TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci
Birleşim
14
Kasım 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili Salim
Uslunun, Ahıska Türklerinin Stalin tarafından yük trenleri içinde
ana yurtlarından sürgün edilişlerinin 73üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili
Müslüm Doğanın, İzmir ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Tahir Elçiye ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, İŞKURla ilgili Sayıştay raporuna
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin
açıklaması
4.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcının, iktidarın hukuk tanımaz
tavrının son kurbanının Çağdaş Hukukçular
Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı olduğuna
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, koruyucu ve önleyici tedbir
kararlarının etkin olarak uygulanmaması nedeniyle
kadınların ve çocukların öldürüldüklerine ilişkin
açıklaması
6.- Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, İran-Irak
sınırında yaşanan depreme ve olası bir deprem
ihtimaline karşı alınması gereken tedbirlerin
düşünülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Denizli Milletvekili
Melike Basmacının, Pamukkale Üniversitesindeki yemek ihalesi
konusunda Bakandan en kısa zamanda bir açıklama beklediğine
ilişkin açıklaması
8.- Hatay Milletvekili Birol
Ertemin, tarım ürünlerinin taban fiyatları zamanında
açıklanmayarak ve hasat zamanı ithalattaki vergi oranları
düşürülerek çiftçilerin mağdur edilmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
9.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdede sulama suyu konusunda yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili
İbrahim Özdişin, Hükûmete asgari ücret ve emekli
aylıklarında vergi yükünü kaldırma çağrısında
bulunduğuna ilişkin açıklaması
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, Ahıska Türklerinin sürgün
edilişinin 73üncü yıl dönümüne, Antalyanın bazı
ilçelerinde yaşanan hortum felaketinde zarar görenlere geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, AFAD ve Kızılayın
depremzedelere yardımına ve dünyada olup bitenlerin dikkatle takip
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman
Milletvekili Adnan Boynukaranın, DAEŞi oluşturan ve ortaya
çıkaran politikaların sahibinin Amerika Birleşik Devletleri
olduğuna ilişkin açıklaması
13.- Adana Milletvekili
Zülfikar İnönü Tümerin, şehitler ile Kıbrıs ve Kore
gazileri dâhil olmak üzere tüm gazilerin çocuklarının sayı
sınırlaması olmadan kamuda istihdam edilmesini sağlayacak
bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, 15 Temmuz hain darbe girişimi
gecesi rütbeli subayların emrini yerine getiren vatani görev için silah
altında bulunan tutuklu erlerin ve askerî öğrencilerin durumuna
ilişkin açıklaması
15.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, Kocaelide hava kirliliğinin nedenini ve önlem
almanın düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
16.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, Maltada offshore hesabı
açtırılmasıyla ilgili ve Türkiyedeki seri iflas riski ile
ekonomik kriz konularında bilgi almak istediğine ilişkin
açıklaması
17.- Hatay Milletvekili
Serkan Topalın, Hatay Büyükşehir Belediyesinin
çalışmalarına, Suriyede yaşanan kaosun Hatay ekonomisini
olumsuz etkilediğine ve Hükûmetin Hatayı 5inci teşvik
bölgesine geçirip geçirmeyeceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekcinin, beton kent anlayışı sonucunda
İstanbulun durumuna ilişkin açıklaması
19.- Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmenin, Adanalı yatırımcıların Adanada
teşvik uygulanmasını ve tekstil sektörü ile hazır giyim
sektöründe ithalatla ilgili ek gümrük vergilerinin konulmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
20.- Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tümün, Başbakan Binali Yıldırım ve
oğullarının vergi kaçırdığına ilişkin
haber yaptıkları gerekçesiyle Cumhuriyet gazetesine dava açılmasına
ve kaçırılan vergi miktarını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
21.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa Konseyinde büyük donör ülke statüsünden
ayrılma kararının gerekçeleri hakkında
Dışişleri Bakanının bilgi vermesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
22.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Ahıska Türklerinin sürgün edilişlerinin 73üncü
yıl dönümüne ve 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin
açıklaması
23.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, siyasal yargı eliyle halk iradesini
temsil eden siyasetçilere, hukukçulara, insan hakları savunucularına
dönük operasyonların tam hızıyla devam ettiğine ve bu
durumun sosyolojik bir vaka olarak incelenmeye değer bir konu
olduğuna ilişkin açıklaması
24.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, 14 Kasım Dünya Diyabet Gününe, cari açığın
rekor düzeye ulaştığına, vergi sisteminin dolaylı
vergiler üzerine kurulu olduğuna ve görüşülmekte olan torba yasa
tasarısıyla motorlu taşıtlar vergisi, internet vergisi,
kira geliri vergisi ile kurumlar vergisinin artırılmasının
öngörüldüğüne ilişkin açıklaması
25.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Türkiyenin gerek yurt içinde gerek yurt
dışında terörle mücadelede en ufak bir zafiyet göstermeden
operasyonlar icra ettiğine ve Irak-İran sınırında
meydana gelen deprem nedeniyle yapılan yardım
çalışmalarına ilişkin açıklaması
26.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, yapılan seçim sonucunda görevlerine devam edecek olan AK
PARTİ grup başkan vekillerine başarılar dilediğine
ilişkin açıklaması
27.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, AK PARTİnin on beş
yıllık iktidarı süresince kadınlara yönelik
politikalarına ilişkin açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
30.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Van Milletvekili Lezgin Botanın 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 49uncu maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- Van Milletvekili Lezgin
Botanın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, AK PARTİ olarak şehit
yakınları ve gazilerle ilgili atılması gereken adımlar
noktasında hiçbir zaman tereddüt etmediklerine ilişkin
açıklaması
34.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, şehit yakınları ve gaziler
arasında herhangi bir ayrım yapmalarının söz konusu
olmadığına ve Suriyelilerin üniversiteye sınavsız
girmediklerine ilişkin açıklaması
35.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, ırkçılık
kavramına ve Amerikada ifade özgürlüğünü kullanan insanlara
nasıl saldırıldığını bütün dünyanın
gördüğüne ilişkin açıklaması
36.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Bursa Milletvekili Lale
Karabıyıkın 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldanın, yapılan seçimle göreve
gelen Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekili ve
Başkanlık Divanı üyelerine başarılar dilediğine
ilişkin konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve
arkadaşları tarafından seracılık faaliyetlerinin
mevcut sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/390) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 14 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Şanlıurfa Milletvekili Dilek Öcalan ve arkadaşları
tarafından, Helin Palandöken şahsında her gün artarak devam eden
kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik erkek şiddetinin tüm
yönleriyle araştırılarak Helin Palandöken katliamının
ve buna benzer kadın cinayetlerinin önlenmesi için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla 17/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 14
Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan
Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç tarafından, siyasi parti genel
başkanları ile başbakan ve bakanların vergi cennetlerinde
bulunması muhtemel servetlerinin ve bunların kaynaklarının
araştırılarak tespit edilmesi ve alınması gereken
önlemlerin tespiti amacıyla 8/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 14
Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun CHP
grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinçin CHP grup önerisi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 43üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaranın 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 53üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslanın, (2/1694) esas numaralı Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/117)
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Bazı Vergi
Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun",
2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785
Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)
2.- AB-EFTA Ortak Transit
Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine
İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve
1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)
3.- Geçici İthalat
Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 385)
X.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
14 Kasım 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşimini açıyorum.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır. Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Ahıska Türklerinin Sovyet Lideri Stalin
tarafından 1944 yılında yük trenleri içinde ana
yurtlarından sürgün edilişlerinin 73üncü yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Salim Usluya aittir.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Çorum Milletvekili Salim Uslunun, Ahıska
Türklerinin Stalin tarafından yük trenleri içinde ana yurtlarından
sürgün edilişlerinin 73üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
SALİM
USLU (Çorum) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyor, Ahıska sürgününün 73üncü yıl dönümünde,
hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum.
14-15
Kasım 1944 gecesi Ahıska Türkleri, çok kültürlülüğe örnek
gösterilebilecek vatanlarından kopartılarak diktatör Stalinin
talimatıyla Asya steplerine dramatik bir şekilde sürgüne
gönderilmişlerdi.
Ahıska
Türkleri onca katliama, sürgüne ve soykırıma rağmen, hem
davalarından vazgeçmemiş hem de hiçbir dönemde asimile olmadan kendi
kimlikleri, dilleri ve dinleriyle varlıklarını bugüne dek
sürdürmeyi başarmışlardır.
Bugün
kürsüden, aziz dostum Yusuf Selveroğlu ve dava
arkadaşlarını rahmetle, şükranla anıyorum.
Onların haklı, olgun ve sorumlu mücadelesi sayesindedir ki Avrupa
Konseyi Gürcistan sınırları içerisindeki Ahıska
topraklarına geri dönüş kararı vermiş olmasına
rağmen, çeşitli bahaneler ve ağır koşullarla
Ahıska Türkleri atalarının mezarlarının olduğu
doğdukları topraklara dönememişlerdir. Bugün dokuz ülkede
yaşamak zorunda bırakılan Ahıska Türklerinden isteyenlerin
ana vatanlarına dönüşü ne yazık ki Gürcistan Hükûmeti
tarafından zorlaştırılmaktadır, oysa
kolaylaştırılması gerekmektedir.
Son
günlerde Gürcistanda bazı işgüzar bürokratların tutumları
kimi saygın sivil toplum örgütü başkanları ya da iş
adamlarına karşı başlattığı haksız,
hukuksuz uygulama, Borçalı ve Ahıska Türklerini ve bizleri
üzdüğü gibi Türkiye-Gürcistan ilişkilerini bozmayı amaçlayan
sinsi bir provokasyonla da karşı karşıya
bırakmaktadır. Hem Türkiye hem de Gürcistan Hükûmetlerinin bu konuda
tezelden adım atacaklarına inanıyor ve bekliyoruz.
Sayın
Cumhurbaşkanımızın talimatları ve
Başbakanımızın yoğun çabaları ile Cumhuriyet
Hükûmetimizin de kararıyla Ukraynada can derdinde olan Ahıska
Türkleri kökenli aileler çatışma ortamından alınarak Üzümlü
ve Ahlata yerleştirilmişlerdir. Elbette bu durum her türlü takdire
ve teşekküre layıktır.
Dün
Boraltan Köprüsünde kardeşini düşmana teslim eden mecalsizlik
yerine, bugün çok şükür ki mazlumlara kucak açan güçlü ve yeni Türkiye
var. Dün Ahıskayı Alaskayla karıştıran sığ
düşünceli yöneticiler yerine, bugün çok şükür ki dünyadaki tüm
haksızlıklara itiraz eden, oyun kurucu ve cesur yöneticilerimiz var.
Değerli
milletvekilleri, açılışı yapılan Bakü-Tiflis-Kars
demir yolunun, İpek Yolundaki tüm devlet ve halkları
yakınlaştıracak, siyasi ve ekonomik ilişkileri
güçlendirecek önemli bir kazanım ve uzak görüşlülük olduğuna
inanıyorum. Elbette emeği geçenleri kutlarım.
Değerli
milletvekilleri, Rusya Devlet Başkanı, Bolşevik Devrimi'nin
100üncü yılı kutlamalarında "Stalin döneminde milyonlarca
insan halk düşmanı olarak yaftalandı, infaz edildi,
sakatlandı, hapishanelerde işkencelere maruz kaldı ve sürgün
edildi. Bu korkunç geçmiş hafızamızdan silinemez ve hiçbir
şekilde haklı çıkarılamaz." diyor. Bu söz aslında
bizim tezimizi de haklı çıkarmaktadır, demektir ki: Şeffaf
bir şekilde geçmişle yüzleşirken, diğer yandan da bu
çağda yeni dokunulmazlar ve tabular oluşturmamalıyız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yurttaşlık,
çalışma, ikametgâh izni ve diploma denkliği gibi
sorunlarının en kısa sürede çözümlenmesi
Ahıskalıların acısını dindireceği gibi
kaplıca turizmi, tarım ve seracılığın teşvik
edilmesi çözümü daha kolaylaştıracak bir yoldur. Ayrıca,
Gürcistan ve Türkiye arasında oluşturulacak ikili ilişkilerle
birlikte kurulacak bir ortak üniversite de hem halkların
yakınlaşmasına katkı sağlayacak hem de doğru bir
adım atılmış olacaktır. Tanıtım işi
geride kalmıştır; artık, kazanım zamanıdır.
Özellikle diplomatik başarı için güç birliği ve
dayanışma daha önemlidir diye düşünüyorum. 15 Temmuzu
yaşadık; işgal ve darbe girişimine en çok karşı
çıkan, sokaklara çıkan Ahıska Türkleri olmuştur; zira
vatansızlığın, istiklal ve istikbaline kastedilmesinin
acısını en çok yaşamış ve ana vatan olarak
gördükleri Türkiyeye sahip çıkmayı vatani bir görev
saymışlardır. Topraklarından kopartılmışlar
ama gönüllerimizden asla Ahıska Türkleri
kopartılmamıştır. Bugün dünyadaki herhangi bir Ahıska
Türküne sorsanız Nasılsınız? diye, Ben iyiyim, ya
Türkiye? diye sormakta ve Türkiyeyi sahiplenmektedir.
Bu
vesileyle soydaşlarımıza ve tüm mazlumlara merhamet
medeniyetimizin gereğini yerine getirmeye devam etmeyi tarihe
karşı sorumluluk olarak görüyor, Genel Kurulu ve Ahıskalı
kardeşlerimizi saygıyla selamlıyor, acılarını tüm
içtenliğimizle paylaşıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uslu.
Gündem
dışı ikinci söz, İzmirin sorunları hakkında söz
isteyen İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğana ait.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
2.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğanın,
İzmir ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz haftalarda büyükşehir belediye
başkanları istifaya zorlanırken Sayın
Cumhurbaşkanı sıklıkla Biz kentlerimize ihanet ettik.
ifadesini kullandı. Bu söylem kamuoyunda gerçekten büyük bir
karşılık buldu. Eğer öz eleştiri anlamındaysa
doğru bir ifade ama öz eleştiri niteliğinde değilse bu,
doğru kabul edilemeyecek ve yargıya kadar gidecek, uzun süreçleri
gündeme getirecek bir açıklama.
Değerli
milletvekilleri, evet, şehirlerimize aslında ihanet edildi. Rant
uğruna doludizgin giden yoğun ve yüksek yapılaşma,
kentlerimizin tüm dengelerini bozdu. Zaten iyice azalmış olan sosyal
donatı alanları çılgın projelerle yok ediliyor,
şehirlere yakın tarım alanları, yeşil alanlar ve
ormanlar parça parça imara açılıyor, yeni yerleşim
alanlarına açılıyor; çevre, kültür, mimarlık
değerleriyse hiçbir şekilde dikkate alınmıyor.
Değerli
milletvekilleri, İzmiri biliyorsunuz, İzmir en büyük üçüncü metropol
kentimiz. Çok ciddi nüfus hareketliliği var ama çok da ciddi
şehircilik anlamında da sıkıntıları olan bir
kentimiz. Doğru dürüst altyapısı çözülmemiş, çok ciddi
kirlilik sıkıntıları olan, çevre kirliliği olan bir
kentimiz. Bu kent üzerinde elbette ki projeler olacak. İnsan
yaşamının daha konforlu bir şekle
ulaştırılması, daha iyi bir yaşam elde etmek için
elbette ki projelere ihtiyaç var. Ancak öncü projeleri burada
değerlendirmek gerekiyor.
Bakın
değerli milletvekilleri, şimdi size bir projeyle, Körfez Geçiş
Projesiyle ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum: Bu proje TMMOB,
Doğa Derneği, EGEÇEP ve diğer sivil toplum örgütlerinin
varlığına rağmen, itirazına rağmen, muhalefetine rağmen
gündeme alındı, projesi hazır hâle getirildi. Şimdi
çarpık bir yapılaşma söz konusuyken deprem ve sel gibi
doğal afetlerle karşı karşıya olan ve bu riskleri
taşıyan, su kaynakları hızlıca azalan bir kente, her
ne hikmetse böyle acil bir proje gündeme getiriliyor.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu nereden başlamış? Biliyorsunuz,
plan yapma yetkisi o kadar çok kuruma verilmiş ki bu plan yapma yetkisi,
Sosyal Güvenlik Kurumu da dâhil hemen hemen tüm kamu kurumlarında var
dersek yalan söylememiş oluruz. Bu kadar büyük bir karmaşa var.
Şimdi, bu karmaşa içerisinde 1/100.000 ölçekli Manisa-İzmir
Çevre Düzeni Planı yapılıyor. Yani Büyükşehirin dâhil
edilmediği, Manisanın dâhil edilmediği bir çevre düzeni
planı yapılıyor, her şeye rağmen resen
yapılıyor. Bölgedeki doğal sit alanların statüleri
değiştiriliyor, yeni alanların yaratılması esas
alınıyor sanıyorum. Gediz bölgesindeki o alanda boş sulak
alanların yerleşim alanına açılması, makilik
alanların yeni yerleşim alanlarına açılması
Doğal dengenin bozulmasına neden olacak bir projeyi maalesef kabul
ediyorlar.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu projede en önemli bir eksiklik jeolojik olarak
yapılan çalışmalarda ortaya çıkıyor. Oradaki fay
hatlarının geometrik konumları belirlenememiş. Geometrik
konumlarının belirlenmemesi demek, fay hatlarının yeterince
orada algılanamadığı, projeye esas güzergâhta, geçki
üzerinde yeterince ele alınmadığı anlamına geliyor ki
bu son derece tehlikeli bir durumdur ve ÇED Raporunda da aslında bu durum
belirtilmiş. Ona rağmen ÇED Raporu verilerek bu projenin hayat
bulması sağlanıyor.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu projenin maliyeti o dönem
-hazırlandığı dönemle ilgili olarak söylüyorum rakamı-
3,5 milyar lira. Bu çok korkunç bir para. Nereden? Kaynağı ne?
Nereden, vergilerden mi yapacaksınız bunu? Nereden bunun sermayesini
bulacaksınız? Yap-işlet-devret yine ya da gelir getirme
esasına göre planlanmış bir proje.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu projeyle neler yapılabilir İzmir
için? Üçyol-Bozyaka-Yağhaneler-Buca-Dokuz Eylül Üniversitesi Kampüsüne
metro hattı, yaklaşık 9 kilometre metro hattı
yapabiliyoruz. Halkapınar-Çamdibi-Otogar metro hattı,
yaklaşık 4 kilometre; Ulaşım Ana Planı revizyonuyla
oluşacak Evka 3-Bornova Merkez- Manavkuyu-Bayraklı metro hattı,
yaklaşık 7 kilometre; Ulaşım Ana Planı revizyonuyla
oluşacak Konak-Alsancak-Liman Arkası-Halkapınar metro
hattı, yaklaşık 6 kilometre; ayrıca, yine, Ulaşım
Ana Planı revizyonuyla oluşacak yeni, 30 kilometrelik bir metro
hattı yapılabiliyor. Körfezde kent planlarının öngördüğü
6 adet vapur iskelesi yapılabiliyor. 20 adet farklı kapasitelerde
hızlı, güvenli, konforlu yolcu vapuru alabiliyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜSLÜM
DOĞAN (Devamla) 5 adet yeni nesil olarak tanımlanan 80-100 araç
kapasiteli arabalı vapur alabiliyorsunuz.
Peki,
niye bunları diretiyorsunuz, bu öncelik midir? Elbette ki yaşamda
konforlu projelere de ihtiyaç var ama bir kentin çok önemli altyapı
sorunları çözülmeden siz böyle ütopik bir projeye girerseniz,
çılgın bir projeye girerseniz gerçekçi olmaz diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Doğan.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, çok güzel konuştun Sayın
Bakan, 10 numara 5 yıldız.
BAŞKAN
Gündem dışı üçüncü söz, Tahir Elçiyle ilgili söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu...
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Tahir Elçiye ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dostum ve
meslektaşım Tahir Elçi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Tahir
Elçi, kelimenin tam anlamıyla, değerli milletvekilleri, katledildi.
Bundan yaklaşık iki yıl önce 28 Kasımda
katıldığı bir televizyon programında Kürt meselesinin
anlamsız bir reyting tartışmasına kurban edilmesi sonucu
bir polemik tuzağına çekildi. Bir ay boyunca medyada linç edildi,
aşağılandı. Sonra saldırgan yargının eline
düştü, davalar açıldı ve tam da bunun akabinde
Diyarbakırda katledildi. Tam da barış çağrısı
yaparken, şiddete ve teröre son çağrısı yaparken faili
meçhul bir cinayete kurban gitti maalesef.
Yargı
onun peşindeydi sağken ama öldürüldükten sonra sessiz kaldı ve
sessiz kalmakla da yetinmedi, şu anda kendisini terörist ilan etmekle
meşgul yargı. Neden bunu söylüyorum değerli arkadaşlar?
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 1
Kasım 2017 tarihli bir iddianamesi
Bu, Tahir Elçinin cenaze
fotoğrafı, Diyarbakırda yüz binlerce kişi
katıldı. Ben de meslektaşım, dostum olan Tahir Elçinin
cenazesine dostlarıyla beraber cübbemle katıldım. Arkada,
terörist ilan edilen Mahmut Tanal var bu fotoğraftan dolayı,
Selahattin Demirtaş var HDP Eş Genel Başkanı, Feleknas Uca
var milletvekili ve tabii ki sevgili eşi Türkân, çocukları Arin ve
Nazenin var bu fotoğrafta. Bu fotoğraf iki yıldır terörist
cenazesi diye ak troller tarafından servis ediliyor. Tümünde AK
PARTİnin logosu var, Erdoğanın logosu var bütün o ak trollerin
servis ettiği tweetlerde ve sosyal medyada.
Şimdi,
troller sadece sosyal medyada yok, maalesef troller şu anda yargıda
da var. Sık sık Çağlayan Adliyesine gidiyorum, diğer
adliyelere gidiyorum OHAL mağdurları için. Adı adalet
sarayı olan buralar maalesef adalet mezarlığına
dönüşmüş durumda. Tam bir yargı cuntası var;
astıkları astık, kestikleri kestik, hiç kimseyi dinlemeyen, ali
kıran baş kesen olmuş bir yargı cuntası var.
Şimdi, o cuntanın üyeleri Tahir Elçinin şu cenazesine ve Tahir
Elçinin kendisine terörist dediler, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının
iddianamesi
Ama -buradan milletvekillerine sesleniyorum, Tahir Elçiyi çok iyi
tanıyan milletvekilleri de var burada, eski baro başkanları var-
bir tek itiraz gelmedi bu fotoğraflara ve onun linç edilmesine AK
PARTİden, tek bir itiraz gelmedi iki yıl boyunca.
Bakın,
arkadaşlar, bir yurttaş bu fotoğrafı
paylaşmış, fotoğraflardan bir tanesi bu, savcının
iddianamesi: 2 no.lu ekran alıntısında terör örgütü mensubunun
cenazesine ait olan bir fotoğrafın üzerine
Yani bu, terör örgütü
mensubunun cenazesi ilan edilmiş.
Değerli
arkadaşlar, yargının bu kadar çok çukurda olduğu, bir
cuntaya dönüştüğü başka bir dönem olmamıştı.
Tahir Elçi sadece barış için şiddet ve teröre karşı
çıkan bir dostumuzdu, kendisini iyi yetiştirmiş bir hukukçuydu.
Onu burada terörist ilan edenlere lanet okuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Ölümüne -iki hafta sonra iki yıl olacak- lanet
okuyorum. Ve bu sıralardan da, özellikle de AK PARTİ
sıralarından da bu fotoğrafa ve bunu yazan... Bu bir hata
değil değerli arkadaşlar, özensizlik de değil; bu bir
siyasal tercihtir. Bu tercihe sizin de karşı çıkmanızı
istiyorum eğer gerçekten de bu suça ortak değilseniz çünkü
Başbakan gitmişti, evini ziyaret etmişti Faili meçhul kalmayacak.
demişti ama şimdi, faili meçhul kaldığı gibi terörist
ilan edildi.
Ben,
tekrar, anısı önünde saygıyla eğiliyorum ve onu terörist
ilan edenlere de İki elimiz yakanızda olacak. diyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Özür dilerim Sayın Başkanım.
Sayın
hatip, konuşmasında, resmi göstererek... Tabii ki sürekli terörist
diye biz ilan ediliyoruz. O anlamda bir yanlış anlaşılmaya
mahal vermemek için sataşmadan dolayı çok kısa bir süre
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanal, bu sataşma değil. Bakın, orada sadece sizin
isminiz değil, Sayın Selahattin Demirtaşın, Sayın
Feleknas Ucanın, birçok insanın ismi sayıldı.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Şimdi, konuya daha açıklık getirme
anlamında...
BAŞKAN
Peki, yerinizden size söz vereyim.
Buyurun.
Sataşma
yok yani burada, sizin bir vekiliniz bir de.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun
yaptığı gündem dışı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
O
fotoğrafta, rahmetli Tahir Elçinin cenazesinin üzerinde görülen bayrak
Diyarbakır Barosunun flamasıdır. Rahmetlinin üzerindeki bayrak
olan Diyarbakır Barosunun flamasının renkleri,
kırmızı, sarı ve yeşil, trafik işaretlerinde de
vardır. Kırmızı, sarı, yeşil özgürlüğün,
bağımsızlığın simgesidir ve aynı
şekilde, yeşil, kırmızı, sarı özgürlüğün,
bağımsızlığın simgesi olması nedeniyle de 3
tane ülkenin bayrağı da aynı renktedir. Nerenin mesela? Uganda,
Ruanda, Senegal bayrakları da aynı renklerdendir. Onun için
diğer ülkelerin de renkleri aynısını ifade etmektedir.
Gerek
Sezgin Beyi gerek beni, rahmetli Tahir Elçinin cenazesine
katıldığımız için bizleri ve rahmetliyi terörist
olarak gösteren zihniyeti kınıyoruz ve bizi hedef gösterenleri de
kınıyoruz biz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Biz, bugüne kadar özgürlük, barış, adalet,
demokrasi için bu mücadeleyi verdik, vermeye de devam edeceğiz, bunun
bedeli ölümse ölümü de tercih edeceğiz.
Saygı
ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, gündeme geçmeden önce sisteme giren ilk 15
milletvekiline yerlerinden söz vereceğim ancak çok yoğun talep
üzerine, bir defaya mahsus olmak üzere, bu sayıyı ben bugün 20
yapıyorum. Yani sisteme giren ilk 20 milletvekiline söz vereceğim.
Sırasıyla başlıyoruz.
Sayın
Aydın, buyurun.
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
İŞKURla ilgili Sayıştay raporuna ilişkin
açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütçe
görüşmelerinin başlamasıyla Sayıştay raporları bir
bir karşımıza çıkmaya başladı. Halkın
parasının nasıl çarçur edildiğini bir kez daha gördük.
Bunun en son örneği de İŞKUR oldu. Sayıştay
denetçileri, kurumun mali rapor ve tablolarının doğru ve
güvenilir bilgi içermediğini saptadı. Raporda en dikkat çeken tespit
ise Suriyeli mültecilerin topluma entegrasyonu için kurumun banka
hesaplarına gönderilen paralar. Bu paraların kayıt altına
alınmadığı tespit edilmiş oldu. Hatay Valiliği
tarafından, 2016 yılı Geçici Koruma Statüsündeki Suriyeli
Nüfusun Toplumsal Uyumu İçin Sosyal Destek Programı kapsamında
Hatay Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün banka
hesabına gönderilen paranın ve bu paradan gerçekleştirilen
harcamaların kayıt altına alınmadığı tespit
edildi. Bu durumun, İŞKURun kamuda hesap verilebilirliği ve
mali saydamlığı amaçlayan kanuna
aykırılığı ortadadır. Bu konuda kamuoyunun tam
bilgilendirilmesini ve bu sıkıntının ortadan giderilmesini
talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Engin
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, 14 Kasım
Dünya Diyabet Gününe ilişkin açıklaması
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün,
14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Dünyada 1985 yılında 30 milyon olan
diyabet hastası yani şeker hastası sayısı, 2015
yılında 415 milyona çıkmıştır. 2040
yılında ise bu sayının 642 milyona çıkmasından
endişe edilmekte. Ülkemizde ise 2000 yılında yaklaşık
3 milyon olan diyabetli sayısının bugün 7 milyonu geçtiği
tahmin ediliyor. Bu sayı, bir an evvel diyabet konusuna ciddiyetle
eğilmemiz gerektiğinin en açık göstergesidir.
Diyabet
hastası vatandaşlarımız ve aileleri Hükûmetten diyabet
farkındalığının artırılması, diyabet
hastalarına yönelik sosyal güvenlik şemsiyesinin genişletilmesi
ve özellikle diyabetli çocuklarımızın hayatını
kolaylaştıracak yeni teknolojilerin SGK tarafından
karşılanmasını talep ediyorlar.
Tüm
siyasi partiler bu konuya hassasiyet ve duyarlılık göstermeli.
Hükûmet de bir an evvel bu talepleri dinlemeli ve gerekli önlemleri
almalı.
BAŞKAN
Sayın Yarayıcı
4.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcının,
iktidarın hukuk tanımaz tavrının son kurbanının
Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk
Kozağaçlı olduğuna ilişkin açıklaması
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) Sayın Başkan, iktidarın hukuk tanımaz
tavrının son kurbanı Çağdaş Hukukçular Derneği
Başkanı Selçuk Kozağaçlı olmuştur. Kozağaçlıyı
Somada, Ermenekte iş cinayetleri kurbanlarının
hesabını sorduğu mahkeme salonlarından, görevlerinden ihraç
edildiği için direnen Nuriye ve Semihin savunmasından, işinden
atılan işçinin, okulundan atılan öğrencinin,
enstrümanları kırılıp kendileri gözaltına alınan
Grup Yorum'u savunmasından, haksız yere tutuklanan gazetecilerin
savunmasından, kısacası nerede bir hukuksuzluk, nerede bir
adaletsizlik, nerede baskı, işkence varsa orada ezilenden yana dimdik
duruşundan tanıyoruz. Bu boyun eğmez tavrıyla da
iktidarı her zaman rahatsız etmeyi başarmış gerçek bir
hukukçudur, ezilenlerin sesidir, soluğudur.
İktidar
bağımsız yargıdan, hukukun üstünlüğünden yana
tavır alanları tutuklayarak susturabileceğini sanıyorsa,
şimdiden söyleyeyim, beyhude bir çaba içerisindedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın İlgezdi
5.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının etkin
olarak uygulanmaması nedeniyle kadınların ve çocukların
öldürüldüklerine ilişkin açıklaması
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan, Antalya
Aksuda bir baba iki gün önce 3 ve 5 yaşlarındaki kız
çocuklarını öldürdükten sonra intihar etti. Antalya E Tipi
Kapalı Cezaevinden firar eden bu kişi iki ay önce eşini silahla
yaralamış ve firari olarak hayatına devam etmekteydi. Annenin
bütün başvurularına rağmen hiçbir önlem alınmamış
ve çocuklar göz göre göre ölüme sürüklenmiştir.
Son
zamanlarda Türkiyenin farklı bölgelerinden bu tür haberleri sıkça
almaya başladık. Geçtiğimiz günlerde Üsküdarda 2 çocuğunu
öldüren, 1ini yaralayan, Fatihte ise 10 yaşındaki
evladını katleden baba, henüz, çok yakın yaşanmış
tablolardır.
Koruyucu
ve önleyici tedbir kararlarının etkin olarak uygulanmaması
nedeniyle artık kadınlarımızla birlikte
evlatlarımız da öldürülüyorlar. Kadına şiddetin artık
çocukların geleceğini de bitirdiğini görüyoruz. Bu durum sadece
izlenecek mi, suskun mu kalınacak?
Israrla
vurguluyoruz, yasalar tek başına yetmez, zihniyet
değiştirilmeli, kadınları da çocukları da koruyan
önlemlerin bir an evvel artırılması gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Kayışoğlu
6.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlunun, İran-Irak sınırında
yaşanan depreme ve olası bir deprem ihtimaline karşı
alınması gereken tedbirlerin düşünülmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkürler.
İran
ve Irakta ölümlere neden olan 7,3lük depremden ülkemiz de etkilendi.
Yaşamını yitirenlere başsağlığı,
yaralılara acil şifalar diliyorum.
Bu
üzücü olay, Türkiyenin en önemli meseleleri konusunda, deprem konusunda neler
yapıldığını yeniden düşünmemiz gerektiğini
ortaya koyuyor. Olası bir büyük depremle ilgili söylenenler tüyler
ürpertirken kentsel dönüşümün depreme değil de ranta odaklı bir
şekilde gerçekleşiyor olmasını elbette sorumluların
yeniden düşünmeleri gerektiğini ve olası bir depreme
karşı tıpkı son günlerde dikey binalara kafa
taktıkları gibi kafa yormalarını bekliyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
- Sayın Basmacı
7.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının,
Pamukkale Üniversitesindeki yemek ihalesi konusunda Bakandan en kısa
zamanda bir açıklama beklediğine ilişkin açıklaması
MELİKE
BASMACI (Denizli) Sayın Başkan, 24/10/2017 tarihinde Pamukkale
Üniversitesi yemek ihalesiyle ilgili bana gelen bir ihbarı
paylaşmıştım buradan. O gün Sayın Sağlık
Bakanı komisyon sıralarındaydı ve bunu ihbar kabul
ettiğini, araştıracağını söyledi. Neredeyse bir
ay geçti, hâlâ Sayın Bakan Denizli vicdanını rahatlatacak bir
şey söylemedi. Acaba ucu iktidara dayandığı için ya da
birilerine dayandığı için mi henüz bir yorum yapmadı merak
ediyorum. Ama bu konunun üstünü kapatmadan, kimseden korkmadan, çekinmeden ben
bu konunun takipçisi olacağım. Sayın Bakandan da bununla ilgili
en kısa zamanda cevap bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ertem
8.- Hatay Milletvekili Birol Ertemin, tarım ürünlerinin
taban fiyatları zamanında açıklanmayarak ve hasat zamanı
ithalattaki vergi oranları düşürülerek çiftçilerin mağdur
edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BİROL
ERTEM (Hatay) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tarım
Bakanına soruyorum: Dünyada tarım ürünlerinin taban fiyatı bir
yıl önceden açıklanmaktadır. Buna bağlı olarak çiftçi
hangi ürünü veya ürünleri ekeceğine karar vermektedir ama ülkemizde
buğday, mısır, pamuk gibi, önemli oranda ekim yapılan
ürünlerin fiyatı maalesef hasattan sonra açıklanmaktadır.
Ayrıca pamuk, buğday, mısır gibi ürünlerin hasat zamanı
ise ithalattaki vergilerin büyük oranda düşürülmesiyle ürün fiyatları
dip yapmaktadır. Çiftçi, yandaş birileri köşeyi dönsün diye
mağdur edilmektedir. Tarım Bakanını bu konularda
uyarıp üreticileri daha fazla rencide etmemek adına göreve davet
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Gürer
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdede sulama suyu konusunda yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde
ilinde sulama suyu önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. 275 bin 374 hektar
tarım alanının yüzde 58inde kuru tarım
yapılmaktadır. Bu nedenle, Niğdede gölet bekleyen köyler
vardır. Bazıları ise yarım kalmıştır.
Bunlardan biri de Hacıabdullah kasabasındadır. 2011
yılında gölet projesi gündeme alınmıştı. Proje
yatırıma dönüştü. Bu yıl tamamlanması beklenen
yatırım durdu. Devlet Su İşlerinin 7,6 milyon TLye ihale
ettiği ve İki yüz yetmiş günde tamamlanacak. denen gölet
inşaatının durması vatandaşı
kaygılandırmaktadır. Müteahhitin işi
bıraktığı söyleniyor. 980 dekar alanı sulayacak
göletin bir an önce tamamlanması isteniyor.
Niğde
ilinde nedense kamu yatırımları ya yarım kalıyor ya
geç tamamlanıyor ya da hiç bitmiyor. Bakana çağrımdır:
Hacıabdullah kasabası göletinin bir an önce tamamlanması için
gereği yapılmalıdır.
Teşekkür
ediyorum Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Özdiş
10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Hükûmete
asgari ücret ve emekli aylıklarında vergi yükünü kaldırma
çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
başta Sayın Başbakan olmak üzere tüm Hükûmete: 4 kişilik
bir ailenin açlık sınırı 1.544 lira, yoksulluk
sınırı 5.030 lira iken yeni yılda BAĞ-KUR
emeklilerinde en düşük maaş 1.303, SSK emeklilerinde 1.535 lira
olacakmış. Bu rakamlar size ne ifade ediyor sayın Hükûmet
üyeleri? Yoksulluğu geçtik, insanlarımızı açlığa
mı mahkûm ediyorsunuz? Önünüze gelen her şeye zam yaparken hiç mi
vicdanınız sızlamıyor? Herkesin offshore hesabı
olduğunu mu zannediyorsunuz? Asgari ücret ve emekli aylıklarında
vergi yükünü kaldırın. Zaten üç beş kuruş maaşla
geçinen vatandaşın maaşından vergi almayın. Hadi
bakalım sayın Hükûmet yetkilileri.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Ahıska Türklerinin sürgün edilişinin 73üncü
yıl dönümüne, Antalyanın bazı ilçelerinde yaşanan hortum
felaketinde zarar görenlere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna,
AFAD ve Kızılayın depremzedelere yardımına ve dünyada
olup bitenlerin dikkatle takip edilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1944
yılında yük trenleri içinde ana yurtlarından sürgün edilen
Ahıskalıların sürgünlerinin 73üncü yıl dönümünde
mazlumları minnetle anıyor, onlara bu muameleyi reva görenleri
kınıyorum.
Bölgemizde
meydana gelen ve 7 ülkede hissedilen, büyük yıkım ve can
zayiatına neden olan depremde Hızır gibi yetişen AFAD arama
kurtarma faaliyetlerini yürütürken Kızılay da evleri zarar gören depremzedelere
yardım malzemesi dağıttı. Acılar
paylaşıldıkça azalır. Ne mutlu bize.
Antalya
ili Finike, Demre, Kumluca, Kaşta meydana gelen hortum felaketinde
malları hasar gören ve yaralananlara geçmiş olsun dileklerimle, Allah
başka afet ve felaketlerden hepimizi korusun diyorum.
Myanmarda
Müslümanlara karşı zulüm eksilmeden sürüyor, onları
unutmayalım. Körfez ülkeleri ve Lübnandaki siyasi çalkantıları,
Irak ve Suriyede olup bitenleri dikkatle takip edelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Boynukara.
12.- Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukaranın,
DAEŞi oluşturan ve ortaya çıkaran politikaların sahibinin
Amerika Birleşik Devletleri olduğuna ilişkin
açıklaması
ADNAN
BOYNUKARA (Adıyaman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bir
ekip uzun süredir ve bilinçli olarak Türkiye ile DAEŞ arasında
bağ kurmaya çalışıyordu. Hedefleri ve almış
oldukları vazife Türkiye Cumhuriyetinin DAEŞe destek verdiği
algısını yaymaktı. Bu ekip yabancı istihbarat
örgütlerinin beslediği kişilerden, kendi örgütsel amaçları için
Türkiyeyi suçlamaya çalışanlardan ve FETÖ unsurlarından
oluşmaktaydı. Hâlâ bu görevi sürdürenler var. DAEŞin kimler
tarafından kurulduğu, kimler tarafından desteklendiği ve
kimler tarafından yönlendirildiği süreç içinde daha netleşecek
ancak kesin olan şu: DAEŞi oluşturan ve ortaya çıkaran
politikaların sahibi Amerika Birleşik Devletleridir. 100ü
aşkın ülkeden DAEŞe katılıma izin verenler ve
yönlendirenler o ülkelerin kendileridir. DAEŞin kullandığı
silahlar NATOnun ve İsrailin silahlarıdır. Deşifre olan
son gerçek ise Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve YPGnin
birlikte DAEŞ militanlarını Rakkadan
çıkarmalarıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Tümer
13.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin,
şehitler ile Kıbrıs ve Kore gazileri dâhil olmak üzere tüm
gazilerin çocuklarının sayı sınırlaması olmadan
kamuda istihdam edilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın Başkan, şehitlerimizin en fazla
2 çocuğunun kamuda istihdam edilmesi öngörülmektedir. Birçok
şehidimiz henüz çocuk denecek yaşta ve bekâr iken evli olan
şehitlerimizin de nadiren 3 veya daha fazla çocuğu
bulunmaktadır. Şehit eşlerinin de çocukları arasında
tercih yapmak zorunda bırakılması ayrıca üzüntü vericidir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti şehit çocuklarını sayı
sınırlaması olmadan kamuda istihdam edecek güce sahiptir.
Şehit çocuklarının tamamının kamuda istihdam
edilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı; ayrıca,
Kıbrıs ve Kore gazilerimiz dâhil olmak üzere tüm gazilerimizin
çocuklarının da bu haklardan yararlanması
sağlanmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Havutça
14.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
15 Temmuz hain darbe girişimi gecesi rütbeli subayların emrini yerine
getiren vatani görev için silah altında bulunan tutuklu erlerin ve askerî
öğrencilerin durumuna ilişkin açıklaması
NAMIK
HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
15
Temmuz hain darbe girişimi gecesi rütbeli subayların emrini yerine getiren,
vatani görev için silah altında bulunan tutuklu erlerimizin durumunu
burada söylemek istiyorum. O askerler sadece vatani görevlerini
yapıyorlardı ve bir yılı aşkın bir süredir
tutuklular.
Yine,
askerî öğrenciler bir yılı aşkın bir süredir hâlâ
tutuklular. Bu öğrencilere faturayı kesmek yerine, FETÖyü ziyaret
için özel uçak kiralayan ve FETÖnün başının yanında,
dizinin dibinde diz çöken siyasiler varken faturanın bu rütbesiz askerlere
ve askerî öğrencilere kesilmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. O askerler
derhâl serbest bırakılmalıdır. Öğrencilerin de derhâl
sorununa çözüm bulunmalıdır.
BAŞKAN
Sayın Hürriyet
15.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
Kocaelide hava kirliliğinin nedenini ve önlem almanın düşünülüp
düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kocaeli-İzmitte
bulunan Hava Kalitesi İzleme İstasyonunun anlık olarak
gönderdiği verilerde şehrin hava kalitesinin genel olarak hassas
gruplara sağlıksız sınıfında
çıktığı belirlendi. Hava kirleticisi olarak tanımlanan
partiküler madde oranı AB ülkeleri sınır değeri metreküpte
50 mikrogram ve ulusal değerlerde bu oranın metreküpte 119 mikrogram
olması gerekirken, bu oran, İzmit kent merkezinde metreküpte 139
mikrogram. Uzmanlara göre ise bu grupta yer alan İzmitte kalp ve solunum
yolu hastalığı bulunan vatandaşlarımızın
dışarıda yüksek aktivitede bulunmamaları tavsiye ediliyor.
İzmitteki bu verilerin Kanser Ovası olarak adlandırılan
Dilovası ilçemizi bile geçmiş olması oldukça dikkat çekicidir.
Her
4 kişiden birinin kanser nedeniyle hayatını kaybettiği
Kocaelide gittikçe kötüye giden bu hava kirliliğinin nedeni nedir?
Yetkililer önlem almayı düşünüyorlar mı? Yoksa Kocaelide
kanserden ölmek Kocaelinin fıtratında mı vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Arslan
16.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Maltada
offshore hesabı açtırılmasıyla ilgili ve Türkiyedeki seri
iflas riski ile ekonomik kriz konularında bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Başbakana soruyorum:
1)
Ülkemizin mali, sosyal ve siyasi açıdan çok zor günler geçirdiği bir
gerçektir. Çocuklarınız Türkiyede yaşadığı
hâlde, Türkiye'nin her türlü imkânlarından faydalanan
evlatlarınızın vergi cenneti olan Maltada offshore hesabı
açtırdıkları ortaya çıkmıştır. Bunu ahlaki
buluyor musunuz?
2)
Çocuklarınıza devletle iş yapmama ikazında
bulunduğunuzu söylediniz. Buna rağmen devletle iş
yaptıkları ve ihale aldıkları ortaya
çıkmıştır. Bu durumla ilgili resen bir soruşturma
açtırmayı düşünüyor musunuz?
3)
Japon kredi derecelendirme kuruluşuna göre Türkiye'de seri iflas riskinin
olduğunun, ülkemizin işinin zor olduğunun belirtilmesi
karşısında ne tür ekonomik tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
4)
Maliye ve Ekonomi Bakanlarının söylemleriyle çelişen bu tespit
karşısında hangisinin doğru olduğunu kabul
edeceksiniz? Ülkemizde ciddi bir ekonomik krizin olduğunu görüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Topal
17.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın, Hatay
Büyükşehir Belediyesinin çalışmalarına, Suriyede
yaşanan kaosun Hatay ekonomisini olumsuz etkilediğine ve Hükûmetin
Hatayı 5inci teşvik bölgesine geçirip geçirmeyeceğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
SERKAN
TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Hükûmet yetkilileri, Hatay Büyükşehir Belediyemizin
çalışmaları sonucu kentimize kazandırılan EXPO
2021den sonra Hatay mutfağı UNESCO tarafından gastronomi
alanında yaratıcı şehirler ağına layık
görülerek Hatay mutfağının birbirinden eşsiz lezzetleri
tescillenmiş olmakla birlikte şehrin tanıtımı ve
turizmine büyük katkı verecektir.
Böyle
güzel gelişmelerin yanında, Suriye'de yaşanan kaos Hatay
ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Hatayın 4üncü Teşvik
Bölgesinden 5inci Teşvik Bölgesine geçmesi için Hatay halkı
hakkını istiyor. başlıklı bir imza kampanyası
düzenlendi ve Hatayda 550 bin vatandaşımız imza verdi. Hükûmetiniz
Hatay ekonomisine nefes aldırmak için Hatayı 5inci Teşvik
Bölgesine geçirecek mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yedekci
18.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, beton kent
anlayışı sonucunda İstanbulun durumuna ilişkin
açıklaması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Evet, en sonunda kendinizi de isyan ettiren
beton kent anlayışınız sonucunda İstanbulumuzu beton
kente çevirdiniz. İtiraf edince günahlarınız silinecek mi
sandınız, suçlarınızdan kurtulacağınızı
mı zannettiniz? Kanal İstanbula önce 13 milyar, sonra 50 milyar lira
bütçe açıkladınız. Bu parayla doğuya, güneydoğuya,
Karadenize kaç tane fabrika yapılır, kaç vatandaşımız
istihdam edilir, hiç düşündünüz mü? Tabii ki, hayır. Çünkü kamu
yararı söz konusu. Yandaşa değil, vatandaşa fayda söz
konusu. İtiraflarınızın sonucunda yeşil alanları,
deprem toplanma alanlarını imara açmayacağınızı
neden açıklamadınız, neden açıklamıyorsunuz? Rant ve
talan politikalarınız karşısında
insanımızı ve yaşam şeklimizi
savunacağımıza hiç şüpheniz olmasın.
BAŞKAN
Sayın Türkmen
19.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmenin,
Adanalı yatırımcıların Adanada teşvik
uygulanmasını ve tekstil sektörü ile hazır giyim sektöründe
ithalatla ilgili ek gümrük vergilerinin konulmasını talep ettiklerine
ilişkin açıklaması
ELİF
DOĞAN TÜRKMEN (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Adana,
işsizlikte başı çeken illerden birisi. Adana, tekstil sektöründe
11 bine yakın, hazır giyim sektöründe ise 6 bine yakın
işletmeyle ihracatın yüzde 22sini karşılamaktadır
ancak Adanada tekstil sektörü konusunda yatırım yapan iş
insanlarının birtakım şikâyetleri var. Bunlardan en önde
gelenler -ki tüm Adanalı yatırımcıların
şikâyetidir bu- teşvik konusunda sektörel ve ilçe bazında
Adanada teşvik uygulanması; ayrıca, hem tekstil sektöründe hem
hazır giyim sektöründe ithalatla ilgili ek gümrük vergilerinin
konulması talep edilmektedir. Bu taleplerin
karşılanmasını ve Hükûmetin bu talepleri bir an önce
dikkate almasını istiyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Tüm
20.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün, Başbakan
Binali Yıldırım ve oğullarının vergi
kaçırdığına ilişkin haber yaptıkları
gerekçesiyle Cumhuriyet gazetesine dava açılmasına ve
kaçırılan vergi miktarını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakan
Binali Yıldırım ve oğulları, dünyanın dört bir
yanından 126 politikacıya ait offshore şirketlerini duyuran
Cennet Belgeleri haberini yaptığı gerekçesiyle Cumhuriyet
gazetesine 500 bin liralık tazminat davası açmıştır.
Hükûmete soruyorum: Dünyanın hangi ülkesinde vergi adaletini sağlamakla
görevli bir Başbakanın vergi kaçırdığına
ilişkin haber yapmak suç olarak görülmektedir?
Başbakan
Yıldırım, milyonlarca dolar vergi
kaçırdığını dünyada haber yapan 91 medya
kuruluşuna, 382 gazeteciye de dava açacak mıdır? Cumhuriyet
gazetesinin haberine jet hızıyla dava açıldığı
gibi Yıldırıma ve oğullarına vergi kaçırma
suçundan da aynı hızla bir soruşturma açılacak
mıdır?
Başbakan
Yıldırım ve oğullarının Maltada
yaptığı yatırımlarla Türkiyeden
kaçırdığı vergi miktarı nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Son olarak, Sayın Özdemir
21.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Avrupa
Konseyinde büyük donör ülke statüsünden ayrılma kararının
gerekçeleri hakkında Dışişleri Bakanının bilgi
vermesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Kurucu
üye ülkeleri arasında yer aldığımız Avrupa Konseyinde
en çok katkı sağlayan büyük donör ülke olma statüsünden ayrılmak
için Dışişleri Bakanından Konseye bir başvuru
olmuştur. Geçen hafta Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Sayın
Jaglandın açıklamasıyla bizler de bu durumdan haberdar olduk.
Ulusal stratejik Avrupa hedeflerimiz doğrultusunda içinde yer
aldığımız Avrupa Konseyinde büyük katkı sağlayan
donör ülke olma statüsünden ayrılma kararımızın
gerekçelerinin neler olduğunu Dışişleri Bakanı
Sayın Çavuşoğluna sormak istiyorum; bu konuda Genel Kurula
bilgi vermesini de talep ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Şimdi
gruplar adına sırasıyla grup başkan vekillerine yerlerinden
söz vereceğim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Şimşek.
22.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin,
Ahıska Türklerinin sürgün edilişlerinin 73üncü yıl dönümüne ve
14 Kasım Dünya Diyabet Gününe ilişkin açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum.
1944
yılında komünist Stalin döneminde öz yurtlarından sürgün edilen
90 bine yakın Ahıska Türkünün 20 bine yakını hayvan
vagonlarında sürgün edilmişler, birçoğu açlıktan ve
soğuktan donarak yaşamlarını kaybetmiştir. Ben
yaşamını kaybeden bütün Ahıska Türklerine Allahtan rahmet
diliyorum, bu zulmü lanetliyorum. Ahıska Türkleri önce Özbekistana, daha
sonra Rusyaya, daha sonra da dünyanın değişik ülkelerine
zorunlu göç ettirilmişlerdir. Bugün de ülkemizde 100 binin üzerinde Ahıska
Türkü yaşamaktadır. Bunların maalesef 40 bine yakını
henüz vatandaşlık alamamıştır. Suriyelilere
verdiğimiz vatandaşlık hakkının özbeöz kardeşimiz
olan Ahıska Türklerine bir an önce verilmesi gerektiğini
belirtiyorum.
Bugün
ayrıca Dünya Diyabet Günü. Diyabetle ilgili de kamu spotlarıyla
toplumun ve çocukların bilinçlendirilmesini ve özellikle okul
kantinlerinde diyabet artırıcı yiyeceklerin
satılmamasını belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Sayın
Yıldırım
23.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, siyasal yargı eliyle halk iradesini
temsil eden siyasetçilere, hukukçulara, insan hakları savunucularına
dönük operasyonların tam hızıyla devam ettiğine ve bu
durumun sosyolojik bir vaka olarak incelenmeye değer bir konu
olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; siyasal
yargı eliyle halk iradesini temsil eden siyasetçilere, hukukçulara, insan
hakları savunucularına dönük operasyonlar tam hızıyla devam
etmektedir. Düşünün, sadece son iki yılda partimize dönük 14 bin
gözaltı, 5 bin tutuklamanın olması yargısal değil,
olsa olsa siyasal bir sürecin ürünüdür. Bu ülkenin aydın, bilimsel,
toplumsal vicdanını temsil eden, siyasal ve toplumsal
yaşamı ayakta tutan herkes, siyasetçiler, hukukçular, insan
hakları savunucuları, yazarlar, akademisyenler bu siyasi
soykırım operasyonlarına hedef olmaktadır. Öyle ki burada
ölçü artık bir suç ya da suç karinesi değil, siyasal iktidar gibi
düşünüp düşünmemedir. Siyasal iktidar gibi düşünmeyen, onun
yanlış politikaları karşısında bir duruş,
düşünce sergileyen herkes siyasallaştırılmış
yargının hedefi olmaktadır.
Buradan
bakıldığında, Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri, bu olsa olsa yargısal veya hukuki bir sürece değil,
sosyolojik olarak irdelenmesi gereken bir toplumsal soruna işaret
etmektedir. Düşünün, bir ülkede fazlasıyla var olan cezaevlerinin
kapasitesinin iki kat üstünde tutuklu varsa siyasi iktidarın ve onun hukuk
sisteminin kendini gözden geçirmesi gerekmektedir. Bir ülke bu kadar suç ve
suçlu -tırnak içinde- üretebiliyorsa burada en başta kendini
sorgulaması gereken siyasi iktidardır. Bu temelde, özellikle siyasi
suçluların, düşünce suçlularının ve bunların tutsak ve
rehin olma hâllerinin bu ülkenin artık toplumsal yarası hâline
geldiğini ve millet iradesini almış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek sürenizi veriyorum.
Buyurun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
halk
iradesine mazhar olmuş kişilere -seçilmişler başta olmak
üzere- yapılan bu siyasi soykırım operasyonlarının
bizzat siyasi iktidar tarafından yürütüldüğünü ifade ediyorum. Burada
insanların ölümüne sebep olmuş olanlar cezasızlıkla toplum
içerisinde rahat bir şekilde gezmekteyken hukukçuların, insan hakları
savunucularının ve siyasetçilerin bu kadar kolay tutuklanıyor ve
siyasi soykırım operasyonlarına maruz kalıyor olması
ancak sosyolojik bir vaka olarak incelenmeye değer bir konudur diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldırım.
Sayın
Özkoç, buyurun.
24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 14 Kasım Dünya
Diyabet Gününe, cari açığın rekor düzeye
ulaştığına, vergi sisteminin dolaylı vergiler üzerine
kurulu olduğuna ve görüşülmekte olan torba yasa tasarısıyla
motorlu taşıtlar vergisi, internet vergisi, kira geliri vergisi ile
kurumlar vergisinin artırılmasının öngörüldüğüne
ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün Dünya Diyabet Günü. Gerçekten bu sinsi
hastalığa karşı mücadeleye hepimiz destek vermeliyiz. Bu
konuda diyabetin başlıca düşmanlarından fakat tekelci
zihniyetle Türkiyede de konuşlanmış bazı fabrikaların
her türlü gıda maddesine zehir enjekte edip çocuklarımızı
da baştan zehirlemesine karşı Hükûmet olarak bir tedbir almalısınız.
Buradan
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak Türkiyede yaşayan
bütün vatandaşlarımıza bir kere daha seslenmek istiyorum: Cari
açık rekor düzeye ulaştı. On iki aylık cari açık 39,2
milyar dolara ulaştı. Bu şu demek: Türkiye gelirinden çok
harcama yapıyor, gelir dengesi açık veriyor demek. Hükûmet
açığın dörtte 3ünü sıcak parayla karşılıyor
yani faiz ödüyor. Faiz de vatandaşın cebini yakıyor. On beş
yılda faiz lobisine 145 milyar dolar faiz ödendi. Nereden? Milletimizin
vergisinden. Bu dengeyi döndürebilmek için bu vergilere yükleniyorsunuz.
Vatandaşımız bir gün içinde 494 kalem vergi ödüyor, güne
vergilerle başlıyor, musluğu açıyor vergi ödüyor,
yatağa başını koyduğu anda dahi vergi ödüyor ve günü
vergiyle bitiriyor. Vergi sistemimiz dolaylı vergiler üzerine kurulu.
Adaletsiz vergi oranlarımız çok yüksek. Dolaylı vergi yani halka
hissettirmeden halkın cebinden aldığımız vergiler
vergi sisteminin ağırlığını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek sürenizi veriyorum Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
yani
yüzde 70ini oluşturuyor, yüzde 30unu gelir üzerinden vergilendirme,
dolaysız vergi oluşturuyor ve bu düzeni döndürebilmek için de
gittikçe yükseliyor.
Bu
torba yasada motorlu taşıtlar vergisinin, internet vergisinin, kira
geliri vergisinin, kurumlar vergisinin artırılması öngörülüyor.
Buradan
bir kez daha vatandaşlarımızı uyarıyoruz: Gece geç
saatlere kadar torba yasada görüşülen maddeler sizin cebinizle ilgili,
sizin cebinizden çıkacak parayla ilgili, çocuklarınızın
rızkıyla ilgili. Hükûmet bütçe hedeflerine göre 2018de 614 milyar
lira vergi toplamayı planlıyor. Nereden? Sizin alın teriyle
yaptığınız çalışmalarınızdan ve çoluk
çocuğunuzun rızkından.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Peki efendim.
Bu
vergileri kimden toplayacaksınız, daha doğrusu kimlerden
toplamayacak, kimleri bu adaletsiz vergi yükünün dışında
bırakacaksınız, milletimiz merak ediyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Sayın
Muş, buyurun.
25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Türkiyenin gerek yurt içinde gerek yurt dışında terörle
mücadelede en ufak bir zafiyet göstermeden operasyonlar icra ettiğine ve
Irak-İran sınırında meydana gelen deprem nedeniyle
yapılan yardım çalışmalarına ilişkin
açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün güvenlik güçlerimizce, yapılan açıklamaya göre,
18 terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirilmiş olduğu bilgisi
kamuoyuyla paylaşılırken Türkiye'nin PKK terör örgütüyle etkin
ve kararlı mücadelesi bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Türkiye
gerek yurt içinde gerek yurt dışında terörle mücadelede en ufak
bir zafiyet göstermeden operasyonları icra etmekteyken bazı siyasiler
tarafından Suriyedeki PKK ve PYDlilerin bulunduğu bazı
bölgelere operasyon yapılmaması gerektiği ifade edilmiştir.
Afrinin işgali ve kuşatılması yanlıştır.
sözleriyle Türkiye'nin âdeta bir işgalciymiş gibi lanse edilmesi
fevkalade yanlış olmuştur. Ne yazık ki bu tip söylemler
terör örgütü yandaşlarının algı operasyonlarına
katkı sunmaktadır. Hiçbir ülkenin toprağında Türkiye'nin
gözü yoktur. Türkiye hiçbir zaman işgalci olmamıştır,
olmayacaktır da. Türkiye, uluslararası hukuktan doğan meşru
müdafaa hakkını kullanarak zaman zaman sınır ötesi
operasyonlar yapmaktadır. Bütün bu operasyonlar meşrudur ve
uluslararası hukuka uygundur. Teröristlerin bulunduğu herhangi bir
bölge bu operasyonlardan muaf değildir. Şu hususun bilinmesini
isteriz ki: Terör tehdidi her nerede olursa olsun, şartlar ne olursa
olsun, arkalarında hangi güçler olursa olsun Türkiye gerek Suriyede
gerekse Irakta terör örgütlerini bertaraf etmek için operasyon icra etmekten
geri durmayacaktır. Zira, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının güvenliği ve Türk devletinin bekası
her şeyin üzerindedir.
Dün
burada Irak ve İran sınırında meydana gelen depremle
alakalı, Türkiye'nin yapmış olduğu çalışmalarla
alakalı bir bilgi paylaşmıştım. Şu an
itibarıyla oradaki çalışmalarımız, Türkiye olarak
ülkemizin çalışmaları daha farklı bir boyuta
ulaştı, onları Genel Kurulla paylaşmak istiyorum. Dün
burada yaptığım açıklamada
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek sürenizi veriyorum Sayın Muş.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Genelkurmay Başkanlığına ait
A400M kargo uçağı 11.15te Irak Süleymaniye Havalimanı'na
içerisindeki malzeme, personel ve araç gereçlerle beraber iniş
yapmış. Akabinde, il AFAD müdürlüğünden sevk edilen 10 araç, 2
araç ile Van İl AFAD Müdürlüğünden sevk edilen 10 personel ve 3 araç,
deprem bölgesindeki ekiplerimizin ihtiyaç tespit
çalışmalarının tamamlanmasını Habur
Sınır Kapısında teyakkuz hâlinde beklemektedir; ihtiyaç
hâlinde bu ekipler de bölgeye sevk edilecektir.
Aynı
şekilde, dün sınırda bekleyen AFADın
hazırlamış olduğu 2 bin adet çadır, 640 adet battaniye
ve Diyarbakır lojistik depodan 4 bin adet battaniye taşıyan 19
tırlık AFAD insani yardım konvoyunun işlemleri tamamlanan
12 tırdan oluşan bölümü, Irak sınırından geçiş
yapmış olup Türk Kızılayı Erbil deposuna
ulaşmıştır.
Aynı
şekilde, Türk Kızılayı tarafından söz konusu insani
yardım çalışmalarını destek amaçlı 29 personel, 9
binek araç, 1 otomobil, 1 mobil mutfak tırı olmak üzere, 55
tırdan oluşan...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, bunu bitireyim.
BAŞKAN
Sayın Muş, lütfen tamamlayın.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) ...3 bin adet çadır, 10 bin adet battaniye, 3
bin adet ısıtıcı, 10 bin adet yatak konvoyunun 18
tırlık kısmının gümrük kapılarında
işlemleri tamamlanarak Irak sınırından geçişi
sağlanmış olup Irak Kızılayı Erbil deposuna
ulaşmıştır. Bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisiyle
paylaşmak isterim. Her nerede bir sıkıntı olursa,
insanların başına bir hâl gelirse milletimizin eli oralara
uzanacaktır. Bu çalışmalar da Türkiye'nin diğer bölgelerde
yapmış olduğu çalışmaların bir
kanıtıdır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın
Özkoç, tekrar sisteme girdiniz.
Buyurun.
26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, yapılan seçim
sonucunda görevlerine devam edecek olan AK PARTİ grup başkan
vekillerine başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Birlikte
görev yaptığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında birlikte hizmet verdiğimiz AK PARTİ
grup başkan vekilleri bugün seçimle güven tazelemişler ve tekrar
görevlerine devam etmektedirler. Hem kendilerine başarılar diliyor
hem de kendileriyle birlikte seçilen yönetimdeki diğer arkadaşlara da
başarılar diliyor, saygılar sunuyoruz. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin
Buldanın, yapılan seçimle göreve gelen Adalet ve Kalkınma
Partisi grup başkan vekili ve Başkanlık Divanı üyelerine
başarılar dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Biz de Başkanlık Divanı olarak Adalet ve Kalkınma
Partisinin bugün yapmış olduğu seçimle birlikte hem grup
başkan vekilleri hem grup yönetimi hem de Başkanlık
Divanında hem yeniden seçilen hem de görevine tekrar devam edecek olan
bütün arkadaşlara yeni görevlerinde başarılar diliyoruz.
Hayırlı uğurlu olsun diyoruz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Baki
Şimşek ve arkadaşları tarafından seracılık
faaliyetlerinin mevcut sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/390)
esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 14 Kasım 2017 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
14/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 14/11/2017 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve
arkadaşlarının, (10/390) esas numaralı, seracılık
faaliyetlerinin mevcut sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına dair önergemizin
görüşmelerinin 14/11/2017 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına önerge sahibi Mersin Milletvekili
Sayın Baki Şimşek.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MHP
GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seracılık faaliyetlerinin mevcut
sorunlarını ve bu sorunların çözüm yollarını bulmak,
seracılık faaliyetlerini yaygınlaştırmak üzere vermiş
olduğumuz grup önerisi hakkında söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede yaş sebze meyve ihracatının yüzde
90ı Mersin ve Antalyadan yapılmaktadır. Bu ürünlerin,
özellikle sebzenin yüzde 90ı seralarda yetiştirilmektedir.
Yalnız sera inşaat maliyetleri, bir dönüm seranın yapım
maliyeti 60 bin lira ila 80 bin lira arasındadır, aile
işletmeleri ve küçük çiftçiler bunları yapmakta zorlanmaktadır.
Ayrıca, bu seraların ısıtılması ve iklimlendirilmesi
de çok büyük maliyetler getirmektedir. Biz özellikle Mersin ve Antalyada,
modern seracılık yapılan bölgelerde doğal gazın
tarımda kullanılır hâle getirilebilmesi ve seraların
doğal gazla ısıtılmasını öneriyoruz. Bunu
geçtiğimiz dönemlerde de defalarca dile getirmemize rağmen
Tarsusta, Erdemlide, Anamurda, Silifkede mutlaka doğal gazın
tarımda kullanılması gerekmektedir. Özellikle Denizli gibi
jeotermallerin yoğun olduğu bölgelerde de jeotermalle
ısıtılabilen seraların yapılması gerekmektedir.
Tabii,
girdi maliyetlerinin çok yüksek olması üreticilerimizin, tarımla
uğraşan çiftçilerimizin dış dünyayla rekabetini
zorlaştırmaktadır. Tohum ve ilaçta gümrük vergileri çok
yüksektir, gübrede keza aynı ama özellikle tohumun büyük bir
kısmını İsrail ve Hollandadan almaktayız; maalesef,
yerli tohum üretiminde istenilen seviyeye gelemedik. Yerli tohum üreten
firmaların mutlaka teşvik edilmesi, desteklenmesi gerekmektedir.
Seracılık yapan çiftçilerimiz bir tek domates fidesini fide üreten
firmalardan yaklaşık 1 TLye almaktadırlar, sadece domatesin 1
tane fidesini. 1 fidenin verebildiği domates 4 kilogram, 5
kilogramdır. Çok iyi rakamlara satsalar, 1 TLye domates satsa çiftçi, 4
kilo, 5 kilo domates üreten bir fide 4 lira para tutacaktır; yalnız,
sadece bunun 1 lirasını fideye verecektir. Onun için, buradaki gümrük
vergilerinin düşürülmesi ve yerli tohumculuğun desteklenmesiyle bu
maliyetin düşürülmesi gerekmektedir.
Ayrıca,
çiftçinin en büyük masrafı tohum ve gübreden sonra mazottur. Hükûmetin
çiftçiye verdiği mazot desteğini artırması, gemilere ve
yatlara verdiği 1,70 gibi rakamlardan çiftçilere de -bu rakamlara- mazot
desteğini bir an önce sağlaması gerektiğini
düşünüyoruz.
Ayrıca,
şu anda aile işletmeciliği bitiyor. Büyük firmalar, küresel
firmalar bütün dünyada fiyat belirliyor ve bütün dünyanın her yerine
aynı fiyattan sebze meyve ihracatı gerçekleştiriyorlar. Biz
bunlarla maalesef rekabet edemiyoruz. Girdi fiyatlarımız, ambalaj
maliyetlerimiz ve nakliye masraflarımız çok yüksek tutuyor.
Organik
ilaç
Çiftçimizin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Maalesef, ilaç
kalıntılarından, özellikle, Rusyaya giden ürünlerde birçok
ürünümüz geri dönüyor, çiftçimiz bilinçlendirilemiyor. Onun için, organik ilaç
kullanılması gerekiyor ama organik ilaç ile diğer ilaçların
arasındaki fiyat farkı 20-30 kat. Özellikle, Akdeniz sineği ve
unlu bitte, narenciyede unlu bitte organik ilaç kullanılması
gerekiyor ama yerli ilaç 10 liraysa organik ilaç 300 lira, bununla maalesef
başa çıkılamıyor.
Ayrıca,
pazarla ilgili de çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
Maalesef, Türkiyenin çevresindeki bütün komşularında yaşanan
olaylardan dolayı ve Rusyayla yaşadığı krizden
dolayı pazarda da çok büyük sıkıntılar
yaşanmaktadır. Soğuk hava depoları ve lojistik
imkânları yetersizdir. Bundan dolayı, Mısır narenciyeyi
getirip Rusyada 50 kuruşa, 60 kuruşa satarken bizim burada daha
yüksek rakamlara narenciye satabilmemiz mümkün olamıyor.
Mısırda bir işçinin maliyeti 3 dolar, 4 dolar; bizde maalesef
15-20 dolar. Bu tabii, Türkiye şartlarında işçiye de yetmiyor
ama dünyadaki piyasayla da rekabet edemiyoruz.
Hükûmetin
bunlarla ilgili, özellikle, tarımın yükünü çeken Mersin ve Antalyaya
ciddi destekler vermesi, buradaki tarımı
kalkındırması
Burada bakanlarımız
çıktığı zaman hep şunu söylüyorlar: Tarıma
şu kadar milyar destek verdik. Ben buradan sesleniyorum: Tarıma bu
kadar destek verdiniz, kırsal kalkınmayı bu kadar desteklediniz;
peki, Türkiye'nin kırsalda
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) -
yaşayan nüfusu niye azalıyor?
Yüzde 40 kırsal nüfus vardı, şu anda bu nüfus yüzde 20ye düştü.
Bunlar da çoluk çocuklarına şehirde iş arıyorlar, iş
bulabilseler bunlar da tarımı bırakacaklar. Ekilip dikilen
alanlar sürekli azalıyor. Hükûmetin daha doğru projeler
geliştirmesini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Şimşek.
Şimdi,
diğer siyasi parti grupları adına konuşmacılara söz
vereceğim üçer dakika.
İlk
konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Toğrul, süreniz üç dakika.
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu ülkenin en zahmetini çeken kesimin başında
çiftçiler geliyor. Maalesef, bu ülkenin çarpık tarım politikası
çiftçiyi gittikçe tarım yapamaz hâle getirmiş bulunmakta. Özellikle,
çiftçinin girdisini artıran tohum, gübre, ilaç ve yakıt giderinin her
gün geçtikçe maliyeti artarken üreticinin ürettiğini
satamayacağı, ürettiğini pazarlayamayacağı bir duruma
gelmiş durumdadır. Bu ülkede aslında sadece seracılık
değil, bir bütün olarak tarımda bir çöküş yaşanıyor.
Değerli
arkadaşlar, bir zamanlar ders kitaplarında şöyle bir ifade
geçiyordu: Kendi kendisine tarımda yetebilen ender ülkelerden biriyiz.
diye ifade ediliyordu ve maalesef, bugün tamamen, özellikle tohumda
dışa bağımlı hâle gelmiş durumdayız.
Bir
diğer önemli nokta, özellikle seracılık alanında, bu sera
alanlarının giderek daraldığı, büyük bir
kısmının ranta açıldığı ve sera
alanlarının ısıtılmasıyla ilgili de
yanlış enerji politikalarımızın varlığı
söz konusudur. Özellikle, seraların ısıtılmasında
bugün, neredeyse yılın önemli bir bölümünü güneşle geçiren bu
ülke güneş enerjisinden yeterince faydalanamamakta. Örneğin,
seracılıkta ısıtma işleminde güneş enerjisi
kullanımı neredeyse yoktur. Dolayısıyla tüm bunlar beraber
değerlendirildiğinde bu ülkenin bir defa kendisinin yerli tohumuna
geçmesi ve çiftçinin mutlak bir şekilde gübre, mazot ve ilaç konusunda
desteklenmesi zorunluluktur. Bu anlamda, AKP Hükûmeti maalesef
sınıfta kalmış bir hükûmettir. İktidara
geldiğinden bugüne sürekli tarım alanları daraltılmakta,
tarımla uğraşan kesimler çileyle uğraşmak durumunda
kalmıştır.
Çiftçinin
en önemli sorunlarından bir tanesi de
Maalesef çiftçi kazanmıyor
değerli arkadaşlar, seracılıkta da, diğer tarım
ürünlerinde de kazanan aracılar olmakta. Serada 60 kuruşa mal olan
bir ürün tüketiciye 3 liraya, 4 liraya kadar ulaşan fiyatlarla
ulaşmaktadır. Tüm bu anlamda bunlar değerlendirildiğinde,
bu alanda kurulacak bir komisyonun gerekli olduğunu biz de
düşünüyoruz ve bu anlamda yapılacak çalışmaya katkı
sunacağımızı belirtiyor, saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette seranın sorunlarını Türkiyenin
tarımının genel sorunlarından ayrı göstermek mümkün
değil. Sera, bütün yıl boyunca, bütün mevsimlerde yeşil, taze
gıdaya ulaşmanın yoludur ama Türkiyenin genel tarım
anlamında üretim planlaması yapmadığı sürece sera
sorunlarının giderilmesi elbette mümkün değildir. Daha dün,
Antalyada iklimsel olarak gelen hortumun darmadağın ettiği bir
sera ortamının karşısında o zararı giderecek, onu
yerine koyacak bir devlet mekanizması, bir sağlıklı
destekleme politikası; esnek, sürdürülebilir, güvenli bir model
olmadığı sürece sera üreticisinin de sorunları
çözülmeyecektir, seranın da sorunları çözülmeyecektir. Sonuç
şudur: Bu bir politik tercihtir arkadaşlar, politik tercih.
Tarım
politikaları çok önemlidir. Bakın, Türkiyede şu anda 6,7 milyon
ton serada üretim yapılıyor, 6,7 milyon ton. Bunun içerisinde üzümsü
meyvelerden tutun da diğer sert çekirdekli meyvelere kadar, domatesinden
tutun da patlıcanına kadar
Hemen hemen yüzde 50si domatestir ama
bir uçak düşüyor, domates çiftçisi yerle bir. Sera üreticisi mi
uçağı düşürdü? Bunun sorumlusu sera üreticisi midir? Hayır.
Kimdir? Tarım politikalarıdır. Bir seranın maliyetinin 50
bin lira, 60 bin lira olduğu bir ülkede ne yazık ki bir tarım
politikası olmayınca ve 1 ile 3 dönüm arasında ortalama sera
büyüklüğü olan bir çiftçinin kalkınması, ayakta durması
mümkün müdür? Elbette değildir. Nedir mesele? Mesele şudur:
Tarıma sağlıklı bir bütçe ayırmak gerekir, üretime
sağlıklı bir bütçe ayrılması gerekir. Ayrıca bir
kontrol mekanizması, bir denetim mekanizması olması lazım.
Çiftçi Türkiyenin her yerinde canı ne isterse onu yapıyor. Arz ve
talep meselesi üzerinden yürüyen bir sistem. Bu sene domates para ediyorsa
gelecek sene herkes domates ekiyor, bu sene patlıcan para ediyorsa gelecek
sene herkes patlıcan ekiyor; böyle bir model üzerinden siz
tarımın sorunlarını çözebilir misiniz? Elbette
çözemezsiniz. Bir denetim ama en önemlisi bir güvenlik mekanizmasına
ihtiyaç var. Nedir bu? TARSİM getirdiniz, serada bir delik var,
TARSİM olmuyor; hisseli parseller, TARSİM olmuyor; Afet Kanunu,
toplam varlığınızın yüzde 40ını
kaybedeceksiniz yani çiftçiye diyorsunuz ki ölün, her şeyiniz bitsin,
ondan sonra bir bakacağız, belki size bir şeyler veririz.
Girdiler konusunda arkadaşlarımız bütün eksiklikleri söyledi.
Mazot, ilaç, gübre, tohum...
Değerli
milletvekilleri, artık kendinizi kandırmayın. Bu topraklarda bu
ülkenin kendi yerli tohumu yok. Yeni dünya düzeninin toprak gasbı
modeliyle yabancı şirketler bu topraklarda sözleşmeli tohum
üretiyor, biz de ona sevine sevine yerli tohum diyoruz. Ya komik, kendimizi
gülünç hâle getiriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN
SARIBAL (Devamla) Bu ülke topraklarında yerli tohum üretimimiz hemen
hemen yoktur. Dileğim ve isteğim, küresel ısınmayı
önceleyen, iklim değişikliklerini fark eden, toplumun temel
ihtiyaçlarını önceleyen, 80 milyon insanın karnını
doyuracak, tarımda gıda egemenliği ve gıda güvenliğini
önceleyen, halkçı, yurtsever, çiftçiden, üreticiden, seradan yana bir
tarım politikası ama bunun Adalet ve Kalkınma Partisinin
politikalarında olmayacağı kesin.
Araştırma
önergesini destekliyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarıbal
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Hüseyin Samani konuşacak; buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) Değerli
arkadaşlar, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Seracılığın
sorunlarını konuştuğumuz bu günde Antalyadan
seralarımızı ilgilendiren üzücü bir habere hep beraber
şahitlik ettik. Antalyamızın Kumluca, Finike ve Demre
ilçelerinde hortumdan kaynaklı, Kaş ilçemizde ise
aşırı yağış ve doludan kaynaklı çok ciddi
zarar meydana gelmiştir. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımız
başta olmak üzere, Sayın Başbakanımız ve Antalya
Milletvekili olarak bizler tarafından yakinen takip edilmektedir.
Valiliğimiz, ilgili kurumlar, Büyükşehir Belediye
Başkanlığımız seferber olmuştur. Buradan bir kez
daha Antalyalı çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum.
Seracılığı
konuştuğumuz bugün aslında seracılığın en
büyük problemlerinden birisine hep beraber şahitlik etmiş olduk; bu,
bazen hortum olarak ortaya çıkıyor. Her türlü meteorolojik olaydan
etkilenen bir üretim alanından bahsediyoruz seracılık
dediğimiz zaman. Hortumdan, doludan, yağıştan, nemden,
sıcaktan, soğuktan, iç kesimlerde kar yükünden; böyle bir
uğraşı alanı. Sayın Tarım Bakanımız da
yakinen takip ediyor, ilgili açıklamalar yapılıyor, tespit
çalışmaları yapılıyor, yarın şekillenecek
inşallah.
Tabii,
bu arada, seracılığın en büyük problemlerinden birisinin
meteorolojik olaylar olduğunu gördükten sonra bir düzeltme yapmak
istiyorum: Biraz önce konuşan arkadaşlarımızın hepsi
tohuma atıfta bulundu. Eğer biz Yerli tohum üretimi yok. dersek,
Türkiyede yerli tohum üreten firmalarımıza, taşın
altına elini koyan o kardeşlerimize haksızlık
ettiğimizi düşünüyorum. Ben seracıyım, üreticiyim, bu
mesleğin içinde olan birisiyim. Doğrudur, bundan yirmi yıl önce
tohumların büyük çoğunluğu İsrail menşeliydi ama
şimdi, Antalyanın evlatları, bu ülkenin evlatları,
farklı illerdeki evlatlar, bizim Antalyamız da başta olmak
üzere birçok tesiste yerli tohum üretebilmektedir.
Aslına
bakarsanız değerli milletvekili arkadaşlarım, en büyük
problemlerimizden biri sera ürünlerinin, kısacası tarım
ürünlerinin savunulması; iktidar muhalefet fark etmez, hep beraber
çiftçinin bizden beklediği, en büyük olay budur çünkü konuya vâkıf
olmayan insanlar tarafından âdeta sera ürünleri, tarım ürünleri
mahkûm edilmekte, işte bunlarda kalıntı, vesaire
Doğru,
bundan on beş, yirmi yıl önce yüzde 24lerde rezidü problemi varken
bugün yüzde 1in altında; Avrupadan çok daha iyiyiz. Doğal olarak
ürettiğimiz sera ürünlerini ülkemizin insanlarına ulaştırmakta
bu mahkûmiyetten dolayı zorluk çekiyoruz. Hep beraber el ele verelim.
Asıl çiftçilerimizin ürettiği doğal ürünleri savunmamız
gerekiyor, bilgiye ulaşarak savunmamız gerekiyor. Şu anda
ülkemizde genel manada 700 bin dekar sera var ve sadece belli bir bölgede
değil Antalya, Mersin, Adana başta olmak üzere ülkemizin birçok
bölgesinde seracılık yaygın. Bunu daha iyi şartlara
nasıl getirebilmeliyiz? Elbette el ele vermeliyiz. Fakat Hükûmetimiz bu
konuda gereken bütün çalışmaları bugüne kadar yapmaktadır,
bundan sonra da yapmaya devam edecektir diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Samani.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı istiyoruz.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Sarıbal, bir şey mi söyleyecektiniz?
Buyurun.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Tohum meselesi ve doğal ürün meselesi üzerinden iki
şey söylemek isterim müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Kayıtlara geçsin.
Buyurun,
söyleyin.
ORHAN
SARIBAL (Bursa) Şöyle: Türkiyede tohum üretimi ülke çiftçisi
sözleşmeli ağırlıklı olmak üzere yabancı büyük
şirketlerin tekelleri altındadır. Çiftçi onlar adına tohumu
eker, onlar adına üretir, sonra da teslim eder. Doğal tarım
dediği zaman da seralarda, seralarda doğal tarım yoktur, organik
tarım olabilir, bunun için de biyolojik mücadeleyi arttırmak ve
büyütmek gerekir, bunun için de sahici ve denetimli bir destekleme modeline
ihtiyaç vardır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Sarıbal.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Şimşek
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Ben Sayın Vekilimin sadece bir soruya
cevap vermesini istiyorum. Kendi serasında yerli tohum mu ekiyor
yabancı tohum mu ekiyor? Şu anda Türkiyede kullanılan
tohumlarda yerli tohum kullanma oranı nedir? Buna bir açıklama
getirirse konunun uzmanı olarak.
Teşekkür
ediyorum ben Sayın Başkanım.
HÜSEYİN
SAMANİ (Antalya) Yüzde 50 civarında yerli tohum kullanma oranı
vardır şu anda. Sadece sözleşmeli modeller
BAŞKAN
Böyle bir usul yok değerli arkadaşlar,
karşılıklı soru-cevap şeklinde lütfen
konuşmayalım.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza
sunacağım ama karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Elektronik cihazla yapalım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri
kabul edilmemiştir.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Dilek
Öcalan ve arkadaşları tarafından, Helin Palandöken
şahsında her gün artarak devam eden kadın cinayetlerinin ve
kadına yönelik erkek şiddetinin tüm yönleriyle
araştırılarak Helin Palandöken katliamının ve buna
benzer kadın cinayetlerinin önlenmesi için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla 17/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 14
Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
14/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 14/11/2017 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince
Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17
Ekim 2017 tarihinde, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Dilek Öcalan
ve arkadaşları tarafından verilen 5659 sıra numaralı,
"Helin Palandöken şahsında her gün artarak devam eden kadın
cinayetlerinin ve kadına yönelik erkek şiddetinin tüm yönleriyle
araştırılarak, Helin Palandöken katliamının ve buna
benzer kadın cinayetlerinin önlenmesi için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak, görüşmelerinin 14/11/2017 Salı günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın
Dirayet Taşdemir
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
HDP
GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) Uğultu var.
BAŞKAN
Evet, Genel Kurulda uğultu var. Sayın milletvekilleri, sayın
hatibi dinleyelim.
Buyurunuz.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Partimizin ve
grubumuzun kadın cinayetlerinin araştırılması ve
kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin görüşlerimizi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Açıkçası
kadınlara karşı işlenen hem siyasal hem ekonomik hem de
sosyal saldırıları sadece kadına yönelik şiddet
olarak tanımlamak bugün oldukça kapsayıcı değil, gerçekten
bunu bir şiddet tanımı içerisinde tanımlamak oldukça güç
çünkü yaşanan durumu bir kadın kırımı, bir cins
kırımı olarak ifade etmek gerekiyor. Şimdi ben bu
kadın kırımına ve cins kırımına yönelik
gelişen bu saldırıları biraz istatistiki verilerle de
paylaşmak istiyorum. Açıkçası bu verilerden de
anlaşılacağı gibi kadınların aslında nasıl
bir cins kırımıyla karşı karşıya
kaldığını bir kez daha hep birlikte görmüş
olacağız. 2017nin ilk yedi ayında erkekler 170 kadın ve
kız çocuğunu öldürmüş, 50 kadına tecavüz edilmiş, 126
kadın taciz edilmiş, 215 kız çocuğuna cinsel istismarda
bulunulmuş ve 237 kadına şiddet uygulanmıştır.
2009 yılında 562 cinsel suç işlenmişken 2015te bu rakam
5.340a çıkmış yani 10 kat artmıştır. Umut
Vakfı tarafından paylaşılan 2016 yılındaki
kadın cinayetleri haritasına göre, kadın cinayetlerinin yüzde
85ini kocaları, sevgilileri, eski kocaları, ayrılmak istenen
sevgilileri işledi. Türkiyede her 2 kadından 1i eşinden veya
birlikte yaşadığı erkekten şiddet görüyor. Türkiye
İstatistik Kurumuna göreyse ortalama 10 kadından 4'ü erkek
şiddetine maruz kalıyor. Kadın cinayetlerinin 96sı
tüfeklerle, 90ı tabancalarla, 8i beylik silahlarla, 123'ü de bıçak,
satır, balta, keser gibi kesici aletlerle olmak üzere, 317si yani yüzde
80i silahlarla işlendi. Yüzde 20si ise yani 80 kadın ise dövülerek,
boğularak, yüksekten atılarak katledildi. Türkiye nüfusunun
yarısını kadınların yani 31 Aralık 2016
itibarıyla 39 milyon 771 bin 221 kadın ve kız çocuğunun
oluşturduğunu düşünürsek ve bu nüfusun üçte 1ini baz alsak bile
yaklaşık en az 14 milyon kadın şiddete uğruyor hem de
her yaşta, hamile olsa bile.
Türkiye,
2015 yılı Dünya Suç Endeksinde 147 ülke içinde 100üncü sırada
yer alıyor. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik
Genel Müdürlüğü tarafından geçen yıl yurt genelinde açılan
davalardaki suç türlerine ilişkin araştırma yapıldı,
illere ve coğrafi bölgelere göre Türkiyenin suç atlası
çıkarıldı. Buna göre, Türkiyede 2011-2014 yılları
arasında suç oranları yüzde 58 arttı. 2004-2014
yılları arasında şiddet, taciz ve tecavüz suçları 14
kat arttı. Son yedi yılda kadın cinayetleri yüzde 1.400
arttı. Açıkçası biz bu verileri de kadın
kurumlarının, kadın örgütlerinin yoğun mücadelesiyle
oluşturdukları rakamlardan aldık.
Dün
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bir sunum yaptı kendi
çalışmalarıyla ilgili ama maalesef kadın cinayetlerine,
kadın şiddetine yönelik herhangi bir istatistiki veri
paylaşmadı. Aslında rakamlarla da açığa
çıktı ki kadına yönelik kırım ve cins
kırımının hangi boyutlarda oluştuğunu biz bir kez
daha göstermiş olduk. Dolayısıyla, bu kadına yönelik
şiddette ve kırımda on beş yıllık AKP
iktidarının rolü çok büyüktür. Çünkü kadına yönelik şiddet
sadece evde, sokakta, cezaevlerinde değil, Meclis kürsüsüne kadar
işlendi. Dolayısıyla, bu kutuplaştırıcı, bu
cinsiyetçi, bu Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.
beyanları, kadınların nasıl yaşayacağına,
nasıl giyineceğine, kaç çocuk doğuracağına
ilişkin telkinler kadınlara yönelik şiddeti gittikçe
artırıyor. Dolayısıyla, toplumsal olarak aslında bir
çürüme söz konusu. Sadece kadınlara yönelik değil, bugün, her gün
sosyal medyada, gazetelerde sadece kadınların dışında
çocuklara, hatta hayvanlara, doğaya, yaşlılara ciddi bir
saldırı, ciddi bir şiddet furyasıyla bizler karşı
karşıyayız.
AKP
iktidarı kadınlara yönelik bu şiddeti önleme yerine, maalesef,
kadınların kazanımlarına yönelik ciddi bir
saldırı da gerçekleştirmiş durumda. Özellikle, kayyumlar
eliyle kadınların açığa çıkardığı
eşit temsiliyet, eş başkanlık, kadın kurumları,
bu anlamda kadınların hakları gasbedildi. Kadınlara
şiddete ilişkin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Sözümü bitireceğim Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Özellikle belediyelerde ya da kadın
aktivistlerde bağımsız kadın örgütlerinin
geliştirdiği dayanışma ağları,
geliştirdiği şiddeti önleme danışmanlık
merkezleri kapatıldı ve kadınlar aslında bugün bu
dayanışma ağlarından mahrum bırakıldı.
Bugün
şiddet içerisinde olan, şiddet sarmalı içerisinden kurtulmak
isteyen ama herhangi bir mekanizmadan yararlanamayan kadınlardan ve
şiddet görmeye devam eden kadınlardan da birinci derecede sizlerin
sorumlu olduğunu da ifade etmek isterim. Dolayısıyla, bizler
burada bir kez daha talep ediyoruz. Bu kadına yönelik şiddetin,
kadına yönelik cinayetlerin politik ve ideolojik olduğunu bizler biliyoruz.
Bunun için de Mecliste bir araştırma komisyonu kurulması
gerektiğini, bu araştırma komisyonunun da kadınlardan
oluşması gerektiğini düşünüyoruz ve bunu da tüm gruplara
önerimiz olarak sunuyoruz. Ama, biliyoruz ki bu konuda da bir ret gelecek çünkü
daha önce de kadına yönelik şiddete ilişkin bizler
araştırma önergeleri istemiştik, reddedilmişti. Bunun
yerine, aileyi koruma ve boşanmanın nedenlerini araştırma
komisyonu, açıkçası, kadın hareketinin ve kadınların
boşanmayı önleme komisyonu olarak ifade ettiği komisyon
kuruldu. Bu komisyonda da kadınların haklarının nasıl
gasbedileceği tartışıldı.
Hepinizi
bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Taşdemir.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Bostancı, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
AK PARTİnin on beş yıllık iktidarı süresince
kadınlara yönelik politikalarına ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Teşekkür ediyorum.
Kayıtlara
geçmesi için söz aldım.
AK
PARTİ on beş yıllık iktidarı süresince
kadınların kamusal hayata girişlerini
kolaylaştırmış, cinsler arasında eşitliği
sağlayıcı tedbirler almış, ayrıca
kadınların pozitif olarak korunması ve öne
çıkarılması doğrultusunda hukuki, toplumsal düzenlemeler
yapmıştır. Toplumumuzda yaşanan kadına yönelik
şiddet, esasen herkesin karşı çıktığı ve bu
yönde politikalar geliştirilmesini teşvik ettiği bir hadisedir.
Sosyal süreçleri siyasete tahvil etmek çok doğru bir yaklaşım
olmaz. On beş yıllık süre içerisinde kadınlara ilişkin
neler yapıldığına bakmak ve bu çerçevede
değerlendirmede bulunmak daha doğru olur diye düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bostancı.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Dilek
Öcalan ve arkadaşları tarafından, Helin Palandöken
şahsında her gün artarak devam eden kadın cinayetlerinin ve
kadına yönelik erkek şiddetinin tüm yönleriyle
araştırılarak Helin Palandöken katliamının ve buna
benzer kadın cinayetlerinin önlenmesi için gerekli önlemlerin
alınması amacıyla 17/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 14 Kasım 2017 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili
Sayın Fatma Kaplan Hürriyet konuşacaktır.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
CHP
GRUBU ADINA FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kadın cinayetlerinin ve
kadına yönelik erkek şiddetinin tüm yönleriyle
araştırılması hakkında verilmiş bulunan
araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
17
yaşındaki Helin Palandöken Sapığım var, sokağa
çıkmaya korkuyorum. dedikten tam bir ay sonra saplantılı bir
ruhun tüfeğinden çıkan kurşunlarla can verdi. Bir genç
kızın umutları, hayalleri, kelepçe bile takılmayan katili
yüzünden, Ya benimsin ya kara toprağın. diyen zihniyet yüzünden
toprak oldu. Helinin cenazesinde bir arkadaşı demişti ki:
Helin gözlerini kapattı; katil, karnına ateş etti. Evet, Helin
hayatının baharında son defa gözlerini kapattı. Buradan
Heline bir kez daha rahmet ve ailesine sabırlar diliyorum.
Her
gün kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze bir yenisi daha ekleniyor.
Hatta, öyle bir durum hâline geldi ki artık, her kadın cinayetinin
yıl dönümünde başka bir kadın cinayeti denk gelir oldu. Ne
acı tesadüf ki iki sene önce de 21 yaşındaki Dilay Gül isimli
kızımız sınıf arkadaşı tarafından
öldürülmüştü kıskançlık yüzünden. Farkında
mısınız bilmiyorum değerli arkadaşlar ama takvim
yapraklarından artık kan damlar hâle geldi.
Tam
da bu konuyla ilgili olarak hepinizin bilgisine bir konudan bahsetmek
istiyorum, bir arkadaşımızla ilgili. Kocaelide
sığınmaevinde kalan, koca şiddetinden kaçan ve bakın
şu fotoğrafta derdini anlatabilmek için basına
çıkmış ama yüzünü bile gösteremeyecek kadar ne yazık ki
kendini gizlemek zorunda kalan, özgürlüğü elinden alınmış,
sürekli şiddete uğrayan Y.S.den, Demokrat Kocaeli gazetesine de
yansıyan hayat hikâyesinden, Y.S.nin hayat hikâyesinden bahsetmek
istiyorum. Bugüne kadar ne söylediysek Helinleri hayatta tutmayı
başaramadık ama belki bu konuşma Y.S.yi hayatta tutmaya vesile
olur. Diyor ki: Evlenmeden şiddet başladı. Yaşamın
her alanında bana şiddet uyguladı. Boşanınca annemin
evine gittim. Her yerde beni buldu. Kaç kere suç duyurusunda bulundum,
hatırlamıyorum bile. Oğlumla beni öldürmeye
çalıştı, bıçakla kollarımı kesti, çatalla
öldürmeye çalıştı. Gittiğim tüm
sığınmaevlerini buldu ve yine bana şiddet uyguladı.
Tüm girişimlerim ne yazık ki sonuç vermedi ve
caydırıcı bir ceza ne yazık ki bu kişi almadı.
İllegal yollarla adresime ulaştı. Devlet bunu görmüyor mu? diye
soruyor Y.S. Ben bir kadınım, bir anneyim, tek başıma
yaşam mücadelesi veriyorum. Devlet yasalarla bize hak veriyorsa ama bu
haklardan yararlanamıyorsak bu yasaların ne anlamı kalır
ki? diyor. Savcılara, hâkimlere, kurumlara derdimi anlatıyorum, Ne
yapalım? diyorlar. Eğer onlar bir şey yapmayacaksa peki ben ne
yapayım? diye soruyor Y.S. Bu adam beni öldürdükten sonra mı bu
devletin kurumları harekete geçecek? diye soruyor Hükûmete ve bizlere.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Sayın Başkanım,
toparlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Hürriyet, buyurun, tamamlayın lütfen.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) Bu memlekette adaletle hakkımı
arıyorum ama hâlâ tecelli etmiyorsa ben de mi şiddet
uygulayayım? diye soruyor. Oğlumla sadece İzmit
sokaklarında nefes almak istiyorum, oğlumu okutmak istiyorum, özgür
olmak istiyorum." diyor. Her kadın hikâyesinde görüyoruz ki yasalar
erkek egemen ve bu yasalar kadından, küçük çocuktan yana değil.
Şimdi Yaşayarak öğrendim, adalet kimsesiz birini korumuyor,
koruyamıyor." diyor değerli arkadaşlar. İşte bu
anlattıklarım aslında Helinlerin neden öldüğünün de
açıkça bir göstergesi.
Bu
kürsüden iktidara yüklenecek değilim ama gelin hep birlikte bu olaylara
dur diyelim. Daha nice Helinlerin, Dilayların ölümüne tanıklık
etmeyelim değerli arkadaşlar. Kadınların erkek elinde can
vermediği, tacize uğramadığı, tecavüz edilmediği
bir Türkiye yaratmak bu Meclisin sorumluluğudur. Önergeyi kimin
verdiği hiç önemli değil, ha siz vermişsiniz ha biz ha bir
başka parti. Gelin, hep birlikte elimizi taşın altına
koyalım ve daha fazla Helinlerimizin ölmemesi için, daha fazla
çocuklarımızın, kadınlarımızın ölmemesi,
tacize uğramaması için sorumluluk alalım ve bu önergeyi kabul
edelim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) -
ve bir komisyon kuralım, orada
değerlendirelim. Bu, Meclisin sorumluluğudur diyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Hürriyet.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Arzu
Erdem.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
MHP
GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, HDPnin, kadın cinayetleriyle ilgili vermiş
olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Konumuz
kadın cinayetleri ve uzun zamandan beri bu konuyla ilgili hepimiz tabii ki
çalışmalar yapıyoruz. Gazi Meclisimizin bilhassa kadın
milletvekillerinin eminim ki çok büyük hassasiyeti var bu konuda.
Cinayete
kurban giden kızımızın nasıl öldürüldüğüne de bir
bakmak gerekiyor. O tüfeği alan kişinin, saplantılı olarak
kendisini taciz eden kişinin bunu internet üzerinden satın
aldığını hatırlayalım. İnternet üzerinden
kontrolsüz olarak silah satışlarının
yapılmasının önüne geçilmesi, öncelikle tüm cinayetlerin engellenmesi
için çok önemli unsurlardan bir tanesi. Bunun mutlaka kontrol altına alınması
gerekiyor. Ardından toplumun bilinçlendirilmesi ve milletimize bu anlamda
bir eğitimin verilmesi elbette ki çok daha önemli. Bilhassa genç
kızlarımız bu tarz tacizlerle, bu tarz özellikle tehditlerle
karşı karşıya kaldıkları durumlarda emniyet birimlerine
gitmekte ya da ailelerine bunu anlatmakta zorluk çekiyorlar ve bunu kendileri
halletmek istiyorlar. Kendileri halledeyim derken de maalesef böyle bir fiille
karşı karşıya kalıyorlar. Caydırıcı
cezaların olması gerekiyor. Bu caydırıcı cezalarla
birlikte
Evet, iyileştirmeler yapıldı ancak iyileştirmeler
yeterli mi? Değil. Özellikle, hâkim karşısına çıkan
kişinin bir gün önce vahşice bir cinayet işlemiş
olması ve bu cinayeti işledikten sonra Pişmanım,
yapmasaydım keşke. demesi yeterli olmamalı, bu fiili
işleyenler mutlaka yüksek derecede caydırıcı cezalarla
karşı karşıya kalmalı.
Caydırıcı
cezaların yanı sıra düzenlemeler de önemli. Bu konuyla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bir soru önergemiz de vardı. Soru
önergemizde Sayın Bakana şunu sorduk, dedik ki: Yeni düzenlemeyle
nüfusu 100 binin üzerindeki ilçelerde kadın sığınmaevi
olmalı. Bu anlamda tüm ilçelerde bu kural yerine getirildi mi, getirilmedi
mi? Orada sayının çok düşük olduğunu gördük. Yani tehditle
karşı karşıya kalan kişi veya darp gören bir
kadın -ki kadınlar bizim başımızın tacı, her
birimiz anayız- evlatları da bununla karşı
karşıya kalabileceği için sığınmaevleriyle ilgili
müracaatlarda bulunduğunda yeteri kadar yer olmaması sebebiyle,
maalesef, sıra beklemek zorunda. Sıra beklerken de bu sefer koruma
altına alınmadıkları için bu kendisini taciz eden,
kendisini tehdit eden caninin farklı saldırılarıyla
karşı karşıya kalmaktalar. Kadın sığınmaevine
kabul edildikten sonra orada bilhassa meslek kazandırılması ve o
kadınlarımızın da bu travmalardan kurtulması için
gereğinin yapılması gerekmektedir.
Dediğim
gibi, kadınlar başımızın tacı, onların
ayağına taş değmemesi için hepimiz elimizi taşın
altına mutlaka sokmalıyız.
Gazi
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Fatma Benli konuşacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Destek veriyor bu önergeye Fatma Hanım bence.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Güzel bir konuşma bekliyoruz.
BAŞKAN
Süreniz üç dakika.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA FATMA BENLİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
HDPnin,
Helin Palandöken şahsında kadın cinayetlerinin önlenmesine
yönelik Meclis araştırması komisyonu kurulması için
verdiği önerge aleyhine söz almış bulunmaktayım. Öncelikle,
bu vesileyle Helin Palandökenin ailesine taziyelerimi sunuyorum.
Biliyoruz
ki Helin, henüz hayatının baharındayken, 17
yaşındayken kendisiyle arkadaşlığını devam
ettirmek isteyen bir ruh hastası tarafından katledildiğinde,
Başbakanımızın da aileye taziyede ifade ettiği üzere,
tüm Türkiye'yi derinden yaralayan genç bir kızımız. Helinin
katili yakalandı, onunla ilgili adli soruşturma devam ediyor, Aile
Bakanlığımız tüm kadına karşı şiddet
vakalarında olduğu üzere mağdur ailenin yanında, müdahale
talebini kabul etmiş durumda, dosyayı takip ediyor. Helinin daha
önce 6284 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun çerçevesi içerisinde
mahkemeye müracaat ettiğine, ısrarlı takip için mahkemeye
müracaat ettiğine ilişkin ya da tehdit aldığına
ilişkin savcılığa ya da karakola müracaat ettiğine
ilişkin bir bilgi yok ama böyle bir müracaatının olduğu ya
da adli makamların, kolluk güçlerinin ya da resmî makamların bu
konuda herhangi bir ihmalinin var olup olmadığı da
değerlendiriliyor.
Sonuçta,
giden tek bir cansa hepimizin canı, buna ilişkin çalışma
yapmak hepimizin mecburiyeti. Türkiye'nin ilk imzalayıcısı ve
ilk onaylayıcısı olduğu İstanbul Sözleşmesini
onaylamasak da o sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda olmasak
da bunu yapmak zorundayız. Bugün Meclis çatısı altında
bulunan dört siyasi partinin de bunun dışında düşündüğüne
inanmıyorum ben çünkü giden hepimizin canı, hepimizin çocuğu
olabilirdi oradaki Helin.
Türkiye'de
bununla alakalı aslında yine bu Meclis çatısı altında
çok fazla çalışma yürütüldü. Bütün siyasi partilerin ortak
çalışmasıyla töre cinayetlerinin önlenmesine dair Meclis
araştırması komisyonu oluşturuldu, bu araştırma
komisyonu somut olarak sonuçlar aldı. Töre saikinin Ceza Yasasında
ağırlaştırılmış müebbet cezasını
gerektirmesine, kadına karşı şiddetin önlenmesi için sadece
sözelde değil fiilî anlamda çalışma yürütülmesine ilişkin
pek çok önlem alındı. Ondan sonra, dönemin Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğanın imzasıyla bütün bakanlıklara, bütün genel
müdürlüklere, tek tek neler yapılması gerektiğine dair genelge
bu dönemden sonra gerçekleşti. İstanbul Sözleşmesinden sonra
yine 6284 sayılı Yasa, aslında sadece failin evden
uzaklaştırılmasını değil, aynı zamanda aile
içi şiddetin önlenmesine, faillerin rehabilitasyonuna, baştan
önlemeye ilişkin pek çok yasal düzenlemeyi gerektiren hükümler yine
buradan çıktı ama bu, sadece Meclis araştırması
komisyonlarının kurulmasıyla çözebileceğimiz bir konu
değil, kamu kurumlarının ve sivil toplum
kuruluşlarının, herkesin elini taşın altına
koyarak gerçekleştirebileceği bir husus. O yüzden, 2015
yılında, bugün önergede istenen konuyla alakalı olarak,
kadına karşı şiddetin önlenmesi, buna ilişkin
önlemlerin alınmasına ilişkin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATMA BENLİ (Devamla) Bir dakika rica edebilir miyim
Başkanım, sözümü tamamlayayım.
BAŞKAN Tabii ki, buyurun, tamamlayın.
FATMA BENLİ (Devamla) 2015 yılında, yine, bu önerge
konusuna ilişkin olarak, kadına karşı şiddetin
önlenmesi ve buna dair tedbirlerin alınmasına yönelik bir Meclis
araştırması komisyonu kuruldu, bu komisyondan sonra
sıkıntılar devam etti. Şu an bütçe görüşmeleri devam
ederken, pek çok komisyon zaten süregelmişken, daha yeni
uyuşturucuyla mücadeleyle alakalı ve diğer komisyonlarla ilgili
çalışmalar yürütülürken o son yedi senede yapılan 3 bin
araştırma önergesinden bir tanesi olarak bu önergenin sunulması
bizim sorunumuza çare olmayacak. Bizim yapmamız gereken şey, dört
partinin de ortak çalışma gerçekleştirmesi, bütün
bakanlıklarla ve gerçekten bu konuda özel
çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarıyla beraber
gerçekten somut sonuç verecek bir çalışma yürütülmesi. Bu noktada, bu
düşüncelerimizle Gazi Meclise saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Benli.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı efendim
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı
vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, siyasi parti genel başkanları ile başbakan ve bakanların
vergi cennetlerinde bulunması muhtemel servetlerinin ve bunların
kaynaklarının araştırılarak tespit edilmesi ve
alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla 8/11/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 14 Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
14/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 14/11/2017 Salı günü (bugün)
yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa
Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup
Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından siyasi parti genel
başkanları ile başbakan ve bakanların vergi cennetlerinde
bulunması muhtemel servetlerinin ve bunların kaynaklarının
araştırılarak tespit edilmesi ve alınması gereken
önlemlerin tespiti amacıyla 8/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin (1459 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 14/11/2017 Salı günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Offshore,
uzak kıyılar, yani uzak vergiler; yani vergiden kaçınma
değil, açık ve net bir şekilde vergi kaçırma. Bunu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden tüm Türkiyenin çok net bilmesi gerekiyor.
Vergi cennetinin açıklanmasını istiyoruz. Kim istiyor? Bunu ben
söylemiyorum, 2006 yılında kurumlar vergisinde düzenleme
yapıldığında Başbakan Binali Yıldırım
Ulaştırma Bakanı olarak bu düzenlemenin altına
imzasını koymuş ve Vergi cennetleri açıklansın.
demiş. 2004 yılında ve 2006 yıllarında bugün offshore
hesaplarında adı geçen çocuklarının iki şirketinin kurulduğu
tarihler sırasında yapmış bunu. Kendisinin de o dönem niyet
ettiği şey, vergi cennetinde kurulan şirketlere gönderilen
paradan yüzde 30 vergi alınması. Bu düzenlemenin hayata
geçirilebilmesi için Bakanlar Kurulunun vergi cennetinden listelerinin
açıklanmasını istiyoruz. Peki, bu açıklama o gün bugündür
yapılmış mı? Hayır. Kaç yıldan beri
yapılmamış? On bir yıldan beri yapılmamış.
Değerli
arkadaşlar, o zamanın Ulaştırma Bakanı olan,
şimdinin Başbakanı olan Sayın Binali
Yıldırımın da altına imzasını
attığı vergi cenneti ülkeleri neden açıklanmıyor? Bunu
bilmek istiyoruz.
Biz,
birincisi, vergi alabilmek için vergi cennetlerinin listesinin ilan edilmesini
ve kimlerin burada parası olduğunun da açıklanmasını
istiyoruz.
İkincisi
ve daha önemlisi, tüm dünyada eş zamanlı yayınlanan Paradise
belgelerinde Başbakanımızın çocuklarının ismi geçiyor.
Bu kimseyi rahatsız etmiyor mu arkadaşlar? Sayın
Başbakanı rahatsız etmiş, Bununla ilgili ne varsa
açığa çıksın. Kim, benim oğlum olur, yeğenim
olur, dayısı olur, hatta başka siyasi partilerin mensupları
da varsa onlar da açığa çıksın. demiş.
Peki,
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği, Başbakanımızın ve
çocuklarının da bundan yararlanacağı bu araştırma
önergesi neden reddediliyor, nesine karşısınız? Tüm dünyada
aklanması ve itibar sahibi olması için bunu daha fazla gizlemeye
gerek var mıdır? Biz sadece gerçeğin ortaya
çıkmasını istiyoruz. Gerçeğin ortaya
çıkmasını isteyen İngiltere, Almanya, Hindistan, vergi
kaçıran varlıkların peşine düştüler, soruşturma
başlatacaklarını duyurdular. Arkadaşlar, ne eksiğimiz
var?
Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanının çocuklarının offshore
hesaplarında vergi kaçırmakla ilgili -kaçınmakla ilgili
demiyorum, kaçırmakla ilgili- adı geçiyorsa şöyle bir şey
deyip de biz bundan kendimizi kurtarabilir miyiz: Ya, bu bir yasal
düzenlemedir, böyle bir yasal düzenlemede
E, benim çocuklarım da ticaret
yapıyorlar, bu yasal düzenleme adı altında vergilerini
Türkiyede değil de vergi oranı düşük başka ülkelerde
değerlendiriyorlar, orada ticaretlerini yapıyorlar.
Peki,
bizim halkımızdan ne istiyorsunuz? Sabahleyin musluklarını
açıp da 5 çeşit vergi ödemeye başlayan, çoluğunu
çocuğunu okutmaya çalışan vatandaşımızın
cebinden aldığınız yüzde 30 dolaysız, yüzde 70
dolaylı vergiyle, milyarlarca lirayla Türkiyeyi yönetmeye
çalışıyorsunuz da, bu bir tek fakir gureba için mi geçerlidir,
gerçekten, bir tek ülkenin sesini çıkartamayan insanları için mi
geçerlidir; Başbakan için değil midir, Başbakanın
çocukları için değil midir, Türkiyenin bir avuç insanı için
değil midir? Vergi cennetinde parayı kaçıran güçlüler için siz
onlara koltuk değneği oluyorsunuz da bu ülkenin gariban
insanlarına sırt mı çeviriyorsunuz? Gelin, hem
Başbakanınızı hem çocuklarını hem de Türkiyenin
itibarını koruyun.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkoç.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Engin Bey yaptığı konuşmada
vergi kaçıranlara koltuk değneği olmakla suçladı, açık
bir sataşma.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Hocam, cevap vermeyin.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Ne diyeceksin Naci Bostancı?
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Hocam, cevap vermeyin. Yalan mı Hocam, hesap yok mu?
Hesap yok mu Hocam, onu söyle.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Listeyi açıklasaydınız yüzde 30 vergi
ödeyeceklerdi.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Naci Bey, liste ne zaman açıklanacak?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Paradise Papers denilen belgeler üzerine bütün bu sözler
çevriliyor. Geçen yıl da Panama belgeleri vardı, daha önce de
WikiLeaks belgeleri ortaya çıkmıştı,
hatırlarsınız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hepsinde varsınız.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) Hepsinde de
varsınız Hocam, maşallah!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bir kere, bu belgelerin varlığı,
bu belgelerin küresel ölçekte dolaşıma sokulması
karşısında biraz kafada soru işareti olmasında fayda
var çünkü
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Başbakan kendisi kabul ediyor.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Başbakan kabul etti Naci Bey.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bak, sizinle de ilgili, sizin geldiğiniz
gelenekle de ilgili çünkü küresel ölçekte yeni bir hegemonya kurmanın
yollarından birisi yeni iletişim mecraları marifetiyle bu tür
dolaylı araçları kullanmaktır. İşin böyle bir
tarafı var, bak, buraya bir soru işareti koyun.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) Vergi kaçırma yolu, doğru.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Vergi kaçırma.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) İkinci husus şu: Sayın
Başbakanın çocuklarına ilişkin olarak,
dışarıda şirketleri olduğu ve Türkiyeden vergi
kaçırıldığı iddia ediliyor.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Yani Bakanlar Kurulu görevini yapmış olsa vergi
ödeyecek bu iş için.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Türkiyede de şirketleri var ve bunlara
ilişkin vergilerini ödüyorlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hayır.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Dışarıdaki şirketler yine
küresel ölçekte gemicilikle alakalı olan şirketler. Sadece onlara da
has değil, başkaları da var.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Niye Maltada da İngilterede değil
Naci Bey? Niye Maltayı tercih ettiniz? Malta vergi cenneti de ondan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bütün bu bahsedilen yerler, birçok ülkede
gemicilik işiyle uğraşan insanların
kullandığı yerler. Bu tür yerler üzerinden gidiyor.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Hocam, yeni Bankalar Kanununda sorulabiliyor, soralım.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu, sadece Türkiyeye has değil,
Türkiyedeki insanlara has değil, Başbakanın çocuklarına
has değil.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Soralım, bütün hesapları soralım, Meclis
olarak bütün hesapları soralım.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bütün hırsızlar da maymuncuk kullanıyor.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) O yüzden, ne olup bittiğini gerçek
bağlamına, gerçek ölçeklerine, bu işlerin, gemiciliğin
nasıl yürüdüğüne, onun ne gerektirdiğine bağlı olarak
okuyup değerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Biliyoruz nasıl yürüyor Naci Bey.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Bunlara bakarak şaibe yaratıcı
bir dilin siyasete faydalı olamayacağını ifade ediyorum.
Saygılarımla.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın
Özkoç
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, 69uncu maddenin ikinci bendine göre söz istiyorum.
Söylediğim sözlerin amacının dışında,
çarpıtırılarak bir ifade kullanılmıştır.
Buna dayanarak söz istiyorum efendim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiçbir sataşma yok.
BAŞKAN
Sataşma olmadı size.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sataşma değil.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hiçbir sataşma yok Sayın Başkan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) 69uncu maddenin ikinci bendinde diyor ki efendim: Eğer
hatibin yaptığı konuşma amacı dışında
farklı bir yöne çekildiyse o zaman sataşmadan söz
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır, hayır, Sayın
Başkanım, kesinlikle hiçbir sataşma yok.
BAŞKAN
O zaman siz bir açıklama yapmak istiyorsunuz Sayın Özkoç,
yerinizden
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Açıklama değil efendim, 69uncu maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN
Yok
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) İktidar ve ideolojiye ilişkin
okumaları
BAŞKAN
Sayın Özkoç, size bir sataşma olmadığı için kürsüden
söz veremem.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır, hayır, sataşma yok.
BAŞKAN
Bir düzeltme yapacaksanız
Yanlış ifade etti. diyorsunuz,
bir düzeltme yapacaksınız, o zaman yerinizden bir dakika
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) 69uncu madde çok açıkça ifade ediyor efendim.
BAŞKAN
Yok, Sayın Özkoç, lütfen
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Kürsüden yapabilirsiniz. diyor.
BAŞKAN
Yerinizden size bir dakika veriyorum.
Düzeltin,
buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Verin efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım, söylediğim hiçbir
şeye net, doğru bir yanıt alamadım ama şurada oturan
bütün milletvekillerinin bilmesini istediğim bir şey var: Türkiye
Cumhuriyetinde paraların ve maddi imkânların terör örgütleriyle
ilgili kullanılmasında etkin ve yetkin kurum olan MASAKın, offshore
hesaplarının terör örgütleri tarafından vergi kaçırmak,
kara para aklamakla ilgili tamamen kullanıldığına dair
açık beyanları vardır. MASAKın dahi açık bir beyanla
ifade ettiği, terör örgütlerince ve kara para aklama yönteminde
kullanılan offshore hesaplarında eğer Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanının çocuklarının adı geçiyorsa bu
sözlerin, bu ithamın bir an önce düzeltilmesi gerekiyor. Bu, herhangi bir
siyasi partiyle ilgili değil; bu, Türkiye Cumhuriyetinin
dışarıda ve içerideki itibarıyla ilgilidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkoç.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, siyasi parti genel başkanları ile başbakan ve
bakanların vergi cennetlerinde bulunması muhtemel servetlerinin ve
bunların kaynaklarının araştırılarak tespit
edilmesi ve alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla
8/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 14
Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Erkan Akçay.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
MHP
GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkçeye
Cennet belgeleri olarak çevrilen yaklaşık 13 milyon
civarındaki belge, dünya ve Türkiye kamuoyunun gündemine gelmiştir.
Maltadaki Türkiyeyle ilintili bazı şirketlerin de bu belgelerde
isminin geçtiği ifade edilmektedir.
Öncelikle
belirtmem gerekir ki kaynağına inmeden, sadece basında
yazılanlar üzerinden tartışmalara ve polemiklere
boğulmanın doğru olmadığı kanaatindeyiz. Bununla
birlikte, ortada bir iddia var, bu iddianın muhatapları var.
Sayın Başbakan, ortada gizli saklı bir işlemin
olmadığını, şirket bilgilerinin ticaret sicilinden
öğrenilebileceğini, her türlü araştırma ve incelemenin de
yapılabileceğini ifade etmiştir. Bu açıklamalar üzerinden
harekete geçilmesi elbette makuldür, ortada offshorela ilgili iddialar
vardır.
Offshore
bankacılığı, offshore faaliyeti yasa dışı
bir faaliyet olmamakla birlikte bir para aklama faaliyeti olarak da
kullanılabilmekte, bir vergiden kaçınma olarak da
kullanılabilmektedir. Bu konuda, Türk idari sisteminde, sorumlu ve yetkili
kurum ve kuruluşlar vardır. Bunlardan en önemlisi MASAKtır.
MASAKın konuya ilişkin araştırma yapması ve varsa
elde ettiği bulguları kamuoyuyla ve ilgili kurumlarla
paylaşması gerekir. Öte yandan, altını çizmek
istediğim bir başka husus daha var: Kurumlar Vergisi Kanununda vergi
cennetlerinde offshore hesaplarıyla ilgili bir düzenleme var. 30uncu
maddenin (7)nci fıkrasında, vergi cenneti olarak da
adlandırılan, haksız vergi rekabetine yol açan ülkelere
yapılan ödemelerden vergi kesintisi yapılabilmesi imkânı
getirilmiştir. Bu bir vergi güvenlik müessesesidir. Söz konusu ülkelerde
yerleşik gerçek veya tüzel kişilere çeşitli adlar altında
yapılacak ödemelerin Türkiye'deki vergi matrahlarını azaltmak
amacıyla kullanılmasının önüne geçilmesi
amaçlanmıştır. Bu maddeye göre, Bakanlar Kurulunca ilan edilecek
ülkelerde yerleşik veya faaliyette bulunanlara ve Türkiye'de yerleşik
kişilerin söz konusu ülkelerdeki iş yerlerine nakden veya hesaben
yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden her hâl ve
şartta ödemeyi yapanlarca yüzde 30 oranında vergi kesintisi
yapılması öngörülüyor. Ancak Bakanlar Kurulu şu ana kadar bu
yetkisini kullanmamıştır. Dolayısıyla vergi cenneti denilen
ülkelerle yapılan ticarette vergi planlaması yapılabilmektedir
ve yapılmalıdır. Söz konusu iddialara dair Cennet belgelerini
incelemeyi, vergi cennetlerinde bulunması muhtemel servetlerin
araştırılmasını
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Devamla) -
önemli görmekle birlikte vergi cennetleri konusunda Meclis
araştırmasından önce yapılması gereken iki önemli
teknik husus vardır.
BAŞKAN
Sayın Akçay, tamamlayın, açıyorum.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Birincisi,
MASAKın bu konuda faaliyete geçmesi, çalışma yapması;
ikincisi de Kurumlar Vergisi Kanununun 30uncu maddesinin (7)nci
fıkrasının işler hâle getirilmesi için Bakanlar Kurulu
listesinin yayınlanmasıdır.
Konuşmama
burada son verirken muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kürkcü konuşacak.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
HDP
GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; bu İç Tüzük değişikliğinin niye
yapıldığını hep beraber görüyoruz,
konuşamayalım diye. O yüzden, ister istemez telgraf
kısalığında cümlelerle derdimi anlatmaya
çalışacağım.
Bir,
Sayın Naci Bostancının yerinde olmayı hiç istemezdim.
Çünkü mızrak çuvala sığmıyor.
İki,
hangi gizli belge açıklansa altından Cumhurbaşkanının
damatları ve Başbakanın oğullarının
çıktığı bir durum anormal bir durumdur ve sadece bu
açıdan Meclis tarafından araştırılmayı hak eder.
Daha
önce WikiLeaks belgelerinde olsun, Panama belgelerinde olsun, şimdi de
Cennet belgelerinde olsun, son derece dar, birbiriyle bağlantılı
bir zümrenin, aslında, esasen vergi kaçırmaktan başka hiçbir
işe yaramadığı zaten Hükûmet tarafından 2006dan beri
tespit edilmiş olan bir işin içinde oldukları apaçık
ortadaysa şimdi, bunun öyle mi böyle mi olduğunu ancak Mecliste
araştırabiliriz, başka hiçbir yerde
araştıramayız. Buna niçin karşı
çıktığınızı anlamak çok güç, zaten belli
olmadığı için araştıracağız, belli mi
değil mi ama bu çok sık tekrarlanan bir doku hâlinde iliklerimize
işlemiş vaziyette.
Türkiye'nin
sadece geçen yıl toplanmayan vergiden kaybı 122 milyar lira iken,
vergi toplamanın bu devletin en büyük meselesi olduğu ortadayken,
Başbakanın yakınlarının,
Cumhurbaşkanının yakınlarının bu vergilerin yurt
dışına kaçırılmasıyla ilgilendiklerinin
bilinmesi, herkes için, her şeyden önce yüz kızartıcı bir
meseledir, bunun giderilmesi için inisiyatif almamak başlı
başına bir vakadır.
Başbakan
dedi ki: Ben oğullarıma dedim ki devletle iş yapmayın.
Ama benim gördüğüm kadarıyla oğullarıyla devlet iş
yapıyor; hem fizik olarak dosdoğru yapıyor hem öbür yandan
Başbakan bu vergi cenneti ülkelerin ve buradaki yapıların
listesini açıklamıyor kanun emri olduğu hâlde hem de oğlu
orada iş yapıyorsa basbayağı, mirasçısı olan
oğlu ile kendisi arasında devlet üzerinden yapılan bir iş
olduğu da apaçık ortadadır.
Nihayet,
Cumhurbaşkanı övünüp duruyor, işte, Antiemperyalizm
yapıyoruz. Ben bakıyorum listeye, İngiltere Kraliçesi
Elizabethden Nikea, Facebooka, Yahooya, bütün bilişim devlerinin
olduğu bir listede yer alıyorsanız siz antiemperyalizm
yapmıyorsunuz, iş birlikçi kapitalizm yapıyorsunuzdur. Bu da
size yeter. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Sayın
Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum.
Sayın
Özkök benim yerimde olmak istemediğini söyledi
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Özkök değil, Kürkcü.
BAŞKAN
Kürkcü.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Kürkcü
Affedersiniz, Sayın
Kürkcü.
Bahsedilen
konu dâhil, hayata bakış, ideolojik perspektif, topluma
karşı sorumluluk, nereden bakarsanız bakın, birbirimizin
yerinde olmak istemeyeceğimiz çok açıktır.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Peki, teşekkürler Sayın Bostancı.
Şimdi,
son konuşmacı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinç.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
vermiş olduğu grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii,
yine bir temcit pilavıyla karşı karşıyayız.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Allah Allah!
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Yapma ya!
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Geçen hafta HDP Grubunun haziran ayında
vermiş olduğu bir grup önerisini görüştük, aynı konuydu; bu
hafta da Cumhuriyet Halk Partisi. Herhâlde bu gidişle de sırayla
dönüp dolaşacak gibi görünüyor.
Tabii,
bizim siyasi hayatımızda önemli olan bir husus vardır.
İçeriden veya dışarıdan ortaya atılan belgelerin veya
bilgilerin kaynağını, önünü, arkasını
araştırmak, gerçekten bizim siyasi ahlakımızın en
önemli meselelerinden birisidir. Böyle yapmadan, hiçbir araştırma
yapmadan burada tamamen suçlamaya yönelik, tamamen algı oluşturmaya
yönelik bir gayret içerisinde olmanın siyaseten doğru bir
yaklaşım olmadığını düşünüyorum.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) Araştıralım diyoruz işte size.
Bir şey dediğimiz yok ki.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Araştıralım, Başbakan da diyor.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Zira burada araştırma
komisyonlarının nasıl kurulduğunu bütün milletvekillerimiz
bilir. Nasıl olacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Nasıl olacak?
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Bakın, bu hususlar geçen hafta da
konuşuldu, 2008 yılında da konuşuldu, 2014
yılında da konuşuldu, mayıs ayında da konuşuldu.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Siz hazırlayın, biz onaylayalım.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Sayın Başbakan bizzat kendisi
açıklama yaptı.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Bakanlar Kurulu niçin listeyi açıklamıyor? Vergi
ziyaı çok büyük, çok büyük vergi kaybı var.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) Başbakan kabul ediyor.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Sayın Başbakan bizzat kendisi
açıklama yaptı. Daha dışarıdan gelen
Bakın,
buradaki milletvekillerinin, Türkiyedeki milletimizi temsil eden
milletvekillerinin dışarıdan gelen bilgilere itibar ederek
Başbakanın yapmış olduğu açıklamalara, noter
belgeli açıklamalara...
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Başbakan kabul etti, Başbakan
Doğru da dedi.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Maltadaki bilgi nereden, içeriden mi gelecek?
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Bakın, belgesi burada, belgesi
Bunları gözardı etmek gerçekten sizlere yakışmıyor.
BAŞKAN
Lütfen dinleyelim.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Ben, bu çerçevede yapılacak
çalışmaların
Hukukta
bir kaide vardır; müddei iddiasını ispatla mükelleftir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Dışarıda iş yapınca
dışarıdan emri veriyor, nereden gelecek?
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Maltada şirketler var mı, yok mu, söyleyin o
zaman siz, Yok. deyin.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Eğer müddei, iddia sahibi,
iddiasını ispatlamıyorsa o zaman müfteri konumundadır.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) E, araştırma yapalım diyoruz işte.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Bakın,
Başbakanımızın mahdumlarının
dokunulmazlıkları yok. 2008den beri gündeme gelen bu konuyla ilgili,
buradaki milletvekillerinden başlamak üzere kimler suç duyurusunda
bulundu? Vergi kaçırmaktan, vergi kaçakçılığından söz
edenlerden kimler suç duyurusunda bulundu? Var mı? Yok. Hâlâ bu
imkânınız var, niye yapmıyorsunuz?
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Hangi savcılar araştıracak?
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) Çünkü amaç üzüm yemek değil. Amaç üzüm
yemek olsaydı, bugüne kadar bunları yapardınız. Ama
baktınız
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Listeyi yayımlamayan Bakanlar Kurulu.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Türkiyede ceza hukuku can çekişiyor, can
çekişiyor!
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) İftira atmak veya algı
oluşturmak yönündeki bu çabaların milletimiz nezdinde makes
bulmayacağına inanıyor, grup önerisi aleyhinde olduğumuzu
belirterek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdinç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özkoç
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, sözlerimizi Başbakana, çocuklarına
Yaptıkları şeyi çarpıtmakla; onların aslında
böyle bir şey yapmadıkları ve biz onları suçluyormuşuz
gibi, yalancılıkla suçladı.
BAŞKAN
Peki, buyurun, iki dakika size söz veriyorum.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım,
yaptığı sadece eleştiridir. Eleştiri de mi
yapmayalım?
BAŞKAN
Tamam, konuşsun, bir şey olmaz Sayın Bostancı.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Adana Milletvekili
Mehmet Şükrü Erdinçin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ilk önce bir fıkrayla buna cevap vereyim: Adam
kümese girmiş; tavukları, civcivleri, yumurtaları
kucaklamış, tam dışarı çıkarken komşular
momşular bunu basmışlar, yakalamışlar, demişler
ki: Ya, sen ne yapıyorsun? Hırsızlık ediyorsun. Bak,
işte tavukları mavukları, her şeyi kümesten aldın,
kucakladın, götürüyorsun. Adam demiş ki canhıraş bir
şekilde: Ben avukatımı istiyorum. Demişler ki: İyi
de hâlin bu, avukatı ne yapacaksın? Ben de onu merak ediyorum,
avukat ne yapacak acaba. demiş. Sizin hâliniz şimdi tam da bu. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Hadsizlik bu, gerçekten hadsizlik.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Hiç öyle değil.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi diyor
ki: Offshore hesapları, kara para aklama hesaplarıdır. Offshore
hesapları, vergi kaçırma hesaplarıdır.
Az
önce Milliyetçi Hareket Partisinin sayın grup başkan vekilinin de
açıkladığı gibi, Türkiye Cumhuriyetinin bunları
araştıran kurumu MASAK diyor ki: Offshore hesapları, kara para
aklama hesaplarıdır; terörle ilgili örgütlerin vergi
kaçırdıkları ve paralarını akladıkları yer
olarak da bilinir.
Biz
de diyoruz ki: Gelin, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının
kendisinin ve çocuklarının itibarını bu yükten
kurtaralım.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Keşke derdiniz bu olsa.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Türkiye bir yere gidecekse vergi kaçırma
hesaplarıyla itham edilen bir başbakan tarafından temsil
edilmesin. Tek dileğimiz budur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkoç.
Sayın
Bostancı, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk
Partisi bir araştırma önergesi verdiğini söylüyor ama sayın
grup başkan vekili kürsüye çıktığında bu
araştırma önergesini, araştırmak için değil, zaten
verilmiş olan bir hükmün kılıfı olarak kullanmak
istediğini açıklayan bir fıkra anlatıyor.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Tipik özelliği.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Bu doğru bir tavır değil. Kim
karar verdi bunun suç olduğuna, mahkûm olduğuna? Elindeki
tavukları, piliçleri çalarken basıldığına kim karar
veriyor?
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Kendisi dedi, kendisi.
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Bakanlar Kurulu o listeyi kötüye kullanıyor, vermiyor
ki.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle bir şey olabilir mi?
Yargının böyle bir kararı mı var?
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başbakan Doğru. diyor,
siz listeyi açıklamıyorsunuz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Araştırma önergesi veriyorsanız
verdiğiniz araştırma önergesinin ruhuna uygun bir dil
kullanmanız gerekir ama siz mahkûm ediyorsunuz.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Yok ki öyle bir dil.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Reddediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın
Özkoç, lütfen
Kayıtlara
geçsin, buyurun, söyleyin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Buradan kayıtlara geçsin.
Ben
herhangi bir şeyi uzatmaya çalışmıyorum Sayın
Başkan. Gerçekten de siyasi etik açısından, Türkiye Büyük Millet
Meclisini ilgilendiren, Parlamento üyelerinin hiçbir savcıya ve hâkime
ihtiyaç duymadan, kendi Parlamento üyelerinin en başındaki insanla
ilgili bir aklama operasyonunu burada Cumhuriyet Halk Partisi ifade ediyor.
Bunun karşısında olan, kayıtlara geçsin, AK PARTİdir.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, siyasi etiğin
birinci kuralı, araştırma önergesi verdiğinizde, sanki
önerge bitmiş, neticelenmiş ve mahkûm olunmuş gibi bir dille o
araştırma önergesi üzerinde konuşmamaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Yeter. Ara vereceğim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Verebilirsiniz tabii ki hakkınız.
Siyasi
etiği lütfen bize öğretmesinler.
BAŞKAN
Peki Sayın Özkoç, teşekkür ederiz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Siyasi etik, eğer kendi siyasi partilerinin hükûmetinin
başı tüm dünyayı ilgilendiren bir skandala girdiyse bunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırılmasının
önünün açılmasıdır.
BAŞKAN
Tamam, teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür
Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, siyasi parti genel başkanları ile başbakan ve
bakanların vergi cennetlerinde bulunması muhtemel servetlerinin ve
bunların kaynaklarının araştırılarak tespit
edilmesi ve alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla
8/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 14
Kasım 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.42
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım.
VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, (2/1694)
esas numaralı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/117)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1694)
esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci maddesi
uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz
ediyorum.
Gereğinin
yapılmasını rica ederim.
Mehmet
Ali Aslan
Batman
BAŞKAN
Teklif sahibi Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ali Aslan.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) Sayın Başkan, sayın Divan ve
sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, şu
anda cezaevlerinde tutsak olan seçilmişlerimizi de buradan saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
yurttaşımızın, insanımızın tapu kadastrodan
kaynaklı mağduriyetlerinin giderilmesi için bir kanun teklifi
vermiş bulunmaktayım.
Arkadaşlar,
özellikle bölgede ve Türkiye'nin bütün şehirlerinde tapu kadastrodan
kaynaklı, yurttaşlarımız, insanlarımız
mağdur edilmiştir. Şöyle ki: Birçok yerde
insanlarımızın, yurttaşlarımızın
atalarından, dedelerinden kendilerine kalan bağ, bahçeler
kadastrolama esnasında hazine malı olarak tescillenmiştir. O
dönemde insanlarımız, bir kısmının okuma yazma
bilmemesi ve kadastro teknik bilgilerini haiz olmaması sebebiyle, o
yanlışın, o gasbın farkına
varamamışlardır ve süre aşımına girmiştir.
Mahkemelerde de bu anlamda Millî Emlakin, Hazinenin, Maliyenin lehine karar
verildiği için, yüz binlerce insanımız, Türkiye'nin her ilinde,
her ilçesinde, her köyünde maalesef mağdur edilmiştir. Bunun
sonucunda da kendi arazisini, bağ, bahçesini almak isteyen
insanlarımız, maalesef, açık artırma usulü ihaleye girmek
zorunda kalmışlardır ve bundan da kaynaklı bir arazi
mafyası türemiştir. Arazi mafyası, kendi
toprağını, kendi gayrimenkulünü almak isteyen insanlardan
ihaleden çekilmek şartıyla para istemiştir ve bundan
kaynaklı da Türkiyede, sizlerin de şahit olduğu, birçok ilde,
ilçede, kadastrodan kaynaklı, bu zulümden kaynaklı kavgalar
olmuştur, cinayetler olmuştur. Bu konuda en bilinen cinayet de Bilge
köy katliamı, cinayetidir ve 45 insanımız hayatını
maalesef kaybetmiştir. Başka tarihlerde de Diyarbakırda,
Muşta, Bingölde, Batmanda yine bu gasptan dolayı, bu zulümden
dolayı insanımız birbirine düşmüştür ve maalesef,
hükûmetler, devlet bunun farkında olduğu hâlde bu sorunu çözme,
giderme yoluna gitmemiştir.
2015
yılından bu yana, hem ben soru önergeleri verdim hem daha önceki
muhalefet partileri de bu konuda araştırma önergesi vermiştir.
Bu konuda konuşmalarımız olduğu hâlde hiçbir somut
adım atılmamıştır. Ama ne ilginçtir ki gerek Mardinde
gerek Batmanda ve Türkiye'nin birçok ilinde iktidar milletvekilleri, hem genel
seçimlerde hem yerel seçimlerde belediye başkan adayları,
milletvekili adayları bu sorunu çözme sözü vermiştir. Bizatihi benim
muhatap olduğum ve çözülmesini istediğim sorunu, 2010dan önceki
referandumda, yine Devlet Bakanı olan Mehdi Eker, Mehmet Şimşek,
Acırlı köyünde (Derizbine), Midyatta (Estel) çözme sözü
vermişlerdir, çözmemişlerdir. 2011den sonra Muammer Güler çözme sözü
vermiştir, yine çözmemiştir. 2015teki hem haziran seçimlerinde hem
kasım seçimlerinde yine iktidar milletvekilleri çözme sözü vermiştir
ama çözmemiştir. Her seferinde demişlerdir ki: Bu seçimlerde bize oy
verin; söz, biz gereğini yerine getireceğiz. Vatandaş bu konuda
çok muzdariptir. Hadi buyurun, iktidar oldunuz, bu sorunu çözün. Yani bu
yurttaşlarımızın mağduriyetini bu Meclis, bu iktidar
çözmeyecekse yurttaşımız çözümü nerede arasın? Hem kanun
hükmünde kararname gibi bir yetki var şu anda elinizde, yarım saat
içinde, bir saat içinde çözülebilecek bir sorundur. Neden kanun hükmünde
kararnameleri sadece işten ihraç etmelere karşı
kullanıyorsunuz? İnsanların temel hak ve hürriyetlerinin
kısıtlanmasında kullanılıyor da neden
yurttaşımızın, insanımızın esas
sorunlarının çözülmesi için kanun hükmünde kararname
çıkarmıyorsunuz?
Yine
bir hadisle bitireceğim: Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle,
gücünüz yetmiyorsa dilinizle, yetmiyorsa kalbinizle buğzediniz.
demiş Resulü Aleyhissalâtu Vesselam.
Buyurun,
iktidar elinizle bu sorunu çözün. Biz dilimizle bunu dillendireceğiz ve
çözülene kadar da bunun takipçisi olacağız.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306
Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun", 2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu
Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı
İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı
"Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun"da Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
ikinci bölümünde yer alan 42nci madde kabul edilmişti.
Şimdi
43üncü maddeden devam edeceğiz.
43üncü
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 43üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul Mardin Diyarbakır
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan Sibel
Yiğitalp
İzmir Batman Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Erkan
Haberal Arzu
Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Ankara İstanbul Hatay
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı
Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Yiğitalp.
Süreniz
beş dakika.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 43üncü madde üzerinde Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel
Kurulu selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün vergi üzerine
konuşuyoruz. Vergilerin silinmesinden, büyük şirketlere verilen
birtakım muafiyetlerden ve buna benzer, daha çok sermayeyi güçlendiren,
yoksulu daha çok yoksullaştıran, kendi içindeki bu gelir
adaletsizliğinin derinliğini büyüten, makası açan bir dönemden
geçiyoruz. Öyle ki vatan sevgisi diye bahsedilir; vatanı en çok sevenler
nasıl tarif edilir? İşte, vergisini veren, askerliğini
yapan ve bu temelde, kurallara riayet eden insanların vatanını
seven, vatanı için iyi bir yurttaş olduğunu söylerler. Peki, bu ülkeyi
yöneten yürütmenin başındaki insanlar ne yapıyor? Kendi
çocukları ve kendileri üzerinden olabildiği kadar kendi şahsi
hanedanını, ailesini daha çok nasıl kalkındırabilirim,
daha çok nasıl zengin olabilirim ve bunun vergisini de vermemek üzere
nasıl bir şey yapabilirim, nasıl bir
Nasıl denir? Öyle bir
şey ki dikkat etmek istiyorum ama gerçekten, buna nasıl dikkat
edeceğimi, nasıl tarif edeceğimi de düşünemiyorum. Çünkü
bir insan 100 liranın 60 lirasını vergi olarak öderken ve vergi
vermek zorundayken bu ülkenin Başbakanı ve çocukları
gemileriyle, kazandıkları parayla bir kuruşun dahi bu ülkeye
girişini sağlamıyor. En büyük millî ve yerli olduğunu da
kendi söylüyor, kendi dışındaki hiçbir insanı da kabul
etmiyor işin ilginç tarafı. Diyelim ki bir başka partinin bir
üyesi bunu yapmış olsaydı, bir HDPnin vekili bunu
yapmış olsaydı, CHPnin vekili yapmış olsaydı ya
da herhangi bir farklı düşünceden biri yapmış olsaydı
çarşaf çarşaf her gün gazetelere çıkacaktı, bunun üzerinden
onlarca hikâyeler oluşturulacaktı, deyim yerindeyse linç edilecekti.
Ama şimdi bakıyoruz, bu kadar açık, aleni ve kendisinin de kabul
ettiği ve itiraf ettiği bir durumu şimdi siz aklama
çabasındasınız, bu da daha büyük bir talihsizlik.
Evet,
bizim durumumuz iyi değil, ülke olarak da durumumuz iyi değil. Her
açıdan sıkıntılar yaşıyoruz. Vergi
açısından sıkıntı yaşıyoruz, ekonomik kriz
var, ölümler var ve var da var, sorunlar çok çok büyük ama çözüme yönelik bir
davranış biçimi de maalesef olmuyor. Bakın, yoksullar daha çok
yoksullaşıyor. Buna dair bir çözüm
Hadi gelin, bir çözüm
bulalım, bunun için ne yapabiliriz, asgari ücreti artıralım
mı ya da vergiyi düşürelim mi, asgari ücretteki vergi
oranını düşürelim mi desek? Buyurun çalışmasını
yürütelim, buna dair bir çalışma yok. Ya da gelin, iş
cinayetleri üzerinden bir çözüm bulalım, güvencesiz çalışanlara
karşı bir denetim mekanizması oluşturalım, buna dair
bir şey de yok. Ve o olmadığı gibi şu an Turkcellin,
Telsimin, GSM operatörlerinin de vergisini silme üzerinden bir yasa geçiyor. Çok
yazık, gerçekten çok yazık. İleride bugünler
anıldığında, bugünlerin hikâyesi
yazıldığında, bugünlerin belgeseli
yapıldığında şunlar çok rahat söylenilecek, denecek
ki: Kaçak mazot için insanlar Roboskide katledildi. Kaçak mazot dediler
-tırnak içinde- Roboskide katledildiler. Bir gecede F16 vurdu geçti,
paramparça etti, hayvanların üzerinde götürüldüler ama bu ülkenin
Başbakanı çocuklarıyla birlikte vergi vermemek adına gidip
Maltada yatırım yapıyor. Şimdi, o Başbakan
olduğu için kimse ona bir şey söylemeyecek, iktidar olduğu için
herkes onun dediği şeyi sahiplenecek, meşrulaştırmaya
çalışacak; bir başka yerde köylü, yoksul köylü çocukları da
Roboski gibi yerlerde F16ların bombardımanı altında can
verecek. Şimdi, bu kadar eşitsizliğin olduğu bir yerde siz
vergiyi kimin adına konuşuyorsunuz? Kimi
kolaylaştırıyorsunuz? Kimin hayatını
kolaylaştıracaksınız bunlarla? Burada
kolaylaştırılacak olan bir yoksul mudur, emekçi midir, memur
mudur, yoksul köylü müdür, çiftçi midir? Değildir. Tek
kolaylaştırılacak olan şey, tek güçlendirilecek olan
şey sermayedarlardır. Bu ülke, Malta gibi ülkelerde offshore
hesapları olanları bir taraftan hem aklamak,
meşrulaştırmak diğer taraftan da daha çok nasıl
zenginleştirmek, onun çabası içerisindedir. Yeri geldiğinde En büyük
vatansever biziz. dersiniz ama bu vatana 1 kuruşunuzu vermemek için ta
yüz binlerce kilometre ötede kendinize göre yatırımlar
yaparsınız. O yüzden, size önerim ve tavsiyemdir: Kimseyi millîlik ve
yerlilik üzerinden tariflemeyin, kimseyi vatanseverlik üzerinden
tartıştırmayın. Size şunu söylerler ve söyleme
hakkına da sahipler: Vatanseversen, yerli ve millî bir politika
izliyorsan, milyarlarca lira parayı önce gel kendi vatanında bir
kaynak olarak kullan, yüz binlerce insan işsiz, onlara istihdam alanı
yarat. Hem bunu yapma hem de herkese kendince bir suçlama, yaftalamada bulun.
Bunun artık zamanı geçti, bunun artık bir
karşılığı yok, bunun kimsede -nasıl denir- pratik
olarak bir karşılığı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Son bir
cümle
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Gidin
halka, gidin sokaktaki insanlara bakın, insanlar inim inim inlerken,
açlıktan, yoksulluktan mahvolmuşken, biz burada bunlara dair hiçbir
çözüm geliştirmediğimiz gibi bu yoksulları daha çok
yoksullaştırıyoruz. Çok yazıktır ki
kaçakçılık üzerinden cinayetleri
meşrulaştırırken, bu ülkenin Başbakanı ve
Hükûmetin en başındaki insanlar, yürütmenin en başındaki
insanlar kendi kişisel hesapları ve kendi ailesini daha çok zenginleştirme
gibi bir çaba içerisindedir. Çok yazık; bu ülkeye yazık, Türkiye
halklarına yazık.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yiğitalp.
Aynı mahiyetteki
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, kayıtlara geçsin diye söz aldım. Akılcı
her tür eleştiriye açığız ama şaibe ve algı
yaratmaya dönük bir dil siyasete katkı sağlamaz. O dille ima edilen,
ortaya konulan yaklaşımı da şiddetle reddediyoruz.
Vatanseverlik meselesine gelince, bu ülkedeki
insanların, iktidarın vatanseverliğini hiç kimse test etme
hadsizliğine düşmesin.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bostancı.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, siz de kayıtlara
geçmesi için oradan söyleyebilirsiniz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) Bu
işin had veya hadsizlikle ilgisi yok. Her şeyi, tarih bugünleri de
yazıyor; bir gün sonra da yazacak, bir yıl sonra da yazacak.
Bugünlerin hikâyesi de yapılacak.
Siz
vergi vermeyen insanları tutukluyor iseniz, vergi vermeyen insanları
her türlü suçlama üzerinden tartıştırıyor iseniz kendiniz
en başta başka ülkelerde bunun yolunu, yöntemini
oluşturmazsınız; bu bir.
İkincisi;
vatanı sevmek sadece sizin tekelinizde olan bir şey değildir.
Hepimiz kendi yaşadığımız coğrafyada
vatanımızı seviyoruz. O anlamda söylüyorum ben.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Tarihi halk yazıyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Yazıyor, evet yazıyor.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Şimdi
aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları
ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 43üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilen önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda sıklıkla getirilen, AKPnin
klasiği hâline gelen torba yasalar, yasama faaliyetlerinin düzensiz, eksik
bir yapıda yürütülmesine neden olmaktadır. Ayrıca, yasal
zorunluluk olmasına ve gerek ekonomiyi gerek bütçeyi gerekse geniş
toplum kesimlerini ve iş alemini etkileyecek, ekonomik yük doğuracak
hükümler içermesine rağmen, kanun tasarısı komisyonlarda
görüşülürken ayrıntılı bir etki analizinin
yapılmadığını da görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısının 43üncü maddesinde, 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 14üncü maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Yapılan değişiklikle cep telefonu
abonelerinin yurt dışındayken yaptıkları
görüşmelerin yurt dışında bulunan operatörlere yurt
içindeki firma tarafından ödenen ödenekten, yurt içi operatörler
tarafından da tüketiciye yansıtılan ücretlerden KDV
alınması istisnası getirilmektedir. Bu uygulama düzenli bir
uygulamadır.
Diğer
bir değişiklik ise bankalara borçlu olanların ve kefillerinin
borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak
hisselerinin bankalara devir ve teslimlerinde tanınan katma değer
vergisi istisnasının, finansal kiralama ve finansman
şirketlerine yapılan devir ve teslimlerde de geçerlilik
sağlanmasıdır. Yani borçlanmada artışların
yaşandığı yıllar yaşanmakta; yıllardır
yürütülen hatalı politika ve uygulamalar sonucunda cari açık
çoğalmış, işsizlik ve yoksulluk gibi pek çok sorun
kalıcı hâle gelmiş ve sonuç olarak vatandaşı borçlu
hâle getirmiş bir ortamda böyle bir uygulamaya gidilmesi maalesef
yanlış olmuştur diye düşünüyoruz.
Örnek
olarak, çiftçilerin borç alıp da ödeyemediği takipteki kredi
miktarı 2008 yılında 451 milyon lirayken 2016 yılında
1,3 milyar liraya çıkmış.
Bir
başka örnekte ise 2002 yılında bankalara 1 milyon 655 bin
kişinin borcu bulunmaktayken 2016 Eylül ayında 26 milyona
ulaşmış.
Bireysel
kredi ve kredi kartı borcunu ödeyememiş kişilerden hâlen takipte
olanlar 3 milyona yaklaşmış durumdadır. Bu nedenle de
maddedeki değişiklik bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Vatandaşların
ve firmaların bankalara borçları o kadar artmıştır ki
artık baş edemez hâle gelmiş olan bankalar bu
alacaklarını varlık yönetim şirketlerine devretmek zorunda
kalmışlardır. Geçtiğimiz ay içerisinde Türkiye'nin önde
gelen 3 bankası takibe düşen 700 milyon Türk lirası borcunu 32,5
milyon TLye 4 varlık yönetim şirketine satmıştır.
Yine başka bir banka ise 164,5 milyon liralık borcunu 1,6 milyon
liraya yani yüzde 1lik bir fiyatla yine bir başka şirkete
devretmiştir.
Bankalar
ellerindeki borçlulara ait tüm kişisel verileri varlık yönetim şirketlerine
devrederek işleri kolaylaştırma yoluna gitmiştir.
Borçlarını
ödeyemeyen vatandaşlar ilk olarak bankaların avukatlarının
baskılarına ve tehditlerine maruz kalmışken şimdi ise
varlık yönetim şirketleri baskıları daha da artırarak
eziyetlere devam edilecektir. Varlık yönetim şirketlerinin yüzde 1le
satın aldığı banka alacaklarını, bu baskılar
sonucunda ne kadar para kazanacaklarını artık sizlerin takdirine
bırakıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ahrazoğlu.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.20
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 43üncü maddesi
üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylaması
sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
43üncü
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Tasarı ve Teklifin 43üncü maddesinde
yer alan ve finansman ibaresinin finansman ve faktoring olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul Ankara İstanbul
Lale
Karabıyık Mehmet
Tüm Zekeriya
Temizel
Bursa Balıkesir İzmir
Utku
Çakırözer Musa
Çam
Eskişehir İzmir
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
TÜM (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
43üncü madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
On
beş yıldır yaptığı hataların hiçbirinin
sorumluluğunu üstlenmeyen ve hep başkasını suçlayan bir
iktidarla karşı karşıyayız. Bugün sizlere bazı
tarih ve rakamlar vereceğim.
Gezi
direnişinin başladığı günden bu yana tam bin altı
yüz otuz bir gün geçti. Bugün Ali İsmail Korkmazın öldürülmesinin
üzerinden bin beş yüz seksen yedi gün geçti. Bugün Berkin Elvanın
öldürülmesinin üzerinden bin üç yüz kırk üç gün geçti ve katilleri hâlâ
bulunamadı. Bugün Kabataş yalanının üzerinden tam iki yüz
otuz iki cuma geçti. AKP Genel Başkanı Erdoğanın Biz
İstanbula ihanet ettik, hâlâ ihanet ediyoruz; ben de bundan sorumluyum.
demesinin üzerindense yirmi dört gün geçti. Şehircilik
Şûrasında beton, beton diye haykırmasından ise sadece
altı gün geçti ve bizler bugün Gezi direnişinin, Gezi
şehitlerinin, Gezi ruhunun ne kadar haklı ve ne kadar doğru
olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Önce
Geziciler için hain dediniz, tutmadı; yetmedi, Kabataş
yalanını söylediniz, o da elinizde kaldı; Hoca Efendinizin
gazetelerinde Gezi gençliği için boy boy manşetler attınız
ve bu gençlere terörist dediniz ama bu da tutmadı. Bu yalanlar tutmaz ve
asla tutmayacak da çünkü gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi kötü bir
huyu vardır.
Değerli
milletvekilleri, bugün geldiğiniz yerde hepiniz günah çıkarmaya
başladınız. Erdoğan İhanet ettik. diyor, sizler de
İhanet ettik. diyorsunuz. Erdoğan Gezi gençliğinin
söylediği şeyleri söylüyor, sizler neredeyse Gezici oluyorsunuz.
Gezide Mesele üç beş ağaç değil. demiştiniz, biz de
aynı şeyleri söyledik, Mesele üç beş ağaç değil,
rant. dedik, talan dedik, ihanet dedik. İşte şimdi
Reisiniz de aynı şeyleri söylüyor, İstanbula ihanet ettik,
bundan ben de sorumluyum. diyor. Gezicilere çapulcu demişti,
şimdi Ben de çapulcuyum. diyor. Bu sözleri tarih asla unutmayacak.
Değerli
milletvekilleri, Erdoğanın konuşması gerçekten hepimize
çok ilginç geldi. İhanet ettik. diye isyan etmekte gayet haklı.
Şehircilik Şûrasında Bu beton şehirler insana huzur
vermiyor. Beton, beton; orada ruh yok, huzur yok. diyor. Burada iki ihtimal
var; Erdoğan ya 2019da kendisine oy vermeyecek halka da o yüzden Bana oy
vermeyin, yoksa ihanet ederim. diye sesleniyor ya da on beş
yıldır ülkeyi CHPnin yönettiğini zannediyor.
Koskoca
ülkeyi beton ekonomisiyle idare eden CHP miydi? TOKİyi Ankaranın
bitki örtüsü yapan Kılıçdaroğlu hükûmeti miydi? Çılgın
proje, üçüncü köprü, havaalanı diye milyonlarca ağacı kesen,
İstanbulu beton kente dönüştüren CHP yönetimi miydi? Geçtiğimiz
gün Erdoğan çıkıyor, CHP zihniyeti camileri yıktı,
biz inşa ediyoruz. diyor. Size soruyorum: Malatyada cami yıkılıp
üzerine AVM dikilirken CHP mi iktidardaydı? Gaziosmanpaşada rezidans
için cami yıkılırken ülkeyi CHP mi yönetiyordu? Eğer öyle
olsaydı yanlış bir şey yaptığımız için
biz onurumuzla istifa ederdik ama siz bu sorumluluğun gereğini asla
yapamazsınız.
Değerli
milletvekilleri, seçim yaklaşınca Atatürkçü, çevreci, Gezici
açıklamalar yaparak halkımızı kandırmaya
çalışıyorsunuz. Hiç boşuna uğraşmayın,
halkımız bu söylediklerinize asla kanmıyor. Bu ülkede
kandırılan birileri varsa onlar sadece ve sadece sizlersiniz. Seçim
zamanı böyle söylemlerle boşuna vakit kaybetmeyiniz, Türkiyeyi
içinde bıraktığınız bu karanlık tablonun bedelini
sandıkta ödeyeceksiniz. İhanet diyerek, beton diyerek şirin
görünmeye çalışmayınız, ülkemizin her yerini betona çeviren
sizlersiniz; Cerattepede, Yeşil Yolda, Kuzey Ormanlarında
ağaçları yok eden, doğayı talan eden sizlersiniz. Kaz
Dağlarına 17 tane termik santrali kurduran, orada 1 gram altın
için koca bir ormanı, dereyi, toprağı yok eden sizsiniz. Saraya
300 odalı yazlık yapılacak diye sit alanını imara açan
sizsiniz. ODTÜ ormanlarını gereksiz bir yol için ortadan
kaldıran sizsiniz. İstanbulu gökdelenler, AVMler kenti yapan
sizsiniz; deprem toplanma alanlarını ranta açan sizsiniz.
Şimdi
beton diyerek boşuna ağlayıp sızlamayın. Sizin
yaşadığınız metal yorgunluğu değil,
asıl beton yorgunluğudur. Bu betonu siz kendi içinizde zaten
yıkmaya başladınız. Biz de sizin
bıraktığınız bu enkazı halkımızla
birlikte seçimlerde temizleyeceğiz diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tüm.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Muş.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, hatip baştan
aşağı bizi itham ederek konuşmasını sürdürdü,
ihanet ettiğimizi iddia ediyor. Bu açık bir sataşmadır
partimize.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 43üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Burada,
yaklaşık üç, dört haftadır, Sayın Genel
Başkanımızın Türkiye'deki şehircilikle ilgili,
İstanbuldaki şehircilikle alakalı ortaya koyduğu bir
eleştiriyi buradan alıp, bağlamından koparıp grubumuza
da kabul edemeyeceğimiz şekilde ithamlarda bulunmayı bir kere
reddediyoruz.
Değerli
dostlar, meseleyi oradan alıp Gezinin ne kadar iyi bir şey
olduğunu, ne kadar mübarek bir şey olduğunu burada
anlatmanın hiçbir anlamı yok. Gezinin ne olduğu milletin
hafızasında. Ankara sokaklarında nasıl cereyan
ettiğini bu millet iyi biliyor. Orada atılan tweetlerde Mesele
ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı? diye ortalığa
çıkan, yüzünü kapatıp sağı solu yakanlar yeşilci
değillerdi, onların başka bir derdi vardı. Onların
derdi, sandık yoluyla iktidara gelemeyip iktidarı kargaşa
yoluyla devirmekti ve onun içerisinde Ben şu an Taksimdeyim.
Aşağı iniyorum arkadaşlar. Şuraya geçiyorum. diyen
milletvekilleriniz de vardı. Yazıklar olsun! Sandıkla iktidara
geleceksiniz, kargaşayla değil.
Buradan
sürekli yeşilden bahsediyor. Bakın, Büyükçekmece Belediyesi Albatros
Parkını sattı. Niye hiç gıkınız
çıkmadı. Hasan Akgün uğratmıyor mu sizi Büyükçekmeceye,
gidemiyor musunuz oraya? Niye çıkıp tek laf etmediniz?
Ağaçları teker teker kesti, kuruttu orada. Hiç piyasada yoktunuz.
Şu heyecanlı konuşmayı gece Büyükçekmece Meydanında
yapsaydınız ya. Hasan Akgünden mi çekiniyorsunuz yoksa? O ayrı,
ondan çekiniyorsanız bir şey diyemem ama eğer siz hakikaten yeşilci
olsaydınız önce kendi uygulamalarınıza ses
çıkarır, onlara karşı çıkardınız.
Değerli
dostlar, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, tamamen grubumuza yönelik bir
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Kim cevap verecek, siz mi?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Ben vereceğim.
BAŞKAN
Buyurun.
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hiç kimse sizin Genel Başkanınıza
herhangi bir iftira atmıyor. Sizin Genel Başkanınız Türkiye
televizyonlarına çıkıp Biz hata yaptık, bu hatayı
yapanlardan bir tanesi de benim. diyor. Bunun neresi alıntı? Yani
çıkacaksınız buraya, Genel Başkanınız bir
şey söyleyecek, Hayır, o öyle demedi de böyle dedi. diyeceksiniz.
Ne alakası var? Genel Başkanınızın söylediği
sözün arkasında durun.
Bu
ülkeyi mahvettiniz, şehirleri mahvettiniz. (CHP sıralarından
alkışlar) PKKyla oturdunuz, anlaşma yaptınız,
teröristleri Türkiyenin başına musallat ettiniz.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sen onu SİHAcı Sezgine söyle.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Eğitimi mahvettiniz. Eğitime TEOGu getiren
sizsiniz, götüren sizsiniz. Çocuklar ne yapacağını bilmiyor.
İnsanları kargaşa ortamına sürükleyen sizsiniz.
Gezi
ortamında Türkiye Cumhuriyetinin CHPli milletvekilleri dimdik durdular,
karşı oldukları Hükûmetti. Hükûmetin ağaç kesmesine
karşılar, millî eğitim propagandasına karşılar,
insanları birbirine düşürmesine karşılar, ayrıştırmasına
karşılar; AKP Hükûmetine Cumhuriyet Halk Partisi karşı.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, terörle en kararlı
mücadeleyi yapan bizleriz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Görüyoruz nasıl yaptığınızı.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın grup başkan vekili Cizre Raporunu
bir araştırsın, bir okusun. Cizre Raporunu
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Abdullah Öcalanla oturup konuşan sizlersiniz,
nasıl yaptığınızı görüyoruz.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bir dakika, sakin ol! Sıran gelsin, konuş.
Sayın
Başkan
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Söz iste.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sıran gelsin, konuşuyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sen söz iste o zaman.
BAŞKAN
Sayın Özkoç, lütfen
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Ben ayaktayım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Daha söz istemeden konuşuyorsun.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sakin ol!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Hadi canım sen de!
Kayıtlara
mı geçsin istiyorsun, söz mü istiyorsun?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın grup başkan
vekili partisinin Cizre Raporuna önce bir baksın, ondan sonra terörle
mücadele konusunda bize eleştiride bulunsun. Devleti katliamla suçlayan
raporun altına imza attılar. Bu, Cumhuriyet Halk Partisinin utanç
vesikasıdır.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Daha ne diyebilirim; sataşma bu.
BAŞKAN
Buyurun dinliyorum. Yerinizden lütfen Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
O da yerinden size cevap verdi Sayın Özkoç.
Buyurun,
kayıtlara geçer.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, birincisi, size olan tüm
saygımla şunu ifade etmek istiyorum: Biz yerimizden konuşmak
istediğimiz zaman kendimizi ifade ediyoruz, diyoruz ki: Yerimizden
konuşalım. Grup başkan vekili de yerinden mi konuşacak,
sataşmadan mı söz istiyor ilk önce onu ifade ederek sözüne
başlasın. Tecrübeli bir grup başkan vekilidir, kendisine bunu
öğretmem gerekmiyor.
İkincisi,
Değerli Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi, Abdullah Öcalana
Sayın Abdullah Öcalan demesinin hiçbir sakıncası yoktur.
dememiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, Bu devlet PKKyla görüşür.
dememiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, Habur Sınır
Kapısında 2 tane masa koyup, Türkiye Cumhuriyetinin hâkimlerini de
oturtup PKKlı teröristleri Türkiye Cumhuriyetine alın.
dememiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, PKK silahlarını
yığarken şimdiki Genel Başkan, o zamanın
Başbakanı gibi Onlar orada silah yığıyorlar, onlarla
yaptığımız anlaşmalara ihanet ediyorlar. dedikten
sonra valilere emir verip de Göz yumun. dememiştir. Kimin teröre destek
verdiğini kimin vermediğini milletimiz biliyor.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) Polisleri şehit edenlerin cenazesine kim gidiyor?
Onu söyle onu!
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, valilere verilen
talimatı ispat etsin.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
43üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
44üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 44üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer Hüseyin
Çamak
Bursa Eskişehir Mersin
Musa
Çam
İzmir
MADDE
44- 3065 sayılı Kanunun geçici 37 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan 2017 yılında
ifadesi 2017 ve 2018 yıllarında, 2017 yılının
ifadesi 2017 ve 2018 yıllarının şeklinde ve aynı
fıkranın (b) bendinde yer alan 2017 yılında ifadesi 2017
ve 2018 yıllarında, 2017 yılı ifadesi 2017 ve 2018
yılı şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502
sıra sayılı torba kanunun 44üncü maddesiyle ilgili
görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Elli
ve daha fazla personel çalıştıran kamu ve özel sektör
kuruluşları engelli çalıştırmak zorunda. Buna göre,
kamu sektöründe yüzde 4, özel sektörde ise yüzde 3 oranında engelli
çalıştırılması gerekiyor. Fakat, birçok kamu kurumu
dâhil bu kurala tam olarak uyulmamakta. Devlet kurumları bu hâldeyken özel
sektörde kanunlara uygun bir işleyişin sağlanması sizce
mümkün olabilir mi? Sadece Eylül 2017de İŞKURa başvuran
işsiz sayısı 489 bini aşarken 29 bin engellinin de iş
beklediği gerçeğiyle karşı karşıya
kalıyoruz.
Ayrıca,
sağ olsun, devletimiz, engellilere bakım için de evde bakım
ücreti veriyor fakat burada bir sıkıntı var. Bu bakım
ücretini alabilmesi için Engellinin bulunduğu hanede yaşayan tüm
vatandaşların kişi başı geliri asgari ücretin üçte
2sini yani 847 Türk lirasını geçmemesi. denilmektedir. Fakat bu
kişi başına gelir 5 Türk lirası bile fazla olsa o aile tüm
bakım ücretini alamıyor ve dolayısıyla mağdur oluyor.
Bu durumda, ailenin gelirine bakılmaksızın her engelli
bakımı için standart bir ücret acaba düşünülemez mi?
Sayın
milletvekilleri, Türkiye'de engelli olmak gerçekten çok zor. Günlük hayatı
sürdürmekten temel ihtiyaçların karşılanmasına kadar
engellilerimiz maalesef birçok sorunla boğuşmaktadır.
Engellilerimizle ilgili veriler oldukça yetersiz. Bir devlet, elinde veri
olmadan o alanla ilgili planlama da yapamaz, önüne hedef de koyamaz. Bu alanda
yetersiz de olsa kimi verileri TÜİKten alıyoruz. TÜİK
verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 5 milyon engelli var yani Türkiye
nüfusunun yüzde 6,6sını engelliler oluşturuyor. Engellilerimiz
erişilebilirlikten eğitime, işsizlikten sağlığa
kadar birçok alanda zorlanmakta ve sıkıntı
yaşamaktadır. Bu sorunların kaynağı sadece
kanunlardaki ya da uygulamadaki eksikliklerle izah edilemez çünkü hiçbir
toplumsal sorun tek yönlü olarak ele alınamaz.
Bu
kürsüden defalarca, kamuda ve özelde engelli personel
açığının kapatılması
çağrısını yaptık ancak engellilerin maruz
kaldığı sorunlar da, yaşamsal ihtiyaçları da hâlen tam
anlamıyla karşılanamamıştır. Bu noktada, hem bir
mesleki alanın önünün açılmasına hem de engellilerimize dönük
temel bir ihtiyaca vurgu yapmak istiyorum. Psikososyal destek, savunuculuk
misyonu ve güçlendirme teknikleriyle engelliler için hayati öneme sahip olan
sosyal hizmetlerin de rolü hafife alınmadan, engelliler üzerinde
uzmanlaşan sosyal hizmet bölümü mezunlarının bu alanda
istihdamı azami ölçülerde sağlanmalıdır. Engellileri
topluma kazandırmanın kilit mesleki yetkinliklerine sahip sosyal
hizmet uzmanları, bugün büyük bir işsizlik
bataklığında potansiyel işsizler olarak mezun olmaya devam
ederken sadece günü kurtaracak ufak yardımlarla bu sorunu çözebilmek
mümkün değildir.
Anayasamızda
ifadesini bulan sosyal bir hukuk devleti olabilmenin de önemli bir göstergesi
engellilerimizin durumudur. Başka bir deyişle, bir toplumdaki
engellilerin yaşam standartları o ülkenin ekonomik ve sosyal gücünün
de önemli bir göstergesi olmaktadır. Engellilerimiz erişilebilir bir
yaşam talep ediyor. Onlara ilişkin temel sorunların çözümü ancak
toplumsal birliktelik ve siyasi iradenin etkili sonuç alıcı
müdahalesiyle mümkündür.
Değerli
milletvekilleri, son olarak Sayın Sağlık Bakanına
soruyorum: Sayın Bakan, ek atamalar sözü verdiniz,
sağlıkçılar sizlerden atama bekliyor.
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çamak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 44üncü
maddesinde geçen 2017 ve 2018 yıllarında ifadesinin 2018
yılı sonuna kadar şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Erkan
Haberal Arzu
Erdem
Ankara İstanbul
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 44üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi adına verilen önergemiz için söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanım, hakikaten bu AKP sizleri de yoruyor. Neden? Şu kadar problem
birikmiş, 130 madde neredeyse, o kadar girdi, çıktı. Şimdi
biz önerge verdik, önerge madde metninden çıkarılmasıyla ilgili.
Haddizatında bunun temelinde bütün gelişi, gidişi,
çıkarılışı, hülasası 3 şey için: Bir
tanesinde 3 iletişim şirketiyle ilgili bir olay var; ikincisinde,
gelir ve kurumlar vergisini 2 puan artırıyoruz; diğer önemlisi
de bu bankalarla ilgili olaydı.
Şimdi,
bütün bunlara baktığımız zaman, bu
sıkıntıların giderilmesi lazım. Şimdi, bizim
verdiğimiz önergeyi çıkaralım diyoruz. Neden çıkaralım
diyoruz, biliyor musunuz? Siz 2018 yılında, önceden
yaptığınız işin devamını istiyorsunuz;
sektöre, inşaat sektörüne bu muafiyet bir süre daha devam etsin
diyorsunuz. Bu neyi gösterir? İnşaat sektörünün iyi
olmadığını gösterir. İnşaat sektörünün iyi
olmamasının sebebi neyi gösterir? Ekonominin iyi
olmadığını gösterir. Dolayısıyla, bu aslında
hakikaten iktidarı sıkıntıya sokan bir olay.
Bunları
gidermenin farklı yolları da var, bunları da yapabiliriz ama
bakın, imalat sanayisi yatırımı kapsamındaki inşaat
harcamalarında KDV iadesi uygulamasının 2018 yılında
da sürdürülmesini istiyorsunuz. Daha önce ifade ettim, büyüme rakamları
her ne kadar olumlu görünse de büyümenin kimyası bozuk, onu söyledik.
Ekonomide büyümenin inşaat yatırımları, vergi
teşvikleri ve Kredi Garanti Fonuyla artan kredi hacmine dayalı
olarak sürdürüldüğü görülüyor. Bir diğeri, yatırımlardaki
artışın yarıdan fazlası inşaat sektöründe. Bu
sektörün cari fiyatlarla ikinci çeyrekte gayrisafi sabit sermaye oluşumu
içindeki payı yüzde 60. Hatta siz Sanayi Bakanı olduğunuzda Bu
organize sanayilerdeki binaları biz yapalım. diye bir
düşünceniz de vardı yanlış hatırlamıyorsam.
Dolayısıyla burada hassas olmak lazım. Sektör sıkıntılı.
Ne var? Bu sektörde sabit sermaye oluşumunda ikinci çeyrekte sabit
fiyatlarla yüzde 25 artış olurken ekonominin genelinde makine ve
teçhizat yatırım malı ithalatının yüzde 8,6
gerilediğini görüyoruz. Birbiriyle de örtüşmüyor, orada da bir
sıkıntı var. Bu durum büyümenin iç dinamiklerle
sağlıklı ve sürdürülebilir olması konusunda endişeleri
de artırıyor, beraberinde getiriyor. 2017 yılında millî
gelir şimdiye kadar yüzde 5 büyüdü de imalat sanayisi üretim
artışı onun biraz altında, millî gelir içindeki payı
revizyonlara rağmen yüzde 12ler civarında. Temmuz ayı itibarıyla
sanayi sektörü istihdamının toplam istihdam içindeki payında da
bir artış gözükmüyor.
Özellikle
ifade etmek istediğim husus, Sayın Bakan, TÜİK tarafından
burası çok önemli- Sanayi Üretim Endeksi verilerine göre 2016
yılında sanayi üretimi yüzde 1,8 artıyor. Sanayi üretimi yüzde
1,8 artarken sanayide katma değer artışının yani
sanayi büyümesindeki artışın yüzde 4,2 olarak
açıklanması gerçekten izaha muhtaç, El âleme karşı bu
ayıp. bizim deyimimizle. Bunu birisinin açıklaması lazım
ama asıl sıkıntı bu da değil, sanayinin temel
sektörlerinden önemli bir bölümünün yüksek oranda ithal ara malı ve
yatırım malına bağımlı hâle gelmesi.
Yapmış oldukları ihracatın ülkemize bıraktığı
katma değer de düşük. Şimdi, gerçekten,
sıkıntılı alan var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) - Bu sorunları bütün siyasi partiler olarak
eğer detaylı görüşürsek meselenin çözümüne hakikaten katkı
sağlayacağımızı düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum beni dinlediğiniz için.
Saygılar
sunuyorum yüce heyete. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 44üncü
maddesinde yer alan bendinde yer alan ibarelerinin bendindeki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul Mardin Diyarbakır
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan
İzmir Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MİTHAT
SANCAR (Mardin) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sevgili
arkadaşlar, torba yasayı görüşmeye devam ediyoruz ama
doğrusu burada demokratik bir yasama faaliyeti yaptığımızı
iddia etmek mümkün değil.
Şimdi
üzerinde konuşacağım madde 44üncü madde. Başlasam size
okumaya, neyle ilgili olduğunu anlatmak için en az bir yirmi dakikaya
ihtiyacım var ama bu bir torba yasa, alakalı, alakasız pek çok
hüküm buraya konmuş, üstelik temel kanun olarak görüşüldüğü için
ancak değişiklik önergesi üzerine beş dakika
konuşabiliyorum. E, peki, bu demokratik yasama dediğimiz faaliyetin
demokratik kısmı nerede kalıyor? Niye demokratik yasama
diyoruz buna? Çünkü burada getirilen bütün hükümleri, hele mali yükümlülük
içeren düzenlemeleri ayrıntılı tartışabilmek ve
kamuoyunun da bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak için. Ama
bunu gerçekleştirmenin imkânı olmadığı her hâliyle
ortada. Doğrusu, bu madde dışında, üzerinde söz
aldığım madde dışında bir konuyu anlatmayı
da pek tercih etmem, doğrusu, hoşuma da gitmez ama ben bu maddeyi
nasıl anlatayım? Size daha önce değindiğim ve bir sonraki
maddeyi ilgilendiren düzenlemeyle ilgili bazı görüşlerimi
aktarayım, bu konuda da hem Komisyona hem Hükûmete önerilerde
bulunayım. Bunun daha sağlıklı olacağını
düşünüyorum.
Şimdi,
bundan önce 7nci maddede Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda bir
değişiklik yapılması öngörülmüştü,
itirazlarımız üzerine 7nci madde bu tasarıdan çekildi;
doğru yapıldı. Fakat hangi hükmün hangi sonuçlarının
başka nerede olduğunu tespit etmek için torba yasanın içerisine
dalgıç kıyafetiyle girmek gerekiyor, apaçık arkeolojik
çalışma yapmak gerekiyor ya da maddeler arasında hafiyelik
yapmak gerekiyor. Neden? Şimdi, o madde çıkarıldı. Neydi o
madde? Fikir ve sanat eserleri sahiplerinin serbest kullanımdan doğan
telif zararlarının karşılanması için uluslararası
standartlarda bir düzenlemeydi. Bir kesinti yapılıyor belli ürünlerden,
ithalatından ve imalatından. Bu kesintiler de hak sahiplerine
dağıtılmak üzere özel bir hesapta toplanıyor. Şimdi,
bu özel hesabı bir manevrayla Kültür Bakanlığının
denetimine, oradan da genel bütçeye aktarmaya yönelik bir düzenleme
getirilmişti; itiraz ettik, kaldırıldı; doğru
yapıldı. Ama bakın, şimdi, 45inci madde bu
haksızlığı başka türlü sürdürüyor. Ne yapıyor
45inci madde? (f) fıkrasına bakarsanız aslında
eğitime ayrılması gereken fonlardan karşılanması
lazım gelen bir kaynağı bu fikir ve sanat eserleri sahiplerine
tahsis edilen yüzde 3lük kesintiden muaf tutuyor yani fikir ve sanat eserleri
sahiplerine gitmesi gereken kaynağı kısıyor. Hangi proje
için? FATİH Projesi için. Güzel, bir proje yapıyorsanız bunu da
tartışırız tabii; eksiği, doğrusu,
yanlışı
Eğitim için bir proje yapıyorsanız bunun
kaynağını fikir ve sanat eserleri sahiplerine tahsis edilmesi
gereken bir yerden sağlamamanız gerekiyor. Şimdi, bu 7nci madde
çıkarıldı ama geçici 2nci maddenin (2)nci fıkrası
var, onu ne yapacağız? Aynen devam ediyor (2)nci fıkra, diyor
ki: Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 44 üncü maddesinin bu Kanunla
değiştirilmeden önceki hükmü uyarınca oluşturulan özel
hesap genel bütçeye
Nihai olarak genel bütçeye gidecek.
Peki,
biz, eğer bu tasarı üzerinde bu kadar ayrıntılı
çalışma yapmazsak bu hükümler arasındaki
bağlantıyı nasıl tespit edeceğiz? Bu kadar
çelişkiyi aynı torbaya sıkıştırmanın
anlamı ne?
Birincisi,
bu torba yasanın amacı, nereden bulunursa bulunsun, kimin hakkı
olursa olsun kaynak toplayayım, böylece bütçe açıklarını
dengeleyeyim. Burada vergileri artırmak bir yöntem olarak
kullanılıyor, burada, biraz önce söylediğim, fonlar gibi
kaynakların kesintiye uğratılması yolu tercih ediliyor ve
buna benzer başka yollar var.
İkincisi,
yasama bu şekliyle demokratik olamaz arkadaşlar. Eğer
yasamayı gerçekten itibarlı demokratik bir faaliyet olarak yürütmek
istiyorsak, bunda samimiysek, torba yasa ve torbayı da temel yasa sayan
yöntemden vazgeçmemiz gerekir.
Teşekkürler
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sancar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
45inci
madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul Mardin İzmir
Ziya
Pir Mehmet
Ali Aslan Kadri
Yıldırım
Diyarbakır Batman Siirt
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırım
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
KADRİ
YILDIRIM (Siirt) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İran
ve Irakta meydana gelen ve maalesef, can kaybıyla sonuçlanan depremde
hayatlarını kaybeden insanlarımıza Allahtan rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum. Yine, seksen yıl önce
Dersimde meydana getirilen depremin mağdur ve mazlumu olan
Evladıkerbelâ Seyit Rızayı ve onunla birlikte idam edilen
canları rahmetle ve saygıyla anıyorum. Tabii, meydana gelen
depremlerin telafisi, yaraların sarılması kolay ama Seyit
Rızada olduğu gibi meydana getirilen depremlerin
yaralarının sarılması, maalesef, o kadar kolay değil
ve aradan seksen yıl geçmesine rağmen kolay olmadığı
da ortadadır.
Bu
girişten sonra ilgili maddeye yani 45inci maddeye girmek istiyorum. Hak
sahiplerine ait olan ve onlara dağıtılması gereken bir
tazmin bedelinin bütçeye gelir kaydedilemeyeceğini belirtirken FATİH
Projesiyle ilgili istisnaları düzenleyen madde 45te, Fikir ve Sanat
Eserleri Kanununun 44üncü maddesi uyarınca yapılan kesintilerde ilgili
yüklenici şirketlere muafiyet getirilmesi düzenlenmektedir. Madde 45in
(f) fıkrasında Proje bileşenlerine ilişkin olarak temin
edilecek bilgisayar ve tablet bilgisayarlar ile etkileşimli tahtalar için
5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 44
üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kesintiler
yapılmaz. diye düşülmektedir not olarak. Fikir ve Sanat Eserleri
Kanununun 44üncü maddesi uyarınca imalat ve ithalat kesintileri, hak
sahiplerinin uğradığı bir zararı tazmin etmek için
yapılmaktadır. Bu zarar, temin edilecek cihazlarla hak sahiplerine
ait olan eserlerin şahsi kullanım serbestisi kapsamında
çoğaltılmasından kaynaklanıyor. Bir zararın tazmini
olarak yapılan kesintiye ilişkin belirli şirketleri muafiyet
kapsamına almak, hak sahiplerinin hak kaybına uğramasına
göz yummak anlamına gelmektedir. Genel bütçe kalemine girmeyen bir gelire
dair bir muafiyet tanınması genel hukuk ilkelerine de
aykırıdır. Bu nedenle, madde 45in (f) fıkrasının
tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.
Yapılan
düzenlemeyle, Katma Değer Vergisi Kanununa yapılan eklemeyle
FATİH Projesi olarak bilinen MEB uygulamasına vergi
istisnaları ve muafiyetleri getirilmektedir. Projenin uygulamaya
konulduğu dönemden bu yana Türkiyedeki eğitimin hâli göz önünde bulundurulduğunda,
söz konusu muafiyetlerin hangi amaçla yapıldığı sorusu
ortada olduğu gibi kalmaktadır.
Çocukları
hayata alıştıracak muhakeme düşüncesine, bilimsel,
eleştirel düşünceye sahip olmalarını sağlamak, bu
yönde çalışmalar yapmak gerekirken, öğrencilerin ve onlarla
birlikte milyonlarca ailenin âdeta deneme tahtasına döndüğü bir
eğitim politikasının yarattığı tahribat
düşünülmezken böyle bir pragmatik projeye muafiyetler getirilmesinin hiç
kimseye, özellikle de halkımıza hiçbir katkısı yoktur.
Ayrıca,
bu düzenlemeyle, Millî Eğitim Komisyonunda uzmanlarla birlikte
tartışılmadan ve mevcut projenin eleştirisi yapılmadan
böyle bir maddeyle muafiyetler getirmek de takdir edersiniz ki doğru
değildir. Dolayısıyla maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını savunuyoruz ve bunun daha doğru
olacağını düşünüyoruz.
Bu
çerçevede, yüce Meclise bir kez daha saygılarımı
selamlarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45inci
maddesinin (h) bendinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan Erkan
Akçay
Konya Denizli Manisa
Fahrettin
Oğuz Tor İsmail
Faruk Aksu Arzu
Erdem
Kahramanmaraş İstanbul
İstanbul
Erkan
Haberal
Ankara
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) - Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyoruz:
Gerekçe:
Eğitimde
Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi
(FATİH) Projesi kapsamında yapılan mal ve hizmet
alımlarında yüklenici firmalara vergi ve benzeri mali yükümlülüklerde
istisna sağlanmasının uygun olmayacağı
düşünülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 45inci maddesiyle 3065 sayılı
Kanuna eklenen geçici madde 38e aşağıdaki fıkranın
eklenmesini hususunu arz ve teklif ederiz.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık Musa
Çam
Eskişehir Bursa İzmir
Onursal
Adıgüzel
İstanbul
Madde
45-
ı)
Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi
İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında
yapılan mal ve hizmet alımları nedeniyle vazgeçilen vergi,
resim, harç, katkı payı, aidat, fon vb adlarla vazgeçilen
tutarların dökümü bütçe yılını izleyen 4 ay içerisinde
Maliye Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından müştereken kamuoyuna açıklanır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Onursal Adıgüzel.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) Değerli milletvekilleri, tasarının
45inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
İktidar,
bundan yedi yıl önce, bundan tamı tamına yedi yıl önce Bir
çağ kapatıyoruz, bir çağ açıyoruz. diyerek bir projeyi
başlattı. Neydi bu projenin adı? FATİH Projesi. Neyi
amaçlıyordu bu FATİH Projesi? Okullardaki teknolojik
donanımları artırarak eğitimdeki fırsat eşitliği
için adım atmak. Peki, gelmiş olduğumuz noktada yani 2010
yılından bu yana ne hâldeyiz? 2010 yılından bugüne 1,6
milyar TL para harcamışız FATİH Projesine. Peki, okullarda
fırsat eşitsizliğinin önüne geçmiş miyiz? Sayın Bakan
benden daha güzel açıkladı, dedi ki: Okullarımız
nitelikli, niteliksiz diye birbirinden ayrılıyor. Ben bunun
üzerine söz söylemiyorum ama altını çizerek bir noktaya daha
değinmek istiyorum. Ne yazık ki yapmış olduğunuz
düzenlemeler okullarımızı teknolojik donanım anlamında
da ön plana çıkaramadı. Bakın, hedefiniz neydi? 10-15 milyon
arası öğrenci ve öğretmene bu teknolojik uygulamaları,
tabletleri kullandırmak. Hedefin neresindesiniz? Sadece yedi yılda
1,5 milyon öğrenci ve öğretmene ulaşmış
durumdasınız. Peki, ne oldu bu tabletlerin akıbeti, biliyor
musunuz? Çoğu teknoloji dışı kaldı. Çünkü emin olun, o
dağıttığınız tabletlerin hiçbirini,
vatandaşın çocuklarına reva gördüğünüz o tabletlerin
hiçbirini siz çocuklarınıza kullandırmazsınız,
evinizde de yok; bir kısmı bir köşeye atıldı, bir
kısmı da tekrar söylüyorum- güncel teknolojinin
dışında kaldı.
Öte
yandan, bugüne kadar onlarca bilimsel çalışma yapıldı,
akademik çalışmalar ve bunların sonuçlarına baktık.
FATİH Projesiyle öğrencilerimizin başarısı
artacağına ne yazık ki azalmış; öğrenci de,
öğretmen de memnun değil. Zaten Dünya Ekonomik Forumunun
yaptığı değerlendirmede de Türkiye eğitim kalitesinde
145 ülke arasında 104üncü sırada. Yani görüyoruz ki asrın
projesi diye millete yutturmaya çalıştığınız
proje, sadece bir seçim vaadi olarak raflarda kaldı.
Şimdi
de milletin aklıyla dalga geçerek diyorsunuz ki: Vergi istisnası
istiyoruz. Siz hiçbir fizibilite çalışması yapmadan bu projeye
başlamışsınız. Evdeki hesap çarşıya
uymamış, astarı yüzünden pahalıya çıkmış,
şimdi diyorsunuz ki: Vergi istisnası. yani yandaşa kıyak.
Nasıl GSM şirketlerinin borcunu sildiyseniz şimdi de bir
yandaş tedarikçiye kıyak çekeceksiniz ama yoksulun, işsizin
cebinden çıkan paralar artacak.
Diğer
taraftan, nasıl FATİH Projesinin önünü arkasını
düşünmediyseniz tıpkı TEOG ile üniversite sınavına
girişte de olduğu gibi bir deli bir kuyuya bir taş atıyor,
kırk akıllı çıkarmaya çalışıyorsunuz. Acaba
bu sınav sistemini nasıl düzenleriz? Kırk akıllı
çalışıyorsunuz, şöyle bir sonuç çıkarıyorsunuz:
Yoksulun çocukları ötekileştiriliyor, Sen mahallende otur, aman
mahallenden çıkma, köyünden çıkma. deniyor Anadolu çocuklarına.
Soruyoruz Bakana: Ya, Sayın Bakanım, bu sistem nasıl hayata
geçecek? Zaten kırk sekiz gün bizi beklettin, Çalışıyoruz
üzerinde. dedin. Diyor ki Bakan sorularımıza: Eğitimde
bölgelerin açıklanacağını ve okulların hangisinin
nitelikli, hangisinin niteliksiz olduğunun sınavlara bir ay kala
açıklanacağını söylüyor. Bu nasıl bir akıldır?
Neden bugün açıklamıyor da sınavlara bir ay kala
açıklayacağını söylüyor?
Bununla
birlikte, meslek liselerini örnek vermek istiyorum. Meslek lisesine gitmek
isteyen bir öğrenci mahallesinde meslek lisesi yoksa ne yapacak? Bütün
yetki ve becerilerini, bütün müfredatı 60 soruyla nasıl ölçeceksiniz?
Lütfen bu sorulara cevap verin ve bırakın ötekileştirmeleri.
Bizde
soru çok fakat yeterli zamanımız yok. On beş yıldır
sistemi değiştiriyorsunuz fakat görüyoruz ki sistem yapboz
tahtasına dönmüş, öğrenciler kobaya dönmüş ama
eğitimde bir adım öteye gidemiyoruz, başarı yok. Durun, bir
kendinize bakın, deyin ki: Biz nerede hata yapıyoruz? Hep Ben
bilirim. demekle olmuyor, Ben bilirim. demekle olmuyor. Akıl
danışmak erdemdir, Ben bilirim. demek cehalettir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Adıgüzel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
46ncı
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
46ncı maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı İsmail
Faruk Aksu Fahrettin
Oğuz Tor
Konya İstanbul Kahramanmaraş
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Zihni
Açba Muharrem
Varlı
Hatay
Sakarya Adana
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul
Mardin
İzmir
Ziya
Pir Mehmet
Ali Aslan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Batman Adana
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Adana Milletvekili
Sayın Muharrem Varlı.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu maddede
toplulaştırmayla alakalı yaşanan
sıkıntılarda resen karar verme yetkisi veriliyor. Belki
hızlandırmak açısından doğru bir uygulama ancak zaman
içerisinde orada karar verici, uygulayıcı memurların
yapacakları, belki de haksızlığa uğrayan çiftçiler
aleyhine gelişebilecek bir durum da ortaya çıkabilir. Onun için
burada anlaşma yoluyla, daha çok köylüyle, çiftçiyle oturarak anlaşma
yoluyla toplulaştırma işlemi yapılırsa doğru olur
çünkü bu manada yaşanan sıkıntılar ve problemler var,
bunları da az çok biliyoruz.
Yine bu
toplulaştırma esnasında hazine arazileriyle ilgili de çok büyük
sıkıntılar yaşanıyor. Yani küçük hazine arazilerini
bir yerle birleştirip, 5 dönüm, 10 dönüm, 20 dönüm hazine arazilerini 100
dönüm gibi bir yerde toplayıp ondan sonra da Kim işlerse
işlesin gibi bir mantıkla bütün o köyde yaşayan insanları
birbirine düşürebilecek bir pozisyon ortaya çıkıyor. İşte
burada esas çözülmesi gereken önemli konu, kim işliyorsa, orada
onları eşit bir şekilde dağıtması ve
anlaştırması, bir arada bunları uzlaştırarak bu
işin yapılması doğru olacaktır çünkü insanlar kendi
ektiği, diktiği toprağı bir başkasının ekip
dikmesine müsaade etmezler. Bu, doğru bir uygulama da olmaz ve
haksızlıklar ortaya çıkar, haksızlıklar sonucunda da
ne yazık ki insanların bazen sinirlerine hâkim olamayıp -Allah
esirgesin- birbirlerine kastettikleri durumlar da ortaya çıkıyor,
bunları da görüyoruz, yaşıyoruz. Bu uygulama, bir an önce kendi
aralarında uzlaştırarak, anlaştırarak hazine
arazilerinin teslimi yapılırsa devlet eliyle doğru
olacaktır, insanlarımız da birbirlerine bu manada bir husumet
beslemeyeceklerdir.
Yine, hazine arazilerinin
kiralanmasıyla alakalı da çok ciddi sıkıntılar var. Yani
öyle ciddi rakamlar ortaya çıkıyor ki serbest piyasadaki
rakamların üzerinde kira bedeliyle hazine arazilerinin kiralanması ya
da ecrimisille ekilen hazine arazilerinin serbest piyasadaki kira bedelinin
üzerine taşacak şekilde belirlenmesi söz konusu.
Bakın,
arkadaşlar, devlet kendi çiftçisini, kendi üreticisini korumak zorunda.
Biz burada defalarca hep söylüyoruz, diyoruz ki: Çiftçiyi koruyalım.
Çiftçiyi niye koruyalım? Çünkü çiftçi üreten insan. Yani bugün ülkemizin
gayrisafi millî hasılasına en büyük katkıyı sağlayan
ve cari açık vermeyen tek kurum çiftçilik kurumu, tarım sektörü.
Bakın, hiç cari açık vermiyor, üstüne üstlük çok büyük de katkı
sağlıyor. Yani bütün evimizin yiyeceği, soframızın
yiyeceği ve yaptığımız ihracatın birçoğu
çiftçinin ürettiği mamullerden oluşuyor. Onun için, biz çiftçimizi
korumazsak kim koruyacak, kim sahip çıkacak, bunu iyice düşünmemiz
lazım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) En pahalı ekini çiftçiye satıyorlar.
MUHARREM
VARLI (Devamla) Yani, şimdi, şu anda mazot fiyatları 5 liranın
üzerinde. Çiftçinin en büyük maliyet girdisi zaten mazot ile gübre. Ya
şimdi, gübreden KDVyi kaldırdık, doğru bir uygulama,
yıllarca burada söyledik kaldıralım diye. Ama gübreden
kaldırdığımız o KDV çiftçinin cebine
yansımadı, yine birileri götürdü onu. E, şimdi, mazot 5
liranın üzerinde. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor
çiftçi. Ya, buradan defalarca söylüyoruz: Yani diğer kesimlere,
Türkiyedeki diğer kesimlere göstermiş olduğunuz ilgi ve alakanın,
onların borçlarıyla alakalı yapmış olduğunuz yapılandırmanın
yüzde 10unu çiftçiye gösterseniz bu ülkenin çiftçisi ihya olur.
GSM
firmalarının geçende de söyledim- 3 milyar TL borcunu siliyorsunuz.
Milletin kanını emen, cebini sömüren GSM firmalarının 3
milyar TL borcunu siliyorsunuz ama çiftçiye geldiği zaman, hazine
arazilerinin, efendim, kira bedeli çok yüksek, hazine arazilerinin ecrimisil
bedeli çok yüksek, hazine arazilerinin satış bedeli çok yüksek ve
bunu, ne yazık ki satılan arazilerin birçoğunu çiftçi alamıyor.
Bakın,
Ceyhanın Üçdutyeşilova köyü var. Açın inceleyin, gidin
Tarım Bakanlığına sorun, kaç tane ecrimisil hakkı olup
da, almaya hak sahibi olup da tarlasını alamayan, başka
insanların aldığı toprak sahipleri var? Gidin bakın
arkadaşlar -benim sözüm muayyen- yarıdan fazlasını
başkaları aldı. Hani hep diyorsunuz ya Faiz lobileri, faiz
lobileri., paradan para kazananlar
İşte, o, paradan para kazananlar
aldı.
Onun
için, tarım sektörü ve çiftçiyi korumak hepimizin boynunun borcu diyor,
hepinize saygılar sunuyorum.(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Varlı.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral
Danış Beştaş
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
46ncı
madde hakkında bilahare bir sonraki maddede yine değerlendirme
yapacağım. Şimdi avukatlar meselesini biraz değerlendirmek
istiyorum. Dün Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı
Selçuk Kozağaçlı tutuklandı. Kaç avukat tutuklu, şu anda bilmiyoruz,
muhtelif rakamlar var; 579 diyenler var, 400 diyenler var. Buna ilişkin
Adalet Bakanlığına sorduğumuz sorulara henüz yanıt
alamadık ama şu anda Türkiyede savunma makamı üzerindeki
baskının, tutuklamaların, işkencelerin en yoğun
olduğu dönemlerden birini daha yaşıyoruz. Selçuk
Kozağaçlı, Avrupa Demokrat Avukatlar Birliğinin Başkan
Yardımcısı ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi,
uluslararası alanda oldukça saygın bir avukat kuruluşu.
Kendisine yönelik suçlamaların başında Somada görülme sebebi soruldu,
basına da yansıdı. Somada bir meslektaşının
evinde kalmış. Soma davasının mağdurlarının
avukatlığını yapan, 10 Ekim katliamında maktullerin
yakınlarının avukatlığını yapan, yine Suruç
katliamı davasında maktul avukatlığı yapan, birçok
toplumsal olayda savunma ve müdahil avukatlığı yapan bir
şahıs.
Tabii
ki tutuklanan sadece o değil. Bununla birlikte geçenlerde tam yirmi gün
önce Eş Genel Başkanımız Yüksekdağın iki
avukatı da tutuklandı; Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar.
Siyasetçilerin avukatları da tutuklanıyor bu şekilde. Başka
nasıl tutuklanıyorlar? Bir avukat daha tutuklu. Roboski katliamı
anmasına ve Tahir Elçinin öldürülmesi anmasına
katıldığı için Hakim Peker tutuklu.
Değerli
milletvekilleri, öyle bir dönemde yaşıyoruz ki yargıyı çok
konuşuyoruz ama aynı zamanda yargının kurucu
unsurlarından olan, savunma mesleğini temsil eden ve savunma
makamı olmadan adil yargılamanın hiçbir şekilde
olmayacağını bildiğimiz bir ortamda şu anda savunma
kesinlikle büyük bir saldırı altında. Öyle ki, öyle bir aşamaya
geldik ki ABD Başkonsolosluğu çalışanı, biliyorsunuz,
gözaltındayken uluslararası krize dönüştü avukatıyla
görüştürülmesi. Avukatla görüşmesi en doğal hakkıyken bunun
için ABDnin büyük büyük açıklamalar
İşte, uluslararası
diplomatik krizler çıktı ve basında garip bir şekilde,
utanç verici bir şekilde ABD Başkonsolosluğunda
çalışanla ilgili avukat izni çıktı. diye haberler gördük.
Bu, olamaz. Avukatla görüştürmemek keyfî bir davranıştır.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu açıktır. Bu konuda kısıtlama
yapılamaz. Bu ABD Başkonsolosluğu çalışanı da
olabilir, bu herhangi bir vatandaş da olabilir, bir iddiayla şüpheli
olan herkes için bu böyledir. Ama şu anda bu bile, vize askıya
alınmasına gidecek kadar avukatlara yönelik bir saldırı
var.
Dünün
bilançosu değerli milletvekilleri: Altanların dosyasında
yaptığım araştırmaya göre 3 avukat savunma
hakkını kullandığı için duruşmadan
atıldı. Yine, Selçuk Kozağaçlı tutuklandı ve her gün
yeni avukatlar bu şekilde tutuklanıyor. Daha da trajikomik bir
şey var: Avukatların tutuklandığı dosyayla ilgili 100
avukat hakkında kısıtlama kararı verildi. Yani tutuklu
avukatların yargılandığı davada avukatlık yapmak
da yasak. Bunlar böyle hikâye gibi geliyor olabilir ama bunlar gerçek. Şu
anda yargıda savunma kullanılmasın diye, avukatlar
söylenilenleri, emir ve talimatları yerine getirsin diye bu baskılar
uygulanıyor. Hâkim ve savcılar zaten cezaevlerinde, avukatlar da
tutuklanacak ama Yargı, tarafsız ve bağımsız.
diyeceğiz, Adil yargılama yapıyor. diyeceğiz; yok öyle
bir şey. Savunmanın olmadığı yerde adil bir
yargılama olamaz. Suruç katliamının, Soma katliamının,
10 Ekim katliamının ve daha nice katliamın ve hak ihlalinin
avukatları şu anda hapishanede.
Avukatlar,
hiç kimseye boyun eğmezler. Avukatlar, emir ve talimatlarla
çalışmazlar. Avukatlar, hukukun üstünlüğü ve adaletin tecellisi
için çalışırlar, savunma haklarını kullanırlar.
Avukatlar, savundukları şüphelilerle, sanıklarla özdeşleştirilemezler;
bir tacizcinin avukatı tacizci değildir; bir cinayet işleyenin
avukatı cinayet işlemiş değildir, bir siyasetçinin
avukatı siyasetçi değildir, olmak zorunda değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu yaklaşımla avukatlara
yönelik saldırıyı kınadığımı ve bu
konuda bir an önce duruma el atılması gerektiğini
saygılarımla ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Beştaş.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.32
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye),
Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 46ncı
maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylaması
sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.04
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 46ncı maddesi
üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin ikinci oylaması
sırasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, aynı mahiyetteki önergeler kabul
edilmemiştir.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
46ncı
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 46ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ömer
Fethi Gürer Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu
Niğde İstanbul Ankara
Zekeriya
Temizel Lale
Karabıyık Akın
Üstündağ
İzmir Bursa Muğla
Utku
Çakırözer Musa
Çam
Eskişehir İzmir
MADDE
46- 22/1/1984 tarihli ve 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi
Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun 16 ncı maddesine aşağıdaki
fıkralar ilave edilmiştir.
Arazi
toplulaştırma projelerinin uygulanması esnasında,
elbirliği mülkiyet olarak tescilli parsellerin, paylı mülkiyete
dönüştürülmesi işlemleri uygulayıcı kuruluş
tarafından resen gerçekleştirilir. Kesinleşen listelerin tapu
müdürlüğü tarafından doğrudan paylı mülkiyet olarak tescili
sağlanır. Bu yetki kapsamındaki işlemler her türlü gider,
vergi, resim ve harçtan muaftır.
Arazi
toplulaştırma projelerinin uygulanması esnasında, tapuya
kayıtlı olup tescile esas belgesine
aykırılığı tespit edilen hisse hataları,
uygulayıcı kuruluş tarafından resen düzeltilir.
Kesinleşen listelerin tapu müdürlüğü tarafından doğrudan
paylı mülkiyet olarak tescili sağlanır. Bu yetki
kapsamındaki işlemler her türlü gider, vergi, resim ve harçtan
muaftır. Bu madde kapsamında getirilen muafiyetler mükelleflerin
veraset ve intikal vergisine ilişkin yükümlülüklerini ortadan
kaldırmaz.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Muğla Milletvekili Sayın Akın Üstündağ
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
AKIN
ÜSTÜNDAĞ (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP
iktidarı, bir karabasan gibi memleketin üzerine çökmüş durumda.
Giderek güç kaybeden iktidarını korumak için iktidar her yolu deniyor
aynı burada görüşmekte olduğumuz torba yasa gibi.
Dünyada
sıcak para bolluğu maalesef bitti, üretimden ziyade ülkeye pompalanan
parayla maalesef bundan sonra başarılı olmak mümkün değil.
Değerli arkadaşlarım, AKP için artık bahar ayları
bitmiştir, yolun sonu görünüyor. AKP ülkenin başında olduğu
müddetçe sıkıntılı günler bizi bekliyor. İran
ambargosunu delerek Reza Zarrabın ülkeye getirdiği altınlar
suyunu çekti, bu altınlara da iyi alışmıştınız.
Şimdi, gözler vatandaşın altınında ama vatandaş
sizleri iyi biliyor; onun için, sizlere güvenmediği için
yastığının altından altınları
çıkarmıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Dünya liderimiz var, bizi uçuracak. diye diye milleti
canından bezdirdiniz. Dünyada 17nci büyük ekonomi bizde. diye
övünüyordunuz, hâlbuki 1985 yılında zaten 15inciydik. Nitekim
yıllardan beri 15incilik, 20ncilik sıralarında gidip
geliyorduk, değişen bir şey yok.
Araba
üreteceğiz. diye ortaya çıktınız, tamam, araba üretin de
elin Almanı yıllarını vermiş, araba satıyor, siz
hiçbir şey yapmadan yüzde 60lara varan vergi alıyorsunuz, 60 bin
liralık bir araçtan 50 bin lira vergi alıyorsunuz. Üreteceğiniz
arabadan da aynı vergiyi alacaksanız hiç yapmayın hazır
vergiler varken diye düşünüyorum.
Şimdi
de bu kanunla MTVyi yüzde 25 artırıyorsunuz ama telekomünikasyon
şirketlerinin vatandaştan peşin olarak aldığı
vergiyi geri alamıyorsunuz ve üstelik bu yasayla affetmeye
kalkıyorsunuz yani fakirden alıp zengine veriyorsunuz. Cep telefonu
faturasını bir gün bile ödemesek hattı kesiyorlar, bu
firmaların vatandaştan topladıkları vergileri -5 milyar
dolara varan oranda- alamıyorsunuz, onların suyunu kesemiyorsunuz.
Eczacıya vatandaştan muayene ücreti kestiriyorsunuz ama bu
paraları alıyorsunuz. Niçin telekomünikasyon şirketlerinden bu
tahsil edilen paraları alamıyorsunuz? Yıllardır
İhracatta rekorlar kırıyoruz. diye övünüyorsunuz ama
ithalattaki rekorları hiç söylemiyorsunuz. Nitekim, Başbakan,
İslam Ülkeleri İhracat Toplantısında 2002de 36 milyar
dolar olan ihracatı 155 milyar dolara çıkardık. diye övünüyor
ama şunu söylemiyor: 2002de 51 milyar dolar olan ithalat, 200 milyar
dolara dayanmış durumda.
Atatürk
ve CHP iktidar dönemlerini devamlı küçümsüyorsunuz, gerçi ondan da çark
etmeye başladınız; 1930dan 1946 yılına kadar
dış ticaret fazlası veren bir dönemdi o dönem. Üstelik
ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 180di,
şimdi yüzde 68de, yerlerde sürünüyor.
Dış
ticaret açığı, eylül ayında yüzde 85 artarak rekor
kırmış durumda. Enflasyon yüzde 11lere fırlamış,
dolar 4 liraya doğru gidiyor, mazot bile 5 lirayı geçmiş ve
mazotun artmasıyla da yeni zamların yolda olduğu gözüküyor.
Değerli
arkadaşlarım, millet inim inim inliyor ama siz bolluk içinde gününüzü
gün ediyorsunuz. Artık bu milletin sorunlarına çözüm
bulamıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, taşerona gelince para yok ama saraya gelince para
var. İşçiye, memura gelince para yok, yazlık saraya gelince para
var. Çiftçiye, köylüye gelince para yok ama Sırbistandan et ithal etmeye
para buluyorsunuz. Emekliye gelince para yok, uçaklara, zırhlı lüks
araçlara gelince para var. Vatandaşa gelince para yok, Suriyelilere
gelince para çok. Artık değerli arkadaşlarım bu millet
sizden sıkıldı, artık millet yalanlarınızı
dinlemek istemiyor ve ilk seçimde göreceksiniz, vatandaş hesabı
kesecektir.
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) Bunu çok söylediniz.
AKIN
ÜSTÜNDAĞ (Devamla) Artık belediye başkanlarını,
Başbakanı değil, bence, liderinizi değiştirin.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Üstündağ.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
47nci
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul
Mardin
İzmir
Ziya
Pir Mehmet
Ali Aslan Meral
Danış Beştaş
Diyarbakır
Batman Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
47nci
madde esas itibarıyla ne getiriyor? Tarım dışı arazi
kullanımının -aslında bir cümleyle özetlemek gerekirse- önü
açılmaktadır. Peki, nasıl yapılıyor? Yani buradaki
düzenlemede aslında söyleyeceğimiz şeyi, iktidar partisinin
tarım politikasının çok daha dışa
bağımlı hâle geldiğini, ithalata
dayandığını ve gerçekten, bu konuda, birçok alanda
olduğu gibi tarım politikaları yönünde de ciddi bir
sıkıntı olduğunu ve tökezleme olduğunu görüyoruz.
Şimdi,
Türkiye'de tarım politikası nedir, ne olmalıdır, bunun
üzerine biraz konuşmak lazım. Bir kere, her şeyden önce,
Türkiyede şu anda, bitki çeşitliliği açısından
zengin, coğrafya ve iklim açısından uygun, çeşitlilik
gösteren ekolojik bölgeler yani her şey var ama tarım yeterince
üretemiyor, çiftçi yeterince ürününü pazarlayamıyor ve buna ilişkin de
tabii ki iktidarın temel olarak politikalarının rolü var. Nedir?
Burada, bir kere ihracat yönünde gıda güvencesinin ve dış
ticaret dengesinin olabilmesi için öncelikle üretim maliyetlerinin
düşürülmesi gerekir, destekleme araçlarının doğru ve amaca
uygun olarak kullanılması gerekiyor, bir de ayrıca tabii ki
tarım politikalarının istikrarlı olması gerekiyor.
Şimdi
Çiftçilerin en büyük sorunu ne? diye soracak olursak, tarım arazilerini
başka yerlere tahsis etmek değil tabii ki, orada çiftçiye açıkça
yoksulluk, parasızlık, işsizlik dayatılıyor; yüksek
girdi maliyetleri. Buna ilişkin, sıklıkla ifade edilen,
muhalefetin sıkça söylediği bir mesele olmasına rağmen
maalesef hiçbir düzenleme yapılmıyor. Tohum bunların
başında geliyor, gübre, tarım ilacı ve mazot
bakımından ithalata bağımlı bir durumda şu anda
Türkiye ve bu nedenle dövizdeki her yükselme, üretim maliyetlerini de
artırıyor ve çiftçiyi daha çok mağdur ediyor. Şimdi, bu
politikalar tabii ki dışa bağımlılığı
hızla artırmaktadır ve üretimi bu şekilde sürdürülemez hâle
getirmektedir.
Bir
de başka bir bölüm de var, sulama yatırımları oldukça
yetersiz, yeterli bir durumda değil. Şu anda tarımsal arazinin
-verilere göre- yüzde 25i sulanabiliyor, diğer bölümü
yağışa bağlı yani yağış
olmadığında tarımın, üretimin olması mümkün
olmuyor, bu şekilde nadas da devreye girmiş oluyor. İşte
üretici açıkça burada ithalatla terbiye edilmeye
çalışılıyor.
Peki,
nedir başka bir sorun? Arz eksikliği nedeniyle, Hükûmet
politikası olarak, fiyatı artan her ürünün fiyatının ithalat
yoluyla düşürülmesi kolaylığına da başvuruluyor ve
bununla birlikte, tarımsal ham madde ithalatı, ihracatın şu
anda 6 katına ulaşmış durumda. AKP döneminde 11 milyar
dolarlık tarımsal ham madde ihracatına karşılık
66 milyar dolar ithalat yapılmıştır. Bu rakamlar
aslında durumun vahametini çok net bir şekilde gözler önüne seriyor.
İşte
47nci madde ve diğer tarımla ilgili maddelerin hiçbirinde bu
sorunların çözümünü ve aklını göremezsiniz çünkü pragmatik, günü
kurtarma, kendi politikalarını farklı şekillerde günübirlik
yürütme anlayışıyla karşı karşıyayız;
iktidarın temel anlayışı budur. Çözüm değil; kendi
çözümünü, kendi iktidarını, kendi bekasını düşünen bir
yaklaşım var.
Şimdi,
burada, tarım arazilerinin amaç dışı kullanıma tahsis
edilmesi demek, ülkede tarımın tümüyle dibe vurması demektir,
buna seyirci kalmak anlamına geliyor. Bu madde aslında buna
elverişli hâle getiriyor. Siz de üretimin ve ekonominin en önemli
kaynaklarından birisi olan tarım arazilerini amaç dışı
kullanıma açarak tarım üreticilerine, tarım emekçilerine
açlığı ve yoksulluğu dayatmaktasınız.
Bir
taraftan Şehirleri dikey mimariyle ne hâle getirdik? diye
hayıflanırken, şimdi Şehirlerimize ihanet ettik. diye
seçmenleri kandırmaya dönük politikalarla şehirler talan ediliyor, peşkeş
çekiliyor. Bundan beş sene sonra da topraktan ürün alamayan, aç
kalmış yoksullara neyi bahane ederek hata yaptık diyeceksiniz?
Tarım arazilerine ihanet ettik mi diyeceksiniz?
O
zaman şimdiden uyaralım: Gelin, ihanet etmeyin. Tarımı
destekleyin, sonra pişman olmayın diyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 47nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Bülent
Kuşoğlu Utku
Çakırözer
İstanbul Ankara Eskişehir
Zekeriya
Temizel Lale
Karabıyık Musa
Çam
İzmir
Bursa İzmir
MADDE
47- 3083 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
MADDE
19- Uygulama alanlarında bulunan tarım arazileri, zorunlu sebepler
olmadıkça tarım dışı amaçlarla kullanılamaz.
Ancak zorunlu hâllerde, ilgililerin tarım dışı amaçla arazi
kullanımı talepleri hakkında 3/7/2005 tarihli ve 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri
uygulanır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu
konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu torba yasanın bu maddesiyle 3083
sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım
Reformu Kanunu değişiyor ve tarım arazilerinin amaç
dışı kullanılması kolaylaşıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiyede 2002 yılında 26,5 milyon hektar
tarım arazisi varken bu alan on yılda 3 milyon hektar kadar
azalmıştır, bunlardan 1 milyon hektara yakını amaç
dışı yapılan tahsisler dolayısıyla olmuştur.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Türkiye giderek tarımda,
tarım ve tarım ürünlerinde net ithalat yapan ülke olmaya doğru
koşuyor. Türkiye, sadece fındık, kuru kayısı, kuru
üzüm, yaş sebze ve meyve ihracatı yapıyor, burada net
ihracatçı; bunun dışında, önemli tarım ürünlerinde,
özellikle hububatta, yağlı tohumlarda, pamukta, tütünde -ki bunlar
çok ciddi paralar demektir- net ithalatçı ülke konumuna gelmiştir.
Aynı
şekilde, meraların da amaç dışı kullanılması
sonucunda hayvancılıkta ciddi problemler ortaya çıkmış
ve canlı hayvan ile karkas et ithal ediyoruz; işte, son günlerde
Sırbistandan et geliyor filan diye konuştuğumuz durum.
Değerli
arkadaşlarım, bu gidiş, gidiş değil. Bakın, hani
hep diyorsunuz ya, 2002 ile 2016yı, 2017yi
karşılaştırıyorsunuz ve çok iyi yere geldiğimizi
söylüyorsunuz. Bakın, Türkiyede 2003 ile 2016 arasında 17,5 milyar
dolarlık hububat ithal etmişiz, 10 milyon ton pamuğa 17 milyar
dolar vermişiz aynı süre içinde değerli arkadaşlarım.
Bakliyatta da durum bu şekilde, çok ciddi, on dört yılda 2,5 milyar
dolar bakliyat ithalatı yapmışız. Gerçekten,
baktığımız zaman, yıllara doğru baktığımız
zaman Türkiye tarımda net ithalatçı ülke durumuna doğru gidiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar gerçekten ülkemizin, halkımızın,
milletimizin -hani yerli ve millîyiz ya- geleceği demektir. Tarım
ürünleri diyerek geçemiyoruz değerli arkadaşlarım yani bunlar
bu ülkenin beslenmesi demektir. Bütün ülkeler artık tarım ürünlerini
stratejik ürünler olarak kabul ediyor ve ona göre tedbirler alıyor, sizse
para gelsin diye bakıyorsunuz. Neresi daha fazla para getiriyor? Hemen
bugün neresi daha fazla para getiriyor?
Bakın,
nerelere ayırmışsınız yani kanunda çok açık bir
şekilde ortada, görülüyor. Savunma sanayisine yönelik stratejik
ihtiyaçlar diyoruz. Peki, tarım arazisinden başka arazi yok mu bu
ülkede? Tarım arazisinden çok çok daha fazla tarım ve başka
amaçla kullanılmayan araziler var ama buralara gitmiyor. Niye?
Yatırımcı gitmiyor, daha pahalı oluyor. Doğal afet
sonrası ortaya çıkan geçici yerleşimler... Başka? Petrol
ve doğal gaz arama ve işleme faaliyetleri, ilgili bakanlık
tarafından kamu yararına alınmış madencilik
faaliyetleri, bakanlıklarca kamu yararına alınmış plan
ve diğer yatırımlar
Bu listeye baktığınız
zaman her şey için ama her şey için, idare karar verirse tarım
arazileri amaç dışı bir şekilde kullanılabilir.
Şimdi,
bakın, ihanetten söz ediyoruz. İşte yerli ve millî diyor.
Bugün parti sözcünüze sordular MHP Genel Başkanının
yapmış olduğu konuşma MHP ile AK PARTİ ittifakı
olarak algılanmış, yapar mısınız? filan diyor,
Millî ve yerli olanla her şey yaparız. filan
Kardeşim, bu
nasıl millîlik ve yerlilik, size soruyorum. Yani, millîlik ve yerlilik
nedir değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ
sıralarından İşte, CHP
sesi) İşte, CHP
filan, değil mi yani, CHP? Kırk sene evvel, yüz sene evvel CHP. Peki,
bugün?
Bakın,
değerli arkadaşlarım, siz millî ve yerli diyorsunuz, Türkiye
çok ciddi ekonomik sıkıntı içinde. Bütçe delinmiş
vaziyette, her taraftan vergi topluyoruz ama Sayın Başbakanlık
Çok karşı çıktılar grup başkan vekilleri ama öyle
değil; Başbakan kendisi kabul etti, çocuklarının
offshorede paraları var. Bakın, Bakanlar Kurulu vergi cenneti
ülkelerin listesini yayınlamadığından dolayı on bir
senede milyarlarca lira para zarar ettik. Daha sonra çıkarmış
olduğumuz varlık barışı dolayısıyla bu para
yine bir kuruş vergi ödemeden geri geldi. Tüyü bitmemiş yetim
hakkı, değil mi arkadaşlar, tüyü bitmemiş yetim hakkı?
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederiz Sayın Bekaroğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47nci
maddesinde geçen bulunan ibaresinin yer alan şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı İsmail
Faruk Aksu Fahrettin
Oğuz Tor
Konya İstanbul Kahramanmaraş
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Zihni
Açba Mevlüt
Karakaya
Hatay Sakarya Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT
KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 47nci maddesiyle
ilgili verilen önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii,
tasarılar torbayla gelince torbadan çıkan her bir maddenin konusu da
farklı oluyor. Bu maddenin konusu tarım arazilerinin amaç
dışı kullanımıyla ilgili. Şu anda uygulamada cari
olan iki yasa var; birincisi 1984 yılında çıkarılmış
olan 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair
Tarım Reformu Yasası, diğeri de 2005 yılında
çıkarılmış olan 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu. 3083 sayılı Sulama Alanlarında
Arazi Düzenlenmesine Dair Kanunun 19uncu maddesi sulu alanlarla alakalı,
yetki de Tarım Bakanlığında. 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 13üncü maddesi doğrudan
amaç dışı kullanımla alakalı. Burada hangi durumlarda
amaç dışı kullanım yapılabileceği ya da
tarım amacının dışına
çıkarılabileceği sayılmış. Yetki, toprak koruma
kurullarında. Bu, illerde valilerin başkanlığında
kurulan bir kurulun önerisi üzerine yine Bakanlık izniyle oluyor ama
Bakanlık bu yetkisini valiliklere de devredebiliyor.
Şimdi
deniliyor ki: Biz farklı uygulamalara neden olan, aynı konuyla
alakalı iki kanun arasında bir bağ oluşturalım. 3083
sayılı Kanunun 19uncu maddesinde yapılacak bir
değişiklikle 5403 sayılı Kanuna bir gönderme
yapılıyor yani sulama uygulama alanı dediğimiz alanların
tarım dışına çıkarılması, amaç
dışına çıkarılması da buna uygun hâle getirilsin.
Şimdi,
ben bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapmayacağım ancak 2005
yılında bir kanun çıkardık, adı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu. Şimdi, lütfen, şuna dikkat edelim: 2005 yılında,
kanun çıktığında Türkiyede tarım alanı 41 milyon
223 bin hektardı, 2016 yılına geldiğimizde bu 38 milyon 328
bine düşüyor yani tarım alanında 2 milyon 895 bin hektarlık bir azalma söz konusu oluyor. Bu,
değerli arkadaşlar, aslında çok büyük bir rakam. 87 ülkenin her
birinin tarım alanından çok daha büyük bir alandan bahsediyoruz.
Aynı şekilde, ekim alanlarında da çok ciddi azalma olduğunu
görüyoruz, yine ekim alanında 2,5 milyon hektar civarında bir
azalmayı görüyoruz. Yani çiftçi tarımını, çiftini çubuğunu
bırakır hâle geldi.
Şuna
dikkat çekmek istiyorum: Evet, 2005te yasa çıkardık ama bu yasa
maalesef tarım topraklarını koruyamamış. Yasa
çıktıktan sonra tarım dışına çıkma ya da
amaç dışı kullanma daha fazla olmuş. Tabii ki
toplamını sadece bu iki yasa kapsamında bir amaç
dışına çıkma olarak da söylemiyorum ama bütünden
baktığımızda bunu görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, son yıllarda tarım geçindirmiyor.
Çiftçinin ektiği, biçtiğini korutmuyor. Birçok destek verdik,
veriyoruz. demek sorunu çözmüyor. Millet çiftini çubuğunu terk ediyor.
Kırsal boşaldı. Bugün Orta Anadoluda, 250 dekar,
yıllık olarak, bir asgari ücret kazanmıyor. Gelin, bugünlerde
tefecinin kapısında olan çiftçilerimizi buradan kurtaralım,
Ziraat Bankasına olan borçlarını, tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarını yeniden yapılandıralım.
Tarım,
siyasetin konusu değil. Ben biliyorum ki, iktidar partisi milletvekilleri
de tarımla ilgili her şeyi yapmaya hazırlar,
sıkıntıların farkındalar. Gelin, muhalefetiyle
iktidarıyla çiftçileri şu günkü sıkıntılarından
kurtaralım diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karakaya.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
48inci
madde üzerinde iki önerge var, ikisi de aynı mahiyette, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif
ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul
Mardin
İzmir
Ziya
Pir Mehmet
Ali Aslan Ertuğrul
Kürkcü
Diyarbakır
Batman İzmir
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Utku
Çakırözer Muhammet
Rıza Yalçınkaya Lale
Karabıyık
Eskişehir Bartın Bursa
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İzmir
Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, bu 48inci madde,
tasarının madencilik sektörünü ilgilendiren maddelerinden bir
diğeri. Esasen bu madde değiştirilerek kabul edildi ve şunu
söylüyor: Bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında ihale edilecek II. Grup (c) bendi ve IV. Grup maden
sahaları, 47 nci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında
ihtisaslaşmış Devlet kuruluşları ile bunların
bağlı ortaklıklarına devredilen maden sahaları, bu kuruluşlar
ve bunların bağlı ortaklıkları ile Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı tarafından ihale edilecek
maden sahaları için işletme izni düzenlendiği tarihten
başlamak üzere, ilk on yıl süreyle 6831 sayılı Orman Kanunu
kapsamında ağaçlandırma bedeli hariç herhangi bir bedel alınmaz.
Gene devamında, IV. Grup işletme izinli maden sahaları için de
gene ağaçlandırma bedeli hariç diğer bedellerin alınıp
alınmayacağını belirlemeye Bakanlar Kurulunu yetkili
kılıyor vesaire.
Şimdi,
Türkiyedeki toplam orman arazisi 22,5 milyon hektar civarında, maden
ruhsatı verilen arazilerin orman arazileri içinde kalan kısmı da
12 bin hektar civarında. Bu çerçevede, bu madde metninde ifade
edildiği şekliyle herhangi bir bedel alınmaması
çeşitli şirketler arasında ayrımcılık yaratan bir
husus. Aynı zamanda genel olarak hukukla da çelişiyor. Birbirleriyle
aynı özelliklere sahip, ikisi de ruhsat almış olan
işletmelerden birinin şu arazide, birinin bu arazide olması
dolayısıyla birinden bedel alınıp ötekinden bedel
alınmaması da kabul edilebilir bir durum olarak gözükmüyor. Öte
yandan, orman idaresinin bu süreçte gelir kaybına
uğrayacağı açık. Ağaçlandırma, yangınla
mücadele gibi konuların da burada bütün bu uygulamalardan
etkileneceği ortada. O nedenle, bu maddenin esasen kamu yararından
çok belli maden şirketlerinin, ister gözetilmiş olsunlar ister
gözetilmemiş olsunlar, belli arazilerde yer alan maden şirketlerinin
işletme maliyetlerinin düşürülmesine yol açmayı gözettiği,
bunun dışında, bir kamu yararı buradan
doğmayacağı açık olduğuna göre, bu maddenin esasen
Meclis tarafından kabul görmemesi gerekir. Grubumuz bu konudaki
eleştirilerini Komisyonda da ifade etti ancak bu karşılık
görmedi kısmen değişmekle birlikte.
Sonuç
olarak, bir kere daha, bu torba yasadan şirketlerin kazançlı
çıktığı, kamunun ve doğanın zarar gördüğü,
esasen Adalet ve Kalkınma Partisinin uygulayageldiği iktisat ve çevre
siyasetlerinin bir ikramiye olarak topluma takdim edildiği apaçık
ortada. O nedenle, hem eşitlik ilkesi uyarınca hem doğanın
korunması hem kamu yararının gözetilmesi bakımından bu
maddenin reddedilmesi gerekir.
Hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bartın Milletvekili Sayın
Muhammet Rıza Yalçınkaya.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, torba kanunda yapılacak düzenlemeyle ülkemizin yegâne
taş kömürü üreten kurumu olan Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait maden
sahalarının özelleştirilmesinin önü açılmaktadır.
Hükûmetin aksini iddia edemediği, Kömür alanlarını özel sektör
eliyle ekonomiye kazandıracağız. diyerek özelleştirmeye
-sözüm ona- yeni bir tanım kattığı bu girişim, bugün
tartıştığımız kanun tasarısında yer
alan düzenlemeden çok önce, 2016 yılının Mayıs ayında
Başbakanlık Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından
başlatılmıştır. Bu gerçek işte bu raporla
sabittir, Özelleştirme İdaresinin Yenilenen Vizyonumuz ve
Güncellenen Portföyümüz adını taşıyan raporu. Bu raporun
14üncü sayfasında Kısa Vade Projeler ve Önerilen Özelleştirme
Yöntemleri adı altında, Linyit Sahaları Yerli Kömür
Kaynaklarının Elektrik Üretiminde Kullanılması
Amacıyla Değerlendirilmesi Projesi anlatılıyor. Bu proje
için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının belirlediği
esaslar burada sıralanıyor:
Maden
sahalarının termik santral kurma şartlı
yatırımcıya devri.
Santralde
üretilen elektriğin belli bir süre için TETAŞ/EÜAŞ
tarafından alımının garanti edilmesi.
Üretilen
elektriğin baz fiyatının belirlenmesi ve ihalenin bu
fiyatın altına en çok inen firmanın üzerinde kalması.
Bakın,
burada, özelleştirmeye tabi tutulacak maden sahaları tek tek
yazıyor. Şimdi bunları müsaade ederseniz okuyayım.
Maden
sahası: Konya Karapınar, Eskişehir Alpu, Ankara Çayırhan,
Kahramanmaraş Elbistan C+D sektörleri, Kahramanmaraş Elbistan E
sektörü, Kırklareli Vize, Trakya Çerkezköy-Çatalca A, Afyon Dinar;
bunların hepsi linyit sahası. Bunlara ilaveten de en alt sıraya
taş kömürü maden sahalarının yer aldığı Zonguldak
konulmuş. Maden sahası Zonguldak, ruhsat sahibi kurum TTK, rezerv
miktarı 600 milyon ton, potansiyel kapasite 3 bin megavat.
Bakın,
değerli arkadaşlar, özelleştirilecek linyit
sahalarının içerisine Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait maden
sahaları konulmuş. Maden sahası kısmına Zonguldak,
ruhsat sahibi kurum TTK, rezerv miktarı 600 milyon ton olarak
yazılmış, kurulacak santralin potansiyel kapasitesi
belirtilmiş. Yani Türkiye'nin yegâne taş kömürü üretimi yapan kurumu
TTKye ait maden sahaları da özelleştirilecek sahaların içine
konulmuş. Bunu Özelleştirme İdaresine kim teklif ediyor? Tabii
ki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Türkiye'nin
değişik yerlerindeki linyit sahalarıyla birlikte TTKye ait
taş kömürü sahalarının da özelleştirilmesini istiyor. Bunun
saklanacak, gizlenecek bir tarafı yok. Durum bu kadar açık ve net
iken Sayın Bakan bütün bunlar yokmuş gibi inkâr ediyor, TTKde
özelleştirme yapmıyoruz. diyor. O hâlde bu gösterdiğim belge
neyin belgesi? Allah aşkına soruyorum, neyi saklıyorsunuz, neyi
gizliyorsunuz? Burada açık ve net olarak yazıyor, TTKye ait 600
milyon ton rezervin olduğu saha veya sahalar kısa vadede
gerçekleştirilecek özelleştirme projelerinin içine konulmuş. Bu
konulurken de TTKyi özelleştiriyoruz dememek için linyit üretim
sahalarının içerisine TTKye ait maden sahaları saklanarak ilave
edilmiş. Sözde, TTKnin özelleştirilmesi gözden kaçırılmak
istenmiş. Oysa işin adı konulmuş ve bal gibi, Türkiye
Taşkömürü Kurumunda özelleştirmenin yolu açılmış.
Şimdi
ben tekrar Sayın Bakana ve Bakanlık yetkililerine soruyorum: Neden
özelleştirilecek linyit sahalarının içerisine taş kömürü
üretim sahalarını ilave ettiniz? Bahsedilen 600 milyon ton rezerv
TTKye ait hangi sahalarda yer almaktadır? Kim önerdi? Çıkın,
dürüst ve samimi bir şekilde tüm gerçekleri Türkiyeyle paylaşın
diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yalçınkaya.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
49uncu
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 49uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul
Mardin
Diyarbakır
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan Lezgin
Botan
İzmir Batman Van
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Van Milletvekili Sayın Lezgin Botan.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
LEZGİN
BOTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, federal Kürdistan
bölgesinde ve İran Kürdistan Eyaletinde meydana gelen deprem felaketinden
dolayı hayatlarını, yaşamlarını yitiren
kardeşlerimizi rahmetle anıyor, yaralılara acil şifalar
diliyorum.
49uncu
madde üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, 14 Kasım 1944 yılında bugünkü
Gürcistanın sınırları içerisinde bulunan Ahıska
bölgesinde Türk kardeşlerimizle birlikte Kürt kardeşlerimiz de
yaşıyordu ve on binlerce Kürt de, aynen, Türk kardeşleriyle
aynı akıbeti, aynı kaderi paylaşarak sürgün edildiler.
Ancak bu sürgünün, bu katliamın 73üncü yılında yine Kürtler
etnik ayrımcılığa maruz kaldılar, maalesef yeterince
sahiplenilmediler. O dönem Hemşinliler de sürgün edildiler, Türk
kardeşlerimiz de sürgün edildiler. 1992 yılında dönemin
Hükûmetinin, Turgut Özalın çıkardığı bir yasayla 60
bin Türk soydaşımız, kardeşimiz ülkeye getirildi ancak
Kürtler maalesef yine ihmal edildi. Bu felaketin bir daha
yaşanmamasını diliyor ve o dönem hayatlarını kaybeden
bütün kardeşlerimizi de rahmetle anıyorum.
Değerli
kardeşlerim, tecrübeyle sabittir ki AKPnin rant ve kâr hırsıyla
börtü böceğe, ağaca, toprağa ve suya ihanet ettiğini
biliyoruz. Her ne kadar takiye yapsalar da bunu kendileri de söylüyor. Hâl,
vaziyet böyleyken kentlerimizin ve doğamızın patronlara biraz
daha kazanç sağlamak adına heba edilmeyeceğinin de garantisi maalesef
yok.
Şimdi
de kamuoyunun büyük tepkisine yol açan bu düzenlemelerle doğayı iyice
talan etmenin önünü açacak torba yasayla karşı
karşıyayız. Çünkü tasarının ilk hâlinde, ÇED raporunun
âdeta bir zorunluluk olmaktan çıkarıldığı bir
düzenleme yoğun bir muhalefet sonrası
çıkarılmıştır ancak bu düzenleme yerine ikame edilen
yeni maddelerle, doğayı katledecek düzenlemeler konusunda
iktidarın ısrarı hâlen sürmektedir. Bu değişikliklerin
ekolojiye vereceği tahribatın geri dönülemez boyutlarda
olacağını
Dolayısıyla, böylesi maddelerin katiyen
metinden çıkarılmasını öneriyoruz.
Burada
sözü memleketim Vana getirmek istiyorum değerli arkadaşlar. Van,
heybetli dağlarıyla, yaylalarıyla, berrak sularıyla çok
değerli bir kentimiz. Ancak, biliyorsunuz, Van Gölü de şu an büyük bir
doğa felaketiyle karşı karşıyadır. Maalesef,
yıllardır AKPnin iktidarda olan hükûmetlerine defalarca
çağrılar yapmamıza rağmen
Ve şimdi atamış
oldukları kayyumla, belediyemizin işler hâle getirdiği
arıtma tesisi de şu an ciddi şekilde ihmal edilmiş durumdadır.
Biliyorsunuz Aral Gölü büyük bir felaketle yok oldu, yine, Urmiye Gölü
aynı şekilde, şu an büyük bir felaketle karşı
karşıya. İktidar partisine soruyorum: Acaba Van Gölü için de
aynı akıbeti mi bekleyeceğiz?
Değerli
arkadaşlar, yine Vanda, Vanın merkezinde, biliyorsunuz, Toprakkale
diye bir yer var, Toprakkale yıllardır askerî bölge. Aslında,
antropolojik olarak turizme açılması gereken, arkeolojiye
açılması gereken, çok değerli, Urartu tarihinden kalma önemli
bir yer. Fakat buranın önemli bir kısmı askerî alan olarak
kullanılırken bir kısmı da, çok ilginç bir şekilde,
tam tepesinde, Vanın merkezinde olan bu güzelim, bu tarihî yer, bu
doğa harikası bir taş ocağına, bir rantçı
yandaşa peşkeş çekildi. Burada da derhâl orada açılan
taş ocağının bir an önce durdurulmasını ve
oranın da askerî bölge olmaktan çıkarılıp Vanın
ekonomisine ve turizmine kazandırılmasını tekrar
hatırlatmak isterim.
Değerli
arkadaşlar, son olarak, sözlerime son vermeden önce, bir
Kızılderili atasözüyle sözlerime son vermek istiyorum: Son ırmak
kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık
öldüğünde AKP de artık parayla yaşamın
gerçekleşmeyeceğini ve paranın da yenmeyeceğini
öğrenecektir.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Botan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre
BAŞKAN
- Sayın Muş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Van
Milletvekili Lezgin Botanın 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 49uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, Anayasanın 10uncu
maddesine göre, herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Şunu ifade etmek isterim:
Türkiyede yaşayan tüm etnik unsurlar Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşıdır, birinin diğerine karşı ne fazla bir
hakkı vardır ne de eksik bir hakkı vardır, biri hangi
haklara sahipse diğeri de aynı haklara sahiptir, bir Türk hangi
haklara sahipse bir Kürt de aynı haklara sahiptir. Bu açıdan,
vatandaşlarımız arasında, yurttaşlarımız
arasında, Türkiye Cumhuriyetinin fertleri arasında hiçbir zaman bir
ayrımcılığa müsaade etmedik, Anayasamız da zaten buna
müsaade etmez, etmeyeceğiz de. Bunu özellikle belirtmek isterim, herkes
aynı haklara sahiptir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
31.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
Türkiye tarihi maalesef ayrımcılıklarla dolu bir tarihtir.
İnkâr etmek, bunu kabul etmemek hiçbir iktidara ya da halklara yarar
sağlamamıştır. Özellikle son yıllarda yapılan
uygulamalara, yıkımlara, ekolojiden dile kadar, yasaklamalara kadar,
işte kayyum atamalara kadar, isimlerin değiştirilmesine kadar
yapılan uygulamalara baktığınız zaman, bu tarihteki
ayrımcılığın Kürtlere karşı yapılan
örneklerini de çok net bir biçimde görürsünüz. Önemli olan, hani buradan Bu
yapılmadı. demek yerine gerçekten, burada yapılanlara
ilişkin söylenenleri duymak ve bunun önlenmesi için çaba göstermektir.
Aslında, genel olarak demokrasiden ve demokratik bir yönetim
iddiasında olanlardan beklenen budur, sadece bunu tutanaklara geçsin diye
ifade etmek istedik.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
LEZGİN
BOTAN (Van) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Botan
LEZGİN
BOTAN (Van) Sayın Muş, söylediklerimi bağlamından
kopardı yani ben müsaadenizle sataşmadan dolayı
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, ben Lezgin Botanla ilgili
herhangi bir şey söylemedim.
BAŞKAN
Sayın Botan, Sayın Muş bir şey ifade etti, bir
açıklık getirdi sizin konuşmalarınıza; daha
doğrusu kendi düşüncesini söyledi, öyle söyleyeyim.
LEZGİN
BOTAN (Van) Sayın Başkanım, ben
BAŞKAN
Kendi bakış açısıyla ifade etti ama bir sataşma yok
burada, cevap gibi bir şey var. Siz de isterseniz, hani farklı
düşünüyorsanız eğer, size de yerinizden söz verebilirim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, buradaki sataşmayı
söylesin. Sayın Botan, hangisiyle sataştığımı
düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Mikrofonunuzu açıyorum, buyurun.
32.- Van Milletvekili Lezgin Botanın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEZGİN
BOTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Benim
söylediğim şey şu: Türkiyenin sınırları
dışında, Gürcistanda Sovyetler Birliği döneminde
yaşanan bir trajedi. Gerçekten, orada Kürtler
Bakın, birçok kesim
bilmiyor veya bilenler de bunu görmezden geldi, orada sadece Türk kardeşlerimiz
sürgün edilmedi Sayın Muş, orada Kürtler de sürgün edildi, bunu
bilmiyorsanız öğrenin. Eğer biliyorsanız da
çarpıtmayın.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Yok, çarpıtmıyorum ben ya.
LEZGİN
BOTAN (Van) Çünkü tamamen çarpıtıyorsunuz. Bakın, orada
Kürtler de sürgün edildi ve hakikaten, Kürtlerin de trajedisi görülmez oldu.
Her konuda ihmal edildiğimiz, her konuda ayrımcılığa
maruz kaldığımız gibi orada da
Şimdi,
Sayın Muş diyor ki: Ayrımcılık yok. Bugün,
Yüksekovadan bir fotoğraf gördük; Yüksekova Belediyesinin tabelası
sökülmüş ve orada Kürtçe
(x) sözcüğü de kayyum eliyle yine
indirilmiş. Sayın Muş, bu bir ayrımcılıktır
hatta bu bir ırkçılıktır. Eğer biz Anayasa
karşısında eşitsek ve bu eşitlik sadece lafta ve
kâğıtlar üzerinde, metinler üzerinde olmaz, pratikte de
uygulanması lazım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Botan.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
ırkçılığı reddettiğimizi ifade etmek isterim.
Resmî dil bellidir.
Teşekkür
ederim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"
ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 49uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul
Ankara
İzmir
Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık Musa
Çam
Eskişehir
Bursa
İzmir
Zülfikar
İnönü Tümer
Adana
MADDE 49- 3213 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin
ikinci fıkrası ile altıncı fıkrasının
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş
ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Genel
arama dönemi süresi sonuna kadar maden arama projesinde belirtilen maden
kaynağına ilişkin bilgilerin ve bu dönemde yapılan arama
faaliyetlerine ilişkin yatırım harcamalarını da
gösteren genel arama faaliyet raporunun verilmesi zorunludur. Genel arama
dönemi sonuna kadar ön arama ve genel arama faaliyet raporları ile
yatırım harcama kalemlerine ait belgelerin Genel Müdürlüğe
verilmemesi halinde arama ruhsatı iptal edilir. Genel Müdürlüğe
verilen ön arama ve genel arama raporlarının veya yatırım
harcama kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması hâlinde 20.000 TL
idari para cezası verilir ve eksikliklerin bir ay içinde giderilmesi
ruhsat sahibine yazılı olarak bildirilir. Tebliğ tarihinden
itibaren eksikliklerin verilen sürede tamamlanmaması veya verilen ön arama
ve genel arama faaliyet raporları ile yatırım harcama
kalemlerine ait belgelerin uygun bulunmaması hâlinde arama ruhsatı
iptal edilir. İlgili mevzuat kapsamında diğer kurumların,
ruhsat sahibinin gerekli izinlere ilişkin başvurusunu olumsuz
sonuçlandırması veya bu izinlerin ruhsat sahibinden kaynaklanan
nedenlerle alınamaması halinde arama ruhsatı iptal edilir. Bu
fıkradaki yükümlülükleri yerine getirilen arama ruhsatı, IV. Grup
madenlerde dört yıl detay arama dönemine hak sağlar. II. Grup (b)
bendi, III. ve V. Grup ruhsatlarda ise genel arama dönemi sonuna kadar
işletme ruhsat talebinde bulunulmaması hâlinde ruhsat iptal edilir.
"IV.
Grup maden ruhsatlarında detay arama dönemi sonuna kadar Genel
Müdürlüğe verilen raporların ve yatırım harcama kalemlerine
ait belgelerin uygun bulunmaması hâlinde eksikliklerin bir ay içinde
giderilmesi ruhsat sahibine yazılı olarak bildirilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Zülfikar İnönü Tümer
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 49uncu maddesinde yapılmak istenen
değişiklikle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, son olarak Şırnakta meydana gelen faciada
hayatını kaybeden 8 maden emekçisi olmak üzere Siirtte, Ermenekte,
Somada, Zonguldakta, Elbistanda, Kemalpaşada, Dursunbeylide, Gedizde
ve şu anda adını anımsayamadığımız
onlarca faciada yaşamını kaybeden binlerce maden emekçisini
saygıyla anıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Maden Kanununda yapılan değişiklikle Türkiye
Taşkömürü ve Türkiye Kömür İşletmeleri, maden işletme
ruhsatı vermede tek yetkili kılınmaktadır. Kömür
İşletmeleri ve Taşkömürü kurumlarına maden ruhsatı
verme, işletme, işlettirme ve ihale etme yetkisi verilerek bu
kurumların özelleştirilmesinin önü açılmaktadır. Son on
beş yılda yürütülen maden, kömür politikası, kömür sektöründe
üretimi artırmadığı gibi istihdam edilen işçi sayısını
da sürekli olarak azaltmıştır. Üretim açısından
kârlı olan Türkiye Kömür İşletmeleri bünyesinde bulunan sahalar
yıllar içerisinde özel sektöre devredilmiştir. Hazırlanan
tasarıyla, kalan son kömür sahaları da yine özel sektöre ihale
edilecektir. 2001 yılı tarihi itibarıyla Sosyal Güvenlik Kurumu
kayıtlarına göre, kömür sahalarında çalışan işçi
sayısı kamu ve özel sektör olmak üzere toplam 42.857dir. 2017 Nisan
ayı istatistiklerine göre ise çalışan işçi sayısı
toplam 34.742 kişidir. Çalışan işçi sayısından da
anlaşılacağı üzere, başta üretime ve istihdama hiçbir katkısı
olmayan özelleştirme ve madencilik politikalarından bir an önce
vazgeçilmelidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yasa tasarısının maden sahalarına
ilişkin kanun maddesinde, orman kiralarında dönümün 4 bin ile 5 bin
lira arasında değiştiğini görüyoruz. Bu yüksek
rakamların makul seviyelere çekilmesi, ağaçlandırma bedelinin on
yıllık işletme izni dâhilinde bir defaya mahsus
alınması gerekmektedir.
Ayrıca,
beş yıllık dönemde, üretimin en az olduğu herhangi üç
yılında yaptığı toplam üretim miktarı projede beyan
edilen bir yıllık üretim miktarının yüzde 30undan az
olması durumunda, ruhsat sahiplerine 50 bin Türk lirası idari para
cezası verileceği öngörülmektedir. Bu kapsamda, beş yıl
içerisinde iki defa idari para cezası uygulanması hâlinde ruhsat
iptal edilmektedir. Ruhsat iptalinin yerine ceza artırma yöntemine
gidilebilir.
İhtisaslaşmış
devlet kuruluşları ile bunların bağlı
ortaklıklarına devredilen maden sahaları, bu kuruluşlar ve
bunların bağlı ortaklıkları ile Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı tarafından ihale edilecek maden
sahaları için, işletme izni düzenlendiği tarihten başlamak
üzere ilk on yıl, 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında
ağaçlandırma bedelleri hariç, herhangi bir bedel alınmamasına
karşılık, bu kapsam dışındaki sahalardan arazi
bedeli üzerinden yüzde 50sinin alınması haksız rekabeti de
beraberinde getirecektir.
Değerli
milletvekilleri, yapılan tüm çalışmalara ve ihtiyaca
rağmen, dünyada ve ülkemizde iş kazaları ve meslek
hastalıkları can almaya, sakat bırakmaya devam etmektedir.
Çalışan işçi sayısına göre ölüm oranı, ülkelerin
gelişmişlik derecesiyle ters orantılı biçimde
değişmektedir. Ülkemizde, her sabah evinden işine giden anne ve
babalardan 4ü akşam evine dönememekte, her yıl ortalama 1.700ün
üzerinde insanımız iş kazalarında yaşamını
kaybetmektedir. Maden sektörü incelediğinde ise her yıl ortalama,
büyük facialar hariç, 65-70 maden emekçisinin yaşamını
kaybettiğini görmekteyiz.
Türkiye,
kömür madenlerinde üretilen enerji birimi başına gerçekleşen
ölüm olayları bakımından dünyanın en önde gelen ülkesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Kazaların asıl
nedeni, tüm dünyada emekçiler aleyhine geliştirilen özelleştirme,
taşeronlaştırma, kuralsızlaştırma, esnekleştirme
ve denetimsizleştirme olarak adlandırdığımız
küresel politikalardır. Üretim ve çalışma yaşamında
emekçiler aleyhine olan düzenlemeler, emeği maliyet olarak gören, üretimi
mühendislik bilimi ve tekniğine göre yapmayan anlayıştır.
Bu nedenlerle yaşadığımız iş kazası
görünümüne dayalı ölümlere iş cinayeti diyoruz.
Madencilik
Kanunu bu hâliyle sektörün ihtiyaçlarına çözüm üretmeyen, teknik hatalarla
dolu bir kanundur. Sektör her geçen gün küçülmekte, işsizlik,
geleceksizlik ve güvencesizlik de artmaktadır. Riskli ve tehlikeli bir
sektör olan madenciliğin bilgi birikimi ve deneyim gerektirmesi nedeniyle,
sektörde özelleştirmelere son verilmelidir. Sektörde ekonomik nedenlerle
yapılan taşeronluk yasaklanmalıdır.
Maden
facialarının yaşanmaması ümidiyle hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tümer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.11
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 49uncu maddesi
üzerinde Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer ve arkadaşları
tarafından verilen önergenin oylaması sırasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
49uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
50nci
madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 50nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul Mardin İzmir
Ziya
Pir Mehmet
Ali Aslan
Diyarbakır Batman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Mevlüt
Karakaya Fahrettin
Oğuz Tor Zihni
Açba
Adana Kahramanmaraş Sakarya
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Hatay
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer Musa
Çam
Bursa Eskişehir İzmir
Şerafettin
Tuprcu
Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılamıyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki ilk önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının
bu maddesiyle birlikte 48 ve 49uncu maddeleri Maden Kanununda
değişiklik öngören düzenlemeleri içermektedir. Özellikle ekoloji
alanında faaliyet yürüten ancak genelde de bütün kamuoyunun büyük
tepkisine yol açan bu düzenlemelerle madenlerin doğayı talan
etmelerinin önü açılmaktadır. Tasarının ilk hâlinde, ÇED
raporunun âdeta bir zorunluluktan çıkarıldığı bir
düzenleme yoğun bir muhalefet sonrası çıkarılmış
ancak bu düzenleme yerine ikame edilen yeni maddelerle doğayı
katledecek düzenlemeler konusunda iktidar ısrarcı olmuştur. Bu
maddedeki değişiklikle, işletmelere istenen üretime
ulaşmamaları hâlinde idari para cezaları uygulanacağı
ve Bakanlar Kurulunun bu oranlarda değişiklik yapabilmesi
düzenlenmiştir, bir başka deyişle işletmelere Daha fazla
doğayı talan et yoksa sana ceza keserim. denmektedir. Bu
değişikliklerin ekolojiye vereceği tahribat geri dönülemez
boyutlarda olacağından dolayı maddelerin kati suretle
tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Adana Milletvekili
Sayın Mevlüt Karakaya konuşacak.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT
KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 50nci maddesinde
verdiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının
bu maddesiyle 3213 sayılı Maden Kanununun 24üncü maddesinin
onikinci fıkrasında değişiklik öngörülmektedir. Bu madde,
ruhsat sahibi işletmelerin üretim yapmaması ya da belli bir seviyenin
altında üretim yapmaları hâlinde kesilen idari para cezaları ve
devamında ruhsat iptaline giden yaptırımlar ve benzeri
durumları düzenliyor. Yapılmak istenen değişikliğin
özü, aslında asgari üretim oranının artırılması,
beyan edilen yıllık oranın yüzde 10u kadar üretim üç yılda
aranırken bu sefer beş yılda en az üretim yapılan üç
yılın, beyan edilen yıllık üretim miktarının
yüzde 30undan aşağı olmaması şartının
aranması şeklinde. Daha başka şeyler de var. Sorun şu:
13 bin adet maden işletme ruhsatına sahip işletmeden çoğu
ya hiç üretim yapmıyor ya da belirlenen asgari seviyelerin altında
üretim yapıyor. Yani rezervlerimizin maalesef, ekonomiye
kazandırılması bu şekilde yavaşlıyor.
Değişiklik de zaten bu gerekçeyle geliyor. 13 bin ruhsat az mıdır,
çok mudur onu bilmiyorum.
Verilen
üretim taahhütleri yerine getirilmiyor. Yıllık üretimin yüzde 10unu
üç yılda istediğimiz hâlde, ciddi bir sorun yaşıyoruz. Ya
biz ruhsat verme prosedürlerimizi, kurallarımızı iyi belirleyip
denetleyemiyoruz ya da birileri bizimle dalga geçiyor. İşletme
ruhsatı alma kriterlerinin doğru belirlenmesi, ceza vermekten çok
daha önem arz etmektedir. Bizim, ülke olarak en önemli sorunumuz da zaten
burada. Biz yanlışları, suistimalleri önleme odaklı
değil cezalandırma odaklı çalışan bir
anlayışa sahibiz. Maden işletmeciliği yapacakların
mali yeterlilikleri, teknik kadrosu, ekipman kapasitesi değerlendirilmeli
ve bu kriterlere göre ruhsat verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu şekilde çalışanlarla ilgili olarak, bu
sektörde çalışanlarla ilgili olarak bir iki hususu da gündeme
getirmek, tekrar etmek istiyorum. Çalışma ve iş güvenliği
bakımından dünyanın en tehlikeli işlerinden birisi belki de
madencilik sektörü, madencilik alanı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, daha yeni, 26 Eylül 2017 tarihinde bir tebliğ
çıkardı -Sayın Bakan da buradalar- bu tebliğde Mesleki
Yeterlilik Kurumu Mesleki Yeterlilik Belgesi gerektiren meslekler belirlendi.
Maalesef madencilik sektöründe çalışanlar bu tebliğde
sayılmadı yani madencilik tehlikeli veya çok tehlikeli işlerden
görülmedi, demek ki tehlikesiz işlerdenmiş diyoruz.
Mesleki
yeterlilikleri olmayan, denetlenmeyen, patronların performans
baskısı ve üretim kaygısı yüzünden haddinden fazla
çalışmaya zorlanan madencilerin hayatları maalesef şansa
bırakılmaktadır. Madenlerin projelendirilmesi
aşamasında iş sağlığı ve güvenliği
önlemleri, acil durumlarda kurtarma işleri değerlendirilmeli ve bu
hususların gerektirdiği mali analizler yapılmalı ve bunun
için gerekli ödeneklerin ayrılması da sağlanmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak, sektör aslında kolay bir sektör değil,
sorunları da çok fazla olan bir sektör ama bunların hiçbiri de
çözülemeyecek sorunlar değil, yeter ki istekli olalım yeter ki
çözmeye çalışalım. Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
konularda yapılacak her türlü düzenlemeyi, ülke menfaatine ve bu sektörde
çalışanlar menfaatine yapılacak her türlü düzenlemeyi
destekleyeceğimizi ifade ediyorum.
Yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karakaya.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili Sayın
Şerafettin Turpcu.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN
TURPCU (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz 502 sıra sayılı torba Kanun
Tasarısının 50nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Zonguldaklılar,
Osmanlıda, 1867 Dilaver Paşa Nizamnamesiyle madenlerde angarya
olarak çalıştırılmaya başlatıldılar. Yine,
İkinci Dünya Savaşında ocaklarda vatan savunması için çalışmaya
mükellef edildiler. Kelebeğin Rüyası filmini izleyenler bilirler,
oradakiler bizim dedelerimizdi.
Zonguldakta
geçmişte kömürde çalışan işçi sayısı 60
binlerdeydi. Zonguldak 3 ile bölündü, Bartın ve Karabük il oldu. Benzer
örneklerden Almanyada Türklerin yaşadığı kömür
havzası Ruhrda istihdam azalınca çalışanlar alternatif
mesleklere yönlendirildi, velakin Zonguldakta ise tam tersine
işsizliğe, açlığa ve göçe mahkûm edildi.
Geçtiğimiz
hafta, TTKnin sahalarının parçalanarak satılmasına ve
ardından kapanmasına neden olacak olan ve şu an
yaptığım konuşmanın konusu olan 51inci maddenin geri
çekilmesi için madencilerimiz yirmi bir saat madenden çıkmama eylemi
yaptılar. Bu olay dünyada duyuldu ama ulusal basında araçlardaki cam
filmi kadar gündeme gelemedi. Aranızda madencilerimizin eyleminden ve
amacından bihaber olan ama birazdan burada bu yasa tasarısı için
kabul oyu kullanacak milletvekili arkadaşlarım olduğuna eminim.
Bunu vicdanlarınıza nasıl sığdıracaksınız,
o sizin kendi şahsi kanaatiniz. Madenciler özelleştirmenin ne anlama
geldiğini, ne gibi etkileri olacağını ve
haklarını nasıl kaybedeceklerini, emin olun, sizden ve bizden
çok daha iyi biliyorlar. O yüzdendir ki sendikalarını dahi beklemeden
eyleme başladılar.
Maddede
değişiklik yapılacağı söylendi ancak TTK
havzasında işletilmeyen veya redevans olarak işletilen ve
TTKnin daha sonra işletmeyeceği sahalar ne olacak
sorularının cevapları boşlukta kaldı çünkü kelime
oyunuyla kanun yapılmaya çalışılıyor.
Değerli
milletvekilleri, Maddede değişiklik yapılacak ve zaten o anlama
gelmiyor. lafı safsatadan ibarettir. Bu maddeyi istediğiniz kadar
eğin bükün, kulağa hoş hâle getirin, özü itibarıyla havza
madenciliği kavramını bitirecek olan 51inci madde geri
çekilmelidir.
TTK
yük, o yüzden özelleştirilmeli. diyenler var. TTK yükse o zaman
soruyoruz: Özel sektör oraları nasıl işletip kâr edebilecek?
Edemeyecek. Termik santral ruhsatı vereceksiniz, onlar da Zarar
ediyoruz. diye mevcut madenleri kapatacaklar, ithal kömürlü yeni termik santraller
kuracaklar; işin özü bu. On beş yıldır
iktidardasınız, işleyişinden devletin sorumlu olduğu
bir kurum zarar ediyorsa bunun sorumlusu sizlersiniz. Bu kurumun zarar
etmemesi, üretimini artırması, Zonguldak ve ülke için yararlı
olması adına bugüne kadar hangi adımları attınız,
bilmek istiyoruz. Hazine garantili yükler umurunuzda değilken TTKye
kafayı takmışsınız.
Değerli
milletvekilleri, hiç maden işçisi tanıdınız mı?
Hayatınızda hiç madene indiniz mi? Keşke onların her gün
soluduğu, ciğerleri bitiren tozlu havayı bir süreliğine
soluyup anlayabilseydiniz. Dünyanın her yerinde insanlar yaşam için
mücadele verirken madenciler ucunda her gün ölüm olan bir işte evlerine
ekmek götürmek için çalışıyorlar. Ben bunları çok iyi
bilirim çünkü bir madenci torunu ve oğluyum. Emin olun, madencinin
alın teri geçmişte birilerini çarptığı gibi sizleri de
çarpar.
Bizim
madencilerimiz minibüs boşken koltuklar kirlenmesin diye ayakta giden
temiz yürekli insanlardır. Kendilerini madene kilitleyen madencilerin ne
istediğini anladığınızda, bu maddenin tasarıdan
neden çıkarılması gerektiğini zaten göreceksiniz.
Madende
özelleştirme demek, ölüm demektir. Madenciler sadece öldüklerinde
değil, yaşarken de sizlerden yanlarında olmanızı
istiyorlar. Gerçi Zonguldaklı 5 bin maden şehidini de maden
şehidi saymadınız ya, şehitleri de böldünüz ya, helal olsun
sizlere!
TTKnin
deneyimi var, uzmanlığı var, insan kaynağı var; tek
eksiği, yatırım yapılmamasıdır. Yatırım
yapılması ve işçi alınması hâlinde mevcut durumda dibe
vurmuş üretimin ciddi şekilde artacağı da bir gerçektir.
Zonguldak ve TTK ülkemizin ulusal servetidir. Bu serveti, kârına kâr
katmaya çalışan odaklara peşkeş çekmeyiniz.
Sayın
milletvekilleri, bizler Zonguldaklı madencilere sadaka vermek için
değil, doğal gazı, petrolü, enerjisi dışa
bağımlı Türkiyenin yılda 4 milyar dolarının
ülkemizde kalması için mücadele ediyoruz. Türkiyenin solcuları
gerçek milliyetçi ve yurtseverlerdir. Zonguldaka ve TTKye kıymayın.
Sizlere
bu konuda bir kez daha düşünün diyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Turpcu.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
51inci
madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır.
Okutacağım
ilk üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul
Mardin
Diyarbakır
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan
İzmir Batman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Fahrettin
Oğuz Tor Erkan
Haberal
Hatay Kahramanmaraş
Ankara
Zihni
Açba
Sakarya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Lale
Karabıyık Utku
Çakırözer Musa
Çam
Bursa Eskişehir İzmir
Ünal
Demirtaş
Zonguldak
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu maddenin revize edilmesini iktidar öneriyor
fakat bu, ancak, yalnızca Bartın, Amasra ve Zonguldaktaki
işçileri taşeronlaşmadan kurtaracak, diğer işçileri
taşeronlaşmayla karşı karşıya bırakacak bir
anlaşma olduğundan biz maddenin bu şekilde revize edilmesini
değil, tamamen çıkarılmasını istiyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bilmiyorum farkında mısınız ama Divanda
olağan biçimde numarası okunan bu maddeye karşı
geçtiğimiz hafta tam 4 bin işçi direndi. Türkiye Taşkömürü
Kurumuna ait Amasra, Üzülmez, Armutçuk, Gelik ve Kozluda maden işçileri
madenlerin özelleştirilmesine neden olacak bu maddenin tasarıdan
çıkarılmasını sağlayabilmek için yirmi bir saat yer
altında kaldılar ve ocaktan çıkmadılar. Ayrıca,
işçiler direndikleri için bizzat Türkiye Kömür İşletmeleri Genel
Müdürlüğü tarafından işten atılmakla, binlerce liralık
cezalar ödemekle de tehdit edildiler. Bu maddeye ilişkin oy
kullanırken bir kez daha maden işçilerinin gözünün
kulağının sizlerde olduğunu hatırlatmak isterim. Kanun
metninde özelleştirmeyi, taşeronlaştırmayı gizlemek ve
gelecek olan tepkilerden korunmak için özelleştirme ya da taşerona
devretme kelimesi yerine ihale etme yetkisi kullanılmış.
Madenciler Bu yasa geçerse özelleştirdiğiniz madenlere onlarca
şirket girecek, denetimsizlik artacak, iş cinayetleri artacak.
diyorlar.
Madencilik
sürekli verimlilik öne sürülerek özelleştiriliyor ve
taşeronlaştırılıyor. Başlangıçta kaçak
işletmelere yasal bir yapı kazandırmak için 1988
yılında redevans uygulaması başlatılmış, bu
da ilk özel işletmelerin ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Redevans asıl olarak kamu madencilik kuruluşlarının özel
firmalara devredilmesi demek. Uzun zamandır kullanılan ikinci bir
özelleştirme yolu ise kamu madenlerinde yapılacak herhangi bir
işin özel şirketlere gördürülmesi yani şimdi artık
neredeyse bütün sektörlerde uygulanan taşeronluk. Öyle ki kamunun elinde
son birkaç saha kalmış durumda.
Peki,
bu sırada üretime ne olmuş, acaba biliyor muyuz? 1974
yılında ülkemizin taş kömürü üretimi yaklaşık 5 milyon
ton gerçekleşmişken 2016 yılında toplam 2,5 milyon ton
kömür üretimi gerçekleşmiş. Yıllar içerisinde gerçekleşen
bu büyük düşüşün nedeni ise işçi sayısının
düşmesi. 1974 yılında 39.399 kişi olan TTK yani Türkiye
Kömür İşletmeleri işçi sayısı 2016 yılında
8.501 kişiye düşmüş. 1999 yılında ülkemizde
gerçekleşen linyit üretimi yaklaşık 65 milyon tonken 2015
yılında 58 milyon ton linyit üretimi gerçekleştirilmiş.
Yani, madenleri özel sektöre devrettikçe üretim artmak yerine, aksine
düşmüş arkadaşlar. Kârlı bir sektörün, kârlı kamu
kurumlarının rant için, birtakım kişilere para
kazandıracağız diye nasıl bitirildiğini görüyorsunuz.
Rakamlardan da anlaşılıyor ki özelleştirmenin rant
yaratmaktan başka üretime, istihdama hiçbir katkısı yok. Bu
yasaya dur demek gerekiyor. Madenleri bin parçaya bölecek, aynı madende
onlarca şirketin çalışmasına ve denetimsizliğe yol açacak
bu yasayı durdurmak için günlerce eylem yapan işçilerin sesine kulak
vermek gerekiyor.
Maden
işçileri Türkiye işçi sınıfının en dinamik
parçalarından biridir. 1960lardan bu yana Türkiye ekonomisine, grev ve
eylemleriyle de Türkiye tarihine damga vurdular. Evet, binlerce işçi
yaşamını kaybetti, madenciler 12 Mart, hatta 12 Eylül
koşullarında bile direndiler. 1990larda ve 2000li yıllarda bu
geleneği yaşattılar. Akıllı patron, akıllı
siyasetçi maden işçisini karşısına almaz. Bu ülkede üretim
durmasın diye yerin altında sabah akşam kömür karasını
alınlarında taşıyan işçileri dinleyin ve bu
yasayı geri çekin diyoruz.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Erkan
Haberal.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN
HABERAL (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
binlerce madenci şehidi olup yalnız bırakılan ve on
beş yılda nüfusu 670 binden 597 bine inen, terk edilenlerin
şehridir Zonguldak. 1850li yıllardan beri kömür üretilmesine
rağmen, teknolojiden, modernleşmeden, kültürel ve sosyal hizmetlerden
mahrum bırakılan şehrin ismidir Zonguldak. Buradan,
Zonguldaklı maden işçilerine ve hemşehrilerime selam olsun
diyorum.
Sayın
milletvekilleri, bunları söylememin amacı bir dönemi değil, bir
tarihi eleştirmek, bir vilayetin yüz elli yıldır memleketimize
katma değer üretmesine rağmen nasıl bu katma değerden
faydalanamadığını açıklamak gayesiyledir. Ülkemizde
her yıl 30 milyon ton taş kömürü tüketiliyor ve 1,5 milyar ton maden
kömürü rezervimiz varken bu tüketimin yüzde 10unu bile üretemiyorsak oturup
düşünmemiz, nerede hata yaptığımızı tespit edip
düzeltmemiz gerekmektedir. Bu yasa maddesinde hatadan dönülüp TTK uhdesi
dışındaki yerlerin özel sektöre açılması bizce de
makul ve yerinde bir karardır. Lakin tekrar etmekte fayda vardır:
TTKnin norm kadrosu 14 bin, yıllık kapasitesi 5 milyon tondur.
Şu anda yaklaşık 5 bin personel açığı ve 4 milyon
ton eksik üretimi vardır. Yani TTKye yeterli destek verilip yeterli
modernizasyon sağlanabilirse şu an bile 4 milyon ton artı kömür
üretilebilir.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Albayrak, TTK konusunda Kapatma yok, işçi
çıkarma yok. diyerek amaçlarının kömür potansiyelinin
yoğun olduğu alanlarda hem üretimi artırmak hem istihdam
sağlamak olduğunu beyan ettiler ve hatta, bölgedeki 2 enerji
santralinin yerli kömür kullanacağını, 7 milyon ton kömür
çıkarılacağını, 7 bin yeni istihdam
yaratılacağını ilaveten belirttiler. İşte,
Zonguldaklının ve maden işçisinin de söylediği budur. Kömür
rezervi fazlasıyla vardır ve gerekli destekle bu üretim
sağlanabilir. Bu üretimi özel sektör yapabiliyorsa binlerce şehidiyle
yer altında var olan madenci kardeşlerimiz ve TTK de yapabilir, bunu
pekâlâ yapabilir. 3 Haziran 2016 günü, bu kürsüden sizlere seslenerek
Milliyetçi Hareket Partisinin, Zonguldak kömür havzası ve Zonguldak
hakkındaki görüşlerini sizlerle paylaşmıştım ve
özetle, Zonguldakta dünyada hiçbir bölgede olmayan yoğunlukta santral
olduğunu ve bölgedeki hava kirliliğinin Dünya Sağlık
Örgütünün güvenlik limitinin 3 katında olduğunu ve hatta bir ironi
yaparak Zonguldaklı hemşehrilerimin kendi ürettikleri kömürün zehrini
solumak istediklerini ifade etmiştim. Bugün, müjdeler olsun, gerçekten
müjdeler olsun, Sayın Bakan Kömür üretilecek, istihdam
artırılacak ve termik santraller üretilen yerli kömürü kullanacak.
dediler. Bu sözün sonuna kadar takipçisi olacağız.
Sayın
milletvekilleri, Zonguldakta kömür üretimini artırmak isterken
ödediği ağır bedellerle tüm dünyanın bildiği TTKnin
maden işçilerini ve bu işçilerimizin sosyal, ekonomik ve bütün
haklarının teminatı Genel Maden-İş
Sendikasını ayrı tutarsak başarılı olma
şansımız mümkün olmaz. Özel sektör de üretim yaparken
çalıştıracağı maden işçilerinin sendikal ve özlük
haklarını aynı TTKdeki arkadaşlarımız gibi devlet
güvencesinde ve sorumluluğunda yapmalıdır. Maden
ocaklarının güvenliği, emniyet tedbirleri ve denetimler yeni
iş kazalarına sebebiyet vermeyecek şekilde düzenlenmeli,
kontroller çok sıkı ve sık periyotlarla
yapılmalıdır. Eğer, bütün bu özetlemeye çalıştığım
koşullar içerisinde üretimin maliyetinde geçerli fiyata ulaşamazsak
sanayicilere sanayi teşviki, termik santrallere enerji teşviki
desteği vererek, yurt dışından kömür ithaline de engel
olabiliriz, Zonguldak kömürünü de daha fazla kullanabiliriz. Zonguldakın
tek ekonomik kaynağına hep beraber sahip çıkabiliriz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Haberal.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal
Demirtaş.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Zonguldak için çok önemli bir maddeyi konuşuyoruz.
Zonguldak kömürle var olan bir kent, kömür oldukça, kömür
çıkarıldıkça yaşayan bir kent çünkü Zonguldakın
ekonomisi, sosyolojisi, psikolojisi, her şeyi kömüre bağlı.
Kömür, sizler için taş kömürü ama bizler içinse kara elmas. Yüz
yetmiş yıldır Zonguldak'ta kara elmas
çıkarılıyor. Zonguldak'ta işte bu sarı bareti giyen
binlerce madenci, çocuklarına, eşlerine bu kara elmas sayesinde
bakıyor. Zonguldak'ta evlerde yemekler yüz yetmiş yıldır
kara elmastan ödenen maaşlarla pişiyor. Zonguldaklı kara elması
çıkarabilmek için ölümü bile göze alıyor. Zonguldak 5 bin madenci
şehidi vermiş bir kent. Zonguldak yıllarca Türk ağır
sanayisini sırtında taşımış bir kent. Zonguldak
kara elmas uğruna çok ağır bedeller ödemiş bir kent.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
cumhuriyeti kurduktan sonra ilan ettiği 1inci il Zonguldak'tır. Yani
Zonguldak cumhuriyetin ilk kentidir. İşte, cumhuriyetin ilk kentine,
kara elmasa AK PARTİ Hükûmeti maalesef hiçbir önemi vermiyor. Tam tersine,
AK PARTİ bu yasa maddeleriyle Zonguldak'ı cezalandırıyor.
Şimdi, AK PARTİ kâr-zarar hesabı yapıyor ve bu maddeyi
getiriyor, koyuyor önümüze.
Değerli
milletvekilleri, Zonguldak taş kömürü gerçekten kara elmas, 6-7 bin
kalorisi var, koklaşabilme özelliğine sahip, demir çelik sektörünün,
ağır sanayinin ana girdilerinden. Bugün yılda 6 milyon ton
koklaşabilme özelliğine sahip taş kömürüne ihtiyacımız
var. Termik santrallerde milyonlarca ton taş kömürü
kullanılıyor. AK PARTİ hükûmetlerinin yanlış politikaları
sonucuysa TTKnin üretimi bugün 1 milyon tonun altına düşmüş
durumda. Oysa her yıl ortalama 35 milyon ton taş kömürü ithal
ediyoruz. Kolombiyadan, Güney Afrikadan, Rusyadan, Avustralyadan taş
kömürü ithal ediyoruz. Yılda ortalama 4 milyar dolar para ödüyoruz. Son
altı yılda ödediğimiz para 25 milyar dolar.
Değerli
milletvekilleri, Zonguldakta yerin altında 1,5 milyar ton taş kömürü
var, millî servet var, yerin üzerinde de on binlerce Zonguldaklı
işsiz var. Ama kömürün başkenti Zonguldak'ta bile demir çelik
fabrikalarında, termik santrallerde Kolombiyadan, Avustralyadan,
Rusyadan gelen kömürü kullanıyoruz. Şaka gibi değil mi?
Şaka değil ama acı gerçek. Çünkü iktidarda bu kömürü
çıkaracak, Zonguldaklıya iş ve aş verecek hükûmet yok. Tam
tersine, iktidarda Zonguldaklıyı işsiz bırakacak, aç
bırakacak, Zonguldaklıyı cezalandıran Hükûmetiniz var.
Değerli
milletvekilleri, bu maddeyle Türkiye Taşkömürü Kurumunun
ruhsatını bölüp parçalayarak müessese müessese özelleştirip
kurumun kapatılması amaçlanmaktadır. Özelleştirildikten
sonra TTK belki kâğıt üzerinde kalacaktır ama içi
boşaltılıp fiilen kapatılacaktır. TTKnin
özelleştirilmesini cazip kılmak için bu bir müesseseyi alana bir de
termik santral lisansı verilecek yani bir alana bir bedava yani bir
taşla iki kuş; hem TTKyi kapatıp kurtulacaksınız hem
de yandaş şirketlere termik santral kurma izni vereceksiniz.
Zonguldak madenlerini, Zonguldakı yandaş şirketlere
peşkeş çekeceksiniz arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ Genel Başkanı mayıs ayında
Zonguldakta madenci meydanında İşçi alınsın, üretim
artsın. diyen madencileri Bana slogan atmayın. diyerek
azarladı. Madencilerin azarlanmasından beş ay sonra torbayla bu
madde Zonguldakın önüne geldi. Ama Zonguldak torbaya
sığmadı. Aynı madenci meydanında madenciler
haykırdı, TTKnin bir çakıl taşının dahi
özelleştirilmesine izin vermeyeceğiz. dediler ve geçen hafta
binlerce madenci kendilerini yerin 630 metre altına kilitledi. Dünya
tarihinde böyle bir olay görülmemiştir arkadaşlar. Çünkü madenciler
özelleştirme istemiyorlar, bu maddeyi istemiyorlar çünkü
özelleştirmeler başarısız oldu, açlık getirdi, ölüm
getirdi.
Değerli
milletvekilleri, bu madde geçerse Zonguldakın ekonomisi çöker. Bu sebeple
bu maddenin tamamen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Devamla) -
geri çekilmesini talep ediyorum. Zonguldakta
da işte bu madenci feneri hiç sönmeyecek arkadaşlar.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demirtaş.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
51inci maddesi ile 3213 sayılı Kanunun ek 1inci maddesinin
değiştirilen üçüncü fıkrasına aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Yılmaz
Tunç Özcan
Ulupınar
İstanbul Bartın Zonguldak
Hüseyin
Özbakır Faruk
Çaturoğlu Mehmet
Doğan Kubat
Zonguldak Zonguldak İstanbul
Mihrimah
Belma Satır Hurşit
Yıldırım Ahmet
Sami Ceylan
İstanbul İstanbul Çorum
Kerem
Ali Sürekli Necip
Kalkan Ramazan
Can
İzmir İzmir Kırıkkale
Hilmi
Bilgin Halil
Eldemir
Sivas Bilecik
Ancak,
Türkiye Taşkömürü Kurumunun halen kendisi tarafından doğrudan
işletilen işletme izin alanlarında oluşturulacak ruhsatlar
bu madde kapsamında ihale edilemez.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle
halihazırda TTK tarafından doğrudan işletilen maden
alanları kendi uhdesinde kalarak ayrıca
ruhsatlandırılıp üretim faaliyetlerine aynı şekilde
devam etmesi amaçlanmaktadır. Böylece mevcut üretim
yapısının korunması ve istihdamın devamı
sağlanmış olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
52nci
madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri
aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 52nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık Musa
Çam
Eskişehir Bursa İzmir
Kadim
Durmaz
Tokat
MADDE
52- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1
inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendine "ana, baba
veya kardeşlerin bu hakkı kullanmaması durumunda eş veya
çocukları, ibaresi eklenmiş ve beşinci
fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "ile kırk
beş yaşını bitirmiş olanlar ibaresi ile aynı
fıkranın ikinci ve üçüncü cümleleri yürürlükten
kaldırılmış ve altıncı fıkrasına
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Üçüncü
fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde sayılan maluller ile
15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
9 uncu maddesine göre tazminat hakkından
yararlandırılanların kendilerinin istihdam hakkından
yararlanmaları ve ilköğretim, ortaokul, ilkokul mezunu olmaları
halinde atama teklifleri memur unvanlı kadro ve pozisyonlara
yapılır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz..
BAŞKAN
Önerge üzerinde Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİM
DURMAZ (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 52nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği önerge hakkında söz almış bulunuyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz uzunca bir süredir terörle mücadele içerisinde.
Terörle mücadele sırasında çok sayıda şehitler verildi.
Yine terörle mücadele sırasında yaralanmak suretiyle birçok subay,
er, erbaş, polis memuru, kamu görevlisi mağdur duruma
düşmüştür, gazidir. Ülke olarak şehidimizin geride
bıraktıklarına ve çalışacak ya da
çalışmayacak durumda olan gazilerimize sahip çıkmak
zorundayız. Ancak, bu bağlamda, Terörle Mücadele Kanunu da şehit
yakınlarına ve gazisine hizmet vermekte yetersiz
kalmıştır. Yapılan düzenleme olumlu bir düzenlemedir fakat
burada birinci derecede şehit ve gazi yakınları için sayı
sınırlaması anlamsızdır. Şehit ve gazi ailelerini
bu düzenlemeyle hep beraber üzdük ama telafi etmek, yine sizin kıymetli
oylarınızla mümkündür. Bu fedakâr vatan evlatlarının
hakkı ve hukukunu ödemek hiçbir zaman mümkün değildir. Devletimiz,
gazilerimizin ve şehit ailelerimizin yaşam kalitesini yükseltmek,
onları muhtaç etmemekle sorumludur.
Ey
Hükûmet, siz 5 milyona yakın Suriyeli göçmeni ülkemiz adına insani
bir kucak açıp bu ülkede barındıracaksınız. Yetmiyor,
bizim çocuklarımız üniversite sınavı için gece gündüz
çalışırken bunların çocuklarına sınavsız
üniversiteye giriş hakkı vereceksiniz ve burs da vereceksiniz. Bu
insani hakka hiç itirazım yok ama burada söz konusu şehit ve gazi
ailelerinin yakınları olunca Olmaz. diyeceksiniz. İşte bu
kabul edilemez. Biz bu aileler için çok şey istemiyoruz ve o aileler de
çok şey istemiyor. Onların boyunlarını bükmemek,
onları mağdur etmemek
Onlardan her şeyi, herkesi kucaklayan bu
yüce devletten bir dokunma, bir el istemektedir. Bu aziz millet,
bağrından çıkan kahraman vatan evlatlarına yapılan bu
haksızlığa, biraz da bu vefasızlığa kesinlikle
müsaade etmeyecektir.
Şehir
yakınlarının ve gazilerimizin talep ve beklentileri bir devlet
sorumluluğuyla, hepimizin ortak bir anlayışıyla ele
alınmalıdır. İşte fırsat: Gelin, Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği bu önergeye sahip çıkalım.
Değerli
milletvekilleri, gazi olmayan gazilerimiz de var bu ülkede. 29 Ekim 2016
tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 675
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, 15 Temmuz 2016 tarihinde
gerçekleştirilen alçak darbe teşebbüsü sırasında yaralanan
kamu görevlileri ve sivil vatandaşlarımıza yaralanma derecesine
bakılmaksızın -altını çiziyorum- gazilik unvanı
verildi. Tabii ki verilsin, itirazımız yok. Asker ve sivil çok
sayıda vatandaşımız terörle mücadelede şehit olmakta
veya değişik derecelerde yaralanmaktadır ama mevcut yasal
düzenlemelere göre gazi sayılabilmek için en az yüzde 40 oranında
uzuv kaybı gerekmektedir. Yüzde 40 oranının altında
kalanlar, hayatlarını küçük miktarda nakdî tazminat
dışında herhangi bir devlet desteği olmaksızın
sürdürmek zorundadır. Bu vatandaşlarımız vücutlarında
taşıdıkları izlerle iş bulmakta
zorlandıklarından dolayı çok ciddi geçim
sıkıntısı çekmektedirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu kapsamında, terörle mücadele ederken malul olan er,
erbaş ve köy korucularının hayatlarını kaybetmeleri
hâlinde yakınlarına farklı tutarda emekli aylıkları
bağlanmaktadır. Terörle mücadele ederken şehit olan muvazzaf
asker, polis gibi kamu görevlilerinin anne ve babalarına şehit
aylığının tamamı ödenirken askerlik görevini yaparken
şehit olan er ve erbaşlar ile köy korucularının anne ve
babalarına yarısı oranında aylık
bağlanmaktadır. Şehit anne ve babalar arasında ayrım
yapılması toplumsal vicdanı, inanıyorum ki sizlerin de
vicdanını rahatsız etmektedir. Zaten, evlatlarını,
çocuklarını kaybedip ocağına ateş düşmüş bu
insanların yürekleri yanmış, devletten herkesi kucaklayacak bir
sosyal devlet anlayışını beklemektedir. Biz bu yüzden
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayın.
KADİM
DURMAZ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Oysa
ülkemize ve halkımıza karşı yönelen her türlü
saldırıya karşı şehit olmayı göze alarak mücadele
eden, bu uğurda yaralanan kamu görevlisi veya sivil bütün
vatandaşlarımıza sahip çıkmak hepimizin en asli görevidir.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, gazi ve şehit
yakınlarının ve harp malullerinin elektrik ve su
faturalarında indirim sağlanmaktadır. Gelin, bunların
doğal gaz, internet ve telefon faturalarına da bir dokunuş
yapıp bunlara bir moral verelim, yaşadıkları günlerde
devletin yanlarında olduğunu hissettirelim.
Ben,
özellikle vergilendirme oranları dikkate alındığında
ciddi bir gider kalemi hâline gelen bu ödemelerde indirime gidilmesi veyahut
gider kalemlerinden vergi alınmaması dahi anlamlı bir jest
olacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, hepinizin
kıymetli oylarıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesine, şehit
aileleri ve yakınlarını güldürmek için destek istiyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre
BAŞKAN
Sayın Muş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, AK
PARTİ olarak şehit yakınları ve gazilerle ilgili
atılması gereken adımlar noktasında hiçbir zaman tereddüt
etmediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehit yakınları ve gaziler bize milletimizin
birer emanetidir. Biz AK PARTİ olarak hükûmete geldiğimiz ilk andan
itibaren bu konuda atılması gereken adımlar noktasında
hiçbir zaman tereddüt etmedik, bundan sonra da etmeyiz. Çünkü, şehit,
kendi canını vatanı uğruna veren kişi ve onların
yakınları hepimize emanet, aynı şekilde gaziler de. Bu
anlamda hiçbir tereddüt hiçbir zaman göstermeyiz. Türkiyede bizim dönemimizde
de, geçmiş dönemlerde de düzenlemeler yapıldı ama biz bunu
aldığımızdan daha ileriye götürdük, bundan sonra da
şehit ve gazilerimizle ilgili konularda
asla geri adım atmayız, daha ilerisini onlara kazandırmak için
çaba sarf ederiz.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52nci
maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"İkinci
fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında hayatını
kaybedenlerin yakınlarından istihdam hakkını
kullananların ataması da yardımcı hizmetler
dışındaki memur unvanlı kadro ve pozisyonlara
yapılır.
Mustafa
Kalaycı İsmail
Faruk Aksu Erkan
Akçay
Konya İstanbul Manisa
Fahrettin
Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Zihni
Açba
Kahramanmaraş Hatay Sakarya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek
heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Görüştüğümüz
maddeyle gaziler ve şehit yakınlarının istihdam
hakkından yararlanmasında aranan 46 yaş sınırı
kaldırılmakta, şehitlerin anne, baba ve kardeşlerinin
istihdam hakkını kullanamaması durumunda bu hakkın
şehidin çocukları veya eşi tarafından
kullanılabilmesine imkân tanınmakta, ayrıca gazilerin hizmetli
unvanlı kadro ve pozisyonlar yerine memur unvanlı kadro ve
pozisyonlara atanmaları düzenlenmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yapılan düzenlemeyi desteklemekle birlikte,
şehit yakınlarının da memur unvanlı kadro ve
pozisyonlara atanmaları görüşündeyiz ve önergemiz de bu yöndedir.
Son
yıllarda şehit aileleri ve gazilere yönelik çok önemli yasal
düzenlemeler yapılmıştır, birçok hak ve imkân
verilmiştir ancak gazilerimize ve şehit ailelerine sağlanan
imkân ve haklarda onları ayrıma tabi tutan, mağdur eden
uygulamalar da bulunmaktadır. 15 Temmuz melun darbe girişiminde
şehit düşen ve malul olan kardeşlerimiz ile yıllardır
terörle mücadelede şehit düşen ve malul olan kardeşlerimiz için
bağlanan aylıklar ve ödenen tazminatlar arasında çok ciddi
farklar oluşmuştur. Şehitler ve gaziler arasında ayrım
yapılması gönülleri incitmekte, vicdanları
sızlatmaktadır. Onlar arasında ayrımcılık yapmak
asla kabul edilemez. Bu yanlışlık derhâl düzeltilmeli, 667
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle düzenlenen aylık ve
tazminatlardan terörle mücadele şehit ve gazileri de
yararlandırılmalıdır.
Gazi
ve şehit yakınlarına verilen kartlarda da farklılık
bulunmaktadır. 15 Temmuz gazilerine verilen kartlarda kart sahibi gazi ise
sadece gazi, şehit yakınıysa şehit yakını,
gazi yakınıysa gazi yakını yazmaktadır. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığınca verilen ücretsiz seyahat
kartında ise şehit yakını, gazi, gazi yakını ve
vazife malulü yakını diye hepsi birlikte yazmaktadır.
Gazilerimiz seyahat kartı değil, kendilerini gazi olarak
tanıtacağı onurlu bir kimlik istemektedir.
Gazilerimizin
kendi evi gibi gördükleri ve hayata tutunmalarında önemli bir yeri olan
TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi geçen yıl Sağlık
Bakanlığına bağlanmıştır. Gazilerimiz bu
durumla birlikte birçok sorunla karşı karşıya
kaldıklarını ve bunun için bir hayli üzüldüklerini
söylemektedir. Rehabilitasyon Merkezinin milletimizden toplanan paralarla
gazilerimiz için yapıldığı da dikkate alınarak eskiden
olduğu gibi, gazilerimizin gerektiği ölçüde özel tedavi görmeleri
mutlaka sağlanmalıdır.
Maluliyetlerinden
dolayı çalışma ortamında sıkıntı çeken
gazilerimize üç bin altı yüz günde emekli olabilme hakkı
tanınmalıdır. Ordu ve polis vazife malulleri de yüzde 25
maaş artışından yararlandırılmalı ve
çalışmaya başladıklarında aylıkları
kesilmemelidir. Şehit çocuklarının hepsine kamuda iş
hakkı verilmelidir. Şehitlerin ve vefat eden gazilerin ana ve
babalarına bağlanan aylık yetersiz olup mutlaka
artırılmalıdır. Terörle mücadelede malul sayılmayacak
derecede yaralanan, malul sayılmayan gazilerin hiçbir hakkı
bulunmamaktadır. Malul sayılmayan gazilerimize öncelikle onurla
taşıyacakları ve çocuklarına gururla anlatacakları
gazilik madalyası verilmelidir. Kimseye muhtaç olmadan hayatlarına
devam edebilmeleri sağlanmalı, öncelikli iş hakkı tanınmalı,
serbest seyahat kartı ve faizsiz konut kredisi hakkı verilmeli,
özellikle de sağlık hizmetlerinde katılım payı
muafiyeti tanınmalıdır.
Kore
ve Kıbrıs gazilerimizin gelir ve iş durumuna
bakılmaksızın hepsine aynı tutarda şeref
aylığı bağlanmalıdır. Muharip gazilerimiz de
istihdam hakkından ve faizsiz konut kredisinden yararlanabilmelidir.
Devlet Övünç Madalyası alanlara şeref aylığı
bağlanmalıdır. Muharip gazilerimizin çoğuna Devlet Övünç
Madalyası verilmemiştir. Kore gazilerine Kore Hükûmeti tarafından
madalya verilmiş ancak ülkemizce verilmemiştir. Kıbrıs gazilerinden
madalya ücreti alınmaktadır. Muharip gazilerimizden madalya için para
istenmesi ayıbı ortadan kaldırılmalı ve tümüne onurla
ve gururla taşıyacakları madalyaları verilmelidir.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 52nci
maddesinde yer alan kullanmaması durumunda ibaresinin kullanmaması
halinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul Mardin Diyarbakır
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan Mahmut
Toğrul
İzmir Batman Gaziantep
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri ve Meclisin emekçileri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu torba yasayla AKP Hükûmeti emekçiye, işçiye yeni
vergiler yüklerken rantiyeciye de rant sağlamaya devam ediyor.
Aslında,
bugün, Türkiye'nin kanayan yaralarından bir başka alan olan, KHKyle
ihraç edilen kamu emekçilerinden bahsetmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, OHALden sonra KHKlerle kamudan bugüne kadar 150 bin
civarında kamu personeli ihraç edildi. Son derece subjektif kararlarla
ihraç edilen kamu personeliyle ilgili adli veya idari bir soruşturma
yapılmaksızın bu insanlar işlerinden edildi. KHKyle bu
insanların hukuka, adalete gitmelerinin de önüne geçildi. İç hukuk
yolları olmadığı için bu insanlar AİHMe
başvurmak istediler. AİHMe yapılan başvurular, AKP
Hükûmeti ile AİHMin yaptığı görüşmeler neticesinde,
bir OHAL Komisyonu kurulması marifetiyle, AİHMden bu OHAL
Komisyonuna iade edildi. Peki, değerli arkadaşlar, bugüne kadar bu
OHAL Komisyonu ne yaptı? Herhangi bir çalışma yapmış
mıdır? Şu ana kadar, bildiğimiz kadarıyla bu OHAL
Komisyonuna on binlerce başvuru var ve bu OHAL Komisyonu şu ana kadar
bu dosyaları nasıl inceliyor, neye göre inceliyor, bu incelemesinin
neticesinde bugüne kadar varmış olduğu bir sonuç var
mıdır bilmiyoruz.
Bakın,
emekçiler işlerini istiyor Nuriye ve Semih örneğinde olduğu
gibi. İşlerini istedikleri için bugün 2 insanımızı
neredeyse ölümün eşiğinde bırakmışız. OHAL
Komisyonu neden bunu incelemiyor değerli arkadaşlar? Neden bir an
önce bu insanlarla ilgili bir karar verme yoluna gitmiyor? Bu insanlar yaşamlarını
yitirdikten sonra mı OHAL Komisyonu inceleyecek veya OHAL Komisyonu toplam
başvuruların tamamını inceleyip öyle mi bir karar verecek?
Gerçekten, bu nasıl bir adaletsizlik ve vicdansızlıktır.
Bunu gerçekten, bir kez daha düşünmeli ve bir an önce, bu OHAL Komisyonu,
yaptığı incelemeleri, bu insanlarla ilgili verdiği
kararı en azından peyderpey açıklamalı ki bu insanlar ya
işlerine dönebilsinler ya da AİHMdeki hukuksal mücadelelerine devam
etsinler.
Değerli
arkadaşlar, bir başka önemli meselemiz daha var. Bugün, özellikle,
Sağlık Bakanlığında çalışan -başka bakanlıklarda
da söz konusu- birçok insan KPSS puanıyla atanıyor, tayin yeri belli
oluyor, kurumu belli oluyor ama uzun bir süre bekletiliyor. Neden?
İşte, Hakkınızda güvenlik soruşturması
yürütülüyor. Güvenlik soruşturması aylarca bekletildikten sonra bu
insanların çoğunun eline bir kâğıt parçası
yazılıyor ve 657ye göre siz devlet memuru olamazsınız.
deniliyor. Bunun yüzlerce örneği şu anda bize başvurular
şeklinde geliyor değerli arkadaşlar. Peki, bu atamalar neden
yapılmıyor? Güvenlik soruşturması ya da 657ye
uygunluğu neye göre belirleniyor? Bunlar tamamen subjektif kararlar,
tamamen görüntüde, var olan olağanüstü hâl durumundan yararlanılarak
yapılan iş ve işlemler. Bir defa, bu insanların
kazanmış oldukları hakları hiçbir şekilde
gasbedilmemelidir, bu insanlar derhâl görevlerine
başlatılmalıdır. Değerli arkadaşlar, bu insanlar
yıllarca emek vermişler, okumuşlar ve atamaları
yapılmış ama sizin iki dudağınızın arasındaki
bir kararla bu insanları görevlerine başlatmıyorsunuz; Millî
Eğitimde böyle, Sağlık Bakanlığında böyle.
Gerçekten,
OHALden sonraki KHKlerle ihraç edilenlerin, Türkiye'nin vicdanı olan
aydınların bir an önce görevlerine başlatılmaları
gerekiyor. Bakın, binlerce, 5 binin üzerinde akademisyenimizi,
aydınımızı üniversitelerinden kopardık. Dediğim
gibi, kararlar son derece subjektif, hiçbir objektif kritere dayanmıyor ve
sadece, sizlerin KHKyle yazdığınız bir isim listesinden
oluşuyor bunlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TOĞRUL (Devamla) Onun için, bir an önce OHAL Komisyonu bu
işlemlerini bitirmeli ve bu insanlar bir an önce görevlerine
başlatılmalıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Toğrul.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
53üncü
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 53üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul
Ankara
İzmir
Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık Musa
Çam
Eskişehir
Bursa
İzmir
Burcu
Köksal
Afyonkarahisar
MADDE 53- 3713 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
GEÇİCİ MADDE 18- Bu Kanunun ek 1 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde
sayılan maluller ile 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesine göre tazminat
hakkından yararlandırılanlardan bizzat istihdam hakkından
yararlanarak bu maddenin yayımı tarihinden önce hizmetli unvanlı
kadro ve pozisyonlara atanan ve halen bu unvanda görev yapanların bu
maddenin yayımını takip eden ayın 14'ü itibarıyla kadro
ve pozisyon unvanları başka bir işleme gerek
kalmaksızın memur olarak değiştirilmiş
sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR
(Kocaeli) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE
SARIEROĞLU (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Burcu Köksal.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 502 sayılı torba yasanın 53üncü
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, son zamanlarda beni son derce üzen, inciten bir
durumu burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Şehitlerimiz ve
gazilerimiz arasında ne yazık ki iktidar kanadı tarafından
bir ayrımcılık yapılıyor. Burada AKP Grubuna kısa
bir hatırlatma yapmak istiyorum: Bu ülkedeki tek şehit ve gazi 15
Temmuz şehitleri ve gazileri değildir; bu ülkede terörle mücadele
sırasında canlarını ortaya koyan, cumhuriyetin devamı
için, bu ülke için canlarını feda eden, uzuvlarını veren,
yaralanan şehitlerimize, gazilerimize de lütfen aynı hakları,
eşitliği tanıyın. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bir kart vermiş, 15 Temmuz gazilerinin Bakanlık tarafından
verilen kartlarında gazi yazıyor arkadaşlar ama terörle
mücadele esnasında yaralanan gazilere verilen kartlarda vazife malulü
yazıyor, orada bile bir ayrımcılık var. Ve bakın, bir
şeyden daha bahsetmek istiyorum özellikle, bir şehidimiz, Tayfur
Çankaya, terörle mücadele esnasında şehit oldu, bu topraklar için ve
onun annesi Şerife anne, bugün, İŞKUR üzerinden okullarda
hizmetli olarak çalışmak için müracaat ediyor. Bu annemize
bağlanan maaş 900 lira. Bu ülkedeki açlık
sınırını, yoksulluk sınırını
düşündüğünüzde, asgari ücreti düşündüğünüzde neredeyse hiç
sayılacak bir para. Geçinemediği için evin bütçesine katkı
olsun, geçimimi sağlayayım diye hizmetli olarak yani -diğer bir
anlatımla- okullarda temizlik yapmak için, sınıfları,
okulun tuvaletlerini temizlemek için iş müracaatında bulunuyor Millî
Eğitim Müdürlüğüne ve Şerife anneye verilen cevap aynen şu:
Senin maaşın var, sana iş veremeyiz. Bir şehit annesine
verilen cevap arkadaşlar. Ve bu, bugün geldiğimiz noktada ne kadar
ayrımcılık yapıldığını,
şehitlerimizin emaneti olan yakınlarına iktidar tarafından,
iktidarın atadığı yöneticiler tarafından nasıl
davranıldığının bir kanıtı.
Yine başka bir şehidimiz, Mehmet Tankül,
yıllarca GATAda tedavi gördü, yıllar boyunca. Aile sürekli, seçim
bölgem Afyonkarahisardan Ankaraya gidip geldi. Maddi yönden birçok
sıkıntı çekti ve en sonunda şehidimiz Hakkın
rahmetine kavuştu. Ondan sonra babası, üç odalı evinin kredi
borcunu ödemekte zorlandı. 11.850 liralık kredi borcu
arkadaşlar. Anayasada ne diyor? Pozitif ayrımcılık.
diyor değil mi? Ama o pozitif ayrımcılık bile
yapılmadı ve o baba şu anda o borcu ödemekte zorlanıyor,
belki de icralık olacak. İşte yapılan başka bir
ayrımcılık daha.
Ve
iktidara yakın bir gazetede, size yakın bir gazetede bir köşe
yazarı, kanaatimce gazinin ne olduğunu, gaziliğin nasıl
yüce bir değer olduğunu bilmeyen, anlamayan bir gazeteci, kendi
yazdığı köşe yazısında gazilere hakaret ediyor.
Ama sizde bu konuda tık yok. Benim gazimi nasıl küçümsersin,
nasıl hakaret edersin? Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. bile
diyemediniz arkadaşlar.
Ve
bu torba yasada engellilerin aracıyla ilgili 90 bin liralık bir vergi
kısıtlaması getiriyorsunuz. Biliyor musunuz gazilerimizden
engelli olan birçok gazimiz var ve sizin bu getirdiğiniz yasa yüzünden
onlar vergi ödemek zorunda kalabilecekler.
Yine,
bu 53üncü maddede özellikle şehit yakınlarının bizden bir
talebi var. Şimdi vicdanlarınıza sesleniyorum: Birçoğunuzun
evladı var, annesiniz, babasınız, ebeveynsiniz, hepimizin
çocukları var. Onlar ne istiyorlar biliyor musunuz, terörle mücadele
esnasında yakınını kaybetmiş, evladını,
anasını, babasını, kardeşini kaybetmiş şehit
yakını? İlköğretim, ilkokul, ortaokul mezunları atama
yapılırken onlar da hizmetli olarak değil, memur kadrosuna göre
atanmak istiyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU
KÖKSAL (Devamla) - Onların ofis temizliği, tuvalet temizliği,
kazan dairesi temizliği yapmasını istemiyorlar.
İşte,
onun için, gelin bu, siyasetüstü bir mesele- hep beraber onlara da bu
hakkı tanıyalım. Gazilere verilen hizmetli yerine memur
unvanı olarak atanması yönündeki teklifi şehit
yakınlarını da kapsar hâle getirelim, onlara da bu hakkı
verelim.
Herkese
saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köksal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Muş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
şehit yakınları ve gaziler arasında herhangi bir ayrım
yapmalarının söz konusu olmadığına ve Suriyelilerin
üniversiteye sınavsız girmediklerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, bizim, şehit
yakınları ve gaziler arasında herhangi bir ayrım
yapmamız söz konusu değildir. Bunu az önceki ifadelerimde dile
getirdim. Şehitler de, gaziler de, onların yakınları da
bize, bu millete emanettir. Onların yakınları hepimizin
emanetidir. O açıdan, hak etmediğimiz, benimsemediğimiz,
anlayışımızla, yaklaşımımızla
bağdaşmayan şehit ve gaziler arasında ayrım gibi bir
şeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
Bir
diğeri: Az önce de söyledim, şehit yakınları ve gazilerimiz
söz konusu olduğu zaman partimiz iktidarda olduğu müddetçe önemli
adımlar attı. Bunu hem şehit yakınlarımız hem
gazilerimiz gayet iyi bilmektedir.
Ve
bir şeyi daha burada dile getirmek istiyorum: Suriyeliler üniversitelere
sınavsız girmiyor. Yabancı öğrencilerin tabi olduğu
Üniversitelerin belli bir kontenjanı var tüm yabancı öğrenciler
için. Bu yabancı öğrenciler arasında bir sınav
yapılıyor, tüm ülkelerde böyledir bu. O sınavda, herkesin
aldığı puana göre, üniversitenin ayırdığı
kontenjana göre bir yerleştirme yapılır. Sistem bu şekilde
çalışmaktadır.
Genel
Kurula bu anlamda bilgi vermek istedim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
- Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 53üncü
maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"İkinci
fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında hayatını
kaybedenlerin yakınlarından istihdam hakkından yararlanarak bu
maddenin yayımı tarihinden önce hizmetli unvanlı kadro ve
pozisyonlara atanan ve halen bu unvanda görev yapanların, bu maddenin
yayımını takip eden ayın 14'ü itibarıyla kadro ve
pozisyon unvanları başka bir işleme gerek kalmaksızın
memur olarak değiştirilmiş sayılır.
Mustafa
Kalaycı İsmail
Faruk Aksu Fahrettin
Oğuz Tor
Konya İstanbul Kahramanmaraş
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Zihni
Açba Erkan
Akçay
Hatay Sakarya Manisa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
FARUK AKSU (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 53üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bize
göre, şehit ve gazilerimizin hatıraları millî haysiyetimize ve
millî şerefimize emanettir. Dolayısıyla onlarla ilgili her
düzenlemeye, her girişime bu gözle baktığımızı
ifade etmek istiyorum. Görüştüğümüz 53üncü madde, 52nci maddeyle
yapılan düzenlemenin tamamlayıcısı niteliğinde
olduğu için iki maddenin birlikte değerlendirilmesi yerinde
olacaktır. Bilindiği gibi, 3713 sayılı Kanunda hâlen şehit
yakınları için iki istihdam hakkı bulunmaktadır. Bu hakkın
birini ana, baba veya kardeşler, diğerini de eş ve çocuklar
kullanmaktadır. Anne, baba ve kardeşlerden hiç birisinin
bulunmaması hâlinde iki istihdam hakkı eş ve çocuklar
tarafından, eş ve çocuklardan hiçbirisinin bulunmaması
hâlindeyse anne, baba ve kardeşler tarafından
kullanılmaktadır. Bu hak sahibi gruplardan birisinde bir hak sahibi
bulunması hâlindeyse istihdam hakkı diğer hak sahibi grubuna
geçmemektedir.
52nci
madde düzenlemesiyle anne, baba ve kardeşlerin kullanmak istememesi
hâlinde bu hakkın eş ve çocuklar tarafından
kullanılması öngörülmektedir. Ayrıca, yapılan düzenlemeyle
45 yaşını geçen tüm hak sahiplerinin de kamu kurum ve
kuruluşlarına atanmasına imkân sağlanmaktadır.
Düzenlemeyle
ayrıca terörle mücadele esnasında yaralanan vazife malulleri ile 15
Temmuz darbe kalkışmasının bastırılması
esnasında yaralananlardan ilkokul, ortaokul ve ilköğretim
mezunlarının memur unvanlı kadro ve pozisyonlara atanmaları
mümkün hâle getirilmektedir.
53üncü
maddeyle ise Terörle Mücadele Kanununa eklenmesi öngörülen geçici maddenin
yayımı tarihine kadar geçen sürede hizmetli unvanıyla görev
yapan gazilerin kadro ve pozisyonlarının memur olarak
değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, yapılan düzenlemeyi destekliyoruz. Komisyonda da bunu ifade
ettik. Yine Komisyonda ifade ettiğimiz bir başka husus da bu
düzenlemenin şehit yakınlarını da kapsaması
gerektiğidir. Önergemiz de bu yöndedir. Zira, düzenleme şehit
yakınlarını kapsamamaktadır. Aslında, şehit
yakınları ve gazilerle ilgili mevzuatta hep birlikte yer
almıştır bu düzenlemeler. Burada da aynı ilkenin
gözetilerek şehit yakınlarının kapsama
alınmasını ve onlardan hizmetli kadrosunda bulunanların da
memur olarak atanmalarını gerekli görüyoruz.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak gaziler ile şehitlerimizin emanetleri olan
çocuklarımızın tümüne istihdam hakkı verilmesini
savunuyoruz. Gazi ve şehit ailelerine yapılan sosyal tazmin
ödemelerinin onurlu bir hayat sürdürebilecek düzeyde olmasını; malul sayılmayan
gazilerin mağduriyetlerinin giderilmesini; şehit ve gazi
çocuklarının anne veya babalarının mesleklerini icra etmek
istemeleri hâlinde gerekli şartları taşıyanların bu
mesleklere sınavsız, doğrudan getirilmelerini; şehit ve
gazi çocuklarının her kademedeki eğitim harcamalarının
devlet tarafından karşılanmasını ve
yükseköğretime girişlerinde kendilerine kontenjan
ayrılmasını istiyoruz. Şüphesiz ki bu düzenlemeler, güç
şartlarda terörle mücadele eden kahramanların moralinin yükselmesini,
şehitlerimizin eş ve çocukları ile gazilerimizin de mutlu
olmasını sağlayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle bir başka hususa da dikkat çekmek istiyorum.
Bilindiği üzere, devlet memurları hizmet sınıflarına
ayrılmışlardır, bunlardan birisi de yardımcı
hizmetler sınıfıdır. Devlet Memurları Kanununun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren, özellikle de kamu kurumlarının birçok
kamu hizmetini hizmet satın alma yoluyla karşılayabilme
imkânı getirildiğinden bu yana yardımcı hizmetli personel
ihtiyacı azalmıştır, kalanların yaptığı
işler de daha ziyade genel idareyle ilgili işlerdir. Bu sebeple,
anılan hizmet sınıfında bulunan yaklaşık 110 bin
personelin genel idare hizmetleri sınıfındaki durumlarına
uygun kadrolara geçirilmesi yerinde olacaktır. Bu konuda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hem Meclis araştırma önergesi hem de kanun
teklifi verdiğimizi de belirtmek istiyorum.
Bu
düşüncelerle, şehit yakınlarının da memur unvanlı
kadrolara geçirilmesini istediğimiz önergemize destek vermenizi bekliyoruz
ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 53üncü
maddesinde yer alan yararlandırılanlardan ibaresinin
yararlandırılan kişilerden şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul Mardin İzmir
Ziya
Pir Mehmet
Ali Aslan Ayşe
Acar Başaran
Diyarbakır Batman Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; birkaç gündür bu torba kanun üzerinde konuşuyoruz. Bence
tek bir cümle söylenebilir: Bu torba kanunun bütünen derhâl çekilmesi. Çünkü
gerçekten hani, böyle Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. gibi bir
torba yasa yani ne topluma faydası var ne şu anda gerçekten toplumun
beklentilerini karşılayacak bir torba yasa ve gerçekten, daha önce de
zaten uzmanlarından da görüş alınmamış şekilde
önümüze konan bir torba yasa.
Hazır
bu kadar ekonomiden, toplumun içerisindeki o durumdan söz etmişken
aslında basına çok da yansımayan bir mevzu daha var, gerçekten
özel bir ilgi gerekiyor bunu öğrenmek için: Dolar şu anda 3,9u
aştı, haberlerde yok; euro 4,59u geçti, haberlerde yok. Evet,
değerli arkadaşlar, ekonomik krizlerin geri dönüşü vardır,
toplumlar ekonomik krizler yaşayabilir, dediğim gibi, bunun geri
dönüşünün, bunu aşmanın yolları, yöntemleri vardır.
Ama yolu ve yöntemi olmayan, geri dönüşü olmayan başka şeyler
vardır; o da toplumda yaratılan ayrımcılık, toplumda
yaratılan bölünmüşlük, toplumda yükseltilen nefret dalgası.
Bunun
bir örneğini birkaç gün önce gördük, hepimiz tanık olduk, federe
Kürdistan bölgesinde ve İranda meydana gelen depremde, özellikle sosyal
medya üzerinden çok sayıda nefret söyleminin
yayıldığını gördük. Evet, hastanede çalışan
müdür işinden çıkarılmış bugün, çok isabetli
olmuş ama bu sadece bir kişinin münferit olarak bir söylemi
değil aslında, toplumun her alanına sirayet etmiş bir durum
olarak aslında karşımıza çıkıyor çünkü bunu ilk
defa yaşamıyoruz değerli arkadaşlar. Van depremini hatırlayın,
Van depreminde 7,4 yetmedi mi? diye yine o dönem açıklamalar
yapılmıştı. Yine bununla beraber, oraya güya yardım
malzemeleri diye gönderilen paketlerden taş ve sopalar
çıkmıştı. Ama Acaba toplumun bu noktaya gelmesinin temel
nedeni nereden kaynaklanıyor? denirse bence herkesin kendini biraz
sorgulaması gerekiyor, en çok da siyasetçilerin kendini sorgulaması
gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bütçe görüşmeleri sırasında özellikle bir
milletvekilinin söyleminin toplumda nasıl bir etki
yaratacağını görmek gerekiyor. Bir milletvekili, barış
akademisyenleriyle ilgili şu cümleyi kullanmış: Bu bildiriye
imza atan hiçbir akademisyene, siyasetçiye, gazeteciye hiçbir ülkede
yaşama hakkı bile vermezler, bırak hapishaneyi, yaşama
hakkı bile vermezler.
Değerli
arkadaşlar, bir siyasetçi, toplumun seçerek gönderdiği, kendine vekil
tayin ettiği biri bu cümleyi kullanırsa toplumdaki
yarılmayı nasıl önleyeceğiz biz? Bunun toplumda nasıl
bir kelebek etkisiyle yayılacağını, toplumda iç
çatışmanın, toplumda huzursuzluğun nasıl
yükseleceğini tahmin edemiyor muyuz acaba ya da bu çok da bizim
gündemimizde yok, çok da umursamıyor muyuz? Ne demek? Yaşam
hakkı bile tanımazlar. Bu, bence bütün herkes açısından
kabul edilemez ve kınanması gereken bir cümle.
Yine,
bir başka olaydan söz edelim. Amerika Birleşik Devletlerinde
-hatırlarsınız, AKP Genel Başkanı gitti-
korumaları oradaki insanlara saldırdı ve bir
Dışişleri Bakanımız Amerikaya gitti,
saldırganlarla kahramanmışlar edasıyla fotoğraf
çektirdi. Bununla ilgili önerge verdik, önergemiz iade edildi. Peki, iade
gerekçesi ne? Hiç. Kişiselleştirilme meselesi. Cevap verilemiyor mu?
Yani şu soruya cevap verilemiyor mu, Kabinenizde bulunan bakanların
şiddet ve nefret saikiyle hareket eden saldırganlarla fotoğraf
çektirdiğinden haberdar mısınız? sorusuna cevap
verilemiyor mu, yoksa, gerçekten, aslında, oradaki kişiler bütün
Hükûmet ve iktidar sıraları tarafından kahraman olarak mı
görülüyor?
Değerli
arkadaşlar, saldırganlığı, saldırıyı,
şiddeti bu kadar normalleştirmeyin.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bunu siz mi söylüyorsunuz? Yapma Allah aşkına!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Toplum nezdinde bölüştürmeyi, toplum
nezdinde huzursuzluğu bu kadar yaymayın. Bakın, toplumdaki
etkileri çok kötü oluyor.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bu, sanal samimiyet! Az samimiyet ya!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Bakın, yarattığınız bu
dil nedeniyle bir annenin cenazesi burada, bu topraklarda mezarından
çıkartıldı ve bunun geri dönüşü yok.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Bunu kimse kabul etmedi zaten. Bunu kimse
savunmadı zaten.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Bir gün gelecek ki ekonomik krizi, vergileri
unutabiliriz ama o gün gelecek ki Van depreminde olduğu gibi, Hatun
Tuğlukta olduğu gibi, yine
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ama az samimiyet lazım, az samimi olun, bu
konuda az samimi olun ya, başka bir şey söylemiyorum.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla)
bugün barış akademisyenleri için
söylenenler gibi, toplum tarafından unutulmayacak ve bence hepimiz
açısından bir utanç vesikası olacaktır.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Toplum sizin yaptıklarınızı
unutmayacak, unutmayacağız.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) Siz de utanacaksınız Ayşe
Hanım.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Aynaya bakın lütfen, aynaya bakın,
utanacak birini görmek istiyorsanız aynaya bakın.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Başaran.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, bizim parti Genel
Başkanımızın, Amerikada yaşanan bir olaydan
dolayı sanki suçluymuş gibi burada lanse edilmesi Genel
Başkanımıza direkt bir sataşmadır, bu parti grubumuza
bir sataşmadır. Bu açıdan bir söz istiyorum sataşmadan
dolayı.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Genel Başkanla ilgili bir şey söylemedim
Sayın Başkan, bir sataşma da yok.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın 502 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 53üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, nefretin kimde olduğu
kürsüden bile konuşuluyorken belli oluyor. Burada bir yasama faaliyeti
yapıyoruz, sayın hatip her kürsüye çıktığı zaman
aynı üslup ve tarzla hareket ediyor.
Amerikada
yaşanan hadiseye bir açıklık getirelim, sağır sultan
duydu bu hadiseyi. Orada Amerikan polisinin eksik tedbirleri yüzünden, yetersiz
tedbirleri yüzünden konuk bir devlet başkanını, korumada
yaşadığı zafiyetler yüzünden
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Siz de dövdünüz.
MEHMET
MUŞ (Devamla) Büyükelçiliğimizin rezidansının dibine
kadar girmiş adamlar, ellerinde pankartlar, terör örgütünün posterleri.
Orada bir devlet başkanı var, Amerikan polisi seyrediyor.
Dolayısıyla, beraberinde eşlik eden korumalar bu anlamda devreye
girdiler. Ve orada, bakın, sadece korumalar değil, onlar da orada
yine, Sayın Cumhurbaşkanımızı karşılamaya
gelen vatandaşlarımıza saldırdılar. Sanki orada masum
insanlar var, korumalar gitmiş onları tartaklamış; buradan
da topluma bir şiddet dalgası yayılıyor.
Bakın,
ben iki gündür konuşmamın başında Irakta yaşanan
hadiseyle alakalı devletimizin bütün imkânlarını seferber
ettiğini, yardım noktasında ne kadar, kaç tır malzeme
gönderdiğimizi
Bakın, ilk ulaşan ekipler bu necip milletin
bağrından kopan arama ve kurtarma ekipleri oldu. İlk
uçağı Süleymaniyeye indiren bu ülkedir. Bakın, orada, Erbilde
bölgesel yönetimin başbakanı çıkıyor, Türkiyeye teşekkür
ediyor ama buradan bakıyorsunuz, münferit olaylar üzerinden toplumun
tamamını töhmet altında bırakıyor.
Değerli
arkadaşlar, bir yerde bir deprem olsa, kaza olsa, afet olsa hangi insan
bundan sevinç duyabilir ya? Böyle bir şey, böyle bir akıl tutulması
olabilir mi? Asıl ırkçılık, asıl faşistlik
bunları toplumun içerisinde böyle bir dille yaymaktır değerli
dostlar.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın
Yıldırım
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan, hatibimizin konuşması
üzerinden ırkçılıkla suçladı. İç Tüzük 69a göre
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Siz mi konuşacaksınız?
AHMET
YILDIRIM (Muş) Evet.
BAŞKAN
Buyurun.
6.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
hatibimizin söylediği, Genel Başkanınızla ilgili olmayan,
adını da hiç anmadığı, yurt dışında yaşanmış
bir olayı kalkıp Iraktaki depremzedelere yardımla -ne ilgisi
varsa- ilişkilendirmeniz akla zarar bir durum. Şimdi, siz kalkıp
insani yardımı siyasi bir pazarlık konusu mu yapıyorsunuz?
Veya bir insani yardım üzerinden gelişen süreci getirip başka bir
yerdeki siyasi eksikliğinizi örtme aracı olarak mı görüyorsunuz?
Buradan
bir yana bırakarak söyleyelim; insan hakları karnesini bir ülke kendi
içinde siyasi iktidarın kendisine vereceği not üzerinden belirlemez.
Evrensel düzeyde insan hakları kurumları vardır ve her ülkenin
insan hakları karnesiyle ilgili notunu uluslararası kurumlar
vermektedir ki siyasi iktidarın son üç dört yılda direksiyonu
kırmış olduğu aşırı güvenlikçi politikalar
üzerinden, insan hakları sıralamalarında dünya ölçeğinde ne
kadar geriye gittiğini bütün dünya izliyor, görüyor, takdir ediyor. Siz,
kendi notunuzu kendinize veremezsiniz, hiç kimse kendi karnesini kendisi
dolduramaz. Bu ülkenin hukuk, insan hakları alanındaki karnesi hiçbir
şekilde övünemeyeceğimiz düzeyde irtifa kaybetmiştir, yoksa
demokrasi standartları bugünkü ölçüler üzerinden, sizin kendinize
koyduğunuz ölçüler üzerinden değerlendirilecekse ancak siz sadece
kendinizi kandırmakla, kendinizi avutmakla yetinmiş olursunuz.
Avrupada insan hakları ihlalleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine intikal eden ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
sayısız maddesini ihlal eden uygulamaya bu ülkede siyasi iktidar imza
atmıştır ve siz bununla övünüyor olabilirsiniz. Biz övünmediğimiz
gibi sevinmiyoruz da bu karneye. Kötü karneye, bu ülkenin sahip olduğu
insan hakları açısından kötü karneye sevinilecek bir taraf
yoktur ama övünülecek bir taraf hiç yoktur diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yıldırım.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Muş.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bakın, ben gayet net ifadeler
kullanıyorum. Benim ya konuşmamı dinlemedi Sayın
Yıldırım ya da söylediklerimi çok farklı şekilde
burada kürsüde ifade ediyor; sanki akılla, izanla bir alakası yok.
Amerikadaki hadiseyi, efendim, Irakla olan depremle
bağdaştırmamdan, aşırı güvenlikçi politikalar
uygulamamızdan dolayı ülkemizin notunu düşürdüğümüze kadar
pek çok sataşmayı partimize yapmıştır. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum Sayın Başkanım.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bunlar sataşma değil eleştiridir ya.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında anlatmaya çalıştığım
hadise tam da budur. Bakın, biz insan olarak nerede
doğacağımızı, hangi şartlar altında
doğacağımızı, kimin evladı olarak dünyaya
geleceğimizi seçme hakkına sahip değiliz. Seçme hakkına
sahip olmadığımız bir unsurdan dolayı insanlara
farklı gözle hiçbir zaman bakmadık, bakamayız.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Allah Allah!
MEHMET
MUŞ (Devamla) - Ama buraya çıkan belli hatipler, maalesef ama
maalesef ırkçılık yapıyorsa buna sessiz kalamayız.
Bakın,
aşırı güvenlikçi politikalar
Değerli dostlar, Orta
Doğu değişik bir süreçten geçiyor. Birileri harita hesabı
yapıyor Orta Doğuda.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) Bunu kendinden bileceksin.
MEHMET
MUŞ (Devamla) Orta Doğu böyle bir süreçten geçiyorken,
sınırlarımız böyle bir süreçten geçiyorken kusura
bakmasınlar, biz meydanı teröristlere bırakamayız. Onlar
ilk denemesini sınır ilçelerimizde ve illerimizde, aynı
Suriyede kantonlar kurmak isteyen kuzenleri gibi PKK terör örgütü kendi
içimizde yapmaya çalışmıştı, cevabını
aldı. Bir daha böyle bir imkâna, böyle bir şeye tevessül edemeyecek
şekle, hatta havsalasından bile geçiremeyecek şekle bu PKK terör
örgütü getirilecektir.
Burada
uygulanan politikalar 80 milyon vatan evladının tamamının
can ve mal güvenliği içindir, burada hiç kimsenin rahatsız
olmaması lazım. Eğer güvenlik politikası uygulanıyorsa
hepimizin can güvenliği için uygulanıyor.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Ne alakası var?
MEHMET
MUŞ (Devamla) Güvenlik politikaları teröristlere karşı
uygulanır, insanlara karşı değil; bu, bütün dünyada
böyledir. Biz bekleyip, birilerinin gelip ülkemiz üzerinde operasyon
yapmasına rıza gösteremeyiz, müsaade edemeyiz. Bu politikalar -buradan
bir kere daha ifade ediyorum- aynı şekilde, belki daha da artarak
devam edecektir.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Kerestecioğlu, söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, ırkçılık kavramına ve Amerikada ifade
özgürlüğünü kullanan insanlara nasıl
saldırıldığını bütün dünyanın gördüğüne
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Ben, her hatip
çıktığında söylediği bir kavramın
karşılığını -Türk Dil Kurumundan- okumak için söz
aldım. Bir ırkın başka ırklara üstünlüğünü öne
süren öğretidir ırkçılık yani burada çıkan,
konuşan hatiplerimiz bir ırkın başka bir ırka
üstünlüğünü falan öne süren hiçbir konuşma
yapmamışlardır. O yüzden, kullanırken kavramları
birazcık dikkatli kullanalım, laf olsun diye faşizm, laf olsun
diye komünizm, laf olsun diye ırkçılık laflarını
ortaya savurmayalım derim.
Diğeri
de korumalardan hâlâ tutuklu olanlar var Amerikada. Biz Somada da mağdur
vatandaşa nasıl tekmeler atıldığını gördük,
bunu bütün insanlık gördü, kameralar gördü. Aynı şekilde,
Amerikada da ifade özgürlüğünü kullanan insanlara nasıl
saldırıldığını gördü, bütün dünya bunu gördü.
Bunu da belirtmek istedim tutanaklara girsin diye.
Teşekkür
ederim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Tutuklu koruma yoktur Amerikada.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"
ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
54üncü
maddede aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 54üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul Mardin Diyarbakır
Müslüm
Doğan Mehmet
Ali Aslan Mahmut
Celadet Gaydalı
İzmir Batman Bitlis
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Fahrettin
Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Zihni
Açba
Kahramanmaraş Hatay Sakarya
Ahmet
Kenan Tanrıkulu
İzmir
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul
Ankara İzmir
Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık Musa
Çam
Eskişehir Bursa İzmir
Kadim
Durmaz
Tokat
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Bitlis
Milletvekili Sayın Celadet Gaydalı.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim ve grubum adına görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 54üncü maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, 54üncü madde mera alanlarının talanıdır,
sermayenin doğayı katletmesinin fermanıdır.
İktidarın her hazırladığı torba yasa bir öncekine
rahmet okutacak duruma gelmiştir.
Daha
önce, ikinci yasama yılının sonuna doğru görüşülen
sanayi torba tasarısının görüşmeleri sırasında
gündeme gelen fakat kamuoyu baskısıyla geri çekilen mera
alanlarının organize sanayi bölgelerinin kullanımına
açılmasına neden olacak konu tekrar bu torba yasayla gündeme
gelmiştir. Meralar ıslah edilip bölgenin hayvancılık
alanında gelişmesini sağlamak yerine, meraların bu
şekilde sanayiye açılması ileride bölgede
hayvancılığın bitmesi gibi telafisi mümkün olmayan sonuçlar
doğuracaktır.
Çok
gariptir, iktidar bir yandan kendi meralarımızı, tarım
arazilerimizi inşaat alanına açarken diğer yandan yurt
dışında mera kiralamaya başladı. Yani, kendi
meralarımızı asıl amaçlarından çıkarırken,
yurt dışında hayvancılığımızı ve
tarımımızı devam ettireceğiz diye mera kiralamaktadır.
Meralar değil, aynı zamanda insanların geçim kaynakları
ellerinden alınıyor. Ağaca bakıp odun görenler, meraya
bakıp sanayi bölgesi görüyor.
Değerli
milletvekilleri, daha geçen hafta Bingöl, Muş, Bitlisi ziyaret ettim. Bu
yörenin son elli yılını çok iyi bilirim. Elli yıl,
yarım asırdır. Meralarını, otlaklarını çok
iyi bilirim. Bu alanlarda son elli yıldır bilimsel ve teknolojik
hiçbir çalışma yapılmadığı açıkça
ortadadır.
Bir
topoğrafyayı ıslah etmek isterseniz yapacağınız
ilk iş o sahanın drenaj sistemini ıslah etmeniz, daha sonra da
sulama sistemi getirmenizdir. Bilahare de toprak analizleriyle iklime uygun
tarım yapılması kararlaştırılır. Muş
Ovası, hayvancılık için büyük bir potansiyele sahiptir. Bilim,
teknoloji ve akıl kullanılmadan bu potansiyel aktif hâle getirilemez.
Bir
Bakan çıkıp bu kürsüden Adnan Menderesin bir seyahatinde -olmayan
havaalanına nasıl gitmişse- uçakta Muşu ilkbaharda görünce
Burası dünyanın cenneti. ifadesini kullandığından
bahsetmişti. Tabiat olarak hakikaten güzel bir yerdir ama biz bunu
ekonomik olarak bir cazibe merkezi hâline getirmezsek sadece ilkbaharda
kırmızı laleleri seyredip hayal kurarsınız. Hayal de
ne yazık ki sadece karnı tok insanların fantezisidir.
Sayın
Bakana şunu tavsiye edeceğim: Bir dahaki seyahatinizde Muş
Ovasına inerken veya oradan havalanınca havaya, bulutlara
bakacağınıza aşağıda topoğrafyaya bakın,
yüzey sularının kendi mecrasını nasıl
aştığını ve bu mevsimden sonra bazı
tarlaların tamamen su gölü hâline geldiğini görürsünüz.
İşinize
gelmeyince Hollandayı kürdan cebimiz gibi
yakıştırmalarla küçümsüyorsunuz. Hollandanın denizi
doldurarak toprak elde etmesine, kanal sistemleriyle drenaj sistemi
geliştirmesine, daha doğrusu yoktan var etmesine
karşılık bizler var olanı geliştirememişiz ve yok
olmasına göz yumuyoruz.
Buradan
Sayın Tarım ve Hayvancılık Bakanına da bir sorum var:
Muş Ovasında drenaj ve sulamayla ilgili herhangi bir
çalışmanız var mı? En azından araştırma veya
proje aşamasında bile olsa 40-50 veya 100 hayvanlı küçük aile
işletmeleri yapmayı tasarlıyor musunuz? Bunlara uygun olarak
arazi birleştirmelerini düşünüyor musunuz? Gerçi arazi bölünmesini
önleyen bir yasa var ama uygulanmıyor. Yoksa gene böyle bir torba yasayla
kanunlaştı da torba delikti de yere mi düştü? Yoksa torba
yasalaştıktan sonra işinize gelenleri uygulayıp
diğerlerini torbaya kapatıp içine mi hapsettiniz? Biz sizlerden mera
ıslahı ve toprak ıslahı beklerken sizler her zaman
olduğu gibi yağmayı ve talanı planlıyorsunuz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gaydalı.
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin konuşmacısı İzmir
Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 54üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verdiğimiz önergeyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Öncelikle Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu maddede, sanayi ve teknoloji bölgeleri kapsamında yer
alacak olan mera alanlarının tahsis amacının valiliklerce
değiştirilmesi öngörülmekte, tasarının ana maddesi böyle
ancak biz de parti olarak bu konunun ilgili komisyonda yani Sanayi Komisyonunda
görüşülmesini, orada karara bağlanmasını isteyerek bu
önergeyi verip tasarı metninden bu maddenin çıkarılmasını
istemiştik.
Değerli
milletvekilleri, aslında bu konu, 7033 sayılı Yasa
çalışmaları sırasında, biraz önce de belirttim, Sanayi
Komisyonunda gündeme gelmişti. Daha sonra Genel Kurula indiğinde, o
yasa esnasında çok ciddi gayretlerimiz sonucunda meralarla ilgili olan
düzenlemeler, kamuoyunun da çok büyük tepkileri sonucunda o yasa metninden
çıkarılmıştı ancak görüyoruz ki bugün getirilen madde,
maalesef o çıkarılan maddeden de daha geride ve daha kötü
şekilde bir düzenlemeye sahip olmuş çünkü bunda ot bedeli de yok
sayın milletvekilleri.
Şimdi,
meralar konusunda, aslında bakanlıklar arasında da bir
görüş birliğinin olmadığını görüyoruz. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı birisine görüş verirken ciddi
farklılıklarla bu görüşleri tezat bir şekilde kamuoyuna
açıklıyorlar. Hatta enteresan bir konu, geçtiğimiz hafta
içerisinde iktidar partisinin grubunda, kapalı grup
toplantısında sayın milletvekilleri, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanına bu meralarla ilgili olarak ciddi
eleştiriler getirmişti.
Sayın
milletvekilleri, bu yasa tasarısında ilgili maddenin
dışında, bugün Türkiyede organize sanayi bölgelerinin gerçekten
çok ciddi sorunları var. Bu sorunların başında OSBlerin
enerjide olumsuz ayrıcalıklarının
kaldırılması veya teşvik sisteminde yeterince öncelik
alamamaları, yer seçiminde etkin olmayan kararların ve yönetim
sorunlarının onların başarılarını ve
üretimlerini de temelden etkilediğini görüyoruz. Esasında, OSBler,
özel sektör yatırımlarının belirli yörelere yönlendirilip
veya mevcut yatırımların mekânsal anlamda maddi olarak
desteklenip teşvik verilerek hem parasal hem fiziksel teşviklerin de
verildiği bir araçtır, bir ekonomik politika aracıdır. OSB
kurulması düşünülen yerlerin sanayi gelişim potansiyelleri
tespit edilmeli ve sektör analizleri yapılarak daha sonra yerel talep
doğrultusunda ve etkin bir belirlemenin ardından da OSBlerin yer
seçim kararı verilmesi gerekir. Yani prosedür aslında böyle
işler, böyle olması gerekir. Bu maddede olduğu gibi birtakım
yerlerin mera vasfının dışına çıkarılıp
ot bedeli de ödenmeden sanayi ve teknoloji bölgelerine tahsis edilmesi
aslında doğru bir hareket de değildir. Bu bakımdan,
sanayicilerimizin düzenli OSBlere taşınması ve yeni
girişimcilerin bulunması yönünde de destekler verilmesi lazım.
Doğru olan aslında budur değerli milletvekilleri.
Şimdi,
baktığımız zaman, bölgesel ve sektörel anlamda kurgulanan
teşvik modelinin de dışında bir uygulama
yaptığımızı görüyoruz. Aslında, bu teşvik
modeli de OSBleri cazip hâle getirmekten uzak olarak gözüküyor ve belirli bir
anlamda da maalesef, pozitif bir ayrımcılık yapmıyor.
Sayın
milletvekilleri, burada, tabii, önemli olan bir başka husus, bu konuda
yani sanayileşme ve kalkınmanın sağlanmasında önemli
bir araç olan OSBlerin sorunlarının istikrarlı, kapsamlı
ve etkin bir planlama yöntemiyle de çözülmesi gerekir. Hem OSBlerin kendi
tüzel kişilikleri açısından bu konuya
yaklaşılması gerekir hem de OSBlerde faaliyet gösterdikleri
işletmeler desteklenerek onların bugün Türkiyenin ihtiyaç
duyduğu rekabet gücünün artırılması noktasında da
belirli bir politik enstrümanın kullanılması gerekir diyor,
hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
Aynı
mahiyetteki diğer önergede Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
KADİM
DURMAZ (Tokat) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 502 sıra sayılı torba kanunun 54üncü
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge ülkemizin toprağı,
taşı, arazisi ya da elinize sahip çıkma noktasında herkesi
şöyle bir vicdanına götürüyor. Bir ülkeye sahip çıkmak, sizden
sonra yaşayacak insanlara ekilip biçilebilir, o insanın, o ülkenin
varlıklarını paylaşabilir ve sürdürebilir kılmaktan
geçer. Ama bakın 4342 sayılı Mera Kanununun 14üncü maddesinde
yapılan değişiklik, mera, yaylak ve kışlak olarak
tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilere
organize sanayi bölgesi, endüstri bölgesi, teknoloji geliştirme bölgesi ve
serbest bölgeler kurulabilmesine ve kurulmuş bulunanların da
genişlemesine olanak tanıyor.
Arkadaşlar,
bu noktada geçmişte yine bir madde gelmiş, bütün siyasi partilerin
komisyonda ortak bir anlayışıyla
kaldırılmıştı. Biz de sevinmiştik ne kadar güzel
bir ortak anlayış, bu ülkenin toprağına, taşına,
ovasına, ağacına, kuşuna ortak sahip çıkabiliyoruz hiç
değilse diye ama daha tehlikeli bir boyutta bugün gördüğümüz gibi
yeniden geldi. Parlamentolar çıkardıkları yasalarla tarihe iz
düşer ve saygınlık kazanırlar ama biz bu noktada ülkemizin
ekilebilir alanlarını korumamakla hep birlikte bir vebalin
altına imza atıyoruz. Gelin, bu sorumluluktan, bu vebalden
kurtulalım, bizim Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergeye sahip
çıkarak.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetin ilk
yıllarında yani 1928 yılında yapılan bir kadastrolama
çalışmasıyla, işlenen toplam arazilerin 7 katı kadar
mera varmış bu ülkede. O tarihlerdeki 46 milyon hektar çayır ve
mera varlığımız bugün ne yazık ki 15 milyon hektara
kadar gerilemiştir. 48 milyon hektardan geldiğimiz 15 milyon hektar
alana kadar düşüş, meselenin özü, ne yazık ki telafisi mümkün
olmayan zararların da sonucudur.
Cumhuriyet
Halk Partisinin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesi hepinizin
bildiği gibi -şöyle bir hafızamızı yenileyelim- Merkez
Türkiye Projesi vardı. Bu neydi? Merkez Türkiye Projesi, doğu ile
batı arasındaki gelişmişlik farkını aza indirmek,
bu ülkede göçü durdurmak, ülkenin her noktasında üretim yapmaktan yola
çıkmıştı. Ama biz ne yaptık? Üretime olan destekleri,
teşvikleri, yatırımı azaltarak insanları metropol
kentlere doldurduk.
Değerli
arkadaşlar, işte, 3 Kasım 2002de Türkiye'nin 62-63 milyon
nüfusunun yaklaşık olarak 22 milyonu köyde yaşıyordu,
üretiyordu dağında, taşında, toprağında,
arazisinde. Ülkenin nüfusu 81 milyona çıktı ama şu anda o
köylerde yaşayan nüfus 6-7 milyon civarında. Gelin, hep birlikte el
ele verelim, bu ülkenin insanlarını o metropol kentlerin
yaşanmaz hâlinden, trafiğinden, curcunasından, egzozundan
uzaklaştırıp yeniden döndürelim ama döndürmenin temel
şartı, işte o doğduğu topraklardaki arazileri, ekili
alanları, yaylakları, otlakları korumaktan geçiyor.
İşte bu yasa da o anlamda, yeniden hepimizin ortak bir
anlayışını, bir dokunuşunu bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, biz, bu torba yasadaki bu değişikliğin
ülkemizin gelecek nesillerine ciddi zarar verdiğini düşünüyoruz ve
diyoruz ki: Bu ülkede işte, sizin üretimden uzak politikalarınız
sonucu Sırbistan gibi bir ülkenin etine muhtaç kaldık. Bu et üreten,
et satın aldığımız ülkeler şunu yapıyorlar:
Bu meralar, otlaklar, yaylaklar ve geniş alanlarda üretim yaparak dünyaya
et satabilir hâle geliyorlar ya da arkadaş az önce örnek verdi,
Hollandada denizden kazandıkları arazilerde, drenaj ve kurutma
kanallarıyla burada ürettikleri alanlarda, çayırlarda, meralarda,
otlaklarda yayılan hayvanlardan ürettiklerini dünyaya satıyor ve
dünyanın bu anlamdaki üretim merkezi hâline geliyor.
Bu
torba yasada yok yok olduğunu hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KADİM
DURMAZ (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Lütfen, tamamlayın.
KADİM
DURMAZ (Devamla) Tamamlıyorum.
Birçok
şeyin bir arada olduğunu gördük ama topraklarımızın,
meralarımızın, otlaklarımızın,
yaylaklarımızın da kaybedileceği hiç aklımıza
gelmiyordu.
Gelin,
yeniden, ortak bir anlayışla, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
bu önergeye sahip çıkalım ve bu maddenin yeniden
kaldırılmasını sağlayalım diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
55inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 55inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin
Haluk Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Fahrettin
Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Zihni
Açba
Kahramanmaraş Hatay Sakarya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Maddeyle
endüstri bölgeleri, teknoloji gelişme bölgeleri, organize sanayi
bölgeleri, serbest bölgeleri şehir dışına çıkarma
esnasında mera vasfının değiştirilmesi teşvik
edilmekte, tasarıdan çıkartılması gerektiği
düşünülmektedir.
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 55inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Utku
Çakırözer Gülay
Yedekci Lale
Karabıyık
Eskişehir İstanbul Bursa
Musa
Çam
İzmir
MADDE 55- 4342 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde bulunan (g)
bentleri ibaresi (g) ve (i) bentleri şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Gülay Yedekci.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi yine gecenin bir köründe bir torba yasa
görüşmesi için selamlıyorum saygıyla ve sevgiyle.
Şimdi,
endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme
bölgeleri ve serbest bölgeler ile sanayi sitesi ve bunlara ilave olarak ihtiyaç
duyulacak alanlar için mera alanlarının, ot bedeli bile
alınmadan, aslında bir anlamda imara açılmasıyla ilgili bir
teklifle karşı karşıyayız.
Hatırlayınız,
daha çok yakın bir zamanda biz hep beraber direndik, vatandaş direndi
ve AKP sıralarından milletvekillerinin de desteğiyle
zeytinliklerin imara açılmasından vazgeçildi. Şimdi, getirdiğiniz
bu torba yasanın bu maddesiyle siz parça parça bu alanları tekrar
sanayiyi, teknoloji alanlarını bahane ederek imara açmaya gayret
ediyorsunuz. Burada amacınız ne, onu çok merak ediyoruz çünkü daha
önce vatandaşın direnerek geri çektirdiği maddede en
azından ot bedeli alıyordunuz, şimdi ot bedelini de ortadan
kaldırdınız. Ot bedeli neden önemli? O ot bedelleriyle
başka alanlar mera alanlarına çevrilebilirdi ama şimdi onu da
almıyorsunuz ve imara açıyorsunuz.
Peki,
bu doymak bilmeyen rant anlayışınızın sonucunda ne
oldu? Benim güzel ülkemde son on yılda dışarıdan,
rakamı dikkatlice dinleyin lütfen, 115 milyar dolar gıda ve
tarım ürünü ithal edildi. AKP hükûmetleri, Türk çiftçisinden, Türk
köylüsünden esirgediği anlayışı ve bu yaklaşımı
başka ülkelerin çiftçilerine sağladı. Kimlere sağladı?
Mesela Sudana sağladı. Son zamanlarda bir Sudan aşkı ve
Sırbistan aşkı var; oradan da et ithalatını
sağlıyorsunuz. Peki, et ithalatında ne durumdayız, ona da
bakalım: Hayvansal üretimi desteklemek yerine 2006-2017 yılları
arasında 5 milyar 433 milyon dolarlık canlı hayvan ve karkas et
ithal edildi.
2003-2016
yıllarını kapsayan AKP iktidarında mısır,
buğday, pirinç ve çeltik yani hububat için 63 milyon ton
dışarıdan alınmış ve 17,5 milyar dolar
ödenmiştir. Benim Adanam dururken 10 milyon ton pamuğa 17 milyar
dolar ödediniz. Günah değil midir, yazık değil midir bizim
çiftçimize? (CHP sıralarından alkışlar)
Dünyada
başlıca tütün ihracatçısı olan ülkemiz, tütün üretimini,
2002 yılında 160 bin tondan 2014 yılında 68 bin tona
indirmiştir. Ziraat Odasının verilerine göre, 2017
yılının ilk dokuz ayında ihracat yüzde 4,2 artarken,
ithalat bunun 3 katı, 3,5 katı arttı, yüzde 12,5 olarak
arttı.
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının verilerine
göre, 2003-2015 yılları arasında 1 milyon hektar tarım
arazisi tarım dışı alanlarda kullanılıyor, sonra
da çıkıp Beton, beton, beton, nefes alamıyoruz. diyorsunuz hem
de hiç sıkılmadan, hiç utanmadan.
Yüzölçümü
78,1 milyon hektar olan Türkiye'nin, uzun ömürlü bitkiler de dâhil olmak üzere
tarım arazisi, 2002 yılında 26,6 milyon hektar, on beş
yıl sonra, 2016 yılında 23,8 milyon hektara inmiştir. Yani
yaklaşık 3 milyon hektar tarım arazisi kaybedilmiştir. Yani
vatan toprakları gitmiştir. Sonra da çıkıyorsunuz
Yerliyiz, millîyiz. diyorsunuz, size kim inanır, onu merak ediyoruz.
Bu
ülkede köylüye sahip çıkmayan, çiftçiye sahip çıkmayan, başka
ülkelerdeki tarımla uğraşanı, hayvancılıkla
uğraşanı destekleyen, ülkemizde kırmızı et sorunu
yaşatan, kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri olan Türkiye'yi şimdi
saman ithal eden ülke durumuna getiren bu Hükûmetin, bir an önce millî ve yerli
olmaya mecburiyeti vardır. Bu ülke bizimdir, her bir karışı
kıymetlidir. Meraları da lütfen imara açmayınız.
Vatandaşımız bu konudaki duyarlılığını,
daha önce zeytinlikleri imara açmayı getirdiğiniz zaman
göstermişti, aynı direnişi ve dayanışmayı
göstereceğinden emin olunuz ama vatandaşı böyle kandırarak,
dolaylı yollarla, her bir torbaya başka başka maddelerle her bir
yeşil alanı imara açmaya çalışma
anlayışınız, betona tapma sevdasıdır. Betona
tapma sevdanızın size, işte Sayın
Cumhurbaşkanının da söylediği gibi yaşanamaz, nefes
alınamaz kentler olarak geri döneceğine emin olabilirsiniz.
Hepinizi
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yedekci.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 55inci
maddesinde yer alan bendinde yer alan ibaresinin bendindeki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul Mardin İzmir
Ziya
Pir Mehmet
Ali Aslan
Diyarbakır Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAMİ ÇAKIR (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklikle madde metninin daha anlaşılır olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
55inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
İkinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.19
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin On Birinci Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü
bölüm, 56 ila 83üncü maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü
bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertana aittir.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika Sayın Ertan.
HDP
GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir yandan Plan ve Bütçe Komisyonunda 2018 bütçesini
görüşürken diğer taraftan Genel Kurulda 502 sıra
sayılı Tasarıyı görüşüyoruz.
Evet,
bu tasarı, günlerdir kamuoyunda da ciddi tartışmalara yol açan
bir tasarı. 61 farklı kanunda düzenleme içeriyor, biliyorsunuz.
Birçok eleştirimiz var. Özellikle ilgili komisyonlarda görüşülmemesi
meselesi ve en başta Anayasaya aykırılık içeren
hususları ne yazık ki Komisyon tarafından hiç
görülmemiştir.
Geçtiğimiz
günlerde Maliye Bakanı 2018 bütçesinin gelirlerini açıkladı.
Bakıyoruz, vergilerin kahir ekseriyeti dolaylı vergilerden
alınıyor. Yani
dünyanın en zenginleri listesinde olan bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı ile günlük geliri ancak 1 doların üzerinde olan
vatandaşın ödeyeceği vergiler aynı. Böylesi bir planlama
var.
Bütçeye
genel olarak bakıldığında da AKP hükûmetleri boyunca
sergilenen aynı anlayışla
hazırlandığını görüyoruz. İşçilerin, kamu
emekçilerinin en temel ekonomik taleplerinin yok sayıldığı
bir bütçe anlayışı var. Vergide adaletin yine
sağlanmadığı, rantın ve sermayenin
vergilendirilmediği bir bütçe sunuldu. Aynı anlayış bu tasarıda
da görülebiliyor. Bu, AKP iktidarlarının klasik
anlayışı.
Değerli
arkadaşlar, bunun hatalı bir yöntem olduğunu söyledik,
söylüyoruz. Servetin vergilendirilmediği bu yöntem zengini daha zengin
yaparken yoksulun tasarruf yapmasına dahi olanak sağlamıyor.
Vergi vermeyen, servetlerini artıran bu zenginler sonrasında ne
yapıyorlar? İşte görüyoruz, paralarını vergi cenneti
ülkelere götürüyorlar ve -Paradise Papersda da açığa
çıktığı gibi, Gelir Vergisi Yasasının ne kadar
elzem olduğunu tekrar görmüş olduk- bu vergi cenneti ülkelerde
yatırım yapıyorlar.
Evet,
günlerdir konuşuyoruz, AKP Hükûmetinin mali disiplinden
kopmasının sonuçlarının ağır faturaları
olacağını söylüyoruz. Hâlihazırda Genel Kurulda
görüşmeleri olan bu tasarı da bu yanlış politikaların
ekonomiye ve topluma verdiği zararın bir sonucudur. 2002
yılından bu yana izlediği ekonomi politikalarında AKP
hükûmetlerinin en sıklıkla sözünü ettiği husus, sıkı
politikalarla mali disiplinin sağlanması, cari açığa
rağmen bütçe disiplininin korunması olmaktaydı. Lakin, içeride
ve dışarıda hasmane politikaların benimsenmesinin,
barış görüşmelerinden güvenlik politikalarına
savrulmanın sonuçlarını iç ve dış politikada
olduğu gibi ekonomi alanında da gördük ve görüyoruz. Öyle ki
ekonominin içinde bulunduğu açmazı ve güvenlik politikaları
izlemenin sonuçlarını orta vadeli programın sunuşunda da
Sayın Mehmet Şimşek açıkladı, bu giderleri, savunma
giderlerini borçlanarak değil vergi salarak
karşılayacaklarını söylemesiyle biz şahit olduk.
Orta
vadeli programa yönelik eleştirilerimizi bu sene de aynıları
geçerli olmak üzere geçtiğimiz yıl yapmıştık. Salt
Kredi Garanti Fonu gibi ekonomik tedbirlerin sorunun çözümüne
yardımcı olmayacağını ifade etmemize rağmen,
geçtiğimiz yıl yine siyasi çözüm yerine siyasi çözümsüzlüğe
gidilmiştir.
Değerli arkadaşlar, siyasi sorunlar ekonomik
tedbirlerle çözülemez, ancak siyasi tedbirlerle çözülebilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mali disiplinden ayrılmanın sonucu olarak bütçede ortaya çıkan
devasa açığa yönelik iktisadi tedbir alınması belki
anlaşılabilir bir husustur. Ancak Komisyon görüşmeleri
esnasında ilgili bürokratlar düzenlemenin tebliğ ya da genelgeyle de
yapılabileceğine yönelik sorularımıza yanıt
veremediler. Çünkü bürokratlar da çok iyi biliyorlar ki kısa vadeli bu
çözümler yeni bir değişikliğe neden olacaktır, onlar da bu
anlamda cevap veremediler.
Eldeki sonucumuza baktığımızda, ne
yazık ki bu torba tasarının görüşmelerinin nihai sonucunda,
Türkiye ekonomisinin popülist politikalara kurban edildiğini ve
faturanın yoksul halk kesimlerine kesildiğini net bir şekilde
görmemiz mümkün. Aksi takdirde, Komisyon görüşmelerine katılan Maliye
Bakanının, bir yandan ekonominin çok iyi bir yerde olduğunu ve
büyüme rakamlarının suni olmadığını iddia ederken
diğer yandan bütçeye ek gelir sağlamak adına, bütçe
açığını kapatmak adına toplum tabanına yani gelir
vergisi mükelleflerine yeni vergiler koyması, vergi tarifelerini
artırması anlaşılamazdı.
Değerli milletvekilleri, bu üzerine
konuştuğumuz bölüme değinecek olursak, yılın 11inci
ayındayken, 2018 yılı bütçesi görüşülmekteyken, ayrıca
2017 yılı için net borçlanma limitine
ulaşılmışken bu tasarıyla Maliye Bakanına 37
milyarlık yeni borçlanma yetkisi verilmiş ve daha önce de
söylediğimiz gibi, Meclisin bütçe hakkı gasbedilmiştir.
Ayrıca, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Yasasına
aykırı hareket edilmiştir. AKP iktidarının bütçe
konusunda anayasal sınırları dahi aşması -2017
yılı için toplamda 89,2 milyarlık borçlanma- artık
dikişlerin tutmadığını bir kez daha gösteriyor.
Sayın milletvekilleri, Türkiye ekonomisi halkın
lehine olacak şekilde dengeli olarak büyümelidir. Son üç yıldır
izlenen politikaların bu amaca hizmet etmediği ortadayken üzerinde
görüştüğümüz son torba tasarının da kısa vadede çözüm
olmayacağı açıktır. Kamuoyu siyasal ortamın
gerginliğini taşıyor ve bu çözümsüzlükten bir
çıkış noktası arıyor. Çözüm yollarına izin
verilmemesinin ise sadece ekonomiye değil demokrasi kültürümüze de çok
büyük zararları olacaktır. Yasama organının temsilcileri
olan bizlere bu tasarıya dair hesap verebilmesi beklenirdi; henüz
yılın ortasındayken bütçe dengelerinin bozulmasını,
Hükûmetin neden yeniden borçlanmaya ihtiyaç duyduğunu Plan ve Bütçe
Komisyonuna açıklayabilmesi gerekiyordu. Maliye Bakanının, bu
ihtiyacın sadece savunma gideri olmadığını, hazine
garantili sözleşmelerin boyutunu, âdeta bir kara deliğe dönüşen
şehir hastanelerinin fonlanma gereksinimini halka anlatabilmesi
gerekiyordu fakat bu görüşmeler esnasında bu beklenti maalesef
gerçekleşememiştir.
Sayın
milletvekilleri, bu tasarıyla kamu lojmanlarının
satılması gündemdedir, kiradaki lojmanların satılması
gündemdedir. Sosyal devlet anlayışından gittikçe
uzaklaştığımız açıkça ortaya konmuştur.
Eğer bir hükûmet kamu lojmanlarını dahi satıyorsa
aklımıza iki ihtimal gelir değerli arkadaşlar: Bir, ya
hükûmet değişiyordur, değişmiştir, popülist söylemleri
vardır, vaatleri olmuştur, o yüzden kamu lojmanlarını
satıyordur ya da ikincisi, bütçede çok büyük bir açık vardır. On
beş yıldır iktidardasınız, yeni hükûmet olan bir parti
değilsiniz, demek ki bütçede çok ciddi bir açık var ve iş, kamu
lojmanlarına gelmiş hâldedir. Bizler kamu lojmanlarının,
kamunun malının kamuda kalması gerektiğini savunuyoruz ve
bu yöntemi asla tasvip etmiyoruz.
AHMET
TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Para bulamıyorlar, borçlanamıyorlar!
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Diğer yandan, değerli arkadaşlar,
evet, tütün üreticilerini ve neredeyse bir bütün olarak Anadolu
halklarını ayaklandıran bir düzenleme içeriyor. Tütüne dair bir
değişikliği yapmadan önce tütün üreticilerine
danışmadınız, danışmak bir yana, görmek bile
istemediniz. Hayvancılığı bitirdiniz, tarımı
bitirdiniz, sıra, artık, kendi geçimini sağlayabilen, günlük
geçimini ancak bundan elde edebilen tütün üreticilerine geldi. Bakın,
tütün üreticileri isyanda. Siz bu isyanı görmezden gelerek kısmi
iyileştirmeler yapma yoluna gittiniz ama şunu unutmayın: Bu
düzenlemeler, uzun vadede yerli tütünü, yerli üreticiyi tamamen bitirecek
düzenlemelerdir. Bunu da görmezden gelmek gerçek anlamda büyük bir vebaldir değerli
arkadaşlar. Bu vebali nasıl alacaksınız?
Yine,
bu lojmanların satılmasıyla ilgili bir hususu daha
belirtmeliyim. Komisyon görüşmeleri sırasında Mimarlar
Odası Ankara Şubesi gelip orada bir açıklama yaptı Komisyon
üyelerine ve dedi ki: Tescilli kültür varlığı olan kamu konutlarının
bu satış kapsamı içerisinde değerlendirilmesini doğru
bulmuyoruz. Evet, lojmanların büyük bir kısmı artık kent
merkezlerinde kalmış durumdadır, bu hepimizin malumu. Kent merkezlerindeki
bu alanların ranta açılacağını iyi anlıyoruz ve
biz ranta açılmaması gerektiğini söylüyoruz. Buradan da Türkiye
halklarına bilgi vermiş olalım. Bu rant olma
olasılığına göz yumamayız. Her taraf zaten ranta
açıldı; artık, kalan ufacık yerler bile
satılıyor. Hepimizin bu konuda duyarlı olması gerekirken
Hükûmetin bunu yapması artık -dediğim gibi- kendi
politikalarından da vazgeçtiği anlamına gelir.
Evet,
son olarak şuna değinmek istiyorum: Türkiye ekonomisinin en büyük
kazanımı mali disiplindir ve bu özelliği kaybetme lüksümüz
yoktur değerli arkadaşlar. Bu zorunluluğu ben dayatmıyorum,
bu zorunluluğu dünyanın en kırılgan ekonomilerinden olan
Türkiye ekonomisi dayatıyor. Evet, Türkiye toplumu bir darbe girişimi
yaşadı ancak aradan da on altı ay geçti ve artık o zor
günler geride kalmalı, özellikle demokrasi ve özgürlükler anlamında
normalleşmemiz gerekiyor ve en önemlisi, hepimizi ağır
baskısı altına alan OHAL rejiminin, KHK yönetiminin son
bulması gerekiyor. Bu doğrultuda eğer demokratik cumhuriyetin
gereklerini yerine getirmezsek, 50 defa OHAL ilan edilse, 20 defa yapılandırma,
teşvik yasası çıkarılsa da bu ülke insanı
rahatlamış, özgürlüğüne kavuşmuş olmaz diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ertan.
Gruplar
adına ikinci konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
MHP
GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının
tümü 125 asıl ve 2 geçici maddeden oluşmakta. 63 ayrı kanun ve
kanun hükmünde kararnamenin çeşitli maddelerinde değişiklikler
yapılmaktadır. Anlaşıldığı üzere, kocaman
bir torba tasarı önümüzde.
Tasarının
28 maddelik üçüncü bölümündeyse çoğunun birbiriyle alakası bile
olmayan 19 farklı alanda düzenleme yapılıyor. On dakikalık
bir süre içerisinde, mecburen en sıkıntılı gördüğümüz
konulara değinmek durumundayım.
Öncelikle,
61inci maddeyle, başta otel önü iskeleler, turizm amaçlı yat
limanları ve marinalar da dâhil olmak üzere kıyı
yapılarının kullanma izinlerinin kırk dokuz yıla
uzatılabilmesi öngörülmektedir ve yine, aynı şekilde, bu
düzenleme içerisinde yatırımcı ve işletmecilere
satışı imkânı verilmektedir. Bu durumun ülkemizin turizmi
açısından sıkıntı doğuracağını
düşünmekteyiz. Özellikle, satılan yerlerin kullanımının
sınırlandırılmasının, satın alınan
yerlerin Turizmi Teşvik Kanunu amacı dışında emlak,
ticaret ve benzeri diğer faaliyetler için kullanılmasının
doğru olmadığını düşünüyoruz. Ayrıca,
satış yapılan yerlerin turizm faaliyetleri
dışında kullanılmasına müsaade edilmemesi ve etkin bir
şekilde denetlenmesi için buradan yetkilileri de uyarmak istiyoruz.
Tasarının
63üncü maddesinde tütün ve tütün mamulleri satışına yönelik bir
düzenleme yapılmıştır. Düzenleme sonucunda ihracat
amaçlı olarak tütün ithalatına imkân sağlanmaktadır ve bu
düzenlemenin yerli tütün üreticilerimizin aleyhine sonuçlar
doğuracağı açıktır, bu yanlış bir
düzenlemedir. Bizim amacımız tütün ithalatını
kolaylaştırmak değil, yurt içinde tütün üretimi ve yerli tütün
işlenmesini artıracak ve teşvik edecek tedbirleri almaktır.
Değerli
milletvekilleri, özellikle, tabii, ithal ve ithal yoluyla ihracat konusu,
dâhilde işleme rejimi kapsamı içerisinde birçok üründe
uygulanıyor. Zaman zaman bu konularla ilgili, özellikle, katma değer
hesapları yapılıyor. Katma değer hesapları üzerinden,
bunların ithal edilerek işlenip tekrar yurt dışına
gönderilmesinde katma değer kazanıldığı ve bunun
yapılması gerektiği üzerinde çok ciddi savunmalar
yapılıyor, hatta üniversitelerde öğretim üyelerine bu konularda
raporlar hazırlattırılıyor. Ama bir şey tabii hep göz
ardı ediliyor bu yapılan çalışmalarda; yerli üretim tamamen
göz ardı ediliyor. Benim genel müdürlük dönemimde buğdayla ilgili bu
tartışmalar vardı, üniversitelerden raporlar getirdiler, yine,
çeltikle ilgili raporları getirdiler, hatta o dönemde Bu genel müdür
katma değere karşı duruyor. şeklinde yayınlar
yapıldı. Olay şuydu: İthal edilerek ihraç edilen ürünlerin
ya da ithal edilerek içeride işlenen ürünlerin katma değer
bırakması. E, bu doğru bir şey, hesap olarak doğru ama
doğru olmayan, atlanan husus, yerli üretimin göz ardı edilmesiydi.
Hatta, ben o raporlara karşı şöyle bir cevap
yazmıştım, üniversite rektörlerine mektup
yazmıştım: Hesaplamalar eksik, ithal, sadece açıkla ilgili
olarak alınmasın, Türkiyede üretimi sıfırlanıp
tamamı ithal edilirse katma değer daha da artar! şeklinde
ironiyle cevap vermiştim. Buralarda da hep öyle görüyoruz. Yerli üretimi
artırarak katma değeri tamamen ülkede bırakmak ve kendi içimizde
o katma değeri oluşturmak yerine, maalesef, ithalat üzerinden katma
değerler
Yine, dâhilde işleme kapsamının -içinde de
olduğum bir uygulama olduğu için yaşadık- şöyle
gazeteleri tarayacak olursak, geçmişte ciddi şekilde istismar
edilmiş, suistimal edilmiş bir uygulama olduğunu da hepimiz veya
birçoğumuz hatırlayacağız.
Değerli
milletvekilleri, 68inci maddede yapılan düzenlemeyle de taşeron
işçilerle alakalı bir durum söz konusu, daha doğrusu, tam bir
hayal kırıklığı söz konusu. Düzenlemenin anlamı
şudur: Kamuda taşeron işçi
çalıştırılması maddenin yürürlüğe gireceği
1/1/2018 tarihinden sonra da devam edecektir. Adalet ve Kalkınma Partisinin
gerek seçim beyannamelerine gerekse Başbakan ve bakanların kamuda
taşeron işçi çalıştırılmasına 2017
yılında son verileceğine ilişkin beyanlarına
baktığımızda bu durumun izahı mümkün değildir.
Bir yandan taşeron işçi kardeşlerimize sürekli sözler verilmekte,
umut aşılanmakta, bir yandan da böyle bir madde tasarıya
eklenmektedir. Buradan sormak istiyorum, bu taşeron mevzusu ne zaman
çözülecek?
Değerli
milletvekilleri, tasarının 69uncu maddesinde Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı resmî ve özel okullarda öğrenim
gören öğrencilere ücretsiz dağıtılan ders ve
çalışma kitapları ile öğretmenlere ücretsiz
dağıtılan kılavuz kitaplarının temininde Kamu
İhale Kanununun 20nci maddesinin bazı hükümlerinin
uygulanmaması hükmü bulunuyor. Bu değişikliğin sebebi
nedir, sormak istiyoruz.
Arkadaşlar,
zaten, 4734 sayılı Kanun artık delik deşik oldu. Neredeyse
her tasarıda kamu ihale sisteminden çıkmayı, bu
yapının içinden çıkmayı öngören bir düzenlemeyle
karşılaşıyoruz. Şimdi, bu değişiklikten
sonra, kitaplar için yapılacak ihalelerde, doğrudan teminlerde
saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik gibi temel ilkeler
çiğnenmiş olmayacak mı, kamuoyu denetimi engellenmeyecek mi?
Bunların bir cevabı mutlaka olmalı.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıda öngörülen en sıkıntılı
düzenleme 72nci maddedeki 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla
belirlenen net borçlanma limitinin 37 milyar liraya yükseltilmesidir. Bu
düzenlemeyle, 4749 sayılı Kanunda getirilen en mühim mali kural
maalesef kaldırılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bütçe hakkı Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Kamu mali yönetiminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe
hakkına uygun şekilde yürütülmesi 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun 5inci maddesinde yer verildiği üzere kamu
maliyesinin temel ilkelerindendir. Mevcut duruma göre 2018 yılı
bütçesinin de gelir gider tahminlerinin gerçeklerden uzak olduğu
açıktır. Dolayısıyla bu tür düzenlemenin ancak ek bütçeyle
yapılarak Genel Kurula getirilmesi gerekmektedir. Sayın Bakan, geçen
günlerde bürokratlar tarafından kamuoyuyla paylaşılan
bilgilerde, tasarıyla bütçeye 28 milyar ilave gelir elde edileceğinin
beklendiğini, bunun ülkemizin savunma yatırım ve
harcamalarının finansmanı başta olmak üzere bütçe
dengesinin orta vadeli program hedefleri çerçevesinde korunması için
harcanacağını söylemiştir. Tasarının gerekçesinde
ise bu hususlara yer verilmemiştir. Sayın Bakanımızdan bu
gelirin hangi kalemlerden nasıl sağlanacağını da
ayrıntılı olarak bizlerle paylaşmasını istiyoruz.
Sonuç
olarak, tasarıya, idarenin ve ekonominin bazı ihtiyaçlarını
giderecek düzenlemeler içerse de, gerek usul yönünden gerekse biraz önce arz
ettiğim hatalı maddeleri içermesinden dolayı muhalefet ediyoruz.
Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karakaya.
Üçüncü
bölüm üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gece yarısı hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
502
sayılı torba yasanın üçüncü bölümü, 56 ila 83üncü maddeler
şu anda konuşma, görüşme yaptığımız bölüm.
Değerli
arkadaşlar, bu torba yasayla ilgili herkes bir şey söyledi ama
söylemeye de devam etmemiz gerekiyor. Gerçekten, bu torba yasa, Meclisin bu en
temel görevi olan yasama görevini ciddi bir şekilde savsaklıyor.
Değerli
arkadaşlarım, demokrasi, şeffaflığı da
gerektiriyor. Milletin temsilcilerinin -temsilî demokraside- mecliste,
parlamentoda ne yaptıklarını milletin bilmesi gerekiyor.
İktidarlar genellikle bunun bilinmesini istemezler; muhalefet de bu
çıkan yasalarda, bilgi asimetrisisini gidererek, ne yazıyor, ne
yapmaya çalışıyorlar, bunları millete anlatmaya
çalışır. Ha Biz seçildik, istediğimizi yaparız.
filan, tabii bunu hep söyleyip duruyorsunuz ama hayır, milletin
istediğini yapmak durumundasınız. Bunun da cevabı vardır
sizde, Biz elbette milletin istediğini yapıyoruz, sürekli olarak
seçiliyoruz. diyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bir defa, bu yasa niye çıkıyor? 2017
bütçesinde çok ciddi bir şekilde delikler oluştu,
sıkıntılar oluştu, hatta çöktü, o sebeple bu yasayı
getiriyorsunuz ve bu yasanın en temel, en önemli ve en sorunlu
maddelerinden bir tanesi de borçlanmayla ilgili; 37 milyar TLlik bir borçlanma
yetkisi alıyorsunuz. Bildiğiniz gibi, borçlanmaların nasıl
olacağı kanunda çok açık bir şekilde yazıyor. Bütçede
karar verilir buna. Bakanın yüzde 5 artırma hakkı var, artırılmış
2017de; daha sonra, Bakanlar Kurulu yüzde 5 daha artırır, o da
yapılmış; bunlar yetmemiş, şimdi 37 milyar TLlik yeni
bir borçlanma alıyorsunuz ve yasaya rağmen. Bu olmuyor değerli
arkadaşlarım. Yani, bize kimse bir şey sormuyor filan
Tamam, sormuyor
ama biz de bunları söyleyelim, notlarımızı düşelim.
Böyle olmaz, bunu ek bütçeyle yapmak zorundaydınız,
yapmadınız, birçok konuda da böyle davranıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, 2017 yılı bütçesinde, öngörünün çok ötesinde,
60 milyar TLyi geçti borçlanmanız. Niye böyle oldu? Bu kadar
borçlanmanıza rağmen niye böyle oldu? Uygulamış
olduğunuz yanlış politikalar dolayısıyla oldu
değerli arkadaşlarım. Dünya kadar teşvik verdiniz ve
gelişigüzel verdiniz, bir de Kredi Garanti Fonunu kullanarak yine piyasaya
200 milyar TL para pompaladınız. Bütün bunlara rağmen murat
edilenler, istenenler olmadı. İşsizlik azalmadı. 1
milyondan fazla insan iş buldu. diyorsunuz ama işsizlik
rakamları artmaya devam ediyor. Efendim, öyle değil, işte
iş talebi arttı, o sebepten; ekonomi canlandı, o sebepten
dolayı. diyorsunuz ama o öyle değil.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Nereden bulmuşlar ya? Tesis mi yapıyorlar?
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Geçen seneki benzer aylardaki işsizlik
oranıyla karşılaştırdığınız zaman
oransal olarak işsizlik azalmadı değerli arkadaşlar,
arttı. Enflasyon arttı bu politikalarınız sonrasında.
Faiz arttı, kur arttı. Ekonomi gerçekten ciddi bir şekilde
problemli, sorunlu olarak gidiyor.
Peki,
ne yapıyorsunuz siz bu yasada? İşte 28 milyar TLlik bir gelir
sağlıyoruz diyorsunuz. Bu yasada sanıyorum 25-30 civarında
madde vergiyle ilgili değerli arkadaşlarım. Bu vergilerin bir
bölümü hazineye gelir getirici, bir bölümü ise gelir götürücü, yani
harcamayı arttıran vergi düzenlemeleri. Vergi düzenlemelerinin bir
kısmı yeni vergiler ya da mevcut vergilerde oransal olarak artma
meydana geliyor. İşte motorlu taşıtlar vergisinden tütün
kâğıdına, ÖTVye kadar daha çok geniş halk kitlelerini
ilgilendiren konularda ciddi bir şekilde vergi artması söz konusu. 28
milyar lira buralardan toplanıyor.
Peki,
gelir azaltıcı yani sizin için gider arttırıcı, hazine
için, Hükûmet için, Maliye için gider arttırıcı vergi
düzenlemeleri ne? Bu da büyüklere, zenginlere, kurumlara yapılan
muafiyetler dolayısıyla geliyor değerli arkadaşlarım.
Bakın,
bu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken öyle maddeler var ki burada,
insanların vicdanını, sizin de vicdanınızı
sızlatacak maddeler var. Bu konuda ısrar ettik ama Nuh dedi,
Peygamber demedi Maliye Bakanı. Bakın, bunlardan bir tanesi engellilere
ve dolayısıyla gazilere araç alırken tanınan ÖTV
indirimiydi. Bunu ortadan kaldırdılar işte belli değerdeki
araçların üstünde olanlardan. Ya bunu yapmayın, buna mı
kaldı Türkiye dedik. Israr ettiler. Hiç olmazsa dedik, hiç olmazsa gaziler
için yapmayın. 6-7 bin kişi bunlar. 6-7 bin gazi var. Gaziler
Hamaset
Her gün konuşmuyor muyuz? Bizim için, vatan için ellerini,
ayaklarını, organlarını kaybetmedi mi insanlar? 6-7 bin
kişi arkadaşlar yani. Buna mı muhtaç oldunuz? Maliye Bakanı
ısrarla, hatta gaddarca diyorum ben bu ÖTV muafiyetini maalesef şey
yaptı.
Burada,
netice itibarıyla, gerçekten güçlüye veriyorsunuz. Gerekçeniz de Güçlüye,
zengine verelim
Zaten bütün piyasacıların, neoliberal sistemi
savunanların bütün tezleri budur: Zenginlere, güçlülere verelim, ülke
büyür; buradan orta kesim de fakir fukara olan da nasibini alır. Hiç böyle
olmuyor değerli arkadaşlarım. Hele hele 2008 krizinden sonra
böyle hiç olmuyor. Güçlüye veriyorsunuz, garibanlardan, zayıf olanlardan
alıyorsunuz. Böyle bir düzenleme bu değerli arkadaşlarım,
böyle bir yasa.
Bakın,
bu durumu, Ankaranın pazarlarından birinde -Dikmen pazarı
deyin, Balgat pazarı deyin- bir pazarcının bana
anlattıklarını size nakledeceğim değerli
arkadaşlarım. Çok enteresandır. Yani izin veriyorsa Sayın
Başkan, sesini de buradan dinletebilirim.
Saat
on ikiye geliyor, soğuk, işte, hava yavaş yavaş
ısınıyor. Şeylerini giymiş lahana satıyor. 4
lira. diyor, 4 lira. Ve hesabını yapıyor: Tarlada 1 lira, 25
kuruş yükleme parası; 1,5 nakliye, etti 2,75. Ankara Belediyesi rüsum
alıyor yüzde 18, ondan sonra biz bunu 4 liraya satmaya
çalışıyoruz. Bir de bunu buraya nasıl getirdim? Benim bir
arabam var, 6 bin liralık. Bu arabaya trafik sigortası
yaptırmadan trafiğe çıkamıyorum. 6 bin liralık arabaya
4 bin lira sigorta istediler yaptıramadım. Kaçak getiriyorum, bir
kere yakalandım. Yakalandığımdan dolayı trafiğe
çıkamıyorum çünkü 300 küsur lira ceza ödedim. Üç hafta, dört hafta o
cezayı telafi edemedim. diyor. Bakın, vatandaşın durumu bu
değerli arkadaşlarım.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) Ajitasyon yapıyorsun.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Ne yapıyorum?
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) Ajitasyon yapıyorsun.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Ajitasyon yapıyorum. Evet, ajite ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, ajite ediyorum. Bu
pazarcı arkadaşın adına sizi ajite ediyorum, bu gariban
adına ajite ediyorum. Bakın, sizin uygulamış olduğunuz
ekonomik politikalar, şu anda el kaldırdığınız bu
torba yasa bu adamdan alıyor, tuzu kurulara veriyor. Böyle bu. Ha, teziniz:
Türkiye büyüyecek, bu gariban da alacak. Bu gariban bir şey alamıyor
değerli arkadaşlar. Bakın, enflasyon yüzde 12, siz yeniden
değerleme oranını ne yaptınız? Yüzde 14,75 mi
Sayın Bakanım? Sabahtan beri sosyal medyaya bakıyorsunuz
Sayın Bakanım ya, ne yazıyor orada ya? Bir de bizi dinleyin
Sayın Bakan ya, ne olur. Yani yüzde 14,75 yaptınız. Bütün bu
cezalar
Şimdi o kamyoncu yine trafikte yakalanırsa cezası
artacak. Onlardan alıyorsunuz fakire, fukaraya, garibana
yıkıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, vergileri artırmak istiyor musunuz? Size çok
önemli 2 tane kaynak söyleyeyim, bakın kimse yapmaz bu
kıyağı bu saatte size: Bir, rant. Kent rantlarını
vergilendirin. Bakın, ben biliyorum işi. İstanbul Büyükşehire
de aday oldum, o dönemde de söyledim bunu. İstanbul Büyükşehirde
-şimdi gönderdiniz ya Sayın Topbaşı hatta Gürtunaya kadar
da gidebilirsiniz- on beş sene içinde, asgarisini söylüyorum, tek tek de
verebilirim size paftasıyla, şeyiyle, değer artırımdan
dolayı, imar değişikliklerinden dolayı oluşan kent
rantında toplanan para 250 milyar dolar. Bunu oturup bir yerde
konuşabiliriz. 250 milyar dolar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Hiç vergiye gerek yok. Vergileri bile kaldırabiliriz.
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) Bunlar kamu yararına yapılan
değişikler idi ise bunları vergilendirelim arkadaşlar. Bu
paraları bu garibanlardan almayalım, bunlardan alalım. Bir
başkası da -konuşuyoruz, tartışıyoruz çok
kızıyorsunuz- bu offshore meselesi arkadaşlar sadece
Başbakan meselesi filan değil, onlarca insan var. Milyarlarca lira
vergisiz bir şekilde gitti, Bakanlar Kurulunuz -yasadaki- vergi cenneti
ülkelerin listesini yayınlamadığından dolayı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
BEKAROĞLU (Devamla) - Ve bunları da varlık
barışıyla geri getirirken yine vergisiz getirdi.
Alın
size kaynak değerli arkadaşlarım. Bu kaynakları
değerlendirin, şu garibanın yakasından düşün.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bekaroğlu.
Şimdi,
şahıslar adına Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
LALE
KARABIYIK (Bursa) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önce bakıyorum iktidar
partisine, boş sıraları görüyorum, demek ki yoklama zamanı
geçince
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) Ya ne boşu ya!
LALE
KARABIYIK (Devamla) Yalan bir şey konuşmuyorum burada.
herkese
izin verildi, herkes de kaçıp gitti. Demek ki bu kadar saygı
gösteriyorsunuz torba yasaya. Öncelikle bunu kınıyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Kendi grubunuz ne kadar saygı gösteriyor, ona
da bakın.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Bizim grubumuz yeteri sayıda burada efendim ama siz
bu maddeleri ya yarına bırakacaktınız veya buraya
vekillerinizi getirecektiniz.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) 12 kişi var.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Kendi grubunuza bakın.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Sizin grubunuz sürekli gelmiyor, onun için size
normal geliyor bunlar. Sizin grup hiç gelmiyor ki buraya.
LALE
KARABIYIK (Devamla) Evet, konuya geçiyorum.
Sayın
milletvekilleri, orta vadeli program açıklandığında zaten
2018in zam yılı olacağı belliydi. Çok kalabalık bir
torba yasa geldi önümüze. Bu torba yasa 16 bakanlık, 65 yasa ve de 7
komisyonu ilgilendiriyordu; önemli bir ekonomik zafiyetin içine
düşüldüğünün de ifadesiydi, orta vadeli programın hedefinin
çöktüğünü de çok net göstermekteydi. Ve başladık, bu kadar
yoğun maddeleri yukarıda bitirdik ve buraya geldik, şimdi de
alelacele geçirelim. Neden geçirelim? Çünkü yamaları yapalım, bütçe
de hazır geçerken bu bütçeye de bir zemin oluşturalım isteniyor.
Az
önce de ifade edildi, bu maddeler içerisinde en önemlisi bana göre, 72nci
maddedeki ek bütçeyle gelmesi gereken 37 milyar liralık bir borçlanma
ilavesi.
Bakın,
bir yasa var, hepiniz açıp bakabilirsiniz; Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetimi Yasası. Burada diyor ki: Başlangıç ödenekleri
toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark. Bu farka
baktığınızda rakam 47,4 milyar lira; yüzde 5, yüzde 5, iki
kere artırıldığında, Bakanlığın yetkisi
kullanıldığında 52,3 milyar. Nereye geldik? 84,5a. 37 milyar
liralık ek bir bütçe yani Hazineye bu kadar ilave borçlanma limiti
getiriyoruz. Peki, neden? Tarihinde Hazine ilk defa bu kadar bütçe
açığının fazlasını borçlanıyor yani bütçe
açığının rakamı bu kadar borçlanma
ihtiyacını karşılamıyor, anlatmıyor sayın
vekiller ve bunu hiçbir iktisatçı, hiçbir köşe yazarı
anlayabilmiş değil. Günlerdir bu ifade ediliyor, Hazine neden bu
kadar fazla borçlandı, ihtiyacının üstünde borçlandı, bu
belli değil. Net değilsiniz, şeffaf değilsiniz.
Peki,
ne oldu bu borçlanmayla? Adalet ve Kalkınma Partisinin çok önemli bir sözü
vardı, iddiası vardı; iktidara geldiğinizde dediniz ki:
Dar gelirlinin millî gelirden aldığı payı
yükselteceğiz. Hayır, hiç öyle olmadı, dar gelirlinin,
yoksulun, vatandaşın üstüne daha çok yükler bindirildi ve bu kadar,
kendileri de borçlandı, ülke de borçlandı.
Bakın,
diyorsunuz ki: Faizleri düşürün, düşürsün Merkez Bankası, bu
faizler niye yüksek? Sanki bu ülkeyi başka birisi yönetiyor. Hazine bu
kadar borçlanırsa, ihtiyacının bile üstünde borçlanırsa,
sayın vekiller, bu faizler bu kadar borca rağmen düşer mi? Siz
bu kadar vergi yükü getirirseniz, bu kadar zammı getirirseniz, enflasyonu
yükseltirseniz -işte torba yasayla bir daha yaptınız
bunları- bu faizler düşer mi? Siz kimi kandırıyorsunuz?
Vatandaşa gerçekleri söyleyin, Biz faizleri düşürmek istiyoruz ama
bizim bu Hazinenin de borçlanma ihtiyacı var. deyin.
Şu
anda dış borç miktarı 482 milyar dolar yani millî gelirin
yarısı, 84,5 milyar dolarlık da bir faiz yükü var sadece bu
yıla. Yani biz faiz lobisine çalışıyoruz, işin
gerçeği bu ama bizim iyi niyetli, zavallı
vatandaşımıza siz şunu söylüyorsunuz: Biz öyle iyi
yönetiyoruz ki ülkeyi, ekonomiyi, biz sizi IMFye bile borçlandırmıyoruz.
Ya, lütfen, gerçekleri söyleyin; IMFye değil, artık yabancı
sermayeye borçlandırıyoruz. deyin, Bu kadar faiz lobisine
çalışıyoruz. deyin, Vatandaşın sofrasındaki
gazoza kadar vergi getirmeye çalışıyoruz. deyin, Engellinin,
gazinin aracına kadar artık sınır getirmeye
çalışıyoruz. deyin. Lütfen bunları söyleyin, bu
vatandaşın gerçekleri bilmeye gerçekten hakkı var. Bu torba
yasayla Maliye Bakanlığı son derece büyük yetkiler alıyor,
bunu da altını çizerek belirtmek isterim.
Süremiz
olsa daha çok anlatacak şey var ama siz bu şekilde giderseniz daha
çok torba yasa yaparız. Ekonomiyi yönetemezseniz, doğru reform
paketleri olmazsa vatandaşın üstüne daha çok yükler biner ve biz
burada çok torba yasayı bu şekilde geçiririz, konuşuruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karabıyık.
Sayın
Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, 60a göre pek kısa bir
söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bursa
Milletvekili Lale Karabıyıkın 502 sıra sayılı
Kanun Tasarısının üçüncü bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Şimdi, her iktidar faizle mücadele eder yani
etmek için uğraşır. Biz de faizle büyük bir mücadele
yaptık. Bakın, bütçe giderleri içerisindeki faiz oranı 100
liralık bir bütçe varsa 43 liraydı. Şu an, bu oran 100
liralık bir bütçe içerisinde 9 liraya düştü. Arada tasarruf edilen
miktar Türkiye'nin yatırımlarına, ihtiyaçlarına
kullanılıyor, bunu belirtmem gerekir.
Bir
diğeri: Borç döndürmede biz dokuz ayla borcu çeviriyorduk, ortalama borç
vadesi dokuz aydı. Son beş yılın, altı yılın
ortalaması yetmiş ayın üzerine çıkmış durumda.
Yani bu aslında vade uzadıkça finansman maliyetinin de
düştüğünü gösteren bir faktördür, bunu belirtmek istedim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Muş.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki konuşmaları
tamamladık.
Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.12
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin On İkinci
Oturumunu açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan 457 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs
1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi
Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 457)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü
sırada yer alan 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 385)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonların bulunamayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 15 Kasım 2017 Çarşamba günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.14