TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12nci Birleşim
24 Ekim 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Kitap Fuarında yaşanan
olaylara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Nevşehir
Milletvekili Ebubekir Gizligiderin, 137nci PAB Genel Kuruluna ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Adana
Milletvekili Mevlüt Karakayanın, 2017 yılında yaşanan
doğal afetler nedeniyle mağdur olan üreticilerin durumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin, Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İzmirde taş
ocaklarının yarattığı sorunlara ilişkin
açıklaması
3.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin bütçeyi har vurup harman
savurduğuna, ders kitapları için yeni bir ihale
yapılacağına ve bunun faturasının da halka
kesileceğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Serap Yaşarın, Hakkâride şehit olan Üsteğmen
Ozan Olgu Körekeye Allahtan rahmet dilediğine ve Sultanbeyli Mülteciler
Toplum Merkezine ilişkin açıklaması
5.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Bakanlar Kurulunun bir an
evvel resmî ilan tarifesinde artışa giderek yerel basına sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, AKPnin Türkiye
tarımını yönetemez duruma geldiğine ilişkin
açıklaması
7.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, raporlu ilaç kullanılan bazı
hastalıklarda SGKnın ilaç ücretini karşılaması için
gerekli olan rapor süresinin üç aya indirilmesine ilişkin
açıklaması
8.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Sağlık
Bakanlığında ek atama bekleyenler ile öğretmen
atamalarının bir an önce gerçekleştirilmesini dilediğine
ilişkin açıklaması
9.- Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, istifa ettirilen
Büyükşehir Belediye Başkanının Bursada
bıraktığı hasarlara ilişkin açıklaması
10.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Tapu ve Kadastro personelinin döner
sermayelerinden faydalanamadığına ve taşeron işçilere
hak ettikleri kadroların verilmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
11.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Pamukkale Üniversitesinde
yapılan yemek bedeli ihalelerine ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa Birliğine üyelik
müzakerelerinin canlandırılmasına yönelik ne
yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
13.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Van
depreminin 6ncı yıl dönümüne ve SES sendikası eski üyesi,
İHD eski yöneticisi Mahmut Konuka yapılan
haksızlığı protesto ettiğine ilişkin
açıklaması
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, bu
karmaşık ortamda dürüst olmanın ve dürüst kalmanın
zorlaştığına ilişkin açıklaması
15.- Giresun
Milletvekili Sabri Öztürkün, KEİPA Ekonomi, Ticaret, Teknoloji ve Çevre
İşleri Komitesi olarak 18-21 Ekim tarihleri arasında
Arnavutluka gerçekleştirdikleri ziyarete ilişkin
açıklaması
16.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Özün, OHALin neden
kaldırılmadığını ve seçilmiş belediye
başkanlarının neden istifa ettirildiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
17.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Van depreminin 6ncı yıl dönümüne,
uzman erbaşlara tabanca verilmesinin acilen gündeme alınması
gerektiğine, Hakkâri Çukurcada şehit olan askere Allahtan rahmet
dilediğine, Mardin Artukluda yaralanan 2 polise acil şifa
dilediğine, Şerafettin Karcının şehadetinin 38inci
yıl dönümüne ve taşeron işçilere kadro verilmesi konusunun
ivedilikle halledilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
18.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Şırnakta bir
kömür ocağında meydana gelen iş cinayetinde hayatını
kaybeden 8 kişiye Allahtan rahmet dilediğine, İhsan
Eliaçıka Kayseride yapılan saldırıyı
kınadığına, Van depreminin 6ncı yıl dönümüne,
İmralı Cezaevinde tutulan Öcalanın durumu ve neden ziyaretlerin
engellendiği hakkında Adalet Bakanından açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
19.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Van depreminin 6ncı yıl dönümüne, terör
saldırılarında şehit olanlara Allahtan rahmet
dilediğine, Abdülmecid Efendi Konağındaki heykel ve resim
sergisine yapılan saldırıya, Cumhurbaşkanına reis
şeklinde hitap edilmesine ve taşeron çalışanların
yaptıkları işe göre memur veya işçi kadrolarına
geçirilmesi taleplerinin dikkate alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
20.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Cumhurbaşkanı
Meclise gelirken uygulanan güvenlik prosedürünün normal olduğuna, reis
kelimesini pejoratif anlamda kullanmak yerine tarihteki
karşılığıyla düşünmenin daha doğru
olacağına, devletin kaçak kömür ocaklarına ihtiyacı
olmadığına ve terörle kararlı bir mücadele
sürdürüldüğüne ilişkin açıklaması
21.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Denizlinin İncilipınar
Mahallesinde yaşanan sel baskını için Pamukkale Belediyesi ile
Büyükşehir Belediyesinin sorumluluk almadığına ve Denizli
vekillerinin müdahale etmesini rica ettiğine ilişkin
açıklaması
22.- Denizli
Milletvekili Cahit Özkanın, Denizlinin İncilipınar
Mahallesinde yaşanan sel baskınına ilişkin
açıklaması
23.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun
doğrudan gündeme alınma önergesini AK PARTİ Grubunun
reddetmesine ilişkin açıklaması
24.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Levent
Gökün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
26.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, 5 Eylül 2012 tarihinde
yaşanan cephanelik patlaması duruşmasında bir şehit
yakınına yapılan muameleye ve kamu görevlilerinin şehit
yakınlarına ve gazilere karşı daha hassas davranmaları
gerektiğine ilişkin açıklaması
27.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Ardahan Milletvekili Öztürk
Yılmazın 124 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
28.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, yapılan açık oylamada oyların
usulsüz gönderilmesi suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine gölge
düşürülmesini kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kayseri Milletvekili Çetin
Arıkın yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Levent
Gökün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın, Antalya Milletvekili Mehmet Günalın 124 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günalın, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 124 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İsmail Kahraman
başkanlığındaki bir heyetin Sırbistan Ulusal Meclisi
Başkanı Maja Gojkovicin vaki davetine icabet etmek üzere 22-25 Ekim
2017 tarihleri arasında Sırbistana resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin tezkeresi (3/1203)
B) Önergeler
1.- Bolu
Milletvekili Ali Ercoşkunun, (2/713) esas numaralı Kültür
Bakanlığı Döner Sermaye Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/108)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin
Oğuz Tor ve arkadaşları tarafından Türkiyede kayıt
dışı ekonominin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1432) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 24 Ekim 2017 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
24/10/2017 tarihinde Şırnak Milletvekili Aycan İrmez ve
arkadaşları tarafından, Şırnak Merkez-Cizre Karayolu
üzerinde bulunan 1 no.lu kömür ocağında meydana gelen ve 8
işçinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan maden faciası
ile madencilik sektöründeki işçi kıyımının tüm
boyutlarıyla araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24 Ekim 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
24/10/2017 tarihinde Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş ve
arkadaşları tarafından, Şırnakta meydana gelen
göçüğün sorumlularının araştırılması ve
madenlerde benzer iş kazalarının yaşanmaması için
gereken incelemelerin yapılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24 Ekim 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; bastırılarak
dağıtılan 501 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınmasına ve 501
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, Denizlinin
İncilipınar Mahallesinde yaşanan sel baskını için
geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin
konuşması
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Helal
Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı (1/886) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 501)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/483) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 124)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında
Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/740) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 480)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/479) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 121)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında Savunma Sanayi
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/661) ile Milli Savunma
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 325)
X.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı: 124) Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul'da son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Iğdır'da
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Hakkâri'de son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Gümüşhane'de
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Erzurum'da son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Erzincan'da son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Elâzığ'da
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Düzce'de son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Diyarbakır'da
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Çankırı'da
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Bitlis'te son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Bingöl'de son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Bayburt'ta son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Batman'da son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Aksaray'da son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Ağrı'da
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Adıyaman'da
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Kilis'te son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Kars'ta son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Karaman'da son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Kahramanmaraş'ta
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Karabük'te son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Kırşehir'de
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Kırıkkale'de
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Kütahya'da son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Rize'de son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Osmaniye'de son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Niğde'de son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Nevşehir'de
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Muş'ta son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Mardin'de son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Malatya'da son
bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan
ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Siirt'te son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Şanlıurfa'da
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Şırnak'ta
son bir yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz
kalan ve istihdam edilen kişi sayılarına,
Van'da son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına,
Yozgat'ta son bir
yıl içinde kapanan ve açılan iş yerleri ile işsiz kalan ve
istihdam edilen kişi sayılarına
İlişkin
Başbakandan soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkcinin cevabı (7/15244), (7/15245), (7/15246), (7/15247), (7/15248),
(7/15249), (7/15250), (7/15251), (7/15252), (7/15253), (7/15254), (7/15255),
(7/15256), (7/15257), (7/15258), (7/15259), (7/15260), (7/15261), (7/15262),
(7/15263), (7/15264), (7/15265), (7/15266), (7/15267), (7/15268), (7/15269),
(7/15270), (7/15271), (7/15272), (7/15273), (7/15274), (7/15275), (7/15276),
(7/15277), (7/15278), (7/15279), (7/15280) (EK CEVAP)
2.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, Ankara Sincan'da yaşanan elektrik
kesintilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/15382)
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'in, Şanlıurfa'da
yaşanan elektrik kesintilerine, tahsil edilen elektrik bedellerine ve
çiftçilerin uğradığı zararlara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın cevabı
(7/15404)
4.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin kasaba ve köylerinde elektrik
kesintileri ve sonucunda oluşan sorunların çözümüne yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/15708)
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Şanlıurfa'nın Birecik
ilçesinde vatandaşlara kesilen hatalı elektrik faturalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrakın cevabı (7/15809)
6.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, bazı elektrik santrallerinde bakım
ve onarım çalışması yapılmasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın
cevabı (7/16143)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, enerji yönetiminin karar destek kabiliyetini
geliştirecek çalışmalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın cevabı (7/16145)
8.- İzmir
Milletvekili Murat Bakan'ın, istihdam artışı
yaşanmaksızın üretimde meydana gelen artışın
istihdama yansıması için alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/16358)
9.- İzmir
Milletvekili Murat Bakan'ın, 2017 Temmuz ayı enflasyon oranına
ve yükselmesini önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/16359)
10.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhan'ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarca
2002-2017 yılları arasında Kocaeli iline yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/16430)
24 Ekim 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri
beşer dakikadır, Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir,
Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı
ilk söz, Kayseri Kitap Fuarı hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili
Sayın Çetin Arıka aittir.
Süreniz beş dakika
Sayın Arık.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri Kitap
Fuarında yaşanan olaylara ilişkin gündem dışı
konuşması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Değerli milletvekilleri, Büyükşehir Belediyesi tarafından
düzenlenen Kayseri Kitap Fuarında yaşanan olaylar hakkında
gündem dışı söz aldım. Gazi Meclisi ve ekranları başında
bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, Kayseri Kitap Fuarına
gelişi sırasında Kayseri Büyükşehir Belediyesi
tarafından organize edildiği anlaşılan bir grubun
saldırısına uğradı; sonra da emniyet güçleri
tarafından güvenlik gerekçesiyle fuara alınmadı. Kendisi de
Kayserili olan Sayın Eliaçıka yapılan bu çirkin
saldırıyı nefretle kınıyor, tüm Kayserililer
adına geçmiş olsun diyorum.
Büyükşehir Belediyesinin
organize ettiği bindirilmiş kıtalar tarafından yapılan
bu çirkin saldırı, her ne kadar Kayseride gerçekleşmiş
olsa da tüm Kayserilileri derinden üzdü. Kayserinin böyle bir
vandallıkla, hoşgörüsüzlükle gündeme gelmesinden dolayı
üzüntülerimi belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Büyükşehir Belediyesi
konuyla ilgili yaptığı açıklamada, yazarın
yayınevinin daveti olmadan Kitap Fuarına geldiğini,
görüşlerini paylaşmayan bir grup tarafından protesto
edildiğini, güvenlik gerekçesiyle fuara
alınmadığını söylüyor. Biz, Kayseri Dadaloğlu
Şenliklerinde, siyasetçi dürüst olmalı, yalan söylememeli, dini
siyasete alet etmemeli, hırsız olmamalı, rüşvet
almamalı dedik, Büyükşehir Belediye Başkanı hop oturup hop kalktı. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) İftira atma ama bak Çetin, doğru dürüst bir şey
söyle, iftira atma. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı...
ÇETİN ARIK
(Devamla) Ben şimdi niye hop oturup hop kalktığını
çok iyi anlıyorum. Bakınız, Sayın Belediye
Başkanı Yayıncı kuruluşun daveti yoktu. diyor.
Oysaki Tekin Yayınevi, İhsan Eliaçık ve İbrahim
Kaboğlunu davet etmiş. Büyükşehir Belediye Başkanı da
bu yazarlara izin vermeyeceğini, gerekirse polis zoruyla
çıkaracağını söylüyor. Bunun üzerine İhsan
Eliaçık, olaydan bir gün önce Başkanın kendisine yönelik bu tavrını
eleştirerek, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı, beni
Kitap Fuarına sokmamakla, polis zoruyla çıkarmakla tehdit ediyor.
diye takipçileriyle paylaşıyor.
Şimdi, ben, buradan,
milletin kürsüsünden, milletim adına, Kayserililer adına Sayın
Büyükşehir Belediye Başkanına soruyorum: Hangi gerekçeyle
İbrahim Kaboğluna izin vermediniz? Hangi gerekçeyle İhsan
Eliaçıkı Kitap Fuarına sokmadınız? Burası sizin
babanızın çiftliği mi, istediğinize izin verip
istediğinize vermiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Yapılan bu çirkin saldırı, düşünce ve ifade
özgürlüğüne saldırı değil midir?
Sayın Belediye
Başkanı, kurulu düzeni, tek adamlığı
tartışılmaz kılmak için mi bu saldırıyı
organize ettiniz? Yoksa aldığınız bu kararla Kayseride
tek adam benim. mi demek istiyorsunuz? Ya da Bursa, Balıkesir, Ankara
Belediye Başkanlarının başına gelenler benim de
başıma gelmesin. diye AKP Genel Başkanına göz mü
kırpıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Görmediniz mi adalet yürüyüşünde yolumuza gübre döken Düzce Belediye
Başkanının hâlini?
Sayın Belediye
Başkanı, Sayın Eliaçık Bakara makara diyerek yüce
dinimizle dalga geçseydi, yolsuzlukla, hırsızlıkla köşeyi
dönseydi, fuara girmesine izin verir miydiniz?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Hayret, nasıl onu savunabiliyorsun sen ya, ayrı ayrı
fikirlerdesiniz!
ÇETİN ARIK (Devamla) -
Sayın Eliaçık Müslümanlar, padişaha, saltanata, hilafete geri
dönmeyi değil; demokrasiye, tam demokrasiye nasıl götürebiliriz,
bunları düşünmeliler. dediği için mi Kitap Fuarına sokmadınız?
EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Hocanızı da
bulmuşsunuz ha!
ÇETİN ARIK (Devamla) -
Yoksa, AKPnin, din istismarcısı olduğunu ve en büyük
zararı yüce dinimize verdiğini söylediği için mi fuara
almadınız? (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Güzelliklerinden bahset, Kayserinin güzelliklerinden bahset. Yalan
söylüyorsun Çetin! Yalan söylüyorsun burada!
ÖMER FETHİR GÜRER
(Niğde) Doğruyu söylüyor, doğruyu.
ÇETİN ARIK (Devamla) -
Sayın Eliaçık Kur'an, devlet adamlarından ne ister? Kur'an,
devlet adamının sadece oruç tutmasını değil, sadece
namaz kılmasını değil, sadece başını
örtmesini değil, müftünün nikâh kıymasını değil,
bunların yanında şu dört şeyi de ister.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Din olunca karşı çıkıyorsunuz.
ÇETİN ARIK (Devamla)
Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, iftira atmayacaksın, tacizde ve
tecavüzde bulunmayacaksın, bunu yapanları kamu kaynaklarından
uzaklaştıracaksın. dediği için mi fuara
almadınız? (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) - Varsa bildiğin bir şey, bunu nasıl
saklayacaksın?
EBUBEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Yalan söylemeyeceksin!
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Doğruyu söyleyeceksin.
ÇETİN ARIK (Devamla) -
Sayın Eliaçık Bir devlet adamı ceketiyle gelip ceketiyle
gitmeli, geriye miras ve mülkiyet bırakmamalı, tıpkı Gazi
Mustafa Kemal Atatürk. dediği için mi almadınız? (CHP
sıralarından alkışlar)
Tabii, şimdi ben
bunları söyleyince Kayserideki mutlu bir azınlık Kayserinin
birlik ve beraberliğini zedelediğimden, Kayserinin uyumunu
bozduğumdan bahsedecek. Bu uyum, mutlu azınlığın
yalanlarına yalan, yanlışlarına yanlış,
eğrisine eğri dememekten geçiyor.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Mutlu azınlık dediğinden yüzde 59 oy aldı!
ÇETİN ARIK (Devamla)
Kim ki Kral çıplak. derse, işte o zaman bu mutlu azınlık
tarafından şehrin uyumunu bozmakla suçlanıyor, âdeta aforoz
ediliyor.
Evet, işte, Sayın
Eliaçıkın ve Kaboğlunun Kitap Fuarında
okuyucularıyla buluşturulmamasının arkasındaki gerçek
de budur. Bir Kayserili olarak Kayseride böyle bir utancı yaşatan
Kayseri Büyükşehir Belediyesini kınıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından Brovo sesleri,
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Kayseri seninle gurur duyuyor! Kayseri seninle gurur duyuyor
Çetin!
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Arık.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Başkanım, Kayseriye sataşmadan söz istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Bostancı
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kayseriye sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Grup başkan vekili var efendim, grup başkan vekili var.
BAŞKAN Sayın
Tamer
Sayın Bostancı
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Ben Kayseri Milletvekili olarak söz istiyorum efendim, Kayseriye
sataşma var burada!
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Tamer.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, hem grubumuza yönelik sataşmalar
dolayısıyla -din istismarı- Kayseri Büyükşehir Belediyesi
ile yaşanan olay arasında bağ kurulması sebebiyle
açıktan bir sataşma söz konusudur. Bu çerçevede,
arkadaşımıza söz verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun
Sayın Tamer... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
Sayın Başkan lütfen, bir saniye
BAŞKAN Sayın Gök,
buyurun.
Bir saniye Sayın Tamer,
bir saniye
LEVENT GÖK (Ankara) Bir
saniye...
BAŞKAN Sayın Grup
Başkan Vekilini bir dinleyelim.
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, gündem dışı konuşmalara
Hükûmet cevap verebilir.
BAŞKAN Kayseri
Milletvekili olduğu için, Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, İç Tüzükümüz çok açıktır yani
gündem dışı konuşmalara cevap verme hakkı Hükûmete
aittir.
BAŞKAN Ama bunu
teamülen başka zamanlar da yaptık Sayın Gök, ilin vekili buna
cevap verebilir. Sizden de isteyenler oldu, verdik.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, gündem dışı
konuşmaların bir özelliği var, adı üzerinde gündem
dışı.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Başkanım, sataşmadan dolayı istendi söz!
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sataşmadan söz aldık efendim.
LEVENT GÖK (Ankara)
Şimdi, sataşılan kişi eğer Kayseri Büyükşehir
Belediye Başkanı ise bir Kayseri Milletvekilinin buna izafeten cevap
vermesi diye bir şey söz konusu değil ki. O Kayseri Belediye
Başkanı sayın vekilimizin yaptığı konuşmaya
bir basın açıklamasıyla cevap verebilir. O nedenle, ancak
Hükûmetin cevap verme hakkı vardır. Bu bakımdan, sayın
konuşmacının söz hakkı talebi yerinde değildir.
Lütfen, bu konuda da İç Tüzük çok açıktır, cevabı verecek
olan Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanıdır, basın
açıklaması yapar, anlatır derdini.
BAŞKAN Sayın
Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, grubumuza yönelik açık bir
sataşma vardır. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı
hüdayinabit değil, AK PARTİnin oradaki temsilcisi. Kendisine yönelik,
İhsan Eliaçıka karşı yapılan hareketle bağ
kurulduğu için açık bir sataşma söz konusu. O çerçevede,
Sayın Tamere grup adına söz istedik 69a göre.
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, şimdi, kuralsızlık bir kere hâkim
olunca bakın işler nerelere varıyor. Yani gündem
dışı; isteyen çıkacak, orada konuşacak.
Konuşulan, hitap edilen ve eleştirilen kişi Kayseri
Büyükşehir Belediye Başkanı yani arkadaşlarımıza
ne?
BAŞKAN Sayın Gök,
Sayın Tamer Kayseri Milletvekili olduğu için sataşmadan söz
istiyor ama bazı düzeltmeler yapacağını ifade ediyor.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Yerinden söz verin Başkanım, yerinden.
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, yerinden söz verebilirsiniz ama
BAŞKAN Yerinden, peki
LEVENT GÖK (Ankara)
Yerinden verin o zaman.
BAŞKAN Sayın
Tamer, buyurunuz o zaman, yerinizden size
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Bostancı, daha sonra siz, isterseniz grup adına
konuşabilirsiniz.
Buyurun Sayın Tamer,
açıyorum mikrofonunuzu.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum her şeyden
önce.
Değerli
milletvekilimiz diye ifade edeceğim çünkü sataşmaya gerek yok; bu
arkadaşımız olayları çarpıtarak burada ifade etmeye
çalıştı. Kayseri Fuarı sekiz günde 580 bin kişinin
müracaat ettiği ve 121 yazarın gelip orada kitaplarını
imzaladığı, halkla buluştuğu bir fuar anlamında.
Altı ay öncesinden başlamış, kimseye şey vermeden,
kendilerinin bir program çerçevesinde yapmış olduğu bu fuarda,
kesinlikle
Bu bahsettiği kişi provokatör bir kişidir, gelip
orada provokasyon çıkarmak için yapılan bir durumdur yoksa burada
siyasi görüşle alakası yoktur.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Ne münasebet! Ayıptır ya!
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kendisinin bu fuarı tebrik etmesi gerekirken, Kayseri Belediye
Başkanımız Sayın Mustafa Çelikin
başarılarını tebrik etmesi gerekirken böyle bir şeye
girmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Üzüntü duyuyorum böyle bir açıklama yaptığı
için, Kayseri için büyük bir ayıptır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale)
Saldırıyı yapanları kınayın, ayıp!
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz.
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Arık, bir saniye
Buyurun Sayın
Bostancı, grup adına size söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Arık, daha
sonra sizi dinleyeceğim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın yaptığı gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
kıymetli arkadaşımız burada yapmış olduğu
konuşmada esasen rasyonel bir değerlendirme yapmak yerine,
tırnak içinde söylüyorum, Ver coşkuyu! havasında bir
konuşma yapmıştır. Zaten, beş dakikalık
konuşma içerisinde bir hayli almış olduğu alkış
da bu coşku dolu konuşmanın bir tezahürü olarak ortaya
çıktı ama meseleyi rasyonel düzeyde görmek gerekir.
Bir kere, biz prensip olarak,
her kim, ne yazarsa yazsın bunu takdir eden okuyuculardır- gidip her
yerde serbestçe konuşma, kitaplarını imzalama hakkının
yanındayız. Önce durduğumuz yer burası. Dolayısıyla
Kayseride yaşanan hadise müessif bir hadisedir. Esasen, bir bakıma,
tersinden okursanız, itiraz ettiğiniz kişinin de
popülerliğine katkı yapan dramatik bir olaydır ama hepsinden öte
çirkin bir olaydır, bunu kabul etmeyiz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Sayın vekil İhsan Eliaçıka
provokatör dedi ya! Özür dileyin İhsan Eliaçıktan.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - İhsan Eliaçık bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olarak her yerde serbestçe gidip konuşma hakkına, kitap imzalama
hakkına sahiptir. Yaşanan olayı siyasete taşıyarak
buradan AK PARTİye ihale etme girişimini doğru bulmuyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Belediye Başkanı AKPli değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Nitekim, bu olay yaşanırken polisler gerekli tedbiri
almışlar, araya girmişler, olay çıkartanları oradan
uzaklaştırmışlardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Yani bu eylem düşünce özgürlüğüne yapılan eylem, değil mi
Hoca?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Ben, sayın konuşmacıdan şunu beklerdim: Böyle,
buradan, ben, AK PARTİye ne ihale çıkartırım?
mantığından ziyade, eğer kasıt, tırnak
içerisinde, düşünce özgürlüğüne yönelik bir savunmaysa
ortaklaştırıcı bir dil beklerdim, bunu göremedim. Bunu bir
vesile addederek âdeta Siyaseten nasıl çıkar sağlarım?
şeklinde anlayabileceğimiz bir bağlama yerleştirdiği için
de üzüntülüyüm.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Vallaha, biz hiç öyle anlamadık.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, arkadaşımızın
konuşmasında AKP Grubuna yönelik bir sataşma mı oldu?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani
biz onu görmedik. Belediye Başkanıyla ilgili bir değerlendirme
oldu, bir sayın milletvekiline yerinden bir söz verdiniz ve AKP Grubu
adına konuşan Sayın Bostancı da
arkadaşımızın konuşmasına açıkça bir
sataşmada bulundu. Yok, konuşmasını magazinleştirerek
Ver coşkuyu! havasında konuştuğunu
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Aynen öyle.
LEVENT GÖK (Ankara) -
ve AKP
Grubuna sataştığını ifade etmek suretiyle
arkadaşımıza sataştı. O bakımdan, değerli
arkadaşımızın sataşmadan dolayı bir cevap
hakkı vardır.
BAŞKAN Tamam,
Sayın Arık buyurun
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Kişisel bir sataşma söz konusu değildir, kıymetli
arkadaşımızın yaptığı konuşmanın
mahiyetine ilişkin bir eleştiridir bu, sataşma değildir.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Tutanaklara geçti.
BAŞKAN Peki, neyse
Sayın Bostancı.
Sayın Arık,
buyurun.
Lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin.
2.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Kayseri
Milletvekili İsmail Tamerin yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yeni bir sataşmaya mahal
vermemek için elimden gelen çabayı göstereceğim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben burada millet adına
konuştum. Milletin kürsüsünden, millet adına konuştum ve
Kayserililer adına konuştum.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kayseri Belediye Başkanını suçladın ama. Ya
şahsına, olmayan birisinin şahsına hakaret ediyorsun.
Millet adına konuşmadın sen.
ÇETİN ARIK (Devamla)
Burada Sayın Belediye Başkanının attığı
tweet var; bakınız Yayınevinin daveti yoktu. diyor. Tekin
Yayınevi sayın konuşmacıyı davet etmiş ancak
bunun karşılığında Kayseri Büyükşehir Belediyesi
Ben onu veto ediyorum. demiş, sizin böyle bir hakkınız yok.
Sayın Bostancı,
siyaset yapıyoruz, ben demokrasiyi savunuyorum
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Planlama var, plansız değil.
ÇETİN ARIK (Devamla)
ben hukuku savunuyorum, ben ifade özgürlüğünü savunuyorum. Ben burada
konuşmayacağım da nerede konuşacağım Sayın
Bostancı? (CHP sıralarından alkışlar) Bunu nerede
ifade edeceğim? Bu ifade özgürlüğüne karşı suç değil
mi, saldırı değil mi, neden buna engel oluyorsunuz?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Bu bir ifade özgürlüğü değil. İnsanların
görüşleriyle alakalı bir şeyimiz yok, saygı duyuyoruz
herkesin görüşüne.
ÇETİN ARIK (Devamla)
Ne olurdu deseydiniz ki
Görüşlerini kabul etmeyebilirsiniz,
paylaşmayabilirsiniz, gelip orada okuyucularla
buluşturulmasını niçin engellediniz, ben bunu soruyorum.
İbrahim Kaboğlunu neden engellediniz, bir gerekçe gösterin diyorum.
Varsa bir gerekçesi biz de bilelim diyorum.
Sayın Büyükşehir
Belediyesinin böyle bir hakkı yok, orası babasının
çiftliği değil. (CHP sıralarından alkışlar) O
fuarda herkesin emeği varsa herkes gelecek, düşüncelerini hür bir
şekilde ifade edecek, okurlarıyla buluşacak, benim itirazım
bunadır.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) 121 yazar gelmiş, kimi engellemiş?
ÇETİN ARIK (Devamla)
Hepsi gelecek, İbrahim Kaboğlunu neden engellediniz?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Gelecek. Daha önce
ÇETİN ARIK (Devamla)
Eliaçıkı neden engellediniz diye soruyorum. Neden engellediniz diye
soruyorum, sorduğum sorunun cevabı bu. Geleceksiniz, burada cevap
vereceksiniz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Ama engelleme yok, altı ay öncesinden planlanmış
başka bir program var orada.
LEVENT GÖK (Ankara) Buna da
Belediye Başkanı cevap versin.
ÇETİN ARIK (Devamla)
Bakınız, tweeti var, Sayın Eliaçıkın
attığı tweet var; bir gün önce Kayseri Büyükşehir
Belediye Başkanı beni Kitap Fuarına sokmamakla, polis zoruyla
çıkarmakla tehdit ediyor. diyor. Sen kimsin Belediye Başkanı?
Sen kimsin de tehdit ediyorsun? (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Balıkesir)
Vallahi çok ayıp!
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kimse kimseyi tehdit etmez. Türkiyenin her konumundan, her siyasi
görüşten olan 121 yazar geldi; onlardan bahsedin. 580 bin kişinin
geldiği Kitap Fuarından bahsedin.
ÇETİN ARIK (Devamla) - Buradan
bir kez daha Kayserinin böyle bir
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Bir kişiye yapılan haksızlık
ERKAN AYDIN (Bursa) 123
olsa ne olsa ne olurdu ya?
ÇETİN ARIK (Devamla) -
Bir kişiye yapılan haksızlığın da
karşısındayız. Adalet herkes için var. (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Arık, teşekkür ediyoruz.
Süreniz bitti, sağ olun.
Teşekkür ediyoruz
sayın milletvekilleri.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kayseriyi kötülemekle bir yere gelemezsiniz, bir kere bunlardan
vazgeçin.
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Kayseriyi kötülemiyorum.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kayseriyi kötülüyorsunuz. Yazıklar olsun diyorum size.
BAŞKAN Sayın
Tamer
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Bir kereden bir şey olmaz. diyorlar.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Doğru Bir kereden bir şey olmaz.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligiderin, 137nci PAB
Genel Kuruluna ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündem
dışı ikinci söz, Petersburgda katıldıkları
137nci PAB Genel Kurulu hakkında edindikleri izlenimler ve ülkemizi
temsilen yaptıkları çalışmalar hakkında söz isteyen
Nevşehir Milletvekili Sayın Ebubekir Gizligidere aittir.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
EBUBEKİR GİZLİGİDER
(Nevşehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, Kayseri bizim komşu şehrimiz.
Kayserili bu tartışmalara on beş yıl ve aslında son
altmış yıldır gerekli cevabı vermiş, o yüzden
şu anda ben konuşmama devam edeceğim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Konuşan da
CHPnin Kayseri milletvekiliydi.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Parlamentolar Arası Birlik 137nci Genel Kurulu toplantısına
14-18 Ekim tarihleri arasında, Meclis Başkanımızın
Başkanlığında geniş bir heyetle katılım
sağladık. Burada çok önemli gündem maddeleri vardı ve bu
toplantıların tarihi itibarıyla belki en geniş
katılımlardan birisi sağlandı. 135 ülke katılım
sağladı, 96 Meclis Başkanı da yine gerek görüşlerini
açıklamak gerekse ikili görüşmeler yapmak üzere bu toplantıda
yer aldı. Sayın İsmail Kahraman, Kıymetli Meclis
Başkanımız geniş bir heyetle ikili görüşmeler
sağladı, bunların arasında Kıbrıs, Irak, Suudi
Arabistan ve yine Türkiyeyle görüşme isteyen diğer ülkeler
vardı.
Bu yılki gündem, inançlar ve etnik gruplar
arası diyalog vasıtasıyla kültürel çoğulculuk ve
barışa katkıda bulunmak olarak tespit edilmişti. Burada
tabii, yine, her türlü uluslararası toplantıda Türkiyeyi odak almaya
çalışan, Türkiyeyi hedef almaya çalışan Güney
Kıbrıs, Suriye ve Ermenistanın haksız iddiaları oldu;
bunlara gerekli cevaplar gerek konuşmasında Meclis
Başkanımız tarafından gerekse komisyonlarda her birimiz
tarafından verildi.
Yine, neredeyse boş bulunan bütün üyeliklere
ülkemiz tarafından adaylıklar sağlandı gerek Cumhuriyet
Halk Partisi grubu milletvekillerimizden gerekse AK PARTİ grubundan milletvekillerimizden.
Bu bağlamda kendisini tebrik etmek istiyorum, Çorum Milletvekilimiz
Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Barış ve
Uluslararası Güvenlik Komitesi üyeliğine seçildi. Çok önemli olan,
Türkiye'nin de orada başat rol üstlendiğini düşündüğümüz
bir konu gerçekleşti. Biliyorsunuz 2012 yılından bu yana büyük
bir insani dram yaşanıyor çok uzaklarda, Güneydoğu Asyada.
Myanmar-Arakan meselesi, Türkiye'nin de içinde bulunduğu Kuveyt, Sudan,
İran, Bangladeş, Fas ve Endonezyayla birlikte, acil gündem maddesi
olarak ortaya konuldu ve diğer gündem maddelerinin önüne geçerek rekor bir
oyla seçildi, bundan sonra inşallah, Birleşmiş Milletler
gündeminde de bu konu çalışılacak.
Aslında, ben burada şuna vurgu yapmak
istiyorum: Birkaç İslam ülkesi bir araya gelebildiğimizde şahane
bir iş çıkarabiliyoruz. Bize burada destek verenler sadece İslam
ülkeleri değildi, mesela Latin Amerika ülkeleri, mesela Afrika ülkeleri
ama bir türlü bu bir araya gelmelerimizi bize yaptırmadılar. Bizler
de bir konuşma yaptık Arakan meselesiyle alakalı, Türkiye'nin
gerek AFAD gerek TİKA gerek Kızılay ve diğer kurumları
vasıtasıyla son beş yıldır alanda olduğu, bu
işin maddi ve manevi başat rolünü üstlendiğini
paylaştık.
Yine şunu söylemek istiyorum, uluslararası
toplantılarda edindiğimiz izlenim şu: Bir, buralarda daha fazla
ve daha etkin olmalıyız. İki, Türkiye ortak gündem maddesi,
gerek olumlu gerekse olumsuz noktada. Son yıllarda, hangi kıtadan
olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun ülkelerin en çok merak
ettiği, en çok sorduğu soru Türkiyede neler oluyor, Türkiyedeki
gelişmeler ne?. Tabii gerek Kafkasların gerek Balkanların gerek
Akdenizin gerekse Orta Doğunun anahtarının Türkiyede
olduğu artık tespit edilmiş durumda.
Cumhurbaşkanımız ve siyasi hareketimiz son derece büyük bir
merakla takip ediliyor ve inşallah, bu başarılarımız
inanın ki dünyada da tespit ediliyor, dünyada da teslim ediliyor.
Ümit ediyorum ki bundan sonraki toplantılarda
da ülke olarak daha büyük katkılar sağlayacağız ve gerek
ikili diyaloglarda gerekse genel kurul gündemleri itibarıyla ülkemizin
hakkının yenmesini engelleyeceğiz ve ülkemizin
hakkının teslim edilmesini sağlamaya
çalışacağız.
Bu vesileyle size
katıldığımız toplantıya dair bilgi vermek
istedim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Gizligider.
Gündem dışı üçüncü söz, 2017
yılında yaşanan doğal afetlerden ötürü mağdur olan
üreticiler hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Mevlüt
Karakayaya aittir.
Süreniz beş dakika Sayın Karakaya.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Adana Milletvekili Mevlüt Karakayanın, 2017
yılında yaşanan doğal afetler nedeniyle mağdur olan
üreticilerin durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doğal afetler sebebiyle mağdur olan
çiftçilerimizin sorunlarının giderilmesi, özellikle Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının
ertelenmesi, yeniden yapılandırılmasıyla ilgili gündem
dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında
tarımda durumumuz hiç iyi değil. Gerçekten, tarımsal üretimin
her alanında, bitkisel üretimde, hayvan yetiştiriciliğinde, su
ürünlerinde durumumuzun iyi olduğunu hiç kimse söyleyemez. Her alanın
kendine göre çok ciddi sorunları var. Tarımsal alana, sektöre
baktığımızda, bir tarafta nüfusta bir azalma olduğunu
söylüyoruz, herkes çiftini çubuğunu bırakıyor diyoruz,
diğer tarafta üretimde bir artış yok, toplam gayrisafi yurt içi
hasıla içerisindeki gelirde düşme var ama diğer taraftan
destekleri artırdığımızı söylüyoruz ve sonuç
itibarıyla baktığımızda, sektörün borçluluk
oranının da anormal bir şekilde arttığını
görüyoruz. 2002 yılında tarım sektörünün, çiftçilerin bankalara
olan borcu yüzde 5 civarında iken -borcun tarımsal gayrisafi yurt içi
hasılaya oranından bahsediyorum- 2016 sonu itibarıyla
geldiğimiz rakam yüzde 45,5. Bugünlerde neredeyse yüzde 50ye geldi. Bu,
anormal bir artış, biraz önceki söylediğim parametrelerle
birleştirdiğimizde durumun ne kadar kötüye gittiğini herhâlde
açık bir şekilde göreceğiz. Tabii biz, tarımı,
tarımla ilgili yaptıklarımızı daha çok destek
bazına indirdik. Eskiden şu kadar destekti, şimdi bu kadar. Biraz
önceki söylediğim parametreleri Allah rızası için dikkate almak
durumundayız. Tarım çok farklı bir geçim alanı değil
sadece, tüm sektörleri doğrudan ilgilendiren farklı bir alan, bunun
adını hep birlikte koymamız lazım.
Değerli milletvekilleri,
tabii 2016 Aralığından itibaren yaz aylarına kadar devam
eden zaman diliminde, ülkemizin pek çok yerinde birçok ürün çeşidi zarar
gördü. Başta Adana olmak üzere Mersin, Osmaniye, Hatay ve bu bölgelerde,
özellikle Çukurova bölgesinde geçtiğimiz ocak ayında şiddetli
don, mayıs ayında şiddetli yağmur ve dolu, temmuz
ayının ilk günlerinde ise 50 dereceyi bulan şiddetli sıcak
ve poyraz narenciye, pamuk, kavun, karpuz gibi birçok tarım ürününde büyük
zararlara neden oldu. Çukurovada bu kadar kısa zaman
aralığında yaşanan söz konusu doğal olayların
ardından Adananın tabii afet bölgesi olarak ilan edilmesi hususunda
da bir teklifte bulunmuştum bu kürsüde. Sadece Çukurovada değil
ülkemizin birçok yerinde az önce saydığım benzer tabii afetlerin
olduğunu ve tarımın genel durumunu da ifade ettik.
Değerli milletvekilleri,
tabii afete maruz kalan sektörün bizden talepleri var. 2016 yılında
yapılan borç ertelemesine benzer şekilde, 2017 yılında
yaşanan afetlerden zarar gören çiftçilerimizin her türlü vergi ve SGK prim
borcu en az bir yıl süreyle, faizsiz olarak ertelenmelidir. Üst üste afet
yaşayan çiftçilerimizin borçlarını bir defada ödeme imkânı
yoktur. Bu durumdaki çiftçilerimizin borçları faizsiz olarak uzun vadeye
yayılarak yapılandırılmalıdır. Çiftçi kayıt
sistemi kaydına bakılmadan tüm çiftçilerimizin kamu bankalarına
ve tarım kredi kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçları
faizsiz olarak ertelenmelidir. Özel bankaların da tarımsal kredilerde
borç erteleme ve yapılandırma kapsamına alınması
sağlanmalıdır. Üreticilerimize faizsiz, yeni, uzun vadeli kredi
imkânları sunulmalıdır. Acilen, üretimde kullanılan araç
gereç, tohum, fide gibi girdilerin temini için gerekli nakdî destekler
sağlanmalıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Aynen, doğru, biz de katılıyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Karakaya.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Biz de destekliyoruz, yapsınlar.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) -
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
birer dakika söz vereceğim.
Sayın Balbay, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın,
İzmirde taş ocaklarının yarattığı sorunlara
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; İzmirin Menemen Ovasında, yeşil
deniz diye tabir edilen o güzelim ovada çok ciddi bir çevre sorunu vardı;
taş ocakları açılmaya başlanmıştı.
Sayın Bakana bu konuda durumu anlattık, gerekli raporları
ilettik ve Sayın Özhaseki bu taş ocaklarını
durdurduklarını, yeni taş ocağı izni vermeyeceklerini,
mevcut izin başvurusunu da iptal edeceklerini söyledi, teşekkür
ediyoruz. Ancak İzmirdeki bu taş ocakları, sadece Menemen
değil, Kemalpaşa bölgesinde de çok ciddi bir sorun. Bu anlamda,
Hükûmeti İzmiri daha fazla taşlamamaya çağırıyoruz
çünkü İzmir 4T, 1K diye özetleyebileceğimiz, tarım, turizm,
ticaret, teknoloji ve kültür diye özetleyebileceğimiz çok büyük bir
zenginliğe sahip. Bunların hepsi bir arada değerlendirilebilir
ancak İzmire bu gözle bakılmadığı için, özellikle
tarım alanında çok ciddi sorunlar yaşanmakta.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) - Taş ocağı bunlardan biriydi. Sayın
Bakanı İzmire davet ediyoruz, bu konuyu kökten çözmeye
çağırıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Aydın
3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Hükûmetin bütçeyi
har vurup harman savurduğuna, ders kitapları için yeni bir ihale
yapılacağına ve bunun faturasının da halka
kesileceğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni bütçe bugün Meclise
sunuluyor. Hükûmetin nasıl har vurup harman savurduğunu hem
Komisyonda hem de Genel Kurulda göreceğiz. Belli ki bunun faturası
yine halka çıkacak. Yüksek vergiler altında ezilen halk daha da
ağır bir yük altında bırakılacak.
Bakın, son bir örnek
daha: Cumhurbaşkanı ders kitaplarından şikâyet etti. Millî
Eğitim Bakanlığı karar alarak ders kitapları için yeni
bir ihale yapacak, böylelikle 165 milyon TL daha çöpe gidecek. Kitapların
bu kadar aşırı hatalı basılmasının
sorumluları kim, bilinmiyor. Yeni ders kitaplarının ihalesini
kimler almaya hazırlanıyor, bilinmiyor ama birileri sorumlu, birileri
de nemalanacak. Net olan, bunun faturası da halkımıza kesilip
cebinden çıkacak. İşte parti devleti, işte AKP
iktidarı diyorum.
BAŞKAN Sayın
Yaşar
4.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın,
Hakkâride şehit olan Üsteğmen Ozan Olgu Körekeye Allahtan rahmet
dilediğine ve Sultanbeyli Mülteciler Toplum Merkezine ilişkin
açıklaması
SERAP YAŞAR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle dün Hakkâride
şehit olan askerimiz Üsteğmen Ozan Olgu Körekeye Allahtan rahmet,
ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Bugün sizlere Sultanbeyli
Belediyesinin 2014 yılında kamu-STK iş birliğiyle
açmış olduğu Sultanbeyli Mülteciler Toplum Merkezinden bahsetmek
istiyorum. Bu merkezde mültecilere mesleki eğitim faaliyetleri
çerçevesinde kuaförlük, inşaat işçiliği, terzilik ve el
sanatları eğitimleri verilmekte, bu yolla mülteci kadın ve
erkeklerin mesleki bir formasyon kazanmaları sağlanarak
yaşamlarını idame ettirmeleri amaçlanmaktadır. Ayrıca,
kadın mültecilerin eğitimleri sırasında
çocuklarını güvenle bırakabilecekleri bir kreş de
düzenlenmiştir.
Çocuk Karavanı Projesi,
çizgi filmler ve çocuk belgeselleriyle çocuklara bizim kültürümüzü ve dilimizi
öğrenme imkânı sunmaktadır. Bulundukları semte götürülen bu
hizmetle toplumumuza entegre olmaları daha kolaylaşacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERAP YAŞAR
(İstanbul) - Hizmet bütünlüğü içinde gerçekleştirilen, iyi
uygulama örneği teşkil eden bu proje nedeniyle Sultanbeyli
Belediyesine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Akın
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Bakanlar
Kurulunun bir an evvel resmî ilan tarifesinde artışa giderek yerel
basına sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir)
Sayın Başkan, teşekkürler.
Yerel
basınımız bölge insanının ihtiyaçlarını,
eksiklerini, bölgenin sorunlarını yayınladıkları
haberlerle teferruatlı bir şekilde gündeme getirerek yöneticilere
aktarılmasına aracı oluyorlar. Yerel
basınımızın ayrıca yöre halkımızın
kültürel kimliğini korumak, haklarına sahip çıkmak, yöreye
saygın bir konum kazandırmak gibi önemli bir görevi daha var. Bu
kadar geniş görev ve sorumluluk alanına rağmen, maalesef, yerel
basınımızın gelirleri oldukça sınırlı. En
önemli gelir kaynaklarını oluşturan resmî ilanların
sayısının azalmasıyla ekonomik
sıkıntıları daha da arttı. Dün bütün yurtta 1.100
yerel gazete feryatlarını duyurmak için aynı manşetle çıktılar,
tek yürek oldular. Bakanlar Kurulu bir an evvel resmî ilan tarifesinde
artışa giderek yerel basına sahip çıkmalıdır.
Hükûmeti bu konuda gerekli adımları atmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Gaytancıoğlu
6.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, AKPnin
Türkiye tarımını yönetemez duruma geldiğine ilişkin
açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU
(Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP, Türkiye
tarımını artık yönetemez duruma gelmiştir; üretimi
dışlayan politikalarla ülke tarımına yön vermekte, günü
kurtarmak için ithal ürünleri sonuçları ne olur diye düşünmeden
ülkeye sokmaktadır. Çiftçinin kara gün dostu olan Toprak Mahsulleri Ofisi,
hasat zamanında Türk çiftçisinin buğdayının yok
pahasına piyasada heba olmasına göz yummuştur. Toprak Mahsulleri
Ofisinin niteliksiz politikaları sonucunda çiftçimiz geçen seneki
fiyatların da altında buğday satmıştır. Aynı
Toprak Mahsulleri Ofisi şimdi de yine Türk çiftçisini düşünmüyor,
başka ülkelerden 150 bin ton buğday ithal ediyor. Artık yeter;
Türkiyenin ihtiyacını Türk çiftçisi karşılasın, saman
ithalatına para ödemeyelim, et ithal etmeyelim. Başka ülkelerin
çiftçisini düşüneceğinize artık Atatürkün efendisi olan Türk
çiftçisini düşünün.
BAŞKAN Sayın
Özdiş
7.- Adana Milletvekili İbrahim
Özdişin, raporlu ilaç kullanılan bazı hastalıklarda SGKnın ilaç ücretini
karşılaması için gerekli olan rapor süresinin üç aya
indirilmesine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Sayın
Sağlık Bakanına: Raporlu ilaç kullanılan bazı
hastalıklarda SGKnın ilaç ücretini karşılaması için
gerekli olan rapor süresi üç aya indirilmiş. Vatandaşımız
zaten kuş kadar olan maaşıyla üç ayda bir rapor almakla
uğraşıyor. Özellikle ilçelerde ve uzak köylerde yaşayanlar
sırf rapor yeniletmek için saatlerce yol gidiyor, devlet hastanesine gitse
sıra bekliyor, özel hastanede ise fahiş fiyat ödüyor.
Çoğunluğu yaşlı olan söz konusu
vatandaşlarımız bu uygulamanızdan çok yakınıyor.
Bu durum hakkında bir düzenleme yapmanızı bekliyoruz Sayın
Bakan.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Tümer
8.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin,
Sağlık Bakanlığında ek atama bekleyenler ile
öğretmen atamalarının bir an önce gerçekleştirilmesini
dilediğine ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ
TÜMER (Adana) Sayın Başkan, sağlık alanında atama
bekleyen 450 bin kişiye karşılık açılan 16.500
kişilik kadro tüm ailelerin umutlarını köreltmiştir.
Sağlık Bakanlığının 2017 yılı bitmeden
ek atama bekleyen 433.500 kişinin sesine kulak vermesi gerekmektedir. Öte
yandan, Sağlık Bakanlığının bünyesine atanan
ancak aylarca güvenlik soruşturması nedeniyle bekletilen 12.500
sağlıkçıdan 9.277 kişi göreve
başlatılmış ancak geriye kalan 3.233 kişiye henüz
işbaşı yaptırılmamıştır. Dört aydan bu
yana Bakanlık bünyesine atandıkları için başka bir işe
başlayamayan, sigortası yatmayan, ailelerini geçindiremeyen
vatandaşlarımız bir an önce görev yerlerinde işe
başlatılmalıdır.
Ayrıca, Türkiye'nin
birçok okulunda kadrolu öğretmen eksikliği olmasına
karşın ücretli öğretmen adı altında eğitimi
taşeronlaştırmak ayrı bir üzüntü kaynağıdır.
Eğitimlerini ve formasyonlarını tamamlayan,
öğretmenliği sonuna kadar hak eden ancak yıllardır
atanamayan gençlerimizin yanı sıra ağustos ayı için söz
edilen en az 10 bin öğretmen ataması için Hükûmetin acilen girişimde
bulunmasını, atamaların bir an önce gerçekleştirilmesini
diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Kayışoğlu
9.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, istifa ettirilen Büyükşehir Belediye
Başkanının Bursada bıraktığı hasarlara
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
istifa ettirildi. Bursada bıraktığı hasarlar giderilmesi
mümkün olmayan izler bıraktı. Uzaydan görülen Doğanbey
TOKİleri, Atatürk adını silmek için yıkılan stadyum,
içinden çıkılamaz trafik keşmekeşi, üç beş kişiye
hizmet eden helitaksi gibi vatandaşa hizmet etmeyen, yeşil
Bursayı betonlaştıran eserler bırakıldı. Peki
Bursaya 2016da hızlı tren gelecek. deyip vatandaşın 400
milyonunu çöpe atan bakanlar, Otomotiv test merkezi yapılacak. deyip
hâlâ yapmayanlar, Doğanbey TOKİlerinin sorumlusu bakanlar, yeşil
Bursayı betonlaştıran plan değişikliği yapan
bakanlar istifa etmeyecek mi?
BAŞKAN Sayın
Yalım
10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Tapu ve
Kadastro personelinin döner sermayelerinden faydalanamadığına ve
taşeron işçilere hak ettikleri kadroların verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Tapu ve kadastro personelinin
döner sermayesi olmasına rağmen, maalesef, döner sermayeden
faydalanamamaktadır. Bu konuyla alakalı Sayın Bakanı bir an
önce göreve davet ediyoruz ve de bu personelin hak ettiğini
almalarını talep ediyoruz.
Hükûmet, 2015te taşeron
işçilerine billboardlarda, ekranlarda, basında söz verdi. Hâlâ
taşeron işçiye verdiği söz yerine gelmemektedir. Buradan
Hükûmetin bir an önce binlerce kişiye verdiği sözü yerine
getirmesini, taşeron işçilerimizin hak ettikleri kadroların
onlara verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Basmacı...
11.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının, Pamukkale
Üniversitesinde yapılan yemek bedeli ihalelerine ilişkin
açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkan, bu, hem bir soru hem de aslında suç duyurusu.
Denizli Pamukkale Üniversitesinde personel sayısı aynı, hasta
kapasitesi aynı; 2014 yılında yemek bedeli ihale ediliyor 3,5
milyona, 2015 yılında 5 milyona, 2016 yılında 5 milyona ve
yıl 2017, ihale bedeli 11 milyon. Soru şu: Acaba 2017
yılında ülkemizde enflasyon yüzde 110 mu arttı yoksa Pamukkale
Üniversitesinden birileri 6 milyoncuk lirayı cebine mi koydu? Merakla
bekliyoruz ve takipçisi olacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Özdemir...
12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa
Birliğine üyelik müzakerelerinin canlandırılmasına yönelik
ne yapıldığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1963 yılından bu
yana süren ve bir devlet politikamız olan Avrupa Birliğine tam üyelik
sürecimizin en zor aşamasını yaşıyoruz. Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarının ve Genel Başkanının
iç ve dış politikadaki tutarsız uygulamaları neticesinde
ülkemiz Avrupa değerlerinden, insan hakları, demokrasi ve hukukun
üstünlüğünden uzaklaşmakta, katılım öncesi mali
yardımlarda kesintilere gidileceği kararları alınmaktadır.
Türkiyenin Avrupaya ihtiyacı yok anlayışıyla sürecin
kopma noktasına götürülme politikası devlet politikamıza ihanet
olmakla birlikte, Avrupanın da Türkiyeye ihtiyacı vardır.
Buradan Avrupa Birliği
Bakanı Sayın Çelike soruyorum: Vize muafiyeti ve Gümrük Birliği
Anlaşmasının güncellenmesi başta olmak üzere, 80 milyon
vatandaşımızın hayat standartlarını ilgilendiren
üyelik müzakerelerinin canlandırılmasına yönelik ne
yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım...
13.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Van depreminin 6ncı yıl dönümüne ve
SES sendikası eski üyesi, İHD eski yöneticisi Mahmut Konuka
yapılan haksızlığı protesto ettiğine ilişkin
açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Bugün Van depreminin
6ncı yıl dönümü. Burada tüm Van halkını selamlıyor,
canlarını yitirenleri rahmetle anıyor, yaralılara tekrar
geçmiş olsun diyorum. Altı yıl önce meydana gelen bu olayın
yaralarının hâlâ sarılmadığı,
mağduriyetlerin devam ettiği... Bu durumun düzeltilmesi için
yetkilileri göreve davet ediyorum.
Yine, bugün
benim de yirmi dört yıldır onurla, gururla üyesi olduğum SES
sendikasının eski üyesi, İHDde eski yönetici ve üyesi Mahmut
Konukun polisin hedefi durumunda bulunan kişiler arasında
olduğunu öğrendim. Demokrasiden hızla
uzaklaştığımız, tek adam yönetimine doğru yol aldığımız
bu dönemde meslektaşıma ve yoldaşıma yapılan bu
haksızlığı buradan protesto ediyorum.
Yargının
ayaklar altında olduğu bu zor süreçte, polis devletine evrilen bu
ortamda, yaşamlarını canı pahasına insan
sağlığı ve haklarına adayan
meslektaşlarımı ihraç ettiğiniz yetmedi mi? Onları
hedef hâline getirenleri kınıyor, meslektaşımın onurlu
mücadelelerini destekliyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, bu karmaşık ortamda dürüst olmanın ve
dürüst kalmanın zorlaştığına ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kenyalı
bir şair şöyle der: Misyonerler Afrikaya geldiklerinde onların
elinde İncil, bizim de topraklarımız vardı. Şimdi ise
onların toprağı var, bizim ise İncilimiz. Siz çalışıyorsunuz,
onlar yiyorlar; Avrupalı işte budur.
Emperyalizmin
bir ülkeye girmesi 4 yolla olur: Fakirlik, cehalet, ihtilaf ve tüketim.
Kapitalizmin gelmesiyle bilim, kapitalizmin hizmetine girdi ve ahlakı,
sanatı, edebiyatı burjuvalaştırdı. Yarar, değerin
yerini aldı. İnsana anlam veren 3 ana ilke; doğru, güzel, iyi
ilkeleri gitti, yerine; çıkarcılık, güç, tüketim ilkeleri girdi.
Bu karmaşık ortamda dürüst olmak ve dürüst kalmak zorlaştı.
Ama, insana sadakat yaraşır görse de ikrah, doğruların
yardımcısıdır Hazreti Allah.
BAŞKAN
Sayın Öztürk
15.- Giresun Milletvekili Sabri Öztürkün, KEİPA Ekonomi,
Ticaret, Teknoloji ve Çevre İşleri Komitesi olarak 18-21 Ekim
tarihleri arasında Arnavutluka gerçekleştirdikleri ziyarete
ilişkin açıklaması
SABRİ
ÖZTÜRK (Giresun) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; KEİPA Ekonomi, Ticaret,
Teknoloji ve Çevre İşleri Komitesi olarak 18-21 Ekim tarihleri
arasında Arnavutluk ülkesine bir toplantı için ziyaret
gerçekleştirdik. Başkent Tiranda yapılan komite
toplantısına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Tülay Kaynarca
ile Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalıyla birlikte
katıldık. Toplantıda KEİ üye devletlerindeki millî
inovasyon sistemlerinin gelişmesi değerlendirilmiştir. Biz de bu
kapsamda ülkemizde inovasyon alanında yapılan
çalışmaları, yapılan AR-GE
yatırımlarını, ülkemizin bu konudaki önemli
gelişmelerini ifade ettik.
Toplantı
vesilesiyle gittiğimiz Arnavutlukta ayrıca büyükelçiliğimizi,
TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı yetkililerini de ziyaret
etme fırsatı bulduk. Bu kuruluşlarımızın
özellikle gönül coğrafyamızda çok güzel hizmetler
yaptığını gördük. FETÖyle küresel bir çapta mücadele
ettiğimiz bu süreçte bu kurumlarımızın
çalışmalarını çok önemsediğimi ifade ediyor, yüce
Meclisi de saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Son olarak,
Sayın Öz
16.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, OHALin neden
kaldırılmadığını ve seçilmiş belediye
başkanlarının neden istifa ettirildiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale)
Sayın Başkan, sorum Başbakana: Ülkemiz on beş
yıldır yönetilemiyordu, 15 Temmuzdan sonra hiç yönetilemez oldu.
OHAL, bir türlü FETÖyle mücadele olamadı; gün oldu, lastik oldu; gün
oldu, gerçekleri örter oldu. FETÖye Hakikat damlası. diyen bakan oldu,
FETÖye kol kanat geren vekil Darbe Komisyonu Başkanı oldu. On
beş yılda cumhuriyet değerlerimizle, 15 Temmuzdan sonra FETÖyle
mücadele edenlerle savaşır olundu. OHAL kalktı. Baskılar
bitti. Köyümde özgürce yaşıyorum. diye seçim afişi
bastırdınız ama ülkede OHALle milleti baskı altında
yaşamaya mahkûm ettiniz. 15 Temmuzdan önce millî iradeyi FETÖye,
şimdi ise seçilmiş iradeyi sarayın iradesine teslim ettiniz.
OHALi gerçek adalet korkusundan mı kaldırmıyorsunuz?
Seçilmiş belediye başkanlarını neden istifa ettiriyorsunuz?
Soruyoruz: Yolsuzluk mu var, siyasi çıkar mı var yoksa istifa
ettirdiğiniz başkanlar siyasi FETÖcüler mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz sayın milletvekilleri.
Şimdi sayın grup
başkan vekillerine yerlerinden sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Ustayla
başlıyoruz.
Buyurunuz.
17.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Van depreminin
6ncı yıl dönümüne, uzman erbaşlara tabanca verilmesinin acilen
gündeme alınması gerektiğine, Hakkâri Çukurcada şehit olan
askere Allahtan rahmet dilediğine, Mardin Artukluda yaralanan 2 polise
acil şifa dilediğine, Şerafettin Karcının
şehadetinin 38inci yıl dönümüne ve taşeron işçilere kadro
verilmesi konusunun ivedilikle halledilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün Van depreminin 6ncı yıl dönümüydü.
Biliyorsunuz, 7,2 büyüklüğünde bir deprem olmuştu ve 604
vatandaşımızı kaybetmiştik. Tabii, üzerinden
yıllar geçse de acıları hâlâ yüreğimizde. Ben, depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
yakınlarına da başsağlığı ve sabır
diliyorum.
Dün birkaç tane terör olayı oldu. Maalesef
terör bütün şiddetiyle devam ediyor, bütün tedbirlere rağmen. Dün
Diyarbakırda bir uzman çavuş evinden çıkarken teröristlerin
silahlı saldırısına uğrayarak ağır
yaralandı. Burada, bu vesileyle ifade edeyim ki uzman
erbaşların, uzman çavuş veya erbaşların sivildeyken
silahları olmaması bunlar açısından büyük bir risk
teşkil ediyor, ciddi bir tehdit oluşturuyor. Uzman erbaşlara
zatî tabanca verilmesi acilen gündeme alınmalıdır. Buradan yine
bu hain saldırıyı kınıyorum, yaralanan askerimize ve
ailesine de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Yine aynı şekilde, dün, Hakkârinin
Çukurca ilçesinin karşı tarafında bulunan Kuzey Irak
sınırı yakınında PKKlı teröristler
tarafından el yapımı patlayıcının infilak
ettirilmesi sonucu 1 askerimiz şehit olmuştur. Şehidimize
Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Yine, dün akşam saatlerinde Mardinin Artuklu
ilçesinde PKK tarafından yola tuzaklanan el yapımı
patlayıcının zırhlı polis aracının
geçişi esnasında patlaması sonucu 2 polisimiz yaralandı. Çok
şükür, durumlarının iyi olduğunu öğrendik. Allah'tan
kendilerine şifa diliyorum.
Ayrıca, Niğdenin Koyunlu
kasabasından olan, Eskişehirde kimya mühendisliği bölümü
öğrencisiyken şehit olan Şerafettin Karcının
şehadetinin 38inci yıl dönümü bugün. Ben bütün ülkü şehitlerimize
ve vatan savunmasında hayatını kaybeden bütün şehitlerimize
Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Usta, ek sürenizi
veriyorum.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, dün
Kamu Taşeron Çalışanları Platformu Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunu ziyaret ettiler. Hepimizin bildiği gibi, taşeron
işçilerimizin sorunu devam ediyor. Aslında Mecliste grubu bulunan 4
tane siyasi partinin de bu sorunun sona erdirilmesine yönelik sözü var
milletimize. Tabii, ilk önce iktidar partisinin bu konuda sözü var. Ancak bütün
sözlere rağmen, bu sorun hâla çözülememiş durumdadır. Daimî
kadro verilmesi konusu artık ivedilikle halledilmelidir.
Özel statü konusu
görüşülüyor. Bu, aslında, hiçbir şekilde bu taşeron
işçilerin sorununu çözmeyecektir. Bu tür inovatif çözümler bulmakla
baştan böyle iş hallediliyor gibi görünüyor fakat sonradan tekrar
sorun oluşturuyor. Milletimize verilen söz neyse bu söz çerçevesinde
çalışanlarımızın, insanımızın sorunlarını
çözmemiz gerekiyor.
Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Usta.
Sayın
Yıldırım, buyurunuz.
18.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Şırnakta bir kömür ocağında meydana gelen iş
cinayetinde hayatını kaybeden 8 kişiye Allahtan rahmet
dilediğine, İhsan Eliaçıka Kayseride yapılan
saldırıyı kınadığına, Van depreminin
6ncı yıl dönümüne, İmralı Cezaevinde tutulan
Öcalanın durumu ve neden ziyaretlerin engellendiği hakkında
Adalet Bakanından açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçen hafta Şırnakta kaçak olduğu
iddia edilen bir kömür ocağında meydana gelen iş cinayetinde 8
emekçi hayatını kaybetti; Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Enerji Bakanı bunun bir
kaçak olduğunu, kendi denetimlerinde olmadığını
söyleyerek geçiştirmek istedi. Şırnak gibi bir yerde -az biraz
orayı bilen herkes iyi bilir ki- uçan kuştan kamunun ve
güvenliğin haberinin olduğu gerçeği orta yerdeyken Enerji
Bakanı günde onlarca ton kömür çıkarılan koskoca bir ocaktan
habersiz olamaz, bununla da kendi üzerindeki sorumluluğu atamaz. Bu,
apaçık iktidarın desteğiyle açığa
çıkmış bir iş cinayetidir.
Yine, Sayın Başkan,
geçen cuma günü İhsan Eliaçıka Kayseride yapılan
saldırıyı kınıyorum. Bu, İhsan
Eliaçıkın düşünceleriyle baş edemeyenlerin ucuz bir güç
gösterisinden başka hiçbir şeye tekabül etmiyor.
Bir de dün Van depreminin
6ncı yıl dönümüydü; 644 canımızı kaybetmiştik, 5
bine yakın kişi yaralanmıştı. Altı yıl geçti
ama Vanda hâlen yaralar sarılmadı, bunca yılın
ardından Vanda büyük oranda kendi kendine ayağa kalkma süreci
yaşanıyor. Etkileri özellikle oradaki DBPli belediyeler
tarafından ortadan kaldırılıyorken oraya, Van
Büyükşehir Belediyesine ve ilçelerine siyasi iktidar tarafından bir
kayyum atandı, pardon, bir hortum atandı. Oradaki insanların
rızkını, çoluk çocuğunun vergisini hortumlamak için
atanmış kişiler, yine bu siyasi iktidar tarafından
yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle görevden
alınmıştır.
Sayın Başkan, son
olarak şunu ifade etmek istiyorum
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, ek sürenizi veriyorum, buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim.
Yaklaşık
on gün önce siyasi iktidara yakın trollerin sosyal medya
hesaplarından on sekiz yıldır İmralı Cezaevinde
tutulan Sayın Öcalanın yaşamıyla ilgili bazı
paylaşımlarda bulunuldu ve bir gün sonra ise Bursa Cumhuriyet
Başsavcılığı ciddiyetten uzak bir açıklama
yaptı. Özellikle bu ülkede gerginliğin had safhaya
çıktığı, özellikle bu ülkede kardeşlik
duygularının tahrip edildiği, gerilimlerin çok rahat ortaya
çıkarıldığı bir dönemde böyle bir hassas konuyla
ilgili olarak altı yılı aşkın süredir
avukatlarıyla, üç yılı aşkın süredir ailesiyle, iki
buçuk yıldır ise hiç kimseyle görüşmeyen Sayın Öcalanla
ilgili durumunun ne olduğu ve ziyaretçilere kendi haklarından
kaynaklı haklarının kullandırtılmasıyla ilgili
Adalet Bakanından açık bir cevap bekliyoruz; bu konuda durumu nedir,
neden kendisine dönük ziyaretler yapılmıyor, engelleniyor? Koskoca
bir devlet altı yıldır koster bozuk gibi ucube bir gerekçenin
arkasına sığınmıştır. Bu konuda Adalet
Bakanlığının ivedi olarak bu sorunun ortadan
kaldırılması için açıklama yapması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldırım, tamamlayın.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Adalet Bakanının, bu konuda, tansiyonu yükseltmeye sebep
olan bu süreçten özellikle kendinde de sorumluluk hissederek bu gerginliği
düşürecek bir açıklama ve somut bir adım atması
gerektiğini ifade ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldırım.
Sayın Gök,
buyurun.
19.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Van depreminin 6ncı
yıl dönümüne, terör saldırılarında şehit olanlara Allahtan
rahmet dilediğine, Abdülmecid Efendi Konağındaki heykel ve
resim sergisine yapılan saldırıya, Cumhurbaşkanına
reis şeklinde hitap edilmesine ve taşeron
çalışanların yaptıkları işe göre memur veya
işçi kadrolarına geçirilmesi taleplerinin dikkate alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK
(Ankara) Sayın Başkan, Van depreminin 6ncı yılında,
hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızı biz de
saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Yine terör
saldırıları nedeniyle hayatını kaybeden
şehitlerimize de Allahtan rahmet diliyoruz.
Sayın
Başkanım, bir ülkenin gelişmişliği sanata ve kültüre
verdiği değerle ölçülür. Yurt dışına gittiğiniz
zaman pek çok ülkelerin başkentlerinde, şehirlerde meydanların
ve sokakların, her yerin heykellerle dolu olduğunu görürsünüz.
Kimsenin aklından o heykellerle ilgili bir saldırı girişimi
başlatmak geçmez ancak Türkiyede önceki gün Abdülmecid Efendi
Köşkündeki heykel ve resim sergisine yapılan saldırı; yine
Kayseride ne anlamda olursa olsun oraya giden bir düşünürün, aydının
söz söylemesinin engellenmesi -İhsan Eliaçık ve İbrahim
Kaboğlunu kastederek söylüyorum- hiçbir demokratik ülkede, demokrasiyle
yönetilen ülkelerde söz konusu dahi olmaz, kimsenin aklına dahi gelmez;
tam tersine teşvik edilir ve ödüllendirilirler. Bu ayıptan
Türkiyenin bir an önce çıkması lazım.
Ancak,
Sayın Başkanım, bu ayıptan çıkmak için de bazı
koşullar gerekiyor. Örneğin bugün Cumhurbaşkanı AK
PARTİ Genel Başkanı sıfatıyla Meclise geldi, Meclisin
üzerinde helikopterler uçuyor, akrep diye nitelendirdiğimiz araçlar
Meclisi çevrelemiş; onlarca, yüzlerce koruma ordusu ve
Cumhurbaşkanına yani demokratik bir ülkenin Cumhurbaşkanına
Reis diye hitap ediliyor, Reis diye hitap edilen kişi de el
sallıyor. Reis kabile yönetimlerinde olur Sayın Başkanım.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Reisicumhur diyoruz efendim.
LEVENT GÖK
(Ankara) - Biz kabile yönetiminde miyiz? Biz demokratik Türkiye Cumhuriyetinde
yaşıyoruz, cumhuriyetimizin bir cumhurbaşkanı vardır,
başbakanı vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek sürenizi veriyorum, buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK
(Ankara) Bir ülkenin, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı
kendisine Reis denmesini yadırgamıyorsa, bunu teşvik ediyorsa,
işte, Abdülmecid Efendi Köşkünde de bir saldırı
gerçekleşir. Bir başkaları da başka yerden
aldıkları talimatları uygulayacak hâle gelir, sanatçıya ve
düşünen insanlara saldırır. Bu kültür Türkiyeyi
yozlaştırır Sayın Başkanım. Kaldı ki Reis
diye hitap edilen kişinin yanına da kimse yaklaşamıyor. Yanına
çağıranlar, onlarca koruma ordusundan ona el dahi uzatamıyorlar.
Böyle bir tablo uygar dünyanın kabul edeceği bir tablo değildir
ve Türkiyenin saygınlığına da ağır bir darbedir.
Sayın
Başkan, bugün Kamu Taşeron Çalışanları Platformu
Meclisi ziyaret etti, eşit işe eşit ücret ve kadro istiyorlar.
Biz memur işini yapanların memur kadrolarına, işçilik
işini yapanların işçi kadrolarına geçişinin
yapılması taleplerini dikkate almalıyız diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Sayın
Bostancı, buyurun.
20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Cumhurbaşkanı Meclise gelirken uygulanan güvenlik prosedürünün normal
olduğuna, reis kelimesini pejoratif anlamda kullanmak yerine tarihteki
karşılığıyla düşünmenin daha doğru
olacağına, devletin kaçak kömür ocaklarına ihtiyacı
olmadığına ve terörle kararlı bir mücadele
sürdürüldüğüne ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanımız 16 Nisan referandumu çerçevesinde halkın
onayladığı Anayasa mevzuatı esasında partimizle önce
siyasi bağ kurmuş, sonra yapılan kongreyle Genel Başkan
olmuştur. Meclise gelirken uygulanan güvenlik prosedürü normal
cumhurbaşkanları için uygulanan güvenlik prosedüründen ibarettir,
abartılı bir durum söz konusu değildir.
Sayın Gök
reis kelimesine farklı anlamlar yüklüyor. Argoda, tabii, bu tür
anlamları olduğunu biliyoruz ama eminim Sayın Gök de
cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürke Reisicumhur dendiğini
tarih kitaplarından biliyordur. Riyaseticumhuriye yine yakın
tarihimizde kullanılan ifadelerden biriydi. Buradaki reis kelimesini
pejoratif anlamda kullanmak yerine, tarihteki
karşılığıyla düşünmek hepimiz
bakımından daha doğru olur.
Öte yandan,
Şırnaktaki kömür ocaklarına ilişkin konudan bahsedildi.
Gerçi iki parti grubunun da grup önerisi buna ilişkin, burada gerekli
açıklamalar da yapılacak. Devletin her yerde açık, aleni,
kontrollü kömür ocakları mevcut; kaçak göçek kömür ocaklarına devletin
ihtiyacı yok. Buna göz yummak, arka taraftan Siz de bu işleri
yapın. demek diye bir durum asla söz konusu olmaz.
Terörle kararlı bir
mücadele sürdürülüyor. Doğru, şehitler veriyoruz ama bu ülkenin
bekası için, varlığı için ödenmesi gereken bir bedel varsa
elbette bu ödenir. Önemli olan, Türkiye Cumhuriyetinin varlığı
ve ortak kaderi, geleceği istikametindeki sürekliliğini sağlama
iradesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi
veriyorum Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bölgemizde yaşanan terörün esasen emperyal siyasetlerle
bağı olduğunu her analitik şekilde olaylara bakanlar
bilirler. 1975 yılında ASALA isimli, etnik kimlikçi terör örgütü,
güya Ermeniler adına davrandığını iddia eden bu terör
şekavet çetesi Paris Büyükelçimiz İsmail Erez ve şoförünü
şehit etmişlerdi. Bir kez daha şehitlerimize buradan rahmet
diliyorum. Bunu hatırlatmamın sebebi hem tarihen günü geldiği
içindir hem de bu tür etnik kimlikçi siyasetlerin Orta Doğu
coğrafyasında kazanını kaynatmak isteyen emperyal
siyasetlere karşı bu coğrafyada yaşayan bütün
halkların huzurunu ve selametini isteyen bütün siyasetlere yönelik bir
dikkat çekme girişimidir. Bu yüzden ayrıca hatırlatma
gereğini duydum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Bostancı.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman başkanlığındaki bir
heyetin Sırbistan Ulusal Meclisi Başkanı Maja Gojkovicin vaki
davetine icabet etmek üzere 22-25 Ekim 2017 tarihleri arasında Sırbistana
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1203)
19/10/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman
Başkanlığındaki heyetin Sırbistan Ulusal Meclisi
Başkanı Maja Gojkovic'in vaki davetine icabet etmek üzere 22-25 Ekim
2017 tarihleri arasında Sırbistan'a resmî ziyarette bulunması
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Kahramanmaraş
Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve arkadaşları tarafından
Türkiyede kayıt dışı ekonominin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/1432) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 24
Ekim 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
24/10/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 24/10/2017 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan Kahramanmaraş Milletvekili
Fahrettin Oğuz Tor ve arkadaşlarınca, Türkiyede kayıt
dışı ekonominin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması açılmasına dair (10/1432) esas
numaralı önergemizin görüşmelerinin 24/10/2017 Salı günkü
birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye'de kayıt dışı ekonominin sebep ve
sonuçlarının tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi
konusunda Meclis araştırması açılmasına dair önergemiz
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri
izleyen kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu konuya geçen hafta
da 497 sıra sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu
Tasarısının görüşülmesi sırasında kısaca
değinmiştim. Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbalın
geçen pazartesi günü 2017 ve 2018 bütçesi konulu basın toplantısında
sarf ettiği Son bir yılda 1 milyonun üzerinde bir istihdam
yarattık. beyanının gerçeği
yansıtmadığını, devletin resmî
kayıtlarının birçok yönden Bakanın beyanını teyit
etmediğini belirtmiştim. Burada tekraren söylemek isterim ki
Sayın Bakanın söz konusu beyanı resmî kayıtlara göre
gerçeği yansıtmamaktadır Şöyle ki: SGK kayıtlarına
göre herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak bildirilen
Ocak 2016 itibarıyla toplam istihdam sayısı 19 milyon 189
bindir, Ocak 2017de yani bir yıl sonra azalışlar olmuştur,
ocaktan ocağa bir yılda istihdamdaki azalma toplamda 583 bindir.
Resmî istihdam istatistiklerine çıraklar, stajyerler ve kursiyerler dâhil
edilmiştir, toplam aktif çalışan sayısının
198.710u çırak, 1 milyon 231 bin 424ü stajyer ve kursiyerdir.
Çırak, stajyer, kursiyer sayıları toplamı 1,5 milyona
yakındır. Bu sebeple istihdam rakamları üzerinde bir
değerlendirme yaparken çırak, stajyer ve kursiyerleri sayılara
dâhil etmemek lazımdır diyorum çünkü çırak, stajyer ve
kursiyerler sözlük tanımı itibarıyla herhangi bir meslek
edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemidir,
mesleki bilgisini artırmak maksadıyla başka birinin nezareti
altında yapılan çalışmadır. Bunlar geçici, sadece
kısa vadeli sigortalar bakımından sigortalıdırlar,
uzun vade sigortalıları yoktur. Bunlar bir iş
karşılığında çalıştırılmazlar, gerçek
işçinin yanında staj yapanlar kurs görenlerdir. Bu sebeple ocaktan
ocağa bir yıllık dönemde 872 bin stajyer ve kursiyeri,
ayrıca 198.710 çırağı yani toplam 1 milyon 70 bin
kişiyi gerçek istihdama dâhil edemeyiz. 1 milyonun üzerinde
artış olduğu gözlenen çırakları, stajyerleri ve
kursiyerleri, ayrıca turizm sektöründe ekim itibarıyla işten
çıkarmaları da dikkate aldığımızda istihdamda
gidişat pek iyi görünmemektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre 15 yaş ve daha yukarı
yaştakilerin işsiz sayısı, 2017 yılı Temmuz
döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 119 bin kişi
artarak 3 milyon 443 bin kişiye çıkmıştır.
İstihdamın en yoğun olduğu ay temmuz ayıdır.
Bugün itibarıyla, turizm sektöründe işten çıkarmaların
başladığını göz önüne alırsak işsiz
sayısının ekim, kasım ayları itibarıyla çok daha
artacağı kuşkusuzdur. İşsizlik oranı, aynı
dönemde değişim göstermeyerek yüzde 10,7 seviyesinde
gerçekleşmiştir; mevsim etkilerinden
arındırılmış işsizlik oranı artarak yüzde
11,2ye yükselmiştir. Genç nüfusta işsizlik oranı 1,3 puan
artışla yüzde 21,1e ulaşmıştır. Artan üniversite
sayısına bağlı olarak her yıl üniversitelerden 600-700
bin kişinin mezun olduğunu, ekonominin beklenen sayıda istihdam
yaratamadığını göz önüne alırsak zaman içerisinde genç
nüfustaki işsizlik oranının artması kaçınılmaz
bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, TÜİK verilerine
göre Temmuz 2017 kayıt dışı çalışanların
yani herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan
çalışanların oranı bir önceki yılın aynı
dönemine göre 0,9 puan artmıştır. Bu çok ciddi bir
rakamdır. Bir yılda kayıt dışı ekonominin
yaklaşık yüzde 1 artması demek vergilerin azalması,
primlerin azalması demektir. Genelde, kayıt dışı
ekonominin artış eğilimine girmesi çok tehlikelidir. Tabii,
işsizliği önleyelim, önemlidir, tabii ki enflasyon önemlidir ama
kayıt dışının yüzde 35,2 olması bunlardan çok
daha önemlidir. Sadece bu sebep dahi önemine binaen üzerinde durulması,
kesinlikle araştırılması gereken bir durumdur.
Bu sebeple, araştırma önergemizin kabul
edilerek konunun masaya yatırılması, alınması gereken
tedbirlerin bir an önce tespit edilmesi konularında zaman geçirilmemelidir
diyor, önergemizin kabul edilmesini yüce heyetinizden bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tor.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisiyle
alakalı olarak Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş
Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun, süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kayıt dışı ekonomiyle ilgili olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan verilmiş olan grup önerisi için
partim adına söz aldım, bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu ülkede giderek artan kayıt
dışı ekonomi aslında toplumsal, siyasal, ekonomik
yaşamın her veçhesinde var çünkü siyasi iktidar anayasal düzenden
ayrılmış; siyasi iktidar, bu ülkede Anayasa'yı, yasaları,
hukuku, yargı kararlarını en fazla çiğneyen kurum hâline
gelmiştir. Başta anayasal düzeni korumakla mükellef olan Hükûmet,
bugün, Anayasa'yı en fazla çiğneyen, yasaları en fazla
çiğneyen; Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi
kararlarını en fazla tanımayan bir kurum hâline gelmiştir.
Neden kayıt dışı ekonomide bunlardan söz ettim? Ülkenin her
şeyi kayıt dışı. Siyasi kayıt
dışılık, ekonomik kayıt dışılık,
diplomatik kayıt dışılık ve toplumsal, hukuki, yargısal
kayıt dışılık had safhaya
ulaşmıştır. Bütün bunların, bu ülkede, son iki
yılda iktidarını sürdürmek uğruna
başlatılmış olan bu kirli güvenlikçi politikalarla
alakalı olduğunu düşünüyoruz çünkü çatışma ve
savaş ortamlarında her şey çok kolay gizlenir ve toplumsal
algıdan kaçırılır. Buradan hareketle, bakın, sadece
bir örnek vererek ifade edeyim: Hükûmet, bu ülkede yaptığı bütün
şehir hastanelerini, otoyolları, köprüleri, geçitleri sıfır
maliyetle özel sektöre yaptırdığını söylüyor. Biz,
ısrarla, bunların bir karşılığının
olduğunu, hazine garantisiyle yapıldığını
söylediğimizde Hayır, biz bedava yaptırıyoruz. diye
söylüyordu. 2018 bütçesi önümüzdeki hafta Komisyona, bir ay sonra Genel Kurula
geldiğinde göreceğiz ki, 2018 için tam 6,2 milyar -yani 6,2
katrilyon- sadece hazine garantisi verilen şehir hastanelerine ve köprülere
ayrılmıştır.
Yine, geçen yıl -2017de- savunma sanayisine 64
milyar ayrılmışken bu yıl ise savunma harcamaları ve
savunma kurumlarının toplam bütçesi 64 milyardan 92 milyara
yükselmiştir. Düşünün, bir ülkede eğitime, sağlığa,
işsizliğe, hukuka, yargıya, toplumsal yaşamın bütün
alanlarına dönük bütçe artışları yüzde 1-2lerde
seyrederken savaş sanayisine, savaş bütçesine ise yüzde 50nin
üzerinde bir artış sağlanarak bütçeden yer
ayrılmıştır. İktidar, cumhuriyet tarihinin en müsrif
iktidarı olmuştur. Hükûmet, büyük şatafatlara ve lükse
batmıştır; Başbakanlık ve
Cumhurbaşkanlığı açısından, cumhuriyet tarihinin
en büyük gizli ödeneklerini kullanan Hükûmet hâline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bu
çatışmalı ortam devam ettiği sürece halkın gözünden
kaçırılarak bu savunma sanayisine ayrılan payın
artacağını ve bütçenin belli bölümlerinin ise sürekli gizli
tutulacağını düşünüyoruz.
Bu grup önerisi lehinde oy
kullanacağımızı ifade ediyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika, buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin kayıt
dışılık konusunda verdiği araştırma
önergesini baştan desteklediğimizi belirtmek istiyorum.
Gerçekten, kayıt dışılık,
hepimizin bildiği gibi çok önemli bir konu, devlet yönetimiyle ilgili
olarak, ekonomi yönetimiyle ilgili olarak hepimizin dikkate alması gereken
bir konu.
Biraz önce, değerli grup başkan
vekillerimiz arasında bir tartışma oldu. Dikkat ederseniz,
değerli grup başkan vekilimiz Bir ülkede Cumhurbaşkanına
Reis deniyorsa demokrasi yoktur, aşiret devleti vardır. dedi.
Eğer hakikaten Reis deniyorsa o zaman ekonomide de kayıt
dışılık vardır, ekonomi sağlam temeller üzerinde
oturmuyordur, kayıt dışılık çok geniştir; bunu
ben de ilaveten söyleyeyim.
Kayıt dışılığın
çok çeşitli sebepleri var. Ben Plan ve Bütçe Komisyonundan geliyorum,
şimdi Sayın Maliye Bakanı sunum yapıyor. Sunumunda
şöyle bir ifade var, 86ncı sayfada: Kayıt
dışıyla mücadele ediyoruz, edeceğiz. Daha önce yüzde 32
iken şimdi 26ya düşürdük, 26, 27lere düşürdük. diyor ama bu
düşüş sadece tanımla ilgili. Kayıt
dışılığın tanımını
değiştirdikleri için böyle bir düşüş var. Özellikle bu yeni
millî gelir hesaplarından sonra kayıt
dışılığın ne olduğunu da bilmiyoruz, hepsi
altüst olmuş vaziyette. Yeni millî gelir hesaplarıyla birlikte neyin
ne olduğu da belli değil, geçmişle
karşılaştırma da yapamıyoruz ve şu anda
kayıt dışılığın ne olduğunu bilmemiz de
mümkün değil. Onun için bu kayıt dışılıkla ilgili
araştırma önergesinin desteklenmesi gerekir.
Bir de şunu söyleyeyim demin Sayın Torun
yaptığı açıklamalara ilave olarak, çok önemli bir konu:
Kayıt dışılık bir zihniyet meselesi, bir
kurumsallaşma meselesi. Bakın, bizde çok önemli kanunlar
çıktı bu dönemde. Neler? Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, SPK, Kamu
İhale Kanunu, Sayıştay Kanunu. Bakın, son on yıldan
beri de bunların hepsinde geriye gidiş var, hepsinde -biz yukarıda
torba kanunlarla uğraşıyoruz- bunlarla ilgili yeni düzeltmeler,
istisnalar, muafiyetler getiriyoruz; sürekli olarak geriye gidiş var. Bu,
kayıt dışılığı artıran bir unsur oldu.
Devletin kötüye gitmesi, sıkıntılı olması kayıt
dışılığı da artırdı. Onun için muhakkak
araştırılması gereken bir konudur.
Biraz önce söylediğim millî gelir
hesapları aynı şekilde sıkıntılı bir konu.
Ayrıca, nedenleriyle ilgili olarak da üzerinde durulması gereken
özellikle son dönemde literatüre girmiş bazı konular var. Bunlarla
ilgili olarak da araştırılması gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuşoğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu grup önerisiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu grup önerisine bakmadan önce Türkiyenin ekonomik
faaliyetlerine ve son ekonomik durumuna bakmak gerekirse Türkiye 2017
yılında birinci, ikinci çeyreklerde ortalama yüzde 5 büyümüş,
üçüncü çeyrekte yüzde 7 büyüme bekleyen bir ülke; Avrupada 1inci sırada,
dünyada 3üncü sırada bir ekonomik büyüme gerçekleştiriyor.
Diğer yandan, bölgesindeki ve çevresindeki tüm olaylara rağmen
ihracatını artırmaya devam etmiş, bunu
başarmış, sanayi kapasitesinde sürekliliği
sağlamış, istihdamda şubattan bu yana başlayan
istihdam seferberliği kapsamında 1 milyona yakın yeni istihdam
sağlamayı başarmış bir noktada. Bütün bunlarla
birlikte yeni dünya düzeni içerisinde Sanayi 4.0a hazırlanan, AR-GE
politikalarıyla ve KOSGEB destekleriyle de ekonomiye çok ciddi kaynaklar
ayıran bir ülke Türkiye.
Tabii, bu ekonomi içerisinde kayıt
dışılık önem arz ediyor, her zaman önem arz etmiştir.
Kayıt dışıyla mücadele uzun yıllardır
hükûmetlerimizin hep gündeminde olmuştur ve elde edilen başarılar
çok önemlidir. Bugün gelinen nokta, yola çıkıldığı
tarihten itibaren çok önemli başarılarla gelinen noktadır. Bu
noktadan itibaren kayıt dışıyla mücadelenin devamı
konusunda gerek Hükûmetimizin gerekse bakanlıkların çok fazla
çalışmaları ve projeleri vardır. Bu projeler her gün
uygulamaya konulmaktadır. Nitekim, Maliye Bakanımızın Plan
ve Bütçe Komisyonundaki 2018 bütçesi sunumunda bununla ilgili mücadelenin
devamı konusunda bir kararlılık ortaya konmuştur,
Hükûmetimizin bu kararlılığı da bizim için önemlidir.
Bu nedenle Milliyetçi Hareket Partisinin arzu ettiği
araştırma komisyonunun kurulmasına gerek
duymadığımı belirtmek istiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Koçer.
Milliyetçi Hareket Partisi
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Karar
yeter sayısı efendim.
BAŞKAN -
grup önerisini oylarınıza
sunacaktım fakat bir karar yeter sayısı talebi geldi.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ
(Bolu), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık
olduğundan karar yeter sayısını elektronik cihazla
yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
Buyurun.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ
(Bolu), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kâtip
üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan karar yeter
sayısını elektronik cihazla yapacağız.
Üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 24/10/2017 tarihinde Şırnak
Milletvekili Aycan İrmez ve arkadaşları tarafından,
Şırnak Merkez-Cizre Karayolu üzerinde bulunan 1 no.lu kömür
ocağında meydana gelen ve 8 işçinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan maden faciası ile madencilik sektöründeki
işçi kıyımının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24 Ekim 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
24/10/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 24/10/2017 Salı
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24
Ekim 2017 tarihinde, Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez
ve arkadaşları tarafından, 5723 sıra numaralı,
Şırnak merkez-Cizre kara yolu üzerinde bulunan 1 no.lu kömür
ocağında meydana gelen ve 8 işçinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan maden faciası ile madencilik sektöründeki
işçi kıyımının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/10/2017 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisine
geçmeden önce Sayın Basmacı sisteme girmiş.
Buyurun Sayın
Basmacı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının,
Denizlinin İncilipınar Mahallesinde yaşanan sel baskını
için Pamukkale Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesinin sorumluluk
almadığına ve Denizli vekillerinin müdahale etmesini rica
ettiğine ilişkin açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkan, şu anda, maalesef, Denizli ilimizde yağmur
var. Pamukkale Belediyesi İncilipınar Mahallesi 1243 Sokakta sel
baskını var.
Büyükşehir Belediye
Başkanlığını aradım, dedi ki: O mahalle bize ait
değil, biz bakmıyoruz. Pamukkale Belediyesini aradım, dedi ki:
O mahalle bizim değil, biz bakmıyoruz. Herhâlde Adana
Büyükşehri arayacağım Denizlideki mahalle için. Bir an önce,
burada sevgili Denizli vekillerimizden biri varsa müdahale etmesini rica
edeceğim. 3 tane evi şu an su basmış durumda.
Teşekkür ediyorum
Bayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Basmacı.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, Denizlinin İncilipınar Mahallesinde yaşanan
sel baskını için geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de
geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 24/10/2017 tarihinde Şırnak
Milletvekili Aycan İrmez ve arkadaşları tarafından,
Şırnak Merkez-Cizre Karayolu üzerinde bulunan 1 no.lu kömür
ocağında meydana gelen ve 8 işçinin yaşamını
yitirmesiyle sonuçlanan maden faciası ile madencilik sektöründeki
işçi kıyımının tüm boyutlarıyla
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 24 Ekim 2017 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinde, önerinin gerekçesini
açıklamak üzere, önerge sahibi, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun, süreniz beş
dakika.
HDP GRUBU ADINA AYCAN
İRMEZ (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; araştırma önergemize geçmeden önce, 4
Kasımda gözaltına alınan eş genel
başkanlarımızın ve diğer milletvekillerimizin, tüm
milletvekilleri gibi, bu Parlamentonun seçilmiş üyeleri olduklarını
ve burada bizimle birlikte olmaları gerekirken maalesef daha hâlâ
cezaevinde rehin durumunda olduklarını ve bu tutulmalarının
kabul edilemez olduğunu bir kez daha belirtmek isterim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, 17 Ekim 2017 tarihinde
Şırnak merkez-Cizre kara yolu üzerinde bulunan 1 no.lu kömür
ocağında meydana gelen maden faciasında 8 maden işçisi
yaşamını yitirdi. Öncelikle, kazada yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyorum bir kez daha buradan.
Ne yazık ki 8
canımızı kurban ettiğimiz Şırnaktaki maden
faciası ilk değil; Hükûmetin işvereni kollayıp
koruduğu, yaşamın değil kârın önemsendiği,
yeterli denetim mekanizmalarının devreye konulmadığı
ve yetkililer tarafından gerekli tedbirlerin
alınmadığı hâlihazırdaki yanlış
politikalarıyla son olacak gibi de görünmüyor.
Son yıllarda madencilik
sektöründe işçi kıyımına dönüşen cinayetlerde Somada
301, Ermenekte 18, Siirt Madenköyde 16 ve en son Şırnakta 11
işçi yaşamını yitirdi. Son iş cinayetiyle birlikte
Şırnakta son dört yılda yaşamını yitiren maden
işçisi 19, yaralanan işçi sayısı da 11 oldu. Bu veriler
yalnızca kayıt altına alınmış olanlar. Kayıt
dışı olanları da hesapladığımızda
sayının bundan daha yüksek olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz.
Şırnak, ham maddesi
petrolden oluşan -82 milyon ton rezervli- asfaltit kömür yataklarına
sahip bir ilimiz. Asfaltit kömür Şırnak merkezinin güneyi ve Silopi
ilçesinde yoğunlaşmaktadır. Fakat Cudi Dağında 25 bin
hektar gibi geniş bir alana yayılan asfaltit madenlerinde 1700lü
yılların koşullarında kazmalarla, el arabalarıyla,
gırgırlarla kömür çıkarılmaktadır. Bu koşullar ve
yaşanan iş cinayetleri denetimin boyutunu ve ciddiyetini gözler önüne
sermektedir. Önceki yıllarda da işçi cinayetlerinin
yaşandığı bu kömür ocaklarında -bu yeni işçi
cinayetlerine rağmen- sorumlular hakkında hiçbir işlem
yapılmadığını biliyoruz. Öncelikle bu
açıklamanın doğru olmadığını, sorumluluktan
kaçma girişimi olduğunu belirtmek isterim. İzahatını şu
şekilde yapmak istiyorum: Türkiye Kömür İşletmeleri yani
TKİ uhdesinde bulunan Şırnak sahası, 26 Mart 2002 tarihli
sözleşmeyle, Şırnak İl Özel İdaresine redevans
karşılığı işletmeye verilmiştir. Redevans
sözleşmesi hükümlerine göre sahada yapılan işletmecilik
faaliyetlerinden ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasından
işletmeci olarak Şırnak Valiliği İl Özel İdaresi
sorumludur. Bu da yaşanan cinayetlerin sorumlusunun Şırnak
Valiliği olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ayrıca, söz konusu
ocaklarda bugüne kadar yapılan kömür üretiminin ve gerçekleşen
iş cinayetlerinin muhatabı tespit edilmezken üretilen kömürün yasal
yollardan farklı alanlarda kullanılmak üzere ve yetkililerin bilgisi
dâhilinde satışa sunulduğunu da özellikle belirtmek isteriz.
Kaçak olarak nitelendirilen bu ocaklarda üretilen tonlarca kömür TKİ
kantarından geçirilip tuğla, çimento fabrikalarında ve çevre
illerde yakıt olarak kullanılmak üzere satılmaktadır. Tüm
bunlara rağmen ilgili bakanlık bu iş yerinin kaçak olduğunu
söyleyemez çünkü bakanlık bu tetkiki sadece ölümlerin yaşandığı
dönemlerde yapmak sorumluluğunda değildir, aksine tüm bu süreçlerin
takipçisi olmak durumundadır.
Şırnakın önemli geçim
kaynakları tarım, hayvancılık ve madenciliktir. Köylerin
boşaltılması ve insansızlaştırılmasıyla
birlikte tarım ve hayvancılık bitme noktasına
gelmiştir. Bu yüzden yaşanan yoğun işsizlik ve yoksulluk
nedeniyle Şırnaklılar çok düşük ücretler
karşılığında, sefil koşullarda, yerin metrelerce
altında çalışmak zorundalar. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan
yurttaşlarımız bu ölüm kuyularında bile isteye ölüme
gönderilmektedir ne yazık ki. Tabii bu tablonun asıl sorumlusu,
redevans sistemi, taşeron, güvencesiz çalıştırma
koşulları ile özelleştirme politikalarının esnek
çalışma ve üretim adı altında işverene
tanıdığı sınırsız keyfiyet olanağı
ve Şırnaka uygulanan özel politikalardır. Oysaki madenlerin
güvenli ve çağa uygun şartlarda
çalıştırılması, taşeron sisteminden vazgeçilerek
üretimin, ilgili kurumlar aracılığıyla, tüm işçi
sağlığı, güvenliği önlemlerinin yaşama
geçirilerek insan odaklı ve kamu yararı adına
yapılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYCAN İRMEZ (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Lütfen tamamlayın Sayın
İrmez.
AYCAN
İRMEZ (Devamla) Burada bir kez daha belirtmek istiyoruz: Değerli
arkadaşlar, asıl burada önemli olanın kâr güvenliği değil,
can güvenliği olması gerekir. Ama ne yazık ki AKP Hükûmeti
iktidar olduğundan beri hiçbir şekilde insanların
yaşamı, hatta bırakın yaşamı, can güvenlikleri
dahi söz konusu değildir. Aksi takdirde tüm bu ölümlerin sorumlusu
sizlersiniz ve bu ölümlerin vebali boynunuzda kalacaktır.
Bu
nedenle, önergemizin elzem bir şekilde, ivedilikle kabul edilmesi
gerektiğini bir kez daha buradan belirtmek istiyorum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın İrmez.
Önergenin
gerekçesini açıklamak üzere Sayın Aycan İrmez konuştu.
Şimdi, grupları adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul
konuşacaktır.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
MHP
GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; son yayınlanan
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2013 yılında 195 bin, 2014
yılında 226.837, 2015 yılında ise 241.500 iş
kazası yaşanmıştır. Her ne kadar gelişmekte olan
bir ülke olsak da bunca iş kazası ve can kaybının meydana
gelmesi bize göre normal değildir. Her bir
vatandaşımızın hayatını koruyan bir iş
hayatı yaratmak zor değil. Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha iyi
düzenlenmiş bir mevzuat ve daha sıkı bir kontrol
mekanizması oluşturarak iş kazalarını en düşük
seviyelere taşımanın mümkün olduğuna inanıyoruz.
Muhterem vatandaşlar,
yüce Türk devleti ancak her bir vatandaşının refahı ve
huzuru kadar büyüktür inancıyla çalışmaktadır. Bu
meşakkatli çalışmaların neticesinde devlet,
çalışan haklarını ve çalışma
koşullarını azami derecede iyileştirmek için elinden geleni
yapar. Bununla birlikte meydana gelen iş kazalarını cinayet
olarak ifade etmek doğru bir yaklaşım değildir. Bizler Türk
milleti olarak sevinçte ve güzel günlerde beraber olduğumuz gibi, kaderde
ve tasada da ortak bir milletiz. Her bir vatandaşımızın
gözyaşına ortak olduğumuz için büyük bir milletiz. Bizi bu
coğrafyada yıkılmaz kılan şey, devlet ve millet
beraberliğidir; şimdi yapmamız gereken de budur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında ortak acılarımızın ve iş
kazalarında kaybettiğimiz canların aziz
hatıralarını gözeterek çalışmalı ve her türlü
tedbiri almalıyız. Örneğin ilk olarak Soma, Ermenek ve son
olarak Şırnak maden acılarından ders çıkarma yoluna
gitmeliyiz.
Muhterem vatandaşlar,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Soma maden kayıplarından sonra
şu tespit ve önerileri yaptık:
1)
Kazaların sebepleri bilimsel yöntemlerle tespit edilmelidir.
2) Yönetim ve
denetim sorunlarının ve sorumlularının üzerine
gidilmelidir.
3) Maden
sahaları teknolojik anlamda çağımıza uygun hâle
getirilmelidir.
Son olarak, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün iş kazalarının
önlenebilir birer olay olduğunu düşünüyoruz, yeter ki iş
birliği içinde, zamanında gereken önlemleri alalım.
Hepinizi sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yurdakul.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet
Akın.
Süreniz üç
dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN
(Balıkesir) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Çok değerli
arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şırnaktaki maden
göçüğü hakkında verilen öneri üzerine grubum adına söz
aldım. Tekrar hepinize saygılar, sevgiler.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, sizden bir ricam var: Bir dakikanızı
ayırıp bir dinlerseniz çok mutlu olacağız, onu öncelikle
söyleyeyim. Bir bakan düşünün -ki tarafsızca- çıkıyor,
diyor ki 7 kişinin ölümünden sonra: Kazaydı, oldu. Şimdi, siz,
lütfen -sorumlu bir bakan bunu söylüyor- kendi vicdanınıza sorun:
Nasıl bir ülkenin bakanı çıkıp kendisiyle ilgili olan bir
konuda kaçak diyebilir? Adama sormazlar mı açık ve net olarak:
Kardeşim, sen nasıl konuşuyorsun? Sen bunları görmedin mi?
Burası babanın çiftliği değil, burası Türkiye
Cumhuriyetinin kendisi. Eğer burası kaçak idiyse senin elin armut mu
topluyordu? (CHP sıralarından alkışlar) Kendi görev
alanında olan bir şeyden kaçak diye
sıyrılmasını gerçekten ben Sayın Bakana
yakıştıramadım.
Aynı zamanda,
Şırnaktaki bu ocak yıllardır Türkiye Kömür
İşletmeleri tarafından ihale ediliyor yani özel sektöre ihale
olarak devrediliyor. 2017nin Mart ayında da en son ihale
yapıldı mı, yapılmadı mı? Bunu da sizlere
soruyoruz. Aynı zamanda, yapılan ihaleyi de ben size burada
göstereyim, bakın ihalenin evrakı da burada: 22/3/2017. Yani 2015te,
2016 yılında değil, 2017 yılında ihale
yapılmış. Şimdi, buna, böyle olup da çıkıp da
kaçak derseniz bizim de size söyleyeceğimiz tek şey şu olur:
Kaçak olan iktidarın kendisi, kaçak olan bakanın kendisi deriz,
açık ve net. Çünkü kaçak olmayan bir şeyi kaçak olarak söylemek hiç
yakışmadı değerli arkadaşlar.
Bakın, bu kazalarda
kaçak diyerek sıyrılmak yerine, özelleştirmeden,
taşeronlaştırmadan ve denetimsizlikten kaçmayı engelleyin
yeter. Burası yıllardır ihale ediliyor. 2013 yılında
da başka bir bakan çıktı, dedi ki: Burası
kapatıldı. Şimdi, arkadaşlar, ya bakanlarınız
arasında bir iletişim kopukluğu var ya da bakanlarınız
havaya veya saraya bakıyor. Bakan dediğin işine bakar. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için burada bunu da üstüne basa
basa söylemek istiyorum.
Burada gerçekten bir ihmal
varsa bu ihmal teknik ve bilimsel olarak incelenmek zorundadır. Orayı
bilmek için uzman olmaya gerek yok; yüksek şevler var, su birikintileri
var. Gerçekten, çok özür dileyerek söylüyorum bunu ama burada üretilen mallar
nerede satılıyor, biliyor musunuz? Sosyal Yardımlaşma
Kurumu tarafından dağıtılıyor. Şimdi,
soralım: Bunlar üretilirken kaçak da satılırken nasıl yasal
oluyor?
Ayrıca, 1 kilometre
ilerisinde devletimizin kontrol noktası var, bırakın buradan
kamyonların, tırların geçmesini, buradan insan bile geçemez. Onun
için ben diyorum ki: Buradan, daha fazla ölümlere sebep olmamak için lütfen
işinizi doğru dürüst yapın.
Saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akın.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Abdullah Ağralı,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ABDULLAH AĞRALI (Konya) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP Grubunun verdiği araştırma
önergesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Şırnakta kanunlara
aykırı olarak çalıştırılan maden
ocağında meydana gelen göçükte hayatlarını kaybeden
işçilerimize Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarına
sabırlar diliyorum.
İş kazaları
hem Hükûmet olarak hem de insani olarak istemediğimiz, milletçe
üzüldüğümüz, yaşanan acıyı hep birlikte hissettiğimiz
siyasetüstü yaklaşılması gereken bir olaydır.
Şırnak-Cizre kara yolu 1 no.lu kömür ocağında meydana gelen
kazada, kaza alanı hukuki açıdan TKİnin uhdesinde bulunan,
Şırnak ili dâhilindeki saha. Yöredeki madencilik faaliyetlerinin
güvenlik zafiyetine neden olmadan, güvenlik bakımından sorumlu mülki
idarenin kontrol ve denetimi altında yapılması, sahadaki kaçak
üretimin önlenmesi, sahadan elde edilen gelirin bölge ekonomisine ve
istihdamına katkıda bulunması ve sahada güvenli madencilik
yapılması maksadıyla 26/3/2002 tarihli Sözleşme hükümleri
kapsamında Şırnak Valiliği Özel İdaresine
verilmiştir.
Sahada üretim faaliyetleri
devam ederken 2013 yılında maden ve iş
sağlığı güvenliği mevzuatı kapsamında üretim
faaliyetler hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
hem de Maden İşleri Genel Müdürlüğünce gerekli güvenlik
önlemleri alınana kadar durdurulmuştur. Ancak aradan geçen üç
yılı aşkın sürede gerekli güvenlik önlemlerinin
alınması ve sahada yeniden üretime başlanılması
yönünde herhangi bir faaliyette bulunulmamıştır.
Şırnak Valiliği tarafından sahada yeniden faaliyete başlanacağı
kanaati getirilmediğinden, sahanın bölge ve ülke menfaatlerine uygun
bir şekilde ihale edilebilmesi için sözleşmenin tasfiye edilmesine
TKİyle yapılan karşılıklı mutabakatla karar
verilmiştir.
Söz konusu saha TKİ
tarafından Nisan 2017de yeniden ihale edilmiştir. Söz konusu ihaleyi
kazanan Standart AŞ, Kaan AŞ, Acar AŞ
ortaklığıyla 14/4/2017 tarihi itibarıyla sözleşme
imzalanmıştır. TKİnin gerçekleştirdiği ihaleyi
kazanan konsorsiyumun, sahadaki üretimin sağlıklı ve emniyetli
bir şekilde yapılabilmesi için bütün güvenlik önlemlerini alarak
MİGEMe başvuru yapması zorunludur. Bu başvurunun
ardından MİGEM gerekli incelemeleri yaparak uygun görürse önce
çalışma izni verir, bu sahada üretim yapılabilmesi için
MİGEM izni gerekiyor. İhaleyi kazanan firma, sahadaki üretimin
sağlıklı ve emniyetli bir şekilde yapılabilmesi için
tüm güvenlik önlemlerini sağlayacak bir proje hazırlamış,
hazırlanan proje TKİ Genel Müdürlüğü tarafından Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün onayına sunulmuştur. Maden
İşleri Genel Müdürlüğünün oluşturulan teknik
elemanlarınca mahalde iki tetkik yapılmış, yapılan
incelemede işletme güvenliği açısından tehlikeli
durumların devam ettiği...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULLAH AĞRALI
(Devamla)
herhangi bir önem alınmadığı, ruhsat
sahasında üretime yönelik faaliyetlerin durdurulmasının devam
edilmesi kanaatine varılmıştır. Söz konusu üzücü olayla
ilgili
LEVENT GÖK (Ankara) O on
dakika daha önceydi, şimdi üç dakika.
ERKAN AYDIN (Bursa) Bitti,
bitti efendim, İç Tüzük gereği bitti.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Efendim, İç Tüzüke el kaldırırken gol yedik.
ERKAN AYDIN (Bursa) İç
Tüzük gereği kısalttık efendim.
ABDULLAH AĞRALI
(Devamla) -
Enerji Bakanlığımız ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımız müfettişlerince bir
soruşturma kurulu oluşturulmuştur, olayın failleriyle ilgili
gereken yasal işlemler başlatılmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Biz
hak, hukuk, adalet derken size de diyorduk arkadaşlar.
BAŞKAN Sayın
Ağralı, arkanızı dönüp bir dakika isteseniz vereceğim
aslında ama istemiyorsunuz.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun
ABDULLAH AĞRALI
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Kısaltanlar
O eller kırılacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Hak,
hukuk, adalet sizlere de lazım, sizlere de.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
istiyorsunuz.
oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 24/10/2017 tarihinde Zonguldak Milletvekili Ünal
Demirtaş ve arkadaşları tarafından, Şırnakta
meydana gelen göçüğün sorumlularının
araştırılması ve madenlerde benzer iş
kazalarının yaşanmaması için gereken incelemelerin yapılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 24 Ekim 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
24/10/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
24/10/2017 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Levent
Gök
Ankara
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Zonguldak Milletvekili Ünal
Demirtaş ve arkadaşları tarafından Şırnak'ta
meydana gelen göçüğün sorumlularının
araştırılması ve madenlerde benzer iş
kazalarının yaşanmaması için gereken incelemelerin
yapılması amacıyla 24/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin (1427 sıra no.lu), diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 24/10/2017 Salı günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve
ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
maalesef, iş kazaları Türkiye'nin kanayan yarasıdır. 17
Ekim 2017 tarihinde Şırnakta bulunan bir maden ocağındaki
şev kayması sonucu yaşanan iş kazasında maalesef 8
maden işçimiz yaşamını feci şekilde yitirmiştir.
Kazada yaşamını yitiren işçilerimize ve bugüne kadar
iş kazalarında yaşamını yitirmiş tüm
işçilerimize bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
kömür madenciliği dünyanın en tehlikeli ve en riskli işidir. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde madenlerdeki özelleştirmeler sonucu her
gün bir başka büyük maden kazasıyla sarsılıyoruz. Son yedi
yılda Dursunbeyde, Kemalpaşada, Karadonda, Elbistanda,
Ermenekte, Siirtte ve Somada yaşanan büyük maden kazası
facialarından maalesef ders çıkarılmadı. İş
kazaları sonucu meydana gelen işçi ölümleri durmuyor, aksine artarak
devam ediyor. Daha önceki maden ve iş kazalarında olduğu gibi bu
feci kazada da işverenlerin kâr hırsı, taşeronlaşma ve
denetimsizlik sonucu göz göre göre meydana gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu kazanın ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı kazanın meydana geldiği ocağın
kaçak ve ruhsatsız olduğunu açıklayarak kendi sorumluluğunu
başkalarının üzerine atmaya çalışmıştır.
Bakanlığın yaptığı bu ciddiyetsiz açıklama
doğru değildir. 2013 yılında Maden İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan denetim sonucu, sahadaki
faaliyetler işletme ve iş güvenliği riski
barındırdığı gerekçesiyle durdurulmuştur. Ancak
durdurma kâğıt üzerinde kalmış, fiilen ocak
işletilmeye devam etmiştir. Bu durdurma kararına rağmen
maden ocağında 2013 yılından günümüze kadar üretim, dekapaj
ve hazırlık çalışmaları sürdürülmüş ve kaza da bu
işler yürütülürken meydana gelmiştir. Enerji Bakanlığı
ve Çalışma Bakanlığı maden ocağının
kaçak olarak çalıştırılmasına göz
yummuşlardır. Daha da ötesi, Bakanlıkça kaçak ve ruhsatsız
olduğu açıklanan maden ocağı ne gariptir ki Türkiye Kömür
İşletmeleri Kurumu tarafından bu yılın mart
ayında ihaleye çıkarılmıştır. Bu redevans
ihalesini ise 3 firmadan oluşan bir iş ortaklığı
kazanmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, kaçak olan bir maden ocağını hiç kimse
ihaleye çıkaramaz. (CHP sıralarından alkışlar) Ya
maden ocağı kaçak değil ya da TKİ yani devletin resmî
kurumu kaçak olan maden ocağını ihaleye
çıkarmıştır. Bunlardan hangisi doğrudur?
Değerli milletvekilleri,
bu maden ocağının 1 kilometre ötesinde de bir karakol
vardır. Bu karakol niçin vardır? Terör örgütü tarafından bu
ocağın basılmasını engellemek için vardır. Yine,
madenden çıkan kömürler de bu güvenlik noktasından fiş verilerek
kamyonlarla taşınmaktadır. Peki, güvenlik güçlerinin gözü önünde
bu maden ocağı kaçak olarak çalıştırılabilir mi,
böyle bir şey mümkün müdür? Elbette mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
yine bu ocaktan çıkarılan kömürlerin TKİnin kantarlarından
geçirildiği, çevrede bulunan iş yerlerine
satıldığı ve hatta bu kömürlerin kamu kurumlarına
satıldığı bilinmektedir. Bu durumda, Enerji
Bakanlığının ve Çalışma
Bakanlığının denetim görevini yerine getirmediği çok
açıktır, kaçak çalıştırmaya göz yumdukları ortaya
çıkmaktadır. Bu bakanların görevlerini ihmal ettikleri de çok
net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
aynı maden ocağında üç yıl önce aynı şekilde
meydana gelen iş cinayetinde de 5 işçimiz yaşamını
yitirmiş, yine 11 işçimiz de yaralanmıştı. Bu kaza, üç
yıl önceki kazanın bir tekrarıdır. Şırnaktaki
ocaklarda son dört yıl içerisinde meydana gelen iş kazalarında
19 işçimiz yaşamını yitirmiştir. Sadece
Şırnaktaki maden ocaklarında yaşanan bu olaylar bile AKP
Hükûmetinin işçi sağlığı ve iş güvenliğine
hiçbir önem vermediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu
nedenlerle, AKP iktidarında Türkiye, iş kazalarında rekorlar
kırmıştır ve Şırnaktaki kaza sonucu bir kez daha
ortaya çıkmıştır ki aşırı kâr
hırsı
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Devamla)
taşeronlaşma ve denetimsizlik daha çok işçimizin
yaşamını yitirmesine yol açacaktır.
Bu nedenlerle grup önerimizin
kabul edilmesini saygılarımla dilerim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Demirtaş.
Sayın Özkan, sisteme
girmişsiniz, 60a göre söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Denizli Milletvekili Cahit Özkanın, Denizlinin
İncilipınar Mahallesinde yaşanan sel baskınına
ilişkin açıklaması
CAHİT ÖZKAN (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, Denizlimizin
İncilipınar Mahallesinin 1243 numaralı sokağında sel
felaketi olduğuna ilişkin ve Denizlimizde afet niteliğinde
yağmur yağdığına ilişkin bir söz ve beyanda
bulunuldu; onun için söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Öncelikle Denizlimizin
İncilipınar Mahallesinde ve il genelinde herhangi bir afet
değil, rahmet yağmaktadır. Çiftçimizin ve
vatandaşımızın yüzünü güldürecek rahmetlerin devam etmesini
Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Bu beyan üzerine, Denizli
Büyükşehir Belediye Başkanımızı, Pamukkale Belediye
Başkanımızı aradım, aynı zamanda DESKİ Genel
Müdürümüzü de aradık ve mahalle muhtarımız Sayın Kadir
Göksuyu da aradık ve her birisi de Denizlide afet niteliğinde
herhangi bir yağış olmadığını, rahmet
yağdığını ifade etti ve aynı zamanda böyle bir
durum söz konusu olsa bile bir sokakta değil, birkaç sokak ve mahalleyi
içine alacak felaketin söz konusu olması gerekirdi. Özellikle
muhtarımız Şimdi oradan geldim, herhangi bir şikâyet
olmadı, bana da bir şikâyet ulaşmadı. diyor.
Bu ve benzeri
şikâyetlerle ilgili inşallah yarın Sayın Genel Kurulda söz
alacağız, aynı zamanda basın toplantısı da
yapacağız.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Basmacı
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkanım, hani, bilinsin diye söylüyorum: Biraz önce
Sayın Bakan Sema Ramazanoğlu geldi, görüntüleri seyretti Elimizden
geleni yapıyoruz, DESKİnin araçları suyu çekmeye gitti,
haberiniz olsun. dedi. Sayın vekilin de bilgisi olsun.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki.
Teşekkür ederiz
sayın milletvekilleri.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 24/10/2017 tarihinde Zonguldak Milletvekili Ünal
Demirtaş ve arkadaşları tarafından, Şırnakta
meydana gelen göçüğün sorumlularının araştırılması
ve madenlerde benzer iş kazalarının yaşanmaması için
gereken incelemelerin yapılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 24 Ekim 2017
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, grup önerisiyle ilgili diğer siyasi parti
gruplarına mensup milletvekillerine üçer dakika söz vereceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna mensup milletvekili olarak Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Fahrettin Oğuz Tor, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
MHP GRUBU ADINA
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Şırnak Cizrede kömür
ocağında meydana gelen göçük konusunda verilen grup önerisi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, bir ekmek, bir
aş için, çocuklarının rızkını temin etmek için
binbir zorluğa katlanarak zor şartlarda çalışan tüm emekçi
kardeşlerimize iş kazasız, göçüksüz, sigortalı günler
diliyorum.
Bu cümleden olarak,
Şırnak Cizre'de göçük sırasında meydana gelen iş
kazası neticesinde vefat eden 6 kardeşimize de Allahtan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri;
konuyla ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca
yapılan açıklamada "Şırnak'ta meydana gelen
kazanın olduğu maden sahası işletme ve iş güvenliği
riski barındırdığı için MİGEM tarafından
2013 yılında faaliyeti durdurulmuş bir sahadır.
Kazanın meydana geldiği saha için MİGEM tarafından
verilmiş çalışma ruhsatı söz konusu değildir.
Yapılan işlem kaçak işlemdir. denilmiştir.
Yapılan resmî açıklamadan
da anlaşılacağı üzere, adı geçen maden
işletmesinin 2013 yılında faaliyeti durdurulmuş olsa da
esasında faal olduğu meydana gelen göçük, iş kazası
sebebiyle anlaşılmıştır. Buradan çıkarılacak
bir sonuç varsa o da faaliyeti durdurulan bir işletmenin daha sonraki
süreçlerde faal olup olmadığı konusunda bir denetim, bir kontrol
yapılmadığıdır. Demek ki faaliyetin
durdurulmasıyla iş bitmemiştir.
Konuyla ilgili olarak
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının da
söyleyeceklerinin olması gerektiğini düşünüyorum. Zira,
faaliyette olduğu dönemde maden iş yeri, iş müfettişlerince
denetlenmiş midir, denetlenmemiştir? Ayrıca maden iş yeri,
kapandıktan sonra burada çalışanların durumu nedir?
Herhangi bir şikâyet söz konusu olmuş mudur, olmuş ise ne yapılmıştır?
Değerli milletvekilleri,
2010 yılında toplam 62 bin küsur iş kazası
yaşanmıştır. Bunların 1.454'ü ölümle
sonuçlanmıştır. 2014 yılında sayı 1.624e
yükselmiştir. Bugün itibarıyla her ay ortalama 150den fazla
kişi iş kazası sonucu vefat etmektedir. İş
kazalarının ekonomik, sosyal çok ciddi, acı ve ağır
sonuçları vardır. 2015 yılında 65 bin küsur kişi
iş kazası sonucu gelir almaktadır. Temmuz 2017 itibarıyla
yedi aylık dönemde 71 bine yükselmiştir, gidişat 120 binleri
işaret etmektedir. 2015 yılında iş kazası sonucu ölüm
geliri alan hak sahibi 85 bin küsurken 2017de, yedi aylık dönemde 57 bin
küsuru bulmuştur, gidişat 100 bini göstermektedir. Bunun anlamı,
2017de 100 bin dul, öksüz ve yetim demektir, feci bir durumdur. Tedbir
almayanlar, sorumluluk mevkisinde bulunanlar bakımından
ağır vebali vardır. İş kazalarında Avrupa
1incisi olan ülkemizin bu acılı durumu önlemesinin yolu tedbirleri
artırmaktan geçmektedir.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tor.
Halkların Demokratik
Partisi Grubuna mensup milletvekili olarak Şırnak Milletvekili
Sayın Leyla Birlik. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA LEYLA
BİRLİK (Şırnak) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de cezaevinde rehin
tutulan eş başkanlarımı, milletvekili
arkadaşlarımı ve diğer tüm siyasi tutsakları
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 17 Ekim günü
Şırnak ilimizdeki maden faciasında yaşamını
yitiren 8 işçiye, maden emekçisine Allahtan rahmet, ailelerine de
başsağlığı diliyorum.
Son yıllarda Türkiyede
yaşanan maden facialarına her gün bir yenisi eklenmektedir.
Bilindiği gibi Soma, Karadon, Küre ve en sonunda Şırnakta
meydana gelen göçükte 8 işçi yaşamını yitirmiştir.
AKPnin iktidarda olduğu 2002 yılından beri 1.571 işçi
yaşamını yitirmiştir. Bunlar, bu iktidar tarafından
sadece birer rakam olarak görülüyor olmalı ki bugüne kadar yaşanan bu
katliamlarla ilgili tek bir bakanlık veya devlet görevlisi hakkında
herhangi bir işlem yapılma ihtiyacı
duyulmamıştır.
AKP iktidarı yetkilileri
bu cinayetleri kader, fıtrat olarak tanımlayarak insan
hayatına verdiği önemi ortaya koymuştur; oysaki hazırlanan
raporlar bu felaketlerin bağıra bağıra geldiğini ancak
ilgili bakanlıkların iktidarda kalma uğruna yandaş
sermayenin kâr hırsına göz yumduğunu ortaya koymuştur. Tam
da bu nedenledir ki insanlar daha morgdan cenazelerini dahi
almamışken iktidarından başka hiçbir kaygısı
olmayan ustasından aldığı feyzle Enerji Bakanı Kömür
ocağı ruhsatsızdır. gibi ciddiyetsiz bir açıklama
yapmıştır. Hepimiz biliyoruz ki 2017 yılında Resmî
Gazetede bu kömür ocağının ihalesinin
yapıldığı çok nettir.
Yine aynı şekilde
Şırnak Valiliği Faciaya ilişkin sorumluların terör
örgütleriyle bağlantılarını
araştıracağız. deyip Bakanından daha vahim bir
açıklama yapmıştır.
Şimdi sormak istiyorum:
Çıkardığı kömürü devletin bir kurumu olan TKİ
kurumunun yapmış olduğu ihaleyle alan şirket, vergisini de
devlete ödeyerek devletin ilgili kurumlarının bilgisi dâhilinde ve
gözlerinin önünde iş yapan bu şirketin Terörle
bağlantısı araştırılıyor. demek ne anlama
geliyor? Söz konusu kömür ocağını işleten sözleşmeli
şirketin mi örgüt bağlantıları araştırılacak,
devletten ihale sonucu işletmeyi alan şirketin mi örgütle
bağlantısı araştırılacak ya da maden
ocağında hayatını kaybeden emekçilerin mi örgütle
bağlantıları araştırılacak, merak ediyoruz
doğrusu.
Valilik, söz konusu
açıklamayla işçilerin örgütle bağlantısını
kurarak işçi ölümlerini meşrulaştırmaya
çalışmıştır.
AKP Hükûmetinin iktidarı
boyunca her alanda olduğu gibi madenlerde de insan hayatı hiçe
sayılarak -üretim ve denetim- madenleri işleten firmaların
deneyim ve birikimden ziyade siyasal aidiyetleri üzerinden değerlendirerek
ihale almaları söz konusudur; bunun sonuçlarını daha önce
Somada, Ermenekte ve şimdi Şırnakta da görüyoruz.
İş cinayetlerinin
önlenebilmesi için işçi sağlığı ve iş
güvenliği tedbirlerinin alınması, denetimlerinin
yapılması iktidarın en temel görevidir. İnsan
yaşamı ve emeğini en kutsal değerler olarak gören bizler bu
cinayetlerin peşini bırakmayacağız. Kul hakkı yiyerek
iktidarını devam ettirmeye çalışanlar ne bu dünyada ne de
öteki dünyada bunun vebalinden kurtulamayacaklardır. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Birlik.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum
LEVENT GÖK (Ankara) Karar
yeter sayısı talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN Karar yeter
sayısı istiyorsunuz.
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisine geçiyoruz şimdi.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine;
bastırılarak dağıtılan 501 sıra sayılı
Kanun Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının 1inci sırasına alınmasına ve 501
sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
24/10/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
24/10/2017 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi
parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 501 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmının birinci sırasına; yine bu kısımda
bulunan 124, 480, 121, 325, 10, 482, 479, 142, 361, 477, 478, 101, 100, 463 ve
457 sıra sayılı Kanun Tasarılarının ise yine bu
kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13,
14, 15 ve 16ncı sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 31 Ekim 2017
Salı günü ile 1 ve 2 Kasım 2017 Çarşamba ve Perşembe
günleri saat 24.00e kadar çalışmalarını sürdürmesi;
501 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması,
önerilmiştir.
501 sıra sayılı Helal Akreditasyon Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/886) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 8 inci maddeler arası |
8 |
2. Bölüm |
9 ila 15 inci maddeler arası (13 üncü maddenin birinci fıkrası; 13
üncü maddenin ikinci fıkrası; 13 üncü maddenin üçüncü, dördüncü ve
beşinci fıkraları ile Geçici Madde 1 dâhil ) |
10 |
Toplam Madde Sayısı |
18 |
BAŞKAN Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna mensup İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.
Süreniz beş dakika.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi üzerinde Grubum adına söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimiz,
çalışma gündemi ve saatleriyle ilgili. Önerimiz, basılarak
dağıtılan 501 sıra sayılı Kanun
Tasarısının -ki bu tasarı Helal Akreditasyon Kurumunun
Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısıyla ilgili-
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 1inci sırasına
alınması; yine, aynı şekilde, 20 uluslararası
sözleşmenin, az önce gündemde ifade edilen sözleşmelerin
sırasıyla alınması ve diğer işler
kısmına teselsül ettirilmesiyle ilgili.
Yine çalışma
takvimimizde bu hafta olduğu gibi, önümüzdeki hafta da saat 15.00te
başlayıp 24.00te salı itibarıyla, çarşamba ve
perşembe günleri de saat 14.00te başlayıp 24.00te bitirilmesi
üzerine -önümüzdeki hafta, 31 Ekim ve devamını kastediyorum- bu
şekliyle çalışma takviminin oluşturulması
öngörülmüştür.
Genel Kurula sunuyor ve Genel
Kurul çalışmasının hayırlı olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kaynarca.
Şimdi, diğer siyasi
parti gruplarına mensup milletvekillerine üçer dakika söz vereceğim.
Halkların Demokratik
Partisi Grubuna mensup milletvekili, İstanbul Milletvekili Sayın
Filiz Kerestecioğlu Demir. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
çalışma saatleri düzeni getiriyorsunuz ama
çalışmıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hem içeride hem dışarıda çalışıyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Yani söylemek isterim ki
üçüncüdür karar yeter sayısı isteniyor ve milletvekilleri, gerçekten,
burada değiller. Meclisin gündemi nedir, hakikaten, halkın gündemi
midir, bu da belli değil ama biz elimizden geldiğince bu zorlu
dönemde de muhalefetimizi hakkıyla yerine getirmeye
çalışacağız, çalışmaya devam edeceğiz.
Öncelikle, Van depreminde
hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailelerine
başsağlığı dilemek isterim ve gerçekten, bir depremi
kınamanın ya da onu önlemenin en önemli yolu, insan
hayatını ranta, kâr hırsına feda etmemektir.
Şu anda WikiLeaks
belgelerini haber yaptıkları için gazeteciler
yargılanıyorlar İstanbul Adliyesinde, bunu da hatırlatmak
isterim ve gerçekten, herhâlde bu da dünya tarihinde bir ilk olabilir. 7 milyar
kişinin gördüğü, internetten izleyebildiği WikiLeaks belgelerini
haberleştirdiği için şu anda gazeteciler tutuklu ve
yargılanıyorlar. Onlar da umuyorum ki duruşmaları sonunda
serbest kalırlar.
Şimdi, bugün gerçekten,
ilginç bir haber daha vardı Genel Kurulun dikkatini çekmek istediğim;
Şırnak Tümgeneral Ömer Keçecigil İlköğretim Okulunda
çocukların kaleminden yazılıp panoya asılmış: 1)
Kürtçe konuşmayacağım. Çocukların kalemiyle
yazılmış. 2) Ders içinde konuşmayacağım. 3)
Sınıfta kavga etmeyeceğim. Şimdi, bilmiyorum, bu
öğretmenle ilgili herhangi bir soruşturma açılacak mı?
Ama OHAL sürecinde
bildiğiniz gibi Zarok TV kapatılmıştı. Cizrede
Berivan, Diyarbakırda Ferzad Kemanger ve Ali Erel, Yüksekovada Dayika
Uveyş okulları ve gerçekten birçok belediyede kayyum atamasıyla,
bunun sonucunda, Kürtçe hizmet veren kreşler, Kürtçe oyun sergileyen
tiyatrolar, Kürtçe üzerine çalışma yapan Kürdi-Der, İstanbul
Kürt Enstitüsü gibi kurumlar kapatıldı, Mardin Artuklu
Üniversitesinde de bu alanda ciddi çalışmaları olan öğretim
üyeleri işten çıkarıldı.
Şimdi, Erdoğan
yaptığı konuşmalarda defaaten diyordu ki: Dönemimizde ret,
inkâr, asimilasyon politikaları bitmiştir. Ama görüyoruz ki bütün
bunlar, bu dönemde yapıldı arkadaşlar, dikkatinize sunmak
istedim.
Saygılarımla. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna mensup milletvekili olarak Trabzon Milletvekili Sayın Haluk
Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika, buyurun.
CHP GRUBU ADINA HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; OHAL ihtiyacı doğduğunda Parlamentoya
Hükûmetiniz bir söz verdi: OHAL kanun hükmünde kararnamelerini derhâl
Parlamentoya usulüne uygun getireceğiz, Anayasanın emrettiği
nitelikte de Parlamentonun takdirine sunacağız ve bunlar
yasalaşacak. Buna defalarca söz verildi, taahhüt edildi ama bugüne kadar
28 tane OHAL kanun hükmünde kararnamesi çıkmasına rağmen
yalnızca 5 tanesi geldi. Hani OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin OHAL
amacıyla hiçbir uyarlılığının olmaması
başka bir şey. Bu OHAL kanun hükmünde kararnamelerine karşı
yargı denetimi yollarını kapatmanıza, yargıyı
bloke etmenize rağmen bunun önünü kapatmanız apayrı bir şey
ama ben hangi mazeretlerle, hangi gerekçelerle o OHAL kanun hükmünde
kararnamelerini buraya getirmediğinizi doğrusu merak ediyorum,
öğrenmek istiyorum, vatandaşlar adına da sormak istiyorum.
İnsanlar en temel
haklarını, en temel anayasal haklarını, bu Parlamentoda
denetleme haklarına sahip olamayacaklarsa, bu Parlamento OHALi
denetleyemeyecekse neyi denetleyecek? (CHP sıralarından
alkışlar) Sokağa çıkıyorsunuz, vatandaş soruyor,
diyor ki: Siz milletvekili olarak benim hukukumu korumak için ne
yaptınız? Bize soruyor, sevgili AK PARTİ milletvekilleri, size
sormuyor mu? Soruyor. Bugün sessiz kalıyorsunuz, sanıyorsunuz ki
sessiz kalmakla iyi bir şey yapıyorsunuz, hiç öyle
olmadığını anladınız. Yarın bu koltukları
boşalttığınız zaman, eminim, bugün belediye
başkanlarının başına gelenlerin büyük bir
kısmı sizler için de varit olacaktır. Eyvahın hiçbir
anlamı yok.
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) Hadi, sen işine bak!
HALUK PEKŞEN (Devamla)
Ben işime bakıyorum, siz keşke işinizi yapsanız. Siz
işinizi yapsaydınız, bu ülkede yasalar işleseydi, Anayasa,
anayasal düzen işleseydi bu ülke, bugün bu ağır koşullar
altına sizin sayenizde girmezdi. İşinizi
yapmadığınız için Türkiye bugün bu ağır
koşullar içerisindedir. Bizim gündeme getirdiklerimizi... Bu ülkenin
sorunlarını Parlamento gündemine
taşıdığımız zaman siz keşke talimatlara
değil, yasalara, anayasal düzene uymuş olsaydınız bugün
Türkiye, bu ağır bedelleri ödememiş olurdu.
Bu ağır bedellerin
içerisinde Anayasa Mahkemesinin Başkanını ve o üyelerin
tamamını da 80 milyonun vicdanına şikâyet ediyorum. Bu 80
milyonun vicdanında bu Anayasa Mahkemesi Başkanının
çıkıp da bu halkın vicdanına söyleyeceği bir tek
cümlesi varsa onu da duymak isterim. Bir Anayasa Mahkemesi Başkanı
düşünün ki OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin hiçbiri bu toplumun
vicdanında hak ettiği bir yer bulamamasına rağmen hâlâ o
koltukta oturabiliyor. Bence burada asıl hesap vermesi gereken de o
Anayasa Mahkemesinin Başkanıdır. Ama burada söylediğim bir
sözü bir kez daha hatırlatayım: Yüce Divan yalnızca siyasetçiler
için, bürokratlar için değildir, Anayasa Mahkemesi başkanları
içindir de. Bir gün o Anayasa Mahkemesi Başkanının, Yüce Divan
merdivenlerini çıkarıp o yukarıdaki koltuğunda
oturduğunu ama alnından boncuk boncuk terler geldiğinde de
buranın hesabını vereceğini unutmamasını isterim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Pekşen.
Adalet ve Kalkınma
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.
İç Tüzükün 37nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Bolu Milletvekili Ali Ercoşkunun, (2/713) esas
numaralı Kültür Bakanlığı Döner Sermaye Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/108)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/713) esas
numaralı Kanun Teklifimin, İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini
arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Ercoşkun
Bolu
BAŞKAN Önerge üzerinde Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Coşkun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İç Tüzük değişikliğinden
sonra kullandığımız bir hak için
karşınızdayım. Yani, bildiğiniz gibi, geçtiğimiz
dönem İç Tüzük 37yle alakalı bir hak, tabiri caizse
gasbedilmişti diyebilirim. Ama, bu dönem, milletvekillerimizin gerek kendi
bölgelerinde, illerinde gerekse Türkiye genelini ilgilendiren konularda kanun
teklifi verebilmesi ve bu konudaki görüşlerini aktarabilmesi için önemli
bir icraatı, inşallah, bu süreçte kullanmaya gayret edeceğiz.
Bildiğiniz gibi, Kültür Bakanlığı
Döner Sermaye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
bir kanun teklifi bu.
Bu teklifin temelinde, Kültür Bakanlığı
Döner Sermaye Kanununun 9uncu maddesine bir fıkra eklenmesini teklif
ediyoruz. Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğünün hukuk
hizmetlerinin yürütülmesiyle avukatlık vekâlet ücretlerinin ödenmesinde
26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamında Kamu
İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin
Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname hükümleri
uygulanır maddesi.
Yani, 659 sayılı
Genel Bütçe Kapsamındaki Kanun Teklifinde belirtilmeyen Döner Sermaye
Kanunundaki bu hükümler işletilerek, burada o kurumda çalışan
avukatların bazı haklardan faydalanabilmesini teklif ediyoruz Tanju
Bey, siz de avukat olarak meslektaşlarınızla ilgili bu konuyu
iyi bilirsiniz. Bu sayede, açıkçası, Türkiye genelindeki bütün
kurumlarda yaşanan bazı sıkıntıların
giderilmesini bu manada öneriyoruz. Tabii, bu önerimiz, benim şahsî
önerim, çeşitli milletvekili arkadaşlarım tarafından da bu
noktada destekleniyor ama Genel Kurulun takdiriyle neticelenmiş olacak.
Ben sözü çok fazla uzatmak
istemiyorum çünkü tek maddelik bir değişiklik bu ve bu tek maddelik
değişiklikle birlikte eğer Genel Kurul takdir ederse
değişikliğin gündeme alınmasını bu vesileyle
teklif etmiş oluyorum.
Bolu
açısından geçtiğimiz haftada bazı üzücü vefatlar söz konusu
oldu, bunu da buradan belirtmek istiyorum çünkü Boluspor
fırtınası olarak bilinen ve şanlı Boluspor
forması yanında gerek Ümit Millî Takımı gerekse de A Millî
Takım formasını taşıyan Çetiner Erdoğan vefat
etti. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Gene, Şoförler Odası
Başkanımız Sayın Nihat Alpat Öztürk ve Yukarı
Çarşı esnaflarından Adnan Varlık da vefat ettiler bu hafta.
Bolu için önemli şahsiyetlerdi. Allahtan rahmet diliyorum, kalanlarına
sabırlar diliyorum.
Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ret
oyu kullanacaklar.
LEVENT GÖK
(Ankara) Ali Bey, biz kabul ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Ercoşkun.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Bu
nasıl iş?
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, çok ibretlik.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ali
Beye bir güvensizlik mi var arkadaşlar?
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Yok, alakası yok, demokrasinin gereği.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkunun doğrudan gündeme alınma önergesini AK PARTİ
Grubunun reddetmesine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, İç Tüzüke göre değerlendirme yapan
arkadaşımız, AK PARTİ Grubuna mensup bir milletvekili
arkadaşımız. Getirdiği konuyu biz de uygun gördük, kanun
teklifinin görüşülmesi, sıraya alınması
bakımından Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekledik ama AK PARTİ
Grubuna mensup bir arkadaşımızın verdiği kanun
teklifine AK PARTİ Grubunun hayır demesini anlamış
değiliz; bu nasıl bir iştir, ne oluyor?
BAŞKAN - Sayın
Bostancı izah edecek sanırım.
24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Ankara Milletvekili Levent Gökün yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, Sayın Levent Göke ve
kafası karışık olan arkadaşlar varsa onlara
açıklamak için ve kayıtlara geçmesi için söz aldım.
İç Tüzük 37ye göre,
milletvekilleri kanun teklifinde bulunabiliyorlar. Bizim
yaklaşımımız, bu tip tekliflerin komisyonlarda müzakere
edilmesi ve Mecliste grubu bulunan bütün parti sözcülerinin müzakereleri
neticesinde tekemmül ederek Meclise gelmesi istikametinde. Daha çok, burada
yaşanan, 37 marifetiyle kıymetli vekillerimizin sözlerini ve
tekliflerini kamuoyuna duyurmasıdır. Sağlıklı kanun
yapma tekniği bakımından komisyonlardan geçmesini gerekli
gördüğümüz için kategorik olarak 37ye karşıyız.
Teşekkürler.
BAŞKAN Peki.
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, Sayın Naci Bostancı konuşurken Kafası
karışık. gibi bir söz etti, sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hiçbir sataşma yok. Sayın Başkanım, hiçbir
sataşma yok. Ne olduğunu anlayamadık
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, benim kafam çok berrak, ben ne dediğimi
biliyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Ama Anlayamadım. dedi, ben de anlatmak için dedim.
LEVENT GÖK (Ankara) Üzüldüm
yani bu açıklamadan dolayı.
BAŞKAN Sayın Gök,
burada bir sataşma yok ama.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Hiçbir sataşma yok.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama
efendim, Kafası karışık. demek suretiyle yani benim
anlattığımın gerçek olmadığını ifade
etmeye çalışıyor.
BAŞKAN Size yerinizden
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, bu, ciddi bir sataşma. Bir Grup Başkan
Vekili olarak sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın
Başkanım.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkanım, hiçbir sataşma yok.
Anlayamadım. dedi, ben de anlamasına katkı yapmak için dedim,
ne var bunda?
LEVENT GÖK (Ankara) Ama
benim kafam karışık değil ki.
Lütfen, efendim, ciddi bir
sataşma.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Bu kadar yüksek bir alınganlık düzeyi olmaz.
LEVENT GÖK (Ankara) Bu, bir
alınganlığın ötesinde; Kafası
karışık., Ne söylediğini bilmeyen. anlamına gelir.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz konuşurken ne
söylediğimizi biliyoruz, ne anlattığımızı
biliyoruz ama kafası karışık olan, AK PARTİ Grubu.
İç Tüzük değişikliği yaparken 37nci maddede dediniz ki:
Her hafta bir siyasi partinin bir milletvekilinin verdiği kanun teklifi
görüşülsün. Peki, sizlerin oylarıyla geçti. Şimdi bir AK
PARTİ milletvekilinin hukukunu savunmak da bize düştü. Yani böyle bir
garip tecelli de herhâlde ilk defa Mecliste oluyor. Ama biz, biliyorsunuz,
yürüyüş yaptık -hak hukuk adalet derken- o sadece Cumhuriyet
Halk Partisinin yürüyüşü değildi, Cumhuriyet Halk Partisi tüm herkes
için yürümüştü. Şimdi de Bolu Milletvekilimiz Sayın Ali
Ercoşkunun hislerine tercüman oluyorum değerli
arkadaşlarım.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Yok, öyle bir şey yok.
LEVENT GÖK (Devamla) Biz
bir muhalefet partisi olarak AK PARTİ Grubuna mensup bir
arkadaşımızın verdiği kanun teklifinin öne
alınmasını kabul ediyoruz. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin böyle
bir kafa karışıklığı söz konusu değil, tam
tersine, arkadaşımızı destekliyoruz. Uygun bir öneri
getirdi öne alalım görüşelim bunu. Yani asıl böyle bir kafa
karışıklığı AKP Grubunda var, Sayın Naci
Bostancıda var. Ben de size sataşıyorum, herhâlde siz de bana
cevap verirsiniz. Bir AK PARTİli milletvekilinin verdiği kanun
teklifine hayır oyu veren AK PARTİ Grubunun bu durumunu anlamak da
mümkün değildir.
Şimdi, yani bir
milletvekili ne yapacak değerli arkadaşlarım? Milletvekiline
diyorsunuz ki siz: Bundan sonra kanun teklifi vermeyin. Komisyonlardan geçsin,
Hükûmetten gelsin. E, milletvekili ne? Değerli arkadaşlarım, AK
PARTİ Grubunda bir milletvekili bir kanun teklifi veremeyecek mi? Yani
yazıktır, günahtır. Milletvekillerinin böyle seviyesini yerlerde
süründürmenin bir âlemi var mı? Biz AK PARTİ Grubunun bu tutumunun
kayıtlara geçmesini istiyoruz Sayın Başkanım. Böyle bir
tablo kabul edilebilir değildir, kendi milletvekilinin verdiği bir
kanun teklifini dahi içine sindiremeyen bir AK PARTİ Grubunun Türkiye'ye
vereceği hiçbir hizmet de yoktur.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Gök.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Ben
sataştım efendim, Naci Bey'e sataştım.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Sayın Başkan
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Coşkun, Sayın Bostancı
Sayın Özcan,
hayırdır?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim,
müsaade ederseniz, kayıtlara geçmesi açısından söylemek
istiyorum.
Ben de Bolu Milletvekiliyim.
Bolu Milletvekilimiz Sayın Ali Ercoşkunun kanun teklifinin kendi
partili milletvekilleri tarafından reddedilmesinden sonra
telefonlarımız susmuyor. Ben kayıtlara geçmesi
açısından söylüyorum: Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkunu
kutluyorum. Ben de bir Bolu Milletvekili olarak bu kanun teklifine destek
verdim, kendisini yarı yolda bırakan AK PARTİ Grubunu da
huzurunuzda kınıyorum efendim. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Levent Gökün sataşma olarak addettiği
aynı kategoride söz istiyorum efendim. Kafa
karışıklığı.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sataştım Sayın Başkanım, sataştım, resmen
sataştım. Kabul ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Ercoşkun, siz
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Sayın Başkanım, ben sadece kayıtlara geçmesi için
söylüyorum.
BAŞKAN Buyurun, önce
sizi dinleyelim.
Sayın Bostancı, bir
saniye.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Benim vermiş olduğum kanun teklifi grubumuz tarafından
reddedilmiş değildir, sadece öne alınması reddedilmiştir.
BAŞKAN Peki,
teşekkürler.
Sayın Bostancı,
buyurun.
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara
Milletvekili Levent Gökün sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; burada
yaptığımız işin gerçek anlamını görmek
gerekir. Ali Bey biraz önce ifade etti. Biz teklifi reddetmedik, gündeme
alınmasını kabul etmedik.
LEVENT GÖK (Ankara) Teklif nerede
görüşülecek?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Milletvekilleri elbette kanun teklifi verirler, yeri ve zamanı
geldiğinde uygun görüşmeler yapılarak
Bu işin bir
mutfağı vardır, Levent Bey o mutfakta da çok
çalışmıştır, bilir. Dolayısıyla o mutfak
çalışmaları çerçevesinde bütün bu teklifler zaten
milletvekilleri marifetiyle gelir.
Şimdi Sayın Gök, AK PARTİli bir
milletvekilinin hakkını hukukunu korumak için söz
aldığını söyledi, gözlerimizi yaşarttı. Esasen,
sanki AK PARTİli milletvekilinin hakkını koruyormuş gibi
yaparak bunun üzerinden CHPnin propagandasını yaptı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) E herhâlde
siyaset budur yani.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Zaten sizler
de gördünüz, burada siyasi pozisyondan, o propaganda dilinden
bağımsız bir hak, hukuk ve adalet arama tarzındaki bir dile
şahsen ben rastlamadım. Buradaki arkadaşların kendileri de
Sayın Gökün sözlerinin hangi bağlama oturduğunu gayet iyi
takdir ederler.
Bizim yaklaşımımız şu: Bu
işler komisyonlarda görüşülürse kolektif bir şekilde çok daha
iyi bir tarzda tekemmül eder ve neticede o şekilde işler yürür.
Elbette arkadaşlarımız yine kanun teklifleri vereceklerdir. Öyle
milletvekillerinin -hangi partiden olursa olsun- herhangi bir şekilde
itibarlarının, iş yapma, görev yapma yollarının
yerlerde sürünmesi diye bir durum da söz konusu değildir. Bunları
açıklamak için söz aldım.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bostancı.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, tekrar
kayıtlara geçsin.
Sayın Bostancı şöyle ifade ediyor:
Biz kanun teklifini reddetmedik, gündeme alınmasını reddettik.
Yani kanun teklifinin görüşmesi nasıl gündeme alınacak? Yani bu
teklif, sayın milletvekilinin verdiği teklifin elbette gündeme
alınması için kabul edilmesi gerekiyor. Yani dolayısıyla
siz onu baştan bloke ediyorsunuz, baştan reddediyorsunuz. Yani burada
birbirimizi hiç kandırmaya gerek yoktur. Ben AK PARTİ Grubunun bu
tutumunun da Türkiyeye ibretlik bir vakıa olarak geçtiğini tekrar kayıtlar
altına aldırıyorum efendim.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Peki, teşekkürler Sayın Gök.
Sayın milletvekilleri, birleşime on
beş dakika ara veriyorum ve grup başkan vekillerini arkaya davet
ediyorum.
Kapanma Saati: 17.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ
(Bolu), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya
alınan Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Helal Akreditasyon Kurumu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı (1/886) ve Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 501)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sıraya alınan
Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Cezai
Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/483) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 124) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 124 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi, tasarının
tümü üzerinde görüşmelere başlayacağız.
Gruplar adına ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Mehmet Günala aittir.
Sayın Günal, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, Türkiye'nin içinden geçtiği bu kritik süreçte, bugün de
anlaşmasını imzaladığımız ülkelerle olan
ilişkilerimize ilave olarak terörle mücadele ve dış politika
konusundaki tutumumuz bellidir. Ben bu anlaşma vesilesiyle bu
hususların altını bir kez daha çizerek sizlerle bu meselelere
bakışımızı paylaşmak istiyorum. Biz çünkü hep
Önce ülkem ve milletim, sonra partim, sonra ben. anlayışı
içerisinde bu meselelere yaklaşıyoruz.
Kamuoyunda son günlerde
yaşanan gelişmelere ilişkin bazı tartışmalar
yaşanmakta, bazı öneriler getirilmekte, ancak bu çerçeveden
bakılmadığı zaman gelişmeleri anlamlandırmak ve
anlamak mümkün olmamaktadır. Özellikle içinde bulunduğumuz süreçte,
Türkiye'nin değişik bölgelerde
sıkıştırılması, sadece Irak ve Kerkükteki korsan
referandum süreci değil, Suriyede yaşananlar, bütün vesayet
savaşları çerçevesinde terör örgütlerinin üzerimize gönderilmesi,
geçtiğimiz süreçte yaşadığımız FETÖ darbe
teşebbüsünden sonra Türkiye'nin daha kritik bir konuma gelmesine neden
olmuştur. Bu kapsamda, son günlerde yine başka bir husus, Yunanistan
cephesinde adalarla ilgili yaşanan gelişmeler, Kıbrıs
meselesindeki gelişmeler dikkatimizi çeken hususlardır. Bu nedenle,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, içinden geçtiğimiz bu süreçte Türkiye
Cumhuriyeti devletine ve güvenlik güçlerimize dış politika ve terörle
mücadele konusundaki desteğimizi sürdürmeye devam edeceğimizi
baştan belirtmek istiyorum.
Sayın Genel
Başkanımız bugünkü grup konuşmasında da açık bir
şekilde belirtti ve özellikle Kerkükteki gelişmeler, bundan sonra
izlenmesi gereken yolla ilgili de somut önerilerde bulundu. Gerçekten de son
dönemde her taraftan sıkıştırılan ülkemiz, Kerkükteki
korsan referandum teşebbüsü sonrasında biraz daha, Batıdan da,
yine dediğim gibi, sıkıştırılmaya
başlandı. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. dedik.
Şimdi gelinen noktada yeni bir statünün oluşturulmaya
çalışıldığı görülüyor. Televizyon
programlarında izliyoruz, değişik yorumcular, siyasetçiler
Kerkükün statüsüyle ilgili önerilerde bulunuyorlar. Bazen de gariptir ki yüzde
paylaşımlarla yaklaşımları ortaya koyan siyasiler var.
Şimdi, buradan
çıkan sonuç
Şöyle bir şey öneriyorlar veya bir yerlerde bir
proje pişiriliyor. Kimisi yüzde 32 diyor, kimisi yüzde 33 diyor, 3e
bölelim, 4e bölelim. gibi bir şey söylüyorlar. Arkadaşlar, bu
oranların bu şekliyle tartışılması mevcut fiilî
durumun resmiyete dönüştürülmesi önerisidir. Bizim önce, Kerkükün
geçmişteki statüsüne uygun hâle getirilmesi yani 2003teki müdahaleden
Hatta daha önce, 1991 sonrası tapu kayıtlarının, oradaki
nüfus kayıtlarının yakıldığını
biliyoruz.
Şimdi, bu fiilî durumda
Herkesin aldığı alanı, oturalım,
paylaşalım. Buradan IŞİDi kovduk, peşmergeler
çıktı. demek doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü
oralar geçmişten bugüne Türkmen yurdudur. Bunu yeniden söylememize gerek
yok, nüfus kayıtlarında var, arşivlerde var, uluslararası
raporlarda var, elçiliklerin kendi merkezlerine gönderdikleri raporlarda var.
Yani neredeyse tamamına yakını Türkmen yurdu olan yerin
statüsünü belirlerken böyle afaki oranlarla Bunu kabul edelim. veya
Görüşelim. demek doğru değildir. Dolayısıyla
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Anlatmıyor musunuz bunlara?
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Bunları söylüyoruz, bugün de somut olarak önerdik. Tanju Bey, size de
söylüyorum. Yani geçen gün Öztürk Beyle de televizyondaydık, ona da
söyledim. Sayın Davutoğluna da söylüyoruz, Sayın Öztürk
Yılmaza da söylüyoruz; soruyorsan açıkça söyleyeyim, ikisine de
söyledik.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayret
yani
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Niye? Birisi Yüzde 33e bölelim, 3 tane. dedi, birisi Yüzde 32ye bölelim.
dedi. Derdimiz isim veya görüş tartışmak değil, Türkiyenin
bu dış politikasında, hep birlikte, siz de dâhil olmak üzere
Onun için isim vermeden konuşuyorum arkadaşlar.
Burada bu statünün kabulü
doğru değildir. Önce nüfus ve tapu kayıtlarıyla ilgili
hususların düzeltilmesi
Bunun için de net bir şekilde Sayın
Genel Başkanımız bugün önerilerde bulundu; burada bir komisyon
kurulmasını, nüfustaki kayıtlarla ilgili geçmişe dönük
incelemelerin yapılmasını, Kerkükten sürülenlerin, Türkmen
yurtlarından sürülenlerin tekrar oraya yerleştirilmesini,
normalleşme sonrasında bunun yaşanmasını söyledi. Ki
2007de bunların zaten
Şu andaki mevcut Irak Anayasasına göre
de, Merkezî Hükûmetin yaptığı düzenlemeye göre de çoktan
yapılması lazımdı bunun. Korsan referandumdan önce de
söyledik. 2007ye kadar bunların yapılması, nüfus hareketlerinin
düzenlenmesi gerekiyordu; tam tersi oldu, oradaki Türkmenler sürüldü ve
yerleştirildi.
Onun için, burada derdimiz
filanca şunu söyledi, bunu söyledi demek değil, bugün bu konuya
dikkat çekmek ve burada dikkatli olunması gerektiğini hem Hükûmet
yetkililerine hem devlet birimlerine hem de bütün siyasi kurumlara söylüyoruz.
Burada eski usule dönülmeden, normalleşme sağlanmadan ve o
kayıtlar düzenlenmeden fiilî durumun görüşülerek kabullenilmesi
doğru değildir diyoruz özet olarak ve bu konuda da dikkatli
olmamız gerekiyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Sen
partiye bir şey söylemedin ki, bana söyledin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Şimdi, buradaki statü sorunu süreç içerisinde yeniden
tartışılır ama bu normalleşme sağlanmadan
tartışılmaz. Birtakım şeyler yapılabilir,
diplomatik yollarla görüşmeler yapılabilir. Merkezî Hükûmetle daha
önce yapılan görüşmeler var, yeniden bu köşeye
sıkışmışlıktan kurtulup yeni bir sürecin
başlaması gerekir. Tabii, burada, bütün unsurların; Kürtlerin,
Türkmenlerin, Arapların, Süryanilerin, kim varsa haklarının
korunması, adil bir çözüm bulunması gerekir ama mevcut durumu
kabullenmek doğru değildir değerli arkadaşlar.
Suriye konusunda da burada
yaşanan çatışmalar devam ediyor. Zaman zaman, maalesef,
özellikle stratejik ortağımız olduğunu söyleyen ve
müttefiklik sözlerini sıkça gündeme getiren Amerika Birleşik
Devletlerinden ve bazı Batılı müttefiklerimizden ağza
alınmayacak şeyler duyuyoruz. Zaman zaman biraz çevirip toparlamaya
çalışıyorlar, tevil ediyorlar ama bugün geldiğimiz noktada,
maalesef, realiteye baktığımız zaman, bir anda
IŞİD diye bir şey çıkıyor, sonra yerleşiyor;
arkasından oraya PYD/PKKnın unsurları geliyor, bir anda tersine
dönüyor, bu sefer oradaki birimler elini kolunu sallayarak gidiyor,
diğerleri seyrediyor. Dolayısıyla, bu vesayet
savaşlarında asıl arkadaki güçleri görmemiz lazım.
Eğer Amerika Birleşik Devletleri gerçekten müttefikliği dikkate
alıyorsa bunun gereğini yapması lazım. Hem bir taraftan
tırlar dolusu silah vereceksiniz, öbür taraftan gelip Buradaki
referandumu sadece erteleyin. diyeceksiniz, İptal edin. demeyeceksiniz,
sonra da bir taraftan Amerikan birlikleri geçerken IŞİD seyredecek.
Buraya Demokratik Suriye Güçleri adı altında
yerleştireceksiniz, sonra da hiçbir şey olmamış gibi bize diplomatik
birtakım yorumlarla, sözcülerin açıklamasıyla yumuşatmaya
çalışacaksınız. Yok vize uygulamasından, başka
müeyyidelerden bahsedeceksiniz. Bunları yeniden bir dikkate almakta fayda
var. Eğer böyleyse bizim de oturup onlarla bu hususları konuşmamız
lazım. Müttefiklik hukukuna uygun davranmaları konusunda gerekli
uyarıları yapmak bizim görevimizdir. Buradan da bu hususları
belirtmeyi bir borç biliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
son haftalarda medyada da birtakım tartışmalara konu olan Ege
adalarıyla ilgili sorunda bazı gelişmeler yaşanıyor.
Türkiyenin güneydoğudaki birtakım tartışmalarından,
Suriyedeki, Iraktaki içinde bulunduğumuz durumdan faydalanarak
Yunanistanın silahlı kuvvetler mensuplarının, Genelkurmay
Başkanının, kuvvet komutanlarının, hatta son dönemde
Çiprasın kendisinin uçağa binerek oradaki tahriklere devam
ettiğini görüyoruz. Maalesef, Amerika Birleşik Devletleri
ziyaretinden sonra onların da bunları şımartarak
F16ların modernizasyonu ve yeni F16ların Yunanistana verilmesi
konusunda bir karar aldıklarını da izledik. Şu işe
bakın ki bir taraftan ipotek altına alınmış olan
Yunanistan bile -Avrupaya ekonomisini bırakmış, borç
batağı içerisinde- Egede bayrak gösterip bizi tahrik etmeye,
Başka bir cephe şu anda açılmaz. diye düşünerek,
buralarda fiilî durum yaratmaya çalışıyor. Kıbrısta
yaşananlardan sonra burada Yunanistanla ilgili gelişmeler konusunda
da Amerika Birleşik Devletleriyle yeniden bu hususların
görüşülmesinin, NATO kapsamında da bunların
değerlendirilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.
Çünkü, burada bir oldubittiye yol açılırsa ve bunlara gerekli
tepkiler gösterilmezse fiilî duruma dönüşüyor ve o adalara şu anda
sivil yerleşimler sağlanıyor ve her seferinde de tatbikat
adı altında oralardan bazı görüntüleri, hatta Yunanistanın
Genelkurmay Başkanlığı dâhil resmî web sitesinde
paylaşarak bunları bize dayatmaya çalışıyor.
Türk milleti bunların
üstesinden gelecek güçtedir, biz Türk Silahlı Kuvvetlerimize güveniyoruz.
Onların yıpratılmasına da asla müsaade edilmemesi
gerektiğini
Hele böylesine hassas birkaç cephede birden mücadele
verilirken, bir taraftan terörle mücadele, bir taraftan Suriyede operasyonun
devam etmesi, sonrasında Irakta yaşanan gelişmelere
baktığımız zaman, bu hususları, toptancı bir
yaklaşımla, millî bir dış politika çerçevesinde ele almak
gerektiğini düşünüyoruz.
İnşallah, bu
konularda Amerika Birleşik Devletleri de tutumunu gözden geçirir.
Yapılacak çalışmalarda eğer Türkiyeyle uzun süreli bir
ilişki içerisinde olmak istiyorlarsa bu ikircikli tutumu
bırakıp, samimi bir şekilde oturup görüşmelerinde fayda
vardır, aksi takdirde sadece vize yaptırımlarıyla falan bu
işlerin çözülmesi mümkün değildir. Öncelikle bunları
hatırlatmak gerekir ama onların pek niyeti yok gibi görünüyor; önceki
gün yapılan açıklamalar, Büyükelçiliğin açıklamaları
Bugün Sayın Genel Başkanımız net bir şekilde, biraz da
ironik bir şekilde bu konulara değindi. Bizlere düşen, burada bu
tip çalışmalarda kamuoyunu aydınlatmak, Türkiyenin
çıkarları için hep birlikte -iktidarıyla muhalefetiyle- hareket
etmektir, eğer bir duruş gerekiyorsa onu da göstermeye
hazırız diyoruz. İnşallah, bundan sonraki
çalışmalarda bunlar dikkate alınır, topyekûn bir millî
politika izlemek üzere Meclisimiz bu konularda bilgilendirilir ve ortak bir
tutum geliştirilir diyorum.
Bizim de Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bu üslup, bu tutum sürdürüldüğü sürece, terörle mücadele
edildiği sürece ve Türkiyenin çıkarları için mücadele
edildiği sürece destek olmaya devam edeceğimizi söylüyorum.
Anlaşmanın
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Günal.
Buyurunuz.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkanım, hatip konuşmasında ismimi zikrederek
Kerkük konusunda kafamızın karışık olduğunu
söylemiştir. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O
demindi, ben söylemedim, onu başkası söylemişti.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hatip
ismimi de zikrederek bunu söylemiştir.
BAŞKAN Peki, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, ben öyle bir şey söylemedim.
BAŞKAN Bir
açıklasın bakalım.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Hayır, kafa karışıklığı diye bir şey
söylemedim yani öyle bir şey söylemedim. İsim sordu, ben de Öztürk
Yılmaz dedim.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Antalya Milletvekili
Mehmet Günalın 124 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli hatip -ki
kendisini çok sever, sayarım- Kerkükle ilgili benim itiraz etmediğim
değerlendirmelerini sıralarken bana da bulunduğum yerden Kerkük
konusunda bizlerin de kafasının karışık olduğunu
söyledi. Şunu Genel Kurulun bilmesi gerekiyor: Herhâlde Kerkük konusunda,
Irak konusunda, Orta Doğu politikaları konusunda kafası
karışık olmayan tek parti biziz. (CHP sıralarından
alkışlar) Biz öteden beri söylüyoruz, hem Suriyenin hem Irakın
toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu ifade ediyoruz, Irakın ve
Suriyenin bölünmemesi gerektiğini ifade ediyoruz, bunu her ortamda
paylaşıyoruz ama değerli hatip bunu söylerken ben aslında
değerli hatibin kafasının karışık olduğunu
düşünüyorum. Neden bunu söylüyorum? Çünkü son zamanlarda hemen hemen her
politikasına destek verdiği AK PARTİnin Orta Doğu ve Irak
politikaları konusunda başından itibaren tutarsız eylem ve
söylemler içerisinde olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Değerli Hatip, bunlar,
daha yakın zamana kadar Orta Doğuyu bu hâle getiren, Irakı ve
Suriyeyi bu hâle getiren Büyük Orta Doğu Projesinin eş
başkanı olduklarını açıkça ifade eden parti; bunu
defalarca Genel Başkanları söyledi. Şu anda da Irak ve Suriye
konusunda yine kafaları karışık; ne yaptıklarını
bilmiyorlar, ne yapmaları gerektiğini de bilmiyorlar.
ERKAN AYDIN (Bursa) Kandırılıyorlar.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Artık son zamanlarda ne söylediklerini de bilmiyorlar. Eminim sizi de en
az benim kadar rencide etmiştir Sayın Cumhurbaşkanının
Türkçülük yapmayın. şeklindeki eleştirisi.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz düzelteyim çünkü her
tarafı yanlış oldu. Yani aslında ben demedim ama çok
kısa
BAŞKAN Buyurun,
buyurun, hiç açıklama yapmanıza gerek yok, sataştı.
Buyurun.
6.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim.
Galiba konuşma
ihtiyacı hissetti Tanju Bey, onun için
Ben ona hiçbir şey
söylemedim, baştan bir kere söyleyeyim. Sadece sordu, İsim söyle.
dedi, ben de iki tane isim verdim.
Şimdi söylüyorum bir
daha, Kafa karışık. falan demedim; çok net, kafanız
karışık değil. Öztürk Bey Yüzde 32, 32, 32 bölelim; yüzde
4ünü de Hristiyanlara verelim. dedi, benim de olduğum televizyon
programında söyledi. Benim öbür söylediğim de, Sayın Ahmet
Davutoğlu da -onu da söylüyorum- Yüzde 33, 33, 33 bölelim. dedi. Ben de
diyorum ki: Böyle bir şey kabul edilemez.
Bu kafa
karışıklığı. falan demedim, doğrudan
söylüyorum. Böyle bir şey kabul edilemez çünkü bu, mevcut statünün
kabulüdür. dedim. Siz sorunca söyledim. Ben isimleri önemsemiyorum. dedim.
Niye? Burada bir şey var, eğer bir proje varsa,
dışarının projesi, bunu kim seslendirirse seslendirsin biz
buna karşı çıkarız. Niye? Çünkü o zaman Bu yaşanan fiilî
durum. Efendim, işte, geriye doğru Barzani kaçıyor. Yok,
Talabani gitti, bilmem ne oldu. deyip bizi fiilî bir şeye razı
ediyorlar demektir. Bunu kim söylerse biz buna karşı
çıkarız. Dolayısıyla, ben söylemedim, siz sorunca Sizin
partiden de var. deyip Öztürk Beyin adını
Kafa
karışık falan demedim, kafası netti. Ha, sordum ben de
Bunu kabul mü edeceğiz? Hayır. dedi. Onun üzerine televizyonda
tartışmayı kestik.
Şunu söylüyorum: Bunun
kabul edilebilir olmadığını hepimizin savunması
lazım; Türkmenlerin statüsü orada yeniden belirlenip nüfus hareketleri
düzeltilmeden, normalleşme sağlanmadan, tapu kayıtları
yerine getirilip kendi sürüldükleri topraklara yerleştirilmeden Kerkükte
bir statünün tartışılması doğru değildir diyoruz.
Bundan daha net bir görüş olamaz. Ha, varsa arkadaşların
farklı görüşü
Demin sizin de dediğiniz gibi, hemşehriniz,
milletvekiliniz başka bir şey söylüyor, siz söylüyorsunuz, herkes
söyleyebiliyor. Ha, partiniz adına eğer Öztürk Beyin
söylediğinden farklı bir şey varsa onu dinlemekten memnun
olurum. Ben diyorum ki: Partiyle alakası yok bu işin, bizim
partimizin de üstünde millî bir meseledir Kerkük meselesi. Kerkük Türk
yurdudur, oranın normalleşmesi sağlanmadan burada bir statü
tartışılmamalıdır diyorum.
Kafanız
karışık değil, çok net, bir daha söylemiş olayım.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Günal.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/483) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 124) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına ikinci
konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika, buyurun.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben öncelikle,
konuşmama başlamadan önce, hâlen cezaevinde rehin tutulan Eş
Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ,
Abdullah Zeydan, İdris Baluken, Burcu Çelik, Selma Irmak, Çağlar
Demirel, Ferhat Encu ve Gülser Yıldırımı sevgiyle ve
saygıyla selamlamak istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar) Üç yüz elli beş gündür özgürlüklerinden yoksunlar, tam
üç yüz elli beş gün; 4 Kasımda bir yılını dolduracak
bu arkadaşlarımız. Niye sadece onları söyledim? Cezaevinde
şu anda milletvekili olmayıp yine rehin durumda olan belediye eş
başkanlarını unutmadım tabii. Sevgili Gülten
Kışanakın, Sevgili Bekir Kayanın, Nurhayat Altunun,
Belkıza Epözdemirin, Tuncer Bakırhanın, 85 belediye eş
başkanının da hâlâ cezaevinde olduğunu ve onları da
saygıyla ve sevgiyle selamladığımı buradan ifade etmek
istiyorum.
Niye buradan başladım? Doğrusu, biz
arkadaşlarımızı tek bir an unutmadık, unutmamız
asla söz konusu değil. Bir yandan bu 4 Kasım darbesine
karşı sözümüzü söylerken, mücadelemizi yükseltirken diğer yandan
da örgütlenmemizi, çalışmalarımızı, bu faşizm
uygulamalarına karşı demokratik siyaseti ilerletmeyi de bir
hedef olarak önümüze koyduk.
Emin olun şu anda sıralar boş,
özellikle iktidar partisi sıraları bomboş. Bu, bugün mü böyle?
Hayır, değil, her zaman böyleydi. Bu bir alışkanlık
hâline dönüştü çünkü Meclisten bir şey beklemediklerinin, buranın
sadece istenilen yasaları çıkaran, istenildiğinde oy veren,
tartışmalara dâhil olmayan ve aslında tek adam rejiminin
artık yürürlükte olduğunun aynı zamanda ilanıdır. 4
Kasım bunun başlangıcıydı.
4 Kasımdan önceye gidersek, 1 Kasımdı
aslında. 1 Kasım Seçimleri Türkiyede demokrasiden
vazgeçildiğinin ilanıydı. Türkiye tarihinde ilk kez 1 Kasım
Seçimi gibi bir seçim yapıldı. Tek başına iktidar olamayan
AK PARTİ, her türlü hukuk dışı yöntemi kullanarak kendini
iktidar yaptırdı ve yeri gelince de Halk beni seçti. diyor.
Nasıl seçti, buradan çok tartıştık, çok konuştuk, onu
başka konuşmalarımızda yine ifade edeceğiz ama emin
olun ki bugün birçok analizci, birçok bilim insanı, birçok hukukçu, birçok
siyasetçi Halkların Demokratik Partisinin dün söylediklerinin bugün
gerçekleştiğini görüyor, yarın sizler de göreceksiniz. Biz
burada konuşuyoruz, belki dinleyen yok ama halk bizi duyuyor, halk
dinliyor. Biz her felaketi, her olumsuzluğu, her
yaşatılanın yarın nelere mal olacağını
buradan dilimiz döndüğünce, süremiz yettiğince ifade etmeye
çalıştık. 20 Mayısta dokunulmazlıklar
kaldırılınca Halk iradesine darbe yapıyorsunuz. dedik,
Bu Parlamentonun saygınlığı, itibarı ve demokratik
ölçüsü kalmaz. dedik ve bugün aynen onu yaşıyoruz. Parlamentonun
üyeleri eksik, Anayasa değişikliği yapıldı, oylama
yapıldı burada. Hem de burada -geçenlerde ilgimi çekti- hâlâ
stenografların önünde Selahattin Demirtaşın resmi var. Figen
Yüksekdağıın yok belki, düşürüldü ama tutuklu
milletvekillerinin resimleri var, listede isimleri var, her seferinde okunuyor
ve kendileri burada oy kullanamıyor çünkü rehin durumdalar ve Meclis
Başkanı hiçbir beis görmeden, hiç rahatsız olmadan Eş Genel
Başkanımız Sayın Demirtaşın mektubuna, talebine
Sizi yasama dokunulmazlığından alıkoymuyoruz ki, siz
katılabilirsiniz. diyor. Ya, komik ama komik de değil aynı
zamanda, trajik. Dünyadan haberi yok. Kendisine verilen talimatları
harfiyen yerine getireceğim diye kendi bakanıyla, mevzuatıyla,
Meclis İç Tüzüküyle çelişen bir Meclis Başkanının
yazışmalarından sadece bir örnek.
4 Kasım darbesinden önce de belediyelere kayyum
atanmıştı, hatırlarsınız. Öncesinde başlayan
ve sonrasında devam eden bir süreç vardı. Kürdistan illerinde
DBPnin, Demokratik Bölgeler Partisinin 85 belediyesine -çok az sayı
kaldı- kayyum atandı. Kayyumu buraya getirdi iktidar partisi,
geçmedi. Tepki karşısında Biz geri çekiyoruz. dediler ama
götürüp kanun hükmünde kararnameyle kayyum sistemini getirdiler ve belediyelere
kayyum atamakla yetinmediler, belediye eş başkanlarının
tümünü siyasi sebeplerle, kendi ajandalarına uygun olarak cezaevine
kapattılar. Ne oldu? Halk iradesi bir yandan yerel yönetimlerde tasfiye
edildi, bir yandan genel seçimler sonucu Parlamentoya gelen milletvekillerinin
önce tutuklanması, sonra yargılanması, sonra da
milletvekilliklerinin düşürülmesi süreci harfiyen yol haritasına göre
işletiliyor.
Peki, niye sadece HDP milletvekilleri? Şu anda
Enis Berberoğlunu atlayamıyorum tabii, kendisi de hâlâ cezaevinde,
sonrasında alındı. Ama biz bunu da söylemiştik ve Söylemiştik.
demekten de hayâ ediyoruz gerçekten. Bugünlerin geleceğini görüyorduk. HDP
milletvekillerinin dosya sayıları son bir ay içinde,
tartışmalarla birlikte, yüzde 500 oranında
artırıldı. Savcılıklara talimatlar verildi, illere
talimatlar verildi, son gün fezlekelerimiz geldi, son gün. Hem de nasıl
fezlekeler? Hepsi muhalefet etmek suçu, iktidara söz söylemek, iktidarı
eleştirmek, iktidarın yanlışlarını söylemek,
ezberleri bozacak açıklamalarda bulunmak. Biz buraya iktidarı
alkışlamaya gelmedik, biz buraya yanlışların
altına imza koymaya gelmedik. Halk bizi seçtiğinde, biz gerçekten
ülkenin demokratikleşmesi, hak ve özgürlüklerin tesisi ve Türkiye'de
herkesin barış ve huzur içinde yaşayabileceği bir Türkiye
için geldik. Gerçekleri söylemekten kaçınırsak kendimize olan
saygımızı yitiririz, biz, biz olmaktan çıkarız. HDP,
tam da bu. Diğer partilerin fezlekeleri gelmedi, onlara yeni fezlekeler
gelmedi.
Bu istatistikleri burada okuduğum için bir daha
okumayacağım. Niye? Bir tek suç işleyen -tırnak içinde tabii-
HDP'ye mensup milletvekilleri mi? Biz, suç filan işlemediğimizi
biliyoruz. Ben arkadaşların tümünün dosyasını -kendimin de
dâhil olmak üzere- biliyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğü
kapsamında yargılanıyoruz. 10 Ekim katliamıyla ilgili
burada hiç konuşmamışsam on defa konuşmuşum, benim
hakkımda devam eden 10 Ekim davasıyla ilgili yargılama var.
Neymiş? Basın açıklamasında konuşmuşum. Ne yasama
sorumsuzluğunu dinliyorlar ne kürsü dokunulmazlığını
ne milletvekillerinin hak ve ödevlerini. Yargı korkuyor, yargı
baskı altında, yargı direnemiyor çünkü herkesin olduğu gibi
onların başında da Demoklesin kılıcı gibi ihraç
edilme, işten atılma, tutuklanma, disiplin soruşturması
görme gibi bir dolu tehdit var. Tehditle HDP milletvekillerine ceza verilerek
kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. İşte, bu nedenle
hukuk devleti olmak, hukuk devleti olma iddiası o kadar kolay değil;
bunun gerekleri vardır, bunun gereklerinin yapılması lazım.
Şimdi, gelelim günümüzün sorusuna: 16 Nisan
Anayasa değişikliğinde bu ülkede tek adam rejimi oylandı,
diktatörlük oylandı, faşizm oylandı; bütün yetkiler bir
kişiye verilsin mi, verilmesin mi
Yani halka şu dendi: Bizim her
dediğimizi artık, bundan sonra kabul edeceksiniz; evet mi, hayır
mı? Ve birçok hileyle, birçok yolsuzlukla, YSKnın bile işin
içine dâhil olmasıyla 16 Nisanda büyük şehirleri kaybeden iktidar
partisi nasıl bir hikmetse referandumda evet oyu
çıkarttırdı. Hâlbuki Türkiye istatistiklerine göre
İstanbulu kaybeden salt çoğunluğu almaz ama burada
karşımızda böyle bir tablo oluştu.
Şimdi, bugünlerde ne
tartışıyoruz? Belediye başkanlarının
istifası. Eyvah eyvah, bütün Türkiye durmuş Gökçek ne zaman istifa
edecek? Topbaş etti, Niğde edecek mi, Bursa edecek mi, edecekse ne
zaman edecek? Gündem bu çünkü bomba gibi düştü. Şimdi, bu, gerçekten
kimseyi ilgilendirmiyor mu? Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanının, milyonlarca oyla seçilen bir Belediye
Başkanının istifa ettirilmesi bu kadar önemsiz mi? Tabii, burada
ne Topbaşın ne Gökçekin ne Niğde Belediye
Başkanının ne de Bursanın avukatı falan da
değilim ha, hiç umurumda da değil o anlamda. Ben ilkesel
konuşuyorum, ilkelerle konuşuyorum. Dün, kayyum atanmasına
sessiz kalanlar, belediye eş başkanlarının kelepçeli
cezaevine kapatılmasına sessiz kalanlar, bugün çıkmış
diyorlar ki: Ya, onlar halk iradesiyle geldi. İşte böyle bir
ayrımcılığa, böyle bir çifte standarda da girmiyoruz. Biz
diyoruz ki: Kayyum atanması, nasıl halk iradesine bir darbeyse,
demokratik bir hukuk devletinde olmaması gerekiyorsa bu şekilde, tek
bir kişinin talebiyle, emriyle ve talimatıyla, hele hele gerekçeleri
halktan gizlenerek, siyasi partilerden gizlenerek istifa ettirilmesi de
demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemezdir.
Peki, ne tartışılıyor gerçekten?
Şu anda, bir yanda karakola dönüşen belediyeler var, kayyum
atananlar; diğer yanda AKPnin, daha doğrusu, AKP Genel
Başkanı Erdoğanın bir listesi var: İstifa edecek
belediye başkanları listesi. Gelin, mevzuata bakalım. Ne diyor
mevzuat? İçişleri Bakanlığı müfettişleri ne
iş yapar? Belediyeleri denetler; yolsuzluklarını,
usulsüzlüklerini denetlemekle yükümlü. İçişleri
Bakanlığı denetledi mi bu belediyeleri? Hayır, öyle bir
şey duymadık.
Parti etiği, parti ilkeleri
Doğru, bir
siyasi parti kendi üyelerine yönelik disiplin soruşturması açabilir.
Kurallara karşı gelmiştir, disiplin soruşturması açar,
gerekli cezalandırmalar verilebilir. Diğer yandan başka ne
yapılabilir? Bir ceza soruşturması yapılabilir. Belediye
başkanı herkes gibi suç ve cezadan muaf değildir, onlar da
yargı önünde hesap verebilirler suç işlemişlerse. Bunun görev
yeri de, sorumluluk yetkisi de tabii ki savcılardadır,
yargıdadır.
Şimdi, ortada suç var mı, yok mu,
bilmiyoruz; ortada bir disiplin soruşturması var mı, yok mu,
bunu da bilmiyoruz. İçişleri Bakanlığı gerçekten bu belediyelere
ilişkin bir soruşturma yürüttü de bunun sonucunda bir rapor var
mı, bunu da bilmiyoruz. Biz bilmiyoruz derken ben 80 milyon adına
bilmiyoruz diyorum. Birçok kulis bilgisi, sağda solda
tartışmalar var tabii ki, açıkça yapılan suçlamalar da var,
parsel parsel satışlar da var. Başbakan
yardımcısı kendi belediye başkanına dedi ki:
Ankarayı parsel parsel sattın. ve bunun üzerine gidilmedi. 2
belediye başkanı örneği vereyim, Melih Gökçek çeyrek
asırdır bu ilde belediye başkanı. Halk şikâyet
ettiği için mi istifa ettiriliyor? Hayır, hiç öyle bir şey yok;
halk kimin umurunda. Tümüyle AKPnin bir acelesi var, bir şey inşa
ediyorlar; bu inşa edilen şey de faşizmi tahkim etmek, tek adam
rejimini oturtmak. Peki, nedir? Gerçekten, Melih Gökçek haftalardır
Beştepede ne konuşuyor? Eminim, iktidar partisi milletvekillerinin
hepsi de bilmiyordur, yönetim kadrosunda olanlar belki bilirler. Melih Gökçek
neyin hazırlığını yapıyor? Bu arada istifa
etmeden önce acaba suçlarını örtmek için ona zaman mı
tanınıyor? Evrakları mı düzeltiyor? Ne yapıyor Melih
Gökçek, direniyor mu, direnmiyor mu? Direnmiyorsa ne pazarlığı
var Beştepeyle arasında; çok çıplak söylüyorum, açık
yüreklilikle söylüyorum. Ne konuştular Erdoğanla?
Karşılıklı ellerinde ne var? Halk soruyor, ben halk
adına soruyorum. Niye bu kadar uzun sürdü? Bunlar yok, yanıt yok.
Efendim, şimdi, Gökçek işte
vedalaşacakmış da, bavullarını topluyormuş da
Her gün ana haber bültenlerinde -Türkiyenin hiçbir problemi yok- Tablosunu
indiriyor., yok, Çekmecesini boşaltıyor., Topbaş aniden
işte istifa etti. bu işin artık gırgırı bile
yapılıyor. Peki, nedir bu gerçekten? Bu doğru mudur? Bir parti
kendi milyonlarca oy almış belediye başkanını benim iç
hukukumdur diye görevden alıp halka hesap vermemeli mi? Halka hesap
vereceksiniz. Siz Kadir Topbaşı, Melih Gökçeki ya da diğer
sıradaki belediye başkanlarını neden istifa
ettirdiğinizi, zorla ayrıca
İstifa gönüllü bir müessesedir,
istifa öyle
Ben sana istifa et. diyorum deyince azildir o. Görevden
atamıyor seçimle gelmiş. Görevden atılmanın yolları
bellidir; suç olmalı, İçişleri Bakanlığı rapor
vermeli ya da kayyum atanmalı. Bunun hukuki yolları belli. Hiçbir
hukuki kılıfı yok, hiçbir siyasi kılıfı da yok,
hiçbir açıklama yapılmıyor. Yollarımızı
ayırıyoruz
Yarın öbür gün başka makamlarda görev
yapacaklar. Peki, biz bunları öğrenemeyecek miyiz? Yirmi dört
yıldır belediye başkanlığı yapmış bir
şahsın istifa gerekçelerini halkın bilmek hakkı yok mu?
Tabii ki var. Tabii ki halka hesap vermektir siyaset kurumunun temel
unsurlarından bir tanesi. Peki, savcılıklar suç varsa niye
duruyor hâlâ? Niye Bekir Kayayı, Gültan Kışanakı,
Fırat Anlıyı bir gece yarısı operasyonla
gözaltına alıyor da, Melih Gökçekin ne ayrıcalığı
var ya da Kadir Topbaşın? Eğer suç varsa
İtham etmiyorum.
Peki, bunların hiçbiri yoksa, biat mı etmediler, neye biat etmediler?
Acaba kanunsuz bir emir mi var? Şimdi, bütün bu soruları, yüzlerce
soruyu ortaya atabilirim, halk adına bunları ortaya atabiliriz ve
bunlar haklı sorulardır ve bu konuda iktidardan gerçekten cevap
bekliyoruz. İstifa ettirmek demokratik etik değerlere uygun mudur
değil midir? Sırada kim var biliyor musunuz? Milletvekilleri var.
Belediye başkanlarından sonra -bakalım kaç belediye
başkanı istifa ettirilecek- AKP grubuna diyecekler ki: Senin, senin,
senin ben istifa etmeni istiyorum. Başkanlık Divanı da ben de,
istifanı kabul ettim, dokunulmazlığın da kalktı, hadi
güle güle. Artık, cezaevine mi gider, başka bir suçlamayla mı
karşılaşır onu bilmiyoruz. Biz bunu söylemiştik.
dedirtmeyin bize. Gerçekten, siyaset böyle yürümez.
Şimdi bakanlar
tartışılıyor, zaten istenildiği zaman
değiştiriliyor. Bu yönetmek değil, bu ancak dikta rejimlerinde
uygulanabilecek bir yöntemdir. Zaten bence Erdoğan şunu derse ki,
demiş sanırım yani emin olmadığım için
sanırım diyorum Ya, siz 16 Nisanda bana yetki vermediniz mi? E, ben
yaparım. Böyle bir şey olabilir mi? Başkan olmak, halkın
tümünü bir kalemde silmek hakkı verir mi; belediye
başkanlarını, halk iradesini, milletvekillerini, sivil toplumu,
herkesi, kendisine karşı olan herkesi bir kalemde silme
hakkını verir mi? Tabii ki vermez.
Şimdi, kamuoyuna açıklama yapmak
zorundasınız ve ne yaptıklarını gerçekten biz
öğrenmek istiyoruz, kamuoyu bunu öğrenmek istiyor. İşin
magazin kısmını geçelim, işin bavul toplama bölümünü
geçelim, şu anda milyonlarca insanın merak ettiği soru: Benim
belediye başkanım niye istifa ediyor? Çok sevdiğinden falan
değil ha, Melih Gökçek çok iyi belediye başkanı olduğundan
da değil. Hani, ben, dedim ya, onların savunmasını
yapmıyorum. Ben demokratik bir hukuk devletinde olması gereken
ilkeleri soruyorum ve son sorum: Gerçekten, parsel parsel sattılar, size
vermediler mi, o yüzden mi istifa ettiriyorsunuz yoksa bir şeyler istediniz
de yapmadılar mı? Ne istediniz de yapmadılar? Bunu
açıklayın. Eğer FETÖcülükle suçluyorsanız istifa
isteyemezsiniz, savcılar göreve gelir. Savcı gelir, gereğini
yapar. Ne istediniz de vermediler? Niye istifa ettiriyorsunuz? Bu konuda
kamuoyu adına sizlere soruyorum ve yanıt bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
konuşmacı yaptığı konuşmada belediye
başkanlarının istifa etme süreçlerine ilişkin partimizi
suçlayıcı, töhmet altında bırakıcı ifadeler
kullanmıştır. Bu çerçevede, 69a göre
BAŞKAN Buyurun.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın 124 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; AK PARTİ, on beş
yıldan bu yana iktidarda, halkın üzerine kalemle çizgi çektiği
için değil, her zaman halkı, onun eğilimlerini, beklentilerini
ve taleplerini esas alan bir siyaset yürüttüğü için iktidar oldu. Bundan
sonra da iktidar olmak için -elbette herkes, sadece AK PARTİ değil, demokratik
akıl bunu gerektirir- halkı esas alacaksın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Halk seçmiş ama.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Biz bir siyasi
parti olarak MKYKda ve MYKda yani partinin üst kurullarında çeşitli
yerlerde görev yapan arkadaşların siyasal performanslarını,
halkla olan ilişkilerini elbette değerlendiririz, buna ilişkin
birtakım verileri toparlarız. Amacımız daha yüksek bir
performans, halkla daha yakın ilişkidir. Sayın belediye
başkanlarına ilişkin değerlendirme MKYKda yani partinin
üst kurullarında halkla AK PARTİyi temsil eden belediye
başkanlarının ilişkilerine dair kimi değerlendirmeler
çerçevesinde alınmıştır. Bu arkadaşlarımızın
orada, o görev içerisinde yeteri kadar faydalı olamayacakları ama
başka bir görevde faydalı olacaklarına dair bir
değerlendirme bu süreç için esas alınmıştır.
Bunları mahrem bir şekilde yapmak da mümkündü ama
açıklığı esas alan bir siyasi parti olarak her ne oluyor ve
her ne yapılıyorsa halkla paylaşıldığı için
belediye başkanlarının bu halka yönelik performansları da
bu şekilde değerlendirilerek kendilerinden bu siyasi kararın
hukuki şartının yerine getirilmesi talep edilmiştir.
MEHMET TÜM (Balıkesir) - Millî irade ne oluyor,
millî irade, millî irade? Millî irade nerede kalıyor?
MELİKE BASMACI (Denizli) - Sarayda.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Hukuki
şartı kişisel olarak istifadır.
Arkadaşlarımız AK PARTİnin içindedirler, yine bu siyasi
hareketle birlikte koşmaya devam edeceklerdir. Burada faydalı olmaz
başka bir yerde faydalı olur. AK PARTİ her türlü faydayı da
hesabı da halkla birlikte yapar ve ona verir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Sayın Kerestecioğlu söz talebiniz mi var?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet.
BAŞKAN Buyurun açıyorum.
Sayın Köksal, sizin de 60a göre bir söz
talebiniz var. Sayın Kerestecioğlundan sonra size vereceğim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Aslında ben sadece
demokrasi geleneği açısından halkın özellikle
istediğinin kendi yerelinde kim gerçekten o işi iyi yapıyorsa,
oranın taleplerini göz önüne alıyorsa onun seçilmesi olduğunu ve
partili başkanlıkların olmaması gerektiğini ifade
etmek için söz aldım ama bu dönemde anlaşılıyor ki
-gerçekten bir kamuoyu yoklaması mı yaptırıyorlar ya da
böyle bir şeye biz demokrasi diyebilir miyiz yani insanların
seçtiği belediye başkanlarının görevden alınması
ve buna zorlanmasına- öyle bir dönem yaşıyoruz ki her şeyi
partiye bağladılar, partiyi Cumhurbaşkanına
bağladılar, sonra da her şeyi Cumhurbaşkanına
bağladılar. Yani şu anda gerçekten hani tereyağı
fiyatından hangi belediye başkanının ne
olacağına, kimin grup başkan vekili olacağına kadar
her şey AKP Genel Başkanının tasarrufunda.
BAŞKAN
Teşekkürler.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Buna da demokrasi
demiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Kerestecioğlu teşekkür ederiz.
Sayın
Köksal, sizin 60a göre bir söz talebiniz var.
Buyurun.
26.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, 5 Eylül
2012 tarihinde yaşanan cephanelik patlaması duruşmasında
bir şehit yakınına yapılan muameleye ve kamu görevlilerinin
şehit yakınlarına ve gazilere karşı daha hassas
davranmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisarda 5
Eylül 2012 tarihinde yaşanan cephanelik patlaması sonucu 25 askerimiz
şehit oldu. Bugün de bu patlamanın davasının
Afyonkarahisarda görülen duruşmasında 25 askerimizin aileleriyle
beraberdik fakat duruşma çıkışı ne yazık ki çok
üzücü bir olay yaşadık. Bir şehit yakının mahkeme
heyetine sormuş olduğu bir soru üzerine mahkeme savcısı
tarafından Atın bunları dışarı. şeklinde
azarlandığını, bu şekilde hitap edildiğini
gördük. Beş yıldır adalet arayan şehit yakınlarına
bu şekilde muamele edilmesi hepimizi derinden üzdü.
Kamu
görevlilerinin özellikle görevlerini yaparken şehit yakınlarına
ve gazilere karşı daha hassas, daha nezaketli, daha hak ettikleri
gibi davranmaları gerektiğini düşünüyoruz. Yaşanan bu üzücü
olayın tekrar yaşanmamasını ve şehit yakınları
ve gazilere herkesçe hak ettikleri değerin verilmesini diliyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köksal.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/483) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 124) (Devam)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, şimdi konuşma sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Öztürk
Yılmazda. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ
(Ardahan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda
Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşmasına
ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dış
politikada en önemli konu, öngörü ve söylediklerinizin altına imza
atabilmektir. Zaman sizi çabuk doğrular veya yanlış bir noktaya
iter ama önemli olan: Doğru tektir. Eğer doğruyu doğru
zamanda söylerseniz haklı çıkarsınız. Bazen haklı
çıkmak da yetmiyor çünkü bir şeyleri zamanında da yapmak
lazım; haklı çıkmak sadece, tek başına bir değer
olmuyor.
Öncelikle şunu
söyleyeyim: Bugün Irakta yaşanan gelişmeler tarihî
gelişmelerdir. Irakla ilgili, bu zamana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak söylediğimiz uyarılarımızın hepsi harfiyen
çıkmıştır ve zamanında, vaktiyle bizi
eleştirenler, öyle veya böyle, niyeti ne olursa olsun, bugün bir
şekilde hak verir hâle gelmiştir. Çünkü o bölgede bu
gelişmelerin bir şekilde bölgede iç çatışmaya yol
açacağına, savaşa yol açacağına, bölgenin daha fazla
ufalanmasına, taşeronlaşmasına ve bölgedeki diğer
kuvvetlerin bir şekilde araziye inmesine yol açacağına
ilişkin uyarılarda bulunmuştuk; bu uyarılarımız
harfiyen olmuştur.
Şimdi, bundan sonra
çıkış yolu nedir? Dün ben Mecliste bir basın
toplantısı yaptım. Orada bazı uyarılarda bulunduk.
Gelinen aşama kritiktir ve ulusal çıkarlar açısında da
önemlidir, bir kere daha altını çizmek isteriz. Şu anda Irak
topraklarında olan, yani daha önce Irak Anayasasına göre statüsü
tartışmalı olan bölgeler bugün itibarıyla Irak ordusunun ve
onu destekleyen Haşdi Şabinin kontrolüne geçmiştir.
Dün bazı
uyarılarda bulunduk. Biz Irakın toprak bütünlüğünü
destekliyoruz, bir.
İki: Bölgesel Kürt
yönetiminin Irak Anayasasına göre belirlenmiş sınırlar
içerisinde kalması da keza bizim desteklediğimiz bir konu
Irakın toprak bütünlüğü içerisinde.
Üç: Irakta savaşın
yaygınlaşmaması için, bölgede daha fazla risk ve
çatışma alanı çıkmaması için bundan sonra Irak
ordusunun, bölgesel Kürt yönetiminin Irak Anayasasında belirlenmiş
sınırlarına geçmemesi gerektiğini söyledik çünkü bunun da
başka yansımaları olacaktır.
Bir başka uyarı da
Haşdi Şabinin bu kentlerden, kent merkezlerinden uzak durması
gerektiğine işaret ettik. Çünkü bu bölgenin kodları, yirmi dört
saat bu bölge için uzundur, burada her an kırılgan bir durum
yaratabilir, keza o oluyor.
Şimdi, Türkiye olarak
yapılması gereken nedir? Türkiye olarak yapılması gereken
konu şudur: Şu anda Irakta merkezî ordu Haşdi Şabi ve
peşmerge arasında bir çatışma vardır. Bunun sürekli
devam etmesi hâlinde Irakın bölünmesine yol açacak, bölgede etnik
tansiyonu iyice tırmandıracaktır. Türkiye'ye düşen rol
nedir? Türkiyenin çatışmalara bir tarafın yanında yer
almadan üst bir noktada kalabilmesi ve Erbil ile Bağdat arasındaki
diyaloğu geliştirecek bir pozisyon takınması lazım.
Aksi takdirde bundan sonraki süreçte her şey daha karmaşık ve
kötüye gidebilir. Bizim bunun için -yarın İbadi burada- şunu
belirtmemiz lazım: Irak ordusunun Irakın kendi toprak
bütünlüğünü sağlaması Irakın en doğal
hakkıdır. Bu, sorgulanamaz bir haktır ama Irakın kendi
anayasasına uygun bir yönetim yapısı oluşturup yoluna devam
etmesi de bir sorumluluktur. Bu uyarıda da bulunmak isteriz.
Şimdi, tarihî süreç
nasıl işledi, nereden gelindi buraya? Irak işgale
uğradı, Saddam Hüseyin devrildi, Bremer Iraka atandı ve
2003ten 2005 yılına kadar geçen sürede Bremer anayasası
dediğimiz Irakın geçici anayasası yürürlüğe girdi. O
geçici anayasanın bütün maddeleri bir tarafa konuldu, bir tek maddesi
saklı kaldı; o da 158inci maddeydi, anayasada 140ıncı
madde olarak yerini korudu. Orada tartışmalı bölgelerden
bahsediliyordu yani Musul, Kerkük ve diğer alanların
tartışmalı bölge olduğu belirtiliyordu. Neden? Çünkü o
dönem o anayasanın yapımında en büyük rol alan Talabani ve
Barzani eli güçlü olduğu için, Bölgesel Kürt Yönetiminin kendi
sınırları belirlendikten sonra Kürt nüfusun
yaşadığı alanları statüsü tartışmalı
bölge olarak bırakmışlardı ve bunun için bir son tarih
vardı; 31 Aralık 2007 yılına kadar bunların çözülmesi
gerekiyordu. Ne isteniyordu?
1) Normalleşme yani
Saddam öncesi dönemde büyük toplu göçler olmuştu ve göç ettirilenlerin
tekrar yerine dönmesi isteniyordu.
2) Normalleşmenin
akabinde bir nüfus sayımı isteniyordu ve o nüfus sayımına
göre de Kerkükün statüsünün bir referandumda belirlenmesi, bu referanduma göre
ayrı mı kalacağı yani özerk bir yapıda mı kalacağı,
Bağdata mı bağlı olacağı veya Erbile mi
bağlı olacağı konusu düzenleniyordu. Bunların hiçbir
tanesi olmadı.
Kerkük,
Irakın en özel kentidir; Türkmenin, Kürtün, Arapın ve
Hristiyanın yaşadığı bir kenttir. Kerkükle ilgili o
nedenle özel bir statü dedik çünkü Irak Anayasası buna cevaz vermekte.
Irak Anayasasına göre bir vilayet kendi başına, münferiden veya
birkaç vilayetle bir araya gelmek suretiyle ayrı bir bölge
oluşturabilir. Yani Bölgesel Kürt Yönetimine benzer başka bölgeler
oluşturabilir. deniyor. Bu Irak Anayasasında yazan bir durum. Biz
Madem öyle Irak Anayasası buna cevaz veriyor, fazla da bir maliyet yok, o
zaman Kerkükün ayrı, özerk bir bölge olması gerekir. dedik. Neden?
Çünkü kentte Barzaninin hâkim olduğu dönemde kentin
Kürtleştiğinden bahsediliyordu, şimdi İbadinin olduğu
bir dönemde de kentin Araplaştığından bahsedilecek. Buna
hiç gerek yok. dedik. Kerkük özel bir statüde olsun -ne Bağdata ne
Erbile- Irakın bir kenti, Irak toprakları içerisinde bir kent,
Irakın toprak bütünlüğü içerisinde bir kent ama özel bir statüde
olsun. Yani statüsü özel olunca Kerküke toplu nüfus kaydırmaları
yapılamaz çünkü Irak federal bir yapı. Irak federal bir yapı
olduğu için vilayet meclisi seçimi oluyor, vilayet meclisi seçiminden sonra
da vali ve belediye başkanı belirleniyor. Hâl böyle olunca o zaman
Kerküke müthiş bir göç oluyor, her etnik grup kendi göçünü Kerküke
yığmak istiyor çünkü vilayet meclisini kontrol altına almak
istiyor. Buna gerek kalmaması için Kerkükün özel bir statüde olması
gerekir. dedik. Bu, Türkiye'nin esasen bu zamana kadar, uzunca yıllar
Dışişlerinin, Dışişleri bürokrasisinin ve benim
de o dönemde -bundan on beş yıl evvel Orta Doğu Dairesinde başkâtip
olduğum zaman- gündeme getirdiğimiz bir konu. Başka sihirli bir
formül yok. Ne yapmamız lazım? Hem bir taraftan diyoruz ki: Kerkük
özeldir. Peki, özelse özel bir statüsü olmalı Irak Anayasası
içerisinde, oranın ayrı bir durumu olmalı. E, buna Irak
Anayasası da cevaz veriyor, niye biz bunu tartışıyoruz? Kaldı
ki bu konudaki önerimiz somut bir öneriydi. Ben bunu iki yıldır bu
kürsüden söylüyorum. Bakınız, dış politikada en önemli
şey realist olabilmektir, hayalci olmamaktır. Siz, bugün Nasıl
olsa bir zamanlar Barzani güçlüydü Kerkükü aldı, şimdi İbadi
güçlü o da alsın... Bu yanlıştır. Bu, sorunun çözümüne
katkı sağlamaz.
Ayrıca,
şunu söyleyelim: Bakınız, burada yenen, yenilen diye bir
kavram yok. Arkadaşlar, biz, ulusal çıkarlarımız
açısından bakmamız gereken doğru bir açıdan
bakmalıyız. Ayrıca, biz, hiçbir milleti bu savaştan
dolayı aşağı göremeyiz, hiçbirini de yukarıda
görmememiz gerekir. Yeni bir durum var, o durum da Irakın toprak
bütünlüğünün sağlanması ve anayasa çerçevesinde oradaki
yapının devam ettirilmesidir, doğru olan budur, bunun ötesi fantezidir,
Türkiyenin başına iş açar. Bu uyarıyı buradan yapmak
istedim.
Şimdi, Mehmet Bey
sağ olsun, söyledi, cevap vermeyeceğim çünkü açıkçası
neyine cevap vereyim? Sayın Bahçeli de bugün benzer şeyleri söyledi,
AKPnin de benzer noktada olduğunu görüyoruz. Bunu
tartışmayı bile doğru bulmuyorum, açık söyleyeyim.
Dolayısıyla Kerkük özel bir statüde olmalı.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Haşdi Şabiye kaptırdıktan sonra mı? Önceden
söyleseydiniz bunu.
ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla)
Haşdi Şabiye de kalmamalı. Kesinlikle, Haşdi
Şabinin, zaten, arkadaşlar, kentlerden uzaklaşması
gerekir.
Bugün, bakınız,
burada bu Meclis çatısı altında şunu bilmeliyiz:
Paramiliter bir güç, kime ait olursa olsun, kontrol edilemez bir güçtür ve
tehlikelidir. Onun için kent merkezlerinden, ne olursa olsun, her ne adla
olursa olsun, her kim desteklerse desteklesin...
Şunu bilmeliyiz: Irakta
etnik olarak başlayan bu savaşın daha çok
uzayacağını görüyoruz. Şimdi, zaten fay hatları derin
olan mezhep konusuna da son verilmesi gerekir. Bu bölgeye olan müdahalelerin
engellenmesi lazım. Bizim doğru durmamız gereken nokta budur.
Yarın İbadi geldiğinde, bence bunlar özel bir konu hâlinde
kendisiyle konuşulmalı.
Biz bu zamana
kadar taraf olduk ve Suriye dosyasından önemli ölçüde
uzaklaştırıldık, Irakta keza olaylara müdahale edemedik.
Olaylar bizim önümüzde oldu, biz olayları takip ettik ama artık,
şimdi, doğru bir noktada durup Irakı sakinleştirmek,
oradaki anayasal yapıyı korumak, Irakın toprak bütünlüğünü
sağlamak gerekir. Burada da Irakın bütün etnik unsurlarıyla
diyalog ve bir yol gerekir, bu da dış politikanın realizmle
alakalı olan bölümüdür. Ayaklarınız yere basmıyorsa hata
yaparsınız.
Şimdi,
Suriyeyle ilgili şunu söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanı
İdlibte önemli ölçüde iş bitti. dedi. Bakınız,
İdlipte bizi bekleyen en önemli konu, yine bu Meclis çatısı
altındaki bütün siyasi partileri bekleyen en önemli konu,
sınırımızdaki Heyet Tahrir Şam yani büyük ana
omurgasını oluşturan El Nusracıların
sınırdan uzaklaştırılmasıdır. Onlar o
sınırdan uzaklaştırılmadıkça kentlerimizin
güvenliği olmayacaktır. Önümüzdeki dönemde eğer bir şekilde
halledilemezse olaylar, oraya bir hava bombardımanı başlarsa, o
silahlı unsurların kaçabileceği tek yer, altı
yıldır devirmek istedikleri Esad değil, komşu Türkiye
olacaktır ve bu da arazideki şartları Türkiyenin aleyhine
geliştirecektir.
Bizim
Suriyeyle ilgili yapmamız gereken en önemli konu, iş işten
geçmeden, bir an önce
Suriyeyle ilgili Astana süreci, sadece kısmi
ateşkesle giden bir süreç. Bizim yaramıza merhem olmuyor, Suriyenin
toprak bütünlüğünü sağlamamıza merhem olmuyor. Ayrıca,
Cenevre süreci çökmüş, işlemiyor. Bizim yapmamız gereken,
Suriyede bütünlükçü bir çözümü bütün unsurlarla, Suriyenin toprak
bütünlüğünü destekleyen bütün unsurlarla masaya yatırıp
diplomatik bir şekilde yol bulmaktır, yol almaktır; bunun
dışındaki bütün çözümler, Suriyenin bölünmesi, bizim
çıkarımıza değildir, Suriyenin birlikte kalması bizim
çıkarımızadır. Onun için burada, bugün göreceli bir
avantaj, göreceli bir başarı, askerî küçük bir başarı,
siyasi bir süreçle eğer tahkim edilmiyorsa o başarı kadük
kalır ve bir süre sonra da sizin aleyhinize döner.
Avrupa
Birliği konusuyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Şimdi, Avrupa
Birliği, biliyorsunuz, çok üst perdeden konuşuluyor: Bizim Avrupa
Birliğine ihtiyacımız yok, onların bize ihtiyacı var.
Ya, ben bunları çok siyasi ve gereksiz görüyorum. Dünyada, gök kubbe
altında herkesin birbirine ihtiyacı var. Önemli olan akıllı
olabilmek ve bizim çıkarımıza uygun olduğu ölçüde ilişkileri
geliştirebilmektir. Avrupa Birliği, şu anda Türkiye'yi bir
şekilde marazlı göstermeye çalışıyor, bunun için
gerekçe arıyor, 16 Nisan referandumuyla ilgili bu gerekçeyi kendi
kamuoyuna yaymak istiyor Türkiye'de demokrasi bitti, otokratik bir eğilim
var, bakınız işte bütün bunlar gelişiyor. Siz onu
düzeltmek için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Bu yanlıştır.
Türkiye'nin manevra alanı daralıyor.
Bakınız,
katılım öncesi fonlar: Bu fonlardan kim yararlandı, nasıl
yararlandı, ne kadar şeffaf oldu, onları bilmiyoruz ama
2014-2020 yılları arasında 4,5 milyar avro Türkiye'ye,
katılım öncesi, Türkiye'yi müzakereye hazırlamak için
sunulması gereken fonlar vardı ve Almanyanın bir çelme
takmasıyla bu fonlar katılım için değil, ne için gidiyor
biliyor musunuz? 1999da Türkiye ABye aday olarak kabul edildiğindeki
adaylık kriteri olan Kopenhag Siyasi Kriterlerini tekrar
karşılasın diye gidiyor yani insan hakları, temel hak ve
hürriyetler. Bu, Türkiye'nin on yedi yıl, on sekiz yıl AByle
ilişkilerde geri düşmesi anlamına geliyor. Buna,
yazıktır, en azından ihtiyacınız da yoksa bu
söylenmez, başka şekilde yapılır, buna hiç gerek yok.
Son bir şey arz etmek
istiyorum. ABDyle olan ilişkiler: Vize krizinin ve
karşılıklı yapılan açıklamaların ve
atılan adımların bir şekilde olayı çözmek için
değil, daha da tırmandırmak için, o yönde geliştiğini
üzülerek görüyoruz. Bizim şahsen söyleyeceğimiz şudur: Biz, bu
sorunun, ABDyle ilgili sorunun bir şekilde, bir diplomatik yolla,
görüşerek, görüşmelerle çözüme kavuşturulması gerektiğini
düşünüyoruz. Aksi takdirde, Türkiye AByle sorunlu, ABDyle sorunlu,
bölgeyle sorunlu
Bakınız, en büyük tehlikeyi söyleyeyim size: Bu
Irak konusunda Türkiye'nin İranla çatıştırılması
senaryoları konuşuluyor; Haşdi Şabinin Başikaya
saldırması, akabinde Türkiye'nin karşılık vermesi ve
İran'la karşı karşıya getirilmesi. Bu senaryolar,
hayalî, fantastik senaryolar değil. Bizim, bu hassas dönemde bize gelen
bir bilgiyi, konuşmamız gereken bir ifadeyi elli defa tartmamız
lazım ve ondan sonra açıklama yapmamız gerekiyor yoksa
Türkiye'nin manevra alanı, bu üst perdeden yapılan içi boş
konuşmalarla iyice zayıflatılıyor.
Şunu söyleyelim: Bizim
şu andaki en büyük gücümüz, bu zamana kadar Türkiye'nin en büyük gücü, her
zaman demokrasimiz olmuştur; Türkiye'nin açık bir toplum olması,
çok partili hayatta olması, Türkiye'nin demokratik bir karakterinin
olması olmuştur. Bugün o konuda da ciddi soru işaretleri
vardır ve bu, dış politikada bizim elimizi zayıflatmak
isteyen çevrelere de önemli bir enstrüman sağlamış bulunuyor.
Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Yılmaz.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkanım
BAŞKAN Sayın
Usta, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Ardahan Milletvekili
Öztürk Yılmazın 124 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, az önce de
sayın hatip ifade etti, MHP dedi; bizim pozisyonumuzla ilgili belki
orada anlaşılamayan bir şey varsa diye bir açıklama
ihtiyacı hissettim.
Bir defa, dış
politikada muhataplarınızın sizin
kararlılığınızı görmesi lazım. En önemli
şey, bana göre, budur; biz bu yönde gayret sarf ediyoruz.
Şimdi, bu Kerkük
özelinde ise -bugün Sayın Genel Başkanımız da grup
konuşmasında ifade etti- bir defa, burada Irak Merkezî Hükûmetinin
öncülüğünde diyalog süreci başlatılmalıdır; bu,
olması gereken bir husustur. Bunu yaparken Irak'ın bağımsızlığı
ve üniter yapısının hiçbir şekilde bozulmaması bizim
üzerinde durduğumuz en önemli hususiyettir.
Şimdi, tabii, bu diyalog
süreci başlatılmalı ancak burada Türkmenler mutlaka masada
olmalıdır. Kerkükün siyasi ve idari nihai statüsünün belirlenmesinde
de bir defa, ilk atılması gereken adım, normalleşmenin
sağlanmasıdır yani orada bozulan nüfus yapısının
düzeltilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Hemen
bitiriyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim.
Özellikle, ABD işgalinin
başladığı 2003 yılına geri gidilmeli; orada
yurdundan zorla sürülen insanlar var, onların yurtlarına
kavuşması sağlanmalı, oraya göç ettirilenlerin de kendi
memleketlerine, kendi evlerine dönmesi sağlanmalı. Bundan sonra
yapılacak bir sayımdan sonra, nüfus yapısı ortaya
çıktıktan sonra da Kerkükün statüsünün belirlenmesi yoluna
gidilmelidir. Bizim söylediğimiz budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Usta.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/483) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 124) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri; şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz.
Yirmi dakikanın on
dakikası sayın milletvekillerine, geri kalan on dakikası
Sayın Bakana aittir.
Şimdi
sırasıyla, Sayın Aydın, buyurunuz.
BAŞKAN Burada
değil mi Sayın Gök?
LEVENT GÖK (Ankara)
Efendim, sanırım Deniz Bey'i ziyarete gitti, herhâlde gelecektir ama
şu anda görmüyoruz.
BAŞKAN Peki,
atlıyoruz o zaman.
Sayın Basmacı,
buyurun.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Sayın Başkan, Sayın Bakanın hakka, hukuka ne kadar önem
verdiğini bildiğim için bana gelen bir ihbar -bence- sizinle
paylaşmak istiyorum: Pamukkale Üniversitesi Hastanesinde yemek ihalesi,
rektör tarafından telefonunda byLock tespit edilen, FETÖden
gözaltına alınmış, 25/11/2016 tarihinde MHPden ihraç
edilmiş ve eşi Pamukkale Üniversitesi satın almada görevli memur
olan bir iş adamına 11 milyona yani 2015 ve 2016daki rakamların
2,5 katına ihale edilmiş mi? Sayın Bakanım, bu konuda yardımınıza
ve vicdanınıza ihtiyacım var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetinizin
tutarsız ve öngörüsüz iç ve dış politika uygulamaları
neticesinde ülkemiz Avrupa değerlerinden, insan hakları, demokrasi ve
hukukun üstünlüğünden hızla uzaklaşmaktadır ve
geçtiğimiz hafta -bildiğiniz üzere- Brükselde yapılan Avrupa
Birliği Liderler Zirvesinde Türkiye de gündeme alındı ve
katılım öncesi mali yardımlarda kesintiye gidilmesi ve
fonların farklı şekilde kullandırılmasına yönelik
yeni bir çalışmanın yapılması kararı
alındı. Bunlar yaşanırken Sayın Avrupa Birliği
Bakanı ve Başmüzakerecimizden herhangi bir cevap alamadık. Neden
pozitif bir gündem oluşturamadı? Katılım öncesi mali
yardımlarda kesintiye gidilecek olmasına yönelik politikası
nedir Hükûmetin? Yargı bağımsızlığı, ifade
özgürlüğü, hukuk devleti ilkeleri gibi sorun alanlarının
iyileştirilmesine yönelik nasıl bir politika izlenecektir?
BAŞKAN
Sayın Arslan
KAZIM ARSLAN
(Denizli) İçişleri Bakanına soruyorum:
1) Partinizin
belediye başkanlarını istifa ettiriyorsunuz. Bunların
sebebi nedir? Bu istifaların temelinde yatan yolsuzluklar mıdır,
suistimaller mi vardır? Bunun aydınlatılması gerekir. Bu
tür bilgileri yargıya ne zaman intikal ettireceksiniz?
2) Şimdiye
kadar AKPli belediye başkanları hakkında kaç soruşturma
yapılmıştır? Soruşturma sonucu yargıya intikal
ettirilmiş kaç dava vardır?
3) CHPli
belediyelere üst üste gönderdiğiniz soruşturma sayısı ne
kadardır? Bunların sonuçları nedir?
4)
Büyükşehir uygulamalarından ve hizmetlerinden dolayı birçok
şikâyet alıyoruz. Özellikle su, kanalizasyon ve mezarlık
hizmetlerinden dolayı yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdiş
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına.
ÇAYKUR Rize
başta olmak üzere, Orman ve Şeker-İşte çalışan
mevsimlik geçici işçi statüsündeki vatandaşlarımızdan
bahsetmek istiyorum. Yılın dört ayı çalışan, sekiz ay
boşta kalan, kimsenin işe almadığı,
maaşlarından İşsizlik Fonu kesintisi yapılan ancak
İşsizlik Fonundan yararlanamayan mevsimlik geçici işçilerin
sesini duyun, taleplerini görün, mağduriyetlerini giderin Sayın
Bakan.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Karadeniz
Yok.
Sayın
Tümer
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın Bakan, sağlık alanında
atama bekleyen 450 bin kişiye karşılık açılan 16.500
kişilik kadro tüm ailelerin umutlarını köreltmiştir.
Sağlık Bakanlığının 2017 yılı bitmeden
ek atama bekleyen 433 bin 500 kişinin sesine kulak vermesi gerekmektedir.
Öte yandan, Sağlık
Bakanlığının bünyesinde atanan ancak aylarca güvenlik
soruşturması nedeniyle bekletilen 12.500 sağlıkçıdan
9.277 kişi göreve başlatılmış ancak geriye kalan 3.233
kişi henüz işbaşı yaptırılmamıştır.
Dört aydan bu yana Bakanlık bünyesinde atandıkları için
başka bir işe başlayamayan, sigortası yatmayan, ailelerini
geçindiremeyen vatandaşlarımızın bir an önce görev yerlerine
başlatılması gerekmektedir. Bu konuda
duyarlılığınızı rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu)-
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
AKPnin son istifa ettirttiği 6 belediye başkanıyla birlikte
Türkiye seçmeninin yaklaşık yüzde 25inin iradesinin ortadan
kalktığı anlaşılıyor. Yine, bu Hükûmet
tarafından görevden alınan HDPli belediyelerin bulunduğu
yerlerdeki seçmen sayısına baktığımızda, şu
anda Türkiye seçmeninin yüzde 50sinin iradesi açıkça gasbedilmiş
durumda. Bugün, Sayın Genel Başkanımız bu gerekçelerle,
artık bu durumun katlanılamaz hâle geldiği gerekçesiyle erken
yerel seçim talebinde bulundu, Hükûmetinize de Hodri meydan dedi. Bu konuda
Hükûmetinizin tavrı ne olacak? Başınızı kuma gömmeye
devam mı edeceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, tabii, siz Sağlık Bakanısınız.
Sağlıkla ilgili bir soru sormak isterim. O da şu: Aynı
hasta veya aynı teşhis konmuş olan farklı 2 hastayı
aynı hastanede farklı doktorlar tedavi etmekte ancak gelen
faturaların bir tanesi 10 bin TL ise diğeri 20 bin TL. Bunun
örneği var mıdır? Bunun örneği var. Neresi var? Bilecik
Devlet Hastanesi mesela. Bilecik Devlet Hastanesi zarar eden bir hastane
konumunda. Acaba -oradaki hastaları dinleseniz- hastanın tedavi
koduyla girilen ilaç mı kullanılmış yoksa başka
ilaçlar kullanılarak -siz bir yıllık bu şekilde global
olarak ihale yetkisini verdiğiniz için- devlet soyulmakta mıdır?
Bu konuyla ilgili bir çalışmanız, bir tedbiriniz olacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Arslan bir daha girmiş sisteme. Süre var.
Buyurunuz.
KAZIM ARSLAN
(Denizli) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına soruyorum:
1) Devletin birçok kurumunda
ve belediyelerde taşeron işçi
çalıştırılmaktadır. Bu taşeron şirketleri
AKPnin işçi bulma kurumu gibi çalışmaktadır. AKPye kaydını
yaptırmayan bir işçinin taşeron işçi olarak
çalışma imkânı maalesef yoktur. Bu siyasi parti
kayıtlı olarak taşerona işçi almaya ne zaman son
vereceksiniz?
2) Taşeron olarak
çalıştırılan birçok işçinin ücretleri zamanında
ödenmemektedir. Bu ödemelerin süresinde yapılması ve kıdem
tazminatı gibi ödemelerin de zamanında yapılması için ne
tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir başka sorum da
şu: Sağlık personeline sürekli şiddet uygulanıyor
Sayın Bakanım. Bu konuyla ilgili bir tedbiriniz uygulanacak mı?
Bir de bu mezun olan
doktorlarla ilgili çalışma saatleri çok, Anayasamızın
18inci maddesi uyarınca angarya hükmünde. Yani yirmi dört saat, üst üste,
gece gündüz yeni mezun olan doktorlar hakikaten çalışmakta. Bu da
çalışma hayatı açısından hem verimliliği
düşürmekte hem de insani koşulları aşan bir
çalışma tarzı. Bu anlamda bir önlem, tedbir alacak
mısınız?
Bu sağlık
çalışanlarıyla ilgili şiddet açısından,
şiddetin uygulanması açısından, aza indirmek için bununla
ilgili acil ne tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ
TÜMER (Adana) Sayın Bakan, Türkiye'nin birçok okulunda kadrolu
öğretmen eksikliği olmasına rağmen ücretli öğretmen
adı altında eğitimi taşeronlaştırmak ayrı
bir üzüntü kaynağıdır. Eğitimlerini ve
formasyonlarını tamamlayan, öğretmenliğini sonuna kadar hak
eden ancak yıllardır atanamayan gençlerimizin yanı sıra,
ağustos ayı için söz edilen en az 10 bin öğretmen ataması
için Hükûmetin acilen girişimde bulunması gerekmektedir.
Atamaların bir an önce
gerçekleştirilmesini diliyor, gereğini bilgilerinize sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Kayışoğlu
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkürler.
Sayın Bakan, Bursada
yoğun bakım üniteleri yetersiz ve yoğun bakımlık
hastalar çoğunlukla acil servislerde bekletilmek zorunda kalıyorlar.
Hemen her gün birileri bizi arayıp yoğun bakım ünitesi
bulmamızı istiyorlar ve yakın şehirlere naklediliyor bu
hastalar çoğunlukla da. Aile için, yakınlar için de tabii büyük bir
eziyete dönüşüyor yoğun bakımdaki hastası için şehir
dışına gidip gelmek. Bununla ilgili çözüm öneriniz nedir?
Herhangi bir çözüm planınız var mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN Son olarak
Sayın Balbay.
Buyurun.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) Teşekkür ediyorum Başkan.
Sorum Sağlık
Bakanına: Biz siyasette yirmi dört saat çok uzun derdik ama
sağlıkta daha uzunmuş, Sayın Deniz Baykalın durumuyla
birlikte bunu daha bir yaşıyoruz, kavrıyoruz.
Yalnız, bu
sağlıktaki şehir hastanelerinin, özellikle bu
merkezîleştirmenin, uzak yerlerden hastaların gelmesini çok
güçleştireceği yönünde ciddi kaygılar var ve yoğun
bakım ünitelerinin de ihtiyaca cevap veremediği, çok yetersiz
kaldığı yönünde kaygılar var. Ama özellikle şehir
hastanelerinin 19uncu yüzyıldan kalma bir anlayış olduğu,
dünyada bugün bırakıldığı değerlendirmeleri var.
Bakanın bu konudaki bilgilendirmesini rica ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
Sayın Bakan, kalan süre
size aittir.
Buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Basmacının bahsettiği, Pamukkale Üniversitesi Hastanesindeki
yemek ihalesiyle ilgili bu bilgiyi âdeta ihbar kabul edip bunun üzerinde
gerekli çalışma yapılacak. Bundan endişeniz olmasın.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Teşekkür ediyorum.
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Ben teşekkür ediyorum.
Ben özellikle
Sağlık Bakanlığıyla ilgili, sağlıkla ilgili
sorulara cevap vermek istiyorum. Arkadaşlara da teşekkür ediyorum,
ağırlıklı olarak sağlıkla ilgili sorular
sordular. Bu nedenle atlamak istemiyorum.
Sayın Tümer sorusunda
16.500 kadronun dışında, atama bekleyen 433 bin
sağlıkla ilgili eğitim görmüş kişiden bahsetti ki
önemli elbette. Ancak takdir edersiniz, Türkiye'de Sağlık
Bakanlığında olduğu gibi bütün bakanlıklarda kadro
sorunu var, kadro tahsis edildikçe, biz yeterince kadro temin ettikçe
atamaları yapıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Başka bir iktidar daha mı var? Siz iktidardasınız,
kadroyu açın Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Tabii, ülkenin, sağlığın,
hastanelerin ihtiyaçlarını esas alarak, halkın
ihtiyaçlarını da esas alarak bu atamaları yapıyoruz.
Güvenlik
soruşturmasına gelince: Tabii ki güvenlik soruşturması
yapmak zorundayız yeni göreve getirilenler için. Bunu ilgili yerlerden
istiyoruz. Gelen bilgiler derhâl değerlendirmeye alınıyor ve
ataması yapılıyor. Şimdi, mesela, yarın
itibarıyla, yeni kura döneminde 10 bin yeni ataması olacak uzman
hekim ve pratisyen arkadaşlarımızın. Onların listesini
hemen gönderdik, güvenlik soruşturmasıyla ilgili
çalışmaları devam ediyor. Yani bize güvenlik
soruşturması gelmiş olanları geciktirmeden
değerlendiriyoruz, hiç kimseyi atama noktasında bekletmiyoruz.
Sayın Tanalın
aynı hastanede aynı hastalıktan tedavi görmüş 2 kişiye
ait faturanın birbirinden çok farklı olduğu
değerlendirmesini ele almak istiyorum. Elbette, arkadaşlar, bunun
derhâl üzerine gideceğiz, değerlendireceğiz.
Buradan bir konuya geçmek
istiyorum. Biz sağlıkta dijital dönemi başlattık ve bunu
giderek geliştiriyoruz. Bundan sonra e-Nabız Sistemi üzerinden
vatandaşın almış olduğu tedavilerin ve
yapılmış olan tetkiklerin hepsi ilgili yerlerden doğrudan
görülebilecek ve mükerrer tetkikler veyahut da lüzumsuz, mükerrer tedaviler
yapılmayacak, bunlar takip edilecek. Bu konuda sadece Sağlık
Bakanlığı değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımıza bağlı Sosyal Güvenlik Kurumuyla da
birlikte hareket edeceğiz. Bu, aynı zamanda, sağlıkta israfın
da önüne geçecek bir çalışma.
Yine, sağlıkta
şiddetle ilgili, Sayın Tanalın sormuş olduğu soruyu
Maalesef, Türkiyede, sağlık hizmeti veren hastanelerimizde ve
diğer yerlerde sağlık çalışanları şiddete
maruz kalıyor. Bununla ilgili daha önceden alınmış
tedbirler var ve biz kamu olarak şiddete uğrayan hekimlerimiz ve
sağlık çalışanlarımız için hukuki destek
veriyoruz. Yeni bir yasal düzenlemeyle de bu desteğin bütün, diğer
özel alanlarda hizmet veren sağlıkçılara da verilmesini
sağlayacağız.
Tabii ki
sağlıkta şiddet konusu gerçekten kabul edilebilir bir şey
değil. İnsanlara şifa dağıtan ellere el
kalkmaması lazım. İnsanların derdiyle ilgilenen ve
onları tedavi eden kişilere şiddetin uygulanması önemli bir
zaaf ve önemli bir kayıp. Biz bu konuda çalışmalar
başlattık, bunun sebepleri üzerinde çalışıyoruz ve
buna karşı ne yapılabilir
Tabii ki vatandaş hastaneye
geldiğinde, özellikle acil servislerde -herkes için kendi hastası
acil hastadır- hasta orada yeterli ihtimam görmediği hissine
kapılırsa burada bir frotman, bir sürtüşme olacaktır. Biz
hekim arkadaşlarımızın da orada çalışan
diğer personelimizin de bu konuda vatandaşa karşı hizmette
vatandaşın gerilimine neden olacak kusurlar içerisine girmemesi
konusunda gerekli eğitim çalışmalarını da yapmaya
hazırlanıyoruz ve bunları yapacağız. Ama
sağlıkta şiddeti asla kabul etmiyoruz, kınıyoruz. Orada
sağlık çalışanına kalkan eli, uygulanan şiddeti
kendimize yapılmış addediyoruz. Bununla ilgili
çalışmaları hep birlikte Meclisimizde ve Sağlık
Bakanlığında devam ettireceğiz.
Sayın
Kayışoğlunun yoğun bakım üniteleriyle ilgili ve
Bursadaki yetersizlikle ilgili sorduğu soruya gelince: Gerçekten
yoğun bakım üniteleri fevkalade önemli ve Türkiye bu konuda çok büyük
mesafeler katetti on beş yıllık süre içerisinde ama bazı
yerlerde yoğun bakım ünitelerinin, yoğun bakım
yataklarının normalden fazla işgal edildiğine şahit
oluyoruz süre olarak. Bunların da önüne geçecek tedbirleri almak için
takip ediyoruz, gayret ediyoruz; yoğun bakım ünite
sayısını da artırıyoruz. Yeni hastanelerimiz ve mevcut
hastanelerimizde bu konuda çalışmalarımız var.
Şehir
hastaneleriyle ilgili konuya gelince, Sayın Balbay bahsetti: Şehir
hastaneleri Türkiyede yeni bir vizyonun başlangıcı, gerçekten
meseleyi sadece bir bina olarak görmeyelim. Türkiye sağlık hizmetleri
noktasında dünya ortalamasının önünde bir seviyede ve sahip
olduğumuz gayrisafi millî hasılanın üzerindeki bir
sağlık hizmetini vatandaşımıza sunuyoruz. Şehir
hastaneleri vatandaşımıza layık olduğunun en güzelini
sunacak hastanelerdir. Onların gelişmesi bittiğinde hizmetlerin
kalitesinin artışını da birlikte izleyeceğiz.
Ben, Sağlık
Bakanlığıyla ilgili soruları böyle
cevaplandırdıktan sonra, diğer bakanlıkları
ilgilendiren soruları ise bakanlarımızın yazılı
olarak cevaplayacağını burada açıklamak istiyorum.
Sorulan sorular için
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, cevabım bu kadar
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Bakan, söz süreniz bitti, tamamlayın lütfen, buyurun.
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Ben, diğer bakanlıklarla ilgili
soruları, bakan arkadaşlarımızın yazılı
olarak cevaplayacağını söylüyorum ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE SIRBİSTAN CUMHURİYETİ ARASINDA
CEZAİ KONULARDA KARŞILIKLI ADLİ YARDIMLAŞMA
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 5 Haziran 2013
tarihinde Belgradda imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş
Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika, buyurun.
HDP GRUBU ADINA AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dış politikada uzunca bir süredir
yanlış bir yola girmiş olan Hükûmetin faturasını bütün
halkımıza ödeteceği ve olumsuz sonuçlarının
şimdiden ekonomik ve siyasi olarak görülmeye
başlandığı bu politikalarını uzunca bir süreden
beri eleştiri konusu yaptık. Özellikle, Suriye ve Irak
politikaları bağlamında BOPun eş başkanlığından,
Orta Doğuda yeniden dizaynın oyun kuruculuğundan değersiz
bir yalnızlığa ve açık söylemek gerekirse bunun yanı
sıra özellikle Kürt karşıtlığının son
beş altı ayda Kürt düşmanlığına
dönüştüğü bir hata evrilmiş durumdadır.
İlk iliği Kobanide
yanlış ilikleyen Hükûmet, giderek Orta Doğudaki etki gücünü
kaybetmiş, bir oyun kurucu olmak bir yana sadece İranın,
Rusyanın ve belli ülkelerin kara gücü olarak kendi askerlerini
kullandırtan bir noktaya varmıştır. Bugün Orta
Doğuda; gerek Babda gerek Cerablusta gerekse en son İdlibde
sonucun ne olacağı belli olmayan, İranın ve Rusyanın
politikaları istikametinde kendi kara gücünü kullandırtma ve bunun
karşılığında da hiçbir şey alamama bir yana
elindekini bile kaybeden noktaya varmıştır çünkü Kürt meselesi
üzerinden kurgulamış olduğu ilişkiyi kaybet-kaybet denklemi
üzerine kurgulayan Hükûmet, bizi -açık söylemek gerekirse- Kürt
düşmanlığı konusundaki ispat sürecinden de
kurtarmıştır. Şimdiye kadar sözüm ona PKK
karşıtlığı, şiddet karşıtlığı,
kamu güvenliği üzerinden bir hat izlediğini söyleyen siyasi iktidar,
gelinen nokta itibarıyla Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimindeki
gelişmeler neticesinde vana kapatmak açlıkla terbiye etmek gibi
söylemlerle meselenin PKK karşıtlığı veya şiddet
süreçleriyle ilgili olarak kamu güvenliği almak
olmadığını, meselenin Hükûmetin Kürt
düşmanlığı ve bu konudaki bir düşünce virüsü
taşıdığı gerçekliğini ayan beyan ortaya
çıkarmıştır çünkü bundan üç dört ay önceye kadar özellikle
Kürdistan Bölgesel Yönetiminde var olan ekonomik gücünü, diplomatik gücünü,
siyasi gücünü son referandum sonrası takındığı
tavırla İrana kaptırmıştır. Kerkük
işgaliyle birlikte gelişen ve İranın yayılmacı
politikalarına verdiği ve ne kadar bilinçli olduğunu
bilmediğimiz destekle şu anda ticaret hacmini tümüyle Bağdat ve
Tahrana kaptırmış durumdadır. En fazla ihracat hacmine
sahip olduğu Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle olan ticari ilişkisini de
kaybetmekle yüz yüze gelmiştir. Vana kapatmaktan söz edenler bu ülkenin
enerji kaynaklarını, döviz girdisini ciddi anlamda kaybetmiştir.
Ve şunu rahatlıkla
ifade etmek isterim ki gerek Suriyede Rojava politikaları gerekse Irakta
Kürdistan Bölgesel Yönetimi politikaları bu ülkeye sadece siyasi itibar,
siyasi imaj kaybettirmemiştir; ekonomik olarak kaybettirmiştir,
diplomatik olarak kaybettirmiştir ve siyasi olarak kaybettirmiştir.
Bir bilen varsa
çıksın gelsin, burada Suriye ve Irakın çarpık
politikalarından sonra Türkiyenin ekonomik olarak, siyasi olarak,
diplomatik olarak neyi kazandığını ifade etsin.
Kazandığı bir şey var; izlemiş olduğu Kürt
düşmanlığı politikası üzerinden sadece bu ülkede
yaşayan Kürt vatandaşlarımızın devlete ait olan
aidiyet ve sahiplenme duygusunu sağlamış ve bunu
kazanabilmiştir. Çünkü kendi sosyolojisinden ve demografisinden uzak ve
bihaber, milliyetçilik ötesinde alabildiğine ırkçılığa
tekabül eden ve toplumu zehirleyen söylemlerle izlemiş olduğu
politikayla giderek uluslararası toplum nezdinde faturasını 80
milyon insanın ödeyeceği bir yalnızlık noktasına
gelmiştir.
Burada şunu ifade edelim: 2017 ve 2018
arasındaki sadece bir ekonomik gösterge, bu ülkenin insanlarının
yoksullaştırılmasına nasıl hizmet ettiğini
çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. 2018 Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı bugün Maliye Bakanı tarafından
Komisyona sunuldu. 2017de bu ülkenin toplam bütçesi 645 milyar lira idi,
2018de öngörülen bütçe 762 milyar liradır; 2018de bir önceki yıla
göre bütçe artışı yüzde 16. Peki, bizim adına savaş
ekonomisi dediğimiz savunma harcamalarına ayrılan pay ise 64
milyardan 92 milyara çıkmış, bu artış yani savaş
ekonomisindeki artış ise yüzde 45e tekabül ediyor. Ekonominiz ve
bütçeniz sadece yüzde 16 artarken siz yüzde 45lik bir savaş payı
artışını bu ülkenin önüne koyduğunuz andan itibaren
bu, daha fazla işsizlik, daha yüksek enflasyon, öngörülemez döviz
hedefleri ve daha fazla bütçe açığına hizmet etmekten başka
bu ülkeye hiçbir şey sağlayamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bir diğer husus
ise bu ülkede yoksulluğun dış politikada izlenen
yanlışlıklar neticesinde öyle bir noktaya geldiği orta
yerde duruyor ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
verilerine göre bu ülkede 10 milyon 610 bin yurttaşımız sosyal
yardım alıyor yani bu ülkede her 8 yurttaşımızdan 1i
sosyal yardım alıyor. AKP övünebilecekse bu ülkede neredeyse her 8
kişiden 1ini sadaka kültürüne mahkûm ettiğiyle övünebilir. Bu ülkeyi
yoksul ve yurttaşlarını ise neredeyse dilenci gibi görüp siyasi
iktidara embesil gibi bağlı hâle getiren bu anlayışla
övünebiliyorsa bu siyasi iktidar varsın buyursun, övünsün.
Düşünün, Bakanlık verisidir, 10 milyon 610
bin yurttaşımızın sosyal yardım aldığı
bu ülkenin bu ekonomik tablosu, ülkenin son iki buçuk yıl içerisinde
girmiş olduğu içte ve dışta Kürt
karşıtlığı üzerine kurulmuş olan iç ve
dış politikadan bağımsız ele alınamaz. Öyle ki bu
kirli savaşa karar vermiş olan iktidar aklı, her şeyi
aşırı güvenlikçi politika temelinde ön plana çıkararak yüz
yıllık toplumsal meselenin çözümünü siyasi iktidarı
etkisizleştiren, sivil siyaseti yok sayan ve güvenlikçi politikalara
havale eden bir noktaya varmıştır. İki buçuk yıl önce
bu savaşın özellikle kendi yurttaşlarımız
arasında toplumsal kamplaşmaya hizmet edeceğini bile bile
ülkenin doğusu ile batısı, Kürtü ile Türkü, Alevisi ile
Sünnisi arasındaki kardeşlik köprüleri iki-iki buçuk yıl önceye
göre alabildiğine zayıflamıştır. Burada savaşların
birer kara delik olduğunu, çatışmacı politikaların
kara delik olduğunu, en fazla değeri olan canı
aldığını, malı aldığını,
ahlakı, vicdanı, her şeyi alıp silip süpürdüğünü
ısrarla dile getirmemize rağmen, ülke 80 milyon insanıyla
alabildiğine mutsuz olmuş bir ülkeye evrilmiş durumdadır.
Gerilimci politikayı, dışta Kürtlere dönük izlemiş
olduğu düşmanlık politikasını sadece içte
iktidarını haksızca ayakta tutmak üzerine kurgulamış
olan bu siyasi iktidar, bu savaş politikalarına karşı, onu
durdurabilecek olan ve iki buçuk yıl boyunca bu ülkede hiçbir gencin
ölmemesini sağlayan Sayın Öcalan üzerinde de tecridi artırarak
ve onun dış dünyayla bağlantısını kopararak, onun
verebileceği mesajlarla toplumsal tansiyonu düşürebileceğini
bildiği hâlde, o savaş politikalarıyla eş zamanlı
olarak onun üzerindeki katı tecrit politikasını
artırmış ve dış dünyayla
bağlantısını kesmiştir.
Bu yolun bu ülkede hiç kimseye kazandırmayacak
bir yol olduğunu ve bu çarpık dış politikanın
artık her açıdan bu ülkeye zarar veren bir noktaya
dönüştüğünü ifade ederek bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Mustafa Akaydın. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
ben de bu süreyi Türkiyedeki eğitim sorunları üstüne kullanmak
istiyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.
Konuşmamın
başında, özellikle 20 Temmuz darbesi itibarıyla, Türkiyede
birtakım sanal iddialarla, doğru dürüst bir iddianame olmadan mahkûm
edilen, açlık greviyle karşı karşıya kalan çok
değerli öğretmenlerimizi, Barış İçin Akademisyenler
davalarında, konularında işsiz bırakılan akademisyenlerimizi
sevgi ve saygıyla anarak sözlere başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
19uncu yüzyıl iktisatçıları -aramızda iktisat
profesörlerinin de olduğunu biliyorum- özellikle eğitimle ilgili
şöyle bir saptama yapmışlardı, dediler ki: Dünyada
ekonomik sermaye, parasal sermaye ne kadar önemliyse beşerî sermaye de bu
kadar önemlidir. Yani insanın eğitilmişliği, insanın
kalitesi ekonomik sermaye kadar önemlidir. Bu konuyla ilgili çok
değişik araştırmalar yapıldı ve dünya ülkelerinde
görüldü ki eğitim kalitesi yükseldikçe, eğitime gayrisafi millî
hasıladan, bütçeden kaynaklar aktarıldıkça, insanların
eğitilmişlik düzeyi artınca toplumun refah düzeyi de
artıyor. Batı ülkeleri için geçerli olan benim bildiğim
şöyle bir parametre var: Eğer bir insanın kaliteli eğitimi
için belli bir sermaye aktarırsanız ki bu, Batı ülkelerinde
yaklaşık 25 bin euro civarında, bu insanın o topluma bu
paranın dışında katacağı katma değer 100 bin
euro civarında. Yani eğitim bu kadar önemli bir konu.
Değerli arkadaşlarım,
bir ülkeyi köle veya esir yapmak istiyorsanız artık sadece
silahlı kuvvetlerle o ülkeleri işgal etmek, saldırmak
gerekmiyor; o ülkeyi eğitim anlamında çökertirseniz bunu
başarmış sayılabilirsiniz. AK PARTİli
arkadaşlarım beni bağışlasın, 2002den bugüne
yaşadığımız on beş yıllık süreçte
eğitimde tam anlamıyla bir çöküş yaşıyoruz. 6 bakan
değişti, 6 bakan 6 tane yeni eğitim teorisi ortaya attı,
bir şeyler yapmaya çalıştı. Bunların bir
kısmı iyi niyetliydi ama bu teorilerin hepsi çöktü. Bunların
içinde en önemlilerinden biri 4+4+4 sistemidir. Ve 4+4+4 sistemiyle hiçbir
dünya ülkesinde olmayan, ortaokullarda mesleki eğitim öğretim
verilmeye başlandı ve sonuç olarak da bu mesleki eğitim
öğretimin kalitesi bir türlü istenilen yere -imam-hatip
ortaokullarını kastediyorum- ulaşmadığı için de
şu anda bir sürü manipülasyonlar yapılıyor.
Değerli arkadaşlar,
FATİH Projesi diye bir proje atıldı ortaya, sene 2010. Bu
proje 2015 yılında tamamlanacaktı ve bunun bütçesi de 8,5-9
milyar Türk lirası civarında olacaktı. Dünyanın birçok
ülkesindeki bilişim CEOları Türkiye'ye akın etti. Bu projenin
hâlâ ne durumda olduğunu doğru dürüst, ciddi olarak Türkiye'de bilen
yok. Millî Eğitim bakanlarımız da, sağ olsun, bu konunun
üstüne toprak örtmek durumundalar. 2017de bitecek. diyorlardı, 2017de
de bitmeyeceği anlaşıldı ve şu anda da
gerçekleşme durumu zannediyorum yüzde 10-15 civarında olup tablet
bilgisayarların birçoğu da artık ekonomi dışına
atıldı, öğrenciler tarafından çöp kutusuna
yerleştirildi. Bunu, aklıma gelen birkaç tane önemli konuyu özetlemek
anlamında söylüyorum.
Bundan birkaç ay önce,
değerli arkadaşlar, TEOG sınavı gibi Türkiye'de yüz
binlerce, hatta milyonun üstünde kişiyi ilgilendiren bir sınavın
kaldırıldığı Millî Eğitim Bakanı tarafından
reis bey açıkladıktan daha sonra öğrenildi. Ve bir taksi
durağında, Sayın Millî Eğitim Bakanı düştüğü
acıklı durumu kapatmak için kendisi de reis beyin laflarına
sığınarak ne dediğini hiç kimsenin
anlamadığı birtakım laflar etti. Şimdi, TEOGun ne
olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Önümüzdeki hafta TEOGla ilgili
TEOG
kaldırıldı, yerine şu sistem getirilecek. deniliyor.
Arkadaşlar, eğitime talebin bu kadar çok yüksek olduğu,
arzın da bu kadar yetersiz ve kalitesiz olduğu bir ülkede mutlak ve
mutlak bir değerlendirme yapmak zorundasınız, bunun adı da
genellikle sınavdır bütün dünya ülkelerinde, yani bir tür
sınav yapılacak. Ama açık uçlu sorularla yapılacak bir
sınavın bu ülkede, eğitimde ciddi bir kaos, veli ve öğrenci
mutsuzluğu yaratacağı konusunda sizleri uyarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bir konuda parti grubumun bilgisi dışında kendi görüşlerimi
iletmek isterim: Üniversite giriş sınavında yapılan
değişikliği kısmen de olsa destekliyorum. Bakın,
Türkiye'de bundan yıllarca önce yani 1960 yılından itibaren
sınavla giriş sistemleri gerçekleştirilirken, öğrencileri
üniversiteye veya fen liselerine yerleştirirken yapılan iş
şuydu: Sadece zihinsel yetenek sınavı yapılırdı
ve bu sınav sonuçlarına göre hiçbir dershaneye gitmeyen, ilave
öğretmen desteği almayan çocuklar bile, Anadolunun her
köşesinden çocuklar bile zihinsel yetenek testlerini sadece test
kitaplarından çalışarak başarabilirlerdi, fen liselerine ve
üniversitelere girebilirlerdi. Bence Türkiyede yapılması gereken en
önemli işlem -yapılırsa- tüm üniversite giriş
sınavlarının, hatta ortaöğretim sınavlarının
sadece Türkçe okuduğunu anlama ve zihinsel yetenek testleriyle
-bunların bir kısmı matematikseldir, bir kısmı gene
ana dilde becerilere dayanır, bir kısmı da geometriye
dayalıdır- yapılmasıdır. Ben bu şekilde öğrenci
alınmasından yanayım. Üniversiteye
giriş sınavının birinci aşaması matematiksel
beceri ve Türkçeye ayrıldığı için de ben Yükseköğretim
Kurulu Başkanını kısmen de olsa kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
PISA sınavlarındaki durumumuz belli. Bakın, bu sene -2017
verileriyle konuşuyorum- hem OECDnin eğitimle ilgili dünya
raporları yayınlandı ağustos ayında hem de UNICEFin
çocuklarla ilgili dünya raporları yayınlandı haziran
ayında. Buradaki durumumuza bakarsanız değerli arkadaşlar,
OECD ülkeleri içinde eğitim kalitesi açısından, eğitimin
başarısı açısından değerlendirmede Meksikayla
birlikte 10 üstünden sıfır puanla sonuncuyuz. Yani şuna da
gülümseyerek değinmek istiyorum, reis bey de bugüne kadar iki doğru
laf etti: İstanbula ihanet ettik. dedi, yeni; bundan bir süre önce de
birkaç konuşmasında Türkiyede eğitimi ve kültürü berbat
ettik. dedi. Yani bunu reis beyin bile itiraf ettiği bir ülkede
yaşıyoruz arkadaşlar. Çocuklarımızın eğitim
kalitesi açısından gene OECD ülkeleri içinde sonuncuyuz haziran
ayı raporlarına göre.
Sayın
Başbakanımız çok yakın bir geçmişte dedi ki: Ben
Türkiyeye iki yıl sonrasını vadediyorum, ikili öğretimi
tamamen ortadan kaldıracağım. Arkadaşlar, bunun
becerilebileceğine gerçekten inanıyor musunuz? Yani bu bütçelerle,
gayrisafi millî hasıladan ayrılan bu paylarla 2019 yılında
Türkiyede ikili öğretimin kalkabileceğine inanıyor musunuz?
Yani en basit hesapla bile Türkiyeye 100 bin yeni derslik lazım;
bazıları bunun bütçesel kapsamının 150 milyar liraya kadar
çıkabileceğini söylüyor arkadaşlar. Yani eğitime
ayrılan yatırım bütçesinin Türkiyede 2002den bugüne kadar ne
kadar gerilediğini bu kürsülerden defalarca söyledik sizlere ve muhtemelen
de gene bu sene yüzde 8-8,5 arasında olacağını
düşünüyoruz. Taş çatlasa eğitimin bütün yatırım
alanlarına 10 milyar lira bir bütçe ayrılacak, bunun önemli bir
kısmı da din eğitimine gidecek hepimizin beklediği gibi.
Bunlarla bu dersliklerin yapılması mümkün değil.
Arkadaşlar, size bir
parametre daha vermek isterim. Dünyada AR-GEye yapılan gayrisafi millî
hasılanın her yüzde 1i kadarlık bir yatırım,
ihracatınızda yüzde 6,5 kadar bir artışa neden oluyor.
Defalarca bu kürsüden de dile getirdim. AR-GEye gayrisafi millî
hasılanın yüzde 1ini ayırmak, bizim, milletler ailesi içinde
refah toplumunu yakalamamızı imkânsız kılacak bir
orandır. Bunu en az yüzde 2ye veya 3e çekmek gerektiği
inancındayım.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimin sonunda, müfredat konusunda yapılan
skandalları söylemeye artık dilim varmıyor. Geçen sene sanki
gökten vahiy gelmiş gibi Sayın Millî Eğitim Bakanı Biz
müfredatı değiştiriyoruz. 100 bin kişiden de bu konuda
katkı alıyoruz. dedi. Kimse bu 100 bin kişinin kim
olduğunu bilmiyor. Muhtemelen, sadece EĞİTİM-BİR-SEN
tarafından hazırlanmış bir müfredat dayatmasıyla
karşı karşıyayız.
Ve ısrarla söylüyorum:
Bilimsel eğitimden Darwinin çıkarılması, evrim teorisinin
çıkarılması, bilimsel eğitime yapılabilecek en büyük
ihanetlerden biridir ve İslam dünyasına bile bakıldığında,
herhâlde bunu başarmış olan Suudi Arabistandan sonra 2nci ülke
de Türkiye olacaktır. Değerli arkadaşlarım, bundan birkaç
sene önce Türkiye en azından İslam ağırlıklı
ülkeler coğrafyasında bilimde 1inciydi. Bugün artık İran
bile bizim 3 sıra üstümüzde.
Hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Akaydın.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu.
Sayın
İhsanoğlu, sizin şahıslar adına da
konuşmanız var. Sürenizi birleştiriyorum, on beş dakika
süreniz var.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözüme başlarken gündem
maddesi olan bu uluslararası anlaşmalar tabirine biraz dikkatinizi
çekmek istiyorum. Bu cetvelde 13 tane metin var. Bu metinlerin hiçbiri
antlaşma değildir, bunlar anlaşmalardır. Antlaşma
demek başka bir şey, anlaşma demek başka bir şey.
Antlaşma, eski tabirle muahede, treaty yani Lozan bir
antlaşmadır. Ama, iki ülke arasında yapılan anlaşma
antlaşma değildir. Zaten metne baktığınızda
göreceksiniz -hiçbir tabir bir yerde- 13 örnekten 12si değişik
ülkelerle; 2si Katarla, 1i Fransayla, 1i Çinle, 2si Britanyayla, 2si
Nijerle, Ukraynayla, Kosovayla, Arnavutlukla, Sırbistanla; hiçbirinde
antlaşma tabiri geçmiyor. Burada anlaşmanın uygun
bulunduğuna dair kanun tasarısı veyahut mutabakat
zabtının uygun bulunduğuna dair bir kanun tasarısı
yazıyor. Binaenaleyh, bunlar antlaşma değildir, bunlar
anlaşmalardır; sekretaryanın bu hususu göz önünde
bulundurmasını temenni ederim ve Komisyondaki arkadaşların,
bilhassa Komisyon Başkanımızın bunun dikkatinden geçmemesi
lazım gelir.
Sayın Başkan, ben
bu konuşmamda iki husus üzerinde durmak istiyorum: Birincisi,
dış politika meseleleri üzerinde; ikincisi, hepimizin bugün dikkat
kesildiği Kerkük meselesi üzerinde.
Şimdi, dış
politikadaki gelişmeler, komşularımızdaki gelişmeler
bizi üzecek noktaya kadar gelmiştir. Yani, Iraktaki hadiseler,
gelişmeler; Suriyedeki hadiseler, gelişmeler bizim iç huzurumuz,
bizim güvenliğimiz ve bizim beka meselemiz hâline gelmeye
başlamıştır ki burada iktidar ile muhalefet arasında
fazla bir fark, bir görüş farkı yoktur. Ve şüphesiz ki muhalefet
ve iktidar mensupları bugünkü bu sıkıntıdan
çıkmanın yollarını ararken birbirlerine destek
olmaları lazım.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, hatip şu anda kürsüde konuşma yapıyor, arkada
kendi aranızda konuşuyorsunuz; lütfen, dinleyelim sayın hatibi.
Buyurun Sayın
İhsanoğlu.
EKMELEDDİN MEHMET
İHSANOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Türkiye'nin bugün
takip ettiği dış politika bizim istikrarımızı ve
huzurumuzu tehlikeye sokacak noktaya gelmiştir. Bizim temennimiz, bunun bu
şekilde devam etmemesidir, bizim dış politikamızın
millî menfaat ekseninde olmasıdır. Millî menfaat demek, ülkenin
güvenliği, ekonomisi, toplumun ferahı ve egemenliğinin
zedelenmemesi meselesidir; millî menfaat budur, zaten başka bir kriter de
olmaması lazım gelir.
Şimdi, Türkiye'nin
kırmızı çizgileri maalesef istediğimiz gibi kalmadı
yani Suriyeyle olan 911 kilometrelik sınır 98 kilometreye
düşmüştür; bu, çok tehlikeli bir hadisedir, onun için biz partide
Fırat Harekâtını ve İdlib Harekâtını
destekledik fakat dış politikada ilk attığınız
adım son atmanız gereken adımsa veya son
attığınız adım ilk atılması gereken
adımsa orada bir sıkıntı vardır. O bakımdan bizim
temennimiz, Sayın Başbakanın göreve geldiği günden itibaren
söylediği gibi, bölgede ve dünyada dostlarını artıran,
düşmanlarını azaltan bir dış politika
anlayışının bölgesel iş birliğini güçlendirmesi
ve bölgesel kalkınmayı komşularımızla birlikte
sağlamamızı hedefleyen bir politika görmek istiyoruz fakat ne
yazık ki komşularla olan münasebetler daha da sıkıntılı
bir devreye geliyor ve bu arada da dost olmayanlara, eski dostları dost
olmama statüsüne değiştirmekte hızlı gelişmeler
görüyoruz.
Şimdi, buradan
çıkmak için ne yapmak lazım: Birincisi, stratejik bir planın
olması lazım ve bu stratejik planın hakikaten derin bir plan
olması lazım. Uzun vadeli birkaç adımdan oluşan -birinci
adım, ikinci adım, üçüncü adım- değişik ihtimaller
üzerine kurulması lazım, bunun yapılması lazım gelir.
Bir aksiyon, bir reaksiyon ve arka arkaya farklı istikametlere savrulmak çok
zararlıdır. Türkiye küçük bir tekne değil ki hızlı bir
şekilde hareket etsin, Türkiye büyük bir transatlantik gemidir. Bunun
hareket istikameti, hareket kabiliyeti hızlı olmaz, olması
yanlış olur. Onun için Türkiyede dış politikada istikrar
unsuru, tutarlılık unsuru ve güvenirlilik unsurunun sağlam bir
şekilde tutulması lazım ve bu politika her şeyden önce
şahıs merkezli olmamalı, kurumlar arasında, kurumlar
vasıtasıyla olmalı.
Şimdi, mesela, Irakla
olan münasebetlerimizde, hepimiz hatırlıyoruz, Başika kampı
meselesi vardı. Başika kampı ne oldu? Başika kampı, o gün
bizim devlet erkânımız ile bir Musul Valisi arasında
varılan anlaşmaya göre yapılmıştır ama -Merkezî
Hükûmet Bağdatın üzerinden geçmeden olduğu için- geçen sene
Bağdat Hükûmeti bize dedi ki: Çekin askerlerinizi. ve Arap Ligine
gitti, başka uluslararası kuruluşlara gitti, bizim aleyhimize
kararlar çıkarttı. Başika kampında kimler eğitim
gördü? Peşmergeler eğitim gördü, Başika kampında
peşmergeler. Peki, biz bunu Bağdat Hükûmeti vasıtasıyla
yapsaydık daha iyi değil miydi? Orada Necifi ailesine mensup birisinin
bizi desteklemesi, onunla bizim anlaşma yapmamız doğru bir
şey değil. Bu, ancak resmî bir merkezî devlet, federal devlet sistemi
içerisinde olur. O bakımdan, bu konuda bizim gerçekten dış
politikada bu zor günlerde bu hususlara itibar etmemiz lazım ve tabii
diplomasinin çok değişik enstrümanları var, onların
kullanılması lazım yani bir double-track dedikleri, iki
güzergâhlı, çok güzergâhlı politikalar var, arka kapı
diplomasisi var ve değişik yollar var. Bunları denemek
lazım çünkü dış politikada her şeyin iç politikada
olduğu gibi alenen söylenmesi mümkün değildir, faydasından bir
şey çıkmaz, zararı olur. O bakımdan, bu stratejik planlama
içerisinde küçük ittifaklar vesaire olabilir ama bir günde dünyanın iki
büyük kutbu arasında savrulmak da herhâlde doğru dürüst bir
dış siyaset anlayışı değildir. O bakımdan,
bugünlerde bu beka sorunuyla karşı karşıya geldiğimiz
bir zaman içerisinde bunları gözden geçirmemiz lazım ve tabii,
Türkiyenin millî menfaatleri, Türkiyenin toprak bütünlüğü, Türkiyede merkezî
hükûmetin egemenliği ancak komşularındaki benzerlerinin
bulunmasıyla mümkündür. Yani Suriyenin toprak bütünlüğü, Suriyenin
egemenliği, Irakın toprak bütünlüğü, Irakın
egemenliği korunduğu müddetçe bizimki de korunacaktır. Aksi
takdirde onlarınki bölündüğü zaman bu zincirleme reaksiyonu durdurmak
mümkün değildir. Buna dikkatle bakmak lazım. Mesele sırf o iki
ülkede değil, bütün bölgeyi dalga dalga bu hadiseler sarıyor. Yemene
bakmak lazım, Libyaya bakmak lazım, Körfezdeki Körfez ülkeleri ile
İran arasındaki meselelere bakmak lazım. Körfezdeki beş
ülke arasındaki kavga, Suudi Arabistan bir tarafta Katar bir tarafta ve
Körfez İşbirliği Teşkilatının çökmek üzere
olduğunu görmek lazım. Bugün, Kuveyt Emirinin beyanatı var
çöküyor diyor. Bütün bunlarda bizim taraf tutan bir politika takip etmemiz
değil, bitaraf olan ve herkesle iyi geçinen
Çünkü biz büyük devletiz ve
biz bu bölgede söz sahibiyiz. Ama bunu davul zurnayla yapamazsınız,
davul zurnayla yaparsanız millet gelir, beş dakikada seyirlik
durumunda olur ve kaçar sizden. Bunun ustaca yapılması lazım,
bunun üslubu var, esasları var, diplomasinin enstrümanları var,
bunlarla yapılır. O bakımdan biz diyoruz ki: Bu dönemde, bu beka
dönemini, beka mücadelesi verdiğimiz ve herkesin bu konuda hassas
davrandığı bir dönemde bunları iyiden tezekkür etmek
lazım.
Ben üçüncü
olarak konuşmamda Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Kerkük üzerinde durmak istiyorum. Bugün Kerkükte
bizim, hepimizin belirli bir hassasiyeti vardır ve biz Kerkükü
Misakımillî hududu içerisinde bildiğimiz için ve orada Türkmenlerin
varlığıyla ilgili çok hassas olduğumuz için bu konuyla
hepimiz ilgileniyoruz. Fakat şurada bir husus var, ona dikkat etmek
lazım. Kerkük, sırf son günlerde değil, Irakta Irak devleti
oluştuktan sonra yani Bağdat, Basra ve Musul vilayetlerinin
İngiliz işgali altında birleştirilip Irak devleti, önce
krallığı inşa ediliyor, 1958de de darbe oluyor, 1958den
sonraki darbe içerisinde Arap Baas Partisi iktidara hâkim oluyor.
İşte, Arap Baas Partisinin iktidarı esnasında Türkmenlere
karşı çok büyük baskılar yapıldı ve onlar orada
yalnız kaldılar. Saddam geldiği zaman daha kötüsü oldu.
2003teki Amerikan işgaliyle yine bu sefer Arap Baas Partisi değil,
peşmergelerin ve Kuzey Iraktaki federal Kürdistan bölgesinin baskısı
altında işte Kerkük işgal edildi peşmergeler
tarafından. Son olarak da referandumdan sonra Talabani peşmergesinin
çekilmesi ve Bağdat ordusunun ve Haşdi Şabinin Kerküke girmesi
neticesinde oradaki Türkmenlere kendi vatanlarında kalma imkânı
sağlanıyor.
Şimdi,
Türkiyenin önünde çok önemli bir sorumluluk ve fırsat vardır; bunun
da çok doğru bir şekilde yapılması lazım geliyor. O
bakımdan ben, müsaadenizle bugün Sayın
Başkanımızın, Genel Başkanımızın söylediklerine
atıf yaparak sözümü bitirmek istiyorum.
Şimdi, 2003te Kerküke müdahale edildi ve
orada demografik şey yapıldı; bu, Saddam zamanında da
yapıldı. O bakımdan Kerkükteki Türkmenlerin maruz
kaldığı demografik zorlamalar sırf son günlerin eseri
değil, ta Saddamdan itibaren devam ediyor. Onun için, bugün yeniden
teşekkül ederken Kerkükte özel bir statünün düşünülmesi lazım.
Yarın Irak Başbakanı Sayın Abadi geliyor, görüşme
olacak. 2014te de geldi, görüşme oldu fakat görüşme bittikten sonra
gitti, Güçlerinizi Başika kampından çekiniz. dedi. Şimdi,
bizim temennimiz, yarın Hükûmetimizin, Iraklı müttefikleriyle,
komşularıyla, muhataplarıyla Kerkük meselesini iyi tezekkür
etmeleri ve bunu ahdî ve akdî bir belgeye bağlamalarıdır. Çünkü
bugün eğer biz Kerkük için bir özel statü sağlama imkânını
kaybedersek bir daha gelmez. Bugün, bir fırsat doğmuştur; bu
referandumdan bir fırsat doğmuştur, bu fırsatı bizim
iyi değerlendirmemiz lazım, bu da yarın bizim Hükûmetimizin Irak
Hükûmetiyle, iki Başbakanın görüşmesine bağlı bir
hadisedir. O bakımdan, biz diyoruz ki: Bu şerden hayır
doğsun ve Kerkük tekrar eski demografik yapısına dönsün,
Kerkükün statüsü yeniden belirlensin ve Türkiye orada söz sahibi olsun. Bugün
haritalar yeniden çiziliyor, bunların hepsini konuşuyoruz, biliyoruz
ama bu bir gerçektir, bu bir gerçektir, bunu unutmamak lazım, göz ardı
etmemek lazım çünkü haza harita değişirse bizim burada da harita
değişecektir, bunu bilmek lazım. Eğer biz haritaların,
bu Sykes-Picot haritalarının bugünkü statükosunu koruyamazsak
yarın bunun ceremesini çekeceğiz.
Bu sözlerimle hepinizi saygıyla selamlarım.
Yaklaşan Cumhuriyet Bayramımız münasebetiyle de hepinizin
bayramını tebrik ederim. Teşekkür ederim efendim, sağ
olunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İhsanoğlu.
Şahıslar adına ikinci
konuşmacı, Eskişehir Milletvekili Sayın Cemal Okan Yüksel.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika
buyurun.
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçi
bu uluslararası sözleşmeyle ilgili şahsım adına, bir
zorunluluktan dolayı söz aldım ama bugün, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetine, daha önce ele geçiremedikleri, ulaşamadıkları
birtakım belgeler vermek istiyorum.
Sayın Bakanım,
lütuf buyurup dinlerseniz, sizin vasıtanızla ben Sayın
Dışişleri Bakanımıza ve Sayın Hükûmet
yetkililerimize birtakım belgeler iletmek istiyorum.
Sevgili milletvekilleri,
İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlunun ceza almasından
sonra partimiz Enis Berberoğlu davasını izlemek için bir
komisyon kurdu, ben de bu komisyonun bir üyesiyim. İncelemelerimiz esnasında
2015 senesinde o zamanki İstanbul Milletvekilimiz Osman Korutürk
tarafından bir soru önergesi verildiğini tespit ettik. Bu soru
önergesinin içeriğinde Sayın Bakanım, Sayın Korutürk 17
Ocak 2015 tarihinde MİT tırlarıyla ilgili gizli bilgi ve
belgelerin Hollanda Parlamentosunda milletvekili olarak görev yapan 2
parlamenter tarafından Hollanda Adalet Bakanı, Hollanda
İstihbarat Şefine iletildiği ve bu konuyla ilgili Hollanda
Parlamentosuna soru önergeleri verildiğiyle ilgili bizim Meclisimize bir soru
önergesi vermiş. Bunun üzerine biz Türkiye Cumhuriyeti devletini
incitmeden, sorumlu devlet adamları olarak, hiç arka kapılara
sapmadan, direkt Hollanda Parlamentosuyla ilişkiye geçtik ve
yazışmalar yaptık. Biraz önce tarafıma Hollanda Parlamentosu
Genel Sekreteri Bay Van Dijk tarafından
ulaştırılan bir belge var. Bu mektupta
Ben
açıklamayacağım mektubun içeriğini devlet sırrı
olduğundan veçhile, sorumlu parlamenterler olarak Hükûmetinize bunu
iletmek üzere size vereceğim ama işin özünü anlatmak istiyorum, söz
alma nedenimi.
Enis Berberoğlu, gizli kalması gereken
devlet sırlarını siyasi ve askerî casusluk maksadıyla elde
etmek ve yayınlamak suçlamasıyla ömür boyu hapse, sonra yirmi
beş seneye indirilerek yirmi beş sene hapis cezasına
çarptırıldı. Hiçbir tanık, konuyla ilgili hiçbir kişi
bu belgelerin Enis Berberoğlu tarafından verildiğini söylemedi,
bir ifade yok ama mahkeme böyle bir karar verdi. Hiçbir şekilde kabul
manasına gelmemek üzere, bu belgeler Enis Berberoğlu tarafından
verilseydi dahi -avukatların savunması böyledir- belgelerin 27
Mayıs 2015 tarihinden önce yani Cumhuriyet gazetesinin
yayınından önce, işte, çeşitli basın organlarında
yayınlandığıyla ilgili deliller sunuldu ve mahkeme
gerekçeli kararında dedi ki: Evet, bu belgeler eğer
yayınlanmış olsaydı, başka kişiler tarafından
bilinseydi devlet sırrı olmazdı. Fakat Aydınlık
gazetesinde yayınlanan flu bir fotoğraf ve tahmin; bize delil, belge
vermediniz.
Şimdi, elimde kendi tercüme ettiğim
Felemenkçe ve İngilizce metinlerden size çok kısa bir pasaj okuyorum;
devlet sırrı yok, soru önergesiyle -bu kamuya açık- Raymond
Knops, Dışişleri Bakanı Koenderse şunu soruyor: Tüm
raporlara ve suçlamalara rağmen ve bu endişe verici bulguları
dikkate alarak Türkiye tarafından Suriye ve Iraktaki cihatçılara
verilen muhtemel desteğe dair kanıta sahip
olmadığınızı iddia etmeyi sürdürüyor musunuz? Cevap,
diyor ki Koenders: Hükûmet, Türkiyenin Suriye ve Iraktaki cihatçılara
verdiği iddia edilen destekle ilgili raporların farkındadır.
Hükûmet, aynı zamanda geçtiğimiz yıl Türk kamyonlarının
Suriyeye silah götürdüğü iddialarını kanıtlayan ve
Temsilciler Meclisi Üyesi Bay Omtzigtin tarafımıza
ulaştırdığı belgelerin de farkındadır. Ve
devam ediyor bizi aklayacak bir ifadeyle, diyor ki: Bununla birlikte bu
belgeler silahların nihai varış yerinin kanıtı
değildir. Üstelik Hükûmet Türkiyenin cihat örgütlerine destek
sağladığını doğrulayamamaktadır. Bu konuda
Türkiyenin IŞİD ve El Nusrayı ulusal terör örgütleri listesine
aldığını lütfen unutmayın. Yani burada diyor ki
Hollanda Hükûmeti Cumhuriyet gazetesinin yayınından beş ay önce
bu bilgilere ve belgelere, MİT tırlarıyla ilgili gizli belgelere
vâkıf olmuş. Bu belgelerin devlet sırrı olma niteliği
kaybolmuş.
Sevgili Bakanım, bir milletvekilimiz
aylardır suçsuz yere gizli devlet belgelerini açıklamaktan
dolayı hapishanede yatıyor. Türk yargısının eski
günlerine, güvenilir günlerine dönebilmesi için mahkemenin şimdi
Hükûmetinize sunacağım belgelerle ilgili vereceği karar bu
belgelerin 9 Ocak 2015 tarihi itibarıyla Hollanda Parlamentosu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Sayın Yüksel, lütfen
tamamlayın.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) Hollanda
Parlamentosunun Genel Sekreterinin tarafıma ıslak imzayla
ilettiği bilgilere ve soru önergeleri ve Dışişleri
Bakanı Koendersin verdiği cevaplara göre: 9 Ocak 2015 tarihi
itibarıyla vâkıf oldukları da göz önüne
alındığında Enis Berberoğlunun -hiçbir şekilde
verdiğini kabul etmiyoruz ama- vermekle suçlandığı
belgelerin artık yabancı bir devletin elinde olduğunu ve devlet
sırrı sayılamayacağını sayın Hükûmetinizin
takdirlerine sunuyorum ve bu belgelerin İngilizce, Felemenkçe ve Türkçe
tercümelerini Sayın Dışişleri Bakanına ve Hükûmet
yetkililerine iletip gereğinin yapılması için desteğinizi
rica ediyorum.
Teşekkür ederim efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yüksel.
Sayın milletvekilleri, 1inci madde üzerinde
soru-cevap işlemi yok. Daha doğrusu sisteme giren milletvekili
olmadığı için bunu yapmıyoruz.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde konuşmacı? Yok.
Soru-cevap işlemi yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
bundan sonraki uluslararası anlaşmaların oylamalarının
tamamında da ayrı ayrı elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Açık oylamaya
ilişkin genel kuralları her seferinde tekrar etmeyeceğim.
Şu anda okuyacağım, bilginize sunacağım kurallar bütün
açık oylamalar için geçerlidir.
Oylama için verilen süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Bu anlaşmanın
oylaması için üç dakika süre veriyorum, oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, oylama işlemi esnasında pusula gönderen sayın
milletvekillerinin isimlerini burada okuyacağım. Lütfen, burada
olduklarını beyan etsinler.
Suat Önal? Burada.
Bennur Karaburun? Yok.
Bennur Hanımı
tekrar okuyabiliriz.
Serkan Bayram? Burada.
Selahattin Minsolmaz? Burada.
İmran Kılıç?
Burada.
Emrullah İşler?
Yok.
Hüseyin Samani? Yok.
Yusuf Selahattin Beyribey?
Yok.
Mustafa Şahin? Yok.
Taner
Yıldız? Yok.
Buradaydı
ama çıkmış. Ben gördüm. Sayın Taner Yıldız
çıkarken bana bilgi vererek çıktı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, bazı
arkadaşlar oy kullanıp pusula verdikten sonra dışarı
çıkmışlardı. Ben de mesaj gönderdim Genel Kurula gelsinler
diye. Biraz önce buradaydı Taner Bey.
BAŞKAN
Mikrofon da bozuldu.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Taner Yıldız çıkarken bize bilgi
verip öyle çıktı, bilgimiz dâhilindedir.
Sayın
Numan Kurtulmuş?
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Vekâleten verdi.
BAŞKAN
Vekâleten verdi, tamam.
Sayın
Yıldız Seferinoğlu? Yok.
Sayın Cahit
Özkan? Burada.
Sayın
Ramazan Can? Yok.
Sayın
Nureddin Nebati? Burada.
Sayın
Halis Dalkılıç? Buradaydı, ben gördüm ama yok şu anda.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) O da buradaydı efendim.
BAŞKAN
Sayın Halis Dalkılıç? Yok.
Sayın
Harun Karaca? Yok.
Sayın Alim
Tunç? Yok.
Sayın
Fevai Arslan? Burada.
Sayın
Ahmet Uzer? Yok.
Sayın Mehmet Öntürk?
Yok.
Sayın Abdulkadir Akgül?
Yok.
Sayın Hasan Karal? O da
yok.
LEVENT GÖK (Ankara) -
Sayın Başkan, siz ilan edin lütfen sonucu.
Sayın Başkan,
sonucu ilan eder misiniz?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Sayın Suat Önal burada mı? Burada. Evet, biz
yanlış koymuşuz.
Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.37
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ
(Bolu), Ömer SERDAR (Elâzığ)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
124
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümünün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
açık oylamayı tekrarlayacağım.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Gök,
buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, yapılan açık
oylamada oyların usulsüz gönderilmesi suretiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinin mehabetine gölge düşürülmesini kabul etmediklerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, az önce yapılan oylamada gönderilen pusuladaki
arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun burada
olmadığını üzülerek tespit etmiş bulunuyoruz. Bu,
Parlamento tarihimize, Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılmış
büyük bir saygısızlıktır.
Elbette biz tutanakları
aldığımız zaman kimin olup olmadığını
anlayacağız. Ancak yapılacak oylamada böyle usulsüz
oylamaların gönderilmesi suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin
mehabetine gölge düşürülmesini kabul etmediğimizi ifade ediyoruz.
Tutanakları aldıktan sonra da, hangi
arkadaşlarımızın burada olup olmadığını
anladıktan sonra da gerekli işlemleri
başlatacağımızı bilgilerinize arz ederim.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederiz Sayın Gök.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/483) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 124) (Devam)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi oylama için süre vereceğim ancak pusula
yazıp gönderen sayın milletvekillerinin, lütfen, Genel Kuruldan
çıkmamalarını rica ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Yok ki çıksın.
BAŞKAN Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan
Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy sayısı : 190
Kabul : 190(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Ömer Serdar Fehmi
Küpçü
Elâzığ Bolu
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
3üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Güvenlik
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti
Bakanlar Kurulu Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/740) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 480)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Suçluların
İadesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Suçluların İadesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/479) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 121)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci
sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti
Arasında Savunma Sanayi İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Savunma Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Nijer Cumhuriyeti Arasında
Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/661) ile Milli Savunma Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (S. Sayısı: 325)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların olmadığı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 25 Ekim 2017 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.54