TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
96ncı
Birleşim
24
Mayıs 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
olağanüstü hâl uygulamaları nedeniyle yaşanan açlık
grevlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlının, çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlunun, 25-28 Mayıs
tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezinde yapılacak olan Trabzon
Günlerine ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Millî Eğitim
Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri
Yönetmeliğiyle ilgili hazırlanan taslakta rehber öğretmenlere
nöbet ve ders gibi ilave işler yüklenmek istendiğine ilişkin
açıklaması
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, AKP tarafından
kurulan sağlık sisteminin içler acısı durumda olduğuna
ilişkin açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın, hayatını
kaybeden gazeteci Akif Emreye Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
4.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, bugün itibarıyla
olağanüstü hâlin 309uncu gününün yaşandığına
ilişkin açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, 24üncü Dönemden 30u
aşkın Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin Milasta bir araya
gelerek Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerine yönelik operasyonlara tepki olarak
yayımladıkları deklarasyona ilişkin açıklaması
6.- Sivas
Milletvekili Ali Akyıldızın, etüt merkezlerinin
kapatılmasının tehlike arz ettiğine ve bu sorunun çözülerek
yeni mağduriyetlerin önlenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, hukukun üstünlüğü ve hukuk
devleti ilkelerinden uzaklaşılmasının Avrupa Birliğine
üyelik müzakerelerinin ilerlemesine alan bırakmadığına
ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, Elâzığda başhekime
silahlı saldırıda bulunan bir medikal
satıcısının aldığı ihalelerin iptal edilip
edilmeyeceğini öğrenmek istediğine ve ÖSYM ile bir TUS
dershanesi arasındaki anlaşmazlığın göreve
başlayacak hekimlere zaman kaybettirdiğine ilişkin açıklaması
9.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, Erzurumspor ile Gümüşhanespor
arasında oynanacak Birinci Lige yükselme maçına gidebilmek için
Meclisin programının değiştirilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
10.-
İzmir Milletvekili Murat Bakanın, kapatılan üniversitelerde
çalışan FETÖyle bağlantısı olmayan akademik ve idari
personelin yeni açılacak üniversitelerde çalışmaya devam etmesi
için verilen kanun teklifine tüm siyasi partilerden destek beklediğine
ilişkin açıklaması
11.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, Maliye Bakanlığından
Osman Gazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüleriyle ilgili bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
12.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, taşeron, mevsimlik ve geçici
işçilerin derhâl kadroya alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine karşı
girişilen baskı, susturma ve yıldırma politikalarıyla
ülkedeki basın özgürlüğünün ayaklar altına
alındığına ilişkin açıklaması
14.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, son on beş yıldaki
iktidarın uygulamalarıyla Bursanın âdeta yeşilden griye
dönüştüğüne ve Cephanelik bölgesinin imara açılarak ranta ve
betona kurban gitmesini istemediklerine ilişkin açıklaması
15.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, MİTe ihbar yapılmasına
rağmen darbe girişiminin niçin engellenmediğini öğrenmek
istediğine ve tüm delillerin yapılanın apaçık kontrollü bir
darbe girişimi olduğunu gösterdiğine ilişkin
açıklaması
16.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, KHKyla görevlerinden ihraç
edilen ve ardından açlık grevine başlayan Nuriye Gülmen ve Semih
Özakçanın derhâl serbest bırakılmaları ve bir an önce
görevlerine iade edilmeleri gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, her gün
haksız, hukuksuz, mesnetsiz kararlarla tutuklamamalar
yapıldığına, çocuğun cezaevinde annesiyle
kalmasının Çocuk Hakları Sözleşmesine aykırı
olduğuna ve iktidar ile Meclisi bu konuda bir girişime davet
ettiğine ilişkin açıklaması
18.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 24 Mayıs 1993 tarihinde
Elâzığ-Bingöl kara yolunda PKKlı teröristler tarafından
şehit edilen 33 askeri rahmetle andığına, şeref
aylığı bağlanırken en önemli kriterin vatana hizmet
kriteri olması ve terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi
sayılmayanların mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Nuriye Gülmen ve
Semih Özakçanın yetmiş beş günlük açlık grevinden sonra
tutuklanmalarının çok acı bir durum olduğuna, devletin
vatandaşlarının yaşam hakkından sorumlu olduğuna
ve HDP vekilleriyle ilgili iddianamelerde yer almayan,
yargılandıkları fezlekelerle ilgili olmayan yeni fezlekelerin
bilgi mahiyetinde denilerek gönderildiğine ilişkin
açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, 24 Mayıs 1993 tarihinde
Elâzığ-Bingöl kara yolunda PKKlı teröristler tarafından
şehit edilen 33 askeri rahmetle andığına, terörün bir
insanlık suçu olduğuna ve Meclis yerleşkelerinde yapılan ve
yapılmak istenen değişikliklere ilişkin
açıklaması
21.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, 24 Mayıs 1993 tarihinde
Elâzığ-Bingöl kara yolunda PKKlı teröristler tarafından
şehit edilen 33 askeri ve tüm şehitleri rahmetle
andığına, 15 Temmuzda milletin göstermiş olduğu
kahramanlığa karşı kontrollü darbe söylemini
kınadığına, ramazanın tüm İslam âlemine ve Müslümanlara
hayırlar getirmesini dilediğine ve tüm terör örgütlerine
karşı birlik ve beraberlik içerisinde bir duruş sergilenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertanın,
şu an itibarıyla cezaevlerinde anneleriyle beraber tam 560 çocuk bulunduğuna ve Hükûmetin,
Çocuk Hakları Sözleşmesine doğrudan aykırılık
taşıyan bu sorunu çözmeyi düşünüp düşünmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoyun HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Yozgat
Milletvekili Yusuf Başerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Yozgat
Milletvekili Yusuf Başerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, Parlamentonun üzerinde byLockçu lekesinin
Demoklesin kılıcı gibi sallandığına ve bir kanun
teklifi vererek bu konuyu açıklığa kavuşturmak
gerektiğine ilişkin açıklaması
29.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın (11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın (11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın (11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.-
İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kanın, İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.-
Gaziantep Milletvekili Celal Doğanın, uluslararası platformlarda
ülkemizin zor durumda kalmaması açısından özellikle FETÖyle
ilgili iade taleplerinde bulunulduğunda bir yargı kararı
olması ve Bakanlar Kurulu kararından geçmesinin şart
olduğuna ilişkin açıklaması
34.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki İstanbul Milletvekili
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğluyla ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın (11/15) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
(11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.-
İzmir Milletvekili Atila Sertelin, İzmir Aliağada Şakran
Kadın Cezaevinde yapılan bazı uygulamalara ve Menemende sadece
hayır çıktı diye ve protesto ettikleri için öğrencilerin
tutuklanmasına ilişkin açıklaması
39.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, cezaevlerinde kötü
muamele, çıplak arama ve darp olduğuna dair çok sayıda
başvuru aldıklarına ve bu şikâyetleri ortadan
kaldıracak tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 23 milletvekilinin, Melen
Sisteminin geldiği aşamanın, projenin gecikme nedeninin ve
proje için harcanan bedelle ilgili kamuoyuna yansıyan iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/535)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 23 milletvekilinin, Düzce İli
Belediyeleri Katı Atık Bertaraf Tesisinin ve diğer dış
fiziki faktörlerin Melen Çayı'nı kirletmesinin halk
sağlığı ve tüm canlıların yaşamına
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/536)
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve 21 milletvekilinin, kız
çocuklarının eğitim-öğretimlerinin yarım
bırakılmasının sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/537)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- MHP
Grubunun, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşları
tarafından, Büyük Menderes Nehri ve havzasının kirliliğinin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 21/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP
Grubunun, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir
tarafından, ülkemizde 17.500 faili meçhul cinayetin, büyük
çoğunluğu gözaltına alındıktan sonra kaybolan 3.248
kişinin gömülü olduğu tahmin edilen 253 toplu mezarın,
kayıplar ve faili meçhul olayların araştırılması
amacıyla 24/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin, Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydarın MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın, Aydın Milletvekili
Mehmet Erdemin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Ankara Milletvekili
Levent Gökün (11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın, Ankara Milletvekili
Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına tekraren sataşması nedeniyle
konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın (11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
(11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.-
İzmir Milletvekili Hamza Dağın, İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaş ile Ankara Milletvekili Levent Gökün
sataşma nedeniyle yaptıkları konuşmaları ve
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın yaptıkları açıklamaları
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
13.-
İzmir Milletvekili Hamza Dağın, İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağın (11/15) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
15.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
(11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, faili meçhul
cinayetlerin ve yargısız infazların açığa
çıkması, kayıpların bulunması gerektiği
yıllardır talep edilmesine
rağmen Meclisin bu konuda bir inisiyatif
sağlayamadığına ilişkin konuşması
IX.- GENSORU
A) Ön
Görüşmeler
1.- CHP
Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin
Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24
Aralık 2016 tarihinde yazılı aşaması yapılan
avukatlar için adli yargı hâkim ve savcı adaylığı ile
idari yargı hâkim adaylığı sınavının
sonuçlarını etkilediği iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir
Bozdağ hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/15)
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve
Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 358)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Meteoroloji ve Hidroloji
Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/696) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 362)
XI.-
OYLAMALAR
1.- Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ hakkında (11/15) esas numaralı gensoru
açılmasına ilişkin önergenin açık oylaması
24 Mayıs 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum ve sayın grup başkan vekillerini
arkaya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 14.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, olağanüstü hâl uygulamaları nedeniyle
yaşanan açlık grevleri hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcıya aittir.
Süreniz beş
dakika Sayın Atıcı.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, olağanüstü hâl uygulamaları
nedeniyle yaşanan açlık grevlerine ilişkin gündem dışı
konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, olağanüstü hâl uygulamaları nedeniyle yaşanan
açlık grevleriyle ilgili olarak gündem dışı söz aldım.
İşi, ekmeği, onuru için mücadele edenlerden yana olan tüm
milletvekillerini saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, namusu ve şerefi üzerine tarafsızlık yemini
eden Cumhurbaşkanının bir partinin genel başkanı
olduğu, yargının
siyasallaştırıldığı AKP döneminde artan
hukuksuzluklar ve mağduriyetler karşısında hak arayanlar
hukuktan ümidini kesme noktasına geldiler. Bugün tam on ay dört gündür,
bir başka deyişle, üç yüz sekiz gündür devam eden olağanüstü hâl
uygulamaları nedeniyle haksız, hukuksuz ve insanlık
dışı bir şekilde işinden ihraç edilen ve sesini
iktidara duyuramayan pek çok kamu görevlisi ya intihar etti ya açlık grevi
başlatarak bedenlerini ölüme yatırdı ya da ağır sosyal
ve ekonomik sorunlarla boğuşmakta. Bunlardan sadece ikisi,
akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça
Canımızı veririz, hakkımızı yedirmeyiz,
hukuksuzluğa boyun eğmeyiz. diyerek Ankaranın göbeğinde,
Kızılayda yüz doksan üç gündür oturma eylemi, yetmiş yedi
gündür ise açlık grevi yapıyorlar. AKP Hükûmeti Bu insanlar ne
diyor? diye dinleyeceğine açlık grevinin 75inci gününde gece vakti
evlerine baskın yaptırarak gözaltına almayı, daha sonra da
tutuklamayı tercih etmiştir. Ölümden korkmayan bu insanlara
karşı yapılanlardan sonra ne kadar korkak olduğunuzun
farkında mısınız?
Olağanüstü
hâlin mağdur ettiği 100 binlerce insanın ortak taleplerine ses
olmak adına başlatılan bu direnişe Pir Sultan Abdal
derneklerinden milletvekillerine, analardan gençlere kadar pek çok insan
açlık grevleriyle destek olmuştur. Bu haklı talepleri bir kez
daha bu kürsüden haykırıyorum: Olağanüstü hâl uygulaması
kaldırılsın, işten atılan ve açığa
alınan devrimci, demokrat ve masum kamu emekçileri görevlerine iade
edilsin, keyfî ve hukuksuz işten atmalara son verilsin.
Ankara
Kızılayda Nuriyenin ve Semihin onurlu mücadelesini devam ettirmek
isteyen anneleri ve dostları polisin sert müdahalesiyle yerlerde
sürüklenerek, tekmelenerek, saçları yolunarak gözaltına
alındılar. Arkadaşlar, bir an için empati yapın, kendi
annenizi ya da eşinizi düşünün. Ölmek üzere olan yavrusunu kurtarmak
isteyen bir annenin tartaklanması, yerlerde sürüklenmesi hangi inanca
sığar, hangi ahlaka sığar? Bir an için ananızı
düşünün.
Bu da
yetmedi, eylemin simgesi hâline dönüşen İnsan Hakları
Anıtı polis bariyerleriyle çevrilerek abluka altına
alındı. Suçlu bulundu: İnsan Hakları Anıtı.
Avukatları,
Nuriye ve Semihe yöneltilen soruları kamuoyuyla paylaştı. Utanç
verici, insanlıktan utanacak kadar iğrenç sorular soruldu bu
insanlara:
Gitar
çalıp şarkı söylediğin bir video
paylaşılmış, sen de beğenmişsin.
Paylaşanların örgüt üyesi olduğunu hiç düşündün mü? Lafa
bakar mısın.
Masumane
hak arayışı görünümündeki bu eylemin asıl amacı
nedir?
Bir
başka soru: Hak arayışından uzak -hak
aramıyorlarmış- halkta kin ve nefret uyandıran eylem
yapmanızın amacı ne?
En
aşağılık soru: Ölüm orucu eylemi yapmanız konusunda
size ne tür menfaatler sunulmaktadır?
Arkadaşlar,
insanlığı da öldürdünüz, insanlığı da öldürdünüz.
Bu sorular aslında AKP Hükûmetinin ne kadar aciz olduğunun, korku
içerisinde olduğunun bir göstergesidir. Bugün hak arama mücadelesi veren,
iktidarın karşısında olan kim varsa terör örgütü üyesi
olmakla suçlanıyor. AKP, hak, hukuk tanımayan uygulamalarıyla
halkı tahrik etmeye, kin ve nefret tohumları ekmeye devam ediyor.
Oysaki bu insanların tek amacı haksızlıklara dur demek.
Bir hekim olarak uyarıyorum, 77nci gününe giren
açlık grevi bu aşamadan sonra ölüme veya kalıcı hasara
neden olabilir. Olağanüstü hâl uygulamalarına derhâl son verilmeli,
haklı talepler derhâl dikkate alınmalı ve açlık grevleri
sona erdirilmelidir. Bu hepimizin insanlık görevidir. Yüreğinde bir
miktar insanlık kalmış olan insanların bu seslere kulak
vermesi gerekir.
Saygılarımla. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Gündem
dışı ikinci söz çiftçilerin sorunları hakkında söz
isteyen Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlıya aittir, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
2.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlının, çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
MUHARREM
VARLI (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çiftçilerin problemleri,
sıkıntıları hakkında gündem dışı söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Tarım Bakanının da burada olmasını çok arzu ederdim
çünkü biz buradan hep söylüyoruz, çözümü de söylüyoruz ama bir türlü
uygulanmıyor, yapılmıyor. Onun için, Sayın Bakan da burada
olsaydı, bunları dinlemiş olsaydı belki biraz katkı
sağlar diye düşünüyordum ama ne yazık ki yoklar burada.
Buğday
hasadı Çukurovada başlamak üzere, bir iki gün içerisinde buğday
hasadına girilecek. Piyasada şu anda buğdayın değeri 1
lira civarında ama yarın hasat başladığında,
inanıyorum ki bu rakamı tüccar aşağılara doğru
çekmeye çalışacak. Onun için buradan TMO Genel Müdürlüğünü ve
Tarım Bakanlığını uyarıyorum, bir an önce TMO
devreye girmeli ve peşin bedelle alım yapacağını ilan
etmeli. Şu anda buğday fiyatları bu şekilde giderse
çiftçinin lehine ama yarın bu fiyatlar düşürülürse çiftçinin aleyhine
olacak. Onun için, eğer çiftçinin aleyhine bir gelişme
olmasını istemiyorsa Tarım Bakanlığı ve Hükûmet,
bir an önce TMO peşin bedelle buğday fiyatını
açıklamalı ve peşin bedelle alacağını da ilan
etmeli. Bu, piyasayı regüle edecektir. Eğer bunu yapmazlarsa çiftçiyi
tüccarın inisiyatifine, onun insafına terk etmiş
olacaklardır ki tüccarın insafı da herhâlde çiftçinin lehine
olmayacaktır.
Bakın,
geçen yıl mısır hasadı başlamadan önce yine buradan
söylemiştim, Gelin, TMOyu devreye sokun, bir an önce TMO devreye girsin
ve mısır fiyatlarıyla ilgili peşin bedelle
alacağını açıklasın. demiştim. Ancak
mısır hasadı yapıldıktan sonra TMO devreye girdi ve ne
yazık ki mısır fiyatları düşebildiğince
aşağıya kadar düştü, çiftçi mısırını
eski parayla 670 bin lira ile 700 bin lira arasında sattı. Şu
anda mısırın fiyatı ne kadar biliyor musunuz değerli
milletvekilleri? Şu anda mısır eski parayla 900 bin lira.
Allahtan reva mı yani bu parayı kim kazandı? Bu para çiftçinin
cebine girmesi gerekirken kimin cebine girdi? Hep bağırıyorsunuz
ya, faiz lobileri diyorsunuz ya, paradan para kazananlar diyorsunuz ya,
işte o paradan para kazananların cebine girdi bu para. Gelin, çitçiyi
koruyalım, bu para çiftçinin cebinde kalsın. Üreten çiftçi, emek
harcayan çiftçi, gecesini gündüzüne katan çiftçi, parayı kazanan kim?
Paradan para kazanan, para bolluğu içerisinde yaşayan insanlar
alıyor mısırı deposuna koyuyor veya alıyor
buğdayı deposuna koyuyor, üç ay sonra, beş ay sonra yüksek
fiyatlarla piyasaya satıyor. Yani bunlar Allahtan reva mıdır?
Bu, çiftçinin hakkı mıdır? Çiftçi üvey evlat mıdır bu
ülkede? Lütfen bunu Tarım Bakanlığının dikkatine
sunuyorum.
Yine
gübre ve mazot fiyatları
Bakın, ben burada her defasında
söyledim, çok şükür gübreden KDVyi kaldırdınız; iyi de
yaptınız, güzel de bir gelişme oldu ama gübreden KDVnin kalkması
yine çiftçiye yansımadı. Şu anda gübre fiyatları aldı
başını gidiyor. Niye? Çünkü mısırın üst gübresi
atılacak, en çok gübreye ihtiyacın olduğu dönem. Pamuğa
gübre atılacak, en çok gübreye ihtiyacın olduğu dönem; gübre
fiyatları fırladı gitti, KDV Hak getire. Yani hiçbir
kazancı olmadı çiftçinin, KDVnin kaldırılmasından
dolayı çiftçinin cebine giren beş kuruş olmadı. Mazotla
ilgili Sayın Başbakan açıklama yapmıştı,
Çiftçiye müjde, yüzde 50sini biz karşılayacağız.
demişti Sayın Binali Yıldırım. Hani? Hâlâ çiftçi 4
milyon 500 bin liradan mazot yakıyor. Bakın, geçen konuşmamda da
söyledim, yat ve kotra sahipleri 1 milyon 700 bin liradan mazot
kullanırken, onlar trilyonlarla oynarken, para sahipleri insanlarken,
onlar 1 milyon 700 bin liradan mazot kullanırken çiftçi traktörüne 4
milyon 500 bin liradan mazot koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, bu,
vicdanınızı sızlatmıyor mu? Ben vicdanınıza
sesleniyorum. Yani hakikaten bu ülkenin üreten insanlarını ne zaman
koruyacağız, ne zaman bunlara katkı sağlayacağız,
destek sağlayacağız? Yani söylüyorsunuz bir şey, güzel.
Yani keşke mazotun yüzde 50sini karşılayabilseniz, yapabilseniz
çok güzel bir şey olacak, çiftçinin lehine olacak. Söylediniz ama
arkasında duran yok, bununla ilgili hiçbir gelişme yok. Ama yat ve
kotra sahipleri 25 milyon dolara aldıkları yata 1 milyon 700 bin
liradan mazot koyuyorlar. Gelin, elinizi vicdanınıza koyun,
doğru hangisi siz karar verin değerli arkadaşlarım. Yani
burada eleştiri yapıyoruz ama biz haklı bir eleştiri
yapıyoruz, doğru bir eleştiri yapıyoruz. Lütfen
bunları dikkate alın.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Gündem dışı üçüncü söz, 25-28 Mayıs
tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezinde yapılacak olan Trabzon
Günleriyle ilgili söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Ayşe Sula
Köseoğluna aittir.
Buyurunuz Sayın Köseoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula
Köseoğlunun, 25-28 Mayıs tarihleri arasında Atatürk Kültür
Merkezinde yapılacak olan Trabzon Günlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Trabzon Milletvekili olarak şehrim adına son derece
önemli gördüğümüz, insanımızın kaynaşmasına,
tanışmasına, birlik ve beraberliğine katkı
yapmasını amaçladığımız yarın Ankarada
başlayacak olan Trabzon Günleri için bilgilendirme yapmak ve bir davette
bulunmak üzere huzurlarınızdayım.
Trabzon, yıllardır Ankarada, Türkiye'nin
diğer illerinde ve hatta yurt dışında pek çok etkinlikle
adından söz ettiren örnek bir şehir. Yarın başlayacak olan
Trabzon Günleri vesilesiyle Trabzonun güzelliklerini, zengin kültür
ögelerini bir kez daha Ankarada, Türkiyemizin başkentinde, Atatürk Kültür
Merkezinde sergiliyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da
Trabzona olan ilginin artarak devam edeceğine yürekten inanıyor ve
Trabzonlular olarak, Trabzonun gördüğü ilgiden, Trabzonun
değerlerini tanıtmaktan büyük bir mutluluk duyduğumuzu ifade
etmek istiyorum.
Trabzon, her fırsatta dile getirdiğimiz gibi,
pek çok konuda öncü olan bir şehir. Kendine özgü kültürü, müziği,
horonu, zengin mutfağıyla Trabzon, kendisini tanıyan herkesi
şaşırtmayı ve büyülemeyi başarıyor; binlerce
yıllık tarihin mirasçısı. Trabzon, bugün metrekaresine en
fazla spor tesisi düşen, altyapısı ve spor kültürüyle sporun
başkenti. Trabzon, metrekaresine en fazla sanatçı düşen
şehir olarak bir sanat şehri, turizmde Türkiye'nin yeni parlayan yıldızı
olma yolunda hızla ilerleyen yeni bir cazibe merkezi. Trabzon, tüm bu
özellikleriyle gerek geçmişi gerek bugünüyle tanınmayı ve
tanıtmayı hak ediyor.
Diğer yandan, artık geleneksel hâle gelen bu
etkinlikler bir şehrin tanıtımından çok öte anlamlar
taşıyor. Ülkemizin bugün en çok ihtiyacı olan
birlikteliğin, kardeşliğin, her görüşten, her
düşünceden insanların kaynaşmalarının güzel bir
örneği oldu, siyasetüstü değerlerin
paylaşıldığı ve konuşulduğu bir platform
işlevi gördü. Birçok vatandaşımızın yanı
sıra, buradaki pek çok değerli siyasetçimizin de aralarında
bulunduğu çok sayıda önemli siyaset, kültür ve sivil toplum
insanını ağırladı. Bu tür etkinlikler, ülkemizde
yaşayan farklı etnik ve kültürdeki insanlarımızı bir
araya getirmek için âdeta bir vesiledir.
Farklılıklarımızı zenginlik gördüğümüz zaman
evrensel ve anlamlı bir kültürün temellerini birlikte atmış
olacağız. Bu tür etkinlikler batı ile doğuyu
yakınlaştırdığı gibi, kuzey ile de güneyin
kucaklaşmasına vesile olmaktadır.
Aynı zamanda bu kültür kucaklaşması,
geçmiş ile gelecek arasında bir bağ kurmakta ve
kuşakları birbirine bağlamaktadır. Genç
kuşakların kültür çeşitliliğine şahit olmasına
neden olan bu etkinlikler, evlatlarımızın araştıran,
sorgulayan, düşünen, örf ve âdetlerine sahip çıkan kişiler
olmasını da sağlamaktadır. Karadeniz içinde filizlenip
toplumun her kesimine yayılan bu zengin kültürümüz, ülkemizin dört bir
yanındaki yansımalarıyla birlik ve beraberliğimizin âdeta
teminatı olmuştur.
Bugün,
sadece İstanbulda 500 bini aşkın Trabzonlu hemşehrimiz
yaşamaktadır. Bugün, Ankarada, Bursada, Kocaelide, Vanda,
Amasyada, Hatayda, ülkemin pek çok vilayetinde hemşehrilerimiz örf ve
âdetlerine sahip çıkmakta ve milletimizi de, devletimizi de birlik ve
beraberliğiyle kucaklamaktadır.
Kıymetli
vekillerim, bilindiği üzere Trabzon bir medeniyet şehridir. Fatihi
Fatih Sultan Mehmet, Valisi Yavuz Sultan Selim, tüm dünyaya hüküm süren Kanunî
Süleymanın da doğum yeri, şehzadeler kentidir. Köklü tarihinin
yanı sıra, zengin bir kültür ve sanata da sahiptir. Horonuyla birlik
ve beraberliğin sembolü olmuş, kemençe ve kavalıyla da
gönüllerde yer tutmuştur. Mısır unundan kuymağına,
karalahanasından hamsisine kadar sofralarımızda bulunan bir
lezzet ve kültür çeşitliliği, zenginliği
oluşturmuştur. Mesela, Sümela Manastırından Uzungöle
kadar, tarihî ve doğal güzellikleri, mavi ile yeşilin her tonunu
barındıran Beşikdüzünden Ofa kadar yeşil bir cenneti
andıran Trabzonu her yönüyle tanıtabileceğimiz bu
etkinliğe bütün milletvekillerimizin katılımını arzu
ediyorum.
Mevlânanın
dediği gibi, birlikten rahmet, ayrılıktan azap doğar. Gelin
birlik olalım Karadenizi, Egesi, doğusu, güneyi, batısı
ve İç Anadolusuyla. Gün birlik olma vaktidir.
Bizler
hep şunu söyledik: Trabzonun Tsi, Türkiye'nin Tsidir. Trabzon bu
ülkenin çimentosu, birlik ve beraberliğinin teminatıdır. Siz
kıymetli vekillerimizi ve ekran başında bizi izleyen tüm
vatandaşlarımızı birliğimizin teminatı olan kadim
şehrimiz Trabzonu yaşamak ve tanımak için Trabzon Günlerine
davet ediyorum.
Gelin hep
beraber el ele horon oynayalım; kardeşliğimize,
birliğimize, geleneklerimize, birbirimize sahip çıkalım. Gelin
tanış olalım.
Hepinize
Trabzonlu günler diliyor, yüce Meclisi saygıyla ve muhabbetle
selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köseoğlu.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce sisteme giren ilk on beş sayın
milletvekiline yerlerinden kısa söz vereceğim birer dakikalık.
Sayın
Hürriyetten başlayalım.
Buyurun
Sayın Hürriyet.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik
Danışma Hizmetleri Yönetmeliğiyle ilgili hazırlanan
taslakta rehber öğretmenlere nöbet ve ders gibi ilave işler yüklenmek
istendiğine ilişkin açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Millî
Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma
Hizmetleri Yönetmeliğiyle ilgili hazırlanan taslakta rehber öğretmenler
branş öğretmeni ya da sınıf öğretmeni gibi görülerek
nöbet, ders gibi başka işler yüklenmek istenmektedir. Bu, hayata
geçerse yanlış uygulamaları beraberinde getirecektir.
Rehber
öğretmenler, veli, öğrenci, öğretmen ve idareci arasında
bir bağ oluşturur, öğretmenin kendini geliştirmesine destek
olur. Not kaygısı olmaksızın ezber bilgiye değil,
bireyin kendine güvenine, gelişimine, problem çözme becerisine ve hayata
uyumuna katkı sağlayan bir alandır. Okullarda psikolojik
danışma ve rehberlik hizmetleri, disiplin ve nöbetten daha hayati
önemde ve hassas bir noktadadır, çocukların renkli dünyasına
açılan penceredir. Zaten kör topal olan eğitim sistemi bu hâliyle
bile ilerlemezken psikolojik danışmanları, dolayısıyla
danışmayı aradan çekince daha iyi olmayacaktır. Bu konuda
yanlış yapılmaması dileğimizdir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akın
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, AKP tarafından kurulan sağlık sisteminin
içler acısı durumda olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Dün gece
bir yakınımın rahatsızlanması nedeniyle geceyi
Ankaranın köklü hastanelerinden bir tanesinde geçirdim. Kurulmuş
olan, AKP tarafından kurulan sağlık sisteminin içler
acısı durumuna maalesef üzülerek şahit oldum ve orada
ayaklarım gitmedi. Hastalar perişan hâlde, sağlık
görevlileri yetersiz, herkes bir yerde, atılmış durumda.
Her
fırsatta, AKPnin Sayın Genel Başkanı,
Cumhurbaşkanı referandum süresince her seferinde çıkıp Ey
Kılıçdaroğlu! deyip hastaneleri gösteriyordu. Buradan kendisine
tavsiye ediyorum
Hastaneler hastanelik olmuş, perişan durumda,
insanlar yolda, kapıların önünde bekliyorlar ve büyük Türkiyeye bu
yakışmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Dalkılıç
3.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıçın,
hayatını kaybeden gazeteci Akif Emreye Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kendi
ölümümüzü dostlarımıza telefon mesajında duyuracak kadar ölüme
yakın ve cenazelere katılamayacak kadar meşgul ve uzak bir
zamanda yaşıyoruz. diyordu bir yazısında değerli Akif
Emre. Dün geçirdiği kalp krizi sonucunda çağımızın
değeri Akif Emreyi kaybettik, Allah rahmet eylesin. Hayatı boyunca
emrolunduğu gibi dosdoğru yaşadı, davasının
çilesini yılmadan çekti, elif gibi dimdik durdu. Değerli insan dün
aramızdan ayrıldı. Ağabeyimize, Akif Emre ağabeyimize
Allahtan rahmet diliyoruz, basın camiasına
başsağlığı diliyoruz, sevdiklerine
başsağlığı diliyoruz ve ülkemize
başsağlığı diliyoruz. Bu vesileyle Rabbim onu
cennetinde sevdikleriyle cemeylesin diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Engin
4.- İstanbul Milletvekili Didem
Enginin, bugün itibarıyla olağanüstü hâlin 309uncu gününün
yaşandığına ilişkin açıklaması
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Bugün itibarıyla Türkiye, olağanüstü hâl
altında 309uncu gününü yaşıyor. Belli ki AKP OHALi çok sevdi
ve 2019 seçimlerine kadar OHALi devam ettirme niyetinde. Ülkemiz kanun
hükmünde kararnamelerle yönetilirken Meclis saf dışı
bırakılmış vaziyette. FETÖyle sözde mücadele adı
altında 100 binden fazla kamu görevlisi KHKlarla ihraç edildi, binlerce
akademisyen, binlerce bilim insanı işini kaybetti, üniversiteler boşaltıldı,
akademik özgürlükler yok edildi. İhraç edilenlerden en az 37 kişi
canına kıydı. Basın özgürlüğü rafa
kaldırıldı. Cezaevleri saygın gazetecilerle dolduruldu,
ülkemiz âdeta bir yarı açık cezaevine dönüştürüldü. Demokrasi
sloganıyla kongre düzenleyen AKPye Ziya Paşanın
terkibibendiyle sesleniyorum: En ummadığın keşfeder
esrar-ı derûnun/Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?
BAŞKAN
Sayın Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, 24üncü Dönemden 30u aşkın Cumhuriyet Halk
Partili milletvekilinin Milasta bir araya gelerek Sözcü ve Cumhuriyet
gazetelerine yönelik operasyonlara tepki olarak yayımladıkları
deklarasyona ilişkin açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 24üncü Dönemden 30u aşkın Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili Milasta bir araya geldik ve Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerine
yönelik operasyonlara tepki olarak şöyle bir deklarasyon
yayımladık: Gazetecilik suç değildir. Sözcü gazetesi özgür
basının en önemli adreslerinden biridir. Muhalif basına yönelik
susturma operasyonları kabul edilemez. Halkın haber alma
özgürlüğü gasbedilemez. Düşünce ve düşünceyi açıklama
özgürlüğü temel insan hakkıdır, ihlal edilemez. Mühürsüz seçim
yapanlar hiçbir gazetenin kapısına mühür vuramazlar. Tarih bugünleri yazarken
muhalefete dönük saldırıları yapanları değil, bu
saldırılara rağmen mücadeleden bir gün bile dönmeyenleri
yazacaktır.
Saygılarımızla.
BAŞKAN
Sayın Akyıldız
6.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, etüt merkezlerinin kapatılmasının
tehlike arz ettiğine ve bu sorunun çözülerek yeni mağduriyetlerin
önlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
9
Şubat 2017 tarihinde yayımlanan 687 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle etüt merkezleri için 1 Temmuza kadar kapatılma kararı
alındı. Etüt eğitim merkezlerinin kapatılması her
koşulda tehlike arz etmektedir; hem devletimize hem etüt merkezlerinin
sahiplerine ve çalışanlarına hem de çocuklarımıza
maddi ve manevi kayıplar verdirecektir; çocuklarımızı
denetimsiz ve ne olduğu belli olmayan, tabiri caizse, merdiven altı
etüt merkezlerine mecbur edecektir ve aynı zamanda, Fetullah Gülen cemaati
benzeri başka cemaat yapılanmalarının da önünü
açacaktır. Yakın bir zamanda yeni yeni FETÖ terör örgütlerinin ortaya
çıkmayacağının garantisini kimse veremez.
Buradan
Sayın Millî Eğitim Bakanına soruyorum: Etüt merkezlerinin
dönüşüm ya da kapatılması zorunluluğu yerine, kurumsal
paydaşlarla ortak bir planlama yaparak bu sorunu çözmeyi ve
yaşanması kaçınılmaz olan yeni mağduriyetleri önlemeyi
neden düşünmüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
7.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinden
uzaklaşılmasının Avrupa Birliğine üyelik
müzakerelerinin ilerlemesine alan bırakmadığına
ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizin
hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşması
Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerinin ilerlemesine de alan
bırakmamaktadır. Kapsamlı ve başarılı reformlar
yapan Gürcistan ve Ukrayna Avrupa Birliğine vizesiz seyahat hakkı
kazanırken altına imza attığı taahhütlerini yerine
getirmeyen Adalet ve Kalkınma Partisinin Haziran 2016da vizesiz Avrupa
Birliği sözü ise maalesef hayal oldu. İktidar partisi popülizmden, hamasetten
ve dikta rejimi uygulamalarından vazgeçmelidir, Avrupa Birliği
standartlarını yerine getirmek için ortak aklı devreye
sokmalıdır. Bunun ilk adımı olarak Adalet ve Kalkınma
Partisinin Genel Başkanı yarın Brükselde yapacağı
görüşmelerde ulusal devlet politikamız olan Avrupa Birliğine
üyelik yolunda kendi siyasi çıkarını değil, 80 milyonun
çıkarını öncelemelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Çamak
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Çamakın, Elâzığda başhekime silahlı
saldırıda bulunan bir medikal satıcısının
aldığı ihalelerin iptal edilip edilmeyeceğini öğrenmek
istediğine ve ÖSYM ile bir TUS dershanesi arasındaki
anlaşmazlığın göreve başlayacak hekimlere zaman
kaybettirdiğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, Sağlık Bakanına
soruyorum: Elâzığda bu sabah, medikal satıcısı,
başhekime silahlı saldırıda bulundu.
Caydırıcılık açısından, saldıranın
aldığı tüm ihaleleri iptal ettirecek misiniz?
Bir TUS
dershanesi 22 Nisanda gerçekleşen Tıpta Uzmanlık
Sınavında çıkan 10 soru için dava açtı. Bu davalar
ÖSYMnin sonuçları açıklamasına engel olmakta ve göreve
başlayacak hekimlere beş ay kaybettirmektedir. Her dönem yaşanan
bu sorunun tamamen reklam amaçlı olduğu ilgili kurumun On yılda
50 soru iptal ettirdik. biçiminde reklam yapmasından
anlaşılmaktadır. Fakat ÖSYM ve TUS dershanesi arasındaki
anlaşmazlıkların en büyük kurbanı ise boş yere aylarca
bekletilen hekimlerdir. Dava sürecini beklemekten yorulan doktorlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Ilıcalı
9.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Erzurumspor ile Gümüşhanespor arasında oynanacak Birinci Lige
yükselme maçına gidebilmek için Meclisin programının
değiştirilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Teşekkürler Başkanım.
Benim de
buradan bir milletvekili olarak tüm grup yönetimlerinden bir istirhamım
var; bu istirhamım spor adına, Doğu Anadolu adına. Bugün
akşam İstanbulda Vodafone Arenada Erzurum ve Gümüşhanesporun
1. Lig için final maçı var. Biz bir taraftar olarak, vekil olarak o maçta
bulunmayı çok arzu ediyoruz; gensoru var, program yoğun. Bu
programın değiştirilmesini milletvekilleri adına, bölge
insanları adına talep ediyor ve hepinizi maça gitmek üzere stada
davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Daha kolayı var, Adalet Bakanını
değiştirin yahu.
BAŞKAN
Sayın Bakan
10.- İzmir Milletvekili Murat
Bakanın, kapatılan üniversitelerde çalışan FETÖyle
bağlantısı olmayan akademik ve idari personelin yeni
açılacak üniversitelerde çalışmaya devam etmesi için verilen kanun
teklifine tüm siyasi partilerden destek beklediğine ilişkin
açıklaması
MURAT
BAKAN (İzmir) Sayın Başkan, 15 Temmuz sonrası
kapatılan tüm vakıf üniversitelerinin devlet üniversitesi olması
için kanun teklifi vermiştik. İzmire tüm milletvekillerinin
imzasıyla 2 devlet üniversitesi kazandırdık. Ardından,
kapatılan bu üniversitelerde çalışan, FETÖyle
bağlantısı olmayan akademik ve idari personelin yeni
açılacak üniversitelerde çalışmaya devam etmesi yönünde bir
kanun teklifi verdim. İzmirde Demokrasi Üniversitesinde bölümler
açılmadı, kadrolar açılmadı ama atanan rektör Tunçsiperin
şimdiden kadroları doldurduğunu söylediğini duyuyoruz, isme
kadro açıldığını öğreniyoruz. Buradan Hükûmete
soruyorum: Biz bu üniversiteleri niye açtık? Mağdur akademisyenleri
kadrolarına iade mi edeceğiz, Tunçsiperin eşine dostuna kadro
mu vereceğiz? Eğer yaşanan mağduriyetler giderilmeyecekse
bu masum insanlara FETÖden sonra ikinci mağduriyet yaratılmıyor
mu? Bu konuda vermiş olduğumuz kanun teklifine tüm siyasi partilerden
destek bekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Arslan
11.- Denizli Milletvekili Kazım
Arslanın, Maliye Bakanlığından Osman Gazi ve Yavuz Sultan
Selim Köprüleriyle ilgili bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına soruyorum: Siyasi iktidarınız
ve Maliye Bakanlığınız şimdiye kadar emsali ve benzeri
olmayan şekilde yap-işlet-devret modeliyle köprüler
yaptırdı.
1) Osman Gazi ve Yavuz Sultan Selim köprüleri için
alınan dış kredilere Hazine kefil olmuş mudur?
2) Örneği dünyada ve Türkiyede olmayan kredi,
müşteri ve kâr garantili olarak yapılan bu iki köprünün müteahhitleri
kimlerdir?
3) Her iki köprü için taahhüt edilen araç
sayısı günlük ne kadardır?
4) Her iki köprüden geçmeyen araçlar için günlük veya
aylık ne kadar ilave ücret ödenmektedir?
5) Köprülerin her ikisinin hangi sürede müteahhitlerin
işletmesinde kalacağını, hangi tarihte
Bakanlığınıza geri teslim edileceğini açıklar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, taşeron, mevsimlik ve geçici işçilerin derhâl kadroya
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Taşeron
işçi alt işverenle sürekli çalışıp hak ettiğini
alamayanlardır. Bugün kamuda 750 bin, toplamda 2 milyona yakın
taşeron işçi bulunmaktadır. Taşeron işçilik
sendikasız, güvencesiz, çok düşük ücretle, yıllık izni
olmadan, mesai saatlerine uyulmadan çalışma hâlidir. Sömürü
amaçlı bu uygulamadan vazgeçilmelidir. Hak ve adalete bu durum
sığmamaktadır. 20nci yüzyılın kölelik sistemi mutlaka
sonlandırılmalıdır. AKP seçimlerden önce üç ayda kadro
sözü verdi, sözünü tutmadı, oy için işçilerin duygularıyla
oynadı. Hükûmete çağrıda bulunuyorum: Taşeron
işçilerin, mevsimlik işçilerin ve geçici işçilerin derhâl
kadroya alınması için gereği yapılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Nurlu...
13.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun,
Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine karşı girişilen baskı,
susturma ve yıldırma politikalarıyla ülkedeki basın
özgürlüğünün ayaklar altına alındığına
ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan,
Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine karşı girişilen baskı,
susturma ve yıldırma politikalarıyla ülkedeki basın
özgürlüğü maalesef ayaklar altına alınmıştır.
Sözcü gazetesine yapılan operasyon tarihi olarak özellikle 19
Mayısın seçilmesi cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik ve demokratlara
gözdağıdır. AKPye yakın havuz medyası FETÖ terör
örgütüne övgüler düzerken Sözcü gazetesi bu örgütün çirkin yüzünü ve iktidarla
iş birliğini açığa çıkarmak için
uğraşmıştır. FETÖ terör örgütüyle yıllarca el
ele, kol kola iş çevirenlerin bu çabaları mutlaka boşa
çıkacaktır. Hükûmet, Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerini susturmak için
ne yaparsa yapsın gerçeklerin üzerini örtemeyecektir. Güneş balçıkla
sıvanmayacağı gibi yıllarca süren AKP-FETÖ iş
birliğinin de üzerinin örtülemeyeceğini belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Aydın...
14.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, son on beş yıldaki iktidarın
uygulamalarıyla Bursanın âdeta yeşilden griye
dönüştüğüne ve Cephanelik bölgesinin imara açılarak ranta ve
betona kurban gitmesini istemediklerine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Seçim bölgem olan Bursa son on beş yıldaki
iktidarın uygulamalarıyla âdeta yeşil Bursadan gri Bursaya
dönüştü. Son olarak da kentin merkezinde kalan Cephanelik bölgesinde
yeşilin, oradaki yaşayan insanların nefes alabildiği, çoluk
çocuk gezebildiği bölgenin imara açılmaya
çalışıldığının ve bunun
planlandığının duyumunu almış bulunmaktayız.
Önce bir orduevi adı altında, daha sonra da son kalan
yeşilliğin de tamamen imara açılacağını duyduk.
İktidara buradan sesleniyoruz: Yeşili, her tarafı griye
döndürdükten sonra nefes alacak bir yerimiz kalmayacak. Bursa da eski
sıfatıyla yaşayabilmesi için buraya dokunmayınız.
Oradaki yaşayan insanların son nefes alabileceği bir bölge
olduğu için ve birinci derecede sit alanı olduğu için bir imar
değişikliğine gidip bu bölgenin de ranta ve betona kurban
gitmesini istemiyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığını
da Büyükşehrin bu uygulamasında göreve davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Arık
15.- Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın, MİTe ihbar yapılmasına rağmen darbe
girişiminin niçin engellenmediğini öğrenmek istediğine ve
tüm delillerin yapılanın apaçık kontrollü bir darbe
girişimi olduğunu gösterdiğine ilişkin açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir
binbaşı tarafından 14.30da MİTe darbe ihbarı
yapılıyor. MİT Müsteşarı konuyu Genelkurmay
Başkanıyla paylaşıyor. Darbe ihbarına rağmen
Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanının
bilgilendirilmemiş olması garip değil mi? Darbe ihbarı
hangi gerekçelerle bu makamlarla paylaşılmamıştır?
Eğer bu makamlara darbe ihbar edilmediyse bu makamlar bunun
hesabını niçin MİT Müsteşarı ve Genelkurmay
Başkanından sormamışlardır? İhbarın
yapıldığı 14.30dan 22.00ye kadar geçen sürede ne oldu,
neler yaşandı, yapılan ihbarlara rağmen neden bir önlem
alınmadı, darbe girişimi niçin engellenmedi? Yoksa bu makamlar
darbe girişimine göz mü yumdu? Verilen emirlerle darbe girişimini
bastırır, FETÖcüleri de bu vesileyle sustururuz. diye mi
düşündüler? Tüm deliller gösteriyor ki yapılan apaçık kontrollü
bir darbe girişimidir, şehit olan 248 yurttaşımızın
vebali göz yumanların üzerinedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ilk sayın on beş milletvekiline söz
verdim ancak büyük uğraşlar sonucu sisteme giremeyen iki
milletvekilimiz var, onlara da buradan söz verdim, gelip rica ettiler çünkü.
Sayın
Bektaşoğlu ve Sayın Yıldırım, son iki arkadaşımıza
da söz veriyorum.
Buyurunuz
Sayın Bektaşoğlu.
16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, KHKyla görevlerinden ihraç edilen ve ardından
açlık grevine başlayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın derhâl
serbest bırakılmaları ve bir an önce görevlerine iade edilmeleri
gerektiğine ilişkin açıklaması
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
KHKyla
görevlerinden haksız, delilsiz, mesnetsiz şekilde ihraç edilen ve
ardından açlık grevine başlayan kamu emekçileri, eğitimci
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hırpalanarak, zorla, tekerlekli sandalyeyle
götürüldükleri Emniyetin nezarethanesinde iki gün bekletildikten sonra
tutuklanarak maalesef cezaevine gönderilmişlerdir. Yetmiş altı
gündür açlık grevi yapan bu 2 insan enfeksiyon kapma riski yüksek bir
ortamda âdeta ölüme terk edilmişlerdir. Bu muamele demokrasiye, hukuka,
insan haklarına, insan haklarının evrensel değerlerine,
ahlaka, vicdana maalesef sığmaz. Hükûmetin ilgili bakanına
buradan sesleniyorum: Emekleri için, ekmekleri için ölümü göze alan bu 2
eğitimci derhâl serbest bırakılmalı ve bir an önce
görevlerine iade edilmelidir. Bu yaşananlar Türkiyenin eskisinden daha
kötü olacağını göstermektedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, buyurun.
17.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, her gün haksız, hukuksuz, mesnetsiz
kararlarla tutuklamamalar yapıldığına, çocuğun
cezaevinde annesiyle kalmasının Çocuk Hakları Sözleşmesine
aykırı olduğuna ve iktidar ile Meclisi bu konuda bir
girişime davet ettiğine ilişkin açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
İktidarın
ve yandaşlarının savunduğu 18 maddelik tek adam yasa
tasarısının en önemli maddelerinden biri olana kendilerinin bile
inanmadığı, tarafsız ve bağımsız yargının
talimatlarıyla her gün haksız, hukuksuz, mesnetsiz kararlarla
tutuklamamalar yapılmaktadır, en son açlık grevindeki
akademisyenlerin tutuklanması gibi.
Referandum
sürecinde Muş ilinde yapılan baskıları,
hukuksuzlukları, açık oy kullanmaları Mecliste dile getiren Muş
Milletvekilimiz Sayın Burcu Çelik tutuklanmış ve cezaevine
konulmuştur. 3 yaşındaki kız çocuğunu yanına
almak istiyor. Vekilimiz ve çocuğunun ve hiçbir çocuğun yeri cezaevi
olmamalı. Tamamen keyfî, hasmane ve hukuk dışı kararla
cezaevinde rehin olan milletvekilimiz tutuksuz yargılanabilir ve
çocuğunu büyütebilir. Çocuğun cezaevinde annesiyle kalması Çocuk
Hakları Sözleşmesine de aykırıdır. İktidarı
ve Meclisi bu konuda bir girişime davet ediyor, vicdanların buna
rıza göstermemesi gerekiyor ve şairin dediği gibi, çocuklara ve
annelere kıymayın efendiler diyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi, sayın grup başkan
vekillerine yerlerinden söz vereceğim.
Sayın
Usta, buyurun.
18.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, 24 Mayıs 1993 tarihinde Elâzığ-Bingöl kara
yolunda PKKlı teröristler tarafından şehit edilen 33 askeri
rahmetle andığına, şeref aylığı
bağlanırken en önemli kriterin vatana hizmet kriteri olması ve
terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi
sayılmayanların mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
Bundan
tam yirmi dört yıl önce, 24 Mayıs 1993 tarihinde Malatyadan usta
birliklerine gitmek için sivil otobüslerle yola çıktıktan sonra
Elâzığ-Bingöl kara yolunda PKKlı teröristler tarafından
yolları kesilen ve otobüsten indirildikten sonra kurşuna dizilerek
şehit edilen 33 askerimizi rahmet, minnet ve dualarla anıyoruz.
Herhâlde en büyük insan hakkı yaşama hakkıdır. Bu masum
insanları, nereli olduğuna, kim olduğuna bakmaksızın
şehit edenler ve o şehit edenlerle ilgili olarak da hiçbir kaygı
taşımayanlara insan hakkı anlamında bu olaya bir daha
bakmalarını tavsiye ediyorum.
Anayasamızın
61inci maddesi, devletin, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri
ile malul ve gazileri koruyacağını, toplumda kendilerine
yaraşır bir hayat seviyesi sağlayacağını taahhüt
etmektedir. Biz de Millet Meclisinin üyeleri olarak öncelikli olarak bu taahhüt
çerçevesinde gazilerimiz ve şehitlerimizin aileleri için gerekenleri
yapmamız gerekmektedir. Ancak, şehit yakınlarının ve
gazi, harp malulü, muharip gazi, malul gazilerin haklarını yeterince
verdiğimiz söylenemez. Birçoğunun yokluk içerisinde
hayatını idame ettirmeye çalıştıklarını
görmekteyiz.
Diğer
taraftan, bunlar arasında gazi, harp malulü, muharip gazi, malul gazi-
farklı isimler var ve statüleri farklı, hakları da çok
farklılaştırılmış durumda, aralarında da
ciddi adaletsizlikler var. Bunlardan bir tanesi şeref
aylığı konusunda. Şimdi, şeref aylığı
bağlanırken en önemli kriter vatana hizmet kriteridir.
Dolayısıyla bu kriter çerçevesinde mesela er de general de vatana
hizmet maaşı anlamında aynı maaşı almaktadır
ancak sonradan buraya farklı bir kriter getirilerek sosyal güvencesi olup
olmadığına göre şeref aylığı
farklılaştırılmıştır. Bu, şeref
aylığı alan gazilerimizi ciddi ölçüde yaralamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, devam edin.
ERHAN
USTA (Samsun) Buradaki kriterin sadece vatana hizmet kriteri olarak
kalmasının ve sosyal güvencesi olup olmamasına bakılmaksızın
şeref aylığı ödenmesinin gerekli olduğuna
inanıyoruz.
Diğer
bir farklılık: Özellikle 15 Temmuz şehit ve gazileri ile terörde
şehit olan ve gazi olanlar arasında da ciddi farklılıklar
oluşturulmuştur. Burada da esasında hiçbir şekilde gazi
sayılmayan yani terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi
sayılmayanlar ciddi ölçüde mağdur edilmektedir. Şöyle bir durum
var: Bugün dernekler de bizi ziyaret ettiler. Ciddi ölçüde aslında
yaralananlar var. Burada, örneğin, şu röntgeni göstermek istiyorum,
belki ekranda görünür, kalbinde kurşunla geziyor, vücudunda 400 tane
şarapnelle gezenler var. Bu insanlarımız mesela x-ray
cihazlarından geçemiyorlar yani havaalanlarında bütün üzerlerindeki
kıyafetleri çıkarmaları durumunda dahi ellerinde bir gazilik
belgesi de olmadığı için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayın.
ERHAN
USTA (Samsun)
ciddi mağduriyet yaşamaktadırlar. Bunların
talebi: Bir maaş filan istemiyorlar devletten, bu vatan için gazi
olmuş ve önemli ölçüde yaralanmış olan bu insanlar sadece bu
şerefli unvanı, gazilik unvanını almak istiyorlar.
Dolayısıyla bizim de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu konuda
daha hassas olmamız lazım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
konuda verdiğimiz bir sürü kanun teklifi var. Bu kanun tekliflerinin de
gündeme alınarak bu adaletsizliklerin giderilmesinin toplum
açısından ben son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Usta.
Sayın
Kerestecioğlu, sisteme giremediniz sanırım, açıyoruz mikrofonu.
Buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın yetmiş
beş günlük açlık grevinden sonra tutuklanmalarının çok
acı bir durum olduğuna, devletin vatandaşlarının
yaşam hakkından sorumlu olduğuna ve HDP vekilleriyle ilgili
iddianamelerde yer almayan, yargılandıkları fezlekelerle ilgili
olmayan yeni fezlekelerin bilgi mahiyetinde denilerek gönderildiğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Maalesef
iyi haberlerle yapamıyoruz hiçbir konuşmamızı. Öncelikle
Nuriye Gülmen ve Semih Özakçanın yetmiş beş gün açlık
grevinden sonra -herhâlde belki dünya tarihinde de bir ilktir,
dışarıda açlık grevi yapan insanların tutuklanıp
cezaevine götürülmesi- dün de ifade ettiğim, çok inanılmaz sorularla,
savcılık sorgusuyla tutuklanmaları çok acı bir durum.
Devlet, vatandaşlarının yaşam hakkından sorumludur ve
hükûmetler de umarım bunun farkındadırlar yani gerçekten aksi
takdirde vicdanların tamamen çürümüş olduğu bir ülkede
yaşadığımızı söylemekten başka bir şey
yok. Bunun farklı örnekleri de var. Bugün maalesef Silivri geri gönderme
merkezinde İranlı bir kadının kendini asarak intihar
ettiğini öğrendik ve aynı şekilde ona tanıklık
eden 2 arkadaşı da akıl hastanesine kaldırılmış
durumda. Yani ülke bir cehenneme çevrildi ve insanların mutsuz olduğu
bir yerde
Tabii ki buna neden olan şeylerden şu anda elimde bir
örnek daha var. 12 Aralık 2016 tarihinde öğrencilerine idam ipi tutturarak
fotoğraf çeken öğretmene sadece kınama cezası verildi. Yani
Ya devlet başa ya kuzgun leşe. Başkan adalet istiyoruz.
yorumuyla sosyal medya hesabında da bunu paylaşan öğretmen,
öğrencilere sevgiyi değil nefreti, öfkeyi öğreten öğretmen
sadece kınama cezası aldı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin, buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Şimdi buradan yola
çıktığımız zaman, tabii ki yukarıda yönetenlerin
söylemleri, örneğin Amerikada şiddet uygulayan
korumalarını dakikalarca seyreden bir Cumhurbaşkanı -gerçekten
şiddet kaç dakika seyredilir bilemiyorum bu kadar
soğukkanlılıkla- ya da öğrencilerine idam ipi veren bir
öğretmen ülkenin daha iyi bir geleceğe sahip olmasına zemin
hazırlamayacaktır açıkçası.
Son
olarak, vekillerimizle ilgili bir gelişmeden söz etmek istiyorum. Yeni bir
uygulama: Aslında suç kapsamında olmayan, iddianamelerde yer almayan,
yargılandıkları fezlekelerle ilgili olmayan yeni fezlekeler
şimdi bilgi mahiyetinde denilerek gönderiliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bir cümlem kaldı.
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Yani öyle bir hava
yaratılmaya çalışılıyor ki, Bakın, ceza verin,
başka suçlar da var aman sakın tahliye etmeyin, sakın Vekil
tutuklu yargılanmaz. demeyin. Aynı şekilde, dün, önceki gün,
Sevgili Grup Başkan Vekilimiz Çağlar Demirelin kararında da
bunu gördük, diyordu ki: Uzun tutukluluk durumunun söz konusu olmaması,
bu nedenle sanığın Meclis çalışmalarından uzun
süre mahrum bırakılmak suretiyle yasama faaliyetinden
alıkonulmuş olmaması. Yani demek ki artık yasama
faaliyetinin süresine, ne kadar olduğuna, ne zaman alıkonulmuş
olacağımıza yargı karar verecek. Evet, yargı yasamadan
elini çeksin, siyaset de yargıdan elini çeksin diyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Sayın
Özel, buyurun.
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24
Mayıs 1993 tarihinde Elâzığ-Bingöl kara yolunda PKKlı
teröristler tarafından şehit edilen 33 askeri rahmetle andığına,
terörün bir insanlık suçu olduğuna ve Meclis yerleşkelerinde
yapılan ve yapılmak istenen değişikliklere ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bundan
yirmi dört yıl önce, 1993 yılında 33 askerimiz kara yolu üzerinde
seyahat hâlindeyken indirilip hunharca katledilmişlerdi. 1974-1975
doğumlu askerlerdi onlar. Geride 6 çocuk kalmıştı, bebek
kalmıştı. O bebekler bugün 25-26 yaşında ama o büyük
acı üzerinden geçen bunca zamana rağmen hem içimizi yakıyor hem
de bu konuyla ilgili gerekli hassasiyetin, o günlerde ifade edilen hassasiyetin
ve devlet sözünün hâlâ daha tutulamamış olduğu, olayın
üzerindeki spekülasyonların aydınlanmamış olduğu,
ihmali olanların cezalandırılmamış olduğu ortada.
Dün İngiltere için söylemiştik, bugün bir kez daha ifade edelim:
Terör, kimin tarafından yapılırsa yapılsın, hangi
saikle olursa olsun bir insanlık suçudur ve lanetlenmelidir.
Bugün
Sayın Meclis Başkanımızdan Adalet ve Kalkınma Partisi
yeni Genel Başkanının da katılacağı, Genelkurmay
Başkanının da katılacağı, Başbakanın
da, imha sürecinde olan Başbakanlık makamının da temsil
edileceği bir davet aldık, iftar daveti. Davetin ekinde de akıl
almaz bir şey var. Meclis Başkanı Meclisle ilgili,
yerleşkeleriyle ilgili yaptığı birtakım tadilat
çalışmaları, imar çalışmalarıyla ilgili bilgiler
veriyor; hepsi çok tartışmalı, yetki aşımı dolu.
O 15 Temmuz darbesinin yarattığı üzüntü ortamında bizler,
hepimiz burada perişanken ve meselenin özüyle ilgileniyorken, işte
Milletin Meclisini millet yapar. diye
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun devam edin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Milletin Meclisini millet yapacaksa hazineden
yaptırırsınız, ödenekle yaptırırsınız
çünkü milletin alın teriyle kazandığı parasından
alınan vergilerle, kutsal vergilerledir milletin Meclisini millet
yapacaksa ama milletin Meclisini yandaşlar yapıyor, o yüzden de
kimseye sormadan yapıyorlar. Ortaya çıkan tablo ortada. Kulislere
bakıyorsunuz, zevksiz döşenmiş bir otel lobisi, bir SPA
merkezinin dinlenme kısmı ya da böyle neon
ışıklarıyla pavyonları andıran bir görüntü var;
utanılacak bir hâle geldi.
Şimdi,
yolladığı yazıda Sayın Kahraman, son paragrafında
diyor ki: Meclis, 37de yapıldı; para yoktu,
imkânsızlıklar yüzünden 60a kadar sürdü bu. İhtiyaca cevap
vermiyor. Buranın da yıkılıp yenisinin
yapılmasını temenni ediyormuş beyefendi. Akıl
alır gibi bir şey değil. Yaptıkları AVM ortada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Müsaade ederseniz Başkanım
BAŞKAN
Sayın Özel, tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
Milletvekillerinin oturduğu bina ortada, Meclisin tarihî
dokusuyla, görsel yerleşikliğiyle bağdaşmayan,
yaptıkları AVM ortada. Şimdi, burayı yapacakmış,
ihtiyaca cevap veren bir şey yapacakmış! Akıl alır
gibi değil.
Bakın,
yaptığı marifet ne: Anayasanın 18 maddesi
değişti ya -Milliyetçi Hareket Partisinin de dikkatine sunuyorum-
bayrak kırmızısı Anayasayı saray turkuazına
çevirmişler, yeni Anayasa bu; buna da bir tepki göstermek lazım.
Sarayın rengine boyuyor; bu, akıl alır bir yaklaşım
değil. Saray mavi seviyormuş, turkuaz seviyormuş;
halıları da turkuaz yaptılar, bütün kırmızı
halıları. Restorandaki sipariş föylerine kadar renk değişti,
bu kadar israf
İşte,
kuvvetler ayrılığını ayaklar altına alan tek adam
rejimine geçişin mühürsüz ve tam olarak şaibeli, meri ama meşru
olmayan Anayasasını da Vatandaşa inat olsun, oh olsun. der
gibi saray rengine çeviriyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bunu da döndüreceğiz, bu Meclisi de onlara
yıktırtmayacağız.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın
İnceöz, buyurun.
21.- Aksaray Milletvekili İlknur
İnceözün, 24 Mayıs 1993 tarihinde Elâzığ-Bingöl kara
yolunda PKKlı teröristler tarafından şehit edilen 33 askeri ve
tüm şehitleri rahmetle andığına, 15 Temmuzda milletin
göstermiş olduğu kahramanlığa karşı kontrollü
darbe söylemini kınadığına, ramazanın tüm İslam
âlemine ve Müslümanlara hayırlar getirmesini dilediğine ve tüm terör
örgütlerine karşı birlik ve beraberlik içerisinde bir duruş
sergilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yirmi dört yıl önce -eli kanlı PKK terör örgütü tarafından- 24
Mayıs 1993 günü Elâzığ-Bingöl kara yolunda, Malatyadan hareket
eden, eli silahsız ve yeni bölüklerine gitmek üzere yola
çıkmış olan sivil, savunmasız ve korumasız 33
askerimizi haince, hunharca katleden terör örgütünü, terörü bir kez daha
lanetleyerek ve 33 askerimizi de rahmetle anarak, şehitlerimizi rahmetle
anarak sözlerime başlamak istiyorum. Onların şahsında,
bugüne kadar ülkemizin bölünmez bütünlüğü için, vatanın bölünmez
bütünlüğü için canlarını veren, şehadet şerbetini içmiş
olan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum, en yakın zamanda 15
Temmuz şehitlerimiz de dâhil olmak üzere. Eğer bugün ülkemizde,
birlik ve beraberlik içerisinde bu vatanın bölünmez bütünlüğü için
şehitlerimiz olmamış olsaydı gerçekten 780 bin
kilometrekare içerisinde birlik ve beraberlik içerisinde ve bu Meclis çatısı
altında bu çalışmaları gerçekleştirmemiz mümkün
olmazdı.
En son da
15 Temmuz darbe ve işgal girişimi. Onun için, 15 Temmuza
karşı duruşa, kahraman milletimizin göstermiş olduğu o
kahramanlığa karşı kontrollü darbe söylemini aziz
milletimiz, kahraman milletimiz adına bir kez daha
kınadığımı özellikle belirtmek istiyorum. Bu
yanlıştan derhâl dönülmeli, bu söylemden derhâl vazgeçilmeli. 15
Temmuzu hep beraber yaşadık. O gece bu Meclis çatısı altında
bombalar yağdı üzerimize. Bir duruş sergiledik, millî iradeye
hep beraber sahip çıktık ve kahraman milletimiz de canını
vermek üzere sokaklarda tanklara, toplara, F16lara karşı bir
duruş, ülkesinin birlik ve beraberliğine, vatanın bölünmez
bütünlüğüne bir sahip çıkışı sergilemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin, buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) - Bu anlamda bunun da altını çizerek
belirtmekte tekrar fayda var.
Bununla
birlikte, önümüzde birkaç gün sonra 27 Mayısı idrak edeceğiz ve
1960ta ilk askerî darbeyi yaşadık. O askerî darbe neticesinde
ülkemizde bir başbakan ve iki bakan asılmış ve o gün
tarihte Yassıada Duruşmaları olarak gerçekleştirilen, o
baştan sonu belli olan yargılamalarla bu kararlar verilmiş ve
demokrasimizde, demokrasi tarihimizde kara bir leke olarak yer
almıştır. İşte, o günlerden 15 Temmuzlara
geldiğimizde milletimiz millî iradeye pranga vurmak isteyenlere
karşı canıyla nasıl kahramanlık destanı
yazılacağını bir kez daha göstermiştir. Bu anlamda bu
söylemlerimize dikkat etmemiz gerekmektedir.
Yine cumartesi
günü, inşallah, on bir ayın sultanı ramazanışerifin
birinci gününü hep beraber idrak edeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sözlerimi tamamlayacağım.
BAŞKAN
Tamamlayın, buyurun.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Başı rahmet, ortası mağfiret ve
sonu ebedî azaptan kurtuluş olan ramazanın tüm İslam âlemine ve
Müslümanlara hayırlar getirmesini, bereketli olmasını temenni
ederken Müslüman topraklarda, Müslüman coğrafyada akan kanın ve
gözyaşının da bir an önce dinmesi için temennimi iletiyorum.
Ülkemize
bugün topyekûn terör saldırısı karşısında
PKKsı, DEAŞı, FETÖsü dâhil olmak üzere, tüm terör örgütlerine
karşı bu birlik ve beraberlik içerisinde bir duruş sergilememiz
gerektiğini ve siyasetçiler olarak da söylemimize herkesten daha fazla
dikkat etmemiz gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz sayın milletvekilleri.
Şimdi
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal
ve 23 milletvekilinin, Melen Sisteminin geldiği aşamanın,
projenin gecikme nedeninin ve proje için harcanan bedelle ilgili kamuoyuna
yansıyan iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/535)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Büyük
İstanbul İçme Suyu Projesi Melen Sistemi, Melen Çayı'ndan
İstanbul iline boru hatlarıyla su getirme
çalışmasının araştırma önergesinin verildiği
tarih itibarıyla geldiği aşamanın ve projenin gecikme
nedeninin öğrenilmesi, proje için harcanan bedelin kamuoyuna yansıyan
iddialarının tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüğüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim. 17/2/2016
1)
Mahmut Tanal (İstanbul)
2)
Gülay Yedekci (İstanbul)
3)
Hayati Tekin (Samsun)
4)
Süleyman Sencer Ayata (İstanbul)
5)
Hüseyin Çamak (Mersin)
6)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
7)
Ömer Süha Aldan (Muğla)
8)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
9)
Serkan Topal (Hatay)
10)
Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
11)
Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
12)
Özkan Yalım (Uşak)
13)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
14)
Murat Emir (Ankara)
15)
Nurettin Demir (Muğla)
16)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
17)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
18)
Ömer Fethi Gürer (Niğde)
19)
Çetin Arık (Kayseri)
20)
İbrahim Özdiş (Adana)
21)
Gürsel Erol (Tunceli)
22)
Gaye Usluer (Eskişehir)
23)
Haydar Akar (Kocaeli)
24)
Tufan Köse (Çorum)
Gerekçe:
İstanbul'un
uzun su ihtiyacını karşılamak maksadıyla
geliştirilen Büyük İstanbul İçme Suyu Projesi Melen Sistemi,
Melen Çayı'ndan İstanbul iline boru hatlarıyla su getirme
çalışmasıdır. Proje aynı zamanda Türkiye'nin en büyük
su temini çalışması olarak da nitelendirilmektedir. On
yıldan fazla bir süredir devam eden Büyük İstanbul İçme Suyu
Projesi Melen Sistemi tamamlandığı takdirde ortalama 1.180
milyon metreküp su elde edip İstanbul ve İstanbul'un yakın
çevresinin tahminî olarak 2040 yılına kadar su sorunu çözülecektir.
Günümüzde gelinen noktada projenin akıbetinin
paylaşılmadığını ve tamamlanması gereken
tarihte tamamlanmadığını görmekteyiz.
Büyük
İstanbul İçme Suyu Projesi Melen Sistemi dört aşamadan
oluşmaktadır:
l.
Aşama: Büyük Melen çayı üzerinde bir regülatör inşa ederek 8,5 m3/s
(yılda 268 milyon m3 ) debiyi çevirmek, pompaj ve 185 kilometre
boru ve tünel sistemi ile 720.000 m3/gün kapasiteli arıtma tesisiyle
arıtılmış suyu Avrupa yakasında Kâğıthane'ye
iletmek.
II.
Aşama: Büyük Melen Barajı ve ikinci boru hattıyla yılda 307
milyon m3 su iletme; pompa kapasitesi artırılacak ve yeni
bir arıtma tesisi yapılması.
III.
Aşama: Üçüncü boru hattıyla yılda 307 hm3 su iletme;
pompa kapasitesinin artırılması ve yeni bir arıtma tesisi
ilavesi.
IV.
Aşama: İlave 308 hm3 su iletme için pompa
istasyonlarına arıtma tesisine (800 000 m3/gün ilave
kapasiteli) ve enerji temin sistemine yapılacak ilaveler Büyük
İstanbul İçme Suyu Projesi Melen Sistemi 1. aşama işi 11
ayrı iş paketine ayrılarak ihale edilmiştir. Bu iş
gruplarından 7si inşaat, 3ü imalat, 1'i ise enerji teminiyle
ilgilidir. Bu paketlerin müşavirlik ve kontrol hizmetleri 8 firmadan
oluşan bir konsorsiyuma ihale edilmiştir.
Büyük
İstanbul İçme Suyu Projesi Melen Sistemi Sözleşme Paketleri:
Melen
Projesinde 11 tane iş paketi var ve bunun dışında da bir
müşavirlik işi var. İş paketlerimizden (SP-4) ve (SP-11)
kesin hesap ve kesin kabul aşamasına gelmiş olan işlerdir.
SP-1:
Melen Regülatörü, Melen ve Cumhuriyet Pompa İstasyonları
Yüksel-Hitachi
(51 milyon dolar)
SP-2:
Melen Terfi Deposu-Kıncıllı Sırtı Arası Boru
Hattı Döşenmesi
Alarko-RSNF
(49 milyon dolar)
SP-3:
Kıncıllı Sırtı-Cumhuriyet Arıtma Tesisi
Arası Boru Hattı Döşenmesi
Güriş-ACK
(45 milyon dolar)
SP-4:
Şile Kontrol Merkezi, Yeşilvadi Geçişi ve İsale Tünelleri
Palet-Yertaş
(104 milyon dolar)
SP-5:
Cumhuriyet Arıtma Tesisi
Limak-OTV-Emit
(43 milyon dolar)
SP-6:
Cumhuriyet Terfi Deposu-Kâğıthane Arası Boru Döşenmesi
Alke-Ataç
(30 milyon dolar)
SP-7:
Boğaziçi Tüneli
OJSC-Alke-STFA
(120 milyon dolar)
SP-8:
Boru İmalatı ve Temini (1. Kısım)
Noksel
(82 milyon dolar)
SP-9:
Boru İmalatı ve Temini (2. Kısım)
Ümran (79
milyon dolar)
SP-10:
Boru İmalatı ve Temini (3. Kısım)
Erciyas
(20 milyon dolar)
SP-11:
Enerji Temini
Mapa-Areva
(43 milyon dolar)
Büyük
İstanbul İçme Suyu Projesi Melen Sistemi'ne ait 11 (on bir) iş
paketinin ihalesi 2000 yılında yapılmış ve 2001
yılı başında işe başlama talimatı
verilmiştir. Bu iş gruplarından SP-4 (Sözleşme Paketi)
(Şile Kontrol Merkezi, Yeşilvadi Geçişi ve İsale Tünelleri)
işinde proje değişikliği yapılmış SP-7
(Boğaziçi Tüneli) işi tasfiye edilmiş ve SP-3
(Kıncıllı Sırtı Cumhuriyet Arıtma Tesisi
Arası Boru Hattı Döşenmesi) işi de feshedilmiştir.
DSİ Genel Müdürlüğünün web sayfasında İstanbul bölgesine
girilip inşa hâlindeki tesisler incelendiğinde 1 adet regülatörün,
135 kilometrelik boru hattının, bazı pompa istasyonlarının
ve Cumhuriyet Arıtma Tesisinin tamamlandığı görülmektedir.
İnşa edilmeyi bekleyen arıtma tesisleri, pompa
istasyonları, boru hatları ve 20 Mayıs 2012de ihalesi
yapılan 28 Aralık 2012'de başlayan, inşaatı devam eden
Büyük Melen Barajı bulunmaktadır. Ve görülüyor ki birçok paket yüzde
100 oranında sonuca ulaşmamıştır.
Büyük İstanbul İçme Suyu Projesi Melen
Sistemiyle ilgili Düzce'de sorun yaratan bazı proje ve tesislere göz
yumulduğu iddiası söz konusudur. İddialara göre Düzce'ye il
unvanı verilmesinin ardından Büyük İstanbul İçme Suyu
Projesi Melen Sistemi'ne bir süreliğine iptal kararı
verilmiştir. İddialara göre iptal nedeni, iktidara yakın
olduğu söylenen iş adamı sanayicilerin tutum ve baskılarıdır.
Ve yine aynı dönemde iddialara göre Düzce'de ÇED kararlarına
aykırı yatırımlara izin verilerek Düzce'deki sanayi
atıklarının Melen Çayı'na dökülmesine göz yumulmuştur.
Bu işlemler ardından da proje Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden
yürürlüğe girmiştir.
Tüm bunlara ilave olarak 2011 yılının
sonunda proje için harcanan tutarın 3 milyon 517 bin 818 TL olduğu
belirtilmektedir. Fakat iddialara göre söz konusu olan iş ihale bedeli 1
milyar 314 milyon TL'dir. Aradaki fark 2 milyar 200 milyon TL
civarıdır. Projenin ilk aşaması 2012 yılında
yapılan harcama dışında yaklaşık 1 milyar 954
milyon dolara mal olmuştur. Projenin ihale bedelinin 2,7 katı bir
maliyete ulaştığı görülmektedir. İhale bedelinin
dışında oluşan bu fahiş farkın nedeninin
yanıtlanıp detaylı şekilde de
faturalandırılmış bilgilerin paylaşılması
gerekmektedir.
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal
ve 23 milletvekilinin, Düzce İli Belediyeleri Katı Atık Bertaraf
Tesisinin ve diğer dış fiziki faktörlerin Melen
Çayı'nı kirletmesinin halk sağlığı ve tüm
canlıların yaşamına etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/536)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul
iline içme suyu temin eden havza ve dereler arasında bulunan Melen
Çayı atık sularla kirletilmektedir. Düzce ili merkez Esençam köyü
mevkisinde yapılan Düzce İli Belediyeleri Katı Atık
Bertaraf Tesisinin ve diğer dış fiziki faktörlerin Melen
Çayı'nı kirletmesi halk sağlığını ve tüm
canlıların yaşamını tehdit etmesi yaşanan hak
kayıplarının ve ihlallerinin tespitinin yapılması
amacıyla Anayasa'nın 98, TBMM'nin 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
17/02/2016
1)
Mahmut Tanal (İstanbul)
2)
Gülay Yedekci (İstanbul)
3)
Hayati Tekin (Samsun)
4)
Serkan Topal (Hatay)
5)
Süleyman Sencer Ayata (İstanbul)
6)
Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
7)
Mustafa Ali Balbay (İzmir)
8)
Ömer Süha Aldan (Muğla)
9)
Serdal Kuyucuoğlu (Mersin)
10)
Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
11)
Onursal Adıgüzel (İstanbul)
12)
Murat Emir (Ankara)
13)
Hüseyin Çamak (Mersin)
14)
Özkan Yalım (Uşak)
15)
Nurettin Demir (Muğla)
16)
Niyazi Nefi Kara (Antalya)
17)
Çetin Arık (Kayseri)
18)
İbrahim Özdiş (Adana)
19)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
20)
Ömer Fethi Gürer (Niğde)
21)
Gürsel Erol (Tunceli)
22)
Gaye Usluer (Eskişehir)
23)
Haydar Akar (Kocaeli)
24)
Tufan Köse (Çorum)
Gerekçe:
İstanbul
iline içme suyu temin eden havza ve dereler arasında bulunan Melen
Çayı atık sularıyla kirletilmektedir.
Düzce
İli Belediyeleri Katı Atık Birliği tarafından Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının 28 Şubat 2011'de
verdiği ÇED olumlu kararıyla Çilimli ilçesi Esençam Köyü mevkisinde
Melen Çayı'na 200 metre uzaklıkta katı atık bertaraf tesisi
kurulmuştur.
Düzce ili
Esençam mevkisinde yapılan Düzce İli Belediyeleri Katı Atık
Bertaraf Tesisi, Melen Çayı'na yalnızca 200 Metre mesafede olup
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü
(İSKİ) İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol
Yönetmeliği'ne göre kısa mesafeli koruma alanı içinde yer
almasına rağmen İSKİ, İçme Suyu Havzaları Yönetmeliğine
aykırı olarak katı atık bertaraf tesisinin
yapılmasına izin vermiştir.
Yazılı
basma yansıdığı ve çevre halkının da ifade
ettiği üzere vatandaşların şikâyet ve taleplerine
rağmen tesisin kapısı mühürlenmesine rağmen kapı,
mühürle birlikte sökülerek çöp kamyonlarının tesise çöp dökmeye devam
ettiği bilinmektedir.
Düzce
iline bağlı Yığılca, Kaynaşlı, Gölyaka,
Gümüşova ve Cumayeri ilçelerinde arıtma tesisinin olmaması
gerekçesiyle ilçelerin kanalizasyon ve sanayi suları Melen Çayı'na
boşaltılmaktadır.
Gölyaka
ilçesinde mezbahanedeki sakatatlar Melen Çayı kenarına belediye
aracı ile dökülmektedir. Ayrıca Gölyaka ilçesinde, kanalizasyon
borularının bağlandığı çökertme havuzunda biriken
kanalizasyon suyu da Melen Çayı'na deşarj edilmektedir.
Kaynaşlı
ilçesinde bulunan basit çökertme tesisinin de işlevini yerine
getirmediği görülmektedir. Kazılmış olan bir çukur
içerisine serilen muşambayla kirli su çöktürme havuzunda muhafaza
edildiğine ve bu şekilde de Melen Çayı'na deşarj
edildiğine rastlanılmıştır.
Düzce il merkezinde bulunan tesisin katı atık
bertaraf tesisi olmasına rağmen tesise aynı zamanda sanayi ve
endüstriyel atıklar da karışmaktadır. Fakat katı
atık bertaraf tesisinin "kimyasal maddeleri
ayrıştırma-arıtma özelliği olmaması nedeniyle
sanayi ve endüstriyel özelliği bulunan atıklar arıtılmadan
Melen Çayı'na karışmaktadır.
İlmen ve fennen Hasanlar/Hecinler bölgesine
yapılan katı atık bertaraf katı atık tesisinin yer
seçiminin doğru olup olmadığının
araştırılmadığı bölge halkı tarafından
belirtilmektedir. Katı atık tesisinin bulunduğu yerin fay
hattı üzerinde olduğu söylenmekte olup eğimli bir arazide
bulunmaktadır. Bu sebeple ihtimal dahilinde olan bir toprak kayması
esnasında tüm katı atıkların ve havuzda biriken zehirli
suyun Melen Çayı'na karışarak bir faciaya sebep olma riski
bulunmaktadır. Söz konusu katı atık tesisi her ne kadar bir
tesis olarak adlandırılmış olsa da mevcut yerin bir tesis
olarak faaliyet gösterebilmesi için gereken hiçbir önlem alınmamış
araç ve gereç mevcut olmayıp sadece iki adet bekçi kulübe
bulunmaktadır. Söz konusu katı atık tesisinin kuruluş
aşamasında yapılan harcamaların ne amaçla
yapıldığı tarafımızca
anlaşılamamış olup kamu menfaati açısından bu
harcamaların usulüne uygun olup olmadığı da
bilinmemektedir. Melen Çayı ve civar yerleşim yerlerinde yapılan
çevre felaketi dolayısıyla bölge halkının ve bölgede
bulunan tüm canlıların su ve gıda güvenliği tehlike
altında olup halktın ve diğer canlıların
sağlığı tehlike altındadır.
Düzce ili Hecinler köyünde çöp suları ve kanalizasyon
suları vidanjörlerle taşınmakta ve dağlardan Melen
Çayına akan temiz suya bırakılmaktadır. Dağlardan
akan tertemiz suya karışan çöp ve lağım suları oradan
Küçük Melene akarak tarım arazilerine ulaştırılmak üzere
Düzce Ovasına yayılmaktadır. Bölgede yapılan tarımsal
faaliyetler dolayısıyla tarımda kullanılan su
aracılığıyla tarımın kalitesi düşmekte,
ekinlere zararlı atıklar ve suyla taşınan mikroplar aktarılmaktadır.
Bu durumda tarım mahsulünün ulaştığı her
insanımız risk altında bulunmaktadır.
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal
ve 21 milletvekilinin, kız çocuklarının
eğitim-öğretimlerinin yarım bırakılmasının
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/537)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Eğitim
sisteminde yapılan değişiklik akabinde son yıllarda
kız çocuklarının eğitim öğretim hayatlarında lise
ve yükseköğrenim aşamalarına geçemeden eğitim sürecini terk
etme oranı yüzde 41lere varan rakamlara ulaşmıştır.
Bu rakam uluslararası toplumlar açısından da geride
kalmamıza neden olmaktadır. Bu durumun önüne geçilmesi amacıyla
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi ve yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla Anayasanın 98inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılması hususunda gereğini
arz ederiz. 18/02/2016
Saygılarımızla.
1)
Burcu Köksal (Afyonkarahisar)
2)
Mahmut Tanal (İstanbul)
3)
Kazım Arslan (Denizli)
4)
Ali Yiğit (İzmir)
5)
Çetin Arık (Kayseri)
6)
Bülent Öz (Çanakkale)
7)
Lale Karabıyık (Bursa)
8)
Ahmet Tuncay Özkan (İzmir)
9)
Serkan Topal (Hatay)
10)
Murat Bakan (İzmir)
11)
Zeynel Emre (İstanbul)
12)
Melike Basmacı (Denizli)
13)
Nurhayat Altaca Kayışoğlu (Bursa)
14)
Dursun Çiçek (İstanbul)
15)
Eren Erdem (İstanbul)
16)
Nihat Yeşil (Ankara)
17)
Özkan Yalım (Uşak)
18)
Hüseyin Çamak (Mersin)
19)
Ömer Süha Aldan (Muğla)
20)
Erkan Aydın (Bursa)
21)
Durmuş Fikri Sağlar (Mersin)
22) Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli)
Gerekçe:
Okulu
bırakma birçok ülkenin eğitim politikalarında önemli problemler
arasında olup okulu bırakma oranını azaltma bu ülkelerin
eğitim ile ilgili en önemli önceliklerinden biri hâline gelmiştir.
Bir ülkenin eğitim sisteminde ne kadar öğrencinin okulu terk
ettiği, eğitimlerini yarıda bıraktığı o
ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel koşulları hakkında ipucu
verebilmektedir. Okulu bırakmanın hangi sonuçlara işaret
ettiğinin farkında olan toplumlar giderek daha fazla bir çabayla
sorunu azaltmaya çalışmaktadırlar.
Ülkemizde ise okulu bırakma sorununun ihmal
edilmesinin beraberinde getireceği sorunun boyutları hakkında
değişik çalışmaların yürütülüyor olmaması büyük
bir eksiliktir.
Avrupa'da
Eğitimi Terk Durumu Raporu verilerine göre, 2013 yılında
Türkiye'de kız öğrencilerin yüzde 39,9u lise ve dolasıyla
yükseköğrenim aşamalarına geçemeden eğitim sürecini terk
etmekte ya da terk etmek zorunda kalmaktadır. Bu da her yüz kız
öğrenciden 40'ının eğitimin ileri aşamalarından,
sonuç olarak da büyük çoğunluğunun istihdamdan yoksun kalması
anlamına gelmektedir. Türkiye de bu oranla, Avrupa ülkeleri arasında
açık ara birinci sıradadır. Ülkemizde kız öğrenciler
okula devam konusunda dezavantajlı durumda bulunurken Avrupa ülkelerinde
tam tersi durum gözlenmektedir.
Eğitim
Reformu Girişimi'nin 2014-2015 Eğitim İzleme Raporuna göre,
2014 yılı itibarıyla ortaöğretimden erken ayrılan
öğrencilerin oranı Türkiye'de yüzde 38 iken AB ülkelerinde ise yüzde
11dir. Yine aynı rapora göre Türkiye'de 18-24 yaş arasında ortaöğrenimi
tamamlamadan eğitim sisteminden ayrılan genç kadınların
oranı erkeklerden daha yüksektir. 2014 itibarıyla genç
kadınların yüzde 41'i, genç erkeklerin ise yüzde 35'i
ortaöğrenimini tamamlamadan bırakmıştır.
Türkiye
Öğretmenler Sendikası, MEB 2014 İdare Faaliyet Raporu'nda okulu,
2013 yılında 174.625 öğrenci ilköğretim
kurumlarını terk ederken 2014 yılında ilköğretim
kurumlarında eğitim gören 234.932 öğrencinin okulu terk ettiği
bildirilmiştir.
Kız
çocuklarının eğitime katılımı açısından
özellikle ilkokulda sayısal olarak bir ilerleme olmasına rağmen,
yeni eğitim sisteminin kız çocuklarının eğitim
dışına itilmesinde çok büyük payı vardır. Zorunlu
eğitim yerine 4+4+4 uygulamasının getirilmesiyle eğitimin
yarıda bırakılması kolaylaştırılarak,
eğitimi terk konusunda Türkiye'nin Avrupa'da birinci sırada yer
almasına neden olunmuştur.
Düşük
eğitim düzeyi, kız çocuklarını ev içindeki en temel roller
için bile hazırlıksız kılmaktadır. Çalışma
yaşındaki kadınların yüzde 75'inin kayıtlı
iş gücüne dahil olmadığı Türkiye'de, bu durumun etkileri
çok daha büyüktür. Temel eğitimin dışında kalma motifi
yetişkinliğe eriştiklerinde ülkenin kadın nüfusunun çok
büyük bir bölümünü çalışma hayatının dışına
itmekte ve bunun sonucunda ekonomi değerli insan kaynaklarından
mahrum kalmaktadır.
Okulu
bırakmanın olumsuz sonuçları kişileri, aileleri ve de tüm
toplumu değişik yollarla etkilemektedir. Bu durumun en önemli olumsuz
sonuçları ise, düşük gelir, düşük vergi ve düşük meslek
statüsü, işsizlik, suçlu, uyumsuz ve antisosyal davranışlar,
depresif ruh hâli, intihar, toplumla bağın kopuk olması,
düşük özsaygı ve olumsuz sağlık göstergesidir.
Ülkelerin
ekonomik, sosyal ve kültürel olarak gelişmişlik göstergeleri
açısından önemli bir unsuru olan kız çocuklarının
eğitim-öğretimlerinin yarım bırakılmasının
ve sebeplerinin araştırılması, alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98inci ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasının
yararlı olacağı görüşündeyiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Aydın Milletvekili
Deniz Depboylu ve arkadaşları tarafından, Büyük Menderes Nehri
ve havzasının kirliliğinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 21/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
24/05/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 24/05/2017 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
21 Nisan
2016 tarih, 1596 sayı ile TBMM Başkanlığına verilen,
Aydın Milletvekili Deniz Depboylu ve arkadaşlarının Büyük
Menderes Nehri ve havzasının kirliliğinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amaçlı Meclis araştırması açılmasına dair
önergemizin 24/05/2017 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde olmak üzere ilk
konuşmacı Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu.
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Büyük Menderes Nehri ve havzasının temizlenmesi,
vatandaşlarımızın, çiftçilerimizin, arazilerimizin ve
doğamızın korunması için yaşanılan
sorunların tespit edilmesi ve çözüme yönelik çalışmalar yapmak
üzere kurulmasını istediğimiz Meclis araştırma
komisyonu için verdiğimiz önergemiz üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama
başlamadan önce yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu önergemizin veriliş tarihi aslında Nisan
2016dır. Aslında uzunca bir süredir araştırma komisyonunun
kurulması için bu önergenin gündeme getirilmesini beklemekteydik ama
yaşanılan sorunların da ne kadar büyük olduğunu görünce biz
kendimiz çekilmesini talep etme gereği gördük.
Menderes,
şu anda Ergene ve Gedizden sonra Türkiye'nin en kirli, maalesef, 3üncü
nehri.
Büyük
Menderes Nehrinde iki temel sorun bulunmakta: Birincisi, Büyük Menderes Nehri
ana su kütlesi ve kolları ile bu su kütleleriyle
bağlantıları, gölleri etkileyen kirlilik sorunu. Bir diğeri
ise Büyük Menderes havzasında yer alan su kütlelerinin morfolojisinin geri
dönülemeyecek şekilde değiştirilmesi ve su düzeninin
bozulması sorunu.
Menderes
Nehrinin aslında kirliliğinin sebepleri belli. Bunları tek tek
sayabiliriz ki birincisi, sanayi atıkları. Sanayi
kuruluşları maliyet nedeniyle arıtma tesisi kurmuyor, var
olanları da çalıştırmıyor. Menderes Nehri
Aydına, Sarayköy mevkisinde Uşak ve Denizli illerinde bulunan sanayi
tesislerinin oluşturduğu kirlilik nedeniyle tarımda
kullanılamayacak düzeyde kirliliği getirmektedir.
Bir
diğer sorunumuz, jeotermal atıklar. Maalesef, jeotermal tesisler bir
yandan havaya saldıkları gaz atıklarla bir yandan da
toprağa ve suya verdiği zararla su kaynaklarımıza ve
Menderese kirlilik vermekte.
Yine,
üçüncüsü, plansız kentleşme ve belediye atıkları.
Menderesin geçtiği dört ildeki belediyenin yüzde 88inin arıtma
tesisi yok, Aydındaki belediyelerin ise yüzde 70 oranında
arıtma tesisi olmadığını biliyoruz.
Bir
diğeri, evsel atıklar. Aydın ili, evin içinde su, tuvalet, banyo
olma oranında Türkiye ortalamasından daha kötü.
Yine, bir
diğeri, aşırı gübre ve ilaçlama. Türkiyede tüketilen zirai
ilaçların üçte 2sinin Batı Anadoluda
kullanıldığını biz biliyoruz. Bu ilaçlar doza
bağlı topraklarda birikerek uzun süreli etki göstermekte.
Yine,
Beşparmak Dağlarında maden ocakları ve kimyasal madde
atıkları mevcut. Buradaki kirlilik Çine Çayıyla Menderes
Nehrine kadar ulaşmakta.
Bir de,
tabii, kurulmuş olan balık çiftlikleri var, bu balık çiftliklerinin
de atıkları var. Maalesef, Menderes Nehri günden güne daha da
kirlenmekte.
Aydında
içme ve kullanma suyu ihtiyacının yüzde 80den fazlası yer
altı sularından kaynaklanmakta ama bütün bu
saydığımız doğayı kirleten unsurlar sebebiyle yer
altı kaynaklarımız da bu kirlilikten etkilenmekte.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye arasında
2008-2009 yıllarında Türkiyede Su Sektörü İçin Kapasite
Geliştirmesi Projesi yapılmıştır. Uygulayıcı
kurum, Devlet Su İşlerinin de içinde yer aldığı Orman
ve Su İşleri Bakanlığıdır. Bu proje
kapsamında pilot bölge ilan edilen Büyük Menderes havzası için
karakterizasyon raporu ve önlemler programı
açıklanmıştır, sonra da proje bitiminde bu program
kesinleşmiştir ve bu proje dâhilinde acil önlemler alınması
gerektiği de bildirilmiştir. Maalesef bu önlemler
alınmamıştır, 2017ye geldik hâlâ bir uygulama
görmemekteyiz, bu projenin de bir an önce uygulamaya konması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bir de son zamanlarda gündeme gelen, özellikle gazetelerde,
haber kanallarında karşımıza çıkan bir haber söz
konusu ki geçenlerde Meclis gündemine de takıldı. Kisir Mahallesiyle
ilgili bu, Sökede bulunan ve bu bölge daha önceden uranyum ocakları
işletmesinin bulunduğu bir yer. 1957-1958 yıllarında bir
İngiliz şirketi tarafından toplam 4 noktada toprağı
yararak numune alınmış, 1963-1984 arasında alınan
numunelerin neticesinde de aynı bölgede toplam 13 adet uranyum kuyusu
işletmeye açılmış fakat 1957 yılında numune almak
için açılan yarmalar kapatılmamış. Yarmaların toplam
alan genişliği de 2 futbol sahası. Kapatılmayan yarmalar
için zamanında STKlar Amerikadan, Almanyadan ve yine Türkiyeden belli
uzmanları, akademisyenleri davet etmiş, birtakım incelemeler
yapılmış ve normalin 450 katı oranında bir radyasyon
tespit edildiği açıklanmış. 2015 yılının
Ağustos ayında Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan 2 kimya mühendisi,
Kisir köyünün çevresinden toplam 14 noktadan toprak, yarma kuyulardan taş;
18 noktadan hava, şimdiye kadar da Kisir köyü halkının kullandığı
toplam 13 su kaynağından da su numunesi almış ve
araştırmış. 2015 Aralık ayı içerisinde 33 eve
takılan radyasyon ölçüm tüplerinin değerleri Şubat 2016
tarihinde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından geri
alınmış ama hâlâ bir cevap yok. Bu bölgedeki durum nedir? Gerçek
kirlilik oranı nedir? Gerçekten orada yaşayan
insanlarımızın sağlığını olumsuz yönde
etkileyecek radyasyon oranı mevcut mudur? Bunların cevabını
da köyümüzde yaşayan ve çevrede yaşayan
Aydınlılarımız beklemekte.
Yine, bu,
bahsettiğim gibi haber programlarına ve gazetelere konu olmuş
durumda ancak geldiğimiz nokta belli. Burada Kisirdeki bu uranyum
madenlerinin yer altı su kaynaklarına ne kadar radyasyon
yaydığını da bilmek istiyoruz. Yine, toprağı ne
oranda kirlettiğini de bilmek istiyoruz. Aksi takdirde, gerek bu uranyumla
ilgili olan sorundan dolayı gerek Beşparmak Dağlarında
bulunan maden ocaklarının atıkları, jeotermallerin
bıraktığı atıklar veya diğer arıtma
tesislerinin olmayışından kaynaklanan sorunlarla birlikte
havzadaki yerleşim yerleri yaşanamaz duruma gelebilir. Son derece
önemli miktarda yaş ve kuru meyve sebze üretimi yapılan bu havzada
tarımsal faaliyetlerin devamı da riske girecektir.
Menderes
havzasının kurtulması için tabii ki alınabilecek çok
sayıda önlem mevcut. Bu önlemlerin bazıları alınmaya
çalışılmış ama yetersiz, bir kısmına hiç
dokunulmamış. Bu konuda ciddi bir çalışma
yapılması gerekiyor. Bir kere, tüm sanayilerde çevre uzmanlarının
görevlendirilmesi lazım. Tüm sanayilerde atık su arıtma için
mevcut en iyi teknolojilerin kullanılması gerekiyor. Hassas alanlarda
ileri arıtması olan atık su arıtma tesislerinin
yaygınlaştırılması gerekiyor. Jeotermal
sularının arıtılması, reenjeksiyonun yapılıp
yapılmadığının kontrolü gerekiyor. Bunun gibi
yapılması gereken çok sayıda işlem, alınması
gereken çok fazla önlem var. Kullanılan tarım ilaçlarının
denetlenmesi, yine çevrede yaşayan, tarımla uğraşan
Aydınlılarımızın da çiftçilerimizin de hem desteklenmesi,
aynı zamanda da organik tarım için kendilerinin bilinçlendirilmesi,
yine bu konuda kendilerine yardım edilmesi gerekiyor.
Yine, biz
taşmaları çok fazla yaşıyoruz Mendereste. Allaha çok
şükür, son dönemde yaşamadık ama bundan sonraki dönem içinde
yaşanıp yaşanmayacağına dair önemli bir
değerlendirme ve çalışmanın yapılması gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, dünyada temiz su kaynakları hızla azalıyor.
Şu anda dünyada 10 kişiden 1i temiz suya ulaşamıyor.
Bundan otuz kırk yıl önce Menderese bağlanan Akçay, Dandalas
Çayı gibi akarsularımızda yüzülebiliyor ve bu sulardan
balık tutup tüketilebiliyordu; oysa şu anda kokudan yanlarına
bile yaklaşılamıyor.
Yaşadıkları
sorunlar için çözüm isteyen, yardım haykırışlarında
bulunan insanlara kulağınızı tıkayamazsınız.
Yok olmanın eşiğinde, yardım bile isteyemeyen canlıların
yok oluşuna seyirci kalamaz, gözlerinizi kapatamazsınız.
Vatanın toprağı da, suyu da bizim emanetimizdir. Biz
yıllardır alanlarda, meydanlarda Mustafa Yıldızdoğan
kardeşimizin Irmağının akışına ölürüm
Türkiyem türküsüyle seslenirken bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin de
aynı türküyü büyük bir keyifle söylediğini görüyorum. O zaman, bu
türküde bahsedileni yerine getiriniz lütfen, bir araştırma komisyonu
kurulmasını yüce heyetinizden rica ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Depboylu.
Grup
önerisinin aleyhinde olmak üzere ilk konuşmacı Aydın
Milletvekili Sayın Mehmet Erdem.
Buyurunuz.
Süreniz
on dakika.
MEHMET
ERDEM (Aydın) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; hepinize sevgiler saygılar sunuyorum.
Aleyhinde diye ifade etti Sayın Başkan ama aslında biz bu
konunun üzerinde bir konuşma yapacağız AK PARTİ Grubu
adına.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Oyu nasıl vereceksiniz, oyu; lehte mi, aleyhte mi?
Üzerinde oy yok.
MEHMET
ERDEM (Devamla) Büyük Menderes Nehri bizim can suyumuz, bizim göz
bebeğimiz, bizim incimiz. O bakımdan öncelikle Milliyetçi Hareket
Partisi Aydın Milletvekili Sayın Depboyluya teşekkür ediyoruz.
Bir Aydınlı hemşehrimiz olarak gösterdiği hassasiyetten dolayı
Aydınlılar adına da teşekkür ederim, şahsım
adına da teşekkür ederim. Gerçekten Büyük Menderes Aydına,
sadece Aydına değil, o doğduğu topraklara, Afyondan
başlamak üzere Ege Denizine dökülünceye kadar o alan içerisinde
yüzyıllardan beridir bir hayat kaynağı olmuştur. O
bakımdan hepimizin, Aydında yaşayan herkesin hassasiyetle
üzerinde durduğu bir konudur.
Tabii, çevre çok önemli insan
sağlığı açısından, gelecek açısından.
Çok şükür AK PARTİ hükûmetleri döneminde çevre kelimesi
bakanlıkların ismine dercedilmiştir ve Büyük Menderes havzasının
kirliliğiyle ilgili olarak daha önce de hepimiz, sivil toplum
kuruluşlarıyla, siyasetçilerle hep birlikte bu konu üzerinde
hassasiyetle durduğumuz için 2016nın Ağustos ayında Çevre
ve Şehircilik Bakanlığımız Çevre Yönetimi Genel
Müdürlüğü tarafından Büyük Menderes Havzası Kirlilik Önleme
Eylem Planı hazırlanmıştır.
Bu plan altmış yedi
sayfadır ve bu plan içerisinde sayın milletvekilimizin ifade
ettiği bütün konular başlık hâlinde ve içerikleri
itibarıyla teker teker ele alınmıştır. Evet, su
kaynakları ve su kullanımı, tarım, sanayi, kentsel
atık su altyapısı, endüstriyel atık su altyapısı,
noktasal kirlilik yükleri, kentsel kirlilik yükleri, endüstriyel kirlilik
yükleri, katı atıklardan kaynaklanan kirlilik yükleri, tarımsal
kirlilik yükleri, hayvansal kirlilik yükleri, kentsel atık su, endüstriyel
atık su, katı atık, jeotermal atık su ve diğer
noktalarda, her noktada Büyük Menderes Nehrinin havzasının kirlilik
önleme planı hazırlanmıştır. Bu, Hükûmetimiz
döneminde, AK PARTİ Hükûmeti döneminde hassasiyetle üzerinde durulan bir
konu olduğu için böyle bir plan hazırlanmıştır. Tabii
hem kirlilik hem de taşkınlar, iki açıdan da önemli Menderes
havzası. Büyük Menderes Nehrinin elli, altmış yıldan beri
yatak ıslahı yapılmamıştı. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde yatak ıslah çalışması
yapıldı ve Denizliden Sökede, Didimde Ege Denizine
aktığı noktaya kadar yatak ıslahı
gerçekleştirildi. Taşkınların önlenmesi adına çok çok
önemli bir hizmetti.
Yine,
Büyük Menderes Nehrimize yaklaşık 39 tane ana koldan su
akımı olmaktadır ve bunların üzerine çok çok önemli
barajların yapılması gerekiyordu taşkınların
önlenmesi için. Çine Adnan Menderes Barajı, yüzde 15 civarında
gerçekleşmesi olan; İkizdere Barajı, yüzde 5 civarında
gerçekleşmesi olan; Dandalaz Barajı yüzde 5 civarında
gerçekleşmesi olan, 2002 yılı itibarıyla o noktadaydı.
Bu akarsular üzerinde yapılacak olan barajlar, akarsuların
dizginlenmesi açısından çok çok önemliydi ve bunlar, çok şükür,
AK PARTİ döneminde
Çine Adnan Menderes Barajı -ki bugün eskalasyon
yaptığımız zaman 2 milyar lirayı aşkın bir
bedelle gerçekleştirildi- Aydın İkizdere Barajı ve yine
Karacasu Dandalaz barajları da hakeza taşkınların önlenmesi
adına -ki sayın milletvekilimiz biraz önce ifade ettiler bu son
dönemde taşkınlar azaldı diye- işte bu barajlar
yapılmamış olsaydı gerçekten taşkınlar çok daha
sıkıntılı noktadaydı; çiftçilerimizin
kayıpları açısından, tarımsal ürünlerimizin zayi
olması açısından çok büyük sıkıntılar
yaratıyordu.
Evet,
kirlilik
Kirlilik, bakıyoruz, Büyük Menderes havzası genelinde yüzde
82 oranla kentsel kaynaklı kirleticiler söz konusu, yüzde 82. Yüzde 18
oranında da endüstriyel kaynaklı kirleticiler söz konusu. Biraz önce
sayın milletvekilimizin de ifade ettiği gibi ve buradaki önergede de
ifade edildiği gibi, elbette o başlıkların hepsi
birbirinden önemli. Fakat dikkat ederseniz, Büyük Menderes havzası
genelinde kentsel kaynaklı kirletim oranı yüzde 82. Ne demek? Burada
yerel yönetimlerimizin özellikle üzerinde çalışma yapması
gerekiyor. Bu konuda teşvikler var, destekler var. Mesela Aydın
ilinde Büyükşehir Belediyesinin ASKİ vasıtasıyla mutlaka
arıtma tesislerini tamamlaması lazım. Yine, katı atık
depolama tesislerinin yapılması lazım. Sadece Aydında
değil, diğer illerimizde de hakeza bunların tamamlanması
lazım.
Durum
nedir? Durum şu: Mesela Aydın ili merkezinde on beş yıl
öncesinde bir tane katı atık depolama tesisi yapıldı,
Didimde yapıldı ve Kuşadasında yapıldı. Son on
beş yıl içerisinde yapılan 3 tane tesis var. Ama on beş
yıl önce Aydın merkezde bir katı atık depolama tesisi
yapıldı ve yine mevcut sıvı atık arıtma tesisi
yenilendi, on beş yıl önce yenilendi, yeni bir çalışma
yapılmadı. Mesela Aydın merkezinde Efeler ilçemizde -nüfusu
yaklaşık 300 bin- konutlarımızın kanalizasyon
atıklarının yüzde 50si arıtılmadan Büyük Menderes
Nehrine veriliyor. Bu konuda on beş yıl önce yer tespiti
yapıldı. Yeni arıtma tesisi yapılması lazım fakat
bir türlü, on beş yıldan beri bir adım atılmadı ve
maalesef -hani iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına
batıralım- Aydınlılar olarak gözbebeğimiz olan Büyük
Menderes Nehrini en fazla koruması gereken biziz fakat Aydın
Büyükşehir Belediyesi ASKİ vasıtasıyla Aydın
merkezdeki konutların yüzde 50sinin arıtılmadan, kanalizasyon
sularının Büyük Menderes Nehrine akıtılmasını
şu anda maalesef gözleri kapalı bekliyor. On beş yıldan
beri Osmanbükü Mahallesi mevkisine yapılması gereken tesis bir türlü
yapılmadı, bir adım atılmadı.
Yine,
katı atık depolama tesisleri: Nazilli ve bölgesindeki 7 ilçenin daha
hâlâ katı atık depolama tesisiyle ilgili bir adım
atılmadı. Oradaki bütün bu çöpler vahşi depolama şeklinde
doğaya bırakılıyor ve sonuç itibarıyla, çevreye,
Menderes havzasına en büyük kirlilik katkısını
yapmış oluyorlar. Bu bakımdan, evet, özellikle tabii bu
endüstriyel atıkların da dikkate alınması lazım.
Jeotermal kaynaklı sorunlar var. Tabii, bunlarda, özellikle OSBlerde
sanayi tesislerindeki müeyyideler var, kanuni müeyyideler konulmuş ve çok
ciddi cezalar var. Yine AK PARTİ Hükûmeti döneminde devreye giren ALO 181
hattı, ALO Çevre Hattı; her türlü yanlışlıkta, sanayi
tesislerinin olsun jeotermalcilerin olsun her türlü çevre katliamında
vatandaşlarımızın ALO 181i arayarak cumhuriyet
savcılıklarına suç duyurusunda bulunma imkânları var çünkü
kanuna aykırı hareket eden elbette suç işlemiştir.
Ben, bu
vesileyle, Büyük Menderes Havzası Kirlilik Önleme Eylem
Planının gerçekleşmesi devam ederken bu önergeyle ilgili plan
gerçekleşsin, çalışmalarını Hükûmet yapsın, ondan
sonra tekrar bir kez daha bu konuyu ele alalım diye düşünürüm.
Bu
vesileyle, 27 Mayıs 1960 darbesi... Üç gün sonra tekrar 27
Mayısı hatırlayacağız. Menderes deyince rahmetli
Adnan Menderesi hatırlıyoruz, darbeciler tarafından şehit
edildi. O günden bugüne, 15 Temmuza kadar tüm darbeleri
gerçekleştirenleri, darbecileri lanetliyor, tüm şehitlerimize de
Allahtan rahmet diliyorum.
Sevgiler,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Grup
önerisinin lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı Aydın
Milletvekili Sayın Metin Lütfi Baydar.
Süreniz
on dakika Sayın Baydar.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bir yanlış bilgiyi düzelterek sözlerime
başlamak istiyorum. Benden önceki Adalet Kalkınma Partili milletvekili
arkadaş ilk çevreyle ilgili bakanlığın AKP hükûmetleri
tarafından gündeme getirildiğini ifade etti, oysa ilk Çevre
Bakanı Ali Talip Özdemirdir ve Anavatan Partisi döneminde ilk Çevre
Bakanlığı kurulmuştur. (CHP sıralarından
alkışlar) O yüzden Her şeyi AKP döneminde yaptık.
anlayışını, lütfen, konuşurken tekrar bir
düşünmeniz gerekir. Siz, Çevre Bakanlığını
korumayı bir tarafa bırakın, yanına şehirciliği
de ilave ederek çevrenin tamamen etkisizleştirilmesini
sağladınız; onu ifade etmek istiyorum. Madem bu kadar çevreye
duyarlısınız Sayın Milletvekili, Aydında jeotermaller
için ruhsat alınırken ÇED raporu alınmadan ruhsat verilmesine
neden sesiniz çıkmıyor da gelip bu kadar çevre duyarlılığı
gösteriyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, küçükken yüzmeyi öğrendiğim, traktör
şambreliyle Horsunlunun altında yüzmeyi ilk öğrendiğim
Büyük Menderes Nehrinin, çocukluğumda suyunu içtiğim Büyük Menderes
Nehrinin kirliliği hakkında bir Meclis araştırması
önergesi üzerinde konuşmanın bana ne kadar üzüntü verdiğini
ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Evet,
günlük yaşam içerisinde belki kirlilik çok önemli değil, daha önemli
konular olabilir ama siyasi yaşamın hırgürü içerisinde çevre ne
yazık ki en önemli ve en tehlikeli sorunlarımızdan bir tanesi.
Sadece hava, su ve toprakta oluşan çevre kirliliği değil, onun
dışında toprakta nitelik ve nicelik açısından uygun
olmayan bileşimlerin bulunması sonucunda toprak kirliliği
meydana gelmekte, bu bileşikler, özellikle ağır metaller,
pestisitler yani ziraat ilaçları ve onun ötesinde petrol
artıkları, hormonlar, organik bileşikler ve radyoaktif
atıklar olarak sınıflandırılmaktadır. Toprak
kirliliğinin çevre sağlığı açısından en
önemli etkisi, topraktaki kirleticilerin bitkilere geçmesi ve bu bitkileri
doğrudan yiyen insanlara veya bu bitkilerle beslenen hayvanlardan elde
edilen hayvansal ürünlerin tüketilmesi sonucu insana kadar bu kirliliğin
ulaşmasıdır.
Türkiyede
son kırk yılda yaklaşık 1 milyon 300 bin hektardan fazla
sulak alan kurutma, doldurma, drene etme, şehirleşmeye açılma
gibi müdahalelerle ve kirlilik nedeniyle ekolojik ve ekonomik özelliklerini
yitirmiştir.
Ülkemizdeki 25 akarsu havzasından biri olan Büyük
Menderesteki su kirliliği, havzada yaşayan 2,5 milyon insanı ve
havza ekosistemini tehdit etmektedir. Tarım, sanayi ve turizm
sektörlerinin ve havza ekosisteminin su ihtiyacını
karşılayarak doğal ve sosyal yaşamının
devamlılığını sağlayan Büyük Menderes Nehri ne
yazık ki aşırı kullanım ve kirlilik baskısı
altındadır.
Menderes Nehri bugün Türkiyenin en kirli -sayın
milletvekili arkadaşımın da ifade ettiği gibi- 3üncü nehri
olup su kalitesi 4üncü sınıf su kirlilik seviyesindedir. Bu suyun
tarımsal sulamada kullanılması oldukça zararlıdır.
Değerli arkadaşlar, Menderes Nehrini Afyon,
Uşak, Denizli ve Aydındaki sanayi tesisleri, kanalizasyon
atıkları, tarımsal ilaçlar ve özellikle jeotermal
akışkanları, jeotermallerdeki boruları temizlemek için
kullanılan bor ve asitler ne yazık ki ciddi olarak kirletmektedir.
Beşparmak Dağlarındaki maden ocaklarının
atıklarını da unutmamamız gerekir. Bu kirli suyla Menderes
havzasındaki toprakların uzun yıllardır sulanması
sonucu bugün havza topraklarındaki kirlilik, Menderes Nehrinin
kirliliğinin 5 katı fazla hâle gelmiştir.
Gelinen nokta itibarıyla, şu an Menderes
havzasındaki kirli topraklarda yetiştirilen bitki ürünleri
sağlıklı gıda özelliğini kaybederek insan
sağlığı için tehdit oluşturur hâle gelmektedir. Büyük
Menderes havzasındaki topraklardaki ürünlerden elde edilen tohumların
genetik yapısı bozularak daha sonraki dönemlerde yetiştirilecek
olan ürünleri etkilemekte ve bu topraklardaki ağaçların genetik
yapısını bozarak verimin düşmesine neden olmakta hatta
ağaçları kurutmaktadır.
Aydın, Türkiyede en fazla incir ve zeytin
ağacının olduğu ildir. Aydındaki incir ve zeytin
ağaçlarının yaklaşık yüzde 50si Menderes Nehrine
yakın havza topraklarında yer almaktadır. Tarım ürünleri ve
ağaçların genetik yapısında oluşan etkilerin bu
bitkileri doğrudan yiyenlerde, bu bitkilerle beslenen hayvanlardan elde
edilen ürünleri tüketen insanlarda ortaya çıkaracağı sonuçlar
göz ardı edilmemelidir.
TÜİKin 2017 yılı
açıklamasına göre Aydın, Türkiyede dolaşım sistemi
hastalıklarına bağlı ölümlerin en fazla olduğu 3üncü
ildir. Yine, Aydında kansere bağlı ölümler ne yazık ki son
on yılda Türkiye ortalamasının 2 katından fazladır.
Burada, özellikle jeotermal tesislerinden Menderes Nehrine bırakılan
atıklar ve jeotermalden sülfürik asitli olarak elde edilen buharların
havaya yayılmasıyla hem ekosistem değişmekte hem de
Aydının en önemli ve dünyanın en önemli inciri olan incirin
kalitesi yok olup gitmektedir. O eski, Germencikin kurutulmuş incirini
arar hâle geldik. Şimdi dağlardaki Dağyeni ve Çarıklar
incirlerini tercih eder durumdayız. Ayrıca, dünyada bulunan suyun
yüzde 1inden daha azının insan kullanımına uygun
olduğu, dünya nüfusunun üçte 1inin orta ve ileri derecede su
sıkıntısı bulunan ülkelerde yaşadığı
düşünüldüğünde, Menderes Nehri ve havzanın önemi daha iyi
anlaşılacaktır. Burada, Menderes havzası tepeli
pelikanların üreme alanı olup aynı zamanda tespit edilen 256
kuş türü de yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Büyük Menderes
havzasının kirliliğiyle birlikte düşünülmesi gereken bir
konu daha vardır, o da neredeyse iki yılda bir defa yaşanan
Büyük Menderes taşkınlarıdır. 2011 yılında
iktidar milletvekilleri Büyük Menderes Nehrinin denize ulaşan
kısmına kadar ıslah edileceğini ve
çalışmaların en kısa sürede bitirileceğini kamuoyuyla
paylaştılar. 2012 geldi, Menderes taştı; 2013 oldu,
taştı; 2014, 2015te de taştı. Bu taşkınları
AKP milletvekilleri sadece izlediler. Beyanat verdiler, Taşkınlarla
ilgili birtakım şeyler yapılacak. dediler. Son iki yılda
da muhtemelen yağış veriminin düşüklüğü nedeniyle
taşkınlar olmadı. Şimdi yine aynı şeyleri
konuşacaklar fakat bölge artık buna inanmıyor Menderes
taşacak, AKP vekilleri bakacak ve biz yine kaderimize terk
edileceğiz. diyorlar.
Bölge ve
ülkemiz açısından büyük önem taşıyan havzada yaşanan
sorunların ve çözüm önerilerinin kurulacak bir komisyonla tespit edilmesi
elzemdir. O yüzden, bu Meclis araştırması komisyonunun
kurulması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu oy vereceğimizi
ifade etmek istiyorum.
Geçmişte,
Recep Tayyip Erdoğanın Rizede dile getirdiği Ben çevrecinin
daniskasıyım, asıl çevreci benim. sözlerini
hatırlarsınız ama lafla peynir gemisinin yürümediğini de
görmekteyiz.
1
Kasım 2016 Seçim Beyannamesinde, AKP Çevreyi gelecek nesillere
karşı bir sorumluluk bilinciyle ele alır ve bir emanet olarak
görürüz. demesine rağmen, çevreyle ilgili, özellikle Menderes
kirliliğine, sanayi atıklarına ve jeotermal atıklarına
yönelik olarak herhangi bir tedbir alınmamıştır. Jeotermal
atıklarına yönelik bir tedbir alınmasını bir tarafa
bırakın, jeotermal tesislerinde ÇED raporu bile istenmeden onlara
ruhsat verilmiştir. Bu ifade Büyük Menderes Nehrindeki yaşananlara
tam bir çelişki oluşturmaktadır.
Yine,
AKPnin seçim beyannamesinde Neler yaptık bölümüne bakıyoruz,
şu ifadeler yer alıyor: Son yıllarda çevre ve insan
sağlığını korumak amacıyla katı atık
yönetimine önem verdik ve bu çerçevede düzenli depolama tesisleri
yapımına hız verdik. Başka büyük şehirlerin katı
atıkları ve kanalizasyonları Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından üstlenilirken ne yazık ki
Aydında AKPli vekiller tarafından Büyükşehir yapsın.
denmektedir. Bu adaletsizliğe buradan isyan ettiğimi ifade etmek
istiyorum.
Önerimiz,
Bafa Gölü ve Beşparmak Dağlarının Menderes Deltasıyla
birlikte millî park kapsamına alınmasıdır. Büyük Menderes
Nehri başka bir ülkede değildir, hep beraber, kirletmeden, sahip
çıkmamız gerekmektedir. Gelin, bu öneriyi kabul edin, bölgede
yaşayan insanlara, doğaya, hayvanlara yazık etmeyin.
Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baydar.
MEHMET
ERDEM (Aydın) Sayın Başkanım
BAŞKAN
- Buyurunuz Sayın Erdem.
MEHMET
ERDEM (Aydın) Benim de ismimi zikretmiştir Çevre
Bakanlığıyla ilgili ve diğer konularla ilgili, AKP
milletvekilleriyle ilgili bazı yanlış ifadeleri oldu. Kısa
bir söz talebim var.
BAŞKAN
Sataşmadan mı söz istiyorsunuz?
MEHMET
ERDEM (Aydın) Evet.
BAŞKAN
- Buyurun, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin,
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydarın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ERDEM
(Aydın) - Evet, tekrar saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
sayın milletvekili arkadaşımız da duyarlı,
Aydınlı olunca, Menderes Havzası denince
duyarlılığını saygıyla
karşılıyorum. Fakat sayın milletvekilimiz değil ama
Aydında bazı, işte, STKlar, bazı kişiler özellikle
bu çevre meselelerini siyasete, politikaya alet ediyorlar ve açıklama
yapıyorlar, diyorlar ki: Aydında Türkiye'deki- kanser oranı
iki kat arttı. filan.
2016nın
TÜİK rakamları açıklandı. Türkiye'de kanserden ölüm
vakaları 19,7; yüzde 19,7 oranında kanserden ölüm oranı,
Aydında yüzde 17,3 yani Türkiye ortalamasının 2 puan daha
aşağısında. TÜİK verileri açıklandı, yeni
açıklandı. Kendisi de tıp doktoru zaten, bu verileri çok iyi
takip ediyordur.
Yani öyle
söylemler geliştiriliyor ki, işte, İncir kanser yapıyor.
gibi, böyle, siyaset üretmek için
Aydının inciri, dünya
çapında kıymetli bir ürünü, Aydının zeytini, alakası
yok ve sonuç itibarıyla kendi incirimize, kendi ürünümüze, kendi tarımsal
ürünlerimize, kendi yöremize en büyük yanlışlığı bu
siyaset yapma vesilesiyle, politika yapma vesilesiyle yani Siyasetten, oradan
3-5 oy kazanalım, iktidarı yıpratalım. diye kendi
ürünlerimizi, kendi yöremizi yıpratmaya hakkımız yok. O bakımdan,
doğru bilgilerle
2016 yılı TÜİK rakamları, internete
girin, Aydındaki, oradaki kanser oranlarının yüzde 17,3
olduğunu görürsünüz, Türkiye ortalamasının altındadır.
Temennimiz daha da düşsün, insanlarımız ölmesin, hem Türkiye'de
hem dünyada hem ilimizde kanser vakaları sıfırlansın,
azalsın ama tabii
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ERDEM (Devamla)
maalesef ortada da bir gerçek var.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Erdem.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Erdem, konuşmasında, 3-5 oy almak için
milleti kandırmakla itham etti grubumuzu, cevap hakkımızı
Sayın Metin Hoca kullanacak.
BAŞKAN
Sayın Baydar, size de iki dakika söz veriyorum.
Buyurun.
2.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydarın, Aydın Milletvekili Mehmet Erdemin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; arkadaşımızın söylediği gibi Çevre politik
bir konu değildir. yaklaşımı yanlıştır.
Çevre, politikanın göbeğindedir. (CHP sıralarından
alkışlar) Günümüzde çevre, artık politika olmadan
üretilmemektedir, siyasetin ana konusudur. Çevreyi kirletmeme çok önemlidir,
çevreyi kirletmemeyi de bir politik düstur hâline getirmek ve bunun
uygulamalarını yapmak da önemlidir.
Şimdi,
esas olarak, politikanın kirletilmemesi, gerçekleri söylediğimiz
zaman bundan rahatsız olmaktır. Siz oluyorsunuz, o yüzden,
rahatsız olduğunuz için çevreyi kirletiyorsunuz. diyorsunuz. Ben
şunu söylemek istiyorum: Bakın, Aydından, özellikle otobandan
geçerken -sayın milletvekillerim de yazın oraya gideceklerdir-
sağda solda, özellikle Aydın ile Germencik arasında birçok
jeotermal tesis göreceksiniz. Özellikle gece yolculuk yapar iseniz oldukça
yoğun oranda havaya buharların çıktığını
göreceksiniz.
MEHMET
ERDEM (Aydın) TÜİK rakamları ne diyor, TÜİK
rakamları?
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - Bakın, Mursallı bölgesinde,
Germencikin en güzel incirinin yetişmiş olduğu bölgede insanlar
lağım kokusu gibi kokan bu buhardan dolayı yerlerinde
oturamıyorlar. Bütün Germencik isyan hâlinde. İncir üreticisi bu
buhar olduğu için havanın nemlenmesiyle birlikte
Kuru incir için
incirin ballanmaması gerekir ama ne yazık ki bu buhar inciri ballandırmakta
ve kurutma kalitesini düşürmektedir. Bu nedenle, incir üreticisi özellikle
jeotermal tesislerin kurulmasıyla birlikte isyan hâlindedir ve o bölgede
bizim gidip ampirik olarak gözlemlediğimiz ve -ben bu konuşmalarımı
da Aydın Tabip Odasının verilerinden aldım
MEHMET
ERDEM (Aydın) TÜİK 2016 yılı rakamları ortada.
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla) -
onların verileri- Tabip Odasının
verileri, onların hastanelerdeki vakalardan derleyerek, toplayarak
yaptıkları değerlendirme de Aydında kanser oranlarının
arttığına yöneliktir. Siz TÜİK verilerini o şekilde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Devamla)
değerlendirebilirsiniz ama bizim elimizdeki
Aydın Tabip Odasının verileri bu şekildedir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Baydar.
Sayın
Ertan, 60a göre bir söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe
Ertanın, şu an itibarıyla cezaevlerinde anneleriyle beraber tam
560 çocuk bulunduğuna ve Hükûmetin, Çocuk Hakları Sözleşmesine
doğrudan aykırılık taşıyan bu sorunu çözmeyi
düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özgürlüğün
esas, tutuklamanın istisna bir tedbir olması gerekirken, hem
cezaevlerindeki doluluk oranına hem sayıya ve hem de tutuklama
gerekçelerine baktığımızda, tutuklamanın bir
peşin cezalandırma yöntemi olarak işletildiğini görüyoruz,
çözüm yolu da yeni cezaevleri yapmak olarak Adalet Bakanlığı
tarafından kamuoyuna sunuluyor.
Hâlihazırda
hükümözlülerle beraber şu an cezaevleri nüfusunun yarısı
tutuklulardan oluşuyor. Ayrıca, Hükûmet, çocuğun üstün
yararı ilkesini gözetmemektedir, bunun sonucunu hapishanelerde görüyoruz.
Şu an Türkiye cezaevlerinde anneleriyle beraber, anneleri tutsak
olduğu için tam 560 çocuk bulunuyor. Bu durumun ahlaki, vicdani ve hukuki
bir açıklamasını ben yapamamaktayım.
Bu sorun
çözülmezse, 560 çocuğa, bu Meclisin üyesi Muş Milletvekilimiz
Sayın Burcu Çelikin çocuğu da eklenecektir. Mevcut Hükûmet, Çocuk
Hakları Sözleşmesine doğrudan aykırılık
taşıyan bu sorunu çözmeyi düşünüyor mu?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ertan.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Aydın Milletvekili
Deniz Depboylu ve arkadaşları tarafından, Büyük Menderes Nehri
ve havzasının kirliliğinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 21/4/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde olmak üzere
ikinci ve son konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın
Ramazan Can.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi, Büyük Menderes Irmağının
havzasındaki kirlenmeyle alakalı bir grup önerisi.
Öncelikle
şunu söylemek istiyorum: Bütün gruplar olarak çevre ve sağlıkta
aynı duyarlılığı paylaşıyoruz. Hükûmetimiz
ve bakanlarımız konuya hâkimdir. Özellikle Orman ve Su
İşleri Bakanımız EGEGEP projesi kapsamında konuyla
ilgili gerekli çalışmaları takip etmektedir.
Yine,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Büyük Menderes Havzası
Kirlilik Önleme Eylem Planı çerçevesinde konuyu yakinen takip etmektedir.
Aydın milletvekillerimiz en iyi şekilde konuya nezaret etmektedir.
Zaten değerli milletvekilimiz Sayın Mehmet Erdem geniş bir
izahatta bulundu.
O
izahatı paylaşıyor, bugün, Adalet Bakanımız Sayın
Bekir Bozdağ aleyhindeki gensoru nedeniyle grup önerisini başka bir
zamanda değerlendirmeyi daha uygun görüyor, yine de Genel Kurulun
takdirlerine sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Can.
Sayın milletvekilleri, grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, ülkemizde 17.500 faili meçhul
cinayetin, büyük çoğunluğu gözaltına alındıktan sonra
kaybolan 3.248 kişinin gömülü olduğu tahmin edilen 253 toplu
mezarın, kayıplar ve faili meçhul olayların
araştırılması amacıyla 24/5/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 24/5/2017 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24 Mayıs 2017 tarihinde
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu tarafından (4648
sıra numaralı) Ülkemizde 17.500 faili meçhul cinayetin olduğu,
büyük çoğunluğu gözaltına alındıktan sonra kaybolan
3.248 kişinin gömülü olduğu tahmin edilen 253 toplu mezarın
tespit edildiği, kayıplar ve faili meçhul olayların
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
24/05/2017 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin lehinde olmak üzere ilk konuşmacı
Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlamadan önce hâlâ cezaevlerinde siyasi rehin olarak tutulan eş
genel başkanlarımız Sayın Demirtaş ve
Yüksekdağı, diğer tutuklu milletvekili arkadaşları
buradan saygıyla ve sevgiyle selamlamak istiyorum ve televizyonları
başında olan herkesi de, tüm halkımızı da
saygıyla selamlamak istiyorum.
Evet, Kayıplar
Haftasındayız. Bu nedenle önergemiz umarız bugün olumlu oylarla
geçecek. Kayıplar ne demektir, Kayıplar Haftası ne zaman ilan
edildi; bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin mutlaka bilgisi vardır
ancak biz bir kez daha hafızaları tazelemek ve bu konunun ne kadar
can yakıcı olduğunu bir kez daha buradan ifade etmek istiyoruz.
Aslında Türkiye gözaltında kayıplarla 12
Eylül faşist darbesi döneminde tanışmıştı.
Darbenin hemen ardından, hatırlayacağınız üzere,
gözaltına alınan 650 bini aşkın kişiden 300ü
gözaltında kaybedildi. Cemil Kırbayır, Hayrettin Eren, Hüseyin
Morsümbül ve daha birçok kişi gözaltında kaybedildi ve bu hâlâ
önümüzde, hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Ancak, o
dönemde bu bir sistematik yöntem olarak kullanılmıyordu, bu da
bilinenler arasında. 12 Eylül darbesinde daha çok idamlar, işkencede
ölümler, tutuklamalar, vatandaşlıktan çıkarma ve sınır
dışı edilme olayları daha çok gündemdeydi. Ancak,
1990lı yıllarda yöntem artık sistematik bir hâle geldi, gözaltında
kaybettirme yöntemi. Özellikle JİTEM eliyle bölgede, batıda, büyük
şehirlerde, mezralarda, köylerde insanlar kaybettirilmeye
başlandı. Burada fark etmiyordu; Kürt, Türk, işçi, işsiz,
fakir, birçoğu bu şekilde, gözaltında kaybedilmeyle
karşı karşıyaydı. Özellikle emek ve demokrasi
mücadelesi veren, yürüten toplumsal muhalefetin ileri gelenleri birer birer
seçilerek takibe alındı ve kaybedildi. Bu öyle bir aşamaya geldi
ki bir süre sonra adli suçlardan gözaltına alınanların bile
kaybedildiğine tanıklık edildi. Tabii ki
ağırlıklı olarak Kürtler bundan nasibini aldı,
diğer bütün ihlallerde olduğu gibi.
1990ların başında kayıp
yakınları artık yavaş yavaş gerçekten bir araya
gelmeye başladılar ve 1994 yılında kayıpların
sayısı öyle artışlar gösterdi ki dudak uçuklatacak
nitelikte. 1994 ve 1995 yılları kayıpların, gözaltında
kaybettirmelerin en çok yaşandığı yıllar olarak
Türkiye tarihine geçti. Özellikle 1993 yılında Emniyet Genel
Müdürlüğüne atanan Mehmet Ağarın Bakanlar Kurulu kararıyla
kurduğu Özel Harekât Dairesi meyvelerini bu yönlü de vermeye
başlamıştı ve gözaltında kaybedilme, kaybettirme bir
savaş yöntemi olarak kullanılıyordu. Bunu artık bugün çok
daha iyi bir şekilde görüyoruz. Muhalifleri bertaraf etmek için
kullanılan ve özellikle askerî darbe dönemlerinde ve
çatışmalı dönemlerde uluslararası anlamda farklı
ülkelerde de kullanılan bir yöntem olduğunu da not etmek isterim.
Cumartesi
Anneleri ilk kez 27 Mayıs 1995 yılında İstanbul Galatasaray
Meydanında oturmaya başladıklarında, gözaltına
alınıp katledilen Hasan Ocak kimsesizler mezarlığında
on gün önce bulunmuştu. Hemen akabinde yine Rıdvan Karakoçun da
bulunması gerçekten kayıp yakınları için büyük bir umuda
dönüştü.
Şunu
ifade etmek istiyorum: Uluslararası anlamda da en çok bilinen örnek
Bosnadır. 1992-1995 yılları arasında Bosnada süren
savaşta binlerce kişinin kaybolduğu ve toplu mezarlara
gömüldüğü gerçeği önümüzde duruyor. 1996 yılında
Birleşmiş Milletler bu nedenle Kayıplar Komisyonunu kurdu ve bu
anlamda -işte bu Kayıplar Haftasındayız yine- 17-31
Mayıs tarihleri arasında bu kayıpların bulunması için
çeşitli etkinlikler düzenlenmekte ve farklı yöntemlerle kayıplar
anılmaktadır ve faillerinin bulunması, onların
bulunması konusunda ciddi bir mücadele şiarı tekrar
yükseltilmektedir. Uluslararası anlamda da bu hafta Gözaltında
Kayıplara Karşı Mücadele Haftası olarak
nitelendirilmektedir.
20
Aralık 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda
kişilerin gözaltında kayıptan korunmalarıyla ilgili
uluslararası bir sözleşme kabul edildi. Bu konuda, sözleşmenin
kapsamında gözaltında kaybetme ve kaybettirmeye ilişkin tamamen
kesinlik arz eden bir yasak getirildi ve taraf devletlerin iç hukuklarında
bunu bir suç olarak düzenlemeleri de tabii ki şart koşuldu. Aynı
sözleşme yaygın, sistematik olarak kaybetme eylemlerini de
insanlığa karşı suç olarak zikretmiştir, hüküm
altına alınmıştır.
Bugüne
kadar 105 ülke söz konusu sözleşmeye taraf ancak Türkiye maalesef hâlâ bu
sözleşmeye taraf olmamıştır. Bu vesileyle, bir an önce,
behemehâl Türkiye'nin bu uluslararası sözleşmeye taraf olması
için çağrıda da bulunmak istiyoruz çünkü rakamlar bu sözleşmeye
taraf olmamızın ne kadar önemli olduğunu aslında önümüze
koyuyor.
İnsan
Hakları Derneğinin ve Yakınlarını Kaybedenler
Derneğinin verilerine göre, ülkemizde 17.500 faili meçhul cinayet
vardır. Büyük çoğunluğu gözaltına alındıktan
sonra kaybolan 3.248 kişi mevcuttur ve gömülü olduğu tahmin edilen
235 mezar tespit edilmiştir derneklerin verilerine göre. Maalesef
savcılıklar bu toplu mezarları açmamak için büyük bir direnç
göstermektedir, bu konuda kayıp yakınlarının mücadeleleri
de hâlâ devam ediyor. Yukarıda belirtilen kayıpların büyük
kısmının politik cinayetler ve kayıplar olduğunu
söylemeye sanırım gerek bile yoktur.
Değerli
milletvekilleri, yirmi beş yıl öncesinden başladık ama
şu anda Cumartesi Annelerini anmadan geçmek mümkün değil.
İstanbulda Galatasaray Meydanında, Cumartesi Anneleri, 27
Mayıs 1995 yılından beri her hafta cumartesi günü oturma eylemi
yapıyor, 634üncü haftayı geçti. Yine Diyarbakırda bu oturma
eylemi 432nci haftayı buldu. Bu, aslında dünyadaki en büyük,
sistematik, istikrarlı ve kararlı bir mücadele yöntemi ve talep
olarak Türkiye'nin, yetkililerin, bizlerin ve siyasetin önünde duruyor.
Değerli
milletvekilleri, bu doğrudur, mevcut iktidar döneminde olmadı bu
kayıplar ancak mevcut iktidarın bu kayıpların
bulunması, en azından mezarlarının tespit edilmesi ve ailelerine
verilmesi anlamında, geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin ortaya
çıkarılması anlamında bir irade göstermesi gerekiyor çünkü
kayıp yakını olmak gerçekten hiç kimsenin, asla
yaşamayanın tasavvur edemeyeceği bir duygudur.
Bu
vesileyle bu dönemde şunları da özellikle söylemek istiyorum: Hâlâ
kimsesizler mezarlığında olan yüzlerce kişinin de
kayıp olduğunu ifade etmek istiyorum. Cizrede bu sokağa
çıkma yasağı dönemlerinde 33, Yüksekovada 45 -Erzurum
Kimsesizler Mezarlığında- Nusaybinde 59 kişi; Diyarbakır,
Malatya, Antep, Elâzığ ATKlarında, Adli Tıp kurumlarında teşhisi
beklenen ve bir kısmı da kimsesizler mezarlığına
defnedilen cenazelerden söz ediyoruz. Bunların aileleri de
yakınlarını kaybetmiş durumdalar ve teşhis
edemiyorlar. Bu konuda Adli Tıp Kurumu, maalesef, çok uzun süren
incelemeler sonucunda ailelere bu bilgiyi veremiyor. Bu da Türkiyede kanayan
bir yara olarak önümüzde duruyor.
Değerli
arkadaşlar, sözlerimi Hasan Karakoçun bir sözüyle bitirmek istiyorum ama
ondan önce şunu sizlerden talep ediyorum: Ne olur, bir an bir
yakınınızın -kardeşinizin, çocuğunuzun,
eşinizin, babanızın, annenizin- kayıp olduğu, on
yıl, yirmi yıl, beş yıl, üç yıl haber alamadığınız
-ne cenazesine ne kemiklerine ne sesine ne yüzüne- yaşayıp
yaşamadığı konusunda hiçbir fikrinizin
olmadığı bir duyguya davet ediyorum sizi. Eğer ölmüş
olsa ve cenazeleri ellerinde olsa bir mezarları olacak, bunların bir
mezarı da yok. Bu nedenle, kayıp yakınlarının
acısını bu Mecliste oturan tüm milletvekillerinin ancak bir
anlık empatiyle çok iyi anlayacağına inanıyorum çünkü
bunların acıları çok büyük.
Hasan
Karakoç bir kayıp yakını olarak şunu söylüyor, diyor ki:
Dünyanın birçok ülkesinden, okyanusun diğer yakasından,
Arjantinden bile vicdan sahibi insanlar sesimizi duyarken, acımızı
hissederken bizim yetkililerimiz kör, sağır, ve dilsiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu ailelerin hiçbirinin çiçek koyabilecekleri,
başında dua edebilecekleri, bayramda ziyaret edebilecekleri bir mezar
taşı dahi yok. Ama biz yine buradayız ve haykırmaya devam
edeceğiz diyorum.
Bugün, bu
kadar önemli bir meseleyle ilgili olan araştırma önergemizin kabul
edilmesini gerçekten yürekten istiyoruz, bütün araştırma
önergelerimiz gibi. Gelin, bu konuda hep birlikte uzlaşalım ve bu
kayıp yakınlarının acısını bir nebze olsun
hafifletebilmek için bu arayışımızı Meclis iradesiyle
devam ettirelim diyorum ve şunu son olarak söylüyorum: Kemal Günün eylemi
89uncu gününde ve şu anda Dersim milletvekilimiz Alican Önlü orada, hâlâ
kemikler bile verilmedi. Vali ile aile ve avukatlar arasında bir
gidiş geliş var, Kitlesel cenaze töreni yapmayacaksınız.
pazarlığı var, Erzuruma defnedeceğiz. diyorlar. Bunu
yapmayın, bunu Türkiye hak etmiyor, Türkiye halkları hak etmiyor. Son
olarak, kaybettirenler kaybedecek diyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Beştaş.
Grup önerisinin aleyhinde olmak üzere ilk
konuşmacı Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, böyle bir önerge üzerinde çok anlamlı bir
tarihte konuştuğumuzu düşünüyorum ve acaba bu önergenin bu
tarihe denk gelmesi bir tesadüf mü yoksa bir tercih mi, onu takdirlerinize
sunuyorum. Bugün, ihanetin sembolü olan, 24 Mayıs 1993
Bingöl-Elâzığ kara yolunda, kınalı kuzuların
dağıtımları esnasında alçakça, haince pusu kurularak
şehadet şerbetini içtikleri, 33 ananın yüreğinin
yandığı şehadetin yıl dönümü. Şehitlerimizi
rahmetle anıyorum, Allah rahmet eylesin. Onların memleketi
vatanlaştırmak ve ilelebet Türk devletini yaşatmak için
şehadetlerinin huzurunda saygıyla eğiliyoruz.
Sayın milletvekilleri, âdeta bir temcit pilavı
gibi ısıtılıp ön plana getirilen devletin toplu katliam
yaptığı iddiası ve 17 bin kişinin devlet
tarafından faili meçhul cinayetlerle katledildiği iddiaları, PKK
terör örgütünün bir psikolojik operasyonunun yerli ve yabancı odaklar ve
uzantılarıyla Türkiyede yaptıkları bir uygulamadır.
Malumunuz 1984ten beri terörle mücadele veren ülke çok olağanüstü
kayıplar verdi, çok büyük şehitler verdi, sivil ölümleri beraberinde
teröristlerin de ölümüne kadar ciddi anlamda bir mücadele verildi. Böylesine
puslu havaların içerisinde şahsi anlamda birtakım tutum ve
davranışları geliştirenlerin hatalar yapma ihtimali elbette
vardır ama Türk devlet tarihine baktığınızda Türk
devletinin hiçbir zaman kendi iradesiyle bir katliam yapmasının söz
konusu olduğuna şahit olamazsınız. Bu iddiaları
yapanlar hep tarih karşısında ve hakikat
karşısında mahcup olmuşlardır ve olmaya da devam
edeceklerdir.
Ama bizim bugün tartışmamız ve üzerinde
durmamız gereken temel meselelerden bir tanesi, eğer bu meselelerin
üzerine samimiyetle gideceksek bölgedeki vatandaşlarımızın
üzerindeki PKK terör baskısını kaldırmak
olmalıdır. Bugün itibarıyla bölge halkının devlet
yanlısı tutum içerisine girmesini birtakım farklı yorumlara
çıkararak farklı beklentilere girenlere de aslında bu bir
cevaptır. Devletin vatandaşını koruyarak, devleti ile
milletini bütünleştirip teröristi defettiği zaman hiçbir sorunun
olmadığının ifadesi ama bu zamana kadar bölgede terör
örgütünün önünü açabilen devlet politikalarının iflas ettiği,
milleti ile devleti bütünleştirecek terör örgütüyle mücadelenin sonuç
verdiğinin gerçekliğinden yürüdüğümüzde, sayın
milletvekilleri, bu gerçeklik bizim karşımıza bir şey daha
çıkarır: PKK terör örgütünün kendi otoritesini bölgede sağlamak
ve teröristbaşının hâkimiyetini kurmak için gerek örgüt içi
infazlar gerekse PKKnın Dersim sorunu olarak karşımıza
çıkan PKKya itaat etmeyen bölge halkından farklı görüşte
olanları nasıl katlettiğine dair merak edenler PKKnın
Dersim Sorunu kitabına birazcık göz attıklarında bu
hakikati görürler.
Öte yandan, bölge halkının devlete
karşı tutum ve davranışlarındaki sadakati görenlerin
rahatsızlıkları bir adım sonra bir başka gerçekle
yüzleşmeli ve bir gerçek de çok daha yakın bir zamanda şehadet
şerbetini içen ve Rahmetirahmana kavuşan Tillo
Dayımızın hikâyesidir. Tillo Dayı kimdir ve öyküsü nedir?
Bugün, evine giderken uğradığı hain silahlı
saldırı sonucu hayatını kaybeden, Bitliste hareketimize
emek vermiş, Bitlis İl Genel Meclisi Milliyetçi Hareket Partisi
1inci sıra adayı olan Tillo Kaptanı, Tillo Uçarı rahmet
ve duayla anıyoruz diyoruz. Çok yakın, daha birkaç sene önceki hadise
bu, arkadaşlar.
Milliyetçi
Hareket Partisi Sayın Genel Başkanını Bölgeyle ilgili sözü
yok mu? ifadeleriyle eleştiren birtakım sözüm ona farklı
düşüncedeki arkadaşlara şunu söylemek istiyorum: Milliyetçi
Hareket Partisi için bölgede sadece kendi partisinin sembolü üç hilalin
değil, Türk Bayrağının dalgalanması tek
başına yeter. İşte, biz, bölgede
yaptığımız hareketlerin sonucunu Tillo Dayıları
şehadet şerbetine yollayarak görüyoruz. Bölgede siyaset
yapabileceğimiz alanlar açıldı, demokratik anlamda mücadele
alanı oluştu da yapmadık mı? Evet, yaptık,
açıldı. Kararlı mücadele kendi içerisinde sonuç verirken bu
hafta salı günü Diyarbakır İl Başkanı ve tüm ilçe
başkanlarıyla beraber Milliyetçi Hareket Partisi Grubundalardı
ve MHP Grubunda Sayın Genel Başkanımıza ziyaretlerde bulundular.
Dolayısıyla Türkiye'nin normalleşmesini ve demokratik anlamda
bir mücadelesini istiyorsak terörist baskısından, terör örgütlerinden
Türkiyeyi kurtarmak durumundayız. Bu terörist baskısı ve
terörden kurtulmanın yolu devletin kararlı mücadelesinden geçer. Bu
kararlı mücadelenin bir adım sonrasında, hemen akabinde
sorulması gereken soru
Bizim grubumuza geliyor: PKKnın benim
çocuğumu kaçırmasından dolayı büyük acılar çekiyorum.
Benim çocuğumu PKKdan, örgütten kurtarmama yardımcı olur
musunuz? diyenler
Daha 13 yaşında, 15 yaşında eli silah
tutamayan çocukların örgüte militan olarak nasıl annesinden,
babasından kopartıldığı
Veyahut sözüm ona Bu süreç
içerisinde bizim dediğimizi yapmazsanız iki çocuğunuzdan
birisini biz alırız. tehdidinden, devlet eğer devletse
vatandaşını kurtarmadıktan sonra bölgede siyaset yapma
zemini olmaz. Siyaseti sivil alanda vatandaşın meseleleri ve bölgenin
sorunları üzerinden yapmaya başlarsanız da bölge halkıyla
kucaklaşırsınız. Terörle mücadelede devletin
kararlılık göstermesi ve düne kadar orada siyaset adına hendek
kazanlar bugün o hendek kazanlara karşı devletin yanında
olabiliyorsa veyahut da hendek kazanlara karşı kayyumlar
vasıtasıyla devletin bürokratları, kaymakamları onlara
hizmet götürüyorsa devlete aidiyeti görürler, devlete aidiyetin sembolü
kaymakamları hedef alırlar ve haince onları, odalarını
tuzakladıkları bombalarla yine şehit etmeye
çalışırlar ama biz büyük Türk milleti ailesinin bu gerçekleri
gördüğünü ve bu gerçekler üzerinde yol yürüdüğünü görüyoruz. Bölgede
verilen mücadeleye olağanüstü bir şekilde desteğin verilmesi de
budur.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın sonunda bu 17 bin faili meçhul
meselesinin arka planı nedir, bir kaynak üzerinden bunu sizlerle
paylaşmak istiyorum: 17 bin faili meçhul cinayet söyleminin ilk kez
kullanıldığı yer, zaman ve tabii ki kullanan kişi
bilinmemektedir ancak bu söylemin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
komisyonda ifade veren bir tanığa dayandığı yaygın
bir kanaattir. Neden böyle bir rakamın verildiği konusunda Faruk
Bildiricinin Yemin Gecesi-Leyla Zananın Yaşamöyküsü adlı
kitabının 435inci sayfasında verilen tablo incelendiğinde
önemli bir ipucu elde edilmektedir. Anılan kitapta 1997 yılı
sonunda ölü terörist sayısının 17.277 olduğu görülmektedir.
Faili meçhul cinayet iddialarının 1997den beri 17 bin
sayısıyla süslendiği düşünülürse söz konusu 17 bin
sayısı faili meçhullerin değil, güvenlik güçleriyle girdikleri
çatışmalarda ölen PKKlıların sayısıdır.
Ancak, PKK bu sayıyı psikolojik savaş mekanizması içinde
etkili bir şekilde Türkiyeye karşı kullanmaya
başlamış ve bunun üzerine bir 17 bin sayısı
inşa etmeye çalışmıştır.
Elbette
ki biz de milliyetçiliğini insan sevgisi üzerine kuran ve hiçbir zaman hiç
kimseyi ötekileştirmeyen bir anlayışın mensubu olan
milliyetçi ülkücüler olarak, acılardan beslenmeyi, acıları
istismar etmeyi, acıların üzerinden siyaset geliştirmeyi hiçbir
zaman benimsememişizdir ve her zaman ortaya koyduğumuz yerelin
ulusallaşması, ulusalın evrenselleşmesi konusundaki durduğumuz
yer ortadadır. Elbette ki bu manada evladını kaybeden annenin
acısı samimiyetle derdimizdir ama bu annelerin bu manadaki tutum ve
davranışlarına PKK terör örgütünün neden olduğunu ve
huzurlarını bu örgüt üzerinden iş birlikçilerin bozduğu
gerçeğini de bilmek ve bu gözyaşlarından tamamen kurtulabilmenin
yolunun da bu kararlı mücadelenin sonuç vermesinden geçtiği
hakikatini haykırmak istiyoruz. Biz, Türkiyede demokrasinin
sağlıklı inşa edilebilmesinin, güvenli, huzurlu bir ülkede
yaşayabilmenin yolunun, her türlü terör örgütünden arınmaktan
geçtiğini düşünüyoruz. PKKsı da, FETÖsü de, adını
sayarak Meclisi kirletmek istemediğimiz her türlü iş birlikçilerden,
bu manada, devleti ve milleti kandırmak isteyenlerden kurtulan bir
Türkiye, gelecekte yeni bir medeniyet ufkuna güneş gibi
doğacaktır. Çünkü Türk kültürünün müktesebatı, Türkçenin gücü,
Türk milletinin tarihî kuvveti bunu yapmaya muktedirdir diyor, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu, söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoyun HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ufak bir söz talebim var
çünkü sanıyorum, önergemiz yeterince idrak edilememiş, onun için,
kısaca izah etme gereği duydum. İnsan Hakları Derneği
ve Yakınlarını Kaybedenler Derneğinin verilerine göre,
ülkemizde 17.500 faili meçhul cinayetin olduğu verisi var. Büyük
çoğunluğu da gözaltına alındıktan sonra kaybolan 3.248
kişinin gömülü olduğu tahmin edilen 253 toplu mezardan söz ediliyor.
Şimdi, bu, bir tek Türkiyede olan bir şey değil. Yani, dünyada,
savaş nerede varsa, nerede gerçekten çatışmalar söz konusuysa
olan bir şey ve böyle bir iddia bile aslında
araştırılmaya muhtaçtır ve yıllardır cumartesi
insanları bunun için araştırma istemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ne yazıktır ki
savaş, işte buna yol açan bir şeydir. Aynı şekilde, 33
askerin katledilmesine de yol açar, bunun da araştırılması
gerekir; gerçekten, şiddeti doğurur ve bu, her biçimiyle
karşı çıkılması gereken bir şeydir. Ülkeyi
barış ve demokrasi ancak geleceğe götürür.
Siz de
bunu en iyi yaşayan insanlardan birisiniz, eşinizi, aynı
zamanda, böyle bir cinayette kaybetmiş birisi olarak. Bu Meclisin, o
yüzden, biraz bunu da düşünerek sözlerini daha dikkatli sarf etmesi
gerekir.
Ben
ülkemize barış diliyorum.
Sağ
olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Pervin Buldanın, faili meçhul cinayetlerin ve yargısız
infazların açığa çıkması, kayıpların
bulunması gerektiği yıllardır talep edilmesine rağmen
Meclisin bu konuda bir inisiyatif sağlayamadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Elbette ki ifade ettiğiniz görüşlere katılıyorum. Ben de
bir faili meçhul yakını olarak, eşi olarak Türkiyede 17.500
faili meçhul ve kayıp olayının
yaşandığını biliyorum ve bunun, sizin de ifadenizle,
İnsan Hakları ve Yakınlarını Kaybetmiş Aileler
Derneklerinin yapmış olduğu araştırmalar sonucu ortaya
çıkan bir rakam olduğunu biliyoruz. Ancak burada, Halkların
Demokratik Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi, tam
da buna gerekçe olarak yani bu komisyonun, sayıyı, niçin
kaybedildiklerini, niçin öldürüldüklerini ya da katledildiklerini
araştırmak üzere kurulmasını istediğiniz bir
araştırma önergesi ve ben de buna canıgönülden
katıldığımı özellikle ifade etmek isterim. Bu
cinayetlerin elbette ki açığa çıkması gerektiğini,
kayıpların bulunması gerektiğini, yargısız
infazların açığa çıkması gerektiğini
yıllardır talep etmemize rağmen, ne yazık ki Meclis bu
konuda bir inisiyatif sağlayamamıştır. Belki bugün sizin
vermiş olduğunuz bu önerge buna bir vesile olur, benim de talebim
elbette ki budur.
Görüş
belirttiğiniz için de özellikle teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, ülkemizde 17.500 faili meçhul
cinayetin, büyük çoğunluğu gözaltına alındıktan sonra
kaybolan 3.248 kişinin gömülü olduğu tahmin edilen 253 toplu
mezarın, kayıplar ve faili meçhul olayların
araştırılması amacıyla 24/5/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
lehinde olmak üzere ikinci konuşmacı, İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.
Süreniz
on dakika.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
eşini bir faili meçhul cinayette kaybetmiş bir Meclis Başkan
Vekilinin yönettiği bir oturumda böyle bir konuşmayı
yapmış olmayı bir ironi olarak, Türkiyeye özgü bir ironi olarak
kabul ediyorum. Yirmi dört yıldır adalet arıyorsunuz ancak
hâlen, Meclis Başkan vekilisiniz ve adalete ulaşma
imkânınız olmadı eşinizle ilgili olarak. Bu da Türkiye'nin
özellikle faili meçhul cinayetler ve kayıplar konusunda hangi noktada
olduğunu çok açık bir biçimde ortaya koyuyor.
Değerli
arkadaşlar, kayıplar, sıkıyönetim, darbe, olağanüstü
hâl dönemlerinin bir uygulamasıdır, bir pratiktir ve bu pratik, bizim
geçmişimizde var. Bunun onlarca örneği var ama olağanüstü hâl
pratiği, kayıpların en fazla yaşandığı
dönemdir.
Şimdi,
öncelikle, yine olağanüstü hâldeyiz ve bir yalan var, bir yanlış
var. Olağanüstü hâlin Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
kaldırıldığına ilişkin bir yalan var, bir
yanlış var, öncelikle bunu düzeltmek isterim. Hep şu söylendi:
Olağanüstü hâli biz kaldırdık, her gittiğimiz yerde bize
olağanüstü hâli kaldırın denildi. En sonunda, Adalet ve
Kalkınma Partisi kongresinde Biz geldiğimizde olağanüstü hâl
vardı. dendi, bu, tümüyle yalan, tümüyle yalan!
Bakın,
-Sayın Cemil Çiçek de burada- 19 Haziran 2002 tarihli Meclis
tutanakları. Konuşan, dönemin İçişleri Bakanı
Rüştü Kazım Yücelen. Olağanüstü hâlin uzatılmasına
ilişkin tezkereye ilişkin konuşuyor. Konuşması
şu, son bölümünü okuyorum: Bu düşüncelerle ve
değerlendirmelerle, olağanüstü hâlin 30 Temmuz 2002 günü saat 17.00den
itibaren Hakkâri ile Tunceli illerimizde sona erdirilmesini, Diyarbakır ve
Şırnak illerinde ise olağanüstü hâl uygulamaları
sonrası alınacak tedbirlere hazırlık süresi verilmesi için
4 ay daha uzatılmasını, yüce Meclisimizin takdirine sunuyorum.
Ne zaman demiş bunu? 17 Haziran 2002 tarihinde. Daha Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarı yok. 3 Kasım seçimlerinden sonra gelmiş, sadece
iki ilde 3 Kasım itibarıyla olağanüstü hâl var, Diyarbakır
ve Şırnak. Onunla ilgili olarak da bu Meclis bir irade ortaya
koymuş, demiş ki: Son kez uzatıyorum. Son kez sizden yetki istiyorum.
O da olağanüstü hâlden sonraki tedbirleri nasıl alacağız?
Nitekim 30 Kasım 2002 tarihi itibarıyla da olağanüstü hâl, en
son uygulandığı, on beş yıl sonra en son,
uygulandığı Diyarbakır ve Şırnakta
kaldırılmış. Önceki Meclis yani Adalet ve Kalkınma
Partisinin olmadığı bu Parlamento buna karar vermiş.
Dolayısıyla Olağanüstü hâli biz kaldırdık. tamamen
yalan, tamamen yanlış, tamamen bir algı operasyonu. Evet,
kaldırmadınız ama şu anda 81 ilde olağanüstü hâl ilan
ettiniz. Nasıl bir rejim bu, nasıl bir rejim bu? Hani olağanüstü
hâle karşıydınız!
7 Hazirandaki afişlerinize bakalım, 7
Hazirandaki afişlerinize; Olağanüstü hâli kaldırdık,
özgürlük geldi., bunu diyen, siz değil misiniz 7 Haziranda? (CHP
sıralarından alkışlar) Peki, şimdi ne oldu? Sayın
Genel Başkanınız, TÜSİADda Neyiniz eksik? dedi ve
kurultayında Kalkmayacak. dedi, değerli arkadaşlar,
Kalkmayacak., Olağanüstü hâl kalkmayacak. dedi. Neyiniz eksik? Evet,
eksik, çok şeyimiz eksik, çok şeyimiz eksik. Eğer eksik bir
şey olmasaydı Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine neden
bildirimde bulundunuz, Şu hakları uygulamayacağım. diye;
soruyorum, cevabını verin. Ya da Birleşmiş Milletler Medeni
ve Siyasal Haklar Sözleşmesi uyarınca yükümlülükler konusunda neden
Bunlara uymayacağız, askıya aldık. dediniz? Bunlar eksik.
Ne eksik? Sizin görmediğiniz adalet eksik, sizin görmediğiniz
özgürlük eksik. Bunlar eksik, bunları görmüyorsunuz.
Biraz önce Yüksel Caddesindeydim. Polis memurları,
milletvekillerimiz oradayız. Açıklama yapacağız, açıklama,
İnsan Hakları Anıtı önünde. Sokakta yüzlerce polis memuru
ve TOMA. Bu cumhuriyetin milletvekilleri, 100 metre ötede, Ankaranın
göbeğinde, Meclisten 500 metre ötede bir yere giremediler, Ankara
Valisinin talimatı üzerine; yazılı talimat da yok ve kanunsuz
emir, bunlar var. Ve dahası ne var, dahası ne var? Olağanüstü
hâl rejimleri, kayıpların olduğu rejimlerdir. Görmüyorsunuz,
size gelmiyorlar.
Bakın, ben geçen gün... Olağanüstü hâl
döneminde onlarca, yüzlerce kayıp var ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kayıplara ilişkin verdiği kararlar var; benim
yaptığım başvurular var, o başvurulara ilişkin
aldığımız kararlar var. Her nasılsa açılan
davalar var ve o davaların hepsi bu Hükûmet döneminde, Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde sürgün edildi; hepsi, faili meçhule
ilişkin davalar; Diyarbakırdan, Şırnaktan, Hakkâriden,
Vandan Muştan nereye sürgün edildi? Ankaraya, İzmire, Samsuna,
Çoruma, Kırşehire yani mağdurların gidemeyeceği
yerlere sürgün edildi, hak aramasınlar diye. Lice, memleketim Lice
yakıldı yıkıldı. Davası nerede biliyor musunuz?
İzmirde. Geçen duruşmaya mağdurlar gidemedi Diyarbakırdan
İzmire, takip edemediler. Bunları kim yaptı? Hani faili
meçhulleri takip ediyordunuz; nerede, söyler misiniz?
Dahası,
dahası değerli arkadaşlar, onlarca, yüzlerce kayıp var.
634üncü haftadır oturuyor kayıp aileleri Galatasaray
Meydanında. Hiç duyuyor musunuz ne acılar yaşıyorlar?
Zorla kaybedilme, insanlığa karşı suçtur ve en
ağır suçtur, yaşam hakkından daha öte bir suçtur. Çünkü, insanlar
kaybı bulana kadar, eşlerini bulana kadar, çocuklarını
bulana kadar bir işkence içinde yaşarlar; bir zulümdür ve
bunların adalet arayışları var ve sonsuz bir adalet
arayışı. Bitmeyen yaslar var Türkiyede, bitmeyen yaslar,
yası tutulmamış ölümler var ve Adalet ve Kalkınma
Partisinin ilan ettiği olağanüstü hâl var, bunun arkasına
sığınan bir Hükûmetiniz var ve Parlamento var.
Değerli
arkadaşlar, bu yönetim biçimlerinden vazgeçelim. Nereye geleceğim?
Geçen gün soru önergesi verdim. Sosyal medyadan bana yazıyorlar. Ben insan
hakları savunucusuyum, öncelikli kimliğim budur milletvekili olmadan
önce; sizlere gelmez bunlar. Ankaranın göbeğinde, merkezinde 7 tane
kayıp vakasını yazdım tarih ve yer olarak, yedi kayıp
vakasını. Kaçırılmışlar, burada somut veriler
var, kayıtlar var, MOBESE kayıtları var,
kaçırılmışlar. Eşleri yanıma geldi -hepsi
başörtülü, türbanlı kadınlar- onlarla konuştum; aynen
Bosnalı kadınlar gibi eşlerini arıyorlar ama korkuyla
arıyorlar. Ne deniyor onlara biliyor musunuz? Bakın, takip etmeyin
bunları yoksa akıbetiniz eşleriniz gibi olur; cezaevine
gidersiniz, çocuklarınız yetim kalır, bakımsız
kalır. Bu korku var.
Bu korku,
bana neyi hatırlattı biliyor musunuz değerli arkadaşlar?
Necati Aydının kaçırılmasını
hatırlattı. Diyarbakırda serbest
bırakılmıştı, ertesi sabah DGM Cumhuriyet
Başsavcısı -kayıtlara geçtiği için söylüyorum- Bekir
Selçukun yanına gittim. DGMden serbest bırakılmış
ama yok ortada. Gittim yanına -ilk önce Başsavcıya gittim, ilk
önce hâkime gittim, sevk eden savcıya gittim- bana dediği şu:
Sezgin Bey, dağa gitmiş olamaz mı? Dedim, Sayın
Başsavcı kendine gel, kendine gel. Adam, on beş gün
gözaltında kalmış, buradan çıkıp niye dağa
gitsin? İlk önce evine gider, sonra dağa gider. Niye gitsin
dağa? Bana kapıyı gösterdi. Çıktım, on beş gün
sonra Pamuklunun kenarında 3 ceset bulundu; o da var içlerinde.
Aradılar beni, baro lokalindeyim. Bir ceset bulunmuş, yüzüğünde
Süheyla yazıyor, eşinin adı. Başsavcı, bana bunu
söylemişti. Dün Ankara Valisi, ne demiş bu kadına biliyor
musunuz? Kaçmış olamaz mı? Aynı düşünce, hiç
değişen bir şey yok. Hani karşıydınız?
Bakın,
kırk iki gün gözaltında kalan Turgut Çapan, şu anda Sincanda
tutuklu, kırk iki gün. Ankaranın göbeğinde, Yenimahallede
kaçırılmış. Ben yazdım, çizdim falan, beni hedef
gösterdiler. Sonra gözleri kapalı, bir yerde
bırakılmış, kelepçeli, bir odada kırk iki gün boyunca
işkence görmüş. Serbest bırakılmış, getirildi ve
tutuklandı, cezaevinde şimdi. Gidin görün, onunla beraber 7 kişi
var. Aynı öyküler, bakın aynı öyküler. Hangi öyküler?
Gözaltından diğer kaçırılanların isimleri var.
Duyuyorlar isimleri işkencede ve kayıplar.
Değerli
arkadaşlar, şu anda 12 tane Ankarada kaçırılan isim var.
Araştırın, siz araştırın. Bunlar,
insanlığa karşı suçtur, suçtur ve bunun bedeli
ağırdır değerli arkadaşlar. Vicdani bedeli
ağırdır, insani bedeli ağırdır, siyasi bedeli
ağırdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Buradan Ankara Valisine ve bütün yetkililere
sesleniyorum: Bizler bunları söylemeye devam edeceğiz. Bizim
kaygımız, örgüt, FETÖ, başka şey değil. Bizim
kaygımız, insan yaşamıdır, insan haklarıdır.
Bu Parlamentonun da en az bizim kadar
duyarlı olmasını beklerim. Bunları bilin, duyarsız
kalmayın.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
Grup
önerisinin aleyhinde olmak üzere son konuşmacı, Yozgat Milletvekili
Sayın Yusuf Başer.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
faili meçhul cinayetlerin ve gözaltına alındıktan sonra kaybolan
kişilerin araştırılmasıyla ilgili olarak HDP
tarafından verilen araştırma önergesinin aleyhinde konuşmak
üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle de yüce heyetimizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, yirmi dört yıl önce PKK uşakları
tarafından hunharca katledilen 33 şehidimize ve yine devletin
bekası için şehit olan vatan evlatlarına Allahtan rahmet
diliyorum.
Yine
aynı şekilde, bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimize de Rabbimden
rahmet diliyorum, makamları cennet olsun, onların emanetine dün
olduğu gibi bugün de ve yarın da sahip
çıkacağımızın özellikle bilinmesini istiyorum.
Yine,
sözlerime başlamadan önce, Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sisteminin uygulamalarından olan partili Cumhurbaşkanı
uygulaması, 21 Mayıs tarihinde AK Partimizin olağanüstü büyük
kongresiyle kurucu Genel Başkanımız,
Cumhurbaşkanımız, Beşinci çocuğum. dediği
sevdasına, partisine, AK PARTİye tekrar, katılan delegelerin
tamamının oyuyla seçilmiş oldu. Bu vesileyle de hem
Cumhurbaşkanımıza ve hem de partimizin genel merkezinde görev
alan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, kutluyorum, Rabbim
yâr ve yardımcıları olsun diyorum. Yeni dönemin de
cumhuriyetimiz için, ülkemiz için, demokrasimiz için ve milletimiz için
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yeni Türkiye, 80 milyonun aynı
toprağın üzerinde, aynı bayrağın gölgesinde, aynı
hedefler ve idealler çerçevesinde bir ve beraber yaşamayı
sürdürecekleri bir Türkiyedir. Yeni Türkiye, 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının devlet imkânları ve fırsatları
karşısında tamamen eşit olduğu bir Türkiyedir. Yeni
Türkiye, 80 milyonun ayrımsız şekilde bu vatan topraklarına
sahip olduğu, bu vatan topraklarının tapusunu üzerinde
taşıdığı bir Türkiyedir. Yeni Türkiye, hiç kimsenin
dilinden, dininden, etnik kökeninden, derisinin renginden, mezhebinden,
yaşam tarzından dolayı dışlanmadığı,
horlanmadığı, kendisini yalnız, ötekileştirilmiş
ve kimsesiz hissetmediği bir Türkiyedir.
Türkiyenin
hiçbir sorunu çözümsüz değildir. Türkiye, topraklarında
umutsuzluğun asla yeşermeyeceği, kök salamayacağı bir
Türkiyedir. AK PARTİ, söylenmeyenleri söylemiş,
yapılamayanları yapmış, hayal dahi edilemeyenleri
gerçeğe dönüştürmüştür. On dört yıllık AK PARTİ
iktidarları döneminde temel hak ve hürriyetlerin önündeki engeller
kaldırılmış, özgürlükler genişletilmiş, birlikte
yaşam kültürünün daha da güçlendirilmesi için çok sayıda cesur
reformlar yapılmıştır.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Türkiye mi burası?
YUSUF
BAŞER (Devamla) - Türkiyede sadece demokrasi, özgürlükler ve birlikte
yaşam kültürü güçlenmedi, aynı zamanda bu sayede oluşan istikrar
ve güven ortamıyla beraber ekonomimiz büyüdü, sofradaki ekmeğimiz
çoğaldı, gücümüze güç kattık.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) - Başka bir ülkede yaşıyorsunuz
herhâlde.
YUSUF
BAŞER (Devamla) - Yeni Türkiyede şiarımız, etnik
kimliği, mezhebi ve inancı ne olursa olsun herkesi bağrına
basan, onları eşit vatandaşlıkla evrensel ilkeler ve
değerler temelinde demokratik bir ortam, ortak yaşam bilincine
ulaştıran bir anlayışı daha da güçlü bir şekilde
hayata geçirmektir.
Türkiyede
işkence, AK PARTİ sayesinde Türkiyenin gündeminden
çıkmıştır.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Avrupa İşkencenin Önlenmesi
Komitesinin raporunu niye yayımlamıyorsunuz?
YUSUF
BAŞER (Devamla) - İktidarlarımız döneminde işkenceye
sıfır tolerans politikasını hayata geçirdik. 2013
yılında dördüncü yargı paketiyle beraber işkence
suçlarına uygulanan verilecek cezaların miktarlarını
artırdık ve hem de işkenceyle mağdur olanlarla ilgili
olarak da sanıkların da ceza zamanaşımından
yararlanmaması için gerekli adımları kaldırmış
olduk. Yine İşkenceyle Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İhtiyari Protokol onaylanarak iç hukuk
kurallarımıza dâhil edildi.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Kasım 2016 yılına ait
rapor neden yayımlanmıyor? Hükûmet neden rezerv koydu?
YUSUF
BAŞER (Devamla) Türkiyede insan hak ve hürriyetlerini tastamam tesis
ederek 1990lı yıllarda insanlarımızın
hafızasına kazınan Beyaz Toros vakalarını tarihin
çöp sepetine AK PARTİ olarak biz attık.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Çok somut bir soru: 2016 Kasım
tarihli Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin Türkiyeye ilişkin
raporu neden yayımlanmıyor, neden rezerv konuldu? Çok somut bir soru.
YUSUF
BAŞER (Devamla) Faili meçhul cinayetleri ve kayıpları, AK
PARTİ olarak önleyen biziz. Mafya ve çeteleri, ülke gündeminden de AK
PARTİ olarak biz çıkardık.
Bilgi
edinme hakkını kabul ederek vatandaşlarımızın
bilgi edinmesini imkânsızlaştıran uygulamaları ortadan
kaldırdık.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Somut soru soruyorum: İşkence
yoksa eğer, rapor neden yayımlanmıyor, neden rezerv konuldu?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Hatibin konuşmasına bile tahammülünüz yok.
Bakın, herkes sizi sessizce dinledi. Bir kişinin
konuşmasına, çok sesliliğe bile tahammülünüz yok. Üstelik,
doğruları söylüyor.
YUSUF
BAŞER (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15
Temmuz sonrası yayımlanan kanun hükmündeki kararnameler
gereğince, değişik konularda sınırlama getirilmiş
olmasına rağmen, özellikle hükümlü ve tutukluların sağlık
şartlarıyla ilgili olarak hiçbir sorun yaşanmaması için
gerekli tüm adımları attık, tüm zorlu ceza infaz kurumu
şartlarına rağmen kurumlarımızda hiçbir
ayırıma yön vermedik, tüm vatandaşlarımıza kanunlara
karşı eşit muamele yapmaya gayret gösterdik.
Yine 2014
tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin
Eylem Planında yer alan Kötü Muamelenin Önlenmesi
başlıklı maddesindeki tutuklu ve hükümlülerin fiziksel ve
psikolojik muayenelerinin ceza infaz kurumlarına alınmaları
sırasında ve bu kurumlarda bulundukları süre içerisinde
periyodik olarak daha etkili şekilde yapılması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, tam da bu
konuda inceleme yapan, sizin izninizle inceleme yapan Avrupa
İşkenceyi Önleme Komitesinin raporunu neden yayımlamıyorsunuz?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Başkan, böyle bir usul var mı? Orada hatip
konuşuyor, buradan çan çan çan konuşuyor kendisi!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Cezaevlerinde ve gözaltı
merkezlerinde inceleme yapan bu komitenin raporu neden yayımlanmıyor?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sükûneti sağlayın Sayın Başkan.
Böyle bir usul var mı burada? Kendisi çıkıyor fütursuzca
konuşuyor ve on dakikalık konuşmaya tahammül edemiyor!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyelim hatibi.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Soru soruyorum
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Demokrasi diyorsunuz, demokrasiyi kendiniz ihlal
ediyorsunuz! Bir dinle! Usturup yok mu ya?
YUSUF
BAŞER (Devamla)
ve gerekli tedavi imkânlarının
sağlanarak durumlarına uygun ortamda barındırılmalarıyla
ilgili olarak uluslararası sözleşmelerin tamamını yerine
getirdik.
Avrupa
Konseyi kurucu üyelerinden biri olan ve Avrupa Birliğiyle tüm üyelik
yolunda müzakerelere başlamış bulunan Türkiye Cumhuriyeti, 1923
yılından beri kurmuş olduğu demokratik sistemle, hukukun
üstünlüğünü, insan hakları alanında birçok önemli
reformları gerçekleştirmiş, aynı zamanda
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Sözleşmesine taraf olmuştur.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ne zaman taraf oldu?
YUSUF
BAŞER (Devamla) Yine, 1997 yılından itibaren, Türkiyemizde
temel hak ve hürriyetler noktasında birçok değişiklik
yapılmasına rağmen özellikle cezaevlerinde gerçekten çok daha
fazla adımlar attık ve özellikle gelişmiş ülkeler ve birçok
uluslararası kuruluş tarafından ve Avrupa Birliği ilerleme
raporlarında da bu hususta Türkiye takdirle
karşılanmıştır.
Ceza
infaz kurumu koşullarıyla, mevzuatımız, Avrupa Konseyinin 2
sayılı Avrupa Cezaevi Standartları Hakkındaki Tavsiye
Kararı ile Birleşmiş Milletlerin 1957 tarihli Hükümlülere
Muamele Hakkındaki Standart, Minimum Kurallar başlıklı
kararlarında öngörülen standartlarla uyumlu hâle getirilmiştir.
Ayrıca
ülkemiz, Avrupa Birliği uyum çalışmaları kapsamında
işkenceye karşı sıfır tolerans politikası
çerçevesinde işkencenin önlenmesi ve iddiaların ortadan
kaldırılması için tüm yasal değişiklikleri
yapmış, denetim ve yargı mekanizmalarını
kurmuştur. Bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanunundaki maddeler
işkence ve neticesi sebebiyle
ağırlaştırılmış işkence ve eziyet
suçlarıyla ilgili olarak cezaları
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ya, Sayın Başkan, somut bir
soru soruyorum: Neden yayımlanmıyor? Neden yayımlanmıyor?
Somut bir soru.
YUSUF
BAŞER (Devamla) -
üç yıl ile
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
arasında değişen hürriyeti bağlayıcı
cezaları biz getirdik arkadaşlar.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Neden yayımlanmıyor? Rapor
neden yayımlanmıyor?
YUSUF
BAŞER (Devamla) İşkence ve kötü muamelenin önlenmesi
kapsamında infaz kurumlarımız, ulusal düzeyde, 136
bağımsız ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme
kurulları marifetiyle denetlenmektedir.
Ben de
geçmiş dönemde baro başkanlığı yaptığım
dönemde cezaevlerindeki şartları çok iyi biliyorum.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ben de yaptım.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Bravo(!)
YUSUF
BAŞER (Devamla) - Onunla ilgili gerekli düzenlemeleri de biz yaptık.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Neden yayımlanmıyor
Sayın Başkan? Neden yayımlanmıyor? Bu cevabı ver, Baro
Başkanı olarak bu cevabı ver.
YUSUF
BAŞER (Devamla) - Evet, yine aynı şekilde yüzde 39 infaz
hâkimliğinin
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Beraber baro
başkanlığı yaptık. Neden yayımlanmıyor?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Kes, yeter!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
YUSUF
BAŞER (Devamla) -
uluslararası düzeyde Avrupa İşkence
Önleme Komitesi ve Birleşmiş Milletler Keyfî Tutuklama,
İşkenceyi ve Aşağılayıcı Muameleyi Önleme
Komitesindeki denetimleri altındadır arkadaşlar.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Peki, neden
yayımlamıyorsunuz? Neden yayımlamıyorsunuz?
YUSUF
BAŞER (Devamla) Yine, burada çat kapı yapmak suretiyle bizim tüm
cezaevlerimiz hem uluslararası kuruluşlar tarafından
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Neden yayımlamıyorsunuz?
Kasım 2016 raporu neden yayımlanmıyor?
YUSUF
BAŞER (Devamla) -
ve hem de Türkiyede AK PARTİ sayesinde
kurmuş olduğumuz kurullar ve kuruluşlar tarafından
denetlenmektedir arkadaşlar.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Rapor nerede, rapor?
YUSUF
BAŞER (Devamla) AK PARTİ olarak modern hukuk kurallarının
tesisi için
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, rapor nerede?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Dinlersen öğrenirsin; dinle!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Okursanız
utanırsınız; işkencenin, kötü muamelenin sistematik hâle
nasıl geldiğini görürsünüz, nasıl geldiğini
YUSUF
BAŞER (Devamla)
faili meçhul cinayetler ve kayıplarla ilgili ve
işkencelerin önlenmesiyle ilgili, renklerine, dinine, ırkına,
bakmadan hukukun tastamam uygulanması için yüksek hassasiyet gösteriyoruz,
geciken adaletin adalet olmadığını biliyoruz ve AK
PARTİ olarak hem faili meçhul cinayetlerle, faili meçhul suçlarla ilgili
hem de tüm suçlarla ilgili olarak, hukuk çerçevesinde sonuna kadar mücadele
edeceğimizi ve hiçbir suçun cezasız kalmayacağını
belirtiyor, HDP Grubunun önerisinin aleyhinde oy kullanacağımı
belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Başer.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, buyurun.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) İç Tüzük 60a göre,
yanlış bir hususu düzeltmek amacıyla pek kısa bir söz
alacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, yerinizden, açıyorum mikrofonu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Yozgat Milletvekili Yusuf Başerin HDP grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
hatip Türkiyede işkencenin olmadığını ve
uluslararası denetime açık olduğunu ifade etti. Çok açık
bir soru soruyorum: Kasım 2016 tarihinde Avrupa İşkenceyi Önleme
Komitesi, Türkiyede Hükûmetin izniyle gözaltı merkezlerini ve
cezaevlerini ziyaret etti ve bir rapor yayımladı. Bu raporu,
görüşlerine başvurmak üzere Hükûmete gönderdi. Hükûmet,
görüşlerini bildirdi Komiteye. O raporun yayımlanması lazım
ama yayımlanması için de Hükûmetin rezerv koymaması lazım,
sözleşme uyarınca, yayım izni vermesi lazım ancak o
tarihten bu zamana kadar yayım izni verilmiyor. Dolayısıyla, o
raporun yayımlanmasına neden izin verilmediğini, Hükûmetin veya
Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğunun izah etmesi lazım.
Çünkü o raporda çok açık bir biçimde -izin verilmediğine göre-
işkence, kötü muamele, cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerinde
sistematik hâle gelmiştir. Hatip bu konuda yanlış bilgi verdi,
bunu düzeltmek için söz aldım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
Sayın
Beştaş
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ben de İç Tüzük 60a göre bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
- Buyurun, sizin de mikrofonunuzu açalım.
25.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, Yozgat Milletvekili Yusuf
Başerin HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, doğrusu,
hatibin kayıplarla ilgili bir sözüne tanık olmadım öncelikle.
AKP kongresiyle ya da genel başkanlıkla hiçbir ilgisi yok bizim önergemizin;
bunu ifade etmek istiyorum.
Diğeri
de: Yani, işkenceye girdi ama gerçekten tümüyle yanlış, yalan,
asılsız bilgiler paylaştı. CPT Raporuna ilişkin ben
de soru önergesi verdim. 2016 yılından beri hazır olan rapor,
Türkiye'nin rezerv koyması sebebiyle paylaşılamıyor,
kamuoyuna açıklanamıyor. Hamasetle, mesnetsiz açıklamalarla,
Türkiye halkı gerçekten aldatılıyor, aldatılmaya devam
ediliyor.
Bizim
sunduğumuz önerge, kayıplarla ilgili bir araştırmadır.
Alkışlarla Bu önergeyi kabul etmeyelim. demek de yani nasıl
ifade edeceğimi bilmiyorum ama
İnsan gerçekten biraz rahatsız
olur, utanır. On binlerce aile şu anda kayıplarını
bulmak için her hafta oturma eylemi yapıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bu, Türkiye'nin çok önemli bir
yarasıdır ve buna karşı tutumu kesinlikle çok talihsiz
bulduğumuzu, reddettiğimizi de ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Beştaş.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, ülkemizde 17.500 faili meçhul
cinayetin, büyük çoğunluğu gözaltına alındıktan sonra
kaybolan 3.248 kişinin gömülü olduğu tahmin edilen 253 toplu
mezarın, kayıplar ve faili meçhul olayların
araştırılması amacıyla 24/5/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 24 Mayıs 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir ne yazık ki.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin
Özel Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent Gök ve Manisa Milletvekili
Özgür Özelin; 24 Aralık 2016 tarihinde yazılı aşaması
yapılan avukatlar için adli yargı hâkim ve savcı
adaylığı ile idari yargı hâkim adaylığı
sınavının sonuçlarını etkilediği iddiasıyla
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin (11/15) esas numaralı önergesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
IX.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent
Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24 Aralık 2016 tarihinde
yazılı aşaması yapılan avukatlar için adli yargı
hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı hâkim
adaylığı sınavının sonuçlarını
etkilediği iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15)
BAŞKAN
Hükûmet? Burada.
Önerge
daha önce bastırılıp dağıtıldığı
ve Genel Kurulun 16/05/2017 tarihli 92nci Birleşiminde okunduğu için
tekrar okutmuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 99uncu maddesine göre, bu görüşmede
önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer
milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz
verilecektir.
Konuşma
süreleri önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer
dakikadır.
İlk
söz önerge sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Barış
Yarkadaşa aittir.
Buyurunuz
Sayın Yarkadaş. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Değerli milletvekilleri, bugün partimizin
verdiği gensoru önergesi üzerinde konuşacağım.
Sevcan
Karayiğit, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın
Hukuk Başdanışmanı Ahmet Karayiğitin kızı.
Gonca Hatinoğlu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngörün
kızı. Muhammed Said Pamukçu, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın Özel Kalem Müdürü. Behice Çavuşoğlu, AKP Giresun
Kadın Kolları İl Başkanı. Bayram Günaydın, AKP
Trabzon İl Başkan Yardımcısı. Kazım Sunar, AKP
Nevşehir İl Başkanı. Fahrettin Tuğrul, AKP Uşak
milletvekili adayı, Uşak Hukukçular Derneği Başkanı.
Bu dernek 15 Temmuzda, alçak darbe girişiminin ardından, FETÖcü
olduğu gerekçesiyle kapatıldı.
Kimdir bu
isimler ve ortak özellikleri nelerdir? Bu isimlerin ortak özelliği,
hepsinin yolunun AKPden geçmesi ve 24 Nisanda hâkim olarak göreve
atanmasıdır. 26 Aralık 2016 tarihinde yapılan
avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavı sonrası
atanan 1.341 hâkimin neredeyse tamamı AKP il ve ilçe
teşkilatlarından devşirilmiştir. Yukarıda
sıraladığımız ve burada da gördüğünüz bu isimler,
adalet mekanizmasının nasıl bir girdaba sokulduğunu
göstermesi açısından önemli bir örnektir. AKPli yüzlerce avukat
hâkim olarak atanmıştır. Adalet sarayları âdeta AKP il
başkanlığına dönüştürülmüştür.
Sayın
vekiller, bu avukatlar tam kırk saniye süren mülakatla hâkim olarak
atanmıştır. Kırk saniyede Millî Piyango bileti bile
seçemezsiniz ama kırk saniyede bu isimleri hâkim olarak atayabiliyorsunuz.
(CHP sıralarından alkışlar) Bunu yapabilmek için
yazılı sınavdaki 70 puanlık baraj şartını
kanun hükmünde kararnameyle kaldırıyorsunuz. Yazılı
sınavda 90, 92 alanları eliyor; 50, 55 puan alanları, sadece ve
sadece AKPli oldukları için, hâkim olarak şaibeli bir mülakatla
göreve atıyorsunuz. Yaptığınız, hukuk adına bir
cinayettir. Partizan hâkimler listesi adaletin ölüm fermanıdır. Siz
adaletin ölüm fermanını yazıp adalet tabutuna son çiviyi
çaktınız. Artık eserinizle övünebilirsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İşte, Sayın Bakan,
atadığınız bir hâkimin adalete bakış
açısı: Adı Kamil Açıkgöz, kendisi AKPli ve bir cemaate
mensup olduğunu Facebook sayfasında açıkça yazıyor. Nedir
bu kişinin özelliği AKPli olmasının
dışında? Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun telefonlarının yasa
dışı bir şekilde dinlenmesini haklı buluyor,
Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine gitmesiyle alay ediyor ve
Türkiye şu anda bu kafaya teslim ediliyor, adalet bu zihniyete teslim ediliyor.
Eserinizle övünebilirsiniz.
Sayın
Bozdağ, 8 Kasım 2016da yaptığınız bir
konuşmada Sanal dünyada siyasal paylaşımlar yapan hâkimleri
görünce rahatsız oluyorum. Davalarımın böyle bir hâkime
düşmesini istemem. Ben böyle yapan savcı ve hâkimlerden korkuyorum.
demiştiniz. İşte, kırk saniyelik mülakatla
atadığınız hâkimin paylaşımları: Cumhuriyet
Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine gitmesiyle alay eden ve telefonların
yasa dışı dinlenmesini savunan bir hâkim.
Şimdi,
Sayın Bozdağ, size çağrım şudur: Gelin, bu
şaibeli sınavı iptal edin. Gelin, bu şaibeli sınavda,
yazılıda kim kaç puan aldı ve mülakatta hangi kriterler
uygulandı, bunların tamamını kamuoyuna açıklayın
ve yeni sınavı kameraların önünde, mülakatları kameraların
önünde kamuoyunu ikna ederek yapın. Aksi takdirde, bizim yargıya
güvenmemizi de beklemeyin. Biz sadece ve sadece AKPli oldukları için
atanan bu hâkimlere neden güvenelim? Siz geçmişte ortağı
olduğunuz FETÖyle özel yetkili mahkemeler
aracılığıyla muhalefeti sindiriyor ve bundan da büyük keyif
alıyordunuz. Şimdi eski ortağınız FETÖden
öğrendiğiniz yöntemleri kullanıyor, sulh ceza hâkimliklerini
âdeta iktidarın bir sopası hâline çeviriyorsunuz. İktidarın
sopası hâline çevirdiğiniz bu hâkim ve yargı mekanizması
inanılmaz cinayetler işliyor, yargıda büyük yaralar açıyor.
Cumhuriyet gazetesinin 13 yazarı ve
çalışanı uydurma bile denilemeyecek bir gerekçeyle aylardır
hapiste ve bu yazarlardan 4ü devlet hastanesinden hasta olduklarına dair
rapor almalarına rağmen serbest bırakılmıyor ama
AKPli Belediye Başkanı Kadir Topbaşın damadı Ömer
Kavurmacı uyuyamıyor gerekçesiyle, hem de özel hastane raporuyla
tahliye ediliyor. Sahi, nerede bu Ömer Kavurmacı; evinde mi, özel
hastanede mi, yoksa Yunanistanda mı uyuyor Sayın Bakan, haberiniz
var mı?
Tabii, siz bu Ömer Kavurmacının nerede
uyuduğunu bilemeyebilirsiniz ancak biz dün komik bir gerekçeyle partili
hâkimlik mekanizması tarafından tutuklanan Nuriye ve Semihin nerede
uyuduğunu biliyoruz. Onlar Kavurmacı gibi değiller, rahat
uyuyabiliyorlar çünkü onlar hiç kimsenin hakkını yemediler, hiç
kimsenin emeğini sömürmediler; onlar sadece ve sadece işlerini
istedikleri için tutuklandılar. Artık ne
yaptığınızı bilemez bir hâle geldiğiniz için,
FETÖcü oldukları gerekçesiyle işten attığınız
Nuriye ve Semihi DHKP-Cli oldukları gerekçesiyle tutuklatıyorsunuz.
Bu tutuklamanın gerçek sebebini biliyoruz; onların yüzündeki
gülüşten korkuyorsunuz, adaletsizliğe teslim olmadıkları
için tutuklatıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Yaptığınız bunlarla
sınırlı mı? Değil tabii ki. Partili hâkimler, partili
polisler sadece Nuriye ve Semihten mi korkuyor? Hayır. Dün gördük, önceki
gün gördük, on yedi yıl önce sizin statükocu dediğiniz kesimler
tarafından cezaevi operasyonunda kolu koparılan Veli
Saçılıkın annesine yaptıklarınızı ibretle
gördük. Orada feryat etti Kezban ana, Oğlumun kolu yok! Oğlumun kolu
yok! Arabasına gaz sıkmayın! Gözaltına almayın!
Allahtan korkmuyor musunuz! Müslüman değil misiniz! dedi. Ne
yaptınız? O kadını yerlerde sürüklediniz. Bakın, bu
ana neden pantolon giyiyor biliyor musunuz Sayın Bakan? Çünkü on yedi
yıl önce oğlunun kolu koparıldığında yine
cezaevinin önüne gitmişti ve o zaman sizin statükocu dedikleriniz
oğlunun kolunun peşinde olan bu ananın üstündeki tüm elbiseleri
soymuştu, şimdi başına aynı şeyin gelmesinden korktuğu
için on yedi yıldır etek giymiyor ve dün oğlunun yanına
gelirken yine pantolonuyla geldi, çünkü sadece ve sadece iktidarda kalabilme
adına muktedir olanların neler yapabileceğini on yedi yıl
önceden biliyordu. On yedi yılda hiçbir şey değişmedi, Kezban
ana on yedi yıl önce de yerlerde sürükleniyordu, dün de yerlerde
sürüklendi. Partili hâkimlik ve partili polisliğin ülkeyi getirdiği
durum budur.
Sadece bu
mu? Şu Sözcü gazetesine yaptıklarınıza bir bakın.
Sözcü gazetesine, eğilmediği, bükülmediği, Atatürkçü çizgiden
geri adım atmadığı, ihale peşinde
koşmadığı, önünüzde düğmesini iliklemediği için
uydurma bir soruşturma açtınız. O soruşturmayı neden
açtığınızı biliyoruz. Çünkü, Sözcü gazetesinin
altı matbaası var, o matbaaya el koymak, milletin anasına
küfretmekle meşhur olan bir iş adamına peşkeş çekmek
istiyorsunuz, tıpkı Kanaltürk ve Bugün TVye
yaptığınız gibi. Bunları yapmayın. Kim hak arasa
Türkiye'de, başına, tepesine balyoz gibi iniyorsunuz. Türkiye'nin her
yerinden işkence ve gözaltı haberleri geliyor. Şu anda 50nin
üzerinde gözaltı var İstanbulda. Neden? Sadece ve sadece KHK zulmüne
karşı çıktıkları için.
Buradan bir kez daha sizleri uyarıyoruz:
Analarımızı ağlatıyorsunuz, gençlerimizi işsiz
bırakıyorsunuz ve bu feryatların hiçbirini duymuyorsunuz. Size
şunu söyleyelim: Türkiye'yi, iktidarda kalabilmek adına, ucu
görünmeyen karanlık bir tünele soktunuz. Ancak emin olun ki o ucu
görünmeyen karanlık tünel, Nuriye ve Semihin gülüşüyle, Kezban
ananın feryadıyla aydınlanıyor ve ışığa
bir adım daha yaklaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Biraz süre alabilir
miyim.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Şu an sizin
yargılanamayacağınız bir düzen kurma peşinde
olduğunuzun farkındayız ve Türkiye'yi bu yüzden bir
karanlığa ittiğinizi de görüyoruz. Şu an zifiri bir
karanlık içindeyiz ama bu zifiri karanlık er geç aydınlanacak.
Unutmayın ki karanlığın en koyu olduğu an, şafağın
en yakın olduğu andır. Biz şimdi en karanlık
dönemdeyiz ama emin olun ki aydınlığa da bir o kadar
yakınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yarkadaş.
Sayın milletvekilleri, şimdi gruplar adına
konuşmacıları davet edeceğim kürsüye.
İlk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.
Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağla ilgili vermiş
olduğumuz gensoru önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Ancak görüyorum ki iktidar partisi Sayın Bakanı
savunmaktan âciz. (CHP sıralarından alkışlar) Nedir bu
durum? Şurada 20, 30 milletvekiliyle, savunamayacaklarını
bildikleri bir Bakanın karşısında
HAMZA DAĞ (İzmir) Onu oylamada görürsünüz,
oylamada.
LEVENT GÖK (Devamla)
elbette diğer AK
PARTİli milletvekilleri bu salonda olmak istemiyor. Bu ayıp size
yeter.
HAMZA DAĞ (İzmir) Onu oylamada görürsünüz,
merak etmeyin.
LEVENT GÖK (Devamla) Bu adaletin geldiği noktada
AK PARTİ milletvekillerinin bu durumunu halkıma şikâyet
ediyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Görürsün oylamada ne oluyor.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu gensorunun konusu, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın partizanca davranmasıdır; tek kelimeyle özeti
budur.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Bakan Bey, Adalet Bakanı
avukat; avukata ihtiyacı yok, o savunur.
LEVENT GÖK (Devamla) Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,
partizanca davranarak, partili Cumhurbaşkanı modelinden sonra
Türkiye'de partili hâkim ve savcı modelini yürürlüğe koyan bir
isimdir. Az önce arkadaşımız ayrıntılarını
açıkladı.
Şimdi,
bugün bir gensoru görüşüyoruz. Bildiğiniz gibi, gensoru kurumu Anayasa
değişikliğiyle kaldırıldı. Şunu biliniz ki
Cumhuriyet Halk Partisi önümüzdeki süreçte demokratik ve laik cumhuriyetin
bütün kazanımlarını tekrar yerine getirmek için, bütün
kazanımlarını yok ettiğiniz alanlarda olduğu gibi,
gensoruyu da geri getirecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Gensoruyu geri getireceğiz. Neden korkuyorsunuz gensorunun
kaldırılmasından? Muhalefetin en önemli denetim aracı olan
gensoru niçin sizleri rahatsız ediyor? Gensoru, siz zannediyor musunuz ki
sadece cumhuriyet döneminde var. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde, yüz kırk yıllık parlamenter
demokratik geleneğinde, ilk gensoru Abdülhamit zamanında, 14
Şubat 1909da uygulanmıştır. Halktan almadığı
yetkiyle, saltanatla gelen Abdülhamit dahi atadığı Sadrazam
Kamil Paşayı koruyamamış, 14 Şubat 1909da Meclis-i
Mebusanda yapılan oylamayla düşürülmüştür. Şimdi, iktidar
partisi bizi Abdülhamitin de gerisine götüren bir uygulamanın içerisine
sokuyor ama yağma yok, gensoru gelecek, iki elimiz yakanızda olacak
değerli arkadaşlar, bunu böyle biliniz.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Hep muhalefette kalacaksınız demek ki!
Nasıl gelecek o zaman?
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Ya, iktidar olun da öyle Levent Bey.
LEVENT
GÖK (Devamla) Değerli arkadaşlarım, 24 Aralıkta bir
yazılı sınav yapıldı Adalet Bakanlığı
tarafından hâkim almak için, savcı almak için. Bu hâkim ve savcı
sınavı yapıldıktan bir müddet sonra, tam yazılı
sınav sonuçları açıklanmadan önce bir kararnameyle, 680
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yazılı sınav
şartı kaldırıldı. Yazılı sınav
yapılmış, aradan zaman geçmiş, kararnameyle hemen
Kararnamelere neden düşkün olduğunuzu görüyoruz biz. Ne ilgisi var bu
kararnamenin olağanüstü hâlle Sayın Bakan? FETÖye karşı
savaş böyle mi yapılır? Ne ilgisi var, bir
anlatırsanız sevinirim. 680 sayılı Kararnameyle bu
yazılı sınav şartı kaldırıldı ve Adalet
Bakanlığının mülakatta yetkisine açık isimler hâkim
yapıldı değerli arkadaşlarım, itirazımız
buna. Hiç kişisel bakmıyoruz hadiseye. Belki seçilen, atanan
arkadaşlarımızın kişisel yetenekleri buna müsaittir
ama cumhuriyet tarihinde ilk defa, bir partiyle organik bağı olan
ilçe başkanları, il yöneticileri, belediye meclis üyeleri,
milletvekili adayları şu gördüğünüz elimizdeki listeyle hâkim
yapıldı değerli arkadaşlar. Bunun Türkiye tarihinde hiç
örneği yoktur. Elbette hâkimlerin, savcıların siyasal
görüşü vardır ama ilk defa bir Adalet Bakanı, partisiyle
göbekten bağı olan, partisinde kaydı bulunan yöneticileri hâkim
ve savcı yapmış. Bunun adı, kelimenin tam anlamıyla
partizanlıktır ve Adalet Bakanı da partizan bir Adalet
Bakanıdır. Bu kadar açıktır, bu kadar nettir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; peki, niçin yapıldı
bunlar? Niçin yapıldı derseniz, birazcık onları
irdeleyelim. Bakın, değerli arkadaşlarım, Anayasa
değişikliğinden sonra ilk yapılan uygulamalardan bir tanesi
partili cumhurbaşkanlığı, diğeri HSK. Sayın
Bakan, iktidar partisi, hâkim ve savcılara çok özel önem veriyorlar. Bu
özel önemin altında yatan gerçekler var: Hâkimler bizden olsun,
savcılar bizden olsun ve onları kontrol edelim. İşin özü
bu. HSKnın bir an önce seçimlerinin yapılması ve iktidarın
kontrolü altında tanzim edilmesinin altında yatan gerçek de budur. Bu
hâkimlik sınavında AK PARTİli üyeleri, yöneticileri hâkim
yapmanın mantığı da budur. Peki, bu nereden çıktı
diyeceksiniz değerli arkadaşlarım. Bir kere Sayın Adalet
Bakanının ilginç bir yapısı var. Sayın Adalet
Bakanı, iktidar partisinin her zorda olduğu durumda
konuşturduğu bir isim. Bakın, Sayın Bakan aynı konuyu
hararetle savunuyor; ertesi gün, Sayın Bakanı o konunun tam
zıddını da aynı hararetle burada savunurken görmeniz
mümkündür. Şimdi, olağanüstü hâl ilan edilmesinin tezkeresi
görüşülüyor. Sayın Bakan çıktı burada kürsüye, 21 Temmuz
2016 tarihinde ve şu açıklamaları yaptı, dedi ki:
Arkadaşlar, biz olağanüstü hâl sürecini üç aylığına
istiyoruz. Üç aydan önce de bitireceğiz. Biz bu yetkiyi sizden üç
aylığına istiyoruz ve kaldıracağız. Sayın
Bakanı AK PARTİ Grubu alkışladı. Ya, arkadaşlar,
üç ay sonra olağanüstü hâlin uzatılması tezkeresi geldi, yine
kürsüde Bekir Bozdağ. Şimdi, Bekir Bozdağ konuşuyor,
Sayın milletvekilleri, olağanüstü hâlin üç ay uzatılması
için sizlerden yetki istiyoruz. diyor, o konuşuyor, siz de
alkışlıyorsunuz! Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan aynı konuyu aynı hararetle, hiç yüzü kızarmadan, sanki üç
ay önce söylediği o sözler ona ait değilmiş gibi burada
anlatabiliyor.
Şimdi,
Sayın Bakanın ilginç özelliği var, herkesi FETÖcülükle
suçluyor. Bildiğiniz gibi Cumhuriyet gazetesine, Sözcü gazetesine
operasyonlar düzenlendi, 29 Ekimde Cumhuriyet gazetesine, 19 Mayısta Sözcü
gazetesine.
Şimdi,
ben de baktım Sözcü gazetesi acaba neler yazmış diye,
aldım. Birtakım, onların gazete manşetlerini sizlerle
paylaşıyorum.
Şimdi,
Sözcü gazetesi şunları yazmış, Fetullahçı 40 askeri
tek tek tespit ettim ama ordudan atıldım. diyen bir subayı
manşete taşımış Sözcü gazetesi. Yani FETÖye
karşı mücadele veriyor Sözcü gazetesi.
Bir
diğeri TSKnın komuta kademesinde FETÖcü paşalar var. Bunu
yazan Sözcü gazetesi.
Sonra,
yine Sözcü gazetesi: Cemaatin topladığı paraların yüzde
15i Fethullaha gidiyor. Sözcü gazetesi yazıyor bunları.
Yine
Sözcü gazetesi: Cemaat orduya kumpas kurdu.
Değerli
arkadaşlarım, yine Sözcü gazetesinin çok değerli
yazarlarından Saygı Öztürk, daha yıllar önce, 1994
yılında, Hürriyet gazetesinde yazarken Fethullahçılar polise
sızdı. diye manşetlik haberler yazıyor.
Şimdi,
bu haberlerin çıktığı zamanlarda FETÖye karşı
mücadele eden Sözcü gazetesine karşı acaba Bekir Bozdağ ne
demiş değerli arkadaşlarım, bir de onu dinleyelim.
Biz FETÖ
çetedir. Bu çeteye karşı dikkatli olun. Türkiyeyi bir çete
sarıyor. dediğimiz zaman, Bekir Bozdağ kalkıyor, bu
kürsüye geliyor ve aynen şunları söylüyor: Fetullah Gülen bu ülkenin
yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz
ama değerli bir insandır. Türkiyenin nesillerinin yetişmesi
için hizmetini yapıyor. Şurası önemli: Her şey açık,
her şey devletin denetiminde, gözetiminde, nasıl ona çete
diyebilirsiniz? diyor Sayın Bekir Bozdağ değerli
arkadaşlarım. Şimdi, Sözcü gazetesi FETÖcü, Bekir Bozdağ
FETÖcü değil! (CHP sıralarından alkışlar) Devam
ediyor Bekir Bozdağ, kendini tutamıyor, diyor ki
Biz devam ediyoruz
bu kürsülerden anlatmaya, basına demeç vermeye: Fetullaha dikkat edin.
Bekir Bozdağın gene bir konuşması: AK PARTİ ile
hizmet arasında sorun oluşsun diye samimi gayret içerisinde olanlar
var. Herkes bunları bilsin ki bunlar abesle iştigaldir. AK PARTİ
ile cemaat bir fitne ateşi içerisine gelmez, biz birbirimizi tanırız.
Biz de bunlara itiraz edenlerin niyetlerini çok iyi biliyoruz. diyor.
Şimdi, Sayın Bekir Bozdağ, bu sözlerden sonra ve Sözcünün
attığı gazete manşetlerinden sonra, eğer Sözcü
gazetesi FETÖcüyse siz FETÖcülerin kralısınız. (CHP sıralarından
alkışlar) Böyle olur mu?
Şimdi
değerli arkadaşlarım, burada böyle, ucuz konuşmalar
yapılmasına izin vermeyeceğiz. Herkesin gerçek kimliğini
ortaya çıkarmak için çabalıyoruz. Bakın, şimdi sıra AK
PARTİli milletvekillerine de gelecek değerli arkadaşlarım.
Bu topluma FETÖnün sızmasına bu iktidar neden olmuştur
değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, 2011 yılında TÜBİTAKta birdenbire bir
Başkan değişikliği yapıldı, başkan
yardımcıları görevlerinden alındı. 2011
yılında bir kararnameyle değerli arkadaşlarım. 2011
yılında çıkartılan, Recep Tayyip Erdoğanın
Başbakan, Bekir Bozdağın da Başbakan
Yardımcısı olarak imzaladığı şu kararnameyle
TÜBİTAK altüst edildi; TÜBİTAKın bütün kurulları
değiştirildi, Başkanı, başkan
yardımcıları değiştirildi. Bu TÜBİTAK daha sonra,
Ergenekon, Balyoz ve Kumpas davalarında öyle sahte raporlar verdi, öyle
sahte deliller üretti ki yüzlerce insanın hayatlarıyla oynadı
değerli arkadaşlarım. TÜBİTAK verdiği raporlarla
onlarca kişinin hayatlarını kararttı; dört yıl hapis
yatanlar var, beş yıl hapis yatanlar var. Daha sonra, 15 Temmuz darbe
girişiminden önce, FETÖyle ilgili soruşturmalar sürerken bir namuslu
savcı çıktı ve ilk iddianamesini açıkladı; FETÖ
iddianamesi değerli arkadaşlarım. Bu iddianame darbeden öncedir,
dikkatinizi çekerim, daha darbe girişimi yok ortada ve bu sayın savcı
yazdığı iddianamede diyor ki arkadaşlar, şu
satırları sizlerle paylaşıyorum: TÜBİTAKta FETÖnün
yapılanması: Örgüt -Fetullah Gülen- TÜBİTAKa çok özel bir önem
vermiştir. Örgüt bir stratejik kurum olarak kabul ettiği ve mahrem
yerler içine aldığı TÜBİTAKı kadrolaşabilmek
için, ele geçirebilmek için 2011 yılında bir kararname
çıkarılmasını sağlamıştır. diyor
değerli arkadaşlarım. Ne diyor iddianamede savcı? 2011
yılında çıkarılan kararnameyle FETÖ TÜBİTAKı ele
geçirmiştir. Kim yaptı bunu, kimin imzası var bunun
altında? Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın ve o zamanın
Başbakan Yardımcısı, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın imzaları var değerli arkadaşlarım.
Peki, ne oldu? diyeceksiniz. Ondan sonra ne oldu biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım? Bu savcıyı görevden aldılar. Neden?
Neden bir savcı iddianame düzenlerken AKPyi işin içine katıyor
diye. Anlıyor musunuz şimdi HSK niçin değiştiriliyor? Hâkim
ve savcı atamalarında niçin AK PARTİli yöneticiler hâkim
yapılıyor, savcı yapılıyor? Bitmedi değerli arkadaşlarım,
bir savcı daha çıktı ortaya. Darbe ana davası iddianamesini
düzenledi.
Değerli
arkadaşlarım, 2016nın başında, Hükûmet bir kanun
tasarısı sundu. Tam bir hafta sonra, 37 AK PARTİli milletvekili
bir kanun teklifi sundu. O kanun teklifinde orduda Fetullahın
örgütlendiği dönemdeki subaylardan sonra gelenleri yani Fetullahın
örgütlenmesine olanak bulamadığı dönemlerin erken bir tasfiyesi
için 37 milletvekili bir kanun teklifi verdi değerli arkadaşlarım
ve bu kanun teklifi bu Meclisten geçti ve orduda bulunan albayların, yirmi
yedi yıl, yirmi sekiz yıl, yirmi dokuz yılını dolduran
albayların emekliliğinin önü açıldı.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bir savcı daha çıktı ve
şu iddianameyi düzenledi. Aynen okuyorum bu savcının
düzenlediği iddianameyi.
Bu
iddianamede o sayın savcı Son olarak, FETÖ 1988 ve daha önceki
yıllarda mezun olmuş subayları -dikkat edin- TSKdan tasfiye
etmek için üç devreyi birden toplu olarak emekli edecek ve hizmet süresini
yirmi sekiz yıla indirecek kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye
yaptırmıştır. diyor, aynen bu. Hangi kanun teklifi? 37 AK
PARTİli milletvekilinin imzasıyla verilen bu kanun teklifi.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Siyasi bir yorum o, iddianameye siyasi yorum girmez.
Gerekçeyi okuyun.
LEVENT
GÖK (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım, teklifte
imzası olan arkadaşlarımız: Sayın Süreyya Sadi Bilgiç,
Bülent Turan, Hatice Dudu Özkal, Ahmet Gündoğdu, Yılmaz Tunç,
Cemalettin Kani Torun, Zekeriya Birkan, Ayhan Gider, Sebahattin Karakelle,
Abdullah Nejat Koçer, Cihan Pektaş, Hacı Bayram Türkoğlu, Orhan
Karasayar, Fatma Benli, Hasan Turan, Hulusi Şentürk, Hurşit
Yıldırım, Markar Eseyan, Osman Boyraz, Nursel
Reyhanlıoğlu, Mehmet Demir, Ramazan Can, Abdullah Ağralı,
Ahmet Sorgun, Hüsnüye Erdoğan, Leyla Şahin Usta, Mustafa Baloğlu,
Ahmet Tan, İshak Gazel, Metin Gündoğdu, Oktay Çanak, Ahmet Demircan,
Zeyid Aslan, Ayşe Sula Köseoğlu, Fikri Demirel, Yusuf Başer,
Hüseyin Şahin.
Şimdi,
sevgili arkadaşlarım, bu iddianameden aldığım yetkiyle
ve hakla hepinize diyorum ki: Askerlerin tasfiyesini size hangi otorite
yaptırmıştır? İddianamede suçlanıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAMZA
DAĞ (İzmir) Aslında, insanlara yetki veriyor, imkân veriyor.
Kanun teklifinin metnini bir okuyun bakalım.
LEVENT
GÖK (Devamla) Kim yaptırdı bu kanun değişikliğini
size? Açıklayın burada. Eğer açıklamazsanız hepinizin
üzerinde FETÖ damgası kalır. Kalkın, burada kendinizi
aklayın; bize şu yaptırdı deyin, bu yaptırdı
deyin. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben
savcının iddianamesinden konuşuyorum değerli milletvekilleri.
Savcı saptamış, diyor ki: FETÖ bu askerleri erken emekli etmek
için kanun değişikliğini iktidar partisine yaptırdı.
Ben söylüyorum: Kalkın, kendinizi savunun buradan, FETÖcü değilseniz
savunun kendinizi buradan, o kadar! Ben yüzleşmek istiyorum sizlerle ve
hepinize de sataşıyorum. Tek tek isminizi saydım, hepiniz gelip
bence burada hakkınızı savunmalısınız. Ben
FETÖcü değilim, bana bu imzayı falanca grup başkan vekili ya da
genel başkan yardımcısı attırdı. demek
zorundasınız. Bunu demezseniz iddianamelerde yer
alırsınız değerli arkadaşlarım.
İşte o HSK
değişikliği, bu hâkim ve savcılar
değişikliği bunlar için yapılıyor değerli
arkadaşlarım. Bize dokunmasın. diyor Adalet Bakanı,
iktidar partisi, savcılar. Çünkü namuslu savcılar çıkıyor,
bakıyor delillere, birtakım belgeleri, bilgileri bulunca onları
yazıyor iddianameye.
Sonra ne oldu değerli
arkadaşlarım? Bakın, en vahim tabloya geliyoruz. Sonra,
geçtiğimiz günlerde Akıncılar iddianamesi hazırlandı.
Bir savcı iddianameyi yazdığı zaman ne yapar değerli
milletvekilleri? Götürür mahkemeye, dava açar değil mi? Bir
savcının yapacağı iş bu değil midir?
İddianamesini yazar ve direkt mahkemeye götürür. Hayır, değerli
arkadaşlarım -Akıncılar iddianamesini söylüyorum, hani o
gökyüzünden bize bomba yağdırdıkları, burada hep beraber
direndiğimiz geceyi söylüyorum- Akıncılar iddianamesini yazan
savcı mahkemeye dava açmadı. Ne yaptı biliyor musunuz? Adalet
Bakanından randevu aldı, Adalet Bakanına gitti. Önce Adalet
Bakanı gördü iddianameyi AKPyle, siyasal iktidarla ilgili birtakım
düzenlemeler var mı diye ve baktı ki yok, üzerine Görüldü.
damgasını vurdu Adalet Bakanı, ondan sonra savcı
Akıncılar iddianamesini açabildi. Anlıyor musunuz değerli
arkadaşlar HSK seçimleri niçin yapıldı? İşte, bizden
olan hâkimler, bizden olan savcılar işbaşına gelsin de biz
17-25 Aralığın, Reza Zarrabın, FETÖnün siyasi kanadı
gibi görünmeyelim, siyasi soruşturmalara uğramayalım diye bu
iddianamelerin düzenlenmesi için hâkim ve savcılar tayin ediliyor.
İşin özü bu.
Sayın Bakan, feci bir
durumdasınız. Böyle bir manzara dünyada hiçbir adalet bakanında
olmaz. Böyle bir Adalet Bakanı Türkiye'de Adalet Bakanlığı
yapamaz. Yaparsanız ne olur? Türkiye büyük ölçüde saygınlığını
yitirir. Öyle hâkimler çıkarırsınız ki Danıştay
Başkanında olduğu gibi, olmayan düğmelerini iliklemeye
kalkar Cumhurbaşkanının karşısında ve kalkar,
kanun hükmünde kararnamelere, kendisinin bakacağı, itiraz olursa
bakacağı dosyalara yorum yapar, ihsasıreyde bulunur ve kanun
hükmünde kararnamelerin demokrasi için gerekli olduğunu savunur.
İşte, yapmaya çalıştıkları bu. Böyle hâkimler
yaratırsınız, böyle savcılar yaratırsınız. E
böyle savcılar yaratırsanız da ne olur? Avrupa Yargıçlar
Birliği de daha Anayasa değişikliği yapılmadan
yaptığı toplantıda HSYKyı genel gözlemci statüsünden
çıkartır, kapının önüne koyar. Tablo bu değerli
arkadaşlarım.
Müthiş
bir itibar kaybı, müthiş bir güvensizlik, adalete güven en az
durumda, cezaevleri dolmuş, taşmış. Açlık grevi yapan
2 kişi
Ne olurdu Sayın Bakan, defalarca Sayın
Bakanlığınızdan rica ettik, Genel Başkanımız
Başbakandan rica etti, onlara bir randevu verseniz, konuşsanız
ne olurdu, dünyanın sonu mu gelirdi? Haksız yere işten
atıldıklarını söylüyorlar. Dinleyin, eğer sizin
haklı göreceğiniz yön varsa bize söyleyin. Ne vardı? Niçin
insanları vuruyorsunuz, kırıyorsunuz, döküyorsunuz? Siz
zannediyor musunuz ki böyle yaparsanız adalet gelecek? Asla adalet gelmez.
Değerli
arkadaşlarım, bizim vermiş olduğumuz gensoru önergesi
Tam
anlamıyla partizanca bir uygulamadır, tam anlamıyla AK
PARTİyle iç içe hâkim ve savcıların tanzim edildiği, hâkim
ve savcılarla artık, Türkiye'de partili Cumhurbaşkanından
sonra AK PARTİli hâkim ve savcıların görev yaptığı
bir süreci açmaktadır. Bu nedenle, bu önergemiz haklıdır,
yerindedir. Bu gensoru önergesinin kabulüyle bu yanlışlıktan
dönülmesi mümkündür. Bu yanlışı yapan Adalet Bakanı Adalet
Bakanlığından tasfiye olmalı ve Türkiye, gerçek anlamda
adaletle tanışmalıdır.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Can
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım, hatip
konuşmasında, kanun teklifine imza atan milletvekillerini bir suç
işlermişçesine bir örgütle ilişkilendirdi. Benim de ismim geçti.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Ankara Milletvekili Levent Gökün (11/15) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
o teklife imza atan arkadaşları bir suç işlemiş gibi
göstermek tamamen bühtandır.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Hukuki ve siyasi sorumluluğunuz var.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Tamamen bühtandır.
Ayrıca,
bir hukukçu grup başkan vekiline hiç yakıştıramadım.
Milletvekilleri kanun teklifine
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Savcı yazmış, savcı, hem de
FETÖcü olmayan bir savcı yazmış.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Sayın Başkanım
Milletvekilleri
kanun teklifine
Tamamen İç Tüzükten kaynaklanan bir hukuki hak nedeniyle
bunu kullanırlar; kullanmışlardır ve kullanmış
oldukları kanun teklifi Komisyondan geçmiştir, Komisyonda Cumhuriyet
Halk Partili milletvekilleri de vardır; Genel Kurula gelmiştir, Genel
Kurulda da Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri vardır. Kaldı ki
bu teklife Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin destek verdiği de
görülmüştür. Buradan hareketle, bir kanun teklifinin
yasalaşmasının şartları bellidir. Bu kanun teklifi
yasalaştıktan sonra, burayı herhangi bir örgütle
ilişkilendirmek doğru değildir, haksızlıktır.
Ben,
aslında, burada Sayın Başkanın
15 Temmuz gecesi hep
beraber, Sayın Levent Başkan da buradaydı, bizler, milletvekili
olarak da buradaydık; bu alçak FETÖ terör örgütüne karşı da
burada millî iradeyi hep beraber savunduk. Milliyetçi Hareket Partisi grup
başkan vekilleri de buradaydı, Cumhuriyet Halk Partisi grup
başkan vekilleri de buradaydı. Tarihe not düştük, yine de tarihe
not düşeriz ama buradan siyasi bir çıkar devşirmeye heveslenmek
doğru değildir, bu noktada milletvekillerini de rencide etmek
doğru değildir. Kaldı ki kanun çıktıktan sonra
uygulamada yanlışlıklar varsa yeni bir kanun teklifiyle
düzeltilebilir, uygulamada yanlışlıklar, problemler varsa hep
beraber burada tartışabiliriz. Buradan siyasi bir nemalanmaya, siyasi
bir rant devşirmeye kalkmak doğru değildir.
Ben Sayın
Grup Başkan Vekilimizi yanlış
anlaşıldığı nedeniyle tekrar açıklamaya davet
ediyor, hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Açıklamaya değil, açık sataşma var.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Can.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök
LEVENT
GÖK (Ankara) Efendim, Sayın Can yaptığı konuşmada,
benim Grup Başkan Vekili olarak hatalı değerlendirmelerde
bulunduğumu belirtmek suretiyle bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
4.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ramazan
Can burada bir itirafta bulundu, Evet, biz bunu yaptık. dedi. Ben de
zaten aksini söylemiyorum ki Ramazan Can. Size bu imzayı kim
attırdı kardeşim? Onu anlatın burada, kalkın
anlatın burada.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Biz kendimiz attık.
LEVENT
GÖK (Devamla) Benim derdim o.
Bakın,
ben bunu boşuna söylemiyorum. Ben devletin savcısının
yazdığı iddianameyi tekrar okuyorum değerli
arkadaşlarım. İddianamede diyor ki sayın savcı: Son
olarak, FETÖ -terör örgütü- 1988 ve daha önceki yıllarda mezun olmuş
subayları TSKdan tasfiye etmek için üç devreyi birden toplu olarak emekli
edecek ve hizmet süresini yirmi sekiz yıla indirecek kanuni düzenlemeleri
siyasi otoriteye yaptırmıştır. Bunu devletin
savcısı söylüyor.
Değerli
arkadaşlarım, hangi teklif bu? Altında imzanız bulunan
kanun teklifi. Ben de sizlere diyorum ki gelin, kendinizi kurtarın. Ben
FETÖcü değilim. Bana falanca grup başkan vekili talimat verdi,
falanca genel başkan yardımcısı talimat verdi ya da
Başbakan talimat verdi. deyin, kendinizi aklayın. Siz bana ne
anlatıyorsunuz? Altında imzan var mı senin? İmzan var.
İddianamede diyor mu FETÖ siyasi otoriteye bu kanun teklifini verdirdi.
diye? Benim imzam yok, sizin imzanız var. Ben sizin önünüzü açıyorum;
gelin, burada kendinizi aklayın, kendinizi kurtarın.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Levent Bey, boş konuşuyorsun, boş.
Tasfiye yok orada.
LEVENT
GÖK (Devamla) Size bu imzayı kim attırdıysa... İşte,
FETÖ'nün siyasi ayağı var ya arkadaşlar, bunlarla
yüzleşmekten geçer. FETÖyle yüzleşmek önce bunları
açıklamakla başlar. Sayın Bakan herhâlde anlatır
bunları bize. Kim verdi size bu emri, kim verdi bu talimatı?
NİHAT
ÖZTÜRK (Muğla) Sen kendi partine bak!
LEVENT
GÖK (Devamla) Kimden aldığınız yetkiyle, kimden
aldığınız talimatla bu kanun teklifini imzaladınız?
Benim sorum o.
Devletin
iddianamesine girmişsiniz. Ondan sonra, buradan Grup başkan vekiline
yakıştıramadım. diye... Ben de sizlere
yakıştıramıyorum ama korkak olmayın, yürekli olun,
cesur olun ve şuradan Bu kanun teklifini bana falanca imzalattırdı.
deyin. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT
GÖK (Devamla) Ben size aklanma hakkı veriyorum. Benimle bu konuda
lüzumsuz tartışmaya girmeyin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan...
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Sayın Başkan...
ERHAN
USTA (Samsun) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Can...
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, beni FETÖcülükle
suçladı. Daha başka izah etmeme gerek yok, sataşmadır.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Can, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
5.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan
Canın, Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekilleri özgür iradeleriyle kanun tekliflerine imza
atabilir, İç Tüzük'ten kaynaklanan bir hak.
LEVENT
GÖK (Ankara) FETÖcü müsün sen? Ramazan, FETÖ'cü müsün, onu söyle. Neden
attın, onu söyle.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Ayrıca, bir milletvekili, kendi adıma da söylüyorum
ve arkadaşlarım adına da söylüyorum...
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen gerçeği anlat, gerçeği.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) FETÖnün yolunu açtınız, FETÖnün.
RAMAZAN
CAN (Devamla) FETÖcü olan, FETÖye destek sağlayan, FETÖyle beraber
hareket eden alçaktır, şerefsizdir! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Bak, bak, bu iddianame önemli bir iddianamedir. İstifa
edin.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) İstifa edin, istifa!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
RAMAZAN
CAN (Devamla) FETÖcü olmadığı hâlde FETÖ'cülükle suçlayan,
buradan siyasi rant devşirmeye gayret eden de müfteridir. Herkes
iddiasını ispatlamakla mükelleftir. (CHP sıralarından gürültüler)
LEVENT
GÖK (Ankara) Gel, ispat ediyorum sana. İspat ediyorum Ramazan.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Son söz olarak şunu söylemek istiyorum...
LEVENT
GÖK (Ankara) Ramazan, kalk, cesurca, kim attırdı sana bu
imzayı, bu imzayı sana kim attırdı, onu anlat.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Bizler, milletvekilleri olarak kanun teklifine imza attık
ve bu imzanın arkasında da duruyoruz ve bu kanun burada, Mecliste,
Genel Kurulda oylanarak yasalaştı.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) O zaman sorumlu sizsiniz.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Özetle şunu söylemek istiyorum: 15 Temmuz gecesi
LEVENT
GÖK (Ankara) Meclisin arkasına sığınma. Kim
attırdı sana bu imzayı? Kim attırdı sana bu
imzayı? Var mı öyle?
RAMAZAN
CAN (Devamla) 15 Temmuz gecesi, Sayın Levent Gök, hep beraber burada
mücadele ettik, beraberdik.
LEVENT
GÖK (Ankara) Buradaydık, sayenizde bombalar yedik kafamıza, bundan
dolayı yedik işte.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Doğru mu? Beraberdik, mücadeleyi beraber yaptık.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bundan dolayı yedik kafamıza, bundan dolayı
yedik.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Yolunu siz açtınız.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Ama buradan şunu söylemek istiyorum: Evet, 17-25
Aralıktan önce, AK PARTİ bu alçak yapıyla belki bazı
uygulamaları beraber götürmüş olabilir. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Size dokunmayan yılan bin yaşasın,
değil mi?
RAMAZAN
CAN (Devamla) 17-25 Aralıktan sonra, Cumhurbaşkanı
adayınız kim idi, Cumhurbaşkanı adayınız kim idi?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Beraber yürüdünüz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bırak sen bunları, geç onu.
RAMAZAN
CAN (Devamla) 17-25 Aralıktan sonra, onların getirmiş
olduğu sahte delilleri
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen bu kanun teklifini imzaladın mı kardeşim, ben
ona bakarım.
RAMAZAN
CAN (Devamla)
Genel Başkanınız ve sizler bu kürsüden
alabildiğine kullanmadınız mı? Arkadaşlar, bütün
bunları bir tarafa bırakalım. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Beraber çaldınız devleti, beraber
çaldınız.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Şunu söylemek istiyorum, en son şunu söylemek istiyorum:
Bütün milletvekilleri bağımsız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Çaldığınız devleti
paylaşamadınız.
RAMAZAN
CAN (Devamla)
iradesiyle kanun teklifine imza atmıştır ve
imzanın arkasındadır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Beraber çaldınız,
paylaşamadınız devleti.
RAMAZAN
CAN (Devamla) Bu FETÖye, alçak terör örgütüne destek veren alçaktır.
Milletvekillerini bu manada itham etmek doğru değildir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Can.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, öncelikle, bir kere Sayın
Cumhurbaşkanı açısından sorunlu bir durum var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hakaret var, Cumhurbaşkanına hakaret var.
LEVENT
GÖK (Ankara) Cumhurbaşkanına Sayın Ramazan Can hakaret
etmiştir; şundan dolayı: Sayın Ramazan Can
konuşmasında, FETÖye karşı çıkmayanı kötüleyen
bir konuşma yapmıştır. Bildiğiniz gibi, Sayın
Cumhurbaşkanı FETÖ için Ne istediyse vermedik mi? demiştir.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Geç bunları, geç bunları.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yardım eden alçaktır, şerefsizdir,
namussuzdur. dedi.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yardım eden alçaktır. demiştir. İç
Tüzükün 161inci maddesine göre Sayın Ramazan Can hakkında
Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı işlem yapılması
gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu takdirinize
sunuyorum, bu önemli bir konu.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Birleşime ara verilsin.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Sen söyledin, hemen yapacağız biz işte!
Seni bekliyorduk!
LEVENT
GÖK (Ankara) Ayrıca, Sayın Ramazan Can Meclisin arkasına
sığınmak suretiyle, kendi yanlışına Meclisi ortak
etmeye çalışıyor. Herhâlde bu konuda HDP milletvekillerinin, MHP
milletvekillerinin, bütün milletvekillerinin söyleyecekleri bir şey
vardır. Bir milletvekilinin yaptığı yanlışa
Meclisi niçin ortak ediyorsun?
Ve ondan sonra, yine adımı zikrederek
sataşmada bulundu ve yaptığım açıklamaların
yanlış ve gerçeği yansıtmadığını ifade
etti. Sataşmadan dolayı tekrar söz istiyorum ama İç Tüzükün
161inci maddesine göre Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı da
hakkında işlem yapılmasını istiyorum, belki bu konuda
bir ara verebilirsiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ekmeleddin Beye de
FETÖcü diyor.
BAŞKAN Sayın Gök, ayağa kalkan
sayın milletvekilleri var.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Cumhurbaşkanı
Erdoğan yardım ettiğini açıkça itiraf ediyor.
BAŞKAN İsterseniz önce onları da
dinleyelim, sonra size sataşmadan söz vereceğim.
LEVENT GÖK (Ankara) Peki.
ENGİN ALTAY (İstanbul) 161, 161!
BAŞKAN Sayın Usta, buyurun.
Sayın Yarkadaş, size de söz vereceğim.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan, Ramazan Can
konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisine hitaben 17-25ten sonra
Cumhurbaşkanı adayınız kimdi? diye sordu. Malum,
hatırlarsınız, Cumhuriyet Halk Partisinin
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu Beydi ve biz
de o seçimde destek verdik, kendisi de şu anda bizim milletvekilimiz.
Buradan, ben Ramazan Canın neyi kastettiğini
MEHMET METİNER (İstanbul) Sürçülisan etti.
ERHAN USTA (Samsun) Bizim milletvekilimizi töhmet
altında bırakıcı bir laf konuşmuştur, buna
ilişkin açıklama yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Peki, onu kendisinden talep edeceğiz.
Sayın Yarkadaş, sizi dinleyelim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bugünkü konuyla ilgili Ramazan Beyin kendi partisini hararetle
savunmasını görünce aklıma arşivimdeki bir fotoğraf
geldi, onu şimdi çıkardım tutanağa geçmesi için. Tabii,
diğerleri de var, söz hakkı isteyen olursa onlarla ilgili de
arşivimizi açarız. Bu fotoğrafın tutanağa geçmesini
istiyorum arkadaşlar. Sayın Ramazan Canın partizan hâkimlik
konusunda nasıl bir tutum izlediğinin, Kırıkkale
Milletvekili olarak açılışını yaptığı
büronun sahibi avukatın da son atanan hâkimlerden olduğunun kayda
geçirilmesini istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Burada diğerleri de var; eğer diğer
arkadaşlar buna itiraz ederse onların da kimlere referans
olduğunu Adalet Bakanlığının sitesinden
çıkardığımız verilerle bu şekilde anlatabiliriz.
Sadece kayda geçmesi açısından
BAŞKAN Peki Sayın Yarkadaş, kayda geçti,
tutanaklara geçti.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Diğerleri
de burada Sayın Başkan.
ATİLA SERTEL (İzmir) Bütün sülalenizi
yerleştirdiniz, yetmedi.
BAŞKAN Sayın Can, Sayın Ustanın
sizden talebine cevap verecek misiniz Sayın Ekmeleddin
İhsanoğluyla ilgili?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım, benim buradaki
kastım
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Bir saniye arkadaşlar
Sayın
Can, isterseniz mikrofonunuzu açalım, yerinizden açıklama yapın.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım, benim buradaki
kastım şudur: Bu alçak FETÖ terör örgütü 17-25 Aralık
hadisesiyle ortaya çıkmıştır.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Ondan önce yok mu?
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Olur mu be!
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) 17-25 Aralıkta yapmış olduğu
eylemlerle, hukuk darbesiyle, hukuku siyasete alet etmesiyle ortaya
çıkmıştır ve AK PARTİ iktidarları bu tarihten
sonra bu alçak terör örgütüyle mücadeleye başlamıştır.
Benim buradan kastım, 17-25 Aralıktan sonra dahi uzantılarını
siyasi argüman olarak bazı partiler, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi
oradan almış olduğu illegal delilleri kürsülerde de
kullanmıştır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, Cumhurbaşkanı adayı
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Kaldı ki, Cumhurbaşkanı adayı
noktasında da dedim ki: Alçak FETÖ terör örgütünün desteklemiş
olduğu bir aday minvalinde buluşmuştur. Kastım odur,
Milliyetçi Hareket Partisiyle alakası yoktur.
BAŞKAN
Sayın Usta, bir şey diyecek misiniz?
ERHAN
USTA (Samsun) Efendim, biz Ramazan Beyin bu söylediğiyle ilgili bir
şey bilmiyoruz. (Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gerçekten çok uğultu var ve Sayın
Ustanın ne dediğini duymuyoruz.
ERHAN
USTA (Samsun) FETÖnün o dönemde kimi desteklediğini biz bilmiyoruz.
Şuradan
konuşayım.
BAŞKAN
Peki, mikrofonu açıyoruz.
Buyurun.
27.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) Biz FETÖnün o dönemde kimi desteklediğini bilmiyoruz.
Ekmeleddin İhsanoğlu Bey vatanına, milletine bağlı,
hiçbir şekilde bu yapıyla, cemaatken dahi, AKPnin kol kola
gezdiği dönemde dahi hiçbir ilişkisi olmamış bir
vatanperverdir. (CHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla burada sözün nereye gideceğine iyi dikkat etmek
lazım. Bu şekilde bizim milletvekilimizi zan altında bırakacak
veya böyle bir ilişkiyi kuracak laflardan kaçınmalarını
tavsiye ederim kendilerine. Yoksa, burada bunları konuşacak olursak
konuşacak çok şey var. (CHP sıralarından Konuşun,
konuşun. sesleri) O yüzden, biraz daha dikkatli olmaları lazım.
Bizim Ekmeleddin Beyle ilgili olarak bu yapılan şeylerden
dolayı bence hiçbir yorum yapmadan özür dilemesini kendilerinden talep
ediyorum ben.
BAŞKAN Sayın Can, konuşacak
mısınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Özür dile.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Gerek yok.
BAŞKAN Peki.
Sayın Gök, sizin sataşmadan dolayı bir söz
talebiniz var. Buyurun size iki dakika söz vereceğim ama lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyiniz.
Son söz sizin Sayın Gök, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına tekraren sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten burada AKP milletvekillerinin içine
düştüğü durumu Allah kimseye göstermesin değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından Amin sesleri,
alkışlar)
Şimdi, Ramazan Can da bu AKP milletvekillerinin bir
can simidi, onu ortaya atıyorlar.
Ramazan Can, sadece sen değil, ben 37
milletvekilinin ismini saydım. Hepsine ben söz hakkı verilmesini
istiyorum, hepsine sataşıyorum. İddianameye göre hepiniz
FETÖcüsünüz değerli arkadaşlarım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, bırak
Allahını seversen ya, bırak ya!
LEVENT GÖK (Devamla) Kalkın burada savunun
kendinizi. (CHP sıralarından alkışlar) İddianameye
göre
Ben diyorum ki ben arkadaşlarımın FETÖcü olduğuna
inanmak istemiyorum. Çıksınlar buraya, kürsüye, desinler ki: Bana bu
kanun teklifini falanca kişi imzalattırdı. Bakın, ben bunu
kapı kapı dolaşır her yerde anlatırım
arkadaşlar. Eğer sizler burada gelip yüreklice, cesaretlice
açıklama yapmazsanız bu FETÖcülük sizin üzerinize
yapışır, yapışır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Allah Allah, çamur at
izi kalsın yani. Böyle bir şey var mı?
LEVENT GÖK (Devamla) Ben sizi kurtarmaya
çalışıyorum.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sen kendini
kurtar, kendini.
LEVENT GÖK (Devamla) Ramazan Canı niye öne
sürüyorsunuz? Ramazan Can kendini anlatmaktan zaten şu anda aciz duruma
düştü. Yani gerçekten bu duruma düşmesini kendisinden de
beklemiyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) Ramazanı kimse öne
sürmez, Ramazanı kimse öne sürmüyor, Ramazan görev adamı, görev
adamı.
LEVENT GÖK (Devamla) Yani Bir FETÖcü değilim.
derken dahi Ben o kanun teklifini imzaladım. diyor değerli
arkadaşlarım. Ben de soruyorum size: Kim imzalattı bunu?
Ramazan Can, madem sen savunuyorsun söyle bana. Bu kanun
teklifini sen mi yazdın kardeşim? Kim yazdırdı size bunu?
Altını nasıl imzaladın? Kim imzalattı?
ALİ ŞEKER (İstanbul) Ortaklardı,
ortak.
LEVENT GÖK (Devamla) Nerede, Sadi Bilgiç nerede? Bülent
Turan nerede, grup başkan vekili? Anlatsın bakalım bunları
bize bir. İddianame, arkadaşlar, devletin iddianamesi.
İşte, sizler zaten bu iddianameyle bundan sonra FETÖyle ilgili
siyasi ilişki kurulmasın diye HSYKyı değiştirdiniz,
hâkimleri kendi partinizden olanlara veriyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Hayda!
LEVENT GÖK (Devamla) İşin özü bu. Ben burada
yüreklice açıklamalar yapılmadığı müddetçe hepinizin
zan altında kalacağı konusunda uyarıyorum sizleri.
Kalmayın, kalkın, burada savunun!
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Sen önce
kendini kurtar, kendini.
LEVENT
GÖK (Devamla) Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
IX.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent
Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24 Aralık 2016 tarihinde
yazılı aşaması yapılan avukatlar için adli yargı
hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı hâkim
adaylığı sınavının sonuçlarını
etkilediği iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15)
(Devam)
BAŞKAN
Gruplar adına ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.
Süreniz
yirmi dakika Sayın Aksu.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında
yargıyı kendi ideolojik kalıplarına sokmak ve siyasi
çıkarlarına göre dizayn etmek amacıyla partizanca
davrandığı iddiasıyla bir gensoru açılmasına
ilişkin önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, adaleti, temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve
devletin temeli olarak görüyoruz. Bu nedenle yargının insanların
tereddütsüz güvenebileceği bir yapıya kavuşmasını,
hâkim ve savcıların liyakat ve vicdan sahibi olmasını ve
aynı zamanda Önce Türkiye, önce Türk milleti. diyebilecek bir
anlayışla hareket etmesini yargı sistemine güvenin teminatı
olarak kabul ediyoruz.
Kuşku
yok ki yargı, siyasi iktidarların veya belirli kişi ya da
grupların güdümünde hareket etmeyen, bir kısım aidiyetlerin
adalet duygusunun önüne geçmesine imkân vermeyen, daima hakkı savunan bir
yapıya büründürülmelidir. Geciken adaletin adalet olmadığından
hareketle, adil ve hızlı yargılanma her şartta temin
edilmelidir. Yargı sisteminin ayrılmaz bir parçası olan savunma
hakkı ortadan kaldırılmamalı ya da sınırlandırılmamalıdır.
Bununla birlikte, Türkiyede hukuk ve yargı sisteminin son yıllarda
büyüyen sorunlarla karşı karşıya kaldığı da
bir gerçektir. Maalesef ki bu sorunlar yaygındır ve hukukun birçok
bölümünde kendini göstermektedir. Ancak, en büyük sorun, var olan hukuk
kurallarının uygulanmadığı ya da kişiye veya
duruma göre farklı uygulandığı şeklindeki
algıdır. Bu kanaatin toplumda oluşmasına yol açan unsurlar
mutlaka giderilmelidir. Adaletin siyasallaşması ya da bir
kişinin veya grubun çıkarlarını önceleyen bir
yaklaşımla karar vermesi yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığı
ilkesini şüphesiz ki kökten yok edecektir. Demokratik hukuk devletinin en
önemli unsuru olan eşitlik ilkesinin ihlali ve hukuki güvenlikle ilgili
olarak ortaya çıkan sorunlar vatandaşın da adalete olan güvenini
sarsmaktadır.
Yargıya
olan güvenin ve saygının azalmasının toplumsal hayatta yol
açtığı en büyük tehlikelerden biri, kişilerin
uyuşmazlıklarını yargıda çözmek yerine başka yol
ve yöntemlere yönelmesi veya yönelme eğilimi göstermesidir. Bu ise asla
kabulü mümkün olmayan kaos, kargaşa ve karanlık bir tabloyu
işaret etmektedir. Unutmayalım ki adalet,
uğradığımız haksızlıklar
karşısında başvurabileceğimiz, umutsuzluğun umuda
dönüşebileceği tek mekanizmadır. O sebeple, adalet sisteminin etkinleştirilmesi,
adalet mekanizmasının iyi işler hâle getirilmesi herkesin
üzerinde önemle ve hassasiyetle durmasını zorunlu kılan bir
alandır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından ortaya
çıkan gerçekler maalesef, adalet dağıtmakla görevli hâkimlerin
kanunları esas alarak hukuku egemen kılmayı değil,
Pensilvanyadan aldıkları talimatlar doğrultusunda hareket
ettiklerini; hak, hukuk ve vicdanı askıya alıp alçakça kararlar
verdiklerini göstermiştir. Yargıya sızmış bu
teröristlerin yargıdan temizlenmesi devletin geciktirilemez asli görevidir
ve bu amaçla yapılan hukuki düzenleme ve uygulamalar haklı ve
yerindedir. Öte yandan, bu hainlerin zaman içinde yargıya nasıl
sızdıkları, önemli karar mekanizmalarına nasıl
geldikleri ve bundan kimlerin sorumlu olduğunun da tespit edilip
gereğinin yapılması şarttır.
Sayın
milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe girişimi Türk milletinin engin
feraseti, demokrasiye olan bağlılığı, azim ve
kararlılığı sayesinde önlenmiş, demokrasi uçurumdan
dönmüştür. Şüphesiz ki ülkeyi kana bulayan bu hain saldırı
bütün siyaset kurumlarına, Türk milletinin ve devletinin birlik ve
bekasına yapılmıştır. Bizim bunları göz ardı
etmemiz ve hafife almamız mümkün değildir. Bu nedenle de ülkemizin,
devlet otoritesinin zaafa uğratıldığı bir
anlayışa terk edilmesi asla kabul edeceğimiz bir durum
değildir. Türkiye özgürlük-güvenlik, terörle mücadele-adalet ve benzeri
ikilemlere maruz bırakılmadan insan hakları ve hukukun
üstünlüğü temelinde devletin ve milletin beka, huzur ve güvenliğini
temin edebilecek kapasiteye, yetkinliğe ve hukuki normlara sahiptir. Bu
araçlardan birisi olarak gördüğümüz OHAL uygulaması ve bu çerçevede
alınan tedbir ve kararları Türkiye Büyük Millet Meclisinde
destekledik çünkü ülkemizde olabilecek en olağan dışı durum
vuku bulmuş, Türk devletini ve Türk milletini hedef alan bir
saldırıya maruz kalınmıştır. Olağanüstü hâl
millete pusu kuran ve devlete ağır zayiat verdirmek isteyen odaklara
karşı bir güvence ve anayasal bir tedbir olarak görülmüş,
toplumsal huzurun temini ve asayişin sağlanması maksadıyla
Türkiyenin ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğu bir
dönemde devletin elinin güçlendirilmesi istenmiştir.
Bu
kapsamda, eğitimden sağlığa, yargıdan emniyete devlet
kurumlarına sızmış FETÖcülerle mücadele devam etmektedir.
Kuşkusuz 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine adı karışan,
göz yuman veya görevinin sorumluluklarına riayet etmeyen kim varsa devlet
kurumlarından ayıklanması gerekli ve yerindedir. Elbette ki, bu
yöndeki tespitlerin soruşturma süreçlerinde elde edilen kesin kanaatlerle
somutlaştırılması gerekmektedir. Yeterli inceleme ve
soruşturma yapılmadığı için hiç kimsenin
itibarına, işine ve sosyal çevresine el
uzatılmamalıdır. Aylardır tutuklu ve açıkta olup
suçları hakkında hiçbir şekilde bilgilendirilmemiş, suçsuz
olduklarını iddia eden onlarca vatandaşımız
vardır. Bu çerçevede, itiraz mekanizmaları sağlıklı bir
şekilde ve talepler ciddiye alınarak işletilmelidir.
Oluşturulan OHAL Komisyonu prensipler ve ilkeler bazında
yapacağı değerlendirmeler ve alacağı kararlarla karar
mekanizmalarının hızlı hareket etmesine yardımcı
olabilecektir. Bu sayede özellikle itirazlar konusunda uygulamadaki sahipsizlik
ve belirsizlik algısı da giderilebilecektir.
Vatandaşlarımızın neyle suçlandığını
öğrenmesi bir hak olmasının yanı sıra kuşkusuz doğruların
ortaya çıkmasına ve varsa mağduriyetlerin giderilmesine de
yardımcı olacak bir husustur. Savunma hakkını
kısıtlayarak yahut geciktirerek yürütülen soruşturma ve
kovuşturmalar suçlunun suçsuzdan ayrılmasını
imkânsızlaştıracak, suçlunun gerçeği açığa çıkaramayacak
ve terör örgütüyle mücadeleye zarar verecektir. Oysa, asli amaç hiçbir
istismarı gölgede bırakmadan FETÖ terör örgütünün yok edilmesi
olmalıdır.
Bu
süreçte ihraç edilmiş bazı kamu görevlilerinin görevlerine iade
edilmesini önemsiyoruz. Bunu, varsa yanlışlıkların
düzeltileceğinin ve mağduriyetlerin giderileceğinin
teminatı olarak değerlendiriyoruz. Ancak, burada iadelerin,
suçsuzluğa dayalı değil de torpil ve tavassuta bağlı
şekilde gerçekleştiği iddiaları eğer doğruysa
buna sebep olanlar iki cihanda da iflah olmayacağı bir veballe
karşı karşıyadır. Şüphesiz ki, Türk devletine ve
Türk milletine kasteden her düzeydeki hainler tamamen temizlenmeden mücadelenin
kamu vicdanında inandırıcılığı
olmayacaktır. Bu süreçte soruşturma aşamalarının
sekteye uğramamasının Olan garibana oldu.
anlayışının oluşmamasının,
halkımızın terörle mücadeleye verdiği desteğin
kaybedilmemesinin ve devlete olan inancın ve güvenin zaafa
uğratılmamasının önemini vurgulamak istiyorum.
Bu
çerçevede, 15 Temmuzun planlayıcıları, sevk ve idaresini yapan
lider kadrosu ile kalkışmanın siyasi ve diğer kesimlerdeki
ayağı, mevkisi ve görevi ne olursa olsun aynı titizlikle
değerlendirilmeli, soruşturulmalı ve temizlenmelidir.
Unutulmamalı ki, hükûmet sistemi değişikliğiyle Türkiye'nin
içine girdiği yeni dönemin başlangıç noktası temizlik
olmalıdır. Bu süreçte her fırsatta önerdiğimiz temiz
siyaset, temiz toplum, temiz yönetim anlayışı ve bekleyişi
gecikmeden hayata geçirilmelidir. Artık, Türkiye yüklerinden
kurtulmalı, millet tarafından inşa edilen yeni hükûmet sistemiyle
kuruluş ruhu canlandırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, güçlüyü değil
haklıyı koruyan bir adalet sistemi ile sistemin etkin,
erişilebilir ve adil olması hâli herkesin gönül huzuru içinde güven
duyabileceği bir adalet düzenini işaret edecektir. Bu çerçevede çeşitli
güç unsurlarının hukuk devleti kurallarına göre
sınırlandırılması suretiyle toplumsal ahengin ve
huzurun tesis edilmesi devletin temel görevleri olmalıdır.
İnsanlarımızın adaletli ve hakkaniyetli bir sosyal düzen
içerisinde yaşaması için hukukun üstünlüğü prensibinden asla
taviz verilmemesi, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına
alınması ve hak arama özgürlüğünün tam olarak
kullanılması temin edilmelidir.
Yargı istatistiklerine
bakıldığında hâlen eksikliklerimizin çok olduğu
gözlerden kaçmamaktadır; örneğin, Adalet Bakanı Sayın Bozdağın
12 Mayısta verdiği bilgilere göre, 100 bin kişiye düşen
hâkim sayısı Avrupa Konseyi üye ülkelerinde 20,3 iken Türkiyede
sadece 12,5tir. Yine Avrupa ülkelerinde 100 bin kişiye düşen
savcı sayısı ortalaması 11,1 iken Türkiyede 6,4tür.
Ayrıca Dünya Hukukun Üstünlüğü Küresel Endeksinde Türkiye 113 ülke
arasında 99uncu sıradadır. Önümüzdeki süreçte bu ve benzeri
eksikliklerin süratle ikmal edilmesi, yargı mekanizmasının
etkinleştirilmesi adına önem arz etmektedir. Zira yargının
bu durumu ülke ekonomisini de derinden etkileyen bir öneme sahiptir.
Yatırımcı için uygun yatırım ortamıyla birlikte
siyasi istikrarın, ülkelerin hukuk düzenlerinin ve kamu yönetimlerinin
öngörülebilir olması yatırım tercihlerinde oldukça önemlidir.
Yargı sisteminin öngörülebilir olmadığı ve hukukun
üstünlüğü konusunda problemlerin bulunduğu bir ülkeye yabancı
yatırımcıların ilgi duyması da mümkün
olmamaktadır. Bu nedenle adalet sistemindeki eksikliğin giderilmesi
son derece önemlidir.
Bilindiği
üzere Anayasa değişikliğiyle başta yüksek
yargının tanzimi olmak üzere bazı yeni düzenlemeler
getirilmiştir. Bu çerçevede yüksek yargının mevcut durumuyla bir
mukayese yapıldığında getirilen sistemin yargı erkini
daha şeffaf ve hesap verebilir kılarak sağlam bir zemin üzerinde
tekrar inşa ettiği rahatlıkla anlaşılabilecektir.
Yargının bağımsızlığı yanında
tarafsızlığı da anayasal bir ilke hâline getirilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu, organize olabilmeyi beceren gayrimeşru
yapıların HSK üzerinden yargıyı manipüle etmelerine imkân
sağlayan yapıdan kurtarılmıştır. Yeni sistemde
Hâkimler ve Savcılar Kurulunun oluşumu bakımından daha
şeffaf, hesap verebilir ve uzlaşma odaklı bir yapı
öngörüldüğü için üyeleri Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından
atanan Yargıtay ve Danıştayın da bu durumdan olumlu
etkileneceği açıktır.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiyenin beka sorunu
hâline gelen terörün kökünün kazınması, ülkemizin her yerinde huzur
ve güvenin tesis edilmesi, vatandaşlarımızın canından
ve malından emin kılınması, birlik ve beraberliğimizin
güçlendirilmesi, geleceğimizin teminat altına alınması,
insanımızın yaşatılması ve devletimizin ilelebet
payidar olması öncelikli hedefimizdir. Demokratik olgunluk ve
uzlaşı kültürünün egemen olduğu, dışlayıcı
ve ötekileştirici söylem ve üslubun törpülendiği, Türkiyenin millî
ve manevi değerlerinin, Anayasamızın ilk üç maddesinde anlam
bulan devletimizin kuruluş ilkelerinin ortak payda olarak kabul
edildiği bir siyaset anlayışının hâkim
kılınmasını önemli bulmaktayız. Gelinen noktada bugün
meselelere salt siyasi parti çerçevesinden bakmak yerine Türkiyenin ve Türk
milletinin geleceğe taşınması için hassasiyetleri
paylaşan tüm kesimlerin bir bütünleşme ideali etrafında
toplanmasının içinden geçilen dönemden çıkmanın ilk
şartı olduğunu düşünüyoruz. Bu anlayışın
gerçekleşebilmesi siyasetin her seviyede toplumla bütünleşmesinin
yolunu açacak olan kesintisiz tam demokrasiyle devletin toplumdan, tarihten ve
millî kimlikten uzaklaşmasına yol açan antidemokratik, gayrimillî
kural, kurum ve yapıların tasfiyesini, ayrıca Türkiyenin kendi
kabuğunu yırtabilme ve mazlum milletlere medeniyet yapıcı
değerleri ulaştırma gücünü yakalayabilmesini sağlayacak
kural, kurum ve yapıların ihdasını gerekli
kılmaktadır. Biz milliyetçilik ve demokrasiyi ikiz kardeş olarak
görüyor, demokratik standartların yükseltilmesini esas alan bir
uzlaşma dinamiğinin hâkim kılınmasını istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, sağlıklı işleyen bir yargı sisteminin
ve kamu yönetiminin varlığı için liyakat sisteminin tavizsiz
uygulanması son derece önemlidir. Kamu yönetiminin karakterini belirleyen
insan kaynakları yönetiminin en önemli unsuru liyakat ilkesidir. Nitekim
Anayasanın Hizmete girme başlıklı 70inci maddesinde Her
Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada,
görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım
gözetilemez. denilmektedir. Bununla birlikte liyakat ilkesinin sadece teorik
olarak varlığı yeterli değildir. Önemli olan, uygulamada
liyakate ne derece önem ve öncelik verildiğidir. Bir kişinin ya da
grubun korunmasına dönük atamalar yargı ve bürokrasinin niteliği
ve kamu hizmetlerinin kalitesi üzerinde oldukça olumsuz etkilerde
bulunmaktadır. Kamu hizmetlerinde kalitenin artırılmasıyla
birlikte vatana ve millete bağlılık, millî değerlere
sadakat kuşkusuz ki liyakatin ayrılmaz bir parçası
olmalıdır. Aksi takdirde, Önce Türkiye, önce Türk milleti.
demedikten sonra hâkim, savcı, amir veya memur allameicihan da olsa bir
anlamı olmayacaktır.
Biz,
görüşmekte olduğumuz gensoru önergesine konu düzenlemenin, FETÖ ve
diğer terör örgütleriyle mücadele kapsamında alınan bir tedbir
olduğu kanaatindeyiz. Yapılanın, terör örgütleriyle mücadele
kapsamında olası sızmalara karşı önlem almaktan ibaret
olduğunu değerlendiriyoruz. Bununla birlikte, Türkiyenin içinde
bulunduğu şartların görmezden gelinmesi suretiyle söz konusu
tedbire ilişkin hükmün suistimal edilmesine de siyasi ya da bir başka
grubun menfaatlerini öne çıkaran bir anlayışla uygulanmasına
da onay vermemiz asla mümkün değildir. 15 Temmuz
şartlarının zorunlu kıldığı bu ve benzeri
tedbirlerin ister uygulayıcıları isterse de muhatapları
tarafından istismar edilmesini, değersizleştirilmesini ya da
amacından saptırılmasını hukukun üstünlüğüne de
devlet ve millet menfaatlerine de aykırı bulduğumuzun
altını çizmek istiyorum.
Türkiyenin
hukuk, demokrasi, insan hakları ve şeffaf bir yönetim sistemi
oluşturma ihtiyacı had safhada iken, usulsüzlük ve
kayırmacılık iddialarına yol açacak uygulamaların
vatandaşlarımızın beklenti ve talepleriyle de
örtüşmediği açıktır. Bu çerçevede, OHAL kapsamında
alınan tüm tedbirlerin ve işleyişin, işleyen süreçlerin
açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi hayati öneme sahiptir. Unutulmasın ki millet olarak
birlik ve beraberliğe, güvene ve adalete en çok
ihtiyacımızın olduğu bir süreçten geçiyoruz.
Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak FETÖ melanetinin sonunun getirilmesi, PKK
belasından milletimizin kurtarılması, IŞİD ve
diğer terör örgütlerinin kökünün kazınması için kararlı ve
etkin bir mücadelenin devam ettirilmesini istiyor ve bu amaçla atılan
adımları destekliyoruz. Bu çerçevede, mücadelenin güvenlik boyutuyla
birlikte önemli bir ayağı olan yargı süreçlerini çeşitli
mülahazalarla tartışma alanına çekerek sekteye
uğratabilecek girişimleri doğru
bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Bu
düşüncelerle konuşmamı bitirirken sizleri bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Gruplar
adına üçüncü konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
Buyurun.
HDP GRUBU
ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yargı Türkiyede hep bir sorun alanı olarak
yaşanmıştır, hep bir sorun alanı olmuştur, derin
bir sorun alanı olmuştur. Bugün de yine yargıyı
tartışıyoruz Sayın Bakan hakkında verilen gensoru
dolayısıyla.
Türkiye
Cumhuriyetinin başından itibaren alacak olursak köşe
taşlarını şöyle belirlemek mümkün: İstiklal
mahkemeleri ve oradaki yargılamalar, ardından -yıl dönümü
yaklaşıyor 1960, 27 Mayıs darbesinin- Yassıada
yargılamaları, sonra sıkıyönetim mahkemeleri, ardından
DGMler, sonra özel yetkili mahkemeler; bunların hepsi adaleti mahveden
uygulamalardı, kurumlardı. Bunların ardındaki zihniyet,
siyasi rakipleri ve muhalifleri yargıyı kullanarak tasfiye etmekti.
Bugün
istiklal mahkemelerindeki yargılamaların, Yassıada
yargılamalarının, sıkıyönetim yargılamalarının,
DGMlerdeki yargılamaların adil olduğunu kim söyleyebilir? Orada
yapılan şey, apaçık yargıyı iktidarın bir tasfiye
ve sindirme aracı olarak kullanmaktı. Yakın zamanlarda özel
yetkili mahkemeler tecrübesini de yaşadık; özel yetkili mahkemelerde
de aynı anlayış hâkimdi. Bu mahkemelere vücut veren zihniyet
yine muhalifleri, farklı olanları, iktidarı rahatsız
edenleri keyfî bir biçimde cezalandırmak ve siyasal alandan tasfiye
etmekti. Şimdi geldiğimiz yer AKP mahkemeleridir. Evet, artık
2014ten beri adım adım kurulan sistem bir parti yargısı
sistemidir. Maalesef bu sistemi kuranlar da geçmişte bu
saydığım bütün örneklerden şikâyet etmiş bir tabandan
geliyor. İstiklal mahkemelerinin yaptığı yargılamalardan
canları yananları sahiplenmiş gelenek de bu partinin
tabanında var. Yassıada yargılamalarına karşı
çıkanlar arasında yine bu partiye oy, gönül ve destek veren, AKPye
oy, gönül ve destek veren geniş bir kitle var. Sıkıyönetim
mahkemelerinde de -12 Eylül sonrası, 12 Mart sonrası- DGMlerde de
yine pek çok kesim adaletsizce, haksızca yargılandı ama
aynı zamanda muhafazakâr sosyolojiden insanların da canının
yandığı ve onların da şikâyetçi olduğu
uygulamalardı.
Peki,
bugün AKP ne yapıyor? Bütün bu saydığım örneklerde
adaletsizliğe itiraz ettiğini söylemiş, bunları
çeşitli vesilelerle mahkûm etmiş bu parti, bu partinin hükûmetleri
neler yapıyor? Aynı zihniyeti güçlendirerek devam ettiriyorlar.
Yargıya talimatlar veriliyor hem de apaçık, gizlemeye gerek görmeden.
Mesela sadece Cumhurbaşkanının dokunulmazlıklarla ilgili
konuşmalarını hatırlayalım: Dokunulmazlıklar
kaldırılmalıdır. dedi, meydanlarda bunu ısrarla,
sürekli söyledi; ardından AKP Grubu Mecliste harekete geçti, Anayasa
değişikliği hazırladı. Bu Anayasa
değişikliğiyle yine kanunsuz bir biçimde dokunulmazlıklarımız
kaldırıldı. O dokunulmazlıkların
kaldırılmasından sonra yine Cumhurbaşkanı meydanlarda
partimizi hedef göstermeye devam etti.
Şimdi,
Sevgili Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş
hakkındaki fezlekelerin hazırlanma tarihini sizlere buradan hatırlatayım.
Toplam 96 fezleke var hakkında. Bunların tamamı siyasi
çalışmalardan, konuşmalardan, sözlerden hareketle
hazırlanmış fezlekeler ve bunlara dayanan davalar var.
Fezlekelerin, bu 96 fezlekenin yaklaşık yarısı, 46sı
28 Temmuz 2015 sonrasında hazırlanmış. Yani mayıs
ayında dokunulmazlıklar tartışılmaya
başlanıyor çünkü süreç bitiriliyor; sonra meydanlarda, seçim
çalışmaları sırasında partimiz yine Cumhurbaşkanı
tarafından hedef gösteriliyor; ardından da fezlekeler hızla
hazırlanmaya başlanıyor. 15 adet fezleke Anayasa
değişikliğinin burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi sırasında hazırlanıyor, hatta 1 fezleke
oylama günü hazırlanıyor apar topar yetiştirilsin diye.
Diğer fezlekelerde de durum farklı değil. Savcılar talimat
üzerine, açık talimatlar üzerine -kapalı talimatları artık
sizlerin değerlendirmesine bırakıyoruz- bu fezlekeleri
hazırladılar, şimdi de yargılamaları bu keyfîlikle
sürdürüyorlar.
Bakın,
olağanüstü hâl ilan edildi. Hangi gerekçeyle? 15 Temmuz darbe
girişimini ve etkilerini bertaraf etmek gerekçesiyle yani darbe
girişimiyle mücadele etmek gibi bir gerekçeyle ilan edildi. Fakat
olağanüstü hâl hukukun sıfırlanmasının bir
fırsatına çevrildi. O günden bugüne hukuk yok. Daha önce hukuk belki
iyi kötü, eksik gedik bir şekilde uygulanıyordu; büyük
adaletsizlikler yine vardı, büyük eleştiriler,
rahatsızlıklar, huzursuzluklar yine vardı ama hukuk
bitmemişti diyebileceğimiz bazı örnekler de
yaşanabiliyordu. Oysa 15 Temmuzdan sonra ilan edilen olağanüstü hâlle
birlikte hukuk sıfırlandı. Türkiye'de yargı her zaman büyük
sorundu fakat son iki yılda artık sorun olmaktan çıktı.
Neden? Çünkü yargı kalmadı. Yargı, yargı olmaktan
çıktığı için ortada yargı sorunu yok, ortada siyasal
iktidarın her türlü aracı kendi istediği şekilde
kullandığı keyfî bir düzen var ve bu düzenin Adalet Bakanı
olmanın da nasıl bir duygu yarattığını Sayın
Bakan bir kez daha biraz sonra bizlere buradan anlatacaklar ama şu
sorulara da cevap vererek anlatsınlar:
Yaklaşık
5 bin hâkim ve savcı görevden alındı diye
Yok, 5 bin
değil, sayılarını da bilmiyoruz ama dörtte 1ine
yakını, yüzde 23,4ü galiba ihraç edildi. Gerekçeler yok, yargı
yolu açık değil, savunmalar alınmadı. Bunların cemaate
mensup oldukları ve darbeyle ilişkili bulundukları gibi bir
gerekçe gösterildi ihraçlarda. Şimdi, eğer, siz kanun hükmünde
kararnameyle keyfî bir şekilde, denetimsiz bir şekilde hâkimleri
açığa alabiliyorsanız; hangi hâkim bu kararnameyi çıkarma
yetkisine sahip siyasi iktidarın istediğine aykırı karar
verebilir? Veremiyor zaten. Mesela İdris Baluken
arkadaşımız keyfî olarak gözaltına alındı,
tutuklandı, bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Tahliye
kararını veren mahkemenin hâkimi kısa bir süre sonra Ankaraya sürgün
edildi. Yine şanslıymış çünkü ihraç edilebilirdi, tutuklanabilirdi.
Şimdi, hangi hâkim tahliye kararı verdiğinde korkusuz,
kaygısız hareket edecek?
Devam
ediyoruz, cemaatle bağlantılı veya cemaat üyesi olduğunu
iddia ettiğiniz hâkimleri görevden aldınız, ihraç ettiniz;
kamudan da 100 bini aşkın insan görevlerinden edildi,
işlerinden, ekmeklerinden edildi. Bunu açıklamak ve savunmak için
iktidar temsilcileri sık sık Doğu Almanya örneğini veriyor;
1990dan sonra Doğu Bloku ülkelerinde de benzer tasfiyelerin
yapıldığını söylüyorlar. Doğru, oralarda da
yapıldı, sadece oralarda değil darbe sonrası, darbe
yönetimi sonrası Arjantinde, Şilide başka benzer ülkelerde de
yapıldı ama oralarda yapılan çok önemli bir şey var
Sayın Bakan: Yöneticiler öncelikle görevden alındı, yöneticiler
öncelikle yargılandı, hatta esas olarak yöneticiler
yargılandı. Şimdi, biz size soruyoruz: Son on beş
yılı iktidar olarak geçiren bir partisiniz, bütün tasfiye
ettiğiniz kamu görevlilerinin hâkimler, savcılar dâhil-
atanmasında bakanlarınızın imzası var,
Başbakanların, Cumhurbaşkanlarının imzası var;
bürokrasiyi yönetme yetkisi sizlerde ama bu kadar insanı ihraç ederken
onları alanlara tek bir dava açılmaz mı? Vazgeçtik davadan tek
bir soruşturma açılmaz mı? Hadi soruşturma
açmadınız, ya doğru dürüst bir özür, bir öz eleştiri yapmak
da mı o kadar zor? Kandırıldık." deyip bu işin
içinden sıyrılmak mümkün mü sanıyorsunuz? Kamu vicdanı,
toplum vicdanı bu pişkinliği elbette görüyor ve elbette mahkûm
ediyor. Belki iktidarın baskı araçlarıyla şimdi
insanların tepkisini engelleyebilirsiniz ama pek çok örnekte
gördüğümüz gibi, zulüm politikalarını uygulayanlar er ya da geç
mutlaka bu fiillerinden dolayı hesap vermek zorunda kalırlar.
Yine,
yakın tarihe bakın işte yıllarca cemaat yargıyı
kontrol etti, tabii ki asıl siyasi sorumluluk AKP hükûmetlerindeydi ama
fiilen cemaat yargıyı belirliyordu. Onların o dönem tasfiye
etmek istedikleri kesimlere karşı kullandıkları bütün
yöntemler, şimdi onlara karşı kullanılıyor. Daha önce
müesses nizam dediğimiz, vesayet sistemi de dediğimiz dönemde...
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda çok uğultu var. Lütfen hatibi
dinleyelim.
MİTHAT
SANCAR (Devamla) - ...yargıyı istedikleri gibi kullananlar; mesela
sizlerin çok şikâyet ettiği 367 kararını çıkaran,
mesela AKPye kapatma davası açan, mesela şimdiki Cumhurbaşkanı
Erdoğana mahkûmiyet kararı veren, siyaseten yasaklayan o yargı
organlarını belirleyebiliyorlardı, o yöntemleri
kullanılıyorlardı. Fakat sonra cemaat geldi yargıya, onlara
karşı o yöntemleri kullandı. Cemaatin de yanına kâr
kalmadı. Ardından, şimdi aynı yöntemler cemaate
karşı da kullanılıyor. Defalarca burada sizleri
uyardım, bu yöntemler yarın öbür gün size karşı da
kullanılır. Aslolan zulüm döngüsünü kırmaktır. Bir önceki
dönemin zulüm yöntemlerini ve zihniyetini kullanan her iktidar, eninde sonunda
aynı yöntemlerle yargılanmak zorunda kalmıştır, hesap
vermek zorunda kalmıştır.
Şimdi,
tutuklama gerekçelerinin hangisini sayayım, hangi absürtlükleri? Bunca
yıl hukuk hocalığı yaptım, yargı alanında da
çalıştım, pek çok iddianame de inceledim ama açık
söylüyorum, bu dönemdeki kadar keyfî, bu dönemdeki kadar pervasız bir
tutum görmedim.
Dün
açlık grevi yapan 2 insanın tutuklanması için gösterilen
gerekçeyi okudunuz mu? O insanlar gözaltına alınırken
yapılanları içlerine sindiriyor mu buradaki insanlar? Ne istiyorlar?
İşlerini istiyorlar. İşlerini isteyen insanlara terörist
diyorsunuz. Bakın, bugün herkes herkesi terörist ilan edebilir. Tekrar
tekrar hatırlatıyorum, bugün sizin terörist ilan ettikleriniz
yarın çoğunluğu elde ettiğinde sizleri de terörist ilan
ederler, sizler de bugün uyguladığınız hukuk ve yöntemlerle
yargılanırsınız. Yargılandığınızda
itiraz etme hakkınız olmayacaktır sizin. Hiçbir zulüm düzeni
ilelebet devam edemez, etmemiştir, etmeyecektir. Dolayısıyla,
bugünün zalimleri -öyle bir sözü vardır bir düşünürün- mutlaka
başka zamanın zalimleri tarafından yargılanırlar.
Bizim istediğimiz bu değildir. Biz zulüm döngüsünün
kırılmasını istiyoruz. Bir zulüm döneminin ardından
başkalarının yine devrisabık yaparak zulüm yöntemleri
kullanacağı bir Türkiye istemiyoruz biz; hukuk devletinin,
demokrasinin, eşitliğin, adaletin egemen olduğu bir ülke
istiyoruz, bir toplum istiyoruz. Zulüm döngüsünün her zaman
karşısında olduk, yine karşısında olacağız.
Zulüm döngüsünü kırmaya yanaşmayan, tam tersine bunu fırsat
olarak kullanan her yönetim, o çarkın dişlilerine mutlaka
takılacaktır. Tekrar tekrar bu uyarıyı yapmak
zorundayım.
Şimdi bir iki örnek daha: Mesela, bir savcı var
Diyarbakırda, Kurtça Eker; 17 Ocak 2015te atanıyor, sonra 2016
Haziranında yani dokunulmazlıkların burada
kaldırıldığı tarihten bir ay sonra Başsavcı
Vekili oluyor. Eş Genel Başkanımız Demirtaş,
Milletvekillerimiz Gülser Yıldırım, Çağlar Demirel, Meral
Danış Beştaşın tutuklu olduğu dosyaların
iddianamesini hazırlayan bu savcı. Bu savcı, bir de son olarak
yargılamaların yürütüldüğü dosyalara Bakın,
haklarında yeni fezlekeler geldi, bunları da dikkate alın. gibi
bir işlem yaptı keyfîce. Sayın Şamil Tayyar bu salonda
mı bilmiyorum, defalarca söyledi İsyan ediyorum. dedi. Bu
savcıyı Antepten Diyarbakıra tayin ettiler. Bizi
dinlemiyorsunuz, milletvekillerinizi dinleyin.
Bir de hatırlatayım: Muhaliflere öyle en cevval
biçimde saldıranların, sonunda, başka
bağlantıları olduğu ortaya çıktı. İşte
size son örnek: Ege Üniversitesi Rektörü. Sıkı
Erdoğancıydı, sıkı tasfiyeciydi; şimdi tasfiye
edildi.
Bugün burada bağırıp çağıranlar,
en militan görünenler Haydi muhalefeti ezelim, boş verin hukuku,
adaleti. diyenler korkarım ki içlerinde koca bir suçluluk korkusuyla
hareket ediyorlar. Bu konuda da sizi uyarıyoruz: Yarın öbür gün
Aldatıldık. demeyin yine çünkü bu aldatılmalar kişisel
sonuç doğurmuyor, bu ülkede adaleti katlediyor. Adaleti katleden her
uygulama bu ülkenin toplumsal barışına, huzuruna ve
geleceğine dinamit yerleştiriyor. Dolayısıyla
Olağanüstü hâl huzur getirene kadar devam edecek. diyorsunuz; bu, çok
kötü, çok tehlikeli bir anlayış. Onun yerine şunu söyleyin:
Derhâl olağanüstü hâl bitsin. Gelin bu zulüm döngüsünü kıracak bütün
icraatları, düzenlemeleri bu Mecliste demokratik müzakere ve
tartışmayla yapalım. En kısa zamanda bu ülkeyi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT
SANCAR (Devamla) Bir dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın.
MİTHAT
SANCAR (Devamla)
bu ülkeyi bir an önce bu yıkım, bu adaletsiz
döngüden, girdaptan çıkaralım.
Yine,
bitirmeden bir şey hatırlatmak istiyorum, Latin Amerika ülkelerinde
adaletsizliği ve keyfîliği anlatmak için bir deyim
kullanılır: Dostlara adil davranılır, düşmana kanun
uygulanır. Şimdi, bu anlayışı uygulayan diktatörlerin
hepsi yargılandı söyleyeyim size. Hayat gösteriyor ki bu
anlayışa dayanan bir sistem, dışlanan ve
haksızlığa maruz kalan toplumsal kesimlerde derin bir öfke
yaratır, siyasal gerilimi ve kutuplaşmayı derinleştirir. Bu
yöntemleri kullananlar gün gelir bu yöntemlerin kurbanı olurlar.
Son
olarak, Hazreti Aliden bir deyiş: Haksızlık
karşısında eğilmeyiniz zira hakkınızla beraber
şerefinizi de kaybedersiniz.
Saygılarımla
efendim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sancar.
Sayın
Pekşen sisteme girmiş ama burada mı? Yok.
Peki,
gruplar adına dördüncü ve son konuşmacı Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Hamza Dağ. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA HAMZA DAĞ (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Adalet
Bakanımız Bekir Bozdağ hakkında vermiş olduğu
gensoru önergesiyle ilgili olarak AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgiyle saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum.
Türkiyede
yargı atamaları her zaman öneminin üzerinde bir ilgi meselesi
olmuştur. Birçok ülkede çok fazla tartışılmayan yargı
atamaları meselesi ülkemizde temel tartışmaların
başında gelmektedir. Bu durumun kök sebebine baktığımızda,
16 Nisana kadar geçen süreçte yargının vesayetin bir aracı
olmasının çok etkili olduğunu görmekteyiz. Demokratik
meşruiyeti olmayan ancak doğrudan millet eliyle şekillendirilmiş
yasama ve yürütme organı üzerinde tahakküm kuran yargı organı,
ister istemez demokrasi tartışmalarının merkezine
yerleşmiştir. Siyasi partiler, yürütme ve yasama organları
milletin tercihlerine bağlı olarak çağın gerektirdiği
şartları karşılayarak demokratik değişim ve
dönüşümler geçirirken yargı organı, bu demokratik süreçlerden
münezzeh bir şekilde yapılanıp uzun vadeli kadrolaşma ve
siyaseti dizayn aracı hâline ne yazık ki gelmiştir. Bunun için
Türkiyede yargı atamaları her daim önemli bir gündem maddesi
olmuştur.
Bu
gensoru metnini okuduğumda gerçekten öncelikle bir gülümsedim ve sonra da
tefekkür ettim, düşündüm ve sevindim; on beş yıl öncesine
gittim. Esasında tarihin garip bir tecellisidir ki ben hâkimlik
sınavı mülakatında elenmiş ve garip sorulara muhatap
olmuş bir milletvekili kardeşinizim. 2002 yılında o dönemde
Anasol-M Hükûmeti varken ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk iken 9
Mayıs 2002 yılında hâkimlik mülakatına girdim. 9 Mayıs
2002den bir gün önce mülakatla ilgili neler sorulduğunu öğrenmek
için o zamanki arkadaşlarıma sordum. Dediler ki: Öncelikle öz geçmişi
anlattırıyorlar. Öz geçmiş anlatımını üç
aşağı beş yukarı biliyoruz ama o dönemin müesses
nizamına karşı benim öz geçmişimde bazı
sıkıntılar vardı, tabii ki bunları söyleyecektik.
Anlatmaya başladık, mülakata girdik: 1 Mart 1980 tarihinde
Manisanın Demirci ilçesinde doğmuşum. İlkokul 3e kadar
Manisanın Demirci ilçesinde okuduktan sonra babamın memuriyeti
sebebiyle Kütahya Simav ilçesine tayin olduk, 4 ve 5i Kütahya Simavda
bitirdim der demez karşıdan bir soru: Baban memur da, ne? Cami
görevlisi. İmam yani. Evet, imam. Sonra ortaokul ve liseyi Simavda
bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitir
Devam
ederken, daha bitiremeden cümlemi Ortaokul ve lise ne? İmam-hatip.
Sorular:
Anayasanın değiştirilemeyen maddelerini anlat. 1inci madde:
Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru ve
refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik,
lâik, sosyal bir hukuk Devletidir, cevabını verirken
karşıdan direkt soru şu: Laikliği bir anlat bakalım,
içinden geldiği gibi olsun.
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) 1inci madde değil, 2nci madde o.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 2002ye gelince kadar neler
yaşandı, neler oldu, bunun sebebine, önce bunlara bir değinmek
lazım.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Bana da Pertekte deniz var mı ?
diye sordunuz.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Şimdi neyi soruyorsunuz, şimdi? Onu
anlat. Şimdi
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Bakın, 1960ta Yassıada mahkemeleri hepimizin
malumu. Yassıada mahkemelerindeki yapılan yargılamaları
anlatmayacağım ama Yassıada mahkemelerinde görev alan hâkimlerin
hangi yıllara kadar bu yargı sisteminin içinde bir oligarşik
yapı olduklarını örneklerle birlikte şimdi burada
anlatacağım.
1960
darbesi sonrası kurulan Yassıada mahkemelerinde görev alan hâkim ve
savcıların içinden 3 Anayasa Mahkemesi Başkanı, 2 Yüksek
Hâkimler Kurulu Başkanı, 2 Yargıtay Başkanı,
Danıştay Başkanı ve YSK Başkanı
çıkmıştır. Birkaç tane örnek verecek olursak: Ömer Altay
Egesen, 1960 darbesinden tam on yedi yıl sonra 1977 yılında
Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına gelmiştir.
Dönemin askerî hâkimlerinden Yassıada Yüksek Soruşturma Kurulu üyesi
ve Yüksek Adalet Başsavcı Yardımcısı Necdet
Darıcıoğlu 1977de Anayasa Mahkemesi üyesi olarak
atanmış, 1990da, tam otuz yıl sonra Anayasa Mahkemesi
Başkanı olmuştur. İşte, Yassıadada kurulan o
oligarşik yapı 1990lara kadar devam etmiştir.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Hâkim olsan FETÖden belki giderdin,
milletvekili olmuşsun.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Yine, 1960ta Yassıada mahkemesi Yüksek
Soruşturma Kurulu üyesi Cevdet Menteş 1972-1978 yılları
arasında Yargıtay Başkanlığı yapmış;
1980 yılındaki askerî darbe hükûmeti, Bülent Ulusu Hükûmetinde de
Adalet Bakanlığı yapmıştır.
Bu
örnekler çoğaltılabilir, çokça örnek var. Açıkçası bu
oligarşik yapı 1990lara kadar geldi, 1990lardan sonra
bıraktı mı? Evet, 1990larda da bu ülkenin zihnine kazınan
tam yirmi beş yıl geçti üzerinden. Yirmi beş yıl geçmesi
değil, elli yıl sonra da bu kürsüde yargıda kadrolaşmaktan
bahsedilecekse insanların aklına gelecek 2 isim var, o kişilerin
isimlerinden bahsetmeyeceğim ama kimler olduğunu siz
anlayacaksınız, sadece söyledikleri sözleri ifade edeceğim
burada.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Bir onların hâkimleri kaldı,
diğer hâkimler FETÖden içeride.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Evet, Hükûmetten sınavlı 5 bin kişilik
kadro çıkarttım. Koalisyon Hükûmetinin Adalet Bakanıydı.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Onların aldığı hâkimler
olmasa hâkim yok ortada.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Hükûmetten çıkartmış. Bu kadroları
örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verecektim?
Yine, o
dönemlerdeki bir adalet bakanı daha diyor ki: Benim dönemimde 2 bin
hâkim, savcı aldık
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) 4.500 hâkim aldınız, 4.500ünü de
FETÖcü diye işten attınız. FETÖcüleri aldınız,
FETÖcüleri.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bu aldığımız kadrolar ileride
yeşerecek demokratik insanlardır. Yaptığım suçsa
işlemeye devam edeceğim, ben yılmayacağım. Bu
makamı da terk etmeyeceğim. Bunları söyleyen eski adalet
bakanlarının kimler olduğunu tüm Türkiye artık biliyor.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Dosyalar birikti, hâkim yok, hâkim; hepsi
içeride aldıklarınızın. Gördük
aldıklarınızı.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - 28 Şubatı yaşadık. 28 Şubatta
yargının nasıl siyasallaştığını gördük.
28 Şubatta benim de mensubu olma
O dönemde yaşımız yetmese
de gönülden bağlandığımız Refah Partisine kapatma
davası açıldı. Bakın, kapatma davası açıldı,
seçilmiş bir Hükûmet
Hükûmet yıkıldı, 28 Şubat
yaşandı. Asıl mesele, işte o Refah Partisi kapatma
davası açıldığında yapılan yargılama
bölümündeki yaşananlardır.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamza, konuya gel, konuya. Gensoruya gel, gensoruya.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - O zaman Anayasa Mahkemesi Başkanı hemen her gün
televizyonlara çıkıp açıklama yapıyordu.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Tamam anladık, FETÖcü
olmadığını iddia ediyorsun da
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sabahtan beri gensoruyu anlatıyor,
dinleyin, dinleyin.
HAMZA DAĞ
(Devamla) - Peki, niye onlara o dönemde cevap vermeyenler bugün yargıda
kadrolaşmaktan bahsetmektedirler?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Olay 2016da geçiyor.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Anayasa Mahkemesiyle ilgili, o dönemde günler öncesinden
Refah Partisinin kapatılma davasıyla ilgili olan süreçte karar
verilmeden önce, gazete kupürlerinde, köşe yazılarında,
televizyonlarda Bu karar 9a 2 kapatılma şeklinde çıkacak.
denildiğinde yargıda kadrolaşma yok muydu arkadaşlar?
Açıkçası, sizler ne diyorsunuz?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) AKP İzmir il binası neredeydi,
neredeydi? Niye kaçırdınız?
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamza, bizim gensorumuzun konusu o değil, bizim
gensorumuzun konusuna gel.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Niye kaçırdınız AKP il
binasını?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Sayın Yarkadaş, bizim baykuştan korkumuz
yok.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Niye kaçırdınız?
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Biz şahinler sürüsüyüz, bizim veremeyecek
hesabımız yok, merak etmeyin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Niye kaçırdınız AKP il
binasını? Veremeyecek hesabınız yoksa neden yargıya
hâkimleri dolduruyorsunuz? Neden kaçıyorsunuz?
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Bakın, Refah Partisi kapandı, ondan sonra
Fazilet Partisi kuruldu.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamza, konuya gel!
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Bu partilere gönül verenler herhâlde uzaya çıkacak
hâlde değillerdi.
Bakın,
bir şeyden bahsedeceğim. Tamamen kadrolaşmaktan
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, konuşmacıyı uyarın,
gensorunun dışında konuşuyor.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Tamamen gensoruyla ilgili, gensoru.
Rahatsız olunca Gensoru dışında. diyorsunuz.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Benden önceki konuşmacıların hiçbiri
gensoru içeriğiyle ilgili konuşmadı.
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen müdahale etmeyelim.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Ama ben yargıdaki siyasallaşma ve
kadrolaşmayı nereden nerelere getirdiğimizi kronolojik
sırayla sizlere anlatıyorum. Konuşmamın sonunu bekleyin.
Sonunda ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tencere dibin kara, seninki benden kara. Sen bana yaptın,
ben ona yaptım.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Neyle kıyaslayacak? Geçmişle
kıyaslayacak bugünü.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, Fazilet Partisiyle ilgili
kapatma davası açıldı. Bakın, o dönem iddianamesinden
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamzacığım, bu atanan hâkimler AKPli mi
değil mi? Onu bir anlat ya!
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) Grup başkanı laf atmaz,
ayıptır.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - O dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
iddianamede buna ne şekilde bir ifadede bulundu? Habis bir ur. gibi bir
ifadede bulundu. Peki, o iddianame hukuki bir iddianame miydi? O iddianame
siyasal bir iddianame ve Refah Partisi, Fazilet Partisi tabanına bunu
söyleyen bu iddianameye karşı durması gerekenlerin, o zaman
Hukukçuyuz biz. demesi gerekenlerin, açıkçası sessiz kalması
ve yıllar sonra da şimdi burada böyle bir önergeyle gelmesi çok
manidar değil midir?
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamzacığım, konuya gel, gensoruyu anlat.
HAMZA
DAĞ (Devamla) O dönemde yine Ankara DGM
Başsavcısının hemen her gün yapmış olduğu
açıklamalarda siyasetle ilgili ve siyasi konularda vermiş olduğu
ifadeler hepimizce ortada.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Erbakanı çok seviyorsanız niye
kaçtınız partiden? Niye ayrıldınız çok
seviyorsanız Erbakanı? Ortada bıraktınız
Erbakanı, ortada! Ortada bırakıp kaçtınız.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - En önemlisi, alkış tuttu herkes, alkış
tuttunuz. Yargıçlara brifingler verildi, askerî erkân tarafından
yargıçlara brifingler verildi. O yargıçlara brifing veren askerlere
alkış tutuldu. Oraya gitmeyen hâkim ve savcılar ise toplumdan
tecrit edilecek boyutlara getirildi.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Onlar da FETÖcü çıktı.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - O dönemde karşı çıkacaktınız, o
dönemde bir şeyler söyleyecektiniz. İşte, 2002ye kadar bu
şekilde geldi.
Peki,
2002den sonra değişti mi bir şeyler? Hemen değişmedi.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) 2002den sonra gelenler cezaevinde FETÖden.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Yine birçok mücadele edilmesi gerekmişti. Esasında
bu kadrolaşma zihniyetiyle, işte bu yargıyı kendi zihnî
altyapısı düşüncesiyle her zaman mücadele etme gereği
vardı.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Burada kadrolaşma, burada Hamza Bey. Bak
burada, bak, bak.
HAMZA
DAĞ (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar,
yargıçların içinde, savcıların içinde tabii ki dünya
görüşü olanlar olacaktır. Herkesin bir dünya görüşü var. Onlarla
aynı sınıflarda okuduk, aynı okulda okuduk, hepsinin dünya
görüşü var ama yargıç ve savcının asıl
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
karar verirken, iddianame hazırlarken kendi dünya görüşünü kapı
eşiğinde bırakmaktır ama ne yazık ki o dönemde de ve
sonraki dönemlerde de bunları göremedik.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Bunu sen mi söylüyorsun?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Delilsiz herkesi tutukluyorlar, delilsiz!
HAMZA DAĞ (Devamla) 367
garabeti yaşandı, 367 meselesi yaşandı değerli
arkadaşlar.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Gazetecileri tutuklayan hâkimler kaçıyor, gözlerimize
bakamıyor, gözlerimize.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Otur yerine, otur! Otur yerine!
BAŞKAN Sayın
Yarkadaş
HAMZA DAĞ (Devamla) Rahat ol,
rahat. Rahat ol.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Tutuklandınız. deyip kaçıyorlar. Böyle bir
hâkim, talimatlı hâkimler.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Otur!
BAŞKAN Sayın Yarkadaş
HAMZA DAĞ (Devamla)
Konuştuklarımın çok dokunduğunu biliyorum, seni çok
rahatsız ettiğini biliyorum, çok dokunduğunu biliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yarkadaş, lütfen müdahale etmeyin.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Gözümüze bakamıyorlar, kaçıyorlar hepsi arka
kapıdan.
HAMZA DAĞ (Devamla) Sen rahat
ol. Senin ön yargın seni köle etmesin. Allah sizi hür olarak yarattı
Sayın Yarkadaş, ön yargılar sizi köle etmesin.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Gel de bir gün mahkemeye gör bakalım.
BAŞKAN Sayın
Yarkadaş
HAMZA DAĞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, süremi de makul kullanmam lazım, daha çok
söyleyeceğim şey var. En son söyleyeceğimle aslında neyi
kastettiğimi çok daha iyi anlayacaksınız.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Adalet size de lazım olacak bir gün.
HAMZA DAĞ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidarı kuruldu ve AK
PARTİ iktidarı üzerinde yine yasama ve yürütme üzerinden, yargı
üzerinden birtakım vesayetler, o ideolojik, zihnî altyapıya uygun olan
hamleler yapılmadı mı? Bunları anlatırken şunu
özellikle ifade etmek istiyorum: Tamam, yargı bir vesayet organı
olarak kullanıldı ama her şeyin ötesinde, yasamada ve yürütmede
benim dünya görüşüme uygun bir yasama ve yürütme
oluşmadığı zaman dizayn etmekle ilgili
kullanıldı. Asıl işte siyasallaşma, asıl
kadrolaşma sıkıntımız bu. Buna dair şeyler.
367yi hep beraber
Çok eskilerden
bahsetmiyorum. Burada yine, Yargıtay cumhuriyet başsavcısı
olan bir kişi kendi dünya görüşüne uygun olarak düşündüğü
şekilde burada 367yi gündeme getirdi. Yoktu o güne kadar uygulaması
ama bir şey üretmesi lazımdı, bir şey söylemesi
lazımdı çünkü o zamanki AK PARTİnin kendi
Cumhurbaşkanını, kendi milletvekilleriyle bir Cumhurbaşkanı
seçme çoğunluğu vardı. Hukuka uydurdu kendi aklına göre. O
hukuka uydurmasıyla birlikte 367 garabeti yaşandı. O zaman
Anayasa Mahkemesine bu 367 meselesini götürenler kimler? Yine Anayasa
Mahkemesinden nasıl çıktı çoğunluk? 9a 2. Sürpriz mi? Yok.
Çünkü günler öncesinden gazetelerde, televizyonlarda 9a 2 çıkacağı
söylendi.
411 kararı yaşandı.
Arkadaşlar, hukuk ayaklar altına alındı 411 kararında.
LEVENT GÖK (Ankara) Hamza, konuya
gel, şu gensoruya gel.
HAMZA DAĞ (Devamla) Bizim en
temel hukukumuz anayasa hukuku dersinde birinci sınıf dersi, Anayasa
değişiklikleri sadece usuli yönden incelenebilir. Burada gizli
oylamayla 411 milletvekili Anayasa değişikliği yaptı,
başörtüsüyle ilgili bir düzenlemeydi ama yine Anayasa Mahkemesinde usuli
değişiklik konusu bir kenara bırakılıp, esasa girilip
o konuda bir hüküm ortaya konuldu.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) O yanlıştı. Yanlış
mı yapmak gerekiyor?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bunların hepsi yasal olmayan ve ideolojiye göre,
beyne göre, benim düşünceme uygun değil
Şimdi başörtülü
kardeşlerimiz var burada. Ne oldu? Bir sorun oldu mu?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Biz de destekledik.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Desteklediyseniz niye Anayasa Mahkemesine gittiniz?
Nasıl desteklediniz?
LEVENT
GÖK (Ankara) Neyi götürdük Anayasa Mahkemesine?
HAMZA
DAĞ (Devamla) AK PARTİ ile MHP beraber yaptı, 411
milletvekili. Geçeceksiniz onları, geçeceksiniz.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Genel Başkanımızın tavrıyla
düzeldi o.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, 22 Temmuz seçimlerinde yüzde
46,7 oy almış AK PARTİye...
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamza, bak, dün Ankarada başörtülü bir kadın yerlerde
sürüklendi. Onu anlat bakayım bir.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Tarihten bir kesitten bahsetmiyorum, üzerinden on sene
geçmedi, şurada, yedi sene, sekiz sene geçti.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Burada, burada; burada başörtülü
kadın, burada bak, başörtülü kadın burada.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bu başörtülü kadın değil mi?
HAMZA
DAĞ (Devamla) AK PARTİye kapatma davası açıldı
arkadaşlar.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Kötü emsal emsal olmaz Hamza Bey.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Söylediklerimin ufak ufak dokunduğunun
farkındayım, sizi rahatsız ettiğinin farkındayım.
Onun için sesiniz çok çıkıyor ama hepsini söyleyeceğim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamza, bize hiç dokunmuyor, hiç dokunmuyor. Sen gensoruya gel,
gensoruya gel.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Tarihi anlatmayın, bugüne gelin.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Hepsini söyleyeceğim çünkü ben 2002de girdiğim
sınavda ne yazık ki bu zihniyetin, bu mantalitenin, devlet aklı
hâline gelmiş o mantalitenin mağduru oldum.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bugün Burhan Kuzunun da FETÖyle fotoğrafı
çıktı ortaya.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Burada başörtülü kadın.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Türbanlıları cezaevine siz soktunuz.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Yıllar beni haklı çıkardı, yıllar
sonra ben bu kürsüden şimdi bu haklılığımı
haykırma imkânı buldum. Bu haklılığımı
haykıracağım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yıllar boyunca biz bu sıkıntıyı
hep yaşadık, bugün de burada bu sıkıntının tabii
ki gündeme getirilmesini sağlayacağız.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Türbanlıları cezaevine doldurdunuz.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bugün de sıkıntıyı biz
yaşatıyoruz. mu diyorsunuz?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Ama iyi bilin ki bu yapılanların
aynısını biz yapmayacağız.
LEVENT
GÖK (Ankara) Daha ne yapacaksın? Milletin anasını
ağlattınız!
HAMZA
DAĞ (Devamla) 17-25ten sonra, 15 Temmuzdan sonra ülkemizde 15 Temmuzun
yansıması bazı sıkıntılar olabilir ama şunu
iyi bilin ki bu yargı hiç kimsenin arka bahçesi olmayacak. Bunu açık
bir şekilde de söylerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
LEVENT
GÖK (Ankara) Şimdi AKPnin arka bahçesi, AKPnin arka bahçesi.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Kapatma davasına gelelim. Şimdi, kapatma
davası, değerli arkadaşlarım
(CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Arkadaşlar,
AK PARTİ yüzde 46,7 oy almıştı, yüzde 46,7.
LEVENT
GÖK (Ankara) O size hâkimleri atama yetkisi veriyor mu? Neden hâkimleri ilçe
başkanı yapıyorsunuz? Partili hâkim yapıyorsunuz, partili
hâkim. Bunları anlat.
HAMZA
DAĞ (Devamla) AK PARTİye, Googledan alınan birtakım
ifadelerle ve birtakım sözlerle kapatma davası açıldı. Yüz
yıl önceki meseleden bahsetmiyorum, şurada, sekiz sene önceki
meseleden bahsediyorum. İşte o zaman, keşke, şu anda bas
bas bağırdığınız hukukçuluğunuz
aklınıza gelseydi.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) 2011in tutanaklarına bakın, 2011in.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Ama iyi bilin ki biz o hukukçuluğunuzu çok iyi
biliyoruz. O zaman oradaki o mantaliteniz neyse biz aynı mantaliteyi bugün
uygulamayacağız, kesinlikle uygulamayacağız.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Onun için insanları hapislerde
süründürüyorsunuz, değil mi?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) AK PARTİ üyesini alıyorsun, daha
neyini uygulayacaksın?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Daha katmerlisini uyguluyorsunuz.
HAMZA
DAĞ (Devamla) 17-25 Aralığa geleyim, 17-25 Aralığa
daha gelmedim. Bakın, 17-25 Aralık süreci yaşadık. 17-25
Aralık sürecinde o girdaptan, devlete, millete karşı girilen o
vesayetle alakalı girdaptan, o darbe teşebbüsünden biz bu milleti kurtarmak
için canla başla uğraş verirken, HSYK Kanununu
değiştirirken
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Uyguluyoruz. de.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Ben mi atadım Zekeriya Öz
alçağını? Siz atadınız, siz getirdiniz. Mercedesinizi
verdiniz Zekeriya Öze, kime dert yanıyorsun?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bakın, şöyle 6 klasör tutanak var Adalet
Komisyonunda, hepsini okudum arkadaşlar, hepsini okudum. Bakın, bu
tutanaklarda o dönemki Adalet Bakanımız diyor ki: Gelin
arkadaşlar, HSYK değişikliği kanunla olmaz, gerekirse
Anayasa değişikliği yapalım. Bu Anayasa
değişikliğini beraber yapalım, birlikte yapalım. Ama
ne yazık ki şu tutanaklar
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) O savcıları, hâkimleri kim atadı
göreve ya?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bakın, şahıslar, bizler var ya, bizler, milletvekilleri,
Hamza Dağ ve bütün milletvekillerimiz
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Zekeriya Özü ben mi atadım göreve,
Mercedesimi ben mi verdim? Siz verdiniz Mercedesinizi Zekeriya Öze.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamza, yalan söyleme.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bakın, bir dakika, bir şey söyleyeceğim.
Milletvekillerimiz
Fatih Şahin, Şükrü Erdinç, Şirin Paşa; yıllar
sonrasına, yüz yıl sonrasına bizler gidemeyiz ama bu tutanaklar
var ya, yüz yıl sonrasına gidecek.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ne var onlarda?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bakın, bu tutanaklarda siz Adalet Komisyonunda o
zamanın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun vermiş olduğu
bildiriyi savunacak kadar öteye gittiniz. Adalet Akademisi gibi bir kurumu ne
yazık ki savunma noktasında oldunuz. Meşru Hükûmetin gayrimeşru
olduğunu ilan ettiniz. Bu devletin temeline dinamit koyanlara
karşı yapmış olduğumuz hukuki mücadeleye, siz
çıktınız, Devletin temellerini yine çökertiyorsunuz. dediniz.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Ergenekon davasının
savcısı kimdi, savcısı?
HAMZA DAĞ
(Devamla) MİT tırlarının savcısını
savundunuz, Zekeriya Özü savundunuz, tutanaklarda var arkadaşlar, hepsi
tutanaklarda var.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Ergenekon tertibinin
savcısıydınız.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Ergenekonun, Balyozun, Oda TVnin
savcısıydınız. Masum insanlar aylarca, yıllarca
cezaevinde yattı.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Hatta, daha da öteye gidip Kavga sizin
kavganızdır, Tellioğulları ile Seferoğulları
arasında yapılan kavgada biz taraf olmayız. gibi ifadeler
kullandınız.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Kumpas davalarının
savcısıydınız, kumpas davalarının.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, bütün
bunları söyledim, çok net bir şey söyleyeceğim: Şu anda bu
gensoru önergesini veren bütün milletvekili arkadaşlar, AK PARTİ
iktidarı döneminde
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Hamza Bey, partili hâkim savcı olabilir mi? Bir onu
söyleyin.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bir saniye dinleyin.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Partili olur mu? Bir onu söyleyin.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ya, gensoruyu hiç anlatmadın Hamza, dinlemiyorum seni. Otur
yerine artık ya!
HAMZA
DAĞ (Devamla)
kadrolaşma olmadığını,
yargıda siyasallaşma olmadığını onlar da çok iyi
biliyorlar. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bakın, şu anda hâkim ve savcılar içinde
15.624 hâkim ve savcı var.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) İlçe başkanınızı
hâkim yaptınız, olur mu?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Oku, bak ne yazıyor, bak.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Okuma yazman var mı?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bunların kahir ekseriyetinin veya
yarısından bir fazlasının veya üçte 1inin belli
meşrebe, belli bir cemaate, belli bir siyasi görüşe, belli bir
mezhebe bağlı olmadığını bu önergeyi veren
arkadaşlar da biliyorlar ama onlar bu önergeyi niye veriyor biliyor
musunuz? Önceden şöyle bir sistem vardı: Yasama istediği kadar
kanun yapsın, yasama burada kanunları yapsın, hatta Anayasa
değişikliği yapsın. Nasıl olsa Anayasa Mahkemesi
orada, benimle aynı düşüncede, aynı zihniyette.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Şimdi de sizinle aynı zihniyette, onu mu demek
istiyorsun?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Ben -kanun yaparsa yapsın, Anayasa
değişikliği yaparsa yapsın- giderim Anayasa Mahkemesine
iptal ettiririm ya da bakanlar kimden oluşursa oluşsun kardeşim,
ne olacak sanki?
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Yani Bizim zihniyetimizden olsun. diyorsunuz siz.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Yönetmelik çıkarmış, katsayı
adaletsizliğini ortadan kaldırmış, üniversitelerde
başörtüsünü kaldırmış; giderim Danıştaya, iptal
ederim. Bir siyasi parti benim dünya görüşüme aykırı mı,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına söylerim, açar bir kapatma
davası, gider kapatır o siyasi partiyi.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Hamza Bey, tarihi bırakın, bugünü anlatın.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamza, hiç gensoruyu anlatmadın.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Şimdi de talimatı siz veriyorsunuz.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Yine, bir milletvekili seçilmiş, mazbatayı
almış, gelmiş, burada oturmuş. Benim dünya görüşüme
aykırı. DGM Başsavcısına söylerim. Gider o DGM
Başsavcısı o milletvekilini gerekirse evinden alır.
İşte şu anda değişen sistem bu. (CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
artık o, eski Türkiye'de kaldı. Uyanın kış uykusundan.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Yaptıklarınızı anlatın,
yaptıklarınızı.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Biz, Cumhurbaşkanımız, liderimiz Recep
Tayyip Erdoğanla beraber bu yargı vesayetini yıktık.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yeni vesayet kurdun, yeni vesayet.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Artık sırtını birtakım güçlere
dayayarak iktidar dönemi bitti, milletin iktidar dönemi başladı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
16
Nisandan sonra ancak millete sırtınızı dayayarak iktidar
olabilirsiniz, birtakım güçlere dayayarak iktidar olamazsınız
arkadaşlar.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Davutoğlu nerede, Davutoğlu?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Yüksek Seçim Kuruluna dayadınız
sırtınızı, mühürsüz seçim yaptınız.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Ben size en son söyleyeceğim. Şundan emin olun:
AK PARTİ iktidarda olduğu sürece sizin
yaptıklarınızı hayatta yapmayacağız. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Ya, gözünüzü seveyim, daha ne yapacaksınız?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Yargıda siyasallaşma, yargıda
kadrolaşma yani 7 bin hâkim, savcı aldığını
söylüyor sizin Adalet Bakanlarınız. 15 bin hâkim, savcı var
zaten.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMZA
DAĞ (Devamla) Onun için şunu iyi bilin ki bizim dönemimizde temel
hak ve özgürlükler güvence altına alınacaktır.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Yavuz hırsız...
HAMZA
DAĞ (Devamla) 15 Temmuzdan sonra geçici olan bu olağanüstü hâl de
en yakın zamanda kalkacaktır diyorum.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Mühürsüz seçim yaptınız.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Gazi abiyi tanıyor musun Hamza?
BAŞKAN
Sayın Dağ, tamamlayın lütfen.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Gazi abiyi tanıyor musunuz? Bak, Gazi abi var
bir tane burada.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bekir Bozdağla ilgili verilen önergenin aleyhinde
olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dağ.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
LEVENT
GÖK (Ankara) Önce Barış Bey, sonra ben efendim
BAŞKAN
Sayın Yarkadaş, Sayın Gök; yok mu sizin?
Sayın
Kerestecioğlu
LEVENT
GÖK (Ankara) Var, var efendim, benim talebim var.
BAŞKAN
Var, tamam.
Ayrıca,
sisteme giren Sayın Pekşen ve Sayın Kayışoğlu
var.
Sayın
Yarkadaş, önce Sayın Pekşeni bir dinlemek istiyorum çünkü daha
önce de biliyorsunuz, girdi, burada olmadığı için söz hakkı
veremedik.
Buyurun
Sayın Pekşen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin,
Parlamentonun üzerinde byLockçu lekesinin Demoklesin kılıcı
gibi sallandığına ve bir kanun teklifi vererek bu konuyu
açıklığa kavuşturmak gerektiğine ilişkin
açıklaması
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Parlamentonun üzerinde bu byLockçu iftirası veya lekesi veya
gerçeği, bu, Demoklesin kılıcı gibi sallanıyor, bence
bunu kaldırmak gerekiyor. Bununla ilgili ben Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına bir kanun teklifi vermek istiyorum. Kimdir veya Parlamentodan
herhangi bir milletvekili byLock kullanmış mıdır,
kullanmamış mıdır? Biz kanun teklifini verelim.
AK
PARTİli milletvekilleri, hodri meydan, var mısınız
Parlamentoda milletvekili var mıdır, yok mudur
açıklanmasına? (CHP sıralarından alkışlar) Gelelim,
bir görelim bunu.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Pekşen.
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ben söz vereceğim diye lütfen herkes sisteme
girmesin. Şimdi bakıyorum, herkes sırayla sisteme girmeye
başladı, yok öyle bir şey.
Sayın
Kayışoğlu, buyurun.
29.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
(11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Hatip
konuşurken hakikaten yani gülmek durumunda kaldık. Dedi ki
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Ben somut örneğiyim
yaptıklarınızın. Ben sizin döneminizde tam üç kez hâkimlik
mülakatında elendim. Bana öyle size sorulduğu gibi hukuk
soruları da sorulmadı. Benim tercih etmediğim, Allahın
belirlediği bir özellikten dolayı dalga geçildi benimle mülakatta.
Dendi ki: Nerede doğdun? Pertekte doğdum. Pertekte deniz var
mı? Hahha. diye mülakatta benim doğum yerimle dalga geçildi. Siz
neden bahsediyorsunuz Allah aşkına?
Dün
Sayın Özgür Özelin de söylediği gibi, biz hakikaten yolsuzluk,
yoksulluk, yasaklarla olduğu gibi en çok da herhâlde yüzsüzlükle mücadele
etmek durumunda kalacağız ama onu da en iyi şekilde
yapacağız. Sizin döneminizde -çok iyi biliyorum- Tunceli
doğumlu, Alevi kökenli tek bir kişi, tek bir kişi, bakın,
eski dönemlerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMZA
DAĞ (İzmir) Ben vereyim, bizzat referans olduğum var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yargıya bile referans
olduğunu da itiraf ediyor.
BAŞKAN Peki.
Sayın Yarkadaş, buyurun.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sayın
konuşmacı aklımı kullanamadığımı,
düşüncesiz biri olduğumu söyleyerek sataştı.
Sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, size iki dakika söz veriyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
Diğer arkadaşları sonra dinleyeceğim.
HAMZA DAĞ (İzmir) Yani öyle hissediyorsun
kendini demek ki, ben öyle demedim ama.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın (11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sayın
Hamza Dağın ateşli konuşma yapmasının ve
imam-hatip kökenli olduğunu anlatmasının sebebini biliyorum
çünkü kendisi 2013 Haziranında Fetullah Gülenin düzenlediği Türkçe
Olimpiyatlarının bizzat katılımcısıydı ve
evrensel barış, evrensel barış, evrensel barış
diye tweet atarak destekliyordu. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ya,
haksızlık yapma ya, haksızlık
Yazıklar olsun size be,
yazıklar olsun!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Şimdi o
geçmişini unutturmak için AKPde Efendim, yargıda kadrolaşma
yok. diyor. Bunlar nedir Sayın Hamza Dağ? Okuma yazmanız var,
biliyorum. Bunlar nedir? İsimleri bir okur musunuz? Kimdir bu
kişiler? Bakın, Uğur Akhun, AKP Mardin İl Yönetim Kurulu
Üyesi; Aydan Yıldırım Akkoç, AKP ilçe yönetim kurulu üyesi, bu
liste böyle gidiyor. Peki, bu nedir? AKPli avukat, hâkim olarak
atanmasını AKPli Ahmet Aydınla kutladı. Yargıda
kadrolaşma yok. diyenler Facebooka girip bu fotoğraflara
bakabilirler.
Sabahtan beri bir başörtüsü sömürüsü, sanki bu ülkede
sadece Hamza Dağ başörtüsünü savunuyor. İşte sizin
başörtülülere yaptığınız muamele. (CHP
sıralarından alkışlar) Dün görmediniz, az önce yoktunuz,
şimdi yeniden gösteriyorum. Bakın, sizin yüzünüzden bir
hanımefendi etek dahi giyemez hâle gelmiş Giderim de polis beni
yerlerde sürükler, aynı on yedi yıl önce olduğu gibi...
RAVZA KAVAKÇI KAN (İstanbul) Şimdi mi
savunuyorsunuz başörtülüleri? Biz sizin samimiyetinizi biliyoruz.
Şimdi mi aklınıza geldi? Had bildiriciler sizi, had
bildiriciler! Ayıp, ayıp!
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla) Sayın Bakan da
burada, Sayın Süleyman Soyluya da göstereyim, dün yaşanan tablo: Bir
anne feryat ediyor, bir anne Oğlumu götürmeyin. diye. İşte
Yargıda kadrolaşma yok. diyenler bunları görsünler. AKPnin
yaptığı kadrolaşmanın hâkimleri karar verirken,
gazetecileri tutuklarken gözlerimize dahi bakamıyor. Şöyle bir
kürsüleri var, arkadan gelip Tutuklandınız,
tutuklandınız. deyip hemen kaçıyorlar şu taraflara
doğru. (CHP sıralarından alkışlar) Bir gün gelin de
atadığınız, talimatla iş yapan hâkimlerinizin hukuk
bilgisini görün. Karar dahi yazdıramıyorlar çünkü kararlar zaten
tepeden geliyor.
Sayın Bakan, Sayın Süleyman Soylu; sizin bu
fotoğrafla ilgili bir açıklama yapmanızı rica ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı Bu ülkedeki tüm anneler benim annemdir.
demişti, Veli Saçılıkın annesi de bizim annemizdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BARIŞ
YARKADAŞ (Devamla) - Şimdi, bu fotoğrafla ilgili Sayın
Bakanın bir açıklama yapma zorunluluğunun olduğunu
düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yarkadaş.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Dağ, isterseniz Sayın Gök ve Sayın
Kerestecioğlu da konuşsun, muhtemelen onlar da sizin
konuşmanıza bir şeyler söyleyecekler; hepsine birden cevap
verirsiniz.
Sayın
Gök, buyurun.
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekilini dinleyeceğim.
Buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkanım, AK PARTİ Grubu adına
konuşan sayın sözcünün kullandığı cümlelerde grubumuza
önemli ölçüde sataşmalar olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisinin
yargıyı siyasallaştıran işlerin içinde olduğunu,
yapılan atamalarda
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
Hiçbir şey duymuyorum Sayın Gök, gerçekten duyulmuyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, az önce AK PARTİ Grubu adına
konuşan sayın sözcünün grubumuza ilişkin, Cumhuriyet Halk Partisi
ve ondan öncesinde yargıyı
siyasallaştırdığımızı, bu son yapılan
atamalarda herhangi bir siyasal atama yapılmadığını,
konuyu anlayamadığımızı ifade etmiştir.
Dolayısıyla, bu konuda sataşmadan dolayı söz istiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök, iki dakika
(CHP sıralarından
alkışlar)
8.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
İzmir Milletvekili Hamza Dağın (11/15) esas numaralı
Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİnin konuşacağı bir konu olmayınca hemen
başka alanlara konuyu çekmeye çalışıyor. Sayın Hamza
Dağ, az önce gensorumuz üzerine konuşacağınızı
ifade ettiniz, gensorumuzla ilgili bir tek cümle söylemediniz, yani bir tek
cümle söylemediniz.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Siz de hiç konuşmadınız, sözlerimin
çoğu gensoruyla alakalı; gensorunuz iki sayfa, bir anlamı yok
ki, neresinden tutayım gensorunun!
LEVENT
GÖK (Ankara) Şimdi, diyorsunuz ki: Bu dönemde vesayet odakları
kaldırıldı, yargı siyasetten kurtarıldı. Öyle
mi? Bak, elimde benim 107 kişinin ismi var değerli
arkadaşlarım. Ben isimleri okumayayım ama hangi ilçe, hangi il
yöneticileri olduğunu ben size sunarım.
Şimdi, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir dönemde
Elbette insanların siyasi görüşleri olabilir; MHPli, HDPli, AK
PARTİli, CHPli
Hâkimlerin de olabilir ama ilk defa cumhuriyet tarihinde
bizim itiraz ettiğimiz nokta şudur- bir parti, bir adalet
bakanı, AK PARTİnin -mensubunu da geçtik- yöneticilerini
arkadaşlar
Birazcık durun arkadaşlar, bu kadar politize olunur
mu?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) CHPli yönetici
yok mu?
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
CHP ilçe başkanı var, ilçe.
LEVENT GÖK (Devamla) Yargıyı
siyasallaştırdılar. Bakın, elimdeki listede neler var?
Arkadaşlar, Giresun il yönetim kurulu üyesi, şu anda hâkim oldu. AKP
Zonguldak merkez ilçe yöneticisi, AKP Rize il yöneticisi, Kırıkkale
il başkan yardımcısı, Trabzon il başkan
yardımcısı -şu anda yönetici bunlar- AKP Edirne
Milletvekili aday adayı, AKP Giresun il yönetim kurulu üyesi, AKP
Taşköprü ilçe başkanı. Hangi birini anlatayım ben size,
hangi birini anlatayım? Siz bunlara cevap verin, bunlara cevap verin.
Şimdi, böyle bir tablo olabilir mi arkadaşlar?
Olabilir mi? Şu anda kişi AK PARTİnin yöneticisi ama hâkim.
Bundan daha iyi partizanlık olabilir mi? İşte bizim gensorumuzun
gerekçesi budur. Anlamayanlar asıl sizlersiniz ve Hamzadağ gibiler.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Birazdan göreceksin, az sonra.
LEVENT GÖK (Devamla) Bu konu önemli bir konu.
Türkiyede yargının ne hâle geldiğinin ibretlik bir
fotoğrafıdır bu. Yargı bu hâliyle AK PARTİye teslim
edilmiştir arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Biz buna itiraz ediyoruz ve bu
süreci de mutlaka durdurmak zorundayız değerli arkadaşlar.
Şimdi, AK PARTİnin yöneticilerini
anlattık ama
BAŞKAN Sayın Gök, süreniz bitti.
LEVENT GÖK (Devamla) Biliyorum efendim.
Daha resimlere sıra gelmedi. Fetullah Hocayla olan
tüm resimleri ortaya koyduğumuz zaman mahcubiyetiniz daha da
fazlalaşacak, daha da fazlalaşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) Hoca mı?
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Hoca mı
diyorsun sen? O şarlatana hoca mı diyorsun hâlâ?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hoca diyen sensin, elini
eteğini öpen sensin. Senin ifadeni tekrar ediyor.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Ben mi dedim ya?
Dinlemiyorsun o zaman. Özgür, dinle, dinle ne dediğini.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Senin ifadeni tekrar ediyor, elini
eteğini öpen sizsiniz.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Özgür,
kulağın duymuyor herhâlde.
LEVENT GÖK (Devamla) Sizin, kimlerin Fetullah Gülenin
önünde poz verdiğini, onlarla beraber yemek yediğini daha
göstermedik. Daha o kısma gelmedik. Kimlerin Fetullah Gülenle kol kola,
beraber fotoğraf çektirdiklerini, yemek yediklerini daha göstermedik
arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bir kişi yok Fetullah Hocayla
görüşen burada. Hepiniz oradaydınız.
LEVENT GÖK (Devamla) Sayın Bekir
Bozdağı bekliyoruz, onu da ondan sonra yapacağız.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın Kerestecioğlu
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
(11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Hamza Dağ
daha önceden İzmir MAZLUMDER şube yöneticisiydi ama sanıyorum,
gerçekten, vefa, herhâlde sadece bir isim olarak biliniyor hayatta.
HAMZA
DAĞ (İzmir) MAZLUMDER bize vefa göstersin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bugün kendisine
MAZLUMDERe atanan kayyumu ve bu ülkenin belki en değerli
insanlarından Ömer Faruk Gergerlioğlunun görevden
alınmasını, KHKlarla işten atılmış olan
arkadaşlarını ve bu yargıyı da hatırlatmak
isterim.
Aynı
zamanda şu yargıyı da hatırlatmak isterim, bu Meclise
hatırlatmak isterim: 202 gündür tutuklu olan insanlar. Hepiniz
dokunulmazlıkları kaldırıp da milletvekillerimizi
cezaevlerine yollarken hangi yargıdan söz ediyorsunuz?
Celal
Beyin az önce söylediği çok güzel bir söz vardı: Türkü aynı
türkü, türkücüler değişiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Geçmişi güzel
anlattınız ama bugün yeni bir türkü söylemiyorsunuz, aynı
türküyü söylüyorsunuz maalesef.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Hatta daha kötüsünü.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Sayın
Dağ, size söz vereceğim ama sisteme giren iki ayrı gruptan iki
milletvekili var. Cumhuriyet Halk Partisinden değil; biri Adalet ve
Kalkınma Partisinden, biri de Halkların Demokratik Partisinden. Bu
iki milletvekiline de söz verdikten sonra size söz vereceğim.
Sayın
Sancar, buyurun.
31.- Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın, İzmir Milletvekili Hamza Dağın (11/15) esas
numaralı Gensoru Önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİTHAT
SANCAR (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Keşke
bu konuşmayı Hamza Dağ yapmasaydı, bu sistemi çıplak
bir şekilde savunacak başka biri yapsaydı. Evet arkadaş
ya, iktidarı aldık. Bugüne kadar, bundan önce iktidar sahipleri ne
yaptıysa aynısını yapıyoruz. deseydi. O zamanlar yapılan
zulümle bugünkü zulüm arasında ne fark var? Yargıtay
Başkanı 1985 yılında adli yıl
açılışında Yargı
bağımsızlığının güvencesi Kenan Evrendir.
diyor. Danıştayın kuruluş yıl dönümünde
Danıştay Başkanı Cumhurbaşkanına, kuvvetler
ayrılığını kaldıran sisteme methiyeler düzüyor,
ihsasıreyde bulunuyor. Anayasa Mahkemesi, 1980 12 Eylülünden sonra
darbecileri kutlayan kurumdu, bugün de aynı biat kültürü içinde. Adli
yıl kuruluş törenleri sadece biat mesajları için kullanılır
oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin.
MİTHAT
SANCAR (Mardin) O gün yapılan haksızlıkların,
adaletsizliklerin, sizin saydığınız o adaletsizliklerin
katbekat fazlası bugün yapılıyor. Biraz önce Kerestecioğlu
da söyledi, keşke bunlara bir kelimeyle karşı
çıksaydınız, keşke. Ya da biri çıksın Evet,
iktidar bizimdir, sıra bizdedir, istediğimizi yapacağız.
desin, bu kadar samimi davransın.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sancar.
Sayın
Kavakcı, buyurun.
32.- İstanbul Milletvekili Ravza
Kavakcı Kanın, İstanbul Milletvekili Barış
Yarkadaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
RAVZA
KAVAKCI KAN (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
evvel bu başörtüsü konusu tekrar gündeme geldi de. Gerçekten hayretler
içerisinde kalıyorum. Şu anda arkadaşlarımızın
sahipleniyor olması gerçekten mutluluk verici ancak 2 Mayısta
yaşananları biliyoruz, sonra yaşananları biliyoruz. Hatta,
2 Mayıs 2017de ben 2 Mayıs 1999 Merve Kavakçı hadisesini
anlatırken bu kürsüde tekrar bir had bildirmeye maruz
kalmıştım. Onun için, lütfen bize başörtüsü
savunuculuğu yapmayın, hiç
inandırıcılığı yok. (CHP sıralarından
gürültüler)
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Nazlı Hanım nerede, Nazlı
Hanım? O gün Nazlı Hanım savundu sadece Merve Hanımı.
RAVZA
KAVAKCI KAN (Devamla) Demin bahsedilen, sayın milletvekilimizin
bahsettiği bir mülakata hukukçu olsam ben giremezdim bile. Daha 2015te
bizler bu Meclise girip yemin edebildik. Ayıptır, yazıktır,
günahtır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kavakcı.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Dağı dinleyeyim Sayın Doğan, size söz
vereceğim.
Sayın
Dağ, sataşmadan mı?
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sataşmadan Sayın Başkanım, herkes
bana sataştı zaten.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- İzmir Milletvekili Hamza
Dağın, İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ile
Ankara Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptıkları
konuşmaları ve İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demir ile Mardin Milletvekili Mithat Sancarın yaptıkları
açıklamaları sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sayın Başkanım, eğer sürem yeterli
olmazsa ek süre talebim olacak çünkü herkesin benimle ilgili söylediği
sözler oldu.
Bakın,
söylediğim söz çok basitti, dedim ki: Nasıl burada biz dünya
görüşüne sahip insanlar isek -onlar da uzaydan gelmediler, aynı
sınıflarda okuduk, aynı sıralarda okuduk- yargı içinde
de dünya görüşü olan insanlar olacaktır, vardır da.
Verdiğiniz örnekler var, bende de onlarcası var ama 2 tanesini
vereyim: Cumhuriyet Halk Partisi 2011 3üncü sıra milletvekili adayı
Gülşehir ilçe başkanının -ama ben sizin gibi
yapmayacağım, isim vermeyeceğim- kendisi ve kardeşi şu
anda hâkim ve savcı. Evet, söylediğim şey aynı. Her
partiden, her düşünceden, her mensubiyetten olabilir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) 800e 2.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Onlarca var, 2 tane örnek verildi.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Bakın, AK PARTİ döneminde alınmış
milletvekili adayı ve ilçe başkanı olarak
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) 800e 2.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Çokça var, ben sadece şu anda bunları verdim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Onun da kayınpederi AK PARTİli.
HAMZA
DAĞ (Devamla) İsim de vermem, yakışık da almaz; o
hâkimler savcılar için de kötü. Şu kürsüde onların isimleri
konuşulduğu an o adliyede neyle karşı karşıya
oldukları
Sizin bahsettiğiniz isimler için de söylüyorum, oraya
yazmış olduğunuz isimler için de söylüyorum; bunları burada
konuştuğumuz zaman o adliyelerde Senin ismin Mecliste
konuşulmuş. diye yaşamış oldukları
sıkıntıları ben bildiğim için bunu
yakışık görmüyorum, yakışıksız görüyorum.
Keşke, bunu yapmasaydınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın,
Gensoruyla ilgili konuşmadı. diyorsunuz. Değerli
arkadaşlar, gensoru şu, gensoru metni şurada, bir buçuk sayfa.
Ben bu bir buçuk sayfanın her kelimesine cevap versem yirmi dakika ne
anlatacağım? Gensorunun gensoruluğu yok zaten. Hep
dediğimiz bir şey var: Gensoruyu ne yazık ki yalama hâline
getirdiniz. Şu gensoruyu dahi çalışamayacak, şu gensoruyu
dahi önemli bir şekilde sayfalara dercedemeyecek bir grubunuz var.
Öncelikle siz grubunuzu bir sorgulayın, grubunuzun çalışanlarını
bir sorgulayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın,
ben MAZLUMDERle ilgili
Geçmişimde MAZLUMDER yöneticiliği var, o
zaman MAZLUMDERle ve insan haklarıyla ilgili mücadelemiz çok daha
farklıydı. (CHP sıralarından gürültüler) Ama ne yazık
ki, ne yazık ki MAZLUMDERle ilgili
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen Sayın Dağ.
Buyurun.
HAMZA
DAĞ (Devamla) Şimdi, MAZLUMDER veya insan haklarıyla ilgili
benim kendi
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) İhraç ettiniz, darbeyle MAZLUMDERde de el
değiştirttiniz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
MAZLUMDER
ne oldu şu an, onu söyle?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Darbe yaptınız MAZLUMDERde!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ne oldu?
HAMZA
DAĞ (Devamla) MAZLUMDER olması gereken yerde Sezgin Bey, sizin
gibiler yüzünden MAZLUMDER olması gereken yerde!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ne oldu MAZLUMDER, onu söyle, onu
söyle? Nerede MAZLUMDER? Nerede MAZLUMDER, onu söyle?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Ne yazık ki insan haklarını kendi ideolojik
zihniyetinizin arkabahçesi hâline getirdiniz, onun için bunlar
yaşandı.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) MAZLUMDER nerede, MAZLUMDER?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Keşke bunları yapmasaydınız.
Keşke kendi ideolojinizin arkabahçesi yapmasaydınız MAZLUMDERi,
insan haklarını.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Nerede şu anda MAZLUMDER? Nerede
MAZLUMDER?
HAMZA
DAĞ (Devamla) MAZLUMDER konusunda saatlerce
Burada iki dakikada
anlatacağım şey değil. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) MAZLUMDERe daha
dayanamadınız!
HAMZA
DAĞ (Devamla) Saatlerce MAZLUMDERi de, insan hakları
faaliyetlerini de, insan haklarıyla ilgili kararları da hepsini
anlatabilecek yeterliliğe de sahibim, iki dakikada bunları anlatacak
değilim.
İşin
doğrusu biz burada söylediğimiz sözlerin tamamen
arkasındayız ve bundan sonra da diyoruz ki: 15 Temmuzdan sonra
yaşamış olduğumuz olağanüstü bir süreç var,
olağanüstü bir dönem var, olağanüstü bir gece yaşadık ve
inşallah, sizin dediğiniz gibi, biz iktidara gelip önceki iktidar
heveslilerinin yaptığını yapmadık,
yapmayacağız, bundan sonra da yaptırmayacağız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Dağ.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Daha beterini yapıyorsunuz, daha beterini!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Efendim, bir durumu yanlış
anlattı, o yüzden de iki dakika söz almak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, size sataşma yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Özel...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Hamza Dağ yapmış olduğu
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun hem de emekçilerini -ki
hiç bunu yapmayız biz burada, yapmamak lazım- İşe yaramaz
grup çalışanlarınız var. deyip... Ki biz siyasi metinleri
kendimiz yazarız, grup çalışanlarımız teknik destek verirler.
HAMZA
DAĞ (İzmir) O zaman çok kötü yazmışsınız, size
yakıştıramadım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ama hiçbir milletvekiline bürokratla uğraşmak,
emekçiyle uğraşmak yakışmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Tutanaklara geçti, unutma bunu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu, gerçekten akıl almaz, utanç verici bir şey.
Aslında cevap vermeye değmez ama metnin kendisini
eleştirdiği ve grubumuzun ortaya koyduğu metni
aşağıladığı için cevap hakkımızı
kullanmak istiyoruz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım...
BAŞKAN
Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, metne yönelik bir
eleştiri dile getirmiştir. Eğer bu eleştiriyi de
yapamayacaksa kürsüde ne konuşacak bizim hatipler? Söylenen her sözden bir
sataşma çıkartırsak biz bu gensoru önergesini sabaha kadar
konuşuruz. Böyle bir mantık olmaz, bunu reddediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bostancı, ben nerede keseceğimi biliyorum, merak
etmeyin.
İki
kişiye söz vereceğim, Sayın Doğan ve Sayın Soylu.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bizim konuşmacımız metne yönelik
eleştiri yapmıştır, asla kişilere yönelik bir
değerlendirmesi olmamıştır. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Bir saniye arkadaşlar, bir saniye.
Sayın
Celal Doğana ve Sayın Süleyman Soyluya, Sayın Bakana söz
vereceğim, ondan sonra ara vereceğim.
Sayın
Doğan, buyurunuz...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Efendim, grubumuz hakkında...
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen...
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, ya bu kadar açık bir sataşma
varken... İşe yaramaz grup ne demek efendim?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, bana şunu
söyleyin...
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, sonra size yerinizden söz vereceğim, sonra
ama, ara verdikten sonra.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Hayır efendim, şimdi vermeniz
lazım.
BAŞKAN
Biraz sonra vereceğim Sayın Tanrıkulu.
Sayın
Doğan, buyurun sizi dinliyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, istirham ediyorum, böyle bir
şey olabilir mi?
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen
Sayın Doğanı dinliyoruz, lütfen
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bir grup başkan vekili ayaktayken, meramını
anlatamamışken bir başka grup başkan vekili araya girdi
diye söz nasıl başka bir yere gidiyor efendim?
BAŞKAN
Sayın Özel, ben sizi dinledim, size cevap da verdim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, neye cevap verdiniz? Mehmet Naci
Bostancı kendisi bir değerlendirme yaptı.
BAŞKAN
Hayır, ben kendi takdirimi de kullandım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, istirham ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Grubumuza, çalışanlarımıza, bize son derece
aşağılayıcı, küçültücü ifadeler kullandı, buna
cevap verdirmemeniz için
BAŞKAN
Peki, Sayın Özel, bir saniye o zaman bekleyin, önce Sayın
Doğanı dinleyelim, sonra Sayın Soyluyu dinleyelim, ondan sonra
size bir dakika söz vereceğim.
Sayın
Doğan, buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Peki, peki.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Bir şey söylemek zorundayım
ama Sayın Başkanım, rica ediyorum ya, ya rica ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun, buyurun.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Burası Meclis Genel Kurulu.
BAŞKAN
Tabii ki, buyurun dinliyorum.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Şunu söyledi sayın hatip:
Sizin yüzünüzden -beni kastederek- MAZLUMDER kapatıldı. dedi.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Öyle bir şey söylemedi ya.
BAŞKAN
Ben de size dedim ki: Size yerinizden söz vereceğim Sayın
Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Efendim, yani olur mu bu, açık
sataşma ya! Bu nedenle konuşacağım.
BAŞKAN
Peki, size sataşmadan söz vereceğim Sayın Tanrıkulu,
lütfen
Sayın
Doğan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Gaziantep Milletvekili Celal
Doğanın, uluslararası platformlarda ülkemizin zor durumda
kalmaması açısından özellikle FETÖyle ilgili iade taleplerinde
bulunulduğunda bir yargı kararı olması ve Bakanlar Kurulu
kararından geçmesinin şart olduğuna ilişkin
açıklaması
CELAL
DOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, benim söyleyeceğim
konunun polemikle bir alakası yok. Çok atışma dinledik, bence
biraz ara da vermek gerekir atışmaya.
iki
konuyu hatırlatmak istiyorum. Sayın Bakan biraz sonra kürsüye
çıkacak. Birisi şu: Gizli örgütün suç tarihinin belirlenmesi
lazım. Hepimiz açısından FETÖ örgütü, silahlı örgüt, çete;
amenna saddakna. Ama, bizim mevzuatımızda bildiğiniz gibi,
derecattan geçmemiş, mahkeme kararıyla sabitlenmemiş hiçbir
örgüte gizli örgüt deme şansımız yok. Bu nedenle,
uluslararası platformlarda ülkemizin zor durumda kalmaması
açısından özellikle FETÖyle ilgili iade taleplerinde
bulunduklarında bir yargı kararı olması ve Bakanlar Kurulu
kararından geçmesi şart.
İkincisi:
Dava müruruzamanı ve ceza müruruzamanı açısından suç tarihi
belli olmadan gerekçeli kararların yazılma şansı yoktur.
Ben bu konuyu Sayın Bakana, konuşmacıya hatırlatmak
istiyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Doğan.
Sayın
Soylu, buyurun.
34.- İçişleri Bakanı Süleyman
Soylunun, İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaşın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum.
İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaş biraz önce ismimi de söyleyerek bir
fotoğraf gösterdi. Şunu ifade etmek gerekir ki: Polisin,
jandarmanın ve korucularımızın genel görevi hem kamu
düzenini tesis etmek hem de hepimizin huzurunu ve güvenliğini
sağlayabilmektir. Siyasetin de temel görevi teröre alet olmamaktır;
bunu, bir İçişleri Bakanı olarak söylüyorum. Birkaç gündür -ki
bu olayın sebebi de odur- gerek Yüksel Caddesindeki gerek diğer yerlerde
olan olayları hep beraber takip ediyoruz. Kanun hükmünde kararnameyle
birlikte kendi iş yerlerinden terör örgütü mensubu olmak suretiyle
atılan 2 kişiden bahsediyoruz. (CHP sıralarından
Yargı kararı var mı? sesleri)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) FETÖyle ilgili
atıldı, DHPK-Cden tutuklandı.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Bu 2 kişi DHKP-C mensubudur.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hayır, FETÖyle
ilgili atıldı.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) 2012den itibaren DHKP-C örgütü mensubu
olması sebebiyle
(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Siz ondan dolayı mı aldınız
Sayın Bakan? Siz ondan dolayı mı görevden aldınız?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Bu 2 kişi 2012 yılından
itibaren DHKP-C örgütü mensubu olması sebebiyle defalarca gözaltına
alınmışlardır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) 2012de niye almadınız?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Şunu çok net söyleyeyim: Biz hepimiz
milletvekiliyiz ve sorumluyuz. En son, İstanbuldaki DHKP-C operasyonunda
bir babanın feryadını hep beraber dinledik. Kızını
örgütten kurtaramayan, bunun için örgütün işkencesine maruz kalan bir
babanın feryadını dinledik. Bizim hep beraber görevimiz bu
örgütlerin bizi kullanmaması ve maniple etmemesidir.
ATİLA
SERTEL (İzmir) Herkesi terörist ilan ettiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Tekrar söylüyorum ve bir İçişleri
Bakanı olarak söylüyorum: PKKnin HDPyi nasıl
kullandığını hep beraber görüyoruz ve biliyoruz. (HDP
sıralarından gürültüler)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Yuh be! Yuh be! Seni kim kullanıyor?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Cumhuriyet Halk Partisine söylüyorum,
aynı yoldan yürümeyin ve sosyal medyada milletvekillerinin üzerine DHKP-C
tarafından ve onların örgüt elemanları tarafından nasıl
baskı yapıldığını hep beraber takip ediyoruz ve
görüyoruz. Bu, son derece
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen tamamlayın.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Burada sizin de yapmanız gereken bu
yargının ortaya koyacağı kararı beklemektir. (CHP ve
HDP sıralarından gürültüler) Sonra, kanun hükmündeki kararnameyle
birlikte işine son verilenlerle ilgili şimdi yeni bir kurul var. Bu
kurula müracaat edecekler ve bu kurul gerekli değerlendirmeyi ortaya
koyacak. Bu çektiğimiz sıkıntıları tekrar çekmemek ve
ATİLA
SERTEL (İzmir) Sayın Bakan, yargı kararı olmadan suçlu
ilan ediyorsunuz.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) -
güvenlik kuvvetlerimize bu konuda, evet,
haksız ithamlarda bulunmak hele bu son dönemde oldukça yanlış
bir şeydir.
ATİLA
SERTEL (İzmir) Ayıp, ayıp!
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bunu ifade etmek istiyorum
arkadaşımızın bu konudaki değerlendirmesine bir cevap
olarak.
Sağ
olun.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Kendiniz yüzleşmeniz lazım. FETÖyle
yüzleşmeden bu topluma bu eziyeti çektirme hakkınız yok.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu, size sonra söz vereceğim.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MAZLUMDERle ilgili söz aldım yani birçok ihlal var.
Bunları biraz önce burada ifade etmeye çalıştım ama
MAZLUMDER içimde bir yaradır değerli arkadaşlar, sizin de
içinizde bir yara olması lazım.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) İç Tüzük ihlali yapıyorsunuz, İç
Tüzük ihlali.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sevgili Hamza Dağ, MAZLUMDER kurucusu
olduğunu söylüyorsun, şu anda MAZLUMDER nerede?
HAMZA
DAĞ (İzmir) Yaşım yetmiyordu o zaman.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Nerede?
HAMZA
DAĞ (İzmir) Yöneticisi oldum, kurucusu değildim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ömer Faruk Gergerlioğlu nerede,
MAZLUMDERin genel başkanlığını yaptı, nerede?
HAMZA
DAĞ (İzmir) Keşke doğru yapsaydı genel
başkanlığı.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Söyler misiniz bana, cevap verir misin bu
kürsüde?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ayhan Bilgen nerede, Ayhan Bilgen?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ömer Faruk Gergerlioğlu MAZLUMDERin
genel başkanı, doktor, nerede şimdi? Beraber kurdunuz bu
derneği. Ben de Diyarbakır Barosu Başkanıyken beraber
çalıştım MAZLUMDERle, nerede? Faruk Ünsal, Adalet ve
Kalkınma Partisi Adıyaman Milletvekilliği yaptı,
MAZLUMDERin kurucusu ve genel başkanı, en son genel
başkanıydı.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sizin arkabahçeniz yapmasaydı MAZLUMDERi.
Arkabahçeniz hâline geldi MAZLUMDER.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Söyler misiniz nerede?
Arkadaşınız değil miydi, bu sıralarda oturmadı
mı, neredeler şimdi?
Bakın,
insan hakları ihlallerinden
Rahatsız olmayın.
Bırakın, bu dernek de ihlalleri tespit etseydi. Gelip burada
MAZLUMDER kuruculuğundan övüneceğine MAZLUMDERe nasıl el
koydunuz, nasıl ittiniz ve nasıl şu anda etkisiz hâle
getirdiniz, bunu konuşun. Ben size isim söylüyorum, bak isim, Ömer Faruk
Gergerlioğlu, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edildi. Neredesiniz?
Arkadaşınız değil mi, nerede söyler misiniz bana Faruk
Ünsal milletvekiliniz? Bunu da yapmışlar. Ne diye? Mazlumların
haklarını savunuyorlardı. Çünkü siz de mazlumdunuz, şimdi
zalim oldunuz, aradaki fark burada, şu anda zalim oldunuz, zalim. Mesele
burada. (CHP sıralarından alkışlar) MAZLUMDERe sonuna
kadar destek oldum ben, sonuna kadar. Yılmaz Ensaroğlu Başbakan
Başdanışmanlığı yaptı, şahittir; genel
başkanlığını yaptı, şahittir; sonuna kadar
destek oldum, sonuna kadar, her yerde ve her zaman. Başörtüsünü en fazla
Diyarbakırda ben savundum, sizden daha fazla. 27 Nisanda sabah saat 9da
MAZLUMDER Başkanıyla, İHH Başkanıyla adliyede ben
vardım. Ama şimdi siz zalim oldunuz, zalim oldunuz, zalim oldunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Açık bir
sataşmada bulundu, açıklamaya gerek yok herhâlde Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Evet, sizi kürsüye alalım.
Buyurun.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Dağ, siz de mi istiyorsunuz? Peki. Böyle devam edeceğiz,
benim için bir sıkıntı yok.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Önce siz başlattınız, keşke
olmasaydı.
BAŞKAN
- Buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun
yaptığı açıklaması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) 2 genç insanın,
yetmiş beş gün açlık grevinde kalmış 2 insanın
biz cezaevine konduğunu gördük ve şimdi işte aslında
adaleti tartışırken, yargıyı
tartışırken Sayın İçişleri Bakanını ben
Adalet Bakanına havale ediyorum. Yani kendisi hukukçudur, masumiyet
karinesinin ne olduğunu bilir.
EREN
ERDEM (İstanbul) - Bilmez.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) İnsanlar hakkında bir
hüküm olmadan asla onların sanki hüküm giymiş gibi
adlandırılamayacağını bilir ama Sayın
İçişleri Bakanının tarzı bu. Türkiyede sürekli
öfkeyi, nefreti körüklemek ve sadece aslında partimizi suçlamak falan
değil, bu ülke insanına azap vermek. Gerçekten bu ülke insanı
artık huzur istiyor, artık barış istiyor arkadaşlar.
Biz diyoruz ki size: Geçmişte anlattınız, bunlar
yapıldı. Biz zamanında size yapılanlara karşı da
çıktık. Ama yapmayın, aynısından beterini
yapıyorsunuz. Hakikaten adalet kalmadı, insanların
başvuracağı yer kalmadı, mekanizma kalmadı.
Yüzbinlerce insan için 7 kişilik komisyon mu kuracaksınız? Bu
insanlar bunun için açlık grevindeydi. Ne güzel yargıladı
İçişleri Bakanı, ne güzel yargıladı! Hadi verdi
hükmünü. Böyle bir adalet mi var ya! Kim savunacak onları? Bizden
başka kim savunacak? FETÖcüler bile bize yazıyorlar. Diyorlar ki:
Gerçekten kayıplar var, kayıp insanlar var. Biz
hayatımızda kalkıp onlarla aynı yolda yürümedik, siz yürüdünüz
o yollarda. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Bize
yazıyorlar bize. Biz her türlü hak ihlaline karşı
çıktığımız için o insanların da
Ya
gerçekten kayıp mı bu insanlar? Nedir? Engelli
aylıklarını niye kesiyorsunuz çocukların diye size
soruyoruz. Kime soracağız arkadaşlar? İktidar sizsiniz.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Sayın
Dağ.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sayın Özel de mutlaka benimle ilgili bir şey
söyleyecek.
BAŞKAN
Sayın Özel, sizin talebiniz ne?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Biraz önceki talebim geçerliliğini koruyor. Her ne kadar
siz, bugün farklı bir adalet terazisi kullanmayı tercih ettiyseniz
de
BAŞKAN
Yok, hiç öyle yapmıyorum Sayın Özel.
Buyurun.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Grubumuza yapılmış olan sataşmadan dolayı
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
söz hakkımızı Sayın Veli Ağbaba
kullanacaklar.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sonra
Sayın Dağa söz verip ara veriyorum.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Dağ sataşırsa
söz hakkımı kullanırım peşinen söyleyeyim size,
peşinen söylüyorum efendim.
12.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, İzmir Milletvekili Hamza Dağın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinize çok teşekkür ederim.
Şimdi,
Sayın Bakan biraz önce o iki insan için terörist dedi. Bu iki insan
2012den beri eğer teröristse niye sokakta geziyor, İçişleri
Bakanına sormak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu insanlar ne zaman terörist oldu biliyor musunuz, ne zaman
terörist oldu? Sokağa çıkıp AKPnin foyasını, AKPnin
gerçek yüzünü dünyaya duyurunca terörist oldu. Sizin façanızı bozdu,
sizin maskenizi indirdi. Sizin geçmişte terörist dediklerinize
bakınca insan hayret ediyor. Bakın, geçmişte İlker
Başbuğa terörist diyen sizlersiniz, Hanefi Avcıya terörist
diyen sizlersiniz, Mehmet Haberala, Mustafa Balbaya, Tuncay Özkana
terörist diyen sizlersiniz ve onlar çıkınca Bizi
kandırdılar, bize kumpas kurdular. diyen, utanmadan diyen yine
sizlersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu insanlar ekmeklerinden edildikleri için eylem
yapıyorlar. Ne diyorlar? Suçumuz varsa, teröristsek cezaevine atın.
Haklarında bir soruşturma yok, bir yargı kararı yok, ne
zaman tutuklandılar Sayın Bakan? Açlık grevine
başladılar, dünyada herkes Türkiyenin gerçek yüzünü, Türkiyenin
değil, AKPnin faşizminin gerçek yüzünü gördü, o gün
tutukladınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, zaman zaman 16 Nisan öncesinde de söylediniz, bizi,
muhalefeti, 16 Nisan ruhunu terörle işbirliği yapmakla
suçladınız, FETÖyle işbirliği yapmakla
suçladınız. Söylüyorum bir kez daha burada: Bu FETÖ popçuda var,
topçuda var, baklavacıda var, börekçide var. Nerede yok?
HAMZA
DAĞ (İzmir) CHPde yok!
LEVENT
GÖK (Ankara) AKPde yok!
VELİ
AĞBABA (Devamla) Nerede yok? AKP grubunda, milletvekillerinde. Buna
güleriz, güleriz. Hodri meydan! Hodri meydan! Kim Fetullahın önünde önünü
iliklemiş? Kim başını bağlamış? (CHP
sıralarından alkışlar) Kim önünde eğilmiş? Kim
sofrasında oturmuş? Hodri meydan!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMZA
DAĞ (İzmir) Kendi partine bak sen.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Yüreğiniz varsa fakir fukara çocuklarını
işten atmak yerine gelin siyasette kimler onunla kucak kucağa
oturmuş, kimler el ele vermiş, kimler parsel parsel parsellemiş
hodri meydan araştıralım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) STVde ne işin vardı o zaman?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Ağbaba.
Sayın
Dağ, buyurun.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Başkanım, konuşmacıların bir
çoğu ismimi de zikrederek bana sataştılar.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hamzacağım, ne söylendi onu söyleyeceksin
sataşmadan dolayı öyle söz alınır.
HAMZA
DAĞ (İzmir) Biraz önce MAZLUMDERle ilgili
LEVENT
GÖK (Ankara) E, ne olmuş? Ne olmuş da ne demiş?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Ne dedi, gerekçe neydi?
BAŞKAN
Sayın Dağ, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Haklı bir gerekçesi yok ya.
13.- İzmir Milletvekili Hamza
Dağın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAMZA
DAĞ (İzmir) Değerli arkadaşlar, bu polemiği çok
uzatacak değilim ama bir önceki konuşmacının normalde benim
parti grubuyla ilgili söylemiş olduğum sözden yola çıkarak
buraya gelip İçişleri Bakanımızın vermiş
olduğu ifadelere yönelik cevap vermiş olması çok da doğru
olmadı, onu ifade etmek istiyorum.
MAZLUMDER
meselesine gelecek olursak; değerli arkadaşlar, MAZLUMDERin kurucusu
değilim, benim yaşım yetmiyor zaten. Bu yanlış bir
bilgi. Biraz önce konuşurken de MAZLUMDER kurucusu ve yöneticisi
olduğum için de burada övünme veya gurur duyma gibi bir durum da
olmadı, onu da bir önceki hatip ifade etti. Böyle bir övünme durumu
olmadı, sadece MAZLUMDER meselesinden dolayı -sonradan geldi vekil-
MAZLUMDER konusu şahsımla ilgili gündeme geldiği için ona cevap
verme noktası oldu.
Evet,
MAZLUMDER içimizde ukdedir ama ne ukdedir biliyor musunuz? Bizim, burada birçok
arkadaşımızın maddi, manevi; maddi destek veremeyenlerin de
zoraki şartlarda avukatlığını yapmış
olduğu derneğin ne yazık ki son yıllarda, son günlerde, son
zamanlarda bir örgütün arkabahçesi hâline gelmiş olması bizim
içimizde bir ukdedir, bir olumsuz ukdedir. Bunu da burada ifade etmek için söz
aldım.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Onun için lağvedip arkabahçenize mi çevirdiniz?
HAMZA
DAĞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Lağvedip arkabahçenize mi çevirdiniz?
BAŞKAN
Teşekkürler.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.51
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
(11/15)
esas numaralı Gensoru Önergesinin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent
Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24 Aralık 2016 tarihinde
yazılı aşaması yapılan avukatlar için adli yargı
hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı hâkim
adaylığı sınavının sonuçlarını
etkilediği iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15)
(Devam)
BAŞKAN
Hükûmet yerinde.
Sayın
Tanrıkulu, kayıtlara geçmesi açısından sizi dinliyorum.
Buyurun.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Efendim, MAZLUMDERle ilgili olarak
şunu söylemek durumundayım: MAZLUMDER, sonuç itibarıyla
başörtülü yurttaşlarımızın, zulüm gören başörtülü
yurttaşlarımızın haklarının yeterince
savunulmadığı bir dönemde bunları savunmak esasıyla ve
diğer insan haklarını savunmak esasıyla kuruldu.
Kurulduğu günden bu yana da ben bir insan hakları savunucusu olarak
destekledim ve daha sonra yaygın hâle geldi ve dünyada referans alınan
bir insan hakları örgütü hâline geldi. Ne zaman ki doğu ve
güneydoğuda ve Türkiye'nin her yerinde bu Hükûmetin yaptığı
temel insan hakları ihlalleriyle ilgili rapor yayımlamaya
başlayınca da Hükûmetin hedefi hâline geldi ve MAZLUMDERe el
konuldu. Faruk Ünsal, Yılmaz
Ensaroğlu, Ömer Faruk Gergerlioğlu
MAZLUMDERin genel başkanlıklarını yapmışlar, çok
saygıdeğer insanlar ve tümü de bu sıradaki insanlara yakın
insanlar ve şu anda yoklar. Dolayısıyla, bunu tutanaklara
geçmesi açısından söylüyorum. MAZLUMDERi de bu Hükûmet, sonuç
itibarıyla, dünyada referans alınan, mazlumların
hakkını savunan bir örgütü de maalesef işlevsiz hâle getirdi ve
yok ettiler.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanrıkulu, teşekkür ediyoruz, sözleriniz kayıtlara
geçmiştir.
Şimdi,
Sayın Ramazan Can, size yerinizden bir açıklama yapmak üzere söz
veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Canın, sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki İstanbul Milletvekili Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğluyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Evet, Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Konuşma
tutanağını getirttiğimde maksadımı
aştığımı anladım. Elbette, Sayın Ekmeleddin
İhsanoğlu saygın biridir, saygı duyulacak biridir, aday da
olmuştur. Kendisini üzmek gibi
Kendisinin aleyhinde bir beyanım
olmuşsa üzüntülerimi bildiriyorum. Gerçekten tutanağı
incelediğimde de onu üzdüğümü gördüm. Üzüntülerimi bildiriyorum. Bu
şekilde sözlerimi tashih ediyorum.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Can.
IX.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent
Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24 Aralık 2016 tarihinde
yazılı aşaması yapılan avukatlar için adli yargı
hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı hâkim
adaylığı sınavının sonuçlarını
etkilediği iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/15)
(Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi Hükûmet adına Adalet Bakanı
Sayın Bekir Bozdağ konuşacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakan, süreniz yirmi dakika.
Buyurun.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekillerinin hakkımda
verdiği gensoru önergesi münasebetiyle huzurlarınızdayım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün burada dinlediğimiz tartışmaları
ben, Adalet Bakanı olarak, keşke bir algıyı oluşturmak
adına tartışmak yerine Türkiyede hukuk devletini, adaleti,
yargıyı enine boyuna tartışan bir fırsata
dönüştürebilseydik daha mutlu olurdum, daha faydalı olurdu. Ama
maalesef bir algıya böylesi bir fırsat kurban edildi, onun için
üzüntülerimi buradan öncelikle ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu
gensoru önergesinin pek çok eksikleri var, yanlışları var,
karışıklıkları var ve
karıştırmaları var.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Hiç doğru bir tarafı yok mu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir defa, bizim bir şeyi
doğru yerine oturtmamız lazım; hâkimlerin
bağımsızlığı, yargının
bağımsızlığı ile diğer hususları
birbirine karıştırmamamız gerekiyor. Daha hâkim
olmamış kişileri, hâkim, savcı adaylık
sınavına giren kişileri hâkim olarak nitelemek, ondan sonra
bunların bağımsızlığını
tartışmaya açmak fevkalade büyük bir haksızlıktır,
büyük bir yanlışlıktır, olmaz. Anayasanın 138inci
maddesi çok net bir şekilde mahkemelerin
bağımsızlığını düzenliyor
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bıraktınız mı,
bıraktınız mı? Hangi mahkemeyi bıraktınız?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Hâkimler, görevlerinde
bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Bağımsızlığı neye getiriyor? Hâkimlere getiriyor,
Hâkimler bağımsızdır ve kararlarını da Anayasa,
kanun ve hukuka göre verirler, vicdanî kanaatleriyle verirler." diyor.
Peki, daha ne söylüyor? Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı
yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat
veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Dış
müdahaleye kapalı olmalarını, dışarıdan
başkalarının yargıya emir, talimat, tavsiye ve telkinde
bulunmasını yasaklıyor. Bu da bağımsızlık
için önemli bir kalkandır, önemli bir şemsiyedir. Görülmekte olan
bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Bu da Meclisi bağlayan bir
başka konu ama maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, görülen pek çok
davayla ilgili hâkimleri, savcıları haksız yere suçlayan, onlara
hakaret eden pek çok konuşmalara hem bu kürsüden hem grupta hem de
başka platformlarda şahit oluyoruz. Esas, yargı
bağımsızlığına yapılan müdahale tam da
budur. Bunu da en çok yapanları herkes biliyor. Kendi istediği gibi
karar veren hâkimleri dürüst hâkim namuslu hâkim bağımsız
hâkim arzu etmediği şekilde karar verenleri kötü hâkim
namuslarıyla, iffetleriyle alay edecek ve onlara iftira edecek derecede,
suç işleyecek biçimde, suçlanan bir hâkim yapıyoruz, ondan sonra da
kalkıp konuşuyoruz. Ben diyorum ki: Önce hepimiz hâkimlere,
savcılara, yargı görevini yapanlara saygı duymamız
lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Onları birbirinden ayırmamız lazım.
Şimdi,
gensoru önergesinde gündeme getirilen nedir? Efendim, şu kadar hâkim,
savcı alındı. Şimdi, bir milletvekili
arkadaşımız açıklama yaptı ve bu açıklamanın
üzerine de bu gensoru huzurlarınıza geldi.
Şimdi,
diyor ki: 900 hâkim aldı, 800'ü AK PARTİli -siz gerçi başka
bir şey söylüyorsunuz ama- çıktı.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bekir Bey, gensorudaki gerekçeye bakın siz.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, ben Adalet Bakanı
olarak burada çok net bir şey söylüyorum: Siz şimdi bu 800 hâkimi
niye saymadınız burada? 800 AK PARTİli hâkim varsa namuslu ve
dürüst olan biri bunları dağıtır, buradaki millete
gösterir.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Burada Sayın Bakan, hepsini getirdim ben
size.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ben şimdi bakın, bir
şey söylüyorum: 800ünü istiyorum, 800 hâkim, savcı
adayının adını istiyorum; bakın, Parlamentoda
söylüyorum, siz bu isimleri verin, ben bu saatten itibaren
milletvekilliğinden istifa ediyorum.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Burada, hepsi burada.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Namuslu, dürüst bir insansanız
siz istifa ediyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 800 isim, 800; 3 tane, 5 tane isim getirip 800'ü AK
PARTİlidir. diye algı operasyonu yapmak dürüst bir siyasetçiye
yakışmaz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Demagoji yapma. 107 kişi var burada, 107 kişi.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Eğer dürüstseniz getireceksiniz.
Burada 2-3 tane isim vermek değil, 800 ismi buraya koyacaksınız,
800.
LEVENT
GÖK (Ankara) 100 tane yetmiyor mu sana?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yalan söylüyorsunuz, iftira
atıyorsunuz. Dürüst ve namuslu insanlara yakışmaz bu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalan söyleyen sensin! 100 tane var burada.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) İki: Bunlar hâkim değil,
hâkim ve savcı adayı. Hâkim diye takdim ediyorsunuz. Hâkim ve
savcı adayı olmak için bizim Anayasamız ve
yasalarımız bazı kurallar koydu ortaya.
LEVENT
GÖK (Ankara) Namusluysan sınavı iptal ettiğini söyle.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Dinle, dinle; hoplama!
LEVENT GÖK (Ankara) Sınavı
iptal ettiğini söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Dinle!
Dinle! Anayasa 70 ne diyor?
LEVENT
GÖK (Ankara) İptal ediyor musun sınavı?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Her Türk, kamu hizmetlerine girme
hakkına sahiptir. Arkasından Hizmete alınmada, görevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım
gözetilemez." diyor. Siyasi görüş aranmaz, dinî inanç aranmaz, boy
aranmaz, kilo aranmaz, parti aranmaz, hiçbir şey aranmaz. diyor.
LEVENT GÖK
(Ankara) Evet. Aramadın mı, aramadın mı?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Anayasa, Kanun önünde herkes
eşittir. Eşitlik ilkesine riayet edeceksiniz. diyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) İlçe başkanı hâkim olur." diyor mu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri...
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) İnsanların siyasi
görüşüne, inancına, cinsiyetine bakmayacaksınız."
diyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) AKPli olmasına bakacaksın değil mi, AKPli
olmasına?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Biz bunu yapıyoruz. Siz bizi
suçluyorsunuz, Niye bakmıyorsunuz? diye.
LEVENT
GÖK (Ankara) AKPli olmasına bakacaksın değil mi?
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Kırk saniyede
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Biz ehliyete bakıyoruz, hangi
siyasi görüşten geldiğine bakmıyoruz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ya?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Liyakati var mı, ehliyeti var
mı, ona bakıyoruz.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Sayın Bakan, kırk saniyede hâkim
seçiyorsunuz, kırk saniyede.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yemin et yemin, Bakan, yemin et!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bir başka şey,
o da çok önemli. Bakın, Yükseköğrenim Kanunu: Öğrenciler
siyaset yapabilir., Anayasa 18 yaşını dolduran herkes siyasi
partiye üye olabilir
Sizin bu
LEVENT
GÖK (Ankara) Hâkimler yapamaz kardeşim, hâkimler yapamaz!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Hâkim değil bunlar, hâkim
savcı adayı.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hâkimler yapamaz! O zaman iptal et sınavı!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Hâkim değil
LEVENT GÖK
(Ankara) İptal et sınavı!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yalan söyleme! Hâkim savcı
adayı.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen!
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalancı sensin, yalancı!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Milletin gözünün içine bakıp
yalan söylüyorsun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalancı sensin! İptal et o zaman.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Hâkim değil, hâkim savcı
adayı.
BAŞKAN
Sayın Gök
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, bize Yalan söylüyorsunuz. diyor.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ne diyor, bakın:
Yükseköğrenim Kurumlarında okuyanlar siyaset yapar. diyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalan söylüyorsunuz. diyor, kendisi yalan söylüyor Sayın
Bakanın.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sen yalan söylüyorsun!
BAŞKAN
Sayın Bakan, Sayın Bozdağ
LEVENT
GÖK (Ankara) Nasıl bir Adalet Bakanı bu?
BAŞKAN
Sayın Gök, lütfen dinleyelim, daha sonra kalkıp konuşursunuz,
lütfen.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Siyaset yapar. diyor
Yükseköğrenim Kurumu.
İki:
Avukatlık Kanunu Avukatlar siyaset yapar. diyor.
Üç:
Devlet Memurları Kanunu çok açık, açın okuyun. Hangi yere memur
alırken ilanda şu var? Hangi partiye üyesiniz, değilsiniz?
Hiçbir partiye üye olmadığınıza dair şöyle bir belge
getirin. diye kanunda bir kural var mı? Yok.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Referans soruyorsunuz Sayın Bakan,
referans.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Hâkim savcı
alımını düzenleyen kanunda da Hangi partiye üye olduğuna
dair belge
Var mı? Üye olmadığına dair kayıt getir.
diye. Yok.
Bizim
yasalarımız diyor ki müracaatta bunlar aranmaz. Ne zaman aranır?
Memuriyete başlamada aranır, adaylık sürecinde aranmaz.
LEVENT
GÖK (Ankara) İptal ediyor musunuz sınavı, onu söyle?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir kişi ne zaman hâkim oluyor
Sayın Gök?
LEVENT
GÖK (Ankara) Bekir Bey, sınavı iptal ediyor musun? Bak,
geldiğin yer orası?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Hâkim ne zaman olur?
LEVENT
GÖK (Ankara) Bak, çünkü itiraf ediyorsun, itiraf ediyorsun.
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Önce sınava girecek,
yazılıya
LEVENT
GÖK (Ankara) İtiraf ediyorsun.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
sonra sözlüye girecek, sonra iki
yıl staj yapacak.
LEVENT
GÖK (Ankara) İtiraf ediyorsun.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sonra staj sonucu bir daha
sınava girecek, sonra da mülakata tabi olacak, HSK onu mesleğe kabul
ederse ondan sonra hâkim olur bir insan.
LEVENT
GÖK (Ankara) İptal et o zaman o sınavı.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Kanun bu ve uygulama bu ama siz ne
yapıyorsunuz, bambaşka bir noktaya çekiyorsunuz.
LEVENT
GÖK (Ankara) İptal et o sınavı, iptal et! İptal
edeceğini söyle. Var mı öyle şey?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Gök, çok rica ediyorum, lütfen.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, başka konular konuşuyor
Sayın Bakan.
BAŞKAN
Bitirsin, sonra cevap verirsiniz Sayın Gök.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir başka şey, bakın,
burada benim elimde liste var, son sınavda kazananların içerisinde
her partide geçmişte siyaset yapmış insanlar var, onları
niye açıklamadınız?
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen açıkla onları.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Pasif üyelikleri var.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen açıkla onları.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yani şu anda üye değil ama
geçmişte üye olmuş, onlar da var.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen açıkla onları. Ben senin şu anda AK
PARTİ yöneticilerini açıklıyorum.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ben açıklamam çünkü
insanların siyasal görüşüne biz bakmadık.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen de açıkla o zaman. Yok ki!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Liyakate baktık, liyakate.
LEVENT GÖK (Ankara) Yok ki, yok ki. Var mı öyle
şey?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Siyasetten korkmayın bu kadar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Öyle şey olur mu? Yargının siyasallaşmasından en çok
zarar gören parti biziz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, burada bir CHPli
göster, CHP yöneticisi göster.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bizim
partimize, siyasallaşmış yargı, kapatma davası
açtı; bizim bakanlarımıza, Hükûmetimize,
siyasallaşmış yargı kumpas kurdu. En büyük bedeli biz
ödedik, biz. Onun için, yargıya siyaset bulaşmasın diye biz
uğraşıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) Şimdi bütün millete siz
ödetiyorsunuz, bütün millete ödetiyorsunuz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Yasayı değiştirdik, siyasete girenlerin hâkim ve savcı
mesleğine dönüşünün önünü biz kapattık siyasete bulaşan
buraya gelmesin diye ve bunun adımlarını attık.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu liste ne Bekir Bey, bu liste ne?
Hepsi senin yöneticin bunların, hepsi yöneticin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlar; lütfen dinleyelim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bakın, CHP zihniyetinin, CHP olarak
LEVENT GÖK (Ankara) Sen sınavı kazananlardan bir
CHP yöneticisi söyle.
BAŞKAN Sayın Gök
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, size bir tablo gösteriyorum.
Onu görüyorsun, bunu da oku. Bak ne diyor burada: Sayın Seyfi Oktay
zamanında 2 bin civarında hâkim alındı.
LEVENT GÖK (Ankara) Ya bırak onları,
bırak! Sen bana bugünü konuş, bugünü konuş!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bırak onu! değil, Bırak! değil, bu hakikat, hakikat.
LEVENT GÖK (Ankara) Bugünü konuş, bugünü
konuş!
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Algı operasyonu değil, gerçek bu.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) O savcı,
hâkimlerle çalışıyorsunuz.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen de o zaman gensoru vereydin
hakkında, niye vermedin?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Benim
dönemimde bin civarında hâkim alındı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sen de o zaman gensoru vereydin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) 3 bin
hâkim alındı. Bu örgüte kadro vermeyecekler de kime kadro verecekler?
MHPye mi verecekler? Arkasından, bakın
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Sayın
Bakan, özel kalem müdürün nasıl hâkim alınıyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, lütfen, gerçekleri dinlemek istemiyorlar. Böyle şey mi olur?
BAŞKAN Sayın Yarkadaş, Sayın Gök
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Hoplamayın!
LEVENT GÖK (Ankara) Var mı o zaman parti
yöneticisi?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Duydukça
hopluyorsunuz. Niye hopluyorsunuz? Bunlar gerçek.
LEVENT GÖK (Ankara) Parti yöneticisi var mı
bunların içinde, var mı yönetici onların içinde? Bir kişi
söyle, örnek ver bir kişi.
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen
dinleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, lütfen İç Tüzükü uygulayın.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bunlar
gerçek, senin bakanının açıklaması. Bakın,
devamında
LEVENT GÖK (Ankara) Ben sana yüzlerce örnek veriyorum,
sen bir örnek veremiyorsun. İsim ver isim, örnek ver!
BAŞKAN Sayın Gök
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Örneklerini getirdim, şimdi vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, hatibin insicamını bozuyor.
BAŞKAN Sayın Elitaş, uyarıyorum
ancak
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Sayın Başkanım, efendim, süreme eklerseniz.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniyenizi rica
ediyorum. Sayın Bakan, sürenize ek yapacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Dava edin o zaman.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
Elitaşa ne oluyor? Sayın Bakan Hükûmet adına konuşuyor,
Elitaşa ne oluyor? (CHP sıralarından alkışlar) Onun
söyleyecek lafı yok mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ben burada milletvekiliyim,
Grup Başkan Vekiliyim; sen oradaki konuşmacıyı
engelleyemezsin. Otur, dinle! Dinle onu!
LEVENT GÖK (Ankara) Savunamıyorsunuz değil
mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Aslanlar gibi
savunuyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Oturun! Herkes haddini bilsin. Sen
örnek ver örnek.
BAŞKAN
Sayın Gök
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sen haddini bileceksin!
LEVENT
GÖK (Ankara) İsim ver isim.
BAŞKAN
Değerli arkadaşlar, lütfen
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, Sayın
Başkanım
LEVENT
GÖK (Ankara) İsim ver.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkanım, ben
isterseniz
LEVENT
GÖK (Ankara) Biz sana isim söylüyoruz.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ben şimdi Sayın
Başkanım, tekrar okuyorum.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen bir tane isim söylemiyorsun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Bakan.
BAŞKAN
Bekir Bey, Sayın Bozdağ
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Buyurun Başkanım.
BAŞKAN
Bir saniyenizi rica ediyorum, ek süre vereceğim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Önce Bozdağı temiz dil kullanmaya davet edin
Sayın Başkan.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Siz iftira ediyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Tanal, bir saniye
Değerli
arkadaşlar, bakın, Sayın Bakan konuşma yapıyor, kürsüde
bir milletvekili var, bir bakan var. Ancak, ne dediğini gerçekten
anlamıyoruz. Karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Bakan konuşmasını bitirdikten sonra, Sayın Gök,
itirazınız varsa, eleştiriniz varsa kalkıp cevap
verirsiniz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bize yalancı diyemez Sayın Bakan.
BAŞKAN
Tamam, kalkıp cevap verirsiniz Sayın Gök, lütfen.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) Sen de çıkar Yalancı değilim. dersin.
BAŞKAN
Sayın Gök, size sonra söz vereceğim.
LEVENT
GÖK (Ankara) Temiz bir dil kullanmaya davet edin Sayın Bakanı.
BAŞKAN
Peki, tamam. Ben bütün milletvekillerini temiz bir dil kullanmaya davet
ediyorum, herkesi. Lütfen birbirimize karşı saygılı
olalım, sayın hatibi dinleyelim. Hiçbir şey
anlaşılmıyor gerçekten.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Yargıyı kimlere nasıl teslim etti onu
anlatsın sayın hatip.
BAŞKAN
Kürsüde ne konuşacağına kendisi karar verir sayın
milletvekilleri, lütfen.
LEVENT
GÖK (Ankara) Biraz da FETÖyü anlat Sayın Bakan, FETÖyü anlat. Neler
söyledin onları anlat.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun devam edin.
Bir
dakika ekleyeceğim sürenize.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Başkanım,
adaletinize inanıyorum. Süreyi ona göre takdir edeceğinizden eminim.
BAŞKAN
Siz devam edin, buyurun.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Sayın Seyfi Oktay
zamanında 2 bin civarında hâkim alındı. Benim dönemimde bin
civarında hâkim alındı. 3 bin hâkim alındı. Bu örgüte
kadro vermeyecekler de kime verecekler, MHPye mi verecekler? devamı da
var.
LEVENT
GÖK (Ankara) Onları geç, onlar geçmişte kaldı. Sen de o zaman
gensoru vereydin kardeşim, madem öyle bir şey var gensoru vereydin.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Yapılacak en akıllı
hareket
Bakın, bakın, kadrolaşma zihniyetini nasıl
gösteriyor
kendi devriiktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın,
bu kadrolar günün birinde gelecek ve senin yolunu açacak. Şimdi en
azından biz adil davranarak örgütü sınavlardan haberdar ediyoruz,
örgütü bilgilendiriyoruz, örgüte sınava girme olanağını sağlıyoruz.
Yanlış mı yapıyoruz? Kim demiş? Mehmet Moğultay.
Parti örgütlerine gönderiyor, haber veriyor da eleştiriler üzerine cevap
veriyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sen de o zaman niye gensoru vermedin? Biz verdik gensoru.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Gök, milletvekili değildi o zaman.
AK PARTİ yoktu.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi ben
Kadrolaşacak,
önünü açacak. diyor. Şimdi, baktık bu kadrolar günü geldiğinde
neler yaptı, hep beraber gördük.
Bakın,
daha başka bir şey söyleyeceğim. Avukatlıktan hâkim ve
savcılığa geçmede yazılı sınav yoktu, sadece
sözlüyle alınıyordu.
LEVENT
GÖK (Ankara) Bunları bırak, bunlar geçmişte kaldı.
Boş konuşuyorsun. Biraz da FETÖye gel.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, o dönemde kimler
alınmış? Ben burada, özel bilgi olduğu için kişilerin
ismini vermeyeceğim. Resmî Gazeteleri açar bakarsanız kimler sadece
sözlüye çağrılıp alınmış, hepsi burada.
Başka isimler de var. Resmî Gazeteyi alır bakarsanız orada o
isimlerin hepsini görürsünüz.
LEVENT
GÖK (Ankara) O hangi sınav? Hangisi, hâkimlik sınavı mı,
gardiyanlık sınavı mı? Bekir Bey, hangi sınav o?
Gardiyanlık sınavından mı bahsediyorsunuz?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ama ben bu insanların ismini,
sizin yaptığınız gibi onlara saygısızlık
yaparak buradan vermek istemem.
LEVENT
GÖK (Ankara) Gardiyanlık sınavından bahsediyorsun,
gardiyanlık. Yanlış konuşuyorsun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Gök, böyle bir usul yok. Yerinden söz
istersin, konuşursun.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Adalet Bakanının özel kalem
müdürü, Danıştay Başkanının evladı sınava
girmiş, başarılı olmuş, kazanmayacak mı? Onlar
başarılı olmuş.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Sayın Bakan, puanlarını
açıklayın. Kırk saniyede nasıl seçildiler?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi Vay efendim, giriyor.
Böyle bir şey olabilir mi? Liyakate bakılarak yapılan bir
iştir.
Bir
başka şey
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Barajı kaldırdınız.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bir başka şey: Biz
sınavları kaldırmadık. Burada yapılan konuşmada
Sınav kalktı. Yok öyle bir şey.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Barajı kaldırdınız
Sayın Bakan. 70 puan barajını kaldırdınız.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Biz sınav kaldırmadık,
yeni sınavlar getirdik, yeni sınavlar. Stajın bitimine de
sınav koyduk.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) Sayın Bakan, barajda 70 puanı
kaldırdınız.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Neden koyduk? FETÖ ve benzeri terör örgütlerinin,
siyasallaşmış yapıların Türk yargısının
içine sızmaması için tedbir aldık, tedbir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Yazılıyı niye kaldırdınız?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Siz, şimdi FETÖye
karşı, terör örgütlerine karşı
aldığımız tedbiri Niye aldınız? diye getirip
burada bana gensoru veriyorsunuz. FETÖ mü verdirdi bu gensoruyu size, kim
verdiriyor? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) 70 puan şartını niye kaldırdın?
Yazılıdaki bu barajı niye kaldırdın, barajı?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Öyle şey olur mu? Bakın,
rakamları söyleyeceğim size: Hâkim, savcı
sınavlarında, adlî yargıda, kadrolara, mülakata
çağrılması gereken aday sayısı ve onlara
baktığınız zaman çok değişik rakamlar ortaya
çıkıyor. Biz diyelim bin kişi alacağız, çok düşük
rakam geliyor, alacağımız kadar bile sayı gelmiyor ve orada
ne oluyor? Bir yapı, eğer planlı bir yapı varsa
yargıya sızmak için bunu kullanıyor. Sizin seçeneğiniz yok.
Onun için, biz, yargının içerisine sızmaları engellemek
maksadıyla bir tedbir aldık ve bu KHKdaki sınırı o
nedenle kaldırdık. Onu bilmenizi özellikle istiyorum.
LEVENT
GÖK (Ankara) Niye kaldırıyorsun? Niye kararnameyle
kaldırıyorsun?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Kadrolaşmak için değil.
Kadrolaşmaların önüne geçmek için.
LEVENT
GÖK (Ankara) Kararnameye niye dayanıyorsun? Getir Meclise
tartışalım. Var mı öyle bir şey!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, idari yargıda taban
puan 79-80, adli yargıda taban puan 67 civarında kaldı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, İç Tüzükün 65inci
maddesine lütfen bakar mısınız
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bu nedenle de bizim
yaptığımız doğru bir iştir. Önemli bir adım
attık. Doğru bir iş yaptık.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, Hükûmet konuşurken Elitaşa ne
oluyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama hatip konuşurken bunu yapıyor
Sayın Başkan.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Buradan şunu da ifade etmek
istiyorum: Burada konuşan hatipler
LEVENT
GÖK (Ankara) Elitaş mı yönetiyor Sayın Bakanı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Dinlemek istiyorum. Dinlemek istiyorum hatibi.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
AK PARTİ hükûmetlerini
FETÖcülükle, AK PARTİlileri FETÖcülükle suçladılar.
LEVENT
GÖK (Ankara) Evet
Tabii
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Şimdi, gelelim buraya.
LEVENT
GÖK (Ankara) Gel bakalım.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Esas zurnanın zırt
dediği yer burası. Buraya gelmemiz lazım.
LEVENT
GÖK (Ankara) Tabii, aynen öyle.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Aynen öyle.
Şimdi
ben söyleyeceğim siz de dinleyeceksiniz o zaman. Hoplamak yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hoplamak ne ya?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Şimdi, Cumhuriyet tarihinin
bugün 65inci Hükûmeti var. Ben şimdi buradaki bütün heyetlere soruyorum:
Bugüne kadar Cumhurbaşkanımızın,
Başbakanımızın, AK PARTİ hükûmetlerinin, FETÖ terör
örgütüne karşı verdiği mücadelenin bir benzerini hangi
cumhuriyet hükûmeti verdi? Bir tane örnek gösterin, bir tane! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Bir tane yok.
Ama ne
yaptınız? Bakın, ne yapıldı? Dindar, mütedeyyin,
muhafazakâr insanlar FETÖcülükle itham edilip FETÖcülere yol
açıldı. Ama biz, gerçek anlamda FETÖyle Türkiyede ilk mücadele eden
Hükûmetiz, ilk mücadele eden iktidarız. (CHP sıralarından
gürültüler)
LEVENT
GÖK (Ankara) Onları geç sen, geç
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - FETÖnün gerçek kimliği ortaya
çıktıktan sonra FETÖye karşı herkesin
aldığı pozisyon ortadadır. Şimdi, buraya geliniyor,
çöplüğe atılmış şeyler çöplükler
karıştırılarak burada bir şeymiş gibi
konuşuluyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) Onları büyüttünüz, büyüttünüz
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) FETÖnün gerçek kimliği
çıktı ortaya. Biz dershanelerle ilgili düzenlemeyi getirdik. Bunun
karşısında dağlar gibi kim durdu? Siz durdunuz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Hadi oradan! Hadi oradan!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Anayasa Mahkemesine kim götürdü? Siz
götürdünüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT
GÖK (Ankara) Hadi oradan! Hadi oradan!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) FETÖnün
avukatlığını siz yaptınız.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Yuh, yuh!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Peki, başka? HSYK Kanununu
getirdik. HSYKdaki yapılanmayı, yargıdaki yapılanmayı
çökertmek, Adalet Akademisini bu örgütten temizlemek için Mecliste bu kanuna
kim direndi? Siz direndiniz.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Kamu arazilerini kim verdi? Kamu arazilerini
kim peşkeş çekti?
LEVENT
GÖK (Ankara) 2010da referanduma kim götürdü onları?
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Ne istediler de vermedik? diyen kim?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Kim Anayasa Mahkemesine götürdü? Siz
götürdünüz. 17-25 Aralık oldu ve orada tapeler, birtakım
şeyler oldu, Sayın Genel Başkan gruba getirdi tapeleri, grupta
dinletti suç olmasın diye çünkü soruşturmanın gizliliğini
ihlal suç; FETÖnün avukatlığını genel başkan
düzeyinde yaptınız.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Yalan mıydı?
LEVENT
GÖK (Ankara) Yalan mı?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Yalan değil, doğru.
Hepimizin, milletin gözünün önünde yaptınız. Terör örgütü bütün
boyutlarıyla ortaya çıktıktan sonra yaptınız.
Şimdi, daha da bitmedi
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar ve İstifa sesleri)
Siz
istifa edeceksiniz, siz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, burada bir milletvekili
var, sizin de milletvekiliniz. Ne dedi? Cumhuriyet Halk Partisi ittifak
yaptı. diyor. Kiminle? FETÖyle. Siz ittifak yaptınız. 30
Martta beraber yürüdük. diyor ve onların terör örgütü vasfı gün gibi
ortaya çıktıktan sonra siz yaptınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Bakın, bakın bir başka
şey, Zaman gazetesi
Terör örgütünün yayın organları,
televizyonlarına el konulduğu zaman, örgüte karşı mücadele
ederken orada kolluk kuvvetlerinin hepsinin önünde
BAŞKAN
Sayın Bozdağ, ek sürenizi vereceğim.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Adaletsiz Adalet Bakanı.
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) FETÖnün çocuğu.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
kimler duruyordu? Bir bakın
bakayım bu fotoğraftakileri tanıyor musunuz?
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Söylediklerine sen de inanmıyorsun
Sayın Bakan. Gerçeği anlatmıyorsun. Hayır, gerçeği anlatmıyorsun.
Biz birbirimizi biliyoruz, gerçeği anlat.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Terör örgütü gün gibi ortaya
çıktıktan sonra. Şimdi, FETÖ kontrollü darbe
iftirasını yaptı, şu anda kontrollü darbe
iftirasının sözcülüğünü kim yapıyor?
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) FETÖyü yaratan sizsiniz. Parsel parsel verdiniz.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Siz yapıyorsunuz, Genel
Başkanınız yapıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz çıkaracağız ortaya. diyor.
Çıkarın da hepimiz beraber görelim.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Gerçeği anlat, gerçeği, Ramazan
geliyor, günah, günah. Yalan söyleme, gerçeği söyle.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Ben burada şunu
açıklıkla ifade ediyorum: Cumhuriyet Döneminde FETÖ terör örgütüyle
en etkili, en kararlı mücadeleyi AK PARTİ hükûmetleri
yapmıştır.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Ne zaman?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Devlet bütün boyutlarıyla bu
örgütle mücadeleye geçmiştir.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Kim yarattı?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Olağanüstü hâl, kamudan
uzaklaştırmalar ve yapılan bütün çalışmalar
devletimizi ve milletimizi bu örgütün tehdidinden, tehlikesinden kurtarmak için
yapılmaktadır. Terör örgütüyle mücadele eden ve bu konuda milletten
aldığı emanetinin gereğini yapan iktidarı siz
FETÖcülükle suçlarsanız o zaman FETÖnün ekmeğine en büyük
yağı siz sürersiniz.
LEVENT
GÖK (Ankara) Mücadeleni doğru yap! Mücadeleni doğru yap!
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Daha yeni mi öğrendiniz bunun terör örgütü
olduğunu?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ve bakın, terör örgütü
vasfı ortaya çıktıktan sonra bu örgütün her platformda sözcüsü
Cumhuriyet Halk Partisidir. (CHP sıralarından Yuh sana! sesleri)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yuh sana! Yuh sana!
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Yuh sana! Yuh!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Siz o defterleri öyle
karıştırırsanız oradan bu örgüt vasfı ortaya
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yuh sana ya! Çok ayıp ya! Çok ayıp
yaptığın! Çok ayıp ya! Yazıklar olsun ya Sayın
Bakan! Vallahi yazıklar olsun!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Hiç yok, hiç kusura bakma. FETÖ ne
diyor, aynısını söylüyorsunuz. Kontrollü darbe. diyor, siz de
aynısını söylüyorsunuz. HSYK Kanununa karşı
çıkıyor, siz de karşı çıktınız.
Yayınladığı bildiriyi alıp konuştunuz. Buradan da
gelip söylüyorsunuz. Biz bunları söyleyince de buna karşı bir
başka şey.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) AKPden FETÖyü çıkardın da mı
geriye
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bir başka konu, burada Meclisin
kabul ettiği bir kanun var, askerlerle ilgili bir kanun var.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Gerçeği anlatmıyorsun,
çarpılırsın!
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Burada Sayın Millî Savunma
Bakanı da var. Yüksek Askerî Şûranın 2015 kış
şûrasında albay kadrosundaki yığılmanın
azaltılması kararı alınıyor. Bu çerçevede
Genelkurmayın önerisi üzerine bir kanun geliyor, Parlamentoda
görüşülüyor. Ben biraz baktım, kim ne demiş diye, bunun aleyhine
bir şey yok CHPde. Ama ne var biliyor musunuz? Bir önerge veriliyor.
Önergede kimlerin imzası var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, üç dakika bekliyordu
Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Sayın Bakan, iki dakika vermiştim, bir dakika daha veriyorum.
Buyurun.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) Önergeyi arz ediyorum: Önergede Kadim
Durmaz, Bihlun Tamaylıgil, Lale Karabıyık, Dursun Çiçek, Selin
Sayek Böke, Mahmut Tanal, Yakup Akkayanın imzaları var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ne var?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Burada getirilen imkânlar var ya
emekliye sevk edilirken, bu imkânların az olduğuna, daha da
artırılması gerektiğine dair verilen önerge burada, bu
imzalar da bunun altında. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Bakın,
bir başka şey. Sayın Dursun Çiçek de önerge üzerine konuşma
yapıyor. Konuşma yaptıktan sonra da Bunun daha da
artırılması lazım. diyor.
LEVENT
GÖK (Ankara) Ne ilgisi var?
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - CHP sıralarına
konuşma metnini siz de okursunuz, hepsini okumayayım- olumlu
konuşuyor, az buluyor yapılan teklifi, CHPliler de bunu
alkışlıyorlar.
LEVENT
GÖK (Ankara) Biz tasfiye ediyoruz, sen tazminattan bahsediyorsun.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Daha sonra, 15 Temmuzdan sonra, bununla
ilgili uygulama yapmadan, bu kanunu KHKyla yürürlükten de biz
kaldırdık. Daha fazlasını istemedik; baktık ki
yanlış bir şey var derhâl müdahale ettik, yanlışı
görünce yanına gitmedik.
LEVENT GÖK (Ankara) Hah, bravo!
Demek ki biz doğru söylüyoruz.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Biz yapıyoruz, biz ama siz şimdi çıkıp Hükûmet
doğru yaptı, bunlara karşı bir şeyin önüne geçti.
demek yerine Hükûmeti buradan vurmaya kalkıyorsunuz. Böyle bir şey
olur mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Ben değerli heyeti, Meclisimizin saygın üyelerini
saygıyla selamlıyorum. Takdiri vicdanınıza
bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler
Sayın Bakan.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yarkadaş, buyurun.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, önergenin sahibi olarak, Sayın
Bakan şahsıma bir sataşmada bulundu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Seni
ciddiye almadı ya! Üzerine alınmışsın,
ördek-yağmur meselesi gibi.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) Bu önergeyi FETÖ mü verdirdi? dedi. Bununla ilgili söz
hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.- İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaşın, Adalet Bakanı Bekir
Bozdağın (11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) FETÖnün, terör örgütü lideri Fetullah Gülenin Türkiye'de
dava açtığı ilk gazetecilerden biriyim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Karşılıklı, danışıklı mıydı?
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
FETÖcü tüm polislerin dava açtığı ilk gazetecilerden biriyim.
Sayın Bakanıma, Sayın
Bakana ben -bir polemik, bir tartışma peşinde değilim-
şunu sormak istiyorum: Sayın Bakan, kırk saniyede bir
kişinin hâkim olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz?
Yazılıdaki 70 puan barajını neden
kaldırıyorsunuz? Ve bu kırk saniyede geçen 900 kişinin
800ü neden AKPyle sürekli iltisaklı?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) İspat getir, bak, ben istifa edeceğim.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Getireceğim Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sen de istifa edeceksin.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Sayın Bakan, getireceğim. Getirdim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Bak, bütün milletin huzurunda söylüyorum: 800 ismi ver, beraber
istifa edelim.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Ve Sayın Bakan, bu sınavda kimin kaç puan
aldığını neden açıklamıyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Açıkla işte, ben istifa edeceğim.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Bakın, ben bunlara nereden ulaştım biliyor musunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Açıkla, ben istifa edeyim.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Bir avukat beni aradı Ben Cumhuriyet Halk Partili olduğum için hâkim
olarak seçilmedim, Giresunda 10 avukat sınava girdi, 9u kazandı,
9u da AKPli. dedi. Nereden bulabilirim bu isimleri? dedim, Adalet
Bakanlığının sitesinde var. dedi.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Yargıtayda hepsi var.
BARIŞ YARKADAŞ (Devamla)
Girdim Adalet Bakanlığının sitesine; gerçekten Giresunda
10 avukat sınava girmiş, 1i MHPli onu elemişler, 9
avukatın tamamı AKP yöneticisi ve şu anda hâkim olarak Ankaraya
çağırıldılar. Bu kişiler kaç puan aldı? Kırk
saniyelik mülakatla hâkim olacaklarına nasıl karar verildi?
Gelin, bu sınavı iptal edin.
Kamuoyunun önünde, kameraların önünde bu mülakatlar yapılsın,
biz de oradan atanacak olan hâkimlere güvenelim, ifadeye
çağırdıklarında gönül rahatlığıyla ifade
verelim. Bakın dün ne oldu? Sayın Bakan yargı bağımsızlığından
bahsediyor. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça savcının odasına
götürüldüğünde, Sayın Bakan, Ankara Terörle Mücadele Şube
Müdürünün savcının odasına girdiği söyleniyor. Eğer
sizin yargı bağımsızlığınız buysa
-1994te DGMde yargılanmış bir öğrenci olarak söylüyorum-
1994te bile böyle şeylere o hükûmetler cesaret edemezdi. Nereden nereye
gelmişiz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yarkadaş.
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Gök, buyurun.
LEVENT
GÖK (Ankara) Efendim, Sayın Bakan konuşmasında
şahsımıza dönerek resmen Yalancısınız. dedi. Bu
açık sataşma konusunda
BAŞKAN
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
15.- Ankara Milletvekili Levent Gökün,
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın (11/15) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT
GÖK (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten,
Adalet Bakanını bir Sayın Başbakanın
karşısında böylesine bir konuşma yaparken görmekten büyük
üzüntü duyuyorum. Sayın Başbakan, herhâlde, bir kabine
değişikliğinde gerekli değişiklikleri
yaparsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anlaşılan grup başkan vekili
değişiyor.
LEVENT
GÖK (Devamla) Şimdi, Sayın Başbakan, mevzumuz şudur: Son
yapılan hâkimlik sınavlarında Adalet ve Kalkınma Partisinin
üyesini de bırakın, bizzat yöneticileri Hâkimlik
sınavını kazandı. diye ilan edilmiştir. Şimdi,
Sayın Bakan az önce bir liste gösterdi. Sayın Bakan, size soruyorum:
O liste hâkimlik savcılık sınavına mı ilişkin,
yoksa infaz memurları sınavına mı ilişkin, bir açıklar
mısınız lütfen.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Hâkim savcı
Resmî Gazete
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, değil.
LEVENT
GÖK (Devamla) Şimdi, ben size şunu söylüyorum: Siz bize
diyebilirsiniz ki: Cumhuriyet Halk Partisinin falanca ilçe yöneticisi, falanca
il yöneticisi hâkim yapıldı falanca bakan zamanında, filanca bakan
zamanında. Bunu değerlendirebiliriz hep beraber ama siz bize
gösteremiyorsunuz ki. Kişisel ideolojik yaklaşımını
bildiğiniz kişilerden bahsediyorsunuz. Biz size hakikatten
bahsediyoruz.
Sayın
Başbakan, elimdeki şu 107 kişilik listede tümü AK PARTİnin
muhtelif illerinde, ilçelerinde ilçe yöneticisi konumunda
çalışıyorlar. Böyle bir durumu kabul edemeyiz. Bakın,
Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkındaki Kanuna göre, hâkim ve savcılar
aday oldukları zaman milletvekili seçimlerinde, kazanamazlarsa bir daha
dönemezler Değerli Başkan, böyle bir tablo var.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Onu biz getirdik, biz.
LEVENT
GÖK (Devamla) Siz şimdi hâkim ve savcıları bizzat AK
PARTİ yöneticilerinden seçerseniz bu, Türkiyede yargıyı
siyasallaştırır. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu
kanıtlamaya çalışıyoruz.
Ama
Sayın Bakan hiç FETÖ konusunda burada söylediklerine giremedi çünkü
söylerse bir söylediğine on cevap veririz. Herkes ayağını
denk alsın bu konuda.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Adalet Bakanı Bekir Bozdağın
(11/15) esas numaralı Gensoru Önergesi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
ben aslında direkt sataşma değil, ona çok da gerek duymuyorum
ama hani hiçbir grup burada FETÖye karşı mücadele etmedi. diyerek
grubumuzu da itham ettiği için, o nedenle söz almak istedim.
ADELET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Grup demedim ben, iktidar dedim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Şimdi, bizim
verdiğimiz onlarca önerge ve zamanında ifade ettiğimiz bu
yapı, gerçekten, devletin içerisinde, aslında, çörekleniyor ve ciddi
biçimde işgal ediyor dediğimiz birçok uyarımız var. Üstelik
Sayın Eş Genel Başkanımız Demirtaş
tarafından da söylenmişti bunlar çok açık biçimde. Bunların
hiçbiri dikkate alınmadı.
Şimdi,
bizim, tabii, girdisini çıktısını daha fazla bilmemiz
mümkün değil çünkü bunu AK PARTİli arkadaşlar biliyorlar yani
neyin nerede olduğunu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Daha önce övgüler düzenler
kendileri olduğu için bu yapılanmanın nerede olduğunu da en
iyi kendileri biliyorlar. Aynı şekilde, açıkçası, Adalet
Bakanının da söylediği şeyler var, Bu ülkenin en
değerli kıymetlerinden biridir. diye Fetullah Gülenle ilgili olarak
söylediği sözler var. İçişleri Bakanının da var.
Şimdi,
bunlara hiçbir laf etmeyip, bunlarla ilgili en ufak bir öz eleştiri
vermeyip hakikaten, bağımsız yargıdan, adaletten söz etmek
Biraz insaf demeyi gerektiriyor. Sadece bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
Sayın
Özel, buyurun.
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
Adalet Bakanı Bekir Bozdağın (11/15) esas numaralı Gensoru
Önergesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Aslında,
saatlerce kürsüden cevap versek Sayın Bakanın yapmış
olduğu ithamlara, kullandığı bühtanlara söyleyecek söz
bulunmaz ama bir haksızlık şu: O kanunu torba kanun getirdiniz
diye üzerinde konuşabilmek için önerge vermek dışında
hiçbir şansı yok muhalefet partisinin çünkü maddeler üzerinde
konuşulamıyor, torba kanunla görüşülürken önerge veriyorsunuz.
ADALET
BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Karşı çıkamaz
mısınız? Hayır. diyemez misiniz?
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) Dursun Çiçekin konuşması var
burada kürsüde.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Devam ediyorum, ayrıca, sizinki tasfiye, bizimki
tazminatın artırılması.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Aynısı, aynısı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben nasıl eczacının hakkını hukukunu
koruyorsam burada, emekli edilmeye çalışılan
arkadaşlarına verilecek tazminatın
artırılmasını savunan birisine bu
yaptığınız itham yakışık almamıştır.
FETÖyle mücadeleyi en çok yapan Hükûmet biziz. diyorsunuz ya Sayın
Bakan, yangını çıkarmışsınız,
attığınız 2 kova suyla övünüyorsunuz. Ayıp! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özel.
Sayın
Sertel, siz söz istemişsiniz 60a göre.
Buyurun.
38.- İzmir Milletvekili Atila
Sertelin, İzmir Aliağada Şakran Kadın Cezaevinde
yapılan bazı uygulamalara ve Menemende sadece hayır
çıktı diye ve protesto ettikleri için öğrencilerin
tutuklanmasına ilişkin açıklaması
ATİLA
SERTEL (İzmir) Sayın Adalet Bakanına seslenmek istiyorum:
İzmir Aliağada Şakran Kadın Cezaevinde sadece hayır
çıktı diye, protesto eden genç kızlarımız,
öğrenci genç kızlarımız orada soyularak arandılar, bu
mu adaletiniz? Orada insanları çırılçıplak arama, bu mu
adaletiniz sizin? Menemende sadece hayır çıktı diye ve
protesto ettikleri için tutuklanan öğrencilerin geleceğini karartmak
mı sizin adaletiniz? Nasıl bir Adalet Bakanısınız?
Ben
gidiyorum oraya. O çocuklar sınavlarına giremiyorlar. 19-20
yaşında üniversite öğrencileri, hiçbir suçları yok,
ellerinde hiçbir suç aleti yok, hiçbir şey yok. Sadece slogan attılar
diye tutuklamak mı sizin adaletiniz? Bunu Sayın Bakan
açıklasın. Adalet buysa gerçekten sizin adaletiniz... (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sertel.
Sayın
Beştaş, sizin de bir söz talebiniz var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, izin verir misiniz?
BAŞKAN
Bir saniye Sayın Elitaş, oylamaya geçeceğiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Efendim, usulle ilgili konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda gensoruyu görüşüyoruz.
BAŞKAN
Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Gensorunun nasıl görüşüleceği
konusu İç Tüzükte yazılı.
BAŞKAN
Doğru.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasa 99a atıf yapıyor. Anayasa 99a
göre önerge sahipleri, siyasi parti grupları ve bakan konuşabilir.
BAŞKAN
Tamam.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda 60a göre söz vermeniz İç
Tüzüke ve Anayasaya aykırı.
BAŞKAN
Sayın Elitaş, bana İç Tüzükü öğretmeyin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen, bakın
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, gensoru görüşmeleri
tamamlanmıştır. Oylamasını yaparsınız
BAŞKAN
Yapacağım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)
ona göre 60a göre söz verirsiniz.
BAŞKAN
Yapacağım Sayın Elitaş. Bakın, söz isteyen bir
milletvekili ve 60a göre sisteme giriyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, gensoru görüşüyoruz,
60a göre görüşmeler Genel Kurulun açılmasının
başında yapılır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu anda gensoru görüşmeleri
yapılmıştır. Gensoru görüşmelerini bitirirsiniz, ondan
sonra
BAŞKAN
Tamam, bitiyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ama bitirmiyorsunuz.
BAŞKAN
Bitecek, bir tane kaldı Sayın Elitaş, bir kişi
kaldı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, lütfen İç Tüzükü
uygulayın.
BAŞKAN
Bir kişi kaldı, bitiyor.
Sayın
Beştaş, buyurun, son söz sizin, ondan sonra oylamaya geçiyoruz.
39.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın, cezaevlerinde kötü muamele,
çıplak arama ve darp olduğuna dair çok sayıda başvuru
aldıklarına ve bu şikâyetleri ortadan kaldıracak
tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, aslında ben
söz istediğimde, Sayın Adalet Bakanından önce söz alan, AK
PARTİ Grubu adına konuşan hatip, cezaevlerinde her şeyin
çok yolunda olduğunu, hiçbir kötü muamele ve işkencenin
olmadığını söylemişti. Sayın Adalet Bakanı
buradayken özellikle ifade etmek istiyorum. Gerçekten cezaevlerinden çok sayıda
başvuru alıyoruz. En son bugün Kürkçüler ve Bandırma Cezaevinden
aradılar. İsimleri bende kayıtlı, bir dakikaya
sığmadığı için veremeyeceğim ama orada kötü
muamele, çıplak arama ve darp izi var yani darplar var ve dikiş
atılmış kafasına Süleyman isminde bir tutuklunun. Onun
ismini sonra size ulaştıracağım. Benim, bizzat cezaevinde
üç ay kalan biri olarak da orada tanıklıklarım var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Lütfen, cezaevlerine dair bu
şikâyetleri ortadan kaldıracak tedbirleri alalım çünkü olay çok
vahim bir yere gidiyor.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Beştaş.
IX.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Ankara Milletvekili Levent
Gök ve Manisa Milletvekili Özgür Özelin, 24 Aralık 2016 tarihinde
yazılı aşaması yapılan avukatlar için adli yargı
hâkim ve savcı adaylığı ile idari yargı hâkim
adaylığı sınavının sonuçlarını etkilediği
iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/15) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin
oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir
istem vardır. Şimdi önergeyi okutup imza sahiplerini
arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet
Bakanı Sayın Bekir Bozdağ hakkında grubumuz tarafından
verilmiş olan gensorunun açılıp açılmayacağına
yönelik oylamanın İç Tüzükün 143üncü maddesi gereğince
açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Barış
Yarkadaş, İstanbul? Burada.
Özgür
Özel, Manisa? Burada.
Levent
Gök, Ankara? Burada.
Mahmut
Tanal, İstanbul? Burada.
Erkan
Aydın, Bursa? Burada.
Nihat
Yeşil, Ankara? Burada.
Ömer
Fethi Gürer, Niğde? Burada.
Kazım
Arslan, Denizli? Burada.
Fatma
Kaplan Hürriyet, Kocaeli? Burada.
Didem
Engin, İstanbul? Burada.
Tur
Yıldız Biçer, Manisa? Burada.
Ali
Akyıldız, Sivas? Burada.
Gaye
Usluer, Eskişehir? Burada.
Hüseyin
Çamak, Mersin? Burada.
Okan
Gaytancıoğlu, Edirne? Burada.
BAŞKAN
15 milletvekili oldu, peki.
Açık
oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan
karar gereğince açık oylama elektronik cihazla
yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ hakkındaki (11/15) esas numaralı
Gensoru Önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin açık oylama sonucu:
Kullanılan
Oy Sayısı : 373
Kabul : 105
Ret : 268 (X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
İshak Gazel Mücahit
Durmuşoğlu
Kütahya Osmaniye
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, bu sonuçla Sayın Bekir Bozdağ
görevine devam ediyor ancak Hükûmetin güvenoyu sınırının
altında kaldığının altını çizmek istiyorum.
Güvenoyu alamamıştır, sadece gensorudan kurtulmuştur.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, daha kararı
açıklamadınız, Özgür Bey araya giriyor.
BAŞKAN
Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan 358 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Ulaştırma
Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve Meteorolojik
Araştırmalar Alanlarında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 358)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 362 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya
Hükümeti Arasında Meteoroloji ve Hidroloji Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/696) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 362)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 25
Mayıs 2017 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.49