TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
94üncü
Birleşim
18
Mayıs 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 19
Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramının 98inci
yılını kutladığına, 18 Mayıs Profesör Doktor
Türkan Saylanın vefatının 8inci yıl dönümüne ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin,
Başkanlık Divanı olarak İstanbul Kınalıadada
yaşanan tecavüz olayın kınadıklarına ilişkin
konuşması
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayanın, Amasrada
işine son verilen maden işçilerinin durumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırımın, Kudüs Gününe ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Ankara Adliyesinde haksız
ve hukuksuz bir şekilde tutuklanan avukatları savunmak için tutulan
adalet nöbeti sırasında yaşanan olaylara ve polislerin avukatlar
için kullandıkları ifadelere ilişkin açıklaması
2.-
Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramının 98inci yılını
kutladığına ve Ayaş-Polatlı yolunun bozuk durumda olan
ilk 15 kilometresinin bir an önce düzeltilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
gençliğin milletler için bulunmaz bir nimet, önemli bir güç ve
yararlanılması gereken muazzam bir kuvvet olduğuna ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Rehberlik ve Psikolojik
Danışma Hizmetleri Yönetmeliğinde yapılmak istenen
değişiklikle rehber öğretmenlere nöbet tutma ve ders görevi gibi
başka işlerin yüklenmek istenmesine ilişkin açıklaması
5.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, 2015 yılında Türkiye
genelindeki 26 polis meslek yüksek okulundan mezun olan polislerin hâlen
işsiz güçsüz olduklarına ilişkin açıklaması
6.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, yaptığı öneriyi
dikkate alarak Sivası Sanayi Siteleri Teşvik Paketine dâhil eden
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlüye Sivas halkı
adına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, etüt merkezleri sorununa ilişkin
açıklaması
8.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, iş cinayetlerinin önlenmesi
için çalışmalar yapılması ve mesleki yeterlilik belgesi
alınmasının yaygınlaştırılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Samsun
Milletvekili Hayati Tekinin, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramının 98inci yılını kutladığına
ve Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen 19 Mayıs
etkinliklerinin İstanbul Valiliği tarafından güvenlik
bahanesiyle kasten engellenme girişimini kınadığına
ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın, Genel Kurulda
görüşülmekte olan kanun teklifiyle İstanbulun Çatalca ve Silivri
ilçelerinin yüz otuz yıllık tapu mülkiyet mağduriyetinin
giderileceğine ilişkin açıklaması
11.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Hükûmetin baskı ve
uygulamalarıyla Surun sosyolojik ve demografik yapısının
değiştirilmek istendiğine ilişkin açıklaması
12.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydının, 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramının 98inci yılını
kutladığına ve 15 Temmuzun irtica odaklarını devlete
yerleştirenlerin ayıplı günü olduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonun Düzköy ilçesinin Doğankaya
köyünde yoğun bir şekilde kanser vakalarına
rastlandığına ve Sağlık
Bakanlığının bu konuya bir an önce el atmasını
talep ettiğine ilişkin açıklaması
14.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramının 98inci yılını
kutladığına ilişkin açıklaması
15.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın, bir
milletvekilinin 4 HDP milletvekilinin yargılandığı
mahkemenin ağır ceza reisini ziyaret etmesine, ülkede
yargının siyasallaşmasına ve bir siyasi partiye dönük
soykırım operasyonlarının iktidar eliyle yürütüldüğüne
ilişkin açıklaması
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramının 98inci yılını kutladığına,
Kırım Tatar Türklerinin sürgününün 73üncü yıl dönümüne,
Suriyede ülkemizin bekasını yakinen ilgilendiren önemli
gelişmeler yaşandığına ve ülkenin güvenliğine,
milletin birlik ve beraberliğinin devamına odaklanılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine, 19 Mayısın tam
bağımsızlığımızın ilham
kaynağı olduğuna, Türkiyenin bazı noktalarında 19
Mayıs coşkusunu yaşayamıyor olmanın bu Parlamentonun
en büyük ayıbı olduğuna ve İstanbul Valiliğinin
Beşiktaştaki kutlamaları yasaklamasına ilişkin
açıklaması
18.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramının 98inci yılını
kutladığına ve Kırım Tatar Türklerinin sürgününün
73üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
19.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
21.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, İstanbul
Kınalıadada yaşları 13 ile 15 arasında olan 3
kız çocuğuna bir buçuk yıldır tehdit ve şantajla
tecavüz edildiği haberleriyle ilgili Hükûmetten bilgi rica ettiğine
ilişkin açıklaması
23.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, asılsız haberlerle Türkiye Barolar
Birliğinin kurumsal kimliğinin hedef alındığına
ve basın-yayın organlarını doğru ve ilkeli
haberciliğe davet ettiğine ilişkin açıklaması
24.-
Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun, gençlerin sorunlarının
çözümü için Milliyetçi Hareket Partisi olarak üstlerine düşen her görevi
yerine getirmeyi millî sorumlulukları olarak gördüklerine ve CHPnin grup
önerisine olumlu oy vereceklerine ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın yaptığı açıklaması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Düzce Milletvekili
Ayşe Keşirin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Mustafa Mit ve 20 milletvekilinin, 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununun uygulamalarında görülen
eksiklik veya aksaklıkların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/529)
2.-
Şırnak Milletvekili Ferhat Encu ve 20 milletvekilinin, bölgeler
arası dengesizliğin sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/530)
3.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ve 22 milletvekilinin, hâlâ
devam eden sokağa çıkma yasakları dolayısıyla
sağlık ve eğitim kurumlarının askerî karargâha
dönüştürüldüğüne dair iddianın araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/531)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve
arkadaşları tarafından, kadına yönelik şiddet
olaylarının Adana ilinde ciddi bir artış göstermesi ve bu
mikro örnekten hareketle şiddet olaylarının
araştırılması amacıyla 10/5/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP
Grubunun, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve arkadaşları
tarafından, gençlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 18/10/2016
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18 Mayıs 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1703) ve
İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 13 Milletvekilinin Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/1622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 475)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve
Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 358)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Meteoroloji ve
Hidroloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/696) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 362)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/403) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364)
5.- Tütün Ürünlerinin Yasadışı
Ticaretini Önlemeye Yönelik Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/575) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365)
XI.-
OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 475) Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tekliflerinin oylaması
2.- (S.
Sayısı: 364) Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, İsviçre ile imzalanan anlaşmalara ve
karşılıklı ithalat-ihracat miktarına,
Fransa ile
imzalanan anlaşmalara ve karşılıklı ithalat-ihracat
miktarına,
Almanya ile
imzalanan anlaşmalara ve karşılıklı ithalat-ihracat miktarına,
Hollanda ile
imzalanan anlaşmalara ve karşılıklı ithalat-ihracat
miktarına,
Danimarka
ile imzalanan anlaşmalara ve karşılıklı
ithalat-ihracat miktarına,
İlişkin Başbakandan
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/12447), (7/12448), (7/12449), (7/12450), (7/12451)
2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in,
döviz kurundaki artışın önlenmesine yönelik tedbirlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/12754)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, 2003-2017 yılları arasında görev yapan
bakanlık müşavirlerine,
2003-2017
yılları arasında Bakanlıkta çalışan basın
müşavirlerine,
İlişkin
soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı
(7/12863), (7/12864)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, 2003-2017 yılları arasında Bakanlıkta
çalışan özel kalem müdürlerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/12865)
18 Mayıs 2017
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramının 98inci yılını
kutladığına, 18 Mayıs Profesör Doktor Türkan Saylanın
vefatının 8inci yıl dönümüne ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz gibi yarın 19 Mayıs. 19 Mayıs, dağılan
bir imparatorluğun ardından toprakları işgal edilerek
geleceği yok edilmek istenen bir milletin yoktan var olduğu,
kurtuluş mücadelesinin başladığı gündür. 16 Mayıs
1919 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk ve kendisiyle birlikte Bandırma
Vapuruna binen, bağımsızlık için ölümü göze
almış 48 yurtsever insan Ya istiklal ya ölüm! diyerek Kurtuluş
Savaşının ve tam bağımsız laik Türkiye
Cumhuriyetinin temellerini atmıştır.
Doksan sekiz yıl önce
bağımsızlık meşalesinin fitilini ateşleyen ve
sonrasında Kurtuluş Savaşından zaferle çıkarak
cumhuriyeti kuran bu ruhun sahip olduğumuz tüm özgürlüklerin güvencesi olduğunu
biliyoruz. Ben inanıyorum ki demokratik laik Türkiye Cumhuriyetinin
gençleri de bunu çok iyi bilmektedirler. Bu nedenle, Mustafa Kemal Atatürk,
Samsuna ayak bastığı gün olan 19 Mayısı Türk
gençliğine armağan ederken En büyük eserim. dediği Türkiye
Cumhuriyetini de yine gençlere emanet etmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle 19 Mayıs
Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızın 98inci
yılını kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere kurtuluş mücadelesinin tüm kahramanlarını
ve şehitlerimizi saygı, şükran ve rahmetle anıyorum.
(Alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bugün 18 Mayıs
2009da aramızdan ayrılan, kendisini bilime, insanlığa,
Türk kadınının aydınlanmasına ve kız
çocuklarına adamış olan Profesör Doktor Türkan Saylanın
vefatının 8inci yıl dönümü. Türkan Saylan, eğitim
imkânı sağlayarak on binlerce çocuğun yolunu
aydınlatmış çok değerli bir cumhuriyet
kadınıydı. Benim de kendisiyle bürokrasi yıllarımda
beraberliğim, tanışıklığım olmuştu,
gerçekten çok değerli bir insandı. Bu vesileyle ölüm yıl
dönümünde kendisini rahmetle ve şükranla anıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Amasrada
işine son verilen maden işçileri hakkında söz isteyen
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkayaya aittir.
Buyurunuz Sayın Yalçınkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bartın Milletvekili Muhammet
Rıza Yalçınkayanın, Amasrada işine son verilen maden
işçilerinin durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bartın Amasrada işten
atılan maden işçileriyle ilgili gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yarın 19
Mayıs; 19 Mayıs, bağımsızlık meşalesinin
yakılarak kurtuluş mücadelemizin başladığı
destanın adıdır. Bu destanı tarihimizin altın
sayfalarına yazan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere tüm kahraman şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyor, Gençlik ve Spor Bayramınızı kutluyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Amasrada
madencilik sektöründe faaliyet gösteren Hema şirketi, yer altında
çalışan ve çalışma süreleri üç ile dokuz yıl
arasında değişen ve GENEL MADEN-İŞ Sendikası
üyesi 28 maden işçisinin işine, iş gücü
fazlalığını gerekçe göstererek geçen hafta sonu
itibarıyla son verdi.
Bu şirket, 2005 yılında devlete ait
Amasra B sahasını redevans karşılığında
kömür çıkarmak için aldı. O günden bugüne kadar da devlete taahhüt
ettiği kömürü çıkarmak yerine, termik santral kurma peşinde
koşturdu. Üç bin yıllık tarihî ve doğal güzellikleriyle
yeryüzü cenneti olan bu bölgede yaşayan vatandaşların termik
santrale yönelik tepkisini azaltmak için de 11 bin kişiye iş vereceği,
istihdam yaratacağı yalanını söyledi. Ancak, aradan geçen
on iki yılda bir kürek kömür çıkarmak şöyle dursun, sürekli
oyalama taktikleriyle başka amaçların peşinde oldu.
Bu süre içerisinde taahhütlerinin hiçbirini yerine
getirmedi, devleti milyarlarca lira zarara uğrattı. Ne zaman ki
kurmak istedikleri termik santral için ÇED olumlu kararını aldı,
asıl niyeti işte o gün ortaya çıktı. Hemen işçi
kıyımına başladı. Bir senede yaklaşık 100e
yakın işçiyi işten çıkardı. İşten
çıkarılanların son mağduru ise 28 sendikalı işçi
oldu. Bünyesinde yıllardır çalışan, verilen işleri
harfiyen yapan ve işinin ehli olmuş bu işçileri Size verecek
işim yok, iş gücü fazlasısınız. diyerek işten
attı.
Değerli arkadaşlar, işten
çıkardığı 28 işçiye Size yaptırabileceğim iş
yok. diyen bu şirket ne yaptı, biliyor musunuz? En son, 50 Çinli
işçiyi işe aldı. Bizim vatandaşımıza Sana
verilecek işim yok, iş gücü fazlam var. diyen anlayış, ne
hikmetse Çinli işçiye iş yaratabiliyor, onları
çalıştırabiliyor.
Bu firma, Sayın Cumhurbaşkanının
istihdam seferberliğini başlattığı
İşsizliği gümbür gümbür aşağı çekmeliyiz.
dediği bir dönemde, gümbür gümbür Türk işçisini işten
çıkarıyor, Çinli işçileri işbaşı
yaptırıyor.
Hâlen bu şirket bünyesinde 300 kadar Çinli
işçi çalışıyor. Her geçen gün Çinli işçi
sayısı artmaya devam ediyor. Yani bölgeye Yerli kömür
çıkaracağım. diye gelen bu firma yerli kömürü yerli
işçiyle değil, Çinli işçiyle çıkartmanın
hazırlığını yapıyor. Bu şirketin her
sorununu çözmek için canla başla çalışan, şirketin bir
dediğini iki etmeyen, her talebini olumlu sonuçlandıran siyasi
iktidar Türk işçisinin mağduriyetine sessiz kalıyor, bunu
anlamak mümkün değil. İstihdam seferberliği döneminde
vatandaşlarımızı işten çıkaran bu şirketin
yaptıklarına daha ne kadar göz yumulacak, daha ne kadar sessiz
kalınacak, daha ne kadar görmezden gelinecek. İktidarın devlete,
bölge halkına, işçilerine doğruları söylemeyen,
çalışanlarını mağdur eden bu şirketin sorumsuzluklarına
artık dur demesi lazım.
Ramazan öncesinde işsiz kalan ve bayramda
çocuklarına bayramlık dahi alamayacak olan bu
arkadaşlarımız dün Meclisteydiler, adalet aradılar. Sadece
ailesini geçindirmek ve onlara bir lokma ekmek götürebilmek için yerin yüzlerce
metre altında canları pahasına çalışan, devletine ve
milletine bağlı bu işçilerin feryadı artık duyulsun,
mağduriyetlerine son verilsin. Emeğiyle, alın teriyle geçinen bu
insanlara lütfen hep beraber sahip çıkalım.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yalçınkaya.
Gündem dışı ikinci söz, Kudüs Günü
münasebetiyle söz isteyen Siirt Milletvekili Kadri Yıldırıma
aittir.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
2.- Siirt Milletvekili Kadri
Yıldırımın, Kudüs Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Kudüs Günüdür.
İnsanların diri diri yakıldığı ve cenazelerine
bile işkence edildiği günümüz İslam coğrafyasında
Kudüs fethinden almamız gereken bir hayli insani, İslami ve ahlaki
dersler vardır. İslam tarihinde Kudüs 2 kez fethedilmiştir.
Birinci fetih Hazreti Ömer zamanında, 636 yılında
gerçekleşmiş ve bugün bu fethin 1381inci yıl dönümüdür. Bu
fetih sıradan bir fetih olmayıp dünyaya hoşgörü, kerem,
barış ve güven konusunda benzersiz bir örnek sunmuştur.
Örneğin, Kudüs İmparatoru bu şehrin anahtarını bizzat
Hazreti Ömere vermek isteyince Hazreti Ömer Kudüse hareket ediyor ve yolda
hizmetçisiyle birlikte sırayla deveye biniyorlar. Kudüse
vardıklarında deveye biniş sırası hizmetçisindedir ve
kendisi devenin yularından tutarak yayan yürüyordu. Kudüs halkı
halifenin deve üzerindeki zat olduğunu zannederek ona doğru
koşuştuğunda, hizmetçinin koca Ömeri göstererek Halife ben değilim,
odur. demesi suretiyle onun halife olduğu ortaya
çıkmıştır.
Hazreti Ömer Kudüsü fethettikten sonra Kudüs
halkına -ki ağırlıklı olarak Hristiyan bir
halktı- can güvenliği, mal güvenliği, hayat güvenliği,
ibadet güvenliği sonuna kadar tanımıştır. Kendi
yurdunu bırakıp gitmek isteyenlerin güven içinde gitmeleri
sağlanmış, yurtlarında kalmak isteyenlere de her türlü
emniyet, her türlü güven tekrar sağlanmıştır.
İkinci fetih, büyük Kürt komutan ve alimi olan
Sultan Selahattin Eyyubi tarafından gerçekleştirilmiştir ve
bugün bu fethin de 830uncu yıl dönümünü idrak ediyoruz. Bu fetih
Peygamber Efendimizin miraca çıktığı Recep
ayının 27nci gecesine denk gelmekle ayrı bir önem arz
etmektedir.
Benim bu fetih bağlamında dikkatinizi
çekmek istediğim husus şu: Kudüste yaşayan halkların
müşterek daveti üzerine Sultan Selahattin Eyyubinin oraya gittiğini,
oradaki sivil Hristiyan vatandaşlarla hiçbir probleminin
olmadığını, sivil Hristiyan vatandaşlara hiçbir
sıkıntının yaşatılmadığını,
bu gidişin sadece bu ortak davete binaen oradaki mazlumları kurtarmaya
yönelik olduğunu ve bu noktada bir iki örnek vermek istediğimi ifade
ediyorum. İbnülesir ve Ebu Şâme İslam tarihinin iki büyük
âlimidir. Bunların ifadelerine göre, Selahattin Eyyubi Kudüs şehrine
girdiğinde kardeşi ona diyor ki: Esirlerden bin tanesini serbest
bırak. Bin tanesini bırakıyor, ikinci bin tane daha istiyor,
onu da bırakıyor, üçüncü istiyor, onu da bırakıyor ve en
son Selahattin Eyyubi diyor ki:
(x) Yani
Esir olan herkes serbesttir. Sultan Selahattinin burada ağlamasına
şahitlik ediyoruz. Zira, Hristiyan vatandaşların
kadınları, kocalarının, çocuklarının esir
alındığını görünce ağlıyorlar ve
onların bu ağlamalarına dayanamayan Sultan Selahattin büyük bir
sesle, sesli bir şekilde ağlıyor ve esir olan herkesi, o
kadınların ağlamaları nedeniyle serbest
bırakıyor. Oysa, Kudüs hâkim olan öbür güçlerin elindeyken
Müslümanlar orada kılıçtan geçirilmişti ve orada öldürülen
Müslümanların cesetlerinden -Arapçada akam deniliyor- tepecikler
oluşmuştu, Müslümanlar diri diri yakılmıştı ve
rakamlara göre
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyoruz,
tamamlayınız Sayın Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) -
70 bin kurban
verilmişti ama büyük Kürt komutanı ve İslam âlimi Selahattin
Eyyubi burada böyle bir insanlık dersini vererek farkını da
ortaya koymuştu. İnşallah, dünyamız böyle bir hoşgörü,
barış ortamına kavuşacaktır.
En derin saygılarımla sizi
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Gündem dışı üçüncü söz, 19 Mayıs
Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle söz isteyen Samsun
Milletvekili Erhan Ustaya aittir.
Buyurunuz Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın,
19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramına ilişkin gündem
dışı konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri ve aziz Türk milleti; Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün 19 Mayıs 1919da Samsuna çıkışının
98inci yıl dönümünü gurur ve heyecanla karşılıyoruz. 19
Mayıs 1919, Türk milletinin kendisine biçilmiş kefeni yırtarak
tarihi yeniden yazdığı, bağımsızlık ve
özgürlük umutlarının inanca dönüştüğü tarihin
adıdır. 19 Mayıs, milletimizin söndürülemeyen istiklal meşalesini
yaktığı gündür. 19 Mayıs, millî mücadelenin dalga dalga
Anadoluya yayıldığı, milletimizin makûs talihini yenerek
bağımsızlık ve özgürlük meşalemizin
sönmeyeceğinin ilan edildiği, âdeta kendi küllerinden
doğduğu bir varoluş destanıdır.
Samsunda başlayan Millî Mücadele süreci,
millet sevgisinin, aklın ve en önemlisi sabrın sınandığı
milliyetçiliğin yol haritasıdır. Ülkenin içinde bulunduğu
durumun bir yazgı olmadığını düşünen ve milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının
kurtaracağına inanan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları Türklüğün kurtuluşu ve vatanın selameti
için Samsundan başlayarak tüm Anadoluya yayılan bir kutlu
mücadeleyi başlatmışlardır. Anadoluya taşınan
bağımsızlık ideali ve mücadele azmi Havzadan alevlendi,
Amasyadan körüklendi, Erzurumdan yayıldı ve Sivastan tüm vatan
sathında yankı buldu. Türk milleti onun liderliğinde hürriyetini
zincire vurmak isteyen zalim tutkulara karşı amansız ve
acımasız bir savaş verdi. Bu savaş haklı ve
meşruydu. Ya istiklal ya ölüm! seslenişi, Samsundan itibaren
beliren derin kavrayış, tavizsiz millî duruş, gözleri
kamaştıran inanmışlık ve Türk milletine
adanmışlıkla gerçekleşmiştir. Bilinsin ki, doksan
sekiz yıl önce Türk milleti etnik topluluklar koleksiyonu olsun diye
Samsuna çıkılmadı. Doksan sekiz yıl önce etnik ve
mezhepsel aidiyetler millet bilincinin önüne geçsin diye ilk adım
atılmadı. Samsuna Türk milletinin namusunu, şerefini kurtarmak
ve kimseye muhtaç olmadan var olabilmesini sağlamak ve sağlama almak
için çıkıldı. İşgalci mihrakların bayrakları
altında, sömürge valileri yönetiminde köle olmamak için Samsundan
Anadoluya ulaşıldı. Ne kadar övünsek, ne kadar gururlansak
azdır.
Dün olduğu gibi bugün de aziz
şehitlerimizin kanlarıyla sulanan vatan topraklarını
parçalamaya çalışanlara, Türk milletini bu topraklardan kovmanın
hesabını yapanlara karşı aziz milletimiz millî heyecan ve
azimle aşılmaz sur, yıkılmaz kale ve bükülmez bilek
olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin
bekası, millî birliği ve kardeşliği için
sergilediğimiz sorumlu ve sağduyulu tutumu ve öngördüğümüz
uyarıları hiç kimse bir zaaf belirtisi olarak görmemeli, sonu
ağır olacak hesap hatasına düşmemelidir. Milliyetçi Hareket
Partisi 19 Mayıs şuurunu iliklerinde taşıyan, kurucu ve
kurtarıcı bir fikre dayanan, işgal ve ihanete asla prim
vermeyen, vermeyecek olan muhteşem bir millet eseridir. Bu eserin
kapağında Ne mutlu Türküm diyene. yazmaktadır. Bu eserin her
satırı Türk tarihidir. Bu eserin her sayfası şehit ve
gazilerimiz tarafından mühürlenmiştir. Bu itibarla, 19 Mayıstan
intikam almak, 29 Ekimin rövanşını aramak için pusuya
yatmış köksüz ve iş birlikçiler önce bizi aşmak, bizi
yenmek, bizi etkisiz hâle getirmek mecburiyetindedir. Milliyetçi Hareket
Partisi, Samsuna çıkan irade, Sakarya ve Dumlupınarda çakan
şimşektir.
Mustafa Kemal Atatürk tam
bağımsızlık ve muasır medeniyetler seviyesini
aşmanın yolunun gençliğimizin büyük ülkülerle yetişmesinden
geçtiğini görmekteydi. Bunun içindir ki bir yandan bugünün anlam ve
öneminin gençlikçe kavranması için bugünü onlara armağan etmiş,
diğer yandan da ülkemizin geleceğini her zaman güvendiği ve
inandığı Türk gençliğine emanet etmiştir.
19 Mayıs 1919 ruhunun gençliğe
kazandırılması millî geleceğimiz açısından hayati
derecede önemlidir. Geleceğimiz ancak vatan ve millet sevgisini
taşıyan, yüksek ülküleri hedeflemiş bir gençliğin
yetişmesiyle güvence altında olabilir. Lider Türkiyeye ulaşmak
için gençlerimizin yüreklerindeki vatan ve millet sevgisi,
bağımsızlık ve özgürlük duygusu, çalışma ve
başarma azmi milletimizin dünya durdukça var olacağının en
büyük ispatıdır. Türk gençliği, dün olduğu gibi bugün de
atalarının canları pahasına koruyup kendilerine emanet
ettiği vatan topraklarını yine aynı kararlılıkla
koruyacak, bağımsızlığından asla ödün
vermeyecektir. Türk gençliğinin inanç, bilgi, beceri ve üstün
donanımıyla üstesinden gelemeyeceği hiçbir zorluk yoktur.
Bu düşüncelerle, vatanımızın
birliği ve bütünlüğü uğruna kurtuluş mücadelesinin
başladığı bu çok anlamlı günün yıl dönümünde
sevgili gençlerimizin ve aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramını kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere, Millî Mücadele Döneminin tüm kahramanlarına ve aziz
şehitlerimize
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) -
Cenab-ı Allahtan
rahmet diliyor, hepsini minnet ve şükranla yâd ediyorum. Gazi Meclisi ve
yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük'ün 59uncu
maddesine göre yapılan gündem dışı konuşmalar sona
ermiştir.
Şimdi, elektronik sisteme girerek söz talep
eden sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.
Sayın Tanal
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Ankara Adliyesinde haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanan
avukatları savunmak için tutulan adalet nöbeti sırasında
yaşanan olaylara ve polislerin avukatlar için kullandıkları
ifadelere ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün, Ankara Adliyesinde,
haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanan avukatları,
savunmayı savunmak için adalet nöbetindeydim. Ankara Adliyesinin ana
giriş kapısında nöbet bitmek üzereyken polisler tarafından
avukatlara Dağılın. ibaresi yerine, Avukatları süpürün.
ibaresi kullanıldı. Süpürmek, kirli olan bir şeyi çöpe
atmaktır, imha etmektir, yok etmek anlamına gelir. Buradan emniyet
mensuplarına ve İçişleri Bakanlığına
sesleniyorum: Vatandaşlarımıza Süpürün. ibaresi yerine,
eğer toplantıyı gerçekten dağıtmak istiyorlarsa
Dağılın. ibaresini, hukuksal bir deyimi
kullanmalarını istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, nöbet bittikten sonra
Ankara Adliyesine girmek istedik, saat on ikiyi yirmi geçe Ankara Adliyesinin
kapıları, o giriş kapısı kilitlenmişti. Eğer
avukata adliye kapısı kilitleniyorsa kim bilir nezarethanelerde,
cezaevlerinde vatandaşımıza neler yapılmaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Adalet devletin
temeliyse
BAŞKAN Sayın Yalım
Sayın
Yalım
MAHMUT TANAL (İstanbul)
savunma da adaletin
temelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yalım,
başlayınız efendim.
2.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramının 98inci yılını kutladığına
ve Ayaş-Polatlı yolunun bozuk durumda olan ilk 15 kilometresinin bir
an önce düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yarın 19 Mayıs. 19 Mayıs Atatürkü
Anma, Gençlik ve Spor Bayramının 98inci yılını
kutluyorum.
Evet, bu arada Sayın Ulaştırma
Bakanımız Ahmet Arslana sesleniyorum: Ankara
sınırları içerisinde bulunan Ayaş-Polatlı yolunun ilk
15 kilometresi maalesef çok fena, bozuk durumda. Başkent
sınırları içerisinde bulunan bu yola bir an önce müdahale
edilmesi ve de bu yolun acilen yapılması gerekmektedir.
Ulaştırma Bakanımıza
Ankaramızın yüzü olan,
sınırları içerisinde bulunan bu yolun bir an önce tamir edilmesi
gerekmektedir. Acil talep ediyorum bunu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın İmran Kılıç.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, gençliğin milletler için bulunmaz bir
nimet, önemli bir güç ve yararlanılması gereken muazzam bir kuvvet
olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genç kelimesi hazine anlamına gelir;
gençlik, tüm hareket ve heyecanıyla ömrümüzün en verimli çağı,
istikbalimizi teslim edeceğimiz yarınlarımızdır.
İnsan gençlik döneminde artı yönde de, eksi yönde de büyük mesafeler
alabilir. Bir ülkenin yarınlarından emin olması,
yetiştirdiği gençliğin sağlıklı, duyarlı,
tutarlı, eğitimli ve donanımlı olmasıyla mümkündür.
Gençlik, milletler için bulunmaz bir nimet, önemli bir güç,
yararlanılması gereken muazzam bir kuvvettir.
Gençlerimizin millî ve manevi değerlerimizle
donanma ve onları koruma sorumlulukları yanında; kişilik,
sağlık, ailevi, arkadaş, çevre, okul, istihdam sorunları
yanında da tütün ve mamulleri, alkol, uyuşturucular, kumar, şans
oyunları, cinsel istismara uğramak gibi -zina, fuhuş,
homoseksüellik bunlar içerisindedir- kötü alışkanlıklar ile
misyonerlik, satanizm, terörizm ve diğer zararlı akımların
tuzağına düşme tehlikesi vardır. Gençliğimiz
geleceğimizdir.
BAŞKAN Sayın Kaplan Hürriyet.
4.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri
Yönetmeliğinde yapılmak istenen değişiklikle rehber
öğretmenlere nöbet tutma ve ders görevi gibi başka işlerin
yüklenmek istenmesine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Millî Eğitim Bakanlığının
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliğinde
yapmak istediği değişikle rehber öğretmenlere nöbet tutma
ve ders görevi gibi başka işler yüklenmek isteniyor. Rehberlik
hizmetlerinin özü öğrencilerin iç dünyalarıyla ilgilidir. Çocuklarımızın
başlarına gelen birçok istismar olayı rehber öğretmenler
aracılığıyla ortaya çıkarılmıştır.
Ayrıca, arkadaşlar arasında cinayete varabilecek kavgaların
birçoğu ile bağımlılık yaratan madde kullanımı
gibi olaylar rehber öğretmenlerinin gayretiyle önlenmektedir. Rehber
öğretmenlere bu değişiklikle birlikte yüklenecek her yük
onları çocuklardan ve asıl işlerinden daha da fazla
uzaklaştıracaktır. Bu, yanlıştır. Onların
asıl işi ergenlik, çocuk gelişimi, önleyici tedbir alma, psikolojik
danışma gibi pedagojik görevlerdir. Rehber öğretmenler,
branş öğretmenleri ya da sınıf öğretmenleri gibi
görülmemelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
5.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, 2015 yılında Türkiye genelindeki 26 polis meslek
yüksek okulundan mezun olan polislerin hâlen işsiz güçsüz olduklarına
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum İçişleri Bakanı Sayın
Süleyman Soyluya: 2015 yılında Türkiye genelinde bulunan 26 polis
meslek yüksekokulundan mezun olup diplomasını alan, son dakika
konulan ve saniyeler süren sözlü mülakat nedeniyle elenen, ataması
yapılmayan yaklaşık 1.800 polis gencimiz hâlen işsiz güçsüz
bekliyor. Sınavı yapan komisyondaki çoğu amir FETÖden ihraç
edilmiş, davalara bakan hâkimler, savcılar ihraç edilmiş. Bu
gençlerin suçu, günahı ne? Neden ellerinde polis diplomalarıyla iki
yıldır işsiz kalıyorlar? Devlet olarak bu gençlere neden
sahip çıkmıyorsunuz? Sizde hiç vicdan yok mu Sayın Bakan?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
6.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, yaptığı öneriyi dikkate alarak
Sivası Sanayi Siteleri Teşvik Paketine dâhil eden Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlüye Sivas halkı adına teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas) 16 Mayıs Salı
günü, burada, Mecliste yapmış olduğum konuşmada, yeni
açıklanan Üretim Reform Paketindeki 8 ilin içinde, maalesef,
Sivasın yine adının olmadığını belirterek,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Faruk Özlüye, Üvey evlat muamelesi
görmekten bıktık artık. diyerek Sivasın da teşvik paketine
dâhil edilmesini önermiştim. Bugün aldığım bilgilere göre
Sivasın da Üretim Reform Paketine yani Sanayi Siteleri Teşvik
Paketine dâhil edildiğini öğrenmiş bulunuyorum.
Yaptığım öneriyi dikkate alarak Sivası teşvik
paketine alan Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanına ve katkı
veren herkese Sivas halkı adına teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Topal
7.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
etüt merkezleri sorununa ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Hükûmet yetkililerine seslenmek
istiyorum. Etüt merkezleri sorununu daha önce dile getirmiştim, sorun
çözülünceye kadar hatırlatmaya devam edeceğim.
Ülke genelinde yaklaşık 2.006 etüt
merkezinde 40 bin kişi, işçi orada çalışıyor ve
kapatılırsa mağdur olacak. Yeni istihdam kapıları
açılmadığı gibi, milletin kendi yarattığı
istihdam kapıları da maalesef kapatılıyor,
kapatılırsa öğretmenler, işçiler, öğrenciler, veliler
mağdur olacak. Binlerce öğretmenin evine ekmek götürmesine lütfen
engel olmayın. Bu yüzden, 1 Temmuz 2017 tarihinde kapatılmaları
öngörülen etüt eğitim merkezleri kararınızı tekrar gözden
geçirmeyi düşünüyor musunuz? İnsanlarımızı,
öğretmenlerimizi işsiz, aşsız ve düşsüz
bırakmakla neyi hedefliyorsunuz? Bir an önce çözüm bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, iş cinayetlerinin önlenmesi için çalışmalar
yapılması ve mesleki yeterlilik belgesi alınmasının
yaygınlaştırılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) İş
cinayetlerinde Avrupa 1incisi, dünya 3üncüsüyüz. AKP hükûmetleri döneminde 18
bini aşkın emekçi iş cinayetinde yaşamını
yitirdi. Denetim, eğitim ve tarafların iş birliği,
işverenin ve Hükûmetin gerekli önlemleri alması ve yasaların
tavizsiz uygulanması sorunun çözümünde önemli ve olumlu gelişme
sağlayacaktır.
Mesleki yeterlilik belgesi alınması
zorunlu 48 meslekte ne yazık ki belge alımı oldukça
düşüktür. Ülkemizde tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfında
özel ve kamuda 513.583 iş yeri bulunmaktadır. Yasaya göre mesleki
yeterlilik belgesi alanların sayısı ise 140.923te kalıyor.
Çok tehlikeli ve tehlikeli sınıflarında belge alan
kişilerin sayısı bu alanlardaki iş yeri
sayısının dörtte 1i kadar. 500 binden fazla tehlikeli ve çok
tehlikeli iş yerinde milyonlarca çalışan varken sadece 140 bin
kişinin yeterlilik belgesi alması kaygı vericidir. Bu
bağlamda çalışmalar yapılmalı, mesleki yeterlilik
belgesinin alınması yaygınlaştırılmalıdır.
BAŞKAN Sayın Hayati Tekin
9.- Samsun Milletvekili Hayati Tekinin, 19
Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramının 98inci
yılını kutladığına ve Beşiktaş
Belediyesi tarafından düzenlenen 19 Mayıs etkinliklerinin
İstanbul Valiliği tarafından güvenlik bahanesiyle kasten
engellenme girişimini kınadığına ilişkin
açıklaması
HAYATİ TEKİN (Samsun) Teşekkür
ederim.
Bildiğiniz gibi yarın 19 Mayıs
1919un 98inci yıl dönümüdür. Ulu Önder Atatürk tarafından
başlatılan ve kurtuluşa vesile olan istiklal mücadelesinin ilk
adımının atıldığı şehir olan Samsunun
bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum fakat üzüntüm odur ki İslam
Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) Efendimizden sonra İslama en fazla
hizmeti olan Atatürkü anlamayanlar, son zamanlarda kasıtlı olarak
gerçekleştirilen saldırıların yanı sıra bazen de
ince ayak oyunlarıyla engellemek istemektedir. İki gün önce bunun
garip bir örneği, Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen
19 Mayıs etkinliklerinin İstanbul Valiliği tarafından
güvenlik bahanesiyle kasten engellenme girişimidir. Başta Valilik
olmak üzere tüm müsebbiplerini Türk milleti adına kınıyorum.
Hükûmetin Sayın Erdoğanın toplantı, miting, sözüm ona
toplu açılışlarına sağlanan korumanın
yarısını da 19 Mayıs kutlamalarına
sağlamasını salık veriyorum.
BAŞKAN Sayın Kaynarca
10.- İstanbul Milletvekili Tülay
Kaynarcanın, Genel Kurulda görüşülmekte olan kanun teklifiyle
İstanbulun Çatalca ve Silivri ilçelerinin yüz otuz yıllık tapu
mülkiyet mağduriyetinin giderileceğine ilişkin
açıklaması
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Bugün, bu hafta görüşmekte olduğumuz 470
sıra sayılı Kanunda İstanbulun Çatalca ve Silivri
ilçelerinin yüz otuz yıllık tapu mülkiyet mağduriyetini
gidermiş olacağız. Dün bu konuda kürsüden de konuşmalar
yapmıştım ancak bir açıklama daha yapmayı arzu
ediyorum, o da şu: Şu ana kadar, özellikle Osmanlı-Rus
Savaşı döneminde Bulgaristandan devlet kanalıyla bu bölgelere
yerleştirilmiş vatandaşlarımızın, yerleşik
alan içerisindeki tapusuz köyler olarak bilinen Silivri ve Çatalcanın 8
köyünün yıllara dayanan mağduriyeti giderilmiş olacak. Şu
ana kadar neyi beklemiş olduk? Orman vasfında olan yerler vardı.
Dolayısıyla 2012 yılındaki 2/B kanunuyla birlikte bir
kısmı tapularını ciddi bir oranda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yiğitalp
11.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
Hükûmetin baskı ve uygulamalarıyla Surun sosyolojik ve demografik
yapısının değiştirilmek istendiğine ilişkin
açıklaması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, biliyorsunuz, Surda uzun süredir sokağa
çıkma yasakları devam etmekte ve 5 mahalle şu anda hâlen abluka
altında. En son, 1 Mayısta camilerin hoparlörlerinden mahallelerin
boşaltılması konusunda, ısrarla çıkılması
konusunda Hükûmetin ciddi bir baskısı oldu. En son, üç gün önce
zırhlı araçlardan anonslarla Bu evlerden çıkın.
Çıkmazsanız elektrik ve suyunuzu keseceğiz ve sizi zorla
çıkaracağız. diyerek yaklaşık 6 bin kişinin
yaşadığı mahalleler zorun gücüyle boşaltılmak
istenmekte.
Şunu unutmamak gerekir ki insanları
-yaşamak istemediği bir yere- zorla ve ısrarla yerinden
yurdundan etmek, bir devlet mekanizması açısından son derece
talihsiz bir durumdur. Bunu hatırlatmak isterim ve ayrıca Surun
tarihsel bir dokusu olduğunu, tarihsel dokunun da canlı olarak hâlen
devam eden bir yaşam biçimine dönüştüğünü, bununla Surun
sosyolojik ve demografik yapısının değiştirilmek
istendiğini de söylemek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akaydın
12.- Antalya Milletvekili Mustafa
Akaydının, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramının 98inci yılını kutladığına
ve 15 Temmuzun irtica odaklarını devlete yerleştirenlerin
ayıplı günü olduğuna ilişkin açıklaması
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın Atamızın, Kurtuluş
Savaşını başlatmak için Samsuna adım
atışının 98inci yıl dönümü. Türk ulusu, Atasının
izinden yürüyerek kendi azim ve iradesiyle bu tarihte emperyalizme
karşı dünyanın ilk halk savaşını
başlatmıştır. Bu tarih, bütün mazlum milletlerin
kurtuluşunu da başlatan tarihtir. Kurtuluş, aynı zamanda
monarşiden ve hilafetten de kurtuluş olmuş, arkasından
modern Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Ne yazık ki geri kafalı
odaklar, büyük bir öfke ve kıskançlıkla bugün bize millî
bayramlarımızı unutturmaya çalışıyorlar. Millî
bayramlarımız yerine ayıplı bir 15 Temmuz darbe
girişimini bastırmayı âdeta bayrammış gibi tarihimize
yerleştirmeye çabalıyorlar. 15 Temmuz, irtica odaklarını
devlete yerleştirenlerin ayıplı günüdür. Bu ayıplı
günü yaratanları Türkiye Cumhuriyeti bir gün mutlaka mahkûm edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti yeniden adil, özgür, barışsever insanların
ülkesi olacaktır.
BAŞKAN Sayın Pekşen
13.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin, Trabzonun Düzköy ilçesinin Doğankaya köyünde yoğun
bir şekilde kanser vakalarına rastlandığına ve
Sağlık Bakanlığının bu konuya bir an önce el
atmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Son beş yıl içerisinde Trabzonun Düzköy
ilçesi Doğankaya köyünde 80 kanser vakasında insanlarımız
hayatlarını kaybetmişler. Bu köyde yoğun bir şekilde
kanser vakalarına rastlanması, orada tıbbi teşhisle ortaya
konulan gerçek bir durum. Buna ilişkin ne tür önlemlerin
alınacağı, Sağlık Bakanlığı ve
üniversitelerin yoğun bir çalışma yapmasını gerektiren
bir durumdur. Bugüne kadar bu yönde bir çalışmaya
rastlanmamış ama bölgede olağanüstü yoğunlukta bir kanser
vakasına rastlanmaktadır. Bu konuya bir an önce Sağlık
Bakanlığının el atmasını talep ediyorum.
Aracılığınızla da
teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Öz
14.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, 19
Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramının 98inci
yılını kutladığına ilişkin
açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
Bütün ümidim gençliktedir. diyen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, genç bir
önder olarak çıktığı Samsunda
bağımsızlık mücadelemizin, varoluş mücadelemizin fiilî
başlangıcını yaptığı,
başlattığı günü yine yarınlarımızın
güvencesi olarak gördüğü gençliğe armağan etmiştir. Bizler
de Atamızın açtığı yolda, gösterdiği hedefte
durmadan yürüyeceğimize ant içtik. Atatürkün emanetine hıyanet
içinde olanlar bilsinler ki cesaret ve kararlılıkla Atatürkün
fikirlerini sonsuza kadar yaşatacağız. Son dönemde artan Atatürk
saldırganlığı, bizleri Atatürk sevgimizden
uzaklaştıramaz. Yaşanan süreçte bizleri toplumsal
kutuplaşmaya itenlere gençliğin cevabı, cumhuriyetine ve
demokrasisine sahip çıkarak olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, Atatürkü Anma
Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızı,
şehitlerimizi gururla anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Birer dakikalık konuşmalar sona
ermiştir.
Sayın grup başkan vekillerine söz
vereceğim.
Sayın Yıldırım
15.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, bir milletvekilinin 4 HDP milletvekilinin
yargılandığı mahkemenin ağır ceza reisini ziyaret
etmesine, ülkede yargının siyasallaşmasına ve bir siyasi
partiye dönük soykırım operasyonlarının iktidar eliyle
yürütüldüğüne ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 4 Kasım 2016da siyasi
soykırım operasyonları kapsamında tutuklanan ve rehin
alınan eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimizin
bu tutuklanma hâlinin bir siyasi kararla olduğunu mütemadiyen ifade ettik,
sizin oturumu yönettiğiniz Genel Kurullarda da yerimizden ve kürsüden bunu
dile getirdik.
Öyle ki 21 Şubattan bir gün sonra yani
yaklaşık üç ay önce Başbakan, Çankaya Köşkünde kabul
ettiği gazetecilere, Eş Genel Başkanımız Figen
Yüksekdağın milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili bir
gazetecinin sorusu üzerine evlere şenlik şöyle bir cümle
kullanmıştı: Bundan sonra da devam edecek. diyordu. Peki, 21
Şubatta Başbakan hangi mahkemelere talimat verdi? AKPnin HDPye
dönük, HDPnin milletvekillerine, üyelerine, yöneticilerine dönük bu
operasyonların nasıl hamisi olduğuna dair bir resim
gösteriyorum. Batman milletvekilleri, 4 milletvekilimizin
yargılandığı mahkemenin ağır ceza reisini ziyaret
ediyor. Şimdi açıklama bekliyoruz: Siz, Besime Koncayı
tutuklayan, Saadet Becerekli, Ayşe Acar Başaran ve Mehmet Ali Aslanın
yargılandığı mahkeme başkanıyla ne
konuştunuz, neyi ziyaret ediyorsunuz? Burada Başbakanın
talimatını mı yerine getiriyorsunuz? Bir milletvekili, siyasi
bir kişilik, bir başka partinin 4 milletvekilinin
yargılandığı mahkemenin başkanıyla ne
konuşuyor olabilir? Biz merak ediyoruz. Biliyoruz, şundan zerre
kaygı duymuyoruz, şüphemiz de yok: AKP, bu siyasi soykırım
operasyonlarının sahibidir. Bunun talimatını veren
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ya değilse, 10 ayrı
savcılığın 5 ayrı ilde 4 Kasım günü aynı
dakikada bir siyasi operasyon başlatmasını biz nasıl
yorumlayabiliriz? Batman Milletvekili, 4 milletvekilimizin yargılandığı
mahkeme başkanıyla ne konuştu? Hangisine hangi cezanın
verilmesinin, hangisinin vekilliğinin düşürülmesi gerektiğinin,
hangisinin tutuklanmasının pazarlığını
yaptı? Biz başka nasıl anlayabiliriz?
Bir diğer husus, bakın, elimde Bursada
HDP il ve ilçe teşkilatlarına yönelik operasyonda mahkeme
tutanakları arasına herhâlde sehven girmiş olmalı, bir
polis fezlekesinin cümleleri var. Ne deniyor biliyor musunuz bu mahkeme
tutanağında? KJA Bursa sayfasında kahvaltıdan foto paylaşımı
var. Kadın arkadaşlarımızın yapmış
olduğu bir etkinliği paylaşmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen, son cümleleriniz Sayın
Yıldırım...
AHMET YILDIRIM (Muş) Toparlayacağım
Sayın Başkan.
Bir kahvaltı paylaşımı ve
davetiye paylaşımı var. Deniyor ki: 10 TLye satıyorlar
kahvaltı buluşmasını. Örgüte yardım falan deriz biz
buna. Ceylan ve Mediha -ki ikisi de yöneticilerimiz- kendi Facelerinde
paylaşmışlar. Ortak bir tespit yapacağız, ikisinin de
ekleyeceğiz dosyalarına. İkisinin de davetiye
satışıyla ilgili görüşleri var, önemli. Terör
finansmanı filan diye üfleriz, Gazi abi tabiriyle...
Ülkedeki yargı, utanılması gereken
yargı, siyasallaşmış yargı ve bir siyasi partiye dönük
soykırım operasyonları, iktidar eliyle böyle yürütülüyor
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Erkan Akçay
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akçaya söz verdim,
dinleyeceğim sizi Sayın Bostancı.
16.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçayın, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramının 98inci yılını kutladığına,
Kırım Tatar Türklerinin sürgününün 73üncü yıl dönümüne,
Suriyede ülkemizin bekasını yakinen ilgilendiren önemli
gelişmeler yaşandığına ve ülkenin güvenliğine,
milletin birlik ve beraberliğinin devamına odaklanılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
19 Mayıs, Türk milletinin tarihindeki önemli
dönemeç ve başlangıçlardan birisidir. 19 Mayısta millî
bağımsızlığımıza doğru atılan
adımların başlangıcı olan Samsuna çıkışın
ardından millî kurtuluş mücadelesi, tüm vatan sathına
yayılmış, Samsunda yakılan istiklal meşalesi,
Amasyada, Erzurumda, Sivasta, Balıkesirde, Nazillide,
Alaşehirde ve Ankarada millî kuvvetlerin bir araya gelmesiyle tüm vatan
topraklarını sarmıştır. Bu duygularla, 19 Mayıs
Gençlik ve Spor Bayramımızı gururla kutluyoruz.
Bugün, 1944te Sovyetlerde yaşanan
Kırım Tatar Türkünün sürgününün de yıl dönümüdür. 18-20
Mayıs 1944 tarihleri arasında yüz binlerce Kırımlı
Türk, yüzlerce trenle sürgün edildi. Sürgünde binlerce
soydaşımız açlıktan ve hastalıktan hayatını
kaybetmiş, insanlık tarihinin en acı olaylarından birisi
yaşanmıştır.
Bu acı hadise, Kırım Türklüğünün
sanat ve edebiyatına da yansımıştır. Bu iftihar
isimlerden Cengiz Dağcı Yurdunu Kaybeden Adam adlı eserinde
şu sözlere yer vermiştir: Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile
bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum.
İçinde doğduğum, gülüp oynadığım yerlerde benim
dilim konuşulmuyor artık. Bir zamanlar o topraklarda dilimi
konuşan insanların ne olduklarını da bilmiyorum. Son
fırtına, ağacı devirdi. Bizler, uçurduğu birkaç
yaprak, boşlukta yolunu şaşırmış, ümitsiz ve
şaşkın, meçhul bir geleceğe doğru, yalpa vurup
duruyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Büyük sürgünün 73üncü yılında
Kırım Tatar Türklüğünün acılarını
paylaşıyoruz. Bu vesileyle, sürgünde hayatlarını kaybeden
soydaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; güney komşumuz Suriyede ülkemizin bekasını
yakinen ilgilendiren önemli gelişmeler yaşanıyor ve bu
gelişmelerin uluslararası politikada yansımaları
olmaktadır. Bugün, terör örgütü PKKyla bağlantısı ve
birlikteliği konusunda hiçbir şüphe bulunmayan PYD ve YPGye, sözde,
IŞİDle mücadele gerekçesiyle ABDden silah ve mühimmat
yardımı yapıldığı artık bilinmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu gelişmeyi ABD Devlet
Başkanını ziyaretinde de net ifadelerle gündeme
taşımış ancak aynı netlikte cevap
alınamamıştır. Türkiye'nin dış politikada
başkent Ankara merkezli hareket etme zorunluluğu bir kez daha ortaya
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Son cümleleriniz lütfen Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Özellikle bölgesel gelişmelerde ABDye ya da
bir başka ülkeye göre hesap yapma lüksümüz yoktur. Türkiye, kendi
göbeğini kendisi kesecektir. Varlığımıza ve
güvenliğimize yönelik tehditler karşısında tedbir
almamız, harekete geçmemiz en doğal hakkımızdır. Bu
vesileyle bir kez daha belirtmek istiyorum, biz kendi işimize
bakalım, ülkemizin güvenliğine, milletimizin birlik ve
beraberliğinin devamına odaklanalım diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Sayın Yıldırım yerinden yapmış
olduğu konuşmada iktidar eliyle bir siyasi soykırım
operasyonu sürdürüldüğünü söyledi. Bu, açık bir sataşmadır,
bu çerçevede söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sataşma iktidara Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İktidar,
AK PARTİdir, AK PARTİ iktidarı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakan Bey orada,
Sayın Bakan cevaplayabilir.
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye Sayın
Yıldırım.
GARO PAYLAN (İstanbul) Hükûmet burada.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Aynı
zamanda AK PARTİ ifadelerini de kullandı.
BAŞKAN - Şimdi, Hükûmete yönelik
sataşma olunca cevap verecek olan, Hükûmettir ama AK PARTİ Grubu,
sataşmanın AK PARTİ Grubuyla ilişkili olduğunu ifade
ederse elbette söz veririm. Yani otomatik bir şey yok. Hükûmete yönelik
bir sataşma olunca, otomatik
olarak AK PARTİ Grubundan gelen talebe cevap veremem arkadaşlar.
Buyurunuz Sayın Bostancı.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın yaptığı açıklaması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkürler.
Sayın vekiller, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisinin değerli
grup başkan vekili, biraz önce, fazlasıyla sataşma dolu ve indi
değerlendirmelerde bulundu.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sataşma bir
ritüeldir Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Soru sorarken
aynı zamanda ima ve kasıt fiilinde bulundu.
Halkların Demokratik Partisinin
yaşamış olduğu hukuki problemlere ilişkin
değerlendirme yaparken sizin de ait olduğunuz siyasi geleneğin
durduğu yere, yürüttüğü politikaya, Türkiyeye bakışına,
bunlara ilişkin beyan ve eylemlerine ilişkin bir muhakeme de
gerekiyor sanırım. Yani burada yaşanan olaylar ve meri hukukla
karşı karşıya kaldığınız
çelişkileri çözümlerken iktidara bir vebal çıkartmak yerine kendi
yapıp ettiklerinize ilişkin bir muhakeme, sanıyorum hem sizin
için faydalı olur hem de Türkiyede barışın ve
esenliğin sağlanması bakımından da herkes için daha
kıymetli bir değerlendirme olur kanaatindeyim.
Bizim vekillerimiz elbette gidip ziyaret
edebilirler; bundan, böyle anlamlı ve imalı birtakım sonuçlar
çıkartarak Cumhuriyet savcısıyla ne konuştular? Bu
tutuklamayı mı konuştular? şeklinde, şüphe
doğurucu, herhangi bir kanıta dayanmayan beyanlarınızı
çok garipsediğimi söylemek durumundayım.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ne konuştular?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Başbakanımızın nihai olarak söylediği şudur: Bu
memlekette mahkemeler vardır, meri hukuk çerçevesinde görevlerini
yaparlar. Biliyorsunuz, Meclisimiz de dokunulmazlıklara ilişkin bir
karar aldı. Eğer yine aynı şekilde önümüze, Meclisin önüne
karar gelirse bunları uygularız. demiştir. Bütün bunlar, hukuk
çerçevesindeki değerlendirmelerdir.
Teşekkür ederim, saygılar.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, Sayın
Başkan, isterdim ki sataşmaya sebep olmuş cümlelerime yanıt
versin. Benim konuşmamın hiçbir yerinde Batman
Başsavcısı geçmedi, Başsavcıyı pekâlâ ziyaret
edebilir. diyor. Evet, başsavcının bir kent protokolünde yeri
var, işi varsa veya bir nezaket ziyareti yapabilir. 4 milletvekilinin
dosyasının görüldüğü, 1inin tutuklandığı
ağır ceza mahkemesinin başkanından söz ediyorum ben, ne
konuşmuş olabilir?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Onu da ziyaret
edebilir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Mesela, soruyorum:
Tekirdağ milletvekilleri -orada bizim bir fezlekemiz, dosyamız yok-
Tekirdağdaki ağır ceza mahkemesi başkanlarını
ziyaret ediyor mu? Çankırı vekiliniz, Çankırı
Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını ziyaret ediyor mu,
ediyor mu yani?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Buna gerek yok.
BAŞKAN Bir saniye Sayın Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, bakın,
bir diğer husus: Başbakan, Figen Yüksekdağın
vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili cümleye o zaman da kürsüden dile
getirmiştim- Devamı gelecek. diyor. Bundan daha sarih,
yargının siyasallaşması ve siyasi iktidarın
yargıya talimat vermesinden daha açık ne olabilir? Yürütmenin
başındaki Başbakan, yargıya talimat veriyor. Söylediği
gün itibarıyla hiçbir vekilimizin vekilliğinin düşürülmesine
delalet edecek bir dosyası, bir kararı yok; bunu söylüyoruz.
İsterdim ki konuşmamın
içeriğiyle ilgili Sayın Bostancı cevap versin.
Konuşması da, sorularıma cevap verememe hâli de
yargıyı ne kadar siyasallaştırdıklarını
gösteriyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başbakanın Sayın Yıldırımın bahsettiği
bağlamda ve değerlendirmede herhangi bir beyanı söz konusu
değildir.
İkincisi, birtakım vekillerin
ziyaretlerinden bahsetti. Ben, Amasya Milletvekiliyim, mahkeme reislerini de
ziyaret ettim. Bunlar nezaket ziyaretleridir, insanlar giderler, vekiller
sonuçta bu tür ziyaretleri yaparlar. Bundan, böyle derin anlamlar çıkarmak
doğru değildir diye düşünüyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
affınıza sığınarak bir cümle, yerimden kayıtlara
geçsin diye söylüyorum: Nezaket ziyaretinden söz etti; o zaman, ben bir Hükûmet
üyesinin bir nezaket cümlesini kendisine sunayım, öylece
değerlendirsin. Sayın İçişleri Bakanı, Onların
hepsi dört duvar arasına girecek. derken yargıya dair herhâlde bir
nezaket cümlesi söylemişti.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Altay
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine, 19 Mayısın tam
bağımsızlığımızın ilham
kaynağı olduğuna, Türkiyenin bazı noktalarında 19
Mayıs coşkusunu yaşayamıyor olmanın bu Parlamentonun
en büyük ayıbı olduğuna ve İstanbul Valiliğinin
Beşiktaştaki kutlamaları yasaklamasına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de tabii, bu topa bir parça girmek istiyorum.
Yanlış anlamadıysam Sayın Bostancı,
yargının, siyasetin sopası olmadığını,
siyasetin yargıya tahakkümde bulunmadığını söyledi.
Buna Türkiyede yaşayan 80 milyon gülmüştür eminim; onun
altını çizmek istiyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) Kargalar da güldü,
kargalar.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 19 Mayısı, gerek siz gerek
gündem dışı yapan, yerinden söz alan milletvekillerimiz, bütün
siyasi partiler andı. 19 Mayıs, bu Meclis için de, bu ülke için de,
bu millet için de kayda değer günlerin belki de en önemlisidir. 19
Mayıs, 29 Ekime, 23 Nisana, 30 Ağustosa, 9 Eylüle kaynak olmuş
bir gündür, kuruluşun ve kurtuluşumuzun adıdır, yoktan var
olmanın, tam bağımsızlığımızın
ilham kaynağıdır. Bu bakımdan, devlet olarak, Atatürkü
anarken böyle bir günü gençlere bayram olarak armağan etmemiz, özel bir
öneme de sahiptir. 19 Mayısla başlayan kurtuluş ve kuruluş
sürecimiz ve destanımızın bu cumhuriyeti geleceğe ve
sonsuza tam bağımsız olarak taşıyacak olan
gençlerimizin üzerine bir misyon olarak da tevdi edilmesi anlamına gelir.
Böyle bir günün milletçe, öncelikle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Böyle bir günün,
gençler başta olmak üzere, milletçe coşkusunu Türkiye'nin bazı
noktalarında yaşayamıyor olmak, bu Parlamentonun en büyük
ayıbı olsa gerek. İstanbul Valiliğinin dün de
değindiğim- Beşiktaştaki kutlamaları
yasaklaması, menetmesi, İstanbul Valisinin cumhuriyeti
içselleştiremediğinin bir göstergesi olsa gerek. Zira, aynı
dönem içinde Beşiktaşta birçok etkinlikte, İstanbulda birçok
etkinlikte güvenlik ve protesto kaygısı görmeyen Valinin, Atatürkün
Samsuna hareket ettiği Beşiktaşta yapılan etkinlikleri
yasaklamasının arkasında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Açıyorum mikrofonunuzu Sayın
Altay, tamamlayınız lütfen.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - ...art niyet
arıyorum, cumhuriyetin icaplarına uymaktan imtina etme
anlayışı arıyorum, bu yasaklamanın arkasında
Atatürke kin arıyorum ve yüce Meclisin
Hükûmetin sayın temsilcisi de burada. Şu
Meclisi biraz insan yerine koyuyorsanız, şu Meclise bir parça
saygınız varsa Sayın Bakan, şu kürsüye gelirsiniz ve
Beşiktaştaki kutlamaları niye
yasakladığınızı, niye yasaklattığınızı
dürüstçe, namusluca, ahlaklıca bu millete açıklarsınız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Sayın Bostancı
.
18.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramının 98inci yılını kutladığına
ve Kırım Tatar Türklerinin sürgününün 73üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Teşekkürler Sayın Başkan.
19 Mayısın 98inci yıl dönümü. Bütün
milletimizin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını tebrik
ediyorum.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinden sonra
yıkılan ve işgale uğrayan bir imparatorluktan bir ulus
devlet çıkartmanın, çağdaş bir ulus devlet
çıkartmanın ilk önemli adımıdır. Aynı zamanda
işgalcilere karşı millet iradesinin örgütlenmesinin ve
direnişinin çok önemli bir miladıdır. Gazi Mustafa Kemal
Atatürk, 19 Mayısta Samsuna çıkmış ve ondan sonra
ilkokuldaki çocuklarımızın da bildiği şekilde bir
güzergâh üzerinden Türkiye Cumhuriyetinin mimarisini oluşturmuştur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve cumhuriyetin
kolonlarını oluşturan bilcümle geçmişimizi burada rahmet ve
minnetle anıyorum.
Aynı zamanda bugün, Kırım
Tatarlarının Kırımdan Stalin tarafından sürgün
edilişinin 73üncü yıl dönümüdür. 18 Mayıs gece 03.00te 250 bin
Kırım Tatarı neredeyse bir gece içerisinde trenlerle -yolcu
vagonlarıyla değil- hayvanların
taşındığı vagonlarla Orta Asyaya sürgün
edilmişlerdir, bu sürgün sırasında yaklaşık
yarısı hayatını kaybetmiştir.
Kırım Tatarlarının
hayatını en iyi anlatan insanlardan birisi, uzun yıllar
İngilterede yaşamış olan, kendisi de bir Kırım
Tatarı olan Cengiz Dağcıdır. Cengiz
Dağcının Yurdunu Kaybeden Adam, Onlar da İnsandı,
Badem Dalına Asılı Bebekler, Üşüyen Sokak gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İngilterede
bulunduğu sıralarda Türkçe kaleme aldığı birçok
romanı vatan hasreti ve Kırım Tatarlarının sürgün
hikâyeleriyle doludur. 2011de Kızıltaş köyüne
defnedilmiştir vefat ettikten sonra, ancak ölümü dönebilmiştir,
cenazesi dönebilmiştir.
Bugün kısmen Kırım
Tatarlarının döndüğünü görüyoruz, ümit ederiz bundan sonra hiç
kimsenin sürgün edilmediği, herkesin özgürce yaşadığı
bir dünya teşekkül eder. Bizim kastımız ve ümidimiz ve çabamız
bu yönde olacaktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Mustafa Mit ve 20
milletvekilinin, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununun uygulamalarında görülen eksiklik veya aksaklıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/529)
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununun uygulamalarında görülen eksiklik veya aksaklıkların
araştırılması, varsa eksiklik ve aksaklıkların
giderilmesi için Anayasanın 98inci maddesi ve İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederim.
1) Mustafa Mit (Ankara)
2) Erkan Akçay (Manisa)
3) Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu (Hatay)
4) Baki Şimşek (Mersin)
5) Mehmet Erdoğan (Muğla)
6) Arzu Erdem (İstanbul)
7) Saffet Sancaklı (Kocaeli)
8) Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu (İstanbul)
9) Celal Adan (İstanbul)
10) Ruhi Ersoy (Osmaniye)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) Ümit Özdağ (Gaziantep)
13) İsmail Ok (Balıkesir)
14) Zihni Açba (Sakarya)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Nuri Okutan (Isparta)
17) Kamil Aydın (Erzurum)
18) Mehmet Günal (Antalya)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Kadir Koçdemir (Bursa)
21) Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
Gerekçe:
4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununun uygulanmasından kaynaklanan tartışma
ve eleştiriler sürekli olarak kamuoyunu meşgul etmektedir.
Tartışmalar özellikle işsizlik ödeneği kazanma
şartlarının ağırlığı, işsizlik
ödeneğinin düşüklüğü ile İşsizlik Fonunun kanunda
belirlenen amaçların dışında kullanıldığı
iddiaları üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Kanuna göre, son üç yıl içinde altı yüz
gün çalışmış olanlara yüz seksen gün, dokuz yüz gün
çalışmış olanlara iki yüz kırk gün, bin seksen gün
çalışmış olanlara ise üç yüz gün işsizlik ödeneği
ödenmektedir. Kanunda belirlenen sınırlamaların suistimalleri
önlemek maksadıyla konulduğu anlaşılabilir bir durumdur
ancak kanun koyma tekniği açısından
değerlendirildiğinde istisnai bir hâlin bütün düzenlemeyi etkileyecek
şekil alması iş ve işlemleri zora sokmaktan başka bir
işe yaramamakta, kanunun adalet duygusunu tatminden uzak olduğu
kanaati hasıl olmaktadır. Nitekim, 2002 yılında yürürlüğe
giren kanundan bugüne kadar faydalanan sigortalıların
sayısı ve işsizlere ödenen işsizlik ödeneğinin
miktarı faydalanma şartlarının
ağırlığından olsa gerektir.
Diğer bir tartışma konusu ise
işsizlik ödeneklerinin düşüklüğüdür. 4447 sayılı
Kanunun 50'nci maddesine göre işsizlik ödeneği,
sigortalının son yüz yirmi günlük ortalama brüt kazancının
yüzde 40'ıdır. Hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı
aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 80ini geçemez. Bugün
itibarıyla asgari ücret yaklaşık 1.650 TL olduğuna göre
işsizlik ödeneği en az 660 TL ve en fazla 1.320 TL olmaktadır.
2002 yılında yürürlüğe giren kanunun uygulama sonuçlarına
bakıldığında fonda biriken miktar ile ödenen işsizlik
ödeneği arasındaki makasın açıklığı,
başta düşünülenin aksine işsizlik ödeneği bağlama
oranı olan yüzde 40'ın düşük kaldığıdır.
Diğer taraftan, çalışmakta iken
işsiz kalan bir sigortalının aile çevresi, sosyal çevresi de
dikkate alınarak geçici olduğu düşünülen bu zamanın insan
onuruna yaraşır şekilde geçirilmesi aynı zamanda
Anayasamızda da zikredilen sosyal devlet olmanın
şartlarındandır. Zaten fonda biriken miktarın
işsizlere ödenek olarak verilmesi gerektiğinden kamuya ait bir
kıymetin bir kesime aktarılması da söz konusu olmayacak,
hakkın teslimi olacaktır.
Diğer tartışma konusu,
İşsizlik Fonunun kanunda belirlenen amaçların
dışında kullanıldığı iddiaları.
Kanunun 48'inci maddesinde fonun istihdamı artırıcı
tedbirler almak ve uygulamak, işe yerleştirme ve
danışmanlık hizmetleri temin etmek, iş gücü piyasası
araştırma ve planlama çalışmaları yapmak amacıyla
kullanılabileceği hükme bağlanmıştır. Kanunda
yüzde 30 olan bu oran 2015/8112 sayılı Bakanlar Kurulu kararı
ile yüzde 50 oranında uygulanmaktadır.
Yapılan bir düzenleme ile konulan Kanunun
geçici 6'ncı maddesi ile fonun nema gelirlerinden 2008 yılı için
1.300.000.000 TL, 2009 ve 2010 yılı nema gelirlerinin 3/4'ü, 2011 ve
2012 yılı nema gelirlerinin 1/4'i genel bütçeye
aktarılmıştır. Fonun bu şekilde kullanılması
hukuk anlayışı gereği mazur görülemeyecek bir husustur.
Nitekim, Sayıştay raporunda fondan
işsizler yerine meslek danışmanları ve 657 sayılı
Kanuna bağlı personele ödeme yapıldığı, bu
rakamın yaklaşık 1,5 milyar TL ve bunun hukuka uygun
olmadığı tespit edilmiştir.
İşsizlik Fonunun uygulamalarında
meydana gelen aksaklıkların veya eksikliklerin giderilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasının
uygun olacağı kanaati hasıl olmuştur.
2.- Şırnak Milletvekili Ferhat
Encu ve 20 milletvekilinin, bölgeler arası dengesizliğin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/530)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı (TÜİK) 22 Ocak 2016'da 11 farklı
boyutta ele alınan İllerde Yaşam Endeksini açıklamış
ve illerimizi yaşanabilirlik düzeylerine göre
sıralamıştır. Ortaya çıkan sıralamada doğu
ve güneydoğu illeri bu 11 boyutun neredeyse tamamında son
sıralarda yer almıştır. Kalkınma
Bakanlığına bağlı resmî bir kuruluş olan
TÜİK'in verileri doğrultusunda ortaya çıkan bu sonuçla ilgili
olarak bölgeler arası dengesizliğin sebeplerinin ortaya
çıkarılması, şimdiye kadar uygulanan tüm ekonomik, sosyal,
kültürel ve siyasi politikaların değerlendirilmesi ve eksik,
yanlış yönlerinin belirlenmesi, bu dengesizliği gidermek yolunda
yerel yönetimlerle beraber tüm yerel paydaşların rolünün belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98inci, İç Tüzükün 104üncü ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
arz ve talep ederiz.
1) Ferhat Encu (Şırnak)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
15) Leyla Birlik (Şırnak)
16)Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
17) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
18) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
19) Alican Önlü (Tunceli)
20)Nadir
Yıldırım (Van)
21)Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
TÜİK 22 Ocak 2016'da konut, çalışma
hayatı, gelir ve servet, sağlık, eğitim, çevre, güvenlik,
sivil katılım, altyapı hizmetlerine erişim, sosyal
yaşam ve yaşam memnuniyeti olmak üzere 11 boyutta İllerde
Yaşam Endeksi sıralamasını
açıklamıştır. Bu sıralamaya göre Isparta en
yaşanabilir il olarak belirlenmiştir. Doğu ve
ğüneydoğu illerimizin neredeyse tamamı yapılan
sıralamalarda son sıralarda yer almıştır. Sadece
Dersim, eğitim boyutunda ülke 1incisi olmuştur. Açıkça devlete
bağlı resmî bir kuruluş aracılığıyla
bölgeler arası dengesizlik ve gelişmişlik farkı
belgelenmiştir.
TÜİK'in yaptığı açıklama
bugüne kadar uygulanan politikaların
başarısızlığının ispatıdır.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana uygulanan istikrarsız
yatırım politikaları, Kürt sorununun çözümü konusunda
halkın beklentilerini karşılayacak adımların
atılmamış olması, güvenlik eksenli, inkâr ve asimilasyoncu
bakış açısı, bölgedeki en önemli ticari faaliyetler olan
tarım ve hayvancılığın durma noktasına gelmesi ve
benzeri birçok sorunun bu sonucu doğurduğu ortadadır.
Planlama aşamasıyla birlikte neredeyse
yarım yüzyıllık geçmişe sahip olan GAP projesi,
değişen onca hükûmete rağmen tamamlanmamıştır.
Öngörüler, proje tamamlandığında meydana getireceği yüksek
tarım ve sanayi potansiyelinin bölgede gelir düzeyini 5 kat
artıracağı, yaklaşık 3,8 kişiye iş
imkânı sağlayacağı, gelişmiş diğer
bölgelerle arasındaki farkın giderileceği yönündeyken bu
hedeflere hiçbir zaman ulaşılamamıştır. Proje
kapsamında su ulaştırılması hedeflenen 1,8 milyon
hektar alanın ancak 411.508 hektarına
ulaşılabilmiştir. GAP, bölgeler arası dengesizliği
gidermek bir yana, bölge içinde büyük eşitsizlikler doğurmuş, tarih
ve kültürü yağmalamış, her baraj inşaatı bölgedeki
önemli uygarlık merkezlerini sular altında
bırakmıştır.
Ekonomik, sosyal, kültürel ve mekânsal hedefler
belirlenerek hazırlanan DAP projesi de GAP'ın akıbetine
uğramıştır. Doğu Anadolu Bölgesi'nin sosyoekonomik
kalkınmasına katkı sağlamak, göçü durdurmak, bölgenin
sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşmasını
sağlamak, eğitim, sağlık, kent altyapı düzeylerini
yükseltmek gibi hedeflerle yola çıkan DAP projesi tozlu raflar
arasında kalmıştır.
İktidara gelen her hükûmet döneminde
açıklanan onca eylem planı veya master plana rağmen GAP ve DAP
etkin bir hâle getirilememiştir. GAP, DAP gibi daha birçok plan ve proje
başarısız olmuştur. Bunun en önemli sebebi yüz
yıllık güvenlik eksenli politikalardan vazgeçilmemiş
olmasıdır. Güvenlikçi politikalara ayrılan bütçelerin
yanında GAP ve benzeri projelere ayrılan bütçeler
kıyaslanamayacak kadar az kalmıştır. AKP hükûmetleri
döneminde de toplumsal uzlaşma, demokrasi, özgürlükler ekseninde
barışçı bir çözüm zemini yaratmak yerine, özellikle de sadece
seçim dönemlerinde ortaya çıkan göstermelik "reform veya
"açılım gibi adımlar yetersiz kaldığı gibi,
bel bağlanan güvenlik eksenli politikalar onarılmayacak tahribatlara
yol açmıştır. Bir diğer sebep ise yürütülen bölgeler
arası eşitsizlikleri giderme politikalarının tamamen
merkezin güdümünde, bürokratlardan halka, yukarıdan aşağıya
doğru gerçekleşmesidir. Yerel ve bölgesel potansiyelin ortaya
çıkarılması ve bu potansiyele göre politikaların
belirlenmesi için yereldeki paydaşların bu sürece yeterince dâhil
edilmesi, halktan başlayan, aşağıdan yukarıya bir
yönteme başvurulması gerekmektedir.
TÜİK'in açıkladığı sonuçlar
yerel paydaşların talepleri doğrultusunda yani halktan, tabandan
başlayan bir politikanın aciliyetini ortaya koymuştur. Çünkü
yerel halkın katılımını dışlayan, merkezî
karar organları tarafından belirlenen politika, plan ve uygulamalarda
başarı sağlanamamıştır. Bu bağlamda,
bölgesel gelişmeye yönelik yerel düzeydeki kurumlaşmaları
destekleyecek, çok düzeyli ve çok aktörlü katılımı
sağlayacak, sadece iş dünyasının ve meslek kuruluşlarının
temsilcilerini değil, yerel yönetimleri, sendikaları, halk
meclislerini, sivil toplum kuruluşlarını, insan hakları
örgütlerini de kapsayacak çözümlere ihtiyaç vardır. Bölgeler arası
dengesizliklerin sebeplerinin belirlenmesi ve çözüm politikalarının
belirlenmesi yolunda bütün yerel bileşenlerin katılım ve
katkısını da kapsayacak çalışmalar yürütülmesi için
bir araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.
3.- Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp ve 22 milletvekilinin, hâlâ devam eden sokağa çıkma
yasakları dolayısıyla sağlık ve eğitim
kurumlarının askerî karargâha dönüştürüldüğüne dair
iddianın araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/531)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de hâlâ devam eden sokağa çıkma
yasakları dolayısıyla sağlık ve eğitim hizmeti
veren kamu kurumlarına devletin kolluk güçlerinin yerleştirilerek
kurumların birer karargâha çevrildiği iddiaları basında yer
almaktadır. Sağlık ve eğitim kurumlarının askerî
karargâha dönüştürülmesine dair bu iddianın tespit edilmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
2) İdris Baluken (Diyarbakır)
3) Filiz Kerestecioğlu
Demir (İstanbul)
4) Garo Paylan (İstanbul)
5) Hüda Kaya (İstanbul)
6) Müslüm Doğan (İzmir)
7) Ali Atalan (Mardin)
8) Erol Dora (Mardin)
9) Mithat Sancar (Mardin)
10) Ahmet
Yıldırım (Muş)
11) Burcu Çelik (Muş)
12) Besime Konca (Siirt)
13) Kadri
Yıldırım (Siirt)
14) Aycan İrmez (Şırnak)
15) Faysal
Sarıyıldız (Şırnak)
16) Ferhat Encu (Şırnak)
17) Leyla Birlik (Şırnak)
18) Dilek Öcalan (Şanlıurfa)
19) İbrahim Ayhan (Şanlıurfa)
20) Osman Baydemir (Şanlıurfa)
21) Alican Önlü (Tunceli)
22) Nadir
Yıldırım (Van)
23) Tuğba Hezer Öztürk (Van)
Gerekçe:
16 Ağustostan bu yana 7 kentin 20 ilçesinde
onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde 56 kez ilan edilen sokağa
çıkma yasakları toplamda 386 günü bulmuş durumdadır.
Devam eden bu süreçte birçok sağlık ve
eğitim kurumunun kolluk kuvvetleri tarafından karargâh olarak
kullanıldığı ve bu bağlamda hem sağlık hem
eğitim emekçilerinin fiziksel mekânda hizmet sunma hakkının hem
de Anayasa gereği yurttaşın sağlık ve eğitim
hizmeti alma hakkının hiçe sayıldığı iddia
edilmektedir.
Basında çıkan haberlere göre, Türk
Tabipler Birliği Merkez Konseyi ile Türk Tabipler Birliği Aile
Hekimleri Kolu temsilcilerinden oluşan bir heyet sokağa çıkma
yasağının devam ettiği Diyarbakır'ın Sur
ilçesiyle ilgili bir rapor hazırlamıştır. Aile
sağlık merkezlerinde yaptıkları incelemeler sonucunda
hazırladıkları beyan edilen raporda, Diyarbakır'ın
Bağlar ilçesinde bulunan aile sağlık merkezlerinin karakola
dönüştürülmesi için polis tarafından 2 ve 3 numaralı aile
sağlık merkezlerinde keşif yapıldığını
belirtmişlerdir. Karakola dönüştürülmek istenen 2 ve 3 no.lu aile
sağlık merkezlerinde 10 aile hekimi çalışmakta ve toplamda
60 bin nüfusa hizmet verilmektedir. Ayrıca, sokağa çıkma
yasağının hâlen devam ettiği Sur ilçesinde 4, 9 ve 12 no.lu
aile sağlık merkezleri de kapalı bulunmakta ve
yaklaşık 30 bin yurttaş sağlık hizmetlerinden mahrum
bırakılmaktadır. Bu, Türkiye'nin de taraf olduğu ve
savaş hukukunu düzenleyen Cenevre sözleşmelerinden 12 Ağustos
1949 tarihli "Sağlık ve Emniyet Mıntıkaları ve
Mahallerine Müteallik Anlaşma Projesine göre, sağlık
mıntıkalarına hiçbir şekilde silahlı güçlerin
girmemesi gerektiğini dayatmaktadır.
Yine basında yer alan haberlere göre,
Diyarbakır'ın merkez Bağlar ve Kayapınar ilçelerindeki
bazı okullara korucuların yerleştirildiği iddia
edilmiştir. Bağlar Kaynartepe Mahallesinde yer alan, 2.300
öğrencinin eğitim gördüğü Vehbi Koç İlköğretim Okulu
başta olmak üzere, Faik Ali, Hürriyet, Çelebi Eser ve Yahya Kemal
Beyatlı gibi ilköğretim okullarının korucuların
yerleştiği okullar olduğu belirtilmiştir. Ayrıca,
korucuların her akşam zırhlı araçlarla bu okullara
getirildiği ve sabah erken saatlerde Ford Ranger tipi araçlarla bu
okullardan alındığı ileri sürülmüştür.
Korucuların bu okullara yerleştiği iddiaları kamuoyunda
eğitim kurumlarının karargâh hâline gelmesi şeklinde
yorumlanmıştır. Anayasanın "Eğitim ve
öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim,
araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür.
şeklindeki 42nci maddesinin açık bir şekilde ihlali
anlamına gelen söz konusu uygulama, başta öğrenciler ve veliler
olmak üzere yurttaşları ciddi bir şekilde
endişelendirmiştir. Daha önce de bazı sosyal medya sitelerinde
devletin kolluk güçlerinin okullarda çektiği fotoğraflar
yayınlanmıştır.
Tüm bunlara ek olarak, son zamanlarda
yazılı ve görsel basında çıkan haberlerle,
yasağın olduğu bölgelerde görevini yapmaya çalışan
sağlık ve eğitim emekçilerinin, isimleri, çalıştıkları
kurumlar ve sosyal medya hesapları yayımlanarak da hedef
gösterildikleri görülmektedir.
Bu nedenlerden hareketle, sağlık ve
eğitim kurumlarının askerî karargâha dönüştürülmesine dair
bu iddianın tespit edilmesi için Meclis çatısı altında
acilen bir araştırma komisyonu kurulmasını talep ederiz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından,
kadına yönelik şiddet olaylarının Adana ilinde ciddi bir
artış göstermesi ve bu mikro örnekten hareketle şiddet
olaylarının araştırılması amacıyla 10/5/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18 Mayıs 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
18/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18/5/2017 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet Yıldırım
Muş
Grup Başkan Vekili
Öneri:
10 Mayıs 2017 tarihinde Adana Milletvekili
Sayın Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından, (4530 sıra numaralı) kadına yönelik şiddet
olaylarının Adana ilinde ciddi bir artış göstermesi ve bu
mikro örnekten hareketle şiddet olaylarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
18/5/2017 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi lehinde Meral Danış Beştaş, Adana
Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, önergemiz
Türkiye'nin en temel gündemlerinden biri olan kadına yönelik şiddet,
istismar, taciz ve tecavüz olaylarına ilişkin. Benim adıma arkadaşlarla
birlikte verdiğimiz önerge aslında Adanaya dikkat çekmek için ama
tabii, sadece Adana değil, Türkiye'nin her tarafında toplumun
yarısını hedef alıyor çünkü kadınlar sonuçta toplumun
yarısını teşkil ediyor ama kadına yönelik şiddet,
istismar, taciz, tecavüz -bu çocuklara kadar indi artık uzun süredir- hak
ettiği tartışmayı görmüyor, hak ettiği önlemler
alınmıyor ve Hükûmetin bu konudaki duyarsız, örtbas etme
politikası maalesef hâlâ olanca hızıyla devam ediyor.
Bizim, Halkların Demokratik Partisi olarak,
gerçekten, kadına yönelik şiddet ve kadın haklarına
ilişkin ihlaller hassasiyetimizin en üst sırasında yer alan konu
başlıklarından biridir. Bizim kadına
yaklaşımımız, kadın haklarına
yaklaşımımız aynı zamanda partimizin stratejik bir
yaklaşımıdır; yoksa sadece bir başlık olarak
kadını, toplumsal cinsiyeti, kadına yönelik şiddeti
görmüyoruz ve fırsat buldukça da bunu Mecliste gündeme getirmeye
çalışıyoruz. Mesela, verdiğim önergede, yapılan
tespite göre Adana ve ilçelerinde sadece otuz yedi gün içinde 17 kadın
yaşamını yitirdi. Bu, bir öldürme değil sadece; bu,
bireysel bir fiil değil; bu, bir katliam. Hatırlarsınız,
televizyonlarda görüldü, bir evden 6 kadının, 6 kişinin cenazesi
çıkarıldı. Böyle bir şey olabilir mi? Ve basın bunu
maalesef her zaman olduğu gibi sevgi cinayeti, kıskançlık
cinayeti, aşk cinayeti gibi aslında olayı
meşrulaştıran, olayın faillerini destekleyen bir dille
vermeye devam ediyor. Yine Adanada, son iki yılda, istatistiklere göre,
245 kadın yaşamını yitirdi. Yani bu rakamlar gerçekten
kadına yönelik şiddetin katliam boyutunda seyrettiğini ve
gitgide hızlandığını da ifade ediyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre bile
şu rakamlar çok dikkat çekici: 2002-2010 yılları arasında
kadına yönelik cinayetlerde yüzde 1.400 artış olmuş -bunlar
resmî veriler- ve 2002 yılında 66 kadın cinayete kurban
giderken, 2009un ilk yedi ayında 953e yükselmiş. Bunlar Adalet
Bakanlığının verileri ve bu veriler gitgide artış
gösteriyor, asla bir düşüş seyrinde değil ve bu da gerçekten
şu anda Türkiyenin en temel gündemlerinden biri olması gereken bir
mesele.
2017 yılının sadece ilk dört
ayında erkekler tarafından 101 kadın öldürüldü -bu çok ciddi bir
rakam- 28 kadın tecavüze maruz kaldı, 40 kadın tacize
uğradı, 146 kız çocuğuna cinsel istismar vakaları yansıdı
ve yine, 106 kadına yönelik şiddet uygulamaları var.
Şimdi, bu olayları saatlerce de anlatsam
ne bu rakamlar bitecek ne bu istatistikler bitecek ne bu vahamet azalacak. O
nedenle bir iki örnek üzerinden gerçekten bu meseleye nasıl
yaklaşmamız gerektiğini, toplumsal cinsiyet rollerinin tekrar
tekrar üretilmesini, kadına yönelik şiddeti destekleme
politikalarına karşı önlem alınmasını...
Yargının cezasızlık politikasıyla mücadele etmemiz
gerekiyor ve bunun için en temel çözüm yeri tabii ki Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Bizim Araştırma komisyonu kurulsun. önerimizin
dayanağı da, bunları önlemek açısından gerçekten
artık bizim bir tutum almamız gerekiyor.
Şimdi, en son Batman'da bir olay
yaşandı, ona da değinmek istiyorum çünkü gerçekten o da
diğer olaylar kadar maalesef çok vahim. Yani aralarında böyle bir
derece farkı gözetmek mümkün değil, bir çocuğun tacize
uğraması ile diğerini kıyaslamak da ne etiktir ne siyaseten
böyle bir yaklaşımımız var, asla böyle
yaklaşmıyoruz. Ne ile göre ne bölgeye göre ne etnik kimliğine
göre ne inanca göre bir yaklaşım içinde olmamalıyız. Önemli
olan kadın bakış açısıdır. Kadına yönelik
şiddet nerede olursa olsun, çocuğa yönelik istismar nerede olursa
olsun aynı duyarlılıkla, aynı kararlılıkla
karşı durmamız gerekiyor.
Şimdi, Batman'da 14 yaşındaki bir
çocuk cinsel tecavüze, tacize, istismara maruz kaldı ve fuhşa
zorlandı ve maalesef, bu olayın da açığa çıkması,
ailelerin çabalarıyla ve bu çocuğun konuşmasıyla ortaya
çıktı çünkü olayı bilenler de susmayı tercih ediyor. Bu da
korumanın başka bir şekli; aman bana bulaşmasın, aman
ben söylemeyeyim, aman o duymasın gibi. Çünkü Batman olayında il
içinde faillerin arasında, tacizcilerin arasında -tırnak içinde
söylüyorum, benim için hiçbir hatırları yok, bizim için hiçbir
değerleri yok ama hukukta "hatırlı kişiler
kavramı vardır ya- hatırlı kişiler varmış,
biliniyorlarmış, çevreleri varmış. Bu yüzden,
tutuklanmamışlar bile zaten. Yani ödül gibi serbest
bırakılıyor ve ayrıca burada "ileri gelenler diye
söyleniyor. Şimdi, burada isimleri şu anda önümde var ama
söylemeyeceğim çünkü dosyada gizlilik kararı var. Cinsel istismara
maruz bırakanlardan mesela esnaf var, ismi bizde saklı. Yine, iktidar
partisine yakınlığıyla bilinen yani toplumda öyle bilinen
ve olaydan beş gün önce hacdan gelen bir muhtar varmış. Yine,
bir iş adamı varmış farklı bir kesimden. Şimdi,
bunlar gözaltına alınıyor ve hemen serbest
bırakılıyor ve 14 yaşındaki bir çocuğun bu
konularda yalan söylemeyeceğini bu meseleyle ilgili çalışan
bütün ulusal ve uluslararası kurumlar bilir. Çocuk, tacizle ilgili,
tecavüzle ilgili yalan atamaz. Bilimsel olarak bu ispatlıdır ve buna
rağmen bunlar bırakılıyor. Kefaletle
bırakıldığını biliyoruz. Sonra bir yalanlama
geldi Batmandan, Kefalet yok." dediler ve şu anda dosyaya ulaşamıyoruz
çünkü dosyada gizlilik kararı verildi. Gizlilik kararı da faili
korumaya dönük bir uygulama. Niye gizliyorsunuz? Siz çocuğu gizleyin,
tamam da, faili niye gizliyorsunuz? Bununla mücadele etmenin yollarından
biri, aksine, failleri teşhir etmektir. Toplumsal kamuoyu
açısından bunları herkes bilsin, kim tecavüzcü, kim tacizci, kim
yargılanıyor. Siyasi soruşturmalarda boy boy fotoğraflar
yayınlanıyor ama tacizciler korunuyor, niye? Suç ve cezalar şahsidir.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Suçluluğu sabit oluncaya kadar, tamam,
masumdur. Bu herkese uygulanmıyor ama tacizci olunca nedense onlar bir
anda koruma çatısı altına alınıveriyorlar.
Şimdi, burada bir de şöyle bir mesele var,
Batmanda: Bir gazeteci bu olayı açığa çıkardı, ondan
duyduk aynı zamanda ve şu anda Hükûmet tarafından bu gazeteci
üzerinde çok ciddi bir baskı var Bu olayı niye açığa
çıkardın? diye. Şunu söyleyelim: Burada baskı
kurulması gereken kişi, olayı yazan, yayan gazeteci
değildir; faildir, fail. Faili bırakmışlar, gazeteciye
diyorlar ki... Belki de bugünlerde gözaltına alındı, onun
üzerinden ciddi bir kampanya yürütülüyor.
Özgecan davası popüler bir davaydı ya,
iktidar partisi, idamı tartıştılar... Ben de Özgecan
davasına birkaç kere gittim. İşte, iktidar partisi
yanlıları, AK PARTİ üyeleri geldiler. Sonra Özgecan bitti ama
cezasızlık politikası artarak devam ediyor. Bu olaya popülist
yaklaşım olmaz. Kadına yönelik şiddet, istismar ve tecavüz
vakaları özel meseleler değildir, politik bir meseledir. Kadın
hakları meselesi siyasi bir meseledir. Bu, devletlerin, hükûmetlerin,
kurumların yaklaşımıyla ilgili bir meseledir. Yoksa
polislerin, savcıların dediği gibi, Ya, aile içidir, gidin,
çözün., işte Ne yapayım? Eşin seni dövmüş. ya da Bu
öldürmüş. dediğinde işte her gün katliam oranı gitgide
artıyor.
İktidar partisi bu davalara müdahil olarak
giriyor. Anayasaya göre ve hukuk sistemimize göre, müdahil değildir
iktidar partisi; sanıktır, sanık. Bunu korumamakla, onların
tecavüze uğramasını engellememekle, yargının
cezasızlık politikasını desteklemekle ve bunun aksini
teşvik etmemekle, örtbas etmekle sanık sandalyesinde
olmalıdır çünkü iktidar partisi bu KHKlarla yüzlerce kadın ve
çocuk kurumunu kapattı. Bir kere, derhâl onları açmalıdır.
Niye kapattınız kadın kurumlarını? Belediyelerin kadın
merkezlerini niye kapattınız? Cizreden Diyarbakıra, Nusaybine
her gün yüzlerce başvuru alan kadın kurumları ve çocuk
ihlallerini takip eden Gündem Çocuk Derneği bile kapatıldı ve bu
artış hızla devam etti. Bu nedenle, bu, toplumu çürütmenin
aynı zamanda bir yöntemidir.
Biz Hükûmetin görevini bir kez daha
hatırlatıyoruz, şiddet ve cinsel istismar olaylarıyla
mücadele olduğunun altını çiziyoruz. Bunları örtbas etmek,
saklamak ve teşvik eder gibi açıklamalarda bulunmak hepimizin
karşı çıkması gereken bir meseledir ve bu konudaki en
önemli sorumluluk da siyaset erkine düşmektedir, hepimize
düşmektedir. Ve bizce, gerçekten, bu sevgi indirimi, saygın tutum,
rıza gibi çağ dışı, kadını ikincil gösteren
uygulamalara karşı hep birlikte mücadele edelim diyoruz. Önergemiz
buna dönüktür; gelin Mecliste bu kadına yönelik şiddeti,
katliamları, tecavüzleri ve tacizleri önlemek için, araştırmak
için bir komisyon kuralım ve hepiniz siyaset dışında buna
olumlu oy verin diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Sayın Bostancı
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama için söz aldım.
Sayın Beştaş muhalefetin bir
milletvekili olarak iktidarın bir siyasi sorumluluğu olduğunu
iddia edebilir ama aynı hususu -kendisi de bir hukukçudur- Hukuken
sanık olmalıdır. tarzında farklı bir bağlama
yerleştiremez. Bu akletmeyi bir kere reddediyorum.
İkincisi: Almanyada bir insan, bir Türk
cinayet işlediğinde İşleyen Türktür. diye doğrudan
bütün Türkleri suçlayıcı mahiyette ırkçı ve
ayrımcı bir dil kullanılırdı gazetelerde, bu da çok
eleştirilirdi. Şimdi, Sayın Beştaş, Batmandaki olayla
ilgili, halk tarafından iktidara yakın olduğu bilinen, hacca
gidip gelen, bilmem, pedofili davasından sorumlu birinden bahsediyor.
Şimdi, iktidar partisi yüzde 50 oy almış bir siyasi parti. Bunun
içinden birtakım arızalı insanların çıkması
burada bize herhangi bir vebal getirmez; bu bir.
Batmandaki olayda işin sonuna kadar gitmek
oradaki hukukçuların da görevidir, biz de arkasındayız; bu iki.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, bir konuda açıklama yapacağım.
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurunuz.
20.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, öncelikle, Sayın Bostancının ifade
ettiği gibi, kimseye akıl vermek gibi -öyle anladım- bir niyetim
yok. Ben gerçekten bu meseleyi siyasetüstü bir mesele olarak gördüğümüzü
de özellikle ifade ettim.
Şunu söylemek isterim: Ben konuşmamda
sadece AKPye yakınlığıyla bilinen bir kişi. dedim,
başka örnek 3 kişi verdim. Bu, CHPli de olabilir, MHPli de
olabilir, HDPli de olabilir, başka bir siyasi partiden de olabilir ama
bizim, Halkların Demokratik Partisi olarak, bu bizim üyemiz bile olsa, bu
bizim yöneticimiz bile olsa buna karşı asla hoşgörümüz olmaz ve
bizim parti politikamız, kadına yönelik bu tip vakalarda herkese
aynı tutumu göstermektir ve Hükûmetin sorumluluğunu da, iktidar
olmaktan kaynaklı, bunları önlemek konusunda sorumluluğunu
hatırlatıyoruz, sanık olmak da bununla ilgilidir. Biz iktidar
partisi olsaydık hukuken bizim de sorumluluğumuz olurdu. Şu anda
da sorumsuz değiliz çünkü siyaset erkini işgal ediyoruz ve hepimiz
birlikte mücadele etmeliyiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beştaş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bu ima edici dil doğru bir dil değil.
Halkların Demokratik Partisine mensup kimi insanlar şiddet
eylemlerine karışıyorlar. Sayın Beştaştan bir
kere Halkların Demokratik Partisine yakınlığıyla
bilinen, bizim üyemiz olan kişi şiddet eylemine
karışmıştır, kınıyorum. diye bir beyan
duymadık. Dolayısıyla, burada tamamen bir siyasi angajman söz
konusu. Olayları birbirine karıştırmamak lazım.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Tecavüzden bahsediyoruz ya, çocuk tecavüzlerinden bahsediyoruz!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Batmandaki
hadisenin sonuna kadar gidilsin ama lütfen, değerlendirme yaparken dikkat
edelim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Beştaş, bir
saniye, mikrofonunuzu açacağım ama bir açıklama yapma
ihtiyacı duyuyorum.
Sayın milletvekilleri, siyasi partiler grup
önerilerini Genel Kurula getiriyorlar ve üzerinde yapılan
konuşmalarda söz alan konuşmacılar kendi görüşlerini veya
mensubu bulundukları siyasi partilerin görüşlerini
açıklıyorlar. Bu açıklamalara bir başka siyasi parti katılabilir
veya katılmayabilir; bu, onun en doğal hakkıdır. Ama
katılmadığı, katılınmayan görüş için söz
talep etmeyi ben doğru bulmuyorum arkadaşlar yani aksi takdirde biz
bir görüşme yapamayız. Sataşma varsa elbette ki her aşamada
her milletvekili, her siyasi parti grubu söz talep edebilir ama en küçük bir
eleştiride söz alıp cevap vermek -her siyasi parti için söylüyorum
bakın- bu doğru değil arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Danış
Beştaş bir konuşma yaptı. Bu konuşma üzerinde, bendeki
listeye göre, diğer üç siyasi partinin konuşmacıları da
konuşacak. Varsa farklı bir görüş, Sayın Danış
Beştaşın görüşlerine katılınmıyor ise
diğer siyasi partilerin konuşmacıları orada bu görüşü
ifade edebilir. Aksi takdirde, sonu alınmayan bir tartışmanın,
görüşmenin içine girmiş oluruz. Bunu doğru bulmuyorum
arkadaşlar. Bu bunu vesileyle izah ediyorum. Sadece Sayın
Bostancı için değildir bu söylediğim, tüm siyasi partiler
içindir. Ben buna dikkat etmenizi rica ediyorum.
Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Danış Beştaş.
Buyurunuz.
21.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, aslında genel olarak söyledikleriniz doğru
yani herkes kendi konuşmasında söylemeli ama öyle bir tarzda söylendi
ki mesela, ikinci sözde de benim söylemimle hiçbir ilgisi olmayan başka
bir meseleyi getirdi. Konumuz, kadın meselesi, çocuk istismarı,
çocuğa yönelik tecavüzler, kadına yönelik şiddet. Eğer
konumuz başka bir mesele olsa onu da gayet gönül
rahatlığıyla, açık bir şekilde ifade ederiz.
İktidar partisi ve grubu, gerçekten, şu konuda -ben şapka
çıkarıyorum, şapkam yok ama- inanılmaz derecede manevra
yapıyorlar, çok mahirler: Konuyu değiştirmek, gündem değiştirmek.
Biz kadın diyoruz, onlar HDPye yönelik sataşmada bulunuyor.
Şimdi, ne alakası var kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle
HDPlilere asılsız suçlamaları burada gündeme getirmek? HDPyse
söz konusu olan, getirin önergenizi buna ilişkin, biz o konuda
çıkıp sözümüzü söyleyelim ve ben ısrarla konuşmamda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
bütün
partilerin desteğini talep ettim çünkü çok önemli bir mesele.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından,
kadına yönelik şiddet olaylarının Adana ilinde ciddi bir
artış göstermesi ve bu mikro örnekten hareketle şiddet
olaylarının araştırılması amacıyla 10/5/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18 Mayıs 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi aleyhinde Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
şiddetin önlenmesine ilişkin verilmiş olan grup önerisi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk
milletimizi, basın mensuplarımızı ve Gazi Meclisimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kadın cinayetlerinin önlenmesi, aile içi
şiddetin önlenmesi, cinsiyete dayalı ayrımın önlenmesi,
kadın istihdamının artırılması,
kadınların iş hayatında
karşılaştıkları zorlukların ortadan
kaldırılması hususunda Milliyetçi Hareket Partisi her zaman
mücadele etmiştir, bundan sonra da mücadele edecektir. Her ne kadar
aleyhte söz almış bulunsak da bu araştırma önergesinin
lehinde konuşacağımı buradan belirtmek isterim. Bu hususta
senelerden beri mücadelemiz sürmektedir. Bilhassa iktidar partisine bu konuda
defaaten önergeler de verdik. Bunlarla ilgili en çarpıcı olan ve
özellikle kadına yönelik şiddetin önlenmesinin önüne geçilecek olan
çok somut bir önergeyle senelerden beri defaaten burada gündeme getirmiş
olmamıza rağmen, maalesef, bir duvarla karşılaşır
gibi karşıt yanıtla karşılaştık; bunu
buradan tekrar dile getirmek istiyorum.
Tarih 3/12/2015, sözlü soruyu Sayın Aile
Bakanına soruyorum ve diyorum ki: 6360 sayılı Yasayla 5393
sayılı Belediye Yasasında yapılan değişiklikle
kadın sığınmaevi açma yükümlülüğü olan belediyelerin
nüfusu 50 binden 100 bine çıkarılmıştır. Haziran 2015
tarihi itibarıyla nüfusu 100 bini aşan belediye sayımız
201dir. Bu açıdan, Türkiyede toplam kaç adet kadın
sığınmaevi bulunmaktadır? Aile Bakanı Sayın
Ramazanoğlunun cevabı: Kadın sığınmaevi açma
yükümlülüğü olan belediyelerin nüfusu 100 bindir. Bu nüfusu aşan 201
belediye varken şu an toplam kaç kadın sığınmaevi
vardır? Sayın Ramazoğlu Bizim şu an 135 kadın
sığınmaevimiz vardır. diyor ve şunun üzerinde hiç
durmuyor. Evet, 201 kadın sığınmaevi olması gerekirken
135te kalmışız. Sadece kadına şiddetin önlenmesi
değil, şiddete uğramış olan kadının da
korunması adına kadın sığınmaevlerinin sayısının
mutlaka tamamlanması gerekiyor.
Hiçbir şey istemiyorum. Ne istiyorum biliyor
musunuz? Çıkarmış olduğunuz kanuna uygun davranın.
Nüfusu 100 bini geçen belediyelerde kadın sığınmaevini
açın, sayıyı 201e tamamlayın ki şiddete
uğramış olan kadınlar sığınmaevi talebinde
bulundukları zaman kapıya gittiklerinde üç ay sonrasına,
altı ay sonrasına gün verilmesin, evine dönmek zorunda kalmasın,
sokakta tekrar kendisini taciz eden kişi tarafından öldürülmesin. Bu,
benim naçizane burada tekrar önerim. Bu anlamda, iktidar partisi üzerine
düşeni yaparsa ben zannediyorum ki önemli bir sorun çözülmüş olur.
Bir ikinci konu, sigorta öncesi doğum
borçlanması konusu. Bakın, kadınlara şiddet sadece maddi
şiddet değildir, sadece taciz değildir, ekonomik şiddet de
bir şiddet şeklidir. Ekonomik şiddetin en önemli
unsurlarından bir tanesi, özellikle toplum hayatında ikinci plana
itilmiş olan kadının çalışma hayatında yer
almaması ve bu sebeple ekonomik özgürlüğünün olmamasıdır.
Bu anlamda, doğum yapmış olan kadınlar ve bu zamanda
çalışmamış olan kadınlara doğum borçlanması
yaptırırsak sigorta öncesiyle alakalı, bu kadınların
en azından bir emeklilik aylığı olur ve bu anlamda,
şiddete maruz kaldıkları zaman bunun önüne geçilmesi için önemli
bir teminat oluşturur kendilerine. Bu da çözümlerden bir tanesi. Gerçi
araştırma önergesi kabul edilirse ben inanıyorum ki bunlar
yerine getirilecektir.
Ülkemizde kadın olmak zor, her alanda var olmak
zor, her alanda mücadele etmek zor. Bir yandan iş hayatında var
olmak, bir yandan evinin kadını olmak, bir yandan iyi bir anne olmak,
bir yandan da iyi bir eş olmaya çalışmak, her biri bizim için
gerçekten zorlu görevler. Ama bir taraftan gerçekten kahraman bir Türk
kadını olmak da bizim için çok büyük bir onur, bu ülkenin bir
kadını olmak da büyük bir onur.
Nüfusun yüzde 50sinin kadın olduğu
toplumumuzda, maalesef, yeterince görünür olamayabiliyoruz. Ülkemizde
kadın olmak, nerede tamamlanacağını öngöremediğimiz
bir mücadeleyi her alanda sürdürmeye de devam etmektir. Evde ev
kadını olarak, okulda öğrenci olarak, iş dünyasında
çalışan olarak, siyasette seçilen olarak yani hayatın her
noktasında Ben de varım. demek zorunda kalmak, bir yerde
haykırmak çok da kolay değil. Bu anlamda, beyefendilerin de
desteğini gerçekten istiyoruz.
Kadın olmak dik durmaktır, acıyı
ızdıraba dönüştürmeden ayaklarının üzerinde
durmaktır ve başarıya doğru koşmaktır.
Cinsiyet eşitliği denildiğinde
akıllara sadece kadının geldiği -bakın, cinsiyet
eşitliği dendiğinde erkek gelmiyor- erkeğin cinsiyet
ayrımına girmediği
Maalesef, bu anlamda toplumumuzun da
bilinçlendirilmesi gerektiği hususuna da dikkat çekmek istiyorum.
Aile içerisinde dengenin, düzenin, sevgi ve
şefkatin kaynağı olmak, ancak önemli kararlarda erkeklerin söz
hakkına saygı duymaktır aslında kadın olmak. Buna bir
itirazımız da yok. Böyle bir denge var. Bu dengeye itiraz da
etmiyoruz.
Çocukluğunu bir çırpıda geride
bırakıp birdenbire büyümek, birdenbire anne olmak, birdenbire
evladınız için üzülmek ve evladınız için kaygılanmak.
Toplumda biricik evlatları yetiştirmek ve tabiri caizse, bunlarla
ilgili tırnak içinde söylüyorum- saçını süpürge edip emek harcamak.
Bunların her biri şerefli görevler ve her biri bizim için çok güzel
görevler.
Kadın olmak hep anlamak, maalesef, az
anlaşılmak. Bu anlamda da bunu gündeme getirmenin en önemli
sebeplerinden bir tanesi de şudur: Erkekler anlarsa yüzde 50si kadın
olan nüfusumuzun diğer yüzde 50si de aslında bu taraftaki sorunu da
çözmüş olacak. Bu anlamda, erkeklerin bu soruna
duyarlılığının da yükselmesi gerekiyor. Bu anlamda da
mutlaka dikkate alınması gerekiyor.
Çalışan kadınımız özellikle
ailede eşitliği sağlamaya çabalamaktadır. Bana göre,
kadının tek kuruşu dahi onun ekonomik
bağımsızlığıdır. Kendi parasını
kazanan kadın kendi seçimlerini yapabilmektedir, bu anlamda da
ailelerimize önemli görevler düşmektedir. Kız çocuğunun toplum
hayatına kazandırılması, kendi mesleğini edinmesi,
kendi ayaklarının üzerinde durması, bir erkeğe
bağımlı yaşamaması o anlamda çok önemli. Toplumun
bilinçlendirilmesi için de mutlaka eğitimin desteklenmesi gerekiyor ve
gerçekten, kadının toplum hayatındaki yerinin
sağlamlaştırılması, güçlü Türkiyenin önünün de
açılması, güçlü Türkiyenin gücünün de ikiye katlanması
anlamına gelir.
Hepimizin hafızalarında yer alan, içimizi
yakan, bizleri nefessiz bırakan birçok kadın istismarı hususu,
tecavüzler, cinayetler, bunlar söz konusu oldu. Ne yaptık? O gün çok
üzüldük. O gün dedik ki: Rabbim, benim de kız evladım var, Allah
korusun, benim evladımın başına gelmesin. Bu evlat benim
evladım gibi. Hepimiz bu empatiyi yapabildik. Ancak çözüm noktasında,
dediğim gibi 2015 Aralık ayında, daha henüz yeni
milletvekiliyken -7 Haziranı saymazsak- benim çok büyük bir hassasiyetim
de bu kadın sığınmaevleri, o konuyu gündeme
taşıdım ama o gün orada kaldı, Aile
Bakanlığı o konuyu unuttu ama gelin o konuda da gereğini
yapalım.
Geçtiğimiz yılın ilk yüz günlük
diliminde erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybeden kadın
sayısı 94 iken bu yılın aynı döneminde sayı
106ya yükselmiştir. Medya araştırmalarına
bakıldığında -bakın burası da çok önemli, onun
için böyle bir araştırma komisyonu kurulması gerçekten çok
zaruri- 2016 yılının ilk yüz gününde kadına yönelik
şiddet ve cinayetle ilgili 4.090 haber yapılmıştır
ancak bu yılın ilk yüz günlük diliminde yapılan haber sayısı
bunun yarısı kadar, 2.044 adet haber yapılmıştır.
Bu, acaba taciz ve cinayet olaylarının azaldığı
anlamına mı gelir? Hayır. Veriyi söyledim, tam tersi,
artmış ama haberler yarı yarıya düşmüş. Bu,
şiddet olaylarının ya da cinayetlerin azaldığı
anlamına gelmezken haberlerde yer almamasının sebebi, bu konuya
olan duyarlılığın belki de azalmış olduğu
anlamına gelir. Bunu mutlaka haberlerle de gündeme
taşımalıyız ki milletimiz bu anlamda gerekli hassasiyeti
göstersin, erkek çocuğuna şunu söylesin: Evladım, hiçbir
eşyaya zarar verme, hiçbir çiçeğe zarar verme, hiçbir hayvana zarar
verme; hele hele kız kardeşine, hele hele anana, hele hele
bacına, hele hele karına, hele hele kız arkadaşına
asla ve asla zarar verme. demeyi öğretmemiz gerekiyor ve bu haberler
bunun mutlaka zamanını, zeminini oluşturacaktır.
Bu anlamda hepimize görev düşüyor. Özellikle
dikkatini çekmek isterim ki öngörülen kadınların bir
kısmına koruma kararı alınmasına rağmen bunlar
hayatlarını kaybetmişlerdir. Bakın, koruma kararı var
ama sığınmaevlerinde belli bir süre
kalındığı için, sonra tekrar ya kendi evine ya da tacizi
gerçekleştiren bazen kendi eşinin evine dönmek zorunda
kalmıştır ve o yarım kalan fiil, maalesef, o kişi
tarafından sonlandırılmıştır; hazin son, o
kadınımız toprağa düşmüştür. Bu anlamda da demek
ki yeterli değil kadın sığınmaevlerinin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARZU ERDEM (Devamla) Tamamlayabilir miyim
Sayın Başkan?
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Erdem.
Buyurunuz.
ARZU ERDEM (Devamla) Teşekkür ederim.
Kadın sığınmaevlerinin
sayısını tamamlamak da yeterli değil; orada meslek
kazandırmak, daha sonrasında o kadını korumak, o
kadının toplum hayatında tekrar ekonomik olarak
ayaklarının üzerinde durmasını sağlamak, psikolojik
olarak da desteklenmesini sağlamak her birimizin boynunun borcu, her
birimizin vicdanının sesi. Bu anlamda, her birinizi bu
araştırma önergesini kabul etmeye ve destek vermeye davet ediyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (MHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
üzerinde Sibel Özdemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisinin, kadına yönelik şiddet olaylarının
özellikle Adana ilinde ciddi bir artış göstermesi ve Türkiye
genelinde kadına yönelik şiddet ve cinayet vakalarının
araştırılması konusunda vermiş olduğu grup
önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına, önerinin lehinde söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün Genel Kurulda kadın sorunları
ve kadına yönelik şiddet konusunu konuşurken tabii ki bu sorunun
birinci muhatabı ilgili bakanlık ve Meclis çatısı
altındaki ilgili komisyonun da üyelerinin çoğunluğunu maalesef
görememekteyiz. Ama bunun yanında, daha geçtiğimiz hafta, üyesi
olduğum, kadın sorunlarıyla en ilgili komisyon olan Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun sadece ikinci
toplantısını gerçekleştirebildik. Sadece bu durum bile,
Meclis çatısı altında kadınları ve
kadınların sorunlarını her alanda ilgilendiren ki
Başkanı ve çoğunluğu Adalet ve Kalkınma Partili
üyelerden oluşan bu Komisyonun ikinci toplantısını
yapabiliyor olması dahi iktidar partisinin kadın sorunlarına
çözüm üretme noktasındaki duyarsızlığını bir kez
daha ortaya koymuştur.
İşte önerinin gerekçesinde de ifade
edildiği gibi, sadece Adana ve ilçelerinde son otuz yedi gün içerisinde 17
kadın vatandaşımız yaşamını yitirdi ve
Adanada son iki yılda 245 kadın cinayeti işlendi. Türkiye
genelindeki rakamlara baktığımızda ise Adalet ve
Kalkınma Partisinin tek başına iktidar olduğu 2002 ve 2017
Ocak ayı döneminde 14.293 kadın cinayeti işlenen bir ülkede,
kadın sorunlarını araştırmak ve çözüm üretmekle
sorumlu olan Meclis çatısı altındaki bu Komisyonun haftada en az
bir kez toplanması gerekirken, sadece ve şu ana kadar sadece 2
toplantı yapmış olması da asla normal
karşılanamaz.
Bianetin yerel ve ulusal gazetelerden
derlediği verilere baktığımız zaman, Türkiye genelinde
2017'nin ilk dört ayında 101 kadın cinayeti işlenmiş, 28
kadına tecavüz edilmiş, 40 kadın tacize uğramış,
146 kız çocuğu cinsel istismara maruz kalmış ve 106
kadına şiddet uygulanmış. Daha bu sabah basına
yansıyan haberlere göre, İstanbul Kınalıadada ortaokul
öğrencisi 3 kız çocuğunun bir buçuk yıldan beri tecavüze
uğradığı ortaya çıkmış ve Komisyon,
Bakanlık bu saate kadar hiçbir açıklama yapmamıştır,
bu konuya müdahil olmamışlardır. Eğer yetkili bir kimse var
ise bu konuda bilgilendirme bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin tarihinde
hiçbir dönemde yaşanmayan bu korkunç Türkiye tablosu
karşısında ne Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının ne de Meclis çatısı altındaki
ilgili Komisyonun önceliğinin kadınlara karşı uygulanan
şiddet ve cinayet vakalarının olmadığının
somut kanıtı da işte Adanada son yaşanan vahim olaylar.
2017nin ilk dört ayında yaşanan 101 kadın cinayeti
karşısında çözüm üretici, kadın cinayetlerini ve
kadına yönelik şiddeti önleyici kapsamlı bir politika asla
gerçekleştirilmemiştir.
Bu yılın şubat ayında kadın
cinayetiyle yaşamını yitiren bir aileyi ziyaret ettikten sonra
ilgili Bakana, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Kayaya
kadın cinayetlerinin ulaştığı bu vahim tablo
karşısında bir çağrıda bulunmuştum. Özetle,
iktidarlarınız döneminde korkunç boyutlara ulaşan kadın cinayetleriyle
ilgili etkili mücadele konusunda lütfen harekete geçin, cinayetlere
ilişkin istatistiki bilgileri bütün şeffaflığıyla
ortaya koyun ve maalesef, sorumsuz politikalarınız neticesinde
kaderlerine terk edilen mağdur ailelerine destek olun konularındaydı.
Ancak Sayın Bakan benim bu siyasetüstü yaklaşımım
karşısında hiçbir cevap vermemiştir şu ana kadar.
Değerli milletvekilleri, yine Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Sayın Kayayla bu mart ayı içerisinde
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda düzenlenen ve benim de
katılımcı olduğum, Kadının Statüsü Komisyonuyla
ilgili bir toplantıya, kadınların toplumsal statülerinin
güçlendirilmesi ve kadın sorunlarının çözümü
karşısında ülke deneyimlerinin
paylaşıldığı çok önemli bir toplantıya birlikte
katıldık.
Sayın Bakana oturumda verilen süre içerisinde,
Türkiye'de kadınların karşı karşıya olduğu
sorunlar ve Sayın Bakanın bu alanda kadınlarla ilgili ne tür
çalışmalar yaptığını anlatmak yerine, böylesine
önemli bir toplantıda Sayın Bakan dünya kamuoyuyla neyi paylaştı,
biliyor musunuz? Evet, Sayın Bakan referandum sürecinde Hollandada
kendisine yapılan, elbette bizim de asla kabul etmediğimiz,
uluslararası itibar ve saygınlığımızı
zedeleyen her türlü muameleye karşı olduğumuz bu konuya
ağırlıklı olarak yer verdi konuşmasında. Bu
yaklaşım da Sayın Bakanın ve iktidar partisinin,
uluslararası düzeydeki kadınlarla ilgili bu çok önemli
toplantılarda ülkemizdeki kadın sorunlarını öncelemek
yerine kendi siyasi çıkar ve önceliklerini savunduklarını,
maalesef, bir kez daha ortaya koydu.
Değerli milletvekilleri, iktidar
partisinin kadın sorunlarına, kadın cinayetlerine ve
kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik
bakış açısını gösteren bir diğer konu da şu:
Değerli Komisyon üyemiz de burada, Meclis Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Birleşmiş Milletlerle ortaklaşa
yürüttüğü bir proje var. Projenin konusu, Türkiyede Siyasi Liderlik ve
Siyasi Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği. Geçen hafta
Komisyonda yapmış olduğumuz toplantıda, Birleşmiş
Milletler yetkilileri, bu projeyi yürüten yetkililer bize proje için
Birleşmiş Milletlerden 3,5 milyon dolar bir bütçe
ayrıldığını söylediler. Projenin bitmesine de
yaklaşık bir yıl var, neredeyse bir yıldan az bir süre var
ancak bu ana kadar sadece 745 bin doları harcanmış. Ya, bu durum
Komisyonun ve siyasi iktidarın kadınların sorunlarına
yaklaşımını bir kez daha ortaya koymuştur. Gerçekten,
bu, kadınlarla ilgili kaçıncı öneri, hatırlamıyorum
ben. Kadın sorunlarının yaşandığı ülkemizde,
çok önemli uluslararası bir projeden ayrılan bütçe maalesef
harcanamamıştır. Ülkemizde kadınların yaşamsal
sorunları varken kendisine ayrılan bu çok önemli kaynağı
kullanmamış olmak, iktidarın kadın sorunları karşısındaki
başarısızlığını bir kez daha ortaya
koymuştur.
Kadınlara yönelik şiddet ve cinayetlerle
ilgili mücadelede önemli sorumlulukları olan Bakanlık ve iktidar,
gerek engelleyici, önleyici tedbirler gerekse sonrasındaki davaların
takibi, müdahil olma, şiddet mağduru kadınların
rehabilitasyonu konularında -benden önceki sayın hatip de değindi-
son derece yeteriz ve başarısızdır.
Ayrıca, Bakanlık ve ilgili birimler,
kadın hakları savunucularıyla, kadın sorunları
merkezleriyle, toplumsal cinsiyet eşitliği merkezleriyle veya ilgili
diğer benzeri bütün kuruluşlarla, kadın hakları konusunda yetkin
olan birçok sivil toplum kuruluşuyla ayrım yapmaksızın,
ayrıştırmadan hareket etmemektedir. Burada, kendisine yakın
sivil toplum kuruluşlarıyla, doğal olarak çok da eleştiri
içermeyen kuruluşlarla daha yakın temaslar kurmaktadır.
Değerli milletvekilleri, mevcut iktidar ve
ilgili Bakanlık, kadın konularıyla ilgili çalışma
yapan ilgili bakanlıklar ve birimler sorunları yok saymakta, etkin ve
sonuç alıcı politikaları maalesef hayata geçirememektedir.
Bir an evvel, kadın cinayetlerinin ve
kadına yönelik şiddetin artmasının arkasındaki
nedenlerin ortaya konulması ve bunlarla ilgili etkin bir mücadelenin
yapılması gerekmektedir. Ancak değerli milletvekilleri,
görülüyor ki bu sorunların arkasındaki en önemli faktörün on beş
yıldır ülkeyi tek başına yöneten Adalet ve Kalkınma
Partisinin politikalarının ülkemizi getirdiği vahim tablonun bir
sonucu ve doğal olarak bir parçası da kadına yönelik şiddet
ve kadın cinayetlerinin artması olarak yansımıştır.
Ülkeyi OHAL ve KHKlarla yöneten mevcut siyasi iktidarın toplumsal
sorunlarımıza çare üretmek şöyle dursun, başta
kadınlar olmak üzere toplumsal temel sorunları öncelemeyerek
gündemine almamış olmasının da büyük etkisi
bulunmaktadır.
Bu iktidar, tüm toplumsal sorunların
yanında kadın sorunlarına da bütüncül ve tutarlı
politikalarla maalesef çözüm üretememektedir. Ekonomik darboğaz, giderek
artan yüksek işsizlik oranları, özellikle çok önemli- giderek artan
genç işsizliği, neredeyse 4 gençten biri şu an işsiz ve
niteliksiz eğitim, ayrıca mevcut iktidarının tutarsız
politikaları sonucu ülkemizi karşı karşıya
bıraktığı dış tehditler ve güvensizlik
neticesinde topyekûn bir şiddet ortamıyla maalesef karşı
karşıyayız. Mevcut iktidar, toplumsal sorunlara çözüm üretmekten
çok, var olan sorunları daha da
ağırlaştırmıştır maalesef. Ama değerli
milletvekilleri, en önemlisi, demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü, temel
hak ve özgürlüklerdeki hızla geriye gidişler, ülkemizi ve başta
biz kadınları çok ve geri dönülemez, telafisi mümkün olmayan risklerle
karşı karşıya bırakmıştır. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarlarının başta kadın
sorunları olmak üzere ülkemizin hiçbir temel sorununa kalıcı bir
çözüm üretmeyeceği maalesef ortadadır ve çok aşikârdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapabilir miyim 60a göre?
BAŞKAN Ne konuda Sayın Paylan?
GARO PAYLAN (İstanbul) Bu konuda efendim,
önergemizle ilgili.
BAŞKAN Bitsin önerge, sizi dinleyeceğim.
GARO PAYLAN (İstanbul) Yok ama önergeyle
ilgili tam olarak.
BAŞKAN Ama bir konuşmacı daha var
Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Oylamadan önce söz
alabilir miyim?
BAŞKAN Söz vereceğim, dinleyeceğim
sizi.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi
aleyhinde Ayşe Keşir, Düzce Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde grubum adına söz almış bulunuyorum.
Öneri metnini dikkatle okudum. Çünkü bu alanda
yaklaşık otuz yıldır çalışan bir parlamenter
olarak haksız ithamlar karşısında da notlarımı
aldım, onları da ifade edeceğim zaman içinde. Ama şunu
ifade etmem lazım: AK PARTİ 2002den bu yana olan on beş
yıllık iktidarı boyunca özellikle kadının
güçlendirilmesi, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda çok ciddi
adımlar atmıştır. Konuşmacıların bu
anlamdaki ithamlarını açıkçası üzüntüyle izlediğimi
ifade etmek isterim. 22nci Dönem, AK PARTİnin ilk döneminde ilk ele
alınan konu, töre ve namus cinayetleridir. Bu anlamda oluşturulan bir
araştırma komisyonunun çıktıları, daha sonra TCKda
töre, namus cinayetleri saikiyle işlenen suçların şahsa
bağlı suçlar olarak düzenlenmesinde en önemli sebeplerden biri
olmuştur. Akabinde, yine bu anlamda, Parlamentoda araştırma
talebi olduğu için, Parlamento çalışmalarını öncelikle
ifade etmek istiyorum.
Yine, 23üncü Dönemde, kadına yönelik
şiddetin önlenmesine ilişkin uygulamalar ve mevzuatın
noksanlıklarının araştırılması için bir alt
komisyon KEFEK bünyesinde oluşturulmuş ve bir rapor
yayınlanmıştır.
Yine, 2015 yılında, kadına yönelik
şiddetin sebeplerinin araştırılması, gerekli
önlemlerin belirlenmesi amacıyla da bir araştırma komisyonu
çalışmış ve raporu yayınlanmıştır.
Bununla birlikte, 2004 yılında
Bazen,
insan hafızası nisyanla maluldür, biliyorsunuz; bu anlamda
unuttuğumuzu düşünüyorum. 2004 yılında kadın-erkek
eşitliği ilk defa Anayasaya girdi. Bununla birlikte, 2010 yılında
pozitif ayrımcılık anayasal düzenleme konusu oldu. Beraberinde,
biliyorsunuz, İstanbul Sözleşmesini çekincesiz imzalayan ilk ülke
Türkiyedir ve Parlamentosundan geçiren ilk ülke de Türkiyedir. Ve akabinde,
benim de mutfak çalışmalarında emek verdiğim 6284
sayılı Yasa çıkartılmıştır biliyorsunuz,
uyum yasası kapsamında İstanbul Sözleşmesinin. Ve bu yasa,
bugün 25 maddelik bir temel yasadır. Geçmişte 4320 olarak 4 maddeden
oluşan ilgili yasa, bugün 25 maddelik temel bir yasadır ve
İstanbul Sözleşmesine imza atan hemen hiçbir ülke uyum
yasasını bu ölçekte çıkaramamıştır çünkü her
yasanın bir mali karşılığı vardır ve bu mali
karşılık bugün Avrupa ülkeleri nezdinde karşılanamaz
durumda görüldüğü için bu uyum yasası çıkarılamamıştır.
6284 sayılı Yasa, bu temel yasa 25 maddede
bakın neler getiriyor: Türkiye için devrim niteliğinde, kadına
yönelik şiddetle mücadele konusunda devrim niteliğinde düzenlemeler
içermektedir. Israrlı takip ilk defa yasal düzenleme konusu olmuştur.
4320de sadece nikâhlı eş üzerinde yapılan şiddet
tanımlı iken nikâhlı eş olmayan, nişanlılık,
flört ve arkadaşlık döneminde olan tüm şiddet fiilleri yine
6284ün konusu olmuştur. Akabinde, şiddet önleme ve izleme merkezleri
ilk defa yasalaşmıştır ve benden iki önceki
konuşmacının ifade ettiği ekonomik güçlenme noktasında
İŞKUR bağlantısı ŞÖNİMin son derece
önemlidir, bunu da buradan ifade etmek isterim.
Diğer yandan, kız çocukları ve çocuk
haklarıyla ilgili düzenlemeler: Mesela, Çocuk Koruma Kanunu yine 2005
yılında AK PARTİ döneminde
çıkarılmıştır. Tabii, kadına yönelik şiddeti
konuşurken kadının güçlendirilmesini mutlaka konuşmak
zorundayız. Burada en önemli düzenleme kız çocuklarının
okullaşması, özellikle yükseköğrenime erişimidir.
Bakın, 2003 yılında yüzde 45 olan kız çocuklarının
okullaşma oranı 2006da, sadece üç yıl sonra yüzde 80
olmuştur. 2003 yılında kız çocuklarının
üniversiteleşme oranı yüzde 13 iken bu rakam 2016da yüzde 43
olmuştur. Bu rakamın artmasındaki en önemli neden -belki
detaylarını tartışabiliriz ama- 81 ilde açılan
üniversitelerdir. Bu üniversitelerin, şehirlerinde olan kız
çocuklarının eğitimine ciddi katkısı olmuştur ve
bu yüzde 43 oranının da önümüzdeki dönemde hızla
artacağına inanmaktayız. Bununla birlikte, kadının
istihdama katılımını, siyasi karar alma
mekanizmalarındaki varlığını besleyen en önemli kaynak
kadının eğitime erişimidir. Bunun da altını
çizmek istiyorum.
Diğer yandan, tabii, yoksullukla mücadele
noktasında kadının güçlenmesiyle ilgili yapılan pek çok
düzenleme var. Bunların en başında şartlı eğitim,
şartlı sağlık transfer destekleri gelmektedir.
Bunların da kız çocuklarının özellikle eğitime
erişiminde önemli katkı sağladığını ifade
etmem lazım.
Tabii şunu da söylemek gerekir: Şiddet,
özellikle üçüncü sayfa haberi olarak -bir medya meslek mensubu olarak
söylüyorum bunu- insanın içini son derece acıtıyor. Burada
kısmen de meslektaşlarıma biraz ulaşmaya çalışmak
istiyorum. Üçüncü sayfalarda bunun -tırnak içinde söylüyorum, bu ifade bir
medya ifadesidir- haberin pornografisi yapılarak bu cinayet haberlerinin
savcılık tutanaklarındaki ifadeleriyle bire bir verilmesinin de
hiç doğru olmadığını ve toplumda bir şiddet
eşiği oluşturduğunu da görmemiz gerekiyor. Şunu da
ifade etmek lazım: Hiçbir sosyal sorun diğerinden ari değildir,
diğerinden ayrı düşünülemez. Kadına yönelik şiddetle
mücadele konusu da bunlardan biridir ve bu konu tüm dünyanın gündeminde
olan bir konudur.
Bakınız, elimdeki bir rapordan bazı
alıntılar okumak istiyorum burada size. 28 Avrupa Birliği
ülkesinin kadına yönelik şiddet verileriyle ilgili bir
çalışma bu, detaylarına girmeyeceğim ama şunu söylemek
istiyorum: Ne yazık ki Avrupanın da karnesi bu konuda çok iyi
değil çünkü bu, topyekûn bir toplumsal sorun.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Yapmayın ya!
Yapmayın ya!
AYŞE KEŞİR (Devamla) Bunu sadece
siyasallaştırmak ve tek bir siyasi partiye angaje etmek, bu anlamda
bu konunun siyasetin dolgu malzemesi olarak kullanılmak olduğunu,
istismar edilmesi olduğunu düşünüyorum. Bakınız,
Danimarkada kadına yönelik şiddet yüzde 52dir, Finlandiyada yüzde
47, İsveçte yüzde 46, Hollandada yüzde 45 ne yazık ki,
İngilterede ise yüzde 44tür ne yazık ki. Bu, tüm dünyanın
sorunudur. Tüm dünya, okulda, sporda şiddeti konuşmak ve bununla
mücadele etmek zorunda ve güç birliği yapmak zorundadır. Bununla
birlikte, bir örnek daha vereyim dünyadan. Mesela, Londrada ve New Yorkta
özellikle toplu taşımalarda kadına yönelik istismarlarla ilgili
ciddi mücadele kampanyaları başlatılmaktadır; bu,
dünyanın sorunudur. Hızlıca devam etmek istiyorum.
Konuşmacılar az önce bazı veriler
verdi, ben araştırma önergesinde de gördüm, 17 kişinin
yaşamını yitirmesi diye ifade edilen metinde, kürsüye gelince
17 kadın oldu. Ben rakamları buraya gelmeden önce aldım, ne
yazık ki -1 de olsa bu bizim için mücadele edilmesi gereken bir
rakamdır- bu süreçte 7 kadın yaşamını yitirmiştir
Adanada. Bunların ne yazık ki birisi uyuşturucu ve fuhuşla
ilişkilidir. Maalesef, bu konu önemli bir konudur, kadın
cinayetlerinde uyuşturucu ve fuhuş ilişkisi mutlaka mücadele
edilmesi gereken bir alandır. Bunu da ifade etmek isterim.
Diğer yandan şiddet dediğimizde,
bakın, elimde bazı veriler daha var. İlk konuşmacı
failleri teşhir etmek diye bir ifade kullandı. Az önce de söyledim,
şiddet topyekûn mücadele edilmesi gereken bir konudur; okulda, sporda,
efendime söyleyeyim
Bugün ne yazık ki üzüntüyle görmekteyiz ki gençlerin
dağa kaçırılmasıyla yapılan, özellikle kadın ve
kız çocuklarına yapılan şiddeti konuşmadan topyekûn
şiddeti konuşamayız.
Bakın, İnsan Hakları İnceleme
Örgütünün bir raporu var elimde. 15 yaş altı kız
çocuklarının ve çocukların PKK üzerinden şiddete
uğramasıyla ilgili örnekler raporda yer almaktadır.
Geçtiğimiz günlerde -daha çok yeni- Birleşmiş Milletler Daimi
Temsilci Yardımcısı Begeçin yaptığı bir
açıklamada, PKKnın özellikle kadın ve kız
çocuklarını istismar etmesi, kendi bünyesindeki kadınlara dahi
tecavüz, zorla hamile bırakma, kürtaj gibi cinsel şiddet
uygulaması kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Tabii, bütün bunlarla birlikte, ben az önce ilk
konuşmacının ifade ettiği Bunlar popülist
yaklaşımlar. Üyemiz ve yöneticimiz bile olsa farklı bir tutum
içinde olamayız. ifadelerinin samimiyetini gerçekten görmek
istediğimi ifade etmek isterim. Şu çocuklar için sessiz
kalındığı süre içinde biz bu samimiyete
inanmayacağız: PKKnın dağa kaçırdığı
kız çocukları, PKKnın eline silah verdiği kız
çocukları. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) PKK
temsilcilerinin elindeki, silahla istismar edilen, infazı yapılan
kız çocuklarıyla ilgili ses çıkarılmadığı
süre içinde bizim bu samimiyete itibar etmeyeceğimizi ifade etmek isterim.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Keşir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, Sayın
Başkan, sayın hatip vermiş olduğumuz önergeyi
bağlamından kopararak farklı konular üzerinde ne söz söyleyip
söylemediğimizi sorgulama içerisine girerek açıktan
sataştı.
İç Tüzük 69a göre
BAŞKAN Hangi cümleleriyle sataştı
Sayın Yıldırım?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın
Beştaş ifade edecek.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yani en
basiti popülist yaklaşımlar, yalancılık ithamları
var, açıkça sataştı.
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Yalancılık demedim Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi, popülist
yaklaşım sataşma konusu olmaz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Rakam
burada 7yken kürsüde
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın
Başkan, yalancılık lafını kullanmadım.
BAŞKAN Bir saniye arkadaşlar, bir
saniye
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) PKK diyecekler
de diyemiyorlar Sayın Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Bir
dakika
Samimiyetsiz Rakam 7yken oraya gidince 17 oldu.
BAŞKAN Son cümlenizi duyamadım
Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Rakam
7yken sonra 17 oldu kürsüye gidinceye kadar. Bu açıkça yalan.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Öyle bir ifade
kullanmadım.
Öyle bir ifade kullanmadım efendim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Öyle mi?
Ben not aldım.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Metninizde 17
kişi diyorsunuz, kadın denmiyor, kürsüde 17 kadın
dediğinizi söyledim.
BAŞKAN Hayır, hayır, birkaç cümleyi
ifade ederek en son cümle olarak onu söyledi.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Ben onu
söyledim. Ben de yeni rakamları aldım, 7 dedim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ha, o
kadını söylediniz.
BAŞKAN - Rakamların farklı söylenmesi
tek başına sataşma niteliğinde değildir ama bir genel
değerlendirme yaptı Sayın Danış Beştaş.
Buyurunuz efendim.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Yok,
yok. Sayın Başkan, genel değerlendirmede de
Yani şöyle: İlk söylediği
açıklamaları biz de biliyoruz ve yakından izliyoruz, sorun o ki
hâlâ kadına yönelik şiddet bitmedi ve gitgide artıyor,
keşke konuşmanızda bunu da ifade etseydiniz. Bu önleme
mekanizmalarının hiçbir işe yaramadığının,
aksine siyasi konuşmalarla teşvik edildiğinin altını
çizmiştim ve ben Hükûmetin sorumluluğundan, Meclisin
sorumluğundan söz ederken siz örgütün sorumluluğunu
tartışıyorsunuz. Burada örgütü tartışmıyoruz,
başka bir mekanizmayı tartışmıyoruz.
AYŞE KEŞİR (Düzce)
Tartışalım efendim, tartışalım. Niye
tartışmıyoruz, tartışalım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz
burada Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde şiddet
gören, tecavüze uğrayan, tacize uğrayan ve failleri korunan bir
mekanizmadan söz ediyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Onlar kimin
kızları ya? Dağa götürdüğünüz çocuklar kimin? Dağa
kaçırdıkları kızlar kimin?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yani
konuyu niye dağıtıyorsunuz bilmiyorum. Gerçekten bu konuda,
popülist yaklaşım diyorsunuz ama popülist yaklaşım
konusunda sizinle asla yarışamayız çünkü sizin temel
karakteriniz bu.
AYŞE KEŞİR (Düzce) O sizin
ifadeniz, sizin ifadenizi söyledim ben, popülist yaklaşım sizin
ifadeniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) -
Diğeri de İstanbul Sözleşmesini böyle büyük bir lütufmuş
gibi arz ediyorsunuz, İstanbul Sözleşmesine dayanak olan
davanın avukatıyım ben, Opus kararında başvurucu
avukatım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiyeyi kadına
yönelik ayrımcılıktan mahkûm etti. Bu nedenle Avrupa
Birliği üyesi ülkeler tarafından Türkiyeye bir ceza olarak öngörüldü
ve imzalamak zorundaydı; Türkiye böyle kendi kendine gidip o
sözleşmeyi imzalamadı, Avrupa Konseyinin kararları var. Çünkü
davayı on yıl takip ettim ben. Emin olun, bu meselede en az sizin
kadar çalıştım.
Ve şunu isterdim: Kadınlar olarak biz bu
meselede neler yapabiliriz diye kafa yoralım. Yani, biz bunun için bu
önergeyi getirdik, işi başka yönlere çekmek isterseniz bizim
söyleyeceğimiz milyonlarca söz var.
Avrupayı diyorsunuz, Avrupadaki şiddet
tanımından haberiniz var mı? Ses yükseltme dahi şiddettir,
ses yükseltme.
İSMAİL BİLEN (Manisa) Yok
canım!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Avrupayı
görüyoruz, Avrupayı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Burada
Cumhurbaşkanı Fıtratta eşitsizlik var. diyor yani böyle
bir şey olamaz. Gerçekten, bu işi saptırmakta mahirsiniz
diyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Parisi görüyoruz,
Avrupayı görüyoruz, Almanyayı görüyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Niye
Osman Bey bağırıyor, onu da anlamadım. Bu sizin ilgi
alanınıza girmiyor, lütfen biraz susun siz de yani. (HDP
sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Lütfen, lütfen ama
Kürt kızların hakkını kim savunacak? Onu da biz
savunacağız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Halkların
Demokratik Partisinin bu grup önerisini getirirken vurguladığı
husus, kadına yönelik şiddettir. Her vesileyle, her platformda
elbette kadına yönelik şiddetin kaynağına, türüne
bakmaksızın, bütün kadınlara yönelik şiddetin dile
getirilmesi elzemdir. Şuraya kadar konuşalım, şurayı
konuşmayalım. şeklindeki kategorik bir yaklaşım
kesinlikle reddedilmelidir.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Öyle
bir kategorimiz yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Bizim
konuşmacımız esasen kadına yönelik şiddet
başlığı altında hangi tür olayların
yaşandığını, bu işlere ilişkin örnekleri
anlatmış, herhangi bir siyasi polemik yönüne gitmemiştir.
Dolayısıyla, yapmış olduğu konuşma, bütünüyle
burada verilen önerge çerçevesindedir. Samimiyete çağırması da
Madem ki kadına yönelik şiddete itiraz ediyoruz -bu odak
noktasıdır- o zaman her türlü konuya karşı bu itirazı
yükseltin. diye bir çağrıda bulunmuştur, o çağrıya
cevap gelmemiştir.
Kayıtlara geçsin diye bu sözü aldım.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Paylan, bir söz talebiniz vardı
60ıncı maddeye göre.
Mikrofonunuzu açıyorum, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Garo
Paylanın, İstanbul Kınalıadada yaşları 13 ile
15 arasında olan 3 kız çocuğuna bir buçuk yıldır
tehdit ve şantajla tecavüz edildiği haberleriyle ilgili Hükûmetten
bilgi rica ettiğine ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün vâkıf
olduğumuz acı bir haber var, konumuzla da ilgili. İstanbul
Kınalıadada 13 ve 15 yaşlarında olan 3 kız
çocuğuna bir buçuk yıldır yaşları 30 civarında
olan 3 erkek tarafından tecavüz edildiği ortaya çıktı ve bu
tecavüzlerin tehdit ve şantajla olduğu ortaya çıktı. Ben
Hükûmetten bu konuda bilgi rica ediyorum. Bu konu yakıcı bir konu ve konumuzla
da ilgili. Eğer araştırma komisyonumuz kurulursa eminim ki bu
konuyla da ilgilenecektir ama durum yakıcı olduğu için, sizden
istirhamım, Hükûmet burada olmadığı için bu konuda Genel
Kurula bilgi verecek bir Hükûmet yetkilisi olursa, bunu rica edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Yasa teklifi görüşmelerine
başlayacağız, bir sayın bakan da Genel Kurulda
olacaktır. Tekrar gündeme geldiğinde, sanıyorum, sayın
bakan bu konuda bilgi verecektir.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Başkanlık Divanı
olarak İstanbul Kınalıadada yaşanan tecavüz olayın
kınadıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Gündeme getirdiğiniz bu konu
gerçekten çok acı, çok üzücü, toplumumuzun yarası olan bir konu. Ben
de sosyal medyadan ve basından konuyu takip etmeye
çalıştım. Hepimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak üzüntü
duyacağı bir konudur. İnanıyorum ki öyledir,
inanıyorum ki öyledir derken hiç tereddüt etmiyorum, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bütün üyeleri bu konuyu şiddetle kınayacaktır, biz de
Başkanlık Divanı olarak kınıyoruz. Gerçekten üzücü bir
konu, gündeme getirdiğiniz için teşekkür ediyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş ve arkadaşları tarafından,
kadına yönelik şiddet olaylarının Adana ilinde ciddi bir
artış göstermesi ve bu mikro örnekten hareketle şiddet
olaylarının araştırılması amacıyla 10/5/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18 Mayıs 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Bu, kabul edilmedi mi şimdi? Tecavüz şeyi kabul edilmedi, bu mu
yani? Çocuk tecavüzlerinin araştırılmasını
istemiyorsunuz.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.- CHP Grubunun, Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer ve arkadaşları tarafından, gençlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 18/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
18/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18/5/2017 Perşembe
günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve
arkadaşları tarafından gençlerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 18/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (814 sıra no.lu) Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
18/5/2017 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
lehinde Ömer Fethi Gürer, Niğde Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 19 Mayıs, Mustafa
Kemal Atatürkün ulusal mücadeleyi Samsuna çıkarak başlattığı
gün; Amasya, Erzurum, Sivas Kongreleriyle Meclis oluşum sürecine eren ve
ülkenin emperyalist devletlerin işgalinden
arındırılmasının sağlandığı büyük
zaferin ilk adımı. Mustafa Kemal, vatanın bütünlüğünün ve
milletin bağımsızlığının tehlikede
olduğunu görerek azim ve kararlılıkla
başlattığı mücadelesini bağımsız Türkiye
Cumhuriyetinin kurulmasını sağlayarak tamamladı;
eğitimden kültüre, undan şekere, iğneden ipliğe, giysiden
elektriğe, yoldan demir yollarına, fabrikalara, inanılması
o günün olanakları düşünüldüğünde mucize bir varoluşun
başlangıcını sağladı; on yılda yeniden
doğuşumuzu gerçekleştirdi. Atatürk ve mücadele
arkadaşlarını saygıyla selamlıyorum. Atatürkü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun. 19 Mayıs etkinliklerini
farklı nedenlerle iptal eden yöneticilere de Nutuku bir kez daha
okumalarını tavsiye ediyorum. Sanırım, o Nutuku okurlarsa
aldıkları kararlardan da utanacaklardır.
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk
kadınlar ve gençleri özellikle önemsemiş ve ülkemizin geleceğini
gençlere emanet etmiştir. Yarın her gencimizin de Gençliğe
Hitabesini bir kez daha okumasını diliyorum. Orada ülkenin içine
düştüğü sorun ve sıkıntıların
aşılmasında gençliğe düşen görev
tanımlanmıştır. Ne yazık ki son yıllarda Adalet
ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin uyguladığı
yanlış politikalar, eğitim ve istihdamı, ülkemizin
gençliğini sorunlu hâle getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin nüfusunun
yarısı gençlerden oluşmaktadır. Gençlerin önemli kesimi
mutsuzdur, gelecekten umutsuzdur. Bilgiyle, sanatla, kültürle buluşmada,
düşüncesini ifade etmede, eğitimde sorunlar artmaktadır.
Şiddet, madde bağımlılığı, kumar, taciz gibi
olumsuz örnekler olağanlaşmaktadır. İnternet ortamı
bir bilgi, buluşma yerinden çok, şiddet içerikli oyunların izlendiği
alana dönüşmek üzeredir. Evde şiddet, okulda şiddet, sokakta
şiddet gençler arasında özenti durumundadır. Gençlerden
yaşama isteğini yitiren, gelecek kaygısı taşıyan,
kendini ifadede zorlanan önemli bir kesim oluşmaktadır. Ayrıca,
Suriyeli mülteci gençlerin varlığının yeni sorunlar
üretmeye başladığı da görülmektedir. Şiddete
karışma olaylarının da mültecilerin arasında
yaygınlaşması düşündürücüdür. Araştırılması
gereken bir durum, bu gelişmeler ışığında
şiddete yönelen gençlerin neden ve niçinidir.
Değerli milletvekilleri, şiddeti besleyen
bir neden de hiç şüphesiz gençlerin kendilerini ifade edememeleri,
sorunlarının çözüm bulmamasıdır. Düşünce
özgürlüğünün önünde engeller duvara dönmüş durumdadır.
Düşünme ve ifade özgürlüğü ciddi baskı altındadır.
YÖKün katı disiplin uygulamaları 12 Eylül sürecini
aratmamaktadır. Ezberci ve bilgiye dayalı olmayan eğitim sistemi
sorunlar üretmektedir.
Ortaöğretimde PISA verilerine göre
eğitimde başarısızlığımızın
yanında OECD ülkeleri içinde öğrenci mutluluğunda son
sırada yer almaktayız. Öğrencilerimizin mutsuzluğu
başlı başına incelenmesi gereken bir durumdur. Okullarda
sürekli değişen uygulamalarla eğitim sistemi içinden
çıkılmaz bir sürece doğru sürüklenmektedir. Öğrenciler
arasında hiç mutlu olmayanların oranının yüzde 29; kendini
okula ait hissetmeyenlerin oranının ise yüzde 41 olması dikkat
çekicidir. Okullarda şiddet nedeni incelenerek gençlerin buna
yönelişi değerlendirilmelidir. Geçtiğimiz günlerde son örneğini
Bursada gördüğümüz, evinde internete yazdığı yazıdan
sonra okuluna giderek kendisini ve kız arkadaşını öldürecek
kadar şiddeti okulun içine çeken neden nedir, bunun herkes tarafından
da değerlendirilmesi önemlidir. Psikolojik durumlar bu bağlamda ele
alınırken AKP döneminde madde
bağımlılığının, kullanımının
ortaokullara kadar inmesinin nedeni de değerlendirilmelidir. Bunu
sağır sultan duymuş, hâlâ bizlerin duymaması olası
olamaz.
Hür türlü kumar giderek
yaygınlaşmaktadır. Şans oyunları için yaş
sınırı sözde var ancak gittiğinizde,
baktığınızda, yaşı küçük olanlar da her türlü
şans oyununu oynamaktadır. Sigarayla mücadele adına tütün ve
TEKEL fabrikaları kapatılırken, tütün üreticilerinin üretimi
geriye düşürülürken dışarıdan getirilen sigaralarla
toplumda sigara içme alışkanlığı düşmediği
gibi, artık okul önlerinde tek tek sigara satılır boyutlara
kadar sorun genişlemiştir. Gençlik, madde
bağımlılığı gibi, kumar gibi
yaşamlarını karartacak olumsuzlukların etkisinden bir an
önce arındırılmalıdır. Aile, okul, öğretmen,
muhtar, emniyet, belediye, demokratik kitle örgütleri iş birliği daha
da artırılmalıdır. Sayın Bakana sordum;
yanıtında, tüm bağımlılıkla mücadele
kapsamında 2015-2016 yılında ülke çapında 673.984 öğretmen,
10 milyon 755 bin 907 öğrenci ve 1 milyon 889 bin 614 veliye
ulaşıldığını söyledi. Bu durum dahi sonuç
alınamaması nedeniyle düşünülmeye değerdir. Madde
bağımlılığı yaşı düştüğü
gibi, okullarda ne yazık ki tuvaletlerde dahi madde
bağımlılığına tabi çocuklarımız
olmaktadır. Tek başına bu sorun da bu anlamda çok ciddi
boyutlardadır.
Değerli milletvekilleri, okusun okumasın,
yenilikçi, yaratıcı, katılımcı bir gençlik,
sorunlardan arınmış bir gençliğimiz olmalıdır.
Gençlerde işsizlik oranı yüzde 24e dayanmıştır.
Çalışanlar ağır koşullarda
çalışmaktadır. Kayıt dışı çocuk ve genç
işsiz sayısı artmaktadır. Sigortasız, sendikasız,
sosyal güvenceden mahrum, iş kazası riskiyle çalışan
gençlerimiz vardır. Köylerde genç nüfus iş, aş peşinde
sürekli göç vermektedir. Eğitimli gençliğin sorunları da zirve
yapmıştır. Atama bekleyen öğretmenler, işsiz üniversite
mezunları iş ve görev beklemektedir. Lise üzeri eğitim alan
İŞKURa başvurmuş kişi sayısı, Bakanın
yazılı sorumuza verdiği yanıta göre, 577.112 kişidir;
umudunu yitirdiği için iş aramayan üniversite mezunlarıyla bu
rakam 1 milyona dayanmış durumdadır. Ayrıca, anası,
babası işini yitiren gençler de sorunun tam merkezi
durumundadır. Bu arada, okullardan çıkarılan astsubayların
ya da astsubay okullarına dış alım için sınava girenlerin
de sorununun çözülmemesi yeni bir mağdur gençlik kesimi
yaratmıştır.
Değerli milletvekilleri, bilgi gibi; tiyatro,
müzik, resim, kitap ve de spor gençliğin ilgi alanı
olmalıdır. Ne var ki bu alanda eksiklikler artmaktadır. Spor
yapma olanağından mahrum gençler vardır. Resmî-özel toplam okul
sayısı 10.595tir, 4 milyon 226 bin 482 öğrenci eğitim
almaktadır; beden eğitimi alanında normu bulunan okul
sayısı 6.856dır, beden eğitimi öğretmeni
sayımız da ne yazık ki 6.280de kalmaktadır.
Ortaöğretim okullarımızda kütüphane sayısı da
8.509dur. Spor için de kitap için de diğer sanat etkinlikleri için de
olanaklarımız sınırlı kalmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
kızlarımızın okullaşması ülkemizde ne yazık
ki hâlâ sorundur. Ayrıca, genç kızların erken yaşta
evlilikleri devam etmektedir; eğitimini sürdürmede de ciddi sorunları
vardır, cinsel taciz ve şiddet bu bağlamda
araştırılmalıdır.
Engelli gençlerin sorunları da ayrı bir
konu başlığı olarak görülmelidir.
Eğitimden, iş ve yaşamsal
olanaklarından sosyal sorunlarına değin gençlerin sorunları
çok yönlü ele alınmalıdır. Çözüm, tüm partilerin ortak
çalışmasıyla bu alanda yapılanları görmek, sonuçlara
bakmak, gerekenleri konuşmaktır. Gençlik geleceğimizdir ve
gençlerimizi sorunlarından arındırmak hepimizin görevidir.
Biraz sonra Adalet ve Kalkınma Partisinden
gelecek muhtemel konuşmacı arkadaşımız, rakamlarla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurunuz, mikrofonunuzu
açıyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla)
bakanlıkların verileri ışığında buraya
gelip yapılanları söyleyecektir ama hepiniz elinizi
vicdanınıza koyun; memleketimize gidiyoruz, orada dinlediklerinize
bakın, çevrenize bakın, parka bakın, okula bakın; bu sorun
vardır, araştırılmalıdır, çözüm ülkenin
geleceği içindir, gençlerimiz içindir.
Tekrar Gençlik ve Spor Bayramını da
ayrıca kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Erkan Kandemir, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kandemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu Meclis araştırmasıyla ilgili önerisi
üzerine aleyhine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, Gazi Mustafa
Kemalin 19 Mayıs 1919da Samsuna çıkışıyla
başlayan, büyük bir azim ve kararlılıkla, birlik ve beraberlik
içinde tüm zorlukların üstesinden gelerek cumhuriyetin ilanıyla
neticelenen bağımsızlık mücadelesinin onur ve gururunu
yaşadığımız kutlu bir günün anısına taçlanan
Gençlik ve Spor Bayramınızı kutlamak istiyorum.
İstiklal mücadelesinin ruhunda var olan
değerlerle kuşanmış bir gençlik, zannediyorum ideali de
temsil eder. Sadece ülkemiz için değil, insanlık için arzu edilecek
bir duygu ve karakter bütünlüğünü istiklal mücadelesinde bulmak gayet
mümkündür. 15 Temmuzda da gençler, aynı ruh dünyasının ana
taşıyıcıları olduğunu bir kere daha
göstermiş oldular. Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemali, istiklal
mücadelesinden bugüne kadar mücadele eden şehitlerimizi ve gazilerimizi de
bir kere daha rahmetle yâd ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 30 yaş
altı nüfus toplam nüfusun yaklaşık yarısını
oluşturmakta. Bu rakam, Avrupada bizi en genç nüfusa sahip ülkelerden bir
tanesi yapıyor; çok büyük bir güç. Bu gücü doğru yönlendirmek, bu
neslin hayallerine uygun imkânları oluşturabilmek partimizin en
önemli önceliklerinden.
Hiç kuşkusuz gençlerimizin
sıkıntıları var. Genç işsizliği de bu
sıkıntılardan bir tanesi. Türkiye gibi nüfus sosyolojisi dinamik
ülkelerde önemli sorunlardan bir tanesi bu, Türkiyeye mahsus bir mesele
değil. AK PARTİ döneminde bu konuda ciddi çalışmalar
yapıldı. 18-29 yaş aralığındaki gençlerin
istihdamında, somut verilerle, mesleki eğitime göre değişen
sürelerde sigorta primi işveren payının tamamı
İşsizlik Sigorta Fonundan karşılanmakta. İŞKUR
tarafından organize edilen işbaşı eğitim
programlarıyla katılımcılara günlük 54 TL, öğrencilere
40,5 TL, işsizlik ödeneği alanlara 27 TL ödenmekte. Ayrıca,
iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primi de
karşılanmakta, genel sağlık sigortası primleri de ödenerek
sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sağlanmaktadır.
Eğer programa katılanlar üç ay içinde işe girerlerse imalat
sanayi sektöründe faaliyet gösterenlerin kırk iki ay, diğer
sektörlerde faaliyet gösterenlerin otuz ay işveren primleri
İşsizlik Sigorta Fonundan karşılanmaktadır.
Girişimci gençler 50 bin liraya varan hibe ve
100 bin liraya varan faizsiz kredi imkânıyla kendi işinin sahibi
olabilmekte, işletme açacak olan 29 yaş altı yeni
girişimciler için üç yıllık vergi muafiyeti uygulanmakta.
Eğitimde ise yükseköğretimdeki bütün
öğrencilere kredi imkânı sunulmakta. Burslu öğrenci
sayısı 374 bin, toplamda rakam kredi verilenlerle beraber 1,5 milyon.
Yurt kapasitesi yüzde 198 artırılmış; öğrenci
sayısı 182 binlerden 566 binlere gelmiş, yaklaşık 3
katına. Okullaşma oranı, açılan yeni üniversiteler, spora
ayrılan bütçe; sporda, sanatta, eğitimde yapılan pek çok
şey ifade edilebilir.
Değerli milletvekilleri, böyle rakamlara
boğulmak yerine, sayın konuşmacının ifade ettiği
gibi, aslında işin felsefesini konuşmak lazım. Gençlik
meselesi, bu ülkede en çok konuşulan, üzerine süslü cümleler kurulan, ne
zaman gençlikle ilgili bir tartışma başlasa tumturaklı
cümlelerle, bol klişelerle konuşulan, debdebeli söylemlerle nutuklar
atılan bir mesele. Fakat bu meseleler gençlikle ilgili ne zaman
açılsa, konuşulmaya başlansa hep geleceğe dair vurgularla,
somut projelere dönüşmeyen, somuta döndüğünde de amayla, fakatla
başlayan cümlelerle, gizli bir muhalif duyguyla karşı
çıkılan bir mesele gençlik meselesi.
AK PARTİ döneminde gençlik
politikalarının temelini şu ruh oluşturmakta: Gençler bu
toplumun asli unsuru ve öznesidir. Onlar, üzerine düşünülüp politikalar
üreteceğimiz toplumsal kesimler değil, bizzat o politikaların
belirleyicisi, taşıyıcısı ve
uygulayıcısıdır.
Tabii, biz bunu son dönemde aslında
attığımız hemen her adımda gösterdik. En somut
örneği; seçilme yaşını önce 25e, 16 Nisan halk
oylamasıyla 18-25 yaş arasındaki gençlerin önündeki engelleri de
kaldırarak 18 yaşına indirmiş olduk. Bu, aslında
topluma AK PARTİnin gençlikle ilgili ne söylediğini bütüncül olarak
tarif eden, söyleyen en önemli şey.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ne yapacak,
uyuşturucuyu mu bırakacak 18 yaşında milletvekili olunca?
ERKAN KANDEMİR (Devamla) İşte
mesele bu, tam olarak mesele bu. Siz gençleri
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ya, 25
yaşında kaç milletvekiliniz var?
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Siz işte tam
böyle bakıyorsunuz meseleye, farkımız bu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sen soruna
bakmıyorsun ki, lafa bakıyorsun.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Siz gençleri,
üzerinde tartışılacak, konuşulacak, demagoji üretilecek,
debdebeli söylemlerle üzerindeki meseleleri tartışılacak bir
kesim olarak görüyorsunuz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hangisi
debdebeli kardeşim, uyuşturucu mu debdebeli, şiddet mi
debdebeli? Daha üç gün önce adam öldü.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Bizse gençliği
bu ülkenin asli unsuru olarak görüyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Demagoji
yapıyorsun ya.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) 6,5 milyon genç
işsiz geziyor.
BAŞKAN Lütfen, lütfen
Sayın
milletvekilleri, lütfen efendim
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Demagoji
yapıyor Sayın Başkan.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Gençlik
politikası dediğimiz şey tam olarak da bu aslında.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) 6,5 milyon işsiz
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Bakın,
TÜİKin verilerine göre 18-24 yaş arasında kendini mutlu
hissedenlerin oranı yüzde 64.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Türkiyede mi?
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Bu oran yüzde 66ya
çıkmış bu sene.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) OECDye göre
mi?
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Genç
kadınlardaki mutluluk oranı yüzde 70.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sana göre o,
OECDye bak.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Erkeklerde yüzde 60.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yapma ya,
yalanları savunma bari, gerçekleri savun da git başka konulardan
bahset.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Somut rakamları
söylüyorum ben.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) TÜİK mi belirliyor
bu rakamları?
ERKAN KANDEMİR (Devamla) İş sahibi
olan gençlerden yüzde 78i işlerinden memnunlar.
Eğitim memnuniyeti ne? Onu da ifade edeyim:
Gençlerin yüzde 64ü aldıkları eğitimden memnun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yüzde 40ı
memnun değil, değil mi?
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Üniversite
sınavında 39 bin çocuk sıfır çekiyor.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Demagoji yerine
somut verilerle konuştuğumuzda, gençliği toplumda nereye
oturttuğunuzu tartışmaya başladığımızda
aslında rasyonel bir zemine ulaşmış oluruz.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) 39 bin sıfır
çeken öğrenci
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Yüzde 40ı
memnun değil, biz de onu söylüyoruz.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Rasyonel zemin
Ben
o tartışmalarda konuşmacılardan bir tanesiydim. 18-25
yaş arasındaki gençlerin eğer bu toplumun asli unsuru olmasını
istiyorsanız, öznesi olmasını istiyorsanız
HALUK PEKŞEN (Trabzon) İş sahibi
olsunlar.
ERKAN KANDEMİR (Devamla)
gelin, bir
duruş sergileyin, tümü üzerinde hangi oyu verirseniz verin ama gidip
kabine Evet ya, bu maddeyi destekliyorum. deyin dediğimizde bu
fırsatı kaçırdı birileri; bütün toplum da hep beraber bunu
izlemiş olduk.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ya 7 milyon
gençten 5 kişi milletvekili olacak, sorun çözülecek mi? Ya bırak ya,
samimi ol ya.
ERKAN KANDEMİR (Devamla) Teşekkür
ediyorum, önerinin aleyhinde olduğumu ifade etmek istiyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kandemir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yaklaşık yirmi beş gün önce bu ülkede çocuk
bayramı kutlandı, yarın ise gençlik bayramı kutlanacak.
Ancak ülkede çocukların ve gençlerin bugün sahip oldukları psikoloji,
yaşam akışları ve geleceğe dair umut ve
kaygıları arasındaki kıyas, ülkeyi yönetenler
tarafından çocuk ve gençlere nelerin verildiği açısından
önemli bir karine olacaktır.
Şöyle ki: Şimdi benden önce konuşan
sayın hatip Erkan Bey, rakamlar üzerinden konuşmamak gerektiğini
ifade etti ama sunumunu rakamlar üzerine kurguladı. Ben de açık bir
şey soruyorum: 2002de AKP iktidara geldiğinden beri -özellikle de
son yedi sekiz yılda- gençlerin gelecek umutları güçleniyor mu,
zayıflıyor mu; işsizlik artıyor mu, azalıyor mu?
Kişi başına düşen millî gelir son üç yılda hangi
eğilimi gösteriyor? 2002den beri suç oranları artıyor mu,
azalıyor mu; intiharlar artıyor mu, azalıyor mu? Yine tutuklu ve
hükümlü sayıları çocuk ve gençler açısından artıyor
mu, azalıyor mu? Biraz önce görüşülen ve AKP milletvekillerinin
oylarıyla reddedilen taciz, tecavüz, şiddet olayları
artıyor mu, azalıyor mu? Rakamsal bazda da söylemiyorum, nüfusa
oranla bariz bir artış gösteriyor. Buradan hareketle biz gençlerimize
daha iyi ilim, daha iyi irfan, daha iyi bir gelecek, daha iyi bir iş
öneremiyoruz.
Bakın, son bir ayda Başbakanın,
Cumhurbaşkanının, bakanların söylemleri üzerinden
söyleyeyim: Gençlerimize idam vadediyoruz; gençlerimize, daha yeni
cezaevlerinin yapılması ve bu projelerden övünç duyan bir politika
vadediyoruz.
Hani, bir buçuk yıl önce vefat eden sevgili
Gülten Akın, 1980 darbesi zihniyetiyle yaşı büyütülüp idam
edilen Erdal Eren için, toplumun duygusunu yansıtan o şiirinde
diyordu ki:
Büyü de büyü,
Büyü de baban sana
Yokluklar alacak, acılar alacak
Büyü de büyü, baban sana
Bitmez işsizlikler, açlıklar alacak
Büyü de büyü, baban sana
Baskılar, işkenceler alacak
Kelepçeler, gözaltılar, işkenceler alacak
Büyü de büyüyüp on yedine geldiğinde
Büyü de baban sana
İdamlar alacak.
Biz, cezaevleri, artan işkence oranları,
artan gözaltı, tutuklama ve hükümlülük sayıları üzerinden bir
çocukluk ve gençlik ve onların geleceğe dair umutlarını
kıran bir toplumsal yapı oluşturduk. Burada herhâlde on beş
yıldır bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundan azade gelişen
bir durum söz konusu değildir. Yine, biz, bunların yerine özgür
düşünen, özgür karar alabilen, üniversiteyi okuduktan sonra işsiz
kalıp kalmama kaygısı taşımayan; diplomasını
bitirdikten sonra bitmez tükenmez sınavlar, mülakatlar, tarafgirlik ve
siyasi sorular üzerinden yandaşlık veya karşıtlık
denklemi üzerine kurgulanmamış bir gençlik arzuluyoruz. Bu ülkenin,
bu iktidarın politikalarıyla gençlerin özlemlerini,
umutlarını kıran bir hattı hak etmediğini
düşünüyoruz.
Şimdi, bugünkü en önemli hususlardan biri:
Özellikle iktidar gibi düşünmeyenlerin, iktidar gibi
konuşmayanların, iktidar gibi siyaset yapmayanların, hele hele
ona karşıt bir noktada durup siyaset yapanların, düşünce
suçlularının, akademisyenlerin, yazarların, çizerlerin,
siyasetçilerin tutuklu ve hükümlü olduğu bir ülkeye dönüştük biz.
Yargı siyasaldır dediğimizde hop oturup hop kalmak yerine, aynayı
kendimize tutup bunun üzerinden bir sorgulamaya gitmemizin ülkenin
geleceği açısından daha sağlıklı
olacağını düşünüyoruz. Israrla dile getireceğiz;
partimize dönük geliştirilen operasyonların, gözaltıların,
tutuklamaların, bağımsız ve tarafsız
yargının bir ürünü olarak değil siyasi iktidarın
sopası hâline getirilmiş bir yargının eseri olduğunu
ısrarla söyleyeceğiz. Eğer bu eleştirilerimizden kurtulmak
istiyorsanız, eğer bu ülkede gerçekten hukukun üstünlüğünü hâkim
kılmak istiyorsanız ivedi olarak bu hukuki ve idari garabete son
vermeniz gerekiyor. Birazdan örnekler vereceğim ve kendi
yorumlarımı katmadan söyleyeceğim.
Geçen hafta cuma günü Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaşın 96
fezlekesinden biri Urfanın Viranşehir ilçesinde görülüyor. Az biraz
hukuktan anlayan, hukukçu olmaya gerek yok
Yüz yüzelik ilkesi,
yargılama salonunda hazır bulunma ilkesi evrensel bir haktır.
Eş Genel Başkanımız, 96 fezlekeden 40a yakınına
bulunduğu cezaevinden SEGBİSle katılmış, bunun sağlıklı
yargılama koşulları üretemediği saikiyle bütün mahkemelerde
hazır bulunma ve idarenin de bunu, bu ihtiyacını
karşılama sorumluluğu olduğunu söylemiş.
Bakın, Viranşehirdeki mahkeme, hemen
mahkemede ifade almama, avukatları konuşturmadan mahkemede bulunma
talebine diyor ki: Sürüncemede bırakma niyeti var. diye Bu talebin
reddine
Şimdi, düşünün, bir siyasi partinin genel
başkanı, bu Parlamentonun üyesi mahkemede hazır bulunmayı
talep edecek, Sürüncemede bırakma niyeti var
Şimdi, mahkemelerde
iddianameleri hazırlayan savcılar mıdır, falcılar
mıdır? Mahkemede o dosyaları yürüten hâkimler midir, müneccimler
midir? Evrensel hukuk ilkeleri üzerinden mi yargı işler, yoksa niyet
okumalar üzerinden mi işler?
Bir diğer husus: Bakın, az önce okudum,
yine ısrarla okumaya devam edeceğim. Bugün, Bursada sekiz aydır
tutuklu bulunan il, ilçe yöneticilerimizin duruşması var, şu
saatlerde hâlâ devam ediyor. Ben iddianameden okuyorum;
yanlışlıkla, 420 sayfa şişirilerek
hazırlanmış iddianamenin 317nci sayfasından; diyor ki: Bir
kadın örgütü olan KJAnın Bursa sayfasında kahvaltıdan foto
paylaşımı var. Bir kahvaltı yapacaklar,
kahvaltının davetiyesi 10 TLdir. Bakın, polis fezlekesinden
alıyorum. Ne diyor? Biz Bu 10 TLyle örgüte yardım ediyorlar.
diyeceğiz, buradan işlem yapacağız. Devam ediyor: Ceylan
ve Mediha
Biri Yıldırım, biri Yenişehir ilçe
yöneticilerimiz.
kendi Facelerinde paylaştı. Ortak bir tespit
yapacağız, ikisine de ekleyeceğiz. Davetiye satışla
ilgili görüşmeleri var, önemli. Bir de bunu terör finansmanı filan
üfleriz, Gazi abinin dediği gibi. İşte, üfleme üzerine kurulu,
müneccimlik üzerine kurulu, şişirilmiş, üfürülmüş
dosyalarla partimize dönük siyasi soykırım operasyonları
yürütülmektedir. Bu yönüyle iktidarın bu siyasi operasyonlarla ilgisinin
olmadığını birazdan farklı örneklerle vermeye devam
edeceğim.
Bakın, şu, bizim Eş Genel
Başkanımızın on yıllık milletvekilliğinin
fezleke grafiği. Çatışmaların olmadığı
dönemde fezleke yok ama özellikle çatışmaların, siyasi iktidar
tarafından şiddet ve güvenlikçi politikaların egemen
kılındığı dönemlerde fezleke sayıları
artıyor.
Bir diğer husus, şunu söyleyelim:
Bakın, Cumhurbaşkanı 20 Mayıs darbesi yapılmadan önce
İki gün sonra 20 Mayıs darbesinin yıl dönümü. Bu Parlamento bir
darbe yaptı siyasete, dokunulmazlıkların
kaldırılması adı altında bu Parlamento bir darbe
yaptı. 11 Nisan 2016 günü yani dokunulmazlıklar
kaldırılmadan kırk gün önceye kadar bu Parlamentodaki fezleke
sayısı sadece 182 ama dokunulmazlığın
kaldırılması talimatını Cumhurbaşkanı verdi,
bunu açık beyan etti, ondan sonra süreç başladı. Anayasa Komisyonunda
başladıktan sonra fezleke sayısı tam 3 kat artarak 510a
çıkıyor. 2001 devalüasyonunda bile dolar bu kadar artmadı ya,
düşünün.
Birkaç örneği vermeye devam edeyim Eş
Genel Başkanımızla ilgili: Sayın Selahattin Demirtaş
12 Eylül 2010 tarihinde konuşma yapıyor, fezleke Ocak 2016da
düzenleniyor, tam beş yıl üç ay sonra düzenleniyor. Yine, 8 Nisan
2011de konuşma yapıyor, fezleke 6 Ekim 2015te düzenleniyor,
beş yıl sonra. 18 Eylül 2011 tarihinde konuşma yapıyor,
fezleke tam dört yıl dört ay sonra düzenleniyor. Zamanın ruhuna göre
değişen yargının iktidarın sopası olarak
muhalifler üzerinde kullanıldığı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız lütfen.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Yargının
iktidarın sopası olarak kullanıldığı; hâkim ve
yargıçların, burada belirttiğim üzere, üflemelerle, üfürük
dosyalar hazırladığı, savcı ve hâkimlerin ise AKPnin
siyasi militanı gibi davranmaya devam ettiği yargıyla siz
övünebiliyorsanız övünün. Biz böyle, bu kadar
siyasallaşmış, bütün uluslararası arenada
tartışmalı hâle gelmiş, tarafsızlığı,
bağımsızlığı tartışılan bu
yargıyla övünmüyoruz, kendi ülkem adına, bilakis utanç duyuyorum
diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Murat Alparslan, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Alparslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MURAT ALPARSLAN (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gençliğin, bir milletin dinamizmini,
heyecanını, umudunu, hayalini ve geleceğini
oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. Ülkemizin esaretten
kurtulmasına ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasına katkı
sağlayan en önemli unsurlardan birinin de gençlerimiz olduğu
muhakkak. Kurduğu devletine pek çok badirede sahip çıkan
gençliğimiz, en nihayetinde, 15 Temmuzda da devletini ve ülkesini
kurtararak sahip çıkmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk geleceği gençlere
emanet etmiştir ve bu gelecek gençlerle birlikte imar ve inşa
edilecektir. AK PARTİ olarak bizler, hem siyasi
yaklaşımlarımızda hem parti politikalarımızda hem
icraatlarımızla gençlere bir şeyler yapmakla birlikte gençlerle
beraber bir şeyleri de yapabilmeyi ve geleceğimizi emanet
ettiğimiz gençleri bugünden söz sahibi yaparak devletine, milletine sahip
çıkacak bir nesil olarak yetiştirmeyi kendimize bir siyasi ödev ve
görev olarak bildik.
Bu anlamda, kıymetli İstanbul
Milletvekilimiz partimizin yaklaşımlarını ve somut olarak
yaptığımız hizmetleri detaylı olarak anlattı, o
sebeple, tekrar etmeyeceğim. Aynı zamanda, mevcut konunun halli
anlamında hem Millî Eğitim Bakanlığımızın
hem Gençlik ve Spor Bakanlığımızın
varlığı ve yine Meclisimizde ilgili ihtisas komisyonunun da var
olması gerçekliği karşısında bu araştırma
önergesiyle ilgili aleyhte olduğumuzu ifade ediyorum ve şimdiden her
birinizin 19 Mayıs Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramını
kutluyor, iyi günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Alparslan.
Sayın Pekşen, 60ıncı maddeye
göre söz talebiniz olduğunu görüyorum.
Bir dakika süreyle söz veriyorum.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin, asılsız haberlerle Türkiye Barolar Birliğinin kurumsal
kimliğinin hedef alındığına ve basın-yayın
organlarını doğru ve ilkeli haberciliğe davet ettiğine
ilişkin açıklaması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Çok teşekkür
ediyorum.
Bir kısım basın-yayın
organlarını doğru ve ilkeli haberciliğe davet ediyoruz.
Bugün sabah saatlerinde Anadolu Ajansının
kaynağından doğrulanmadan geçtiği bir haberde, bazı
Türkiye Barolar Birliği çalışanları hakkında FETÖ
soruşturması kapsamında gözaltı kararı verildiği
ifade edilmiştir.
Bu haber kaynağına dayanılarak kimi
basın-yayın organlarında Türkiye Barolar Birliğine FETÖ
Operasyonu, Türkiye Barolar Birliğinde 25 Personele Gözaltı
Kararı gibi manşetlerle Türkiye Barolar Birliğinin kurumsal
kimliği hedef alınmıştır.
Söz konusu gözaltı kararları Türkiye
Barolar Birliği çalışanlarına yönelik değildir, Ankara
Barosuna kayıtlı bazı avukatlar hakkındadır. Bu konuda
da Ankara Baromuz üzerine düşen tüm hassasiyeti göstermektedir.
Yönetimimizin adı geçen suç örgütü dâhil olmak
üzere bütün yasa dışı yapılanmalara karşı
hassasiyeti ve yıllardır siyasi iktidara bu yönde
yaptığı uyarılar toplumumuzda çok iyi bilinmektedir.
Delilleriyle bildirildiği takdirde
çalışanlarımız arasında suç örgütü
yapılanmalarına karışan hiç kimseyi
barındırmamız asla düşünülemez. Bugüne kadar yönetimimize
karşı resmî makamlardan bu yönde hiçbir bildirim
yapılmamıştır.
Anadolu Ajansının ve asılsız
manşetlerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
Sayın Depboylu, buyurunuz.
Size de bir dakika süreyle söz veriyorum.
24.- Aydın Milletvekili Deniz
Depboylunun, gençlerin sorunlarının çözümü için Milliyetçi Hareket
Partisi olarak üstlerine düşen her görevi yerine getirmeyi millî
sorumlulukları olarak gördüklerine ve CHPnin grup önerisine olumlu oy
vereceklerine ilişkin açıklaması
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
CHP grup önerisi hakkında konuşma
imkânımız olamadığı için söz almış
bulunmaktayım.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün Samsuna
çıkarak Millî Mücadeleyi başlattığı ve de Türk
gençlerine hediye ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor
Bayramının arifesinde gençlerimizin mevcut sorunlarının
çözümü için Milliyetçi Hareket Partisi olarak üstümüze düşen her görevi
yerine getirmeyi millî sorumluluğumuz olarak görmekteyiz. Bu nedenle,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak CHPnin grup önerisine olumlu oy
vereceğimizi ifade ediyoruz.
Atamızın Gençliği
yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz.
İstikbalin aydınlığına onlarla
kavuşacaksınız. Hür fikirler tatbik mevkiine konduğu vakit
Türk milleti yükselecektir. öğüdüyle çağdaş, uygar, en iyi
şartlarda, kaliteli, nitelikli eğitim almış, demokrasiyi
özümsemiş, sağlıklı kişilik geliştirmiş;
tartışan, üreten, öz güveni gelişmiş, bilinçli bir gençlik
için eğitim sistemimizde ve siyasal yapımızda üzerimize
düşen tüm sorumlulukları yerine getirmek zorunda olduğumuzu da
özellikle belirtmek isterim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Depboylu.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer ve arkadaşları tarafından, gençlerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 18/10/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum
.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN Evet, bir karar yeter sayısı
talebi vardır.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Mücahit
Durmuşoğlu (Osmaniye), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1
üyelik için Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 13 Milletvekilinin
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın Bazı
Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/1703) ve İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ve 13 Milletvekilinin
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/1622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı:
475) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 475 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici 1 dâhil 12 ila 22nci
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde siyasi parti
gruplarının söz talepleri vardır, onları
karşılayacağım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ahmet
Kenan Tanrıkulu, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyet tarihimizde
1924 yılından 2002 yılına kadar yani geçen yetmiş
sekiz yıl içerisinde 28 adet vergi affı
çıkarılmıştır. Son on dört yılda, 2002den geçtiğimiz
seneye kadar 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanunla öngörülen
düzenlenmeye kadar yani geçtiğimiz sene 19 Ağustos tarihi
itibarıyla da 5 adet daha vergi affı çıkarılmıştır.
Henüz bu kanun kapsamındaki tahsilatlar sürerken Ocak 2017de de 6770
sayılı Kanunla bu süreler uzatılmış ve üzerinden de
yaklaşık beş ay geçmeden bu kez yeniden bir
yapılandırmayla karşı karşıya
kalmışızdır. Böylelikle ekonomide dokuz ay arayla arka
arkaya 2 tane yeni yapılandırma kanunu da yürürlüğe girecek
durumda demektir. Geçtiğimiz yıl ocak, nisan ayları içerisinde
5,4 milyar lira bütçe fazlası veren ekonomimiz, bu yıl aynı
dönemde maalesef yaklaşık 18 milyar liralık açık
vermiştir. Gerçi bu açığın, ertelenen sosyal güvenlik
primlerinin geçici etkisi dikkate alındığında bütçe
açığımızın yaklaşık 12 milyar kadar
olduğunu Sayın Maliye Bakanı geçtiğimiz günlerde ifade
etmiştir. Af ve benzeri düzenlemelerle kamuya kısa süreli kaynak
sağlama düşüncesi bugünlere kadar iyice pekişmiş gözükmekte
ve maalesef ekonomi yönetimi, adalet ve eşitlik ilkeleri
açısından tartışma getiren bu uygulamanın arka yüzünü
de görmezden gelmektedir. Bu teklif, devlete borcunu zamanında ödeyen
mükelleflere müjdeli bir haber de verememektedir.
Değerli milletvekilleri, ortalaması
neredeyse iki yıla bir denk gelen bu af kanunları, mükelleflerde de,
nasıl olsa iki yılda bir af çıkıyor düşüncesini
beraberinde getirdiği için gelirlerini beyan etmeme noktasında
bazı davranışlara veyahut da eksik beyan etmelerine neden
olmaktadır.
Anayasamıza göre -ki madde 73te belirtiliyor
bu- vergi adaletinin sağlanması için vergi yükünün de dengeli
dağıtılması gerekmektedir. Verginin, alınması
gereken kesimlerden alınamaması veyahut da vergilerin belirli
kesimler üzerinde bırakılması vergi adaletini de yok etmektedir.
Bu vergi yapısıyla ekonominin dişlileri düzenli dönememekte ve
dar gelirli vatandaşlarımız ağır vergi yükü
altında ezilmektedir.
Sayın milletvekilleri, bu teklife
baktığımız zaman, elimizdeki sıra
sayısından, birçok ekonomik olumsuzluğu 15 Temmuza bağlama
alışkanlığının gene devam ettiğini
görüyoruz. Yine, teklifin benim de konuştuğum bu ikinci bölümünde yer
alan maddelere baktığımız zaman diğer tüm eksik
maddelerin içerisinde bizce en önemli olan madde 18i de görmekteyiz ve bununla
ilgili olarak da ciddi endişeler taşımaktayız. Bu maddede
mevcut üretim veya otoprodüktör ön lisanslarını,
lisanslarını ya da lisans başvurularını
sonlandırmak isteyen tüzel kişilerin hiçbir gerekçe ortaya koymadan
teminatlarının iadesi öngörülmekte. Yapılan bu düzenlemeyle, mücbir
sebep hâlleri ve bu hâllerden kaynaklanan, lisans sahibinden kaynaklanmayan
haklı sebepler olmaksızın yükümlülüklerini süresi içinde yerine
getiremeyen tüzel kişilere büyük bir imkân sağlanmakta ve
teminatlarının irat kaydedilmesinden ve üç yıl süreyle lisans
yasağından da kurtarılmaktadır.
Yine, Sayın Bakan tarafından Komisyonda verilen bilgiye
göre, bu madde kapsamında 127 adet tüzel kişi ve yaklaşık
200 milyon liralık teminatın söz konusu olduğunu
öğreniyoruz. Madde bu hâliyle 6446 sayılı Kanunla belirtilen
elektriğin işte orada yazdığı gibi, yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine
göre faaliyet gösteren enerji piyasasının oluşturulması
amacına da maalesef uygun düşmüyor.
Sayın milletvekilleri, piyasalarda uzun süreden
bu yana devam eden ve bir türlü de aşılamayan keskin bir durgunluk
girişimcilerimizi mağdur etmektedir. Bankalarda kullanılan
kredilere baktığımız zaman mart sonu itibarıyla,
buradaki sektörel ayrımlarda yaklaşık yüzde 24ünün bireysel
kredilerden, yüzde 14ünün de perakende ticaret sektöründen
kaynaklandığını görüyoruz. Tasfiye olacak kredilerde de
yine perakende ticaret sektörünün payı yüzde 19ları aşmakta.
Yine yılın ilk üç ayına baktığımız zaman,
tüketici kredisi veya kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe girmiş
400 bine yakın insanımızın olduğunu görüyoruz. Bu
bağlamda, nisan sonu itibarıyla 2002 yılında 4,3 olan kredi
kartı borçları 81,4 milyar liraya gelmiş. Yine, aynı
dönemde 2 milyar lira civarında olan tüketici kredileri de 357 milyar
liraya ulaşmış. Demek ki ciddi manada piyasada bir
sıkışma karşımıza çıkıyor. Gerçek
ekonomik hayatın verileri burada anlatıldığı gibi
maalesef toz pembe değil değerli milletvekilleri. Nisan sonu
itibarıyla karşılıksız çek adedine
baktığımız zaman 170 bini geçtiğini görüyoruz. Bunun
tutarı da yine yaklaşık 6,5 milyar lirayı bulmakta.
Protestolu senet sayıları artmakta. Gene çeklerle ilgili olarak biraz
önce söylediğim sorunlar çıkartılan Çek Kanununun maalesef
yansımaları olarak da karşımıza çıkmakta. Bu
ticari hayatın olumsuz rakamlarının çok ciddi kaygı
verdiğini de görüyoruz değerli milletvekilleri. Burada yapılan
birtakım suni düzenlemelerin durma noktasına gelen piyasalara da bir
canlandırma yapmasını beklememiz maalesef abesle iştigal
olacak.
Son yılların belki de en durgun ve en kötü
zamanını yaşayan bu piyasalar girişimcilerimizin,
esnafımızın finansmana erişimini kolaylaştıracak
ve ucuzlatacak uygulamaların devreye girmesiyle ancak aşılabilir
görünüyor. Yoksa burada görüştüğümüz dünden bu yana devam eden kanun
teklifindeki günü kurtaran çözümler sadece dediğim gibi günübirlik
birtakım uygulamaların karşımıza çıkmasına
sebep olur. Bu günübirlik düzenlemeler de borç içinde yüzen esnafımızı
ve girişimcimizi bankaların elinden alarak onların insafına
bırakmak tıpkı KOSGEB kredi uygulamalarında olduğu
gibi karşımıza birtakım sorunlar çıkaracaktır. Ne
olmuştur KOSGEBde? Geçtiğimiz yıl içerisinde 50 bin lira
limitli faizsiz kredi desteğinden 206 bin işletme şartları
uygun olduğu hâlde yararlanamamış ve sadece 15 bin işletme
bu kredileri kullanabilmiş gözükmektedir. Şubat 2017de uygulamaya
konulan ve lansmanını o dönemin bakanının
yaptığı KOBİ ve esnafa 50 bin liraya kadar faizsiz krediyi
şartları uyan herkese vereceğiz. müjdesiyle duyurulan bu
uygulama da maalesef bu sistem kapsamında bakanlığın gene
geçtiğimiz ay içerisinde yaptığı açıklamalara göre,
771 bin müracaat olmuş, bunlardan sadece 460 bin kadarının
faizsiz kredi desteğinden faydalanacağı bildirilmiş, bunun
da sonucunda ancak 88 bin kredinin firmaya verildiği görülmüştür.
Demek ki değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili ciddi
sıkıntılar devam ediyor. Yani finansmana ulaşma
noktasında problemleri aşmak zorundasınız ve bunları
buraya getirip bu uygulamaları çözmek zorundasınız. Yoksa Borç
yiğidin kamçısıdır. sözüne güvenip bu sarmal içerisinde
debelenen esnafımıza, girişimcimize bir çıkış
yolu gözükmemektedir.
Burada bu samimi adımların atılarak
finansmana erişim önündeki engellerin kaldırılmasını
umuyor, hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tamaylıgil.
CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin İkinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek amacıyla kürsüdeyim.
Umut ederdim ve arzu ederdim ki, artık,
önümüzdeki yaşanan ekonomik tabloya baktığımızda, biz,
yapılan hataları, mevcutta yaşanan olumsuzlukları ve bu
olumsuzluklara bağlı acilen yapılması gerekenleri çözecek
bir ekonomik genel değerlendirme, çalışma ve ona bağlı
yasama faaliyetlerini yerine getirelim. Ama görünen o ki, geçtiğimiz
yıl yapmış olduğumuz alacakların
yapılandırılmasıyla ilgili düzenlemenin yetmediği,
hatta hatta yaşanan dokuz, on aylık süreçte şartların daha
da ağırlaşarak borçlu olan, zamanında ödemesi gereken
yükümlülüklerini yerine getiremeyenlerin var olduğunu ve bu açıdan
bir düzenleme yaparak yine suyun üzerinde yüzen samanı seyreder gibi
sorunları seyretmeye devam etme kararlılığında
olunduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün vergi ve vergiye
bağlı veya sosyal güvenlik primleriyle ilgili de
karşımıza çıkan, zamanında yükümlülüğü yerine
getirmemenin çözümünü ortaya koyarken biz sürekli esas sorunu çözmeden geçici
sorun çözecek veya çözmesi beklenen hedeflerle yasal çalışma
yapıyoruz. Burada vergi ve af dediğimizde ki kimi zaman Efendim,
yapılandırma bu, af değil. dense dahi alenen af olan ve zaman
zaman, yıllar içinde baktığınızda dolaylı
dolaysız, örtülü örtüsüz birçok af gibi bu sefer de yükümlülüklerle ilgili
yerine getirilecek süreci planlayan bir çalışmayla karşı
karşıyayız ama yetmiyor, benim içinde konuşacağım
ikinci bölümde daha da ek bazı maddelerle birleştiren bir yasama
faaliyeti içerisinde devam ediyoruz.
Şimdi, baktığımız zaman,
hadi af dedik
Ben üzülüyorum ve merak ediyorum. Yıllardır ya
şu af veyahut yapılandırma hiç mi zamanında en yüksek
oranda vergisini ödeyen ücretliye, çalışana gelmez? Biz her zaman
onlardan tıkır tıkır vergisini alırız -bu seneki
dört aylık bütçe gerçekleşmelerindeki yüksek payları gibi- ama
Allah için, o ödeyenler için herhangi bir teşekkür
karşılığı olacak düzenlemeyi yapmayı beceremeyiz.
Diğer taraftan
baktığınızda, karşımızda bu bölümle ilgili
maddeleri de değerlendirdiğimizde gerçekten önemli
başlıklar var. Öncelikle, Sayın Maliye Bakanı burada
olsaydı kendisine iletmek istiyordum. Seçim bölgem olan Çatalca ve
Silivrideki yüz yılı, yüz otuz yılı bulmuş olan bir
sorun vardır. Gerçekten, göçle gelmiş, kanla tarih yazmış
bir toplum, yerleşimi resmî olarak gerçekleştirilmesine rağmen,
kadastro döneminde kayıtlardaki ihmallerin de eklenmesiyle kendi
zilyetlerinde olan malın sahibi olamama sorunlarıyla baş
başaydılar. Hoş, tabii, yılardır, bu konuda düzenleme
en son 2000li yılların başında da
yapılmıştı ama kendi mallarını almak üzere
yapılacak düzenlemelerde ne yazık ki istenen sonuç elde edilmedi.
Karşımıza teklif içerisinde birleştirilmiş olarak
geldi ama orada bizim çekincelerimiz; daha yapılması gereken, daha
iyileştirici kararların alınması gerekiyordu. Bu konuda
taleplerimizi ilettik. Biz, oradaki satış bedellerinin emlak
değerleri üzerinden olmasını talep etmiştik ve ilk
karşımıza gelen 5 bin metrekarelik ölçünün yetersiz
olduğunu, ortalama alanların altında olduğunu dile
getirmiştik ve bunun artırılmasını talep
etmiştik. Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan çalışma
neticesinde 5 dönümlük alan -5 bin metrekare- 7 bin metrekareye verdiğimiz
önergelerle çıkmıştır, ödeme süresi de iki yıldan
beş yıla uzatılmıştır faizsiz olarak.
Tabii, dediğim gibi, bu, aslında o
kişilerin yaşadığı yerlerde sahip olduğu,
yıllarca aile köklerinin var olduğu yerlere tekrar
kavuşmalarını sağlayacak bir düzenleme olarak geldi. Yani
hiçbir zaman onlar bir işgalci, zorla kullanan kişi değil,
oranın gerçek sahipleriydi ama yüz otuz yıl içerisindeki çeşitli
dönemlerde ortaya konan sonuçlar nihai hedefi gerçekleştirememişti.
Umut ediyorum ve diliyorum ki bu yapılan iyileştirmelerle nihai
sonucuna doğru bir hedefe varma söz konusu olur.
Tabii, bu bölümde yine bir madde var. Biz
alıştık artık, Meclis çalışmasın, verelim
Bakanlığa yetkiyi, o da tecilde, geçtiğimiz vergide olduğu
gibi, tecili kullanıp tecile göre vereceği düzenlemeler gibi, bundan
sonra bu bölümde yer alan SGK primleriyle ilgili de ortaya çıkabilecek
olan tecil ihtiyaçları söz konusu olduğunda Bakanlığın
vereceği kararı geçerli hâle getirecek bir düzenleme. Yani yine
Meclisin önüne, Meclisin yasama yetkisinin önüne bir güç olarak Bakanlar
Kuruluna yetki devrini getirdik.
Diğer taraftan
baktığınızda, zaten, şimdi bütçe ve bütçeye
bağlı konuları konuşuyoruz, bütçenin en önemli gelir
kalemini konuşuyoruz ama bütçe hakkını katledip ortadan
kaldıran düzenlemeleri yapmaktan da hiç mi hiç geri adım atmadan
yolumuza devam ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, tabii en önemli
maddelerden biri de bu 18inci madde. 18inci madde içeriğinde önümüze bir
teklif geldi, teklif yetmedi, bir de bu lisans ile ön lisans haklarıyla
ilgili mahkeme kararları sürecini de dâhil edelim dendi, sonra aman dendi,
verilen değişiklik önergesinin değişikliğiyle, bu
hâliyle karşımıza geldi. Neydi bunun amacı? diye
sorduğumuzda, işte, EPDK yetkilileri, mücbir sebepler vardı, sit
alanları oldu, doğal olaylar oldu, Bakanlar Kurulu termik
santrallerle ilgili, yurt dışından gelen kömürün vergisiyle
ilgili düzenleme yaptı, zarar ettiler.
Değerli arkadaşlar, devlet yönetmek ciddi
iştir. Devletin alacağı hizmetler veya yaptıracağı
işlerle ilgili ediniminin gerçekleşmesi için teminatla
güçlendirilmiş bir faaliyetin ortaya çıkması gerekir. Ama bugün
karşımıza gelen teklifte, canım, iki ay içinde
başvursunlar... Yani kurumlar doğru fizibilite yapamamış,
doğru karar verememiş, zarar ediyorlar ve orada da işte,
çeşitli farklı olaylar ortaya çıktı, mücbir sebebe girip
girmediklerinin kendileri daha kararını verip bize başvurup
bunun o sebepten iptali için de gelemiyorlar, gelin biz toptancı bir
anlayışla bir yasa maddesi koyalım, buradaki teminatları
tamamen ortadan kaldıralım. Bu, Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırıdır. Bugüne kadar teminat vererek
teminatını yakmış olan kişilere karşı
cevabınız ne olacak? Savunmanız ne olacak? Bu
eşitsizliğin temelindeki tercihin sebebi ne olacak veya baştan
yapılan, yönetmelik hazırlanışındaki eksiklikler varsa
onları düzeltecekseniz, bunun ilgili komisyonda görüşülerek,
detaylarıyla belirlenerek eğer varsa mücbir sebep sayılacak
koşullarla beraber değerlendirilmesi süreci işlemeliydi. Yok,
hayır, biz hepsine teminatlarını iade ederiz. Böyle bir
şey yok arkadaşlar. Böyle bir yasama faaliyetinin de olması
kabul edilemez.
Diğer taraftan, tabii, bu kanun içerisinde bir
de 1997 yılı öncesi ruhsat yılına sahip motorlu
araçların hurdaya ayrılışı, bunlarla ilgili olarak
hurdaya ayrıldığı zaman vergi cezaları, trafik
cezaları, gecikme cezalarının kaldırılmasıyla
ilgili bir düzenleme yapıyoruz. Bu düzenleme içerisinde de düzenlemenin il
özel idareleri ve büyükşehirlere bağlı olarak teslimatına
karşı mahallî şoförler odası bir talepte bulundu, dedi ki:
Verin, biz bu işi yaparız. Bunların MKEye teslimi sürecine
kadar gerekli aşamaları biz idare ederiz. Burada da
yapılması gereken -önemli bir konudur- eğer meslek
odalarıyla ilgili ortak çalışma zemininde bir konu varsa bunu
gerçekleştirmek yüce Meclisin de beraber ortaya koyacağı bir
kararlılıktır. Genel itibarıyla
baktığımız zaman, tabii, bütçe
açığımız, nakit açığımız...
Biz hep diyorduk ki: Üretmiyoruz, tüketiyoruz;
vergiyi de tüketimden alıyoruz. Ama dört aylık bütçe verilerine
baktığımızda artık tüketmiyoruz, tüketemiyoruz; ondan
da vergi alamıyoruz. Sağ olsun, eksik olmasın,
ithalatımız var, ithalata bağımlılığımız;
oradan aldığımız vergilerle durumu idare etmeye
çalışıyoruz. Bu gerçekleri çok iyi görmek lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Tamaylıgil.
Buyurunuz.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Türkiye'nin
acilen, ekonomik açıdan baktığınızda, reform olacak
yani üretimden eğitime, eğitimden araştırma
geliştirmeye, teknolojiye ve ihracatın pozisyonuna kadar
değişiklikleri ortaya koyacak ve dünyadaki gelişmeleri dikkate
alarak içinde bulunduğumuz borçluluk yapısını,
şirketlerin yapısını, kur risklerini dikkate alarak
doğru dürüst yasalar yapmaya, çalışmalar yapmaya ihtiyacı
vardır.
Yarın 19 Mayıs, 19 Mayısın
Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olma kimliğinin
getirdiği kuruluş ve kurtuluş felsefesinin ruhunu her zaman
taşıyacağını herkesin bilmesini istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu kuruluş ve kurtuluş
ruhuna karşı, o ruhu yıkmaya çalışanların da
tarihin tozlu sayfalarında silinmeye mahkûm olacağını her
zaman herkesin bilmesi gerektiğine inanıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tamaylıgil.
Grupları adına üçüncü konuşmacı
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ahmet
Yıldırım, Muş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir buçuk yıl Plan ve Bütçe Komisyonunda
çalışmış bir milletvekili olarak söyleyeyim, bu süre
içerisine iki af sığdırıldı, alacaklar yeniden
yapılandırıldı. Bugün, alacakların yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili getirilen bir yasa
tasarısı, torba yasa tasarısı on ay aradan sonra geliyor.
On ay önce de sözüm ona son vergi affı, son borç affı veya
borçların yapılandırılması yasa tasarısı
buraya gelmişti. Dün Sayın Maliye Bakanı burada Ben Bakan
olarak söylüyorum, bu son olacak. demişti. Bu sonun kaç aylık bir
hükmümün olduğunu eğer burada bulunursak hep birlikte tecrübe
etmiş olacağız.
Bir ülkede insanlar vergilerini ve
borçlarını neden ödeyemezler? Bir ülkede insanlar kişiye, kuruma
ya da devlete olan yükümlülüklerini neden yerine getiremezler? Türkiyedeki
profile baktığımızda çok farklı gerekçelerin
olduğunu ifade etmek isterim. Birincisi, gerçekten gelir düzeyinin ciddi
anlamda düşmesi, gerek açlık gerek yoksulluk sınırının
çok ciddi boyutlara ulaşmış olması; son iki
yıllık çatışmalı ortamdan sonra insanların ya
işini kaybetmesi ya da işini kaybetmeyenlerin alım gücünün
düşmüş olması genel siyasi ve politik hakla ilgilidir.
Burada bilmemiz gereken önemli hususlardan biri de
şudur: Yoksul halk devlete ve kurumlara olan yükümlülüğünü önemli
oranda yerine getirirken buna mukabil özellikle büyük şirketlerin ve
holdinglerin borçlarının yapılandırılması
tasarısıyla karşı karşıya olduğumuzu bir kez
daha ifade etmek isterim. Emekçi, bütün alışverişini bir
tüketici olarak esnafla temas ettiği ilk anda öder, vergisini dükkândan
çıktığında ödemiş olarak çıkar, araba, konut
alıyorsa tapusunu ya da araba ruhsatını aldığında
vergisini ödemiş olur, aynı gelir vergisi gibi. Sabit gelirli emekçi,
bir taşeron işçisi maaşını, bordrosunu
aldığında maaşının yani gelirinin borcunu
ödemiş olarak arta kalan bölümü alır. Oysa holdingler
açısından durum böyle değildir. Bakın, 2017nin ilk dört
ayıyla ilgili olarak Maliye Bakanlığının verileri
üzerinden bazı rakamları dile getireceğim: 2017 Nisanında
71,2 milyar katma değer vergisi tahakkuk ediliyor yani 71,2 milyar, eski
deyimle 71,2 katrilyon KDV tahakkuku var. Peki, buna karşılık
tahsilat nedir? Tahsilat ise 17,5 milyar. Yani, tüketici, yoksul halk, emekçi
dükkâna, çarşıya, pazara, esnafa, tapuya veya otomobil almaya
gittiğinde 71 milyar vergiyi ödemiş ama bunun devletin kasasına
aktarımı sadece yüzde 25le sınırlı
kalmıştır. 53,3 milyar, palazlanmış olan büyük
şirketlerin, büyük esnafın ve holdinglerin kasasında
kalıyor. Çünkü, tahakkuk edilmesi demek alışveriş
esnasında katma değer vergisinin alınmış olması,
tahsil ise devlete aktarımıdır. Şimdi biz soruyoruz:
Giyimde, gıdada, bütün mal ve hizmetlerin alımında; konutta,
arabada, ekmekte, tişörtte, gömlekte, kravatta, ayakkabıda
anında vergisini ödersiniz, KDVsini ödersiniz ve bu ilk dört ayda 71,2
milyar. Peki, esnaf bunu aldı da 17,5 milyarını aktarıyor
devletin kasasına, geri kalan 53,3 milyarı nerede, bunu soruyoruz.
Ya, değilse biz mal ve hizmetimizi aldığımızda vergi
ödememezlik yapmıyoruz. Temel açmaz buradadır. Burada yoksul, emekçi,
dar gelirli olan devlete olan yükümlülüğünü önemli ölçüde yerine
getirmektedir ama buna karşılık, devlete iletmek üzere halktan
alınmış olan vergiler, büyük esnafsa
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, bekledim ama oradaki
kahkahalar buraya kadar geliyor, lütfen efendim.
Devam ediniz Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sadece KDVde mi? Değil. Bunun yanı
sıra, bakın, faiz pay ve cezalarda tahakkuk ile tahsil
arasındaki oran sadece 6,8dir. Para cezalarında tahakkuk edilenin
sadece 1,6sı tahsil ediliyor. Trafik cezalarında tahakkuk edilenin
sadece yüzde 10,2si tahsil ediliyor. Bu ülke ile devlet arasındaki
ilişkide ciddi bir problem vardır. Ülkedeki yurttaşların
devletle olan güven problemi, devlete olan gelir ve gider arasındaki
yükümlülüğünü yerine getirmesi
Belediyeye, vergi dairesine, farklı
kurumlara ödemeler konusunda, halkımız
yoksullaştığı için -ki bu önemli bir sebeptir- vergi ödeme
güçlüğü çekiyor, ceza ödeme güçlüğü çekiyor. İkincisi ise
devletle sağlıklı aidiyet ve sahiplenme ilişkisi
kuramamış yurttaşın devlete karşı veya
yaşamsal yükümlülüğünü yerine getirememekten kaynaklı problemi,
bir sistem problemidir.
Buradan hareketle bilmemiz gereken önemli
hususlardan biri de şu ki: Özellikle ekonomik gidişatın kötüye
gitmesi. Örneğin, işsizlik oranının son kırk
yılın en yüksek rakamlarına ulaşmış olması.
Memlekette işsizlik oranı yüzde 13 ama bu, gençler arasındaki
işsizlik oranı ise yüzde 25e varmış. Her 4 gencimizden
biri işsizdir. Son iki, iki buçuk yılda ülkede güvenlikçi
politikaların ve çatışmalı ortamın esas
alınmasından sonra -deyim yerindeyse- içte ve dışta
çatışmacı bir politik hattın iktidar tarafından
öncelenmesinden kaynaklı olarak ülkede ekonomik gidişat
bozulmuş, ülkenin iki yakası bir araya gelememiş ve ülke can
olarak kaybetmiş, mal olarak kaybetmiş, ahlaki değer
yargıları dejenere olmuş, suç oranları artmış,
vergilerde, bankalarda takibe düşen sayı ve oran artmış,
derken enflasyon yükselmiş, döviz kurları tutturulamamış;
ondan sonra, ekonomide başarılı olma hikâyeleri anlatılacak
burada. Özellikle son iki yılda kötüye doğru giden ekonomik ve sosyal
verilerin, rakamların daha kötüye doğru seyretmesi
kaygısını taşıyoruz. Bu ülkenin ihtiyaç duyduğu
temel meselenin bir barış iklimine yeniden geri dönülmesi
olduğunu, savaş ortamının bir kara delik gibi bu ülkedeki
canı, malı, ahlakı, vicdanı, kardeşliği,
eşitliği, aidiyet ve sahiplenme duygusunu zayıflatmaktan
başka hiçbir şeye hizmet etmediğini ifade etmek isterim. Hem
canımızı kaybedeceğiz hem malımızı
kaybedeceğiz hem açlıkla boğuşacağız hem devlete
ve kurumlara, kişilere karşı, gerçek kişilere karşı
borç ve yükümlülüklerimizi yerine getiremeyeceğiz, çoluk çocuğumuzun
rızkını eve götüremeyeceğiz, onlara karşı mahcup
olacağız, eşe dosta karşı mahcup olacağız,
devlete karşı yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir toplum
profiline sahip olacağız. Bu, içte ve dışta ciddi bir imaj
ve itibar erozyonunun ta kendisidir. Bu sebeple ekonomik olarak toparlanmanın
yolunun ciddi bir demokratikleşme, ciddi bir eşitlik, ciddi bir
kardeşlik, ciddi bir hukuk üstünlüğü ve ciddi bir müesses nizam
gerçekliğiyle alakalı olduğunu unutmayalım. Öbür türlü,
savaş her şeyi alıp götürecektir, içte ve dışta son
iki yıldır izlenen politikaların daha iki yılda bizi buraya
getirdiğini, içte ve dışta yaşamış olduğumuz
ekonomik sıkıntıların katlanarak artmasına da hizmet
edeceğini, üzülerek, bir tespit anlamında değil,
yaşanmışlık üzerinden ifade etmek isterim.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
İkinci bölüm üzerinde şahsı
adına Hikmet Ayar, Rize Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Ayar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HİKMET AYAR (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle siz değerli milletvekillerimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan
kanun teklifinin ikinci bölümünde 12-22nci maddelerinde neler var, şöyle
kısaca bir gözden geçirelim: 12nci ve 13üncü maddelerde 15/11/2000
tarihli ve 4603 sayılı Kanuna ek maddeyle Türkiye Emlak Bankası
Anonim Şirketi tasfiyesinin durdurulması ve bankacılık
faaliyetlerinin tekrar yapılmaya başlanması istenmektedir. Buna ait
düzenlemeler var.
Madde 14te 29/6/2001 tarih 4706 sayılı
Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve KDV
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici
bir madde ilavesi mevcut. Silivri ilçesine bağlı Sayalar, Danamandıra
ve Çayırlı köyleri, Çatalca ilçesi, HaIlaçlı,
Gümüşpınar, Aydınlar ve Karamandere ve Yaylacık
köylerindeki hazineye ait taşınmazların belli şartlar
dâhilinde sahiplerine satılabilmesine imkân sağlayan bir düzenleme
mevcuttur.
Yine, madde 15te 30/3/2005 tarih 5326
sayılı Kabahatler Kanunu 26ncı maddesine bir fıkra eklenerek
elektronik tebligatın kapsamı genişletilmiştir.
Yine, 16ncı maddede 31/5/2016 tarih 5510
sayılı Kanunun 88inci maddesine bir cümle eklenmeye
çalışılmaktadır.
17 ve 18inci maddelerde benzer düzenlemeler, EPK
27nci maddesinde küçük bir değişiklik yapılmış,
ayrıca geçici bir madde eklenmiştir.
Yine, 19 ve 20nci maddelerde de benzer bazı
düzenlemeler yapılmaktadır.
Bir geçici madde ilave edilerek motorlu
taşıtlar vergisiyle ilgili mükelleflerin işlerini
kolaylaştıracak, bazı sorunları ortadan kaldıracak
düzenlemeler mevcuttur.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi
bütün bu düzenlemeler, hepsi zaman içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlardan
kaynaklanan düzenlemeler olup hepsi vatandaşın lehine olan
düzenlemelerdir. Yani ne yapılıyorsa vatandaşın yararına
yapılıyor. İş hayatıyla ilgili, gündelik
yaşamımızla ilgili kolaylaştırıcı
düzenlemeler yapılıyor. İşin özeti bu.
Değerli arkadaşlar, deniliyor ki: Bu
kadar kısa sürede aynı mahiyette bu düzenlemeler neden getiriliyor?
Son on ayda Türkiye'nin başına neler geldiğini şöyle bir
düşündüğümüzde bu düşüncenin doğru olmadığı,
haklı olmadığı kanaatine varacağız. Çok
hızlı bir süreç yaşıyoruz. Yeni yeni sorunlarla
karşılaşabiliyoruz. Sıra dışı ve
hızlı süreçlerde hızlı kararlar gerekiyor. Tüm iç ve
dış zorluklara ve karşı duruşlara rağmen ekonomi
doğru yolda. Bunun için Maliye Bakanlığımızı,
başta Sayın Bakanımız olmak üzere tebrik ediyorum ancak
daha yapacak çok işleri olduğunu da hatırlatmak istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyor, Allaha emanet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayar.
İkinci bölüm üzerinde şahsı
adına ikinci konuşmacı Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, iki yüz gündür
cezaevinde tutuklu bulunan Avukat Akın Atalay, Avukat Mustafa Kemal
Güngör, Avukat Bülent Utku için, savunmayı savunmak için Ankara
Adliyesinde saat 11.30da adalet nöbetine başladık.
Bu, Türkiye genelinde bugün itibarıyla 15
adliyede oldu. Tek bir amaç vardı, hukuksuz, haksız tutuklamalara
dikkat çekme adına, adalet isteme adına bu bir saatlik adalet nöbeti
yapıldı. Ancak Ankara Adliyesinde bugün
yaşadığımız hadise: Ana kapı önünde, milletvekili
olarak ben katıldım cüppemle birlikte ve avukat arkadaşlar
cüppeleriyle birlikte beklediler. Bu bir saatlik nöbetin elli dakikasına
kadar bir sorun yoktu, son on dakika kalmıştı, son on dakikada
polis memurlarından yetkili amir Dağılın. demek yerine
Bunları süpürün. dedi. Şimdi Değerli Bakanımız
burada, süpürmek, kirli olan, istenmeyen, görünmesi hoş olmayan
eşyaya kullanılır. İmha edin, çöpe atın
şeklinde süpürün denir, bu anlamda Türk Dil Kurumunda ifadesi
vardır. Benim sizlerden istirhamım Değerli Bakanım, bunu
İçişleri Bakanıyla paylaşırsanız da mutlu olurum.
Yani bu tür olaylarda emniyete Dağıtın. denilebilir veya
Dağılmasını sağlayın. denilebilir ama
Bunları süpürün. şeklindeki bir ifade gerçekten, insanlar için
kullanılabilecek bir ifade değil, bu çok incitici bir hadise.
Şimdi, aynı şekilde, orada biz
dağılmak üzereyken emniyet mensupları sırtını
adliyeye dayayarak ana caddeye doğru itmeye çalışırken
-cüppeler üzerimizde- Biz adliyeye girmek istiyoruz. dedik. Adliyeye girmek
isterken oyun bozuldu, adliyenin kapısını kilitlemişler,
kapatmışlar. Saat kaçta kilitlemişler? Saat, gündüz 12.25te.
Adliyeye cüppeleriyle birlikte avukatlar girmek istiyor, adliyenin
kapısı kilitli, kapalı. Kim bunu kapatmış? Özel
güvenlik görevlileri. Özel güvenlik görevlilerine Kapıyı açın
bize, adliyeye girmek istiyoruz. diyoruz. Yani, hele ben milletvekiliyim,
diğer arkadaşlarımız avukat, bunların iş yerleri
orası, duruşmalarına girecekler; duruşmalarına,
iş yerlerine girmeleri engelleniyor. Bunun üzerine, benim de üzerime
oradaki güvenlik görevlileri fiilî saldırıda bulundu.
Şimdi, benim sizlerden istirhamım şu:
Avukat varsa hukuk devleti vardır, avukat varsa demokrasi vardır,
avukat varsa özgürlük vardır. Bir ülkede avukatların
haklarının olması, avukatların bağımsız
olması, avukatların baskıya maruz kalmaması demek, hukuk
devletinin, yargının ve adaletin güvencesidir. Avukatsız
yargılama olmaz. Nasıl -biz diyoruz- adalet devletin mülkü ise,
temeli ise adaletin de temeli avukattır. (CHP sıralarından
alkışlar) Onun için, avukatı biz, böyle, adliyelere sokmazsak,
tutuklarsak, haksız bir vaziyette zindanlara atarsak gittikçe
otoriterleşiriz. Devletin otoriterleşmesini engelleyen yine
avukatlardır.
Şimdi, Değerli Bakanım, sizden bir
istirhamım şu: Bakın, bu 3 avukatın
soruşturmasını yapan savcı terör örgütüne üye olmaktan
dolayı Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılanıyor. Savcı
tutuklamaya sevk etti, mahkeme adli kontrolle serbest bıraktı ve
aynı savcının yurt dışı çıkış
yasağı var. Bakın, biri terör örgütü üyesi olmaktan dolayı,
bu avukatlar terör örgütü üyesi olmamakla beraber daha hafif bir suç
Cezada
eşitlik ilkesi var, orantılılık ilkesi var, ölçülülük
ilkesi var. Ya, Allah rızası için, bunun
orantılılığı nerede kaldı, bunun ölçülülüğü
nerede kaldı, ceza hukukundaki eşitlik nerede kaldı! Yani o
yargıca uygulanan hukuku, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının
damadı Kavurmacıya uygulanan hukuku tüm masum insanlara istiyoruz biz,
burada ayrım yapmaksızın.
Onun için, hukuk hepimize lazım; ekmek, su,
hava gibi lazım. Yani yarın, bu düzenin böyle gideceğini kabul
etmiyoruz biz. Mutlak suretle, suça kim bulaşmışsa
cezalandırılmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
İştirak edenler, destek verenler, kim suç
işlemişse mutlaka cezalandırılmalı ama masum olan
insanları da intikam uğruna cezalandırmamak lazım. Takdir
edersiniz, Ben yaptım, özür dilerim, pişmanım. demek suçtan,
cezadan kurtarmaz. Bu tür suçların cezası kırk yıllık
zaman aşımına tabi. Kırk yıllık zaman
aşımı içerisinde, Allah hepimize uzun ömür verirse ben o cübbemi
müdahil vekilleri olarak, müşteki vekilleri olarak günün birinde mutlaka
giyeceğim ve bu, hukukla oynayanların
Hukukla oynamak ateşle
oynamaktır. Ateşle oynayanların eli mutlak suretle yanar.
Hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi
yapacağız.
İlk soru Sayın Tarhanın.
Buyurunuz Sayın Tarhan.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son dönemlerde yapılan vergi afları ve
yeniden yapılandırmalar ülke ekonomisinin ve gelir idaresinin
sağlıklı bir şeklide yönetilmediğinin bir
göstergesidir. Ekonomik büyümenin yeterli olmadığı, gelir
dağılımının bozuk olduğu, vatandaşın kazancından
ziyaret harcamaları üzerinde vergi tahsil edilen ülkemizde Hükûmetin vergi
ödeme bilincine sahip, sorumluluğunu yerine getiren vergi mükellefleri
arasında haksız rekabete neden olmaması için alacağı
önlemler var mıdır?
BAŞKAN Sayın Paylan
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, İstanbul Kınalıadada,
13 yaşında 3 kız çocuğumuza, 30 yaşında 3 erkek
bir buçuk yıl boyunca tecavüz etmişler. Bu 3 kişi yakalandı
ve dün tutuklandı. Bu konuyla ilgili soruşturma açtınız
mı? Ne tip tedbirler aldınız? Kız çocuklarıyla ilgili
neler yapıyorsunuz ve bunların tekrar etmemesi için ne tip tedbirler
almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akyıldız
Yok.
Sayın Ertan
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiye'nin, TOKİ
aracığıyla İran sınırına 144 kilometre
uzunluğunda duvar örmeyi planladığını haberlerden
öğrendik. Birincisi, bu haberler doğru mudur? Doğru ise, 144
kilometrelik duvarın yatırım, üretim, altyapı, işçilik
maliyeti TL cinsinden ne kadardır?
Ayrıca, duvarın maliyeti hangi bütçe
kaleminden karşılanacaktır?
Üçüncüsü, duvarın maliyetine
karşılık ek bir vergi kalemi ya da bazı vergi
oranlarının artışı düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tarhan
Sayın Paylan
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Suriyeli mültecilerle ilgili, 2016
yılı başına kadar Sayın Cumhurbaşkanı,
Sayın Başbakan 10 milyar dolar harcandığını
söylüyordu. 2016 Eylül ayında bunu 25 milyar dolara çıkardı, 25
milyar dolar harcandığını söyledi ve dün de tekrar, birkaç
kere, müteaddit defalar Başbakan ve Cumhurbaşkanı 25 milyar
dolar harcandığını söyledi.
Geçen eylül ayından bugüne harcamalar
durdurulmuş mudur? Bu 25 milyar doların bakanlıklara göre
dağılımı nasıldır? 25 milyar dolar gerçekten
gerçekçi bir rakam mıdır yani 2016 başında 10 milyar dolar
olan rakam eylül ayında 25 milyar dolara nasıl çıkıyor?
Bunların bakanlıklara göre nasıl dağılıyor ve
nasıl harcanıyor, cevap verirseniz teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Cevaplar için Hükûmete söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Değerli Başkanım, hem size hem de soruları soran
kıymetli arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Malumaliniz, 2002de AK PARTİ iktidara
geldiğinden beri ben Kabinedeydim -sonra bir süre ara vermiş olmakla
beraber- aşağı yukarı on beş yıl boyunca bu
bahsedilen vergi afları, yeniden yapılandırma konularına
hep şahit oldum Bakanlar Kurulunun bir mensubu olarak.
Tabii ki bunlar vatandaşımızın
işini kolaylaştırmak için getirdiğimiz kanunlardır.
Vatandaşımızın bir taraftan bu vergileri -ya da sigorta
primleriyle ilgili olarak da oluyor aynı şeyler- ödemesini
sağlamak, öbür taraftan da toplanamayan vergiler ya da sigorta primleri
sebebiyle bir ek gelir elde etmek amacıyla yapılıyor.
Bunların ekonominin iyi
olmadığının göstergesi olduğu kanaatine ben
katılmıyorum, değerli milletvekilimizin böyle bir ifadesi oldu.
Doğrudur, bunu bir dengede tutmak lazım yani vergisini zamanında
ödeyen vatandaşa avantaj getirmek gerekiyor. İşte bugün
yaptığımız kanunda da aslında bunlar geliyor. Yani bu
soru bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasında
karşılığını bulmuş oluyor. Vergisini
zamanında ödeyen mükellefe de bazı avantajlar getiren yeni bir
yaklaşım Maliye Bakanlığımızca Bakanlar Kuruluna
getirildi ve biz de kanunu hazırlayarak sizin huzurunuza getirdik. Burada
gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerimizden uyumlu olanlara yüzde 15
oranında indirimler de yaptık.
GARO PAYLAN (İstanbul) Yüzde 5.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Yani
bir taraftan ödeyemeyen vatandaşımızın işini
kolaylaştırmak, öbür taraftan da bugün yaptığımız
gibi zamanında vergi ödeme vazifesini, prim ödeme vazifesini yerine
getirmiş olan vatandaşımızı da korumak amacıyla
bu uygulamaları gerçekleştiriyoruz.
Ben de doğrusu bugün basından 3 yavrumuza
yapılan bu ahlaksız ve lanetli davranışla ilgili olarak
bilgi sahibi oldum. Tabii ki savcılık meseleyi takip edecek ve bu
kişiler hakkında umarım ki en kısa zamanda adalet tecelli
edip en ağır cezalar verilecektir. Yine, geçtiğimiz
yıllarda yaptığımız düzenlemelerle Türkiyede
çocuklara, kadınlara bir şekilde cinsel istismar ya da tecavüz durumunda
verilen cezaları biliyorsunuz
ağırlaştırmıştık. Önemli olan,
uygulamaların yargı tarafından yerinde ve zamanında
yapılıp bu ahlaksızlıkları, bu zulmü yapan
kişilere cezaların en kısa zamanda verilmesidir. Mesele
yargıya intikal ettiğine göre artık yargının bu konuyu
kısa zamanda çözmesini hep birlikte bekleyeceğiz.
İran sınırına
yapılacağı söylenen duvarla ilgili olarak maliyetlerin hangi
bütçe kaleminden verileceğine dair konular takdir edersiniz ki teknik
konular, bunları çalışmak gerekir. Bu çalışmaları
yaptıktan sonra yazılı olarak buna cevap verebiliriz.
Suriyeliler için yapılan harcamaların
içinde de kamunun harcamalarının yanı sıra sivil toplum
örgütlerimizin yaptığı harcamalar da var; bu şekilde, hem
Cumhurbaşkanımız hem Başbakanımız ifade
ediyorlar. Bu soruyla da sayın milletvekilimiz Bunun bakanlıklara
göre dağılımı nedir? diye bir bilgi istediler, takdir
ederler ki bunu da hesaplayıp, bakanlıklara göre nasıl bir
harcama olmuş tespit edip bildirmek gerekir.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
12nci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 12nci maddesinde geçen
"eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Arzu
Erdem Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan
İstanbul Konya
Denizli
Erkan
Akçay Deniz
Depboylu Ruhi
Ersoy
Manisa
Aydın Osmaniye
Mehmet
Günal
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ali Özcan Mehmet
Bekaroğlu Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Serdal
Kuyucuoğlu Haydar
Akar Utku
Çakırözer
Mersin
Kocaeli
Eskişehir
Madde 12- 15/11/2000 tarihli ve 4603
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk
Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
"EK MADDE 1- Geçici 3 üncü madde uyarınca
tasfiyeye giren "Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi", "Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi"
adı altında, Genel Kurul tarafından belirlenecek esas
sözleşme kapsamında ilgili mevzuatın gerektirdiği izinlerin
alınmasını takiben bankacılık faaliyetlerinde bulunmak
üzere bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tasfiye
halinden çıkmıştır.
Bu madde kapsamında tasfiyeden çıkan
Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi'nin yeni esas sözleşmesi
Genel Kurul tarafından kabul edilinceye kadar Tasfiye Kurulunun ilgili
mevzuattan ve esas sözleşmeden kaynaklanan tüm yetki ve
sorumlulukları ile Bankanın tüm iş ve işlemlerinde yetki ve
sorumluluk Yönetim Kuruluna geçer.
Banka, faaliyet izni alıncaya kadar bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte kullanmakta olduğu adreste
faaliyetlerini sürdürür.
Bu maddenin uygulanmasında ortaya
çıkabilecek tereddütleri gidermeye Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan
yetkilidir."
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Leyla
Birlik
Muş
Batman
Şırnak
Erol
Dora Bedia Özgökçe
Ertan Müslüm
Doğan
Mardin
Van
İzmir
İmam Taşçıer
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Leyla Birlik, Şırnak Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Birlik. (HDP
sıralarından alkışlar)
LEYLA BİRLİK (Şırnak)
Sayın Başkan, öncelikle, milyonlarca insanın iradesi olan
Sayın Eş Başkanım Figen Yüksekdağ ve Sayın
Selahattin Demirtaşa, grup başkan vekillerimiz İdris Baluken ve
Çağlar Demirele ve diğer milletvekili arkadaşlarıma,
Demokratik Bölgeler Partisi Eş Başkanı Sayın Sebahat
Tuncele, yüzlerce belediye eş başkanıma ve diğer tüm
siyasi tutsaklara saygı ve selamlarımı iletiyorum.
Sayın Başkan, bizler bu yasa
tasarısının geneli üzerine şerhimizi düşerken vergi
adaletsizliğini merkeze alarak kapsamlı bir vergi reformu
yapılması gerektiğini ısrarla belirttik. Bu ülkenin
asıl sorunu gelir eşitsizliğine uygun bir vergi reformunun
yapılmamasıdır. Bu ülkenin vatandaşları gelirleri
giderlerini karşılayamaz olmasına rağmen, bir şekilde,
vatandaşlık bilinci, cezai yaptırımlar sebebiyle vergi
borcunu ödemektedir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler yani esnaf
açısından ise kazanç ve kâr oranı oldukça düşük ve hiç
olmamasından dolayı vergi yükümlülüklerini yerine getirmekte
sıkıntı yaşamaktadırlar. Faydalanan ya da ihya
edilenler yine üst sermaye grupları olmaktadır. Yılda iki defa
vergi affının olduğu ülkede üst sınıf vergi borcunu
öder mi? Elbette ki ödemez. Bunun nedenini çok iyi biliyoruz. Kendi
yandaşlarını bir taraftan varsıllaştıran
iktidarın, diğer taraftan esnafı, emekçiyi, işçiyi yoksullaştırmasıdır.
Ayrıca, OHAL koşullarında yayınlanan kanun hükmünde
kararnamelerle aslında Plan ve Bütçe Komisyonunun ihtisas alanına
giren birçok kanun çıkarılmıştır. Kanun hükmünde
kararnamelerin acilen görüşülmesi gerekirken yeniden bir vergi
affının gündeme alınması hukuken de ahlaken de doğru
değildir.
Anlattığımız bu genel durumun
bir yansımasını bölge illerinde ve özelde de Şırnakta
görmekteyiz. Kürdistanda, 2016 yılında toplam 17.123 esnafın
5.834ü kepenk kapattı yani esnafın üçte 1i kepenk
kapatmış durumdadır. Bu rakama bir de son bir yıldır
yüzde 70i ablukayla yıkılmış Şırnakı,
Nusaybini, Suru, Geveri ekleyecek olursak durumun vahameti daha da
belirginleşmektedir.
Mevcut düzenlemede doğal afet nedeniyle zarara
uğrayanlar için yapılandırmalardan bahsedilmektedir. Peki,
devletin yapmış olduğu yıkım afeti ne olacak? Bu
yıkım sonucunda tüm sermayesini, evini, iş yerini,
tarlasını, mahallesini, sokağını, ilçesini kaybeden
Şırnak esnafı hangi parayla hangi iş yerinin hangi vergi
borcunu yapılandıracak? İlk önce devlet yaratmış
olduğu yıkımın mağduriyetini gidersin, ondan sonra
Şırnak halkından, esnafından vergi yükümlülüklerini yerine
getirmesini beklesin. Halk evini, iş yerini, yaşam alanını,
çocuğunu kaybetmenin travmasını hâlâ atlatmamışken siz
neyin vergi affından faydalanmasını bekliyorsunuz?
Şırnak kent merkezi dev bir şantiyeye dönüştürülmüş
durumda. Bizler biliyoruz ki savaş politikaları ve savaşlar
kendi zenginlerini yaratır. Bir kent düşünün yerle bir edilmiş
ve yıkıntıların arasından hâlâ insan bedeni
çıkartılıyorken ve insanlar hâlâ yasını
tutamamışken insanların tarihi, geçmişi, anıları
ve acıları üzerinde iktidar yandaşlarının
sermayelerine sermaye katmalarına bakıyoruz.
Vergi affı yalanı, aslında, kendi
yandaşlarının ve savaş rantçılarının
ceplerini doldurmaktan başka bir anlam ifade etmiyor. İktidar,
yürüttüğü savaş politikalarıyla çevrede dost tek bir ülke
bırakmayarak ülkenin tarım ve ticaret başta olmak üzere bütün ekonomi
alanlarında küçük işletme ve esnaflarının iflasına
neden olmuştur. Savaşın bütün yükünü yüklediğiniz küçük
işletme sahiplerine aynı zamanda da savaş
politikalarının sonucunda yaşanan derin ekonomik krizin
faturası kesilmektedir. Bu hâliyle yasa, iflas etmiş, evine ekmek
götürecek durumda olmayan küçük esnafa, hele ki savaşla yerle bir edilen
yerlerdeki yani kısacası bütün kürdistandaki esnafa zulümdür. Bu yasa
sadece Hükûmet yanaşması hırsızların ekmeğine
yağ sürmektedir.
İsmini doğru koyalım, bu bir vergi
affı değil, sermayedarı o ödemediği vergiden dolayı
ihya etme tasarısıdır, bizim için başka bir anlamı
yoktur. Ayrıca, Maliye Bakanına mücbir sebeplerle yetkiler veren
maddeler sayesinde bölgede muhalif olan esnaf ileride de aflardan
faydalanamayacaktır.
Bu tasarıya şerh düştüğümüzü ve
kapsamlı bir vergi reformu yapılmadığı sürece bu gibi
düzenlemelerin geçici olacağını söyleyerek sözlerimi
tamamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Birlik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
12'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 12- 15/11/2000 tarihli ve 4603
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk
Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde ilave
edilmiştir.
"EK MADDE 1- Geçici 3 üncü madde uyarınca
tasfiyeye giren "Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi", "Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi"
adı altında, Genel Kurul tarafından belirlenecek esas
sözleşme kapsamında ilgili mevzuatın gerektirdiği izinlerin
alınmasını takiben bankacılık faaliyetlerinde bulunmak
üzere bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tasfiye
halinden çıkmıştır.
Bu madde kapsamında tasfiyeden çıkan
Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi'nin yeni esas sözleşmesi
Genel Kurul tarafından kabul edilinceye kadar Tasfiye Kurulunun ilgili
mevzuattan ve esas sözleşmeden kaynaklanan tüm yetki ve sorumlulukları
ile Bankanın tüm iş ve işlemlerinde yetki ve sorumluluk Yönetim
Kuruluna geçer.
Banka, faaliyet izni alıncaya kadar bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte kullanmakta olduğu adreste
faaliyetlerini sürdürür.
Bu maddenin uygulanmasında ortaya çıkabilecek
tereddütleri gidermeye Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan yetkilidir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Tamaylıgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Emlak
Bankası, tabii, herkesin çok yakinen tanıdığı, kimi
zaman bankacılık krizleri açısından
değerlendirdiğimizde örnek teşkil etmesi açısından
sürekli kullandığımız, kimi zaman da
değerlendirdiğinizde hatta hatta magazinsel yönlerinin bile
olduğu bir bankacılık olayıdır ve 2000
yılındaki karardan sonra, çıkan kanundan sonra da Ziraat
Bankası ve Halk Bankasının içeriğini de
aldığı bir kanunla tasfiye süreci
başlatılmıştır.
Şimdi, tasfiye hâlindeki Emlak Bankasıyla
ilgili süreç aslında bugünkü gelen teklifle başlamıyor. Bunun
öncesinde biz 22 Aralık 2016 tarihinde Plan Bütçe Komisyonunda
görüşmüştük. Aynı şekilde, ocak ayı
ortalarındaydı sanırım, yasalaşan bir teklifle
birleştirip oradan başlayarak bugüne getirmek gerekiyor bence bu
maddeyle ilgili görüşleri ortaya koyarken. Orada da bir geçici madde
konulmuştu ve bu geçici maddenin içeriğinde, öncesinde de ne hikmetse
aynı maddede hem Kredi Garanti Fonunun marjı
artırılmıştı hem de arkasından bir geçici madde
ekliyoruz. O geçici maddede Toplu Konut İdaresi Başkanlığının
Bakanlar Kurulu kararı uyarınca Planlama Kurulu kapsamında ihraç
ettiği borçlanma senetlerinden kaynaklı Tasfiye Halinde Türkiye Emlak
Bankası AŞye olan borçları bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih esas alınarak belirlenen tutar üzerinden Müsteşarlığa
nakledilir. Tasfiye hâlindeki Emlak Bankasının ilgili web
sayfasına girerseniz veya bize verilen dokümanlara, bilançolara
baktığınız zaman önemli bir borçlusu ve
alacaklısı var; alacaklısı Hazine. Zaten o
yapılandırma zamanında, bankanın tasfiye süreçleri
olduğu zamanda da Hazinenin ortak ana rol alarak gündeme geldiğini
görüyoruz. Ve bugün baktığınızda, Emlak Bankasıyla ilk
işlem bilanço düzenleme, oradaki aktif-pasif varlıkları
arasındaki sağlıklılaştırma sürecini iletme.
Orada da TOKİnin çıkarmış olduğu borçlanma
senetlerinin Hazineyle karşılıklı takası ve oradan
çıkan bakiyeyle bankada bir su üstünde tutma eyleminin
başladığını görüyoruz.
Şimdi, ben döndüm TOKİnin
hesaplarına bir bakayım da TOKİde neler
yapılmış, neymiş, nasıl kaydedilmiş, nasıl
olmuş diye incelemeye çalıştım. Malumunuz üzere TOKİ
daha önceden Bakanlık bünyesindeydi, Başbakanlığa dâhil
edildi, hesap vermez hâle getirildi, Mali Takip Kanununun içinden
çıkarıldı. Bizim değerli Meclis başkan vekilimiz de
bunun tekrar hem yapı inceleme hem mali inceleme açısından
denetim altında olması için teklif de vermesine rağmen, maalesef
TOKİ açısından detaylı bilgilere sahip olup Emlak
Bankası üzerindeki tasarruflarını öğrenme imkânına
sahip olamadık ama şimdi böyle bir banka açılıyor. Tekrar
bankaya iadeiitibar veriliyor, kendi içindeki rehabilitasyon
yapılıyor ama karşıma ve aklıma hemen 23 Ocak
Biz
daha önce bir Varlık Fonu yasası çıkardık,
Özelleştirme kapsamındaki şirketleri daha çok dâhil
edeceğiz. dedik ama bir anda, 23 Ocak 2017, yine meşhur kanun
hükmünde kararnamelerle beraber Varlık Fonu bir büyük yapı hâline
dönüştü. Hazinenin paraleli değil, neredeyse hazinenin ağabeyi
hâline dönüştürülerek hak ve her türlü kullanıma sahip oldu.
Şimdi bakıyoruz, Ziraat Bankası bu
Varlık Fonu dâhilinde olan bir banka. Onun içerisinden ayrılıp
bir kimlik kazandırılacak olan Emlak Bankası da netice
itibarıyla 23 Ocak KHKsında Varlık Fonuna tanımlanan,
hazinenin sahip olduğu varlıkların Varlık Fonuna dâhil
edilmesiyle ilgili düzenlemeye tam olarak oturuyor. Yani, TOKİyle
sağlıklılaştırma imkânı sağlanan bu
bankanın yeniden doğuşundan, yeniden dünyaya gelişinden
sonra Varlık Fonuna dâhil edilebileceği ve bir TOKİ bank gibi
-yani bir PTT Bank var aslında, PTT Bank da şu anda Varlık
Fonunun içinde- bir TOKİ bankın bu kimlikle oluşturulup bir
proje bankası olarak kendini gösterebileceğini beklememiz mümkün.
Tabii, Kredi Garanti Fonu, buna bağlı
Kredi Garanti Fonu bünyesindeki kredilendirmelerden sonra bankalara
tanınan senet çıkarabilme ve borçlanma, bunları alıp
vermeyi de anlatacaktım ama maalesef zamanım yetmiyor ancak bu tür
yapılan işlemleri çok dikkatli yapmak lazım. Parayı,
piyasayı rahatlatacağım. diye yapılacak işlemlerin
geri dönüşünde çok büyük riskler yaşanabilir. Ben 1993-1994
yıllarında alınan mali piyasalarla ilgili kararların
acısını bire bir piyasada çalışan bir kişi olarak
yaşadım. Gerekli, ilgili bakanları uyarıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) Çok
kısa, bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurunuz, tamamlayınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla)
Uyarıyorum: Yapılacak veya yapılan işlemler
açısından çok dikkatli kararlar alınsın. Merkez
Bankası ve ona bağlı işlemleri, ortaya çıkan kararları
çok çok temkinli olarak değerlendirilsin çünkü dış açık ve
iç açık gibi iki açıkla giden Türkiyede bu tür operasyonlarla
yaşanabilecek risklerin sonunda faturası ağır olur. Emlak
Bankası da açıldığı zaman BDDKdan izin alacak. PTT
Bankın yetkilerini BDDKdan çektiniz ama inşallah, Emlak Bankası
doğru ve başarılı bir bankacılık faaliyetiyle
yoluna devam eder.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Tamaylıgil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 12nci maddesinde geçen
"eklenmiştir" ibaresinin "ilave edilmiştir"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Deniz Depboylu (Aydın) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET
AYAR (Rize) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Deniz Depboylu, Aydın Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 12nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde görüştüğümüz kanun aslında
vergiyle ilgili ama ben, izninizle, yarının 19 Mayıs Gençlik ve
Spor Bayramı olması sebebiyle, gençliğimizi de dikkate alarak
gençlerimizin, çocuklarımızın sorunları ve bu
sorunların çözümünde çaba harcayan meslektaşlarım adına,
onların sorunu üzerine konuşmak istiyorum.
Ülkemizde genç nüfusumuzun birçok sorunu var.
Bunların başında eğitim, fakirlik, istihdam sorunları,
işsizlik gelmekte. Yine, yaşanılan ailevi, sosyal, psikolojik
sorunlar gençlerimizin destek aradığı sorunlar arasında
olmakta. Bu sorunlar sadece gençlerin motivasyon ve donanım
eksikliğinin sonucudur diyebileceğimiz sorunlar değildir, son
derece karmaşık yapıya sahip sorunlardır. Zaman zaman
çocuklarımız ve gençlerimizle ilgili olarak STKlar Acaba ne kadar
mutlular? diye anketler uygulamakta ve ne yazık ki çıkan sonuçlar da
bizi mutlu etmemekte çünkü çocuklarımızın da, gençlerimizin de
mutlu olmadığını bu sonuçlarda görmekteyiz.
Yine, yapılan başka
araştırmalar, OECDnin yaptığı araştırmalar
var. Mesela istihdamla ilgili bir araştırma var ki 15-24 yaş
arasında genç işsizliğinde 39 ülke arasında Türkiye 15inci
sırada. TÜİKin verilerine baktığımızda da,
işsizlerin yüzde 23,3ünü 15-24 yaş arasındaki gençlerimizin
oluşturduğunu görmekteyiz.
Yine, PISA sonuçlarını biliyoruz, tekrar
söylememe gerek yok herhâlde, eğitimde hiç de istediğimiz noktada
değiliz.
Eğitim hakları, barınma
sorunları, burada dile getirebileceğimiz, gençlerimizin,
çocuklarımızın yaşadığı pek çok sorun
mevcut.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin çok
daha iyi şartlarda eğitim almaya, yetişmeye, gelişmeye ve
yaşamaya hakkı var. Bu sebeple yaşadıkları
sorunların da belirlenmesi ve hızla çözüme ulaştırılması
gerekiyor. Onların yaşadığı her sorunda çözüm bulmak
gayesiyle en hızlı ve kolay ulaşabildikleri profesyoneller
okullarda rehber öğretmenler, psikolojik danışmanlardır.
Eğitimsel, gelişimsel, sosyal, psikolojik ve ailevi sorunların
çözümünde danıştıkları kişiler rehber
öğretmenlerdir. Çocukların uğradığı cinsel
istismarları ortaya çıkaranlar, onların kimseye
anlatamadıkları en mahrem, en özel sorunları dinleyenler yine
onlardır. İleride yaşayacakları istihdam ve işsizlik
sorunlarını engellemek amacıyla kendilerine mesleki rehberlik
uygulayanlar yine bu arkadaşlarımızdır. Verilen hizmet
gençlerimizin yaşadığı sorunların nitelikli ve etkin
çalışmalarla çözüme ulaşacağı en önemli destek sistemidir.
Zira, diğer hizmet alanlarında ve başka kurumlarda
çalışan profesyonellere ulaşmak iş yoğunluğu,
uzman yetersizliği ve özelde ücretlerin yüksek olması sebebiyle çok
zordur. Rehber öğretmenlik de aslında bir meslek dalı
değildir, bir kadro tanımlamasıdır. Bu alana eğitimde
psikolojik hizmetler, psikolojik danışmanlık ve rehberlik
mezunları, ayrıca pedagojik formasyon almak kaydıyla psikoloji
mezunları, bunlar başvurabilirler.
Değerli milletvekilleri, bu kadar önemli bir
görevi tanımlarken ne yazık ki bir sorundan da bahsetmek
zorundayım. Yeni bir yönetmelik hazırlanmakta Millî Eğitim
Bakanlığında ve bu yönetmelik nedense sır gibi tutulmakta,
ne bizlere ne PDR Derneğine ne akademisyenlere açılmamaktadır.
Bu yönetmelikte psikolojik danışmanlık ve rehberliğin
ilkelerine uygun olmayan görevlendirmeler mevcut. Bunların içerisinde
nöbet var, sınav var, idari görevler var. Bunlar uygun görevlendirmeler
değildir çünkü çocuklarla rehber öğretmenler disiplin ilişkisine
giremez, onları uyaramaz, onları kınayamaz, onları
eleştiremez; böyle yaparsa çocuklar sorunlarını açamazlar.
Yine, teneffüsler psikolojik danışma
seansı için yeterli değildir ama ön görüşme için çok
değerli zamanlardır çünkü çocuklar bu arada özel
açılmış olan odada, gizli tutulacağına inandığı
bir odada, kimsenin duymayacağı yerde öğretmenlerine, rehber
öğretmenlerine sorunlarını açıklarlar.
Böylesine önemli bir görevin ve psikolojik
danışmanlık hizmetinin, mesleğin adıyla birlikte
tehlikeye sokulduğu bir uygulama doğru değildir. Özellikle
psikolojik danışma kavramının yeni yönetmelikte
kaldırılmaya çalışıldığını
biliyoruz ki bu da hiç doğru değildir çünkü bu alan, eğitimde
üçüncü bir boyut olarak ele alınan ruh sağlığı
hizmetinin çok önemli bir uygulamasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) İzin verirseniz
bitirebilir miyim?
BAŞKAN Evet, tamamlayınız.
Açıyorum mikrofonunuzu.
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) Bu sebeple de bu
konuda hassasiyet gösterilmelidir.
Aslında, ben bu konuyu Millî Eğitim
Bakanımız Sayın İsmet Yılmazla görüştüm,
kendisine ilettim. Kendisi nezaketle, ilgiyle dinledi ve bizim önerilerimizin
de PDR Derneğinin de önerilerinin alınabileceğini söyledi ancak
Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğünün bu konudaki tutumunu,
inadını anlamak ne yazık ki mümkün değil. Neden bu bir
sır gibi saklanıyor ve psikolojik danışmanlık
mesleği, rehber öğretmenlik mesleği üzerinde doğru olmayan
bu uygulamalara izin veriliyor; bunu da anlayamıyoruz, anlamak istiyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak önceliğimiz,
çocuklarımızın ve gençlerimizin hak ettiği imkânlara kavuşması
ve millî değerlerimize, devlet ilkelerine uygun en nitelikli eğitimi
almasıdır. Rehber öğretmenlik uygulamalarında eksik, kusur
varsa düzeltilmelidir ancak bunun için bir çalıştay yapılması
bence çok daha doğru olur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Depboylu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13üncü maddesindeki yer alan
ibaresinin "geçen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Arzu
Erdem İsmail
Faruk Aksu Mehmet
Günal
İstanbul İstanbul Antalya
Deniz
Depboylu Ruhi
Ersoy
Aydın
Osmaniye
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması
ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13'üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu
Haydar Akar Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul Kocaeli İstanbul
Mahmut
Tanal Serdal
Kuyucuoğlu Ali
Özcan
İstanbul Mersin
İstanbul
Utku
Çakırözer
Eskişehir
MADDE 13- 4603 sayılı Kanunun geçici
3üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan Tasfiye Halinde Emlak
Bankası Anonim Şirketi ifadesi Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi olarak değiştirilmiş; aynı maddenin dördüncü,
beşinci, altıncı ve sekizinci fıkraları ile geçici
4üncü maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Erol
Dora
Muş Batman
Mardin
Bedia
Özgökçe Ertan Müslüm Doğan İmam
Taşçıer
Van İzmir
Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET
AYAR (Rize) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İmam Taşçıer, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP
sıralarından alkışlar)
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, konuşmaya
başlamadan önce, Sayın Eş Genel Başkanlarımız
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ; grup başkan vekillerimiz
Sayın İdris Baluken, Çağlar Demirel; milletvekili
arkadaşlarımız Selma Irmak, Gülser Yıldırım,
Ferhat Encu, Abdullah Zeydan, Burcu Çelik ve de seçilmiş tüm belediye
başkanlarımızı saygıyla selamlayarak konuşmama
başlamak istiyorum.
Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Bununla ilgili sözlerimi Genel
Kurulla paylaşacağım.
Bilindiği gibi, insan haklarının,
demokrasinin kurumsallaştığı ülkelerde, çağdaş,
ileri demokratik medeniyet seviyesine ulaşmış toplumlarda bu tür
borç ve borçlanma sorunlarının olmadığı veya çok az
olduğu görülmektedir. Türkiyede ekonomik durumun iyileştirilmesi, bu
tür borçlanma ve borçların tekrar yapılandırılmaması
için önce ülkede demokrasinin olması şarttır. Demokrasinin
olmadığı hiçbir ülke gelişemez, ileri medeniyet seviyesine
ulaşamaz. Türkiyeye demokrasinin gelebilmesi için Kürt sorununun
çözülmesi gerekir. Kürt sorunu çözülmeden Türkiyeye demokrasi gelmez.
Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Kürt sorunu kangrene dönüşmüş
ve çözümü konusunda dönem dönem ufak adımlar atılmış olsa
bile hâlen sorun çözülmemiştir. Bilindiği gibi, Osmanlı İmparatorluğu
döneminde Kürtler kendi coğrafyalarında özerk bir yapıya
sahiptiler ve kendi ana dilleriyle, günün şartlarına göre,
eğitimlerini yapmaktaydılar. Bugün ise yüz yıl öncesinin de
gerisine düşmüş durumdayız. Kürtler kendi ana dilleriyle
eğitimlerini yapamamaktadırlar. Türkiye'de 20-25 milyon
civarında Kürt yaşıyor olmasına rağmen şu anda
ana dilleriyle eğitimden mahrumdurlar ki bu, dünyada Bütün milletlerin
ana dilleri kendilerine ana sütü kadar haktır. cümlesini de hepimiz
biliyoruz.
Aynı zamanda, Türkiye'de işsizlik
oranı yüzde 12 iken, Kürtlerin yaşadığı 23 ilde
işsizlik oranı yüzde 22nin üstündedir. Bu da Kürt sorunu
çözülmediği zaman ekonomik alanda da atılımların
olamayacağını, işsizliğin devam edeceğini
gösteriyor.
OHAL ilan edildikten hemen sonra bu Meclis Genel
Kurulunda açıklanan şuydu: Biz kendimize inanıyoruz, OHALi çok
kısa sürede kaldıracağız. Bunun sözü verilmişti.
Bugün, Sayın Cumhurbaşkanı, TÜSİADta yaptığı
konuşmada OHALin daha da sürebileceğini vurguluyor.
Bilindiği gibi, OHAL olağanüstü
koşullarda yaşamaktır. Burada demokrasi, insan hakları ve
benzeri durumlar kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor ve askıya
alınıyor. Hele hele 7 Hazirandan bu yana süregelen baskılar
OHALle daha fazla katmerleşmiş ve Kürtçe ana dille eğitim yapan
özel okullar kapatılmış, gazeteler kapatılmış,
radyo ve televizyonlar kapatılmış, günden güne de Kürtçe ana
dille eğitim almak isteyen ve geliştirmek isteyen bütün
kurumların kapısına kilit vurulmuştur. En basit örnek,
1990lı yılların o baskılarında İstanbulda
kurulan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayınız,
mikrofonunuzu açıyorum.
İMAM TAŞÇIER (Devamla) Teşekkür
ediyorum.
İstanbulda kurulan Kürt Enstitüsü yirmi
beş yıllık bir çalışmadan sonra bugün kapalı ve
diğer Kürt kurumları kapalıdır. Tekrarlıyorum,
demokrasi olmayan ülkelerde -ve Kürt sorununun çözülmediği Türkiyeye de
demokrasi gelmesi imkânsız- ekonomik alanda gelişmeler
olmayacaktır ve bunun en basit örneği de dünyanın bazı
ülkelerinde vardır. Ana dille eğitim veren ve birden fazla resmî dili
olan ülkelere baktığımız zaman Asya, Avrupa ve Afrikada,
Macaristanda birden fazla dil resmî dil, Hindistanda 15in üzerinde resmî dil
ve Güney Afrikada yine bu kadar, 15 tane resmî dil varken 25 milyon Kürtün
yaşadığı Türkiyede maalesef kendi dilimizi bu Meclis
çatısı altında dahi hiç konuşamıyoruz.
Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşçıer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 13'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 13- 4603 sayılı Kanunun geçici
3üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan Tasfiye Halinde Emlak
Bankası Anonim Şirketi ifadesi Türkiye Emlak Bankası Anonim
Şirketi olarak değiştirilmiş; aynı maddenin dördüncü,
beşinci, altıncı ve sekizinci fıkraları ile geçici
4üncü maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET
AYAR (Rize) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasfiye hâlindeki Emlak Bankası Anonim
Şirketinin tasfiye hâlinden çıkarılarak tekrar
bankacılık statüsüne dönebilmesi için 11 ve 12nci maddeler
getirilmiş. Biraz evvel Plan ve Bütçe Komisyonu üyemiz Bihlun
Hanımın endişelerine katılmakla birlikte, KİT
Komisyonunda 2011den bu yana -o tarihten beri bulunduğum için- Emlak
Bankasını denetliyoruz ve her seferinde aynı öneriyi getirdik.
Emlak Bankasının bir marka değeri
taşıdığını, belli yaş grubunda -çok gençler
hariç- Emlak Bankasının Türkiyedeki işlevini ve önemini
bildiklerini ve bu marka değerinin kaybedilmemesi gerektiğini
defalarca ifade ettik. Tabii, 2001den 2017 yılına kadar, on
altı yıldır aşağı yukarı, Emlak Bankası
tasfiyede ve Emlak Bankası, Tasfiye Kurulu, Yönetim Kurulu ve avukatlardan
oluşuyor.
2016 yılı giderlerine
baktığınızda, Emlak Bankası bir taraftan davalar
açılmış ve alacaklarını tahsil ederken bir taraftan da
Yönetim Kurulu, avukatlar ve diğer personele bir personel harcaması
yapıyor ve büyük miktarlar da tutuyor bu. Hatta bizim başka bir
önerimiz vardı o tarihlerde: Ya bankacılık faaliyetlerine devam
etmesi ya da borçlarıyla, alacaklarıyla Halkbanka veya Ziraat
Bankasına devredilerek Emlak Bankasının tasfiyesinin bitirilmesi
ve Yönetim Kurulu ve diğer organlarının ortadan
kaldırılması gerektiğini söylüyorduk. Bir yüktü bu baktığınız
zaman ama davalar devam ediyor.
Emlak Bankasının en büyük alacaklı
olduğu kurumlardan bir tanesi TOKİ. Niye TOKİ? Çünkü bu on
altı yıllık süre içerisinde Emlak Bankasına ait olan birçok
arazi TOKİye devredildi ve -şimdi çok detayına
girmeyeceğim- birçok şeyi incelediğimizde, gerçekten
değerlerinin altında TOKİye devredildiğini, Emlak
Bankasının mal varlıklarının talan edildiğini
gördük bu süreç içerisinde. Onun için de bir an evvel tasfiyeden
çıkarılıp bankacılık faaliyetlerine döndürülmesi gerektiğine
inanıyoruz ama Bihlun Hanımın da endişelerine
katılıyoruz. Gerçekten Varlık Fonunun bir şirket hâline
dönüştürülmemesi gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi, bu yapılandırma kanununu
görüşüyoruz. Evet, yapılandırma kanunu dokuz ay sonra tekrar
geldi. Dün Maliye Bakanı bir şeyler anlatmaya çalıştı,
niye ihtiyaç duyulduğunu anlatmaya çalıştı.
İktidarlarınız döneminde de 8inci kez geliyor bu. Demek ki bir
problem var. Türkiyede gerçekten bu vergi kanunları, vergiler, alacaklar,
9 kez, 8 kez yapılandırılıyorsa büyük bir problem var
demektir. Büyük problemin nedeni de vatandaş bu paraları ödeyemiyor,
devlete ödeyemiyor ya da devlet vatandaşı legal şekilde ödemesi
için teşvik etmiyor.
Baktığınız zaman dünyanın
en çok dolaylı vergisini en yüksek oranda ödeyen ülkelerin
başında geliyoruz. Diğer dolaysız vergilere de
baktığımız zaman aynı şeyi görüyoruz.
Demek ki vatandaşın, esnafın,
sanayicinin, çalışanın büyük bir problemi var, ekonomik
problemleri var. Bu ekonomik problemler halledilmeden devletin bunu alması
kolay değil, vatandaşın ödemesi kolay değil ama devlet
kolay olanı seçiyor. Bakın, yeni dolaylı vergiler
getiremediği için, yeni vergiler koyamadığı için mevcut
ödenmeyen vergileri nasıl tahsil ederim diye bir düşünce içine
giriyor ve bunu tahsil etmeye çalışıyor çünkü yeni gelir
kapısı yaratamıyor. O kadar milletin üzerine binmişsiniz ki
vatandaş nefes alamıyor. Yeni vergi almaktansa var olan
borçları bir şekilde tasfiye edelim. diyorsunuz. Tamam,
yapılandırıyorsunuz, 1inci taksiti ödüyor, 2nci taksiti ödüyor
ama yine esnaf sıkışıyor, yine trafik cezası yiyen vatandaş
bu cezaları ödeyemez duruma düşüyor. İşte,
vatandaşı bundan kurtarmak gerekiyor.
Aslında dün bir soru sordum Maliye
Bakanına, kayıt dışı ekonomiyi sordum. Ne kadar,
yüzdesi kaç kayıt dışı ekonominin? diye sorduğumda
İnanın, kayıt dışı ekonomi yüzde 70lerin
üzerinde. Eğer biz bunu yüzde 50lere, yüzde 40lara, yüzde 30lara
düşüremez isek çok daha fazla yapılandırma yaparsınız,
milleti çok daha fazla vergi dairelerinin peşinde koşturursunuz.
Evet, vatandaşın sırtına
bindiniz, gidiyorsunuz diyoruz ya
Hepimiz petrol ürünlerini kullanıyoruz
değil mi? Mazot kullanıyoruz, benzin kullanıyoruz.
İnanın, bütün petrol istasyonlarını vergi dairesi hâline
dönüştürdünüz, tahsilat yapıyorlar. Kazançlarının yüzde
70ini veya rakamların yüzde 70ini devlete vergi olarak ödüyorlar.
Bir an evvel vatandaşı bundan
kurtarmamız gerekiyor, kayıt dışı ekonomiden
Türkiye'nin kurtulması gerekiyor, büyük bir reform yapılması
gerekiyor Türkiyede. Siz sadece günü kurtarmaya çalışıyorsunuz.
Verdiğiniz bütçe açıklarını kapatmak için, işte
vatandaşın devlete takmış olduğu, zorunlu olarak
takmış olduğu bu borçları 1-2 taksit de olsa alabilmek
uğruna peşine düşüyorsunuz.
Evet, yapılmalı mı?
Yapılmalı. Gerçekten zor durumda vatandaş ama ödeyemeyecek
maalesef. Bundan sonra birkaç kez daha önümüze gelecek diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Akar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 13üncü maddesindeki yer alan
ibaresinin "geçen" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Arzu Erdem (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET
AYAR (Rize) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Arzu Erdem, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
12nci ve 13üncü maddede Tasfiye Hâlinde Türkiye
Emlak Bankası Anonim Şirketinin tasfiyesinin
sonlandırılarak Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi
adı altında genel kurul tarafından belirlenecek esas
sözleşme kapsamında ilgili mevzuatın gerektirdiği izinlerin
alınmasını takiben bankacılık faaliyetinde
bulunması öngörülmektedir.
Mevcut kanunla ilgili, düzenlemeyle ilgili bizler
birçok konuşma yaptık. Özellikle gelen torba kanunlarla ilgili
eleştirilerimizi de gündeme getirdik. Bilhassa komisyonlara birçok kanunun
torba şeklinde gelmesi, detaylı olarak incelenmemesi
Kanunlaştıktan sonra da uygulamada ortaya çıkan
sıkıntıları hep birlikte yaşıyoruz. Demek ki neye
dikkat etmek gerekiyor? Aslında vergi ve mevzuatla ilgili, maliyeyle
ilgili konularda düzenlemeleri hassasiyetle yapıp, bu anlamda her birini
ayrı ayrı değerlendirip uygulamayla ilgili umut vadettiğimiz
milletimize umudu verdikten sonra sıkıntıya düşmemeleri
için gerekli tedbirleri Gazi Meclis olarak almak mecburiyetindeyiz.
Yarın 19 Mayıs, özellikle bu konuyla
ilgili ben bir iki cümle söylemek istiyorum izniniz olursa. Cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Türk gençliğine armağan
etmiş olduğu 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramını kutluyorum. Gençlerimizin her birini yanaklarından
öpüyorum ve cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün kendilerine
söylemiş olduğu şu güzel cümleyi buradan tekrar ediyorum: Ey
yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek
ve sürdürecek olan sizlersiniz. Bu anlamda geleceğimiz olan gençlerimizi
de sevgiyle selamlıyorum.
Önemli bir konuya daha değinmek istiyorum. Her
gün kapımıza gelen, belki sizlerin de vicdanını burkan
yaşlı gazilerimiz var; yaşını almış, her bir
rahatsızlıkları olan, zor mali imkânsızlıklarla
bizlere gelen ve şunu söyleyen, diyorlar ki: Önümüzde uyum
yasalarını yapacaksınız. Uyum yasalarında ne olur
şu gaziler arasındaki eşitsizlikleri giderin, gaziler
arasındaki farkları ortadan kaldırın. Gaziler birbiriyle
eşittir. Şehitlik mertebesi en yüce mertebedir. Gazilik makamı
en yüce makamdır. Bu anlamda, Milliyetçi Hareket Partisinin
hassasiyetinin hem gerek parti politikası açısından hem manevi
ruh açısından çok yüksek olduğunu ve senelerden beri bu konuyla
ilgili tüm milletvekillerimizin ve grubumuzun, grup
başkanlarımızın ve Genel Başkanımız,
liderimiz Sayın Devlet Bahçelinin bu konuyla ilgili ortaya koymuş
olduğu bir mücadele olduğunu, ancak iktidar partisi tarafından
bu düzenlemenin sağlıklı bir şekilde
yapılmadığını, yamalı bir bohça şeklinde
zaman zaman Terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi
sayılmayanlarla ilgili hakları getirdik. diye ortaya atılıp
ancak bu konuyla ilgili uygulamaya bakıldığı zaman yüzde
10unu belki sadece rahatlatacak olan bir düzenleme olduğunu görmekteyiz.
Bu anlamda, özellikle savaştan yara almadan sağ bir şekilde
dönen yaklaşık 27 bin nüfusa sahip muharip gazilerimiz malul gazilerimizin
sahip olduğu bazı haklara sahip değiller. Ayrıca, Kore ve
Kıbrıs gazilerimize İstiklal Madalyası verilmiştir ve
şeref aylığı bağlanmıştır ancak sosyal
güvencesi olanlar ile olmayanların aldıkları aylıklar
eşit değildir, bu da eşitlik ilkesine aslında
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, şehitlerimizin
ebedî ruhlarını huzura kavuşturmak ve vatanını
evladından, vücudundan, sağlığından daha önde tutan bu
kahramanlarımıza hak ettiği saygıyı göstermek,
onları onurlandırmak, sosyal güvencelerini sağlamak devlet
olarak hem borcumuz hem görevimizdir. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, salt bu dönemde bile defalarca kanun teklifi verdik ancak bunlarla
ilgili maalesef geri dönüşler olmadı. Gazilerimiz için gerekli
adımlar tam olarak atılmamıştır, çalışma
tamamlanmamıştır.
Değerli milletvekilleri, hemen hemen her gün
onlarca gazimiz yaşlarına rağmen,
rahatsızlıklarına rağmen sizlere de geliyor. Gelin hep
birlikte yapılacak olan düzenlemelerle bunu yerine getirelim. Gazi Mustafa
Kemal Atatürkün Vatan ve millet için her şeyini feda eden harp malulü ve
gaziler canlı birer abidedir, onlar için ne yapılsa azdır.
sözlerini de buradan hatırlatıyorum ve bu konuda hassasiyetlerinizi
rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 14üncü maddesinde geçen
"beş yılda ibaresinin "on yılda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail
Faruk Aksu Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan
İstanbul Konya Denizli
Erkan
Akçay Ruhi
Ersoy Arzu
Erdem
Manisa Osmaniye İstanbul
Deniz
Depboylu
Aydın
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı "Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14'üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ali
Özcan Mehmet
Bekaroğlu Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul İstanbul İstanbul
Serdal
Kuyucuoğlu Haydar
Akar Utku
Çakırözer
Mersin Kocaeli Eskişehir
Engin
Altay
İstanbul
MADDE 14 - 29/6/2001 tarihli ve 4706
sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 22- 12/11/2012 tarihli
ve 6360 sayılı Kanun ile tüzel kişiliği
kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine
mahalle olarak katılan İstanbul ili, Silivri ilçesine bağlı
Sayalar, Danamandıra ve Çayırdere Köyleri ile Çatalca ilçesi
Hallaçlı, Gümüşpınar, Aydınlar, Karamandere ve
Yaylacık köylerinin eski köy yerleşim alanları ile Çatalca
ilçesi Binkılıç Mahallesinin yerleşim alanında bulunan
Hazineye ait taşınmazların on bin metrekareye kadar olan
kısmı; 19/7/2003 tarihinden önce kullanılıyor olması
ve kullanımın hâlen devam etmesi kaydıyla ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde idareye
başvuruda bulunulması hâlinde, kullanıcılarına veya
bunların kanuni haleflerine rayiç bedel üzerinden doğrudan
satılabilir. Satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilir.
Satış bedelinin taksitle ödenmesi hâlinde, bu bedel en fazla beş
yılda on eşit taksitte faizsiz olarak ödenir.
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol
Dora Dilek
Öcalan Müslüm
Doğan
Mardin Şanlıurfa İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET
AYAR (Rize) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Müslüm Doğan, İzmir Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Doğan. (HDP
sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 14üncü maddesi üzerine konuşacağım. O yüzden söz
aldım.
Değerli milletvekilleri, konuşmama
başlamadan önce, Eş Genel Başkanlarımız Sayın
Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağın tutukluluk
hâllerinin devamı kabul edilebilir bir durum değildir. Bu
yoldaşlarımızın demokratik siyasetteki üretkenlikleri ve
yetenekleri sizi neden korkutuyor, anlamıyorum. Demokratik siyasetin ülke
barışına çok önemli bir katkıda bulunacağı
bilincinin yükseltilmesi gerektiği aslında bir ihtiyaçtır.
Değerli milletvekilleri, 14üncü maddede
aslında bu zamana kadar niye beklenmiş, ben de anlamadım,
gerçekten büyük bir mağduriyet vardı. En azından
taşınmazların üzerindeki tasarrufları anlamında bu
sorunun çözülmesi gerekiyordu ancak bir meslek insanı olarak da bir
uyarıda bulunmak isterim bu yasayla ilgili: Konu, aslında bürokrat
arkadaşlar tarafından çok iyi değerlendirilmiş, iyi kaleme
alınmış ama bir zilyetlik meselesi de gündemde olsaydı,
tescile konu olan harita yapım yönetmeliği, Kadastro Kanunu, Tapu
Kanunu bundan sonraki özellikle verasetle ilgili, taşınmaz üzerindeki
tasarruflarla ilgili hususlarda hukuki ve geometrik sorunlarla
karşılaşmamış olacaktık; yasada böyle bir
darlık var.
Değerli milletvekilleri, şimdi size bir
konuyla ilgili bir bilgi vermek istiyorum. Biliyorsunuz, Çernobil faciası
sonrası çaydaki radyasyonun tehlikeli olmadığını
kanıtlamak için kameralar önünde bazı siyasetçiler çay içmişler
ve bu radyasyonun etkisiz olduğunu halkımıza anlatmaya
çalışmışlardı. Böyle bir duyarsızlık
içerisinde de bu konuyu uzun zaman gündemimizde tutmuştuk. Şimdi
vereceğim örnek Aydının Sökeye bağlı Kisir
Mahallesinde radyasyon olduğuna dair çok ciddi iddialar olmasına
rağmen ne yazık ki Hükûmet yetkililerinden, özellikle de
Sağlık Bakanından tek bir açıklama ve kamuoyunu
rahatlatacak bir cümle duyamıyoruz. İddiaların ciddiliği
göz önüne alındığında zaman kaybetmeden bir açıklama
yapılması gerekmektedir. Sökeye bağlı Kisir Mahallesinde
1958 yılında açılan uranyum madeninin rehabilite edilmeden
bırakıldığı ve bunun sonucunda yöre halkında
kanser vakalarının Türkiye ortalamasının da çok üstünde
arttığı belirtilmektedir. 3 farklı uzman ve bilim
insanının yaptığı araştırmalarda olması
gerekenden 450 kat daha fazla radyasyon tespit edildiği belirtilmektedir.
Eskiden köy olan ama yerel yönetimler yasasıyla statüsü mahalle olarak
değişen Kisirde 363 kişi yaşamaktadır. Ayrıca
buraya taşımalı eğitim nedeniyle de her gün 13 köyden
çocuklar eğitim almaya gelmektedir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun bir
heyetle gelip incelemeler yaptığı ama sonucun OHAL nedeniyle açıklanmadığı
iddia edilmektedir. Bu raporun açıklanmama nedeni gerçekten OHAL midir,
yoksa bölgede araştırma yapan uzmanlardan Enver Yaser Küçükgül alanda
çalışma yaptıktan sonra üç gece, uykuda burnunun kanadığının
belirtildiği ve bunun Sağlık Bakanlığına
iletildiği de ayrıca iddialar arasındadır.
Değerli milletvekilleri, iddiaların
boyutları bununla da sınırlı değil. Sökenin Kisir
Mahallesi Menderes deltasının başında bulunmaktadır.
Tarım ve hayvancılık yapılan alandaki sular Menderes
Nehrine karışarak denize kadar ulaşabilmektedir. Maden
sahasının hemen yanı başında, 225 dönümlük arazide
organik tarım yapılmaktadır. Burada yetişen tarımsal
ürünler Türkiye'nin dört bir yanına gönderilmektedir. Yine, radyasyon
sahasının yakınlarında 150 hayvanlık bir mera
kurulmaktadır. Acilen, burada yetiştirilen tarımsal ve hayvansal
ürünlerin de incelemeden geçirilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Kisire 700 metre
mesafedeki Yusufağalar mevkisinde 13 tane sondaj kuyusu bulunuyor. Kisir
Mahallesi muhtarı Bu kuyuların başında ölçüm
yapılırken ölçüm aletini buraya koyduklarında
çıkardığı sesten kırılacağını
zannettim. diyerek radyasyonun en fazla buradaki kuyularda olduğunu söylüyor.
Radyasyonlu kuyuların hepsinde su var yani radyoaktif maddelerin suya
karışmış olma ihtimali ve bu ihtimalin de var olan riski
daha da artıracağı yönünde yoğun kaygılar
yaşanmaktadır.
Kaygılar sadece bununla da
sınırlı değildir. Maden bölgesi bir zeytin
ormanının içinde yer alıyor ancak burada neredeyse hiç
yaşlı zeytin ağacı yok. Bunun tek nedeni, belli bir
noktadan sonra zeytin ağaçlarının da kuruması.
Değerli milletvekilleri, evi maden
sahasının hemen bitişiğinde olan Yusuf Çenesizin dört ay
önce ağzından kan gelmeye başlamış, kanser hem
böbreğinde hem de akciğerinde var. Şöyle diyor Çenesiz: Sobamda
yaktığım ağacın külünde radyasyon çıktı.
Niye örtbas ediyorlar? Varsa var, yoksa yok; tek istediğim bir yetkilinin
bana Buradan git. demesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum.
Tamamlayınız lütfen.
MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) Köylüleri ve çevrede
yaşayanları bekleyen en büyük tehlike ise radyasyonun zamana
yayılan etkileriyle ilgili. Özellikle, 2020 yılından itibaren
Kisirde çocukların eksik uzuvlarla doğabilme ihtimali var. Şu
anda hayvanların eksik uzuvlarla ve sakat doğduğunu söyleyen köy
sakinleri için ivedilikle önlemlerin alınması gerekmektedir. Hiçbir
tedbir alınmadan, kuyuların öylece bırakılıp
gidilmiş olması toprak, hava, su ve canlılar için büyük bir
felaket demektir. Sudan, araziden, bitki ve hayvanlardan numune
alınıp tahlillerinin yapılması büyük bir önem arz
etmektedir. Sonuçta, on beş yılda 70ten fazla kişinin kanserden
öldüğü bir mahalledeki gerçeği saklayarak hiçbir çözüm üretilemez.
Konuyla ilgili uzmanların ve bilim insanlarının söylemlerine
kulak vermek ve hemen harekete geçmek büyük bir zaruret arz etmektedir.
Sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 14'üncü
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla
Engin Altay
(İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 14 - 29/6/2001 tarihli ve 4706
sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 22 - 12/11/2012 tarihli
ve 6360 sayılı Kanun ile tüzel kişiliği
kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine
mahalle olarak katılan İstanbul ili, Silivri ilçesine bağlı
Sayalar, Danamandıra ve Çayırdere Köyleri ile Çatalca ilçesi
Hallaçlı, Gümüşpınar, Aydınlar, Karamandere ve
Yaylacık köylerinin eski köy yerleşim alanları ile Çatalca
ilçesi Binkılıç Mahallesinin yerleşim alanında bulunan
Hazineye ait taşınmazların on bin metrekareye kadar olan
kısmı; 19/7/2003 tarihinden önce kullanılıyor olması
ve kullanımın hâlen devam etmesi kaydıyla ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde idareye
başvuruda bulunulması hâlinde, kullanıcılarına veya
bunların kanuni haleflerine rayiç bedel üzerinden doğrudan
satılabilir. Satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilir.
Satış bedelinin taksitle ödenmesi hâlinde, bu bedel en fazla beş
yılda on eşit taksitte faizsiz olarak ödenir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Engin Altay, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Altay. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Bu konuşmayı grup başkan vekili
olarak değil de İstanbul 3üncü bölge milletvekili kimliğimle,
sıfatımla yapıyorum. Zira, görüştüğümüz 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesiyle, seçim bölgem
İstanbul ilimizin Silivri ve Çatalca ilçelerindeki -gerçi biraz önce
önergemizde de okundu ama hemşehrilerimizin, köylerimizin isimlerini bir
kere daha yâd edelim- Sayalar, Danamandıra, Çayırdere, Hallaçlı,
Gümüşpınar, Aydınlar, Karamandere, Yaylacık ve
Binkılıç, eskiden köy olan şimdi mahalle olan beldelerimizin,
yerleşkelerimizin, orada yaşayan
vatandaşlarımızın yıllar yıllar önce bedel
ödeyerek, kan akıtarak, bu ülke için, bu topraklar için büyük
sıkıntılar çekerek -hak ederek aslında zaten
müktesebatları olmuş olan- dedelerinden, atalarından beri
kendilerine ait olan, 93 Harbi muhacirlerinin, Balkan mübadillerinin hatta
Dersimden gönderilen kıymetli hemşehrilerimizin bir
hakkını çok çok çok gecikmiş olarak ve çok çok çok yetersiz,
eksik olarak iade ediyoruz, hayırlı olsun, uğurlu olsun. Ama
önergemizde olduğu gibi biz arazi miktarı bakımından,
taşınmazlar bakımından 7 bin metrekarenin 10 bine
çıkarılmasını teklif ediyoruz. Bundan kimseye bir zarar
yok. Gelin, şunu kabul edin, Silivri ve Çatalcanın biraz önce
isimlerini saydığım köylerindeki vatandaşlarımızı
hoş ediyoruz ama daha bir hoş edelim. Gerçekten desinler ki: Helal
olsun şu Meclise, hak tam olarak yerini buldu. Bu bakımdan, bu konuda
diğer siyasi partilerden de önergemize Çatalca ve Silivri ilçelerimizin
sakinleri adına destek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bu teklifle belediyeden
Orman Genel Müdürlüğüne, TRTden trafik cezalarına, vergi
borçlarına kadar, Sosyal Güvenlik Kurumuna kadar, çeşitli hazine
alacaklarına, tarımsal amaçlı tarım kooperatiflerin kimi
borçlarına belli ödeme kolaylıkları geliyor. Şimdi bu niye
yapılır? Bunlar ihtiyaç olmasa, milletin canı burnuna gelmese
bunlar yapılmaz. Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi
arkadaşlarımız Komisyon aşamasında bu teklifin
şüphesiz milletin beklentisi olan ama eksik ve yetersiz
kaldığı konusunda eleştirilerini çeşitli vesilelerle
yaptılar. Biz de bu kürsüden bir kere daha, tamamen iş işten
geçmeden diyoruz ki, madem bir şey yapıyoruz, vatandaşın
yaşadığı kimi sıkıntıları ve
mağduriyetleri bir nebze de olsa, bir nebze de sadece
O kadar değil
yani, yaptığımız iş çok büyük bir iş değil.
Diyeceksiniz ki: Öyle şey olur mu; bir sürü kolaylık
Sizin
yıllardır uyguladığınız yanlış ekonomik
politikaların sonucu biz bu kanunu şimdi çıkarıyoruz.
Yanlış iş yapmasaydınız böyle bir kanun çıkarmaya
zaten gerek kalmazdı.
Bakın, şurada elimde, onun için ufak,
rastgele, tavşanların niyet çekmesi gibi bir sayfa açalım:
Protestolu senet sayısı sizden önce 800 milyon liraymış,
şimdi 10 milyar lira. Şimdi, rastgele bir sayfa açalım: Adam
öldürme yüzde 261, cinsel taciz yüzde 449, fuhuş yüzde 790 sizin
döneminizde artmış. Rastgele bir sayfa çevirelim: Devletin borcu
sizden önce 242 milyarmış, şimdi 677 milyar. Bir tane daha
çevirelim: Tüketicilerin banka borcu, sizden önce 6 milyarmış,
şimdi 381 milyar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Propaganda
broşürü mü o Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (Devamla) Bir kilo ekmeğin
fiyatı 1 liraymış, 4 lira olmuş. Daha açalım, bir
tane daha açalım. Özellikle çiftçilerle ilgili arıyorum, o şimdi
bulunmuyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yeter, utandılar.
Yeter, utandılar.
ENGİN ALTAY (Devamla) Seksen yıllık
dış ticaret açığı, sizden önce 247 milyar, sizde 834
milyar.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Varlığa göre değerlendiriyoruz, oransal
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi böyle bir
tabloya Türkiyeyi getiriyorsunuz, sonra diyorsunuz ki -vatandaş tabii ipte-
dur, senin bir ayağını yere değdirelim. İpten
almıyorsun vatandaşı sen, ipteki vatandaşın
altına tabure koyuyorsun. Gelin, vatandaşı ipten alalım.
Bunu söylüyoruz biz. Ne var bunda? Cebinizden mi çıkacak? Ama size
yakın holdingleri
Size yakın dev büyük holdinglerin vergi
borçları oluyor, ödemiyorlar. Uzlaşma diye bir kavram var, ben
anlamam bu işlerden ama, Gel uzlaşalım. diyorsunuz,
Hükûmetiniz diyor. Adamın 400 milyar vergi borcunu 50 milyara 30 milyara
indiriyorsunuz. O parayı nereden buluyorsunuz? Holdinglere
yaptığınız kıyağın onda 1ini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Holdingler de bizim.
Onları ötelemiyorum. Onlar da sizin bu yanlış ekonomi
politikalarınızdan perişan oluyor.
Ama zengine kepçeyle verip fakir fukaraya
kaşıkla vermeyi, hatta çay kaşığıyla vermeyi adil
bulmuyoruz. Onun için diyoruz ki: Zengine de yemek
kaşığıyla verelim, fakire de yemek
kaşığıyla verelim. Çok şey mi istiyoruz sayın
milletvekilleri? Rica ediyorum
Bu milletin, bu ülkede şu anda dara
düşmüş herkesin derdine bir merhem olmak, ilaç olmak, çare olmak
istiyorsak bu önergelerimizi kabul etmelisiniz ki millet rahat bir nefes
alsın.
Vicdanlarınıza havale ediyorum. Silivriye
ve Çatalcamıza hayırlı olsun diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 14üncü maddesinde geçen beş
yılda ibaresinin on yılda şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen İsmail Faruk Aksu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14üncü maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Ekonomide güveni tesis etmek ve yatırım
yapmak isteyenlere destek olmak amacıyla piyasaları ve
vatandaşlarımızı rahatlatacak politikaların
uygulanması ve buna uygun düzenlemeler yapılması kuşkusuz
yerinde ve gereklidir. Bununla birlikte yeniden yapılandırmalar,
mükellefiyetlerini zamanında ve tam manasıyla yerine getirmiş
olan vatandaşlarımız aleyhine bir haksızlığa da
sebep olabilmekte, vergi, ceza ve diğer yükümlülükleri yerine getirmede
bir caydırıcılığa yol açmaktadır. Bu sebeple, son
dönemde sıkça başvurulan ancak istisnai olması gereken bu
uygulamalara yaygınlık kazandırılmaması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, İstanbulun
Silivri ve Çatalca ilçeleri başta olmak üzere bazı ilçelerinde uzun
yıllardır kullandıkları hâlde mülkiyeti hazineye ait olan
taşınmazların kullanıcılarına satılması
suretiyle tapu sorununun giderilememesi ve yüksek ecrimisil ödemeleri
halkımızın önemli problemlerindendir. Bu kapsamda, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Silivri ve Çatalca ilçeleriyle birlikte
İstanbulun ve Türkiyenin birçok yerinde var olan, uzun yıllara sâri
bu sorunları defalarca Meclis ve kamuoyu gündemine taşıdık.
Esasen, orman kadastrosu ile genel kadastro sorununun çözülerek mülkiyet
anlaşmazlıklarının ortadan kaldırılması ve
orman köylüsünün mağduriyetlerinin hakkaniyet ölçüleri içinde giderilmesi
seçim beyannamemizde de yer almakta olan bir husustur. Görüşmekte
olduğumuz 14üncü maddeyle bu soruna kısmen de olsa çözüm getirilmekte
olmasını olumlu buluyoruz. Bununla birlikte, meselenin Türkiyenin
tamamını esas alan bir yaklaşımla ele alınarak bütün
mağduriyetlerin giderilmesinin yerinde olacağını
değerlendiriyoruz.
14üncü maddeyle, Silivriye bağlı
Sayalar, Danamandıra ve Çayırdere köyleri ile Çatalca ilçesi
Hallaçlı, Gümüşpınar, Aydınlar, Karamandere ve
Yaylacık köylerinin eski köy yerleşim alanları ile Çatalca
ilçesi Binkılıç Mahallesinin yerleşim alanında bulunan,
üzerlerinde vatandaşlarımıza ait ev, ahır ve
müştemilatları bulunan ve yüz ölçümü 7 bin metrekareye kadar olan
hazineye ait taşınmazlar, 19 Temmuz 2003 tarihinden önce
kullanılıyor ve kullanımın hâlen devam ediyor olması
kaydıyla ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki
yıl içerisinde taşınmazları satın almak için
başvuruda bulunulması hâlinde kullanıcılarına veya
bunların kanuni haleflerine rayiç bedel üzerinden peşin ya da
beş yılda on eşit taksit hâlinde doğrudan
satılabilmesi imkânı getirilerek bu köy ve mahalle halkının
mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmıştır.
Bilindiği gibi, bu arazilere 1800lü
yıllardan itibaren yerleştirilen vatandaşlarımız
kullandıkları arsa ve arazilerin tapularını çeşitli
sebeplerle alamamışlardır. 5216 sayılı Kanunla İstanbul
Büyükşehir Belediye sınırlarının il mülki
sınırı olması ve 6360 sayılı Kanunla
İstanbul il mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin
tüzel kişiliğinin kaldırılarak bağlı
bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katılmaları
nedeniyle, adı geçen köylerde üzerlerinde vatandaşlarımıza
ait ev, ahır ve müştemilatları bulunan hazineye ait
arsaların 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesine İlişkin Kanunun ilgili hükmü
uyarınca kullanıcılarına satışı mümkün
olamamaktadır. Çözülmesi kaçınılmaz hâle gelen bu soruna
görüştüğümüz düzenleme sayesinde kapsam, miktar ve ödeme yöntemi
bakımından yeterli olmasa da çözüm getiriliyor olması
yerindedir. Ayrıca, belirtilen miktarın üzerindeki alanlara
ilişkin tapu sorununun da bir an önce ele alınması
gerekmektedir.
Bu vesileyle tapu sorununun yanında bölgenin
iki önemli sorununa daha dikkat çekmek istiyorum. Bunlar,
vatandaşlarımızın ekip diktikleri arazilere ilişkin
alan bazlı tarımsal desteklerden yararlanamamaları ve yüksek
miktarlarda belirlenen ecrimisil ödemelerinden kaynaklı
mağduriyetlerdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetten
beklentimiz, bu sorunların da acilen çözüme
kavuşturulmasıdır.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyor, aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürkü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramını kutluyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
14üncü madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 15inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol
Dora Dilek
Öcalan
Mardin Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Ayşe Acar Başaran, Batman Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı Yasa
Teklifinin 15nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
İki gündür yürütülen tartışmada
Gördüğünüz üzere, bu, genel olarak, aslında, vergi affı ve vergi
yapılandırmasıyla toplumsal olarak içerisine
düştüğümüz bu ekonomik krizden bir şekilde kurtulma
politikası olarak, galiba, önümüzde duruyor ve şunu net olarak
biliyoruz ki bu tür geçici tedbirler aslında ekonomiyi iyi yönde
götüreceğine bize sadece, belki kısa bir zaman kazandıracak ama
bu zaman kazandırmanın faturasını da bu süreçlerde kimlerin
ödediğini biz çok net biliyoruz.
Aslında şöyle örneklemek gerekiyor:
Şu anda ekonominin nasıl bir hâlde olduğunu
Merkezî idare
yerelden o kadar kopuk ki durumun ne olduğunun çok farkında
olduğunu düşünmüyoruz. Davulun sesi, gerçekten, demek ki uzaktan çok
farklı algılanıyormuş. Yani Batmandaki küçük esnafın
sesini Ankaradan çok farklı algılayıp ona göre bir politika
üretildiğini bugün, işte iki günlük konuşmalarımızda
çok net görüyoruz ve şöyle bir şey duruyor karşımızda:
Aslında taşıma suyla bir değirmen çevrilmeye
çalışılıyor. O taşımaya da
İşte
vereceğiz yine esnafın eline bir tas, Hadi sen tası bu
değirmene taşı. diyeceğiz. O değirmenin önünde de
kocaman bir yarık, oradan da sürekli yutan bir durum. Gelin, bununla da
biz ekonomiyi çözelim, sonuçta da, gerçekten, ülkede bir istikrar ortamı
oluşturalım. diyoruz.
Hayır arkadaşlar, gerçekten, dediğim
gibi, buradan ses o kadar farklı algılanıyor ki. Bakın,
gazetede bir haber okumuştum ve çok dikkatimi çekmişti, üzerinde
uzunca da düşündüm; bence Meclisteki bütün milletvekili
arkadaşlarımızın da tek tek düşünmesi gerekiyor: Bu
süreç içerisinde, iki yıllık süreç içerisinde, özellikle son süreçte
en iyi iş yapan ya da işi artan esnaf fırıncılar.
Acaba bununla ilgili hiç düşündünüz mü? Niye
fırıncıların işi artıyor? Çünkü insanlar
ekmeği fazla alıp katığı az almak zorunda
kalıyorlar. Yani aslında eve katık götürecek kadar bile
insanların cebinde parası yok, ekonomimiz bu durumda. Batmanda
yüzlerce küçük esnaf bugün iş yerini kapatmak zorunda kalıyor ve
deyim yerindeyse -dediğim gibi- insanlar, esnaf kan ağlıyor ama
biz esnafa diyoruz ki: Gelin, siz yine vergi ödeyin bize. Biz bu vergilerle
ne yapıyoruz? Silah alıyoruz. Silahla da ülkedeki bu
çatışma ortamını daha da derinleştiriyoruz, bu çatışma
ortamında da bir ekonomik istikrarın ve demokrasinin geleceğine
inanıyoruz.
Dediğim gibi, işin aslından o kadar
uzak bir strateji, o kadar uzak bir politika yürütüyoruz ki bu bizi üç gün
-doğrudur, üç gün- gerçekten şişirilmiş bir balon gibi çok
iyi gösterebilir, ekonomi bir nebze düzeliyor olabilir ama o
şişirilen balona tek bir iğnenin ucunun değmesi yetiyor.
Bakın, 1999 krizi böyle bir durumdu, yoksa o 1999 krizinde Anayasa
kitapçığının fırlatılmasıyla
Biz biliyoruz,
sizler de biliyorsunuz, mesele o Anayasa kitapçığının
fırlatılması meselesi değildi, mesele, aslında,
biriken, biriken, biriken bütün sıkıntıların bir anda
patlaması meselesiydi, bugün de işte o noktadayız. Ekonomi o
kadar kötü bir durumda ki istatistiklerden hiç söz etmiyorum. Biz eğer istatistiki
olarak konuşursak, gerçekten, dünyanın refahı en yüksek
ülkelerinden biri olarak görünüyoruz ama işin gerçekliğinin bu
olmadığını çok iyi biliyoruz. Çünkü ekonomi sadece
istatistikler üzerinden değerlendirilmez, sadece sayısal veriler
üzerinden de değerlendirilmez. Çünkü bu ülkede her şey gibi
ekonomideki sayısal verilerin de nasıl manipüle edildiğini
görüyoruz.
Bakın, şu anda dünyadaki birçok kredi
kurumu Türkiyeye kredi vermiyor. Türkiyeyle ithalat-ihracat
sıfırlanmış durumda. İnsanlar, turistler bu ülkeye
turizm için gelmiyorlar. Peki, bu durumda, gerçekten, getirdiğimiz bu
kanun tasarısı geçecek, biz altı ay sonra tekrar gelip yine
aynı konuyu konuşacağız; tekrar bir vergi muafiyeti, tekrar
bir vergi affı, tekrar bir yapılandırma ama işin
esasıyla ilgili tek bir cümle konuşmayacağız.
Bir de bir konuya daha değinmek istiyorum. Gün
içerisinde özellikle gençlerle ilgili birtakım şeyler söylendi. Ben
bir genç ve bir genç kadın olarak burada bana da bir söz hakkı
düştüğüne inanıyorum. Bu konuda da bence gençlerden o kadar
uzaksınız ki çünkü, gerçekten gençleşememiş bir Meclisle
karşı karşıyayız, bu Meclisi gençleştirenin de
HDP olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Meclisin ilk
açılışında bile bu Divanda oturanların yüzde 70, yüzde
80i HDPli milletvekillerinden oluşuyordu. Ama gençlere sadece Seçme
yaşını, seçilme yaşını 18e indirdik. diye
vaatlerde bulunarak gençleri anlamış olmuyorsunuz. Çünkü, gençler
şu anda günün 17-18 saatini tekstillerde, tekstil fabrikalarında
çalışarak geçiriyorlar. Bu gençlerin gerçekten zaman
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayanız lütfen.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) Bu
gençlerin, gerçekten, siyaset için, siyaset yapabilmek için
zamanlarının olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bence bunu bir
düşünelim, gençlere seçilme hakkı verdik ama hangi gençler seçilip bu
Meclise gelecek? HDPyi çıkaralım, hangi gençler gelecek sizin
partinizden, hangi gençler gelebilecek? Ekonomik düzeyi yüksek olan ailelerin
çocukları gelecek ve onlar da toplumdan o kadar uzak ki, toplum gerçekliğinden,
gençlerin gerçekliğinden o kadar uzak ki buraya geldiğinde gençler
adına söz söylemeyecek, buraya geldiğinde işte o iyi
koşullarda yaşayan birtakım insanların hayata
bakış açısıyla burada konuşacak ve çözüm önerileri de
sizin çözüm önerilerinizi maalesef ki aşmayacak. Ha ona rağmen bence
gençlerin Mecliste olması gerekiyor, Buna rağmen. diyorum. Ama
gelin gençlerin asıl sorunlarını konuşalım. Gençler
bugün işsizlikle mücadele ediyor, gençler bugün her gün ellerine silah
verildiği için, sadece koruculuk verildiği için, sadece koruculuk
şeklinde istihdam edildiği için ölümle burun burunalar. Bugün,
gençler üniversiteyi bitirip atanamıyorlar, gençliğin, gençlerin
gerçek sorunlarını konuşalım diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar
Başaran.
Sayın Acar Başaran, Başkanlık
Divanında genç olmayan bir milletvekili bulunmamaktadır.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Doğru
söylüyorsunuz Başkanım.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
15inci madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
16'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Kuşoğlu Ali
Özcan Mehmet
Bekaroğlu
Ankara İstanbul İstanbul
Bihlun
Tamaylıgil Serdal
Kuyucuoğlu Utku
Çakırözer
İstanbul Mersin Eskişehir
Haydar
Akar
Kocaeli
MADDE 16- 31/5/2006 tarihli ve 5510 Sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci
maddesinin onaltıncı fıkrasına aşağıdaki
cümle ilave edilmiştir.
"Bakanlar Kurulu, Kurumun 6183 sayılı
Kanuna göre takip edilen alacakları için anılan Kanunun 48/A
maddesini; en az üç yıl süreyle prim yükümlüsü olup son üç yıl
içerisinde verilmesi gereken bildirgeleri kanuni sürelerinde vermiş
olanlardan başvuru tarihi itibarıyla vadesi bir yılı
geçmemiş borcunun borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen
ödeyememiş olanlar hakkında uygulatmaya ve uyumlu prim
borçlularını belirlemeye yetkilidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Hüseyin
Şahin Osman
Aşkın Bak
Kayseri Bursa Rize
İlyas
Şeker Halis
Dalkılıç Hacı
Bayram Türkoğlu
Kocaeli İstanbul Hatay
MADDE 16- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 88 inci maddesinin onaltıncı fıkrasına
aşağıdaki cümle ve yirmi ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bakanlar Kurulu, Kurumun 6183 sayılı
Kanuna göre takip edilen alacakları için anılan Kanunun 48/A
maddesini; en az üç yıl süreyle prim yükümlüsü olup son üç yıl
içerisinde verilmesi gereken bildirgeleri kanuni sürelerinde vermiş olanlardan
başvuru tarihi itibarıyla vadesi bir yılı geçmemiş
borcunun borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen
ödeyememiş olanlar hakkında uygulatmaya ve uyumlu prim
borçlularını belirlemeye yetkilidir. "
"Kurum görev alanı kapsamındaki
tebliğler, bu Kanunun 99 uncu maddesi hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, tebliğe elverişli elektronik bir adres
vasıtasıyla elektronik ortamda yapılabilir. Elektronik ortamda
yapılan tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı
tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış
sayılır. Kurum, elektronik ortamda yapılacak tebliğle
ilgili her türlü teknik altyapıyı kurmaya veya kurulmuş
olanları kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma
zorunluluğu getirmeye, kendisine elektronik ortamda tebliğ
yapılacakları ve elektronik tebliğe ilişkin diğer usul
ve esasları belirlemeye yetkilidir. Kurum tarafından yapılacak
tebliğler, Maliye Bakanlığı ile yapılacak protokol
çerçevesinde 213 sayılı Kanunun 107/A maddesi hükümlerine göre
kurulan teknik altyapı kullanılarak da elektronik ortamda
yapılabilir. Bu şekilde yapılan tebligatlar, 99 uncu maddenin
ikinci fıkrası kapsamındaki bildirim yerine geçer."
BAŞKAN Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 16ncı maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol
Dora Dilek
Öcalan Sibel
Yiğitalp
Mardin Şanlıurfa Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Sibel Yiğitalp, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerinde
partim adına söz almış bulunmaktayım.
Evet, vergi yasası veya vergi affı
konuşuluyor ama baktığımızda, açlık
sınırı TÜİK verilerine göre 1.518 lira, yoksulluk
sınırı ise 4.945 lira, asgari ücretlinin eline geçen miktar
1.405 lira. Peki, üretim esaslı baktığımızda üretim
kapasitesinin son derece düştüğünü, gelir seviyesinin
düştüğünü, ekonomik istikrarsızlık olduğunu biliyoruz.
Ben Diyarbakır üzerinden konuşmak
istiyorum biraz. Diyarbakır arazilerinin yüzde 40ı tarım
arazisi ve Diyarbakır, geçim kaynağı olarak
hayvancılık ve tarım üzerinden gidiyor ve tarihî ve turistik bir
kent biliyorsunuz ama tarım arazilerinin yüzde 95i özel güvenlik bölgesi
ya da askerî alan olarak, devlet tarafından güvenlik politikaları
olarak kapatılmış durumda. Yani Diyarbakırdaki tarım
ve hayvancılık neredeyse bitti. Neden bitti? Güvenlik
politikalarından dolayı bitti. Neden bitti? Israrla sürdürülen
savaş politikalarından dolayı bitti. Neden vergi affı
geldi? Yine aynı noktaya geldik, savaş politikalarındaki
ısrardan dolayı gelindi.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Terör, terör.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Savaş politikaları çünkü bu ülkenin yüz yıllık bir Kürt
sorunu var. Bunu siz de daha öncesinde çözüm ve müzakere sürecinde ifade
etmiştiniz yani o dönemin yetkili ve ilgilileri de ısrarla bu ülkenin
Kürt sorunu olduğunu ve Kürt sorununun çözümünün de müzakereyle olacağını
söylemişti ama konjonktür değişince bugün terör olarak
nitelendiriyorsunuz ama asıl gerçeği bir Kürt sorunu. Bu da bu
ülkenin antidemokratik uygulamalarıyla gerçekleşen ve bir türlü
demokratikleşmemesinden dolayı kaynaklanan, maalesef can yakmaya devam
eden, ölümleri sürekli artıran bir sorun.
Evet, bizim ısrarla söylediğimiz şu:
Türkiye nüfusu çok genç bir nüfus ve bu genç nüfus bir istihdama, geleceğe
istikrarlı bakma, umutla bakma ve barış içinde, huzur içinde
yaşama hakkına sahip. Ancak, bu hakkını yerine getirme gibi
bir çabamız var mı? Maalesef o da yok. Buna dair gençlere verilen
vaatlere baktığımızda -arkadaşlarımız da
ısrarla belirtti- idam ve 18 yaş için seçme, seçilme hakkı
verildi. Seçilme hakkını verirken de askerlikten muaf tutulma gibi
ekstra bir olaya dönüştürüldü. Oysa, askerliği ve Mehmetçiki
kutsayan bir zihniyetin askerlikten muafiyeti bir ödül olarak göstermesinin
kendi içinde bir paradoksu da barındırdığını
söylemek mümkündür.
Bizim yapmamız gereken şudur: Bu ülkede
defalarca -baktım şimdiye kadar- cumhuriyet tarihinden şimdiye
kadar 33 defa vergi affı olmuş, AKP döneminde torba yasayla 9 kez
ilan edilmiş, son dokuz ayda da 2nci defa vergi affı var ve bu vergi
affına da bakıldığı zaman, Ne zamanlar vergi
affı olmuş? diye böyle bir kısaca
bakıldığında hep savaşın en yüksek olduğu
dönemlerde olmuş çünkü maliyet direkt savaş üzerinden
gerçekleşmiş. 1990larda olmuş, 1992de olmuş, 1998de
olmuş, 2002de olmuş, 2008de olmuş, bir tek 2014 ve 2016
sürecinde bir vergi affı gelmemiş. Neden gelmemiş? Çünkü o dönem
çatışmasızlık dönemiymiş.
Çatışmasızlık döneminde istikrar olduğu için,
yatırımlar olduğu için, turizm canlı olduğu için o
dönemde vergi affı yok. Yani, bu bile aslında kendi başına
bir sonuç. Yani, bu sonuç bile bizim, bu ülkenin ne kadar barışa
ihtiyacı olduğunun aslında açık bir göstergesi. Bu
TÜİK verileri, benim söylediğim bir şey değil.
Bakın, 2014 ve 2016 yılı içerisinde
hiç vergi affına ihtiyaç duyulmamış çünkü siyasi istikrar
olduğu için ekonomik istikrar olmuş ve üretim esaslı bir
yaşam biçimi gelişmiş. Ama bakıyorsunuz, bu konuda bu kadar
kötü deneyimler var, elimizde bu kadar hafıza var, canlı bir
hafıza var, yakın bir hafıza var, uzak bir hafıza var;
38ler var, 1960lar var, 1960 darbesi var, 1971 darbesi var, 1982 darbesi var
ve bunun gibi hep askerî darbelerle gerçekleşen o sürecin içerisinde çok
ciddi ekonomik krizler olmuş.
15 Temmuz da böyle bir darbe. 20 Temmuzda OHALler
ilan edilmiş ve 20 Temmuzda kendi rejimini inşa etmek üzere KHKlarla
devam eden ve ısrarla OHALi sürdürmeye çalışan ve bununla
birlikte ekonomik krizi derinleştiren bir anlayış var. Bunu
anlamakta çok güçlük çekiyorum. Yani bu kadar insani duygularımızdan
uzaklaştığımızı görmek beni çok ürkütüyor. Az
önce, gündüz öğlen saatlerinde kadınlar üzerindeki şiddete,
tecavüze ve çocuk istismarına karşı siyasetüstü bir soruna
karşı yaklaşım da beni çok ürküttü. Yani biz toplumsal
olarak bu kadar çürüdük mü? Yani burada siyasetüstü bakabilmeyi öğrenemeyecek
miyiz? Yani ölümlere karşı baktığımızda siyasetüstü
duygularımızla bakamayacak mıyız? İnsani
duygularımızı bu kadar kaybettik mi, her şeye ideolojik mi
bakıyoruz? Yani insanımıza, buradaki çocukların
istismarına, bu kadar ürkütücü, çürütücü, korkunç bir olaya
karşı bu duyarsızlığı gerçekten anlamakta güçlük
çekiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Son
bir cümle
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
tamamlayınız sözlerinizi.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla)
Öğleden beri orada otururken gerçekten şoka girdim. Burada oturanlara
bakıyorum, hepimize bakıyorum, diyorum ki bu yetki bizim elimizde ve
oradaki o çocukların tecavüzüne karşı, kadın cinayetlerine
karşı burası yapması gereken görevine ve rolüne
karşı bu kadar duyarsız olmamalı yani, bunu başka bir
yere çekmemeli, siyasetüstü bakabilmeli, oradaki o çocuklara, ailesine
karşı bir empati duygusu gelişebilmeli. Kim yapmışsa
yapmış, çıksın ortaya, bundan niye korkuyoruz? Tecavüze
karşı bizim tedbir almamız gerekmiyor mu yani?
Ben inanılmaz düzeyde hayal
kırıklığına uğradım. Evet, farklı
bakıyoruz, farklı düşünüyoruz, çözüm yöntemlerimiz farklı,
çözüm yollarımız farklı, ideolojik
farklılıklarımız var ama tecavüze, çocuk tecavüzlerine,
kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete karşı
ortak insan olma refleksimizin olması gerekir yani. Bunu
kaybettiğimiz için ya da buna sahip çıkamadığımız
için şahsım adına büyük bir hayal
kırıklığı yaşadığımı burada
söylemek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 16ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş (Kayseri) ve
arkadaşları
MADDE 16- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 88 inci maddesinin onaltıncı fıkrasına
aşağıdaki cümle ve yirmi ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bakanlar Kurulu, Kurumun 6183 sayılı
Kanuna göre takip edilen alacakları için anılan Kanunun 48/A
maddesini; en az üç yıl süreyle prim yükümlüsü olup son üç yıl
içerisinde verilmesi gereken bildirgeleri kanuni sürelerinde vermiş
olanlardan başvuru tarihi itibarıyla vadesi bir yılı
geçmemiş borcunun borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen
ödeyememiş olanlar hakkında uygulatmaya ve uyumlu prim
borçlularını belirlemeye yetkilidir. "
"Kurum görev alanı kapsamındaki
tebliğler, bu Kanunun 99 uncu maddesi hükümleri saklı kalmak
kaydıyla, tebliğe elverişli elektronik bir adres
vasıtasıyla elektronik ortamda yapılabilir. Elektronik ortamda
yapılan tebligat, muhatabın elektronik adresine
ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda
yapılmış sayılır. Kurum, elektronik ortamda
yapılacak tebliğle ilgili her türlü teknik altyapıyı
kurmaya veya kurulmuş olanları kullanmaya, tebliğe
elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirmeye, kendisine
elektronik ortamda tebliğ yapılacakları ve elektronik
tebliğe ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir. Kurum tarafından yapılacak tebliğler, Maliye
Bakanlığı ile yapılacak protokol çerçevesinde 213
sayılı Kanunun 107/A maddesi hükümlerine göre kurulan teknik
altyapı kullanılarak da elektronik ortamda yapılabilir. Bu
şekilde yapılan tebligatlar, 99 uncu maddenin ikinci
fıkrası kapsamındaki bildirim yerine geçer."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun teklifinin çerçeve 16ncı maddesi ile
5510 sayılı Kanunun 88inci maddesine eklenen cümle aynen korunarak
maddeye yeni bir fıkra eklenmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından yapılacak tebliğlerin elektronik ortamda
yapılması ve Kurum tarafından yapılacak tebliğlerin
aynı zamanda Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi
Başkanlığı tarafından teknik alt yapısı
kurulan sistem üzerinden de yapılabilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
16'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent Kuşoğlu (Ankara) ve arkadaşları
MADDE 16- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci
maddesinin onaltıncı fıkrasına aşağıdaki
cümle ilave edilmiştir.
"Bakanlar Kurulu, Kurumun 6183 sayılı
Kanuna göre takip edilen alacakları için anılan Kanunun 48/A
maddesini; en az üç yıl süreyle prim yükümlüsü olup son üç yıl
içerisinde verilmesi gereken bildirgeleri kanuni sürelerinde vermiş
olanlardan başvuru tarihi itibarıyla vadesi bir yılı
geçmemiş borcunun borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen
ödeyememiş olanlar hakkında uygulatmaya ve uyumlu prim
borçlularını belirlemeye yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu 16ncı madde
dün benim de konuşmacı olduğum 7nci maddeyle ilgili. 7nci
madde ve 16ncı madde 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunda bir değişiklik yapıyor, daha
doğrusu değişiklik değil de yeni bir madde ihdas ediyor,
diyor ki: Prim borçlusu olanların son üç yılda primlerini düzenli
olarak bildirmeleri kaydıyla, bildirgelerini düzenli olarak vermeleri
kaydıyla Bakanlar Kurulu tarafından, kendileriyle ilgili tecil faizi
veya 7nci maddede belirtilen kolaylıklardan yararlanmaları
mümkündür. Dün de belirttiğim gibi, dolayısıyla hem vergilerle
ilgili olarak hem de sigorta primleriyle ilgili olarak bundan sonra Maliye
Bakanlığımızın ya da Hükûmetimizin bulduğu çözüm
yolu, bu sık sık af kanunu çıkmamasıyla ilgili bulunan
çözüm yolu bu Meclisin yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilmesi, işte, bu
yetkinin bir kısmının da Maliye Bakanı tarafından
Bakanlar Kuruluyla birlikte paylaşılması oldu. Yani bundan sonra
af kanunları Meclise gelmeyecek, Bakanlar Kurulu tarafından
halledilecek. Böylece, sık sık af kanunu Meclisten çıkmayacak
ama Bakanlar Kurulundan çıkacak ve istenilen ölçüde, istenilen mükellef
için çıkmış olacak.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bunu dün
de söyledik, Komisyonda da söyledik. Şu anda kürsüde oturan Meclis
Başkan Vekilimiz de eski bir Gelirler Genel Müdürü olması hasebiyle,
bir Maliyeci olması hasebiyle dün de kendisi çok güzel ifade etti. 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
-adı da çok güzel, böyle şiir gibi- ne bir eksiği ne bir
fazlası olan bir kanun. 1953 senesinden beri uygulanıyor, çok da
güzel uygulanıyor. Dün de rakamları okumuştum, Maliye
Bakanlığının verdiği rakamları, makul rakamlar.
Vergisini ödeyen-ödemeyen ayrımıyla
karşılaştırdığımız zaman 6183e göre
yapılan tahsilatların makul olduğunu da görüyoruz. Bu
şartlar altında, buna ilave olarak bu maddenin getirilmesi hem
sigorta primleri açısından hem vergi açısından
yanlış olacak, sistemimiz açısından yanlış
olacak. Ayrıca, Komisyonda da belirttiğimiz üzere
Şimdi,
beyannameleri üç yıl aksatmamak diyor, burada da, bu maddede de sigorta
primleriyle ilgili bildirgeleri üç yıl aksatmamak diyor. Peki, hiç
aksatmadığı hâlde, primlerini de, prim bildirgelerini de,
beyannamelerini de aksatmıyor ama vergi kaçakçılığı
yapıyor veya gerçekten prim bildirgelerini vermesine rağmen gerçek
anlamda kişileri çalıştırmıyor ya matrahı gün
sayısı olarak düşük gösteriyor veya matrahı eksik gösteriyor,
bunlarla ilgili olarak ne yapacağız? Bu, kötü niyetli mükellef.
Şimdi, bildirgeleri ve beyannameyi düzgün vermek usulle ilgili bir konu,
usulle ilgili, önemlidir ama çok çok büyük bir vergi ziyaına yol
açmayabilir. Ama kötü niyetli, vergi kaçakçılığı
yapıyor, gerçekten bildirgeleri aksatmamakla beraber kaçakçılık
yapıyor, prim kaçakçılığı yapıyor, bildirmiyor.
Peki, bu kötü niyetlilerle ilgili olarak ne yapılacak? Bildirge ve
beyannameler düzenli verildi diye bunları alacağız Bakanlar
Kuruluna götürüp bunlara af çıkarabileceğiz, tecil
yapabileceğiz, tecil faizini indirebileceğiz.
Sayın Bakanım, siz Hükûmet adına
Sağlık Bakanı olarak buradasınız, biz Maliye
Bakanımıza anlatamadık bu konuları ama Sağlık
Bakanına anlatalım hiç olmazsa. Hiç olmazsa, bunları düzeltelim.
Çok açık, çok akla mantığa uygun konular bunlar. Ne diye
bunları yapıyoruz, ne diye bunları getiriyoruz, anlamak mümkün
değil. Neden sistemimizi bozuyoruz, anlamak mümkün değil.
6183 sayılı Kanun, bu ülkenin, Maliye
Bakanlığının direklerinden biridir, şimdiye kadar
başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Bu
getirilen 48/A maddesi bunu aksatacaktır, Maliye
Bakanlığına da büyük bir sıkıntı getirecektir,
gerçekten, ciddiyetini de bozacaktır, Bakanlar Kuruluna da çok önemli bir
yük getirecektir, Maliye Bakanlığına da önemli bir yük
getirecektir. Sıkıntıdan başka bir şey değil ve
sistemi bozmaktan başka bir şey değil. Bu, bu iş için çözüm
değildir, çok büyük bir yanlışlık yapılıyor.
Ayrıca şunu da özellikle belirtmek
istiyorum: Sosyal Güvenlik Kurumu büyük bir sıkıntı içerisinde,
116 milyar lira bu sene devlet bütçesinden SGKya aktarılacak, ki en
azdır bu para, çok daha üzerinde olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum,
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sosyal Güvenlik Kurumu da zorda,
sıkıntıda, nasıl Maliye Bakanlığı artık
vergi toplayamıyorsa, vatandaş, mükellef vergi ödeyemiyorsa
Vatandaş da vergi ödeyemiyor, Maliye de vergi toplayamıyor, yeni
vergi ihdas edemiyoruz, sıkıntı var, prim toplayamıyoruz,
tıkandık kaldık. Bu noktada yapılması gereken, daha
radikal yapısal önlemler almaktır. Bu şekilde, aylardan beri bu
konuyu seyrede seyrede, Bakanlık, Hükûmet, bunları seyrede seyrede
bize böyle palyatif, aspirin tedbirler getirmesini anlamamız mümkün
değil. Gerçekten, Türkiye büyük bir sıkıntıya doğru
gidiyor ve bu seyrediliyor. Ekonomiyle ilgili bakanlıklar, birimler
arasında da koordinasyon yok, bunu tekrar ifade etmek istiyorum. Çözüm,
daha rasyonel çalışmanızdır.
Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.
Yarın kutlayacağımız, idrak
edeceğimiz 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızın da
kutlu olmasını, yeni yüzyıllara taşınmasını
diliyorum.
Herkese saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kuşoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
16ncı maddeyi, kabul edilen önergeyle
yapılan değişiklik doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16ncı madde kabul
edilmiştir.
17nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutup
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
17'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu
Haydar Akar Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul
Kocaeli
İstanbul
Haluk
Pekşen Serdal
Kuyucuoğlu Ali
Özcan
Trabzon
Mersin
İstanbul
Utku
Çakırözer
Eskişehir
MADDE 17- 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı
Elektrik Piyasası Kanununun 27 nci maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir.
Elektrik enerjisi mübadele, ithalat ve ihracat
anlaşmaları ile mevcut imtiyaz ve uygulama sözleşmeleri
kapsamında enerji alış ve satış anlaşmaları
imzalayabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen Haluk Pekşen, Trabzon Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu kanunun ismiyle ilgili
bana söyleseler, deseler ki Bu kanuna uygun bir isim bul. Ben
(x) derdim. O kadar enteresan ki, 2001
yılında Türkiye, elektrik piyasası konusunu planlamış,
demiş ki: Artık, bundan sonra özel sektör de gelsin, elektrik
üretimi yapsın, elektrik üretimi için yatırım yapsın, hatta
finansman getirsin, bu getirdikleri finansmanla kamunun yükünü
sırtından alsınlar, böylece serbest piyasa oluşsun,
elektriğin serbest piyasasıyla birlikte yurttaşlar daha az bedel
ödeyerek elektrik alsınlar.
Peki, ne olmuş? Şöyle olmuş: Mesela
1980 yılından 2008 yılına kadar Türkiyenin elektrik talebi
yüzde 7 artmış ama iktidarınızın son on
yılında elektrik talebi bir anda yüzde 4,2ye düşmüş, son
beş yılda 3,2ye düşmüş yani artık vatandaş
elektrik tüketemiyor. Niçin? Çünkü 79.621 megavatlık elektrik kapasitesi
var ama 35 bin megavatlık tüketim var. Niye? Çünkü sanayi bitmiş.
Artık sanayi yok, olmayan sanayinin tüketemeyeceği elektrik var.
Peki, son beş yılda ne olmuş da 3,2ye düşmüş talep?
Çünkü sanayinin yanına iktidarınız bir de turizmi eklemiş,
otelleri de kapatmışız; maşallah!
Şimdi, 79 bin küsurluk kurulu güç var ama
yarısı kadar bile elektrik tüketilemiyor. Ee, o zaman ne olacak? Bu
serbestleşen, yatırım yapan, devletten özelleştirenler de
diyor ki: Yandık, biz batıyoruz. Bu santralleri bize
sattınız, büyük büyük paralar verdik, bunları aldık, hatta
kamunun bankaları da bunlara kredi verdiler. Biz bu kredilerle bu
santralleri aldık, şimdi para kazanamıyoruz, elektriği
alacak yer yok. Biz buradan para kazanamazsak bunların tamamı da
batar. O zaman devlet diyor ki: Bir dakika, bir dakika; hiç merak etmeyin,
ben size hemen alım garantisi veriyorum. Yeni yatırım
yapmış olanlara da alım garantisi veriyor ama nasıl? 14
kuruş şu anda serbest piyasada, 14 kuruş ama devlet 18,5
kuruş alım garantisi veriyor yani piyasada 14, devletin
alımı 18,5 kuruş. Peki, vatandaş kaç paraya alıyor?
Hani erken kalkanın soyduğu TRT var ya, o da dâhil, onu da içerisine
eklediğiniz zaman 40 kuruş. Vatandaş geliyor, konut sahibi,
elektriğe 40 kuruş ödüyor yani 14 kuruş maliyet, 40 kuruşa
vatandaşa mal oluyor. İnanılmaz iyi bir yönetim
yapmışsınız, gerçekten müthiş!
Şimdi, bu kanunla ne yapıyoruz? Daha çok
alım garantisi vermek için bir yetki alıyoruz. Hani beş yıl
içerisinde serbest piyasayı oturtacaktınız ve tasfiye
edeceğiniz TETAŞ vardı ya o TETAŞı artık
kapatmaktan vazgeçiyorsunuz, tamamen en önemli alıcı hâline
getiriyorsunuz. Peki, elektriği alacak, kime satacak? Müşteri yok.
Ee, kim ödeyecek? Vatandaş, nasıl olsa alışmış. O
zaman, vatandaş zaten karabatak usulü batmış, özel sektörü
kurtaralım, buradaki şirketlerin birkaç tanesini kurtaralım!
Şimdi, özelleşmiş olan, özellikle
kömür santrallerini yeni almış olan yandaşlar var ya, onlar
bastırıyorlar ki Aman, gözünüzü seveyim, bu kanunu bir an önce
çıkarın. Elektrik, serbest piyasada 14 kuruş, biz zaten 14
kuruştan bunu satamıyoruz, satmıyoruz, sonuç itibarıyla
bizim elektriğimizi almazsanız biz batarız, biz batarsak
bankalar da batarlar, ekonomi zaten batmış, hep beraber
batmayalım.
Ne yapalım? O zaman bu kanunu getirelim, bu
işi kanunla halledelim. Alım garantisini TETAŞa verelim,
TETAŞı yeniden inşa edelim ve böylece vatandaşa 40
kuruştan elektrik aldırmaya devam ettirelim.
Saygıdeğer milletvekilleri, çok güzel bir
Afrika atasözü var, diyor ki o atasözünde: Aslanlar, kendi hikâyelerini
yazmadıkları sürece avcıların hikâyelerini dinlemeye devam
ederler.
Ben siyasetçi olarak buradaki bürokratlara
söylemiyorum. Aslında onlara söylenecek çok şey var, çok, çok
şey var. Bu 4483 sayılı soruşturma yasası bir
işlese, var ya, ne bugün bu elektriği 14 kuruşa mal edip de 40
kuruşa vatandaşı kazıklama konuşulabilir bu
Parlamentoda ne de başka şeyler ama ben kendimize söylüyorum: Bu
Parlamento, ne zaman bu ülkenin gerçek sorunlarıyla meşgul olacak, ne
zaman bu ülkenin gerçek sorunlarına el atacak; ben merak ediyorum
doğrusu.
Burada, şu önümüze gelen konularda, emin olun,
bu bürokratlardan bin kat daha hâkimiz bu konulara, hepiniz hâkimsiniz ama
hiçbirinizden çıt çıkmıyor.
Niye garanti veriyoruz? Niçin garanti veriyoruz?
Eğer işletemiyorsan yapma kardeşim yatırımı. Türk
Ticaret Kanununda söylüyor, açık, Basiretli tacir olacaksın.
diyor. Yatırımı yaptıysan ve bu yatırımı
hesaplayamıyorsan demek ki basiretli değilmişsin sen. Ee,
basiretsiz adam, ben senin arkanda niye durayım?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Pekşen, tamamlayınız.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Ama yandaş olunca,
maalesef, bu fasit daire böyle devam edip gidiyor, iktidarlar
değişiyor ama düzenler değişmiyor. Aynı şekilde,
her şey halka büyük bir maliyet olarak geri dönüyor.
Bugün, burada, bu yasayla izin verdiğimiz
şu: TRTde erken kalkan, soymaya devam etsin. Bunu söylediğim zaman,
burada, sizin sıralardan bana sataşan arkadaşlar vardı ama
şimdi gördünüz ki avukat bile 50 milyon lirayı
dolandırmış, topuklamış gitmiş, arazi. Elektrik
parası, benim Karadenizdeki çay üreticimin, gariban vatandaşın
sırtına kalmış.
Bu arada, Karadeniz demişken bir de Karadenize
bir selam söyleyelim. Bu Trabzonun Sürmene ilçesinde bir tabiat parkı
var. Oraya günübirlik tesis yapılacak yerde yanlışlıkla
tatil köyü yapmışlar, beş yıldızlı. Evet,
Sayın Bakana dedim ki Yahu bir beraber gidelim, bir görelim orayı,
bakalım günübirlik tesis mi? diye; o gün bugündür Sayın Bakanı
göremedim. Ama tavsiyem size, bu aralar Karadenize gidin, ziyaret edin, bir
daha Karadenizi görme şansınız olmayacaktır.
Saygıyla selamlıyorum, çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 17nci madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
18inci maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ali
Özcan Mehmet
Bekaroğlu Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul İstanbul İstanbul
Serdal
Kuyucuoğlu Haydar
Akar Utku Çakırözer
Mersin Kocaeli Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Mehmet Bekaroğlu, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu enerjideki yağma, birinci neoliberal dalgayla
başladı, 1984 yılında. Yap-işlet-devret, o konuda
dünya kadar hikâye var, ta Yüce Divanlara kadar giden, santraller filan. Daha
sonra işte bu HESlere doğru yansıdı. İkinci dalga,
sizden biraz önce, AKP Hükûmetinden biraz önce başladı ve daha ne
olacağı belli değilken, EPDK kurulurken çok sayıda belge
dağıtıldı, özellikle HESlerle ilgili. Sonra bunlar iptal
edildi ve sizin döneminiz geldi. O günden bugüne, sizin döneminizde -58inci
Hükûmet döneminde bir şey yok- 59uncu Hükûmet zamanında 370,
60ıncı Hükûmette 569, 61inci Hükûmette 228, 62de -artık
kalmamış, azalmış- 18, 63te 2, 64te 8 tane lisans
vermişsiniz, HESlerle ilgili verilen lisans sayısı.
Değerli arkadaşlarım, elbette
Türkiyenin enerjiye ihtiyacı var. Enerjisiz hayat olmuyor, modern hayat
olmuyor. Türkiyenin de petrolü falan yok. Dolayısıyla kendi
kaynaklarını değerlendirecek ama bütün işlerde olduğu
gibi burada da ne alıyoruz, ne veriyoruz, ona bakmamız lazım;
maliyet nedir, fayda nedir, zarar nedir, buna bakılması gerekiyor.
Bütün çevrecileri hain ilan ediyorsunuz. Sizden
önceki bazı hükûmetlerde de böyleydi yani refleks olarak. Öyle değil
arkadaşlar yani bunları dinleyin. Kimse enerjiye karşı
çıkmıyor ama enerji üretirken, enerjiyle ilgili yatırımlar
yaparken o bölge, o coğrafyanın ne olacağını,
oranın yaşam alanının ne olacağını,
tarımının ne olacağını,
hayvancılığının ne olacağını, o
coğrafyanın, o toprakların gelecek kuşaklardan bize emanet
olduğunu lütfen unutmayınız. Ama böyle yapılmıyor,
yağma şeklinde giriliyor.
Değerli arkadaşlarım, 2003 ve 2008
yılları arasında ÇED gerekli değildir. diye özellikle 10
ila 50 megavat kurulu gücü olan santraller için kararlar alındı ve
dünya kadar iş yapıldı. Daha sonra da işte kes-yapıştır
tarzında ÇED raporlarıyla yüzlerce HES yapıldı. Şimdi bu
getirilen kanunla HESi değişik sebeplerden dolayı yapamayan
firmaların teminatları, vazgeçerlerse iade edilecek. Bu, ilk
bakışta
Niye böyle bir şey çıkıyor?
Sözleşmelerde mücbir bir sebep varsa, gerçekten kendisinden değil de
başka sebeplerden kaynaklanan bir sorun varsa zaten teminatlar iade
edilir. Nedir bu? Araştırdım, baktım. Bakın, özellikle
Doğu Karadenizde, Rizede, değişik yerlerde çevreciler
dolayısıyla bu firmalar, bu lisansı almış olan
firmalar oralara giremiyor, çevreciler, bölge halkı direniyor, giremiyor.
Şimdi bunların teminatları iade edilecek ve bunların yerine
güçlü firmalara verilecek. Bu güçlü firmaların adını vermek
istemiyorum. Karadenizde ve Türkiye'nin her tarafında bütün bu ihaleleri
alan özellikle bir tane firma var ki bu firma, daha evvel milletin anasına
küfretmiş bir firmadır. Bu firmalar alacaklar. Bunlar ne yapıyor
biliyor musunuz arkadaşlar: O vadinin çocuklarını alıyor,
güvenlik görevlisi yapıyor, aynen böyle bir zamanların koruculuk
sistemi gibi ve o vadinin çocuklarını yine o vadinin
çocuklarının üzerine salıyorlar. Güvenlik görevlisinin
dışarıda maaşı, işte, 1.800 liraysa 3 bin lira
veriyor. Değerli arkadaşlar, bu son derece tehlikeli bir şey;
hani çevrenin tahrip edilmesi, şunun yapılması, bunun
yapılması bir tarafa, bu, son derece tehlikeli bir şey.
Özellikle Rizenin bazı yerlerine girdiler,
verdiniz, yağmaladılar orayı, sesinizi
çıkarmadınız. Daha sonra çocuklarınız size beddua
edecek, onu bir tarafa bırakıyorum. Ama bazı derelerine giremediler,
mesela Viçenin derelerine giremediler. Şimdi onu büyük firmalar alacak,
Milletin anasını bellerim. diyen firmalar alacak ve onlar da o
bölgede açlık çeken, işsiz olan
Genç işsizlik
rakamını biliyorsunuz değil mi? 2016da yüzde 17 iken 2017
Martında yüzde 24 oldu. İşte, o çocukları güvenlik
görevlisi yapacak, bir tip korucu yapacak ve yine o bölgenin
çocuklarının üzerine salacaksınız. Bunları eskiler de
yaptı, kimsenin işine yaramadı. Bugün başka yerlerde
yapıyorsunuz, kimsenin işine yaramıyor. O bölgenin
insanları bu işe direnmeye devam edecek.
Bakın, bir daha tekrar ediyorum: Enerji
ihtiyacı vardır, bunların karşılanması için
HESler bile yapılabilir ama kanal tipi HESler son derece tehlikeli,
çevreyi ortadan kaldırıyor. Bunları yaparken gerçekten ne
getiriyor, ne götürüyor; bunlara bakmak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Mikrofonunuzu açıyorum Sayın
Bekaroğlu, devam ediniz.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Bakın, bir süre önce Plan ve Bütçe Komisyonunda
konu konuşulurken Enerji Bakanı HESlerle bu iş olmaz,
haklısınız, ufak dereleri mahvediyoruz. dedi.
İtiraftır bu, gerçekten mahvediliyor.
Bir de deniliyor ki: Doğu Karadenizde
işte çay şöyle, şu böyle, bu böyle. Doğu Karadenizin
geleceği turizmde. Peki, nasıl turizmde olacak, dereler
kurutulduktan, vadiler yıkıldıktan sonra nasıl turizm
olacak? sorusunu sorup hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
18inci madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 19uncu maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Dilek
Öcalan Erol
Dora Garo
Paylan
Şanlıurfa Mardin İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, az önce teminat
müessesesini tarumar ettiniz. Eğer tekrar müzakere etmezsek artık
devlette, ihale alanlar teminatını verecekler ama nasıl olsa
hiçbir kriter olmadan geri alabilecekler. Böyle bir şey olabilir mi?
Bugüne kadar yapılan ihalelerde teminat bırakanlar
teminatlarını yakmadılar mı? Bu, bir risk almak değil
midir? Ama bakın burada ne diyorsunuz: Lisans başvuruları
sonlandırılır, teminatlar iade edilir. Kriter var mı? Yok.
Yani bir kriter koysanız anlayacağım. Şu sebeple, bu
mücbir sebeple teminat iade edilir. derseniz anlayacağım. Kriter yok
arkadaşlar yasada. Böyle bir yasayı geçirdiniz. Yarın bütün
ihalelerle ilgili bütün bakanlıkların kapısı
aşındırılır ve Teminatlar iade edilsin. diye
başvurular yapılır. Bir müesseseyi daha tarumar ettik, yazık!
Peki, niçin böyle oluyor? Değerli
arkadaşlar, dün ben bir sitemde bulundum, dedim ki: Yasama kalitesi yok.
Neden? Çünkü müzakere yapılmıyor, ilgili yasa maddeleri ilgili
ihtisas komisyonlarında görüşülmüyor dedim. Teklifi veren Mustafa
Elitaş dahi gelip Komisyonu, bu Genel Kurulu takip etmiyor, Komisyona bir
kere bile gelmedi dedim. Bugün yine yok bakıyorum, arada bir uğruyor
ama gidiyor, pek takip etmiyor görüşmeleri.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ediyor, ediyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Yok, yok, pek görmedim.
Arada bir iki kez geldi, geçti, gitti.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Elektronik göz
var.
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, Plan ve Bütçe
Komisyonundan geçti değil mi bu maddeler? Dün dedim ki ya Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanımız Süreyya Bey yok, bugün de yok. Plan ve
Bütçe Komisyonu üyelerinin, bakıyorum, büyük çoğunluğu yok,
bazı üyelerimiz burada.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Hepsi burada,
hepsi burada.
GARO PAYLAN (Devamla) Yok, bazıları
burada efendim, bazıları burada, görüyorum.
Peki, dün Maliye Bakanından izahat istedik
Bazı konuları Genel Kurula bırakacağız. Genel Kurulda
bilgi vereceğiz, öncesinde müzakere edeceğiz. dedi. Maliye
Bakanımız dün bilgi vereceğini söyledi, bugün baktım,
Maliye Bakanı da yok. Hani, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da
olduk. Hiçbir maddesi olmayan Sağlık Bakanımız burada,
hiçbir maddesi yok. Enerji konularında var, pek çok konuda var, bir tek
Sağlık Bakanlığıyla ilgili yok, o da ne hikmetse
Sağlık Bakanımız burada.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) -
Sizin de maddeniz yok.
GARO PAYLAN (Devamla) Peki, Mecliste bir heyecan
var mı? O da yok. Çünkü ferman yukarıdan yazılmış,
Meclis noter olarak mühür basmak için burada. Hiçbir heyecan da yok
arkadaşlar, yazık. Yani gerçekten Meclisin kalitesi anlamında,
yasama kalitesi anlamında, Meclisin itibarı anlamında hep beraber
buna zarar veriyoruz arkadaşlar. Bu gidişat, iyi bir gidişat
değil. Hepiniz pazar günkü partili Cumhurbaşkanlığı
meselesine kilitlenmiş durumdasınız, bunu anlıyorum ama bu
gidişat, gidişat değil, yasama kalitesi anlamında mutlaka
bir şeyler yapmamız lazım.
Değerli arkadaşlar, ilgili maddede ise
Tarım Bakanlığıyla ilgili bir yapılandırma var,
beş yılı on yıla çıkarıyorsunuz. Biz şunun
için karşıyız: Elbette, çiftçinin borcu
yapılandırılsın ama çiftçiye borç
yapılandırmasından vazgeçelim. Bakın, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1ini her yıl çiftçiye destek olarak vermek
zorundayız, en az yüzde 1ini. Gayrisafi yurt içi hasıla 3 trilyon
TL, yüzde 1i 30 milyar TL yapar. Siz ne veriyorsunuz? 18 milyar TL. Her
yıl ortalama 12 milyar TL çiftçiye borçlusunuz ama siz ne
yapıyorsunuz? Çiftçiyi borçlandırıp, borcunu
yapılandırıp, ona bir şey lütfetmiş gibi
davranıyorsunuz; bir şey lütfetmiyorsunuz. Bu borçları,
arkadaşlar, silmeniz lazım; bırakın
yapılandırmayı ve çiftçiye borç yerine destek verelim
arkadaşlar, hak ettiği, üretimi artıracak, gayrisafi yurt içi
hasıla içinden daha fazla pay alabilecek destekleri verelim. Çiftçi borçlu
olmasın ki kazandığını görebilsin ki gayrisafi yurt
içindeki payı artsın, daha çok insan çiftçilik yapsın,
hayvancılıkla uğraşsın.
Bakın, et fiyatları konusunda, Ramazan
geldi, et fiyatları yükseldi. diyorsunuz. Gıda fiyatlarını
kontrol edemiyoruz, niye? Herkes şehirlere akın ediyor, meralar
boş, tarlalar boş, yaylalar boş. O açıdan, bu kafayla biz
daha çok et ithal ederiz, Rusyadan buğday ithal ederiz. Bu kafayla
bakmayalım, çiftçiye borç değil, destek verelim arkadaşlar.
Teşekkürler, saygılar. (HDP
sıralarından alkışlar
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
19uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19uncu madde kabul edilmiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 20'nci madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 475 sıra
sayılı Kanun Teklifinin geçici 1inci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Ayşe
Acar Başaran Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Batman Van
Erol
Dora İmam
Taşçıer Garo
Paylan
Mardin Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge hakkında konuşmak
isteyen, Garo Paylan, İstanbul Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, 20 yaştan daha
fazla olan araçlarla ilgili vergi affı ve cezalarla ilgili af getiriyoruz.
Ancak burada ciddi bir sorun var, Sayın Maliye Bakanına da Komisyonda
ilettim. Biliyorsunuz, 1990lı yıllarda çok ciddi sayıda cipler
vardı, hani lüks cipler ve onlar, şu anda, 20 yaşına
geldiler ve son beş yıldır pek çoğu vergisini ödemiyor.
Hani, yıllık 5 milyar, 6 milyar olan vergileri var ve bunlar vergilerini
ödemiyor. Niye? Üç yılda bir vergi affı var ve bunların
birikmiş vergi ve ceza olarak 20-30 bin lira borçları var, onlar,
ödemeyi bekletiyorlar. Bakın, borcu olan yüz binlerce gariban arabası
var, onlara bir lafım yok, onların borcu zaten 300 liradır, 500
liradır ama burada bir üst limit olmadığı için 30 bin lira,
50 bin lira olan borçları da affediyorsunuz. Maliye Bakanına az önce
de söyledim, bu konuda bir üst limit koyun dedim ama maalesef, ne bize bilgi
verdi ne Elitaş gelip bir bilgi verdi, Maliye Bakanı zaten yok,
bürokratlarına da demiş ki: Sonra bakarız o işe. 10
binlerce lira olabilecek borçları şu anda affedeceksiniz eğer el
kaldırırsanız. Bunu yapmayın derim arkadaşlar.
Diğer bir konuyla ilgili görüşlerimi ifade
etmek istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiyeyle ilgili bir
haberle çalkalanıyor; haber, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanla ilgili. Bütün haber bültenlerinde
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan var. Peki, neyle
ilgili? Ziyaretiyle ilgili değil, Trumpla görüşmesiyle ilgili
değil, görüşmeden sonra Cumhurbaşkanı korumalarının
orada Cumhurbaşkanını protesto edenleri linç etmesiyle ilgili.
ALİM TUNÇ (Uşak) İyi etmişler.
GARO PAYLAN (Devamla) Yaklaşık 50
koruması -bayağı da böyle yapılı korumalar,
biliyorsunuz- 60-70 yaşında olan insanları, protestocuları
linç ettiler.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Onları
mı savunuyorsunuz?
GARO PAYLAN (Devamla) Bakın, Amerikada bütün
ajanslar bununla ilgili haber yapıyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
Sayın Başkan
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay)
Ağrına mı gitti?
GARO PAYLAN (Devamla) Arkadaşlar, bakın,
Türkiye bütçesinden Amerikadaki lobi şirketlerine Türkiye'nin
tanıtımı için 100 milyonlarca lira para aktarılıyor.
Ama bakın, şu anda CNNi açın, diğer haber
kanallarını açın, Türkiye'nin imajına nasıl bir darbe vurulduğunu
görün.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) Kişi,
sevdikleriyle beraber.
GARO PAYLAN (Devamla) Çünkü orada senatörler
çıkıyor diyor ki: Ülkemizde protesto etme haktır,
barışçı protestolara müdahale edilemez. Bu, bir üçüncü dünya
ülke görüntüsüdür. diyorlar.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Hangi senato burası ya? Amerikan Senatosu mu burası? Burası,
Türkiye Büyük Millet Meclisi.
GARO PAYLAN (Devamla) Bu, ülkemizin imajına
vurulan büyük bir darbedir. Bu anlamda gerekli soruşturmanın
açılması gerekir arkadaşlar.
Bakın, 100 milyonlarca lira harcamayla imaj
düzeltilmiyor. İmaj, demokratik tavırla düzeltiliyor ama ülke içinde
bu linç görüntüleri varken
SALİM USLU (Çorum) Ülkeyle ne ilgisi var
bunun?
GARO PAYLAN (Devamla)
Ülke
dışında da aynısını yaparım. derseniz
bakın, böyle, ülkemizin imajını yerle bir edersiniz.
O anlamda, bu tip tavırlarla ilgili
İçişleri Bakanlığının,
Başbakanlığın ve
Cumhurbaşkanlığının bir soruşturma açması
gerektiğini düşünüyorum.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) Teröre içeride
de dışarıda da aynı adı verirler.
GARO PAYLAN (Devamla) Saygılar sunarım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici Madde 1i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Geçici Madde 1 kabul edilmiştir.
Madde 21i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, bir beş dakika ara verebilir misiniz?
BAŞKAN Benim bildiğim, bürokrasi, bu önergeleri
süratle hazırlar, getirir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Geldi geldi,
Sayın Başkanım, geldi.
BAŞKAN On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.11
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mehmet Akif HAMZAÇEBİ
KÂTİP ÜYELER: Ömer SERDAR (Elâzığ),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 94üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
475 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Biraz önce 21inci madde üzerinde bir önerge
geleceği Başkanlık Divanına ifade edilmişti, ben de
Bürokrasi bunları zamanında getirir. şeklinde bir
açıklama yapmıştım. Kanun tasarı ve tekliflerinde
önergeler çok büyük ölçüde bürokrasi tarafından hazırlanır ve
önergeyi verecek olan sayın milletvekiline veya hükûmete sunulur. Gelir
İdaresi Başkanlığının, bugün dâhil, şu ana
kadar görüştüğümüz bu teklif dâhil, önergelerde gecikme yönünde bir
duruşunun olduğuna hiç tanık olmadım. Ancak, 16ncı
maddede son anda yapılan ve bir başka kurumu ilgilendiren
değişikliğin ilgili arkadaşlara geç intikal etmiş
olması nedeniyle önergenin zamanında, zamanında demeyeyim de
süratle hazırlanamadığı ortaya çıktı. Bunu Genel
Kurulun bilgisine sunuyorum. Bürokrasideki arkadaşlarımın bu
konudaki iyi niyetine ve çalışkanlığına
inanıyorum.
21inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 21inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan 7
nci ve 16 ncı maddeleri ibaresinin 7 nci maddesi ve çerçeve 16 ncı
maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddesinin
onaltıncı fıkrasına eklenen cümlenin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Erzurum
Sağlık
Bakanı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Katılıyoruz efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yürürlük düzeltmesi yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
21inci maddeyi önergeyle yapılan
değişiklik doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 475 sıra sayılı Kanun
Teklifinin açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 234
Kabul : 231
Ret : 1
Çekimser : 2 (x)
Kâtip
Üye Kâtip Üye
Ömer
Serdar Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Elâzığ
Hatay
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır,
hayırlı olsun.
2nci sırada bulunan 358 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve Meteorolojik
Araştırmalar Alanlarında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 358)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada bulunan
362 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya
Hükümeti Arasında Meteoroloji ve Hidroloji Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/696) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 362)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada bulunan
Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/403) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364)
(x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 364 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
SAĞLIK BAKANLIĞI İLE IRAK CUMHURİYETİ SAĞLIK
BAKANLIĞI ARASINDA SAĞLIK ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE DAİR MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Ekim 2009 tarihinde Bağdatta
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile
Irak Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde
kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylama için iki
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 229
Kabul : 229 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Ömer
Serdar Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Elâzığ Hatay
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
5inci sırada bulunan 365 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
5.- Tütün
Ürünlerinin Yasadışı Ticaretini Önlemeye Yönelik Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/575) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 23 Mayıs 2017 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 20.24
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) 475 S. Sayılı Basmayazı 17/05/2017 tarihli 93üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 364 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.