TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
20nci Birleşim
9 Kasım 2017
Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgilin, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar
Haftası ve lösemili çocuklara ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Düzce
Milletvekili Ayşe Keşirin, 12 Kasım Düzce depreminin 18inci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın, avukatların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Batman Milletvekili Ayşe
Acar Başaranın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, ağır ceza mahkemesi
başkanlarının istinaf mahkemelerini Adalet
Bakanlığına şikâyet etmesi konusunda Adalet
Bakanının bir açıklama yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Adalet Bakanının bir
yargı kurumunun bir başka mahkemeye müdahale etmesiyle ve
yasaklı avukat durumuyla ilgili açıklama yapması
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde Efendibey Kentsel Dönüşüm
Projesinin tamamlanmasını beklediklerine ve Niğdede kamunun
yaptığı yatırımların önemli bir bölümünün
zamanında tamamlanmadığına ilişkin
açıklaması
6.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın ancak yaşanamaz
kentler sıralamasında ön sıralarda kendine yer
bulabildiğine ve Hükûmet ile yetkilileri bu konuda
uyardığına ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Atatürkü anlamak ve sevmenin bir
düşünceyi anlamak ve sevmek demek olduğuna ilişkin
açıklaması
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, internet
bağımlılığının günümüz insanının
karşı karşıya olduğu ve önemle üzerinde durulması
gerekli tehlikelerden biri olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaelinin Gebze ilçesinin pek çok
mahallesinde tapu sorunu olduğuna ilişkin açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, offshore hesaplarıyla
ilgili Başbakanın oğulları hakkında derhâl
soruşturma açılmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
11.- Adana
Milletvekili İbrahim Özdişin, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı kuruluşlarda ek ders
karşılığı çalışan personelin
sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, cumhuriyet değerlerine ve
Atatürkün mirasına bu ülkenin gençliğinin sahip
çıkacağına ve Atatürkü 79uncu ölüm yıl dönümünde
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, AK PARTİ
iktidarları döneminde eğitimin tam bir yapboz tahtasına
çevrildiğine ilişkin açıklaması
14.-
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, ABDde İran asıllı
iş adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdür
Yardımcısı Hakan Atillanın
yargılandığı dava nedeniyle ne tür tedbirlerin
alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
15.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, kamu hastanelerine getirilen
performans sistemine ilişkin açıklaması
16.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Özün, Sözcü muhabiri Gökmen Ulunun tahliye edilmesiyle
adaletin yerini bulduğuna ilişkin açıklaması
17.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında
Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararına direnmesinin kanuna
aykırı olduğuna ve bu konuda bir işlem yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
18.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu
projesi için Cumhurbaşkanı ve emeği geçen tüm ilgililere
şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması
19.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün
ölümünün 79uncu yıl dönümüne ve son günlerde mazota yapılan zamlara
ilişkin açıklaması
20.- Edirne
Milletvekili Erdin Bircanın, Edirnenin Keşan ilçesi Yayla
sahilindeki dalgakıranın mühendislik hatası yüzünden
doğayı, tarihî eserleri ve evleri tahrip ettiğine ve bu
dalgakıranın tekrar yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
21.- Hatay
Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun, Sağlık
Bakanlığına devredilen İskenderun Sakarya Mahallesindeki
Ziraat Bahçesi olarak bilinen arazinin yeşil alan olarak
korunmasını ve Karayolları arazisinin de yeşil alana
dönüştürülmesini istediğine ilişkin açıklaması
22.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, AKPnin
iktidara geldiği günden beri eğitim sistemini yapboz hâline
getirdiğine ve Nemrut Dağındaki heykellerin put olarak
gösterilmesine ilişkin açıklaması
23.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün
ölümünün 79uncu yıl dönümüne, Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin
Germiyan kampüsünde PKKlılarca şehit edilen ülkücü Hasan
Şimşekin vefatının 4üncü yıl dönümüne ve
Diyarbakır Lice yolunda öğretmen taşıyan bir servis
aracının devrilmesiyle yaralananlara Allahtan şifa
dilediğine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Şanlıurfanın Harran ilçesinde ısınmak için pamuk
yığınında uyuyan 14 yaşındaki çocuk işçi
Beşar Güneşin boğularak hayatını kaybetmesine, Nuriye
Gülmen ile Semih Özakçaya baskının artarak devam ettiğine,
Avrupa Konseyinde Türkçe konuşulması kararından vazgeçilmesine
ve milletvekillerinin Genel Kurul çalışmalarına
katılması gerektiğine ilişkin açıklaması
25.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Türkiyenin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine,
Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Avrupa Federasyon
Başkan Yardımcılığına seçilen Kızılay
Başkanı Kerem Kınıkı kutladığına,
Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı ile İnsan
Hakları Derneği Başkanının gözaltına
alınmasına, Anayasa Mahkemesinin İç Tüzük
değişikliğiyle ilgili başvurularını esastan
görüşmeyi kabul etmesine ve 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün
79uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
26.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, terörle mücadelenin kararlı bir
şekilde sürdürüldüğüne, Uluslararası Kızılhaç ve
Kızılay Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel
Başkan Yardımcısı olarak seçilen Kızılay
Başkanı Kerem Kınıka başarılar dilediğine,
Türkiyenin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine ve 10 Kasım Mustafa Kemal
Atatürkün ölümünün 79uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
27.-
Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın, sağlık
çalışanlarının intiharları ve nöbet meselesine,
performans konusunun gözden geçirileceğine, ataması yapılıp
soruşturması devam edenlerin durumuna, sağlık
çalışanlarında eş durumundan tayinle ilgili konunun ele
alınacağına, dereceye giren hekimlerin ödüllendirilmesi gerektiğine
ve bununla ilgili düzenleme yapılacağına, TUS
sonuçlarının açıklanmama nedeninin mahkeme sürecinin devam
etmesi olduğuna ilişkin açıklaması
28.- Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, tıp fakültesi
sayısını ve kontenjanları artırmakla tıp
eğitiminde kalitenin sağlanamadığına ilişkin
açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, göreve başlayanlardan
soruşturması kötü sonuçlananların asaletinin tasdik
edilmeyeceğiyle ilgili yasa hükmünün uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, hasta tutuklular
açısından çok ciddi sorunlar olduğuna ilişkin
açıklaması
31.- Ankara
Milletvekili Murat Emirin, güvenlik soruşturmalarından bir
kısmının hukuk devleti ilkelerini aşındıran
içerikte olduğuna ilişkin açıklaması
32.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ek atamaların yapılıp
yapılmayacağını ve güvenlik soruşturması
süresinin kısaltılmasının mümkün olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
33.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Malatya E Tipi Cezaevinde on beş
aydır tutuklu olan Medeni Arifoğlunun durumuna ilişkin
açıklaması
34.-
Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın, tutuklu hastaların
durumuna, OHAL uygulaması olduğu için atamadan önce soruşturma
yapmak durumunda olduklarına ve ek atamalar konusuna ilişkin
açıklaması
35.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, hibrit motorlu araçlara vergi
indirimi sağlanmasının olumlu bir kazanım
olacağına ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir ile Manisa Milletvekili Özgür Özelin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Sağlık Bakanlığında
ek atama yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
40.- Aydın
Milletvekili Abdurrahman Özün, AK PARTİnin Aydına yapmış
olduğu
41.- Maliye
Bakanı Naci Ağbalın, Uşak Milletvekili Özkan
Yalımın 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Denizli
Milletvekili Kazım Arslanın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün
ölümünün 79uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
VI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Türkiyenin
UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine ve Kızılay Başkanı
Kerem Kınıkın Uluslararası Kızılhaç ve
Kızılay Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel
Başkan Yardımcısı seçilmesine ilişkin
konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ölümünün
79uncu yıl dönümünde saygıyla andıklarına ilişkin
konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- TBMM
Başkanlığı için gösterilecek adaylarla ilgili
Başkanlık duyurusu
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, 6253 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari
Teşkilatı Kanununun 37nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu
Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69uncu maddesi kapsamında düzenlenen
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 yılı
harcamalarına ilişkin dış denetim raporlarının
inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/1207)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
9/11/2017 tarih ve 2475 sayıyla Grup Başkan Vekili Samsun
Milletvekili Erhan Usta tarafından, son zamanlarda artan iş
kazalarının sebeplerinin araştırılması ve gerekli
önemlerin alınması, yaşanan olayların bir daha
yaşanmaması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9
Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
9/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiyede maden
özelleştirmeleri, taşeron ve güvencesiz çalıştırma
politikalarından vazgeçilmesi ve tarafları yeni politika yapım
sürecine katan nitelikte bir yol haritasının hazırlanması
ile maden emekçilerinin sorunlarının çözülmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
8/11/2017 tarihinde Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları
tarafından, başta hekimler olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarının çalışma
koşullarının ve onları intihara kadar sürükleyecek olan
nedenlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı
Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 6306
Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)
2.- AB-EFTA Ortak
Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine
İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve
1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 457)
3.- Geçici
İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun (S. Sayısı: 385)
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 2017 mali yılında Bakanlık ve
bağlı kuruluşlarca Niğde iline ayrılan ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci
Ağbalın cevabı (7/17158)
9 Kasım 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, lösemili çocuklar hakkında söz isteyen Bursa
Milletvekili Ceyhun İrgile aittir.
Sayın
İrgil, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, lütfen uğultuyu keselim, hatibin insicamını
bozmayalım.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, 2-8 Kasım
Lösemili Çocuklar Haftası ve lösemili çocuklara ilişkin gündem
dışı konuşması
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2-8 Kasım haftası Lösemili Çocuklar Haftasıdır. Bu nedenle
bugün sizlere lösemi hakkında paylaşımlarda bulunmak istiyorum.
Lösemi
kemik iliğindeki kök hücrelerde meydana gelen bir bozulma sonucu
oluşur, kan kanseri olarak da bilinir. En sık 2-8 yaş
arasında görülür ama son yıllarda 1 yaşın altına
inmiştir. Ülkemizde çocuk kanserlerinde birinci sırada lösemi yer
alır. Tedavisi çok pahalıdır. Bazı hastanelerimizde tedavi
başarımız Avrupadaki hastaneleri geçmiştir. Her sene
yaklaşık 2 bin çocuğumuz lösemi tedavisi görüyor. Tedavi olan
lösemili çocuklarımızın iyileşme oranı yüzde 92,
geriye kalan yüzde 8 hastaya da kemik iliği nakli yapılmaktadır.
Ancak ülkemizde kemik iliği bankası yetersizdir. Bu açık sadece
Sağlık Bakanlığı ihaleleriyle kapanamaz, ilgili
kuruluşların ve lösemi vakıflarının da desteğine
ihtiyaç var.
Ben
Lösemili Çocuklar Haftasında o masum çocukların adına buradan
bir çağrıda bulunuyorum: Gelin, o saçları dökülen, o maske takan
çocuklarımızı yalnız bırakmayalım. Nasıl
mı? Lösemili Çocuklar Vakfı LÖSEVe sahip çıkalım. Nedir
LÖSEV? Bir hayır kuruluşudur. Ne yapmıştır LÖSEV?
Yıllar önce, sadece lösemili çocuklar için bir hastane açtı. Burada
tamamen parasız tedavi sunuldu. Bırakın para almayı
onların etini, sütünü, yiyeceğini evlerine kadar götürdü, banka hesaplarına
para yatırdı, giysilerini, oyuncaklarını, kömürlerini
hediye etti ve yüzde 90 tedavi başarısını yakaladı.
Başka? Lösemili çocuklar için tamamen ücretsiz bir okul açtı. Anne ve
babaları sokaklarda, hastane bahçelerinde yatmasınlar, soğuktan
donmasınlar diye Ankarada Lösemili Çocuklar Köyü açtı ve
burası da ücretsiz. Başka? LÖSEV, bir sene sonra Ankarada çok büyük
bir hastane açtı; öyle sıradan değil, Avrupada bile benzeri
olmayan çok donanımlı bir hastane, bir sağlık kenti,
LÖSANTE hastanesi. Bir Tuğla da Sen Koy kampanyasıyla tüm
milletimizin bağışlarıyla yapıldı ama ne
yazık ki hastane tam kapasite çalışmıyor çünkü
engelleniyor. 400 yataklı dev hastane tam kapasite çalışamıyor
ve bu hastanenin sadece 75 yatağına ruhsat verildi. Türkiyede yüz
binlerce hasta varken ve en iyi tedaviyi beş yıldızlı bu
hastanede alabilecekken biz bu hastaneye engel oluyoruz. Lösemili, kanserli
çocuklar, yetişkin kanser hastaları tedavi için sıra beklerken
biz bu hastaneyi açmıyoruz. Bu hastaneye dünyanın en iyi radyoterapi
cihazı alınmış, kuruluş izni verilmiş ama
Sağlık Bakanlığı ruhsat vermeyerek
Çalıştıramazsın. diyor. Bugün özel hastanelere tonlarca
para ödenirken, devlet hastanelerinde radyoterapi alacak hastalar kuyrukta
beklerken tamamen parasız tedavi edeceğini ve tedavi vereceğini
söyleyen Lösemili ve kanserli çocuklardan tek kuruş fark
almayacağım. diyen LÖSEVe engel oluyoruz ve
karşılığında 4 çocuk ile 4 annenin aynı odada
yattığı, tek tuvaleti kullandığı kalabalık
poliklinikleri olan hastanelere gidin diyoruz.
Arkadaşlar,
LÖSEVin siyasi bir tarafı yok. LÖSEV, kamu yararına
çalışıyor ve lösemili çocuklardan tek kuruş almıyor ve
biliyor musunuz bizim görmezden geldiğimiz bu vakfı dünyanın en
saygın çocuk kuruluşları World of Children ve UNICEF gördü.
Geçtiğimiz hafta LÖSEV Başkanı Doktor Üstün Ezere
sağlık alanında Çocuk Nobeli ödülü verildi. Bu ödülü ilk kez
Türkiyeden birisi aldı; bu, ülkemiz adına gurur vericidir.
Burada
vicdanlarınıza sesleniyorum: Gelin, bürokratik engellere dur diyerek
bu yanlışı düzeltelim; gelin -Ankarada, 10 kilometre ötemizde-
LÖSEVe ve LÖSANTE hastanemize sahip çıkalım -bu halkın
parasıdır, millî servettir- gelin, on binlerce lösemili
çocuğumuza ve ailelerine, kanser hastalarımıza sahip
çıkalım; gelin, lösemili çocuklarımızın birinin bile
ölmesine izin vermeyelim; gelin, Lösemili Çocuklar Haftasında LÖSEVin
hastanesinin tam kapasite olarak açılmasına izin verelim, bayram
yaptıralım; bu çocukları seven herkesin asli görevi budur. Bütün
vatandaşlarımız ve lösemili çocuklar sizden ve bu Meclisten bir
müjde beklemektedir.
Hepinize
teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İrgil, önemli bir konuyu gündeme
getirdiniz.
Gündem
dışı ikinci söz, Düzce depreminin yıl dönümü hakkında
söz isteyen Düzce Milletvekili Ayşe Keşire aittir.
Sayın
Keşir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşirin, 12 Kasım
Düzce depreminin 18inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
AYŞE
KEŞİR (Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bundan tam on sekiz yıl önce, 12 Kasım Cuma günü saat 18.57de
gerçekleşen Düzce depreminin yıl dönümünde, hayatını
kaybeden hemşehrilerimi anmak, hafızalarımızı
tazelemek ve depremin izlerini yüreklerinde yaşayan hemşehrilerimizin
acısını paylaşmak amacıyla gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
geçmeden evvel, malumunuz, yarın 10 Kasım. Bu vesileyle, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Kurucu Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürkü
de vefatının 79uncu yıl dönümünde saygıyla anıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos depreminin
yaralarını henüz saramadan şehrim Düzce 12 Kasım günü büyük
bir şiddetle sarsılarak otuz saniye içinde yine büyük bir felaketin
tanığı olmuştur. Depremde şehrimizin yüzde 80i
yıkılmış, 710 hemşehrimiz hayatını
kaybetmiş, 2.679 vatandaşımız yaralanmış,
binlerce kişi de enkazın altından sağ kurtulmuş fakat
evsiz kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, afetler can kaybı kadar bölgede meydana getirdikleri
ekonomik kayıplarla da gelecek neslin yarınlarına ambargo
koymaktadır.
Türkiye
bir deprem ülkesidir ve gelecekte ne yazık ki depremler olmaya devam
edecektir. Biz bu gerçeği göz ardı etmeden şehirleşmek
zorundayız. Unutulmamalıdır ki deprem değil ihmal ve
yanlış yapılaşma öldürür. Bu yüzden, deprem olgusuyla
yaşamayı öğrenmek, depreme uygun yapılaşmayı
yaygınlaştırmak ve her bir vatandaşımızı
bilinçlendirmek önem arz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 1999 tarihi hem 17 Ağustos hem de 12 Kasım
depremleriyle ülkemizin afet yönetim stratejisi için bir milat olmuştur.
Deprem bilinci ve tecrübesi için de her türlü gelişmeyi sağlamak
düşüncesiyle tüm kurumlar depremle mücadeleye seferber
olmuşlardır. Özellikle AFADın geçmiş deneyimlerden de
faydalanarak yaptığı çalışmalar oldukça önemlidir.
AFAD, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planıyla Türkiye'nin depremle
mücadele yol haritasını çizmiş, Türkiye'nin genelinde 24
lojistik merkeziyle güçlü bir lojistik altyapısı
oluşturmuştur.
Değerli
milletvekilleri, yine AFAD çalışmaları kapsamında Afete
Hazır Türkiye kampanyasıyla 6,5 milyon vatandaşımıza
afet bilinci eğitimi verilmiş, Türkiye Afet Müdahale Planıyla
Türkiye'nin afetlere müdahale gücü bir çatı altında
birleştirilmiştir. 784 deprem gözlem istasyonuyla Avrupanın en
büyük 2nci gözlem ağı kurulmuştur. Türkiye Afet Risk Azaltma
Planı ile afet zararlarının önlenmesi için Derin Kuyu Sismografi
Projesi kapsamında kurulan 7 istasyonuyla Marmaradaki fay hatları
yakın takibe alınmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin en genç ili olan
şehrim Düzce, Kafkaslardan, Balkanlardan ve başta Karadeniz olmak
üzere Anadolunun dört bir yanından gelen insanlara kucak açmış,
farklı kültürlere sahip insanların uzun yıllardır huzur
içinde ve kardeşçe yaşadığı özel bir şehirdir.
İstanbul ve Ankaranın tam ortasında, organize sanayi bölgeleri,
üniversitesi, tarım, turizm yatırımları, tarihî
kimliği, eşsiz doğal güzellikleriyle şehrimiz birçok
bakımdan avantajlara sahip ekolojik bir kenttir. İlimizin
kalkınması ve Türkiye ölçeğinde hak ettiği yere
kavuşması için bizler önümüzde uzun bir yol olduğunun
farkındayız. Düzcenin 2023 vizyonu için çalışmakta ve
şehrimizin potansiyelini geliştirmek için projeler üretmekteyiz,
üretmeye de devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, diğer doğal yıkımlar sonrasında
yaşadığımız birliktelik duygusuyla acılara ortak
olma, zorluklar karşısında tek vücut olma bilincini aziz Türk
milleti 12 Kasım depreminde de göstermiştir. Güzel ilimiz Düzcenin
bir daha böyle felaketlerle karşılaşmamasını temenni
ediyor, depremler ve tüm doğal afetlerde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza bir kez daha Allahtan rahmet diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Düzce
depreminde hayatını kaybedenlere bir kez daha biz de rahmet
diliyoruz.
Gündem
dışı üçüncü söz, avukatların sorunları hakkında
söz isteyen Batman Milletvekili Ayşe Acar Başarana aittir.
Buyurun
Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
3.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın,
avukatların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında ben bu konuşmayı geçen hafta yapacaktım
çünkü gün geçmiyor ki avukatlara bir operasyon yapılmasın ama tabii,
gündemden çok uzak değil çünkü bu hafta tekrar bir kısım
avukatlara operasyon yapıldı.
En
son dün, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı gözaltına
alındı. Bugün de Yüksel Caddesi direnişinin 1inci
yıldönümünde basın açıklaması yapmak isteyen
İHDlilere saldırıldı ve İHD Genel Başkanı
gözaltına alındı, serbest
bırakıldığını duyduk ama tabii ki bunun
avukatlara yönelik genel bir yaklaşım olduğunun
farkındayız. Çünkü biliyoruz ki toplumda muhalifler ne zaman
sindirilmek istense, ne zaman susturulmak istense, muhaliflere ne zaman toplu
bir operasyonlar silsilesi yapılsa bunun bir ayağını da
avukatlara yönelik operasyonlar oluşturuyor. Bunları tarihten de biliyoruz;
KCK operasyonları
KCK operasyonları döneminde, Kürtlerin
birçoğu, Kürt muhalifler
Yani Türkiye'de farklı düşünenlere
karşı KCK adı altında bir operasyon silsilesi
yapıldı ve onları savunmak isteyen avukatlara da yine bir
operasyon yapıldı ve yıllarca avukatlar tutuklu kaldı,
tabii ki, daha sonra, her zaman olduğu gibi serbest
bırakıldılar.
Yine,
yakın zamanda Nuriye ve Semih, sadece işlerini istedikleri için bir
açlık grevine başladılar ve onları savunan avukatlar da
Türkiyenin dört bir yanında operasyonlara maruz kaldı ve birçoğu
şu anda cezaevinde.
Yine,
Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağı
savunan avukatlar, Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları geçen haftalarda
bir operasyona maruz kaldılar ve şu anda Sayın Figen
Yüksekdağın avukatları da cezaevinde.
Yine,
Antalyada, Vanda, İstanbulda sürekli olarak, dediğim gibi,
avukatlara, savunmaya yönelik bir saldırı politikası
geliştiriliyor. Tabii, bu, Türkiyenin içerisinde olduğu hukuk
sisteminden, yargı sisteminden bağımsız olarak
değerlendirilemez ya da iktidarın hukuka, yargıya, tarafsız
yargıya yaklaşımından da bağımsız olarak
değerlendirilemez. Çünkü biz biliyoruz ki adalet akademilerinde hâkim ve
savcılara ilk öğretilen şey Avukatlardan uzak durun,
avukatlarla görüşmeyin, avukatlarla herhangi bir kişisel ilişki
geliştirmeyin. Şimdi, avukatlar da, savcılar da, hâkimler de
aynı hukuk fakültelerinden mezun oluyorlar ama bir taraf yani tez ve
sentez kısmı devletin kendi tekelinde tutuluyor yani tezi ortaya atan
savcı iddialarda bulunuyor ama bunun karşısında antitezi
oluşturan yani yargının üçüncü sacayağı olan savunma
makamı dışında tutuluyor. Hatta adliyelerin
koridorlarında bile bunu fark edebiliyorsunuz, savcı ve hâkimlerin
yanında koruma orduları, avukatlar
yaklaştırılmıyor. Tam da işte, bu düşüncenin
sonucu olarak bugün Türkiye'nin dört bir yanında her gün avukatlara
yönelik operasyonlar yapılıyor, her gün savunma cezaevlerinde
tutuluyor. Tabii, bu koşullarda, Türkiye'de bağımsız ve
tarafsız bir yargının olduğundan söz edilemez değerli
arkadaşlar. Eğer savunma cezaevindeyse demek ki yargı yoktur,
bağımsız yargı yoktur. Peki, insanlara bir iddiada, isnatta
bulunan savcıların, hâkimlerin karşısında bunun
antitezini, savunmasını oluşturacak cepheyi siz koruma
altına almazsanız, her gün yargı sopasıyla bir şekilde
onları sindirirseniz nasıl tarafsız, bağımsız bir
yargıdan söz edersiniz. Avukatlar yaka paça gözaltına
alınırsa, avukatlar demokratik bir tepkilerini ortaya koymak isterken
birkaç metre ötenizde yerlerde sürüklenip gözaltına alınırsa,
avukatların cezaevinde işkenceye uğradığı iddia
edilip kolları kırılırsa biz nasıl tarafsız,
bağımsız bir yargıdan söz ederiz. İşte, o
yargının bir sacayağı şu anda düşmüş
vaziyette, yargı yerlerde, bağımsız, tarafsız
yargı yerlerde.
Yine,
bununla beraber değerli arkadaşlar, bilmiyorum, haberiniz var
mı, 100 küsur avukat farklı gerekçelerle, farklı
soruşturmaların olduğu iddiasıyla şu anda
soruşturmalardan yasaklanmış durumda. Yani avukatlar henüz
haklarında kesinleşmiş bir hüküm olmadan, henüz bir karar
verilmeden kendi mesleklerini yapmaktan menediliyorlar. Kimin eliyle?
İktidarın yargısı eliyle, tek merkezden verilen talimatlar
eliyle.
Değerli
arkadaşlar, bağımsız yargı hepimiz için lazım,
adalet hepimizin ihtiyacı olan bir şey. Ben de bir hukukçuyum,
savunmanın olmadığı yerde hukukun artık gerçekten
işletildiğinden söz edemeyiz. Hepimizin savunmaya bir gün mutlaka
ihtiyacı olur, sizlerin de olur. O açıdan, bence yargının
içerisinde bulunduğu bu durumdan kurtulması için hepimizin kendi
cephesinden müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, yargıya
müdahale değil, tarafsız yargının inşa edilmesi için
bir müdahale olmalıdır diyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Bostancı, buyurun 60a göre.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür ediyorum.
Değerli
konuşmacı devletin saldırdığından, belli bir
meslek grubuna karşı hasmane davrandığından bahsetti.
Bunu açıkça reddederim, devlet saldırmaz. Devlet, hukuk çerçevesinde,
kurallar çerçevesinde davranır. Devletin temel görevi,
barışı ve esenliği sağlama adına gerekli
adımları atmaktır, gerektiğinde bunun için meşru zoru
da kullanır, bu saldırmak değildir.
Belli
bir meslek grubuna yönelik hasmane bir tavrı olmaz devletin ama günümüzün
modern terör örgütleri toplumun çeşitli katmanlarından insan
devşirirler, bunların içinde avukatlar da olabilir. Elbette, devlet,
böyle bir suç şüphesi var ise o meslek grubuna mensup olması onlar
için bir koruyucu kalkan olmaz, gereken tahkikatı yapar. Hukuken problem
yoksa zaten o kişilere yönelik herhangi bir işlem olmaz, problem var
ise her kim ne tür suç işlerse işlesin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, saldırmak demek, tank,
top, tüfekle saldırmak değil, mesleğini yapamaz duruma getirmek
saldırmaktır.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) ...herhangi bir meslek grubuna mensup olmak
kişiler için bir koruyucu kalkan anlamına gelmez. Bunu
değerlendirecek olan elbette ki bağımsız
yargıdır.
Teşekkür
ediyorum.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Size de yerinizden vereyim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Arkadaş söyleyeceğini söyledi zaten
Sayın Başkan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bana da bir yarım dakika Sayın Başkan,
bir dakika değil, yarım dakika...
Sayın
Bostancı, saldırmak demek, tank, top, tüfek değil, mesleğini
yapamaz duruma getirmek de bir saldırmaktır.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bak, o tür bir pejoratif ifadeyle devlete
konuşulmasına sizin de itiraz etmeniz lazım. Devlet, hepimizin
devleti.
ERHAN
USTA (Samsun) Naci Bey, CHP bazı oklardan vazgeçti. CHP okların
sayısını azalttı.
BAŞKAN
Buyurun.
2.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Ben, Değerli Grup Başkan Vekiline orada,
sayarken tek tek saydım ve örneklerle beraber verdim.
Şu
anda toplumun bir kesimi bir saldırı altında. Sayın
Tanalın da belirttiği gibi, saldırı demek, sadece
dövmek, vurmak, kırmak, imha etmek, yok etmek değildir;
insanları toplumun belli bir kesiminden izole etmektir, insanları
kendi yaptıkları meslekten bir şekilde uzak tutmaktır.
Şu
anda toplumun belli bir kesimini oluşturan muhalif kesimleri savunan
avukatlar da şu anda aynı saldırı altındadır.
Bakın, size saydıklarımın hepsinin belli bir kesimi savunan
avukatlar olmasının tesadüf olduğunu eğer
belirtiyorsanız buna diyecek bir şeyim yok; bu bir tesadüf
değildir. Niye sadece Nuriye ve Semihin avukatları? Niye sadece
Figen Yüksekdağın avukatı? Niye sadece Suruçu savunan avukatlar?
Niye sadece bizler ve bizleri savunan avukatlar? Bence, bunun açıklanmaya
ihtiyacı var. Niye biz ve bizler sadece yerlerde sürükleniyoruz? Niye
sadece biz ve bizler soruşturmalardan uzak tutuluyoruz? Eğer böyle
bir toplu yaklaşım varsa bunun adı saldırıdır ve
bu sözlerimin de yine arkasında olduğumu belirtmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal, 60a göre sözlere başladık. Arkadaşlar,
şimdi usulü değiştirmeyelim, lütfen.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkanım, özür dilerim.
Siz
de bir hukukçusunuz, şu açıdan çok önemli, hakikaten avukatlık
mesleğine şu açıdan büyük bir saldırı var: Adalet
Bakanlığı Türkiyedeki barolara yazı gönderiyor -aktif bir
vaziyette görevini yapan avukatlar için- diyor ki: Bunları meslekten men
edin. Barolar, işte, bu açıdan Adalet
Bakanlığının yaptığı işlemin usulsüz
olduğunu
Ve Adalet Bakanlığı avukatlar üzerindeki, bu
baskıdaki elini çekmeli. Yani hakikaten bu, temel hak ve özgürlükleri
tehdit ediyor.
BAŞKAN
Tamamdır Sayın Tanal.
Sayın
milletvekilleri
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ya, şimdi bu tartışmaya
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır, bu tartışma değil.
BAŞKAN
Buyurun.
3.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, ağır ceza
mahkemesi başkanlarının istinaf mahkemelerini Adalet
Bakanlığına şikâyet etmesi konusunda Adalet
Bakanının bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce
Meclise başarılı bir çalışma günü diliyoruz. Özellikle
de milletvekillerine yasama faaliyetlerine katılmanın asli görevleri
olduğunu hatırlatıyoruz ve biraz önce 210 milletvekilinin
salonda bulunduğu noktada şu andaki iktidar partisi grubunun durumuna
dikkat çekiyoruz.
Benim
söz almakla ilgili talebim şu sebepten: Dün yine yerimden söz alarak
Sayın Adalet Bakanı Abdulhamit Gülü, İç Tüzükün 59uncu
maddesi kapsamında, kendileri talep etmeleri durumunda bu talebin
Başkanlık Divanı tarafından yerine getirileceği kesin
bir şekilde bağıtlanmışken, Anadolu
Ajansının dün geçtiği bir haberle istinaf mahkemelerinin kendi
kararlarını bozduğundan şikâyetle 1den 25e kadar tüm
ağır ceza mahkemesi başkanları ile 1. ve 2. Çocuk
Ağır Ceza Mahkemesi başkanlarının bir tutanak tutarak,
bir rapor düzenleyerek istinaf mahkemelerini Adalet Bakanlığına
şikâyet ettiği, kararlarını bozmaları ve bu kararlara
kanun yüzünden direnemediklerini ve bu konuda gerekli işlemin yapılmasını
söyleyerek bir yargı krizinin, bir adalet sistem krizinin ortada
olduğunu, buna önceki Adalet Bakanının ya da bu Adalet
Bakanının nasıl tepki gösterdiğini, yargı eliyle
Meclise âdeta kafa tutan ve istinaf mahkemesi kararlarını boşa
çıkarmaya yönelik bir çabanın ve tutuklu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Lütfen efendim
BAŞKAN
Sayın Özel, zaten size söz vereceğim tekrardan, onu ifade
edeceksiniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) O ayrı bir şey efendim, bu o değil.
BAŞKAN
Şu anda konu farklı, dün de ifade ettiniz benzer bir konuyu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım, o zaman şöyle ifade edeyim,
ben sözü şu aşamada almış durumdayım: İç Tüzük
59a göre gündem dışı sözler görüşülüyor.
BAŞKAN
Evet.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu görüşmeler Meclis işleyişi gereğince
ilgili bakanlara bildiriliyor.
BAŞKAN
Evet.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ayrıca, 59un ikinci fıkrası, olağanüstü
hâllerde bakanların gerek görmesi durumunda Meclisi bilgilendirmesini
düzenliyor.
BAŞKAN
Doğru.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Ben dün bunu iktidar partisine de talep olarak iletip burada da
tutanağa geçirdim. 59la ilgili gündem geçmek üzereyken anlıyorum ki
Abdulhamit Gül salonda yok ve diyorum ki: Bu konuda Hükûmet Meclise niçin bilgi
vermiyor? Ha, diyebilirsiniz: Abdulhamit Gül şehir
dışındaydı. bir açıklama gelir veya Gerek görmedi.
dersiniz, Hükûmetin Meclisi bilgilendirme konusundaki tavrını
görmüş oluruz. Ama istinaf mahkemelerine karşı, 25 ağır
ceza mahkemesi başkanının -hem de onları terör örgütlerine
sahip çıkmakla, görevi kötüye kullanmakla, usul ve yasaya aykırı
davranmakla suçlayarak- Bunları başımızdan alın.
demesine, bu yargı krizine, bu büyük krize Adalet Bakanlığı
ne diyor, bunu bilmek istiyoruz.
BAŞKAN
Kayıtlara geçmiştir Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Tam da gündemdeki yeri budur. İç Tüzük 59 birinci
fıkra bitti, ikide bakıyoruz, Abdulhamit Bey yok ortada, onu
söylüyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Kerestecioğlu yani
4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Adalet Bakanının bir yargı kurumunun bir başka mahkemeye
müdahale etmesiyle ve yasaklı avukat durumuyla ilgili açıklama
yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
aynı konuda
BAŞKAN
Ama bakın, arkadaşlar, o zaman ben 60tan sonra sizlere, grup
başkan vekillerine söz vermeyeceğim. Şimdi Erhan Beye de
vereyim, size de vereyim, tamam. Kusura bakmayın.
Şimdi,
bakın, bir usulü
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Öyle bir şey
yapamazsınız.
BAŞKAN
Yapabilirim, bu benim takdirimde olan bir şey Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Her şey sizin
takdirinizde olabilir zaten, buna bir şey demiyoruz ama aynı
şekilde
BAŞKAN
Evet, İç Tüzük bunu benim takdirime bırakıyor. Bakın,
şunu diyorum: Her zamanki usul, bak, aynı şekilde ben
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
burada
BAŞKAN
Bakın, size söyleyeyim: Bir saldırı var. dedi sizin
konuşmacınız, Sayın Bostancı Sayın Başarana
karşı Böyle bir saldırı yok. dedi ama onun üzerine
Sayın Başaran tekrar bir düzeltme gereği hissetti, tekrar söz
verdim, bu konu burada kapandı. Zaten grup başkan vekillerine söz
veriyorum ayrıca ben.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) O konudan bahsetmiyoruz.
Grup başkan vekilleri gerçekten Türkiye'nin gündemiyle, şu anda
Meclis gündemiyle
BAŞKAN
Tamam, söz vereceğim, bir on beş dakika sabretseniz vereceğim
zaten.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
acil bir şey olsa şu anda Şurada bir deprem oldu. diye bunun
haberini ben buradan veremeyecek miyim?
BAŞKAN
Ama bakın, her istediğiniz anda, Ben söz istiyorum. demekle söz
verilmez.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Biz bunu suistimal edecek
şekilde hiç davranmıyoruz, bunu da gayet iyi biliyorsunuz.
BAŞKAN
Ben de veriyorum, her seferinde de veriyorum ama şu anda suistimal
ediliyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Daha öncesinde bu Mecliste
defalarca grup başkan vekilleri her istedikleri zaman söz
almışlardır. Yani buradaki ısrarınız gerçekten
anlaşılır gibi değil.
BAŞKAN
Ama böyle bir kaide yok, bakın, böyle bir kaide yok. Söz veriyoruz, her
seferinde de veriyoruz. Şu anda, bakın, bir usulümüz var.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Siz konuşmasanız
benim sözüm zaten şu ana kadar çoktan bitmişti.
BAŞKAN
Ama ben size söz vermedim, siz konuşuyorsunuz, ben söz vermeden
konuştunuz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Aynı konuda
Sayın Adalet Bakanının gerçekten burada bir açıklama
yapması gerekiyor. Bir yargı kurumunun, yargı mahkemelerinin bir
başka mahkemeye müdahale etmesi, bununla ilgili bir tutanak düzenleyip
beyanda bulunması Bizi bundan kurtarın. gibi ifadeler
kullanması bu ülkede yargının tükendiğinin ifadesidir.
Bununla ilgili çok acil bir durum vardır, Adalet Bakanının
açıklama yapması gerekir.
Aynı
şekilde, yasaklı avukat diye bir şey Türkiye tarihinde
görülmemiştir. Bununla ilgili açıklama yapması gerekir.
Aynı şekilde, tutuklu vekillerimizle görüşmeye izin verilmemesi
ve bunun sürekli sürüncemede bırakılması gibi bir durum da
Türkiye tarihinde görülmemiştir. Adalet Bakanının buraya gelip
açıklama yapması gerekir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Başkan, bunlar Hak Yolcular mıdır? Hak
Yolcular mı yargıya hâkim oldu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren 15 sayın
milletvekiline İç Tüzük 60 gereği söz vereceğim birer dakika
süreyle.
Sayın
Gürer
5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğde
Efendibey Kentsel Dönüşüm Projesinin tamamlanmasını
beklediklerine ve Niğdede kamunun yaptığı
yatırımların önemli bir bölümünün zamanında
tamamlanmadığına ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Niğde
merkez, Efendibey Kentsel Dönüşüm Projesi 2010 yılında
başlamıştır. 2015 yılında tamamlanması
bekleniyordu. İki yıl geçmesine rağmen hâlen yüzde 40
seviyesindedir. Projenin üç yıldan önce tamamlanmayacağı
söylenmektedir. Bölgede evleri yıkılan ve kirada oturan
vatandaşlar mağdurdur. Proje gecikmesi kentin ulaşım,
altyapı ve şehir estetiğini olumsuz etkilemektedir. Üç mahalleyi
kapsayan yaklaşık 6 bin konutun inşa edildiği alanda
aksaklık ve gecikmeler bir an önce giderilmelidir. Efendibey Kentsel
Dönüşüm Projesinin tamamlanmasını bekliyoruz. Bitmeyen
yatırımlar, yarım yamalak işler nedense Niğdenin
kaderi olmaktadır. Kamunun yaptığı
yatırımların önemli bir bölümü ne yazık ki Niğdede
zamanında tamamlanmamakta ve gecikmektedir; adliye sarayı,
Ulukışla hastanesi, kapalı spor salonu gibi tesisler ne
yazık ki bitirilmemiş ve zamanları geçtiği hâlde devam
etmektedir. Hükûmetin bu konuda dikkatini çekiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aydın
6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursanın
ancak yaşanamaz kentler sıralamasında ön sıralarda kendine
yer bulabildiğine ve Hükûmet ile yetkilileri bu konuda
uyardığına ilişkin açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
Gürsudaki kazadan sonra gözler Bursaya çevrildi. Nüfusa göre Türkiye'nin 4üncü,
sosyoekonomik gelişmişlikte ise 6ncı büyük kenti. TÜİK
verilerine göre çevre, güvenlik ve sivil katılımda 40ıncı;
konut, sağlık ve yaşam memnuniyetinde ise 35inci sırada
yer aldı. Ne yazık ki hiçbir boyutta ilk 4 il içerisinde yer
alamadı. Kent yöneticilerinin Avrupa kenti olarak tanıtmaya
çalıştığı Bursa sağlık boyutunda da
ülkemizin 34 kentinin, çevre boyutunda ise 47 kentinin gerisinde kaldı.
Bunlar maalesef ki üzücü verilerdir. Bursa ancak yaşanamaz kentler
sıralamasında ön sıralarda kendine yer bulabiliyor.
Sağlık ve çevre sorunlarında da şimdi de iş ve
işçi güvenliği konuları ön plana çıktı. Bursanın
gerekli sıraya gelebilmesi için Hükûmeti ve yetkilileri bir kez daha bu
konuda uyarıyorum.
BAŞKAN Sayın Tümer
7.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Atatürkü
anlamak ve sevmenin bir düşünceyi anlamak ve sevmek demek olduğuna
ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, Atatürkü anlamak ve sevmek, bir düşünceyi anlamak ve sevmek
demektir. Türk tarihinde Atatürkün kişiliğinde beliren yalın
bir gerçekçilikle açığa vurulan bu düşünce çağdaş
uygarlık düşüncesidir. Çağdaş uygarlık deyiminden
bilim ve bilimin gücüne inanmayı, insan haklarına karşı
saygı duymayı, çalışmanın değerlendirilmesini,
ileriye yönelmeyi ve erdemli olmayı anlıyoruz. Çağdaş
uygarlığı yaratan, gereği gibi değerlendiren insan
gücüdür, insan emeğidir. Çağdaş uygarlık düşüncesi,
bütün insanların eşitliğine, özgürlüğüne ve
saygıdeğerliğine inanmaktan doğmuştur. Atatürk,
insanı kesinlikle ussal bir kimlik içinde görmek eğilimindedir.
Atatürkü anlamak ve sevmek erdemli olmaktır.
BAŞKAN Sayın Kılıç
8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, internet
bağımlılığının günümüz insanının
karşı karşıya olduğu ve önemle üzerinde durulması
gerekli tehlikelerden biri olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İnternet bağımlılığı
günümüz insanının karşı karşıya olduğu,
önemle üzerinde durulması gerekli tehlikelerden biridir. Kadın-erkek,
genç-yaşlı her yaştan insan bugün internet
bağımlısı olma durumuyla karşı
karşıyadır. Teknolojinin hızla ilerlemesi bilgisayar ve cep
telefonlarını günlük hayatımızın vazgeçilmezleri
arasına sokmuş bulunmaktadır. Birçok insanın olağan
haberleşme ve bilgi iletişim vasıtası olan internet
artık oyunlar ve sohbet siteleriyle yeni bir boyut
kazanmıştır. Faydalı bilgiye erişme imkânı da
sunan ve iletişim kaynağı olan internet -bilgisayar ve
bilgisayar özelliği olan cep telefonları şimdilerde âdeta
kontrolden çıkma eğilimi göstermekte- gelişme
çağındaki çocuklar için zararlı bir
bağımlılığa dönüşebilmektedir. İnternet
bağımlılığı, iletişimde kullanılan
birtakım figürler ve işaretler dolayısıyla dil
öğrenimini ve gelişimini de olumsuz yönde etkilemektedir. İlk
başta masum bir ilişki gibi görünen günlük haberleşmeler zamanla
faydalı olma işlevini yitirerek sosyal ilişkileri zedelemekte ve
zararlı hâle gelmektedir.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
9.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaelinin
Gebze ilçesinin pek çok mahallesinde tapu sorunu olduğuna ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kocaeli Gebze ilçemizin Hürriyet ve Yavuz Selim
Mahalleleri başta olmak üzere 10 mahallesinde tapu sorunu var. Dün bu
konuda Genel Kurulda AKP Kocaeli Vekili İlyas Şeker konuştu ve
bu mahallelerde kaçak yapılaşma olduğunu söyledi. Oysa buradaki
binalar kaçak değildir, elli yıldır burada oturan
insanların tapu tahsis belgeleri vardır, bu konuda yasa çok
açık. Bu belgeler tapuya esas teşkil eder yani bu insanlar burada hak
sahibidir. Her seçimde Gebze belediye başkanı ve Başbakanın
Tapularınız çekmecede. diyerek verdikleri sözleri tutmak sizin yani
Hükûmetin boynunun borcudur. Kentsel dönüşümü bahane ederek orada yaşayan
hemşehrilerimizi müşteri gibi görmek vicdansızlıktır.
Çünkü biliyoruz ki kentsel dönüşüm değil rantsal dönüşüm
yapılmak isteniyor. İnsanlara kendi evlerini fahiş fiyattan
satmayı istemek fırsatçılıktır. Oradaki insanlar neyin
ne olduğunun farkında. Eğer Başbakanın verdiği
sözün sizin için bir kıymeti varsa ince hesaplardan vazgeçip tapuları
verirsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akın
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, offshore
hesaplarıyla ilgili Başbakanın oğulları hakkında
derhâl soruşturma açılmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ve
görevi vergi kaçırmalarını önlemek olan Hükûmetin
Başbakanı, oğullarının vergi cennetlerinde offshore
hesapları olduğunu kendisi de itiraf etti. Vatandaşa 494 kalem
vergi yüklerken yakınlarının para aklaması bu ülkeye bir
ihanettir. Kendileri vergi cennetlerinde hesap açarken ülkemizi âdeta vergi
cehennemine dönüştürdüler. Sizin gariban vatandaşlarımızla
derdiniz nedir? diye sormak geliyor
Yazık günah değil mi bu
millete? Siyasilerin böyle etik olmayan kurnazlıklar yapması asla ve
asla kabul edilemez. Başbakan, oğullarının Maltada
şirketlerinin olmasını denizcilik şirketleri için normal
bir işlem olarak yorumlasa da Maliye Bakanlığına
bağlı olan MASAK, offshore bankacılık sistemini para aklama
yöntemleri arasında sayıyor. MASAKın kendi mevzuatında
gelirin yasa dışı faaliyetlerden elde edildiğinin
gizlenmesi olarak kabul ettiği offshore hesaplarıyla ilgili
Başbakanın oğulları hakkında derhâl soruşturma
açılmasını bekliyoruz.
BAŞKAN
Sayın Özdiş
11.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığına bağlı kuruluşlarda ek
ders karşılığı çalışan personelin
sorunlarının ne zaman çözüleceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına: Bakanlığınıza
bağlı kuruluşlarda ek ders karşılığı
çalışan yaklaşık 2 bin personelin sorunlarından
bahsetmek istiyorum. Yıllık izni, doğum izni, süt izni gibi
hiçbir özlük haklarından faydalanamayan, kimi zaman asgari ücretin
altında maaş alan, sigorta primleri eksik yatan, tatil günlerinde
maaşları kesilen bu vatandaşlarımızın
çalışma koşullarını ve özlük haklarını ne
zaman iyileştireceksiniz Sayın Bakan?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Yedekci
12.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, cumhuriyet
değerlerine ve Atatürkün mirasına bu ülkenin gençliğinin sahip
çıkacağına ve Atatürkü 79uncu ölüm yıl dönümünde
saygıyla andığına ilişkin açıklaması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür ederim.
Atatürkçü
düşünce, toplumun yaşayışına dair tüm ihtiyaçlara ve
çağımızın gerektirdiği gerçeklere ulaşmada
anahtardır; fırsat eşitliğini aramak, kadının
toplumdaki yerini karanlığın içerisinde doğan bir
güneş gibi dünyaya göstermektir; geleceği görerek geleceğimizin
sahibi olan gençlere güvenle adım atmak ve onların kendi
değerlerini görebilecekleri aynaları sunmaktır.
Mustafa
Kemal Atatürkü anlamak ve onun gösterdiği yolda yürümek için
Atatürkçülüğün tüm ilkelerinin benimsenmiş olması gerekmektedir.
Bugüne dek Atatürkten uzağa düşen söylemler üreten kişilerin,
kendi güçlerini kaybetme korkusuyla, sanki Atatürkçüymüş gibi
davranmalarını kabul etmek mümkün değildir. Cumhuriyet
değerlerine ve Atatürkün mirasına bu ülkenin gençliği sahip
çıkacaktır. Atatürkün ismini, resimlerini kitaplardan
çıkarsanız; stadyumlardan, meydanlardan isimlerini kaldırmaya
çalışsanız da bu ülkenin gönlünde eşsiz bir değere
sahiptir, dünya lideridir. Atatürkü ölüm yıl dönümünde saygıyla
anıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Doğan
13.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, AK
PARTİ iktidarları döneminde eğitimin tam bir yapboz
tahtasına çevrildiğine ilişkin açıklaması
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, AK PARTİ
iktidarları döneminde eğitim tam bir yapboz tahtasına çevrildi.
Her değişiklik çocukların ve ailelerin gelecek
planlarını değiştirdiği gibi, milyonlarca liranın
da çöpe gitmesine sebep oluyor. Basına yansıyan haberlere göre,
sınavlarla ilgili geçen yıl ve bu yıl basılmış,
30 milyonu TEOG, 70 milyonu da YGS ve LYS kitapları olmak üzere,
yaklaşık 100 milyon kitap kullanılamaz duruma geldi. Türkiye
Yayıncılar Birliğinin verdiği rakamlara göre sadece bu
kitapların basımı için ithal edilen kâğıdın
maliyeti 100 milyon dolar. Yeni sistemden dolayı yayıncılık
sektörünü 2 milyar liralık bir ciro kaybı bekliyor, kesilen
ağaçlar da cabası. Bu yeni sistemle çocuklarımız ve
aileleri bir kaosun içine itilmekle birlikte şimdiden ülkemiz milyonlarca
dolar zarara uğramıştır. Artık ellerinizi
çocuklarımızın üzerinden de vatandaşın cebinden de
çekin.
BAŞKAN
Sayın Tüm
14.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, ABDde İran
asıllı iş adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel
Müdür Yardımcısı Hakan Atillanın
yargılandığı dava nedeniyle ne tür tedbirlerin
alınacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
ABDde,
kara para aklama ve rüşvet suçlarından yargılanan İran
asıllı iş adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel
Müdür Yardımcısı Hakan Atillanın
yargılandığı davada 4 Halkbank
çalışanının tanık olarak dinlenmesiyle ilgili karar
alınmıştır. Buna göre, Halkbank yetkililerinin ABDde,
dolandırıcılık ve kara para aklama dâhil, dört suçtan
yargılanmasının kamuya zararı ne kadardır? Bir kamu
bankası olan Halkbankın bu suçlamalar sonrası hisse değeri
ne kadar düşmüştür? Bahsi geçen Halkbank yetkililerine herhangi bir
soruşturma açılmış mıdır? ABDde bulunan
yargı makamlarına Halkbanka yönelik herhangi bir inceleme veya
soruşturma talebi var mıdır? Bu yargılama Türkiye Cumhuriyeti
devletinin saygınlığını ve itibarını
zedelemiyor mu? Bu konuda ne tür tedbir almayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Gaytancıoğlu
15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, kamu
hastanelerine getirilen performans sistemine ilişkin açıklaması
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kamu
hastanelerine getirilen performans sistemi sağlık
çalışanları üzerinde baskı yaratırken
hastalarımızın da güvenli ve kaliteli sağlık hizmeti
almalarını engellemektedir. Edirne ilimizde bulunan ilçe
hastanelerinde bulunması gereken ana branş hekimlerinin büyük oranda
yetersizliğinden dolayı ilçe hastaneleri neredeyse sadece acil
hastalara hizmet vermektedir. Bu nedenle Edirne ilçe devlet hastanelerinde
yeterli tedavi olanağı bulamayan hastalarımız daha büyük
ilçe hastanelerine ya da Edirne merkezdeki kamu hastanelerine
taşınmakta olup maddi kayıpları ve iş
kayıpları olmaktadır.
Buna
göre, hasta potansiyeli yüksek hastaneler ile hasta potansiyeli düşük ilçe
hastanelerindeki performansa dayalı kazanç sisteminin eşitlenmesi
üzerine yapılan bir çalışma var mıdır? Kamu
hastanelerinin bulunduğu ilçelerde ana branş hekimlerinin
bulundurulmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır? Edirne
ilçe devlet hastanelerinde bulunması gereken uzman hekim sayısı
kaçtır?
BAŞKAN
Sayın Çamakın yerine Sayın Öz
16.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, Sözcü muhabiri Gökmen
Ulunun tahliye edilmesiyle adaletin yerini bulduğuna ilişkin
açıklaması
BÜLENT
ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan, sorum Hükûmet adına Sayın
Başbakana.
Sözcü
susarsa Türkiye susar. dedik, Atatürkçü Gökmen Ulu için tahliye istedik.
Adalet yerini buldu, Gökmen Ulu tahliye edildi. Çok mutluyum, babamın
içeri girmesi haksızlıktı. Babam hep Atatürkçü oldu.
Haksızca içeri girdi, o hep dürüsttü. Benim için canını vereceğini
biliyorum. diyerek herkesi duygulandıran bir konuşma yapan Efe
Ulunun bu gülümsemesini yüz yetmiş dört gün boyunca soldurdunuz. Efenin
yüz yetmiş dört gün sonra babasıyla kucaklaşması herkesi
ağlattı, duygulandırdı. Bilmiyorum sizin
vicdanınız sızladı mı? Efe gibi birçok çocuğun
vebalini aldığınızın farkında
mısınız? Gülüşünü soldurduğunuz Efeye yüz yetmiş
dört günün sonunda bunun hesabını nasıl vereceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Arslan
17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis
Berberoğlu hakkında Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararına
direnmesinin kanuna aykırı olduğuna ve bu konuda bir işlem
yapılıp yapılmayacağını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Adalet Bakanına soruyorum ve cevap istiyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında İstanbul 14.
Ağır Ceza Mahkemesi yirmi beş yıl ağır hapis ve
tutuklama kararı vermiştir. Bu karar, İstanbul Bölgesi Adliye
İstinaf Mahkemesince esastan bozulmuştur.
Yerel
mahkeme, bozma kararına uyup duruşma açıp eksiklikleri ve bozma
nedenlerini gidermesi ve öncelikle tahliye kararı vermesi gerekirken bunu
yapmamış, dosyayı CMKnın 284üncü maddesine
aykırı olarak iade etmiştir. Direnme yetkisi
olmadığı hâlde dosyanın esasına girmeden 2. Ceza
Dairesine göndermiştir.
Kendilerini
Meclisin ve kanunun üstünde gören, görevlerini suistimal eden 14.
Ağır Ceza Mahkemesi ve üyeleri, Cumhuriyet Savcısı
hakkında bir soruşturma açtıracak mısınız? Yetki
ve sorumluluk çizgisini aşan bu hâkimleri ve savcıları görevden
almayı düşünüyor musunuz, yoksa kanuna aykırı olan bu
uygulamalara seyirci mi kalacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ilıcalı
18.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesi için Cumhurbaşkanı ve emeği
geçen tüm ilgililere şükranlarını sunduğuna ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Bundan
tam bir hafta önce, cumhuriyetimizin 94üncü kuruluş yıl dönümünde,
bu anlamlı günde hizmete giren Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesiyle
ilgili, bunun önemiyle ilgili, sayın milletvekillerimizin dikkatini çekmek
istiyorum.
838
kilometrelik bu hat, Çin ile Avrupa Birliği arasında, Türkiye'de orta
koridor dediğimiz hatta büyük bir avantaj sağlamıştır.
Dört yıl önceden bugüne kadar 226 milyon yolcu taşıyan
Marmarayla beraber artık Çinden gelen ürünlerin Avrupa Birliğine
giderken orta koridor dediğimiz bu demir yolu hattı sayesinde geçmesi
mümkün olacak. Bunun avantajı, demir yolunda 7 bin kilometrelik bir
kısalma, deniz yoluna göre de süre on beş güne düşecek. Büyük
bir avantaj sağlayacaktır.
İlk
hizmete açıldığı zaman 1 milyon yolcu, daha sonra 6,5
milyon ton yük taşıyacağını düşündüğümüz
hattın ülkemiz ekonomisine büyük bir katkı
sağlayacağını düşünüyoruz ve bu arada da tabii ki
Karstan sonra Erzurum, Erzincan hızlı treniyle beraber hem yolcuda
hem yükte o bölgemizin kalkınması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum)
açısından da büyük bir katkı
sağlayacağını düşündüğümüz bu proje için
başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve emeği geçen tüm
ilgililere teşekkürlerimi, şükranlarımı arz ediyorum.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Doğal gazda indirim verecek misiniz
Sayın Vekilim?
BAŞKAN
Sayın Yalım
19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, 10
Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 79uncu yıl dönümüne ve son
günlerde mazota yapılan zamlara ilişkin açıklaması
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, yarın 10 Kasım, Ulu Önder Mustafa Atatürkün ölüm
yıl dönümü. Kendisini özlem ve saygıyla anıyoruz.
Sayın
Başkan, tam on beş yıl önce AKP Hükûmeti
devraldığında mazot 1,30 TLydi, son iki haftada gelen zamlarla
artık 5,66-5,70e geldi. Sözün bittiği yerdeyiz, ekonominin
çöktüğü yerdeyiz. Buradan özellikle Enerji Bakanını ve de
Ekonomi Bakanını bir an önce, yapamadıkları ekonomiden
dolayı istifaya davet ediyoruz. Bu mazotu kimsenin ödemeye gücü yoktur.
Hükûmeti istifaya davet ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bircan
20.- Edirne Milletvekili Erdin Bircanın, Edirnenin
Keşan ilçesi Yayla sahilindeki dalgakıranın mühendislik
hatası yüzünden doğayı, tarihî eserleri ve evleri tahrip
ettiğine ve bu dalgakıranın tekrar yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ERDİN
BİRCAN (Edirne) Seçim bölgem Edirnenin Keşan ilçesi, Yayla
sahilindeki dalgakıran mühendislik hatası yüzünden doğayı,
tarihî eserleri ve yurttaşlarımızın evlerini tahrip ediyor.
Dalgakıran hatalı yapıldığı için sahil
kullanılamıyor, limanın içine kum doluyor. Limanda su derinliği
1 metreye indiği için küçük balıkçı tekneleri dahi limana
giriş çıkış yapamıyorlar. Dalgakıran yüzünden
tarihî eserler yok olma noktasına gelmiştir. Lodos olduğu
günlerde dalgalar tarihî kalıntılara ciddi zarar vermektedir.
Dalgakıran yüzünden evlerin önünde oyulmalar meydana gelmektedir.
Yurttaşlarımızın ciddi mağduriyeti söz konusudur.
Buradan
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanına sesleniyorum:
Bir an önce bu dalgakıranın tekrar yapılması gerekiyor.
Bakanlık yurttaşlarımızın evlerinin yıkılmasını,
tarihî eserlerin tamamen yok olmasını mı bekliyor?
BAŞKAN
Sayın Ahrazoğlu
21.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlunun,
Sağlık Bakanlığına devredilen İskenderun Sakarya
Mahallesindeki Ziraat Bahçesi olarak bilinen arazinin yeşil alan olarak
korunmasını ve Karayolları arazisinin de yeşil alana
dönüştürülmesini istediğine ilişkin açıklaması
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
İskenderun
Sakarya Mahallesinde Ziraat Bahçesi olarak bilinen 267 dönümlük, içerisinde
ağaçlıklar, fidanlıklar bulunan arazinin Sağlık
Bakanlığına devredildiğinden bahsedilmektedir. Bu araziyle
ilgili, Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğü tarafından
yeşil alan olarak korunması kararı verilmiş ve bu karara
İskenderun Belediye Meclis üyeleri de Büyükşehir Belediye Meclis
üyeleri de uymuştu. Eğer böyle bir karar alınmışsa,
İskenderunda şehir hastanesi yapılacaksa; Arsuz-Belen
tarafında, ayrıca Payası, Dörtyolu da içerisine alacak
şekilde Denizciler-Akçay tarafında daha müsait alanların
olduğunu
İskenderunun böyle bir yeşil alandan mahrum
edilmemesi gerektiğini, ayrıca Karayolları arazisiyle de ilgili
alanın şehir merkezinde bulunan bir yeşil alana
dönüştürülmesi için gerekli çalışmaların
yapılmasını, bu konuda da Sağlık Bakanlığının
duyarlı olmasını istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Son olarak Sayın Yıldırım
22.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, AKPnin iktidara geldiği günden beri
eğitim sistemini yapboz hâline getirdiğine ve Nemrut
Dağındaki heykellerin put olarak gösterilmesine ilişkin
açıklaması
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
AKP
iktidara geldiği günden beri eğitim sistemini yapboz hâline
getirmiştir. Atadıkları her bakan göreve
başladığında Bu sistem yanlış, tamamen
değişmeli. deyip bir anda, altyapısı olmayan, daha önce
denenmeyen bir sistemi getirerek öğrencilerin, velilerin,
öğretmenlerin plan ve projelerini altüst ettiler. Büyük övgülerle
getirdiğiniz TEOG sınavının yerine mahallî yerleştirme
sistemini hiç tartışmadan, veli, öğrenci ve öğretmenlerin
ne gibi sorun yaşayacaklarını düşünmeden getiriyorsunuz.
100 binlerce öğretmen atanmayı beklerken derslere cami imamları
giriyor. Bilimi, barışı, birlikte yaşamayı anlatan çocuk
kitapları yasaklanırken ikinci sınıf masal
kitaplarında babanın çocuğunu öldürmesinden, kaynar kazanlarda
kaynatılmasından bahsediliyor.
Yine,
UNESCO tarafından dünyanın kültür mirası olarak kabul edilen
Nemrut Dağındaki heykeller için inançsızlığın,
ahlaksızlığın, çirkinliklerin ve putperestliğin
merkezi
görsel olarak kullanılıyor bunlar. Bu zihniyet hepinize çok
tanıdık gelmiyor mu? Resmen IŞİDvari bir eğitim
amaçlanıyor. Eğitim bilimsel olmalı, laik olmalı.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Türkiyenin UNESCO Yürütme Kuruluna seçilmesine ve
Kızılay Başkanı Kerem Kınıkın
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
seçilmesine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye bu hafta içinde iki haklı gurur
yaşadı ve biz de bu sevincimizi Genel Kurulla paylaşmak
istiyoruz.
8
Kasım 2017 tarihinde Türkiye UNESCOnun en üst icra kurulu konumunda olan
yürütme kuruluna Almanyayı geride bırakarak seçilmiştir.
Yine,
189 ülkeden katılımın olduğu Uluslararası
Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu genel kurulunda
yapılan seçimlerin ardından Kızılay
Başkanımız Doktor Kerem Kınık, 116 oyla Alman rakibine
karşı seçimi kazanarak Federasyonun Avrupa Başkanı
seçilmişlerdir. Ben kendilerine ve ülkemize tekrardan hayırlı
olsun diyor ve bu haklı sevincimizi sizlerle paylaşıyorum.
Şimdi,
sisteme giren sayın grup başkan vekillerine iki dakika süreyle söz
vereceğim.
Sayın
Usta, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 10 Kasım
Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 79uncu yıl dönümüne, Kütahya
Dumlupınar Üniversitesinin Germiyan kampüsünde PKKlılarca şehit
edilen ülkücü Hasan Şimşekin vefatının 4üncü yıl
dönümüne ve Diyarbakır Lice yolunda öğretmen taşıyan bir
servis aracının devrilmesiyle yaralananlara Allahtan şifa
dilediğine ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yarın
10 Kasım, cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün vefatının 79uncu yıl dönümüdür.
Hayatını milletine adayan büyük devlet ve siyaset adamını
gururla, özlemle ve şükranla anıyoruz. Türk milletini hak ettiği
onurlu ve bağımsız yaşama seviyesine çıkarmada üstün
bir çaba ve mücadele azmi gösteren Gazi Mustafa Kemale büyük bir vefa ve gönül
borcumuz vardır. Yüksek erdemi sayesinde Samsunda atılan ilk
adımla tutsaklık engelleri aşılmış, cumhuriyetin
ilanıyla milletimiz kendi kaderine sahip çıkacak iradeyi
göstermiştir.
Atatürk,
Türk milletine kendini adamış ve bıraktığı
emanetleriyle de çağdaş medeniyetler seviyesine
ulaşılacağına o yıllardan işaret etmiştir.
Eserleri ve öğütleri Türk milleti yaşadığı sürece var
olacaktır. Büyük Önder, fikir, ideal ve eserleriyle
bağımsızlığımızdan tarihimize, dilimizden
sanatımıza ve benliğimize kadar en gerçek fikirlerin ve en
sıcak duyguların içinde aramızda hep yaşayan bir önderdir.
Atatürkün ölümsüzlüğe uğurlandığı günün yıl dönümünde
herkese düşen en büyük görev, Atatürkü ve en büyük eseri cumhuriyetin
değerlerini her koşulda korumak ve Türkiyeyi aydınlık
yarınlara taşımaktır. Sadece 10 Kasımlar değil,
düşüncelerimizde Atatürkün mücadele azmi, bizlere yüklediği
sorumluluklar ve gösterdiği hedefler asla unutulmamalıdır.
Ülkemizin en zor anlarında ortaya koyduğu millî hedef ve
stratejilerin hatırlanması, çabalarının anlam ve öneminin
çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Atatürkün,
millî ızdırapları bıçak gibi kesen azmi ve inanmışlığı
vardı, millî arayışlara cevap üreten bir irade ve ilke gücü
vardı. Olayların akışına kapılan değil,
istikamet çizen; pasif ve parçalı değil, aktif bir şekilde gelişmelere
müdahil olan bir müktesebat zenginliği, bir mizaç özelliği
şahsında temerküz etmişti. Bizzat demişti ki: Büyük
ölülere matem gerekmez, fikirlerine sadakat gerekir. 10 Kasım, bir matem
gününden ziyade Gazi Mustafa Kemalin daha iyi anlaşılıp, daha
iyi kavranıp fikir ve eserlerinin her yönüyle tanıtılması
açısından önemli ve tarihî bir eşiktir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
ERHAN
USTA (Samsun) Atatürk, tam bağımsızlıktır; Atatürk,
cumhuriyettir, cumhurun ta kendisidir; Atatürk, Türk milletinin ortak
değeridir; Atatürk, Türktür, Türkün Samsundan Ankaraya kadar süren
mücadelesinin kınından çıkmış
kılıcıdır. Vefatının 79uncu yıl dönümünde
Gazi Mustafa Kemal Atatürkü hürmet ve minnet duygularımla anıyorum,
ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Sayın
Başkan, bugün aynı zamanda Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin
Germiyan kampüsünde PKKlılarca şehit edilen ülkücü Hasan
Şimşekin vefatının da 4üncü yıl dönümü. Hasan
Şimşeki ve bütün ülkü şehitlerini rahmetle anıyorum.
Bugün
ayrıca acı bir kaza oldu. Diyarbakır Lice yolunda öğretmen
taşıyan bir servis aracı devrildi, 4ü ağır 16
yaralımız var. Ben hepsine Allahtan şifa diliyorum. Bu
vesileyle de servis konusunun bir kez daha gündemimize alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Kerestecioğlu
24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Şanlıurfanın Harran ilçesinde ısınmak için pamuk
yığınında uyuyan 14 yaşındaki çocuk işçi
Beşar Güneşin boğularak hayatını kaybetmesine, Nuriye
Gülmen ile Semih Özakçaya baskının artarak devam ettiğine,
Avrupa Konseyinde Türkçe konuşulması kararından vazgeçilmesine
ve milletvekillerinin Genel Kurul çalışmalarına
katılması gerektiğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün
Şanlıurfanın Harran ilçesinde pamuk
yığınının arasında kalan, daha doğrusu
ısınmak için orada uyuyan 14 yaşındaki çocuk işçi
Beşar Güneş boğularak hayatını kaybetti.
Çocuklarımızı
gözümüzden sakınırken daha kaç çocuk işçinin ölüm haberini
vereceğiz, gerçekten sormak isteriz. Bunu önlemenin yolu gelir
eşitsizliğini önlemek ve her çocuğun güvenle gelişmesini
temin etmektir. Bugün zenginlere af, yoksul halka vergi getiren Meclisteki
torba yasayı, bir de, kaybettiğimiz çocuklarımızı,
özellikle de bugün Beşar Güneşi, pamuklar içinde ölen çocuk
işçiyi düşünerek değerlendirin.
Sayın
Başkan, Nuriye ve Semih OHAL KHKsiyle haksız bir biçimde
mesleğinden ihraç edilen akademisyenler ve onların İşimi
geri istiyorum. diyerek direnmesinin 1inci yılı geride kaldı.
İki eğitimci iki yüz kırk altı gündür açlık grevinde.
Nuriye Gülmenin babası Şaban Gülmen Tek istediğimiz
kızımıza canlı olarak kavuşmak ve Semihle birlikte
işlerine geri dönmeleri. diyor. Biz Hükûmetten bu genç insanların
hayatını kurtaracak bir adım beklerken bu insanlara baskı
artarak devam ediyor. Bildiğiniz gibi, daha önce avukatları
tutuklandılar, hatta işkence gördüler ve bir avukatın kolu
kırıldı. Dün ise Çağdaş Hukukçular Derneği Genel
Başkanı olan Selçuk Kozağaçlı gözaltına
alındı. Az önce, yine biliyorsunuz, birkaç saat önce İnsan
Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan
gözaltına alındı Yüksel Caddesinde basın
açıklaması yapmak isterken. Gerçekten Türkiyenin bu hâlinden memnun
musunuz ve bir sınırınız var mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Nerede
duracaksınız? Daha kimler gözaltına alınacak, kimler
tutuklanacak? Bunu sormak istiyoruz.
Az
önce bazı sevindiğiniz konuları ifade ettiniz, ülkemiz için iyi
olduğunu. Şimdi, Avrupa Konseyinde, 20 milyon liralık ek
katkının çekilmesi kararı verildi aynı zamanda. Şimdi,
insan hakları savunucularından milletvekillerine, hukukçulara,
gazetecilere haksız yargılamaları gündeme getirdiğimizde Yargı
bağımsızdır. diyorsunuz ama yargı
bağımsızsa neden yargılaması devam eden bir
kişiye ödül verildi diye rahatsız oldunuz? Ya da sadece bu nedenle 20
milyon ek katkı geri çekilebilir mi ve bunun gerçekten Türkiyenin
itibarını artıracağını mı düşünüyorsunuz?
Devlette
istikrar aranır. Yani bir devletin uluslararası arenada itibar
kazanabilmesi, bu itibarı koruyabilmesi için güvenilir bir partner
olması gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamamlıyorum.
İki
yıl önce Sayın Davutoğluna konuşma yaptırarak,
Artık Avrupa Konseyinde Türkçe konuşulacak. diyerek söz veren bir
ülke iki yıl sonra bu kararından vazgeçerse uluslararası
saygınlığını da yitirir.
Son
olarak şunu ifade etmek isterim: Ben bu Meclise ilk geldiğimde,
burada, bütün grup başkan vekilleri her konuda konuşuyorlardı,
defalarca söz istiyorlardı, bu Meclis doluydu ve bu Mecliste
insanların asgari de olsa birbirine karşı daha fazla
saygısı vardı. Şimdi şu Meclisin hâline bakın,
içeride hiç kimse yok. Ben bu hafta iki yakınımı kaybettim ve
iki cenazeye gidemeden burada görevime devam ediyorum. Aynı şeyi
buradaki milletvekillerinden de bekliyorum. Siz bizim gerçekten Türkiye gündemi
için önemli olan sözlerimize Daha fazla değil, zaten
alacaksınız. diye kısıtlama getirmeye
çalışıyorsunuz. Bunu da kabul etmediğimi ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN
Bunu, konuşurken bari söylemeyin Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Konuşacağım
tabii yani konuşurken nasıl söylemeyeyim?
BAŞKAN
Yani bugüne kadar kısıtlama yapmadım ama bu Meclisin de bir
çalışma düzeni var, sistematiği var, bir İç Tüzük var.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet, işte o düzeni
işaret ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
O benim konum değil. Burada ben bu Meclisi İç Tüzüke göre yönetmek
durumundayım. Sözün verilme zamanını, süresini tabii ki bizler
takdir ediyoruz ve bugüne kadar da kısmamaya çalıştık siz
de takdir edersiniz ki.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bugün için söylüyorum ben
de.
BAŞKAN
- Sayın Özel, buyurun.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Türkiyenin UNESCO Yürütme
Kuruluna seçilmesine, Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Avrupa
Federasyon Başkan Yardımcılığına seçilen
Kızılay Başkanı Kerem Kınıkı
kutladığına, Çağdaş Hukukçular Derneği
Başkanı ile İnsan Hakları Derneği
Başkanının gözaltına alınmasına, Anayasa
Mahkemesinin İç Tüzük değişikliğiyle ilgili
başvurularını esastan görüşmeyi kabul etmesine ve 10
Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 79uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, öncelikle, biraz önce sizin de
duyurusunu yaptığınız, dün de sayın milletvekilimizin
Meclise bildirdiği UNESCO Yürütme Kuruluna seçilen
arkadaşlarımızı ve Kızılhaç ve Kızılay
Dernekleri Avrupa Federasyon Başkanlığına seçilen
Kızılay Başkanını kutluyoruz. Bunlar Türkiyeyi
gururlandıran konular.
Çağdaş
Hukukçular Derneği Başkanının ve İnsan Hakları
Derneği Başkanının gözaltına alınması,
birinin bırakılıp diğerinin hâlâ gözaltında
olması da Türkiyeyi utandıran şeyler, bu Meclisin ortak olarak
üzerinde düşünmesi gereken meseleler.
Bunun
yanında, Anayasa Mahkemesi, İç Tüzük değişikliğiyle
ilgili başvurumuzu esastan görüşmeyi kabul etti ama hâlen daha süreç
işleyedursun Anayasa Mahkemesinin değerli üyelerine Meclisin bu
hâlini göstermek isteriz. Muhalefetin elinden Anayasaya aykırı
olarak alınan yoklama yetkisi
184 milletvekili olmadan
çalışmayı Anayasa yasaklarken, toplantının yeter
sayısı oyken, bugün 8 kişilik bir iktidar partisi grubu, ki
Meclisi çalıştırmak zorunda olan grup, o sayıyı bulmak
zorunda olan grup bu hâldedir. Bu ne sonuç doğuruyor? Bu sefer 184
bariyeri, 184 denetimi ortadan kalkınca 139u bulamaz hâle geliyorlar,
pratik bir faydası yok, yine Meclis çalışamıyor, dün de
gördük ama bir gerçek var: Dün Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu elden
yoklama dolaştırıyordu. Yani denge ve denetim önemli bir
şey. Siz Bunu muhalefetin elinden aldık. diye bakıyorsunuz ama
o denetimi kendiniz yapıyorsunuz. Bu ne demek? Muhalefet lazımsa onu
biz de yaparız, biz yaparız. diyen bir diktatöryal iktidar
anlayışının Meclise yansıması. Bunu da
kayıtlara geçirmek istedim ama Anayasa Mahkemesi bir an önce Anayasaya
aykırı bu kararından vazgeçmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Kaldı ki Meclis Başkanı değişimi
bekleniyor, ardından veya devam edecekse de ardından hızla o
koordinasyon toplantısının yapılıp bu yoklamanın
istenebileceği, istenemeyeceği hâllerin de bir standarda
kavuşturulması lazım.
Sayın
Başkan, yarın 10 Kasım, Atamızın ebediyete
intikalinin 79uncu yılı. Buradan bir kez daha yenilemek isteriz ki:
Bağımsızlık ve demokrasi benim karakterimdir. diyen ve
bize başta cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere sonsuza kadar
kararlılıkla savunup koruyacağımız iki büyük emanet
bırakan Atamıza aramızdan ayrılışının
79uncu yılında bir kez daha saygılarımızı,
minnetlerimizi, özlemlerimizi sunuyoruz ve kendisine bir kez daha söz
veriyoruz: Büyük eserin Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak.
Bir
tespiti buradan yapmak lazım: Atatürk sevgisi ne bir partiye ne de mevcut
iktidara ait olan bir şey değildir. Yediden yetmişe bu
vatanın her karış toprağında, milletimizin gönlünde ve
kalbinde taht kurmuş tek lider ve bu ülkenin kurucusu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) -
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün anılması, sevilmesi,
saygı duruşunda bulunulması, ebedî istirahatgâhının
ziyaret edilmesi son derece önemlidir. Zaten önümüze bariyerlerin
çekildiği 10 Kasımlarda dahi bu millet milyonlar olup
Anıtkabire akmıştı. Ama şimdi, 16 Nisanda niçin bu
kötü sonucu aldık? diye analiz yapanların, cumhuriyetin
değerlerine saldırmakta geri durmayanların 16 Nisandan sonra
2019 korkusuyla yaptırmış olduğu odak grup çalışmalarından
çıkan sonuçlardan sonra Anıtkabirin yolunu bilmeyenlere
Anıtkabirin yolunu işaret etmeleri elbette fiziken doğrudur ama
bugün o günleri görenlerin, bilenlerin ve anketlerden çıkan sonuçlarla bu
yapmacık sevgiyi üretenlerin de samimiyetinin halk tarafından
sorgulanıyor olmasına da kimse şaşırmasın.
Dün
Teslanın kurucusu dâhi girişimci Elon Muskun Türkiyeye gelip de
yaptığı görüşmeler değil, Anıtkabirden
yaptığı paylaşım ön plana çıkıyorsa
şunu görmek lazım: Türkiyenin yarınlarını Atatürkte
bulmak için dâhi olmaya gerek yoktur.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın İnceöz
26.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, terörle
mücadelenin kararlı bir şekilde sürdürüldüğüne,
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu
Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak
seçilen Kızılay Başkanı Kerem Kınıka
başarılar dilediğine, Türkiyenin UNESCO Yürütme Kuruluna
seçilmesine ve 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 79uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bizler burada milletimizin beklentilerini en üst seviyede
karşılayacak düzenlemeler için çalışırken bir taraftan
da terörle mücadelemiz kararlı bir şekilde sürdürülüyor. Buradan,
başarılı bir şekilde operasyon yapan tüm emniyet
güçlerimizi, kolluk kuvvetlerimizi tekrar tebrik ediyoruz. Buradan
dualarımızla beraber yanlarında olduğumuzu bir kez daha
belirtmek istiyoruz.
Bunun
dışında, dünyaya parmak ısırtacak bu gelişmeler
olurken geçtiğimiz haftalarda da dünyaya parmak ısırtacak
projeleri bir bir hayata geçirdiğimizi de belirtmek istiyorum.
Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Hattının açılışı,
ardından yine ilk yerli otomobilimiz için konsorsiyumun
tanıtılması ülkemiz açısından uluslararası arenada
da çok önemli gelişmelerdir. Bu anlamda, gerçekten bu yiğit,
vatansever kişilere de yürekten teşekkür ediyorum cesaretlerinden
dolayı. Ülkemizi sıçratacak gelişmeler yaşanmaktadır.
Bu
gelişmeler olurken öbür taraftan da uluslararası dünyada, uluslararası
karar alma mekanizmalarında ülkemizin rolü adına yine tarihî
adım niteliğinde müjdeli haberler var ki siz de biraz evvel bu
müjdeli haberleri Divandan paylaştınız. 6 Kasımda
Antalyada gerçekleştirilen Uluslararası Kızılhaç ve
Kızılay Dernekleri Federasyonu Genel Kurulunda yapılan
seçimlerde Kızılay Genel Başkanı Sayın Kerem
Kınık, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay
Dernekleri Federasyonu Avrupa Bölgesinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
olarak seçilmiş, dünyanın dört bir yanındaki mazlumların
yardımına, muhtaç insanların yardımına koşan
Kızılayın bu başarısı hepimizi
onurlandırmıştır. Buradan kendilerini tebrik ediyoruz.
Yine, dünyanın her köşesinde ihtiyaç sahiplerinin yardımına
koşacak Kızılay yeni vizyonuyla. Kendilerine de
başarılar diliyorum.
Yine
bir başka gelişme de dün yaşandı, Dışişleri
Bakanlığımız vasıtasıyla bu haberi aldık.
Türkiye, kurucu üyesi olduğu UNESCOnun 58 üyeli en üst düzey icra
organı olan Yürütme Kurulunda 2017-2021 yılları arasında
görev yapmaya hak kazandı. Böylece, UNESCOnun tüm alt komitelerinde aktif
çalışmalarını sürdüren ülkemiz, bundan böyle yürütme Kurulu
üyesi sıfatıyla çalışmalara katkı sağlayacak.
Buradan da yine gurur verici bir gelişme olmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Toparlayın lütfen.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Önümüzdeki dört yıl boyunca da burada söz sahibi
olunacaktır. Kendilerini tebrik ediyoruz.
Bildiğiniz
gibi, yarın 10 Kasım ve büyük bir komutan olarak milletimizle
birlikte istiklal mücadelesini zafere ulaştıran, yeniden tarih
sahnesinde yer almamızı sağlayan, kurduğu cumhuriyetle
çağdaş uygarlığın kapılarını aralayan
Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ebediyete irtihalinin 79uncu yıl dönümü.
Onun hatırasına sahip çıkmak,
bağımsızlığımıza, vatanımıza,
bayrağımıza, cumhuriyete ve ülkemizin bin yıllık
medeniyet birikimine Kurtuluş Savaşı ruhuyla, 15 Temmuz ruhuyla
sahip çıkmayı gerekli kılar. Bu vesileyle vefatının
79uncu yılında cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürkü, silah arkadaşlarını
ve tüm şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle yâd ediyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Başkanlık Divanı olarak Gazi Mustafa Kemal
Atatürkü ölümünün 79uncu yıl dönümünde saygıyla
andıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN
- Biz de Başkanlık Divanı olarak cumhuriyetimizin kurucu lideri
ve aynı zamanda Gazi Meclisimizin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa
Kemal Atatürkü ölümünün 79uncu yıl dönümünde saygıyla
anıyoruz.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- TBMM Başkanlığı için gösterilecek
adaylarla ilgili Başkanlık duyurusu
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, içinde bulunduğumuz 26ncı Yasama
Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 22 Kasım 2015
tarihinde seçilmiş olup görev süresi 22 Kasım 2017 tarihinde sona
erecektir.
Anayasanın
94üncü, İç Tüzükün 10uncu maddesine göre ikinci devre için
yapılacak seçimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi başkan
adaylarının Meclis üyeleri içinden birinci devre için seçilen
Başkanın görev süresinin dolmasından on gün önce başlamak
üzere beş gün içinde Başkanlık Divanına bildirileceği
hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle, başkan
adaylarının Başkanın görev süresinin dolmasından
önceki 10uncu gün olan 12 Kasım 2017 Pazar günü ile 16 Kasım 2017
Perşembe günü saat 24.00e kadar Başkanlık Divanına
bildirilmesi gerekmektedir.
Bilgilerinize
sunulur.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 yılı
harcamalarına dair dış denetim raporlarının inceleme
sonuçlarına ilişkin tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, 6253 sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Kanununun 37nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununun 69uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Sayıştayın 2016 yılı
harcamalarına ilişkin dış denetim raporlarının
inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/1207)
08/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
6253
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatı Kanununun 37'nci maddesi ile 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69'uncu maddesi
kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştayın 2016 yılı harcamalarına ilişkin
dış denetim raporları, Başkanlık Divanının
11 Ekim 2017 tarihli toplantısında üst yöneticilerin cevapları
da dikkate alınarak görüşülmüş ve ekteki inceleme
sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar
verilmiştir.
Bilgilerinize
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
ve Sayıştayın 2016 Yılı Dış Denetim
Raporları İnceleme Sonuçları
I-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış Denetim Raporu
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 2016 mali yılı hesaplarının
dış denetimini yapmak üzere görevlendirilen Sayıştay uzman
denetçileri tarafından düzenlenen 19/09/2017 tarihli TBMM Dış
Denetim Raporunda "2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla
tahsis edilen ödeneklerin, harcama birimleri tarafından
kullanımı sırasında düzenlenen harcama belgelerinin
kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığı, hazırlanan mali tablolarının
doğruluğu, denkliği ve güvenilirliği
hususlarının incelendiği belirtilmiştir.
Yapılan
inceleme sırasında;
Türkiye
Büyük Millet Meclisine bağlı idari birimler için Bütçe Kanunuyla
tahsis edilen ödeneklerin harcama birimleri tarafından
kullanılması sırasında düzenlenen harcama belgelerinin
kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup
olmadığı, 2016 yılına ait cetvel ve tablolarda
gösterilen gider rakamlarının; doğru ve denk olarak kaydedilip
kaydedilmediği, toplamlarının doğru, denk ve tutarlı
olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle mutabık
bulunup bulunmadıkları hususlarına
bakılmıştır.
Bütçede
tahmini olarak yer alan kullanılabilir ödenek rakamlarıyla kesin
hesap sonuç rakamları karşılaştırılmak suretiyle
gerçekleşme oranları ve uygunluk durumları, programa alınan
yatırımların gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediği araştırılmış, cetvellerdeki
rakamların dayandıkları sarf belgelerinin ilgili mevzuatına
uygunluğu örnekleme yoluyla denetlenmiştir.
Raporda
özetle;
TBMM
Başkanlığının 2016 yılı başlangıç
ödeneğinin 840.029.000 TL olup yıl içinde yapılan aktarmalar ve
eklemelerle birlikte bu tutarın 895.045.869,40 TL'ye
ulaştığı ve 31/12/2016 tarihi itibariyle de bu
ödeneğin 825.566.400,10 TL'sinin, başka bir deyişle yüzde
92,2'sinin harcanarak yüzde 7,35' inin iptal edildiği belirtilmiştir.
Raporda
ekonomik sınıflandırmaya göre harcamalar dikkate
alınarak; personel için ayrılan ödeneğin yüzde 95,2
oranında kullanıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumu prim
giderlerine ayrılan ödeneğin yüzde 98,6 oranında
kullanıldığı, cari transferler ödeneğinin yüzde 97,8
oranında kullanıldığı, mal ve hizmet
alımlarına tahsis edilen ödeneğin yüzde 91,0 oranında
kullanıldığı, sermaye giderlerine ayrılan
ödeneğin yüzde 54,7 oranında kullanıldığı,
sermaye transferlerine ayrılan ödeneğin yüzde 100 oranında
kullanıldığı belirtilmiştir.
Ayrıca;
TBMM
Başkanlığı Strateji Geliştirme
Başkanlığınca arşivlenen ödeme emri belgeleri ve
muhasebe işlem fişleri tutarlarıyla bunların
kaydedildiği ilgili hesaplardaki tutarların mutabık olduğu,
Kesin
hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve
denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,
Harcama
Birimi Başkanları ile Strateji Geliştirme Başkanı ve
diğer personelin mali işlemlerin yürütülmesinde ve buna ilişkin
harcama belgelerinin düzenlenmesinde ve muhasebe kaydında, ilgili
mevzuatta düzenlenen usul ve esaslara uygun şekilde işlem
yaptıkları,
Üst
yöneticinin kalkınma planına, yıllık programa, kurumun
stratejik plan hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak bütçe
hazırlanması ve uygulanmasına, kaynakların etkili, ekonomik
ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını
sağlamaya özen gösterdiği,
ifade
edilmiştir.
Harcama
belgelerinin incelenmesinde ise;
Millî
Saraylardaki tarihî hasırların ve merdivenlerin
muhafazasını sağlamak amacıyla yolluk halı
alımına ilişkin ödeme emri belgesi ekine teknik şartnamede
istenilen "güve yemezlik", "alev almazlık ve
"antibakteriyel özelliklerinin bulunduğunu tevsik eden belgelerin
eklenmediği belirtilerek bundan böyle teknik şartname hükmü
uyarınca istenilen belgelerin bir örneğinin ve/veya bahse konu
belgelerin alındığına dair tutanağın ödeme emri
belgesine eklenmesinin,
"Veri
Depolama Alanı Disk Artırımı Mal Alımı
İşinde her bir malzeme kalemi ve/veya grupları için ayrı
ayrı teklif fiyat alınması yerine tüm malzemeler için tek bir
fiyat üzerinden teklif alındığı ve tek bir kalem üzerinden
de iş artışına gidildiği belirtilerek bundan böyle her
bir malzeme kalemi ve/veya grupları için ayrı ayrı teklif
alınmasının, iş artışına ihtiyaç
duyulması hâlinde de her bir malzeme kalemi ve/veya grupları
üzerinden iş artışına gidilmesinin uygun olacağı
ifade edilmiştir.
Bu
çerçevede, dış denetçilerin denetim bulguları ve önerileri
dikkate alınarak düzenlenen üst yönetici cevabında;
Raporda
fazla ödemeye ilişkin herhangi bir husus bulunmadığı,
sadece usul ve esasa ilişkin 2 tespit ve öneriye yer verildiği
görülmüştür.
Merkezî
Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 6'ncı maddesi ile yine bu
yönetmeliğe istinaden düzenlenen Genel Tebliğin 6'ncı
maddesinde söz konusu belgeler taahhüt dosyasında bulunması gereken
belgeler arasında sayılmadığından ödeme emri belgesine
eklenmediği ancak teknik şartnamede belirtilen bahse konu belgelerin
ihale aşamasında istenilerek ihale işlem dosyasında
muhafaza edildiği ve herhangi bir kamu zararına sebebiyet verilmediği,
Mevcut
veri depolama sisteminin kapasitesinin büyütülmesi için sistem bütününü
oluşturan raflar, diskler ve kontrol kartlarının (8 TB'lık
40 adet disk ve 2 adet 200 GB'lık Write SSD disk) 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununun 19'uncu maddesi gereğince açık ihale
usulüyle satın alındığı ancak sistemin tam
yedekliliğini ve sürekliliğini sağlamak için ihtiyaç duyulan
kontrol kartlarına ilaveten 4 adet daha kontrol kartına gereksinim
duyulması üzerine sözleşmenin 24'üncü maddesinde yer alan yüzde
20'lik iş artışı kapsamında yüzde 9,7'lik iş
artışı yapılarak temin edildiği ve herhangi bir kamu
zararına sebebiyet verilmediği,
ifade
edilmiş ve Dış Denetim Raporunda yer alan öneriler
kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmiştir.
II-
Sayıştay Dış Denetim Raporu
Sayıştay
Başkanlığının 2016 mali yılı hesaplarının
dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanınca görevlendirilen İçişleri
Bakanlığı mülkiye başmüfettişleri tarafından
düzenlenen 20/6/2017 tarihli Dış Denetim Raporunda; 2016
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödenekler
kapsamında yapılan harcamalar ve bunlara ilişkin belgeler esas
alınarak, bu ödeneklerin kullanımı sırasında
"düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki
düzenlemelere uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının
ekonomik, etkili ve verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığı, yapılan harcamaları gösteren mali
tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu
hususlarının incelendiği belirtilmiştir.
Raporda
özetle;
Sayıştay
Başkanlığına 2016 yılı bütçesinde 225.656.500 TL
ödenek tahsis edildiği, bu ödeneğin 203.645.740,43 TL'lik
kısmının harcandığı, söz konusu bütçe ödenekleri
ve harcama rakamları oransal olarak
karşılaştırıldığında ise 2015 yılında
tahsis edilen bütçe ödeneğinin yüzde 93,95'inin, 2016 yılında
ise yüzde 90,25 'inin harcandığı belirtilmiştir.
Ayrıca;
Kurumun
ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak
tahakkuk ettirdiği ödemeleri ile banka hesap özetlerinin mutabık
olduğu,
Kesin
hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve
denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,
Sayıştay
Başkanının üst yönetici olarak, bütçeyle verilen kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde
kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin
alınmasında, 5018 sayılı Kanunda öngörülen mali yönetim ve
kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve
sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret gösterdiği,
Harcama
yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve
muhasebe yetkilisinin, mali mevzuatın uygulanmasında ve gerekli
tedbirlerin alınmasında azami çaba sarf ettikleri,
İdarenin
mali faaliyetle ilgili olarak alınan kararları ve işlemlerinin
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde
yürütüldüğü,
ifade
edilmiştir.
Harcama
belgelerinin incelenmesinde ise;
Doğrudan
temin yoluyla mal ve hizmet satın alınması konusunda kanunda
belirtilen limitler sınırı içerisinde kalınmasına özen
gösterilmesi,
Bazı
ihale dosyalarının incelenmesi sırasında ihale komisyonunca
ihale aşamasında doldurulması zorunlu olan "Zarf Açma ve
Belge Kontrol Tutanağında teklif mektubu ve geçici teminat
belgelerine "Var Uygun-Var Uygun Değil olarak yazılması
gerekirken "Var şeklinde yazıldığı, teklif
mektubu veya geçici teminat değerlerine ilişkin belgelerin, Zarf Açma
ve Belge Kontrol Tutanağı Standart Formunda yer
aldığı gibi doldurulmasına özen gösterilmesi,
Bazı
mal ve hizmet alımlarında ödemeye ilişkin zorunlu olarak fatura
düzenlenmesi gerekirken, iş yerlerine fatura düzenlemediği hâlde,
makbuz ve harcama pusulası karşılığında ödeme
yapıldığı ifade edilerek, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun 229'uncu maddesi kapsamında zorunlu olarak fatura düzenlemesi
gereken iş yerlerinden "Makbuz veya Harcama Pusulası yerine
fatura alınması ve ödeme emri belgesine eklenmesine özen
gösterilmesi,
Bazı
ödeme emri belgelerinde muhasebe yetkilisi imzası olmasına
karşın, isim ve soy isminin yazılmadığı ifade
edilerek, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 5'inci maddesi
gereğince ödeme emri belgelerine muhasebe yetkilisinin isim ve soy isminin
yazılmasına özen gösterilmesi,
Bazı
ödemelere ait Muhasebe İşlem Fişi ve Ödeme Emri Belgeleri
ekinde, ödeme yapılacak kişi veya firma dilekçeyle belirtilmiş
ise de kuruma vermiş oldukları dilekçede kişilerin adı ve
soyadının bulunmadığı ifade edilerek, Merkezi Yönetim
Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 8'inci maddesi hükmüne uygun
şekilde yapılmasına özen gösterilmesi,
Bazı
denetçilerin yurtiçi geçici görev yolluğu bildirimini doldururken, zorunlu
gider harcamalarını açık ve net bir şekilde
yazmadıkları ifade edilerek, uygulamada birtakım
aksaklıklara mahal verilmemesi açısından yurtiçi geçici görev
yolluğu bildirimlerinin tam ve eksiksiz doldurulmasına özen
gösterilmesi,
Denetime
tabi dönem içerisinde, Sayıştay Başkanı, daire
başkanları, üyelere, denetçilere ve savcılara; kullanılmak
üzere verilen dizüstü bilgisayarların beş yılı dolmuş
olanları ile süresine bakılmaksızın emeklilik ve ölüm
hâlinde kullanan kişilere, Genel Sekreterliğin 22/11/2010 tarih ve
2010-88 sayılı onayıyla demirbaş kayıtlarından
düşülerek verildiği ifade edilerek, 6085 sayılı
Sayıştay Kanununun 63'ünci maddesinin 4'üncü fıkrasında yer
alan
diğer hususlara ilişkin olarak cümlesi çerçevesinde
"Sayıştay Meslek Mensuplarına Dizüstü Bilgisayar Verilmesi
Hakkında Yönetmelik çıkarılması ve akabinde bu Yönetmelik
hükümlerine göre laptopların düşümünün yapılmasının
uygun olacağı,
ifade
edilmiştir.
Bu
çerçevede, dış denetçilerin denetim bulguları ve önerileri
dikkate alınarak düzenlenen üst yönetici cevabında;
Doğrudan
temin yoluyla mal alımına ivedi ihtiyaçlar ve zaruret hâlleri gibi
istisnai durumlarda başvurulduğu, 4734 sayılı Kamu
İhale Kanununda öngörülen usul ve şartlara uyulmakla birlikte bundan
sonraki uygulamalarda öneri doğrulusunda hareket edileceği,
Denetim
dönemi içerisinde bir dosyada tespit edilmiş olan hususa ilişkin
olarak bundan böyle yapılacak ihalelerde, tutanaklara Hizmet Alım
Uygulama Yönetmeliğinde belirtilen uygun ibareler yazılması
konusunda gerekli hassasiyetin gösterileceği,
Söz
konusu ödemenin Fransız Kültür Merkezine yapılan yabancı dil
kursu ücretine ilişkin olduğunun
anlaşıldığı, bundan böyle yapılacak ödemelerde,
faturanın ödeme emri belgesine eklenmesi hususunda gerekli özenin
gösterileceği,
Sayıştay
Başkanlığının muhasebe hizmetleri TBMM
Başkanı tarafından atanan muhasebe yetkilisince yerine
getirdiği, konuyla ilgili TBMM Strateji Geliştirme
Başkanlığıyla görüşüldüğü, yapılan
görüşmede söz konusu eksikliğin giderildiği, bundan böyle
gerekli hassasiyetin gösterileceği,
Merkezi
Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinde belirtilen esaslara uygun olarak
hareket edileceği,
Ödeme
emri belgelerine bağlanmış yurt içi görev yolluğu
bildirimlerinin zorunlu giderler hanesine harcamaların hangi tür
vasıtayla yapıldığının yazılması ve
tereddütlere mahal verilmeyecek şekilde genel ifadelerin
netleştirileceği,
6085
sayılı Kanunun 63 ve 80'inci maddeleri gereğince aylık,
ödenek, mali, sosyal, emeklilik ve diğer hakları yönünden 2802
sayılı Kanuna tabi olan meslek mensupları ile
başsavcı ve savcılara zati demirbaş olarak verilecek
bilgisayarlar hakkında; 2802 sayılı Kanunun 112'nci maddesine
dayalı olarak yürürlüğe konulmuş olan "Hakim ve
Savcılara Dizüstü Bilgisayar Verilmesi Hakkındaki Yönetmelik"
hükümlerinin uygulanması için Başkanlık makamından
25/8/2017 tarih ve 61789278-020-173425 sayılı onayın
alındığı, yapılan işlemde mevzuata
aykırı bir hususun bulunmadığı,
ifade
edilmiş ve dış denetim raporunda yer alan öneriler
kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmiştir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Ali Haydar HAKVERDİ (Ankara),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 9/11/2017 tarih ve 2475 sayıyla Grup
Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, son
zamanlarda artan iş kazalarının sebeplerinin
araştırılması ve gerekli önemlerin alınması,
yaşanan olayların bir daha yaşanmaması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
9/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 9/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
MHP
Grup Başkan Vekili ve Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 9
Kasım 2017 tarih 2475 sayıyla, son zamanlarda artan iş
kazalarının sebeplerinin araştırılması ve gerekli
önlemlerin alınması, yaşanan olayların bir daha
yaşanmaması amacıyla TBMM Başkanlığına verdiği
Meclis araştırması açılmasına dair önergemizin
görüşmelerinin 9/11/2017 Perşembe günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi olarak Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Büyükataman. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş
olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi en derin
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Bursa'nın Gürsu ilçesindeki boya fabrikasında
meydana gelen patlamada 5 işçimiz hayatını kaybetmiş, 14
işçimiz de yaralanmıştır. Vefat eden işçilerimize
Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine sabır, yaralılara geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli
milletvekilleri, iş yerinde veya işini yaparken gerçekleşen,
çalışanı bedenen ve ruhen etkileyen kaza, iş
kazasının en temel tanımıdır. İş
kazalarında Türkiye maalesef Avrupa 1incisi, El Salvador ve Cezayir'in
ardından da dünya 3üncüsüdür. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de her gün 172 iş
kazası meydana gelmektedir. Bu kazalarda her gün ortalama 4 işçi
ölmekte, 6 işçi ise sürekli iş göremez hâle gelmektedir.
Ülkemizde
iş kazaları gündemden ne yazık ki düşmemektedir. Soma'da
301 vatandaşımızı kaybettiğimiz cinayet gibi
kazayı ve bu faciadan beş ay sonra Ermenek'te 18
vatandaşımızın hayatını kaybettiği maden
faciasını unutmamız tabii ki mümkün değildir. 11 Ekim
2017de İzmirin Aliağa ilçesindeki TÜPRAŞ rafinerisinde meydana
gelen kazada 4 işçi hayatını kaybetmiş, 1'i ağır,
2 kişi yaralanmıştır. 17 Ekim 2017'de Şırnak'ta
kömür ocağında göçük meydana gelmiş, 6 işçi
hayatını kaybetmiş, 1 vatandaşımız ağır
yaralanmıştır. İş kazasının meydana
geldiği saha için Maden İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından verilmiş çalışma ruhsatının önceden
iptal edildiği, işletmenin kaçak olduğu yapılan
açıklamalardan anlaşılmaktadır.
İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna
göre ekim ayında en az 182, yılın ilk on ayında en az 1.683
işçi hayatını yitirmiştir. Ayda ortalama 150'den fazla
işçimizin hayatını kaybetmesi çok üzücü bir durumdur. Üzücü olan
başka bir husus da, yıllar itibarıyla iş
kazalarının artarak devam etmesidir. İş kazası sonucu
sürekli iş göremezlik geliri alan işçi sayısı 2011
yılında 58.966 iken, 2017 yılının ilk sekiz
ayında 71.950'ye ulaşmıştır. Öte yandan ciddi devlet
yardımıyla ayakta durmaya çalışan Sosyal Güvenlik Kurumu
açısından da bu durum fevkalade önemlidir. İş kazası
neticesinde ölüm veya sakatlık oranlarına bağlı olarak
kişinin kendisine veya yakınlarına "sürekli iş
göremezlik" veya "ölüm geliri" bağlayan bu kurum, önemli
ölçüde maddi sorumluluk altına girmektedir.
Sosyal
Güvenlik Kurumu verilerine göre sadece sigortalı olarak 2016
yılının tamamında 70.062 kişi sürekli iş
göremezlik geliri alırken, 2017 yılı Ağustos ayı
itibarıyla bu sayı aşılmış ve 72.143'e
yükselmiştir. Bu oranda bir artıştan yola çıkarsak,
yıl sonunda sayının 110 bine yaklaşması
beklenmektedir.
Yine,
iş kazası sonucu ölüm geliri dosya sayısı 2016
yılının tamamında 56.364 iken, 2017 yılı
Ağustos ayı itibarıyla 57.805'e çıkmıştır.
Yıl sonu itibariyle 90 bine yaklaşması öngörülmektedir. Her bir
dosyadan ortalama olarak 1.000 TL gelir bağlandığını
varsayarsak, bu, ayda 90 milyon, bir yılda 1 milyar TL'nin üzerinde gider
demektir. Buna mahrum kalınan primler ile sağlık giderlerini
eklediğimizde, bir yılda iş kazaları için yapılacak
ödeme 2 milyar TL'ye ulaşacaktır.
İş
kazası sürekli iş göremezlik geliri alan kişi
sayısında da durum farklı değildir. 2016 yılında
iş kazası nedeniyle ölenlerin hak sahibi sayısı 87.322 iken
2017 yılının ilk sekiz ayında ölüm geliri alan hak sahibi
sayısı 88.774'e çıkmıştır. Durum
BAĞ-KUR'lular açısından da farklı değildir. Temmuz
ayında iş kazası sonucu ölüm geliri alan dosya sayısı
199 iken ağustos ayında dosya sayısı 307'ye
çıkmıştır.
6331
sayılı Kanunla iş güvenliği ve iş
sağlığıyla ilgili bazı yasal düzenlemeler
getirilmiştir ancak bu hizmeti sunan ortak sağlık güvenlik
birimleri ile işverenlerin sözleşme yapması, ticari
kaygıları ön plana çıkarmakta ve etkin denetimi engellemektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, maalesef, gelinen noktada
iş kazaları terörden daha fazla can almaya devam etmektedir.
Görüldüğü üzere Sosyal Güvenlik Kurumunun da iş kazası giderleri
önemli miktarda artmaktadır.
Bu
sebeple, artan iş kazaları sayısını azaltmak, eşlerinin
dul kalmasını, çocuklarının öksüz, yetim
kalmasını önlemek istiyorsak bir an önce sebeplerini
araştırmak ve alınacak tedbirleri tespit etmek için önergemizin
kabul edilmesini diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurun
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
HDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP grup önerisi üzerinde Halkların Demokratik Partisi
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, motorlu taşıtlar vergisi, özel tüketim vergisi,
harçlar vesaire üst üste zamlar geliyor ve tartışılan sadece zam
oranları. Enflasyon resmî olarak yüzde 12ye ulaştı, dolar 4 TL
sınırına dayandı, gençlerin ise dörtte 1i işsiz çünkü
ekonomide üretkenlik yok ve yapılan harcamalar silahlanmaya gidiyor.
ABDyle uçak, Rusyayla S-400 füze anlaşması yapılıyor, iç
güvenliğe önemli bir kaynak ayrılıyor yani Türkiye ekonomisi bir
savaş ekonomisi hâline geliyor. Zaten Maliye Bakanı bunu
kameraların karşısında açık açık söyledi,
"Silahlanma için ya dış borç alacağız ya da vergileri
artıracağız. dedi.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye toplumu bir savaş psikolojisine sokuluyor.
İktidar tarafından yapılan açıklamalarda toplumun
açıkça savaşa hazırlanıp savaşın
normalleştirilmeye çalışıldığını görüyoruz.
Yani Biz savaş politikaları izliyoruz ve onun için vergilerinize zam
yapıyoruz ve bu vergileri buraya harcayacağız. deniyor. Tabii,
bu politikanın sonu halkın daha fazla
yoksullaşmasıdır. Oysa halklarımız,
yurttaşlarımız savaşa değil eğitime,
sağlığa bütçe ayrılmasını istiyor.
Yurttaşlarımız, işçilerin ölmemesi, sakat kalmaması,
yaralanmaması için bütçe istiyor. Çünkü Türkiye'de her gün ortalama 8-10
işçi, çalışmak için evinden çıkıyor ancak bir daha
geri dönemiyor. Elbette işçi cinayetlerine karşı duyarsız
politikaları kabul etmeyeceğiz ve her platformda bunu dile
getireceğiz, bunun mücadelesini vereceğiz. Bu, her şeyden önce
insani ve vicdani bir meseledir. Eğer biz bu gerçekleri sorgulamazsak,
Neden? sorusunu sormazsak ülkemizi daha zor günler bekleyecektir.
Değerli
milletvekilleri, 2017 yılının Ekim ayında en az 182
işçi yurttaşımız ve 2017'nin ilk on ayında ise en az
1.683 işçi yurttaşımız aramızdan ayrıldı.
Daha dün Bursa'da bir fabrikada 5 işçi feci bir şekilde
yaşamını yitirdi. Buradan tekrar başsağlığı
dileklerimi iletmek istiyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Diğer taraftan, çalışma koşullarının düzeltilmesi
için hak mücadelesi yürüten Ak-Kim işçilerinin, Zonguldaklı
madencilerin, Şişecam işçilerinin, sağlık
emekçilerinin, Kod-A işçilerinin çağrılarının
Hükûmetçe dikkate alınması ve gereğinin yapılması
konusunda bir kez daha çağrıda bulunuyorum.
Önergenin
lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, bu vesileyle tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya.
Buyurun
Sayın Akkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzun zamandır bu kürsülerden iş
sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili, Türkiyede
yaşanan iş cinayetleriyle ilgili, bunun nedenleriyle ilgili burada
konuşmalar yapıyoruz, önerilerimiz oluyor ama ne yazık ki bu
önerilerimiz bir vurdumduymazlık anlayışıyla AKP
iktidarı tarafından yerine getirilmiyor.
Her
iş kazası olduğunda AKP iktidarı, yaşananları
Allahın takdiri, kader, alın yazısı olarak
değerlendiriyor. Bu konuyla ilgili, çağdaş ülkelerin
uygulamalarını ya görmemekte ya da görmezlikten geliyor AKP
iktidarı ne yazık ki. Kaderci anlayış geldiğimiz
noktanın bir sebebidir. Biz burada ne konuşursak konuşalım
değerli milletvekilleri, imam bildiğini okumaktadır, yine
aynısı olacaktır.
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bundan önce söylediklerimizi burada bir kez daha
tekrarlıyoruz. Bu işlerin sorumlusu, iş cinayetlerinin sorumlusu
AKP Hükûmetidir çünkü olaya tüccar zihniyeti ve kaderci anlayışla
bakmaktadır.
6331
sayılı Yasa 2012 yılında çıkmış ama
çıktığı günden günümüze kadar ertelenmiştir. Bir
başka sorun işsizliktir çünkü insanlar iş bulamamakta,
buldukları işlerde de hiç sormadan, zor, kötü şartlar
altında, iş sağlığı ve iş güvenliği
şartlarına uygun olmayan koşullarda çalışmayı
kabul etmektedir. Çalışanların yüzde 97sinin iş güvencesi
yoktur çünkü AKP, ilk geldiğinde iş güvencesi yasasını
değiştirmiş ve Türkiyedeki çalışanların yüzde
97si iş güvencesi kapsamı dışına
çıkartılmıştır. Sendikalaşmanın önündeki
engeller kaldırılmamıştır. Hâlbuki bugün Türkiyede sendikalı
olan işyerlerine baktığımızda, o işyerlerinde
yaşanan iş kazalarının Avrupa ortalamalarında olduğunu
görebiliriz.
Ayrıca,
ülke demokrasiden uzaklaştıkça iş cinayetleri artmaktadır.
Sadece OHAL döneminden bugüne kadar iş cinayetleri yüzde 10 oranında
artmıştır.
Bir
başka olay değerli arkadaşlar: Geçtiğimiz ay bu Meclisten
İş Mahkemeleri Kanunu geçti. Bu kanunla işçinin şikâyet
etme hakkı ortadan kaldırıldı -dün Bursada yaşanan 5
işçinin ölümüyle neticelenen iş cinayetine
baktığımızda- işçiler ancak çalışırken
iş yerindeki haksızlıkları, hukuksuzlukları
şikâyet etme hakkına sahip oldular yani işten
çıkartıldıklarında o haklardan mahrum
bırakıldılar. Bugün gelinen nokta da aslında,
işçilerin bu haklarının da elinden alınması.
Doğrusu, AKP bu konuda ilginç bir parti: İşveren talepleri
gelince Allah korkusu AKPde artıyor ancak işçi lehine bir talep geldiğinde
Allah korkusu AKPde ortadan kalkıyor.
Değerli
milletvekilleri, geldiğimiz noktada insanlarımızı
kaybediyoruz. Hâlbuki küçük tedbirlerle bu cinayetlerin önüne geçebiliriz.
Sonuçta, Allahın yarattığı en güzel varlık olan
insanı konuşuyoruz. Sorunlara kâr ve maliyet üzerinden
baktığımız zaman sağlıklı çözümler
bulamayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Peki, tamamlayın hadi.
YAKUP
AKKAYA (Devamla) - Sonuç olarak, işçi sağlığı konusu
siyasi bir konu olmamalıdır; hepimizin katkı vermesi gereken,
Türkiyenin kanayan bir yarasıdır. Gelin, çağdaş ülkelerde
ne varsa biz de ülkemizde onu uygulayalım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bir buçuk yıl önce böyle bir araştırma önergesi zaten vermiştik
ancak siz, AKP olarak bu önergeyi reddettiniz. Gelin, en azından bugün,
MHPnin verdiği bu önergeyi hep birlikte destekleyelim.
Değerli
milletvekilleri, son olarak, yarın 10 Kasım. Yarın dokuzu
beş geçe orada dur; o an geldiğinde öylece dur; sonraki her
adımını daha güzel bir geleceğe atmak için Atanı
saygıyla ve rahmetle anarak dur. Unutma, bazı borçları
ödeyemezsin. Vefatı 10 Kasım 1938; sevgiyle saygıyla, rahmetle
bir kez daha anıyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet İlker Çitil.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET İLKER ÇİTİL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama
geçmeden önce, dün Bursa Gürsuda meydana gelen iş kazasında
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet,
ailelerine sabır, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ekmek parası için alın
teri döken, iş başında hayatını kaybeden
vatandaşlarımız herkes gibi bizleri de derinden üzmektedir. AK
PARTİ hükûmetlerimiz döneminde her zaman olduğu gibi, iş
güvenliğinin sağlanmasına yönelik alınması gereken
tedbirler, mevzuatlar en ince ayrıntısına kadar
değerlendirilmekte ve takibatı da yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ilgili önerge konusunda SGK verilerinin son, güncel ve
doğru hâlini de sizlerle paylaşmak istiyorum. İş
kazası ve meslek hastalıklarıyla ilgili verilerde hatalı
bir kıyaslama yapıldığı görülmektedir. 2016
yılına kadar gerçekleşen iş kazaları neticesinde
sürekli iş göremezlik geliri alan kişi sayısının
70.062 olduğu yönündeki bilgiler doğrudur ancak bu rakamın 2016
yılı sonuna kadar, geçmişten günümüze kadar ulaşan
kümülatif toplam rakam olduğu aşikârdır. 1 Ocak 2017 tarihinden
itibaren 2017 yılı Ağustos ayına kadar geçen sürede iş
göremezlik geliri alan kişi sayısının belirtildiğinin
aksine 72.143 değil, 2.081 olduğu gözükmektedir. Yıl sonunda
iş kazaları nedeniyle sürekli iş göremezlik geliri alacak
kişi sayısının 110 bin olacağı yönündeki
varsayım da dayanaktan yoksundur. Ayrıca, iş kazalarıyla
ilgili istatistikler ülkeden ülkeye de farklılık göstermektedir.
Örneğin, İngilterede ve birçok ülkede, dört güne kadar iş gücü
kaybına neden olan iş kazaları istatistiklere dahi
yansıtılmamaktadır. Oysa ülkemizde günlük iş göremezlik
rakamları dahi verilere yansıtılmaktadır.
Ayrıca,
2012 yılında İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununun yayımlanmasıyla birlikte, tüm
çalışanların kanun kapsamına alınmasıyla birlikte
de istatistiklerde aşikâr bir artış olduğu görülmektedir.
Gerçekleşen iş kazalarının yüzde 51inde kazanın
gerçekleştiği aynı gün kişinin çalışmaya devam
ettiğinden hareketle, ABye üye olan ülkeler sıralamasında
iş kazalarında 1inci, dünyada 3üncü olduğumuz yönündeki
bilgilerin de doğru olmadığını buradan paylaşmak
istiyorum. 2015 yılında gerçekleşen iş
kazalarının sayısının 241.547 olduğu, bunun yüzde
44ünün dört günlük iş göremezlik kazası olduğu, 2016
yılında ise bu rakamın 286.068 olduğu yani bunun da yüzde
51,1inin kaza günü çalışır türden iş kazası olduğu
dikkate alınırsa Avrupa 1incisi ve dünya 3üncüsü olduğumuz yönündeki
iddiaların asılsız olduğu aşikârdır.
İş
sağlığı ve güvenliği alanında yapılan
çalışmalar sonucunda iş yeri sayımız 2002den itibaren
2016 yılına kadar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
İLKER ÇİTİL (Devamla) Ben de ek süre talep edersem Sayın
Başkan
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
MEHMET
İLKER ÇİTİL (Devamla)
yüzde 141 artarken çalışan
sayımız aynı dilim yıllar arasında yüzde 164
artmıştır. Buna mukabil, yüz binde ölümlü iş kazası
oranı da yüzde 39 azalmıştır yani artma gibi bir durum söz
konusu değildir. 2002 yılında ölümlü iş kazası
oranı yüz binde 16,8 iken 2016 yılında yüz binde 10,2ye
düşmüştür; bunlar da net verilerdir.
Bu
açıdan baktığımızda, iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili mevzuatsal anlamda bir
eksikliğin olmadığı, bilakis iş yerlerinde iş
sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması
noktasında daha etkin davranıldığı, daha
sıkı ve süreklilik arz eden bir çalışma
yapılmasının gerektiği ortadadır.
Değerli
milletvekilleri, şundan emin olalım ki iş kazalarının
nedeni en küçük detaylarına kadar araştırılmakta, ilgili
resmî kurumlarımızda iş kazalarının ardından adli
ve idari tahkikatlar yapılmakta ve vatandaşlarımızın
yakınlarının ve kamuoyunun tatmin olacağı adımlar
da atılmaktadır.
Konuşmama
son verirken iş kazalarında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza tekrar Allahtan rahmet, ailelerine sabır
ve metanet diliyorum.
Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 9/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
Türkiyede maden özelleştirmeleri, taşeron ve güvencesiz
çalıştırma politikalarından vazgeçilmesi ve tarafları
yeni politika yapım sürecine katan nitelikte bir yol haritasının
hazırlanması ile maden emekçilerinin sorunlarının çözülmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
9/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 9/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
9
Kasım 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Filiz Kerestecioğlu tarafından (5856 sıra numaralı)
Türkiye'de maden özelleştirmeleri, taşeron ve güvencesiz
çalıştırma politikalarından vazgeçilmesi ve tarafları
yeni politika yapım sürecine katan nitelikte bir yol haritasının
hazırlanması ile maden emekçilerinin sorunlarının çözülmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 9/11/2017 Perşembe günkü
Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ve öneri
sahibi olarak İstanbul Milletvekili Erdal Ataş.
Buyurun
Sayın Ataş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ERDAL ATAŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi
işçi ve emekçilere yönelik uygulanan politikalardır. Özellikle
özelleştirme ve buna bağlantılı olarak
taşeronlaştırma politikaları da ülkemizde iş
güvenliğini önemli oranda ortadan kaldırmış,
yoksullaşmayı derinleştirmiş, işsizliği
artırmış, örgütlenmelerin önündeki engelleri de
güçlendirmiş durumdadır. OHAL süreciyle birlikte, bu mesele daha
fazla derinleştirilmiş, 150 bin emekçi işten
çıkarılmış, yeni özelleştirmeler gündeme
getirilmiş -bu torba yasada olduğu gibi- grev ve hak arama
faaliyetlerinin hepsi de durdurulmuş durumdadır. Özellikle
özelleştirmeler ve taşeronlaştırmayla birlikte, son on
beş yıl içerisinde 125 tane büyük işletme olmak üzere birçok
küçük işletmeyle birlikte kamusal kaynakların hepsi özel
şirketlere satılmış durumdadır. 62 milyar dolar gelir
elde edilmiş fakat bu gelir özel şirketlere yine kredi olarak
sunulmuş durumdadır. Kâr eden bütün bu kamusal kaynakların özel
şirketlerce alınması aynı zamanda, eş zamanlı
olarak buralarda taşeronlaşma, redevans sistemi ve bütün emekçilere
yönelik de iş güvenliği ve örgütlenme haklarının
kısıtlanması olarak gelişmiş durumdadır. O
dönemde yani bu Hükûmet iktidara geldiği süreçten bu yana yani bu on
beş yıllık süreç içerisinde, kamu da dâhil olmak üzere 400 bin
civarında olan taşeron işçi sayısı, 750 bini kamuda
olmak üzere 2 milyon taşeron işçiye ulaşmış durumda. Bu,
emek sömürüsünü yüzde 500 artırmış, yine aynı şekilde
yoksullaşmayı da yüzde 500 oranında artırmış
durumdadır. İşçi ve emekçiler, ucuz iş gücü, güvencesiz
çalışma ve benzeri noktalarda önemli oranda sorunlarla
karşı karşıya kalmış durumdadır.
Taşeronlaştırmayla birlikte kontroller
azaltılmış, işçi sağlığı, güvencesi önemli
oranda -dediğimiz gibi- işlevsiz hâle getirilmiş, işsizlik
6 milyon düzeyine ulaşmış durumda, yine iş cinayetleri de
önemli oranda artmış durumda. Denetimlerin azalması işçi ve
emekçilere yönelik cinayetleri de artırmış durumda. On beş
yıllık iktidar süreci içerisinde 20 bin işçi iş cinayetine
kurban gitmiş durumdadır. Son bir yıl içerisinde yani bu 2017
süreci içerisinde de şu ana kadar 600e yakın işçimiz ve
emekçimiz maalesef, iş cinayetine kurban gitmiş durumdadır.
Maden
alanlarında yitirdiğimiz... Kozlu, Soma, Şırnak,
bunların hepsi bizim belleklerimizde kalın çizgiler olarak duran
maden cinayetlerinin bir bölümüdür. Tüm bu sorunlara karşın,
getirilen bu torba yasanın 51inci maddesiyle, maalesef, Türkiyedeki
Türkiye Taşkömürü Kurumu kurumlarının sorumluluğundaki
kömür işletmeleri, kömür alanları bir bütünüyle özel şirketlere
açılacak biçimde yasal düzenlemeyle önümüze getirilmiş durumda. Bütün
bu politikaların kabul edilmesi hâlinde önemli oranda iş cinayetlerinin
ve yoksullaşmanın artacağı açıktır.
Zonguldak
maden işçileri de doğal olarak kendi yaşamlarına, iş
güvencelerine, gelirlerine ve çalışma koşullarına yönelik
yapılan bu saldırıya karşı elbette sessiz
kalamazlardı. Onlar da 6 Kasımda 3 bin işçiyle greve gittiler.
Ama Hükûmet -işçilerin bütün bu sorunlarını bilmesine
rağmen- grev karşısında geri adım atarak bu maddeyi
işçilerin istediği biçimde düzenleyeceğini ifade etti. 8
Kasımda işçiler artık Hükûmet bu noktada bir söz verdi, biz de
rahat rahat işimize dönebiliriz. biçiminde iş yerine gittiklerinde,
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü imzalı bir
duyuruyla karşı karşıya kaldılar. Bu duyuruda
şöyle bir şey yazıyordu: Grevi örgütleyenlere 6.760 TL, greve
katılanlara ise 944 TL ceza kesilecektir. biçiminde bir açıklamayla,
bir ilanla karşı karşıya kaldılar. ILO
sözleşmelerine göre, işçilerin kendi haklarına yönelik,
örgütlenmelerine yönelik, yine bütün bu grev ve diğer haklarını
almaya yönelik sürdürdükleri bu mücadelenin bu biçimde durdurulması asla
kabul edilir değildir.
Zonguldak
maden işçilerinin, Hükûmetin verdiği bütün bu söze karşın
ve onlara yönelik bütün bu kamuoyu desteğine rağmen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Size de tamamlamanız için bir dakika verelim ama bir dakikaları
keseceğiz herhâlde daha sonra.
Buyurun.
ERDAL
ATAŞ (Devamla) -
hayatlarını tehdit eden, çalışma
koşullarını zorlaştıran bu maddeye itiraz etmeleri,
greve gitmeleri gayet anlaşılırdır. Ama maalesef, bütün bu
hak alma mücadeleleri Hükûmetin verdiği söze karşın bir tehditle
karşı karşıyadır, buradaki işçiler de
ağır baskı altındadır.
Biz,
HDP olarak maden alanında uygulanan bu redevans, özelleştirme,
taşeron ve güvencesiz çalıştırmalara yönelik getirilen
politikaların tümünün durdurulmasını istiyoruz ve aynı
zamanda, tarafların dâhil olduğu yeni bir yol haritasının
hazırlanması için, maden emekçilerinin de dâhil olduğu,
onların sorunlarını çözebilecek bir Meclis
araştırmasının açılmasını talep ediyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Erhan Usta.
Buyurun
Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Şimdi,
burada özelleştirme ve özelleştirme sonrası sorunlarla ilgili
bir grup önerisi var.
Tabii,
özelleştirme meselesi dünyadaki bir trend. Özelleştirmeye biz de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak esas itibarıyla karşı
değiliz. Ancak özelleştirmeye kuruluşların iyi
hazırlanması, özelleştirilecek kuruluşların iyi tespit
edilmesi ve özelleştirme sonrasında devletin, Hükûmetin yapması
gereken denetimlerin iyi yapılması gerekir. Buradan, devletin
kurumlarının yapması gereken bir kısım denetimleri
yapmayıp ortaya çıkan sonuçlar itibarıyla topyekûn
özelleştirme karşıtı olmak çok anlamlı görünmüyor
aslında.
Şimdi,
tabii, aslında şöyle bir sıkıntı da var: Birçok
özelleştirmeye ilişkin ihale şartnamesi başlangıçta
belki kurumlara açılmayabilir ama bu özelleştirmeler
yapıldıktan sonra devletin belli kurumlarına bu
şartnamelerin açık olması lazım. Niye? Çünkü
şartnamelerde belli şartlar ileri sürülüyor; yatırım
şartı var veya işte personel alımıyla ilgili, personel
istihdamıyla ilgili belli şartlar var, işte iş
güvenliği açısından belli şartlar var. Bunlar kurumlar
tarafından bilinmediği sürece veya sadece tek bir kurum bunun
takibini yaptığı zaman burada aksaklıklar ister istemez
oluyor. Mesela, Kalkınma Bakanlığı gibi, Hazine
Müsteşarlığı gibi belli kurumlara bu şartnamelerin
açık olması lazım ve bunların bu anlamda denetlenmesi
lazım. Şimdi, bu yapılmadığı zaman, mesela,
elektrik dağıtım şirketlerinde karşılaştığımız
sorunlar
Kayıp kaçak oranlarının belli oranlara indirilmesi
gerekiyor. Burada aslında ihaleyi aldığı esnadaki
şartları yerine getiremiyor belli firmalar, ondan sonra bir
kısım bahanelerle burada gevşetmeler, yumuşatmalar
yapıyoruz. Burada hem kamu zarara uğruyor hem de bu işten toplum
olumsuz bir şeklide etkileniyor. Veya özelleştirmeye iyi
hazırlık yapılmadan bir kısım özelleştirmeler
yapılıyor, burada da şirketler mağdur ediliyor. Liman
özelleştirmelerinde biz bununla karşılaştık.
Nasıl oldu? Liman devletteyken bir kısım yükümlülükleri devlet
yerine getirmemiş, o zaman ilgili kurumlar da hiçbir şey
söylememiş; özel sektörün eline geçer geçmez, bu sefer limanlarla ilgili
ciddi sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı.
Dolayısıyla pürüzlü ne kadar iş varsa özelleştirme öncesinde
bunların hazırlanması lazım ve sonrasında çok iyi
denetlenmesi lazım. Mesela, bu torba yasada olan bir husus: 3 GSM
şirketinin aslında özelleştirme neticesinde imtiyaz
sözleşmesinden kaynaklanan bir yükümlülüğünü biz burada kanunla
silmeye çalışıyoruz; biz değil de Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu. Şimdi, bunun şartlarının yani o 3 kat ceza
şartının kaldırılacağını bilseydi belki
başka firmalar da gelecekti, çok daha iyi teklifler verilecekti.
Dolayısıyla özelleştirmedeki şartlara uyulması ve
bunların denetlenmesi son derece önemli bir husus. TÜRK TELEKOM meselesini
burada ben daha önce konuştum. TÜRK TELEKOMla ilgili ciddi
sıkıntılar var, orada ciddi bir denetim sorunu var, buna da
bakmak lazım. Dolayısıyla özelleştirme sonrasında
yapılacak denetimlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Halkların Demokratik Partisinin
maden özelleştirmeleriyle ilgili grup önerisinin lehinde söz
almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, kömür, ağır sanayinin ve enerji sektörünün
vazgeçilmez bir girdisidir. Özellikle taş kömürü, 6-7 bin kalori gibi
yüksek kalorili olması nedeniyle koklaşabilme özelliğine
sahiptir ve demir çelik sektöründe kullanılmaktadır. Türkiye'de
şu anda demir çelik sektörünün ihtiyacı olan taş kömürü
yıllık 6 milyon tondur, Türkiye Taşkömürü Kurumunun
üretebildiği ise yıllık 1 milyon tonun altındadır.
Termik santrallerde de ağırlıklı olarak ithal taş
kömürü kullanılmaktadır. Bugün itibarıyla Türkiye, Kolombiya,
Güney Afrika, Rusya, Ukrayna, Avustralya gibi ülkelerden taş kömürü ithal
etmektedir. Yıllık ortalama 35 milyon ton taş kömürü ithal
edilmekte ve yine yıllık ortalama 4 milyar dolar kömür
ithalatına para ödemekteyiz yani taş kömürüne ihtiyacımız
vardır.
Değerli
milletvekilleri, kömür madenciliği, uzun süreli ve büyük ölçekli
yatırımlar gerektiren bir sektördür. Uzun süreli ve büyük ölçekli
yatırımları yapabilmek içinse havza madenciliğinin
geliştirilmesi gerekir. Havza madenciliğinin ise devlet olmadan
yürütülmesi mümkün değildir. Türkiye'deki kömür madenleri bu sebeple
cumhuriyetin ilk yıllarında devletleştirilmiştir. Ancak
2014 yılında AK PARTİ'nin çıkardığı bir
kanunla madenlerde özel sektörün önü açıldı. Redevans yani kiralama
yöntemiyle özel sektör şirketleri madenlerde faaliyet göstermeye
başladı.
Değerli
milletvekilleri, kömür madenciliği dünyanın en tehlikeli ve en riskli
işidir ama kömürü de yerin altından çıkarmamız
gerekmektedir. Aynı zamanda, kömürü çıkarırken işçilerin
yaşamını da korumamız gerekmektedir. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, madenlerdeki özelleştirmeler, aşırı
kâr hırsı sonucu üretim zorlamaları, denetimsizlik gibi
sebeplerle her gün bir başka büyük maden kazasıyla
sarsıldık. Son yedi yılda, Dursunbeyde, Kemalpaşada,
Karadonda, Ermenekte, Siirtte, Şırnakta ve Somada yaşanan
büyük maden kazaları oldu. Yüzlerce madencimiz bu kazalarda
yaşamını yitirdi ama maalesef, maden kazalarından ders
çıkarmadık, özelleştirmeler ölüm getirdi, özelleştirmeler
başarısız oldu. Biz, bu sebeple Halkların Demokratik
Partisi grup önerisinin kabulü yönünde oy kullanacağız.
Genel
Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Özcan
Ulupınar konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Ben,
Zonguldak Milletvekili olarak altı yıldır burada sürekli madenleri,
kömürleri konuşuyorum. Aynı zamanda, rahmetli babam bir madenciydi.
Öncelikle, Zonguldakta 5 bin kardeşimizi madenlerde yitirdik, ben bütün
şehitlerimize Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum, kederli
yakınlarına Rabbimden sabırlar niyaz ediyorum ve geçen dönem
beraber vekillik yaptığımız Nebi Hocam dün vefat etti,
hadis profesörüydü, çok iyi bir ağabeydi, Allah mekânını cennet
eylesin.
Değerli
arkadaşlar, burada şunu ifade etmek istiyorum: Biz sürekli, AK
PARTİ hükûmetleri olarak madenlerin daha iyi koşullarda
işletilmesi için, madencilerin daha iyi koşullarda
çalışması için çaba gösteriyoruz, yasalar çıkarıyoruz.
Geçtiğimiz dönem burada çok önemli bir yasa çıkartıldı. Bu
yasayla beraber madenci kardeşlerimiz haftada otuz yedi buçuk saat
çalışacak, iki gün izin yapacak, günde yedi buçuk saat
çalışacak ve 43 yaşında emekli olabilecek ve 2 asgari
ücretin altında maaş almayacak, ücret almayacak ve sık
denetimler yapılmakta. Bu, hayata geçirildi. Türkiyenin 100 milyon ton
kömüre ihtiyacı var ve biz bunun maalesef, 30 milyonunu
dışarıdan getiriyoruz. Türkiye Taşkömürü Kurumunda 1 milyon
ton civarında -özel sektörle beraber- kömür üretimi söz konusu.
Zonguldakta 1,3 milyar ton kömür rezervi var ve bu kömüre Türkiyenin ihtiyacı
var. Koklaşabilir özelliği olan, kalori değeri yüksek taş
kömürü sadece Zonguldakta var. Fakat bizim bu kömürü çıkartmamız
lazım. Şu anda 1 milyon ton çıkartıyoruz. Bu şekilde
giderse biz bunu bin yılda çıkartamayız ve şu anda
Zonguldakta biz bu kömürü 1.300 liraya mal ediyoruz, 300 liraya
satıyoruz.
Bu düzenleme
aslında bir fırsattı. Bu, kesinlikle kapatılması
anlamına gelmesin. Farklı algılandı, Zonguldakta eylemler
yapıldı, farklı bilgiler aktarıldı ve bir düzenlemeyle
Türkiye Taşkömürü Kurumunun devlet eliyle işlettiği sahalar bu
maddenin dışına çıkartıldı, sonra eylem sona
erdirildi.
Kıymetli
kardeşlerim, burada çok önemli bir olay var. Bizim bu ruhsatlar bütün
Zonguldakı, hatta birkaç vilayeti kapsıyor, tek ruhsat
düzenlenmiş. Özelleştirme için bu maddeye de gerek yok. 1994 yılında,
bir yasayla özelleştirme zaten mümkün hâle getirilmiş, birçok
KİT o zaman özelleştirilmiş, birçok saha o zaman
özelleştirilmiş. Bakanımızın dediği gibi,
özelleştirme söz konusu değildi. Ruhsatları bölerek neyi
amaçlamıştık? Mesela Zonguldakta Bağlık diye bir saha
var, İnağzı var, Alacaağzı var, birkaç tane saha var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN ULUPINAR
(Devamla) Bir dakika daha verebilir misiniz.
BAŞKAN Son
bir dakika olsun, hadi.
Buyurun.
ÖZCAN ULUPINAR
(Devamla) Bu sahalar on yıllığına verilmiş, otuz
yıllığına verilmiş, işletmeci bırakıp
gitmiş. Bir şekilde bunların alınması, tekrar
redevansçılara verilmesi ve bu suretle de 5-6 bin kişinin
istihdamı amaçlanmıştı. Yine taşeron firmalarda ya da
redevansçılarda çalışan bir işçinin başına bir
kaza geldiğinde bunlar haklarını o firmalardan değil,
TTKdan rücu ediyorlardı. TTK bundan dolayı da çok ciddi paralar
ödemek zorunda kalıyordu. Bu düzenleme bunu amaçlamıştı ama
yanlış anlaşıldı, burada kapatma söz konusu
değil. İktidarımız döneminde TTKya işçi de
alınmıştır ve Cumhurbaşkanımız madenlere
inmiştir.
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) 5 bin açık var Sayın Milletvekili. Yeni işçi
alalım, işçiye ihtiyacımız var.
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla)
Ben çalışmak için gitmedim ama çalışma
koşullarını görmek için madenlere indim; gerçekten zor
koşullarda çalışıyorlar. Ben onlara kolaylıklar
diliyorum.
5 bin maden şehidine
Allahtan tekrar rahmet diliyorum.
Kesinlikle TTKnın
kapatılması söz konusu değildir. Bunun bir an evvel ekonomiye kazandırılması,
bir an evvel katma değere
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ
(Zonguldak) İşçi alalım Sayın Vekilim, işçi.
ÖZCAN ULUPINAR (Devamla)
dönüştürülmesi ve istihdamın artırılması söz
konusudur.
Bu vesileyle, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 8/11/2017 tarihinde Ankara Milletvekili Murat
Emir ve arkadaşları tarafından, başta hekimler olmak üzere
tüm sağlık çalışanlarının çalışma
koşullarının ve onları intihara kadar sürükleyecek olan
nedenlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 9 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
9/11/2017
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
9/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili Murat
Emir ve arkadaşları tarafından, başta hekimler olmak üzere
tüm sağlık çalışanlarının çalışma
koşullarının ve onları intihara kadar sürükleyecek olan
nedenlerin araştırılması amacıyla 8/11/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (1444 sıra no.lu),
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/11/2017 Perşembe
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, konuşmacıları
davet etmeden önce de şu açıklamayı yapıyorum: Sayın
milletvekilleri, tabii, beş dakika var, üç dakika var; üç dakikanın
bir dakika uzatması aslında olmaz. Adil olmak kaydıyla, birisine
yapınca hepsine yapmak durumundayız. Dolayısıyla bundan sonraki
süreçte, lütfen, bütün konuşmacılar süresinde tamamlasın,
cümlesi ne olursa olsun, ne kadar önemli bir şey olursa olsun süreyi
uzatmayacağımı ifade etmek istiyorum, herkese aynı
şekilde uygulamak kaydıyla.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi üzerinde öneri sahibi adına Ankara Milletvekili Murat Emir
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MURAT
EMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Doktor intiharları gibi
önemli ve büyük ölçüde de siyaset dışı bir konuyu
konuştuğumuz sırada Sayın Bakanın Genel Kurulda
olmasını önemsiyorum ve burada konuştuğumuz konulara
Sayın Sağlık Bakanının kulak vereceğini ummak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
sağlıkçılar bütün dünya istatistiklerinde daha çok intihar
eylemi gösteren meslek grubudur. Bu, bir yere kadar anlaşılabilir;
cidden de stres altında yapılan, zorluklar içerisinde yapılan
bir meslektir ve bu mesleği taşımak, yürütmek, hakkını
vermek son derece güçtür. Ancak, ülkemizde sağlıklı
istatistikler olmamakla beraber, sağlık
çalışanlarının, özellikle hekimlerin
intiharlarının yoğun olduğunu görüyoruz, biliyoruz,
duyuyoruz yüreğimiz yanarak. Geçen hafta da 3 hekim
arkadaşımız -biri bizzat tanıdığım
arkadaşım- intihar ettiler. Bunları, o kişilerin kişisel
tercihleri, kişisel depresyonları sonucunda aldıkları bir
karar olarak değerlendiremeyiz, üzerinde ciddiyetle durmamız
gerekiyor. Bu konu önemli bir konudur, bu konu mutlaka hepimizin üzerinde
düşünmesi gereken bir konudur.
Değerli arkadaşlar,
hekimlik zor zanaattır, uzun eğitim süreçleri vardır.
Üniversiteyi bitirirken çalışırsınız,
uğraşırsınız, didinirsiniz; sadece siz değil,
bütün ailenizle, maddi ve manevi varlığınızla bu
üniversiteyi, okulu bitirmek için mücadele edersiniz. Biter ama mücadele bitmez,
yarış bitmez, TUS sınavına girmeniz gerekir. TUStan sonra
ya ihtisasa başlarsınız ya da birinci basamak sağlık
hizmetlerinde çalışmaya başlarsınız. Her iki yol da
son derece zahmetlidir, zordur. Ağır çalışma
koşulları, uzun nöbetler, olanaksızlıklar içerisinde
hastanıza yardımcı olma gayreti, bilimsel gelişmeleri
izleyememe stresi; doktora, hekime, sağlık çalışanına
karşı şiddete -özellikle ülkemizde son zamanlarda çok
belirgindir- maruz kalırsınız ve bu koşullar altında
da mesleğinizi yapmaya gayret edersiniz.
Hekimlik öylesine zordur ki
değerli arkadaşlar, hiç düşündünüz mü bilmiyorum ama
tıbbın simgesinin yılan olması boşuna değildir.
Hipokrat zamanından beri hekimlerin aslında kıvrandığını
ifade eden yani hekimlik mesleği yapılırken o yaşanan zorlukları
ifade etmeye dönük olarak doktorların, tıbbın simgesi de
yılandır.
Şimdi, bunu -biraz önce
madencileri konuştuk- bir fıtrat gibi değerlendirebiliriz
elbette. Evet, sağlık mesleği, sağlık hizmeti sunmak
zor bir iştir, dolayısıyla bunu seçenler de bu zorluğa
katlanacaklar diyebiliriz. Ama ben, bunun, sadece bu mesleğin
doğasıyla ilgili olmadığını, bunun özellikle
sizin Hükûmetinizin getirdiği on beş yıllık süreçteki
politikaların da bir sonucu olduğunu gayet yakından biliyorum.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı sağlık talebini
kışkırtmıştır. Ne demektir bu? Bakın, 2002
rakamlarına göre Türkiyede acile başvurma oranı 20 milyondan
110 milyona çıkmıştır 2016da.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Kötü bir şey mi?
MURAT EMİR (Devamla)
Bunun ötesinde, bir kişinin yılda doktora başvurma oranı
3lerdeyken 8i geçmiştir.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Ulaşamıyoruz demektir.
MURAT EMİR (Devamla)
Bunu sadece ulaşamama olarak değerlendiremeyiz, ben mesleğin
içinden geliyorum.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Olumlu bir şekilde söylemeniz lazım.
MURAT EMİR (Devamla)
Ameliyat sayılarını düşünün; 1,5 milyondan 5 milyonu
aşan ameliyat sayılarına gelinmiştir. Burada performansa
dayalı sağlık sistemi ve performansa dayalı kalite ölçümü
ve ücretlendirme sağlık talebini de hizmet sunumunu da
artırmıştır, kışkırtmıştır,
abartmıştır ama kaliteyi de bir o oranda düşürmüştür.
İşte, bugün Türkiyede yapılan tetkiklerin, özellikle radyolojik
tetkiklerin
Mesela MRda 1inci olmamızın temel sebebi de budur
değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu sorunlara
eğilmek zorundayız. Beş yıldızlı otel kalitesinde
özel hastaneler yaptırtabilirsiniz, kamu kaynaklarını oraya
aktarabilirsiniz, şehir hastaneleriyle Türkiye'nin geleceğini ipotek
altına alabilirsiniz ama değerli arkadaşlar, içine
sağlıklı, nitelikli, huzur içerisinde sağlık
çalışanı, doktor, hekim koymadığınız sürece
aslında ülkenin sağlığıyla da oynamış
olursunuz.
Bu sorun hepimizin sorunudur.
Hepimiz o hastanelerden bir şekliyle gideceğiz, hizmet
alacağız. Bütün millet buna muhtaçtır. Dolayısıyla
hepimizin bu soruna aynı samimiyetle
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Bir yatakta 2 kişinin yattığını
unutmayın, yer bulamadığını unutmayın.
MURAT EMİR (Devamla)
aynı içtenlikle ve siyaset dışı düşünerek, oy
kaygısı gütmeksizin hamaset dışında
yaklaşmasını bekliyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER
(Kayseri) Bıçak paralarını unutmayın. Çok şeyi
unutmayın.
MURAT EMİR (Ankara)
Çıkın anlatın canım. Sıkıntı yok, çıkar
anlatırsınız.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul.
Buyurun Sayın Yurdakul.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım.
Muhterem vatandaşlar,
öncelikle, intihar yoluyla kendi hayatına son veren hekimlerimiz ve
aileleri adına çok üzgünüm. Bir tıp hekimi olarak ağır,
yoğun ve uzun çalışma süreçlerini yakından bildiğim tüm
sağlık camiasına buradan seslenmek istiyorum: Biliyorum,
çalışma şartlarınız hiç de insani değil, özlük
haklarınız hakkaniyet ilkesiyle örtüşmüyor ancak birbirimize
özellikle de bu dönemde destek olmalı ve manevi olarak dirayetimizi
korumalıyız. İntihar çözüm yolu değil. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak hekimlerimizin ve sağlık camiamızın her
zaman yanında olduk, yanında olacağız.
AKP Hükûmetinin
uyguladığı sağlıkta dönüşüm politikasına
daha en başından itibaren karşı çıkan Milliyetçi
Hareket Partisinin ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya
çıkmıştır çünkü Sağlıkta Dönüşüm
Programının mimarlarının kökleri küresel sermaye güçlerine
uzanmaktadır. Ülkemizin sağlık alanındaki sevgi,
saygı, ahde vefa ve ağabeylik, kardeşlik ortamlarını
bozacak dedik; kışkırtılan sağlık talebi hem
vatandaşlarımızın sağlığını hem de
kamu maliyesini zarara sokacak dedik; sağlığın temel bir
insan hakkı olduğunu ve ticari kaygılardan uzak tutulması
gerektiğini ifade ettik.
Parlamentoda
sağlıkla ilgili her meselede ifade ettik ve bundan sonra da edeceğiz:
Sağlık, bir ticari meta değildir, sağlık
çalışanları birer makine değildir. İç
barışı bozmayın. Keşke, acele etmeden, etraflıca
hem konunun uzmanları hem de milletin temsilcisi olan milletvekilleriyle
istişare edebilseniz. Böyle bir yaklaşımla daima kazanan Türk
milleti olacaktır. Lütfen, yapıcı eleştirilerimizi ve
uyarılarımızı dinleyin. Sağlıkta dönüşüm
politikasına derhâl son vermeniz gerekmektedir. Sağlık
camiası, başta çalışma koşullarının
düzeltilmesini ve özlük haklarının iyileştirilmesini beklemektedir.
Söz verilen yıpranma payı derhâl verilmelidir. Ayrıca,
sağlıkta şiddet yasası ivedilikle Mecliste
görüşülmelidir.
Son
olarak ifade etmek isterim ki Milliyetçi Hareket Partisi koruyucu ve önleyici
tıp yaklaşımını sağlık
politikasının temel taşı olarak kabul etmektedir.
Hepinizi
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
Beni
zorda bırakma ne olursun.
HDP
GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Evet, teşekkürler
Başkanım.
Sayın
Bakanım buradayken bir dakika fazla alacağımı umut ediyorum
çünkü yetmeyecek; gerçekten sağlık sorunları çok fazla, öyle üç
dakikaya, beş dakikaya sığdırılacak gibi değil.
Ama
baştan şunu söyleyeyim: CHPnin verdiği bu önerge yerindedir;
keşke bunu AKP, iktidar partisi vermiş olsaydı da bu,
işleme girseydi. Şimdi ne dersek diyelim reddedilecek.
Aramızda
onlarca sağlık çalışanı var, doktor var; hepinizin
bunu desteklediğini biliyorum ama maalesef kendi öz iradenizle hareket
edemediğiniz için burada hemen Hayır. diyeceksiniz. Ben
şimdiden, baştan bu önergeye Evet. dediğimi belirterek sözüme
başlamak istiyorum.
Şimdi,
hekimlik kutsal bir meslek diyoruz ama bu kutsal mesleği maalesef popülist
yaklaşımlarla, AKPnin son dönemlerdeki bu popülist
yaklaşımlarıyla ticarileştirdik. Şu anda doktorluk
mesleği resmen ayaklar altındadır. Ben bunu bu hâle getiren
iktidarı da buradan şiddetle kınıyorum. Maalesef, hekimlik
bugün hak ettiği değeri görmüyor. Daha önce ÖSYM
sınavlarında doktorluk mesleği birinci sıradaydı,
şu anda birinci sırada değil. Yine, TUS sınavlarına
bakın, tıpta uzmanlık sınavında yoğun mesai
gerektiren 4 ana branş; çocuk, kadın doğum, genel cerrahi ve
dâhiliyeye eskisi gibi yoğun talep yok çünkü iş gücü fazla, doktor
arkadaşlar bile bu bölümleri şu anda tercih etmiyor.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, sağlığı tüketime dayalı,
hastayı müşteri olarak gören, şiddet doğuran, can alan bir
hâle getirmiştir. Bunun ağır sonuçları arasında yer
alan kötü çalışma koşulları, çalışma sürelerinin
uzun olması, döner sermaye, yoğun iş baskısı,
hekimlerden yüksek performans beklentisi, sağlıkta şiddet ve
güvencesiz gelecek kaygısı ve bütün bunlara bağlı olarak
yaşanan yoğun stres hekimlerin yaşamlarına son vermelerine
neden olmaktadır. Ekim ayının son haftasında, biliyorsunuz,
3 hekim arkadaşımız canlarına kıydı.
Gerçekten
bunların yanında yani iş gücünün artması yanında bir
de son zamanlarda kanun hükmündeki kararnamelerle 4 bini aşkın
sağlık çalışanı ihraç edildi, bunların
içerisinden 37 kişi intihar girişiminde bulunmuştur. Bu ihraç
edilen sağlık çalışanlarının bir an önce
görevlerine dönmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bu 3 intiharı bir imdat
çığlığı olarak algılamalıyız, bu imdat
çığlığına cevap aramalıyız, çözüm
bulmalıyız. Bu hekim arkadaşların
bıraktıkları notları anlayacak, bunu dinleyecek
sağlık bakanlarına ihtiyaç var. Sağlık hizmetlerini
sağlık piyasasına dönüştürmemek gerekiyor.
Ayrıca,
şu anda atanmış olup güvenlik soruşturması nedeniyle
işe başlamayan binlerce sağlık çalışanı var,
bunların da bir an önce çalışması gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) - Bir diğer konu: Sağlıkta gerçekten liyakate
göre davranılmıyor, siyasi kadrolaşma oluyor, cemaatleşme
oluyor; bunlara da son verilmeli.
Meslek
odaları dikkate alınmalı; örneğin branş derneklerinin,
pediatri, jinekoloji, psikiyatri derneklerinin görüşleri ele
alınmalı.
En
fazla taşeron çalıştıran bakanlık Sağlık
Bakanlığıdır ama dışarıda onlarca, binlerce
sağlık emekçisi var, atamalarını bekliyorlar, bu konuda da
Bakanlığın duyarlı olmasını bekliyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Şimdi
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncu konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum,
saygıyla selamlıyorum.
Bundan
önce görüşenlerin, konuşanların hepsi
meslektaşımızdı. Orada
ortaklaştığımız tıp diliyle, birbirimizin
arasında anlayabileceğimiz konuşmalar olmakla birlikte, tabii
araya siyaset kaçınca, siyaset yönüyle de farklı konuşmalar
ortaya çıkıyor.
Ben,
öncelikle, son dönemde hayatını kaybetmiş olan değerli
meslektaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Onlarla birlikte,
görevleri esnasında şimdiye kadar can vermiş, şehit
olmuş bütün meslektaşlarımı da gene minnetle, rahmetle
anmak istiyorum.
Öncelikle
şunu belirteyim: Bu son yaşanan vakalar üzerine yerinde incelemeler
ve teftişler başlatılmış ve bununla ilişkili
eğer bir aksaklık varsa orada, yerelde olan bu konunun da
giderilmesine mutlaka çalışılacaktır.
Hekimlerin
zorlu bir eğitim aldıkları, daha sonrasında zorlu bir
meslek hayatında oldukları şüphesiz ve bunlarla ilişkili
olarak da hekimlerin ve sağlık çalışanlarının
sağlıkta dönüşüm programlarındaki yeri ve rolünü de burada
zikretmek gerekiyor. Eğer onlar olmasaydı, sağlık
çalışanlarımız olmasaydı biz bu değişim ve
dönüşümü gerçekleştiremeyecektik. Bizim, sağlık
çalışanlarının memnuniyetini artırma yönünde, buna
karşı olduğumuzu nasıl düşünebilirsiniz? Bizler
onların ortamlarının daha iyi olması, çalışma
koşullarının daha iyi olması, özlük haklarının ve
gelirlerinin daha iyi olması için mutlaka bunları istiyor, talep
ediyor ve bunlarla ilgili çalışıyoruz. Ben de hekim olmakla
birlikte aynı zamanda bir hekim babası ve binlerce öğrencinin
hocası durumundayım.
Yalnız
burada karşı çıktığımız nokta, bunları
söylerken burada araştırma önergesinde de baktığım
üzere, söylediğim konu üçte 1, diğeri sağlık
politikalarımızı ve sağlıkta dönüşümü öngörüyor.
Şimdi diyorsunuz ki: Sağlıkta dönüşümü geri çevirin,
derhâl bunu durdurun.
MURAT
EMİR (Ankara) Öyle bir ibare yok.
VURAL
KAVUNCU (Devamla) - Bunu biz nasıl kabul edelim, buna nasıl gidelim?
Eski günlere mi dönmek istiyoruz? Eski günleri son derece iyi
hatırlıyoruz. Ben bunları çok sefer dile getirdim ama
bakın, anne çocuk ölüm oranlarına bakın, yenidoğan ölüm
oranlarına bakın, hasta memnuniyetine bakın, nitelikli yatak
oranlarımıza bakın, yoğunbakım yataklarımıza
bakın. Acil hizmetlerimizi eleştiriyorsunuz, evet, başvuran çok
ama biz bunlarla ilişkili daha önce verilemeyen hizmeti en güzel bir
şekilde vermeye başladık. Bunlarla ilişkili, yine
sağlıkta insan gücüne baktığınızda, 2002de 256
bin sağlık çalışanıyla hizmet yaparken şu anda
592 binlere ulaştı.
Sözün
kısası, sağlıkta dönüşüm milletin istek ve talepleri
doğrultusunda devam edecek, sağlık
çalışanlarımızın koşullarını da en iyi
duruma getireceğiz diyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
Bakanım, söz talebiniz var, veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın,
sağlık çalışanlarının intiharları ve nöbet
meselesine, performans konusunun gözden geçirileceğine, ataması
yapılıp soruşturması devam edenlerin durumuna,
sağlık çalışanlarında eş durumundan tayinle
ilgili konunun ele alınacağına, dereceye giren hekimlerin
ödüllendirilmesi gerektiğine ve bununla ilgili düzenleme
yapılacağına, TUS sonuçlarının açıklanmama nedeninin
mahkeme sürecinin devam etmesi olduğuna ilişkin açıklaması
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarımızın değindiği birkaç konuya
değinmek istiyorum.
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
İsmail Bey, Sayın Bakan konuşuyor, lütfen müdahale etmeyelim.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) İntiharlar konusu: Elbette, sebebi
ne olursa olsun intihar hepimizi derinden yaralar, hiçbir şekilde kabul
edilebilir bir şey değildir. İntiharları biz hiçbir
şekilde tasvip etmeyiz ancak tıptaki yoğun yük nedeniyle mi,
başka bir nedenle mi intihar edildiği konusu da araştırmaya
açık bir konudur.
Uzmanlık
öğrencilerimizin yoğun nöbetle karşı karşıya
kalmalarının bir kısmı eğitimle ilgilidir. Elbette ki
buradaki hekim arkadaşlarımız bu konuyu çok iyi bilirler ve
takip ederler. Bir diğer husus da bu konuda asistan
kadrolarımızın yeterli olmayışıdır. Biz,
üniversitelerdeki kadroları yeterli sayıda doldurabilirsek elbette ki
bu nöbet yükü baskısı biraz azalacaktır.
Şimdi,
biz, bu 77nci dönemdeki mecburi hizmet kuralarından sonra şunu
gördük ki Türkiye'de pratisyen hekim açığı önümüzdeki
yıllarda, yakın yıllarda yani beş yıl içerisinde
kapanacak görünüyor. Bu nedenle, tıpta uzmanlık için 6 bin olan
kadroyu 8 bine çıkardık, 2 bin ilave ediyoruz. Bundan sonraki
yıllarda giderek artıracağımız bir husus bu. Bu sayede
asistan sayılarında artış olacaktır, nöbet konusundaki
baskıyı bir şekilde azaltmış olacağız.
Arkadaşlarımız
performansa değindiler. Elbette ki performans konusu bizim de
gündemimizde, yeniden gözden geçirmek için çalışıyoruz.
Dünkü
görüşmelerde MHP sözcüsü Erhan Usta Beyin de belirttiği bir iki
husus var, onlara da izniniz olursa hemen değinmek istiyorum.
Atamaları
yapılan pratisyenlerin uzun süren soruşturmaları: 76ncı
dönem, 77nci dönem atamalarda
Biz yeni bir göreve atama
yaptığımızda bunun soruşturmasını göreve
başlatmadan tamamlamak zorundayız, kanun hükmünde kararname
gereği böyle. Soruşturması tamamlananları süratle
atıyoruz çünkü bizim de ihtiyacımız var çalışanlara
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Soruşturmalar çok uzun sürüyor.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
ama soruşturmasında sorun
olanların tekrar gözden geçirilmesi ve atanması konusu zaman
alıyor. Şimdi, 77nci dönemde uzman olarak 1.065, pratisyen tabip
olarak 7.146 atama yapıldı. Bunların, ataması yapılan
pratisyenlerin 4.943ü göreve başladı; diğerlerinin bir
kısmı TUSa başlamış, bir kısmı gelmedi, atamada
form vermeyen var. Dolayısıyla şu anda 1.725 kişi var atama
dışı tutmamız gereken. Uzmanlarda ise şu anda 245inin
ataması yapılmış, diğerlerinin soruşturması
peyderpey geldikçe atamalarını yapıyoruz arkadaşlar.
Bir
iki hususa daha değinip bitiriyorum.
Eş
durumu bizim de üzerinde yeniden durma ihtiyacı hissettiğimiz bir yönetmelik
konusu. Bu konuyu düzenlemek istiyoruz çünkü eş durumu Türkiyede
sağlık çalışanlarında özellikle büyük
sıkıntılara neden oluyor, bunu elden geçireceğiz.
Uzmanlığı
1incilikle kazananlar veyahut da fakülteyi 1incilikle bitirenler konusunda
YÖKle beraber bir çalışmamız var. Bu çalışmanın
neticesinde bu şekilde dereceye giren kardeşlerimizin, hekim arkadaşlarımızın
bir şekilde teşvik edilmesi, ödüllendirilmesi gereğine ben de
inanıyorum. Bununla ilgili düzenlemeyi yapacağız.
TUS
sonuçlarının gecikmesi konusu var, bu da gündeme getirilmiş bir
husus. TUS sonuçlarının gecikmesi; sorulardan birkaç tanesine itiraz
edilmiş ve mahkemeye gitmiş konu. Mahkeme sonuçlanmadan
açıklanamıyor, onu bekliyoruz.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Her sınavda böyle oluyor ama.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Evet, genelde maalesef böyle oluyor çünkü
imtihanı biz yapmıyoruz Sağlık Bakanlığı
olarak, ÖSYM yapıyor. Onlar imtihanı
sonuçlandırdığında biz de hemen bizimle ilgili olan
kısımların atamalarını yapacağız,
üniversitelerle ilgili olan kısımlar da atamasını yapacak.
Neticede,
aslında nöbetlerde bu şekildeki sıkıntılı
durumların arkasında yatan arz ve talep dengesi. Türkiyenin
ihtiyacı olan hekim sayısına ulaşacak şekilde
Türkiyede hekim yetiştirme noktasında açığımız
var. Bu açığı tamamladığımız zaman bu
konularda daha rahat edeceğiz. Gözlemlediğim şudur ki Türkiye
pratisyen açığını beş yıl içinde tamamlayacak
görünüyor ama uzman açığını tamamlamak biraz daha zaman
alacak. Biz beş yılı beklemeden, uzmanlık sınavı
için, TUS için kadroyu artırdık, önümüzdeki yıllarda gene
artıracağız.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hasta tutuklularla ilgili
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Evet, bir husus var Başkanım,
iki cümleyle değineyim.
BAŞKAN
Selim Bey de söylesin, ona göre o zaman.
Sayın
Yurdakul, siz de bir şey söyleyecekmişsiniz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Ben de bir şey söyleyeyim, toplu olsun Sayın
Başkan.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Ben kayıtlara geçsin diye 60a göre bir
dakika
BAŞKAN
Yok, yok, söyleyin siz, kayıtlara geçsin.
28.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun, tıp
fakültesi sayısını ve kontenjanları artırmakla
tıp eğitiminde kalitenin sağlanamadığına
ilişkin açıklaması
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Tamam, peki, teşekkür ederim.
Şimdi,
Sayın Bakanım, siz yeni atandınız, o yüzden size
söylemiyorum yalnız Sağlık Bakanlığına
söylüyorum. Şimdi, dediğiniz doğru, doktor sayımız az,
onu artırmamız lazım ancak tıp fakültesi
sayısını artırmakla ve kontenjanları artırmakla
tıp eğitiminde kaliteyi sağlayamıyorsunuz. Tokattaki
tıp fakültesi açıldı, eğitim verecek kadro yok; oradaki
öğrenciler Gazi Üniversitesi ve Hacettepeye geldiler, 100 kişilik
amfide şimdi 300 kişi eğitim almak zorunda kalıyor. O zaman
kalitede sorun oluyor. Dolayısıyla, buna dikkat etmek gerekir diye
düşünüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal, siz de söyleyin söyleyeceğinizi.
29.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, göreve başlayanlardan
soruşturması kötü sonuçlananların asaletinin tasdik
edilmeyeceğiyle ilgili yasa hükmünün uygulanması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
Bakanım, biraz önce doğru bir cümle söylediniz, dediniz ki:
Soruşturma nedeniyle biz bu doktorların tayinini yapmıyoruz.
Takdir edersiniz ki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu orada bir
geçiş sürecini getiriyor, Bir yıl süre içerisinde görev yapanların
eğer soruşturmaları kötü gelirse asaleti tasdik edilmez. diyor.
Bakın, kanun size bu imkânı vermiş, bunların tayinini
yapsanız, göreve başlasa bu sıkıntıların
çoğu azalır; soruşturması bozuk gelenlerin asaletini tasdik
etmezsiniz, geri gönderirsiniz. Yani yasa bu hükmü verirken bunu niçin kullanmıyoruz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Bunu hangi koşullarda kullanacaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın
Kerestecioğlu, siz de bir şey mi söyleyecektiniz? Çok kısa siz
de söyleyin, Sayın Bakan toparlasın o zaman.
30.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
hasta tutuklular açısından çok ciddi sorunlar olduğuna
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Aslında sadece siyasi
tutuklular değil ya da siyasi tutuklular olsa da örneğin sadece bizim
görüşümüzde olan insanlar değil ama hakikaten özellikle tutuklular
açısından, hasta tutuklular açısından çok ciddi sorunlar
var. Yani bu sadece Adalet Bakanlığının sorunu değil,
Sağlık Bakanlığının da sorunu aynı zamanda.
İçeride insanlar ölüyorlar yani o noktalara geliyorlar, bununla ilgili bir
komisyon kurulması, bir denetim mekanizması kurulması mümkün
olamaz mı, bu araştırma yapılamaz mı? Özellikle bunu
bütün hasta tutuklu yakınları adına ben rica ediyorum Sayın
Bakandan.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MURAT
EMİR (Ankara) Sayın Başkan, çok kısa bir
BAŞKAN
- Buyurun, siz de çok kısa
31.- Ankara Milletvekili Murat Emirin, güvenlik
soruşturmalarından bir kısmının hukuk devleti
ilkelerini aşındıran içerikte olduğuna ilişkin
açıklaması
MURAT
EMİR (Ankara) Öncelikle çok teşekkür ederim Sayın Bakan.
Tabii,
bunlar bir dakikalara, beş dakikalara sığmayacak kadar önemli ve
geniş konular ancak açılmışken şu konuya da
dikkatinizi çekmekte yarar görüyorum: Bu güvenlik
soruşturmalarının bir kısmı son derece hukuk devleti
ilkelerini aşındıran içerikler içeriyor. Mesela, bizzat
gördüğüm bir güvenlik soruşturması sonucunda Nuriye Gülmenlerle
ilgili bir gösteride bulunduğu tespit edildiğinden
diyor ve bir
asistan hekim bu nedenle atanmıyor, bizzat gördüğüm bir
yazıdır bu. Bu güvenlik soruşturmalarının tekrar bir
gözden geçirilmesi gerekiyor. Yani, gerçekten suçları var mı, yok mu,
sicilleri nasıl
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın
Gürer, buyurun.
32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, ek
atamaların yapılıp yapılmayacağını ve
güvenlik soruşturması süresinin kısaltılmasının
mümkün olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Bakan, sağlıkçılar
dün Sağlık Bakanlığının yanında bir
basın toplantısı yaptılar. Bu, ek atamayla ilgili söz
verilmişti. Yılın sonu geldi, bu ek atamalar yapılacak
mı? Bunu bekliyorlar.
Ayrıca,
bu süreçte güvenlik soruşturmaları da çok uzun süre zaman
alıyor. Bunların kısaltılması mümkün değil mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, ben bir sağlık çalışanı olduğum
için bu toleransı tanıdım ama
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Başkanım, ben de bir şey sormak
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Aslan, hadi, son olsun.
33.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, Malatya E Tipi
Cezaevinde on beş aydır tutuklu olan Medeni Arifoğlunun
durumuna ilişkin açıklaması
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Yani, bize, ulaşan aileler oldu. Malatya E Tipi
Cezaevinde on beş aydır tutuklu olan Medeni Arifoğlu
karaciğer nakilli, şeker ve tansiyon hastası, yüzde 86 da raporu
var. Günde 19 ilaç alıyormuş, 2si yüksek dozda psikiyatri ilaçları;
Yirmi gün önce de 2 stent takılmış ve dün de günler öncesinden
apandisiti patladığı için ameliyata alınmış,
aileyi görüştürmemişler ve şu anda da aile onun sağ
çıkıp çıkmayacağını bilmiyor. Daha önce doktor
raporu üzerine bırakılmış, tutuksuz yargılanmış,
üç ay dışarıda kalmış, tekrar içeriye
almışlar. Eşi Nuran Hanım diyor ki: Bebek gibi bakıma
muhtaç. Tutuksuz yargılanması için bizim talebimiz var. Ve şunu
da yakınları söyledi, diyorlar ki: Bizim duyduğumuza göre
cezaevi müdürleri doktorları arıyor Sakın rapor vermeyin.
diyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Yani, ben bunu sizin samimiyetinize inanarak,
güvenerek dile getiriyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Bunun gibi birçok mağduriyet vardır.
Yine,
81 yaşındaki Hacı Mustafa
BAŞKAN
O isimleri, varsa başka isimleri de siz verin isterseniz Sayın
Bakana.
Sayın
Bakanım, iki dakikada toparlayalım.
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Onu da söyleyeyim.
On
beş ay aydır Manisa Cezaevinde ve affedersiniz, büyük abdestini
yapamıyor. 81 yaşındadır.
BAŞKAN
Tamam, onları siz daha sonra
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Bununla da ilgili gerekli girişimlerde
bulunursanız
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan, toparlayalım yalnız.
34.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın, tutuklu
hastaların durumuna, OHAL uygulaması olduğu için atamadan önce
soruşturma yapmak durumunda olduklarına ve ek atamalar konusuna
ilişkin açıklaması
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Hemen toparlayacağım Sayın
Başkanım.
Tabii,
cezaevlerinde tutuklu ve mahkûmların sağlığıyla ilgili
savcılığın talebiyle biz ancak orada sağlık
hizmeti verebiliriz. Bizim gidip sağlık açısından denetleme
yapma yetkimiz yok, savcılığın yetkisinde ve
sorumluluğunda. Dolayısıyla bu tür talepler geldiğinde
elbette ki biz gideriz, hatta oradaki mahkûmun veya tutuklunun cezaevi
dışında da sağlık şartları iyi olan yerde de
tedavisini yaparız. Ama yine de ben bu konuyu değerlendirmek için
üzerime düşeni yapacağım. Adalet Bakanlığıyla da
konuyu görüşerek cezaevlerindeki bu tür şikâyetlerin üzerine
gidilmesini sağlamaya çalışacağım arkadaşlar.
Diğer
taraftan, bu soruşturmaların uzaması konusu. Elbette normalde
657ye göre atanır Sayın Tanalın söylediği husus geçerli-
o bir yıl içerisinde asaleti onaylanmadan bir sorun çıkarsa asaleti
onaylanmaz. Ama şu anda OHAL uygulaması olduğu için atamadan
önce bu soruşturmayı yapmak durumunda kalıyoruz ve
soruşturma bazen zaman alıyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) OHAL öyle bir şey demiyor, engel değil
Bakanım.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Soruşturma yapılır.
diyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değil, değil Bakanım, o engel
değil.
BAŞKAN
KHKyle..
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) İnceleyelim bunu tekrar, yani bunu
da inceleyelim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Zahmet olacak.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Öbür taraftan arkadaşlar, tabii ki
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Ek atamaları da söyler misiniz?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Ek atamalar konusunu söyleyeceğim.
Maliye Bakanlığı bize bu hususta kadro açtığında
elbette yapacağız, bizim ihtiyacımız var ve inşallah
önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde atamalarımız olacak ama bütçe
tamamlanmadan buna sayı vermem yanlış olur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) Ben bir hususu daha söyleyeyim:
Hekimlerin sayısını elbette ki sadece fakülte artırarak
çözemeyiz ama fakülte artırmadan da ilave hekim yetiştirme
şansımız yok. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de belli yerlerdeyken
tıp fakülteleri, bugün -iki, üç derken- destekleye destekleye büyüdü.
Şu anda Türkiye'deki fakültelerimiz büyük çoğunlukla yetkinlik
sorununu aşmış durumda ve inşallah Türkiye sağlık
personeli, hekim açığını kapatacak ve bu konuda biz
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sizi
yerinizde bekletiyoruz.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Ben teşekkür ederim.
BAŞKAN
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306
Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
birinci bölümünde yer alan 18inci madde kabul edilmişti. Görüşmelere
19uncu madde üzerindeki önerge işlemleriyle devam edeceğiz.
19uncu
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme
alacağım, oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bülent
Yener Bektaşoğlu Kemal
Zeybek
İzmir
Giresun Samsun
Şenal
Sarıhan Mahmut
Tanal Kadim
Durmaz
Ankara İstanbul Tokat
Kazım
Arslan Ali
Özcan Mehmet
Bekaroğlu
Denizli İstanbul İstanbul
MADDE
19- 213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
MADDE
103- Aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoluyla
yapılır.
1.
Muhatabın bu Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresi
mevcut değilse,
2.
Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2)
numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ
yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde
kayıtlı bir adresi bulunmazsa,
3.
Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân
bulunmazsa,
4.
Başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân
bulunmazsa.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI AHMET
DEMİRCAN (Samsun) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan.
Buyurun Sayın
Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Sayın Başkan, acaba, Hükûmet tarafı dinlemek üzere hazırlar
mı?
BAŞKAN Sayın
Hükûmet
Evet,
Maliye Bakanımız da geldi, özellikle dinleyecek sizi. Sizi dinlemek
için geldi, bakın yeni geldi.
Buyurun.
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) Evet, Sayın Başkan, bu şaka çok güzel bir
şaka değil elbette, öncelikle bunu söylemek isterim.
Aslında,
şu anda, bu salonda bir görev ihmali gerçekleşiyor. Biraz sonra
bundan söz edeceğim. Yani torba yasaların adı gibi ne kadar
hukuksuz olduğunu bu görüşmelerin başladığı andan
itibaren çeşitli arkadaşlarım ifade ettiler. Nereden
çıktı torba yasa, merak ediyorum. Anayasanın ya da
yasaların neresinde torba yasa, korsan önerge ya da yasama
kurnazlığı diye ifade edilen bu işlem var?
Şimdi,
bir torbanın içinden çekip çekip bazı yasaları düzeltmeye ya da
bazı yasaları alabildiğine olumsuz hâle getirmeye
çalışıyoruz.
Şu
anda benim konuşmam gereken madde Vergi Usul Yasasına ilişkin
bir madde ama yapılan işlem, esasından, temelinden, kanun
yapıcıların görevi içindeki usule uygun bir işlem olmaktan
çıkmış durumda; birincisi bu.
Şimdi,
bu kadar, Parlamentonun kendi görevini yaparken, biraz önce altını
çizmeye çalıştığım görev ihmali dediğim
şey, buraya yasa yapmak için gelmiş olan milletvekillerinin bu
salonda bulunmamaları. Anayasanın belirttiği kuralların
içinde dahi olmayan, yani üçte 1lik oranın dahi salonda olmaması ama
oy kullanma aşamasına geldiği zaman, yine yasaya uygun bir
düzenin yaratılmaya çalışılması.
Buradan
dönüp başka bir konuya işaret edeceğim. Bir milletvekilimiz,
şu anda tutuklu bulunan milletvekillerinden biri olan -tümünü kastederek
söylüyorum- milletvekilimizle ilgili bu ilginç, Parlamentonun
çıkarmış olduğu başka bir torba yasanın ürünü
olan istinaf mahkemelerinin garip ve ilginç durumu nedeniyle, şu anda adil
yargılanma hakkından mahrum edilmiş durumda. ACM, ağır
ceza mahkemesi bir karar veriyor, bu kararı istinaf mahkemesi bozuyor ve
esastan bozarak mahkemesine iade ediyor. Bu iadeden sonra mahkeme hiçbir
şekilde yasada kendisine kararın gözden geçirilmesi için iade gibi
bir hak verilmemiş olmasına rağmen ne yapıyor? İstinaf
mahkemesinin yani sizin torba yasalarınızdan çıkmış
olan bir yasal düzenleme konusunda alabildiğine ilginç bir atraksiyonla bu
kararı tekrar istinaf mahkemesine gönderiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu bir hukuk garabetidir. Bu, aynı zamanda, torba olsun
ya da olmasın, Parlamentonun çıkarmış olduğu yasalara
uymama kararlılığıdır. 2016 yılında, 25 ya
da 26 -sayıda yanılıyor olabilirim- ağır ceza
mahkemesi üyesi bu konuda bir imza metni hazırlamışlar, diyorlar
ki Bu usulsüzdür. Peki, yaptıkları usullü mü? Yaptıkları
da usulsüz. Ama asıl usulsüzlük Parlamentomuzdadır. Neden? Çünkü
herhangi bir torba yasa hazırlanırken bunun taraflarından
görüş alınmıyor. Bu yargıçlar bu işin
tarafıdırlar, bunlara sormak gerekir, bunların fikrini almak
gerekir. Bütün yasal düzenlemelerimizde var olan eksiklik yani kamuoyunu yani
STKları yok sayma tavrımız, onları veya meslek
örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini yok sayma tavrımız burada
da kendisini göstermiştir. Bir insanın, bir milletvekilinin
özgürlüğüdür söz konusu olan ve bu aradaki anlaşmazlık
sebebiyle, bu net olmayan yasal düzenlemelerin yarattığı kaos
nedeniyle bir insanı, milletvekili olan, kendisine oy vermiş binlerce
insanı temsil eden bir arkadaşımızı özgürlüğünden
mahrum ediyoruz.
Yalnız
o mu? Biraz önce arkadaşlarım ifade ettiler, korumakla görevli
olduğumuz insan hakları savunucularının örgütü olan
İnsan Hakları Derneği Başkanını Yüksel
Caddesinin başında dertop ediyoruz ve emniyete götürüyoruz. Bu
nedir? Bu, Değerli Yazar Taha Akyolun deyimiyle, bu, OHAL hâlini
sevmektir, OHAL psikolojisinin bir ürünüdür. Biz bu kadar yasa
dışılıklarla meşgulken ve bugün iki genç de ölüme
hazırlanırken bizim burada görev ihmali içinde olduğumuzun
altını çizmek, sizi sorumluluğa davet etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesinde geçen yoksa ifadesinin bulunmuyorsa şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli
Manisa
Baki
Şimşek Mehmet
Erdoğan Erkan
Haberal
Mersin Muğla Ankara
Deniz
Depboylu
Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak
19uncu madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben size bugün, bir milletin ufkunu açan,
varlığını güçlendiren, cumhuriyetimizin Birinci Beş
Yıllık Sanayi Planı
içinde hayata geçirilmiş bir kuruluştan bahsetmek istiyorum, size
Sümerbankı ama özellikle Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasını
anlatmak istiyorum.
Sümerbank,
cumhuriyetimizin ilk yıllarında ülkenin ekonomik
kalkınmasını ve Türk milletinin temel gereksinimlerini
karşılaması amacıyla Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk
tarafından kurulmuştur, aynı zamanda sanat tarihi
açısından zengin bir kuruluştur. Zira, kültürümüzde köklü
geçmişi olan çinicilik, dericilik, ipek dokumacılığı
ve halıcılık gibi Türk sanatlarımız, Sümerbank fabrikalarında
yıllarca yaşatılarak yurt içinde ve dışında
tanıtımı sağlanmış ve geliştirilmiştir.
Belki Nüfus ve ticaretle ilgili bu maddelerle Sümerbankın ne ilgisi var?
diye düşünebilirsiniz, içinizde böyle düşünenler olabilir ama
anlattıkça ne kadar ilgili olduğunu, zannediyorum, siz de fark
edeceksiniz; anlattıkça, geçmişte kalmış, modası
geçmiş bir planlama olmadığını, gelecekte dahi böyle
bir projenin insanların hayallerini süsleyebileceğini ve de
heyecanlandırabileceğini fark edeceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk sadece dünyanın gözünde kendini
yücelten şanlı bir kurtuluş zaferinin komutanı değil,
tarihi iyi bilen, dünya üzerindeki gelişmeleri yakından takip eden ve
geleceği yordayabilen güçlü bir devlet adamı, bir fikir
adamıdır. Bir ülkenin, bir milletin güçlü olması için ekonomik
alanda da güçlü olması gerektiğini, bu sebeple de sanayileşmek
gerektiğini biliyordu. Bilgi ve teknolojinin kullanılması ve
yerli sanayinin geliştirilmesi gerekliliğine inanıyordu.
Bölgesel ve de yerel kaynaklara, doğal kaynaklara ve özellikle de
tarıma dayalı sanayi kurmanın önemli olduğu kanaatindeydi.
Ülkenin dört bir yanında, doğudan batıya, güneyden kuzeye birçok
ilimizde fabrikalar kurulmaya başladı. Bunlardan birisi de Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikasıydı. Bu fabrika, Kurtuluş
Savaşında efelerin kahramanlığıyla destan
yazdığı Aydın ilinin Nazilli ilçesinin şeref
madalyasıydı. Bu fabrika sadece üretim yapan bir sanayi kuruluşu
değil, sahip olduğu altyapıyla spor, sanat, kültür kampüsü,
bilimsel çalışmalar yapan laboratuvarlarıyla ve
yaptığı eğitim, öğretim faaliyetleriyle büyük bir
eğitim kampüsüydü.
25
Ağustos 1935 tarihinde fabrikanın temelleri atıldı,
yapımı on sekiz ay sürdü ve 9 Ekim 1937de de açıldı.
Fabrikanın daha yapım aşamasında bölge köylüleri
fabrikanın ihtiyacı olan pamuğun üretilmesi için eğitildi.
Zaten 1934 yılında da Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü
başta ilk adım olarak kurulmuştu. 200 tohum ekme makinesi, çok
sayıda traktör, biçerdöver alındı ve Nazilli çiftçilerine bunlar
dağıtılarak kullanımı öğretildi. Bölgedeki genç
kızlara özellikle iplik kısmında istihdam sağlayabilmek
için kurslar verilmeye başlandı.
Sümerbank,
kadının istihdamda değer bulduğu, ön plana
çıkarıldığı, desteklendiği ilk ve en önemli
kuruluştur. Bu konuda o kadar ciddi çalışmalar
yapılıyordu ki kadın işçilerin beslenmesi, özel
ihtiyaçları konusunda ayrıcalıklı bir çalışma
ortamı da sağlanmaya çalışılıyordu. Fabrikanın
açılışı Mustafa Kemal Atatürk tarafından
yapıldı. Atatürk, kollarında pamuk sepetleri taşıyan
küçük kızlar tarafından karşılandı ve bu törene o
bölgenin tüm sivil ve askerî bürokratları katıldı. Atatürk
fabrikayı altın bir anahtarla açtı ve sonra Altın,
milletin hazinesinde durur. diyerek dönemin Başkan Vekili Celal
Bayarın mendil cebine yerleştirdi. Nihayetinde, Atatürkün emriyle
fabrikanın müdürü bir işaret verdi ve bütün makineler aynı anda
çalışmaya başladı. Bir anda yükselen makinelerin sesini
dinleyen Büyük Önderin dudaklarından şu kelimeler döküldü:
İşte bu bir musikidir. Bu, sanayinin, teknolojinin musikisi, Türk
milletinin, Türkiye'nin şahlanışının sesiydi.
İzninizle,
20nci maddede de size bu fabrikayı ayrıntılarıyla anlatmak
istiyorum.
Saygılarımla.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Madde
19 üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 213 sayılı Kanunun
103üncü maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı
bendinde yer alan hâlinde ibaresinin durumunda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ertuğrul
Kürkcü Filiz
Kerestecioğlu Demir Dirayet
Taşdemir
İzmir İstanbul Ağrı
Aycan
İrmez Saadet
Becerekli Ziya
Pir
Şırnak Batman Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Pir. (HDP sıralarından alkışlar)
ZİYA
PİR (Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, zenginin vergisini zaman zaman
sıfırlayan AK PARTİ Hükûmeti, Vergi Usul Kanununda bir
değişiklikle vergi almanın yollarını arıyor.
Kuşkusuz biz de verginin adil bir şekilde toplanmasından
yanayız. Zaten HDP olarak talebimiz çok açık ve nettir; vergide
adaleti sağlamak. Mevcut durumda yoksul kesimler ile zenginler
arasında büyük bir gelir adaletsizliği varken yoksulun
sırtına binen vergi yükü zengininkinden katbekat büyüktür. Zira
yoksul kesimler, gelirinin neredeyse tamamını vergilere doğrudan
veya dolaylı olarak öderken imtiyazlı bazı zenginler, vergiden kaçmak
için offshorelarda şirket ve holdingler kurmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, vergi ödemek her vatandaşın -sizin tabirinizle
söyleyeyim- yerli ve millî görevidir. Vergi ödemeyenin ensesine
yapışmak da Hükûmetin görevidir. Nitekim ülkemizde burayı iyi
dinleyin sayın vekiller- daha bundan altı, yedi ay önce booking.com
şirketinin Türkiyedeki faaliyetlerini İstanbuldaki bir ticaret
mahkemesi yasakladı. Gerekçe neydi? Hepiniz çok iyi
hatırlarsınız, gerekçe, şirketin Hollanda menşeli
olduğu, dolayısıyla Türkiyede mali sorumluluğu
olmadığı ve Türkiyede vergi ödememesiydi. Hollanda menşeli
bir şirket, Türkiyede vergi ödemediği için Türkiyede faaliyetleri
yasaklanıyor. Buraya kadar, dillerinize pelesenk ettiğiniz yerli ve
millî kriterlerine uymuş oluyorsunuz.
Şimdi,
birkaç gün önce ortaya çıkan Paradise
kâğıtları, dokümanları var yani skandallar var. Buradan
anlaşıldığı üzere, Sayın Başbakanın
oğullarının, çocuklarının ve akrabalarının
ve başkalarının da bunları biz biliyoruz- Malta gibi
offshore merkezlerinde şirketleri olduğu ortaya çıkıyor.
Değerli
milletvekilleri, Başbakanın çocuklarının offshore
merkezlerinde şirketlerinin olması hukuken bir sorun teşkil
etmiyor, buraya kadar herhangi bir sıkıntı yok; bu ancak olsa
olsa ahlaki ve etik problem olarak adlandırılabilir. Ama gel gör ki
Türkiyede, tıpkı booking.com, yasaklanan booking.com gibi vergi
ödemeyen, Başbakanın çocuklarına ait Malta menşeli bir
şirket, Nova Warrior şirketi -isme bak, hizaya gel- aynı
booking.com gibi, o Hollandada, öbürü Maltada faaliyet gösteriyor ama Nova
Warrior şirketi Türkiyede bırakın özel sektörü, devletten
ihale alıyor ve bu ülkede kazandığı millî ve yerli
parayı Maltaya aktarıyor ve bir kuruş vergi ödemiyor.
Şimdi, burada soruyoruz: Şu ana kadar, düne kadar belki bu bir ahlaki
problemdi, meseleydi ama şu andan itibaren bu hukuki bir meseledir. Normal
şartlarda, normal demokrasilerde bir başbakanın çocukları
bunu yapıyorsa, başbakan booking.comu yasaklatıyorsa ve
bakanlar bunun arkasında duruyorsa ama aynı şeyi
başbakanın çocukları yapıyorsa burada yapılması
gereken, Türkiyede olsaydı bu şirket ne kadar vergi ödemek durumunda
kalacaksa o vergiyi ödemek olurdu, özür dilemek olurdu ve başbakanın
istifa etmesi gerekiyordu.
Ama
kime anlatıyoruz bunları? Türkiyede demokrasi mi var, Türkiyede
hukuk mu var? Var. Eskiden az çok bir guguk devletiydik, şimdi guguk
devleti bile değiliz. Hukuk, yandaşlara ve imtiyazlılara
ayrı işliyor, bizim gibilere, muhaliflere ve özellikle HDPlilere
apayrı işliyor. Biz konuşunca, doğruları söyleyince
bizim milletvekillerimiz cezaevlerine atılıyor, tutuklanıyor;
sizlerinki gidip savcıyla, hâkimle çay içip çıkıyor. Böyle bir
ortamda bunları biz kime anlatıyoruz? Sayın Maliye Bakanı
da önüne bakıyor, bunun büyük bir problem olduğunu o da biliyor,
kendisine de buradan Allahtan kolaylıklar diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
19uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
20nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 20'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Yener Bektaşoğlu Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz
Giresun İzmir Tokat
Şenal
Sarıhan Kemal
Zeybek Kazım
Arslan
Ankara Samsun Denizli
Ali
Özcan Mahmut
Tanal Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Murat
Emir
Ankara
Madde
20- 213 sayılı Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının
(4) numaralı bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki
bent ilave edilmiş ve beşinci fıkrasının birinci
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"4.
Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan
istenilen bilgiler ile beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor
ve diğer belgelerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik
araçları kullanılmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her
türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesine,
beyanname, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer
belgelerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı
kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye, standart
belirlemeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim, yazı, dilekçe,
tutanak, rapor ve diğer belgeler ile bilgilerin aktarımında
uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve
esasları tespit etmeye, bu zorunluluk veya standartları beyanname,
bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgeler veya bilgi
ve işlem çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları
itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya ya da belirlemeye, kanuni
süresinden sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak
verilen beyannameler üzerine düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler
ile süresinden sonra verilen bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve
diğer belgelere istinaden düzenlenen ihbarnameleri, mükellefe, vergi
sorumlusuna veya bunların elektronik ortamda beyanname, bildirim,
yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgeleri gönderme yetkisi
verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda tebliğ
etmeye, bildirim, yazı, dilekçe, tutanak, rapor ve diğer belgelere
ilişkin yapılan işlemlerin sonuçlarını internet de dâhil
olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında
ilgili kişilere göndermeye ve bunların uygulanmasına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye,
"7.
Elektronik ticarette vergi güvenliğini sağlamak amacıyla
elektronik ortamda ticari faaliyette bulunan gerçek ya da tüzel kişi
hizmet sağlayıcılara ve/veya başkalarına ait iktisadi
ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret
ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişi aracı hizmet
sağlayıcılara ticari faaliyetlerine ilişkin bildirim verme
yükümlülüğü getirmeye, bildirimin içerik, format, standart, verilme süresi
ve yöntemini belirlemeye, bunlarda değişiklik yapmaya, bildirim verme
yükümlülüğünü iş hacmi, sektör, mükellef grupları,
alış-satış tutarı, alım satıma konu mal ve
hizmet türleri itibarıyla belirlemeye, başkalarına ait iktisadi
ve ticari faaliyetlerin yapılmasına ilişkin bildirime konu
bilgilerin aracı hizmet sağlayıcıları tarafından
alınması zorunluluğunu getirmeye, bu bent kapsamındaki
bilgi ve bildirimlerin elektronik ortamda muhafaza ve ibraz edilmesi
yükümlülüğü getirmeye ve uygulamaya ilişkin diğer usul ve
esasları belirlemeye,
Kanuni
süresi geçtikten sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli
olarak verilen beyannamelerin elektronik onamda gönderilmesi üzerine elektronik
ortamda düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler ile elektronik
ortamda verilme zorunluluğu getirilen bildirim, yazı, dilekçe,
tutanak, rapor ve diğer belgelerin süresinden sonra verilmesi üzerine
elektronik ortamda düzenlenen ihbarnameler mükellef, vergi sorumlusu veya
bunların elektronik ortamda beyanname, bildirim, yazı, dilekçe,
tutanak, rapor ve diğer belgeleri gönderme yetkisi verdiği gerçek
veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Murat Emir konuşacaktır.
Sayın
Emir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MURAT
EMİR (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Vatandaşın
cebindeki son birkaç kuruşu da nasıl alabiliriz diye 61 ayrı
konuda bir torba yasa yapılmış ve bununla da aslında
zenginin daha çok zengin yapıldığı ve bütçedeki o
deliklerin tıkanmasına dönük bir çaba var. Bu torba yasayla ilgili
eleştirilerimizi, kendi eleştirilerimi bir başka maddeye
saklayarak çok önemsediğim bir başka konuda görüşlerimi ifade
etmek istiyorum kısaca.
Değerli
arkadaşlar, hep beraber, bence, milletvekilleri tutuklanmış bir
Parlamentoda görev yapıyor olmanın üzüntüsünü ve hatta
utancını yaşamak durumundayız diye düşünüyorum.
Sevgili Enis Berberoğlu -beni affetsin- onun şu andaki tutsaklığı
-tutsaklık diyorum çünkü bunu hukuki anlamda tutukluluk olarak
değerlendirmek mümkün değil- ciddi bir konudur, ağır bir
konudur, espri kaldıracak bir konu değildir ama mahkemelerin
verdiği kararlara baktığım zaman bir hukukçu olarak Tom ve
Jerry çizgi filmlerini anımsıyorum. Bakınız, Tom ve
Jerryde -anımsarsınız- bir bomba vardır, bombanın
pimi çekilmiştir, hepsi birbirine atar. İşte bu mahkemeler de bu
şekilde arkadaşlar. Bölge adliye mahkemesi bir karar veriyor, diyor
ki: Delillerin hiçbiri sübuta işaret etmiyor. Burada casusluk suçu yok,
bilgiler ifşa edilmiş. O hâlde niye esasına girip de
değerlendirme yapmıyorsun CMKnın önerdiği şekilde?
Yapmıyor çünkü korkuyor. Çünkü biliyor ki saray bu davayla yakından
ilgileniyor ve oradan bir işaret gelmemiş. Peki bunu dedin, o hâlde,
suç olmadığına göre tutukluluğun
kaldırılmasını niye talep etmiyorsun? Edemezsin çünkü gözün
sarayda. Yolluyorsun ağır ceza mahkemesine. Ağır ceza
mahkemesi ne yapıyor; hemen görmesi gerekirken ve orada tutukluluğun
bitirilmesi kararını vermesi gerekirken ne yapıyor? Bu sefer,
kanunun aksine, kanunun aleyhine tekrar bu dosyayı istinaf mahkemesine
iade ediyor. Üstelik iade ederken de diyor ki: Senin böyle bir bozma yetkin
yoktur, bozma kararı veremezsin. Açıkça kanunun açık hükmünü
ortadan kaldırıyor ve görmezden geliyor. Değerli arkadaşlar,
bu ağır ceza mahkemesi bu cesareti nereden alıyor;
sorulması gereken soru budur.
Bakınız,
o karardan bir cümle okuyacağım, sizin de
şaşıracağınızı umuyorum, hukuk bilenler
açısından en azından; gülümseyen grup başkan vekiline de
söyleyeyim. Bakın, diyorlar ki o hâkimler: Yargıtay temyiz
denetiminde dahi direnme hakkı varken istinaf aşamasında bunun
kabul edilmemesi istinaf mahkemesine Yargıtayda dahi olmayan güç ve
yetkiyi sağlamış olacaktır. Kim sağladı? Bu yüce
Meclis sağladı, biz sağladık arkadaşlar.
Bakın,
bir ağır ceza mahkemesi bir kanun hakkında Beğenmiyorum.
diyor ve diyor ki: İstinaf mahkemesine karşı ben direnebilirim,
kanunda yok ama ben direnebilirim çünkü bunlar zaten Yargıtayda dahi
olmayan bir yetkiyi kullanıyorlar. Ama bu yetkiyi kim verdi? Biz verdik.
Bunlar bu cesareti nereden alıyorlar? İşte, nereden
aldıklarını... Biz öğreniyoruz ki 2016nın Aralık
ayında, 27 ağır ceza mahkemesi reisi birleşmişler,
demişler ki: Bu istinaf çok oluyor. Bu istinaf o kadar çok oluyor ki,
bizim kararlarımızı öylesine bozuyor ki, hatta bazen görevi
kötüye kullanma sınırına geliyor ki bizim bu işe bir tedbir
almamız gerekiyor. Ve o günün Adalet Bakanı, bunu görmesi gereken ve
burada gereğini yapması gereken Adalet Bakanı âdeta oradaki
paralel yargı yapılanmasına destek verir mahiyette bunu
görmezden geliyor.
Değerli
arkadaşlar, Adalet Bakanının bu konunun üzerinde durması
gerekiyor. Bölge adliye mahkemesi görevini yapıyor, eksik
yapmışsa tamamını yapacaktır; yapması gereken,
dosyanın esasına girmektir ve bir an önce bu siyasi
tutsaklığın bitirilmesidir. Ama, bu aşamaya gelene kadar da
yargıdaki bu çok başlılık, yargıdaki bu
yarılmışlık ve hatta bu yargıdaki, ağır ceza
mahkemelerindeki, çoğunun da aslında deneyimsiz olduğunu
bildiğimiz yargıçların durumlarının da mutlaka mercek
altına alınması gerekiyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Yeni bir tarikat yapılandırması var.
MURAT
EMİR (Devamla) - Burada yeni bir yargı yapılanması var ve
bu yeni atanan genç yargıçlar üzerinden yapılıyor; yeni bir
yargı yaratılıyor, yeni bir paralel yargı
yaratılıyor ve bu yeni yaratılan paralel yargı da,
fütursuzca, bakın, böyle cümleleri dahi kararlarına yazmaktan
çekinmiyorlar. Bu konu önemlidir, bu konu herkesin dikkat etmesi gereken,
başta da Adalet Bakanının dikkat etmesi gereken ve gelip burada
açıklaması gereken önemli bir konudur diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Turan
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Sayın Başkan, zabıtlara geçsin diye
söylüyorum. Az önceki konuşmacının ifade ettiği, Çok fazla
farklı mahkeme kararları var. demesi bile aslında
yargının kendi seyri içerisinde farklı kararlar verdiğini
gösterir. Beğenmediğimiz karar olduğunda sarayın
kararı sarayın yargısı demek çok haksız bir
ithamdır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Efendim, Hükûmet de orada, gruba bir şey demedi
ki, Hükûmet memnun kendi hâlinden.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Dolayısıyla hukuk kendi içerisinde sürecini devam
ettirecektir.
Dün,
Sözcü gazetesinin bir muhabirinin serbest bırakılması da, az
önce bahsedilen tutuklama kararı da yargının kendi
kararıdır. Beğenmediğimiz karar olduğu zaman bunu bir
yerleri itham ederek söylemek şık değil diye düşünüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, aynı şekilde tutanaklara
geçmesi açısından
Dün daha ilk duruşmasında evinden
barkından, çoluğundan çocuğundan ayrı kalmış
birisinin, aleyhine tanıklık yapması beklenen kişilerin
dahi Böyle saçmalık olmaz. deyip mahkeme tarafından
salıverildiğinde Bakın, gördünüz mü bağımlı
yargı yok. demeyeceksiniz; tutuklayanlar başka, salıverenler
başka. Ama o sırada geçen haksızlığa, mağduriyete
dikkat çekmek lazım. Yoksa, gördün mü bak, sen saldın
Birinin
özgürlüğüne kavuşması, iktidar partisi grup başkan
vekilinin lütfedeceği bir şey değildir; aksine, o, onun en
doğal hakkıdır. Bir dakika haksız yere tutuklu
bulunması en büyük hak ihlalidir.
Teşekkür
ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) Saray yargısı ifadesi yanlış
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinde geçen format ve ifadesinin tasarıdan
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli
Manisa
Baki
Şimşek Mehmet
Erdoğan Erkan
Haberal
Mersin Muğla Ankara
Deniz
Depboylu
Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen, Aydın Milletvekili Deniz Depboylu.
Buyurun
Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
izninizle, bu maddede de size Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasını
anlatmaya devam ediyorum.
İzmir
İktisat Kongresinde fikir temeli atılan bu fabrika, sadece
kurulduğu ilçeyi geliştirip ünlendirmekle kalmamış, ünü
Atatürk modeli olarak tarihe geçmiş ve Venezuelada bir eş modeli
yapılmaya çalışılmıştır. Ülke içinde
tanınan Nazilli basmasının ünü ise kıtaları
aşmış, dünyaya yayılmıştır.
Şimdi,
güzel bir şey göstereceğim size: 2002 yılında dünya güzeli
seçilen Azra Akının o gün giydiği kıyafet Jüri Özel
Ödülüyle ödüllendirilmiş ve birinci seçilmişti. Bu elbisenin
kumaşı Nazilli basmasıydı. Sümerbank Nazilli Basma
Fabrikası sadece bir fabrika değildi, hayata geçirilmiş ve
başarıya ulaşmış en büyük muhteşem sosyal
projeydi. Fabrikanın hemen karşısında 264 dairelik 1.000
kişilik lojmanı, bekâr işçiler için 3.500 kişilik bekâr
işçi pavyonu vardı. İşçileri fabrikaya bedavaya
taşıyan Gıdı Gıdı treni vardı. Fabrika
çalışanlarının ihtiyaçları dikkate alınarak 1
fırın ve 1 kooperatif kurulmuştu. Fabrika bünyesinde kurulan
hamam hem çalışanlara hem de Nazilliye hizmet veriyordu. İçinde
bir dâhiliye, bir kadın doğum, bir çocuk, bir röntgen mütehassısı
ve bir diş doktoruyla birlikte hemşireleri, eczacısı, hasta
bakıcılarıyla çalışanlara ve ailelerine ücretsiz
hizmet veren bir ameliyathanesi olan 40 yataklı hastanesi vardı.
Hastane personeli sadece çalışanlara hizmet vermemiş, çevre
köylere çalışmaya gidip özellikle sıtma savaş konusunda
mücadeleye destek vermişti. İçinde eğitmenleriyle birlikte
hemşire ve yardımcı personelinin
çalıştığı, çalışan işçilerin
çocuklarına bakım sağlayan bir kreşi vardı. Fizik
laboratuvarı, mekanik odası ve atölyesi vardı. Fabrikada
işçilere okuma yazma öğreten ve aynı zamanda meslek eğitimi
veren bir okul vardı. Fabrikanın Sümerbank İlkokulu
adında bir ilkokulu vardı. Fabrika bünyesinde Sümerbank Basma
Fabrikası Camisi vardı. Fabrikada sadece işçilere değil
Nazillili genç kızlara yönelik biçki dikiş, nakış
kursları açılmıştı. Fabrika bünyesinde futbol,
basketbol, voleybol alanları, güreş minderleri, boks ringi, tenis
kortu ve paten pisti vardı. Fabrika işçilerinden oluşan futbol,
basketbol, voleybol, atletizm takımları, bisiklet, güreş, yüzme
ve boks alanlarında faaliyet gösteren sporcuları vardı.
Takımın rengi lacivert beyazdı. 700 kişilik sinema ve
tiyatro salonu ve bu fabrikanın işçilerinden oluşan bir tiyatro
grubu vardı. Yine, çalışanlardan oluşan müzik grubu
vardı. Bu grup Aydın, Nazilli, Denizlide verdiği konserlerle
çok sesli müziği sevdirmiş, tanıtmıştı. Bu
fabrikanın fabrika dışında da resmettiği resimlerle
sanatı sürdüren ressamları vardı. On beş dakikalık
konferanslar, müzik yayınlayan bir radyosu vardı. İşçi ve memurlar
için biriktirme sandıkları, işçi ölüm ve hastalık
sandıkları oluşturularak bir yardımlaşma ağı
oluşturulmuştu. Devletin memurlarına alışveriş
yapması için verdiği çekler, özellikle verdiği giysi
yardımları ve halka bedava basma dağıtma hizmetleri vardı.
7 Ekim 1953te Nazilliye gelen Şair ve Ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu
Nazillideki değişimi şöyle kaleme almıştı:
Altı saat içinde altı lunapark geçtik
Bir de ne görelim şehir
baştan aşağı neon ışıkları içinde.
Nazilli dediğin nedir ki? Anadoluda küçük bir kaza değil mi? Gecenin
on ikisinde ışık, elektrik ışığı içinde
yüzen bir Anadolu kasabasını görmek insanı nasıl
sevindirmez? Nazillinin iki yakasını bir araya getiren bir
ışık fermuarı ta Basma Fabrikasına kadar
uzanmış. Sarı yerine hafif yeşilimtırak bir
ışık. Bu ışığın altında yürüdük.
Birkaç adım ötede aynı ışıklarla donanmış
birkaç otel sıralanmış. Burası kaza değil, vilayet
merkezi. diyorum. Burasını bu fabrika bu hâle soktu. diyorlar.
Fabrikanın
ihtiyacı olan elektrik enerjisini üretebilmek için bir elektrik santrali
kurulmuştu. Bu santral 4 kazan ve 3 türbinliydi, 2.500 kilovat gücündeydi,
sadece fabrikaya değil Nazilliye de ihtiyacı olan elektriği
sağlıyordu. Peki, bu fabrikaya ne oldu? İzninizle, onu da
21inci maddede size dile getireceğim.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Onun arkasında Atatürk vardı,
Atatürk.
BAŞKAN
Ne oldu, merakla bekliyoruz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın
Tümer, buyurun, 60a göre
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, hibrit
motorlu araçlara vergi indirimi sağlanmasının olumlu bir
kazanım olacağına ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, şehir içi kullanımda yüzde 50 ile yüzde 70 arasında
yakıt tasarrufu sağlayan hibrit motorlu araçlar hem elektrik hem de
içten yanmalı motorlarla birlikte kullanıldıkları için
konvansiyonel araçlara göre daha yüksek maliyetlere sahiptir. Bu nedenle,
hibrit otomobil fiyatlarının tüketici tarafından
erişilebilir olması nedeniyle desteğe ihtiyaç vardır.
Daha
az yakıt tüketen araçların vergi mekanizmaları sayesinde
teşvik edilmesi petrol tüketimimizin azalması ve cari açığın
kapatılmasına yardımcı olacaktır. Özellikle büyük
şehirlerdeki trafik yoğunluğu sebebiyle boşa harcanan
yakıt düşünüldüğünde sağlanacak tasarrufun daha fazla
olacağı beklenmektedir.
Mevcut
vergi sistemi nedeniyle dizel yakıt ağırlıklı
gelişen yurt içi tüketimimiz, Dünya Sağlık Örgütü
tarafından en önemli kanserojen madde olarak tanımlanan, toplum
sağlığı ve çevre açısından zararlı egzoz
gazlarının artmasına sebep olmaktadır. Çevreci
araçların desteklenmesi uzun vadede toplum sağlığı ve
çevreyle ilgili projeksiyonların da iyileştirilmesine katkıda
bulunacaktır. Bu nedenle, elektrikli araçların motorlu
taşıtlar vergisinden muaf tutulduğu ülkemizde elektrik
kullanım oranı şehir içinde yüzde 50-60 seviyesinde olan hibrit
araçların motorlu taşıtlar vergisinde de en az yüzde 50 indirim
sağlanmasının ülkemiz adına olumlu bir kazanım
olacağını düşünmekteyim. Bununla ilgili önerge verdik. Bu
konuda eğer bir değerlendirme yaparsanız çok seviniriz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
20inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 213 sayılı Kanunun
mükerrer 257nci maddesinin birinci fıkrasının dört
numaralı bendinde yer alan vermek zorunda ibaresinin verme
yükümlülüğü şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Dirayet
Taşdemir
İstanbul İzmir Ağrı
Aycan
İrmez Saadet
Becerekli
Şırnak Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP sıralarından
alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sevgili Selahattin Demirtaş, dün gece Twitterda binlerce
insan Demirtaşı çok özledik. diye tweetler attılar,
Sazını, sözünü alsın, gelsin. dediler. Bizler de sizi çok
özledik, buradan size bunu iletmek istedim. (HDP sıralarından
alkışlar) Siz de yoksullardan yana olduğunuz için tabii ki bu
torba yasayla ilgili yine yoksullardan yana konuşmayı tercih
ederdiniz. Biz de sizlerin aynı şekilde sözünüz olamasak da bunu
yapmaya, gayret etmeye devam edeceğiz.
Evet,
aslında bu tasarının en çok konuşulması gereken
maddesi, borçlanma limitini, görülmemiş biçimde, 37 milyar lira
arttıracak olan 72nci madde. Usulsüzce 2017 yılı için
borçlanılabilecek maksimum miktarın üstüne çıkılıyor
çünkü eğer o maddeyi geçirmezse Hükûmet memur maaşlarını
ödeyemeyecek duruma gelmiş durumda.
Şimdi,
borcumuz arttıkça Hükûmet zenginden alıp kamu yararına olmayan
harcamalarını kısacağına internet
kullanımına, evini kiraya verene, tütün üreticisine vergi yüklüyor.
Nereye harcandığı belli olmayan savunma bütçesi
yaklaşık 20 milyar lira arttırılıyor. Yetmiyor, kamu
kaynaklarına göz dikiliyor, Satmadığımız ne
kaldı? diye bakılıyor çünkü tüm fabrikaları sattık
ülkedeki; çimento fabrikası kalmadı, kâğıt fabrikası
kalmadı, tersane kalmadı, liman kalmadı. Yatağan Termik
Santrali, Devlet Demiryollarının Samsun, Bandırma
Limanları, TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, TEKEL, Mey; hangi birini
sayalım diyoruz. Bunların hepsi halkın dişiyle,
tırnağıyla biriktirdikleriydi. Evi, arabası olmayan
vatandaşın da kamusal varlığıydı bunlar.
Yetmedi;
torba tasarıyla memurların, işçilerin lojmanları
satışa çıkarılıyor, yazın çocuğunu
götürdüğü tatil kampları satılıyor. Eskiden bir memur
emekli ikramiyesiyle ev alırdı -ben kendi rahmetli babamdan da
biliyorum- evi olmayan lojmanda otururdu. Şimdi, bu ülkeye hizmet veren
kamu personeli 4 kişilik bir aileye bakıyorsa yoksulluk
sınırında.
İnsanlar
markette sürekli enflasyonla karşılaşırken gözü Hükûmette
ve Mecliste. Bir nebze olsun rahatlamak, iş bulmak, kendisine veya
çocuğuna güvenli bir gelecek kurmak isterken yüzünü döndüğü Meclis
yine karşısına zamla çıkıyor.
Neden
bu kadar çok borcumuz var? Çünkü hastanelerin, yolların, tünellerin
hiçbirini Hükûmet yapmamış, yabancı şirketlere
yaptırmış, Şu kadar araba geçmezse, bu kadar hasta
yatmazsa üstünü sana ben vereceğim. demiş. Bu projeler için şimdi
şirketlere borçlu, 2018 bütçesinde açığa çıktı;
köprüleri yapan şirketlere 3,6 milyar lira, şehir hastaneleri için
2,6 milyar lira ödeyecek. Üstelik daha açılacak onlarca şehir
hastanesi ve doğa katili üçüncü havalimanı var. Gelecek sene bir de
onların borçları bizi bekliyor.
Neden
bu kadar borcumuz var? Çünkü Oy alamıyorum. diye bu ülkenin
halklarıyla savaşa giren bir parti başkanı var. Ülkede
savaşa milyarlarca lira harcanıyor.
Neden
bu kadar borcumuz var? İstanbulda yapılan 5 metro ihalesi,
belirlenen bedelin arkadaşlar, tam 1,2 milyar lira üstünde teklif veren
firmalara verilmiş. İşte, bunlar hepimizin vergileri.
Neden
bu kadar borcumuz var? Çünkü saray harcıyor da harcıyor: 1,2 milyon
lira mutfağına, alınan malzemeye 26,5 milyon lira ve daha 300
odalık yazlık saray yapılacak. Neden bu kadar borcumuz var?
Çünkü sürekli patronların borcu siliniyor bu torba yasada olduğu
gibi.
Şimdi,
bu kaynak
Bu harcamalardan kaynaklı bütçe açığını
kapatmak için. Yine halkın malını satıp halkın
ödediği vergiyi artırmaktan hiç mi utanç duyulmuyor?
Şimdi,
Zonguldakta, Amasrada maden işçileri madenlerden çıkıp
evlerine gitmek yerine kendilerini madenlere kilitlerken, günlüğü 70 lira
yevmiyeyle çalışan hal işçisi kadınlar 10 lira zam için
greve giderken, sağlık işçileri otuz altı saatlik
nöbetlerden yalnızca fiziksel olarak değil, psikolojik olarak yorgun
düşüp kendi canlarına kıyarken, doktoralı işsizler
İŞKURa başvururken hiç mi içiniz sızlamıyor ve bu
yasayı getirmekten utanç duyulmuyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Sayın Başkan, ama
epeyce yaptınız bugün, ben de istiyorum, hemen toparlıyorum.
BAŞKAN
Peki, toparlayın, son olsun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Evet, içinizde hiç mi yoksulluk
çeken olmadı? Bu ülkenin Başbakanının oğulları
yüzde 20lik kurumlar vergisini ödememek için, bu millete borcu olanı
vermemek için şirketini vergi cennetlerine taşıyorsa bu
yasayı Meclise getirenlerin tek yapması gereken, mahcup olarak, bu
yasayı geri çekmektir.
Ben
özellikle, hazır, Ekim Devriminin 100üncü yıl dönümündeyken ifade
etmek isterim ki tarihte bütün devrimler benzer şartlarda oluşur.
Köylüler, işçiler yoksullukla boğuşur, ekmek fiyatları
uçar. Fransada aristokratlar, Haitide sömürgeciler, onlar derler ki: Bunlar,
baldırı çıplaklardır. İşte, saraydakiler,
Türkiyedeki saraya 30 milyon harcama yapılırken de onlar derler ki:
Baldırı çıplaklar. Ya da isterlerse desinler ki: Çapulcular.
Ama, nasıl bu insanlar sizi iktidara getirdilerse götürmesini de onlar
gayet iyi bilirler.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
20nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
21inci
madde üzerinde
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, kayıtlara geçsin
diye söylüyorum: Sayın konuşmacı Ekim Devriminden bahsetti.
Ekim Devrimi, halkın etkili olamadığı çara karşı
oradaki halkın gerçekleştirdiği, bir kısmını
gerçekleştirdiği, kendine has, özel şartlarda olan bir
devrimdir. Zaten Türkiye'de halk, devrimi 2002de AK PARTİyi iktidara
getirerek yapmıştır. Halkla bu bağını
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Olur mu böyle şey ya?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan, böyle bir
şey olur mu! Bu, 9 Kasım günü büyük bir saygısızlık,
büyük bir haksızlık. Eğer o tarih ile bir devrimi
karşılaştırıyorsanız 29 Ekimdir devrim, bu
doğru değil.
BAŞKAN
Bir saniye, tamamlasın Sayın Özel, tamamlasın.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, bu bir metafordur, bu bir
metafor. Böyle hemen
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Sayın Başkan, cumhuriyeti
tanımamaktır bu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sizi, 10 Kasım gününün bir gün öncesinde bu
yaptığınızdan men ederim, bu doğru değil, bu
doğru değil.
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen
Tamamlasın Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben bir tamamlayayım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu doğru değil. Ekim Devrimi ile AK PARTİnin
iktidara gelişini karşılaştıramazsınız.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Siz karar veremezsiniz. Mukayese ediyorum,
mukayese ediyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bu ülkenin bir devrimi varsa 29 Ekim 1923tür. Böyle bir
şey olur mu? (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sözünüzü geri alın! Sözünüzü geri alın!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sözümü geri alacağım bir şey yok,
sözümü geri alacağım bir şey yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Bu yaptığınız
saygısızlıktır!
BAŞKAN
Sayın Özel, lütfen ama yakışmıyor. Sayın Özel,
şu anda sizin yaptığınız da hiç saygılı bir
durum değil, lütfen oturun yerinize.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sözünüzü geri alın!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Cumhuriyete nefretiniz bir türlü bitmedi gitti.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sözlerimi bitirmeden, daha sözün ortasında
girilmesini bir kere kınıyorum şiddetle. Benim burada
söylediğim: Ekim Devriminin halkla bağlantısının
olmadığını, çarlığa, halkla
bağlantısı olmayan bir iktidara karşı
yapıldığını, AK PARTİnin iktidara gelmesinin de
halk temelli bir hareket olduğunu anlatıyorum, söylediğim budur.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Cumhuriyetin halkla bağlantısı yok
mu?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Şimdi, buradan başka türlü anlamlar
çıkarmak çok yanlış.
BAŞKAN
Kayıtlara geçmiştir.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) Biz saraydan alıp halka verdik devrimle.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Biz, 29 Ekim Cumhuriyeti de biliyoruz, tarihi de
biliyoruz, Atatürkün çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine
çıkarma yaklaşımını da demokrasiyle taçlandırma
girişimini de biliyoruz. AK PARTİnin yolu da belli, bunun üzerine
lüzumsuz polemiği de reddediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Sayın Bostancının
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
ben bir söz almıştım önce.
Özgür
Bey
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Özür dilerim, fark etmedim.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu, isterseniz 60a göre söz vereyim, bir
dakika.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
Ekim Devrimi, çarlığa karşı yapılmış bir
devrimdir ve yoksulların, gerçekten hakkı yenen insanların dünya
tarihine mal olmuş çok önemli bir hareketidir. Ben aynen şunu
söyledim: Bu, değişik ülkelerde farklı biçimlerde
gerçekleşir, her zaman bazı imtiyazlılar vardır; Fransada
aristokratlar, Haitide sömürgeciler. Bunlar, aynı şekilde, bu Ekim
Devriminde olduğu gibi, isyan edenlere Baldırı
çıplaklar. demişlerdir. Ama bugün halkla tabii ki
bağlantılı olarak iktidara gelmiş olanlar halktan koparsa o
halk onları nasıl getirmişse aynı şekilde götürmesini
de bilirler dedim. Aynı sözleri tekrarlıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Kayıtlara geçmiştir.
Sayın
Özel, buyurun.
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, tabii, ifadeler o kadar infial
uyandırıcı olunca sayın grup başkan vekilinin sözünün
arasına girmek de usulde olmamasına rağmen, o meşru bir
müdahaleydi diye düşünüyorum. Şunu söyleyeyim: Bir Ekim Devriminden
Türkiye'de bahsedilecekse 29 Ekim 1923tür. Partiniz demokratik bir seçim
sonucunda gelmiş, yönetimi devralmıştır. O demokratik
seçimi dahi 29 Ekim 1923teki büyük Türk devrimine borçlu olduğunuzu
öncelikle size hatırlatırım.
16
Nisan referandumunun sonuçlarını okuyup halkın desteğini bu
kadar kaybetme nedeninin Atatürke ve Atatürkün manevi huzuruna yapılan
dört bir elden saldırı ve hakaretler olduğu odak grup
çalışmalarından çıkınca gençlik kollarına
Anıtkabire ilk kez geziler düzenletenler, içinde bulundukları
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa)
2019 odaklı takiye faslını unutup bir anda
gerçek niyetlerini bir kez daha belli ettiler, bunu da kınıyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bostancı
38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ile Manisa
Milletvekili Özgür Özelin yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, ben Ekim Devrimine
yönelik bir güzelleme yaparak oradan da AK PARTİyle bağlantı
kurmadım. Aksine, Ekim Devriminin çarlığa karşı,
halka dayanmayan bir rejime karşı, başka yolları
olmadığı için, o dönemin özgün şartlarında, kendi
şartlarında gerçekleşen bir olay olduğunu, eğer halk
hareketi aranacaksa demokrasilerde aranması gerektiği
bağlamında 2002yi işaret ettim.
Atatürk
meselesine gelince: Kimse Atatürkü temellük etmeye kalkmasın, memleketin
ortak değeridir. Bunun üzerinden polemik yapılmasını da
uygun bulmam. Tarihe sahip çıkacaksak hep birlikte
çıkacağız. Bizim bu konuya ilişkin tavrımız
belli. Toplumun içinden bazı maceraperestler, farklı düşünenler,
dedikodu ve söylenti üzerine güya tarihçilik yapmaya kalkanlar olabilir,
bunları reddediyorum. Tarihle barışık olmak siyasetin
görevidir. Toplumun tamamıyla, tarihin -o akış başka türlü
olamadığı için- öylece aktığı
mantığı üzerinden barışmak siyasetçinin görevidir.
Bizim yaklaşımımız budur.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
Celal Bey
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum arkadaşlar.
Kapanma Saati: 18.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
- 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
21inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Yener Bektaşoğlu Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz
Giresun İzmir
Tokat
Kemal
Zeybek Onursal
Adıgüzel Kazım
Arslan
Samsun
İstanbul Denizli
Şenal
Sarıhan Ali
Özcan Mahmut
Tanal
Ankara İstanbul
İstanbul
Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul
MADDE
21- 213 sayılı Kanunun 157 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan veya ikamet ifadesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET AYAR (Rize)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel
konuşacaktır.
Sayın
Adıgüzel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) - Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, dün Bursadaki
patlamada hayatını kaybeden işçilerimize Allahtan rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Son on ay içinde, 2017nin
ilk on ayında 1.700 işçi iş cinayetlerine kurban edildi. Ben
buradan bir kez daha tedbir almayanlara, işçilerin ölümünü fıtratla,
kaderle normalleştirmeye çalışanlara, patrona kârı, işçiye
ölümü reva görenlere seslenmek istiyorum: Sizin fıtratınızda bu
ölümleri aklamak varsa bizim fıtratımızda da bu ölümlerin
hesabını sormak var.
Değerli milletvekilleri,
yine Hükûmetin dayatmasıyla, bir torba yasayla karşı
karşıyayız. Bu torba yasanın içinde onlarca konu var. Bu
konular vergi düzenlemesinden asgari ücrete, madenlerden ÇED raporuna,
yurtlardan FATİH Projesine, diğer taraftan
baktığımızda, iletişim vergisinden tütüne kadar
uzanıyor. Ama akıllarda tek bir soru var: Bu düzenlemenin,
Türkiye'nin içine girmiş olduğu ekonomik kısır döngüyü ve özellikle
günden güne artan kaynak açığını ve borç yükünü nasıl
çözümleyeceğini herkes merak ediyor.
Değerli milletvekilleri,
iktidar, devleti yönetmekten bihaber, üç maymunu oynamaya devam ediyor ama
Türkiye ekonomik anlamda bir uçurumun kenarına gelmiş bulunmakta.
Bakın, uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor's bir açıklama
yaptı, dedi ki: Türkiye, Arjantin, Mısır, Pakistan ve Katarla
birlikte 5 kırılgan ülke arasında.
Şimdi, siz
çıkacaksınız diyeceksiniz ki: Hükümsüzdür,
tanımıyoruz. Sizler siftahsız kepenk kapatan esnafı da
tanımıyorsunuz, mahsulü dalda kalan çiftçiyi de
tanımıyorsunuz, emeğinin hakkını alamayan işçiyi
de tanımıyorsunuz. Türkiye'de zengin ile fakir arasındaki uçurum
her gün büyüyor, gelir dağılımındaki adaletsizlik her gün
artıyor.
Bakın,
geniş tanımlı işsizliğe bakın, yüzde 17.
Tamı tamına 6 milyon işçi, 6 milyon vatandaş iş
bulamıyor; aşsız, daha da vahim olanı, bu işsiz
vatandaşlarımız artık iş bulmaktan da ümidini
kesmişler.
Dış
ticaret açığı yüzde 85 olmuş, enflasyon dokuz
yılın zirvesinde, Türk parası her gün değer kaybediyor ama
ne yazık ki Hükûmet bunu görmezden geliyor ve Sayın Başbakan
diyor ki: 2018, 2017den iyi olacak. Nasıl iyi olacak, lütfen bize
anlatsınlar. Nasıl 2018i 2017den daha iyi hâle getireceksiniz? Son
on beş yılda yapamadığınızı bu iki
yılda nasıl yapacaksınız, bize lütfen anlatın.
Bu
torba yasa ne yazık ki halkın sırtına yeni yükler yüklüyor.
Halkın sorunlarını çözmek yerine vatandaşın
sırtına yeni yükler yükleniyor, yoksul vatandaşın
sırtına yükler yükleniyor; vergi yükü yoksul vatandaşın,
dar gelirlinin, memurun ve üreticinin sırtına yükleniyor.
Bu
tasarıda, GSM şirketlerinin borcu bir kıyak yapılarak hemen
çiziliyor ama GSM şirketlerine kıyak yapan iktidar, ne yazık ki
iki yakasını zor bir araya getiren, borcu borçla kapatan
vatandaşın hiçbir derdine odaklanmıyor.
Adıyamanlı
tütün noktasında sesini yükseltiyor, diyor ki: Biz geleceğimizi
tütüne bağlamışız, Adıyamanlı tütüncüler; lütfen
buna bir çözüm bulun, bu tasarı bizim sonumuz olur. Hükûmet duymuyor,
görmüyor.
Ülkede
zaten tarım bitmiş, hayvancılık bitmiş, çiftçi borçla
mücadele ediyor, üretim deseniz samanı bile ithal eder duruma
gelmişiz ama Hükûmet dar gelirlinin, üreticinin, işçinin cebindeki
iki kuruşa gözünü dikmiş durumda. Sonra biz diyoruz ki: AKP
rantın partisidir., kızıyorsunuz. Neden kızıyorsunuz?
Ama meraları rant alanına çevirmekten çekinmiyorsunuz ve Genel Kurula
getirdiğiniz bu tasarıyla da diyorsunuz ki: Biz et fiyatlarını
azaltacağız. Nasıl azaltacaksınız diyoruz.
İthal edeceğiz. diyorsunuz. Peki, ithal ederken bu yerli üreticiyi
niye desteklemiyoruz? Neden yerli üreticilere destek vermeyi düşünmüyoruz?
Meraları ranta açarak mı et fiyatlarını
düşüreceksiniz? Bunu bir kez daha buradan vurgulamak istiyorum: Biz,
meraları ranta açan bir düzenlemenin altına imza atmayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) Sayın Başkanım, Adıyamana
değindim, bir dakika verirseniz konuşmamı tamamlayayım.
Sizden pozitif ayrımcılık bekliyorum yani.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) En hassas yerinden yakaladı Başkanı.
BAŞKAN
Tamam, Adıgüzel, kendi güzel
Buyurun.
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Ben
buradan bir kez daha Hükûmet yetkililerine, Sayın Bakana samimice bir
şeyler söylemek istiyorum, bir çağrıda bulunmak istiyorum.
Lütfen,
vatandaşın çözüm bekleyen birçok temel sorunu varken biz böyle genel
geçer çözümlerle zaman kaybetmeyelim artık. Gelin, Ben yaptım,
oldu. anlayışını bir kenara bırakın; ortak akla,
vicdana ses verin. Önce OHALi kaldıralım, Türkiyedeki
yatırım ortamını canlandıralım. Adaletin,
demokrasinin, özgürlüğün olmadığı bir ülkede ne yazık
ki yatırımcı da ne yazık ki üretici de gülmez ve en kötüsü,
bu ülkede yaşayan vatandaşlar da gülmez.
Biz
hep birlikte bu ortak vicdana ses verirsek, Türkiyede reformlara
odaklanırsak kaybettiğimiz zamanı hızlı bir
şekilde pozitife çevirebiliriz. Biz, bu ülkenin milletvekilleri olarak bu
halka bu hizmeti vermek noktasında mükellefiz. Hep birlikte milletimize
layık bir çalışma yapmış oluruz. Gelin,
geleceğimizi güzelleştirecek adımları hep birlikte
atalım.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinde yer alan fıkrasında yer alan ibaresinin
fıkrasındaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Aycan
İrmez
İstanbul İzmir Şırnak
Dirayet
Taşdemir Saadet
Becerekli
Ağrı Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HİKMET AYAR (Rize)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NABİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Batman Milletvekili Saadet Becerekli konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Becerekli. (HDP sıralarından alkışlar)
SAADET
BECEREKLİ (Batman) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Artık
herkesin bildiği bir gerçek var ki Türkiye gerçekten çok zorlu bir
süreçten geçiyor, herkes, her kesim bunu kabul ediyor. Elbette bu zorlu süreci
yaratanlar da öncelikle bu ülkeyi yönetenlerdir. Yönetirken ne yazık ki
inanılmaz bir biçimde toplumsal bir ayrışmayla bu ülkeyi
yönetmeye çalışıyorlar. Neredeyse yaşamın bütün
alanında yaratılan toplumsal ayrışmanın bu vergi
düzenlemeleriyle daha da derinleşeceğini önümüzdeki süreçte hep
birlikte göreceğiz çünkü bu vergi düzenlemeleri sermayeyi koruyacak,
yoksulun üzerine ağır bir yük gibi çökerek daha çok yoksulu ezecek.
Bakın,
bununla bağlantısı kurulacak bir örnek vermek istiyorum.
Kısa bir süre önce, AKP Genel Başkanı yaptığı bir
konuşmada Maalesef dünyada adalet yok. Özellikle ekonomik noktada güçlü
olanın haklı olarak takdim edildiği bir dünyada
yaşıyoruz. Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü
olanın haklı olduğu bir dünya; ben böyle bir dünyada
yaşamak istemiyorum. demişti. Şimdi biz de böyle bir şey
diyebiliriz sanırım. Yoksulu ezecek olan vergilerle, korunan ve ekonomik
olarak giderek daha fazla güçlenecek olan varsıl arasında benzer
şeyler yaşanacak, bunu yine önümüzdeki süreçte hep birlikte
yaşayarak göreceğiz. Yani ekonomik olarak güçlü haklı,
haklı da olsa güçlü olmayan haksız duruma düşecek çünkü
yapılan düzenlemeler çalışan kesimlere, işçilere,
emekçilere yeni yük, kapitaliste, sermayedara yeni vergi istisnaları ve
teşvikler getiriyor.
Torba
yasalarda niye bu kadar inat ediliyor diye açıkçası sormak istiyorum.
Bu kadar ısrarın nedeni nedir? Bugüne kadar, hani, yararlı,
işte bürokratik hantallığı aşabiliriz, daha verimli
olacak gibi iddialar vardı. Ama demek ki bu, söylendiği gibi
bürokratik hantallığı aşamadığı, yine
verimli olamadığı için hâlâ tartışılıyor. Bu
tartışma, elbette ki muhalefetin ya da karşı çıkanların
söyledikleri biraz dikkate alınarak geri çekilmeliydi ama böyle
olmadı, kamu yararı olduğunda ısrar edildi. Bu
tartışmalar sürdüğüne göre kesinlikle kamu yararına
olmadığı da çok açıktır.
İnanın
ki halkın büyük bir çoğunluğu torba yasa nedir, ne değildir,
içinde ne var, gerçekten bilmiyor, bihaber yani başına neler
geleceğinden de habersiz çünkü Hükûmet kamuoyuna motorlu
taşıtlar vergisine ve tütüne getirilen zamlar olarak
yansıttı bu torba yasayı. Oysa bir bilseler torbada neler var
neler; örneğin, motorlu taşıtlar vergisinin yanı sıra,
özel tüketim vergisi, katma değer vergisi -ki katma değer vergisi
bütün alışverişlerimize mutlaka ağır biçimde
yansıyacak ve o söylediğimiz ekonomik güçsüzlüğü,
yoksulluğu derinleştirecek bir şey- damga vergisi, gider
vergisi, emlak vergisi, kısacası yaşamın her
alanını etkileyecek düzenlemeler söz konusu.
Bakın,
Türkiye Kömür İşletmeleriyle ilgili düzenlemede kömür işçileri
işin farkına vardı ve direndiler. Adıyamanda tütün
yasasına karşı insanlar sokağa çıktı çünkü onlara
neler getireceğini, onlardan neler götüreceğini biliyorlardı.
Ama söylediğim gibi, halkın büyük bir çoğunluğu haberdar
olmadığı için sessizce izliyor Bu torba yasadan aleyhimize ya
da lehimize neler çıkacak? diye bekliyor.
Yine,
bir alıntı yapacağım ben. AKPnin Sayın Genel
Başkanı -sanırım grup toplantısıydı, çok iyi
hatırlamıyorum ama- Özel sektörü ekonominin lokomotifi yaptık.
dedi. Tamam, özel sektörü ekonominin lokomotifi yaptınız da bugün
ekonominin geldiği nokta sıfır noktası ve Türkiye bu
sıfır noktasında daha ne kadar durabilecek?
Sayın
milletvekilleri, bu yasaların geçmesini onaylayan eller, bu düzenlemelerde
ne var biliyor musunuz? Eminimiz ki
çoğunuz bilmiyorsunuz. Bir kere, yalnız bir kere, oylamadan önce
-elinizi oy için kaldırmadan ya da elinizi oy için kullanmadan önce-
eliniz vicdanınıza bir dokunsun. Bakalım burada gerçekten
halkın yararına, Türkiye'nin yararına, kamuoyunun yararına
neler var, bunu biraz düşünmek gerekiyor çünkü buradan çıkacak bu
yasa maddeleri bütün Türkiyeyi, bütün insanlarımızı
etkileyeceği gibi, bu etkisi çok uzun sürecek, doğmamış
çocukları bile etkileyecek, olumsuz anlamda etkileyecek.
Bakın,
yine bir alıntı yapmak istiyorum, AKP Genel Başkanı
söylemiş yine: Hep aynı
şeyleri yapmak, her defasında farklı sonuçlar elde etmeye
çalışmak akıl sağlığıyla ilgili soruna
işaret eder. Önce zihniyetinizi, sonra yöntemlerinizi
değiştirmeye ihtiyaç vardır. Kesinlikle katılıyorum
kendisine, bu halkın yararını gözetmeyen, hastalık, ölüm,
yoksulluk getiren neoliberal politikalarla bezenmiş zihniyetinizi
berraklaştırın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAADET
BECEREKLİ (Devamla) Ben de bir dakika rica edeyim, çok az kaldı
bitireyim.
BAŞKAN
Peki, tamamlayın lütfen.
SAADET
BECEREKLİ (Devamla) Bakın, yapmış olduğunuz hiçbir
şey hiç güzel sonuçlar doğurmadı.
Olağanüstü
hâli uzatarak ülkenin geldiği durumun vahametini gösteriyorsunuz
ayrıca. Evet, ülke olağanüstü biçimde geri gidiyor, bunu görmek
gerekiyor. Bu ülkenin geri gitmesi bizi gerçekten derinden üzdüğü için bu
kadar dile getirip ısrar ediyoruz bunların yanlış
olduğunu. Vatandaşlar hiç olmadıkları kadar mutsuz, hiç
olmadıkları kadar kaygılılar. Hükûmete hararetle bir
önerimiz var: Kanun hükmünde kararnameyi gösterip torba yasaya razı etmeye
çalışmayın toplumu. Bir bütün olarak halkın refahına
politikalar geliştirin ve biz de destek verelim. İnanın, o zaman
her şey daha güzel olacak hem ülkemiz için hem bu ülkenin geleceği
hem de geleceğimiz olan çocuklarımız için diye belirtmek
istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın
Gürer, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Sağlık
Bakanlığında ek atama yapılıp
yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkanım, Sayın
Maliye Bakanımıza bir sorum olacak. Biraz evvel Sağlık
Bakanımız oradaydı, kendisinden önceki Sağlık
Bakanımız ek atamaların yıl sonuna kadar
yapılacağı sözünü vermişti. Sağlık
Bakanımız da biraz evvel dedi ki: Ek atamalarla ilgili
çalışmayı Maliye Bakanlığı yürütüyor.
Şimdi, yılın son iki ayına geldik, çok sayıda mesaj
geldi, Maliye Bakanımız orada, sorar mısınız?
diyorlar. Sağlıkta ek atama yapılacak mı, yapılmayacak
mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci
maddesinde geçen yer alan ifadesinin geçen şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Baki
Şimşek Mehmet
Erdoğan Erkan
Haberal
Mersin Muğla Ankara
Deniz
Depboylu
Aydın
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Sayın Depboylu konuşacaktır.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu
konuşmamda da size Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasının yok
oluş sürecini anlatarak konuyu sonlandıracağım.
İlk
konuşmamda, Sümerbank tarihinin, üzerinde görüştüğümüz, nüfusla
ilgili düzenlemelerin geçtiği bu kanun maddeleriyle ilgili olduğunu
savunmuştum. Aslında bu fabrikaların nüfus hareketleriyle ilgili
olarak gözden kaçan bir kısmı var. Fabrika sadece Nazilli ve
Aydına iş olanağı sağlamamıştır,
fabrika Türkiye'nin her ilinden yani 81 ilden işçi kabul etmiştir,
Cumhuriyet Döneminin ekonomik sebepli iç göç hareketliliğine vasıta
olmuştur. Sadece ülke sınırları içinde de değil,
Kıbrısın da içinde bulunduğu 21 ülkeden vatanına
çalışmak üzere dönen işçiyi kabul etmiş, yine ekonomik
sebebe dayalı dışarıdan ülkemize göç edilmesinin de sebebi
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk 9 Haziran 1921 tarihinde Fransız
Hükûmetini temsil etmek için Ankaraya gelen Franklin Bouillonla
gerçekleştirdiği temaslarda tam
bağımsızlığı şu şekilde ifade
etmektedir: Tam bağımsızlık elbette siyaset, maliye,
iktisat, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam
bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu
saydıklarımın herhangi birinde
bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek
anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksun
olması demektir. İşte bu amaçla Mustafa Kemal daha cumhuriyet
ilan edilmeden bu konuya eğildi ve 18 Şubat 1923te İzmir
İktisat Kongresini ivedilikle topladı. Bu kongrenin toplanma
amacı, ekonomik kalkınma için ortak amaçlarını
gerçekleştirecek yöntemleri aramaktı. Bu kongreye işçi, çiftçi,
tüccar, sanayici olmak üzere 1.135 delege katılmıştır.
Kongre, misakıiktisadi yani millî ekonomi ilkesini kabul etmiştir. Bu
ilkenin özü ise ekonomik gelişmemiz ve kalkınmamızın millî
bağımsızlığımız içinde sağlanacak
olmasıdır. Temel hedef, siyasal bağımsızlık gibi
ekonomik bağımsızlığın da
sağlanmasıdır. Sanıyorum, şu ana kadar anlattıklarımdan
çıkaracağımız çok da fazla ders var.
Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası açılışının üçüncü
yılında, 1940ta tam kapasiteye yakın çalışmaya
başlamış, 1960ta üretim rekoru kırmıştır.
Fabrika 1974 yılında elde ettiği 71 milyon 500 bin liralık
kârla Türkiye'nin en büyük 100 işletmesinin içinde 26ncı sıraya
çıkmıştır, Atatürkün ekonomide güçlenme hedefi
amacına ulaşmaya başlamıştır. Ancak 1980li
yıllarda, maalesef, işler tersine gitmeye
başlamıştır. Devrin Başbakanı Turgut Özalla
ülkemizde başlayan serbest piyasa ekonomisi anlayışı
tekstil ürünlerinin ithalinin önünü açmış, sentetik giysiler de
tezgâhlarda yerini almaya başlamıştır. Ülke pazarında,
başta Uzak Doğu olmak üzere yabancı ülkelerde üretilen tekstil
ürünleri satılmaya başlanmıştır. Küreselleşmeyle
genişleyen kapital ağlar karşısında, maalesef, fabrika
gücünü koruyamamış ve kapatılmıştır.
2002
yılında fabrika alanı Adnan Menderes Üniversitesine
devredilmiştir. Sümerbankın lojman alanı ise Nazilli Belediyemiz
tarafından rekreasyon alanı olarak değerlendirilmiş ve
aynı zamanda, yakın tarihte Gıdı Gıdı treni de
tekrar hizmete sokulmuştur. Bu süreçte fabrikanın kaderine terk
edilen makineleri, maalesef, hurdacılara gitti; Atatürkün musiki olarak
nitelendirdiği makinelerden yükselen ritmik ezgiyse tamamen sustu.
1937
yılında açılışından kapanışına
kadar 30 binden fazla işçinin çalıştığı Nazilli
Sümerbank Basma Fabrikası geride 30 bin ailede aidiyet duygusu, güzel
anılar ve onurlu bir isim bıraktı. Atatürkün fabrikası,
geride, ülkemizde adını herkesin bildiği, gelişmiş
illerle yarışan bir ilçe bıraktı. Anılarına sahip
çıkan, tarihini unutmayan Sümerbanklılar her fırsatta birlik
olmayı başardılar ve bu anılarını sosyal medyadan
paylaşmaya devam ettiler. Bugün, Mustafa Kemal Atatürkün bizlere mirası
olan bu muhteşem eserin anısı, tarihi ve kültürü korunmayı
hak etmektedir. Ben buradan Kültür Bakanımıza ve Millî Eğitim
Bakanımıza seslenmek istiyorum: Aydınlılar, Nazillililer
Sümerbankın anısını yaşatacak bir müze ve üniversite
istiyor. Nazillide kurulacak Sümerbank Millî Sanayi Müzesi ve yine,
Sümerbankın vizyon ve misyonunu yaşatacak olan bir üniversiteyi hayal
ediyoruz ve bunu, Atatürkün mirasını yaşatmak, kültürel
mirası yaşatmak olarak kabul ediyoruz.
Ben
bu vesileyle, ebediyete intikalinin 79uncu yıl dönümünde
Atamızı rahmet ve minnetle anıyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
21inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
22nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Dirayet
Taşdemir
İstanbul İzmir Ağrı
Aycan
İrmez Saadet
Becerekli Bedia
Özgökçe Ertan
Şırnak Batman Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
2011 yılında 23 Ekim ve 9 Kasım itibarıyla art arda
yaşanan iki yıkıcı depremin yıl dönümü. Vanda
yaşanan bu iki depremle yüzlerce canımızı kaybettik,
binlerce ev, binlerce iş yeri yıkıldı. Ben bu vesileyle,
yitirdiğimiz canları rahmetle anıyorum ve Hükûmetten, Van
halkına verdiği sözleri tutmasını beklediğimizi ifade
etmek istiyorum. Bizler de bu sürecin takipçisi olacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın en kırılgan
ekonomilerinden Türkiye, büyük ölçüde iç ve dış borçlanmaya dayanan,
yabancı sermaye girişine bağımlı ve istihdamı
geri plana iten çarpık bir büyüme stratejisi izlemektedir. Bu strateji,
üretimden çok tüketime dayandığından istihdamsız büyüme
stratejisi olarak adlandırılır. Türkiye, G20 ülkeleri
içerisinde büyüme rakamları açısından Çin, Hindistan ve
Endonezyanın ardından 4üncü sırada olmasına rağmen,
son açıklanan resmî işsizlik rakamlarına göre, işsizlik,
Temmuz 2017 itibarıyla yüzde 10,7ye ulaşmış ve resmî
işsiz sayısı bugün Türkiyede 3,5 milyona dayanmış
durumdadır. Buna mevsimlik tarım işçilerinin kış
aylarında çalışamayacaklarını da eklediğimizde
sayı ve oran çok daha büyümektedir.
Mali
disiplini korumak adına AKP hükûmetleri döneminde bütçeleme
tekniğinde onlarca değişiklik yapılmıştır,
bütçe dışı harcamalar artarken bunların takibi neredeyse
imkânsız hâle getirilmiştir. Örtülü ödenek, Savunma Sanayii
Destekleme Fonu, hazine garantili projeler derken devlet sırrı,
ticari sır gibi gerekçelerle açıklanmayan kalemler artmış,
toplum adına bütçeyi denetlemekle görevli Sayıştay işlevsizleştirilmiştir.
Devletin kenara ayıracağı tek bir kuruş yokken; aksine,
Hükûmet borç üstüne borç alırken Varlık Fonu oluşturulmuş,
toplumun tüm varlıklarına el konulmuş ve bu yolla hazine
dışında yeni bir hazine yaratılmış. Üstelik, söz
konusu fon, Sayıştay denetimi dışına
çıkarılmıştır. Böylelikle, halkın bütçe
hakkının son kırıntıları da yok edilmiş
olmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin bütçelerinde,
yapılandırma yasalarında, torba tasarılarında
işçilere, emekçilere, yoksul halk kesimlerine tek bir rol
düşmektedir, o da vergi vermek. AKP savaşa bütçe ayırdıkça
rantçıları, kendi sermaye sınıfını daha da
zenginleştirdikçe işçinin, asgari ücretlinin payına yoksulluk,
savaşa, köprüye, yola, nereye harcandığını
bilmediği örtülü ödeneklere para ödemek düşmektedir. AKPnin önceki
torba tasarılarında olduğu gibi bu torba tasarı da
oldubittiye getirilmek istenmekte, savaşa, silaha neden bu kadar para
harcandığı kamuoyuna açıklanmamaktadır. Kimler zengin
edilmektedir, bilmiyoruz, varsa yoksa terörle mücadele argümanı. Bu
düzenlemeler halkın yararına değildir. SİHAların,
TOMAların, devlete silah satan şirketlerin talebi neyse bu torba
tasarıyla onlar korunmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, bir ülke yönetiminin zenginden mi, yoksuldan mı,
çalışandan mı, patrondan mı, emekten mi, sermayeden mi yana
olduğunu görmenin en kolay yolu, harcamalarına ve bu
harcamaların gelirlerine bakmaktır. İşçiye, emekçiye,
köylüye, çiftçiye her defasında yeni bir vergi yükü getiren, büyük büyük
şirketlerin milyarlarca liralık borçlarını bir seferde
silen bu Hükûmetin kimin yanında olduğunu aslında bellidir.
Sayın
milletvekilleri, bugün ayrıca 4 Kasım Meclis darbesinin üzerinden tam
bir yıl beş gün geçmiş bulunmaktadır. Demokrasi,
barış ve özgürlük mücadelemizi yok etmek isteyenler bilmeliler ki
bugün hâlâ aynı kararlılıktayız.
Yine,
dün Sayın Burcu Çelik vekilimizin doğum günüydü. Sevgili Burcu Çelik,
doğum günün kutlu olsun, yeni yaşın özgürlüğe vesile olsun
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 22'nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Yener Bektaşoğlu Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz
Giresun İzmir Tokat
Şenal
Sarıhan Kemal
Zeybek Kazım
Arslan
Ankara Samsun Denizli
Ali
Özcan Mahmut
Tanal Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Hüseyin
Yıldız
Aydın
MADDE 22- 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 23üncü maddesinin
(1)inci fıkrasında yer alan Kurum yurtlarında barınan
öğrenciler ile birlikte ifadesi yürürlükten kaldırılmış
ve (2)nci fıkrasına Beslenme ve barınma yardımı,
ibaresinden sonra gelmek üzere Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere ait
yükseköğrenim yurtlarında barınan öğrencilere ifadesi
eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALPASLAN
KAVAKLIOĞLU (Niğde) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Aydın
Milletvekili Hüseyin Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aydın
Milletvekilimiz Deniz Hanıma teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti
kurulduktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiyenin en büyük basma
fabrikasını Nazillide açmıştır. Uzun uzun
anlattı ama maalesef bu Hükûmet, 2002de iktidara geldikten sonra, sadece
Nazilli Basma Fabrikasını değil, o dönemde kurulan
TÜPRAŞı, PETKİMi, TELEKOMu, fabrikalarını, hepsini
özelleştirdi ve hepsini yandaş firmalara verdiler; o yandaş
firmalar da aldılar, buraların yerine 30 kat, 50 kat maalesef binalar
yaptılar. İşte, Cumhuriyet Halk Partisi ile AKPnin
arasındaki fark bu. Demin anlattılar.
Değerli
arkadaşlar, ben iki yıldan beri bu kürsüye gelip hep
Aydının sorunlarından bahsettim, hâlen daha edeceğim çünkü
2002-2017, tam on beş yıldır Aydına AKP iktidarı bir
çivi dahi çakmadı. Türkiyede jeotermal enerjisi olan tek il
Aydındır. Aslında o ilin o madenden çıkan o enerjiden
faydalanması gerekirken 2007de bir yasa çıkardınız, komple
jeotermalleri 4 tane firmaya verdiniz ve bu firmalar...
Şu
an, eskiden Aydından İzmire giderken, İstanbula giderken bir
Aydınlı olarak Aydınlıyım. dediğim zaman
şunu diyorlardı: Ha, Aydın mı? Dağlarında
yağ, ovalarında bal akar. Şu an gelin, Aydının
dağlarında da ovalarında da zehir akıyor, zehir, zehir!
Daha bu sene, buraya gelmeden önce, bir hafta önce ticaret odasıyla
toplantı yaptık Aydında; şu an ürettiğimiz incirlerin
ve ürettiğimiz zeytinlerinin yüzde 20si kükürttür arkadaşlar.
Buradan
sesleniyorum AKPye: Lütfen, bir an önce bir araştırma komisyonu
kurulsun, gidip orada bir inceleme yapmak zorundayız değerli
arkadaşlar. On beş yıldan beri, 2002, 2007, 2011, 2015te, her
geldiğinizde şunu diyordunuz Aydınlılara: Biz,
Aydın-Denizli arasındaki otoyolu yapacağız. Allaha
şükürler olsun, on beş yıl oldu, bir çivi dahi
çakılmadı! Aydınlılara şu sözü verdiniz, dediniz ki:
Yeniköyden Didime giden yolu yapacağız. On beş yıl
geçti, bir çivi çakılmadı. Döndüler, yine, Aydında on beş
yıldan beri Hastane yapacağız. dediler, hastanenin daha Hsi
bile yok ortada arkadaşlar. Aydında şu an vatandaşın
dilinde şu söz geçiyor: Aydında 2 tane kuyruk var arkadaşlar,
bir halk ekmek kuyruğu var, bir de hastanelere yatış
kuyruğu var. Bir hasta bir ay sıra bekliyor, bir ay; sorabilirsiniz,
bir ay sıra bekliyor arkadaşlar.
Şimdi,
ben size buradan sesleniyorum: Bu jeotermal yasasını tekrar
değiştirmemiz gerekiyor. Şu an doğal gazı döviz verip,
dolar verip, dışarıdan alıp Aydını doğal
gazla ısıtıyorsunuz. Ya, kardeşim, Aydının
altında sıcak su akıyor, bunu verin büyükşehir
belediyesine, biz bütün Aydını ısıtma suyla
ısıtalım, jeotermal suyla ısıtalım ama yok.
Dönüyoruz ki, diyoruz ki, değerli arkadaşlar, gelin, burada en az 200
bin hektarlık bir seracılık sistemi kuralım, o da yok.
Çünkü, 2007de çıkardığınız kanunda o jeotermal
elektrik santrali işleten firmalar var ya yan taraftaki komşusuna bir
gram dahi sıcak su vermiyor; işte,
çıkardığınız yasa bu. Gelin hep beraber oturalım,
bu Aydının sorununu beraber çözelim değerli arkadaşlar.
Aksi takdirde on yıl sonra Aydın çölleşecek. Buradan
bağırıyorum, buradan sesleniyorum, yalvarıyorum: Gelin,
Aydının sorununu beraber çözelim, AKPyle beraber çözelim. Ama, siz
kulak ardına atıyorsunuz, 5 tane firmayı zengin etmeye
çalışıyorsunuz, 5 tane arkadaşlar.
Geçen
hafta, şu an Aydında ölüm oranı yüzde 350 arttı, çocuk
ölümü yüzde 130 arttı, kanser olayı yüzde 30 arttı. Gelin, hep
beraber beraber olalım, bu Aydın ilini düzeltelim. Bir: Otoyolu
acilen başlatın arkadaşlar. İki: Şehir hastanesini
acilen başlatın. Üç: Jeotermal suyundan muhakkak vatandaşın
da faydalanması gereken bir kanun çıkarmamız gerekiyor. Bu
nedenle, özellikle Aydınlılara sesleniyorum: Her gelen
milletvekilinin yakasına yapışın, her gelen AKPlinin
yakasına yapışın; bu sorunları çözelim.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Öz, 60a göre yerinizden söz veriyorum bir dakika süreyle.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- Aydın Milletvekili Abdurrahman Özün, AK PARTİnin
Aydına yapmış olduğu hizmetlere ilişkin
açıklaması
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için
öncelikle teşekkür ediyorum.
Aydın
Milletvekilimiz Sayın Deniz Depboyluya ve Sayın Hüseyin
Yıldıza öncelikle teşekkür ediyorum Aydının sorunlarını
gündeme getirdikleri için. AK PARTİ olarak bizim Aydına
yapmış olduğumuz hizmetleri, televizyon kanalıyla,
Aydın kamuoyu ve Türkiye kamuoyuyla tekrar paylaşma fırsatı
verdiği için Sayın Hüseyin Yıldıza tekrar teşekkür
ediyorum.
Şehir
hastanemiz ihale aşamasında
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Devlet hastanesi.
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) Şehir hastanemiz.
Aydın
şehir hastanemiz ihale aşamasında. Otoban, biz
Aydın-Denizli diyoruz, Denizliler Denizli-Aydın otobanı diyor.
Otobanımız da ihale aşamasında. Jeotermalin etkisiyle
ilgili olarak şu an iki bakanlığımızın yetkili
personelince çalışmalar yapılmaktadır, Aydına etkisi
araştırılmaktadır. Bu araştırmanın
sonuçları ayrıca Türkiye kamuoyuyla ve Aydın kamuoyuyla
paylaşılacaktır.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum, Aydına ve Aydın milletvekillerimizin
hepsine.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"
ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinde geçen Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar
ve kamu yararına çalışan derneklere ait yükseköğrenim
yurtlarında barınan öğrencilere ifadesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli
Manisa
Baki
Şimşek Mehmet
Erdoğan Erkan
Haberal
Mersin Muğla Ankara
Mevlüt
Karakaya
Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya konuşacaktır.
Sayın
Karakaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT
KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önerge,
aslında, 351 sayılı Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu
Kanununun 24üncü maddesinde bir değişiklik öneriyor. Aslında
değişiklik değil, bu bir düzeltme; onu ifade etmek istiyorum.
Dün de biliyorsunuz vadeli işlemler ve opsiyon piyasalarıyla ilgili
bir yasal düzenlemeyle alakalı olarak konuşurken yasama kalitesiyle
ilgili bir iki husus ve örnekler vermeye çalışmıştım.
Bunun en bariz örneklerinden birisi de bu. Aslında bu madde, 24üncü madde
2016 yılının Kasım ayında yayımlanmış
yani 2016, şurada bir yıl olmamış ve uygulamaya da
girmemiş. Çok ilginç tesadüf, bu maddeyle ilgili yönetmelik de daha dün,
çarşamba günü yayımlanmış. Madde tabii dikkatli
yazılmadığı için, gerekçeler dikkatle
konmadığı için, burada bu tür yasama faaliyetleri
sırasında yanlışları düzeltme konusundaki muhalefetin
girişimleri dikkate alınmadığı için bu tür
yanlışlar oluyor. Bu bir değişiklik maddesi değil, yapılan
bir yanlışın düzeltilmesi.
Bu
madde, aslında, vakıf ve derneklere ilişkin yükseköğretim
yurtlarına Bakanlar Kurulu tarafından vergi muafiyeti
tanınmış ve kamuya yararlı dernek olarak belirlenmiş
olan dernek ve vakıflardaki öğrencilere beslenme ve barınma
yardımının önünü açıyor. Buralarda kalan öğrencilere
beslenme yardımı yapılacak. Tabii ki öğrencilerimize
beslenme ve barınma konusunda yapılacak yardımlara hiçbirimizin
karşı çıkacak tarafı yok. Ancak bu konuyu incelerken
dikkatimi çeken bir şey oldu. Şunu hepimiz biliyoruz ki: Barınma
konusu yükseköğrenim öğrencilerinin en önemli sorunlarının
başında geliyor. Şöyle geçmişten bugüne özellikle yurt
kapasiteleriyle ilgili yapılan çalışmalara bir göz
attığımda dikkatimi çeken önemli hususlardan birisi, 2001-2002 eğitim
öğretim yılından 2013 yılına kadarki artışa
baktığımızda yaklaşık 12 yılda 124 bin
civarında bir kapasite artışı olmuş. Bu da
yıllık yaklaşık 10 bin civarına denk geliyor. 2003
yılından sonra bugüne kadar yapılan artış 317 bin.
Toplam kapasitemiz 623 bin. Neredeyse 2ye katlanmış,
yıllık 80 bin. Önce bu kapasite artışından dolayı
hakikaten tebrik etmek istiyorum ama bunun yeterli
olmadığını da ifade etmek istiyorum. Bu
artışın da 2013 yılından sonra olmasının da
elbette sebepleri var. Ben şu anda bu sebeplere girmiyorum. Yani bu
24üncü maddeyle alakalı olarak bizim biraz önce bahsettiğim
vakıf ve derneklere yapacağımız yardımları belki
şu dönemi, şu süreci atlatmak için bir gereklilik olarak görebiliriz
ama aslolanın, kurumun kapasiteyi artırması olduğunu da
buradan ifade etmek istiyorum.
Dolayısıyla
bu madde bir değişiklik maddesi değil, herhangi bir katkı
sağlayan bir madde değil gerekçede yazılmaya
çalışıldığı gibi, bu, daha önceden yapılan
bir yanlışın düzeltilme maddesidir. Bunu tabii gerekçeye ve
kanun maddesine, değişiklik önergesine bakarak anlamak mümkün
değil, üzerinde epey bir çalışma gerekli ama en sonunda bunu
Komisyonda en iyi anlayanın da Sayın Maliye Bakanı olduğunu
Komisyon konuşmalarından gördüm. Kendisini de tebrik ediyorum, en
doğru açıklamayı yapmış. Sayın Bakan, siz de
görüyorsunuz ki hakikaten yasama kalitesinde ciddi bir sıkıntı
var.
Hepinize
çok teşekkür ediyorum.
Yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
22nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.18
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Ali Haydar
HAKVERDİ (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
23üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Aycan
İrmez
İstanbul İzmir Şırnak
Dirayet
Taşdemir Mehmet
Ali Aslan Saadet
Becerekli
Ağrı Batman Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Sayın Başkanı ve Sayın Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
bugün 9 Kasım. Tabii, 9 Kasımın tarihte önemli bir yeri var. 9
Kasım tarihinde, örneğin, Berlin Duvarı
yıkılmış. Berlin Duvarı bundan yirmi sekiz yıl
önce yıkılmış ama maalesef biz şu anda Türkiye-Suriye
sınırının 900 kilometresine duvar örüyoruz. Yani hani
Herkes gider Mersine, biz gideriz tersine. diyoruz ya, dünyada duvarlar
yıkılırken maalesef Türkiye şu anda kapalı bir cezaevi
hükmüne getirilerek duvarlar yapılıyor. Daha önceki hükûmetler
Türkiye-Suriye sınırına mayın döşemişti, ihaleye
vermişti, para ödemişti. Bu Hükûmet mayınların temizlenmesi
için yine ihaleye verdi, yine para ödedi; şimdi yine duvar örülmesi için
ihaleye veriliyor, para ödeniyor; eminim ki yarın öbür gün de
duvarların yıkılması için yine ihaleye verilecek ve o duvarlar
kaldırılacak. Sayın Maliye Bakanı buradayken de buna dikkat
çekmek istiyorum. Ülkenin gelir, zenginlik kaynakları böylece çarçur
ediliyor ve birilerine de maalesef peşkeş çekiliyor.
Yine,
9 Kasım 1993te yani yirmi dört yıl önce Hırvat topları
Bosnada bulunan, 16ncı yüzyılda Osmanlının
yaptırdığı tarihî köprüyü tahrip ettiler ve biz burada
kınadık. Suudi Arabistan 2002de Ecyad Kalesini yıktı,
haklı olarak biz kınadık, biz tepki gösterdik. Peki, Hasankeyf?
Hasankeyf ülke sınırlarımız içinde, neden dinamitliyorsunuz,
iktidar neden buna göz yumuyor, neden bunu teşvik ediyor? Hasankeyf? Suudi
Arabistanda olsaydı ya da işte Avrupanın bir kentinde
olsaydı burada kıyamet kopacaktı Hasankeyfimizi
dinamitliyorlar, sular altında bırakıyorlar. diye. Lütfen,
biraz bu konuda samimi olalım. Yani biz yanlış yapınca
meşru da bizden olmayanlar yanlış yapınca zulüm mü
yapmış oluyor, vahşet mi oluyor, barbarlık mı oluyor?
Ya, böyle bir çelişki olabilir mi Allah aşkına? Çin Seddi Çin
için neyse, Mısır piramitleri Mısır için neyse Hasankeyf de
Türkiye için odur.
Tabii,
yine, Anayasada ve kanunda Devlet, kültür ve tabiat
varlıklarını korur. diyor ama birinci derece sit alanı
olan Hasankeyfte, bakın, flaşla çekim yasakken, çivi çakmak yasakken
dinamitleniyor. Devlet, tarihî eserleri, tabiat varlıklarını
korur. demekten tarihî yerleri dinamitlemeyi mi anlıyorsunuz, Allah
aşkına?
Sayın
Maliye Bakanımız, inanın, oradan elde edilecek enerji bir
tarafa, eğer orası kültür, turizm ve tabiat olarak
kazandırılırsa, korunursa bir sürekliliği var, sürekli bir
gelir elde edilecek oradan ama baraj tükeniyor, sürekliliği yoktur. Yani
bunu en iyi sizin bilmeniz gerekiyor. Daha fazla geliri olacak bir tarza
getirilebilir. Bu projenin derhâl iptal edilmesi gerekiyor.
MTVde
yapılan değişiklikle ilgili söz aldım, ona da
değineyim. Torba tasarının kamuoyunda en çok
tartışılan hususlarından biri MTV zamları olmuş
ve tartışılan bu düzenleme sonrası iyi polis-kötü polis
metaforu devreye konmuş ve tasarının ilk hâlindeki zam
oranı düşürülerek sanki iyi bir şey yapılmış gibi
bir izlenim yaratılmıştır.
Düzenlemeyle
kanuna taşıt değeri tanımı eklenmiştir,
taşıtın ilk kayıt ve tescil edildiği tarih
itibarıyla belirlenen taşıt değerinin sonraki yıllarda
da bu taşıtın vergi tutarlarının belirlenmesinde esas
alınacağı öngörülmüştür. Oysaki önerimiz, bu tasarıda
yer alan düzenlemeler yerine gelir dağılımına göre bir
değerlendirme yapılması gerektiğidir.
Dev
şirketlere milyar dolarlık vergi affı ama halka, yoksula,
emekçiye vergi zammı. Eğer vergi adaleti
anlayışınız buysa gerçekten sevsinler sizin vergi adaleti
anlayışınızı diyorum.
Ve
lütfen Hasankeyfe sahip çıkalım; bakın, Hasankeyfe yazık
etmeyelim, bu güzel tarihî, tabii yeri koruyalım, hepimizin görevidir; bu,
vicdan, adalet ve mantık işidir. Lütfen, bütün bu değerlerimizi
işletelim.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bülent
Yener Bektaşoğlu Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz
Giresun İzmir Tokat
Şenal
Sarıhan Kemal
Zeybek Kazım
Arslan
Ankara Samsun Denizli
Ali
Özcan Mahmut
Tanal Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul İstanbul İstanbul
Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Bartın
MADDE
23- 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar
Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent ilave edilmiştir.
"20-
Taşıt değeri: Taşıtların teslimi, ilk
iktisabı ve ithalinde, katma değer vergisi matrahını
oluşturan unsurlardan (vade farkı ile hesaplanan özel tüketim vergisi
hariç) teşekkül eden değeri ifade eder.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KASIM BOSTAN (Balıkesir)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yalçınkaya, arkadaşlar sabırsızlıkla
bekliyor sizi, büyük bir teveccühle.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, torba kanunda TTK ve TKİyle ilgili
düzenleme gündeme gelince Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yerli kömürle
ilgili müjdeler vermeye, protokoller imzalamaya başladı. Sayın
Bakan, üç gün önce, 2018 hedeflerinin yerli kömür üretiminde rekor kırmak
olduğunu söyledi. Bunu nerede söyledi? TTKnin üretim sahası olan
Amasra-B Sahasını redevans usulü işleten firma ile termik
santral sahibi olan bir başka firma arasındaki yerli kömüre
dönüş protokolünün imzalanması sırasında söyledi. O sahada
yıllık 7 milyon ton yerli kömür üretiminden söz etti.
Değerli
arkadaşlar, gerçekler hiç de Sayın Bakanın söylediği gibi
değil. Sayın Bakana birileri yanlış bilgi veriyor, Bakan da
bu bilgilere inanıyor ve bu sözleri söylüyor ve protokolü imzalıyor.
Herhâlde Sayın Bakan, madencilik sektöründe yer altı
işletmeciliğinin ne kadar zor şartlar altında
yapıldığının farkında bile değil. Bakan farkında
olmadığı için, böyle afaki rakamlarla, rekordan rekora
koştuğunu zannediyor. Sayın Bakan Amasrada olmayan kömür
üretimini nasıl gördü de yılda 7 milyon ton kömür üretiminin
protokolünü imzaladı, anlamak mümkün değil. Allah aşkına,
bir kişi çıkıp söylesin, bu 7 milyon ton kömür üretimi nerede?
(CHP sıralarından alkışlar) Bizim göremediğimiz,
Sayın Bakanın gördüğü bu kömür nerede Allah aşkına?
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakanın yılda 7 milyon ton yerli kömür
üretimini sağlayacağını iddia ettiği bu firma, 2005
yılında Amasra-B Sahasını redevans
karşılığında TTKdan aldı. Üç sene
hazırlıktan sonra dördüncü yılda üretime geçecekti. Yirmi
yılda ise toplam 56 milyon ton kömür üretimi yapacaktı. Bütün
bunların karşılığında ise 400 milyon lira
redevans bedeli ödeyecekti. 2005 yılının üzerinden tam on iki
yıl geçti ama bu şirketin yıllar itibarıyla taahhüt
ettiği kömürü çıkardığını biz bölge insanı
olarak görmedik. Firma yapacağı üretim taahhütlerini yerine
getirmedi, bir de devlete yaklaşık 250 milyon lira borç taktı.
Yani Sayın Bakan kömürü çıkarmamış, devlete taahhüdünü
yerine getirmemiş, borcunu ödememiş bir firmanın olmayan yerli
kömürünün reklamını yapıyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla daha kömür üretimi yapılmayan
bir ocakla ilgili, 7 milyon ton kömür henüz ortada yokken Enerji Bakanına
80 milyona yanlış bilgi vermek hiç yakışmıyor; devlet
adamı ciddiyetiyle bağdaşmıyor, doğruları
yansıtmıyor Sayın Bakan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan Amasra-B Sahasıyla ilgili
Sayıştay müfettişlerinin hazırladığı
raporları da mı okumuyor? Müfettişler 2015 kurum raporunda diyor
ki: Firmaya bugüne kadar verilen süre uzatımlarının iyi
değerlendirilemediği, firmanın zamanı iyi
kullanamadığı, bir an önce kömür üretimine geçme çabasında
olmadığı aşikârdır. Bir an önce bitmesi gereken
hazırlık çalışmalarında kömür üretimine geçilmesine
yönelik olarak belirgin bir çabanın olmadığı görülmektedir.
Uzunca bir süre daha taahhüt ettiği miktarda üretime geçemeyeceği
anlaşılmaktadır. Bu anlayışla, bu sahada en az üç dört
sene daha kömür çıkmaz. Kim diyor? Sayıştay müfettişi.
Anlaşılan, Bakan, bu yazılanları okumamış olacak
ki ne zaman üretileceği belli olmayan kömürü, sadece firmanın yalan
yanlış beyanlarına inanarak Türkiyeye müjde olarak sunuyor.
Bir
kez daha buradan söylüyorum: Amasra-B Sahasında ortaya çıkan yerli
taş kömürü yok. Ortada üretim yok. Ortada yılda 7 milyon ton kömür değil,
çıkan 7 kilo kömür bile yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Eğer
Sayın Bakan inandırıcı olmak istiyorsa, öncelikle
Sayıştay raporlarında belirtilen hususları sorgulayarak
açıklığa kavuşturmalıdır. Sayın Bakan ve
bürokratları bunu göremiyorlarsa gerçekten çok yazık.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
23üncü
madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü
maddesinde geçen teşekkül eden değeri ifade eder. ifadesinin
oluşur. şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya
Denizli Manisa
Baki
Şimşek Erkan
Haberal Mehmet
Erdoğan
Mersin Ankara Muğla
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının
23üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, maddenin gerekçesinde, vergilendirme usulü
değiştirilerek mevcut vergilendirme ölçütlerine taşıt
değerinin de eklendiği ifade edilmektedir.
Hatırlanacağı üzere, tasarımızın ilk hâli
geldiği zaman o dönemde yüzde 40lık motorlu taşıtlar
vergisi zammı açıklanmış ve orta vadeli
programımız bu zam açıklamasıyla gölgede
kalmıştır. Bizlerin konuyu sürekli dile getirmesinin
ardından önce Sayın Başbakan bu fahiş artışı
eleştirmiş, arkasından da Sayın
Cumhurbaşkanının talimatıyla yüzde 40lık vergi
zammı düşürülmek zorunda kalmıştır.
Şimdi, ne oldu diye
baktığımız zaman değerli milletvekilleri, Otomobil
Distribütörleri Derneğinin verilerine baktığımız
zaman, Türkiye'de satılan otomobillerin yaklaşık yüzde 80inin vergisiz
fiyatı 40 bin ila 80 bin lira arasında değişmekte ve 1,6
litre motor hacmine sahip olan otomobillerden meydana gelmektedir ve ortalama
vatandaşımızın aldığı araba bu
şekildedir. Tasarının ilk hâlindeki zam oranı bu araçlara
yaklaşık yüzde 68 oranında yansıyacakken, şimdi bu
oran yüzde 50ye kadar gerilemiştir. Vatandaşımız bugün 50
bin liraya bir otomobil aldığında -gene ortalama fiyatlarla
söylüyorum- yüzde 45 ÖTV ödeyecektir, yüzde 18 üstüne bir KDV koyacaktır
ve ÖTVnin de KDVsi tekrar gelerek toplam da 8 ayrı vergi ve benzeri,
harç ödemek zorunda kalacaktır.
Değerli milletvekilleri,
sonuç olarak, 2018 yılından itibaren yeni otomobil alacak olan
vatandaşımız ortalama yüzde 60 zamla 1.500 Türk lirası
civarında motorlu taşıtlar vergisi ödeyecektir. Tabii, akaryakıta
gelen zamlar da bunun cabasıdır ki iki gün önce yenisi geldi
biliyorsunuz.
Şimdi,
baktığımız zaman, Türkiye'de on beş yıldır
çözüm bekleyen temel sorunlarımızdan bir tanesi de verginin
kazanandan değil harcayandan toplanmasıdır değerli
milletvekilleri. Türkiye'de dolaylı vergilerin oranı hâlen çok
yüksektir ve toplam vergilerin de yaklaşık yüzde 70ine
ulaşmaktadır.
Vergi
konusuna çalışanlar açısından
baktığımız zaman da işin bir başka boyutunu
görürüz. Bugün brüt maaşı gene 4 bin Türk lirası civarında olan
çalışanımızın eline ancak 2.860 Türk lirası
geçmektedir net maaş olarak, aradaki farkın yani 1.140 Türk
lirasının nereye gittiğine baktığımız zaman,
yüzde 15 SGK payı, yüzde 15 gelir vergisi, gene binde 7,59 da damga
vergisi kesintisi yapılmaktadır. Kısacası,
maaşından onca vergi kesilen çalışanımız
ayrıca ortalama yüzde 40a yakın da dolaylı vergi ödemektedir.
Bu vergi sistemimizdeki çarpıklığın devam etmekte
olduğunu -biraz önce de söyledim- akaryakıt fiyatlarından da
görüyoruz.
Son
yapılan zamla, bir aracın 45 litrelik deposunun tamamı eğer
doldurulmak istenirse 254 liraya doluyor. Bunun 38,7 lirası KDV, 106,6
lirası ÖTVden oluşuyor. Yani 254 lirayı deponuza koydunuz
-depoyla aldınız- bunun 145 lirası vergi. E, bu soygun
değil mi sayın milletvekilleri? Böyle baktığımız
zaman işin bir başka boyutunu görmüş oluyoruz.
Eğer
iddia edildiği gibi ekonomide işler yolunda gidiyorsa o zaman
tahakkuk eden vergi oranının tahsilat oranından yüksek
çıkması gerekir ama baktığımız zaman, son
yıllarda bu oran giderek gerilemiştir. 2002 yılında
tahakkuk eden vergilerimizin tahsilat oranı yüzde 94,4 iken
geçtiğimiz yılın sonunda bu rakam, her türlü
yapılandırmaya, yeniden birtakım faiz aflarına rağmen
yüzde 81,2ye kadar gerilemiştir.
Türkiye'nin
vergi konusundaki ihtiyacı, günübirlik düzenlemeler değil, bizim
partimizin seçim beyannamesinde de belirttiğimiz üzere, vergi
alanındaki kapsamlı reformlardır diyerek Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
23üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü
maddede ilk ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinin
tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Mehmet
Erdoğan Ahmet
Kenan Tanrıkulu Erkan
Haberal
Muğla İzmir Ankara
Baki
Şimşek
Mersin
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Aycan
İrmez
İstanbul İzmir
Şırnak
Saadet
Becerekli Müslüm
Doğan Dirayet
Taşdemir
Batman İzmir Ağrı
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek
heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Görüşülen
maddeyle motorlu taşıtlar vergisine taşıt değerine
göre yüzde 50ye varan oranda zam getirilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu kadar yüksek oranlı zammı kabul etmemiz mümkün
değildir.
Sayın
Bakanım, İzmir Milletvekilimiz Ahmet Kenan Tanrıkulu biraz önce
gerekçemizde ayrıntılı açıklamıştır ama
Hükûmete, Sayın Maliye Bakanımıza bir teklifimiz var:
Emeklilerimize ve çalışanlara da ocak ayında aynı oranlarda
zam verecekseniz bu görüşünüzü değerlendirebiliriz. Emeklilerimiz ve
çalışanlarımız ay sonunu getiremiyor, şiddetli geçim
sıkıntısı çekiyor. Hükûmet emekli ve
çalışanları da görmeli. Çalışanlar birçok sorunla
karşı karşıyadır.
Şimdi,
mübaşirlerin yıllardır çözüme kavuşturulmayan bir sorununu
burada gündeminize getireceğim. Adliye teşkilatının iş
yükünün önemli bir kısmını yüklenen ve birçoğu yüksekokul
mezunu olan mübaşirler, yardımcı hizmetler
sınıfında yer alması nedeniyle üst derece görevlere
yükselememekte, ek gösterge alamamaktadır. Mübaşirler, adli
hizmetlerin yürütülmesinde zorunlu ve asli görevleri ifa ediyorlar,
kendileriyle benzer işleri gören diğer memurlar gibi genel idare
hizmetleri sınıfında çalışmak istiyorlar. 16 Nisan
referandumuyla kabul edilen Anayasa değişikliğiyle kapanan
askerî mahkemelerde çalışan mübaşirler idari hizmetlerde
çalıştırılırken diğer mahkemelerde
çalışan mübaşirlerin yardımcı hizmetler
sınıfında çalışmaya devam ettirildiği
belirtilerek, mübaşirler arasında özlük hakları itibarıyla
yıllarca ayrımcı bir uygulama yapıldığından
dert yanıyorlar.
21
Mart 2012 tarihli ve 28240 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan
Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay
Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında Görevli
Devlet Memurlarının Görevde Yükselme ve Unvan
Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümlerinde mübaşirler idari
hizmetler grubunda gösterilmektedir. Daha önce askerî mahkemelerde
çalışan mübaşirler idari hizmetlerde
çalıştırılmış iken diğer mahkemelerde
çalışan mübaşirler hâlen yardımcı hizmetler
sınıfında yer almaktadır. Bu durum Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, adliye teşkilatlarının iş
yoğunluğu ve yaptıkları hizmetler göz önüne alınarak
mübaşirlerin görev tanımlarının yeniden yapılması
ve genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmeleri gerekmektedir.
Adalet Bakanlığı da mübaşirlerin genel idare hizmetleri
sınıfına alınmasını öteden beri istemektedir.
Keza 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme
Kanununun 22nci maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı ve
sendika temsilcilerinden oluşturulan Kurum İdari Kurulunun 2
Mayıs 2017 tarihli toplantısında mübaşirlerin özlük
haklarının iyileştirilmesi konusunda aldığı
kararda, Adalet Bakanlığınca mübaşirlerin genel idare
hizmetleri sınıfına alınmasına ilişkin
düzenlemenin de içinde yer aldığı kanun
tasarısının 16 Ocak 2012 tarihinde Başbakanlığa
sevk edildiği ancak Başbakanlık tarafından söz konusu
düzenlemeye ilişkin kısmın çıkarılarak
tasarının 30 Ocak 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edildiği, söz konusu tasarının bu hüküm olmadan kabul edildikten
sonra 5 Temmuz 2012 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
girdiği belirtilmiştir ve mübaşirlerin özlük
haklarının iyileştirilmesi hususunun Adalet Bakanlığınca
olumlu olarak değerlendirildiği tekraren ifade edilmiştir.
Adalet Bakanlığında görev yapan mübaşirler mutlaka genel
idare hizmetleri sınıfına alınmalıdır. Böylelikle
genel idare hizmetleri sınıfına ait özlük haklarına ve
görevde yükselme imkânlarına bir an önce kavuşturulmalıdır.
Aslında
bu torba kanuna eklenecek bir maddeyle bu sorunu çözebiliriz, parti
grupları olarak birlikte gerekli düzenlemeyi yapabiliriz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz destek ve katkı vermeye hazırız.
Mübaşir arkadaşlarımız ekrandan sizleri izliyor ve büyük
bir umutla gerekli desteği vermenizi bekliyorlar.
Ayrıca,
yıllardır mağdur edilen 4/Clilere, sözleşmeli, vekil,
fahri, geçici, ücretli, kısmi zamanlı statüde çalışanlara
da hakları verilmeli, bu çalışanlar kadrolara
alınmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
MUSTAFA
KALAYCI (Devamla) Teşekkürler Başkanım, cümlem yarım
kaldı, onu ifade edeyim.
Taşeron
işçilerle ilgili hazırlandığı açıklanan
tasarıda bu çalışanların durumu da dikkate
alınmalıdır. Hukuk bunu gerektirir, adalet bunu gerektirir,
eşitlik bunu gerektirir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde İzmir Milletvekili Müslüm
Doğan konuşacaktır.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
her yıl binlerce işçi ve emekçi güvencesiz çalışma
koşulları nedeniyle yaşamını yitirmektedir.
Geçtiğimiz ekim ayında, seçim bölgem İzmir Aliağa
TÜPRAŞ Rafinerisinde gerçekleşen patlama sonucu 4 işçi,
Şırnaktaki kömür ocağında meydana gelen patlama
sonrası 7 işçi maalesef yaşamını yitirdi. Son olarak
da dün Bursanın Gürsu ilçesindeki bir boya imalathanesinde meydana gelen
patlama sonucu 5 işçimiz hayatını kaybetti.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede iş sağlığı ve
güvenliği anlamında çok önemli sorunlar yaşanıyor.
Özellikle, size bir iki konuda bilgi vermek istiyorum: İstatistiklere
hepimiz ulaşıyoruz ama esas olarak 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürürlüğe
girdikten sonra, bu konuda ciddi ölüm vakalarıyla karşı
karşıyayız. Mesela, 2013 yılının ilk dokuz
ayında 881 işçi hayatını kaybediyor. 2014te 1.451
işçi, 2015te 1.319 işçi, 2016 yılında -yine ilk dokuz
aylar için bunları söylüyorum- 1.464 işçi, 2017
yılının ilk dokuz ayında ise 1.485 işçi
hayatını kaybetmiş.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasıyla birlikte Ulusal
İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi
oluşturuluyor. Bu Konsey yılda 2 kez toplanıyor ama bu sene 1
kez toplanmış. Ne yapıyor bu Konsey, görevi ne? Bu konuda
strateji oluşturmak, politika oluşturmaktır yani İş
sağlığı ve güvenliği şartlarını
nasıl oluştururuz. diye ama maalesef, 1 kez toplanmış
durumda.
İş
sağlığı ve güvenliğinin
sağlanmadığı hiçbir iş yerinde işçilerin çalıştırılması
çağdaş dünyada kabul edilebilir bir durum değildir. Bir örnekle:
Bize göre, iş sağlığı ve güvenliği
şartları sağlanmadan tüm maden ocaklarının kapatılması
lazım. Siz iş sağlığı ve güvenliği
şartlarını sağlarsanız, maden ocaklarını
tekrar çalışır hâle getirirsiniz ve bu şekilde de işçi
ölümlerinin önüne geçilmiş olur.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, ikinci bir hususu daha belirtmek istiyorum: Yine,
6331 sayılı Yasanın 13üncü maddesinde Çalışmaktan
kaçınma hakkı başlığı var ama çok ilginçtir,
yaptığım araştırmalarda, hiçbir işçi yakın
tehlikeyi sezerek, iş güvenliği anlamında tüm
şartların yok edildiği bir şartta bile işten
kaçınma hakkını kullanamamış. Niye? Çünkü işveren
var karşısında. Bu konuda, eğer siz orayı güvensiz bir
iş alanı olarak ilan ederseniz ya işinizden olursunuz ya da
yaptığınız işten bir türlü kurtulamamış
olursunuz.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan buradayken bir şeyi daha belirtmek
istiyorum. Acaba Sayın Bakan veya Bakanlığı bu konuda bir
projeksiyon geliştirdi mi, bir projesi var mı? Tüm iş
güvenliği uzmanlarının ücretlerinin kamu tarafından
ödenmesi meselesi. Bakın, iş güvenliği uzmanları ve iş
yeri hekimleri de dâhil, işverene ait olarak çalışıyorlar,
işvereninin emrinde çalışıyorlar. Bunu aslında,
önlenebilecek kazaları bile önlenemeyecek hâle getirmenin de bir nedeni
olarak görüyoruz. Bilmiyorum, Bakanlık bu konuda bir araştırma
yaptı mı bunun yükü nedir diye. İş
sağlığı ve güvenliği anlamında, iş
güvenliği uzmanlarının kamu personeli olarak
değerlendirilme zorunluluğu vardır yoksa bu iş
cinayetlerini hiçbir şekilde engellemeyeceğiz diye düşünüyorum.
Bu
torba kanun tasarıyla ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Mesela,
bizim Komisyon Başkanımız Habib Bey burada. Habib Bey çok hassas
bir insan, biliyorum, çalışkan bir insan, tabii, Sivaslı olunca
da başka bir şey. Burada hep Adıyaman şovenizmi
yapılıyor, biraz da biz Sivaslı muhabbeti yapalım.
Şimdi,
Sayın Başkan, 6785 sayılı eski İmar Kanunuyla ilgili
bir değişiklik var, imar mevzuatıyla ilgili bir
değişiklik var ama bizim Komisyonumuza gelmedi bu; Komisyonun
aslında değerlendirmesi gereken bir husus ve siz Komisyonu
toplamalısınız.
MEHMET
HABİB SOLUK (Sivas) Tali komisyon olarak geldi ama süre
darlığı nedeniyle, bütçeden önce de kanunu çıkartabilmek
için
MÜSLÜM
DOĞAN (Devamla) Evet
BAŞKAN
Siz devam edin.
Bakın,
bitiyor, sonra bir dakika istersiniz, ona göre.
MÜSLÜM
DOĞAN (Devamla) Tamam, evet. Bunlar çok önemli hususlar. Yani
arkadaşlar, komisyonlarda değerlendirilmeyen, tetkik
etmediğimiz, birlikte bir ortak fikir oluşturulmadan çıkan
yasalar, aslında biraz daha oligarşik bürokrasinin bizim önümüze
dayattığı yasalar şeklinde geliyor ve yeterince
araştıramıyoruz, bunu tartışamıyoruz ve güncel
olma özelliklerini de yitirmiş oluyorlar.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 24üncü maddesiyle değiştirilen 197
sayılı Kanunun 5inci maddesinin (1)inci fıkrasından
sonra gelen (1) sayılı tarifede bulunan tablodan sonra gelen
kısma eklenen bölümünün aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Bekaroğlu Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz
İstanbul İstanbul
Tokat
Mehmet
Akif Hamzaçebi Zülfikar
İnönü Tümer Şenal
Sarıhan
İstanbul
Adana Ankara
Bülent
Kuşoğlu Özkan
Yalım
Ankara Uşak
(I)
sayılı tarifede yer alan otomobil, kaptıkaçtı, arazi
taşıtları ve benzerlerinde, ilk kayıt ve tescil
edildiği tarih itibarıyla taşıt değerine isabet eden
satır, sonraki yıllarda da bu taşıtın vergi
tutarlarının belirlenmesinde esas alınır.
(I)
sayılı tarifede yer alan otomobil, kaptıkaçtı, arazi
taşıtları ve benzerlerine ait vergi tutarlarının
Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği
tarafından her yılın Ocak ayında ilan edilen kasko
sigortası değerlerinin %10'unu aşması halinde,
taşıtlara ait vergi tutarlarını, bir önceki satırdaki
aynı yaş grubunda bulunan taşıtlara isabet eden vergi tutarı
olarak belirlemeye, bu oranı %4e kadar indirmeye ve kanuni oranına
kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Hibrit
araçlarda vergi tutarlarını %50'ye kadar indirmeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu
konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
torba yasayla uçan kuştan vergi alıyoruz. Yani
yakaladığımızı yoluyor, işte köprüden geçenden 1,
geçmeyenden döve döve 2 alıyoruz. Her taraftan vergi var. Sadece MTVler
mi? Değil. Mesela GSM şirketlerinin de ciddi, milyarlarca liraya
varan vergisini görmezden geliyoruz.
Bu
yasayı çıkarırken Sayın Bakanla çok
tartıştık. Bu, engellilerle ilgili ÖTV indirimindeki
-sınırları, kısıtlamaları azalttılar-
muafiyetleri kısıtladılar. Hiç olmazsa gaziler için, 5-6 bin
kişi bunlar, bu kalsın. dedik, bunu da kabul etmediler. Niye? Çok
paraya ihtiyaç var. Yanlış yönettiniz. İşte, Küresel öyle
oldu
filan. Hayır, yanlış yönettiniz. Çok paraya ihtiyaç var,
borçlanıyorsunuz, her tarafa vergi salıyorsunuz ve bunu kapatmaya
çalışıyorsunuz. Bu arada başka bir şey de oluyor,
böyle, çok güçlülerin ödemesi gereken vergileri de almıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, bugünlerde bu offshore tartışması var.
Bakın, size bir şey söyleyeyim Sayın Bakanım,
biliyorsunuzdur, bunu hatırlatacağım.
Kurumlar
Vergisi Kanununun, 5520-13/6/2006, 30uncu maddesinin 7nci bendi ne diyor?
Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin
yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir
vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve
bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle
Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette
bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde
bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk
ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip
girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup
olmadığına bakılmaksızın yüzde 30 oranında
vergi kesintisi yapılır.
Sayın
Bakanım, bu vergi kesintilerini yaptınız mı bugüne kadar?
Yapmadılar değerli arkadaşlarım. Niye yapmadılar?
Çünkü Bakanlar Kurulu bu vergi cenneti ülkelerin listesini
yayınlamadı, yayınlamadığı için de Sayın
Maliye Bakanı bu vergileri alamadı değerli arkadaşlar.
Şimdi,
ben buradan soruyorum, ÖTVsi artan, ÖTV indirimi kesilen engelliler, gaziler
adına soruyorum: Siz bizden para alıyorsunuz ama niye bu insanlardan
para almadınız? On bir yılda bu sebepten dolayı hazine ne
kadar zarara uğradı? Kim sorumlu? Burayı fark edip on bir
yıldır bu listenin yayınlanmasını engelleyen kim?
Değerli
arkadaşlar, o zaman Maliye Bakanı Sayın Unakıtan. Kim?
Hangi Cin Aliler girdi buraya da bunu engelledi değerli
arkadaşlarım, soruyorum. Bunu siz de sorun lütfen.
Bakın,
arkadaşlar, gerçekten bu kanun düzenlemesine bakın, baştan sona
vergilerle ilgili çok ciddi
Bakın, bu yılın başından
beri çıkardığınız torba yasalarla, Mutlaka büyümemiz
gerekiyor. Mutlaka büyümemiz gerekiyor. diye, dünya kadar teşvik
getirdiniz. Sadece Kredi Garanti Fonuyla 220 milyar lira piyasaya verdiniz ve
ciddi bir sıkışıklık oldu. Şimdi bu
sıkışıklıkları herkesten topluyoruz.
Efendim,
bu bizim Başbakanımızla ilgili değildir, beni
yıpratmak adına bütün bunları söylüyorlar. Yoksa böyle bir
şey yok. diyor. Aha, buyurun değerli arkadaşlarım. Olur
olmaz, yasal bir sorumlu vardır, yoktur ama ahlaken bir sorumluluk yok
mudur değerli arkadaşlarım? Yani sormayacak
mısınız Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri Bunun
sorumlusu kimdir? diye?
Sayın
Bakanım, kim çıkarmadı gerçekten? Bu listeyi yani Bakanlar
Kurulunun çıkarması gereken, yasanın kendisine yüklemiş
olduğu görevi kim engelledi ve vergi cenneti ülkelerin listesi
çıkmadı, oraya giden paralardan yüzde 30luk stopaj alamadık?
Bakın,
değerli arkadaşlarım, biraz vicdanla hareket etmeniz gerekiyor.
Bu bizim insanımız, bu bizim başkanımız, bu bizim
arkadaşımız, bu bizim dostumuz, eş dost
Bu olmaz, bunun
hesabını vereceksiniz arkadaşlar. Siz inançlı bir
ekipsiniz, böyle söylüyorsunuz, iddialarınız bunlar. Geçmişte de
buydu iddialarınız, şimdi de budur. Peki, tüyü bitmemiş
yetim hakkı arkadaşlar
Bir
de Sayın Başbakan diyor ki: Ben çocuklarıma vasiyet ettim,
nasihatte bulundum, hiçbir şekilde devlet ihalesi almasınlar.
Almamış mı? Sekiz ay evvel almış, gemicilikle ilgili
bir ihale almış, araştırın.
Arz ederim arkadaşlar.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
25inci
madde üzerinde, ilk ikisi aynı mahiyette olmak üzere, üç adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25inci
maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Erkan
Haberal Baki
Şimşek Mehmet
Erdoğan
Ankara Mersin Muğla
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Hatay
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Dirayet
Taşdemir
İstanbul İzmir Ağrı
Aycan
İrmez Saadet
Becerekli Erol
Dora
Şırnak Batman Mardin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun
Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları
ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 25inci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergeyle ilgili
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Son
yıllarda sıklıkla getirilen ve AKP'nin klasiği hâline gelen
torba yasalar, yasama faaliyetlerinin düzensiz ve eksik bir yapıda
yürütülmesine neden olmakta ve yasama kalitesini bozmaktadır. Ayrıca
yasal zorunluluk olmasına ve gerek ekonomiyi gerek bütçeyi gerekse
geniş toplum kesimlerini ve iş âlemini etkileyecek, ekonomik yük
doğuracak hükümler içermesine rağmen, kanun tasarısı
komisyon görüşmelerinde ayrıntılı bir etki analiziyle
sunulmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısının 25inci maddesinde 197
sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 9uncu
maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan
değişiklikle araçların yıllık ödeyecekleri vergi
tutarları belirlenmekte, motorlu taşıtlar vergisi motor
hacimlerine göre, her yıl iki defa alınmak üzere tahsil edilmekte ve
Bakanlar Kurulu tahsil edilecek bu miktarı yüzde 50 oranında
artırma yetkisine sahip olmakta idi. Ancak yapılan zamlar mevcut
durumun yani yüzde 50nin üzerinde olduğu için kanunda yeniden değişikliğe
gidilmiş ve yeniden belirlenen miktarlar oranlanmıştır.
Ancak ilk açıklamalarda yüzde 40 zam yapılması
hesaplanırken kamuoyu baskısıyla bu oran
düşürülmüştür. Motor hacimlerine göre 1.300 cclik araçlarda yüzde 15
artırıma gidilmiş, 1.500 cc üzeri araçlarda ise
artırım yüzde 25 ve daha üzerine çekilmiştir.
Bir
diğer düzenlemeyle de araçların değerlerine göre
artışlar sağlanmıştır. 1300 cclik motorlarda 40
bin liraya kadar yüzde 15; 40 bin ile 70 bin lira arası yüzde 25; 70 bin
lira ve üzeri araçlarda ise yüzde 45lik bir artış gerçekleştirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, burada bir başka konuya da değinmek istiyorum.
Sayın Bakanım, 13 Şubat 2017 tarihinde Maliye
Bakanlığına yazılı olarak sorduğum ve
cevaplandırılmasını istediğim husus şu: Yurt
dışından ithal edilen M1 binek otomobil tanımlı
araçların Avrupa tip onay belgelerinde araç kategorisi binek otomobil
olarak belirtilmesine rağmen, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
tarafından düzenlenen 19 farklı ulusal tip onay belgesinde kategorisi
ticari araç N1 olarak gösterilmiştir. Bu nedenle de bu araçların
trafik tescilleri esnasında Maliye Bakanlığına ödenmesi
gereken ÖTV, KDV, motorlu taşıtlar vergisi ile diğer vergilerde
eksik, düşük ödemeler yapıldığını ve ülkemizin bu
şekilde yüksek miktarlarda vergi kaybına
uğratıldığını belirtmiştim. Ancak bu konuyla
ilgili tarafınızdan verilen yazıda 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun öne sürülerek
Önergeye konu edilen hususlara ilişkin bilgi
paylaşılmasına yasal olarak imkân bulunmamaktadır.
denmişti. Hâlbuki bizim burada sorduğumuz, burada yapılan
işlemlerde alınması gereken vergilerin alınıp
alınmadığı, alındıysa ne kadar
alındığı veya bunları ithal eden müesseselerle -ki
isimleri bende mevcut, araç tipleri mevcut, Sayın Bakanım, sizin de
imzanız var konuyla ilgili- ilgili Türkiye'nin ne kadar zarara
uğratıldığı, nelerin yapıldığı,
bir işlem yapıldıysa nelerin tahsil edildiği, ne kadar
cezaların verildiğiydi. Ancak verilen cevapta, bunların yasal
zorunlulukla verilemeyeceği, vergi konusunda beyanda
bulunulamayacağı belirtilmiştir.
Sayın
Bakanım, eğer bu kadar vergi artışı yapıyorsak
sizlerden de... En azından şoför esnafı için, ödemiş
oldukları trafik sigortasıyla ilgili ücretlerde ki yüzde 22yi
bulmaktadır- hiç olmazsa bir nispette indirime gidilmesi gerekir diyor
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora
konuşacaktır.
Sayın
Dora, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502
sıra sayılı Bazı Vergi Kanunlarında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 25inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının bu maddesinde yapılan düzenlemelerle,
motorlu taşıtlar vergisinde yapılması öngörülen
değişikliklerle vergilendirme oranında artışa
gidilmektedir. Torba tasarının kamuoyunda en çok tartışılan
hususlarından biri, motorlu taşıtlar vergisi zamları
olmuş ve tartışılan bu düzenleme sonrası âdeta ölümü
gösterip sıtmaya razı etme metaforu devreye konmuş ve
tasarının ilk hâlindeki zam oranı düşürülerek sanki iyi bir
şey yapılmış gibi bir izlenim yaratılmak
istenmiştir. Elbette motorlu taşıtlar vergisindeki bu
değişiklikler yurttaşlara oldukça olumsuz yansımakta ve
vergi adaletsizliğini daha da derinleştirmektedir. Bu nedenle,
düzenlemenin tasarı metninden çıkarılmasını
önermekteyiz. Bu adaletsiz düzenlemeler yerine, gelir dağılımına
göre bir vergilendirme yapılmalı ve motorlu taşıtlar
bağlamında, çevre faktörü temelinde araçların emisyon
durumları da dikkate alınmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz
eylül ayında Hükûmet, yeni orta vadeli programı açıklarken
yurttaşlarımıza önümüzdeki dönemde yapacağı vergi
zamlarının da müjdesini verdi. Bu vergi zammı müjdesinde en çok
yankı bulan ise motorlu taşıtlar vergisine
yapılacağı belirtilen yüzde 40lık zam idi. Zam müjdesi
diyorum çünkü Hükûmet ve Sayın Maliye Bakanı eşine az
rastlanır bir maharetle, vergi zamlarını artık bir müjde
edasıyla kamuoyuna duyurabilme konusunda önemli bir beceri
sergilemektedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, ardından kamuoyunda yükselen tepkiler neticesinde
Hükûmet geri adım atmak durumunda kalmış ancak yine son derece
fahiş olan yüzde 25 gibi bir zam artışını
müjdelemekten çekinmemiştir. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye vergi
dağılımı yönünden dünyanın en adaletsiz ülkeleri
arasındadır. Kuşkusuz vergi devletlerin en önemli geliridir.
Ancak vergideki adaletsizlik yani az kazanandan az, çok kazanandan çok almak
yerine yoksulun, işsizin, emekçinin, küçük esnafın sırtına
binilmesi her çeşit sosyal sorunun ve ekonomik kaosun da nedenidir.
Diğer
taraftan, bir ülkenin, toplumun zayıflamasının ve çöküntüye
uğramasının en önemli nedenlerinden biri de vergide sosyal ve
ekonomik adaletin olmayışıdır. Bu bakımdan, ülkemizde
vergideki adaletin sağlanması, vergi kaçağının
önlenmesi yaşamsal bir konudur. Bir tarafta sözüm ona yerli ve millî
ekonominin güçlendirilmesi konusunda hamaset söylemi yarışı
yapan büyük sermayedarların vergi kaçırmak adına hangi hilelere,
hangi gayrimeşru yöntemlere başvurdukları her geçen gün bir bir
açığa çıkmaktadır. Diğer taraftan ise ülkenin
içerisine sokulduğu güvenlikçi ve baskıcı ortam neticesinde
iş yerini kapatan, iş yerlerini kaybeden, borçlarını
ödeyemeyen yüz binlerce küçük ve orta ölçekli esnaf, çiftçi, işçi ve
emekçinin üzerine bindirilen vergileri müjdeleyebilen bir Hükûmet
anlayışıyla karşı karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, TÜİKin Ocak 2017 verilerine göre Türkiyede trafiğe
kayıtlı toplam 21 milyon taşıt bulunmaktadır ve bu
taşıtların yarıdan fazlasını otomobiller
oluşturmaktadır. Bu tasarıyla düşük ve orta gelirli
yurttaşlarımızın türlü zorluklarla, banka kredileriyle
borca girerek ancak edinebildikleri araçların masrafları daha da
artırılmış olacaktır. Dünyada neredeyse en yüksek
vergili benzin ve mazotu kullanmak zorunda bırakılan
yurttaşlarımız bu tasarıyla en yüksek vergili araçlara
mahkûm edilmektedir.
Tasarı
kapsamında bir diğer çarpıcı nokta şudur ki: Motorlu
taşıtlar vergisine yapılacak zamla elde edilecek gelirin,
aslında, üç beş büyük sermayedara vergi affı adı
altında ödenecek olmasıdır. Yani daha özcesi, bu elit
sermayedarların milyarlarca liralık vergi borcu, bizzat Hükûmet
tarafından dar gelirli yurttaşlara âdeta zorla ödetilebilecektir. Bu
nedenle, bütün milletvekillerine vatandaşa yeni bir zam kamburu getiren ve
vergi adaletsizliğini derinleştiren bu maddeyi reddetmeleri konusunda
bir kez daha çağrıda bulunuyor, bu duygularla hepinizi yine, sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
Madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 25inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özkan
Yalım Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz
Uşak
İzmir
Tokat
Bülent
Yener Bektaşoğlu Kemal
Zeybek Kazım
Arslan
Giresun
Samsun
Denizli
Mehmet
Bekaroğlu Ali
Özcan Mahmut
Tanal
İstanbul
İstanbul
İstanbul
Şenal
Sarıhan
Ankara
MADDE 25 197
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin beşinci ve altıncı
fıkraları ile 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan (I) ibareleri (I), (I/A) şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ
AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Uşak Milletvekili Özkan Yalım.
Buyurun Sayın
Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Sayın Başkan, Sayın Divan, çok değerli çalışma
arkadaşlarım, Sayın Bakan; yarın 10 Kasım. Buradan Ulu
Önder Mustafa Kemal Atatürkü şimdiden anıyoruz.
Sayın Bakan, özellikle
size bir soru sormak istiyorum, kafa sallayarak da cevap verebilirsiniz çünkü
verecek olduğum rakamları teyit etmek istiyorum. Sayın Bakan,
bundan yaklaşık bir buçuk ay önce AK PARTİ Genel Başkanından
önce siz bir açıklama yaptınız, motorlu taşıtlar
vergisine yüzde 40lık bir zam öngörüldü. Daha sonra, AK PARTİ Genel
Başkanı çıktı, Bu çok yüksek, düzenlenmeli. dedi ve de
1.300 motor altına yüzde 15, 1.300 motor üzerine yüzde 25lik zam
öngörüldü. Bu doğru mu, yanlış mı? Sayın Bakan, soruyu
tekrar soruyorum: 1.300 motor altına yüzde 15, 1.300 motor üzerine yüzde
25lik zam öngörüldü; doğru mu, yanlış mı? Cevap
vermiyorsunuz.
Ben
de diyorum ki arkadaşlar, bütün Genel Kurula söylüyorum, bir de bizi izleyen
bütün vatandaşlarımıza söylüyorum, aynen tekrar ediyorum,
Sayın Bakanın açıklaması aynen şöyleydi, bütün
ekranlarda, televizyonlarda, haberlerde aynen şöyleydi: 1.300 motor
altı yüzde 15, 1.300 motor üzeri yüzde 25ti. Ben de diyorum ki:
Kesinlikle rakamlar yanlış; Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını hiç kimsenin kandırmaya, şekli
şemali değişik şekilde anlatmaya kalkmasın, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarını kimse de kandırmasın.
Bakın, ben size rakamları açık ve net açıklıyorum.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Ben söylediğim şeyi
biliyorum, siz yalan söylüyorsunuz.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Ben size birazdan şemayı vereceğim, eğer
yanlışsa siz de bunu gelip buradan açıklarsınız.
BAŞKAN
Sayın Bakanım, bitirsin, siz cevap verirsiniz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Söylemediğim şeyi
söylemişim gibi konuşmayın.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Bakın, 1.300ün altındaki rakamlar 2017de 624
TLydi, 1 ile 3 yaş arasında olan 1.300 motorlar 743e yükseldi. Bu
rakam tam tamına yüzde 19 ediyor değerli arkadaşlar; yüzde 15
değil, yüzde 19. Eğer araç yeni alınıyorsa ayrıca,
ekstra, yeni araç farkıyla birlikte, 149 TLlik zamla 892 TLye
ulaşıyor senelik vergisi.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Cehalet başka bir şey ya!
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Gelen zam yüzde 43.
1.300ün
üzerine geliyorum; bu sene 998 TL olan 1.294 TLye, yeniyse 1.553 TLye...
Yüzde 54lük bir zam söz konusu.
1.600
ila 1.800: 1.761den 2.512 TLye yükseliyor 1 ile 3 yaş
arasındakiler, eğer yeniyse 2.741 TL. Yani yüzde 54lük bir zam.
1.800
ila 2.000: 2.773 TL olan rakam 3.957 TLye, eğer yeniyse 4.317 TLye... Bu
da yüzde 55lik bir zam değerli arkadaşlar.
2.001
ila 2.500: 4.159 TLden 5.936 TLye, eğer yeniyse 6.476 TLye... Yüzde
56lık bir zam.
Evet,
gelelim, 2.500 ila 3.000 motora: Burada 5.798 TLden 8.276 TLye, yeniyse 9.029
TLye... Tam tamına yüzde 56lık bir zam var.
Bundan
daha yüksek olan motorlarda da yüzde 65 zam var Sayın Bakan. Bunları
ben size biraz sonra teslim edeceğim.
Çok
değerli vatandaşlarımız, burada, özellikle düşük
gelirli vatandaşımızın zorla aldığı, 8-10
bin liraya aldığı bir araç inanın en azından yüzde
19luk, 20lik bir zam yiyor, daha fazlası var.
Son
iki haftada akaryakıta gelen zammı biliyorsunuz -çok değerli
arkadaşım takip ediyor- tarihin en yüksek rakamına geldi; 5,70
benzin, mazot 5,35. Nasıl binecek bu vatandaş? Asgari ücret 1.404
TLden 1.356 TLye düşüyor. Artık bu işin bittiği,
bıçağın kemiğe dayandığı, sözün bittiği
yerdeyiz. 21 milyon 268 bin araç var. Maalesef, Türkiyede yaşayan
vatandaşların sırtına ekstra bir kambur daha geldi.
Ekonomide yaptığınız hataları, dış
politikadaki hataları milletin sırtına yüklemeyin diyorum.
Sizlere
tekrar söylüyorum, zamları da doğru oranda açıklamayı da
buradan özellikle talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
25inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Evet,
Sayın Bakanım, doğruyu açıklayacağınızı
söylediniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın, Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi,
biraz önce hatibin burada gündeme getirdiği husus, birbirinden farklı
iki konuyu üst üste toplamasından kaynaklanıyor. Yapılan
düzenlemede 31/12/2017 tarihinden önce elinizde olan taşıtlar bakımından
yeni yılda yapılan zam oranları 1.300 ccye kadar olanlarda
yüzde 15, 1.300 cc üstü olan araçlarda yüzde 25. Burada kanun
tasarısının maddesindeki düzenleme bu şekilde, farklı
değil.
Ama
siz şunu yapıyorsunuz: Biliyorsunuz, biz, mevcut araçlarla ilgili
tarifede bu genel artışı yapmanın yanında -bakın,
dikkatle dinleyin- iki düzenleme daha yaptık bu kanun
tasarısında. Bir: Mevcut taşıtlarla ilgili 2018
yılında uygulanacak tarifeyi değiştirdik. İkinci
olarak bundan bağımsız bir şekilde 1 Ocak 2018den sonra
ilk defa alınacak taşıtlar için fiyata bağlı olarak
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) 1 Ocak 2018den sonra ilk defa
trafiğe çıkacak, ilk defa satın alınacak taşıtlarla
ilgili de değeri esas alan yeni bir tarife ürettik çünkü motor silindir
hacminin, yaşın yanında değeri de getirdik.
Dolayısıyla vergisiz değeri 40 bin liranın altında
olan araçlar bakımından 2017 yılındaki tarifeyi 2018de
artırdığımız oran neyse aynı oran 2018de
alınan taşıtlar için de uygulanacak. Onun için onlarla ilgili
yüzde 15 oranındaki artış aynen korunmuş durumda.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Değil, değil Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Peki ben ne diyeyim? Anlamanız
için ayrıca ben size anlatayım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Anlatayım, anlamıyorsunuz.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Kesinlikle değil, kesinlikle anlatacağım.
Sayın Bakan, birazdan net cevap vereceğim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
26ncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet
önerge vardır okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
26ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Aycan
İrmez
İstanbul İzmir
Şırnak
Saadet
Becerekli Mehmet
Emin Adıyaman Dirayet
Taşdemir
Batman Iğdır Ağrı
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Mehmet
Erdoğan Mustafa
Mit Erkan
Haberal
Muğla Ankara Ankara
Baki
Şimşek
Mersin
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Mehmet
Emin Adıyaman konuşacaktır.
Sayın
Adıyaman, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün
İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Sayın Öztürk
Türkdoğan ve Genel Merkez yöneticileri Yüksel Caddesinde bir basın
açıklaması yapmak isterken gözaltına alındılar.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Yüksel Caddesi artık neredeyse Türkiyede
bir yıldır bir direniş hikâyesinin merkezi hâline geldi. Tam bir
yıldır, hatta bir yılı aşkın bir süredir hemen
her gün Yüksel Caddesinde Yüksel direnişçileri olarak
adlandırılan ve adalet, hukuk ve iş isteyen insanlar
gözaltına alınıyor. İşte, Öztürk Türkdoğan da tam
da bu direniş hikâyesinde, nasıl hukuksuzca, nasıl temel insan
hakları ayaklar altına alınarak, nasıl suçsuzluk karinesi
hiçe sayılarak orada bir hukuksuzluk uygulanıyor, bunu dile getirmek
istemişti ama tıpkı Yüksel Caddesi direnişçileri gibi
Sayın Öztürk Türkdoğan da basın açıklamasını
yapmadan arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı.
Peki, nedir bu Yüksel Caddesindeki direniş hikâyesi? Hepinizin
bildiği gibi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, AKP Genel
Başkanı olağanüstü hâli ilan edeceklerini ve bunu devlete
karşı ilan ettiklerini ifade etmişti ama gelin görün ki günümüze
gelinceye kadar olağanüstü hâl tam tersine, emekçilere, hak arayanlara,
çalışanlara yönelik uygulandı ve bugüne kadar 130 bini
aşkın insan işinden edildi. Bunlardan bir tanesi de Nuriye
Gülmendi. Nuriye Gülmen, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde öğretim
üyesiydi, kanun hükmünde kararnameyle görevinden alındı ve 9
Kasım 2016 günü işini talep etme amacıyla Yüksel Caddesi
İnsan Hakları Anıtı önünde tepkisini dile getirdi. Daha
sonra, Acun Karadağ, Semih Özakça, Veli Saçılık gibi
arkadaşları da destek vermek amacıyla İnsan Hakları
Anıtı önünde destek sundular. İşte, o günden bugüne sadece
orada hak arayanlar değil ama aynı zamanda İnsan Hakları
Anıtı da ve Yüksel Caddesi de esir alındı, rehin
alındı. Bilmem, içinizden bir zahmet buyurup Yüksel Caddesine giden
var mı; orada İnsan Hakları Anıtının nasıl
rehin tutulduğunu göreceklerdir.
Tabii,
bütün çabalara rağmen haklarına ulaşamayan Nuriye Gülmen ve
Semih Özakça daha sonra süresiz açlık grevlerine başladılar,
haklarında masumiyet karinesine aykırı bir şekilde
İçişleri Bakanı onları terör örgütü üyesi olarak âdeta
yargısız infaz etti, akabinde tutuklandılar ve hâlâ Nuriyenin
tutukluluğu devam ediyor. Sadece bir yıl içinde bakın, Yüksel
Caddesindeki bu hikâyeye 232 defa müdahale edildi, 586 gözaltı
gerçekleştirildi ve kötü muameleye, gaza, suya, coplamaya, işkenceye
maruz kalındı. Bu 232 müdahale sonucunda 586 gözaltı gerçekleştirildi.
Bununla yetinilmedi, bu hak arayan, sadece tek bir talebi olan İşimi
geri istiyorum. diyen bu direnişçilerin kendilerine ve destekçilerine
değil ama aynı zamanda 16 avukatına da yine müdahale edildi ve
16 avukat gözaltına alındı. Bu avukatlardan Didem Baydar,
Şükriye Erden, Ayşegül Çağatay, Ebru Timtik, Aytaç Ünsal, Zehra
Özdemir, Yağmur Erenen, Engin Gökoğlu, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek,
Naciye Demir, Behiç Aşçı, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz hâlâ
tutuklular.
Yetmedi,
yine bu direnişçilerin avukatı olan, Çağdaş Hukukçular
Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da dün
gözaltına alındı ve hâlâ gözaltındadır.
Değerli
arkadaşlar, bu iktidar, uyguladığı zulümle, hukuk
dışılıkla ama aynı zamanda kendilerine karşı
gelişen direniş mücadelelerini, direniş destanlarını
tıpkı Yüksel Caddesindeki gibi tarihe yazdırıyor. Ama bu
iktidar gidecek, direniş tarihe mal olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, Ankara
Milletvekili Mustafa Mit.
Buyurun
Sayın Mit. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
MİT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502
sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 26ncı maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızın 2'nci maddesinde nitelik olarak
Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu açıkça ifade
edilmektedir. Aslında istisna olan torba kanun usulü yerleşik hâle
getirilmektedir. Bir çok kereler buradan ifade ettik, bu şekilde getirilen
kanunların görüşülmesinde bir bütünlük
sağlanamadığı gibi uygulayıcıların da çok
ciddi zorluklarla karşı karşıya geldiği
açıktır.
Muhalefetin
muhalefet etmesi gerekçe gösterilerek tercih edilen torba kanun usulü, hukuk
sistemine ilişkin algıda ciddi olumsuzluklar meydana getirmektedir.
Bir anlayış olarak ifade etmek açısından söylemek gerekirse
Anayasanın geçici 21inci maddesi, Anayasa değişikliğinin
gerektirdiği düzenlemelerin altı ay içerisinde
yapılacağına amirdir. Ancak, 27 Ekimde bu altı aylık
süre bitmiştir. Deniliyor ki: Bu yapılmaz ise müeyyidesi var
mıdır? Hukuk müeyyideyle ölçülmez. Konulan kanun, kanun yapan
tarafından bu şekilde yorumlanırsa vatandaşın keyfî yorumlarına
karşı müeyyide uyguladığınızda size ancak zalim
denir.
Değerli
milletvekilleri, görüşülen Hükûmet tasarısı, birbiriyle
alakalı olmayan 63 yasayı ilgilendiren, getirildiği hâliyle 130
asıl ve 3 geçici maddeden mürekkep bir düzenlemedir, tam anlamıyla
torbadır. Daha komisyon görüşmelerine başlamadan önce 19 maddesi
metinden çıkarılmıştır. Komisyon görüşmelerinde
14 yeni madde ilave edilerek Genel Kurula getirilmiştir. Ne olmuştur
da 19 madde metinden çıkarılmış, 14 yeni maddeye ihtiyaç
olduğu Komisyonda anlaşılmıştır? Yürütme
hakkında, devletin işleyişi hakkında bizi endişeye
düşüren bu durumun açıklığa kavuşturulması
gerekmektedir.
Birtakım
ihtiyaçlar dolayısıyla böyle bir düzenleme Meclis gündemine
getirilmiştir. Tabii ki yasama, yürütmenin ihtiyaç duyduğu
düzenlemeleri Anayasa ve hukuk çerçevesinde yerine getirecektir. Lakin bu
ihtiyaçların boyutlandırılması, detaylı
gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Getirilen tasarıda madde metni, aynen,
madde gerekçesi olarak sunulmuştur. Meclis bu gerekçeye bakarak yürütmenin
ihtiyacını ve boyutunu nasıl anlamış olacaktır?
Bu, son derece yanlış, yasamayı tahakküm altına almaya
yönelik bir zihniyettir. Bu hâliyle Anayasa ihlal edilmektedir. Usule ve hukuka
uygun getirilen bir tasarı ile bu şekilde getirilen tasarı
arasında yasalaşma süreci açısından işin doğru
yapılması dışında bir fark yoktur.
Değerli
milletvekilleri, orta vadeli programda bir ay önce açıklanan 2018
yılına ilişkin beklentiler daha bu günden sapmalar
göstermektedir. Ekonomi yönetimine olan inanç da bu sapmalardan dolayı
sarsılmaktadır. Ekim 2017de TÜFE yüzde 11,9; ÜFE ise 17,28
olmuştur. Bu şartlarda 2017 yılı çift haneli enflasyonla
kapanacaktır. İşçi ve memura yüzde 3,5 artışı çok
gören; vergi, harç ve cezalarda en az yüzde 14,47lik artış getiren
bu tasarı işçi, memur, emekli kesimine yönelik hiçbir
iyileştirme getirmemektedir, bilakis hayatın daha da
zorlaşacağını göstermektedir. Bu torba kanunda motorlu
taşıtlar vergisi 2018 yılı vergi tutarları
belirlenmekte olup 31/12/2017 tarihinden önce tescil edilmiş
taşıtlardan motor hacmi 1.300 ccnin altındaki
taşıtlarda yüzde 15, 1.300 ccnin üzerindeki taşıtlarda ise
yüzde 25 oranında motorlu taşıtlar vergisi artışı
getirilmektedir. Enflasyonun dahi üzerindeki bu artış asla kabul
edilemez.
Değerli
milletvekilleri, Maliye Bakanlığı vergi toplamaya odaklandığı
için vatandaşın ödeme gücünü hiç dikkate almadan tasarı
hazırlamaktadır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 26'ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Özkan
Yalım Bülent
Yener Bektaşoğlu Zekeriya
Temizel
Uşak Giresun İzmir
Kadim
Durmaz Ali
Haydar Hakverdi Kemal
Zeybek
Tokat Ankara Samsun
Kazım
Arslan Şenal
Sarıhan Mahmut
Tanal
Denizli Ankara İstanbul
Ali
Özcan Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul İstanbul
MADDE
26 - 197 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan önceki yılda uygulanan ibaresinden sonra
gelmek üzere "taşıt değerleri ve ibaresi, üçüncü
fıkrasının (a) bendinin sonuna "taşıt
değerlerini ayrı ayrı veya birlikte yeniden belirlemeye,
ibaresi ilave edilmiş ve dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Taşıt
değerlerinin hesabında yüz liraya, ödenmesi gereken vergi miktarlarında
ise bir liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi
konuşacaktır.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine
bir torba yasasının görüşmelerine devam ediyoruz bu saatte. Konu
yönünden birbiriyle ilgili olmayan kanunlarda ek ve değişiklik
yapıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, torba yasa, kanun yapma sistemine ve Anayasaya
aykırıdır. Torba yasalarla kanunlarımız yamalı
bohçaya, yapboz tahtasına dönmüştür. İçinde halk olmayan torba
yasalarımız Resmî Gazetede yayımlansa da kamu vicdanında
iki satır yer almamaktadır.
Torba
torba getiriyorsunuz günü kurtarıyorsunuz, sonra yine tıkanıp
sorun yaşayıp bu sefer başka torbalar yüklenip geliyorsunuz.
Plansız ve örgütsüz torbalar bypas edilmiş Meclisi de işlevsiz
bırakıyor. Meclisin hâline bir bakın karar yeter
sayısı değil dinleme yeter sayısı bile kalmamış
aslında.
Peki,
torbalarınızda ne var bir de ona bakmak lazım; torbada
vatandaşa yük var, vergi var, borç var. Torbada işçi yok, çiftçi yok,
memur yok. Torbayla zengin şirketlerin ve yandaşların borcunu
siftahsız dükkân kapatan esnafın sırtına yüklüyorsunuz.
Torbada zam var, zam. Yandaş medyaya ve trollerinize göre zam değil
düzenleme var.
Vergi
yükü altında bir halk, artan terör, yüzde 90ı niteliksiz okullara
giden çocuklarımız, kepenk kapatan esnaf, cezaevleri tıka basa
dolu bir ülke. Belediye başkanları devrik, adaleti can
çekişiyor, Meclisi işlevsiz bir ülke.
Bir
taraftan, vatandaşımıza Yastık altında ne varsa
bozdurun, altınınızı, dövizinizi bozdurun. Verginizi
ödeyin, ülkeye hayırlı bir vatandaş olun. diyorsunuz,
diğer taraftan kendiniz vergi cenneti dediğiniz Maltada
şirketler açıp vergi ödemekten kaçıyorsunuz; sonra da olmayan
Bağımsız yargıya isterseniz bunu götürün. deyip
halkın zekâsıyla dalga geçiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, ülke genelinde 2016 yılında psikolojik
rahatsızlığı sebebiyle sağlık
kuruluşlarına başvuran kişi sayısı 12 milyon 141
bin 255, 12 milyon 141 bin 255; neredeyse 6 kişiden 1 kişi.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu iyi bir şey.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - 2017nin ilk sekiz ayında ise 9 milyon 84
bin 569 kişi başvurmuş. Milletin psikolojisi bozulmuş,
milletin psikolojisi bozulmuş. 494 kalem vergi ödüyoruz Sayın
Bakanım, 494 kalem. Birçoğu ekonomik nedenlerle psikolojisi bozulan
vatandaşlarımız doktora gidiyor ya, 10 lira muayene ücreti
ödüyorlar.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Eskiden doktora gidemiyordu ya, yapmayın
Allah aşkına.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Yani, 2016 yılında ise bu rakam 121
milyon 412 bin lira. Yani görünen o ki insanlar, psikolojisi bozulduğunda
dahi para ödemek zorunda kalıyorlar Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Ya, doktora ulaşamıyordu
eskiden, doktora ulaşamıyordu eskiden.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Şimdi, dedim ya, torbanızda hep
zenginler var, halka dair hiçbir şeyiniz yok.
Şöyle
bir hikâye anlatacağım, birçoğunuz biliyorsunuzdur: Bir
sempozyumda Amerikalı, Avrupalı ve bir Türk bir araya gelmişler;
vergi dağıtım sistemini konuşuyorlarmış.
Amerikalı demiş ki: Biz topladığımız vergileri,
bir çizgi çiziyoruz, havaya parayı atıyoruz; sağa düşen
kısmı hükûmete, sola düşen kısmı da halka
dağıtıyoruz. Avrupalı da demiş ki: Biz vergileri
topluyoruz. Bir daire çiziyoruz. Parayı havaya atıyoruz; o dairenin
içinde kalanları hükûmete harcıyoruz, dairenin dışında
kalanları da halka ödüyoruz. Türk demiş ki: Bizde işler kolay.
Bizde çizgi falan yok. Parayı havaya atıyoruz; yere düşenleri
hükûmete ödüyoruz, havada kalanları halka veriyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Bu fıkrayı 2002den önceki
dönem için anlatıyorlardı.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, en azından ekonomide
bir çizginiz olsun.
Genel
Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) 2002den önceki dönemde vardı bu.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) Sizin gibi muhalefet başımızdan eksik
olmasın.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Hakverdi.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
26ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
27nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 27nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Dirayet
Taşdemir Ertuğrul
Kürkcü
İstanbul Ağrı İzmir
Saadet
Becerekli Aycan
İrmez
Batman Şırnak
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
23, 24, 25, 26 ve 27nci maddelerinde yapılan düzenlemeler ile MTV'de
yapılan değişikliklerle vergilendirmede artışa
gidilmiştir. Torba tasarının kamuoyunda en çok
tartışılan hususlarından biri olan MTV zamları
olmuş ve tartışılan bu düzenleme sonrası iyi
polis-kötü polis metaforu devreye konmuş ve tasarının ilk
hâlindeki zam oranı düşürülerek sanki iyi bir şey
yapılmış gibi bir izlenim yaratılmıştır.
MTV'deki bu değişiklikler yurttaşlara oldukça olumsuz
yansımakta ve vergi eşitsizliğini derinleştirmektedir.
MTV'de yapılan bu düzenleme, arabası olan herkesi
aynılaştıran ve araba tespiti üzerinden vergi salarak kolay
vergileme yöntemine yaslanmaktadır. Burada yerinde vergi adaletsizliği
karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenleme, diğer
düzenlemelerde olduğu gibi serveti vergilendirmemektedir. Önerimiz
yurttaşları olumsuz etkileyecek ve vergide adaletsizliği
artıran bu tasarıda yer alan düzenlemeler yerine, gelir
dağılımına göre bir vergilendirme yapılması ve
çevre faktörü üzerinden, emisyon üzerinden de farklı bir vergilendirmeye
gidilmesidir. Artan oranlı vergilendirmeyi daha etkin yapacak bir
düzenleme gerekmektedir. Yapılan değişiklikler bütünüyle
toplumun geniş halk kesimlerine yansıtılacak ve vergi
adaletsizliğini derinleştirecektir. Bu nedenle düzenlemenin
tasarı metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 27'nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bihlun
Tamaylıgil Mehmet
Akif Hamzaçebi Zülfikar
İnönü Tümer
İstanbul İstanbul Adana
Kadim
Durmaz Şenal
Sarıhan Bülent
Kuşoğlu
Tokat Ankara Ankara
Özkan
Yalım
Uşak
MADDE
27 197 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
GEÇİCİ
MADDE 8 31/12/2017 tarihinden (bu tarih dahil) önce kayıt ve tescil
edilen otomobil, kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve
benzerleri aşağıdaki (I/A) sayılı tarifeye göre vergilendirilir.
(I/A) SAYILI
TARİFE
Motor Silindir
Hacmi (cm3) |
Taşıtların Yaşları ile Ödenecek
Yıllık Vergi Tutarı (TL) |
||||
1-3 yaş |
4-6 yaş |
7-11 yaş |
12-15 yaş |
16 ve
yukarı yaş |
|
Otomobil,
kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzerleri |
|||||
1300 cm3 ve aşağısı |
743 |
518 |
290 |
220 |
78 |
1301-1600 cm3 e kadar |
1.294 |
970 |
563 |
398 |
153 |
1601-1800 cm3 e kadar |
2.284 |
1.785 |
1.051 |
641 |
249 |
1801-2000 cm3 e kadar |
3.598 |
2.771 |
1.629 |
970 |
383 |
2001-2500
cm3 e kadar |
5.396 |
3.918 |
2.448 |
1.463 |
579 |
2501-3000 cm3 e
kadar |
7.524 |
6.545 |
4.089 |
2.200 |
808 |
3001-3500 cm3 e
kadar |
11.458 |
10.309 |
6.210 |
3.100 |
1.138 |
3501-4000 cm3 e
kadar |
18.014 |
15.555 |
9.161 |
4.089 |
1.629 |
4001 cm3 ve
yukarısı |
29.483 |
22.109 |
13.094 |
5.885 |
2.284 |
Yukarıdaki
tarifede yer alan taşıtlara ait vergi tutarlarının Türkiye
Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği tarafından
her yılın Ocak ayında ilan edilen kasko sigortası
değerlerinin %5'ini aşması halinde taşıtlara ait vergi
tutarları, bir önceki satırdaki aynı yaş grubunda bulunan
taşıtlara isabet eden vergi tutarı olarak esas alınır.
Hibrit
araçlarda vergi tutarlarını %50'ye kadar indirmeye Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
Bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce iktisap edilmiş ancak
çeşitli nedenlerle kayıt ve tescil edilmemiş otomobil,
kaptıkaçtı, arazi taşıtları ve benzeri
taşıtlar 1/1/2018 tarihinden sonra ilk defa kayıt ve tescil
edildiği takdirde bu maddede yer alan tarifeye göre vergilendirilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Uşak Milletvekili Özkan Yalım.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Bakanla tabii ki biraz önce görüştük. Rakamlarda tabii ki
yüzdeliklerde ufak tefek fark var ancak yeni, sıfır olan
araçları koyduğumuz anda bu rakamların yüzde 40ın, yüzde
50nin üzerine gittiğini siz de kabul ediyorsunuz. Onun için bu net. Ben
burada takdiri size bırakıyorum, yüce Türk milletine bırakıyorum.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Yüzde 19u düzeltir misiniz.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Yok yok, bakın, ben size tekrar söylüyorum. Ben
düzeltiyorum, kesinlikle rakamlarda yüzde 1lik, yüzde 2lik bir farklar var.
Yüzde 43leri, yüzde 40ları buluyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Yok, hayır, yüzde 19 rakamı
yanlış.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Yüzde 55leri buluyor Sayın Bakan, yüzde 55ler var.
Bunu siz de biliyorsunuz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Bak, yüzde 19 yanlış.
BAŞKAN
Daha sonra kendi aranızda anlaşırsınız, bir rakamda
herhâlde mutabık olursunuz.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Hatta yüksek motorlu bir aracın 35 bin lira vergi
ödeyeceğini siz de biliyorsunuz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Öyle bir araba mı var?
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Var tabii, olmaz mı, var piyasada biliyorsunuz, sokakta
var biliyorsunuz. Sayın Bakan, sizin makam aracınızda var bu
motor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Ferrari de mi?
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Hayır, sizde var bu motor. Sizin
kullandığınız makam aracında var.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Cumhurbaşkanının koruma arabaları var,
arkadan geliyor.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Neyse Sayın Bakanım, zamanım geçiyor, önemli
bir konuya gireceğim, özellikle buraya gireceğim Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Yüzde 19u düzelt.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) Osman Gazi Köprüsünde günde 40 bin geçiş
verilmişti, burada 17 bin geçiş yapılıyor. Ben çok önemli
bir hatayı düzelttirmenizi rica edeceğim. 1915 Çanakkale Köprüsü
kesinlikle ihtiyacımız, yapılan köprülerin hepsine
ihtiyacımız olduğunu biz de kabul ediyoruz ancak yapılan
sözleşmede çok ciddi bir hata var. Ne olur, 1915 Çanakkale Köprüsü daha
yeni imzalandı, sözleşmesinde günlük 45 bin araç geçiş garantisi
veriliyor, 17,70 eurodan. Bakın, Çanakkale Köprüsünden kesinlikle günde
45 bin araç geçmez, çok ciddi şekilde bütçemizde delik oluşur.
Boşu boşuna, milletin ödediği MTV, vergiler vesaire bu hata
yüzünden yapıcı firmaya peşkeş çekilmiş olur. Ne olur
burada geri çevirin, buradaki bu geçiş garantisini düşürün. 45 bin
araç geçişi imkânsız olacaktır, bundan emin olabilirsiniz.
Diğer
taraftan, Osman Gazide 17 bin geçiyor, normalde günde 40 bin geçiş
garantisi verilmişti. Buradaki bu hatayı sizden talep ediyoruz çünkü
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ödediği verginin,
hepimize doğru şekilde paylaştırılması gereken,
doğru yerlere harcanması gereken bir vergi olduğunu sizler de
biliyorsunuz, bizler de bu sorumluluğu taşıyoruz. Onun için
Çanakkale Köprüsü için yapılan ihaledeki bu 45 bin araç geçiş
garantisini lütfen düzeltiniz.
Bir
taraftan, ülkede şu anda, biliyorsunuz, mazot fiyatları çok yüksek,
artı bunun yanında sigorta çok anormal şekilde yüksek, kasko
aynı şekilde. Vatandaş değil arabasına binmek,
kontağını çeviremiyor. Araç sahibi olan 21 milyon 268 bin
kişi, aileler aracına binemeyecek, birçok vatandaş
aracını satacak.
Bir
taraftan, özellikle, çok sayıda telefon geldi. Biliyorsunuz, engellilerin
haklarını azalttınız. Engelliler daha önce belirli bir
rakama kadar araç alabiliyordu, bunu oldukça kıstınız. Bence,
gelin, engelli vatandaşlarımızın haklarını geri
verelim. Öbür taraftan -biraz önce Sayın Bekaroğlu da söyledi, ben de
altını çizeceğim- en azından bu vatan için gazi olan
vatandaşlarımızı da bu haktan yararlandıralım
diyorum, altını da çiziyorum.
Sayın
Bakan, size çok basit bir örnek vereceğim. 2002 yılında iktidara
geldiniz. 2002 yılında dolar 0,88 kuruştu, mazot 1,30
liraydı. Çiftçi, 3 kilogram buğdaya karşılık 1 litre
mazot alabiliyordu; sene 2017, şu anda mazot 5,25 -bu akşamki zamla
5,35i bulacak- 1 litre mazot alabilmek için 8 kilogram buğday satacak.
Bulgaristanda, Yunanistanda, Belçikada, Lüksemburgda, Fransada, birçok
Avrupa ülkesinde çiftçinin biçerdöverine ve traktörüne ÖTVsiz ve KDVsiz mazot
veriliyor. Gelin, dışarıdan et ithal edeceğimize,
dışarıdan saman ithal edeceğimize, nohut ithal
edeceğimize çiftçimize destek verelim. Traktöre binip burada caddede,
sokakta gezmeye gitmiyor vatandaşımız. Gelin, çiftçimizin
tarımda üretim amaçlı kullandığı bu biçerdöverine ve
traktörüne 1,50den, 1,80den -ÖTVsiz, KDVsiz bu rakamları teşkil
ediyor biliyorsunuz- ÖTVsiz mazotu verelim, üretime destek olalım.
Böylelikle, göreceksiniz, ne saman ithal edeceğiz ne başka bir
tarım ürünü ithal edeceğiz.
Biz
okurken, 1978, 1979, 1980lerde ortaokulda okurken övünürdük. Neden?
Hocalarımız aynen şunu söylerdi: Dünyada 7 ülkeden bir tanesi
Türkiye; kendi kendine yetebilen, kaldırdığı ürünle kendi
kendine yaşayabilen ülke. diye. Ama nerede! Şimdi, saman ithal
ediyoruz. Gelin, çiftçimize ÖTVsiz, KDVsiz mazotu verelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Böylece,
birinci bölüm üzerinde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, 28 ila 55inci maddeleri kapsamaktadır.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, İç Tüzük 60a göre pek kısa
bir söz
BAŞKAN
Tamam.
Sayın
Arslan, buyurun, 60a göre size bir dakika süreyle söz veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
42.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, 10 Kasım
Mustafa Kemal Atatürkün ölümünün 79uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yarın 10 Kasım. Büyük Önderimizin, Mustafa Kemal Atatürkün
aramızdan ayrılışının 79uncu yıl dönümü.
Mustafa
Kemal Atatürk ülkemizin ve milletimizin en önemli ortak değeridir. Çünkü
Atatürkçülük, laik cumhuriyet ve tam bağımsız Türkiye demektir.
Atatürkçülük, kadın-erkek eşitliği, birlikte yaşamak,
birlikte üretmek, çağdaşlık ve eşit yurttaşlık
demektir.
Atatürkçülük,
takiye yapmakla olmaz; onun devrim ve ilkelerine sahip çıkmak, laik
cumhuriyetimizi ve demokrasimizi yaşatmakla olur. Atatürkçülük, dürüst
olmaktır, samimi davranmaktır; yolsuzluk yapmamaktır; hak,
hukuk, adaleti öne çıkarmaktır ve bunları korumaktır.
Atatürkçülük, yurtta sulh, cihanda sulh demektir. Ülkemizi çağdaş
uygarlık düzeyine çıkarmak demektir. Kısacası Atatürkçülük,
onu anlamak ve adam olmak demektir.
Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürkü aramızdan
ayrılışının 79uncu yıl dönümünde sevgi,
saygı, minnet ve özlemle anıyor, iktidarınızın olumsuz
uygulamaları karşısında onu çok arıyoruz.
Ruhu
şad olsun.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"
ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
İkinci bölüm üzerinde grupları adına ilk konuşma,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkuluna aittir.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
Öyle
zannediyorum ki haftanın son konuşması olacak.
MHP
GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Evet, Sayın Başkan,
son konuşmayı yapıyorum, inşallah,
hayırlısına vesile olur.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz kanun
tasarısının ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, birbirine benzemeyen konuların yer aldığı
bir kanun tasarısını Genel Kurulda görüşmeye devam
ediyoruz. Bu tasarı, kanun yapma tekniği açısından da
birtakım güçlükleri ve sıkıntıları içinde
barındırmakta ve ekonomi yönetiminin, özellikle eksiklerinin de ne
kadar devasa bir boyuta geldiğini bizlere göstermektedir. Birbiriyle
ilgisi olmayan, çapraşık, birbirine tenakuz içerisinde olan
60ın üzerindeki yasayı aynı anda barındıran
düzenlemelerin yer aldığı bu tasarı, sanıyorum, yüzme
bilmeyen ekonomi yönetiminin deniz ortasında sarıldığı
bir can simidi hâline gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, gözden kaçırılmaması gereken de bir nokta
vardır, bu tasarılar, torba tasarı diye tarif edilen bu
tasarılar ekonomide ve adalette güveni de sarsmakta ve Meclisimizin
itibarına da bir miktar gölge düşürmektedir.
Tasarı
ekonomimizi yakından ilgilendirdiği için ben işin o
tarafına da bir miktar bakmak istiyorum gecenin bu vaktinde, tabii dinleyenler
de olursa. Tasarının gerekçesinde küreselleşen dünyada
gerçekleşen gelişmelere atıf yapılmakta -bu gerekçenin
içerisinde, oldukça kalın- ama nedense yakın zamanda açıklanan
orta vadeli programın hazırlıklarında bu
tasarının gerekçesindeki rakamlar görülememektedir.
Değerli
milletvekilleri, programın enflasyon hedefleri -yani orta vadeli
programı kastediyorum burada- bir süre önce Merkez Bankası
tarafından açıklanan Enflasyon Raporundan sonra çöpe atılmak
durumunda kalmıştır çünkü hem döviz kurları o günden bugüne
kadar oldukça sık ve yukarı doğru değişmiştir hem
de enflasyon hedeflemesi kendi hedeflerinden sapmıştır. Tabii bu
arada, birtakım sayın bakanlar coşan bir ekonomiden bahsederken
öbür tarafta vatandaşımızın enflasyonla yükselen fiyat ve
hayat pahalılığından coşan birtakım da
sıkıntıları vardır.
Şimdi,
bu tasarı, tabii, bunları gidermeye veya bunları ortadan
kaldırmaya yönelmekten ziyade, günü kurtarmaya, ekonomi yönetiminin -biraz
önce de söyledim- bir can simidi hâline gelmesine de yol açmakta. Bunlardan bir
tanesi, enflasyon canavarı meselesi. Şimdi, biz enflasyonla ilgili
olarak son on beş yılda hem rakamlara hem uygulanan politikalara
baktığımız zaman, oldukça sıkıntılı bazı
gerçekleri de karşımızda buluyoruz. Nedir mesela bunlardan bir
tanesi? Son yıllarda yüzde 8ler düzeyinde sabitleşen enflasyonun o
manada istikrar kazanmasının sonucunda bu yıl içerisinde,
2017de rekor bir tırmanışa geçerek bazı
sıkıntıları da peşinde getirmesidir. Bunlardan bir
tanesi, 2006 yılında uygulamaya konulan açık enflasyon
hedeflemesi dediğimiz, Merkez Bankasının
uyguladığı para politikasında yatmaktadır. Ki
biliyorsunuz, Merkez Bankası enflasyon hedeflemesinde bazı sapmalar
olduktan sonra Hükûmete mektup yazmakta ve bu hedef
sapışlarının gerekçelerini ve sonra uygulayacağı
politikalardaki hedeflemeleri de orada anlatmaktadır. Ancak Merkez
Bankası o kadar çok mektup yazmıştır ki son yıllarda,
sayın başkanların adı da mektupçu başkanlara
çıkmıştır. Bu tespitimiz, enflasyonla ilgili olan
gerçekler, Merkez Bankası enflasyon raporlarında da yazılmakta
ve görülmekte, tespit edilmektedir.
Son
açıklanan yıllık 11,9luk ekim enflasyonuna
baktığımız zaman da benzer diğer ekonomilerden yüksek
ve rekor seviyede bir enflasyon rakamına sahip olduğumuz
anlaşılacak. Ekim ayı enflasyonunun, sayın milletvekilleri,
bir özelliği var: Hem genel enflasyon rakamı bakımından
yüksek seviyede ve rekora ulaşmış, iki haneli rakamları
artık aşmış durumda ve yerleşmiş durumda hem de
çekirdek enflasyon dediğimiz göstergeler açısından ekonomi
yönetiminin ve ekonomiyle ilgili olan insanların takip ettiği
diğer bir önemli gösterge üzerinde de enflasyon artışı
artık sabitleşmiş durumdadır. Temmuz 2008den bu yana
çekirdek enflasyonda ve TÜFEde en yüksek oranlara ulaşmış
gözüküyoruz. Değerli milletvekilleri, artık, Merkez
Bankasının son, yüzde 9,8 olarak hedeflediği rakam da maalesef
geride kalmış ve ıskalanmış bir hedef olarak bizlerin
önünde duruyor.
Sayın
milletvekilleri, ben bu bölümle ilgili olarak sizlere birkaç madde
başlığını da dikkatinize getirerek devam etmek
istiyorum konuşmama. Bunlardan bir tanesi, organize sanayi bölgeleriyle
ilgili olarak bu bölümde birtakım maddeler var. Bakın, o maddelerin
bazı tehlikeli unsurları da
barındırdığını şimdi hep birlikte
göreceğiz. 57nci Hükûmet döneminde -2002 yılından önceyi
kastediyorum, 1999-2002 arasında- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununu
hazırlarken değerli milletvekilleri, temel düşünce bu
alanların bir bütün olarak kalmasıydı, buna dikkat ederek
sanayileşme politikasını oluşturuyorduk. Bu yüzden,
organize sanayi bölgeleri parsellerinin bölünüp ranta açılmasına imkân
tanıyacak bu bölümdeki maddelerin önüne geçilmesi ve kabul edilmemesi
gerekmektedir.
Öbür
tarafta, hemen hemen bu kürsüde bazı milletvekilleri hassas
arkadaşlarımız olarak geldiler, dile getirdiler, Zonguldak
ekonomisinin can damarı olan taş kömürü sahalarının gene
bölünüp yeniden satışa çıkarılması da hem ekonomik
olarak hem sosyal olarak o bölgede ciddi bir tahribata yol açacaktır; bu
da, altının çizilmesi gereken bir nokta. Zannediyorum, o madde geldiği
zaman iktidar grubu tarafından bazı önergeler de verilecektir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda bir başka dikkatinizi çekmek istediğim
unsur madencilik faaliyetleriyle ilgili olarak sismik ve karot numune alma
işlemlerinde ÇED sürecinin kaldırılması. Şimdi, bu ne
demek? Maden sahalarıyla ilgili bazı numuneler alınıyor, bu
karot denilen uygulama 15 santim ve daha derine toprağın
eşilip, oradan bazı numunelerin alınıp kontrol edilmesi
işlemi. Şimdi, bu süreçte hem daha fazla kazma işlemi yapılabilecek
hem de ÇED sürecinin kaldırılmasıyla ciddi manada bir çevre
felaketine yol açabilecek olan faaliyetlerin de önü açılabilecek
değerli milletvekilleri.
Bir
başka unsur, bizim uzun süredir kamuoyuyla ortaklaşa verdiğimiz
bir mücadele sonucunda Sanayi Komisyonunda bundan bir süre önce, temmuz
ayında sayın milletvekilleri, kamuoyunun kısaca üretim reformu
diye bildiği yasa çıkarken mera alanlarının sanayi
sahalarına açılmasını ve talan edilmesini önlemek için çok
ciddi bir gayret sarf etmiştik ve o zaman iktidar bu noktada gerileyerek o
maddeyi çekmişti. Ancak aradan daha üç ay geçmeden, görüyoruz ki mera
alanlarıyla ilgili gene bu tasarı içerisinde bazı düzenlemeler
var. Bunun da dikkatli bir şekilde gözden geçirilmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, biraz önceki önerge üzerinde grubumuz adına gene
konuşurken bahsetmiştim, adaletli bir vergi sistemi verginin tabana
yayılmasını ve her vatandaşın gelirine göre
vergilendirilmesini sağlayan bir sistemdir ve bu çok önemli bir unsurdur;
eğer adaletli bir şekilde vatandaşlarına hükmedecekse,
onları yönetecekse her devletin uygulaması gereken en temel
unsurlardan biridir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az
alınmasını sağlayacak bir sistem olması gerekir. Ancak
gelin görün ki Türkiyede şöyle bir vergi adaletsizliği de
yaşıyoruz: Verginin vergisinin alınması ancak bizim
ülkemizde görülebilen unsurlardan biri.
Öbür
yandan, çok ciddi bir başka sıkıntıyla da karşı
karşıyayız, vergi yükü en yüksek olan ülkelerden biriyiz.
Bakın, bir başka örnek vereyim, çok seviyor iktidar 2002
mukayesesini: 2002de yüzde 18,1 iken vergi yükümüz, geçtiğimiz
yılın sonunda yüzde 20,3e çıkmış. Demek ki ciddi
manada bir vergi baskısı var ve vatandaşlar üzerinde bunun da
etkisi görülebiliyor.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak gelir dağılımındaki
eşitsizlikler vatandaşımızın insanca yaşam ve
çalışma şartlarını da olumsuz etkilemektedir.
Bunların böyle getirilen tasarılarda önlenebilmesi de mümkün
gözükmemektedir çünkü bir torba yasayla karşı
karşıyayız, insanımız yoksulluk sınırı
altında çok ciddi bir mücadele veriyor. Onun için, tekrar bu maddelerin
gözden geçirilmesini öneriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.23
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 457 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987
Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi
Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S.
Sayısı: 457)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 385)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde
başka bir iş bulunmadığından, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Kasım
2017 Pazartesi günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Çalışmalarınızdan
dolayı tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum; hayırlı geceler
ve hayırlı hafta sonları diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.25