TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
1inci
Birleşim
1
Ekim 2017 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GELEN KÂĞITLAR
II.-
ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.-
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yükselin
vefatı nedeniyle saygı duruşu
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
TBMM Başkanı İsmail Kahramanın,
26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı
olmasını dilediğine ilişkin konuşması
IV.- SÖYLEVLER
1.-
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın, 26ncı Dönem
Üçüncü Yasama Yılı açış konuşması
V.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 18 yaş altında ve
engelli çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları hakkında sürmekte
olan davalara ve tutuksuz yargılanan şüpheli sayısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gülün
cevabı (7/9226) Ek cevap
2.- Siirt
Milletvekili Kadri Yıldırım'ın, Siirt'te bazı
sandıklarda blok oy kullanıldığı gerekçesiyle
yapılan itirazların İl Seçim Kurulu tarafından
reddedilmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gülün
cevabı (7/13421)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2011-2016 yıllarında
orman yangınlarıyla mücadele için kiralanan hava araçlarına ve
yapılan kiralamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/14360)
4.- İzmir
Milletvekili Zeynep Altıok'un, bir gazetenin sahibi ve
çalışanları hakkında FETÖ/PDY bağlantısı
sebebiyle yürütülen soruşturmaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Abdülhamit Gülün cevabı (7/14374)
5.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Adana E Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu çocuk koğuşunda çıkan
yangında cezaevi idaresinin sorumluluğuna ve yapılan
işlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gülün
cevabı (7/14638)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bireysel kredi ve kredi
kartı borcu sebebiyle takibe uğrayan vatandaşlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/14762)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Basın İlan Kurumunun
bir gazeteye resmî ilanlardan men cezası vermesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Hakan
Çavuşoğlunun cevabı (7/14773)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, yasal takibe düşen
bireysel kredi ve kredi kartı borçlarındaki artışa
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/14795)
9.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlu'nun, 2002 yılından itibaren
tüketici kredisi ve kredi kartı borçları için vatandaşların
bankalara ödediği faiz miktarına ve tüketici kredisindeki faizin
yüksekliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/14815)
10.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul'un, Adana E Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda üç çocuğun hayatını kaybettiği yangınla
ilgili soruşturmaya ve Bakanlık tarafından alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gülün cevabı
(7/14821)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2002 ve 2017
yıllarında bankalardaki yabancı ortak sayısına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/14918)
12.- İzmir
Milletvekili Selin Sayek Böke'nin, Türkiye Varlık Fonuna ait alt
fonların müstakbel faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/14953)
13.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay'ın, Manisa'daki zehirlenme vakası
sonrasında şehit olan bir askere ait adli tıp raporuna
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gülün cevabı
(7/14977)
14.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Kocaeli'nin Gebze ilçesinde bulunan Hünkar
Çayırı'na 1. derece sit alanı olmasına rağmen yol
açıldığı iddiasına, alanın özelleştirme
kapsamından çıkarılmasına ve kullanımına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbalın cevabı
(7/15174)
15.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Şeker
Piyasası Üst Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Faruk Özlünün cevabı (7/15288)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sermaye
Piyasası Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/15289)
17.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu yöneticilerinin mali ve
sosyal haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/15307)
18.-
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak'ın, BDDK tarafından banka
gayrimenkullerine yönelik olarak yapılan bir düzenlemeye ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/15497)
19.-
Balıkesir Milletvekili İsmail Ok'un, 2002-2017 yılları
arasında Balıkesir'de vatandaşlarca kullanılan banka
kredilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/15784)
20.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlarca 2002-2017 yılları arasında Kocaeli iline
yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/15794)
21.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Varlık Fonu tarafından
kullanılan kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/16050)
22.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Hazine Müsteşarlığı ve
Varlık Fonunun harcama yetkileri arasındaki farklılıklara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/16051)
23.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son bir yılda yurt
dışındaki bankalarda hesap açan ve Türkiye'de yaşayan Türk
vatandaşlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/16052)
24.- Konya
Milletvekili Mustafa Hüsnü Bozkurt'un, kozmetik ürünlerinde kredi kartına
taksitli alışveriş imkânının
kaldırılmasıyla firmaların uğradığı
zarara, kapanan firma ve bayiliklere ve sektördeki daralmanın
giderilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/16058)
1 Ekim
2017 Pazar
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
İsmail KAHRAMAN
KÂTİP
ÜYELER : Fatma
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), İshak GAZEL (Kütahya)
----0-----
BAŞKAN Aziz ve necip
milletimizin temsilcisi Gazi Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 26'ncı Yasama Döneminin
3'üncü Yasama Yılının 1'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Yeni yasama
yılının milletimiz, devletimiz, gönül coğrafyamız ve
insanlık için hayırlı çalışmalara vesile
olmasını temenni ediyor, sizleri hürmetle selamlıyorum.
II.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir Yükselin vefatı nedeniyle saygı duruşu
BAŞKAN Gaziantep
Milletvekili, kıymetli kardeşimiz Abdulkadir Yüksel Bey, altı
gün önce beka âlemine göç etmiştir. Hakka yürüyen Abdulkadir Yüksel Bey,
siyasi hayatında devamlı hizmette bulunan, yaptığı
belediye başkanlığı döneminde de halkla
bütünleşmiş, çevresinde sevgi halesi meydana getirmiş
değerli bir insandı. Meclisimizin teamülüne uygun olarak sizleri
saygı duruşuna ve Fatiha okumaya davet ediyorum.
(Saygı duruşunda
bulunuldu)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı
İsmail Kahramanın, 26ncı Dönem Üçüncü Yasama
Yılının hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
aziz ve necip milletim, kıymetli davetliler; Meclisimizin
açılışından günümüze kadar, milletimiz ve devletimizi
yaşatmak için büyük zorluklara göğüs gererek çalışan,
mücadele eden tarihî şahsiyetlerimizi, manevi ve millî önderlerimizi
rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Bu mübarek çatı
altında yapacağımız çalışmaların ve
alacağımız kararların milletimiz adına hayırlara
vesile olmasını niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
1876 yılında açılan Meclis-i Mebusandan günümüze kadar -arada kesintiler
de olsa- yüz kırk bir yıllık Meclis geleneğimiz var. Millî
iradenin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi,
açıldığı günden bu yana milletimizin istikbalini
ilgilendiren kanun ve kararlara imza atarak ülkemizin
karşılaştığı meselelerin çözüm yeri
olmuştur.
Toplumumuzda demokratik
düşünceye karşı olanların Meclisi zaafa uğratmak
maksadıyla yaptıkları propagandalar her zaman olagelmiştir.
Bilindiği gibi,
milletvekilleri, uzun ve meşakkatli bir siyasi mücadelenin sonunda
seçilen, donanımlı ve saygın kişilerdir. İçinde
bulunduğumuz 26'ncı Dönemde 81'i kadın olmak üzere 550
milletvekilimizin 507'sinin yükseköğrenim mezunu ve bunların da
238'inin akademik kariyer yaptığını görmekteyiz. Geçmiş
yasama dönemlerinde de benzeri tabloların var olduğunu ayrıca
vurgulamak isterim.
Muhakkak ki Meclisimizin
mehabetinin korunması ve şahsiyetlerin incitilmemesi herkesin ihtimam
göstermesi gereken bir görevdir.
Değerli milletvekilleri,
Meclisimiz dünya meclisleri arasında doğrudan harp idare eden tek
meclistir. İstiklal Harbinde yaptığımız dört
savaşta; Gediz, İnönü, Sakarya ve Dumlupınar'da 9.167 şehit
verdik ve millî mücadeleyi doğrudan bu Meclisimiz idare etti ve böylece
Gazi Meclis unvanını aldı. Ankara semalarında top sesleri
yankılanırken Birinci Meclisin o mübarek azaları idare
lambalarının ışıkları altında, ürkmeden tam
bir cihat ruhuyla cesaretle aylarca çalıştılar. O günden
günümüze millet ve devlet düşmanları boş durmadılar,
tuzaklar hazırladılar, hazırlattılar.
Ülkemiz, emperyalist güçlerin
kuklası ve uşağı olan FETÖ terör örgütünün eliyle bir darbe
teşebbüsüne maruz kaldı. 15 Temmuz 2016 tarihinde Meclisimiz darbeye
karşı duruşu, hainlere karşı korkusuzca örnek
direnişiyle ikinci kez "Gazi" unvanını almayı hak
etti. Bu darbenin önlenmesinin önderi, lideri halkımızı
meydanlara, bütünlüğe ve direnişe çağıran Muhterem
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Yaptığı çağrı üzerine kurum ve kuruluşlarıyla
bütün milletimiz bir araya geldi, meydanları doldurdu ve demokrasiyi
özümsediğini bütün dünyaya gösterdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Taşıdığı üniformayla peygamber
ocağının bir mensubu olduğu şuurunda olan
subaylarımız ve askerlerimiz, selalarıyla katılan
minarelerimiz, bulundukları şehirlerde önderlik yapan
milletvekillerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız topyekûn
"darbeye hayır, demokrasiye evet" dedi.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) - Mustafa Kemal Atatürk nerede Başkan!
BAŞKAN - Bu kutlu
direnişe katılan herkese Büyük Millet Meclisimiz adına
şükranlarımı sunuyorum.
Mankurt
kafalı, kiralık beyin sahipleri FETÖ'cü teröristlere karşı,
partisinin adı ne olursa olsun ay yıldızlı
bayrağımızın altında birleşen, demokrasinin
yanında yer alan necip milletimize Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
tekrar teşekkür ediyorum. 250 şehidimizi rahmetle, minnetle
anıyorum.
Gemiler için en
emniyetli yer limanlardır; ne var ki gemiler, limanda durmaları için
değil denizlere ve okyanuslara açılmaları için inşa edilir.
Fırtınalarda kaptanlar gemilerini terk etmezler, gemiyi ilk terk eden
farelerdir.
Bir musibet
bin nasihatten evladır. diye bir sözümüz var. Bu darbe teşebbüsü
milletimizin ruh kökünde bulunan birlik ve beraberlik duygusunun yeniden ortaya
çıkmasına vesile oldu. Darbe girişiminde bulunanlara
karşı meydanlarda bir ay boyuncu tutulan Demokrasi Nöbeti nin
ardından Muhterem Cumhurbaşkanımızın davetiyle
İstanbulda Demokrasi ve Şehitler Mitingi adı altında
muhteşem bir miting yapıldı. O gün o meydandaki 5 milyon kişi
sadece kendilerini değil 80 milyonu, aynı zamanda gönül
coğrafyamızın bütün insanlarını temsil ediyordu.
Cenab-ı Hak birlik, beraberlik ve bütünlüğümüzü bozmasın,
milletimize, devletimize zeval vermesin.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yasama yılında Meclisimiz yoğun
bir mesai sarf etti. Yaptığımız en önemli
çalışmalardan ilki, Anayasada köklü bir değişiklik yapmak
oldu. Genel Kurulda yapılan görüşmeler ve oylamalar sonrasında
kabul edilen Anayasa değişikliği 16 Nisan 2017 tarihinde
yapılan referandumdan sonra halkımızın evet oyuyla
oylanarak yürürlüğe girdi. Kabul edilen Anayasa
değişikliğine göre, 3 Kasım 2019da yapılacak genel
seçimlerden sonra 27nci yasama döneminde Cumhurbaşkanlığı
hükümet sistemine geçmiş olacağız. Bu sistem Türkiye Büyük
Millet Meclisinin fonksiyonlarını yeniden tanımlıyor ve
güçlendiriyor.
Cumhurbaşkanlığı
hükümet sistemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi yasamaya odaklanacak ve
denetleme görevini daha güçlü bir şekilde yapacaktır kanaatindeyim.
Yeni sistemde kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği olarak
kanun teklifleri milletvekillerimiz tarafından verilecek ve
milletvekillerinin, yasama faaliyetlerine daha etkin bir şekilde
katılımı sağlanacaktır.
Yeni sistemin en önemli
gayelerinden biri de yasama, yürütme, yargı erklerinin yetki ve
sorumluluklarını netleştirerek yönetimde istikrarı temin
etmektir. İnşallah Cumhurbaşkanlığı hükûmet
sistemiyle ülkemiz bir daha hükûmet krizleri yaşamayacaktır.
Yakın tarihimize
baktığımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışından günümüze kadar geçen doksan yedi
yıllık sürede 65 hükûmet kurulmuştur. Bir hükûmetin ömrü
ortalama bir buçuk yıl olabilmiştir. Siyasi tarihimizde iki
aylık, hatta yirmi sekiz günlük koalisyonlar gördük. Ülkemiz bütün
ekonomik ve sosyal atılımlarını uzun soluklu hükûmetler
döneminde gerçekleştirdi. Sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınma
siyasi istikrara dayanır. Yapılan değişiklik
istikrarlı bir döneme girişimizi sağlayacaktır ümidindeyiz.
Yaptığımız
diğer çalışmalardan birisi de İç Tüzükte 27 Temmuz 2017
tarihinde yaptığımız kısmi değişikliktir. Bu
değişiklikle Genel Kurulun çalışma usul ve esasları
yeniden belirlendi, yasama faaliyetlerine hız kazandırılmak
istendi.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere içinde bulunduğumuz bina Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 3üncü binasıdır. Bu binanın yapımıyla
ilgili kanun 1937 yılında kabul edilmiş, temeli de 26 Ekim 1938
tarihinde atılmıştır. Ancak bina 1950 yılına
kadar çeşitli sebeplerden, araya Cihan Harbinin girmesinden dolayı
gerçekleştirilememiş, inşaatı yapılamamış,
yeni binaya kavuşmak Demokrat Parti döneminde nasip olmuştur. Ne
garip tecellidir ki binanın açılışı Millî Birlik
Komitesi adı altındaki, Anayasayı çiğneyen eli kanlı
çeteye nasip olmuştur.
Binamızın
kullanılmaya başlandığı 1961 yılından
günümüze kadarki eskimeleri, 15 Temmuzda bombalanan ve mermilerle tahrip edilen
alanları temizleyebilmek ve aslına uygun hâle getirebilmek için
onarımlar yaptık. Artacak milletvekili sayısına uygun
olarak gelecek dönemde yeni çalışmalar yapılacağı
muhakkaktır. Bu arada, Külliye içinde rahmetli Başbakan Turgut Özal
zamanında yapılan cami ise günümüz şartlarına uygun
şekilde yeniden inşa edilecektir.
Değerli milletvekilleri,
devletimizin nitelikleri Anayasada belirlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti,
milletini özne olarak kabul eden demokratik bir devlettir; insan haklarına
ve hürriyetlerine öncelik tanır ve hukukun üstünlüğünü kabul eder.
Siyaset, felsefe ve din karşısında tarafsızdır. Büyük
devletlerin umutları da çözüm bekleyen meseleleri de büyük olur. Bu
dönemde Meclisimizi oldukça yüklü bir dönem beklemektedir. Millî gelirine göre
dünya devletleri arasında en fazla dış yardım yapan, Arakan
ve Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyasında bulunan bütün
mazlum milletleri kucaklamaya devam eden 21inci yüzyılın lider
ülkesi büyük Türkiye hedefine uygun çalışmaların
yapılması ve yasaların çıkartılması
gerekmektedir. Milletvekillerinin hakları ve yükümlülüklerine ilişkin
değişik kanunlarda yer alan hususlar tek kanun altında
toplanmalıdır. Çalışmaların partiler arası uyum
içinde yapılmasını temenni ediyorum.
Yeni yasama
yılının örnek olması ve siyasi tarihimizde
taçlanmış bir dönem olarak anılması hepimizin ortak hedefi
olmalıdır. Toplum Meclisi örnek alır. Mecliste hakaret, kavga
görüntülerinin olmaması elzemdir. Bunu sağlamalıyız ve
inşallah sağlayacağız. Bu hususta partilerimizin ortak
inanç içinde olduğuna inanıyorum. Hedefimiz millî birlik ve
kişiliğimizi koruyup, Türkiyemizin ileri hedeflere yürüyüp ebet
müddet olmasıdır. Bu noktada Sayın
Cumhurbaşkanımızın özetlediği güzel bir ana Anayasa
var: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. İnşallah bu ana
istikamette yürüyeceğiz. Ham heves içinde olanlar mercimek kafalarına
soksunlar ki bu istikameti bozdurmayacağız. Ahtapotlar güçlü Türkiye
yürüyüşümüzden bizi alıkoyamayacaklardır.
Değerli milletvekilleri,
müsaade ederseniz bu açılış toplantımızda iki edebî
şahsiyetimizi misafir etmek istiyorum. Gönüller mimarı Yunus diyor
ki: Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için/Dostun evi gönüllerdir,
gönüller yapmaya geldim.
Çağımızın
hastalığı olan sevgisizliğe neşter vuran Yunusumuzun
yanında 2012 yılında Rahmetirahmana kavuşan Abdurrahim
Karakoç Beyin Birlik şiirinden birkaç kıta okumak istiyorum:
Bilmeyen öğrensin,
duymayan duysun!
Kardeşiz, tek vücut, tek
bir milletiz.
Bölücü sapıklar
aklına koysun
Kardeşiz, tek vücut, tek
bir milletiz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
Allah bir, vatan bir, bayrak
bir beden
Yanlış yola
sapmayalım bilmeden!
Doğu, batı diye
ayırmak neden?
Kardeşiz, tek vücut, tek
bir milletiz.
Yırtılıp
atılmaz tarih sepete!
Birlik olduk camide ve
cephede;
Mohaçta,
Kıbrısta, Kocatepe'de
Kardeşiz, tek vücut, tek
bir milletiz.
Kalacak adımız,
kaldığı gibi,
Âleme velvele
saldığı gibi
Dün Çanakkalede olduğu
gibi
Kardeşiz, tek vücut, tek
bir milletiz.
Ne zulmü severiz, ne kinimiz
var!
Hayrı emreyleyen hak
dinimiz var;
Dağlar, çağlar boyu
yeminimiz var:
Tek vücut, tek kardeş,
hep kardeş, tek bir milletiz.
Bu vesileyle, bu dünyadan göç
etmiş ediplerimizi, şairlerimizi, yazarlarımızı, fikir
ve dava adamlarımızı da rahmetle anıyorum.
Gazi Meclisimizin
değerli milletvekilleri, necip milletim; sözlerime son verirken yeni
yasama yılının hayırlı ve uğurlu
olmasını niyaz ediyorum. Meclisimizin açılışından
günümüze kadar hayrî ve hasbi hizmetleri geçenleri, Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları başta olmak üzere millî bekamızı temin
etmek gayesiyle büyük bir azimle hizmet edenleri, aramızda bulunmayan
Meclis başkanlarımızı, milletvekillerimizi ve meçhul
kahramanlarımızı saygıyla anıyorum.
Milletimizin
dirlik ve düzeni, devletimizin beka ve
bağımsızlığı için şehadet mertebesine eren
aziz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum, gazilerimize minnet ve
şükranlarımızı sunuyorum.
Örnek
çalışmalarla yeni yasama yılının hayırlı
olmasını diliyor, sizleri tekraren saygıyla selamlıyorum.
Sağ
olunuz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, yasama yılının açılış
konuşmasını yapmak üzere Muhterem
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan şu anda Genel
Kurul salonunu teşrif etmektedirler. Kendilerine Meclisimiz adına
hoş geldiniz diyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından ayakta
alkışlar)
Efendim,
şimdi İstiklal Marşımız okunacaktır, buyurunuz.
(İstiklal
Marşı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurunuz
Muhterem Cumhurbaşkanım.
IV.- SÖYLEVLER
1.- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın,
26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılı açış
konuşması
CUMHURBAŞKANI
RECEP TAYYİP ERDOĞAN - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26'ncı Dönem Üçüncü
Yasama Yılının açılışında sizleri en kalbî
duygularımla selamlıyorum.
Bugüne kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev
yapmış tüm milletvekillerimizi saygıyla yâd ediyorum.
Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerinden ahirete irtihal etmiş bulunanları
rahmetle anıyorum.
Kurtuluş
Savaşını sevk ve idare eden, 15 Temmuzda da en ağır
şekilde saldırıya maruz kalarak çifte gazilik unvanını
kazanan yüce Meclisimize yeni yasama yılında başarılar diliyorum.
Aziz milletimiz
15 Temmuz gecesi tek yürek ve tek bilek olarak
bağımsızlığının, geleceğinin ve
iradesinin temsilcisi olan tüm müesseselere sahip
çıkmıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin
etrafında âdeta etten bir duvar ören milletimiz, istiklalinin ve
istikbalinin sembolü olarak gördüğü bu kurumları korumak için
canını vermekten dahi çekinmemiştir. Nitekim, Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin ve hemen karşımızdaki Genelkurmay Başkanlığı
binasının çevresinde 34 vatandaşımız,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi etrafında da 29
vatandaşımız şehit olmuştur.
15 Temmuz darbe
girişiminin 1inci yıl dönümünde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hemen önünde gece saat üçte, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
önünde de sabah saat altıda bir araya gelen on binlerce
vatandaşımız milletimizin bu konudaki
kararlılığını bir kez daha göstermiştir. Bu
vesileyle İstanbulda 15 Temmuz Şehitler Köprüsünde, Ankarada
Mecliste ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan
törenler ile ülkemizin dört bir yanında gece yarısına kadar
süren demokrasi nöbetlerine coşkuyla iştirak eden tüm
vatandaşlarımıza bir kez daha şükranlarımı
sunuyorum.
15 Temmuz gibi felaketler
ülkelerin ve milletlerin birliklerinin, beraberliklerinin,
dayanışmalarının, maziden atiye uzanan ortak değerlerinin
adeta test edildiği imtihanlardır. Hamdolsun biz devlet ve millet
olarak bu imtihanı alnımızın akıyla verdik. Artık
ülkemiz üzerinde karanlık emeller besleyenlerin, bunun için kanlı
senaryolar yazanların, kendilerine ihanet ortakları devşirenlerin
işi çok daha zordur. Milletimiz de, devletimiz de, Meclisimiz de oynanan
oyunu görmüş ve tepkisini tek bir yumruk gibi terör örgütlerinin, ihanet
çetelerinin tepesine inerek ortaya koymuştur. 15 Temmuz artık bizim,
tıpkı Malazgirt gibi, tıpkı İstanbulun Fethi gibi,
tıpkı Çanakkale gibi, tıpkı Dumlupınar gibi,
tıpkı ecdadımızın nice emaneti gibi hepimizin ortak
bir değeridir. Bu değere sahip çıkan, bu değere saygı
duyan herkes milletimizin gönlünde yükselir, yücelir, itibar sahibi olur. Bu
değeri örselemeye, önemsizleştirmeye, çarpıtmaya kalkan herkes
de milletimizden hak ettiği cevabı alır, hak ettiği
muameleye maruz kalır. Darbenin doğrudan hedefi olan Türkiye Büyük
Millet Meclisimizdeki partilerimizden bu konuda çok daha fazla hassasiyet
beklediğimi özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz yasama döneminde Meclisimizin gerçekleştirdiği en
önemli çalışmalardan biri de hiç şüphesiz 16 Nisanda milletimiz
tarafından tasdik edilen Anayasa değişikliği sürecini
yürütmüş olmasıdır. Ülkemizin yönetim sisteminde köklü bir
değişiklik anlamına gelen bu Anayasa
değişikliğinin tüm partilerin ortak eseri olmasını
gönülden arzu ederdik ancak Mecliste grubu bulanan partilerimizden
bazıları farklı bir politika izledikleri için Anayasa
değişikliği süreci AK PARTİ ve MHP tarafından
yönetilmiştir. Esasen bu sürecin temelleri 2007
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kriz esnasında
atılmıştır. Cumhurbaşkanını doğrudan
milletin seçmesine imkân veren değişiklik daha sonraki
gelişmelerin habercisi olmuştur. Doğrudan halkın
oylarıyla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olma şerefine nail
olmamızın ardından her fırsatta, her zeminde başlanan
işin tamamlanması gerektiğini ifade ettik. Anayasa değişikliği
gerektiren bu düzenlemenin gerçekleştirilebilmesi ancak diğer
partilerimizden destek alınabilmesiyle mümkündü. MHP'nin bu yönde
gösterdiği irade 16 Nisana giden yolu açmıştır. Meclisin
üzerine düşeni yapmasının ardından milletimiz de nihai
kararını hür iradesiyle sandıkta vermiştir.
Kabul edilen Anayasa
değişikliğine göre Türkiye 2019 yılında yapılacak
seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçecektir. Yeni sistemin en önemli özelliklerinden biri yasama, yürütme ve
yargı arasındaki ilişkileri netleştirmiş
olmasıdır. Ülkemizdeki mevcut sistemin en önemli zaafı bu
ilişkilerin birbirine karışıyor olmasıydı.
Yasamanın, yürütme organının yani Mecliste çoğunluğu
elinde bulunduran iktidar partisinin veya koalisyon partilerinin tahakkümü
altında bulunduğu eleştirisi böylece ortadan kalkmaktadır.
Bilindiği gibi yeni
sistemde yürütme erkini temsil eden Cumhurbaşkanının Bütçe
Kanunu dışında Meclise kanun teklifi veya tasarısı
sunma imkânı bulunmuyor. Yasama yetkisi tamamen milletvekillerimizin
uhdesinde bırakılıyor. Nasıl anayasa yasaların
üzerindeyse, yasalar da Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
üzerindedir. Yani herhangi bir konuda yasa ile kararname
çeliştiğinde, geçerli olan yasa olacaktır. Daha da önemlisi,
kararnameyle düzenlenen herhangi bir konuda Meclis yasa çıkardığında,
yasa esas alınacaktır.
Değerli milletvekilleri,
Meclis ile Cumhurbaşkanının görev sürelerinin birbirlerine
endekslenmiş olması, bu iki organın
karşılıklı denge ve anlayış içinde
çalışmasını elzem kılmaktadır. Bu ahengi bozan
taraf seçimde millete hesap vermek zorundadır. Üstelik bunun için illa
beş yıl beklenmesine de gerek yoktur. Yasama veya yürütme
organından herhangi biri kendi çalışmasının
karşı tarafça engellendiğini düşünüyorsa istediği
zaman millete müracaat yoluna gidebilir. Milletin vereceği hükme yasama da
yürütme de uymak zorundadır.
Yasamanın yürütme
üzerindeki denetim yolları da açıktır. Yazılı sorudan
Yüce Divanda yargılanma talebine kadar uzanan geniş bir yelpazede
sağlanan imkânlarla yasama organı yürütmeyi denetleme hakkına
sahiptir. Aynı şekilde, kararlarını Türk Milleti
adına veren yargının da gücünü millî iradeden
aldığı bir sistem kurulmuştur.
Yargının en önemli
idare mekanizması olan Hâkimler Savcılar Kurulunun 13 üyesinden
buranın altını çiziyorum- 7si Meclis, 4ü de
Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Ayrıca Adalet
Bakanı ile Müsteşarı da bu kurulda yer alacak.
Dikkat ederseniz yeni sistem
güçler arasındaki ayrımı netleştirirken, asıl
kararları hep millete bırakıyor. Türkiye, millî iradenin bu
derece güçlendirildiği, halkın tercihlerinin bu derece ön plana çıkartıldığı
bir sisteme kavuşmuştur.
Bu vesileyle, ülkemizde ilk
defa Meclisimizin eliyle, milletimizin özgür iradesiyle, demokratik usullerle
böyle köklü bir yönetim reformunu hayata geçirebilmemize katkı
sağlayan herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.
Önümüzde hem Meclisimize hem
Hükûmetimize düşen önemli bir görev daha var: Uyum yasaları
başta olmak üzere yeni sistemin en sağlıklı şekilde
hayata geçmesini sağlayacak düzenlemeler üzerinde derhâl çalışılmaya
başlanması gerekiyor. 2019 yılından önce tüm bu hazırlıkları
bitirmiş olmalıyız. Bu çalışmaların, sadece
Anayasa ve yasalardaki ifadelerin ayıklanmasından ibaret
kalmamasını ümit ediyorum. Elimizdeki bu imkânı kapsamlı
bir yönetim reformu hâline dönüştürme fırsatını çok iyi
değerlendirmeliyiz. 26ncı Dönem Meclisi bugüne kadar çok büyük
işler başardı, inşallah yeni yasama yılında çok
daha önemli çalışmalara imza atacaktır; ben buna
inanıyorum.
Değerli milletvekilleri,
her anlamda tarihî bir süreçten geçiyoruz. Dünyada ve bölgemizde yaşanan
gelişmeler ister istemez bizi de etkiliyor. Ülkemizin son yıllarda
yaşadığı sosyal, siyasi, ekonomik, diplomatik
gelişmelerin hiçbiri de bu genel fotoğraftan bağımsız
değildir. Elbette bu karmaşık dönemde herkesin bir hesabı,
bir yol haritası, bir hedefi vardır. Bize düşen, bir yandan
ülkemizin hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemesini temin ederken diğer
taraftan da Türkiyeyi hedef alan saldırıların boşa
çıkmasını sağlamaktır. Zor olsa da bu ikisini birlikte
başarmak mecburiyetindeyiz. Ülkemizi her alanda dünyanın en büyük on
devletinden biri hâline getirme hedefimizden en küçük bir taviz vermedik,
vermeyeceğiz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
2023
hedeflerimiz doğrultusunda attığımız her adımda
Büyük ve güçlü Türkiye idealine biraz daha yaklaşıyoruz. Dört bir
yanımızın istikrarsızlık ve çatışmayla
çevrili olduğu bir dönemde hem kendimizi koruyabilmemiz hem de
planlarımızı, programlarımızı,
yatırımlarımızı hayata geçirebilmemiz önemli bir
başarıdır. Türkiye, çevresinde yaşadığı
istikrarsızlıklar sebebiyle tek bir projesinden vazgeçmemiştir,
tek bir yatırımı ertelememiştir. Bu yılın ilk
yarısındaki ortalama büyüme oranımızın yüzde 5,1
olarak gerçekleşmesi izlediğimiz kararlı politikanın
eseridir. Büyümede, kurlarda, enflasyonda, işsizlikte, ihracatta, turizmde
yaşanan dalgalanma büyük ölçüde kontrol altına
alınmıştır. Bu olumlu ivmenin her geçen ay artarak süreceği
görülmektedir.
Hükûmetten
beklentim, kamu mali disiplininden taviz vermeden,
vatandaşımızın günlük hayatını
kolaylaştıracak, geleceğe daha güvenle bakabilmemizi
sağlayacak tedbirler alıp hayata geçirmesidir. Maruz
kaldığımız iç ve dış saldırılar
karşısında gösterdiği güçlü duruşa müteşekkir
olduğumuz milletimizi huzursuz ve tedirgin edecek, kafasında soru
işaretleri oluşturacak gereksiz adımlardan
kaçınılması büyük önem arz etmektedir. Meclisimizin de yeni
yasama döneminde Hükûmetimizin bu yöndeki çabalarına destek
vereceğine inanıyorum.
Geçtiğimiz
hafta yapılan olağanüstü toplantıda görüşülen tezkere
konusunda, bir parti hariç, Meclisimizde sergilenen birlik ve beraberliği takdirle
karşıladığımı özellikle belirtmek istiyorum. (AK
PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
Milletimizin özlediği Meclis görüntüsü işte budur. Önümüzdeki dönemde
millî konularda bu dayanışmanın çok daha sık, çok daha
güçlü bir şekilde sergileneceğini ümit ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye 1984 yılından beri kesintisiz bir
şekilde bölücü terörle mücadele ediyor. PKK ve uzantıları
yanında ideolojik ve dinî söylemlerle kurulan terör örgütleri de ülkemize
önemli zararlar vermişlerdir.
FETÖnün
devleti ele geçirmek için emniyetten yargıya, mülkiyeden orduya kadar tüm
kurumlarımız üzerinden yaptığı
saldırıları milletimizle birlikte boşa çıkardık.
Terör örgütlerine karşı verilen mücadele, birlik ve beraberliğimizi
en çok sergilememiz gereken alanların başında geliyor. Hiçbir
siyasi ve kişisel çıkar, terör örgütlerine destek anlamına
gelecek bir söylemi, duruşu, politikayı mazur gösteremez.
Yargının
terör örgütü olarak tanımladığı yapıları
doğrudan veya dolaylı olarak desteklemeyi hiç kimseye
yakıştıramam. Bu uğurda yüksek yargı
kurumlarımızdan kürsü hâkimlerimize, savcılarımıza
kadar tüm yargı sisteminin yıpratılması anlamına gelecek
beyan ve tutumları da asla doğru bulmuyorum. Hele hele
olağanüstü hâl uygulamasına yönelik birtakım nitelemeler var ki
gerçekten kabul edilebilir değil.
Türkiyenin
darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin saldırıları gibi
gerçekten olağanüstü tehditlerle karşı karşıya
bulunduğunu kim inkâr edebilir? Olağanüstü tehditler olağanüstü tedbirleri
gerektirir. Üstelik Hükûmetin Anayasada belirtilen olağanüstü hâl
yetkilerinden gerçekten pek azını kullandığı, sadece
aciliyet arz eden hususlarda bu yola başvurduğu da bir gerçektir.
Bugüne kadar terör örgütleri ve mensupları dışında
olağanüstü hâlden zarar gören hiç kimse olmamıştır. (AK
PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
Terörle mücadelede duyulan ihtiyaçlar ortadan kalktığında
elbette olağanüstü hâl uygulaması da sona erecektir.
Diğer
taraftan, savunma sanayisinde ve teknoloji alanında elde ettiğimiz
neticeler sayesinde, özellikle sınırlarımız içinde terör
örgütlerini hareket edemez hâle getirdik. Sınır ötesi
operasyonlarımızı da bölgedeki diğer güçlerle sağladığımız
iş birliği çerçevesinde adım adım ilerletiyoruz.
Fırat Kalkanı
harekâtındaki başarımız, DEAŞa karşı
kurulan koalisyonun mücadele stratejisini değiştirmiştir.
Şimdi de Astana görüşmelerinde sağlanan uzlaşma
çerçevesinde İdlib bölgesinde güvenli bir alan oluşturmanın
gayreti içerisindeyiz. Buna karşılık bazı müttefiklerimizin
bizim terör örgütü olarak tanımladığımız
yapılarla iş birliği konusundaki ısrarlarının
bölgedeki krizin daha derinleşmesine yol açtığını
görüyoruz. Bu konudaki düşüncelerimizi, duruşumuzu,
politikalarımızı her platformda dile getiriyor, ikazlarımızı
yapıyoruz. Krizlerin yaşandığı ülkelerin toprak
bütünlüğü ve toplumsal mutabakatı gözetmeyen, sahadaki gerçeklerle
uyuşmayan hiçbir projenin başarı şansı yoktur. Bu tür
adımların varacağı yer, daha fazla acı, kan ve
gözyaşıdır. Biz Türkiye olarak, sınırlarımız
içinde ve dışında terör örgütleriyle mücadele konusundaki
kararlılığımızı sonuna kadar devam
ettireceğiz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Irak, ilk Körfez
Savaşından bu yana istikrara kavuşamamış, sürekli
çatışmaların ve krizlerin yaşandığı bir
ülkedir. DEAŞ tehdidinin ilk patlak verdiği yer olan Iraktaki mezhep
gerilimi pek çok sorunun ana kaynağı durumundadır. Şimdi
bir de bu sıkıntıya Kuzey Irak yönetiminin attığı
yanlış adımlar eklenmiştir. Hem Irak Anayasasına göre
hem de uluslararası toplumun yaklaşımı itibarıyla
Kuzey Irak yönetiminin yaptığı referandumun herhangi bir
karşılığı yoktur. Buna rağmen bu teşebbüs
dahi başlı başına önemli bir sorundur. Türkiye Iraktaki
tüm kesimlerin güvenliği, huzuru, refahı için yaptığı
çalışmaların Kuzey Irak yönetimi nezdinde böyle
karşılık bulmasının üzüntüsü içindedir. Buradaki
asıl sıkıntı bu girişimin yol açtığı
sonuçların asıl kimin işine yarayacağıdır. Bu
süreçten ne Kürtlere ne Araplara ne Türkmenlere ne de diğer gruplara
hayırlı bir sonuç çıkmayacağı çok açıktır.
Kadim devletlerin dahi varlıklarını korumakta
zorlandıkları bir kaotik dönemde bölgesel bir yapının bağımsızlık
iddiası başka güçlerin oyuncağı olmaktan öte bir anlam
taşımayacaktır.
Sınırlarımızın
hemen başında hem Irak halkı hem de Türkiye başta olmak
üzere çevre ülkeler için daimî tehdit oluşturacak bir fitne kuyusunun
kazılmasına biz göz yumamayız. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar) Hele hele uluslararası toplumun
aidiyeti tartışmalı olarak gördüğü, bizim ise bir Türkmen
kenti olduğunu çok iyi bildiğimiz Kerkük üzerinden ülkemizin tehdit
edilmesine asla tahammül edemeyiz. Bunun hesabını da mutlaka
sorarız. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar)
Erbildeki Kürtün
hakkını savunmak, Musuldaki Arapın, Kerkükteki Türkmenin
hakkını yok saymak anlamına asla gelemez. Yanı
başındaki Türkiye'yi karşısına alma uğruna
uzaklardan destek bekleyen Kuzey Irak yönetimi eninde sonunda hüsrana
uğramaya mahkûmdur. Hiç kimsenin bölgede yaşayan milyonlarca mazlum
insanı ambargoların, tecrit ve yaptırımların
baskısı altında perişan etmeye hakkı yoktur.
Güvenliğin ve refahın formülünün birlikte, bütünlükte,
dayanışmada arandığı bir dönemde bu tür
ayrılıkçı heveslere kapılmak en başta kendi toplumuna
ihanet etmektir. Kişisel hırslar ve iktidar kaygılarıyla
yapılan bu yanlıştan bir an önce dönüleceğini umuyoruz.
Uluslararası toplumdan, dünyanın pek çok yerinde başka
sorunların da tetikleyicisi olacak bu adımı cesaretlendirecek
herhangi bir destek beyanının şu ana kadar gelmemiş
olmasını doğrusu önemli görüyorum. Türkiye olarak Irak merkezî
yönetimi ve İranla birlikte çeşitli adımlar attık.
Uluslararası toplumun da bu adımlara destek vermiş
olmasından memnuniyet duyuyoruz. Konunun daha tatsız noktalara
varmadan, bir an önce, suhuletle ve sağduyuyla çözümü en büyük arzumuzdur.
Kuzey Irak yönetimi yaptığı yanlıştan dönme erdemini
gösterdiğinde, Türkiye, devleti ve milletiyle bu kardeşlerimizin
yanında olmaya devam edecektir.
Değerli arkadaşlar,
terör örgütleriyle mücadelemizde bizi en çok hayal
kırıklığına uğratanların başında
Avrupa Birliği ülkeleri geliyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği
üyeliğine, öyle gizli saklı da değil, göstere göstere engel
olanların terör örgütlerine karşı sergiledikleri müsamahakâr
tutumdan fevkalade rahatsızız. Biz diyoruz ki: PKK bölücü bir
örgüttür, terör örgütüdür, devletimizi yıkmaya
çalışmaktadır, bunun için sürekli terör eylemleri
düzenlemektedir. Biz diyoruz ki: FETÖ bir ihanet çetesidir, devleti ele
geçirmeye teşebbüs etmiştir. Başlattığı darbe
girişiminde 250 vatandaşımız şehit olmuştur,
2.193 vatan evladı gazi olmuştur. Aynı şekilde, cinayetten
soyguna, adam kaçırmadan emniyet güçlerine saldırıya kadar her
çeşit suça bulaşmış çeşitli terör örgütü
mensuplarının bilgilerini kendilerine veriyoruz. Peki, Avrupa
ülkeleri bunun karşılığında ne yapıyor dersiniz?
Hiçbir şey. Bugün Avrupa, teröristlerin ellerini kollarını
sallayarak dolaştıkları, Türkiyenin meşru yönetimine
karşı her türlü organizasyonu yapabildikleri bir yer hâline
gelmiştir. Bir Avrupa ülkesinin parlamento binasının önünde
şakağıma silah dayanmış posterler açılıyor
ve o ülkenin polisleri bunu sadece seyrediyor.
G20 Zirvesindeyiz;
şahsımın resmi, Sayın Putinin resmi ve Suudi Arabistan
Kralının resmi, üçlü resim; yan tarafta bir otomobil, Mercedes;
polisler etrafı çevirmiş; çok ilginçtir, öldürene Mercedesin
verileceğini söylüyor. O ülkenin şansölyesine bunu söylediğimde,
haberi yokmuş gibi, orada yanındaki arkadaşlarına
bakıyor. Nasıl haberiniz olmaz? Mümkün mü? Ama dert başka,
Türkiye üzerinden bir politika, seçim hazırlığı
yapılmak. Ve şu anda bakıyoruz, kıtanın her
köşesinde terör örgütlerini, teröristleri, onların işledikleri
cinayetleri yücelten broşürler, afişler
dağıtılıyor, bunun için stantlar kuruluyor. Kendi
vatandaşları ülkemizde terör dâhil çeşitli suçlardan
yakalandığında hemen kapımıza dayananlar bizim onlara
ilettiğimiz dosyaları işleme dahi koymuyorlar. Avrupa Birliği
kurumlarının fasıllardan serbest dolaşıma ve
yardımlara kadar her konuda ülkemize karşı sergilediği
ikiyüzlü tutum öylesine alenileşti ki artık bu durumu örtecek mazeret
dahi bulamıyorlar.
Türkiyenin 1959
yılında ilk başvuruyu yaptığı, 1963
yılında Ankara Anlaşmasını imzaladığı
tarihten beri göstermiş olduğu bu sabrı Avrupa Birliğinin
yanlış anladığını görüyoruz. Demek ki hâlâ
anlayamamışlar. Buna rağmen şunu açıkça ifade
ediyorum: Bu süreci bitiren, havlu atan, vazgeçen taraf biz olmayacağız.
Aslına bakarsanız bizim Avrupa Birliği üyeliğine
ihtiyacımız da kalmamıştır ha. (AK PARTİ ve
Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Şayet bugün
Avrupa Birliği bir atılım yapacaksa bunun tek bir yolu
vardır, o da Türkiyeyi üye yaparak gerçek anlamda bir ekonomik ve
kültürel genişleme hamlesini başlatmasıdır. İşte,
Brexitte hâllerini gördük, kim bilir bunu neler takip edecek. Eğer Avrupa
Birliği bunu yaparsa biz buradayız, Avrupanın geleceğine
katkı vermekten de memnuniyet duyarız, oralarda 5 milyonu
aşkın soydaşımız var. Yapmazsa da bizim için hiç fark
etmez, kendi yolumuzda ilerlemeye devam ederiz. (AK PARTİ ve Bakanlar
Kurulu sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki tüm partilerimizin de iştirak ettiğini
düşündüğüm bu politikamızı Avrupa Birliğinden kesin
bir cevap alana kadar muhafaza edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
günümüz dünyasında artık hiçbir yer uzak değildir. Bu durum
dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, olumlu veya
olumsuz her gelişmenin tüm ülkeleri, tüm toplumları etkilemesine yol
açmaktadır. Hele bizim gibi iki bin iki yüz yıllık devlet
tecrübesine, bin dört yüz yıllık medeniyet müktesebatına, bin
yıllık coğrafya hâkimiyetine sahip bir ülke için bu tür
gelişmeler çok daha önemli hâle gelmektedir. Tarihî, kültürel ve sosyal
olarak çok yakın ilişkiler ağıyla bağlı
olduğumuz bölgelerde ülkemize yönelik büyük bir sevgi ama aynı
zamanda büyük bir umut vardır. Sevgiye sadece teşekkürle
karşılık vermek mümkündür ama umudun bize yüklediği
sorumluluklar çok ağırdır. Bu sebeple nasıl Iraka,
Suriyeye, Kafkasyaya, Orta Asyaya, Balkanlara, Doğu Avrupaya
sırtımızı dönemiyorsak aynı şekilde Kuzey
Afrikayı, Orta Afrikayı, Güney Asyayı da görmezden gelme
hakkımız yoktur. Yüreklerine Türkiye sevgisi kazılı
kardeşlerimizin yaşadığı Libyadaki gelişmelerin
bizi ilgilendirmediğini nasıl söyleyebiliriz? Adına türküler
yaktığımız Yemendeki hadiseleri nasıl yok
sayabiliriz? Ecdadımızın her köşesine damgalarını
vurduğu Afganistanı, Pakistanı, Hindistanı nasıl
öteki görebiliriz? Arakandaki, Türkistandaki, Kırımdaki
mazlumları nasıl yüzüstü bırakabiliriz? Körfezdeki
kardeşlerimizi, yaşadıkları krizlerle nasıl baş
başa bırakabiliriz? Orta Doğu dediğimiz coğrafyaya
gittiğinizde, mesela, Kudüse baktığınızda
gördüğünüz silüetlerin pek çoğu ecdadımızın
yadigârıdır.
Türkiye elbette
Avrupa-Atlantik kurumlarıyla yakın iş birliği içindedir ama
bu, tarihimizi ve medeniyetimizi yok saymamız anlamına kesinlikle
gelmiyor. Tam tersine, tarihimiz ve medeniyetimizden
aldığımız güç bizim en büyük avantajımızdır.
Bugün hiç kimse, Türkiyeye baktığında sadece Edirneden Karsa,
Sinoptan Hataya kadar olan bir ülkeyi ve içinde yaşayan 80 milyon
insanı görmüyor; Türkiye denilince akla, işte bu büyük tarihî ve
kültürel arka plan geliyor. Bunun için, Arakandaki mazlumlara da el
uzatacağız; Avrupadaki vatandaşlarımızın haklarını
da müdafaa edeceğiz; Orta Asyadaki, Kafkasyadaki, Balkanlardaki
kardeşlerimizle de kucaklaşacağız; Suriyeden, Iraktan,
başka yerlerden kaçıp canlarını kurtarmak için ülkemize
sığınan milyonlara da sahip çıkacağız. Hamdolsun,
hepsini de yapabilecek güçteyiz.
Türkiye, geçtiğimiz
yıl yaptığı 6 milyar dolarlık insanî kalkınma
yardımıyla rakam bazında, Amerikadan sonra dünyada 2nci; millî
gelire oran bakımındansa ilk sırada yer alıyor. (AK PARTİ
ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Bazılarının
bu durumu yadırgadığını biliyorum. Hâlbuki yardım
alan değil yardım eden bir ülke olmak, üstelik bu konuda tüm
dünyanın ilerisinde bulunmak bu millet için, bizim için bir şereftir.
(AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)
Bu işler için kullandığımız
kaynaklar bugün bizim hiçbir projemize, hiçbir çalışmamıza mâni
olmaz ama bu şekilde insanların gönlünde edindiğimiz yere ise
paha biçilmez. Türkiye'nin bu çalışmalarıyla hem geçmişine
sahip çıktığı hem de geleceğine yatırım
yaptığı unutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde geleceğe ümitle bakmak
için de sebebimiz çoktur. Bölgemizdeki tüm terör örgütlerinin içeriden ve
dışarıdan saldırılarıyla yıkamadıkları
bir Türkiye güçlü bir Türkiyedir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar) Uluslararası alanda
yalnızlaştırma çabalarına rağmen tüm platformlarda en
ön safta yer alan bir Türkiye güçlü bir Türkiyedir. Ekonomik, sosyal, siyasal
krizlere karşı bu derece dayanıklılık gösteren bir
Türkiye güçlü bir Türkiyedir. Her imtihan aynı zamanda bir imkândır,
bu da böyle bilinmelidir. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar) Her kriz beraberinde yeni
fırsatları da getirir. Türkiye, çevresinde yaşanan krizlerin
fırsat pencerelerini yakalama konusunda ciddi çaba gösteriyor.
Cumhurbaşkanından Hükûmetine, iş dünyasından sivil toplum
kuruluşlarına kadar tüm gücümüzle bu imkânları
değerlendirmenin gayreti içindeyiz.
Geçmişte ülkemize
mesafeli yaklaşan pek çok ülkenin ve liderin artık çok daha güvenle ve
inançlı bir şekilde yanımızda yer
aldığını görüyoruz. Kendi iç siyasetlerindeki dengeler
sebebiyle kamuoyu önünde ülkemiz aleyhinde beyanlarda bulunanların,
kapalı kapılar ardında nasıl farklı görüşler
ifade ettiklerini sizler de yakından biliyorsunuz.
Türkiye'nin 2023 hedeflerini
er veya geç gerçekleştireceği artık genel bir kabul hâline
gelmiştir. Şimdi daha ötesine geçiyor, 2053 ve 2071
vizyonlarımızın altını doldurma sürecini
başlatıyoruz. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar) Bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisimize de tabii ki çok önemli görevler düşüyor.
Buradan tüm partilerimize,
tüm milletvekillerimize çağrıda bulunuyorum: Gelin, ülkemizin bu
kritik dönemden mümkün olan en güçlü şekilde çıkmasını
birlikte sağlayalım. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu
sıralarından alkışlar) Gelin, Türkiyenin geleceğini
beraber inşa edelim. Gelin, 2053 ve 2071 vizyonlarını birlikte
somutlaştıralım. Gelin, milletimizin karşısına
farklılıklarımızla değil, müştereklerimizle
çıkalım. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
alkışlar) İşte o zaman ülkemizin büyüme, kalkınma,
gelişme performansının katlanarak arttığını
göreceğiz. 2019 seçimlerinin bu güzel temennileri hayata geçireceğimiz
bir dönüm noktası olmasını temenni ediyorum. Meclisimizin yeni
yasama yılında yapacağı çalışmalarda ortaya
koyacağı birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma
ruhuyla milletimize bu umudu vermesini diliyorum.
Bu vesileyle, geçen hafta
ebediyete, ahirete uğurladığımız Abdulkadir
kardeşime de huzurlarınızda Allahtan rahmet diliyorum, ailesine
başsağlığı diliyorum ve Parlamentomuzun bir mensubu
olarak Rabbim kendisini cennetiyle, inşallah, müşerref
kılsın. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından
Âmin. sesleri)
Bu düşüncelerle bir kez
daha Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 26ncı Dönem Üçüncü Yasama
Yılının hayırlı olmasını,
başarılarla dolu olmasını temenni ediyor, hepinize
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Kalın
sağlıcakla. (AK PARTİ, MHP ve Bakanlar Kurulu
sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugünkü gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için 3 Ekim 2017
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Teşekkür
ederim.
Kapanma Saati: 14.58