TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
2nci
Birleşim
3
Ekim 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden Ürdün Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Atef
Tarawneh ve beraberindeki heyete Hoş geldiniz. denilmesi
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Samsun Milletvekili Ahmet
Demircanın bakan olması nedeniyle Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesindeki boşalan üyelik için
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığınca aday
gösterilen İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın üyeliğine
ilişkin tezkeresi (3/1189)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Taha Özhan ve Başkan Vekili Cemalettin Kani
Torunun, ABD, Katar ve İsviçre ziyaretlerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 20/7/2017 tarih ve 41 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1191)
3.-
Başbakanlığın, Siirt Milletvekili Besime Koncanın,
terör örgütü propagandası yapmak suçundan
cezalandırılmasına ilişkin Batman 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 31/05/2017 tarihli ve E: 2017/43 ve K: 2017/125 sayılı
kararının, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin
04/07/2017 tarihli ve E: 2017/1143 ve K: 2017/1121 sayılı ilamı
ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle
kesinleşmesi nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
84üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin
düşürülmesine ilişkin tezkeresi (3/1190)
4.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman başkanlığındaki bir
heyetin, Rusya Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Valentina
Matvıenkonun vaki davetine icabeten Parlamentolar Arası Birlik (PAB)
137. Genel Kurulu Toplantısına katılmak üzere Rusyaya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1192)
5.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 20 Temmuz 2017 tarihli
toplantısında aldığı bazı milletvekillerinin izin
talepleri ile ödenek ve yolluk verilmesiyle ilgili kararlarına
ilişkin tezkeresi (3/1193)
6.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Başkanlık
Divanının 12 Eylül 2017 tarihli toplantısında milletvekili
izin taleplerine ilişkin olarak Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemir ve Şırnak Milletvekili Leyla Birlikin
ardışık on günü aşan izin taleplerinin, bu milletvekillerinin
sair süreçte yasama faaliyetine katılımı ve izin taleplerinin
zamanında yapılması dikkate alınarak kabulünün ayrı
ayrı Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin tezkeresi
(3/1194)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, (2/269) esas numaralı
Toplumsal Barış ve Demokrasinin Tesisi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/105)
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının, 15 Temmuz
gecesi halkın en büyük gücün kendisi olduğunu gösterdiğine,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yükseli sevgiyle andığına,
26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını ve yeni hicri yıl ile muharrem
ayının huzur ve bereket getirmesini dilediğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Başkanlık Divanı olarak Gaziantep Milletvekili Abdulkadir
Yüksele Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Başkanlık Divanı olarak Fransadaki elim kazada ve Las
Vegasdaki katliam sonucunda hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
VI.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, Adıyamandaki tütün
sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Kerbelâ olayına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Iğdır
Milletvekili Nurettin Arasın, Hazreti Hüseyinin şehadeti ve aşure
olayının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemirin, 26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılında
vatandaşların huzur ve refahını artıran
politikaların hayata geçirilmesini dilediğine ve ülkeye kötü bir
tablo yaşatan bu iktidara hep birlikte Dur. diyeceklerine ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, Üsküdarın Kirazlıtepe
Mahallesindeki kentsel dönüşümle ilgili sorunların bir an önce
halledilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
4.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, Bursa Karacabey Canbolu
Deresinde yaşanan toplu balık ölümleri konusunda yetkilileri göreve
davet ettiğine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, tek kişinin aldığı
bir kararla TEOGun kaldırılmasına ve İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaşın istifa etmesine
ilişkin açıklaması
6.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, yeni yasama döneminin hayırlı olmasını
dilediğine ve Hükûmetin bütçe harcamaları konusunda açıklama
yapmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Uluslararası Çalışma Örgütü ILOnun
İstanbulda yapılan 10uncu Avrupa Bölge
Toplantısının boykot edilmesine ilişkin
açıklaması
8.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, atama bekleyen hekimlerin
atamalarının bir an önce yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Ali
Cumhur Taşkının, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele
Allahtan rahmet ve 26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının
hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması
10.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, Millî Eğitim Bakanından yeni eğitim
ve öğretim müfredatı, imam-hatip okulları ve
taşımalı eğitim konularıyla ilgili bazı
sorularına cevap istediğine ilişkin açıklaması
11.- Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tümün, OHALden zarar gören kimse
olmamıştır. ifadesinin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
12.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Hükûmetin hayvancılık politikalarının
yetersiz ve yanlış olduğuna ve getirilen yöntemlerle etin
ucuzlamasının mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
13.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, muharrem ayına ve bu ülkede sessiz
sedasız oruç tutulduğuna, ibadetlerin yapıldığına
ilişkin açıklaması
14.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın, bu yasama yılında da
demokrasiyi ve etkin parlamentoyu savunmaya devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
15.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamakın, yeni yasama yılının hayırlı
olmasını dilediğine ve Mersinde yaş meyve üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili Hükûmetten taleplerine ilişkin
açıklaması
16.- Giresun Milletvekili
Bülent Yener Bektaşoğlunun, 26ncı Dönemin Üçüncü Yasama
Yılının hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
17.- Kayseri Milletvekili
Çetin Arıkın, Genel Kurulu ziyaret eden Talas Belediye
Başkanı ve muhtarlara Hoş geldiniz. dediğine ve Kayseri
Büyükşehir Belediyesinin toplu taşıma ücretlerine zam
kararından bir an önce vazgeçmesini istediğine ilişkin
açıklaması
18.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Erdoğanın, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
19.- Gaziantep Milletvekili
Abdullah Nejat Koçerin, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
20.- Gaziantep Milletvekili
Ahmet Uzerin, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili Mahmut
Toğrulun, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet
dilediğine ve Üçüncü Yasama Yılının da vekiller
açısından sıkıntılı geçeceğini
düşündüğüne ilişkin açıklaması
22.- Gaziantep Milletvekili
Canan Candemir Çelikin, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan
rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
23.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Gökdağın, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele
Allahtan rahmet dilediğine ve muharrem ayının
insanlığa barış, kardeşlik, huzur getirmesini
dilediğine ilişkin açıklaması
24.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaşın, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele
Allahtan rahmet dilediğine ve Genel Kurulu ziyaret eden Talas Belediye
Başkanı ile muhtarlara AK PARTİ Grubu adına Hoş Geldiniz.
dediğine ilişkin açıklaması
25.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 26ncı Dönem milletvekilleri olarak Üçüncü Yasama
Yılında da Türk milletinin ümitlerini ve beklentilerini
karşılamak için çalışma azminde olduklarına ve
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
26.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, 26ncı Dönem Üçüncü Yasama
Yılının hayırlı olmasını dilediğine,
Fransada ırkçı bir saldırı sonucu çıkan yangında
yaşamını yitiren 3 yurttaşımıza Allahtan rahmet
dilediğine, Las Vegasta 58 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamı
kınadığına, HDP eş genel başkanları
başta olmak üzere belediye eş başkanı veya parti
yöneticilerine dönük siyasi soykırım operasyonlarını bir
kez daha kınadığına ve Katalonya halkının iradesini
saygıyla selamladığına ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili
Özgür Özelin, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yükseli şahsı ve
CHP Grubu adına rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
28.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, 26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının ve
muharrem ayının hayırlı olmasını ve Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
29.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turanın, 26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılının
hayırlı olmasını dilediğine, Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir Yükselin ailesine ve Meclise baş sağlığı
dilediğine, Las Vegas kentinde yaşanan terör
saldırısını şiddetle kınadığına,
Fransadaki kundaklamada hayatını kaybeden 3
yurttaşımıza Allahtan rahmet dilediğine ve muharrem
ayına ilişkin açıklaması
30.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın,
siyasallaştırdığı yargı marifetiyle halk
iradesine saldırı düzenleyen ve bir sömürge hukuku işleten
siyasi iktidardan er geç demokratik yollardan hesap sorulacağına
ilişkin açıklaması
31.- Ankara Milletvekili
Levent Gökün, Meclisin en önemli denetim mekanizmalarından olan sözlü
soruların Anayasa değişikliğiyle 2019dan sonra artık
uygulanmayacak olmasına ilişkin açıklaması
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili
Meral Danış Beştaş ve arkadaşları
tarafından, SEGBİS sisteminin yargılamada yetersiz kalması,
yüz yüzelik ilkesinin bertaraf edilmiş olması ve savunma
hakkının etkin kullanılmamasının yol
açtığı sorunların giderilmesi amacıyla 3/10/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
3 Ekim 2017 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 3/10/2017 Salı günkü birleşiminde bir saat
sözlü soruların görüşülmesini müteakip 12/10/2016 tarihinde
dağıtılan 399 sıra sayılı Aile Bütünlüğünü
Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının
Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporunun gündemin "Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmına alınmasına ve rapor
üzerindeki genel görüşmenin Genel Kurulun 3/10/2017 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına, bu raporun görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine;
4/10/2017 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin önerisi
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Erkan Kandemirin, telekomünikasyon, internet ve bilişim sektöründe
kaydedilen gelişmelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/47) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
2.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, HES inşaatları kapsamında
yapılması gereken peyzaj çalışmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/59) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
3.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, çimento fabrikalarında lastik yakılmasına
ve oluşan çevre kirliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/76)
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
4.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Karadeniz Bölgesindeki HESlere ve doğaya
etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/95) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
5.- Balıkesir
Milletvekili İsmail Okun, Balıkesirde kurulan bir tesisin çevreye
olası etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/104) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
6.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budakın, Antalyada kış aylarında yaşanan
hava kirliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/122) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
7.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdeye bağlı bir mahalledeki kentsel
dönüşüm çalışmalarına ve tarihi yapılar ile ilgili
incelemelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/144) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
8.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Tuz Gölünün dip temizliği ile atıklardan
arındırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/166) ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
9.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, tapu çalışanlarının sorunlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/173) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Özhasekinin cevabı
10.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Trabzonun Sürmene ilçesindeki katı atık
arıtma tesisine ilişkin sözlü soru önergesi (6/265) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
11.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Trabzonun Sürmene ilçesindeki katı atık
arıtma tesisine ilişkin sözlü soru önergesi (6/266) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
12.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Trabzonun Sürmene ilçesindeki katı atık
depolama sahasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/267) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
13.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Doğu Karadeniz Bölgesindeki ÇED uygulamalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/272) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
14.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşların hizmet binalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/317) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
15.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Trabzonun Uzungöl bölgesi ile ilgili imar
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/325) ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
16.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, küresel ısınmanın etkilerine ve
alınacak önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/348) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
17.- Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmenin, Adananın Ceyhan ilçesindeki atık su
arıtma tesisinin yaydığı kokuya ilişkin sözlü soru
önergesi (6/351) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
18.- Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmenin, Adıyamanın Kahta ilçesindeki atık su
arıtma tesisinin çalışmamasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/352) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
19.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşenin, Sürmene Çamburnu Kutlular Düzenli Katı Atık
Depolama Sahasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/393) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
20.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, nişasta bazlı şeker üretim
kotasının artırılmasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/436) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
21.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, kentsel dönüşüm alanlarında yer alan tarihî
yapılara ilişkin sözlü soru önergesi (6/476) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
22.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, koruma altına alınan alanlara ve denetimlerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/484) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
23.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, şans oyunlarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/495) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
24.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, sivil memurların özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/501) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
25.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğde ilindeki Kızılca Deresine dökülen
atığa ve alınan önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/504) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
26.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, engellilerin erişebilirliklerinin
sağlanmasına yönelik kamu kuruluşları ve belediyeler
tarafından yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/608) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
27.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, KPSS-2016/1 yerleştirme işlemleri
kapsamında Bakanlığa yerleştirilen mimar ve mühendislerin
atamalarının yapılmamasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/665) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
28.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğde Kızılca Deresi Islah Projesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/682) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
29.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, küresel ısınma ve iklim
değişikliği konusunda yürütülen çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/693) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
30.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdede taşra teşkilatı bulunmayan
kamu kurum ve kuruluşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/715) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
31.- Adana Milletvekili
Zülfikar İnönü Tümerin, kentsel dönüşüm çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/722) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
32.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Aladağlar Milli Parkında ve Bor
ilçesinde bazı ağaç türlerinde görülen kurumaların önlenmesine
yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/749) ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
33.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, 2000 yılından itibaren özelleştirilen
şeker fabrikalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/754) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
34.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, mülteciler için yapılan harcamalara ve bu
harcamaların denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/775) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
35.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, asbestli ürünlerin kullanıldığı
binaların yıkımında ek önlem alınıp
alınmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/786) ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
36.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, ÇED sürecinden muaf tutulan projelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/793) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
37.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2016
yılında havası temiz il kapsamına alınan illere ve
hava kirliliğiyle mücadeleye ilişkin sözlü soru önergesi (6/795) ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
38.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, yerel basının desteklenmesine yönelik
çalışmalara ve resmî ilan alan yerel basın
kuruluşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/807) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
39.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, kentlerdeki çok katlı yapılara
sınırlama getirilmemesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/821) ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
40.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, ülkemizde faaliyet gösteren çok uluslu şirketlere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/824) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- Aile Bütünlüğünü
Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının
Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14,
15, 16, 17, 18) (S. Sayısı: 399)
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, TBMMde
düzenlenen iftar davetine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/14740)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
2002-2017 yılları arasında yıllara göre işsizlik
oranı, dış ve iç borç miktarı ile ithalat ve ihracat
oranlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşekin cevabı (7/14938)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2017
yılından itibaren yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrakın cevabı
(7/15014)
4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Doğal Afet Sigortalar Kurulu yöneticilerinin mali ve sosyal haklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/15303)
5.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun, 26. Yasama Döneminde
verilen soru ve Meclis araştırması önergeleri ile kanun
tekliflerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/15446)
3 Ekim 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika
süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya
başlandı)
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Ürdün
Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Atef Tarawneh ve beraberindeki heyete
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
İsmail Kahramanın konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan
Ürdün Temsilciler Meclisi Başkan Vekili Sayın Atef Tarawneh ve beraberindeki
heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine
yüce Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
III.- YOKLAMA
(Devam)
(Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi)
BAŞKAN Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, 15 Temmuz gecesi halkın en
büyük gücün kendisi olduğunu gösterdiğine, Gaziantep Milletvekili
Abdulkadir Yükseli sevgiyle andığına, 26ncı Dönem Üçüncü
Yasama Yılının ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını ve yeni hicri yıl ile muharrem ayının huzur
ve bereket getirmesini dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, bugün yasama yılının ilk çalışma
haftasına başlıyoruz. Bu süreçte, bütün iyi dileklerimle ve
ülkemizi önceleyen yaklaşım ve davranışlarla siyasete, Gazi
Meclise yakışan adımlar atacağımızdan hiç
kuşku duymuyorum.
Sayın milletvekilleri,
bu coğrafyada bin yıllık siyasi tarihe ve devlet geleneğine
sahibiz. Asırları aşıp gelen güçlü inanç değerlerimiz
var. Bu birikimin gücüyle her zaman var olmayı başardık. Büyük
bedeller ödeyerek elde ettiğimiz ve Atatürkün lideri olduğu
cumhuriyetimizle girdiğimiz kurtuluş ve kuruluşun emanetini
taşımak zorundayız. Bu yüzyılın başından
itibaren ülkemizi kontrol etmeye çalışan istismarcı güçler ve
onlarla iş birliği yapanlar, ayaklarının altındaki
zeminin kaydığını hissetmeye başladılar, buna
karşı direndiler, önlem almaya çalıştılar, terör
üzerinden oynadıkları oyunda da kaybettiler. Demokratik siyaset,
teröre dayanan siyaseti etkisizleştirdi. Sonra, bürokratik siyaset
üzerinden yaptıkları entrikalarla da başarısız
oldular. Devlet içinde güçlenen demokratik merkezin kararlı duruşuyla
dağıldılar. 15 Temmuzdaysa en alçakça
kalkışmalarını yaptılar ancak yine
başaramadılar. 15-16 Temmuz gecesi bu halk birlikte, bize en büyük
gücün kendisi olduğunu bir kez daha gösterdi. İnanıyorum ki bu
gücün Gazi Meclisteki temsilcileri olan bizler, yeni yasama yılında
yaptığımız tüm çalışmalarda bu gerçeği unutmayacağız.
Bu vesileyle 15-16 Temmuz
gecesi bizlere liderlik yapan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğana da bir kez daha saygılarımı sunuyorum.
Gerçek şudur ki, 15
Temmuz ve sonrası halkın siyasal sistem üstündeki gücü
artmış, demokratik devlet aklının gelişmesine imkân
tanınmış ve devletin millî ve yerli karakteri güçlenmiştir.
Yerli ve millî olmanın kapsayıcı, kuşatıcı ve
21inci yüzyılda da tüm küresel emperyal duruşları tehdit eden
bir gücü vardır. Yerli ve millî olmak Batı medeniyeti
karşıtı bir söylem değildir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiyenin demokratik bütünlüğü tek seçeneğimiz ve
kurtuluşumuzdur. Ülke bütünlüğünü korumak, terörle ve FETÖyle
mücadele etmek ve devleti demokratik yoldan güçlendirmek kırmızı
çizgilerimizdir. Bu aziz milletimizin yüz yıllarca süren adalet ve
hakkaniyet mücadelesi bundan sonra da yüzyılımızı
belirleyen dinamik olacaktır. Dünyayı ve bölgemizi sahte özgürlük
söylemleriyle yeni bir kaos ve düşmanlık sürecine götürmek isteyenler,
elbet ve elbet milletin çelik iradesinde eriyip gidecektir. Evet, dünya 5ten
büyüktür.
Sayın milletvekilleri,
Meclisimizin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak
üzere tüm başkanlarımızı saygıyla anıyorum.
Meclisimizde görev yapan
devlet ve siyaset adamlarını saygıyla selamlıyorum.
Gaziantep Milletvekilimiz
Sayın Abdulkadir Yükseli sevgiyle anıyorum.
Yüce Meclisimizin Üçüncü
Yasama Yılının ülkemize, milletimize, tüm milletvekillerimize ve
tüm çalışanlarımıza hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum.
Ayrıca sayın
milletvekilleri, yeni hicri yılın ve muharrrem ayının
ülkemize, devletimize ve milletimize huzur ve bereket getirmesini diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, gündem dışı konuşmalara geçeceğiz. Daha
sonra, önceden olduğu gibi on beş dakika, 15 milletvekiline
yerlerinden birer dakika olmak üzere söz vereceğim. Yalnız, sevgili
milletvekili arkadaşımız Sayın Abdulkadir Yüksel için söz
almak isteyen Gaziantep milletvekillerimize de ayrıca yerlerinden birer
dakika süreyle söz vermek düşüncesindeyim.
Şimdi, gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı
ilk söz, Adıyamandaki tütün sorunu hakkında söz isteyen
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırıma aittir.
Üçüncü Yasama
Yılının ilk gündem dışı konuşması size
nasip oldu.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Adıyamandaki tütün sorununa ilişkin
gündem dışı konuşması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sözlerime başlamadan,
canların yasımuharrem ayında tuttukları orucun Hak nezdinde
kabulünü, ayrıca yeni yasama yılının Türkiye
halklarına onurlu bir barış getirmesini diliyorum.
Bu yasama yılında
aramızda bulunması gerekirken haksız, hukuksuz bir şekilde
cezaevlerinde tutulan, başta eş genel başkanlarım olmak
üzere tüm vekil arkadaşlarımın en kısa zamanda
aramızda olmalarını temenni ediyorum.
Bu yasama yılında,
önümüzdeki günlerde 130 maddelik torba yasa geliyor. Bu torbayla da
Adıyaman tütününe yasak geliyor ve bu, şimdiden Adıyamanın
gündemine bomba gibi düştü. Adıyaman halkı, üreticisi tütüne
yasal güvence beklerken yabancı sigara fabrikalarına,
firmalarına güvence, Adıyaman tütününe yasak geliyor. Bu bir yasa
tasarısı değil, açıkça Adıyamanın ölüm
fermanıdır. Adıyamanlının sadece tütünü
yasaklanmıyor, yaşamı, ekonomisi çökertiliyor, âdeta nefessiz
bırakılıyor. Adıyaman için olmazsa olmaz olan, tek geçim
kaynağı diyebileceğimiz tütün için üretiminden, nakliyesinden,
satışından, içimine kadar kabul edilemez yasaklamalar, cezalar
veya yaptırımlar söz konusu. Bu konuyu Adıyaman halkı iki
gün önce sosyal medyada yayarak deyim yerindeyse sokaklara döküldü, dün sabah
saatlerinden itibaren demokratik tepkilerini dile getirdiler. Tütün,
Adıyaman için siyasetüstü bir konudur; sağcısıyla
solcusuyla, köylüsüyle memuruyla, Sünnisiyle Alevisiyle, Meclise getirilmesi
beklenen torba yasaya karşı olduklarını
haykırdılar.
Bu kabul edilemez yasa
tasarısının gündeme geleceğini şubat ayında yine
bu kürsüden dile getirmiştim. AKPnin Adıyamanın tütününü
yasaklayacağını daha önce söylemiştim ki maalesef
haklı çıkıyorum. Bakanlar, özellikle İçişleri
Bakanı, Maliye Bakanı tütün için yasaklamalar getireceklerinin
işaretlerini ta o zaman vermişlerdi. Hatta tütüne terör suçu
kapsamında yaklaşımlar göstermiş, havuz medyası da
tütünü âdeta terörist ilan etmişti.
Adıyamanın bu
önemli sorunu bugün çok daha ciddi boyutlara varmıştır.
Sadır ekiminden içimine kadar çeşitli zorluklar ve cezalar içeren
torba yasa tasarısının 68inci ve 69uncu maddelerini kabul
etmek, sessiz kalmak mümkün değildir. Bu torba yasa tasarısı
komisyona ve Meclise gelmeden halkımız tepkisini göstermeye
başlamıştır; aynı duyarlılığı
bizlerden yani Meclisten ve Meclisteki Adıyamanlı vekillerden
beklemektedir. AKPnin cevval vekilleri gazete haberlerine tepki koyarken çok
cesurdular. Şimdi kendi partileri tütüne yasak getiriyor. Aynı
cesareti yine Adıyaman halkı, Adıyamanlılar için göstermeleri
gerekiyor. Adıyaman milletvekillerinin bu yasa tasarısına
karşı açık tutum almaları ve Biz bu yasa
tasarısını kabul etmeyeceğiz. demeleri gerekiyor. Öyle,
Görüşeceğiz. Görüşüyoruz Toplantı hâlindeyiz. demesinler,
net bir şey söylesinler.
Dün Adıyamanda
yapılan, 5 bin kişinin katıldığı onurlu,
haklı yürüyüşü istismar, provokasyon ve siyasi rant sağlama
düşüncesiyle yapılmış olarak değerlendiren AKP
milletvekillerine buradan sesleniyorum: Sizler makam, mevki, koltuk derdinde
olabilirsiniz ama Adıyaman halkı emeğinin, ekmeğinin,
rızkının derdinde. Onların haklı taleplerini ve
yürüyüşlerini anlamlı buluyor, emeği geçenleri kutluyorum;
Mecliste de sorunlarının takipçisi olacağımı
belirtiyorum. Eğer bu yasa geçerse değil 5 bin, yüz binler
yürüyecektir.
İktidar vekilleri, söz
verebilecek misiniz? Şimdi, bu tütüne getirilmesi düşünülen
yasakları torbadan çıkarabilecek misiniz? Niye susuyorsunuz? En
azından bugünlük, çıkıp bu kürsüden taahhütte
bulunmanızı istiyorum. AKP milletvekilleri yasağı
engellemezse halka ne diyecekler? Adıyaman halkı sizden net bir
taahhüt bekliyor, haberiniz olsun.
Bu problemin çözümü, küçük
çiftçiye, üreticiye yasak değil, mevcut üretim şeklini yasal hâle
getirmektir. Üreticiyle, esnafla görüşülsün, ilgili STKlarla, odalarla
görüşülüp ortak bir çözüm bulunabilir. Makul bir vergilendirme
yapılıp denetimi
Kimsenin denetimden, vergiden
kaçtığı yok. Küçük üreticiyi destekler tarzda yasal düzenlemeler
yapılabilir. Her türlü teşvik ve desteği sermaye
şirketlerinin yerine kendi bölgesinde, kendi yaşam alanında
istihdam yaratmış, geçimini sağlayan tütün üreticisine vermek
gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenle, Hükûmeti, bu konuda
Adıyamanın tütün üreticisinin sesini duymaya ve gelenek hâline
gelmiş, binlerce ailenin geçim kaynağı olmuş küçük
üreticileri dinlemeye davet ediyorum. Hükûmete ve yasaklamanın
öncülüğünü yapan Karadenizli bakanlara buradan sesleniyorum:
Adıyamanın özellikle dağ köylerinin, Çelikhan ilçemizin ana
gelir kaynağı olan tütünden elinizi çekin. Giresun için fındık
ne demekse, Rize için çay ne demekse Adıyamanın Çelikhan ilçesi için
de tütün o demektir.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yıldırım.
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Boynukara
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) İzin verirseniz kısa bir açıklama yapmak
istiyorum 60a göre.
BAŞKAN Adıyaman
milletvekili olarak
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Evet.
BAŞKAN Buyurun, bir
dakika
LEVENT GÖK (Ankara)
Başkanım, gündem dışı konuşmalarda Hükûmet cevap
verir. Yani burada böyle bir usul yok Sayın Başkan.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman) Teşekkür ederim Başkanım.
Bu konu gündeme geldiği
andan itibaren, AK PARTİ Adıyaman milletvekilleri olarak Sayın
Başbakanımızla, Sayın Maliye Bakanımızla,
Sayın İçişleri Bakanımızla, Sayın Tarım Bakanımızla,
Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımızla ayrı ayrı
görüştük. Bu görüşmeleri, pazar günü, yeni yasama
yılının açılışı sırasında
yaptık. Hükûmetimiz konuyu dün Bakanlar Kurulunda da görüştü.
Sayın Başbakanımızın talimatlarıyla çiftçiler açısından
mevcut durumun korunması, nakil işlemleri açısından yine
mevcut durumun korunması ve 50 kilo için mevcut durumun korunması
konularında, mevcut tasarının ilgili maddelerinin revize
edilmesine ilişkin
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ADNAN BOYNUKARA
(Adıyaman)
mevcut tasarıdaki maddelerin değiştirilmesine
ilişkin Sayın Başbakanımızın talimatı
vardır, Maliye Bakanımız buna ilişkin
çalışmaları yapmaktadır. Komisyona gelmeden bunların
çözüleceğini bekliyoruz. O şekilde bize açıklama
yapıldı, söz verildi.
Bizim derdimiz çiftçinin
korunması, buna özen gösteriyoruz. Adıyamanlı çiftçiler, ziraat
odalarının yöneticileri ve Adıyamanlı milletvekilleri
birlikte hareket ederek bu sonuca ulaşmışlardır, bu
tutumlarıyla da Adıyamanı karıştırmak isteyen
istismarcılara izin vermemişlerdir. İstismarcıları ciddiye
almayan Adıyamanlıların hepsine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Boynukara.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, siz Sayın Boynukaraya söz verdiğiniz zaman
ifade ettim ama belki siz duymadınız ve o sırada sayın
konuşmacı başladı. Gündem dışı
konuşmalarda, gündem dışı konuşmalara Hükûmet cevap
verebilir. Dolayısıyla
BAŞKAN Adıyaman
milletvekili
LEVENT GÖK (Ankara)
Olabilir, ama şimdi
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara)
Bakın, Sayın Başkanım
BAŞKAN Bakın,
burası Genel Kurul, Adıyamanla ilgili bir problem var, hepimiz
izliyoruz
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkanım, şimdi şunu rica ediyoruz
BAŞKAN Ben bitireyim
sözümü, sonra size vereceğim sözü.
Sayın Behçet
Yıldırım konuyu gündeme getirdi, Sayın Boynukara da bir
açıklama yapmak istedi, sadece bunu yerine getirdim.
LEVENT GÖK (Ankara) Tabii,
elbette...
BAŞKAN Bu önemli
değil, hangi partiden olursa olsun bu davranışı gösteririm,
bundan da emin olun lütfen.
LEVENT GÖK (Ankara)
Şöyle, şundan dolayı ifade etmek istiyorum: Yani İç Tüzüke
göre yöneteceğiz elbette Meclisimizi ama Meclisimizin de uyması
gereken kurallar var, konular var. Yani sayın konuşmacı konuştuğu
zaman Hükûmetten bir kişi eğer bu konuya cevap vermek isteseydi o
dediğiniz olabilirdi ama sayın konuşmacı Hükûmeti temsil
etmiyor. İç Tüzükümüz de Gündem dışı konuşmalara
BAŞKAN Çok yaptık
bunun örneğini Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara)
Hükûmet cevap verebilir. diyor. Ben bunu hatırlatıyorum.
BAŞKAN Bunun
örneğini, bu tarz çalışmanın örneğini çok yaptık.
Daha ilk günden, ilk saatten birbirimizin sözüne, ifadesine saygı
duymayı siz de benim kadar istersiniz, buna eminim.
LEVENT GÖK (Ankara) Bir
daha dikkatli olunması kaydıyla hatırlatıyorum Sayın
Başkan. Ama önemli olan şu: Yani gündem dışı
konuşmaları Hükûmetin de izlemesi gerekir.
BAŞKAN O da Hükûmetin
sorumluluğunda olan bir şey, evet.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani
söyleyecek sözü olan bir Hükûmetin burada ifadesi etmesinde bence daha yarar
vardır. İç Tüzük bunu amirdir, ancak Hükûmet cevap verebilir.
BAŞKAN Çok
örneğini yaptık Sayın Gök.
Peki, teşekkür ederim.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman)
Başkanım
SALİH FIRAT
(Adıyaman) Başkanım
BAŞKAN Tamam, bu
konuyu kapatıyorum.
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Kerbelâ
olayına ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN - Gündem
dışı ikinci söz, ortak acımız, matemimiz Kerbelâ
olayı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut Tanala
aittir.
Buyurun Sayın Tanal.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
AK PARTİ Gaziantep
Milletvekili Sayın hemşehrim Birecik Belediye
Başkanımız Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet diliyorum,
ailesine ve sevenlerine sabır diliyorum.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; Kerbelâ hak aramanın ve özgürlüğün
destanıdır. Kerbelâ sabrın, teslimiyetin ve
adanmışlığın azametidir. Kerbelâyı uzaklarda
arama. Kerbelâ, kötü ile zalimin, mazlum ile lanetlinin, kutsal ile
karanlığın, karanlık ile aydınlığın
hesaplaşmasıdır. İmam Hüseyin burada
kutsallığı, mazlumun aydınlığını temsil
etmektedir. Zalimlere seslenmek lazım: Aç kalmak, alçalmaktan
hayırlıdır.
Kerbelâ sadece bir iktidar
mücadelesi olarak görülemez ve değerlendirilemez. Hak gelince zail
olması gereken batılın yeniden
uyandırılmasıdır Kerbelâda olan. O nedenledir ki günümüzün
dünyasının en kanlı coğrafyası yani Orta Doğu
coğrafyasında akan kan, aslında Hazreti Hüseyinin dinmeyen
kanıdır. Bu kan, zulmedenlerin, hakka, hukuka ve adalete
inanmayanların akıttığı kandır. Oysa Hazreti
Hüseyin Ben zulme karşı adaletin savaşını verirken
zalim olan birisinin bu harekâta katılmasını istemiyorum.
demiştir. Ne zaman? Şehadetinden çok kısa bir süre önce, üstelik
şehit olacağını bilerek. Böylece zalimlerin kendisiyle
birlikte olamayacağını şehadetinden önce söyleyerek bir
vasiyeti tarihe bırakmış oldu.
Dolayısıyla, bizim,
Hazreti Hüseyinin yaşamına ve nefes verdiği Kerbelânın
kumuna düşen kanına baktığımızda görmemiz gereken
husus, kin ve nefret olmamalıdır. Hazreti Hüseyinin dilinde,
fikrinde, irfanında kin ve nefret yoktur. Babası Hazreti Ali gibi ve
babasının bildiği her şeyi öğrendiği dedesi
Sevgili Peygamberimiz gibi Hazreti Hüseyin de mutlak adalet
savaşçısıdır. Aliden başka yiğit, Zülfikardan
keskin kılıç yoktur. denilirken aslında kastedilen, bir
savaş aracı olarak kılıcın keskinliği
değildir, Hazreti Ali ve evlatlarının adaletli olduğudur,
Hazreti Ali ve evlatlarının tüm kararlarının hakkaniyetten
ve adaletten yana olmasıdır yani İslamdan ve onun Peygamberi
Hazreti Muhammedin ilminden yana olmasıdır. Elde tutulan Zülfikar,
doğruluk, dürüstlük, yüksek ahlak ve adalet demektir. Zülfikarda
kindarlık, düşmanlık, ötekileştirme, sen-ben
ayrımı bulunmamaktadır. Zülfikarda biz vardır,
eşitlik vardır, kardeşlik vardır, mutlak bir adalet
vardır.
Biz de adaletin
savaşını verirken şehit düşen Hazreti Hüseyin gibi
olmalıyız. Eğer biz adilsek adalet mücadelemizin bir anlamı
vardır. Biz Sünnisiyle, Şiisiyle, Alevisiyle tüm İslam dünyası
olarak bunu şu ana kadar başaramadık ama tüm
amalarımızı, lakinlerimizi, ancaklarımızı geride
bırakıp İslam dünyasının sosyal, ekonomik, siyasi ve
kültürel geri kalmışlığının ortak çözümlerini
üretmeliyiz. Barış, adalet, kardeşlik dini olan
İslamın hüküm sürdüğü coğrafyadaki kanın, gözyaşının,
eşitsizliğin karşısında çaresizliğimizin
nedenleri üzerine soğukkanlılıkla düşünmeli,
akılcı bir yol bulmalıyız.
İnsanlık tarihinin
en acı katliamlarından birisi olan Kerbelâ, haksızlığa
karşı göstereceğimiz cesaretin, zulme karşı
kuracağımız umudun adıdır. Unutulmamalıdır
ki günümüzün yezitleri karşısında sessiz kalanları,
tiranlar karşısında susmayı kabul edenleri, zulüm
sahipleriyle bir olanları tarih yazmayacaktır. Tarih, haksızlığa
karşı dilsiz şeytan olmayanları yazmıştır ve
yazmaya da devam edecektir. Allahın bizleri zulmün
karşısında susturmamasını, Allahın bizi
adaletten yana olanlardan eylemesini, dilsiz şeytan
kılmamasını diliyorum. Allah yasımızı ve
matemimizi kabul eylesin.
Müslümanların etnik
kimlik ve inanç farklılıkları gerekçesiyle birbirlerine
uyguladıkları zulme ve zulümden faydalanan kimi çevrelere
karşı, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün, Türkiye
Cumhuriyetimizin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti kimliğinin tüm
İslam dünyasına rehber olmaya devam edeceğine inanıyorum.
Hepinizi saygı ve
hürmetle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Tanal.
Gündem dışı
üçüncü söz, Sevgili Peygamberimizin torunu Hazreti Hüseyinin şehadeti,
âşûrâ olayının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Iğdır Milletvekili Nurettin Arasa aittir.
Buyurun Sayın Aras. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Nurettin Arasın,
Hazreti Hüseyinin şehadeti ve aşure olayının yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
NURETTİN ARAS
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kerbelâ olayının 1.378inci yıl dönümünü anıyoruz.
Şamı,
garibanı geride bıraktık. Vahiy ailesinin Rum esirler gibi
şehir şehir dolaştırıldığı günleri
yaşıyoruz. Bir müddet sonra, Hazreti Hüseyin ve esirler Şama,
Yezidin sarayına getirilecek. Hazreti Hüseyinin kesik başı
Yezidin önüne bırakılacak, Yezid de elindeki çubukla Hazreti
Hüseyinin dudaklarına vuracak, dudaklarıyla oynayacak ve şöyle
söyleyecektir: Bedirde Huneyndeki atalarım sağ olsaydı, bunu
görselerdi Oğlumuz Yezid çok büyük bir iş başardı.
derlerdi. Bundan da anlaşılıyor ki Hazreti Resulullahın
getirdiği ahlaki faziletler Emevilerin yüreklerindeki çirkinliği ve
Bedirdeki, Huneyndeki kinlerini kıl kadar temizlememiştir.
Hilafetin ve velayetin yetkin mahzarı Hazreti Hüseyine
düşmanlık eden binlerce insan cenneti kazanmak maksadıyla
Kerbelâya gelmişlerdi. Hazreti Hüseyinin kanını dökerek
Allaha yakınlaşmak istiyorlardı. Bu oyunu ve düzeni kuran ise
meşum Emevi saltanatının öncü siyasetçileriydi.
Peki, buraya nasıl
gelinmişti? Hazreti Alinin şehadetinden sonra, Şam beldesi
hariç diğer bütün İslam beldeleri Hazreti Hasana biat
etmişlerdi. Muaviyenin biat etmeyi bırakın bu esnada Hazreti
Hasana tazyiklerini görüyoruz. Hazreti Hasanın hilafeti kendisine terk
etmesini istiyordu. Bu konuda mektuplar yazıyor, bu konuda elçiler gönderiyor,
bu konuda Hazreti Hasanın etrafındaki güçleri para gücüyle
boşaltmaya çalışıyordu ve bunda da önemli ölçüde muvaffak
olmuştur. Zaten Muaviye, zekâsı ve şeytani düşünceleriyle
saltanat yönetimini bir İslami yönetim gibi halka kabul ettirmişti.
Hazreti Resulullahın dediği gibi Allahın dinini insanları
aldatma kaynağı, Allahın kullarını kulağı
küpeli köleler hâline getirmişti, Allahın malını da kendi
malı hâline getirmişti. Değerli milletvekilleri, hak ile
batıl birbirine karışmıştı.
Hazreti Hasan şunu
anlamıştı: Çok Müslüman kanı dökülecekti. Bu yüzden
hilafetten imtina ederek iktidarı Muaviyeye bıraktı. Tabii,
Hazreti Hasanın sulhunda ibret alınacak çok şey var. Hem
İslam kanının dökülmesini önledi hem de batıl olarak çok
önemli bir güce kavuşan Muaviyenin halk tarafından
sınanmasını istedi. Eğer Muaviyenin tek hedefi
iktidarı ele geçirmek olsaydı Hazreti Hasanın kenara
çekilmesiyle birlikte bu emeline kavuşmuştu. Demek ki Muaviyenin başka
emelleri de vardı. Zira, hem Hazreti Hasanın dostlarını
idam ettiriyor, sürgünlere gönderiyor, zindanlara atıyordu hem de sonunda
Hazreti Hasanı da zehirleterek öldürttü. Nihayetinde de oğlu Yezidi
başa geçirerek biat almaya başladı. Yezide de vasiyetinde
Hazreti Hüseyinden mutlaka biat almalısın. dedi.
Tabii ki Hazreti Hüseyin,
aynı zamanda nübüvvet aracılığıyla
kişiliğine nakşedilen eşsiz karakterin, paha biçilmez
seciyenin, vahyin memesinden emdiği terbiyenin, yine Kuranın
indiği mekândan aldığı yüksek eğitimin sayesinde bu
tür bir rezalete, dünyanın aldatıcı lezzetlerine asla izin
vermezdi ve kıyam etme kararı aldı. Kıyam ederken de dedi
ki: Ben, zalimlerle birlikte
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Bir dakika daha verelim Sayın Başkan eğer arkadaşlar da
razı olurlarsa.
BAŞKAN Peki.
Bir dakika daha ek süre
veriyorum.
Tamamlayın lütfen
Sayın Aras.
NURETTİN ARAS (Devamla)
Tarihte tabii ki bu türden gaddarca gerçekleşen savaşlar,
cinayetler olmuştur. Bu cinayetlerin tümü, savaşların tümü
tarihin derinliklerine gömülüp gitmiştir. Birinin sırf mazlum olarak
öldürülmesi onun tarihin hafızasında kalıcı
olmasını gerektirmez ancak Hazreti Hüseyin için durum çok
farklıdır. Çünkü tarihin yüzüğünde yüzük taşı gibi
parlayan cihat ve içtihat, kıyam ve ikdam kadrinin ilk örneği tabii
ki âşûrâ vakasıdır. Zira Hazreti Hüseyin, Allahın dinini
ihya etmek için kıyam etmiştir. Allah indinde de, ilahide de ölümü
olmayan diri olduğuna göre Hazreti Hüseyin de Allahın dinini ihya
eden birisi olarak asla ölmeyecektir, âlem levhasında adı daima
kayıtlı kalacaktır.
Ben de kardeşimiz
Abdulkadir Yükselin ölümü nedeniyle ailesine sabırlar diliyorum. Bana
hususen Antepte ehlibeytle ilgili yardım etmişti. Allah bugünlerin
şehidi Hazreti Hüseyine Abdulkadir Yüksel kardeşimizi komşu
etsin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Aras.
Sayın milletvekilleri,
şimdi talepte bulunan sayın milletvekillerine birer dakika
yerlerinden söz vereceğim. Söz vereceğim sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Sayın Özdemir -sizinle başlıyoruz-
Sayın Tanal, Sayın Kayışoğlu, Sayın
Adıgüzel, Sayın Aydın, Sayın Engin, Sayın
Atıcı, Sayın Taşkın, Sayın Arslan, Sayın
Tüm, Sayın Gürer, Sayın Akyıldız, Sayın Doğan,
Sayın Çamak, Sayın Bektaşoğlu ve Sayın Arık.
Sayın Özdemir, buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 26ncı
Dönem Üçüncü Yasama Yılında vatandaşların huzur ve
refahını artıran politikaların hayata geçirilmesini
dilediğine ve ülkeye kötü bir tablo yaşatan bu iktidara hep birlikte
Dur. diyeceklerine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, 26ncı Dönem Üçüncü Yasama
Yılında ülkemizin içinde bulunduğu sorunlara çözüm üretilmesini,
vatandaşımızın huzur ve refahını artıran politikaların
hayata geçirilmesini diliyorum. Ancak eğitim başta olmak üzere,
ekonomi, dış politika ve kalkınma politikalarında iktidar
partisinin ülkemizi getirdiği kötü tabloyu hep birlikte
yaşıyoruz: İşte Millî Eğitim Bakanının
okullar açılırken eğitim sisteminde değişikliğe
gidileceğini öğrenmesi, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanının kadın sorunlarına karşı
ilgisizliği, Ekonomiden sorumlu Bakanın vergi ve gelirler konusunda
tutarsızlığı ve kendisinin yok sayılması
Motorlu
taşıtlar vergisi sorulduğunda MTV müzik televizyonu mu?
diyerek dalga geçen bir Başbakanın ve partisinin ülkemizi yönetecek
bir iradesi kalmamıştır. Hukuksuz, kuralsız, liyakatsiz bir
yönetim anlayışının faturasını öğrencilerimize,
gençlerimize, emekçilerimize, üreticilerimize ödeten bu iktidara hep birlikte
dur diyeceğiz.
BAŞKAN Sayın
Tanal...
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Üsküdarın Kirazlıtepe Mahallesindeki kentsel dönüşümle ilgili
sorunların bir an önce halledilmesini beklediğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Efendim, Genel Kurulda
Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanı da var, kendisi Üsküdar
ilçemizin Kirazlıtepe Mahallesindeki kentsel dönüşümle ilgili
sorunları yerinde incelemek için gitmişti. Ancak TOKİ
Fikirtepede vatandaşın arsasını metrekaresini 11 bin TLye
alırken Boğaz manzaralı olan Kirazlıtepede metrekaresini
3.000-3.500 liraya almaktadır. Bu zulme ne zaman son vereceksiniz? Tabii
ki her planlamanın bir kâr getirisi olur ama kâr getirisinin
Kirazlıpetede oturan vatandaşımıza verilmesi gerekirken
üçüncü şahıslara dağıtılması hak, nesafet ve
adaletle bağdaşmamaktadır. Kirazlıtepenin tapu, imar
sorununun bir an önce halledilmesini bekliyorum.
Saygı ve hürmetlerimi
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın
Kayışoğlu...
4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, Bursa Karacabey Canbolu Deresinde yaşanan
toplu balık ölümleri konusunda yetkilileri göreve davet ettiğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) Teşekkürler.
Bu yıl Bursa Karacabey
Canbolu Deresinde 3 kez toplu balık ölümleri yaşandı.
Aslında toplu balık ölümleri Bursanın kronik bir sorunu hâline
dönüştü. Bursada her yıl Yenişehir Kocasu, İznik Gölü ve
Karacabey Canboluda balık ölümleri yaşanıyor. Her olaydan sonra
yetkililer sorularımıza açıklayıcı cevap vermedikleri
gibi, bugüne kadar bu katliamlara karşı önlem almıyor, denetim
yapmıyor, sorumluları da açıklamıyorlar.
Balıkların dili yok diye bu zulüm niye? Bir daha Bursada toplu
balık ölümü yaşanmasın diyor, yetkilileri göreve davet ediyoruz.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel...
5.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, tek
kişinin aldığı bir kararla TEOGun
kaldırılmasına ve İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Kadir Topbaşın istifa etmesine ilişkin
açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
80 milyon
vatandaşın kaderi, bir partinin genel başkanının iki
dudağı arasında. Akşamdan sabaha tek kişinin
aldığı bir kararla TEOG kaldırıldı. Yeni
eğitim öğretim yılı başlamasına rağmen bugün
hâlâ 1 milyonu aşkın öğrencinin liselere nasıl
yerleşeceği belirsiz. YÖK Başkanı, üniversite
sınavları için değişiklik konusunda Bu yıl
öngörmüyoruz. dedi. Bir hafta geçmedi, öğrendik ki yapılan
değişiklik bu yıldan itibaren geçerli olacak. 4 milyondan fazla
oy alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı istifa etti.
Sağlık sorunları bahanesini yalanlayan Kadir Topbaş
İnsan her şeyi affeder, adam yerine koyulmamayı affetmez.
demişti. Bu ülkenin vatandaşları, bizler bu istifanın hangi
pazarlıklar sonucu gerçekleştiğini bilmiyoruz.
Ben buradan bir kez daha
sesleniyorum: Tek bir kişinin Her şeyi ben bilirim. kibrinin
bedelini 80 milyona ödetmekten vazgeçin; ortak akla, vicdana ses verin.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın Aydın
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, yeni yasama
döneminin hayırlı olmasını dilediğine ve Hükûmetin
bütçe harcamaları konusunda açıklama yapmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni yasama döneminin hayırlı
olmasını diliyorum ancak bu yasama döneminin halkımız için
pek de hayırlı olacağını düşünmüyorum. Belli ki
Hükûmet har vurup harman savurduğu 2017 yılı bütçesinin faturasını
halkımıza çıkaracak. Açıklamalara göre, Hükûmet,
zamları yola çıkardı bile. Yılbaşında 45,2 milyar
TL olarak planlanan 2017 bütçe açığı 89,2 milyar TLye
uzanıyor. Bu para nerelere harcandı? Hükûmetin bunu
halkımıza açıklaması gerekiyor ama açıklamıyor.
Ayrıca, bütçe dışı verdiği garantilerle imza
attığı sözleşmeleri ticari sır gerekçesiyle de
açıklamıyor çünkü açıklarsa hangi şirkete döviz kuru
üzerinden ne ödeyeceği ortaya çıkacak. Biz, Hükûmetin, zamdan önce
bütçeyi nerede harcadığını, bizim de halk adına
yaptığımız bu bütçeden hesap sormamız gerektiğini
düşünüyor, bunun açıklanmasını talep ediyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Engin
7.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin,
Uluslararası Çalışma Örgütü ILOnun İstanbulda
yapılan 10uncu Avrupa Bölge Toplantısının boykot
edilmesine ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Uluslararası Çalışma Örgütü ILOnun 10uncu Avrupa Bölge
Toplantısı İstanbulda yapılıyor. Bu toplantı
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ve Avrupa Sendikalar
Konfederasyonunun ortak girişimiyle boykotla başladı. Boykotun
nedeni olarak ise Türkiyede demokratik hak ve özgürlüklerin, hukukun
üstünlüğünün yok edilmesi gibi gerekçeler gösterildi. Toplantıya 51
üye ülkeden sadece Bosna-Hersek, Azerbaycan, Kazakistan ve kısmi olarak
Rusya katılıyor.
Buradan AKP yöneticilerine
sesleniyorum: Şimdi, siz Bu boykotun kıymetiharbiyesi yoktur.
diyebilirsiniz, Türkiye'nin uluslararası arenada nasıl itibar ve
prestij kaybettiğini, politikalarınızın ülkemize ve halkımıza
nasıl ağır bedeller ödettiğini görmezden gelip
toplantıda kendiniz çalıp kendiniz oynayabilirsiniz. Ama
unutmayınız ki sizler kendiniz çalıp kendiniz oynadıkça
bütün dünya AKP Türkiyesindeki demokrasinin sefaletini daha iyi görüyor ve daha
iyi anlıyor.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
8.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
atama bekleyen hekimlerin atamalarının bir an önce
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
hastaların doktor beklediği, doktor olmadığı için
öldüğü veya sakat kaldığı bir ortamda yaklaşık
2.500 yeni mezun hekim atama beklemektedir. Güvenlik soruşturması
bahane edilerek hekimler dört beş aydır bekletiliyor. Uçan sinekten
haberi olması gereken devletimizi yönetenlerin, bir güvenlik
soruşturmasını dört beş ayda tamamlayamaması ya
âcizliktir ya da kasıtlıdır.
AKP Hükûmeti kendine muhalif
olan hekimleri atamayarak halka âdeta zulüm yapmaktadır. Güvenlik
soruşturmalarının adil, tarafsız ve süratle yapılarak
genç hekimlerimizin bir an önce atanması gerekmektedir. AKPnin hekimler
arasında bile ayrım yapması üzücü ve düşündürücüdür. Genç
hekimler bir an önce atanmalı ve hastalarla
buluşturulmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın Taşkın
9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet ve 26ncı
Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı olmasını
dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her kalbin
çarpıntısı kendi ecelinin ayak sesidir. Ölüm eski bir
şeydir ama başa gelince yeni görünür. Hepimiz ölümle
nişanlıyız ve her insan ölecek yaştadır.
Öleceğimizi bildiğimiz hâlde ondan gaflet etmemiz akla ziyandır.
Şair Cahit Sıtkı Tarancının dediği gibi
Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanmadın olacak. Kim
bilir nerede, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık
saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında.
Geçen hafta aramızdan
ayrılan Gaziantep Milletvekilimiz Çok Değerli Abdulkadir Yüksele
Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailesine ve yakınlarına bir kez
daha başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Bu vesileyle, 26ncı
Dönem Üçüncü Yasama Yılının Meclisimize, ülkemize ve aziz
milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın
Arslan
10.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Millî
Eğitim Bakanından yeni eğitim ve öğretim müfredatı,
imam-hatip okulları ve taşımalı eğitim
konularıyla ilgili bazı sorularına cevap istediğine
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli)
Millî Eğitim Bakanına soruyorum:
1) Yeni eğitim ve
öğretim müfredatının içinden Büyük Önderimiz Atatürkün ismini
çıkardınız. Bundaki amacınız nedir?
2) Bu yılki eğitim
ve öğretim döneminde fen ve matematik ağırlıklı bir
eğitim yerine daha çok imam-hatip ağırlıklı bir
eğitim sistemi oluşturdunuz. Bu değişikliğe neden ihtiyaç
duydunuz?
3) Ülkemizde milyonlarca
imam-hatip mezunu var. Bunları nerede çalıştırmayı
düşünüyorsunuz?
4) Fen, matematik, teknik ve
meslek okullarını öncelikle açmak yerine neden hep imam-hatip
okulları açıyorsunuz?
5) Yeni eğitim
müfredatında dinî motiflerin öne çıkarıldığı
görülmektedir. Buna neden gerek duydunuz?
6) Taşımalı
eğitimin faydalı olmadığı bir gerçektir. Eğitim
ve öğretimin verimini ve kalitesini düşürdüğü hâlde bundan ne
zaman vazgeçeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın Tüm
11.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, OHALden
zarar gören kimse olmamıştır. ifadesinin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
OHALden zarar gören kimse
olmamıştır. diyenlere sesleniyorum: Yüz bini aşkın
kamu görevlisini tek gecelik kararlarla ihraç ettiniz; yetmedi, hak arama
yollarını kapattınız. Milletvekillerini cezaevine
attınız. Bir komisyon kurulacak. dediniz, altı ay sonra ancak
kurabildiğiniz komisyonun etkili bir hak arama yolu
olmadığını kendiniz itiraf ettiniz. Grevlere müdahale
ettiniz, mitingleri yasakladınız, televizyon kanallarını
kapattınız, üniversitelerde akademisyen avına
çıktınız; yetmedi, heykelleri ablukaya aldınız,
türküleri bile yasakladınız. OHAL sürecinde işinden,
ekmeğinden edilen 30u aşkın insanı intihara sürüklediniz.
Siz unutturmaya çalışsanız da 2 gencecik insan, Nuriye ve Semih
aylardır işleri, ekmekleri, onurları için direniyorlar. Bunlara
rağmen siz hâlâ OHALden kimse zarar görmedi. diyorsunuz. Gelin, o
cümleyi OHALden zarar gören hiçbir yandaşımız
olmamıştır. diye düzeltin de bir kerecik olsun dürüst olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın
Gürer
12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Hükûmetin
hayvancılık politikalarının yetersiz ve yanlış olduğuna
ve getirilen yöntemlerle etin ucuzlamasının mümkün
olmadığına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan Eşref
Fakıbaba et fiyatlarının ucuzlayacağını, Et ve
Süt Kurumunun marketlerde reyon açacağını söyledi; önceki bakan
Et ucuzlayacak. dedikçe zam geldi. Et ve Süt Kurumu on üç yıl
özelleştirme kapsamında kaldı, içi boşaltıldı,
2014 yılında özelleştirme kapsamından
çıkarıldı. Kurum, satış noktaları açtı, et
yetiştiremedi; marketlere reyon açarsa kısa sürede talebi
karşılayamayacak, raflar boş kalacaktır, marketlere kira
bedeli ödeyecektir. Önce, et sağlamak gerekir. İthal et çözüm
değildir. Hükûmetin hayvancılıkta politikaları yetersiz ve
yanlıştır. Yoksulun kısa vadede ucuz ete erişmesi
mucizedir. Çözüm, sözleşmeli ve aile tipi besiciliği desteklemek,
girdi fiyatlarını düşürmek, hibe ve teşviki gerçek
ihtiyacı olana vermektir. Hayvancılıkta köyü ve üreticiyi
desteklemek gerekir. Getirilen yöntemlerle etin ucuzlaması mümkün
olmadığı gibi halkın da ucuz ete erişmesi mümkün
değildir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın
Akyıldız
13.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın,
muharrem ayına ve bu ülkede sessiz sedasız oruç tutulduğuna,
ibadetlerin yapıldığına ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bildiğiniz gibi,
muharrem ayındayız ve bu ülkede sessiz sedasız bir oruç tutuldu,
ibadetler yapıldı, ne sokak iftarları ne davul zurnayla milletin
birbirini rahatsız etmesi ne mesailerin aksaması. Allahtan ve
adaletten başkasına boyun eğmemek, zalime ve zulmüne biat
etmemek, hürriyet ve hakkaniyet yolunda can korkusuna düşmemek, işte
budur benim yolum. Selam olsun yolumun yolcularına, selam olsun Hakka
teslim olup ona gönülden inananlara. Ne mutlu benim için matem tutanlara, ne
mutlu fikrimi çerağ gibi rehber edip gerçeğe yürüyenlere. Kerbelâ
meydanında Hak için kendini kurban eyleyen Şahı Merdan oğlu
İmam Hüseyinim ben. Zalimin ve zulmünün karşısında dik
duruşu, mazlumların sessiz ve ölümcül bir
çığlığına dönüşen direnişi, davası
uğruna kanını sebil eden, davası uğruna
canını feda eden İmam Hüseyinin ve ehlibeytin
yanındayız biz; Yezidin ve günümüz Yezidlerinin yanında
değiliz.
BAŞKAN Bizden de selam
olsun Sayın Akyıldız.
Sayın Doğan
14.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, bu
yasama yılında da demokrasiyi ve etkin parlamentoyu savunmaya devam
edeceklerine ilişkin açıklaması
SELİNA DOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, Parlamentonun
itibarsızlaştırılmaya
çalışıldığı, fiilî ve hukuki olarak
etkisizleştirildiği bir dönemin ardından yeni yasama
yılını açtık. Biliyoruz ki demokrasilerin olmazsa
olmazı etkin bir parlamentodur. Biz bu yasama yılında da
demokrasiyi ve etkin parlamentoyu savunmaya devam edeceğiz;
çocuklarımıza, kadınlarımıza yine sahip
çıkacağız; laikliği, bilimsel ve laik eğitimi yine bu
kürsüden savunacağız; işçilerin, KHKyla haksız bir
şekilde ihraç edilenlerin sesi olmaya devam edeceğiz; cezaevlerindeki
gazetecilerle, aydınlarla, halkın oylarıyla seçilen milletvekilleriyle
dayanışma içinde olacağız; onları yalnız
bırakmayacağız; Avrupa Birliğini ve demokratik
değerleri sonuna kadar sahiplenmeye devam edeceğiz; doğayı
yağmalayanlara, şehirleri kimliklerinden kopararak yaşam
alanlarını betonlaştıranlara Mecliste yine karşı
duracağız; yeni yasama yılında ırkçılığın
ve cinsiyetçiliğin karşısında durmayı
sürdüreceğiz; sorunları görülmeyen azınlıkların ve tüm
ötekilerin seslerini Parlamentoya yine taşıyacağız.
BAŞKAN Sayın
Çamak
15.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, yeni yasama
yılının hayırlı olmasını dilediğine ve
Mersinde yaş meyve üreticilerinin sorunlarıyla ilgili Hükûmetten
taleplerine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin)
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; yeni yasama
yılının hayırlı olmasını dilerim.
İki hafta önce Mersinde
şeftali üretiminin en fazla yapıldığı Tepeköy,
Sarılar ve Kocayer köylerini ziyaret ettim. Buradaki üreticilerimiz isyan
etmektedir. Meyve suyuna 30 kuruştan, sofralık şeftali ise 40
kuruştan satılmış. Üreticilerimiz bunu tamamen
tekelleşmeye bağlıyor. Bu anlamda, zor durumda olan
çiftçilerimizin Hükûmetten talepleri var:
1) Tekelleşmenin önüne
geçmek için tedbirler alınmalı.
2) Üreticilerimizin banka
borçları faizsiz olarak ertelenmeli.
3) Bu yörenin özellikle iki
yıldır belası olan Akdeniz meyve sineğiyle topyekûn ve
etkin bir mücadele yürütülmeli.
4) Konsantre meyve suyu
ithalatına son verilmeli.
5) Yaş meyvede
kesinlikle taban fiyat belirlenmeli ve üreticilere teşvik verilmeli
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, 26ncı Dönemin Üçüncü Yasama
Yılının hayırlı olmasını dilediğine
ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bugün ilk çalışma günümüz. Bugün ettiğimiz
yeminde de yer alan devletin varlığı ve
bağımsızlığını, vatanın bölünmez
bütünlüğünü koruyacağımıza, Atatürk devrimlerine, laik
demokratik cumhuriyete, parlamenter sisteme bağlılığımıza
dair verdiğimiz sözleri ve diğer cümleleri bir kez daha
hatırlatıyor ve millî iradenin tecelligâhı olan yüce Meclisin
çatısı altında yer alan bütün arkadaşlarımın da
bir kez daha hatırlamasını istiyoruz. Çünkü ülkemizin,
milletimizin var ya da yok olması bu sözlerin gereğini yapıp
yapmamamıza bağlı. Ülkemiz bu değer ve erdemlerden
uzaklaştıkça neler olduğunu hep birlikte görüyor ve
yaşıyoruz. Bu kaos ortamından çıkışın tek
yolu cumhuriyet ve demokrasiye sıkı sıkıya
sarılmaktır, bunu yapacağız ve yapmak zorundayız. Bu
dönemde de halkımızdan aldığımız güçle, azim,
kararlılık, inanç ve haklılıkla güzel ülkemizin hak ve
menfaatlerini koruyacağımıza, milletimize hizmet
edeceğimize söz veriyoruz.
Bu duygularla 26ncı
Dönemin Üçüncü Yasama Yılını temsil ettiğimiz aziz
milletimize ve Giresunumuza hayırlar getirmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Son olarak Sayın
Arık, buyurun
17.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Genel
Kurulu ziyaret eden Talas Belediye Başkanı ve muhtarlara Hoş
geldiniz. dediğine ve Kayseri Büyükşehir Belediyesinin toplu
taşıma ücretlerine zam kararından bir an önce vazgeçmesini
istediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kayseriden gelen Talas
Belediye Başkanımız ve Talastan gelen muhtarlarımız
Genel Kurulumuzu izliyorlar. Kendilerine öncelikle hoş geldiniz diliyorum.
Kayseri Büyükşehir
Belediyesi, memleketim Kayseride toplu taşıma ücretlerine yüzde 25
oranında zam yaptı. Oysaki Kayseri Büyükşehir Belediye
Başkanı 2017 yılı ulaşım yılı olacak.
demişti, meğerse zam yılı olacakmış. Son
yaptıkları zamla gösterdiler ki ulaşım yılındaki
amaçları halkın cebindeki üç kuruşa göz dikmekmiş.
AKPliler işçiye, memura, emekliye yüzde 3ü çok görüp kaşıkla
verdiğini kepçeyle almaya devam ediyorlar, sonra da halkın
aklıyla alay edercesine Zam değil, düzenleme. diyerek halkı
kandırmaya çalışıyorlar. Kayserili hemşehrilerim
adına alınan bu zam kararından bir an önce vazgeçilmesini
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Arık.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, sevgili arkadaşımız Abdulkadir Yükseli anmak
adına sisteme giren Gaziantep milletvekillerine söz vereceğim.
Sayın Erdoğan
buyurun.
18.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğanın,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli
arkadaşlar, Parlamentomuzun çok değerli bir üyesini, Meclis tatilde
olmasına rağmen 25 Eylül Pazartesi günü odasında
çalışırken fenalaşması üzerine kaybettik, Allah rahmet
eylesin. Çok değerli bir kardeşimizdi.
Bütün parti gruplarına,
bütün milletvekillerine çok teşekkür ediyorum. Ailesi hepinize selam
ediyor, hepinize çok teşekkür ediyor. Eşi ve 3 çocuğu sizlere
minnet borçlu olduklarını ifade ettiler; bunu bildirmemi özellikle
istediler çünkü telefonla aramayan vekilimiz kalmamış, her parti
grubundan arkadaşları aramış. Ben Levent Göke de
ayrıca teşekkür ediyorum, bizimle beraber cenazeye katıldı,
Birecike kadar geldi. Tüm katılan, taziye bildiren, cüz okuyan, hatim
indiren, bizleri arayan, iyi dileklerini ileten tüm Parlamento heyetine
teşekkür ediyorum, herkes sağ olsun. Vekilimize de Allahtan rahmet
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın Koçer
19.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
ABDULLAH NEJAT KOÇER
(Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep
Milletvekili, değerli insan Abdulkadir Yüksel kardeşimizi Mecliste
çalıştığı sırada görev başında kaybetmenin
derin üzüntüsü içerisindeyiz. Abdulkadir Yüksel kardeşimize Allahtan
rahmet, ailesine, yakınlarına başsağlığı
diliyorum, mekânı cennet olsun. Gaziantepe ve ülkemize
yaptığı hizmetler hiçbir zaman unutulmayacaktır.
Abdulkadir Yüksel
kardeşimizi görev yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bugün bir kez daha saygıyla, rahmetle anıyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Uzer
20.- Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzerin, Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
AHMET UZER (Gaziantep) Sayın
Başkanım teşekkür ediyorum.
Çok değerli bir
milletvekilimizi kaybettik. İyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir
arkadaş, gerçekten mükemmel bir insandı; ruhu şad olsun,
mekânı cennet olsun. On yıllık belediye
başkanlığından sonra iki yıldan beri Mecliste beraber
mesai yaptık. Gerçekten de çok deneyimi olan çok değerli bir
arkadaşımızdı. Kendisini rahmetle yâd ediyoruz. Ben,
bizleri arayarak taziyelerini ileten bütün milletvekili
arkadaşlarımıza tüm gruplardan- teşekkür ediyorum. Allah
mekânını cennet etsin diyorum.
BAŞKAN Amin.
Sayın Toğrul
21.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrulun, Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine ve Üçüncü
Yasama Yılının da vekiller açısından
sıkıntılı geçeceğini düşündüğüne
ilişkin açıklaması
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben de Gaziantep Milletvekili
Sayın Abdulkadir Yükselin vefatından derin üzüntü duyduğumuzu
ifade ediyorum. Kendisine rahmet, yakınlarına, ailesine sabır ve
metanet diliyorum.
Sayın Başkan, bugün
26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılı. Üçüncü Yasama
Yılının da İkinci Yasama Yılı gibi vekiller
açısından sıkıntılı geçeceğini, vekillerin
rehin alınacağı ya da vekilliklerinin düşürüleceği ve
bunun da sizler aracılığıyla olacağını
görüyoruz. Bundan büyük üzüntü duyduğumu ifade ediyorum, bu durumu
kınadığımı, kabul etmeyeceğimizi ifade ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Candemir Çelik
22.- Gaziantep Milletvekili Canan Candemir Çelikin,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
CANAN CANDEMİR
ÇELİK (Gaziantep) Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerim; geçtiğimiz hafta içerisinde geçirmiş olduğu
kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Abdulkadir Yüksel
kardeşimize, dava arkadaşımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Bu süreç içerisinde bizleri
ve aileyi yalnız bırakmayan Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Meclis
Başkanımıza ve bütün gruplarımıza, milletvekillerimize
yürekten teşekkür ediyorum.
Üstat Necip
Fazılın dediği gibi Ölüm güzel şey, budur perde
ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? diyerek
sayın vekilimize tekrar Allahtan rahmet diliyor, hepinize
şükranlarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Başkanlık Divanı
olarak Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bizler de Divan
olarak bir kez daha Abdulkadir kardeşimize, arkadaşımıza
Allahtan rahmet diliyoruz.
MEHMET GÖKDAĞ
(Gaziantep) Sayın Başkan, söz talebim vardı.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, Mehmet Gökdağ var efendim. Mehmet Bey de Antep
Milletvekilimizdir.
BAŞKAN Özür dilerim.
Şu cümlemi bitireyim,
size de söz vereyim.
Mekânı cennet olsun,
ailesine sabırlar diliyoruz.
Tekrar özür dilerim.
Sayın Gökdağ,
buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağın,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine ve
muharrem ayının insanlığa barış, kardeşlik,
huzur getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET GÖKDAĞ
(Gaziantep) - Evet, biz de değerli milletvekili arkadaşımız
Abdulkadir Yükselin ölümünden gerçekten büyük üzüntü duyduk. Ben kendisine
Allahtan rahmet diliyorum, ailesine ve yakınlarına
başsağlığı ve sabır diliyorum.
Ayrıca mazlumların
zalime direncinin tarihsel sembolü muharrem ayının, bir daha bu tür
acıların yaşanmaması dileğiyle insanlığa
barış, kardeşlik, huzur getirmesini yürekten diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Elitaş siz
grup adına mı konuşacaksınız yoksa
şahsınız adına mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Şahsım adına konuşacağım izin
verirseniz.
BAŞKAN Buyurun.
24.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın,
Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet dilediğine ve
Genel Kurulu ziyaret eden Talas Belediye Başkanı ile muhtarlara AK
PARTİ Grubu adına Hoş Geldiniz. dediğine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gaziantep Milletvekilimiz
Abdulkadir Yüksel geçen hafta Hakkın rahmetine kavuştu, ebediyete
uğurladık. Allahtan rahmet diliyorum. Genç bir
arkadaşımızdı, çalışkan bir kardeşimizdi.
Buradan tüm siyasi parti
gruplarına ve değerli milletvekillerine acımızı paylaştıkları
için teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların
Demokrasi Partisi grup başkan vekilleri ve milletvekili
arkadaşlarımız doğrudan arayarak
başsağlığı dileklerini ilettiler. Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Gök ve Gaziantep Milletvekilimiz
Mehmet Bey, değerli milletvekilimizi uğurlamak için bizimle birlikte
orada bulundular. Tüm milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür
ediyorum.
Talas Belediye
Başkanımızla birlikte buraya gelen değerli
muhtarlarımıza da AK PARTİ Grubu adına hoş geldiniz
dileklerimi iletiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Tekrar Allah rahmet eylesin.
Şimdi, söz talebinde
bulunan grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Akçay, buyurun.
25.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 26ncı
Dönem milletvekilleri olarak Üçüncü Yasama Yılında da Türk milletinin
ümitlerini ve beklentilerini karşılamak için çalışma
azminde olduklarına ve Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yüksele
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çatısı altında
bulunmaktan büyük kıvanç duyduğumuz Gazi Meclisimiz tarihî
varlığını, bugününü ve geleceğini büyük bir
başarı ve mücadele azmiyle tescil etmiştir. Bu vizyonla
26ncı Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi mensubu milletvekilleri olarak
Üçüncü Yasama Yılında da büyük Türk milletinin ümitlerini ve
beklentilerini karşılamak için gecemizi gündüzümüze katarak
çalışma azmindeyiz. Bu yasama döneminde zorluklarla dolu ekonomik,
sosyal, güvenlik, terörle mücadele ve dış politika gündemleriyle
karşı karşıyayız. Bu mukaddes çatı altında
milletimizin birliği, devletimizin dirliği,
vatanımızın bütünlüğü için samimiyetle çalışarak
sorunlara kalıcı çözümler üreteceğimize inanıyoruz. Gazi
Mustafa Kemal Atatürkün ifade ettiği üzere Hâkimiyet kayıtsız
şartsız milletindir.
Coğrafya alın
yazısıdır. Dünyanın en zor coğrafyasındayız.
Bu coğrafyayı şehit kanlarıyla sulayıp vatan
yaptık. Gazi Meclisin mensubu milletvekilleri günü geldiğinde canı
pahasına müdafaadan kaçınmayacaktır. Millî Mücadele
yıllarında zalimlere karşı Türk milletinin zafer
kılıcı olan Meclisimiz olarak, demokrasi düşmanlarına,
Türkiyeye kefen biçme hevesinde olanlara en güçlü mesajı buradan birlik
ve beraberlik içerisinde vermeliyiz. Oyalanacak vaktimiz de yoktur, israf
edilecek değerimiz de yoktur. Bir taraftan ülkemizin ve milletimizin
tarihî hak ve çıkarlarına tek yürek hâlinde sahip çıkmalı,
diğer taraftan milletimizin sorunlarına ve beklentilerine dair
düzenlemeleri hayata geçirmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu
çerçevede, faaliyetlerini millî bir bilinçle sürdüren tüm milletvekillerimize
yeni yasama yılında başarılar diliyorum, Cenab-ı Allah
hepimizin yardımcısı olsun.
Ayrıca, geçtiğimiz
günlerde hayatını kaybeden Adalet ve Kalkınma Partisi Gaziantep
Milletvekili arkadaşımız, güzide ve munis şahsiyet
Abdulkadir Yüksele Allahtan rahmet; ailesine, Adalet ve Kalkınma
Partisine , Gaziantepe ve aziz milletimize başsağlığı
diliyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın
Yıldırım
26.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, 26ncı Dönem Üçüncü Yasama
Yılının hayırlı olmasını dilediğine,
Fransada ırkçı bir saldırı sonucu çıkan yangında
yaşamını yitiren 3 yurttaşımıza Allahtan rahmet
dilediğine, Las Vegasta 58 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamı
kınadığına, HDP eş genel başkanları
başta olmak üzere belediye eş başkanı veya parti
yöneticilerine dönük siyasi soykırım operasyonlarını bir
kez daha kınadığına ve Katalonya halkının
iradesini saygıyla selamladığına ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de öncelikle 26ncı
Dönem Üçüncü Yasama Yılının bütün ülkemize hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Yine, Fransada
ırkçı bir saldırı sonucu -kundaklama olduğu iddia
edilen- çıkan yangında 3 yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Kendilerine Allahtan rahmet diliyorum, bütün
Türkiyeye ve ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Aynı şekilde, dün
Amerika Birleşik Devletleri Las Vegasta bir saldırıda
şimdiye kadar 58 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamı da
kınadığımızı belirtiyorum.
Sayın Başkan, bugün
26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılını açmış olduk.
Ancak unutulmamalıdır ki eksik toplanıyor ve halk iradesinin
yansıma mekânı olan burada halk iradesinin önemli bir bölümünün oyuna
veya desteğine, vekâletine mazhar olmuş olan partimizin 2 eş
genel başkanı, 2 grup başkan vekiliyle birlikte 9 milletvekili
tutukludur. Bunu sıklıkla dile getirdik, yine söyleyeceğiz, bu
Meclisin utancıdır. Çünkü 1990lı yıllarda bile
1990lı yıllardaki o faşist yöntemleri uygulayan siyasi
zihniyetce bir defa vekillik düşmeden, ki vekillik düşürülürken de
herkese ayrı ayrı söz hakkı, savunma hakkı vermeden böyle
bir pespaye yönteme meyledilmemişti. Düşünün, Parlamentonun 3üncü
büyük partisi, 2nci büyük muhalefet partisinin eş başkanları,
grup başkanlarıyla birlikte 9 milletvekili, bir de ana muhalefet
partisinin milletvekiliyle birlikte 10 milletvekili tutukludur; bu, Parlamentonun
alnına çalınmış bir kara lekedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim.
Bunun
karşısında durduk, bunun mücadelesini verdik. Biz, Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağ başta olmak üzere, bütün söylemlerinin ve
yaptıkları etkinliklerin arkasındayız; aynı söylem ve
etkinliğin sadece destekleyicisi ya da arkasında olanı
değil, sahibiyiz. Onların bütün etkinlikleri bizim de
etkinliğimizdir. Bu anlamda eş genel başkanlarımız
başta olmak üzere bütün siyasi tutsaklara, belediye eş
başkanı veya partimizin diğer yöneticilerine dönük
geliştirilmiş siyasi soykırım operasyonlarını bir
kez daha yasama yılının açılışında
kınayarak özellikle konuşmamı bitirmek istiyorum.
Bir de, önceki gün
Katalonyada yapılan referandumda Katalonya halkının
açığa çıkarmış olduğu iradeyi de saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Özel...
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Gaziantep
Milletvekili Abdulkadir Yükseli şahsı ve CHP Grubu adına
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantep Milletvekilimiz
rahmetli Abdulkadir Yükseli bir kez daha buradan hem şahsım
adına hem grubumuz adına rahmetle anıyoruz.
Kendisi eczacı
meslektaşımdır. Siyaset sırasında, Birecikteki
Belediye Başkanlığı görevi sırasında eczacı
meslektaşları için, siyasi parti ayrımı
olmaksızın hepimizin son derece takdir ettiği
çalışmaları olmuştur. Parlamento çatısı
altında buluştuk ve eczacı milletvekilleri olarak bir araya
gelebildiğimiz kısıtlı birkaç toplantıda da meslek
adına koyduğu tavrı, uzlaşmacı kişiliği,
vefatından sonra hem eczacılık camiasında hem siyaset
camiasında kendisiyle ilgili yapılan değerlendirmelerin
tamamı tertemiz ve kocaman bir kalbe işaret ediyor. Allah gani gani
rahmet eylesin. Ben böyle bir meslektaşımı ve Parlamento böyle
bir milletvekilini bu kadar zamansız kaybettiği için derin bir üzüntü
içinde olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Gök, buyurun.
28.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, 26ncı Dönem
Üçüncü Yasama Yılının ve muharrem ayının
hayırlı olmasını ve Gaziantep Milletvekili Abdulkadir
Yüksele Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içte ve dışta
çok yoğun sorunlar yaşadığımız bir süreçte
26ncı Dönem Üçüncü Yasama Yılına başlıyoruz. Yasama yılımızın
Parlamentomuza, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Elbette bugün hepimizi üzen
bir açılış gerçekleştiriyoruz. AK PARTİ Grubu bir
eksikle bugün toplandı. Geçtiğimiz hafta içerisinde çok zamansız
bir şekilde aramızdan ayrılan, hepimizin çok sevdiği,
nezaketiyle, karşılıklı ilişkilerimizde bir
saygınlığı beraber yürüttüğümüz değerli
kardeşimiz Abdulkadir Yükselin vefatı hepimizi derinden üzdü. Hele
bir de çalışma yaparken böyle bir rahatsızlığı
aniden geçirerek hayatını kaybetmesi hepimizin ne denli yorucu ve
stresli bir işle uğraştığının bir
göstergesi. Abdulkadir Yüksel gövdesini ortaya koydu, bedenini ortaya koydu,
görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştı, maalesef
hayatını kaybetti. Tüm sevenlerine, AK PARTİ Grubuna, ailesine
bir kez daha başsağlığı diliyoruz ve kendisine
Allahtan rahmet diliyorum.
Bu arada muharrem ayı
içerisindeyiz. Muharrem ayı, acıların
azaltıldığı, güçlüklerin üstesinden gelindiği,
haksızlığa karşı mücadelenin yükseldiği bir
sürecin bize müjdecisi. Muharrem ayının tüm İslam âlemine ve
ülkemize hayırlı olmasını dileyerek tekrar yasama
yılımızın başarılı geçmesini diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Gök.
Sayın Turan
29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turanın, 26ncı
Dönem Üçüncü Yasama Yılının hayırlı olmasını
dilediğine, Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Yükselin ailesine ve Meclise
baş sağlığı dilediğine, Las Vegas kentinde
yaşanan terör saldırısını şiddetle
kınadığına, Fransadaki kundaklamada hayatını
kaybeden 3 yurttaşımıza Allahtan rahmet dilediğine ve
muharrem ayına ilişkin açıklaması
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26ncı Dönem Üçüncü
Yasama Yılının ülkemize, milletimize ve çatısı
altında görev yapmaktan onur duyduğumuz Gazi Meclisimize
hayırlı olmasını ümit ediyorum. Umarım bu yeni dönem,
millî birlik ve beraberlik içerisinde bu ruhla beraber milletimize hizmet
etmekten bizi geri koymaz, daha yoğun, daha beraber çalışma
imkânı bulabiliriz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; yeni yasama yılına
ne yazık ki değerli bir kardeşimizin, vekilimizin, dostumuzun
eksikliğiyle başlıyoruz. Geçtiğimiz hafta Antep
Milletvekilimiz Abdulkadir Yüksel Hakkın rahmetine kavuştu.
Birecikte on yıl belediye başkanlığı yapan,
halkın kalbinde yer edinmiş Sayın Yüksel deneyimli bir siyasetçiydi.
Yüksel gibi bir ismin vefatı Meclisimiz için de bir kayıptır.
Bu vesileyle vekilimizin
ailesine, seçmenlerine, Gaziantepe ve Meclisimize
başsağlığı diliyorum. Bu arada, o süreçte bizi hiç
yalnız bırakmayan tüm milletvekillerimize, tüm gruplarımıza
da teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Amerikanın Las Vegas kentinde bir konserde,
malumunuz, bir saldırı oldu ve 59 Amerikan vatandaşı
hayatını kaybetti. Bu terör saldırısını
şiddetle kınıyoruz. Saldırıda hayatını
kaybeden insanlar için Amerikan halkına
başsağlığı diliyoruz.
Fransadaki kundaklamayı
da yakından hep beraber takip ettik. Burada da hayatını kaybeden
3 vatandaşımız var. Bununla ilgili de ölenlere Allah'tan rahmet
diliyoruz, tüm ailelerine sabırlar niyaz ediyoruz ve Hükûmetimizin bu konuda
süreci yakından takip ettiğini beyan etmek istiyorum sizlere.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ayrıca muharrem ayının
içerisindeyiz malumunuz. Muharrem ayı, biz Müslümanlar için çok özel bir
ay; ders alacağımız, hüzne boğulacağımız,
çok farklı hatıraların, acı hatıraların
yaşandığı bir ay. Ben bu vesileyle muharrem
ayının hüzünden öte, ders alınarak, ibret alınarak yeni
fotoğraflara vesile olmasını, yeni sonuçlara vesile
olmasını ümit ediyorum, tekrar anmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Başkanlık Divanı
olarak Fransadaki elim kazada ve Las Vegasdaki katliam sonucunda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Biz de Divan
olarak hem Fransadaki elim kazada hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza hem de Las Vegasdaki bir katliam sonucunda
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyoruz. Amerikan
halkına da başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Mehmet Özhaseki, gündemin Sözlü Sorular
kısmının 1, 2, 12, 15, 16, 24, 33, 42, 44, 98, 99, 100, 104,
125, 132, 140, 143, 144, 162, 180, 192, 195, 199, 203, 205, 285, 309, 320, 327,
334, 335, 352, 355, 369, 380, 387, 389, 401, 415 ve 418inci
sıralarında yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası
geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Samsun Milletvekili Ahmet
Demircanın bakan olması nedeniyle Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesindeki boşalan üyelik için
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığınca aday
gösterilen İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın üyeliğine
ilişkin tezkeresi (3/1189)
3/8/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Samsun Milletvekili Ahmet
Demircanın bakan olması nedeniyle, Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenter Asamblesindeki boşalan üyelik için
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığınca aday
gösterilen İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarcanın üyeliği,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2nci maddesinin (a)
fıkrası uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Taha Özhan ve Başkan Vekili Cemalettin Kani Torunun,
ABD, Katar ve İsviçre ziyaretlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 20/7/2017 tarih ve 41 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1191)
11/8/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Taha Özhan ve Başkan Vekili Cemalettin Kani
Torun'un ABD, Katar ve İsviçre ziyaretleri Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 20/7/2017 tarih ve 41 sayılı
kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu ziyaretler,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 10uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Başbakanlığın Anayasanın 84üncü
maddesine göre Siirt Milletvekili Besime Koncanın kesin hüküm
giydiğine dair kesinleşen mahkeme kararı hakkında bir
tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunuyorum:
3.- Başbakanlığın, Siirt Milletvekili
Besime Koncanın, terör örgütü propagandası yapmak suçundan
cezalandırılmasına ilişkin Batman 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 31/05/2017 tarihli ve E: 2017/43 ve K: 2017/125 sayılı
kararının, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 04/07/2017
tarihli ve E: 2017/1143 ve K: 2017/1121 sayılı ilamı ile istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmesi
nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 84üncü maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine
ilişkin tezkeresi (3/1190)
3 Ağustos
2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Siirt Milletvekili Besime
Konca'nın terör örgütü propagandası yapmak suçundan
cezalandırılmasına ilişkin Batman 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 31/5/2017 tarihli ve E: 2017/43 ve K: 2017/125 sayılı
kararının, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin
4/7/2017 tarihli ve E: 2017/1143 ve K: 2017/1121 sayılı ilamı
ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle
kesinleşmesi nedeniyle; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
84'üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
milletvekilliğinin düşürülmesine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi yazı sureti ve eki dosya
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Başbakan
Yardımcısı
(HDP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Böylece,
Anayasanın 76ncı maddesi kapsamında milletvekili seçilmeye
engel bir suça ilişkin olan ve Anayasanın 84üncü maddesinin ikinci
fıkrası gereğince bilgiye sunulan kesinleşmiş mahkeme
kararı doğrultusunda Siirt Milletvekili Besime Koncanın
milletvekilliği düşmüştür.
Bilgilerinize sunulur. (HDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
milletvekili arkadaşımızın vekilliği düşürülüyor,
her birimiz birer dakika söz almak istiyoruz.
BAŞKAN Ben takdir
edersem söz veririm size.
Evet, okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman
başkanlığındaki bir heyetin, Rusya Federal Meclisi
Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matvıenkonun vaki davetine
icabeten Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 137. Genel Kurulu
Toplantısına katılmak üzere Rusyaya resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1192)
25/9/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman başkanlığındaki
heyetin Rusya Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Valentina
Matvienko'nun vaki davetine icabeten Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 137.
Genel Kurulu toplantısına katılmak üzere Rusya'ya resmî
ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, sizi dinliyorum.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, siyasallaştırdığı
yargı marifetiyle halk iradesine saldırı düzenleyen ve bir
sömürge hukuku işleten siyasi iktidardan er geç demokratik yollardan hesap
sorulacağına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın
Başkan, maalesef, yine bir kadın milletvekilinin vekilliğinin
düşürülme tezkeresini okutma işi size düştü. Sizin
açınızdan gerçekten üzüntü verici bir durum, bir kadının
bir kadın için böyle pespaye bir kararla vekilliğinin
düşürülmesine sebep olacak tezkereyi çok alelade bir işmiş gibi
okutması.
BAŞKAN Pespaye
iş derken hangisini kastediyorsunuz?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Mahkeme kararı için söylüyorum.
BAŞKAN Evet, buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Siz açılış konuşmasında değerli bir konuşma
yaptınız, dediniz ki: 15-16 Temmuz gecesi bu halk en büyük gücün
kendi gücünün olduğunu bütün ülkeye, dosta, düşmana göstermiştir.
Aynen bugünkü iktidarın halkın gücünü nasıl derdest
ettiğini, halk iradesine nasıl saldırdığını,
siyasallaştırdığı yargı marifetiyle muhalefet
partisi milletvekillerine nasıl yargı saldırısı
gerçekleştirdiğini ibretle izliyoruz. Çünkü bunun adı yargı
falan değil. Bakın, bu karar açıklanmadan bir buçuk ay önce
Batman AKP Milletvekili o mahkemenin başkanıyla poz vermiştir.
Hem de makamında poz vermiştir, mahkemede poz vermiştir;
adliyede mahkeme başkanının odasında. Böyle
siyasallaşmış bir yargının kararı bizim için esas
alınabilecek bir karar değildir. Eğer hukuktan söz edilecekse
ancak bunun adı Kürde karşı, siyasi iktidarın sömürge
hukukudur. Halk iradesini çiğneyen, halk iradesini hiçe sayan,
siyasallaştırdığı yargı marifetiyle halk iradesine
saldırı düzenleyen ve bir sömürge hukuku işleten siyasi
iktidardan er geç, demokratik yollardan, bunların hesabı
sorulacaktır diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Siz de gayet iyi biliyorsunuz
ki ben görevimi yapıyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, 60a göre söz istiyorum.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen,
işlemlerim var, bitirip söz veririm; takdir ederim söz verip vermemeyi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, milletvekillerinin izin talepleri ile
ödenek ve yolluklarına ilişkin iki tezkeresi vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Tezkereler (Devam)
5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 20 Temmuz 2017 tarihli
toplantısında aldığı bazı milletvekillerinin izin
talepleri ile ödenek ve yolluk verilmesiyle ilgili kararlarına
ilişkin tezkeresi (3/1193)
24/7/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 20 Temmuz 2017 tarihli
toplantısında milletvekili izin talepleri ile ödenek ve
yolluklarına ilişkin olarak ekli hususlar
kararlaştırılmıştır.
Genel Kurulun onayına
ayrı ayrı sunulur.
Saygılarımla.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Başkanlık Divanının
12 Eylül 2017 tarihli toplantısında milletvekili izin taleplerine
ilişkin olarak Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir ve
Şırnak Milletvekili Leyla Birlikin ardışık on günü
aşan izin taleplerinin, bu milletvekillerinin sair süreçte yasama
faaliyetine katılımı ve izin taleplerinin zamanında
yapılması dikkate alınarak kabulünün ayrı ayrı Genel
Kurulun onayına sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1194)
22/9/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 12 Eylül 2017 tarihli
toplantısında milletvekili izin taleplerine ilişkin olarak;
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir ve Şırnak
Milletvekili Leyla Birlik'in ardışık on günü aşan izin
taleplerinin, bu milletvekillerinin sair süreçte yasama faaliyetine
katılımı ve izin taleplerinin zamanında yapılması
dikkate alınarak kabulünün ayrı ayrı Genel Kurulun onayına
sunulmasına karar verilmiştir.
Saygılarımla.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şimdi Başkanlığın okunan
tezkerelerine konu Başkanlık Divanı kararlarını
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Başkanlık
Divanının Genel Kurula sunulacak izin talepleri ile ödenek ve
yolluklara ilişkin 20/7/2017 tarihli kararlarının ilgili
kısmı.
1- Ağrı
Milletvekili Leyla Zana'nın Anayasa'ya uygun ant içmeyerek
milletvekilliği görevine başlamaması ve aralıksız iki
ayı aşan (212 birleşim) devamsızlığı
sebebiyle İç Tüzükün 154'üncü maddesi hükmü kapsamında 17/11/2015
ila 30/4/2017 dönemine ilişkin ödenek ve yolluğunun verilmemesinin
Genel Kurula teklif edilmesine,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2- Aşağıda
belirtilen milletvekillerinin ardışık on günü aşan izin
taleplerinin bu milletvekillerinin sair süreçte yasama faaliyetine
katılımı ve izin taleplerinin zamanında yapılması
dikkate alınarak kabulünün İç Tüzükün 151'inci maddesine göre
ayrı ayrı Genel Kurulun onayına sunulmasına, bu kapsamda;
a) Bursa Milletvekili
Cemalettin Kani Torun'un, kızının
rahatsızlığı nedeniyle 8/6/2017 tarihi itibarıyla
ardışık on üç gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
b) İstanbul
Milletvekili Erdal Ataş'ın, seçim bölgesinde yapacağı
siyasi çalışmalar ve katılacağı bir dizi etkinlik
nedeniyle 6/6/2017 tarihi itibarıyla ardışık on üç gün
süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
c) İstanbul Milletvekili
Hüda Kaya'nın, seçim bölgesinde yapacağı çalışmalar ve
ramazan etkinlikleri nedeniyle 23/5/2017 tarihi itibarıyla
ardışık yirmi üç gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
d) Mardin Milletvekili Erol
Dora'nın, İsveç'in Stockholm şehrinde aile ziyareti ve seçim
bölgesindeki esnaf toplantılarına katılması nedeniyle
29/5/2017 tarihi itibarıyla on bir gün süreli izin taleplerinin kabulüne,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3) Mazeretleri nedeniyle;
a) Ağrı
Milletvekili Dirayet Taşdemirin 17/7/2017 tarihinden itibaren on bir gün
izinli sayılmalarının İç Tüzükün 151inci maddesi
uyarınca Genel Kurulun onayına sunulmasına,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
b) Şırnak
milletvekili Leyla Birlikin 17/7/2017 tarihinden itibaren on bir gün izinli
sayılmalarının İç Tüzükün 151inci maddesi uyarınca
Genel Kurulun onayına sunulmasına,
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fatma Kaplan HÜRRİYET (Kocaeli), İshak GAZEL
(Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş ve arkadaşları tarafından, SEGBİS
sisteminin yargılamada yetersiz kalması, yüz yüzelik ilkesinin
bertaraf edilmiş olması ve savunma hakkının etkin
kullanılmamasının yol açtığı sorunların
giderilmesi amacıyla 3/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 3 Ekim 2017 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3/10/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
3/10/2017 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
3 Ekim 2017 tarihinde, Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş ve
arkadaşları tarafından (5495 sıra numaralı)
SEGBİS sisteminin yargılamada yetersiz kalması, yüz yüzelik
ilkesinin bertaraf edilmiş olması ve savunma hakkının etkin
kullanılmamasının yol açtığı sorunların
giderilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3/10/2017 Salı
günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin
aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.
Buyurun Sayın
Danış Beştaş.
Süreniz beş dakika. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce halk iradesinin temsiliyeti tekrar eksiltildi.
Siirt Milletvekilimiz Besime Koncanın milletvekilliğinin, tümüyle
siyasi bir kararla, AKP iktidarının ve AKP Genel
Başkanının talimatları doğrultusunda, Batman
Ağır Ceza Mahkemesinde ve istinaf mahkemesinde bir haftalık bir
süreyle kesinleştirildikten sonra Meclisin ilk iş günü
düşürüldüğünü, bunu kınadığımızı, bu
kararın meşru olmadığını ve
tanımadığımızı belirterek sözlerime başlamak
istiyorum. Besime Konca bizim milletvekilimizdir, halkın iradesidir.
Meclisin bu tutumunun da kesinlikle kabul edilebilir bir yanı yoktur.
Değerli milletvekilleri,
SEGBİS sistemi şu anda tam anlamıyla adil yargılamanın
önünde ciddi bir engel olarak duruyor. Eş Genel
Başkanlarımız Demirtaş ve Yüksekdağ başta olmak
üzere, diğer bütün milletvekillerimiz ve şu anda cezaevinde tutulan
herkes için aslında ortaya konulan bir sistem. Bunu şöyle
tanımlayayım: FaceTime ya da Skypela bağlanmayı biliyorsanız
SEGBİS sistemi de öyledir -ve yargılamalarda buna ilişkin soru
önergeleri de verdik, tabii ki yanıt alamadık- ve burada
yargılama tümüyle aslında teknolojik bir ortamda ve savunma
hakkının kullandırılmaması söz konusu.
Demirtaşın
dosyası özel olarak da saraya bağlı bir ekip tarafından
takip ediliyor ve bu ekibin verdiği talimatlar mahkemeye iletiliyor, bu
çok açık. Bunu nasıl anlıyoruz diyeceksiniz, Demirtaşa
özel hazırlanan KHK hükümleriyle anlıyoruz. En son olarak,
mahkemelerin atıf yaptığı 694 sayılı KHKnin
147nci maddesinde SEGBİS uygulaması genişletildi ve
Sanıklar -onlar sanık diyor ama biz rehinler diyoruz-
Demirtaş ve tüm milletvekilleri SEGBİSe çıkmazsa susma
hakkını kullanmış olacak. deniyor.
Şimdi, bir kere, bu
Adil yargılamayı yapmıyoruz. Biz seni yargılamıyoruz,
yargılayamıyoruz. demektir çünkü susma hakkını
kullandırmak Sen konuşmasan da ben sana ceza vereceğim
Çünkü
Demirtaş konuştukça, vekiller konuştukça iktidarın
suçları ortaya çıkacak, açığa çıkacak ve bunları
kapatmaya yönelik bir sistem olarak önümüzde duruyor.
Demirtaş -biz de
Şırnaktaki davasını izledik- ısrarla, mahkemelere
çıkıp konuşma isteğini ifade etmesine rağmen
mahkemeler SEGBİSe zorla getirme kararı verecek kadar büyük bir
garabete imza attılar. Türkiye tarihinde ilk kez, Demirtaşla ilgili,
SEGBİSe zorla getirilme ve zorlaması yapılıyor. Peki,
SEGBİSe gerçekten
Öyle tuhaf ki Sen duruşmaya gelme, konuşma,
düşüncelerini söyleme, suçlamalara cevap verme, SEGBİSe bağlan,
bağlanmıyorsan da seni susmuş kabul ediyoruz. diyorlar ve bu,
bütün tutuklulara şu anda dayatılan bir sistem aynı zamanda.
Bunun adı Biz seni
konuşmasan da yargılarız, ceza veririz. demektir, bunun
adı şantajdır. Yargı bir şantajın aracı
olmaktadır. Savunma hakkının olmadığı bir yerde
asla adil yargılama yoktur. Ortada bir suç olduğu iddiası da
boş bir safsatadır.
Demirtaş susma
hakkını kullanmak istemiyor, Demirtaş konuşmak istiyor.
Demirtaş zaten susmadığı için,
susturulamadığı için şu anda o ve milletvekillerimiz
cezaevinde rehin olarak tutuluyor. Siz Demirtaşı
susturamayacaksınız. Şu anda bütün çabalarınıza
rağmen halkın sevgisi de ilgisi de desteği de artarak devam
ediyor.
Siz yüz yüze savunmayı
ortadan kaldırıyorsunuz SEGBİSle ve bu KHKyle Anayasa ve Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu tümüyle yürürlükten kaldırılıyor çünkü
burada
Şunu özellikle söylemek isteyelim: Ne Demirtaş ne hiçbir
milletvekilimiz ve diğer siyasiler bu zorbalık
karşısında -bunun adı zorbalıktır- susmayacak ve
bunu teşhire devam edecektir diyorum.
Yani son olarak -tabii
beş dakikada ne anlatılır bilmiyoruz ama- şu safsatayı
halka anlatanlara da bütün Türkiye halkına söylüyorum:
Demirtaşın mahkemedeki sözleriyle yargılanmaktan korkuyorlar.
Bu, Demirtaşın yargılanmadığının
ilanıdır, bir yıldır -4 Kasımda bir yıl dolacak-
tutuklu olduğu mahkemenin daha duruşma günü belli değil. Ona
özel bir mahkeme heyeti tahsis edilmiş ve bu mahkeme heyeti
yargılamamak için dosyayı sürüncemede bırakmaya devam ediyor.
Sayın Başkan, bir
dakika toparlamam için
BAŞKAN Buyurun bir
dakika.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Şöyle özetleyeyim değerli
arkadaşlar: Şu ana kadar tutuklu olduğu duruşmadan
çıkmadı mahkemeye, diğer milletvekilleri de
çıkarılmıyor, SEGBİSe zorlanıyorlar. Bunun adı
şudur genel olarak: Biz milletvekillerini kendi çizdiğimiz rotaya
göre, konuşturmadan, SEGBİSe zorlayarak, mahkemeye getirmeden
Paramız yok. diyorlar zaten. Bu büyük bir ayıp zaten, parayı
biz veririz, siz rahat olun. Siz cezaevine götürürken özel uçaklarla
götürdünüz, şimdi mahkemeye getirmek için bir de Para yok. gibi
trajikomik bir gerekçeye sığınıyorsunuz. 6-6,5 milyon ve
totalde 20 milyon insanın iradesini şu anda cezaevinde tutuyorsunuz
ve üstüne üstlük konuşmasına da izin vermiyorsunuz. Bütün dünyaya ve
Türkiye yurttaşlarına şunu söylemek istiyorum: Şu anda
Demirtaşın, Yüksekdağın ve 9 milletvekilimizin cezaevinde
olmasının talimatı AKP Genel Başkanı ve AKP Hükûmeti
tarafından verilmiştir. Siyasi rakiplerini cezaevine kapatarak
meydanı boşaltmaya çalışıyorlar ama biz tek bir
kişi kalsak bile bu meydan size kalmayacak, bu meydan her zaman dolu
olacak.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök konuşacak.
Buyurun Sayın Gök.
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçtiğimiz aylar içerisinde buradan apar topar geçirilen İç Tüzük
değişikliğinin ilk uygulamasını yapıyoruz.
Türkiye'nin en önemli sorunlarının görüşülmesine ve muhalefetin
sesinin çıkmasına olanak sağlayan grup önerilerini, her partiden
onar dakika konuşma imkânının toplamda kırk dakikayla
olduğu grup önerilerini toplamda on dört dakikaya indiren bir
uygulamanın ilk, birinci dakikasındayız, şu hâlimize
bakın.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis konuşmak için vardır, Meclis söz söylemek
için vardır. Sözü olan, iddiası olan, konuşacağı
konusu olan gelir, buradan konuşur.
Şimdi, çok önemli bir
konuda, SEGBİS gibi, Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin
yargılamada yarattığı sorunların görüşülmesi gibi
bir konuda biz üç dakikada görüşlerimizi ifade edeceğiz. Ya bu kadar
ucuz mu değerli arkadaşlar? Türkiyeyi bu kadar ucuz mu görüyorsunuz?
Türkiye bu kadar bedava mı yönetiliyor? Yani Türkiyenin en önemli
sorunları buraya gelecek, gerekçesini açıklamak isteyen, grup
önerisini veren beş dakika; diğer partiler üç dakika
Değerli
arkadaşlarım, şu anda yaşadığımız,
Meclisimiz açısından bir utanç vesilesidir, utanç. Konuşulacak konular
burada konuşulacak, sokakta değil burada konuşulacak. Bu
olanağın yitirildiği bir tablo iyi bir tablo değildir.
Bundan eminim ki iktidar partisi ve bu İç Tüzük
değişikliğini destekleyen Milliyetçi Hareket Partisi, bir an
önce bu uygulamadan vazgeçilmesi konusunda bir irade, tavır
geliştirirler. Şu ana kadar konuştuk, kaldı süremiz bir
dakika ve biz bir dakikada da bu önerge üzerinde görüşlerimizi
açıklayacağız. Nasıl olacak bu? Yeterli mi? Değil.
İlgilinin yüz ifadesini
göreceksiniz SEGBİS sisteminde, vücut hareketlerini, tavır ve
davranışlarını gözlemleyeceksiniz. İlgilinin
duygularını anlamaya ve söylediklerini dinlemeye
çalışacaksınız. Değerli arkadaşlarım, ceza
yargılamasında ve bütün yargılamalarda en önemli usul, hâkimin
sanıkla ya da davanın taraflarıyla yüz yüze gelmesi ilkesidir.
Hâkim, orada vücut dilini görecektir, tıpkı sizin beni
gördüğünüz gibi. Bakacaktır sanığa ya da davanın
taraflarına, vücut dili söylediklerinin dışında da bir
şey anlatıyor mu anlatmıyor mu? Hâkim bunları nasıl
değerlendirecek? Televizyon kanalından kendisine yansıyan bir
görüntüyle bunları izleyecek, mekanik bir görüntü yani biz işin
inceliğini kaldırıyoruz, bir mekanik görüntüyle hâkime Sen
bunları yorumla. diyoruz. Böyle bir tablo dünyanın hiçbir yerinde
olmadı değerli arkadaşlarım, hiçbir yerinde olmadı.
Giderek ağırlaşan, adil yargılama hakkını
etkileyen bu hususların tümü adil yargılama hakkının
ihlalidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla)
Sayın Başkan, konuşmak istiyoruz.
BAŞKAN Peki, bir
dakika daha süre vereyim size.
Tamamlayın lütfen.
LEVENT GÖK (Devamla) Yani,
bunlar konuşulmazsa değerli arkadaşlarım, biz nelerde
buluşacağız?
Şimdi, burada şu
konuştuğumuz dahi meramımızı anlatmaya yetmiyor
değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu bakımdan, tekrar bu
İç Tüzük değişikliğinin, her partinin onar dakika ifadesini
bulduğu grup önerilerinin düzenlenmesi zorunlu değerli
arkadaşlarım, İç Tüzük değişikliğinde yaptığınız
diğer antidemokratik uygulamalar gibi.
Buradan bir şey
çıkmaz, hayırlı sonuçlar çıkmaz. Yaşayarak
göreceğiz. Bu İç Tüzük değişikliği, ayrıca, bir
anda size süratli bir çalışma olanağı da sağlamayacak.
Uluslararası anlaşmalarda göreceğiz, başka diğer
anlaşmalarda göreceğiz yani bu muhalefetin sesini oradan kıs,
buradan kıs; bir şey konuşulmasın, o duyulmasın, bu
duyulmasın. Bunların tümü yanlıştır değerli
arkadaşlarım.
Bu önerge haklı bir
önergedir, gerçekçi bir önergedir. Yargılamada
karşılaşılan usulsüzlükleri, hataları, bunları
araştırmaktan niye kaçınalım değerli arkadaşlarım?
Bunu AK PARTİ de verebilir, MHP de verebilir, biz de verebiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) Yani,
bunları araştıralım. Meclis zaten bunları
araştırma yeri değil midir? Meclis bunların
konuşulacağı yer değil midir? Mecliste bu sesler
çıkmayacaksa nerede konuşulacak değerli arkadaşlarım?
Ben bir sayfa not
hazırladım, daha iki cümlesini sizlerle paylaşamadım;
bundan büyük üzüntü duyuyorum.
BAŞKAN Sayın Gök,
teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Devamla)
İktidar partisinin bu yapıcı söylemlere, haklı
uyarılara ihtiyacı yok mudur?
Ülke dökülüyor; eğitimde
dökülüyor, dış politikada dökülüyor.
BAŞKAN Sayın
Gök...
LEVENT GÖK (Devamla) Bütün
kurumlarımız çökmüş durumda. Başbakan ayrı telden,
bakan ayrı telden, Cumhurbaşkanı ayrı telden...
Değerli arkadaşlar,
bu gidişat iyi bir gidişat değil.
BAŞKAN Sayın Gök,
teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Konuya geçelim.
BAŞKAN Artı bir
dakika daha süre verdim size.
Lütfen...
LEVENT GÖK (Devamla)
Bakın, yasama yılının bu ilk gününde ben sizlere tarihî bir
çağrıda bulunuyorum: Gelin, bu yapılan antidemokratik
değişiklikleri tekrar baştan görüşelim ve Parlamentomuza,
ülkemize yakışır bir İç Tüzükü beraber
hazırlayalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
İnşallah.
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Devamla) Bu
anlamda verilen önergeyi desteklediğimizi ifade ediyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Bolu Milletvekili Sayın Ali Ercoşkun
konuşacak.
Buyurun Sayın
Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
HDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında
Gaziantep Milletvekilimiz Abdulkadir Yüksel ağabeyi rahmetle, minnetle bir
kez daha anıyorum, mekânı cennet olsun, Cenab-ı Hak geride
kalanlara sabırlar versin.
Evet, Ses ve Görüntü
Bilişim Sistemi yani kısaca SEGBİS olarak tanımlanan bu
sistem, aslında 21inci yüzyılın gerektirdiği teknolojik
imkânları kullanarak vatandaşların daha hızlı ve daha
etkin bir şekilde hukuk sisteminden faydalanmasını sağlamak
amacıyla oluşturuldu, 21 Eylül 2011de Resmî Gazetede
yayınlanan yönetmelikle birlikte de kullanılmaya başlandı,
tabii akabinde de bir genelge söz konusu. SEGBİS yargı çevresi
dışında bulunan ya da mahkemede hazır bulunamayan
kişilerin video konferansıyla dinlenmesi ve ifadelerinin kayıt
altına alınmasını sağlamakta, SEGBİSle hem ifade
alma ve sorgu işlemleri hem de duruşmalar videoyla kayıt
altına alınabilmektedir.
Anayasamızın yani
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141inci maddesinin son
fıkrasında yargılanmanın en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılması
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Hatta hiç yapılmasın ya, gerek yok, ceza
verilmiş zaten.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla)
yargı organlarının görevi olarak belirlenmiş
olup SEGBİS kullanımıyla bu görevin daha etkin olarak yerine
getirilmesi amaçlanmakta.
ZİYA PİR
(Diyarbakır) Masraf
Doğrudan saray, mahkeme kararlarını
versin, hiçbir masrafınız olmaz o zaman.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 5inci maddesinin 3üncü fıkrasında belirtilen
makul sürede hâkim önüne çıkarılma
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Kanun dışında bir şey söyleyin
ya, bunları biz biliyoruz.
ZİYA PİR
(Diyarbakır) Mahkemeleri de kaldırın.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla)
6ncı maddesinin 1inci fıkrasında belirtilen
kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek mahkeme önünde makul
sürede yargılanma ilkeleri doğrultusunda insan hakları ihlalleri
önlenmekte, dolayısıyla ülkemizin imza attığı
sözleşmelere bu manada bağlılık oluşmaktadır.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Asla bir bağlılık yoktur. Bütün
ihlalleri yapıyorsunuz.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Tabii, çıkarılan yönetmelik -bu yönetmeliğin dayanak
noktası- 2004 yılındaki 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu, aynı şekilde, 2005 tarihli 5395 sayılı Çocuk Koruma
Kanunu ve 2007 tarihli 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununa
dayanılarak hazırlanmıştır.
SEGBİS içerisinde
görüntü ve sesin aynı anda, güvenli bir şekilde iletilebilmesi ve
kaydedilmesi gerekmekte. Tabii, görüntünün de ilgilinin yüz ifadelerini, vücut
hareketlerini, tavır ve davranışlarını gözlemlemeye,
ses ve ilgili duygularını anlamaya ve söylediklerinin
anlaşılır şekilde dinlenmesine imkân verecek nitelikte
olması gerekiyor.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Öyle bir niteliği yok.
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Yani, buradaki maksat kişinin bu devirde, bu yüzyılda
mahkemede kendisini ifade edebilecek ortamı oluşturmayı içermek.
Bunun SEGBİSte sağlanabildiğini düşünüyoruz ve bu
çerçevede HDPnin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde
olduğumuzu bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ercoşkun.
Halkların Demokratik Partisi
grup önerisini oylarınıza sunacağım
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) 60a göre bir söz talebim vardı Başkan,
rica etsem.
BAŞKAN Şimdi bu
işleme başladım, sizin söz talebiniz bir önceki
birleşimdeydi.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Ben yine istedim de dikkatinizi çekemedim.
BAŞKAN O
birleşimde kaldı.
Evet, Halkların
Demokratik Partisi grup
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) Karar yeter sayısı istiyoruz Başkan.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati:16:51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), İshak GAZEL
(Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Grup önerisi kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi bir Danışma Kurulu önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 3/10/2017
Salı günkü birleşiminde bir saat sözlü soruların
görüşülmesini müteakip 12/10/2016 tarihinde dağıtılan 399
sıra sayılı Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile
Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile
Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporunun gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınmasına ve rapor üzerindeki genel
görüşmenin Genel Kurulun 3/10/2017 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına, bu raporun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 4/10/2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin
önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun
3/10/2017 Salı günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Turan Levent
Gök
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Ahmet Yıldırım Erkan
Akçay
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan
Vekili
Öneri:
Genel Kurulun;
3/10/2017 Salı günkü
(bugün) birleşiminde bir saat sözlü soruların görüşülmesini
müteakip 12/10/2016 tarihinde dağıtılan 399 sıra
sayılı Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile
Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile
Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporunun, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler
kısmına alınması ve rapor üzerindeki genel görüşmenin
Genel Kurulun 3/10/2017 Salı günkü (bugün) birleşiminde
yapılması, bu raporun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi;
4/10/2017 Çarşamba günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesi;
önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, (2/269) esas numaralı Toplumsal Barış ve
Demokrasinin Tesisi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/105)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/269 esas numaralı
Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesine göre doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını arz ederim.
Saygılarımla
Mustafa
Sezgin Tanrıkulu
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi
olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu
konuşacak.
Buyurun Sayın
Tanrıkulu, süreniz beş dakika.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni yasama yılının da
Türkiyeye hayırlar getirmesini diliyorum.
Öncelikle, geçtiğimiz
günlerde kaybettiğimiz milletvekili dostumuz Abdulkadir Yükseli rahmetle
anıyorum. Ailesine ve AK PARTİ camiasına da baş
sağlığı diliyorum ama Sayın Başkan, bugün
başka bir milletvekili de siyaseten öldü. Bir kadın milletvekili ve
size denk düştü ama nedense onunla ilgili konuşmaya kimseye izin
vermediniz.
Bu arada, Kürdistan
Yurtseverler Birliği Başkanı, Genel Sekreteri, Irak
Cumhuriyetinin önceki Cumhurbaşkanı Celal Talabaninin, biraz önce,
rahmete gittiğini öğrendim.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) O, Kürtlerin Mam Celaliydi. Anısı önünde saygıyla
eğiliyorum ve tüm Kürtlere, tüm halkına, tüm
yurttaşlarımıza, dünya halklarına da
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, evet,
benimle ilgili bir İç Tüzük değişikliği oldu. Bundan sonra
konuşamayacağım bir yıl boyunca bu madde
bağlamında çünkü her milletvekili bir kez konuşacak. (2/269)
esas numaralı Teklifim üzerine söz aldım ama bu teklifle ilgili
olarak
Zaten eklerde var, mutlaka okursunuz. Biraz sonra reddedeceksiniz zaten
ama beni yaralayan bir meseleye burada değinmek istiyorum.
Mehmed Uzun belki AK
PARTİ sıralarına bir şey ifade etmiyordur ama Kürt dilinin
en önemli yazarlarından bir tanesiydi. Çok kısa yaşamında
20ye yakın roman, deneme eseri bıraktı. Çok genç yaşta
yaşamını yitirdi. Yurt dışında sürgündeydi.
Kanser olduğunu öğrenince Diyarbakıra geldi. Üç ay ömrü
kalmıştı ve Diyarbakırda doktorlar, sevenleri onu daha
sonra, daha uzun yaşattılar Diyarbakırda ve Diyarbakıra
defnedildi, Dicle Nehrine nazır bir mezarlıkta şimdi
yatıyor. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum. Ama dün, benim içimi
yaralayan çok önemli bir hadise oldu değerli arkadaşlar. Şu,
Diyarbakırda Mehmed Uzun Parkının
açılışındaki fotoğraf, şu da aynı
fotoğraf -Diyarbakır Yenişehir Belediyesinde kayyum var- bu da
dün çekilmiş fotoğraf değerli arkadaşlar. Bu da
açılışta Mehmed Uzunun anısına dikilen anıt,
harflerden oluşuyor. Onun dile, ana dile yaptığı vurgu
nedeniyle böyle bir anıt yapılmıştı. Evet, şu
anda isim yok parkta, biraz önce de baktırdım ve bu anıt da
sökülmüş, gelmeden önce bir daha teyit ettim. Yenişehir Belediyesi
bir açıklama yapmış Bizimle alakalı değil. diye.
Yarım saat önce -bende kayıtları var- tekrar oraya gittiler,
aynen bu şekilde, önceki gün var ama yok şu anda.
Değerli arkadaşlar,
bakın, eğer bölücülükse, bölücülükse, gerçek anlamda bölücülükse bu
kayyumların yaptığı bölücülüktür. Mehmed Uzunun
adından ne istiyorsunuz, ne istiyorsunuz? Bütün Kürtlerin neredeyse ortak
duygusuna hitap eden Kürtçenin en önemli yazarından ne istiyorsunuz,
adından ne istiyorsunuz? Nedir sizlerin bu adla alıp veremediğiniz,
nedir? Nedir bu kayyumların yaptığı, nedir?
Değerli arkadaşlar,
bakın, size Ceylan Önkolu da söyleyeceğim. Bakın, Ceylan
Önkolun Licede bir parka adı verilmişti, adını
kaldırdılar; benim çok yakından tanıdığım,
ailesini çok iyi bildiğim ve hunharca öldürülen Fırat Sımpilin
adı koyuldu. Yahu kayyum; ne yapacaksan yap, Fıratın
adını da koy bir parka ama Ceylanın adını niye
kaldırıyorsun, neden kaldırıyorsun Ceylanın
adını? Bunun Kürtlerde hangi duyguya yer açacağını
bilmiyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, bakın, sizin sonuçta
geldiğiniz nokta bu. Kayyumlar sizin vicdanınızı aldı
götürdü, vicdanınızı.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Hadi git oradan be!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Vicdanınızı aldı, götürdü.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
Hadi git oradan be!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Bunu söyleyen kimdir, biliyor musunuz? Muhsin
Kızılkayadır. Sen git oradan, sen git, tamam mı?
BAŞKAN Teşekkür
ederiz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) - Bu sözleri söyleyeceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ilk günden böyle bir üslup olmaz ki ya!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Sen git oradan, sen git!
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Eğer vicdanı olan -Kürt söylemiyorum- bir milletvekili
varsa bu kürsüden, buradan Mehmed Uzunun adının silinmesine benden
daha fazla karşı çıkar, vicdan varsa eğer çıkar, bu
kürsüden, varsa.
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, teşekkür ederim.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Ben, burada bunları kayıt altına alınması
için söylüyorum
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Söylemiyorsunuz bağırıyorsunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Ama vicdanınızı kaybetmişsiniz, bunu bilin.
Vicdanınızı kaybetmişsiniz.
Kalkın bir şey
söyleyin, hepinize sataşıyorum, gelin söyleyin.
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, müsaade ederseniz ben idare edeyim Genel Kurulu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) -
Cevap verilir de tazminat doğuyor sonra işte.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Otur yerine.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Utanmazlık yapma!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Konuşma! Terbiyesizlik yapma!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Yapma utanmazlık.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Konuşma oradan!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Yapma utanmazlık!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Terbiyesiz sensin.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Utanmazlık yapma!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sensin utanmaz.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Utanmazlık yapma diyorum sana.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Terbiyesizlik yapma utanmaz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, ilk günden bu olur mu?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen, ilk gün böyle bir şeye muhatap olmayalım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Terbiyesiz!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sen terbiyesizsin!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Ben Mehmet Uzundan bahsediyorum.
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu, lütfen yerinize geçer misiniz, süreniz bitti.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Terbiyesiz sensin!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sensiz terbiyesiz!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Utanmaz!
EJDER AÇIKKAPI
(Elazığ) - Ahlaksız herif!
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Sayın Başkan, yerine geçer mi artık?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU
(Devamla) Ne yapacaksın!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) Sen ne yapacaksın? Sen ne yapacaksın?
BAŞKAN Sayın
Tanrıkulu
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fatma Kaplan HÜRRİYET (Kocaeli), İshak GAZEL
(Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun İç Tüzük'ün 37nci maddesine göre
vermiş olduğu kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınması önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI (x)
1.- İstanbul Milletvekili Erkan Kandemirin,
telekomünikasyon, internet ve bilişim sektöründe kaydedilen
gelişmelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/47) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
2.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, HES
inşaatları kapsamında yapılması gereken peyzaj
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/59) ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
3.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, çimento
fabrikalarında lastik yakılmasına ve oluşan çevre
kirliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/76) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
4.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Karadeniz
Bölgesindeki HESlere ve doğaya etkilerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/95) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
5.- Balıkesir Milletvekili İsmail Okun,
Balıkesirde kurulan bir tesisin çevreye olası etkilerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/104) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
6.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budakın,
Antalyada kış aylarında yaşanan hava kirliliğine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/122) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdeye bağlı bir mahalledeki kentsel dönüşüm
çalışmalarına ve tarihi yapılar ile ilgili incelemelere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/144) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Özhasekinin cevabı
8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Tuz Gölünün
dip temizliği ile atıklardan arındırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/166) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, tapu
çalışanlarının sorunlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/173) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
10.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonun
Sürmene ilçesindeki katı atık arıtma tesisine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/265) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
11.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonun
Sürmene ilçesindeki katı atık arıtma tesisine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/266) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
12.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonun
Sürmene ilçesindeki katı atık depolama sahasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/267) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
13.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Doğu
Karadeniz Bölgesindeki ÇED uygulamalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/272) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
14.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Bakanlık
ile bağlı kurum ve kuruluşların hizmet binalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/317) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
15.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Trabzonun
Uzungöl bölgesi ile ilgili imar çalışmalarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/325) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, küresel
ısınmanın etkilerine ve alınacak önlemlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/348) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
17.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin,
Adananın Ceyhan ilçesindeki atık su arıtma tesisinin
yaydığı kokuya ilişkin sözlü soru önergesi (6/351) ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
18.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin,
Adıyamanın Kahta ilçesindeki atık su arıtma tesisinin
çalışmamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/352) ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
19.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, Sürmene
Çamburnu Kutlular Düzenli Katı Atık Depolama Sahasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/393) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
nişasta bazlı şeker üretim kotasının
artırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/436) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kentsel
dönüşüm alanlarında yer alan tarihî yapılara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/476) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, koruma
altına alınan alanlara ve denetimlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/484) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, şans
oyunlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/495) ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, sivil
memurların özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/501)
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde
ilindeki Kızılca Deresine dökülen atığa ve alınan
önlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/504) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
engellilerin erişebilirliklerinin sağlanmasına yönelik kamu
kuruluşları ve belediyeler tarafından yapılan
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/608) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, KPSS-2016/1
yerleştirme işlemleri kapsamında Bakanlığa
yerleştirilen mimar ve mühendislerin atamalarının
yapılmamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/665) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde
Kızılca Deresi Islah Projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/682)
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, küresel
ısınma ve iklim değişikliği konusunda yürütülen
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/693) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
30.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdede taşra teşkilatı bulunmayan kamu kurum ve
kuruluşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/715) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
31.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, kentsel
dönüşüm çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/722) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdenin Aladağlar Milli Parkında ve Bor ilçesinde bazı
ağaç türlerinde görülen kurumaların önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/749) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 2000
yılından itibaren özelleştirilen şeker fabrikalarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/754) ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
34.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, mülteciler
için yapılan harcamalara ve bu harcamaların denetimine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/775) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
35.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, asbestli
ürünlerin kullanıldığı binaların
yıkımında ek önlem alınıp
alınmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/786) ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
36.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ÇED
sürecinden muaf tutulan projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/793) ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
37.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Dünya
Sağlık Örgütü verilerine göre 2016 yılında havası
temiz il kapsamına alınan illere ve hava kirliliğiyle mücadeleye
ilişkin sözlü soru önergesi (6/795) ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhasekinin cevabı
38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, yerel basının
desteklenmesine yönelik çalışmalara ve resmî ilan alan yerel
basın kuruluşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/807) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhasekinin
cevabı
39.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, kentlerdeki
çok katlı yapılara sınırlama getirilmemesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/821) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
40.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ülkemizde
faaliyet gösteren çok uluslu şirketlere ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/824) ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhasekinin cevabı
BAŞKAN - Soru-cevap
işlemine ayrılan süreyi daha verimli kullanmak için, gruplar
arasındaki uzlaşıyı da dikkate alarak, önergelerin okunma
işlemi yapılmayacaktır. Önergeler tam metin hâlinde Tutanak
Dergisinde bastırılmaktadır. Ayrıca,
cevaplanacağı önceden bildirilen soru önergelerinin özet bilgilerini
içeren liste gruplara dağıtılmıştır.
Sunuşlar bölümünde
belirttiğim üzere, birlikte cevaplandırmak istediği sözlü soru
önergelerini cevaplandırması için Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Mehmet Özhaseki, kürsüye davet ediyorum sizi.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sırayla bendeki sorulara
cevap vermek istiyorum.
1 adet Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, 8 adet
Başbakanlık ve 31 adet de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına ait soru önergesi var.
İstanbul Milletvekili
Sayın Erkan Kandemirin (6/47) esas numaralı sözlü soru önergesinin
cevabı: Sabit telekomünikasyon altyapısının
geliştirilmesi temelli fiber altyapı oluşturulmaktadır. Bu
konuda ikinci düzenlemelerimizi yayınladık. Bu çerçevede,
yetkilendirilen işletmelere kullanım onayları vererek
altyapı kurmalarını sağlıyoruz. Bu düzenlemelerle
fiber altyapı yatırımlarının önündeki engelleri
kaldırdık ve kamu kurumlarının işletmecilerinden talep
ettikleri geçiş hakkı bedellerine üst sınır
getirilmiştir. Yapılan düzenleme ve uygulamalar sonucunda fiber abone
sayısı 2010 yılında 71.717 iken 2017 yılının
ikinci çeyreği itibarıyla 2.1 milyona ulaşmıştır.
Ayrıca, yapılan düzenlemelerle sektörde tam rekabet sağlanmış
ve işletmecilerin tarife ve uygulamalarına yönelik düzenlemeler
tamamlanmıştır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/436) esas numaralı sözlü soru
önergesinin cevabı: Avrupa Birliğinde nişasta bazlı
şeker türlerinden sadece biri için kota tahsis edilmekte, glikoz ve
kristal fruktoz gibi diğer türler kota uygulamasına tabi
olmaksızın üretilip pazarlanmaktadır. Ayrıca, kotalar
ülkemizde olduğu gibi ticari bazda değil, kuru madde bazında
belirlenmektedir. Ülkemizde ise tüm nişasta bazlı şeker türleri
için kota tahsis edilmektedir.
4634 sayılı
Şeker Kanunu bunların toplam kotadan alacağı payı
sınırlamış, yeni nişasta bazlı şeker
fabrikası kurulması için Şeker Kurumundan kota temini
zorunluluğunu getirmiştir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/495) esas numaralı soru önergesine
cevap: Millî Piyango İdaresince düzenlenen şans oyunlarını
oynayan kişi sayısının tespiti fiilen mümkün olmamakla
birlikte, 2014 yılından bu yana şans oyunlarına ait
satılan, oynanan bilet kolon adetleri 2014 yılında 2 milyar 393
milyon 797 bin 113, 2015 yılında 2 milyar 270 milyon 591 bin 703,
2016 yılı 22/7/2016 tarihi itibarıyla 1 milyar 266 milyon 368
bin 229dur.
Devlet eliyle oynatılan
şans oyunları bağımlılık yaratacak nitelikte
değildir, yazılı ve görsel medyada reklam
yapılmamaktadır; 18 yaşın altındaki kişilere
bilet satışına ve ikramiye ödenmesine izin verilmemektedir;
okul, yurt, ibadethane, gençlik merkezi gibi yerlerin yakın çevresine
bayilik verilmemektedir.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Millet evini satıyor İddaa oynayacağım diye
Sayın Bakan, nasıl bağımlılık yaratmıyor?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Yine,
Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürerin
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Şu kumarı kaldıralım devlet
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
Değerli Vekilim, her bir soru-cevapta başlayacaksak işimiz zor
yani.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Bakan, sorulara karşı
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
Bakın, şöyle, müsaade ederseniz bu çevre işiyle ilgili de
birtakım cevaplar vereceğim ama işin başında
peşinen şunu söyleyeyim: Burada bulunan milletvekili
arkadaşlarımızdan herhangi birisi telefonla çevreyle ilgili
benden bir talepte bulunduğunda, telefonuna çıkmazlık
etmediğim gibi, o işi takip etmediğim hiçbir olay da
olmamıştır. Geldiklerinde, orada oturup, çay, kahve içip bire
bir çevreyle ilgili bütün problemlerini takip ediyoruz, bundan emin olun.
Evet, o cevaplar resmî
cevaplardır, bana verilen kurumların cevaplarını ben size
aktarıyorum ama çevreyle ilgili bir şikâyet olduğunda sizlerden
rica ediyorum, lütfen telefon edin ve takip edelim bire bir. Özellikle de rica
ediyorum.
Yine, Sayın Ömer Fethi
Gürerin (6/501) esas numaralı soru önergesine cevap: Emniyet
teşkilatında, Emniyet Hizmetleri Sınıfı
Dışındaki Görevli Personelin Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmelik
taslağının yürürlüğe girmesini müteakip, emniyet
teşkilatındaki sivil personelin görevde yükselmesine dair uygulamalar
mümkün olacaktır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/715) esas numaralı soru önergesinin cevabı:
3046 sayılı Kanunun 17nci maddesinde Bakanlık ve
bağlı kuruluşlarının taşra teşkilatı,
bu Kanunla birlikte teşkilat kanunları, İl İdaresi Kanunu
ile belirlenen esas ve usullere göre kurulur. hükmü yer almaktadır. Bu
çerçevede taşra teşkilatı kurulması, ilgili kamu kurum ve
kuruluşunun teşkilat kanununda taşra teşkilatı
kurulabileceğine dair hüküm bulunması ve bu hususa ihtiyaç
duyulması hâlinde mümkün bulunmaktadır.
Yine, Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/754) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: 2000 yılından bugüne kadar üç adet şeker
fabrikasının farklı oranlardaki kamu hisselerinin
özelleştirilmesi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Amasya
Şeker Fabrikasında kamu hissesi yüzde 15, 2004 yılında;
Baha Esat Tekand Kütahya Şeker Fabrikası, özelleştirilen kamu
payı yüzde 56, 2004 yılında; Adapazarı Şeker
Fabrikası Anonim Şirketi özelleştirilen kamu payı yüzde
95,37 2005 yılında. Özelleştirme sonucu üretim faaliyeti sona
eren herhangi bir şeker fabrikası bulunmamaktadır. 99 depreminde
hasar gören ve yedi yıl atıl durumda kalan Adapazarı Şeker
Fabrikasıysa özelleştirme sonrası faaliyete
başlamıştır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/775) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: 28/4/2011 tarihinden bu yana devam eden Suriye insani krizinde
ülkemize sığınan geçici koruma altındaki Suriyeli
misafirlerimize 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu uyarınca yürürlüğe konulan 2014/6883 sayılı
Geçici Koruma Yönetmeliğiyle ilgili mevzuat çerçevesinde bakanlık,
valilik ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı koordinesinde verilen her türlü eğitim,
sağlık ve benzeri hizmetler hâlihazırda devam etmekte olup
yapılan harcamalar Sayıştay denetimlerine tabidir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/807) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: 2016 yılı sonu itibarıyla basın ilan kurumunda
görev alanında 616 ve valiliklerin görev alanında 540 olmak üzere
resmî ilan yayınıyla alakalı gazetelerin Türkiye genelindeyse sayısı
1.156dır. Türkiye İstatistik Kurumunun yazdığı medya
istatistiklerine göre 2016 yılı sonu itibarıyla yurt genelindeki
gazete ve dergi sayısı toplamı 6.265 adettir. Dolayısıyla
resmî ilan ve reklam yayınlamaksızın yayın
hayatını sürdüren gazete ve dergi sayısı 2016
yılı itibarıyla 4.358dir. Yerel basının desteklenmesi
kapsamında Basın İlan Kurumu tarafından KOSGEBle birlikte
Yazılı Basının Dijital Reklam Piyasalarına Entegrasyonu
Projesi ve muhtelif kalkınma ajanslarıyla birlikte yazılı
basın işletmelerine yönelik eğitim projesi yürütülmüştür.
Ayrıca gazete işletmelerinde KOSGEB yatırım ve destek
programlarının tanıtımı bölge toplantıları
ve İstanbuldaki yerel gazetelerin mevcut durumu ve değer zinciri
göstergelerinin araştırılmasına dair çalışmalar
yapılmıştır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/824) numaralı esas soru önergesi:
Ülkemizde faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirketlerin faaliyet
alanları toptan ve perakende ticaret, gayrimenkul, imalat sanayi,
ulaştırma, haberleşme ve depolama hizmetleri, inşaat, otel,
lokanta, elektrik, gaz ve su; tarım ve avcılık,
ormancılık, madencilik ve taş ocakçılığı;
sağlık işleri, eğitim ve sosyal hizmetler, kiralama, mali
aracı kuruluşların faaliyetleri ile diğer toplumsal, sosyal
ve kişisel hizmetler gibi alanlardır. 4875 sayılı
Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununun 3üncü maddesi
kapsamında, yabancı yatırımcılar tarafından
Türkiyede doğrudan yatırım yapılması serbest olup söz
konusu yatırımcılar yerli yatırımcılarla
aynı hak ve yükümlülüklere tabidir. Yabancı sermayeli şirketlere
denetim ve çevre yetkilerinin izlenmesi konusunda yerli firmalardan farklı
bir uygulama yoktur.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/59) esas numaralı soru önergesine
cevap: HES projelerinin inşaat çalışmaları sürecinde tahrip
olan ve zarar gören doğayla ilgili çevreye uyum sağlayan bir arazi
morfolojisinin tasarlanması ve tahrip edilen yüzeylerin bitkilendirilmesi
amacıyla HES projelerinin ÇED süreci içerisinde eş zamanlı bir
peyzaj çalışması yapılması da istenmektedir. Peyzaj
onarım çalışmaları, inşaat süresi öncesi, inşaat
sırası ve inşaat sonrası dönemde olmak üzere üç
aşamada değerlendirilmekte ve raporlanmaktadır. Söz konusu
raporlar, HES projelerinin ÇED inceleme değerlendirme komisyonlarında
görev alan Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından onaylanmaktadır. İlgili rapor, peyzaj onarım
planı ya da peyzajı eski hâline getirme planı olarak proje
başlamadan hazırlatılmakta ve ÇED raporunun ekinde de yer
alması sağlanmaktadır. ÇED, bir izin hükmü
taşımadığından HES projeleri hakkında verilen ÇED
kararları da inşaat izni yerine geçmemektedir. HES projelerinin
inşaat ve işletme aşamalarında ortaya çıkabilecek
etkiler değerlendirilerek gerek proje tanıtım dosyalarında
gerekse ÇED raporlarında projeden kaynaklı meydana gelebilecek
olumsuz etkilerin önlenmesi, alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi ve
muhtemel zararların karşılanması amacıyla gerekli
çalışmalar yaptırılarak taahhütler alınmaktadır.
Bununla birlikte, Bakanlığımız, hem taşra
teşkilatı hem de merkezinde bulunan izleme ve kontrol birimleri ÇED
Olumlu ve ÇED Gerekli Değildir kararları verilen projeler için
gerek inşaat gerekse işletme dönemlerinde izleme ve kontrol
çalışmaları yapmaktadır. Bu kontrol faaliyetleri sonucunda
taahhütlere uymadığının tespit edilmesi hâlinde meri
mevzuat uyarınca gerekli ceza ve müeyyideler ve idari
yaptırımlar uygulanmaktadır.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/76) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Bakanlığımızca yayınlanan Çevre İzin
ve Lisans Yönetmeliği kapsamında atık geri kazanımı ya
da bertarafı faaliyetinde bulunmak isteyen ve yönetmelik kapsamında
yer alan işletmelere başvuruların uygun bulunması hâlinde
Çevre İzin ve Lisans Belgesi düzenlenmektedir.
Ayrıca, çimento
fabrikalarının emisyon kaynakları, Sanayi Kaynaklı Hava
Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği gereğince her iki yılda bir
akredite kuruluşlar tarafından ölçülerek raporlanmak zorundadır.
Bakanlığımızca yapılan denetimlerde bu raporlar
incelenir, limit değerlerin aşılması durumunda söz konusu tesislere
idari yaptırım uygulanır. Ayrıca, hâlihazırda
ülkemizde bulunan tüm çimento fabrikalarının bacalarındaki
emisyon değerleri anlık olarak sürekli izlenmekte ve ölçüm
sonuçları Bakanlık merkez ağından takip edilmektedir. Limit
aşımı olması durumunda söz konusu tesise müdahale
edilmektedir. Bakanlığımız tarafından çevrimiçi
izlenmesi yapılan atık yakan ya da yakmayan tüm çimento
fabrikalarına ve geçici faaliyet belgesiyle Çevre İzin ve Lisans
Belgesi verilmiş çimento fabrikalarına ilişkin listeler, talep
edilmesi hâlinde, sayın milletvekiline de takdim edilecektir.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/95) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Bakanlığımız, gerçekleştirilmesi
planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin
belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar
vermeyecek ölçüde en aza indirilmesiyle ilgili alınacak önlemlerin seçilen
yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve
projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolü sürdürerek
çalışmaları yürütmekle yükümlüdür.
ÇED bir izin hükmü
taşımadığından HES projeleri hakkında verilen ÇED
kararları da inşaat izni yerine geçmemektedir. Bu bağlamda,
diğer bütün projelerde olduğu gibi, HES projelerinde de söz konusu
çevreye bırakılması muhtemel atık, emisyon ve
deşarjların ilgili kriterleri sağlayacağı garanti
edilir. Bu durum da yapılan modelleme çalışmalarıyla
gösterilir. Her modelleme çalışması için mutlaka en kötü durum
senaryosu öngörülür ve bu durumun sonuçlarına göre varsayımlar ve
değerlendirmeler yapılmaktadır. Faaliyet sırasında
yapılan izleme çalışmalarıyla da yönetmelikle belirlenen
sınırlar içerisinde deşarj yapıldığı kontrol
edilir. Bu sayede, faaliyete bağlı çevresel etkilerin makul
seviyelerde kalacağından emin olunur.
Balıkesir Milletvekili
Sayın İsmail Okun (6/104) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Balıkesir ili Dumanca mevkisinde Varaka Kâğıt
Sanayi AŞ tarafından yapılması planlanan Kâğıt Üretim
Tesisi ve Enerji Santrali Projesine ilişkin, ÇED yönetmeliği
kapsamında, 1/4/2015 tarihinde Bakanlığımıza
başvuru yapılmıştır. Projenin kurulacağı
alan ve projenin türü dikkate alınarak ilgili kamu kurum ve
kuruşlarından inceleme, değerlendirme komisyonu
oluşturulmuştur. Proje alanı 1/100.000 ölçekli çevre düzeni
planında sanayi ve depolama bölgesinde, 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli imar
planında sanayi alanlarında, enerji santrali olarak planlanan alan da
trafo ve enerji üretim tesis alanlarında, kömür stok sahası olarak
planlanan alan da sanayi depolama alanında kalmaktadır.
Projeye ilişkin
hazırlanan ÇED raporu, ilgili mevzuatlar kapsamında, inceleme,
değerlendirme komisyonu üyesi kurumlar ve
Bakanlığımızca değerlendirilmiş, yeterli
bulunmuş, Bakanlığımızca 9/10/2015 tarihinde ÇED
olumlu kararı verilmiştir. ÇED olumlu kararı, Balıkesir
İdare Mahkemesi tarafından 2016/713 no.lu kararla iptal
edildiğinden, iptal gerekçeleri doğrultusunda revize edilmek
suretiyle yeniden hazırlanan ÇED raporu da Bakanlığımıza
sunulmuştur.
Balıkesir İdare
Mahkemesinin 2016/713 sayılı kararı dikkate alınarak
komisyon üyesi kurum, kuruluşlar arasına Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Devlet Hava
Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü de eklenmiştir.
Proje kapsamında
oluşturulacak emisyonların Balıkesir Havaalanına ve
Havalimanına iniş-kalkış yapacak uçaklara etkisinin
değerlendirilmesine yönelik olarak Hacettepe Üniversitesi Çevre
Mühendisliği Bölümüne Hava Kalitesi Kümülatif Etki Değerlendirme
Raporu hazırlatılmıştır. Bahse konu projeye
ilişkin 2/9/2016 tarihinde verilen ÇED olumlu kararının iptali
ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin Balıkesir İdare
Mahkemesinde Bakanlığımız aleyhine açılmış
olan dava süreci de devam etmektedir.
Antalya Milletvekili
Sayın Çetin Osman Budakın (6/122) esas numaralı soru
önergesinin cevabı: Antalya ilinde özellikle kış aylarında
ısınma amaçlı yakıtlardan kaynaklanan hava
kirliliğinin önlenmesi için kriterler, ilgili yönetmelik
doğrultusunda mahallî çevre kurulu kararıyla belirlenmiştir.
Antalyada uyulmasına karar verilen bu değerler, belirlenmiş
değerlerin iyileştirilmiş hâlidir. 2014 yılında
Bakanlığımız tarafından başlatılan ve 2016
yılında tamamlanan Antalya ili içerisinde Hava Kalitesi Ön
Değerlendirme Projesi kapsamında kirletici envanteri
oluşturulmuş, emisyon yükü hesaplanmış, hava kirletici
kaynaklar dikkate alınarak belirlenen noktalarda ölçümler
gerçekleştirilmiş ve hava kalitesi modellemesi
yapılmıştır. Proje çıktılarına göre Antalya
iline ilave 4 adet daha hava kalitesi izleme istasyonu kurulumu
yapılacaktır.
Bakanlığımız,
ilgili yönetmelik uygulama yetkisini Antalya Büyükşehir Belediyesine
vermiştir. Her türlü katı yakıtın Antalya Büyükşehir
Belediyesine ait, Bakanlığımız tarafından akredite
olmuş yakıt laboratuvarında analizleri yapılarak
standartları sağlayanların girişine izin verilmektedir.
Ayrıca doğal gaz sistemine geçişle ilgili çalışmalar
da hız kazanmıştır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/144) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Niğde Kentsel Dönüşüm Projesinde tescilli yapılar
ve mağaralar ilgili kurumlarla iş birliği hâlinde
incelenmiş, soru önergesine konu olan camiler proje alanında
korunmuş ve bu yapılarla ilgili herhangi bir yıkım
faaliyetinde bulunulmamıştır. Ayrıca ilgili belediyeden
istenen görüş yazısında -özetle- Efendibey Mahallesi, kentsel
dönüşüm projesi alan sınırları içerisinde kalan tescilli
yapılarla ilgili gerekli araştırmaların
yapıldığı, ilgili kurum olan Nevşehir Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından
söz konusu parsel ve yapılar etrafında koruma
sınırları getirildiği ve bu sınırların
(1/1000) ölçekli uygulama imar planlarına işlendiği, il müze
müdürlüğüyle koordinasyon içerisinde yıkım
çalışmalarının sürdürüldüğü, alan içerisinde
Fesleğen, Sürmeli, Dutlu ve Çınarlı camilerinin proje kapsamında
korunacak yapılar arasında yer aldığı
belirtilmiştir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/166) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: 2001 yılından itibaren Tuz Gölü Özel Çevre Koruma
Bölgesinde yer alan 9 akarsu ve 3 göl olmak üzere 12 noktada aylık
periyotlarla fiziksel, kimyasal ve biyolojik izleme çalışmaları
yürütülmektedir. Bölgedeki Altınekin, Kulu ve Zincirlikuyu arıtma
tesisleri aktif hâlde çalışmakta olup faaliyete geçtikleri
yıldan itibaren izleme çalışmaları da aylık olarak devam
etmektedir.
Ayrıca Tuz Gölü Su
Kaynakları İzleme Projesi, Tuz Gölü Yönetim Planı, Tuz Gölü
Biyolojik Çeşitliliğin Tespiti Projesi de
yaptırılmıştır.
Tuz Gölünde Üreyen Flamingo
Kolonilerinin Sayımı, İzlenmesi ve Popülasyonlarının
Belirlenmesi Projesi de 2016 yılında
başlatılmıştır.
Sonuç olarak ortalama 60
santimetre civarında tuzlu sudan oluşan ve tuz tabakasıyla
kaplı olan Tuz Gölünde dip çamurunun varlığına
ilişkin herhangi bir tespit bulunmamaktadır.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Kanalizasyonlar nereye gidiyor? Sorayım onu da.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Tamam.
Hakikaten bir
sıkıntı varsa gelin orada
Doğrusu, bana verilen
cevapları okuyorum, dürüst olmak lazım.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Bakanım, 2000 yılına kadar Konya
kanalizasyonu ve atık sular, fabrikadan deşarj edilen atıklar
Tuz Gölüne aktı.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun lütfen.
Karşılıklı
konuşmayalım lütfen Sayın Gürer.
Buyurun.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Ben
zaten sayın vekilimizin dediğini anladım, mesajını da
aldım. Bunlar, hakikaten, bana arkadaşlarımızın,
teknik elemanların yazdığı bilgiler, ben bunları size
aktarıyorum. Ancak bunlarla ilgili yanlış bilgi varsa, lütfen,
bir telefon açın, buyurun, bir çay kahve içelim, takip edelim. Bu çevre
hepimizin yani. Onun için ben özellikle sizi davet ediyorum bu konuda, bunun
özelini bilen sizsiniz.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/173) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Niğde Tapu Müdürlüğünün hâlihazırdaki fiziki mekânı,
diğer tapu müdürlüklerinde hizmet sunulan alanlara kıyasla daha dar
ve sıkışık durumdadır, valilik
konağının bitişiğinde ve merkezî bir yerde yer
aldığından bugüne kadar hizmet sunumu gerçekleştirilmeye
çalışılmıştır. Ancak artık ihtiyaca cevap
veremediği için Kırbağları Mahallesi 56 ada, 14 parselde
tapu ve kadastro müdürlüklerinin ortak ihtiyacına cevap verebilecek bir
taşınmaz, kurumumuza, tahsis edilmiş ve imar planlarında
gerekli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. İnşa
edilecek binanın yatırım programına alınmasına
ilişkin, Kalkınma Bakanlığı nezdinde girişimlerde
bulunulmuş, süreç hâlen devam etmektedir.
Mesleki eleman
yetiştirecek okullar da şu aşamada yeterli olarak
değerlendirilmektedir. Hâlihazırda Gazi Üniversitesinin dört
yıllık Tapu Kadastro Yüksekokulu, bu yıl ilk
mezunlarını verecek olup iki yıllık Ankara Gazi
Üniversitesi Polatlı Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu, Aydın Adnan
Menderes Üniversitesi Atça Meslek Yüksekokulu, Manisa Celal Bayar Üniversitesi
Sarıgöl Meslek Yüksekokulu, Kahramanmaraş Sütçü İmam Göksun
Meslek Yüksekokulunda tapu kadastro bölümleri mezun vermeye devam etmektedir.
Okullardan mezun olan öğrencilerimizin büyük çoğunluğu, KPSS
puanlarına göre Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne
yerleşmektedir. Ayrıca gerek eğitim müfredatının
oluşturulmasına katkı yapılması gerekse mesleki
dersler için eğitici görevlendirme suretiyle bu okullar Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü tarafından desteklenmektedir.
Tapu
çalışmalarının sorunlarına Bakanlık olarak her
zaman duyarlılık gösterilmiş ve gösterilmeye de devam
edilmektedir. Bu amaca yönelik olarak 2015 yılı içerisinde,
çalışan memnuniyetine yönelik birkaç etaplı çalışmalar
sürdürülmektedir.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/265) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Sürmene ilçesi Çamburnu Mahallesi Kutlular mevkisindeki katı
atık arıtma tesisine ait havuz duvarları sahanın
yapımı aşamasında mevzuata uygun olarak çizilen projelere
istinaden inşa edilmiş olup söz konusu yapım işinde Çevre
ve Şehircilik İl Müdürlüğümüz tarafından gerekli kontroller
yapılmıştır. Söz konusu arıtma tesisi biyolojik
arıtma olduğundan bakteri ve mikroorganizmalar tarafından
arıtma işlemi yürütülmekte ve su içerisindeki bakteri ve mikroorganizmalar,
çöp suyu içerisindeki organik bileşikleri parçalayarak suyun
arıtımının zararsız hâle getirilmesini
sağlamaktadır. Dolasıyla havuz duvarının
yıkılmasıyla birlikte toksik ve ağır metallerin
toprağa tedavisi mümkün olmayan zararlar verdiği iddiası da
doğru olmamakla birlikte, olayın meydana geldiği gün Sürmene
Cumhuriyet Başsavcılığı, 2011/1285 sayılı
dosyayla konuyla ilgili soruşturma başlatmıştır.
Ayrıca söz konusu suyun,
çevresindeki tarım arazileri üzerinde herhangi bir kirliliğe yol
açıp açmadığının araştırılması
hususunda Trabzon Tarım İl Müdürlüğü tarafından
yapılan analizler sonucunda ise havuzdan akan suyun tarım arazileri
üzerinde herhangi bir kirlilik oluşturmadığı ve
yalnızca bakır oranının tüm numunelerde yüksek
çıktığı belirtilmiştir. Depolama alanının
daha önceden bakır madeni olduğu düşünüldüğünde bu
oranın yüksek çıkması da normal sayılmaktadır.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/266) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Sürmene Çamburnu Kutlular Düzenli Depolama Sahası, 2005
yılında ÇED olumlu belgesi almıştır. Saha ömrü yaklaşık
olarak 1,5 milyon metreküp olarak planlanmış olup sahanın konik
şeklinde coğrafi konumundan ötürü kademeli olarak çöp doldurdukça
yukarıya doğru inşası devam ettirilerek depolama
işlemlerine devam edilmektedir. Söz konusu alan içerisinde Ek 1 Lot Projesi
planlanmış olup bu kapsamda 6/1/2017 tarihinde valilik oluru ile Ek
lot projesi için ÇED gerekli değildir. kararı verilmiştir.
Söz konusu tesis, ikinci
sınıf düzenli depolama alanı olup evsel atıklar
dışında sahaya başka hiçbir atık kabul edilmemektedir.
Bu nedenle oluşan sızıntı sularının
karakteristiği de evsel niteliklidir. Depolama sahasının
bulunduğu bölgenin, coğrafi konumundan ötürü fazla
yağış aldığı bilinen bir gerçektir. Sahaya
yağan aşırı yağış miktarındaki
yağmurdan ötürü oluşan sızıntı suları,
arıtma tesisi kapasitesinin yetersiz kaldığı durumlarda
tankerlerle derin deşarj sistemine taşınmaktadır.
Yönetmelik gereğince derin deniz deşarj sistemleri de atık su
arıtma tesisleri gibi bir arıtma yöntemidir. Bu itibarla çöp
sızıntı suları, derin deniz deşarj sistemleri
vasıtasıyla bir arıtma işlemine tabi tutularak deşarj
edilmektedir.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/267) ve (6/393) esas numaralı soru
önergesinin cevabı: Düzenli depolama sahasında oluşan metal
gazının değerlendirilmesi için Trabzon ve Rize
İlleri Yerel Yönetimleri Katı
Atık Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği tarafından metan gazından
elektrik üretilmesi işi 14/8/2014 tarihinde ihale edilerek 2,8 MVA
kapasiteyle tesis kurulmuştur. Metan gazından elektrik üretim işini
alan Zarif Enerji AŞ tarafından EPDKden gerekli işletme izni
alınarak Eylül 2015 tarihinde tesis üretime
başlamıştır. Gerek tesis kurulmadan önce gerekse
kurulumundan sonra depolama sahasındaki metan ölçümleri düzenli olarak
yapılmakta ve elektrik üretimi gerçekleştirilmektedir. Elektrik
üretim tesisi kurulmadan önce, sahada oluşan metan gazı, gaz toplama
bacalarıyla toplanmakta ve flarele yakılarak atmosfere
bırakılmaktaydı. Depolama tesisiyle birlikte, ilgili olarak,
tesisin ÇED yönetmeliğindeki eşik değerleri altında
kalması nedeniyle kapsam dışı yazısı
alınmış olup EPDKden de işletme izni
alınmıştır.
Depolama sahasına
yakın yerleşim yerleri konusu, tesise ait ÇED sürecinde
değerlendirilmiş olup bu sürecin sonucunda işletmeyle ilgili ÇED
olumlu kararı da verilmiştir.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/272) esas numaralı soru önergesi:
Çevresel etki değerlendirmesi gerçekleştirilmesi planlanan projelerin
çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde olumsuz yöndeki
etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi
için alınacak önlemlerin ve seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin
belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının
izlenmesi ve kontrolü sürdürülebilecek çalışmaları
kapsamaktadır. Bakanlığımızca yeterlilik verilmiş
kurum ve kuruluşlar, ÇED başvuru dosyası, ÇED raporu, proje
tanıtım dosyası hazırlamak ve sunmak, ÇED olumlu
kararı alınan projelerin başlangıç ve inşaat dönemine
ilişkin süreçte komisyonca belirlenecek periyotlarda yatırım
sürecinde kaydedilen gelişmelerle ilgili bilgilendirmeyi yapmakla
sorumludurlar. Söz konusu kurum ve kuruluşlar, proje sahibi
tarafından yetkilendirildiğine dair vekâletnameyle Bakanlığımızda ÇED sürecini yürütürler.
Bakanlığımızca yeterlilik verilmiş kurum ve
kuruluşlar tarafından hazırlanıp sunulan ÇED
raporları, projeler konusu, yapılacağı yer ve etki
alanı dikkate alınarak ilgili kamu kurum ve kuruluş
temsilcileri, Bakanlık yetkilileri, proje sahibi ve Bakanlıkça
yeterlilik verilmiş kurum ve kuruluşlardan oluşan bir komisyon
tarafından inceleme, değerlendirme sürecinden geçirilerek karar
aşamasına gelir. Dolayısıyla kamuoyunda çıkan, Doğu
Karadenizde HESlere ait ÇED raporlarının gerçeği yansıtmayarak
ekolojik dengeyi gözetmediği yönündeki iddialar asılsızdır.
Söz konusu projelere ÇED yönetmeliği raporu kapsamında ÇED olumlu
veya ÇED gerekli değildir. kararı verilmektedir. Yalnız şu
uyarıyı yapmam lazım: ÇED gerekli değildir. cümlesi, aslında
ÇED raporuna gerek yoktur. değil, Bakanlıkça değil, ilinde
verilecektir manasına gelmektedir yani ilinde müracaat edilip oradan
verilenlere ÇED gerekli değildir. raporu veriliyor.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/317) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Bakanlığımız merkez teşkilatı önceki
yıllarda kiralık binalarda hizmet vermiştir. Aynı
şekilde Çevre ve Şehircilik il müdürlükleri ve Tapu Kadastro
taşra birimleri bütçe imkânları dâhilinde yatırım
programına alınmak suretiyle kendi binalarına
kavuşmaktadırlar. Bina kiralamaları, metrekare maliyetleri de
belirtilmek suretiyle Başbakanlıktan izin alınarak
yapılmaktadır.
Sayın Vekilimiz
istedikleri takdirde, listenin tamamı kendilerine kira bilgileriyle
birlikte ulaştırılacaktır.
Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşenin (6/325) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Uzungöl Özel Çevre Koruma Bölgesini kapsayan, İller
Bankası anonim şirketi tarafından hazırlanan Trabzon ili
Çaykara ilçesi Uzungöl 1/5.000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar
planı ve 1/1.000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planı
Bakanlığımızca onaylanmıştır. Söz konusu
koruma amaçlı imar planının tamamı, Uzungöl Özel Çevre
Koruma Bölgesi ve üçüncü derecede doğal sit alanının ve bir
kısmı da Uzungöl Tabiat Parkı varlıkları
sınırları içerisinde kalmaktadır. Bununla birlikte, söz
konusu alanda tescilli yapılar ve koruma alanları bulunmaktadır.
Bu planla, tabiat ve kültür varlıklarını korurken aynı
zamanda turizmi sürdürülebilir hâle getirmek amaçlanmıştır. Bu
amaçla, planlama aşamasında birçok araştırma
yapılmış, tüm kurum ve kuruluşlardan gelen görüşler
dikkate alınmıştır. Yapılan Uzungöl koruma amaçlı
imar planında mevcut tarihî doku mümkün olduğunca korunmuştur.
Bu amaçla yol genişlikleri, kat adetleri, imar ada şekilleri ve
benzeri planlama koşulları mevcut, hâlihazır doku göz önünde
bulundurularak planlanmıştır. Ancak Trabzon İdare
Mahkemesinin 11/8/2016 sayılı Kararıyla söz konusu planın
yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/348) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve
Eylem Planı su kaynakları yönetimi, tarım gıda güvencesi, ekosistem
hizmetleri, biyolojik çeşitlilik ve ormancılık afet yönetimi ve
insan sağlığı konularına odaklanılmış
olup eylemlerin hayata geçirilmesine yönelik olarak ilgili kurum ve
kuruluşlar tarafından çalışmalar yürütülmektedir. Bu
çerçevede, 2012-2013 yılları arasında TÜBİTAK iş
birliğiyle İklim Değişikliğinin Etkileri ve Uyum
Konusunda Farkındalığın Geliştirilmesi Projesi
yürütülmüştür. Ülkemiz, Paris Anlaşması kapsamında, küresel
iklim değişikliğiyle mücadele için 2030 yol haritasını
belirlemiştir. Ülkemiz, hızla gelişen bir ekonomi olarak sera
gazı emisyonlarını 2030 yılında yüzde 21e kadar,
artıştan azaltmayı hedeflemektedir. Ulusal katkımıza
göre 2030 yılında 246 milyon ton, 2012-2030 yıllarında ise
toplam 1 milyar 920 milyon ton sera gazı emisyonu önlenmiş
olacaktır.
Adana Milletvekilimiz
Sayın Elif Doğan Türkmenin (6/351) esas numaralı soru
önergesinin cevabı: Kozan ilçesi kentsel atık sularının
arıtıldığı atık su arıtma tesisi,
stabilizasyon havuzu prensibinde çalışan bir doğal arıtmadır.
Stabilizasyon havuzları, organik madde giderme, alg üretimi ve oksijen
temini, koliform giderme ve nitrik asit madde giderme amaçlı biyolojik
arıtma ünitesi olarak dünyada yaygın bir şekilde
kullanılmaktadır. 1996 yılında işletmeye alınan
Kozan Atık Su Arıtma Tesisi, 100 bin eş değer nüfusa göre
planlanmış 22 bin metreküp gün kapasitelidir. Adana Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğümüz ve Adana Büyükşehir Belediyesi
tarafından Bakanlığımızca akredite edilmiş
laboratuvarlara yaptırılan analizlerde, deşarj suyunun, Su
Kirliliği Kontrol Yönetmeliği sınır değerlerini
sağladığı görülmektedir. Ayrıca, deşarj suyu
direkt olarak sulamada kullanılmamaktadır. Deşarj, en yakın
alıcı ortam olan Tabak Deresine yapılmaktadır. Tabak
Deresi, Mercimek beldesine yakın bir noktadan Ceyhan Nehrine
bağlanmaktadır.
Yine, Adana Milletvekili
Sayın Elif Doğan Türkmenin (6/352) esas numaralı soru
önergesinin cevabı: Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından
Adıyaman ili Kâhta ilçesi Belediye Başkanlığına yüzde
100 hibeyle 1992 yılında ihale edilen Kâhta Kanalizasyon Arıtma
Tesisi Projesi ve kanalizasyon inşaatı için 23/12/1992
yılında GAP İdaresi ile ihaleyi kazanan MEGASAN İnşaat
Sanayii Ticaret AŞyle sözleşme yapılarak işe
başlanılmıştır. 2009 tarihli, Başbakanlık
GAP İdaresi Başkanlığınca çeşitli sebeplerden dolayı
sözleşmenin tasfiye edilmesi ve projenin yeniden ihaleye
çıkarılması yönünde karar alınmıştır.
Gelinen noktada, Bakanlığımız ile Selçuk Üniversitesi
arasında imzalanan protokol çerçevesinde yürütülen Ülke Genelinde
Evsel/Kentsel Atıksu Arıtma Tesislerinin Mevcut Durumunun Tespiti,
Revizyon İhtiyacının Belirlenmesi Projesi kapsamında Kâhta
Belediyesi atık su arıtma tesisiyle ilgili durum belirlenmiş
olup, atık su arıtma tesisinin mevcut hâliyle gereken deşarj
standartlarını sağlayamayacağı belirtilmiş olup
18 milyon 279 bin 121 TL proje bedelli yeni bir atık su arıtma
tesisinin yapılması için çalışmalar
başlamıştır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/476) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: 6306 sayılı Kanun kapsamındaki alanlarda kalan
yapılar ile riskli yapıların 2863 sayılı Kanun
kapsamında olması durumunda ilgili kültür varlıklarını
koruma bölge kurulunun görüşü alınarak uygulama yapılır.
6306 sayılı Kanun kapsamında Niğde ilinde riskli alan
ilanı gerçekleştirilmiş olup söz konusu alanda yer alan tescilli
ve Cumhuriyet Dönemi yapılara ilişkin herhangi bir yıkım
kararı bulunmamaktadır; bununla birlikte, alan içerisindeki
yapıların tahliye ve yıktırma işlemlerinin
yapılması hususlarında Niğde Belediyesine de geçici olarak
yetkilendirme verilmiştir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/484) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Ülkemizde bulunan doğal sit alanlarının yeniden
değerlendirme sürecinde ekolojik temelli bilimsel araştırma projeleri
gerçekleştirilmekte, söz konusu proje sonuçlarına ilişkin idari
işlemlerin tamamlanmasının ardından doğal sit
alanlarının yeni kategorileri belirlenmektedir. Millî parklar, tabiat
varlıkları, parkları, tabiat anıtları, tabiatı
koruma alanları, sulak alanlar ve benzeri koruma statüsü bulunan
diğer alanların tescil, onay ve ilanına ilişkin iş ve
işlemler Bakanlığımızca yürütülmektedir. Doğal
mağaraların ve doğal sit özelliği taşıyan
jeolojik alanların tespiti, tescili ve korunmasına ilişkin
araştırma yapılması, envanterinin oluşturulması,
yönetilmesi ve korunması amacıyla Bakanlığımız
ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında protokol
yapılmıştır. Mutlak korunması gerekli hassas zone
kullanımının yanı sıra yerleşim, sanayi, turizm
gibi sektörleri kapsayabilen özel çevre koruma bölgelerinde bahsedilen
sektörlerin hassas zone alanlarına etkilerini minimize etmek üzere her
tür ve ölçekte plan onama ve denetim yetkisi Bakanlığımıza
aittir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/504) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Söz konusu olay, 27/6/2016 tarihinde Kızılca Deresine,
akış olmayan kısmına yapılan illegal deşarj
neticesinde meydana gelmiştir. Dere içerisine deşarj edilen
sıvı atıkların Niğde Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğümüzce derhâl numune alınarak aynı gün Bakanlığımız
çevre referans laboratuvarına gönderilerek
karşılaştırma analizlerinin yapılması
istenmiştir. Yapılan analiz sonucunda, deşarjı yapılan
sıvı atığın uçucu organik bileşikler, petrol
türevi maddeler, organik türde kimyasal maddeler olduğu tespit edilmiştir.
Numunelerin yapılan analiz sonuçlarına göre Niğdenin merkez
ilçesi Kızılca Deresinden alınan numune ile Özbak Geri
Dönüşüm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketinden alınan
numunelerin sonuçlarının örtüştüğü tespit edilmiştir.
Emniyet Müdürlüğünce yapılan tahkikat neticesinde de
deşarjı gerçekleştiren kişiler belirlenmiş olup söz
konusu kişilerin, adı geçen firmada çalıştıkları
tespit edilmiştir. Yapılan bu tespitler uyarınca, adı geçen
firmaya Çevre Kanununa göre 2 milyon 148 bin 132 TL idari yaptırım
cezası uygulanmış, ayrıca Türk Ceza Kanunu kapsamında
da kovuşturma yapılması için cumhuriyet
başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/608) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Bakanlığımızca yapım çalışmaları
yürütülen kamu kurum ve kuruluşlarına ait yeni binalarda yürürlükteki
engellilere yönelik mevzuata uygun projelendirme yapılmakta olup mevcut
kamu kurum ve kuruluşlarına ait binalarda talep edilmesi durumunda
mevzuatı kapsamında gerekli incelemeler yapılarak
yapılması gereken düzenlemeler ile ilgili proje ve yapım
süreçleri il müdürlüğümüzle koordineli yürütülmektedir. Fiziksel çevre
koşullarına ilgili idarelerce plan ve yapılaşma
aşamasında engellilerin erişilebilirliğinin
sağlanması gerekmektedir. Sadece 2016 yılı içerisinde
şikâyete konu 382 adet yapı veya inşaatta mevzuat hükümleri
kapsamında ilgili idarelerce imar denetimi yapılması
talimatlandırılmıştır. Diğer taraftan yol,
kaldırım gibi umuma açık mahallerde her türlü
ulaşımı ve erişimi zorlaştıran unsurların
giderilmesi için bütün valilik ve belediyeler de
talimatlandırılmıştır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/665) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: KPSS 2016/1 yerleştirme sonucuna göre
Bakanlığımız emrine yerleştirilenlerden 2/10/2017
tarihi itibarıyla güvenlik soruşturması ve arşiv
araştırması işlemleri sonuçlananlardan 56 kişinin
atamaları yapılmış olup 1 kişinin güvenlik
soruşturması işlemleri devam etmektedir. Başka kurumlarda
çalışan 2 kişinin, kurumlarınca muvafakat
verilmediğinden atamaları yapılamamıştır, 5
kişi, atanma hakkından feragat etmiştir, 3 kişi de
müracaatta bulunmamıştır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/682) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Devlet Su İşleri 4. Bölge Müdürlüğü tarafından
dâhilinde yapımı devam
eden Niğde İl Merkezi Taşkın Koruma İkmal
İnşaatı işi 5/8/2016 tarihinde ihale edilmiş olup
sözleşme 18 milyon 860 bin TL bedelli olarak 9/1/2017 tarihinde
imzalanmıştır. İş yeri teslimi ve işe
başlanması 10/1/2017 olan mevzubahis işin bitim süresi de
26/12/2017dir.
2/10/2017 tarihi
itibarıyla Kızılca Tabakhane Deresinde 2.377 metre çift
taraflı kârgir duvar inşaatları ile 2.105 metre çift
taraflı beton duvar imalatları tamamlanmıştır. Blokaj
ve taban betonu çalışmaları eş güdümlü olarak devam
ettirilmekte olup korkuluk imalatları devam etmektedir. 6 adet prefabrik
menfezin de yapımına başlanmıştır. Kaya Deresi
inşaatının 430 metre çift taraflı kârgir duvar imalatları,
taban betonu ve korkuluk imalatları tamamlanmış olup 2 adet
prefabrik menfez yapımı tamamlanmıştır. Söz konusu
iş, süresinde tamamlanacak olup fiziksel gerçekleşme yüzde 85tir.
Tesis tamamlandığında, Kızılca Deresinde
Niğde-Bor kara yolundan tarihî Sarıköprüye kadar olan
kısım, taşkın risklerinden korunmuş olacaktır.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/693) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: Ülkemiz, çok önemli çevre anlaşmalarına imza atarak
çevrenin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında
küresel sorunlara hiçbir zaman sessiz kalmayacağını
göstermiştir. 2004 yılında Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine, 2009
yılında Kyoto Protokolüne taraf olmuştur. 2010
yılında Ulusal İklim Değişikliği Stratejisine,
2011 yılında Ulusal İklim Değişikliği Eylem
Planını ve İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi
ve Eylem Planını yayımlamıştır. 21 Nisan 2016
tarihinde Paris Anlaşmasına imza atmıştır. Ülkemiz,
küresel iklim değişikliğiyle mücadele için Paris
Anlaşması kapsamında 2030 haritasını da
belirlemiştir.
Ülkemiz, hızla
gelişen bir ekonomi olarak, sera gazı emisyonlarını 2030
yılında yüzde 21e kadar, artıştan azaltmayı
hedeflemektedir. Ulusal katkımıza göre 2030 yılında 246
milyon ton, 2012-2030 arasında ise toplam 1 milyar 920 milyon ton sera
gazı emisyonu önlenmiş olacaktır.
Adana Milletvekili Sayın
Zülfikar İnönü Tümerin (6/722) esas numaralı soru önergesinin
cevabı: 81 ilimizin tamamında kentsel dönüşüm uygulamaları
yapılmaktadır. 6306 sayılı Kanun kapsamında 52 ilimizde
216 adet riskli alan, yine, 6306 sayılı Kanun kapsamında 25
ilimizde 76 adet rezerv yapı alanı, 5393 sayılı Kanun
kapsamında 28 ilimizde 116 adet kentsel dönüşüm, gelişim proje
alanı, 5366 sayılı Kanun kapsamında 5 ilimizde de 9 adet
yenileme alanı ilan edilmiştir. Toplamda arkadaşlar,
değişik adlarla da olsa dönüşüm alanları sayısı
Türkiyede 417dir yani.
Adana ilimizde 6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun kapsamında Ceyhan ilçesi Türlübaş,
Konakoğlu, Kaltakiye, Aydemiroğlu, Civantayak mahallelerinde 1 adet
alan; Çukurova ilçesi Belediye Evleri Mahallesinde 1 adet alan; Seyhan ilçesi
Fatih, 2000 Evler, İsmetpaşa mahallelerinde 3 adet alan; Yüreğir
ilçesi Cumhuriyet, Koza ve Yeşilbağlar, Köprülü mahallelerinde 3 adet
alan riskli alan olarak ilan edilmiştir. Riskli alanlarda dönüşüm
çalışmalarını gerçekleştirmek üzere Adana
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Ceyhan, Çukurova,
Seyhan ve Yüreğir belediye başkanlıkları geçici olarak
yetkilendirilmiştir. Dönüşüm kapsamındaki iş ve
işlemler, geçici olarak yetkilendirilen belediye
başkanlıkları tarafından yürütülmektedir. Ayrıca,
Seyhan ilçesi Fatih mahallesinde 1 adet alan; Yüreğir ilçesi
Karşıyaka, Koza, Yeşilbağlar mahallelerinde 2 adet alan
rezerv yapı alanı olarak belirlenmiştir. Rezerv yapı
alanlarında uygulama çalışmaları gerçekleştirmek için
Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Yüreğir
Belediye Başkanlığı geçici olarak yetkilendirilmiştir.
Bu kapsamdaki iş ve işlemler, geçici olarak yetkilendirilen belediye
başkanlığı tarafından yürütülmektedir.
Diğer taraftan, 5393
sayılı Belediye Kanunu uyarınca ilgili idarelerce Bakanlar
Kuruluna sunulmak üzere Bakanlığımıza iletilen Kozan ilçesi
Mahmutlu ve Yarımoğlu mahallesinde 1 adet; Seyhan ilçesi Barbaros,
Bey, Döşeme, Mestanzade, Şehit Duran ve Yenibey mahallelerinde 3 adet
alan, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan
edilmiştir; söz konusu alanlarda ilgili belediye
başkanlıkları da uygulamayı yürütmektedirler.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/749) esas numaralı sözlü soru
önergesinin cevabı: Aladağlar Millî Parkı
sınırları içerisinde göknar ağaçlarında meydana gelen
kurumalar için Kayseri Orman Bölge Müdürlüğüyle Orman ve Su
İşleri Bakanlığı 7. Bölge Müdürlüğü arasında
imzalanan protokol çerçevesinde ağaçların zayıflamasına
sebep olan ökse otu toplattırılmış ve 30 adet feromon
tuzağı asılarak ağaçların kurumasına sebep olan
göknar kabuk böceğiyle mücadele edilmektedir. Bu mücadeleler iki
yıldan beri uygulanmakta olup kurumalar tamamen bitene kadar da
artırılarak devam edecektir.
Özel mülkiyete konu alanlarda
bulunan karaağaçlar, mikroskobik boyuttaki bir mantarın yol
açtığı karaağaç hastalığı denilen ölümcül
bir hastalıktan çok etkilenmekte olup mücadele edilmesine rağmen
hastalık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tam olarak
önlenememiştir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/786) esas numaralı sözlü soru
önergesinin cevabı: Yönetmeliğe göre, yıkım
çalışmasına başlanılmadan önce yıkım
faaliyetini gerçekleştirecek kişi, kuruluş veya firmaların
mücavir alan sınırları içerisinde ilgili belediyeye,
dışında ise mahallin en büyük mülki amirine başvurarak
yıkım izni almaları zorunludur.
Yıkımı
yapılacak yapıların içlerindeki geri kazanılabilir
malzemelerin öncelikle ayrıştırılması ve geri
kazanılması esastır. Bu çerçevede kapı, pencere, dolap,
taban ve duvar kaplamaları, döşemeleri ve yalıtım
malzemeleri gibi inşaat malzemeleri ile tehlikeli atıklar
yıkımı yapılacak yapılardan ayıklanır ve
ayrı toplanması; yıkım işlemleri sırasında
gürültü, toz ve görüntü kirliliğiyle ilgili olarak yönetmelikte
ayrıca belirtilen tedbirlerin alınması zorunludur.
Çalışanların
sağlığını ve güvenliğini korumak amacıyla,
asbest içeren malzemelerin kullanıldığı binaların
yıkımı, sökümü, tamiratı ve tadilatı sırasında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan
mevzuata uyulması da gerekmektedir.
Ayrıca,
Bakanlığımız, 1993 yılından itibaren çevre ve
insan sağlığının korunması amacıyla asbest
kullanımıyla ilgili yasaklama ve kısıtlama
çalışmalarını yürütmektedir. Bu çalışmalar,
aşamalı olarak tüm asbest içeren ürünlerin üretimine ve bu ürünlerin
piyasaya arzının yasaklanmasına ve kısıtlanmasına
yönelik olarak yapılmıştır.
Son olarak, 2010
yılında asbest lifleri ve kasıtlı olarak eklenen bu lifleri
içeren eşyaların imalatı, piyasaya arzı ve
kullanımı da tamamen yasaklanmıştır.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Bakan, asbestli borularla içme suyu gidiyor hâlâ.
Çoğu yerde asbestli borular kaldırılmadı.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Hâlâ, Denizli dâhil. Denizli, Acıpayam, Yazır dâhil.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) İller Bankasına sordum, var dedi.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Yeni döşeniyor, geçen hafta gördüm daha.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
Şöyle Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri;
ilçelerde, illerde ve beldelerde altyapı yapma işi, bir taraftan
SUKAP projesi kapsamında belli nüfusun altındakilerin yüzde 50si
hazineden bağış, hibe olarak, diğer taraftan İller
Bankasından kredilendirilerek yapılmaktadır. Ancak bütün belediye
başkanı arkadaşlarımızın aynı
duyarlılıkta olup, başka türlü işleri bırakarak önce
eğer hakikaten asbestli su borusu varsa
MELİKE BASMACI (Denizli)
Var.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
insan
olarak, sorumluluk taşıyan bir adam olarak önce koşup buraya
gelmesi lazım. Öyle bir adam varsa lütfen gelsin.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Size gönderelim mi Sayın Bakan?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Yani
geriden yuvarlak bir şekilde söylemenin bir manası kimseye yok.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Hükûmet de müdahale etsin.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Asbestli
su borusu hâlâ bir belediye başkanının beldesinde var ve
insanlara su veriyorsa o belediye başkanını Allah ıslah
etsin.
MELİKE BASMACI (Denizli)
Ya geçen hafta döşendiyse
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
MELİKE BASMACI (Denizli)
Geçen hafta döşendiyse size gönderelim mi Sayın Bakan?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
Gönderin, hakikaten, kimse o arkadaş gelsin ben yardımcı
olayım ona. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MELİKE BASMACI (Denizli)
Denizli Acıpayam Yazır kasabası
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Ona ben
yardımcı olacağım, söz veriyorum herkesin huzurunda.
Şu anda zaten İller Bankasında krediler bir tek su, kanal
vesaireye veriliyor. O yüzden, arkadaşlarımızdan kimin varsa
sıkıntısı gelsin, ben bekliyorum.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/793) esas numaralı sözlü soru
önergesinin cevabı: Bakanlığımız görev alanları
dâhilinde değerlendirilen projelerden kamu yararı kararı
gerekçesiyle ÇED raporu aranmayan veya gerekli görülmeyen proje
bulunmamaktadır. Bununla birlikte, kamu yararı kararı
alınan projelerde de ÇED Yönetmeliği kapsamında gerekli iş
ve işlemler yerine getirilmektedir. Diğer taraftan, ÇED sürecinin uygulanmasına
ilişkin yasal yükümlülükler ÇED Yönetmeliği kapsamında
düzenlenmiş olup Bakanlığımıza veya çevre ve
şehircilik il müdürlüğüne yapılacak başvuruyla tüm projeler
için proje bazında herhangi bir ayrım gözetilmeksizin yönetmelikle
belirlenmiş hükümlere uyulması yasal bir zorunluluktur. Dolayısıyla
hiçbir ÇED raporunun mahkeme kararıyla yok sayılması ve
projelerin bu şekilde faaliyete geçmesi de mümkün değildir.
Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/795) esas numaralı sözlü soru
önergesinin cevabı: Türkiyede hava kalitesi, şu anda 249 sabit, 4
adet mobil hava kalitesi ölçüm aracıyla günde yirmi dört saat süreyle ve
saatlik sonuçlarla izlenmektedir. Isınma kaynaklı başlıca
hava kirleticileri olan partikül madde ve kükürtdioksit 81 ilde 223 noktada
ölçülmektedir. Hava kalitesinin daha az belirsizlik ve daha çok parametrede
ölçülebilmesi açısından hava kalitesi ölçüm istasyonu
sayısının 330 olması hedeflenmektedir. AB direktifleri 2008
yılında ulusal mevzuata aktarılmıştır. 2008
yılından beri hava kalitesi sınır değerleri kademeli
olarak azaltılmaktadır. Partikül madde ve kükürtdioksit parametreleri
için AB sınır değerlerine 2019 yılında
ulaşılacaktır. Ayrıca hava kalitesi ölçüm sonuçlarına
göre topoğrafik durumu, meteorolojik koşullar, kirletici kaynaklarda
meydana gelen değişimlere bağlı olarak saatlik, günlük ya
da aylık olarak sürekli değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle
en kirli ya da en temiz iller şeklinde sıralama yapmak söz konusu
işin tekniği açısından doğru ve güvenilir bir
yaklaşım olmadığından böyle bir sıralama
Bakanlığımızca da yapılamamaktadır. Ancak Hava
Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği çerçevesinde
yayımlanan 2013/37 sayılı Bakanlığımız
genelgesi kapsamında illerimizden hava kalitesini iyileştirmeye
yönelik eylemlerin yer alacağı temiz hava eylem planlarını
hazırlayarak Bakanlığımıza göndermeleri talep
edilmiştir. Bu kapsamda temiz hava eylem planları
Bakanlığımıza
ulaştırılmıştır. Eylem planları kapsamında
illerde kirliliğin kaynağında azaltımına ve hava
kalitesinin korunmasına yönelik eylemler belirlenmiş olup süreç
Bakanlığımızca takip edilmekte ve periyodik olarak
izlenmektedir. Çalışmalar taşra teşkilatımız
koordinasyonunda hem yerel yönetimler hem de mahalli çevre kurulları
aracılığıyla ilgili kurum ve kuruluşlarla iş
birliği hâlinde yürütülmektedir.
Evet, Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürerin (6/821) esas numaralı sözlü soru
önergesinin cevabı: Burada sabırla bizi dinleyen milletvekillerine
müjde olsun, son cevap arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Keyifle dinliyoruz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Okurum,
bir daha baştan başlarım Mahmut Bey.
Kentlerde yapılan kat
yükseklikleri imar planı kararıyla belirlenmektedir. Çevre düzeni
planlarında yerleşmenin gelecekteki nüfus projeksiyonu
öngörülmektedir. Çevre düzeni planlarına uygun olarak yapılan
nazım imar planlarında ise nüfus yoğunlukları
belirlenmektedir. Planlarda nüfus yoğunluğu, alanın ve bölgenin
özelliğine, coğrafyasına, ekonomik ve sosyal gelişimine,
dokusuna, risklere ve diğer özelliklerine göre oluşmaktadır.
Bunun için bölge veya alan kapsamında araştırma, etüt ve veriler
elde edilmektedir. Uygulama imar planlarında da belirlenen nüfus
yoğunluğuna göre kat yükseklikleriyle ilgili kararlar alınmaktadır.
Uygulama imar planlarında alanın özelliğine göre bazı
yerler az katlı, bazı yerler de çok katlı öngörülmektedir.
Uygulama imar planlarının bazılarında ise emsal verilerek,
yüksekliği serbest bırakılmak koşuluyla, kat
yüksekliği ruhsat aşamasında belirlenmektedir.
Yapıların yüksekliklerine genel olarak herhangi bir
kısıtlama getirmek yerine, yukarıda belirtildiği gibi imar
planlarıyla yapı yüksekliklerinin belirlenmesi alanın
özelliği açısından daha uygun olacaktır. Ancak
Bakanlığımızca yayınlanan yönetmeliklerde yatay
yapılaşmayı özendiren hükümler vardır. Mekânsal Planlar
Yapım Yönetmeliğinin İmar planı değişiklikleri
başlıklı 26ncı maddesinde, plan
değişikliğiyle plana verilen kat adedinin veya bina
yüksekliğinin artırılması hâlinde
karşılıklı bina cepheleri arasında asgari mesafe
koşulu getirilmesi öngörülmektedir. Bu hükümle, kat yüksekliğini
artıran plan değişiklikleri
sınırlandırılmıştır.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Bir yerde 5 katlı, bir yerde 55 katlı binalar var
Sayın Bakanım, özellikle İstanbulda.
BAŞKAN Sayın
Yedekci, lütfen
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Niğdede bile 16 kat.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Kişiye özel imar veriliyor. Nasıl oluyor bu
işler? Hiç bunlara cevap vermiyorsunuz Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
Şimdi vereceğim, sürem var.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Hadi, bekliyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Niğdede bile 16 kat oldu Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Bu
hükümle, kat yüksekliğini artıran plan değişiklikleri
sınırlandırılmıştır.
Ayrıca, aynı
maddede genel olarak, kat adedi veya bina yüksekliğini artıran imar
planı değişikliklerinin, yörenin yerleşim yerleri, dokusu
ve kimliği dikkate alınmak suretiyle, şehrin veya alanın
yakın çevresinin silüeti, yapıların güneşe göre cephesi ve
yönlenmesi özelliklerini olumsuz yönde etkilememesi esas alınarak
yapılması öngörülmüştür.
Değerli
Başkanım, benim cevaplarım bunlar ama vaktim olduğu için
sadece arkadaşlarımızın sorduğu bir soruya da burada
cevap vererek huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum.
Şimdi, imar
planlarının yapılması hususunda 1/100.000liklerin
yapılması Bakanlığımıza ait. 1/100.000liklerden
kasıt nedir? Belki de ilgisi olmayan arkadaşların sadece
öğrenebilmesi açısından söylüyorum, planın ana
karakterleri, nerenin konut olacağı, nerenin tarım alanı
olduğu, nerenin ticaret alanı olabileceği, nerede ne kadar nüfus
yoğunluğunun yer alabileceği gibi ana plan kriterleri bizim
Bakanlığımız tarafından belirlenir. Bu planlar daha
sonra ilgili şehirlerin meclisine gönderilir. 1/5.000likleri büyük
şehirlerde büyükşehirler yapar ama bizim 1/50.000lik ve
100.000liklere uygun olarak yaparlar. Yani bizim tarım alanı olarak
belirlediğimiz bir yeri onların konuta açma imkânları yok
veyahut da tersini yapma imkânları da yok. Ana planlamaya karakter olarak
aykırı düşecek bir planlama yapamazlar. Ben kuralları
söylüyorum sadece, bunların ara ara delindiğine de şahit
oluyoruz da
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Biz uygulamaları soruyoruz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Sizin
şikâyetçi olduğunuz konulardan ben de şikâyetçiyim. Müsaade
ederseniz, söyleyeyim ben.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Üsküdar Kirazlıtepe ne olacak Sayın Bakanım?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Onu da
söyleyeyim, peki. Olur, olur efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Gaziosmanpaşayı da söylerseniz.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Sonra
1/1.000likler ilçelere gider. 1/1.000likler ilçelere gittikten sonra ilçeler
de, 1/1.000likler yapılırken onlar da 1/5.000liğe
aykırı düşmemek üzere plan yaparlar. Arada git geller olur,
itirazlar olur; nihayetinde, en sonunda 1/100.000liklere herkes uymak zorunda
kalır. Ancak -Bakanlık olarak- bir Bakan olarak ben en azından
iki senedir herhangi bir şehre gidip de resen bir plan yapmıyorum,
eline tapusunu alıp gelen insanların tapusunu eline tutuşturup
geri gönderiyorum. Sadece riskli alan ilan ettiğimiz yerlerde, kentsel
dönüşüm alanlarında yetki bizde olduğu için, çevrenin imarını
aşmayacak şekilde, oradaki riskli yapıları da
dönüştürebilecek şekilde bir planlamaya gidiyoruz. Çoğu zaman da
ilgili belediye başkanı arkadaşlarımızdan emsalleri de
sorarak yapıyoruz.
Burada yetki kimde?
Büyükşehir meclisinde, ilde, ona bağlı olan ilçelerde. Orada
meclis üyeleri, kendi şehirleriyle ilgili, eğer yüksek katlı
yapmak istiyorlarsa ona kendileri karar veriyorlar ama konut alanları
içerisinde karar veriyorlar.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) 6306 sayılı Kanunla belediyeleri baypas ettiniz ya
Sayın Bakanım.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Bunu tek
tek incelemek lazım. Yani, bir yerde eğer hakikaten 5 katlılar
var da birisi 15 katlı dikilmişse
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) - Öyle dikildi Niğdeye.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
oradaki
vatandaşın kendi belediyesine dönüp Ne iş arkadaş? diye
sorması lazım, çok açık olarak ifade ediyorum ben bunu.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Sayın Bakanım, 6306 sayılı Kanunla
belediyeleri baypas ettiniz.
BAŞKAN Sayın
Yedekci
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) - Bakanlık olarak siz veriyorsunuz kat yüksekliklerini.
BAŞKAN Sayın
Yedekci, lütfen
Usule uygun
Bakın, ikaz ediyorum sizi ama
dinlemiyorsunuz ve usule aykırı bir tavır içindesiniz. Lütfen
Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Bu
konularda fikir teatisinde bulunmak üzere değerli
arkadaşlarımızı ben her zaman Bakanlığa
bekliyorum. Bir tane bizim Bakanlıktan usule aykırı olarak
gönderilen, hiçbir şekilde kanuni olmayan, rant sağlayan bir yükselti verildiğini kimse gösteremez; çok
net söylüyorum bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Kirazlıtepeyi de bir anlatabilir misiniz Sayın Bakan, Üsküdar
Kirazlıtepe
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
Kirazlıtepe, İstanbulda Fikirtepe, Armutlu, bunun
dışında birçok alanda kentsel dönüşüm projeleri takip
ediliyor. Aslında, doğrusu, o ilin büyükşehir belediyesi ve
ilgili ilçe belediyesinin oturarak oradaki vatandaşlarla
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Bizimki istifa etmiyor.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Gülay
Hanım, ne olur ya, durun ya, sohbet ediyoruz ya. Vallahi bir şey
anlamıyorum söylediğinizden, kusura bakmayın da. Cevap
vereceğim ama anlamıyorum ki cevap vereyim.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Şöyle diyorum, niye anlamıyorsunuz Sayın
Bakanım
BAŞKAN Sayın
Bakan
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) İnsanların mülkiyet hakları gasbediliyor
diyorum, niye anlamıyorsunuz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Ya,
şu Fikirtepeyi, Kirazlıtepeyi soruyor Mahmut Bey, onu
anlatıyorum. Siz niye karıştırıyorsunuz ya?
BAŞKAN Sayın
Bakan, bir konuya açıklık getirmek istiyorum: Şu aşamada
eğer sorulara vereceğiniz cevaplar bittiyse size sadece
yazılı soru veren sayın milletvekillerimiz soru sorabilir.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Sadece
iki cümle söyleyip ayrılıyorum efendim, bitti benimki.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Kirazlıtepe önemliydi Başkanım, özür diliyorum.
BAŞKAN Sadece onlar
soru sorabilir.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Evet,
İstanbulun birçok yerinde yapılan dönüşümlerde ve Türkiyedeki
dönüşümlerde benim temel prensibim şu: Dönüşüm esas. Deprem
ülkesiyiz, hazırlık yapmalıyız. Bunun için de ben sanki
başımı koydum, her alanda uğraşıyorum,
savaşını da veriyorum. Gidip Bakanlık olarak bire bir proje
ortağı olarak, çözüm ortağı olarak girdiğim yerler
oluyor. Bunları niye yaptığımı hepiniz biliyorsunuz
zaten.
Birkaç temel prensibim var;
bir: Yerinde dönüşüm esas. Vatandaşın evini yıkıyorsak
eğer oradan vermek esas; iki sokak bu taraftan, iki sokak öbür taraftan,
fark etmez.
İkincisi: Orada bir
vatandaşın eğer evi varsa her birini ev sahibi yapabilmek için
çırpınıyorum. Ufak tefek borçlandırmalar olabilir, ufak
tefek, yerine göre, arsasına göre, üstündeki binaya göre
değerlendirmelerde borçlandıracağımız alan bulunabilir
ama benim şahsi olarak ve temsil ettiğim Bakanlığın da
şu andaki temel prensibi, ikinci prensibi de, evi yıkılan
herkesi ev sahibi yapmak prensibi.
Kirazlıtepeyi de
yakından takip ediyorum. Daha önceden gelişmiş bir ortam var.
Oradaki insanların bir kısmının arsası olmadan 3
katlı, 4 katlı ev yaptıklarına şahidiz. Hiç arsa yok
kendinde. Bakın, arsa hazinenin, mülkiyet hazinenin, 4 katlı ev
yapmış, 4 kardeş oturuyor. Veyahut da zeminde 30 metre yeri var
ama 100 metreden 3 kat ev yapmışlar, oturuyorlar. Veyahut da bir
vatandaş gelmiş, 500 metre arsası var, üzerine bir tane ev
yapmış, oturuyor. Şimdi, bu adamlara hangi kriterlere göre ev
vereceksiniz? Birisi işgalci, 4 katlı; birisi 30 metrenin yerine 100
metre yapmış, işgalci, 4 kat evi var; birisi, 500 metre
arsası var, üzerinde bir tane evi var.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Sorun ne biliyor musunuz?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Bunların
bütün kriterlerinin tek tek belirlenip doğru ve adaletli şekilde
şahıslara evlerini verebilme hususunda büyük bir gayret var. Oradaki
en çok niza çıkaran grup
Vatandaşı suçlamak için söylemiyorum,
onlarla ben oturdum, görüştüm, yine gidip görüşeceğim, biraz
önceki söylediğim prensipleri de uygulamaya
çalışacağım, yani kimin evi yıkılıyorsa
oradan ev sahibi etmeye çalışacağım, ayrı bir
şey. Ancak vatandaş diyor ki: Ben hazineye de yapsam, burada 4
katım var benim. İşgalciyim ama evimi vereceksin. En çok niza
da oradan çıkıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Onu demiyor. Sayın Bakanım, diyor ki: Fikirtepede sen
metrekaresine 11 bin TL veriyorsan, benim Kirazlıtepe Boğaz
manzarası, deniz görüyor, bundan daha fazla vermen lazım. Fikirtepe
deniz görmüyor. Çünkü Kirazlıtepede 3.500 TL veriyor.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Mahmut
Bey, şöyle, oradaki gelişmeleri yakından takip ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Peki, birlikte toplantıya gidebiliriz, bakın, ona da varım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Herkesi ev sahibi yapmaya gayret
ediyorum. Gelin, özel sohbette görüşelim. Meclisin huzurunu fazla
işgal etmeyelim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederiz Sayın Bakan, sağ olun.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), İshak GAZEL (Kütahya)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 2nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sözlü soru önergelerinin
cevaplandırılmasına ayrılan bir saatlik süreden yedi dakika
kalmıştı.
Şimdi kalan sürede
kısa açıklama talebinde bulunan sözlü soru önergesi sahiplerine
yerlerinden söz vereceğim.
Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanın
verdiği yanıtlardan dolayı teşekkür ederim ama
sorularımızın tamamına içerik olarak istediğimiz
yanıtları verdiğini söyleyemem. Ülkemizde küresel
ısınma etkisi mevsimlik değişimlerle dengesizliklere yol
açmaktadır; dolu, don, sel olarak ciddi zarar vermektedir. Su
kaynakları doğru kullanılmamaktadır, doğa yeterince
korunmamaktadır, çevre kirliliği gerektiği gibi önlenmemektedir.
Küresel ısınmaya karşı katı önlemlerin alınması
gereklidir. ÇED raporları dikkate alınmamaktadır. Niğde
ilinde Akkaya Barajı çok ciddi bir çevre felaketidir. On yıldır
yalnız konuşulmakta ve ne yazık ki çözüm üretilmediğinden
koku Niğde ve Boru sarmıştır, suyun içinde canlı
yaşamaz durumdadır, kent de risk altındadır. Niğde
Belediyesinin yapacağı arıtma, sorunu çözemeyecektir.
Ayrıca, şans
oyunları, nişasta bazlı tatlandırıcılarla ilgili
Bakanın yanıtlarını da yetersiz buluyorum. Ülkemizde
şans oyunları artık insanların yuvasını yıkacak
biçimde yokluk ve yoksullukla yöneldikleri bir alan olmuştur. Bunun
daraltılması ve önlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Pekşen
HALUK PEKŞEN (Trabzon)
Sayın Bakan, açıklamalarınıza çok teşekkür ediyorum.
Bilmiyorum,
Bakanlığınız döneminde hiç Trabzona gittiniz mi ama
lütfeder Trabzona gelirseniz -gerçekten gelmenizi de çok isterim; eğer
kabul ederseniz ben de sizin yanınızda refakat ederim, rehberlik de
yaparım- bu, size verilen bilgilerin ne derece gerçek dışı
olduğunu bizzat gözünüzle görürsünüz. Hatta Sayın Bakan, bence
lütfedin bir Trabzona gelin, hiçbir söylemeyeyim, bir Uzungölü görün, bir
Çamburnunu görün, bir Yomra ilçesini görün, bir Trabzon merkezi görün.
Bir de 18inci madde
uygulamasının bir kamulaştırma bedeli ödememek için
nasıl kötü niyetli kullanıldığını bizzat yerinde
görmenizi tavsiye ederim. Sayın Bakan, sizi Trabzona bekliyoruz, bu
söylediklerinizi, bu anlattıklarınızı yerinde görmenizi
tavsiye ediyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkür
ederim ben de.
Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ
TÜMER (Adana) - Sayın Bakan, kentsel dönüşüm projelerinde plan yapma
ve uygulama yetkisi Bakanlığınızda tabii. Bunları
geçici olarak belediyelere verdiğinizi ifade ettiniz. Örneğin Adana
Köprülü Mahallesinde Bakanlığa sunulan proje iki yıl sonra onaylanabildi.
Kentsel dönüşüm projelerinin bir an evvel hayata geçmesi adına bu
yetkileri büyükşehir belediyelerine vermeniz gerektiğini
düşünüyorum.
Kimisi
Bakanlığınızca kimisi TOKİ ve ilçe belediyeleri eliyle
hayata geçirilmeye çalışılan Adana Yüreğir Sinanpaşa,
2016 yılından bu yana metruk binalarla dolmaktadır. Onun
yanı sıra Göl Mahallesi, Gürselpaşa, İsmetpaşa,
Kışlak, Başak, Karacaoğlan, Yavuzlar, Akıncılar,
Serinevler Mahallesi kentsel dönüşüm alanları da gelişim
adına bir süreç beklemektedir ama maalesef bir ilerleme
kaydedilmemektedir. Bu konuda ilginizi bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Budak...
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Antalya) Sayın Bakan, verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür
ederim.
Antalyanın hava
kirliliğiyle ilgili yaptığınız açıklamalara da
teşekkür ediyorum ama çözüm o açıklamalarınızın içinde
maalesef yok. 4 hava ölçüm istasyonu daha kurulacağı söyleniyor.
Antalyanın iklimini biliyorsunuz. Bütün günün ortalamasını alan
sonuçlar gerçek hava kirliliğini göstermiyor. Antalyadaki iklim, ancak
akşamdan itibaren yakılan kalitesiz katı yakacaklardan
dolayı nefes alınamaz durumda, astım hastalıkları çok
arttı. Sadece hava kirliliğinden dolayı önemli sağlık
problemlerinin olduğu Antalyalılar tarafından bilinmekte. O
yüzden Antalyaya yapılabilecek en önemli destek, Antalyada bir an önce
doğal gaz hatlarının tamamlanması. Antalyanın
sınırlarına kadar gelen doğal gaz, mahallerine maalesef
inemedi. Antalyanın özellikle kenar mahallelerinde doğal gaz
yatırımını yapabilecek bir güce sahip olmayan, ekonomik
anlamda güce sahip olmayanlar var; birincisi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Antalya) Efendim, çok kısa kaldı.
BAŞKAN Buyurun.
ÇETİN OSMAN BUDAK
(Antalya) İkincisi de Antalyaya yapılacak kömür
yardımlarının da 5.500 kalorinin altında değil,
minimum 7.500 kalorinin üstünde olması gerekiyor. Sizin bir talimat
vermeniz yeterli. Bu denetimler sıklaştırılırsa
nispeten bu konuyla ilgili sıkıntıyı ortadan
kaldırırız.
Yine bir konu var Antalyada:
Özellikle taş ocaklarıyla ilgili bütün Türkiyeden çok ciddi
sorunların size de iletildiğini biliyorum. Antalyada Kayabaş
köyünde, Korkuteli sınırlarında, Fethiye yoluna sıfır,
kara yoluna sıfır bir taş ocağı var ve bu taş ocağında
patlamalı çalışmalar yapılıyor. Bu
çalışmayla yoldan geçen araçlara ve yakınında bulunan köye
taş yağmuru oluyor. Patlama esnasında köylüler
boşaltılıyor, köyler boşaltılıyor, patlama
yapılıyor. Yolun sınırındaki olan yerde tarım, özellikle
de sera tarımı söz konusu ve buradaki insanlar son derece mağdur
ve çözüm üretilemedi maalesef.
Çok vahşi bir
şekilde yapılan taş ocağı konusunu da bizzat size
buradan iletmek istedim. Bu konularla ilgili sizin de görüşlerinizi almak
isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
Kürsüden de cevaplayabilirsiniz,
yerinizden de, tercih sizin.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Ben de söz istemiştim Sayın Başkan ama.
BAŞKAN Siz sözlü soru
önergesi vermediğiniz için
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Verdim.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) Yoktu,
Gülay Hanımın sorusu yoktu.
BAŞKAN - Bu
birleşimde cevaplandırılacak soru listesinde sizin sorunuz yok
Sayın Yedekci.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Birkaç
tane soru verirseniz Gülay Hanım, kesin konuşursunuz.
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) Çok verdim.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Bende
yoktu.
Efendim, Niğde Atık
Su Arıtma Tesisini dedi herhâlde milletvekilimiz, orada arkadaşlarla
sohbet ederken
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Akkaya Barajı.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Akkaya
Barajı, tamam.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Çevre felaketi.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Buradaki
bilgilerin bir kısmıyla ilgili benim malumatım olan konular var,
bir kısmıyla da bana verilen bilgileri burada aktardım ben.
Arkadaşlarımız bunlardan tatmin olmamış olabilirler.
Eğer mümkünse, kürsüden randevulaşmak ayıp ama cuma günü burada
olan arkadaşlarımızı belli bir saatte bekliyorum.
İlgili uzmanları çağıracağım, sizleri
dinleyeceğiz orada, beraberce konuşacağız,
şehirlerimizdeki sıkıntıların ne olduğunu tespit
edip yüz yüze konuşacağız.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Saat kaçta Sayın Bakanım?
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) On bir
iyi mi arkadaşlar? Bu konuda sıkıntısı olan
arkadaşları cuma günü on birde bekliyorum. Beraberce, hangi konu
olursa olsun, ilgili uzmanları çağıracağım oraya.
Trabzonla ilgili de
Değerli Vekilim, hakikaten gelirseniz memnun olurum. Uzungölden ben de
şikâyetçiyim, onları beraber konuşalım.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Yaylalar
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Ayder
Yaylasında mesela bir çalışma başlattık.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bütün yaylalar.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
Şöyle söylemek istiyorum: Ayderde başlayan bu çalışmada,
oradaki konutlar nerede olacak, otoparklar nerede olacak, yolların yeni
konumu, kaçak yapıların hâlihazırdaki durumu, bütün
bunların yıkılıp yeniden yapılabilmesiyle ilgili orada
yeni bir koruma amaçlı imar planı çıkarıyoruz, çıkmak
üzere. Çıktığı zaman da bire bir
uygulayacağımız bu projeler bütün yaylalarda üç
aşağı beş yukarı aynı eksen üzerinde devam
edecek. Bu aynısı
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU
(Giresun) Yıkım başlamış.
ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Tabii,
başka çaremiz yok, başka türlü temizleyemeyiz zaten.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Ama izin vermeseydiniz keşke efendim, hem
yapılıyor
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) Bana mı soruyorsunuz? Otuz
yıldır, kırk yıldır yapılıyor, orada
geleneksel yapılar var. Yani, şu andaki bina stokundaki çirkinlik
için, son üç beş yıllık birine, belediye başkanına
falan hamle etmek doğru değil; bu, bizim kültürümüz, orada
yaşayan insanların kültürü. Kimseyi de suçlamak adına
söylemiyorum ama bu bizim sorunumuz, hep beraber çözüm bulmak doğru diye
düşünüyorum.
Kentsel dönüşüm
projelerinde, doğru, yetki bizim Bakanlığımızda,
planlama yetkisi bizde. Büyükşehir belediyeleri bu konuda istediklerinde
kendilerine yetkiyi veriyoruz ama geçici olarak veriyoruz. Şundan
dolayı: Bize getirecekleri evraklarda eğer eksiklik olursa
tamamlaması için yeniden kendilerinden istiyoruz. Bizdeki inceleme süresi
taş çatlasa bir ay sürüyor, öyle iki sene falan sürmez ama herhangi bir
şekilde orada zemindeki sıkıntıyı veya üstteki
yapılarla ilgili sıkıntıyı, orada deprem riski olan
yapıları tespit etmeyip bize gelip bir dilekçeyle Burada kentsel
dönüşüm yapacağım, hadi izin verin. diyorsa öyle bir şey
yok, on sene de olsa bekler o ama evrakları tamamlaması için mecburen
süreler veriyoruz, geldikten sonra da işin planlaması geliyor.
Mesela, İstanbulda gelen kentsel dönüşümlerle ilgili 1 milimetre
yoğunluk vermemek adına çırpınıyorum âdeta, vermiyorum
da. Ancak, bazen öyle şeyler var ki vatandaşın ev sahibi
olabilmesi için ufak tefek artışlar yapıyoruz, kurtarabilmesi
için, adamın orada ev sahibi olabilmesi için; çok ufak tefek. Şimdi,
Adana gibi, Kayseri gibi -kendi şehrimi de söyleyeyim- yerlerde bazen
belediye başkanı arkadaşlarımız bizden yetkiyi
istiyorlar, geçici değil de devamlı verirsek hiç
ummadığınız şekilde gökdelenler dikiyorlar. Bazı
belediye başkanı arkadaşlar, Ya, burada kentsel dönüşüm
yapacağım, şehrimi geleceğe hazırlayacağım,
hem mimari açıdan çok güzel bir şey olacak hem de aynı zamanda
depremsellik açısından şehrim burada çok daha rahat bir ortama
kavuşacak. diye düşünmesi gerekirken Buradaki dönüşümden ben
kaç para kazanırım? Üstten ne kadar daha alırım? Belediyeme
ne gelir? Kendisine demiyorum. Bu çirkinlikler başlayınca imar
rezaletleri ortaya çıkıyor. O zaman diyoruz ki: Kardeşim,
dosyanı hazırla getir, bak geçici olarak sana yetkiyi verdik, sen
buradaki imar planlarını yap, getir bir göreyim. Emin olun, tek tek
-nihayetinde yirmi bir yıl belediye başkanlığı
yapmış arkadaşınızım- başına geçiyorum,
belediye başkanını da çağırıyorum Şu
doğru olmuş mu ya? diyorum. Hangi partili olursa olsun, hiç önemli
değil Şu olmaz kardeşim, vallahi olmaz. diyorum, iyilikle
gönderiyorum, yeniden yapmasını istiyorum. Gece gündüz bununla
uğraşıyoruz, geçici yetki vermemizin tek sebebi bu, başka
bir sebebi de yok arkadaşlar.
Antalyadaki hava
kirliliğiyle ilgili hakikaten sizin tespitiniz doğru Sayın
Vekilim. Buraya eğer doğal gaz gelmezse -aynı şekilde
başka Anadolu şehirlerinde bunu çok yaşadık- o kirlilikten
kurtulmak çok kolay değil. Hava kirliliğini önleyebilmenin birinci
yolu yakıtlar, ikincisi toplu ulaşım araçlarının
-bizim bildiğimiz gibi- raylı sistemlere, elektrikli araçlara
dönmesi, yapılacak kontroller, sonra evlerde yakılan yakıtlar,
sırayla geliyor bu iş. Bunların yetkisini biz Antalya
Büyükşehir Belediyesine devrettik, daha önceden devredilmiş bir
yetkiden bahsediyorum. Orada kontroller yapılıyor ama daha da
sıklaştırılmasında fayda var diye düşünüyorum.
Bunun
dışındaki özellerle ilgili cuma günü saat 11.00de
Bakanlığımıza arkadaşları bekliyorum. Bire bir bu
konuları konuşalım, yerinde tespit yapalım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim.
Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Sayın Gök, söz talebiniz
var.
VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Meclisin en önemli
denetim mekanizmalarından olan sözlü soruların Anayasa
değişikliğiyle 2019dan sonra artık uygulanmayacak
olmasına ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
görüldü ki sözlü soruların cevaplandırılması ve bunun
Meclis açısından bir denetim olarak kullanılması ne kadar
yararlı oluyor. Milletvekilleri yöreleriyle ilgili sorunları bakana
iletiyorlar, bakanla da karşılıklı görüşerek bir
anlamda sorunların gündeme gelmesini temin ediyorlar. Meclisin en önemli
denetim mekanizmalarından olan sözlü sorular, bildiğiniz gibi,
Anayasa değişikliğiyle artık 2019dan sonra uygulanmayacak.
Doğal olarak bunu kayda geçirmek açısından ifade ettim. Mecliste
en önemli denetim mekanizmalarından bir tanesinin ne kadar yararlı
olduğunu bugün bir kez daha tespit etmiş olduk. Bunu da bu Anayasa
değişikliğini gerçekleştirenlere ithaf ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Yazılı önergeler var, başka denetim yolları var, onlar
denenebilir Sayın Gök.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Yazılıya yanıt çok gelmiyor.
BAŞKAN Gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1inci
sırasında yer alan, Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar
ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve
Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla -Anayasa'nın 98inci, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca- Kurulan (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14,
15, 16, 17, 18) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun 399 sıra sayılı Raporu üzerinde genel
görüşmelere başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile
Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile
Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) (S.
Sayısı: 399) (x)
BAŞKAN Komisyon
yerinde.
Hükûmet yerinde.
İç Tüzükümüze göre
Meclis Araştırması Komisyonunun Raporu üzerindeki genel
görüşmede ilk söz hakkı önerge sahiplerine aittir. Daha sonra,
İç Tüzükümüzün 72nci maddesine göre siyasi parti grupları
adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz
verilecektir. Ayrıca istemleri hâlinde komisyon ve Hükûmete de söz
verilecek. Bu suretle Meclis araştırması komisyonu raporu
üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.
Konuşma süreleri
komisyon, Hükûmet ve siyasi parti grupları için yirmişer dakika,
önerge sahipleri ve şahıslar için onar dakikadır.
Komisyon raporu 399 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi, rapor üzerinde
söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi
adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fatma Kaplan Hürriyet, Adana
Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş
konuşacaklar. Hükûmet adına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Sayın Fatma Betül Sayan Kaya konuşacaklar. Siyasi parti grupları
adına ise Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın
Candan Yüceer, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Düzce
Milletvekili Sayın Ayşe Keşir konuşacaklardır.
Şahsı adına ise Aydın Milletvekili Sayın Deniz
Depboylu ile Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik
konuşacaklardır.
Şimdi, ilk olarak,
önerge sahipleri adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fatma Kaplan
Hürriyeti kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Kaplan
Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar
ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve
Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu hakkında görüşlerimizi bildirmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Komisyonun
çalışma usulleriyle ilgili Genel Kurula bilgi aktarmak istiyorum.
Komisyon çalışmaları devam ettiği müddetçe yurt içi ve yurt
dışında, yurt içindeki değişik illerde yapılan
birçok toplantıyı büyük bir özenle ve özveriyle takip ettik.
Araştırma konusuyla ilgili birçok konuda görüşlerimizi ve çözüm
önerilerimizi sunmaya gayret gösterdik. Ancak, bu toplantılarda verdiğimiz
katkılar, öneriler, ne yazık ki Komisyon raporuna gerektiği
kadar yansıtılmadı.
Komisyon
çalışmaları kapsamında alınan birçok karar, AKPnin
çoğunluk sayısına dayalı olarak, muhalefet partisi
üyelerinin görüşü alınmadan hayata geçirildi. Özellikle
çalışma planlamaları, dinlenecek uzman kişilerin seçimi,
ziyaret edilecek şehirler ve bu şehirlerdeki dinlenecek
uzmanların kimler olacağı konusunda Komisyon
toplantılarında tartışılmadan kararlar
alındı.
Farklı şehirlerdeki
ziyaretlerde çok sayıda uzman ve alanında sosyal
çalışmacılar ile yerel uygulayıcılardan çok
kapsamlı bilgiler alındı. Bu bilgilerin harmanlanması ve
raporda nasıl yer verileceği konusunda tüm Komisyon üyeleriyle
birlikte kafa yoralım ve raporu hepimizin hemfikir olacağı
şekliyle oluşturalım. dediğimiz hâlde, maalesef, bu
taleplerimiz dikkate alınmadı.
Kısacası,
uzlaşma ve iş birliği konusunda gerekli hassasiyetin
gösterilmediğini üzülerek söylemek zorundayız. Örneğin, bizim
talebimiz doğrultusunda görüşleri alınmak üzere davet edilen
hukukçu ve kadın hakları aktivisti Hülya Gülbahar, Hükûmeti
eleştirdiği gerekçesiyle şiddet yüklü bir dile maruz
bırakıldı, hatta toplantıdan kovuldu.
Yine, Komisyonun nisan
ayı içinde İstanbulda gerçekleştirilen toplantısında,
yine Hükûmeti eleştirdiği için, toplantıya davet edilen çocuk
hakları savunucusu bir sivil toplum kuruluşu temsilcisine bazı
Komisyon üyeleri tarafından kullanılan dil ve saldırgan üslup
Komisyon çalışmalarına da gölge düşürmüştür.
Sonuç olarak, görüşlerin
özgürce ifade edilemediği ve buna olanak sağlanmadığı
Komisyon toplantılarının sağlıklı sonuçlar
üretebildiğini söyleyebilmek, ne yazık ki olanaksızdır
değerli arkadaşlar.
Raporu detaylı
incelediğimizde görülecektir ki raporun ilk 260 sayfasının
yaklaşık 200 sayfası genel olarak Hükûmet programını
ve AKPnin yerel uygulama ve projelerini anlatmaya, tanıtmaya dönük hâle
gelmiştir. Biz Hükûmet olarak ne kadar çok çalışıyoruz,
kadın ve çocuklara yönelik çok sayıda projemiz var. demek adına
bu raporda bu kadar geniş yer ayrılmıştır Hükûmet
programına.
Peki bu kadar çok önleyici,
koruyucu ve yaptırıma dayalı Hükûmet programı ve projeleri
vardı da neden boşanmalar artıyor? Neden öldürülen ya da
şiddet gören kadın sayısı artıyor? Neden istismara
uğrayan çocuk sayısı artıyor? Demek ki yanlış
giden bir şeyler var, demek ki bunların dışında daha
etkin önlemlerin alınması şarttır diye düşünüyoruz.
Raporda olumlu şekilde ifade edilen önemli hususlar da var ancak
bunların büyük bir kısmı ne yazık ki hep eksik
bırakılmış.
Sizlere Komisyonda yer alan
bazı istatistikleri sunmak istiyorum. Türkiye'de en düşük kaba
evlenme hızı binde 9,84 gösterilirken kaba boşanma
hızı binde 2,77. Avrupa Birliği oranlarına
baktığımızda, Türkiyenin en çok evlenen ülkeler
arasında, boşanma oranları itibarıyla da yine boşanma
sayılarının en az olduğu ülkeler arasında
olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Komisyonda sunum yapan
araştırma şirketlerinin verdiği bilgiler
ışığında da boşanma oranlarının
gelecekte de düşük olacağı anlaşılmaktadır. Yani
bizim bu Komisyonda asıl olarak konuşmamız gereken konu
boşanma değildir değerli arkadaşlar, çünkü Türkiye'nin boşanmayla
ilgili aslında çok da sorunu yoktur. Türkiye'de asıl mesele
boşanamama sorunudur. Evlenme kadar boşanma da normal bir süreçtir,
boşanma bir tabu değildir; aile bireylerinin mutsuz ve huzursuz
olduğu hâlde evliliklerini her koşulda sürdürmelerini beklemek
sağlıklı aile açısından doğru bir
yaklaşım asla değildir. Asıl tartışmamız
gereken ve çözüm bulmamız gereken konular kadını ve erkeği
boşanmaya iten nedenlerdir, boşanma süreçlerinin bizim ülkemizde ne
kadar sancılı olduğudur. Bu sancılı süreçte zarar
gören kadın ve çocukların nasıl korunacağıdır
konuşmamız gereken konular.
Türkiye'nin taraf olduğu
Kadının Statüsü Komisyonu 60ıncı Oturum Sonuç
Bildirgesinde Ailenin güçlü olması toplumsal cinsiyet
eşitliğinin sağlanmasıyla mümkün olur. Eşitliğin
sağlandığı aile kurumunda bireyler güçlü kişiliklere
sahip olur. denilmektedir. Ancak şu anda konuştuğumuz bu
raporun geneline baktığımızda toplumsal cinsiyet
eşitliği politikalarına yeterince vurgu
yapılmadığını görüyoruz. Bu, rapordaki en temel eksikliktir
değerli arkadaşlar. Toplum içerisinde kadının
güçlendirilmesiyle desteklenmemiş aile politikalarının
uygulamaya konulması yaşanan sorunları da elbette ortadan
kaldırmayacaktır. Taraf olduğumuz sözleşmeler
kadınların kalıplaşmış rollerin içine
sıkıştırılmaması, bu kalıpların
değiştirilmesi için üye ülkelere görevler yüklerken, bu raporda bu
konulara yer verilmemiş olması yine büyük bir eksiklik olarak
karşımıza çıkıyor.
Komisyon raporunda, ailenin
güçlendirilmesine eğitim müfredatında yer verilerek tüm okul
hayatının içine yerleştirilecek şekilde planlanması
gerekliliği belirtiliyor. Bu, olumlu bir yaklaşım ancak bu
komisyon raporunun üzerinden on yedi ay geçtikten sonra bakıyoruz ki yeni
bir müfredat hazırlanıyor ve bırakın kadının
güçlendirilmesini, ikinci hatta üçüncü plana
atıldığını görüyoruz bu yeni eğitim
müfredatında. Yine hatırlayın, bu raporun
açıklanmasının ardından, altı ay sonra, o dönemin
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ Meclisin gece saatlerine kadar
süren bir çalışma gününde cinsel istismar suçunda mağdur ile
failin evlenmesi hâlinde fail hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın
ertelenmesine imkân veren düzenleme diye bir önerge koydu önümüze. Gerekçe
olarak da Bu komisyon çalışmaları kapsamında, küçük
yaşta yapılan evlilikler sonucu oluşan mağduriyetler var,
bu mağduriyetleri gidermeliyiz. dediler ama önergeyi incelediğimizde
ne yazık ki bu gerekçeyle hiçbir alakası yoktu. Küçük kız
çocuklarının tecavüzcüsüyle zorla evlendirilmesinin önünü açacak
facia bir önergeydi. Neyse ki muhalefetin oluşturduğu dik duruş
ve peşinden gelen toplumsal muhalefetle birlikte bu önergede geri
adım atıldı.
Raporun bütününe
baktığımızda, değişik kurumlarca hayata geçirilen
ya da uygulanması planlanan eğitim programlarından
bahsedilmiştir ama bu eğitim programlarının, ne hikmetse,
hep tek taraflı, sadece kadının eğitilmesine dönük
programlar olduğunu görüyoruz. Hatta, Şanlıurfaya benim de
katıldığım bir ziyaret esnasında orada,
Şanlıurfada bize sunum yapan uzman arkadaş şöyle bir cümle
kurmuştu: Kadınlara yasal hakları konusunda verdiğimiz
eğitimler neticesinde kadını bilinçlendiriyoruz ama bir süre
sonra eşiyle arasında ufak bir sorun çıktığında
Bak, seni boşarım; bak, tazminat haklarım da var, ben
haklarımı öğrendim. gibi erkeğin tehdit olarak
algıladığı diyaloglar yaşanıyor ve bundan
dolayı da zaman zaman şikâyetler geliyor. Yani bu bize gösteriyor ki
eğitimler tek taraflı olmamalıdır, tüm bireylerin
eğitilmesi önemlidir. Özellikle tarladaki, kahvedeki, camideki,
fabrikadaki erkeğin eğitimi, bilinç düzeyinin yükseltilmesi bu
açıdan daha da önem kazanmaktadır. Durum böyle olmasına
rağmen ne yazık ki raporda bu tür sosyal olgulardan hiç
bahsedilmemiş, hatta raporun bir yerinde Kadınların
haklarını öğrenmeleri boşanmaları
artırıyor. diye de bir cümle kullanılmış ama
detaylandırılmadığı için ne kastedildiği
anlaşılmamış ve yanlış yorumlara da sebep olacak
bir cümledir. Bu örneklerde de gördüğümüz gibi, bu raporun ruhu,
sorunların tespiti ve getirilen öneriler bütünsel bakış
açısını ortaya koymaktan uzaktır. Bu rapor içerisinde
belirtilen eğitim müfredatının kadını
ötekileştiren bir hâle dönüştürmesi, kız çocuklarını
tecavüzcüsüyle evlendirmenin kıyısına getirmesi açısından
oldukça sakıncalı bir hâl almıştır değerli
arkadaşlar.
Ayrıca, raporun
Boşanma Süreci Danışmanlığı Hizmetine
İlişkin Öneriler başlıklı bölümde, ASP ile Adalet
Bakanlığı arasında yapılacak protokolle, boşanma
davası açmak isteyen çiftlere boşanma öncesi
danışmanlık hizmeti zorunlu hâle getirilmesi şeklinde
bazı öneriler sunulmaktadır. Bunun da altyapısı
detaylandırılmadığı sürece oldukça sakıncalı
sonuçlara sebep olacağını düşünüyoruz. Aile
danışmanlığı hizmetlerinin taraf olduğumuz
sözleşmeler, CEDAW ve İstanbul sözleşmeleri ilkeleri
doğrultusunda mutlaka hükümler ihtiva etmelidir diye düşünüyoruz.
Bir de, ara buluculuk
sisteminden bahsedilmektedir. Hollanda ve Almanyaya
yaptığımız ziyaretlerde boşanma sürecinde ara
buluculuk sisteminden bize bahsetmişlerdi ama bu raporda geçen ara
buluculuk ile yurt dışında bize verilen ara buluculuk
birbirinden tamamen farklı uygulamalardır. Bu konular da mutlaka
dikkat edilmesi gereken şeylerdir diye düşünüyorum değerli
arkadaşlar.
Uzun sözün kısası,
her cümlesi farklı bir alana saptırılan, cinsiyet
ayrımını körükleyen, çocuk yaşta evlilikler konusunda
herhangi bir önlemin alınmasına iştirak etmeyen, kadına
yönelik şiddetin yok edilmesine yönelik bir yaptırımı
bulunmayan bu rapora asıl düşülecek şerh, bu raporun toplumsal
cinsiyet eşitliğini sağlayacak şekilde yeniden ele
alınması, aksi takdirde kabul edilmemesine yönelik olacaktır.
Aile Bakanlığının 2016 yılındaki hiçbir hedefini
gerçekleştiremediğini kendi raporuyla açıklamasını da
hatırlatarak bu komisyon raporunun yeniden gözden geçirilmesini istemek de
en doğal hakkımızdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından
alkışlar)
Önerge sahipleri adına
şimdi de Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş konuşacaklar.
Buyurunuz Sayın Danış
Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önerge hakkındaki konuşmamı iktidardaki
partinin kadın hak ihlallerine yönelik karnesiyle ilgili yapmak istiyorum,
zaten grubumuz adına Şırnak Milletvekilimiz Aycan İrmez
bizim şerhimiz doğrultusunda rapora ilişkin düşüncelerimizi
ifade edecektir.
Değerli milletvekilleri,
bilmem farkında mısınız ama bugün bir kadın
milletvekilimizin, Siirt Milletvekilimiz Sayın Besime Koncanın
vekilliği düşürüldü. Oradan başlayalım. Bu, vekilliği
düşürülen dördüncü kadın milletvekilimiz. İlkin, Eş Genel
Başkanımız Figen Yüksekdağla başladı, sonra
Diyarbakır Milletvekilimiz Nursel Aydoğan, sonra Van Milletvekilimiz
Tuğba Hezer, bugün de Siirt Milletvekilimiz Besime Koncanın
milletvekilliği düşürüldü, bir de Faysal Sarıyıldız
vardı, bir erkek vekilimizin de vekilliği düşürüldü.
Aslında, bu düşürme
kararı AKPnin kadın düşmanlığının
ilanıdır, ilanlarından bir tanesidir. Besime Koncanın
yargı sürecini yakından izleyen biri olarak şunu söyleyeyim:
Ceza verilen dosyada ne var biliyor musunuz? Besime Konca bir cenaze töreninde
tek cümle söylüyor: Sevgili Batman halkı, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Dosyadaki iddia bu ve bununla ilgili Besime Konca üç defa
gözaltına alındı, iki defa tutuklandı.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Bir uğultu var salonda.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) - Mahkeme Ceza verin. talimatını
aldığı için o kadar büyük bir hızla yargılamayı
sürdürdü ki iki üç ay içinde iki yıl altı aylık bir ceza verdi
Batman halkı, sizi selamlıyorum. dediği için ve istinafta ne
kadar kaldı biliyor musunuz; bir hafta. Bir hafta istinat mahkemesi
tarafında, bölge adliye mahkemesi tarafından onandı çünkü emir
büyük yerdendi. Daha Batman Ağır Ceza Mahkemesine karar gelmeden
Anadolu Ajansı ve yandaş medya Besime Koncanın kararı
onandı. diye haber ilettiler. Çünkü yine emir büyük yerdendi.
İşte, bu, AKPnin kadın düşmanlığının
alanlarından biridir. Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak hem
Meclisteki kadın oranını hem belediye
başkanlıklarındaki kadın oranını hem belediye
meclis üyeliklerindeki kadın oranını yükselten bir partiyiz.
Biz, demokratik siyasette hayatın her alanında olduğu gibi
kadınların temsilini olmazsa olmaz bir olgu olarak ve esas olarak
görüyoruz. İşte, bu, kadınlara yönelimin, HDPye yönelimin
önemli bir parçası olarak görülmesi gereken bir olgu.
Tabii ki, kadına
düşmanlık sadece bununla sınırlı değil. Daha dün
Hatun Ananın cenazesini gömdürmediler, Ankarada gömdürülmedi. Annelerin
gözyaşı akmasın. diyen iktidar şimdi Ananızı
gömemezsiniz. diyor. Irkçılığı, faşizmi,
ayrımcılığı öyle bir aşamaya getirdiler ki,
artık annelerimizi gömemez hâle geldik.
Başka bir kadın,
Taybet Ana -burada çok söyledik- bir hafta cenazesi Silopide sokakta çocukların
gözü önünde bekletildi.
Yine, Cemile
Çağırga, 13 yaşında bir çocuk; Cizrede öldürüldükten
sonra, annesi, Çocuğumun cenazesi bozulmasın. diye bir hafta
dipfrizde bekletti. Cemile Çağırganın annesi bunu
anlatıyor.
Selamet Menteş
Nusaybinde kendi balkonunda Kanaslarla, büyük silahlarla öldürüldü.
Yine, Ercişte Hediye
Ataman güvenlik güçlerince kendi evinin içindeyken yakıldı,
yakılarak öldürüldü. Bu Meclis gündeminde defalarca söylenmesine
rağmen hiç kimse, iktidar bunu dikkate almadı.
Peki, başka neler var? O
kadar uzun ki
Şu anda Ayşe Öğretmen gündemde. Ayşe
Öğretmen Çocuklar ölmesin. dediği için bir yıl üç ay hapis
cezası aldı. Ve şu anda hamile, çocuğunu cezaevinde doğuracak.
Yine kadına düşmanlık, yine faşizm her yerde kol geziyor.
Bizim Muş
Milletvekilimiz Burcu Çelik. 3 yaşında Asmin isminde bir çocuğu
var. Bir milletvekili ve şu anda çocuğundan ayrı
yaşıyor, çocuğuna annesi bakıyor ve Asmin, bir hafta
cezaevinde kaldıktan sonra psikolojisi bozuldu, artık kapalı
yerlere girmek istemiyor. İşte, bu politikanın dışa
yansıması bu şekilde oluyor değerli arkadaşlar.
Kadına yönelik şiddet yüzde 1.400 artarken, bu, şiddete dâhil
edilmiyor. Hâlbuki hayatın her alanında kadına yönelik
şiddet, kesinlikle AKPnin kadına yaklaşımıyla
doğrudan bağlantılı tesis ediliyor.
Yine, belediye eş
başkanlarına kayyum atanması ve kadın belediye eş
başkanlarının tutuklu olması da kadın
düşmanlığının başka bir göstergesidir. Yüzlerce
kadın merkezi, belediyelerimize bağlı olan kadın merkezi,
yine AKP iktidarı tarafından kapılarına kilit vuruldu,
sığınaklar kapatıldı.
Şimdi, gelmişler,
diyorlar ki
BAŞKAN Sayın
Danış Beştaş, bir dakika
Sayın milletvekilleri,
lütfen sessizliğimizi koruyalım, rica ediyorum.
Buyurun.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Süremden gitti ama herhâlde verirsiniz.
BAŞKAN On beş
saniye veririm.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Devamla) Peki, nedir? Yani bunun temelinde yatan ne?
Aslında, bunu, iktidardaki partinin yetkilileri her fırsatta
söylüyorlar.
Sadece birkaç örnek: Mehmet
Şimşek, Kadınlar iş aradığı için
işsizlik yüksek. demişti.
Yine, Fatma Şahin,
Medya olayları abartıyor, kadına yönelik şiddet
algıda seçicilik. demişti.
Melih Gökçek, Anası
tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? demişti.
AKPnin Genel
Başkanı, Münevver Karabulut cinayetinde tarihe kara bir not
düşmüştü, Yalnız bırakılan ya davulcuya ya
zurnacıya
demişti.
Vecdi Gönül, Türk
kadını evinin süsüdür. demişti.
Yine, Kadınsa o da
iffetli olacak, mahrem, namahrem bilecek, herkesin içerisinde kahkaha
atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak. demişti.
Recep Akdağ, dönemin
Sağlık Bakanı Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse
devlet bakar. demişti. Ne tesadüf, bugün kadına yönelik
şiddeti, istismarı meşrulaştıran bir yasa tasarısı
İçişleri Komisyonunda görüşülürken bir kadın vekilimizin
vekilliği talimatla düşürüldü hem de Meclisin ilk iş gününde. Bu
da şu mesajı veriyor: Biz bu politikalarımızda devam
edeceğiz. Kadınlar ölmeye devam edecek, kadınlar siyasetten
dışlanmaya devam edecek, kadınlar işsizlikle boğuşmaya
devam edecek, kadınlar şiddet görmeye devam edecek. Bir yandan da
Boşanmayı önleyelim. adı altında, tıpkı
müftülüklere nikâh kıyma yetkisi verilmesi gibi, alttan alta da asıl
ideolojik yaklaşımı sergilediklerini görüyoruz, biliyoruz, bunu
yaşıyoruz ama buna karşı biz tabii ki
susmayacağız, bizi bu alanlardan asla dışlayamayacaklar.
Biz sadece Mecliste temsiliyet yapan bir partinin mensupları değiliz.
Bizler evden, işten, tarladan, fabrikadan geliyoruz; yalnızca
Mecliste değiliz, her yerdeyiz. Bizi Millet Meclisinden atabilirsiniz ama
Besime Koncanın vekilliğini düşüremezsiniz. Şu anda
internete bir göz atın, yüz binlerce insan Besime Konca bizim
vekilimizdir. diyor. Evet, bizim vekilimizdir, diğer vekillerin düşürülmesinde
olduğu gibi. AKP iktidarı tarihe, aynı zamanda, en çok vekil
düşüren, faşizmi tahkim ederken bir partiyi tasfiyeye yönelen,
kadın düşmanlığını ayyuka çıkaran ve inanç
ayrımını yok sayan, ayrımcılığı
körükleyen bir parti olarak geçecek.
Peki, gerçekten buna
karşın kadınlar susuyor mu? Bizler susacak mıyız?
Hayır. Halkların Demokratik Partisi olarak kadın
politikamız hayatın her alanında devam edecek ve biz kadın
oranlarını, kadın temsiliyetini, kadın-erkek eşitliğini,
toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için bütün gücümüzle, bütün
inancımızla bu alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu konuda
susanların, burada vekillikler düşürülürken bu konuda tek söz
etmeyenlerin de tarih karşısında vebali çok ağır
olacak. Biz oy verdik, oy vermedik. tartışmasını tarih
dinlemeyecek, tıpkı Deniz Gezmiş idamında oy verenlerin
hâlâ hesabını veremediği gibi.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şimdi Hükûmet adına
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan Kaya
konuşacak.
Buyurun Sayın Sayan
Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi ve
heyetinizi saygıyla selamlıyor, böyle önemli bir konuda hassasiyet
göstererek aramızda bulunan, katkı veren tüm milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Aile bütünlüğünü olumsuz
etkileyen unsurlarla ve aile kurumunun güçlendirilmesiyle ilgili olarak kurulan
Meclis araştırması komisyonumuz ülkemiz adına değerli
bir çaba sarf ederek bu raporu hazırladı. Ben, Komisyon
Başkanımıza, Komisyon üyelerimize, ayrıca katkı sunan
akademisyenlere, kamu görevlilerine ve sivil toplum
kuruluşlarının temsilcilerine teşekkür ediyorum.
Aile kurumunun güçlendirilmesine
yönelik her türlü çaba, esasen ülkemizin sağlam ve aydınlık
geleceğini teminat altına almak için atılmış çok
değerli bir adımdır. Biz, güçlü Türkiye'nin yolunun güçlü
ailelerden geçtiğine inanıyoruz ve buna yönelik her türlü tedbiri
titizlikle almaya gayret ediyoruz. Bakanlıkların yeniden
yapılandırılması sürecinde
Bakanlığımızın isminin Aile ve Sosyal Politikalar
olarak belirlenmesi de asla tesadüfi bir tercih değildir.
Burada bir hususun
altını özellikle çizmek isterim. Aile kurumunun güçlendirilmesi ve
aileye yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için elbette
yasal ve idari olarak alınması gereken önlemler var ve biz bu
önlemleri eksiksiz yerine getirmeye gayret ediyoruz. Ancak şu gerçeği
de unutmamalıyız: Aileyi güçlendirmek, bu kurumu tehdit eden
unsurları ortadan kaldırmak hukuki bir mesele olduğu kadar
aynı zamanda da bir zihniyet meselesidir. Dünyanın en ağır
yasalarını, en mükemmel kanunlarını çıkarabilirsiniz
ancak gerekli zihniyet dönüşümünü
sağlayamadığınız takdirde bu yasalar kâğıt
üzerinde kalmaktan öteye gitmez. Biz bu bakımdan gerekli zihinsel, ahlaki
ve tarihî kodlara sahip olan bir medeniyet olmakla övünüyor ve bu medeniyeti
sağlam ve güçlü aileler üzerine kurmaya gayret ediyoruz. Sahip
olduğumuz bu geleneğin aksine, zaman zaman karşı
karşıya kaldığımız şiddet
olaylarını da büyük bir üzüntüyle karşılıyoruz. Bu
olaylara asla bireysel vakalar olarak bakmıyor, her bir olayın sonuna
kadar üzerine gidiyor ve takipçisi oluyoruz.
Bu vesileyle, geçtiğimiz
günlerde bir magandanın, bir eşkıyanın
saldırısına uğrayan kardeşime ve onunla birlikte
şiddete uğrayan tüm kadınlara geçmiş olsun dileklerimi
iletmek istiyorum. Her zaman olduğu gibi bu konunun da sıkı bir
takipçisi olarak bu failin kısa sürede yakalanmasını
sağlayan emniyet güçlerimize teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın her fırsatta ifade
ettiği gibi kadına şiddet insanlığa ihanettir. Aile
kurumunu ele aldığımız bu önemli oturum vesilesiyle, aile
bütünlüğünün önündeki en önemli engellerden biri olan kadına
şiddetle mücadelede Hükûmetimizin, Bakanlığımızın
kararlılığını da vurgulamak ve bu mücadelede herkesin
desteğini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Biz kadına
karşı şiddeti insanlığa karşı bir suç olarak
görüyoruz ve bu anlayışla da gereken her türlü tedbiri almanın
mücadelesi içindeyiz. Konunun ideolojik ayrıştırmalara,
yaşam tarzı tartışmalarına ve gündelik siyasi
kaygılara alet edilmeden ele alınmasının, meselenin çözümü
noktasında elzem gördüğümüz bir husus olduğunun da
altını çizmek istiyorum.
Bugün maalesef Kastamonudan
üzücü bir haber aldık. Bu müessif olay sonucunda bir kadın cinayete
kurban gitti. Hepimizi derinden sarsan bu menfur olayla ilgili tüm
tahkikatı yapacak ve sonuna kadar takipçisi olacağız.
Değerli arkadaşlar,
başta da ifade ettiğim gibi aile kurumunun güçlendirilmesini biz
ülkemiz için bir gelecek meselesi olarak görüyoruz. Çünkü bireylerin
psikolojik, sosyal ve fiziki ihtiyaçlarının
karşılanması, bunun yanında toplumsal değerlerin
aktarılması ve neslin devamının sağlanması
bakımından ailenin önemi çok büyük. Birey ve toplum için
üstlendiği fonksiyonlar bakımından aile, yeri doldurulamayacak
bir kurum. Bu nedenle, aile kurumunun korunması, desteklenmesi ve
güçlendirilmesi hayati bir öneme sahip. Üstelik, dünyada yaşanan hızlı
değişim ve bu değişimin sonuçları aile kurumu üzerinde
daha da hassas olmamızı gerektirmekte.
Raporda aile bütünlüğünü
olumsuz etkileyen sorunlu alanlar olarak ailede yoksulluk, iş gücüne
katılım, iş ve aile hayatının
uyumlaştırılması, şiddet, engelli üyenin
varlığı ve çocuğun durumu gibi hususlara dikkat
çekildiği görülmekte. Bu nedenle, konuşmamda özellikle bu hususlarda
hükûmetlerimizin sosyal politikaları, geliştirilen ve uygulanan
hizmet modelleri hakkında genel bilgiler verip konuya ilişkin görüşlerimi
de paylaşmak istiyorum.
Hükûmet olarak on beş
yıl evvel çıktığımız yolda temel ilkemiz
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. ilkesi oldu. Bu
kapsayıcı temel felsefe, Hükûmetimizin ve Bakanlığımızın
bütün çalışmalarında yol haritası olmuştur ve bu yol
haritası doğrultusunda ülkemiz önemli mesafeler katetti. Bu yol
haritasının öncelikli başlıklarından biri, doğal
olarak sosyal devlet ilkesidir. İhtiyaç sahibi tüm
vatandaşlarımız için Bakanlık olarak toplumun tümünü
kapsayan sosyal yardım ve sosyal hizmet politikaları
geliştirdik. 2016 yılı itibarıyla 32 milyar liralık
bir bütçeyi sosyal yardıma ayırdık, bu kaynağı ihtiyaç
sahiplerine dağıttık. 2002 yılında ihtiyaç sahibi
ailelerimizin sadece 4 yardım türünde temel ihtiyaçları
karşılanırken 2017 yılı itibarıyla 34 farklı
yardım türünde ailelerimizi destekliyoruz. Bu kapsamda, ihtiyaç sahibi
ailelerin gıda, yakacak, barınma, eğitim gibi temel
ihtiyaçlarını karşılıyor, ayrıca eşi vefat
etmiş kadınlara, muhtaç asker ailelerine her ay düzenli
yardımlar yapıyoruz. Diğer yandan, 2015 yılının Mayıs
ayında Doğum Yardımı Programı başlatılarak
annelere 300 lira ile 600 lira arasında değişen tutarlarda ödeme
yapmaya başladık. Böylece, dinamik nüfus yapısının
korunması yolunda da önemli bir adımı atmış olduk.
Sosyal yardım
programlarımızı Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarıyla ülke genelinde
tüm il ve ilçelerde kurulu bulunan sosyal yardımlaşma ve
dayanışma vakıflarımız
aracılığıyla yürütüyoruz.
Sosyal yardım
programlarımızı Bakanlığımız tarafından
geliştirilen Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi üzerinden
takip ediyoruz. Sistemin diğer ilgili kurumların veri tabanıyla
entegrasyonunda teknik altyapımızı tamamladık. Böylece,
sosyal yardım işlemleri daha da hızlanacak, ayrıca
yardımlarda mükerrerliklerin önüne geçeceğiz. Bu sistem
altyapımızı kullanarak artık sosyal yardım artı
dönemini başlatıyor, vaka yönetiminin ilk aşamasına
geçiyoruz. Böylece, sosyal yardım için müracaat eden kişilerin sosyal
incelemeleri neticesinde tespit edilen ihtiyaçları karşılanacak,
aynı zamanda da birbiriyle ilişkili ancak farklı kurumlar
tarafından müdahale gerektiren sorunlara ortak müdahaleyi sağlayacak
kurumlar arası iş birliğini, yapıyı da
kuracağız.
Yoksullukla mücadele
alanında da çok önemli gelişmeler kaydettik. Günlük 4,3 doların
altında yaşayan nüfusumuz 2002 yılında yüzde 30 iken 2015
yılında bu oran yüzde 1,5a düşmüştür. 2006
yılından itibaren de kişi başı günlük harcaması 1
doların altında kalan insanımız kalmamıştır.
Bakanlık olarak sosyal
yardım ve istihdam bağlantısının kurulmasına da
özellikle önem veriyoruz. Devletten sosyal yardım alan hanelerde
yaşayan çalışabilir durumdaki bireylerin istihdamı hâlinde
bir yıl süreyle işveren sigorta priminin
Bakanlığımız tarafından üstlenildiği düzenlemeyi
gerçekleştirdik. Bu düzenleme, 2018 yılı başında
yürürlüğe girecek. Önümüzdeki dönemde istihdam dostu sosyal yardım
modellerine öncelik vereceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aile bütünlüğünün korunmasında
kadının güçlendirilmesi son derece önemli. Bu nedenle,
geliştirdiğimiz ekonomik destek mekanizmalarında hak sahibi
doğrudan kadınlar olarak belirlendi. Bunun bir sonucu olarak düzenli
yardım sağlananların yüzde 76sı kadınlardan
oluşmakta. Ayrıca, sosyal yardımlar yıllık proje
desteği uygulamasında hak sahibinin kadın olduğu projelere
ek kota uyguluyoruz, düzenli geri ödeme yapanların da son bir
yıllık ödeme tutarını almıyor, onlara hibe ediyoruz.
Yine, yoksulluğun önlenmesi kapsamında, kamu, özel sektör ve sivil
toplum kuruluşları iş birliğiyle kadınlara mikro kredi
uygulamasıyla iş yapmaları için mali kaynak
sağlıyoruz.
Kadın ve yoksulluk
asla yan yana gelmesini istemediğimiz iki kavram. Bu nedenle, kadın
istihdamını ve kadınların girişimci olmasına
yönelik her adımı destekliyoruz. Ülkemizde, işveren ve kendi
adına çalışanlar içinde kadınların oranı yüzde
14,6. Bu oranı hiç yeterli bulmuyor ve hedefi yüzde 50 olarak koyuyoruz.
Kadın girişimciler için iş kurma sürecinde önlerine çıkan
engelleri aşmalarına yardımcı olmak üzere kadın
iş geliştirme merkezlerini kurduk. Kredi garanti kurumlarına
sağlanacak hazine desteği konusunda pozitif ayrımcılık
içeren düzenlemeler yaptık. KOSGEB Girişimcilik Destek
Programından daha fazla faydalanabilmelerine yönelik kota getirdik.
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi
Programı kapsamında projelerine ayrıcalıklar
tanıyoruz. Hükûmet programlarımız ve temel politika
belgelerimizde kadının statüsünü güçlendirici eylem
planlarını belirledik ve uyguluyoruz.
Diğer yandan, aile
kurumunun korunması ve güçlendirilmesi amacıyla ülkemizde kadın
istihdamının artması, çalışma hayatında
kadınların kalmaya devam etmesi, ayrıca kadının aile
ve iş hayatını uyumlu yürütebilmesine büyük önem veriyoruz. Bu
çerçevede, çalışan kadınların hamilelik, doğum, süt
izinlerine yeni düzenlemeler getirdik. Çocuk, mecburi ilköğretim
çağına gelene kadar her iki ebeveynin de yararlanabildiği esnek
çalışma modelini uygulamaya başladık. Kadın
istihdamı kapsamında yaptığımız çalışma
ve uygulamalarımız sonunda, 2005 yılında 22,7 olan
kadının iş gücüne katılım oranını Haziran 2017
itibarıyla yüzde 34,1e yükselttik. Bu artışı da yeterli
bulmuyor ve 2023 vizyonumuzda yer aldığı gibi bu oranı
yüzde 41e yükseltmek üzere çalışıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; başta da ifade ettiğim gibi, şiddet asla
kabul edilemez bir insanlık suçudur. Hükûmetlerimiz döneminde kadına
yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele
konusunda yasal düzenlemeler yaptık. Başbakanlık genelgesiyle,
kadına karşı şiddeti izleme komiteleri kurduk. Ayrıca,
81 ilde de bulunan kadına yönelik şiddetle mücadele il koordinasyon
izleme ve değerlendirme komisyonları
çalışmalarını sürdürüyor.
Kadına Yönelik
Şiddetle Mücadele Üçüncü Ulusal Eylem Planımızın
çerçevesinde biz de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının katılımıyla
bir çalışma grubu oluşturduk. Çalışma grubu, öncelikle
6284 sayılı Kanun gereğince yürürlüğe giren mevzuat ve
uygulamaları değerlendirecek ve bizlere öneriler getirecek.
Şiddet
mağdurlarına yönelik etkin müdahale ve koruma sağlanması
hususu son derece önemlidir. Bunun için bilişim teknolojilerinden de etkin
bir şekilde faydalanıyoruz. Bu çerçevede, Bakanlık olarak Adalet
Bakanlığıyla, UYAPla teknik entegrasyon
çalışmalarımızı tamamladık ve
karşılıklı veri paylaşımına
başladık, ilgili diğer kurumlarımızla birlikte teknik
entegrasyon çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun
yanında, Adalet Bakanlığıyla
imzaladığımız protokolle teknik takip sistemlerini
kullanmaya başladık. İlk aşamada 2 ilde başlayan
elektronik kelepçe uygulamamızı Haziran 2017de 6 ile çıkardık.
Diğer yandan, istismara
ve şiddete uğrayan kadınların korunması,
güçlendirilmesi ve varsa çocuklarıyla birlikte ihtiyaçlarını
karşılamak üzere ülkemiz genelinde 137 kadın konukevimiz hizmet
vermekte. Bunun 102si Bakanlığımıza bağlı ve
kadın konukevlerimizde bugüne kadar 120 bin kadın ve beraberindeki 66
bin çocuk, 186 bin kişiye hizmet verdik.
Şiddetle mücadelede
yirmi dört saat esasıyla hizmet veren önemli hizmet birimlerimizden biri
de şiddet önleme ve izleme merkezleri olan ŞÖNİMler.
ŞÖNİMlerimiz şu anda 68 ilimizde hizmet vermekte, bu illeri
81e çıkarmak üzere çalışıyoruz. ŞÖNİMlerde
bugüne kadar 148 bin kadın, 37 bin çocuk olmak üzere 185 bin kişiye
hizmet verdik. Bakanlık olarak kadın-erkek fırsat
eşitliğinin güçlendirilmesi ve kadına yönelik şiddetle
mücadele konularında farkındalık ve
duyarlılığı artırmak amacıyla eğitim,
seminer ve konferanslarımıza devam ediyoruz ve özellikle
altını çizmek istiyorum ki bu eğitimlerimizi
ağırlıklı olarak erkeklere veriyoruz; jandarmalara,
erbaşlara ve bütün savcılıklarda bu eğitimlerimiz devam
ediyor.
Ülkemizdeki istatistiki
veriler incelendiğinde erken yaşta evliliklerin yıllar
itibarıyla azalma eğilimine girdiği görülmekte. Erken yaşta
evliliklerin 2002 yılında oranı yüzde 7,3ken bu oran 2016 yılında
yüzde 4,6ya geriledi. Ancak biz bunu asla yeterli bulmuyoruz, erken yaşta
evlilikleri sıfırlamak üzere kararlılıkla mücadelemizi
sürdürüyoruz. Bu sorunun çözümüne yönelik, ilgili kamu kurum ve
kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum
kuruluşlarıyla iş birliği içinde Erken Yaşta ve Zorla
Evliliklerle Mücadele Ulusal Eylem Planı ve Strateji Belgemizi
tamamladık. Diğer yandan, özellikle, erken yaşta evliliklerin
oranının yüksek olduğu 8 il için bu yıl içinde ayrı
bir saha çalışması yaptık ve her bir ilimiz için özel bir
eylem planımızı hazırladık, uygulamaya soktuk. Bu
konudaki çalışmalarımızın olumlu sonuçlarını
inşallah hep birlikte göreceğiz.
Bu alandaki asıl
mücadelenin kız çocuklarının öğrenim hayatına devam
etmesi ve takibi yoluyla olacağını düşünüyoruz.
Hükûmetlerimiz döneminde bu konuda da büyük başarı elde
edilmiştir. Nitekim, ülkemizde kız çocukları için
ortaöğretim kademesinde net okullaşma oranı 2002 yılında
yüzde 45 iken bu oran 2016-2017 öğretim yılında yüzde 82,4e
yükseldi. Ama biz bu oranı da yeterli bulmuyoruz; hedefimiz,
ortaöğretimde kız çocuklarında okullaşma oranını
yüzde 100e çıkarmak. Bakanlık olarak yürütülen eğitim
politikalarını desteklemeyi, geleceğimize ışık
tutan çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimli bir birey
olarak yetişmesini, güçlü kadın, güçlü aile ve güçlü toplum için
çalışmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
komisyon raporunda aile bütünlüğünü olumsuz etkileyen sorunlar
arasında ailede engelli bir üyenin olması durumuna da dikkat
çekilmiştir. Toplumumuzun önemli bir kesimini oluşturan engelliler
uzun yıllar yanlış anlayışlar sonucunda âdeta
toplumdan soyutlanmıştı. Bu alanda özellikle son on beş
yılda devrim niteliğindeki gelişmeler kaydedildi. Bunun için
önemli yasal ve anayasal düzenlemeler yaptık. Zira hükûmetlerimiz
döneminde engellilere yönelik hizmetlerde paradigma
değişikliğine gidilmiş ve ülkemizin ilk engelliler kanunu
çıkarılmıştır. Yapılan düzenlemelerle yüzde 40 ve
üzeri engeli olanlardan 18 yaşını dolduranlara, ayrıca
muhtaç durumda olan ve 18 yaş altı engelli çocukların
yakınlarına düzenli nakdî destek sağlanmakta. Bakanlık
olarak engelli ve yaşlılarımızın en fazla ailelerinin
yanında iken mutlu ve huzurlu olduklarına inanıyoruz. Bu
çerçevede, engelli ve yaşlılarımızın aileleriyle
birlikte kalmalarına imkân sağlayan evde bakım
aylığı uygulamasını hayata geçirdik. Bugün
itibarıyla yaklaşık 500 bin kişiye evde bakım
aylığı desteği veriyoruz. Bu kapsamda 2016
yılında 5 milyar lira ödeme yaptık.
Diğer yandan,
engellilerimizin eğitimine de ayrıca önem veriyoruz. Özellikle,
Engelliler Kanunuyla yapılan düzenlemelerle özel eğitim
hizmetlerinden yararlanan engelli öğrenci sayısında ciddi bir
artış sağladık. Özel eğitim okullarında, özel
eğitim sınıflarında, kaynaştırma
sınıflarında öğrenim gören engelli öğrenci
sayısı 2001-2002 öğretim yılında 53 bin iken bugün
sayı yaklaşık 306 bin. 2012 yılında dünyada bir ilk
olan Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı sistemini uygulamaya koyduk.
Böylece, 2002 yılı itibariyle engelli kontenjanında memur olarak
çalışan engelli sayısı 5.777 iken 2017 yılı Eylül
ayı itibarıyla bu sayıyı 49.873e yükselttik. Özel sektörde
de engelli istihdamının artırılmasını teşvik
etmek için gerekli düzenlemeleri yaptık. 2017 yılı Haziran
ayı itibarıyla istihdam edilen engelli işçi sayısı
kamuda 10.550, özel sektörde ise 93.088e ulaşmakta. Önümüzdeki dönemde
engelli bireylerin sosyal hayata daha aktif katılımlarını
sağlamak için gündüzlü olarak hizmet verecek olan engelsiz yaşam
merkezleri projemizle sosyal politikalar alanında yeni bir soluk
getireceğiz. Bu hizmet aynı zamanda, neredeyse tüm vaktini engelli
bireyine ayırmak durumunda kalan ailelere de dokunacak, onlara nefes
aldıracak.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; çocuklara yönelik hizmet politikalarımız da aile
bütünlüğünü koruma merkezlidir. Bunun için, ihtiyacı olan aileleri
destekliyor
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) -
Başkanım, ek süre talebim var.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bir on dakika verelim, bir on dakika.
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen Sayın Bakan.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Kadın konusunda dert bitmez, bir saat bile verebilirsiniz. Bu
ülkede kadınların derdi çok o yüzden saatlerce konuşuruz.
BAŞKAN Buyurun.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) Sosyal ve
ekonomik destekle koruyucu aile ve evlat edinmeye ağırlık
veriyoruz. SED hizmeti kapsamında çocuklarımız kuruluş
bakımına alınmadan aile birliği içinde desteklenmekte. Bu
hizmet kapsamında, 2017 yılı içinde 139.086 çocuğumuzu
ailesinin yanında destekledik. Kurumumuzun gözetiminde
bakımlarının sağlanması kapsamında, korunmaya
muhtaç çocuklarımızı koruyucu aile hizmetinden
yararlandırıyoruz, böylece çocuklar aile birliği ve
bütünlüğü içinde yetişiyor. Koruyucu aile hizmetinden
yararlandırılan çocuk sayımız ağustos ayı
itibarıyla 5.330a, evlat edinilme işlemi gerçekleştirilen çocuk
sayımız da 15.676a ulaşmış durumda.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sorun çok, sorun. Bunlar iyi kısmı, kötü
kısmı da var.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Olumlu yanlarını sayıyor.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde medya ve internetin aile
kurumu üzerindeki etkileri dikkat çekici. Bu alana uygun sosyal politikalar
geliştirmek durumundayız. Esasen, 690 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle getirilen düzenleme çerçevesinde Nisan 2017de çok önemli bir
adım attık. Bu düzenlemeye göre aile ve çocuk dostu yapım ve
diziler mali yönden teşvik edilecek.
Ülkemizde sosyal medya
kullanımının yetişkinlerle birlikte giderek daha küçük
yaş gruplarında da yaygınlaştığını
görüyoruz. Çocukların bu platformlarda duygusal, bilişsel,
psikososyal gelişimlerini olumsuz etkileyecek paylaşımların
incelenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması amaçlı
çalışmalar yapıyoruz. Nitekim, ekim ayının
ortalarında, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte,
uluslararası çocuk ve bilgi güvenliği etkinlikleri kapsamında
dijital oyunlar çalıştayı ve sempozyumunu gerçekleştireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) Medya
alanında, aile eğitim programı kapsamında aile ve bireylere
bilinçli medya ve internet kullanımı konusunda çalışmalar
yapıyoruz.
Bir hususun daha...
Başkanım, iki
dakika istiyorum sizden.
BAŞKAN Size iki dakika
süre verdim, son olarak bir dakika daha vereyim, lütfen tamamlayın.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) Maalesef, son
dönemde, çarpık ilişkilere yönelik haberlerin medyamızda
sık bir şekilde yer aldığına şahit oluyoruz.
Konuşmamın başında da ifade ettim, ailenin korunması
konusu her şeyden önce toplumsal bir zihniyet meselesi. Bu konuda tabii ki
en büyük görev bizlere düşüyor. Biz üzerimize düşen görevleri
alıyoruz ancak bu çaba toplumsal bir boyut kazanmıyorsa, sivil toplum
akademi camiası, siyaset kurumu ve medyasıyla bu çabayı
eğer omuzlamıyorsa o zaman bizim attığımız
adımlar da hak ettiği karşılığı bulmaz. Bu
da her şeyden önce ailelerimizin birliğini, bütünlüğünü
dolayısıyla ülkemizin geleceğini olumsuz yönde etkiler.
Ben bu yüzden buradan bir kez
daha bütün medya temsilcilerimize çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin,
hep birlikte ülkemizin ratingini yükseltmenin çabasında olalım. Bu
çarpık ilişkilere dair haberlere yer vermenin ne ülkemize ne de
milletimize hiçbir faydası yok. Bu konuda medyamızın gereken
duyarlılığı göstereceğine inanıyor ve
çalışmalarımıza verdikleri katkılardan dolayı
teşekkür ediyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sonunda sansüre bağladın yani.
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Kanun hükmünde kararnameyle yasaklanabilir aslında bu tür
haberler!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) Aileyi merkez alarak,
aile değerlerinin korunmasını gözeterek kadın, genç,
yaşlı çocuk, engelli tüm vatandaşlarımızın
yaşam kalitesini artırmak için
çalışmalarımızı kararlılıkla
sürdüreceğimizin bir kez daha altını çiziyor, hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
gruplar adına ilk olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Sayın Deniz Depboylu konuşacak, Aydın Milletvekili.
Sayın Depboylu, sizin
hem grup adına hem de şahsı adına bir konuşma
talebiniz var. Kısa bir açıklama yapmak zorundayım. Bu tür
birleştirmelerde grup adına son olarak konuşma, şahsı
adına ilk olarak konuşma olduğu zaman olabiliyor ancak
arkadaşlarımın bana söylediğine göre gruplar arasında
bir uzlaşı olduğundan, emsal olmamak kaydıyla sizin
sürenizi otuz dakika olarak veriyorum.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
399 sıra sayılı Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar
ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve
Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerinde konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama
başlamadan önce, aziz Türk milletini ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Yine, konuşmama
başlamadan önce, Fransa-Almanya sınırında yer alan
Mulhouse'daki bir sosyal konutta çıkan yangında hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet,
yakınlarına da başsağlığı ve sabır
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
sağlıklı bir toplumu sağlıklı aileler
oluşturur. Tarihimizi de iyice incelersek Türk ailesinin dirlik ve
düzenlik içinde olduğu devrelerde devletin de dirlik ve düzenlik içinde
olduğunu görürüz. Bu bakımdan, törelerimizde aile, ülke, devlet ve
millet kavramları iç içe bir manzara gösterir. Aile demek bir noktada
düzen demektir.
Son yıllarda hızla
yükselen boşanma oranı ve bu sorunun beraberinde getirdiği
diğer sorunlar hakkında çözüm üretebilmek için Meclisimizde kurulan
araştırma komisyonu çalışmalarını tamamladı
ve nihayetinde bize bir rapor olarak iletildi. Tabii ki bu Komisyonun
kurulmasında amaç boşanmaları tamamen engellemek değildi. Nihayetinde
boşanmak, bir çözüm niteliğinde gerçekleşen süreçlerden biridir.
Eğer aile kurumu sağlıklı işlemiyorsa, eşler
birbirlerine duyduğu sevgi ve saygıyı tamamen yitirmişse ve
aile kurumu içerisinde yaşayan bireyler bu birliktelikten zarar görmeye başladıysa
ve özellikle de çocuklar zarar görmeye başladıysa tabii ki
boşanma sağlıklı bir sonuç olarak kabul edilebilir. Ancak
hızla artan boşanma oranlarına baktığımızda
-bir de bir gerçekle karşılaştık ki-
boşanmış çiftlerin manidar bir kısmının daha
sonra ilk eşleriyle tekrar evlendiğini görmekteyiz. Bu da demek
oluyor ki eğer o süreçte kendilerine bir yardım eli uzatılsa
veya sorunlarını çözmede onlara yol gösteren birileri olsa belki de
bu yıkım yaşanmayacak, o acı tecrübe de
yaşanmamış olacaktı.
Bu Komisyon kurulurken bizim
de önergemiz vardı. Bu önergeyi sunmamızın amacı,
boşanmalara engel olmaktan öte önlem ve yardım
mekanizmalarının geliştirilmesini sağlamaktı. Kabul
edersiniz ki boşanmada ve aile içi yaşanan sorunlarda en çok
etkilenen çocuklar olmakta ve biz, en başta çocuklarımızı
da koruma altına almak için onların yaşadığı her
türlü sıkıntıda ailelerine destek vererek
çocuklarımızın da yaşayacağı sorunların,
sıkıntıların önüne geçmek durumundayız.
Yine maalesef, şiddete
baktığımızda, özellikle kadına yönelik şiddete
baktığımızda en fazla aile fertlerinden geldiğini
görüyoruz. Belki kadınların da zaman zaman şiddete
başvurduğu
Kadınların hiçbirisi hiç şiddet
uygulamamıştır demek belki mümkün değil ama şunu da
kabul etmek gerekir ki kadına yönelik şiddete
baktığımızda veya diğer şiddet türlerine
baktığımızda erkeklerin burada daha fazla rol
aldığını da görmekteyiz.
Bu Komisyon
çalışmaları boyunca çok detaylı çalışmalar
yapıldı, çok detaylı araştırmalar yapıldı.
Toplantı sürecine katılan sivil toplum kuruluşlarından
örgütlerinden yaptığımız gezilere, yaptığımız
multidisipliner çalışmalara katılan katılımcılara
şöyle bir baktığımızda, meslekleri, konumları,
hepsini dikkate aldığımızda, gerçekten bir aileyi ilgilendirebilecek,
bir aile içinde sorun yaşanmasına önlem olabilecek veya sorun
yaşayan ailelerin destek alabileceği ya da gidebileceği
kurumları da dikkate aldığımızda gayet verimli bir
yelpaze içerisinde çalışıldığını
düşünmekteyim. Ancak tabii ki bütün bu sorunların çözümüne
ulaştıracak bir sonuç çıkarıp
çıkarmadığı noktasında biraz temkinli olmak gerekiyor
çünkü bazı eksikliklerin olduğu kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri,
Anayasamızın 41inci maddesinde, ailenin korunmasıyla ilgili
olarak gerekli tedbirleri almak üzere teşkilat kurmak devletin görevi
olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla ailelerin yaşayabileceği
her türlü sorun için önlem almak ve sorun yaşayan ailelere destek vermek
de devletin önemli yükümlülüklerinden biridir. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının görevleri arasına giren bu sorumluluk
için 61inci Hükûmetten bu yana destek projeleri üretilmekte ve bu projelerin
gördüğümüz kadarıyla en önemli, en büyük kısmını
kapsayan adıysa Aile Sosyal Destek Programı. Bu ASDEP diye de
kısalttığımız Aile Sosyal Destek Programı 61inci
Hükûmette var, 62de var, 63te var, devam ediyor böyle, 65inci Hükûmete kadar
hep görüyoruz ama bazen tanımları değişmiş,
zannediyorum arada kafalar karışmış biraz ve 2017ye
geldik, Aile Sosyal Destek Programı modelini hazırlayıcı,
uygulayıcı bir rol üstlenmiş olan Bakanlığımızın
yaptığı çalışmalar içerisinde manidar bir şey
maalesef göremiyoruz. Neden? Çünkü yapılan çalışmalar, biz
isterdik ki 61inci Hükûmetten bu yana artık oturmuş olsun, bu ASDEP
projesiyle ihtiyacı olan her bireye, her aileye yardım gidiyor olsun
ama maalesef, pilot uygulamalar dışında yapılmış
belli çalışmalar, yaygın bir çalışma bulunmamakta.
ASDEP projelerinde
çalışmak üzere istihdam edilecek personelin yetiştirilmesi
amacıyla bugüne kadar yapılan uygulamalar da maalesef hatalarla dolu.
En başta, lisansüstü program adı olan aile danışmanlığı
unvanının, içeriği ve eğitim uygulamaları yetersiz
olan sertifika programlarıyla bu programlara katılanlara verilmesi
büyük bir haksızlık. Zira siz de hepiniz de biliyorsunuz ki aile
danışmanlığıyla ilgili bir lisansüstü programına
giren kişi birçok sınava giriyor, ALESe giriyor, yabancı dil
sınavına giriyor; hak ediyor, iki yıl çaba harcıyor, tez
sunuyor ancak öte yandan, açılmış bir sertifika programında
465 saatlik bir uygulamayla aynı unvan aile
danışmanlığını yapabilecek alt yapıya sahip
olmayanlara veriliyor. Bu büyük bir haksızlıktır. Bir kere ben
de bu eğitimden, sertifika eğitiminden geçtim ama kesinlikle yeterli
olmadığını biliyorum ve bunu büyük bir haksızlık
olarak kabul ediyorum.
Bugüne kadar
açılmış olan kurslar kimi zaman ticari amaçlarla, denetimsiz
olarak açıldı, sadece üniversiteler tarafından
açılmadı veya bakanlık tarafından açılmadı ve bu
sertifika eğitimlerini veren eğitimcilerin akademik bilgi ve
becerileri sorgulanmadı, yeterince denetlenmedi. Yani bu sertifikayı
alan arkadaşların kimlerden eğitim aldığı
maalesef, hiçbir zaman denetlenmendi, yetersiz kişiler tarafından
eğitildiler; eğitildiğini zannedenler de bu uygulamaları
açtıkları aile danışma merkezlerinde uygulamaya
çalıştı. Kurslara katılan kişilerin bir
kısmı aldığı sertifikayla aile
danışmanlığı açma yetkisi alarak aile ve evlilik
terapileri yapmaya başladı. Ancak sertifika sahibi olan bazı
meslek gruplarının eğitimleri ise bunlar için yeterli
değildi. Sadece aile danışmanlığı da yapmadı
bu kişiler, çocuklara, ergenlere ve yetişkinlere de
danışmanlık ve psikolojik hizmetler sunmaya
başladılar. Sunulan raporda bu sorunun dile getirilmesi umut verici.
Ancak bundan sonra istihdam edilecek personelin görev
dağılımında aile danışmanlığı
sertifikasına sahip olmaları sebebiyle yanlış istihdam
edilmeleri riski bulunmaktadır.
Uygulamada ayrıca ASDEP
Projesiyle ilgili bir bilgi geliyor, inşallah doğru değildir.
Bu projede hâlihazırda görev alan arkadaşların
masabaşında çalıştığı ve evrak
doldurduğuyla ilgili bir bilgi var. İnşallah doğru
değildir diyorum çünkü böyle bir çalışmada masabaşı
çalışması uygun değildir, sahada
çalışılması gerekir, sahada gerekli tespitlerin
yapılıp yardım götürülmesi gerekmektedir.
Yine raporda üzerinde durmak
istediğim bir konu: Ara buluculuk kavramı ve boşanma
danışmanlığı süreci. Her ne kadar Ara buluculuk
hizmeti barıştırma gibi algılanmamalı. şeklinde
raporda belirtilmiş olsa da toplumda yerleşmiş algı bu
yöndedir. Çünkü bugüne kadar eşinden şiddet gören veya boşanmak
isteyen, birtakım huzursuzluk yaşayan kadınlar veya aileler
Hadi gelin, ara bulalım, sizi barıştıralım. Hadi,
eşinin yanına dön, evine dön; barış. Eşindir yapar.
şeklinde yanlış yönlendirmelerle kadın cinayetlerine kadar
varan sonuçlarda sorumsuzlukla o sürece sürüklenmişlerdir. O nedenle ara
buluculuk bizim toplumumuzda yanlış bir intibaya sahiptir.
Yanlış algıların önüne geçebilmek için ara buluculuk
yerine, bu hizmeti sunmak yerine, bu isim altında sunmak yerine
boşanma danışmanlığı hizmetini
yapılandırmak daha doğru olacaktır.
Bu sebeple, boşanma
süreci danışmanlığı ve ara buluculuk eğitimi
almış ve bu alanda yeterli olan personelin, başvurulması
hâlinde sadece söz konusu hizmet kapsamında görevlendirilmesi
gerekmektedir. Oluşturulacak birimlerde çalışacak meslek
grupları; avukatlar, psikologlar, psikolojik danışmanlar, çocuk
gelişimi uzmanı pedagoglar ve sosyal hizmetler uzmanları
olmalıdır ve boşanacak aileler, yaşadıkları
sorunlara göre bu uzmanlardan hangisine ihtiyaç duyuyorlarsa onlardan gidip
yardım alabilmelidir.
Kurumlar arası
koordinasyon sorununa değinilmiş raporda. Bu, evet, önemli; zira biz,
yaptığımız saha çalışmalarını
Mesela,
Bursaya gittik. Bursada belediyeler muhteşem aile danışma
merkezleri açmışlar. Ziyaret ettik. Baktık kaç kişi başvurdu?
Çok cüzi bir sayı. Daha sonraki toplantılarda aile hâkimlerine Böyle
bir hizmet var, bugüne kadar hiç yönlendirdiniz mi? diye sorduğumuzda
Bizim böyle bir şeyden haberimiz yok. dediler ve yine STKlara
sorduğumuzda, Sizin bilginiz var mı? dediğimizde, yine olumsuz
cevap aldık. Ee, bu durumda bu çalışmaların, bir şekilde,
ihtiyacı olanlara duyurulması gerekiyor. Raporda bu sorun dikkate
alınmış ama Millî Eğitim Bakanlığıyla
kurulacak koordinasyon önerisi eksik kalmış. Okullarda özellikle
çocukların yaşadığı sorunlarla ilgilenen rehber
öğretmen, okul psikolojik danışmanlarıyla yapılacak
iş birliği, sorun yaşayan ailelerin bu kurum ve
kuruluşlardan haberdar olmasını ve yararlanmasını
kolaylaştıracaktır. Çünkü, inanın, ailelerin
yaşadığı sorunlarla ilgili bilgileri en çok çocuklar rehber
öğretmenlerine anlatıp haberdar etmektedirler. Bu şekilde aileye
ulaşabilecek okul psikolojik danışmanları, rehber
öğretmenler aileleri de yardım almak üzere doğru kurumlara,
doğru uzmanlara yönlendirebileceklerdir.
Aile içi şiddet, ihmal,
istismarın önlenmesine yönelik öneriler mevcut raporda. Bu konuda
özellikle üzerinde durmak istiyorum ki ülkemizde ŞÖNİM
sayısı çok az. Bu merkezlerin sayısı
artırılmalı, lokasyonları ulaşım
açısından stratejik olarak planlanmalı ve hizmetleri konusunda
kamuoyu da bilgilendirilmelidir.
Aile işi şiddetin
engellenmesi şiddet olgusunun her yönüyle ele alınarak incelenmesi ve
mücadelesiyle mümkündür. Geniş kapsamlı tedbir, eğitim ve
propaganda kampanyası başarıyı artıracaktır.
Şiddetin toplumda yaygınlaşarak kanıksanması,
aynı zamanda kötülüğün sıradanlaşmasıdır. O
nedenle, toplum içinde yaşanan her türlü şiddet olayıyla
mücadele edilmek üzere kapsamlı çalışmalar
yapılmalıdır.
Şiddetle mücadele etmek
her birey, kurum ve kuruluşun sorumluluğudur. Şiddetin
önlenmesine yönelik yapılacak çalışmalar özellikle küçük yaşta
başlamalıdır; okullarda değerler eğitimi, akran ara buluculuğu, öfke kontrolü,
problem ve çatışma çözme becerileri olarak erken yaşlarda
bireylere kazandırılmalıdır.
Bu konuda dikkat edilmesi
gereken en önemli hususlardan biri, şiddet uygulayanlara ve istismar
suçlularına verilen cezaların caydırıcılık gücüne
sahip olmasıdır. Yani, hiçbir şekilde, bu suçu işleyenlere,
o ya da bu sebeple ceza indirimine gidilmemelidir.
Yine, çok önemli, sadece
cezayla bunu engellemek, önlemek mümkün de değil. Hadi eşinden
boşandı, bir daha bir araya da gelmediler ama o kişi gidecek,
başka biriyle yaşayacak, evlenecek, çocuğu olacak ama bu
şiddete eğilimli davranışları devam edecek. O zaman
bunun da önüne geçmek için şiddet suçlularının tamamına
tedavi ve rehabilitasyonların zorunlu hâle getirilmesi şarttır,
bu çok önemlidir. Bu, suçun tekrarlanmamasını
sağlayacaktır. Sadece burada mağduru korumayacak, aynı
zamanda suçluyu da stabilize edecek, düzeltecek, onun da yaşamına
artı bir değer katacaktır.
Yardım talep eden her birey
koruma altına alınmalıdır çünkü bugüne kadar yardım
talep edip de ölümle sonuçlanan, yaşamını kaybetmiş olan
birçok kadın mevcuttur.
Yine, acil yardım
telefon numaraları -bunu çocuk istismarları komisyonunda çok dile
getirdik- tek bir numara altında toplanmalıdır ve bu numara öyle
kolaylıkta bir numara olmalıdır ki ihtiyaç duyan çocuk,
yaşlı, her yaş grubunda kişinin anında aklına
gelip tuşlayabileceği bir rakam olmalı, tek bir sistem
altında birleştirilmelidir.
Tabii ki bir de erken dönem,
diğer bir deyişle erken
yaş evlilikleri var. Bu erken yaşta yapılan evliliklerin
önlenmesi, engellenmesiyle ilgili de titizlikle çalışılması
gerekmektedir. Nihayetinde çocukluk çağında gerçekleşmiş
evliliklerin içerisinde şiddetin daha fazla olduğu, bu
çocukların şiddete daha çok maruz kaldığı
istatistiklerle de bizim bilgilerimizde de bilinmektedir, mevcuttur.
Uluslararası Kadın
Araştırmaları Merkezinin yaptığı
araştırmaya göre çocuk yaşta evlenen kız
çocuklarının diğer yaş gruplarındaki kadınlara
göre fiziksel şiddete 2 kat, cinsel şiddete 3 kat daha fazla maruz
kaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca, çocuk yaşta
evlenmiş olan kızlarımızın
uğradığı fiziksel şiddetten dolayı eşlerini
haklı görme gibi bir durum ortaya çıkabilir çünkü gelişim
çağları daha tamamlanmadığı için onların böyle
düşünmelerine sebep olabilir. Bu da ne demektir? Eşini haklı
görürse bunu anlatmayacaktır. Zaten o yaştaki bir çocuğun korku,
utanma duyguları da ön planda olacağı için nihayetinde bu gizli
kalacak ve daha kötü sonuçlara gidebilecektir, ilerleyen süreçte belki de
ölümüyle sonuçlanabilecektir.
Ayrıca depresif
belirtilerin çocukluk çağında evlenenlerde 18 yaş üstü
evliliklere göre daha yaygın olduğu, hatta 15-17 yaşındaki
evli olan kızlarımızda evli olmayanlara göre çok daha fazla olduğu
ortaya çıkarılmıştır.
Unutmamamız gereken bir
nokta var: 14/9/1990 tarihinde imzalanan 9/12/1994 tarihinde 4058
sayılı Kanunla onaylanmış, 11/12/1994 tarihinde
yürürlüğe girmiş olan Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi yani Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesine göre özel durumlar hariç 18 yaşına kadar herkes
çocuk kabul edilmektedir ve biz bunu imzaladık, yükümlüyüz.
İstatistikler
Çocuk
yaşta evliliklerle ilgili istatistikler, evet var. Ben 2016
istatistiğini bilmiyorum, 2014tekini biliyorum. O da 16-17 yaş
arasında 1.670 erkek, 34.629 kız çocuğun evlendiğini
bildiren TÜİK. Ama önemli bir nokta var: TÜİK bunu sadece resmî
nikâhlara bakarak yapıyor, resmî nikâh kayıtlarına bakarak yapmış.
Oysa çok daha fazla, 180 bin civarında olduğuna dair de bir bilgiye
sahibiz. Maalesef, ülkemizde çok daha erken yaşta çocuklar resmî olmayan
yollarla evlendirilmektedirler.
Sorunun çözümü için de hukuk
sisteminde çocuk evliliklerinin tekrar ele alınması gerekmektedir.
Zira, Türk Medeni Kanununa göre 17 yaşını doldurmamış
kızlar, Çocuk Koruma Kanununa göre 18 yaşını
doldurmamış kızlar, Türk Ceza Kanununa göre de 15
yaşını doldurmamış kızlar -bu kelimeyi, tabiri
kullanmaktan hiç hoşlanmıyorum ama kanunda böyle- çocuk gelin kabul
edilmektedirler. Bir kere bunun da -çocuktan gelin olmaz-
değiştirilmesi gerekmektedir. Kanunlar arasındaki bu uyumsuzluk
geleneksel yaşayışa sahip ailelerin kız
çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerine karşı
verilen tüm mücadeleleri de sonuçsuz bırakmaktadır. Erken yaşta
evlenmek kız çocuğun eğitim hayatını
sonlandırmaktadır. Erken evlilik mağdurlarının daha
fazla kız çocukları olduğunu hesaba katarsak erken yaş
evliliklerin daha çok kız çocuklarının eğitimini
yarıda kestiğini öne sürebiliriz. Bunun sonucunda ise toplumda
kadın ve erkekler arasında var olan eşitsizlik daha da
derinleşecek; kadının sosyal, kültürel, ekonomik hayattaki gücü
buna paralel olarak zayıflayacaktır ve bunun önüne geçebilmek için,
kız çocuklarımızın eğitimini tamamlayabilmesi için
erken yaş evliliklerle ciddi bir şekilde mücadele etmemiz
gerekmektedir.
Taraflardan her ikisi de 15
yaşın altındaysa -şimdi, bu çok önemli bir konu, bu raporda
çok açıklayıcı bir şey yok bunun için- bu durumda her iki
tarafta çocuktur ve bu durumda her iki tarafta istismar mağdurudur.
Evlenme ailelerin rızasıyla yapılmışsa bu istismar
olayında suç ailelerindir. Bu durumda cezalandırma aileye yönelik
olmalıdır çocuklara yönelik değil, çocuklar koruma altına
alınmalıdır. Eğer 18 yaş altında bir evlilik
gerçekleşmişse o çocukların eğitiminin nasıl devam
edeceği noktasında biraz kafa yormamız gerekiyor. 15 yaş
altındaki evliliklere yasak diyoruz ama 15 ile 18 yaş
arasını ne yapacağız? Şimdi, bu dönemdeki
çocukların eğitimi yarım kaldığında ne olacak?
Şöyle bir baktığımızda bugüne kadar oluşmuş
mağduriyetlerin ele alınacağı bir çalışma da
yapılmamış. Bu konuyla ilgili de multidisipliner bir
çalışma yapılması gerekiyor. Konuyla ilgili
çalışmaların -bence, bize göre, biz böyle düşünüyoruz- Türk
Barolar Birliği, Türk Psikiyatri Derneği, Türkiye Çocuk ve Genç
Psikiyatrisi Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Türk PDR Derneği
ve sosyoloji dalında özellikle aile sosyolojisi alanında
uzmanlaşmış akademisyenler tarafından değerlendirilerek
uygun ceza yöntemlerinin geliştirilmesi; tabii bununla birlikte,
önlemlerin alınacağı ve bu çocukların nasıl koruma
altına alınacağı, bu kanunların çocukları en iyi
koruma kapsamına alacak şekilde nasıl
hazırlanacağı konusunda da bir çalışma
yapılması şarttır. Ayrıca bu çocukların
eğitimlerini devlet gözetiminde tamamlamalarının
sağlanması da çok önemlidir.
Yine, çok önemli bir konu var
ki erken yaş evlilikleriyle ilgili. Maalesef bunun raporda tamamen gözden
kaçtığını düşünüyorum, gözden kaçtığına
inanıyorum çünkü bu ciddi bir konu. 29 Mayıs 2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesinin Türk Ceza Kanununun 230uncu maddesinin resmî evlenme
olmaksızın dinsel törenini yaptırma ve yapma suçlarını
düzenleyen (5) ve (6) numaralı fıkralarının iptaline oy
çokluğuyla karar vermiş olması maalesef erken yaş
evliliklerinin ve çok eşliliğin önünü açmıştır. Yani
bu kararla ne olmuştur? O zaman için 12ye 4 oyla kabul edilmiş bir
uygulama yani dinî nikâh için gidildiğinde eskiden dinî nikâhı
kıyacak olan hoca Resmî nikâhınız var mı? diye soruyordu
ama artık sormuyor. Bu da özellikle sosyokültürel olarak biraz daha geride
kalmış veya eğitim düzeyi daha düşük veya kendi
geleneklerine göre küçük yaşta çocuklarının evlendirilmesini
yadırgamayan ülkemizin belli kesimlerinde erken yaşta çocukların
resmî nikâh olmadan dinî nikâhla evlendirilmesine sebep olmaktadır. Bir
kere bu uygulamanın da tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir çünkü bu
yaşta yasal olmayan evliliklerle birleşen çocukların kendi
çocukları olduktan sonra, aradan belli bir zaman da geçtikten sonra resmî
nikâh için başvurduklarında veya doğum için hastaneye
gittiklerinde mağduriyetlerinin ikinci kez başlaması demek
oluyor ki bununla ilgili birçok sıkıntı yaşayan aileler
olduğunu da biliyoruz. Bunun tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor, bu
bağlamda Anayasa Mahkemesinin aldığı kararın tekrar
gözden geçirilmesi gerekiyor. Nihayetinde biz biliyoruz ki erken yaş
evlilikleri hiç de öyle bahsedildiği kadar az değil. Kars, Ardahan,
Iğdıra çocuk istismarını Araştırma Komisyonuyla
birlikte gittiğimizde, bu 3 ilden 2sinde 15-19 yaş arasında
doğum yapma oranının yüzde 12,61; bir ilde yüzde 9,7; Türkiyede
de yüzde 5 olduğu valiliklerce bize bildirilmişti. Yani bu durumda
bizim çok ciddi önlemler almamız gerekiyor.
İç ve dış göç
sorunlarımız var. Suriyeden 3 milyon mülteci kabul ettik. Bu aileler
şimdi Türkiyede kendi başlarına, kendi içlerinde
yaşadıkları sorunların yanı sıra;
kızlarını evlendirerek, oğullarını evlendirerek
hem Türk ailelerinin hem de Suriye ailelerinin birleştiği evlilikleri
de görüyoruz, böylece aralarındaki kültür farklılıklarından
doğan sorunlar da var. Yine, bu da ileride tabii ki diplomasiye
dayalı yaşanabilecek birtakım sorunlarla
karşılaşmamıza sebep olabilir. Bu konuda da bence
çalışmalar yapılmak durumunda.
Yine, geçici olarak
gerçekleşen iç göç hareketleri beraberinde farklı sorunlar
yaşayan ailelerimiz var ki özellikle çocukların eğitimiyle
ilgili sorunlar yaşıyorlar, bunlar da dikkate alınmalı.
Yine, bir konu daha var ki
Suriyeden gelen mülteci ailelere verilen haklarla ilgili. Şimdi, bu
haklarla ilgili olarak dikkat etmemiz gereken bir şey var: Eşitlik
ilkesi. Mesela, bir telefon geldi bugün bana, dediler ki: Üniversitede okuyan
Türk gençlerine geri ödemeli 425 lira, Suriyelilere geri ödemesiz 1.200 lira
ödeniyor. Şimdi diyebilirsiniz ki Suriyeliye ödenen bu 1.200 lira bizim
vergilerimizden değil, Avrupa Birliğinden gelen katkı
paylarıyla
Eşitlik ilkesini siz görünürde bozduğunuz zaman
bunun nedenini hiçbir şekilde açıklayamazsınız ve bu
eşitlik ilkesi bozulduğu zaman toplum içerisinde nefrete dönüşmeye
başlar ki bunun doğuracağı sonuçlarla da uğraşmak
oldukça zordur.
Yine,
anlamadığım bir konu -Sayın Bakanımız da
buradayken- Suriyeli mültecilere verilen bu haklar, mesela ücretsiz
sağlık hizmetleri, Ahıskalı Türklere neden verilmiyor? Bunu
da anlamak biraz zor. Bu konuda da çalışılması,
çalışmaların yapılması gerektiği kanaatindeyim;
inşallah yapılır.
Yine, yurt
dışında yaşayan ailelerimizle ilgili ciddi sorunlar mevcut.
Bu sorunlarla da ilgili çalışma yapmak lazım. Gerçi, bu
çalışmaların hem yurt içinde hem yurt dışında
yapılması gerekiyor ki onları şöyle sıralayabiliriz:
Aile kurmadan önce evlenecek
gençlere evlilik öncesi danışmanlık hizmetlerinin verilmesi
lazım.
Evliliklerinin her
aşamasında çiftlere yönelik danışmanlık ve terapi
hizmetlerinin sunulması.
Ailelerle bütüncül
yaklaşımla aile danışmanlığı ve eğitim
hizmetlerinin sunulması.
Boşanma
aşamasında, ailelere yönelik boşanma
danışmanlığı ve ara buluculuk hizmetlerinin verilmesi.
Boşanma
davalarının Türkiye'de tanınmasına ve verilerin
tutulmasına ilişkin çalışmaların yapılması.
Kültürel bağların
ve aidiyetin kuvvetlendirilmesine yönelik çalışmaların
yapılması.
Suça
karışmış ve cezaevine girmiş vatandaşlarımızın
tutukluluk süresince ve ceza süreleri bittiğinde rehabilitasyonla topluma
kazandırılmasına yönelik çalışmaların
yapılması çünkü yurt dışında bununla ilgili epey bir
sorun çıkmıştı karşımıza.
Evlilik yoluyla Türkiye'den
farklı ülkelere giden kadın ve erkeklere gittiklerinde
karşılaşacakları zorluklarla ilgili olarak
danışmanlık hizmeti de verilmelidir. Özellikle dil sorunu,
yaşayacakları ülkenin kanun ve ilgili mevzuatı,
çalışma ve sosyal güvenlik sorunları, hak ve görevleriyle ilgili
eğitim verilmek durumunda.
Ayrıca, raporda
belirtildiği gibi, koruyucu Türk ailelerin sayısının
artırılması da çok önemli çünkü Türk çocukları ailede bir
sorun hissedildiği anda hiç tanımadıkları yabancı
ailelere verilmekte, bu da hoş değil.
Yine, ailelerin
yapısının bozulmasına sebep olan
bağımlılık yapan madde ve alışkanlıklarla da
mücadele edilmesi gerekiyor ki 10 yaşa kadar düştü madde
kullanımı, biliyoruz. Bununla ilgili de henüz ülkemizde tam
yerleşmemiş olan bağımlılık
danışmanlığı hizmetlerinin olması gerekiyor, bu
çok önemli.
Aile eğitim
programlarının yaygınlaştırılması gerekiyor
ama bunu yaparken neler yapacağız? Çatışma çözme
becerileri, yine aileyle ilgili bilgiler, öfke kontrolü, bunların hepsi
verilmeli ama özellikle askerlik döneminde benzeri eğitimlerin erkeklere
de verilebilmesi için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Millî Eğitim Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri
arasında bence bir koordinasyonlu program hazırlanmalı. Zira
kadınlar her yerde eğitim alabiliyor ama erkeklere de özellikle bu
konularda destek gerekiyor.
Özellikle üzerinde durmak
istediğimiz bir konu da aile bütünlüğünde eş durumu tayinleri.
Bu konuda çok büyük sıkıntı var. Ailenin birliğini,
bütünlüğünü koruyacaksak eşlerin bir arada, ailelerin bir arada durmasını
sağlamak lazım; bu konudaki engellerin de ortadan
kaldırılması gerekiyor.
Türk kültürümüzün ve
dinimizin ahlak, hoşgörü, sağduyu, şefkat, anlayışla
yoğrulmuş kadim öğretilerine dayanarak bilimsel yöntemler
kullanılarak hazırlanmış değerler eğitimi
bireylere, ailelere ve çocuklarımıza mutlaka sunulmalıdır
ve bunların da STK'lar tarafından desteklenmesi
sağlanmalıdır.
Teşekkür ediyorum, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Depboylu.
Şimdi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Aycan İrmez konuşacak.
Buyurun Sayın irmez.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz yirmi
dakika.
HDP GRUBU ADINA AYCAN
İRMEZ (Şırnak) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 399 sıra sayılı Aile
Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma
Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun
Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım.
Grubum adına söz
almışken 4 Kasımda gözaltına alınan, tutuklanan ve bir
darbenin sonucu olarak hâlâ cezaevinde bulunan Eş Genel
Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın
Figen Yüksekdağ ve Grup Başkan Vekillerimiz Çağlar Demirel,
İdris Baluken ve diğer tüm milletvekillerinin bu Parlamentonun
seçilmiş üyeleri olduklarını ve burada bizimle birlikte
olmaları gerekirken cezaevinde rehin tutulduklarını tekrar hatırlatmak
ve bunun bu Meclisin utancı olduğunu belirtmek isterim.
Ayrıca, konuşmama
geçmeden önce, maalesef, bugün yine bir ilki daha yaşadık: Siirt
Milletvekilimiz ve Kadın Meclisi Sözcümüz Sayın Besime Koncanın
milletvekilliğinin düşürülmesi. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında gerçekleştirilen bu hukuksuzluk, AKP zihniyetinin ne menem
bir şey olduğunu bir kez daha maalesef gözler önüne sermiştir.
Bu Parlamentonun seçilmiş üyesi olan ve burada bizimle birlikte
olması gereken arkadaşlarımızın cezaevinde rehin
tutulmaları yetmezmiş gibi bir de vekillikleri de düşürülüyor.
Hükûmet yetkililerinin dillerinde pelesenk olmuş olan millî irade
kavramının kuru bir retorik olduğunu buradan bir kez daha
maalesef ortaya koydular. Bu tarihî hatalar mutlaka tarih ve hukuk önünde mahkûm
edilecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle Ocak 2016da kurulan ve
yaklaşık dört ay çalışma yürüten ve son derece önemli bir
konuyu kendisine konu alan bir Meclis araştırması komisyonunun
çalışmalarına ilişkin raporun aradan yaklaşık bir
buçuk yıl geçtikten sonra ancak Meclis Genel Kuruluna gelebiliyor
olması başlı başına bir handikaptır. Öyle ki her
an farklı bir biçimine tanık olduğumuz kadına yönelik
şiddet vakalarının hız kesmeden hatta artarak süregidiyor
olması, aslında sorunu çözmek için hemen hiçbir yapısal
adımın atılmadığının da önemli bir
kanıtıdır.
Değerli milletvekilleri,
elbette öncelikle üzerinde görüştüğümüz bu raporun
hazırlandığı komisyon çalışmalarının
biçimine, yöntemine dair özellikle problemli birkaç noktayı dikkatinize
sunmak isterim. Araştırma Komisyonunun üyelerinin belirlenmesini
takiben muhalefet partilerinin Komisyon çalışmaları süresince
görüşlerine başvurulmasını önerdiği kişilerin ve
sivil toplum örgütlerinin büyük bir çoğunluğunun sürece dâhil
edilmemesi, çoğulcu bir katılımcılık ilkesinin esas
alınmaması, türlü ısrarlar neticesinde Komisyon
çalışmalarına dâhil edilen kişilerin ve sivil toplum örgütü
temsilcilerinin de Komisyonun çalışmalarına tam olarak
katkı vermesine izin verilmemesi AKP hükûmetleri boyunca
alışkanlık hâline getirilmiş tahakkümcü yasama
faaliyetlerinin bir tezahürü ve yeni bir örneği olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
toplumun tümünü ilgilendiren bir konu olması, özellikle kadın
hakları savunucusu sivil toplum örgütlerinin ilgi odağında
olduğu aşikâr olan bu Komisyon çalışmalarında söz
konusu sivil toplum örgütlerinin geniş ve nitelikli
katılımına izin verilmemesi, bu konuda özen gösterilmemesi eril
devlet anlayışının bir yansıması olarak okunmalıdır.
Meclis dediğimiz
kurum, toplumun tüm farklı kesimlerini çoğulcu karakteriyle
barındırması gereken, her kesimin söz söyleme hakkını
güvence altına alan bir zemin olmak durumundadır. Aksi durum, tekçi,
ataerkil ve antidemokratik uygulamaların devamlılığını
pekiştirmekten başka sonuç vermeyecektir. Bir bakıma, bu zihniyet,
Komisyonun üzerinde çalıştığı konu
bağlamında değerlendirecek olur isek Meclisin çalışma
bütünlüğünü zedeleyen bir siyasi şiddet biçimi olarak
okunmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bizim özellikle önemli şerh koyduğumuz rapor
incelendiğinde, özetle aile boşanma kadın erkek
şiddet ve benzeri kavramlara yüklenen anlamlar, bu kavramların
içerisinde geçtiği toplumsal problemlere dair nitelikli, ufuk
açıcı, sorunları ortadan kaldırmaya dönük anlamlı
yapısal değişiklik öngörüleri olan bir bakış
açısı göremiyoruz, maalesef.
Ne yazık ki bu rapor,
içeriği ve çarpık yanları sorgulanmaksızın, aile
kurumunun kuru kuruya yüceltilmesinin bir belgesi niteliğindedir. Evet,
aile kurumu toplumsal yaşamın tarih boyunca ortaya çıkardığı
ve toplumun devamlılığı anlamında önemli
fonksiyonları bulunan ender kurumlardan biridir. Ancak, bugün, 21inci
yüzyıl Türkiyesinde bizim Parlamentoda yapmamız gereken, ülkemizde
eşit haklara sahip, özgür bireylerin mutlu ve sağlıklı bir
kişisel ve toplumsal yaşamı yürütebilmelerinde çağdaş
sosyal devlet ilkesinin neresinde olduğumuzu sorgulamak, bunu özellikle
kadınların insan hakları çerçevesinde sorgulayabilmektir.
Değerli milletvekilleri,
Komisyonun adında ve raporun kendisinde altı çizilen ve sorun olarak
görülen boşanma oranlarının artışı ve
boşanma kurumunun büyük bir sorun olarak görülmesi, aslında gerçek
sorunu görmezden gelen, boşanmaya giden yolları görmezden gelen,
üzerini örtmeye çalışan bir bakışın, bir
yaklaşımın ürünüdür. Elbette ki kişiler arasında
kurulan evlilik, birlikte yaşam ilişkilerinin
sağlıklı, mutlu, özgür, demokratik ve güvenli bir atmosferde
sürdürülebilmesi istenir olandır. Ancak asgari demokratik
koşulların, asgari özgürlüklerin özellikle de kadının
aleyhine olacak bir biçimde sürdürülmesinin ailenin kutsanmasıyla
başarılamayacağı da orta yerde durmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
boşanma oranlarının Türkiye'de çok yüksek olduğuna
ilişkin iddiaların bir karşılığı
bulunmamaktadır. Bu durum, Komisyon raporunda da yerini
aldığı üzere ilgili araştırmalarca çürütülmüş bir
iddiadır. Kaldı ki boşanmak da evlenmek kadar temel bir insan
hakkıdır. Burada önemli olan nokta, bireylerin, özellikle
kadınların boşanmadan önce, boşanırken ve
boşandıktan sonra karşı karşıya
kaldıkları hukuki, sosyal, ekonomik, toplumsal ve psikolojik
problemlerin giderilmesi konusunda devletin ve hükûmetlerin, kısaca yasa
ve uygulamaların nerede durduğudur. Soruna kaynaklık eden önemli
noktaların başında burası gelmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, maalesef insanlar sadece savaş zamanlarında
şiddet görmüyor. Böyle düşünürsek yanılırız. Eğer
kadınlar ve çocuk yaşındaki genç kızlar evlerde,
sokaklarda, okullarda ve iş yerlerinde sık sık şiddetin her
türlüsüne maruz kalıyorsa bu, aslında toplumda cinsiyet temelli bir nefret
söyleminin, nefret suçunun ve aslında bir savaşın devam
etmesidir ve bunun durdurulması gerekmektedir.
Evet, maalesef
araştırmalarda ortaya konulan veriler -oransal olarak
değişse de- kadınlara yönelik şiddet içerikli
davranışların her bir ırk, kültür, dil, ulus ve
ideolojilerdeki erkekler tarafından yapıldığını
ve kadınların türlü şiddete maruz kaldıklarını
göstermektedir. Özellikle erkeğin kadından üstün görüldüğü ve
kadın ve erkek rollerinin katı çizgilerle birbirinden
ayrıldığı toplumlarda kadınların daha çok
istismara maruz kaldıklarına kendi içinde
yaşadığımız toplumu baz alırsak sürekli
tanık olmaktayız ve mağdur olmaktayız. Diğer bir
deyişle, ciddi kapsamlı ve nitelikli bir yapısal planlama
olmadığı takdirde şiddet babadan oğula geçmeye devam edecek,
mağduriyet de anneden kıza geçmeye devam edecek ve aslında
toplum içerisinde şiddet nesilden nesile taşınmaya devam
edecektir.
Değerli milletvekilleri,
boşanmalara önemli ölçüde kaynaklık eden ve bizce asıl üzerinde
durulması gereken konu olarak aile içi şiddet, başka bir
nitelemeyle kadına şiddet erkek tarafından uygulanan
şiddeti tarif etmektedir. Tabii, şiddeti, evlilik ilişkisi
içerisinde ya da dışında bir bireyin hayatının, bedeninin,
psikolojik bütünlüğünün ya da özgürlüğünün güç ya da zor kullanılarak
tehlikeye uğratılması biçiminde kabaca tanımlayabiliriz.
1992 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Kadına
Karşı Şiddetin Engellenmesi Bildirgesinde, genel anlamda,
kadına yönelik şiddet ister özel ister toplumsal yaşamda olsun
tehdit, cebren ya da keyfî olarak özgürlükten alıkoymak da dâhil olmak
üzere kadına fiziksel, cinsel ya da psikolojik zarar ve acı veren ya
da verebilecek cinsiyete dayalı her türlü şiddet hareketi olarak
tanımlanmaktadır. Bu genellemeyi aile içerisinde yaşanan
şiddet çerçevesinde değerlendirecek olursak, erkek tarafından
kadına yönelik şiddet, kadının istemediği hâlde cinsel
ilişkiye, ev işlerine zorlanması, aile ve
arkadaşlarıyla görüştürülmemesi, çalışma ve okuma
hakkının elinden alınması, alaya ve hakarete maruz kalması,
aşağılanması ve benzeri çerçevesinde düşünülebilir.
Değerli milletvekilleri,
kadınların özellikle aile içerisinde, evlilik ilişkisinde
yaşadığı şiddetin, ihmal edilerek şiddete maruz
kalma; duygusal, psikolojik şiddete maruz kalma; tehdit, aşağılama,
küçümseme, sindirme, bezdirme biçimindeki sözel şiddete maruz kalma; itip
kakma, tokatlama, yaralama, dövme, yakma gibi fiziksel şiddet;
bunların yanında fiziksel şiddetin bir üst boyutu olan ensest,
tecavüz ve fuhşa zorlanma gibi çeşitleri bulunan cinsel şiddet
biçiminde çoğaltılabilecek araştırma verilerine ve kriminal
verilere yansımış onlarca türüne maruz kaldıkları
bilinmektedir. Ne yazık ki erkek tarafından kadına yönelik
şiddet sadece fiziksel şiddetle kalmayıp diğer şiddet
türleriyle de beraber uygulandığından bu durum birbirini
besleyen ve üreten mekanizmalardan oluşan bir şiddet çemberi
oluşturmaktadır. Aile içi şiddetin ne derece yaygın
olduğu söz konusu olduğunda kadının mağduriyetinin ön
plana çıkıyor olmasının elbette ki belirli dayanakları
vardır. Şiddete ilişkin araştırma ve vaka
oranlarına bakıldığında erkeğin kadına
uyguladığı şiddetin ezici biçimde yüksek olduğu
bilinmektedir. Tabii, bir noktanın altını özellikle çizmek
zorundayız. Aile içi şiddeti ortaya çıkaran etkenlerin
yalnızca aile kaynaklı olmadığını,
erkek-kadın ayrımcılığını meşru
kılan toplumsal, ekonomik, politik, hukuksal ve eğitimsel
yapıların da etkili olduğunu söylemek zorundayız. Bunu
gözden kaçırmamak zorundayız, bunu gözden kaçırmaya
çalışan zihniyetlerle mücadele etmek zorundayız.
Aile,
karşılıklı görev ve sorumluluklara dayanan, tarihsel olarak
ekonomik ve ideolojik koşullarla değişegelmiş bir
yapıdır. Ne var ki aile tarih ötesi, ekonomik ve politik
şartlardan bağımsız, mutlak ve ideal bir yapı gibi
tariflenmekte. Bu ideal yapının korunması gereği özellikle
muhafazakâr siyasetçilerce sıkça gündeme getirilmektedir. Bu siyaset
anlayışı aile içindeki iktidar ilişkilerini ve
kadın-erkek eşitsizliğini gizleyerek ev içi şiddet,
işsizlik, boşanma, yoksulluk gibi konuları ailenin çözülmesiyle
açıklamakta, ailenin ne şartta olursa olsun korunmasını
öncelemektedir.
Neoliberal politikalar sonucu
kısıtlanan sosyal güvenlik ve refah hizmetlerinin aileye, esasen
ailedeki kadınlara devredilmesi de ailenin güçlendirilmesi söylemiyle
meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bakın, tüm dünyada kentleşme, kadınların iş gücüne
katılımının artması, kadınların güçlenmesi
ve aile içinde yaşadıkları sorunlara karşı
çıkabilmeleri sonucu boşanma oranları artsa da Türkiye,
boşanma oranları bakımından OECD ülkeleri arasında
sonlarda, 27nci sırada yer almaktadır. Bu bilgi, Komisyona
görüş bildiren uzmanların sunumlarında da teyit edilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
taciz ve kötü muameleye dayalı evliliklerde çocuklar da fiziksel ve
psikolojik zararlar görmektedir. Şiddet içeren bir evliliğin devlet
tarafından çocukların korunması maksadıyla sürdürülmesinin
teşvik edilmesi, Türkiye'nin imzacısı olduğu ve taraf
devletleri çocukları bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet
ve suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye -ırza geçme dâhil- her türlü
istismar ve kötü muameleye karşı korumakla yükümlü olan Çocuk
Hakları Sözleşmesine de aykırıdır.
Aslında Türkiyedeki
sorun boşanma oranlarının yükselmesi değil, taciz ve kötü
muamele içeren evlilikler içindeki kadınların boşanmak
istediklerinde eşleri ve aileleri tarafından baskıya ve
şiddete maruz kalmaları ve maalesef öldürülmeleridir.
Boşanmak isteyen
kadınlar yalnızca şiddet görecekleri korkusuyla değil,
sosyal ve ekonomik güvenceden yoksun olacakları için de evliliklerini
sürdürmeye mecbur bırakılmaktadırlar.
Elbette ki eşitlikçi bir
ilişkinin sürdürüldüğü, kadının çeşitli şiddet
biçimlerine maruz kalmadığı demokratik aileler
sağlıklı bir toplumun oluşabilmesinde önemli bir role
sahiptir. Ancak hepimiz bilmekteyiz ki Türkiyede içinde bulundukları
evlilikleri sonlandırmak isteyen kadınların birçoğu evlilik
dışında kendilerini ve hanede birlikte
yaşadıkları kişileri idame ettirebilecek ekonomik
olanaklara sahip değildir.
Kadınların
istihdama katılımı Türkiyede maalesef yüzde 27,1 gibi
düşük bir oranda seyrettiğinden kadınların çoğu
evlilikleri boyunca ücretli bir işte çalışamıyorlar.
Boşanma durumunda da iş bulmakta güçlük çekiyor, cinsiyetçi iş
bölümü sebebiyle düşük ücretli ve güvencesiz, ailelerini geçindirmelerine
imkân vermeyen işlerde çalışıyorlar. Devlet ve özel iş
yerleri yaygın, ücretsiz ve ulaşılabilir ve nitelikli bir çocuk
bakım hizmeti sunmadığından kazandıklarıyla çocuk
bakımı masraflarını dahi karşılayamıyorlar.
Değerli milletvekilleri,
ön yargılar, toplumsal roller, boşanmış kadınlara
yönelik çevre baskısı, kadınların tekrar evlenmeye
zorlanmaları sebebiyle, boşanmak, kadınların ancak en son
olarak başvurabildikleri bir durumdur. Aileyi korumak adı
altında kötü evliliklerin devamının özendirilmesi, şiddete
karşı koruyucu ve güçlendirici önlemler almak yerine karakollar ve
sözüm ona şiddet önleme ve izleme merkezleri
aracılığıyla kadınların şiddet uygulayan
erkeklerle bir araya getirilerek ara buluculuk yapılması,
kadınları güçlendirici, kadın dayanışmasını
esas alan destek mekanizmaları bulunmadığından
kadınların bir hapishane gibi tarif ettikleri
sığınaklara yerleşmek istememeleri kadına yönelik
şiddeti önemli ölçüde artırmaktadır. Bu yaklaşımla
kurgulanan, kadını değil, aileyi korumayı esas alan politikalar
kadınların kötü muameleye maruz kaldıkları evliliklerinin
içinde sıkışmasına sebep olmaya devam etmektedir.
Türkiye'de kadına
yönelik şiddet her boyutuyla giderek daha da artmakta, ülkenin en can
alıcı sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Eril
zihniyetin sistematik bir politikası olan kadına yönelik şiddet
toplumsal bir şiddet olarak ortaya çıkmaktadır. AKP döneminde
-elde edilen verilere göre- 8 bine yakın kadın katledilmiştir.
Kadına yönelik şiddetin nedenleri incelendiğinde, erkek
şiddetinin üretildiği en büyük kaynağın aile olduğu
görülmektedir. Kadın cinayetlerinin failleri incelendiğinde, büyük
oranının kadınların eşleri, babaları,
nişanlıları ya da erkek kardeşleri olduğu
görülmektedir.
Türkiye'de eşi vefat
etmiş kadınlar ile boşanmış kadınlar benzer
yoksulluk koşullarıyla baş etmeye çalışmalarına
rağmen, eşi vefat etmiş kadınlar için sosyal yardım
programlarından boşanmış kadınlar maalesef yararlanamıyorlar.
Bu durum, devletin sosyal politika oluştururken hak ve ihtiyaç saikiyle
değil, kendince kadını ikinci sınıf insan gören bir
siyasi anlayışın saikleriyle hareket ettiğini ortaya
koymaktadır. Pek çok ülkede evliliğini sona erdiren kadınlara
yönelik sosyal destek programları oluşturulmuştur.
Boşanmış kadınların iş gücüne
katılımını kolaylaştıracak önlemlerin
alınması, tüm bireylere tanınması, gereken yaşlı,
hasta ve çocuk bakım hizmetlerinin boşanmış
kadınları da kapsayacak şekilde genişletilmesi, maddi, hukuki
ve psikolojik destekler, kadınların devam ettirmek istemedikleri
evliliklerini sonlandırmalarına yardımcı olmaktadır.
Toplumumuzun bir gerçeği
olan aile kurumu, âdeta ulus devlet sisteminin mikro bir prototipi hâline
getirilmek istenmektedir ve iktidarcı, baskıcı
yaklaşıma sahip antidemokratik bir kurum hâline getirilmiştir.
Ancak kadın cinayetleri ve ev içi şiddetin bu denli yoğun olarak
üretildiği çarpık aile yapıları, bu gerçekliğiyle ele
alınmadığı zaman kadınların öldürülmesini
teşvik eden bir kurum hâline dönüşmektedir.
AKPnin, iktidara
geldiği günden bugüne kadını sadece ailenin hizmetkârı
olarak gören, kadını ikincilleştiren yaklaşımı,
aile içindeki şiddeti daha da görünmez hâle getirmiştir ve
kadının aile içinde giderek güçsüzleşmesine hizmet
etmiştir. Oysaki yapılması gereken, kadının aile
içerisinde siyasal, sosyal ve ekonomik tüm açılardan güçlendirilmesi ve
sosyal devletin oluşturacağı kadın
politikalarının da buna paralel geliştirilmesidir diyerek
sözlerimi bitiriyorum, Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın İrmez.
Şimdi de Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Candan Yüceer
konuşacak.
Buyurun Sayın Yüceer.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile
Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma
Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun
Güçlendirilmesi İçin Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Dünya Çocuk Günüydü,
mutlulukların hep onların olması dileğiyle tüm
çocukların Dünya Çocuk Gününü kutluyorum. Umarım çocukların
yüzünden gülümsemesinin çalınmadığı bir dünya
bırakabiliriz onlara, tüm olumsuzluklara rağmen bu umudun hep diri
tutulması çok önemli diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
tüm evlilikler ömür boyu sürmek ve mutlu olmak amacı taşırlar
ama bazı durumlarda aile ilişkileri arasında
sağlıklı bir yapı oluşmayabilir. Bu sorunların
çözülememesi, bunların aşılamaması durumunda da
boşanma süreci gerçekleşebilir. Boşanma bir travmadır,
travmatik bir süreçtir. Gerçekten kişinin ruhsal yapısını
etkiler, yaşamını etkiler. Hiç kimse huzursuz olmak için, mutsuz
olmak için evlenmez. Daha mutlu, daha huzurlu bir gelecek ümidiyle evlilik
kurumunun kurulması ama sonuçta boşanma kararının verilmesi
ve boşanma sürecinin gerçekleşmesi çiftler arasında gerçekten
çok yıkıcı bir süreç ama daha çok, kadınlar arasında
özellikle zorlu ve yıkıcı bir süreç. Bu denli
yıpratıcı bir sürecin neden göze alındığı
sorulması gereken bir soru. Hiç kimsenin Ben şu kadar zaman sonra
boşanacağım. diye evlenmediği ve boşanmanın son
çare olarak görüldüğü ön kabulüyle eğer bu soruna
yaklaşırsak daha sağlıklı bir sonuç alabiliriz diye
düşünüyorum.
Şu açık bir
tespittir: Boşanmaların kendi başına toplumsal bir sorun
olmasından çok, toplumsal sorunların bir uzantısı
olduğu gerçeği. Boşanma göç, ekonomik sıkıntılar,
kentleşme, geleneksel aile yapılarının çözülmesi, erken
evlilik oranlarının yüksekliği ve şiddet gibi nedenlere
bağlı bir sonuçtur. Örneğin, 2013 bütçe görüşmesinde
dönemin Bakanı Sayın Fatma Şahin ekonomik krizlerin ailedeki
boşanma oranlarını yükselttiğini söyleyerek bu tespiti dile
getirmiştir.
Boşanmaların en
önemli nedenlerinden biri de aile içi şiddet, kadının
yaşadığı fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik
şiddet. Yani boşanma oranlarının artmasını
eğer biz bir sorun olarak ortaya koyuyorsak başta ekonomi ve
kadına yönelik şiddet olmak üzere bütün sorunları ortada
açık bir şekilde tartışmamız gerekir.
Bir taraftan, ben Komisyonun
kurulmasını da ekonomik ve sosyal sorunların
derinleştiğinin ve uygulanan politikaların iflas ettiğinin
bir itirafı olarak da görüyorum tabii ki. Asıl
araştırılması gereken, boşanmaların
artmış olmasından öte, bu kadar sorunun içinde bu boşanma
oranları nasıl bu düzeyde, bu seviyede kalıyor. Bu da bir soru.
Aile içi kadına yönelik şiddetin Kol kırılır, yen
içinde kalır. atasözünde olduğu gibi saklanması, toplumun,
hatta kadınların bunu olağan görmesi ve kadınların
özellikle aşırı fedakârlıklarıyla evlilikler sürüyor
çünkü mevcut sistemde ekonomik ve sosyal olarak güçsüz kadınların
özverisiyle bu evlilikler sürüyor.
Bakın, bir rapor var.
2016 yılı aile yapısı araştırmasına göre
yüzde 18 civarında 18 yaşında, altında evlilik var. Yüzde
60 oranında görücü usulüyle evlilik yaşandığı, yüzde
23 oranında da hâlâ akraba evliliklerinin devam ettiği görülüyor.
Kendi görüşü sorulmadan, ailesinin kararıyla evlenen kadın
oranı ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 15. Bu rakamlar aslında sadece
yansıyanı ama bu rakamlar evliliğin yapısında bir sorunumuz
olduğunu da gösteriyor; boşanmanın köklerinde evlenme
aşamasındaki koşulların olduğu gerçeğiyle de bizi
yüz yüze bırakıyor.
Öte yandan, Türkiyede
boşanmak kadar boşanamamak da bir sorun. Örneğin, Mart 2011de,
çocuk cinsiyeti nedeniyle kadın üzerinde oluşturulan psikolojik
şiddet, başlık parası ve geleneksel evlilikler
hakkındaki komisyon raporunda, özellikle kadınların mutsuz olsa
dahi çevre baskısı, baba evine dönmenin hoş karşılanmaması
ve ekonomik durumunun yetersiz olması sebebiyle boşanmaya ulaşamadığı
ve hatta şiddet gördüğü ifade ediliyor. Bu tespitin ne kadar
doğru olduğunu, cinayetlere kurban giden her 5 kadından 1inin
boşanmak istediğini görüyoruz. Ne hazin ki Sayın Bakan da biraz
önce ifade etti, Kastamonuda bugün bir olay gerçekleşti; devletin
koruması altında bir kadın
Çoğu zaman bu kadınlar
hazin bir şekilde, ya devlet koruması altında ya da devlet
korumasına ulaşma aşamasında katlediliyor ve devlet buna
sadece seyirci kalıyor.
Değerli arkadaşlar,
raporda ve devlet yönetimindeki en büyük açmazı, bütün sorunların
çözümüne ailenin kutsallığının vurgulanarak
başlanması oluşturuyor. Aile elbette toplumun temeli, elbette
çok önemli bir kurum. Buna kimsenin itirazı yok, hiçbirimizin ama
toplumsal bir kuruma aşırı bir şekilde kutsiyet
atfedilirse, sadece bu perspektiften bakılırsa o zaman gerçek
sorunları, diğer şeyleri ıskalamış oluyorsunuz.
Boşanma sorunu da bireyler yok sayılarak, temelindeki sorunlar
görmezden gelinerek, boşanmanın bir hak olduğu gerçeği
ıskalanarak değil, toplumsal cinsiyet eşitliği politikalara
temel alınarak, bireyler ve bireylerin hakları gözetilerek
sorunların, özellikle ekonomik sorunların masaya uzun bir şekilde
yatırılarak enine boyuna incelenmesiyle ele alınmalı. Ama
bu raporda da genel uygulamada da yapılan bu değil. Kafalar yine kuma
gömülmekte, diziler, medya vesaire suçlanmaktadır.
Bu bir yüzleşme
gerçeğini bize hatırlatıyor. Kadını ikinci
sınıf gören zihniyetle, kadını yok sayan zihniyetle
yüzleşmek zorundayız. Yalnızca uygulama hatalarıyla da
değil, iktidardan ve söylemlerinden kaynaklı sorunlarla da
yüzleşilmeli. Ama bu da yeterli değil, toplumsal algıyla ve bu
zihniyetle de yüzleşmemiz gerekiyor. İşte, bu raporda olmayan
budur. Kolaycılığa kaçılarak tüm sorunlar medya,
eğitim gibi belli kaynakların üzerine yıkılmış.
Ben demiyorum ki bunlar etken değil, tabii ki çok önemli, muhakkak ki
etken ama sorunların asıl kaynağı zihniyettir. İster
dinsel anlayıştan olsun ister kültürel farklılıklardan
olsun isterse gelenekten olsun, kaynağı ne olursa olsun şu an
toplumda kadın ve erkeğin eşit olmadığına dair
çarpık, yaygın bir anlayış vardır. Bir de bunun
üzerine kadınları sadece iyi eş, iyi anne, iyi ev
kadını olarak gören bir yönetim şekli hüküm sürülürse -bunun üzerine
eklenince de- o zaman kadınlar için hayat yaşanmaz bir hâle geliyor.
İşte, kadınların istihdamda yeterince yer
alamamalarının, eğitim hakkından yeterince
faydalanamamalarının, toplumsal yaşamda kendilerine yer
bulamamalarının sebepleri bunlar.
İstediğiniz kadar
uluslararası sözleşmelerin altına imza atın,
dilediğiniz kadar kanun yapın, yönetmelik çıkarın; bu
anlayışla, artık betonlaşmış bu zihniyetle
mücadele etmediğiniz sürece sorunların sadece çevresinden
dolanmanın ötesine geçemezsiniz. Bakın, hepimiz için gurur vesilesi
olan İstanbul Sözleşmesine Türkiyede ilk imzayı koymadık
mı? Eksiklerine rağmen 6284 sayılı bir kanunumuz yok mu?
Ama İstanbul Sözleşmesi çıktı çıkalı, 6284
sayılı Kanun Meclisten geçti geçeli tüm bakanların ve
bürokratların ifadesi
Uygulamada bu sorunların çözüldüğüne dair
olumlu bir gelişme yok. Tüm STKlar bu konuda bildiriyor. Peki,
uygulamadaki bu isteksizliğin sebebi ne? Çünkü bu kalıp yargılar
sürekli besleniyor.
Değerli milletvekilleri,
bu raporda değerler eğitiminden bahsediliyor, tanımında da
aile içi rollere dönük farkındalıktan söz ediliyor. Nasıl bir
farkındalıktır bu? Nasıl bir değerden söz ediyoruz?
Kadın ile erkek eşit değildir, fıtrata ters.
anlayışının farkındalığı mı ya da
Anneliği reddeden, evini çevirmekten imtina eden kadın, iş
hayatında ne kadar başarılı olursa olsun
yarımdır, eksiktir. anlayışı mı; Kadın
evinin süsüdür. farkındalığı mı; Herkes içinde
kahkaha atan kadın iffetsizdir. farkındalığı mı
ve daha sayamadığım yüzlerce, kadını yok sayan, ikinci
sınıf gören bir zihniyetin, anlayışın
farkındalığı mı? (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz, bunların hepsi AKP kurucularının söylemleri. Bu
anlayışı ve bakış açısını temel alarak
verilen değerler eğitiminin kime ne faydası olacak
Allahınızı seversiniz? Toplumsal algıyı, bu
yanlış algıyı sürekli vurgulayan, olmadı, daha ötesi
olumlayan bir anlayışın kadınlar konusunda, kadın
hakları konusunda, eşitlik konusunda diyeceği ne olabilir?
Bireysel olarak eşitliğe inanmayabilirsiniz, bu sizin
eksikliğinizdir, bu sizin yarımlığınızdır
ama bunu bir politika hâline getiriyorsanız artık bu bireysel
olmaktan çıkmıştır. Bunun bir yansımasına da biz
Komisyon toplantılarında tanık olduk. Komisyon üyesi bir
milletvekili, sivil toplum kuruluşlarını dinlediğimiz
sırada, bir kadın hakları savunucusuna Hükûmeti
eleştirdiği gerekçesiyle had bildirme cüretini kendinde görebildi,
İstanbul Toplantılarında da benzer davranışlar
görüldü. İşte, yanlış olan bu. Bu toplumdaki
yanlış algıları siz iktidar politikası hâline
getirirseniz, kültürü, geleneği, dini gerekçe göstererek
kadınları ikinci sınıf, yok sayarsanız o zaman bu
sorunların çözümünü yapamazsanız, isterseniz bin tane komisyon kurun,
bin tane rapor yazın. Uygulamadaki sorunları çözmezseniz, ortadan
kaldırmazsanız, bu sorunlara neden olan zihniyeti
değiştirmezseniz, bu zihniyeti besleyenlere dönüp bir laf, bir söz
söylemezseniz o raporların kıymetiharbiyesi yoktur. Hakikaten
tuğla kalınlığında bir rapor var elimizde ama
neresinde var bu söylemlerin zarar verdiği ben göremedim, gören biri varsa
lütfen haber versin. Ha yoksa, ki yok, o zaman bu raporun değeri
tartışmalıdır.
Bakın, 493 sayfalık
raporda yalnızca 1,5 sayfa Toplumsal Farkındalık ve Zihinsel
Dönüşüm başlığı altında Toplumsal farkındalık
ve zihinsel dönüşüm sorununun çözümünde başlıca unsur
eğitim ve medyadır. diyorlar. Kendi içinde eksiklik olmakla beraber
bence yanlış bir değerlendirme değil ama asıl sorun
hayata nasıl yansıdığı, bizi ilgilendiren
kısmı burası. İzninizle ben size bir örnek vermek
istiyorum: Millî Eğitim Bakanlığının
hazırlattığı ders programında kadının aile
reisine itaat etmesi gerektiğine, iffetin ancak evlenerek
korunabileceğine, ateist veya diğer dinlere mensup kişilerle
yapılan evliliklerin kabul edilemez olarak değerlendirildiğine,
küçük yaşta evliliklerin örf gereği olduğuna yönelik ifadeler
var. Bu ifadeler Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş
tarafından da savunulabilmekte.
SALİH CORA (Trabzon)
Nerede yazıyor?
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ben
size gönderirim Değerli Milletvekili.
Şimdi, bu ne perhiz bu
ne lahana turşusu? Hangi toplumsal zihniyeti değiştireceksiniz
bunlarla? Böyle eğitim vererek nasıl bir zihniyet
değişikliği sağlayacaksınız? Eski Medeni Kanunda
bile itaat kelimesi geçmezken, çocuk evliliklerin, erken yaştaki
evliliklerin önünü almak için uluslararası sözleşmelere imza
atmışken ders programlarında böyle bir müfredatın, böyle
ifadelerin konulması ne anlama geliyor sizce, ne anlamı var bunun?
Bakın, eğitimin
cinsiyet eşitliğinin sağlanması için ders programları,
bununla ilgili müfredatlar, kitaplar tek tek ayıklandı; o günlerden,
kadınları ikinci sınıf sayan ayrımcı ifadelerin
bilerek, isteyerek ders müfredatlarına konulduğu bugünlere geldik.
Bundan sonra farkındalık yaratmaktan, zihinleri dönüştürmekten
bahsetmenin bir anlamı olmuyor. Bunlar yalnızca laiklik ilkesine
aykırı olduğu için yanlış değil, aynı
zamanda imzamız olan uluslararası sözleşmelere de aykırı
çünkü onlarda toplumsal cinsiyet eşitliği denir. Eşlerden
birinin ötekine itaat etmesini önerdiğiniz bir müfredatta bunun artık
farkındalığını, eşitliğini
sağlayamazsınız.
Raporda İnsan merkezli
bir eğitim olmadığında sorunların kendisiyle
değil ancak gölgeleriyle uğraşılabilir. deniyor.
Şimdi, bakın eğitim sistemine: İnsan mı merkezde,
yoksa bir ideoloji mi, bir dinsel yorumun yansıması mı? Söz
konusu kadın olunca gölge boksu yaptığınızı
biliyorduk ama bu müfredatla, bu eğitim müfredatıyla gerçekten buna
kuş kondurdunuz açıkçası.
SALİH CORA (Trabzon)
Ya, bunu eleştireceğinize çözüm önerin.
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, 19 Temmuzda Hükûmette bir değişiklik
yaşandı. Yeni Kabinenin ilk icraatı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının Meclis Başkanlığına sevki oldu.
Ne var bu tasarıda? Müftülere nikâh yetkisi var. Allah aşkına,
ülkede 81 ilde, 921 ilçede evlendirme dairesi yok mu? Buralarda binlerce
evlendirme memuru yok mu? Ya da 18 binin üzerinde muhtar nikâh
kıyamıyor mu da böyle bir keyfî kararın altına imza
atılıyor? Bunun, kadınları, kadın haklarını,
Medeni Kanunu ne kadar olumsuz etkileyeceği görülmüyor mu bunu
imzalayanlar tarafından? Ya da bunun altına imza atanlar erken
yaştaki çocuk evliliklerini meşrulaştıracaklarını
görmüyorlar mı?
SALİH CORA (Trabzon)
Zorunluluk yok, keyfî.
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
Evlenme akdinin evlendirme memuru önünde olmasının kadın ve
çocuk hakları açısından, kadın-erkek eşitliği
açısından çok önemli olduğunu görmezden geliyorlar.
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Örnek aldığınız çağdaş
Batıya bakın, çağdaş Batıya, kiliseler var.
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
Medeni Kanuna göre belirlenmiş yaş sınırı, evlenme
ehliyeti, sağlık koşullarının yeterli olması,
yakın hısımlık olmaması gibi tasarıyla öngörülen
düzenlemeler, bundan sonra, artık, dinî yaklaşımla, müftülerin,
imamların dünya anlayışına göre belirlenecek.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yok, tek kayıt var.
CANDAN YÜCEER (Devamla) -
Bundan zararı olan, tabii, bunun altına imza atan Hükûmet
temsilcileri değil, kadınlar. Amaçlanan, kadınların
haklarını korumak da değil, amaçlanan belli; amaçlanan, Medeni
Kanunla düzenlenen tüm alanların dinî kurallara dayanan bir sisteme
dönüştürülmesi. Laiklikle, cumhuriyetle bitmeyen bir hesap var ama bu
arada da kadınların hayatı zorlaşmış, toplumsal
zihniyet daha da güçlenmiş, umurunuzda değil çünkü kadınlar
umurunuzda değil. Kadın hakları denilince, kadın
hakları eşitliği denilince bir alerji ortaya çıkıyor.
İsteniyor ki kadınlar sesini çıkarmasın Hak, hukuk,
eşitlik. demesin. İsteniyor ki kadınlar Hayatı beraber
kuruyoruz, nimetleri de eşit paylaşıyoruz. demesin.
İsteniyor ki kadınlar Bu benim bedenimdir, benim kararım. Size
ne? demesin ama diyorlar ve diyecekler. Bakın, günlerdir kadınlar
sokaklarda hakları için mücadele ediyorlar, bu düzenlemeye karşı
seslerini çıkarıyorlar çünkü bunun ne getirebileceğini
öngörebiliyorlar. Laikliğin, laik devlet düzeninin tek koruma duvarı
olduğunu biliyorlar. Yalnızca kendileri için
SALİH CORA (Trabzon)
Kadın grup başkan vekiliniz var mı Hanımefendi, kadın
grup başkan vekiliniz var mı?
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Sulandırmayın olanı, ciddi bir şey konuşuyoruz
şurada, çok hayati şeyler konuşuyoruz. Çok ayıptır,
çok ayıptır gerçekten.
SALİH CORA (Trabzon)
Kadın grup başkan vekiliniz var mı?
CANDAN YÜCEER (Devamla) Çok
ayıptır, çok ayıptır!
BAŞKAN
Karşılıklı konuşmayalım lütfen. Lütfen
karşılıklı konuşmayın.
Buyurun devam edin.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Kadınlar sadece kendi hakları için mücadele etmiyorlar; kız
çocukları için, onların geleceği için, eşit, özgür
olabilsinler diye mücadele ediyorlar. Siz duymuyor olabiliyorsunuz ama
haklılığın sesi eninde sonunda en sağır kulakta
bile yankılanacaktır ve sizlerin kulaklarınızda da yankılanacaktır.
Bakın, Türk Ceza
Kanununun 103üncü maddesine ilişkin bir düzenleme getirdiniz
geçtiğimiz yasama döneminde. Çocuk yaştaki evlilikleri
meşrulaştıran, kız çocuklarına tacizi, tecavüzü
cezasız bırakan, tecavüze uğramış kız çocuklarının
ceza almış sanıklarına, mahkûmlara af getiren bir
düzenlemeyi oldubittiyle getirmiştiniz. Bu utanç vesikasına
kadınlar Artık yeter! demişti, duymak zorunda
kaldınız, şimdi de duyacaksınız.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde kız çocukları nesiller boyunca süren eşitsizliğin
gölgesinde büyüyorlar. Gelenek deniliyor, töre deniliyor, din gerekçe
gösteriliyor; yok sayılıyorlar. Ne mirastan ne de eğitim
hakkından yeterince faydalanamıyorlar. Çocuk yaşta
evlendiriliyorlar, kendileri çocukken çocuklarını kucaklarına
alıyorlar. Sizler aynı sonuçları doğuracak düzenlemelerin
altına imza atmayın, ısrarla kız çocuklarını,
kadınları dezavantajlı duruma düşürecek uygulamaların
altına imza atmayın.
Artık, bakın,
21inci yüzyıldayız, devran artık böyle dönmüyor, suyun
akışını tersine çeviremezsiniz, döndüremezsiniz. Ülkenin
yarısını yok sayarak ayakta durabilmiş,
varlığını sürdürebilmiş tek bir ülke yok dünyada. O
yüzden, bunun size bir şey anlatması lazım ve bundan sonraki
iktidar politikalarını da buna göre değerlendirmemiz lazım.
Bakın, diyoruz ki: Aile bütünlüğü, aile bütünlüğü
E, bir
yandan, aile bütünlüğü, aile bütünlüğü diyoruz ama şu an
eş durumundan tayin bekleyen, atamasını bekleyen binlerce
öğretmen var gerçekten, on binlerce memur var; bunlara kör,
sağırız. OHAL bahanesiyle binlerce, on binlerce insanı
işinden, ekmeğinden ettiniz, hepsinin yuvası
yıkıldı, evlilikleri dağıldı ama bunları
umursamıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale)
Yapılıyor, yapılıyor.
CANDAN YÜCEER (Devamla) Ama
muhakkak ki biraz önce de ifade ettiğim gibi, o sağır
kulaklarınız bunları eninde sonunda duyacaktır.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Yüceer.
Şimdi, son olarak Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Düzce Milletvekili Sayın
Ayşe Keşir konuşacak.
Buyurun Sayın
Keşir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
AYŞE KEŞİR (Düzce) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile
Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile
Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu
üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
evvel, geçtiğimiz günlerde Hakka yolcu ettiğimiz Abdulkadir Yüksel
Milletvekilimizi buradan tekrar rahmetle anmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Komisyonumuz TBMMde bulunan dört partinin ortak kararıyla kurulmuş,
14 Ocak 2016 tarihinde çalışmalarına
başlamıştır. Tüm çalışmalarımızı
ve önerilerimizi içeren rapor da 16 Mayıs 2016 tarihinde
Başkanlık makamına sunulmuştur.
Değerli milletvekilleri,
hiçbir sosyal sorunun diğerinden ayrı düşünülemeyeceği gibi
boşanmalar ve/veya ailenin yaşadığı sorunlar, aile içi
iletişim, ergen iletişimi, medya kullanımı, sağlık
sorunları, çatışma çözümü, ekonomik sebepler, şiddet,
bağımlılık ve benzeri başlıklardan ayrı
düşünülemez. Bundan dolayıdır ki Komisyon olarak zor olanı
seçtik, kapsamlı, bütüncül ve disiplinler arası bir
çalışmayı verilen süre içinde tamamlamaya gayret ettik.
Aile, insan ve toplum
arasında bir köprüdür hem etkileşim ağı hem de kurum olarak
nitelendirilmektedir. Bu sebeple, sağlıklı ve güçlü aile,
sağlıklı ve güçlü bireyler ve toplum demektir. Mahiyeti ve
yapısı bakımından aile tarih boyunca tüm toplumlarda
değişime uğramıştır. Siyasal ve ekonomik hayatın
zamanla gelişimi, sosyokültürel değişimler yapısı ve
kapsamı itibarıyla aile olgusunda da değişimlere yol
açmıştır. Otuz yılı aşkındır alanda
çalışan biri olarak şunu öncelikle ifade etmem lazım
konuşmamın başında: Ailenin güçlenmesi ile kadın, erkek,
çocuk, yaşlı bireylerin güçlenmesi asla birbirinin alternatifi
değildir; aynı şekilde, kadın ya da çocuk
haklarını savunmak ile aile bütünlüğünü savunmak da birbirinin
alternatifi değildir.
Dört aylık görev süresi
içinde Komisyon çalışmalarımızda aile birliğinin
korunması ve boşanma olaylarını, aile kurumunu
oluşturan eşler, çocuklar kadar aile büyükleri, kardeşler,
yakın akraba etkileri gibi bütün unsurları bütüncül olarak ele
aldık. Ailenin her bir üyesinin yaşadığı sorunlar,
çözüm önerileri, koruyucu, önleyici tedbirler de bu sebeple
çalışmalarımızda ele alınmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Komisyon çalışmaları kapsamında araştırma ve
incelemeler için 19 toplantı yapılmış, bakanlık birim
ve kamu kurumlarından çok sayıda uzmanın, bürokratın ve
sivil toplum kuruluşu temsilcisinin, akademisyenlerin, mağdur aile
bireylerinin, örnek ailelerin, medya profesyonellerinin görüşüne,
tanıklığına ve uzmanlığına
başvurulmuştur. Farklı bölgelerde 9 il ziyareti, 2 yurt
dışı programı ile 4 ülke ziyareti gerçekleştirerek
yerinde incelemeler yapılmıştır. Tüm bu toplantılarda
-dikkatinizi çekmek istiyorum- 500ü aşkın kişi ve kurum
dinlenmiştir. Benden önceki konuşmacılar Komisyon
çalışmalarının usulüyle ilgili eleştiri
getirdiğinde şunu ifade etmem lazım: Usul
tartışması asla Komisyon çalışmalarımızda
açılmamıştır, eğer böyle bir endişeleri varsa bu
tartışmayı Komisyon çalışmaları
sırasında açmış olmalarını beklediğimi ifade
etmek isterim. Tüm konuşmacıların, görüşlerine
başvurduğumuz konuşmacı ve uzmanların, tüm siyasi partilerin
yetkilileri söz aldıkları her anda konuşmalarını
yapmışlar ve sözleri asla kesilmemiştir.
Komisyonumuz
araştırma alanına giren hususları yalnızca olumsuz
örnekleriyle değil olumlu rol modellerini de dinleyerek incelemiştir.
Bu kapsamda çalışma ziyaretlerimizde bazı ailelerin evlerine
konuk olduk. Sağlıklı ve güçlü bir aile olma deneyimlerini
dinledik. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın
bulundukları ülkelerde yaşadıkları deneyimleri de
Komisyonumuza katkı sağladı. Çalışmalarımız
esnasında aileyi sorunlarla değil, çözümlerle gündem yapmak temel
gayemiz oldu. Bu alanda aile kurumunun güçlenmesinin bireyin ve ailenin çözüm
üretme kapasitesinin artırılmasıyla mümkün olabileceğini
gördük.
Değerli milletvekilleri,
Komisyon çalışmalarımız üç temel bölümde değerlendirildi.
Birincisi, aile yapısının güçlendirilmesi, değişim ve
dönüşümün zamanın ruhuna uygun olarak yönetilmesi için gerekli araç
ve yöntemler. İkincisi, ailenin karşılaştığı
sorunlar ve çözüm önerileri. Üçüncüsü, boşanma süreci ve boşanma
sonrası sürecin çatışma çözümü yaklaşımıyla
sağlıklı yürütülebilmesi. Komisyon
çalışmalarımız süresince aile bütünlüğünü etkileyen
unsurlar, ailenin çözüm üretme kapasitesi, iş gücü piyasası, iş
ve aile yaşamının uyumlulaştırılması, medya
ve aile, özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçları, aileye destek
mekanizmaları, hukuksal uygulamalar, yurt dışında
yaşayan ailelerin sorunları ayrı ayrı başlıklar
altında ele alınmıştır.
Değerli milletvekilleri,
alanda uzun zamandır çalışan uzman görüşleri ve
yapılan araştırmalar göstermiştir ki Türk aile
yapısı geçirdiği değişim ve dönüşümde bazı
sorunlar yaşamakla birlikte dünyada hâlâ güçlü, sağlıklı
yapılardan biridir. Sağlıklı bir ailede haklar kadar
görevler de önemli yer tutar. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı tüm
aile bireylerinin hakları kadar durum ve şartlara göre
değişse de sorumlulukları vardır. Güçlü bir ailede aile
bireyleri çözüm için ortak gayret gösterirler. Diğer yandan
şehirleşme ve göç başta olmak üzere geniş aile
yapımız hızla yerini çekirdek aileye bıraksa da Türkiyede
Kuzey Avrupa ülkelerindeki gibi atomize bir çekirdek aileden
bahsedilememektedir. Ülkemizde sosyoekonomik yapı ne olursa olsun çekirdek
aileler arasında hizmet alışverişi ne mutlu ki hâlâ devam
etmektedir. Uzmanlar bu yapıya çekirdek aileler ağı demektedirler.
Aileye ilişkin koruyucu, önleyici tedbirlerin başında çekirdek
aileler arasında oluşan etkileşimi ve iletişimi teşvik
eden öneriler raporumuzda geniş bir şekilde yer
almıştır.
Değerli milletvekilleri,
şimdi sizlere Komisyon çalışmalarımız sırasında
ele aldığımız sorun ve çözüm önerilerinden bazı
başlıklar sunmak istiyorum.
TBMMde yasama
faaliyetlerinde aile politikalarının bütüncül bir şekilde ele
alınması için aile konusunda faaliyet gösteren müstakil bir ihtisas
komisyonu kurulması önerilmektedir raporumuzda.
Türk aile yapısı
araştırmasının sonuçlarına göre ailelerin en fazla
iletişim konusunda sorunlar yaşadığı ortaya
çıkmıştır. Bu alanda yapılması gereken çalışmalara
ihtiyaç duyulduğu anlaşılmıştır. Ben bir medya
meslek mensubu olarak medyanın suçlandığı ifadesini kabul
etmiyorum ama medyanın sorumluluğu ifadesini burada tutanaklara
geçirmek istiyorum.
Aile bireyleri
sorunlarını konuşarak değil, sessiz kalarak, küserek ifade
etmektedirler. Bu durumda sorunlar çözülememekte, aile çözümün değil,
sorunun merkezi hâline gelmektedir. Aileyi güçlendirmek ve sorun çözme
kapasitesini geliştirmek amacıyla devam eden aile eğitim
programlarının ve aile danışmanlığı
hizmetlerinin yaygınlaştırılması önem arz etmektedir.
Aile bütünlüğünü
etkileyen kadına yönelik şiddet konusunda değişen
ihtiyaçlara göre hukuksal düzenlemelerin yapılması gerektiği
anlaşılmaktadır. Türkiye, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ve uyum yasasını
Parlamentosundan geçiren ilk ülke olarak 6284 sayılı Kanunda
kadına yönelik şiddetle mücadeleyi kapsamlı bir şekilde ele
almıştır. Okulda, sporda görülen şiddet eğilimini
azaltıcı, koruyucu, önleyici tedbirleri artırmaya yönelik
bütüncül çalışmalar yapılmalıdır. Şiddetle
mücadele şiddet kolluk ya da yargıya intikal ettikten sonra
yapılacak cezaimüeyyidelerle sınırlı
kalmamalıdır. Bu anlamda, disiplinler arası bir
yaklaşımla, ilgili kurumların eş güdümle
çalışması önem arz etmektedir.
6284 sayılı
Kanunun uygulanması sırasında bazen sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Mesela, koruma tedbir kararlarının izleme ve değerlendirilmesi
konusunda bir çalışmaya ihtiyaç olduğu yine Komisyon
çalışmalarımızda ortaya çıkmıştır. Kadın
yoksulluğu, kadına yönelik şiddet ve erken yaşta
evliliklerin azaltılmasının en önemli yolu kadının
eğitim ve istihdama erişiminin artırılmasıyla
mümkündür. AK PARTİ hükûmetleri döneminde on iki yıla çıkan
zorunlu eğitimle, 81 ilde açılan üniversitelerle kız
çocuklarının okumasında dünyada önemli bir mesafe
katedilmiştir.
Ülkemizde boşanma süreci
ve sonrasının çatışmalı geçtiği göz önünde
bulundurularak Komisyon çalışmalarımızda bu konuda
bazı önerilerde bulunulmuştur. Boşanma sürecinde eşlerin,
varsa çocukların olumsuz etkilenmemesi için sürecin çatışma
çözümleyici bir perspektifle ele alınması önemlidir. Komisyon
çalışmalarımız sırasında görülmüştür ki
boşanma sürecinde özellikle velayet ve mal paylaşımı
konularında çatışma daha da derinleşmektedir. Eşler
boşanmış olsalar dahi çocukları varsa ebeveyn
hukukları ve sorumlulukları devam eder. Çocuğun yüksek
yararı gözetilerek boşanma sürecinin sağlıklı
götürülmesi önem arz etmektedir. Şiddet şikâyetleri hariç hâlen
uygulanan ve seçenekli olan boşanma süreci
danışmanlığının
yaygınlaştırılması önem arz etmektedir.
Diğer yandan, dünya
örneklerinde olduğu gibi, şiddet şikâyetleri hariç boşanma
sürecinde, velayet ve mal paylaşımında aile ara buluculuğu
konusunun çalışılması da raporumuzda önerilmiştir.
Yakın zamanda Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Dairesinin
Avrupa Konseyi ve ilgili tüm taraflarla bu konuyu çalışmaya
başlaması ve aldığı mesafe memnuniyet vericidir.
Değerli milletvekilleri,
hiçbir çocuk anne veya babasıyla icra dairesi
aracılığıyla görüşmeyi hak etmemektedir. Boşanma
süreci ve sonrasında ebeveynlerin çocukların velayeti konusundaki sorunları,
ne yazık ki çocuk teslimi ve çocukla şahsi ilişki temin etme
konusunu icra daireleri üzerinden yapılmasını
sağlamaktadır. Bu, çocuğun ve tarafların manevi olarak
zarar görmesi demektir aynı zamanda. Halk arasında çocuk
icrası olarak bilinen bu uygulama icra daireleri görev kapsamından
çıkarılmalıdır. Bu konuda Adalet
Bakanlığının üzerinde çalıştığı
bir düzenlemeyle mağduriyetlerin giderileceğine inancımız
sonsuzdur.
Evlilik sona erdikten sonra
aile konutu şerhinin kaldırılmasına ilişkin
açılan davanın idari bir işlem sayılmasını da
yine raporumuzda önerdik. Boşanma sonrasındaki süreçte özellikle
işsizlik problemi yaşayan ve herhangi bir mesleki tecrübesi olmayan
boşanmış bireyler ve öncelikle kadınlar için özel
politikalar izlenmesini önermekteyiz. İş ve meslek
danışmanlığı hizmetleri hâlâ ŞÖNİMlerde
devam ettiği gibi, bu hizmetlerin kadın konukevlerinde
yaygınlaştırılması önerilerimiz arasında
bulunmaktadır.
Bağımlılık,
ihmal, istismar ve şiddet aile hayatını olumsuz etkileyen
sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bağımlılık, madde ve teknoloji, internet
bağımlılığı, şans oyunları, kumar,
şiddet gibi davranış bağımlılığı
şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Bağımlılık
tedavisine ilişkin merkezlerin nitelik ve nicelik olarak yeniden
değerlendirilmesini öneriyoruz. Ancak esas önem arz eden husus,
bağımlılıkla mücadelede koruyucu ve önleyici tedbirlerin
yaygınlaştırılmasıdır.
Ülkemizde yapılan
araştırmalar aile üyelerinin en fazla televizyon
karşısında zaman geçirdiğini göstermektedir. İşte
biz bu araştırmalara dayanarak medya başlığına
geniş yer verdik. Buradan medya suçlama dilinin
çıkartılmış olmasını üzüntüyle
karşılıyorum çünkü yapılan araştırmalar
göstermiştir ki ailelerin birlikte en çok vakit geçirdiği araç
televizyondur. Bu nedenle raporda medya-aile etkisi detaylı bir
şekilde ele alınmıştır. Televizyonun yanı
sıra sosyal medya aile hayatını etkileyen unsurlardandır.
Sosyal medya bağımlılığı aile içi iletişimi
olumsuz etkilemektedir. Aile bireyleri internette fazla zaman geçirdikçe yüz
yüze iletişimde kopukluklar yaşanmaktadır. Medya ve sosyal medya
okuryazarlığının küçük yaşlardan itibaren
kazandırılması bu anlamda önem arz etmektedir. Medya ve aile
ilişkilerinde unutulmaması gereken bir konu da, ister kamu ister özel
sektör kuruluşu olsun tüm medya kurumları kamu hizmeti vermektedir.
Ayrıca çok uzun yıllar önce, 1950lerden itibaren yapılan
araştırmalar göstermiştir ki medya bir sosyal öğrenme
aracıdır -bu, tartışılmaya açık da bir konu
değildir, araştırma sonuçlarını ifade ediyorum burada-
bundan dolayıdır ki dizi, film, programların olumsuz rol
modellere yer vermesinden ziyade aileye ilişkin olumlu mesajlar vermesi
konusunda sorumlu yayıncılık anlayışını
önemsediğimizi ifade ettik.
Değerli milletvekilleri,
kamu hizmetlerinin kurgu, planlama ve uygulamalarında aile dostu
politikalar perspektifine geçilmesini bütüncül bir yaklaşımla,
farkındalık, zihniyet dönüşümü yaşanmasına ve
koruyucu, önleyici tedbirlerin alınması ve yaygınlaştırılmasına
ihtiyaç duyulmaktadır. Raporumuzda önerilen bu politikaların bir
ayağı olan aile dostu medya yapımlarının teşvik
edilmesi hususunun 690 sayılı KHKyla düzenlenmesi sevindirici bir
gelişmedir.
Yapılan
araştırmalarda görüldüğü üzere, ülkemizde doğurganlık
oranı düşmekte, ilk doğum yaşı yükselmektedir.
İş gücü piyasasında aile bütünlüğünü etkileyen
unsurların azaltılması amacıyla iş ve aile
yaşamının uyumlaştırılması konusunda
çalışmalar devam etmelidir. Konuyla ilgili yasal çalışmaların
yanı sıra hem kadınlar hem erkekler hem de toplumun genelinde
bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç vardır. Ekonomik nedenler,
eğitim sürecinin tamamlanması ve kariyer endişesi nedeniyle
evlilik süresinin ertelendiği ve evlenme yaşının
yükseldiği bilinmektedir. Bu gerekçelerle evliliğin ertelenmemesi
için yükseköğrenimi sırasında evlenmeyi arzu eden gençlere burs
imkânlarının artırılması ve alternatif barınma
imkânlarının sunulmasını da önermekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
engelli ve yaşlı bireylere ait sorunlar bireysel boyutta
kalmamaktadır, aileye ve topluma da etki etmektedir. Engelli bireylerin
hakları ilk kez AK PARTİ hükûmetleri döneminde 2005 yılında
yasalaşmıştır. Engelliliğe yönelik hizmetlerde
paradigma değişikliği bu süreçten sonra yaşanmıştır.
Raporumuzda bundan sonraki süreç içinde engellilik türüne, ihtiyacına göre
ihtisas programları ihtiyacını vurgulamış
bulunmaktayız. Ayrıca ağır engelli çocuğu olan, terk
edilmiş ve boşanmış anneler bazı uygulamalardaki
mağduriyetlerini yine Komisyonumuza başvurarak ifade
etmişlerdir.
Değerli milletvekilleri,
evinde çocuklarıyla birlikte yaşayan yaşlıları da
kapsayacak şekilde yaşlı bireylere yönelik gündüz bakım
modelleri ve evde sağlık hizmetlerinin
yaygınlaştırılmasına raporumuzda yer verdik.
Ayrıca yurt
dışında boşanma, miras gibi davalara ilişkin
kararların Türkiyede hüküm doğurabilmesi için mahkeme kararıyla
tenfiz kararının alınmasının yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
hayatını zorlaştırdığı görülmektedir. Bu
konuya raporumuzda yer vermiştik. 690 sayılı KHKyla bu konunun
düzenlenmesi yine sevindirici bir gelişmedir.
Komisyonumuzda
değerlendirdiğimiz konular elbette bunlarla sınırlı
değildi, vatandaşlarımızdan, STKlardan gelen pek çok konu
ve sorun başlığını Komisyonumuzda değerlendirdik.
Türk Medeni Kanun, 6284 sayılı Yasa, 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu başta olmak üzere pek çok kanunla ilgili ve konuyla
ilgili mevzuat düzenleme önerilerimiz raporumuzda geniş bir şekilde
yer almıştır.
Değerli milletvekilleri,
aile canlı bir sistemdir ve her ailenin yapısının
farklı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla ailenin varlığını
güçlü ve sağlıklı şekilde sürdürmesini amaçlayan, aileyi
sorunun değil çözümün merkezi olarak gören, kadim doğruları ve
yeni gerçekleri dikkate alan bütüncül politikalar zamanın gereğidir.
Sadece bir evi, duvarları, odayı, bir bütçeyi, ev içi görevleri ya da
yirmi dört saati paylaşarak aile olamayız. Evliliği sadece
kadının veya erkeğin bugünkü ihtiyaçları üzerinden de
tanımlayamayız. İhtiyaç analizimiz değişince aile
olmaktan vaz mı geçeceğiz? Artık yeni kavramlar ve kodlarla
konuşmalıyız. Kendimiz için istediğimizi diğeri için
istemedikçe asla gerçek bir aile olamayız. Çözüm üretemesek de bazen,
hatta anlaşamasak da dinlemek, dert ortağı olmaktır aile;.
zaman zaman fikir ayrılıklarına düşsek de bir masada yemek
yemek, hasta olana ilacını götürebilmektir. Araya yollar,
şehirler girse de ayrı olmamaktır aile olmak.
Haklarımızı kutsarken görevlerimizi de unutmamaktır.
Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ köklü medeniyetimizden gelen kadim değerleri sosyal
politikalarımızın temeline oturtmuştur. Türk aile
yapısının köklerden gelen değerleri yaşatması,
ortaya çıkan sorunlara da zamanın ruhuna uygun çözümler
aranması, değişim ve dönüşümün sağlıklı
şekilde yönetilebilmesi Hükûmet programlarımızda geniş bir
şekilde yer almıştır. Komisyon raporunun ailenin varlığını
güçlü ve sağlıklı bir şekilde sürdürmesini amaçlayan,
aileyi sorunun değil çözümün merkezi olarak gören, kadim doğrular ve
yeni gerçekleri dikkate alan bütüncül politikalar üretilmesi ve uygulanmasına
vesile olmasını diliyorum.
Komisyon
çalışmalarımızın yürütülmesinde desteklerini
esirgemeyen başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan, Başbakanımız Sayın Binali
Yıldırım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız
Sayın İsmail Kahramana, Komisyonumuzun kurulmasına vesile olan,
önerge veren tüm imza sahiplerine, Komisyonun kurulmasını destekleyen
Parlamento üyelerine, Komisyonda birlikte
çalıştığımız tüm üyelerimize, Komisyonumuza
bizzat sunum yapan, sorularımızı cevaplayan Aile ve Sosyal Politikalar
ve Adalet Bakanlarımıza, Komisyonumuza sunum yapan, bilgi, belge
sunan ve çalışmalara katkı sağlayan tüm diğer
bakanlık ve kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına,
akademisyenlere, medya ve sanat dünyasının değerli
temsilcilerine, Komisyon ziyaretlerinde bizleri evlerinde kabul eden
kıymetli ailelere, yurt içi ve yurt dışı temaslarda
desteklerini esirgemeyen yetkililere, Komisyon
çalışmalarımızı izleyen değerli basın
mensuplarına, mesai mefhumu gözetmeksizin büyük bir emek ve gayretle çalışan
Komisyon uzmanlarımıza, Meclis personeline ve onların ailelerine
en içten şükranlarımı sunuyorum ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Keşir.
Şimdi, şahsı
adına Burdur Milletvekili Sayın Bayram Özçelik konuşacak.
Buyurun Sayın Özçelik.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile Bütünlüğünü
Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının
Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu hakkında şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aile
Acaba
sağlıklı bir ailede miyiz? Kendi değerlerine göre aile
bireyleri arasında haklar-sorumluluklar dengesini kurabilmiş aile
sağlıklı aile.
Acaba güçlü bir ailede miyiz?
Hak-görev dengesini kuramamış olsa bile aileyi ilgilendiren sorunlar
karşısında dayanışma ve iş birliğiyle sorunu
çözen veya çözmeye gayret eden bir ailede miyiz?
Aile kurumu tüm toplumlar
için temel yaşam ünitesidir. Alternatifi olmayan bir kurumdur aile. Aile,
değer aktaran bir kurumdur. Biraz önce Rapor olsa ne olur? gibi cümleler
kullanıldı. O rapor çerçevesinde ailemizin güçlenmesiyle ilgili,
tespitlerimiz ve önerilerimizle ilgili birtakım düzenlemeler
yapıldığı takdirde Türk aile yapısını daha
da güçlendirmiş olacağız ve aynı zamanda ailenin değer
aktaran bir kurum olduğunu da hepimiz çok iyi biliyoruz. Sevgiyi nerede öğrendik?
Saygıyı nerede öğrendik? Hoşgörüyü,
fedakârlığı, merhameti, hak ve adaleti, sabrı,
sorumluluğu, öz güveni nerede öğrendik biz? Ailemizin içerisinden.
Aile kurumunun sağlıksız yapılanması durumunda toplumu
tehdit eden sorunların baş gösterdiğini de hepimiz çok iyi
biliyoruz.
Şimdi, bu Komisyonda biz
üç ana kategoride, Sayın Başkanım da ifade etti
Önce aile
bütünlüğünün korunması, aile birliğinin güçlendirilmesi
adına koruyucu, önleyici aile hizmetleri, sosyal politikaları ne
olmalıdır?
İkincisi: Sorun
yaşayan ailelerin yaşadıkları sorunun çözümü esnasında
sunulacak rehberlik hizmetleri ve sorunların çözümüne yönelik uygulamalar
ne olmalıdır?
Üçüncüsü de: Aile
birliğini sonlandırmaya karar vermiş kişilerin
mağduriyet yaşamalarının önüne geçecek insani
değerlerin önemsendiği ve en önemlisi çocukların üstün
yararının gözetildiği uygulamaların hayata geçirilmesi.
Her ailenin yapısı
detaylı incelendiğinde -parmak izimiz- parmak izi kadar farklı
olduğu görülmektedir her ailenin. Bu nedenle, aileye yönelik uygulanan tüm
politikalarda insan merkezli ve koruyucu, önleyici bir yaklaşım esas
alınmalıdır.
Sosyal
politikalarımızda aile odaklı düşünmeye, vizyon
geliştirmeye, misyon geliştirmeye, değişime
ihtiyacımız vardır. Kamu tarafından şehircilik,
ulaşım, haberleşme, iletişim, kültür-sanat, spor gibi tüm
alanlarda üretilen sosyal politikalarda aile birliğini ve bütünlüğünü
sağlamaya katkı verecek, aile bireylerinin daha fazla bir arada
olmalarına, iyi ve kaliteli zaman geçirmelerine, daha fazla iletişim
kurmalarına imkân sağlayan unsurlar göz önünde bulundurulmalı ve
önceliklendirilmelidir.
Dünyanın
değişen değerlerine bağlı olarak aile
yapılarının değişmesi, ailenin ve bireylerin
gereksinimlerinin ve sorun alanlarının bu değişime göre
yeniden şekillenmesi kaçınılmazdır. Değişen dünya
şartlarına bağlı olarak insani ve kültürel değerlerimizden
vazgeçmek zorunda kalmadığımız uygulamaları üretmek
zorundayız. Bu noktada tüm sorumlulara da büyük görevler düşmektedir.
Aile içi iletişimde hak
ve sorumluluklar dengesinin kurulmasına yönelik rehberlik ve bilgilendirme
çalışmalarına geçmek lazım. Kişiler aile içinde Hak
bakış açısı kadar hakkım. diyor, Bu benim
hakkım. Hak bakış açısı kadar sorumluluk
bakış açısının da olması gerektiğini, bu konuda
da düzenlemelerin yapılması gerektiğini öneriyoruz.
Aile bütünlüğünün
korunmasına, ailenin güçlendirilmesine yönelik koruyucu aile tedbirlerinin
yanı sıra Komisyon çalışmalarımız
sırasında karşımıza çıkan ikinci husus, sorun
yaşayan ailelerin aile bütünlüklerinin korunması için alınacak
tedbirler ve sunulacak hizmetlerdir.
Türkiye'de ailelerin
yaşadığı sorunların
başlıcalarının; aile içinde hak ve ödevler noktasında
yaşanan çatışmalar, eşlerin birbirine karşı
sorumsuz ve ilgisiz davranması, iletişim ve problem çözme konusunda
eksiklikler, ekonomi temelli yaşadıkları sorunlar, evde
bakım yükü olan birey ve bireylerin varlığı gibi sorunlar
olduğu görülmektedir.
Türkiye Aile Yapısı
Araştırmasının ortaya koyduğu sonuçlara göre
eşle en çok sorun yaşanan konu, ev ve çocuklarla ilgili
sorumluluklardır.
Türkiye'deki ailelerin
iletişim konusunda ciddi anlamda sorun yaşadıklarını
görüyoruz. Türkiye genelinde evli bireylerin yaklaşık üçte 2si
eşleriyle önemli bir sorun yaşadığında kimseden
yardım almayı maalesef düşünmüyor. Her 5 kişiden 1i
eğer yardım alırsa bu yardımı ilk sırada aile
büyüklerinden alacağını söylüyor ve uzman kurum ve
kişilerle görüşeceklerini ifade edenlerin oranıysa yüzde 3. Bu
sonuçlar bize eşlerin problem çözme becerilerinin yetersizliğini
göstermektedir.
Aile eğitim
programlarından bahsedildi, aile danışmanlığından
bahsedildi. Ekonomik sorunlar var. Tabii ki, gelirin yeterli olmaması
durumunda harcamalar konusunda eşler arasında sorun yaşandığı
da bilinmektedir.
Küçük çocuklar, engelliler,
hasta ve yaşlılar gibi özel gereksinimi olan bireylerin bakım
yükünün azalması amacıyla sosyal yardım programları revize
edilerek aile içi stresin azaltılması öngörülmelidir.
Kamuda eş durumu
tayinleri dikkate alınmalıdır. İş ve aile
yaşamının uyumlaştırılması sağlanmalıdır.
Bütüncül ve eş güdümlü bir hizmet sunumunun sağlanması
gerekmektedir.
Değerler eğitimi,
eğitim müfredatı, ailenin güçlendirilmesi ve bireylerin çözüm üretme
kapasitelerinin geliştirilmesi doğrultusunda hedefler içermekle
birlikte değerler eğitiminin tüm okul hayatının içine
yerleştirilecek şekilde planlanması gerekmektedir.
Yaşlı bireylerin
yüzde 60ı çocuklarıyla birlikte hayatlarına devam etmek
istiyor. Bakın, yüzde 60ı çocuklarıyla beraber hayatına
devam etmek istiyor. O zaman, bizim konut politikalarımızda aile
dostu konut politikalarını mutlaka geliştirmemiz lazım.
Gündüzlü bakım modeli, evde sağlık hizmetlerini de
artırmamız gerekiyor ve yaşlılarımız için de
aktif yaşlanma stratejisi ortaya koymamız gerekiyor.
Medyada düzenleme ve
denetleme yetkisi bulunan kuruluşların koordineli
çalışması sağlanmalıdır.
RTÜK tarafından
yapılan izleme fonksiyonunun kanal izlemesinden ziyade tematik izlemeye
kaydırılması gerekiyor. Böylece hangi kanalda
yayınlandığına bakılmaksızın benzer
temalardaki, içeriklerdeki ihlallere aynı yaptırımların da
uygulanması gerekiyor. Tematik izlemenin, örneğin çocuk
kanalları izlenirken pedagojiye hâkim, dinî içerikli yayınların
izlemesinin ilahiyat bilgisine sahip uzmanlar tarafından
yapılması gerekiyor.
Boşanmış
olsalar da ebeveyn sorumluluklarını sağlıklı bir
şekilde yerine getirmelerini kolaylaştıracak gerekli tedbirlerin
alınmasının da gelişmesi sağlanacak. Boşanma
olaylarında en fazla etkilenenin çocuklar olduğunu da
konuşmacılar ifade etti.
Yurt dışında
yaşayan Türk ailelerin yaşadıkları sorunlarla ilgili olarak
da bakanlığımız bu adımları attı, atmaya da
devam edecek. Aile ataşeliklerinin
yaygınlaştırılması özellikle yurt dışı
ziyaretlerimizde bizden istenen talepler oldu.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bir de Harçları kaldırın. diyor.
BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla)
- Komisyon raporumuzun ailemizin bütünlüğünün korunmasına,
ailelerimizin daha da güçlenmesine vesile olması dileğiyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Özçelik.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Bayram Bey, yurt dışındakiler Harçları da
kaldırın. diyor, onu söylemedin ama.
BAŞKAN -
Teşekkürler, sağ olun.
Sayın milletvekilleri,
Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma
Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun
Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla -Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca- Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 4 Ekim 2017
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati:
21.02