TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
98inci Birleşim
30 Mayıs 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, cezaevinde
anneleriyle birlikte kalan çocukların durumuna ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın ekonomik ve sosyal sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, 29 Mayıs 1453
Konstantiniyyenin fethinin 564üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Hatay
Milletvekili Orhan Karasayarın, Hatay Milletvekili Serkan Topalın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, Hatay Milletvekili Orhan Karasayarın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, yurt
dışından ilaç getirmek zorunda olan hastaların prosedür
nedeniyle yaşadıkları mağduriyetlere ilişkin
açıklaması
4.-
Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu, cam işçilerinin
aldıkları grev kararının millî güvenliği bozucu
nitelikte bulunarak yasaklanmasına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, AKP Hükûmetinin demokrasi
anlayışına ilişkin açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, cam sanayisinde süren greve bir an önce
son verilmesini ve başka bölgelere gönderilen işçilerin tekrar
Mersine getirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, her gün farklı bir ilde yeni
bir icra dairesi açıldığına ve AK PARTİ
iktidarından önceki ve sonraki icra dairesi sayısını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
8.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, grevleri yasaklanan
yaklaşık 6 bin cam işçisinin direnişinin önünde
saygıyla eğildiğine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul
Milletvekili Fatma Benlinin, 27 Mayısın 57nci yıl dönümüne ve
Adnan Menderes ile Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorluyu rahmetle
andığına ilişkin açıklaması
10.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 29 Mayıs 1453
İstanbulun fethinin 564üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
11.- Hatay Milletvekili
Birol Ertemin, buğday hasadına başlanmasına rağmen
buğday fiyatlarının hâlâ açıklanmadığına ve
buğday alımı yapan ofislerin hâlâ kapalı olduğuna
ilişkin açıklaması
12.- Manisa
Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisada askerlerin yedikleri yemekten
zehirlendiklerine ve bu zehirlenme vakaları ile askerî birliklerin yemek
ihalelerinin ve kantinlere gıda temin eden şirketlerin
araştırılmasının zorunlu olduğuna ilişkin
açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, Hükûmetin
uyguladığı sağlık politikasının
sonuçlarına açıklaması
14.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Gezi
direnişinin 4üncü yıl dönümüne ve iktidarı tarım
ürünlerinin taban fiyatlarını belirlemeye, mevsimlik işçilerin
koşullarının düzeltilmesine yönelik bir çalışma yapmaya
davet ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamakın, sosyal hizmetin tüm gelişmiş
dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de hak ettiği değeri
görmesini ve işsiz sosyal çalışmacılar ordusunun istihdam
sorununun bir an önce çözülmesini dilediğine ilişkin
açıklaması
16.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, terörle mücadelede gazi olanlara
emekli maaşı hariç tüm gazilik haklarının verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Gezi gençliğinin
özgürlük ve demokrasi için meydanlarda olduğuna ve adalet ile
vicdanın safında olduklarına ilişkin açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada 27 Mayıs Cumartesi günü 5,1
büyüklüğünde yaşanan deprem nedeniyle vatandaşlara geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna, depremle mücadelede can
kaybını ve ekonomik kaybı minimuma indirmek için stratejiler
geliştirilmesi gerektiğine ve Manisadaki askeri birliklerde
zehirlenme ve enfeksiyon vakaları yaşanmasına ilişkin
açıklaması
19.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, bütün İslam âleminin ramazan
ayını tebrik ettiğine, Muş Milletvekili Burcu Çelikin
tutuklanmasına ve küçük çocukların anneleriyle birlikte cezaevinde
bulunması uygulamasının demokrasinin ve yasama
organının utancı olduğuna, Çorum katliamının
37nci ve Gezi direnişinin 4üncü yıl dönümleri ile Ahmed Arifin
26ncı, Nazım Hikmetin 54üncü ölüm yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, ramazan ayının tüm İslam âlemine
huzur getirmesini dilediğine, AK PARTİ Genel
Başkanının AK PARTİ Grubunda yapmak istediği
toplantıya katılmadan önce Meclise
Cumhurbaşkanlığı Forsu çekilmesi uygulamasını
kınadığına ilişkin açıklaması
21.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Turanın, tüm milletin ramazanını tebrik
ettiğine, 29 Mayıs 1453 İstanbulun fethinin 564üncü yıl
dönümüne, hayatını kaybeden siyaset adamı Ahmet Ere Allahtan
rahmet dilediğine, Spor Toto Süper Lig şampiyonluğunu
garantileyen Beşiktaşı tebrik ettiğine ve
Cumhurbaşkanının olduğu her yerde, gece gündüz forsun
dalgalandırılmasının kanun gereği olduğuna
ilişkin açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Rize Milletvekili Hasan
Karalın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Rize Milletvekili
Hasan Karalın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Ankara Atatürk Çocuk Yuvasının
kapatılacağı iddialarına ve Bakanlığın böyle
bir durumun söz konusu olmadığı açıklamalarını
samimi olarak değerlendirdiğine ilişkin açıklaması
25.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak
hayırlı ramazanlar dilediklerine ilişkin konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grup
Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel ile
Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin, Cizrede bodrumlardan
çıkan cenazelerin otopsilerinin bilimsel yapılıp
yapılmadığının ve aileler ile avukatların iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/541)
2.- Van
Milletvekili Lezgin Botan ve 22 milletvekilinin, kendi ana dilleriyle
eğitim öğretim hizmetini alamayan çocukların
yaşadığı öğrenme zorluklarıyla ortaya çıkan
pedagojik ve psikolojik sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/542)
3.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırım ve 22 milletvekilinin, ülkemizdeki
biyokültürel çeşitliliğin envanterinin ve yok olma tehlikesi
altındaki dilleri koruma programlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/543)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Ankara Milletvekili ve
Çevre Komisyonu Üyesi Nevzat Ceylanın, Rusya Federal Meclisi Federasyon
Konseyi Başkanı Valentina Ivanovna Matvienkonun vaki davetine
icabetle 25-26 Mayıs 2017 tarihlerinde Rusyanın St. Petersburg
şehrinde düzenlenecek olan VIII. Nevskiy Uluslararası Ekoloji
Kongresine katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1024)
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Bölgesel Silahların
Kontrolü, Doğrulama ve Uygulamaya Yardım Merkezi (RACVIAC) Güvenlik
İşbirliği Merkezi tarafından 5-7 Haziran 2017 tarihlerinde
Bosna-Hersekin başkenti Saraybosnada düzenlenecek olan Güneydoğu
Avrupa Parlamentoları Savunma ve Güvenlik Komiteleri Temsilcileri
Yıllık Toplantısına katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1025)
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 24 Mayıs 2017 tarihli
toplantısında alınan karar gereğince, milletvekili izin
talepleri ile ödenek ve yolluklarına ilişkin tezkeresi (3/1025)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/69) esas numaralı
İfade Özgürlüğünün Eksiksiz Sağlanması
Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/98)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
15/6/2016 tarih ve 1743 sayıyla Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve
arkadaşları tarafından, itfaiyecilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 30 Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
30/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım tarafından, Sur ilçesinin büyük bir bölümünün 2942
sayılı Kanununun 27nci maddesine dayanarak acele
kamulaştırma eliyle kamulaştırılacağı
kararı nedeniyle kamulaştırılan yerlerde insanların
evlerini boşaltması beklenmeksizin ve kültürel, inançsal gerçeklikler
görmezden gelinerek başlatılan yıkım nedeniyle
oluşturulan mağduriyetlerin sorumlularının ortaya
çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30
Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
22/5/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve
arkadaşları tarafından, Türkiye çay piyasasının yabancı
tekellerin eline geçmesinin araştırılması amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
Genel Kurulun 30 Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Samsun Milletvekili
Çiğdem Karaaslanın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında HDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Samsun
Milletvekili Çiğdem Karaaslanın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Aydın
Milletvekili Abdurrahman Özün, istihdam verilerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/21) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
2.- Aydın
Milletvekili Abdurrahman Özün, istihdam verilerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/22) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, esnaflar için bazı teşviklerin
uygulanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/176) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kaçak çocuk işçiliğine
karşı alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/230)
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çocuk işçiliğine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/231) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, çocuk işçilerin çalışma
sürelerine ilişkin sözlü soru önergesi ve (6/232) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İŞKUR tarafından bazı
illerde istihdam edilen kişilere ve açılan kurslara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/510) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, meslek lisesi öğrencilerinin staj
yaptıkları iş yerlerinde mesleki eğitimlerini
geliştirecek işlerde
çalıştırılmalarının sağlanmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/511) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, işçilere normal çalışma
süresinin üzerinde yaptırılan çalışmalara ve iş
kazalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/512) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
10.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, toplu iş sözleşmesinde yetki
sisteminin değiştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/513)
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
11.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanununda yer alan teşmil sistemine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/514) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
12.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sendikal yasaların ILO normlarına
uygun hale getirilmesi ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin
kaldırılması adına yürütülen çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/515) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
13.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ticari faaliyetlerine devam eden emekli esnaf
ve sanatkarlardan sosyal güvenlik destek primi kesilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/516) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
14.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, inşaatlarda meydana gelen asansör
kazalarına ve alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/517) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
15.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, aile sağlığı
elemanlarının sorunlarına ve özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/548) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
16.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurtun, İŞKUR tarafından
yürütülen Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında
belediyelere ayrılan kontenjanlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/560) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
17.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sendikalı işçi
çalıştıran iş yeri sayısına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/607) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
18.- İzmir
Milletvekili Atila Sertelin, kamuda çalışan taşeron
işçilerin kadroya alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/612) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
19.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, KOBİlerde yaşanan
işten çıkarmalara ve alınan önlemlere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/632) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
20.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 4/Cli personelin özlük hakları ile
ilgili çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/653) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
21.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, emeklilikte yaşa takılanlara yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/654) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
22.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, geçici ve taşeron işçilerin kadroya
alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/655) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
23.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, iş yeri denetimlerine ve iş
kazalarının önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/681) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
24.- Mardin
Milletvekili Erol Doranın, bireysel emeklilik sistemiyle ilgili yeni
düzenlemeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/686) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
25.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, meslek hatalıklarındaki
artışa ve iş yerlerindeki çalışma
koşullarının denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/700)
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun
cevabı
26.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, işçilerin sosyalleşmesine yönelik
yürütülen proje ve çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/701) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
27.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sözleşmeli personelin kadroya
alınmasının planlanıp planlanmadığına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/723) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
28.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, genç işsizlik oranındaki
artışın nedenlerine ve alınan önlemlere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/746) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
29.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, iş sağlığı ve
güvenliği denetimlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/747) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
30.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sendikalaşma oranının
düşüklüğüne ve bu konuda yapılan çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/756) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
31.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, taşeron işçilerin kadroya
alınmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/757) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlunun cevabı
32.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kayıt dışı çocuk
işçiliği ile ilgili yapılan çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/758) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
33.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, iş cinayetleri sonucu
yaşamını yitiren çocuklara ve alınan önlemlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/759) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
34.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, imalat sanayinde faaliyet gösteren
sigortalı sayısı ile sigortalıların sektörel
dağılımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/774) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlunun cevabı
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti
Ulaştırma Bakanlığı Arasında Meteoroloji ve
Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 358)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti Arasında Meteoroloji ve
Hidroloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/696) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 362)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Ali Yiğit'in, Yunanistan'ın Türkiye Cumhuriyeti
egemenliği altındaki ada ve kayalıklara yönelik
girişimlerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlunun cevabı (7/13077)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın Türkmenlere
yönelik çalışmalarına,
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın Bulgar
Türklerine yönelik çalışmalarına,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı
Yıldırım Tuğrul Türkeşin cevabı (7/13102),
(7/13103)
3.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in, 11 Nisan 2017 tarihinde
Çerkezköy OSB Boytek Fabrikası'nda yaşanan patlamaya, etkilerine ve
firmanın denetimine ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/13122)
30 Mayıs 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan
PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, cezaevinde
anneleriyle birlikte kalan çocuklarla ilgili söz isteyen Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaşa aittir.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, cezaevinde anneleriyle birlikte kalan çocukların
durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinde anneleriyle
birlikte kalmak zorunda olan çocuklar hakkında konuşma yapmak üzere
söz almış bulunmaktayım.
Bir an, gökyüzünden mahrum çocukları
düşünmenizi rica ediyorum. Gerçekten, özellikle bu konuda elde edilen
verilere göre 560 çocuk, çocukluk hakkından yoksun ve gökyüzünden yoksun
cezaevlerinde yaşıyor.
Bilirsiniz, Tunç Başaranın unutulmaz bir
filmi vardır: Uçurtmayı Vurmasınlar. Filmde, küçücük
Barış, annesiyle birlikte cezaevinde kalan, daha doğrusu kalmak zorunda
olan ve en nihayetinde tüm çocukluğunu demir parmaklıklar
arasında eriten bir çocuktur. Şu anda Türkiyede yüzlerce
Barış var, Poyraz Ali var, Miraz bebek var. Bir an,
çocukluğunuzu ya da çocuğunuzu düşünün bu konuşmayı
yaparken; bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle dolu olan, koşmak,
bisiklete binmek isteyen, uçurtma uçurmak isteyen, salıncakta sallanmak
isteyen yahut en basiti, bir kuş cıvıltısı duymak
isteyen, bir tekir kedinin ardına takılıp koşmak isteyen
çocuklar. Bu özgürlük hâlinden bihaber büyüyen yüzlerce çocuk var cezaevinde.
Diyor ya Uçurtmayı Vurmasınlar filminde küçük Barış: Sen
artık gökyüzünü görebiliyor musun İnci? İnci cevap veriyor
devamında: Bizim göğümüzün bir tek gündüzü var. Senin göğünde
akşam oluyor mu? Hapisteki çocukların göğünün bir tek gündüzü
var, o gündüz ise demir parmaklara ve belirli saatlere
sıkıştırılmış. Belli ki o gündüz
güneşli de değil, hep bulutlu.
Sözünü ettiğimiz yer cezaevleri yani
yetişkin bir bireyin dahi insan onuruyla bağdaşmayacak pek çok
uygulamaya maruz kaldığı, küfür, şiddet gibi olayların
yaşandığı bir yerden bahsediyorum. Aşırı
kalabalık koğuşlarda yerde soğuk zemine atılan bir
döşek üzerinde uyumaya çalışan, son derece
sağlıksız koşullarda beslenmek zorunda kalan bu
çocukların geleceği ellerinden alınıyor tıpkı
çocuklukları ellerinden alındığı gibi.
Peki, bu çocukların suçu ne? Onların suçu
yok, onların sadece anneleri mahpus, cezaevinde kalıyorlar, bu
nedenle onlar dört duvar arasında. Bu gerekçeyle, saçının teline
zarar gelse içimizin acıdığı çocuklarımız
hastalığa, açlığa mahkûm ediliyor. (Gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bu ne ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Keşke böyle bir konuda konuşurken bir de anneler, babalar, vekiller
beni dinlese çok memnun olacağım ama gerçekten insicam kalmıyor,
o açıdan
Özür dileyerek
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Çözüm
bu değil elbette. Bakınız, Hollandada bebekli bir
kadının cezası beş yıl ertelenebiliyor, oysa
Türkiyede 0-6 yaş arası çocuklar cezaevinde anneleriyle kalmak
zorunda, diğer ebeveynin manevi ilgisinden, kardeşlerinden ayrı
büyüyorlar. Çok boyutlu bir mesele bu ve gerçekten bu meseleyi Meclisin çözüm
üretmesi gereken bir mesele olarak nitelendirmemiz lazım.
Şu anda, hâlihazırda Türkiyede 1
yaşında 128 bebek var cezaevinde. Sürekli doktor kontrolü gereken,
özel bir beslenme planı uygulanması gereken 128 bebekten söz
ediyorum. 2 yaşında 114 çocuk var ve 2 yaşının
özelliklerini siz bu arada düşünün. 3 yaşında 81 çocuk var. 4
yaşında 70 çocuk var. 5 yaşında 31 çocuk var. Bisiklete
binemeyen, sadece avluda, beton zeminde tur atmak zorunda olan çocuklardan söz
ediyorum. Cezaevinde bulunan 560 çocuktan sadece 100ü anneleri açık ceza
infaz kurumunda olduğu için toprakla temas edebiliyorlar. Evet, 560 can,
560 yeni hayat ve bu hayatları kurtarmak ve onlara
çocukluklarını vermek için bir şeyler yapmamız gerekiyor.
Ve şu anda Muş Milletvekilimiz Burcu Çelik de Sincan Cezaevinde
tutuluyor ve kendisinin dünya tatlısı, Asmin Mira isminde bir
kızı var. Bu, milletvekili olduğu için basına
yansıdı ama bu 560 çocuğun Asmin Miradan bir farkı yok.
Gelin -ileride bu konuda yeni önermelerimiz de
olacak- çocukların dört duvar arasında kalmaması için, gökyüzünü
gece de görebilmeleri için, bisiklete binebilmeleri için, çocuk olmaları
için, çocuk olabilmeleri için hep birlikte bir şeyler yapalım diyorum
ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Gündem dışı ikinci söz, Hatayın
ekonomik ve sosyal sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili
Serkan Topala aittir.
Buyurun Sayın Topal. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatayın
ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Başkan, beraberimde
Hataydan Samandağ ve Defnenin emek kokan, alın teri kokan
ipeğini getirdim sizlere, yüce Meclisin Meclis Başkanına hediye
etmek istiyoruz bütün Samandağ, Defne, Hatay halkı adına.
Sayın kavas arkadaşlarımız
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sen
kendin hediye et hemşerim.
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Serkan, sana
yakışır vermek, sen ver.
SERKAN TOPAL (Devamla) Sayın Başkan,
saygılarımı sunarım. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Eline sağlık.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Topal.
SERKAN TOPAL (Devamla) Ben en son
çıkacaktım da
BAŞKAN Sürenizi başlatacağım
sonra. Çok naziksiniz, çok çok teşekkür ediyorum, sağ olun.
SERKAN TOPAL (Devamla) Alın teri kokan, emek
kokan
BAŞKAN Sayın Topal, bu arada,
Samandağ ve Defne ilçelerimizi saygıyla selamlıyorum ve bunu
dokuyan elleri selamla, sevgiyle kutluyorum. Teşekkür ederim.
Buyurun.
SERKAN TOPAL (Devamla) Ben teşekkür ediyorum.
Güle güle kullanın. Saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tekrar saygıyla selamlıyorum sizleri.
Hatayın sorunlarını bu kürsüde
defalarca dile getirdim, iktidar yetkilileri sorunları çözünceye kadar dile
getirmeye devam edeceğim.
Öncelikle, EXPO 2021i Hataya kazandıran
Doçent Doktor Sayın Lütfü Savaşı tebrik ediyorum, teşekkür
ediyorum. Bu konuda da sayın Hükûmet yetkililerinin desteklerini de burada
bekliyoruz. Buradan da inşallah uzun vadede de desteklerini
göreceğiz, teşekkür ediyorum.
Şimdi, daha önce ben burada, bu kürsüde Suriye
savaşının Hataya etkilerini, Türkiyeye etkilerini defalarca
dile getirdim. Hatta en çok etkilenenin Hatay olduğunu defalarca dile
getirdim ama maalesef bu konuda başarılı olamadık.
Şimdi ben size soruyorum: Suriyede
savaşı nasıl bitireceğiz, barışı nasıl
sağlayacağız? Çok basit. Diyorum ki: Bütün partiler
arasında bir komisyon kuralım ve mevcut Devlet Başkanı
Beşar Esadla bu konuyu görüşelim ve bir an önce işsizliği
de bitirecek Yayladağ Sınır Kapısını mutlaka
açmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Hatta dikkat ederseniz
Hatayın içerisinde şu anda mevcut 400 bin Suriyeli
bulunmaktadır ve bu konuda özellikle hastaneler yetersiz kalıyor.
Özellikle 143 bin nüfuslu Defne ilçemizde maalesef hastane yok.
Sayın Hükûmet yetkilileri, Sayın Grup
Başkan Vekilim; 143 bin nüfuslu Defne ilçemizde hastane yok. Bu yüzden,
sizlerden bunun mutlaka sözünü istiyorum burada.
Sayın Meclis Başkan Vekilim, bakın,
burada, inanın, sirkülasyonla birlikte
Bu arada, herkesi Defnenin
Harbiye Şelalesine de bekliyoruz. Mutlaka orada da bir hastane
kurulması gerektiğini burada ifade ediyorum.
Bunun takibinin sözünü alabilir miyim Sayın
Meclis Başkan Vekilim, Sayın Grup Başkan Vekilim?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) İpeği oraya
verdin, hastaneyi bize yüklüyorsun.
BAŞKAN Ben kendi şahsıma takip
etmeye söz veririm.
SERKAN TOPAL (Devamla) Teşekkür ediyorum,
bütün Defne şu anda bizi izliyor, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, özellikle ocak ayında açıkladığınız
cazibe merkezi iller arasında maalesef Hatayı göremedik. Bir an önce
Hatayın beşinci bölgeye alınması gerektiğini burada
bir kez daha ifade ediyorum.
Dörtyol Devlet Hastanesi, Arsuz Devlet Hastanesi,
Samandağ Devlet Hastanesi, İskenderun ve Kırıkhan
Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri,
İskenderun Devlet Hastanesi maalesef hâlâ tamamlanamadı,
bunların da bir an önce tamamlanması gerektiğini söylüyoruz.
Değerli arkadaşlar, dünyanın en uzun
-ikinci veya üçüncü- sahillerinden bir tanesi de
Samandağ sahili ama maalesef oraya devletimiz yatırım
yapmıyor. Bu konuda, maalesef, her yaz orada boğulmalar oluyor, bunun
önleminin alınması gerekiyor.
Bakın, benim çiftçim üretmek istiyor, alın
terini toprağa akıtmak istiyor, daha fazla ürün çıkarmak
istiyor, ürün elde etmek istiyor ancak devletin sulama işini de
bitirmesini bekliyor. 1995 yılında başlanan Reyhanlı
Barajı maalesef hâlâ tamamlanamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) Sayın
Başkanım, çok özür dilerim, zaten iki dakika geçmişti.
BAŞKAN Veremeyeceğim, bu durumda, bu
koşullar altında size söz veremeyeceğim.
SERKAN TOPAL (Devamla) Bir dakika mümkün mü?
BAŞKAN Ama şimdi olmayacak Serkan Bey,
buyurun, bitirin.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Şalı geri al.
BAŞKAN Şalı geri ver
Hediye
vermeseydiniz size bir dakika söz verirdim ama bu durumda olmayacak.
SERKAN TOPAL (Devamla) Evet, bir dahaki sefere
bunu bitireceğim, çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam, ben de size bir kez daha söz
veririm nöbetim olduğu zaman.
SERKAN TOPAL (Devamla) Reyhanlı
Barajının, Karaçay Barajının mutlaka bitirilmesi
gerekiyor.
BAŞKAN Sayın Topal, ben de size söz
vereyim: Nöbetim olduğu zaman size tekrar bir beş dakikalık
gündem dışı söz veririm.
SERKAN TOPAL (Devamla) Çok teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim tekrar.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Tekrar, Hatay ilimizin, Defne ve
Samandağ ilçelerinin halkını sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Buyurun Sayın Karasayar.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Hataya yapılan
hizmetleri sayın hatip tamamen göz ardı ederek, çarpıtarak
yanlış bilgilendirmede bulundu, cevap vermek istiyorum izninizle.
BAŞKAN Buyurun, bir dakika söz vereyim size
Hatay milletvekili olduğunuzdan.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Bir dakika az olur
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Yerinizden lütfen, yerinizden.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) İki dakika
Başkanım, bir dakika değil.
BAŞKAN Sataşmadan değil,
açıklama yapacaksınız.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sataşma...
BAŞKAN Yerinizden bir dakika lütfen.
Buyurun Sayın Karasayar.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Hatay Milletvekili Orhan Karasayarın, Hatay Milletvekili
Serkan Topalın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Hatayımız Hükûmetimiz döneminde
Türkiyede en fazla hizmet alan ilk 5 ilden bir tanesi. Hatayımızda
sağlık yatırımları -gerçekten, ben, başta
Cumhurbaşkanımıza, Hükûmetimize teşekkür ediyorum-
cumhuriyet tarihinde yapılanların en az 10 katı. 750
yataklı Bölge Hastanemiz bitti, İskenderun Hastanemiz bitti, Dörtyol
Devlet Hastanemiz bitmek üzere, Kırıkhan Devlet Hastanemiz bitti,
Kumlu, Yayladağı bitti. Defnede hastanenin geç kalmasının
gerekçesi, Defne daha önce beldeydi Sayın Başkanım. Defnedeki
hastanemizin projesi yapılıyor. Arsuz Hastanemizin ödeneği
ayarlandı, sit alanı olması gerekçesiyle sadece yerinde
sıkıntılar var, onlar da yapılıyor.
Barajlarımız, Reyhanlı Barajı Hatayın yüz
yıllık hayaliydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Şu anda Reyhanlı
Barajımızda müteahhitlerden kaynaklanan sıkıntılar
var, hiçbir ödenek problemimiz yok.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sorunlar
bitmemiş, sorunlar, onu anlatıyor.
SERKAN TOPAL (Hatay) Tamam, bitirelim, ben de
kürsüde teşekkür edeceğim.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Bunlar teşekkürü
gerektirirken arkadaşımız Hataya gitmediği için,
Hatayın ilçelerini bilmediği için
SERKAN TOPAL (Hatay) Hayır, burada
sataştı, sataşma var, kabul etmiyorum.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) -
Hatayda siyaseti
bilmediği için bu yatırımlardan haberi yok ama Hataylı
hemşehrilerimizin haberi var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Adam her gün
Hatayda yahu.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Ben teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben de size teşekkür ediyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkanım, çok özür dilerim ama
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Biz, Defnenin de
Samandağın da her işlemini arkadaşlarımızla
takip ediyoruz eksiksiz.
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Hatay milletvekilleri, burada bir
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama Gitmiyor.
dedi Sayın Başkan, her gün orada.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın
Başkanım, son cümlesine kadar her şey çok güzeldi.
BAŞKAN Teşekkür ederim ama Hatay
milletvekilleri burada bir tartışmaya söz konusu olmasın.
Hepiniz Hatay milletvekilisiniz.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Hepsi yapıldı.
Hepsi yapılıyor.
BAŞKAN -
Hatayın sorunlarıyla
ilgili olarak birlikte hareket etmeniz gerekir diye düşünüyorum.
SERKAN TOPAL (Hatay) Sayın Başkanım,
son cümlesine kadar güzel gidiyordu ancak son cümlesinde benim Hataya
gitmediğimi söyledi. Burada açık bir sataşma var. İki
dakikalık söz hakkı istiyorum.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Hizmetlerden haberinizin
olmadığını söyledim.
SERKAN TOPAL (Hatay) Efendim, Hataya
gitmediğimi söyledi.
BAŞKAN Bakın Sayın Topal
SERKAN TOPAL (Hatay) Efendim, Hataya
gitmediğimi söyledi.
BAŞKAN Sayın Topal,
haklısınız, yerinizden size de bir dakika söz vereyim, bir
açıklama yapın. Her ikiniz de dediğim gibi, Hatay ilimizin
milletvekillerisiniz. Karşılıklı bir anlayış
içinde bu konuyu kapatalım diye düşünüyorum.
Buyurun Sayın Topal, size de bir dakika
veriyorum.
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay Milletvekili
Orhan Karasayarın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Karasayar benim Hataya gitmediğimi
söyledi. İstisnasız her hafta sonu ben Hataydayım ve
istisnasız bütün mahallelerin hemen hemen yüzde 90ını Serkan
kardeşiniz gezmiştir, sorunları dinlemiştir. Ben bunu kabul
etmiyorum.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Otoyolları, o
yapılan yolları görmüyor musun?
SERKAN TOPAL (Hatay) Şuraya gelince:
Bakın, sizler hizmeti alın, götürün, gerçekte de hizmet edin, ben bu
kürsüde teşekkür edeceğim.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) 750 yataklı hastane
yapıldı, görmüyor musunuz Serkan Bey?
SERKAN TOPAL (Hatay) Ancak mevcut olan
sorunları ben bu kürsüde dile getirmeye devam edeceğim.
Hazır bitirmemişken, çok önemli bir konu
vardı.
Yıllardır, hazine arazileri üzerinde
evleri kurulan vatandaşlarımız mülkiyet sorunu
yaşıyor. Sadece evlerinin tapusu verilebilir.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Büyükşehir
imarını yapsın, onu da verelim.
SERKAN TOPAL (Hatay) Hatayda bir şerh var.
Sayın Maliye Bakanımızla görüştüm. Bu konuda da
yardımlarınızı bekliyoruz Sayın Karasayar.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) Büyükşehir
imarını yapsın, onu da yaparız.
SERKAN TOPAL (Hatay) Ben, sizlere ve Hükûmete
desteklerinden, emeklerinden, Hataya götürecekleri hizmetlerinden dolayı
teşekkür edeceğim, ediyorum da aynı zamanda ama sorunlar varsa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Birlikte, bir dayanışma
içinde varsa sorunları çözebilirsiniz.
Teşekkür ederim Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Hatay) Ben teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, 29
Mayıs 1453 Konstantiniyyenin fethinin 564üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz,
Konstantiniyyenin fethinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlıya aittir.
Buyurun Sayın Çamlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Gazi
milletimizi ve vekillerini hürmetle selamlıyor, iklimine girerek rahmet
zamanlarını teneffüs ettiğimiz Kuran ayı
ramazanışerifin milletimize ve insanlığa hayırlar getirmesini
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, aynı zamanda
Konstantiniyyenin 564üncü fetih yıl dönümünü de idrak ediyoruz. Hazreti
Peygamberin
(x)
İstanbul mutlaka fetholunacaktır, onu fetheden komutan ne güzel
komutan, fetheden asker ne güzel askerdir. hadisindeki müjdeye ulaşmak
inanmış her komutan ve askerin en büyük ideali ve rüyası
olmuş, asırlardır süren bu ihtişamlı heves
Konstantiniyye üzerine tam 16 sefere sebep olmuştur. Alparslan Malazgirt
Meydanında kılıç çatırdatırken zihninde Konstantiniyye
muştusu olduğu çok açıktır. Zira, Anadolunun fethini müteakip
üç yıl içerisinde, 1074 yılında Kapıdağ
Yarımadasından Üsküdar, Kadıköy ve Boğaziçi
kıyılarına kadar uzanmıştı Malazgirtten kopup
gelen şanlı muhasara. Nice tarihler vardır ki önemli dönüm
noktalarına işaretle birer milat teşkil ederler; işte,
bunların da fevkinde bir milattır fethimübin; sıradan bir
kuşatma değil, büyük bir inkılaptır. Doğu
Romanın fethi, insanlık tarihinde yaşanan bütün zulümleri
kıskandıracak kadar zirve yapmış bir terör devrine son
vermedir. Konstantiniyyenin fethinin önemli katkılarından birisi de,
şüphesiz, sömürgen Batı kültüründe hiçbir zaman olmayan, sadece
Kuran-ı Kerime dayanan, Medine Vesikası ve Veda Hutbesi
menşeli insan hakları, vicdan hürriyeti ve adalet anlayışıyla
Batının tanışmasıdır. Batı birbirini
katlediyor, çoluk çocuk demeden diri diri yakıp imha ediyor, hak ölçüsünü
güçlü olanın belirlediği bir karanlıkta yoğrulup duruyordu.
O süreçte Osmanlı geçtiği yerlere ektiği merhamet
tohumlarıyla dünyaya nam salmıştı. Batıda
yaşayan mağdur topluluklar Osmanlı idaresinde yaşayabilme
rüyaları görüyordu. Grandük Lukas Notarasın Konstantiniyye
sokaklarında Latin kardinal şapkasını görmektense
Osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim. şeklindeki
sözleri fethe gebe topraklardaki durumu açıkça ifade ediyordu. Kutlu fetih
Allahın yardımıyla 1453ün 29 Mayıs sabahında
müyesser oldu. Muhkem surlar delinip içeri girilince, Sultan Fatihin
endişeli halka ve din adamlarına ilan ettiği yeni yönetim
anlayışı, Konstaniyyenin artık bir dersaadet, saadet
kapısı, huzur diyarı olduğunu ilan ediyordu. Artık,
din adamları her türlü taarruzdan masun ve devlet himayesi
altındaydı ve bütün ruhaniler her türlü vergiden muaftı. Kilise
kendi usullerine göre idare edilecek, nikâh, miras, defin ve vasiyet gibi
muameleler kilise tarafından ifa edilecekti. Kilise mahkemeleri kendi
aralarındaki davalarda karar verebilecek ve devlet, bu mahkemelerin
hükümlerini derhâl icra edecekti. Fethin sembolü dışındaki bütün
mabetler açık kalacak, dinî ayinler tamamen serbest, eskiden olduğu
gibi icra edilecekti.
İşte, bütün bu uygulamalar, Doğu
Romanın fethiyle Batının hak ve vicdan hürriyeti
kavramlarıyla ilk defa tanışması demekti ama Batı,
araçlar değişse de aynı Batı olmaya 21inci yüzyılda
da olsa maalesef devam etmektedir. Günümüzde yaşanan zulümler, 1453 öncesinde
olduğu gibi sömürgen anlayışını büyük bir taassupla
sürdüren batıl Batının uygulamalarından başka bir
şey değildir. Aslında, Batı, fetihle
tanıştığı o insan hakları, vicdan hürriyeti,
adalet anlayışını geçen kayıp zamana rağmen idrak
edip uygulayabilse kendi de kazanacak ve insanlık rahat bir nefes alacak.
Yine de merhamet topraklarından Batı
âlemine, köprüden önceki son çıkış işareti gibi bir ikazla
sesleniyor ve diyoruz ki: Beyaz adam, silkelen ve 29 Mayısı insan
hakları, vicdan hürriyeti ve adalet bayramı ilan ederek işe
başla ve gereğini yerine getir.
Bu duygularla, Gazi Meclisimizi ve
milletvekillerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Çamlı.
Sayın milletvekilleri, şimdi, yerlerinden
söz talebinde bulunan on beş milletvekiline söz vereceğim. Söz
vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın
Kayışoğlu, Sayın Topal yerine Sayın Gündoğdu,
Sayın Engin, Sayın Şimşek, Sayın
Gaytancıoğlu, Sayın Atıcı, Sayın Kılıç
yerine Sayın Benli, Sayın Taşkın, Sayın Ertem,
Sayın Nurlu, Sayın İlgezdi, Sayın Yıldırım,
Sayın Çamak, Sayın Kuyucuoğlu ve Sayın Adıgüzel.
Sayın Kayışoğlu, sizden
başlıyoruz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun,
yurt dışından ilaç getirmek zorunda olan hastaların
prosedür nedeniyle yaşadıkları mağduriyetlere ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) Yurt
dışından ilaç getirmek zorunda olan hastalar prosedür zulmünden
mağdur oluyorlar. Teknolojinin, iletişimin bu kadar yoğun
olduğu günümüzde kronik hastalıkları olan bu kişileri hâlâ
İmza eksik. Mühür yamuk. Bir harf okunmuyor. Noktası eksik.
gibi gerekçelerle ve kargo yoluyla oyalayan, bazen aylarca ilaçsız
bırakan bu prosedür zulmüne son vermek için iktidar bir çalışma
yapıyor mu acaba?
BAŞKAN Sayın Gündoğdu
4.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu, cam
işçilerinin aldıkları grev kararının millî
güvenliği bozucu nitelikte bulunarak yasaklanmasına ilişkin
açıklaması
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
24 Mayısta grev kararı alan cam
işçilerinin aldıkları karar millî güvenliği bozucu
nitelikte bulunması nedeniyle yasaklandı. Kararla AKP Hükûmeti
demokrasiyi, hak aramayı, alın teriyle üretimi de yasaklamıştır.
Emekleriyle ürünlerini bir dünya markası yapan,
çalıştıkları kurumu bir dünya devi hâline getiren cam
işçilerinin grevini yasaklamak, emekçinin alın terine
gözyaşı karıştırmaktır. Dünya markası
ürünleriyle dünya devi hâline gelen şirketin emekçisinin, işçisinin
alın terini gasbetmek en büyük adaletsizliktir. Özgürlüklerin
kısıtlandığı, üretimin engellendiği Hükûmetin bu
yasağını asla kabul etmeyeceğiz. Cam işçilerimizin
demokrasi ve refah mücadelesinde yan yana, omuz omuza her platformda birlikte
olacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Sayın Engin
5.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, AKP Hükûmetinin
demokrasi anlayışına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; AKPnin demokrasi sloganıyla
başlattığı yeni atılım döneminden
ışık hızıyla atılım ve demokratikleşme
haberleri gelmeye başladı. Ankara Valiliği güneş
battıktan sonra ateş yakılmasını, şarkı ve
türkü söylenmesini yasakladı. Bitlisin 5 köy muhtarı referandumda
köylerinde evet sonucu çıkmadı diye kaymakam tarafından
görevlerinden alındı. İşçi grevleri, ulusal
bayramlarımızı kutlama ve Atamızı anma etkinlikleri
olağanüstü hâlde çok tehlikeli ve çok riskli oldukları gerekçesiyle
birer birer yasaklanıyor.
Ülkemizde ileri demokrasinin gelmiş olduğu
bu noktayı tüm dünya ülkelerinin kıskandığının
farkındayız. Diğer ülkeler Endüstri 4.0 gibi,
dijitalleşme gibi fuzuli işlerle uğraşadursunlar, AKP Hükûmeti
bu muazzam demokratikleşme atılımlarıyla bir kez daha
dünyada saygınlığımızı en üst noktalara
taşımıştır. İşte AKP, işte demokrasi!
BAŞKAN Sayın Şimşek
6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, cam sanayisinde
süren greve bir an önce son verilmesini ve başka bölgelere gönderilen
işçilerin tekrar Mersine getirilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, seçim bölgem olan Mersinde
Şişecam, Trakya Cam ve Anadolu Cam işçileri grev kararı
almışlardır ama Bakanlar Kurulu kararıyla grev iptal
edilmiştir. Zaten bu fabrikalarda birçok fırın
kapatılmış, burada çalışan yüzlerce işçi
Türkiye'nin başka bölgelerine gönderilmiş ya da işinden
olmuştur. Şu anda işveren ile işçiler arasında
pazarlık edilen rakam saat başı 1 TLlik bir rakamdır.
İşçinin el emeğine, göz nuruna
Hükûmetin sahip çıkmasını, bir orta yol bularak bir an önce cam
sanayisinde süren greve son verilmesini ve bölgeye yeni yatırımlar
yapılarak başka bölgelere gönderilen işçilerin tekrar Mersine
getirilmesini talep ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Sayın Gaytancıoğlu
7.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, her gün
farklı bir ilde yeni bir icra dairesi açıldığına ve AK
PARTİ iktidarından önceki ve sonraki icra dairesi
sayısını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Alanya, İzmir, Gebze, İstanbul
Her gün
farklı bir ilimizde yeni bir icra dairesinin
açıldığını okuyoruz. İktidarca uygulanan
yanlış ekonomi politikaları sonucu
vatandaşlarımız borçlarını ödeyemez hâle
gelmiştir. İcra dairelerinin açılışı devlet
erkânının katılımıyla tören düzenlenerek
yapılmaktadır. Oysa bu durum, vatandaşın ekonomisinin
geldiği durum açısından oldukça endişe vericidir. Ne kadar
yapılandırma getirirseniz getirin, halkın gelirini
artıramazsanız, işsizliği çözemezseniz, kısacası
ülkeyi tüketim değil, üretim ekonomisine dönüştüremezseniz buradan
çıkış yok. İcra dosyaları artık binalara
sığmıyor, vatandaşlarımız faiz ve haciz
kıskacı altında inim inim inliyor. Biraz bilgi sahibi olmak
istiyorsanız mahalle ve köy muhtarlıklarına uğrayın,
vatandaşa bayram tebriği mi geliyor, yoksa icra dairesinden yazı
mı geliyor?
Sorum şu Sayın Başbakan: Siz iktidar
olmadan önce Türkiyede kaç tane icra dairesi vardı, şimdi kaç tane
icra dairesi var?
BAŞKAN Sayın Atıcı
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
grevleri yasaklanan yaklaşık 6 bin cam işçisinin
direnişinin önünde saygıyla eğildiğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Değerli
arkadaşlar, AKP hak aramaya çalışanları engellemeye devam
ediyor. KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı cam
işçileri insanca yaşayacakları bir ücret talep ediyorlar,
işveren direniyor. İşçiler anayasal hakları olan grev
kararı alıyorlar, AKP patronların imdadına yetişiyor
ve grevi erteliyor. Gerekçe, ulusal güvenlik. Ne alakası varsa? AKP
Hükûmetinin bunu yapmaya hakkı yoktur. Emeği hiçe sayan, emekçinin
haklarını gasbeden AKPye inat, 6 bin civarında cam işçisi,
kendi vardiyalarını tamamladıktan sonra ek olarak bir vardiya da
direniş yapıyorlar. Hükûmetin derhâl bu soruna çözüm bulması
gerekiyor.
Ben burada, başta Mersin olmak üzere
Lüleburgaz, Gebze, Yenişehir ve Eskişehirdeki 9 fabrikada grevleri
yasaklanan yaklaşık 6 bin cam işçisinin direnişinin önünde
saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Benli
9.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 27
Mayısın 57nci yıl dönümüne ve Adnan Menderes ile Hasan Polatkan
ve Fatin Rüştü Zorluyu rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
27 Mayıs vesilesiyle söz almış
bulunmaktayım. 27 Mayıs 57nci seneidevriyesinde de ülkemiz
adına demokrasi tarihimizin utanç günü olmaya devam etmektedir. 27
Mayıs, Başbakan Adnan Menderesle yeniden kalkınmaya
başlayan ülkemizde, Türkiye'nin yararına olan tüm gelişmelere
karşı olma kararlılığındaki darbecilerin millî
iradeyi yok sayarak darağacına gönderdikleri kara darbe günüdür.
Yassıada mahkemelerinden kalan ise Türkiye hukuk tarihine
çalınmış kara bir lekedir. Bu utanç gününü ne tarihimiz ne de
milletimiz unutacaktır.
Bu vesileyle, merhum Başbakanımız
Adnan Menderes ile yol arkadaşları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü
Zorluyu rahmetle anıyor, bundan sonra bir daha hiçbir darbeye izin
vermeme kararlılığımızı milletçe
tekrarlıyoruz.
BAŞKAN Sayın Taşkın
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 29
Mayıs 1453 İstanbulun fethinin 564üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, mübarek ramazan ayının ülkemiz
ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
29 Mayısta İstanbulun fethinin 564üncü
yıl dönümünü büyük bir heyecan ve gururla kutladık. Daha 21
yaşında genç bir sultan iken, Peygamber Efendimizin (AS) övgüsüne
mazhar olan Fatih Sultan Mehmeti, onun kahraman ordusunu ve tüm
şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
İstanbulun fethi, bizim için ve tüm
insanlık için ibretle dolu büyük bir zafer olmakla beraber sosyal,
kültürel ve siyasi sonuçları açısından da dünya tarihinin en
önemli dönüm noktalarından biridir. Bu kadim şehir İstanbul
binlerce yıllık geçmişinin yanında, farklı dinlerden,
kültürlerden ve meşreplerden oluşan sakinleriyle bugün de Türkiyenin
özü ve özetidir. Dünyanın en güzel şehri İstanbulu bize miras
bırakan Fatih Sultan Mehmet ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Ertem
11.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, buğday hasadına
başlanmasına rağmen buğday fiyatlarının hâlâ
açıklanmadığına ve buğday alımı yapan
ofislerin hâlâ kapalı olduğuna ilişkin açıklaması
BİROL ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanına soruyorum: Dünyada tarım ürünlerinin taban fiyatı bir
yıl önceden açıklanmaktadır. Buna bağlı olarak çiftçi
hangi ürünü veya ürünleri ekeceğine karar vermektedir. Ama, ülkemizde Amik
Ovasında buğday hasadına başlanmasına rağmen
buğday fiyatları hâlâ açıklanmamış olup, buğday
alımı yapan devlete bağlı kuruluş olan ofisler hâlâ
kapalıdır.
Ayrıca, buğdaya kilo başına
verilen 5 kuruşluk destekleme de Hükûmetin çiftçiye olan bakış
açısının ne kadar ciddiyetsiz olduğunun en büyük
göstergesidir.
Ne yazık ki amaç, Hükûmetin kendi
yandaşları olan tüccarlara çiftçiyi peşkeş çektirmekten
başka bir şey değildir. Tarım
Bakanlığını bu konuda uyarıp -buğday
üreticilerini daha fazla rencide etmeden- göreve davet ediyorum.
Ayrıca, tüccarlarla dirsek temasında olup
da çiftçileri öteleyen Sayın Orhan Karasayarın da dikkatine
özellikle sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Nurlu
12.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Manisada askerlerin
yedikleri yemekten zehirlendiklerine ve bu zehirlenme vakaları ile askerî
birliklerin yemek ihalelerinin ve kantinlere gıda temin eden
şirketlerin araştırılmasının zorunlu
olduğuna ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU (Manisa) Sayın Başkan, bir
hafta içinde Manisanın en büyük iki askerî birliğinde binden fazla
askerimiz, yedikleri yemeklerden zehirlenerek hastanelere
kaldırılmış, er Hüsnü Özel maalesef yaşamını
yitirmiştir. Kışlalarda yaşanan zehirlenme vakalarıyla
ilgili, Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere
bugüne kadar hiçbir resmî makam, tatmin edici bir açıklama
yapmamıştır.
Karavana, askerlikte özel bir öneme sahiptir. Vatani
görevlerini yapan askerlerin sağlıklı beslenmelerine gösterilen
özen, devletimizin geçmişten gelen bir geleneğidir. Bu nedenle,
Manisa Batı Kışlada 3 bin, Kırkağaçta 6 bin askerin
bulunduğu birliklerde yaşanan zehirlenme vakaları, askerî
birliklerin yemek ihalelerinin ve kantinlere gıda temin eden
şirketlerin araştırılması zorunluluğunu
doğurmuştur. Askerlerimizin zehirlenme nedenlerinin en kısa
zamanda açıklanması gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
İlgezdi
13.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin,
Hükûmetin uyguladığı sağlık politikasının
sonuçlarına açıklaması
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan,
Türkiyede olmaz denen şey olmuş ve artık hastanelerin doktor
kadroları da icradan satılığa
çıkarılmıştır. Konya 8. İcra Dairesi
tarafından, iflas eden bir hastanenin doktor kadrosu için
yaklaşık 6 milyon lira değer biçilmiştir. Bu olay, on dört
yıldır yürürlükte olan hastaneleri iş yeri, hastayı
müşteri, doktorlar ve yardımcı sağlık
kadrolarını da müşteri temsilcisi hâline dönüştüren
sağlıkta dönüşüm sisteminin iflas ettiğinin açık
göstergesidir. Unutmayalım ki hastanelerdeki doktor kadrolarının
tıpkı bir taksi plakası gibi satılması hekimlik
mesleğine de ihanettir.
Buradan
Sağlık Bakanına soruyorum: On dört yıllık
sağlıkta dönüşümün acı bilançosunu ne zaman
açıklayacaksınız? Fiziki ve sözlü şiddete
uğradığı için şikâyetçi olan sağlık
çalışanı sayısını ne zaman
açıklayacaksınız? İktidarınız döneminde intihar
eden doktor, hemşire ve sağlık çalışanı
sayısını ne zaman açıklayacaksınız? Yanlış
tedavi ya da zamanında müdahale edilmediği için hayatını
kaybeden hasta sayısını ne zaman
açıklayacaksınız?
BAŞKAN
Sayın Yıldırım
14.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Gezi direnişinin 4üncü yıl dönümüne
ve iktidarı tarım ürünlerinin taban fiyatlarını
belirlemeye, mevsimlik işçilerin koşullarının düzeltilmesine
yönelik bir çalışma yapmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Bugün,
Gezi direnişinin 4üncü yıl dönümü. Bu direnişte
yaşamını yitiren, yaralanan ve bedel ödeyen herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Adıyamanımız,
üç tarafı suyla çevrili, o kadar verimli tarım arazilerine sahip iken
maalesef susuz tarıma ve ırgatlığa mahkûm edilmiştir.
Bu susuz tarımdan kaynaklı, halk, büyük çoğunlukla tahıl
üretmektedir. Hasat mevsimi neredeyse bitecek ama iktidar hâlen tahıl
taban fiyatlarını belirlememiştir, resmen halk tefecilerin
insafına bırakılmıştır.
Aynı
şekilde, Adıyamanın kaderi hâline gelmiş mevsimlik
işçilik yani ırgatlık, Malatya'da kayısı sezonun
açılmasıyla birlikte başlamış bulunmaktadır. Her
yıl mevsimlik tarım işçileri güvenli olmayan araçlarla taşınıp
sağlıksız ve kötü barınma koşullarında
yaşamaktadır. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dokuz-on
saat çalışıp günlük 35-40 lira gibi komik ücretler
almaktadır.
İktidarı
ivedilikle tarım ürünlerinin taban fiyatlarını belirlemeye,
aynı şekilde mevsimlik işçiler için de taşıma,
barınma, çalışma, yevmiye gibi koşulların
düzeltilmesine yönelik bir çalışma yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çamak
15.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, sosyal hizmetin
tüm gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de hak
ettiği değeri görmesini ve işsiz sosyal
çalışmacılar ordusunun istihdam sorununun bir an önce
çözülmesini dilediğine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan, bu hafta Hacettepe Üniversitesinde sosyal sorunlar ve
sosyal hizmetin geleceği bağlamında Uluslararası Sosyal
Hizmet Kongresi gerçekleştirilmekte. Türkiyede düzenlenen en büyük
uluslararası sosyal hizmet organizasyonu niteliğindeki bu kongre,
dünya çapındaki bilim insanlarının katılımıyla
ülkemizin tanıtımı açısından oldukça önemli. Türkiye
olarak sosyal hizmette işsizlik rekorlarımızla değil, böyle
uluslararası kongrelerle anılmalıyız. Bu vesileyle sosyal
devletler için kilit bir role sahip sosyal hizmetin, tüm gelişmiş
dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de artık hak ettiği
değeri görmesini ve işsiz sosyal çalışmacılar
ordusunun istihdam sorununun bir an önce çözülmesini diler, teşekkür
ederim.
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın Kuyucuoğlu...
16.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, terörle
mücadelede gazi olanlara emekli maaşı hariç tüm gazilik
haklarının verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU
(Mersin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Şehit ve gazilerimize
yardımcı olmak, hepimizin görevi; yalnız, şehit ve gaziler
arasında ayrımcılık yapmak da doğru değildir. 15
Temmuz darbe girişiminde yaralanan vatandaşlarımıza
yönelik, yaralanma derecesine bakılmaksızın, gazilik hakkı
getirilmiştir ancak terörle mücadelede gazi olan bu insanlara emekli
maaşı hariç tüm gazilik haklarının verilmesi de gerekiyor;
bunu da ilgililere duyurmak istiyoruz.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel...
17.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, Gezi
gençliğinin özgürlük ve demokrasi için meydanlarda olduğuna ve adalet
ile vicdanın safında olduklarına ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
FETÖnün siyasi
ayağına dokunmadan, FETÖyle mücadele bahanesiyle, sahte belgelerle
ortaya dökülenler şimdi de Geziye çatmış. O yüzden, bir
zamanlar Kabataş yalanının arkasına
sığınarak Geziyi hedef gösterenlere bir kez daha
hatırlatmak istiyorum: Siz, Türkçe olimpiyatlarında Gezi
gençliğini cemaate şikâyet edip cemaatten medet umarken, Gezi
gençliği, hiç kimseye yaranma kaygısı gütmeden özgürlük ve
demokrasi için meydanlardaydı. Siz, bugün FETÖden tutuklu dönemin
İstanbul Valisine arka çıkarken, Gezi gençliği,
İstanbulun yeşili talan edilmesin. diye meydanlardaydı.
Tıpkı bugün yalnızca adalet istedikleri için
tutukladığınız, adli sicil kayıtlarına
rağmen terörist ilan etmekten çekinmediğiniz Nuriye ve Semih gibi
Gezi gençliği, adaletin ve vicdanın safındaydı; siz ise dün
olduğu gibi bugün de yalanın, iftiranın
safındasınız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de
teşekkür ederim.
Şimdi, söz talep eden
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada 27
Mayıs Cumartesi günü 5,1 büyüklüğünde yaşanan deprem nedeniyle
vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, depremle
mücadelede can kaybını ve ekonomik kaybı minimuma indirmek için
stratejiler geliştirilmesi gerektiğine ve Manisadaki askeri
birliklerde zehirlenme ve enfeksiyon vakaları yaşanmasına
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Manisada 27 Mayıs Cumartesi günü merkez üssü
Saruhanlı ve Gölmarmara ilçeleri olan 5,1 büyüklüğünde deprem meydana
gelmiştir. Gölmarmara ilçesi Tiyenli ve Değnekler Mahalleleri ile
Saruhanlı ilçesi Kumkuyucak ve Lütfiye Mahallelerinde etkili olan ve
Manisa ili geneli ile çevre illerde de hissedilen depremde çok şükür ki
can kaybı ve yaralı yoktur ancak bu ilçelerimizde 115 konut
ağır, 81 konut hafif hasar görmüştür. Depremden etkilenen
vatandaşlarımıza AFAD ve Kızılaydan yardımlar
ulaştırılsa da bölgede çadır ihtiyacı hâlen devam
etmektedir. 27 Mayıstaki bu ilk depremden sonra 4,9 ve 4,8 büyüklüklerinde
iki deprem ve ayrıca 200e yakın artçı sarsıntı
meydana gelmiştir. Ayrıca, uzmanlardan gelen açıklamalar, Manisa
bölgesindeki tektonik hareketliliğin devam edeceğine işaret
etmektedir. Manisadaki bu hareketlilik, deprem gerçeğini hiçbir zaman
unutmamamız gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Deprem şüphesiz ki tabii hadisedir, önceden
tahmin edilmesi şu an için mümkün değildir ancak
vatandaşlarımızı deprem tehdidiyle baş başa da
bırakamayız. Depremle mücadele, öncesi ve sonrasıyla iki
aşamalı bir planla yürütülmelidir. Elbette Manisada devam eden
eksikler ve ihtiyaçlara rağmen AFAD ve Kızılay ekiplerini
vatandaşlarımızın yaralarını sarmak için
yapmış olduğu çalışmalardan dolayı tebrik
ediyoruz. Ancak depremle mücadele, sadece deprem sonrasında deprem
yarasını sarma faaliyeti değildir; depreme hazır olmak,
sadece deprem sonrasına da hazır olmak değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Depremle mücadelede can
kaybını azaltmak, ekonomik kaybı minimuma indirmek için
stratejiler geliştirilmelidir.
Bu vesileyle Manisalı
vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun diyorum.
Geçtiğimiz hafta 23 Mayısta yine Manisa 1.
Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığında 1.046 askerin
enfeksiyon ve zehirlenme vakası yaşamasının ardından,
bu defa 27 Mayısta yine Manisanın Kırkağaç ilçesindeki 6.
Jandarma Komando Eğitim Alay Komutanlığında 400 askerimiz
gıda zehirlenmesiyle karşılaşmıştır,
Manisada 1 askerimiz şehit olmuştur. Manisa Merkez ve
Kırkağaçta pek çok askerimizin tedavisi hâlen devam etmektedir.
Elbette bu vakaya münferit bir hadise olarak
bakamayız. Bir hafta içerisinde aynı şehirde meydana gelen bu
iki hadisenin enine boyuna değerlendirilmesi,
araştırılması ve konunun açıklığa
kavuşturulması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Tabii ki.
Bir dakika daha ek süre veriyorum size Sayın
Akçay.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu vesileyle şehidimize Allahtan rahmet,
acılı ailesine, sevenlerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum. Ayrıca, bütün askerlerimize
geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, tedavileri devam edenlere acil şifalar
diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de Sayın
Akçay.
Sayın Yıldırım, buyurun.
19.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
bütün İslam âleminin ramazan ayını tebrik ettiğine,
Muş Milletvekili Burcu Çelikin tutuklanmasına ve küçük
çocukların anneleriyle birlikte cezaevinde bulunması
uygulamasının demokrasinin ve yasama organının utancı
olduğuna, Çorum katliamının 37nci ve Gezi direnişinin
4üncü yıl dönümleri ile Ahmed Arifin 26ncı, Nazım Hikmetin
54üncü ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; rahmet, bereket ve sabır ayı olan ramazan ayına
girmiş bulunuyoruz. Ben, başta tüm halkımız olmak üzere
bütün İslam âleminin ramazan ayını tebrik ediyorum. Bu
ayın, barışa, kardeşliğe, eşitliğe vesile
olmasını Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gün yok ki insan hakları ihlallerinin ileri düzeyde
uygulandığı bir ülke olarak anılmayalım. En son, bu
Parlamentonun üyesi olan, bu yasama organının üyesi olan Burcu Çelik
arkadaşımız, akla zarar bir kararla tutuklandı ve
tutuklayan, asıl mahkemesi değil, kendi mahkeme başkanı
değil; asıl mahkemesinden orada bulunan bir tek savcının
ifadesi alındığı için serbest bırakılması
talebine rağmen başka bir mahkemenin heyeti tarafından
tutuklandı.
Burcu Çelik arkadaşımızın
çocuğu, 3 yaşında ve bu hafta itibarıyla cezaevine girecek
çünkü annesine olan ihtiyacını, bu duyguyu annesine, babasına
evlatlık bağıyla bağlı olan veya evlat sahibi olan
bütün anne, babalar bilirler. Bunu bu ülkenin demokrasisinin, bu ülkenin yasama
organının bir utancı olarak bütün milletvekillerinin bilgisine
sunmak istiyor ve bu uygulamanın bir an önce son bulması, bu hukuksuzluğun
ortadan kaldırılmasını talep ediyorum.
Sayın Başkan, dün, Çorum
katliamının yıl dönümüydü. Çorum katliamı, bu ülkede,
farklı kimliklerle bu ülkenin bir zenginlik öğesi olarak yaşayan
ötekileştirilmişlere karşı yönelimin birçok örneğinden
sadece bir tanesiydi. Çorum katliamında Alevi
yurttaşlarımıza dönük uygulamaların planlı bir
politikayla nasıl katliama dönüştüğünü
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
bu ülkenin, maalesef, tarihine kara bir leke olarak
kaydetmişiz biz. Katliamda hayatını kaybedenlerin
anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Aynen, hak arama bilinci, bugün yıl dönümü
olan, 4üncü yıl dönümü olan Gezide olduğu üzere. İktidarlar,
her zaman, kendi iktidarlarını sarsacak olan ve hak arama
yöntemlerini geniş kitlelerce arayanlara karşı bu şiddet
uygulamalarına kolayca başvurabilmişlerdir. Cumhuriyet tarihi
boyunca Gezi ve Çorumdakine benzer örneklere Şeyh Saitte,
Ağrıda, Dersimde, Koçgiride, Zilanda, Sivasta, Maraşta ve
Roboskide, Cizrede, Surda çokça tanıklık ettik. Bu temelde,
Türkiye demokrasi tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olan
Gezi direnişinin yıl dönümünde, o gün direnenleri,
haklarını arayanları, kendisine dayatılan despotik
yapıları kabul etmeyenleri, hayatını kaybedenleri rahmetle
andığımı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Size de bir dakika ek süre veriyorum
Sayın Yıldırım.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim.
Bir de bu hafta, bu ülkenin edebiyatına,
insanlarının duygusuna tercüman olmuş olan iki önemli
şairin ölüm yıl dönümü. Birincisi, hemşehrim Ahmed Arifin, 2
Haziranda ölüm yıl dönümü; diğeri ise maalesef, bir sürgünde
hayatını kaybetmiş büyük şair Nazım Hikmetin ölüm
yıl dönümü. Hemşehrim olan Ahmed Ariften küçük bir mısrayla
sözlerimi tamamlamak istiyorum: Ne alnımızda bir ayıp ne koltuk
altımızda saklı haçımız var/Biz bu halkı sevdik
ve de bu ülkeyi/İşte budur bağışlanmaz, korkunç
suçumuz. diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Gök, buyurun.
20.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, ramazan ayının
tüm İslam âlemine huzur getirmesini dilediğine, AK PARTİ Genel
Başkanının AK PARTİ Grubunda yapmak istediği
toplantıya katılmadan önce Meclise
Cumhurbaşkanlığı Forsu çekilmesi uygulamasını
kınadığına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Başlayan ramazan ayının, ülkemize ve
tüm İslam âlemine esenlik ve huzur getirmesini diliyorum.
Sayın Başkan, bugün, Anayasa
değişikliğinden sonra bir garabet uygulamaya tanık olduk
hep birlikte. AK PARTİ Genel Başkanının, Genel
Başkan sıfatıyla AK PARTİ Grubunda yapmak istediği
toplantıya katılmadan önce Gazi Meclisimize Cumhurbaşkanlığı
Forsu çekildi. Şimdi, bu uygulamaların bundan sonra giderek
nasıl birbirinin içine gireceğini ve kurumlarımızı
nasıl tahrip edeceğini göstermesi açısından çok ibret verici
bir hadisedir. Cumhurbaşkanı, elbette, Anayasa gereği, Meclisin
açılış günlerinde gelir, Meclise hitap eder ama
Cumhurbaşkanının görevi bundan ibarettir, Meclisle ilgili
diğer görevlerinin dışında. Cumhurbaşkanı
sıfatıyla Meclise gelmek istemeyen, AK PARTİ Genel Başkanı
sıfatıyla gelmek isteyen bir şahsiyete karşı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde fors çekilmesi ne anlama gelmektedir? Burası,
Cumhurbaşkanının AK PARTİ Genel Başkanına
hükmedeceği bir yer değildir ki.
Meclis Başkanını açıkça
kınıyorum. Meclis Başkanı, işini gücünü
bırakmış, AK PARTİ Genel Başkanını
karşılıyor bugün. Eğer AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla konuşacaksa
konuşacağı başka mekânlar yok değil, AK PARTİ
Genel Merkezi var, gerekirse sarayında konuşur ama Gazi Mecliste AK
PARTİ Genel Başkanı sıfatıyla konuşmaya gelen
bir şahsiyetin, Cumhurbaşkanlığı Forsuyla
karşılanması ne demektir Sayın Başkan? Böyle bir
tabloyu kınıyorum. Sayın Meclis Başkanını
huzurunuzda kınıyorum. Eğer, bir genel başkanı
karşılamayı nezaket içerisinde düşünüyorsa bizim de Genel
Başkanımız var, gelsin Sayın Meclis Başkanı
karşılasın, MHPnin var, HDPnin var. Böyle bir tablo olabilir
mi? Bakın, kavramların, kuralların nasıl birbirine
girdiğinin bir göstergesidir bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Kavramlar ve kurallar
birbirine giriyor Sayın Başkan. Tarafsızlık yemini eden
Cumhurbaşkanı, bugün taraflı bir konuşma yapıyor.
Yani, Anayasa tamamen ayaklar altında. Namus ve şerefi üzerine
tarafsız kalacağını ifade eden Cumhurbaşkanı, o
şapkasını üzerinde tutmuyor, bir başka şapka giyerek
bugün Mecliste bütün kuralları altüst etmiştir. Böyle bir tablo, iyi
bir tablo değildir Sayın Başkan. Bu tablo, Türkiyenin
kaldıracağı bir tablo değildir, herkes görevini yapacaktır.
Bakın, bu Anayasa değişikliğinin getirdiği
ağır sonuçları önümüzdeki günlerde göreceğiz ama herkes
kendi işini yapmazsa birden fazla karpuzu koltuğunun altına
almaya kalkarsa olacakları hep beraber yaşayacağız. Bugün
Cumhurbaşkanlığı Forsunu Meclise diken ve asan Meclis
Başkanını bir kez daha kınadığımı ve
bundan sonra bu tip olayların burada yaşanmaması için, sizin
huzurunuzda açık yüreklilikle herkesi de göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
Sayın Turan, buyurun.
21.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, tüm milletin
ramazanını tebrik ettiğine, 29 Mayıs 1453 İstanbulun
fethinin 564üncü yıl dönümüne, hayatını kaybeden siyaset
adamı Ahmet Ere Allahtan rahmet dilediğine, Spor Toto Süper Lig
şampiyonluğunu garantileyen Beşiktaşı tebrik
ettiğine ve Cumhurbaşkanının olduğu her yerde, gece
gündüz forsun dalgalandırılmasının kanun gereği
olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kişinin âdeta kendini tuttuğu, iradesinin
güçlendiği, garip gurebayı daha iyi anladığı,
insanı Allaha daha yaklaştıran, toplumla
kucaklaştıran mübarek ramazan ayına girmiş bulunuyoruz.
Ben, öncelikle hem sizin şahsınızda tüm vekillerimizin hem tüm
milletimizin ramazanını şimdiden tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, dün, biliyorsunuz
İstanbulun fethinin yıl dönümüydü. 29 Mayıs 1453, dünya tarihi
için bir dönüm noktası. İstanbul, Osmanlının yönetimi
altında farklı medeniyetlere, kültürlere, inançlara ev sahipliği
yaptı uzun yıllar. İstanbul, bize tarihin bir emaneti. Bu
yıl dönümü vesilesiyle fethin mimarı Fatih Sultan Mehmet başta
olmak üzere tüm askerlerini, şehitlerini, gazilerini rahmetle anmak
istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu arada, dün hayatını kaybeden milliyetçi hareketin
önde gelen düşünürlerinden ve siyaset adamlarından Ahmet Ere de
Allahtan rahmet diliyorum, sevenlerinin ve milliyetçi camianın
başı sağ olsun.
Sayın Başkan, ayrıca, son olarak,
biliyorsunuz pazar günü Gaziantepsporu yenerek sezonun şampiyonluğunu
garantileyen Beşiktaşı tebrik etmek, taraftarlarının
sevincini paylaştığımızı ifade etmek istiyorum.
Bir de Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; az önce, kıymetli CHP Grup Başkan Vekilinin,
Sayın Cumhurbaşkanının Meclisi ziyaret etmesi, AK
PARTİ Grubuna katılması ve konuşma yapması
dolayısıyla forsun göndere çekilmesinden kaynaklı bir
eleştirisi oldu. AK PARTİ, yeni dönemi iyi okuyan bir parti. AK
PARTİ, ne yaptığını iyi bilen bir parti; ayakları
yere sağlam basan, hukuk zemininde, kanunlar çerçevesinde işini
yapmaya çalışan bir parti. 16 Nisandan sonra yeni döneme ayak
uydurmak herkesin görevi. AK PARTİnin de diğer partilerin de bu yeni
döneme göre tavrını alması, parametrelerini gözden geçirmesi
görevi var. Ancak söz konusu, bayrak olunca...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan,
söz konusu, bayrak olunca, fors olunca daha hassas olduğumuzu ifade etmek
isterim. Asla öyle anlık bir Cumhurbaşkanlığı
Forsunun göndere çekilmesi söz konusu değildir. 1985 tarihli Türk
Bayrağı Tüzüğünün 28inci maddesinde konu çok
ayrıntılı düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanının
olduğu her mekânda, her makamda, her yerde, gece, gündüz, sabah o forsun
dalgalandırılması kanunun gereğidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
Sayın Gök...
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bugün sabahtan itibaren Meclisimizde garip uygulamalar başladı. Bir
kere, herhâlde öncelikle AK PARTİ Grubuna katılanlar buna bir
şey söylemek durumunda; onu ben konuşmayayım, kendileri
konuşsunlar. Mecliste olağanüstü güvenlik önlemleri, bütün yollar
tutulmuş. Bakın, ben Çayyolundan geliyorum. Nedir?
Cumhurbaşkanı Meclise gidecekmiş, dakikalarca bütün araçlar
tutuldu, kapılar kapatıldı, içeri girmek mümkün değil,
polisler Mecliste her yeri kesmiş, Buradan geçemezsiniz, şuradan
geçin., Bunu yapamazsınız, şunu yapın. Böyle bir tablo
olabilir mi? Sonuçta burada AK PARTİnin bir grup toplantısı
yapılacak. AK PARTİnin bir grup toplantısına
Cumhurbaşkanlığı sıfatını üzerinde tutan bir
şahsiyet buraya gelecek diye, sadece Meclis değil, bütün
Ankaranın güzergâhı... Üzerlerimizde helikopterler uçuyor, sanki...
Neden korkuyor Sayın Cumhurbaşkanı? Sonuçta burası,
milletin seçtiği bir Meclis. Kendi Meclisinden korkulur mu? Helikopterler
üstümüzde, polisler her yerde, büyük güvenlik önlemleri, AK PARTİnin grup
toplantısına konuşma yapmak üzere giden bir
Cumhurbaşkanı. Sayın Başkanım, yani böyle bir tablo
Türkiyeye yakışan bir tablo değil, vahim bir tablo. Her zaman
söylüyoruz...
BAŞKAN Güvenlik önlemlerinin
alınmasını mı eleştiriyorsunuz Sayın Gök?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, ben bu
Meclise geldiğim zaman... Cumhurbaşkanının görev
yapacağı alan bellidir. Cumhurbaşkanı, bu Mecliste
Anayasamızın 104üncü maddesine göre, yasama yılının
ilk günü gelir, bu Mecliste konuşur, biz de ona göre kendisini
karşılarız.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Siz hâlâ
eski Anayasada kalmışsınız.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama Cumhurbaşkanı
sıfatıyla Mecliste yapacağı yegâne tasarruf budur.
Eğer siz Cumhurbaşkanı sıfatı ile AK PARTİ Genel
Başkanlığı sıfatını birleştirirseniz
böyle bir tablo ortaya çıkar. O zaman Cumhurbaşkanı kendine
güvenecek, Ben bugün Cumhurbaşkanlığını bir kenara
bırakıyorum. Diyecek, buraya normal bir şekilde gelecek,
icabına bakacak. Burada yapılan uygulama
Cumhurbaşkanlığı uygulaması. Böyle bir tabloyu kabul
etmemiz mümkün değildir, demokrasimiz açısından vahimdir.
Umarım ve dilerim ki bir daha tekrarlanmaz. Ben, bu haklı
uyarıyı yapmak durumundayım.
Ayrıca, şahsım olarak söylüyorum ki
Cumhurbaşkanının, AK PARTİ Genel Başkanı
sıfatıyla Meclise geleceğini ve bu nedenle alınan hiçbir
güvenlik önlemini de yerine getirmeyeceğimi peşinen ifade ediyorum.
Ben, halkın seçtiği bir milletvekiliyim. Ben, halkıma
güveniyorum, Meclisteki bütün arkadaşlarıma güveniyorum ama bir
Cumhurbaşkanı gelecek diye kendimi o güvenlik cenderesi içerisinde
hissetmeyeceğimi buradan açıkça ilan ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Gök, sizin düşünceniz
böyle olabilir ama hepimiz biliyoruz ki 16 Nisanda bir Anayasa
değişikliği oldu ve Cumhurbaşkanının partisiyle
ilişkisini kesmesi gerektiği olan hükmü iptal edildi. Şimdi,
yeni bir uygulama var
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Uzatmayalım
Sayın Başkan.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, o konu ayrı bir
konu. Ben, Meclisin binalarının içini kastediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz.
Kendisi, tabii ki 16 Nisandan sonraki bu yeni
uygulamaya uygun olarak partisinin grup toplantısına gelebilecektir,
rahatlıkla da gelebilir; bunda herhangi bir anayasal engel yok. Ancak,
güvenlik tedbirinin alınması konusunda da
itirazlarınızı tabii ki sayın grup başkan vekili
dikkate almıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Ve o forsun çekilmesi
Sayın Başkan
BAŞKAN Onu hariç tutarak söylüyorum ama
güvenlik önlemlerinin alınmasına da itiraz etmek, yerli bir şey
değildir diye düşünüyorum ama sayın grup başkan vekilinin
de gerekli notları almış olduğunu düşünüyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Görüşeceğiz
Sayın Başkanım. Bunlar uluslararası standartlarda
yapılan çalışmalar.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
biz hassasiyetimizi belirttik.
BAŞKAN Onu belirtiniz, tamam.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani, bir kişide birden
fazla sıfat birleşirse ne oluyor? İşte böyle bir tablo
ortaya çıkıyor. Bu tablo, Türkiyeye yakışan bir tablo
değil. Biz ne kadar hassassak
BAŞKAN Vallahi, halk, 16 Nisanda bunu uygun
görmüş
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Biz de uygun gördük
Sayın Başkan, Levent Gök görmedi galiba.
BAŞKAN
evet demiş Sayın Gök,
yapacak bir şey yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
halkımızın bütün kararlarının
başımızın üstünde yeri var.
BAŞKAN Elbette.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla konuşacağı başka
mekânlar var, benim kastettiğim, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde eğer siz AK PARTİ Genel Başkanı
sıfatıyla geliyorsanız o sıfatla
karşılanırsınız. Cumhurbaşkanı olarak
geliyorsanız, bakın o zaman bizden kendinizi zaten
ayırıyorsunuz; işin içinde CHP yok, MHP yok, HDP yok, kimse yok.
BAŞKAN Peki, tamam, teşekkür ederim
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu tablo,Türkiyeye
yakışan bir tablo değil.
BAŞKAN Anlaşıldı Sayın
Gök, anlaşıldı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Konu, polemik konusu
olsun istemiyorum ancak forsla ilgili başlayan tartışma,
başka bir yere çekilmiş oldu. Forsla ilgili yapılan tüm
işlemler, yasalara uygun, tüzüğe uygun yapılan işlemlerdir.
Cumhurbaşkanının olduğu yerlerde o fors çekilir.
İkincisi, Sayın Başkanın ifade
ettiği, eğer güvenlik çalışmalarında sizleri
rahatsız eden ekstra bir şey varsa biz iletelim çünkü Meclisteki
güvenliğin hassaten daha iyi olduğunu düşünüyoruz. Biz bugün bir
sıkıntı yaşamadık ama varsa böyle bir mesele
konuşalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Milletvekillerini
sokmuyorlar Meclise ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yapılan bütün
çalışmalar, uluslararası güvenlik standartlarında
yapılan çalışmalardır. Ayrıca, bir kişide iki
tane görev vesaire, bu tarz tartışmaları çok geride
bıraktık. Türkiye'nin Anayasasında, milletin kabul ettiği
Anayasada Cumhurbaşkanının siyasi partiyle bağı
olması yasağı kaldırılmıştır; bu,
şu an yıl dönümü olan 27 Mayısçı vesayetçi
anlayışın getirdiği bir anayasa
çalışmasıydı; zayıf cumhurbaşkanı, iş
yapmayan cumhurbaşkanı, sembolik cumhurbaşkanı
anlamındaydı. Şu anki Cumhurbaşkanlığı
döneminde isterse siyasi partilerle üyelik bağı kurulabilir, partinin
delegesi kabul ederse o cumhurbaşkanını genel başkan
yapabilir. Kaldı ki 16 Nisanda milletimiz bu yetkiyi vermiştir. Bu
yetkinin gereği olarak AK PARTİ kongresi toplanmış,
Cumhurbaşkanımızı Genel Başkan seçmiştir. O
kişinin bir, iki, üç, beş görevinin olması bizim meselemizdir,
Sayın Başkanın değil.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
şimdi, ben de bir polemik konusu yaratmak amacında değilim ama
BAŞKAN Sayın Gök, gerçekten bir polemik
konusu yapmayalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Efendim, gereksiz bir
tartışma Sayın Başkan.
BAŞKAN Şöyle bir ayırım var,
onu Sayın Turan da söyledi: Sayın Cumhurbaşkanının
Meclise bir Genel Başkan konumuyla, statüsüyle gelmesinde hiçbir mahzur
yok çünkü 16 Nisanda halkımız
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, öyle gelsin.
BAŞKAN
bu konuda bir karar verdi, dedi ki: Cumhurbaşkanının
partiyle ilişiği kesilecek olan Anayasa hükmünün iptal edilmesine
Evet diyorum. Burada hiçbir problem yok, halkımız bu yönde karar
verdi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Var var,
mühürsüz seçim bu, mühürsüz seçim; ona da itirazımız var.
LEVENT GÖK (Ankara) Peki, ama
BAŞKAN Diğer konuyu ise Grup Başkan
Vekili Sayın Turan da söyledi. Sizin rahatsız olduğunuz herhangi
bir şey varsa görüşürsünüz grup başkan vekilleriyle
LEVENT GÖK (Ankara) Rahatsız olduğumuz
konu şu efendim, tek cümleyle ifade edeyim.
BAŞKAN Anladım ben sizi, anladım.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani AK PARTİ Genel
Başkanı sıfatıyla gelsin, bir şey dediğimiz yok
ama Cumhurbaşkanı sıfatıyla gelip ona göre burada bir
işlem tesis ediliyorsa ona biz müdahale ediyoruz.
BAŞKAN Anladım, onu anladım, gayet
net ifade ettiniz. Bu, konuşarak halledilecek bir şey. Polemik konusu
yapmayalım anlamında söylüyorum ben de.
LEVENT GÖK (Ankara) Umarım öyle olur.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak
hayırlı ramazanlar dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biz de
Divan olarak ülkemize ve milletimize hayırlı ramazanlar diliyoruz.
Huzur, sevgi, paylaşma ve bereket üstümüzde olsun diyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu gündemin sözlü
sorular kısmının 1, 2, 82, 125, 126, 127, 338, 339, 340, 341,
342, 343, 344, 345, 375, 387, 430, 435, 451, 460, 461, 462, 487, 492, 506, 507,
517, 540, 541, 550, 551, 552, 553 ve 568inci sıralarında yer alan
önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Şimdi Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
onları okutacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grup Başkan Vekilleri Diyarbakır Milletvekili
Çağlar Demirel ile Diyarbakır Milletvekili İdris Balukenin,
Cizrede bodrumlardan çıkan cenazelerin otopsilerinin bilimsel
yapılıp yapılmadığının ve aileler ile
avukatların iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/541)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Cizre'de "vahşet bodrumlarından
çıkan cenazelerin otopsilerinin bilimsel ve adlî tıp
uzmanlığına göre yapılıp
yapılmadığının incelenmesi, ailelerin ve
avukatların iddialarının araştırılması,
Minnesota Protokolü'nün ihlal edilmesi durumunun incelenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci, İçtüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
Çağlar Demirel İdris
Baluken
HDP Grup Başkan Vekili HDP
Grup Başkan Vekili
Diyarbakır Diyarbakır
Gerekçe:
Cizre'de günlerdir devam eden sokağa çıkma
yasağının olduğu süreçte ilki 23 Ocak 2016 tarihinde
gündeme gelen kamuoyunun "vahşet bodrumları diye
adlandırdığı olaylarda 150'den fazla insanın yaşamını
yitirdiği bilinmektedir. Türkiye'nin toplumsal hafızasına bir facia
olarak kazınan bu olaylar sonucunda cenazelerin yandığı ve
tanınmaz hâle geldiği yine edinilen bilgiler arasındadır.
Cenazelerin birçoğu otopsi işlemlerinin gerçekleştirilmesi için
Antep, Urfa, Mardin ve Silopi'ye gönderilmiştir. Fakat Silopi, Siverek,
Cizre, Şırnak, Urfa, Antep ve Mardin'e gönderilen onlarca cenazenin
teşhisinde, otopsisinde ve ailelerin cenazeleri alma sürecinde ciddi
sorunlar yaşandığı ifade edilmektedir. Adli tıp
kurumlarına getirilen cenazelerin bazılarının hâlen kimlik
tespiti yapılmadığı ya da kimlikleri tespit edilmiş
olanların hâlen ailelerine teslim edilmediği aktarılan bilgiler
arasındadır.
Hayatını kaybeden kişinin otopsi
işlemleri başlatılmadan evvel yakınlarına teşhis
işlemlerinin yaptırılması yasal bir zorunluluk
olmasına karşın, hayatını kaybeden kişilerin
yakınları ve avukatlar, cenazelerin tespit edilmesine yönelik
olanakların adli tıp kurumları tarafından
sağlanmadığını ve teşhis işlemlerinin
engellendiğini aktarmışlardır. Bunun yanı sıra,
cenazelerin morglarda değil dışarıda bekletildiği ve
cenazelerin çürütülmeye bırakıldığı da
sıklıkla ifade edilmektedir.
İddialara göre, cenazelerin otopsisi
esnasında da türlü usulsüzlükler meydana gelmiş ve uzman, avukat ya
da doktorların otopsilere girmelerine izin verilmemiştir. Baş
gösteren durumları savcılara iletmek isteyen HDP milletvekillerinin
ısrarlarına rağmen savcılar hem görüşme taleplerini
hem de ilgili talebi içeren dilekçeleri reddetmişlerdir.
Otopsilerle ilgili yaşanan bu sorunlarla
birlikte cenazelerin ailelere teslim edilmesi ile sonradan defin
işlemlerinin aileler ve halk tarafından yapılması yönünde
de ciddi engeller oluşturulmuş durumdadır. Geçtiğimiz
haftalarda yürürlüğe giren Adli Tıp Yönetmeliğiyle, cenazelerin
belediyeler haricinde mülki amirin inisiyatifiyle de gömülebilmesinin yolu
açılmıştı. Ancak bu yönetmeliğin hem gömülme
hakkını hem de ailelerin cenazesini sahiplenerek alabilmelerini
engelleyen yönde bir uygulamaya hizmet ettiği görülmektedir.
İnsan hakları ihlalleri ve işkence
sonucu meydana gelen ölümlerde otopsi sırasında uyulması gereken
kuralları ayrıntılı bir şekilde açıklayan
Minnesota Protokolü ya da bir diğer adıyla Birleşmiş
Milletler Hukuk Dışı, Keyfî ve Yargısız
İnfazların Önlenmesine ve Soruşturulmasına
İlişkin El Kılavuzu'na göre, her şüpheli ölüm için bir
soruşturma açılması ve bağımsız bir komisyon
tarafından yürütülecek bu soruşturmanın aynı zamanda
yeterli bir otopsiyi de içermesi gerekmektedir. Otopsiyi uzman kişilerin
yürütmesi, otopsiye bağımsız hukukçuların da refakat
edebilmesi ve otopsi raporu dâhil soruşturma sonuçlarının
kamuoyuna sunulması şartları Minnesota Protokolüyle hayata
geçmiş olup Türkiye Cumhuriyeti 2011 yılında bu protokolü
uygulamaya koyacağına dair imzasını atarak protokolün
uygulanması talimatını vermiştir. Ancak Cizre'deki
bodrumlardan çıkarılarak farklı şehirlere nakledilen
cenazelerin otopsilerinde yaşananlar, bu protokolün ihlal edildiği
yönünde bir izlenim bırakmaktadır. Cizre'de "vahşet
bodrumlarından çıkan cenazelerin otopsilerinin bilimsel ve adli
tıp uzmanlığına göre yapılıp
yapılmadığının incelenmesi, ailelerin ve
avukatların iddialarının araştırılması,
Minnesota Protokolü'nü ihlal edebilecek yöndeki uygulamaların açığa
çıkarılması için bir araştırma komisyonu
kurulmasını önermekteyiz.
2.- Van Milletvekili Lezgin Botan ve 22 milletvekilinin, kendi ana
dilleriyle eğitim öğretim hizmetini alamayan çocukların
yaşadığı öğrenme zorluklarıyla ortaya çıkan
pedagojik ve psikolojik sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/542)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kendi ana dilleriyle eğitim öğretim
hizmetini alamayan çocukların yaşadığı öğrenme
zorlukları ile ortaya çıkan pedagojik ve psikolojik sorunların
tespit edilmesi ve bu sorunların giderilmesi için alınacak
tedbirlerin neler olduğunun belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Lezgin Botan (Van)
2) Meral Danış Beştaş (Adana)
3) Behçet Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet Taşdemir (Ağrı)
6) Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
7) Ayşe Acar Başaran (Batman)
8) Mehmet Ali Aslan (Batman)
9) Saadet Becerekli (Batman)
10) Hişyar Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin Irgat (Bitlis)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas Uca (Diyarbakır)
15) İmam Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Anaokulu veya okul çağına kadar edinilen
dil insanın ana dilidir, kimliğidir. Ondan sonra edinilecek dillerin
sayısı ne olursa olsun bunlar ikinci dildir. Eğitim bilimcilerin
İlk öğrenilenler en son unutulur. demeleri ilk olanın temel
nitelikte olduğunu vurgulamaktadır.
Dil, çocuğun kendisini anlatabilmesini
sağlar ve ona birey olma yolundaki ilk adımını
attırır. Dünyaya geldiğinde hiçbir şey bilmeyen çocuk ana
diliyle kimlik kazanır, kültür edinir, toplumsallaşır. Çocuk,
ana dili aracılığıyla ilk toplumsal kuralları kavrar,
çevresiyle ilişki kurar. Çocuğun tüm gelişimi dil
gelişimiyle doğrudan bağlantılıdır.
Çocuğun kişiliğinin gelişiminde
ana dilin önemi üzerinde eğitim bilimciler hemfikirdirler. Bu bilimsel
tespite istinaden çocuğun parçası olduğu ülke ve toplum o
çocuğun kendi ana dilinde eğitim alabilmesinin
koşullarını oluşturmak zorundadır; aksi hâlde, verilen
eğitimden verim alınamaz. Bu bilimsel gerçek BM Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından da kabul edilmiş ve 21 Şubat
1999 yılından bu yana "21 Şubat Uluslararası Ana Dili
Günü kararıyla ana dille alınacak eğitimin önemine dikkat
çekmektedir.
Öte yandan, psikologlar da çocukların
öğrendikleri dilin dışında bir dille eğitime
zorlanmalarının çocuklarda öz güven kaybına yol
açtığı, kendilerini başarısız görmelerine sebep olduğu
ve öğretilen dile karşı tepki duygularının
geliştiği yönünde bulgulara rastlandığını
belirtmektedirler.
Ayrıca, çocukların olguları,
nesneleri kendi ana dilleriyle tanıdıkları, bilmedikleri bir
dille nesneleri öğrenme ve tanıma konusunda çok
zorlandıkları ifade edilmektedir. Ana dilin yanında başka
bir dil öğretilmesi bireylerde başarı ve öz güven
geliştirirken, ana dili yok sayarak başka bir dilde eğitim
vermeye zorlamak bireylerin benliklerini parçalamaktadır.
Dünya genelinde 200 ulus devlet olmasına
karşın yaklaşık 6.700 tane ana dil
konuşulmaktadır. Birleşmiş Milletlere üye 194 ülkenin
113'ünde birden çok dil resmî eğitim dili olarak
kullanılmaktadır. Bolivya'da 37 dil, Güney Afrika'da 11 dilde resmî
eğitim verilmektedir. BM Çocuk Fonu UNICEFin 2009 yılında
yaptığı bir araştırmaya göre, dünya genelinde okula
gidemeyen 100 milyon çocuğun yüzde 70i yaşadıkları
ülkelerin resmî dilinin dışında bir dili konuşmaktalar.
İki önemli uluslararası anlaşma; BM
Yerel Halkların Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Konseyi Yerel ve
Azınlık Dilleri Sözleşmesi, taraf devletlere,
yurttaşlarına kendi dillerinde eğitim imkânı
sağlamalarını telkin ediyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi
ve evrensel insan hakları sözleşmelerinde de çocuğun üyesi
olduğu topluluğun dil ve kültürü ile eğitim ve öğretim
almasının önemi vurgulanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 3üncü
ve 42nci maddeleri, Millî Eğitim Temel Kanunu ve pek çok yasa ve
yönetmelik gereği, Türkçe dışındaki ana dillerde
eğitim, öğretim ve başka faaliyetler yürütmek mümkün
değildir.
2012 yılında Ortaöğretim
Kurumları Seçmeli Ders Yönetmeliğinde yapılan
değişiklikle Yaşayan Diller ve Lehçeler dersi kapsamında
Kürtçe (Kurmanci, Zazaca) Lazca, Adigece ve Abazaca ile Gürcüce dillerinde
seçmeli dersler verilmeye başlanmıştır. Ana dilleri
farklı olan milyonlarca çocuğun yaşadığı
Türkiye'de, seçmeli derslerle ana dilde eğitim talebinin
karşılanması mümkün görünmemektedir.
Mevcut hâliyle seçmeli ders uygulaması bile
ciddi zorluklar nedeniyle kullanılabilir değildir. Dersler
çocuğun okula başladığı anaokulundan itibaren
başlaması gerekirken 5inci sınıftan itibaren
seçilebilmektedir. Derslerin seçim süreçleri velilere duyurulmamakta, seçilen
dersten eğitim alabilmek için en az 10 öğrencinin o dersi seçmesi
gerekmektedir. Ayrıca bu şartlar sağlansa bile ders
materyallerinin hazırlanması ile dersleri verecek eğitimcilerin
yetiştirilmesi ve atanmalarıyla ilgili ciddi sorunlar devam
etmektedir.
Belirtilen gerekçelerle, Türkiye'de kendi ana
dillerinde eğitim alamayan çocukların yaşadığı
öğrenme zorlukları ile ortaya çıkan pedagojik ve psikolojik
sorunların tespit edilmesi ve gerekli tedbirlerin neler olduğunun
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasını talep etmekteyiz.
3.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım ve 22
milletvekilinin, ülkemizdeki biyokültürel çeşitliliğin envanterinin
ve yok olma tehlikesi altındaki dilleri koruma programlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/543)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
21 Şubat Dünya Ana Dili Günü vesilesiyle
UNESCO'nun yaptığı çalışmaya göre dünyadaki 6 bin
dilden 2.500'ü yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Yine bu çalışmaya göre, ülkemizde konuşulan 36 dilden başta
Zazaca, Çerkezce, Lazca, Hemşince ve Süryanice olmak üzere 18 dil kaybolma
tehlikesi altındayken Kapadokya Yunancası, Ubıhça ve Mlahso gibi
diller ise tamamen yok olmuştur. Bu sebeple biyokültürel zenginliğin
ortaya çıkarılıp envanterinin sağlanması, yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya olan dillerin tespit edilip
koruma programlarının oluşturulması amacıyla Anayasa'nın
98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 19/2/2016
1) Kadri
Yıldırım (Siirt)
2) Meral
Danış Beştaş (Adana)
3) Behçet
Yıldırım (Adıyaman)
4) Berdan
Öztürk (Ağrı)
5) Dirayet
Taşdemir (Ağrı)
6)
Sırrı Süreyya Önder (Ankara)
7) Ayşe
Acar Başaran (Batman)
8) Mehmet Ali
Aslan (Batman)
9) Saadet
Becerekli (Batman)
10) Hişyar Özsoy (Bingöl)
11) Mizgin Irgat (Bitlis)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Çağlar Demirel (Diyarbakır)
14) Feleknas Uca (Diyarbakır)
15) İmam Taşçıer (Diyarbakır)
16) Nimetullah Erdoğmuş (Diyarbakır)
17) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
18) Sibel Yiğitalp (Diyarbakır)
19) Ziya Pir (Diyarbakır)
20) Mahmut Toğrul (Gaziantep)
21) Abdullah Zeydan (Hakkâri)
22) Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
23) Erdal Ataş (İstanbul)
Gerekçe:
Bengalceye yönelik Pakistan yönetiminin
uyguladığı asimilasyon politikaları ve ana dili
yasağı karşısında Bengal Dil Hareketi'nin Bengal
alfabesiyle yazabilme ve Pakistan'ın Bengal dilini resmî dil olarak
tanıması talebiyle verdiği mücadele sürecinde, 21 Şubat
1952 yılında Dakka Üniversitesinde Dil Hareketi üyesi birçok
öğrenci güvenlik güçleri tarafından katledilmiştir.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) de
kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla
Bengallilerin katledildiği 21 Şubatı, 1999 yılında
Uluslararası Ana Dili Günü olarak karar altına almış ve
2000 yılından itibaren dünya genelinde her yılın 21
Şubatında, özellikle hak gasbına uğrayan ana dillerine
yönelik çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır.
UNESCO'nun Dünya Ana Dili Günü vesilesiyle
yayınladığı Tehlike Altındaki Diller Atlası'na
göre dünyadaki 6 bin dilden 2.500'ü yok olma tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Ülkemizde de cumhuriyetin kurulmasından bu yana
başta Kürtçe (Kurmancca, Zazaca) olmak üzere Gürcüce, Hemşince,
Lazca, Pontusça, Süryanice, Abazaca, Ermenice, Rumca, Arapça, Çeçence, Acemce,
Mıhallemice, Pomakça gibi bu toprakların kadim halklarının
dillerine yönelik yürütülen inkâr ve asimilasyon politikaları neticesinde,
UNESCO'nun yaptığı araştırmaya göre, 36 dilin 18'i yok
olma tehdidi altındadır. Bunun yanında yakın dönemde
Kapadokya Yunancası, Ubıhça ve Mlahso gibi diller yok olurken on
beş yıl önce 1.000 kişi tarafından konuşulan Hertevin
dili eğer önlem alınmazsa her an yok olma tehlikesiyle
karşı karşıyadır.
Bir dilin ne derece tehlikede olduğunu
sınıflandırmak amacıyla UNESCO'nun
kullandığı "Dilin kuşaktan kuşağa
aktarılması, dili konuşan kişi sayısı, dili
konuşanların toplam nüfusa oranı, dilin kullanım
alanlarında değişiklikler, yeni alanlara ve ortamlara dilin
tepkisi, dilin öğrenilmesi, o dilde okuma yazma öğrenilmesi için
gerekli materyallerin varlığı, devletlerin ve kurumların
tutum ve politikaları -buna dilin resmî durumu ve kullanımı da
dâhil- toplumun bireylerinin kendi dillerine yönelik tutumu, dille ilgili var
olan belgelerin miktarı ve niteliği gibi ölçütlere
bakıldığında, ülkemizin dillere ilişkin
politikasını değiştirmediği ve ana dilinde eğitim
hakkını tanımadığı zaman ülkemizde birçok dil
yakın dönemde yok olup gidecektir. UNESCO'nun da Türkiye'de yürüttüğü
herhangi bir dil koruma programının olmaması bu yok oluşu
hızlandıracaktır.
Ülkemizin ana dillerle kavgalı durumuna
rağmen, bugün ana dilin korunması ve geliştirilmesi
noktasında uluslararası alanda birçok adım
atılmıştır. Bu bağlamda BM Eğitimde
Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme
(1960), BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi (1966-Madde 27), BM Çocuk
Hakları Sözleşmesi (1990), BM Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel
Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri
(1993), AK Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı
(1992/1998) başta olmak üzere birçok uluslararası metinde ana dili ve
ana dilinde eğitim hakkı güvence altına
alınmıştır. Aynı şekilde Azerbaycan, Brezilya,
Bulgaristan, Estonya, Filipinler, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hırvatistan,
İsviçre, Kazakistan, Kolombiya, Macaristan, Polonya, Romanya, Rusya,
Slovakya, Slovenya, Bolivya gibi ülkelerde ana dili ve ana dilinde eğitim
hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmuştur.
Dolayısıyla 21 Şubat Dünya Ana Dili
Günü vesilesiyle, ülkemizdeki biyokültürel çeşitliliğin envanterinin
çıkarılması, yok olma tehlikesi altındaki dillerin tespit
edilip koruma programlarının yapılması, Türkiye
halkları arasında kültürel çeşitlilik ve çok dillilik bilincinin
oluşturulması amacıyla Meclis araştırması
açılması gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, ara vermedik, şu
anda çalışmaya devam ediyoruz. Biraz sessiz olmanızı rica
ediyorum, lütfen.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu
Üyesi Nevzat Ceylanın, Rusya Federal Meclisi Federasyon Konseyi
Başkanı Valentina Ivanovna Matvienkonun vaki davetine icabetle 25-26
Mayıs 2017 tarihlerinde Rusyanın St. Petersburg şehrinde
düzenlenecek olan VIII. Nevskiy Uluslararası Ekoloji Kongresine
katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1024)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Rusya Federal Meclisi Federasyon Konseyi
Başkanı Valentina Ivanovna Matvienko'nun vaki davetine icabetle 25-26
Mayıs 2017 tarihlerinde Rusya'nın St. Petersburg şehrinde
düzenlenecek olan VIII. Nevskiy Uluslararası Ekoloji Kongresine Ankara
Milletvekili ve Çevre Komisyonu üyesi Nevzat Ceylan'ın katılması
hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bölgesel Silahların Kontrolü,
Doğrulama ve Uygulamaya Yardım Merkezi (RACVIAC) Güvenlik
İşbirliği Merkezi tarafından 5-7 Haziran 2017 tarihlerinde
Bosna-Hersekin başkenti Saraybosnada düzenlenecek olan Güneydoğu
Avrupa Parlamentoları Savunma ve Güvenlik Komiteleri Temsilcileri
Yıllık Toplantısına katılım
sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1025)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Bölgesel Silahların Kontrolü, Doğrulama ve
Uygulamaya Yardım Merkezi (RACVIAC)-Güvenlik İşbirliği
Merkezi tarafından 5-7 Haziran 2017 tarihlerinde Bosna-Hersek'in
başkenti Saraybosna'da "Güneydoğu Avrupa Parlamentoları
Savunma ve Güvenlik Komiteleri Temsilcileri Yıllık Toplantısı"
düzenlenecektir.
Söz konusu konferansa katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının milletvekillerinin izin talepleri ile
ödenek ve yolluklarına ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 24 Mayıs 2017 tarihli
toplantısında alınan karar gereğince, milletvekili izin
talepleri ile ödenek ve yolluklarına ilişkin tezkeresi (3/1025)
25/05/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 24 Mayıs 2017 tarihli
toplantısında milletvekili izin talepleri ile ödenek ve
yolluklarına ilişkin olarak ekli hususlar
kararlaştırılmıştır.
Genel Kurulun onayına
ayrı ayrı sunulur.
Saygılarımla.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi, Başkanlığın okunan tezkeresine
konu Başkanlık Divanı kararlarını ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı
Başkanlık
Divanının Genel Kurula Sunulacak İzin Talepleri ile Ödenek ve
Yolluklara İlişkin 24/05/2017 Tarihli Kararları
(Başkanlık
Divanı Kararlarının İlgili Kısmı)
1) Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk
hakkında İkinci Yasama Yılı ekim, kasım ve aralık
aylarına ilişkin olarak Genel Kurulun toplamda 47 birleşimine
katılmadığına dair düzenlenen cetvel ile bu cetvele
ilişkin Sayın Milletvekili tarafından yapılan itiraz değerlendirilerek
Sayın Milletvekilinin, gerek kendisinin ve siyasi partisinin
bildirimlerinden gerekse de Adalet Bakanlığının
bildiriminden siyasi parti görevi ve benzeri gerekçelerle belirtilen dönemde
yurt dışında bulunduğunun ve Genel Kurulun 47
birleşimine katılmadığının sabit olduğu
tespitiyle; Başkanlığın Sayın Milletvekiline yönelik
24/10/2016 tarihli dikkat çekme yazısı, itiraza konu siyasi parti
genel merkezinin yurt dışı görevlendirmelerinin Anayasa ve
İç Tüzük çerçevesinde devamsızlığa mazeret oluşturan
resmî görev sayılmaması, ayrıca yasama görevinin uzun süre yerine
getirilmemesinin kamu yararına ters düşmesi dikkate alınarak,
devamsızlığı tespit edilen birleşimlerin
aralıksız iki ayı aşması (aralıksız üç ay
olması) sebebiyle İç Tüzükün 154'üncü maddesi hükmü kapsamında
ödenek ve yolluğunun verilmemesinin Genel Kurulun onayına
sunulmasına,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk'ün,
partisinin yurt dışı görevlendirmesi sebebiyle 03/01/2017 tarihi
itibarıyla ardışık on üç gün süreli izin taleplerinin belirtilen
sebeplerle reddinin İç Tüzükün 151'inci maddesine göre Genel Kurula
teklif edilmesine,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3) Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk'ün,
partisinin yurt dışı görevlendirmesi sebebiyle 22/02/2017 tarihi
itibarıyla ardışık yirmi üç gün süreli izin taleplerinin
belirtilen sebeplerle reddinin Genel Kurula teklif edilmesine
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4) Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk'ün,
partisinin yurt dışı görevlendirmesi ve Almanya'da
gerçekleştireceği halk toplantıları nedeniyle 02/05/2017
tarihi itibarıyla ardışık on yedi gün süreli izin
taleplerinin belirtilen sebeplerle reddinin Genel Kurula teklif edilmesine
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
5) Şırnak
Milletvekili Faysal Sarıyıldız hakkında İkinci Yasama
Yılı ekim, kasım ve aralık aylarına ilişkin
olarak Genel Kurulun toplam 47 birleşimine
katılmadığına dair düzenlenen cetvel ile bu cetvele
ilişkin olarak Sayın Milletvekili tarafından yapılan itiraz
değerlendirilerek Sayın Milletvekilinin, gerek kendisinin ve siyasi
partisinin bildirimlerinden, gerekse de Adalet Bakanlığının
bildiriminden siyasi parti görevi ve benzeri gerekçelerle belirtilen dönemde
yurt dışında bulunduğunun ve Genel Kurulun toplam 47
birleşimine katılmadığının sabit olduğunun
tespitiyle; TBMM Başkanlığına sunduğu 21/11/2016
tarihli üç ay süreli seyahat edemez doktor raporunun, Sayın Milletvekilinin
aynı dönemde kamuoyuna yansıyan birçok siyasi faaliyete katılımının
bulunması, rapor süresiyle çakışan ve daha sonra verilen HDP
Genel Merkezinin geriye dönük görevlendirmesiyle çelişen bir nitelik arz
etmesi ve Sağlık Bakanlığı aracılığıyla
hakem hastanenin seyahat edemez raporunun fenne uygun
olmadığına ilişkin bildirimi ile yasama görevinin uzun süre
yerine getirilmemesinin kamu yararına ters düşmesi dikkate
alındığında, sağlık durumu ve parti
görevlendirmesi gerekçelerine dayandırılan izin isteminin reddinin
İç Tüzükün 151'inci maddesine göre Genel Kurulun onayına
sunulmasına
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
6) Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldız hakkında, devamsızlığa ve
reddedilen izin istemlerine konu birleşimlere ilişkin sürenin
aralıksız iki ayı aşması (aralıksız dört ay
yirmi bir gün olması) sebebiyle İç Tüzükün 154'üncü maddesi
gereğince Sayın Milletvekilinin ödenek ve yolluğunun
verilmemesinin Genel Kurula teklif edilmesine,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
7) Aşağıda
belirtilen milletvekillerinin izin taleplerinin bu milletvekillerinin sair
süreçte yasama faaliyetine katılımı dikkate alınarak
kabulünün İç Tüzükün 151'inci maddesine göre ayrı ayrı Genel
Kurulun onayına sunulmasına, bu kapsamda;
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün,
partisinin görevlendirmesiyle yurt dışı faaliyetlere
katılımı nedeniyle 05/12/2016 tarihinden itibaren
ardışık kırk sekiz gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü'nün, İstanbul'da
Dünya Basın Günü etkinliklerine katılımı ve partisinin
görevlendirmesine dayalı yurt dışı diplomasi faaliyetlerine
katılımı nedeniyle 03/5/2017 tarihi itibarıyla
ardışık yirmi gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Batman Milletvekili Saadet Becerekli'nin, seçim
bölgesinde yapacağı halk toplantıları nedeniyle 08/02/2017
tarihinden itibaren on altı gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Denizli Milletvekili Kazım Arslan'ın,
seçim bölgesindeki çalışmaları nedeniyle 21/02/2017 tarihinden
itibaren on bir gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın,
Amerika Birleşik Devletlerine gerçekleştireceği ziyaret
nedeniyle 23/12/2016 tarihinden itibaren on iki gün süreli izin taleplerinin
kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez'in,
Şırnak'taki ailevi işleri nedeniyle 10/12/2016 tarihinden
itibaren on üç gün süreli izin taleplerinin kabulüne
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şırnak Milletvekili Aycan İrmez'in,
Şırnak'taki ailevi işleri nedeniyle 15/02/2017 tarihinden
itibaren on beş gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyaman'ın, Kocaeli, Iğdır ve İstanbul'da parti
görevlendirmesi kapsamında halk toplantılarına katılması
nedeniyle 22/02/2017 tarihinden itibaren on dört gün süreli izin taleplerinin
kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İstanbul Milletvekili Erdal Ataş'ın,
sağlık sorunları, seçim bölgesinde partisinin görevlendirmesi ve
yurt dışında programının olması nedeniyle
03/01/2017 tarihinden itibaren on bir gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İstanbul Milletvekili Erdal Ataş'ın,
diş randevusu, seçim bölgesinde görevli olması, Erzincan, Tunceli'de
gerçekleştirilecek halk ziyaretleri ve toplantıları, Ankara'da
ve seçim bölgesinde sivil toplum kuruluşları toplantıları
ve seçim bölgesinde yapılacak halk toplantıları nedeniyle
7/2/2017 tarihinden itibaren otuz bir gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat'ın,
babasının hastalığı nedeniyle 07/02/2017 tarihinden
itibaren otuz sekiz gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir'in, yurt
dışında olacağı nedeniyle 01/02/2017 tarihinden
itibaren on iki gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca'nın,
Diyarbakır'da parti çalışmaları nedeniyle 08/02/2017
tarihinden itibaren on altı gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Mardin Milletvekili Ali Atalan'ın, Mardin ve
ilçelerinde yapılacak halk toplantıları, parti genel merkezi
tarafından yurt dışı görevlendirmesi nedeniyle 08/02/2017 tarihinden
itibaren on altı gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Mardin Milletvekili Mithat Sancar'ın,
Fransa'da (AİHM'e başvuru) bir programa katılması,
rahatsızlığı, Almanya'da parti görevlendirmesiyle ZDF
televizyonunda bir programa katılması nedeniyle 21/02/2017 tarihinden
itibaren on bir gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul'un,
Gaziantep'in ilçelerinde halkla buluşma programları ve
toplantıları, esnaf ziyaretleri İngiltere-Londra'da Tilkililer
Derneği paneli ve sivil toplum kuruluşları toplantıları
nedeniyle 07/02/2017 tarihinden itibaren yirmi üç gün süreli izin taleplerinin
kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, seçim
bölgesinde programlara katılması, referandum
çalışmaları, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği
nedeniyle 21/02/2017 tarihinden itibaren yirmi dört gün süreli izin
taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Ayhan'ın, Şanlıurfa'da parti çalışmaları
nedeniyle 08/02/2017 tarihinden itibaren on altı gün süreli izin
taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'in,
seçim bölgesinde halk toplantıları, parti tarafından yurt
dışı görevlendirmesi ve tutuklu HDP'liler için Fransa'da
olması nedeniyle 08/02/2017 tarihinden itibaren on yedi gün süreli izin
taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şanlıurfa Milletvekili Dilek
Öcalan'ın, Şanlıurfa'da il ve ilçe başkanlıkları
tarafından planlanan toplantılar ve halk ziyaretleri ve yurt
dışında bulunması nedeniyle 07/02/2017 tarihinden itibaren
otuz sekiz gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tunceli Milletvekili Alican Önlü'nün, seçim
bölgesinde sivil toplum kuruluşlarını ziyareti, sivil toplum
kuruluşlarıyla toplantı, köy ziyaretleri ve taziyeler, Munzur
Özgür Aksın Meclisinin düzenlediği toplantılara ve 8 Mart Emekçi
Kadınlar Günü etkinliklerine katılması nedeniyle 07/02/2017
tarihinden itibaren otuz sekiz gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Iğdır Milletvekili Nurettin Aras'ın,
seçim bölgesi Iğdır'da il genel meclisi seçimi nedeniyle 09/05/2017
tarihinden itibaren yirmi sekiz gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir'in, parti
görevlendirmesi ile mahkeme duruşmalarına katılacak olması
nedeniyle 02/05/2017 tarihinden itibaren on yedi gün süreli izin taleplerinin
kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin
Adıyaman'ın, parti görevlendirmesi kapsamında Iğdır'da
halk toplantılarına katılması nedeniyle 02/05/2017 tarihinden
itibaren on yedi gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
İstanbul Milletvekili Erdal Ataş'ın,
İstanbul, Yalova, Diyarbakır, Van, Tunceli ve Elâzığ
illerinde yapacağı siyasi çalışmalar, Avrupalı
parlamenterlerle diplomatik görüşmeler, mahpus aileleriyle ve kurumlarla
yapacağı görüşmeler, parti adına yapacağı siyasi
çalışmalar ve bir dizi panel nedeniyle 02/05/2017 tarihinden itibaren
on yedi gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
karar verildi.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 15/6/2016 tarih ve 1743 sayıyla Adana
Milletvekili Mevlüt Karakaya ve arkadaşları tarafından,
itfaiyecilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Mayıs
2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/5/2017 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
15 Haziran 2016 tarih, 1743 sayıyla TBMM
Başkanlığına verilen, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve
arkadaşlarının, itfaiyecilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amaçlı Meclis araştırması açılmasına dair
önergemizin 30/5/2017 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın İnce, hoş geldiniz. Sayın
İnce, hoş geldiniz ama çok gürültü yapıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Duymuyor Sayın
İnce, Sayın Başkanım.
LEVENT GÖK (Ankara) Arkadaşlar, lütfen
BAŞKAN Sayın İnce, özledik sizi,
epeydir yoktunuz. Hoş geldiniz ama çok gürültü oluyor. Lütfen
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde
ilk olarak Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya konuşacak.
Buyurun Sayın Karakaya. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak
itfaiyecilerimizin sorunlarının araştırılarak çözüm
yollarının tespit edilmesi amacıyla vermiş olduğumuz
araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüksek teknolojiyle sürekli büyüyerek
genişleyen kentlerde büyümeye bağlı artış gösteren
yangınlar çalışma ve yaşam alanlarımızı
tehdit etmekte, yangın türlerinin ve yanıcı madde
çeşitliliğinin çoğalmasıyla birlikte halkın can ve mal
güvenliğini sağlayan itfaiye teşkilatlarımızın,
dolayısıyla itfaiyecilerimizin de önemi giderek artmaktadır.
İtfaiye teşkilatları, tüm dünyada
kurumsallaşmış en yaygın acil durum
teşkilatlarıdır. İtfaiye teşkilatları her ne
kadar yangınla mücadele için kurulmuş olsalar da artık her türlü
arama, kurtarma faaliyetleri, acil durum koordinasyonları, acil
yardım hizmetleri, tehlike önleyici faaliyetler, halkın acil
durumlara karşı eğitimi gibi görevler, itfaiye
teşkilatları tarafından icra edilmektedir.
İtfaiyecilerimiz, yangın söndürmeden arama
kurtarmaya, denetimden eğitime oldukça geniş bir alanda faaliyet yapmaktadırlar.
Bu denli önemli ve geniş bir alanda görev yapmalarına rağmen,
maalesef, itfaiyecilik, polislik ya da öğretmenlik gibi bir meslek grubu
hâline gelebilmiş değildir.
İtfaiyecilik riskli bir meslektir.
Vatandaşlarımızın yangına karşı can ve mal
güvenliğini sağlamak ve bunu hayatı pahasına yapmak
itfaiyecilerimizin en temel vazifesidir.
İtfaiyecilerimizin yaptıkları iş
bakımından son derece tehlikeli çalışma koşulları
bulunmaktadır. İtfaiyeciler duman zehirlenmesi, yüksek
ısıya bağlı yanıklar, kimyasal maddeye maruz kalma
gibi sağlık risklerinin yanı sıra, düşme, göçük
altında kalma, travma ve trafik kazaları gibi fiziksel risklerle de
yüz yüze kalmaktadırlar.
Uzun yıllar itfaiyeci olarak görev yapıp
da yaralanmayan veya büyük tehlike atlatmayan itfaiyeci sayısı çok
azdır. Son derece tehlikeli bir iş kolunda görev yapan,
yaptıkları görevi canla başla ifa eden itfaiyecilerimiz,
maalesef, bu denli tehlikeli ve önemli bir görev yapmalarına
karşın birçok haktan mahrumdurlar.
Bilindiği gibi, ülkemizde itfaiyecilik
teşkilatı ilk olarak Dergâh-ı Âli Tulumbacı
Ocağı adıyla 1720 yılında kurulmuş. Tarihi üç
yüz yıl evvele dayanan bir meslek olan itfaiyecilik, eğitimiyle,
sosyal, ekonomik ve özlük haklarıyla önem verilmesi gereken bir meslek
alanıdır.
Nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu
İstanbul şehrimizde son altı yılda 139.475 adet yangın
çıkmış ve itfaiyecilerimiz bu olaylara müdahale etmiştir.
Bunun yanı sıra, itfaiyecilerimiz,
aynı zamanda trafik kazası, sel, su baskını, güvenlik
tedbirleri, can kurtarma gibi olaylarda da görev almaktadırlar. Daha geçen
gün teröristlerin kaldığı bir eve yapılan operasyonda, yine
itfaiyecilerimizin burada önemli görevler yaptığını
ekranlardan hep birlikte gördük.
Başkent Ankarada da 2016 yılında
itfaiye teşkilatımız 11.765 yangına müdahalede
bulunmuştur. Diğer olaylarla birlikte itfaiye teşkilatı
başkentte her gün ortalama 50den fazla olaya müdahale etmektedir.
Yine, seçim bölgem olan Adanada itfaiyecilerimizin
görev yaptığı yangın sayısı 6 binden
fazladır. Bu, itfaiyecilerimiz açısından ciddi bir iş yükü
oluşturmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüksek riskli bölgelerde, tanımadığı
insanların can ve mallarını kurtarmak için kendi
hayatlarını tehlikeye atan, birer kahraman olan itfaiyecilerimizin
yıllardır biriken ve çözüm bekleyen birçok sorunu bulunmaktadır.
Bu sorunların en başında, itfaiyeciliğin bir meslek grubu
hâline getirilememiş olması vardır. Evet, 2016 yılında
ulusal meslek standardı hazırlandı ve itfaiyecilik
mesleğinin belli seviyelerde tanımlanması, uluslararası
standartlardaki karşılıklarının belirlenmesi söz
konusu oldu. Ancak itfaiyecilik mesleği, itfaiyeciler hâlen 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda genel idare hizmetleri
sınıfında sayılmaktadırlar. Yine, hepinizin malumu
olduğunu düşünüyorum, afet müdürlüklerinde çalışan arama
kurtarma personelleri teknik hizmetler sınıfında yer almakta,
görev itibarıyla da bakıldığında aslında
aynı görevleri yaptıklarını görmekteyiz. Bu durum
itfaiyecilerimizin özlük hakları bakımından mağdur
olmalarına neden olmakta. Bu sorun bir an önce çözülmeli, itfaiye
hizmetlerini doğru bir şekilde tanımlayacak ve kapsayacak bir
hizmet sınıfı oluşturulmalıdır.
Bir başka önemli sorun, itfaiyecilerimizin
yıpranma tazminatlarını tam olarak alamamalarıdır.
İtfaiye veya yangın söndürme işlerinde çalışanlara
kanun gereği uygulanması gereken altmış günlük fiilî hizmet
süresi zammı maalesef uygulanmamakta, sadece gitmiş olduğu
yangın söndürme saati süresince fiilî hizmet süresi verilmektedir. Birçok
meslek grubunun yaptıkları iş dolayısıyla
birtakım özel hizmet tazminatları bulunmamaktadır. Buna
karşın, başta yangın olmak üzere, birçok arama kurtarma
gerektiren olaya fiilî müdahalede bulunan ve tehlikeli bir faaliyet
alanında hizmet veren itfaiyecilerimiz meslekleriyle ilgili hiçbir
tazminat alamamaktadırlar. Yine, afet ve acil durum, yangın, itfaiye
gibi mesleğe özgü tazminatları da maalesef yoktur. Fırsat
eşitliğine dayalı kariyer ve liyakat sistemleri yoktur. Görevde
yükselme siyasi saiklerle yapılmaktadır. Aynı görevi ifa
etmelerine rağmen 5 ayrı statüde itfaiyeci
çalıştırılmakta, yapılan iş aynı
olmasına rağmen özlük hakları ve maaşlarında
farklılıklar bulunmaktadır.
Belediyelere bağlı olarak kurulan ve
çalışan itfaiye teşkilatlarının ülke genelinde bir
birlikleri bulunmamaktadır, kendi bütçeleri yoktur. Ülke genelinde
istatistik açısından veri elde etmek de mümkün değildir.
İtfaiyeci olarak istihdam edilip başka işlerde
çalıştırılan kişiler de mevcuttur. Görev
tanımlarında olmamasına rağmen yol yıkamak, ağaç
sulamak, afiş ve pankart asmak gibi görevler de
yaptırılmaktadır. Bunun nedeni, özlük haklarının tam
ve yeterince belirlenememesi ve meslek statüsünün, meslek kimliğinin
tanımlanmamış olmasıdır. Bir diğer sorun ise bu
konuyla ilgili yapılan yetersiz istihdamdır. Dünya genelinde,
gelişmiş ülkelerde nüfusa oranla 1.000-1.500 kişiye 1 itfaiye
personeli düşerken, bu maalesef, ülkemizde 5.000-6.000 kişiye 1
itfaiye personeline denk gelmektedir.
Dünyada itfaiyecilik teşkilatının
öncülerinden sayılabilecek ülkemiz, itfaiyecilerimizin
sorunlarını bir an önce çözmelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
araştırma komisyonu kurmalı, itfaiyecilerimizin taleplerini
dinlemeli, sorunları titizlikle araştırarak, gerekli idari ve
yasal düzenlemeleri yaparak çözüme kavuşturmalıdır.
Bu vesileyle, araştırma önergemize destek
vermenizi diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Sayın milletvekilleri, kürsüye yoğun bir
gürültü geliyor; zaman zaman zorlanıyorum konuşmacıyı
dinlerken. Elbette dinlemek zorunda değilsiniz ama sizler de takdir
edersiniz ki kürsüde konuşmacı varken sessiz olmak zorundayız.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
aleyhinde, ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Bürge
konuşacak.
Buyurun Sayın Bürge. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun itfaiyecilerin sorunlarıyla ilgili
grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Kuran ayı
ramazanın evvelinin rahmet olduğunu, ortasının
mağfiret olduğunu, sonunun cehennem azabından kurtuluş olduğunu
biliyoruz; bize, sevdiklerimize, bütün Müslümanlara, insanlık âlemine
hayırlar getirmesini Cenab-ı Haktan diliyorum. İftar
sofralarındaki dualarımızın neticesinde yeryüzünde
barışın hâkim olması noktasında da bu duaların
katkısı olacağından hiç şüphem yoktur.
Eskilerin çok güzel bir tabiri vardır:
Yaratılış 4 unsur üzerinden gerçekleşmiştir; birisi
toprak, birisi su, birisi hava, birisi de ateştir. Ateş,
insanoğlu tarafından bulunduğu zamandan beri çok alanda
hayatımızı kolaylaştırmıştır.
Kuşkusuz, uygarlığın bu seviyeye gelmesinde ateşin
yerinin büyük olduğu bir realitedir fakat kontrol dışına
çıktığında ise can ve mal kaybına sebep olacak kadar
tehlikeli bir hâl almaktadır. Ateşin yangına sebep olduğu
bu alanlarda, yirmi dört saat esasıyla görevini yürüten itfaiye
teşkilatı mensuplarımız, sevgili kardeşlerimiz
canı pahasına alevlerle mücadele ederek
vatandaşlarımızın hem canını hem de
malını tehlikeden korumaktadırlar. İtfaiyecilerimiz sadece
yangın söndürmezler, sıkışmalı trafik kazalarında
kurtarma yaparlar, sel ve su baskınlarında su tahliyesi yaparlar,
afetlerde arama kurtarma yaparlar, tehlikeye düşmüş kedi, köpek ve
kuşları kurtarırlar, olaylara müdahale dışında da
eğitim ve farkındalık çalışmaları yaparlar,
yangın çıkmaması için, çıkarsa büyümemesi için zararı
azaltma çalışmalarını da yürütürler.
Bu vesileyle, bütün itfaiyeci kardeşlerimize
işlerinde başarılar diliyorum, görevi sırasında
şehit düşen bütün itfaiyeci kardeşlerimizi de rahmetle anmak
istiyorum.
Türk itfaiyecilik tarihine baktığımızda,
Osmanlı Döneminde Davut adını alarak Müslüman olan bir
Fransız mühendis 1715 yılında ilk yangın
tulumbasını yapar. 1718 yılında Tüfekhane ve Tophanede
çıkan yangınlarda, yapılan tulumbanın çok büyük yararı
görülür. Bunun üzerine, Padişah III. Ahmet ve Sadrazam Damat İbrahim
Paşanın emirleriyle 1720 yılında gerçek Davutun
idaresinde Yeniçeri Ocağına bağlı Tulumbacı
Ocağı olması sağlanır. Bu ocağın günümüzdeki
modern itfaiyenin çekirdeğini oluşturduğu bir realitedir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım,
İstanbul Milletvekili olmam hasebiyle
İstanbul İtfaiyesi üç
asrı aşan bir tarihe sahiptir, Tulumbacı Ocağından
bugüne kadar çeşitli devreler geçirmiştir. 1923 yılında
belediyelere devredilip uzun yıllar müdürlük düzeyinde hizmet verirken
1997 yılında İtfaiye Daire Başkanlığına
dönüştürülmüştür. Hâlen Avrupa Yakası, Anadolu Yakası
İtfaiye Destek Hizmetleri Müdürlükleri, Afet Koordinasyon Merkezi
Müdürlüğü, Acil Yardım ve Can Kurtarma Müdürlüğü olmak üzere 5
müdürlük olarak görev yapmaktadır. Yaklaşık 5.343 kilometrekare
alanda 14 milyonu aşkın nüfuslu ve yıllık ortalama 10
milyon kişinin ziyaret ettiği İstanbul, Türkiye'nin toplam
nüfusunun yüzde 20sine ev sahipliği yapmaktadır, dünyanın en
büyük metropolü olduğu bir realitedir.
1994 yılında 22 olan itfaiye istasyonu
sayısı 120ye, personel sayısı 1.618den 3.941e, araç
sayısı 179dan 837ye çıkarılmıştır.
Yangınlara ortalama varış süresi beş dakikadan otuz üç
saniyelere kadar düşürülmüştür. 2016 yılında 28.586sı
yangın, 57.646sı ambulans çıkışlı ve 30.080i
sel ve su baskını, sıkışmalı trafik kazası
olmak üzere 116.312 olaya müdahale edilmiştir. Her yıl düzenlenen
tatbikat, eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerine ortalama 600 binin
üzerinde vatandaşımız katılmıştır.
Ayrıca, şehir merkezinde, uzak yerleşim alanlarında
profesyonel itfaiye ekiplerinin olaya müdahalelerine kadar geçen sürede ilk
müdahaleyi kendi başlarına yapabilecek şekilde gönüllü itfaiyeci
kardeşlerimizin çalışmalarına imkân sağlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, yangın ve diğer afetlere müdahale konusunda
bu yaptırımların yanında, itfaiye personelimizin elbette ki
benden önceki konuşmacı kardeşimiz, önerge sahibinin ifade
ettiği gibi özlük hakları daha iyiye götürülmeli, daha
iyileşmesi sağlanmalı, elbette ki doğrudur. Ancak
yapılanları da unutmamak açısından söylüyorum: Tüm
İtfaiyeciler Birliği Derneğinin de Mesleki Yeterlilik Kurumu
itfaiyeci (seviye 3, seviye 4, seviye 5 ve 6) meslek seviyelerinin
standartlarını çalışıp bunun Resmî Gazetede
yayımlanmış olduğunun da altını çizmek
lazım.
22 Mayıs 2016 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan düzenlemeyle belediyelerin norm kadrosu ile standartlarına
dair yönetmelik değiştirilmiş, söz konusu bu
değişiklik sırasında itfaiye eri, itfaiye çavuşu,
itfaiye amiri, zabıta amirleri kadrolarında çalışan
personelin 5inci dereceden daha yukarı derecelere ilerlemesinin önündeki
engellerin kaldırıldığını da ifade edelim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, ayrıca, AK PARTİ döneminde yapılan
çalışmalar neticesinde itfaiyecilerin yardımcı hizmetler
sınıfından genel idare hizmetleri sınıfına
alındığını da bilmek gerekiyor. 2016 yılında
yayımlanan yönetmelikle itfaiyeci kardeşlerimize yeşil pasaport
hakkı verilmiştir. Hepimizin malumudur ki lise mezunu
kardeşlerimiz yeşil pasaportu haiz değildir ancak itfaiyeci olan
kardeşlerimize böyle bir hak verilmiştir. Önemli görev
yaptıkları hepinizce, hepimizce malumdur, canhıraş
yaptıkları çalışmalara hepimiz şahidiz ancak
yapılan çalışmaların da göz ardı edilmemesini ifade
etmek istiyorum doğrusu.
Bu vesileyle, itfaiyeci olan kardeşlerimizin
zor görevlerinde bu ramazan günlerinde Rabbim yâr ve yardımcı olsun
diliyorum. Kıdem tazminatları noktasında Hükûmetimizin
çalışmalarını da ifade etmek istiyorum. Üzüntüyle,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği önergeye
katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Huzuru
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bürge.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde,
son olarak İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel konuşacak.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından alkışlar)
ATİLA SERTEL (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sevgili milletvekili
arkadaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum.
Ben, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği
önerge konusunda lehte konuşacağım CHP Grubu adına. Ancak
benden önce konuşan AK PARTİli arkadaşıma ve AK PARTİ
Grubuna bir soru sormak istiyorum: İtfaiyecilik bir meslek midir? Bunun
yanıtını bekliyorum. İtfaiyecilik bir meslek midir
arkadaşlar? Cevap? Cevap yok. İtfaiyecilik bir meslek
sayılmalı arkadaşlar. Siz, yardımcı hizmetler
sınıfından almışsınız İtfaiyecileri
genel hizmetler sınıfına geçirdik. diye övünüyorsunuz.
Hakikaten, adınızda adalet var ama çok
adaletsiz bir partisiniz. Dünyanın en saygın mesleklerinden biri olan
itfaiyeciliğin bir meslek olarak kabul edilmesi için kanun teklifi veren
bir arkadaşınızın bu teklifini bir buçuk yıldır
bekletiyorsunuz. 2012 yılında da benim Grup Başkan Vekilim
Ankara Milletvekili Sayın Levent Gökün yine itfaiyecilerle ilgili verdiği
kanun teklifini de göz ardı etmişsiniz. Siz, hakikaten adaletsiz bir
partisiniz, kimseye adalet sağlamadığınız gibi bu
meslek grubuna da sağlamıyorsunuz. Bilin ki az sonra ellerinizi
kaldıracaksınız ve itfaiyecilerin sorunlarının tartışılmasına
ilişkin MHPnin verdiği grup önerisini de reddedeceksiniz,
itfaiyecileri de yok sayacaksınız. Burada arkadaş
konuşuyor; yangın söndürüyor, sel felaketinde var, her türlü
felakette var, depremde var. Bir kedi yavrusu mazgal deliğine düşse
siz itfaiyeciden medet umuyorsunuz ve itfaiyecinin onu kurtarmasını
bekliyorsunuz ama bir meslek grubu olarak dünyada en saygın meslek
gruplarından biri olan itfaiyecileri meslek grubu olarak almıyorsunuz
ve bizim kanun teklifini de görmezden geliyorsunuz.
Bakın, ben 20 Nisan 2016 yılında bir
kanun teklifi verdim, hâlâ komisyonlarınızda bekliyor. Dedim ki
arkadaşlar, yüksekokulunu açtınız itfaiyeciliğin, lisesini
açtınız. Yani lisesi ve yüksekokulu olan bir meslek grubunu meslek olarak
saymamak gerçekten doğru mudur, onu bir düşünün yani bunun bile
tartışılması için araştırma önergesine sizin
Evet oyu vermeniz lazım. Dedim ki arkadaşlar, yüksekokuldan, meslek
yüksekokullarından mezun olan itfaiyeci arkadaşlarımız 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında genel idare
hizmetlerinde istihdam edilmektedir.
Toplumun genelince tehlikeleri ve zorlukları
bilinmekte iken -ki AK PARTİ adına konuşan
arkadaşımız da burada mesleğin zorluklarını bir
güzel sıraladı- mesleğin 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 36ncı maddesi içinde sayılan genel idare hizmetleri
sınıfını kapsamadığı ve ona
sığmadığı açıktır.
Gelin, bunu, itfaiyeciliği bir meslek grubu
olarak sayalım dedik çünkü arkadaşlar, Türkiyede de üç yüz
yılı aşkın bir geçmişi var itfaiyeciliğin;
tulumbacıları bilirsiniz Osmanlı Döneminde. Bu
arkadaşlarımızın ne yıpranma hakkı var ne özlük
haklarını tam olarak alabiliyorlar ne ücret eşitliği var. 5
ayrı kategoride çalıştırılıyor itfaiyeciler
Türkiyede. Bırakın onu, AK PARTİli belediyelerde taşeron
olarak çalışan itfaiye erleri var ve maktu ücretleri çok düşük,
izinleri öyle; bir yirmi dört saat görev yapıyorlar, yirmi dört saat
dinleniyorlar, insanüstü, olağanüstü çalışmak zorunda
kalıyorlar. Bazı belediyelerimizde yirmi dört saat çalıştırılan
itfaiyecilere 3 öğün yemek dahi verilmiyor, o
arkadaşlarımız evlerinden yemeklerini getiriyorlar ve bu
şartlar altında siz bu insanların olağanüstü görev
yapmasını bekliyorsunuz ve ne yazık ki
yaptırıyorsunuz.
Kaskolu olmayan itfaiye araçlarıyla
donatılı belediyelerin olduğunu biliyorsunuz. Büyükşehir
belediyelerinde itfaiye personelinin yetersizliği doruk noktada, kadro
vermiyorsunuz büyükşehir belediyelerine, oralara yeterli sayıda insan
alınmıyor. İtfaiyecilik yüksekokulunu açmışsınız,
oradan mezun olan arkadaşlarımıza iş yok, güç yok.
Ve bizim arkadaşlarımız, sizin
belediyelerinizde -örneğin Kırklareli Belediyesi- çalışan
itfaiye erlerini de savunacak bir yazı yazıyor Devlet Personel
Başkanlığına, soruyor, diyor ki: Arkadaşlar, itfaiye
erbaşı ve itfaiye şoförü konusunda istihdam edilenlerin kadro
derecelerinin 3üncü dereceye yükseltilip yükseltilmeyeceği yahut mezkür
kadrolardaki 30 yaşındaki personelin itfaiye eri kadrosuna
atamalarının yapılıp yapılmayacağını
soruyor. Ne cevap geliyor biliyor musunuz arkadaşlar? 21/10/2006 tarihli
26326 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
Belediye İtfaiye Yönetmeliği kadrolarını şöyle
sayıyor: İtfaiye müdürü, daire başkanı, itfaiye şube
müdürü, itfaiye amiri, itfaiye çavuşu ve itfaiye eri kadrolarından
oluşur. diyor ve 3üncü dereceye itfaiye erbaşı ve itfaiye
şoförünün yükselemeyeceği cevabı veriliyor. Bırakın
yeşil pasaportu, kadrosunda yükselemiyor, itfaiye şoförüne o
hakkı tanımıyorsunuz. Oysa yangına neyle gideceksiniz, at
arabasıyla mı gideceksiniz arkadaşlar? İtfaiye
şoförüne siz o hakkı tanımıyorsunuz, onu
ayrıştırıyorsunuz. Aynı görevi yapan insanlar
arasında ayrışmalar var.
Amerikada tehlikeli meslekler grubunda sayılan
ve dünyada da Hollandada, Danimarkada, Almanyada- en büyük
saygınlığı olan, en önemli görevler arasında
sayılan itfaiye erleriyle ilgili bazı rakamlar vermek istiyorum.
Aslında, burada polisleri ve maden işçilerini de göz önüne alarak
vereceğim. Amerikada 15 riskli iş grubu sayılıyor. 1inci
sırada bomba imha uzmanları var, 54 bin dolar alıyorlar
yılda. Sonra sırasıyla geliyor: Yüksek cam temizleyiciliği,
orduda çalışmak, madenci
Bir madenci Amerikada 53.160 dolar
alıyor yılda. Yani, aylığa başvurduğunuz zaman
4.430 dolar, bunu Türk lirasına çevirdiğiniz zaman 17.720 lira. Siz
madenlerde işçileri asgari ücretle izinsiz
çalıştırıyorsunuz, on iki saat
çalıştırıyorsunuz, asgari ücret veriyorsunuz. Hani, çok
öykündüğünüz Amerikada bir itfaiyeci 41.300 dolar alıyor
arkadaşlar, aylığı 3.441 dolara geliyor ve bunun da
Türkiyedeki karşılığı 13.764 lira. Türkiyedeki
itfaiyeciler 2.800 lira ile 5 bin lira arasında ücret alıyor ve en
yüksek ücret de -şirketler bazında da olsa- sosyal demokrat
belediyelerde, Cumhuriyet Halk Partisinin belediyelerinde alınıyor.
Ankarada alt geçitleri su basıyor,
şoförler boğulmak üzere, Yetiş itfaiyeci! Deprem oluyor,
insanlar enkaz altında, Yetiş itfaiyeci! Her konuda itfaiyeci
Türkiyenin yangınını söndürmeye, Türkiyedeki felaketleri
önlemeye çalışıyor ama meslek değil arkadaşlar. Gelin,
MHPnin önergesine destek verin.
Ülkedeki yangını zaten söndüremiyorsunuz,
önünüze geleni tutukladınız ve haksız, hukuksuz, adaletsiz yere
pek çok insanı cezaevine tıktınız. Cumhuriyet gazetesinde,
Sözcü gazetesinde çalışan namuslu, dürüst, onurlu insanları
içeriye attınız.
Geçen gün Şakran Kadın Cezaevindeydim. Hiç
tanıyorum, Fadime Danışman diye bir kadını gördüm
arkadaşlar. Gözleri kan çanağı gibiydi. Bu arkadaşım
gibi örtünmüştü, başörtülüydü, 9 aylık bebeği Merve
kucağındaydı. Niçin tutuklandın sen kardeşim? diye
sordum, dedi ki: Benim kocam yedi ay önce görevden
alınmıştı, öğretmendi. Sonrasında, onu aramaya
geldi polisler eve. Yemin ederek söylüyorum, nerede
çalıştığını bilmiyordum, Bir fırında.
dedim. Adres vermedim diye savcı bey beni de aldı. 3 çocuğu var;
3 yaşındaki ve 5 yaşındaki çocukları Bitliste baba
evinde yani babaannenin evinde, 9 aylık çocuk Merve ve Fadime
Danışman cezaevinde. Türkiyedeki yangını söndürmeye davet
ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLA SERTEL (Devamla) Arkası olanlar
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sertel.
ATİLA SERTEL (Devamla)
zengin olanlar,
Hamili kart FETÖcü yakınımdır. diye cezaevinden
çıkanlar
BAŞKAN Sayın Sertel, teşekkür
ederim.
ATİLA SERTEL (Devamla) Tutuklamaların bu
kadar acımasızca olduğu bir Türkiyede, mutlaka bir gün gelir,
bunun sorumluluğunu siz de duyarsanız.
Sizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Yangını çıkaranlar yangını söndüremezler.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin aleyhinde, son olarak, Samsun Milletvekili Sayın Hasan Basri
Kurt konuşacak.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, dün idrak
etmiş olduğumuz İstanbulun fethinin yıl dönümünü tekrar
burada hatırlatmak, anmak istiyorum. İstanbul, bizim için
medeniyetimizin, bizim tarihimizin vazgeçilmez bir parçası ve artık,
bundan sonra da bir parça olarak, büyük bir merkez olarak, İslam
medeniyetinin, Türk medeniyetinin bir parçası olarak devam edecek.
Ayrıca, dün, benim
çocukluk yıllarıma denk gelen ama çok izler bırakan Solingen
katliamının da yıl dönümünü yaşadık. Irkçı bir
saldırı Almanyada bundan yaklaşık yirmi beş sene önce
-1993 senesiydi yanlış hatırlamıyorsam- gerçekleşti ve
aslında bizler açısından hatırlanmasının
ırkçılığın, yabancı
düşmanlığının, İslamofobinin insanları
nerelere sevk ettiğini göstermesi açısından çok çok önemli
olduğunu düşünüyorum.
Son olarak da ramazan
ayını idrak ediyoruz. Ramazan ayı sadece sofraların
değil gönüllerin de bereketli olması gerektiği bir ay.
Gönüllerimizin bereketlenmesi, ruhlarımızın bereketlenmesi temennisiyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kurt.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 30/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, Sur ilçesinin
büyük bir bölümünün 2942 sayılı Kanununun 27nci maddesine dayanarak
acele kamulaştırma eliyle kamulaştırılacağı
kararı nedeniyle kamulaştırılan yerlerde insanların
evlerini boşaltması beklenmeksizin ve kültürel, inançsal gerçeklikler
görmezden gelinerek başlatılan yıkım nedeniyle
oluşturulan mağduriyetlerin sorumlularının ortaya
çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30
Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
30/5/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
30/5/2017 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Sur ilçesinin büyük bir bölümünün 2942
sayılı Kanunu'nun 27nci maddesine dayanarak acele
kamulaştırma eliyle kamulaştırılacağı
açıklanmıştır. Kamulaştırılan yerlerde
insanların evlerini boşaltması beklenmeksizin ve kültürel,
inançsal gerçeklikler görmezden gelinerek yıkım başlatılmıştır.
Oluşturulan mağduriyetlerin sorumlularının ortaya
çıkarılması amacıyla, 30 Mayıs 2017 tarihinde Muş
Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 4702 sıra numaralı
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 30/5/2017 Salı
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak Diyarbakır Milletvekili Sayın İmam
Taşçıer konuşacak.
Buyurun Sayın Taşçıer.
İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Diyarbakırın Sur ilçesinde yapılan kamulaştırmayla
ilgili HDP Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Binlerce yıldır Kürtlerin
yaşadığı, Yukarı Mezopotamyanın en önemli
kentlerinden biri olan Diyarbakırın tarihi, kültürü, ticareti ve
doğayı buluşturan en eski yerleşim alanı, kent
merkezinde bulunan Sur ilçesidir.
Yedi bin yıllık tarihî Diyarbakır
Kalesini çevreleyen ve ilçeye ismini veren surlar, Çin Seddinden sonra
dünyanın en uzun, en geniş savunma duvarı olma özelliğiyle
küresel ölçekte öneme sahiptir. Kaleyi koruyan iç ve dış
surların üzerinde yer alan oyma yazıt ve motifler ise 30a yakın
uygarlığın izlerini taşımaktadır. Büyük oranda
varlığını koruyarak günümüze kadar ulaşan
surların üzerinde kimisi zaman içinde yok olmuş, kimisi dönemin mülki
idare amirleri emriyle yıkılmış 101 burç ve
dışarıya açılan 8 kapısı bulunmaktadır.
2015 Temmuz ayında UNESCO Dünya Kültür
Mirası Listesine giren Diyarbakır Surları ve Hevsel
Bahçelerinin tampon bölgesi yani Dünya Kültür Mirası yönetim alanı
içerisine giren ve mevcutta zaten kentsel sit alanı olan Suriçi bölgesi
toplamda 160 hektar olup yaklaşık 140 hektarının
kamulaştırılması yapılmaktadır. Ayrıca
Suriçinde toplamda 7.714 adet parsel bulunmakta ve bunun yaklaşık
6.300ü Bakanlar Kurulu kararıyla kamulaştırılacak
parseller içerisinde bulunmaktadır. Bu toplam, parsellerin yüzde 82sine tekabül
etmektedir. Geriye kalan yüzde 18lik kısım ise zaten TOKİ
tarafından kentsel dönüşüm kapsamında
kamulaştırılan bazı alanları kapsamaktadır. Bu
durum, Bakanlar Kurulu kararıyla Suriçinin tamamına el koyma
kararı olduğunu göstermektedir.
Öte yandan, mülklerine el konulan halka ve kamu
kurumlarına, azınlık vakıflarına, ilgili meslek
odalarına, sivil toplum örgütlerine ve el konulan kamusal alanlardan
hizmet gören vatandaşlara hiçbir suretle sorulmadan, demokratik ve
katılımcı bir anlayış gözardı edilerek katı
merkeziyetçi bir yaklaşımla bu kararlar
alınmıştır. Karar, hem Anayasanın 46ncı
maddesindeki kamulaştırma hükmüne hem Anayasanın 35inci
maddesindeki mülkiyet hakkına hem de Surun Dünya Kültür Mirası
içerisinde yer alması nedeniyle Türkiyenin onayladığı
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair
Sözleşmeye ve yurttaşların en temel hakkı olan kamu
hizmetlerinden yararlanma ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Bunların dışında, Sur ilçesinde
28 Kasım 2015te ilan edilen sokağa çıkma yasağından
sonra 6 mahalle, binlerce ev ve iş yeri yıkılmış
durumdadır. İlçede hâlen yasağın sürdüğü 6 mahalleden
eser kalmazken yasak kapsamı dışındaki Ali Paşa ve
Lalebey Mahallelerinin de yıkımın hedefinde olduğu
anlaşılmaktadır. 24 Mayıs tarihinde yıkıma
başlamak için iş makineleri mahallelere girmiş ve
yıkım işlemini başlatmışlardır.
Yıkım esnasında birçok yerin elektrik ve suyu kesilmiş
durumdadır. Ülkenin birçok yerinde ramazan ayı mutlulukla
karşılanırken Surda yaşayan insanlarımızın
ramazana yıkım, susuzluk ve elektriksizlikle girmiş olması
ise devletin vatandaşlara yaklaşımında sergilemiş
olduğu eşitliği de ortadan kaldırmış
bulunmaktadır.
28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Baro
Başkanı Sayın Tahir Elçinin öldürülmesinden sonra günümüze kadar
süren sokağa çıkma yasakları adı altında Sur ilçesinde
yer alan Hasırlı, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Cevat Paşa,
Savaş ve Cemal Yılmaz Mahalleleri, göstereceğim resimde
görüldüğü gibi, şu durumda iken -görüyorsunuz her taraf bina, ev-
bugün çekilen uydu fotoğrafıyla şu durumdadır. Yani tümüyle
bu tarihî doku yok edilmiştir. Böyle tekrar yan yana gösterirsem bu
resimleri
Hepiniz bunu internetten bakıp görebilirsiniz.
Evet, bu sokaklarda, şu olmayan sokaklarda
Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş büyümüştür.
Bu olmayan sokaklarda Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Çağlar
Demirel büyümüştür. Bu olmayan sokakların Sayın İdris
Baluken milletvekilidir. Bu olmayan sokakların yine milletvekili
Sayın Nursel Aydoğandır ve bu sözünü ettiğimiz 4
arkadaşımız şu an aramızda değil. Acaba
Diyarbakırın, Surun bu hâlini görseydiler nasıl kahrolurdular,
onu da düşünüyorum.
Evet arkadaşlar, şimdi ise Lalebey ve Ali
Paşa Mahalleleri yine bu şekilde TOKİ tarafından
yıkılmak istenmektedir. Bunlar yıkıldıktan sonra ne yapılıyor?
Zamanın Başbakanı Sayın Davutoğlu dedi ki: Ben
orayı Toledo yapacağım. Nasıl Toledo biliyor musunuz?
Şu anda şu arazide birkaç ev yapılmış örnek olarak,
normal beton ev yapılmış ve çok ince bir tabakadan bazalt
taşla, bu evlerin dış cephesi o şekilde yani uydurma bir
şekilde o evler yeniden yapılıyor. Hâlbuki bu evlerin orijinali
direkt taştandır, evlerin tümü taştandır ve bu
taşların hepsi, bu gördüğünüz yerdeki tüm taşların
hepsi moloz yerine toplatılarak çöplüğe atılmış, yeni
yapılan tuğladan ve benzeri betondan evlerin dış
cephelerine de sadece bazalt taş, çok ince bazalt taş
döşenmiştir. Şu anda Diyarbakırın en işlek
caddesi olan Gazi Caddesinde yine bu bazalt taşlarla tümü aynı renge
boyatılmış gibi. Yani o Diyarbakırın eski dokusu,
eski taştan yapılan dükkânlarının üstü de
kapatılmıştır.
Yine, Lalebey ve Ali Paşa Mahallelerinde
TOKİnin yaptığı yıkımlar da çok aceleye
getirilmiş, hiçbir demokratik kuruluştan ve mesleki kuruluştan
herhangi bir görüş alınmadan evler eğer boyanmışsa,
eğer sıvanmışsa tümüyle yıkılıyor. Yani
boyanmış, sıvanmış evler yok, hâlbuki zamanında o
taşlar belki boyanmış, belki o taşların üzerine
sıva yapılmış ya da bir kat çıkılmış;
tıraşlanması gerekirken yıkılıyor.
Ayrıca, o avlu dediğimiz evlerde en
aşağı 2-3 aile yaşıyor, hatta 4 ailenin
yaşadığı evler var. Bu tek bir ev niyetiyle görülüyor,
20-30 bin lira ya da 40 bin lira bir değer biçiliyor, onlara bu
şekilde para vermeye çalışılıyor ama o 3 ailenin, 4
ailenin, o vatandaşların nerede yaşayacağı, nasıl
yaşayacağı konusunda da herhangi bir yol gösterilmiyor. Bunu
sayın Meclise, sayın milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum,
tekrar düşünmeleri gerekir, yazıktır, yedi bin yıllık
tarihi yok ediyorsun, üstelik de orada yaşayan insanları da
açlıkla terbiye ediyorsun. Bu, Kürtlerde görünen son yılların
bir uygulamasıdır. Her iktidar geçicidir, bunu bilin, tarih ve miras
her zaman kalıcıdır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Taşcıer.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde, ilk olarak Samsun Milletvekili Sayın Çiğdem Karaaslan
konuşacak.
Buyurun Sayın Karaaslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerimiz; HDP grup önerisinin
aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın hatibi dinlerken açıkçası çok
enteresan bulduğum bir hususu dile getirerek başlamak isterim.
Konuşması boyunca Diyarbakırdan, Suriçinden, Suriçinde
yaşananlardan bahsetti ama maalesef konuşmasında terör
kelimesini hiç geçirmedi. Suriçinde sokağa çıkma
yasağının hangi nedenle ilan edildiğini de tabii
açıklamadı ama sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve
ertesi gün uyandığında Diyarbakır Suriçinde vatandaşlar,
evlerinin yıkılmış olduğu manzarasıyla
karşılaştılar. Oysaki hâl bu değil, oysaki gerçek de
bu değil. Her ne kadar bir algı oluşturulmaya
çalışılsa da maalesef yaşananlar hepimizin gözleri önünde
yaşandı ve dolayısıyla inandırıcı da
değil.
Özellikle -Diyarbakır deyince, Suriçi deyince-
Diyarbakır Suriçinde şu anda yapılanlar eğer konuysa,
konuşulacaksa, herhâlde durup biraz düşünmek gerekir. Terör örgütleri
tarafından bu yıkımlar yaşanırken, sokak
aralarına çekilen perdelerle sokaklarda hendekler açılırken,
çukurlar açılırken, vatandaşlarımızın evleri
başlarına yıkılırken önce herkesin
şapkasını önüne koyup, hele sessiz kalanların durup iki kez
düşünmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bugün, bence bizler, Diyarbakır Suriçi
başta olmak üzere Diyarbakırın genelinde ama ondan öte bölgede,
özellikle şehircilik anlamında, özellikle kentsel dönüşüm,
kentsel yenileme ve yeni alanların kazandırılması
anlamında yapmış olduğumuz çalışmaları
hayata geçiren bir ekibin önemli temsilcileri olarak gurur duyuyoruz. Hakikaten
Diyarbakırda son dönemde yaşananlar sadece Diyarbakırdaki
vatandaşımızın değil, çünkü bizim gönül
bağlarımız çok güçlü, orada birinin eline kıymık batsa
biz bunu yüreğimizde hissediyoruz ki, özellikle terörden dolayı bu
mağduriyetler yaşanmış olsun.
Kamulaştırmayla ilgili elbette hepimiz
okuduk verilen grup önerisini. Kamulaştırma kararı sanki bugünün
kararıymış, sanki kamulaştırma kararı, evet,
acele kamulaştırma diye geçiyor ama hemen hemen bu son dönemlerde
alınmış ve uygulamaya geçirilmiş dolayısıyla da
bir mağduriyete neden olmuş gibi, bir genelge, bir grup önerisi
hazırlanırken de ikinci kez durup düşünmek gerekir. Özellikle AK
PARTİyi, iktidar partisini ve mağduriyeti aynı cümle içinde
kullanırken durup düşünmek gerekir. Bugün, AK PARTİ
iktidarı olarak bizler, kendi ülkemizin sınırları içindeki
vatandaşlarımızın sorunlarıyla, onlarla hemhâl olmak,
onlara çözüm üretmek bir yana dursun, bizim sınırlarımız
gönül sınırlarımızdır diyerek tüm dünya
coğrafyasında acıların ve mağduriyetlerin giderilmesi
için çalışıyoruz.
Gelelim kamulaştırma kararından
dolayı yaşandığı iddia edilen mağduriyetlere.
Öncelikle bir hatırlatma yapmak isterim. Diyarbakır Suriçi
bölgesinde, özellikle Ali Paşa, Lalebey, Cevat Paşa Mahallelerinde
yapılacak olan kentsel dönüşüm projesiyle ilgili yapılacak
kamulaştırmanın kararı bugüne dayanmıyor, bundan çok
daha öncesine dayanan bir karar bu, 2008 yıllarına kadar gidebiliriz
bununla ilgili ama özellikle 14/10/2009 tarihinde Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı, Diyarbakır Valiliği -buranın
altını özellikle çizmek istiyorum, herkes çok iyi biliyor ama
bilmeyenler açısından bir kez daha altını çizerek söylemek
istiyorum- Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı
ve Sur Belediye Başkanlığı yani HDPli belediye
başkanlıklarının olduğu dönemde altına imza
atılarak başlatılmış bir çalışmadır.
Kamulaştırma kararında, o dönemde Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan, bu dönemde HDP sıralarında
milletvekili olan Osman Baydemirin imzası vardır.
Kamulaştırma ihalesini yapmıştır, ayrıca
yıkımın bir bölümüne de kendisi döneminde, kendi eliyle
başlanmıştır. Dolayısıyla, biz farklı
nedenlerle bugüne kadar sirayet etmiş bir konunun aslında bugün
gelmiş olduğu aşamayı tartışıyoruz ama sanki
Acele kamulaştırma kararıyla alınmış
birtakım kararlar hızla hayata geçti ve
vatandaşlarımız bundan dolayı mağduriyet
yaşadı. gibi bir algı kesinlikle doğru değildir.
Tahliyelerle ilgili eğer yaşanan bir
sıkıntı varsa
Bugün ben Diyarbakır Valimizle de
konuştum, bugün Çevre ve Şehircilik Bakanımızla da
konuştuk; biz hiçbir zaman mağduriyetin, yaşanan
mağduriyetin tanığı olmadık, onu izlemedik, görmedik,
biz her zaman müdahale ettik, çözüm ürettik. Ben aldığım
bilgilere dayanarak şunu söyleyebilirim: Bugün, Diyarbakırda Ali
Paşa ve Lalebey Mahallelerinde kamulaştırma bedelleri
hesaplarına çok uzun zaman önce yatan vatandaşlardan Şubat
ayı 2017 yılında yani geçtiğimiz birkaç ay öncesinde
boşaltılması için gerekli işlemlerin başlatılması
istenmiş ancak vatandaşlar kış şartlarını
gerekçe göstererek bunun ertelenmesini talep etmişlerdir.
Dolayısıyla daha önceden başlatılan, ücretlerin tümü
hesaplarına yatırılmış, bu konuda bütün mahkeme
kararları verilmiş, hukuki boyutu kesinlikle tamamlanmış
olan bir aşamadan bahsediyoruz aslında bugün geldiğimiz noktada ama
bunun dışında, çocuğu okula devam edenlerin
çocuklarının yeni okullarına taşınması, evlerini
değiştirmek durumunda kalanlara kira yardımları
yapılması, taşınmalarıyla ilgili maddi
sıkıntı çekenlere bu maddi sıkıntıyı
karşılayacak yardımların yapılması noktasında
Diyarbakır Valiliğimiz çok hassas davranıyor ve mutlaka
bunların da gereği yapılacaktır.
Hâl böyleyken birkaç şeyin de üstünden geçmek
istiyorum, kusura bakmayın, lütfen: Bugüne kadar biz her ne
yaptıysak, madem konumuz Diyarbakır, Diyarbakırdan
konuşalım, Hazreti Süleyman Türbesinin önünden konuşalım
mesela, oradaki gecekondulaşmış bölgeden konuşalım.
Bir soruyla başlayayım. Halkımıza böyle yaşamak reva
mıdır? Değildir elbette. Hiçbirimiz bu tip
sağlıksız konutlarda, sağlıksız yaşam
ortamlarında çocukların büyümesini istemeyiz. İşte o
nedenle bir çalışma başlattık Hazreti Süleyman Camisinin
önünde, uzun yıllar sürdü çünkü yine çok önemli duvarlarla
karşılaştık bunu yaparken ama hamdolsun, yaptık,
bitirdik. Bugün, uyuşturucu konusunda, maalesef o metruk binaların
birer alana dönüştüğü, maalesef çocukların çok kötü
şartlardaki bu alanlarda yetişmeye mahkûm
bırakıldığı bir yerden işte gördüğünüz,
Hazreti Süleymanın çevresi halka açıldı. Peki, bu
yapılırken ne söylendi? Bakıldı ki proje çok iyi gidiyor,
proje hakikaten yaşam kalitesini yükseltmeye, Diyarbakırın
yeşil alan ihtiyacını karşılamaya yönelik, o zaman
dendi ki: Burayı paralı yapacaklar -bu propaganda da
yapıldı sahada- ve siz burayı kullanamayacaksınız,
birileri için yapacaklar. Hafta sonları olmak üzere, akın akın
Diyarbakır insanının doldurduğu işte bu muhteşem
rekreasyon alanıyla bugün Diyarbakır halkımız
tanıştı. Hamdolsun, daha ilerisini de yapacağız.
Suriçi Projesi ilk konuşulmaya
başlandığında denildi ki: Burayı yıkacaklar ve yerine
alışveriş merkezi yapacaklar. Burayı yıkacaklar ve
burada bir insansızlaştırma yapmak suretiyle burayı sadece
belirli kesimler için bir kullanım ve yaşam alanı hâline
getirecekler.
Bugün, biraz önce hatip
bazalt taşından bahsetti. Bazaltın kullanılması
önemlidir çünkü Diyarbakırın yerel mimari kimliğinin çok önemli
taşlarından, çok önemli unsurlarından biridir, malzemelerinden
biridir. Ben şunu gururla söylüyorum: Bugün Diyarbakırda koruma
amaçlı imar planına tabii ki riayet ederek, onu baz alarak çok önemli
bir çalışma hayata geçmektedir ve bu çalışma yerel mimari
unsurları, Diyarbakırdaki sosyolojik yaşamı, halkın
ihtiyaçlarını, beklentilerini, geleceğe dair
umutlarını hem fiziksel mekâna dönüştürebilen
Yani fiziksel
mekân derken burada biz sadece mekânları imar etmiyoruz, aynı
zamanda gönülleri de imar ediyoruz, sosyal devlet
anlayışının gereği de zaten budur diyoruz ve yola
böyle devam ediyoruz. Bunu yaparken de çok farklı algılar, çok farklı
propagandalar yapıldı ama Hazreti Süleyman Camisinin önünden
göreceğiniz gibi, hakikaten Diyarbakıra yakışanları
yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Mesela burada, Gazi
Caddesinden, Melik Ahmetten bahsedildi. Bugün -bilmiyorum en son ne zaman
gidildi konuşuldu ama- esnafla konuşulmasını tavsiye ederim.
Çünkü o zaman
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Biz her
gün oradayız ya, siz ne zaman gittiniz?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Ben çok
sık gidiyorum.
LEZGİN BOTAN (Van) Hiç
karşılaşmadık.
BAŞKAN Lütfen
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) Hiç merak
etmeyin, ben de çok sık gidiyorum. Çünkü orada da Yapmayın, etmeyin,
esnafın işini durduracaksınız, Diyarbakırın
kalbidir burası, ticareti aksatmayın. dediler, dinlemedik
yaptık ve çok da iyi yaptık, hamdolsun, bugün gerçekten
Diyarbakırın merkezi olan Suriçi ama Surun içinin de kalbi olarak
tabir ettiğimiz Gazi Caddesi ve Melik Ahmette, Yanık Çarşı
da başta olmak üzere çok önemli bir dönüşüm ve değişim
yaşanıyor, sokak sağlıklaştırma çalışması
yapılıyor.
Hâl böyleyken son olarak şunu ifade etmek
isterim. Hiçbir şey lafla olmuyor, lafla söylediğimiz her şeyi
somut çalışmalara dönüştürmek durumundayız. Biz, bugün
Diyarbakır için kurduğumuz bir hayalin ve Diyarbakır için
koyduğumuz hedeflerin gereğini yapıyoruz. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığımız bir taraftan, Toplu Konut
İdaresi bir başka taraftan, Kültür ve Turizm
Bakanlığımız oradaki tarihî ve kültürel mirasın
devamlılığı noktasında restorasyon
çalışmalarını yaparak buna çok önemli şekilde
katkı veriyor. Ama Kurşunlu Camisi yanarken, yakılırken
sessiz kalanların bugün doğal ve kültürel mirasın
korunmasından ve yaşatılmasından bahsetmesini hayretle
karşılıyorum. Dört Ayaklı Minarenin ayaklarına
kurşun sıkılırken sessiz kalanların bugün yine
aynı şekilde kültürün devamlılığından
bahsetmesini hayretle karşılıyorum. Bugün kadınlar o
karanlık ne idiği belirsiz inlerde karanlık bir dünyaya mahkûm
edilirken sessiz kalanların kadın haklarından bahsetmesini;
çocuklar teröre kurban verilirken, o sokak aralarına gerilen perdelerin
arkasına siper edilirken
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla)
sessiz
kalanların çocuk haklarından bahsetmesini çok büyük bir hayretle
karşılıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Karaaslan.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım...
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sayın hatip araştırma önergemizle ilgili olarak Enteresan bir
sunum, araştırma önergesi verirken iki defa düşünsünler.
diyerek grubumuza açıktan sataşmada bulunmuştur, İç Tüzük
69a göre
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Bunlar genel ifadeler
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun iki dakika
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslanın HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, hayatında üç gün üst üste
Diyarbakırı teneffüs etmemiş, onun tarihî dokusunu
edinmemiş, onun söylencesine dair bir şairden 3 dizeli şiir
bilmeyenlerin ancak validen eline tutuşturulan kâğıtlarla
konuşma yaparsa Diyarbakır tarihine dair de, oradaki yıkıma
dair de yapacağı sunum böyle olur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yakışmadı
size bu, hiç yakışmadı; hiç yakışmadı size bu
Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Şunu söyleyelim: Ben
de valiyle görüştüm. Biz orayı sadece bilmiyoruz, her anını
yaşıyoruz. Çocukluğumuz orada geçti, dedemizin mezarı
orada, babamızın mezarı orada, bizim de
çocuklarımızın da mezarı orada. Daha o bazalt
taşına elini temas ettirmemiş olanların oradakilerin
acılarını anlayabilmeleri mümkün değildir. Kalkıp,
sokağa çıkma yasakları, oradaki hendek ve barikatlardan söz
edip, onu kalkıp bir yedi bin yıllık kentin yerle bir edilmesine
sebep kılanlara ve buradan savunu içerisine girenlere Üstat
Bediüzzamandan bir sözle cevap vermek isterim: Bir gemide 99 günahkâr varsa
ama içinde sadece bir günahsız insan varsa siz o gemiyi
batıramazsınız. diyor. Siz bir kenti yerle bir ettiniz.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Teröristler
yaptı.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Teröristlerin hiç suçu yok mu yani?
AHMET YILDIRIM (Devamla) Madem öyle, hadi hendek,
barikat, hadi oradaki çatışma kültürü, hadi oradaki sokağa
çıkma yasakları on dört aydır yok. Sokağa çıkma
yasağı o 6 mahallede niye devam ediyor, neyi gizliyorsunuz? Hendek,
barikat ve çatışmalar bittikten sonra sağ kalan, ayakta kalan
tarihî yapıların yıkılıp o parselin, o adanın
tümden yerle bir edilmesine yani Diyarbakırın kuzeydoğusundaki
o dörtte 1lik bölümün yok edilmesine altyapı hazırlandı. Evet,
Urfa Milletvekilimizin Büyükşehir Başkanı olduğu dönemdeki,
altına imza attığı kentsel dönüşüm, son kırk
yılda yapılmış olan güncel yapıların ortadan
kaldırılması, tarihî dokunun açığa
çıkarılmasıyla ilgiliydi, yoksa oranın yerle bir
edilmesiyle ilgili değildi. AKPnin kentsel dönüşümden
anladığı, acele kamulaştırmadan
anladığı şey TOKİ mantığıdır.
Beton sesi gelince haz duyan Çevre ve Şehircilik bakanlarının
ancak bakanlık yaptığı bir Hükûmetsiniz siz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Sayın
Başkan...
BAŞKAN Sayın Karaaslan...
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Sayın
Başkanım, konuyla ilgili cevap verebilir miyim?
BAŞKAN Sataşmadan dolayı mı
söz istiyorsunuz?
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Evet.
BAŞKAN Hangi sözünden dolayı?
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Bazalt
taşına elini değdiremeyenler dedi.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Üç gün üst üste
gidemeyen falan dedi.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun)
Diyarbakır cümlelerimle ilgili bana yöneltilen suçlamadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayatında gördün
mü?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ya, niye
kızıyorsunuz, konuşuyor güzel güzel.
2.- Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslanın, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) Çok gördüm.
Orası ayrı ama Sayın Vekilim
şöyle: Bir yeri içselleştirmek, derdiyle hemhâl olmak, oranın
sorununu sorunu kabul etmek için orada illa yaşamaya gerek yok. Çok
defalar gittim, çok dostlarım oldu, hakikaten benim için çok ayrı bir
yere sahiptir. Bir Karadeniz milletvekili olarak, Samsun Milletvekili olarak da
ayrıca Diyarbakırı bu kadar sevmeyi, Diyarbakırı bu
kadar önemsemeyi hakikaten kendi açımdan da çok önemli buluyorum; bizim
kıymetlimizdir Diyarbakır.
Sadece şunu söyleyeceğim:
Diyarbakırda yaşamış, sizin söylediğiniz gibi tozunu
yutmuş, sokaklarında oyun oynamış ve orada büyümüş çok
değerli bir dostumun bana şöyle bir sözü oldu, benim için önemlidir,
dedi ki: Diyarbakır halkı sabırlıdır, çok sabreder,
çok şeyi böyle göz ardı eder, görmezden gelir ama bir şeyi asla
affetmez; evini başına yıkanı asla affetmez. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar, HDP
sıralarından alkışlar(!)]
AHMET YILDIRIM (Muş) Kesinlikle, kesinlikle,
evini başına yıkanı unutmaz, affetmez, asla, asla.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) -
İşte, o nedenle, son seçimlerde, son o halka gidip de halkı
sokağa çağırdığınızda
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Kimin kimi
affetmediğini gördük demek istiyor.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) -
3-5
kişiyi, 10 kişiyi bile toplayamadığınız
dönemlerden pay biçin. Diyarbakırda Diyarbakırlı,
Diyarbakır insanı evini başına yıkanın teröristler
ve aynı zamanda o teröristlere maalesef sessiz kalan sizler olduğunun
farkında.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşma yok
Sayın Başkan, gündeme devam edelim lütfen. Sataşma yok, çok
dikkatli konuştu Başkanımız.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
Bülent Beye mi soralım?
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen
AHMET YILDIRIM (Muş) Ben sadece
kayıtlara girsin diye söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
sizi dinliyorum buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Diyarbakırın
Tahir Elçisinden, Dört Ayaklı Minareden girenlere 28 Kasım 2015ten
sonra evini ziyaret eden Adalet Bakanınız, o dönemin
Başbakanı Bu bizim, bunun faillerini ortaya çıkarmak bizim
boynumuzun borcudur, onur borcudur. Bakın, o Başbakanın yerinde
yeller esiyor ama Tahir Elçinin ve o Dört Ayaklı Minarenin tarihine
sahip çıkanların failleri, onları katledenlerin failleri orta
yerde yok.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Belli belli,
belli onların failleri, belli. Tutanaklara geçsin, soruşturmalarda
onların failleri.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
AHMET YILDIRIM (Muş) Son olarak da şunu
söyleyeyim
BAŞKAN Grup başkan vekilini dinliyorum
lütfen
Dinliyorum sizi Sayın Yıldırım.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Belli
onların failleri. Belli, belli onların failleri.
AHMET YILDIRIM (Muş) Çık oradan
konuş.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
lütfen
Buyurun, devam edin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Belliyse
çıkarın, niye çıkarmıyorsunuz? Sayın
Çavuşoğlu, kim söyleyin, biz de öğrenelim. Savcı
mısın?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yılmaz Bey söyledi,
bakın, tutanakları açın bakın, Yılmaz Bey söyledi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, sonuç olarak
biz çok yalın bir şey soruyoruz, çok yalın sorduğumuz bir
şey var: On dört aydır çatışma yok, on dört aydır
hendek, barikat yok ama o 6 mahallede sokağa çıkma yasağı
niye devam ediyor? Basit bir şey soruyoruz biz, başka bir şey
sorduğumuz yok. Neyi gizliyor siyasi iktidar?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) İşte o kenti,
evini başına yıkanları bu kayyumlarla birlikte elbet
değerlendirecek ve er geç bunların failleri ortaya
çıkacaktır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Çıkacak
çıkacak, hep çıkacak.
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 30/5/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, Sur
ilçesinin büyük bir bölümünün 2942 sayılı Kanununun 27nci maddesine
dayanarak acele kamulaştırma eliyle
kamulaştırılacağı kararı nedeniyle
kamulaştırılan yerlerde insanların evlerini
boşaltması beklenmeksizin ve kültürel, inançsal gerçeklikler
görmezden gelinerek başlatılan yıkım nedeniyle
oluşturulan mağduriyetlerin sorumlularının ortaya
çıkarılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30
Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisinin lehinde son olarak İstanbul Milletvekili Sayın Gülay
Yedekci konuşacak.
Buyurun Sayın Yedekci. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi içtenlikle, sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Diyarbakır çok önemli bir kent. Tarihin ilk
çağlarından günümüze kadar önemli medeniyetlere ev sahipliği
yapmış kadim bir kentimiz Diyarbakır. Diyarbakır aynı
zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde de yer alıyor, Surları
ve Hevsel Bahçeleriyle birlikte.
En eski yerleşim merkezî, adını
Diyarbakırın surlarından alan Sur ilçesi. İlçeye hâkim
olmuş büyük uygarlıkların bıraktığı izler
kentin kimliğini oluşturmakta ve bu kent kimliğinde en önemli
noktayı sivil mimari unsurlar yani konutlar oluşturmakta ve bu
konutları çevreleyen kuçe adı verilen daracık sokaklar
oluşturmakta.
Kuçe adı verilen dar sokak kapısından
içeri girildiğinde iç avlu ve avluyu çevrelen cephelerin mimari
üslubundaki zenginlik, değişkenlik, farklı fonksiyonları
içeren mekânların akıcılığı, rasyonelliği bu
nitelikleri haiz her evin kapısından içeri girildiğinde fark
edilebilir.
Suriçi, Diyarbakır Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Kararı ile 2863
sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
uyarınca kentsel sit olarak koruma altına alınmış ve
Suriçinde 147 anıtsal, 448 sivil mimarlık örneği olmak üzere,
toplam 595 adet tescilli yapı bulunmaktadır.
Suriçinin 2011 yılı Koruma Amaçlı
İmar Planı verilerine göre yapı sayısı 9.846 adet
olarak tespit edilmiş, bunun 1.422si hazineye, bir kısmı da
daha önceki kamulaştırma kararıyla maalesef TOKİye
geçmiştir. Geri kalan parseller de şahıs mülkiyetindedir.
Bakanlar Kurulunca, 2016 yılında Diyarbakır ili Sur ilçesinde
bulunan 16 mahalle ve Yenişehir ilçesinde bulunan 2 mahalle olmak üzere
toplam 18 mahallede kamulaştırma kararı
alınmıştır. Suriçi bölgesi yaklaşık 160 hektar
olup bunun 140 hektarı kamulaştırılacaktır. Bölgede 7.714
adet parselin yüzde 82si kamulaştırılmak istenmektedir.
Yetkililer tarafından bu çalışmalar
yapılırken ne ticaret ve sanayi odasından ne esnaf ve
sanatkârlar odasından ne mimarlar odasından ne de başka bir
sivil toplum kuruluşundan görüş alınmamıştır. Ne
yapılırsa yapılsın koruma amaçlı imar planına
uyulmak zorundadır.
İlgili kamulaştırma kararı, kamu
kurum ve kuruluşlarına ve vakıflara ait yapıları da
kapsamaktadır. Bu çerçevede çalışmalar yapılırken
hukuka uygun, bilimsel, kentin sosyal, kültürel ve tarihî dokusuna uygun
çalışmalar yapılmalıdır.
Bizim önerimiz, Kültür
Bakanlığının öncülüğünü yapacağı ulusal
düzeyde bir proje yarışmasıyla kültür, turizm, eğitim,
rekreasyon ve dinî turizmi amaçlayan bir çalışma
başlatılması ve Surda aslına uygun restorasyon
çalışmalarının bir an önce başlatılması
gerekmektedir. Az önce bahsedildi orada yapılan çalışmalardan,
bazalt taşından. Şimdi yapılan uygulamada neler
yapılıyor? Orada betonarmeden binalar yapılıyor ve o
taş o cepheye yapıştırılıyor. Hâlbuki
yapılması gereken ne? Hükûmetin her konuşmasında
ağzından düşürmediği Koruma amaçlı imar planına
sadık kalarak yapacağız. dediği ama inşaatlar
başladığında söylediklerinin doğru
olmadığı ortaya çıkan nedir? Mesela kuçe adı verilen
sokak dokusunun korunması öneriliyor bu planda ama 15-20 metrelik caddeler
açıldı. Tarihî tescilli yapılar ve tescile değer
yapıların korunması öneriliyor ama bu yapılar
korunmadı. Bazalt duvar örülmeli. deniyor. Sayın milletvekilim,
bazalt duvarın örülmesi gerekirken sadece yapıştırılıyor.
Bir de tabii Diyarbakır evleri özel evlerdir, mahremiyet düşünülerek
tasarlanmıştır; daracık sokaklarda
karşılıklı evler birbirini görmesin diye cumbanın
önüne pencere yapılmaz, iki yanına pencere yapılır.
Şimdi sizin yaptıklarınızda nasıl? Önde cumba var. Her
parselde tek cumba olur, sizin yaptığınız projelerde her
yerde ayrı ayrı cumba var. Şimdi oradaki vatandaşlar
-basından da takip ediyoruz- acele kamulaştırma kararı
çıktıktan sonra -Diyarbakır Sura da gittik- diyor ki -daha önce
AKPli belediye başkanları benzer açıklamalar
yapmışlardı- Bizim elimizden buraları alacaklar,
zenginlere verecekler. Yani bir anlamda bir soylulaştırma
çalışması yapılacak endişesi var. Şu anda da buna
benzer çalışmaların orada olduğu, bazı ünlü isimlerin
oralardan ev aldığı, vatandaşların hesabına para
yatırıldığı söyleniyor. Hesaplarına
yatırılan 18-20 bin lirayla vatandaşların bir ev
alabilmeleri söz konusu değildir.
Ayrıca, kentsel dönüşüm
yapılırken, acele kamulaştırma yapılırken oradaki
vatandaşın demografik yapısı da değerlendirilmeli.
Orada insanlar nasıl yaşıyor? Aileler iç içe yaşıyor;
adam, çocukları, gelinleri, torunları beraber yaşıyor.
İki katlı evde on tane odası var. Şimdi sizin
verdiğiniz parayla bir senelik kirasını ödeyebilir mi? Bir tane
daire tutsa 20 kişi aynı evde kalabilir mi?
Bir başka durum daha var. Çok önemli günlerden
geçiyoruz, mübarek ramazan ayını idrak ediyoruz. Ramazan ayı
birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma ruhudur; insanları
susuz, elektriksiz bırakma günü değildir. Ramazan ayında
insanların suyunu kestiniz ve insanlar şu an orada susuzlar, elektriksizler.
Bu mudur bizim Müslümanlık anlayışımız? Bu mudur
ramazanın dayanışma ruhu? Yanlıştır, yazık
ediyorsunuz, bu yanlıştan bir an önce dönün.
Bir başka konu var: Çocuklar. Çocukların
okul tatiline iki haftadan biraz fazla zaman kaldı. İki hafta daha
beklenemedi mi? Bu çocuklar sokaklarda, evlerinden dışarıda. Bu
çocukların okula gidip gitmemesi AKPli hiçbir milletvekilinin umurunda
değil mi? Niçin bu konuda bir duyarlılık gösterilmiyor?
Kentsel dönüşümle ilgili son on beş
yılda, İstanbulda son yirmi bir yılda onlarca, yüzlerce
mağdur yarattınız. Lütfen, Surdaki
vatandaşımızı bu mağdur ordusuna dâhil etmeyiniz.
Çünkü Diyarbakır çok önemli bir alan ve Diyarbakırda yapılan
yanlış Türkiyenin genel anlayışının
dışında. Evet, orada bir terör sorunu var; evet, orada bir
terörle mücadele var ama bu demek değildir ki bütün kenti yıkacaksınız,
yok edeceksiniz, hiç tarihî, kültürel iz kalmayacak, ondan sonra orayı
terörden temizleyeceksiniz. Bu, bu anlama gelmemektedir. Devletimiz terörle
daha demokratik, daha adil mücadele edebilecektir.
Bu durum bizim aklımıza Türkiye Büyük
Millet Meclisi binasıyla ilgili
Halkla İlişkiler
binasını yıktınız, üzerine kocaman bir pankart
yapıştırdınız; dediniz ki: Milletin Meclisini Millet
Yapar, altına da GYODER. Yandaşlara yaptırdınız.
Şimdi bizim aklımıza gelen ilk soru: Surda kimlere, nasıl
rant sağlıyorsunuz? Surdaki acele kamulaştırmanın
amacı acaba birilerine rant sağlamak mıdır,
yandaşlarınıza para kazandırmak mıdır; bunu çok
merak ediyoruz.
Özetle: Diyarbakırın Sur ilçesinde
yaşayanlar kentsel dönüşüm adı altında, evlerinden,
köylerinden, doğdukları yerlerden uzaklaştırılmak
istemiyorlar. Kentsel dönüşüm demek o yerdeki insanların
yaşadığı ortamı rehabilite etmek demektir, günümüz
koşullarına uygun hâle getirmek demektir; oradaki herkesi oradan
uzaklaştırıp, binaları yıkıp görünürde tarihî
eser intibaı yaratacak, taklit, çirkin, kitsch binalar yapmak demek
değildir. Tarihimize, ecdadımıza, gerçekten gönülden saygı
duyuyorsanız bu eserleri aslına uygun ve bilimsel olarak restore
etmek zorundasınız çünkü siz şu anda Hükûmetsiniz.
Mahallelerini bırakmak istemeyen bu insanlar
Surda yıkım istemiyor, düşük bedeller
karşılığında insanların evini ellerinden bir
şekilde alıyorsunuz ve bu, bir anlamda mülkiyet hakkının
gasbıdır ve oradaki insanların gerek sosyolojik gerek psikolojik
gerek ekonomik anlamda çok ciddi sıkıntılar
yaşadığı ortadadır. Gittik, orada esnaf kan
ağlıyor. Buradan birbirine benzer kopya evleri göstererek orada sanki
bir cennet mahal yaratmışsınız gibi anlatmanın bir
anlamı yok. Rekreasyon alanlarını binaları yıkarak
oluşturuyorsanız biz ona karşıyız. Biz sizin
şehirlerin böğrüne hançer gibi sapladığınız
yapıları yıkıp oraları rekreasyon alanı
yapmanızı istiyoruz. Türkiyenin ve dünyanın en önemli
kentlerinden bir tanesi, bence en önemli kenti olan İstanbul,
İstanbulun fethi
Bir çağ açıp bir çağ kapattı Fatih
Sultan Mehmet o İstanbulu fethederek ama bugün Sayın
Cumhurbaşkanının da söylediği gibi, sizin
yaptığınız kötülükleri görseydi herhâlde çok üzülürdü,
şu anda da kemikleri sızlıyordur.
Kentlerimizin üzerinden TOKİ eliyle
yaptığınız ucubelikleri bir an önce çekiniz, kentlerimize
dokunmayınız. Daha önce söyledim, tekrar ediyorum: TOKİ Genel
Başkanının maaşını üç kat yapalım, evinde
otursun; kentlerimize dokunmasın, insanlarımızın yaşam
hakkı gasbedilmesin.
Hepinizi içtenlikle selamlıyor, saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yedekci.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
aleyhinde son olarak Bursa Milletvekili Sayın Hakan Çavuşoğlu
konuşacak.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Hurşit
Yıldırım Bey konuşacak Sayın Başkanım,
İstanbul Milletvekili.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HURŞİT YILDIRIM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, içerisinde
bulunmuş olduğumuz Ramazan ayının aziz milletimiz ve tüm
İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum.
Aynı zamanda dün, Türk-İslam tarihinin en
önemli zaferlerinden biri ve dünya tarihinin en önemli olaylarından biri
olan İstanbulun fethinin 564üncü seneidevriyesini büyük bir heyecan ve
gururla kutladık. Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek. diyerek,
büyük bir kararlılıkla karadan gemileri yürüterek bir çağı
açıp bir çağı kapatan ecdadımızın fethettiği
ve bizlere miras bıraktığı aziz İstanbul,
medeniyetimizin ve kültürümüzün de ortak değeridir. Bundan 564 yıl
önce Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar olan, bugünleri ve bu güzel
şehri bizlere emanet eden dedem Fatih Sultan Mehmet Hanı ve onun
övgüye mazhar ordusunu ve kahraman askerlerini rahmet, şükran ve minnetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sur ilçesinin büyük
bir bölümünde acele kamulaştırma işlemiyle sorunlar
oluştuğu ve bu sorunların araştırılmasıyla
ilgili HDP grup önerisi verilmiştir.
Sur ilçemiz tarihî dokusu, kültürel
varlığıyla zengin bir ilçemizdir. Böylesine önemli bir tarihî
mirasın terör örgütlerince tahrip edilmesi sebebiyle hem tarihî doku hem
de bölgede yaşayan vatandaşlarımız büyük zarar
görmüştür. Sur ilçesinin hem terörden arındırılması
hem kamu düzeninin sağlanması hem de tarihî binaların
restorasyonu için alınan kamulaştırma kararı acil, zaruri
ve hukuki bir karardır. Terör örgütleri ve teröristlerce
kırılan, yıkılan, harap edilen şehirlerin
onarılması, oralarda yeniden yaşam alanlarının sürdürülmesi
ve vatandaşlarımızın hukuki haklarının
korunması devletimizin asli görevlerindendir. Surun tarihî ve kültürel
dokusuna uygun olarak ihya edilmesinden sonra da vatandaşlarımız
yine bulunduğu bölgelerde ikametine devam edecektir.
Bakanlığımız da yaptığı açıklamalarda
Surda tarihî dokuya uygun konutlar yapılacağını, Surun
doğru bir şekilde ihya edileceğini, Surun bir cazibe, turizm
merkezi olacağını açıklamıştır.
Sayın Vekilimiz Çiğdem Karaaslan konunun
teknik ve sosyal yönlerini detaylı bir şekilde
açıklamıştır. Kaldı ki 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu kapsamında yapılan tüm işlemler,
hukuki boyut itibarıyla kanun yoluna açıktır, dava yoluyla
görülmektedir.
Bu vesileyle, HDP grup önerisinin reddedilmesinin
uygun olacağını düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
görüşmelerine başlayacağız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş olan önerisini okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 22/5/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından, Türkiye çay
piyasasının yabancı tekellerin eline geçmesinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30
Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
30/5/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/5/2017 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve
arkadaşları tarafından Türkiye çay piyasasının
yabancı tekellerin eline geçmesinin araştırılması
amacıyla 22/5/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1225
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 30/5/2017 Salı günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Bekaroğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Çayla ilgili bu kürsüde herhâlde
sayısız konuşma yaptım, bu konuşmalardan birini
yapacağım.
Bildiğiniz gibi, mayıs ayının
ortalarında yaş çay sezonu başladı. İnsanların
çilesi devam ediyor. Tabii, bu çileye Doğu Karadeniz, özellikle Rize
halkı alışmış durumda ama şimdi başka
endişeleri var. Bu vesileyle ben bu endişeleri sizinle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Rizede,
Doğu Karadeniz Bölgesinde yaklaşık 210 bin aile geçimini çayla
sağlamaktadır. Tabii, çayla sağlamaktadır derken o bölgede
yaşayan herkes bir şekilde çaya dokunuyor; çaydan emekli
olmuştur, çayda çalışmaktadır, çay
alışverişi yapmaktadır. Dolayısıyla, çay olmayınca
Rizenin olmayacağı çok açık bir şekilde söyleniyor ve bu,
herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz
dönemde açılan bu kampanyayla ilgili birkaç tane
sıkıntıyı önce dile getirmek istiyorum. Bu
sıkıntılardan bir tanesi, fiyat. Fiyatla ilgili, bildiğiniz
gibi, geçen gün Sayın Bakan Rizeye gitti ve desteklemeyle beraber 213
kuruş olarak çay fiyatlarını açıkladı ve bu, iktidar
partisi tarafından büyük bir fiyat olarak takdim edildi. Hiç öyle
değil. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde hemen hemen
en düşük fiyat olarak söyleyebiliriz. Bunu neye göre söylüyorum?
Enflasyona göre söylüyorum; 2003 yılında yüzde 40,6 zam
yapılmış çaya, enflasyon yüzde 18; 2007de yüzde 14,8 zam
yapılmış, enflasyon yüzde 10; 2013te yüzde 10,6 zam
yapılmış, enflasyon yüzde 7; 2016da yüzde 11,7 zam
yapılmış, enflasyon yüzde 8,5; 2017de yüzde 12 zam
yapılıyor, enflasyon da yüzde 12. Dolayısıyla verilen fiyat
büyük bir fiyat değil. Ama Rizeliler, Doğu Karadenizde çay
tarımıyla uğraşan çiftçiler bu fiyata çok fazla da
takmıyorlar, esasen ürettikleri ürünü satıp satamayacaklarına
bakıyorlar.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
ÇAYKUR, kapasitesi yeterli olmasına rağmen zamanında yeteri
kadar çay almıyor, kota uyguluyor, kontenjan uyguluyor. Hâlbuki, geçen
sene de burada bir milletvekili arkadaşımız tarafından ifade
edildi, ÇAYKURun kapasitesi 9 bin tona çıkmıştır ama 6 bin
ton çay almaktadır günde. Niye 3 bin tonu kullanmıyorsun? diye
sorulduğu zaman Organiğe ayırdım. diyor. Organik 3 bin
ton çay o bölgede henüz daha yetiştirilmiş değil. Niçin böyle yapıyor?
Bunu tabii, üretici biliyor; ÇAYKUR almayınca, ÇAYKUR kontenjan deyince,
kota deyince ne yapıyor? Üretici bunu özel sektöre vermek zorunda. Özel
sektör de fırsatçı olarak bekliyor. Bu, sıradan, böyle normal
bir rekabet filan değil. Çay Ona satmazsam buna satarım, üç gün
bekletirim, on gün bekletirim. diyeceğiniz bir ürün değil.
Zamanı gelince toplamak zorundasınız ve o gün de satmak
zorundasınız. Sizin elinizden eğer ÇAYKUR almıyorsa adam geliyor,
istediği fiyatı veriyor; ÇAYKUR 213 kuruş mu veriyor, o 170
veriyor, 150 veriyor alıyor.
Bakın, bazı arkadaşlarımız
gülümsüyor ama orada öyle insanlar var ki bu çayın dışında
hiçbir gelirleri yok. Özellikle yarıcılar var, Türkiyenin
değişik bölgelerinden gelmişler, çay yapıyorlar yarı
yarıya mal sahibiyle beraber ve çaydan başka, başka hiçbir
geliri yok bu insanların değerli arkadaşlarım.
Bir başka konu da çayla ilgili yapılan
tartışmalardan bir tanesi de geçtiğimiz dönemlerde Varlık
Fonuna devredilmesi ÇAYKURun. ÇAYKURun Varlık Fonuna devredilmesinin
hiçbir anlamı yok. Hiçbir şekilde ÇAYKURun Varlık Fonuna
devredilmesini anlamış değiliz yani üretici anlamış
değil. Ne yapacak yani Varlık Fonuna niye çayımızı
devrediyoruz? Çaya, ÇAYKURa ne getirecek, buradaki üreticiye ne getirecek,
imalatçıya ne getirecek, çay paketlemesi yapana ne getirecek, çayın
ticaretini yapana ne getirecek ve tüketiciye ne getirecek? Bu soruları
anlamış değiliz. Kimse de anlatmadı bunu; defalarca bu
soruldu, sorulmaya da devam ediliyor, anlatılmıyor. Spekülasyonlar
yapıldı, işte ÇAYKUR, karşılığında
ipotek edildi. ÇAYKUR satıldı. gibi birtakım spekülasyonlar
yapıldı. Bu spekülasyonlar, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyeleri tarafından ilgili bakanlara, Başbakana soruldu; bir cevap
bile vermediler. Peki, bu ÇAYKUR, Varlık Fonuyla ilgili yasada
belirtildiği, amacında belirtildiği gibi eğer ipotek
edilmeyecekse, eğer rehin olarak, karşılık olarak
gösterilmeyecekse ÇAYKURun Varlık Fonuna devredilmesinin amacı
nedir? Bu sorunun cevabını Rizeliler, çay üreticileri herkes
arıyor ama henüz kimse cevap vermiş değil, vereceğine dair
de bir işaret maalesef görünmüyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
ÇAYKURla ilgili, çayla ilgili bir büyük sıkıntı da Çay kanunu
çıkacak. spekülasyonları. Yıllardan beri bir çay kanunu hazırlanıyor,
herkes de çay kanunun hazırlanmasını destekliyor, biz de
destekliyoruz ama bu sefer, bu çay kanunu bütünüyle kapalı kapılar
arkasında hazırlandı. Evet, sorduk ve verdikleri cevap:
Bakanlar Kuruluna sevk edilmiştir, Bakanlar Kurulunda imzaya açılmıştır.
deniliyor ama çayın bileşenlerinin hiçbiri bilmiyor bunu. Bilenler
vardır yani mesela Rize Borsası biliyordur, 10 tane büyük
şirketten, firmadan ibaret olan işte Çay Borsası biliyordur, ÇAYKUR
biliyordur belki ama ziraat odaları bilmiyor, kooperatifler bilmiyor,
tüketiciler bilmiyor, müstahsil bilmiyor. Ne anlama geliyor, bunu bilmiyoruz.
Bu çay kanunu kimi koruyacak? Kanun niçin çıkar değerli
arkadaşlarım? Adalet için çıkar, öncelikle zayıf olan
insanlar için çıkar. Bakın, bu çayın bileşenleri dediğimiz;
işte, müstahsil, imalatçı, paketlemeci, tüccar ve tüketici
dediğimiz zaman en zayıf olan iki tane halka, müstahsil ve
tüketicidir. Peki, müstahsile ve tüketiciye ne gibi bir faydası
olacaktır bu şeyin? Çay borsası kuruluyor; tüketiciyi, ziraat odalarının,
müstahsilin temsilcileri olarak kabul edin; 9 üyesi olacak bu kurulun,
bunlardan sadece 1i müstahsili temsil ediyor. Peki, size soruyoruz: Kanun
çıkıyorsa bu çayın bileşenlerinin, en zayıf
halkalarının lehine ne var? Şu anda insanlar orada yağmurun,
çamurun içinde çay topluyorlar; En büyük, en temel sıkıntı ve
endişe değerli arkadaşlarım, bu senenin başında
çay sezonu başlamadan, kampanya başlamadan ilan edilen Bütün bölge
organik gübre kullanacaktır, organik gübre kullanma zorunluluğu
vardır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Doğu Karadeniz Bölgesinde altmış seneden beri yüksek oranda
kimyasal gübre kullanılıyor ve o bölgenin toprağını
mahvetmiştir, bunu biliyoruz. Bu toprakta çay da olmaz, başka ürünler
de olmaz. Ama biraz evvel ifade ettim, 210 bin aileden söz ettim ve 1 milyonun
üstünde insandan söz ettim, bu insanların geçimi söz konusu. Üç dört
seneden beri, hatta altı seneden beri bölgenin bazı yerlerinde,
bazı vadilerde organik tarıma geçilmiştir, organik çaya
geçilmiştir ve bu organik tarımda, çayda ürün yüzde 50 oranında
azalmıştır. İnsanlarda büyük bir endişe ortaya
çıktı Yüzde 50 oranında ürünümüz azalırsa neyle
geçineceğiz?" diye. Şimdi, buna cevap verdiler: Ekim
alanlarını genişletebiliriz. Sizin yaş çayınıza
daha fazla ücret verebiliriz. Bundan çok emin değiller çünkü sadece
organik gübreye geçilmekle çay, organik çay hâline gelmiş olmuyor, bunun
yanında başka şeyler de yapmak gerekiyor. Hadi diyelim ki
organik çaya geçildi, fazla ücret verildi, müstahsilin kaybı
karşılandı; peki, tüketicinin kaybı nasıl
karşılanacak; peki, Türkiyenin kaybı nasıl
karşılanacak?
Değerli arkadaşlarım, bölge
insanı çay üreticisinin en temel endişesi, Türkiye çay
pazarını kaybedecek olmalarıdır. Türkiyede şu anda
250 bin ton civarında kuru çay üretilmektedir değerli
arkadaşlarım. 50 bin ton da kaçak çayla kapatılıyor, 300
bin ton piyasa var. Eğer organik çaya hiçbir tedbir alınmadan
geçilirse bu kuru çay üretimi yüzde 50 azalacak. Bu ne demektir? 125 bin tonun
altına düşecek. Türkiyenin 100-150 bin ton çayı
dışarıdan alması gerekiyor değerli
arkadaşlarım. Dışarıdan ucuz çay gelecek, Türk
çayının bununla rekabet etmesi mümkün değil. İşte
Varlık Fonunun kurulması da yıllardan beri yabancı
şirketlerin Türkiye çayı üzerinde yaptıkları oyunlar da budur.
300 bin ton kuru çay piyasası var Türkiyede, bu piyasayı ele
geçirmek istiyorlar. Bu piyasa onların eline geçince Doğu
Karadenizde çay üretilmeyecek ve o bölgede çayla geçinen insanların tek
geçim kaynakları ortadan kalkmış olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) İki dakika
daha, süre verebilir misiniz?
BAŞKAN Peki, toprağımın
insanı, verdim bir dakika.
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) Peki, çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Peki, gerçekten hiçbir tedbir alınmadan bu
olursa Türkiye 160 bin ton, ilk planda 150-160 bin ton çay ithal etmek zorunda
kalır arkadaşlarım. Bu Türk çayıyla harmanlanarak
yapılacak pazarlama sonrasında, bir süre sonra insanlar Türk
çayından uzaklaşır; daha ucuz olan, sağlık için de
daha kötü olan, daha kalitesiz olan çaya kalır bu piyasa ve bu bölgenin
insanıyla ilgili de burada yaşayan insanlarla ilgili neyle
geçineceklerine dair hiçbir tedbir alınmamıştır. Herkesi
İŞKURda işe mi alacaksınız değerli
arkadaşlar? Herkesi İŞKURda işe alacaksınız, bir
kısmı yerli, güçlü aileler evde oturacak, yarıcı aileler de
sokakları temizleyecek. Bununla mı o bölge insanı geçinecek?
Bu sorulara Hükûmetin cevap vermesini bekliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bekaroğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
ilk olarak Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta konuşacak.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye çay piyasasının yabancı tekellerin
eline geçmesinin araştırılmasına ilişkin
araştırma önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinize saygılar sunarım.
Öncelikle, değerlendirmelerime geçmeden önce,
on bir ayın sultanı ramazanı idrak ediyoruz. Ramazan
ayının ülkemiz ve milletimiz için birlik, beraberlik getirmesi,
bolluk, bereket getirmesi, sağlık, huzur getirmesini temenni
ediyorum.
Ayrıca, İstanbulun fethinin 564üncü
yıl dönümünü kutluyoruz. Büyük Türk Hakanı Fatih Sultan Mehmet
Hanı, fethin manevi lideri Akşemseddini ve bu fetih esnasında
şehit olanları, gazi olanları da rahmet ve minnetle
anıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, çay deyince akla Karadeniz geliyor. Önce, çok kısa
bir şekilde, Karadenizde hayat nasıl, Karadeniz insanının
sıkıntıları nelerdir, Karadeniz ekonomisi
nasıldır onunla ilgili çok kısa bir değerlendirme
yapacağım, ondan sonra çayla ilgili değerlendirmelerime
geçeceğim.
Öncelikle şunu ifade etmem gerekir ki
TÜİKin rakamları her ne kadar çok fazla güvenilir gibi gelmese de
bana, Karadeniz ciddi ölçüde göç veriyor. Niye güvenilir değil
diyeceğim çünkü bu çay üretiminin yapıldığı
Tabii,
Rize başta olmak üzere, 5 tane ilimizde özellikle çay var: Artvin,
Giresun, Ordu, Rize, Trabzon. Şimdi, 2014-2015 yılında çay
üretiminin yapıldığı 5 tane ilden 3 tanesinde nüfus
artış hızı negatif: Artvinde binde eksi 7,7; Giresunda
binde eksi 7,7; Rizede binde eksi 2,4; nüfus artışı yok, nüfus
gerilemiş, azalmış; Orduda binde 6,4 artmış,
Trabzonda binde 2,1 atmış. Artan illerde, 2 il de Türkiye ortalamasının
yarısının da altında ama 3 tanesinde de azalma var, nüfus
artışı yok, azalması var. 2015-2016ya geldiğimizdeyse
rakamlar, bir anda yine bir tane negatif olmakla birlikte, bu sefer de yüksek
artış hızlarına geçiyor; dolayısıyla o yüzden rakamlar
çok güvenilir mi, o anlamda bir şey diyemeyeceğim. Ancak biz
biliyoruz ki zaten her tarafta Karadenizli olduğuna göre Karadenizin
ciddi bir şekilde nüfus artışında problem var, nüfus
artışından ziyade azalışı var, net göç
rakamlarında da bunu görüyoruz. Sözü fazla uzatmadan, 2014-2015 döneminde
bu bahsettiğimiz 5 tane ilin 5i de net göç vermiş, tamamı net
göç veriyor yani göç alıyor, göç veriyor ama nette göç veren iller
buralar. Tabii, burada en önemli sorun nedir? Ekonomik sorunlardır
özellikle, arazi koşullarıdır.
Bu 5 ilin gayrisafi yurt içi hasıladan
aldığı payı nasıl gelişmiş diye
baktığımızda, 2004 yılında Türkiye toplam millî
gelirinin yüzde 2,23ü -bakın, rakam ne kadar düşük- iken 2014
yılında -bu rakam artmamış, bu pay azalmış-
2,20ye düşmüş yani 5 ilin toplam millî gelirden
aldığı pay da son on yılda azalmış.
Katma değer olarak
baktığımızda da benzer durumu görüyoruz. Az önceki, gelirin
tamamıydı, transferleri de içeriyordu ancak üretim olarak
baktığımızda yine Karadenizde katma değerde de bir düşüş
var.
Tabii, dolayısıyla zaten geliri düşen
bir Karadeniz Bölgesi var, fındık ve çay da iki önemli tarımsal
ürün. Bunlarla ilgili kararlar alınırken de çok dikkat edilmesi
gerektiği çok aşikâr. Çünkü nüfus olarak da bakıyorsunuz 1
milyonu aşkın bir nüfusu ilgilendiriyor çay meselesi, 210 bin aile
doğrudan çay üreticisi ama diğer unsurlarla birlikte 1 milyon nüfusu
ilgilendiriyor.
Şimdi Çay, bölge halkı
açısından ne kadar önemlidir? derseniz, bir araştırma var,
o araştırmaya göre bölge halkının yüzde 60ı geçimini
çayla sağlıyor, yüzde 26lık kısmı ise çay gelirine
tamamen muhtaç hâlde. Dolayısıyla yüzde 86lık bir
kısım açısından çay geliri çok önemli ve çay gelirine
muhtaçtırlar. O açıdan da baktığımızda,
aldığımız kararın oradaki üreticileri ve toplumun
genelini doğrudan ilgilendirdiğini ve önemli ölçüde
etkileyeceğini görüyoruz.
Şimdi, üretim rakamlarına
baktığımızda da enteresan şeyler var. Mesela, çay
üretimi son otuz yıl
Otuz yıl uzun bir dönemdir,
dolayısıyla analiz yapmak için -eğer rakamlar sağlıklıysa-
önemli bir gözlemdir. Yaş çay üretimi otuz yılda yüzde 111
artıyor fakat kuru çay üretimi yüzde 85 artıyor. Bu aradaki fark da
işte, çaydaki temel sorunlardan bir tanesi olan kalitesizliği ve
sürekli artan randıman sorunlarını işaret ediyor. Dolayısıyla,
çay üretiminde de kalite anlamında da sorunlarla karşı
karşıyayız.
Şimdi, bu şekilde sorunları da
geçmiş oluyoruz. Diğer sorunlar nelerdir diye
baktığımızda çay fiyatları istikrarsız.
Dolayısıyla, fiyat istikrarsız olunca çay geliri de
istikrarsız yani oradaki toplumun yüzde 85i çay gelirine muhtaç fakat bu
çay gelirleri çok dalgalı; bu, önemli bir sorun.
Çay işletmecileri karşısında
nüfus örgütlü değil, üretici örgütlü değil; bu, diğer bir sorun.
Ve çayın getirisinin de zaman içerisinde -şimdi
çok fazla vaktim olmadığı için bunların rakamlarına
girmeyeceğim- azaldığını görüyoruz.
En büyük sorunlardan bir tanesi de çayda
kaçakçılık sorunu. Özellikle İrandan gelen ciddi bir kaçak var,
yüzde 15in üzerinde; yüzde 15 ile 20 arasında çayda kaçak var
arkadaşlar; bu olacak iş değil. Dolayısıyla,
aslında çay üreticisinin mağduriyetlerinin önemli bir nedeni de bu
kaçak meselesidir. Şimdi, dolayısıyla, burada hemen
yapılması gereken iş, bir defa, çay
kaçakçılığının organize suç kapsamına
alınması gerekir ve çay kaçakçılığının
yoğun olduğu bölgelerdeki paketleme tesislerinin de ciddi bir denetim
altına alınması gerekmektedir.
Şimdi, son dönemde Tarım
Bakanlığı bir karar alıyor, bu kararında çay
üretiminde kimyasal gübre kullanımını yasaklıyor; nitrat ve
azot içerikli gübre kullanımı yasaklanıyor ve mikrobiyal gübre
kullanımına yani organik gübre kullanımına geçilmesi
kararını alıyor. Hedef tabii nedir? Organik tarıma
geçmektir. Aslında 12 Nisan 2016da yine çayla ilgili bir
araştırma önergesinde yaptığım değerlendirmede,
öneriler kısmında şunu ifade etmişim: Organik çay
üretimine gereken önem verilmelidir, kimyasal gübre terk edilerek yerine
organik veya yarı organik gübreye geçilmesi sağlanmalıdır.
Aslında yapılan şey bizim de önerimize uygun bir gelişme.
Kararı doğru bir karar olarak değerlendiriyoruz. Hatta
şöyle baktığımızda bizim çay üretimimizde kimyasal
ilaç kullanımı yok. Bu kimyasal gübre kullanımından da
vazgeçilmesi durumunda Türk çay kalitesinin güçleneceğini
değerlendirmek mümkün. Ama, tabii, şimdi, bu kadar yoğun bir
kesimi ilgilendiren bu kararla ilgili de -bu karar hemen geçilmek üzere
alınmış bir karar; burada da bir tuhaflık var, bir problem
var- nasıl bir çalışma yapıldı, ben bunu merak
ediyorum. Şimdi, bununla ilgili araştırmalar yaptık,
baktığınızda bir etki analizi yok, yani buradan çay verimi
nasıl etkilenecek? Şimdi, mevcut organik tarım, organik çay
kısmına baktığınızda çay veriminde ciddi bir
düşüş var, yüzde 50ye yakın bir düşüş var.
Şimdi, bu düşüşün aynısı burada da olursa bu bir
felaket. Bunun olmayacağını ifade ediyor yetkililer çünkü orada
gübre kullanımı yok. Şimdi işte organik gübre
kullanılması durumunda verim düşüklüğü
olmayacağını söylüyorlar ancak mesela ÇAYKUR Genel Müdürü yine
ifade ediyor, diyor ki: Biz bunu tabii bütün arazide deneyebilmiş
değiliz, bazı bölümlerde verim düşüklüğü olabilir.
Şimdi, bunlar tabii insanı endişelendiriyor. Bu kadar yoğun
bir kesimi ilgilendiren bir kararda daha kapsamlı bir çalışma
yapılması beklenirdi.
Yine etki analizi kapsamında, üretici geliri
nasıl etkilenecek? Bununla ilgili bir çalışma yok, ortaya
konulmuş bir şey yok. Çay fiyatları nasıl etkilenecek? Yani
şimdi işin bir üretici tarafı var; elbette 80 milyon bunu
tüketiyor, bir de işin tüketici tarafı var. Kamuya maliyeti ne
olacaktır? Bakın, şimdi şu anda yüzde 5lik bir kesimde
organik üretim var. Buradan dolayı 55 milyon TL destek veriliyor.
Aynı desteğin tamamında yapıldığını
düşündüğümüzde bu 1,2 milyar TL demektir. Böyle bir desteği
kamunun verme imkânı var mı? Yok. O zaman dolayısıyla
desteklenmemesi durumunda bu kayıplar nasıl karşılanacak,
bu kayıplar olacak mı, olmayacak mı? Bunlar ciddi sorunlar.
Gübre temininde zorluk olacak mı? Bakın, bu konuyla ilgili
yapılan bütün çalışmalarda -çalışma derken yani
kamuoyunun konuya ilişkin değerlendirmelerinde- bir defa gübre teminiyle
ilgili ciddi endişeler olduğu ifade ediliyor. Bu, tabii şu anda
hiç kullanılmayan, tüketilmeyen bir şey çay üreticisi
açısından ama yoğun bir bir şekilde tüketilmeye
başlandığında bunun fiyatı nasıl gelişecek,
bunun üretimiyle ilgili tedbirler zamanında alınabilecek mi,
alınamayacak mı?
Dolayısıyla benim esas olarak ifade etmek
istediğim şey, alınan kararı uzun dönemde doğru bir
karar olarak görüyoruz fakat böyle temel kararlar alınırken ve
yoğun bir kesimi, bütün tüketicileri ve işte 1 milyonun üzerinde
üreticiyi etkileyen kararlar alınırken de ciddi
çalışmaların yapılması lazım. Belki bir pilot
deneme yapılması lazım ve bu geçişin de kademeli
olması lazım. Yani bizim öngördüğümüz bir politika, olması
gereken dediğimiz bir iş ancak bu yapılırken yapış
tarzı ve herhangi bir çalışma yapılmamış
olması hem Karadeniz halkı açısından hem de toplumun geneli
açısından bizi endişeye sevk etmektedir. Bu
çalışmaların yapılarak konunun tekrar
değerlendirilmesinin ve belki bir zamana yayılmasının da
daha doğru olabileceğini değerlendiriyorum.
Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde son
olarak Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş
konuşacak.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama
başlarken, her zaman olduğu gibi, cezaevinde bulunan Eş Genel
Başkanlarımızı, milletvekili arkadaşlarımızı,
belediye başkanlarımızı, tüm tutuklu yöneticilerimizi,
üyelerimizi saygıyla selamlıyorum öncelikle. Diğeri de -önergeyi
desteklediğimizi peşinen söyleyerek- konuşmamı başka
bir meseleye ayırdım, çünkü üzerinde yeterince konuşma oldu.
Bugün yeni bir gelişme oldu, bunu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Nihayet, Eş Genel Başkanımız
Sayın Selahattin Demirtaşın duruşma günü iki saat önce
belli oldu: 6 Eylül. Bir düşünün, kaç gün sonra oluyor? 4 Kasım
2016da tutuklanmıştı, rehin alınmıştı daha
doğrusu ve 6 Eylüle gün verildi. Bunun bir hikâyesini anlatayım size,
siz bu arada hesabı yapın. Tabii, ben hesabı biliyorum ama biraz
düşünmenizi isterim doğrusu, bu kadar uzun vadeli bir meseleyi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın
Demirtaş hakkındaki dava önce Diyarbakırda açıldı. 28
Nisana duşuma günü verildi. Sonra her ne hikmetse Adalet
Bakanlığı bir an uyandı ve dedi ki: Selahattin
Demirtaşın duruşması Diyarbakırda yapılamaz,
güvenlik yok. Ankaraya nakil için yazışmalar yapıldı ve
Yargıtay, 29 Mart tarihinde Demirtaşın dosyasının
Ankarada yapılmasına karar verdi. Süreye dikkatinizi çekerim -4
Kasım- 29 Mart tarihine. Sonra bu dosya, uzun süreden sonra, Ankara 19.
Ağır Ceza Mahkemesine -hukukçu arkadaşlar bilirler- tensiple
birlikte düştü. Hani düştüğünü düşünmüyoruz da tayin
edildi. 19. Ağır Ceza Mahkemesi tam iki aydır duruşma günü
vermiyordu. İki ay değerli arkadaşlar, altmış günden
söz ediyorum ve bir partinin Eş Genel Başkanının
duruşmasından söz ediyorum. Bütün dava dosyaları önemlidir fakat
siyasette Meclisin üçüncü büyük grubunun eş genel
başkanının duruşması böyle tayin ediliyorsa diğer
vatandaşı varın siz düşünün. Yani Eş
Başkanımız üç yüz altı gün sonra hâkim
karşısına, SEGBİS talebi kabul edilirse, nihayet
lütfettiler, çıkacak. Bu, kabul edilebilir değil; bu, hukuk
değil; bu, yargı kararı değil, öncelikle bunu ifade etmek
istiyorum.
Hakkında hiçbir kesinleşmiş hüküm
yokken sadece siyasi saiklerle verilen bir tutuklama kararıyla on ay sonra
bir milletvekilinin, bir liderin, bir Cumhurbaşkanı
adayının, halk tarafından bu kadar sevilen, sayılan bir
şahsiyetin bu şekilde cezaevinde rehin tutulmasının
adı öç almadır, siyaseten bunun rövanşını
yapmaktır ve hesap sormaktır. Buna yargı kararı dememizi hiç
kimse beklemesin çünkü iktidar partisinin en çok korktuğu siyasi liderlerden
biri, hatta en çok korktuğu siyasi lider Sayın Selahattin
Demirtaştır.
Değerli arkadaşlar,
Cumhurbaşkanını hatırlarsınız, çok sık
söylüyorlar ya, hayatları boyunca mağdur oldular, bir türlü
mağduriyetten kurtulamadılar. Her şeyi elde ettiler, hâlâ
mağdurlar. Bir de dört aylık bir mağduriyet var.
Bir kıyas yapmak istiyorum. Sayın
Cumhurbaşkanı hakkında bizce de haksız ve adil olmayan bir
kararla hapis cezası verildi. Ben davayı da izleyenlerden biriyim
ayrıca, çok iyi hatırlıyorum. Şiiri 1997de okudu, 1998de
ceza aldı, kesinleştikten sonra 1999 yılında cezaevine
girdi yani bir yargılama süreci devam etti ve bitti.
Peki, Sayın Demirtaş neden yedi aydır
cezaevinde? Hakkında kesinleşmiş bir hüküm var mı, var
mı bir yargı kararı? Yok. Siyasi bir kararla cezaevinde. O gün
yargıyı 28 Şubat darbecileri yönlendiriyordu bugün ise saray
darbecileri yönlendiriyor, bir farkı yok. Sadece darbecilerin kimlikleri
değişti. O günün zalimleri Erdoğanı cezaevine atıyordu
fakat bugünün zalimleri Demirtaşı, Yüksekdağı,
milletvekillerimizi ve belediye başkanlarımızı cezaevine
atıyor. Fakat bir fark var, ne acıdır ki 28 Şubatın
mazlumları bugünün zalimleridir, zulmedenleridir. Bir daha
mağduriyetten söz ederlerse, bu zalimliği kendilerine her
fırsatta hatırlatmak istiyoruz çünkü bu çok ciddi bir tablodur.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
dosyanın ayrıntılarını vermeyeceğim çünkü dosyada
bir iddia yok, konuşmalar var. DTK illegal bir örgütmüş gibi, otuz
bir fezlekeden bir tanesi DTK, hepsi konuşma. Birazdan Eş Genel
Başkanımızın konuşmalarını da biraz
hatırlamanız için okuyacağım birkaç konu
başlığında.
Peki, bu savcılar kim? FETÖyle mücadele
ediyoruz. diyen, iktidar partisinin milletvekillerine sesleniyorum: Bizler
hakkında fezleke hazırlayan savcılar cezaevinde ama bu fezlekelerle
bizler tutuklanıyoruz. Sizin Fetullahçılarla ittifakınız
devam ediyor, sizin iş birliğiniz devam ediyor. Eğer iş
birliğiniz devam etmiyorsa, o yirmi dokuz tane dava dosyasının
savcısı ve karar verenleri şu anda müebbetle
yargılanıyor, bu fezlekelere nasıl itibar ediliyor? Şamil
Tayyar, iktidar partisinin milletvekili bile televizyonda açıkladı
-önümde var, zaman yok, açıklayamayacağım- şu anda
Diyarbakır Başsavcısı Kurtca Eker için Ben bunu kabul
etmem. dedi, Bunlar kripto. dedi. Bizzat kendisinin açıklaması var
burada, aynen şöyle söylüyor: İsyan ediyorum. Sustum, sustum,
artık yeter! HSYK son atamalarıyla paralelcileri önemli mevkilere
taşıdı. Kurtca Ekerin Diyarbakır Başsavcı Vekili
olmalarını kimse bana dayatamaz. diyor. Bize kumpas kuran
adamları biz şimdi taltif ediyoruz. diyor. Kriptoları bizim
savcılar olarak atıyorsunuz, kriptolar HDPye saldırarak kendi
kimliklerini gizliyorlar; yeter artık. Onlar terörist mi, değil mi;
FETÖcü mü, değil mi? Siyasetçileri nasıl tutukluyorlar? Bunlar
şu anda tutuklamaya dayanak olan kararı veren savcılar.
Değerli milletvekilleri, gerçekten bunların hepsinin belgesini size
her zaman sunmaya hazırız. Hangi savcı, nerede tutuklu, hangi
fezlekeyi hazırladı, iktidar partisi hangisine FETÖcü. diyor, hangilerini
görevden aldı, hangi fezlekede ve iddianamede imzası var biliniyor
ama Demirtaş bu fezlekelerle şu anda, üç yüz sekiz gün sonra
yargı karşısına çıkacak. Böyle bir şeyi kabul
etmemiz mümkün değil.
Şunu unutmayın
Hiç de mutlu olmayın.
Ben cezaevinden çıktıktan sonra gittiğim her yerde ne soruyor
vatandaş biliyor musunuz? Gazetecisi, ayakkabı boyacısı,
taksicisi, kuaförü, garsonu, tahmin edebileceğiniz herkes: Vekilim ne
zaman çıkacak Demirtaş? İçeridekiler bırakılacak
mı? Ya, bu haksızlık yeter. Bunlar HDPli falan değil
ha, bunlar vatandaş. Bu sabah bile 3 kişi yolumu çevirip bunları
sordu. Artık halk her şeyin farkında, siyaseten
cezalandırma amacıyla yargının sopa olarak kullanıldığını
çok iyi görüyor ve 16 Nisanda bu yanıtı da verdi. Demin Suru
konuşuyorduk ya, Sur yanıt verdi; evlerini başına
yıkanlara yüzde 66yla hayır dedi. Biz, bu hayırı daha
kabul etmediyseniz ne diyelim?
Şimdi, Sayın Demirtaş sık
sık etkili konuşmalar yapardı. Doğrusu özlüyoruz. Bizce
Türkiye de özlüyor. Konuşmalarından biri -bugünleri görerek söylüyor-
30 Temmuz 2014te: Parasıyla, gücüyle, elini masaya vurduğunda
karşısındaki insanlar korksun istiyor. Korkmayan birilerini
gördüğünde çıldırıyor. En tahammül edemediği şey
karşısında cesur birilerini görmek. İşte biz oyuz; ona
boyun bükmeyen, Allahtan başka kimseye diz çökmeyen. 16 Nisan 2016da biz
kaybetmeyeceğiz. Şimdi HDPlilerin dokunulmazlığı
kalkarsa HDPde birileri sarayın etrafını sarıp diz çökerek
Bizi affedin. diyecek zannediyorlar. Kusura bakmasınlar. Siz bizi
kendiniz gibi saray soytarısı mı zannettiniz? Biz bugüne kadar
yeryüzünde hangi güce diz çöktük ki size de diz çökeceğiz? Bizim
endişemiz insanlığımıza ve ülkemize dairdir. Biz
ülkenin daha kötü bir duruma gitmesinden korkuyoruz.
Evet, bizim endişemiz gerçekten ülkemize
yöneliktir, yurttaşlara yöneliktir. Biz bu sözlerimizin
arkasındayız. Dün diz çökmedik, bugün de çökmüyoruz, yarın da
çökmeyeceğiz ve son sözü biz söyleyeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danış Beştaş.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
son olarak Rize Milletvekili Sayın Hasan Karal konuşacak.
Buyurun Sayın Karal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN KARAL (Rize) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çay üretiminde organik gübre kullanımı
hakkında, partim adına, grubum adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada, ramazanışerifinizi de gönülden
tebrik ediyorum.
Çok değerli arkadaşlar, çay bölgemizde organik
tarıma geçiş çalışmaları başlı
başına bir devrimdir, çayımızın markalaşması
adına bir devrimdir; toprağımıza itibarını iade
edebilme, sularımızın, çevremizin, her şeyden önemlisi
sağlığımızın haysiyetine sahip çıkma
adına bir devrimdir. Ayrıca, gelecek nesillerimize
bırakacağımız en büyük miras şüphesiz -çay bölgesi
olarak söylüyorum- organik çay tarımına geçiş olacaktır. Bu
konuda, son derece samimi çalışmalarıyla beraber büyük bir
gayret ortaya koyan Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanımıza da özellikle teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, beş
yıldır ÇAYKUR tarafından üniversiteler ve bilim
adamlarının da içerisinde olduğu çalışmalar
farklı lokasyonlar ve rakımlarda, farklı üreticilerimizin
tarlalarında yapılmıştır. Organik gübre konusunda,
organik gübre üreticilerine üç kriter hedef verilmiştir: Kimyasal gübreye
eş değer verim sağlaması, uygulama kolaylığı
sağlaması, kimyasal gübreden pahalı olmaması kriterleridir.
Bu projede, Ankara Üniversitesi, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Akdeniz
Üniversitesi ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinden akademisyenlerle
ortak çalışmalar yapılmış ve yapılmaya devam
edilmektedir. Beş yıllık çalışma sürecinde organik
gübre üreticilerine verdiğimiz şartları sağlayan üç
ayrı firmanın organik gübrelerinin olduğu tespit edilmiştir.
Tespit edilen organik gübreler mikrobiyal özellikte yani bakteri esaslı
gübrelerdir. Bu gübreler tüm çay havzasının ihtiyacını
karşılayacak miktarlarda üretilmektedir. Gübre üretiminde herhangi
bir sıkıntıyla karşı karşıya
kalınmayacaktır. Bu gübreler Türkiyede üretilmekte olup tamamen
yerlidir. Kimyasal gübrelerin ham maddeleri ise tamamen yurt
dışından getirilmektedir.
Organik çay üretimine geçiş sürecinde
çeşitli nedenlerden kaynaklı kısmi bir ürün kaybı
olması hâlinde bu miktar Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızın desteklemesiyle üreticilere
aktarılıp üreticilerimiz hiçbir şekilde mağdur
edilmeyecektir. Bu konuda zaten şu anda yaklaşık 35-40 bin dekar
civarında olan organik çay tarım bölgemizde bu destekler ÇAYKUR Genel
Müdürlüğümüz tarafından yapılmaktadır. Çeşitli
nedenlerden ötürü ihracat artışı, nüfus artışına
bağlı tüketim artışı ve benzeri nedenlerden ötürü çay
tüketim artışına bağlı daha çok üretilmesine ihtiyaç
duyulması hâlinde bu ihtiyacı fazlasıyla karşılayacak
oranda çay hinterlandında yeni çaylık alanların
açılması, yeni çaylık yapılması mümkün olup üretim
yetersizliği nedeniyle yurt dışından çay ithal edilmesi
tehlikesi kesinlikle söz konusu değildir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Arazi mi
var, orman mı keseceksiniz? O kadar arazi yok ki. Orman mı
keseceksiniz?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Bekaroğlu, gene düzen bozuyorsun. Hadi komisyonda yapıyorsun, burada
yapma.
BAŞKAN Sohbet iyi galiba sayın
milletvekilleri.
HASAN KARAL (Devamla) Mevcut 760 bin dekar
çaylık alana ilaveten 75 bin dekar çaylık alana yeni ruhsat
verilmiştir. 20 bin dekar alanda da yeni çaylık alanlar tesis etmek
için izin beklenmektedir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Denize mi
ekeceksiniz?
HASAN KARAL (Devamla) Sayın Bekaroğlu,
ben Müslümanım. Ramazanda, biliyorsun, şeytanlar
bağlanmıştır, inşallah bayramdan sonra şeytanlar
çözüldüğünde sana o zaman cevap vereceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şu anda teşekkülümüz tarafından
farklı bölgelerde yani sahil, orta ve iç kesim olmak üzere, 21 farklı
organik gübre firmalarıyla denemelerimiz devam etmektedir. Bu süreçte çay
bölgesinde bulunan bütün STKlar, kamu kuruluşları ve üniversitelerle
çalışmalar ortak yürütülmektedir.
Şimdi, ortalıkta dolaşan
birtakım spekülasyonlar var, yok efendim, kapalı kapılar
ardında Çay Kanunu hazırlıyormuşuz. Bir defa, bu son derece
doğru olmayan bir cümledir çünkü Rizede bizzat Tarım
Bakanımızın öncülüğünde saatlerce süren ve bütün ilgili
sivil toplum kuruluşlarının iştirakiyle istişare
toplantıları yapılmıştır. Ziraat odalarından
üretici birliklerine kadar, gübre birliklerine kadar, çay ekicileri
kooperatiflerine varıncaya kadar ilgili bütün birimler bu toplantıya
iştirak etmiş ve görüşlerini sunmuşlardır.
Hazırlanan ve Başbakanlığa sunulan Çay Kanunu
Tasarısı da bütün bu görüşler çerçevesinde hazırlanan bir
tekliftir, komisyona sevk edildiğinde muhalefet partilerimiz de zaten
orada gerekli görüşlerini ifade edeceklerdir.
Değerli milletvekilleri, ÇAYKUR olarak 3
Mayıs tarihinde yaş çay kampanya dönemini fiilen açtık, az
miktarda ilk çayı 10 Mayısta aldık, dün itibarıyla da
toplam 115 bin ton çay alımı gerçekleştirdik. Birinci sürgün
döneminde kota miktarı dekara 400 kilogram, organik üreticiler için ise
dekara 700 kilogram olarak uygulanmaktadır. Bu sene, maalesef, beyaz çay
üretiminden aldığımız tomurcuk çay miktarında bir
azlık söz konusu, sadece 30 kilogramlık bir tomurcuk çay alabildik.
Bu sene beyaz çayımız biraz daha numunelik olacaktır
diyebilirim. 29 Mayıs 2017 itibarıyla yani dün itibarıyla çay
satışlarımız 27.300 ton paketli çay, bunun 540 tonu
ihracat; DİDİ, bir dünya markası olmuş olan soğuk
çayımızın da 30 milyon litre, bunun da 1,4 milyon litresinin
ihracat olduğunu ifade edebilirim.
ÇAYKUR, son beş yıl içerisinde kendi öz
kaynaklarıyla önemli oranda kapasite artışı
sağlamıştır. 6.600 ton/gün olan yaş çay işleme
kapasitesinden -iktidara geldiğimiz 3 Kasım 2002 tarihinde ÇAYKURun
günlük yaş çay işleme kapasitesi 6 bin ton civarlarındaydı-
bugün 9 bin tonlara gelinmiştir. Bu yıl deneme üretimine
aldığımız Pazar Taşlıdere Çay
Fabrikamızın devreye girmesiyle birlikte kapasitemizde
yaklaşık olarak 400 ton/günlük artış
sağlanacaktır. 2015 yılında temelini
attığımız Pazar Taşlıdere Fabrikamızı
çok kısa sürede, kar kış demeden özverili çalışmalar
neticesinde inşallah tamamıyla hizmete, üretime almış
olacağız. Yine aynı dönemde yapım kararını
aldığımız ancak maalesef -bölgemizde en büyük problem
kamulaştırma problemleri- bu dış kaynaklı sebeplerden
ötürü gecikmelerin yaşandığı 3 adet organik çay
fabrikamızın da yapım çalışmalarına en kısa
sürede başlayacağız. Bunlar İkizdere,
Fındıklı ve Çamlıhemşin
fabrikalarımızdır. Fındıklı ilçemizde
yapacağımız, Sümer köyünde yapacağımız
fabrikamızın kamulaştırma çalışmaları
tamamlanmıştır. Bu da inşallah yaklaşık günlük
500 ton yaş çay işlemeli bir fabrika olacaktır. Zannediyorum,
şu anda çay bölgesindeki en büyük yaş çay işleme fabrikamız
Fındıklı ilçemizde yapılacak olan bu fabrika
olacaktır.
Bu arada, yeni paketleme çay fabrikamız -ki
dünyanın en büyük çay paketleme fabrikası- İyidere ilçemizde
yaklaşık 320 trilyonluk -eski parayla söylüyorum- bir maliyetle
tamamlanma aşamasına gelmiştir. Bu aynı zamanda, bir
noktada da turizm destinasyonunun içerisinde yer aldığı son
derece farklı bir yatırımımızdır.
İnşallah bunun da en kısa süre içerisinde tamamlanmasıyla
beraber son derece modern tesislere paketleme fabrikamızı da
kavuşturmuş olacağız.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
çayla ve ÇAYKURla ilgili spekülasyonlar dikkate değer değildir. Biz
iktidara geldiğimizde mayıs çayının parası bir sonraki
senenin ocak, şubat aylarında ödeniyordu ama şu anda,
bakınız, mayıs ayının çay parası haziran
ayında ödeniyor, haziran ayının çay parası temmuz
ayında ödeniyor, temmuzunki ağustos ayında ödeniyor.
Dolayısıyla, otomatik saate bağlanmış gibi
yaklaşık olarak altı yıldan beri çay ödemelerimiz
tıkır tıkır gerçekleştiriliyor.
Dolayısıyla, ÇAYKURun
özelleştirileceği gibi son derece gerçekten uzak birtakım
yaklaşımları da burada dile getirmek istiyorum.
Özelleştirilecek olan bir kurum niye bu kadar yatırım
yapsın; kapasitesini 6 bin tonlardan 9 bin tonlara, hedef olarak 10 bin
tonlara çıkarmayı niye hedeflesin, bunu da takdirlerinize arz ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle çay üretiminde organik
gübre kullanımının özelde çay bölgemize yani Artvin, Rize,
Trabzon ve Giresun bölgelerimize, genelde de ülkemize hayırlar getirmesini
Allahtan temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Ne yapın edin Rize çayından vazgeçmeyin.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karal.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sataşma
var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Sataşma yok
Sayın Başkanım.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Yok
efendim.
BAŞKAN Size sataşma yapmadı
Ramazan var diye yapmıyorum, bayramdan sonra onu bilmem. dedi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Ben
Müslümanım. filan derken neleri ima etti, onu bilmiyorum. İki
dakika
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Yerinden bir dakika
verelim, Sayın Başkan.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Hayır
efendim.
BAŞKAN Hayır, ne dedi size
sataştı? Açık beyanı var Size sataşmıyorum
ramazan münasebetiyle. dedi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Öyle demedi.
BAŞKAN Öyle dedi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Hem
bilgileri yanlış, hem verdiği bilgiler doğru değil.
BAŞKAN Bayramdan sonra hodrimeydan! gibi...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Dolaylı
olarak bizi yalan söylemekle suçladı. Hem de söylediği söz çok
ağırdı ama aynı şekilde cevap vermeyeceğim.
HASAN KARAL (Rize) Hayır, hayır efendim,
kesinlikle
Yalan söylemedim ben.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Öyle
bir şey yapmadı, biz şahidiz.
BAŞKAN Yalan söylediğinizi söylemedi,
iddia etmedi Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Cevap
hakkım var, cevap hakkım var. İkinci kere aynı şeyi
yapıyorsunuz.
HASAN KARAL (Rize) Yalan falan söylemedim ben.
BAŞKAN Bakın, kesin size hakaret etmedi
ama söyleyeceğiniz bir şey varsa bir dakika lütfen yerinizde bulunun,
oturun, size bir dakika yerinizden söz vereceğim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) İkinci
defa aynı şeyi yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Sataşacak hiçbir şey
söylemedi, çok iyi dinledim.
Buyurun.
Bir dakika
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun, Rize
Milletvekili Hasan Karalın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkanım; Hasan Bey Ben
Müslümanım. diyerek burada başka neleri ima etti, onu bilmiyorum,
onunla ilgili bir şey söylemeyeceğim.
Ama şunu ifade edeyim: Verdiği bilgelerin
şeyi doğru değil yani hamasetle geçti. Bir defa, DİDİ;
ÇAYKUR, Doğu Karadeniz çayıyla hiçbir ilgisi yoktur, onun bilinmesini
isterim, yabancı çaylarla üretiliyor.
Ekim alanları genişletilebilir. dedi.
Rizede ekim alanı falan yok, denize mi ekecekler, yoksa ormanları
kesip mi çay ekecekler, bunlar belli değil.
Bir de bilim insanlarının beş
yılda yapacakları araştırmalarla çaya en uygun gübrenin
tespit edilmesi mümkün değil. Hangi gübreden ne kadar verim azalması
olacağı konusunda bir tespit yoktur. Dolayısıyla bölge
halkının çok ciddi bir şekilde endişesi vardır.
Varlık Fonuyla ilgili de herhangi bir
açıklama yapılmamıştır. İnsanların
endişeleri büyüktür.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim ben de.
HASAN KARAL (Rize) Sayın Başkan
BAŞKAN - Siz de mi, cevap mı vermek
istiyorsunuz?
HASAN KARAL (Rize) Cevap vermeyeceğim
efendim, açıklama getireceğim.
BAŞKAN Bir açıklama
yapacaksınız yerinizden.
Sisteme girin lütfen.
Buyurun Sayın Karal.
23.- Rize Milletvekili Hasan Karalın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HASAN KARAL (Rize) Şimdi, Sayın
Başkanım, Varlık Fonuyla alakalı Hükûmetimizin yetkilileri,
sayın bakanlarımız, Ekonomi Bakanımız başta olmak
üzere -ki zannediyorum şu anda kendisi de burada, az önce buradaydı
Bakanımız- gerekli açıklamaları yaptılar. Bu konuda
Sayın Başbakanımızın da sorulan sorulara cevabı
olmuştur. Varlık Fonuyla alakalı ÇAYKURun
özelleştirilmesiyle bir bağlantının kurulması son
derece doğru değildir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Rehin
verilecek, rehin. diyoruz, özelleştirme değil. İpotek
edilecek ÇAYKUR.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Rehin
ve ipotek yoktur, yanlış bilgi.
HASAN KARAL (Rize) - Varlık Fonuna sadece
ÇAYKUR devredilmemiştir, Türkiyede 14 tane farklı kuruluş
Varlık Fonuna devredilmiştir. Dolayısıyla Varlık
Fonuna devredilmesi ile ÇAYKURun özelleştirileceği arasında bir
bağlantı kurmak doğru bir yaklaşım değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 22/5/2017 tarihinde İstanbul Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından, Türkiye çay
piyasasının yabancı tekellerin eline geçmesinin
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, Genel Kurulun 30
Mayıs 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.39
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Özcan PURÇU (İzmir)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
(2/69) esas numaralı İfade Özgürlüğünün Eksiksiz
Sağlanması Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk
Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/98)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/69) esas numaralı Kanun Teklifimin İç
Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu konuşacak.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İfade Özgürlüğünün Eksiksiz
Sağlanması Bağlamında Bazı Yasalarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim üzerine
söz almış bulunuyorum. Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ifade özgürlüğü
konusunda son dönemlerde geldiğimiz nokta maalesef iç açıcı
değil, uzun zamandır iç açıcı değil. Şunu ifade
edeyim: Birçok gazeteci hapiste, birçok akademisyen işsiz kaldı ve
hapiste yani herhangi bir biçimde ifade özgürlüğünü siyasetçi olarak da
ortaya koymak mümkün değil. Kendi adıma söyleyeyim
Yani yasama
dokunulmazlığı var, yasama sorumsuzluğu var. Bu
ayrımı bilmeyen veya bilerek de davranmayan savcılar var,
yargıçlar var. Bizim burada söylediğimiz, bu çatı altında
söylediğimiz sözlerin tümü dokunulmazlık değil, sorumsuzluktur.
Bu sorumsuzluk bağlamında, hiçbir dava açılamaz, soruşturma
yapılamaz ama maalesef durumdan vazife çıkartan, ne oldukları
belli olmayan kripto savcılar var ve o savcılarla
Bugün, ben ifade
edeyim: Yirmi beş yıl Diyarbakırda avukatlık yaptım,
1980li yıllarda, 1990lı yıllarda, 2000li yıllarda
avukatlık yaptım, Diyarbakır Barosunun Başkanlığını
yaptım, İnsan Hakları Derneğinin yöneticiliğini
yaptım, kuruculuğunu yaptım, İnsan Hakları
Vakfının yöneticiliğini yaptım, Uluslararası Af
Örgütünün kurucusuyum, Türkiyede örgüt üyesi olamadım ama beş
yıldır CHP milletvekiliyim, Diyarbakırda bir cumhuriyet
başsavcısı vekili hakkımda örgüt üyeliğinden fezleke
düzenleyerek Meclise gönderdi değerli arkadaşlar ve bu kusura
bakmayın ama sizin döneminizde oldu, germek istemiyorum. Yirmi beş
yıl boyunca avukatlık yaptım, serbest avukatlık yaptım
örgüt üyesi olamadım, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu iktidarı
döneminde örgüt üyesi oldum.
Bakın, bu Parlamento, Sayın Genel
Başkanınıza siyasi yasaklı döneminde siyaseti iade eden
Parlamentodur, bu Parlamento ama şimdi milletvekillerinin söz
haklarının, ifade özgürlüklerinin kısıtlandığı
bir dönemde yaşıyoruz. Hepimiz otosansür yaşıyoruz,
tümümüz. Bugün, biraz önce gördüm, 6 yaşındaki kız
çocuğuyla evlenmek konusundaki düşünce, düşünce özgürlüğü
konusunda ifade, ki bana göre en azından suça tahriktir, en azından.
6 yaşındaki bir çocukla evlenme konusundaki bir ifade suça tahriktir
ama buna aymazlık demek, buna başka şeyler söylemek ifade
özgürlüğü kapsamında değil ve dava konusudur.
Uğur Kurt, değerli arkadaşlar,
Uğur Kurt, öldürüldü cemevi bahçesinde, öldüren 12 bin lira para
cezası aldı. Bugün okuyorum, annesiyle ilgili açılan dava var,
polis memurunun saatinin kordonu kopmuş, üç yıl hapis cezasıyla
yargılanıyor bu yargı döneminde değerli arkadaşlar.
Yine söyleyeyim: Sözcü gazetesi
Oradaydım.
Değerli arkadaşlar, dünyanın her
yerinde bir cumhurbaşkanının nerede kaldığı bir
haberdir, bir haberdir değerli arkadaşlar.
Sayın Cumhurbaşkanının orada
kaldığını oradaki bütün garsonlar biliyor Marmariste,
bütün garsonlar biliyor. Herkes biliyor ve haber yapılmış o gün
saat 16.00da. Eğer saat 16.00 itibarıyla bilip de gelmişlerse
bu ne aymazlıktır, devletteki aymazlık. Bundan dolayı
hapisteler değerli arkadaşlar.
Cumhuriyet gazetesi yöneticileri, diğer
gazeteciler -adlarını sayamayacağım kadar çok-
akademisyenler
Ya, ne yapmışlar? Ellerine silah alıp dağa
mı çıkmışlar? Şiddeti mi övmüşler? Terörü mü
övmüşler? Ne yapmışlar? Milletvekilleri, bizler, neredeyse tümü
ama tümü yasama sorumsuzluğu kapsamında olan sözlerden dolayı
Bakın, bu Parlamento kendi hukukuna sahip çıkmazsa ve kendi hukukumuzu,
biz ne olduğunu bilmediğimiz bu yargıçlara, bu savcılara
teslim edersek burada milletvekilliği yapamayız, yapamayız
milletvekilliği çünkü şu anda bu Parlamentonun kaderi de ne
olduğunu bilmediğimiz yargıçların elinde, ne olduğunu
bilmediğimiz savcıların elinde. Bakın, yarın hepiniz,
hepimiz, bir vesileyle 83 kapsamında değildir. deyip tutuklamayla
karşı karşıya kalabiliriz.
Değerli arkadaşlar, bu nedenle bu
Parlamentonun iradesini bilmediğimiz, tarafsız ve
bağımsız olmayan yargıçlara, savcılara emanet
etmeyelim. Parlamento, şu anda yargının vesayeti
altındadır, iddia ediyorum. Şu anda kontrolünüzde olabilir,
atayabilirsiniz ama yarın, bu kontrolsüz savcı ve hâkimlerin ne
yapacağını bilemezsiniz. O yüzden, masaya yumruğumuzu
vuralım, bu yargıçlara karşı, bu savcılara
karşı, bu hukuksuzluğa karşı en azından ifade
özgürlüğü konusunda masaya yumruğumuzu vuralım.
Karışamazsınız. diyelim Soruşturma
açamazsınız. diyelim ve bunları bizden önce -bizler muhalefet
partisiyiz- sizler söyleyeceksiniz. Bizim hukukumuzu siz
koruyacaksınız. Sizin bunu yapmanız lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
Bir milletvekili adına İstanbul
Milletvekili Sayın Ali Şeker konuşacak.
Buyurun Sayın Şeker. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ifade özgürlüğünün eksiksiz
sağlanması bağlamında Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza
Kanununda değişiklik yapılmasını öngören kanun
teklifimizle ilgili söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, olmazsa olmaz insan
haklarından biri olan ifade özgürlüğü ülkemizin en önemli demokrasi
sorunlarından biri olmaya devam ediyor hâlâ. 15 Temmuz kontrollü darbe
girişiminden sonra ilan edilen ve bugüne kadar üç kez uzatılan OHAL koşullarında
iktidarın istediği gibi düşünmeyen muhaliflerin,
yaşadıkları sorunları dile getirmesi her türlü
engelleniyor. Bir zamanlar 12 Eylül faşizminin uyguladığı
OHALi kaldırmayı seçim malzemesi olarak kullanan iktidar, üç sefer
uzatmadan sonra Neden OHAL kalksın ki? açıklamasıyla OHALi
kendi normali olarak gördüğünü, daha da sürdüreceğini açıklarken
bugün Diyarbakırda sokağa çıkma yasağı, Ankarada da
Yüksel Caddesine girme yasağı devam ediyor. İnsan Hakları
Anıtını gözaltına alıp sıkıyönetimi
aşan uygulamalara imza atıyor Adalet ve Kalkınma Partisi.
Değerli milletvekilleri, Uluslararası Af
Örgütü geçtiğimiz günlerde Türkiyede kamu çalışanlarına
yönelik sonu gelmeyen baskılar başlıklı bir rapor
yayınladı. Etkili bir hukuk mekanizmasının derhâl
işletilmesi gerektiğine dikkat çeken bu raporda İfade
özgürlüğünün olmadığı bir ortamda ne ekonomik ne insani
gelişim sağlanabilir, bütün vatandaşların daha iyi bir
hayat sürmeleri de sadece bir hayal olarak kalır. deniliyor.
Değerli milletvekilleri, KHK
mağdurlarıyla ilgili komisyon, Meclis kararından beş ay
sonra kurulabildi ama hâlâ göreve başlayabilmiş değil, yerinin
neresi olduğu bile belli değil. Mağdurlar
yaşadıklarını ifade edecek bir muhatap bulamadılar, yaşadıkları
haksızlıkları dile getiremediler. Eleştiriyi engellemek
adına Cumhurbaşkanına hakaret davaları muhalifler üzerinde
Demoklesin kılıcı gibi sallandırılıyor hâlâ. Dün
Esenyurtda pazar çalışması yapan Halkevleri üyeleri
tutuklandılar. Ülkemizde hâlâ tutuklu bulunan bugün itibarıyla 162
gazeteci ve medya çalışanı var. Haber spikeri Nevşin Mengü
canlı yayın esnasında Cumhurbaşkanı Erdoğan-Trump
görüşmesine ilişkin yaptığı açıklamada Girdi,
çıktı; yirmi üç dakika. ifadesinden dolayı ekrandan çekildi
veya görevden uzaklaştırıldı.
Gazeteci Ahmet Şıka, mahkemede savunma
yapmak için kullanmak istediği, AKP-Cemaat suç
ortaklığını ele aldığı kitabı kendisine
sunulmuyor, verilmiyor.
İhraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve
öğretmen Semih Özakça, açlık grevinin 75inci gününde evleri
basılarak, kapıları kırılarak gözaltına
alındılar. Bugün açlıklarının 83üncü günündeler.
Bugün onları Sincan Cezaevinde ziyaret ettim. Onlar, seslerini duyurmak
için yememeye, açlığa devam ediyorlar, Hükûmet ise duymamaya yeminli.
İsrail bile Filistinlilerin açlığını duydu, AKP
Hükûmeti Nuriye ve Semihin sesini duymamakta ısrarlı ve
sağır kalmaya devam ediyor.
Yüksel Caddesinde, İnsan Hakları
Heykelinin hemen önünde, iki eğitimciye destek vermek için gelen
yurttaşlara polis her gün müdahale ediyor, insanlar gözaltına
alınıyorlar.
Geçen hafta, İnsan Hakları Heykelinin
önünde, kolu operasyonda kopartılmış ve KHKyla işinden
atılmış Veli Saçılıkın annesi Kezban ana
yerlerde sürüklendi. Yüreğim o kadar acıdı ki atılan
tekmeleri hissetmedim bile. diyor. Bu söz, aslında birilerinin
suratına şamar gibi yapışmalı ama nerede o ar
damarı çatlamamış siyasetçiler?
Değerli milletvekilleri, İbn Haldun çok
önemli bir filozoftu. Çok bilinen sözlerinden biri de Para kazanma
yollarının en gayritabii olanı siyaset yoluyla para
kazanmaktır. sözüdür. Siyasetten para kazanmak
ahlaksızlıktır. diye özetlenebilir bu sözü.
On beş yıllık
iktidarınızın geldiği bu zulüm ortamında, Atatürke
edilen hakaretleri ifade özgürlüğü olarak gören bir sistem
kuracaksınız neredeyse. Atatürkün fikri hür, vicdanı hür nesiller
idealini, biat eden, itaat eden ve ancak öyle rahat eden nesiller
yetiştirmek üzerine algılıyorsunuz.
Nobel ödüllü bilim adamı Aziz Sancarı
yetiştiren Çapa Tıp Fakültesini yerinden taşımayı,
İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoyun
okulu, Türkiye'nin ilk tarım okulunu kapatmayı, Yıldız
Teknik Üniversitesinin seksen yıllık kampüsünü İstanbula saray
yapmak için boşaltmayı marifet sayıyorsunuz, biz bunların
yanlışlığını dile getirince de kızıp
köpürüyorsunuz.
Yakın geçmişin FETÖcü iktidar yalakaları,
kendilerine tanınan iftira serbestisiyle, havuz medyasının
gazeteleri ve ekranlarından Kabataş yalanı benzeri kampanyalar
yürütüyorlar. Muhaliflere de Boyun eğin. diyorlar. Biat
etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, direneceğiz,
sorgulayacağız; kralın yüzüne baka baka Kral çıplak.
demeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
ALİ ŞEKER (Devamla) Gezinin 4üncü
yılında Gezi direnişini ve Gezi şehitlerini ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin sözlü sorular kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine
ayrılan süreyi daha verimli kullanmak için önergelerin okunması
işlemi yapılmayacaktır. Önergeler tam metin hâlinde Tutanak
Dergisinde bastırılmaktadır. Ayrıca,
cevaplanacağı önceden bildirilen soru önergelerinin özet bilgilerini
içeren liste gruplara dağıtılmıştır.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, 60a göre kısa bir söz talebim vardı.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, benim de söz talebim
var.
BAŞKAN Peki Sayın Gök, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankara Atatürk Çocuk
Yuvasının kapatılacağı iddialarına ve
Bakanlığın böyle bir durumun söz konusu olmadığı
açıklamalarını samimi olarak değerlendirdiğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bir konuyu kayıtlara
geçirmek için söz aldım. Geçtiğimiz haftalar içerisinde Ankara
Atatürk Çocuk Yuvasının kapatılacağı ve oradaki 0-3
yaş grubu olan çocukların da birtakım yerlere
dağıtılacağı iddiaları ortaya atılınca
biz de gerekli görüşmeleri yaptık. Bakan Yardımcısı
Sayın Mehmet Ersoyla da görüştüm. Bu, basına da
yansıdı. Bu, Atatürk cumhuriyetimizle yaşıt, Türkiye'nin en
eski ve köklü çocuk yuvası çok tarihî ve değerli bir konuma sahip.
Orada önemli tarihî eserler de söz konusu ve çok önemli hizmet veriyorlar.
Sayın Bakanlık yetkilileri geçtiğimiz
hafta yaptıkları açıklamada bu taşınmanın söz
konusu olmadığını ifade ettiler. Bunu kayıtlara
geçirterek dikkatlice takip ettiğimizi not etmek istiyoruz. Böyle bir
iradenin oluşmasından da memnuniyet duyduğumu ifade ediyorum.
Yani bu kurumun korunması ve yaşatılması, sürdürülmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın, bir dakika
daha veriyorum Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu Atatürk Çocuk
Yuvasının korunması ve sürdürülmesi önemli bir konu. Biz de bunu
yakından takip ediyoruz. Bakanlığın bu
açıklamasını da samimi olarak değerlendiriyorum ve bizim de
aynı oranda takipçisi olmaktan mutluluk duyacağımız bir
konu olduğunu ifade ediyorum. Konuyu Ankara halkı da titizlikle takip
ettiği için bu hususu kayıtlara geçirmeyi uygun buldum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Daha
sonra söz alacağım.
BAŞKAN Peki, Sayın Meral Danış
Beştaş daha sonra söz alacakmış.
Sayın Bakanım, buyurun.
IX.- SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI (x)
1.- Aydın
Milletvekili Abdurrahman Öz'ün, istihdam verilerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/21) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
2.- Aydın
Milletvekili Abdurrahman Öz'ün, istihdam verilerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/22) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
3.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, esnaflar için bazı teşviklerin
uygulanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/176) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kaçak çocuk işçiliğine
karşı alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/230) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, çocuk işçiliğine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/231) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, çocuk işçilerin çalışma
sürelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/232) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, İŞKUR tarafından bazı
illerde istihdam edilen kişilere ve açılan kurslara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/510) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
8.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, meslek lisesi öğrencilerinin staj
yaptıkları iş yerlerinde mesleki eğitimlerini
geliştirecek işlerde
çalıştırılmalarının sağlanmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/511) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
9.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, işçilere normal çalışma
süresinin üzerinde yaptırılan çalışmalara ve iş
kazalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/512) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
10.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, toplu iş sözleşmesinde yetki
sisteminin değiştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/513)
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı
11.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanunu'nda yer alan teşmil sistemine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/514) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
12.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sendikal yasaların ILO normlarına
uygun hale getirilmesi ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin
kaldırılması adına yürütülen çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/515) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
13.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ticari faaliyetlerine devam eden emekli esnaf
ve sanatkarlardan sosyal güvenlik destek primi kesilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/516) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
14.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, inşaatlarda meydana gelen asansör
kazalarına ve alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/517) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
15.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, aile sağlığı
elemanlarının sorunlarına ve özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/548) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
16.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, İŞKUR tarafından
yürütülen Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında
belediyelere ayrılan kontenjanlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/560) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
17.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sendikalı işçi
çalıştıran iş yeri sayısına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/607) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
18.- İzmir
Milletvekili Atila Sertel'in, kamuda çalışan taşeron
işçilerin kadroya alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/612) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
19.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, KOBİ'lerde yaşanan
işten çıkarmalara ve alınan önlemlere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/632) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
20.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 4/C'li personelin özlük hakları ile
ilgili çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/653) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
21.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, emeklilikte yaşa takılanlara
yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/654) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı
22.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, geçici ve taşeron işçilerin kadroya
alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/655) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı
23.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, iş yeri denetimlerine ve iş
kazalarının önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/681) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
24.- Mardin
Milletvekili Erol Dora'nın, bireysel emeklilik sistemiyle ilgili yeni
düzenlemeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/686) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
25.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, meslek hatalıklarındaki
artışa ve iş yerlerindeki çalışma
koşullarının denetimine ilişkin sözlü soru önergesi ve
(6/700) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
26.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, işçilerin sosyalleşmesine yönelik
yürütülen proje ve çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/701) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
27.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sözleşmeli personelin kadroya
alınmasının planlanıp planlanmadığına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/723) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
28.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, genç işsizlik oranındaki
artışın nedenlerine ve alınan önlemlere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/746) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
29.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, iş sağlığı ve
güvenliği denetimlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/747) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı
30.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sendikalaşma oranının
düşüklüğüne ve bu konuda yapılan çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/756) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
31.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, taşeron işçilerin kadroya
alınmasına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/757) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı
32.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kayıt dışı çocuk
işçiliği ile ilgili yapılan çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/758) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
33.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, iş cinayetleri sonucu
yaşamını yitiren çocuklara ve alınan önlemlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/759) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı
34.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, imalat sanayinde faaliyet gösteren
sigortalı sayısı ile sigortalıların sektörel
dağılımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/774) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Bursa) Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; öncelikle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyor, gerek sizlerin gerek milletimizin gerekse İslam âleminin
mübarek ramazanı şerifini tebrik ediyor, hayırlara vesile
olmasını niyaz ediyorum.
Sözlü soru önergelerine soruları okumadan cevap
vermeye çalışacağım.
Öncelikle, Sayın Abdurrahman Özün (6/21) esas
numaralı sözlü soru önergesi: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine
göre, 2005-2016 yılları arasında sektörler bazında istihdam
artışları tarımda yüzde 5,8, sanayide yüzde 24,9, hizmet
sektöründe yüzde 57,5; inşaat sektöründe ise yüzde 81,1dir.
2014 ve 2016 dönemleri arasında kadın
istihdamı yüzde 6,7; genç istihdamı yüzde 2,8
artmıştır. İstihdam paketleriyle kadın ve genç
istihdamını teşvik edici düzenlemeler
geliştirilmiştir. Kadın ve genç istihdamının
artırılmasına yönelik olarak birçok ulusal ve uluslararası
proje hayata geçirilmiştir. Ayrıca ülkemize özgü Büyükanne
Projesiyle 10 ilde 6.500 büyükanneye destek verilerek kadınların
istihdamda kalmalarına destek olunmuştur.
Sayın Abdurrahman Özün (6/22) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: OECD verilerine göre
Türkiyede kriz öncesi yıl olan 2007ye kıyasla 2016
yılında istihdam 6 milyon 466 bin kişi artmıştır.
Bu çerçevede, Türkiye OECDye üye ülkeler arasında 2007 yılına
kıyasla 2016 yılında istihdam edilen kişi
sayısını en fazla artıran 2nci ülke olmuştur. Bunun
yanında, 2007 yılına kıyasla 2016 yılında istihdam
edilen kişi sayısındaki oransal değişim
incelendiğinde Türkiye OECDye üye ülkeler arasında istihdam edilen
kişi sayısını oransal açıdan da yine en fazla
artıran 2nci ülke olmayı başarmıştır.
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakanım, lütfen bir
dakika.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan
soruları cevaplıyor kürsüde. İnanılmaz bir uğultu
geliyor şu anda kürsüye, sanıyorum Sayın Bakan da rahatsız
oluyor bundan. Hepimiz, kürsüde olduğumuz zaman salonda olan gürültüden
rahatsız olduğumuz anları yaşamışızdır.
Lütfen biraz sessiz olalım ve anlayışlı olalım.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
2007 yılına kıyasla 2016
yılında Türkiyede istihdam edilen kişi sayısı yüzde
31,2 oranında artmıştır.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/176) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: Esnafımız ve
onların bakmakla yükümlülerine altmış günden fazla prim borcu
olmamak üzere sağlık hizmeti verilmektedir. İlgili ayın
primi takip eden ayın sonuna kadar ödenebildiğinden, bu süre
uygulamada doksan güne kadar çıkmaktadır. Ayrıca, prim borcu
bulunan esnafımızın bu borçlarını taksitlendirdikleri
veya yapılandırma kanunlarına göre
yapılandırdıkları takdirde de ve ilk taksiti ödemeleri
hâlinde sağlık hizmetlerinden yararlanabilmektedirler.
Esnafımızın primleri yürürlükte olan asgari ücret ile bunun 7,5 katı
arasında olmak üzere kendilerince belirlenen tutar üzerinden hesaplanmakta
ve ödenmektedir. 2017 yılı için asgari ücret üzerinden ödenecek
aylık prim tutarı 613 TLdir. Yine bu kapsamdaki
sigortalıların malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortaları primlerinden 5 puanlık kısmına isabet eden
tutarın Hazine tarafından karşılanması imkânı
getirilmiştir. Bu indirimle esnafımızın asgari ücret
üzerinden ödenen primlerinde aylık 88,8 TLlik indirim
sağlanmıştır.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/230) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız:
Bakanlığımız, çocuk işçiliğinin önlenmesi için
kamu kurum ve kuruluşları, işçi ve işveren
kuruluşları ile sivil toplum örgütleri arasında koordinasyon ve
iş birliğini sağlamaktadır. Bu kapsamda, çocukların
çalışma yaşamına girmesine neden olan yoksulluğun
ortadan kaldırılması, eğitim kalitesinin ve
ulaşılabilirliğinin artırılması, toplumsal bilinç
ve duyarlılığın geliştirilmesi için ilgili kamu kurum
ve kuruluşlarının sosyal taraflar ve sivil toplum
kuruluşlarının katkılarıyla Çocuk İşçiliği
ile Mücadele Ulusal Programı (2017-2023)
hazırlanmıştır. Ulusal program çerçevesinde
çalışmalar devam etmektedir. Bakanlığımızca
teftiş faaliyetleri programlı ve program dışı
teftişler olarak planlanmaktadır. Planlanan teftişlerde çocuk ve
genç işçiler, öncelikli risk grubu olarak belirlenmektedir. 2016
yılı içerisinde 9.650 programlı, 14.634 program
dışı olmak üzere toplam 24.284 teftiş
yapılmış olup 4857 sayılı İş Kanununun Çalıştırma
yaşı ve çocukları çalıştırma yasağı
başlıklı 71inci maddesi ile Çocuk ve Genç İşçilerin
Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
hükümlerini ihlal eden iş yerleri hakkında idari para cezaları
uygulanmıştır.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/231) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: Kayıt
dışı çalıştırılan çocuk işçilerin
tespitine yönelik olarak ülke genelinde kayıt dışı
istihdamla mücadele faaliyetleri yürütülmekte, bu faaliyetlerin önemli bölümünü
de yoğun ve yaygın bir biçimde alanda yürütülen denetim faaliyetleri
oluşturmaktadır. Yapılan denetimlerde çocuk işçi
çalıştırıldığının tespit edilmesi
hâlinde tutanağa alınan bu durum gerekli işlemler yapılmak
üzere Çalışma ve İş Kurumu il müdürlüklerine
bildirilmektedir. 2016 yılı Kasım ayı itibarıyla 18
yaş altında çalışan sayısı, çırak, aday
çırak ve işletmelerde mesleki eğitim görenlerden bakmakla
yükümlü olanlar hariç, 101.650 kişidir.
Yine Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/232) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: 4857 sayılı
İş Kanununun Çalıştırma yaşı ve
çocukları çalıştırma yasağı başlıklı
71inci maddesinde, zorunlu ilköğretim çağını
tamamlamış ve örgün eğitime devam etmeyen çocukların
çalışma saatlerinin günde yedi ve haftada otuz beş saatten,
sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinde çalışanların ise günde
beş ve haftada otuz saatten fazla olamayacağı, bu sürenin 15
yaşını tamamlamış çocuklar için günde sekiz ve haftada
kırk saate kadar artırılabileceği belirtilmektedir.
Diğer taraftan, 4857 sayılı Kanuna göre 71inci maddeye ve
yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edenlere 104üncü maddede yer
alan düzenleme çerçevesinde idari para cezası uygulanmaktadır.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/510) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: Değerli arkadaşlar,
burada çok geniş bir tablo var Niğde, Aksaray, Ankara, Bingöl,
Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, İstanbul, Kırşehir,
Kütahya, Muş, Nevşehir, Osmaniye, Rize, Van, Yozgat illerini içeren
ve bu illerdeki işe başvurma ve işe yerleştirmelerle ilgili
tabloları sayın vekilimize takdim edeceğim. İsterseniz bir
iki ilin yalnız 2017 rakamlarını vereyim özellikle:
Niğde ili; başvuru sayısı 1.078,
işe yerleştirme sayısı 455, işsizlik ödeneği hak
eden sayısı 467, toplam program sayısı 8, erkek
katılımcı sayısı 5, kadın katılımcı
sayısı 4.
Aksaray ili; başvuru sayısı 1.199,
işe yerleştirme sayısı 205, işsizlik ödeneği hak
eden sayısı 238, toplam program sayısı 3, erkek
katılımcı sayısı 44, kadın
katılımcı sayısı 20.
Çankırı ilini de isterseniz hızla
geçeyim: Başvuru sayısı 724, işe yerleştirme
sayısı 642, işsizlik ödeneği hak eden sayısı 144,
toplam program sayısı 24, erkek katılımcı
sayısı 36, kadın katılımcı sayısı
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Niğde
düşük yine Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Devamla) Çankırı önemli sonuçlar
yakalamış.
Son olarak Van ilini de takdim edeyim: Başvuru
sayısı 2.483, işe yerleştirme sayısı 288,
işsizlik ödeneği hak eden sayısı 418, toplam program
sayısı 7, erkek katılımcı sayısı 42,
kadın katılımcı sayısı 86.
İş gücünün istihdam edilebilirliğini
artırmaya yönelik düzenlenen kurs ve programlar kapsamında istihdam
garantili mesleki eğitim kurslarında yaklaşık yüzde 65 ve
işbaşı eğitim programlarında ise yaklaşık
yüzde 75 oranında istihdam sağlanmaktadır.
Bugün size çalışacağız Ömer Bey.
Yine, Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/511) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: Önergede yer alan hususlar
Millî Eğitim Bakanlığının görev alanında
olduğu için onu geçiyorum.
Yine, Ömer Fethi Gürerin (6/512) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: Bakanlığımız
tarafından iş yerlerinde uygulanan çalışma sürelerinin 4857
sayılı İş Kanununun 41inci ve 63üncü maddelerine uygun
olup olmadığı öncelikli olarak incelenmekte ve teftiş
edilmektedir. Çalışma süreleri ve fazla çalışma
uygulamalarının mevzuata aykırı olduğu tespit edilen
iş yerleri hakkında 4857 sayılı İş Kanununun 102
ve 104üncü maddeleri uyarınca idari para cezaları
uygulanmaktadır.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/513) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: 7/11/2012 tarih ve 28460
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6356
sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
çalışmaları yapılırken Anayasa
değişikliği başta olmak üzere, ILO normları ve AB
standartları dikkate alınmış, sosyal diyalog
mekanizmaları etkin olarak işletilmiştir. Üçlü Danışma
Kurulu toplantılarında kanun taslağı hakkında sosyal
taraflarla yapılan çok sayıda teknik komite
çalışmaları ile diğer sivil toplum
kuruluşlarının görüşleri de alınmıştır.
Uygulamada karşılaşılan güçlükler ve ülkemizin içinde
bulunduğu iktisadi ve sosyal koşullar da göz önünde bulundurularak
sosyal tarafların büyük oranda uzlaşısıyla 6356
sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu
yürürlüğe konulmuştur.
Sayın Gürerin (6/514) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabımız: 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanununda teşmil sistemi öngörülmekte olup
uygulama için sendikaların talebi gerekmektedir.
Yine, Sayın Gürerin (6/515) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: Türkiye'nin ILOya üye olduğu 1932
yılından günümüze kadar sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu
pazarlık ve toplu iş uyuşmazlıklarının çözüm
yolları Türkiye-ILO ilişkilerinde belirgin rol
oynamıştır. Sendikal hak ve özgürlükler ile serbest toplu
pazarlık süreçleri 87 ve 98 no.lu ILO sözleşmeleri dikkate
alınarak 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ve İş
Sözleşmesi Kanunuyla yeniden düzenlenmiştir. Kanun
çalışmaları yapılırken de ILO normları ve Avrupa
Birliği standartları dikkate alınmış, sosyal diyalog
mekanizmaları etkin olarak işletilmiş ve Üçlü Danışma
Kurulu toplantılarında kanun taslağı hakkında sosyal
tarafların görüşleri alınarak büyük oranda uzlaşı
sağlanmıştır. Söz konusu kanunun 17, 19, 23, 24 ve 25inci
maddelerinde yer alan hükümlerle de örgütlenmenin önündeki engeller
kaldırılmıştır.
Sayın Gürerin (6/516) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabımız: 29/1/2016 tarih ve 6663 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunla 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik
yapılarak, emekli aylığı almaya başladıktan sonra
kanunun 4üncü maddesinin (1)inci fıkrasının (b) bendi
kapsamında çalışmaya başlayan kişilerden sosyal
güvenlik destek primi kesintisi yapılması uygulamasına 6663
sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 10/2/2016 tarihini takip
eden ödeme dönemi itibarıyla son verilmiştir.
Sayın Gürerin (6/517) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabımız: İnşaat firmalarının
inşaat döneminde kullandıkları asansörlerde son beş
yıl içerisinde iş kazası geçiren sigortalı işçi
sayısı 926 olup hayatını kaybeden sigortalı
sayısı ne yazık ki 19dur.
İnşaat sektöründe yıllık program
kapsamında belirlenen iş yerlerinde denetim faaliyetleri
gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte şikâyet veya ihbar
olması durumunda da gerekli denetimler yapılmakta ve bu denetimler
sonucunda gerekli mali yaptırımlar da uygulanmaktadır.
Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurtun (6/548) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabınız: 5258 sayılı Kanuna
göre aile sağlık elamanları iki kaynaktan gelmektedir. Bir,
hâlen kamu kurumlarında çalışmakta iken aylıksız izinli
sayılıp görevlendirilenler. İki, kamu görevlisi
olmadığı hâlde bu kapsamda görevlendirilenler. İki grupta
da görev yapanlar geniş anlamda kamu görevlisidir ve kamu hizmeti
sunmaktadırlar. Ancak 5258 sayılı Yasayla sağlık
elamanlarının özel hükümler çerçevesinde istihdamı
öngörülmektedir.
Yine, Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurtun (6/560)
esas numaralı sözlü sorusuna cevabımız: Toplum Yararına
Programlar, istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma
alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını
engelleyerek iş gücü piyasasına uyumlarını amaçlayan ve
bunlara geçici gelir desteği sağlayan, doğrudan veya yüklenici
eliyle toplum yararına bir iş ya da hizmetin geliştirilmesi
amacıyla yürütülen programlardır. Toplum Yararına
Programların düzenlenme usul ve esasları, 12/3/2013 tarih ve 28585
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Aktif İşgücü
Hizmetleri Yönetmeliğinde belirlenmiştir. Buna göre, Toplum
Yararına Programların kontenjanlarının
dağılımında illerin ve ilçelerin sosyoekonomik
gelişmişlik durumları, ihtiyaçları, hizmet
sağlayıcı kurum ve kuruluşlardan gelen proje teklifleri ile
bölgelere göre değişkenlik gösteren güncel iş gücü piyasası
göstergeleriyle bir arada değerlendirilmektedir.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/607) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: Sendikalı işçisi
bulunan, toplamda 50den fazla işçi çalıştıran iş yeri
sayısı 17.768dir.
Sayın Atila Sertelin (6/612) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca, personel
çalıştırılmasına dayalı hizmet alım
sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından çalıştırılan
personele yönelik çalışmalar devam etmektedir.
Sayın Serdal Kuyucoğlunun (6/632) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: 1/1/2016-31/12/2016 tarihleri
arasında KOBİlerde 1 milyon 141 bin 964 işten çıkarma
bildirilmiştir. 2016 Aralık ayı itibarıyla Türkiye
genelinde 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak çalışan
sigortalı çiftçi sayısı 717.876 kişidir. İş gücü
piyasasında ihtiyaç duyulan mesleklerde nitelikli iş gücü
yetiştirmek amacıyla Türkiye İş Kurumu tarafından
mesleki eğitim kursları düzenlenmektedir. Düzenlenen mesleki
eğitimlerle işçilerin mesleki bilgi ve becerileri
geliştirilmekte ve yeni teknolojilere uyumu sağlanmaktadır.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/653) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: 2015 yılında
imzalanan toplu sözleşmelerde 657 sayılı Kanunun 4üncü
maddesinin (C) fıkrası kapsamında tam zamanlı
çalışan geçici personelin sözleşmeli personel pozisyonlarına
geçirilebilmeleri konusunda çalışma yapılacaktır. hükmü
yer almakta olup bu konuya ilişkin değerlendirme ve
çalışmalar devam etmektedir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Çok uzun sürdü
Sayın Bakan ama çok uzun sürdü.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Devamla) Evet, haklısınız,
inşallah kısalır.
Ama sizin de sorularınız çok fazla Ömer
Bey.
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/654) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: Emeklilik sistemlerinde
finansal sürdürülebilirliğin temel sigortacılık ilkeleri içinde
devam edebilmesinde yaş en önemli parametrelerden biridir.
Dolayısıyla yaşla ilgili düzenleme kurumun aktüeryal dengesini
olumsuz etkileyecek ve Hazine transferlerinin artmasına sebep
olacaktır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Hiç umut yok mu
emeklilikte yaşa takılanlar için Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Devamla) Bizim ölçeğimizde yok ama tabii
Parlamento bir düzenleme yaparsa bir şey diyemiyorum ama bizim böyle bir
çalışmamız yok ve bu anlamda bir çalışma yapılmasının
da açıkçası aktüeryal dengeler açısından çok doğru
olduğu kanaatinde değilim.
Yine, Sayın Gürerin (6/655) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel
çalıştırılmasına dayalı hizmet alım
sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından çalıştırılan
personele yönelik çalışmalar devam etmektedir.
Yine, Sayın Gürerin (6/681) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: Ülkemizde iş
sağlığı ve güvenliği 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunuyla uluslararası
mevzuatla uyumlu hâle getirilmiştir. Kanunun uygulanmasına yönelik
ikincil mevzuat çalışmaları tamamlanmış olup
değişen ve gelişen koşullara göre iyileştirme
çalışmaları sürdürülmektedir. İş sağlığı
ve güvenliği alanında eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri ile
işletmeler düzeyinde uygulama çalışmaları devam etmektedir.
Bakanlığımız tarafından çalışma
hayatındaki sorunların değerlendirilmesi ve önceliklendirilmesi
sonucu belirlenen alanlarda veya sektörlerde yahut özel bir risk grubu
hedeflenerek belirlenen iş yerlerinde çalışma hayatıyla ilgili
mevzuat hükümlerinin tamamının veya bir kısmının
uygulanmasının denetlenmesi amacıyla programlı
teftişler gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte ihbar ve
şikâyetlere ilişkin program dışı teftişler de
yapılmaktadır. Bu kapsamda, 2010-2016 yılları arasında
programlı ve program dışı olmak üzere 90.763 iş
yerinde teftiş gerçekleştirilmiş, 6.831 iş yerinde
işin durdurulmasına karar verilmiş ve 22.092 iş yeri için
de idari para cezası uygulanmıştır.
Sayın Erol Doranın (6/686) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabımız: 4632 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda 10/8/2016
tarih ve 6740 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle
Türk vatandaşı veya 5901 sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununun 28inci maddesi kapsamında
olup 45 yaşını doldurmamış olanlardan, 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun 4üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c)
bentlerine göre çalışmaya başlayanlar ile 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20nci maddesi kapsamında
kurulmuş olan sandıkların iştirakçisi olarak
çalışmaya başlayanlar, işverenin 4632 sayılı
Kanunun hükümlerine göre düzenlediği bir emeklilik sözleşmesiyle
emeklilik planına dâhil edilmektedirler. Buna göre, bireysel emeklilik
sistemine çalışanların katılımı otomatik olarak
gerçekleşmekle birlikte BESte kalma zorunluluğu
bulunmamaktadır. BESe otomatik katılımla bireylerin harcamadan
ziyade tasarrufa yönlendirileceği, uzun vadede tasarruf
miktarlarının artarak borç yükümlülüklerinin azalacağı ve
belli kriterler çerçevesinde verilen devlet katkısıyla kişilerin
kendi tasarruflarının üzerinde bir kaynak oluşturacağı
değerlendirilmektedir.
Yine, Sayın Gürerin (6/700) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: Bakanlığımız
tarafından, iş yerlerinde, iş kazası veya meslek
hastalığına sebep olabilecek mevzuata aykırı hususlar
ile işverenin önlem alma, alınan önlemlere uyulup
uyulmadığını denetleme, çalışanları mesleki
riskler ile yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirme ve gerekli
iş sağlığı ve güvenliği eğitimini verme
yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği konuları sürekli ve
düzenli olarak denetlenmektedir.
Yine, Sayın Gürerin (6/701) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: İşçi ve işveren
sendikaları ve konfederasyonları ile kamu kurum ve
kuruluşları tarafından işçilerin eğitim ve sosyal
hizmetlerine yönelik hazırlanan projeler
Bakanlığımızca değerlendirilmektedir.
Değerlendirme sonucunda kabul edilen projeler uygulanmakta ve
izlenmektedir.
Yine, Sayın Gürerin (6/723) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: Kamu kurumlarında istihdam edilen
personelin statülerine ilişkin durum kamu personel reformu
çalışmalarında değerlendirilecektir.
Yine, Sayın Gürerin (6/746) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine
göre gençlerde 15-24 yaş aralığında 2017 yılı
Ocak ayında yüzde 24,5 olan işsizlik oranı Şubat
ayında yüzde 23,3e düşmüştür. Genç istihdamının
artırılması, işsizliğin azaltılmasına
yönelik olarak istihdam paketleriyle genç istihdamını teşvik
edici düzenlemeler getirilmiş, birçok ulusal ve uluslararası projeler
hayata geçirilmiştir.
Diğer yandan, işsizlerin mesleki
niteliklerinin geliştirilmesine, iş deneyimlerini
artırmalarına ve kendi işlerini kurmalarına
yardımcı olmak üzere aktif iş gücü hizmetleri kapsamında
mesleki eğitim kursları, işbaşı eğitim
programları, girişimcilik eğitim programları
uygulanmaktadır.
Ayrıca, iş ve meslek
danışmanlarıyla meslek seçimi aşamasında bulunan,
iş bulmada, seçmede güçlükleri olan, mesleki uyum problemleri bulunan,
mesleki becerilerini geliştirmek ve mesleğini, işini
değiştirmek isteyen kişilere ve iş gücü arayan
işverenlere yönelik iş ve meslek
danışmanlığı hizmetleri sunulmaktadır. Bu
kapsamda, kurumumuz, öğrencilere yüz yüze danışmanlık
hizmeti verebilmek amacıyla üniversitelerde İŞKUR irtibat
noktaları hizmetlerini hayata geçirmiştir. Bununla birlikte, yerel
düzeyde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile çalışma
hayatına yeni atılacak olan eğitimli, nitelikli gençleri
buluşturarak gençlerin sektörler ve firmalar hakkında bilgi sahibi
olmasına ve iş bulmasına aracılık etmek, düzenlenecek
etkinlikler vasıtasıyla öğrencilerin kariyer planlamalarına
yardımcı olmak, aynı zamanda kurum ve kuruluşların
nitelikli iş gücüne erişimini kolaylaştırmak amacıyla
Türkiye genelinde istihdam fuarları, kariyer günleri düzenlenmektedir.
Yine, Sayın Gürerin (6/747) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: Ülkemizde 1 milyon 768 bin 262 iş yeri
faaliyet göstermektedir. Bu iş yerlerinden 1 milyon 20 bin 179 iş
yeri az tehlikeli, 390.413 iş yeri tehlikeli, 357.670 iş yeri ise çok
tehlikeli sınıfta yer almaktadır. İş
sağlığı ve güvenliği teftişleri,
çalışma hayatının riskleri ve öncelikleri dikkate
alınmak suretiyle programlı ve program dışı
teftişler olarak yürütülmektedir. 2016 yılında 788 iş
müfettişiyle toplam 24.284 iş yerinde teftişler
gerçekleştirilmiştir. 2016 yılı teftiş faaliyetleri
dikkate alındığında, müfettiş başına
düşen teftiş sayısı 30,82; müfettiş başına
düşen aktif iş yeri sayısı ise 2.244tür. Bu
teftişlerden 14.287 tanesi iş sağlığı ve
güvenliği yönünden gerçekleştirilmiştir.
Yine, Sayın Gürerin (6/756) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabımız: 7/11/2013 tarihinden itibaren uygulamaya
konulan e-üyelik hizmeti e-devlet kapısı üzerinden yürütülen yeni
hizmetler arasına girmiştir. Vatandaşların kamu
hizmetlerine erişimi için güvenli bir yol olarak uygulanan bu sistemle
işçi ve işveren sendikalarına üyelik işlemlerinde noter
şartı kaldırılmıştır.
7 Kasım 2013 tarihinden itibaren yerine basit,
kolay ve ekonomik bir yöntem olan e-devlet kapısı üzerinden üyelik
işlemleri gerçekleştirilmeye başlanmıştır. 2013
yılı Ocak ayından itibaren yüzde 9,21 olan sendikalaşma
oranı 2017 yılı Ocak ayında yüzde 12,18 olarak
gerçekleşmiştir.
Sendika özgürlüğü anayasal bir haktır ve
kanunlarımızda da güvence altına alınmıştır.
Bakanlığımız tarafından örgütlenme özgürlüğü,
toplu pazarlık ve her düzeyde sosyal diyalog konusunda kurumların ve
kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla ILOyla birlikte çalışma
hayatında sosyal diyaloğun geliştirilmesi projesi yürütülmektedir.
Proje kapsamında ulusal ve uluslararası çalışma
standartları ve uygulamaları ile sosyal diyalog mekanizmaları
eğitimleri verilecektir.
ILO sözleşmeleri ve AB müktesebatı
temelinde çalışma ve araştırmalar yürütülecek, örgütlenme
özgürlüğü, toplu sözleşme yapma ve işçi temsilciliği
konularında çalışma grupları oluşturulacaktır.
Her düzeyde örgütlenme özgürlüğü, toplu pazarlık ve sosyal diyalog
ana temaları üzerinde konferanslar düzenlenmektedir.
Kuruluşların ve genel halkın örgütlenme özgürlüğü, toplu
pazarlık ve her düzeyde sosyal diyalog hakkında
farkındalığı artıracak basılı ve dijital
medya araçları üretilmektedir. Sendikal haklar konusunda eğitim
kurumlarına yönelik bilinçlendirme faaliyetleri de yapılacaktır.
Sayın Gürerin (6/757) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabımız: 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve
diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel
çalıştırılmasına dayalı hizmet alım
sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından
çalıştırılan personele yönelik çalışmalar devam
etmektedir.
Sayın Gürerin (6/758) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabımız: Bakanlığımız, yıl içinde
yürüteceği teftiş faaliyetlerini programlı ve program
dışı olarak planlamaktadır. Programlı teftişlerde
çocuk ve genç işçiler öncelikli risk grubu olarak belirlenmektedir.
Ayrıca çocuk işçilere ilişkin şikâyet veya ihbarlar,
program dışı teftiş kapsamında öncelikli olarak
değerlendirilmekte, teftiş kapsamına alınmaktadır.
2016 yılı içerisinde Bakanlığımız iş
müfettişlerince 9.650 programlı, 14.634 program dışı
olmak üzere toplam 24.284 teftiş yapılmış olup
programlı teftişlerde çocuk işçiliği, öncelikli risk olarak
belirlenmiştir. Gerçekleştirilen tüm teftişlerde 4857
sayılı İş Kanununun Çalıştırma
yaşı ve çocukları çalıştırma yasağı
başlıklı 71inci maddesi ile Çocuk ve Genç İşçilerin
Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
hükümlerini ihlal eden 95 iş yeri hakkında idari para cezası
uygulanmıştır.
Sayın Gürerin (6/759) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabımız: Bakanlığımız, çocuk
işçiliğine karşı aktif mücadele vermekte olup bu hususta
çalışma yapan kamu kurum ve kuruluşları,
işçi-işveren kuruluşları ile sivil toplum örgütleri
arasında koordinasyon ve iş birliğini sağlamaktadır.
Bu kapsamda, Bakanlığımız tarafından, çocukların
çalışma yaşamına girmesinde temel nedenleri oluşturan
yoksulluğun ortadan kaldırılması, eğitimin kalitesinin
ve ulaşılabilirliğinin artırılması, toplumsal
bilinç ve duyarlılığın geliştirilmesi gibi geniş
kapsamlı tedbirlere başta en kötü biçimleri olmak üzere çocuk
işçiliğinin önlenmesi temel hedefleriyle ilgili kamu kurum ve
kuruluşları, sosyal taraflar ve sivil toplum
kuruluşlarının katkılarıyla, Çocuk
İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı
hazırlanmıştır. Bu Ulusal Programla birlikte, hukuki
düzenlemeler ve mevzuat uygulaması ve güncellemesine yönelik önlemler,
mevcut kurumsal yapıların güçlendirilmesi ve yeni kurumsal
yapıların oluşturulmasına yönelik önlemler,
farkındalık artırıcı önlemler, sosyal tarafların
ve toplumun katılımının sağlanmasına yönelik
önlemler, eğitim ve iyileştirmeye yönelik önlemler, yoksulluğu
giderici önlemler ve sosyal koruma ve sosyal güvenlik ağının
geliştirilmesine yönelik önlemler başlıkları altında,
çocuk işçiliğiyle mücadele programlarımız
şekillendirilmektedir.
Son olarak, yine Sayın Gürelin (6/774) esas
numaralı sorusuna cevabımız: 2017 yılı Mart ayı itibarıyla
iktisadi faaliyet kolları sınıflandırmasına göre,
imalat sanayisinde çalışan sigortalı sayısı 3 milyon
632 bin 531dir. Sırasıyla, ilk 5 faaliyet kolu eğitim,
perakende-ticaret, motorlu taşıt onarımları hariç, bina
inşaatı, bina ve çevre düzenleme faaliyetleri ve toptan ticaret, yine
motorlu taşıt onarımları hariç, faaliyetlerdir diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, size söz vereceğim.
Sayın Gürer, sisteme girmişsiniz, bir
şey mi söyleyeceksiniz?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Verdiği
yanıtlardan tatmin olmadığım için birkaç şey söylemek
istiyorum sadece.
BAŞKAN Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakana teşekkür ediyoruz ancak taşeron işçiler, mevsimlik
işçiler, geçici işçilerle ilgili aylardır konuşulan hiçbir
konunun hâlâ gerçekleşmediği ortada. Bunun yanında, 28 şeker
fabrikasında malzemeli yemek hizmet alımı başlatılarak
700e yakın işçi de sokağa atılmak üzere. Yani, bir yerde
sorun çözülmediği gibi, kadro verilmediği durumda, bir de
işçiler dışarı atılmakta.
Keza mevsimlik ve geçici çalışan
işçilerden işsizlik ödeneği kesiliyor ama bunlar işten
ayrıldıkları dönemde İşsizlik Fonundan
yararlanamıyorlar, böyle de bir garabet var.
Bunun yanında, sendikalarla ilgili
sendikalaşmanın önünde engeller artırılmış
durumda. Ayrıca, ILO standartlarında haklarını ve
mücadelesini veren işçilerin grev hakkı engelleniyor. Dün Lüleburgazda
KRİSTAL-İŞ Sendikasına üye işçilerin
Şişecamda yanlarındaydım, altmış gün
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürer.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama o bir saat
konuştu, ben bir dakika konuşamadım.
BAŞKAN Açıklamanın süresi bir
dakika, teşekkür ederim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Cümleyi
bitireyim, cümlem bitsin.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Ben de bir
soru sorabilir miyim?
BAŞKAN Sadece soru soranlara söz
verebiliyoruz Sayın Yalçınkaya.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, cümlemi bitireyim.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir açıklama
yapacak mısınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Bursa) Teşekkür ederim.
Sayın Gürer, tabii, gerek hizmet
alımıyla, taşeron dediğimiz gruplarla ilgili
çalışmalarımızı henüz tamamlamadık. Daha
doğrusu, referandum sonucunda, halk oylaması sonucunda
başlayacağımız çalışmalara henüz daha
başlamadık. İnşallah, önümüzdeki günlerde bu yönde
çalışmalar başlar ve
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Ama bir
yıl geçti Sayın Bakan, üç ay demiştiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Bursa) Referandumdan sonra. dedik.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Bakın,
siz, burada -ramazan günü söylüyorum- üç ay dediniz bir yıl geçti.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Bursa) Referandum ortamında bu tür konuların
gündeme gelmesini doğru bulmuyoruz ve referandumdan sonra gündemimize
alır -Hükûmet olarak bu konuda Sayın Başkanımızın
da açıklamaları kamuoyunda var- önümüzdeki günlerde inşallah
çalışmaları başlatırız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Grev
ertelemeyle ilgili düşüncenizi de alalım yani.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Sayın Beştaş
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Bir dakika
Ben soru sorabilir miyim Sayın Bakan?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, soru
önergeleri cevaplandırıldı Sayın Bakan tarafından,
teşekkür ederiz kendisine.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Soru kadar da
cevap alabilmemiz lazım Sayın Başkan, adalet yok.
BAŞKAN Sayın Danış
Beştaş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi üzerine
yaptığım konuşmada, sanırım, konuşmamın
son bölümünde bir bölüm yanlış anlaşılmaya mahal
vermiş. Şunu ifade edeyim: Bir kere bu bir alıntı ve Meclis
ortamında yapılan bir konuşma değil yani burada hedef kitle
milletvekili arkadaşlar değil. Eş Genel
Başkanımızın Cumhurbaşkanlığı seçim
sürecinde yapmış olduğu bir konuşma, buradaki hiç kimse
kastedilmemiştir, hiçbir milletvekili. Bunu düzeltme ihtiyacı duydum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan 358 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dış İşleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Orman Bakanlığı
ile Irak Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı Arasında
Meteoroloji ve Meteorolojik Araştırmalar Alanlarında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/606) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 358)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan 362 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dış İşleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Romanya Hükümeti
Arasında Meteoroloji ve Hidroloji Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/696) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
(S. Sayısı: 362)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonların bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 31 Mayıs 2017 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar,
hayırlı iftarlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.39