TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
23üncü Birleşim
15 Kasım 2017
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycının, İŞKUR
vasıtasıyla çalıştırılan imamların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Hasan Turanın, Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu olarak gerçekleştirdikleri Filistin ziyaretine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, savunma hakkına ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Mersinde nükleer santral
tehlikesine dikkat çekmek için etkinlik düzenlemek isteyenlere Valiliğin
izin vermemesine ilişkin açıklaması
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topalın, atanmalarının üzerinden dört ay
geçmesine rağmen güvenlik soruşturması
tamamlanmadığı için göreve başlatılmayan öğretmen
sayısını öğrenmek istediğine ve daha fazla
öğretmen ataması yapılmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre
Avrupadaki en kirli 10 şehrin 8inin Türkiyede olduğuna ve bunda
doğa ile ormanlık alanların rant ve çıkar uğruna talan
edilmesinin önemli bir rolü olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Denizli
Milletvekili Melike Basmacının, Denizlinin Serinhisar ilçesindeki
çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, Türkiye Cumhuriyeti Maliye
Bakanlığı isminin Türkiye Cumhuriyeti Maliye
akanlığı olarak yazılı olduğuna ilişkin
açıklaması
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, konulara
ideolojik değil bilgiyle yaklaşılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- Edirne
Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, liselere yerleştirme
sistemine ve yıl sonunda tek bir sınav yapılmasının
öğrenciler için sınav stresini artırma riski
yarattığına ilişkin açıklaması
8.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydının, Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar
Lisesinde 38 öğretmenin haksız yere ve hiçbir gerekçe gösterilmeden
görevlerinden alınmasına ilişkin açıklaması
9.- Burdur
Milletvekili Mehmet Gökerin, Burdur Tabiat Turizmi Master Planı
kapsamında tabiat ve yayla turizminin canlandırılmasına ve
Burdur Gölünün kurtarılmasına dair verilen sözlerin yerine
getirilmediğine ilişkin açıklaması
10.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 34üncü yıldönümüne ilişkin açıklaması
11.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, yerli otomobil üretimi için kurulacak
fabrika için en uygun yerin Ege Bölgesi olduğuna ilişkin
açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Türkiye-Filistin
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistine yaptıkları
ziyarete ilişkin açıklaması
13.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin Çiftlik ilçesinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
14.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, 15
Kasım Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam
edilişinin 80inci yıl dönümüne ve 15 Kasım Hapisteki Yazarlar
Gününe ilişkin açıklaması
15.-
Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın, Kırklarelide nöroloji
uzmanı doktor eksikliğine ilişkin açıklaması
16.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 34üncü yıl dönümüne ve
kapatılan askerî okul öğrencilerinin durumuna ilişkin
açıklaması
17.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, 15 Kasım Seyit
Rıza ve arkadaşlarının idam edilişinin 80inci
yıl dönümüne, 3 Kasımda Libyada kaçırılan 3 işçinin
akıbetiyle ilgili Hükûmetten bir açıklama beklediğine,
İklim Değişikliği Performans Endeksinde Türkiyenin 56
ülke içinde 47nci sırada yer aldığına ve Dünya
Sağlık Örgütünün verilerine göre en kirli havaya sahip 10 şehrin
8inin Türkiyede olduğuna ilişkin açıklaması
18.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Kıbrısta kazanımların tekrar
geri alınması, adalarla ilgili hakların ve hukukun
tanınması, dünyaya karşı Türkiyenin istikrarlı ve
güçlü bir devlet olduğunun göstergesi için ihtiyaç olan dik duruşun
sağlanması konusunda iktidarı göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Eleşkirt
kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan ve
daha sonra şehit düşen uzman çavuşa Allahtan rahmet dilediğine,
15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun
34üncü yıl dönümüne ve adada yürütülen müzakerelerde kaybedilmiş bir
şey veya verilmiş bir taviz olmadığına, Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
20.- Tokat
Milletvekili Kadim Durmazın, Tokatta bir imam-hatip okuluna hain Mustafa
Sabrinin adının verilmesi yanlışından dönülerek
Jandarma Astsubay Üstçavuş Yakup Akdağın adının
verilmesi kararı alınmasına ilişkin açıklaması
21.- Afyonkarahisar
Milletvekili Burcu Köksalın, Afyonkarahisarın Sandıklı
ilçesinin bazı köylerinde yapılan toplulaştırma nedeniyle
yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
22.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, cezaevlerindeki işkence
ve kötü muamele uygulamalarına Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözüm
bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bingöl Milletvekili Hişyar
Özsoyun HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bingöl Milletvekili Hişyar
Özsoyun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, ülkede
kamplaşmayı değil hoşgörüyü, kardeşliği,
birliği artırabilecek bir dili başta bu ülkeyi yönetenlerin
hâkim kılması gerektiğine ilişkin açıklaması
26.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
62nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili Selin
Sayek Bökenin 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
71inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- İzmir
Milletvekili Selin Sayek Bökenin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili Selin
Sayek Bökenin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- İzmir
Milletvekili Selin Sayek Bökenin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Başkanlıkça, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifasına
ilişkin önerge yazısı (4/118)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve
arkadaşları tarafından mera alanlarının giderek yok
olmasının önüne geçilmesi için yapılacak
çalışmaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/548) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım tarafından, Seyit Rıza, Saidi Nursi (Kürdi) ve
Şeyh Sait ile arkadaşlarının mezar yerlerinin tespiti ve
ailelerine iade edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15
Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
tarafından, Türkiyede Suriyeli mültecilere yönelik yürütülen
çalışmalar ve yapılan harcamaların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15
Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Isparta Milletvekili Sait
Yücenin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Konya Milletvekili Leyla Şahin Ustanın
CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşenin 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
56ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
11.- Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyeliğe
seçim
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı
Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 6306
Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)
2.- AB-EFTA Ortak
Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine
İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve
1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 457)
15 Kasım 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İŞKUR vasıtasıyla
çalıştırılan imamların sorunları hakkında
söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycının,
İŞKUR vasıtasıyla çalıştırılan
imamların sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçici cami görevlisi diye alınan
imamların sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz
aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulda uğultu var, lütfen kendi aramızda konuşmayalım.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) Diyanet İşleri
Başkanlığının 12 Mayıs 2017 tarihli duyurusunda,
il müftülükleri bünyesinde münhal bulunan imam-hatip kadrolarına tahsis
edilen kontenjan adedince istihdam edilmek üzere görevlendirilecek geçici cami
görevlileriyle ilgili başvuru, sınav ve yerleştirmeye dair genel
bilgilere yer verilerek il müftülüklerince ilana çıkılacağı
belirtilmiştir. Bu çerçevede, il müftülüklerince 15-17 Mayıs 2017
tarihlerinde duyuru yapılmış, müracaatlar
alınmış, mülakatlar 23 Mayıs 2017 tarihinden itibaren
yapılmış, kazananlar ilan edilip camilere
yerleştirilmiştir. Ancak, geçici cami görevlileri, göreve başladıktan
kısa bir süre sonra İŞKUR tarafından yürütülen Toplum
Yararına Program kapsamında temizlik işçisi statüsünde
çalıştırıldıklarını ve aralık
ayında görevlerinin sona ereceğini öğrenince neye
uğradıklarına şaşırmışlar, şoka
girmişlerdir. 4.995 geçici cami görevlisi şimdi ne
yapacağını kara kara düşünmektedir. Birçoğu mevcut
işini bırakarak, tazminatını yakarak geçici cami görevlisi
sınavına girmişler ve kazanmışlardır.
Başbakan Yardımcısı Sayın
Bekir Bozdağ, önceki hafta bütçe görüşmelerinde sorumuza cevaben
Onlara sizi imam yapacağız, kadrolu imam yapacağız, vekil
imam veya ücretli imam, sözleşmeli imam yapacağız, denmiyor.
İmamlık, nitelikli bir görev olduğu için bunlardan kim ehil kim
ehil değildir, bunu tespit etmek için bir sınav yapıyorlar.
demiştir. Sayın Bozdağa maalesef yanlış ve eksik
bilgi veriliyor. Geçici cami görevlisi diye alınan bu arkadaşlar
zaten imamlık sınavını kazanmışlar. Sayın
Bozdağın ifadesiyle imamlık için ehil oldukları kabul
edilmiş, yerleştirmeler yapılmış ve imamlık
yapmaya başlamışlar. Sorun, bu arkadaşlara imamlık
görevine başladıktan sonra altı aylığına ve
temizlik işçisi statüsünde
çalıştırıldıklarının ifade edilmesidir.
Halbuki yapılan duyuruda, İŞKUR TYP kapsamında temizlik
işçisi statüsünde ve altı aylığına işe
alındıklarına dair hiçbir bilgi yoktur. Diyanet İşleri
Başkanlığının duyurusu, Konya İl
Müftülüğünün duyurusu ile mülakat sonucu ve yerleştirmeye dair
duyurular burada. Bakınız, sınav duyurusunda, başvuru için
2016 KPSS DHBTden 50 ve üzeri puan alan imam-hatip lisesi veya ilahiyat lisans
mezunu olma şartı var. Mülakattan 70 ve üzeri puan alanlar
arasından kazananlar belirleniyor ve camilere yerleştirmeleri
yapılıyor. Sınav alanları Kuran-ı Kerim, dinî
bilgiler ve hitabet olarak belirlenmiştir. Soruyorum: Temizlik görevlisi
için böyle bir sınav olur mu, böyle şartlar aranır mı?
İmamlık peygamber makamıdır. Bu görev için gerekli
hassasiyet gösterilmemesi, böylesi usulsüz işlere tevessül edilmesi ve
4.995 kişinin mağdur edilecek olması asla kabul edilemez.
Yapılan yanlıştan derhâl dönülmeli, imamlık için gerekli
sınavları vermiş ve hâlen imamlık yapan 4.995
arkadaşımızın imam statüsüyle görevlerini devam ettirmeleri
mutlaka sağlanmalıdır.
Şu uygulamalara bakar mısınız:
Diyanet teşkilatında çeşit çeşit statüler var; kadrolu
imam, sözleşmeli imam, vekil imam, geçici imam, hepsi camilerimizde görev
yapıyor, vazifeleri aynı ama statüleri farklı,
aldıkları maaş farklı, hakları farklı,
imkânları farklı. Aynı durum Kuran kursu öğreticileri için
de söz konusudur. Bakınız, fahri öğreticiler aylık 600-700
liraya çalıştırılıyor. Tüm bu uygulamalar adalet ve
eşitlik ilkelerine aykırı ve hakkaniyetle
bağdaşmamakta olup başka kurumlarda olsa da bu tablo Diyanet
teşkilatına yakışmamaktadır. Unutulmasın ki, El
Hak esmayıhüsnadan biridir ve Cenab-ı Hak adaleti emrediyor. Hem
verilen dinî hizmet açısından hem de bu hizmeti verenlerin emekleri
dikkate alınarak vekil, geçici ve fahri çalışanların
kadrolara alınmaları sağlanmalıdır. Bugün, imamı
olmayan birçok camimiz var, camilerimiz imamsız
bırakılmamalıdır.
Son olarak bir konudan bahsedeceğim: Camilerimizin
ısıtmayla ilgili giderlerinin karşılanmasında din
görevlilerimiz sıkıntı yaşamaktadır. Aydınlatma
giderlerinde olduğu gibi ısıtma giderleri de bütçeden
karşılanmalıdır. Kış mevsimi içinde
bulunduğumuz bugünlerde konuya ivedi olarak çözüm getirilmelidir.
Yapılacak düzenlemeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vermeye
hazırız.
Saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kalaycı.
Gündem dışı ikinci söz,
Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak gerçekleştirdikleri
Filistin ziyaretleri hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Turana aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
Süreniz beş dakika.
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Turanın,
Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak
gerçekleştirdikleri Filistin ziyaretine ilişkin gündem
dışı konuşması
HASAN TURAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Filistin ziyaretimizle ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk
Grubu öncülüğünde 22 milletvekilimizle birlikte, Kudüs başta olmak
üzere, Filistin topraklarımıza 9-12 Kasım tarihleri
arasında bir ziyaret gerçekleştirdik. Öncelikle, bu ziyarete
katılan Kudüs sevdalısı milletvekillerimizi şükranla
selamlıyorum; Meclisimizi ve milletimizi de selamlıyorum.
Malum, 14 Temmuzda İsrailin, bizim ilk
kıblemiz, Peygamberimizin miraca yükseldiği, Yüce Rabbimizin
Kuran-ı Kerimde etrafını mübarek
kıldığımız diye tarif ettiği Mescid-i Aksaya
yönelik haksız, kabul edilemez bir saldırısı ve cuma
namazlarına yasak koyması söz konusu olmuştu. Bunun üzerine,
başta Filistin halkı olmak üzere, İslam dünyası ayağa
kalkmıştı. Filistinli kardeşlerimizin izzetli ve onurlu bir
duruşu neticesinde, özellikle Türkiye başta olmak üzere, İslam
dünyasının ve dünyanın her bir yerinden gelen tepkiler
neticesinde İsrail rejimi geri adım atmak zorunda
kalmıştı. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın
bütün dünyaya, İslam dünyasına çağrılar yapması,
İslam İşbirliği Teşkilatı İcra Komitesini
göreve davet edip toplantıya davet etmesi ve İstanbulda alınan
kararlar da İsrailin bu geri adım atmasında etkili
olmuştu.
Ülkemizin içerisinde ise Türkiye Büyük Millet
Meclisinde birçok milletvekilimiz, siyasi partilerimizin genel
başkanları, sivil toplum örgütlerimiz, âdeta milletimiz ayağa
kalkmıştı. Biz de Filistin ve Türkiye Dostluk Grubu olarak o
günlerde tepkimizi en yüksek dille ifade etmiştik ve Mescid-i Aksaya
gidip bir cuma namazı kılmak, milletimizin duruşunu orada göstermek,
Filistin halkının yanındaki dayanışma
duygularımızı ifade etmek istiyoruz demiştik.
Sahanın normalleşmesi biraz beklenerek 22
milletvekilimizle birlikte bu ziyareti gerçekleştirdik.
Çoğunluğu AK PARTİden olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partimizden
ve Milliyetçi Hareket Partimizden de temsilcilerimiz vardı. Bu anlamda,
hem bizim Hükûmet olarak Filistin davasına gösterdiğimiz
duyarlılık hem de muhalefetin bu anlamdaki
duyarlılığıyla birlikte, bunun Hükûmetimizin de üzerinde
bir devlet politikası ve bir bakışı olmasını
göstermesi açısından da önem arz ediyordu.
Kudüste, Mescid-i Aksada namazımızı
kıldıktan sonra Filistin topraklarında Batı Şeriada,
Ramallahta, Beytüllahimde, El Halilde ve Ceninde incelemelerde bulunduk.
Türkiyenin Filistin halkına yapmış olduğu
yardımları, altyapı ve üstyapı
yatırımlarını ve birçok faaliyeti yerinde inceledik.
Özellikle Ceninde 1 milyon metrekare üzerinde, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin öncülüğünde, Cumhurbaşkanımızın
teşvikiyle oluşturulmaya çalışılan Cenin Sanayi
Bölgesini yerinde inceledik. Filistinli yetkililerden bilgiler aldık.
Filistin Yasama Meclisinde, yasama organı Başkanı ve
milletvekili kardeşlerimizle görüştük. Özellikle bizim
istirhamımız üzerine hem El Fetihten hem de Hamastan milletvekili
kardeşlerimiz o gün bizi Yasama Meclisinde birlikte
karşıladılar. Biz son zamanlarda devam eden Filistindeki
uzlaşma sürecine Türkiye olarak vermiş olduğumuz desteği de
bu münasebetle yerinde gözlemlemiş olduk.
Tabii, Kudüs bizim için çok önemli, inancımızın
kıblesi. Bu açıdan, Kudüs ve Filistin topraklarına yapılan
saldırıları kabullenemeyiz ancak İsrailin her geçen gün
Filistinli Müslümanlara, Filistin halkına şeytani bir plan uygularcasına
zulmettiğini maalesef yerinde gördük ve müşahede ettik. Yer yer
öfkelendik, duygulandık ve ibretler aldık. Ancak şunu da gördük
ki Filistinde gördüğümüz manzara, bir devlet tabiiyeti altında, bir
vatan üzerinde ve özgürce bir milletin ferdi olmanın maliyetinin, hatta
kıymetinin ne olduğunu da hepimize göstermiş oldu. Filistine
bütün kardeşlerimizin gruplar hâlinde gitmesini, milletimizin
duruşunu orada göstermesini ve bu ibretlik manzaraları da çözüm
odaklı olarak izlemesini tavsiye ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN TURAN (Devamla) Bu münasebetle yüce
Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Turan.
Gündem dışı üçüncü söz, savunma
hakkıyla ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Şenal
Sarıhana aittir.
Buyurunuz Sayın Sarıhan (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
3.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, savunma
hakkına ilişkin gündem dışı konuşması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, salonda bulunan değerli arkadaşlarımız, bütün
emekçi arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Buradan bir dörtlüğü anımsatarak sözlerime
başlamak isterim. Yunus Emre şöyle söylüyor:
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire
başı,
Söz ola ağılı aşı bal ile
yağ ede bir söz.
Yunusun dizeleri bunlar. Söz bazen çok yineleniyor.
Çok yinelendiği zaman bu başarılarından hiçbirine de ne
yazık ki ulaşamıyor belki ama yine de derdi olan derdini
söylemeye devam ediyor.
Dün Meral Beştaş arkadaşım,
şu anda konuştuğum konuda söyleyeceğim sözleri aslında
sizinle paylaştı ama bir kez daha kamuoyuna da sizlere de o sözlerle
ilgili sıkıntılarımızı ifade etmek istiyorum.
Ben sekiz yıl süreyle Çağdaş
Hukukçular Derneğinde Genel Başkanlık yaptım. Bunu daha
önce de burada ifade ettim, bunu onurla yaptım. Halit Çelenk gibi, bütün
dünyanın tanıdığı çok değerli bir avukatın
ve avukatlar topluluğunun kurduğu bir hak arama örgütüydü
Çağdaş Hukukçular, hukukun demokratikleşmesi örgütüydü. O örgütü
onlar kurdular, ben de onların sürdürücülerinden biri oldum. Şimdi
benimle bu görevi yapmakta olan arkadaşım Selçuk Kozağaçlı
tutuklandı.
Selçuk Kozağaçlı sadece Türkiyenin
tanıdığı bir isim değil, bu dernekte görev
yapmış olan bütün arkadaşlarım gibi insan hakları
alanındaki savunuculukları, demokrat tavırları, devrimci
tavırları, ilerici tavırlarıyla pek çok Avrupa ülkesinin ve
dünyanın tanıdığı avukat arkadaşlarımızdan
birisi. Dün ya da birkaç gün önce onu tutukladık. Onunla birlikte
sayıları 50yi aşmış olan ve önemli bir bölümü bu
derneğin üyesi olan arkadaşlarımız da tutuklandılar.
Sevgili arkadaşlar, bütün kamuoyunu
ilgilendirilen bir kural vardır adil yargılanma hakkı diye,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin güvence altına
almış olduğu kural. Bu kuralın en önemli maddelerinden
birisi savunma hakkıdır yani avukatın yaptığı
görevdir. Birey çoğu zaman hukuk bilgilerindeki eksiklik ya da başka
bir olanaksızlık sebebiyle avukattan yardım ister. Özellikle de
tutuklu insanlar mutlaka avukatın yardımına muhtaçtırlar.
Avukatlarla ilgili, avukatların rolüne dair prensipler,
Birleşmiş Milletler prensipleri, aynı zamanda Avukatlık
Yasamız, aynı zamanda Anayasamız bu hakkın kişi hak
ve özgürleri yönünden ne kadar önemli olduğunun altını çizerek
avukatları özel olarak korur. Şimdi bu prensiplerden sadece 3 maddeyi
sizinle paylaşmak istiyorum, diyor ki: Hükûmetler, avukatların
hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle
karşılaşmadan her türlü mesleki etkinliğini yerine
getirmelerini görev bilir. Bu, hükûmetlere verilmiş olan bir görevdir.
Öbür maddeyi okuyorum: Avukatlar görevlerini icra etmeleri nedeniyle
müvekkilleriyle veya müvekkillerinin davalarıyla
özdeşleştirilemez.
Şimdi, değerli milletvekili
arkadaşlarım, siyasi dava avukatlığı gerçekten insan
hakları savunuculuğu gibi zor bir iştir ve devlet ile devletin
suçlu gördüğü insanlar arasında hukuken herhangi bir hak kaybı
olmaması amacıyla görevi üstlenirler ve bir sırat köprüsü
üzerinden yürürler ama onlar hiçbir zaman kendi müvekkilleriyle özdeş
değildirler, bu koruma görevi hükûmetindir. Bugün ne yazık ki OHALin
yarattığı psikolojik ortamdan, OHALin yarattığı
fiziksel ortamdan yararlanılarak sayıları 580e varmış
olan avukat şu anda tutuklu bulunmaktadır. Avukatlar susarsa, değerli
arkadaşlar, hak susar, hakkın sustuğu yerde de gerçeği
bulamazsınız, iyiliği bulamazsınız, kötülük ve
karanlık hâkim olur. Bunun bir kez daha altını çizerek
yapılan bu işin ne kadar hatalı olduğunu sizlerle
paylaşmak ve yargı makamlarını adil yargılanma
hakkını korumaya davet etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Sarıhan.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündeme
geçmeden önce, sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden birer
dakikalık söz vereceğim.
Sayın Atıcı, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Mersinde nükleer santral tehlikesine dikkat çekmek için etkinlik düzenlemek
isteyenlere Valiliğin izin vermemesine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Mersinde geçen hafta sonu çok sayıda sivil
toplum kuruluşu temsilcileri ve Mersine sahip çıkan vatandaşlar
nükleer santral tehlikesine bir kez daha dikkat çekmek ve Hükûmeti uyarmak
üzere insan zinciri oluşturarak bedenleriyle Nükleere hayır! yazmak
istemiştir. Çevreciler on iki gün önceden valiliğe yazılı
başvuru yaparak izin istemesine rağmen valilik cuma günü son ana
kadar bekleyip izin vermemiştir, gerekçesinde de güvenliği
sağlayamayacağını belirtmiş ve OHALi bahane
göstermiştir. Oysa aynı valilik 10 Kasımda benzer bir etkinlik
için bir araya gelen 7.700 kişinin güvenliğini
sağlamıştır. Nükleere hayır! diyen
vatandaşların güvenliğini sağlayamayacağını
söyleyerek devleti aciz içindeymiş gibi göstermeye kimsenin hakkı
yoktur. Mersinliler Atatürkün vasiyetine uyup Mersine sahip çıkmaya
devam edeceklerdir.
BAŞKAN Sayın Topal
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topalın,
atanmalarının üzerinden dört ay geçmesine rağmen güvenlik
soruşturması tamamlanmadığı için göreve
başlatılmayan öğretmen sayısını öğrenmek
istediğine ve daha fazla öğretmen ataması
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Millî Eğitim Bakanına
soruyorum: Geçtiğimiz temmuz ayında atama bekleyen 450 bin
öğretmenimizden 20 bini sözleşmeli öğretmen olarak
atanmış ve sözleşmeli de olsa evlerine ekmek götürebilme
umuduyla sevinmişti. Atanmalarının üzerinden dört ay geçmesine
rağmen birçok öğretmenin güvenlik soruşturması
tamamlanmadığı için göreve
başlatılmadığı ifade ediliyor. Bu gençlerimiz güvenlik
soruşturmasının uzamasından ve bu belirsizlikten ötürü zor
durumdalar. Güvenlik soruşturması, atananlar göreve
başladıktan sonra devam ettirilemez mi? İlk ataması temmuz
ayında yapılan öğretmenlerden kaçı güvenlik
soruşturması bitirilmediği için göreve
başlatılmamıştır? 2017 KPSSyle yapılan 20 bin
öğretmen atamasını yeterli buluyor musunuz?
Daha fazla öğretmen ataması
yapılmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Engin
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Dünya
Sağlık Örgütü verilerine göre Avrupadaki en kirli 10 şehrin
8inin Türkiyede olduğuna ve bunda doğa ile ormanlık
alanların rant ve çıkar uğruna talan edilmesinin önemli bir rolü
olduğuna ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul) Dünya
Sağlık Örgütü verilerine göre Avrupadaki en kirli 10 şehrin 8i
Türkiyede. Bu, çok ürkütücü bir oran. İstanbul ise Avrupadaki en kirli
metropol. Bu kirliliğin arkasında AKP döneminde doğanın ve
ormanlık alanların rant ve çıkar uğruna talan edilmesinin
önemli bir rolü olduğu da aşikârdır. AKP hükûmetleri sadece
İstanbulu rant uğruna taşlaştırmadılar,
ülkemizin tüm kıyı bölgelerinde halkımızın denize
girebileceği ve nefes alabileceği yer neredeyse kalmadı.
İşte, kaçak yapılaşmayla yeşilin en güzel tonundan
betonun grisine boğulan Uzungöl ve imara açılamasının
ardından AKPnin üzerinde tek bir yeşil alan, ot bırakmamaya
yemin etmişçesine betonlaştırdığı Yassıada.
Kendi ülkesinde ağaçları yok eden ama
Amerikaya gittiği zaman parkları, bahçeleri dolaşan
Başbakanımıza sesleniyorum: Hiç mi vicdanınız
sızlamıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Basmacı
4.- Denizli Milletvekili Melike Basmacının, Denizlinin
Serinhisar ilçesindeki çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
MELİKE BASMACI (Denizli) Sayın
Başkan, ülkemizde çiftçilik o kadar zor durumda ki. Denizli Serinhisar
ilçemizde Ayaz, Yatağan, Yüreğil, Kocapınar Mahallelerinde
tarlalarını ekip biçenlerden koruma bedelleri icra kararıyla
alınmaya başladı, üstelik traktörleri icralık hâle
geldiği için nasıl ekip dikecekleri de tartışma konusu.
Çiftçinin parası olsa zaten birliklere paralarını öderdi.
Denizlide Bakan Yardımcısı ile Denizli milletvekilinin Serinhisar
ilçesinden olduğunu düşünürsek acilen bir çözüm talep ediyoruz.
Emin olun, çiftçiye eziyeti bırakmazsak bu
ülkede nefes alamayacağız. Helal üretim yapan çiftçiyi korumak
lazım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Arık
5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, Türkiye
Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı isminin Türkiye Cumhuriyeti Maliye
akanlığı olarak yazılı olduğuna ilişkin
açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Meclisin hemen
karşısındaki Türkiye Cumhuriyeti Maliye
Bakanlığının isminin Türkiye Cumhuriyeti Maliye
akanlığı olarak değiştirildiğini gördüm.
Şaşırdım mı; hayır. Bu isim
değişikliğiyle isabetli bir karar
almışsınız, sizleri tebrik ediyorum. Ortada bir Hükûmetin
olmadığını, bir bakanlığın
olmadığını gayet iyi biliyoruz. Ortada bir akanlık
var, onu da iyi biliyoruz. Çiftçinin, memurun, işçinin, esnafın,
emeklinin, yetimin, fukaranın hakkının örtülü ödeneklerle
aktarıldığını bu kadar açık yüreklilikle hem de
bakanlığın ismini değiştirerek itiraf ettiğiniz
için sizleri kutluyorum. Gayrimeşru Hükûmetin maliye
akanlığı Türkiye Cumhuriyeti devletine hayırlı olsun.
BAŞKAN Sayın Kılıç
6.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, konulara ideolojik değil bilgiyle
yaklaşılması gerektiğine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gerçeği bilgiyle aramalıyız.
Hintliler karanlık bir ahırda daha önce fil hakkında bilgisi
olmayanları topladılar. Onlar da meraklarını gidermek için
her biri elleriyle filin neye benzediğini anlamaya çalıştılar.
Filin kulağına, ayağına, hortumuna, sırtına
dokunan her bir kişi filin neresine dokundu ve nasıl anlamak
istediyse fili ona göre anlatmaya çalıştı. Birinin dediği
diğerini tutmadı ve aralarında anlaşmazlık
çıktı. Çünkü ellerinde hakikati görmeye yarayacak
ışıkları yoktu. Mevlânanın deyimiyle Duyu gözü ele,
avuca benzer, avuç bütün fili tutamaz ki. Herkes kendi penceresinden
yaklaştı ve ona göre yorum yapıp anlaşmazlığa
düştü. Hâlbuki hakikat tüm parçaların bütünüydü. Ellerinde bir
ışık, bir bilgi olsaydı ihtilafa düşmeden gerçeği
bilebilirlerdi.
Konulara ideolojik değil, bilgiyle
yaklaşmalıyız.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
7.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, liselere
yerleştirme sistemine ve yıl sonunda tek bir sınav
yapılmasının öğrenciler için sınav stresini
artırma riski yarattığına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Liselere yerleştirme sisteminde sınavla
girilecek 600 nitelikli okul belirlenmiş. Yüzde 10luk dilimde yer alan en
başarılı 120 bin öğrenci bu okullara yerleştirilecek.
600 nitelikli okul arasında 193 proje okulu var. Bunların da 170
tanesi imam-hatip, 23 tanesi de İstanbul Erkek ve Kabataş liseleri
gibi köklü okullar. Ayrıca nitelikli okullardan olan fen ve sosyal
bilimler liselerine giriş için kontenjan koydular, en büyük sorun bu. Fen
ve sosyal bilimler liselerinde 5 sınıf sınırlaması
var, imam-hatiplerde bu yok. Bu durumda yüzde 10luk dilimde 120 bin
öğrenci var, bunların 55 bini fen, sosyal ve hazırlık
sınıfı olan Anadolu liselerine yerleşecek, 65 bin
öğrenci imam-hatibe gidecek. Özellikle küçük yerleşim birimlerinde
imam-hatip dışında seçenek bırakılmıyor.
Diğer bir sorun da, yıl sonunda tek bir
sınav yapılmasının seçici okullara girmek isteyen
öğrenciler için sınav stresini artırma riski var. Çözüm,
nitelikli eğitim veren ortaöğretim kurumlarının
sayısını artırmak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Aydın
8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Bursa Zeki Müren
Güzel Sanatlar Lisesinde 38 öğretmenin haksız yere ve hiçbir gerekçe
gösterilmeden görevlerinden alınmasına ilişkin
açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Proje okul kapsamında bulunan Bursa Zeki Müren
Güzel Sanatlar Lisesinde 38 öğretmen haksız yere, hiçbir gerekçe
gösterilmeden görevlerinden alındı. Öğretmenlerine sahip
çıkmak isteyen öğrenciler Bursa Millî Eğitim Müdürlüğüne
dilekçe vermek istedilerse de dilekçeleri her ne hikmetse alınmadı;
öğrenciler de yanlarında getirdikleri enstrümanlarla müdürlük önünde
Öğretmenlerimizi bizden alırsanız bu enstrümanları
çalamayız. diyerek protesto düzenlemek istedi ancak buna da izin
verilmedi. Bunun üzerine EĞİTİM-İŞ Bursa İl
Başkanı Özkan Rona öğrencileri sendika binasına davet etti,
öğrenciler burada müzikli eylemlerini gerçekleştirdi. Şimdi
öğreniyoruz ki EĞİTİM-İŞ İl
Başkanı Sayın Rona hakkında da kınama cezası
verilmiş. Haksız atamaların bir an önce durdurulmasını
talep ediyor ve Rona hakkında verilen kınama cezasını da
ben buradan kınıyorum diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Göker
9.- Burdur Milletvekili Mehmet Gökerin, Burdur Tabiat Turizmi
Master Planı kapsamında tabiat ve yayla turizminin
canlandırılmasına ve Burdur Gölünün kurtarılmasına
dair verilen sözlerin yerine getirilmediğine ilişkin
açıklaması
MEHMET GÖKER (Burdur) Sayın Başkan, 13
Kasım 2015 tarihinde Burdur Gölü Eylem Planında görev alan kurum
temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla
gerçekleşen toplantıda Sayın Bakan Eroğlu Burdur Tabiat
Turizmi Master Planı kapsamında tabiat ve yayla turizminin
canlandırılarak Antalyaya gelen 10 milyon turistin en azından 2
milyonunu Burdura yönlendirmeyi vadetmişti. Ayrıca, Burdur Gölünün
kurtarılması için öncelikle arıtma tesisleriyle suyun kalitesinin
yükseltilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Üzerinden tam iki
yıl geçti, bugün bakıyoruz, bırakın Burdur Gölünü
kurtarmayı, Salda Gölünü bile elimizden almaya kalkıyorlar. Son
olarak Bakana sorum şudur: Söz verdiğiniz 2 milyon turist nerede
Sayın Bakan?
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
10.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 15 Kasım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 34üncü
yıldönümüne ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kuruluşunun 34ücü yıl dönümü olan bu anlamlı
günde söz almaktan büyük mutluluk ve onur duyuyorum. Sizleri en samimi
duygularla selamlayarak saygılarımı sunuyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesinin en anlamlı eseridir.
Kendi geleceğini belirleme hakkından hiçbir şekilde ödün
vermeyeceğini, zorlu ama onurlu mücadelesini sürdürmeye kararlı
olduğunu bundan tam otuz dört yıl önce tüm dünyaya
kanıtlamış ve büyük bir kıvançla 15 Kasım 1983te
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan ederek tarihî mücadelesini
taçlandırmıştır. Birlik ve beraberlik içinde değerlerimize
sahip Kıbrıs Türkünün varlığı uğruna şehit
olan Mehmetçik ve mücahitleri rahmetle, gazilerimizi şükranla
anıyorum. 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Cumhuriyet Bayramı
hepimize kutlu olsun.
BAŞKAN Sayın Yalım
11.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, yerli otomobil
üretimi için kurulacak fabrika için en uygun yerin Ege Bölgesi olduğuna
ilişkin açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ve de
Sayın Başbakana özellikle ricamdır. Cumhurbaşkanı
tarafından yerli otomobil yapılması amacıyla 5 firma
görevlendirilmiştir. 5 firmanın talip olduğu otomobil
fabrikasını kurmak için birçok ilimiz de isteklidir ancak konum ve de
liman itibarıyla Ege Bölgesinin bu fabrikanın yapılmasında
en uygun bölge olduğunu düşünüyorum. Başta İzmir, Manisa,
Aydın, Uşak, bu illeri de kapsayan Ege Bölgesinde yeni otomobil
fabrikasının kurulmasını özellikle Sayın Bakandan rica
ediyorum, bölgenin istihdam desteğine ihtiyacı olduğunun da
altını çiziyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Taşkın
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Filistine
yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Sayın
Başkan, hafta sonu Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
üyesi 22 milletvekili arkadaşımızla birlikte Filistin Meclisini,
üç büyük dince kutsal sayılan kadim şehir Kudüsü ve Mescid-i
Aksayı ziyaret ettik. Beytüllahim ve Cenin şehrine gittik, El Halil
kentinde kırk yıllık Filistin mülteci kampındaki dramı
gördük. Tüm Filistinin İsrail kuşatması ve zulmü altında
olduğuna şahitlik ettik. Yarım asrı aşan bir süredir
işgal altında olan Filistin, tüm Müslümanlar için kanayan ortak bir
yara. Filistin halkı kendi topraklarında tutsak durumunda. Sayın
Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, Filistine sahip
çıkmak sadece Filistinli çocukların görevi değil, tüm
Müslümanların müşterek vazifesidir. Başkenti Kudüs olan
bağımsız bir Filistin devletinin bir an evvel kurulması
gerektiğine her zaman desteklerimizi ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Niğdenin
Çiftlik ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde ili Çiftlik ilçesinin 30 bin nüfusu
bulunmaktadır. Buradaki devlet hastanesinin başhekimi yoktur,
kadın doğum uzmanı yoktur ve genel cerrah bulunmamaktadır.
Ayrıca, diyaliz ünitesi
için bir yıl önce açılacağı söylenmiştir, hastalar
umutla bunu beklemesine rağmen bugüne kadar diyaliz merkezi de
açılmamıştır. İlçenin merkezinde, köylerinde ve
kasabalarındaki vatandaşlarımız, 70 kilometre ilerideki
Niğde merkeze gitmek zorunda kalmaktadırlar. Bu anlamda ciddi bir
mağduriyet vardır. Bir an önce diyaliz merkezinin açılması,
doktor açığının giderilmesi istenmektedir. Çiftlik ilçemiz
genelde tarımla geçim sağlayan, yaygın olarak da geniş bir
alana dağılmış ilçedir. Bu ilçe insanlarının
sağlığının düşünülerek doktor açığının
giderilmesi konusunda Hükûmeti ve yetkilileri göreve davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım
14.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, 15 Kasım Seyit Rıza ve
arkadaşlarının idam edilişinin 80inci yıl dönümüne ve
15 Kasım Hapisteki Yazarlar Gününe ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Bugün Seyit Rıza ve
arkadaşlarının idam edilişinin 80inci yıl dönümü.
Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben
de sizin önünüze diz çökmedim, bu da size dert olsun. diyen Seyit Rıza ve
arkadaşları şahsında Dersim katliamında
yaşamını yitirenlerin anıları önünde saygıyla
eğildiğimi belirtmek istiyorum.
Yine bugün, Hapisteki
Yazarlar Günü. Maalesef ülkemizde baskı altına alınmayan, yolu
hapishaneden geçmeyen aydın yok gibi. Mevcut iktidar da bu geleneği
son sürat devam ettirmekte; kendisine muhalif, kendisi gibi düşünmeyen,
daha doğrusu biat etmeyen kesimler üzerindeki baskıları devam
ettirmektedir. Bugün ülkemizde 150 gazeteci, yazar tutuklu bulunmakta. Bu tablo
demokratik ülkelerde kabul edilecek bir durum değildir. Ama şunu
unutmasınlar ki bu zulmünüz sürdükçe yaptıklarınızı
yüzünüze vuracak siyasetçileri, kalemine yansıtacak yazarları
susturamazsınız. Ancak bedenlerini hapsedebilirsiniz,
düşüncelerini asla.
BAŞKAN Son olarak
Sayın Kayan...
15.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayanın,
Kırklarelide nöroloji uzmanı doktor eksikliğine ilişkin
açıklaması
TÜRABİ KAYAN
(Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sağlık
Bakanına: Kırklareli Devlet Hastanesinde nöroloji uzmanı doktor
yok. Şişli Etfal Hastanesinden geçici olarak 3 uzman doktor geliyor.
Bu hafta sonu tekrar Şişli Etfal Hastanesine dönecekler. Aynı
şekilde Babaeski Devlet Hastanesinde de nöroloji uzmanı yok.
Lüleburgaz Devlet Hastanesinde 2 nöroloji uzmanı doktor var. Bunların
1 tanesi altı ay önce doğum yaptı ve doğum izinlisiydi,
şu anda da raporlu. Geriye sadece 1 nöroloji uzmanı doktor
kalıyor. 1 nöroloji uzmanı Lüleburgaza mı baksın,
Babaeskiye mi, yoksa Kırklareli Devlet Hastanesine mi? On sekiz
aydır durum bu vaziyette. 1 doktor on sekiz aydır sürekli
icapçı. Buna kimler dayanabilir? Doktorlarımız intihar edince mi
çare arayacağız, yoksa hastalarımız ölünce mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederiz sayın milletvekilleri.
Şimdi,
sırasıyla sayın grup başkan vekillerine yerlerinden söz
vereceğim.
Sayın Şimşek,
siz mi konuşacaksınız?
Buyurun.
16.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, 15 Kasım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 34üncü yıl
dönümüne ve kapatılan askerî okul öğrencilerinin durumuna
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum.
15 Kasım 1983 tarihi, Kıbrıs Türk
halkının siyasi yaşamının önemli bir dönüm
noktası ve devlet kurarak mücadelelerini dünyaya ilan ettiği bir gün
olmuştur. Kıbrıs Türk
Federe Meclisi 15 Kasım 1983 tarihinde gerçekleştirdiği
olağanüstü oturumda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunu ve bağımsızlık bildirisini onaylamıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 34üncü yıl
dönümünü kutluyor, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum. Başta kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olmak
üzere Kıbrıs şehidimiz Pilot Cengiz Topel ve bütün
şehitlerimize rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, bir diğer önemli konu
da kapatılan askerî okul öğrencilerinin aileleri salı günü
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek bütün siyasi partilerin
gruplarını ziyaret etmişlerdir. Bu öğrencilerin
birçoğunun anne babası devlet memurudur, hâlen de görevdedir.
Bazıları polis çocukları, bazıları uzman çavuş,
astsubay, içlerinde albay çocuğu olanlar da vardır. Bunların
anne babaları görevde olmasına rağmen okul kapatıldığı
için bu çocukların geleceği belirsizdir. Bu aileler, çocuklarının
güvenlik soruşturmasının yapılmasını, eğer
suçları varsa buna göre bir muameleyle karşı karşıya
kalmalarını, aksi takdirde ise ya okullarına geri
döndürülmelerini ya da
Başka bir işe girecek olsalar şu anda
başka bir işe de giremiyorlar, bunları hiç kimse işe de
almıyor. Bununla ilgili, İçişleri Bakanlığı,
kapatılan askerî okul öğrencilerinin tamamının güvenlik
soruşturmalarını yapıp eğer suçları varsa
bunları tutuklasın; suçsuzlarsa, okula da dönemiyorlarsa
bunların en azından piyasada çalışabilmelerinin, SGK
girişlerinin yapılabilmesinin önü açılmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şimşek.
Sayın Yıldırım, buyurun.
17.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
15 Kasım Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam
edilişinin 80inci yıl dönümüne, 3 Kasımda Libyada
kaçırılan 3 işçinin akıbetiyle ilgili Hükûmetten bir
açıklama beklediğine, İklim Değişikliği
Performans Endeksinde Türkiyenin 56 ülke içinde 47nci sırada yer
aldığına ve Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre en
kirli havaya sahip 10 şehrin 8inin Türkiyede olduğuna ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, tarihe Dersim tertelesi olarak geçmiş olan bir
kıyamda idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam
edilişinin 80inci yıl dönümü. O dönem Seyit Rızayı idam
etmek isteyenler ve idam edenler ibretlik bir karara imza attılar. Seyit
Rıza bugün tarih önünde halklarının vicdanında
aklanmıştır. Ancak, Seyit Rızayı idam etmek için
yaşını küçültenler, onunla birlikte oğlunu idam etmek için
yaşını büyüten zihniyet ise halklarımızın
vicdanında mahkûm edilmiştir. Bizler, zalimin
karşısında diz çökmemeyi tarihsel bir miras olarak Seyit
Rızalardan öğrendik. Bu anlamda, Seyit Rıza ve
arkadaşlarıyla birlikte Dersim tertelesinde katledilenleri bir kez
daha rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, 3 Kasım günü Libyada
bir elektrik santrali inşasında çalışan 3 Türkiyeli
işçinin silahlı kişilerce
kaçırıldığını öğrendik. 4 Kasım günü,
bir gün sonra, Başbakan, Libya Başkanlık Konseyi
Başkanını telefonla aradığını ve bu konuda
yardım aldığını, söz aldığını
söyledi. Fakat o günden bugüne on günden fazla bir süre geçmesine rağmen,
kaçırılan bu işçilerin akıbetiyle ilgili Hükûmetten veya
Başbakandan herhangi bir açıklama gelmemiştir. Bu konudaki
girişimlerin ne aşamada olduğu hususunda özellikle Hükûmetten
bir açıklama beklediğimizi belirtmek isteriz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İklim Değişikliği Performans Endeksi 2018
açıklandı ve Türkiye, 56 ülke arasında karnesi çok kötü ülkeler
arasına girerek İklim Değişikliği Performans
Endeksinde 56 ülke içinde 47nci sırada yer aldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İklim Değişikliği Performans
Endeksinde çok kötü ülkeler arasında yer alan Türkiye'nin, bir taraftan
beton ve asfaltla iklim felaketlerini
hızlandırdığını izliyorken diğer taraftan
ise pahalı ve iklimi olumsuz yönde değiştiren fosil
yakıtları ithal etmeyi sürdürdüğünü görüyoruz.
Aynı zamanda, Dünya Sağlık Örgütünün
verilerine göre en kirli havaya sahip 10 şehrin 8i Türkiyede. Fakat
kömür santrallerine Türkiye gibi alım garantisi vermeyenler, asfalt ve
beton yatırımları üstüne politikalar yerine yenilenebilir enerji
yatırımlarına öncelik verenler sıralamada en üst
sıralarda yer aldılar. Burada önemli olan, bir sıralama
yarışı değildir; önemli olan, ülkemizle birlikte tüm
dünyaya karşı ekolojik duyarlılığımızı
ve sorumluluğumuzu yerine getirmektir diyorum.
Bütün Genel Kurulu selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Sayın Özkoç
18.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Kıbrısta
kazanımların tekrar geri alınması, adalarla ilgili
hakların ve hukukun tanınması, dünyaya karşı
Türkiyenin istikrarlı ve güçlü bir devlet olduğunun göstergesi için
ihtiyaç olan dik duruşun sağlanması konusunda iktidarı
göreve çağırdığına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 20 Temmuz 1974
Türk
Silahlı Kuvvetleri 14 Ağustosta Lefkoşaya girdiler.
Başbakan Bülent Ecevitin Biz Amerikan emperyalizmine karşı bir
tek şey söylüyoruz: Gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz. sözü
burada gerçekleşti ve Türkiye Cumhuriyeti kardeşlerini,
soydaşlarını oradaki her türlü barbarlığa
karşı korudu, orada bağımsız bir ülkenin temellerini
atmaya çalıştı. Aradan geçen yıllar Kıbrıstaki
kazanımların tek tek elden gittiği, müzakere süreçlerinde
çaresizliklerin yaşandığı, adalara el konulduğu ama
Türkiye'nin sessiz kaldığı bir dönem olmuştur. O günkü
zaferimiz, savaşla, şehitlerimizin kanlarıyla kazanılan
zaferimiz gün geçtikçe hem emperyalizmin oyunları hem bizim Hükûmetimizin
acizliği neticesinde elimizden kayıp gitmektedir. Bugün,
Kıbrısla ilgili haklarımızı artık söylemekten
dahi kaçınılır noktaya gelinmiştir. Müzakere masasında
bir anlaşma değil, bir sonuç çıkmasıyla ilgili artık
umutlar yitirilmeye başlanmıştır. O yüzden,
kazanımlarımızın tekrar geri alınması, adalarla
ilgili haklarımızın ve hukukumuzun tanınması, dünyaya
karşı Türkiye'nin istikrarlı ve güçlü bir devlet olduğunun
göstergesinin sağlanması için dik bir duruşa ihtiyaç
vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, ek sürenizi veriyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Her yerde dik
durduğumuz söylenirken Kıbrısla eğdiğimiz
başımızı tekrar yukarı kaldırmanın
zamanıdır. Oradaki soydaşlarımızın da buna katkı
sağlaması gerekir. Türkiye'nin çıkarları ile
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin çıkarları birdir ve bu süreç
hem onlar için hem bizim için bir itibardır,
bağımsızlıktır ve onların geleceğiyle
ilgili, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
varlığıyla ilgilidir. Onun için bu duruşun
sağlanmasında iktidarı göreve çağırıyor, aradan
geçen bunca zamandan sonra Bülent Ecevite, onunla birlikte bu kararı alan
devlet adamlarımıza ve şehit düşen tüm
insanlarımıza minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Sayın Muş, buyurun.
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Eleşkirt
kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan ve
daha sonra şehit düşen uzman çavuşa Allahtan rahmet
dilediğine, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunun 34üncü yıl dönümüne ve adada yürütülen müzakerelerde
kaybedilmiş bir şey veya verilmiş bir taviz
olmadığına, Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Eleşkirt
kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan ve
daha sonra şehit düşen bir uzman çavuşumuz vardır,
kendisine Allahtan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ
olsun.
15 Kasım 1983 yılında kurulan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 34üncü kuruluş yıl dönümü
vesilesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmetini ve tüm
Kıbrıs Türklerini kutluyorum. Bu vesileyle Kıbrıs Türkünün
özgürlüğü, bağımsızlığı ve huzuru için
yıllarca mücadele veren Doktor Fazıl Küçüke, kurucu
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaşa ve 1974 Kıbrıs
Barış Harekâtında şehit düşen tüm vatan evlatlarına
Allahtan rahmet diliyorum. Yine, Kıbrıs Türküne
bağımsızlık ve hürriyet yolunu açan, Kıbrıs
Barış Harekâtı kararını veren merhum
Başbakanlarımız Bülent Ecevit ve Profesör Doktor Necmettin
Erbakana ve bu harekâtın hukuki dayanağını sağlayan
Londra ve Zürih Anlaşmalarını imzalayan rahmetli
Başbakanımız Adnan Menderes ve merhum Dışişleri
Bakanımız Fatin Rüştü Zorluya minnetlerimizi sunuyoruz.
Kıbrıs Türklerinin ana vatanı olan Türkiye'nin, her zaman her
koşulda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yanında
olduğunu ve Kıbrıs Türkünün barış, huzur ve güven
içerisinde yaşaması için yardımlarını
sürdüreceğini belirterek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluş yıl dönümünü tekrar tebrik ediyorum. Adada yürütülen
müzakerelerde -Türkiye Cumhuriyetinin garantör devlet olarak- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kaybedilmiş, vermiş olduğu
bir taviz ya da boynunu bükmüş bir durum söz konusu değildir, ortada
yürütülen müzakereler vardır. Türkiye garantör ülke olarak
İfade
etmek gerekirse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevcut haklarından
şimdiye kadar herhangi bir taviz vermemiştir, vermeyecektir de, bunun
altını özellikle çizmekte fayda var. Kimseye karşı da
boynumuzu büktüğümüz yoktur.
Bir diğeri, burada, maalesef,
konuşmacıların biri talihsiz bir ifade
kullanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Ek sürenizi veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - AK PARTİ
Hükûmetinin politikalarını eleştirebilirsiniz ama bu Hükûmet
gayrimeşru bir hükûmet değildir.
Milletin oylarıyla seçilmiştir, iktidardadır. Her
sandık başında herkes politikalarını belirler, millet
bir değerlendirme yapar. Onun için, yüzde 49,5 oyla iktidara gelmiş
AK PARTİ Hükûmeti, meşru bir hükûmettir, milletin oylarıyla
iktidara gelmiştir. Gayrimeşru demek suretiyle Hükûmet
gayrimeşru olmaz. İktidara gelmek istiyorsanız daha çok
çalışıp sandıkta politikalarınızı
anlatırsınız, millet takdir ederse iktidara gelirsiniz. Ben
kazanamadım, tu kaka. demek suretiyle, Çamur at, izi kalsın."
demek suretiyle bir hükûmetin meşruluğundan hiçbir şey
kaybolmaz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
KADİM DURMAZ (Tokat) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Sayın Durmaz, daha sonra size söz
vereceğim.
KADİM DURMAZ (Tokat) Ama ben, takdir
buyurursanız, Plan ve Bütçe Komisyonundayım, orada İçişleri
Bakanlığı bütçesi görüşülüyor.
BAŞKAN Peki, tekrar girin sisteme.
Buyurun.
20.- Tokat Milletvekili Kadim Durmazın, Tokatta bir
imam-hatip okuluna hain Mustafa Sabrinin adının verilmesi
yanlışından dönülerek Jandarma Astsubay Üstçavuş Yakup
Akdağın adının verilmesi kararı alınmasına
ilişkin açıklaması
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Tokatta çıraklık eğitim okulu iken
imam-hatip okuluna dönüştürülen bu okula Kurtuluş
Savaşımızın kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve
kahraman silah arkadaşlarına Kuvayımilliyenin katli vaciptir.
diye fetva veren hain Mustafa Sabrinin adının verilmesi, ülkemizin
kurucusuna, cumhuriyet ve kurucu değerlerine yapılmış bir
ihanettir. Sayın Millî Eğitim Bakanıyla ısrarlı görüşmemiz
sonucu bu yanlıştan dün itibarıyla dönülmüş. O hainin ismi
kaldırılacak ve yerine Tokatın kahraman bir evladı, Siirt
ili Baykan ilçesinde karakol komutanıyken sivil bir araçla seyir
hâlindeyken hain bir saldırıda şehit olan Jandarma Astsubay Üstçavuş
Yakup Akdağın adı verilmek üzere karar
alınmıştır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Durmaz.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça, Kars Milletvekili Ayhan Bilgenin
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişkin önerge yazısı (4/118)
BAŞKAN - Kars Milletvekili Sayın Ayhan
Bilgenin İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğinden
istifasına ilişkin yazısı 15/11/2017 tarihinde
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Adana Milletvekili Mevlüt
Karakaya ve arkadaşları tarafından mera alanlarının
giderek yok olmasının önüne geçilmesi için yapılacak
çalışmaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/548) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/11/2017 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Adana Milletvekili Mevlüt
Karakaya ve arkadaşlarının, mera alanlarının giderek
yok olmasının önüne geçilmesi için yapılacak
çalışmaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/548) esas numaralı
Meclis araştırması açılmasına dair önergesinin
görüşmelerinin 15/11/2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, öneri sahibi Adana
Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak vermiş olduğumuz mera alanlarının giderek yok
olmasının önüne geçilebilmesiyle alakalı Meclis
araştırması açılmasıyla ilgili önergemiz üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Döneminde
en fazla arazi kayıpları ne yazık ki meralarda olmuştur.
Meralarımız taşıyabilecekleri kapasitenin çok üstünde yük
almışlardır, çok üzerinde yüklendik. Bugün
yaşadığımız, önleyemediğimiz birçok doğal
olayın ve afetin altında yatan ana sebep de meralarımıza bu
kadar yüklenmemiz. Erozyon, heyelan, taşkınlar, su
taşkını, hortum gibi doğal felaketlerin altında yatan
en önemli sebep, meralarımıza yaptığımız bu
yüklenmeler ya da yapmadığımız ıslahlar.
Cumhuriyet Döneminde en fazla kayıp meralarda
oldu. dedik. Sadece elimizdeki verilere göre birkaç rakam vermek gerekirse,
1940 yılında 44 milyon 200 bin hektar olan mera alanının
yirmi yıl sonra, 1960ta 28 milyon 700 bin hektara, bugün de 14 milyon 600
bin hektara düştüğünü görüyoruz. Yıllardır denetimsiz,
aşırı, bilinçsiz şekilde yapılan otlatmalar sonucu
meralarımız bozulmaya ve kendini yenilememeye
başlamıştır. Son kırk beş yılda mera
alanlarında en büyük kaybın yaşandığı bölge de
Doğu Anadolu Bölgesi.
Arkadaşlar, tabii, mera alanlarının
ıslahı yapılmamışken, kendisini yenilemeye imkân,
ortam oluşturamamışken maalesef, biz, bir taraftan da mevcut
meraların bu vasıflarının değiştirilmesine
ilişkin her türlü eylemi yapıyoruz. Daha dün gece 502 sıra
sayılı Tasarının 54üncü maddesiyle 4312 sayılı
Mera Kanununun 14üncü maddesinde bir değişiklik yaptık. Bu
değişikliğe göre, organize sanayi bölgesi, endüstri bölgesi,
teknoloji geliştirme bölgesi ve serbest bölgelerin mera alanlarında
kurulmasına, kurulu olanların daha da genişletilmesine imkân
verecek bir tasarıyı, tasarı maddesini buradan oylarımızla
geçirdik. Hem kamu kurumları, yerel yönetimler hem de özel sektör
eğer bir yeni yatırım yapmak istiyorsa ilk
yaptığı şey, gözünü mera alanlarına dikiyor ve
buralarda bu yatırımları yapmak istiyor.
Mera alanlarının yetersizliğinden
dolayı hazır yeme ihtiyaç duyulmakta. Değerli arkadaşlar,
bugün 13 milyon civarında olan büyükbaş popülasyonunun yem
ihtiyacının yüzde 30u -hatta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
bu oran, yüzde 70lere kadar çıkıyor- meralardan elde ediliyor.
Meralar aynı zamanda sadece yem alanı değil, su ve rüzgâr
erozyonunu önleyerek toprak varlığımızı koruyan,
toprak verimliliğimizi artıran, çeşitli av ve yaban
hayvanlarına yaşam alanı oluşturan, su toplama havzası
olarak taban suyu ve akarsularımızı zenginleştiren, temiz
hava kaynağı olan alanlardır.
Değerli milletvekilleri, bugün birçok alanda
olduğu gibi tarımsal ürünlerin fiyat regülasyonunda herhangi bir
sonuç alamamamızın en önemli nedenlerinden birinin de biliyorsunuz,
tarıma yapılan destekler ve özellikle de hayvancılıkla
ilgili yapılan ihmaller olduğunu görüyoruz. Eğer biz gerçekten
Avrupadaki gibi, diğer gelişmiş ülkelerdeki gibi uygun
fiyatlardan vatandaşımıza et yedirmek istiyorsak bunu ithal
odaklı, piyasa odaklı önlemlerle değil, inadına üretim
diyecek yaklaşımlarla ancak yapabiliriz. Mera alanlarıyla ilgili
konuyu sadece o bölgede bir yatırım yapılacak, katma değer
sağlanacak diye değil, bu meraların yok olması durumunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) -
bizim
uğradığımız toplumsal zararları düşünerek
bunun önemini anlayabiliriz diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Karakaya.
Önerge üzerinde gruplar adına ikinci
konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun, süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri ve Genel Kurulun
sevgili emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, meralarımız
özellikle biraz önce verilen rakamlardan da çok net görülüyor ki bugün 14,5
milyon hektara kadar düşmüş durumdadır. Mera
alanlarının bozulması ve yok olması bir taraftan
hayvancılığımızı öldürürken diğer taraftan
da aslında birçok bitkinin, canlının, hayvanın yaşam
alanını da ortadan kaldırıyor. Geçmişte, mera
alanlarına yönelik, bir iş adamının dönemin Tarım
Bakanıyla yaptığı görüşmede -Nasıl olur da mera
alanları halkın ortak alanı olabilir?- buraların sanayiye
açılması durumunda Türkiyenin nasıl
uçurulacağını ifade ederek mera alanlarına AKP Hükûmetinin
yaklaşımını göstermiştir. AKP Hükûmeti, gerek sanayi
reformu paketiyle gerek dün torba yasada geçen maddeyle mera
alanlarını sanayileşmenin, rantın bir alanı olarak
görmüştür. Bir taraftan mera alanlarımıza, kıyı
alanlarımıza, zeytinliklerimize göz diken AKP bir taraftan da
maalesef bu ülkenin emekçisine, işçisine, çiftçisine verdiği
zararın boyutunu en üst noktaya taşımıştır.
Bugün, mera alanlarının daralması ve
buna bağlı olarak yine tarımın da daralması özellikle
hayvancılığın da ölümüne giden yolu
açmıştır. Hayvancılıkta yeterli miktarda otun
olmaması, samanın üretilmemesi Türkiyede hazır yem
kullanımına yol açmıştır ve hazır yem
kullanımı da aslında çiftçiye, üreticiye maliyetinin iki üç
katına çıkmasına da neden oluyor.
Değerli arkadaşlar, mera
alanlarımız kamunun ortak malıdır. Mera alanları,
sadece hayvancılık için değil, aynı zamanda biraz önce
söylediğim gibi, birçok bitkinin flora, fauna alanını oluşturuyor
ve biz insanlar için de bir temiz hava kaynağı, bir temiz su
kaynağı durumundadır. O açıdan, meralarımızı
ıslah etmek, geliştirmek zorundayız.
Bir taraftan meralarımız
daraltılırken bir taraftan da bölgede özellikle yayla
yasaklarıyla hayvancılık öldürülmüş durumda ve bugün
Sırbistandan et alır duruma gelmiş durumdayız.
Bir taraftan bunları yaparken bir taraftan da
sanayi alanı olarak bu meralarımıza göz dikilmesi bu ülkenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) -
çiftçisini, bu
ülkenin hayvancılığını öldürecektir diyorum ve bu
konuda yapılacak bir çalışmaya bizler de destek
vereceğimizi belirtiyorum.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toğrul.
Sayın Köksal, sizin bir söz talebiniz var,
sisteme giremiyorsunuz sanırım.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın,
Afyonkarahisarın Sandıklı ilçesinin bazı köylerinde
yapılan toplulaştırma nedeniyle yaşanan
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesi Yumruca,
Sorkun, Saltık, Hırka, Emirhisar ve Kızılca köylerinde
yapılan toplulaştırmalardan dolayı vatandaşlar
mağdur olmuş durumda. Vatandaşlar toplulaştırmaya
karşı olmadıklarını belirtiyorlar ancak usulüne uygun
bir şekilde yapılmayan toplulaştırma yüzünden bugün birçok
tarla kullanılamaz hâle gelmiştir. Vatandaşın tarlası
değil traktörle, kepçeyle bile girilemez hâldedir. Orada yaşayan
çiftçiler bu tarlalarda ekim yapamamaktadır. Bu konuda vatandaş ne
yazık ki mağduriyetini dile getirecek bir muhatap da
bulamamıştır. Bu yüzden, vatandaşın
mağduriyetinin giderilerek toplulaştırma sonrası bu
tarım arazilerinin büyük iş makineleriyle düzeltilmesini ve bu seneki
zararlarının karşılanmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Köksal.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Adana Milletvekili Mevlüt
Karakaya ve arkadaşları tarafından mera alanlarının
giderek yok olmasının önüne geçilmesi için yapılacak
çalışmaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/548) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, gruplar adına
diğer konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herhâlde, mera konusunda
burada bulunan milletvekillerinin farklı düşünmesi mümkün değil
çünkü yaşam alanlarımız ve geleceğin varlığı
meralara bağlı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizin
yüzde 56sını oluşturan mera ve çayır alanları ne
yazık ki yüzde 19a gerilemiştir. Ortak düşüncemiz mera
alanlarını korumakken ne var ki yanlış kentleşme,
sanayileşmeyle mera alanlarını yok ediyoruz. Mera
alanlarını yok etmek bir yerde insanın kendi ayağına
sıkması gibi bir şey çünkü mera alanı yok olunca
hayvancılık geriliyor, hayvancılık gerilediği zaman
yurt dışından ithal et almak zorunda kalıyorsunuz;
samanı gidip Bulgaristandan almak durumunda kalıyorsunuz. Böylece,
ülkenin kendi gerçeğinden uzaklaşıyor, kendi kendine yeten
ülkeyi, meralarının yokluğuyla dışa muhtaç hâle
getiriyorsunuz. Bu anlayışla meralar ve diğer çiftçilik,
tarım gibi uygulamalardaki yanlışlarımızı bir an
önce değiştirmemiz, dönüştürmemiz gerekiyor. Özellikle hiçbir
noktada planlı bir bakışımız olmadığı
için de ülkenin mağduriyetleri artıyor.
Bakınız, mera alanlarıyla ilgili
olumsuzlukları yaratan kanunlar o kadar kolay geçiyor ki, sonra da Mera
alanlarını koruyalım. diyoruz; hem yok ediyoruz hem
koruyalım diyoruz. Islah etmeye çalışıyoruz, ıslah
etmeye çalıştığımız yerlerde sonuç
alacağımız yerde değişikliklerle, Islah ettiğimiz
yerleri ortadan kaldırıyoruz.
Ülkenin içinde bulunduğu koşullarda
tarım ve hayvancılık ciddi anlamda sorunlar yaşıyor.
Bugün ortalama yılda 15 milyon ton kaba yem alır duruma gelmemizin
başlıca nedeni meralarımıza gerekli önemi verip sahip
çıkmamamız. Mera dediğiniz alan
-arkadaşlarımızın biraz evvel belirttiği gibi- bir
yaşam alanı aynı zamanda, oradaki canlıları da onunla
beraber yok ediyorsun. Oradaki otu, bitkiyi, canlıyı yok
ettiğimiz gibi, insanlarımızın oradan
sağladığı faydayı da dar alanda, birkaç
sermayedarın eline bırakarak ülkenin varlıklarını ve
değerlerini göz göre göre peşkeş çekiyorsunuz. Bu
anlayıştan uzaklaşmanın yolu, meraları sahiplenmek,
korumak ve bununla ilgili yapılacak çalışmalara da destek
vermektir. Bu anlamda, getirilen öneriyi destekliyoruz. Cumhuriyet Halk
Partisinden de çok sayıda milletvekili arkadaşımızın
Meclis araştırmasıyla meraların durumlarının ele
alınması talepleri var.
Görünen o ki ülkemiz, meralarını yok
ederek, çayır alanlarını yok ederek,
hayvancılığı ve çiftçiliği sahipsiz bırakarak
geleceğini daha da karartmaktadır. Çocuklarımızın
geleceğini ellerinden almayalım. Bu konuda en azından
meraların durumunu Meclis olarak araştırarak bir kez daha
Hükûmeti, yetkilileri uyaralım diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına son
konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın İbrahim Aydın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDIN
(Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Antalyamızın batı
ilçelerinde, Kaş, Demre, Kumlucada iki gün önce olan büyük afetten
dolayı oradaki çiftçilerimize ve halkımıza geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum. Devletimiz yine büyüklüğünü gösterdi,
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve
bakanlarımız bu konuyla özellikle ilgileniyorlar. İnşallah
en yakın zamanda tüm yaralar sarılacaktır.
Ülkemizde toplam mera alanımız 14,6 milyon
hektardır. 2002 yılından günümüze kadar meraların tespit ve
tahdit çalışmaları ile ıslah ve amenajman projeleri için
543 milyon kaynak aktarılmıştır. Bu 14,6 milyon hektar mera
alanının 10,9 milyon hektarının tespiti, 6,6 milyon
hektarın tahdidi, 3,6 milyon hektar alanın tahsis
çalışmaları tamamlanmıştır.
Ülkemizin büyük bir bölümünde hayvancılık
mera alanlarına dayalı olarak yapılmaktadır.
Hayvancılığımızda en önemli maliyeti de yem giderleri
oluşturmaktadır. Kaliteli kaba yemin en kolay ve en ucuz
karşılandığı yerler ise meralardır.
Bakanlığımızca uygulanan mera ıslah ve amenajman
projeleriyle meralarımızdaki ot verimini ve kalitesinin yükseltip ot
atma kapasitelerini arttırarak meralarımızın ülkemiz
hayvancılığına yeterli hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyedeki en önemli
konu mülkiyet konusu. Özellikle de 1937 yılında Orman
Bakanlığı tarafından Beş yılda kadastro
çalışması bitecek. denilmiş. Bu çalışmalar
yapılmış fakat 2000li yıllara kadar büyük bir uyumsuzluk
var. Özellikle bu mera konusunda, geniş alanlarda yani ormanlık
alanların, makilik ve bozuk ormanların bir kısmı orman
arazisi olarak görünüyor. Bu sahalarda da son yıllarda
yaptığımız çalışmayla otlatma planı
yapılarak -özellikle yaşlı ormanların altında ve bozuk
makilik alanlarda- hayvancılarımızın önü
açılmıştır. Tabii ki bu çalışmalar çok
faydalı çalışmalar, mera konusunu biz de çok önemsiyoruz. Önemli
olan, arazi sınıflandırmasını iyi yapmak lazım,
meralarımızı iyi korumamız lazım,
ormanlarımızı iyi korumamız lazım, tarım
topraklarımızı iyi korumamız lazım. En tepeden
başlar; eğer meralarımızı iyi koruyamazsak
ormanlarımıza yük biner, eğer ormanlarımızı
koruyamazsak alttaki tarım topraklarını yok ederiz.
Bir de en önemli konu:
Yaptığımız çalışmalarda -özellikle Orman
Kanununda yaptığımız çalışmalar-
taşlık, kayalık, ot bitmeyen yerin bile adını orman
koymuşuz ama öbür tarafta birinci sınıf tarım
topraklarımız yok oluyor; bunun da önüne geçmemiz gerekiyor.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle tüm heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. İyi günler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Sayın Beştaş, sisteme
girmişsiniz ama buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele
uygulamalarına Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözüm bulunması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu her zaman ifade ettiğimiz ve bir
türlü çözüme ulaşmayan bir meselede, cezaevlerindeki işkence
uygulamalarına, kötü muamelelerin uygulamalarına dair söz aldım.
Şu anda önümde; bugün sadece on ayrı mektup aldım, bir de
elimdeki faks. Bu, Kayseri Cezaevinden geldi. Adanadan Karamana, Karamandan
Kayseriye sevk edilen Cengiz Aslan isimli bir muhtarımız oradaki
uygulamaları anlatıyor, süre yetmiyor.
Yine, Tarsus Cezaevinden, Elâzığ
Cezaevinden ve Kırıklar Cezaevinden gerçekten günaşırı
çok ciddi başvurular geliyor. Cezaevleri tam anlamıyla bir
işkencehaneye dönüşmüş. dedik geçen hafta ve bu gitgide
tırmanan bir hâl alıyor. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
soruna çözüm bulmamız lazım çünkü hapishaneler devletin denetiminde,
gözetiminde olan mekânlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Can
güvenlikleri, kişisel sağlıkları da yetkililere
bağlıdır, bunu buradan ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Adana Milletvekili Mevlüt
Karakaya ve arkadaşları tarafından mera alanlarının
giderek yok olmasının önüne geçilmesi için yapılacak
çalışmaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/548) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Kabul edildi Sayın
Başkan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Edildi
vallahi.
BAŞKAN Yok, kabul edilmedi; biz
sayıyoruz tek tek.
Sayın milletvekilleri, Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, 15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından,
Seyit Rıza, Saidi Nursi (Kürdi) ve Şeyh Sait ile
arkadaşlarının mezar yerlerinin tespiti ve ailelerine iade
edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Kasım 2017
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
15/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/11/2017 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
15 Kasım 2017 tarihinde İstanbul
Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş
Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım
tarafından verilen (5895 sıra numaralı) Seyit Rıza, Saidi
Nursi (Kürdi) ve Şeyh Sait ile arkadaşlarının mezar yerlerinin
tespiti ve ailelerine iade edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/11/2017 Çarşamba
günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bingöl
Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Özsoy.
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce de bu konu hakkında Seyit Rıza, Saidi
Nursi veyahut da Saidi Kürdi, Şeyh Sait ve arkadaşlarının
mezar yerlerinin tespit edilmesi için defalarca bu Meclis kürsüsünde
konuşuldu. Bizim partinin konu hakkında verdiği
değişik soru önergeleri, araştırma önergeleri oldu fakat
öyle görünüyor ki konu hakkında çok bir ilerleme kaydedemedik.
Değerli arkadaşlar, seksen yıl önce
Seyit Rıza ve arkadaşları -Seyit Rızanın
yaşı küçültülerek, oğlunun yaşı büyütülerek- idam
edildiler ve kimsenin bilmediği
Arkadaşlar, ölülerden bahsediyoruz,
biraz beni dinleyebilseniz. Maşallah
BAŞKAN Siz devam edin Sayın Özsoy.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Seksen yıl
önce Seyit Rıza... Bundan birkaç ay önce de biliyorsunuz Ankarada, burada
Hatun Tuğlukun naaşını biz defnedememiştik, çok
çirkin saldırılar olmuştu. Kendisi de Dersimli. Dersim
tertelesinden birkaç yıl sonra doğmuş, birçoğunuzun
tanıdığı Aysel Tuğlukun annesi. Şimdi, orada
öldürüyorlar, Dersimde, mezarı yok. Ankarada 75-80 yaşında bir
yaşlı teyze ölüyor, defnedemiyoruz, Toprağı kirletiyor.
diye oradan çıkarmak zorunda kaldık. Yalan yok, iftira yok.
İçişleri Bakanı doğru söylemiyor, ben kendim de
oradaydım. Hayatta hiç duymadığımız çirkinlikte
hakaretler duyduk orada, şoka girdik. Samimiyetle söylüyorum,
konuşmuyorlardı, bağırmıyorlardı, samimiyetle
söylüyorum, böğürüyorlardı ya! Küfür, hakaret, fiziki
saldırılar
30-40 milletvekili, Aysel Hanım cezaevinden
çıkmış, oraya gelmiş, annesine yapılan hakareti
görüyor. Neyse, çıkardık oradan, gönderdik Dersime; Ankara
almıyorsa, bu toprak kabul etmiyorsa gönderdik Dersim toprağına.
Yalnız oraya da gönderdik, orada da -işte dediğim gibi- Seyit
Rızanın seksen yıldır kemiklerini arıyor
torunları, hâlâ bulamıyorlar.
Değerli arkadaşlar, kavga olur, savaş
olur, her şey olur da şu ölüye yapılan hakaretler, bu
saygısızlıklar, bunlar çok eski değil; seksen, doksan
yıllık bir tarihi var bunların.
Bakın, Çağrı filminin meşhur
bir sahnesi var. Hani Çağrı filminde savaş oluyor ya
Bu,
İslamiyetin ilk dönemlerini anlatan Çağrı filminden, The
Message filminden bahsediyorum. Orada savaş olur, birbirlerini öldürürler
Müslümanlar ve onların karşısında olanlar, sonra
savaşa ara verirler -görmüşsünüzdür o sahneleri- taraflar
birbirlerinin ölülerini alsınlar diye zaman tanırlar, o ölülerini
alırlar, götürür defnederler, sonra bir daha savaşa tutuşurlar.
Savaş, tabii, olsun istemiyoruz ama kabilelerde bile
baktığınız zaman -o ilkel deniliyor ya, Biz kabile
devleti değiliz, biz ilkel değiliz- ya, ölüye bir saygı
vardır, suçu, günahı ne olursa olsun.
Defalarca konuştuk; bu mezarlar, özellikle bu 3
şahsiyetin mezar yerleri yani sadece aileleri için değil, Türkiyede
Kürtler, dindarlar, Aleviler için çok sembolik, çok kıymetli mezarlar
bunlar, bunun bulunmasını istiyoruz. Şimdi niye Hatun
Tuğlukun meselesini anlattım size? Bakın, o tarihle, o
kanlı tarihle hesaplaşmadığınız zaman, Seyit
Rızanın mezarı nerede, cesedi, cenazesi nerede; bunun
hesabını iyi yapıp, bunun araştırmasını
yapıp bunu adil bir şekilde tesis etmediğiniz zaman, 80
yaşındaki Hatun Tuğluk da Ankarada gömülmüyor, insanlar
kendilerinde bu hakkı görüyorlar.
İçişleri Bakanına tam iki saat
ulaşmaya çalıştık orada, 35-40 milletvekiliyiz; Ahmet Türk
var, başka arkadaşlar var. Defnedeceğiz orada, İncekte,
vasiyeti bir de Hatun ananın, demiş ki: Kızım cezaevinden
çıkınca yakın olsun, gelsin, evimin karşısında
beni ziyarete gelsin. Bak, kendisi istememiş Dersime gitmeyi Ankarada
beni defnedin. demiş. Sonra İçişleri Bakanı
çıktı, hepimizi yalanladı, dedi ki: Kesinlikle küfür yok,
hakaret yok, şu yok, bu yok
Ve biz 40 vekiliz orada, bari bize bir parça
saygısı olsun, desin ki
O kadar vekil arkadaş var ya, hepimiz
bir ağızdan yalan söyleyecek değiliz. Sonra gitti,
fotoğraflarını çekti, biliyorsunuz, meşhur o fotoğraf
karesiyle filan. Bu İçişleri Bakanımız, ortada da
işte, böyle hakaret gören cenazeler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) Bu
koşullarda bu talebimiz ne kadar karşılık bulur, bilmiyoruz
ama ölülere olan bu hakareti bir sonlandırıp bu insanların, bu
kıymetli insanların mezar yerlerini bulma meselesi de bugün olmasa da
yarın, yarın olmasa da öbür gün bu Meclisin üzerine büyük bir
sorumluluktur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özsoy.
Sayın Muş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ben bir noktaya açıklık getirmek istiyorum. Bir kere
şu ifadeyi kabul etmiyorum: Ölülere bu yapılanı bir
sonlandırın. Yani biz bu işi sanki teşvik ediyormuşuz
gibi bir şeyin lanse edilmesini, bunun ima bile edilmesini kesinlikle
kabul edemeyiz. Orada yapılanları, Aysel Tuğlukun rahmetli
annesinin cenazesinde yapılanları hiçbir şekilde kabul etmemiz
mümkün değil, bunu defaatle ifade ettik. Bu olaylar, bu bir provokasyon,
bu provokasyon. Rahmetli olmuş bir insan Türkiye Cumhuriyeti
topraklarının içerisinde nereyi istiyorsa defnedilebilir ama orada
bir avuç provokatörün yaptığının bir ülkenin tamamına
mal edilmesi doğru bir şey değil. Kaldı ki bu olaylar
cereyan etmeye başladıktan hemen sonra bakın, İçişleri
Bakanı, Sayın Cumhurbaşkanımız ne yapılması
gerekiyorsa bütün talimatları verdi, ne gerekiyorsa, ailenin talebi neyse
sonuna kadar takip edildi ve onların talepleri yerine getirildi.
Bakın, şunu, öyle bir görüntüyü hiçbir vatan evladı istemez
ancak orada bir provokatör. İnsanları galeyana getirmek isteyenlerin,
insanlar arasındaki bu duygudaşlığı zedelemek
isteyenlerin bir maksadı, maksatlı bir provokasyonudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lütfen açar mısınız.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Lütfen, bizler de
olaylara yaklaşırken bunu genelleştirip buradan bizleri sorumlu
tutacak ifadeleri kullanmayalım. Bunu kabul etmeyiz, bu doğru bir
şey değil çünkü meseleye yaklaşımımız az önce
ifade ettiğim şekildedir. Yapılanı hiçbir şekilde
kabul etmiyoruz, hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değildir.
Hayatını kaybeden Türkiye Cumhuriyetinin bir
yurttaşıdır, bir vatandaşıdır, bizim
vatandaşımızdır. Bu ülkenin istediği yerinde,
istediği şekilde defnedilme hakkına sahiptir.
Yapılanları reddediyoruz ve bu olayın bundan sonraki süreçte de
takipçisi olacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Muş.
Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sisteme girmişsiniz, açabilirim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, onun için
değil, kendim için söz istemiyorum.
Hatibimiz yaşanmış bir olay
üzerinden, neredeyse hiç yorum katmadan bir konuşma yaptı. Buna
rağmen, sayın hatip, arkadaşımızın
konuşmasını provokasyon olarak nitelendirdi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onunkine
provokasyon demedim ya.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bu, İç Tüzük 69a
göre açıktan bir sataşmadır ve İç Tüzük 69a göre
sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Siz mi konuşacaksınız?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Özsoy
konuşacak sadece.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, provokasyon diye bir ifade kullandım mı ben? Lütfen,
bu kadar olmaz ya!
BAŞKAN Yani Yapılanlar provokasyondur.
dedi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Yıldırım, şimdi sizin yapmaya
çalıştığınız provokasyon, tamam mı?
Provokasyonu siz yapıyorsunuz, sizsiniz provokasyon yapan. Böyle bir
şey olmaz ya!
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz
kullandınız provokasyon kavramını.
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) Provokatörler adına
mı konuşuyorsunuz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Onlarla fotoğraf
çektiren sizsiniz.
BAŞKAN Sayın Özsoy, buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoyun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) Şimdi,
kıymetli arkadaşlar, bakın, çok samimi söylüyorum: O gün orada o
gece insanlar ölebilirdi, oradaydık çünkü. Mezarlığın
etrafı boş; o duvarların üzerinden, karanlıkta kim
olduğunu bilmediğimiz bağırıp çağırıp
küfür eden, içeri giren insanlar var.
Bakın, iki saat boyunca İçişleri
Bakanı arandı, biz oradaydık; Osman Bey arıyordu,
Sırrı Bey arıyordu. Vali aranıyor, valiye
ulaşamıyoruz; emniyet müdürünü arıyoruz, ulaşamıyoruz.
Topu topu 30-40 polis memuru orada, arttı -20, 30, 40, 300- sayı
sürekli arttı. Yani orada çok sayıda insan yoktu, 100 kişi falan
vardı, yarısı neredeyse milletvekili, bambaşka şeyler
olabilirdi orada. Bunlar öyle basit şeyler değil yani işte, o
zaman büyük provokasyonlar olur.
Şimdi, bizim, tabii, eleştirilerimiz
olacak. Bakın, bize, onca insana ve o ölüye o kadar hakaret eden, küfür
eden bir insan ile bir İçişleri Bakanının
fotoğrafı bilmeden de çıkabilir yani Süleyman Bey bunu bilmeye
de bilir ama çıktıktan sonra bu kadar çok
kırılmış insan varsa Niyetim olmadan böyle bir
kırgınlığa sebebiyet vermişsem... deyip bir özür
dileme cesaretini, erdemini gösterebilir ya.
Ötesi, konuştuğumuz o değil, benim
söylemeye çalıştığım şu: Uzun bir dönemdir, yüz
yıldır, bu ölülere hakaret gibi bir mevzu var ortada. Biz, onunla
hesaplaşamadığımız zaman bugün de olacak. Taybet
İnanın cenazesini de yedi gün sokak ortasında beklettiler; bunu
gömdürmüyorlar, yaşlı insanlardan bahsediyoruz.
Ağzımızı açınca da Teröre destek, teröre destek,
ihanet. Böyle bir şey değil, çığırından
çıkmış, bu duruma dikkat çekmek istiyoruz, yoksa kimseye
sataşma gibi bir derdimiz yok. Ama, Seyit Rıza, Şeyh Sait ve
Bediüzzaman Saidi Kürdinin cenazeleri, mirasları orta yerde duruyor; en
azından mezarlarının yerlerinin bulunup ailelerine iletilmesi
lazım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özsoy.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, tekrar 60a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Muş, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Bingöl
Milletvekili Hişyar Özsoyun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkan, ben, hatibin konuşmasını provokasyon
olarak nitelendirmedim.
Bakın, bu siyaset dili, yanlış bir
dil. Siyaset yapabiliriz ama insanları birbirinden
ayrıştırmaya yönelik ifadeler doğru ifadeler değil.
Ben dün de konuşmamda söyledim.
Ben Hişyar Beyin konuşmasına
provokasyon demedim. Orada yaşanan olayı kabul etmediğimizi,
onun bir provokasyon olduğunu söyledim. İnsanların
duygudaşlığına zarar vermeye çalışan bir
provokasyon olarak bunu nitelendirdim. Ama, biz bunları toplumun
tamamına genelleştiremeyiz. Genelleştirirsek eğer, o zaman
işte, onları gerçekleştirenlerin ekmeğine yağ süreriz,
söylemek istediğim bu. İnsanların tarihten gelen
Bakın, Türkiyede mezarlara bakın,
insanlar yan yana yatmakta, insanlar aile kurumu kurmakta, insanlar
komşuluk yapmakta, insanlar beraber yaşamakta. Ama, her gün belli bir
gruba onu ayrıştırmak, o gruba ait insanları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Lütfen efendim,
mikrofonu açarsanız eğer sözümü bitireceğim.
BAŞKAN Otomatik kesiliyor Sayın
Muş, ben kesmiyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Biliyorum.
BAŞKAN Buyurun, devam edin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Belli bir gruba
ait, belli bir etnisiteye ait insanları sürekli
ayrıştırmaya çalışacak bir dili kullanmak
Bakın,
bu ülkeye bunun faydası yok, bunu yapanlara da faydası yok bunun, bu
siyaseti güdenlere de bunun bir faydası yok. Bizim buradan sürekli
konuştuğumuz, söylediğimiz ifadeler, bu 80 milyonu daha fazla
nasıl birleştirebiliriz; herhangi bir grubu
ayrıştırarak yapamayız bunu. Yanlış, varsa,
yanlışa yanlış demesini biliyoruz.
Fotoğraf
Sayın İçişleri
Bakanı da söyledi: Bilmiyordum o adamın olduğunu, daha sonra
öğrendik. dedi. Bu açıdan, lütfen, bizim söylediğimiz bazı
şeyleri de
Biz bunu yürekten söylemiyor değiliz, sanki biz bunu
miş gibi yapalım diye söylemiyoruz; inandığımız
değerlerimiz için, siyasi partimizin ilkeleri doğrultusunda
söylüyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Yıldırım, buyurun.
25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
ülkede kamplaşmayı değil hoşgörüyü, kardeşliği,
birliği artırabilecek bir dili başta bu ülkeyi yönetenlerin
hâkim kılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, özellikle, devleti yönetenler ve
sorumluluk mevkisinde olanlar, normal yaşam akışı
içerisinde toplumu kamplaştıran ve bu kamplaşmaya bizzat bu
ülkeyi yönetenlerin çanak tuttuğu bir dil üzerinden siyasi hat ülkeye
hâkim olunca bundan vazife çıkaran çok kimse olur ve vazife
çıkarıp kalkıp insanlık dışı uygulamalara
imza atıldıktan ve hiç kimsenin savunamayacağı raddeye
geldikten sonra kalkıp üzüntü ifade etmenin anlamı ve tesiri çok
azalmış oluyor; yok demiyorum ama çok azalmış oluyor.
Mesele o ki bu olaylar vuku bulmadan, hiçbirimizin savunamayacağı bu
olaylar açığa çıkmadan önce bu ülkede kamplaşmayı
değil, hoşgörüyü, kardeşliği, birliği artırabilecek
bir dili başta bu ülkeyi yönetenlerin hâkim kılmasıdır
diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, Seyit Rıza,
Saidi Nursi (Kürdi) ve Şeyh Sait ile arkadaşlarının mezar
yerlerinin tespiti ve ailelerine iade edilmesi amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Şimdi, grup önerisi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Bekaroğlu konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisi,
seksen yıl önce yaşanmış olayları tekrar siyasi
boyutlarıyla tartışmak değil, sadece insani bir talep var;
bu insanların mezarlıkları nerede, nerede gömüldüler ortaya
çıksın, ailelerine iade edilsin diyorlar. Çok insani bir talep.
Değerli arkadaşlarım, geçmişte
yaşanmış olayları elbette tarihçiler anlatıyor,
bugünkü siyasete de etki ediyor. Bunları konuşuyoruz,
tartışıyoruz ama onları her cephenin kendi bakış
açısından yeniden üreterek yeni kavgaların malzemesi hâline getirmesi
hiç kimsenin çıkarına, menfaatine değil; bu milletin de, bu
ülkenin de menfaatine değil. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bundan
uzak durulmasının doğru olduğunu düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, insanlar
öldükten sonra artık bu dünyayla ilgili bir hesapları yok.
Dolayısıyla kim olursa olsun, ölüye saygılı olmayı,
onlara görevlerimizi yapmayı bütün dinler, kültürler emreder, ister ve
yapar. Ölülerden intikam alınmaz, ölüler cezalandırılmaz, hele
hele ölülerin yakınlarıyla ilgili bu işlemler hiç yapılmaz.
Evrensel hukuk da Türkiye Cumhuriyetinde meri olan hukuk da dinimiz de
geleneklerimiz de herhangi bir suçlunun günahından dolayı
başkalarına günah yüklemenin, hesap sormanın doğru
olmadığını ifade eder. Peygamberimiz Veda Hutbesinde öyle
demiş: Hiçbir babanın suçunu oğluna, oğlunun suçunu
babasına yükleyemezsiniz. Aynı şekilde Kuran-ı Kerimde
çok sayıda ayette Hiçbir günahkâr, başkasının
günahıyla suçlanamaz, başkasına yüklenemez. diyor. Bu, insani
bir taleptir değerli arkadaşlarım. Bunu karşılamakla,
bununla ilgili bir komisyon kurmakla ya da komisyona gerek yoksa bunu
araştıracak bir ekip kurup bunları ortaya çıkarmakla
aynı zamanda hem insani bir işi yapmış olacağız
hem de -biraz evvel tartıştığınız- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu ile HDP Grubu arasındaki tartışmaların
temelinde olan kutuplaşmaları da azaltmış
olacağız. İyi gelecektir yani toplumsal barış,
yumuşama açısından herkese de iyi gelecektir. Elbette
farklı farklı siyasiler vardır, tarihsel olaylara da farklı
farklı yaklaşabiliriz ama herkese iyi gelecek olaylara herkes sahip
çıkarsa bu hepimiz için, toplumsal barışımız için iyi
olur.
Bu önergeyi bence destekleyelim, desteklemeyeceksek
iktidar partisi grubu açıklama yapsın Biz bu cenazelerin
mezarlarını ortaya çıkarıp ailelerine bildireceğiz.
desin ve bu tartışma bitsin, insani görevimizi de yapmış
olalım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bekaroğlu.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Isparta Milletvekili Sayın Sait Yüce.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT YÜCE (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mezarlar ve
mezarlıklar toplumsal hafızanın sembol mekânları
arasında yer alır. Osmanlı toplumu ölüm hakikati ve ahiret
inancıyla barışık bir toplum olduğu için mezarlıklar
cami hazirelerinde ve insanların yaşadığı
mekânlardadır. Maalesef, ölüm gerçeğini günlük hayatın
dışına itmek isteyenler de hemen her yerde şehir
mezarlıklarını yok etmişlerdir. Ölüm hakikatini, necisin,
nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun, insanın dünyadaki asıl
vazifesi nedir gibi sorularını böylece hayatın
dışına atmaya çalışmışlardır.
HDPnin önerisinde söz edilen isimlerin
birleştiği ortak kimlik Kürtlük, bugün mezarlarının yerleri
bilinmeyen bu insanlar elbette öyleler ama bu isimlerin Kürt milliyetçiliğinin
sembol isimler olarak kurgulanmaları ve bunlar üzerinden
milliyetçiliğin beslenmesini pozitif bir yaklaşım olarak
görmüyoruz. Öcalanın bu Saitlerle ilgili hem gerici, hem İngiliz
ajanı, iş birlikçisi beyanları var, bunlar kayıtlarda var. Bu
öneriyi veren arkadaşların Öcalanla da herhâlde
hesaplaşmaları gerekir diye düşünüyorum.
Evet, bu yüzden Kürtler, Saidi Nursiden, Kürtlük
üzerinden ırkçılık yapanların, Kürtleri alet eden, istismar
edenlerin Saidi Nursiden ellerini çekmeleri ve onu siyasi bir araç olarak
kullanmaktan vazgeçmeleri ahlaki bir sorumluluktur. Saidi Nursi sadece
Kürtlerin değil, Türkiye'nin hatta Âlemiislamın birleştirici
unsurları arasından birisidir ve öyle olmaya devam edecektir.
Kabirlerin kırılıp tahrip
edildiği dönemler tek parti ve darbe dönemleridir. O zulüm
ortamının yöneticileri insanlığa, İslamiyete,
kardeşliğe yakışmayan vahim hatalara imza
atmışlardır. Biz yakın tarihimizde bu kabul edilmez zulüm
ve yanlışlıkları sonuna kadar reddediyoruz. Şeyh Sait
29 Haziran 1925te idam edildi. Seyit Rıza 15 Kasım 1937de isyan
gerekçesiyle idam edildi, Bediüzzaman Saidi Nursi 23 Mart 1960 yılı
ramazan ayının bir kadir gecesinde Urfada Hakkın rahmetine
kavuştu ve hemen arkasından malumunuz 27 Mayıs ihtilali. 27
Mayıs darbesinin failleri onun mezarının da çok itibar
göreceği endişesiyle defninden yüz on bir gün sonra 12 Temmuz 1960ta
bir gece yarısı Urfada sokağa çıkma yasağı ilan
ederek ve Urfanın etrafını zırhlı birlikler ve
tanklarla çevirerek, kabrinin mermerini kırarak askerî bir uçağa
yükleyip bilinmeyen bir yere götürdüler. Çok şükür o günler geride
kaldı.
Bediüzzaman Saidi Nursi kendisine yapılan
zulümlere ve işkencelere, hapis ve sürgünlere karşı talebelerine
hep şöyle seslenmişti: Onlar yanlış yapıyorlar. Yani
kendisine zulüm, işkence yapanlara, sürgün eden zındıka
komitelerine, tahrik edenlere Onlara karşı intikam beslemeyin.
diyordu.
Burada tarihî bir olayı da hatırlatmak
isterim. 1919da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAİT YÜCE (Devamla) Bir cümle Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
SAİT YÜCE (Devamla)
Pariste Şerif
Paşa ile Ermeni Bogos Nubar Paşa ortak bir Kürt devleti kurma
müzakereleri yaptıkları sırada, Bediüzzaman Saidi Nursi
şiddetle bu girişimi reddetmiş ve İstanbulda
yayınlanan gazetelerde ve telgraflarıyla Ancak buna devletialiyye
karar verir. demiş ve Kürtlerin böyle bir devlete ihtiyacı
olmadığını açıkça söylemiş ve ifade
etmiştir. Bugün, maalesef onun ismi kullanılarak alet edilmekte,
istismar edilmekte. Bunu şiddetle reddediyoruz ve bu öneriyi de kabul
etmediğimizi beyan ediyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yüce.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
hatip, Saidi Nursiden elimizi çekmemiz, ne söylediğini bilmediğimiz
-gerçekten- Sayın Öcalana cevap verip vermemekle ilgili bir testten
geçmemiz gerektiği hususunda cümleler kullanarak grubumuza sataşmada
bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Isparta Milletvekili Sait Yücenin HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Herhâlde bir konuşmanın başıyla
sonu ne kadar çelişkili olur diye sorulsa bu konuşma çok iyi bir
örnektir. Kalkıp Şeyh Saitte kal, Seyit Rıza Piri ve Saidi
Nursiyi önce Kürt milliyetçiliğinin sembolleri olarak suçlayıp mahkûm
edecek, oradan çıkacak, akıllara zarar bir şekilde Saidi
Nursiyi sahiplenen ilk cümlesiyle çelişik bir konuşma kurgusu
içerisine girecek. Sayın Öcalan, ne zaman bu şahsiyetlerle ilgili
olumsuz cümleler etti, bilmiyoruz.
SAİT YÜCE (Isparta) Kayıtlarda var.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Kaldı ki
Siz iyi okumuşsunuz, anlaşılan,
Sayın Öcalanın iyi bir okuyucususunuz ama kaldı ki bugün
gündemimiz o değil.
Madem Said Nursi, Üstat Bediüzzaman sizin için bu
kadar önemli, fazla değil, daha altmış yıl olmadı,
gelin, mezar yerini bulalım ve sizin de bahsettiğinizin, tahmin
ettiğinizin, tasavvur edeceğinizin çok ötesinde toplumsal
karşılığı olan bir şahsiyettir, bir âlimdir, bir
düşünce insanıdır. Gelin, bu sevenlerini onun mezarıyla
buluşturun. Her açıdan kadirimutlak olduğunuzu söylüyorsunuz,
muktedir olduğunuzu söylüyorsunuz, niye çelişiyorsunuz kendinizle,
madem bu kadar değerli bir insan, bu kadar toplumsal
karşılığı olan biri?
Bir diğer husus: Bakın,
arkadaşınız, bir sünnet geleneğinden söz etti. Hazreti
Peygamber, savaş esnasında bile -kaldı ki siz de bir din
okulundan mezunsunuz, ilahiyat okumuşsunuz- savaştığı
ve kendilerinin belki oklarıyla ölmüş kişilerin cenazelerinin
alınması için ara verme hoşgörüsüne, engin tevazusuna sahipken
siz kalkıp Kürtlük-Türklük, onun milliyetçiliğinin sembol ismi
olması üzerinden belli şahsiyetlerin, toplumsal şahsiyetlerin
mezarlarının bulunması ve sevenlerine yerlerinin
gösterilmesinden imtina edecek kadar maalesef üzüntü verici bir konuşma
içerisinde bulundunuz diyorum; bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kürsüde ne konuşacağımıza Sayın
Yıldırım karar veremez. Sayın
konuşmacımızın söyledikleri gayet açıktır,
nettir, net ifadeler kullanmıştır.
AHMET YILDIRIM (Muş) Gayet çelişkilidir.
Baştan sona çelişiktir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ha, kalkıp
fikirlerini ifade ederler ama Efendim, konuşmanın başı
şöyleydi, sonu şöyleydi
Bunu değerlendirmek Sayın
Yıldırıma kalmaz, Genel Kurul bunun takdirini yapacaktır.
Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hem Kürt
milliyetçiliğinin sembol ismi diyecek hem de ondan sonra kalkıp
sahiplenecek, öyle mi?
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, 15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan
Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından,
Seyit Rıza, Saidi Nursi (Kürdi) ve Şeyh Sait ile
arkadaşlarının mezar yerlerinin tespiti ve ailelerine iade
edilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15 Kasım 2017
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter
sayısı efendim.
BAŞKAN -
grup önerisini oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
yok.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, 15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiyede Suriyeli
mültecilere yönelik yürütülen çalışmalar ve yapılan
harcamaların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 15/11/2017 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından
Türkiye'de Suriyeli mültecilere yönelik yürütülen çalışmalar ve
yapılan harcamaların araştırılması amacıyla
15/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (1478 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 15/11/2017 Çarşamba günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sakarya
Milletvekili Sayın Engin Özkoç konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi,
insanlarımızın hakkını, hukukunu korumak için dün
offshore hesaplarıyla ilgili, vergi kaçırmaktan dolayı
halkımızın uğradığı zararı Meclisin
gündemine getirmişti. Cumhuriyet Halk Partisi, halkın
hakkını ve hukukunu korumaya devam ederek bugün Suriyeli mültecilerin
hakkının ve eğitiminin uğruna harcanan 30 milyar
dolarlık paranın nereye gittiğini, nereye
harcandığını da öğrenmek için bugün yine Meclisin
karşısında.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiyedeki Suriyelilere sağlanan statü geçici korunmadır, mülteci
değiller. Neden? İkinci Dünya Savaşından sonra Cenevrede
yapılan bir anlaşmaya göre o gün içinde bulunduğu coğrafi
durumun koşulları nedeniyle coğrafi sınırlama
adı altında Türkiye imza atmıştır. O yüzden Türkiyede
şu anda yaşayan Suriyeliler sığınmacı olarak
burada bulunuyorlar. Geçici korunma altındakiler sınırsız
kalış, zorla geri gönderilmeme, acil ihtiyaçlarının
karşılanması haklarına sahipler. Kaç kişi var Türkiyede?
3,5 milyon kişi yani Türkiye nüfusunun yüzde 5ini Suriyeliler
oluşturuyor.
AK PARTİnin Genel Başkanı Sayın
Tayyip Erdoğan 11 Şubat 2016da Genç İş Adamları
Derneğinde yaptığı bir konuşmada Suriyelilere bugüne
kadar 10 milyar dolar para harcadık. diyor yani eski parayla 40
katrilyon. 23 Haziran 2017de Şanlıurfada, Türkiyenin 30 milyar
dolar para harcadığını söylüyor Sayın Tayyip
Erdoğan yani 120 katrilyon. Benim fındık işçilerim,
üreticilerim, taşeronlar, emeğinin
karşılığını alamayan işçilerim, esnaf,
emekliler, Türkiyenin alın teriyle vergisini ödeyerek yaşayan
insanlarım, siz hiç katrilyon diye bir şey duydunuz mu? Cebinize
giren paranın ne olduğunu ve harcandı denen paranın ne
olduğunu biliyor musunuz?
Dün, Hürriyet gazetesi açıklıyor, 2,9
milyar dolar, Suriyeli mültecilerle ilgili Avrupa Birliğinin ödemesi
gereken para ödenmiştir. diyor. 2 milyar 900 milyon euro nerede
arkadaşlar, soruyorum size? Bizim insanlarımızın, aç yatan,
evladını okutamadığı için intihar eden Türkiyemizdeki
insanların geleceğine yatırılmayan 120 katrilyon lira para
eğer Suriyeli sığınmacılar için harcandıysa onlar
Türkiyede refah içerisinde; evlerinin, arabalarının, işlerinin,
yatlarının, katlarının, her şeylerinin olması
lazım ama Suriyeliler de Türkiyede sefalet içindeler. Üç kuruşa,
beş kuruşa çalışıyorlar. Türkiyede çalışan,
emeğiyle çalışan insanların emeğinin
karşılığını onlar almıyorlar ama üç
kuruşun, beş kuruşun
Kendi getirileri için, yaşamları
için emeklerini harcamaya devam ediyorlar.
Şimdi, ben size soruyorum: Bu 120 katrilyon
lira parayı nereye harcadınız? Milletin vergileriyle, alın
teriyle topladığınız bu para nerededir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi bunu araştırmayacak da neyi araştıracak?
Türk milletinin alın terinin karşılığı olan 120
katrilyon liranın hesabını sormayacak, neyi soracak? Sizi
vicdana ve adalete davet ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Şimdi diğer siyasi parti gruplarına
söz vereceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin, ülkemizde bulunan mültecilerle ilgili olarak devletimiz
tarafından veyahut da sivil toplum kuruluşları tarafından
yapılan hizmetlerle ilgili vermiş olduğu önerge üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Suriyede 2011
yılında başlayan iç karışıklıkla,
aralarında sivillerin bulunduğu yüz binlerce insan hayatını
kaybetmiş, 23 milyon nüfuslu Suriyede 6 milyondan fazla insan yerlerinden
yurtlarından edilmiş, 5 milyona yakın Suriyeli de başka
ülkelere göç etmek durumunda kalmıştır. Suriyedeki iç
savaş sonucunda ülkemize de 4 milyona yakın Suriyeli mülteci
sığınmış durumdadır, altı yıldır
da ülkemizde bulunmaktalar. Türkiye dünyaya bir insanlık örneği vermiştir
ve gelenlere -eğitim, sağlık gibi hizmetlerin
yapıldığı, barınma gibi hizmetlerin verildiği-
her türlü hizmet konusunda hem devletimiz hem de sivil toplum
kuruluşları olarak gerekli yardımlar yapılmaktadır
ancak bu durumun, nihayetiyle böyle sonuna kadar gitmesi de mümkün
değildir. Bunlar, bir müddet sonra, Suriyedeki iç
karışıklık önlendikten sonra ülkelerine de döneceklerdir.
Değerli milletvekilleri, burada aslolan,
Suriyeli mültecilerle ilgili ve Suriyedeki, Orta Doğudaki vekâlet
savaşları sonucu Türkiyenin kendi güvenliğidir. Türkiye,
içerisinde bulunduğu durum gereği sınır güvenliğini
sağlamak mecburiyetindedir. Fırat Kalkanı harekâtının
başlamasıyla birlikte burada bir güvenlik bölgesi oluşturuldu ve
daha sonraki Astana Süreci içerisinde Türkiye, Rusya ve İranın
müştereken garantör olarak bulunduğu bir süreç
başlatıldı. Bu süreçten sonra da İdlib bölgesi ve
civarında güvenli bir bölge oluşturulmasına
çalışıldı.
Burada 3,5 milyona yakın Türkmen
yaşamaktadır ve Suriyenin ikinci büyük nüfusuna sahipler.
Suriyedeki yaşanan dramdan en çok etkilenen ve sahipsiz kalan Türkmenler
olmuştur. Türkiye, Türkmenler konusunda gerekli hassasiyeti göstermeli,
Astana Süreci ve diğer süreçlerde Suriyede bulunan Türkmen Meclisinin -ki
3 tane siyasi parti- müştereken oluşturduğu Türkmen siyasi
partisinin temsili konusunda gerekli girişimlerde bulunmalıdır.
Suriyenin güvenliği, Halepin, Kerkükün,
Musulun güvenliği Türkiyenin güvenliğidir diyor ve bu süreçte
oradaki doğal gazı, petrol yataklarını ellerine geçirmek
isteyen Amerika ve İsraille birlikte bu süreci başlatanları
Türkiyenin iyice takip etmesi gerektiğini düşünüyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ahrazoğlu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Süreniz üç dakika.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede
yaklaşık 3,5 milyona yakın Suriyeli mülteci var. Aslında
uzun süre Türkiyedeki mültecilerden ziyade Suriyedeki rejim, Esad gidecek mi
gitmeyecek mi, orada rejim değişecek mi değişmeyecek mi, bu
konularla ilgilenildi ve mültecilere, onların sorunlarına çok da
fazla sıra gelmedi.
Şimdi, bu araştırma önergesi onlarla
ilgili yapılan harcamalar ne kadardır, bunun tespit edilmesi. Evet,
bu önemli gerçekten, bunun tespit edilmesi gerekiyor ama bunun yanı
sıra tespit edilmesi gereken bir başka gerçeklik var; evet,
yapılan harcamalar nereye gitti yani ne kadar harcama yapıldı
ama bu harcamalar nereye gitti? Gerçekten mültecilere mi yapıldı bu
harcamalar? Onların hangi sorunlarına çare bulundu, bunun tespit
edilmesi gerekiyor.
Şimdi, örneğin, mültecilere eğitim
faaliyeti alanında yoğunlaşan Hayat Boyu Öğrenme biriminde
birtakım iddialar var. Mültecilere gönderilen iPad gibi elektronik
cihazların, eğitim cihazlarının memurlar, müdürler
tarafından kullanıldığı, onlara verilmediği,
mültecilere sunulmadığı, ayrıca yine bu merkezlerde hakaret
ve şiddet iddiaları da çok yoğun. Bu nedenle, Avrupa
Birliği de -ki zaten oradan gelen fonlar da var- Biz bu denetimi
yapalım. diyorlar yani Sadece Türkiyede denetim yapılmasın,
biz bu denetimi yapalım. diyorlar.
Şimdi, günde ortalama 125 Suriyeli bebeğin
doğduğu bir Türkiye var şu anda. Yılda 45 bin ediyor bu
sayı. 2026 yılında Türkiyede 4 milyonun üzerinde Suriyeliden
söz edileceği belirtiliyor ve Suriyeli çocuklar eğitimsiz
kalırlarsa ileride doğal olarak işsiz kalacaklar. Bu çocuklar
travmatik bölgelerden, savaştan kaçarak gelen çocuklar ve aynı
zamanda Türkiyede kısa bir süre içerisinde ötekileştirilen,
ayrımcılığa uğrayan çocuklar ve bunlar başka
saldırganlıklara, başka uyumsuzluklara neden olacak ve suç
şebekelerinin içine düşmeleri olası olacak.
Şimdi, bu süreçte kimler var? AFAD var, Göç
İdaresi var ama orada neredeyse 40 çocuğun cinsel tacize
uğradığını, böyle iddiaların olduğunu,
soruşturmaların olduğunu düşünürsek
Bir de üstelik Göç
İdaresine baktığımızda İçişleri
Bakanlığına bağlı ve daha çok güvenlik
politikaları uygulayacak bir kuruluş. Aslında hakikaten bunun
dışında politikalar, entegrasyon çalışmaları
gerekiyor Suriyeliler için ama bunları uygulayabilecek kurumlar
değiller ve müthiş bir emek sömürüsü var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Sayın Başkan, izin verirseniz ben sorunları çok
kısaca alt alta sıralamak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Mesela, bunların ilaç alımı, sosyal hizmetlere
erişim, dil engeli, okullaşma oranı -örneğin 360 binden
fazla çocuk okula kayıtlı değil- çocuk işçiler, taciz,
tecavüz, şiddet, yerel halkla yaşanan bireysel anlaşmazlıklar,
aslında bunun yanı sıra ırkçılık,
uğradıkları saldırılar, bunlar söz konusu.
Değerli arkadaşlar, ben
halkımıza da seslenmek istiyorum: Mültecilere iyi davranın çünkü
sizin aşınızdan, ekmeğinizden çalanlar aslında onlar
değiller. Onlara karşı ırkçı saldırılarda,
hakaretlerde bulunmayın çünkü asıl olarak sizin işinizden,
aşınızdan, ekmeğinizden çalanlar işte bugün
kalkıp önümüze gelen torba yasalarda da ve getirilen vergi aflarıyla
ya da bu ülkeden vergi kaçıran, gerçekten adil bir şekilde
aslında vergilerini ödemeyen ve o zenginliği sadece kendileri için
kullanan insanlar. Bunların sorumlusu mülteciler değiller, ben onlar
için gereken şeylerin yapılmasını düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Bunun için bu önergeyi desteklemekle beraber daha derin ve daha farklı
araştırmalar da yapılması gerekir.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, burada
Suriyeli göçmenler konusu konuşuluyor, vatandaşlarımıza
hitap ederek Sizin aşınızdan, işinizden çalanlar bu torba
kanunu getirenler, bu uygulamaları yapanlar. diyor. Bu açık bir
sataşmadır, bu açıdan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin CHP grup önerisi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünden beri benzer ifadeler burada
kullanılmaktadır. Bir gazetede çıkan bir haber üzerine burada
her zaman hukuktan dem vuranlar ahkâm kesiyorlar. Sayın
Başbakanımız bununla alakalı zaten yasal süreci
başlatmıştır, mahkemeye bu gazeteyle ilgili
müracaatını yapmıştır. Hep beraber bekleyeceğiz,
göreceğiz. Kaldı ki kendisi bu konuyla ilgili açıklama
yapıyorken de ödemiş olduğu vergilerden dolayı, kendisi,
konuya dâhil olan veya konunun içerisinde geçen firmalarla ilgili Gelir
İdaresinin ödemiş olduğu vergilerle ilgili de ortaya koyduğu
beyanatı da basın toplantısında göstermiştir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın Muş,
kime cevap veriyorsun?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bunlar hiç yokmuş
gibi, gazetede çıkan haberi kesin bir şekilde ele alıp buradan
ahkâm kesmek, kusura bakmayın, doğru bir şey değil.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Dünya
konuşuyor, dünya; Sayın Muş, dünya konuşuyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) İkincisi,
bakın, şudur: Burada kanunlar milletin, toplumun
ihtiyaçlarını karşılamak üzere
yapılmıştır. Eğer elinizde
iddialarınızı ispatlayacak bir delil yoksa, bu torbayla bu AK PARTİ
grubu neyi çalmış, bunu ortaya koymak zorundasınız.
Eğer bunları koyamazsanız Sayın Kerestecioğlu, siz bir
müfterisiniz.
Aynı şekilde, az önce Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili de burada ahkâm kesiyor.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Ya, ahkâm kesmek ne
demek ya?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, Sayın
Grup Başkan Vekili, gazete haberlerinden, gazetelerden hareket
edebilirsiniz ama önce bunu somut bir delile dayandırın. Şimdi,
ben de çıkıp buradan Genel Başkanınızın
kızının Buzgatedeki dairesinden mi bahsedeyim, buradan mı
hareket edeyim? Ya da özel kaleminin orada niye dairesi var, ondan mı
bahsedeyim?
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Çok benziyor,
birbirine çok benziyor!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu ortaya
çıkınca bunlarla alakalı herhangi bir açıklama yapılmadı,
bir sürü şaibe çıktı o zaman ortaya, pek çok tartışma
ortaya çıktı. Bunlar üzerinden çıkıp ithamda mı
bulunayım? Madem bu kadar siz milletin hakkını hukukunu
koruyorsunuz, ya, Anayasa Mahkemesi hesaplarınızı denetledi; 3,3
milyon lira iade ettiniz. Almadığınız hizmet
karşılığı 800 bin lira gibi bir rakamı
Kanaltürke ödemişsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Anayasa Mahkemesi
kararıyla bunu geri ödediniz. Bu 3,3 milyon milletin parası
değil mi? Siz milletin parasını, hazinenin size verdiği,
partiniz için kullanmanız gereken parayı, bütçeyi idare edemeyen bir
partisiniz.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep)
Araştıralım, bunu da araştıralım.
MEHMET MUŞ (Devamla) Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın Kerestecioğlu ve Sayın Özkoç,
ikinizi de dinleyeceğim, ikinize de sataşmadan söz vereceğim.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, hani nezakete davet etmek isterim ama etsem ne
olur, etmesem ne olur?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kendinizde olacak
önce nezaket.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Aynı sözler tekrar edilir, tekrar burada gündeme getirilir.
Bir de konu anlaşılmaz. Mesela, ben Maltadan söz etmemiştim ama
güzel, siz söz ettiniz, hatırıma getirdiniz. Ben torba yasada
olanlardan söz ettim.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) İtiraf etti,
itiraf.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Onun dışında, içinde, şirketlere getirilen
vergi aflarından bahsettim ve yoksullara hiçbir şekilde böyle bir af
getirilmediğinden bahsettim aslında. O yüzden, yoksul
vatandaşlarımız, siz asıl buraya bakın, kalkıp da
mültecilere bakmayın çünkü eskiden beri, böyle, işçinin memura,
memurun işçiye düşman edilmesi vardır. Mesela, işçi
sendikalıdır diye memur işçiye düşman edilir, Bakın,
onlar o parayı alıyor, bunlar bu parayı alıyor. denir ama
asıl, kaynakta zaten herkesin vergisi kesilir ama zenginler için böyle bir
şey yapılmaz. Ben bunlardan söz ettim ama şimdi Kraliçe
Elizabethle ilgili de ahkâm kesmiyorum. Yani gerçekten uluslararası
yayın kuruluşları oturmuşlar,
araştırmışlar ve dünya konuşuyor bunu, dünya
konuşuyor. Yani bizim kalkıp da bir gazeteden okuduğumuz bir
şey değil.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ne çalınmış
torba kanunda onu söyleyin.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Başbakan diyor ki: Benim oğullarımın
dokunulmazlığı yok, bununla ilgili araştırma
yapın. E, buraya araştırma önergesi getiriyoruz, hayır
diyorsunuz, bunu kabul etmiyorsunuz. Sonra, kalkıp, hakikaten, müfteri
gibi saygısızca laflar ediyorsunuz. Ben burada bu laflarla
konuşan bir insan değilim. Hani sizi bu anlamda gerçekten
açıkçası ciddiye almam yani bunu da üstüme alarak konuşmam ama
halkımızı aydınlatmak için ben burada söz aldım, yoksa
kendime sataşma yapılmış falan diye değil.
Yoksulların hakkını bugüne kadar nasıl koruduysak bundan
sonra da korumak için mücadele edeceğiz. E, sizler de vereceksiniz
bunların hesabını, maalesef kaçış yok yani,
Başbakan da, oğulları da, kimse de.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Siz
yargıçsınız herhâlde. Siz mahkeme
başkanısınız.
Sayın Başkan, torba kanunda ne
çalıyoruz, ona cevap versin, çıksın söylesin.
Hadi söyleyin! Gık yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sizin istediğiniz şeye cevap vermeyeceğim.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bir iktidar partisinin
milletvekilleri bir grup başkan vekilini seçip sizin muhatabınız
yaptığı zaman onu muhatap almak zorunda kalıyorsunuz ama
eğer bilgisi, birikimi, örfü, adeti bilmeyen birisi olursa da çaresiz
kalıyorsunuz.
Bu ülkenin muhalefet partisinin Genel
Başkanı demiştir ki: Ben dâhil olmak üzere, çocuklarım
dâhil olmak üzere ama sizin de damatlarınız dâhil olmak üzere,
çocuklarınız dâhil olmak üzere, siz dâhil olmak üzere mal
varlıklarımızı araştıralım, hepimiz
hesabını verelim. Defalarca buraya bununla ilgili önerge verdik,
reddettiniz, tıpkı Başbakanınızın
çocuklarının offshore hesaplarında vergi kaçırarak
Türkiyeyi töhmet altında bıraktığı gibi, dün
nasıl reddettiyseniz bugün de aynısını yapıyorsunuz.
Biz size gazetelerden söylemiyoruz,
kanıtlamadığımız hiçbir şeyi söylemiyoruz. Tam da
sizin Genel Başkanınızın ifadesiyle Biz Suriyeli
mültecilere şu kadar para harcadık. diyor yani 120 katrilyon lira
diyor. Biz de bu fakirin, bu fukaranın, bu gurebanın
hakkını, hukukunu savunuyoruz. Ya bunun hesabını verirsiniz
ya da yüzünüzü kızartır, hem Hükûmetten hem de oturduğunuz
koltuklardan çekilir, bu milletin yakasından kendinizi kurtarırsınız.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 60a göre yerimden
söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Özkoç benim bilgi birikimimden, tecrübemden,
geleneklerimden bahsediyor. Ben ortaya bazı fikirler koydum. Burada,
şahıslarımızı, bireylerimizi, bilgi birikimimizi
ortaya koymaya kalkarsak aklımın, bilgimin ve birikimimin zekatı
Özkoça fazla gelir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Ne güzel
konuştun be, bravo sana, aferin sana be! Üniversitede bunu mu
öğrettiler, aferin sana be!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Cenneti
dünyada mı yaşıyorsunuz, niye Cennet belgelerini
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, sisteme girin.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) Bravo sana be! Ne
güzel konuştun, bravo sana be!
TAMER DAĞLI (Adana) Ne
bağırıyorsunuz?
OKTAY ÇANAK (Ordu) Niye
bağırıyorsunuz?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir)
Bağırırım, ne var!
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
OKTAY ÇANAK (Ordu) Yakışıyor mu
size, niye bağırıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Özkoçun mikrofonunu açtım.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Nerede
konuşacağız? Başbakan demedi mi offshorela ilgili,
Başbakan demedi mi? Açıklayın. dedi, Ben
araştırırım. dedi; niye kaçıyorsunuz, niye
kaçıyorsunuz?
TAMER DAĞLI (Adana) Ne kaçması ya, ne
bağırıyorsun!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Başbakanın kendisi dedi kardeşim. Allah Allah!
TAMER DAĞLI (Adana) Bağırarak
konuşma!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Size mi
soracağız ne konuşacağımızı! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
TAMER DAĞLI (Adana) Konuşma!
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Lan
sensin, terbiyesizlik yapma; lan sensin, terbiyeli konuş!
(AK PARTİ ve CHP sıralarından bir
grup milletvekinin birbirlerinin üzerine yürümesi)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:16.33
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın hatip
açık bir şekilde sataşmada bulunmuştur efendim. Söz talep
ediyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika size
sataşmadan söz veriyorum.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ahlaksızlık ahlakın var
oluşunu gösterir. Güneşin buzu eritmesi gibi bilgimiz, tecrübemiz,
ahlakımız ve duruşumuz bu arkadaşlara verebileceğimiz
en büyük cevabımızdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bırakın provoke etmeyi, Başbakan,
Genel Başkanınızın açıklamalarında
bahsettiği Suriyeli çocuklara, kadınlara verdiğinizi iddia
ettiğiniz 120 katrilyon lirayı nereye götürdünüz, hesabını
verin. Başbakanınızın çocukları offshore
hesaplarında vergi kaçırdı mı, kaçırmadı mı,
bunun hesabını verin. Millet sizden hesap istiyor. Siz de millete
bunun hesabını er ya da geç vereceksiniz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak apırsanız da, köpürseniz de, yerinizde zıplasanız
da, yüzünüz kızarmasa da milletin bu hesabını sormaya devam
edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkoç.
Sayın Özkoç, bir şeyi
hatırlatayım. Normalde size yerinizden aslında söz vermem
gerekiyordu oturumu kapattığım için ama ben inisiyatif
kullandım, size sataşmadan söz verdim. Bunu bilin istiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Çok teşekkür
ediyorum efendim. Saygılar sunuyorum, sağ olun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada kimseden ahlak dersi alacak değiliz. Biz
politikalarımızı, bilgi birikimimizi, partimizin
yaptıkları icraatları ifade ederiz. Tartışmanın grup
başkan vekilinin şahsımla ilgili bilgi, birikim meselesine
girmesinden, gelenek, örf ve adete girmesinden dolayı buna böyle bir cevap
vermek durumunda kaldım.
Bakın, biz Cumhuriyet Halk Partisindeki grup
başkan vekilleriyle burada çok hararetli tartışmalar
yapıyoruz, yaptık da bundan önce, buradaki arkadaşlarla, devam
eden, görevi bırakan arkadaşlarla. Ama hiçbir zaman birbirimizin
şahsiyetiyle alakalı, şahsıyla alakalı kürsüye
çıkıp da birbirimizi tahkir etmedik, böyle bir şeye kimse
tevessül etmedi. Somut meseleler üzerinden herkes kendi parti
politikasını ifade etti. Burada mesele eğer
şahsileştirilirse, bize birileri ahlak vesaire falan dersi vermeye
kalkarsa kendilerine bunların hepsini aynen iade ederiz. Kimseden -az önce
söylediğim gibi- ahlak dersi alacak değiliz. Herkes politik fikrini
söyleyebilir. Bizim yaptıklarımız ortada. Bunların hepsini
millet sandık başına gittiği zaman zaten değerlendirip
bir karar verecek.
Teşekkür ediyorum.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
Araştırmayı millet mi yapacak ya, yapma ya!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sataşmada
bulunmuştur, açık ve alenidir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Sataşma değil efendim yani. Ya Başkanım, fikrini ifade
etti, sataşma değil.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ama ben sataşmadan
söz istemeden, buradan şunu ifade etmek istiyorum
BAŞKAN Buyurun, kayıtlara geçsin.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçmesi
için şunu söylemek istiyorum: Adam diyerek bize hitap eden kendisi,
buraya çıkıp da Yalanlarla, iftiralarla bize
sataşıyorlar. diyen kendisi, buradaki arkadaşları ve hatta
yani kadın konuşmacı arkadaşlarımızı
gerçekten zor duruma düşürecek şekilde hitapta bulunan kendisi ama
kendisine hak ettiği şeyleri söylediğimiz zaman da rahatsız
olan kendisi.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederiz Sayın
Özkoç.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiyede Suriyeli
mültecilere yönelik yürütülen çalışmalar ve yapılan
harcamaların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi,
grup önerisinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Leyla Şahin Usta
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakika.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi selamlıyorum.
Ülkemiz, dünyada örneği görülmemiş,
bulunmayan bir ev sahipliği göstermektedir. Savaştan, ölümden,
zulümden, işkenceden kaçan milyonlara kucak açmıştır. Hem
de bunu ırk, dil, din, mezhep ayrımı yapmaksızın,
insan olarak, insanlık namına ve dünyaya örnek olacak şekilde
yapmaktadır ve yaptığımız her şeyden de gurur
duymaktayız. Aslında söylenecek çok şey var bu konuda,
söylenecek çok fazla doküman var elimizde ama bunları saymak için üç
dakika yetmez. Burada eğer biz milletin, fakirin fukaranın
hakkından bahsedeceksek de söyleyeceğimiz çok şey var.
Öncelikle şuna dikkat etmemiz gerekiyor:
Popülist söylemlerle ve ırkçılıkla Suriyeliler ve bu ülkenin
vatandaşları arasında bir kavga çıkarmaya
çalışanlar var ise bunu yaptırtmayacağız, buna müsaade
etmeyeceğiz. Bunun için, çıkıp bu kürsüleri bile kendi popülist
söylemlerine, yalan yanlış bilgilerine alet edenlerle gurur
duymadığımızı
Onları asıl bu konuda, bu
milleti bölmek için olan çabalarında kendi kendilerini düzeltmeleri için,
bu kürsüden doğruları konuşmaları için öncelikle ben de
ahlaka ve edebe davet ediyorum.
Eğer fakir fukaranın hakkından
konuşacaksak buyurun konuşalım. Bir CHP milletvekilinin 1,5
trilyon liralık bir telefon faturasını bu Meclise ödettiren kim,
bunun hesabını verin önce. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Yapma bunu, o telefon
faturası değil!
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla)
Çıkın, fakir fukaraya deyin ki: Biz bunu Meclise ödetmedik, biz bunu
partimiz adına kendimiz ödedik.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) O telefon parası
değil. İşte, yalan söylüyorsun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) AKPlilerinkini
de söyle!
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Baka baka yalan
söylüyorsun.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Yalan
söylemiyoruz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Telefon faturası
değil işte o.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Bunun
hepsinin faturası var, bunun faturaları ortada. Çıkıp
ödeseydiniz, bu fakirin fukaranın hakkını da yememiş
olduğunuzu görürdük.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Onun fazlasını
kendisi ödedi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Oğlum sıfırla. diyen kimdi?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) AKPlilerinkini
de açıkla, AKPlilerinkini de açıkla.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Maalesef
yapılanlardan çok habersizsiniz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Oğlum sıfırla. diyen kimdi, kim?
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Sadece örnek
olması için şunu söyleyeceğim: Avrupa Birliği
tarafından finanse edilen Sosyal Uyum Yardım Programı
çerçevesinde 2017 yılı Eylül ayında 120 milyon TL ödeme
yapılmıştır. Bakın, Avrupa Birliğinden gelen her
kuruşun hesabı, bütçesi ve projesi bellidir; proje kapsamında
Suriyelilere harcanmaktadır. Bu milletin parasından
çalınmamaktadır. Çalan varsa bunu iddia edenlerdir, kendisi
çalıp çırptığı için herkesi de böyle zannedenlerdir
aslında. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
O yüzden, yalan yanlış bilgilerle bu
milletin kürsüsünden iftira atmalarından dolayı ben bir kere daha bu
sözleri söyleyenleri büyük bir üzüntüyle ve esefle kınıyorum ve
diyorum ki: Bu ülke için bir şey yapın, bu ülke için siz de gelin,
birlik beraberliğimiz için bir şey yapın.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Vergi ödeyin o zaman!
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Afrindeki
operasyona işgal diyen, daha fazla kitlesel göç olmasın diye bizim
askerimizin oradaki mazlumların hakkını korumak için
yapmış olduğu operasyona işgal diyen de bir CHP
milletvekilidir, bunu da hatırlatırım.
Saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yalan yanlış
bilgilerle konuştu.
BAŞKAN Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Konya Milletvekili Leyla
Şahin Ustanın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri
Arkadaşlar, neden bahsediyorsunuz? Bir kere o,
telefon konuşması falan değil, o kadar telefon
konuşmasını kimse yapamaz, doğru öğrenin de ona göre
burada bir sataşmada bulunun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
İkincisi: Sizin gerçekten bunları
konuşmaya yüzünüz var mı? Ayakkabı kutularında milyon
dolarları götüren sizler değil misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir)
Doğru konuş be! Kim götürdü?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizin Genel
Başkanınız, oğluyla yaptığı telefon
görüşmesinde Oğlum sıfırladın mı? diye soran
partinin mensupları sizler değil misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından Fotomontaj sesi, gürültüler)
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir)
İftira!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizlerin
bakanınızın, Bülent Arınçın, ana kentin belediye
başkanına Terör örgütüne peşkeş çektiğin arazileri
açıklarsam gidecek yerin yok. diyen partinin mensupları sizler
değil misiniz? (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Sizin toplum içine çıkacak
yüzünüz var mı da burada siz Cumhuriyet Halk Partisini
ağzınıza alabiliyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sizin Halk
Bankasında, para sayma makineleriyle yatak odalarında, bu milletin
parasını pulunu çaldığınızı bilmeyen mi var?
AYŞE KEŞİR (Düzce) Terör örgütü
ağzıyla konuşmayın, terör örgütü ağzıyla!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Siz 4 tane
bakanınızı neden istifa ettirdiniz? (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYŞE KEŞİR (Düzce) Terör örgütü
ağzıyla, FETÖ ağzıyla konuşmayın!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Milyon dolarlık
saatini alıp da milletin vergilerinden parasını alıp da
millete cevap veremeyen o bakanlarınız şimdi nerede? Sizin bu
millete çıkıp da söyleyecek sözünüz mü var? Siz bence, bu
yaptıklarınızın hesabını sadece burada değil
ahirette nasıl vereceğinizi düşünün. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) FETÖnün sahte
delillerine kaldınız ya!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkoç.
Buyurun Sayın Muş
Sayın Muş, ne oldu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ne söylememi istersiniz? Sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan söz istiyorsunuz
MEHMET MUŞ (İstanbul) Buyurun. deyince
ben de
BAŞKAN Beyan edin en azından yani.
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şunu özellikle belirtmek
isterim. FETÖnün 17-25 Aralıkta, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden önce
birilerinin talimatıyla düğmeye bastığı ve hedefine
ulaşamadığı mazide kalmış ama hâlâ küllerinden
medet uman bir Cumhuriyet Halk Partisi var karşımızda.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yolsuzluk olunca mazi
oluyor.
MEHMET MUŞ (Devamla) FETÖnün kurmuş
olduğu tezgâhın gerçekleşmediğine öyle
hayıflanıyorlar ki, öyle hayıflanıyorlar ki
MEHMET METİNER (İstanbul) Siyasi
ayağı, siyasi ayağı!
MEHMET MUŞ (Devamla) AK PARTİyi biz
mertçe, yiğitçe yenemiyoruz; böyle alengirli oyunlarla bir şekilde
alaşağı olursa belki bize de şu iktidara gelmek nasip
olur., bütün hesapları bu.
Bakın, grup toplantılarında ne kadar
montaj, yalan, iftira, ses kaydı, kaset varsa ki kasetle meşhur bir
partidir, onu biliyorsunuz- bunları grup toplantılarında
ekranlarına yansıttılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
30 Mart seçimlerinden önce, bakın, Genel
Başkanları 20 Ekimde FETÖnün kanalına çıkıp diyor ki:
Bakın, seçimi göremeyecek, kaçacak bu ülkeden.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) O kanalları siz
kurdunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli dostlar, ne
oldu?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) O
açılış kurdelesini siz kestiniz o kanalların!
MEHMET MUŞ (Devamla) 30 Mart seçimlerinde biz
kazandık. Biz bir yere kaçmadık. Bizim kaçmamızı
bekleyenler şimdi başka inlere girmiş, dünyanın her
tarafından dolaşıp duruyorlar.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Acele etme,
acele etme!
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, aynı şekilde bu yapının
kanallarına operasyon yapılıyorken a, bir bakıyoruz, yine,
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri ön saflarda Bu kanalları
kapatmayın. Ya, siz hani FETÖye karşıydınız? Siz
hani FETÖye karşı mücadele veren bir partiydiniz, ne oldu da
FETÖnün kurmuş olduğu kumpasın
kırıntılarıyla hâlâ kendinize siyasi hayat bulmaya
çalışıyorsunuz?
Değerli dostlar, az önce bir şey söyledim,
bu parti var ya, hazinenin yaptığı yardımı bile
doğru dürüst kullanamayan, Anayasa Mahkemesinden 3,3 milyon ceza
yemiş bir partidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Yuh sana
be! Yuh, Yuh! Memleketin başına FETÖyü siz bela ettiniz ya, FETÖyü
siz bela ettiniz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Son sözü veriyorum, devam ederse ara
vereceğim.
Buyurun.
9.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Buradaki bütün
milletvekillerinden özür diliyorum. Özür dilememin bir tek nedeni var.
İşte, ahlaktan bahsettiğim şey de tam buydu. Şu anda
ölümle mücadele eden birisi hakkında bu kürsüden ahlaksızca gönderme
yapan birisini kınıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kiminle? Ne
alakası var ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Onun bütün her
şeyini reddediyorum. Bu kadar ahlak dışı bir şey
olamaz, bu tam bir ahlaksızlıktır.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Onu siz
harcadınız, kaseti siz çıkardınız, o kaseti siz
çıkardınız. Genel Başkanınız geldi, yerine
oturdu. Kınanacak biri varsa Kılıçdaroğludur.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) İkincisi: Siz FETÖ
ile Cumhuriyet Halk Partisini bir araya mı getirmeye
çalışıyorsunuz?
MEHMET METİNER (İstanbul) Siyasi
ayağısınız.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Kim geldi yerine?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Balyoz ile Ergenekon
davalarında Tuncay Özkanları, Mehmet Haberalları, bu ülkenin
Genelkurmay Başkanını PKKlı bir militanın gizli
tanıklığıyla alıp, hapsedip de getirdiğiniz
generaller bu ülkede darbe yaptı mı, yapmadı mı? Bunun
sorumlusu siz misiniz, siz değil misiniz? (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz daha kendi genel
başkanınızın yanına aldığınız
yaveri dahi FETÖcülerin içerisinden seçen bir siyasi partisiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunun hesabını bize mi,
millete mi vereceksiniz? Ama bir gün elbette vereceksiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Ya, hâlâ FETÖnün
ağzıyla konuşuyorsun kürsüde be!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Siz o generalleri o gün
göreve getirdiğiniz için o generaller darbe yapmaya kalktılar ve bu
ülke 250 şehit verdi.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Kim
sorumlusu?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizin
günahınız çok ama bu günahınızın bedelini er ya da geç
ödeyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Havaalanından
kim kaçtı?
BAŞKAN Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.57
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, 15/11/2017 tarihinde Grup Başkan Vekili
Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Türkiyede Suriyeli
mültecilere yönelik yürütülen çalışmalar ve yapılan
harcamaların araştırılması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 15 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda
boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boşalan ve Halkların Demokratik Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Bazı Vergi
Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306 Sayılı "Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun",
2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785
Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait
Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun"da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"
ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 502 sıra sayılı
Kanun Tasarısının üçüncü bölümü üzerindeki
konuşmaları tamamlanmıştı.
Şimdi, on beş dakika süre ile soru-cevap
işlemini yapacağız. Dünkü birleşimde üçüncü bölüm için
sisteme giren sayın milletvekillerine öncelik tanıyacağım.
On beş dakikalık süreyi başlatıyorum. On beş
dakikanın yarısı sayın milletvekiline, geri kalan
diğer yarısı ise Sayın Bakana aittir.
Sayın Tümer, buradaysa hemen
başlayalım.
Buyurun.
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, Adana bereket fışkıran topraklarının yanı
sıra iki yüz yıllık köklü sanayi geçmişine sahip,
doğal gaz ve petrol hatlarıyla, Orta Doğuya yakın
konumuyla, kara yolu, demir yolu, hava yolu ve deniz yoluyla gerek konum
gerekse lojistik açıdan yatırıma çok uygun, büyük avantajlara
sahip bir ilimizdir. Ayrıca hâlihazırda otobüs, minibüs, kamyon,
kamyonet üretimi yapılan bir bölge olması dolayısıyla
kalifiye personel potansiyeli de yüksektir. Osmaniyedeki güçlü demir çelik
sektörü de bu avantajı destekleyen diğer bir unsurdur. Çukurova
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bünyesindeki otomotiv bölümü de Adanada
kurulu olan ve 64 ülkeye otobüs ihracatı yapan TEMSAnın yanı
sıra MAN, Mercedes-Benz, Nurol Makina, SANKO gibi sektörün önemli
firmalarıyla da iş birliği içinde otomotiv sektöründe önemli
çalışmalara imza atmaktadır. Hem yanlış teşvik
uygulamalarından doğan mağduriyetlerin giderilmesi hem de sahip
olduğu potansiyel ve avantajlar doğrultusunda bölge ekonomisinin
kalkınması anlamında yerli otomotiv fabrikasının
Adanada kurulmasının düşünülmesi çok isabetli bir karar
olacaktır.
BAŞKAN - Sayın Akar
Yok.
Sayın Kayışoğlu
Yok.
Sayın Türkmen
Yok.
Sayın Arslan, buyurun.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına
soruyorum:
1) İktidarınızın
yap-işlet-kâr et-devret modeliyle gerçekleştirdiği
anlaşmalar ile Maliye hazinesinin yurt içi ve yurt dışı
krediler için kefil olduğu finansman miktarı ne kadardır?
2) Bakanlığınızın Ankara
merkezinde, tüm il ve ilçelerde kiralamış olduğu bina
sayısı ne kadardır? Bunlarla ilgili ödenen kira bedeli nedir?
3) Bakanlığınız bünyesinde il ve
ilçe teşkilatlarında kiralan araç sayısı ne kadardır?
Bu kiralık araçlara ödediğiniz kira bedeli nedir?
4) Otoyol, köprü işlerinde kamunun
yükümlülüğü bire 1,30; şehir hastanesi modelinin kamuya
yükümlülüğü bire 3tür. Hastanelerde özel sektöre yüzde 70lik doluluk
garantisi verilmektedir. 17 hastane için daha bugünden itibaren 27 milyar lira
kâr garantisi sözü verilmiştir. Bunun sonucu nereye varacak belli değildir.
Hâlâ bu modeli devam ettirmek istiyor musunuz?
Teşekkür ederim.
Sayın Yedekci burada mı? Yok.
Sayın Zeybek? Yok.
Sayın Yıldırım...
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Gerçi
sorularım Sağlık Bakanınaydı ama dün de sordum, bugün
yine tekrarlayacağım çünkü ısrarla, bu konuda sağlık
çalışanlarından telefonlar, mesajlar alıyoruz.
Sağlık eğitimi veren kurumlar giderek
artarken atama bekleyen sağlıkçıların
sayısının katlanarak çoğaldığından haberdar
mısınız?
450 bin sağlıkçı atama beklemekteyken
sağlık alanında kaç kişi atamayı düşünüyorsunuz?
Ek kontenjanınız ne kadar olacak?
Mademki sertifika programları yeterli
görülüyor, neden meslek liselerinde, yüksekokullarda, üniversitelerde
gençlerimiz sağlıkçı olmak üzere eğitim alıyor?
Bir diğer sorum: Mezun sağlıkçılar
yerine vasıfsız, sertifikalı, sağlık bilimleriyle
alakası olmayan insanlar, daha doğrusu taşeron işçileri
çalışıyor. Hem Sağlıkta ihtiyaç var. diyoruz hem 450
bin kişi dışarıda. Sağlıkçıların yerine
niye taşeron işçi çalıştırıyoruz?
Bir diğer sorum: Atamaları olduğu
hâlde, göreve başlayamayan binlerce sağlıkçının
güvenlik soruşturması neden sonuçlanmıyor? Bu soruları
sorduğumuz zaman Tamamlandı, tamamlandı. deniyor ama sonuç
alamıyoruz.
BAŞKAN Sayın Tarhan...
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 47 milyon euro hurda Saab marka
aracın platformuna ödendi ve bu proje başarılı
olamadı. Bugün Sanayi Bakanı açıklama yapmış,
işte, Bu platformu Ortak Girişim Grubuna devredeceğiz. Ben, bu
devir işleminin nasıl yapılacağını ve 47 milyon
euro bu 5 girişimciden alınacak mı, alınmayacak mı
bunu merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, aslında Sağlık
Bakanlığının görevi çerçevesinde bir soru soracağım.
Kocaelinin 2 milyona yakın nüfusuna sadece 148 röntgen teknisyeni hizmet
veriyor. Sağlık kuralları bakımından günde azami yedi
buçuk saat veya daha az çalışması gereken röntgen teknisyenleri
istihdam sağlanmadığı için fazladan otuz ila
altmış saat arası mesai yapmak zorunda kalıyor. Tabii, bu
yoğun mesai nedeniyle de kanser hastalığıyla
karşı karşıya kalıyorlar. İlimizde de
teşhisi konmuş bu şekilde çok sayıda kanser hastası
arkadaşımız var. İlimizin 151 röntgen teknisyenine daha
ihtiyacı varken 2017 personel dağılım cetvelinde belirtilen
sayıları tamamlayacak atama Kocaeliye
yapılmamıştır. Usulsüz uygulamalarla kanunları yok
sayarak teknisyenlerin mağdur olmasına sebep olanlar hakkında
bir soruşturma başlatılacak mıdır? Kocaelinin
ihtiyacı olan atama ne zaman yapılacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdiş
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürkün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım 2017 Cuma günü Türkiye
genelinde camilerde, cuma hutbelerinde Atatürke hiç değinilmemiş,
Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemizin kurucusuna
âdeta tavır alır gibi davranmıştır. Milyonlarca
vatandaşımızın ülkemizin kurucusunun ölüm yıl
dönümünde şükranlarını sunduğu 10 Kasım 2017 Cuma günü
hazırlanan hutbe metninde Mustafa Kemal Atatürke neden
değinilmemiştir?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın Bakan, son
yıllarda ülkemizin uluslararası ilişkilerinin iyi
yürütülmediği, bu alanda gelgitler yaşandığı ortadadır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, dış politikada hangi
hükûmet gelirse gelsin ulusal çıkarlar esas alınmış,
dış politika istikrarlı bir şekilde yürütülmüştür.
Ülkemizi temsil eden liyakat sahibi elçilerin ve bürokratların bu noktada
etkisi çok büyüktür. Rejim değişikliklerinde bile ülkeler asli
kadrolarını korurken, monşer eskileri diyerek
Dışişlerindeki deneyimli kadroların
dışlanıp, liyakatsiz kişilerin büyükelçi olarak
atandığı bir dönem yaşıyoruz. Dış
siyasetteki istikrarsızlığın bir an önce düzeltilmesi için
bu konuda acil olarak adım atılması düşünülemez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Toğrul
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Gaziantepte faaliyet
yürüten Babacanlar Kargo şirketinde çalışan, TÜRK-İŞe
bağlı Tüm Taşıma İşçileri Sendikasının
(TÜMTİS) üyesi olan 9 kişinin, iş yeri sahibi tarafından
sendika üyesi oldukları gerekçesiyle yetmiş gün önce darbedilerek işlerine
son verilmiştir. Darp raporları Emniyette mevcuttur. Aynı
zamanda söz konusu firmada kaçak Suriyeli
çalıştırıldığına dair şikâyetler
yapılmış ancak bu konuda herhangi bir gelişme
sağlanmamıştır.
Sayın Bakanın bu konuda müdahale etmesi
gerektiğini düşünüyorum. İşçilerin işlerine dönmesi
konusunda bir çalışma yapıp yapmayacaklarını buradan
sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Tümer Acaba Türkiye'nin yerli otomobili
Adanada yapılabilir mi? diye bir soru sordular. Adanadaki sanayinin bu
anlamda son derece elverişli olduğunu, bu anlamda eğitim
koşullarının da son derece gelişmiş olduğunu
ifade ettiler. Ben de, Sayın Vekilimizin bu düşüncelerini ilgili
Bakanımızla paylaşacağım.
Bir yarış var burada, görüyorum yani Türkiye'nin
otomobiliyle ilgili, bunun yapılacağı yer konusunda farklı
illerimizin bu yatırımın kendi illerinde yapılmasıyla
ilgili talepleri var. Burada ortak girişim grubu kendi
değerlendirmesini yapmak suretiyle sanıyorum böyle bir tercihi ortaya
koyacak.
Sayın Arslan, gerek
Bakanlığımızla ilgili gerek genel olarak birtakım
meselelerle ilgili maliyetleri sordu veya oluşan harcamaları sordu.
Ama şu anda elimde bu bilgiler yok; müsaade ederseniz, bununla ilgili, ilgili
arkadaşlarımız gerekli hazırlıkları yapsınlar,
size o bilgileri takdim edelim.
Diğer taraftan, gerek kamu-özel iş
birliği projeleri gerekse onun bir alt unsuru olan yap-işlet-devret
projelerinde bütün bu projeler hayata geçirilirken başta projeyi
hazırlayan kuruluş olmak üzere Kalkınma Bakanlığı,
Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı,
ilgili proje hazırlayıcısı kuruluşla birlikte
kamu-özel iş birliği kapsamında yapılacak işin hem
sağlayacağı toplumsal faydaları hem ekonomik faydaları
hem de yatırım ve işletme döneminde meydana getireceği katma
değeri, bu anlamda hem doğrudan dışsallıklar hem de
dolaylı dışsallıklar da dâhil olmak üzere, her
bakımdan sosyal, ekonomik analizlerini, finansal analizlerini
yapıyorlar.
Ayrıca, biliyorsunuz, aslında kamu-özel
iş birliği projeleri bir yönüyle bir finansman modelidir. Burada
yatırım riski, finansman riski ve işletme riskinin
yatırımcı ile bu yatırımı gerçekleştiren
kamu idaresi arasında paylaşımına dayalı olarak da
farklı sözleşme modelleri vardır. Yine, burada ilgili
uygulamacı kuruluşlarla birlikte Hazine
Müsteşarlığı, Kalkınma Bakanlığı ve
Maliye Bakanlığı, Yüksek Planlama Kurulu şemsiyesi
altında bütün bu projelerin finansal olarak sürdürülebilirliğini,
ekonomik olarak sürdürülebilirliğini, fırsat maliyetlerini teker
teker hesaplamakta, bu maliyet ve fayda hesaplamalarını da bu konuyla
ilgili bütün oluşturulan hazırlık evresinde dokümante
etmektedir. O açıdan, Hükûmet olarak Türkiyenin kalkınmasına
önemli katkılar sağlayacak ve yapıldıkları alanlarda
da aslında özel sektör yatırımlarını ve kamu hizmetlerini
önemli ölçüde destekleyecek ve son derece olumlu, pozitif
dışsallığa sahip bu yatırımların hayata
geçmesi gerçekten Türkiye ekonomisi için son derece önemlidir. Özellikle
ulaştırma sektörü ve sağlık sektöründe yapmış
olduğumuz bu kamu-özel iş birliği projelerinin finansal
sürdürülebilirliği de dâhil olmak üzere bütün bu çalışmalar
yapılmıştır ve bugüne kadar oluşan, bu projeler
kapsamında oluşan yükümlülüklerle ileriye dönük olarak oluşacak
yükümlülüklerin ilgili yıl bütçe kanunlarında ödenek olarak
konulması da dâhil olmak üzere her türlü çalışma açık,
şeffaf bir şekilde yapılmaktadır. İnanıyorum ki
bu kamu özel iş birliği projeleri birçok sektörde Türkiyede
önümüzdeki yıllarda Türkiyenin büyüme potansiyelini de yukarıya
çekecek önemli yatırımlar olacaklardır, inşallah hep
beraber bunları takip ediyoruz.
Kamu maliyesine, kamu maliyesi bakımından
bu projeler kapsamında bir kısım doğrudan ödeme
vardır, bir kısım da riskin gerçekleşmesine bağlı
olarak bir yükümlülük ödemesi söz konusudur. Projenin bir, iki yılına
bakarak bu proje döngüsünün tamamı için şimdiden bugünkü rakamlar
üzerinden bir hesap yapmak da doğru bir yaklaşım değildir.
Burada bütün bu yap-işlet projeleri yapılırken projelerin ilk
yılları için varsayımlar vardır, o varsayımlar ileriki
yıllarda ekonomik büyümenin hızlanmasıyla beraber çok
farklı noktalarda aslında projeleri çok daha pozitif bir noktaya
taşıyacaktır.
Sayın Yıldırım Sağlık
Bakanlığıyla ilgili, kontenjan ve atamalarla ilgili
konuları gündeme getirdi. Sağlık
Bakanlığımızla Maliye Bakanlığı olarak
birlikte bu konuları görüşüyoruz. Bir taraftan tabii ki
sağlık sektöründe personel ihtiyacı konusunda
Bakanlığımızın talebi vardır. Diğer taraftan
da Maliye Bakanlığı olarak sadece Sağlık
Bakanlığı değil tüm bakanlıkların personel taleplerini
değerlendirerek bu ihtiyaçların karşılanması konusunda
bir planlama yapacağız. Sayın Bakanımızla, ilgili
arkadaşlarla görüşüyoruz. Tabii ki burada bütçe imkânlarını
da dikkate alacağız. Bunların hem zamanlaması hem de
kontenjanın adedi konusunda inşallah bir noktada bir çözüm
üretildiği zaman da bunu zaten kamuoyuyla paylaşmış
olacağız.
Sayın Tarhan, ortak girişimle ilgili,
bunun devrinin nasıl olacağını sordu. Bu konuda
doğrudan bir bilgim yok.
Sayın Hürriyet, Kocaelideki röntgen
teknisyenleriyle ilgili ben notumu aldım. Aslında genel bir konu;
sadece Kocaeli için değil, Sağlık
Bakanlığımızın birçok branşta teknik personel
talebi var. Bu anlamda, Bakanlığımızın bütün bu ihtiyaçları
karşılamak noktasında çalışmaları titizlikle
yaptığını biliyorum. O açıdan, Kocaeli de dâhil olmak
üzere hangi hastanede, hangi branşta, ne kadar eksik varsa o konularla
ilgili çalışmalarını tamamladılar. Şu anda,
Maliye Bakanlığıyla birlikte bu çalışmaların
üzerinden geçiyoruz. İnşallah en yakın zamanda bu
çalışmalarla ilgili bir netice almayı da ümit ediyoruz.
Sürem bitti herhâlde, değil mi? Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Yirmi saniye var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şöyle: Ben, tabii, sürem bitti diye düşünerek devam etmedim. Müsaade
ederseniz şuradaki notlarıma bakayım.
Bu sendikalı üyeler konusunda, işten
atılmalarla ilgili notumu aldım, bir sorayım. Bilmiyorum, yani
bilgim
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yetmiş gündür
Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Yani, o notu benimle paylaşırsanız ben de arkadaşlarla
paylaşayım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Tamam.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Tamam, teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
56ncı madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 56ncı maddesinde yer
alan Ödeme tarihini öne çekmeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı yetkilidir ibaresinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Mithat Sancar Ziya Pir
İstanbul Mardin Diyarbakır
Mehmet Ali Aslan Müslüm
Doğan Ahmet
Yıldırım
Batman İzmir Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
torba yasanın 56ncı maddesi işsizlik sigortasıyla ilgili
teknik bir düzenleme. Ancak, tutanaklardan baktım, Komisyonda özellikle bu
502 sıra sayılı torba yasa sunulurken Sayın Bakan Önceki
düzenlemede bir hata yapmışız, şimdi onu telafi ediyoruz.
diye konuşmasında bir cümle kullanıyor. Biz de söyleyelim: Uzun
zamandan beri söylediğimiz husus, özellikle işsizlik
sigortasıyla ilgili olarak baştan beri hatalar yapılıyor.
Bugün o hataların devamı aynen olduğu gibi işler hâlde.
Değerli milletvekilleri, ülke olarak herkesi
yakacak ama özellikle de yoksulları daha fazla yakacak bir sürece
iktidarın marifetiyle girmiş bulunuyoruz. Yoksul halkı daha
fazla yakacak bu süreç diyoruz çünkü zenginler zenginleşmeye devam ediyor.
Daha önce mütemadiyen ifade ettim, tekrar söyleyelim: 2002den 2015e
doğru gelirken on dört yıllık süre içerisinde bu ülkenin
servetlerinin tamamının yüzde 39una sahip olan en zengin yüzde 1lik
kesim bu iktidarın 14üncü yılının sonunda yüzde 59u
aşan bir servete sahip olmuştur yani zengin zenginleşiyor.
Zenginler ile yoksullar arasındaki makas alabildiğine
açılıyor. Peki, neden işsizlik sigortasıyla ilgili yeni bir
düzenleme ihtiyacı var ve yoksullar neden daha fazla
yoksullaşıyor? Çünkü Hükûmet marifetiyle devletin hazinesinden
özellikle şirketlere garantiler verilerek vergi vermeyen, yanlış
yönetilen şirketler veya yanlış yönetiliyormuş gibi görünen
şirketler özellikle finanse ediliyor. Bununla ilgili birçok örnek
verebiliriz: Albayraklar, Kanal A ya da Cengiz Holdingin vergilerinin
nasıl sıfırlandığını Maliye
Bakanlığı merkezî tespit tutanaklarından olduğu gibi
görebiliyoruz.
Bir de Başbakanın kendi ifadesi var, diyor
ki: Kredi Garanti Fonu sayesinde 30 bin şirket iflastan
kurtulmuştur. Bu kurtulan şirketler hangi şirketlerdir ve
nasıl kurtuluyor; söyleyelim, Başbakanın ifadesiyle Kredi
Garanti Fonunun katkısıyla iflastan kurtulan şirketler kimin
parasıyla, elbette yoksul halkın vergileriyle kurtuluyor.
Devletin yine bir seçim atmosferine girildiği
bir dönemde seçim atmosferi üzerinden, seçimler üzerinden ekonomik programlar
yaptığını gösteren bir veriyi sizlerle paylaşmak
istiyorum değerli milletvekilleri. Bakın, Ekonomi
Bakanlığının Sayıştay raporundan bir cümle size
okuyayım. Sayıştay, Ekonomi Bakanlığı için
söylüyor ki: Bazı şirketlerin vergi ödememeyi kurumsal bir hâle
getirdiği tespit edilmiştir. Düşünsenize, bazı şirketlerin
vergi ödememeyi kurumsal hâle getirdiğini bizzat Sayıştay
raporunda görebiliyoruz. Niye ödesinler ki? Nasıl olsa belli periyotlarla
önce aflar, sonra batan şirketlerin yoksul halkın vergileriyle
kurtarımı Hükûmet marifetiyle pekâlâ sağlanıyor. Bir
yandan, şirketler önce vergi vermeyecek, aflarla o yükümlülükten
kurtulacak; sonra bilinçli bir şekilde kendini borçlandırarak o
borçlar yoksul halkın vergileriyle kapatılacak. Peki, halk neye
mahkûm oluyor? İşte, onu da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
bir verisiyle ifade edeyim: Bu ülkede 10 milyon 610 bin kişi 2016
yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından
sosyal yardım almış.
Şimdi, hâl bu iken, bu ülkedeki her 8
kişiden 1 kişi -tırnak içinde, bütün halkımızın
affına sığınarak söylüyorum- neredeyse sadaka kültürüyle
dilenci hâline getirilmişken kalkıp burada büyük şirketlerin
hazine yardımıyla kurtarılmasını marifet sayan bu
anlayışı anlayabilmek veya kabul etmek mümkün değildir.
İşsizlik Fonu, 2017 sonunda 116 milyar
liraya ulaşmış. Peki, bunun ne kadarı amacı için
kullanılmış? Yani işsiz kaldığı için
kendisinden, önceki yıllarda kesilmiş olan fondan istifade eden bütün
işsizlerimizin istifade etme oranı 116 milyar içerisinde sadece 11
milyar. Yani İşsizlik Fonunun yüzde 10unun altında bir rakam
amacı için kullanılıyor, yüzde 90ıysa işsiz için,
emekçi için, yoksul için değil, büyük şirketleri kurtarmak için
kullanılan ve bu ekonomik programla övünen bir iktidar gerçekliğiyle
karşı karşıyayız diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 56ncı maddesinde yer
alan Her ayın beşinde aylık olarak ibaresinin Her ayın
birinde aylık olarak şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Selim Yurdakul Kamil Aydın Erkan Akçay
Antalya Erzurum Manisa
Muharrem Varlı Baki Şimşek
Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Sayın Ahmet Selim Yurdakul.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 56ncı maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım.
Bu maddede yapılan değişikliği
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz.
Konuşmama başlamadan önce, üzücü bir
haberi sizlerle paylaşmak istiyorum: Maalesef, pazartesi akşamı
Antalyamızın Kaş, Finike, Demre ve Kumluca bölgelerinde meydana
gelen şiddetli yağış ve hortumdan etkilenen
vatandaşlarımızın yaşadığı
sorunları sizlerle paylaşmak ve bu afetin üstesinden hep birlikte
gelebilmek için neler yapabiliriz, bu düşünceyle söz almış
bulunuyorum.
Muhterem vatandaşlar, saygıdeğer
milletvekilleri; öncelikle, bu afete maruz kalarak yaralanan
hemşerilerimize acil şifalar diliyorum. Rabbim maddi hasar ve kayba
maruz kalan esnaf ve çiftçilerimizi böyle felaketlerin tekrarından
korusun.
Doğal afetler, maalesef, ülkemizin bir
gerçeği. Deprem kuşağında bulunan ülkemiz son yıllarda
iklim değişikliği gibi nedenlerden ileri gelen afetlerle
yüzleşmek zorunda kalıyor. Vatandaşlarımız metanetle
felaketi kabullenirken, bizler bu salonda milletimizin temsilcileri olarak
onların yaralarını nasıl sarabiliriz, onların hasar ve
kayıplarını nasıl kurtarabiliriz diye düşünmek ve elle
tutulur bir çözüm üretmek zorundayız. Milliyetçi Hareket Partisi Antalya
teşkilatı şu an hortum ve şiddetli yağış
nedeniyle zarar gören bu ilçelerimizde vatandaşlarımızın bu
sorunlarını ortadan kaldırabilmek ve onların
karşılaştığı bu zararları ortadan
kaldırabilmek için şu an bu ilçelerimizde yer almaktadır ve bu
vatandaşlarımızın sorunlarını ortadan
kaldırabilmek ve isteklerini yerine getirebilmek için canla başla
ellerinden geleni yapmaktadırlar. Buradan teşkilatımıza da
teşekkür ederim.
38 kardeşimizin yaralandığı, 2
bin dönüm seranın zarar gördüğü bu afetten sonra
vatandaşlarımızın yanında olamayacaksak ne zaman bu
kardeşlerimizin yanında olacağız?
Sayın milletvekilleri, şu anda
Antalyamızın hastanelerinde 25 vatandaşımız tedavi
görmektedir. Allahtan, herhangi bir vatandaşımız
hayatını kaybetmemiştir, tesellimiz budur. Hükûmetimizi ve
yardım kuruluşlarımızı derhâl felaketin bölgedeki
etkilerini azaltmak üzere göreve davet ediyorum. Bu insanlar gece gündüz tüm
varlıklarıyla tarım yaparak millî ekonomiye katkı
sağlıyor. İnanın, çoğunun binlerce lira borcu var.
Bunca emek ve sıkıntıya rağmen zaten hak ettiklerini
kazanamayan bu vatandaşlarımız vergi ödemekten, elektrik ve suya
tonlarca para ödemekten hiçbir zaman kaçınmadılar; ellerinde
avuçlarında yokken elektrik faturasını ödeyebilmek için kredi
çeken Finikeli kardeşim var benim. İşte, bu kardeşim böyle
günlerde Hükûmeti ve kamuoyunu yanında görmek istiyor. Devlet
organizasyonu tüm kurumlarıyla derhâl bu insanların
yardımına koşmalıdır. Yaşanan felaket nedeniyle
bir an önce hasar tespit çalışmaları yapılarak
vatandaşlarımızın ve üreticilerimizin zararları
kısa sürede karşılanmalıdır. Bir yıl önce de Antalyamızda,
hemen hemen benzer ilçelerimizde hortum nedeniyle bu felaket meydana
gelmiştir ve burada da hasar tespit çalışmaları
yapılmıştır ancak meydana gelen zararlar kısa sürede
ödenmediği için vatandaşımızın yani üreticilerimizin
zararları ve borçları katlanarak üst üste gelmiş ve
üreticilerimiz çok zor durumda kalmışlardır. Ben, o yüzden,
buradan Hükûmetinize sesleniyorum: Bu hasar tespit
çalışmalarının bir an önce yapılarak belli oranda bir
maddi kaynağın bir an önce Antalyamıza, valiliğimize gönderilmesi
ve bu çiftçilerimizin, üreticilerimizin en azından şu anda
karşılaştıkları maddi kaybın bir an önce ödenmesi
ve böylelikle üreticilerimizin bir nefes alması
sağlanmalıdır.
Genel Kurulu sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yurdakul.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
talep ediyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.39
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 56ncı maddesi üzerinde Antalya Milletvekili
Ahmet Selim Yurdakul ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylaması sırasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.54
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 56ncı maddesi üzerinde Antalya Milletvekili
Ahmet Selim Yurdakul ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
56ncı madde üzerindeki son önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 56ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu
İzmir İstanbul Ankara
Musa
Çam Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
İzmir Eskişehir Bursa
Kadim
Durmaz Haluk
Pekşen
Tokat Trabzon
MADDE 56- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci ve ikinci cümleleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ilave edilmiştir.
İşsizlik ödeneği
başvuruları izleyen ayın sonuna kadar
sonuçlandırılır. İşsizlik ödeneği, her ayın
beşinde aylık olarak işsizin kendisine ödenir. Ödeme tarihini
öne çekmeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili
Sayın Haluk Pekşen.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; bugün size üçüncü havalimanı
yolsuzluğundan bahsetmeyeceğim ya da davet usulüyle ilgili yolsuzluk
iddialarından da bahsetmeyeceğim ya da Hazine garantili işlerle
ilgili yolsuzluklardan da bahsetmeyeceğim. Size Tunçbilek kömür
havzasındaki o 1 milyar dolarlık yolsuzluktan da
bahsetmeyeceğim. TRTdeki yolsuzluğu zaten konuşmama kararı
aldım. Enerji dağıtım şirketleri üzerinden devam eden
yolsuzluğu konuşmayacağım.
Bakın, size bir tane tablo göstereceğim.
Bu tabloyu bütün Türkiye'nin dikkatle izlemesini istiyorum. Bu renkli boyanan
kısımlar son altı ay içerisinde Artık daha fazla
dayanamıyorum, bu ülkeye yapılan bu ihanete daha fazla katlanamam.
deyip görevinden istifa edip ayrılan çalışanlar. Nerede bu?
TUSAŞ Motorun TAI uçak fabrikasında, tam otuz üç yıldır
Türkiyenin gururu olan bir fabrikada. Başına getirilen Türk Hava
Yollarında maruf ve meşhur, meziyetli bir genel müdürün ve savunma
sanayisinin başına getirilen bir yönetim kurulunun
baskıları ve o baskılara karşı daha fazla direnmeme
kararı alıp çekip giden kamu çalışanları, TAInin son
derece yetişkin uzmanları. Bakın nereden gitmişler:
Şurası uydu. Uydu yapımında görevli olan TAInin yönetici
kadrosunun neredeyse tamamı çekip gitmiş. Ne olmuş uydu
işi? Daha fazla ileriye gitmiyorum, bir araştırın.
Bırakmayacağız tabii
Şurası yedek parça konusu
Çok fazla
dokunulmamış oraya. Ama şurada uçak, şurada helikopter;
bakarsanız, neredeyse tamamı istifa dilekçelerini vermişler,
Artık lanet olsun! Bu kadar baskıya, bu kadar haksızlığa
ve bu ülkeye yapılan bu kadar ihanete alet olmak istemiyoruz. diyerek
çekip gitmişler. Detay bilgilerini isteyen varsa onları da burada
veririm.
Peki, kim gelmiş yerine, ne olmuş,
bunların yerine kimler gelmiş? İlaç mümessili gelmiş -çok
önemlidir bu ilaç mümessili- açık öğretim mezunu gelmiş,
Bakanın özel kalem müdürü gelmiş. TAI gibi Türkiyenin
savunmasında son derece önemli, hepimizin güvenliğinde bu kadar
önemli bir kurumu, siyasetin kirli eli, bir yandaş
arpalığına çevirmek üzere, müthiş bir baskı zinciri
oluşturmuş.
Peki, TAInin tedarikçileri var mı? Var. Otuz
üç yıldır TAIye tedarik yapan firmalar var mı? Var. Ama bu
firmalarda da ne enteresandır ki yeni bir süreç başlamış,
yeni bir tedarikçi zinciri arayışı başlamış.
Nereden gelmiş o tedarikçi zincirine yeni başvuranlar bir
araştırın sayın milletvekilleri, bunları bir
araştırın. TAI olduğu için, savunma sanayisi olduğu
için daha fazla ileriye gitmek istemiyorum ama TAIdeki yolsuzluk emarelerini,
devrim otomobillerinin başına gelen her şeyin giderek TAIdeki
bugün üretilmekte olan sistemin başına gelmekte olduğunu buradan
haykırıyor, sizi uyarıyorum. TAIden siyasetin elini çekin.
TAInin bu Yönetim Kurulu Başkanının Türk Hava Yollarını
nerelere sürüklediğini burada belgeleriyle, rakamlarıyla hepiniz
biliyorsunuz ama TAIyi aynı duruma sürüklemesine izin vermeyeceğiz.
Buradan Silahlı Kuvvetler mensuplarına
sesleniyorum: Özellikle, Silahlı Kuvvetler vakıfları üzerinde
-yandaşlara yönelik- yapılmış olan baskılara,
operasyonlara lütfen dirensinler. Bu sessizliklerini anlıyorum,
Türkiyenin zarar görmemesi için kendilerini feda ediyorlar, istifa edip istifa
dilekçelerini koyup gidiyorlar. Bazıları kendilerine yapılan
haksızlıklardan dolayı mahkemeye gidiyorlar, yargı
kararı alıyorlar, aldıkları yargı
kararlarının uygulanmayacağına eminler ama niye
gönderildiklerini en azından yargı ilamlarına bağlamak
istiyorlar.
Saygıdeğer milletvekilleri, TAInin geçen
yılki bütçesine bakın, geçen yılki cirosuna bakın, bu
yılki cirosuna bakın, önümüzdeki dönemde elde edeceği ciroya
bakın, iş yüküne bakın, önümüzdeki on yıllık
planlamasına bakın. TAI olduğu için birçok şeyi
sansürleyerek konuşuyorum ama emin olun TAIde Türkiye tarihinin Dördüncü
Sanayi Devriminden daha büyük bir bedel ödenmek üzeredir, buna müdahale edin.
Siyasetin kirli ellerini TAIden çekmediğiniz zaman tarih önünde hesap
vermek üzere herkes ama herkes istisnasız Yüce Divan önünde kuyruğa
girecektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Pekşen.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Oylayın
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir kurumda
bazı uygulamalardan dolayı -iktidarda biz varız- Siyaset kurumu
kirli ellerini bu kurumdan çeksin. demek suretiyle
Bu, partimize açık
bir sataşmadır. İhanetten bahsediyor, buna cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Oylama yapılmadan önce de
isteyebilirdiniz Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Oylamayı
yapın
BAŞKAN Oylamayı yaptık, konuyu
kapattık, maddeyi geçtik.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
ben oylamayı yaptıktan sonra söz isteyeceğimi belirttim size.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Hakaretin zamanı geçer
mi Sayın Başkan?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben oylamadan
sonra talep edeceğimi size belirttim, yerime oturdum.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Hakaret ediyor.
MEHMET MUŞ ( İstanbul) Öncesinde söz
talep ettim zaten.
BAŞKAN Tamam da Sataşmadan söz
isteyeceğim. demediniz bana, sadece
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, ayağa kalktım, bazı iddialarını ortaya
koydum.
BAŞKAN Evet, anlıyorum, biliyorum
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sonra siz oylamaya
geçiyordunuz, oylamadan
BAŞKAN Ben de maddeyi oyladım ve
başka bir maddeye geçtik.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şöyle: Ben de
Oylamadan sonra söz talep edeceğim. dedim.
BAŞKAN Tamam, buyurun, ben sizinle
polemiğe girmem.
Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 56ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere, konuşmacı bir
hukukçu, avukat, uzun yıllar avukatlık yapmış. Burada,
bazı emarelerden bahsediyor.
Bakın, ne bulgu varsa elinizde, neler tespit
etmişseniz sabahın ilk saatlerinde lütfen bunları ilk
savcılığa götürün ve ihbar edin. Sizden rica ediyorum, lütfen
götürün.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz de Melih Gökçekle ilgili
olanları götürün.
MEHMET MUŞ (Devamla) Lütfen götürün.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Buluşalım yarın
savcılığın önünde.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir harita, şunlar
görevden alınmış, bunların yerine bunlar getirilmiş,
bunlar görevlerinden ayrılmışlar
Değerli arkadaşlar, görevden
ayrılanlar olur, göreve gelenler olur. Milletvekilleri, bugün
buradayız, yarın olmayız, başka arkadaşlar gelir,
hiçbirimiz geldiğimiz yerde ömür boyu kalacak değiliz. Geliriz, bir
dönem hizmet ederiz, sonra başka yerlere gideriz, bu böyledir. Ben geldim,
otuz sene burada kalacağım; böyle bir şey yok. Orada bir yönetim
vardır, artısıyla, eksisiyle onun değerlendirilmesi zaten
yapılacaktır ama Niye bunlar gidiyor? Neden otuz yıllık
tedarikçiler değiştiriliyor? Burada bir yolsuzluk emaresi var.
demek
Hemen götürün bunu mahkemeye verin.
Bakın, savunma sanayisinde
iktidarımız döneminde önemli başarılar elde
edilmiştir. Yerlilik, savunma sanayisinin, Silahlı Kuvvetlerin
ihtiyaçlarını yerli kaynaklardan karşılama oranı yüzde
65lerin üzerine çıkmıştır. Bu, Türkiyede ilk defa
gerçekleşen bir orandır. İnsansız hava araçları,
MİLGEM gemileri, daha pek çok Silahlı Kuvvetlerin ihtiyaç
duyduğu araç ve teçhizat millî imkânlarla bu dönemde üretilmektedir.
Tekrar ediyorum, her ikisi de bizim güzide kurumlarımızdır, her
ikisi de güzide kurumlarımızdır.
Bakın, ne var ne yok tüm elinizdeki belgelerle
beraber hemen ilk savcılığa lütfen gidin, böyle bir durumu siz
ihbar edin.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Buyurun.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkanım, beni ve şahsımı doğrudan hedef alan bir
sataşma olmuştur.
BAŞKAN Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
Şahsını hedef aldığı bir şey söylemedi,
Savcılığa gidin, ihbar edin. dedi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Mahkemeye gidin.
dedim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sataşmadan söz istiyor.
Buyurun.
11.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; evet, çok
haklısınız. Savcılıklara gerçekten bu yönde ihbar
edildiği zaman kanun hükmünde kararname çıkarıp o suçluları
aklamayacağınızı AK PARTİ Grubu olarak lütfen bana
taahhüt eder misiniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Varsayım
üzerine konuşma.
HALUK PEKŞEN (Devamla) Mesela
bankacılık zimmeti suçunu işleyenlerle ilgili
savcılığa suç duyurusunda bulundum, savcı soruşturma
açtı ama kanun hükmünde kararnameyle onları akladınız.
Peki, başka bir öneride bulunayım size:
Gelin, yolsuzlukları araştıran bir komisyon kuralım, hadi,
hodri meydan. Eğer varsa yüreğiniz, bu yolsuzlukların üzerine
Meclis gidecekse bir komisyon kuralım, biz de destek verelim, yolsuzluk
yapan her kimse onların üzerine gidelim. Ya da gelin, bir yolsuzlukla
mücadele ihtisas mahkemesi kuralım. Yolsuzluk yapanları
yargılayacak, bu konuda bir ihtisas, uzman mahkeme kuralım. Ya da
bugün söyledikleriniz gibi, Savcılıklara gidin. dediğinizde
Savcılıkların önü yolsuzluk dosyası dolu. İsterseniz
Tavşanlıdan başlayalım, mesela Tunçbilekten
başlayalım. Hadi, taahhüt edin de, oradaki yolsuzluk
dosyasının üzerine gidecek bir tane savcı söyleyin bana.
Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Pekşen.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 57nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 57nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Bihlun
Tamaylıgil Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İstanbul Ankara İzmir
Utku
Çakırözer Kadim
Durmaz Erkan
Aydın
Eskişehir Tokat Bursa
Musa
Çam Lale
Karabıyık
İzmir Bursa
MADDE 57- 4447 sayılı Kanunun ek 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan 31/12/2017 ifadesi
31/12/2019 şeklinde değiştirilmiş ve aynı
fıkrada yer alan 1/1/2018 tarihinden 31/12/2019 tarihine kadar ise belge
masrafı ile sınav ücretinin yarısı ifadesi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Sayın Erkan Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ERKAN AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 502 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 57nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, aslında, 130 maddelik bu torba
yasayla Hükûmetin geldiği son nokta, âdeta duvarda çatlaklar olmuş,
bir tarafından su kaçırmaya başlayan, orayı
sıvadığında başka bir yerden su akan, orayı
sıvadığında başka bir yerden kaçıran, delik
deşik olmuş, bir duvara benziyor. Nereyi kapatırsanız
kapatın o duvar su alıyor ve sonu da belli; o duvar bir gün
yıkılacak ve suyun altında, maalesef, halkımız, bu
devlete vergi ödeyen tüyü bitmemiş yetim kalacak, üzülerek biz de
bunları buradan uyarıyoruz.
Şimdi, baktığımızda, daha
bugün Sayıştayın yeni yayınladığı bir raporu
var. Sayın Maliye Bakanı buradaydı ama herhâlde
değişmiş. Şimdi, ne diyor Sayıştay dış
denetim raporunda? 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
hükümlerine göre, bazı bakanlıklarda, bu yönetmelik ve mevzuata,
muhasebe kayıtlarına aykırı harcamalar
yapıldığını tespit ediyor.
Şimdi, daha önceden alışıktık,
Başbakanlıkta bir örtülü ödenek vardı, Cumhurbaşkanı
saraya gitti, Cumhurbaşkanlığında bir örtülü ödenek oldu,
şimdi de son, bugün gelen rapora göre artık bakanlıklarda da
herhâlde örtülü ödenek geleneği başladı. Bakalım bunlar
hangi bakanlıklarmış? Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı,
Millî Eğitim Bakanlığı ve AB Bakanlığı.
Şimdi, buralarda birtakım özel hesaplar
açılmış. Bu hesaplardan normalde denetlenmesi gereken, muhasebe
kayıtlarında olması gereken ve bütçeye girmesi gereken
harcamalar yapılmıyor, bunun yerine
Örneğin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında işçi ücretlerinden kesilen
cezaların yatırıldığı, tahsil edildiği özel bir
hesap açılıyor.
Şimdi, neden böyle bir yola gidiliyor? Normal,
hazine veznesinden geçmesi gereken paraların, kaynakların neden bir
ayrı hesaba gittiğini Sayın Maliye Bakanı umarım gelir
ve bize de bir açıklama yapar.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığında, gene, ölçü ve ölçü aletleriyle ilgili yapılan
tahsilatların ayrı bir hesapta, ayrı bir olur ile
toplandığı bugün Sayıştayın raporunda
yayınlandı.
Gene Millî Eğitim Bakanlığında
il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri hesaplarında bütçe
dışı özel hesaplar açılmış ve buralarda paralar,
kaynaklar toplanmış.
AB Bakanlığı, burada ihtiyaçtan fazla
gelen tutarlar gene ayrı bir hesapla
Peki ne yapılmış bu
hesaplarda? Ona da bakıyorsunuz, AB Bakanlığı belgesel
çektirmiş. Yani neredeyse, gene, işte, bir yandaşa, bir
tanıdığa, eşe dosta peşkeş çekilmek için, özel
yapılan bir kaynakla belgeseller çekiliyor. Yani ekonomi bu kadar
sıkıntıda, gidiyorsunuz, Vergi toplayacağız. diye ek
cezalar getiriyorsunuz, vergi oranlarını artırıyorsunuz,
kamu-özel ortaklığı adı altında yapılan
harcamaların bedelini 2018 bütçesine 6,2 milyar TLlik bir para koyarak
vatandaşa yüklüyorsunuz, hiç geçmediği köprünün, hiç gitmeyeceği
hastanenin parasını ödetiyorsunuz ama diğer tarafta da har vurup
harman savuran, paraların kaynağını -hesapsız
kitapsız- kime gittiğini belli etmeyen ve Sayıştay
raporlarında tespit edilmiş olmasına rağmen suspus olan, bu
konularla ilgili hiçbir şey yapmayan bir Hükûmet.
Evet, tabii, günü gelecek bunların hepsinin
hesabı sorulacak. Burada beş dakikayla, on dakikayla bunları
anlatmak mümkün değil. Ama ben buradan diyorum ki: Bu yasa tasarısıyla
yaptığınız ve yıkılacağı bugünden belli
olan o duvarı ne yaparsanız yapın
onaramayacağınızı
Bunun yerine köklü çözümler üretip hep
birlikte -sadece gizli kapılar ardında ya da sarayda alınan
birtakım kararlarla değil- gelin, Parlamentoda tam bir mutabakat
içerisinde, dört partinin katılımıyla bu duvarın
yıkılmasını önleyelim. Bu gemi su alıyor, geminin
batmasını hep birlikte engelleyelim. Gemi battıktan sonra çok
fazla yapacak bir şey kalmıyor diyorum ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 57nci maddesinde yer alan
fıkrasında yer alan, ibaresinin fıkrasındaki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul Mardin Diyarbakır
Mehmet
Ali Aslan Müslüm
Doğan
Batman İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mardin Milletvekili
Sayın Mithat Sancar konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; torba yasa tasarısının
57nci maddesi olumlu bir düzenleme içeriyor, İşsizlik Sigortası
Kanununun ek 3üncü maddesinde değişiklik öngörüyor.
Değişikliğin ilgili olduğu konu da tehlikeli ve çok
tehlikeli işlerden sayılan mesleklerin icrası için yeterlilik
belgesi ve sınav gerekliliğiyle ilgili süreleri uzatması, ayrıca
bu belgeye erişimin ve sınava girişin
kolaylaştırılması ve masraflarının da
İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamındaki fondan
karşılanmasıdır.
Bunlar elbette olumlu ama konu bu tedbirlerle
çözülebilecek bir mesele değil. İş güvenliği ve işçi
sağlığı alanında yaşanan devasa sorunların
bunlarla, bu tür düzenlemelerle çözülmesi de imkân dâhilinde görünmüyor.
Elbette bu tür bir düzenleme yapılsın ama Türkiyede işçi
sağlığı ve iş güvenliği tablosuna baktığımızda,
yapılması gerekenlerin çok daha köklü, çok daha kapsamlı
düzenlemeler ve tedbirler olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Sadece son
bir yıldaki, daha doğrusu 2017 yılı içindeki iş
cinayetlerine bakarsak 2017 yılının Ekim ayında 182
kişi -tespit edilebilen- ölmüş, ilk on ayda da 1.683 kişi.
Bilerek iş kazası demiyorum, bunlar iş kazası değil.
Kaza, önlenmesi için gerekli tedbirler alındığı hâlde önüne
geçilemeyen olay demektir. Cinayet tabirinin çok daha uygun
kaçtığı bir tabloyu ifade ediyor anlattığım tablo.
Bakın, son on beş yılda yani AKPnin
iktidara geldiği 2002den bu yana tespit edilebilen iş cinayetinde
ölüm sayısı tam 20 bin. Bu çok yüksek bir rakam değerli
arkadaşlar. Bunlar tespit edilebilen rakamlar. Şu an, Türkiye iş
cinayetleri konusunda Avrupa 1incisi. Peki, nereden kaynaklanıyor bütün
bu iş cinayetleri? Bunlar kader değil, bunlar kaza değil,
gerekli tedbirler alınmadığı için yaşanan acı
ölümlerdir.
Evet, bunların önlenmemesinin sebepleri göz
önüne alındığında ilk dikkat çeken şey, iş
güvenliği ve işçi sağlığı için harcanması
gereken paraların denetlenmesindeki zayıflık ve eksikliktir.
Yani işverenlerin iş güvenliğini ve işçi
sağlığını sağlamak zorunda oldukları
konularda yeterince denetim olmamasından kaynaklanan büyük kazalar ve
cinayetler burada bu tabloyu iyice karartıyor.
Bunun dışında, tabii, 4857
sayılı İş Kanunu, hemen iktidara gelir gelmez AKP
tarafından çıkarılmıştı. Burada, taşeron
çalıştırma başta olmak üzere, esnek ve güvencesiz
çalıştırma yasal hâle getirilmişti ve kiralık
işçi uygulaması da yakın zamanda kabul edildi. Bütün bunlar
iş sağlığı ve işçi güvenliğiyle ilgili
tedbirlerin alınmasını iyice zorlaştırıyor.
Olağanüstü hâl başlı başına
işçi sağlığını ve iş güvenliğini tehdit
eden bir faktör hâline gelmiştir. Evet, olağanüstü hâlin
uygulandığı şu bir buçuk yıla yakın zaman içinde
iş cinayetlerinde ölüm oranı yüzde 10 artmıştır.
Neden? Çünkü bu cinayetlerin sebeplerini dile getirmek isteyen işçiler,
işçi örgütleri çeşitli yasaklarla
karşılaşıyorlar. Ayrıca, grevler de bu konuda önemli
bir mücadele aracıdır; grevler yasaklanıyor, işçinin sesi
ve mücadele silahları elinden alınıyor.
İş cinayetlerinin en yüksek olduğu
sektörlerin başında inşaat sektörü geliyor. Bu da tesadüf
değil. Bakın, inşaat sektörü, son on beş yılda yani
AKPnin iktidarı döneminde en fazla büyüyen sektördür. İnşaat
sektörünün son on beş yılda hem ekonomi içerisindeki hem de istihdam
kapsamındaki payı çok büyük bir artış göstermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Devamla) - Tamamlamama izin
verir misiniz.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Sancar.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Evet, ekonominin
lokomotifi diye sunuluyor. Bu sektörde kentsel dönüşüm ve afet
yasasıyla getirilen düzenlemelerin de çok önemli bir yeri olduğunu
hatırlatalım. Eğer bir sektör bu kadar çok büyüyorsa ve bu sektörde
aynı zamanda iş cinayetleri hızla sürekli katlanarak
artıyorsa ortada çok büyük bir sorun vardır. Demek ki bu sektörde bu
kârlar işçilerin sağlığı, güvenliği ve
hayatı pahasına elde ediliyor. O nedenle, eğer gerçekten
işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda ciddi
bir adım atmak istiyorsanız emeğe saygı, doğaya
saygı, sosyal adalet ilkelerini esas alan kapsamlı bir düzenleme
paketine ihtiyacımız vardır.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Sancar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
58inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır, ilk okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 58inci maddesinin
tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Saffet
Sancaklı Baki
Şimşek
Konya Kocaeli Mersin
Ahmet
Kenan Tanrıkulu Zühal
Topcu Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
İzmir Ankara Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Ziya
Pir
İstanbul
Mardin Diyarbakır
Mehmet
Ali Aslan Müslüm
Doğan Saadet
Becerekli
Batman İzmir Batman
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM
AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan
Tanrıkulu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun
tasarısının 58inci maddesi üzerinde partimiz grubunun
verdiği önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Öncelikle
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, daha önce
hatırlanacağı gibi, üretim reformu diye kamuoyunda bilinen
7033 sayılı Kanun Tasarısı kanunlaşırken burada
gene benzer hükümlerle ilgili olarak bazı eleştirilerde
bulunmuştuk. Daha onun mürekkebi kurumadan 57nci Hükûmet döneminde 2000
yılında çıkarılan Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
bazı değişiklikler karşımıza geliyor gene bu
maddeyle.
Şimdi, buradan bir kez daha gene bu kürsüden
sizlere ve kamuoyuna belirtmek istiyorum. Bir kere, biz, bu Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununu 57nci Hükûmet döneminde çıkarırken temel bir
amacımız vardı. O amacımız şuydu: Bu
alanların bir bütün olarak kalmasını sağlamak için
öncelikle bu kanunu hazırlamıştık ve bugüne kadar da bu
düzenlemeler hep böyle geldi. Ancak şimdi önümüzdeki düzenleme, bu OSB
parsellerinin bölünerek ranta açılmasına imkân verecek birtakım
düzenlemeleri karşımıza getiriyor, sayın milletvekilleri.
Şimdi, tabii ki bu, OSB felsefesiyle
örtüşmeyen, ona ters düşen bir uygulama olarak karşımıza
çıkıyor. Parsel, arazi düzenlemeleri ve bunun gibi yöntemler,
aslında, baktığımız zaman, OSBlerde üretim
artışını, verimliliği veyahut ileri teknoloji
kullanımını sağlamaya yönelik bir yaklaşım
tarzı değil. Zaten çoğunluğun beklediği de bu tarz bir
yaklaşım değil sayın milletvekilleri, onların daha
farklı birtakım üretim tekniklerini artırmaya yönelik,
bizlerden, Meclis Genel Kurulundan ve ihtisas komisyonlarından
beklentileri var. Ancak bu beklentiler maalesef bu tarz yasa
tasarılarıyla da karşılanmıyor.
Gelişmiş ülkelerde birtakım
uygulamalar var. Bu uygulamalara baktığımız zaman bu
OSBlerin çoğu sanayi parklarına dönüştürülüyor ve orada
farklı üretim teknikleri kullanılarak hem üretimin artmasına hem
istihdamın geliştirilmesine yönelik birtakım uygulamalar
yapılıyor ve buna yönelik hukuki düzenlemeler
karşımıza çıkıyor.
Şimdi, baktığımız zaman
değerli milletvekilleri, bu bölgelerde aynı zamanda bilimsel
kuruluşlarla, örneğin üniversite ve akademik çevrelerle de iş
birliğine gidilmesi gerekir diye düşünüyorum ve her zaman söylenilen,
üniversite-sanayi iş birliği çerçevesi gerçekten uygulanırsa,
gerçekten amacına uygun hareket edilirse o zaman üniversiteler ile OSBler
arasında bir proje iş birliği ve bir sinerji de
oluşabilecektir. Ancak şimdi baktığımız zaman
teknoloji geliştirme bölgelerinde ki bu bölgeler de gene 57nci Hükûmet
döneminde çıkartılan bir yasayla bir hukuki çerçeveye
kavuşturulmuştur değerli arkadaşlar. O bölgelerde uygulanan,
öğretim elemanlarına sağlanan desteklerin de yine organize
sanayi bölgelerine de verilmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer ille
biz bu Organize Sanayi Bölgeleri Yasasında yani 4562 sayılı
Yasada bir değişiklik yapacaksak o zaman bizim için ön planda
tutulması gereken -biraz önce de söyledim, altını bir daha
vurguluyorum- üretim artışına yönelik, verimliliğe yönelik,
ileri teknoloji getirilmesine yönelik uygulamalar ve yeni politik
enstrümanların getirilmesi olması gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, buradan yola
çıkarsak bu yılın büyümesiyle ilgili olarak sürdürülebilir
rakamların da çok ileride karşımıza
çıkmayacağını öngörebiliriz. Çünkü verimlilikteki
zayıf seyir maalesef büyüme rakamlarına da önümüzde
yansıyacağa benziyor. Sürdürülebilir ve kaliteli bir büyüme
olması için, ülkemizin orta gelir tuzağından da kurtulabilmesi
için bizim yapmamız gereken daha çok teknoloji yoğun
yatırımlara yönelmemiz ve verimlilik artışını da
ona göre, özellikle emek verimliliğini artırmaya yönelik birtakım
tedbirleri getirmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, bir kez daha
söyleyeyim vakit OSBlerde arazi ve parsel düzenlemelerini yapma vakti
değil, tam tersine üretimi artırıcı, reformu getirici ve
ileri teknoloji yatırımlarının yeniden düzenlenmesi gerektiği
yatırım vaktidir diyorum.
Bir kez daha Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tanrıkulu.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Batman Milletvekili Sayın Saadet Becerekli.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SAADET BECEREKLİ (Batman) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir
tartıştığımız torba yasayla ilgili 58inci
maddede 4562 sayılı Kanunda organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir
değişime gidildi. Daha önce yürürlüğe giren ve 2000
yılından bu yana 15 kez değiştirilen bu yasanın, demek
ki sistematiğinde, dilinde bir problem var ki uygulamada sürekli sorun
çıkıyor ve sürekli bir değişime gidiliyor. Eğer bu
yasa Komisyonda tartışıldığı zaman önerilere,
itirazlara dikkat edilseydi, kulak verilseydi belki önümüzdeki süreçte bu yasa
çok daha sağlıklı olarak çıkmış olacaktı ama
ne yazık ki tartışmalara hiçbir şekilde cevap
olunmadı, itirazlara hiçbir şekilde cevap verilmedi.
Dolayısıyla bu yasanın, 15 kez değişen bu yasanın
önümüzdeki süreçte tekrar değişeceği artık çok açık
bir şekilde görülüyor.
Bir değişikliğe gidiliyorsa öncelikle
ilk amaç ihtiyaçlar doğrultusunda üretim yapacak kuruluşların
daha sağlıklı bir ortamda çalışmasını
sağlamak ve iş güvenliği önlemlerinin mutlaka alınması
gerekliliğidir. Biliyorsunuz ki Türkiyede ne yazık ki dünya
ölçeğine baktığımızda ciddi anlamda iş
cinayetleri meydana geliyor. Bu yasa yapılırken öncelikle buna
mutlaka dikkat edilmeliydi.
Yine, günlerdir eleştirilen, söz konusu olan
organize sanayi bölgeleriyle ilgili düzenlemelerin Komisyonda yapılan
itirazlara -demin söyledim- yaşanan tartışmalara
karşın apar topar, tıpkı diğer maddeler gibi önümüze
getirilip bir şekilde geçirilmeye çalışılması da
ayrıca eleştirilecek bir konudur.
Bakın, tartışmalarda, bu kanundan
önce kurulan sanayi bölgelerinin arazilerinin alınma tarihinin çok daha
eski tutma önerisi kabul edilmedi. Bunun yerine, çok yakın bir tarih olan
2017 Temmuz ayının esas alınması ister istemez
akıllara sürekli sözü geçen ve sizin de itiraz ettiğiniz
rantiyeciliği getiriyor tabii ki. Ayrıca, organize sanayi
bölgelerindeki hazine arazilerinin çok düşük bedeller
karşılığında, rant amacıyla
alındığı, sonradan bunların kiraya verildiği çok
sıkça görülen bir durumdur. Yine, aslında, şehir içinde kalan ve
küçük esnafın ekmeğini yediği küçük sanayi sitelerinin
boşaltılarak o alanın inşaat alanı olarak
kullanılmasıyla, binaların dikilmesiyle birlikte zaten beton yığınına
dönen şehirlerimiz daha da betonlaşacak, daha da çirkin bir görüntü
alacak ve hem görüntü kirliliğine hem de hava kirliliğine ciddi
anlamda bir zemin hazırlayacak.
Sonuç olarak, düşük bedellerle tahsis edilen
devlet arazilerinin farklı amaçlarla kiralanarak rant ekonomisini
oluşturan kaygıları gidermeden Genel Kurula getirilen bu
yasanın aslında bir an önce bu torbadan çıkarılması,
hatta, belki de bütün olarak torbanın, torba içerisindeki yasaların
bir bütün olarak geri çekilmesi gerektiğini düşünüyorum.
İktidar, taleplere, itirazlara karşın
âdeta sürekli bir gerilim yaratıyor, burada görüyoruz kaç gündür. Bu
yasalara karşı yapılan itirazlara sürekli bir gerilim var, bir
gerilim yaratılıyor ve bu gerilim diri tutulmaya
çalışılıyor. Bununla birlikte, ırkçılık,
savaş kışkırtıcılığı, mezhepçilik,
kadına karşı düşmanlığa varan uygulamaların,
yaklaşımların daha da ağırlaştığı
bir siyasal iklimde âdeta yaşamaya mecbur bırakılıyoruz.
İç ve dış politikada yaşanan
gelişmeler, çok geniş kitlelerin etkilendiği olağanüstü hâl
uygulamalarının, ülkeyi ve ekonomiyi kanun hükmünde kararnamelerle
yönetme anlayışının sürmesi ülkeyi başta ekonomi olmak
üzere toplumsal ve siyasal açıdan ciddi riskler ve tehditlerle
karşı karşıya bırakıyor. Adaletsiz olan gelir
dağılımı arasındaki uçurum AKP iktidarı süresince
daha da büyüyerek çok ciddi anlamda toplumu sarsacak boyutlara
varmıştır. Ki bu torba yasadan çıkacak olan yasaların
da toplumun büyük bir bölümüne ekonomik ve sosyal açıdan çok büyük
sıkıntılar yaşatacağı çok açık,
şimdiden görülüyor ama nedense AKP iktidarı, Hükûmet bu konuda kulaklarını
kapatmış, görmezlikten geliyor birçok şeyi. Açıktır,
iktidar zaten sermaye kesimine kepçeyle dağıtırken işçiye,
emekçiye komik zamları çok büyük bir müjde gibi sunuyor; çok kısa bir
sonra da bu verdiği zamları ya otomatiğe bağlayarak ya da
yine ek zamlarla, vergilerle geri alıyor. Tabii, burada, zaten geçinemeyen
toplumun yarısından fazlası geçinebilmek için kredi
kartlarına yükleniyor, kredi kartlarını ödeyemeyince ciddi
anlamda bir bunalım ve toplumsal sorunlar ortaya çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAADET BECEREKLİ (Devamla) Bitirebilir miyim
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.
SAADET BECEREKLİ (Devamla) Teşekkürler.
Sadece kredi kartlarıyla ilgili değil,
bakın, toplumda ciddi anlamda bu rantiyecilik yayılmış ve tefecilik
almış başını gidiyor. Bununla ilgili, Hükûmetin
herhangi bir önlemi yok ve ciddi anlamda borç altına giren insanlar
borcunu alamayan tefeciler tarafından ya vuruluyor, cinayetler
işleniyor ya da bir şekilde kendisi artık ödeyemediği borç
karşısında intihara yöneliyor.
Şimdi, demokratik bir hükûmetin ki öyle bir
iddianız var- milyonlarca vatandaşın istemlerini, taleplerini
yerine getirme gibi bir sorumluluğu var ve bunu yerine getirmek
zorundadır. Onun için, bugün yapılması gereken, sermaye sahiplerinin
kamu kaynaklarıyla değil de aksine, bu kesimin geliri üzerinden daha
sıkı vergi uygulayarak adil bir paylaşım ve işçilerin,
emekçilerin refahını artırmaya yönelik harcaması,
demokratik bir planlamayla üretken bir ekonomiyi kurması gerekiyor
gerekiyor diye söylüyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Becerekli.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 58'inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Bekaroğlu Nurhayat Altaca
Kayışoğlu Haydar
Akar
İstanbul Bursa Kocaeli
Tahsin
Tarhan Hilmi
Yarayıcı
Kocaeli Hatay
MADDE 58 - 12/4/2000 tarihli ve 4562
sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 18 inci maddesinin onuncu fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"OSB'lerde sanayi tesislerindeki tesislerde bir
katılımcı ya da katılımcının
kiracısı üretim yapabilir. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı
Türk Ticaret Kanununda tanımlanan hakim ve bağlı şirketler,
geçici madde 5 kapsamında kurulan OSB'ler bu fıkrada yer alan
kiralamaya ilişkin kısıtlamalardan muaftır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili
Sayın Tahsin Tarhan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 58'inci maddesi üzerinde söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Üç ay önce Sanayi Komisyonuna gelen 58inci madde,
Komisyon üyelerinin tümünün oylarıyla geri çekildi. 58inci madde OSBde
sanayi arsalarının yani fabrikalarının kiralanması...
Sevgili milletvekilleri, Türkiyenin en büyük
sıkıntılarından birisi çarpık kentleşmeydi,
aynı zamanda çarpık sanayileşmeydi. Çarpık
sanayileşmenin önüne organize sanayileri geçti. Türkiye'de 304 tane
organize sanayimiz var. Gurur duymamız gereken sanayi siteleri buralar.
Eskiden mahalle aralarında bulunan atölyeler büyüyerek sanayiyi
oluşturdu. Organize sanayiler bugün Türkiyenin hatta Avrupanın
gurur duyacağı alanlar. Organize Sanayi Kanunu, gerçekten, son
dönemlerde muhalefet ve iktidar milletvekillerinin
çalışmalarıyla hazırlandı. En son
yaptığımız kanunla organize sanayilere damga vergileri,
emlak vergileri gibi muafiyetler getirdik, sanayicileri destekledik.
Bu kanunda eğer biz kiralama yetkisi verirsek
sevgili milletvekilleri, bu, 134 organize sanayiyi ilgilendiriyor. Bize gelen
şikâyetler sadece 5 tane sanayi sitesinden. Bunlar geçici 5inci maddeyle
oluşmuş, bunu geçici 5inci maddeyle çözebiliriz; İkitelli,
Beylikdüzü, Dudullu, Maslak, Başkent OSB diye geçiyor, 5 tane sanayide
sıkıntı var. Ama biz geçici 5inci maddenin yanına 1inci
ve 2nci maddeyi de ekliyoruz. Bununla birlikte, Türkiyenin göz bebeği
olan, düşünün, Gebze Organize Sanayide, İzmir Atatürk OSBde, bütün
fabrikaları kiraya verme yetkisi veriyoruz. Yani düşünün, bir fabrikayı
bölüp 4 kişiye kiraya verebileceğiz ve bununla rantın önünü
açmış olacağız. Zaten en büyük
sıkıntımız çarpık kentleşme, çarpık
sanayileşme. Şimdi, tekrar geriye dönüyoruz. Organize sanayileri
bölüp kiraya veriyoruz ve bu kira gelirinden dolayı bütün bu fabrikalar
üreticilerin elinden rantçıların eline geçecek, emlak
piyasasının eline geçecek. Biz diyoruz ki: Gelin, bu maddede geçici
1 ve 2yi kaldırıp sadece 5i çözelim. 5le birlikte sadece sorunlu
olan 5 tane organize sanayinin sorunlarını çözüp bu OSBleri kiralama
yetkisini vermeyelim.
Sevgili milletvekilleri, eğer biz Türkiyede
yerli otomobili yapacaksak, yerli uçak yapacaksak, teknoloji üreteceksek,
teknolojiyi bilgiye dönüştüreceksek, kalkınmayı
sağlayacaksak sanayiyle yapacağız. Sanayi ve organize sanayi
bölgeleri bu kadar hayati önem taşıyorken kiralama yöntemiyle rant
alanına dönmesine izin vermeyelim diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tarhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Söyledim, sonra söylediniz Sayın
Özel. Daha sonraki maddede olabilir.
Kabul etmeyenler
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Maddenin oylamasında
istiyorum.
BAŞKAN Peki.
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 18.54
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 58inci maddesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı
vardır.
502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
59uncu maddede ikisi aynı mahiyette olmak
üzere dört önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 59uncu maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı İsmail
Faruk Aksu Baki
Şimşek
Konya İstanbul Mersin
Zühal
Topcu Saffet
Sancaklı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Ankara Kocaeli Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mithat
Sancar Müslüm
Doğan
İstanbul Mardin İzmir
Meral
Danış Beştaş Ziya
Pir Mehmet Ali
Aslan
Adana Diyarbakır Batman
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın
İsmail Faruk Aksu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 59uncu madde üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddenin ilk bölümünde,
lojman ihtiyacının savunma, güvenlik, adalet ve istihbarat hizmeti
yürüten personel tarafından kullanılanlar hariç, kamu
konutlarından on yılını doldurmuş olanların
ekonomiye kazandırılması amacıyla, içinde oturanlara
öncelik verilmek suretiyle satışı öngörülmektedir. Bu konudaki
usul ve esasları belirlemeye ve uygulamadan kaynaklı tereddütleri
gidermeye ise mahallî idarelere ilişkin konutlar için ilgili idareler,
diğerleri için Maliye Bakanlığı yetkili
kılınmaktadır.
Bilindiği gibi, kamu konutlarının ve
sosyal tesislerinin satışı Türkiye'nin her zaman gündeminde olan
bir konu olmuştur. Genellikle ilave kaynak temini ve kamuda tasarruf
kapsamında gündeme gelse de konunun popülist bir söylem olarak gündeme
geldiği de olmaktadır. Bu tasarıda amaç kamu
konutlarının ekonomiye kazandırılması olarak ifade
edilmektedir. Ancak bu konuda kamuoyunda tereddüt oluşturabilecek birkaç
hususa dikkat çekmek istiyorum.
Bunlardan birincisi, bazı yerlerde lojman
ihtiyacının sadece güvenlik, adalet ve istihbarat personeli için
değil, diğer kamu personeli için de gerekli olabileceğidir.
Nitekim, öğretmenler, sağlıkçılar ve akademik personelle
ilgili olarak bu konuda ciddi sıkıntılarla
karşılaşılabilecektir. Unutulmamalı ki eleman temininde
güçlük çekilen yerler için lojman önemli bir unsurdur.
İkincisi, içinde oturanların
satış tarihinde lojmanda olmalarının kamu
çalışanlarına nazaran bir avantaj sağlamasının,
diğer kamu görevlilerinin benzeri beklentilerine ve taleplerine yol
açabilecek olmasıdır.
Üçüncüsü de bu satışların
kayırmacı bir anlayışla yapılması ihtimalinden
kaynaklı endişelerdir. Nitekim geçmişte yapılan bazı
özelleştirmeler ve satışlar bu endişenin
oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple söz konusu
düzenlemenin ve devamındaki uygulamaların bu çerçevede
değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Değerli milletvekilleri, maddenin ikinci bölümü
mülkiyeti hazineye ait tarım arazilerinin kiracılarına belli
şartlarla satılmasına ilişkindir. 6292 sayılı
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanunun 12nci maddesiyle hazineye ait tarım arazilerinin hak sahiplerine
satılabilmesine imkân tanınmış olduğu hâlde, belediye
ve mücavir alan sınırları içinde kalan yerlerde bulunan hazineye
ait tarım arazileri bu madde kapsamında hak sahiplerine
satılamamıştır. Bu hüküm nedeniyle belediye ve mücavir alan
sınırları dışında bulunan ve hazineye ait
tarım arazilerini 31/12/2011 tarihi itibarıyla en az üç yıldan
beri tarımsal amaçla kiralayanlar satın alabilmekte iken aynı
şartları taşımalarına, hatta komşu
olmalarına rağmen, kiraladıkları, kullandıkları
ya da paydaşı oldukları hazineye ait tarım arazileri
belediye ve mücavir alan sınırları içinde olanlar bu
taşınmazları satın alamamışlardır. Bu
nedenle mağduriyet yaşayan birçok vatandaşımızın
bulunduğu da bilinmektedir.
Yapılan düzenlemeyle belediye ve mücavir alan
sınırları içinde yer alan hazineye ait tarım arazilerinin
de rayiç bedel üzerinden satılabilmesi imkân dâhiline girmektedir.
Türkiye'nin birçok yerinde hazine arazilerini ecrimisil veya kira ödeyerek veya
orman kadastrosu içinde kullanan vatandaşlarımızın uzun
sürelere sâri sorunları bulunmaktadır. Bu arazileri genellikle
dededen ve babadan itibaren çok uzun yıllardan beri
kullandığı hâlde tapuları kendilerine ait değildir.
Söz konusu arazilerin kullanıcılarına satılması zaman
zaman gündeme gelen ve geçmişte bazı düzenlemelerin de
yapıldığı bir konudur. Özellikle geçimini buralardan
sağlayan dar gelirli çiftçi ve orman köylüsü
vatandaşlarımızı mağdur eden bu gibi eksikliklerin giderilmesini
ve çözüme kavuşturulmasını gerekli görüyoruz. Ancak, burada
dikkat edilmesi gereken husus, özellikle yüksek rantların
paylaşımına ya da peşkeş çekilmesine sebep olabilecek
girişimlerden ve düzenlemelerden kaçınılması zaruretidir.
Burada amaç rant paylaşmak değil, tarımla geçinen
vatandaşlarımızın hakkını hukukunu korumak
olmalıdır. Bu yönüyle uygulamanın etkili bir denetime tabi
tutulması da şarttır.
Bu düşüncelerle sizleri saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de grubum adına
59uncu madde üzerinde söz almış durumdayım.
Anılan maddeyle Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna yapılan
eklemeyle kamu konutlarının satışlarının önü
açılıyor, çok özetle bunu söyleyebiliriz. Şimdi, bu düzenleme
sonrasında neler olabilir, bu eğer yasalaşırsa? Şöyle
özetlemek ve genel hatlarıyla çizmek mümkün: Bildiğimiz gibi,
çoğu kamu konutu kent merkezlerinde ve hatta kent merkezlerinin de en
nezih yerlerinde bulunmaktadır, genellikle değerli mekânlar olarak da
bilinir. Karayollarının yeri, polis lojmanları, askerî lojmanlar
gerçekten oldukça güzel alanlarda, nezih alanlarda bulunuyor. Kent büyümesiyle
bunlar aslında bir yönüyle de daha çok değerleniyor. Şimdi,
burada büyük şehirlere yeni sermaye akışlarının ortaya
çıkması doğrudan gerçekleşecektir. Bununla birlikte,
Mimarlar Odası Ankara Şubesi de tescilli kültür
varlığı olan kamu konutlarının bu satış
kapsamı içinde değerlendirilmesini doğru
bulmadıklarını ve karşı olduklarını komisyon
sürecinde beyan ettiler.
Şimdi, lojmanların büyük bir
kısmı kentin kültürüyle kendi içinde o kent kimliğinin çok
önemli bir parçası niteliğindedir aynı zamanda.
Dolayısıyla bunların satışından murat edilenin
rant olduğunu ve rantı da kendi çevresine, yandaşlarına
aktarmak olduğunu söylemek çok da zor değil. Yani bundan önceki uygulamalar
da bunu açıkça ortaya koyuyor. Dolayısıyla bu düzenlemelerin
gerekçesinde her ne kadar depreme dayanıksız olduğu
belirtilmekteyse de bu da ayrıca başka bir vahamete işaret
ediyor. Depreme dayanıklı olmayan binaların içinde demek ki
şu ana kadar kamu çalışanlarının zaten
yaşamaması gerekirdi, depreme dayanıklı hâle getirilmesi
gerekirdi. Bu da sırf gerekçe oluşturmak için aslında
yazılan bir gerekçe. Demek ki bu uygulama her hâliyle yine yoksula,
emekçiye, maaşıyla çalışana yüklenen bir fatura olacak. Bu
faturanın nedeninin bütçedeki açık olduğu, bu sebeple kamu
mallarının elden çıkartılmaya
çalışıldığı da çok açık bir şekilde
ortadadır.
Önerimiz şudur bizim Halkların Demokratik
Partisi olarak: Kamu lojmanlarının kamu yararı
açısından kamunun elinde kalmasıdır ve depreme
dayanıksız bu konutların kamu eliyle yeniden, yerinden
dönüştürülmesi ve kamu personelinin bu alanlarda mülkiyetinin kamuda
kalması suretiyle yaşamasının devamı
niteliğindedir. Bu nedenle biz tasarı metninden
çıkarılmasını önerdik. Tabii ki kamu lojmanları sadece
belirli bir kesime değil; işçilere, farklı alandaki memurlara,
sosyal devlet olmanın ilkesi gereğince de ayrıca tahsis
edilmelidir, yapılmalıdır. Sosyal devlet, düşük ücretlerle,
kiralarla aynı zamanda kendi çalışanlarına barınma
olanağı sunmak zorunda olan devlettir. Anayasamızdaki sosyal
devlet ilkesinin gereği de bu yönüyle yerine getirilmelidir.
Hatırlayacağınız üzere,
TOKİ, 1984 yılında, ilk kurulma nedeni olarak şu
şekilde kamuoyuna yansıdı: Devlet eliyle yoksul kesimlerin
barınma ihtiyacı karşılanacaktı TOKİyle fakat
bugün kentsel dönüşümle yüksek rantın olduğu kent
mekânlarında yoksul kesimlerin tümüyle tasfiye edildiğini ve
TOKİnin sermaye kesimlerine lüks konut üretme karakterine
büründüğünü görüyoruz. Etrafımıza bakalım, TOKİlerde
artık ciddi bir kimlik değişimi de var, yoksullar değil
belirli bir gelir düzeyinin üstünde olan yurttaşlar ancak orada
yaşayabiliyor. İşte bu, kamu yararına
aykırıdır, sadece günü kurtarma amaçlıdır ve iktidar
partisinin ekonomik sıkışmışlığını
aşmak için bu kamu lojmanları aslında satışa
sunulacaktır. Bu maddenin arka planındaki gerekçe bizce budur. Son
olarak, Kızılaydaki Saraçoğlu Mahallesini buna örnek olarak
vermek isterim. Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığına devredildi Saraçoğlu Mahallesi ve yakında
hep birlikte izleyeceğiz, göreceğiz ki orada rant değeri çok
yüksek olan ve kent kimliğinin bir parçası olan o alan başka
kesimlerin eline geçecek, peşkeş çekilecektir diyorum.
Bu nedenle, bu maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını partimiz adına ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Beştaş.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 59uncu maddesi ile 29/6/2001 tarihli ve 4706
sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4üncü
maddesine eklenen fıkralardan (1)inci, (2)nci, (3)üncü, (4)üncü,
(5)inci, (6)ncı, (7)nci fıkraların madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir Ankara İzmir
Bihlun
Tamaylıgil Kadim
Durmaz Utku
Çakırözer
İstanbul Tokat Eskişehir
Lale
Karabıyık Murat
Emir
Bursa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Ankara Milletvekili
Sayın Murat Emir.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MURAT EMİR (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
61 ayrı konuda bir yerlerden para bulmak ve
delik deşik olmuş bütçeyi bir şekliyle denklemeye
çalışmak için uydurulmuş, bulunmuş yöntemlerden birisi de
lojman satışı. Ben de lojman satışıyla ilgili
olarak söz almış bulunuyorum.
Şimdi, geçenlerde Sayın Başbakan
Artık kamuda lükse, saltanata son. dedi. Bu aslında iyi de bir
şeydi ama aynı zamanda bir tespitti. Demek ki on beş
yıllık iktidarınız saltanat sürmüş ve lüks içerisinde
Türkiye'yi yönetmiş. Bu tespiti yapan bir yıllık, iki
yıllık hükûmetin başbakanı olsaydı belki
anlayabilirdik. Ama on beş yıllık bir Hükûmetin son gelen
Başbakanı böyle söyleyince bu tutarsızlığı da not
etmeden geçemiyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, burada lojmanlar satılıyor
ancak burada bir incelik var, bir konuya dikkatinizi çekmek isterim: 2016
yılında Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi bir karar aldı
ve bu kararında Anıtkabir yerleşkesinin kenarında bulunan
ama Anıtkabir sit alanı içerisinde saydığımız
lojmanlara resmî statü kazandırdı. Ve biz bununla ilgili bilgi almak
istediğimizde de dendi ki: Buralar şu anda Savunma
Bakanlığına ait arazi olarak, boş park alanı olarak
görünüyor. Biz de gereğini yaptık Millî Savunma
Bakanlığının isteği üzerine ve bunları lojman
olarak tescilledik. Bu yapılırken iki şey daha
yapıldı. Çünkü biz o zaman demiştik ki: Madem lojman
diyorsunuz bunlara, o hâlde bunların
kamulaştırılmasının ve Anıtkabir
yerleşkesinin bir parçası olarak tescillenmesinin de önünü
açın. Bu yapılmadı. Aynı zamanda Anıtkabir içerisinde
12 dönümlük yeni imar izni de verilerek aslında Anıtkabire önemli
bir tehdit yaratılmış oldu.
Biz bunu gündeme getirdiğimizde dendi ki:
Merak etmeyin, Anıtkabire yan gözle bakan eller kırılır,
kimse Anıtkabire yan bakamaz. Oysa bakın, işte, bu torba
yasayla yepyeni bir perde açılıyor. Yani önce park alanını
resmîleştiriyorsunuz, resmen orayı lojman ilan ediyorsunuz,
şimdi de bu torba yasayla lojmanların satışının
önünü açıyorsunuz. Canım, nereden çıkarıyorsunuz bunu,
bizim Anıtkabirle öyle bir sorunumuz yok. diyebilirsiniz ama biz sizi
tanıyoruz. Biz sizi geçmişinizden tanıyoruz ve Atatürkle ve
Anıtkabirle olan meselelerinizden, sorunlarınızdan biliyoruz.
Ve buradan uyarıyoruz: Anıtkabiri ve onun etrafındaki alana
dâhil olan yerlerdeki lojmanları sakın ha sakın satmaya
kalkmayın, oradan bir rant elde etmeye kalkmayın ve Atatürkün manevi
şahsiyetine dönük herhangi bir hamleyi aklınızdan dahi
geçirmeyin.
Şimdi siz beni işgüzarlıkla
suçlayabilirsiniz ama ben size biraz geçmişten bir alıntı
yapacağım ve bir metin okuyacağım değerli
arkadaşlar. Tarihi de söyleyeyim, ipucu olsun size: 10 Kasım 1996.
Şahıs diyor ki: İçim kan ağlayarak bugünkü törenlere
katıldım. Müslümanlar içindeki hırsı, kini, nefreti eksik
etmesin. Kimdi bu şahıs anımsıyor musunuz? Bakın,
Kayserililer bilir, Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Yok öyle bir
şey.
FATMA BENLİ (İstanbul) Sayın
Vekilim, kaç sene önceki mevzuyu...
MURAT EMİR (Devamla) Şükrü Karatepe bunu
söylemiş olabilir ama şu anda nerede değerli arkadaşlar, ne
iş yapar Şükrü Karatepe? Şu anda Cumhurbaşkanının
Başdanışmanıdır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu önemlidir, Yirmi sene önce söylemiş canım.
diyemezsiniz.
İSMAİL TAMER (Kayseri)
Çarpıtmayın o sözleri. Mahkeme karar verdi.
MURAT EMİR (Devamla) Bakın, bu
akıl, Anıtkabire içi kan ağlayarak giden akıl ve
Müslümanlar kinini içinde tutsun. diyen akıl ve Atatürk sevgisi bugün
sahte olan akıl bugün saraydadır. Bu önemli bir sorundur, bunu sizin
de ciddiyetle ele almanız gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bakınız, biz Atatürk sevgisinden son
derece memnunuz, Anıtkabire saygıdan son derece memnunuz. Hepinizin
de Anıtkabire en az bizim kadar saygı, sevgi ve muhabbet
beslediğinizden hiç şüphemiz yok.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Olmasın da
zaten. Atatürk sadece size ait değil ki.
MURAT EMİR (Devamla) Ama herkes, içinde
aslında sahte Atatürk sevgisi olanları, sahte Atatürkçüleri de tespit
edip teşhir etmek zorundadır. Ben bunu sizin dikkatinize sunuyorum,
tartışın diye sunuyorum.
Ve bir şeyi de not etmek isterim değerli
arkadaşlar: Atatürk sevgisi öylesine güzel bir şey ki sahtesi bile
güzel.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Emir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 59uncu maddesiyle 4706 sayılı
Kanunun 4üncü maddesine eklenmesi öngörülen beşinci fıkrada yer
alan "kamu konutlarından on yılını doldurmuş
bulunanlar ibaresinin "kamu konutları şeklinde, aynı
maddeye eklenmesi öngörülen on ikinci fıkrada yer alan "31/12/2011
ibaresinin "30/3/2014 şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Muş Ramazan Can Nazım
Maviş
İstanbul Kırıkkale Sinop
Ayşe
Doğan Hulusi
Şentürk Mehmet
Doğan Kubat
Tekirdağ İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle, kamu konutlarının
satışındaki on yıl sınırı
kaldırılarak yeni konutların da satılmasına ve bu
lojmanlarda oturanların da ihalede oluşacak bedelden öncelikle lojmanlarını
almalarına imkân sağlanmakta, ayrıca, belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde kalan hazineye ait tarım arazilerinin
paydaşı, kiracısı ve kullanıcısı olan
vatandaşlarımızın bu madde kapsamında kullandıkları
arazileri edinebilmeleri için gerekli olan kullanım süresi
şartının 30/3/2014 tarihine çekilerek, bu
vatandaşlarımızın kullandıkları arazileri
edinebilmeleri ve bu konuda yaşanan ihtilafların giderilmesi
amaçlanmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gerekçesini okuttuğunuz
önerge oylanırken karar sayısı alalım da iktidar partisi bu
işe ne kadar katılıyor bir görelim.
BAŞKAN Karar yeter sayısı mı
istiyorsunuz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Evet.
BAŞKAN Peki.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
60ıncı madde üzerinde ikisi aynı
mahiyette olmak üzere dört önerge vardır, okutacağım ilk iki
önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 60ıncı maddesinin
tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Saffet
Sancaklı Baki
Şimşek
Konya Kocaeli Mersin
Zühal
Topcu Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Ankara Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Ertuğrul
Kürkcü Müslüm
Doğan
İstanbul
İzmir İzmir
Mithat
Sancar Ziya Pir Mehmet Ali Aslan
Mardin Diyarbakır Batman
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde ilk konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Baki
Şimşek.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 60ncı maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Sözlerime başlamadan önce, bugün Ağrı
Eleşkirtte PKKlı hainlerle girdiği silahlı
çatışmada şehit olan hemşehrim Mersin Mezitli Doğlu
köyünden Uzman Çavuş İsmail Doğana Allahtan rahmet diliyorum.
Bütün Mersinin ve Türkiye'nin başı sağ olsun.
Büyükşehir belediye sınırları
içerisinde kalan hazineye ait yapılı taşınmazların
satışı konusunda getirilen madde üzerinde konuşmak
istiyorum. Tabii, maddeyle beraber yapılı taşınmazların
ve hazineye ait yapısız taşınmazların
satışına genel manada olumlu bakıyoruz. Yalnız,
üzerinde özellikle kültür varlığı bulunan, tarihî eser
niteliği bulunan taşınmazların belediyeye devrinin de,
satışının da sakıncalı olduğunu, bunun
mutlaka bir daha gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yoksa,
özellikle belediye sınırı içerisinde kalıp daha önceden bu
haktan faydalanamayan birçok insan mağdur durumdadır. Bunun önünün
açılması olumludur.
Tabii, hazine arazileriyle
ilgili problem çoktur, sadece satışla ilgili değil, kiralamayla
ilgili, özel ağaçlandırmayla ilgili birçok sorun bulunmaktadır.
2/B alanlarında, yine belediye sınırları içerisinde, 2 tane
komşu parsel düşünün, 2sinin sahipleri farklı insanlar.
İmar planıyla beraber bu bölge turizm alanı ilan ediliyor. 2/B
olarak kullanan şahsın birisi hak sahibi oluyor, diğer
vatandaşa devlet beş kuruş para ödemeden yerini gasbediyor, el
koyuyor. Burada bir hak kaybı vardır. Özellikle 2/B
satışlarında, turizm alanları içerisinde, imar planı
içerisinde kalan bu tip yerlerdeki hak sahiplerinin hakkının
korunması, devletin, nasıl diğer 2/B sahiplerine arsa veriyorsa,
bu insanlara da bedelini ödemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Tabii, hazine arazileriyle
ilgili yaşadığımız en büyük diğer sorun,
özellikle şehir merkezlerindeki imara açılan bölgelerdeki hazine
arazilerini Maliye Bakanlığı TOKİye iki satır
yazıyla hemen devrediyor. Bir ülkenin sadece konut yaparak, apartman
yaparak büyümesi mümkün değil. Bugün, sadece Ankara İncekte binlerce
konut fazlası var, Eskişehir
Yolunda binlerce konut fazlası var. TOKİnin görevi, müteahhitlerin
yapamadığını yapmaktır, vatandaşın
yapamadığını yapmaktır, kentsel dönüşüm
yapmaktır ama bugün TOKİ, şehir içerisindeki rantı çok
yüksek olan arsaları Maliyeden, Millî Emlakten devralarak buralara Emlak
Konut ya da müteahhit iş birliğiyle milyon dolarlık konutlar
yapmaktadır. Eskişehir
Yolunda, İncekte bu konutları hepinizin görmesi mümkündür.
TOKİnin öncelikle kentsel dönüşüm yapması ve Maliyenin de
TOKİye bu tip yerleri devretmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca, bir diğer önemli konu: Yine TOKİ,
şehir merkezlerindeki statların birçoğunu devraldı, başta
benim seçim bölgem olan Mersin olmak üzere karşılığında
şehir dışlarına, şehir merkezinin
dışına yeni statlar yaptı Mersindeki stat, hemen sahilde,
şehrin en güzel yerinde ve insanların yürüme mesafesindeydi. Bu
stadın yerini devraldı, şehrin dışına,
insanların araçla ulaşamayacağı, otoparkı olmayan, yürüme
mesafesinde gidemeyeceği bir stadyum yaptı ve bugün maça giden insan
sayısı en az yarı yarıya azaldı. Şehir
merkezindeki yere de Alışveriş merkezi ve konut
yapacağız. diyorlar. Şehir merkezindeki yerin ya yeniden
stadyum yapılması ya da buranın bir meydan, park olarak
düzenlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, kamu yatırımlarındaki
hazine arazileriyle ilgili yaşadığımız bir diğer
önemli sorun, yer seçimi konusunda kurumlarla olan
uyuşmazlıktır. Yine seçim bölgem olan Mersin Tarsusta on
yılı aşkındır bir hastane serüveni
yaşanıyor. Hastane yapılabilecek iki tane alan belirleniyor.
Alanın bir tanesi bataklık, alanın bir tanesi de dolgu
alanı, otoyolun dolgularının atıldığı alan.
Bakanlık bir karar veriyor, Bataklığa yapalım. Kamuoyunda
tepki oluyor, değiştiriyor, gidiyor, Dolgu alanına
yapalım. Ona da uzmanlar karar vermiyorlar. Her seçim billboard
asılıyor: Tarsusa şehir hastanesi yapıyoruz.
İhaleyi yaptık. deniyor. İki yıl geçti 2015 seçimlerinden
bu tarafa, ortada hastane de yok, ihale de yok, hâlâ hastanenin nereye
yapılacağı da belli değil. Özellikle 100-110 milyon TL para
harcanacak bir hastane için her iki yerin de biz uygun olmadığını
düşünüyoruz ama devlet yatırım yaparken Arazi bedava olsun.
diyor. Bedava uygun yer yoksa, 110 milyon liraya hastane yapılacaksa, bir
5-10 milyon liraya da koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti hastane yapacak bir
yeri satın alıp doğru yere hastane yatırımını
yapmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şimşek.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, çok teşekkürler.
Sevgili arkadaşlar, bu 60ıncı madde
öyle olsa ne olur, böyle olsa ne olur, o yüzden madde üzerinde fazla
durmayacağım ama ben torba kanun üzerinde durmak istiyorum. Çünkü
esasen torba kanunun kendisi, torba kanun çıkartmak Roma hukukunda bir
suçtu. Bunun da çok anlaşılabilir bir nedeni olduğunu Roma
hukukuna bakınca görüyoruz. Çünkü birbiriyle çelişen, birbirinden
ayrı çıkarlara hitap eden konuları bir tek kanun içerisine
sığdırmaya kalkıştığınız zaman,
bunu kanunlaştıracak olan yurttaşlar kısa zamanda bunun
içindeki unsurları ayrıştıramadıklarından,
akılları tam olarak hiçbirisine basmadığından
yanlış kararlar verebiliyorlardı ve daha sonra bu
kanunların iptal olması icap ediyordu. O yüzden tek kanun, tek konu
ilkesini Roma hukuku kendisine prensip belledi ve bu çok uzun yıllardan
beri de, yüzyıllardan beri de esasen bütün modern hukuka da yol gösteren
bir ilke oldu.
Şimdi, bunda anlaşılmayacak hiçbir
şey yok ve bizim bütün tartışmamız da bu; aslında,
Roma hukuku bunu bir rüşvet olarak gördüğü için de engelliyordu yani
bir konuyu kanunlaştırmak için öteki konuları yem olarak
kullanmak. Bizim torba kanunlarımız tam böyledir yani Roma hukukuna
göre, aslında, son derece ağır bir suç işliyoruz çünkü
torba kanun yapmak Romada yasaktı.
Fakat Türkiyede artık serbest, bunun önü
açıldı ama ilginç bir gelişmeyi de beraber yaşadık;
torba kanunlar ilke olduğundan beri, 2009dan bu yana hukuk fakültelerinde
Roma hukuku çalışmak, Roma hukuku dersleri de zorunlu olmaktan
çıktı. Yani Meclis tek kanun, tek konu ilkesinden
ayrılırken hukuk fakülteleri de Roma hukukundan ayrılmayı
uygun buldular. Fakat bu tıpkı fizik bölümlerinde Newton kanununun
öğretilmesinden vazgeçmek gibidir. Newton kanununu öğretmezseniz
eğer ne göreliliki ne diğerlerini öğretebilirsiniz ne de
aslında, herhangi bir biçimde fizikle ilgili bir şey yapabilirsiniz;
yaptığınız şey ancak hokkabazlık olabilir.
Nasıl böyleyse, tek kanun, tek konu ilkesinden ayrılmak için Roma
hukukundan vazgeçtiğiniz zaman da aslında, esasen hukuktan
vazgeçersiniz. O nedenle, ben Türkiye'nin hem hukuk öğrenimi hem hukuk
üretimi bakımından esasen yoldan çıkmış olduğunu
bu manada söyleyebileceğimizi düşünüyorum ama buna ısrarla devam
ediyoruz.
Eskiden Roma hukukunun manası, bir bakıma,
bir düzen ve kural toplamının esasen Romanın kendi düzeninde
ifade edildiğiyle ilgiliydi. O yüzden denildi ki: Bütün yollar Romaya
çıkar. Fakat bir kere yoldan çıktığınızda ne
hukuka ne Roma hukukuna ihtiyacınız kalır, o zaman, torba kanun
sizin ilkeniz hâline gelir. Torba kanunla da aslında, bir konuyu
yasalaştırmak için başka konuları rüşvet diye
vermekten başka bir şey yapmamış olursunuz. Bunu kendisine
yakıştıran bir Meclise, bunu kendisine yakıştıran
bir yönetime ben ne desem boş. O yüzden, Allah ıslah etsin diyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Tasarının 60ıncı maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Musa Çam Bülent
Kuşoğlu Mehmet
Akif Hamzaçebi
İzmir Ankara İstanbul
Kadim Durmaz Bihlun
Tamaylıgil Zekeriya
Temizel
Tokat İstanbul İzmir
Utku Çakırözer Lale Karabıyık Kemal Zeybek
Eskişehir Bursa Samsun
4076 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin
birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş,
altıncı fıkrasında yer alan 19/7/2003 ibaresi 29/3/2014
şeklinde, son fıkrasında yer alan Bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten ibaresi 29/3/2014 tarihinden olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Samsun Milletvekili
Sayın Kemal Zeybek konuşacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Sıra sayısı 502 olan Bazı Vergi
Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 60ıncı
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 10
Kasım 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına bu tasarının
değiştirilmesi için bir yasa teklifi vermiştim. Bu yasa
teklifinin bugün aynen iktidar partisi tarafından da kabul görmesi,
aynı şekilde değiştirilmesi bizi memnun etmiştir ve bu
konuda, daha önceki hazırlık çalışmalarında,
Cumhuriyet Halk Partisinin yerel seçimlerde, 2014 yerel seçimleri
esnasında, bütünşehir yasasındaki seçim değişikliğiyle
seçimleri kendi tarafına, lehine değiştirmek için gündeme
getiren siyasal parti
O günkü koşullarda, 2003 tarihine kadar olan
kamunun tüm üzerindeki mal varlıklarını
Atasından,
dedesinden kalmış veya tuğla üzerine tuğla koymuş,
taş üzerine taş koymuş ve kendi üzerine yapılaşma
yapmış, kapalı alan üzerinde mülk edinmiş
vatandaşlarımızın bu yerlerinin kendileri tarafına
bedelsiz veya cüzi bir fiyatla verilmesini talep ediyoruz. Tabii ki bunun
verilmediğini, bu torba yasayla bunun engellendiğini, bunun, bu
maddenin bir şekilde şu anda bütçeye katkı sağlanması
gerektiği düşüncesiyle gündeme geldiğini görmekteyiz. 4706
sayılı Kanundaki -daha önceki komisyonda da verilmiş olmak
üzere- 31/12/2009 ibaresini iktidar partisinin bugünkü bir önergeyle 29/3/2014
olarak yani 2014 yerel seçimleri öncesindeki tüm yapıları aynı
gündeme alması ve bu şekilde değişiklik yapması bizi
memnun etmiştir.
Bu yasa tasarısıyla, kamu arsaları,
arazileri üzerinde vatandaşlarımızın yapmış
oldukları yapıların ve
Değişiklikle, çözüm
üretilmesine, sorunun kökten çözülmesine -vatandaşlarımızın
bu araziler üzerindeki yapılarının, kendi haklarının-
Hükûmet tarafından, partimiz tarafından ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından merhem olunması bir talebimizdir.
Cumhuriyet hükûmetleri döneminde
yapılmış olan bu yapıları sata sata iktidarın
bitiremediği, hesapları tutmayınca bu tür yerleri,
vatandaşın geçmişten gelen kazanımlarını yok
eden, onların alın terinin varlığında kendilerinin
edindikleri mülkiyetlerini yeniden satma taleplerini de doğru bulmuyoruz.
Torba yasada, bu değişiklikte vatandaşların yararına
olan hiçbir şey yoktur. Yani bu torba yasada köylüsünden işçisine,
memuruna, emeklisine, esnafına, dar gelirlisine, sanayicisine hiçbir gelir
kaydedici, bunların kendi eksenlerinde kendilerine dair menfaatlerine
hiçbir madde bulunmamaktadır. İktidar sahiplerinin dar gelirli
esnafı bir şekilde kazanandan yandaşa ve emekçiden sermayeye ve
bu sermaye yapısıyla da esnafımızı çaresiz hâle
getiren bir düşünce içerisinde, politika içerisinde olduğunu
bilmekteyiz. Bu zamana kadar yapılanlar halktan yana olmayan,
vatandaştan tarafa olmayan ve
Hükûmetin vurdumduymaz, umurunda olmayan
bir şekilde halkın menfaatlerine- halkın mülklerini yeniden
satmasına karşı çıkıyoruz.
Bugün -önergemizin- kanun teklifimizdeki vermiş
olduğumuz şekilde 29 Mart 2014 tarihli bu maddenin, bu yasanın
değiştirilmesinin halkımız için,
vatandaşlarımız için hayırlı olmasını
temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Zeybek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile
Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 60ıncı maddesiyle 4706
sayılı Kanunun 5inci maddesinin altıncı
fıkrasında değiştirilmesi öngörülen 31/12/2009 ibaresinin
30/3/2014 şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Ramazan Can Nazım
Maviş
İstanbul Kırıkkale Sinop
Ayşe
Doğan Hulusi
Şentürk Mehmet
Doğan Kubat
Tekirdağ İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılıyoruz Başkanım.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle 19/7/2003 ile 30/3/2014 tarihleri
arasında vatandaşlarımız tarafından üzerinde ev,
iş yeri gibi yapı yapılan hazineye ait
taşınmazların bu yapıları yapanlara
satılmaları amacıyla belediyelere devri sağlanarak bu
taşınmazların mülkiyet sorunlarına çözüm getirilmesi,
vatandaşlarımızla yaşanan ihtilafların giderilmesi,
belediyeler aracılığıyla bu taşınmazların
kentsel dönüşüme dâhil edilmesi ve böylece hazine
taşınmazlarının daha etkin ve verimli
kullanılmasının sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.43
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.26
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
61inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere toplam dört önerge vardır.
Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 61inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Erdal
Ataş
İstanbul Gaziantep İstanbul
Meral
Danış Beştaş Dirayet
Taşdemir Feleknas
Uca
Adana Ağrı Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Erdal Ataş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin en değerli
alanlarını bir bir satacak, yasa dışı
satışları da meşrulaştıracak bir maddeyi daha
görüşmüş oluyoruz. Maalesef, ekolojiyle ilgili, gerek kamuoyunun
gerek ekoloji örgütlerinin bütün itirazlarına rağmen, mevcut iktidar,
sürekli olarak çevreyle ilgili maddeleri tekrar tekrar düzenleyerek gündemimize
getirmektedir. Bugün de kıyı şeritleriyle ilgili ve kültürel
varlıklarımızla ilgili yeni bir maddeyle kamunun yararına
olan, halkın elinde olan alanlar talana açılmaktadır.
Anayasanın "Kıyılardan
yararlanma başlıklı 43üncü maddesinde "Kıyılar,
Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu
kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını
çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı
gözetilir. ibaresi vardır.
Bugüne kadar, bütün bu ibareye rağmen, mevcut
iktidar, bütün bu kıyıları kırk dokuz
yıllığına kiraya vermekte bundan öncekiler de dâhil olmak
üzere- ve kamunun oradan yararlanması engellenmekteydi. Şu an gelinen
aşamada bu kamu varlıklarının tümünü elden
çıkarabilecek yeni bir düzenlemeyle karşı
karşıyayız. Anayasa'ya, kıyı ve orman kanunlarına
aykırı olan bir madde torba yasaya gizlenerek şimdi geçirilmeye
çalışılıyor. Torba yasa içerisindeki bu kötülük, gizlenmeye
çalışılan bu kötülük, kıyı ve ormanlara yani kamunun
hüküm ve tasarruf alanlarına yatırım yapan kişiler, kamuya
çeşitli taahhütlerde bulunarak buraları bir şekilde kendi
çıkarlarına göre kullanmaktaydı. Buralara yönelik
yatırım yapacağını, kamu yararını
gözeteceğini ifade eden, bu alanlara yönelik taahhütlerde bulunan
insanların bu taahhütlerini yerine getirmemeleri hâlinde bunlara
çeşitli cezalar ve yaptırımlar uygulanmaktaydı ama
şimdi bütün bu cezalarla ilgili var olan davalara rağmen, maalesef,
mevcut Hükûmet, şimdi, bırakalım tazminatı ya da kamu
yararını, bu arazilere yönelik uygulanacak olan cezaları,
şimdi bu arazilerin tümünü bu cezaları uygulaması gereken
insanlara satışa sunmaktadır. Bu madde kanunlaşırsa
Türkiye'nin her tarafında bulunan bütün o değerli
varlıkların tümü satış alanına sunulduğu gibi,
milletvekili olduğum İstanbulda da Galata satılmış
olacak, Kadıköy satılacak, Moda, Harem satılacak, tüm bu kamu
varlıklarının satışının önü
açılmış olacaktır. Galataport, Haliçport gibi projeler
yap-işlet-devret ihaleleriyle kırk dokuz
yıllığına kişilerin kârlarına
açılmış oldu, şirketlere satıldı. Dünya
mimarlık miraslarına mal olmuş mimarlık tarihi
açısından çok değerli tarihsel hafızası bulunan bu
bölgelerin özel şirketlere kırk dokuz yıllığına
kiralanmasının tehlikelerini defalarca ifade etmiştik. Ama
maalesef şimdi kent dokusunu bozan bu projelere karşı çıkma
bir tarafa, bundan sonra bunların tümü de tamamen satışa
sunularak ömür boyu kamudan alınmış olacaktır.
Bu kanun geçerse, Danıştay kamu
yararına aykırı bularak iptal etse dahi bütün bu uygulanan
politikalar satışa engel olamayacak. Mahkeme giderlerini ödeyen,
bugüne kadar borçlu olan, kanun nezdinde suçlu olan insanlar Danıştaya
takılmadan bu yerlerin tümünü satın almış olacak.
Çanakkale Karabiga'da termik santral için denizin
doldurulması, Maltepe ve Yenikapı'daki tüm yasadışı
doldurma işlemleri bu kanunla yasal hâle getirilmiş olacak. Bu yasa
geçerse artık ekosistemi tamamen bozacak olan kıyılar ve
diğerlerinin tümünü mahvedecek olan yeni projeler de Kanal İstanbul
gibi, bunlar da dolgu alanlarına, deniz altına kanallar
açılmasına karşı çıkma
koşullarımızı ortadan kaldırmış olacak.
Kıyıları özel şahsa vermek kamu
yararının ötesinde ülkemizdeki ekosisteme dönülmez zararlar
verecektir, denizler de bitirilmiş olacaktır. Kıyı
alanlarının satışı gerekçesiyle keyfine göre
kıyıları isteyen marina yapacak, isteyen dolduracak, isteyen
kapatıp otel yapacak; böylece milyonlarca deniz canlılarına ev
sahipliği yapan -onların yaşadığı- alanlar tahrip
edilmiş olacak. Bugün bir taraftan bütçe görüşmeleri
yapıldığından, Orman ve Su İşleri
Bakanlığının bütçesine bakıldığında, bu
alanlardan elde edilecek satış ve kira gelirlerinin de içinde var
olduğu bu alanlara yönelik talanın çoktan planlandığı
görülmektedir. Bir an önce bu yasa geri çekilmelidir ve kamu yararına bu
alanların kamu tarafından kullanılması
sağlanmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ataş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 61inci maddesi metninden
Kesin tahsis yapılan veya irtifak hakkı tesis edilen
taşınmazlar yatırımcı ve işletmecilerine satılmak
suretiyle de değerlendirilebilir. ifadesinin
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin Haluk
Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Kahramanmaraş Hatay Kocaeli
Mehmet
Erdoğan
Muğla
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir Ankara İzmir
Kadim
Durmaz Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
Tokat Eskişehir Bursa
Bihlun
Tamaylıgil Serdal
Kuyucuoğlu
İstanbul Mersin
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Mehmet
Erdoğan.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 61inci maddesi hakkında vermiş
olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz eşsiz
tarihî ve doğal güzelliklere sahiptir. Üç tarafı denizlerle çevrili
olan ve dünyaca ünlü, marka turistik alanlara sahip ülkemizde maalesef sahil
şeridinin, plajların ve buna benzer turistik alanların
yatırımcılara tahsisiyle ilgili olarak birçok sorun vardır.
Örneğin, seçim bölgem Muğla 1.420
kilometre kıyı şeridiyle Türkiyenin en uzun kıyı
şeridine sahip olan ilidir. Takdir edersiniz ki Muğla ilimiz
eşsiz güzellikleri içinde barındıran sayısız koya
sahip, dünyaca ünlü plajları, kumsalları olan bir ilimizdir. Her
yıl milyonlarca yerli ve yabancı turistin ağırlandığı
ilimizde kıyı şeridindeki bu alanların
yatırımcılara tahsisiyle ilgili bazı düzenlemeler yapma
gerekliliği ortadadır. Sözleşmeye konu olan arazilerin üzerinde
yapılacak olan yapı ve tesislerin projesi, mimarisi belirlenmeden bu
alanlar ihale edilmektedir. Sonradan bu alanlara yandaş aldıysa
farklı, yandaş almadıysa farklı muameleler
yapılmaktadır. Hâlbuki buraların planları, programları
bulundukları yerin estetiğine göre önceden uygun bir proje
belirlenmeli ve ihalede rekabet ortamı oluşturulmalıdır.
Aksi takdirde buralarda birçok işletmeci ihalelere girmemekte ve bu
araziler rantiyecilerin eline ucuz bir şekilde geçmektedir. Bu sebeple
hazine zarara uğramaktadır. Özellikle yatırımcılara
belli bir ücret karşılığında tahsis edilmiş plaj
ve koyların tamamının yatırımcılar
tarafından ücretli bir şekilde kullanıma sunulması
vatandaşlarımızı mağdur etmektedir. Yüksek giriş
ücretleri, vadedilen mecbur yapı ve tesislerin yapılmaması
başlıca sorunlardır. Bu alanların bir kişiye çok uzun
sürelerle tahsis edilmesi beraberinde başka
sıkıntıları da getirmektedir. Sürenin uzatılması
ve kiraya veren kurumun kiracıyı veya kiracıları
sözleşmeye uygun davranıp davranmadıkları konusunda sürekli
denetlemesi önemli bir gerekliliktir.
Diğer yandan, ailesiyle birlikte denize girecek
olan bir vatandaşımız doğup büyüdüğü yerlerde maalesef
ücretsiz denize giremeyecek hâle gelmiştir. Bu yerler tahsis edilirken bu
vatandaşlarımız da düşünülerek söz konusu arazinin
tamamının tahsil edilmemesi, bir kısmının ücretsiz ve
sosyal amaçlı düşük ücretli halk plajı olarak
kullanımının sağlanması bir çözüm olacaktır çünkü
Anayasamız kıyıların herkese ait olduğunu ifade
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu işleri
yaparken bazı şeyleri unutmamamız gerekmektedir. Bu memleket
bizlere atalarımızdan miras kalmadı. Bu memleket bizlere
dağıyla, taşıyla, ovasıyla, deniziyle, kumsalıyla
aziz ecdadımızdan gelecek nesillere aktarılmak üzere emanet
kaldı. Bu emanete sahip çıkmak hepimizin görevidir. Aziz milletimizin
bizden beklentisi budur. Dolayısıyla bu arazilerin birilerinin rant
kapısı hâline gelmesine müsaade edilemez. Bir kişi veya zümre
kâr edecek diye bütün vatandaşlarımızın da kullanım
hakkı olan bu yerlerin doğallığını kaybetmesine
göz göre göre seyirci kalamayız; bu meselelere eğilmenin zamanı
gelmiş, geçmektedir.
Yine bütün koyların yapılaşmaya açılacak
şekilde birilerine tahsis edilmesi, özellikle Ege Bölgesinde çok önemli
bir turizm geliri oluşturan mavi yolculuk turlarını
yapılamaz hâle getirecektir. Mavi yolculuk, bugün bölgemizde getirisi en
yüksek turizm şeklidir. Bu bakımdan bu koyların hepsinin bir
anda kiralanması, tahsis edilmesi, satışa
çıkarılması uygulaması yanlıştır, kırk
dokuz yıllık süre çoktur, bu sürelerin daha kısa olması
gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Mersin Milletvekili Sayın Serdal Kuyucuoğlu... (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Vergi Kanunları ile
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 61inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle,
kirada olan taşınmazların satılarak gelir elde edilmesi
planlanıyor. Lojmanlar da bu kapsama alınarak sosyal devlet
olması gereken devlet, kamu çalışanına
sağladığı bir kısım imkânlardan vazgeçmektedir.
Lojmanların yenilenerek kamu yararına tekrar kullanılması
gerekir. Devlet, yeterli ücret ödeyemediği personeline hiç olmazsa bu
konudaki kolaylıklara devam etmelidir. Devletin boşalan kasası
satılacak lojmanlardan gelecek paralara kaldıysa vay Türkiye'nin
hâline!
Turizmimizin tekrar ayağa
kaldırılması ve geliştirilmesi için kiraların
uzatılması veya tahsislerin satılması yerine çok
farklı tedbirlere ihtiyaç vardır. Turizmin canlanması için ilk
şart demokrasi eksikliğinin giderilmesidir. Bunun için demokratik bir
ülke olmanız gerekiyor, OHALin kalkması gerekir.
İkincisi barış, huzur ve güvenliktir.
Üçüncüsü, hukukun üstünlüğüdür.
Dördüncüsü ise komşu ve diğer ülkelerle
sorunsuz olmaktır. Bu şartları şu anda yerine
getirdiğimiz söylenemez. Bu koşullarda sektörün de büyümesi zor
görülüyor.
Değerli milletvekilleri, turizm bacasız
sanayi olarak adlandırdığımız bir sektördür. Türkiye,
1960larda başlayan turizm hamlesiyle turizm yatırımlarına
100 milyar doların üzerinde yatırım yapmıştır.
Turizm sektörü aynı zamanda bir hizmet sektörü olduğu için de
yoğun bir istihdam yaratır. Türkiye'de de turizm sektöründen
ekmeğini kazanan, geçimini sağlayan 1,5 milyonun üzerinde insan
vardır.
Turizm, diğer ülke insanlarıyla ülkemiz
insanlarının kaynaşmasına, insanımızın,
kültürümüzün tanınmasına vesile olmaktadır, çevreye
duyarlıdır, önemli bir döviz kaynağıdır, Türkiye gibi
cari açığı yüksek ülkeler içinde cari açığın
kapanmasında önemli rol oynar.
Değerli arkadaşlar, benim seçim bölgem
Mersin de önemli bir turizm potansiyeli olan ve 100 binin üzerinde yazlık
ve ikinci konut dediğimiz konutun yer aldığı, sahilleriyle
ciddi bir iç turizm merkezidir. Mersinin dış turizme
açılması için önemli olan ve yıllardır gündemde olan 10 bin
yatak kapasiteli Kazanlı-Tarsus turizm bölgesi ise yılan hikâyesine
dönmüştür. AKPli bakanlar bu hikâyeyi on yıldır her seçim döneminde
satmakta ama bir türlü sonuca ulaşamadık. Tarsus-Kazanlı turizm
bölgesinin yedi yıl önce arsa tahsisleri yapılmıştır.
Mersinde yapılan 2013 Akdeniz Oyunlarında turizm bölgesinin
bitirileceği ve sporcuların da bu tesislerde kalacağı o
zamanki Bakan Zafer Çağlayan tarafından Tarsus Şelalesinde
yapılan basın toplantısıyla -yanına
yatırımcıları da alarak- ilan edilmiştir. Tahsis
yapılan firmalara Antalya bölgesinden de yerler verilmiş ama Antalya
bölgesindeki yerler verilirken Mersindeki bölgeden de birer tane tahsis
yapılmıştır ama Antalya bölgesindeki tesisleri yapan
firmalar, Mersinde çivi dahi çakmamışlardır. Siz tahsis
sürelerini uzatacağınıza tahsis edilen inşaatların
yapılmasını sağlayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) Mersinde
yıllardır ilan edilen 7 adet turizm bölgesi vardır ancak hiçbiri
de gerçekleşmemiştir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Kuyucuoğlu.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı "Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 61inci maddesi ile 4706 sayılı
Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 23üncü maddenin birinci fıkrasına
birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Muş Mehmet Doğan Kubat Kerem Ali Sürekli
İstanbul İstanbul İzmir
Necip
Kalkan Hulusi
Şentürk Ramazan
Can
İzmir İstanbul Kırıkkale
Nazım
Maviş
Sinop
Ayrıca, Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca milli park ve tabiat parklarında konaklama
amaçlı turizm yatırımı gerçekleştirilmek amacıyla
yirmidokuz yıla kadar kiralama yapılan yatırımcı ve
işletmecilerin kira sözleşmeleri, bu fıkrada belirtilen
şartların sağlanması halinde yirmidokuz yıla veya
irtifak hakkına dönüştürülmek suretiyle kırkdokuz yıla
uzatılabilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önerge ile Orman ve Su İşleri
Bakanlığı tarafından millî park ve tabiat parklarında
konaklama amaçlı turizm yatırımı gerçekleştirilmek
amacıyla adına kiralama yapılan yatırımcı ve
işletmecilerin kira sözleşmelerinin de varsa açılan davalardan
tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve
şartsız olarak feragat edilmesi, ödenmesi gereken herhangi bir
borcunun bulunmaması ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde başvurulması hâlinde yeniden
sözleşme düzenlenmek suretiyle yirmi dokuz yıla veya irtifak hakkına
dönüştürülerek kırk dokuz yıla uzatılabilmesi
sağlanarak bu yatırımcı ve işletmecilerin de madde
kapsamından yararlanmaları, ayrıca, kira sözleşmelerinin
irtifak hakkına dönüştürülerek bu sözleşmelerin tapu
kütüğüne kaydedilmesi suretiyle yıpranan tesislerin teminat
gösterilmek suretiyle kredi temin edilerek yenilenmelerinin
sağlanması, amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
62nci madde üzerinde üç önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 62nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Mahmut
Toğrul Feleknas
Uca
İstanbul Gaziantep Diyarbakır
Bedia
Özgökçe Ertan Dirayet
Taşdemir Meral
Danış Beştaş
Van Ağrı Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Van Milletvekili
Sayın Bedia Özgökçe Ertan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün 15 Kasım. Bundan tam seksen
yıl önce Seyit Rıza yaşı 75ten 57ye indirilerek idam
edilmişti. İdamdan önce son isteği sorulmuştu, Saatimi
oğluma verin. demişti. Oğlunu da asacağız. demeleri
üzerine O zaman beni ondan önce asın. demişti fakat 17
yaşındaki oğlunun da yaşı 21e çıkarılarak
asılmıştı. İdam sehpasına giderken dahi
cesaretinden tereddüt etmeyen Seyit Rıza, idamını izleyenlere
Evladı Kerbelâyız, bîhatayız, ayıptır, zulümdür,
cinayettir. demişti. 15 Kasım 1937de katli vacip görülen o
insanları saygı ve hürmetle anıyorum öncelikle.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
az önce görüşülen kıyılara dair düzenleme hakikaten çok büyük
bir kötülük, daha doğrusu kıyıların satışına
imkân sunan düzenleme, diğer düzenlemelerle beraber tam bir felaket.
On beş yıldır, kamuya ait her ne
varsa özelleştiren AKP Hükûmeti şimdi gözünü kıyılara
dikmiş durumdadır. Şunun çok iyi bilinmesi gerekir ve zaten
Anayasa hükmüdür: Kıyılar kamunundur ve bu, 43üncü maddesiyle
Anayasa hukuku düzenlemesidir. Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu
altındadır. der 43üncü madde. Deniz, göl ve akarsu
kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını
çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı
gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin,
kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin
bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir. diyor.
Açıkça Anayasa hükmünü de ihlal ederek getirdiğiniz düzenleme, yine
ilgili geniş çevrelerden hiçbir görüş alınmadan ve bütün
itirazlara rağmen geçmiştir. Eğer bir düzenleme getirilmek isteniyorsa
koruma ilkelerinden vazgeçilmemeli, yerelleşme politikalarına uyumlu
hareket edilmelidir. Bu ilkeyi yine göz ardı ettiniz.
Evet, vergide adaletten bahsediyoruz günlerdir.
İçinde bulunduğumuz ortam itibarıyla da adaletin
sağlanmadığı bu ortamda elbette, tabii ki vergi adaletinden
söz etmemiz mümkün değil. Bu ülkenin yurttaşları olarak bizler
yüzde 70lere varan oranla dünyada en çok dolaylı vergi ödeyen
yurttaşlarız. Vermesi gereken varlıklılardan
alınamayan, daha doğrusu kaçırılan ve sonrasında
affedilen vergiler arttıkça da halkın sırtına yeni vergiler
yüklenmeye devam ediliyor. Bunu bu tasarıda da son birçok örnekleriyle
görmekteyiz. Şirketlerin milyarları bulan vergi cezaları
affedilirken halka MTV, ÖTV, Savunma Sanayii Destekleme Fonuna katkı diye
çok sayıda vergi yükü bindirilmiştir. Bir yandan halk Hazine
garantili projeler nedeniyle geçmediği köprülerin, yolların
bedellerini öderken öte yandan devlet tahsil edemediği kaçırılan
vergilerin peşine düşmüyor, yetmediği gibi bir de affediyor.
Örnek vermek gerekirse Gelir İdaresi Başkanlığının
geçtiğimiz ayki açıklamasına göre sadece akaryakıt
firmalarının vergi kaçağı yaklaşık 4 milyar TLyi
bulmuştur. Enerji, Petrol, Gaz İkmal İstasyonları
İşveren Sendikası Başkanına göre bu rakam
akaryakıttaki vergi kaçağıyla ilgili buz dağının
sadece görülen kısmını oluşturuyor ama biz ne
yapıyoruz? Günümüzde çoğu hâllerde her aile için ihtiyaç olan
araçların yakıt gereksinimi dolayısıyla herkesten eşit
miktarda peşin olarak vergimizi alıyoruz, bu doğru
değildir, halka bu kadar baskı yapmak yanlıştır. Bu
basınç bir gün patlar sayın milletvekilleri. Elbette halkın buna
bir cevabı olacaktır.
Evet, bu tasarıyla yine böyle olmaz dedik,
devlet her sıkıştığında yoksul halk kesimlerinin
üç kuruş parasına göz dikeceğine artık bir an önce serveti,
rantı vergilendirmeli, orta sınıfın gelir vergisini
artıracağına yüksek gelir grubunun vergi yükümlülüklerini
artırmalıdır. Emin olun, bu tasarrufun sermaye sahiplerine gözle
görülür bir etkisi bile olmayacaktır. Bunu nereden mi anlıyoruz?
Gelir dağılımı eşitsizliğinde OECD ülkeleri
arasında son sıra için Meksikayla yarışırken,
aslında, dolar milyarderleri sıralamasında da dünyada 12nci
sıradayız. Bu, anlaşılabilir bir şey değildir.
Ne yani, zenginimiz olmasın mı? diyorsanız bu kadar
yoksulluğun en alt sınırını gören bir ülkede bu
zenginler gerekiyorsa olmasın, bunun adı servet
düşmanlığı değildir, biz servetten adil bir vergi
alınsın istiyoruz sayın milletvekilleri.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ertan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 62nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Kadim Durmaz Gülay Yedekci
İzmir Tokat İstanbul
Utku
Çakırözer Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Eskişehir İstanbul Bursa
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu
İzmir Ankara
MADDE 62- 4706 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 24- 4325
sayılı Kanunun mülga 8 inci maddesi ve 5084 sayılı Kanunun
mülga 5 inci maddesine göre, gerçek veya tüzel kişilere bedelsiz olarak
devredilen veya süresiz kullanma izni verilen taşınmazlar için
verilen süre içerisinde taahhüt edilen yatırımı
gerçekleştiremeyen yatırımcılar, 31/12/2017 tarihine kadar müracaat
etmeleri ve müracaat tarihinden itibaren iki yıl içerisinde bu Kanunun
geçici 14 üncü maddesinde belirtilen şartları yerine getirmeleri
halinde anılan madde hükmünden yararlandırılırlar.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Gülay Yedekci konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekiliyim ama yirmi üç yıldır İstanbulu, on beş
yıldır Türkiyeyi ben yönetiyorum. Ne yapsam eleştiri, sürekli
bir eleştiri hâlindesiniz, bir türlü size yaranamıyorum ama ne
yapayım, tek başıma ancak bu kadarını yapabiliyorum.
Alışveriş merkezleri yaptım, rezidanslar yaptım,
kuleler diktim, sonra bir baktım ki her yer beton, beton, beton.
Aydınlık da yok bu şehirlerde, huzur da kalmadı.
İhanet mi ettim şimdi ben?
Yeşillik arıyorsanız salatada,
yeşil alan arıyorsanız mezarlıklarda bulursunuz benim
şehrimde. İstanbulda selvi ancak Karacaahmet
Mezarlığında bulunur. Kısa kısa binaları yıktım,
uzun uzun binalar yaptım; bir teşekkür bile etmiyorsunuz. Şehir
yıkılacak diye mi korkuyorsunuz? Yıkılsın, ben size
yenisini yaparım hem de daha büyüğünü yaparım, daha
büyüğünü yaparım; en yakın seçime de bitiririm, size söz.
Mahkeme kararıyla yıkım kararı verilen gökdelenleri
eğer yıkmazlarsa kendilerine biraz küserim. (CHP sıralarından
alkışlar)
İstanbulda hiç deprem önlemi almıyorum,
zaten gerek de yok. 493 tane deprem toplanma alanı denilen yer
vardı, deprem olursa benim halkım zaten kendini koruyacak yer bulur,
oralara ihtiyaç var mı hiç? Hepsini imara açtım, 77 tanesi
kaldı, onları da çok yakında imara açacağım, hiç
endişeniz olmasın. Hem boş verin, depremde
yıkılsın kentler, özellikle İstanbul,
yıkılsın, geriye bir şey kalmasın; ben size yenisini
yaparım.
Atatürk Kültür Merkezi bence ruhsuz, hiç sevmedim,
zaten güzel bir yapı da değil, bence çirkin; yıkayım da
yenisini yapayım, daha da büyüğünü yapayım. Bir
tutturmuşlar, Atatürk Kültür Merkezi değermiş, kültürel
değeri varmış, simge yapıymış, kent
kimliğiymiş; şu mimarlar var ya hep muhalifler hep. Neymiş
efendim? Taksim çağdaşlığın, modernliğin,
uygarlığın merkeziymiş, İstanbulun kalbiymiş;
bir tanecik yeşil alanı varmış, ona da göz dikmişim.
Londrada halka açık yeşil alan yüzde 33müş, İstanbulda
2,2ymiş; neyinize yetmiyor 2,2? Ne yapacaktınız da
yapamadınız? Efendim, diyorlar ki: İktidarınız ranta
uzanan yapılar, talan edilen yeşil alanlar ve tarihî dokusu bozulan
kentler olarak yansıyor. Ben size sordum mu İktidarımın
yansıması ne? diye?
Muhalefet yapılacaksa ey milletvekilleri, ben
yaparım, hem de en iyisini yaparım. Trafik büyük sorunmuş,
kentler açık otoparklara dönmüş; benzine biraz daha zam yapsam
nasılsa çok vergi alıyoruz, biraz da halk adına söz verip
köprüler, tüneller yapayım, nasıl olsa ödenir; benim yurttaşım
cefakârdır.
Onca şatafata rağmen dünyadaki
metropollerin insanı mutsuz eden bir hâli var. Amerikanın
Manhattanı var; tamam da Manhattanın nesi var, Bryant Parkı
mı var, Central Parkı mı var, nesi var? Ne diyorlar efendim:
Doğaya verdiğim zararın hesabını verecekmişim;
İstanbulun silüeti bozulmuşmuş, dolgu alanları yüzünden
kıyı şeridi hasar görmüşmüş, Şemsi Paşa
Külliyesindeki çatlaklar da Haliç Metro Köprüsü de Süleymaniye Camisinin
silüetinin bozulması da benim yüzümdenmiş, iktidarımın
imzası olan projelerdenmiş.
Bu arada 805 bin toplu konut yaptık, hepsini de
aynı yaptık, Vandan aldık Muğlaya kopyaladık,
yapıştırdık. Estetikmiş, şehir
dokusuymuş, kent kimliğiymiş, bakın, aslında bunlar
çok da gerekli değil, mimarlar anlamaz, kent plancıları hiç
bilmez.
Dolar kurundaki yükseliş engellenemez bir hâl
aldı. Esnaf yavaş yavaş kepenkleri kapatıyormuş,
kiralar ödenemiyormuş, yoksulluk sınırının
yakından bile geçmiyormuş asgari ücret. Emekliler zam
istiyormuş, ödeneklerimin üzerini de örttüğüm hâlde nereden
çıkıyor bu istekler, bir türlü anlamıyorum. Ekonomimiz büyük bir
istikrarla büyüyor, görmüyor musunuz? İktidarım yozlaşmanın
ve çürümenin kronolojisiymiş. Gün geçtikçe uyguladığım
politikaların yanlışlığı ve yandaşlığı
yüzünden kötü günler geçiriyormuş ülkem. Çiçekler açıyor ülkemin dört
bir yanında, barışa ve adalete hiç de acıkmadı benim
halkım. Hiç görmüyor bu insanlar, özellikle Ce-Ha-Pe zihniyeti.
Ayrıca Sayın Başkan, bu beş
dakika çok değil mi? Milletvekili dediğin nedir, gelir buraya,
yoklamaya girer, otuz saniye, gider, ayrıca beş dakikaya ihtiyaç var
mı? Yakında kuklalarını koyacağım, ellerini
kaldırıp indirecekler. Otuz saniye neyinize yetmiyor?
Hepinizi içtenlikle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Muş
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekcinin 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 62nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisinde miyim
yoksa tiyatro salonunda mıyım, Zeyid Beyin uyarısıyla
Mecliste olduğumuzu yeni fark ettik. İyi bir oyun, kendisi
yazmış, kendisi oynamış.
Dünden beri 493 tane yer ifade ediliyor, ben hâlâ o
493 tane yerin listesini istiyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Hükûmet
partisisiniz, size vermiyorlar mı evrakları?
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Hanımefendiden rica ediyorum: Toplanma alanı olarak devletin ilan
ettiği, daha sonra imara açılan şu 493 tane yeri bir getirin,
bir görelim biz.
Teşekkür ediyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok özür dilerim, kayıtlara girsin diye söyleyeyim:
Sayıştay raporuna bakarsa o ada, pafta ve parselleri görür.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 62nci maddesinde geçen
gerçek veya tüzel kişilere ibaresinin özel ve tüzel kişilere
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin Haluk
Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Kahramanmaraş Hatay Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin açıklığa
kavuşturulması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
63üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 63üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Meral
Danış Beştaş
İstanbul Gaziantep Adana
Feleknas
Uca Dirayet
Taşdemir Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Ağrı Adıyaman
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Mustafa Kalaycı Emin
Haluk Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Kahramanmaraş Hatay Kocaeli
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
125-130 maddelik torba yasa tasarısının tütünle ilgili
maddelerine nihayet gelmiş bulunmaktayız.
Maliye Bakanı, bu tasarının ilk
hâline ciddi bir tepki olunca tütün üreticisi açısından bir
sıkıntı kalmadığını, üreticinin önündeki
engellerin kaldırıldığını belirtiyor,
gerekçesinde de Üreticiler isterse kooperatif kurabilir, bu kooperatifler
aracılığıyla sarmalık kıyılmış
tütün üretimi ve ticareti yapabilir. diyor. Ancak sahada işler pek
retoriğe uygun gitmiyor. Kooperatif geleneğinden yoksunuz, bir.
Ayrıca Kooperatifler eliyle bunu satabilirsiniz. diyorsunuz ancak
herhangi bir vergi oranı belirlemiyorsunuz, bu konuda kamuoyuna da bir
taahhütte bulunmuyorsunuz. Kooperatif kurun, ben sizi teşvik
edeceğim, çok cüzi vergilerle sizi destekleyeceğim. de
diyemiyorsunuz. Siz kooperatif kurdunuz, üreticiden tütün aldınız ve
bunu satacaksınız. Vergi oranı ne kadar? Muamma, cevap yok.
Yüksek vergiler geldiği zaman bunun piyasada diğer sigara
markalarıyla rekabet şansı var mı? Yok. Büyük sigara
firmalarının tekel hâline geldiği bir piyasada çok düşük
vergiler olmadan, destek ve teşvik olmadan kooperatifler eliyle bu
işin götürülmesi çok ama çok zor.
Birincisi, vergi oranında bir belirsizlik var.
İkincisi, bu sarmalık kıyılmış tütün üreticiye
maliyet boyutuyla, sigara sarma kâğıdı ve makaronlarla da
ilişkili. Hem vergi oranlarındaki belirsizlik hem de makaronlara
getirilen yüksek vergi, ki bu makaronlara son bir haftada yüzde 700 zam geldi.
Bunlar nedeniyle sarmalık kıyılmış tütünü ucuza bulma
koşulları sıfırlanıyor. Özü, sarmalık
kıyılmış tütünün daha ucuza tüketiciye ulaşması
engellenmiş olacak. Bu şekilde tüketici bu sarmalık
kıyılmış tütünden vazgeçirilecek ve pazarı
bitirilmiş olacak. Dolaylı yollardan çok fahiş vergi
oranlarıyla sarmalık kıyılmış tütün üreticisi
tütün ekiminden vazgeçirtilecektir. Yani yerel üretici desteklenmiyor, önü
kesiliyor. Yok, bu iş öyle olmayacak, biz yerel üreticiyi
destekleyeceğiz, vergi oranlarını çok cüzi seviyelerde
tutacağız, kooperatiflere teşvik ve destek sözümüz var.
diyorsanız Hükûmet burada, çıksın, tütün üreticisine bu sözü
versin. Bakan yapamıyorsa Adıyaman milletvekilleri burada,
çıksın, halka buradan bu sözü versinler.
Destek olma anlamında bir niyetiniz olsa idi
çok rahat bir madde ekleyip bunu yapabilirdiniz. Umarım
yanılırım ama zamana yayarak oluşacak tepkiyi
yumuşatma eğilimindesiniz. Adıyamanda tütün esnafında
gördüğünüz tütün satışı, esnaftan sarmalık
kıyılmış tütün satışı mümkün olmayacak. Bu
tasarının kanunlaşmasıyla beraber çok yoğun
baskılarla, ceza tehdidiyle bu küçük esnaf iş yerlerini kapatmak
zorunda kalacak. Bu ne demek? Sarmalık kıyılmış tütün
pazarının son bulması demek. Kooperatifin tek başına
bu ağı kurması pek mümkün görünmüyor. Yerli tütünün,
sarmalık kıyılmış tütünün bir piyasası, bir tüketicisi
oluşmuştur. Yapılan, bu pazarı sürece yayarak yok etmektir.
Arz-talep dengesine göre bir çözüm üretmek değil, arzın önünü keserek
talebi yabancı sigara markalarına yönlendirmeye çalışmak
gibi bir durum var burada.
Tasarıyla verilen cezalar kalkıyor.
denildi. Tütün ekimini yasaklamaya çalışmak zaten başlı
başına bir garabetti. Bu bir lütuf değil. Halkta ciddi bir tepki
olmayınca neredeyse tütün ekimini yasaklayacak ve ciddi cezalarla
karşı karşıya bırakacaktınız. Sizin
programınız, projeniz buydu. Mevcut yasadaki cezaları
kaldırdık. diyorsunuz ama başka yerlere gizlemişsiniz bu
cezaları, mesela 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununa işlemişsiniz.
Tütün yasaklamaları tarım
politikasından bağımsız değerlendirilemez.
Üretmeyen tüketen, ülkeyi dışarıya açık bir pazar hâline getiriyorsunuz.
Nasıl et ithal eden, saman ithal eden bir ülkeye dönüştüysek,
aynı şekilde tütün ithal eden bir ülke olacağız. Yoksa,
Alın, kooperatif kurun, tütününüzü burada satın, ben sizden yüzde 85
vergi alırım. derseniz, makarona da çok fahiş vergiler
getirirseniz, bunun adı yasal güvence değil, yasal
engelleme
olur.
Pratikte olanı ben buradan izah edeyim size:
Sarmalık
kıyılmış
tütüne bu oluşmuş topyekûn piyasa araçlarıyla beraber yasal bir
durum, yasal bir güvence yaratamaz iseniz, sadece geleceği belirsiz
kooperatif seçenekleriyle değerlendirirseniz, tütün üretimi zamanla yok
olacak, Adıyaman daha da yoksullaşacak, daha da
ırgatlaşacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle, ihracat amaçlı tütün ithalatına
imkân sağlayan uygulamanın yerli üreticiler aleyhine
olacağı değerlendirileceğinden, tütün ithalatını
kolaylaştıran hükümlerin madde metninden çıkartılması,
yurt içinde yerli tütün üretimi ve işlenmesini artıracak tedbirleri
içerecek şekilde maddenin yeniden düzenlenmesi gerektiği
değerlendirilmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 63üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Kadim
Durmaz Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
Tokat Eskişehir Bursa
Zekeriya
Temizel Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İzmir Ankara İzmir
Bihlun
Tamaylıgil Mehmet
Bekaroğlu
İstanbul İstanbul
MADDE 63- 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 6'ncı maddesinin beşinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı
maddeye dokuzuncu fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar ilave edilmiştir.
"Tütün ithali, üretim ihtiyaçlarıyla
sınırlı olarak; bu maddenin ikinci fıkrasında
belirtilen tütün mamulleri üretenler veya Kurumdan izin almak ve sadece
işlendikten sonra ihraç edilmek amacıyla tütün işleme tesisi
bulunanlar tarafından yapılır. Kurum tütün işleme tesisi bulunanlara
bu izni verirken söz konusu işletmelerin öncelikle Türkiye'de üretilen
tütünü işlemelerini gözetmek, ihraç amacıyla yapılacak
ithalatın amacı dışında
kullanılmamasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak,
ithalat ve ihracata ilişkin uygulamayı denetlemekle sorumlu ve
yetkilidir.
"Ticari amaçla; makaron veya yaprak sigara
kağıdı içine kıyılmış tütün,
parçalanmış tütün, tütün harici herhangi bir madde doldurmak, bu
şekilde üretilen ürünleri satışa arz etmek, satmak, bulundurmak
veya nakletmek yasaktır.
Tek başına kıyılıp
içilebilme vasfına sahip tütün çeşitlerinin üretildiği Kurumca
belirlenen merkezlerdeki tütün üreticilerinin bir araya gelerek kurduğu
kooperatiflere, müracaatları halinde Kurum tarafından tütün ticareti
yetki belgesi ve sarmalık kıyılmış tütün işleme
tesisi kurulması için yetki verilir. Bu kooperatifler ihtiyaç
duydukları tütünü sözleşmeli olarak temin edebilecekleri gibi
sözleşme dışı üretilmiş tütünleri de Kuruma bildirmek
kaydı ile satın alabilirler. Kurumun izni ile tütün iç ve
dış ticareti ve sarmalık kıyılmış tütün üretim
ve ticaretini yapabilirler.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 502 sıra sayılı torba yasanın 63üncü
maddesini konuşuyoruz, tütünle ilgili.
Tütünle ilgili maddeler çok sıkıydı,
neredeyse reji idaresi gelecekti Komisyona geldiğinde. Sonra, Komisyonda
yapılan müzakerelerden sonra tütün üreticileri lehine bir miktar
yumuşamalar oldu ama yine çok ciddi sorunlu.
Değerli arkadaşlarım, bu sorun
aslında yeni başlamış bir sorun değil. Türkiye, tütün
piyasası yasası çıkarana kadar yani 2001 krizi sonrasında
şu meşhur IMFnin gelmesi ve On beş günde 15 yasa
çıkarmazsanız kapıları açmam, kredi musluklarını
açmam, batarsınız, memura maaş ödeyemezsiniz. diye
dayatmasından bu yana Türkiyede tütüncülük maalesef bitme noktasına
gelmiştir.
Bakın, tütün üretimi 2002de 159.520 ton iken
2014de 68 bin tona gerilemiştir. Şimdi de daha bir geri noktaya
düşmüştür. Şu anda Türkiye, dünya piyasalarına tütün satan
değil, tütün ithal eden bir ülke konumuna düşmüştür.
Şimdi, bu düzenlemeyle ondan sonra
vatandaşlar Tütün Piyasası Kurulunun sürekli olarak
çıkarmış olduğu bu yasaları, kuralları delerek,
arkadan dolanarak
Biliyorsunuz, tütünle ilgili kendi kendine icat etmiş
olduğu bir piyasa oluşmuştu ve bu piyasa neredeyse mevcut
piyasanın yüzde 20sini işgal ediyordu. Elbette dünya tütün tekelleri
-bütün tekeller gibi- Türkiye gibi bol tüketicinin bulunduğu bir ülkede
böyle bir payı hiçbir şekilde tütün ekicilerine, Adıyamandaki
tütün üreticilerine bırakacak değildi. Lobi oluşturdular, bu
lobi Hükûmeti etkiledi ve Hükûmet bu yasayı çıkardı.
Demokrasiler iyidir, hoştur, güzeldir ama
maalesef hiçbir şey de yazıldığı gibi değildir.
Demokraside seçilenler, parlamentoya gelenler her zaman kendi seçmenlerinin,
milletin tercihlerini, taleplerini böyle yasa, kural hâline getirmiyorlar.
Birçok kere de bu gelişmiş demokrasilerde -Amerikada özellikle
böyle- güçlülerin, lobilerin isteklerini böyle kurallar hâline getiriyorlar.
Değerli arkadaşlarım, biraz sonra el
kaldıracağınız bu maddede yapılan düzenlemeler
Türkiye'nin tütün ekicilerinin, üreticilerinin, Adıyamanda, Muşta,
Samsunda tütün üretimi yapan bizim köylülerimizin, çiftçilerimizin, üreticilerimizin
lehine değil, onlarla ilgili değil. Kimlerin lehinedir bu? Bu, tütün
tekellerinin lehine yapılan bir düzenlemedir.
Şaşılacak bir şey değil mi
değerli arkadaşlarım, millî meclisler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Parlamento, millî parlamentolar uluslararası tekellerin lehine,
kendi halkının, milletin, kendi üreticisinin aleyhine böyle yasalar
çıkarıyor, maalesef. Türkiyede daha evvel, on beş günde 15 yasa
içinde tütün piyasası yasası çıkarılarak zaten tütün
üreticisinin beli kırılmıştı. Vermiş olduğum
tütün üretimiyle ilgili rakamlar bunu çok açık, net bir şekilde
ortaya koyuyor. Şimdi sizin yaptığınız bu düzenlemeyle
üretici bütünüyle burada mağdur ediliyor.
Bakın işte, makaron yani böyle bir ticaret
oluşmuştu ve bu denetlenebilirdi, buraya küçük bir vergi de
getirilebilirdi, her şey yapılabilirdi ama maalesef, bütünüyle
yasaklanıyor. Onun yerine, Komisyondaki görüşmelerde, özellikle
muhalefetin ısrarıyla kooperatiflere bu konuda bir izin veriliyor.
Hiç olmazsa bununla eğer tütün üreticileri bir araya gelebilirler,
kooperatifler oluşturabilirler ve bunlar tesis kurabilirlerse bir miktar
yerli tütünden sigara yapıp satabilecekler.
Değerli arkadaşlarım,
yanlış yolda gidiyoruz. Hep söylüyoruz, çok da kızıyorsunuz
millîlik, yerlilik filan diyorsunuz ya sayın grup başkan vekilim,
bunlar millîliğe, yerliliğe uyan şeyler değil. Millî ve
yerli olanlar kendi üreticilerini, kendi esnafını, kendi çiftçisini
korur. Bu yasayla Türkiye'nin Türk çiftçisini, köylüsünü, tütün ekicisini
korumuyorsunuz, uluslararası tütün tekellerini koruyorsunuz.
Dolayısıyla sizin yerli ve millî iddianızı
tartışıyorum. Sizi millete şikâyet ediyorum değerli
arkadaşlarım.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bekaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
64üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere üç önerge vardır.
Okutacağım ilk iki önerge aynı mahiyettedir,
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 64üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Zihni Açba Arzu Erdem
Hatay Sakarya İstanbul
Mehmet
Erdoğan Muharrem
Varlı Mustafa
Kalaycı
Muğla Adana Konya
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Dirayet
Taşdemir
İstanbul
Gaziantep Ağrı
Feleknas
Uca Meral Danış
Beştaş Sibel
Yiğitalp
Diyarbakır Adana Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay )
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 64üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının 64üncü maddesinde
4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8inci maddesinde
değişikliğe gidilmektedir. Yapılan değişiklikle
yasa dışı tütün ve tütün mamullerini satanlara ve bulunduranlara
adli ve idari cezaların verilmesine yönelik düzenlemeler
yapılmaktadır. 8inci maddede yapılan düzenlemeyle ticari amaç
olmaksızın kendi ürettiği ürünleri kullanarak 50 kilogramı
aşmayan sarmalık kıyılmış tütün elde edenlerin
veya 350 litreyi aşmayan fermente alkollü içki imal edenlerin hapis
cezalarının kaldırılmasının ve şahsi
tüketimi için ibaresi konularak ceza verilmemesinin yolu
açılmaktadır.
Bir diğer düzenleme ise kurumdan gerekli
izinleri alarak veya almadan tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve
alkollü içkiler piyasasında mal veya hizmet üreten, işleyen, ihraç
veya ithal eden, pazarlayan, alan veya satan gerçek ve tüzel kişilere
uygulanacak idari cezaları kapsamaktadır.
Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ihracat
amaçlı dahi olsa, tütün ithalatına imkân sağlayan hükümlerin
yerli tütün üreticileri aleyhine sonuçlar doğurabileceği için,
maddelerden tütün ithalatını kolaylaştıran hükümlerin
çıkarılmasını, bunun yerine yurt içinde yerli tütün
üretiminin ve yerli tütün işletmelerinin artırılmasını
teşvik edecek tedbirlerin alınması gerektiği düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem
Hatayın da bazı ilçelerinde, Hassa, Yayladağı,
Altınözü gibi ilçelerinde de tütün üretimiyle ilgili çiftçilik
yapılmaktadır. Tütün üreticileri için kooperatifleşme teşvik
edilerek ve devlet desteği yapılarak ailelerin geçimlerini
sağlayacak kadar tütün ekiminin önü açılmalı ve kooperatifler
aracılığıyla veya kooperatiflerin bilgisi dâhilinde
ürettikleri ürünleri satmalarına müsaade edilmelidir. Sözleşmeli tütün
ekimi yapan çiftçilerimiz tüccar elinden kurtarılarak onların
geçimlerini sağlayacak tedbirler konmalıdır.
Değerli milletvekilleri, tütün ve mamullerinin
üretiminde yaşanan sorunlar kadar, sigara kaçakçılığı
konusunda da Türkiye'nin önemli tedbirler alması gerekmektedir. Emniyet
Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığının raporlarında, ekonomiye büyük darbe
vuran sigara kaçakçılığına dikkat çekilerek, terör
örgütlerinin önemli kazançları arasında gösterilen sigara
kaçakçılığında son yıllarda ciddi
artışları olduğu belirtilmektedir. Kaçakçılık,
ülkemizi ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkileyen, aynı zamanda terör
ve suç örgütlerinin faaliyetlerini sürdürebilmek için finansal destek
sağladığı çok boyutlu, çok aktörlü ve değişken
bir süreçtir. Ülkemizde tütün mamulleri üzerindeki vergilerin yüksek
oluşu, buna bağlı olarak fiyatların komşu ülkelere
oranla yüksek olması kaçakçılığı teşvik
etmektedir. Kaçak sigaradan hem Türk ekonomisi hem de devlete vergisini ödeyen
esnaf zarar görmektedir.
Terör örgütlerinin, özellikle PKK bölücü terör
örgütünün finansman kaynağının kurutulması ve terörle
mücadelenin önemli bir parçası olan, üstelik kalitesiz üretim ve
sağlıksız saklama koşulları nedeniyle insan
sağlığını da tehdit ederek kanser ve diğer
hastalıklara yol açan kaçak sigaranın emniyet ve gümrük tedbirleri ve
caydırıcı ceza ve yaptırımlar etkisiyle engellenmesi
ve kontrol altına alınması gerektiğini düşünüyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ahrazoğlu.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 15 Kasım
2017 ve Seyit Rızanın katledilişinin 80inci yıl dönümü,
kendisini ve oğlunu rahmetle anıyorum ve -önünde diz çökmeyen, bu
kadar zalimliğe diz çökmeyen- hâlen bu direnişi yürüten ve Dersim
kültürünü yaşatan bütün Dersimlilere de saygılar sunuyorum.
Evet, burada tütüne dair bir çalışma
yapılıyor, az önce onlarca madde geçti, kimi kıyı
talanına ilişkindi, kimi ranta ilişkindi ve meraların
tekrar sanayiye açılmasına ilişkindi. Bunlar bir araya
getirildiğinde yine tek merkezden tek başına karar veren, yerelin
hiçbir dengesini gözetmeyen, yerelde yaşayan insanların kararına
saygı duymayan, tamamen tek merkezli karar veren ve bu kararını
da onlara dayatan bir yerden şu anda bir siyaset izleniyor. Bakın,
İstanbuldaki birtakım yerler yine özelleşecek,
İstanbulluların bundan haberi var mı? Yok.
İstanbulluların buna dair söyleyecek sözleri yok mu? Bence onlarca
defa sözleri vardır. STKların var mı? Var. Odaların var
mı? Var. Peki, bunların hiçbirisinin sözü burada geçiyor mu?
Hiçbirisinin itirazı üzerine tartışma yürütülüyor mu? O da yok.
Bunun gibi, meralara gelince meralarda da aynı
şey. Şu anda tütün üzerinden konuşuyoruz, Tütün 50 kilogramdan
fazla olunca kaçakçılığa girecek, olmayınca böyle
olacak... deniyor. Buna benzer, yerli üreticinin kendi kararını
verdiği, hiçbir yerde, hiçbir şekilde merkezî anlamda sözü yok ve
merkezî bir yapılanmanın yani bu ülkenin yönetiminin yapısal
sorunlarını biz bugün bir kez daha görüyoruz. Bakın, torba
kanunlar yapısal sorunların ürünleridir.
Biz yıllardır Demokratik cumhuriyet
olsun. dediğimizde, Yerinden yönetim olsun. dediğimizde bu
sorunların karşısında olduğumuz için söylemiştik.
Ne demiştik? Eğer bir yerde kıyı talanıyla,
kıyıyla ilgili bir karar verecekseniz o kıyıya sahip olan,
oradaki yurttaşlar karar versin, onların kararı üzerine bir
tartışma açılsın. dediğimizde bizi terörize
etmiştiniz ve bu, aslında, demokratik cumhuriyetin, demokratik bir
ülkenin olması gereken olmazsa olmaz koşuludur. Biz, buradan, o
insanların nasıl yaşayacağına, kendi yaşam
alanlarının nasıl bir şekilde sunulması
gerektiğine karar veriyoruz yani daha doğrusu, AKP karar veriyor ve
AKPnin ittifakları karar veriyor; itirazların hiçbirinin
karşılığı yok.
Şimdi sormak istiyorum: Tütün üreticilerinin
sözlerini niye tartışmıyoruz? Burada, yerli üreticinin sözünü
niye tartışmıyoruz? Yerli üreticinin ısrarı konusunda,
nasıl yaşaması konusunda, nasıl bir üretime sahip
olması konusunda niye onların sözlerini burada
tartışmıyoruz? Niye illa sizin her dediğiniz şey
doğru oluyor? Eğer öyle olmuş olsaydı, bugün, bu ekonomik
kriz olmayacaktı. Eğer öyle olmuş olsaydı, bugün, bu ülkede
bu kadar cinayet olmamış olacaktı. Eğer öyle olmuş
olsaydı, bugün, bu talan, bu yıkım, bu yağmacılık
olmayacaktı. Bakın, hiçbir tanesi yok, hiçbir tanesi yok.
Şimdi, meralar da özelleşecek, sanayiye
açılacak. Peki, meralara, meraya sahip, o kentin dokusuna sahip olan
halkın burada bir sözü var mı? O da yok.
Şunu ısrarla söylüyoruz: Biz demokratik
cumhuriyet, yerinden yönetim dediğimizde bunlar için söyledik.
Bakın, Ispartadakiler kendi kararlarını kendileri versin.
dedik, Diyarbakırdakiler, Ameddekiler kendi kararlarını
kendileri versin. dedik. Bunlar en laik, en demokratik ülkelerde ve yerinden
yönetim olan ülkelerde zaten uygulanan bir şey. Bu tekçi zihniyetler çok
daha geride kalmış, maalesef ömrünü bitirmiş. Kendi ülkesi
içinde barışı olmayan, hem kendi iç barışını
kaybetmiş hem de dışarıda sürekli savaş hâlinde olan
ülkelerin dışında kimse böyle bir yaşam biçimine, kimse
böyle bir ideolojik biçime sahip değil.
Yine, bunun üzerinden şunu söylemekte fayda
var: Bu 80 milyon dediğimiz ama aslında 6 milyonunu
dışarıda tuttuğunuz, hatta, son dönemlerde belki 30
milyonunu da dışarıda tuttuğunuz halkın
gerçekliğinden uzak, ihtiyaçlarına cevap vermeyen, üretimi esas
almayan, tek başına bir zümreyi zengin eden, tek başına bir
zümre üzerinden karar mekanizmasına sahip olan bir yapısal
iktidarın, yapısal bir ideolojinin şu anda hepimiz neler
yaptığını görüyoruz ve buradan tekrar ikaz ediyoruz: Önce,
tarımdan geçimini sağlayanın, hayvancılık
yapanın, tütün üreticilerinin -lütfen ve lütfen- kendi talepleri üzerinden
burada siyaset yapın, onların talepleri üzerinden buradan bir yasa
geçsin, onların talepleri üzerinden cevaplar buradan verilsin. Başka
türlü, o insanları zorlayacak, daha çok yoksulluğa, yoksunluğa
zorlayacak davranışlara gerek yok. O insanların da
ihtiyaçlarına cevap vermek gibi bir sorumluluğa sahipsiniz çünkü
iktidarsınız ve iktidar olmaktaki sorumluluğunuz da,
zorunluluğunuz da bundan geçer diyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yiğitalp.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 64üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımla.
Musa Çam Bülent
Kuşoğlu Kadim
Durmaz
İzmir Ankara Tokat
Bihlun Tamaylıgil Zekeriya Temizel Utku Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Lale Karabıyık
Bursa
MADDE 64- 4733 sayılı Kanunun 8 inci
maddesinin; birinci fıkrasının birinci cümlesine ürünleri
kullanarak ifadesinden sonra gelmek üzere şahsi tüketim için ibaresi
eklenmiş, beşinci fıkrasına içkiler piyasasında
ifadesinden sonra gelmek üzere Kurumdan gerekli izinleri alarak veya almadan
ifadesi eklenmiş, aynı fıkranın (h) bendi yürürlükten
kaldırılmış ve dokuzuncu fıkrasında yer alan
(f), (g), (h), (ı) ve (j) ile (o) ibareleri (f), (g), (ı), (j) ve
(o) şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin daha iyi
anlaşılması için bu değişiklik
yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
65inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 65inci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Feleknas
Uca Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili
Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulun
değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasada
işçi ve emekçilere, tarım üreticilerine yönelik ağır hak
kayıpları vardır. Tarım önemsenmiyor ve ülkenin sahip
olduğu tarım potansiyelini iyi değerlendirmek bir yana, tütün
üreticileri cezalandırılıyor. Bunun sebebi, AKP Hükûmetinin
büyük işletmelere yönelik destek politikaları sübvansiyonlardaki
büyük payın sürekli olarak büyük işletmeler arasında
paylaşılıyor olmasıdır. Bu da çoğunlukla
kırsal alanda yaşayan ve genelde küçük ölçekli işletmelere sahip
olan çiftçilerin yeterince desteklenmemesine neden olmaktadır. Bunlar
yetmezmiş gibi, HESler, barajlar, mayınlı araziler, yasaklanan
yaylalar, yer altı ve yer üstü kaynakları hunharca sermayeye
peşkeş çekilirken, meralar, ormanlar ve zeytinlik alanlar da yok
edilmektedir.
Bu torba yasadaki söz konusu maddelere
bakıldığında, hedefin doğrudan doğruya
Adıyamandaki sarmalık kıyılmış tütün
olduğunu ve tamamen yasaklanmasının öngörüldüğünü
görmekteyiz. Mevcut hâliyle bu yasanın geçmesi Adıyamanda yüz
yıllık bir geçmişi olan sarmalık kıyılmış
tütünün tamamen yok olması demektir. Bu da tütün üreticileri ve ailelerini
hesapladığımızda yaklaşık olarak 200 bin
kişiyi olumsuz etkileyecektir. Tabii, buna aracılar, içiciler de
eklendiği zaman bu oran daha da yüksek bir rakama tekabül etmektedir.
Değerli milletvekilleri, tütün üreticilerine,
çiftçilere yönelik bu adaletsizlikler kabul edilemez. Hükûmet, torba yasayla
bir paketi 30 ile 50 kuruşa satılan makarona bir anda tam 2 lira 20
kuruş vergi koyarak âdeta vergide sınır tanımayan bir
acımasızlık göstermiştir. Türkiyede makaronu
kayıtlı olarak çalışan 8 fabrika üretiyor. Üretim,
pazarlama ve satış maliyetleri eklendiğinde 30 kuruşluk
makaron artık 3 liradan daha aşağıya satılamayacak.
Kayıtsız tütün satışına da hapis ve para cezası
geldiği için kimse 2 liraya açık tütün bulamayacak. Makaron üreten 8
fabrika aynı zamanda kayıtlı tütün de üretiyor.
Kayıtlı tütün en düşük 4 lira, dolayısıyla
kayıtlı tütün ve ÖTVli makaronla bir paket sigara, en ucuz 8 liraya
sarılabilecek. Bu torba yasayla yerel ve uluslararası büyük
şirketlerin ve tekellerin önü iyice açılacak, küçük tütün üreticisi
ve çiftçisi ezilecektir. Torba yasada yer alan düzenlemelerle tütün
üreticisinin üretimi engellenecek, zaten kısıtlanmış olan
hakları da ellerinden alınacaktır. Torba yasada hapis ve para
cezalarıyla ürettiği ürünün ancak maliyetini karşılayabilen
ve geçinemeyen tütün üreticileri bir kez daha cezalandırılacak,
yüksek vergiler ve kısıtlamalarla açık tütün üretimi tamamen
bitirilecektir.
Öte yandan kayısı üreticileri, son yıllarda
pazarlamada yaşanan sıkıntılar ve kayısının
ihraç edilemiyor olmasından kaynaklı büyük sıkıntılar
yaşamaktadır. Malatyanın en büyük geçim kaynağı olan
kayısıda bu yıl yüksek rekolteden kaynaklı olarak
düşük fiyat ve kuruma nedeniyle kayısı üreticileri
tarafından son üç ayda yaklaşık 2 milyon kayısı
ağacı kesilmiştir. Malatya kayısı üreticisine gereken
destek verilmezse bu kayısı kıyımı devam eder gibi
görünmektedir. Adıyaman, Bitlis, Batman, Muş ve bunun gibi illerin
geçim kaynağı tütündür. Son iki yıllık politikalar göz
önüne alındığında bu torba yasa ile bölge insanın
cezalandırılmasının ekonomik ayağı
getirilmiş olmaktadır. Tütün dışında herhangi bir üretimi
olmayan insanların elinden bu imkân da alındığı zaman
halk iyice yalnızlaşacak ve fakirleşecektir. Gelin bu bölgeye,
bu illere bu kötülüğü yapmayın diyorum.
Değerli arkadaşlar, bir bütün olarak
tarım politikalarımızı tekrar gözden geçirmeye ihtiyaç
vardır. Üreticiyi, çiftçiyi hesaba katan yeni düzenlemelere ihtiyaç
vardır. Bunların üzerinde durulması gerekiyor.
Bu torba yasadaki söz konusu, küçük çiftçiyi, küçük
üreticiyi cezalandıran maddelerden vazgeçilmelidir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Toğrul.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 65inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tanju
Özcan Kadim Durmaz Utku Çakırözer
Bolu Tokat Eskişehir
Lale
Karabıyık Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil
Bursa İzmir İstanbul
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu
İzmir Ankara
Madde 65- 4733 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinde yer alan sigara
fabrikalarının ifadesi tütün mamulleri, makaron ve yaprak sigara
kağıdı üretim tesislerinin şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bolu Milletvekili Sayın
Tanju Özcan.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce bir son dakika haberi geçti, bilmiyorum
takip edebildiniz mi?
SALİH CORA (Trabzon) Hangi sitede?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yok, bütün sitelerde geçti,
ana haber bültenlerinin altyazılarında geçti.
İnanmazsınız belki ama Türkiye
Amerikaya nota vermiş. Vallahi duyunca ben çok heyecanlandım,
Türkiye Amerikaya nota vermiş. Notanın konusu ne diye bir
baktık, nota ne için verilmiş biliyor musunuz? Bir
vatandaşımızın can güvenliğinden endişe
ediyormuşuz, beş gündür haber alamıyormuşuz. Kimmiş bu
vatandaşımız Sayın Başbakan Yardımcısı?
Rıza Zarraf. Yani, vakti zamanında askerlerimizin başına
çuval geçirdi bu Amerika, nota veremediniz; Verin. dedik, Müzik notası
mı veriyoruz? dediniz. Bu Amerikanın kontrol ettiği Irakta ve
Suriyede askerlerimiz IŞİD ve PKK tarafından öldürüldü,
yakıldı; Amerikaya bir tek nota veremediniz. YPGye bu Amerika
Birleşik Devletleri silah verirken meydanlarda konuştunuz sadece, bir
nota bile veremediniz. Ama, bugün söz konusu Rıza Zarraf olunca, beş
günde Rıza Zarraftan haber alınamıyor diye Amerika
Birleşik Devletlerine nota veriyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, nota bir ülkenin millî
çıkarları için verilir, şahsi çıkarlar için nota verilmez.
Şimdi, siz beş gündür Rıza Zarraftan haber
alınamamasında Türkiyenin hangi millî çıkarının
zedelendiğini düşünüyorsunuz? Siz, gerçekten Rıza Zarrafın
hayatından mı endişe ediyorsunuz yoksa Rıza Zarrafın
Amerikan yargı mercileri önünde sizin rahatsız
olacağınız bazı ifadeler vermesinden mi çekiniyorsunuz;
bunu açıkça ortaya koyalım.
SALİH CORA (Trabzon) Belki işkence
yapıyorlardır.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri,
bunu açıkça ortaya koyalım. Çıkıp Amerika Birleşik
Devletlerine diyebilecek misin, oradan laf atıyorsun İşkence
yapıyorsun benim vatandaşıma. diye? Ya, bu ne kıymetli
vatandaşmış, ne kıymetli vatandaşmış!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Askerini koruma,
Rıza Zarrafı koru.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Sayın Bozdağ, bu
Rıza Zarrafı bu kadar kıymetli kılan, 80 milyon
vatandaştan daha kıymetli olan nedir Hükûmet açısından; çok
merak ediyorum ben!
CEYHUN İRGİL (Bursa) Onların da
haberi yok, Hükûmetin haberi yok.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Yani, Amerika Birleşik
Devletlerine sen tarihinde nota vermemişsin, ilk verdiğin nota
Rıza Zarrafla ilgili. Nedir, beklentiniz nedir Rıza Zarraftan?
Yani, Amerikaya bu konuda nota vererek hangi millî
çıkarımızı koruyorsunuz?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Altın
kaçakçılığı yapan bir adam.
MUSA ÇAM (İzmir) Altın
ihracatını koruyacak.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Altın
ihracatımızı mı güvence altına almak istiyorsunuz,
nedir konu? Vallahi, ben utanç duyuyorum Türkiye Cumhuriyeti milletvekili
olarak. Siz Amerika Birleşik Devletlerinde yetmiş yıl ceza
istemiyle yargılanan ve yüz kızartıcı suç ithamlarıyla
karşı karşıya olan, Türkiyedeki sabıkasını
da bildiğimiz, Türkiyedeki tapelerini de bildiğimiz, Türkiyede
kimlere nasıl rüşvet dağıttığını
bildiğimiz
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ortağı
İranda idama mahkûm olan
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Doğru söylüyorsun.
Ortağı İranda idama mahkûm olan, -nerenin vatandaşı
olduğu da belli değil, hâlâ İranın vatandaşı
mı o da belli değil- bir vatandaşla ilgili Amerika Birleşik
Devletlerine nota veriyorsunuz. Vallahi gülünür mü, ağlanır mı?
Sayın Bakan, bu konuda sizden bir açıklama bekliyoruz, Hükûmet
sözcüsü olarak bir açıklama bekliyoruz.
SALİH CORA (Trabzon) Rahat ol, her şey
güzel olacak. Rahat ol.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yani, Rıza Zarrafın
neyinden endişe ediyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon) Sen de endişeli
olma.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Canından mı
endişe ediyorsunuz, malından mı endişe ediyorsunuz,
söyleyeceklerinden mi endişe ediyorsunuz?
SALİH CORA (Trabzon) Siz de endişe etmeyin,
rahat olun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bu adamın
başına bir şey gelir diye mi endişe ediyorsunuz? Neden
endişe ediyorsunuz sayın milletvekilleri?
Bakın, tuhaf gelişmeler oluyor.
SALİH CORA (Trabzon) Her şey güzel
olacak, rahat ol.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Egemen
Bağış, hani şu Bakara makara diye tweetler atan
vardı ya eski Bakan, aniden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
vatandaşı oluverdi. Neden diye bir sordunuz mu? Bu adam zaten
Amerikan vatandaşı, Amerikan vatandaşı. Amerikanın
yeminli tercümanıydı milletvekili olmadan önce; bunu, hepiniz
biliyorsunuz.
Peki, şimdi Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti sevdası nereden çıktı? Şöyle düşünsek
acaba çok mu şüpheci dersiniz bize? Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti INTERPOLün üyesi değil.
CEYHUN İRGİL (Bursa) INTERPOL
ağında değil, doğru.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Evet, INTERPOLden bir
tutuklama kararı çıksa yarın bir gün, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti vatandaşı bundan etkilenmeyecek. Böyle mi
düşünelim, doğru mudur bu? Bu soruya da cevap istiyorum ben.
Egemen Bağış izin aldı mı
bir başka ülke vatandaşlığına geçerken? Bu konuda
sizin bilginiz var mıydı, bizim gibi basından mı okudunuz
Sayın Bozdağ, basından okuduysanız benim
düşündüklerimi düşündünüz mü? Ne kurnaz arkadaşmış.
dediniz mi demediniz mi? Ben bu soruların cevabını bekliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Tanju Bey, çok kötü
niyetlisiniz, çok art niyetli düşünüyorsunuz(!)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
66ncı madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 66ncı maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Dirayet
Taşdemir
İstanbul Gaziantep Ağrı
Meral
Danış Beştaş Feleknas
Uca
Adana Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
AHMET YILDIRIM (Muş) Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
66ncı ve 67nci maddeler ile 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu'na eklemeler yapılmış ve
sigorta şirketlerinin kefalet sigortalarının da teminat mektubu
gibi işlem görmesi amaçlanmıştır. Fakat sigorta
şirketleri açısından yeni bir fonksiyon olması ve
sermayelerinin son derece kısıtlı olması nedeniyle bu
şirketlerin Türkiye'de kefalet vermeye başladıklarında bu
kefaletlerin karşılığını nasıl
oluşturacakları konusuna komisyon görüşmelerinde
açıklık getirilememiştir. 2017 yılında Kredi Garanti
Fonu'nun devreye sokulmasıyla birlikte bu düzenleme ele
alındığında iktisadi açıdan genişlemeci
politikaların orta vadede makroekonomik olumsuz sonuçlar
doğuracağı bilinmektedir. Dolayısıyla örneğin
Kanal İstanbul gibi büyük projelere teminat bulunamadığı
gibi güncel konularla birlikte bu madde değerlendirildiğinde
ekonomiye başta enflasyon olmak üzere pek çok olumsuz etkisinin
olacağı düşünülmektedir. Bu kaygılar dile getirilmesine ve
kurulan yeni sisteme dair detaylı bilgi talebine karşın
Hükûmetten aydınlatıcı bir bilgi gelmemiştir. Böylesi büyük
bir düzenlemeyle sigorta şirketlerine hem de üstelik kamu ihalelerinde bu
yetkinin verilmesi ayrıca kendiliğinden potansiyel riskin kamu
tarafından üstleniliyor olması kırılgan bir yapıya
sahip Türkiye ekonomisi için risk taşıması bakımından
maddenin tasarıdan çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 66ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir
İstanbul Bursa
Utku
Çakırözer Kadim
Durmaz Musa
Çam
Eskişehir Tokat İzmir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
MADDE 66 - 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu'nun 4 üncü maddesine "Çerçeve anlaşma
tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki "Teminat
mektubu tanımı ilave edilmiştir.
"Teminat mektubu: Bankalar tarafından
verilen teminat mektupları ile Türkiye'de yerleşik sigorta
şirketleri tarafından kefalet sigortası kapsamında
düzenlenen kefalet senetlerini, "
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, kefalet sigortası
ve kefalet sigortasının kullanım alanının
genişletilmesini içeren bir hukuki düzenlemeyle karşı
karşıyayız. Kefalet sigortası nedir? Yani bir düzenleme
yapacağız, adında kefalet var da, bu kefaletle neyi sigortalayacağız,
onu sorgulayacağımız bir madde.
Şimdi ihalelere giriliyor. İhalelere
girerken de ihalelerin kimlerle, ihale yönteminin nasıl, kimlere,
nasıl verildiğini hiç sorgulamayacağım, zaman az. Ama
ihalelere girerken bir teminat mektubu talep edilir şirketlerden. Bu
teminat mektupları gayri nakdî kredidir yani krediler nakdî ve gayri nakdi
olur, teminat mektupları da gayri nakdi kredilerdir. Şimdi, Bankalar
Birliğinin Başkanı dedi ki: Artık bıçak kemiğe
dayandı, boğazımıza kadar geldi kredi tahsis edemiyoruz.
Baktığınızda, mevduat kredi oranı olarak da yüzde 150
rakamına geldik yani 100 liralık mevduata 150 lira kredi veriyoruz,
bu kredilerle de ortaya çıkan açığı bir yerde finanse etme
zorunluluğu var. Şimdi Gayri nakdî kredilere o yüzden bir nefes
aldıralım, kefalet sigortasını getirelim. Kefalet
sigortası bu yani yeni bir ihalede yeni bir teminat verme
arayışıyla çıktı. Peki, bu arayış sadece bu
rahatlama nedendir, ne oluyor bu ülkede de bu tür arayışlar var? Son
bir yıla bakın, son bir yıl içerisinde yeni cari açık
rakamları ortaya çıktı, 30 küsur milyar dolar, onun yanında
211 milyar dolarlık bir net borç açığı var reel sektörün ve
bunun yanında da 70 milyar dolara yakın Türkiyenin bir
yıllık ödemesi var, kısa vadeli ödemesi var.
Şimdi, son bir yıla bakıyoruz; son
bir yıl içinde doğrudan sermaye yatırımı yüzde 18 küsur
azaldı. Bunun içinde de, azalmada yüzde 40lık bir gayrimenkul
alım artışı olmasa
Zaten tasfiyelerle beraber
yatırım amaçlı hiçbir doğrudan sermaye gelmiyor; Türkiyeye
gelen sermayenin yüzde 77si de yüksek faizden faydalanıp bizim
ödediğimiz, vatandaşımızın ödediği vergilerden
kaynağı yaratılan faize talip olarak geliyor.
Türkiyenin uzun vadeli borçlanma imkânı eksiye
düştü; artık sadece ve sadece kısa vadeli borç veriliyor ve
dediğim gibi, bonoya, tahvile, borsaya kısa dönemde para kazanma
amacıyla gelen bir nakit var.
Türkiyede şu anda,
baktığımızda, risk faktörleri çok yüksek. 2013te 5
kırılgan ülke vardı; 4ü değişti, bir Türkiye
kaldı. Yine Türkiye olarak, kırılgan ekonomi olarak dünya
listelerindeyiz. Bütün bunları söylediğimizde
Bir an önce tedbir
alınması gerekir. dedik ama ne yapıldı?
Şimdi, Merkez Bankası -geçenlerde de
anlattım, ihracata karşı bir reeskont kredisi
kullanılır- ihracatçının gelirine rağmen sabit kur
uygulamasını getirdi. O yetmedi, şimdi vadeli -yani, o da bir
sigorta sistemi getirdi- ihaleyle açarak sabit bir kur üzerinden yine bir
kaynak yaratacak ama bu tür önlemler dönem dönem bu ülkede uygulandı.
Bakın, size hatırlatayım: 1993 yılı biterken -1994te
seçimler vardı- yine Merkez Bankası Bu tür önlemler alıyoruz. diye
önlemler aldı ve ondan sonra kur artışı
Yani,
yapılması gereken yapısal önlemler ve kararlı adımlar
yerine geçici tedbirler alındı ve arkasından büyük bir kriz.
2001 yılına geldiğimizde Merkez Bankası o ara kendisi için
özel tertip -öyle bir zarar çıktı ki- tahvil talep etti Hazineden; 18
küsur milyarlık yine bizim, hepimizin yüklendiği zararlar
oluştu. O yüzden, yine uyarmak bizim en önemli görevimiz çünkü Türkiye'ye
dışarıdan gelen baskı, yurt dışında
yaşanan rekabet ve büyük merkez bankalarının daralma tercihleri
işimizi zorlaştırıyor, önümüzde kritik bir dönem var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Böyle
kısa vadeli, akut durumlarda ortaya çıkacak çözümler yerine
Türkiye'nin geleceğini kurtaracak kararlı adımlar atmak
gerekiyor. Yoksa tarih tekerrür eder, tekerrür eden tarih de acı faturalar
ödetir. Bunu uyarmak bizim görevimizdir. Ben inşallah bunları dikkate
alırsınız diye ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Tamaylıgil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
67nci madde üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 67nci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Feleknas
Uca Dirayet
Taşdemir Ahmet
Yıldırım
Diyarbakır Ağrı Muş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Muş Milletvekili
Sayın Ahmet Yıldırım.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
son bir yıldır ekonominin vermiş olduğu açıklar ve
ekonomideki kötü gidişat üzerine ha bire torba yasalar ve ek bütçelerle
durumu kurtarmaya çalışıyoruz. Şüphesiz, ekonomik
sıkışmışlığı aşmak için özellikle
yoksul halk kesimlerinin durumunu, bu yoksulluk halini, zorda olma hâlini
gidermek için alınacak tedbirler önemlidir. Bunun için eğer siz
varsıllar ile yoksullar arasında bir denge gözetmiyor, onlardan
toplayacağınız vergiler arasında bir dengeyi önünüze koymuyor,
çıkan faturada en az pay sahibi olan yoksulların üzerine daha fazla
yeni vergi yükleri bindirerek aşmaya çalışıyorsanız
böyle bir değişikliğin, böyle bir yasal düzenlemenin vicdani,
ahlaki ve hakikat ölçüsü zayıftır. Elbette ki bu ülkede bu ekonomik
gidişatı düzeltebilmek insanların satın alım gücünü ve
bununla birlikte mutluluğunu ve huzurunu yükseltebilmek önemlidir. Ancak
bu kadar etrafından dolanarak o kadar yoksul halkı mal kaybına,
can kaybına uğratacak güvenlikçi politikalar üzerinden bunu sağlamaya
çalışmanın faturası her açıdan bu ülkeye
fazladır. Sağır sultan da iyi biliyor ki bu ekonomik
gidişatın kötü olmasının yegâne sebebi vardır; o da
son iki-iki buçuk yıldır ülkenin içerisine girmiş olduğu
şiddet sarmalı ve bu şiddet sarmalına karşı
geliştiren aşırı güvenlikçi politikalardır.
Bakın, değerli milletvekilleri, bugün Plan
ve Bütçe Komisyonunda 2018 merkezî yönetim bütçesi üzerine İçişleri
Bakanı kendi Bakanlığının bütçesini sundu ve
sunuş konuşmasında tümüyle canlar üzerine, ölümler üzerine, ölüm
skorları üzerine, tutuklamalar ve gözaltı sayıları üzerine
bir bütçe sunuşu üzerinden başarı öyküsü çizmeye
çalıştı. Her kim ki bir Hükûmetin başarısını
ölümlerin, gözaltıların, işten atmaların, siyasi soykırım
operasyonlarının üzerine kurmaya başlamışsa artık
çıkışı olmayan bir tünelin içerisine girdiğini,
eğer ona akıl telkin eden birileri yoksa ve geri dönüşünü
sağlayamıyorsa o Hükûmetle birlikte ülkenin
gidişatının çok kötü olacağı apaçık
ortadadır.
Düşünün, bu ülkede en fazla
yatırımın olduğu bakanlıklardan biri, Sayın
Başbakan Yardımcımızın da uzun süre
bakanlığını yaptığı Adalet
Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüdür. Bu
ülkenin yeterince hapishanesi bulunmasına rağmen, hâlâ en fazla
yatırım harcamalarının yeni cezaevlerine
yapılıyor olması, bu ülkenin demokrasi karnesi açısından
oldukça önemli bir problemdir. Bu ülkenin daha fazla cezaevine, bu ülkenin daha
fazla suç üreten bir siyasi ve idari atmosfere değil, bu ülkenin daha
fazla barışçıl politikalara ve o ülkeyi oluşturan insanların
devletine, ülkesine aidiyet ve sahiplenme duygusunu
artırdığı bir atmosfere ihtiyacı vardır. Bugün
Hükûmetin önündeki en büyük problem bu ülkeyi oluşturan etnik, dinsel,
inançsal, kültürel, mezhepsel farlılıklarıyla birlikte bu
farklı kimliklerin birbirine duyduğu hoşgörüdür. Bu ülkede son iki-iki
buçuk yılda kaybedilen budur. Bununla birlikte can kaybettik, bununla
birlikte mal kaybettik, bununla birlikte ekonomiyi kaybettik, bununla birlikte
yoksulluğu artırdık, bununla birlikte kardeşliği,
hoşgörüyü, kadirşinaslığı kaybettik biz ve bütün bunların
bileşkesi olarak daha fazla faturası yoksul halk kesimlerine kesilen
sıkı ekonomi politikalarına evrildik.
Bu ülkede 2018 merkezî yönetim bütçesinin yüzde
80ine yakını vergilerden gelmekte, vergiyi zenginler ödememekte,
hatta zenginlerin var olan borçları silinmekte ama yoksula daha fazla yük
bindirilen, işte, bu gibi düzenlemelerle işi toparlamaya
çalışmaktayız ki bunlar nafile cabalardır. Bunun reçetesi
çok kolaydır; hem canımızı hem kardeşliğimizi hem
de birliğimizi güçlendirecek olan barışçıl
politikaları öncelemektir. Bakın, biz -100 binin üzerinde kişiyi
işinden ederek- bir örgütsel gerçekliği ifade etmeye
çalışıyoruz, ki, kimse
Kalkıp 100 bin, 200 bin
sayılarıyla suçlu üzerinden bir örgüt
oluşturamazsınız. Bunun adı örgütsel ve siyasi bir suç
gerçekliği değil, bunun bir sosyolojik arka planı vardır.
Sosyolojik değerlendirmelerle bu sorunu daha rahat
aşabileceğimizi düşünüyor, bütün Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 67nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Musa Çam Bülent
Kuşoğlu Kadim
Durmaz
İzmir Ankara Tokat
Bihlun Tamaylıgil Zekeriya Temizel Utku Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Lale Karabıyık
Bursa
MADDE 67- 4734 sayılı Kanunun 34üncü
maddesinin birinci fıkrasında bulunan (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
b) Teminat mektupları.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde metninin daha iyi
anlaşılması için bu değişiklik
yapılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
68inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette
olmak üzere, üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 68inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin
Haluk Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Fahrettin Oğuz Tor Saffet
Sancaklı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
Kahramanmaraş Kocaeli Hatay
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz Kerestecioğlu Demir
Mahmut Toğrul Dirayet
Taşdemir
İstanbul Gaziantep Ağrı
Feleknas Uca Meral
Danış Beştaş Ertuğrul
Kürkcü
Diyarbakır Adana İzmir
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra
sayılı Tasarının 68inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının 68inci maddesi, 4734
sayılı Kamu İhale Yasasının ek 8inci maddesinin
birinci fıkrasına bir cümle eklemektedir. Eklenen cümlenin ne anlama
geldiğine değinmeden önce, ilgili olması bakımından
Kamu İhale Yasasının 62nci maddesinin açıklanmasında
fayda vardır. Kamu İhale Yasasının 62nci maddesi, kanun
kapsamındaki idarelerce mal ve hizmet alımları ile yapım
işleri için ihaleye çıkılmadan önce uyulması gereken
kuralları düzenlemektedir. Konumuzla doğrudan ilgili olan maddenin
(e) bendi ise idarenin Kamu İhale Kanununda tanımlanan hizmetlerden
personel çalıştırılmasına dayalı hizmet
alımlarında uyulması zorunlu kuralları tasarıyla cümle
eklenen ek 8inci madde uygun görüş alınması ve görevlilerin
sorumluluklarını düzenlemektedir. Ek 8inci madde hükmü, özet olarak,
62nci maddenin (1)inci fıkrası (e) bendi kapsamında, personel
çalıştırılmasına dair ihaleye çıkılmadan
önce, kamu kurumunun ilgisine göre, Maliye Bakanlığından, Hazine
Müsteşarlığından, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığından uygun görüş alınmasını
zorunlu kılmaktadır. İstisnalar hariç, bu mercilerden uygun
görüş alınmadan ihaleye çıkılmamaktadır. Bu
tasarıyla 1inci fıkraya eklenen cümleyle uygun görüşün
içeriği daha bir belirgin hâle getirilmekte,
çalıştırılacak olan personelin sayısı, ücret ve
diğer mali haklara ilişkin tavanların belirlenmesi, aynı
nitelikteki hizmetlerde idareler arasındaki ücret
farklılıklarının ortadan kaldırılması mümkün
olacaktır. Kısaca, taşeron firmaların
çalıştıracağı personel sayısı, ücret
tavanları düzenlenmektedir diyebiliriz.
Günümüzde taşeronda çalışanlara kadro
verilmesi çalışmalarının sonuna gelindiği,
yılbaşına kadar tasarının Meclise sunulacağı
açıklanmış ise de bu düzenlemenin 1/1/2018 tarihinde
yürürlüğe gireceği dikkate alındığında,
taşeronda çalışan kardeşlerimize 2018 yılında da
kadro verilemeyeceği sonucuna götürmektedir bu düzenleme bizi,
inşallah yanılırım diyorum.
Taşeronda çalışanlara 2018
yılına girmeden önce kadro verilemeyecekse veya önümüzdeki seçime
kadar verilemeyecekse, 2018 yılında da oyalanacaksa, şunu
söylemek istiyorum: Taşeronda çalışanlara 2018 yılında
da kadro verilemeyecek ise tekrar, lütfen açıklayınız verilemeyeceğini;
insanları güvendirmeyiniz, insanları oyalamayınız.
Değerli milletvekilleri, zaman içinde
uygulamadan kaynaklanan problemler, gelişen teknolojiler zorunlu olarak
yasalarda da değişikliklere sebep olmaktadır. Ancak, Kamu
İhale Yasası gibi çok önemli bir yasada çok sayıda
değişiklik yapılması, çok ciddi iddialara sebep olmuş,
vatandaşın güvenini sarsmıştır. 2012ye kadar
yürürlükte olan 2886 sayılı Yasanın ciddi problemlere yol
açtığı, yolsuzluklara sebep olduğu şeklindeki
tartışmalar ve bu ve birçok sebeple kanayan bu yaraya parmak
basılmış ve 2002 yılında
şeffaflığı, katılımcılığı
önde tutan, yolsuzluk yapılmasını önleyici,
zorlaştırıcı birçok mekanizmayı içinde
barındıran 4734 sayılı Yasa
çıkarılmıştır.
Bugün gelinen noktada tekrar başa
dönüldüğü, kamu ihale düzeninin
laçkalaştırıldığı, keyfîleştirildiği,
şeffaflığın bozulduğu, uluslararası
standartlardan uzaklaştırıldığı şeklinde
ciddi tartışmalar yapılmaktadır. Keyfîlik, rüşvet,
yolsuzluk, eş dost ve akraba kayırmayı önlemek amacıyla
kurulan barikatların çoğunun kaldırıldığı,
haksız kazanç kapılarının yeniden
açıldığı, kamu yararına olmayan birçok
değişiklik yapıldığı şeklinde ciddi iddialar
ülkemizin gündeminden düşmemektedir. Bu iddiaların hiçbiri gerçek
olmasa dahi, hayati önemi haiz bu yasanın birçok defa
değiştirilmesi yolsuzluk, adam kayırma, adrese teslim ihale
iddialarını gündemden düşürmeyecektir.
Değerli milletvekilleri; personel
çalıştırılmasına dayalı hizmet
alımlarında, çalışacak personelin tespitinde AKPden
referans temin etmeyenlerin işe alınmadığı
şeklinde çok ciddi iddialar vardır, uygulama da bunu doğrular
mahiyettedir. Bunlar doğru şeyler değildir. Bu uygulama istifade
edenler bakımından bir memnuniyet yaratabilir ama toplumsal
barışa hizmet etmez, etmemiştir diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tor.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle taşeron işçilerin ücretlerine
yönelik tavan fiyat belirleme yetkisi Maliye Bakanına verilmiştir.
Taşeron işçilerin istihdamı yaygın ve genel bir kural
hâline getirilmişken Hükûmet adına açıklama yapan yetkililerin
her defasında taşeron işçi sorununu çözeceklerine dair
açıklamaları artık seçim vaadi olmaktan öteye gidemiyorken bu
düzenleme toplum açısından kangren olmuş taşeron
işçilik sorununun çözümünü yeniden bir başka bahara
bırakmaktadır. Sorundan bağımsız yalnızca bu
madde üzerinden ele alındığında ise bu yetkinin bütçe
açığının kapatılmaya
çalışıldığı bir dönemde bakanın ücretleri
görece daha iyi olan kimi taşeron işçilerin ücretlerini, bakanın
ifadesiyle, asgari ücret seviyesine kadar düşürme riski
barındırması nedeniyle maddenin tasarıdan
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 68inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa Çam Bülent
Kuşoğlu Kadim
Durmaz
İzmir Ankara Tokat
Bihlun Tamaylıgil Zekeriya Temizel Utku Çakırözer
İstanbul İzmir Eskişehir
Lale Karabıyık
Bursa
MADDE 68- 4734 sayılı Kanunun ek 8 inci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Uygun görüş, bu kapsamda
çalıştırılacak personel sayısı ile idareler,
hizmet türleri, işin yapıldığı yer gibi ücret düzeyini
etkileyen unsurlardan biri, birkaçı veya tamamı dikkate alınarak
ihale dokümanında belirlenecek ücret ve benzeri mali ödemelere
ilişkin tavanların tespitini de kapsar. Ancak bu yetki ücretleri
baskılama, kontrol altına alma ve dondurma aracı olarak kullanılamaz.
Söz konusu yetki; işin içeriği, iş ortamı,
çalışılan mahal, yöre vb. unsurlar da dikkate alınarak
kullanılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
1/1/2018 tarihinden sonra yürürlüğe girecek
olan yukarıda belirtilen kanun maddesi düzenlemesinin
yapılmasını öneren bir Hükûmetin, 1/1/2018 tarihine kadar
taşeron işçilerle ilgili sorunları kalıcı bir
şekilde çözecek kanun tasarısını TBMM'de
yasalaştıracağı iddiasında bulunmasını
hayretle karşılamaktayız.
Tasarının 68'nci maddesi, 4734
sayılı Kamu İhaleleri Kanunu kapsamında yapılan
personel çalıştırılmasına yönelik hizmet alımları
kapsamında çalıştırılacak olan personel
sayısı ile ücret ve diğer mali haklara ilişkin
tavanların belirlenmesiyle ilgili düzenlemeleri kapsamaktadır
4734 sayılı Kamu İhaleleri Kanunu
kapsamında yapılan personel çalıştırılmasına
yönelik hizmet alımları kapsamında
çalıştırılacak olan personel sayısı ile ücret ve
diğer mali haklara ilişkin tavanların belirlenmesine
ilişkin olarak anılan Kanunun ek 8inci maddesinde
değişiklik yapan tasarının 68'inci maddesinin gerekçesinde
"Madde ile, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun ek 8inci
maddesine göre uygun görüş vermenin amacına uygun olarak personel
çalıştırılmasına dayalı hizmet alımları
kapsamında gördürülen işlerin bütçe ödenekleri ile uyumlu bir şekilde
yürütülebilmesini temin etmek üzere, çalıştırılacak olan
personel sayısı ile ücret ve diğer mali haklara ilişkin
tavanların belirlenmesi, ayrıca personel
çalıştırılmasına dayalı hizmet
alımlarında aynı nitelikteki hizmetlerde idareler
arasındaki ücret farklılıklarının ortadan
kaldırılması amaçlanmaktadır. açıklaması yer
almaktadır.
Mevcut 4734 sayılı Kanun'un ek 8'inci
maddesinde 62'nci madde kapsamında hizmet alımı suretiyle
personel çalıştırılmasında sayılar yönünden
Maliye Bakanlığından uygun görüş alma uygulamasının
yanı sıra, Maliye Bakanına bu kapsamda sayılara ilave
olarak hizmet türleri, işin yapıldığı yer gibi ücret
ve diğer mali ödemelerin tavanını da saptayıcı yönde
yetki verilmektedir.
Söz konusu yetkinin; işin içeriği, iş
ortamı, çalışılan mahal, yöre vb. unsurlar da dikkate
alınarak ücretleri baskılama, kontrol altına alma ve dondurma
aracı olarak kullanılmaması gerekir.
Bu nedenle söz konusu önerge verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
69uncu madde üzerinde üç önerge vardır.
Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 69uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Fahrettin Oğuz Tor
Konya Denizli Kahramanmaraş
Saffet Sancaklı Kamil Aydın Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu
Kocaeli Erzurum Hatay
İsmail
Faruk Aksu
İstanbul
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Filiz Kerestecioğlu Demir Mahmut Toğrul Dirayet
Taşdemir
İstanbul Gaziantep Ağrı
Meral Danış Beştaş Erdal Ataş Feleknas
Uca
Adana İstanbul Diyarbakır
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Musa Çam Ceyhun
İrgil Utku
Çakırözer
İzmir Bursa Eskişehir
Lale Karabıyık Kadim Durmaz Zekeriya
Temizel
Bursa Tokat İzmir
Bülent Kuşoğlu Bihlun
Tamaylıgil
Ankara İstanbul
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergelerde ilk
konuşmacı Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
69uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge hakkında
konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi gecenin bu
saatinde saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Anayasa olarak en sistematik tanımına
baktığımızda, en kapsayıcı tanımına
baktığımızda demokratik, laik, sosyal hukuk devleti
olarak tanımlıyoruz. Burada özellikle hukuk üzerine vurgu yaparak
sözlerime başlamak istiyorum çünkü söz konusu meseleler biraz da hukuku
ilgilendiren meseleler.
Efendim, bir ilave maddeyi görüşüyoruz. Bu,
özellikle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî
ve özel okullarda öğrenim gören öğrencilere ücretsiz
dağıtılan ders ve çalışma kitapları ile öğretmenlere
ücretsiz dağıtılan kılavuz kitaplara ilişkin mal ve
hizmet alımının gerçekleştirilmesiyle ilgili bir kanun
maddesi. Önce ek madde olarak önerilmiş, daha sonra geçici maddeye
dönüştürülmüş ve 2019 yılına kadar uzatılmış
bir maddeyle ilgili konuşuyoruz.
Tabii, bu neyle ilgili? Bugüne kadar çok da kabul
gören, toplumun bütün kesimleri tarafından desteklenen bir
uygulamanın bugün sekteye uğratılmasıyla ilgili
birazcık. 2004 yılından beri yani son on dört yıldır
uygulanan bir uygulamayla Millî Eğitime bağlı okullarda gerek
öğrencilerin ders kitabı noktasında -ta 12nci sınıfa
kadar- gerekse öğretmenlerin yardımcı kitapları
noktasında bir kitap desteği sağlanıyordu. Bu nasıl
bir süreçti? Tabii, bu sektör özellikle kitap basımıyla ilgilenen
birtakım sektörel şahısları da kuruluşları da
kurumları da ilgilendirmektedir yani kısacası, bu sektörden
binlerce insan ekmek yemektedir.
Sistem nasıldı? Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığının talimatıyla bir önceki eğitim
öğretim yılı içerisinde yani ocak ayında sanıyorum
ilana çıkılır, çağrı yapılır, örnek kitaplar
hazırlanır, onlar nisan ayında dergide yayımlanır, bir
şekilde görücüye çıkar misali bakılır; daha sonra
beğenilirse yazın, eylül ayında da basılmak üzere
çeşitli yayın evlerinden -örneklerden sonra- basım istenir ve öğrenciler
poşetin içerisinde eğitim öğretim
başladığında masasında görürdü. Şimdi,
bunların ihalesiyle ilgili garip bir uygulamaya gidiliyor. Sanki, tabii,
böyle bir, hani, şüphe esas kılınmış gibi, şu ana
kadar kılı kırk yararak yapılmamış da şimdi
birazcık düzenli yapılmaya çalışılıyor gibi bir
çağrışım söz konusu.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
bakın, burada bir hakkaniyet ihlali söz konusu. Yani istediğine ver,
teklif usulü ver. Bu, tekelleşmeyi sağladığı gibi,
gerçekten, biraz önce Türkiye Cumhuriyeti devletini anayasal çerçeve içerisinde
tanımladığımız ilkelere de aykırılık
içermektedir. Biz hukuk devletiyiz. Gerçekten, burada, ekmeğiyle
oynayacağımız bir sürü mağdur insan söz konusu. Bir de
hâlihazırda bu insanlara Talim ve Terbiye Kurulu demiş ki: Örnek
kitaplarınızı basın, getirin, hazırlanın, biz
bunu karma bir değerlendirmeye tabi tutup, bir şekilde, herkesi
mağdur etmeden, bir alım söz konusu olacak. 1 milyon TL
civarında şu anda kayıp bir paradan bahsediyor konuyla ilgili
kesimler ve inanın, kendi yani sektörden gelen şikâyetler konusunda
ben bunu size arz etmeye çalışıyorum. Hani, art niyetli, ön
yargılı bir açıklama olsa diyeceğim ki evet, siyasi bir
polemiğe mevzu etmek için gönderilmiş bir mesaj ama aynen söylenen
şu: Yani şu ana kadar gayet iyi uygulanan bir sistemdi, ne oldu da
Özellikle sanki adrese teslim bir ihale zihinlerimizde varmış gibi,
birilerini daha çok eşit yapmak, daha çok zenginleştirmek adına
yapılan bir atılım mıdır? diye bu soruları bize
yöneltiyorlar. Bu bağlamda, zaten kendimiz de bir şerh düşerek
buna itiraz ettiğimizi söyledik. Özellikle, bu gayrihukuki düzenlemenin,
ekonomik dağılım noktasında da gerçekten eşitlik
ilkesine aykırı bu düzenlemenin düzeltilmesi için gereğini arz
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydın.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hocam, çok
naziksiniz, açıkça söyleyin işte, yandaş yayınevleri için
yapıyorlar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Arif olan anladı.
CEYHUN İRGİL (Bursa) 160 milyon kitap
basımını bir yere vermeye çalışıyorlar işte.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önerge
üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Erdal Ataş.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ERDAL ATAŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yanlış yürütülen
siyasetler ister istemez ekonomiye de yansıyor ve bugün de
devamını sürdürmüş olduğumuz bu torba yasada her yönüyle
vergiler, yeni ekonomik politikalar, alanların, meraların, köylerin
satışı üzerinden bu krizin yükü yine halkın, kamunun
kaynaklarından çıkarılmaya çalışılıyor.
Engellilerden tutalım da tütüne, yeni borçlanmalardan tutalım da
diğer bütün şeylere kadar onlarca değişik mesele var. Ama
bunların hepsi, dediğim gibi, bu ülkede sürdürülen yanlış
politikalar, çatışmalı kültürler, geçmişle
hesaplaşmamadan kaynaklı ileri gelen sorunlardır.
Ben de bugün, işte, akşamın bu
saatinde, doğup büyüdüğüm Dersim ilinin seksen yıldır
kanayan bir yarasından bahsetmek istiyorum. Çünkü bu tür yaralar
aslında bu ülkedeki bütün bu ekonomik istikrarsızlığın
da temellerinden bir tanesi olmuş oluyor. Yani bugün, 15 Kasım 1937
de, seksen yıl önce Dersim ileri gelenlerinin idam edildiği, yüz
binlerce insanın dilleri, inançları, talepleri gerekçe yapılarak
hedef alındığı beş yıllık bir sürecin
parçası olarak tarihe geçmiş oldu. Beş yıl boyunca büyük
bir katliam, sürgün, yıkım süreci işletilerek önemli tahribatlar
yaratıldı. 1934te başlatılan Islahat Programı
sonrasında Tunceli kanunu, işte, 4 Mayıstaki Bakanlar Kurulu
kararı ve benzerleriyle birlikte başlayan askerî harekâtta, 15
Kasım 1937de Seyit Rıza -75 yaşında- oğlu -17
yaşında- ve 5 arkadaşıyla birlikte idam ediliyor. Bu
operasyon 1939lara kadar sürüyor. Resmî rakamlara göre, 15 bine yakın
insan yaşamını yitiriyor. 100 binden fazla insan sürgün,
yerlerinden, inanç yerlerinden, yaşadıkları ekonomik alanlardan,
yurtlarından ediliyor. On binlerce kayıp. Yine, büyük bir ekonomik
yıkım. Aynı şekilde, il, ilçe, köy ve insanların
isimlerinin değiştirilmesi, inanç ve dillerine yönelik getirilen
yasak ve asimilasyonla büyük bir tahribat, büyük bir yıkım gerçekleştirildi.
Maalesef bu yasakçı fikriyat hâlâ devam ediyor, hâlâ bu
coğrafyanın dilleri, inançları yasaklı, doğasına
büyük bir saldırı
Muhalif kimliğiyle mücadele yürüten insanlara
yönelik de büyük baskılar söz konusu. Doğaları yakılıyor,
barajlar yapılıyor, büyük baskılar, tutuklamalar söz konusu,
inançları ve dilleri de yasaklı durumda.
Yaralarının sarılması için yöre
halkının talebi, elbette ki on yıllardır dile getiriliyor,
Hükûmet yetkilileri ve bütün bu ülkeyi yönetenler de biliyor bunları ama
maalesef bugüne kadar herhangi bir adım atılmış değil,
sadece bazı sözlerin dile getirilmesi dışında, göstermelik
özürler dışında herhangi bir şey çözüme
ulaştırılmamış durumda.
Öncelikle yöre halkının talebi şudur:
Bu politikaların yani dillerine, inançlarına yönelik yapılan bu
ayrımcı, tekçi politikaların tümünün iptal edilmesini,
doğasına yönelik yapılan baraj ve benzeri
saldırıların da ortadan kaldırılmasını
istiyor.
İkincisi, 1937-1938 katliamında Seyit
Rıza ve 6 kişinin mezarları hâlâ ailelerine verilmiş
değil, yargılanan 58 kişiden de 51inin akıbeti belli
değil yani bir an önce bu insanların mezarlarının, varsa
kişisel eşyalarının ailelerine devredilmesi gerekiyor,
verilmesi gerekiyor.
İl, ilçe, köy isimlerinin iade edilmesi
gerekiyor. 51 kişi de dâhil olmak üzere sürgün edilen on binlerce
insanın akıbetinin açıklanarak, bunların mağduriyetlerinin
de giderilmesi gerekiyor.
Yine aynı şekilde, yasaklı olan,
şu an hâlâ kapalı olan arşivlerin kamuoyuna açılması
gerekiyor.
Kayıp çocuklara yönelik -o dönem katledilen
ailelerin çocukları da şehirlere gönderilmişti- bunlara
ilişkin de devletin bir açıklama yaparak bu ailelerden resmî olarak
özür dilemesi ve bütün bu sorunların da çözümü üzerine çalışma
yürütmesi gerekiyor. Eğer yaraları sarabilirsek, yani
geçmişimizle yüzleşebilirsek, bu coğrafyada yaşanılan
bütün o çatışmalı süreçleri sona erdirebilirsek hem toplumsal
barışı sağlamış olacağız hem de
ekonomik ve psikolojik yıkımların en azından bir bölümünü
tamir etmiş olacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ataş.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
Bursa Milletvekili Sayın Ceyhun İrgil konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki 69uncu madde, torba
yasaya Plan Bütçe Komisyonundaki son gün görüşmelerinde iktidar partisi
tarafından verilen bir önergeyle eklendi. Bu maddeyle, Bakanlığa
bağlı resmî ve özel okullarda öğrenim gören öğrencilere
ücretsiz olarak dağıtılacak olan ders kitabı, öğrenci
çalışma kitabı ve ilgili öğretmenlere ücretsiz
dağıtılacak kılavuz kitaplarının temini için Kamu
İhale Kanununun 20nci maddesinde bir düzenlemeye gidiliyor, öncelikle
bunu bilmeniz gerekli. Komisyonda muhalefetin ısrarı ve
itirazlarıyla geçici madde hâline getirilen düzenleme Meclisten geçerse 31
Aralık 2019a kadar geçerli olacak.
Peki, ne getirilmek isteniyor bu maddeyle? Bu
düzenlemeyle, Millî Eğitim Bakanlığı,
kitaplarının ihalesi için başvuranları bir ön yeterlilik
değerlendirmesinden geçirerek eleyecek, Bakanlığa davet ettikleri
ihaleye girecekler. Normalde ihalenin iptalini gerektiren teklif verenlerin
3ten az olması durumunda ise Bakanlıkça ön yeterliliği tespit
edilmiş olanlar ihaleyle sonuçlandıracak. Mali disiplini bozan, Kamu
İhale Kanununda delik açacak bu değişikliği Maliye
Bakanlığının onaylaması gerçekten
anlaşılır gibi değil. Maliyenin bu soruyu
yanıtlaması gerek. Çünkü bu, Maliyenin dışına
çıkartılan bir madde.
Peki, bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyuldu? Millî
Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz Komisyondaki
görüşmeler sırasında, gelecek yıl içerik nedeniyle
değiştirilmesi gereken, kitapların ihalesini daha kısa
sürede tamamlamak istediklerini, sorun ve hatadan kaynaklı kitapların
da yeniden basılması gerektiğini belirtti. Hatta Her gün yeni
bir kitapta sorun çıkıyor, bu yüzden. dedi. Anlaşılan o ki
Bakanlık yeterince hazırlık yapmadığı bir
müfredat değişikliğinin ve liyakatsiz insanların
kararıyla basılan ve yanlışlıklarla dolu ders
kitaplarının tekrar basımı ve
dağıtımının sağlanması için çaba
harcıyor. Anlaşılan o ki çeşidi ve sayısı
hakkında farklı açıklamalar yaparak oluşan kamu
zararını açıklamaktan kaçınan Millî Eğitim
Bakanlığı, çöpe giden kitapların yeniden basımı
için keyfî bir kanun çıkarmak istiyor. Bu konuda kamuoyuna açıklanması
gereken ve yanıtlamanız gereken sorular var.
2017-2018 öğretim yılı için Millî
Eğitim Bakanlığı tarafından basım izni
çıkmış kaç çeşit kitap vardır? Basılan toplam
kitap sayısı nedir? Şu ana kadar kaç kitapta sorun tespit edilmiştir?
Kitapların yeniden basılmasını gerektiren sorun ve hatalar
nelerdir? Yeniden basımı yapılacak kitap çeşidi ve
sayısı nedir? Sorun ve hata barındırdığı
için yeniden basılması gereken ve bu sebeple çöpe atılan kitap
sayısı nedir? 2019a kadar, 518 çeşit olmak üzere, 165 milyon
adet kitap çöpe mi atılacaktır? Son iki yıldır
Bakanlık hangi yayınevlerine kitap bastırmıştır,
isimleri nelerdir? Çöpe atılan kitaplar nedeniyle ortaya çıkan kamu
zararı ne kadardır? Millî Eğitim Bakanlığında
ortaya çıkan bu kamu zararının sorumluları kimlerdir? Kamu
zararına neden olan sorumlular hakkında bir işlem yapılacak
mıdır? Sorun ve hatalar nedeniyle yeniden basılacak kitaplar
için öngörülen maliyet nedir? Açık ihale usulü ve rekabet
ortamının yitirilmesi anlamına gelen bu düzenlemeyle, önceden
belirlenmiş, ayrıcalık tanınmış veya yandaş
yayınevlerinin milyonlarca liralık ihaleleri almasına
Bakanlığınız imkân vermiş olmayacak mıdır?
Ve Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde, yayınevleriyle,
kendisi veya akrabası, gizli veya açık ortaklığı olan
mevki ve makam sahibi kişi ve kişiler var mıdır?
Önce siz bu sorulara yanıt verin, önce
eğitimin itibarını yerle bir etmenizin hesabını verin,
önce siz yarattığınız kamu zararını
açıklayın, sonra milyonluk ihaleler için düzenleme isteyin.
Bu nedenle, biz, bu maddenin geçmesine kesinlikle
karşıyız. Eğer vicdanı olan ve biraz da kamu mali
disiplinini savunan vekiller varsa bu maddeyi onaylamayacaklardır, Maliye
Bakanlığının da kendi kontrolü ve disiplini
dışına çıkan bu madde konusunda mutlaka itiraz
edeceğini düşünüyorum. Bu madde Millî Eğitim
Bakanlığının yolsuzluklar ve şaibeler için önünü açan
bir maddedir, Millî Eğitim Bakanına bu konuda yetki vermektedir. O
nedenle, gelin, bu milyonluk vurguna hep beraber hayır deyin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
İrgil.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
70inci madde üzerinde iki önerge vardır,
önergeleri aykırılık sırasına göre işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 70inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Dirayet
Taşdemir
İstanbul
Gaziantep Ağrı
Feleknas
Uca Meral Danış
Beştaş
Diyarbakır Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyoruz:
Gerekçe:
Yapılan düzenlemeyle 4737 sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanununda değişiklik yapılmaktadır.
Tasarının 54üncü maddesine paralel bir düzenleme olan bu madde,
İkinci Yasama Yılının sonlarına doğru
çıkarılan sanayi torba yasasında gündeme gelen bir hususu
içermektedir. Bu düzenleme, torba yasa uygulamasının nasıl bir
çorbaya döndüğünün açık delili niteliğindedir. Mera
alanlarını sanayinin insafına terk eden düzenlemenin devamı
niteliğinde olan bu düzenlemenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 70inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kadim
Durmaz Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
Tokat Eskişehir Bursa
Zekeriya
Temizel Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
İzmir Ankara İzmir
Bihlun
Tamaylıgil
İstanbul
MADDE 70- 9/1/2002 tarihli ve 4737 sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanununun 4/A maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"MADDE 4/A- Endüstri bölgeleri
sınırları içerisinde yapılacak ve hazırlama usul ve
esasları Bakanlık tarafından belirlenecek 1/5000 ölçekli
nazım imar plânı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar plânı ve
parselasyon plânları ve değişiklikleri ile alt yapı ile
ilgili etüt, harita, plân ve projeler Bakanlık tarafından
onaylanır. Onaylı imar ve parselasyon plânları Bakanlık
internet sitesinde 30 gün süre ile ilan edilir, itiraz olmaması halinde
ilan süresinin sonunda yürürlüğe girer. İmar plânları
hazırlanırken mülkiyet sınırları içinde Sağlık
Bakanlığı ile Bakanlık arasında yapılacak
protokol çerçevesinde belirlenen sağlık koruma bandı
bırakılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde yer alan onaylı imar ve
parselasyon planlarının Bakanlık internet sitesindeki ilan
süresi, şeffaflığı sağlamak ve ilgili taraflara
gerekli inceleme ve itiraz hakkı verebilmek için yedi günden otuz güne
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
71inci madde üzerinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 71inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam Bihlun
Tamaylıgil Zekeriya
Temizel
İzmir İstanbul İzmir
Utku
Çakırözer Kadim
Durmaz Selin
Sayek Böke
Eskişehir Tokat İzmir
Lale
Karabıyık Bülent
Kuşoğlu
Bursa Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan torba veya çorba yasanın
71inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Daha bir yıl önceydi, yine bir torba kanunla
burada Varlık Fonu denilen bir fon kuruldu. O zaman da itiraz
etmiştik, bunun bir varlık fonu olamayacağını, ülkede
adına Varlık Fonu deseniz de varlık olmadığı
zaman bu fonun kendisinin bir varlık fonu gibi işleyemeyeceğini,
dolayısıyla kurulmuş olanın bir ipotek fonu
olacağını, o gün, ekonomiden anlayan, vicdanı olan, bu
ülkeye dair sorumluluk hissedenlerimiz defalarca söyledik ve anlattık.
Şunu söyledik: Bu kuruyor olduğunuz şey bir varlık fonu
değil, paralel bir hazinedir ve paralelden ağzı yanmış
bir ülke olarak gelin, kurduğunuz şeyin ne olduğunu siz de itiraf
edin ve hatta kurmayın dedik.
Şimdi bu torba yasaya
sıkıştırılmış olan bu maddeyle, Türkiye
Cumhuriyeti hazinesinin bu kurmuş olduğunuz ipotek fonuna
doğrudan kaynak aktarmasının önünü açıyorsunuz. Maddede
ipotek fonunun adı geçmiyor Varlık Fonu denmiyor ama açıkça,
hakikaten açıkça Varlık Fonu tarif ediliyor. Kamu Finansmanı ve
Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun ek 1inci maddesini
değiştiriyorsunuz ve maddeye şu ibareyi ekliyorsunuz: Sermaye
şirketlerine ve/veya projelere finansman sağlayan fonlara hazineden
doğrudan kaynak aktarılacaktır. Dönün bakın Varlık
Fonunun yasasına, 3üncü maddenin (ç) fıkrasında tam da bunu
söylüyorsunuz zaten. Bu Varlık Fonu projeye finansman sağlamak için
kurulmuştur. diyorsunuz. Şimdi, açıkça tarif edilen Varlık
Fonuna hazineden doğrudan kaynak aktararak, paralel kurduğunuz
hazineyi siz kendi ellerinizle dolduruyorsunuz. Bir yıl önce bu
itirazları dile getirdiğimizde -söylemiştik- şu
yanıtı vermiştiniz: Ya merak etmeyin, bu projelere kendisi
kaynak bulacaktır zaten. Varlık Fonu hazineye yük olmayacaktır.
Bu nasıl yük olmamak? Aynı yasanın içerisinde, hazine 37 milyar
lira daha ek borç alacak, aldığı borcu dönecek Varlık
Fonuna verecek, Varlık Fonu da yandaş sermayenin yaptığı
mega projelere finansman sağlayacak. Madem hazine borçlanacaktı ve
hazine borçlanarak bunlar finanse edilecekti, neden projelerin
yapımında doğrudan yatırımcı bakanlıklar bu
imkânı kullanamıyorlar? Neden bakanlıklara da paralel birer
bakanlık kurma ihtiyacı duyuyorsunuz? İster istemez
aklımıza şu soru geliyor: Acaba denetimden mi kaçmak
istiyorsunuz? Denetlenmesin diye arkadan mı dolanıyorsunuz? Bu torba
yasaya baktığımızda hem vergilerden hem ek borçlanmadan
hazinenin bir kaynak ihtiyacı olduğu aşikâr. Hem Hazinenin
kaynağa ihtiyacı var. diyeceksiniz hem dönüp hazinenin o
kaynağını, olmadığını söylediğiniz
kaynağını Varlık Fonuna aktarmak için yasa
çıkaracaksınız. Yani milletten fedakârlık isteyeceksiniz,
vergi yüklerini artıracaksınız, sonra milletten
aldığınız parayı nereye harcandığı
denetlenemeyen Varlık Fonuna aktaracaksınız, sonra da çocuk
kandırırcasına bakanlarınız çıkıp diyecekler
ki: Bu yaptığımız şey girişimcilik sermayesini
geliştirecektir, yatırım fonlarına finansman
sağlayacaktır, böylece girişimcilik ekosistemine kaldıraç
sistemi uygulanmış olacaktır, hazineden doğrudan fon
aktararak yabancı fonların Türkiyeye uzun vadeli gelmesi
sağlanacaktır. Yani diyorsunuz ki: Biz yabancıdan kısa
vadeli borç alacağız, aldığımız bu kısa
vadeli borcu bir fona koyacağız, yabancı da diyecek ki A,
harika, Türkiyeye uzun vadeli yatırım yapalım. Türkiyeye
niye uzun vadeli yatırım gelmediğini size anımsatma
ihtiyacı duyuyorum. Gelmiyor çünkü sizin kurduğunuz ekosistemde hukuk
yok, OHAL var. Sizin kurduğunuz ekosistemde mülkiyet hakları
korunmuyor, keyfiyet var, rakamlar söylüyor. 2007de mülkiyet
haklarının korunmasında 126 ülke arasında Türkiye 38inci
sıradayken şimdi 78inci sırada OHAL ve keyfiyet yüzünden. Bu
madde bu sorunu düzeltiyor mu? Hayır. Hukukun Üstünlüğü Endeksinde
113 ülke arasında 99uncu sıradayız. Bu madde OHALi
kaldırıyor mu, Türkiyeye hukuku getiriyor mu? Hayır. Kimseyi
kandırmayın, açıkça milletin cebinden alıp rantçı
sermayenin cebine para aktarıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Böke.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
72nci madde üzerinde iki önerge vardır.
Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım,
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 72nci maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Emin Haluk
Ayhan İsmail
Faruk Aksu
Konya Denizli İstanbul
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Kahramanmaraş Hatay Kocaeli
Ayın mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
Musa
Çam Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer
İzmir İstanbul Eskişehir
Selin
Sayek Böke Lale
Karabıyık Kadim
Durmaz
İzmir Bursa Tokat
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA
(Trabzon) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeler
üzerinde ilk konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk
Ayhan.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 72nci maddesi üzerindeki Milliyetçi Hareket
Partisi önergemiz için söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Bakanım üzüntülerimi
bildireceğim. Bu bizim önergemize katılmanızı çok arzu
ediyorduk çünkü bu kanun tasarısının mahiyeti itibarıyla 3
tane hususu var. Bu 3 husus olmamış olsa -dün söyledim zaten- bu
kadar problemi ne yapacaksınız? Zaten birikmiş. Ne var? Bunun
bir tanesi görüşmekte olduğumuz borçlanma limitiyle ilgili. Çok
sağlam dediğimiz, 4749 dediğimiz kanunu deliyoruz bir geçici
maddeyle, işte 30 milyar borçlanacağız. Yani bunun başka
türlü gelmesi lazımdı, böyle...
Bir tane de 3 iletişim şirketine ne
yapıyoruz? İyilik yapıyoruz, alacağımızdan
vazgeçiyoruz, bir de orada öyle bir şey var.
Bir diğer şey de vergi getiriyoruz; hem
kurumlar hem de gelir vergisini 2 puan artırıyoruz. Bu yukarıda
görüşülürken, faizler üzerinden, bir başka bakanımız da ne
dedi? Vergileri kaldıralım. dedi, Maliye Bakanı sıkıntıya
girdi, dün konuştuk da. Bunu niçin söylüyorum? Hakikaten bütün Maliye
bürokrasisini kilitlemiş durumdayız. Kamu maliyesi
sıkıntılı bir alan içinde. Biz mali disiplini bozduk, mali
disiplini toparlamak zordur. Hakikaten geçmişte de Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetleri bu sıkıntıları yaşadı, hükûmetlerle
beraber bütün Türkiye yaşadı. Dolayısıyla sistemi bozmadan,
eğer ek bütçe gerekiyorsa onunla buraya gelip bu meseleyi çözmemiz
lazımdı.
Şimdi, 2017 yılı için net borçlanma
limitini artırıyoruz bununla. 2002 yılında esasen mali
disiplinin korunması için kabul edilen 4749 sayılı Kanundaki
hazinenin borçlanma limitleri 2009 yılından bu yana ilk kez 37 milyar
TL artırılıyor. Esasen bu madde -biraz önce de söyledim-
tasarının en sıkıntılı maddelerinden biri. Bu açıkça
Hükûmetin hesaplarının şaştığını ve
2018 bütçe tahminlerinin de tutmayacağının bir ispatı. Mali
disiplinde havlu atıldığını da gösteren bir emare bu
aynı zamanda. Bu gelişme Türkiye ekonomisine olan güveni
zedeleyebilecek bir nitelikte ve hâlihazırda kontrol etmekte
zorlandığımız faiz ve kur artışlarını
da tetikleyebilecek bir nitelikte.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmetin bozulan bütçe dengesinin karşısında
getirilen tedbirler de maalesef eksik ve hatalı. Mali disiplinden ödün
vermek kolay -hep söylüyoruz- geri dönüşü zor, bunu dikkate almak
lazım. Ekonomimizde maalesef cari açık ve aynı zamanda bütçe
açığını yaratmadan büyümenin
sağlanamadığını görüyoruz.
Burada bugün ocak-ekim bütçe sonuçları
açıklandı. Baktığımız zaman, bütçe
açığı 12 milyar TLden -ekim ayı, ocak itibarıyla- 35
milyar TLye yükseliyor. Diğer taraftan, faiz dışı denge de
32,4 milyardan nereye geliyor? 15,2 milyara. O da azalıyor, orada da
sıkıntı var. Şimdi, Maliye otursa, bu işlerle burada
uğraşacağına harcama ve vergi reformunu getirse, hep
birlikte yapısal tedbirleri koysak, önümüze yönelik çok iyi bir
bakış açısı getirsek bunlar güzel şeyler değil
mi? Esasen, şimdi ne yapıyor, biliyor musunuz Sayın Bakan?
Ortaya çıkan problemleri çözmeye çalışıyoruz. Bu problemler,
eğer yapısal önlemleri almazsanız devamlı gelir,
altından kalkamazsınız. Ha bire böyle torba; 100 madde, 120
madde, hatta 40 madde gelip de burada 240 maddeye çıkanlar oldu -aşağı
yukarı rakamlar, bir aşağı, bir yukarı olur-
şimdi burası da sıkıntılı.
Bakın, bugün ihalede oluşan faiz iki
yıl vadeli 13,75; Merkez Bankası politika faizi yüzde 8in 5,75
üzerinde gerçekleşti yani ondan 6 puan yüksekte. O zaman burada
sıkıntılı bir durum var demek. Bunu böyle değerlendirmekte
yarar var. Gelin, bunu hakikaten düzgün şekilde yapalım diyorum, ben
önergemize destek bekliyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum,
hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde
İzmir Milletvekili Sayın Selin Sayek Böke.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanunun 72nci maddesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu torba yasanın kendisi, açıkçası
ülkenin nasıl yönetildiğine dair endişelerimizi de çok
açığa çıkaran bir torba yasa oldu. Bütün
itirazlarımıza rağmen, zaten bu torba ve çuval kanun yapma biçimiyle
iş yapmak, ülkeyi kuralsızlaştıran, disiplinsizleştiren
ve hiçbir çıpa bırakmayan bir yere itti. Şimdi, bu maddeyle
makroekonomik çerçevenin tutunduğu tek çıpa olan mali disiplini de
kendi ellerinizle çöpe atıyorsunuz.
Uzun süredir şunu söylüyoruz: Türkiyeye
yazılmış olan, sizin tarafınızdan kurulmuş olan
ekonomik model artık kalkınma sağlayamıyor, bu model sadece
geçici büyümeler yaratıyor; ortaya çıkan bu büyüme kalıcı
istihdam yaratamıyor, işsizlik sorununu çözmüyor, gençlere bir umut
yaratmıyor. Yani ne yoksulluğu çözüyor ne umutsuzluğa çare
oluyor ne istikrarsızlığı çözüyor, bilakis
yoksulluğun, istikrarsızlığın, ülkeye dair güvenin
ortadan kalkmasının kaynağı sizin ortaya koyduğunuz bu
büyüme modeli ve onu destekleyen makroekonomik çerçeveden kaynaklanıyor.
Yani ülkenin ekonomisini siz kendi ellerinizle çökertiyorsunuz. Biz bunu her
söylediğimizde bize şunu söylediniz: Aman canım, elimizde bir
mali disiplin var. Şimdi, işte, elinizde olduğunu iddia
ettiğiniz mali disiplini de torba yasanın bu maddesiyle alıp yok
ediyorsunuz, Türkiye ekonomisini tamamen çıpasız,
başıboş bırakıyorsunuz.
Kamu maliyesindeki duruma dair tespitlerimizi salt
bütçe açığı rakamları üzerinden
yapamayacağımız işler yaptınız. Çok iyi biliyoruz
ki, siz de biliyorsunuz ki bütçe dışı fonlarla ve bütçe dışı
iş yapma biçimini yeniden bir Türkiye gerçeğine dönüştürerek
zaten bütçe açığı üzerinden mali disiplin değerlendirmesi
yapmayı siz imkânsız kıldınız. Şimdi, bu torba
kanunla anlıyoruz ki zaten olmayan o mali disiplini de tamamen perçinleyen
adımları atmakta kararlısınız. Mali disiplin
şeffaflık gerektirir, disiplin kural gerektirir, kurala uymayı
gerektirir ve en önemlisi, hukuka aykırı hareket etmemeyi gerektirir.
Burada elimizde kalmış olan son çıpayı da -tekrar ediyorum-
siz kendi elinizle çöpe atıyorsunuz. Ekonomimizin tutunabileceği
hiçbir çıpa kalmadı, bu kanunu da çıkarırsak elimizde olan
tek şey de yok edilmiş olacak.
Yani esasında, siz bu kanunu çıkararak
2018 bütçesini daha Genel Kurula gelmeden çöpe atmış oluyorsunuz. Kim
bundan sonra ek borçlanmayla o bütçe kanununa konulan rakamdan daha çok
borçlanmayacağınızı garanti edecek? Kim bizi 2018 Bütçe
Kanununda yazan bütçe açığı kadar
borçlanacağınıza inandırabilecek? Siz bile
inanmayacaksınız çünkü ek borçlanmayla hukuksuz bir biçimde iş
yapmayı bu yasayla siz bu ülkenin gerçeğine çevirmiş
olacaksınız.
Rakamlarla hatırlatalım: 2017 Bütçe
Kanununda aldığınız yetki 47,5 milyar liralık bir
borçlanma yetkisiydi. Kanun diyor ki: Bunu yüzde 10 aşabilirsiniz Bakan
ve Bakanlar Kurulunun yetkisiyle. Hadi yüzde 10 aştınız, 52 milyar
liraya geldiniz, şimdi 52 milyar liralık yetki
alanınızı aşıyorsunuz, 37 milyar lira daha
borçlanıyorsunuz. O zaman Komisyonda da sorduk, önce Sayın
Ağbala sorduk, sonra Sayın Şimşeke Ne için bu ek
borçlanmayı yapıyorsunuz? Parayı nereye harcayacaksınız?
Korktuğunuz, bizden sakladığınız ne var? Ne için para
tutmaya çalışıyorsunuz? ve gelen cevap şu oldu Sayın
Şimşekten Spekülasyonlara karşı bu parayı
topluyoruz. dedi. Düşünün, bir bakan, üstelik ekonomiden sorumlu bir
bakan bu ülkede ekonomiye dair bir spekülasyon olabileceğini ve bu
spekülasyona karşı para topladığını söylüyor.
Bundan daha büyük bir ekonomik spekülasyonu ben düşünemiyorum. Bu
spekülasyon ve bu ek borçlanma Türkiyede faizleri artıran temel sebeptir.
Türkiyede faizler artıyor, faizleri siz artırıyorsunuz. Sizin
bu uygulamalarınız Türkiye'yi çift haneli faizle, çift haneli
enflasyonla, çift haneli işsizlikle yaşamaya mahkûm ediyor. Faizleri
artıran sizsiniz.
Peki, bu paralar nereye harcanacak, inovasyona
mı? Hayır. Vatandaşa mı? Hayır. Varsa yoksa
rantçı sermaye, varsa yoksa saray rejimi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Böke.
Buyurun Sayın Muş.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir Milletvekili
Selin Sayek Bökenin 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 71inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, görüşmekte olduğumuz tasarıda 71inci maddeyle alakalı
birkaç konuyu teyit ettikten sonra Genel Kurula bir bilgi vermek istiyorum.
Burada, mevcut şu an bizim yasal
mevzuatımızda fonların fonuna hazine kaynak aktarabiliyor. Bu
71inci maddenin Parlamentodan geçmesiyle beraber hazine alt fonlara da
doğrudan kaynak ayırabilecek. Burada kurulacak olan fonlar teknoloji
geliştiren teknoloji şirketlerine kaynak ayırmak için
yapılacak fonlar. Yurt içinde ya da yurt dışından gelen
fonların yurt içinde kuracağı fonlarla ortaklık
şeklinde olacaktır. Burada bizim koyacağımız
kaynağın 2 katı gelen fon bir kaynak koyacaktır ve bununla
teknoloji geliştirme adına çabalayan, çalışan
şirketler fonlanacaktır. Varlık Fonunun fonlanması burada
söz konusu değildir, zaten Varlık Fonunun kendi bünyesinde bulunan
varlıkların ya da şirketlerin kârları mevcuttur. Onun
aslında kaynağa ihtiyacı yok, şirketlerinden elde
ettiği kârlarının bir kısmı zaten hazineye transfer
edilmektedir. Bu bilgiyi Genel Kurulla paylaşmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Konunun aslıyla
ilgili konuyu çarpıtarak anlatmıştır. Hatip yerinden bu
konuya cevap vermek istiyor efendim.
BAŞKAN - 60a göre söz talebi var.
Peki, buyurun Sayın Böke.
30.- İzmir Milletvekili Selin Sayek Bökenin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Varlık Fonunun yasasına
baktığınız zaman, biraz önce ben zaten o maddeyle
fıkrayı söylemiştim. (3)üncü fıkranın (ç) bendi diyor
ki: Varlık Fonu, her türlü proje geliştirme, projeye dayalı
kaynak yaratma, dış proje kredisi sağlama ve diğer
yöntemlerle kaynak temini işlemleri yapmak. Sonra dönüyorsunuz, bu
yasanın kendi ibaresine bakıyorsunuz, diyor ki: Projelere kaynak
sağlayacak fonlara bu para aktarılacaktır. Rica ediyorum,
Varlık Fonunun tarifinin kendisi bu zaten. Varlık Fonu, ipotek
ettirmek üzere bu ülkenin PTTsine, bu ülkenin Halkbankasına, bu ülkenin
cumhuriyet değerlerine el koydu. Bunları ipotek gösterip borç alacak
ve şimdi bana diyorsunuz ki: Hayır, Hazineye kaynak aktaracak.
Açıkça, Varlık Fonu, varlıklar üzerine kurulmuş bir fon
değil, bir borçlanma fonudur. Türkiyenin bir petrol kaynağı
yoktur, bir doğal varlığı yoktur, bu Varlık Fonu
açıkça bir ipotek fonudur. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, tekrar 60a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN Sayın Muş
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir
Milletvekili Selin Sayek Bökenin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Efendim, ben
maddeyle alakalı bir şey anlatıyorum yani benim
anlattıklarımın çarpıtma olarak ifade edilmesini kabul
etmem. Konu şu: Ben kanunla neyin amaçlanmak istediğini söylüyorum.
Şunu söylüyorum, Varlık Fonunun zaten kendi kaynağı var
yani portföyünde bulunan şirketler kâr üreten şirketler.
Dolayısıyla Varlık Fonunda zaten birikecek olan bir kaynak var.
Kaynak biriken bir fona Hazine tekrar bir kaynak transferi yapmayacak. Burada
amaçlanan maksat şu an mevcut bizim mevzuatımızda üst
fonları finanse edebiliyoruz ama üst fonları finanse edip
onların şirketlere ulaşmasını sağlayacak
mekanizmada aksaklıklar var. Dolayısıyla Hazine doğrudan
doğruya alt fonlar kurmak suretiyle, bu fonlara ayıracağı
kaynak eğer 1 liraysa bunun iki katı kadar, gelecek olan, bu fonu
kuracak olan kuruluşlar kaynak koyacaklar. Maksat budur, amaçlanan budur.
Ha, farklı düşünen olabilir ama burada niyet edilen, murat edilen
budur. O projeler de -az önce söylediğim- teknolojiyle alakalı
şirketlerin finanse edilmesidir.
Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, 60a göre
tekrar söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun?
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Sayın
Başkan...
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) 60a göre söz
istiyoruz.
BAŞKAN Bir dakika, söz talebiniz mi var,
neyle ilgili?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Evet.
BAŞKAN Sayın Böke, böyle bir usul yok
ama. Çok rica ediyorum, böyle bir usul yok Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Konuyla ilgili, 60a
göre hatibe cevap vermek istiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama böyle bir usul yok ki yani ya
sataşmadan istersiniz, burada cevap verirsiniz ya yerinizden... Yani
şimdi 60a göre neye cevap verecek?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bilgi açıklayacak.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Bir bilgi
açıklama ihtiyacı duyuyorum.
BAŞKAN Nasıl?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Açıklama yapacak
bu konuyla ilgili.
BAŞKAN Tamam, böyle söyleyin o zaman.
Buyurun, açıklama yapmak istiyorsunuz...
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ya Sayın
Başkan, konuşuyor beş dakika, oradan bir açıklama
yapıyor; böyle bir usul yok ama Mecliste, lütfen, rica ediyorum sizden.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Siz de
aldınız 60a göre.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İzmir Milletvekili Selin Sayek Bökenin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren
açıklaması
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) Çok
teşekkür ediyorum.
Birçok soru önergesi verdik Varlık Fonunun
paralarının olup olmadığı ve nereye
kullanıldığına dair, hiçbirine yanıt alamadık.
Şimdi, madem Varlık Fonunun kendi
parası var, niçin Çinden 5 milyar lira borç alma ihtiyacı duyuyor,
bu soru çok açık bir soru olarak karşımıza
çıkıyor.
Bir de Türkiyede fonlara erişime dair
sıkıntının fonlarda olmadığı, hukukun
olmadığı yerde kimsenin zaten fona erişme derdinin
olmadığının da altını bir kez daha çizme
ihtiyacı duyuyorum.
Varlık Fonunun kendi varlığı
olsaydı eğer Çinden 5 milyar lira borçlanmak için yollara
dökülmezdi.
Saygılar.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.49
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
457 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.
2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987
Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi
Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (S.
Sayısı: 457)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 16 Kasım 2017 Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.51