TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11inci
Birleşim
19
Ekim 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
Yakup Akkayanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğlunun, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaranın, cezaevlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Başkanlık
Divanı olarak 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutladıklarına ve 19
Ekim Aliya İzzetbegoviçin 14üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, bir ay önce TEOG
kaldırıldığı halde hâlâ 1 milyonu aşkın
öğrencinin liselere nasıl yerleşeceğinin bilinmediğine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Didem Enginin, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
3.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Ali Şekerin, il ve ilçe müftülüklerine nikâh kıyma
yetkisi verilmesinin Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Adana Milletvekili
İbrahim Özdişin, Erzurumda KYK yurduna geç giriş yapan 4
öğrenciye üç günlük yemek yardımı kesme cezası
verildiği iddiasına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Fatma Benlinin, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve 19 Ekim Aliya
İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akının, kaçak olduğu söylenen
Şırnaktaki ocağın yıllardır Türkiye Kömür
İşletmeleri tarafından özel sektöre ihale usulü verildiğine
ilişkin açıklaması
8.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhanın, istifa ettirilen veya istifaya zorlanan AKPli belediye
başkanlarının istifa sebeplerinin ne olduğunu öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.- Bursa Milletvekili Emine
Yavuz Gözgeçin, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve 19 Ekim Aliya
İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Serap Yaşarın, Aliya İzzetbegoviçin ölümünün
14üncü yıl dönümüne ve Keçiören Belediyesinin mültecilerin entegrasyonuna
ilişkin bir projesi hakkında açıklaması
12.- Edirne Milletvekili Okan
Gaytancıoğlunun, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve çiftçilerin
borçlarını ödeyemez hâle geldiklerine ilişkin
açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip
Erdoğanın istifa etmeyen belediye başkanlarıyla ilgili
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Kayseri Milletvekili
Sami Dedeoğlunun, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve 19 Ekim Aliya
İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
16.- İzmir Milletvekili
Müslüm Doğanın, 4 Kasım 2016 tarihinden beri tutuklu bulunan
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın tutukluluk
hâlinin derhâl son bulması gerektiğine ve eş genel
başkanlar ve milletvekilleriyle görüşmelerinin niçin engellendiğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
17.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 19 Ekim Aliya İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü
yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, son bir hafta içerisinde sosyal
medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlar gerekçe
gösterilerek aralarında HDP il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu
birçok kişinin tutuklanmasına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Berat Albayraka ait mailleri haberleştirdikleri için yargılanan
gazetecilere, Osman Kavalanın kendisi hakkındaki suçlamaları
öğrenemediğine, Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları Özlem
Gümüştaş ve Sezin Uçarın gözaltına alınmalarına,
19 Ekim Muhtarlar Gününe ve CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
19.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykalın
sağlık durumuyla ilgilenen herkese teşekkür ettiğine, 19
Ekim Aliya İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü yıl dönümüne, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
istifa etmeyen belediye başkanlarıyla ilgili bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, 19 Ekim Aliya İzzetbegoviçin ölümünün
14üncü yıl dönümüne, 19 Ekim Muhtarlar Gününe, AK PARTİ Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın belediye başkanlarıyla
ilgili bazı ifadeleri konusunda düzeltme yapmasına rağmen CHP
Grup Başkan Vekilinin bunu dikkate almamasına ilişkin
açıklaması
21.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, tekraren, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, belediye
başkanlarının seçilmiş kişiler ve yerel yönetimin
demokrasinin temel taşı olduğuna, bir yolsuzluk söz konusuysa
yargının görevini yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, AK PARTİ Grubunun, sentetik uyuşturucularla ilgili
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin MHP grup önerisi
üzerinde konuşma hakkını kullanmamasına ve ret oyu vermesine
ilişkin açıklaması
26.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, uyuşturucuyla mücadele konusunda
24üncü Dönemde bir komisyon kurulduğuna ve Hükûmetin bu konudaki
kararlı iradesinin devam ettiğine ilişkin açıklaması
27.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, iktidarın
uyuşturucularla ilgili araştırma komisyonu kurulmasına
destek vermemesini kınadığına ilişkin
açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, bütün grupların ortak bir önerisiyle uyuşturucu
ve uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin bir araştırma komisyonu
kurulmasının çok faydalı olacağını
düşündüğüne ilişkin açıklaması
29.- Sağlık Bakan
Ahmet Demircanın, atama bekleyen personelin durumuna ve atamaların
başlama noktasında olduğuna, CHP eski Genel Başkanı
Deniz Baykalın sağlık durumuna ve kendisine geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
30.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykalın
sağlık durumuyla yakından ilgilenen Sağlık Bakanı
ile tüm bakanlara, Başbakana ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
31.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydının 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
32.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Bursa Milletvekili Muhammet
Müfit Aydının 497 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Türkiyenin ve
kadınların bu yasayı hak etmediğine ilişkin
açıklaması
34.- Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhanın, Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Terörizmle Mücadele Küresel
Forumu (TMKF) çerçevesinde 24-25 Ekim 2017 tarihlerinde Mısırın
başkenti Kahirede Terörle Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile
Yargı Aktörleri İlişkisi konulu çalıştaya
katılması Genel Kurulun 10 Ekim 2017 tarihli 5inci Birleşiminde
kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1201)
B) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Meclis Başkanıyla birlikte Genel Kurulu ziyaret eden Nijerya
Cumhurbaşkanı Muhammadu Buhari ve heyeti ile Meclis
Başkanına Hoş geldiniz. denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun, Mersin
Milletvekili Oktay Öztürk ve arkadaşları tarafından,
kullanımı giderek yaygınlaşan ve millî güvenliğimize
bir tehdit olarak yönelen sentetik uyuşturucuların imali,
dağıtımı ve satışına ilişkin süreçlerin
belirlenmesi, tüm yol ve yöntemlerin ortak bir akıl etrafında tahlil
edilip önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması amacıyla 17 Ekim
2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
19 Ekim 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir
tarafından, ataması yapılmayan sağlık emekçilerinin
sorunları ile OHAL KHKleriyle yaygınlaştırılan güvenlik
soruşturması uygulamasının neden olduğu hak
kayıplarının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 19/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve arkadaşları
tarafından, bireysel silahlanmayı azaltmanın,
silahsızlanmaya dönük farkındalığı
arttırmanın ve ateşli silah alışverişinin
engellenmesi yollarının belirlenmesi amacıyla 17/10/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
19 Ekim 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Genel Kurulun 10uncu Birleşiminde kabul
edilen 5 ve 11inci maddelerinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin
talebinin İç Tüzükün 89uncu maddesi uyarınca Danışma
Kurulunca uygun görüldüğüne ilişkin görüşü
2.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 20/10/2017 Cuma günü toplanmamasının Genel
Kurulun onayına sunulmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4
Milletvekilinin İstanbul İli Eyüp İlçesinin Adının
Eyüpsultan Olarak Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/787) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 461)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Anlaşması ile Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/723) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 464)
B) Yeniden Görüşmeleri
Yapılan Tasarılar/Teklifler (Tekririmüzakere)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin
İstanbul İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497) (5 ve 11inci Maddeler)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesine
bağlı ek madde 4le ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesine bağlı geçici madde 9la ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Antalya Milletvekili
Gökcen Özdoğan Ençin, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Aydın Milletvekili
Deniz Depboylunun, Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın 497
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde oyunun rengini
belirtmek üzere yaptığı konuşması sırasında
MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
497) Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Enerji
Piyasası Üst Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Berat Albayrakın cevabı (7/15298)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Elektrik Üst Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrakın cevabı (7/15301)
3.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, elektrik dağıtım
maliyetlerindeki düşüşün hane faturalarına
yansımamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/15405)
19 Ekim 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet
AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanlarının özlük
hakları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Yakup
Akkayaya aittir.
Sayın Akkaya, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin gündem dışı konuşması
YAKUP AKKAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugün,
olmayan demokrasimizin sembol temsilcileri muhtarlarımızın
Muhtarlar Gününü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
Mecliste çalışan emekçilerin birçok sorunu ve problemi vardır.
Meclis çatısı altında hem çalışma koşulları
açısından hem de ücret ve sosyal haklar açısından,
çalışanlar arasındaki farklılıklar devam etmektedir.
Bunlara şöyle bir göz
atacak olursak, birinci sorun olarak ücreti ele almak gerekir. Bu çatı
altında aynı işi yapmalarına rağmen, Anayasanın
ve buna bağlı yasaların amir hükmü olan kanun önünde
eşitlik ilkesine aykırı biçimde, adil olmayan bir
anlayışla farklı ücretlerle Mecliste personelimiz mağdur
edilmektedir. Meclisin güvenliğini sağlayan polislerimize
baktığımızda bu ücret farklılığını
net olarak görebiliriz. Bazı personelimize ek ödemeler
yapılırken diğerlerine bu ödemeler verilmemektedir. Bir an önce
bu adaletsizliklerin giderilerek eşit işe eşit ücret
yaklaşımı çerçevesinde bu sorun çözümlenmelidir.
İkinci sorun
çalışma süreleriyle ilgilidir. Uygulamada gene yasalar ihlal
edilmektedir. Bazı Meclis çalışanları azami günlük
çalışmanın üzerinde çalışmalarına rağmen bu
çalışmalarının karşılığını, hak
ettiklerini alamamaktadırlar, fazla mesai ücretlerini eksik
almaktadırlar. Fazla mesai yapan Meclis emekçilerimiz ne yazık ki bu
ücreti belirlenen fiks ücret üzerinden almaktadır, bu da adil
değildir değerli arkadaşlar. Bu uygulama ayrıca hiç de
hakkaniyetli değildir.
Üçüncü sorun sosyal haklarda
ayrımcılık yapılmasıdır. Örneğin Mecliste
personelin işe gidip gelmesiyle ilgili servisler
kaldırılmıştır, bunun yerine taşıma
kartı verilmektedir ama bu Meclisteki siyasi parti gruplarında
çalışanlara ve danışmanlara bu haklar verilmemektedir, bu
da bir ayrımcılıktır, bunların da düzeltilmesi
gerekir.
Değerli milletvekilleri,
bu doğru bir yaklaşım olmadığı gibi, dördüncü
sorun da çalışan personelin kadro sorunudur. Şöyle bir örnek
vermek istiyorum: Kulislerde bize çay veren arkadaşlarımız var;
bir kısmı kadrolu, bir kısmı 4/Cli, bir kısmı
taşeron olarak çalışıyorlar. Hepsi aynı işi
yapıyorlar ama farklı statülerde çalıştıkları
için onlar ücret ve sosyal haklar konusunda mağdur oluyorlar. Bu da çok
doğru bir yaklaşım değil. Bunun da bu işlerin de bu
haksızlıkların da bir an önce giderilmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Bir diğer sorun da
taşeron sorunudur. Meclisimizin çatısı altında taşeron
çalıştırılmaktadır. Bugün taşeron sistemi
amacının dışına çıkmış, asıl
işin bir parçası olmuştur. Ülkemizde çalışma
hayatının kangreni olan taşeron sistemi
kaldırılmalı ama, lakin, fakat demeden kamudaki bütün
taşeron işçiler mevcut
çalıştırıldıkları arkadaşların
ücretleri ve haklarıyla işlerine devam etmelidir.
Diğer bir sorun da:
Milletvekillerimize milletvekilliği süresince katkı sağlayan,
statüleri şoför, sekreter ve danışman olan personel
arkadaşlarımız vardır; milletvekili
arkadaşlarımızın görevi bittiğinde bunlar kıdem
tazminatını alamamakta, ayrıca işsizlik sigortasından
yararlanamamaktadırlar. Bu da çok doğru bir olay değildir ve
Mecliste çalışan 550 milletvekilimizin personeli olan
danışman, sekreter ve şoför arkadaşlarımızın
bu konudaki mağduriyeti giderilmelidir.
Değerli arkadaşlar,
bir söz vardır Eğer mahallenin temiz olmasını
istiyorsanız öncelikle kapınızın önünü temizleyeceksiniz.
diye. Türkiye'de çalışma hayatının sorunları dağ
gibi büyüktür. Türkiye Büyük Millet Meclisi tespit edilen sorunları,
çalışma hayatının sorunlarını çözmek için burada
yasalar, kanunlar çıkarmaktadır. Bu yasaları, kanunları çıkarırken
adil olmak zorundadır ve en önce, her şeyden önce Büyük Millet
Meclisinin güvenilir bir kurum olduğunu ortaya koyabilmesi için kendi
bünyesinde çalıştırdığı personelini adil olarak
burada çalıştırmak, yasalardan, sosyal haklardan onların
yararlanmasının önündeki engelleri kaldırmak zorundadır.
Bunu yapamadığınız zaman herkes şunu söyler: Ya sen
ilk önce kapının önünü temizle, ondan sonra bizim
sorunlarımıza bak.
Onun için, burada, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde gece gündüz demeden bize hizmet veren, bize katkı
sağlayan bütün çalışanların mağduriyetinin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bütçesinin görüşüleceği bu süreç içinde ortadan
kaldırılmasını Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine
sunuyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Akkaya.
Gündem dışı
ikinci söz, Muhtarlar Günü münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili
Mücahit Durmuşoğluna aittir.
Sayın
Durmuşoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 19 Ekim Muhtarlar Günü münasebetiyle söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi, ekranları başında bizleri
izleyen tüm vatandaşlarımızı ve özellikle
muhtarlarımızı saygıyla selamlıyorum.
19 Ekim 1829 tarihinde
gerçekleştirilen İstanbulun nüfus sayımı vesilesiyle
yayınlanan hattıhümayunda, muhtarlık kurumunun tesisine giden
yol açılmış, devlet ile millet arasında çok önemli bir
köprü kurulmuştur.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın liderliğinde ortaya konulan
yeni yaklaşımın doğal bir sonucu olarak bu tarihî günden
hareketle, 19 Ekim 2015 tarih ve 29507 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan (2015/11) sayılı Başbakanlık Genelgesiyle
her yıl 19 Ekim tarihinin Muhtarlar Günü olarak kutlanması
kararlaştırılmıştır. Biz de Hükûmet olarak
ülkemizdeki yerel demokrasinin en eski örneğini oluşturan
değerli muhtarlarımıza özel bir günü ihdas etmiş
olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
19 Ekim Muhtarlar Günü olarak
kutlanmasının kabul ve ilan edilmesi, devletimiz ve Hükûmetimizce
muhtarlarımıza verilen değerin çok önemli bir göstergesidir. Bu
yaklaşımın sonucu olarak, 2002de 97 TL olan muhtar
maaşları bugün 1.503 TL seviyesine çekilerek özlük haklarında da
çok büyük bir gelişme sağlanmıştır.
Muhtarlarımızın
merkezî idareyle ilişkilerini kuvvetlendirmek,
vatandaşlarımızdan kendilerine ulaşan taleplerin en etkin
şekilde ilgili kurumlara iletilmesini sağlamak amacıyla
İçişleri Bakanlığımızca Muhtar Bilgi Sistemi
hayata geçirilmiştir. Ülkemizdeki 18.309u köy, 31.944ü mahalle olmak
üzere toplam 50.253 muhtarın hayat standartlarının yükseltilmesi
ve devletle olan iletişimlerinin güçlendirilmesi, aslında sadece
muhtarlarımıza değil, vatandaşımıza sunulan
hizmet kalitesinin artırılmasına yönelik modern ve
çağdaş bir anlayışı da bünyesinde
barındırmaktadır.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın muhtarlarımızla rutin hâle
getirdiği buluşmalar valilerimiz, kaymakamlarımız ve
milletvekillerimizce de gerçekleştirilmekte, böylece vatandaş ile
devlet arasındaki bağ daha da pekişmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 15 Temmuz şehitlerimiz arasında 2 de
muhtarımızın olması, o gece tüm engelleme çabalarına
rağmen muhtarlarımızın köylerinde ya da mahallelerinde demokrasiye
sahip çıkmaları ülkesine ve milletine sahip çıkma
kararlılıklarını gerektiğinde canlarıyla ortaya
koyduklarını göstermiştir.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak
seçilmişim ve benim muhtarım da seçilmiş. Demokrasi
noktasında benim muhtarımla aramda bir fark yok; o da seçilmiş
ben de. diyerek demokrasi kültürünün gelişmesinde seçilmişlerin
yerini işaret etmiş, aynı zamanda muhtarlarımızın
bu noktadaki önemini de vurgulamıştır.
Yerel yönetimden gelen bir
liderin önderliğinde, ülkemizin 2002den sonra geçirmeye
başladığı değişimin içinde
muhtarlarımızın da yer alması bizlere büyük bir sorumluluk
yüklemektedir. Bir yanıyla yerel demokrasinin en eski örneğini temsil
eden, diğer yanıyla da devletimizin en küçük ve her noktadaki
parçası olan muhtarlarımız, bulundukları mahalle ve
köylerde devletimizin tüm kurumlarını temsil etmektedir.
Sorunların çözülmesinde
insan ve hizmet odaklı siyaset anlayışının
icrasında vazgeçilmez bir konuma sahip, üzerinden yaklaşık iki
yüzyıl geçen, idari teşkilatımızın mihenk taşlarından
birisi olan binlerce köy ve mahalle muhtarımız millî iradeyi ve
milletin devletine olan güvenini yansıtan en eski örneklerdendir. Onlar
âdeta devletimizin uç beyi olarak milletimizin gözü kulağı
durumundadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vatandaşlarımızın devletimize
ihtiyaç duyduğunda çalacakları ilk kapının
muhtarlıklarımız olduğu bilincindeyiz. Bu açıdan
bakıldığında muhtarlık devlet kurumlarıyla
ilişkilerde aracı bir rol oynarken, diğer yanıyla da
çağdaş kamu yönetim anlayışının en temel
unsurlarından birisi olan yönetime
katılımcılığı kolaylaştırmaktadır.
Hükûmetimiz
muhtarlarımızın her alandaki fonksiyonunun, fedakârca
çalışmalarının farkındadır ve kendileri için
ihtiyaç duyulan tüm iyileştirmeleri en hızlı şekilde hayata
geçirmek amacıyla çalışmaya devam edecektir.
Bu vesileyle, görevi
başında bu aziz vatan ve millet uğrunda şehit düşen
bütün muhtarlarımıza Yüce Rabbimden rahmet diliyor, bir taraftan
devleti, bir taraftan da milleti temsil eden, ülkemizin dört bir yanındaki
kıymetli muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü en içten
dileklerimle kutluyor, hayırlı ve başarılı görevler
diliyorum.
Hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
üçüncü söz, cezaevleri hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Ayşe
Acar Başarana aittir.
Buyurun Sayın Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
3.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın,
cezaevlerine ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ama konu cezaevleriyken,
şu anda muhtemelen ekranları başında bizi izleyen,
cezaevinde olan, şu anda tutsak edilen milletvekili
arkadaşlarımızı, belediye eş
başkanlarımızı ve siyasi soykırım
operasyonlarıyla şu anda cezaevinde tutulan bütün siyasi
tutsakları da buradan saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli
arkadaşlar, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiyenin
en krizli, en kaoslu alanlarından biri maalesef cezaevleri. Gerçekten
şu anda görünmeyen, kapatılmış bir alan olan ancak kanayan
bir yara olarak cezaevi ve cezaevi uygulamaları karşımıza
çıkıyor. Her gün mütemadiyen bizler ya da basın, cezaevindeki
işkenceler, hak ihlalleri, onur kırıcı birtakım
uygulamalarla ilgili bilgi sahibi oluyoruz. Bunlarla ilgili size sadece birkaç
örnek vererek geçeceğim ancak şöyle kategorik olarak saymak
gerekiyor: En temel sorun, aslında çözüm süreci döneminde üzerinde
konuşulan, belli bir mutabakata da varılan hasta tutsaklar meselesi.
Bugün yüzlerce hasta tutsak cezaevinde tabutuyla çıkmayı bekliyor
çünkü Adli Tıp Kurumu bir Cezaevinde kalabilir. raporu verebiliyor ama
bir müdahaleyle Cezaevinde kalamaz. raporu verebiliyor. Ki biz Adli
Tıbbın da içerisinde bir sürü cemaatçinin olduğunu ve buna
karşı operasyonlar yapıldığını da baz
alırsak eğer aslında Adli Tıp Kurumunun verdiği
raporların da çok da gerçekçi olmadığını biliyoruz.
Ancak 2 tane örnek vereyim: Düzce Cezaevinde Selami Keleş var,
şizofrenik belirtileri var epilepsiyle birleşmiş, günde 3-4 defa
kriz geçirmesine rağmen, tek başına hayatını idame
edememesine rağmen bugün cezaevinde tutuluyor.
Yine, Düzce Cezaevinde hasta
mahpus, Atilla Coşkun... Beynindeki tümör artık gözle görülür bir
şekilde olmasına rağmen hâlâ bununla ilgili bir adım
atılmış değil ve cezaevinde tutuluyor.
Bu hasta tutsakları
meselesinde bunlar gibi size yüzlerce hasta tutsağı buradan
sayabilirim ama Sadece bununla mı kalıyor? derseniz hayır. Bir
de artık cezalandırma yöntemine dönen sürgün meselesi var. Her gün
cezaevlerinde bir yerden bir yere tutsakların sürgün edildiği
haberleriyle uyanıyoruz. Belki vicdanlarınıza seslenir ya da
belki bir daha düşünürsünüz diye söylüyorum, en son olarak dün 84
yaşındaki Sise adında bir kadın -84 yaşında,
bakın, zaten hukuk devletinde 84 yaşındaki bir kadının
cezaevinde tutulmayacağını biliyoruz ama- Muş Cezaevinden
kelepçelenerek aç susuz bir hâlde Tarsus Cezaevine kadar sürgün edildi. Bence
bunun üzerine düşünmemiz lazım değerli arkadaşlar, 84
yaşındaki bir kadının topluma nasıl bir zararı
olabilir ya da toplumda nasıl güvenliğini tehdit edebilir ya da
başka bir yol, yöntemi yok mu? Yani, biz biliyoruz ki tutuklama bir
tedbir, başka şekilde de tedbirler uygulanabilir, ev hapsi de
uygulanabilir, o kadın, evinde de aslında bir şekilde
cezası uygulanabilirken, şu anda 84 yaşındaki bir
kadın, cezaevinde ve sürgüne maruz kaldı. Bunun gibi onlarca örnek
yine sayabilirim.
Evet, değerli
arkadaşlar, cezaevi meselelerinden bir tanesi daha süngerli oda meselesi.
Süngerli odanın ne olduğunu ben size isterseniz
açıklayayım. Etrafı kapalı bir oda, ortasında bir
klozet, etrafı camekânlı ve tutsaklar orada tutulup bütün
kişisel ihtiyaçlarını giderebilmeleri için de bir alan
yaratılmayıp insanlar sürekli gözlem odalarında tutuluyor.
Özellikle kadınlar erkeklerin gözetimi altında kişisel ihtiyaçlarını
bile gidermek zorunda bırakılıyorlar. Bu kadar onur
kırıcı davranışlar var.
Artık cezaevindeki
işkenceyi, darpları saymıyoruz bile ama hazır
işkenceden söz etmişken Başkanlık Divanına bir sorum
var: Geçen haftalarda ben işkenceyle ilgili bir önerge verdim.
Başkanlık Divanından önergenin kaba ve yaralayıcı
olduğu gerekçesiyle önergem reddedildi. Değerli arkadaşlar, bu
ülkede işkenceyi insanlığa karşı suç olarak
tanımladığımızı geçenlerde söylemiştim.
Asıl bizi yaralaması gereken, asıl insanlık onuruna saldırı
olan işkenceyken bunu dillendirmenin kaba ve yaralayıcı
olduğu tek ülke Türkiyedir herhâlde. Eğer kaba ve
yaralayıcı cümleler duymak istemiyorsak, gelin cezaevlerindeki bu
işkenceleri araştıralım. Bakın, 1980 döneminde
Diyarbakır Cezaevinin bizi getirdiği nokta ortada, bir tane daha,
hatta onlarca cezaevi daha yaratmaya ihtiyacımız yok diyorum.
Umarım bu konuda biraz düşünürsünüz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlık Divanı olarak 19 Ekim Muhtarlar
Gününü kutladıklarına ve 19 Ekim Aliya İzzetbegoviçin 14üncü
ölüm yıl dönümüne ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, demokrasimizin ve idari yapılanmamızın en temel
yapı taşı konumunda yer alan, vatandaşımızın
köyünde, mahallesinde hem komşusu hem hizmetkârı hem de gittiği
ilk kapı olan değerli muhtarlarımızın 19 Ekim
Muhtarlar Gününü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
olarak biz de buradan tebrik ediyoruz. Milletin devletiyle arasındaki
köprü olma vazifesini her türlü cefası, çilesi ve zahmetiyle
göğüsleyen köy ve mahalle muhtarlarımız her daim devletimizin de
başının tacı olmuştur. Bu vesileyle, buradan bir kez
daha tüm muhtarlarımıza Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
olarak sevgi, saygı ve selamlarımızı sunuyoruz.
Yine, bugün, burada Biz de
zalimlerden olursak zulme karşı savaşmamızın bir
anlamı kalmaz. Kitapa uyacağız. diyen
yüzyılımızın mücahitlerinden merhum Aliya
İzzetbegoviçi anmadan geçemeyeceğim. 19 Ekim 2003te Hakka yürüyen
merhum İzzetbegoviç, Bosna Hersekin
bağımsızlığı için verdiği mücadeleyle
başta ülkesi olmak üzere tüm İslam âlemine adını altın
harflerle yazdırmıştır. Ülkesinin ve milletinin
bağımsızlığı için savaş alanında
siperlerden diplomasi masasına her alanda en önde yer alan bu büyük lideri
ve şahsında Bosna şehitlerini buradan milletimiz adına
rahmetle, duayla bir kez daha yâd ediyoruz.
Sisteme giren 15 sayın
milletvekiline de İç Tüzük 60 gereği bir dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Adıgüzel
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, bir
ay önce TEOG kaldırıldığı halde hâlâ 1 milyonu
aşkın öğrencinin liselere nasıl yerleşeceğinin
bilinmediğine ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bundan bir ay önce tepeden
inme bir kararla TEOG kaldırılmasına rağmen, bugün
olmuş biz hâlâ 1 milyonu aşkın öğrencinin liselere
nasıl yerleşeceğini bilmiyoruz. Milyonlarca gencin geleceği
son dakika alınan kararla heba edilirken on beş yıllık AKP
iktidarı yine üniversitelere, sivil topluma, muhalefete kulak vermeden
kendi bildiğini okuyor. Yaptım oldu zihniyetinin faturasıysa
ülkenin çocuklarına, gençlerine ödetiliyor. 2005te LGS gitti, yerine OKS
geldi. Kendi icraatını beğenmeyen AKP 2007de bu sefer OKS
yerine üç aşamalı SBSyi getirdi. O da yetmedi, SBS içinde defalarca
değişikliğe gidildi. 2014te SBS oldu sana TEOG. Dönemin AKPli
bakanlarının yere göğe
sığdıramadığı TEOGa biçilen ömür üç yıl
oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Şimdi ben size soruyorum: Sizin keyfî
uygulamalarınızla geleceği karartılan yüz binlerce
gencimizin dökülen her bir gözyaşının hesabını kim
verecek?
BAŞKAN Sayın
Engin
2.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yerel demokrasimizin en eski
ve köklü kurumlarından biri olan köy ve mahalle
muhtarlıklarımız kültürümüzün, sosyal ve toplumsal hayatımızın
çok önemli bir kurumudur. Muhtarlarımız tarafsız ve partisiz
olarak her vatandaşımızın sorununa fedakârca ve özveriyle
koşarak yardımcı olurlar. Ancak AKP Hükûmeti bir taraftan muhtarlarımızın
yetkilerini ellerinden alırken diğer taraftan da bu kurumumuzu
siyasileştirmeye çalışıp kendi çıkarlarına alet
etmekten çekinmedi. Bu durum doğal olarak muhtarlık müessesesinin
toplum içindeki saygınlığının
yıpratılmasına neden olmakta, verilen hizmetiyse
zorlaştırmaktadır. Cumhurbaşkanının
muhtarları saraya çağırıp onları dinlemeden siyasi
mesajlar vermesi bu kurumu siyasileştirme çabasının açık
göstergesidir. Muhtarlarımızın partisiz ve tarafsız olarak
etkin hizmet sunabilmeleri için üzerlerindeki siyasi baskıları
kaldırıp sosyal ve ekonomik haklarını iyileştirmeliyiz.
Tüm köy ve mahalle muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü selam ve
sevgilerimle kutluyorum.
BAŞKAN Sayın
Yalımın yerine Sayın Bektaşoğlu
3.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ilişkin
açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Muhtarlık kurumu
demokrasimizin en vazgeçilmez, kutsal kurumudur. Anayasa ve yasalardan
aldıkları yetki ve sorumluluklarla köy ve mahallerimizde yaşayan
yurttaşlarımızın devlet kurumlarıyla ilişkilerini
düzenlemede, kamu hizmetlerinin sürdürülmesinde etkin rol üstlenirler.
Böylesine önemli bir görev taşıyan bu güçlerinin farkında
olmalı ve asla yetki ve sorumluluklarını, temsil özelliklerini
siyasete alet etmemeli, siyaset kurumunun bir parçası olmamalı, halk
adına halkın çıkar ve menfaatlerine uygun davranmalı, görev
sürelerinde eşitlik, adalet, hakkaniyet ilkesinden sapmadan
tarafsızlıklarını korumalıdırlar. Cumhuriyetin ve
demokrasinin korunup gelişmesi ve güçlenmesi buna bağlıdır.
Ülkemizde pek çok muhtarımızın da bu özellikte olduğuna
inanıyorum. Muhtarlarımızın ekonomik, sosyal haklarla
birlikte daha saygın konuma ulaştırılmaları
gerektiğini bir kez daha belirterek 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutluyor,
görev yaptıkları aza ve heyetlerine, temsil ettikleri
halkımıza sevgi ve saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şeker
4.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, il ve ilçe
müftülüklerine nikâh kıyma yetkisi verilmesinin Anayasaya
aykırı olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Sayın Başkan, Nüfus Kanununda
yaptığınız değişiklikte -tasarıda maddenin
gerekçesi olarak- vatandaşlarımızın evlenme
işlemlerini kolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde
hizmet almalarını sağlamak amacıyla il ve ilçe
müftülüklerine, dolayısıyla da imamlara evlendirme memurluğu
yetkisi verilmektedir. Toplam 1.398 belediye bulunmaktadır. 2016
yılında 559.832 nikah kıyılmıştır. Memur
başına günde 1 nikah bile düşmemektedir. Gerekçeniz işlemleri
hızlandırmak değil, laikliği ihlal etmek, din ve devlet işlerini
birbirine karıştırmak, toplumu bölmek ve kirli işlerinizi
din kisvesi altında örtmektir. Anayasa'nın Herkes dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. ilkesine
aykırı davranıyorsunuz, toplumu bölüyorsunuz.
Nüfusa çocuk kaydettirme
konusunda sözlü beyanla kayıt düşünülüyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdiş
5.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Erzurumda
KYK yurduna geç giriş yapan 4 öğrenciye üç günlük yemek
yardımı kesme cezası verildiği iddiasına ilişkin
açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın Gençlik ve
Spor Bakanına: Sosyal medyada bugün gördüğümüz bir haberde,
Erzurumda KYK yurduna geç giriş yapan 4 öğrenciye üç günlük yemek
yardımı kesme cezası verildiği konuşuluyor. Bu iddia
doğru mudur? Bir gün geç geldi diye üç gün boyunca yemek
yardımını kesmek vicdani midir? 18 yaşından büyük bir
insanın milletvekili olabildiği bir ülkede 18 yaşından
büyük bir öğrenciyi yurda giriş çıkış saatlerine
bakarak cezalandırmak sizce mantıklı ve adaletli midir? Hak,
hukuk, adalet diyoruz Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın
Benli
6.- İstanbul Milletvekili Fatma Benlinin, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve 19 Ekim Aliya İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
FATMA BENLİ
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Yerel demokrasimizin en küçük
nüvesini oluşturan değerli muhtarlarımızın Muhtarlar
Gününü kutluyorum.
Ayrıca, hepimizin yüreğinde
Bilge Kral olarak kalmaya devam edecek olan rahmetli Aliya
İzzetbegoviçi ise ölüm yıl dönümünde anmak istiyorum. Aliyanın
Avrupanın göbeğinde gerçekleşen vahşet sonrasında
Affedip affetmemekte serbestsiniz ancak unutmayın, unutursanız
tekrarlanır. sözleri ya da Bizi öldürüyorlar ancak
başaramayacaklar. sözleri, Bizi gömdüler ama tohum olduğumuzu
bilmiyorlardı. sözleri aslında geleceğe ışık
tutacak niteliktedir ama bence dünyanın yüreğinde en büyük
sızı olarak kalacak olan şey Her şey bittiğinde
hatırlayacağımız şey
düşmanlarımızın sözleri değil,
dostlarımızın sessizliği olacaktır. ifadeleriydi.
Rahmetli Aliya düşünceleri örnek alınması gereken Bilge Kral
sözünü hak eden bir liderdi; kendisini rahmetle anıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Akın.
7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
kaçak olduğu söylenen Şırnaktaki ocağın
yıllardır Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından özel
sektöre ihale usulü verildiğine ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkanım, teşekkürler.
Bir Bakan düşünün ki,
çıkıp basına rahatlıkla, sorumluluğu olmasına
rağmen 7 kişinin ölümü sonrasında Maden kaçaktı.
diyebiliyor. Demezler mi Ey kardeşim sen nasıl konuşuyorsun? Bu
ülke senin babanın çiftliği değil, burası kaçaktı da
senin elin armut mu topluyordu? diye? Şırnaktaki bu ocak
yıllardır Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından özel
sektöre ihale usulü verilmiyor mu? 2017 yılının Mart ayında
en son ihale yapıldı ve bir özel firma bu işi almadı
mı? Ey Bakan, sen bakanlığı yanlış
anlamışsın, bakan derken havaya bakmayacaksın, işine
bakacaksın. Bu ocak kaçak. deyip kaçamazsınız.
Şırnaktaki bu ocak yıllardır Türkiye Kömür
İşletmeleri tarafından özel sektöre ihale usulü veriliyor, hatta
bu kömürler resmî kurumlara satılıyor. Üretilirken kaçak olup da
satılırken nasıl yasal oluyor? Siz milletle dalga mı
geçiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın
Gürer
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Muhtarlar Günü,
ülkemizde 50 bin muhtar var. Muhtarlarımız için çok söz söylüyoruz
ama az şey yapıyoruz. Örneğin, muhtarlarımızın
belediye meclis üyelerinde bir temsilcisinin doğrudan bulunması için
kanun teklifi verdim. Bunun Meclisimiz tarafından bir an önce
değerlendirilmesini talep ediyorum. Ayrıca, muhtarlarımız
muhtarlık bittikten sonra silah ruhsat harçlarını ödemek zorunda
kalıyorlar. Bu konuda muhtarlarımızın lehine düzenleme
yapılmasını talep ettik. Keza, muhtarlarımız köyden
şehre geldiğinde yol parasını dahi kendileri
karşılıyorlar. Ayrıca, her muhtarın bir
yardımcısı olması gerekiyor artık günümüzün
teknolojisinde, özellikle büyük mahallelerde. Bu anlamda yanında
çalışacak kişinin de sigortası devlet tarafından
karşılanmalı.
Kısacası,
muhtarlarımıza söz söylemek yerine icraata geçmeliyiz. Demokrasinin
en önemli noktası, herkesin seçimle geldiği yer diye bakıyoruz
ama ne yazık ki muhtarlarımızı sevdiğimiz kadar
sorunlarını çözmek için tekliflerimizi gündeme almıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tarhan
9.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, istifa
ettirilen veya istifaya zorlanan AKPli belediye başkanlarının
istifa sebeplerinin ne olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
AKP iktidarı,
çeşitli gerekçelerle Türkiye'nin birçok ilinde seçilmiş olan il ve
ilçe belediye başkanlarını görevden almış ve yerine
kayyum atamıştır. Ancak AKP belediye başkanlarıyla
ilgili durum söz konusu olduğunda görevden alma yerine baskıyla
istifa ettirilmektedir.
Bugün son yapılan
açıklamada Ankara, Bursa ve Balıkesir Büyükşehir Belediye
Başkanlarının da istifa edecekleri, etmezlerse bedelinin
ağır olacağı söylenmiştir. Vatandaşın
bilmeye hakkı var, istifa ettirilen AKPli belediye
başkanlarının istifa sebebi nedir? FETÖ ile yolsuzlukla
alakaları var mıdır?
BAŞKAN Sayın
Kılıçın yerine Sayın Gözgeç
10.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ve 19 Ekim Aliya İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ
(Bursa) Öncelikle toplumun âdeta kılcal damarları olan
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyorum.
Bugün, ayrıca, bilge
insan Aliya İzzetbegoviçin 14üncü ölüm yıl dönümü. O, bir ülkenin
kaderini değiştirdi. 1970 yılında İslamî Manifestoyu
yayınlayarak yeniden uyanış ve dirilişe çağıran,
Saraybosna bombalanırken askerleriyle cephede ve siperde kalan Aliya
İzzetbegoviç, bizlere, inanmış bir liderin tüm İslam
coğrafyasına umut olabileceğini gösterdi.
Batı hiçbir zaman uygar
olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen
sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı
gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur. Ölmeye
hazır olan insanlar ölmeye hazır olmayanlara karşı galip
gelirler. Her şeye kadir olan Allaha ant olsun ki köle
olmayacağız. diyen özgürlük savaşçısı bilge
insanı rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın
Yaşar
11.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın,
Aliya İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü yıl dönümüne ve Keçiören
Belediyesinin mültecilerin entegrasyonuna ilişkin bir projesi
hakkında açıklaması
SERAP YAŞAR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken Bosna-Hersekin
efsane lideri Aliya İzzetbegoviçi ölümünün seneidevriyesinde rahmetle
anıyorum.
Bugün sizlere Keçiören
Belediyesinin mültecilerin entegrasyonuna ilişkin iyi örnek teşkil
eden bir projesinden bahsetmek istiyorum. Projenin adı Göçmen Hizmetleri
Merkezi Proje kapsamında ilçe özelinde göçmen ve mültecilere eğitim,
sağlık, sosyal hayata uyum gibi konularda destek, hizmet ve
eğitimleri verilmekte; hak ve yükümlülükleri konusunda kısa süreli
eğitimlerle bilinçlendirilmekteler. Kamu hizmetlerine erişimleri
kolaylaştırılarak gereksinim duydukları veya
eksikliğini hissettikleri hizmetler konusunda verilen
danışmanlık hizmetiyle toplumsal uyumları güçlendirilmekte.
Örgün eğitime devam eden çocuklara okul dışı
zamanlarında Türkçe dil eğitimi sağlanmakta. Kadınlara
kadın sağlığı, aile planlaması eğitimleri
verilmekte. Keçiören Belediyesi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özdemirin yerine Sayın Gaytancıoğlu
12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, 19
Ekim Muhtarlar Gününe ve çiftçilerin borçlarını ödeyemez hâle
geldiklerine ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Muhtarlar Günü.
Muhtarlarımız mahallelerindeki icra işlerini takip etmek ve
fakirlik belgesi vermekten işlerini yapamaz hâle geldiler. Mahallenizdeki
veya köyünüzdeki muhtarı bir ziyaret edin de ne kadar çok borçlu insan
olduğunu görün.
En borçlu kesimden biri de
çiftçiler. Çiftçilerimiz, artık, borçlarını ödeyemez hâle
geldiler. Tarım kredi kooperatifleri, özel bankalar ve Ziraat
Bankasına olan toplam borç 85 milyarı aşmış durumda;
tefecilere olan borçlar ayrı. Bunun dışında hazine
destekli kredi diyorsunuz, sıfır faizli kredi diyorsunuz, sonradan
faiz istiyorsunuz. Örneğin, Meriç Subaşı beldesinden Hüseyin
Serin kardeşimiz hazine destekli bir traktör alıyor ama faiz
ödemekten perişan oluyor; sözde sıfır faizli. Hani faizsizdi?
diye soruyor, Gidip özel bankadan alsaydın daha çok faiz öderdin.
diyorlar. Nerede adalet?
BAŞKAN Sayın
İrgilin yerine Sayın Arık
13.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, AKP Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın istifa etmeyen belediye
başkanlarıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Genel Başkanı
Sayın Erdoğan, istifası istenen belediye başkanları
için İstifa etmezlerse neticesi ağır olur. şeklinde
açıklama yapmış. Bu açıklama, Türkiye Cumhuriyeti devleti
adına, hukuk adına, demokrasi adına utanç verici bir durumdur.
Bu açıklamayla Bunlar seçimle gelmedi. Dalavereyle gelen, alavereyle
gider. mi demek istiyorsunuz? Geçmişte söyledik, yine söylüyoruz: Seçimle
gelen seçimle gitmeli. Eğer görevden alınmalarını gerektiren
bir suç varsa bu durumda yapılması gereken tehditle
istifasını istemek değil, hukuki sürecin
başlatılmasıdır. Biz, Cumhurbaşkanı Sayın
Erdoğanı da bu haksızlık karşısında AKP
Genel Başkanı Erdoğana müdahale etmeye davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ençin yerine Sayın Dedeoğlu.
Buyurun
14.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bugün 19 Ekim
Muhtarlar Günü. Devlet ile halk arasında köprü vazifesi yaparak en zor
görevlerden birini üstlenen; il, ilçe ve köylerimizde yaşanan
sıkıntılar muhtarlar ve kamu kuruluşlarının
ortaklaşa çalışması sonucu en kısa sürede çözüme
kavuşmaktadır. Muhtarlarımız bizim mesai
arkadaşlarımızdır. Yaptığımız
işlerde her zaman beraber hareket ettiğimiz ve uyum içerisinde
çalıştığımız için bunu söylüyorum.
Muhtarlarımız kendi sorumluluk alanlarında bizlerin âdeta gözü
kulağı oluyor. Çünkü seçildikleri mahalle ve köylerde durumu en iyi
bilen onlardır. Bu vesileyle, üç yüz altmış beş gün yirmi
dört saat çalışan muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar
Gününün hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Bu duygularımla, en
derin saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Taşkın
15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
19 Ekim Muhtarlar Gününe ve 19 Ekim Aliya İzzetbegoviçin ölümünün
14üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözlerime başlarken
Bosna-Hersekin efsane lideri Aliya İzzetbegoviçi ölümünün seneidevriyesinde
rahmetle anıyorum.
Devletin vatandaşa
dokunan en sıcak eli ve vatandaş nezdindeki belki ilk
kapısı olan muhtarlarımıza ilişkin özellikle son
yıllarda ortaya konulan yeni yaklaşımın doğal bir
neticesi olarak 2015 yılından beri 19 Ekim tarihi Muhtarlar Günü
olarak kutlanmaktadır.
Özellikle Sayın
Cumhurbaşkanımızın muhtarlarımızla rutin hâle
getirdiği buluşmaları, vatandaşımızla devletin en
üst kademeleri arasındaki bağın pekişmesini sağlamaktadır.
Milletvekili olarak muhtarlarımız bizim için yerelde hizmet üretme
noktasında çözüm ortağımızdır. Ben bu vesileyle görevi
başında milletimize hizmet için şehit düşen bütün
muhtarlarımıza Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum, kıymetli
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü en içten dileklerimle
kutluyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Son olarak
Sayın Doğan
16.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın, 4
Kasım 2016 tarihinden beri tutuklu bulunan HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaşın tutukluluk hâlinin derhâl
son bulması gerektiğine ve eş genel başkanlar ve
milletvekilleriyle görüşmelerinin niçin engellendiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Sayın Başkan, 4 Kasım 2016 tarihinden beri
tutuklu bulunan Eş Başkanımız Selahattin
Demirtaşın tutukluluk hâlinin derhâl son bulması gerekmektedir.
Türkiye demokrasi mücadelesinde çok önemli bir yeri olan bir siyaset
insanının demokratik siyaset alanından dışlanması
sizi rahatsız etmiyor mu? Adalet Bakanına soruyorum: Eş genel başkanlarımız
ve milletvekilleriyle görüşmelerimiz niçin engellenmektedir? Bunun
gerekçesini Türkiye kamuoyuyla paylaşmanız sizin göreviniz değil
midir?
BAŞKAN Şimdi,
sisteme giren sayın grup başkan vekillerine iki dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 19 Ekim Aliya
İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü yıl dönümüne ve 19 Ekim Muhtarlar
Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün,
bağımsız Bosna-Hersekin ilk Cumhurbaşkanı Aliya
İzzetbegoviçin vefatının 14üncü seneidevriyesidir.
Gençliğinden itibaren Bosna halkı üzerindeki baskı ve zulümleri
gidermek için fikir üretmiş, mücadele etmiştir. İzzetbegoviç,
cesareti, kararlılığı ve mücadeleci kişiliğiyle
öne çıkan bir liderdir. En kanlı rejimlerin ve katliamların
yaşandığı dönemde dahi kendi davasının
gereklerini yerine getirmekten, millî ve manevi değerleriyle birlikte
mücadele etmekten vazgeçmemiştir. O, hak olanın hayata geçmesi
uğruna mazeret kabul etmeyerek çalışan bir liderdi.
Hayatının son dönemlerinde sadece emekli maaşıyla
yaşamış, miras olarak kitaplarını ve uğruna bir
ömür harcadığı bağımsız Bosna
topraklarını bırakmıştır. O, Ölmeye hazır
olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara galip gelirler. sözüyle
adanmışlığın simgesi, Türk-İslam
coğrafyasının önemli liderlerinden birisidir. O, hem bir filozof
hem büyük bir siyaset ve devlet adamıdır. Mücadeleyle geçen ömrünü
beş kavram üzerinden şekillendirmişti: İslami bir bilincin
inşası, hukuk, özgürlük, ahlak ve eleştiri. Onun tüm
insanlığa ve İslam dünyasına mirası bu beş
kavramı yeniden düşünmektir. Vefatının yıl dönümünde
başta Aliya İzzetbegoviç olmak üzere Bosnanın
bağımsızlığı için can veren aziz şehitleri
rahmetle, gazileri minnet ve şükranla anıyorum.
Bugün Muhtarlar Günü.
Ülkemizde toplam 50.217 köy ve mahalle muhtarı görev yapmaktadır.
Devlet ile vatandaş arasındaki iletişimi sağlayan,
vatandaşın beklentilerini ilk elden yetkili makamlara
ulaştıran muhtarlarımız demokrasinin temel taşlarından
birisidir. Vatandaşımızın birçok işlemine
çalışma saati anlayışından uzak bir şekilde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
özveriyle yerine getirmeye çalışan muhtarlarımızın
büyük çoğunluğu sadece muhtar maaşıyla geçinmektedir.
Muhtarlık hizmetlerinin verildiği binaların kira, elektrik, su,
yakacak, telefon ve internet gibi zaruri giderleri çoğu zaman muhtarlar
tarafından karşılanmaktadır. Muhtarlarımız zorluk
içerisinde vatandaşlarımıza hizmet etme gayretindedir. Görev ve
sorumlulukları günbegün artan muhtarlarımız hak ettikleri
maaş ve özlük haklarından uzaktır. Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak muhtarların sorunlarını Mecliste gündeme getirdik
ve gündeme getirmeye devam edeceğiz. Muhtarlıkların zaruri
giderlerinin belediyeler ve valilikler tarafından
karşılanması, muhtarların sigorta primlerinin devlet
tarafından karşılanması ve mahalle ihtiyar heyeti ve köy
ihtiyar meclisi üyelerine aylık 150 lira huzur hakkı verilmesine
ilişkin kanun tekliflerimiz komisyonlarda beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Bu
tekliflerin bir an önce gündeme alınarak muhtarların sorunlarına
çözüm bulunmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, son bir hafta içerisinde sosyal medya hesaplarından
yaptıkları paylaşımlar gerekçe gösterilerek aralarında
HDP il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu birçok kişinin
tutuklanmasına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayraka ait
mailleri haberleştirdikleri için yargılanan gazetecilere, Osman
Kavalanın kendisi hakkındaki suçlamaları
öğrenemediğine, Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları Özlem
Gümüştaş ve Sezin Uçarın gözaltına alınmalarına,
19 Ekim Muhtarlar Gününe ve CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala
şifa dilediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Benimki de biraz uzun olacak
bugün müsaade ederseniz.
Bildiğiniz gibi, bilgi
ve kanaatlerin açıklanması özgürlüğü bir ülkenin siyasi
hayatı ve demokrasisi açısından büyük önem taşır.
Ancak Türkiyede kanaat açıklamak, siyasal hayata katılmak, sivil
toplum içinde yer almak hatta bir avukat sıfatıyla savunma yapmak
dahi suç hâline geldi. Özellikle sosyal medyayla ilgili düzenlemelerde Hükûmet
sınırsız yetkilere sahip. Bu sınırsız yetki,
kişilerin eleştiri, görüş, önerilerini terör örgütü
propagandası yapmaya veya Cumhurbaşkanına hakarete
dayandırıyor. Bunun üzerine de mahkemeler, ifade özgürlüğü
kapsamında olması gereken paylaşımları yapan
kişileri tutukluyorlar. Ciddi bir yaygınlaşma söz konusu bu
tutuklamalarda. Son bir hafta içerisinde, sosyal medya hesaplarından
yaptıkları paylaşımlar gerekçe gösterilerek İzmir,
Muğla, Ağrı, Aydın ve Balıkesirde, aralarında
HDP il ve ilçe yöneticilerimizin de bulunduğu birçok kişi
tutuklandı. Özellikle HDPlilere yönelik bu tutuklamaların muhalif
sesleri susturmak için olduğunu düşünüyoruz.
Başka bir konu da
tutuklu gazeteciler konusu. Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Ömer Çelik, Derya
Okatan, Metin Yoksu ve Eray Saygın Redhackin
yayınladığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayraka ait mailleri haberleştirdikleri için yargılanıyorlar.
Şimdi, başka bir ülkede bu tür mailler
yayınlandığında ve bir gazeteci bunu haber yapsa gerçekten,
herhâlde ödül alır çünkü gazetecinin görevi halkı haberdar etmektir.
Bu nedenle tüm otokratik rejimlerin hedefinde maalesef gazeteciler var.
Yine, dün gece Osman
Kavalanın gözaltına alındığını
öğrendik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) İş insanı
Osman Kavala. Kendisi sivil toplum tarafından tanınan ve ülkemizde
demokrasinin gelişmesi için de sivil toplum faaliyetlerine verdiği
destekle uzun süredir katkı sunan bir kimsedir. Kendisiyle ilgili suçlamaları
öğrenmek isteyen avukatı, yine OHALin yaygın hâle
getirdiği, soruşturmada gizlilik bahanesiyle dosya hakkında
bilgi alamamıştır. Türkiyenin demokratlarına
karşı artık neredeyse bir esir alma yöntemi hâline gelmiş
yedi günlük gözaltı süresinin de uygulanacağı
belirtilmiştir.
Şimdi, aynı
şekilde bugün, Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları,
meslektaşlarım Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar gece evleri
basılarak gözaltına alındı. Hukukun en temel
ayağını özgür savunma oluşturur. Avukatlar maalesef böyle
dönemlerde en fazla baskı gören kesimlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Meslektaşlarımızın da derhâl serbest
bırakılmasını diliyoruz ve özellikle gerçekten savunmaya
yönelik bu saldırıları da kınıyoruz.
Evet, bugün Muhtarlar Günü.
Maalesef, birçok HDPli olduğu hissedilen veya bunu açıkça beyan
etmese de bulundukları yerler nedeniyle böyle görülen muhtarların
yerine görevden alınarak onların yerine de atanan kayyumlar oldu.
Muhtarlar, bir mahallenin gerçekten kalbidir, sadece kayıt merci
değil, aynı zamanda o mahallenin, yerelin en önemli kişileridir.
Ben, bütün muhtarların gününü kutluyorum ve haksızca görevinden
alınanlara da iyilikler diliyorum. Bütün muhtarların da kendileri
baskı altında tutulsalar da bağımsız olarak
görevlerini yapmalarını diliyorum.
Az önce Sayın Deniz
Baykalı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
ziyarete gittik. Bugün
daha iyi olduğu haberi verildi, gittiğimiz sırada da
açıklama yapıyordu hastane doktorları; bu bilgiyi de iletmek
istedim. Kendisine tekrar şifa diliyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN Evet, biz de
bir kez daha şifa dileklerimizle sözü Sayın Özele
bırakıyoruz.
Buyurun Sayın Özel.
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykalın sağlık durumuyla ilgilenen
herkese teşekkür ettiğine, 19 Ekim Aliya İzzetbegoviçin
ölümünün 14üncü yıl dönümüne, 19 Ekim Muhtarlar Gününe ve Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğanın istifa etmeyen belediye
başkanlarıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Pazartesi sabahı da
aynı dileklerle başlamıştık, o zaman da teşekkür
etmiştik, bir kez daha biz de Sayın Baykalın sağlık
durumuyla yakından ilgilenen tüm partilere, tüm partilerin sayın
genel başkanlarına, sayın bakanlarımıza, eski, yeni
tüm siyaset insanlarına çok teşekkür ediyoruz. Ayrıca, tüm grup
başkan vekillerimiz de ziyaret ederek ve sürekli takip ederek konuya
hassasiyet gösteriyorlar; bundan duyduğumuz memnuniyeti de bir kez daha
ifade etmek isterim.
Çok sayıda
milletvekilimiz, grup başkan vekillerimiz de dile getirdi, Aliya
İzzetbegoviçin ölüm yıl dönümündeyiz. Bağımsız
Bosna-Hersek Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı, bilge insan, sadece
bir siyaset insanı değil, aynı zamanda düşünce insanı
olan Aliya İzzetbegoviç ölümünün 14üncü yılında hepimiz
tarafından rahmetle, minnetle, özlemle anılmaktadır. Kendisinin
bir sözünün hepimize, siyaset yapan herkese ders niteliğinde, öğüt
niteliğinde olduğunu düşünüyorum. O kadar acıdan sonra
şunu söyleyebilmiş bir insan, kendisi bir yönetici Geleceğimizi
geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde
koşmayacağız. Hukuk benim için sadece bir meslek değil,
inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefemdir. Bu, ülkeyi yöneten,
partilerini yöneten, siyasette olan herkes için ders alınması gereken
çok önemli bir yaklaşım.
İki yıldır 19
Ekim, Muhtarlar Günü olarak kutlanıyor. Ben de muhtarlarla ilgili tüm tespitlere,
tüm iyi dileklere katılıyorum ama belki iktidar partisinden şu
beklenir: Böyle bir günde önceden de hazırlık yapılarak bu
Meclis, muhtarların ortak olarak dile getirdikleri ve hepimizin üzerinde
mutabakat sağladığı, belki biraz da Maliye Bakanlığının
ikna edilmesi gereken konularda da hazırlık yapılarak böyle
günler, muhtarlara yüce Meclisin ortak bir jestiyle tamamlanabilir. Çok
sıkıntıları var, tek tek sayıldı, bu konularda
iktidar partisinin böyle bir sorumluluğu olduğunu dile getirmek
isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son
olarak da, bugün gazetelerin manşetlerinden takip ediyoruz, Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 3 belediye başkanını
açıkça kamuoyunda işaret ederek İstifa etmezlerse bedeli
ağır olur. demektedir. Bu çatı altında sormak lazım,
Bedeli ağır olur. demek, ne demek? Yani bedel ödenecek bir suç
varsa yapılacak iş tehdit ya da şantaj değil, müfettiş
görevlendirmektir, ardından suç duyurusudur. Bir suçun olup
olmadığına karar verecek mecra yargıdır. Bir ceza
varsa o ceza da kanunda yazandır. Ya istifa et ya sana hukuk
uygulayacağım. demek
Geçen günlerde İstediğiniz kadar
söyleyin. dedi ya, Türkiye kabile devleti değildir. Onu bin kere
söyleseniz
Sonra İstifa edersen partide kalır yeni görev
alırsın, istifa etmezsen bedelini ağır ödersin,
yargıya gidersin. demek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayın
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ya
istifa ya hukuk demek, ya istifa ya hukuk yolunu göstermek, aksi takdirde
bedel ödetileceğinin söylenmesi, Türkiye kabile devleti demektir. Bunu
yapmaya kimsenin hakkı yoktur, devleti temsil makamında olan
kişinin hiç hakkı yoktur. FETÖcü mü, rüşvetçi mi,
hırsız mı, neyse, böyle bir düşünce varsa müfettiş,
yargı; yok, böyle bir şey yoksa, üstü örtülebilecek bir durumsa bu
şantaj niye, bu tehdit niye? Bu, gerçekten, Türkiyeye
yapılmış büyük bir haksızlıktır. Böyle kamu
yönetimi olmaz. Bu kadar hukuksuzluğu Türkiye hak etmiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Muş, buyurun.
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 19 Ekim
Aliya İzzetbegoviçin ölümünün 14üncü yıl dönümüne, 19 Ekim
Muhtarlar Gününe, AK PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın
belediye başkanlarıyla ilgili bazı ifadeleri konusunda düzeltme
yapmasına rağmen CHP Grup Başkan Vekilinin bunu dikkate
almamasına ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün ben de Bosna-Hersekin efsanevi
lideri Aliya İzzetbegoviçin ölüm yıl dönümü, bu vesileyle tüm Bosna
halkına bir kere daha başsağlığı diliyorum.
Aynı şekilde, bugün
Muhtarlar Günü, tüm muhtarlarımızın da Muhtarlar Gününü tebrik
ediyorum.
Sayın Başkan, az
önce CHP Grup Başkan Vekili, bugün Genel Başkanımız
düzeltme yapmasına rağmen, kendisine atfen kullanılan bir
ifadeyi kullanmadım demesine rağmen ısrarla onlar onun
peşinden gitmeye çalışıyorlar. Bedeli ağır olur
diye bir ifade kullanmadım. dedi Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız. Bugün bunu açıkladı,
açıklamasına rağmen Sayın Grup Başkan Vekili herhâlde
bunun farkında değil, ona atfen aynı ifadeleri
kullanmaktadır.
Şunu, bir kere
Cumhuriyet Halk Partisinin ve Grup Başkan Vekilinin kesinlikle söylemesini
kabul edemem: Eleştiri yapanları kapının önüne
koyarım. diyen bir Genel Başkanın partisinde grup başkan
vekilliği yapan ve bir partiden bize demokrasi, hukuk alanında bir
eleştiriyi yapmaları komik kaçmaktadır. Kendi Genel
Başkanına o sözleri söylediği zaman temsil ettiği
milletvekilleri adına çıkıp da en ufak bir şey
söyleyemeyenler, sesini çıkartamayanlar, En ufak bir eleştiriyi
parti içinde yapanları kapının önüne koyarım. diyen bir
CHP liderine bunları ifade edemeyenler kalkıp da bize bu anlamda bir
eleştiri yöneltmesinler. Herkes kendi işine baksın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel
Lütfen, polemik konusu
yapmayalım, uzatmayalım.
21.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, aynı anda Türkiyenin en yüksek tirajlı
gazeteleri, ajansları, herkes yanlış duymuş,
yanlış yazmış, bir tek Sayın Cumhurbaşkanı
doğru hatırlıyor Bedeli ağır olur demedim,
gereği neyse yapılır dedim. Bir belediye başkanını
istifaya zorluyorsun, bunu kabul ediyorsun İstifa etmezsen gereğini
yaparım. Neyle yapacaksın? Büyük ihtimalle belediye meclis grubunda
düşürme yoluna gidecek, onun da şartları, sebebi belli ya da
savcıyı harekete geçirecek. Bu, ya yargının bağımlılığının
itirafıdır ya belediye meclisi üzerindeki tahakkümün ve halk
iradesine saygısızlığın itirafıdır. Benim
genel başkanım dâhil hepimiz ön seçimden çıktık, geldik.
Ben grup başkan vekilliğine çoklu aday yarışından
grubumun takdiriyle seçildim, geldim. Sayın Mehmet Muş geldiği
her kademeye bugün eleştirmesini beklemediğimiz Genel
Başkanının tayin etmesiyle geldi. Grup başkan
vekilliğinde de 5 aday gösteriyorlar, 5inin eli sıkılıp oy
atılıyor. Bu şartlar altında benimle demokrasi
yarışına mı gireceksiniz? Teessüf ederim ama çok geride
kalırsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bu polemiği bitirelim isterseniz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş, lütfen kapatalım, bitirelim.
Buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Siyaset kültürü vardır. Sayın Özelden ben
demokrasi dersi alacak değilim.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Alman lazım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın
bugün ne söylediğini kendisi ifade ediyor, beyefendiler Sayın
Cumhurbaşkanının kendi beyanına güvenmiyorlar, onun
söylediğine itibar etmiyorlar, ajansların söylediğine itibar
ediyorlar. Bu kadarına da pes doğrusu, bu kadarına da pes
doğrusu. Biz sizi inandıracak değiliz. İstediğiniz
şekilde siz zaten bir kaşık suda fırtına
koparmayı seversiniz, böyle bir kültürünüz var. Siz bir kaşık
suda fırtına koparmaya devam edin.
Bir diğeri: Bakın,
açık bir şey söyledim Sayın Özele, lafı
dolandırıyor Ben ön seçimle geldim de, işte seçildim de
Yahu,
nasıl seçilmişsin, nasıl gelmişsin beni ilgilendirmez.
Söylediğim bir söz var, Genel Başkanın diyor ki: Parti
içerisinde eleştiri yapanı kapının önüne koyarım.
Hiçbiriniz bir şey diyemediniz. Bu lafı söyledi. Bu lafı
söyledi. Bu tehdidi yaptı. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ ŞEKER
(İstanbul) Kapının önüne konulan kimse yok.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bu tehdidi yaptı. Bu tehdide kimse bir şey
diyemedi. Bu tehdidi yapan bir genel başkanın partisi
çıkmış bize demokrasi dersi verecek. (CHP sıralarından
gürültüler)
Arkadaşlar, önce
dersinizi çalışın, önce demokrasinin ne olduğuna kendi
partiniz
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın milletvekilleri.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, lütfen açar mısınız?
MELİKE BASMACI (Denizli)
- Konu yanlış bir kere.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Lütfen, açar mısınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Daha
bitmedi mi?
BAŞKAN Sayın
Muş, lütfen tamamlayalım, kapatalım bakın.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, lütfen hazırunu sükûnete davet
edin. Ben onları dinledim.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) - Gayet sakiniz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Şimdi, tabii, bunun onların hoşuna
gitmediğini biliyorum çünkü her birinin kapının önüne koyulma
tehlikesi var, eleştiri yaparsa. Dolayısıyla, buna sesini
çıkartamayan bir partinin, bu ifadeyi kullanan bir Genel
Başkanın, partinin kalkıp da bize demokrasi dersi vermek haddine
de değildir, hakkı da değildir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) -
Sayın Başkan, buradan ekmek çıkmaz.
MELİKE BASMACI (Denizli)
- Konu yanlış yani.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Önce kendileri bir demokrasi sınavından geçsinler,
ondan sonra bize demokrasi öğretmeye çalışsınlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki, oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Şimdi
Sayın Özele veriyorum.
Sayın milletvekilleri,
bence, isterseniz, siz kuliste bir çay için, dinlenin, arkadaşlar
karşılıklı konuşsunlar böyle.
Buyurun Sayın Özel.
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, tekraren, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, çok uzatmayacağım ama, tabii, cevap verilecek
şeyler söylüyor.
Birincisi, Sayın Genel
Başkanın Kapının önüne koyarım. deyip kapının
önüne koyduğu bir kişi yok.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Kardeşim, tehdit etmiş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Orada
Eleştiri yapanı kapının önüne koyarım. diye bir
kapalı toplantıda böyle bir şey söylediğini siz tevatür
ediyorsunuz ama somutta kimse yok.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Canlı yayında söylediler bunu ya, canlı
yayında söyledi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi Kapının içi de, önü de
benimdir. yaklaşımı içinde olmuştur. Cumhuriyet Halk
Partisiyle aramızda bir kültür farkı var, farklı siyasi
kültürlerden geliyoruz. dedi, doğrudur; kendisi biat kültüründen gelir,
biz demokrasi kültüründen geliriz. (CHP sıralarından Bravo!
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyoruz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
bilirsiniz, halk ozanları atışırken araya toplu iğne
koyarlar, dudak değmesin diye. Yani, bence bu noktada bu polemiği
bitirelim, kapatalım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, hâlleri ortada işte.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlunun söz talebi var, onu da karşılayalım.
Buyurun.
24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, belediye başkanlarının seçilmiş kişiler ve
yerel yönetimin demokrasinin temel taşı olduğuna, bir yolsuzluk
söz konusuysa yargının görevini yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Çay içmek yerine sözümü
kullanmayı tercih ettim çünkü gerçekten bu konuda söz söylemek gerekiyor.
Belediye başkanları seçilmiş kişilerdir ve yerel yönetim
aslında bir demokrasinin temel taşıdır. Yani, yerel yönetim
güçlendirilmezse, ortadan kaldırılmaya
çalışılırsa zaten o ülkede demokrasi yoktur ama bugün
gördüğümüz, işte Sevgili Gültan Kışanak gibi, Bekir Kaya
gibi birçok belediye başkanımızın yerine kayyum
atanmasıdır ve onların üstelik de cezaevine
konulmasıdır. Melih Gökçeki Ankaralılar bilmiyorum- onlar
değerlendirme hakkına en fazla sahipler, aslında savunmak da
bize düşmez ama yaptığı parsel parsel uygulamalarla
gerçekten
Fakat seçilmişlik önemli bir şeydir, kimsenin öyle kimseyi
Sizi görevden alırım. ya da işte Gitmek
zorundasınız. gibi bir baskıya maruz bırakmaya hakkı
yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Bitmedi mi?
Tamamlayalım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Cümlem bitmedi, evet.
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Bu yönetime biz
demokrasi demiyoruz. Yani gerçekten, bizim seçilmiş belediye
başkanlarımıza ne yapılıyorsa başkalarına da
onun yapılmasına karşı çıkarız. Eğer bir
yolsuzluk varsa herhâlde Cumhurbaşkanı, AKP Başkanı
Erdoğan yargı yerine geçmedi yani kendisi kimseyi
yargılamayı düşünmüyordur. Yargı var, dolayısıyla
yolsuzluk söz konusuysa yargı zaten bu kişilerle ilgili gereğini
yapmalıdır.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Terörizmle Mücadele Küresel Forumu
(TMKF) çerçevesinde 24-25 Ekim 2017 tarihlerinde Mısırın
başkenti Kahirede Terörle Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile
Yargı Aktörleri İlişkisi konulu çalıştaya
katılması Genel Kurulun 10 Ekim 2017 tarihli 5inci Birleşiminde
kabul edilen heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1201)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Terörizmle Mücadele Küresel
Forumu (TMKF) çerçevesinde 24-25 Ekim 2017 tarihlerinde Mısır'ın
başkenti Kahire'de Terörle Mücadele Çerçevesinde Parlamenterler ile
Yargı Aktörleri İlişkisi konulu çalıştaya
katılım sağlanması hususu Genel Kurulun 10 Ekim 2017
tarihli 5'inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Celalettin
Güvenç Kahramanmaraş Milletvekili
Fatma
Benli İstanbul
Milletvekili
Namık
Havutça Balıkesir
Milletvekili
Mehmet
Erdoğan Muğla
Milletvekili
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Mersin Milletvekili Oktay Öztürk ve arkadaşları
tarafından, kullanımı giderek yaygınlaşan ve millî
güvenliğimize bir tehdit olarak yönelen sentetik uyuşturucuların
imali, dağıtımı ve satışına ilişkin
süreçlerin belirlenmesi, tüm yol ve yöntemlerin ortak bir akıl
etrafında tahlil edilip önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması
amacıyla 17 Ekim 2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
19/10/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
19/10/2017 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim,
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
17 Ekim 2017 tarih, 2426
Sayı ile TBMM Başkanlığına Mersin Milletvekili Oktay
Öztürk ve arkadaşlarının verdiği "Kullanımı
giderek yaygınlaşan ve millî güvenliğimize bir tehdit olarak
yönelen sentetik uyuşturucuların imali, dağıtımı
ve satışına ilişkin süreçlerin belirlenmesi, tüm yol ve
yöntemlerin ortak bir akıl etrafında tahlil edilip önlenmesine yönelik
tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına dair önergemizin görüşmelerinin 19/10/2017
Perşembe günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi üzerinde ilk konuşmacı, öneri sahibi
olarak Mersin Milletvekili Oktay Öztürk.
Sayın Öztürk, süreniz
beş dakikadır. Sizden ve bütün konuşmacılardan süreye
riayet etmelerini bir kez daha istirham ediyorum, uzatmayacağım.
Buyurun Sayın Öztürk.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında, geçtiğimiz gün Mersinde kalleşçe polis servis
aracına düzenlenen hadisede yaralanan polislere acil şifalar diliyorum.
Büyük devlet adamı,
büyük lider, büyük dava adamı Aliya İzzetbegoviçin ölüm yıl
dönümü münasebetiyle kendisine rahmet diliyorum ve bu arada Sayın Deniz
Baykala da hayırlı şifalar diliyorum.
Son bir yıldır
hepimizin bir şekilde ismine aşina olduğu, televizyon veya
gazete haberlerinde artık ismine sıkça
rastladığımız bir konu var; sentetik uyuşturucular,
sentetik haplar ve tabii, halk arasında bilinen adıyla bonzai.
Haberlerde otuz saniyelik, bir dakikalık bir görüntüyle geçen bu zehir ne
yazık ki milletimizin bir neslini, yeni bir jenerasyonu yok etmek üzere ve
ne yazık ki biz bu gerçeği yine kendi devletimizin ilgili ve yetkili
kuruluşları yerine, Birleşmiş Milletlerin
raporlarından öğreniyoruz. Birleşmiş Milletler
Uyuşturucu ve Suç ile Mücadele Dairesi 2016 ve 2017 Dünya Uyuşturucu
Raporlarında diyor ki: Türkiyede uyuşturucu kullanımı
2011den bugüne 17 kat artmıştır. Türkiyede uyuşturucu
kullanımı yaşı da 11e kadar düşmüştür. Türkiye
sentetik uyuşturucu kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerde
Avrupa ülkeleri arasında 1inci sıraya yükselmiştir. Türkiyede
uyuşturucu kullanan kişi sayısı son üç yılda yüzde 20
oranında artarak 1,5 milyona dayanmıştır. Tablo çok ama
çok vahim, bu illeti, bu zehri kullananların önemli bir oranının
gençlerimiz olduğu gerçeğinden hareket edersek konunun ne kadar
kritik bir seviyeye geldiğini zannederim anlamış oluruz.
Üzülerek söylüyorum ki millî ordumuzun asker sayısının 5
katı kadar gencimiz uyuşturucu batağına saplanmış
durumda ve asıl büyük tehlike, tüm otoriteler tarafından esrar ve
benzeri uyuşturuculardan 100 kat daha öldürücü denilen sentetik
uyuşturucular sadece uyuşturmuyor,
saldırganlaştırıyor, güncel tabiriyle zombileştiriyor
ve en nihayetinde öldürüyor. Maalesef bu öldürücü zehrin farkına Avrupa
ülkelerinden biraz daha geç varmışız. Avrupa bu zehri 2008de
uyuşturucu ve yasak maddeler kapsamına alırken biz ancak 2010
yılı sonunda bunu yasaklamışız.
Tabii, yasaklama tek
başına bir çare değil çünkü artık, bu iş tabiri caizse
sokağa, çarşıya, pazara inmiş durumda ve maalesef neredeyse
evlerde bile imal edilir hâle gelmiş. İşte, açın
bakın, bazı internet siteleri tarafından tarifleri bile
veriliyor. Bütün kozmetikçilerde bulabileceğiniz bir aseton, bir saç
spreyi, bütün marketlerden alabileceğiniz bir sinek ilacı veya
bazı haşere ilaçları, yine baharatçılardan kolaylıkla
satın alınabilecek yavşan otu veya belli bitkisel çaylara
emdirilip bu zehir imal edilmekte ve peşi sıra akşam
haberlerinde bir dakikalık görüntülerle geçiştirilen kamusal
alanlarda, cadde kenarlarında, parklarda kendinden geçmiş,
olduğu yerde kalakalmış genç çocuklarımızın
dramı gelmektedir.
Değerli arkadaşlar,
çok üzülerek belirtmeliyim ki sentetik uyuşturucular özellikle
büyükşehirlerde hayatın içine girmiştir ve bir gizli silah gibi
gençlerimizi öldürmekte, birçok aile perişan olmakta; arkadaş
çevresi, merak ve başka saiklerle bu illete bulaşan gençlerimiz
elimizden kayıp gitmektedir.
Son on yılda imali,
dağıtımı, kullanımı geometrik oranlarla artan bu
illetle mücadele de topyekûn olmalı; okulda, evde, çarşıda
pazarda, kısaca hayatın aktığı her yerde bu illetin,
bu zehrin öldürücü etkisi kitle iletişim araçlarıyla milletimize
duyurulmalıdır.
Dolayısıyla diyoruz
ki gençlerimizi bu zehirden korumak için eğitim esasına dayalı
bir acil eylem planı derhâl hazırlanmalı ve yaygın
eğitim kurumlarında uyuşturucu ve
bağımlılıkla mücadele dersleri verilmeli, çarpıcı
kamu spotları hazırlanmalı ve bu kamu spotlarının
haftada en az bir kez ulusal televizyon kanallarında primetime
saatlerinde yayınlanması zorunlu tutulmalı. Özellikle yurt
dışı menşeli kargo ve posta kontrolleri
sıklaştırılmalı, gerekiyorsa bu iş için yurt
dışından yeni kontrol cihazları acil olarak tedarik
edilmeli ve mutlaka ve mutlaka ne gerekiyorsa yapılmalı. Geç kaldığımız
vakit, elimizi dizimize vurduğumuz vakit iş işten geçmiş olur
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önerge
üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, İzmir
Milletvekili Müslim Doğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında bugün son derece önemli bir konuyu tartışıyoruz
burada. Gerçekten, ülke gerçekliğimiz ortada, dünyada da tabii çok ciddi
bir sorun, sadece ülkemizde değil.
Aslında,
uyuşturucuyla mücadelede, uyuşturucu maddelerin geniş bir alana
dağılması, kullanılması aslında ülkemiz
politikalarıyla da çok yakından ilgili.
Şimdi, bu meseleye
sınıfsal olarak, ırksal olarak, şu bu anlamda bakmanın
hiç bir anlamı yok. Her cinsten insanın bulaşabildiği, her
sınıftan insanın bulaşabildiği, farklı insan
gruplarının, maalesef, bu uyuşturucu sisteminin, atmosferinin
altında kaldığını açıkça söyleyebiliriz. Bunu
önlemenin yolları konusunda ise maalesef Hükûmetin, devletin çok ciddi
politikaları yok. Bakın, size bir istatistikle bunu ifade etmek
isterim, biraz önceki vekil arkadaşımız da ifade etti ama:
Türkiye'de uyuşturucu yaşı 11 değil, 10a düşmüş,
uyuşturucu yaşı 10; Türkiye'de son altı yıldaki
uyuşturucu kullanımı, arkadaşlar, 17 kat artmış.
Bu son derece tehlikeli bir durum aslında. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bu anlamda büyük ölçekli bir projesi yok,
master projesi yok, bu konuda işte nasıl önlem alırız, ne
yapabiliriz. Yine, Sağlık Bakanlığının Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığıyla birlikte bir
çalışması yok, bir koordineli çalışması yok.
Emniyetin yaptığı operasyonların -dün İçişleri
Bakanlığı da bu konuda bir açıklama yaptı-
sayısından bahsediliyor. Arkadaşlar, operasyonlar yaparak bu
işi engelleyemezsiniz. Elbette ki caydırıcı olacak, engellenecek
ama bugün siz eğer spor tesisleri yapamıyorsanız, gençlerin
eğitim alanlarını daraltmışsanız, gençlerin
yararlanacağı sosyal donatı alanları konusunda yeterli
ürünü ortaya koyamamışsanız gençleri o alandan
kurtaramazsınız. Polisin etkin baskısı, polisin sürekli
olarak operasyonuyla çözülecek bir sorun değil. Bunu eğitim
alanlarında, mesela ilkokuldan başlayarak, bizim, uyuşturucuya
karşı nasıl önlem alacağımız, ilgili
bakanlıkların birlikte koordine yapabileceği konusunda bir
çalışması var mı arkadaşlar büyük ölçekte? Yok. Tek
mesele, uyuşturucunun engellenmesi meselesi; aslında bu tüm ülkemizin
bir sorunu, ülke çocuklarının sorunu. Bir yaş grubunda eğer
uyuşturucu 10 yaşına kadar düşmüşse geleceğimiz
yok demektir arkadaşlar, geleceğimiz büyük bir tehlike altında
demektir. Bunu önlememiz gerekiyor, hep birlikte bir ülke politikasına
ihtiyaç var. Birer dakikalık, televizyonda yapılan uyarıcı
programların da çok büyük katkısı var ama bunu bir politika hâline
dönüştürmemiz gerekiyor diye belirtiyor, saygılarımı
sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet
AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Şimdi Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.
Sayın Gürer, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çok önemli, çok ciddi bir konuda Meclis
araştırması Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verildi.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim de bu konuda birden çok Meclis
araştırması önerimiz var.
Mutlaka Meclis
araştırmasının açılmasını gerektiren bir
konu. Çünkü ülkemizde artık uyuşturucu, sentetik uyuşturucunun
kullanım yaşı 10 yaşına kadar indi.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Dairesi
sentetik uyuşturucu kullanımında ölümlerde Türkiye'nin Avrupa
1incisi olduğunu belirtiyor. Son on yılda uyuşturucu
suçlarından cezaevinde yatanların sayısı yüzde 400
artmış durumda. Madde bağımlılığından
ayakta tedavi için başvuranların sayısı yüzde 674
artmış. Uyuşturucu 10 yaşlarına indi ve
acıdır ki kız çocuklarında da giderek yayılıyor.
Uyuşturucudan yatan hasta sayısının artış
oranı yüzde 381. Yatan hastaların yüzde 11i 15 yaş altı
çocuklardan oluşuyor, yüzde 40ı ise 15-19 yaş
aralığında, yüzde 30u 20-24 yaş aralığında,
yüzde 11i ise 25-29 yaş aralığında.
Değerli arkadaşlar,
bu sorun emniyetle, eğitimle, aileyle ve kurumların iş
birliğiyle çözümlenecek bir sorun. Ne yazık ki kâğıt
üzerinde çok şey söylendiği doğru, bununla ilgili
yapılanlar da var. Özellikle narkotiğin bu konudaki uzman olan
ekiplerinin okullarda ailelere, kurumlara verdiği eğitimler de
bulunuyor. Ne var ki bütün bunlara rağmen sorun çok ciddi. Allah hiç
kimsenin başına böyle sorun vermesin. (CHP sıralarından
alkışlar) Ama burada Hükûmetin yapması gereken bir konu,
olayı yalnızca şunu yapıyoruz, bu kadar rakam, bu diye
geçiştirmemesi gerekiyor. Bütün partilerin, bütün kurumların uyuşturucu
terörü üzerine mücadeleyi topyekûn vermesi gerekiyor. Bugün burada Mecliste
mutlaka bu konuda bir araştırma komisyonunun kurulmasına oy
birliğiyle karar vermeliyiz. Çünkü okulda çocuk artık tuvalete girip
sentetik uyuşturucu kullanıyor (CHP sıralarından alkışlar)
ve bunun karşısında mücadeleyi birlikte geliştirmezsek bu
terör geleceğimizi, bildiğimiz terörden daha fazla tehdit ediyor.
Çoğu yerde, çoğu kasabada, çoğu köyde ne yazık ki bu
yayılıyor. Bunun yanında ilçelerde, il merkezlerinde belli
saatlerde sokağa çıkamayacağımız yerler var. Bu
durumun çözümü, Meclisin bu duruma el koymasıdır. Bu bağlamda
yapılacak çalışmanın mutlaka ve mutlaka tüm
boyutlarıyla ele alınması, yasal düzenleme dâhil, her konuda
mutlaka Meclisin yapacağı neyse bir an önce yapılması
lazım çünkü olayın boyutları gördüğünüzden büyük, daha
derin ve tehlikeli. Ne yazık ki gençlerimizi, çocuklarımızı
zehirliyorlar. Buna karşı, gelin, bu araştırma önergesini
kabul edin, mücadele edelim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Gürer.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ya, yuh ya! Bu kabul edilmez mi ya!
BAŞKAN Öneri kabul
edilmemiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ya, bu kabul edilmezse ne kabul edilir?
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Sana yuh, sana!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Özel
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bu, ülkenin sorunu ya! Ülkenin sorunu, ülkenin! El
birliğiyle
BAŞKAN Sayın
Özele söz verdim Sayın Özdiş, lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, AK PARTİ
Grubunun, sentetik uyuşturucularla ilgili araştırma komisyonu
kurulmasına ilişkin MHP grup önerisi üzerinde konuşma
hakkını kullanmamasına ve ret oyu vermesine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, İç Tüzük değişikliğinden sonra, on
dakika olan süre beş dakikaya indi. MHPnin değerli hatibi Oktay Bey
hepimizin desteklediği, istifade ettiği bir konuşma yaptı.
Daha sonra HDP ve CHP grupları adına yapılan konuşmalar da
aynı istikametteydi. Adalet ve Kalkınma Partisi üç dakikaya
indirdiği süreyi dahi kullanmadı. Yani bu sentetik uyuşturucu
konusunda hakkına, payına düşen, on dakikadan üç dakikaya
indirdiği süreyi kullanmadılar. Üç dakikalık zaman kaybı
değil, bu sentetik uyuşturucu konusunda çıkıp söyleyecek
arkadaş, ne söyleyecek? Ve dinlemedikleri konuşmaları oylama
sırasında içeriye girip, böyle bir konuda ret oyu kullandılar.
Bunun altını çiziyoruz, bunu Türkiyedeki bütün evlat sahibi
ailelerin dikkatine sunuyoruz, onları şikâyet ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bostancı, buyurun.
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
uyuşturucuyla mücadele konusunda 24üncü Dönemde bir komisyon
kurulduğuna ve Hükûmetin bu konudaki kararlı iradesinin devam
ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, uyuşturucuyla mücadele konusunda
24üncü Dönemde bir komisyon kurulmuş ve çalışmaları
gerçekleştirmişti. Bu komisyon doğrultusunda
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İsmet Paşa döneminde de böyle bir sorun yoktu ona bakarsanız!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) İsmet Paşaya kadar gitmiyor Sayın Özgür Özel,
24üncü Dönemden bahsediyorum.
Bu Komisyonun
yapmış olduğu çalışmalar çerçevesinde Türk Ceza
Kanununda bazı değişiklikler yapıldı ve
uyuşturucuyla mücadele çerçevesinde bu işleri taşıyanlar,
bu işlerin ticaretini yapanlara yönelik ağır cezai müeyyideler
getirildi.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
O tütüncülükle ilgiliydi efendim, şu anda
tartışılıyor, tütünle ilgili. Yok, efendim, tütünle ilgili
o şu anda Komisyonda tartışılan.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hükûmetin, yine, uyuşturucuyla mücadele konusunda kararlı
iradesi devam ediyor, bunun bir problem olduğunu biliyoruz. Bu mücadele
çerçevesinde muhalefetin elbette her tür görüş ve önerilerine açığız,
sürekli bir komisyon kurulmasının gerekmediği kanaatindeyiz.
Teşekkür ederim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu
27.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, iktidarın uyuşturucularla ilgili araştırma
komisyonu kurulmasına destek vermemesini kınadığına
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
komisyonlar varsa komisyonlar çalıştırılsın o zaman.
Yani Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu var,
toplanmış topu topu 3-4 kere. Çocuk istismarıyla ilgili Çocuk
hakları daimî komisyonu bu Mecliste kurulacak. dendi. Bütün partiler
bununla ilgili evet dediler, o komisyonda dile getirdik. Hâlâ Mecliste bir
çocuk hakları daimî komisyonu yok. Eğer o komisyon olsaydı zaten
belki gerçekten bununla ilgili el birliğiyle birtakım şeyler
yapılabilecekti. Yani Biz her şeyi yaptık, her şeyi
biliyoruz. diye iktidar yapılmaz. Hakikaten sayılar gösteriyor
zaten, işte, ortada. Hepimizin çocukları bunlar, Türkiye'nin
çocukları, Türkiye'nin geleceği. Önemsemiyorsanız tamam ya da
Her şeyi biliyorum. diyerek hakikaten iktidarı yürütemezsiniz,
böyle bir anlayış yok, dünyanın hiçbir yerinde yok.
Ortaklaşılacak hiç mi konu yok bu Mecliste? Gerçekten bunu ben de
aynı şekilde kınadığımızı ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Akçay
28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, bütün
grupların ortak bir önerisiyle uyuşturucu ve uyuşturucuyla
mücadeleye ilişkin bir araştırma komisyonu
kurulmasının çok faydalı olacağını
düşündüğüne ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak bugünkü grup önerimiz sentetik uyuşturucuyla ilgili bir
araştırma komisyonu kurulmasına ilişkindi. Böyle sürekli
bir komisyon talebimiz söz konusu değil. 24üncü Dönemde buna yakın,
benzeri bir komisyon kurulmuş olmakla birlikte, bugün iktidar grubu bu
önerimizi reddetmekle birlikte, ben şurada yine bir öneri getirmek
istiyorum: Bildiğimiz kadarıyla ve Adalet ve Kalkınma Partisi
grup başkan vekili arkadaşlarımızla
yaptığımız görüşmelerde de zaten özü itibarıyla
karşı çıkmadıklarını da ifade ettiler. Biz dört
grup olarak da önümüzdeki çalışma günlerinde haftaya, öbür haftaya,
yakın bir zamanda- ortak bir grup önerisi olarak bu hususu tekrar gündeme
getirip
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
bu
uyuşturucu ve uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin bir
araştırma komisyonunun kurulmasının çok faydalı
olacağını düşünüyorum ve bu öneriyi de buradan dile
getiriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, ataması
yapılmayan sağlık emekçilerinin sorunları ile OHAL
KHKleriyle yaygınlaştırılan güvenlik
soruşturması uygulamasının neden olduğu hak
kayıplarının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla 19/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 19 Ekim 2017
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
19/10/2017 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
19 Ekim 2017 tarihinde
İstanbul Milletvekili Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu
Demir tarafından verilen 5675 sıra numaralı ataması
yapılmayan sağlık emekçilerinin sorunları ile OHAL KHK'leri
ile yaygınlaştırılan güvenlik soruşturması
uygulamasının neden olduğu hak kayıplarının tüm
boyutları ile araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
19/10/2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ataması yapılmayan sağlık
emekçilerinin sorunlarının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verdiğimiz
araştırma önergesi hakkında konuşma yapacağım.
Henüz iki gün önce OHALin
yeniden uzatılması üzerinden tezkereyi konuştuk ve yine
tezkerenin sonuçları ne oldu, bu ülkeye yansıması ne oldu;
emekçiye ne getirdi, emekçiden neler aldı bunları tek tek
anlatmıştım. Lakin, bunun yeterli olmadığını
gördüm ve şimdi tekrar sağlıkçılar üzerindeki
konuşmamı yapmak istiyorum.
Evet, OHAL yani
olağanüstü hâl milyonlarca insanın hayatını en olumsuz
şekilde etkiledi. İşte bu konuştuğumuz konuda da yine
kendi iktidarınızı sürdürmek adına yapmış
olduğunuz OHAL uygulamasının nasıl bir mağduriyete
dönüştüğünü söylemek istiyorum.
20 Temmuz 2016dan beri OHAL
koşullarında yönetilen bu ülkede, OHALle birlikte
çıkarılan KHKler binlerce mağduriyet yarattı, yaratmaya da
devam etti ve ediyor. Hatta, benim iddiam şudur ki: Bu mağduriyetleri
gidermek maddi ve manevi olarak bizim herhâlde onlarca
yılımızı alacak yani bunu tamir etmek de epey zor olacak.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; OHAL tüm toplumu etkilediği gibi
sağlık emekçilerini de etkilemekte. Sağlık emekçilerinin,
işsizlik, kadro verilmemesi, iş barışının
olmaması, fazla mesai, meslek hastalığı gibi onlarca sorunu
var. OHALle birlikte bu sorunlar derinleşti ve bu sorunlar daha da
büyüdü. Son bir buçuk yıllık süre içerisinde 745i Sağlık
Emekçileri Sendikasının yani SESin üyesi olmak üzere 8 bine
yakın kişi, sağlık emekçisi ihraç edildi. Bununla birlikte,
atama hakkı kazanan sağlık personelinin hemen göreve
başlaması, güvenlik soruşturması yapılması ve
hemen işle başlaması gerekiyor. Lakin, güvenlik
soruşturması yapılmış olmasına rağmen,
ikinci bir güvenlik soruşturması denilerek ya da sessiz kalarak ya da
Güvenlik soruşturmanız yapılıyor. diye bekletilerek,
ataması yapılan sağlık emekçileri güvenlik
soruşturması sebebiyle aylardır göreve başlamıyor.
Göreve başlamak için herhâlde beklenen şudur: Yani, normalde güvenlik
soruşturması biter, göreve başlar ama aylardır bu
insanların, binlerce insanın soruşturma sonucu kendilerine
söylenmiyor; söylense bile çok kısa cümlelerle Devlet Memurları
Kanununa göre, işte, soruşturma kapsamında göreve
başlamamız uygun değildir. diye kısa bir cevapla
kendilerine bilgi veriliyor. Peki, nedir, soruyorum yani, neden bu
insanların güvenlik soruşturması aylardır
sonuçlanmıyor, beklenen nedir? Güvenliğe uygun olması için ne
bekleniyor, neye üye olmaması gerekiyor?
Herhâlde yaklaşık
iki yıl öncesinde Fetullah Gülen cemaatine üye olanlar bir
referanstı. Fetullah Gülenin referansı olmadan siz bir odadan bir
odaya gidemezdiniz, selam vermeniz bile neredeyse Fetullah Gülenin
referansıyla olurdu. En küçük şeylerin, oldu olacak en küçük
bürokratik işlemlerin Fetullah Gülenin referansıyla olması
gerekirdi. Bugün, Fetullah Gülenin referansıyla olan meseleler sizin
kendi iktidar çatışmanızdan kaynaklı
şeytanlaştırıldı, şimdi bunun adına bir
operasyon yapılacağı söyleniyor, binlerce insan ihraç edildi ve
tekrar yeniden alımlara başlandı.
Ve şimdi de beklenen
şu, deniyor ki bu insanlara: Size tekrar soruşturma yapmamız
gerekiyor. Peki, referansın nedir? Herhâlde buna da sizin
ortaklaştığınız, neredeyse konfederal sisteme
dönüşen cemaatler konfederasyonlarından birinin referansı
gerekiyor. Öncesinde Menzildi, bu ara Menzille de sanki aranız bozuk
çünkü Kamu Hastaneleri Birliğinin sistemi değişti, şimdi
şehir hastaneleri yapılıyor. Bu şehir hastaneleri
operasyonunun kamu hastanelerinde oluşturulan kadrolaşmayı
engellemek adına yapıldığını da iyi biliyorum
çünkü şehir hastaneleri de ekstra bir ticarileşme alanıdır,
bunu da bununla ilişkili olarak söylüyorum.
Şunu tekrar söylüyorum:
Bu insanları mağdur etmekten vazgeçin. Varsa eğer bir
sorunları hızlıca söyleyin, yok ise biat etmelerini, itaat
etmelerini ya da gelip AKPnin üyesi olmalarını beklemeyin. Herkes
sizinle aynı şeyi düşünmek zorunda değil, herkes bireysel
olarak özgürdür, iradesi özgürdür, emeğinin,
çalışmasının, eğitiminin hakkı olan yerde
çalışmakla yükümlüdür ve siz de bu yükümlülüğü yerine getirmekle
sorumlusunuz çünkü iktidarsınız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN - Sayın
Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Kayıtlara geçsin diye söz aldım.
Değerli
konuşmacı bir dönem bürokrasideki bütün atamaların, en küçük
atamaların bile Fetullah Gülenin izniyle, tavsiyesiyle olduğuna
ilişkin bir beyanda bulundu. Esasen, bu beyanın kendisi aklen,
rasyonel olarak mümkünü olmayan bir duruma işaret eder çünkü hiçbir fani
bürokrasideki bütün atamalara ilişkin böyle bir bilginin sahibi olamaz.
Sanıyorum değerli konuşmacı da bir fani olarak böyle bir
bilgiye sahip değildir.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Hepimiz faniyiz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Söylediği sözlerin abartıya, şayiaya ve dedikoduya
dayandığına ilişkin bir hususu rasyonel olarak ifade etmek
için söz aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ben de kayıtlara geçsin diye
BAŞKAN Sayın
Yiğitalp
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Bu çok basit, açarsanız
Googleı Fetullah Gülen yazarsanız, AKP yazarsanız, içinizde
bulunan bütün Parlamento üyeleri dâhil olmak üzere, çok değişik,
farklı fotoğraflarla karşı karşıya gelmeniz
mümkündür. Kimi zaman camide, kimi zaman kurumda, kimi zaman
açtığı okulda, kimi zaman açtığı bankalarda
ortaklaştığınızı iyi biliyoruz. İktidar
olanın, iktidarın yaptığı her şey vatandaşa
kadar sirayet eder, vatandaş buna bakarak kendine pozisyon alır. Bu
pozisyon da o dönemlerde Fetullah Gülen referansıydı, şimdi
başka cemaat.
BAŞKAN Kayıtlara
geçmiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil
konuşacaktır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Sağlık Bakanının da aramızda olması
çok iyi oldu çünkü bugün konuşulan öneri sağlık emekçilerinin
sorunlarıyla ilgili. Ben o yüzden diğer konulara hiç girmeden,
doğrudan, sürem çok kısıtlı olduğu için,
sağlık emekçilerinin Sağlık Bakanına iletmemizi
istediği bazı soruları ve dilekleri şu an kendisi de
buradayken iletmek istiyorum. Eğer mümkünse de kendisi canlı olarak
cevaplarsa memnun olurum, hatta sataşma da kabul edebilir.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Bir dinlerse
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Birincisi, 400 bin sağlık çalışanı atama
beklerken şu ana kadar 12 bin sağlıkçı
BAŞKAN Sayın
Bakanım, Sağlık Bakanımız Sayın Demircan, bir
dinleyebilirseniz aslında hatibi, sizinle ilgili, sağlıkla
ilgili bir konu. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Rica etsem baştan alabilir miyiz Başkanım? Bitti
BAŞKAN Buyurun.
CEYHUN İRGİL
(Devamla) Sağlık Bakanımıza özellikle sormak istiyorum ve
bugün de yanıtlarsa çok memnun olurum. Bir sataşma kabul etsin
lütfen.
400 bin
sağlıkçı atama bekliyordu, 12 bininin atamasını
yaptınız oysa sizden önceki Sağlık Bakanı çok daha
yüksek miktarlarda atama sözü vermişti. 12 bin atama yaptınız, 9
bini göreve başladı, dört aydır insanlar güvenlik
soruşturması tamamlanmadığı için görevlerine
başlayamıyorlar. Bu insanlar çalıştıkları
diğer işlerden de ayrıldılar. Bir sürü doktor,
hemşire, sağlıkçı evinde bekliyor. İnsanlar doktor,
hemşire bekliyor; doktor, hemşire evinde bekliyor. Daha da önemlisi,
bu insanlar geçinemiyorlar, ev kiralarını veremiyorlar ve şimdi
çok önemli bir noktaya geldik. Dün İçişleri Bakanı
buradaydı, kendisine sorduk, dedi ki: Biz bütün güvenlik
soruşturmalarını yaptık, hepsini Sağlık
Bakanlığına gönderdik. Size soruyoruz, Hayır, İçişleri
Bakanlığından bekliyorum. diyorsunuz. O zaman, en azından,
iki bakandan biri kamuoyunu yanıltıyor. Lütfen siz gelin burada
gerçeği açıklayın.
Onun dışında,
sizden önceki Hükûmetin verdiği -devlette devamlılık
gereği- iki tıp bayramı boyunca verilen sözler var. Birincisi:
Sağlıkta sağlıkçıların yıpranma payı ne
olacak, bu müjdeyi ne zaman verebilirsiniz? Emekli maaşlarındaki
artış ne olacak? Sağlıkta şiddet yasası ne zaman
çıkacak? Ve sağlıkta taşeronlara kadro ne zaman verilecek?
Altı yıldır
övündüğünüz, sağlıkta devrim dediğiniz ve Çağ
atladık. dediğiniz sağlıkta dönüşüm altı
yılda çöktü arkadaşlar. Kamu Hastaneleri Birliğini geçen aylarda
sessiz sakin, bir gecede, iki paragrafla kapattınız ama siz
farkında mısınız Türkiyeye maliyeti ne oldu? Bir sürü ilde
Kamu Hastaneleri Birliği için binalar kiraladınız, 10 bin
kişi oraya kadro atadınız, maaşları en az 10 bin
liraydı. Hastanelerde doktor kalmadı, hepsi idareci oldu. Ben burada
siyaseten konuşmuyorum, sizin de bu olaya siyasi bakmanızı
istemiyorum çünkü bugün değil, yarın değil, işte, hepimizin
başına gelecek, bu gece acile kimin düşeceği belli
değil. Bu insanların eğitimleri yetersiz, sağlık
bütçesinden bu insanlara, atamalara yeterince pay
ayrılmadığı için çok zorluklar ve sıkıntılar
var. Şu anda hanginizin annesi, babası veya çocuklarının
acile başvuracağı veya ne zaman ne olacağı belli
değil arkadaşlar. Nitelikli sağlık hizmetine hepinizin
ihtiyacı olacak. O yüzden, gelin bu sağlıkta siyaset
olmasın, bir an önce sözler tutulsun.
Gördüğünüz gibi, Kamu
Hastaneleri Birliğinin Türkiyeye maliyeti çok fazla oldu ve bu enkaz nasıl
temizlenecek, bu enkazın altından nasıl kalkılacak, bunu,
lütfen Bakan açıklasın. Ama daha da önemlisi, şu anda Kamu
Hastaneleri Birliğinin kaldırılmasıyla birlikte, bütün
hastanelerde, illerde yöneticiler açıkta kaldı, bir yönetim
boşluğu var, bilmiyorum, farkında mısınız?
Hastanelerde bütün idareciler vekâleten yürütüyorlar, bu yüzden hiçbiri ciddi
alımlara ve ihalelere imza atmak istemiyorlar. Bir ay oldu zannediyorum,
şehirlerde il sağlık müdürlerinin atamaları, asil
atamaları
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEYHUN İRGİL
(Devamla)
ve hastanelerin asil yönetici atamaları sözleşmeleri
yapılmadı. Gelin, bunu yapalım.
Yani şu var: Normal bir
insanın muayenesine bile en az on beş, yirmi dakika gerekli diyoruz,
milyonlarca sağlıkçı için bize verdiğiniz süreye
bakın, üç dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul
konuşacaktır.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Bakana sataştım, cevap versin.
BAŞKAN Sonra, bir
bakalım.
Gruplar adına son
konuşmacı.
Sayın Bakan
notlarını alıyor, gerekirse sonradan sizi bilgilendirir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık atamalarında son zamanlarda yaşanan
güvenlik soruşturmalarından kaynaklanan gecikmeleri
değerlendirmek üzere, Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
aldım.
Öncelikle şunu ifade
etmek isterim: Ülkemizin içinde bulunduğu zor şartları
biliyoruz. Kolay değil. Yedi düvelin karşımıza
dikildiği, terörist canilerle çevrili bir coğrafyada
yaşıyoruz. Daha on beş ay önce hain bir girişime maruz
kalan ülkemizin yaşadığı acılar hâlen çok daha taze.
İşte, bu ortamda, Türk milleti olarak birlik ve beraberliğin
önemini her fırsatta ifade ediyoruz. Devletimizin kalbine yapılan
kahpe saldırıları bu çatı altında hep birlikte
yaşadık, biliyoruz. Devlet mekanizmasında ve idarede meydana
gelen aksaklıkları ve yaşananları, gecikmeleri bu çerçevede
değerlendirmek daha doğru bir yaklaşımdır.
Daha, dün, gündem
dışı söz alarak, güvenlik soruşturmalarının
tamamlanmasını bekleyen, atanan, ancak işbaşı
yapamayan gençlerimizin yaşadıklarını dile getirdik ve
sağlık çalışanlarının sorunlarını dile
getirdik.
Ben, buradan Ceyhun Beye de
şöyle teşekkür ediyorum, dünkü konuşmamı çok dikkatli
şekilde dinlemiş ve benim ifade ettiğim sağlık
çalışanlarının sorunlarını burada tekrar
Sağlık Bakanımıza ifade etti.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Ceyhun Bey dün yoktu ama olsun.
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla)
Bu sabah görüştük kendisiyle, kayıtlarımızı
almış herhâlde. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşmamda En
azından, arşiv sicil kayıtları sorunsuz olanları
işbaşı yaptıralım. 3.300ü son atamadan olmak üzere
altı üstü birkaç bin kişi. Bu kardeşlerimiz aylardır
bekliyor. demiştim. İnanın, bu kardeşlerimizin
birçoğu zor şartlarda okumuş, kısıtlı
imkânları olan aileleri tarafından okutulmuş gençler.
Meşakkatli bir yolda mezun olarak, sınavları atlatarak atama
hakkı kazandıktan sonra şimdi güvenlik soruşturmalarının
sonuçlandırılmasını beklemektedirler.
Ancak, dün İçişleri
Bakanı Sayın Soyluyla yapmış olduğumuz görüşmede
hakikaten tüm güvenlik soruşturmalarının
tamamlandığını, sadece 700 kişinin UYAPtan mahkeme
kararlarını beklediğini ifade etmiştir. Yani şunu
anlıyoruz ki 12.500 atamanın güvenlik soruşturmaları hemen
hemen tamamlanmış ve Sayın Sağlık Bakanına
iletilmiştir. Zaten Sağlık Bakanlığı da 9 bin
kişinin atamasını tamamlamıştır, diğer
kalanların ataması için de kendisi şu anda açıklama yapacaktır.
Bizim de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak tüm yardımcı sağlık personelinin -450 bin
yardımcı sağlık personelinin- atanması için
baştan beri çabalarımızı, gayretlerimizi tüm yardımcı
sağlık personeli de buradan bilmektedir. İnşallah
bunların hepsinin sayısının artırılarak
atamaları gerçekleşecektir diyerek hepinizi sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakanın söz talebi var.
BAŞKAN Evet,
işleme almadan önce, Sayın Bakan, yerinizde mikrofonunuzu
açalım.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Lütfen kürsüde verin, kürsüye çağırın.
BAŞKAN Ya, kürsüde iki
dakika konuşacak, orada belki üç dakika konuştururuz, rahat olun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Burada beş dakika konuşsun Başkanım.
BAŞKAN Yo, olmaz,
usulü, İç Tüzükü aşamayız. Sataşmaysa iki dakika.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) E ben bir daha sataşayım.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Bir daha sataştık.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, mikrofonunuzu açtım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Sağlık Bakan Ahmet Demircanın, atama
bekleyen personelin durumuna ve atamaların başlama noktasında
olduğuna, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykalın
sağlık durumuna ve kendisine geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ilişkin açıklaması
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; tabii ki, az önce değerli
arkadaşım ifade etti, sağlığı siyasete konu
etmemek lazım. Sağlık hepimizi ilgilendiren bir konu. O nedenle,
bir dakika, üç dakika, zamanı biraz yeterli olarak kullanma imkânı
verilmesini istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Efendim, sağlığı zamana feda etmeyelim biz.
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Atama bekleyen personelin,
Bakanlığımızca ataması yapılan 13.506
personelimizin güvenlik soruşturması, arşiv taraması
yapılmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderildi. Bunların
12.208i, gerekli taramalar, soruşturmalar yapıldıktan sonra
-414ü tabip olmak üzere- gönderildi. Bunlardan 9.607sinin ataması
tamamlandı. Geriye kalan 3.887 personelden 2.589unun -ki 27si tabip-
Bakanlığımızın Güvenlik Soruşturması
Değerlendirme Komisyonunda değerlendirilmesi devam ediyor, ekim
ayı sonuna kadar tamamlanacak. 135i tabip olmak üzere 1.298 personelin
ise Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından araştırılması
devam etmekte.
Değerli arkadaşlar,
bu arada, söz aldığım bu sağlıkla ilgili konuda
Değerli Genel Başkan Deniz Baykalın
sağlığıyla ilgili son aldığım raporu da
burada paylaşmak istiyorum. Ankara Üniversitesi Rektörü Doktor Erkan
İbiş Beyin Deniz Baykalın sağlık durumuna
ilişkin açıklaması 72 saatimiz şu anda dolmuş
bulunuyor. 72 saat çok önemli ve kritikti. Ödem şiddetli oldu, kanama da
oldu ancak son 24 saattir bu bulgularda herhangi bir ilerleme yok yani olumsuz
ilerleme yok. Tam tersine, bu bulgularda bir gerileme yani düzelme var. Elbette
hastamızın rahatsızlığı ciddiyetini yine koruyor
ancak kötüye gidiş yok. Yaşamsal bulguları iyi. Hepsi kontrol
altında. Nörolojik bulgularda iyiye doğru bir dönüş var, düne
oranla iyi durumda. Tomografi bulguları yine dünkü tomografiye göre daha
iyi. Bunlar da bizim umudumuzu yükselten, bizi sevindiren bulgular.
şeklindedir ki biz de bunu ümit ediyor, temenni ediyor, bu beklenti
içerisinde bizler de dua ediyoruz. Deniz Baykalın oğlu Ataç Beyin
de bütün süreçlerin başından sonuna takipçisi olduğunu da
biliyoruz. Aileye ve bütün milletimize geçmiş olsun diyor...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayalım Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) ...Sayın Baykala acil şifalar diliyoruz.
Diğer taraftan,
değerli arkadaşlar, sağlık sisteminde yapmış
oluğumuz çok başlılığı ortadan kaldıran, tek
modele döndüren sistem değişikliğinin uygulaması için kanun
hükmünde kararnamenin yayım tarihinden itibaren üç aylık süre verilmişti,
şu anda bir buçuk aylık süre geçmiş bulunuyor ve atamalar bugün
itibarıyla başlama noktasında. Atamalarımızı il
müdürlüklerimize atayıp bu alandaki vekâletle yürüyen hizmetleri asaletle
yürüyecek şekle getirdik; bir boşluk olmadı, olmayacak da çünkü
devlette devamlılık esastır. Bir görevli görevden
alındığında yerine vekili aynı görevleri ifa eder.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bakanım.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Yıpranma payı...
ÖZGÜR ÖZEL (Malatya)
Sayın Başkan, bir dakika bir söz, çok kısa, teşekkür için.
BAŞKAN - Sayın
Özel, buyurun.
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, CHP eski Genel
Başkanı Deniz Baykalın sağlık durumuyla yakından
ilgilenen Sağlık Bakanı ile tüm bakanlara, Başbakana ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına teşekkür
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, aslında gıyabında da Sayın Bakana
teşekkür etmiştim başta, kendisinin Sayın Genel
Başkanımızın sağlık durumuna ilk andan itibaren
yakın ilgi göstermesi, zaman zaman bilgilendirmeleri kamuoyuyla
paylaşırken doğrudan kendisinin basın
toplantıları düzenlemesi, tarafımızdan çok memnuniyetle ve
takdirle karşılanmıştır. Hem şahsına ve
konuyla ilgilenen tüm bakanlara, Başbakanımıza ve Adalet ve
Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanına teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Bakan Bey söz istiyor.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisini okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve
arkadaşları tarafından, bireysel silahlanmayı
azaltmanın, silahsızlanmaya dönük farkındalığı
arttırmanın ve ateşli silah alışverişinin
engellenmesi yollarının belirlenmesi amacıyla 17/10/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
19 Ekim 2017 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
19/10/2017 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
sayılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili
Mehmet Tüm ve arkadaşları tarafından bireysel silahlanmayı
azaltmanın, silahsızlanmaya dönük farkındalığı
arttırmanın ve ateşli silah alışverişinin
engellenmesi yollarının belirlenmesi amacıyla 17/10/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, 1410 sıra
no.lu, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
19/10/2017 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tüm konuşacaktır.
Sayın Tüm, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET TÜM
(Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta
hepimizi derinden sarsan bir cinayete tanık olduk. Helin Palandöken,
İstanbulda bir katil tarafından, henüz 17 yaşında iken
katledildi. Çocuğunu kaybetmenin acısını yaşayan baba
Nihat Palandökenin şu sözleri hepimizi derinden sarstı,
acılı baba diyor ki: Bizler yandık başkaları
yanmasın. Kadınları öldürenlere en ağır ceza
verilsin. Helinin acımasızca katledilmesi bir taraftan içimizi
acıtırken diğer taraftan da bu olaylar öfkemizi
artırıyor.
Değerli milletvekilleri,
öfkeleniyoruz çünkü yaşamın her alanında cinayetler artarak
devam ediyor. Kadın cinayetlerinin yüzde 1.400 oranında
arttığı bir ülkede Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ne
iş yapar, onu gerçekten merak ediyoruz. Geçtiğimiz eylül ayında
tam 37 kadın cinayete kurban gitti. 6284 sayılı Koruma Kanunu
etkin uygulanmıyor. Devlet koruması altında olan kadınlar
göz göre göre işkence edilerek katlediliyor.
Değerli milletvekilleri,
Helinin cinayetinde çok önemli bir husus daha var. Helinin acılı
babası konuşmasında Peynir ekmek gibi satılan bu
silahların hesabı sorulsun. Gencecik kızımız
toprağa düştü, başkaları bu acıyı yaşamasın.
diyor. Türkiye ruhsatsız silah ülkesine dönüştü. Umut
Vakfının verilerine göre bugün ülkemizde en az, yüzde 85
ruhsatsız olmak üzere, 25 milyon silah bulunmaktadır. Bu yıl
bireysel suçlarda ateşli silah kullanımı yüzde 80lere
ulaştı. Sadece eylül ayında bireysel silahlarla 1.575 kişi
öldürüldü ve 2.670 kişi yaralandı. Yine bu yıl işlenen 363
kadın cinayetinin 285i ateşli silahlarla gerçekleştirildi.
Helinin katiline ait silahın önce 700 liradan internetten
getirildiği, sonra 1.800 liraya satıldığı ortaya
çıktı.
Değerli arkadaşlar,
ateşli silahlar artık internette taksitle satılıyor. Önlem
var mı? Yok. Denetim var mı? Yok. Yaş sınırı var
mı? Yok. Herhangi bir kısıtlama var mı? Yok. Silah
satışı yapan şirketlerle ilgili bilgi var mı? O da
yok. Ülkemizde peynir ekmek gibi silah alınıp
satılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
elimde Emniyet Genel Müdürlüğünün daha önce
yayımladığı 2017 yılı bireysel silahlanma raporu
var. Toplam 25 milyon silah olduğundan söz ediliyor yani ülkemizde her 4
kişiden 1inin silahı var. Ruhsatlı silah sayısı 750
bin civarında. Değerli arkadaşlar, 25 milyon silahın sadece
750 bininin ruhsatlı olması size korkutucu gelmiyor mu? Bireysel
silah kullanımı nedeniyle ülkemizde her ay yüzlerce insan
öldürülüyor. Her önüne gelen eline silah alıyor
Cezalar asla
caydırıcı değil, mahkemelerdeki davalar sürekli
erteleniyor, ceza çıksa bile bir şey ifade etmiyor, cezalar paraya
dönüştürülüyor.
Değerli milletvekilleri,
15 Temmuzda insanlara dağıttığınız o silahlarla
bu ülkede cinayetler işlendi. Ankarada geçen yıl bir cinayette seri
atış yapabilen MP5 silahı kullanıldı katil ise
savunmasında Silahı 15 Temmuzda Ankara Emniyetinin önünde
dağıtmışlardı. dedi. Ankara Valisi de daha sonra bunu
kabul etti.
Değerli milletvekilleri,
bu cinayetler, bu sayılar bir felaket tablosu değil midir? Ülkemizi
cinayetler ülkesine çevirdiniz, insan yaşamı kutsaldır ama
iktidarınız döneminde insan yaşamını hiçe
saydınız, neredeyse her saat başı bir cinayet işleniyor,
artık bu aymazlığa bir an önce son veriniz. Gelin, silah satışının
denetimini en yüksek seviyelere çıkaralım, silah
kaçakçılığının ve ruhsatsız silah
taşımanın cezasını
ağırlaştıralım, Türkiyeyi ruhsatsız silah ülkesi
olmaktan kurtaralım.
Değerli milletvekilleri,
bu önemli soruna duyarsız kalmayınız, gelin bu araştırma
önergesini kabul edin. Mecliste önce bir komisyon kuralım ve sorunu
birlikte çözelim yoksa bu cinayetler yine artarak devam edecektir. Bunu
çözemediğiniz takdirde bu cinayetlerin sorumlusu sizler
olacaksınız, bunu asla unutmayınız.
Bireysel silahlanmaya
Hayır, hayır, hayır! diyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Arzu Erdem konuşacaktır.
Sayın Erdem, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM
(İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Cumhuriyet Halk Partisinin bireysel
silahlanmanın araştırılması hakkında vermiş
olduğu grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına
söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle öncelikle
Antalya Milletvekili Sayın Deniz Baykala acil şifalar diliyorum,
geçmiş olsun diyorum. İnşallah, kısa sürede aramıza
dönecektir.
Ekranları
başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi, basın
mensuplarımızı ve Gazi Meclisimizi selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde bireysel silahlanma her geçen gün artmaktadır. Belirtilen
verilere bakıldığı vakit, her yıl binlerce kişi
ateşli silahlarla öldürülmektedir ve bunların önemli bir bölümünü
ruhsatsız silahlar oluşturmaktadır. Kolayca ve ruhsatsız
olarak internet üzerinden temin edilebilen, cinayetlere davetiye çıkaran
bu silahlardır. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan sosyal
paylaşım ağları üzerinden açılan ve silah
satışının yapıldığı sayfalar
alıcılara silahları ruhsatsız olarak göndermektedir. Büyük
bir pazara dönüşen ve sanayi sitelerindeki atölyelerde üretilen tüfekler
kargoyla ülkemizin her yerine kolaylıkla
ulaştırılmaktadır. 400 lira ile 1.200 lira arasında
alıcı bulan bu silahlar çok düşük fiyatlarla silah
meraklılarına gidebilmektedir, bununla ilgili tedbirlerin acil olarak
alınması gerekmektedir. Birçoğu merdiven altı üretim olan
ve ruhsatsız olarak satılan bu silahlar insan hayatında ciddi
anlamda tehdit oluşturmaktadır. İşin erbabı olmayan
insanlar tarafından hiçbir denetime maruz kalmadan üretimi
yapılması birçok sosyal sorunu da beraberinde getirmektedir.
Ölümlerin bir kısmı alınan silahların bilinçsiz
kullanımı sonucu gerçekleşmektedir. Kolay
ulaşılması sebebiyle, özellikle öfke kontrolü vesilesiyle de
bunlar cinayete dönüştürülmektedir. Hâl böyle olunca da sonuç elbette
vahim olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
seçim bölgem olan İstanbulda geçtiğimiz günlerde 17
yaşındaki Helin Palandökeni okul çıkışında
öldüren zanlıya ait cinayet tüfeğini bir gün önce internet üzerinden
satın aldığı belirtilmektedir. İnternetten
alınan, dikkatinizi çekerim, bir su tabancası değildir, bir
pompalı tüfektir. Daha birkaç gün önceydi Dünya Kız Çocukları
Günü, bu vesileyle tekrar Helin Palandökenin ailesine ve
arkadaşlarına başsağlığı ve sabır
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
cezaların yeteri kadar caydırıcı olması, bu anlamda
özellikle eğitimin önemini de tekrar vurgulamak istiyorum. Aslında
insanımızın bu anlamda da bu konularda mutlaka eğitime tabi
tutulması ve önleyici tedbirlerin alınması, cezaların
caydırıcı olması yönünde de gerekli
çalışmaların yapılması gerekmektedir. Umarım en
kısa zamanda gerçekleşir.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Gruplar adına son
konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan.
Buyurun Sayın Özgökçe
Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Helin Palandöken bir erkek
tarafından internetten kolayca aldığı bir silahla
güpegündüz katledildi. Evet, bu cinayeti önleyemeyen iktidarın sorumlu
olduğunu hatırlatarak başlamak istiyorum. Bir canlıyı
hayattan koparmak, canını almak düşüncesi normal hayat seyrinde
akıldan, vicdandan ne kadar uzak değil mi? Ama Türkiyede bir
insanı öldürmek ve hele hele bir kadını öldürmek ne yazık
ki çok kolay çünkü bu düşünceyi zihinlerde olgunlaştıran, hiç
vicdan muhasebesi yapmayı bile gerektirmeyen bir ortam var. Kadın
cinayetlerini görmezden gelen, örtbas etmeye çalışan, sözleriyle,
yargısıyla, yasasıyla cesaretlendiren ve tek bir sorumluluk
almayan erkek egemen bir mekanizma var. Bu vicdan tutulması, akıl
yoksunu cinayet bizlerin iki konuya önemle eğilmemizi bir kere daha ortaya
koymuştur.
Bakın, Helinin
öldürülmesi katilin sadece iki gününü almış. Bu silahı
internetten çok düşük bir bedelle temin etmiş ve herhangi bir
denetimden geçmemiş. Bu iki günlük süre üstelik öldürme kararı için
geçen süre de değil, silahın gelme süresi. Türkiyede bireysel
silahlanma her geçen gün artış gösteriyor. Rakamları az önce
sayın hatip belirtmişti. Ruhsatsız silahsızlanma yüzde
85lere vardı. Bu konudaki teşvik edici söylemler özellikle 15
Temmuzdan sonra kontrolsüz bir biçimde artmıştır. Hükûmete
bakıyoruz sadece kayıt altına almayı yeterli görüyor. Darbe
girişimlerini bireysel silahlanmayı artırarak mı çözmeyi
düşünüyorsunuz? Silahsızlandırmak yerine kayıt altına
almak insan odaklı bir politika olamaz. Silahın
kullanıldığı alan husumette, kavgada, dövüşte ve
tanıdık, bildik insanlar arasında oluyor. Her yıl yüzlerce
can kaybına ve binlerce acıya neden olan bu konuda mutlak surette bir
yasa ve bir kontrol sistemi acilen kurulmalıdır. Çünkü mevcut ortamda
ve silahlanmaya dair yasal düzenlemeler hem çok yetersiz hem güncel değil
hem de cezalar caydırıcı değil.
Komisyonlarda bekleyen
yasalar neden tartışılmıyor veya gündeme
alınmıyor? Bu konuda cevap bekliyoruz. Bildiğiniz gibi biz de
grup olarak bireysel silahlanmanın önlenmesi konusunda 28 Eylülün bireysel
silahsızlanma günü ilan edilmesi için bir kanun teklifi vermiştik,
gündeme almalı, tartışmalı ve yasa yapmalıyız bu
konuda.
Bireysel silahlanmanın
geldiği bu kontrolsüz nokta tüm topluma zaten ciddi bir tehdittir ama
özellikle de kadınlara ne denli ciddi bir tehdit olduğunu artık
herkesin görmesi gerekiyor. İktidara yakın kesimlerin
yaptıkları çağrıların aksine bireysel silahlanma
nasıl engellenir bunu konuşmalıyız. İnternetten silah
satın alabilecek kadar bu sektör nasıl bu hâle geldi? Bunun
açıklamasını hâlâ yapmadı Hükûmet.
Sayın milletvekilleri,
Helini öldüren katil muhtemelen seviyordum, kıskandım,
pişmanım indirimi alacak ve hatta kravat taktığı için
ilk duruşmada tahliye edilecek. Çünkü yargı mekanizması gereğini
yapmıyor, katilleri koruyor. Bizler
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
yani bir kadının ölümü ve önemli bir konu, bir dakikalık süre
rica etsek.
BAŞKAN Peki, cümlenizi
tamamlayın lütfen.
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, sayın
milletvekilleri, Helini öldüren katilin cezasızlıkla
karşılaşacağını çok iyi biliyoruz. Bir kez daha
aynı acıları yaşamak istemiyoruz.
Sayın
Başbakanın taziyeye giderek acıyı paylaşması
gerçekten çok önemli ama orada o acılı babanın Kadınlarla
ilgili yasaları çıkarın; bu, iki saatinizi alır.
şeklindeki rasyonel ve haklı isteğini de duymalıdır. O
haklı istek basın sansürü nedeniyle yayınlanmadı ama bu
önlemi almak Hükûmetin boynunun borcudur.
Soruyorum size: Bu topluma bu
anlamda bir borcunuz yok mudur sahiden? İşi yargıya havale etmek
demek sorumluluktan kaçmaktır, seyirci kalmaktır, katilleri
cesaretlendirmektir ve bu korkunç tehdidi günbegün artırmaktır, emin
olun. Yargı, gereğini yapmıyor. Sorumluluk almaya hepinizi davet
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Ya, bari bunu kabul etsinler ya. Yakışıyor mu size ya? Bunun
siyasetle ilgisi yok ya.
BAŞKAN Sayın Tüm,
demek ki Genel Kurulu ikna edememişsiniz, ne yapalım, kabul
etmediler.
MELİKE BASMACI (Denizli)
- Bir daha mı konuşsan ağabey acaba?
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Ya, yetkiyi benden almıyorlar; benden alsalar ikna ederim.
BAŞKAN - 1inci
sırada yer alan, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul İli Eyüp İlçesinin
Adının Eyüpsultan Olarak Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümünde
yer alan maddelerin oylaması tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 25inci
maddeye bağlı ek madde 2, ek madde 3, ek madde 4 ve 26ncı
maddeye bağlı geçici 7nci madde, geçici 8inci madde, geçici 9uncu
madde, geçici 10uncu madde dâhil 21 ila 39uncu maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp.
Buyurun Sayın
Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi 550 vekilden
oluşuyor ve 81 vilayetin vekilleri burada ve 81 vilayetin, kentin
vekilleri burada. Hem kendi kentlerinin sorunu hem de Türkiyenin
sorunlarını konuşmak ve çözüm mekanizması olarak bunu da
tartışmak üzere buradalar ve bu sebeple, bu motivasyonla
tartışmak, konuşmak, çözüm üzerinden bir politika
geliştirmek için burada, bu amaçla oluşturulmuş.
Peki, ben size birkaç veri
vereceğim. Türkiyede son altı yılda uyuşturucuda
artış oranı 17 kat artmış. Bununla ilgili bir gün
toplantı oldu mu? Hayır. En son 2014te bir komisyon
oluştuğu söyleniyor ama 17 kat da artmış. Bu komisyon bu
arada herhâlde artış hızını mı izliyor, ne
yapıyor, onu da bilmiyorum. Ayda 30 kadın katlediliyor, buna
karşı bir şey var mı? O yok. Kadın cinayetlerinin
artırılmasının engellenmesi için çözüm önerisi
geliştirelim mi? Ona da Yok. Ne yapalım? Müftülük nikâhı
getirelim. Olabilirse kadın cinayetleri artsın.
Onun dışında
yılın ilk dokuz ayında 1.485 işçi iş cinayetinden
hayatını kaybetmiş. Buna dair bir çözüm var mı burada? O da
yok. Peki, ilk dokuz ayda trafik kazasından kaç insan hayatını
kaybetmiş? 2.912 insan hayatını kaybetmiş, 400 bine
yakın insan da yaralanmış. 4 kişiden biri işsiz.
Ülkenin devlet
kurumlarından, bürokrasi kurumlarından en güvensiz bürokratik kurumu
kim? Yargı. Peki, ekonomik kriz var mı? Alabildiğine fazla.
İnsanlar ekonomik krizin altında inim inim inliyor. Sokağa
çıkmadınız, şimdi belki haberiniz yoktur ama bir
çıkın, kendi kentinize, kendi seçildiğiniz kente, varoşlara
gidin, orta sınıfa gidin, bir gezin, ekonomik kriz var mı, bu halkın
durumu nedir, ne istiyor, biz şimdiye kadar ne yaptık, bir oturun
kendinizi arkadan şimdiye kadar olan süreci bir değerlendirin.
4 milyona yakın mülteci
var, 4 milyona yakın mülteci var. Bu mültecilere dair yapılan
iyileştirme ya da kendi ülkelerine dönebilmesi için
barışçıl bir politika izleme yaklaşımı var
mı? Yok. Tam tersine Suriyede daha çok nasıl olunabilir? Iraka
gidelim, oradaki Kürtlerin yapmış olduğu referandum üzerindeki
kazanımlarını nasıl daha çok engelleyebiliriz? Olabiliyorsa
4 milyon değil, 10 milyon mülteci buraya gelsin, resmen bunun çabası
var.
Eğitim kurumlarına
bakıyorsunuz, her gün bir şey oluyor; bir 4+4+4 oldu, o
kaldırıldı, TEOG vardı, TEOG kaldırıldı,
şimdi ne olacak, o belli değil. Şimdi üniversite
sınavları da kaldırılacak, o da bir tartışma
konusu.
Adalet ve düşünceyi
ifade özgürlüğü var mı, o da yok. En ufak bir düşüncenizi
söylediğinizde, itiraz ettiğinizde çok rahatlıkla
tutuklanabilirsiniz, yargılanabilirsiniz. Onlarca yıl belki
iddianameniz bile hazırlanmayacaktır.
Şimdi, CHP,
silahsızlanma üzerinden bir önerge verdi çünkü silaha erişmek çok
kolay, her an silah alabilirsiniz, öldürebilirsiniz, kadın
katledebilirsiniz ya da maganda kurşunuyla hayatınızı
kaybedebilirsiniz. Buna dair bir çalışma var mı? Yok.
Peki, ne yapıldı
burada? Eyüpsultana
Eyüpsultan yani oradaki o sultan yanına gelsin
diye burada bir önerge geçti. Peki, ne yapıldı iki gündür? Tam üç
gündür burada ortalama herhâlde bir kırk saattir çalışma
yürütüyoruz, müftülük yasasını konuşuyoruz. İnsanlar uzayda
yaşam var mı, oraya gidelim, ne yapalım, bununla ilgili çalışma
yürütürken burada yüz yıl bizi geriye götürecek çalışma
üzerinden yasalar çıkarılmaya çalışılıyor.
Gidişat iyi değil,
ülke batmış durumda. Bu ülkenin bir Kürt sorunu var ve bu
anlattığım sorunlar Kürt sorununun çözümsüzlüğünün
sonuçlarıdır çünkü savaşın olduğu yerde,
çatışmanın olduğu yerde insanların birbirini dinleme,
birbirini denetleme, hukuk mekanizmasının işlevini yerine
getirebilme koşulu olmamış oluyor. Bunun en büyük sebebi de
çatışmayı sürdürebilmek konusunda,
ırkçılığı, tekçiliği, tek zihniyeti, tek
inancı üzerinden ısrarla halka, topluma ırkçılık
propagandasını ve ırkçılık üzerinden siyaset
yapmayı getiriyor. Başkaca bu ülkeyi yönetemiyorsunuz.
Bakın, iki gün önce OHAL
geçirildi burada. OHALin bu ülkeye neler yaptığını tek tek
anlattım, dedim ki bakın, OHAL bunları getirecek ve yine böyle
sıralar boştu, yine bu boş sıralara anlattık, sonra
yine boş sıraların sahipleri gelip oylamada evet dediler.
Gerçekten ne yapmayı
bekliyorsunuz? Daha ne olacak, anlamıyorum. Daha ne bekleniyor? Bu kadar
elimizde istatistiksel veri var, binlerce insan hayatını
yitirmiş diyoruz. Bakın, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden
dolayı, Birleşmiş Milletlerin raporu var, 4 bine yakın
insan hayatını kaybetti. Ablukalardan dolayı 500 bin ila 1
milyona yakın insan yerinden göç edildi. Tıpkı 1990lı
dönemlerde 4 bin köy nasıl boşaltıldı, 5 milyon insan
nasıl metropollere gitti; bu, sorunu çözmedi, çözülmedi çünkü güvenlik
politikalarına yine yaklaşıldı. Kürte bakarken ne
bakıldı? Kürt sorunu değil, Kürtün güvenlik politikası
olarak bakıldı. Oysa bu ülkenin Cumhurbaşkanı, AKPnin
Genel Başkanı çok değil üç yıl önce dedi ki: Bu ülkenin
Kürt sorunu var. Ben artık, baldıran zehri içeceğim. dedi,
Anneler ağlamasın. dedi; arkadan dedi ki: Düşünmezseniz Kürt
sorunu yoktur. Böyle kendi içinde dün söylediğini inkâr eden, dün
söylediğini kendince terörize eden, dün söylediğini, kendi
düşüncesini, kendi politikasını inkâr eden bir yerden bu ülke
yönetiliyor. Böyle bir yönetim mekanizması, maalesef ve maalesef
kendisiyle beraber ülkeyi batağa götürüyor. Dün Davutoğlu bize her
türlü eleştiriyi hakaret düzeyinde yapardı, bugün biz
Davutoğluna sahip çıkacak düzeye geldik. Adamın kitapları
cezaevlerine girmiyor.
Kadir Topbaştan
bahsediyorsunuz. Kayyumlar atandı. dedik, Bakın, bir defa,
kayyumlar antidemokratiktir, gasptır. dedik. Buradan hepiniz
alkışladınız. Kendi partinizin yere göğe
sığdıramadığınız büyükşehir belediye
başkanı şu anda zorla istifa ettirildi, yerinde duruyor. Bugün
Cumhurbaşkanı şunu söylüyor: İstifa etmezse
sonuçlarına katlanır. Buradan yargı mı çıkacak?
Buradan kimse bize yargının bağımsız olduğunu
söyleyemez, bundan sonrasında hukukun işlediğini söyleyemez,
bundan sonrasında oluşan, olabilen her şeyin ne kadar kötü
olduğu konusunda asla ve asla yakınamaz, Ben
kandırıldım. diyemez çünkü iki buçuk yıldır biz
burada bu sürecin bu noktaya geleceğini söyledik.
Bakın, şu anda
Sayın Öcalan üzerinde iki yıla yakın süredir bir tecrit var.
Oysa 11 Eylül 2016da kardeşi gittiğinde şunu söylemişti:
Eğer bu sorunu çözmek istiyorlarsa çözümü kolaydır, altı ayda
ben çözerim. O zaman gidilmiş olsaydı, o anahtarla o barış
anahtarı açılmış olsaydı bugün bu kadar şeyle
karşı karşıya gelmemiş olacaktık. Ama bunlara
karşı bir görmeme hâli, bir duymama hâli, varsa hiç işitmeyeyim,
varsa ben hiç duymayayım, ben söylersem sonra başıma bir iş
gelir diyerek bu iş gitmez. Böyle diyenler -bakın, Kadir Topbaş
gibi- onlar görevden alındı. Davutoğlu gitti. Yarın öbür gün
buradan kim gidecek onu da bilmiyoruz. Siz sanıyor musunuz ki bu
yapıldığı zaman bize sıra gelmeyecek? Sessiz
kaldınız, görmezden geldiniz, her haksızlık, her
vicdansızlık bir gün sizin kapınızı da
çalacaktır. Bu sadece siz değil, bizim için de öyledir. Eğer biz
haksızlık yapıyorsak, biz vicdansızlık
yapıyorsak, biz ölümler üzerinden methiye diziyorsak bizim
kapımıza gelecektir, fark etmiyor.
Buradan kadın
cinayetleri üzerinden söyleyecektim ama bugünkü konjonktürde kadın
cinayetlerinin artışından tutun silahlanmaya kadar artan her
türlü yolsuzluk, yoksunluk, işsizlik ve ekonomik krizin ana esası,
öznesi Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür, Kürt sorununa
yaklaştığınız güvenlik politikalarıdır. Dün
Kürt vardır. dediğiniz, bugün Düşünmezsen Kürt yoktur. dediğiniz
kendi içinizdeki tutarsız, çelişkili, konjonktürel yaklaşımlarınızdır
ve bu sürdürülebilir bir politika değildir, sürdürülebilir bir yaşam
biçimi değildir, milyonlarca insan ama milyonlarca insan ve özellikle
bunun yarısı olan kadınlar huzursuzdur, güvensizdir,
geleceğe kaygıyla ve öfkeyle bakmaktadır. Şu anda sizin
Suriye üzerinden yürütmüş olduğunuz, Irak üzerinden yürütmüş
olduğunuz politikalara karşı gönderdiğiniz her askerin
annesi, her askerin kardeşi, her askerin kız kardeşi ve
yakınları, kadınlar özellikle bu işin içinde korkunç
kaygıyla, güvensizlikle ve isteksizlikle bakıyor. Şunu
unutmayın: İki asker göndermişsiniz geçen sene, gönderilen
askerlerden ikisini IŞİD yakmıştı, daha yeni
sahiplendiniz IŞİDin yaktığını. Yarın öbür
gün buna benzer manzaralarla karşı karşıya
geldiğimizde burada söyleme hakkına sahibiz, bunun on
katını size söyleyeceğiz, belki yüz katını
söyleyeceğiz çünkü ölümlerden siz sorumlusunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplar
adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Nihat Yeşile aittir.
Buyurun Sayın
Yeşil. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NİHAT
YEŞİL (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Nüfus Hizmetleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Başta sevgili eski Genel
Başkanımız Sayın Deniz Baykala da geçmiş olsun
dileklerimi de tekrar iletiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorum ki biz burada ne konuşursak
konuşalım ve siz içinizden ne kadar haklı olduğumuzu
söyleseniz de yapacak bir şeyiniz yok. Çünkü Genel
Başkanınız, Cumhurbaşkanı sıfatıyla da
emrini verdi. İsteseniz de geçecek istemeseniz de geçecek. dedi ve
kestirdi attı önümüze. Size düşen görev de kadın
düşmanı bu ayrımcı tasarıyı el kaldırarak
yasalaştırmaktı. Dün gece bu emri yerine getirdiniz, hepinize
teşekkür ederiz. Bu yasaya karşı çıkan
kadınlarımızı da bu yüce Meclisin önünde gazlatmaktı,
onu da yaptırdınız.
Üstelik, Sayın Genel
Başkanınız Hünkâr Bektaş Velinin "Bir olalım,
iri olalım, diri olalım." öğüdünü tekrar ettiği
konuşmasında, bu kadın düşmanı tasarının Meclisten
geçmesi emrini verdi. Murat Bakan arkadaşımız dün bunu gündeme
getirdi zaten.
Ben de bugün bu kürsüde
Sayın Genel Başkanınıza, Hünkârın başka bir
öğüdünün de olduğunu hatırlatmak istiyorum. Ne diyor Hacı
Bektaşi Veli? "Erkek dişi sorulmaz muhabbettin dilinde/
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde/ Bizim
nazarımızda kadın erkek farkı yok/ Noksanlık da
eksiklik de senin görüşlerinde." Ne zaman diyor: 13üncü
yüzyılda. Nereden sesleniyor? Anadolunun bir bozkırından.
Şimdi 21inci
yüzyıl Türkiyesinde -gerçek din insanlarımızı tenzih ederek
konuşuyorum- sözde müftü ve imamların kadınlara yönelik
aşağılayıcı, onur kırıcı sözlerini,
kelamlarını, vaazlarını tek tek anlatmaya başlasam
Meclisimizin bu çalışma dönemi yetmez. Google'da bir tur atmanız
yeter zaten. Üstelik bunların çoğu da devlet memuru.
Bırakın sözüm ona
bu din tacirlerini, daha geçen hafta ilim ve bilim, evrensel değerlerin
sözcüsü olması gereken Adıyaman Üniversitesini teslim ettiğiniz
rektörünüz ne diyor? "Kadın eliyle tokalaşmak ateş
tutmaktan daha korkunç." Ve şimdi siz, bu zihniyette olanların
cirit attığı bir zümreye, kadınların en önemli
kazanımı olan Medenî Kanunu teslim ettiniz.
Değerli arkadaşlar,
bu arada, bu sözden dolayı rektörü arayıp kınayan AK
PARTİLİ kadın kardeşim, Milletvekili Sayın Belma
Satır Hanımefendiye bu kürsüden bir erkek olarak teşekkür
ediyorum. O erkek rektör o ilim yuvasının başında
kalmamalı. O erkeğin o ilim yuvasının başında
kalması kadınlar için zül, biz erkekler için yük, üniversitelerimiz
için de utançtır. O rektörü hemen görevden almanız, yerine kadın
bir rektör atamanız bu ülkenin şerefi olur. Bu hamleyi yapmanız
müftülüklere nikâh yetkisi vermenizden binlerce kez daha
hayırlıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bizim bu 6ncı maddeye neden karşı
çıktığımızı, neden fuzuli bulduğumuzu
arkadaşlarım anlattılar. Ülkemizin temel yakıcı
sorunları varken, halkımızın derdini anlatmamız
gerekirken ancak ülkemizin içinde bulunduğu vahim tabloyu kendinize dert
edinmiyorsunuz zira asıl derdiniz rejim değişikliği. Bu
yasa da dinci mezhepçi bir rejim inşa etme projenizin yeni ve önemli bir
hamlesidir. Yani dinci bir rejimin hukuksal alt yapısını
oluşturmanın son adımlarından biridir.
Yapınızı imam,
müftü, din, mezhep üzerine inşa eden AK PARTİ rejimi olarak
şimdi de bu zümreye kadını tamamen teslim etmek istiyorsunuz.
Biraz önce dediğim gibi çağdaş kadın-erkek eşitliğini
benimseyen cumhuriyetin müftü ve imamlarını tenzih ederek söylüyorum.
Kadınlara yönelik aşağılama, karalama, onları meta
olarak gösteren vaazlar en çok sözde imam ve müftülerden geliyor. Bunu hepimiz
görüyoruz. Zorla evlendirilen küçük yaştaki yüz binlerce
kızımıza dinî nikâh kıyanlar, onları koca koca
adamlara teslim edenler sözde imamlar, müftüler değil mi?
Değerli
arkadaşlarım, sayıları yüz binleri bulan imam ve müftülerin
arasında bir tek kadın müftü yoktur. Yani erkek egemen bir zümreye
kadını teslim ediyorsunuz. İmam da müftü de devlet memuru
diyorsunuz ama toplum onlara din adamı diyor hem de sadece tek bir
mezhebe hizmet veren bir din adamı. Düşünün bir kere Alevisi Sünnisi,
Yezidisi Hristiyanı, ateisti, inananı inanmayanı yani
yurttaşlarımızın tümü, resmî nikâhlarını
kıyan memurlara karşı bir güvensizlikleri oldu mu bugüne kadar?
Hayır, hiç de olmadı, hiç de görmedik. Benim kimliğimle bu
memurun kıyacağı nikâh bağdaşmıyor. diyen oldu
mu? Bugüne kadar hiç görmedik, duymadık da. Ya da tersi bir durum yani
herhangi bir memur Ben bu inançtan olan birinin nikâhını
kıymıyorum. dedi mi? Hayır, onu da duymadım. Ama dün gece
Meclisten geçirdiğiniz bu yasayla bu olumsuzlukların tümü de olacak.
Siz de göreceksiniz ve bizim ne kadar haklı olduğumuzu
anlayacaksınız bir kez daha.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, bu ülkenin dörtte 1i Alevi. Hangi Alevi, müftüye, imama
gidip nikâh kıydıracak? Yani nikâh kıymayı da mezheplere
göre ayırdığınızın farkında
mısınız? Helal olsun değerli arkadaşlarım. O
zaman Alevi dedelerine, Musevi, Ezidi, Süryani, Caferi Şafii din
insanlarına da bu hakkı tanımanız gerekmez mi? Biz resmî
nikah için, eşitlik adına da olsa, bu yolu asla doğru
bulmuyoruz. Yani Bunlara da bu yetki verilsin. diye
Onu görmüyoruz
Sizin bu
anlayışınıza karşı bu sorunu dile getiriyoruz.
Doğrusu, şimdiye kadar sorunsuz yürüyen hâliydi. İsteyen
istediği şekilde dinî nikâhını kıyıyor zaten.
Herkesin, her inancın, ortak değeri hâline dönüşen resmî
nikâhı bu hâliyle bırakmayarak, yeni ayrımcı bir kulvar
açtınız bu güzel ülkemizde.
Ayrı ayrı inançtan
iki gencimizin evliliğinde bir aile belediye, diğer aile müftülük
diye tutturacak, şimdi biz de, siz de bunları yaşayarak
göreceğiz. Tıpkı 15 Temmuzda "İmam darbesini
gördüğümüz, acı acı yaşadığımız gibi.
Toplumumuzu daha tasarı konuşulurken böldünüz. Böle böle bölecek yeni
bir şey bulamadınız, şimdi de evlilik kurumuna el
attınız. Bu topluma bu kötülüğü yapmayacaktınız. Bu
toplum ayrışmaktan yoruldu.
Türkiye kadın
örgütlerine kulak verin. Kadın duygusunu yabana atmayın. Onları
dinleyeceğinize onlara gaz sıkıyorsunuz hem de Meclisin önünde
hem de milletvekillerimizin yanında, onlara rağmen. Bu ne korkudur
böyle? Ama bu korkunuz iyidir. Kadınlardan korkmanız ise daha
hayırlıdır. Cumhuriyetin en önemli, en saygın devrimini,
Medenî Kanununun din örgütlerine teslim edilmesine dün gece siz el
kaldırarak onay verseniz de cumhuriyetin eseri bu Meclis
kapısında gaz sıktığınız cumhuriyet
kadınlarına kabul ettiremeyeceksiniz. Bu ülkenin devrimlerini
sahiplenen erkeklere de kabul ettiremeyeceksiniz.
Bu Mecliste bulunan hepimiz
cumhuriyet sayesinde buradayız. Bizi biz eden bu cumhuriyete ihanet içinde
olmayalım o zaman.
Ayrıca, her şeyi
din eksenli düşüne düşüne, yapa yapa insanları dinden
uzaklaştırdınız. Dindar nesil yetiştirme projeniz
iflas etmiş durumda.
Onun için, hukuksal
altyapılar oluşturarak, evlilik kurumu üzerinden din eksenli yeni bir
gündem peydah ettiniz ve Meclisten geçirdiniz. Bu yolla dindar nesil
yetiştireyim derken, hoşgörüsüz, kindar bir nesil
yetiştiriyorsunuz. Hepimizi eşit yurttaş yapan ve hepimizin
eşit yurttaş olarak benimsediği cumhuriyet değerleriyle oynamayın
artık.
Cumhuriyetin en önemli
değeri olan Medenî Kanunu, din eksenli bir kanunla
değiştirmenize Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hayır. demeye
devam edeceğiz.
Bakın, siz de, Genel
Başkanınız da koro hâlinde Melih Gökçek'e Hayır.
diyorsunuz. Demem o ki, bizi dinlemeniz sizin için de hayırlı olur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan
konuşacaktır.
Sayın
Erdoğanın şahıslar adına da konuşması var,
onu da birleştirip on beş dakikalık sürenizi açıyorum.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 497 sıra sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında
gece gündüz demeden vatandaşlarımızın sorunlarıyla
yakından ilgilenen devletimizin taşradaki en uç temsilcileri olan
muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü kutluyor, hepsine
sağlıklı bir ömür ve başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısına bir bütün olarak bakıldığında
teknolojik gelişmeler ve çağın gereksinimleri göz önünde
bulundurulursa yenilikçi ve faydalı düzenlemelerin olduğu
muhakkaktır. Bu sebeple söz konusu düzenlemeleri barındıran
maddelere Milliyetçi Hareket Partisi olarak hem alt komisyonda hem de esas
Komisyonda destek verdik, katkı sunduk ve tasarı metni bugünkü hâline
geldi. Ancak kanun tasarısının bazı eksiklikleri
olduğu ve içinde barındırdığı bazı
düzenlemelerin farklı sıkıntıları da beraberinde
getirebileceği açıktır. Teknoloji elbette ki faydalıdır
ama faydalı olduğu kadar teknolojinin riskleri de vardır. Bu
risklerden de devletimizi koruyacak tedbirleri, bu riskleri
karşılayacak gerekli tedbirleri de bu kanun
çalışmasıyla birlikte almak zorundayız.
Devletin iki tane önemli
kaydı vardır; bir tapu kaydı, bir de insan kaydı, nüfus
kaydı. Şimdi, bu kayıtların ilgili idareler
dışında başka idareler tarafından
tutulmasının doğru olmadığını defalarca
ifade ettik. Bu manada tasarının 5inci maddesinde hastanelerin
doğum bildiriminin ardından yeni doğanların nüfus tescilini
yapabilmesinin önü açılmaktadır. Bu doğru değildir çünkü
herkesin zaten ömrü hayatında birkaç çocuğu olmaktadır.
İnsanlar ömrü hayatında birkaç defa nüfus idaresine gitmesin diye bu
tip bir düzenleme yaparak başka bir kurumun nüfus idaresi yerine
kayıt tutması
Bir de 25inci maddede bunun devamı var. 25inci
maddede de gene dayanak belge düzenleyen bütün kurumların da nüfusa
kayıt yapması, hatta o dayanak belgeleri düzenleyen kurumlarda
saklanmasına kadar varan sıkıntılı düzenlemeler var.
Bu konuda vakit varken geri adım atılmalıdır. Daha önce de
ifade ettiğimiz gibi, nüfus tescil hizmetlerinin, nüfus hizmetlerinin
İçişleri Bakanlığının yetkisi dâhilinde
kalması, bu konuda başka kurum ve kuruluşlarla herhangi bir
paylaşımda bulunulmaması gerektiğini tekrar dikkatlerinize
sunmak istiyorum. Nüfusa ilişkin kişisel bilgilerle ilgili
kayıtların tek bir idare tarafından tutulması kişisel
verilerin korunması açısından da son derece önemli ve
zorunludur.
Yine, arkadaşlar,
tasarının 11inci maddesinde Veri Paylaşım Kurulu
kurulmaktadır. Şimdiye kadar Nüfus Genel Müdürlüğü
tarafından yapılan diğer paydaş kurumlarla bu verilerin
paylaşılması -ki bu sayı 2.000lere ulaşmıştır-
bundan sonra bir kurulun incelemesinden sonra yapılacak. Mademki bir
adım atılmıştır, bu kurulun Nüfus Genel Müdürlüğü
bünyesinde bir genel müdür yardımcısı ya da daire
başkanının başkanlığında değil,
İçişleri Bakanlığında, Bakanlık bünyesinde
müsteşarın başkanlığında, İçişleri
Bakanlığının Hukuk Müşavirliğinin ve Bilgi İşlem
Daire Başkanlığının da muhakkak içinde yer
alacağı bir kurula dönüştürülmesi gerekir ki herkes bu verilere
ulaşamasın, herkes bu verileri paylaşamasın.
Dolayısıyla, fırsat varken bunun da düzeltilmesi gerektiği
kanaatindeyim. Bu kanaatlerimizi hem alt komisyonda hem de esas Komisyonda
defalarca ifade ettik, burada tekrar ifade etmiş olalım. Sayın
Bakanın da bizi inşallah dinlemesini ve bu konuda bir kanaat
belirtmesini umut ediyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sağlık Bakanı o.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla)
Ne yapalım? Bundan sonra Nüfusun işlerini Sağlık
Bakanlığı yapacağı için, onun için herhâlde
Sağlık Bakanımız burada kanun tasarısını
yakından takip etmektedir.
Tasarının 29uncu
maddesi millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil
edecek hâli bulunanların vatandaşlık taleplerinin
Bakanlıkça reddedilmesini sağlayan bir düzenleme getirmektedir. Millî
güvenlik ve kamu düzeni bakımından tehdit oluşturan bir
kişinin vatandaşlık talebinin reddedilmesi elbette doğru
bir karardır ancak tasarının 28 ve 29uncu maddeleriyle
İçişleri Bakanlığına verilen vatandaşlık
taleplerinin kabulü veya reddiyle ilgili yetkinin Bakanlar Kurulunda
kalması daha doğrudur. Çünkü bir kişinin
vatandaşlığa kabul edilip edilmemesi ciddi bir iştir ve bu,
devletin hükümranlık haklarıyla ilgili bir durumdur.
Vatandaşlıkla ilgili böylesine önemli kararların sadece bir
bakanlığın uhdesine verilmesi ileride İçişleri
Bakanlığını dahi sıkıntıya sokabilecek
bazı sorunları da beraberinde getirebilir.
Yine, tasarının
33üncü maddesiyle, daha önceden vatandaşlığı
düşürülmüş kişilerin tekrar Türk
vatandaşlığına Bakanlık kararıyla kabulüyle
ilgili düzenlemeler getirilmektedir. Burada daha önce İçişleri
Komisyonu çalışmalarında da dile getirdiğimiz bir
diğer hususu tekrar gündeme getirmek istiyorum: Öncelikle,
vatandaşlığa tekrar kabulü noktasında karar verilecek
kişinin, vatandaşlıktan çıkartılma gerekçesinin
ortadan kalkıp kalmadığına bakılmalıdır.
Yine, bu kişilerin Türkiyede ikamet şartı
aranmaksızın vatandaşlığa tekrar kabul edilecek
olması da ayrı bir sorundur. Vatandaşlığa tekrar kabul
edilecek olan kişinin millî güvenlik bakımından engel
teşkil edecek bir hâli bulunmaması gereklidir. Ancak bu
şartın tek başına yeterli olmayacağı da
ortadadır. Ayrıca, daha önceden Türk kanunlarını
çiğneyen, vatandaşlık görevlerini yerine getirmeyen ve sonucunda
vatandaşlıktan çıkartılacağını bile bile bu
kanunları çiğneyen kişilerin tekrar vatandaşlığa
kabul edilmesiyle ilgili pozitif ayrımcılık yapılması
ve bu kararın Bakanlar Kurulu yerine İçişleri
Bakanlığı tarafından verilmesi doğru değildir, bu
yetkinin Bakanlar Kurulunda kalması gerekir. Daha önce,
kanunlarımıza göre vatandaşlık görevlerini yerine
getirmediği için vatandaşlığımızı kaybeden
kişilere yeniden vatandaşlığa kabul noktasında pozitif
ayrımcılık yapılması doğru değildir.
Geçmişte vatandaşlık görevini yapmayanların bundan sonra da
vatandaşlık görevini yerine getirecekleri konusunda olumlu bir
beklentiye girmek yersiz ve gereksizdir.
Değerli milletvekilleri,
kanun tasarısının Komisyon görüşmeleri esnasında
üzerinde en çok durduğumuz hususlardan birisi de Nüfus Genel
Müdürlüğünün sıkıntılarıdır. Bu
sıkıntıların başında personel
sıkıntısı gelmektedir, ikincisi de personelin
çalışma şartları ve özlük haklarıdır. Komisyon
çalışmaları sırasında girişimlerimiz
karşılık bulmuş, taşrada 1.480 veri hazırlama ve
kontrol işletmeni kadrosu tahsisi sağlanmıştır. Bu
olumlu bir gelişmedir, ancak yeterli değildir. Yine de Nüfus
Hizmetleri personelinin özlük hakları, ek mesai ücretleriyle ilgili
sorunları hâlâ çözüm beklemektedir. Önümüzdeki üç dört yıl içerisinde
tüm vatandaşlarımıza yeni kimlik kartlarının
dağıtılmasının planlanması, pasaport ve sürücü
belgelerine ilişkin hizmetlerin de bundan böyle Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne devredilecek
olması, personel eksikliğinin ileride daha da büyüyen
kronikleşecek sorunlara sebep olabileceğini göstermektedir.
Nüfus hizmetlerine ve
personele ilişkin bazı önerilerimizi bir kez daha burada bu vesileyle
tekrar etmek istiyorum. Geçtiğimiz aylarda kanun hükmünde kararnameyle
nüfus hizmetlerinde görevlendirilmek üzere 1.200 sözleşmeli personel
kadrosu verilmiştir. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğü gibi bu devletin asli kayıtlarını tutacak kurumda
çalışacak kişilerin sözleşmeli, 4/Bli, 4/Cli, geçici
vesaire gibi ifadelerle tanımlanmaması lazım. Burada
çalışacak bütün memurların bu teşkilatın asli memuru
olması lazım. Bunlar hukuki bakımdan da önemlidir.
Ayrıca, Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü merkez ve
taşra teşkilatında çalışan personelin yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda belirlenmiş olan fazla çalışma
ücretinin 5 katı ve ayda elli saati geçmemek üzere bu haktan yıl boyu
yararlanmalarının önünün açılmasını sağlayacak
önergemiz Komisyonda sunulmuştur, burada da hazırdır, bunu
tekrar burada vereceğiz. Bu konuda da hâlâ vakit varken bir düzenleme
yapılması ve personelin ek çalışma haklarının
karşılığının verilmesini umut etmekteyiz.
Diğer yandan, Göç
İdaresi tarafından kabul edilen, Türkiye'de ikamet izni verilen
vatandaşların kayıtları Nüfus İdaresi tarafından
tutulmaktadır. Burada, Göç İdaresinin uzman personeli vardır,
dil bilen personeli vardır. O da aynı Bakanlığın bir
genel müdürlüğüdür. Bu yabancıların kayıtlarının
da Göç İdaresi tarafından tutulması Nüfus personelinin yükünü
azaltacaktır.
Ayrıca, nüfus
hizmetlerinde boş bulunan idari kadroların görevde yükselme
sınavları yapılarak bir an önce doldurulması gerekmektedir.
Bu konuda da müdür, müdür yardımcısı, uzman kadrosu ve şef
kadrolarının verilmesi ve bunların bir an önce görevde yükselme
sınavları yapılarak doldurulması lazım. Tabii,
İçişleri Bakanlığının bu özlük haklarıyla
ilgili sıkıntıları geneldir. İl nüfus müdürlerimiz
Biz il nüfus müdürüyüz, sınavla bu göreve geliyoruz, rotasyona tabiyiz
ama özlük hakları olarak şube müdürü, ilçe müdürü statüsündeyiz.
diyor. Bu durum aynı zamanda il yazı işleri müdürü, il mahallî
idareler müdürleri için de geçerlidir. Bunların durumlarının da
burada düzeltilerek bunlara da il müdürü statüsünün verilmesi ve I sayılı
cetvelden II sayılı cetvele taşınmaları yerinde
olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
nüfus hizmetleri taşrada genellikle kaymakamlık binalarında
verilmektedir. Kaymakamlıklarımızın devletin sahipsiz
diye tanımlayabileceğimiz birçok işini de gerçekleştirdiği
ortadadır. Kaymakamlıklarımızda, kaymakamın mesaisine
göre mesaisi şekillenen bütün İçişleri personelinin özlük
haklarının da gerekli şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Tabii, Sayın Bakanı
da burada yakalayamadık ama özellikle uzman
çavuşlarımızın sorunlarının tekrar masaya
yatırılması gerektiğini, bunların özlük
haklarının ve çalışma şartlarının, emeklilik
haklarının ve zatî silahlarıyla ilgili sorunların bir an
önce çözüme kavuşturulması gerektiğini tekrardan
hatırlatmak istiyorum.
Ayrıca, 15 Temmuz hain
darbe girişiminden sonra Emniyet teşkilatının içinde
örgütle irtibatlı birçok kişinin ilişiği kesilmiş,
dolayısıyla polis sayısı azalmıştır. Ancak,
terörle mücadele yoğunlaştığı için de Emniyetimizin
iş yükü çok artmıştır. Burada, polislerimizin
çalışma şartlarının iyileştirilmesi hususunda da
gerekli tedbirlerin alınması şarttır. Polislerimizin de en
önemli beklentisi emekli ücretleriyle ilgilidir. Bu konunun da bir an önce
çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Son olarak, yeri
gelmişken bir hususu daha hatırlatmak isterim: Devletimizi ve
Hükûmetimizi taşrada mülki idare amirleri temsil etmektedir. 2002ye kadar
mülki idare amirleri hep hâkim ve savcılardan fazla maaş almıştır.
2002den bu yana devriiktidarınızda mülki idarenin maaşları
hâkim ve savcıların maaşlarının yarısına
kadar gerilemiştir. Devletimizi ve Hükûmetimizi taşrada temsil eden
mülki idare amirlerinin özlük hakları hiç olmazsa hâkim ve
savcıların özlük haklarıyla eşitlenerek bu konuda
taşradaki sıkıntı bir an önce giderilmelidir. Bu konuyla
ilgili ipe un sermeye gerek yok. En kısa zamanda çözülmesi konusunda biz
destek vermeye hazırız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle kanun tasarısının
aziz milletimize hayırlar getirmesini dileyerek yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan.
Şahıslar adına
ikinci ve son konuşmacı Bursa Milletvekili Muhammet Müfit
Aydındır.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497 sıra
sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce tüm muhtarlarımızın Muhtarlar Gününü
kutluyorum, kendilerine sağlık, huzur ve mutluluklar diliyorum
aileleriyle birlikte.
Ayrıca, Bilge Kral Aliya
İzzetbegoviçi de rahmetle anmaktan doğrusu mutluluk duyuyorum ve
sözleriyle kendi sözlerime başlamak istiyorum:
Her şeye kadir olan
Allaha ant olsun ki köle olmayacağız.
Ölmeye hazır olan
insanlar ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.
Yeryüzünün öğretmeni
olabilmek için gözyüzünün öğrencisi olmak lazım.
Kabile ve ulusun da dar
sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak
düşünmeye başlayın.
Ben Avrupaya giderken kafam
önümde eğik gitmiyorum çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik, çünkü
hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların
tamamını yaptılar hem de Batının gözü önünde,
Batı medeniyeti adına.
Biz kin gütmeyeceğiz ama
asla yapılanları da unutmayacağız ve her şey
bittiğinde hatırlayacağımız şey
düşmanlarımızın sözleri değil,
dostlarımızın sessizliği olacaktır.
Biz ölüyoruz ama onlar da
kazanmıyorlar.
Değerli arkadaşlar,
nüfus hizmetlerinin, iş ve işlemlerinin daha etkin yürütülebilmesi,
hizmet sunumundaki hız ve kalitenin artırılması,
vatandaş memnuniyetinin sağlanması ve bürokratik süreçlerin
kısaltılması için yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.
Doğrusu, bizler bu ihtiyaçları sahada sıklıkla görme
imkânına kavuştuk. Nüfus kütüklerinin güncelliğinin ve sürekliliğinin
doğum, ölüm, evlenme, boşanma, tapu, miras gibi konularda
yaşamımızda son derece önemli olduğunu biliyoruz.
Elektronik ortamdaki aile kütüklerindeki kişiye ait artık tek bir
kayıt tutulacak. Bunlar hakikaten şu anda belki söylemlerimizde sanki
çok farklı bir şeymiş gibi algılanacak ama değerli
arkadaşlar, bizler hakikaten bunlardan dolayı çok sıklıkla
arkadaşlarımızın, dostlarımızın veyahut da
vatandaşlarımızın mağduriyetlerine şahit
oluyoruz.
Teknolojik imkânlar da
kullanılarak bürokrasinin azaltılması, hizmet sunumunda etkinlik
ve verimliliğin artırılması, iş süreçlerinin
basitleştirilmesi ve kısaltılması, kâğıt
ortamındaki bazı hizmetlerin online olarak sunulması fiilî
durumlara hukuki işlerlik kazandıracaktır.
Tasarının
getirdiği yeniliklere genel çerçevede hep birlikte bakacak olursak,
öncelikle bu tasarıyla hastane, mahkeme, dış temsilcilikler ve
evlendirme memurluklarına elektronik ortamda bildirim ve nüfus
olaylarının tescili yetkisini veriyoruz. Günlük hayatta önemli
sıkıntılara yol açan, yazım ve imla hatası bulunan
veya problemli isim ve soyadlarının artık mahkeme kararına
gerek kalmaksızın değiştirilmesine de imkân tanıyoruz.
Bu sayede hem mahkemelerdeki iş yükü azaltılacak hem de mahkeme
süreçlerini yaşamadan bu olumsuzluğun da önüne inşallah
geçilecektir.
Bir başka düzenleme
konusu da boşandığı hâlde mahkeme kararıyla
kocasının soyadını kullanabilen
kadınlarımızı ilgilendiriyor. Yeni düzenlemeyle, bu
durumdaki kadınlarımız istedikleri takdirde sadece nüfus
müdürlüğüne vereceği dilekçeyle, mahkeme kararına gerek olmadan
evlenmeden önceki soyadlarını da yeniden alabilme imkânına
kavuşacaklardır.
Göçmen olarak Türk
vatandaşlığına alınan, doğum yeri ve doğum
tarihi hatalı olan kişiler konusunda da iyileştirmeler
yapılmıştır.
Vatandaşlarımızın
evlenme işlemlerini kolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir
şekilde hizmet alımlarını sağlamak amacıyla il ve
ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmektedir.
Değerli arkadaşlar,
üç gündür bu konuyla alakalı olarak doğrusu hem müçtehitler türedi
hem de İslama dil uzatıldı, din adamlarına dil
uzatıldı. Değerli arkadaşlarım, yüzde 98i Müslüman
olan bir ülkedeyiz biz. Dinî nikâh zaten var, burada önemli başka bir
şeyden bahsetmiyoruz. Medenî Kanunla bizim herhangi bir problemimiz yok
ancak Medenî Kanunun içinde imamlarımız, müftülerimiz dinî nikâhı
kıydıktan sonra el Fatiha deyip bir dua okuyacak. Bu kadar
sıkıntı, bu kadar şey yaşamaya gerek yoktur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Bundan dolayı hakikaten üzülüyorum.
Artı, bir şey daha
söyleyeyim: Bizim cumhuriyetle hiçbir problemimiz yok ve bizim
kadınlarımıza verdiğimiz ehemmiyeti siz maalesef
veremiyorsunuz çünkü biz Kadınlarımızın, annelerimizin
ayağı altındadır cennet. demek suretiyle onları en
kutsal varlığımız olarak görüyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Aydın.
MUHAMMET MÜFİT AYDIN
(Devamla) Bu vesileyle, kanunun milletimize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Bursa Milletvekili
Muhammet Müfit Aydının 497 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli hatibi dikkatle dinledim, diyor ki:
Birkaç gündür burada din adamlarına dil uzatıldı, din
adamlarına saldırıldı. Ben nöbetçi grup başkan vekili
olarak oturuyorum, sadece kendi grubumuzun değil, bütün grupların
hatiplerini dinliyorum; eleştiriler yapılıyor, çok farklı
yaklaşımlar oluyor, kamu düzeniyle ilgili, Medenî Kanunla ilgili,
Anayasaya aykırılıkla ilgili her şey söylendi ama ben din
adamına dil uzatan kimseyi duymadım. Kimse, lütfen buyursun Şu
hatip din adamına şunu dedi. desin. Çünkü sadece sizi dinleyen
birisi açısından, bence dinen de sıkıntılı bir
iştir, hepimizi töhmet altında bırakıyorsunuz ve bu töhmet
size son derece olumsuz bir şekilde yansır, bizim hakkımız
geçer size. Kimi kastediyorsanız söyleyin, o arkadaş çıksın
cevabını versin. Yoksa ben bu kürsüden son üç günde din adamına
dil uzatan bir konuşma dinlemedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Kerestecioğlu.
32.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydının 497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet, gerçekten dün çok
uzun konuşmalar oldu ki aslında daha öncesinden başladı bu
tartışmanın nüveleri ve konuşmaları. Sadece, dinler
arasında ayrımcılık yapılmamasından bahsedildi ve
kadınların bu yasa nedeniyle görebileceği zararlardan bahsedildi
burada. Bunun dışında din insanlarına söz uzatan ya da
onunla ilgili bir eleştiri getiren, herhangi bir kınama getiren, bir
şey söyleyen olmadı. Hakikaten bu, töhmet altında bırakan
bir açıklama. Bence biraz da kadınlarla ilgili yasalarda yine
kadınların söz söylememesinden, buna izin verilmemesinden ve erkekler
tarafından bunun yapılmasından, gene aynı muhabbetin de
çevrilmesinden kaynaklanıyor maalesef. Hüda Hanım da herhâlde bununla
ilgili daha iyi, net açıklamalar yapacaktır.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/868)
ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul İli Eyüp
İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak Değiştirilmesi ve
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
ikinci bölüm üzerinde konuşmalar tamamlandı, on beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Zamanın
yarısını soru, yarısını cevap olarak kullanacağız.
Evet, sırayla sisteme giren sayın milletvekillerine
sorularını sormak için söz hakkı vereceğim.
Sayın Basmacı,
buyurun
Sayın Basmacı yok.
Sayın Sarıhan,
buyurun.
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Sayın Bakan geldiler, önemli bir geliş oldu. Yarın ciddi bir
duruşma var, önemli bir duruşma var. Bütün duruşmalar ciddidir
ama kamuoyunu çok ilgilendiren Semih ve Nuriye hakkında bir
yargılama, Sincanda gerçekleşecek. Biraz önce Sayın
Sağlık Bakanı da buradaydılar ama çıktılar. Hem
sağlık sorunları hem de talepleri noktasında kamuoyu son
derece aydınlanmış durumda ancak sağlık
sorunlarının geldiği nokta yargının da
kararını önemli ölçüde etkileyecektir inancındayım fakat
bundan da önce Sayın İçişleri Bakanından bir an önce
Komisyonun bu 2 kişiyle ilgili dosyayı incelemesini sağlayarak
bir sonuca varılmasını ve yaşam hakkının
korunmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Özel, soru da girmiştiniz ama sırayla geleyim, zamanımız
var.
Sayın Doğan,
buyurun.
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Sayın Bakan, sivil toplum çalışmalarıyla
bilinen iş adamı Sayın Osman Kavala dün gece Gaziantepten
İstanbula döndüğünde Atatürk Havalimanında gözaltına
alındı. Öncelikle, şayet hakkında usulüne uygun bir
soruşturma varsa neden davetiye yoluyla tebligat yapılarak ifadeye
çağırılmadığını öğrenmek isteriz.
Öte yandan, hâlen
İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltında bulunan Sayın
Kavalanın hakkındaki işlemlerin bir an önce tamamlanarak
serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Bakan, Umut Vakfının 2016 verilerine göre Türkiyede yüzde
85i ruhsatsız olmak üzere en az 20 milyon dolayında bireysel silah
bulunduruluyor. İçişleri Bakanlığının verilerine
göre ise 2017nin ilk üç ayında bireysel silahlanma oranı bunun
üzerine yüzde 10luk bir artış gösterdi. Hem kayıt
dışı hem de kayıtlı silahlanma oranlarının
zirve yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Bunun
yansımalarının en trajik örneklerini kadın cinayetlerinde
görüyoruz. Son olarak Helin Palandöken cinayetinde katilinin silaha ne kadar
kolay ulaşabildiğine ve göz göre göre katledildiğine hepimiz
üzülerek tanık olduk. Kadın cinayetlerine dur demek için bu
silahlanma çılgınlığına karşı
Bakanlığınızın herhangi bir planı var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Bakanım,
tüm muhtarların Muhtarlar Gününü kutluyorum.
Dün soruyu sormuştum ama
size verilen yanlış bilgilendirme nedeniyle tekrar yine o soruyu
sormak isterim. Camilere cami imamı alınması için Diyanet
İşleri Başkanlığı tarafından sınav
açılmıştır Sayın Bakanım, KPSS sınavı
açıldı. KPSS sınavını kazananlara bu sefer din
hizmetleri bilgi testi sınavı yapıldı, iki sınav
yapıldı. İkinci sınavdan sonra 5 bine yakın cami
imamı atandı. Ancak bu atamalar İŞKUR üzerinde
sözleşmeli ve temizlik işçisi kadrosuna kaydırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti devletinde KPSSyle, din hizmetleri sınavıyla iki
sınavdan geçirilip temizlik işçisi yapılan hiçbir
vatandaşımız yoktur. Cami imamları bu duruma getirildi. Bu
hangi kanuna, hangi tüzüğe, hangi yönetmeliğe göre yapıldı?
Ya Allah rızası için
Ben otuz yıllık avukatım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben bunun yerini, yöntemini bulamıyorum. İçişleri Bakanı
olarak Diyanetle irtibata girin. Bunun pozitif mevzuattaki yerini öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gürerin yerine Sayın Aydın
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Malumunuz, Ankara, Bursa ve
Balıkesir belediye başkanlarının istifalarının
istendiğini kamuoyundan Sayın Cumhurbaşkanının
devamlı söylemleriyle takip ediyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesinde
daha önce müfettişlerin gelip bir soruşturma yaptığı
iddiaları ve uzunca bir süredir kayyumun yönettiği iddiaları dolaşıyor.
Eğer burada bu müfettişlerin tespit ettiği suçlar var ise,
eğer istifa da olursa herhangi bir adli soruşturma ya da
Sayıştay denetimi -müfettişler- ve bunun devamında da
savcıların yapacağı bir işlem var mıdır? Bu
iddialar doğru mudur? Doğruysa gereği yapılacak
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Kerestecioğlu
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Bakan, dün de
sanırım benzer bir soru gelmişti ama biraz detaylandırarak
ben ifade etmek istiyorum: Kendilerini kamu güvenlik timi olarak tanıtan
ve insanları kaçırıp işkence eden, darp eden, tecavüzle tehdit
eden ve ajanlık dayatması yapan, kabul etmedikleri takdirde de Biz
DAİŞciyiz, DAİŞin nasıl kafa kestiğini
Yaşamak ister misin? gibi sorular yönelten birtakım birimler
türemiş. 2 genç bununla ilgili basın açıklaması
yaptılar. Ben, 90ları yaşamış birisi olarak özellikle
bunu ifade etmek isterim. Yani, Türkiyede herhâlde yeni bir JİTEMin
oluşmasına, bu tarz örgütlenmelerin oluşmasına izin
verilmeyecektir diye
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Soru-cevapta
ancak bu şekilde, müdahale edemiyoruz. Bir sonraki arkadaşa söz
vereceğim, süre kalırsa tekrar size dönerim.
Sayın Özcan, buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın
bugünkü açıklamalarından sonra Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanımız Sayın Melih Gökçek direnmeye devam ediyor mu an
itibarıyla? Sizce direniyorsa ne kadar daha direnecek gücü var? Pek
ihtimal vermiyorum ama eğer Sayın Gökçekin FETÖyle bağlantısı
yoksa ve eğer bir yolsuzluğu yoksa ben kendisine direnişe devam
çağrısı yapıyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden
direnişini selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Siz tamamlayın
isterseniz, otuz saniyemiz var.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Özellikle şunu
hatırlatmak istiyorum: Her cumartesi Cumartesi İnsanları
oturuyorlar Galatasaray Meydanında ve onlar kayıpların
aileleri, hâlâ bulunamamış insanların aileleri yani Türkiye bu
sorumluluğu taşıyor ve bundan sonrasında bunun üzerine yeni
sorumlulukların eklenmemesi lazım. Böyle bir tim var mı, böyle
kişiler var mı? Hani, siz Devlet, asla böyle bir şeye izin
vermez. dediniz ama bu çok genel bir söylem yani gerçekten bununla ilgili
bilginiz var mı, soruşturmanız var mı? Yani biraz daha
somut bir cevap rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, soruları
cevaplandırmak üzere sözü İçişleri Bakanımız
Sayın Süleyman Soyluya bırakıyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Çok teşekkür ediyorum.
Semih ve Nuriyeyle ilgili
sorulan bir soru var, yarın mahkemesi olduğunu söylediniz. Şunu
ifade etmek isterim: Türkiye Cumhuriyeti devleti, bizler, hepimiz, herkesin
hayat hakkını korumakla ve hepimizin hayat hakkının da
korunmasını istemekle bir şekilde mükellef bir durumdayız.
Bu durumu siz de ben de biliyoruz. Burada, özellikle, kanun hükmünde
kararnameyle ihraç edilen bu 2 kişi açlık grevi yapmak suretiyle
tekrar kanun hükmünde kararnameyle görevlerine iadeyi talep etmektedirler ama
burada devletin kendine ait bilgileri vardır ve biz bu bilgileri
paylaştık. Bu bilgiler şu anda yargıdadır ve
yargılama aşamasındadır. Ve tekrar şunu söylemek
istiyorum: Biz herkesin hayat hakkının devamı için bir çaba sarf
ediyoruz. Onun için polisimiz, onun için jandarmamız, onun için güvenlik
kuvvetlerimiz, başka bakanlıkların tüm memurları ve
burası bu iş için söz konusudur. Ama Allahınızı
severseniz ya. Yani bunları hastaneye götürmek istersiniz, götürülmek
istendi, direniş sergilendi Ben hastaneye gitmem. dendi. Tedavi edilmek
istendi Ben tedavi ettirilmek istemiyorum. dendi. En sonunda geçen günlerde
alındı, hastaneye götürülürken ondan bir gün önce, iki gün önce,
beş gün önce, altı gün önce sürekli Hayati tehlikesi var. dendi.
Doktorlar Hadi biz sizi götürüyoruz. dediğinde Ben kitap okuyorum,
gitmek istemiyorum. dendi. Bana lütfen birisi bunu izah etsin. Benim
aklım, melekelerim bunu anlamaya yetmiyor.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) OHAL Komisyonu niye çalışmıyor Sayın
Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Bakın, ben başka bir şey
söylüyorum, siz başka bir şey söylüyorsunuz. Ben bir durum tespiti
yapmaya çalışıyorum.
Ve burada yargılama
hukukun işidir. Yani mahkemesi ne zamansa bunu yargılayacaktır
ellerindeki bilgilerle ve belgelerle. Ama buna ait çok ciddi bir terör
örgütüyle biz karşı karşıyayız. Bu terör örgütünün
esaret altına aldığı insanları ve tehdit ettiği
insanları hepimiz biliyoruz ve bu DHKP-C.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Bakan, siz hiç
görüştünüz mü kendileriyle?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Ben görüşmedim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Görüşün o zaman.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Ama benim Başbakan
Yardımcısı arkadaşım aileleriyle beraber görüştü
ve aileleriyle beraber hepimizin bilgisi dâhilinde, Sayın
Başbakanımızın bilgisi dâhilinde görüştü ve onlara
çağrıda bulundu. Şunu çok net bir şekilde ifade etmek
isterim: Elimizdeki bilgilerde ve belgelerde, yargıya
aktardığımız bilgilerde -karar yargının
kararıdır- hele son yaklaşık 200 kişinin üzerinde yapmış
olduğumuz DHKP-C operasyonunda o operasyona mesnet teşkil eden
bilgilerde bu kişilerin isimleri açık ve net bir şekilde
geçmektedir. Ondan önce de vardı. Ben son bilgiyi size söylüyorum.
Şimdi bütün bunlar varken bizim görevimiz eğer bunlar bir terör
örgütünün elindeyse bunları bu terör örgütünden kurtarmak mıdır
değil midir? Benim insan olarak birinci görevim bu. Ve
ALİ ŞEKER
(İstanbul) - Hayatlarını kurtarmak.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Nasıl hayatını
Hayatını kurtarmak için Sağlık Bakanlığı
görevde, valilik görevde, savcılık görevde, herkes görevde, o
direniyor, diyor ki: Ben hayatımın kurtarılmasını
istemiyorum.
Bakınız, bu
tartışma çok uzayan bir sürece doğru gider. Burada hepimiz neyin
ne olduğunu ve ne şekilde olduğunu biliyoruz. Biz meşru
insanlarız ve bizim hukuktan başka hiçbir gücümüz yok ama terör
örgütleri gayrimeşrudur ve hukuktan başka bütün güçlerini
kullanırlar, bunu siz de biz de biliyoruz. Buradan
çıktığımız andan itibaren sizler, bizler, ailelerimiz,
etrafımız, hukuka ve devletin eminliğine emanetiz, başka
bir şeye değil. Ama burada bir baskı var ve bu baskıyla
beraber bunu bire bir konuştuğumuzda, evet, buradaki
arkadaşlarımız da söylüyorlar Biz vazgeçirmeye
çalışıyoruz. ama beceremiyorlar, beceremediler. Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bu tavsiyede
bulundu, bu tavsiyeye de uyulmadı; başkaları da bu tavsiyede
bulundular, bu tavsiyeye uyulmadı. Ya, bu kişilerin
tamamını DHKP-C kimse, hangi terör örgütüyse bunun elinden kurtarmak
elbette ki bizim temel görevlerimizden bir tanesidir, hayat hakkını
devam ettirmek de temel görevlerimizden bir tanesidir.
Ben siyaset falan
yapmıyorum, siyaset yapsam siyaset yapma biçimini çok güzel ortaya
koyarım, o işi de iyi yaparım ama ben siyaset yapmıyorum, sorumlu
bir devlet adamı olarak elimizdeki bir vakıaya, bir konuya
yaklaşım biçimimi ortaya koymaya çalışıyorum. Burada
hepimiz sorumluyuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi de sorumludur ve bu konuda
yargı bir karar verecektir.
Osman Kavala konusunda
soruşturmanın gizliliği var. Bu gizlilik konusunda bu mesele
devam etmektedir.
Özellikle bireysel silahlanma
konusunda şunu ifade etmek istiyorum: Bir kere, dün biraz
açıklamıştım. Mahmut Beyin sorusuna bilgi gelince cevap
vereceğim yani bilgi ne zaman gelirse tam net bir şekilde. Ama benim
dün anlattığım, benim yanlış bilgilendirilmem
dolayısıyla değil. Ben özellikle Toplum Yararına
Çalışma üzerinden kendi bilgimle beraber size onu anlatmaya çalıştım,
siz başka bir konu soruyordunuz, onu dün de ifade ettim ama sizin
sorduğunuz konunun bilgisi bana intikal ettiği andan itibaren onu da
sizinle paylaşacağım.
Özellikle silahlanma
konusunda bir değerlendirme var burada. Şu çok net: Biz internet
üzerinden yivsiz tüfeklerin satışları konusunda bir kanuni
düzenleme yaptık, kanun hükmünde kararnameyle bu düzenlemeleri yaptık
ve bu düzenlemelerde özellikle satın alma belgesi bulunmayanlara
satış yapılması hâlinde uygulanan 200 lira cezayı 2
bin liraya, ruhsatnamesiz tüfek bulunduranlara uygulanan 50 liralık
cezayı -her tüfek için, dikkat edin, birkaç tüfek için de 50 lira ceza
veriliyordu- her tüfek için 500 liraya çıkarttık. Yani ikisinde de 10
katlık bir artış söz konusu oldu. Bir de internet üzerinden
satışların engellenmesi konusunda özellikle Siber Suçlarla
Mücadele Dairemizde bir sanal devriye sistemi kurduk ve bunları takip
ediyoruz ve bu sanal devriye sistemini kurduktan sonra 37 adres tespit edildi.
Bunların adli ve idari işlemlerinin yapılması için de
ilgili birimlere bu bildirildi. Burada birçok televizyon kanalını
sayıp sizin vaktinizi almak istemiyorum. Bu konularda bugüne kadar ciddi
para, idari yaptırım cezaları bunlara kesildi ve bunlarla ilgili
de adli ve idari işlemler başladı. Bu arada da birçok
yaptığımız uygulamalarla
Bakın, iki üç gün önce
Mersinde bir motosiklet patladı, Allahımıza çok şükürler
olsun ki mesele atlatıldı ama şunu size söyleyeyim: Biz
olayın olduğu günü değil, ondan beş gün önce Türkiye
genelinde
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) -
yaklaşık 30 bin motosiklete
işlem yaptık ve 30 bin motosiklet konusunda da bu işlemlerde
birçok motosikleti menettik çünkü biz bu istihbaratları ve duyumları
alıyoruz. Bu duyumları aldığımız andan itibaren
terörle mücadeledeki temel politikalarımızdan birisi olan öngörüyü ve
stratejiyi birbiriyle buluşturup bunu gerçekleştiriyoruz. Bunlara
devam da edeceğiz.
KGT konusunda önemli bir
şey geldi. Yani adı sanı olmayan, zıpırık bir
şey. Yani bu konuda arkadaşlarımız gerekli
tahkikatları yapıyorlar, kimdir bunlar, nedir ve bu arkadaşlara
da ulaşacaklar. Yani bu tip çeteler, bu tip birtakım organize
örgütler veya kendilerini bu noktaya getirmek isteyen isimler, dönem dönem
ülkede ortaya çıkarlar, devlet bunlara gerekli cevabını verir ve
devlet bunları bir daha ortaya çıkamayacak hâle de getirir. Böyle bir
şeye devletin ihtiyacı olur mu canım, kim bunlar? Yani kendi
adına bir şey yapmaya çalışan
Var mı yok mu onu da
bilmiyoruz ama ilgili araştırmaların yapılması
konusunda haber çıkar çıkmaz kendi talimatımızı
verdik, arkadaşlar o araştırmaları
gerçekleştiriyorlar. Bunu bilmenizi isteriz.
Bakınız, Türkiye
bir hukuk devletidir. 1990ların kendine ait şartları orada
kalmış, gitmiştir. Bugün Türkiye 21inci yüzyıldadır.
Yaptığımız bütün mücadeleleri ve bütün operasyonları
hukuk devleti çerçevesi içerisinde gerçekleştirmeye
çalışıyoruz ve bu konuda hukuk devletinden de santim sapabilecek
bir adıma bizim tahammül edebilmemiz mümkün değildir. AK PARTİ
iktidara geldiği günden itibaren bu konulardaki mücadelesini hukuk devleti
içerisinde getirir, işkence denilen meseleye sıfır tolerans
ortaya koyar, kim yaparsa yapsın buna ait bir tahammülümüz söz konusu
değildir. Bizim ilerlediğimiz meselelerde geri dönme konusunda
kesinlikle ve kesinlikle bir tahammülümüz söz konusu değildir, onlar
geçmiş dönemlerde kalmıştır. Diğer belediyelerle
ilgili cevabı da daha sonra veririm inşallah.
BAŞKAN Sayın
Bakanım, teşekkür ediyoruz. Geri kalanlara da yazılı cevap
verirsiniz.
Sayın
Kerestecioğlu, lütfen hemen bitirelim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Çünkü önemli, çünkü
tutuklu insanlar ve çünkü kendilerini ifade edemiyorlar. Nuriye ve Semih, bu
iki eğitimci adli sicil kaydı olmayan insanlar; eğitimci bunlar,
kamu çalışanıydı. Yani şimdi hukuk devletidir
diyorsunuz ama ben de bir hukukçuyum, kimseyi, hayatta en nefret ettiğim
insanı bile yargılanırken, daha o yargı işlemi de
bitmeden kalkıp teröristmiş gibi, yok şu örgütmüş gibi
suçlamam. Bunu yapmaktan vazgeçin.
Bakın, bu hafta
savcı ifadesini almaya gitti ve Nuriye savunma yapmak istemediğini
söyledi çünkü Savunmamı sabahlara kadar uyumadan
hazırlamıştım ancak avukatlarım
tutuklandığı için ilk duruşmaya keyfî olarak getirilmedim, iki
gün önce de ikinci duruşmadan yoğun bakıma
kaçırıldım. Ben savunma yapmak istiyorum; annem, KHKden
atılanlar, herkes beni duysun istiyorum. Beni tahliye edin, ben gelip
sözümü söyleyeyim. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bu insanların
işine iade edilmesi lazım, bu kadar.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, cevap vermek
durumundayım.
BAŞKAN Tamam.
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Bir şey söyleyeyim Hanımefendi,
avukatlar niçin tutuklandı? Nuriyenin avukatı olduğu için mi
tutuklandı. Ya, Allahınızı severseniz, avukatı niçin
tutuklandı?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Siz Nuriyenin dediklerini
söyleyin. Kimseye olur olmaz terörist demeyin.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) DHKP-C denilen bir örgüt var;
savcıları öldüren, milletvekillerini tehdit eden, ona yön veren, yol
veren bir örgüt var ve bu örgüt, Türkiye'de bir taraftan herkesi tehdit etmeye
çalışıyor ve avukatlar üzerinden, bunu İçişleri
Bakanı olarak söylüyorum, bu örgütü yönetiyor ve gerekli bütün
altyapısını ve iletişimini kuruyor. Bu tespit edildi, bu
yargıya verildi, yargı da tutukladı. Bu kadar basit.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamam, siz de hâkimsiniz
İçişleri Bakanı, siz de hâkimsiniz.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Yani Nuriye niçin tutuklanmayan bir avukat
tutmuyor da tutuklanan bir avukat üzerinden buna gidiyor. Bakın, ben size
bir şey söyleyeyim: DHKP-Cyle ilgili biz gerekli bütün güvenlik
adımlarının tamamını atıyoruz ve atmaya devam
edeceğiz ve bu konuda siyaseti de DHKP-Cnin baskısından
kurtaracağımızı ifade etmek istiyorum. Bu kadar açık
ve net.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
17.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet
AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir),
Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Meclis Başkanıyla
birlikte Genel Kurulu ziyaret eden Nijerya Cumhurbaşkanı Muhammadu
Buhari ve heyeti ile Meclis Başkanına Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulumuzu Nijerya Cumhurbaşkanı Sayın
Muhammadu Buhari Meclis Başkanımızla birlikte teşrif
etmişlerdir.
Tüm Genel Kurul adına
Sayın Cumhurbaşkanına, Değerli Meclis
Başkanımıza ve heyetine ülkemize ve özellikle demokrasimizin
kalbi Parlamentomuza Hoş geldiniz diyor, çok teşekkür ediyoruz. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bölüm üzerindeki görüşmeleri
tamamlamıştık.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bölümde yer
alan maddeler üzerinde varsa önerge işlemlerine geçeceğiz.
İkinci bölüm 21inci
maddeden itibaren başlıyor.
21inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alacağım ama
Sayın Tanal,
hayırdır
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Birleşime ara vermeden
önce, Sayın Bakanımız avukatlara yönelik şöyle bir şey
söyledi: Bu avukatlar terör örgütünün üyesidir. Başka avukatları niye
bulamıyorlar da bu avukatlar Semih ile Nuriyenin vekâletini
alıyorlar?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Ben böyle demedim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben bir avukatım, siz bir avukatsınız. Sayın Bakan da
BAŞKAN Tamam da o
avukatların da avukatı mısınız?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Ben Anayasanın 81inci maddesi uyarınca tüm milletimizin
avukatıyım. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü tüm
milletin vekiliyim ben.
BAŞKAN Her bir
milletvekili tüm milletin temsilcisidir, Türkiye'nin temsilcisidir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
O açıdan, Türkiyede ve dünyanın her tarafında
Rahmetli Faruk Erem
Hocamız vardı, derdi ki: Suçluyu kazıyın altından
insan çıkar.
Avukatlar görevlerini
yaparken, Değerli Başkanım, iki şeye hizmet eder: Bir,
nasıl devletin temeli adaletse hukuk devletinin temeli de tarafsız,
bağımsız savunma dediğimiz avukatlık mesleğidir.
BAŞKAN Çok
teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Özür dilerim
Bitiriyorum
BAŞKAN - İsterseniz
Sayın Özcanın yerine sizi çıkartalım önerge üzerinde,
imzalayın.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yani Özcanın yerine değil
BAŞKAN Tamam da
Sayın Tanal, her konuyla ilgili çıkıp her söylem üzerine bir
şey söylemek zorunda niye kendinizi hissediyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Ben de
avukatım. Burada çok sayıda avukat milletvekilimiz var. Ama bu ülkede
hiç kimsenin de suç işleme özgürlüğü yoktur.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ya buna nasıl karar
veriyorsunuz? Bu cümleyi söylemeyin, yapmayın bunu.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bakın, Sayın Başkanım, bitiyor
Son cümle
Özür dilerim
Anayasamızın
38inci maddesi uyarınca mahkûmiyet kararı kesinleşinceye kadar
herkes masumdur Sayın Bakanım.
BAŞKAN 138.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bu avukatlarla ilgili elinizde Allah rızası için
kesinleşmiş mahkeme kararını bana gösterebilir misiniz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Demokrasinin
beşiği diyorsunuz, sonra cezayı siz veriyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bu mahkûmiyet kararı olmadan, avukatlar görevlerini ifa ederken
nasıl Terör örgütünün üyesisiniz. diyebilirsiniz? Ben size nasıl
diyebilirim böyle bir şeyi?
BAŞKAN Sayın
Tanal
21inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım,
oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 21inci maddesiyle düzenlenen
5490 sayılı Kanunun 62nci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan maddi ibaresinin madde metninin çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Gürsel
Erol Tanju
Özcan Burcu
Köksal
Tunceli Bolu Afyonkarahisar
Murat
Bakan Hayati
Tekin Nihat
Yeşil
İzmir Samsun Ankara
Kemal
Zeybek
Samsun
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Bolu Milletvekili Tanju Özcan.
Buyurun Sayın Özcan.
(CHP sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda ülkemizde
enteresan bir tartışma yaşanıyor, hepinizin malumu.
Türkiye kabile devleti mi, hukuk devleti mi? tartışması,
değil mi? Ben bu tartışma için biraz kafa yordum, bir
araştırma yaptım. Hatta bu konuda kabile devletinin
özellikleri isimli bir kitabı var siyaset bilimci doktor Sayın
Mehmet Gökerin. Bunu okudum, çok da etkilendim. İzin verirseniz bu
konudaki, kitaptaki bazı tespitleri de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Göker
kitabına şöyle başlamış: Kabile devletlerinde
kararları bir kişi alır, bir kişi uygular, bir kişi
denetler, bir kişi hüküm verir, aynı kişi racon keser.
Yine, Sayın Gökere
göre, kabile devletlerinde kabile reisinin sırrı kabilenin
sırrı olarak kabul edilir.
Kabile devletlerinde kabile
reisini eleştirmek ağır ceza gerektiren bir suç kabul edilir.
Yine, kabile devletlerinde
kabile reisinin diploması sorgulanamaz.
Kabile devletlerinde
kabilenin bakanları görevlerini kabilenin resmî ajansından
öğrenir.
Kabile devletlerinde kabile
reisi kabineyi kabile hukukuna göre yönetir.
Kabile devletlerinde kabile
reisinin, kimin il başkanı olacağı, hangi belediye
başkanının istifa ettirtileceği, kimin FETÖcü ilan
edileceği gibi sembolik yetkileri de bulunmaktadır.
Yine, kabile devletlerinde
evlenen çiftlerin kaç çocuk yapacağına, halkın ne yiyip neyi
içmeyeceğine karar verme yetkisi de münhasıran kabile reisine ait.
Kabile devletlerinde kabile
reisinin örtülü ödeneği sorgulanamaz.
Yine, kabile devletlerinde
kabile reisinin kaç danışman
çalıştıracağını ve bunların ücretlerini
sorgulamak kimsenin hakkı değil, devlet sırrı olarak kabul
ediliyor.
Yine, sayın
milletvekilleri, kabile devletlerinde kabile reisleri kaçak bir sarayda
oturuyor ve kabile devletlerinde İtibardan tasarruf olmaz. deniliyor.
Kabile devletlerinde kabile
reisinin kandırılması aslında bir kabile
geleneğiymiş.
Yine, kabile devletlerinde
yolsuzluk yapan eğer kabile reisinin adamıysa yargı önüne
değil kapının önüne konuyormuş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kabile devletlerinde kabile
reisinin bekası için mühürsüz oylar geçerli kabul edilebiliyormuş.
Gerçekten kafa
karıştırıcı değil mi sayın milletvekilleri?
Aslında, kitapta çok daha fazla anlatım var da ben özetledim size.
Ben bu kitabı okuduğumda, gerçekten, iyice kafam
karıştı, Türkiye bir kabile devleti mi hukuk devleti mi? diye.
Vallahi, ben Türkiye Cumhuriyeti devletinde doğdum, büyüdüm, avukat oldum,
siyasete girdim, milletvekili oldum ama bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinde mi
yaşıyorum, Tayyipoğulları beyliğinde mi
yaşıyorum, vallahi kararını vermekte güçlük çekiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
ben bunu niye anlattım? Bakın, Türkiyede bir kişi karar
veriyor, bir kişi o kararları uyguluyor, bir kişi bu
kararları denetliyor, hep aynı kişi. Bir kişi kendisini
yargı yerine koyarak insanları suçlu ilan ediyor ve bu kişiyi
eleştiremiyorsunuz bile. Sonra, çıkıp başka bir ülkeye
dönüp Türkiye kabile devleti değil. diyorsunuz. Şimdi, bunları
anlattık, örnekler de verdik. Şimdi bu durumda hâlâ Türkiye
Cumhuriyeti devletinin hukuk devleti olduğunu nasıl
savunabiliyorsunuz?
Bakın, Sayın
Cumhurbaşkanı uçakta ayrı konuşuyor, sarayda ayrı
konuşuyor. Uçakta ne diyor? Ağır bedeli olur belediye
başkanları istifa etmezse. diyor, Ağır bedeli olur.
diyor. Saraya geliyor, Gereğini yaparız. dedim. diyor.
Şimdi, bu uçaktaki 30 gazeteci yanlış mı duydu bunu?
Aslında söylediği, kafasından geçen, tam da uçakta söyledikleri.
Şimdi, biz buradan
günlerdir söylüyoruz -Sayın Bakan da burada- bu belediye
başkanları niye istifa ettirtiliyor? Sorumuzun cevabını
istiyoruz. Bunlar FETÖcü mü Sayın Bakan? Bunların çok büyük
yolsuzlukları var da siz yeni mi öğrendiniz? Bunların
cevabını arıyoruz. Bunların cevabını aramak
Türkiye milletvekili olarak bizim görevimiz. Belediye başkanları
sizin partinizden seçilmiş olabilir, aday gösterilmiş olabilir ama
halkın oylarıyla seçilmiş. Herhangi bir terör örgütüyle
bağlantılıysa atarsın kayyumu.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı, buyurun, sizi dinliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Tayyipoğullarıyla mı
idare ediliyoruz? diyerek yönetimi, demokratik, meşruiyetçi bir yönetimi
kabileyle benzeştirmiştir. Açık bir sataşmadır, bu
çerçevede söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bostancı.
Lütfen, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın 497 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 21inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; gerçi
Tanju Bey kendisine yönelik böyle, söz almalarımızdan sanıyorum
çok memnun oluyor, sözlerinin de etkili olduğunu düşünüyor ama etkili
olmasından dolayı değil, bunu belirteyim.
Tanju Bey okuduğu bir
kitapla aydınlanmayı beklemek yerine gerçekten, kabilelerin
nasıl oluştuğuna dair antropolojinin farklı örneklerine
baksaydı kafasındaki klişenin doğru
olmadığını görürdü. Tanju Bey, kimi kabilelerde kabile
şefinin hiçbir hükmü yoktur, zannettiğiniz gibi değildir.
Afrikadaki kimi kabilelerde şef yedi yıllığına
seçilir, yedi yıl sonra da adamı törenle keserler. Farklı
uygulamalar vardır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yapmayın canım, öyle bir şey yapmayın. Tayyip Beye öyle
bir şey yapmayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Kabile deyip burada aslında
aşağıladığınız uygulamaların da öyle
olmadığını anlamak için bir kitabın ötesinde okumak
lazım. İşin bu kabile tarafı yanlış.
Gelelim öbür tarafına.
Türkiye Cumhuriyeti devleti muhakkak Sayın Erdoğandan önce de
vardı, sonra da olmaya devam edecek. Burada gayrişahsi, milletin
meşru zeminlerinde teşekkül etmiş iktidarlardan bahsediyoruz.
Sayın Erdoğan da sizin polemikçi eleştirilerinizin ötesinde,
millete yaslanan bir meşruiyetle görevini yapan birisidir.
Eleştirilerinizi bu doğrultuda yaparsanız bence daha doğru
olur. Elbette eleştiriden kimse vareste değildir ama hem kabileyi
yanlış okuyorsunuz hem de bugünkü siyaseti yanlış okuyorsunuz.
Elbette bir kitap üzerinden okumanın da sonucu bu olur.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, şimdi, konuşmada hem ağır bir
sataşma var Gayriciddi sözler söylüyor. gibi sözler var hem de bir
tehdit var.
BAŞKAN Ne dedi de
tehdit etti ya da ağır sataştı?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yani
keserler ibaresini kullandı, bana doğru dönüp bakarak, Gün gelir
keserler. ibaresini kullandı.
BAŞKAN Ne ibaresi?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Keserler
ibaresini kullandı.
Sayın Başkan,
ayrıca konuşmamın
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım
BÜLENT TURAN (Çanakkale) Ne
dedi Sayın Başkanım?
BAŞKAN Peki, bir
saniye
Ben anladım.
Buyurun, sataşmadan söz
vereceğim ama bir kabile devleti olsaydı bu konuşmaları
yapman mümkün olmazdı diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Tartışmanın özüne girme Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın milletvekilleri, şimdi, bu kabile devleti
tartışmasını açan ben değilim. Durup dururken bir gün,
sarayda muhtarlar toplantısında bu tartışmayı açan aslında
sizin Genel Başkanınız, ülkemizin de Cumhurbaşkanı
olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Biz hiçbir zaman Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir kabile devleti. demedik. Bu tartışmayı
Türkiye'de başlatan, bizatihi başlatan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan. Ben de burada size bir araştırma sonucunu
anlattım, okudum. Ne kadar benzeştiğini aslında gördünüz
ama Recep Tayyip Erdoğanı kastettiğimi nereden
anladınız bilmiyorum, Diploması sorgulanamaz. kısmından
anladığınızı tahmin ediyorum.
Tabii ki bunlar trajikomik
şeyler. Ben nükte katmaya çalıştım anlatırken ama
maalesef çok acı şeyler yaşıyoruz biz. Biz, tam
anlamıyla bir diktatörlüğe doğru gidiyoruz. Afrikadaki az
sayıda kalmış olan kabilelerden daha kötü günlerin
beklediğini görüyorum, üzülüyorum ben. İnsan hakları
anlamında, özgürlükler anlamında çok ciddi sıkıntılar
var ülkede, siz bunları görmezlikten geliyorsunuz. Siz, şu anda
iktidar kanadında yer aldığınız için, bizlerin
yaşadığı sıkıntıları
anlamıyorsunuz yaşamadığınız için.
Bakın, biz size
yıllar önce, ilk milletvekili olduğumuzda 2011de, 24üncü Dönemde bu
kürsüden ya bu Fetullah Gülen cemaati bizim telefonlarımızı
dinliyor, bize zarar vermek için her şeyi yapıyor dediğimizde de
böyle, manalı manalı gülüyordunuz ama ne zaman ucu size dokundu,
ondan sonra gerçeklerin farkına vardınız.
Bakın, beyler, buradan
tekrar söylüyorum: Türkiye diktatörlüğe doğru gidiyor.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) İrade milletin iradesi. Millete bakın,
milletin iradesiyle buradayız.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bunun
sonunda kısa vadede belki biz zarar göreceğiz ama uzun vadede
topyekûn zarar göreceğiz ve bir gün gene çıkıp buradan
diyeceksiniz ki: Kandırılmışız. Bugün sizi
kandıran sizin yöneticileriniz, bunu bilmenizi istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/868)
ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul İli Eyüp
İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak Değiştirilmesi ve
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinde
yer alan "kişinin adı, soyadı, baba adı, ana adı,
doğum tarihi veya doğum yerine" ibaresinin "kişinin
adı, soyadı, baba adı, ana adı, doğum tarihi ve
yerine" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ziya
Pir Mehmet
Emin Adıyaman Mehmet
Ali Aslan
Diyarbakır Iğdır Batman
Hüda
Kaya Mahmut
Celadet Gaydalı
İstanbul Bitlis
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılmıyoruz önergeye.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün 19 Ekim, İslam mütefekkiri, düşünür, değerli özgürlük
mücadelesi insanı Aliya İzzetbegoviçi saygı, özlem ve rahmetle
anıyorum.
Bir parça ondan bahsetmek
istiyorum. İktidar medyası her zamanki gibi yine güzellemeler ve
belgesellerle İzzetbegoviçi bugün sabahtan bu yana anmaya devam ediyor.
Anıyorlar ama keşke o özgürlük aşığı bilge önderi
hakkıyla anlayabilselerdi. O, mücadelesini acılar içinde verirken de
Bosna özgürleştikten sonra da iktidarda olduğu dönemlerde de
ilkesellikten, ahlakilikten, vicdandan hiç ayrılmadı. Kendisini takip
edenlerin de bunlardan uzaklaşmalarına izin vermedi.
Halkının kadınları düşmanın tecavüzüne
uğrarken, en korkunç yöntemlerle insanlara işkenceler ve ölümler
yaşatılırken asla ama asla intikamcı, kinci ve
rövanşist duygularla hareket etmedi ve buna da kimseye izin vermedi.
Avrupa coğrafyasında Ben sadece Müslümanım. dedi ve
İslam Manifestosunu yazdı.
Bugün, AKP
iktidarının, özellikle yetkililerine bir çağrıda
bulunuyorum: Toplumu, din, mezhep adına nefret ve kinle
ayrıştırıp da sahte, yapay kutsallıklarla gündemler
oluşturacağınıza
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) Aynaya bak!
HÜDA KAYA (Devamla) -
lütfen, İslam Manifestosundaki erdemliliği
anlamınızı özellikle size de tavsiye ediyorum. İlkeli ve
vicdani, ahlaki, medeni nasıl bir Müslüman ve nasıl bir özgürlük
lideri olunurmuş anlamanız gerekiyor. İçi boş anmalarla
değil, o değerleri anlayarak onların hakkını ancak
ödeyebiliriz.
Dayton
Anlaşmasını imzalarken şu sözleri tarihe geçti: Uzun
hayatım boyunca pek çok iş yaptım ancak bugüne kadarki en zor
iş, Daytondaki anlaşma masasına oturmak oldu. Benim derdim,
muzaffer bir komutan olarak anılmak değil, ülkeme koltuğumun
altında makul bir barış anlaşmasıyla dönmekti.
Sırplar sadece benim önerilerime ters düşen önerilerle değil,
aynı zamanda tüm adalet ve insanlığa ters düşen önerilerle
çıkıyorlardı karşıma. Böyle bir barışı
kabul etmek çok zordu ama başka zor olan bir şey daha vardı, eve
Savaşa devam ediyoruz. cümlesiyle dönmekti.
İki dönem
Cumhurbaşkanı seçildi ve kendi isteğiyle makamını
bıraktı, arkasında bir aile saltanatı bırakmadı.
Siyaseti bırakırken yaptığı yine o tarihî
konuşmalarda Düşmanlarımız mert değildi, alçakça
katliamlar yaptılar, bu gerçekleri dünyaya haykırdık ama anlayan
olmadı. Başlattığımız mücadelede eksikler
olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizindir.
İzzetbegoviçin
arzuladığı insanlık, bütün farklılıkların
bir arada barış içinde yaşadığı bir dünya, bir
toplum özlemiydi ve ömrünü bu mücadele yolunda harcadı; kibre, saltanata asla
kapılmadı.
İktidara gelirseniz hâl
ve hareketlerinize dikkat edin; kibirli olmayın, kendinizi
beğenmişlik yapmayın, size ait olmayan şeyleri
almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun.
Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur, her iktidar geçicidir ve herkes er
veya geç önce milletin ve nihayet Allah'ın önünde hesap verecektir. dedi.
Bunları, bugün içinde
bulunduğumuz toplum ve yönetim hâlinde, gerçekliğinde, ne kadar da
Sayın İzzetbegoviçi anlamaya ihtiyacımız olduğunu bir
kez daha özlemle ifade ediyorum. Onu anlayanların ancak erdemli toplumları,
mücadeleleri gerçekleştireceklerine inanıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde üzerindeki son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinin
(3)üncü fıkrasında yer alan Nüfus olaylarına ibaresinin Tüm
nüfus olaylarına şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Baki
Şimşek Zihni
Açba Mustafa
Mit
Mersin Sakarya Ankara
Kamil
Aydın Mehmet
Erdoğan Zühal
Topcu
Erzurum Muğla Ankara
Fahrettin
Oğuz Tor
Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarının 21inci maddesi üzerinde
verilen önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve bizleri izleyen
değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 21inci
maddesi atik defter kayıtları ve işlemden
kaldırılmış eski aile kütükleri kullanılarak
yapılacak işlemlerle ilgilidir. İhtiyaçtan doğduğu
anlaşılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
yaklaşık iki buçuk yıllık milletvekilliğim süresi
içerisinde vatandaşın nikâh ve nüfus işlemleriyle ilgili
müracaatı ve şikâyeti olmamıştır; yapılan müracaatın
çok büyük çoğunluğu -sizin de bildiğiniz gibi- iş ve
aş içindir. Ben de bu vesileyle, nüfusla da ilgili olması
bakımından, Sayın Maliye Bakanımız Naci
Ağbalın geçen pazartesi günü 2017 ve 2018 bütçesi konulu basın
toplantısında sarf ettiği Son bir yılda 1 milyonun
üzerinde bir istihdam yakaladık. beyanı üzerinde durmak istiyorum.
Keşke 1 milyon değil, 2 milyon, 3 milyon istihdam
artışı yakalayabilseydik, bundan mutluluk duyarız. Allah
kimseyi işsiz, aşsız bırakmasın diyorum.
Gerçek, Sayın
Bakanın beyanı gibi değildir. İstihdamda artış
yakalanamamıştır, bilakis azalışlar söz konusudur.
İktidar doğru yapar, yanlış yapar; bunları
örneklemeyeceğim. Doğal olmayan, yapılan her şeyi
doğru olarak gösterme, verileri yanlış değerlendirme
gayretidir.
Sayın Bakanın söz
konusu beyanı üzerine resmî verileri inceledim. Bilindiği üzere sigortalı,
BAĞ-KURlu ve memur statüsünde çalışanların bildirimleri
Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmaktadır. Bu sebeple, Sosyal Güvenlik
Kurumu verileri resmî, gerçek verilerdir. SGKnın en son verileri Temmuz
2017yi kapsamaktadır. Turizm sektörünün en yoğun olduğu aylar
mayıs-ekim dönemidir; işçi nisanda girer veya mayısta girer,
ekimde çıkar. Böyle olunca mayıs-ekim ayları verileri bizi
sağlıklı sonuçlara götürmeyecektir. Bu sebeple konjonktürden
arındırılarak bakmak lazımdır olaya. İstihdamdaki
gelişmeleri doğru teşhis edebilmek için ocak ayı verileri
en sağlıklı verilerdir. Ocak 2016da SSKlı,
BAĞ-KURlu ve memur olarak toplam istihdam 19 milyon 189 bindir, Ocak
2017de yani bir yıl sonra üç grupta da azalışlar olmuştur.
SSKlıdaki azalış 237 bindir, BAĞ-KURlu da
azalış 283 bindir, memurda 63 bindir. Bir yılda toplam
istihdamda 583 bin azalma olmuştur. Bunu gayet tabii ben demiyorum, bunu
SGKnın aylık yayınladığı bülten söylüyor,
açıp bakılabilir. Bu sebeple, rakamlar Sayın Maliye
Bakanını teyit etmemektedir, birincisi bu.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Maliye Bakanını teyit etmeyen bir başka konu stajyer
ve kursiyerlerin istihdama dâhil edilmesidir. Ticaret meslek, endüstri meslek,
otelcilik meslek lisesi gibi liselerde okuyan veya yüksekokullarda okuyan ve
staj yapan öğrenciler yaratılmış istihdama girer mi, girmez
mi? Bunları gerçek istihdama dâhil edebilir miyiz? Stajın Türkçe
sözlük anlamı, herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği
uygulamalı öğrenme dönemidir, meslek bilgisini artırmak maksadıyla
başka birinin nezareti altında yapılan
çalışmadır. Bunlar geçici, sadece kısa vadeli sigortalar
bakımından sigortalı kimselerdir, iş kazası geçirince
tedavisi yapılır, emeklilik sigortaları, hakları yoktur.
Bunlar iş karşılığında
çalıştırılmazlar, gerçek işçinin yanında staj
yaparlar, kurs görürler. Bu sebeple bu öğrencileri gerçek istihdama dâhil
edemeyiz. Bakınız, Aralık 2016da stajyer sayısı 359
binken temmuzda bu sayı 1 milyon 230 bine yükselmiştir, stajyer ve
kursiyer sayısı altı ayda 3,5 kat artmıştır,
artan sayı 872 bindir. Siz stajyer ve kursiyerleri istihdama
sayarsanız İstihdam 1 milyona yakın arttı. diyebiliriz
ama stajyer ve kursiyerleri gerçek istihdama dâhil edemeyiz, etmemeliyiz.
Çırak, stajyer ve kursiyer sayıları yaratılmış,
üretime dayalı istihdam değildir. Bu sebeple, Sayın Maliye
Bakanının eylül itibarıyla Son bir yılda 1 milyon istihdam
arttı. beyanı gerçeği yansıtmamaktadır. Olayı
baştan yanlış teşhis edersek tedavisini de yanlış
yaparız çünkü önümüzde bütçe görüşmeleri var. Bunlara çok dikkat
etmemiz gerektiğini söylüyorum.
Yüce Mevladan
işsizimize iş, aş niyaz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
22nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı tasarının 22nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz v teklif
ederiz.
Kemal
Zeybek Nihat
Yeşil Murat
Bakan
Samsun Ankara İzmir
Lale
Karabıyık Burcu
Köksal Gürsel
Erol
Bursa Afyonkarahisar Tunceli
Hayati
Tekin
Samsun
MADDE 22- 5490
sayılı Kanunun 63 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 63- (I)
"Aile kütüklerinde kayıtlı olan erkek nüfustan askerlik
çağına girenlerin listesi Milli Savunma Bakanlığınca
Kimlik Paylaşımı Sistemi üzerinden alınır.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Bursa Milletvekili Lale Karabıyık.
Buyurun Sayın
Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O
meşhur hikâyeyi anlatayım bu arada. Hatibin birisi kürsüye
çıkmış, Anavatan Partili, demiş ki: Çok güzel bir
konuşma hazırlamıştım ama dün akşama kadar,
buraya çıkana kadar bunu bir Allah, bir ben biliyordum ama şimdi
gözlüklerimi orada unuttum, bir tek Allah biliyor.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Bursa)
Teşekkürler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 22nci maddesiyle ilgili verilen önergede söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın vekiller, bu kanun
maddeleri içerisinde en çok üzerinde durduğumuz tabii ki müftülerin nikâh
kıyma yetkisi. Şimdi, böyle bir sorun var mıydı bu ülkede?
Zaten bu kadar sorun içerisinde böyle bir sorunu arayıp bulmak da çok
ilginç. Bu ülkede isteyen zaten dinî nikâh yapabiliyor. Ben, komşumun
resmî nikahının yanı sıra dinî nikâhı var mı yok
mu, bunu bilmiyorum da sormuyorum da. İnsanlar isterse buna bir engel yok.
Ama şimdi bu uygulama getirilirse, belediye nikâhlı aileler ve müftü
nikâhı olan aileler olarak çok önemli bir ayrışmaya imza
atacaksınız.
Peki, tek sorun bu mu
Türkiye'de? Yani bütün sorunlar çözüldü, her şey rayında
tıkır tıkır gidiyor, tek sorunumuz bu, bunu buradan
geçirirsek her şey düzelecek.
Sayın vekiller, geçen
gün hayretler içerisinde bir konuşma izledim. Adalet ve Kalkınma
Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Turan şöyle bir
ifadede bulundu hatta cümleyi aynen size okuyayım, dedi ki: Bu madde
kadınların hayatını kolaylaştıracak bir maddedir.
Sayın vekiller, yani
kadınların sorunlarını hepimiz biliyoruz. Bu ülkede
kadınlar öldürülüyor, tacize uğruyor, dayak yiyor, yoksullukla,
işsizlikle mücadele ediyor. Çocuklarının ayağına
ayakkabı alarak okula gönderecek durumları olmayan
kadınları biliyoruz biz bu ülkede. Daha çok şey
sayılabilir.
Bakın, ben yukarıda,
Plan ve Bütçe Komisyonundayım. Orada, yukarıda şu anda
ekonomideki sorunlar sebebiyle, finans ihtiyacı, para ihtiyacı
sebebiyle hangi üründen nasıl vergi alırızın
hesabını yapıyor Hükûmet. Hazinenin borç limitini 37 milyar lira
daha nasıl artırırız diye, bunun mücadelesini veriyor
yukarıda Hükûmet.
Bütün bu sorunlar bitti,
sıra geldi nikâhı kim yapacak olayına. Zaten bu ülkede böyle bir
sorunumuz yok, bunu kabul etmek lazım.
Peki, başka bir noktaya
değinmek istiyorum: Lütfen, bu zihniyetin bu noktada başka yerlere
bizi götürebileceğini görmezden gelmeyiniz. Haberlerde gördünüz,
isterseniz gidip izleyebilirsiniz, sübyan mektepleri var ve bu sübyan
mekteplerinde çok küçük çocuklar, daha göz temasını zor kuran
çocuklar -geçen gün ekranlarda gördünüz- eve geldiklerinde annelerine diyorlar
ki: Anneciğim, kadınların çalışması
günahmış, lütfen günaha girme, sen de çalışma. Ve bunun
gibi başka birtakım konular.
Sayın vekiller, bizi, bu
konular, artık her aşamada başka noktalara götürebilir, lütfen
bunları görmezden gelmeyelim, bunlar son derece önemli konular.
Yine, AKP Grup Başkan
Vekili Sayın Bülent Turan şöyle bir ifade de kullandı, dedi ki:
Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda samimi değil.
Peki, bu ülkede müftü
nikâhını istemeyen kadınlar, aileler bu ülkenin
vatandaşı değil mi? Peki İsteseniz de istemeseniz de
müftüler nikâh kıyacak. diyenler nasıl bir tutum içerisindeler?
Böyle bir dayatma kültürü müdür samimi olan? Bunu siz samimi buluyor musunuz?
Yani bu ifadeleri ben hayretle karşılıyorum.
Diğer taraftan,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin ve bu maddeye destek veren
diğer partinin de kadın vekillerine sesleniyorum: Büyük bir
sorumluluk altındasınız ve bu sorumluluğu geleceğe
taşıyacaksınız -çocuklarınıza ait- lütfen, bu
hataya düşmeyiniz.
Biz, burada neler
yaşadık, o zaman da sizleri uyardık, aynı noktaya geldiniz.
Burada, vakıfları korumayı çocuklardan önceye alan ve Bir
defadan bir şey olmaz. diyen zihniyetler tebrikler gördüler,
alkışlandılar. Yanlış yapıyorsunuz diye burada
biz çok konuştuk ve ne oldu? Geri adım atıldı.
Bakın, aynı
noktadasınız. Türkiye'nin böyle bir sorunu yok. Bu kadar sorun varken
böyle bir hataya düşmek, bu konuyu bir sorunmuş gibi görmek ve bu
konuya, bu maddeye evet demek en büyük hatadır, lütfen bu hatayı
yapmayınız.
Başta kadın
vekiller olmak üzere tüm vekillere burada sesleniyorum.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinde
yer alan Aile kütüklerinde kayıtlı olanlardan ibaresinin Aile
kütüklerinde kayıtları bulunan şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ziya
Pir Mehmet
Emin Adıyaman Hüda
Kaya
Diyarbakır Iğdır İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ali Aslan Erdal
Ataş
Bitlis Batman İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Erdal Ataş.
Buyurun Sayın Ataş.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERDAL ATAŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine
bir torba yasayla, ülkemizdeki temel sorunlardan kaçan bir siyasetle, maalesef,
Meclis gündemini meşgul ediyoruz. Torba yasa içerisinde, belli teknik
düzenlemeler dışında, esas olarak toplumu ilgilendiren müftülük
maddesi önemli oranda tepki almış ve toplumun tepkilerine
rağmen, iktidar partisi tarafından zorla halka dayatılmak
istenmektedir. Geçen yıl 600 bin tane evlilik gerçekleşmiş
olmasına ve bunların yaklaşık yüzde 95inde imam
nikâhı da yapılmasına yani dinî ritüellerin de
gerçekleştirilmesine rağmen, yaklaşık olarak 50 bin
belediye, muhtar ve elçilik çalışanı üzerinden bu sorun
çözülebilecekken müftülük maddesinin gündeme gelmesinin iki tane sebebi var
bizlerce:
Bir tanesi zihniyetle
alakalıdır yani inançlara yönelik yaklaşımdaki
eşitsizlik ve kadın-erkek eşitliğine yönelik
yaklaşımdaki zihniyet yanlışlığı bu meseleyi
gündeme getiren nedenlerden bir tanesidir.
Diğeri ise gündem
saptırmayla alakalıdır. Bu ülkedeki ekonomik ve siyasi krizi
gizleme üzerine, toplumu birbiriyle çatıştıran bir
anlayışla, bir şekilde bunun üzerinden geçinme
anlayışıdır.
Zihniyetle alakalı olan
meseleyi şöyle ifade edebiliriz: İnanç ayrımı bu ülkede
önemli bir sorun olarak devlet tarafından bizzat geliştirildi. Yani
bütün dünyada çağdaş devletlerin hepsi inançlar
karşısında eşit dururken, maalesef, bizim ülkemizde devlet,
Alevi, Sünni, Ezidi, Hristiyan, materyalist, bu ülkede var olan bütün inançlar
arasında ayrım yapmaya devam etmiş
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Kime ne yapılmış?
ERDAL ATAŞ (Devamla) -
zorunlu din derslerini dayatmış, tarih anlayışında
önemli çarpıtmalar ortaya çıkarmış, Diyanet içerisinde
sadece bir inanç temsil edilmiş, destek meselesinde inançlardan sadece bir
tanesi desteklenmiş. Laiklik dışı olan bu tutuma şimdi
de yeni bir tanesi daha ekleniyor. Sadece bir inanca dayalı insanlar bu
ülkede resmî nikâh kıyabilecek ama bunun dışındaki insanlar
kıyamayacak çünkü bunların bir kısmı memur. Yani devlet,
sadece bu inançlardan bir tanesini memur hâline dönüştürmüş, onun
üzerinden siyaset yapıyor. İnancın
siyasallaştırılmasının hiçbir şekilde topluma
yararı yoktur. İnancın da gerçek anlamda ritüelleriyle bir
şekilde ibadet olarak yerine getirilmesi engellenmekte, devlet yetkilileri
ne söylüyorsa memur da işini kaybetmemek için onları yapmak zorunda
kalmaktadır. Bu yüzden, bu noktada, bu yasa, ayrımcı bir
politikayı bir adım daha ileri götürerek inançlar arasındaki
ayrımı derinleştirmiştir.
İkinci olarak, zihniyet
olarak, kadın-erkek ayrımı üzerine getirilen zihniyettir. Bunda
da çocuk yaşta insanları evlendirme, kadınları siyaset ve
politika dışına itme, çok eşli evlilikleri destekleme, yine
kadınların siyaset ve politika dışında kalarak bir
şekilde bu toplumun geri kalmasını sağlayan ve onları
miras ve diğer hukuki haklardan da mahrum eden bu zihniyetin
savunduğu anlayışlardan bir tanesidir. Bu anlayış da
kadınlara bir pranga daha vurmuştur. 2015te küçük yaşta
evliliklere ceza kaldırıldığından bu yana 200 bine yakın
küçük yaşta evlilik yani kız çocuklarının zorla
evlendirilmesi gibi bir durum açığa çıkmış ve büyük
bir istismar ortada durmaktadır. Tüm bunların durduğu yerde,
maalesef, iktidar, ikinci bir adımla bu meselede zamanla küçük yaşta
evlilikleri, tecavüzleri ve diğerlerini de adım adım
getirecektir. Bunlar da açık olarak bütün bu anlayışlar
üzerinden görülmektedir.
Gündem saptırma üzerinde
yapılan anlayışsa şudur: Bu ülkede önemli oranda toplumsal
karşıtlık üzerinden geçinen bir zihniyet var. Sürekli toplumu
inanç üzerinden, cinsiyet kimlikleri üzerinden, dilleri üzerinden çatıştıran
bu zihniyet, toplumun bu çatışması üzerinden aslında kendi
yapmış olduğu yanlışlıkları gizleme
anlayışına gitmektedir. Bugün de iktidarın büyük oranda yaşamış
olduğu ekonomik ve siyasal kriz, işte bu çatışmalar ön
plana çıkarılarak gizlenmektedir.
Çoğulcu yapıya ters
olan, uluslararası sözleşmelere ters olan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERDAL ATAŞ (Devamla)
çağdaş anayasalara ters olan, laikliğe ters olan bu
anlayış geri çekilmelidir ve bir an önce medeni hukuka
bağlı olarak var olan evlenme anlayışı devam
ettirilmelidir.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinde
yer alan üzerinden ibaresinin veri tabanından şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Zihni
Açba Arzu
Erdem
Mersin Sakarya İstanbul
Kamil
Aydın Mehmet
Erdoğan Mustafa
Mit
Erzurum Muğla Ankara
Zühal
Topcu
Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem.
(MHP sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Nüfus Hizmetleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Tasarının 22nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, ekranları
başında bizleri izleyenleri ve basın
mensuplarımızı saygıyla selamlıyorum.
İçişleri
Bakanımız hazır buradayken kendisine bir soru yöneltmek
istiyorum ve cevabını alabilirsem çok memnun olacağımı
da ifade etmek istiyorum, eminim ki hassasiyet gösterecektir. Bingölün bir
korucu köyünde -ben gidip gördüğüm için hakikaten çok önemsediğimi de
buradan vurgulamak istiyorum- liderimizin de talimatıyla
yaptığımız çalışmalarda gördük ki -Elmalı
köyünden bahsediyorum Sayın Bakan- merkeze bağlı Elmalı
köyünün okulu harabe hâlde. Oraya gidip ziyaretimi yaptığımda çok hanım
geldi, çocuklarıyla birlikte, bir tanesi bana dedi ki: Sen iki sene önce
geldin, bana söz verdin, tekrar nasıl geliyorsun buraya? Hâlbuki o giden
ben değildim, muhtemelen iktidar partisinden bir hanım milletvekili
gidip Okulunuzu yapacağız. dedi. Biz kış aylarında
çocuklarımızı gönderemiyoruz. Lütfen, bunun giderilmesi için
bari sizler -devletin partisisiniz, Milliyetçi Hareket Partisi- bu sorunu
giderin. diye benden istekte bulundular. Buradan, kürsüden dile getirdim ama
sizin hassasiyetinize inandığım için bu konuyu tekrar gündeme
taşımış olayım. Bu konuyla ilgili bir de
sağlık ocağında hemşire
bulunmadığını özellikle vurguladılar. Bunun
çalışmasının yapılması gerektiğini
söyleyeyim.
Özellikle böyle korucu
köylerimizin, milliyetçilerimizin ağırlıklı olduğu,
devletin yanında olan köylerin aslında daha da fazla sahip
çıkılmak suretiyle desteklenmesi gerektiğini buradan söylemem
gerekiyor. Çok zor koşullarda yaşıyorlar, çok zor
koşullarda günü geçiriyorlar. Akşam korucu eşini göreve
gönderdiğinde -ki gönüllü bir görevdir o aslında- hakikaten ertesi
gün eve gelir mi gelmez mi diye o endişeyle hiç uyumayan kadınlar
var, onları gördüm.
Güvenlik
korucularımızla ilgili bir çok düzenleme yapılmasına
rağmen, kalıcı çözümler yerine geçici tedbirler
uygulanmıştır aslında. Korucularımız
kalıcı çözümler beklemekteler. Bu çözümlerin de kalıcı
olması için aslında bir korucu kanununun çıkarılması
gerekiyor. Normal koşullarda 442 sayılı Kanun kapsamında
çalıştırılıyor korucularımız ama bir korucu
kanunu çıkarılırsa çok daha sağlıklı sonuçlar
elde edilebilir diye düşünüyorum. Ortalama 8 nüfusa sahip
korucularımızın maaşı 1.510 Türk lirasıdır.
Gece gündüz, kar kış demeden çok zor koşullarda, çok zor
bölgelerde görev yapan bu korucularımız çıplak bedenlerini
vatanın müdafaası için ortaya koyan insanlar. Gerçekten bu ücret
karşısında ezilmekteler ve çocuklarının önemli
ihtiyaçlarını da görememekteler. Bu anlamda,
maaşlarının en azında en düşük devlet
maaşına endekslenmesi gerektiğini dikkate almamız
gerekiyor. Hepimizi burada hem milletimizin vebaliyle hem de bunları görüp
bunları dile getirmemenin vebaliyle oturuyoruz. Bu anlamda, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak milletimizin bu sorunlarını tespit etmek,
sizlerle paylaşmak, bunlara kalıcı çözümler üretmek adına
da hareket etmek bizim şiarımız ve görevimiz.
Güvenlik
korucularımız kısa bir süre önce 4/A kapsamında sosyal
güvenceye alınmışlardır. Burada aslında iyi bir
adım atılmıştır ama 22/5/2003 tarih ve 4857 hükümleri
uygulanmaz. denmiştir. Bu handikapla beraber bir adaletsizlik
oluşmuştur yani emekli olan korucumuz hem toplu ikramiye
alamamaktadır hem ailesi de yardımdan istifade edememektedir.
Ayrıca 4/A kapsamına alınan korucularımızın
eğitimdeki çocuklarına verilen eğitim yardımı
kesilmiştir, engelli çocuklarının da yardımları
kesilmiştir; bunu da çok iyi düşünmek gerekiyor. Bir şeyi
yaparken diğer şeyi yıkmak elbette ki amaç değildir belki
ama neyin ortaya çıktığını da iyi tahlil etmek
gerekiyor. Korucularımızın üniversitede okuyan
çocuklarının aldıkları öğrenim bursu yerine, geri ödemesiz
Başbakanlık bursunun verilmesi aslında daha uygundur. Çünkü
çoğunun maddi yeterliliği olmadığı için bu
insanların borçları birikmiştir ve bu çocuklar
burslarını da geri ödeyemedikleri için, borçları olduğu
için bunun altında da ezilmektedirler. Hepsi Devlete karşı
zaten gelmeyiz, hiçbir şekilde biz bir isyanda bulunmayız. diyorlar
ama bunları bizim görüp, tespit edip bununla ilgili gereğini
yapmamız gerekiyor.
Bir de devlet övünç
madalyası var. Bildiğiniz üzere, askerimize, polisimize, ve
diğer kamu görevlilerinden şehit ve gazi olanlara verilen bir
madalyadır bu; mirasçılarına özellikle veriliyor. Orada ben
şunu gördüm: Yine, korucularımıza bu madalya verilmediği
için mirasçılarının önemli bir bölümü Biz sadece madalyayı
alsak, şuraya assak bizim için övünç olacak. demektedirler. Bunu da
Sayın Bakanımıza ve yüce Meclisimize
ulaştırmış olayım.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin
(1)inci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Zihni
Açba Mustafa
Mit
Mersin Sakarya Ankara
Kamil
Aydın Mehmet
Erdoğan Zühal
Topcu
Erzurum Muğla Ankara
Deniz
Depboylu
Aydın
Bakanlar Kurulu bu
tutarı on katına kadar artırmaya, yarısına kadar
indirmeye yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN- Önerge üzerinde
söz isteyen, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun Sayın Depboylu.
(MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinde
vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve yüce
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
üzerinde görüştüğümüz kanuna göre nüfusun tanımlanması,
kayıt altına alınması, üzerinde yapılacak
düzenlemelerle birlikte elbette önem arz etmektedir. Ancak, nüfusun kayıt
altına alınması kadar, nüfusun
sağlığının, güvenliğinin korunmasının
sağlanmasıyla ilgili de yapılacak olan çalışmalar
bilhassa belki de kayıt altına alınmasından çok daha
değerlidir.
Devlet, her
vatandaşın güvenliğini sağlamakla yükümlüdür.
Çocuklarımız ve gençlerimiz bunların başında gelir.
Ancak, malumunuz ki bugün bir araştırma önergemiz gündeme geldi ve
maalesef reddedildi; uyuşturucu madde, özellikle sentetik uyuşturucu
maddelerle ilgiliydi. Bu noktada baktığımızda,
çocuklarımızın ve gençlerimizin, aynı zamanda yetişkinlerin
ne kadar risk altında olduğunu, sağlığının
tehlikede olduğunu da kabul etmek tabii ki mümkün, mümkünü bir kenara
bırakalım göz ardı etmek mümkün değil.
Biz daha önceden
uyuşturucu maddeleri kokain, eroin, esrar, LSD olarak tanımlarken son
zamanlarda özellikle piyasaya sürülen ve çocuklara yönelik olarak çıkarılan
bonzai ve arkasından tekrar piyasaya sürülen, bugün Türkiyeye de
geldiğini gördüğümüz flakka adında uyuşturucularla
tanışmış bulunmaktayız. Özellikle bu flakka çok daha
farklı bir uyuşturucu türü çünkü etki mekanizması çok
farklı, insanı bir zombiye dönüştürüyor; daha doğrusu
insana halüsinasyonlar göstererek ve nihayetinde ağır paranoyaya
sürükleyerek çıldırtacak düzeyde saldırganlaştırmaya
yönelik bir uyuşturucu madde.
Bu maddeleri kullananlar da
genellikle Bir iki kez kullanır, denerim. diye düşünüyor ama bir
iki kez kullanmak bağımlılığın ilk
adımı, maalesef, arkadan, hiç fark etmeden bağımlı
hâle geliyorlar. Ne yazık ki özellikle sentetik uyuşturucularda
birkaç kez kullanımın sonucu kesinlikle ölüm oluyor.
Ben daha önceden kürsüden de
dile getirdiğim gibi psikoterapi eğitimleri aldım ve bu
psikoterapi eğitimlerinin içerisinde bağımlılık
terapileri de mevcuttu. Daha önceden bağımlılık terapileri
üzerinde yoğun bir çalışma yapmadım ama size burada bilgi
verecek düzeyde bir eğitime sahibim. Bağımlılığın
evreleri var. Bu bağımlılık evreleri herkes için geçerli
olmasa da -şimdi, içinizde belki sigara kullanıp da sigarayı
bırakmayı denemiş olanlar vardır, bu yaklaşımda
olup bırakmayı deneyenler belki çok daha iyi anlayacaktır- belli
evrelerden geçer. Önce, bir hazırlık evresi vardır,
bağımlılığa başlarsınız, ilk madde
kullanımı; arkasından, madde kullanmayı sürdürme, ilerleme;
bırakma evresi, bıraktığınızı
düşünürken tekrar madde kullanımını düşünme -biz buna
prolapse diyoruz- tekrar madde kullanıma başlama lapse ve
sürdürme relapse dediğimiz dönemler. Bunlar bir döngüdür. Yani,
bağımlılık terapisi başladıktan sonra
bağımlı bir kişiyi o maddeden kurtarmak, temizlemek, bir
daha başlamasını engellemek çok maliyetlidir, çok zaman
alır, gerçekten de çok zordur ve bunu da açıkça söylemek gerekir ki
birçok kez de başarısızlıkla sonuçlanabilecek bir terapi
türüdür.
Madde kullanmaya yol açan
etkenler de o kadar fazla ki kişinin kendi özelliklerinden tutun, ailesi,
arkadaşı, çevresi, bağlı olduğu kültürel sosyolojik
yapı, bunların hepsi önemli; çok ayrıntılı ele
alınması gerekir. Şimdi, İçişleri
Bakanlığı Emniyet Müdürlüğünün yaptığı
araştırmaya göre bakıyoruz, uyuşturucu kullananların
yüzde 64,81i ilkokul mezunu, 49,31i işsiz, 31,93ünün de düzenli bir
işi yok, yine ne yazık ki yüzde 2,26sı da öğrenci. E, bu
durumda bizim çok ciddi adımlar atmamız gerekiyor. Gerçekten de
reddedilmiş olsa bile bunun tekrar gündeme getirilip kabul
edileceğine inancım yüksek. Bununla ilgili bir araştırma
komisyonu kurmak gerçekten çok önemli ama yeterli değil. Geçen hafta bizim
kanun teklifimiz geldi daimî çocuk hakları komisyonu kurulmasına
yönelik. Ben biliyorum ki buradaki siyasi partilerin tamamının kanun
teklifi var, araştırma komisyonlarının önerileri tamamen bu
yolda; peki, neden bu komisyonu kuramıyoruz ben hâlâ anlamış
değilim. Bu komisyonu kurduktan sonra çocuklarımızı,
gençlerimizi korumak için alt komisyonlarda yapabileceğimiz
çalışmalar çok nitelikli, değerli ve çeşitli.
Bunu bir kez daha sizlere
hatırlatıyor, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 23üncü maddesiyle düzenlenen
5490 sayılı Kanunun 65inci maddesinin (1)inci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan müştereken
ibaresinin müşterek olarak şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Kemal
Zeybek Candan
Yüceer Burcu
Köksal
Samsun Tekirdağ Afyonkarahisar
Nihat
Yeşil Hayati
Tekin Murat
Bakan
Ankara Samsun İzmir
Gürsel
Erol
Tunceli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkanım,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetin
kuruluşunun 94üncü yılını kutlayacağımız bu
günlerde cumhuriyetimizin, eşit yurttaşlığın,
çağdaşlığın kilit taşı olan laikliğe
bir saldırıyla daha karşı karşıyayız.
Alışıldığı üzere, AKP, yine
halkımızın dinî duygularını siyasete alet ederek
cumhuriyetle bitmeyen bir hesap içinde olduğunu tekrar gösterdi. Bu sefer
şapkadan çıkan, müftülere nikâh yetkisi. Aslında hepimiz neyin
niye yapıldığını çok iyi biliyoruz, bu konuda herkes
bunun farkında. Ama bu, birilerinin yalnızca cumhuriyeti,
laikliği sindirememiş olmasından kaynaklanmıyor,
birilerinin kadın haklarıyla da bir hesabı var. Daha önce
Kadın-erkek eşit değildir, fıtrata
aykırıdır. diyerek birçok kez, defalarca itiraf edildiği
gibi kadının eşitliğini, eşit yurttaşlığını
kabullenemiyorlar; kadının birey olduğunu, kadının
bağımsız olduğunu, kadının istediği gibi
giyinebileceğini, dilediği gibi gezinebileceğini ve
hayatının dokunulmaz olduğunu kabullenemiyorlar. Onlar için
kadın, evinin süsü olmanın ötesine geçemeyecek, yalnızca boyun
eğdiği sürece makbul kabul edilecek, ancak belli kalıplar içinde
varlığını sürdürdüğü sürece de hoş görülebilecek
ikinci sınıf varlıklar. Kadınlar babalarının,
ağabeylerinin, kocalarının sözünden çıkmayacaklar;
kadınların kendi sözü olmayacak. Kadınları görmek
istedikleri statü maalesef bu. Bu yüzden başka pek çok alanda olduğu
gibi, kadınlar için bir koruma kalkanı olan laiklikle,
kadınları eşit gören, eşit bir yaşam vadeden cumhuriyetle
bitmeyen bir hesap var.
Yıllardır
siyasetinizi bu kırılma noktaları üzerine
kurguladınız, toplumu bu alanlarda
kutuplaştırdınız. Müfredat değişiklikleri,
eğitimde yapılanlar, kadını ikinci sınıf gören
söylemler; laikliği ve laik devlet yönetimini sindirememekle ilişkili
tabii ki bu. Amacınız aslında açık, amacınız
Türkiyeyi her alanda Orta Doğululaştırmak. Bu, dış
politikada da böyle, toplum mühendisliğinde de böyle, medyanızda da
böyle, çıkarmak istediğiniz kanunlarda da böyle, Meclis çatısı
altında haremlik selamlık düzenlenen iftarda da böyle. Yüzü
Batıya dönük olan ülkemizin on beş yılda bütün birikimlerini
heba ettiniz, şimdi de bu düzenlemeyle ülkeyi bir Orta Doğu ülkesi
hâline getirmek istiyorsunuz.
Değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz haftalarda Genel Kurulda sordum, Komisyonda da sordum ama bir
Allahın kulu çıkıp yanıtlamadı, yine soruyorum:
Bugüne kadar bu konuda tek bir sorun, tek bir engel olmamasına rağmen
bu düzenlemeye niçin ihtiyaç duyuldu? Hani, bu soruya bir cevap bulmak
lazım. Evlendirme memuru mu kalmadı, muhtar mı kalmadı da
bu düzenlemeye ihtiyaç duyuldu? Yoksa bir açıkta kalan mı oldu,
evlenemedi, kuyrukta kalan mı oldu? Bu düzenlemeye niçin gerek görüldü?
Bakın, Sayın Bakan
diyor ki: Bu düzenlemeyle çocuk yaştaki evlilikler engellenmiş
olacak, önlenmiş olacak. Allah aşkına, kendisi inanıyor mu
buna? O, çocuk yaştaki evlilikler nasıl gerçekleştirildi?
Onların nikâhını kıyan, onları evlendiren din
görevlileri değil mi? O din görevlilerini denetlemeyen, buna göz yuman
müftülükler değil mi? Şimdi yaptığınız,
imamların yasak bir fiili gerçekleştirmesine göz yuman müftülere bu
yetkinin verilmesi. Diyanet İşleri Başkanlığına
bağlı olarak çalışan müftülerin medeni hukuku ilgilendiren
alanda ne işi var Allah aşkına? Her alanı dinsel
referanslara göre düzenleme isteğinizin başka bir tezahürü bu.
Yalana, talana, israfa, kul hakkı yemeye gelince bunları dinin
yasakladığını aklına getirmeyenler, söz konusu
kadın olunca, eşitlik olunca, söz konusu nikâh olunca birden din
âlimi kesiliyorlar.
Kadınlar
haftalardır sokakta hem Medenî Kanunla hem de cumhuriyetle edindiği
hakların kaybı olmasın diye, Orta Doğu toplumları gibi
olmayalım diye. Bakın, Suudi Arabistandaki kadınlar daha yeni
kendi başlarına araba kullanma hakkını elde ettiler. Bu,
size bir şey anlatmalı, bunu görmeniz gerekiyor çünkü bu kara
taassubun gölgesinde yaşamanın ne sonuçlar doğurabileceğini
görmemiz lazım. Şunu söylemek lazım: Ne yaparsanız
yapın, ne olursa olsun bu kuşatmayı kadınlar
kıracaktır diyorum, hepinize sevgilerimi sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinde
yer alan sorgu veya dönen kayıt ibaresinin sorgu ve dönen kayıt
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ziya
Pir Hüda
Kaya Mahmut
Celadet Gaydalı
Diyarbakır İstanbul Bitlis
Mehmet
Ali Aslan Mehmet
Emin Adıyaman Ertuğrul
Kürkcü
Batman Iğdır İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, İzmir Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun Sayın Kürkcü.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; hepiniz
biliyorsunuz, bu tartışma aslında sadece bir tek madde için
yapıldı, geri kalanlar teferruat yani bu tartışmanın
özü bakımından bir karşılığı yok.
İçişleri Bakanlığı elde olan çeşitli ihtiyaçlar
dolayısıyla torbaya onları da koymuş, olsa da olur, olmasa
da olur. Dolayısıyla, madde üzerinde o kadar duracak değilim.
Ancak bu tartışmalar sırasında ortaya çıkan kimi
meseleleri de ister istemez görmek, karşılamak zorundayız.
Özellikle, 6ncı maddeyle ilgili tartışma sırasında
din, din adamları, din adamlarının nikâh kıyması
meselesi öylesine gündemleşti ki burada şunları duyar olduk:
Din adamına laf söyleniyor. Din adamı eleştiriliyor. Eleştirilir
mi, eleştirilmez mi? E, şunları da işitiyoruz: Vallahi
eleştirmedik, ya eleştirdiysek ne olalım.
Şimdi, İslamiyette
din adamlığı diye bir şey var mı sevgili
arkadaşlar? Hani, biz, evet, sizin gibi her gün camiye giden Müslüman
değiliz ama Müslüman anne-babanın çocuğuyuz. İslamiyette
din adamlığı diye bir şey yok.
İkincisi:
İslamiyette dinî vecibelerin cemaat tarafından yerine getirilmesi
için önderlik edenler cemaatin içinden herhangi birisi olur ve bunun için para
almazlar, devlet adamı devletten para alır. Dolayısıyla,
Diyanet İşlerinin memurları devlet memurudurlar, devletin
hizmetini görürler; mevzu bundan ibarettir. Devlet işini gören herkesi
eleştiririz arkadaşlar. Cumhurbaşkanını
eleştiriyoruz; müftüyü, imamı, vaizi, mezarcıyı mı eleştiremeyeceğiz,
nereden çıkıyor bunlar? O yüzden, burada eleştiriden
muaflık diye bir şeyle önce Diyaneti dokunulmaz kılmak, ondan
sonra Diyanetin işlemlerini dokunulmaz kılmak, kendini Diyanetle bağlayarak
kendini eleştirilmez kılmak, böylelikle hegemonyayı yeniden
üretmek; o kadar ucuz değil, biz bunları kabul etmiyoruz. Din
adamlarını da, herkesi de eleştiririz. Devletin hizmetini gören
yani toplumun hizmetini gören herkes eleştirilmesi gerektiği kadar
eleştirilir ve onlara ne bir kutsallık ne de başka bir şey
izafe edilebilir. Bu manada, Diyanet İşleri başkanları da
böyledir. Öyle olmasa Hizmetini beğenmedik. diye şutlanıp
işten çıkartılmazlardı, öyle olmasaydı şu ya da
bu şekilde devletin maaşına muhtaç olmazlardı. Din hizmeti
böyle olmaz. O yüzden, bizi bunlarla korkutmaya çalışmayın.
Ben yine de maddenin içinden
bir hususa değinmek isterdim. Eğer hakikaten nüfus işleriyle
ilgili kanunda bir önemli değişiklik yapılacak olsaydı,
mesela benim mutlaka ihtiyaç olduğunu gördüğüm fakat kanunun bizzat
gerçekleşmesini engellediği bir hususa dikkat çekmek isterim.
Kanunun 44üncü maddesi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının
soyağaçlarını elde etmelerini engellemektedir. Üst soy ve alt
soy dışında, yani anne ve babaları ile çoluk çocukları
dışında hiç kimseyle ilgili olarak nüfus müdürlükleri insanlara
kendi soyları, soyağaçları konusunda hiçbir bilgi vermez, bunu
da Danıştayın bir kararına dayandırır.
Şimdi, böyle bir
şey düşünebilir misiniz? Siz bu ülkede, bu toplumda, bu topraklarda
yaşıyorsunuz, binlerce yıldır yaşıyorsunuz. Bunun
kaydı kuydu devlet tarafından tutulmuş fakat siz Benim
büyükbabamın büyükbabası kim ve onun çocukları kim? Büyükannem
kim? Büyükbabamın büyükbabası kiminle evlendi de oradan büyükbabam
doğdu? diye sorduğunuz zaman İçişleri Bakanlığı
Yasak, bu konuda bilgi edinemezsin. diyor.
Ben tahmin ediyorum ki, bu,
kişilerin özel hayatının gizliliğiyle hiçbir ilgisi
olmayan, esasen soya ve etnisiteye ve inanca göre kurulmuş bir ulus
tanımını gerçek bilgilerin çeliyor olmasıyla ilgilidir. Eğer
beş kuşak geriye gittiğimizde herhangi birimizin soyunda bir
Ermeninin, bir Rumun, bir gayrimüslimin ya da herhangi bir biçimde
İslamiyet ya da Türklükle alakası olmayan bir Anadolu
insanının izi çıkmazsa ben de hiçbir şey bilmiyorum. Zaten
bütün genetik araştırmalar da bunun böyle
olmadığını doğruluyor. O yüzden, bu kadar çok soydan,
ecdattan söz edip, yurttaşları ecdadının bilgisinden yoksun
etmek ancak soya, etnisiteye ve inanca bağlı bir ulus
tanımının sonucu olabilir. Ama hakikat bu tanımla
çelişiyorsa o zaman hakikate uymak, tanımı değiştirmek
evladır.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyor ve oylarınıza
sunuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinde
yer alan
d) Bu Kanunun 15 inci
maddesinde belirtilen sağlık personeline ve 31 inci maddesinde
belirtilen Cumhuriyet savcılıklarına ibaresinin
d) Bu Kanunun 15 inci
maddesinde belirtilen sağlık personeline ile 31 inci maddesinde
belirtilen Cumhuriyet savcılıklarına şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ziya
Pir Hüda
Kaya Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır İstanbul Iğdır
Mehmet
Ali Aslan Mahmut
Celadet Gaydalı Erol
Dora
Batman Bitlis Mardin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Mardin Milletvekili Erol Dora konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nüfus Hizmetleri Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarının bu maddesiyle, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanununun 62nci maddesinde teknik bir değişikliğe gidilmesi
öngörülmektedir.
Tabii, daha önce de
belirttik, Nüfus Hizmetleri Kanununda yurttaşlara verilecek kimi
hizmetlerin kolaylaştırılmasına dönük düzenlemelere
karşı değiliz. Bununla birlikte, bizim özellikle muhalefet
ettiğimiz nokta, Nüfus Hizmetleri Kanununun kapsamını ve yetki
alanını hayli aşan bir düzenleme olan ve makul bir müzakere
süreci işletilmeden Genel Kurul gündemine getirilen ve tasarının
aslında içini de boşaltan müftülüklere nikâh kıyma yetkisi
verilmesine ilişkindir.
Değerli milletvekilleri,
farklı teknik düzenlemeler içeren ve 37 madde barındıran bu yasa
tasarısı, sağlıklı bir müzakere süreciyle Meclisten geçirilebilecek
iken, tasarı içerisine konulan müftü nikâhı meselesiyle, tasarı
bir bakıma tek madde etrafında kilitlenmiştir.
Kamuoyu gündeminde
müftülüklere nikâh kıyma yetkisi veren tasarı olarak yer bulan bu
düzenleme, Anayasa madde 2de belirtilen Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk devletidir. ilkesinin, Anayasa madde 174/4 maddesiyle
koruma altına alınan Medenî Kanunun resmî nikâh hükmünün ihlaline
yol açacaktır. Yani bu tasarı laiklik ilkesinin çiğnenmesine yol
açacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakınız, bu düzenleme sadece laiklik
ilkesi açısından değil, din ve vicdan özgürlüğü
açısından da sorunludur ve düzenlemenin iddia ettiği özgürlük
alanı açısından da faydadan çok zarara sebebiyet verecektir.
Sizlere Anayasanın 10uncu maddesini hatırlatmak isterim: Herkes,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep
ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir. Buna karşın, tasarıda yer alan, nikâh kıyma
yetkisinin bir din kurumu olan müftülüklerle paylaşılması kanun
önündeki bu eşitliği açıkça bozmaktadır. Kaldı ki
Diyanet kurumunun mevcut hâli bile çağdaş, özgürlükçü laiklik
uygulamalarına aykırıyken bu tasarı, Meclise ve topluma
âdeta dayatılan düzenlemeler neticesinde, laiklik ilkesinin içeriğini
bir basamak daha boşaltmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bu düzenleme toplumda gittikçe artan ayrışma katmanlarına yeni
bir katman ekleyecek, bunun yanı sıra müftü huzurunda
evlenenler/evlenmeyenler ayrımıyla yeni bir ötekileştirme ve
yeni bir mahalle baskısı yaratacaktır.
Çocuklara cinsel taciz ve
tecavüzlerin arttığı, çocuk gelinlerin ve çocuk annelerin
ülkenin en acı gerçekleri arasında yer aldığı bir
zaman diliminde şu an üzerinde görüştüğümüz tasarı son
derece suni bir tartışmadır. Tasarıya eklenen bu düzenleme,
halkımızın içerisinde bulunduğu yoksulluğun ve
diğer taraftan her geçen gün bir yenisinin tanığı ya da
mağduru olduğumuz hak ihlallerinin izlenmesini amaçlayan bir
düzenlemedir.
Değerli milletvekilleri,
dert kazanında kaynayan bu ülkede yoksulluk ve gelir adaletsizliği
sorunları her geçen gün daha da büyürken, bu ülkenin geleceği olan
çocuklarımız ikide bir değişen sınav sistemi
cenderesine sıkıştırılmışken, kadın
cinayetleri orta yerde dururken, çocuk ölümleri görmezden gelinirken müftülere
resmî nikâh yetkisi verilmesi tartışmasının ülke gündemine
sokulmasının iyi niyetli bir girişim
olmadığını değerlendirmekteyiz.
Bakınız, iki gün
önce Şırnakta yine bir madende işçiler feci biçimde hayatlarını
kaybettiler. Yakın zamanda, Soma ve Ermenek gibi, dünyada eşine zor
rastlanacak iki büyük işçi kıyımı yaşamış
bir ülkede bundan ders çıkartılmamış olması acı vericidir.
İşçilerin çalışma güvenliklerine dair esaslı
yapısal tedbirleri bir türlü hayata geçirmeyen bir Hükûmetin, toplumda
acil hiçbir sorunu gidermeyecek olan müftü nikâhı
tartışmalarıyla ülkenin gerçek gündemini gözlerden kaçırma
girişimini asla doğru bulmuyoruz. Bu nedenle bu yaklaşımı
kabul etmiyoruz.
Bir kez daha Hükûmetin
ülkenin gerçek sorunları konusuna daha ciddiyetle, evleviyetle dönmesini
ve bu konularda çözümler araması gerektiğini belirtiyor, bu duygu ve
düşüncelerle tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 24üncü maddesiyle düzenlenen
5490 sayılı Kanunun 68inci maddesinin üçüncü fıkrasının
(d) bendinde yer alan belirtilen sağlık personeline ibaresinin
işaret edilen sağlık personeline şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gürsel
Erol Kemal
Zeybek Murat
Bakan
Tunceli Samsun İzmir
Burcu
Köksal Hayati
Tekin Nihat
Yeşil
Afyonkarahisar Samsun Ankara
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Kemal Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek.
(CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Müftülere nikâh kıyma
yetkisi veren Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Vatandaşlık
hizmetleri doğumdan ölüme kadar sürekli izlenmeli, gerekli kayıt ve
istatistiki verilerle sonuçlarına göre takip edilmelidir.
Vatandaşlarımızın doğumdan ölüme kadar düzgün, rahat
bir yaşam sürdürebilmesi başta Hükûmet olmak üzere hepimizin
görevidir.
Nüfus ve
Vatandaşlık Hizmetleri Kanununda değişiklik yaparken
vatandaşın hâli nedir, geçimini nasıl sağlıyor?
İşsiz insanlarımız iş bulabiliyor mu? Genç nüfus
karamsarlığa düşmüş. Üniversite öğrencileri
yurtların camlarından atlayarak intihar ediyorsa,
umutlarını yitiren insanlar yaşamlarını sonlandırıyorsa
bunların bir sebebi olmalıdır.
Nüfus Hizmetleri Kanununda
değişiklik yaparken 80 milyonu vatandaş olarak görüyorsunuz,
iş ve paylaşım olunca yandaşları koruyorsunuz. Mevcut
iktidarlarınız döneminde dilimize yerleşen önemli sözcüklerden
birisi de "vatandaş yerine "yandaş sözcüğü
yerleştirdiniz. İş ve ihaleleri adrese teslim ediyorsunuz.
İşe alımlarda getirdiğiniz mülakat yöntemiyle
yandaşın işini kolaylaştırıp
vatandaşların haklarını başkalarına veriyorsunuz.
Buradan 80 milyon insan
duysun, Nüfus ve Vatandaşlık Hizmetleri Kanununda
değişiklik yaparken bütün vatandaşlarımıza adil ve
eşit yaklaşılsın. Yazılı sınavlarda üstün
başarı gösteren insanların haklarını mülakatla yok
etmeyin. Adam kayırmalarda unutmayın ki hakkını elinden
aldığınız insan da bu ülkenin vatandaşı.
Her türlü kamu görevini
yaparken, vergi verirken, nüfusumuz 80 milyon, devletin olanakları, sosyal
yardımları verirken işe adam yerleştirmede
bakanlıklarda yandaş-vatandaş ayrımı
yapıyorsunuz. İnsanlarımız Hükûmetinizden ayrım yapmamasını
bekliyor.
Resmî nikâhla beraber, inanç
ve kültürel olarak evlenecek kişiler, bilinen hoca, dede, seyit vesaire
din adamlarının önünde iki kişinin anlaşarak,
uzlaşmayı yerine getirerek karşılıklı olarak
birbirlerine söz vermeleridir. Dinsel nikâhlar, insanın ahlaken,
vicdanı duygularıyla iki kişinin bağlılık
yeminidir. İnsanın evliliği, dünyada insanların bütünsel
yaşamlarının bir arada yürütülmesidir. Hukuk devletlerinde resmî
evlilik insanın dininden, ırkından bağımsız
yurttaş hakkıdır. Resmî evlilikle kadının anayasal
haklarının güvence altına alınması zayıf
olanın korunması demektir. Evlilik bu dünya işi olduğuna
göre bu dünyadaki işlerimizi hukuk çerçevesi içerisinde ele
almalıyız.
Kadının
korunması bizim gibi ülkelerde çok önemlidir. Özellikle dini,
yaşamın içinde tutarak toplumumuzda ailede erkek baskısı,
üstünlüğü mevcuttur. Sosyal yaşamda kadının resmî nikâhla
anayasal olarak elde ettiği haklarını korumak zorundayız.
Cumhuriyetin temel
niteliklerinde Türkiye Cumhuriyeti laik bir hukuk devletidir. Herkes din,
mezhep, ırk, renk, siyasi düşünce, cinsiyet, felsefi inanç ve benzeri
sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Bu çağda erkek
üstünlüğü ile Emevi din yönetimi referanslarını temel alan
Diyanet İşleri, ülkemizde Sünni Hanefi inancının
yaşamsal ibadetlerini koruyan bir makamdır.
Ayrıca, küçük yaşta
evlilik ile kadının çalışması ve giyimine kadar
skandal açıklamalar yapan müftülere neden yetki verildiği zihniyetin
geldiği sonuçtur. Müftülere bu yetki verilmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KEMAL ZEYBEK (Devamla)
Müftülere nikâh kıyma yetkisi vermekle evlilikler daha güçlü
olmayacaktır.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Madde 25e bağlı ek
madde 2 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesine
bağlı ek madde 2nin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hüda
Kaya Ziya
Pir Mehmet
Emin Adıyaman
İstanbul
Diyarbakır Iğdır
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ali Aslan Dilek
Öcalan
Bitlis Batman Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Şanlıurfa Milletvekili Dilek Öcalan konuşacaktır.
Buyurun.
DİLEK ÖCALAN
(Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; maddeyle boşandıktan sonra eşinin
soyadını kullanmaya devam eden kadınların kendi
soyadlarını alması ve evliyken eşinin soyadıyla
birlikte kendi soyadını kullanan kadınların yalnızca
eşlerinin soyadını kullanma talepleri bir dilekçe yazmak kadar
kolay kılınırken, bunun gerekçesi olarak da mahkemelerin iş
yükünün azaltılması ve vatandaş memnuniyetinin
arttırılması ifade ediliyorken neden kadınlar evlenirken
kendi soyadlarını muhafaza etmek için hâlâ mahkemeye gitmeli. Soyadı
işlemlerinde yapılacak kolaylık bile yine kadın erkek
eşitsizliğine dayanmaktadır. Bu madde de diğer maddelerde
belirtildiği üzere kadınların lehine olacak şekilde
düzenlenmelidir.
Değerli milletvekilleri,
geçtiğimiz yıllarda kürtajı yasaklamaya çalışan,
istismarcıların istismar ettikleri çocuklarla evlenmeleri hâlinde
serbest kalmalarını sağlayacak yasa tasarısı
hazırlayan, kadınların gece mesai saatlerini artıran
Hükûmet şimdi ise bu yasa tasarısını
kanunlaştırmaya çalışmaktadır. Kadına yönelik her
türlü şiddetin her geçen gün katbekat artmasına karşın,
Hükûmet tarafından kadına yönelik katliamların ve erkek
şiddetinin önlenmesi ve ortadan kaldırılmasına dönük
politikalar üretilmemektedir. Aksine bugün de tecrübe ettiğimiz üzere
çıkarılan ve çıkarılmak istenen yasalarla toplumda
kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık artmaktadır.
Kadınların evde, sokakta, iş yerlerinde yaşam alanları
daraltılmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarına ilişkin
bugüne kadar Hükûmete defaatle sorduğumuz sorular yanıtsız
kalmış, konuya ilişkin Meclis araştırma önergelerimiz
ise iktidarın oy çokluğuyla kabul edilmemiştir. Bir Hükûmet
politikası olarak yok sayılmaya, üstü örtülmeye
çalışılmıştır. Buna karşılık
hayatlarımıza dair bu kadar önemli bir konuyu gündeme getirmekten dün
olduğu gibi bugün de geri durmayacağız. Bu bağlamda
kadına yönelik her türlü şiddet ve kadın cinayetlerini tekrardan
gündemlerimize getirmeye devam edeceğiz.
Yerel ve ulusal medyada
çıkan haberlerden derlenerek hazırlanan ve sivil toplum örgütlerince
takip edilen kadın cinayetlerine yönelik veri çalışmalarına
göre 2017nin ilk dokuz ayında erkeklerin 211 kadın ve kız
çocuğunu öldürdüğü, 64 kadına tecavüz ettiği, 190
kadını taciz ettiği, 258 kız çocuğuna cinsel
istismarda bulunduğu, 306 kadına şiddet
uyguladığı belirtilmiştir. Yine sadece eylül ayında
erkekler tarafından 37 kadının öldürüldüğü ve 33
çocuğun istismara uğradığı, 24 kadına cinsel
şiddet uygulandığı edinilen bilgiler arasındadır.
Bu verilerin bakanlıklar ve bağlı kurumlar tarafından
kaydı tutularak kamuoyuyla paylaşılmış veriler
olmadığını da hatırlatmakta yarar görüyorum. Ne var ki
imzacısı olunan İstanbul Sözleşmesi Türkiye'yi veri
toplamakla da yükümlü tutmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin cinsiyetçi ve ayrımcı
söylemleri, kadınları değersizleştiren, erkekliği
yücelten kavramlar ve ifadeler AKP döneminde katmerlenerek
yaygınlaşmıştır. Hukuken uygulanan iyi hâl indirimi,
kararların caydırıcılığının
olmaması, kadın katliamlarının
meşrulaştırılmasına ve artarak devam etmesine hizmet
etmekten başka bir işe yaramamıştır. Son dönemde
kadına yönelik şiddeti körükleyen açıklamaların
yapılması, gerici uygulamaların getirilmeye
çalışılması kadın cinayetlerini
artırdığı gibi, bu cinayetlerde de her geçen gün başka
bir vahşetle karşı karşıya kalınmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere, Hükûmet yakın zamanda kadın
katliamlarını ve kadına yönelik şiddeti durdurmak yerine
Mecliste boşanmaları önlemek için komisyon kurmuş ve bu
komisyon, kadınların haklarını tehdit eden bir rapor
hazırlamıştır. Türkiye'de ciddi boyutlara
ulaşmış kadın cinayetlerini araştırmak ve önlemek
yerine boşanmaları araştırmayı tercih etmeyi bile
kadına yönelik politikaların oluşturulmasındaki erkek
egemen bakış açısının en samimi, en somut göstergeleri
arasında söyleyebiliriz. Bu temelde kanunlaştırılmaya
çalışılan ve bu uygulamaların bir an evvel topluma hizmet
eden, kadınlara, kadın kazanımlarına karşı
saldırılara son verilmesine
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİLEK ÖCALAN (Devamla)
dönük adımlar olarak iyileştirilmesi, partimiz adına da ve tüm
kadın kurumları, kadın kuruluşları adına da
söylemimizdir.
Bu çerçevede herkesi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 25inci maddesiyle düzenlenen
5490 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 2nin birinci
fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Gürsel
Erol Kemal
Zeybek Hayati
Tekin
Tunceli Samsun Samsun
Nihat
Yeşil Kazım
Arslan Murat
Bakan
Ankara Denizli İzmir
Burcu
Köksal
Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkanım,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Denizli Milletvekili Kazım Arslan.
Buyurun Sayın Arslan.
(CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
497 sıra
sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesine bağlı ek 2nci
maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle bu düzenlemenin, genel anlamda değerlendirdiğimizde,
çok önemli yenilikler getirdiğini hepimiz biliyoruz ama bunun yanı
sıra, özellikle müftülüklere nikâh yetkisinin verilmesinin toplumu
tedirgin eden, rahatsız eden bir konu olduğunu belirtmek istiyorum.
Bu konuyu dün tartıştık, madde de geçti ama ne olur, bu konunun
tekrar değerlendirilmesinde ve özellikle bu maddenin hem Anayasamıza
hem de Medenî Kanunumuza aykırı olması sebebiyle her an için
Anayasa Mahkemesince iptal edilebileceğini düşünmenizde fayda var
diye belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu ek madde, dış
temsilciliklerimizde nüfus memurlarının görevlendirilmesiyle ilgili
bir değişiklik öneriyor, elbette ki olumlu çünkü esas olan,
dış temsilciliklerimizde, orada çalışan yabancı
vatandaşlarımızın nüfusla ilgili işlemlerinin
yürütülmesi, aynı zamanda evlilik işlemlerinin de
hızlandırılması açısından böyle bir düzenlemenin
çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Ancak bu düzenlemenin bir
eksik yanı var yani gerekirse orada sicil altına, kayıt
altına alınabilir demek kayıtlar arasındaki
uyumsuzluğu ve merkezî kayıt sistemini altüst edecek böyle bir
düzenlemenin kesinlikle yerinde olmadığını belirtmek
istiyorum. O nedenle maddenin bu kısmının çıkartılarak
bu değişikliğin yapılmasında fayda
olacağını özellikle belirtmek istiyorum çünkü eğer bu
temsilciliklerimizde -birçok dünya ülkesinde temsilciliklerimiz var- her bir
temsilcilikte açılacak yeni bir kayıt sistemi, merkezî kayıt
sistemimizle yerine göre uyuşmayacak, yerine göre de birçok karışıklıklara
sebebiyet verecektir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, tabii, madde üzerinde konuşacak, çok fazla
söyleyecek bir sözümüz yok ancak özellikle Sayın Bakandan son zamanlarda
bir göçmen ülkesi durumuna gelen Türkiyenin hem ekonomik anlamda hem sosyal
anlamda hem de toplumsal anlamda birçok kargaşayı ortaya çıkaran
bu yabancılarla ilgili uygulamakta olduğu vatandaşlığa
kabul konusunun gerçekten çok dikkat edilerek yapılmasının
faydalı olacağını düşünüyorum. Birçok yabancı
var, başta Suriyeliler olmak üzere. Bu Suriyelilerin
dışında, Afrikadan gelenler var, Afganistandan gelen var,
Iraktan gelen var, İrandan gelen var. Değerli
arkadaşlarım, bir Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu kadar göçmeni
sırtımızda taşımamızın imkânı kesinlikle
yoktur. Bunu sadece ekonomik anlamda değil, sosyal anlamda da, toplumsal
anlamda da entegre etmemizde de çok büyük sıkıntılar
yaşayacağımızı belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, özellikle son zamanlarda polis
alımları yapılıyor. Sayın Bakandan ricamız: Bu
polis alımlarında siyasi tercihler yapılmadan
yapılmasının çok büyük fayda sağlayacağını
ve vatandaşlar arasında hem eşit hem de adaletli bir
uygulamanın yapılması noktasında titizlik göstermenizi
özellikle istirham ediyorum. Sayın Bakan, bu konularda birçok şikâyet
vardır. Ne olur, vatandaşlar arasında ayrım yapmadan polis
teşkilatına alınacak Emniyet mensubu
arkadaşlarımız arasında ayrım yapmayınız.
Bir başka
sıkıntı da: Özellikle Atatürkçü, cumhuriyetçi birçok
kardeşimiz var, Emniyet mensubu. Bunlar, FETÖ soruşturması
sebebiyet gösterilerek açığa alınmış durumda. Ama bu
arkadaşlarımızla ilgili soruşturmalar maalesef
yapılmıyor, öyle bekletiliyor. Peki, suçu varsa? Bir an önce
soruşturmasının yapılıp yargıya teslim edilmesi,
hakkında bağımsız mahkemelerce karar verilmesi gerekirken
veyahut da suçluysa tamamen ihraç edilmesi gerekirken bunların da
bekletilmiş olması çok büyük haksızlıklara neden
olmaktadır, bunları da belirtmek istiyorum.
Hepinize tekrar teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 25e bağlı ek
madde 2yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
18.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI
(Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, madde 25e
bağlı ek madde 3ün üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet
önerge vardır, okutuyorum, birlikte işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının madde 25e
bağlı ek madde 3ün kanun tasarısından
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür
Özel Kemal
Zeybek Çetin
Arık
Manisa Samsun Kayseri
Bülent
Öz Ahmet
Akın
Çanakkale Balıkesir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Dora Dilek
Öcalan
İstanbul Mardin Şanlıurfa
Ertuğrul
Kürkcü Erdal
Ataş
İzmir İstanbul
BAŞKAN - Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan
katılamıyoruz.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu.
Buyurun Sayın
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, burada soyadıyla ilgili maddede,
soyadı değişikliği bu kanunda şöyle
açıklanıyor: Yazılı talepte bulunmak kaydıyla
boşandığı eşinin soyadını kullanmasına
izin verilen kadının evlenmeden önceki soyadını
Yani,
bilmiyorum, erkekler farkındalar mı, kadınlar eşlerinin
soyadını kullanmak zorundalar Türkiyede. Bu soyadını
kullanmanın dışında, eşinin soyadını
aldıktan sonra, eğer boşandığında diyorsa ki Ben
bu soyadıyla tanındım, ne yapayım, bana kanunlar bu
hakkı vermedi ve kocamın soyadıyla tanındım, o nedenle
de ben bu soyadımı kullanmaya devam etmek istiyorum. Bu durumda bu
kanun değişikliği diyor ki Sadece yazılı dilekçeyle,
beyanla bu olabilir. Tamam, bu, iyi bir şey.
2nci maddede diyor ki:
Eşinin soyadıyla birlikte önceki soyadını kullanan
kadın da dedi ki: Yok, ben eşimin soyadını kullanmak
istiyorum, vazgeçtim. Bunu da yazılı dilekçeyle yapabilir. Yani, bunlar
için dava açmasına gerek yok. E, peki, kanunları yapan bu erkekler
korosu, neden bizim kendi soyadımızı kullanmamıza izin
vermiyor? Ben neden kendi soyadımı kullanmak için evlendikten sonra
dava açmak zorunda kalayım?
Şimdi, Anayasa
Mahkemesinin bununla ilgili kararı var? Anayasa Mahkemesi isim
hakkını dış dünyayla iletişim kurma noktasında
son derece önemli bir hak olarak tanımlıyor. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de Mayıs 2013te sadece evlenmeden önceki
soyadını taşıma talebiyle başvuran Bahar Leventoğlunu
haklı buluyor, Türkiye'nin ayrımcılık
yasağını ihlal ettiğine karar veriyor. Anayasa Mahkemesinin
de kararında referans verdiği üzere, AİHM ad ve soyadı
konusunda aldığı kararda soyadının mesleki
bağlamı yanı sıra -yani sadece meslekte tanınmak falan
değil, bunun yanı sıra- bireylerin özel ve aile
yaşamında diğer insanlarla sosyal, kültürel ya da diğer
türden ilişkiler kurması için önemli olduğunu, onları
dış dünyaya tanıtma fonksiyonunu üstlendiğini vurguluyor ve
AYM aldığı kararda Türkiye'nin taraf olduğu
sözleşmelerden doğan eşlerin evlenirken evlilik sürecinde ve
evlilik sonlandığında kadın ve erkeğin eşit
haklarının sağlanması için gerekli tedbir alma
yükümlülüğünü de hatırlatıyor ve bu madde diyor ki -Medenî Kanun
180inci maddede aslında farklı bir düzenlemesi var- Anayasanın
90ıncı maddesi uluslararası sözleşmeler yani temel hak ve
özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalar kanunların
farklı hükümler içermesi hâlinde uyuşmazlıklarda üstündür diyor,
milletlerarası anlaşmalar öne geçmelidir diyor. Şimdi şu
anda yapabileceğimiz bir değişikliği talep etmemize
rağmen bu değişiklik yine erkekler korosu tarafından
reddedilmiş bulunuyor. Yani bu maddede aslında çok basit bir değişiklik
yapabiliriz. Bu bir lüks değil arkadaşlar, bu bir kimlik.
Doğduğunuzdan itibaren sizin bir isim, soyadınız var.
Gerçekten Sayın Ahmet Aydına Ahmet Doğan diye hitap etmek
istiyorum, Sayın Süleyman Soyluya Süleyman Demir diye hitap etmek
istiyorum. Var mı böyle bir şey? Nasıl irkilirsiniz, nasıl
rahatsız olursunuz, bunu kabul etmezsiniz. Kadınların niye
aynı şekilde bir kimlik hakkı olduğunu, gerçekten
doğduklarından itibaren aldıkları o isim ve
soyadını taşıma hakkı olduğunu ve bunun için çok
basit bir değişiklik gerektiğini kabul etmiyorsunuz? Ben kendim
için bunu yapsaydım şu anda mahkeme benimle ilgili Evet,
Kerestecioğlu soyadını tek başına kullanabilir. diye
karar vermek zorunda. Ama bunu yapmadım, idari dava açtım; suskunlar,
bekliyorlar çünkü ülkenin erkekler korosundan cevap bekliyorlar, bunun için bir
talimat bekliyorlar. Evet, kadınlar bunu istiyorlar. Bu yasada
yaptığınız gibi, kadınları yine duymuyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Çanakkale Milletvekili
Bülent Öz.
Buyurun Sayın Öz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Galatımeşhûr
lügatıfasihten yeğdir. diye bir söz vardır. Size
galatımeşhûrdan konuşacağım. Gerçekten
maşallahınız var. Memleketin tüm dertlerini çözdünüz, iş
nikâhı kıymaya kaldı. Tuzunuz kuru, memleket yansa, ne zaman
sıkışsanız aynı ipe sarılıyorsunuz. Nedir o?
İnanç istismarı. Madem inancımızı bu kadar önemsiyorsunuz,
size bazı meseller anlatayım. İslamda ceza sistemine ukubât
denir. Ukubât ikiye ayrılır: Allah tarafından belirlenen suç ve
cezalara had cezası suçu, cezası ise idareciler tarafından
belirlemeye tazîr denir. Kur'anda meşhur had cezalarında ayet
şöyle der: Yaptıklarına bir karşılık ve
Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız
erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Maide suresi, ayet 38. Burada, ellerin
kesilmesi mecazidir, Cezalandırın. anlamındadır, ellerin kesilmesi
değildir. Nikâh nasıl dinî bir vecibeyse ve nikâhsızlık
cezaya tabiyse hırsızlık da çok daha sert bir
yaptırımla cezaya tabi tutulur Kuranda.
Evet, eller dedik. Ben size
tanıdığınız bazı eller göstereceğim. Bu eli
tanıdınız mı? Sizin can yoldaşınız, milletin
anasına söven, vergilerini sıfırladığınız,
kamu hakkını gasbettirdiğiniz, havuzlar kurdurduğunuz bir
zatımuhterem, evet, Mehmet Cengiz. Gelin, başka bir el daha
göstereyim size. Bu eli tanıdınız mı? Yine, can yoldaşınız,
çikolata kutularıyla rüşvet taşınan bir muhterem. Kim o?
Egemen Bağış. Bir el daha göstereyim size. Ayakkabı
kutularında kamu hakkı, yetim hakkı var bu zatın, eli masum
hakkıyla kirlenmiş bir şahıs, evet, hepiniz
tanırsınız: Süleyman Arslan. Reza Zarrabın elinin
olduğu bir resim bulamadım, keza, hırsızın ustası
ellerini gizlermiş. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, ben siz alın
satırı elleri kesin demiyorum, Kuran da demiyor. Aslolan eli kesmek
değil, cezalandırmaktır. Allah ısrarla
Cezalandırın." diyor. Siz ne yaptınız?
Cezalandırmadınız, aksine paraları faiziy
Mesele müftüler
değildir, mesele bir içtihadı devletleştirme niyetinde
olmanızdır. Sıkışınca Batıda papazlar
kıyıyor. diye kaçamak yapıyorsunuz. Batıda papazlar
Hazreti İsaya yalan hadis isnat ederek sübyancılığa cevaz
vermiyorlar. Doğuda ise sapkın kimselerin Allahın resulü
Peygamber Efendimize her türlü yalan isnatlarla evlilik yaşını
reşit olma sınırının altına çektiği
uydurmalar kol geziyor. İşte bu durum, yüzyıllarca
İslamı yalan yanlış, kendine göre yorumlayanların
yüzünden oldu. Bu gruplar İslamı yalanlarla şekillendirdi. Siz
de bu yolda olmayın, İslamı bu şekilde
yorumlamayalım.
Bu konuda mukallitçe
Batıyı taklit etme hevâsıyla ihya olunmaz. İlla ki
İslami ve insani bir iş yapacaksanız Allahın
emrettiği gibi hırsızları cezalandırın ve ülkeyi
refaha sokun, artık inanç istismarından da vazgeçin diyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Madde 25e bağlı ek
madde 3ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 25e bağlı ek
madde 4 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının madde 25e
bağlı ek madde 4ün kanun tasarısından
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Nihat
Yeşil Muhammet
Rıza Yalçınkaya Murat
Bakan
Ankara Bartın İzmir
Çetin
Arık Gaye
Usluer Haluk
Pekşen
Kayseri Eskişehir Trabzon
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer.
Sayın Usluer, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
GAYE USLUER (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; keşke laikliğe düşman
olduğunuz kadar FETÖye düşman olsaydınız bu ülke gerçekten
bugün daha huzurlu, 5inci kez OHALi uzatmak zorunda kalmayan bir ülke
olacaktık. Keşke kadınların doğumuna,
kahkahasına, ne giyindiğine laf ettiğiniz kadar
istismarcılara, tecavüzcülere, tacizcilere laf etseydiniz bu memleketin
anası ağlamazdı. Her gün şehidimiz var, analar
ağlıyor; kadın cinayetleriyle analar, bacılar katlediliyor.
Tecavüzcüleri koruyarak vicdanları kararttınız. Kusura
bakmayın, hoca efendilere devleti teslim ettiniz. Kâbus hepimizin ortak
kâbusu oldu. Şimdi yapılan ne? Başka hoca efendilere
kadınların en önemli güvencesi olan resmî nikâh yetkisini teslim
ediyorsunuz. Bu oyunun sonunu belirleyecek olan, bu oyunu Yetti artık!
diye durduracak olan da kadınlar olacak, bunu böyle bilin.
Memleketin her yerinde nikâh
kıymak için işkenceler çekiliyor, evlendirme dairelerinin önünde
kilometrelerce kuyruklar var, kimse zamanında evlenemiyor! Vallahi, bu
tasarının gerekçelerini okurken ve dinlerken dedim ki: Galiba böyle
bir ülkede yaşıyoruz. Kuyruklar var, işkenceler var, insanlar
nikâhlarını kıyamıyorlar. Herkesin rahatça evlenmesi için
müftülüklere de nikâh yetkisi verip bu sorunu çözüyoruz. Olmayanı,
gerçekmiş gibi burada, bu yüce Mecliste anlatıyorsunuz. Türkiyenin
hiçbir yerinde evlendirme dairelerinin yaratığı
mağduriyetten ötürü evlenemeyen kimse yok. Kaldı ki böyle bir durum
olsa dahi bunun çözümü müftülüklere yetki vermek değildir.
Kadın cinayetleri sanki
sizin iktidarınız döneminde artmamış gibi, İstanbul
dünyada tacize uğranabilecek 6ncı şehir olmamış gibi
davranamazsınız. Çocuklarımız çok güvendiğiniz hoca
efendilerin yurtlarında tecavüzlere uğramamış gibi
yapamazsınız. Şort giydiği için tekmelenen, çocuk
yaşta zorla evlendirilen, hatta tecavüzcüsüyle evlendirilen
kadınları görmezden gelemezsiniz. Baba, kızına şehvet
duyabilir. diyen, Kadınla tokalaşmak ateş tutmaktır.
diyen, başı açık kadına hakaret eden cemaat liderleriniz,
Diyanet çalışanlarınız yokmuş gibi yasa
yapamazsınız. Müftülükler bu zihniyeti taşıyan kadın
düşmanlarıyla ortak etkinlik yapmak için yarışırken
nasıl kadının en önemli hukuki güvencesini müftülüklere teslim
edersiniz? Tek bir inanç grubuna Diyanet eliyle imtiyazlar verilmesi toplumu
kutuplaştırır. Eğer samimiyseniz gelin, müftülüklere verdiğiniz
yetkiyi bu ülkedeki diğer mezheplere, diğer inanç gruplarına da
verelim; aksi hâlde, bunu yaparak toplumu her zaman olduğu gibi bölmekten
başka bir şey yapmazsınız.
On beş yılda
hayatın her alanında her yaşta insanı, farklı
cinsiyetleri bölen bir toplum yarattınız. İşte, bu yasayla
da toplumu imam nikâhıyla evlenenler ve belediyelerde evlenenler diye
ortadan ikiye böleceksiniz. Rica ediyorum, rica ediyorum değerli
arkadaşlar: Toplumu bölerek yönetmekten vazgeçin, bu ikilemi yaratmaktan
vazgeçin. Yıllarca başı açık olan kadın ile olmayan
kadınları ana akım medya üzerinden birbirine karşı
ötekileştirdiniz ama artık kadınlar gerçeklerin farkında.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Ama siz yaptınız onu.
GAYE USLUER (Devamla) -
Tecavüzcü yasasına engel olmak için bu Meclise hem başı
açık kadınlar geldiler hem de başı kapalı
kadınlar geldiler, korktunuz, korktunuz, oy kaybedeceğiz diye geri
çektiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) Ama yıllar yılı sizin partiniz yaptı bunu Sayın
Vekilim.
GAYE USLUER (Devamla) - Ve
bilin ki kadınlar artık kim Ensarcı, kim tecavüzcüleri koruyor,
kim kadın cinayetlerini görmezden geliyor, kim kılık
kıyafete karışıyor bunu biliyor. İsteseniz de,
istemeseniz de bu yasa geçecek. demek kimsenin haddi değildir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, yani, sabahtan beri,
konuşmanın başında sonuna kadar bizleri itham ederek,
Şunu yapıyorsunuz, bunları koruyorsunuz, insanları ikiye
bölüyorsunuz, imam nikâhı yapanlar ile resmî nikâh yapanları
ayrı ayrı bölüyorsunuz. gibi, hak etmediğimiz, bize
ağır bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Eskişehir Milletvekili Gaye Usluerin 497 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesine bağlı ek madde 4le
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle bir düzeltmeyi yapmam gerekiyor.
Bu kanun tasarısında
39 madde var ve bu 39 maddeden sadece müftülüklere resmî nikâh kıyma
yetkisi, her çıkan hatip bununla alakalı konuşuyor, her
çıkan. Geri kalan 38 maddeyle alakalı bir iki hatibin
dışında bir eleştiri getiren olmadı.
Şimdi, bir kere
müftülüklere verilen yetki imam nikâhı değil, bunu bir kere anlamak
lazım. Orada İmam nikâhı yetkisi verilir. demiyor.
HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Tam da sorun orada Sayın Muş, sorun da tam orada.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Resmî nikâh kıyma yetkisi veriliyor. Bunu bilmeyenler, lütfen okuyup
anlasınlar.
Bakın, dönemimizde her
türlü suçla etkin mücadele sağlanmıştır ve suçların
her türlüsüyle de aynı mücadeleyi yapmaktayız fakat buradan
çıkıp Sapıkları koruyorsunuz, tecavüzcüleri koruyorsunuz.
gibi ithamları hak etmediğimizi düşünüyorum.
Bakın, açık
söylüyorum, her kim ki tecavüzcüyü, sapığı koruyorsa, Allah onun
bin belasını versin! (CHP sıralarından Amin sesleri,
alkışlar) Bin belasını versin! Bin belasını versin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İftira edenin de versin!
MEHMET MUŞ (Devamla)
Ama böyle olmayıp da iftiralarla bunu yapanların da bin
belasını versin. (CHP sıralarından Amin sesleri) Çünkü
her çıkan hatip, olmayan şeylerle, temelsiz, olmayan,
yapmadığımız
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Niye yapıyorsunuz? Niye
çıkarıyorsunuz? Amacınız ne?
MEHMET MUŞ (Devamla)
aklı olan hiç kimsenin düşünmeyeceği şeylerle bizi itham
etmeye hakkı yoktur.
Değerli milletvekilleri,
eleştirebilirsiniz, yaptığımız düzenlemeleri
eleştirebilirsiniz, getirdiğimiz teklifleri eleştirebilirsiniz
ama lütfen, biz de insanız, hak etmediğimiz hakaretlerle bizi itham
etmenizi kabullenemeyiz, az önce söylediğim sözler de bu
bağlamdadır.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Rabbim hepimizi kazadan,
beladan korusun diyelim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) İftiracıdan da!
BAŞKAN
İftiracıdan da, kazadan da, beladan da, afetten de, her türlü
kötülüklerden hepimizi, bütün grupları muhafaza etsin.
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Herhâlde camideyiz. Camiyi geçti burası yani.
TURABİ KAYAN
(Kırklareli) Tehlikeyi önceden görmeyenlerden de korusun Allah.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısında çerçeve 25inci
maddeyle 5490 sayılı Kanuna eklenen ek madde 4te yer alan
sebeplerle ibaresinin nedenlerle şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Dora Dilek
Öcalan
İstanbul Mardin Şanlıurfa
Ertuğrul
Kürkcü Erdal
Ataş Garo
Paylan
İzmir İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Garo Paylan.
Buyurun Sayın Paylan.
(HDP sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hristiyan bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı ve milletvekili olarak
konuşacağım değerli arkadaşlar.
HALUK PEKŞEN (Trabzon)
İnançlı olmanız yeterli.
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, elimde bir kitapçık var: Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının -ki hepimizi bağlıyor, milletvekilleri,
Meclis dâhil- 10uncu maddesi aynen şöyle diyor: Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Devamında da şöyle diyor: Hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve
sınıfa imtiyaz tanınamaz. Ve sonrasında da şöyle
diyor: Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde
kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.
Değerli arkadaşlar,
müftülere nikâh kıyma yetkisi veren bir öneri getirdiniz.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Türkiyede Müslümanlardan daha fazla hakka sahipsiniz
siz. Müslümanlar daha sizin aldığınız hakka
ulaşamadı Türkiyede.
BAŞKAN Müdahale
etmeyelim lütfen.
GARO PAYLAN (Devamla)
Göreceğiz az sonra daha mı fazla hakka sahibiz.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Evet, öyle.
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Bu ne hiddet ya, ne hiddet! İyi de niye böyle bu hiddet
yani?
GARO PAYLAN (Devamla)
Şimdi Müftülere yetki vereceğiz. diyorsunuz değerli
arkadaşlar. Bakın, bu uygulamaya karşıyız çünkü böyle
bir sorunumuz yok.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Azınlıklar kadar hak istiyoruz Müslümanlar
olarak. Yeter, yeter!
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Yurttaşınız değil mi? Neye yeter?
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli Başkanım, müdahale eder misiniz, bu nedir ya!
BAŞKAN Sayın
Kılıç, lütfen müdahale etmeyelim.
Buyurun Sayın Paylan,
Genel Kurula hitap edin.
GARO PAYLAN (Devamla)
Şimdi Müftülere yetki vereceğiz. diyorsunuz. Bu uygulamaya
karşıyız çünkü böyle bir sorunumuz yok.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Müslümanlar olarak azınlıklar kadar hak
istiyoruz.
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Allah Allah, bu ne hiddet, bu ne celal?
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, biz nikâh
kıyacağımız zaman önce belediyeye gideriz, formalite
icabı imzalarımızı atarız, belgemizi alırız,
evlilik belgemizi, patrikhanemize gideriz, dinî nikâhımız için gün
verilir ve gider patrikhanede dinî nikâhımızı kıyarız.
Sizde de aynı şekilde, siz de belediye nikâhını
kıyıyorsunuz, öncesinde veya sonrasında dinî nikâhı da
kıyıyorsunuz. Böyle bir sorunumuz yok. Sorun ne? Memleketi
kutuplaştırmak lazım, çoğunluk olan kimliktekilere yeni bir
ayrımcılık yaftası lazım ve bu çerçevede
kutuplaştırma lazım.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Size verilen haklar kadar hak istiyoruz Müslümanlar
olarak.
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, velev ki yetki vereceksiniz
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Yeter yaptığınız!
GARO PAYLAN (Devamla)
Bakın, velev ki yetki vereceksiniz Anayasa 10a bakacaksınız.
Velev ki yetki verilecek, müftülere yetki veriyorsunuz da patriklere neden
yetki vermiyorsunuz? Hahambaşılara neden yetki vermiyorsunuz veya diğer
dinî topluluklara neden yetki vermiyorsunuz? Bakın, Osmanlıda
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Size verilen hak kadar hak istiyoruz Müslümanlar olarak.
GARO PAYLAN (Devamla) Ya,
yeter artık be! Sus! Ya, yeter ya!
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Evet, sizin yaptığınız yeter!
BAŞKAN Müdahale
etmeyelim.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Müslümanlar olarak size verilen hak kadar hak istiyoruz.
BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim Sayın Kılıç lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
.
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir saniye
HÜDA KAYA (İstanbul)
Arkadaşınıza Sus. deyin önce, saygı gösterin önce.
BAŞKAN - Sayın
Paylan konuşuyor.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Evet, yeter yaptığınız.
BAŞKAN - Sayın
Kılıç, lütfen ama kaçtır uyarıyorum.
HÜDA KAYA (İstanbul)
Türkiyeden haberin yok senin.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Paylan siz.
GARO PAYLAN (Devamla) Ek
süre istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Siz bir
konuşun Sayın Paylan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Gerçekten
azınlık olarak yaşayan bu ülkede bir
BAŞKAN Sayın
Paylan kürsüde, lütfen Sayın Kerestecioğlu, bitirsin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hayır ama size
verilen hak diyerek, böyle bir ayrımcılık yaparak,
ötekileştirerek hitapta bulunuyor.
GARO PAYLAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar
BAŞKAN Hatibiniz
kürsüde Sayın Kerestecioğlu, lütfen
HÜDA KAYA (İstanbul) O
zaman susturun.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Siz de Meclis Başkan
Vekilisiniz.
BAŞKAN Siz de
milletvekilisiniz, söz vermediğimiz hâlde konuşmayın lütfen
Sayın Yiğitalp.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara)
Azınlık olmak azarlama hakkı mı veriyor milletvekiline?
HÜDA KAYA (İstanbul)
Bir saattir konuşuyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hâlâ konuşuyor.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Kaç günden beri Müslümanlara sövüyorsunuz.
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema
KIRCI (Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Paylan, bir dakika
yirmi saniye kalmıştı, ben size üç dakika süre vereceğim,
makul bir süre.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Bir dakika yirmi saniye, yapmayın efendim.
BAŞKAN Tamam, üç
dakika dedim, 2 katından fazla verdim.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Başından beri müdahale etti biliyorsunuz yani.
Vallahi adaletinize...
BAŞKAN İsterseniz
adaletli olayım, kalan süreyi olduğu gibi vereyim size.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Başkanım,
hayır ama dört dakika verin yani.
BAŞKAN - Buyurun üç
dakika süre veriyorum, 2 katından fazla süre verdim vallahi.
GARO PAYLAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Anayasa hepimizi
bağlıyorsa eşitliği öneriyor. Sonuç olarak bu
uygulamayı Batıda yapan ülkeler de var, mesela İngiltere
örneği var, onlarca örnek var. Eğer ki bu hakkı bir papaza
veriyorsa mutlaka bir imama da vermek zorunda çünkü onların da
anayasası eşitliği öngörür. Ama burada
çıkardığımız maddede, arkadaşlar, tek bir hukuku
öngörüyoruz. Aynı şekilde, cumhuriyetin ilk yıllarında bakın,
Osmanlıda çoklu bir hukuk vardı, imamlara da papazlara da hahambaşılara
da bu hukuk tanınırdı ve kendi statülerini oluşturmuş,
kendi dinî örgütlenmelerini yapmış şekilde dinî
nikâhlarını da kıyarlardı, boşanmalarını da
yaparlardı çünkü çoklu hukuk vardı, cumhuriyetle beraber tek hukuka
geçildi.
Şimdi, diyorsunuz ki: Biz
yine tek hukuka geçeceğiz, hani çoklu hukuk değil, tek hukuka
geçeceğiz. Nedir? Hani tek devlet tek millet dediniz, şimdi, tek
din hukukuna geçeceğiz, hatta tek mezhep hukukuna geçeceğiz. Bu,
Anayasamıza aykırı arkadaşlar, Anayasanın 10uncu
maddesine aykırı. Bakın, bizim patrikhanemizin şu anda bir
statüsü yok, hahambaşılığın bir statüsü yok,
Osmanlıda bunlar vardı, doksan beş yıldır bunlar
gasbedildi, lağvedildi. Eğer ki hukuku çoklu yapacaksanız -ki
bunu şu anda istemiyoruz- çoklu yapın, tek hukuka geçmeyin
değerli arkadaşlar. Şu anda Patrikhanenin bir statüsü yok,
Hahambaşılığın bir statüsü yok. Sekiz yıldır
Patrikhanemiz seçim dahi yapamıyor, bir patrik seçim izni dahi verilmiyor.
Vakıflarımızın altı yıldır seçim yapma
hakkı gasbedildi, bu haklar iade edilmiyor. Kendine Müslüman olmak yetmez.
Partinizin başında adalet adı yazıyor. Eğer ki bir
uygulama yapacaksanız önce Anayasa çerçevesinde, sonra hak, hukuk, vicdan
çerçevesinde, adalet çerçevesinde yapacaksınız değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
Osmanlıya özeniyorsanız, eğer ki -Doğu Perinçekin
dediği gibi- İslamcı Kemalist uygulamaları
uygulamıyorsanız, hani o uygulamalar yolunda yürümüyorsanız
çoklu hukuku öneriyoruz arkadaşlar, çoklu hukukta da mutlaka medeni
hukukun kısıtlayıcı hükümleri olmalı. Ama
İngilterede veya Batının çeşitli demokrasilerinde
olduğu gibi, bir hakkı teslim ediyorsanız o hakkın
denetlenmesi çerçevesinde bütün dinî kurumların önce statülerinin
tanımlanıp eşitlik çerçevesinde bu hakkı herkesin
kullanmasını sağlamalıyız. Ama arkadaşlar,
laiklik çerçevesinde pek çok sorunumuz var. Devleti önce laik uygulamalar
konusunda tahkim etmemiz lazım; sonra, bu çoklu hukuk konusunda
düzenlemeler yapacaksak herkese eşitlik çerçevesinde bu düzenlemeleri
yapmamız lazım.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli müftüyü de
kınıyorum arkadaşlar çünkü nefret söylemi kullandı. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 25e bağlı ek
madde 4ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 26ya bağlı
geçici madde 7 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 26ncı
maddesine bağlı geçici 7nci maddenin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ziya
Pir Hüda
Kaya Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır İstanbul Iğdır
Mehmet
Ali Aslan Mahmut
Celadet Gaydalı Saadet
Becerekli
Batman Bitlis
Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Batman Milletvekili Saadet Becerekli.
Sayın Becerekli,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
SAADET BECEREKLİ
(Batman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
sosyal sorunlar dağlar gibi yığılmış bugün
Türkiyede, önümüzde.
Kısaca eğitime
birkaç vurgu yapmak istiyorum. Sürekli değişen eğitim sistemiyle
başta tüm öğrenciler, aileler olmak üzere, öğretmenler de dâhil
herkes bir şaşkınlık içerisinde ve perişan hâldeler.
Ne yazık ki UNICEFin yaptığı istatistiklerde, Türkiyede
eğitim kalitesini değerlendirirken 41 ülke arasında 41inci
sıradayız. Yani yapboz tahtasına dönen, neredeyse her yıl
değişen eğitim müfredatı bir işe yaramıyor ve ne
yazık ki çağdaş, bilimsel bir eğitim sistemi benimsenmediği
için, eğitim hiçbir şekilde yolunda gitmiyor.
Bakın, yalnızca
2015 ve 2016 döneminde 143 bin kız çocuğu okula gönderilmemiş.
Bunu nereden mi biliyoruz? Yine, yapılan istatistiklerden. Peki, niye
okula gönderilmemiş bu kız çocukları? Biliyoruz ki birçoğu
daha çocuk yaşta evlendirilmiş.
Dün Meclisten geçen ve
müftülere nikâh kıyma yetkisi veren kanun maddesiyle bunun önümüzdeki
dönemlerde çok daha fazla boyutlanacağını ve sosyal olarak
toplumu çok daha sarsacağını, Allah kısmet ederse hep
birlikte yaşayarak göreceğiz.
Yine, istatistiklere göre 482
bin kız çocuğu zorla evlendirilmiş. İşte, bu, bununla
tamamen bağlantılı bir şey ve bu, kız
çocuklarını küçük yaşta zorla evlendiren ailelerin işini
kolaylaştırmak anlamına da gelir.
Biliyor musunuz değerli
milletvekilleri, çocuk hükümlü sayısı Türkiyede kaçtır?
Rakamı tam olarak bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim: Beş
yılda tutuklu çocuk, hükümlü çocuk sayısı 5 kat
artmış, bu korkunç bir rakam aslında. Yine, 2002 ve 2012
yılları arasında 5.734 kadın cinayeti
gerçekleşmiş. Yani AKP iktidarı döneminde ve bu son beş
yılı saymıyoruz, onu da katarsak çok daha fazla katlanarak
çoğaldığını görebiliriz. Peki, ne anlama geliyor bu?
Ne yazık ki ne bu iktidar ne de bu devlet sistemi ne kadınları
koruyabiliyor ne de çocukları koruyabiliyor.
Tabii, bu sosyal sorunlara değinirken
Orta Doğuda yaşanan savaşları, iç
çatışmaları es geçemeyiz. Neredeyse her yer kan kokuyor, her gün
ölümler, her gün gözyaşları. Bunların neden olduğu bir de
göçler var ve ne yazık ki savaşlar yaşamı yok ettiği
gibi yaşamsal bütün güzellikleri de yok ediyor ve yine, onulmaz
acılar yaratarak yoksulluğa neden oluyor ve bu yoksulluk yine ne
yazık ki en çok kadınları ve çocukları vuruyor.
Evet, sorunlar dağlar
kadar ve ne yazık ki hiçbirine çözüm üretilmiyor. Beş dakikaya,
beş saate sığmayacak, belki günlerce
tartışılıp Türkiye'nin önümüze yığılan
sosyal sorunlarını çözüp sonra da siyasal sorunları çözmek
hepimizin görevi, hepimizin boynunun borcu ama ne yazık ki Meclis çok
farklı mecralarda yürüdüğü için bu sorunlar giderek daha da
artıyor.
Tabii, bu biriken
sorunları daha çok güvenlikçi politikalarla çözme zihniyeti her şeyi
birbirine daha fazla karıştırıyor. HDPye,
bileşenlerine yönelik gözaltılar, tutuklamalar bir türlü durulmuyor.
Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağın
avukatının bir grup avukatla bugün gözaltına
alındığını biliyoruz. En makul taleplerde, itirazlarda
bile hemen gözaltı mekanizması devreye giriyor. Allah muhafaza, hele
bir de muhalifseniz ve yürütülen politikaları ciddi anlamda eleştiriyorsanız
işte o zaman size yaşam hakkı bırakılmıyor.
Cezaevleri doldu
taştı, işte bu politikasızlıktan ya da güvenlik
politikalarından dolayı. İnanın değerli
arkadaşlar, bu kafayla hiçbir yere varamayız. Herkesin durup kendine
sorması gerekiyor, hepiniz kendinize sorun, vicdanınıza sorun:
Nereye gidiyoruz, ne olacak Türkiye'nin sonu? Eğer baş
aşağı gidiyorsak inanın, yalnız biz değil,
şu anda siz iktidarda olabilirsiniz ama hep birlikte baş
aşağıya gideceğimizi ve Türkiye'nin bunu hak
etmediğini kendinize sorgulayın, vicdanınıza
sorgulayın ve doğru yolda, doğru adımlarla Türkiyeyi hep
birlikte bu içine düştüğü zorlu durumdan çıkaralım diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 26ncı maddesiyle 5490
sayılı Kanuna eklenen geçici 7nci maddenin birinci
fıkrasında yer alan müştereken ibaresinin müşterek
olarak şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gürsel
Erol Kemal
Zeybek Hayati
Tekin
Tunceli Samsun Samsun
Murat
Bakan Nihat
Yeşil Burcu
Köksal
İzmir Ankara Afyonkarahisar
Bülent
Öz Türabi
Kayan
Çanakkale Kırklareli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan konuşacaktır.
Sayın Kayan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Grubumuzun önerisi üzerine
söz almış bulunuyorum müftülere ve imamlara resmî nikâh kıyma
hakkının verilmesi konusunda.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla -önceden çok
hukuklu sistemden Medenî Kanunla tek hukuklu sisteme geçmiş idik-
şimdi tekrar tek hukuklu sistemden çok hukuklu sisteme geçmek için bir kapı
aralanmaktadır. Nedir bu? Bugün imamlara, müftülere verilen bu hak,
yarın öbür gün bir yasa teklifiyle belediye başkanlarından bu
resmî nikâh kıyma hakkının kaldırılmasına kadar
gidecektir. Sonuç ne olacaktır? Sonuç, Türkiye'nin bölünmesine kadar,
parçalanmasına kadar gidecektir. Medenî Kanunumuzdan önce çok hukuklu
sistemimiz vardı benden önceki arkadaşlar da izah etmeye
çalıştılar- her inanç sistemi, her din kendi içinde hukukuna
tabi idi, kendi içindeki hukukla sorunlarını çözüyorlardı; daha
sonra Medenî Kanun ile bunu kaldırdık, tek hukuklu sisteme geçerek
herkesin kabul edeceği bir Medenî Kanun yarattık. Biz bu kanunu
çıkardığımız zaman önceleri diğer inanç
sisteminden gayrimüslim dediğimiz vatandaşlarımıza bu
mecburiyet getirilmemişti fakat onlar da gördüler ki bu şekilde
yürümeyecek, kendileri karar verip bu bahsettiğimiz Medenî Kanuna geçmeyi
teklif ettiler ve kabul ettiler. Şimdi, tek bir kanunla, tek bir hukukla
götürülürken sistem tersine çevriliyor. Yarın öbür gün inanç sistemine
göre -diyelim ki belediye başkanlarından bu hak, bu yetki
alındı- Hristiyan kendi içinde nikâh yapacak, Musevi kendi içinde
nikâh yapacak, Müslüman kendi içinde yapacak ve ayrıca bunların
mezheplerine, ayrıca bunların tarikatlarına kadar ayrı
ayrı inanç sistemleri kendisinin nikâhını kıymak
isteyecektir. Peki, bir Hristiyan ile bir Musevi evlendiği zaman ne
olacak? Veyahut da bir Müslüman ile bir Hristiyan veyahut da bir Müslüman ile
bir Musevi veyahut da Müslümanın içindeki mezhepler veyahut da diğer
inançların içindeki mezheplerde, ayrı ayrı mezheplerdeki insanların
evlenmelerinde nikâhı kim kıyacak? Nasıl bir
anlayıştır bu? Nasıl bir değerlendirmedir bu?
Değerli arkadaşlar,
bu, ülkemizi ayrıştırmaya; bu, ülkemizi parçalamaya; bu,
ülkemizi böldürmeye kadar götürür. Onun için Medenî Kanunda getirilen bu Resmî
nikâhı belediye başkanları veyahut da onun yetki verdiği
kişiler kıyar. sözcüğünden kurtulacaksınız da ülkeyi
nereye getireceksiniz? Getireceğiniz yer ülkeyi parçalamaktır. Bugüne
kadar ülkenin birliğinden, dirliğinden teker teker
tuğlaları sökmeye çalıştınız, bu da o sökmeye
çalıştığınız tuğlalardan birisidir. Bu
binayı teker teker tuğlaları sökerek yıkmak istiyorsunuz
ama hiç unutmayın ki bu yıktığınız
yapının altında önce sizler kalacaksınız ve ondan
sonra da Yanılmışız. diyeceksiniz ama Yanılmışız.
dedikten sonra da bunun çaresi kalmayacaktır.
Değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; bunu tekrar, izanla bir şekilde düşünüp
geri çekmenizi salık veriyoruz çünkü bu gidişat ülkemizin
parçalanmasına, ülkemizin bölünmesine yöneliktir. Bundan başka
şekilde bir düşünceniz var ise burada gelin söyleyin.
Birliğimizi nasıl kuracak bu, nasıl pekiştirecek, hiç
düşündünüz mü? Burada hiçbiriniz gelip buna bir izahat getirdi mi?
Getiremezsiniz. Çünkü gidişat parçalanmaktır. Bunu, gördüğüm ve
anladığım kadarıyla, sizlere birileri yukarıdan veya
dışarıdan empoze ediyor, sizler de tam olarak ne
yaptığınızı kavrayamadan bu yasayı geçirmeye
çalışıyorsunuz ama bu geçirmeye çalıştığınız
yasa -daha demin söylediğim gibi- sizleri altında
bırakacaktır ve sizler bunun altında ezileceksiniz diyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 26ya bağlı
geçici madde 7yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Madde 26ya bağlı
geçici madde 8 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım, oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının madde 26ya
bağlı geçici madde 8in Kanun Tasarısından
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nihat
Yeşil Murat
Bakan Çetin
Arık
Ankara İzmir Kayseri
Sibel
Özdemir Barış
Karadeniz Selina
Doğan
İstanbul Sinop İstanbul
Gaye
Usluer
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdemir.
(CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Nüfus Hizmetleri Kanunu
Tasarısının madde 26, geçici madde 8 üzerine grubumuz
adına görüşlerimi paylaşmak üzere söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerine söz
aldığım bu maddede vatandaşlarımızın
Soyadı Kanununa aykırı soyadları ile yazım ve imla
hatalarıyla ilgili düzeltmelerinin mahkeme kararı
aranmaksızın il veya ilçe idare kurulu kararıyla bir defaya
mahsus olmak üzere düzeltebilmeleriyle ilgili bir düzenleme
yapılmaktadır. Vatandaşlarımızın bürokratik
engellerin kaldırılması, hızlı, verimli sonuç
almalarıyla ilgili bu taleplerinin karşılanması
doğrultusunda biz de bu düzenlemeyi destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
laiklik, cumhuriyetimizin ve devletimizin temeli olduğu kadar
demokrasimizin ve eşit yurttaşlık temelinde birlikte
yaşamamızın da temelidir. Laikliği zayıflatan her
türlü uygulama cumhuriyetimiz kadar demokrasimizi de erozyona
uğratacaktır. Bu nedenle, çoğulculuğun ve
çeşitliliğin olduğu ülkemizde devleti yönetenler,
vatandaşlarının sosyal yaşamını düzenlerken neyi,
neleri referans aldığına özen göstermeli, toplumun tüm
kesimlerinin hassasiyetlerini dikkate almalılar. Ancak, son yıllarda
maalesef cumhuriyet değerlerimiz başta olmak üzere, devlet
yönetiminde laiklik ilkesinin yaralar aldığına, cumhuriyetimizi
erozyona uğratacak düzenlemelerin hayata geçirildiğine şahit
oluyoruz; işte en son, müftülere nikâh kıyma yetkisi. Oysa, dün de
söylemiştim, Anayasamıza göre sorumluluk alanı İslam
dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri
yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek
olan Diyanet işleri Başkanlığına bağlı
müftülüklere nikâh kıyma yetkisinin verilemeyeceği çok
açıktır. Kadınlar için güvencesizlik yaratacak bu düzenlemenin
iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesine en kısa sürede başvuru
yapacağız.
Değerli milletvekilleri,
Komisyonda da Genel Kurulda da müftülüklere nikâh kıyma yetkisine
ilişkin "Vatandaşlarımızdan gelen hangi talepler
doğrultusunda bu düzenleme yapılıyor? diye ısrarla sorduk
ama maalesef herhangi bir yanıt alamadık.
Vatandaşlarımızın
başka bazı taleplerini de sıralamak istiyorum: İşte,
taşeron işçiler kadro talep ediyor; bu talebi de en kısa zamanda
karşılayacak mıyız? Üniversite mezunu işsiz gençler
iş talep ediyor; bu talebi ne zaman karşılayacağız?
Haksız yere işlerinden atılan devlet memurları görevlerine
geri dönmeyi talep ediyor; bu talebi de karşılayacak
mısınız? Çiftçimiz mazotu ve gübreyi daha ucuza almayı,
bankalara olan kredi borç faizlerinin silinmesini talep ediyor; bu talebi de
karşılayacak mısınız? Emekliler hak ettikleri
hayatı ve yaşamı sürdürmek için maaş ve ikramiye talep
ediyor; bu talebi de karşılayacak mısınız? On beş
yılda maalesef, siyasi çıkar uğruna kaosa dönüşen ve çöken
eğitim sistemimizde şu anda çözüm bekleyen öğrenci ve
velilerimizin talebini ne zaman karşılayacaksınız?
İşte kadınlar, kadına yönelik şiddetin ve kadın
cinayetlerinin son bulmasını talep ediyor; bu talebi
karşılayacak mısınız?
İşte daha geçen
hafta maalesef, kadın cinayetine kurban giden lise öğrencimiz
Helin'in babasının söyledikleri gerçekten yürek yaralayıcı:
"Her gün bir yasa çıkıyor, kadınlarla ilgili yasa neden
çıkmasın dedim. diyor. Medya sadece Başbakanın
konuşmalarını verdi, benim taleplerime yer vermedi. diyen
Helin'in acılı babasının bu taleplerini karşılayacak
mısınız? Farklı mezhebe ait
vatandaşlarımızın makul eğitim ve ibadethane gibi
talepleri var; bu talepleri de karşılayacak mısınız?
Evet, eğer
vatandaşın talepleri bizim için önemli ve mutlaka
karşılanmalı diyorsanız, hep birlikte yasama organı
olarak çalışalım ve bu talepleri birlikte
karşılayalım. Ama maalesef, müftülük nikâhında da
gördüğümüz üzere bu maddenin amacı çoğunlukçu siyaseti egemen
kılarak toplumu ayrıştırma ve kutuplaştırma
yoluyla siyasi çıkar devşirme peşinde olduğu çok açık
bir şekilde ortaya çıktı.
Son olarak, dün akşam
Genel Kurulda müftülüklere nikâh kıyma yetkisi veren 6ncı maddeye
Evet diyenlerin ve buna ses çıkarmayanların da ağır bir
sorumluluk altına girdiklerini şimdiden tarihe not ediyoruz. Tek
kişinin iradesiyle yönetilen bir ülke konumuna getirilen ve iradesini
teslim etmiş milletvekillerin hâkim olduğu ülkelerin
sonlarının nasıl geldiğine ve toplumlarının
nasıl ağır bedeller ödediğine tarihte, bölgemizde ve
yanı başımızda şahit oluyoruz.
Ülkemizin geleceği ve 80
milyon yurttaşımızın mutluluğu için mücadele eden
bizler kişisel veya siyasi çıkarlarımız uğruna yok
etmeye çalıştığınız cumhuriyet
kazanımlarımızı her ne olursa olsun korumaya;
çağdaş, özgür, demokratik değer ve insan haklarına sahip, eşit
yurttaş olarak mücadele etmeye devam edeceğiz.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısı'nda çerçeve 26ncı
madde ile 5490 sayılı Kanun'a eklenen geçici madde 8'de yer alan
"karısının ibaresinin "eşi ve "evlilik
dışı çocukları ibaresinin ise sadece "çocukları
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul
Mardin İzmir
Dilek
Öcalan Erdal
Ataş Bedia
Özgökçe Ertan
Şanlıurfa İstanbul Van
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özgökçe
Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van
) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının Meclis
Başkanlığına geldiğini biz de tüm kamuoyu gibi
basından öğrenebilmiştik. O günden beri yüzden fazla kadın
örgütü, akademisyenler, hukuk çevreleri, konuşabilen ve konuşamayan
milyonlarca insan, bu tasarının hukuka, uluslararası mevzuata,
Anayasaya nasıl aykırı olduğunu teker teker dile
getirdiler ve bizler tartışmalar boyunca bütün bu konuları
anlattık, işin toplumsal yönünü, siyasi yönünü, hukuki yönünü ve
yaratacağı olumsuz etkileri de bir bir anlattık. Bu konu
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna bile gelmedi, torba
yasa yöntemi tercih edildi. İşte, yasa yapım süreci bu
yönleriyle ihlal edilerek yine benden önceki konuşmacıların da
belirttiği gibi talimatla geldi ve çoğunluğun oylarıyla
hızlıca Meclisten geçiyor.
Evet, yasayı yaparken
hiçbir itirazı duymadınız ama bilin ki kadınlar bu
yasayı tanımayacaklar, mücadele devam edecek. Kadınların
hakları üzerinde bu kadar rahat tasarrufta bulunamazsınız. Her gün
kadın cinayetleri işlenirken, tacizci, tecavüzcüler rahatça
aramızda gezerken bu tasarıyla toplumsal eşitliğe yeni bir
darbe vurduğunuzu görmeniz gerekir. Kadın cinayetlerinin önlenmesi
konusunda hiçbir gelişmenin olmaması, kadınların giysileri
dâhil tüm hayatlarına müdahale edilmesi ve şiddetin âdeta teşvik
edilmesi, onlarca taciz ve tecavüz raporu Türkiyeyi güvenli olmayan ülke
sıralamasında ilk sıralara taşımıştır.
Bakın en son Reuters Vakfının açıkladığı
rapora göre İstanbul kadınlar için en tehlikeli on mega kent
arasında. Bence bu açıklamadan çok rahatsız
olmalısınız, bizler rahatsızlık duyuyoruz. On beş
senedir iktidardasınız, elinizde tüm olanaklar varken gerekli
yapısal değişiklikler, önlemler ısrarla alınmadı.
Hâlâ Türkiyede kadınlar dışarı çıktığı
için, şort giydiği için tecavüze uğruyor, hamile kadınlar
darp ediliyor sokak ortasında, katlediliyor. Çünkü görüyoruz ki bu
şiddeti önlemeye ne niyetiniz var ne de gönlünüz var. Özgecan
Aslanın katilleri yakalanmıştı ve ceza alabilmişlerdi
belki ama o olaydan sonra yüzlerce Özgecan vakasıyla karşı
karşıya kaldık ve o olaydaki kararlılık sizlerin
kararlılığı falan değildi, kamuoyu
baskısıydı. Diğer kadın cinayetlerinde ne oldu?
Onlarcasında, yüzlercesinde hâlâ cezasızlık, hâlâ akıl
dışı gerekçelerle indirimler sürüyor. Failleri yakalamak, mevcut
yasaları uygulamak yerine kadınları toplumsal yaşamdan
dışlamayı tercih ettiniz. Bu noktada belediyelerinizin
getirdiği akla ziyan öneriler ise pembeye bürünen araçlar, otobüsler,
metrobüsler oldu. Kadına yönelik erkek şiddetini böyle önlemeniz
hepimizin aklıyla dalga geçmek anlamındadır. Bu uygulama yeni
taciz ve tecavüzlere zemin hazırlıyor açıkça, bunu görmek bu
kadar mı zor?
Sayın milletvekilleri,
erkek şiddeti son on yılda yüzlerce kadını aramızdan
aldı. Bunun en önemli nedeni her söylemlerinde erkek şiddetini
cesaretlendiren ifadeler kullanan AKP iktidarının ayrımcı
politikalarıdır ve bu politikaların inanın hiç kimseye bir
faydası yoktur. Bu anlayışı her alanda, Hükûmetin her
tasarrufunda görüyoruz. Bambaşka gerekçelerle belediyelerimize kayyum
atadınız, o kayyumların ilk işi kadınlara yönelik
çalışmaları engellemek oldu. Bizler seçim merkezlerimizde
kadın merkezlerinin kapatılmalarına şahit olduk. Yetmedi, o
merkezlere başvuran şiddet öyküleri, kadınların bilgileri;
bunlara dahi el konuldu, kadınların onlarca yıl bin bir emekle
oluşturdukları arşivlere el konuldu ve o dernekler
kapatıldı. Hemen ardından diğer, tam yirmi dört kadın
merkezi ve derneği kapatıldı. Yıllardır bulundukları
bölgede erkek şiddetine karşı mücadele eden, kadınlarla da
dayanışma kuran örgütlerin kapatılması ama o arada imamla,
nikâhla uğraşmak, açıkça, kadınların mücadelesine
yönelik açık bir müdahaledir. Bu tasarıyla
uğraşacağınıza, şiddet mağduru kadınlar
nasıl mücadele ediyor; bu dernekler, bu vakıflar, bu örgütler
nasıl mücadele ediyor, bence onlardan ders almalısınız.
Çünkü kadın merkezleri ve kadın örgütlerinin
kapatılmasının ardından kadınların,
bulundukları bölgede destek alabilecekleri mekanizmalar tamamen ortadan
kaldırıldı. Kadınların haklarına yönelik yasal
düzenlemeler yapılacaksa bunu kadınlar, kadın örgütleri
yapmalıdır. Bu konuların muhatabı Meclisteki erkekler
değil, yasadan en çok etkilenecek olan tüm kadınların sesi olan
kadın örgütleridir.
Toplumu
ayrıştırıyorsunuz; doğuda kayyum eliyle, batıda
başka dinamiklerle bu ayrımları derinleştiriyorsunuz. Bir
gün iktidarınız mutlaka son bulacak. Ne yazık ki bu toplum
yaptıklarınızı, icraatlarınızı hiç de iyi
anmayacak. Bu böyle gitmez, bu böyle gitmez.
Saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Madde 26ya bağlı
geçici madde 8i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 26ya bağlı
geçici madde 9 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının madde 26ya
bağlı geçici madde 9un Kanun Tasarısından
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nihat
Yeşil Çetin
Arık Murat
Bakan
Ankara Kayseri İzmir
Barış
Karadeniz Selina
Doğan Mahmut
Tanal
Sinop İstanbul İstanbul
Gaye
Usluer
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Ben, tabii, dün bu
tasarının Anayasaya aykırılığını ileri
sürerken Sayın Elitaş demiş ki: Sizi
alkışlayacağım eğer iyi konuşursanız.
Şimdi, korkarım bugün benim üzerime daha fazla saldırırlar;
biraz sakin bir vaziyette
Benim buradaki konuşmam hiçbir
arkadaşımızın şahsiyetine, kişiliğine
vesairesine yönelik değil, tamamen bilimsel, objektif olma açısından
bunu sizlerin takdirine, bilgisine, vicdanına sunacağım.
Dün demiştim ki:
Değerli arkadaşlar, bu müftülere nikâh yetkisinin verilmesinin bir
FETÖ projesi olduğunu söylemiştim. Bir saldırıya maruz
kalmıştım. Tabii, bu FETÖnün toplantıları nerede yapılırdı?
Abantta yapılırdı Sayın Elitaş. O toplantıya
katılanların çoğu da şu anda cezaevinde tutuklu. Ama bu
Abant toplantılarına katılanların içerisinde mesela orada
kimler vardı? Sayın Burhan Kuzu vardı, Sayın Bülent
Arınç Bey vardı; bu, Derin Tarih dergisini çıkaran, Atatürke
dil uzatan Mustafa Armağan vardı, Hayrettin Kahraman vardı,
Avukat Kezban Hatemi vardı. Bunlar Abant toplantıları
Ne zaman
bu toplantı? 1998 yılında Abant.. Yani ikinci
toplantısı, Abantın ikinci toplantısı. Bundan kaç
yıl öncesi? Tam on dokuz yıl öncesi. On dokuz yıl öncesinin
Abant toplantısının işte başlığı
şu, katılanların listesi şu. Bu Abant
toplantıları aşağı yukarı 300 sayfa. 88inci
sayfada tebliğ konusu Din, laiklik ve İslam ilişkisi. Din,
laiklik ve İslam ilişkisi. Sayfa 91in son paragrafını
okuyorum değerli arkadaşlar: Müftüler de devlet memurudur. Müftülere
evlendirme yetkisinin verilmesi dinimizin gereğidir. 92nci sayfanın
ilk paragrafı diyor ki: Böyle bir teklifi getirmemiz gereksiz,
anlamsız laiklik heyecanı gösterilerine yol açmaktadır.
Yıl 1998de tabii ki AK PARTİ o dönem yoktu, Refah Partisi
vardı, Refah Partisinden sonra Fazilet Partisi açıldı, Fazilet o
dönem ikiye ayrıldı, kapandıktan sonra AK PARTİ ve Saadet
Partisi. Yani o Faziletin o dönemde bu toplantıya katılan -ve FETÖ
tarafından alınan bu karar- o milletvekilleri şimdi AK
PARTİnin sıralarında oturuyor değerli arkadaşlar, AK
PARTİnin kurucuları. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben bunun AK PARTİnin
projesi olduğunu dediğim zaman
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
FETÖnün
MAHMUT TANAL (Devamla)
FETÖnün projesi olduğunu dediğim zaman siz haksız, hukuksuz
bir şekilde bana saldırdınız.
Değerli arkadaşlar,
hiçbir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili belgesi, bilgisi, delili
olmaksızın burada konuşmaz. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte, bu proje AK PARTİnin projesi değil,
bu proje FETÖnün projesi. Burada siz şunu söylüyorsunuz: Ya, biz
FETÖyle mücadele ediyoruz. Vallahi, değerli arkadaşlar, burada
teoride ve pratikte hâlen birliktesiniz; teorisi burada projesi, pratiği
Meclise getirdiniz, birlikte hareket ediyorsunuz. Aslında bununla
çıkarlarınız aynı. Bununla ülkeye ne yaptınız?
Aranızda çıkan kavga nedeniyle hain darbe gerçekleştirildi ve
ülkemiz hakikaten tarihte görülmeyen bir darbe girişimiyle karşı
karşıya kaldı. Ve bütün darbeleri de buradan lanetliyoruz ve kınıyoruz.
Burada biz buna FETÖnün
projesidir. dedik, siz gayet rahat inkâr ettiniz. Şimdi gelip bana Bu,
FETÖnün projesi değildir. diyen babayiğit arıyorum buraya.
(CHP sıralarından alkışlar) Cinsiyetçi yaklaşımla
söylemiyorum, kadın arkadaşlarımızdan özür diliyorum,
babayiğit bir anne de arıyorum. Gelsinler desinler ki Bu FETÖnün
projesi değildir.
Onun için buradan benim
tertemiz, iyi niyetli, FETÖden yana olmayan değerli milletvekili
arkadaşlarıma sesleniyorum: Eğer FETÖyü desteklemiyorsanız
bu tasarıya karşı çıkın. Bu tasarıya evet diyenler
FETÖyü destekleyenlerdir, onun teoride, pratikte yol
arkadaşlarıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Elitaş, isminizi zikrederek
İki dakika süre
veriyorum. Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın 497 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 26ncı maddesine bağlı geçici
madde 9la ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Tanal dünkü söyleminin devamında yeni belgelerle ortaya
çıktığını iddia etti. 1998 yılında, uzun
yıllardır, seri hâlinde devam eden Abant toplantıları
vardı. Ona, o toplantılara her kesimden, her birimden insanlar
katılırlar fikirlerini beyan ederler ve o fikirlerini beyan ettikten
sonra da herhâlde, bildiğim kadarıyla bir sonuç, orada
konuşulan, panelde ileriye sürülen fikirler kitap hâlinde yayınlanırdı.
Yani oradaki sonuç bildirgesi, ortaya atılan, bir imzayla ortaya
çıkan mesele değil. Orada, iddia edilen konularla ilgili meseleler
gündeme getirilirdi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Mekanizmayı bayağı iyi biliyor ama, mekanizmayı
bayağı yakından tanıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bakın, dün Sayın Mehmet Muş size çok önemli bir
şey söyledi. FETÖ, rahmetli Ecevit de dâhil olmak üzere, din kisvesi
altında, İslamiyeti önüne alarak bu milleti -yüzde 99u Müslüman
dediğimiz- hassas konusundan yakalayarak Türkiyeyi kuşatmaya,
Türkiyeyi işgal etmeye çalışmış. Ne zaman? 17-25
Aralık operasyonuyla birlikte ortaya çıkan, tam netleşen,
kesinleşen bir süreç. Dün Sayın Muş size sordu, dedi ki:
FETÖnün bu organları, gazeteleri kapatılırken niye göz
yaşı döktünüz?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) İki sene önce, iki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Şimdi, ondan önceki dönemde, 1998, önceki dönemler veya 2010,
o süreçler içerisinde ortaya çıkan FETÖyü, biz bir din adamı diye
biliyorduk ama bir ihanet mensubuymuş, onun farkında değildik.
Fakat siz 15 Temmuzdan çok yakın bir zaman önce yani 2015
yılında adamın gazeteleri kapatıldığı anda
gittiniz kapısında ağladınız.
HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Sayın Elitaş, bir tek milletvekiliniz var mı suç duyurusunda
bulunan?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bu nedir yani? Asıl mesele burada, asıl çelişki
burada. Bilim adamlarının yaptığı toplantıdaki,
paneldeki görüşmelerde ortaya çıkan, yayınlanan meseleleri
FETÖnün projesidir. diye ifade etmek
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) FETÖ ayet, hadis de söylüyor.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Niye inkâr ediyorsunuz ki!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Onun için değerli milletvekilleri, dilin kemiği yok,
söylenen söze dikkat etmemiz lazım. Teröristbaşı olduğu
devlet tarafından ilan edilmiş, paralel devlet yapısı
olduğunun altı çizilmiş, Millî Güvenlik Kurulunda
alınmış bir karardan sonra siz adamın gazetesine
gidiyorsunuz, ağlıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Para yatırıyor bankasına...
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Tanal.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/868)
ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul İli Eyüp
İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak Değiştirilmesi ve
Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Sayın
Tanal...
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sayın Grup Başkan Vekili Elitaş konuşmalarında bana
sataşmada bulundu. Sataşmadan söz...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hayır, dünkü soruyu sordum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) 2011di o, 2011di.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Anladım da siz Kimse Yok Mu Derneğinin üyesi değil miydiniz?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Tamam, 2011de...
BAŞKAN Sayın
Tanal, gene dünkü tartışmalara geçmeyelim. Dün, dünde kaldı,
yeni şeyler söylemek lazım artık.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Anladım, yeni şeyler söyleyeceğiz.
BAŞKAN Yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim ama.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Kesinlikle. Zaten hanımefendi bağırıyor. Kimse Yok Mu
Derneği vardı.
BAŞKAN Şimdi,
yeni sataşmalara meydan vermeyelim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hanımefendi saygısızlık yapmıyor, yüksek
sesle konuşuyor. Siz kibar birisiniz. Yani burada...
MAHMUT TANAL (Devamla)
Saygı duyuyorum ama zamanımı harcamazsanız sevinirim
Sayın Elitaş. (CHP ve AK PARTİ sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
Değerli arkadaşlar,
sizi sükûnete davet ediyorum, Başkanının görevidir, görevinizi
gasbetmiyorum, özür dilerim, sükûnete davet etseniz...
Şimdi, Hanımefendi,
Antalya Milletvekilimiz...
BAŞKAN Efendim,
sükûnete davet ediyorum. Sayın Enç, Sayın milletvekilleri, lütfen...
MAHMUT TANAL (Devamla)
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ Antalya Milletvekili
arkadaşımız, 24üncü Dönem Milletvekili Albümüne bakın,
Kimse Yok mu Derneğinin üyesi.
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) O tarih vatandaşlığın...
MAHMUT TANAL (Devamla)
Doğru söylüyor.
O dernek de FETÖden
dolayı kapandı mı, kapanmadı mı, onun takdirini
kamuoyunun bilgisine sunuyorum.
Şimdi, gayet rahat,
medeni, uygar olan arkadaşlarımız, herhangi bir eksikliği
olmayan arkadaşlarımız geliyorlar, burada konuyu açık ve
net anlatıyorlar, yerlerinden laf atmıyorlar. Yerinden laf atan
arkadaşlarımız anlayın ki AK PARTİ içerisinde
kendilerini temizlemenin, aklamanın telaşı içerisine giriyorlar;
bu, bir suçluluk psikolojisi.
Gelelim, Sayın
Elitaşın bahsettiği biz haksızlık, hukuksuzluk,
adaletsizlik kimden gelirse gelsin, fikri, zihniyeti, siyasi düşüncesi ne
olursa olsun biz her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa,
adaletsizliğe karşıyız.
Sayın Elitaş, ben
Ergenekona, Balyoza gittiğim zaman, şu ayağım 4 metre
barikattan atlayıp kırıldığı zaman...
BAŞKAN Sayın
Tanal, kürsüdesiniz, lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla)
...siz bana Ergenekoncu, Balyozcusunuz. diyenlersiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Anladınız mı? O dönem
Ergenekoncu, Balyozcu diyordunuz. (AK PARTİ sıralarından
İyi ki olmuş. sesi)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hâlâ söyleyemedi, ağladın mı,
ağlamadın mı?
MAHMUT TANAL (Devamla)
İyi ki olmuş. diyor işte bir AK PARTİli milletvekili.
Diyarbakırdaki davalara
gittiğim zaman, PKKlı diyordunuz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Elitaş, ağladı mı,
ağlamadı mı, onu söylesin, bir şey istemiyoruz.
MAHMUT TANAL (Devamla)
LGBTli bireylerin davalarına gittiğimiz zaman -çok özür dilerim 80
milyon insandan- bana ibne diyordunuz siz.
BAŞKAN İstirham
ediyorum, lütfen Sayın Tanal. Kaba ve yaralayıcı sözler
kullanmayalım lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ama
maalesef siz var ya, insan hakları aktivisti olan tüm insanlara her türlü
lafı söyleyen kişilersiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Söylediklerimizin hepsi doğruymuş. Bir gün
PKKlısın, bir gün FETÖcüsün, bir gün Balyozcu, her gün renk
değiştiriyorsun.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, ben AK PARTİnin Üsküdar
kurucusunun işyeri kapandığı zaman AK PARTİli kurucu
üyenin hakkını hukukunu savunmuş olan bir adamım. (CHP
sıralarından alkışlar) Neresi bu? Şampiyon Spor
Tesisleri.
BAŞKAN Sayın
Tanal, süreniz dolmuştur, lütfen, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Hâlâ ona cevap vermedin, bak, dün Mehmet Muş bir şey
söyledi sana.
BAŞKAN - Diğer
önergeyi okutuyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Sayın Başkan
BAŞKAN- Bir saniye,
okutmadan önce, Sayın Ençin bir talebi var, onu bir dinleyeyim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Efendim, hem ismimi vererek bir sataşmada bulundu, 2011deki
üyeliklerle ilgili. Cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Enç,
lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim,
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
6.- Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; burada bir
yemin ettik hepimiz milletvekili olduğumuz zaman, doğru mu?
Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti, Türkiye Cumhuriyeti ilke ve
inkılapları vesaire
Şimdi, iki de bir bunu
ısıtıp ısıtıp getiriyorsunuz, 2011
yılındaki Kimse Yok Mu Derneği üyeliğiyle ilgili.
2014 yılında Millî
Güvenlik Kurulu karar alıyor FETÖ terör örgütüdür. diye.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) 2004, 2014 değil.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Şahsımın bir banka hesabı, bakın, bir daha
altını çizerek söylüyorum, toplantı tutanaklarında ismim,
ondan sonra, byLock ve buna benzer programlarla ilgili bir tane belgeyi
Sayın Tanal getirsin, ben hem siyasi partimden istifa edeceğim hem de
milletvekilliğinden istifa ederek siz beni düşüreceksiniz.
(Gürültüler) Ama, bir dakika, Mahmut Tanal 2014ten sonra, isim de veriyorum,
FETÖnün kanalları kapatılırken orada ağlama duvarları
oluşturulup
Hepiniz gittiniz, ağladınız, tenzih ediyorum,
hepiniz değil, gidenleri
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çok
rica ediyorum! Sayın Başkan, sataşma konusudur, Hepiniz. dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Haydar, sen yoksun. Haydar, seni söylemiyorlar.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Devamla) Düzeltiyorum. dedim Haydar Bey.
Diğer bir durum,
maaşını aldıktan sonra, dekontu da Twitterına atarak
Bank Asyayı kurtarma operasyonuna, teröristbaşı oradan talimat
verdiği zaman parasını yatıran kim? Ben de bunun
cevabını istiyorum. Burada eskiden kalma fotoğrafları
çıkartıp çıkartıp gösteriyorsunuz. Terör örgütü ilan
edildikten sonra siz CHP olarak ne yaptınız? Ben bu sorunun
cevabını istiyorum. Verebilirseniz ne kadar güzel olur değil mi?
Ayrıca şunu da
ifade etmek istiyorum: Buradaki arkadaşlarımızın hepsi
sütten çıkmış ak kaşık kadar temizdir, hiçbirisi de
FETÖcü değildir.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Çok komik oldu, çok komik! Çok komik oldu!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, tabii, çok sayıda sataşma var ama gruba bir
sataşma olarak hepsini genel değerlendirip cevap hakkı
istiyoruz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Efendim tenzih ettim ama. Hepsi demedim efendim Tenzih ediyorum,
düzeltiyorum. dedim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır grup olarak
Siz FETÖ terör örgütü ilan edildikten
BAŞKAN Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Haluk Pekşen konuşacak.
BAŞKAN Sayın
Pekşen, buyurun.
Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
7.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Ençin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; çok teşekkür
ediyorum.
Bu söylemlerden dolayı
gerçekten ben de bir şeyi merak ediyorum ve sormak istiyorum: 17-25
Aralık FETÖnün deşifre olduğu tarih, kabul ettiniz, tamam, ben
de bu tarihi kabul ediyorum. 316 kişilik AK PARTİ Grubundan 2013,
2014, 2015 yılında FETÖ terör örgütü lideridir. Türkiye'nin
bekası için bir haindir. Muhterem hoca efendi değildir, aman dikkat.
diye savcılıklara suç duyurusunda bulunan, devletin ilgili
birimlerine, Başbakanlık Teftiş Kuruluna başvuruda bulunan
herhangi biriniz var mı, var mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yok.
HALUK PEKŞEN (Devamla)
Yok. Bakın, burada FETÖyle mücadele ettiğim zaman siz beni tehdit
ediyordunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Kimse seni tehdit etmedi ya, kendi hâline bıraktık seni.
HALUK PEKŞEN (Devamla)
Bugün, benim savcılıklara yaptığım suç
duyurularıyla FETÖ hakkında soruşturma başladı. 27
Aralık 2013, 27 Aralık 2013 tarihinde Bu adam bir din adamı
değildir, muhterem hoca efendi değildir, bu adam Türkiye Cumhuriyeti
devletinin tarihindeki en büyük terör örgütü lideridir. diye Genelkurmay
Başkanlığına, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına dilekçeyi vermiş bir Cumhuriyet
Halk Partisi mensubuyum. (CHP sıralarından alkışlar) Onun
için, Cumhuriyet Halk Partisine bu anlamda söz söyleyeceğiniz zaman lütfen
dönün, bir daha geriye bakın.
Şimdi sizi bir kez daha
uyarıyorum. Evet, Sayın Tanal altını çizerek söyledi, bu
bir FETÖ projesidir. Ben birazdan bir hukukçu olarak buradaki hukukçulara bunu
anlatacağım, hiç hamaset anlatmayacağım size, hiç de
siyaset anlatmayacağım; bunun bir FETÖ projesi olduğunu yasal
delilleriyle, belgeleriyle koyacağım.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısında çerçeve 26ncı
maddeyle 5490 sayılı Kanuna eklenen geçici madde 9da yer alan
müdürlüğünce ibaresinin müdürlükleri tarafından şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Mardin İzmir
Dilek
Öcalan Erdal
Ataş Mehmet
Emin Adıyaman
Şanlıurfa
İstanbul Iğdır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman.
Buyurun Sayın
Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 497
sayılı Torba Kanunun 26ncı maddesine bağlı geçici
9uncu madde üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geçici 9uncu madde,
göçmenlerin vatandaşlığa kabulü hâlinde evraklarındaki
eksikliklerin giderilmesi amacıyla düzenlenmiş bir madde ve
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içerisinde,
doğum tarihlerindeki yanlışlık veya doğum yerlerine
ilişkin yanlışlıkların düzeltilmesini düzenleyen
teknik bir madde. Bunun üzerinde çok da durmayacağım. Ama elimde
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası var. Bu Anayasa'nın 2nci maddesi:
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Şimdi,
demokratik bir devlet olup olmadığını, laik olup
olmadığını ve sosyal bir devlet olup
olmadığını halkın takdirine bırakıyorum
ancak hukuk devleti midir gerçekten? Hukukun üstünlüğü cari midir şu
anda ülkede ve gerçekten mevcut olan hukuk sistemi bütün yurttaşlara
eşit uygulanıyor mu? Bunu bir dakika olsa bile, bir saniye olsa bile
düşünmek lazım. Bakın, bugün basına da yansıdı,
bu Parlamentonun üçüncü büyük partisi, Halkların Demokratik Partisi
eş genel başkanları ve milletvekilleri cezaevinde, bir yıla
yakın bir süredir hâlâ Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaş henüz mahkeme huzuruna dahi
çıkarılmamıştır. Peki, hukuk gerçekten herkes için
böyle mi işliyor? Tek tek örnekleri bir tarafa bırakın, bugün
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının vermiş
olduğu bir karar ortada. Hepinizin hatırlayacağı üzere,
Cumhurbaşkanı Avrupadan dönüşte sayın eş genel
başkanımıza hakaret eden ve aynı zamanda yargıyı
etkileyen bir açıklama yaptı, O bir teröristtir." dedi,
Teröristlerle ilgili karar da mahkemeleri ilgilendiriyor. dedi. Bunun üzerine
eş genel başkanımız ve partimiz suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu dilekçesi işleme dahi alınmadı ve cumhuriyet
başsavcısının gerekçesi şu: Anayasanın
Cumhurbaşkanının yetkisini ve sorumsuzluğunu düzenleyen
105inci maddesine dayandırdı. 105inci maddede
Cumhurbaşkanının görevlerinden kaynaklı
yargılanamayacağı, kişisel olarak, tek başına
imza attığı kararlar dışındaki kararlardan
dolayı sorumluluğun Başbakan ve ilgili bakanda olduğu ama
tek başına imzaya yetkili olduğu kararlardan dolayı da
hakkında soruşturma, kovuşturma yani cezai işlem
olmayacağı belirtiliyor ama bu Anayasa Cumhurbaşkanına
birilerine hakaret etmesini, Türk Ceza Kanununda düzenlenmiş suçlardan
herhangi birini, örneğin, bu Parlamentoda bir parlamenteri
tokatlaması ya da sokakta bir vatandaşı dövmesi, darbetmesi ya
da yüz kızartıcı bir suçtan dolayı bir sorumluluk
yüklemiyor. İşte, yargı üzerinde yaratılan vesayet yani tek
adam rejiminin, sadece yürütme üzerinde değil, bu Meclis üzerinde ama
aynı zamanda yargı üzerinde dolaşan gölgesi, dolaşan
vesayeti böyle bir kararı aldırtır. Yani mevcut yargı,
Cumhurbaşkanının sorumsuzluğunu adli suçlara dahi, yüz
kızartıcı suçlara, darp, hakaret, cebir, hatta cinayete kadar
genişleterek bir sorumsuzluk veriyor ve böyle yorumluyor ve daha da vahimi,
dilekçeyi işleme dahi almıyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, 2007den 2013e kadar, FETÖyle olan el ele, kol kola
yürüyüşte Türkiyede FETÖ hukuku uygulandı. O dönemin hukukunun ismi
FETÖ hukukuydu. 2013ten bugüne ve özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden
bu tarafa artık Türkiyede uygulanan, AKP hukukudur ve AKP hukuku keyfî
bir hukuktur ve sadece muhaliflere uygulanan bir hukuktur. Bu hukukta maalesef
hukukçuların hiçbir güvencesi yok, hepsinin zihniyetinde Vereceğim
karar AKPye ne kadar dokunur ve dokunursam nerelere sürülürüm, görevden
alınırım. şeklinde bir sonuç doğurmuştur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde 26ya bağlı geçici
madde 9u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Madde 26ya bağlı
geçici madde 10 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısında çerçeve 26ncı
maddeyle 5490 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 10da yer alan
ergin ibaresinin yetişkin şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Dilek
Öcalan Erdal
Ataş
İstanbul Şanlıurfa İstanbul
Ertuğrul
Kürkcü Erol
Dora Sibel
Yiğitalp
İzmir Mardin Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün bu yasa tasarısı hakkında
yine konuşuyoruz ve bu yasa tasarısıyla da yeni rejimin
inşasının neredeyse finaline doğru gitmekteyiz. Bu rejimin
inşasında, 20 Mayısta dokunulmazlıklarımızın
kaldırılmasına onay vererek eş
başkanlarımızın, milletvekili
arkadaşlarımızın cezaevine girmesinde rol alan siyasi
aktörlerin sorumluluğunu da hatırlatarak konuma geçmek istiyorum.
Eğer bugün bunu eleştiriyorsak 20 Mayısta bizim
dokunulmazlıklarımızı kaldırıp cezaevine
girilmesine sebep olan bütün buradaki aktörler oturup önce bir öz eleştirisini
versinler. Durup dururken bu cinsiyetçi yasa gelmedi. Bu cinsiyetçi
yasanın geliş noktasının, hikâyenin en yakın
zamanlarından biri de 20 Mayıs.
Şimdi, Fetullah Gülen
üzerinden sürekli bir tartışma yürütülüyor, Ben Fetullah Güleni
lanetliyorum, ben değilim, benim geçmişimde yok, o var, bu var. diye
tartışmalar yürütülüyor. Sormak istiyorum: Umut Kitabevini
hatırlarsınız hepiniz, 1 Kasım 2005te
bombalanmıştı ve 1 insan yaşamını yitirmişti
o dönemde. O dönem hukukçuları ve yargı mekanizması dokuz ila
yirmi beş yıl hüküm vermişti ve o insanlar cezaevlerinde
kaldılar. Sonrasında bu dosya Yargıtaya gitti ve Yargıtayda
bozuldu. Gerekçesi ne? O dönemin görevli olan savcı ve hâkimlerinin
FETÖcü olduğuna dair bir düşünceden dolayı bu davayı
bozdular ve bu davayı bozduktan sonra o dönemde Umut Kitabevini bombalayan
kişiler tahliye oldu. Soruyorum: Bu insanların cezaevine girmesine
sebep olan yargı mekanizmasının mensupları FETÖcü
oldukları için o insanlar tahliye oldu; peki, neden Kürtlerin
O zaman KCK
davaları oldu, bizim arkadaşlarımız, siyasi kimlikte olan
arkadaşlarımız, on binin üzerinde insan tutuklandı. Siyasi
yasaklar geldi, belediye başkanlarımız tutuklandı ve onu da
Fetullah Gülenin cemaatinin üyelerinin yaptığı söylendi. Neden
bizim davalarımız söz konusu olduğunda FETÖcü denmiyor da
sizinle ilgili olumsuz bir şey olduğunda FETÖcü deniyor ben bunu
anlayamıyorum. Mesele sizinle ilgili bir mesele olduğunda hemen
cemaatçi, FETÖcü deniyor ama Kürtler üzerinde yapılan bütün
yargılamalarda buna karşı sahip çıkılıyor. O
zaman şunu söylemek daha doğru olur: FETÖnün ya da Fetullah Gülen
teşkilatının Kürtler üzerinde yapmış olduğu bütün
yargılama, tutuklama, haksız hukuksuz bütün
yaklaşımları sahiplenme olur. Bu neye denk geliyor? Onun
mirasına sahip çıkmaya denk geliyor. Kürtler üzerinde
yaratmış olduğu, Kürtler üzerinde yapmış olduğu
baskının hepsine sahip çıkmak demektir ve şuna da gelir:
Dolayısıyla, Fetullah Gülen üzerindeki bir savaşın
olduğunun kesinlikle sahici bir karşılığı
olmadığı anlamına gelir. Eğer gerçekten Fetullah Gülen
üzerinde bir mücadele yürütmüş olsaydınız KCK davaları
üzerinden de aynı işlemi yapardınız. Nedense Kürt
olduğunda bu sizin aklınıza gelmiyor.
Bugün buraya her çıkan
insan -bizim partimiz dışında- bu müftülük yasası üzerinde
-muhalefet üzerinden söylüyorum- eleştirisini getiriyor. Günaydın
yani. 20 Mayısta burada yeni bir rejim inşası
yapılıyordu. Yeni rejimin inşası
dokunulmazlıklarımız kaldırıldığı zaman
oldu ve biz dokunulmazlıklarımız
kaldırıldığında Bakın, bu gidişat,
gidişat değil. dediğimiz de bir şekilde herkes kendine
göre bir gerekçe oluşturdu. Bakın, o gerekçeler bizi nerelere kadar
getirdi. Bugün insanlar sokakta artık yürüyemez hâle geldi, kadınlar
yürüyemez hâle geldi. Her kadının potansiyel olarak saldırıya
uğrama zemini oluştu ve kendince, cezasızlık
zırhı üzerinden bir iktidar siyaseti izleniyor ve bu iktidar
siyasetine karşı, buradaki aktörler, sırf Kürt,
anasını görmesinden gömmemesine kadar götürdü. Sayın Aysel
Tuğlukun annesi mezarlıktan çıkarıldığında
Bakın, Sayın Bakan burada, ben soruyorum: Kendisiyle fotoğraf
çektirildi ve düşünüyorum yani ben milletvekili olarak rahatlıkla
karakola gidemem, gidip orada Sayın Bakanla fotoğraf çektiremem,
yapamam böyle bir şeyi. Nasıl gideyim, niye çektireyim, bu ayrı
bir mesele ama orada bulunduğu bir vakitte gidip onunla fotoğraf
çektirebilmesi ayrı bir mesele ve o insanlar on dokuz gün sonra tahliye
oldular. Muhammet ve Furkanın Silopide evine Bir gece ansızın
gidebiliriz. dediğiniz, o sözü sürekli kullandığınız
Bir gece ansızın gidebilirim. Bunun tezahürü güvenlik, kolluk
güçlerine gitti işte. Onun pratik ayağı bir gece
ansızın Silopide Muhammet ve Furkanın evine giderek katletti,
o insanlar da ilk mahkemede tahliye oldu. Eğer vicdanlardan bahsedeceksek,
buyurun buradan başlayalım konuşmaya. FETÖden bahsedeceksek
FETÖ Kürtlere bunu yaptı. demekten başlayalım o zaman, Kürt
siyasetine ne kadar saldırdığından bahsedelim o zaman.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) O zaman ben sizin gerçekten FETÖyle
mücadele ettiğinize inanacağım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının madde 26ya
bağlı geçici madde 10un kanun tasarısından
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nihat
Yeşil Çetin
Arık Murat
Bakan
Ankara Kayseri İzmir
Selina
Doğan Gaye
Usluer Hayati
Tekin
İstanbul Eskişehir Samsun
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Hayati Tekin.
Buyurun Sayın Tekin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Son derece enerjik bir
şekilde geldiniz.
HAYATİ TEKİN
(Samsun) Teşekkür ederim.
Evet, televizyonun yayın
saatinin sonuna geldiğim için konuşmamı biraz kısa keserek
hareket edeceğim.
Evet, değerli
arkadaşlar, 497 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 26ncı maddesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Elbette ki elektronik
sistemde depolamaya veya nüfus kayıtlarının
otomatikleşmesine diyeceğimiz hiçbir şey yok, bunlar zaten
ihtiyacımız ve hiç kimsenin de itirazı yok. Yalnız
itirazlar, ülkemizin ve insanımızın gelecek yaşantısına
getireceği sıkıntıları önlemek içindir. Biraz nükteli
anlatacağım. Dün dünya haberlerini izlerken Jamaika Parlamentosu
önünde kadınlar büyük bir gösteri yaptı, 10 gösterici kadına 20
polis boğarcasına gaz sıktı. İnsanlık adına,
o ülke adına ve de 20 polis adına üzüldüm. İyi ki Jamaikada
değiliz diye düşündüm. Türkiyede olsaydı Sayın
Bakanım, benim aziz hemşehrim, en azından Ne biçim polissiniz,
bir polise yarım anne düşüyor ya da 2 polise 1 kadın
düşüyor, utanın gösterdiğiniz gaz bombardımanından.
diye onları azarlardı diye düşünüyorum.
Müftülerin nikâhını
koşuyoruz ama ne müftüsü ne nikâhı, adamın yemeye ekmeği
yok. Bakalım bir dahaki seçime hangi umudu pazarlayacaksınız?
Hani referandum öncesi 2 milyon kişiye iş diye bir seferberlik
başlatılmıştı, üretmeyen ekonomide genç işsizler
yazın ortasında yani temmuz istatistiğinde yüzde 25 görüldü ya
da yaklaştı. Önümüz kış, var olan üretimin de
düşeceği göz önüne alınırsa -kış ortasında-
kayıran Mevla işsizleri kayırsın. Sayın Erdoğan
Pompada su bitti. diyor. Hemen sarıldınız vergilere. MTV önce
yüzde 40, sonra yüzde 25; gelir vergisine yüzde 30luk zam, sonra yüzde 27; çay
fiyatlarına yüzde 20 zam, ondan sonra sıfır; buna benzer birçok
örnek. Soruyorum: Sizin birbirinizden haberiniz yok mu? Bunları
konuşup ayarlamıyor musunuz? Bunlara rağmen Maliye Bakanı
diyor ki: 18 milyar açığımız var. Hemen devreye
lojmanların satışı giriyor. Gariban memurun, işçinin
evini sat, sarayın keyfine, itibarına harca.
Kargaşanın
olduğu önemli bir konu da TEOG. Millî Eğitim Bakanına soruluyor,
Vallahi haberim yok. YGS ve LYS kalkıyor, YÖK: Yerine ne
geleceğini bilmiyorum. diyor.
Ben de bu bilmeyenler
kargaşasına bir ironi olsun diye Yüksek Seçim Kurulu
Başkanını aradım, Seçimler kalkıyormuş. dedim,
Vallahi kalksa iyi olur, oy hırsızlığından da
günahından da kurtulsak. dedi. Meclis Başkanımızı
aradım, Meclis kalkıyormuş. dedim, Benim de
kulağıma öyle şeyler geldi. Allah büyüktür, bir kapı
kapanırsa Beştepede bir kışlık, Otluk Koyunda da bir
yazlık kapı açılır inşallah. dedi.
Neyse, gelelim vahim
konulara: Suriye ve Iraktaki olaylara sırtımızı dönemeyiz.
Türkmenler başta olmak üzere, tarihimizin verdiği sorumluluk, kadim
coğrafyayla münasebetimiz ve terörün ihraç edildiği bölge olması
hasebiyle, İdlib başta olmak üzere, bulunmamız gereken
yerlerdir. Endişem odur ki, Barzani çadır devletini gözden
kaçırmak için halkın gözü İdlible boyanıyor, Barzani de
ortamı soğutup siyasi destek turlarına çıkmaya
hazırlanıyor.
Sayın Erdoğan, Bir
gece ansınız gelebilirim. şarkısını söylüyordu,
hepimiz umutlanmıştık. Artık ikinci nakarata geçti, Belki
de hiç gelmem, kölen olurum. Biz CHP olarak size o tezkerede desteği
gümrük kapısı yapın, gaz borusu döşeyin, kesin diye
vermedik.
Tabii, bu cesaretleri
göstermek için kararlılık ve devlet adamlılığı
gerekir. Sayın Bahçeli, Kerkük 82, Musul 83 diyor. Sayın Bahçeli
kendisini Ecevitle ortak zannetti, Dışişleri Bakanı da
kendisini Turan Güneş zannetti. Bahçelinin iyi niyetle söylediği
haklarımız yine saklı kalsın. Yunanistanda 54 plaka varmış,
18 tane artış olmuş. Bilmem bu 18 artış size bir
şey hatırlatıyor mu? 72 plaka Kerküke benziyor ama Koyun
Adası; 73ün plaka da Musula benziyor ama hiç sesinizi
çıkartmadığınız Marathi Adası. Marathi
Adasını, AKPliler, Sayın Davutoğlunun tatil yapmak için
gittiği ada olarak hatırlarlar. Neyse ki Sayın Davutoğlu,
giderayak Sayın Binali Yıldırıma rezervasyon
yaptırmış, Yunanlılar İstediği zaman gelebilir.
demiş, demek ki komşuda insanlık bitmemiş.
Musul da başka bahara
kaldı, gelecek nesillere sıkıntı bırakıyoruz.
Teşekkür eder, yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 26ya bağlı
geçici madde 10u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
21.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema
KIRCI (Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
27nci madde üzerindeki
önergelere geçmiştik.
27nci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesinde
yer alan 5490 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin ikinci
fıkrası, 21 inci maddesi, 46 ncı maddesinin ikinci
fıkrası ile 56 ncı maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır. ibaresinin 5490 sayılı
Kanunun 8/2, 21, 46/2 ile 56. maddeleri yürürlükten
kaldırılmıştır. şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ziya
Pir Hüda
Kaya Mehmet
Emin Adıyaman
Diyarbakır İstanbul Iğdır
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ali Aslan
Bitlis Batman
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir.
Buyurun Sayın Pir. (HDP
sıralarından alkışlar)
ZİYA PİR
(Diyarbakır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında dün kaldığım yerden devam
etmek isterdim -bu simülasyon vardı, sizlerin de kafasını
karıştırıyorum- fakat bugün farklı malzemeler elimize
geldi. Bize bu kadar çok malzeme de sunmayın lütfen, zaten çok var bizde
sizinle ilgili malzeme, bugün biraz daha geldi. Hem bize orada bir şeyler
söyleniyor hem de sizlere bir işaret var diye düşünüyorum. Çünkü
bugün Sayın Cumhurbaşkanımız bir konuşma
yapmış ve orada Haklı olanın güçlü olduğu değil,
güçlü olanın haklı olduğu bir dünya. diyor bu dünya için.
Diyojenin mumla adam araması gibi adalet arıyoruz. Ben böyle bir
dünyada yaşamak istemiyorum. demiş Sayın
Cumhurbaşkanı, ne güzel söylemiş. Bunu Türkiye için de
söyleyebiliriz. Ben bir HDP milletvekili olarak bunu şöyle anlıyorum:
Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü olanın
haklı olduğu bir Türkiye yarattınız. Diyojenin mumla adam
araması gibi adalet arıyoruz fakat bizim elimizden mumu da
aldınız. Ben böyle bir Türkiyede size inat
yaşayacağım ve bu Türkiyeyi değiştirmeye
çalışacağız biz HDPliler olarak.
Şimdi, burada, tabii ki
Sayın Cumhurbaşkanının vakti yok, Diyojenin kim
olduğunu herhâlde araştırmamıştır, neler
yazdığını, nasıl bir insan olduğunu
araştırma vakti yoktur. Ama onu -maalesef diyorum maalesef-
koskocaman cumhuriyetimizin Cumhurbaşkanını
danışmanları bu durumlara düşürüyor maalesef. Bence
danışmanlarıyla ilgili tekrar bir düşünsün, onları
gözden geçirsin.
Diyojen kim? Diogenes.
Eskilerden hatırlardım onu yani bir şeyler okumuştum, biraz
önce tekrar kurcaladım. Bizim Sinopta böyle iki bin beş yüz yıl
önce yaşamış bir Yunanlı. Nasıl bir adam? Yoksul,
sokaklarda yatıp kalkan, dilencilikle karnını doyuran bir adam.
Neden? Çünkü özgürleşmek istiyordu ve diyor ki: Özgür olmak için böyle
yaşamam lazım. Bu, Sayın Cumhurbaşkanına bir sözdür
yani Diyojenden burada ders alması gereken Sayın
Cumhurbaşkanı ve çevresindekilerdir, bir.
İkincisi, bugün bunu,
Sayın Cumhurbaşkanına Diyojeni söyletmek çok anlamlı.
Neden? Biz bugün Nüfus Kanununu konuşuyoruz ve evlilikten bahsediyoruz,
aile bağlarından bahsediyoruz. Peki, Diyojen ne demiş bu konu
hakkında? Diyojen aile kurumunun doğaya aykırı
olduğunu söylemiş. Hem kadın hem de erkek için tek
evliliğin doğru olmadığını hem kadın hem de
erkekler için çok evliliği savunan bir insan Diyojen ve diyor ki:
Doğan çocuklar sadece o ana babanın değil, bütün toplumundur.
Yani Sayın Cumhurbaşkanının danışmanları ona
Diyojeni bugün söyletiyor. Belki de Sayın Cumhurbaşkanı
bunları bilerek söylüyor, diyor ki: Ey AKP Grubu, sakın ha şu
kanunu geçirmeyin, müftülere bu nikâh kıyma yetkisini vermeyin demek
istiyor, belki de size işarettir diye düşünüyorum. Şimdi,
Diyojen üzerinde daha söylenecek çok şeyler var ama ben başka bir
konuya geliyorum.
Sayın İçişleri
Bakanı buradayken şunu söylemek istiyorum: Bizim Diyarbakırda
Amedspor diye bir futbol kulübümüz var yani Diyarbakırda en üst ligde,
İkinci Ligde oynayan bir takım. Sayın İçişleri
Bakanım, Amedspor, 30 haftadır -bu hafta Sarıyerde maç olacak
31inci hafta- deplasmanda seyircisiz oynuyor. Seyirci yasağı geliyor
onlara, bir buçuk yıl oldu, bu kış iki yıl olacak,
deplasmanda 2 ya da 3 maçına sadece seyirciyle çıkabildi. O maçlardan
sonra da emniyet müdürleri gelip bizim taraftar grubuna teşekkür etti,
herhangi bir olay çıkmadığı için. İlin valiliği,
emniyet müdürü, bunlar toplantı yapıyor; yasak gerekçesi şu,
diyor ki: Biz sizin güvenliğinizi sağlayamayız. Yani 10 bin ya
da 5 bin kişilik statta yüzde 5 deplasman seyircisi oluyor. 500
kişilik, 200, 300 kişilik Diyarbakır Amedsporun seyircilerinin
güvenliğini sağlayamayan bir valilikle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZİYA PİR (Devamla)
- Buradan Sayın İçişleri Bakanından rica ediyorum:
Sayın Bakanım, bunu tekrar bir gözden geçirelim yani iki
yıldır deplasmanda seyircisiz oynamak bir spor takımı için
olacak iş değil. Ben sizin bunu tekrar gözden geçireceğinize
inanıyorum.
Teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 27nci maddesinde yer alan
ile ibaresinin ve ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Burcu
Köksal Hayati
Tekin Murat
Bakan
Afyonkarahisar Samsun İzmir
Kemal
Zeybek Nihat
Yeşil Gürsel
Erol
Samsun Ankara
Tunceli
Haluk
Pekşen
Trabzon
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkanım,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen.
Buyurun Sayın
Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; keşke bu
yasa gerçekten müftülerin resmî nikâh kıyma yetkisi üzerine bir
tartışmayı içerse, konu bu olsa belki çok daha kolay
tartışabiliriz, daha kolay geçebiliriz ama ben böyle
olmadığını biliyorum ve size böyle
olmadığını anlatacağım. Burada hiçbir yorum
katmadan size şimdi bir hukuki durumu özetlemek istiyorum, durumun vahametini,
nereye doğru sürüklendiğinizi anlamanız için. Bugün bir milat
noktası, bunu tarihe not düşün lütfen. Yarın, hep beraber, 80
milyon olarak hiç kimse aldatıldık diye bunu önümüze koymasın.
Sayın İçişleri Bakanı, sizden de özellikle istirham ediyorum,
burada söyleyeceklerimi lütfen hukukçularınıza incelettirin. Burada
AK PARTİnin çok kıymetli hukukçuları var, onlardan da istirham
ediyorum, bu söylediklerimin hukuken karşılığının
ne demek olduğunu bir incelettirsinler. Eminim, bu gece hiçbirimiz yatağımızda
rahat uyumayız.
Şimdi anlatayım:
Lozan müzakereleri sırasında Yunanistan temsilcisi Venizelos,
Hristiyanların evliliğinin dinsel olduğunu, bu nedenle
Hristiyanlık hukukuna göre gerçekleşmesi gerektiğini ileri
sürerek gayrimüslim azınlıklar için ayrı hukuk talep
etmiştir. Türk temsilci heyeti ise, herkesi kapsayacak laik hukuk
sistemine geçileceğini beyan etmiş, ancak böyle bir hukuk
olmadığı için gayrimüslim azınlıkların evlenme,
evliliğin sona erdirilmesi, nafaka ve drahoma konularında geleneklerine
göre düzenlenmesini sağlayacak tedbirler almayı da kabul etmek
durumunda kalmıştır.
Bu itibarla, Lozan
Anlaşması madde 42 gayrimüslim azınlıkların aile ve
şahsi statüyle ilgili konularda geleneklerine uygun kanunlara tabi
olmalarının önünü açmıştır. Türkiye Cumhuriyeti
devleti bütün vatandaşlarını, dinleri ne olursa olsun eşit
gördüğü ve cemaat toplumundan eşit ve özgür vatandaşlardan
oluşan çağdaş bir devlete ancak hukuk birliğiyle geçileceğini
kabul ettiği için 1926 yılında, Türk Medenî Kanununun
kabulünden önce, 1925 yılında Rum, Ermeni ve Musevi cemaatleriyle
görüşmeye başlamış ve o görüşmede bu cemaatler Evet,
herkese eşit bir medeni hukukun geleceğini
anladığımız için biz de Lozandaki
itirazımızı geri çekiyoruz. demişler. Bunun üzerine Yunanistan,
Milletler Cemiyetine itiraz etmiş. Bu itiraz üzerine Milletler Cemiyeti
toplanıyor, diyor ki: 1926 sayılı Medenî Yasa bu
itirazınızı geçersiz kılmıştır. Herkese
eşit, çağdaş bir yasa düzenlemesi söz konusudur.
Şimdi,
saygıdeğer milletvekilleri, bundan sonrasını
konuşalım. Bu yasa geçtikten sonra, hiç kuşkunuz olmasın
Burada biraz önce bir tartışma yaşandı iki değerli
milletvekili arasında. Bu iki değerli milletvekili arasındaki
tartışma, emin olun, çok sayıda vatandaş arasında, çok
sayıda yurttaş arasında yaşanacaktır. Bunu
yalnızca başka dinlerde, başka inançlarda olanlara
yormayın. Anayasal eşitlik bahsetti- o 10uncu madde
doğrultusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidilecek ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu yasaya Evet. diyecektir. Lozanın
kabuğunun kırılmasıdır. Tarihimizde ilk kez kendi
elimizle bu Parlamento Lozanı yok sayacaksa, bilin ki bu yalnızca
imamlara resmî nikâh kıydırma yetkisinden öte bir şeydir.
Yarın bunun arkasından vakıflar gelecek, bunun arkasından
gayrimenkuller gelecek, bunun arkasından başkaca gerekçeler gelecek.
O zaman Lozana yaslanamayacaksınız çünkü Anayasayı bir defa
delersek ne olur? demişti bir Türk büyüğü ama Anayasa maalesef
kevgire dönmüştü. Sizden rica ediyorum: Lozanı delik deşik
edeceğiniz bu hamleyi iyi düşünün. Bunu Anayasa Mahkemesine
götüreceğiz. Anayasa Mahkemesi diye bir mahkemenin
varlığından öte bir hukuki ağırlığı yok
ama buna iptal kararı vermeyecek bir Anayasa Mahkemesinin Türkiyede
bundan sonra hukuki varlığını devam ettirmesi de çok önemli
bir durum olacaktır.
Buna Cumhuriyet Halk Partisi
olarak halkımızın nezdinde olabildiğince direneceğiz,
bunu izah edeceğiz. Bunu halka izah edeceğiz, size de izah etmeye
devam edeceğiz. Bilin ki bu, müftülere resmî nikâh kıydırma
yetkisi değildir, kapıyı açıyorsunuz. İlk kez, tarihte
ilk kez Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu eliyle Lozanın çemberini, o
zırhını kırıp atıyorsunuz, bir daha toparlama
şansınız yoktur. Emin olun, FETÖ bu projeyi ayakta
alkışlayacaktır ve bu proje tarihteki en büyük FETÖ projesidir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
28inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ziya
Pir Mehmet
Emin Adıyaman Hüda
Kaya
Diyarbakır Iğdır İstanbul
Mahmut
Celadet Gaydalı Mehmet
Ali Aslan Erol
Dora
Bitlis Batman Mardin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Mardin Milletvekili Erol Dora konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dora. (HDP
sıralarından alkışlar)
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nüfus Hizmetleri Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 28inci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
cumhuriyet Türkiyesinde hakkında en fazla konuşulan problem
alanlarından birisi de din ve siyaset ilişkisidir. Bu
tartışmaların odağını da laiklik ilkesinin
anlamı ve Türkiyeye özgü pratiği oluşturmaktadır. Elbette
cumhuriyetin kuruluş biçimi, tek partili yıllar, dönemin yönetim
kadrosunun siyasi anlayışı ve kendisine örnek
aldığı ulus devlet modeli gibi etkenlerle şekillenen bir
laiklik kavramı ve uygulamaları yakın tarihimizde ve kamusal
hayatın biçimlendirilmesinde önemli izler bırakmıştır.
İlkesel olarak ilerici bir anlayış olan laiklik ilkesi
çarpık uygulamalar neticesinde maalesef, Türkiye nüfusunun çoğulcu
inanç demografisini de çoğunlukla görmezden gelmiştir. Diğer
taraftan, kuruluşu, yapılanışı, kapsamı ve faaliyetleri
bağlamında değerlendirdiğimizde Diyanet kurumunun da bu
hâliyle özgürlükçü bir laiklik anlayışına tezat
oluşturduğunu düşünmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, üzerinde tartışma yürütülen
bir konuda yanılgılı yaklaşımlar gözlemlediğim
bir iki noktada fikirlerimi belirtmek istiyorum. Birincisi Müftülere nikâh
kıyma yetkisi verilirse gayrimüslim inançlara mensup azınlık
halkların inanç önderlerine de aynı yetki verilecek midir? biçiminde
yürütülen tartışmalardır. Şu bilgiyi vermek isterim ki
Lozan Anlaşması çerçevesinde Türkiyede azınlık olarak
kabul edilen halkların medeni hukuk kapsamındaki hakları da
belli ölçülerde güvence altına alınmıştır. Lozan
kapsamında azınlıkların nikâh işlemlerini kendi dinî
gelenekleri doğrultusunda yapabilecekleri belirtilmiştir ancak daha
sonra, 1926 yılında çıkarılan Türk medeni hukuku
kapsamında dönemin azınlık temsilcileri her yurttaşa ve her
inanca eşit mesafede olacak ve tarafsız devlet memurlarınca
yerine getirilecek resmî nikâha da ayrıca tabi olacaklarını
beyan etmişlerdir. Uygulamada, örneğin, Hristiyan ve Musevi
vatandaşlar Medenî Kanun kabul edildiğinden bu yana resmî
nikâhın ardından isteyen kilisede dinî nikâh törenini de açıkça
yapabilmektedir aynı Müslümanların resmî nikâhtan sonra gidip dinî
nikahlarını kıydıkları gibi. Demek ki bu konuda Medenî
Kanun çerçevesinde herhangi bir durum yok ve herkese de eşit olarak
uygulanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
tartışma yürütülen ve değinmek istediğim ikinci benzer bir
konu ise yine Alevi dedeleri de müftüler gibi nikâh kıyabilecek mi?
Onlara da böyle bir hak verilecek mi? minvalinde yürütülen
tartışmalardır. Öncelikle bu tartışmayı çok
anlamlı bulmadığımı belirtmeliyim çünkü Alevi
dedelerine ilişkin bu tartışmadan önce konuşulması gereken
bir gerçeklik vardır ki o da şudur: Bakınız, dedelik yani
Alevilik inancına göre Alevi yurttaşlarımızın inanç
önderi durumunda olan bu kurum 30 Kasım 1925 tarihinden bu yana kanunen
yasaktır yani bugün meriyette bulunan kanunlara göre dedelik yasaklı bir
kurumdur. Dolayısıyla anlamlı bir iş yapmak istiyorsak
öncelikle Alevi yurttaşlarımıza karşı
sorumluluğumuz gereği çoğulcu inanç yapımızı
demokratik, yasal bir zemine kavuşturmak için dedelik kurumunu
yasaklı olmaktan çıkaralım. Yoksa yasaklı olan bir makamın
nikâh yetkisini tartışmaya kalkmak her şeyden önce Alevi
yurttaşlarımıza karşı önemli bir
saygısızlık olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
laik bir devlet dini yok sayan, dine karşı olan bir devlet
değildir, aksine din adına insanlara baskı uygulanmasına
izin vermeyen bir devlettir. Karanlık Orta Çağ olarak nitelenen dönem
incelenmeden bir yargıya ulaşmak olanaksızdır.
Arkasında en iyimser yaklaşımla dört yüz yıllık
kanlı bir mücadele, din savaşları ve katliamlar
bulunmaktadır. Nihayet Batı bu arayışlarının
sonucunda İsanın hakkı İsaya, Sezarın hakkı
Sezara. yargısına ulaşacaktır. Sözü edilen bu
yargıdan yapılacak çıkarsama ise şudur: Din ve devlet
işleri tamamen birbirinden ayrılmalıdır.
Birçok bakımdan
çoğulcu bir nüfus yapısına sahip olan ülkeler güçlü bir
demokrasi ve özgürlükçü bir laiklik ilkesiyle daha barışçıl bir
yaşamı birlikte kurabilirler diyor, yine Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinde
yer alan Bakanlıkça ibaresinin Bakanlar Kurulu tarafından
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Baki
Şimşek Zihni
Açba Kamil
Aydın
Mersin Sakarya Erzurum
Mehmet
Erdoğan Zühal
Topcu Mustafa
Mit
Muğla Ankara Ankara
Ruhi
Ersoy
Osmaniye
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy.
Buyurun Sayın Ersoy.
(MHP sıralarından alkışlar)
RUHİ ERSOY (Osmaniye)
İyi akşamlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, vatandaşlık hukuku önemli.
Vatandaşlık ve Nüfus İşleri önemli bir kurum. Özellikle
Anadoluda en yoğun yerlerden birisi nüfus müdürlükleri. Nüfus çalışanlarının
bu yoğun şartlarda çalıştıklarının hepimiz
farkındayız. Bunların yoğunluklarına ilave olarak, en
son Bakanlığın kendi içerisindeki tasarruflarıyla da
pasaportların, ehliyetin ve nüfus cüzdanlarının da
yenilendiği sürecini düşünürsek iş yükleri hayli fazla olacak arkadaşlar.
Tabii, bu fazlalıkların içerisine, her ne kadar direkt kendileri
karar vermeseler de, ciddi anlamda Türkiyede Suriyeli misafirlerimizin
vatandaş olma talepleriyle ilgili bürokrasiyi de eklediğimizde
iş yükü en yoğun olan kurumlardan bir tanesi olduğu gerçeği
göz önünde. Pekâlâ, bu kurumun işleyişiyle ilgili insan
kaynakları istihdam politikamız yeterli mi, yoksa yani bizim torba
yasada yaptığımız gibi, pek çok kurum ve kuruluştan
gelenleri nüfusa gönderelim mi? Veyahut da yeni alınan personelleriyle,
istisnai kadrolara atananlarıyla Nüfustan hele bir
başlasınlar. diye, bir şekliyle staj yapılan, mevzuat
öğrenilmek için vakit geçirilen bir alan hâline gelmeye mi
başladı? İşte bu durum tespiti önemlidir ve Türk devlet
yapısının en önemli kurumlarından bir tanesi olan ve
Türkiye Cumhuriyeti devleti nüfus cüzdanını veren, pasaportunu
verecek olan, ehliyetini verecek olan bu kurumun öncelikli olarak kendi temel
sorunlarına odaklanması, insan kaynakları ve verimlilik açısından
ve çalışan arkadaşların iş yükünü, mesaisini hesaba
katarak motivasyonu açısından bir iyileşmeyle işe
başlamanın gerektiğini düşünüyoruz. Genelde o kuruma
geçenlerin de bir an önce oradan kendisini başka yere atmanın derdine
düştüğü gözlemleniyor çalışma şartlarının
ağırlığından. Geçenlerde bir kaynakta gördüm, 1.200
sözleşmeli personel ilanına yalnızca 800 kişi müracaat
ediyor. Diğerleri neden müracaat etmiyor? dediğimizde bu tarz
sorunların olduğu gözden kaçmamakta. Dolayısıyla, bu mesele
sadece İçişleri Bakanlığının kendi bünyesinde
çözebileceği bir mesele değil, kurumun diğer kurumlarla olan
problemleriyle, Maliyeyle olan meselesiyle oturup tartışılacak
mı istisnai kadro atamaları, detayları nelerdir; baştan
sona yeniden düşünülmesi gerekiyor.
Devletimizin çok yönlü
kendisini yenileme sürecinde ve devlet vakurunu, ciddiyetini muhafaza
edeceği bilgi birikimiyle donanımlı devlet temsilinin
oluşacağı bir kamu bürokrasisi hayal ediyoruz, arzu ediyoruz.
Böylesine önemli kurumların da geçiştirilecek yerler olmaması
gerektiğini özellikle vurguluyoruz. Bu hususlar üzerinde
değerlendirmeler yaparken de Türkiyede 3 milyondan fazla misafirimizin
olduğunu unutmamamız gerekir. Ve bunlardan yalnızca 100 bin
misafirimiz Suriyeye geri döndü. Bunların içerisinde de henüz daha 30 bin
civarındaki kişiye de vatandaşlık verdik vermedik. Toplam
hepsi biterse de 50 bin kişiye vatandaşlık verilmiş olacak.
Bunu toparladığımızda da bu 10 bin aile, 15 bin aile eder
etmez. Ama, bir ara Suriyelilerin tamamı Türkiye vatandaşı
mı oluyor tartışmaları, oy mu kullanıyor
tartışmalarının ayyuka çıktığı dönemdi,
bu konudaki meselelerde de kamu diplomasisi açısından kamuoyunun
bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Göç İdaresi ve Emniyet
iş birliğiyle yürütülen Suriyeli göçmen politikalarında
gettolaşan mahallelerdeki toplumsal sorunlar dikkat çekici. Bu süreçle
ilgili, bu toplumsal sorunları önleyici tedbirlerle -Sayın
Bakanımız da buradayken hatırlatmakta fayda var- bölgeye bir
entegrasyon politikası mı sağlayacağız yoksa geçici
konaklamayla beraber geri dönüşleri mi gerekecek; bu konunun devlet
politikası olarak cevaplanması gerekiyor. Bir de orada bir Turkuaz
Kart diye bir öneri vardı, Meclis alt komisyonunda biz de
çalıştık nitelikli bilim adamları, sporcular, önemli
değer üretmiş bu tür göçmenlere vatandaşlık hususunda
geçiş olarak kullanılabilir mi diye. O, Genel Kurula gelmeden önce
iptal edildi. Bu konuların da verimlilik açısından tekrar
düşünülmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz.
Nüfus dairelerinde
çalışan memurlara, emek veren tüm arkadaşlarımıza kolaylıklar
diliyor ve onların temel meselelerinin gündeme getirilmesi
çağrısını yapıyoruz.
Saygılarımızla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
29uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
31inci madde üzerinde ortak
bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 31inci
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Özgür
Özel Erkan
Akçay
Amasya
Manisa Manisa
Mehmet
Doğan Kubat Filiz
Kerestecioğlu Demir Sema
Kırcı
İstanbul İstanbul Balıkesir
Mehmet
Erdoğan
Muğla
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Tasarı metnindeki
diğer değişikliklerin çerçeve 31inci maddede yapılan
düzenlemeyle yapılmak istenen maksadı
karşıladığı değerlendirildiğinden söz konusu
maddenin metinden çıkartılması uygun olacaktır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu,
60a göre bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Türkiyenin ve kadınların bu yasayı hak
etmediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ben özellikle finale
gelmişken söz almak istedim geneliyle ilgili.
Esas olarak Türkiye bu
yasayı hak etmiyor, kadınlar bu yasayı hak etmiyor ve
farklı inançlardan yurttaşlarımız bu
ayrımcılığı hak etmiyor diye düşünüyoruz. Ancak,
maalesef, 6ncı madde çoğunluk oylarıyla kabul edilecek.
Doğum sonrası sözlü bildirimin zorunlu denetimini ve genel ahlak
kriterinin kaldırılmasını gerçekleştirebildik, bu
mümkün olabildi.
Ben diyorum ki: Bu Meclisin
erkek egemen yapısı ancak buna izin veriyor. Kadınlar,
mücadeleye devam.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz.
Mücadelenizin sonucunda,
bakın, ortak birkaç şey de yapılmış.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak Değiştirilmesi
ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN - Evet,
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı, bütün grupların ortak imzasıyla
sunulan ve gerekçesini okuduğumuz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Böylece 31inci madde kabul
edilen önerge doğrultusunda metinden çıkartılmış oldu.
Maddeler daha sonra teselsül
ettirilecektir.
Şimdi mevcut madde
sırasından devam ediyoruz.
32nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
33üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
34üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
35inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
36ncı madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 36ncı
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Baki
Şimşek Zihni
Açba Kamil
Aydın
Mersin Sakarya Erzurum
Mustafa
Mit Zühal
Topcu Mehmet
Erdoğan
Ankara Ankara Muğla
(2) Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün merkez ve
taşra teşkilatında görevli her statüdeki personele,
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda belirlenmiş olan fazla
çalışma ücretinin beş katına ve ayda elli saati geçmemek
üzere Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde, 31/12/2020
tarihine kadar ikinci altı ayda da fazla çalışma ücreti
ödenmesine Bakanlık yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan.
Buyurun.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında, ben bölüm üzerinde konuşurken Sayın Bakan burada
olsaydı tekrar konuşmayacaktım ama Sayın Bakan o saatte
burada olmadığı için bazı hususları kendisinin de
duymasını istiyorum, belki çözüme vesile oluruz.
Kanun
tasarısının Komisyon görüşmeleri esnasında üzerinde en
çok durduğum hususlardan birisi nüfus hizmetlerinin personel sorunuydu.
Bununla ilgili olarak Komisyonda ortak bir önergeyle taşraya 1.480 tane
veri hazırlama ve kontrol işletmen kadrosu tahsis edilmesi olumlu bir
gelişme. Ancak yeterli mi? Değil. Çünkü nüfus hizmetlerini şu
anda yürüten personele baktığımızda bir kere içinde en son
KHKyle ihdas edilen 1.200 sözleşmeli personel var, 4Bli var, 4Cli var.
Şimdi böylesine devletin asli kayıtlarını tutan bu idarede
bir defa geçici, 4Bli, 4Cli, sözleşmeli vesaire diye bir kadro
olmaması lazım, buradaki herkesin asli devlet memuru olması
lazım. Çünkü devletin en önemli kayıtlarından birisini tutan
kurum Nüfus İdaresi. Bunların özlük hakları konusunda bir çözüm
üretilmesi lazım. Hiç olmazsa fazla çalışmanın yıl
boyu verilmesi lazım. Yani kimse sizden fazla bir rüşvet, haraç falan
istemiyor, yaptığı hizmetin karşılığını
istiyor. Bu konuda da bütün nüfus çalışanları sizden fazladan
yaptığı
Hatta bize gelen mesajlara bakılırsa nüfus
çalışanları diyor ki: Kadroları doldurun, biz fazla
çalışmayalım, para da istemeyelim çünkü biz çoluğumuzu
çocuğumuzu göremez hâle geldik. Esasında bize en çok mesaj da bu
şekilde geldi bu kanun tasarısı gündeme geldiğinden bu
yana.
Gene, hiç olmazsa bu
önergeyle çalıştıklarının
karşılığı olarak yıl boyu fazla
çalışmayı alma imkânının önünü açan bir şey var.
Bu konuda iktidar partisinin de desteğiyle bu kardeşlerimizin
mağduriyetini giderecek bir şey yapabiliriz şu anda eğer
önergemiz kabul edilirse.
Diğer yandan bu Göç
İdaresinin yaptığı çalışmalara göre Nüfus
İdaresi tarafından işte yabancı kimlik numarası
verilmesi, yabancı kimlik kartı verilmesi konusu var. Burada Göç
İdaresi bu işi kendisi yapabilir, Nüfus İdaresinin iş yükü
hiç olmazsa birazcık azalmış olur.
Gene, il nüfus müdürleri, il
yazı işleri müdürleri ve il mahallî idareler müdürleri il müdürü
sayılmıyor. Cetvele bakıldığında bu müdürler (II)
sayılı cetvelde. (II) sayılı cetvele alınırsa bunlar
da il müdürü olarak özlük haklarını alacaklar ve maaşları
artacak.
Burada tabii ki bütün
İçişleri personelinin taşradaki mesaisi fazla. Çünkü birçok
sahipsiz işi kaymakamlıklar sahiplenmektedir taşrada;
dolayısıyla, onların personeli de çok çalışmaktadır.
Bütün taşradaki İçişleri personelinin özlük haklarıyla
ilgili de bir değerlendirmenin yapılmasında fayda vardır.
Sayın Bakan, tabii, sizi
burada yakalamışken birkaç hususa da gene değinmek istiyorum:
Özellikle uzman çavuşların sorunlarının tekrar masaya
yatırılması gerekmektedir. Bunların özlük
haklarının ve çalışma şartlarının,
emekliliklerinin ve zatî silahlarıyla ilgili sorunlarının
muhakkak çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Ayrıca, 15 Temmuz hain
darbe girişiminden sonra Emniyet teşkilatının içinde
örgütle irtibatlı birçok kişinin ilişiği kesilmiş,
dolayısıyla polis sayısı azalmıştır. Ancak
terörle mücadeledeki yoğunlaşma dolayısıyla da Emniyet
teşkilatının iş yükü çok artmıştır. Burada
bu eksik kadronun bir an önce tamamlanarak polislerimizin çalışma
şartlarının artık normale dönmesi sağlanmalı ve
onların da emeklilikle ilgili sıkıntılarının
giderilmesi lazım.
Son olarak da, taşrada
mülki idare amirleri Hükûmetimizi ve devletimizi başarıyla temsil
etmektedir. Geçmişte mülki idare amirleri hep hâkim ve savcılardan
fazla maaş almıştır ama devriiktidarınızda
onların yarısına kadar düştü maaşları. Bu konuyu
da kısa bir zaman içerisinde, artık, işte Şu zaman çözeceğiz,
bu zaman çözeceğiz. diye ipe un sermeyi bırakarak, hiç olmazsa mülki
idare amirleri ile hâkim ve savcıların maaşlarını
eşitleyerek bir çözüme kavuşturmayı Sayın Bakana teklif
ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
36ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
37nci madde üzerinde iki
adet vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 37nci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Gürsel
Erol Tanju
Özcan Hayati
Tekin
Tunceli Bolu Samsun
Nihat
Yeşil Kemal
Zeybek Burcu
Köksal
Ankara Samsun Afyonkarahisar
Selina
Doğan Murat
Bakan
İstanbul İzmir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Selina Doğan.
Sayın Doğan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 497
sıra sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu Tasarısının
37nci maddesinde öngörülen İstanbulun Eyüp ilçesinin adının
Eyüpsultan olarak değiştirilmesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kuruluş tarihî
İstanbulun fethine kadar giden Eyüp ilçesi ismini tarihî bir
kişilikten yani Eyüp Sultan olarak bilinen Ebu Eyyûp El-Ensariden
alıyor. İstanbulun fethinin ardından surlar
dışında kurulan ilk yerleşim birimi olan Eyüp bu
bakımdan İstanbulun tarihî yarımada dışında
kalan en eski yerleşim yeri konumunda. Tarihî bir kişilikten ismini
alan bir ilçenin bu isimle anılmasına elbette ilkesel olarak
karşı değiliz ancak Eyüp yerine Eyüpsultan isminin öngörülmesi
gerçekten tarihe olan bir saygı mıdır, yoksa pragmatik bir
yaklaşım mıdır, bunu takdirinize sunuyoruz. Eğer
gerçekten böyle olsaydı Türkiye'de isimleri değiştirilen
yüzlerce yerleşim yerine de aynı duyarlılıkla
yaklaşmak gerekmez miydi?
Yüz yıl önce ünlü
Fransız yazar Pierre Loti'nin İstanbulda yaşamak için tercih
ettiği Eyüpe bugün baktığımız zaman içinden
çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya olduğunu
görüyoruz. Eyüplüler isterdi ki Eyüpün ismi gündeme getirilirken Eyüpün
katlanarak, artarak sorunlarına da bir çözüm önerisi getirilsin. Gönül
isterdi ki Eyüpü bu kadar düşünen bir anlayış Eyüpün trafik
sorununu, altyapı sorununu ve tarihî dokusunun giderek kaybolmasını
da burada gündeme taşısın. Oysa bu sorunlar Eyüpsultan ismiyle
örtülemeyecek kadar büyük.
Eyüp, bugün kentsel
dönüşüm adı altında rantsal dönüşüme kurban edilmiş
durumda. Eyüp halkının ve mahalle muhtarlarının hiçbir
görüşü alınmadan birbiri ardına kentsel dönüşüm projeleri hayata
geçiriliyor. Altyapısı hazırlanmış, bölge
halkının da rıza gösterdiği kentsel dönüşüm
projelerine bizler de evet diyoruz. Ancak gecekonduları yıkarak
orada yaşayanların aidatlarını bile ödeyemeyeceği lüks
siteler dikilmesine hayır diyoruz.
Bildiğiniz üzere Eyüp
ilçesi içinde Hasdalda 5. Levent isimli bir kompleks yapıldı. 515
bin metrekareden büyük bir alanı kapsayan bu alanda 15 bin kişi
ikamet edecek. Peki, kent içinde âdeta yeni bir kent yaratılırken
bunun trafiğe olan etkisi hiç hesaba katıldı mı,
altyapının yeterli olup olmadığına bakıldı
mı? Hayır, 15 bin nüfus artışı yaratacak bu proje için
ne bir trafik önlemi alındı ne de bir altyapı düzenlemesi yapıldı.
Yine, üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı
bağlantılarının bir kısmı Eyüpten geçiyor.
Giderek artan araç sayısı Eyüplülerin yaşamlarından
çalıyor.
Eyüp ilçesi aynı zamanda
kozmopolit bir ilçe. Bir dönem Musevi vatandaşlarımızın
yoğun olarak yaşadığı ve tarihî sinagoglara ev
sahipliği yapan Eyüp bugün de Alevi vatandaşlarımızın
yoğun olarak oturduğu bir ilçe. Bir yere hizmet götürülürken elbette
bu demografik yapının da göz önünde bulundurulması gerek. Ancak
Eyüpte bu da yapılmadı, tam tersi yapılıyor. Ne
yapılıyor? Bütün okullar neredeyse imam-hatip liselerine çevrilerek
oradaki ailelerin çocuklarını hangi okula gönderecekleri konusunda
zorlanmasına sebep olunuyor.
Keza, Eyüp Belediyesinin daha
önce kullandığı bina yandaş bir vakfa bedelsiz olarak
verildi. Eyüp halkının kolektif kullanımına sunulması
gereken bir bina, soruyoruz, hangi gerekçelerle yandaş vakfa bedelsiz
verilmiştir? Bunun Eyüp halkına bir faydası var mıdır?
Hani, tarihe olan
saygıdan bahsediyorsunuz ya
İstanbulda bulunduğu zamanlarda
Eyüpte kalan ünlü yazar Pierre Loti, bugün kendi ismiyle anılan tepeden
Eyüpe baksaydı neler düşünürdü acaba, Eyüp Sultan Camisinin
çevresinde dolaşsa neler yazardı?
Burada
sayamayacağımız kadar çok sorunla boğuşan Eyüpün
ismini değiştirseniz de inanıyoruz ki Eyüp halkı ilk
seçimlerde metal yorgunluğuyla geçiştirilemeyecek kadar çökmüş
bu yerel yönetim anlayışına son verecektir.
Teşekkürler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 37nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Müslüm
Doğan Filiz
Kerestecioğlu Demir Hüda
Kaya
İzmir İstanbul İstanbul
Erol
Dora Mehmet
Ali Aslan
Mardin Batman
Madde 37: (1) İstanbul
iline bağlı "Eyüp ilçesinin adı "Eyüpsultan olarak
değiştirilmiştir.
(2) Nevşehir iline
bağlı "Hacıbektaş ilçesinin adı "Hacı
Bektaş-ı Veli olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkanım,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğan.
Buyurun Sayın
Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM DOĞAN
(İzmir) Arkadaşlar, bu yasa taslağının
görüşülmesinin sonuna geldik ama AK PARTİnin de burada, benim
verdiğim önerge konusunda Alevi yurttaşlara karşı ilgisini,
hassasiyetini de ölçmüş olduk, sağ olsunlar, bunu halkımız
değerlendirsin. İsteğimiz neydi arkadaşlar? Hacı
Bektaş-ı Velinin yaşadığı yerin, felsefesinin
geliştirildiği, yayıldığı bir yerin isminin
Hacıbektaş değil Hacı Bektaş-ı Veli diye
değiştirmesini istedik. Sağ olsun AK PARTİli
arkadaşlarımız bu önerimize olumlu bakmadılar.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Hacı Bektaş-ı Velinin felsefesi ve
kişiliğiyle ilgili çok kısa iki paragraf size aktarmak
istiyorum, sayın müftümüz de bunu dinlerse iyi olur efendim.
Hacı Bektaş-ı
Veli, insanıkâmilin değerini, evrendeki yerini, önemini, anlam ve
etkisini; gelişmenin yaratıcılığını; erdemin
insan hayatındaki yerini; tenasühün
olgunlaştırıcılığını; iyinin, güzelin
ve doğrunun yönlendirici erkini konu edinen bir yaşam felsefesini
ortaya koyan; geleneksel baskıcı ortamda dahi hayatı
yeşerten, anlam veren, insanın otoriteye
bağlılığından kaynaklanan güçsüzlüğüne
karşı ok, kılıç ve kalkan yerine güler yüz, güzel sözle
karşı çıkan; yüzyıllardır öğretisi her dönemde
kabul gören, şöyle ki her dem yeniden doğan yeniliğinin
geliştirici, diriltici sıcaklığı içinde tomurcuk
güller gibi açan bir öğretinin, bir inancın, bir felsefenin,
kültürün, anlamlı bir hayatın piridir Hacı Bektaş-ı
Veli. Başka bir deyişle, yeniyi araştırıp
bulmanın, geçmişle, vahdetivücut felsefesiyle barışık,
ardından gelenleri zaman ve mekân tanımadan düşünmeye, sevmeye,
aramaya, incelemeye, mihman buyur eder gibi düşünmeye
çağırmış, zora, baskıya, kötülüğe iyilikle, güler
yüzle, sevgiyle, hoşgörüyle, erginlikle ama riyasız, fakat çıkar
beklemeden, onurla ödünsüz karşı durmuş insanıkâmil
felsefesine dayalı bir yaşam biçimini yoğurup yapan
serçeşmenin piridir Hacı Bektaş-ı Veli.
Eyvallah, peki, niye
karşı çıktınız bu isme? Ne diye
savunacaksınız değerli milletvekilleri?
Sayın Bakan, siz, niye
karşı çıktınız? Alevilerin böyle bir talebi var, niye
karşı çıkıyorsunuz? Hacıbektaş ilçesinin
adı, Hacı Bektaş-ı Veli olacak. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, bundan niye
korkuyoruz?
Arkadaşlar, bakın,
lütfen, bunu değerlendirmenizi rica ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
37nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir madde.
38inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
39uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Böylece ikinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 ve 11inci
maddelerinin yeniden görüşülmesine ilişkin İç Tüzükün 89uncu
maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık bu talebi yerine
getirecektir.
Danışma Kurulunun,
Hükûmetin görüşülmekte olan kanun tasarısının yeniden
görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki görüşünü
okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının Genel Kurulun
10uncu Birleşiminde kabul edilen 5 ve 11inci maddelerinin yeniden
görüşülmesine dair Hükûmetin talebinin İç Tüzükün 89uncu maddesi
uyarınca Danışma Kurulunca uygun görüldüğüne ilişkin
görüşü
Danışma
Kurulu Görüşü
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının Genel Kurulun
18/10/2017 tarihli 10uncu Birleşiminde kabul edilen 5 ve 11inci
maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebi İç Tüzükün
89uncu maddesi uyarınca Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Muş Özgür
Özel
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
Erkan Akçay Filiz
Kerestecioğlu Demir
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Halkların
Demokratik Partisi Grubu
Başkan
Vekili Başkan
Vekili
BAŞKAN
Danışma Kurulunun görüşü bilgilerinize sunulur.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar/Teklifler (Tekririmüzakere)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497) (5 ve 11inci Maddeler)
BAŞKAN Şimdi
Hükûmetin istemini okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5 ve 11inci maddesinin
yeniden düzenlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 89uncu maddesi gereğince yeniden
görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Osman
Aşkın Bak
Gençlik
ve Spor Bakanı
BAŞKAN Hükûmetin
istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bu durumda
tasarının 5inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
5inci madde üzerinde söz
isteyen yok.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Tasarının 5inci maddesi ile
değiştirilmesi öngörülen 5490 sayılı Kanunun 15inci
maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Muş Özgür
Özel Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul Manisa İstanbul
Erkan
Akçay Mehmet
Doğan Kubat
Manisa İstanbul
"Her sözlü beyanda mülki
idare amirinin emri ile aile hekimlerince beyanların
doğruluğunun araştırılması zorunludur.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan,
katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Doğum bildirimlerinin
sözlü beyan ile yapılması durumunda beyanın
doğruluğunun tespitinin zorunlu hâle getirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
tasarının 11inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.
11inci madde üzerinde söz
isteyen yok.
Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497
sıra sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 5490 sayılı Kanunun 45inci
maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde, dördüncü fıkrasında yer alan "Kimlik
Paylaşımı Sistemine bağlı kurumlar veya tüzel
kişiler ibaresinin "birinci fıkrada belirtilenler
şeklinde, altıncı fıkrasında yer alan "Kurumun
ibaresinin "Kurum ve tüzel kişiliğin şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat İsmail
Emrah Karayel
İstanbul İstanbul Kayseri
Nurettin
Yaşar Salih
Çetinkaya Adnan
Boynukara
Malatya Kırşehir Adıyaman
Hasan
Turan
İstanbul
(1) Bakanlık, merkezi
veri tabanında tutulan verileri bu kanunda belirtilen usul ve esaslar
çerçevesinde kurumlarla; kimlik verilerini, kamu hizmeti sunan tüzel
kişilikler, 03/06/2007 tarih ve 5684 sayılı
Sigortacılık Kanunu çerçevesinde faaliyette bulunan sigorta ve
emeklilik şirketleri, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu çerçevesinde faaliyette bulunan bankalar, Risk Merkezi ve 5411
sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin son fıkrası uyarınca
bilgi paylaşımı amacıyla kurulmuş şirketler,
21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman Şirketleri Kanunu kapsamındaki finansal kiralama
şirketleri ile finansman şirketleri; yerleşim yeri ve diğer
adres bilgilerini ise Bakanlıkça belirlenen adrese dayalı kamu
hizmeti sunan kuruluşlar, 5684 sayılı Sigortacılık
Kanunu çerçevesinde faaliyette bulunan sigorta ve emeklilik şirketleri,
5411 sayılı Bankacılık Kanunu çerçevesinde faaliyette
bulunan bankalar, Risk Merkezi ve 5411 sayılı Kanunun 73 üncü
maddesinin son fıkrası uyarınca bilgi paylaşımı
amacıyla kurulmuş şirketler, 6361 sayılı Finansal
Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamındaki
finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketleri ile
paylaşabilir."
(3) Birinci fıkrada
belirtilenler kendi iş ve işlemlerine esas olmak üzere sadece ilgili
kişilerin bilgilerini alabilirler ve aldıkları bilgileri
tanımlanmış hizmetlerin yerine getirilmesi
dışında başka hiçbir amaçla kullanamaz; ilgilisi veya 44
üncü maddede belirtilenler dışında kimseye veremez. Sistemin
bütün aşamalarında görev yapan yetkililer de bu kurallara uymakla
yükümlüdür. Bu yükümlülük, kamu görevlilerinin görevlerinden
ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu fıkra hükümlerine
aykırı davrananlar hakkında 24/3/2016 tarih ve 6698
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine göre
işlem yapılır."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Katılıyorum Sayın Başkan.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemeyle hizmet sunumunda
doğrudan adres bilgilerini esas alarak işlem tesis eden elektrik,
doğal gaz şirketleri gibi altyapı kuruluşları, 5411
sayılı Bankacılık Kanunu çerçevesinde faaliyette bulunan
bankalar, Risk Merkezi ve bu kanunun 73üncü maddesinin son fıkrası
uyarınca bilgi paylaşımı amacıyla kurulmuş
şirketler, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman
Şirketleri Kanunu kapsamındaki finansal kiralama şirketleri ve
finansman şirketlerinin paylaşımına imkân
sağlanmaktadır.
Ayrıca, 6698
sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'na
aykırı davrananlara, bu Kanun'daki hükümlere göre işlem
yapılması amaçlanmıştır.
Kişinin kimliğine
ilişkin verilerin ise yukarıda belirtilen kurum ve
kuruluşların yanı sıra kamu hizmeti sunan tüzel
kişiliklerle de paylaşılması amaçlanmaktadır.
Diğer taraftan, maddenin
üçüncü, dördüncü ve altıncı fıkralarında birinci
fıkraya atıf yapılarak fıkralar arasında uyum
sağlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 11inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, tasarının tümünün oylamasından önce, şimdi
İç Tüzük 86ya göre oyunun rengini belli etmek üzere ve lehte olmak üzere
Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlı konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Nazlı,
süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nüfus
Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında oyumun
renginin lehte olacağını belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, demokrasimizin temel taşı tüm
muhtarlarımızın 19 Ekim Muhtarlar Gününü kutluyorum.
Hayat, inanan ve salih
ameller işleyenler dışında hiç kimsenin
kazanamayacağı bir oyundur. sözlerini zihnimize
kazıdığımız, ardından geçen yıllar boyunca
derin bir hürmet ve özlemle andığımız, ardında özgür
bir Bosna-Hersek bırakarak 19 Ekim 2003te aramızdan ayrılan
bilge dava insanı Aliya İzzetbegoviçi rahmet ve saygıyla
anıyorum.
AK PARTİ hükûmetleri her
zaman milletimizin yanında olmuş, milletimizle beraber olmuş,
onların sorun ve taleplerini bire bir dinlemiş ve bu Meclis
çatısı altında, işte, bu gördüğünüz kanun
tasarısında olduğu gibi gündeme getirmiş ve yasalaştırmıştır.
Bu kapsamda, İçişleri Bakanlığı tarafından
Meclisimize getirilen bu tasarının, esas olarak
baktığımız zaman, vatandaşımızın
iş yükünü, bürokrasiyi azaltmayı ve bunu hedefleyen önemli bazı
düzenlemeleri içerdiğini görüyoruz. Bunun için, örnek olarak, isim ve
soyadı yanlışlarını düzeltmek için mahkemeye gitme
şartının kaldırılması, birtakım nüfus
olaylarının nüfus müdürlüklerine gitmeden elektronik ortamda
bildirilebilmesi, zaten devletin bilgi sisteminde olan yer bildirimi, adres
bilgileri, nüfus kayıt örneği gibi bilgilerin sistemden otomatik
olarak çekilmesi gibi düzenlemeler vatandaşımızın
hayatına olumlu şekilde yansıyacaktır. Esasen bu
düzenlemeler de teknolojinin bize sunduğu kolaylıklardır.
Burada yapılan
işlemler velayet, miras, veraset, tapu gibi önemli konuları
etkiliyor. Dolayısıyla, burada işlem güvenliğini tesis
edebilmek için eski dönemlerde bürokrasinin artırılması yoluna
gidilmiş oysa bugün yeni sistemler entegre edilmiş, örneğin,
MERNİS sistemi, Kimlik Paylaşım Sistemi, TC kimlik numarası
gibi birçok altyapı projesi hayata geçirilmiş. Bunlar fiiliyata
geçince doğal olarak bazı eski usuller artık giderek günlük
hayata yük getirir hâle gelmiştir. Bir devlet dairesine gittiğinizde
çok basit bir nüfus evrakını yazılı olarak istediğiniz
hâlde sadece TC kimlik numarasını girip oradaki memur bir tuşa
bassa bir bilgiyi alabilecek ama mevzuat müsaade etmediği için bunlar
yapılamamaktadır. Bu kanunla bu tür zorluklar da ortadan
kalkmış olacaktır.
Eskiden dijital ortam bu
kadar gelişmiş değilken düzenlemelerin
yapılmasının mahkemelerin uhdesine verilmesi belki haklı
olabilirdi ama bugünkü teknolojik ortamda bu hataların düzeltilmesini
kolaylaştırıcı tedbirlerin alınması da bir
zorunluluk hâlini almıştır. Dolayısıyla, getirilen bu
kanun teklifinin vatandaşımızın hayatı
açısından önemli kolaylıklar sağladığı ve
vatandaş odaklı olarak hazırlanan bir kanun tasarısı
olduğunu da ifade etmek lazım.
Yine bu kanun teklifinde
İstanbul Eyüp ilçesinin isminin Eyüpsultan olarak
değiştirilmesi maddesi de tabii ki hem bölgenin tarihî ve manevi
özellikleri dikkate alınarak hem de bir hatıraya, önemli bir
şahsiyete saygının ifadesi olarak bu teklifin içerisinde yer
almıştır. Eyüp ilçesi zaten orada yaşayan
vatandaşlarımız tarafından Eyüpsultan olarak ifade
edilmektedir. Bu saygı ifadesi olarak Eyüpsultan şeklinde
zikredilen ifadenin bu kanunda idari terminolojiyle vatandaşın
kullanımıyla uyumlulaştırılması bu hatıra
açısından da hakikaten bir saygı gereğidir. Bu
değişiklik teklifinin de gene vatandaşımızın bir
isteği olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yine bu teklifte yer alan
önemli bir konu da il ve ilçe müftülüklerine nikâh kıyma yetkisinin
verilmesidir. Maalesef, burada bilerek veya bilmeyerek yanlış bir
algı oluşturulmaya çalışılmış, işin
içerisinde müftü ve müftülük terimleri geçince sanki dinî nikâh üzerine bir
düzenleme yapılıyormuş gibi bir sonuca
varılmıştır. Oysa burada sadece belediyeler tarafından
veya nikâh memurları tarafından kıyılan nikâhın il ve
ilçe müftüleri tarafından da kıyılabilmesinin önünü açan bir
maddedir.
Sonuç olarak, ben bu
vesileyle her yönüyle vatandaşlarımızın hayatını
kolaylaştıracak olan bu yasada oyumun lehte olacağını
ifade ederken kanun teklifinin hayırlara vesile olmasını
diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
İç Tüzük 86ya göre,
oyunun rengini belirtmek üzere ve aleyhte olmak üzere Ankara Milletvekili
Şenal Sarıhan
Buyurun Sayın
Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Sarıhan,
günün ve haftanın son konuşması.
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar,
bugün bu yasa tasarısını görüşürken ve sonuna
gelmişken 2000 yılını anımsadım. Ben Cumhuriyet
Kadınları Derneğinin Genel Başkanıydım, burada şu
arka locaları tıklım tıklım doldurmuş
kadınlardan biri olarak oturuyordum, Medenî Yasa geçiyordu ve biz
kadınlar büyük bir heyecanla, AKPnin de yeni iktidarda olduğu
dönemde o yasa tasarısının geçişini oradan izliyorduk.
2005ten de anılarım var. Yine orada yüzlerce kadın oturuyorduk
ve Bu yasalar geçiyor, kazanıyoruz, Parlamento bizim yanımızda.
diye seviniyorduk. Yıl 2017, orası boş çünkü kadınları
gazladınız (CHP sıralarından alkışlar) çünkü
kadınlara fişekler attınız, çünkü kadınları
gözaltına aldınız. Ankarayı bir gözetim merkezi hâline
getirdiniz ve Ankaralı kadınlar bugün burada yoklar. Onların
isyanı nedeniyle ben bu tasarıya hayır diyorum.
Bakın, iyi şeyler
de oldu. Bu tasarı görüşülürken, Komisyon çalışmaları,
alt komisyon çalışmaları, birçok arkadaşın
söylediği gibi, çok düzeyli bir şekilde gelişti, herkes düşüncelerini
açıkça söyledi ama acaba düşüncelerimizi açık bir şekilde
söylemek ve ifade etmek mi önemli ya da dinleyicilerin, dinleyenlerin sadece
bildiklerini duymak için kulaklarını kapatarak dinliyor olmaları
gibi bir gerçeklik mi önemli?
Birkaç yasa maddesinde,
tasarıdaki birkaç maddede değişiklik oldu, son anda geri çekilen
ve düzeltilenler oldu. Demek ki akıllar birleşebilir, ihtiyaçlar
birleşebilir ve arkadaşlarımın baştan beri
saydığı, hepimizin saydığı laik bir hukuk
sisteminin kadınlarımızı koruyucu düzenlemeleri için biz
güç birliği yapabiliriz, akıl birliği yapabiliriz. Şimdi
kaybediyoruz. Sadece kadınlar kaybetmiyor, evlilik birliği de
kaybediyor. Sadece laiklik kaybetmiyor, toplumsal bir yaşamın düzeni
de kaybediyor çünkü bu bir yol olacak arkadaşlar. Biz dünyayı toplumun
isteklerine göre mi dinî inançlara göre mi düzenleyeceğiz? Temel soru
budur ve de yine birçok arkadaşımın işaret ettiği
gibi
Biraz önce Şırnaktan gelen arkadaşım var, oradaki
olayı gözleri yaşararak, kalbi kanayarak anlatıyor. Başka
olaylar var, şehit cenazeleri geliyor, gençler ölüyor,
kaçırılıyor, insanlar mutsuz, yoksulluk artıyor, Türkiye
topraklarına yabancı askerlerin girmesi için burada el
kaldırıp tezkerelere imzalar atıyoruz, dünya kadar sorun var ama
biz şimdi oturduk Acaba imam-hatiplere, imamlara nasıl iş
çıkarabiliriz? Müftülük yasa tasarısı gibi bir tasarıyla
nasıl Türkiye'yi ikiye bölebiliriz? diye birbirimize soruyor ve bunu
konuşuyoruz. Parlamentonun işi bu değildir. Parlamentonun
işi devrim çarkını ileriye doğru götürmektir sevgili
arkadaşlar.
Şimdi üzülerek söylemek
isterim, MHPli kadın arkadaşlarım, neden gelip burada
6ncı maddeden bir tek kelime söylemediniz? Çünkü içiniz kanıyor,
biliyorum çünkü buna hayır diyemezsiniz.
AKPli kadın
arkadaşlarım, AKPde insan haklarından sorumlu olan kadın
arkadaşlarım, KEFEK üyesi kadın arkadaşlarım; bir tek
kadın arkadaşım 6ncı maddede neden görüşünüzü
söylemedi? Çünkü içiniz kanıyor, kanadığı için söylemediniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Ne var 6ncı maddede ya, sizi rahatsız eden ne var
6ncı maddede?
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
Şimdi, kadınlar ve erkek parlamenterler, hepinize sesleniyorum:
Eğer parti disiplini diye ya da genel başkanlarınız emretti
diye evet oyu verme noktasında yönelimdeyseniz ne olur hiç olmazsa oy
kullanmayınız. Oy kullanmayarak vicdanlarınızı,
akıllarınızı özgür bırakınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
sevgili arkadaşlar, ben bir kez daha sizi aklınıza,
vicdanınıza, çocuklarınızın, kız
çocuklarının geleceğini emanet ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Depboylu
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Sayın hatip bizim grubumuza alenen
sataşmıştır, bu nedenle söz istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan
mı, MHPli kadın milletvekilleri adına?
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Depboylu, lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun, Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın 497 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerinde oyunun rengini belirtmek üzere
yaptığı konuşması sırasında MHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
DENİZ DEPBOYLU
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
biz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu tasarıyı hep birlikte
inceledik ve sizin endişe duyduğunuz konularla ilgili olarak bütün bu
görüşleri süzgeçten geçirdik ve sizin düşüncelerinize
katılmıyoruz diye grup olarak bizi itham etmeniz, bizi
suçlamanız yersiz ve haksız bir uygulamadır. Bu, demokrasiye bir
bakıma aykırıdır. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Biz sizin gördüğünüz gibi
laikliğe aykırı bir durum görmüyoruz ve tüm
vatandaşlarımızın duygu ve düşüncelerine saygı
duyuyoruz. Aynı duygu ve düşüncelerle siyasi gruplara olan
saygıyı sizin de göstermenizi rica ediyoruz.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Gözünüz kör, kulağınız sağır,
hâlâ
BAŞKAN Ayıp
oluyor, lütfen
Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
22.22
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Sema
KIRCI (Balıkesir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 11inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri (Devam)
2.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 20/10/2017
Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun onayına sunulmasına
ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
19/10/2017 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda
Genel Kurulun 20/10/2017 Cuma günü toplanmamasının Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Muş Özgür
Özel
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Filiz
Kerestecioğlu Demir Erkan
Akçay
Halkların
Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Bir dakikalık söz istiyorum Başkanım.
BAŞKAN Tamam, 60a
göre yerinizden bir dakikalık söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın,
Aydın Milletvekili Deniz Depboylunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli hazırun ve sevgili arkadaşım, kadın
arkadaşım Sayın Depboylu; şunu söylemek istiyorum: Ben sizi
suçlamadım, sadece sizlere soru yönelttim ama siz bundan bir suçluluk
sonucu çıkarmış ve yanıtınızı öyle
vermişseniz diyebileceğim bir şey yok.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Cevabını verdi, ayıp, ayıp! Dünkü tezkerenin
sıkıntısını çekiyorsun sen. Sayın Sarıhan,
adalet raporunu gündeme getirmedik daha biz, adalet raporunuz ortada, kime ne
anlatıyorsun sen! Adalet raporunuz ortada kaldı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bu polemiği kapatıyoruz, siz sordunuz, o da
cevabını verdi, takdir kamuoyunundur.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/868) ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve 4 Milletvekilinin İstanbul
İli Eyüp İlçesinin Adının Eyüpsultan Olarak
Değiştirilmesi ve Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1826) ve İçişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 497) (Devam)
BAŞKAN - 497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 497 sıra
sayılı Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 251
Kabul : 214
Ret : 37 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Sema Kırcı Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Balıkesir Hatay
Böylece tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı,
uğurlu olsun.
Kısa bir teşekkür
konuşması yapmak üzere Sayın Bakanı kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, Nüfus
Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı oylarınızla
kanunlaştı; tüm parti gruplarına, tüm milletvekili arkadaşlarımıza,
özellikle, hem Komisyondaki çalışmaları hem alt komisyondaki
çalışmaları hem de Meclisteki çalışmaları
dolayısıyla çok teşekkür etmek istiyorum. Bu konuda
Bakanlığımızın bürokratlarına, katkı koyan
tüm milletvekili arkadaşlarımıza, özellikle her
safahatını çok önemli ve ciddi bir şekilde takip eden
milletvekillerimize bizlere birtakım uyarılarda bulunup
değiştirmemize vesile oldukları için ve bu konudaki
tartışmaları çok olgun, çoğulculuk anlayışı
içerisinde şekillendirdikleri, geliştirdikleri için ve bu kanuna
katkı koydukları için tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz. Milletimize,
ülkemize hayırlı olsun inşallah.
Her birinize
hayırlı akşamlar diliyorum, çok sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
461 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke
Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 461)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
464 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Eğitim Alanında İşbirliği
Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/723) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 464)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 24 Ekim 2017
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum;
hayırlı geceler, hayırlı hafta sonları diliyorum.
Kapanma Saati:
22.31