TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
24üncü
Birleşim
16
Kasım 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Diyarbakırın Sur,
Batmanın Hasankeyf ilçelerinde yok edilen tarihî dokuya ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Selina Doğanın, tutuklu avukatların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili
Radiye Sezer Katırcıoğlunun, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun İsveç ve Finlandiya temaslarına
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin yaptığı gündem dışı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Aydın Milletvekili Mustafa Savaşın CHP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Samsun Milletvekili Hayati Tekinin 502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 78inci maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına
ve AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Samsun Milletvekili
Hayati Tekinin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının, Hakkâri Milletvekili Nihat
Akdoğanın 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 78inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
7.- Hakkâri Milletvekili
Nihat Akdoğanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, Ağrının Eleşkirt
ilçesi kırsalında PKKlı teröristlerle girilen çatışmada
şehit olan Uzman Çavuş İsmail Hakkı Doğana Allahtan
rahmet dilediğine ve terörü engelleyemeyen AKP Hükûmetinin derhâl istifa
etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Birleşmiş Milletler Dünya İklim
Değişikliği Performans Endeksinde Türkiyenin 56 ülke
arasında 47nci sırada yer aldığına ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Global Finans Merkezleri Endeksine göre
İstanbulun üç yılda 36 sıra gerileyerek 78inci sıraya
düştüğüne ilişkin açıklaması
4.- Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tümün, Balıkesirin Ayvalık ilçesi Altınova
Mahallesinde okul olarak hizmet vermesi yönünde karar alınan binanın
hapishane yapılmak üzere Adalet Bakanlığına devredilmesine
ilişkin açıklaması
5.- Kayseri Milletvekili Sami
Dedeoğlunun, 15 Kasım Filistin Devletinin ilanının
29uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, Freedom Houseun İnternette Özgürlük 2017
Raporuna göre internet özgürlüğünün en belirgin biçimde
kısıtlandığı ülkelerden birinin Türkiye olduğuna
ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, Resmî Gazetede yayınlanan Millî Eğitim
Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliğinin derhâl iptal
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın, şehitlere Allahtan
rahmet dilediğine, kuş evlerinin mimarimizin incelik ve zarafetini
yansıtması açısından oldukça önemli eserlerden
olduğuna ilişkin açıklaması
9.- Adana Milletvekili
Zülfikar İnönü Tümerin, belediyelere ait taşıma
araçlarından ve özel halk otobüslerinden ücretsiz olarak yararlanan
yaşlıların karşılaştıkları bazı
davranışlara ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili
İbrahim Özdişin, Adana Yüreğir Belediyesinde taşeron
işçi olarak çalışan Serdar Koçun belediyenin arşiv
odasında intihar etmiş şekilde bulunduğuna ve taşeron
işçilere kadro sözünün yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
11.- Kastamonu Milletvekili
Murat Demirin, eksik bilgi kaynaklı karalamaların Türkiyenin global
pazarda rekabet gücü olan nadir sektörlerden biri olan denizciliğe zarar
verdiğine ilişkin açıklaması
12.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Özün, çiftçiye verilen desteklemelerin çok eksik olduğuna
ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili
Serdal Kuyucuoğlunun, FETÖ terör örgütüne yardım ve üye olmaktan
görevden alınan Mersin Adliyesinde çalışan 35 personelin
durumuna ilişkin açıklaması
14.- Denizli Milletvekili
Kazım Arslanın, ülkeye sıcak para girişinde veya
çıkışında vergi alınıp
alınmayacağını, afetten zarar gören çiftçilerin
borçlarının faizsiz ertelenip ertelenmeyeceğini, tekstilcilere
KDV iadelerinin ne zaman yapılacağını, iş
adamlarının yurt dışında offshore hesabı
açtırmasının ahlaki olup olmadığını ve
bunların isimlerinin ne zaman açıklanacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Niğdede çok sayıda köy okulunda hizmetli
olmadığına ve İŞKUR vasıtasıyla bu okullara
hizmetli verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
16.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçayın, 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin
kuruluşunun 34üncü yıl dönümüne, ÖSYMnin son on yılın
sınavlarını ayrıntılı inceleme kararına ve
yapılacak incelemenin idari ve siyasi yansımalarının da
olması gerektiğine ilişkin açıklaması
17.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür
Örgütünün kuruluşunun 72nci yıl dönümüne, Rıza Sarrafın
neden ve nasıl Türk vatandaşı olduğunu öğrenmek
istediğine ve Türkiyenin kendisinden haber
alınamadığı için ABDye nota vermesine ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Anayasa Mahkemesinin Mardin
Milletvekili Gülser Yıldırımın bireysel başvurusuyla
ilgili kararına, milletvekilleri hakkında fezlekelerin gelmeye devam
ettiğine ve Reza Zarrab hakkında bilgi almak için ABDye
yazılı nota verilmesine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, hem DEAŞ terör örgütü hem de PKK/PYD
terör örgütüyle etkin mücadelenin sürdürüleceğine,
Dışişleri Bakanının daha önce de Amerikada tutuklu yargılanan
2 Türk vatandaşını ziyaret ettiğine ve Türkiyenin
vatandaşlarıyla alakalı oluşacak bütün süreçlerde gereken
adımları attığına ilişkin açıklaması
20.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, Anayasa Mahkemesinin tutuklu
milletvekilleriyle ilgili kararına ve yargının
siyasallaştığına ilişkin açıklaması
21.- Antalya Milletvekili
Niyazi Nefi Karanın, Antalyanın bazı ilçelerinde yaşanan
hortum ve şiddetli yağış nedeniyle zarar gören
vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve
TARSİMle ilgili yeni düzenleme yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
22.- Muğla Milletvekili
Ömer Süha Aldanın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup
önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunçun, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldanın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Freedom Houseun
İnternette Özgürlük 2017 Raporuna göre Türkiyenin internet özgürlüğü
alanında hızla gerileyen ülkeler arasında yer
aldığına ilişkin açıklaması
25.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürerin, Kuzey Irakta devam eden operasyonlar sırasında
şehit olan Niğdenin Sazlıca köyünden Bilal Türkmene ve tüm
şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Birleşmiş Milletler
örgütü himayesinde 4 Aralık 2017 tarihinde Rusyanın başkenti
Moskovada düzenlenecek olan "Parlamenterler Uyuşturucuya
Karşıdır başlıklı konferansa Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodinin vaki
davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katılması
Genel Kurulun 31/10/2017 tarihli 15inci Birleşiminde kabul heyeti
oluşturan milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/1232)
2.-
Başbakanlığın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç
hakkında tanzim edilen soruşturma evrakının iade edilmesine
ilişkin tezkeresi (3/1233)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup
Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve
Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
tarafından, yargı bağımsızlığını
ortadan kaldırmaya yönelik eylemlerin araştırılması,
demokrasinin korunması ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin
adil olmasına katkı sunulması amacıyla 16/11/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları
tarafından, Türkiyedeki gelir adaletsizliğinin
araştırılması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16
Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, aday bildirme süresi 16 Kasım 2017 Perşembe günü saat
24.00te sona erecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
26ncı Yasama Dönemi ikinci devre için yapılacak seçimin Genel
Kurulun 20 Kasım 2017 Pazartesi günkü Birleşiminde
yapılmasına, TBMM Başkanı seçimi için Anayasanın
öngördüğü çoğunluk sağlanana kadar tüm oylamaların bu
birleşimde yapılmasına, Genel Kurulun daha önce
toplanılması kararlaştırılan 17 Kasım 2017 Cuma
günü toplanmamasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Bazı Vergi Kanunları
ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/884) ve İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun",
2981 Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785
Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502)
2.- AB-EFTA Ortak Transit
Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine
İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve
1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 457)
IX.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budakın, Antalya EXPO 2016 alanının nasıl
değerlendirileceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref
Fakıbabanın cevabı (7/16794)
16 Kasım 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir),
İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Diyarbakırın Sur, Batmanın
Hasankeyf ilçelerinde yok edilen tarihî doku hakkında söz isteyen
Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalpe aittir.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
Diyarbakırın Sur, Batmanın Hasankeyf ilçelerinde yok edilen
tarihî dokuya ilişkin gündem dışı konuşması
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Diyarbakır kentinin Vekili olarak Surun
üzerinden sizinle konuşmak istiyorum ve aynı zamanda Batmanın
Hasankeyfi üzerinden konuşmak istiyorum.
Bildiğiniz
üzere Surda iki yıldır bir yıkım devam ediyor ve bu
yıkımın devamının üzerinden onlarca kez bu kürsüden
hem şahsım hem kentin vekilleri hem grubum hem de genel
başkanlarım defalarca size bunu anlattı ama maalesef, geri
bildirimine baktığımızda bir sonuç
alamadığımız gibi hâlen devam eden bir yıkım
mevcut.
Hasankeyf
de öyle. Hasankeyfin bilinen tarihi 12000. Bilinen tarih diyorum, çok daha
geriden olduğunu biliyoruz. Şu anda Hasankeyfte ne
yapılıyor? Dinamitle Hasankeyf yıkılıyor
arkadaşlar. Tarihî kent yani aslında bir antik kent olan Surun,
hâlen iş makineleriyle, üstelik ağır iş makineleriyle
yıkımı devam ediyor. Oysa bu ülkenin Cumhurbaşkanı
yani AKP Genel Başkanı, çok değil, üç gün önce şöyle bir
cümle kurdu, dedi ki: Ülkemizde tüm gayretlerimize rağmen hâlen önüne
geçemediğimiz şekilde tarih ve kültür cellatları kol geziyor.
Güya aslına uygun şekilde restore edilen ama duvarlarındaki
Horasan sıvalarının kazınıp üzeri çimento ve kumla
kaplanan nice eserler duyduk, gördük. Restorasyon adı altında
asırlık taşları, tuğlaları sökülüp yerine çimento
dökülen nice binalar duyduk, gördük. Her santimi el emeği, göz nuru
ahşap işlemeli kapıları, pençeleri, pervazları
sökülerek yerine plastik ürünler konulan nice konaklar, evler duyduk ve
gördük. Bunu kim söylemiş? AKP Genel Başkanı, bu ülkenin
Cumhurbaşkanı söylemiş. Bunu söylerken Sur
yıkılıyordu arkadaşlar, hem de ağır iş
makineleriyle yıkılıyordu. Bunu söylerken Hasankeyf
dinamitleniyordu.
Sormak
istiyorum: Diyarbakır, Amed, bu ülkenin kenti mi değil, buraya
mı bağlı değil, buranın sınırları
içinde bir yer mi değil ya da oranın tarihi bu ülke
sınırlarının içerisinde olan bir tarih mi değil yani
Hasankeyf bu ülkenin sınırları içinde mi değil ya da
Batmanda ve Diyarbakırda yaşayanlar bu ülkenin
yurttaşları mı değiller? Ben soruyorum buradan, eğer
varsa bir cevabınız lütfen söyleyin. Neden Diyarbakırın
kendi halkının, yerel halkın sözüne, bir itirazına
karşı cevap vermiyorsunuz, sormak istiyorum size. Yani bu tekçi,
merkeziyetçi sisteminizle Diyarbakırı kendi demografik
yapınıza uygun, sosyolojisini bozan ve ranta dönüştüren
politikalarınıza karşı insanlar itiraz etmeyecek mi yani?
Madem
cellat olarak karşılıyorsunuz, Diyarbakırdaki, Surdaki
ağır iş makineleriyle yerle bir edilen binlerce yıllık
tarihî evlerin -ve taşları da dâhil olmak üzere- nereye
gittiğini bilmiyoruz. Bir de o yetmiyor, o hafriyatların içinde
cenazeler çıkıyor. Yani her şeyiyle, elinizi nereden
tutarsanız elinizde kalan bir şey. Bari söylemeyin,
söylüyorsanız pratiğinde bunu yapmayın, pratiğini
yapıyorsanız bunu söylemeyin. Biraz kendi içinizde tutarlı olun.
Yetti artık bu insanların sizin bu tarzınızdan çektiği
ya!
Batman,
on iki bin yıllık bir tarihten bahsediyorum, on iki bin
yıllık bir tarih ya. Orası dinamitleniyor yani. Dünyanın
başka bir yerinde olmuş olsaydı Sur ve Hasankeyf
SALİH
CORA (Trabzon) Siz mahvettiniz orayı!
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Biz mahvetmiş olsaydık biz itiraz
etmezdik böyle.
SALİH
CORA (Trabzon) PKK mahvetti!
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Hasankeyfi dinamitleyen sizin kendi
iş makineleriniz. Surun devam eden yıkımları sizin emir
verdiğiniz firmalarınızın. O firmalar da kim? Gün gelecek
ortaya çıkacak, onu da söyleyeceğiz yani.
Her
şey geçer. Geçen, mezarlığa gittim, bir sürü şeye
baktım ve o mezarlıkta şunu gördüm: O mezarlıkta yatanlar,
hepsi
Kendini böyle vazgeçilmez sanan insanlarla dolu mezarlıklar. Yani ölüm
herkes için, hayat herkes için. Arkanızda ne
bıraktıklarınızla anılacaksınız. Bunlar baki
değil, her şey gelip geçecek. 35 bin insan Surdan göç ettirildi, 35
bin insan. Bu kış ortasında, bu kar kış
koşullarında nerede yaşayacak bir gün sordunuz mu? O insanlar
nasıl yaşayacak, nasıl bir hayatları olacak bir gün soran
var mı? Yok. Ama bunlar ne zaman sorulur? Vergi istenirken ve oy
istenirken. Kendiniz de verginizi vermezsiniz o da ayrı bir dert.
Aynı
zamanda Surun yıkımı böyle devam ederken özellikle dört
mahallede uyuşturucu çok fazla var. İnanılmaz bir
uyuşturucu bağımlılığı var. Orada, her
tarafında karakol olan bir yerde, sürekli zırhlı araçların
kol gezdiği, neredeyse bazı zamanlarda dakikada bir zırhlı
araçların mobil karakol olarak gezdiği yerlerde oradaki gençlerde
uyuşturucu bağımlılığı
geliştirilmiş. Sormak istiyorum: Nasıl olur da bu kadar
karakolun, güvenlik güçlerinin olduğu bir yerde insanlar uyuşturucuya
bu kadar rahat erişir? Nasıl kullanır ve neden buna
karşı sessizsiniz? Yani oradaki gençleri asimile etmek,
yozlaştırmak, orada Surun tarihini, direnişini yıkmak
adına yapmış olduğunuz politikaların da bir
ayağı olduğunu iyi biliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Son bir cümlemle kapatacağım
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun tamamlayın.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Şunu da iyi biliyoruz, o çocuklar, o
uyuşturucuya bağımlı olan çocuklar da, evi
yıkılan, kardeşi katledilen, annesini mezarlıktan
çıkaran ve buna benzer onlarca şeye şahit olan bu çocuklar bu
geleceğin, bu halkın, bu Türkiye halklarının
çocuklarıdır. Eğer geleceği bu şekilde inşa etmek
istiyorsanız, ki öyle bir gidişat var, çürüyen, karanlık içinde
bir gençlik inşa etmek istiyorsanız bunun herkes altında
kalır. Dediğim gibi, mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla
doludur. Bunu tekrar hatırlatarak kentimin ve özellikle Surda
uyuşturucu bağımlısı olan gençlerin sorunlarına
karşı oradaki güvenlik, kolluk güçlerinin gerçek sorunla
ilgilenmesine ve işini yapmasına dair lütfen artık buradan bir pratik
geliştirin yani.
SALİH
CORA (Trabzon) Uyuşturucuyu PKK satıyor orada.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Şimdi bırakın
PKK bir
devletse o dağıtıyor demektir. Eğer siz devlet
değilseniz, PKK devletse
SALİH
CORA (Trabzon) Mücadele ediyoruz.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - PKK orada kol geziyorsa
SALİH
CORA (Trabzon) Uyuşturucuya büyük darbe vuruluyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla)
oturun beş dakika daha düşünün.
SALİH
CORA (Trabzon) Tarihin en büyük operasyonları yapılıyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) - 6 milyon insan size oy vermiyorsa, 6 milyon
insan teröristse de, 6 milyon da bir Kürt gerçekliğidir, bunu da kabul
etseniz çok iyi olacak. (HDP sıralarından alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) Uyuşturucuya büyük darbe vuruluyor orada Sibel
Hanım.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yiğitalp.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Genel Başkanımızın
tarih ve kültürle alakalı yaptığı bir değerlendirmeden
yola çıkarak Surda yapılan çalışmalar noktasında
duyarsız kaldığımızı, Cumhurbaşkanı,
Genel Başkanınız bunları söylüyor ama buralarda sessiz
kalıyor
Bu, Genel Başkanımıza bir sataşmadır.
Söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin yaptığı
gündem dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tarih
ve kültüre her birimiz sahip çıkıyoruz, çıkacağız da.
Biz de kendi dönemimizde kültür ve tabiat varlıklarının ihya
edilmesi için çok ciddi kaynaklar ayırdık. Bu kaynaklar ülkenin her
bir tarafına serpilmiş olan tarihî varlıklar için
ayrıldı.
Şimdi,
ölüm tabii ki herkes için; biz de faniyiz, geldik gidiyoruz, ömrümüzü
yarıladık. Belki bugün, belki yarın; ne zaman öleceğimiz
belli değil. Aslolan gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır,
hepimiz bunun farkındayız. Hiç kimse vazgeçilmez değil, herkes
gittiği zaman ne yaptığının hesabını
verecek. Amel defteri açılacak orada; biz buna iman etmiş olan
insanlarız, bunda en küçük bir şüphemiz yok.
Peki,
Surdaki mesele nedir? Bakın, değerli dostlar, orada PKK terör örgütü
bir kalkışmaya başvurdu; özellikle sınır
ilçelerimizde, sınır illerimizde, Surda kendisine çukurlar kazmak
vaziyetiyle orada bir egemenlik alanı ilan etmeye kalkıştı.
Buna karşılık, oradaki problemden, o teröristlerin halkı,
insanları rahatsız etmesinden dolayı devletin onları
etkisiz hâle getirmek istemesinden daha doğal bir şey olamaz. Hangi
devlet kendi sınırları içerisinde bir hükümranlık
alanı oluşturmaya çalışan bir terör örgütüne müsaade eder?
Hiç kimse etmez; dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devleti de buna
müsaade edemez. İnsanlar göç ediyorsa, buna maruz kalmışlarsa
Ki biz orayı yıkıp yakmıyoruz, orayı ihya etmeye
çalışıyoruz. İnsanların yıkılan evleri, o
çukurlarla, bubi tuzaklarıyla, mayınlarla ölüm saçan sokaklar tek tek
temizleniyor ve insanların evleri yeniden inşa ediliyor.
Bir
diğeri, bakın, şu hakikaten çok üzücü, çok talihsiz bir
beyandır: Siz uyuşturucuyla gençleri asimile etmeye mi
çalışıyorsunuz? Onların direnişini kırmaya
mı çalışıyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
MUŞ (Devamla) Hangi direniş arkadaşlar, neyin direnişi?
Uyuşturucuyla mücadele Türkiye'nin her bir tarafında yapılan
sert bir mücadeledir ve biz burada kesinlikle taviz veremeyiz. Uyuşturucu
bakın, doğusu, batısı yok bunun- gençleri zehirleyen bir
zehir. Buna göz yummak, bunu yok saymak, bunu görmemezlik, böyle bir şey
olamaz. Ama bunu tutup da Siz orada uyuşturucu kullanılıyor,
bunu görmezden geliyorsunuz. Dolayısıyla oradaki gençlerin
direnişini kırmaya çalışıyorsunuz, onları asimile
etmeye çalışıyorsunuz
Yazıktır, günahtır. Böyle
bir ifade kabul edilebilir bir ifade değil, bir milletvekiline de
yakışacak bir ifade değildir.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Yiğitalp
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Talihsizlik ve bunlar üzerinden
doğru olmadığını söyleyen birkaç şey söyledi. Ben
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sataşmadan istiyorsunuz.
Buyurun.
2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce yine bir soruna gerçekten siz kendiniz
cümle kurarak başladınız, sizi de kutluyorum bu arada. Hani
dediniz ya Genel Başkanımız. Evet, gerçekten sizin Genel
Başkanınız, bu ülkenin Cumhurbaşkanı değil ama
bizim Cumhurbaşkanımız olamadı.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Siz kabul edin etmeyin, yüzde 52yle geldi.
SALİH
CORA (Trabzon) Halk seçti ya.
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) Halk yüzde 52yle seçti.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Olmuş olsaydı bizi
ötekileştirmezdi, bizim Genel Başkanımıza da her türlü
hakarette bulunmazdı. Sizi seçen varsa bizi de seçmiştir. Sizinle
tartışmayacağım.
BAŞKAN
Sayın Yiğitalp, Genel Kurula hitap edin.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Evet, bu ülkenin Cumhurbaşkanıysa
ki öyle olması gerekir, 80 milyondan bahsediyorsak 80 milyonun olması
gerekir.
SALİH
CORA (Trabzon) Halkın, milletin Cumhurbaşkanı.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Ve bu halkınsa bunun herkes
açısından bir fark, ayrım olmaksızın olması
gerekir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Şüpheniz olmasın.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Lakin bu ülkenin İçişleri
Bakanı Sayın Efkan Ala 2016 Nisan ayında Surda
operasyonların bittiğini söyledi, tam iki yıldır
bitmiş. Devam eden yasaklar var, bunu neyle
açıklayacaksınız? Ve devam eden betonarme binalar var. Defalarca
yıkıldı, defalarca kendi kendine ucube birtakım betonlar
oluşturuldu ve o betonarme yapıları da yine sizin Genel
Başkanınız, bu ülkenin Cumhurbaşkanı ihanet olarak
İstanbulda söyledi, aynı ihaneti şu anda Sura yapıyor.
Yani Surdaki tarihi yıkacaksın, yerine beton kentler
oluşturacaksın, o ihanet olmayacak, İstanbulda
yaptığında ihanet olacak. Öyleyse, bu ülkenin Cumhurbaşkanıysa
oradaki yıkımı da söz konusu edecek, o yıkıma da bir
cevap verecek, o yıkımı da düzeltecek. Orayı
yıkarım ama burayı yıkmam. derseniz o zaman 80 milyonun
Cumhurbaşkanı olarak kendinizi ifade edemezsiniz, 80 milyon insan da
size Cumhurbaşkanım demez çünkü o bağı siz kendiniz
kesmiş oluyorsunuz. Bir de buradan bakın ve buradan da
konuşmayın artık, iki yıldır buradan konuştunuz,
bir gün gelin, her zaman da teklif ediyorum, yine teklifimde ısrarcıyım,
kararlıyım, buyurun, gelin sizi Sura götüreyim, bir buçuk
yıldır çatışmanın bittiğini sizin
Bakanınız söylemesine rağmen o altı mahallede neden hâlâ
yasak devam ediyor, gelin siz bize açıklamasını yapın.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Ne yasağı var? Ne yasağı var?
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) İşte, bazı şeyler öyle
hamasetle olmuyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Hayır, yasağı söyleyin.
Yasağı söyleyin Sibel Hanım.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) Bu iş çalışmayla oluyor,
sahada oluyor, kabul etmiyorum demekle de olmuyor, altını doldurmakla
oluyor.
Saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Yasağı söyleyin. Yasak ne?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Yiğitalp.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım, bir şeyin
kayıtlara girmesini önemsiyorum. Bakın, burada yapılan bir
yıkım değildir, bir ihya yapılıyor orada.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Nedir? İş makineleri var
orada, ağır iş makineleri.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Yıkılan, yakılan, mayınlarla
havaya uçurulan, yok edilen bir şehir yeniden inşa edilmeye
çalışılıyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Nisan 2016dan beri
İçişleri Bakanı Yok, yasak bitti. dedi. Niye devam ediyor?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Yerlerinden yurtlarından edilen insanların
tekrar yerlerine yurtlarına dönmesi için onların kalabileceği
mekânlar yapılıyor.
Bakın, çok uzak değil, bir şeyi hatırlatmak
istiyorum: Bundan kısa bir zaman önce, sokağa çıkma
yasaklarıyla alakalı çatışmalar bittikten sonra da belli
bir süre devam etti. Devam etmesinin sebebi şuydu: Orada mayınlar
döşendi, bubi tuzakları kondu, farklı yerlerde bombalar
yerleştirilmiş, güvenlik birimleri bunları temizliyordu,
temizlemek için, insanlar zarar görmesin diye bunlar uygulanıyordu. Çevre
ve Şehircilik Bakanımız, bakın, vaktinin önemli bir
kısmını bölgede harcıyor. Biz, asla ve asla ihanet
değil, tarihi ihya ve şehirleri inşa etmek için
uğraşıyoruz.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Ben o zaman kayıtlara geçsin
diye bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN
Siz de yerinizden
Kayıtlara geçer Sayın Yiğitalp.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Evet. Bunun
tartışmasını yürütmeyeceğim. Gerçekten AKPnin böyle
bir grup başkan vekili olması da bizim açımızdan büyük bir
avantaj, çok sağ olun, iyi ki varsınız.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Bak, ne güzel, bize rahat zeminler
oluşuyor. Bazen altında kalsanız bile o da iyi bir şeydir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Biz altında kalmıyoruz, merak etmeyin.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Şunu söyleyelim: Bir buçuk
yıldır orada yasak devam ediyorsa ve çatışma bittiği
hâlde yasak devam ediyorsa bunu açıklamak zorundasınız.
Bırakın, hendeği barikatı
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Niye bırakacağız canım, sebebi
o. Sibel Hanım, sebebi o.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) Bütünlüklü ve bilimsel
bakıyorsanız, bunu Kürt sorununun çözümsüzlüğünün getirmiş
olduğu bir problem olarak görür ve bu ölümlerin önüne geçmiş
olurdunuz. Ne yazık ki böyle bir şey yok.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Böyle bir şey söyleyemezsiniz, oraya
bağlayamazsınız, siz, oradaki PKKnın
kazdığı çukurlara bağlayamazsınız onu.
BAŞKAN
Peki, devam ediyoruz sayın milletvekilleri.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın,
tutuklu avukatların sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN
Gündem dışı ikinci söz, tutuklu avukatların
sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Selina Doğana aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Süreniz
beş dakika.
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün tutuklu avukatlar ve genel olarak avukatlık
mesleğinin icrasına yönelik ihlaller üzerine söz almış
bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, malum 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL
sürecinde gerçekten çok sıra dışı günlerden geçiyoruz.
Temel hak ve özgürlüklerin çok ciddi anlamda askıya
alındığı, toplumun geniş kesimlerinin siyasete
katılımının şiddet yoluyla engellendiği ve en
acısı da hukukun bizzat hukukçular tarafından ihlal
edildiği, ayaklar altına alındığı günlerden
geçiyoruz. Bakınız, son bir yılda 550nin üzerinde avukat
tutuklandı. Yine aynı sürede gözaltına alınan avukat
sayısı ise 1.500 küsur. Dosyaların hemen hepsinde
kısıtlama kararı olduğu için biz bu dosyaların
içeriğini dahi bilemiyoruz.
Sayın
vekiller, avukatların mesleklerini yürütmesine herhangi bir mesleğin
müdahalesi olarak bakamayız çünkü avukatlar aynı zamanda hak arama
mücadelesinin çok önemli bir bileşeni ve savunmanın temsilcileri. Bir
avukatı tutuklamak sadece o avukatı tutuklamak değil aynı
zamanda müvekkilini de savunmasız bırakmak demek.
Hatırlayın Nuriye ve Semihin avukatlarının büroları
duruşmadan sadece iki gün önce 12 Eylülde basıldı ve avukatlar
gözaltına alındı. Peki, nelerle suçlandılar biliyor
musunuz? Emniyette müvekkillerinin susma hakkı olduğunu
hatırlattıkları için ve yine müvekkillerine işkenceye
uğramaları hâlinde suç duyurusunda bulunma haklarının
olduğunu hatırlattıkları için yani CMKnin 147nci
maddesindeki hakları hatırlattıkları için suçlandılar.
Artık avukatların görevlerini yapması bile suç.
Yine
Suruç katliamı kurbanlarının ailelerinin ve
mağdurlarının avukatlığını yapan Avukat
Özlem Gümüştaş ve Avukat Sezin Uçar tek sanığı bile
mahkemeye getirilmemiş Suruç katliamı davasının üçüncü
celsesinin yapılacağı 13 Kasımdan iki hafta önce 26 Ekimde
tutuklandı.
Yine
ayrı bir skandal, KHKyla kapatılan Çağdaş Hukukçular
Derneğinin Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı
tutuklandı. Kozağaçlıya sorulan sorulardan biri Soma
Davası için gittiği İzmirde bir avukat
arkadaşının evinde neden kaldığı.
Altan
kardeşlerin davasının avukatı,
meslektaşımız, ağabeyimiz Avukat Ergin Cinmen
savcılık mütalaasından önce soruşturmanın
genişletilmesi hakkında söz istediği için duruşmadan
atıldı, evet, duruşmadan atıldı. İşte, bütün
bu rezillikler için her perşembe Çağlayan Adliyesinde nöbet tutan avukatlara
da yine polis marifetiyle sürekli müdahaleler gerçekleştiriliyor ve daha
da abesi, orada, nöbet tuttukları yerde sabunlu sularla yerler
temizlenerek orada bulunmaları engellemeye
çalışılıyor.
Sayın
milletvekilleri, çıkarılan KHKlarla avukatların gözaltı
işlemleri Anayasa, CMK, Avukatlık Kanunu ve TCK uygulanmadan baypas edilmeye
çalışılıyor. Yasaya göre, avukat bürolarının
aranmasında savcının bulunma zorunluluğu ortadan
kaldırıldı ancak hâlâ barolardan bir yetkilinin bulunması
zorunluluğu var fakat gelin görün ki bu bile uygulanmıyor yani kolluk
kuvvetleri kendi OHAL hukukunu bile uygulamıyor.
Başka
bir sorun da avukatlara ilişkin soruşturmaların kolluk
tarafından yürütülmesi. Avukatlık Yasası ve CMKnın
açık hükümlerine göre avukatlar hakkında soruşturmayı
bizzat savcıların yürütmesi gerekir ancak mevcut uygulamada bu soruşturmaları
emniyet kuvvetleri yürütüyor, savcının bunlardan haberi bile olmuyor
ve ne yazık ki bu hukuksuzluklar hiçbir şekilde takip edilmiyor.
Şimdi
buradan soruyoruz: Eski İstanbul Barosu Başkanı Profesör Yücel
Saymanın ifadesiyle bir devlet avukatlığı mı
yaratılmaya çalışılıyor? Tıpkı savcılar
ve yargıçların yetiştiği gibi bir avukat tipi mi
yetiştirilmek isteniyor? Savunma bir süs hâline mi getirilmek isteniyor?
Adalet
bir gün herkese lazım olacak. sözü öylesine söylenmiş bir söz
değil sayın vekiller, herhangi bir intikam duygusu da
taşımaz çünkü hukukta intikamın yeri olamaz.
Son
olarak şunu söylemem gerekir ki, avukatların darp edildiği,
tutuklandığı, savunmanın kısıldığı
bir dönemde baroların bunca sessiz kalması iktidara hiç cesaret
vermesin çünkü baroların sessizliği altında yok ettikleri o hak,
hukuk, adalet, vicdan su gibi, hava gibi hepimizin tek ortak
paydasıdır ve onlar yok olduğunda hepimizin büyük bir
yıkıntının altında kalacağından, hepimizin
nefessiz kalacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ederiz Sayın Doğan.
Gündem
dışı üçüncü söz, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun İsveç ve Finlandiya temasları hakkında söz isteyen
Kocaeli Milletvekili Sayın Radiye Sezer Katırcıoğluna
aittir.
Buyurunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
Bugün
gündem dışı konuşmaları 3 kadın milletvekiline
verdim dikkat ederseniz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlunun,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun İsveç ve
Finlandiya temaslarına ilişkin gündem dışı
konuşması
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli milletvekilleri; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu olarak, Birleşmiş Milletler UN Women proje bütçesinden
İsveç ve Finlandiyada gerçekleştirdiğimiz ziyareti ve ülkelerin
yetkili kurum ve kişileriyle temaslarımızı aktarmak üzere
gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
KEFEK,
kuruluş kanunu çerçevesinde, ulusal ve uluslararası projeleri hayata
geçirmenin yanı sıra, küresel ölçekteki gerçekleri takip etmek,
gelişmeleri takip etmek, kadının toplumsal gelişimine
katkı sağlamak, farkındalık oluşturmak amacıyla
tecrübe aktarımına önem vermekte.
Ziyaretimizin
ilk durağı olan Finlandiya ve sonrasında İsveçte, istihdam
komisyonunda, Parlamento üyeleriyle, eşitlik konseyiyle, eşitlik
ombudsmanlarıyla ve onların yetkilileriyle fikir
alışverişinde bulunduk.
Görüştüğümüz
diğer bir kuruluş ise, 37 farklı derneğin toplumun her
kesiminden 400 bin üyesinin katılım gösterdiği Finlandiya Ulusal
Kadın Konseyi, kadın meselelerinin çözümünde bir ve beraber
duruşu sergilemenin güzide bir oluşumuydu.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamı süremin azlığı sebebiyle
İsveç ve Finlandiyada kadınların yaşadığı
sıkıntıları dile getirerek anlatmaya
çalışacağım, ifade etmeye çalışacağım.
Finlandiya
eşitsizlikle mücadelede Avrupanın en iyi kurumsallaşan ülkesi
olmasına rağmen, kazanımlarını
koruyamadıklarını, istenen sonuca
ulaşamadıklarını bize tüm toplantılarımızda
ifade ettiler. Baktığımız zaman, Finlandiya ve
İsveçte orta ve üst düzey kademelerde kadın yöneticilerin beklenen
oranın altında seyrettiğini gördük. Kadınların, daha
az ayrımcılığa uğradıklarını
düşündükleri kamu alanlarını, daha çok istihdam,
sağlık ve toplum hizmetlerini içeren sektörleri tercih ettiğini
görmekteyiz.
PISA
skorlarındaki geriye gidiş de madalyonun diğer bir yüzünü
göstermekte. Endeksteki bu gerilemenin yetkilileri oldukça rahatsız
ettiğini ifade etmek isterim buradan.
Eşit
işe eşit ücret uygulamasında doğumdan sonra
kadınların aleyhine bir ilerleme kaydedildiği görülmekte.
İster istemez çocuğu olan bir kadının ücret
eşitsizliğine, maalesef, Finlandiya ve İsveçteki
kadınların maruz olduğu görülüyor. Bu ücret
farklılığı Finlandiyada yüzde 17, İsveçte ise yüzde
12,5ları bulan oranlarda seyrediyor.
Görüşmelerimiz
sırasında, ülkemizde özellikle son on beş yılda başta
siyasette olmak üzere kadının hukukunun korunması, bilhassa,
çalışan kadınların yükünü azaltmaya yönelik yapılan düzenlemeleri,
geldiğimiz noktaları ifade ettiğimizde oldukça takdir aldık,
karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk ve
bir tecrübe aktarımı gerçekleştirdik.
Değerli
milletvekilleri, kadına yönelik şiddet bu ülkelerin de gündeminde
maalesef ön sıraları almakta. Finlandiyada
şaşırtıcı rakamlarla karşılaştık.
Yüzde 20si fiziksel şiddet olmak üzere yüzde 47lere varan toplam bir
şiddet oranıyla karşılaştık. Ayrıca,
internet üzerinden sözlü şiddetin de yüzde 45leri geçtiği
görülmekte. İsveçte ise 2014 yılında 28 bin şiddet ve
istismar vakasıyla İsveçli kadın karşı
karşıya kalmış. Aynı zamanda, bu ülkedeki eşitlik
ombudsmanı şiddete uğrayan yüzde 20 oranındaki
kadının başvuruda bulunmadığını ifade
ettiler. Finlandiyanın ise İstanbul Sözleşmesini henüz iki
yıl önce imzalayan bir ülke olduğunun burada altını çizmek
isterim. İsveç eşitlik ombudsmanlığıyla
görüşmelerimizde ise yılda 2 bin başvurunun 200ünü
incelediklerini, sadece 20 vakanın mahkemelere
taşındığını ifade ettiler. Bunların 572si
etnik oranda, etnik kökenli şiddetler, 277si cinsiyet ayrımı,
613ü engellilerin yaşadığı ayrımcılık ve
diğerleri de farklı alanlarda gerçekleşmekte.
Değerli
milletvekilleri, fırsat eşitliği mücadelesinin
devamlılığının altını çizdi oradaki
yetkililer ve hangi düzeyde olursanız olun, gelişmiş bir ülke
olsanız da bu sürecin ömür boyu devam etmesi gerektiğini ifade
ettiler.
Değerli
milletvekilleri, tüm bu görüşmelerimizin yanında, biz oradaki
temaslarımızda PKK ve FETÖ gibi terör örgütleriyle ilgili durumun da
altını çizdik, görüşmelerimizde ikinci, belki de ilk sıraya
koyduğumuz konulardan birisiydi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) Bir dakikayla tamamlayacağım
Başkanım.
BAŞKAN
Tabii, buyurun, tamamlayın.
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) Buradan, Türkiye'den ve Türkiye'nin
yargısından kaçarak buralarda faaliyet gösteren terör örgütlerinin
meşru olmadığına, Türkiye'de yaşayan 80 milyon
vatandaşın hukukuna riayet edilmediğine dair görüşlerimizi
aktardık. Bilhassa 15 Temmuz sonrasında AB ülkelerinin FETÖ
yapılanmalarına karşı dikkatli olmaları
gerektiğini, okullarının Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
okulları olmadığını ifade ettik ve bunların bir
ifsat yapısı olduğunu, er geç bu ülkeleri de tehdit
edeceğini, aynı sorunlarla
karşılaşacaklarını ifade ettik.
Son
olarak da bu ülkelerde ikamet eden vatandaşlarımızla beraber
olduk, ev toplantıları, salon toplantılarıyla bir araya
geldik. Onların ülkemize olan bağlılığını ve
bu meşakkatli yolda bizim yanımızdaki duruşlarını
buradan ifade etmek istiyorum. Cumhurbaşkanımıza da gerçekten
muhabbetleri çok sevindiriciydi.
Ben
buradan, bu kürsüden size selamlarını iletiyorum ve hayırlı
günler diliyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Katırcıoğlu.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden
kısa söz vereceğim.
Sayın
Atıcı, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Ağrının Eleşkirt ilçesi kırsalında PKKlı
teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Uzman Çavuş
İsmail Hakkı Doğana Allahtan rahmet dilediğine ve terörü
engelleyemeyen AKP Hükûmetinin derhâl istifa etmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Değerli arkadaşlar, şehit ateşi bu kez de
Mersine, Mezitlinin Doğlu köyüne düştü. Ağrının
Eleşkirt ilçesi kırsalında PKKlı teröristlerle girilen
çatışmada Uzman Çavuş İsmail Hakkı Doğanı
şehit verdik. Acımız büyüktür, sözün bittiği yerdeyiz.
Şehidimize Allah'tan rahmet, ailesine sabır, milletimize başsağlığı
diliyorum.
Referandumda
Evet deyin, terör bitecek. diyerek halkı aldatanlar acaba biraz
utanıyor mu? Hangi yüzle şehit ailelerinin yüzüne bakıyorlar?
Terörle mücadele konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin önerileri acilen dikkate
alınmalı ve uygulanmalıdır. Terörü ve şehitlerin
gelmesini bir türlü engelleyemeyen AKP Hükûmeti derhâl istifa etmelidir.
BAŞKAN
Sayın Aydın
2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Birleşmiş Milletler Dünya İklim Değişikliği
Performans Endeksinde Türkiyenin 56 ülke arasında 47nci sırada yer
aldığına ilişkin açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye'nin
uluslararası karnesi her geçen gün zayıflıyor; demokrasi, insan
hakları, ekonomi, dış politikadan sonra Türkiye şimdi de
iklim politikalarında sınıfta kaldı. Bonnda devam eden
Birleşmiş Milletler Dünya İklim Konferansında 56 ülkeyi
gösteren performans sırasında Türkiye 47nci oldu. Uzmanlar
Türkiye'ye iklim koruma performansı için 100 üzerinden 40,02 puan verdi.
Raporda Türkiye, düşük hedefler koymak, zayıf uygulama, ülke içinde yetersiz
politik önlemler alma ve uluslararası iklim politikalarında
zayıf performans göstermekle eleştirildi. Türkiye'nin çok kötü not
almasında ayrıca sera gazı emisyonu ve enerji tüketimindeki
artışın da etkili olduğu vurgulandı.
Ülkeyi
yönetenlere buradan bir kez daha bunu soruyorum ve bununla ilgili ne
yapacaklar, merak ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Engin
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Global Finans
Merkezleri Endeksine göre İstanbulun üç yılda 36 sıra
gerileyerek 78inci sıraya düştüğüne ilişkin
açıklaması
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; AKPnin iddialı hedeflerinden biri de İstanbulu
dünyanın önde gelen finans merkezlerinden biri yapmaktı. Bu hedefini
de her fırsatta propaganda vasıtası yapmaktan
kaçınmadı. Ancak ne var ki son açıklanan Global Finans
Merkezleri Endeksine göre İstanbul üç yılda 36 sıra gerileyerek
78inci sıraya düşmüş durumda. Bu sonuç aynı zamanda
yargıyı siyasallaştıran, hukuk devleti ilkelerini hiçe
sayan AKP Hükûmetinin uluslararası finans dünyasındaki
saygınlığının geldiği seviyeyi göstermektedir.
Konuyu Başbakanın yanıtlaması istemiyle bir soru
önergesiyle Meclis gündemine taşımıştım, İç
Tüzükün açık hükümlerine rağmen önergeme yanıt alamıyorum.
Bilgi edinme talebime de yanıt gelmediği için Bilgi Edinme
Değerlendirme Kuruluna başvurdum, başvurum reddedildi.
Şimdi, Hükûmete soruyorum: Bu suskunluğunuzun sebebi
başarısızlığınızı itiraf edecek
cesaretinizin olmaması mı?
BAŞKAN
Sayın Tüm
4.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tümün,
Balıkesirin Ayvalık ilçesi Altınova Mahallesinde okul olarak
hizmet vermesi yönünde karar alınan binanın hapishane yapılmak
üzere Adalet Bakanlığına devredilmesine ilişkin
açıklaması
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Teşekkür ederim.
Balıkesirin
Ayvalık ilçesi Altınova Mahallesinde belediye ve belediye meclisince
sağlık meslek yüksekokulu ve sağlık meslek lisesi olarak
hizmet vermesi yönünde karar alınan binanın hapishane yapılmak
üzere Adalet Bakanlığına devredilmesi bölge halkı
tarafından günlerdir protesto edilmektedir.
Hükûmete
soruyorum: Millî Eğitim Bakanlığı Ayvalıkta
eğitim için yer ararken bahsi geçen binaya cezaevi yapılmak
istenmesinin gerekçesi nedir? Ayvalık Belediye Meclisi ve Büyükşehir
Belediye Meclisi üyelerinin, yani halk iradesinin gözardı edilmesi millî
irade anlayışına uygun mudur? Bölge halkının 10 binin
üzerinde imza toplamasının ardından, cezaevi
yapımının durdurulması için adım atılacak
mıdır? Ayvalık halkının ve sivil toplum örgütlerinin,
Ayvalık Kent Konseyi ve sivil inisiyatiflerin okul çağrısı
dikkate alınacak mıdır?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Dedeoğlu
5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 15
Kasım Filistin Devletinin ilanının 29uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
SAMİ
DEDEOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Filistinin efsane lideri Yaser Arafatın bağımsızlık
ilanının üzerinden yirmi dokuz yıl geçmesine rağmen devam
eden işgal politikaları, tıkanan barış süreci ve artan
bölgesel krizler hâlâ devam etmektedir. Cezayirde 15 Kasım 1988de
Arafat, başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin
kurulmasını içeren bağımsızlık bildirisini ilan
etti. Geçen süre içerisinde 137 ülke tarafından tanınan Filistin
1948den bugüne kadar bilfiil işgal altındadır. Mayıs
2016daki ölçülere göre, İsrail, Filistin topraklarının yüzde
85ine el koymuş, Filistin halkı sadece yüzde 15ini
kullanabilmektedir.
Filistin
devletinin ilanının 29uncu yıl dönümü. Filistin
halkını kutluyoruz. Türkiye, haklı davasında Filistinin
yanında olmaya devam edecektir.
Yüce
Meclisi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Özdemir
6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, Freedom
Houseun İnternette Özgürlük 2017 Raporuna göre internet
özgürlüğünün en belirgin biçimde kısıtlandığı
ülkelerden birinin Türkiye olduğuna ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Freedom
House, internet kullanıcılarının yüzde 87sini
oluşturan 65 ülkedeki internet özgürlüğünün durumunu
değerlendirdiği İnternette Özgürlük 2017 Raporunu dün
açıkladı. Raporda, internet özgürlüğünün en belirgin biçimde
kısıtlandığı ülkelerden birinin Türkiye olduğu, 5
puan daha geriye gittiği ve Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin
siyasi anlamda zorlu dönemlerinde WhatsAppa erişimi bilinçli olarak ya
yavaşlattığı ya da tamamen ulaşılamaz hâle
getirdiğine yer veriliyor.
Ayrıca,
dünyanın en büyük çevrimiçi ansiklopedisi Wikipediaya Türkiyeden
erişimi kesen Hükûmete yönelttiğim soru önergeme üç aydır
yanıt dahi alamadım. İşte Hükûmetin bu yasakçı ve
özgürlük karşıtı uygulamalarıyla
yurttaşlarımıza özgürlükler yerine yasakları, bilgi toplumu
yerine otoriteye boyun eğmeyi ve refah toplumu yerine fakirliği
dayattığı ortadadır.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hürriyet
7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Resmî
Gazetede yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik
Hizmetleri Yönetmeliğinin derhâl iptal edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kurumlarda
çalışan personelin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin
usul ve esasları düzenleyen Millî Eğitim Bakanlığı
Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği Resmî Gazetede yayınlandı. Bu
yönetmelikle öğretmen olmayanların dahi rehber öğretmen
yapılması amaçlanmaktadır. Yönetmelik sadece eğitim
sisteminde değil, öğrenciler ve eğitim emekçileri açısından
yıkıcı sonuçlar doğuracaktır.
Ensar
Vakfı yurdunda yaşanan tecavüz vakaları, Aladağdaki yurtta
yaşanan yangın faciasının yaralarını henüz
sarmamışken şimdi de rehberlik hizmeti adı altında
okullarda vakıf ve cemaatlerin elemanlarının, pedagojik
formasyona sahip olmayan kişilerin görev yapabilmesinin yolu
açılmaktadır. Yani cemaatlerle yapılamayan Millî Eğitim
eliyle yapılmak istenmektedir.
Rehber
öğretmenlerin fazla mesaiye zorlanması, nöbet gibi görevler verilmesi
yanlıştır.
Yeni
oluşacak skandalların önlenmesi ve çocuklarımıza uzanacak
ellerin en baştan engellenmesi için, öğretmenlerin emeğini ve
haklarını yok sayan, okulları öğretmenler
dışında herkese açan, uzmanlara kulak verilmeden hazırlanan
bu yönetmelik derhâl iptal edilmelidir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Kılıç
8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, şehitlere Allahtan rahmet dilediğine,
kuş evlerinin mimarimizin incelik ve zarafetini yansıtması
açısından oldukça önemli eserlerden olduğuna ilişkin
açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyorum.
Kültür
ve medeniyetimizin en zarif detaylarından biri olan kuş evleri,
mimarimizin incelik ve zarafetini yansıtması açısından
oldukça önemli eserlerdendir. Ecdadımızın kuşların
barınması için binaların dış cephelerine
yaptıkları bu küçük evler bütün canlılara karşı
şefkat, merhamet ve koruma duygusuyla coğrafyamızın birçok
yerinde inşa edilmiştir. Yapılış biçimleri
bakımından oldukça çeşitlilik gösteren bu kuş evleri, hem
resmî hem sivil yapılarda rüzgâr, soğuk, sıcak, kar, yağmur
etkilerine kapalı ve kuşların düşmanlarının
ulaşamayacağı yerlere yerleştirilmiştir.
Bu
geleneğimizi günümüzde de güncelleyerek sürdürüyoruz ve de sürdürmeliyiz
çünkü kültürümüzde bütün tür ve renkleriyle kuşlar âlemi de insanlar gibi
bir millettir ve onlar da Allahı zikrederler.
Sevgi,
şefkat, muhabbet kaynar yanan ocağımızda/ Bülbüller
şevke gelir, gül açar bağımızda.
BAŞKAN
Sayın Tümer
9.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, belediyelere
ait taşıma araçlarından ve özel halk otobüslerinden ücretsiz
olarak yararlanan yaşlıların
karşılaştıkları bazı davranışlara
ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın Başkan, 4 Mart 2014 tarihli Resmî
Gazetede yayınlanan yönetmelikle, 65 yaş üstü
vatandaşlarımıza şehir içi toplu taşımalarda
ücretsiz seyahat imkânı sağlanmaktadır. Belediyelere ait
taşıma araçlarından ve özel halk otobüslerinden ücretsiz olarak
yararlanan yaşlılarımız çeşitli sorunlarla
karşı karşıya kalmaktadır. Şehir içi
taşımadan ücretsiz yararlanan 65 yaş üstü
vatandaşlarımız başta olmak üzere, engellilerimiz,
şehit yakınları, gaziler ve kimi zaman gazeteciler ile
çeşitli meslek gruplarındaki insanlarımız, kendilerini
görünce duraklarda durmayan bazı otobüs şoförlerine tanık
olmakta, otobüse bindiklerinde ise kimi şoför veya muavin tarafından
paralarını alamadıkları gerekçesiyle kötü
davranışa maruz kalmaktadır. Örf ve geleneklerimizde
yaşlılarımıza, gazilerimize, şehit
yakınlarına ve engellilere saygılı olmak büyük önem
taşımaktadır. Bu nedenle, Hükûmet yeni bir yönetmelikle, söz
konusu vatandaşlarımıza karşı hassas
davranılmasını sağlamalı, özel halk otobüsü
işletmelerine ücretsiz taşımadan kaynaklı ücretlerini
zamanında ve sağlıklı bir şekilde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özdiş
10.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Adana
Yüreğir Belediyesinde taşeron işçi olarak çalışan
Serdar Koçun belediyenin arşiv odasında intihar etmiş
şekilde bulunduğuna ve taşeron işçilere kadro sözünün
yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ederim.
Sorum
Sayın Başbakana. Bu sabah üzülerek öğrendik ki Adanada
Yüreğir Belediyesinde sekiz yıldan bu yana taşeron işçi,
evli ve 2 çocuk babası Serdar Koç isimli vatandaşımız
belediyenin arşiv odasında intihar etmiş şekilde bulundu.
İddialara göre, borçları yüzünden intihar etmiş. AKPnin
taşeron işçilere kadro sözü vardı Sayın Başbakan. 2015te
dönemin Başbakanı Davutoğlu, seçim sonrası taşerona
kadro verileceğini müjdelemişti. Şöyle ki seçim öncesi sokaklara
afiş bile astınız. Sözünüzü tutmak için daha kaç
insanımızın borç batağına saplanıp intihar
etmesini bekliyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Demir
11.- Kastamonu Milletvekili Murat Demirin, eksik bilgi
kaynaklı karalamaların Türkiyenin global pazarda rekabet gücü olan
nadir sektörlerden biri olan denizciliğe zarar verdiğine ilişkin
açıklaması
MURAT
DEMİR (Kastamonu) Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde
bazı basın-yayın organları ve bazı milletvekillerimiz
tarafından asılsız, doğru bilgiye dayanmayan
açıklamalar yapıldı. Offshore sisteminin denizcilik sektörü
özelinde doğru anlaşılması gerektiğine
inanıyorum. Ülkeler, dünyada yıllık 11 milyar tona ulaşan
deniz taşımacılığı ticaretinde bulunurken rekabet
avantajı sağlamak için çeşitli vergi, yatırım ve
finansman teşvikleri uygulamaktadır. Bu nedenle, Türk gemilerinin
Türkiye dışındaki ülkelerin sicil kaydında
bulunmalarının nedeni vergisel avantaj değil, dünya deniz
ticaretinde operasyonel ve finansal olarak dezavantajlı duruma
düşmemektir. Bu durum Türkiye için tek kuruş bile vergi kaybına
neden olmamaktadır.
Son
günlerde tartışmalara konu olan gelişmelerin doğru
bilgilerle yapılması gerekiyor. Türkiye'nin göz bebeği olan
denizcilik sektörüne yönelik eksik bilgi kaynaklı karalamalar Türkiye'nin
global pazarda rekabet gücü olan nadir sektörlerden biri olan denizciliğe
zarar vermektedir. O art niyetli davranan fitneci ve yalancı zihniyeti
kınıyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Öz
12.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, çiftçiye verilen
desteklemelerin çok eksik olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT
ÖZ (Çanakkale) Sorum Tarım Bakanına:
Sırp
etini ithal ederek fiyatı düşürdünüz ama bunun parasını
üreticimizden çıkarıyorsunuz. Çanakkale Tarım Kredi Kooperatifi
çiftçimize Gübreye 10 TL zam yapılacak, alacaksanız acil alın.
diye mesaj atıyor. Üstelik on beş günde mazota 20 kuruş zam
geliyor. Besiciye destek verilse zaten et fiyatı düşer ve
farkını çiftçimiz zamla ödemek zorunda kalmaz.
Tarım
Kanununun 21inci maddesindeki gayrisafi millî hasılanın yüzde 1lik
ölçüsüne bu yıl da uyulmadı. Bütçede 2018 yılı desteklemesi
14,5 milyar TLye yükseltilmiştir ama kanuna uyulsaydı çiftçimiz 30,4
milyar TL alacaktı, 16 milyar TL eksik verilmiştir. Maltadaki
şirketlerinizi ve çocuklarınızın gemilerinin
mazotlarını düşündüğünüz kadar Çanakkalede traktörüne
mazotu 5 liradan alan Mehmet amcayı düşünmenizi bekliyoruz. Yoksa
çiftçimize bütçede verilmeyen yasal hakkı 16 milyar TLyle offshore hesaplarınızın
açıklarını mı kapatıyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Kuyucuoğlu
13.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, FETÖ
terör örgütüne yardım ve üye olmaktan görevden alınan Mersin
Adliyesinde çalışan 35 personelin durumuna ilişkin açıklaması
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mersin
Adliyesinden 35 personel FETÖ terör örgütüne yardım ve üye olmaktan
kovuşturmaya uğradı ve görevden alındı. Bir
kısmı altı ay civarında hapis yattı, daha sonra
bunların hepsi ihraç edildi. Ancak savcılığın
yaptığı soruşturma neticesinde yeterli suç şüphesinin
bulunmadığı anlaşılmakla şüpheliler hakkında
atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu adına
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Hatta
CMKnın 141/2 maddesi uyarınca tazminat hakları
bulunduğunun bildirilmesine karar verildi. Ancak bu
arkadaşlarımız hâlâ görevlerine iade edilmediler ve mağdur
durumdalar. Bakanlığın bir an önce görevini yerine getirerek bu
kişileri görevine iade etmesini bekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Arslan
14.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, ülkeye
sıcak para girişinde veya çıkışında vergi
alınıp alınmayacağını, afetten zarar gören
çiftçilerin borçlarının faizsiz ertelenip ertelenmeyeceğini,
tekstilcilere KDV iadelerinin ne zaman yapılacağını,
iş adamlarının yurt dışında offshore hesabı
açtırmasının ahlaki olup olmadığını ve
bunların isimlerinin ne zaman açıklanacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Maliye Bakanına soruyorum:
Bir:
Torba yasayla yeni vergiler getiren Bakanlığınız, ülkemize
her ne sebeple olursa olsun giriş yapan sıcak paranın
girişinde veya çıkışında vergi almayı
düşünüyor mu?
İki:
Afat nedeniyle zarar gören çiftçilerimizin, üreticilerimizin banka
borçlarını faizsiz olarak ertelemeyi düşünüyor musunuz?
Üç:
Maliye Bakanlığından KDV alacağı olan tüm sektörlerin
KDV iadelerinin yapılması konusunda kanun çıkardık. Ancak
tekstil sektörünün KDV iadeleri için bir genelge yayınlanması
gerekiyordu. Bu genelgeyi bekleyen tekstilcilere KDV iadelerini ne zaman
yapacaksınız?
Dört:
Türkiye'de yaşayıp da yurt dışında offshore
hesabı açtıran iş adamlarının isimlerini ne zaman
açıklayacaksınız?
Beş:
Ülkemize doğrudan yatırım yapacak yabancı sermayeyi çekmeye
çalıştığımız bir dönemde, kendi iş
adamlarımızın vergi cenneti olan ülkelere gitmesini,
yatırım yapmasını, offshore hesabı
açtırmasını ahlaki buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Son olarak Sayın Gürer
15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Niğdede çok sayıda köy okulunda hizmetli olmadığına
ve İŞKUR vasıtasıyla bu okullara hizmetli verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Niğde
ilinde çok sayıda köy okulumuz kapanmıştı. Açık olan
okullarımızda da önemli sorunlar bulunuyor ama başlıca
sorunlardan biri de hizmetlinin olmaması. Niğde ili
Ulukışla ilçesi Beyağıl köyü eğitime önem veren
köylerimizden. Bu köyde hizmetli olmadığı için okul aile
birliği kendi arasında para toplayarak hizmetli görevlendirmeye
çalışıyor ama bunun da sürekliliği olmuyor. Çok sayıda
köy okulumuzda hizmetli yok. İŞKUR vasıtasıyla
köylerimizdeki okullara hizmetli verilmesini talep ediyoruz.
Vatandaşlar,
Hükûmetin Niğdeye birçok alanda eksik baktığı gibi bu
konuda da yeterli desteği sağlamamasının üzüntüsünü
yaşıyor. Köylerimizdeki okullarda eksik olan hizmetlilerin bir an
önce görevlendirilerek işe başlamalarının
sağlanmasını temenni ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz sayın milletvekilleri.
Şimdi
sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın
Akçay, buyurun.
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, 15 Kasım
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 34üncü yıl
dönümüne, ÖSYMnin son on yılın sınavlarını
ayrıntılı inceleme kararına ve yapılacak incelemenin
idari ve siyasi yansımalarının da olması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 34üncü yıl
dönümüydü. 1974 yılında başlayan Kıbrıs
Türklüğünün var olma mücadelesi, 15 Kasım 1983te cumhuriyetin
ilanıyla bağımsız yaşama iradesi tecelli
etmiştir. Otuz dört yıl önce, Kuzey Kıbrısta varoluş
mücadelesi bağımsızlıkla taçlanmıştır.
Kıbrıs Türklüğünün bu haklı ve onurlu kazancına gölge
düşürecek her girişimin karşısındayız.
Kuzey
Kıbrıs ve Kıbrıs Türk halkı, Türk milletinin ve
Türkiyenin ayrılmaz bir parçasıdır. Onların millî
varlıklarını ve kimliklerini koruyarak huzur, refah ve güvenlik
içerisinde yaşaması millî bir politika ve görevdir.
Kıbrısta yıllar süren ve âdeta tek taraflı bir oyuna dönen
müzakereler göstermiştir ki çözüm iki devletli, iki toplumlu bir
yapıdır. Aksi bir çözüm arayışı Türkiye için bir beka
meselesi olan Kıbrıs davasına halel getirecektir.
Kıbrıs
davasını şerefle taşıyarak bugünlere getiren,
başta Rauf Denktaş ve Fazıl Küçük olmak üzere bütün
kahramanları ve tüm şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla
anıyorum.
Üniversite
Yerleştirme ve Kamu Personeli Seçme Sınavlarını ifa eden
ÖSYM son on yılın sınavlarını ayrıntılı
inceleme kararı vermiştir. Bu kararı yerinde bulmakla birlikte,
yapılacak inceleme ve araştırmaların mutlaka idari ve
siyasi yansımalarının da olması beklenmektedir.
Örneğin, FETÖnün kamu kurumlarına sızma sürecinin en önemli
aşamalarından birisi olan 2010 KPSSyle ilgili olarak dönemin ÖSYM
Başkanı hakkında devam eden tutuksuz yargılama esaslı
FETÖ davası bir an önce nihayete erdirilmeli ve adalet tecelli etmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Ek sürenizi vereyim mi Sayın Akçay?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Lütfen.
BAŞKAN
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Öte yandan, adalet arayışında ÖSYMnin ve
Hükûmetin üzerine bir başka sorumluluk da 2010 KPSS
mağdurlarıdır. Bu sınavda soruların
çalınması nedeniyle, yüksek netler yapan ancak standart sapmanın
yükselmesi neticesinde sınav puanları düşen ve kamu personeli
olarak atanamayan ve ayrıca bir sonraki yıl yapılan KPSSde de
kendilerinden düşük net yapmalarına rağmen standart sapma neticesinde
daha yüksek puanlar alanların onlardan önce kamu personeli olarak
yerleştirilmeleri sonucunda mağduriyetler ve adaletsizlikler
yaşanmıştır. Haksızlıkların ve
adaletsizliklerin giderilmesi kamu vicdanının bir gereğidir. Bu
çerçevede, yapılması gereken, 2010 yılı KPSS puanıyla
yerleşmiş olup da FETÖyle mücadele çerçevesinde meslekten
çıkarılan personelin KPSS puanları hariç tutularak 2010 KPSS
puanlarının yeniden hesaplanması
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akçay, tamamlayın.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) -
ve bu puanlarla yaş ve benzeri gibi 2010 yılı
şartları dikkate alınarak adayların puan
sıralamasına göre meslekten ihraç edilenlerin yerine kamu personeli
olarak görevlendirilmesi için yeni bir sınavın gündeme
alınması gerekmektedir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akçay.
Sayın
Özkoç, buyurun.
17.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Birleşmiş
Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütünün kuruluşunun 72nci
yıl dönümüne, Rıza Sarrafın neden ve nasıl Türk
vatandaşı olduğunu öğrenmek istediğine ve Türkiyenin
kendisinden haber alınamadığı için ABDye nota vermesine
ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün kısa adı UNESCO olan
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün 72nci
kuruluş yıl dönümü. Bölgemizde ve dünyada barış için
uluslararası iş birliğinin, dayanışmanın ve
zihnimizdeki barışın önemini bir kez daha vurgulayarak
UNESCOnun kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Reza Zarrab Bakanlar Kurulunun 1 Haziran
2007 tarihli toplantısında Türk vatandaşlığına
kabul edildi. Reza Zarrab, Rıza Sarraf oldu. Avukatlar istisnai
vatandaş statüsünde vatandaşlığa kabul edildiğini
söylüyor. Rıza Sarraf nasıl Türk vatandaşı oldu, neden Türk
vatandaşı yapıldı? İlk soru bu.
İkincisi:
Rıza Sarraf nasıl istisnai bir statüye sahip ki yurt
dışında tutuklu 5.531 Türk vatandaşına gösterilmeyen
sahiplenme kendisine sunuluyor? Kendisinden haber
alınamadığı için Türkiye Vatandaşımın can
güvenliğinden endişe ediyorum. diye ABDye nota verdi; müzik
notası değil, diplomatik nota verdi. Sayın Recep Erdoğan
2003te Amerikan askerleri Irakın Süleymaniye kentinde askerlerimizin
başına çuval geçirdiğinde bize tepki göstermişti, Nota
mı verilir canım, müzik notası mı bu? demişti.
Rıza Sarraf için verilebiliyor o müzik notası olmayan diplomatik
nota. Beş gün, sadece beş gün haber alınamadı, bunun için
ABDyi ayağa kaldırdılar. IŞİDin
kaçırdığı askerlerimizden Sefter Taştan aylarca haber
alınamadı, sonra yakılma görüntüleri ortaya çıktı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, ek sürenizi veriyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Onu
bile doğrulamadılar. Babası Aydın Taş, çalmadık
kapı bırakmadı, evladının akıbetini
öğrenebilmek için. Bir baba, asker evladı için gaiplik davası
açtı da ondan sonra şehit haberi kendisine tebliğ edildi.
Evladını devlete emanet etmiş babadan esirgediğimiz bu ilgiyi
Rıza Sarrafa göstermemizin nedeni nedir? Aylardır ABDyle gündem
hâline getirmemizin nedeni nedir? Ülkenin Cumhurbaşkanının
çıkıp Vatandaşımızı itirafçı yapmanın
-iftiracı değil, itirafçı; dikkatinizi çekmek isterim- gayreti
içindeler, bu işler bittiği zaman dünyayı ayağa
kaldırmasını biliriz. demesinin nedeni nedir?
Gerçeklerden
neden bu kadar korkuyorsunuz? Suriyeliler için
harcadığınızı söylediğiniz 120 katrilyonun
araştırılmasından korkuyorsunuz. Vergi cennetindeki
hesaplarınızın ortaya çıkmasından korkuyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Lütfen tamamlayın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Dolandırıcılıktan, kara para aklamaktan
yargılanan bir adamın konuşmasından korkuyorsunuz.
Gerçeklerden neden bu kadar korkuyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Özkoç.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Anayasa Mahkemesinin Mardin Milletvekili Gülser
Yıldırımın bireysel başvurusuyla ilgili
kararına, milletvekilleri hakkında fezlekelerin gelmeye devam
ettiğine ve Reza Zarrab hakkında bilgi almak için ABDye
yazılı nota verilmesine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün,
Anayasa Mahkemesi muhteşem kararını vermiş bulunuyor. Vekilimiz
Gülser Yıldırım tarafından yapılan bireysel
başvuruda, tutuklamanın hukuki olmadığına, ifade
özgürlüğü ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının
ihlal edildiğine ve soruşturma dosyasına erişimin
kısıtlandığına ilişkin iddiaların dayanaktan
yoksun olduğuna ilişkin karar verdi ve yakalama, gözaltına
almanın hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddianın
ise başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verdi. Gerçekten sormak istiyoruz, Anayasa
Mahkemesi bunun için mi bir yıl bekledi, bu kararı vermek için mi bir
yıl bekledi? Ve inanılmaz bir şekilde, hâlen siyasetin
yargı üzerinde etkisinin, yönlendirmesinin açık bir şekilde
devam ettiğini görüyoruz, ki bir mahkeme kendi içtihadını
uygulayamıyor. Bu ülkenin en önemli, en etkili mahkemesi kendi
içtihadını uygulayamıyor; milletvekillerinin tutuklu
yargılanmamasına ilişkin kendi kararını
uygulayamıyor ve Türkiye'nin her tarafına
baktığımızda, biz, aslında yargının ne kadar
siyaset tarafından yönlendirildiğini görüyoruz. Ortada ne adalet
kalmış ne yargılama kalmış. Gerçekten oralarda da
farklı bir şey sergileniyor. Hiçbir insan, artık, bugün, ülkede
adalete erişimden söz edemez durumda; sadece milletvekillerimiz için değil,
bunu bütün ülke kamuoyu için söylemek mümkün.
Şimdi,
dün Meclise, 22 vekile ait 24 fezleke daha gönderildi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyuru, devam edin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Meclis
Başkanlığına sunulan fezlekelerin arasında HDP Eş
Genel Başkanı Demirtaşa, CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğluna ait olanlar da var. Vekillerimiz bir
yıldır tutuklu olmalarına rağmen, hâlen haklarında
fezlekeler gelmeye devam ediyor. Neden bu fezlekeler hep muhalif parti milletvekillerine
gönderiliyor? Ve gerçekten, olmayan deliller, sanki varmış gibi
iddianamelere yazılıyor.
Peki,
bu savcıların Fetullah Gülen cemaati mensubu savcılardan ne
farkı kaldı o zaman? Siz, bir taraftan her şey için
Aldatıldık., her şey için, hatta çevre için, şehircilik
için de Beton, beton, beton; ihanet. diyeceksiniz, sürekli
kandırılmış olacaksınız, böyle bir siyaseti
yürüteceksiniz; bununla ilgili de aynı şekilde, aradan bir yıl
geçtiğinde Biz aldatıldık, bu savcılar da aslında
başka savcılarmış, başka bir cemaatin
savcılarıymış. mı diyeceksiniz? Böyle siyaset olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet, böyle siyaset olmaz.
Gerçekten, aslında siyaset içerisinde o güçlü sözü söylemesini
istemediklerinizi yargıyı elinizde tutarak yargı yoluyla
engellemeye çalışıyorsunuz, siyaseti aslında yargı
yoluyla yapıyorsunuz siz ve yargıyı hakikaten alet hâline
getirmiş durumdasınız. Bu, Türkiyenin tamamına zarar
verecek olan, Türkiyenin tamamı için tehlikeli olan bir şeydir.
Ve
aynı zamanda, görüyoruz ki sizin farklı gündemleriniz var.
Kalkıyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Dışişleri
Bakanlığına soruyoruz, evet: Beş gündür haber
alamıyoruz. dediğiniz Reza Zarrab hakkında bilgi almak için
ABDye yazılı nota veriyorsunuz. Bu Meclisin tutuklu 11 milletvekili
sizi ilgilendirmiyor, umurunuzda değil, siz beş gündür haber
alamadığınız Reza Zarrabı soruyorsunuz. Niye
soruyorsunuz? Gerçekten merak ediyor Türkiye, niye soruyorsunuz? Hangi
yolsuzluklar ortaya çıkacak, kimin ilişkileri ortaya çıkacak?
Bunun için mi soruyorsunuz?
Evet,
teşekkürler Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Sayın
Yıldırım, daha sonra size söz vereceğim.
Sayın
Muş
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, hem
DEAŞ terör örgütü hem de PKK/PYD terör örgütüyle etkin mücadelenin
sürdürüleceğine, Dışişleri Bakanının daha önce de
Amerikada tutuklu yargılanan 2 Türk vatandaşını ziyaret
ettiğine ve Türkiyenin vatandaşlarıyla alakalı
oluşacak bütün süreçlerde gereken adımları
attığına ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son günlerde basında yer alan terör örgütü PYD ile
DEAŞın Rakkada anlaştığı yönündeki haberler ve
görseller iki terör örgütünün bugüne kadar nasıl sinsice iş
birliği yaptığının açık bir göstergesi
olmuştur. Esasen bizim de daha önce defalarca ifade ettiğimiz gibi,
Suriyede kirli bir oyun oynanmaktaydı.
LEZGİN
BOTAN (Van) Rakkada Konya Belediyesi, İstanbul Belediyesi araçları
ne geziyor?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) DEAŞ, PYD terör örgütüne Suriyenin kuzeyinde
alan sağlamak için çabalamaktaydı. Suriyenin kuzeyinde DEAŞ
önce bir yeri işgal ediyordu, bunun hemen akabinde PYD, o bölgeyi
DEAŞın ele geçirdiğini bahane ederek orada alan hâkimiyeti
sağlamaya çalışıyordu. Yıllarca bu plan üzerinden
dizayn yapmaya çalıştılar. Tabii bu esnada PKK/PYDnin siyasi
sözcüleri Türkiye, DEAŞa destek veriyor. iftirasını atarak
PYD, barbar DEAŞa karşı savaşıyor. söylemleriyle
algı operasyonları yürütüyordu.
LEZGİN
BOTAN (Van) Rakkadaki arabalar neyin nesi? Rakkada arabalar var, arabalar.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) İşte Türkiye bu kirli oyunu gördüğü
için Fırat Kalkanı ve İdlib operasyonlarını
yaptı, yürütüyor. Türkiye, tüm dünyaya terör örgütleri arasında
ayrım yapmamaları gerektiğini, zira bu terör örgütlerinin ortak
olduklarını ifade etti. Nitekim, bugün terör örgütü PYD ve onun
siyasi sözcülüğünü yapanlar Rakkada suçüstü
yakalanmışlardır. Terör örgütü DEAŞla mücadele üzerinden
terör örgütü PYDyi aklama çabaları hüsranla
sonuçlanmıştır.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Siz yakalanmışsınız, siz.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) DEAŞla nasıl iş birliği yaptıkları
ifşa olmuştur.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Onlara kamyon göndermedik.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sırtını PYDye yaslayanların,
aynı zamanda DEAŞa yasladığı da ortaya
çıkmıştır.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Belediyemize ait aracımız yok orada.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Bütün bu olanlar, terörün iç yüzünü ve hangi
mihraklar tarafından kullanıldığını ortaya
koymuştur.
Biz
Türkiye olarak hem DEAŞ terör örgütüyle hem de PKK/PYD terör örgütüyle
etkin mücadelemizi sürdüreceğiz, en ufak bir taviz vermeyeceğiz. Zira
bizim için en önemli husus aziz milletimizin huzur ve güvenliğidir.
Bakınız
Sayın Başkan, birileri Türkiyeye karşı komplo
operasyonları yaparken, içeride kendilerine rol biçenler var. Algı
operasyonunun ortaklarıdır bunlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, ek sürenizi veriyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Birileri Türkiyeye operasyon çekiyor, birileri de
bunun pazarlamacılığına soyunuyor. Bu oyunu daha önce 17
Aralıkta yaşamıştık. O zaman da millet bunlara
sandıkta öyle bir tokat attı ki sesi Edirneden Karsa kadar
uzandı. Bütün siyasi umudunu ABDde bir savcıya bağlayanlar, bu
millet adına utançtır.
İktidarı
önce sokakta, sonra yargı darbesinde, şimdi de dış güçlerde
arayanlar yine perişan olacaklar. Millete anlatacakları bir şey
olmayınca bu tür projelerin ortakları olmaya çalışıyor
ve bu tip projelerden umut bekler oluyorlar.
Bakınız,
Sayın Dışişleri Bakanımız daha önce de Amerikada
tutuklu yargılanan 2 Türk vatandaşını ziyaret etti. Türkiye,
vatandaşlarıyla alakalı oluşacak olan bütün süreçlerde ne
gerekiyorsa o adımları atmıştır, bundan sonra da tüm
vatandaşlarıyla ilgili de bu adımları atacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Muş.
Sayın
Yıldırım, buyurun.
20.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, Anayasa Mahkemesinin tutuklu
milletvekilleriyle ilgili kararına ve yargının
siyasallaştığına ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bugün Anayasa Mahkemesi, Türkiyede halkların ortak
yaşam kültürünün arasına dinamit koyarak ortak yaşam kültürünü
paramparça eden bir kararın altına imza atmıştır. Hem
de öyle ki şunu demiştir: Ben eski kararlarımı gerekirse
siyasallaşmış yargı hâlimle yerle yeksan ederim. Kendi
kararlarımı bile tanımam, içtihatlarımı, evrensel
hukuk normlarını ayaklarımın altına alarak bunu
yaparım.
Ne
diyormuş? İç hukuk yolları tüketilmemiş tutuklu
milletvekilleri için. Sormazlar mı adama, rüsva etmezler mi adamı,
Balbay kararında iç hukuk yolları mı tükenmişti, kime ne
anlatıyorsunuz siz? Kalkın, dürüstçe Siyasetten, siyasi iktidardan
korkuyorum, özgür karar veremiyorum. deyin. Biz zaten Anayasa Mahkemesinden
hukuki karar falan beklemiyorduk ama belki bu ülkeyi oluşturan
halkların ortak yaşam kültürünün kadrine belki bir adım atarlar
diye bekliyorduk.
Biz
birileri gibi Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyoruz,
saygı da duymuyoruz. da demeyeceğiz ama şunu diyeceğiz,
Yargı siyasallaşmıştır. diyeceğiz, Bu karar
siyasidir. diyeceğiz, Deyim yerindeyse ülkenin bir bölümüne düşman
hukuku uygulanmıştır. diyeceğiz. Bu karar, bu ülkede 6,5
milyon oy almış bir siyasi partiye, onun seçilmişlerine
karşı uygulanan düşman hukukudur ve siyasi iktidar da bilsin
Siyaseten meşru ve demokratik yollardan halk idaresiyle ben baş
edemedim ama pespaye bir şekilde
siyasallaştırdığım yargı marifetiyle siyasi
rövanşizm işine girdim. demek anlamına geliyor bu karar.
Öbür
türlü, kim bu yargıyı kutsamış, kim
tanımamış, kim saygı duymuş duymamış,
işin orasında değiliz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
YILDIRIM (Muş) Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) - Anayasa Mahkemesi, bu ülkede, siyasetler arasına,
siyasi partiler arasına, sosyolojik katmanlar arasına
ayrımcılık ve nifak tohumları ekmiştir. Bu yönüyle de
Anayasa Mahkemesinin bu kararının bizim açımızdan bir
tutarlılığı yoktur. Bir kere, üç yıl önce
almış olduğu kararla ve onunla çelişerek kendini rüsva hâle
getirmiştir, Ben, kusura bakmayın, korkuyorum, siyasi iktidardan
kaynaklı olarak özgür karar veremiyorum. demiştir bugün. Bunun
dışında, bu kararın bizim için hiçbir hükmü yoktur.
Neymiş? İç hukuk tükenmemiş. Haberal kararında iç hukuk mu
tükenmişti, Balbay kararında iç hukuk mu tükenmişti? Niye bu
kadar çelişiksiniz? Niye bu kadar kendinizi,
saygınlığınızı yerle bir eder duruma
geliyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Sayın
Kara, söz talebiniz var.
Buyurun.
21.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Karanın,
Antalyanın bazı ilçelerinde yaşanan hortum ve şiddetli
yağış nedeniyle zarar gören vatandaşlara geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna ve TARSİMle ilgili yeni düzenleme
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
NİYAZİ
NEFİ KARA (Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Antalya
Kumluca, Mavikent, Demre, Finikede yaşanan hortum ve Kaşta
yaşanan şiddetli yağış nedeniyle bölgede seraları
ve evleri zarar gören vatandaşlarımızı, üreticileri yerinde
ziyaret ettik. Tekrar geçmiş olsun diyoruz.
Hükûmetin
Üreticilerin borçlarını üç ay erteleyeceğim.
açıklaması var ancak bu yıl ürün alamayacak olan ve
seraları yüzde yüz hasar gören üreticilerin talepleri iki, üç
yıllık faizsiz kredi. Bütün her şeyini kaybeden bu
insanların aynı zamanda yardım talepleri de vardır. Bunun
karşılanmasını talep ediyoruz.
Ayrıca,
TARSİM sigorta oranının çok düşük olduğunu gördük.
Bunun için de TARSİM sigortanın yeniden düzenlenmesi,
kapsamının genişletilmesi ve esnetilmesi, Afet Kanununun da
yeniden ele alınması
Çünkü evlerin içerisinden
buzdolabını, makinesini, çekyatını alıp başka
yere götürmüşler; bu, afet kapsamına sokulamıyor şu anda.
Onun için, yeniden ele alınmasını talep ediyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Kara.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Birleşmiş Milletler örgütü
himayesinde 4 Aralık 2017 tarihinde Rusyanın başkenti
Moskovada düzenlenecek olan "Parlamenterler Uyuşturucuya
Karşıdır başlıklı konferansa Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodinin vaki
davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katılması
Genel Kurulun 31/10/2017 tarihli 15inci Birleşiminde kabul heyeti
oluşturan milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/1232)
15/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Birleşmiş
Milletler örgütü himayesinde 4 Aralık 2017 tarihinde Rusya'nın
başkenti Moskova'da "Parlamenterler Uyuşturucuya
Karşıdır başlıklı bir konferans düzenlenecektir.
Anılan
konferansa, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması
Başkanı Vyaçeslav Volodin'in vaki davetine icabetle Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsilen bir heyetin katılması hususu Genel Kurulun
31/10/2017 tarihli ve 15'inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Heyeti
oluşturan milletvekilleri, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ad ve Soyadı: Seçim
Çevresi:
Celalettin Güvenç Kahramanmaraş
Vural Kavuncu Kütahya
Beşir Atalay Van
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın
bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
2.- Başbakanlığın, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç hakkında tanzim edilen soruşturma evrakının
iade edilmesine ilişkin tezkeresi (3/1233)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç hakkında tanzim edilen ve ilgi (a) yazıyla
Başkanlığınıza gönderilen soruşturma
evrakının iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve eki
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini
arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Başbakan
Yardımcısı
BAŞKAN
Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda
bulunan (3141) esas numaralı dosya Hükûmete geri verilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, yargı
bağımsızlığını ortadan kaldırmaya
yönelik eylemlerin araştırılması, demokrasinin korunması
ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı
sunulması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16
Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
16/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
16
Kasım 2017 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet
Yıldırım tarafından (5910 sıra numaralı)
yargı bağımsızlığını ortadan
kaldırmaya yönelik eylemlerin araştırılması,
demokrasimizin korunması ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin
adil olmasına katkı sunulması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/11/2017
Perşembe günkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Filiz
Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun,
süreniz beş dakika.
HDP
GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, aslında konuşmanın zor olduğu,
sözlerin bittiği zamanları yaşıyoruz. Yani otuz küsur
yıl hukukçuluk yapmış, avukatlık yapmış bir
milletvekili olarak burada yargıyla ilgili, hukukla ilgili konuşmak
bana zül geliyor, hele bugünkü Anayasa Mahkemesi kararından sonra. O
yüzden, sonda söyleyeceğimi belki başta söylemekte yarar var:
Artık, bu ülkede verilen hiçbir yargı kararı gerçekten
yargı kararı değil, tamamen siyasetin kararı ve bütün
kararların neredeyse siyasi olduğunu söylemek mümkün. Çünkü
hakikaten, yargıyla ilgili, yargı
bağımsızlığını ortadan kaldırmaya
yönelik eylemlere, demokrasimizin korunması için yargılama
süreçlerinin adil olmasına katkı sunulması amacıyla
yapılacakları araştırmaya yönelik bir önergede neleri
sıralayacağını bilemiyor insan. Hangi birinden söz edeyim
diyorsunuz.
Yani
3.831 hâkim ve savcının ihraç edilmiş olduğundan mı
söz edeyim örneğin? Bunların pek çoğunun örgüt üyesi
iddiasıyla ihraç edildiğini, gözaltına
alındığını ve tutuklandığını
mı söyleyelim? Bunun dışında, Meclise akan, akın
akın gelen fezlekelerden mi söz edelim -ve bunların hepsi de muhalefet
partilerine ait olan fezlekeler- ya da bunun dışında, siyasal
iktidarın talimat niteliği taşıyan söylemleriyle
yargıyı etkilemeye çalışmasından mı söz edelim?
Örneğin,
AKP Genel Başkanı Erdoğanın Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaşla ilgili
kullanmış olduğu ifadelerle yargı sürecine nasıl
müdahale ettiğinden mi söz edelim? Adalet Bakanlığının
eş genel başkanlarımızın dava dosyasına
duruşmanın SEGBİSle gerçekleştirilmesi için gizli
ibareli yazı göndererek yargıya açıkça müdahale ettiğinden
mi söz edelim? Cezaevinde tutulan milletvekillerinin yargılama süreçleri
hakkında Bakanlığa bilgi verilmesi amacıyla tüm
savcılıklara resmî yazı gönderdiğinden mi söz edelim? Evet,
bugün kendi içtihadını uygulayamayan, aslında gerçekten utanç
verici bir durum olan Anayasa Mahkemesi kararından mı söz edelim?
Milletvekilleri tutuklu yargılanamaz. diyen, kendi kararını
dahi uygulayamayan bu ülkenin en yüksek mahkemesinin nasıl bir siyasi etki
altında olduğundan mı söz edelim? Eş Genel
Başkanımız Yüksekdağın milletvekilliğinin nasıl
hukuka aykırı bir şekilde düşürüldüğünden, istinaf
mahkemelerinin -kurmuş olduğunuz istinaf mahkemelerinin- aslında
nasıl hızlı hızlı karar verme süreçleri için
kullanıldığından ve vekillerimizin çarçabuk ceza
alması, vekilliklerinin düşürülmesi için kullanıldığından
mı söz edelim? Ha, Bu yetmiyor, istinaf mahkemesi kararı yetmiyor,
aynı zamanda bir de üyelikten ceza verelim. diyerek vekilliği
düşürülen vekillerimizin aynı zamanda cezaevlerinde daha uzun
kalması için de o dosyaları ayırıp başka kararlar da
verilmesine gayret ettiğinizden mi söz edelim? Roboskide öldürülen
onlarca gencin hesabını aslında sormadan, o hesabı sormak
isteyen oranın vekilinin vekilliğini nasıl düşürmeye
çalıştığınızdan mı söz edelim, Ferhat
Encuden mi söz edelim?
Evet,
bana, gerçekten Tutuklama bir tedbir olmaktan çıkarılmış,
bir cezalandırma aracına dönüşmüştür. sözünü söylemek
buradan, bir klişe ve gerçekten artık zül geliyor.
Sıkıyönetim mahkemelerinde de bulundum, DGMlerde, özel yetkili
mahkemelerde de bulundum ama bugün bu ülkeyi, bu ülkenin yargısını
hepsinden beter bir hâle getirdiniz. Gerçekten, artık Yargı
bağımsızlığı, hukuk devletinin vazgeçilmez temel
ilkesidir. deniyor ya, böyle bir devlet yok artık. Ne yargı
bağımsızlığı var ne hukuk devleti var.
Evet,
adliyede bir güne baktığınız zaman, 110 yasaklı
avukat, onlarca engellenen avukat, tutuklanan Selçuk Kozağaçlı,
engellenen, adil yargıya erişemeyen binlerce insan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) Tamamlayabilir miyim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, tabii ki.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla)
bunların hepsini ama
hepsini sadece bir gününüzü adliyede geçirdiğiniz zaman görebilirsiniz.
Türkiye tamamen kuşatılmış durumda ve dediğim gibi,
yargı bağımsızlığı hoş bir seda olarak
sadece yukarılarda bir yerde yankılanıyor, duruyor.
O
yüzden, değerli arkadaşlar, apaçık bir vesayet hukuku
yarattınız bu ülkede, hiçbir vesayeti falan da
kaldırmadınız. Kaldırdım dediğiniz vesayetçilerle
şimdi kol kola -tıpkı o Fetullahçı savcılar
dediğiniz savcıların yaptıklarını yaparak-
aynı yolda yürümeye devam ediyorsunuz. O yüzden, araştırma
önergemizi reddediniz. Size bu yakışır ve bu, bize değil,
size dert olsun diyorum.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay konuşacak.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
MHP
GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında söz aldım. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konumuz yargı. Bütün vatandaşların devletten üç
beklentisi vardır, üç temel beklenti ve bu aynı zamanda devletin üç
ana fonksiyonunu da ifade eder: Adalet, güvenlik ve refah. Şu anda adalet
hakkında konuşuyoruz.
Adaleti
tesis edecek olan hukuktur, kanundur, yargıdır. Yargı
bağımsızlığı adaletin en temel
kavramlarından birisi ancak eksik kalır sadece yargı
bağımsızlığından bahsetmek. Yargının
bağımsız olmasını isterken aynı zamanda
tarafsız olmasını da istemek gerekir.
Uzun
yıllardan bu yana Türkiyede en çok tartışılan
kurumların başında yargı kurumlarımız ve adalet
kavramı gelir. Tabii yargı
bağımsızlığı derken genelde siyasal iktidardan
bağımsız yargı anlaşılmakla birlikte,
yaşadığımız tecrübeler göstermiştir ki sadece
mevcut iktidardan veya siyasal birtakım iktidar gücünden
bağımsız yargının ötesinde, kurumsal olarak hakikaten
bağımsız ve tarafsız bir kurumsal yapıyı
anlamamız gerekir. FETÖ hadisesi bu konuda ülkemize çok acı bir
tecrübe olmuştur. Birtakım informel yapıların bu kurumsal
yapılara sızarak, adına ister cemaat deyin ister tarikat deyin
ister loca deyin isterse lobi deyin, her ne şart olursa olsun
Sadece
Anayasaya, hukuka ve Türkiye Cumhuriyetinin, ülkenin temel niteliklerine
bağlı bir kurumsal yapıyı bağımsız ve
tarafsız bir yapı olarak düşünmemiz gerekir.
Bağımsız ve tarafsız olmayan yargı
mekanizmasından adil karar beklemek elbette mümkün değildir,
geçmiş acı tecrübeler de bunu göstermiştir. Diğer bir
ifadeyle, adaletin en önemli temel şartı bağımsız ve
tarafsız yargıdır. Bu şart aynı zamanda demokrasinin
temel şartlarındandır.
Bağımsız
ve tarafsız yargının en önemli şartlarından biri de
kuvvetler ayrılığıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AKÇAY (Devamla) Bu vesileyle konuşmama son veriyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akçay.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha
Aldan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
CHP
GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi
tarafından verilen Meclis araştırması önergesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi açıklamak üzere
huzurlarınızdayım.
Şimdi,
aslında temelde şuna bakmak lazımdır: Eğer bir ülkede
yargı kararları çok konuşuluyorsa, eğer bir ülkede yargı
kararları her gün tartışılır hâle gelmişse o
ülkenin demokrasisinde sorun vardır. Eğer bir ülkede yargı
kararları gündemi teşkil eder mahiyet arz etmişse o zaman temel
hak ve özgürlükler konusunda da sorun vardır. Türkiye, ciddi anlamda bir
yargı sorunuyla, yargı
bağımsızlığının olmadığı
konusuyla baş başadır. Keza 3 tane temel neden vardır.
Kuşkusuz ki geçmişten bu yana da yargı kararları zaman
zaman eleştirilmiştir, yargı kararlarının siyasal
niteliklerine yönelik değerlendirmeler olmuştur ama ilk kırılma
anı 12 Eylül 2010 referandumudur. Bu referandumla, ne yazık ki
yargı, bir çeteye teslim edilmiştir. 15 Temmuz sonrasında 4 bine
yakın hâkim ve savcının meslekten ihraç edilmesi bunun en önemli
somut göstergesidir.
İkincisi,
ne yazık ki, 16 Nisan tarihinde yapılan referandumdur. Burada da
yargı, hemen hemen bütünüyle yürütme organının parçası
hâline dönüştürülmüştür, ülkeyi yönetecek
Cumhurbaşkanının bir arka bahçesi hâline
dönüştürülmüştür.
Üçüncü
bir nokta ise OHAL uygulamalarıdır. Türkiyede yargı
bağımsız değildir. Temelde bir ülkede yargı içindeki
bir yanlışlık kendi mekanizması içerisinde düzeltilir.
Yargının yerel mahkemesinde verdiği bir yanlış karar
prosedür içerisinde, o hiyerarşik yapı içerisinde düzeltmeye tabi
tutulur ama bir ülkede eğer yargı, yürütme organının bir
parçası hâline gelirse artık o yanlışlığı
düzeltmek o ülkeyi yöneten egemen gücün iki dudağının
arasında kalır ve bu ülkelerde ne yazık ki demokrasiden söz
edilemez.
Son
bir sözüm var bu konuda, son günlerde çok gündemde, aslında bu ülkenin
aş, iş sorunu var ama biz Rıza Zarrab işini
konuşuyoruz. Son bir haber aksetti tarafımıza, internette var,
Güney New York Savcılık Sözcüsü Nick Biasenin bir
açıklaması var, Rıza Zarrabla ilgili olarak diyor ki:
Şimdilik o kişi hakkında söyleyeceğim şudur: Bu
kişi under federal custody durumundadır. Bu şu
anlama gelir: Federal gözaltında, federal koruma altında demek
istiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
SÜHA ALDAN (Devamla) Bir dakika alabilir miyim?
BAŞKAN
Tabii ki buyurun, tamamlayın.
ÖMER
SÜHA ALDAN (Devamla) Sağ olun.
Normal
koşullarda eğer bu kişi tutuklu olmuş olsa idi, o takdirde
onun hukuksal durumunu prisoner olarak açıklamalıydı ya da
Cezaevinde şu anda. anlamında bir şey söylemek isteseydi in
prisoned demesi lazımdı. Şu anlaşılıyor ki:
Rıza Zarrab şu anda cezaevinde değildir; büyük bir
olasılıkla, FBIın tanık koruma çerçevesinde bir yerde
tuttuğu kişi konumundadır. Keza, keşke bu kürsüden de ben
o zamanlar söyledim- bu sorunu biz kendi hukukumuzla halletmeye
çalışsaydık, böyle yabancı ülkelerin birtakım
tezgâhlarının aleti hâline bu işi döndürmeseydik diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aldan.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın
Yılmaz Tunç.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
HDP
grup önerisinin konusu, yargı bağımsızlığı.
Özellikle şu isteniyor: Devam etmekte olan yargılama süreçlerinin
adil olmasına katkı sunulması amacıyla Meclis
araştırması komisyonu kurulsun isteniyor.
Değerli
milletvekilleri, demokratik hukuk devletinin en önemli özelliği
yasamanın, yürütmenin, yargının birbirinden ayrı
olması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli
olmasıdır ve yargının da hem bağımsız hem de
tarafsız olmasıdır.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Bu, kitapta yazıyor sadece.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bu eski bir şiirdir yani.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) Şimdi, Türkiyede tabii, yargı
bağımsızlığı konusu sadece AK PARTİli
yılların sorunu değildir. Cumhuriyet tarihimiz boyunca
yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı
sürekli tartışılagelmiştir, bugün de
tartışılmaktadır. Ancak yargının
bağımsız olması ve tarafsız olmasıyla ilgili
olarak AK PARTİ döneminde çok önemli mevzuat değişikliklerinin
de, Anayasa değişikliklerinin de yapıldığını
ve bu sürecin uyum yasalarıyla beraber devam ettiğini de söylemek
mümkündür. Özellikle 16 Nisan 2017 referandumu kuvvetler
ayrılığı ilkesinin daha net bir şekilde ortaya
konulması açısından, yasama, yürütme ve yargının daha
net çizgilerle birbirinden ayrılmasını sağlayan,
yargının bağımsızlığının
yanında, tarafsızlığını da güçlendirecek,
Anayasanın 9uncu maddesinde yapılan değişiklikle,
tarafsızlık ibaresinin oraya eklenmesiyle özellikle
yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı yönünde 2017 referandumunda önemli
değişiklikler yapılmış; Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun, Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili önemli düzenlemeler
yapılmış. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun, özellikle,
yarıdan fazlasının Genel Kurul, Meclis tarafından seçiliyor
olması daha demokratik bir yapının öngörülmesi
açısından önemlidir ve Anayasa Mahkemesinden asker üyenin
çıkarılmasıyla, askerî yargının
kaldırılmasıyla yargı birliğinin sağlanması
açısından da çok önemli düzenlemeler yapılmıştır.
Tabii,
Sayın Aldan HSYK, 2010 ilk kırılma anı. dedi, 2010 da
bizim buradan geçirdiğimiz Anayasa değişikliği Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun daha tarafsız ve bağımsız
olması üzerineydi, daha çoğulcu bir yapı olsun istiyorduk.
Özellikle, ilk derece mahkemelerinden seçilecek olan üyelerde her bir seçmenin,
her bir hâkim ve savcının yalnızca bir adaya oy vermesini biz
istiyorken Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine başvurması
neticesinde, Anayasa Mahkemesinin de bu yönde bir iptal kararı vererek
seçimlerin liste usulü gerçekleştirilmesine yol açması nedeniyle
FETÖcü bir yapının, çoğunlukçu bir yapının HSYKya
yerleşmesine neden olduğu açıktır.
Şimdi,
burada tabii ki bizim muradımız
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
YILMAZ
TUNÇ (Devamla) -
2010 değişikliğinde HSYKnın daha
tarafsız, daha bağımsız olması yönündeydi ancak
Anayasa Mahkemesinin bu kararı nedeniyle bu yola, maalesef, yol
açılmış oldu. Tabii, bu, 2017 16 Nisan referandumuyla
düzeltilmiş oldu. İnşallah, bundan sonra daha tarafsız,
daha bağımsız bir yargıya ülkemiz kavuşur.
Tabii,
siyasi iktidarın yargıya müdahale ettiği yönündeki
eleştirilere katılmamız mümkün değildir. Çünkü, uygulamada
bakıyoruz, ilk derece mahkemesi bir karar verdiğinde hemen siyasi
iktidar eleştiriliyor ama istinaf mahkemesi aksi bir karar verdiğinde
de o eleştiriler maalesef unutulabiliyor, bunları da görüyoruz.
Yargı
yetkisinin kullanılmasıyla alakalı olarak bizim burada Meclis
araştırması komisyonu kurmamız Anayasa 138 gereğince
de mümkün değildir. Bu nedenle, önergenin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
Sayın
Aldan
ÖMER
SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın Başkan, Sayın Tunç adımdan
da bahsederek eski HSYKya ilişkin bir açıklamada bulundu. Ben bu
konuya bir açıklık getirmek isterim.
BAŞKAN
Buyurun, oturun, ben mikrofonunuzu açayım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldanın,
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖMER
SÜHA ALDAN (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Önceki
yapılanma, HSYK yapılanması 22 üyeden oluşuyordu ve
bunların zaten 7 üyesi baştan Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından atanıyordu, geri kalan Yargıtay üyeleri,
Danıştay üyeleri -zaten yargıda o dönemde gerekli çoğunluk
sağlanmıştı- iktidara yakın kişiler
tarafından
Yani bırakın tek tek oy vermeyi, çok sayıda oy
verilmiş olsa dahi 11 üye otomatik olarak iktidara yakın
kişilerden oluşmaktaydı. Bu anlamda, bu yanlış
anlamayı gidermekte yarar görüyorum. HSYK, 2010 referandumunun geçmesi
anından itibaren zaten iktidarın bir yapısı hâline
dönüştü.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aldan.
Sayın
Tunç
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
23.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, Muğla
Milletvekili Ömer Süha Aldanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
HSYK,
2010 öncesi 5 üyeden oluşuyordu. Yargıtay, Danıştay üyeleri
HSYKyı, HSYK üyeleri de Yargıtay, Danıştay üyelerini
seçiyordu yani bir kast sistemi vardı. 5 kişilik bir kurul ve çok
yoğun eleştiriler vardı uzun yıllardır. Hatta,
şunu konuşuyorduk yargı camiası
İlk derece
mahkemelerinden kurula mutlaka üye seçilmesi yönünde tüm siyasi partiler hemen
hemen hemfikirdi. 22 üyeye çıkarıldı 5 üye. Tabii, bu 22 üyenin
neredeyse yarısının, 10unun -7si adli yargı, 3ü de idari
yargı olmak üzere- ilk derece mahkemelerinden gelmesi yönünde Anayasa
değişikliği yapıldı. Tabii, bu 10 üye -bu sayı
çok önemli- şimdi, burada eğer bu sayıyı siz her seçmenin
bir adaya oy vermesi yerine liste usulünü getirirseniz o zaman belli bir grubun
çalışması neticesinde listenin seçilme ihtimali, tek bir
görüşün oraya yansıması söz konusu olacağından bu
sakıncalıydı ve Anayasa Mahkemesine başvuru neticesinde bu
yol açılmış oldu; ben bunu kastettim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
ÖMER
SÜHA ALDAN (Muğla) Sayın Başkanım, bir açıklık
getirmem lazım.
BAŞKAN
Sayın Aldan, ama bu, herkes kendi fikrini söyleyecek
ÖMER
SÜHA ALDAN (Muğla) Doğru olmayan bir şey var da onun için
BAŞKAN
Kayıtlara geçsin, buyurun buradan söyleyin.
ÖMER
SÜHA ALDAN (Muğla) Tamam söyleyeyim.
Bir
kez, eski HSYK 5 üyeden değil, 7 üyeden oluşuyordu
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Tamam, seçilen üyeleri kastediyorum.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) Seçilen üyeleri kastediyor, o üyeler hariç.
ÖMER
SÜHA ALDAN (Muğla)
3 tanesi Yargıtay, 2 tanesi Danıştay,
bakan ve müsteşar; keza, bunu belirteyim.
Bir
de yargıda o dönemde alınanların zaten yarısı Adalet
ve Kalkınma Partisi döneminde alınmıştı işe; onu
da belirtmek isterim.
BAŞKAN
Peki, kayıtlara geçti teşekkür ederiz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, yargı
bağımsızlığını ortadan kaldırmaya
yönelik eylemlerin araştırılması, demokrasinin korunması
ve devam etmekte olan yargılama süreçlerinin adil olmasına katkı
sunulması amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16
Kasım 2017 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, Türkiyedeki gelir
adaletsizliğinin araştırılması amacıyla 16/11/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
16/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 16/11/2017 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Aykut Erdoğdu ve arkadaşları tarafından
Türkiye'deki gelir adaletsizliğinin araştırılması
amacıyla 16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma
önergesinin (1479 sıra no.lu), diğer önergelerin önüne alınarak
görüşmelerinin 16/11/2017 Perşembe günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Aykut
Erdoğdu.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
CHP
GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye'nin en derin, en yakıcı sorunu
yoksulluk ve bu yoksulluğa bağlı olan gelir
dağılımı adaletsizliğidir. Gelir
dağılımı adaletsizliğinin birçok sebebi vardır
ama en temel sebebi ayrımcılık, kayırmacılık ve
onun belki de en berbat hâli olan yolsuzluklardır.
Değerli
arkadaşlar, yolsuzlukların en çok
yığıldığı alan kamu ihaleleridir. Kamu ihale
mevzuatına baktığınızda artık sayıları
yüzlerle ölçülen değişikliklerle ne yazık ki kamu ihaleleri,
mevzuatımız artık yolsuzluklara yol veren, yolsuzluklara zemin
hazırlayan ve kamu kaynaklarını yolsuzluklara karşı
korumasız hâle getiren bir hâle dönüşmüştür.
Yolsuzlukların
bir diğer kaynağı özelleştirmelerdir değerli
arkadaşlar. Hani bir dönem bize anlattılar Özelleştirilince her
şey cennet olacaktı, kamu hizmetlerinde kalite artacaktı,
fiyatlar düşecekti, rekabet olacaktı. diye. Sizden rica ediyorum,
dönüp şöyle temel özelleştirmelere bakınız. Mesela, bir
TELEKOM özelleştirildikten sonra rekabet oldu mu? TELEKOM
özelleştirildikten sonra fiyatlar düştü mü? Ve bugün TELEKOMun
getirildiği hâle bir bakınız. Bizim en stratejik
sektörlerimizden biri olan, millet ekonomisinin temel direği olan TELEKOMun
içinin boşaltılarak bırakılmış hâlini elektrik
şirketi özelleştirmelerinde, doğal gaz özelleştirmelerinde
ve tarım özelleştirmelerinde çok rahat görebilirsiniz. TEKEL
özelleştirmesi sonucunda yüzde 90 itibarıyla en stratejik
sektörlerimizden biri yabancıların eline geçmişken tütün
üreticilerinin beli kırıldı.
Değerli
arkadaşlar, yolsuzlukların yoğunlaştığı bir
diğer alan inşaat ve imar yolsuzluklarıdır. Kentlerimize
yapılan tecavüzlerin bedelini trafikte canımız çıkarak,
güvenliği olmayan kentlerde, altyapısı bozulan kentlerde
yaşayarak ödüyoruz. Şimdi, altyapısı bozulan kentler
derken çok şey ifade etmiyor ama selde can verince, depremde can verince
bu imar değişikliklerinin altyapısının ne demek
olduğunu görüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, TOKİ diye bir kurum ihdas edildi. TOKİnin yasal
yapısı tam da bu konut sektörü üzerinden belirli iş
adamlarına kaynak aktarmak üzerine kuruldu ve TOKİnin getirdiği
kentler yaşanmaz hâle geldi. Şimdi, bir tarafta, bu yolsuzluk
rantlarıyla beslenen bir yandaş sınıf, diğer tarafta
da bu yolsuzlukları finanse etmek zorunda kalan emekçi halklar oluştu
değerli arkadaşlar. Millet diyoruz, milletimizi çok seviyoruz. Kim
peki bu milletimiz? Emekliler, çalışanlar
Maaş zammı
alamıyorlar. Niye? Bütçe disiplini var. diye. Peki, milletimiz kim?
Taşeron işçiler
Kadro alamıyorlar. Niye? Mali
kaynaklarımız sınırlı.
Şimdi,
yapısal reformlar diye sihirli cümleler kuruyoruz. Yapısal
reformdan benim anladığım, torba yasa; yapısal reformdan
benim anladığım, bu halkların cebinden alıp zengin
sınıfların cebine koymak olarak geçiyor. Bakın,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun verilerine, milyonerler,
hatta milyonerleri de geçin, milyarderlerin sayısı azalırken
servetleri artıyor, yoksulların da yoksulluğu artıyor,
işte bu, tam bir çürümüş düzendir. Peki, bizi bundan kim kurtaracak?
Bilimsel ahlak kurtaracak değerli arkadaşlar, üniversitelerimiz
kurtaracak. Türkiye'de yapılan en büyük yolsuzluk nedir, biliyor musunuz
-bunların hepsini düzeltiriz- OHAL yolsuzluğudur değerli
arkadaşlar ve bu OHAL koşulları içerisinde 2 bine yakın
akademisyeni barış istedi diye üniversitelerden atmaktır.
Bakın, hepsini tamir edebiliriz, hepsini giderebiliriz ama bu akademi ve
siyaset savaşı Türkiyeye çok kalıcı etkiler
bırakacak. 1930lu yıllarda Almanyada yapılan bu iş,
Almanyada hâlâ tesirlerini gösteriyor. Bizim yapmamamız gereken
bunlardır. Biz bu ülkede eğitimin kalitesini, bilimsel kaliteliyi,
ahlaki kaliteyi yükseltemezsek diğer uluslarla yarışamayız
ama bu yaptığımız işlerle, işte bu
kalıcı yaralarla milletimizi daha fazla açlığa, daha fazla
sefalete, daha fazla geçim sıkıntısına ve bunlardan daha
ötesi zenginleri daha zengin yaparken yoksulları daha yoksul hâle
getirerek büyük sosyal patlamalara hazırlıyoruz. Sonuçta hep birlikte
mutsuz oluyoruz, sonuçta birbirimizi suçluyoruz, sonuçta biz ki bir ulusun
parçalarıyız, kardeş kardeşe kem gözle bakar hâle
geliyoruz. Tek yapmamız gereken şey var; öncelikle OHALi
kaldırmak, sonra da bu akademisyenlerin hepsinin tekrar akademiye
dönmesini sağlamaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdoğdu.
Şimdi,
gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor.
Süreniz
üç dakika.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de gelir
dağılımı konusunda
-özet olarak- verilen
öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
TÜİK'in
2016 yılında yayınladığı gelir ve yaşam
koşulları araştırmasına göre gelir
dağılımı gitgide adaletsiz bir hâle gelmektedir. Gelir
dağılımını incelemek için geliştirilen
yaklaşımlardan biri, toplumdaki en yüksek gelire ve en düşük
gelire sahip grupların toplam gelirden aldıkları payların
karşılaştırılmasıdır. Bu
karşılaştırmada toplumun en zengin yüzde 20lik kesiminin
geliri ile en yoksul yüzde 20lik kesimin gelirleri oranlanır ve P80/P20
oranı olarak adlandırılır. Araştırma
sonuçlarına göre Türkiye'de bu oran yüzde 7,7 olmuştur 2016da. Bunun
anlamı, en zengin yüzde 20lik kesimin toplam gelirden
aldığı pay, en yoksul yüzde 20lik kesimin aldığı
paydan 7,7 kat daha fazladır. Bu oran 2015 yılında yüzde
7,6ydı, bu gelir adaletsizliğinin arttığının
delilidir.
Gelir
dağılımındaki eşitsizliği ölçen bir diğer
gösterge Gini katsayısıdır. Bu katsayı 0 ile 1
arasında değişmektedir. Tam gelir adaletinin
sağlandığı durumda katsayı 0, tam adaletsizlik durumundaysa
1'dir. Yani Gini katsayısının 1'e yaklaştığı
sonuçlar gelir adaletsizliğine işaret etmektedir. Türkiye'de 2015
yılında hesaplanan Gini katsayısı 0,397 olurken, 2016'da bu
gösterge 0,404'e yükselmiş yani gelir adaletsizliği son bir
yılda artmıştır. Gelir dağılımında
durum 2017 yılında daha da kötüleşmiştir. 2016
yılı sonunda 1 milyonun üzerinde mevduatı olan kişi
sayısı 115.896 iken 2017 yılının Eylül ayı başında
bu sayı 131.484'e yükselmiştir. 2017 yılının dokuz
ayında milyoner sayısı 15.588 kişi
artmıştır.
Değerli
milletvekilleri, 2016 yılından 2017 yılına ücret
artışı asgari ücret düzeyinde yüzde 8dir, 2017
yılında on aylık enflasyon yüzde 11,6dır. Asgari ücret
düzeyinde -on ayda- çalışan milyonlarca sigortalının
satın alma gücü yüzde 3,6 oranında azalmıştır.
Yıl sonunda satın alma gücündeki azalma daha da artacaktır.
2018
yılı bütçe gerekçesinde de açıklandığı üzere,
BAĞ-KUR'lu sayısı 2005 yılından Mayıs 2017e
kadar 500 bin azalmıştır, bu da esnafın kepenk
kapattığının işaretidir.
Nüfusun
yüzde 70'ye yakını evden uzakta tatil nedir bilmemektedir. İki
günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yiyemeyenlerin oranı
yüzde 40'a yakındır. Çalışan ve emeklinin çok büyük bir
kısmı eşi ve çocuklarıyla birlikte ayda bir defa bile olsa
dışarıda bir yerde yemek yemeyi unutmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Devamla) Netice olarak yoksulluğun, işsizliğin,
kayıt dışılığın rekor
kırdığı günümüzde orta direk fakirleşirken veya fakir
sayısı artarken zenginin daha zengin olması, hızla yeni
zenginler türemesi ülkemizin hayrına olmayacaktır gelecekte. Gelir
dağılımındaki çarpıklığın hiç zaman
kaybetmeden giderilmesi emekçinin, emeklinin, esnafın, çiftçinin,
kısaca orta direğin satın alma gücünün
artırılmasından geçmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tor.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu Adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
HDP
GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHPnin grup önerisi lehinde oy
kullanacağımızı ve bu konuda umudumuz zayıf da olsa
kabul edilmesi durumunda, böyle bir araştırma komisyonuna destek
vereceğimizi ifade ederek başlamak istiyorum.
Evet,
sadece gelir dağılımında mı adaletsizlik var? Tabii ki
hayır. Bir defa bu ülkede tuzun koktuğu nokta, hukukun
dağılımında bir eşitsizlik var. Yargının
bütün toplumu oluşturan kesimlere yaklaşımında bir
eşitsizlik var. Devletin ahlaki ve vicdani normlar ölçüsünde kendi halkına
yaklaşımında bir eşitsizlik var. İşte, en bariz
örneği, bugünkü Anayasa Mahkemesi kararıdır. Birileri, bizim, bu
kararın tarafsız ve bağımsız yargının ürünü
olduğumuza inanmamızı bekleyebilir. Biz, bundan imtina ederek,
sadece hâlâ bu ülkede yargının tarafsız ve
bağımsız olduğuna inandığını söyleyerek
kendi aklıyla alay edip kendisini kandırmaya
Biz, gülerek geçmeye
devam edeceğiz. Bu ülkede yargının tarafsız ve bağımsız
olduğunu söyleyen kendini kandırmaya çalışıyor, kendi
akli melekeleriyle alay ediyordur. Şunu ifade edelim: Biz, hâlâ
aklımızı, ahlakımızı, vicdanımızı
yitirmedik.
George
Orwell şunu söyler: Sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen
olduğu dönemlerde gerçeği söylemek ve haykırmak devrimci bir
eylemdir. Biz, bu duruşumuzu sergileyeceğiz. Bu ülkeye
sahtekârlığı egemen kılmaya çalışanlara
karşı, bedeli ne olursa olsun, biz gerçekleri ifade etmekten asla
geri durmayacağız. Çünkü, siyasi iktidar muhalefete, toplumsal
muhalefete demokrasiden, ahlaktan, vicdandan, hukuktan ayrılmayı
dayatıyor. Çünkü, siyasi iktidar anayasal düzlemden
ayrılmıştır. Siyasi iktidar bu ülkeyi olağan
koşullarda yönetmekten ayrılmıştır. Siyasi iktidar, bu
ülkede tarafsız ve bağımsız yargının kendisi için
bir kâbus olacağını çok iyi bilmektedir. Bütün bu
koşullarda şüphesiz gelir dağılımında bir
eşitsizliğin olduğunu biliyor değiliz, iliklerimize kadar
bütün ülke, halkıyla birlikte yaşıyoruz.
Ve
yine, ifade edelim ki bugünkü Anayasa Mahkemesi kararı, uzunca bir süreden
beri bu ülkenin üzerine düşmeye, düşürülmeye çalışılan
kara leke gibi düşürülmüş yeni bir kara lekedir. Neymiş? İç
hukuk tükenmemiş. Ya, adama sormazlar mı? Balbay kararında,
Haberal kararında, Engin Alan kararında iç hukuk tükenmiş miydi
ki siz ele alıp bu konuyu bir karara vardınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
YILDIRIM (Devamla) Bitiriyorum Sayın Başkan, bir cümle
BAŞKAN
Buyurun, tamamlayın.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) Yine, son olarak şunu söylemek isterim ki Anayasa
Mahkemesi, kendini toplumlar nezdinde ve uluslararası hukuk kurumları
nezdinde tekzip eden, daha üç yıl önce vermiş olduğu
kararı, üyelerinin büyük çoğunluğu hâlâ bugün var olmasına
rağmen, ortaya koymaktan imtina ederek ruhunu,
varlığını siyasi iktidara ve onun despotizmine teslim
etmiştir diyorum.
Bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Mustafa Savaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika, buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; CHPnin vermiş olduğu grup
önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
basit bir soruyla başlamak istiyorum: AK PARTİ neden 2002den bu yana
girdiği her seçimden zaferle ayrılıyor? AK PARTİ neden hâlâ
iktidar? CHP bunu gerçek anlamda acaba sorguluyor mu? AK PARTİ
girdiği her seçimin ardından iktidar olmuştur ama bu
iktidarın en büyük destekçisi hep aziz milletimiz olmuş, partimizi
hiç yalnız bırakmamıştır.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Muhalifleri kim destekliyor?
MUSTAFA
SAVAŞ (Devamla) Milletimiz gerçekten muktedir olmuştur. Aziz
milletimizin bu bitmeyen desteğinin nedenlerini CHP gerçekten sorguluyor
mu? Sizler bu desteğin nedenlerini göremediğiniz için sandıktan
hep kaybederek çıkıyorsunuz. Milletin desteğini nasıl
alırız? düşüncesinden öte AK PARTİye verilen
desteği nasıl azaltırız? düşüncesiyle, yöntemleriyle
uğraşıyorsunuz. Bu, milleti yok sayan bir
anlayıştır. Bundan vazgeçin lütfen.
2002 yılında AK
PARTİ olarak iktidara geldik. İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın anlayışımızla
vatandaşımıza merhaba dedik, sosyal devleti
vatandaşlarımızla tanıştırdık. Siyasi ve
ekonomik istikrar, refah devleti kurmanın anahtarıdır. Hamdolsun,
biz bu anahtarı elimizden hiç bırakmadık. Güçlü ekonomiyle
sosyal politika uygulamalarını geliştirdik. Önceki yıllarda
faize, IMFye, görev zararlarına, bütçe açıklarına giden millî
kaynaklarımızı sosyal harcamalara ayırarak milletimizin
faydasına kullandık. 2000li yılların başında
sosyal harcamaların gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı
yüzde 5 civarındayken bu oran günümüzde yüzde 14lere çıktı.
Hani şimdi diyorlar ya Bu paralar nereye gidiyor? Bu paralar
doğrudan milletimize gidiyor değerli milletvekilleri.
Bir
başka noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. 2002 yılında net
asgari ücret 184 lirayken biz bu rakamı 2017 yılı
itibarıyla 1.404 lira yaptık yani tam 7,6 kat çıkardık. Bu
önemli artışla ülkemiz, diğer OECD ülkeleriyle
karşılaştırıldığında, son on beş
yılda sosyal harcamalarını en çok artıran ülke oldu.
Ülkemizi, orta insani gelişmişlik düzeyindeyken yüksek insani
gelişmişlik düzeyine çıkardık. Yeter mi? Elbette yetmez.
Aziz milletimizi layık olduğu muasır medeniyetler seviyesine
çıkaracağız ve bunu tüm dünyaya ilan edeceğiz.
Önergenin
aleyhinde olduğumu belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Savaş.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özkoç
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Direkt Cumhuriyet Halk Partisinin adını vererek
iktidara neden gelemediğimiz konusunda sataşmada bulunmuştur,
söz istiyorum.
BAŞKAN
Siz mi konuşacaksınız?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Ben konuşacağım.
BAŞKAN
Buyurun.
Sataşmadan,
iki dakika.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Aydın
Milletvekili Mustafa Savaşın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; eğer seçimler yapılırken mühürsüz oy
pusulalarını siz devlet gözetimi altında kullanır ve son
dakikada devreye sokarsanız, oy sandıklarının
sayılacağı zamanda elektrikleri keser ve oralarda kedileri
dolaştırırsanız, kırsal kesimlerde sandık
güvenliğini sağlamadan sandıkların
açılmasını sağlarsanız, oy pusulalarının
torbalarını çalar, onları minibüslere doldurarak
değiştirdikten sonra götürmeye çalışırsanız
Türkiyede adil bir seçim olmaz, adil bir iktidar da olmaz.
İSMAİL
BİLEN (Manisa) Böyle mi adil olunuyor?
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Aynı zamanda, Suriyede, Irakta yıllardan beri
seçim vardır. Olağanüstü hâl ilanıyla, onun gözetimi
altında yapılan seçimler, aynı, diktatörlük döneminde yapılan
seçimlerle eş değerdir. Suriyede de yüzde 90larla Esad gelir,
Irakta da öyledir, Türkiyede de sizler böyle gelmeye devam ediyorsunuz.
Sayın
konuşmacı, adaletten bahsetmek gerekirken, ona cevap vermek
gerekirken, ona cevap veremediği için, adalet sisteminde hâkimlerin
aldığı kararlarda o hâkimleri görevden alarak, başka
hâkimleri atayarak kendi kararlarınızı
aldırttığınızı içselleştirdiğiniz için,
bildiğiniz için, konuşacak sözünüz olmadığı için bir
tek sataşacağınız yer var, CHPdir. CHP dimdik halkının
yanında, milletinin yanında, sizin yaptıklarınızı
ifşa etmeye devam edecektir.
Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu ve arkadaşları tarafından, Türkiyedeki gelir
adaletsizliğinin araştırılması amacıyla
16/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Kasım 2017 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım,
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.02
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci
sırada yer alan, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin 6306
Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Geçen
birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
üçüncü bölümünde yer alan 72nci madde kabul edilmişti. Şimdi
görüşmelere 73üncü maddeden devam edeceğiz.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:17.16
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
73üncü
madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır.
Okutacağım
ilk üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73üncü
maddesinin, tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Dirayet
Taşdemir Feleknas
Uca
Ağrı Diyarbakır
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir Ankara İzmir
Mehmet
Bekaroğlu Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer
İstanbul İstanbul Eskişehir
Lale
Karabıyık Kadim
Durmaz
Bursa Tokat
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Konya Hatay Kocaeli
Zühal
Topcu Baki
Şimşek Deniz
Depboylu
Ankara Mersin Aydın
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN
KAYA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı,
Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Taşdemir.
Süreniz
beş dakika, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.
Aslında,
bugünkü konuşmam madde üzerinde değil ama özellikle son dönemlerde
cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin görüşlerimi
paylaşmak istiyorum ben.
Özellikle,
sizlerin de bildiği gibi, OHAL gerekçesiyle binlerce insan haksız,
hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Bugün cezaevlerinde yaşanan
duruma bir göz attığımızda, aslında, yaşanan hak
ihlallerine, ciddi anlamda işkence ve insanlık onuruna
aykırı uygulamalar olduğuna bizler tanıklık ediyoruz,
böyle duyumlar da alıyoruz. Açıkçası, cezaevlerine bugün
baktığımızda, neredeyse birçok ilimizin nüfusunu
aşacak düzeyde bir cezaevinde tutsak sayısı var.
Dolayısıyla, bu durumun kendisi bile, artık, cezaevlerinde
yaşanan sorunları, cezaevlerinin kendisini cezaevi olarak
adlandırmanın ötesinde bir toplanma kampına
dönüştüğünü de bizler söyleyebiliriz. Özellikle, cezaevlerinden tutsakların
bize gönderdikleri onlarca faks ve mektup var, ailelerinin ciddi
başvuruları var. Özellikle son dönemde medyada ve basında da
Elâzığ Cezaevi çok gündeme geldi. Bugün bizim de içerisinde
milletvekili arkadaşlarımızın olduğu bir heyetimiz Elâzığ
Cezaevine gitti yerinde incelemek için ama bu konuda ciddi bir sessizlik var.
Özellikle AKP sıralarında oturan vekillerin ve Hükûmetin bu konuda
daha fazla bir duyarlılık göstermesi gerekiyor. Size bir kez daha
hatırlatmak isteriz ki Elâzığ Cezaevinde olan tutsaklar Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı, Elâzığ da Amerikadan daha
yakın; uçağa biniyorsunuz, bir buçuk saat sonra Elâzığda
oluyorsunuz.
Dolayısıyla,
bütün bu hak ihlalleri ve gündeme gelen bu insanlığa aykırı
şiddet ve onur kırıcı uygulamalar, cezaevlerine yönelik
tutum bizi bir kez daha Özellikle, 80 darbesinden sonra Diyarbakır
Cezaevi bu konuda pilot cezaevi olmuştu, bugünkü uygulamalar da acaba
Elâzığ da bir pilot cezaevi uygulaması mı? diye
düşündürtüyor. Dolayısıyla, eğer öyle bir şey söz
konusu değilse burada bir açıklamanın, bir an önce yerinde
incelemenin yapılması gerekiyor.
Yine,
özellikle, Elâzığ Cezaevinden bize ulaşan bazı hak
ihlallerine ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum. Örneğin, Mehmet
Öztürk bir yıldır cezaevinde ama üç aydır hücre cezasında,
dolayısıyla tecritte. Yine, Mustafa Çelik, Gümüşhane Cezaevinden
Elâzığ Cezaevine sürgün ediliyor ama o da 30a yakın tutsakla
birlikte hücre cezasına çarptırılmış. Yine,
Elâzığ Cezaevinde Saray Belediye Eş Başkanımız
Hani, kayyumun atanmasıyla biliyorsunuz ki belediyemiz gasbedilmişti,
Belediye Eş Başkanımız tutsak edilmişti. Tutsak
edilmesi, rehin tutulması yetmiyormuş gibi bir de orada Belediye
Eş Başkanımız Zilan Aldatmaza yönelik ciddi bir
saldırı gerçekleşiyor. 40a yakın gardiyan Eş
Başkanımıza saldırıda bulunuyor, Eş
Başkanımız merdivenden itiliyor ve parmakları
kırılıyor. Yine, bu saldırı esnasında 24
kadın arkadaşımız orada yaralanıyor. Yine, 4
yaşındaki Nudem isminde bir çocuk da bu darp uygulaması sırasında
darbediliyor.
Açıkçası,
birçok cezaevinde benzer uygulamalar var. Yine, Şakran ve Alanya
cezaevlerinden kadınların gönderdiği mektuplar var. Şakran
Cezaevi de, biliyorsunuz, yine, sürgünlerle, işkence iddialarıyla bir
dönem gündeme gelmişti. Bugün de oradan gelen mektuplardan anladığımız
kadarıyla benzer uygulamalar yine devam ediyor. Özellikle, 3 kişilik
görüş hakkının gasbedildiğini bizler biliyoruz. Hem
haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanıyor insanlar hem
ailelerinden binlerce kilometre öteye gönderiliyor hem de sıkı bir
güvenlik gerekçesiyle, güvenlik bahanesiyle insanlar tecritte tutuluyor.
Aslında,
bu uygulamalar ve bu hak ihlalleri çok fazla, benim beş dakikaya
sığdırmam mümkün değil ama hızlıca birkaç
tanesini yine de Genel Kurulda sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mahpusların
cezaevine ilk girişlerinde baskıyla çıplak arama
yapılıyor. İnfaz durumunda işkence uygulanıyor, onur
kırıcı davranışlara maruz
bırakılıyorlar. Yine, kurum yetkilileri görüşme
esnasında tutsaklardan esas duruşta beklemelerini istiyor. Bunu kabul
etmeyen tutsaklarla görüşme gerçekleştirilmiyor. Yani Orası
askerî cezaevi mi? diye de sormak istiyoruz. Yine, basın-yayın, TV
gibi haber alma ve bilgi edinme araçlarında ve kanallarında
kısıtlamaya gidiliyor. Özgürlükçü Demokrasi gazetesi verilmiyor. Özel
eşyalara keyfî bir şekilde el konuluyor. Yine, tutsak mahpus
kartı takmaları, koğuşlardan her çıkışta
ayakkabılarını çıkarmaları gibi keyfî dayatmalarda
bulunuluyor. Yine, tutsaklar OHAL gerekçesiyle hiçbir sosyal faaliyete
katılmadıklarını ve izolasyona tabi
tutulduklarını ifade ediyorlar. Sebepli sebepsiz verilen disiplin
cezalarıyla tutsaklar sindirilmeye çalışılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) Tutsakların çoğuna disiplin
cezası veriliyor. Birçok tutsağın da infazı
yapılmış durumda. Dolayısıyla, bütün bu uygulamalar
faşizm uygulamalarıdır. Bir an önce bunlara son verilmelidir.
Tutsakların
hepsinin can güvenliğinden, onurundan birinci derecede sizler
sorumlusunuz.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Taşdemir.
Aynı
mahiyetteki diğer önergede İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet
Bekaroğlu.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 502 sıra
sayılı torba yasayı görüşmeye devam ediyoruz.
Bu
torbada genel olarak ne olduğunu her maddede ifade ediyoruz. Toplumun
gelir düzeyi düşük olan kesinlerinden alınıyor, gelir düzeyi
yüksek olan kesimlere veriliyor, böyle bir torba. Her şey var bu
torbanın içinde -bundan önceki torbalar da öyleydi- iki toplum kesimi yok.
Bunlardan biri emeklilikte yaşa takılanlar, büyük mağduriyet
yaşıyor bu kesim, bunlar yok. Bir de taşeronlar yok maalesef.
Değerli
arkadaşlarım, 73üncü maddede daha önce engellilere, harp malulü
gazilere verilmiş olan bir hak kısmen geri alınıyor,
bütünüyle geri alınıyordu ama Komisyonda yapılan görüşmeler
sonrasında bütünüyle geri almaktan vazgeçildi, kısmen geri
alıyorlar. Üstelik de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, hemen
şimdi, beş dakika önce bir önerge vererek bir kelime oyununa
gitmiş, vergisiz, gümrüksüz 90 bin lira diye bir sınır vardı,
o sınırı, vergi, gümrük, ÖTV, KDVyle 200 bin liraya
çıkarıyor yani aynı şeyi farklı bir şekilde
söyleyerek diyecekler ki: Kardeşim, harp malulü gaziler, engelliler,
tamam, onlara veriyoruz böyle bir şey ama 200 bin liranın üzerinde
lüks araba da kullanmasınlar. Bu doğru değil, etik bir davranış
değil.
Değerli
arkadaşlarım, prensip olarak engellilere, şehit ailelerine,
gazilerimize verilen hakkın geri alınması doğru
değildir. Doğrudur, Hükûmetin ihtiyacı var, 2017 yılı
bütçesi çöktü, büyük miktarda borç yükü geldi. Nitekim, bu torbanın içinde
37 milyar TLlik yeni bir borçlanma yetkisi var. Ama yani 5 bin, 6 bin gaziye
mi kaldı değerli arkadaşlarım? Komisyonda bunu uzun uzun
konuştuk, Engellilerle ilgili böyle bir düzenleme yapmayın,
yanlıştır, verilen bir hak geri alınmaz, doğru
değildir -bunu anlattık- ama hiç olmazsa gazileri
dışarıda bırakın. dedik ama maalesef Sayın
Bakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bu taleplerle ilgilenmedi.
Değerli
arkadaşlarım, gerekçe olarak söylenen bir şey de çok ayıp:
Suistimaller yapılıyor.
Bakın,
bir kelimeyi kullandığınız zaman bu kelimenin nereye
gittiğini iyi hesaplamak lazım. Bu gaziler, bu insanlar bu ülke için,
vatanımız için, milletimiz için canlarını ortaya koydular
değil mi? 6-7 bin kişi organlarını, kollarını,
bacaklarını kaybetti. Bu insanları potansiyel suçlu olarak
görmek nasıl bir anlayış ben anlamakta gerçekten
zorlanıyorum. Yani Bu insanlar suistimaller yapıyorlar, o sebepten
dolayı.
Şöyle
açık söyleyebilirsiniz: Ya, arkadaş, çok paraya ihtiyaç var,
alacağız. Ama bunu söylemek gerçekten çok ayıp. Bu
insanları, engellileri ve özellikle gazileri suistimal- potansiyel suçlu
olarak görmek, bu ne demek biliyor musunuz değerli arkadaşlarım?
Ya, okullarda sorunlar var, okulları kapatalım. Kazalar oluyor,
yürüyerek gidelim Kocaeline Sayın Haydar Akar, kazalar oluyor, yürüyerek
gideceksiniz Kocaeline, bu anlama geliyor ve komik duruma düşüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, elbette Hükûmet vergi toplayacak ve bu vergileri bir
şekilde dağıtacak. Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel
görevlerinden bir tanesi de bütçe yapmaktır; kimden ne kadar vergi
toplanacak ve bu vergiler kimlere nasıl dağıtılacak,
nasıl gidecek, bunu sağlar.
Bakın,
piyasa diye bir şey tutturulmuş gidiyor. Yatırım
yapanlar, yatırımcılar, iş adamları desteklenirse
piyasalar dolayısıyla toplumda, ülkede, ekonomide büyüme olur, herkes
bundan istifade eder. Etmiyor değerli arkadaşlarım. Onun için
devlet vardır. Devlet mağdur, mazlum ve zayıf olan kesimler için
vardır, engelliler için vardır, gaziler için vardır, asgari
ücretliler için vardır, köylüler, çiftçiler için vardır;
bunların lehine düzenlemeler yapar. Nitekim, Anayasamız da bunu
emreder, eşitlik maddesine istisna koyar; çocukları sayar,
engellileri sayar, harp malulü gazileri sayar ve Bunların lehine
yapılacak düzenlemeler eşitsizlik sayılmaz. der değerli
arkadaşlarım. Siz Anayasanın bu hükmünü de görmüyorsunuz.
Dün
yaptığım gibi tekrar ediyorum, sizi millete şikâyet
ediyorum. Biraz evvel arkadaş kalktı, Hep bize oy veriyor bu
millet. dedi; şimdi, sizi millete şikâyet ediyorum. Yanlış
yapıyorsunuz. Sizi buralara taşıyan, iktidarlara
taşıyan geniş toplum kesimleri aleyhine yasalar
çıkarıyorsunuz artık. Sizi bir daha millete şikâyet ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bekaroğlu.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Aydın Milletvekili Sayın Deniz
Depboylu konuşacak.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak
73üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan önce Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 73üncü maddedeki düzenlemelerin ÖTV istisnaları
hakkında olduğunu ve bu istisnaların engelli
vatandaşlarımız için yapılmış olan istisnalar
olduğunu da yine ben buradan hatırlatıyorum. Zira bu engelli vatandaşlarımız
için yapılan istisnalarda maalesef hak kaybı yaşanmaktadır.
Yeni verdiğiniz önergeyle de vergisi yokken 90 bin lira değer biçilen
araçların vergiler eklenerek 200 bin liraya çıkarılmış
olması da arada ancak 10 bin, 20 bin gibi bir fark yaratmaktadır;
bunu da dikkatinize sunuyorum. Ayrıca, bu engellilerimiz arasında
gazilerimizin bulunması ve gazilerimize verilen hakların da geri
alınıyor olması oldukça üzücü. Tabii ki bunu yaparken siz iddia
ettiğiniz gibi, suistimalleri engellemek niyetinde olduğunuzu, bu
şekilde düşündüğünüzü söyleyebilirsiniz ancak suistimalleri
engelleyelim derken yeni mağduriyetler yaratabileceğinizi de
hatırlatmak istiyorum, bunu da düşünmeniz gerekir.
Değerli
milletvekilleri, maalesef, engelli vatandaşlarımızdan ve
kendilerine verilen hakların kısıtlanmasından
bahsettiğimiz bu maddede, ben, sizi, engellilik noktasında
hakları geri alınan bir gruptan daha, diyabetli
hastalarımızdan bahsetmek istiyorum.
Diyabetli
hastaların daha önce kendilerine verilen yüzde 40lık engellilik
oranı varken, son düzenlemelerle bu yüzde 30a çekilmiştir; engellilik
durumlarının yüzde 40a yükselebilmesi için de
hastalıklarının ilerlemesi ve nihayetinde organ kaybetmeleri
gerekmektedir, bu da oldukça üzücü bir durum.
Sağlık
durumları ve yaşam şartları sebebiyle zaten iş
bulmakta zorlanan özellikle tip 1 diyabeti olan hastalarımızın
yanı sıra bir de bu hastalarımızın
çalıştığı işlerdeki sürekliliğini kaybetme
riskleri doğmaktadır.
Diyabetli
yetişkinlerin yaşamı zor, sıkıntılarına
üzülüyoruz ama maalesef, diyabetli çocukların yaşadığı
sorunlar bizi daha da üzüyor çünkü o küçücük bedenlerine işkence gibi
uyguladıkları o zor tedaviler bizi üzmekte. Diyabetlilerden en riskli
grup olan ve toplam diyabet hastalarının yüzde 5ini oluşturan
tip 1 diyabetli grubuna kayıtlı 20 bin civarında çocuk
bulunmakta.
Tip
1 diyabet, yine, halk diliyle şeker hastalığı olarak da
nitelendiriliyor. Özellikle çocukluk çağında görülen ve
pankreasın yeteri kadar veya hiç insülin üretmemesi sonucu ortaya
çıkan mutlak insülin yüksekliği olarak açıklanmakta.
Tip
1 diyabet teşhisi konulmuş çocukların, muhakkak
dışarıdan insülin alması gerekiyor. O nedenle,
çocuklarımız her öğünde, her yemek yediğinde veya
içtiğinde, gıda tükettiğinde, yeni doğmuş olsalar da,
5 yaşında olsalar da, yetişkin olup 50 yaşına gelseler
de bu tedaviyi devam ettirmek zorundalar.
Başka
bir ifadeyle, günde en az dört kez insülin iğnesi yapmak ve
yapacağı dozu belirlemek için de en az sekiz kez
parmaklarını delmeleri gerekiyor. Yani bir günde en az sekiz kez,
ayda iki yüz kırk, yılda iki bin sekiz yüz seksen kere bu
çocuklarımızın parmakları deliniyor.
Yine,
bu çocuklarımızın -bunu hesaplarsak- bir de aldıkları
insülin var. Günde 1 çarpı uzun etkili, 3 çarpı da kısa etkili
insülin kullanıyorlar. Bu da günde 4 enjeksiyon yapıyor. Bu da
yılda en az 1.460 insülin iğnesi demek oluyor ki şurada size bir
fotoğraf göstereceğim, burada da büyütülmüşü var. Fark
edebiliyor musunuz bilmiyorum, bir çocuğun bir ayda vurulduğu
iğnelerin göstergesi.
Şimdi,
bunu engellemenin yolu var: Sensör ve pompa uygulaması. Bizim
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonumuzda görevli milletvekili arkadaşlarımız Sayın
Ahmet Selim Yurdakul ve Sayın Fahrettin Oğuz Tor bu konuyla ilgili
çalışmalarını yaptı ve raporunu Komisyona da
Bakanımıza da iletti. İnşallah bunun dikkate
alınacağını umuyorum.
Ancak,
tabii ki sadece bu şartları yerine getirerek diyabeti engelleme
noktasında veya diyabet hastalarına sağlanacak katkıyla
birlikte, bir de dikkat etmek durumunda olduğumuz tip 2 diyabet türü var
ki bu sayı da ülkemizde hızla artıyor. Dünya Sağlık
Örgütü Türkiyede 2000 yılında yaklaşık 3 milyon, 2030da
da 6,5 milyon hasta olacağını söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DENİZ
DEPBOYLU (Devamla) Bu durumda sağlıklı yaşam
şartlarını oluşturmak adına özellikle istihdam
bekleyen diyetisyenlere de bir fırsat sunulması gerektiği ve
sağlıklı yaşam merkezlerinin bir an önce kurularak,
yaygınlaştırılarak hizmet vermesi gerektiği
noktasını da bilgilerinize sunmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Depboylu.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.47
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu
açıyorum.
73üncü
madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır,
aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
73üncü
madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının 73üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Naci Bostancı Bennur
Karaburun
Kayseri Amasya Bursa
Hacı
Ahmet Özdemir Serkan
Bayram Mehmet
Doğan Kubat
Konya Erzincan İstanbul
Ramazan
Can Mücahit
Durmuşoğlu Halil
Eldemir
Kırıkkale Osmaniye Bilecik
MADDE
73- 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7
nci maddesinin birinci fıkrasının; (2) numaralı bendinin
(a) ve (c) alt bentlerinin parantez içi hükümlerinde yer alan motor silindir
hacmi 1.600 cm3ü aşanlar ibaresi hesaplanması gereken özel tüketim
vergisi ve diğer her türlü vergiler dahil bedeli 200.000 TL'yi
aşanlar şeklinde, (6) numaralı bendinin köşeli parantez
içi hükmünde yer alan ile (7) numaralı fıkrası ibaresi ve (7)
numaralı fıkrası kapsamında ithal edilen eşya ile (12)
numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında ithal edilen
bu Kanuna ekli (II) sayılı listenin 87.03 G.T.İ.P
numarasında -Diğerleri satırı altında yer alan
mallardan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi dahil gümrük
vergilerine ilişkin istisna uygulanmaması durumunda belirlenecek
gümrüklenmiş değeri 200.000 TL'yi aşanlar şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Birinci
fıkranın; (2) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentleri ile (6)
numaralı bendinde yer alan tutarlar, her yıl bir önceki yıla
ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle
uygulanır. Hesaplanan tutarın 100 lirayı aşmayan kesirleri
dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu şekilde tespit edilen
tutarı %50'sine kadar artırmaya yetkilidir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KASIM BOSTAN (Balıkesir) Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Katılıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
Önergeyle
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7nci maddesinin birinci
fıkrasının (2) numaralı bendinin (a) ve (c) alt bentleri
ile (6) numaralı bendi hükümlerine göre, malul ve engelliler
tarafından özel tüketim vergisi istisnası kapsamında iktisap
edilebilecek taşıtlara ilişkin motor silindir hacmi
sınırlandırmasının kaldırılması,
ayrıca tasarıda yer alan mezkûr bentler kapsamında iktisap
edilebilecek taşıtlara ilişkin özel tüketim vergisi matrahı
esas alınarak yapılan belirlemenin anahtar teslim (istisna
olmaması durumu esas alınarak tespit edilecek) bedeli 200 bin TL'ye
kadar olan taşıtların alınabilmesine imkân sağlayacak
şekilde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.04
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 18.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının 73üncü maddesi
üzerinde Bursa Milletvekili Bennur Karaburun ile Erzincan Milletvekili Serkan
Bayram ve arkadaşları tarafından verilen önergenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Yok Başkan.
BAŞKAN
- Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
74üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 74üncü
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Feleknas
Uca Dirayet
Taşdemir
Diyarbakır Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Feleknas Uca.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
FELEKNAS
UCA (Diyarbakır) Teşekkürler Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Başta
eş genel başkanlarımız olmak üzere, rehin
alınmış bütün milletvekillerimizi ve seçilmişlerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün
Anayasa Mahkemesi tutuklu milletvekili başvurumuzu reddetti. Anayasa
Mahkemesinin aldığı bu karar hukuki değil, siyasi bir
karardır. AYM, bu kararla siyasi vesayetin bir parçası olduğunu
çok net bir biçimde ortaya koymuştur. Bu karar aynı zamanda
milyonlarca insanın iradesine karşı alınmış bir
karardır. Ancak şu bilinmeli ki nerede ve hangi koşullar
altında olursak olalım, mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Ahmet Kaya'nın ölüm yıl dönümü. Avrupa'da
yaşıyorum. Ben burada yaz da olsa kış da olsa
üşüyorum. Sorun kalorifer değil, yorgansızlık hiç
değil, ben vatansızlıktan üşüyorum. diyen Ahmet Kaya,
sürgünde hayatını kaybetti. Bu toprakların
yetiştirdiği değerli sanatçı ve sevgili arkadaşım
Ahmet Kaya'yı buradan sevgi ve özlemle anıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, torba yasada tütün üreticilerine
ağır yaptırımlar getirmeyi öngören düzenlemelerden
oluşan birçok madde yer almaktadır. Bu maddeler kamuoyunda büyük
tartışmalara yol açmıştır. Düzenlemelerin tamamı
esas itibarıyla yerli tütün üretimini uzun vadede uluslararası
şirketlere karşı zayıflatacak bir karakter
taşımaktadır. Madde düzenlemeleriyle Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun'da, ÖTV Kanunu'nda, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nda
değişiklik yapılmış ve küçük tütün üreticilerinin
üretim yapmaları zorlaştırılmış, yapmaları
hâlinde cezai yaptırımlar sertleştirilmiştir.
Ayrıca,
ürettikleri tütünü birliklere sattıklarında ürünlerine yeni vergiler
getirilmiştir. 74üncü maddeyle yurt içinde üretimi yapılabilen
makarona çok yüksek oranda vergi getirilmesi bu kâğıdın yeniden
kaçak yollarla getirilmesine neden olacaktır. Hükûmet torba yasayla bir
paketi 30 ile 50 kuruşa satılan makarona bir anda tam 2 lira 20
kuruş vergi koymuştur. Üretim, pazarlama ve satış
maliyetleri eklendiğinde 30 kuruşluk makaron artık 3 liradan
daha aşağıya satılamayacaktır. Kayıtsız
tütün satışına da hapis ve para cezası geldiği için
artık yurttaşlar uygun fiyata açık tütün bulamayacaktır.
Kayıtlı tütün ve ÖTV'li makaronla bir paket sigara artık en ucuz
7 liraya mal olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu torba yasayla yerel ve uluslararası büyük şirketlerin
ve tekellerin önü iyice açılacak, küçük tütün üreticisi ve çiftçi üretim
süreçlerinin dışına itilecektir. Torba yasada yer alan
düzenlemelerle tütün üreticisinin üretimi engellenecek, zaten
kısıtlanmış olan hakları da ellerinden
alınacaktır. Torba yasadaki hapis ve para cezalarıyla
ürettiği ürünün ancak maliyetini karşılayabilen ve geçinemeyen
tütün üreticileri bir kez daha cezalandırılacaktır. Yüksek
vergiler ve kısıtlamalarla, açık tütün üretimi tamamen
bitirilecektir. Adıyaman, Bitlis, Diyarbakır, Batman, Muş gibi
illerin, temel geçim kaynaklarından biri tütündür. Son iki
yıllık politikalar göz önüne alındığında, bu
torba yasanın bölge insanının
cezalandırılmasının ekonomik ayağı olduğu
açıktır. Tütün dışında herhangi bir üretimi olmayan
yurttaşların elinden bu imkân da alındığı zaman
halk iyice yoksullaşacaktır. Bütün bu nedenlerden dolayı, tütün
üreticilerinin ağır mağduriyetine sebep olacak maddeler torba
yasadan çıkarılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime son vermeden önce AKP Genel Başkanı
Erdoğan'ın "Evlenin, çoğalın. Bu konuda Müslüman
kadınların hassasiyetini çok önemsiyorum. Türkiye'deki terör örgütü
bu konuda çok çok hassas. En az 5-10-15 çocukları var. şeklindeki,
cinsiyetçi ve ırkçı sözlerini
kınadığımızı buradan bir kez daha ifade etmek
istiyorum.
25
Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele Günü öncesinde bu sözlerin dile getirilmiş olması, bu
zihniyetin kadın düşmanı politikalarını bir kez daha
deşifre etmiştir.
Başta
AKP Genel Başkanı Erdoğan olmak üzere tüm Hükûmet
yetkililerinin, kadın bedeni ve kadın yaşamı üzerindeki
tahakkümvari söylem ve pratikleriyle toplumu her defasında bir kez daha
bölen ırkçı söylemlerinden bir an önce vazgeçmeye davet ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
FELEKNAS
UCA (Devamla) Bir kadın olarak benim bedenim bana aittir ve bedenim
üzerine söz söyleme hakkı yalnızca bana aittir.
Hepinizi
Saygıyla selamlıyorum, teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uca.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 74üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer
İzmir İstanbul Eskişehir
Lale
Karabıyık Bülent
Kuşoğlu Kadim
Durmaz
Bursa Ankara Tokat
Zekeriya
Temizel Muharrem
Erkek
İzmir Çanakkale
MADDE
74- 4760 sayılı Kanunun 11inci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (b) bendinde yer alan "perakende
satışa sunulan sigaraların birim ambalajı içinde yer alan
her bir sigara, ifadesi "perakende satışa sunulan
sigaraların ve makaronların birim ambalajı içinde yer alan her
bir sigara veya her bir makaron, şeklinde ve "20 adet sigaradan
ifadesi "20 adet sigaradan, 50 adet makarondan şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek
konuşacaktır.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM
ERKEK (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
torba kanun tasarısı, aslında bir vergi torbası ve
borçlanma torbası maalesef. Çünkü vatandaşın üzerine çok daha
ağır ek vergi yükümlülükleri getiriyorsunuz, vatandaştan,
milletten daha fazla fedakârlık bekliyorsunuz. Ayrıca, kanuna
aykırı bir şekilde -bütçede düzenlemeniz gereken bir şeyi-
yani ek 37 milyar lira borçlanma yetkisi istiyorsunuz, milletin vergilerinden
ek 37 milyar daha borçlanma yetkisi istiyorsunuz. Üreticiyi, çiftçiyi,
işçiyi, memuru, esnafı, çalışanı, dürüst iş
adamını cezalandırıyorsunuz, mağduriyete
sürüklüyorsunuz. Peki, vatandaştan bu vergileri isterken, bu vergileri
talep ederken vergi cenneti kabul edilen ülkelerdeki şirketlerden niçin
vergi alamıyorsunuz, neden vergi alamıyorsunuz?
Şimdi,
Kurumlar Vergisi Kanununun 30uncu maddesinin (7)nci fıkrasını
birlikte okuyalım lütfen, aynen şöyle diyor: Bakanlar Kurulunca ilan
edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam
mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri
dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü
ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya
ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına
bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi
yapılır. Yani bizim Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu vergi
cenneti kabul edilen yerlerde kurulan şirketlerin gelirlerinden,
hesaplarından, offshore hesaplarına yapılan para
transferlerinden yüzde 30 vergi almamız gerekiyor, yüzde 30 çok önemli bir
oran. Peki, neden alamıyoruz? On bir yıldır yasaya rağmen
-ki bu yasa tasarısının altında Başbakan Binali
Yıldırımın ve Sayın Erdoğanın da
imzaları var- Bakanlar Kurulu vergi cenneti kabul edilen yerleri ilan
etmediği için.
Şimdi,
Sayın Bakanın bir cevap vermesi lazım Hükûmeti temsilen: On bir
yıldır, yasaya rağmen, neden vergi cenneti kabul edilen ülkelerin
listesi ilan edilmedi? Neden, buna bir cevap verilmesi lazım. Bir de
üstüne üstlük Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler
Konsorsiyumu milyonlarca belgeyi inceledikten sonra bir durumu ortaya
çıkardı; Sayın Başbakanın oğullarının,
dayısının ve yeğenlerinin ortak olduğu Maltada
şirketler ortaya çıktı. Vergi cenneti kabul edilen bir ülke. Bu
şirketler kurulabilir buralarda ama bu şirketler, bu yasaya göre,
Bakanlar Kurulu görevini yapsaydı, bize yüzde 30 vergi ödemesi
gerekiyordu.
Vergi
cenneti ülkelerde niçin şirketler kurulur? Kimler bu şirketleri
kurar? Vergi cenneti ülkelerde kendi ülkesinde vergi ödemek istemeyen
kişiler şirketler kurar. Kara para aklamak isteyenler kurar. Yasa
dışı kaynaklardan elde ettiği gelirleri gizlemek isteyenler
kurar. Offshore hesaplarına para transferleri yapmak isteyenler kurar.
Kara
para deyince aklıma Reza Zarraf geldi. Reza Zarraf için Amerika
Birleşik Devletlerine 2 kez nota verdiniz. Çok merak ediyorum, müzik
notası mı verdiniz? Sayın Başbakanın,
Cumhurbaşkanının önceki deyimiyle, müzik notası mı
verdiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Bravo! Çok güzel, çok güzel.
MUHARREM
ERKEK (Devamla) - Fetullah Gülenin iadesi için bir tek nota vermediğiniz
hâlde, Reza Zarraf için Amerikaya 2 kez nota veriyorsunuz, çok enteresan.
Bakın,
millî bir Hükûmet bu şekilde olmak mümkün değildir. Maalesef, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin en basiretsiz Hükûmetlerinden biriyle karşı
karşıyayız. Olayın hukuki boyutu; bilinçli olarak, kasten
vergi ziyaına, vergi kaybına sebebiyet vermek suçtur. Evet, Bakanlar
Kurulu kendi devletinin, yönettiği devletin vergi kaybına kasten on
bir yıldır sebebiyet veriyor. Ne kadar oranda vergi kaybı
olduğunu belirlemek mümkün değil. Belki de bu vergileri alabilseydik
vatandaşın üzerine bu ağır vergi yüklerini yüklememize
gerek kalmayacaktı. Ayrıca hukuki boyuttan çok daha önemli bir konu
var, siyasi ahlak; siyasi ahlak değerli milletvekilleri, evet, siyasi
ahlak, bu çok çok önemli. Bu yasaya rağmen Bakanlar Kurulunda görev yapan
bakanların, Başbakanın, Cumhurbaşkanının
çocuklarının, damatlarının ilişkili olduğu
şirketler ortaya çıkıyorsa ciddi bir siyasi ahlak sorunumuzun
olduğu da açıktır. Devleti yönetenlerin ve ailelerinin bütün
ilişkileri, şirketleri, mal varlıkları şeffaf olmak zorundadır;
hukuken de siyaseten de bu böyle olmak zorundadır ama maalesef böyle
değil ve biz Meclis olarak bu konuyla ilgili araştırma
komisyonlarını reddederek aslında devletin itibarını
da yerle bir ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Erkek, lütfen tamamlayın ama önergelerde hani usulen
aslında ek süre verilmiyor. Bu, bu ara çok yapılmaya
başlandı.
Buyurun,
tamamlayın.
MUHARREM
ERKEK (Devamla) Peki, o zaman hiç uzatmadan hemen tamamlıyorum, bir
dakikamı da kullanmıyorum.
Değerli
milletvekilleri, siyasi ahlak diyorum ve hepinize teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erkek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
75inci
madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 75inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana
Gaziantep
Dirayet
Taşdemir Mahmut
Celadet Gaydalı Feleknas
Uca
Ağrı
Bitlis
Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Sayın Celadet Gaydalı.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Bitlis) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; partim ve grubum adına görüşülmekte olan 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 75inci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla
selamlarım.
Anayasa
Mahkemesi bugün açıklamasında iç hukuk yollarının
tükenmediğinden bahsediyor. Ne yazık ki bugün Türkiye'de hukuk
tükenmiştir.
Değerli
milletvekilleri, maddelerle, kamuoyunda büyük tartışmalara yol açan
ve tütün üreticilerine ağır yaptırımlar getirmeyi öngören
düzenlemeler yapılmıştır. Düzenlemelerin tamamı esas
itibarıyla yerli tütün üretimini uzun vadede uluslararası
şirketlere karşı zayıflatacak bir karakter
taşımaktadır. Madde düzenlemeleriyle kanunlarda
değişiklik yapılmış ve küçük tütün üreticilerinin
üretim yapmaları zorlaştırılmış, yapmaları
hâlinde cezai müeyyideler sertleştirilmiş, ürettikleri tütünle
birlikte sattıkları ürünlere yeni vergiler getirilmiştir.
Bir
de bizim yöremizin asıl yarası, tütün konusudur. Tütün, bu ülkede
1986 yılına kadar devlet tekelinde iken sürekli çıkarılmaya
çalışılan tütün yasalarıyla birlikte yabancı sermayeye
kurban edildi. Devlet, tütünden o kadar elini çekti ki sadece çiftçileri
değil, TEKELin de yok oluşuna göz yumarak binlerce emekçiyi de
ekmeğinden etti.
Esas
itibarıyla, TEKEL'in kapatılması, üretime kota getirilmesi,
yerli üreticinin teşvik edilmemesi bugünkü sorunların
kaynağıdır. Kurulacak kooperatiflerin uluslararası
tekellerle rekabet şansı olmayacağı için kooperatiflerin
batması, üreticilerin üretim yapamayarak metropollere yeni bir göç
dalgası yaratması ihtimali vardır.
Hangi
iktidar olursa olsun, tütün, her koşulda uluslararası sermayeye
kurban edilmiştir. Tütünü önce kısıtlayan, sonra yavaş
yavaş yok eden iktidar, şimdi de son kalan çiftçilerin elinden bunu
tamamen almanın peşindedir.
Değerli
milletvekilleri, ilim olan Bitlis, özellikle AKP iktidarı döneminde
tütünden tamamen koparıldı. Bitlis tütünü sadece yerel değil,
genel ekonomiye katkısı bakımından da önemliydi. 26 bin
aile tütünden ekmek yiyordu. Tütün ekilen topraklarda alternatif ürün denemesi
de iyi organize edilemediğinden başarı sağlanamadı.
Daha doğrusu, Bitlis'teki tütün üretimi ve tek sanayisi olan tütün
fabrikası ilimin can damarıydı, borsasıydı.
Geçmişte ekonomi tamamen tütün piyasası takvimine göre düzenleniyor
ve hatta sosyal aktiviteler bile buna göre yapılıyordu. 1980li
yıllarda Bitliste yapılan özel sektör Best fabrikası bile
uluslararası tütün kartelleri eliyle sekteye uğratıldı.
Kısaca buna orada oynanan bir oyundan bahsetmek istiyorum, benim de küçük
bir hissem vardı bu fabrikada. Bu fabrika İngilizlerle ortaklı
kuruldu, Bitlis tütünü doğal kurutmaya tabi tutulduğundan dediler ki:
Altı ay bir sürede tütün kurutmak uzun iş, biz bunu
fırınlarda yirmi dört saatte kurutuyoruz. Peki, buyurun kurutma
fabrikasını getirelim." denildi. Yok, siz tütünü
İngiltereye gönderin, kurutup geri getiririz." dediler ve bu
tuzağa düşen hemşehrilerim Bitlis tütününü İngiltereye
gönderdi. Kurutulmuş ne geri geldi bilemiyorum. Bir de fabrikanın
-tütün yerli, bütün işçiler yerli ama- müdürü İngilizdi ne hikmetse.
Sizlere
küçük bir muhasebe hesabı da yapayım: Sigaranın adedinin
maliyeti 1 Amerikan senti, hatta daha düşüğe mal oluyormuş. Bir
pakette 20 sigara olduğuna göre bu 20 sent. Paketleme, nakliye, ambalaj
deyin 40 veya 50 sent. Bugün piyasada bir paket sigara 3 dolar. Bu kadar
kârlı bir emtia tabii ki uluslararası sigara kartellerinin
iştahını kabartıp istedikleri gibi oyun tezgâhlarlar. Mühim
olan bu tezgâhların bozulmasıydı. Tütün ve Sigara
Yasasıyla ANAP döneminde sigara kartellerine teslim olundu, AKP olarak
sizler bunu düzelteceğinize, aynı doğrultuda devam etmeye kararlı
görünüyorsunuz. Bunun neticesinde dışarıya ödenecek bir sürü
döviz meblağ ve işsiz kalacak binlerce aile olacaktır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gaydalı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 75inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir
Ankara
İzmir
Utku
Çakırözer Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Eskişehir
İstanbul
Bursa
Didem
Engin Kadim
Durmaz
İstanbul
Tokat
MADDE
75- 4760 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (b) bendinde bulunan her bir sigara adedi ibaresi
her bir sigara veya makaron adedi şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Didem Engin, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
DİDEM
ENGİN (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; birbiriyle ilintisi bulunmayan birçok unsur içeren bir torba
kanunla daha karşı karşıyayız. Her maddeye acaba bunun
altından ne çapanoğlu çıkacak diye bakıyoruz. Fahiş
vergi artışları mı dersiniz, meraların talanı
mı dersiniz, ne ararsanız bu torba kanunda var. Örneğin,
diğer ülkeler vergi indirimleriyle yatırım çekme yarışındayken
bizde son dakika önergesiyle kurumlar vergisi bu torba kanunla yüzde 20den
yüzde 22ye çıkartılıyor, motorlu taşıtlar vergisine
yüzde 25 zam getiriliyor. Engellilerimizin araçlarından alınan ÖTVyi
artırmak için bile bir madde mevcut. Halkımızın tepkisi
sonrasında daha önce geri çekilen bazı maddeler de bu torbaya
sokuşturulmuş; meralara sanayi bölgeleri ve serbest bölgeler
kurulması gibi.
Yaz
saati uygulaması ise bu torba yasayla kalıcı hâle getiriliyor.
Biliyorsunuz, Bakanlar Kurulunun aldığı karara geçen yıldan
bugüne binlerce veli, öğrenci, çalışan tepki gösterdi; endişelerini
ve rahatsızlıklarını dile getirdiler ama nafile. Dinleyen
yok. Danıştay yürütmeyi durdurunca bu sefer de düzenleme Meclisten
geçiriliyor. Ben ne dersem o dayatmasının ve halka rağmen
karar alma anlayışının bir tezahürü daha.
Kısacası,
AKP bir taraftan vergileri artırmakla uğraşırken diğer
taraftan da iğneden ipliğe, akaryakıttan ekmeğe zam üstüne
zam bindiriyor. Dürüst vatandaşlarımız vergileri, zamları
ödedikçe ödüyorlar. Nereden bilsinler ki yerli ve millî diye nutuk atıp
ülkemizi yönetenlerin çocukları vergi cennetlerinde offshore hesap
açıyorlar. Yani halka verir talkını kendi yutar
salkımı. İşte AKP zihniyeti!
Her
ne kadar Ekonomi Bakanı ekonomimizin coştuğunu iddia ediyor olsa
da bugünün ekonomik parametreleri ve dış politikadaki sorunlar,
gelecekte ülkemiz için çok ciddi tehlikelere işaret ediyor.
AKP
Türkiyesinin dış ticaret dengesine ve cari açığa
baktığımızda görüyoruz ki son on iki ayda dış
ticaret açığımız yüzde 24,8 artarak 71 milyar dolara
çıktı. İhracatın ithalatı karşılama
oranı ise yüzde 68,5 gibi düşük bir oranda kaldı. Cari
açığımız eylül ayı itibarıyla yıllık 39
milyar dolara çıktı, yıl sonunda 45 milyar dolara
çıkması ihtimal dâhilinde görülüyor. Ülkemize uluslararası
doğrudan yatırım girişi ise geçen yıla göre yüzde 15
azaldı. Dışarıdan alınabilen kredi miktarı yüzde
44 düştü. Dış kaynak girişi cari açığı
finansa etmeye yetmiyor ve döviz rezervlerimiz her geçen gün eriyor. Uzun
vadeli kredi alınamıyor ve sistem kısa vadeli yüksek faizli
kredilerle döndürülmeye çalışılıyor.
Şimdi,
Türkiye ekonomisini on beş yılda hasta bir ekonomi hâline getiren
karar vericilere sormak istiyorum: Bu yüksek faize dayalı
politikanızla yatırımları nasıl
artıracaksınız ve dolayısıyla her geçen gün artan
işsizliğe nasıl çare bulacaksınız? Neden on beş
yıl boyunca yüksek faize dayalı borçlanmalar ve günübirlik
politikalarla ülkemizi yönetmeye çalıştınız? Neden on
beş yıl boyunca ülkemizin geleceğine yatırım
yapmadınız, neden?
Ülkemizi
yönetme ve sorunlara çözüm kabiliyetinizi kaybetmişsiniz. İşte
eğitimdeki ne yapacağınızı bilmez hâliniz, işte
cam filminde yarattığınız kaos.
Bir
çift sözüm de Sayın Başbakanımıza: Rahmetli Menderesten
alınan bir ifadeyle, çocuklarının devletle iş
yapmamalarını istediğini ve bu konuda gerekli her türlü
araştırmanın yapılabileceğini milletimiz önünde ifade
etti ama Meclise sunduğumuz araştırma önergesi AKP
oylarıyla reddedildi. Yani çocuklarına Durmak yok, yola devam.
dedi.
21
Haziran 2006 tarihinde yani tam on bir yıl önce Resmî Gazetede
yayınlanan Bakanlar Kurulu kararında kurumlar vergisinde bir
değişiklik yapılarak vergi cenneti olarak tanınan ülkelerde
offshore şirketleri olanların yüzde 30 vergi ödemeleri
kararlaştırılmıştı. Kendisinin de bu kararda
Ulaştırma Bakanı olarak imzası bulunmakta. Şimdi
Sayın Başbakana milletin Meclisinden soruyorum: Bu
kararınızı çocuklarınıza uygulayacak
mısınız? Her gün yeni zamlarınız altında ezilen halkımız
sizin bu soruya vereceğiniz cevabı bekliyor.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Engin.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmek
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 75inci
maddesinde geçen yer alan ibaresinin geçen şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Konya Hayat Kocaeli
Arzu
Erdem Baki
Şimşek Zühal
Topcu
İstanbul Mersin Ankara
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ARZU
ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 75inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi, bizleri
ekranları başında izleyen aziz Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Öğretmenler
Günü yaklaşıyor. Gönül isterdi ki öğretmenlerimizi sadece 24
Kasımda hatırlamayalım, her gün hatırlayalım.
Öğretmenlerimiz başımızın tacı. Her bir
öğretmenimizi saygıyla selamlıyorum ve öğretmen
adaylarımıza da vatana, millete hayırlı nesiller
yetiştirmeleri temennisiyle selamlarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Evet,
öğretmenlerimizin sesi olmamız gerektiğini düşünüyorum. Her
bir milletvekilimizin de, evladının anası babası konumunda
bu öğretmenlerimize gereğinin yapılması konusunda da,
mutlaka fikirlerimizi dile getirme noktasında da görevimizi yerine
getirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
2016
yılında 30 bin öğretmen kadrosu açıldı. 2016
puanıyla 2017 yılında 20 bin öğretmen alındı yani
matematiksel olarak bakıldığı zaman, 10 bin öğretmen
açığı o zamandan bekliyor. Aslında, 10 bin atama daha
yapılmalıydı ama bu atama yapılmadı. Burada iktidar
partisinin vermiş olduğu söz yere düştü. Ülkemizin ihtiyacı
olan öğretmen sayısı şu an 100 bin öğretmendir. Bu
sene açıklanan atama sayısı ise 20 bin. Bu 20 bine
geçmişten gelen 10 bini de eklersek aslında 30 bin eder ama
ihtiyacımız olan sayı 100 bin öğretmen. Anadolunun
köylerine gittiğiniz vakit, Güneydoğu Anadoluya gittiğiniz
vakit ve hatta batıda, Egede, Akdenizde birçok okulda öğretmen
açığı ve eksiği bulunmaktadır. Bu bir buçuk
yıllık
Burada çok önemli bir konu daha var: 2017 yılı KPSS
puanıyla 2018 yılının Eylül ayında alım
yapılacağı söyleniyor. Yani mevcut öğretmen
adaylarımız bir buçuk sene boşta atamayı beklemek
zorundalar. Bu da onlar için büyük bir zulüm hâlinde.
Bugün
bana yine öğretmenler geldi, öğretmen adayları geldi ve
şunu söylediler: Biz KPSSye girdik, Bakanın yaptığı
açıklamaya göre önümüzdeki sene eylül ayında atanacağız ama
bir buçuk sene biz hâlâ anamızdan, babamızdan harçlık almak
zorundayız.
Bu
anlamda, özellikle çok acil olarak bir değişikliğin
yapılması ve düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Bu
öğretmen adaylarımızın talebi 100 bin öğretmen
alınsın değil, bu öğretmen adaylarımızın
talebi, en azından 40 bin öğretmen atamasının
yapılması yönünde. KPSS şartı aransın ki olmalı-
ama mülakat mutlaka kalksın. Geçmiş dönem KPSS ve mülakat
ortalamalarına baktığımızda
orantısızlıkların olduğunu hepimiz biliyoruz. Mülakat
vebaldir, bu anlamda mülakatın vebaline hiçbirimizin girmemesi
gerektiğini düşünüyorum. Güvenlik soruşturması
yapılmalı. Burada çok küçük bir detay daha var: Özellikle şu an
ücretli öğretmenlerle ilgili güvenlik soruşturması
yapılmadığı için sıkıntı doğurabilir.
Bunu da buradan duyurmuş olayım.
Sözleşmeli
öğretmenlik uygulaması getirildi. Sayın Bakan İsmet
Yılmazın açıklaması: Öğretmenler çok sık
değişiyor. Öğretmenler Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde bir buçuk yıl kalıyorlardı. Öğretmenin bir
buçuk yıl kalışı kaliteli bir eğitime engeldir. Bu
nedenle sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını getirdik ki
uzun süre kalsınlar diye. Peki, sözleşmeli öğretmenlerimiz de
diyor ki: Biz kaliteli eğitim vermek istiyoruz, biz iyi öğretmenler
olmak istiyoruz ama aklımız, özellikle tayin hakkı
olmadığı için, kadrolu atanmış öğretmenlerin hakkı
bizde bulunmadığı için, eşlerimizde ve
çocuklarımızda. Birçoğumuz onlardan ayrılmak zorunda
kaldık. Ve şöyle bir mektup yazdılar bana: İsyan ya da
şikâyet değil, rica ediyoruz. İşsiz ve ailesiz
kalmadıktan sonra sağlıklı tüm sözleşmeli
öğretmenler vatanın her karış toprağında seve
seve görev yapar. Bizim amacımız iyi bir yer seçmek ya da bir yerlere
kaçmak değil. Amacımız, kadrolulara verilen özlük
haklarının yanında eş, sağlık ve başka
hususlarda bize de hakların tanınması. Talebimiz,
isteğimiz, ricamız sosyal devlet anlayışına uygundur,
hakkımızın verilmesidir.
Ezcümle,
24 Kasımda öğretmenlere verilebilecek en güzel müjde, bir,
sözleşmeli öğretmenlere eş özrü ve kadro müjdesi verilmesi; iki,
ataması yapılması gereken öğretmenlerin tamamının
atamasının yapılması, 40 bin kadronun verilmesi.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
76ncı
madde üzerinde üçü aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır.
İlk okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının
76ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Feleknas
Uca Dirayet
Taşdemir Behçet
Yıldırım
Diyarbakır Ağrı Adıyaman
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
kalaycı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Konya Hatay Kocaeli
Baki
Şimşek Zühal
Topcu Mustafa
Mit
Mersin Ankara Ankara
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir Ankara İzmir
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
İstanbul Eskişehir Bursa
Kadim
Durmaz
Tokat
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelerde ilk konuşmacı Adıyaman
Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir ülkenin
sağlık, ekonomi, eğitim, iç ve dış
politikasının bozulması bir yere kadar tolere edilebilir ama
yargısı, adaleti bozulursa bunu kabul etmek mümkün değildir. Son
referandumun en iddialı maddesi tarafsız, bağımsız
yargıç savı çürümüş, yargı tamamen sarayın erki
altındadır. Anayasa Mahkemesi bile
tarafsızlığını yitirmiştir.
Şimdi,
Yargı, adalet elden gitmiş, tütünün lafı mı olur?
diyeceksiniz ama ben Adıyaman halkına söz verdim, buradaki
yanlışları, iktidarın ikiyüzlü politikasını
deşifre etmeye devam edeceğim.
Komisyonda
kısmi düzeltmeler yaptığınızı söylemiştiniz.
STKlarla, Tütün Platformuyla, ziraat odalarıyla görüşüp onay
alındıktan sonra bir yasa
çıkarttığınızı söylemiştiniz. Bu külliyen
yalan. Ben esnafla konuştum, küçük üreticiyle konuştum, kimsenin
getirilen bu yasayı onayladığına şahit olmadım.
Daha bu tasarı Komisyonda ve Genel Kuruldayken yurt genelinde
baskınların olması, batı illerinde başlayan
operasyonların bu hafta sonu Sivasta da yaşanması olayın
ciddiyetini, vahametini gözler önüne seriyor.
Sayın
Maliye Bakanı Tütünün önünü açacağız. diyor,
İçişleri Bakanı Sen ne dersen de, ben gerekeni
yapacağım. diyor, tutuklamalar yapıyor. Bu
baskınların, operasyonların anlamı budur.
Ben
şimdi size bir tütün üreticisi ve aynı zamanda tütün ticareti yapan
küçük bir esnafın mektubunu özetleyerek sunmak istiyorum, şöyle diyor
esnafımız: Bir yasa çıkaracağız diyorsunuz, bu
yasanın içinde ne var, ne yapmak istiyorsunuz, belli değil. Bandrol,
bandrol diyorsunuz, bandrol için vatandaştan ne kadar para
alacaksınız, belli değil. Vatandaş ürettiği tütünü
nasıl satacak? Kooperatif kuracağız diyorsunuz ama pratikte
bunun karşılığı yok, vergi oranı bile yok. Tam ve
yeni teknolojiyle tesisler kurmak şartından bahsediyorsunuz. Şu
an binbir güçlükle oluşturulan, 7-8 kişinin
çalıştığı klasik tütün kıyılan küçük
atölyeler ne olacak? Bunlar Adıyaman halkı için birer ekmek
teknesidir. Sizin şart koştuğunuz son teknolojiyi ancak birkaç
zengin kurabilir. Yoksa tütünü birkaç zengin kişiye peşkeş mi
çekeceksiniz? Açıklamalarınız milletin kafasını
karıştırmaktan başka işe yaramıyor? Tam da ekim
zamanındayız, milletin kafası karışık ve
endişeli. Eğer tütünün üstünü bütünüyle çizdiyseniz ve
vatandaşın ürettiği tütünü satamayacağı bir hâle
getirmek istiyorsanız lütfen söyleyin, Adıyaman halkı bilsin,
bilsin ki sizin bu oyalama ve kandırmalarınızdan kurtulsun,
kendi başının çaresine baksın. Çilekeş Adıyaman
halkı binbir emekle, binbir güçlükle yetiştirdiği tütünü bugün
satamamaktadır. Fiyatlar çok ucuzlamış vaziyette, masraflarını
bile karşılayacak durumda değil. Tütün üretmek serbest ama satmak
yasak. Ya, siz vatandaşla dalga mı geçiyorsunuz? Her gün
dükkânını bastığınız ve yüklü miktarda cezalar
kestiğiniz esnaf Adıyamandan gönderdiği tütünü satamazsa sen
istediğin kadar Tütün ekimi serbest. de. Adıyaman halkı
ürettiği tütünü ne yapsın? Allah aşkına bir söyleyin, var
mı böyle bir şey? Üretmek serbest, satmak yasak.
Biliyoruz,
ekonomi freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı
gidiyor. Dolar 4, euro 5 liraya dayanmış durumda, sokaklar işsiz
kaynıyor ama bu kötü gidişin tüm yükünü zamlarla vatandaşın
sırtına yüklüyorsunuz. Hani tarım ülkesiyken samanı
Bulgaristandan, yurdumun yarısı merayla kaplıyken eti
Sırplardan alıyoruz ya, dünyanın en kaliteli tütünü bizde
yetişiyorken tütünü dışarıdan almaya kalkmak da nedir?
Yapmaya çalıştığınız tam da budur. Allem
edeceksiniz, kallem edeceksiniz, bu tütünü yasaklayacaksınız, sonra
da gidip Amerikadan tütün alacaksınız. Yazıktır
günahtır, yapmayın bunu. Hani hepinizin bildiği meşhur isot
hikâyesi var ya, sizi uyarıyoruz, Adıyamanlının isot
tarlasına girmeyin, Adıyamanlının ekmeğiyle
oynamayın. Tamam, birçok konuda Adıyamanlı sizi tolere etti, bu
sefer farklı, bu sefer sizi affetmez çünkü Adıyamanlının
isot tarlasına girdiniz, haberiniz olsun. Hani hep
kandırılıyorsunuz ya, hani önüne gelen sizi kandırıyor
ya, yarın öbür gün Biz Amerikan firmalarının oyununa geldik,
bizi kandırdılar. demeyin sakın. Bakın, şimdiden
uyarıyoruz, Amerikan sigara firmalarıyla
yaptığınız bu yasa yanlış bir yasadır.
Vatandaşın hakkını, vatandaşın emeğini
sömüren bir yasadır. Vatandaş İsteklerimiz şunlardır
ve bunları lütfen Bakana ulaştır, selamlar, saygılar.
demiş. Ben de bu tütün üreticimizin şahsında tüm üreticileri ve
küçük esnafı buradan selamlıyor ve saygılar sunuyorum ve bu
isteklerinizi Sayın Bakana iletmek üzere kürsüyü terk ediyorum,
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Mustafa
Mit.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
MİT (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502
sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 76ncı maddesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumu, kırmızı et
üretiminin üçüncü çeyrek verilerini açıklamış bulunuyor. Resmî
rakamlara göre Türkiyenin toplam kırmızı et üretimi,
yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 23,6 azalmıştır. Verileri detaylı
incelediğimizde, kırmızı et üretimi içinde
sığır eti üretiminin payı, üçüncü çeyrekte geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 29,4 düşmüş olduğu
görülecektir. Aslına bakarsanız et üretimindeki azalışta,
hayvancılık politikalarındaki belirsizlik ve her geçen gün artan
ithalatın olumsuz etkisi inkâr edilemez. İki zincir mağazada
ucuz kırmızı et satışı, taşıma suyla
değirmen döndürmeye benziyor.
Üretimin
artması şarttır. Bunun için ne yapılması
gerektiğini düşünmemiz lazım. İhtiyacı ithalatla
karşılamak çözüm değildir. Üreticiyi, hayvan gelişiminde
her kilogram için yapmış olduğu masraflar
yıldırmaktadır. Güney Amerikadan buraya getirilen hayvan, bu
kadar nakliye bedeliyle nasıl oluyor da yerli üretimden daha ucuza
gelebiliyor? Bizim, et üretimini, canlı hayvan, et hayvanı, süt
hayvanı yani hayvancılığı masaya yatırıp iyi
tartışmamız lazım.
Değerli
milletvekilleri, tarım ve nakliye sektörünün temel girdisi olan mazota
yapılan zamla litre fiyatı ilk defa 5 liraya
çıkmıştır. Bu zulme karşı milleti korumak
lazım, milletin yanında olmak lazım. Gelen zamlara fiyat
ayarlaması diyerek vatandaşı çaresiz bırakamayız. Bu
artışa karşı çiftçiyi, küçük esnafı, işçiyi,
memuru ve emekliyi koruyacak ne tedbirler alınmıştır? 2016
yılı verilerine göre kurumların ödediği vergi
yaklaşık 43 milyar lira, ücretlilerin maaşlarından kesilen
vergi yaklaşık 90 milyar lira. Son beş yılda
kurumların ödediği verginin ücretlinin ödediği vergiye
oranı yüzde 61den yüzde 48e gerilemiştir. Bir diğer ifadeyle,
ücretlilerden alınan verginin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı
3,18den 3,46ya çıkmıştır yani Türkiye'nin yükü dar
gelirlilerin üzerinde yükselmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Eylül 2017 itibarıyla cari işlemler
açığı 4,5 milyar dolar, on iki aylık toplam ise 39,3 milyar
dolardır. Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 184
artışa tekabül etmektedir. Bir taraftan, yüzde 5,5 büyüme var, bir
taraftan rakamlarda birbiriyle uyuşmayan bir durum var. Türkiye ekonomisi
ya bütçe açığıyla veya cari açıkla büyüyebiliyor. İki
açık birden artarsa bu durum sürdürülemez hâle geliyor. Bu yıl ikisi
birden artmaya devam etmektedir.
Döviz
mevduatı 15 Eylülde 167,8 milyar dolarla rekora çıktıktan sonra,
3 Kasımda 157,8 milyar dolara indi yani iki ayda 10 milyar dolar
azaldı. Dolar 3,90 sınırında, euro 4,50yi geçti.
Bankalarda kaynak maliyeti artmış durumdadır. Uzun vadeli
tahvilin faizi yüzde 12,40 ama kısa vadede yüzde 13,75tir. Bankalar
altı aya kadar mevduata yüzde 13 üzerinden faiz vermektedir ve bu faizlere
rağmen döviz durdurulamamaktadır çünkü enflasyonumuz da yüzde 12
sınırına dayanmış bulunmaktadır. Maliyetler ve
çekirdek enflasyonda rekora doğru koşmaktayız.
Değerli
milletvekilleri, döviz artmış, faiz artmış, mazot
artmış, enflasyon yükselmeye devam ediyor, işsizlik
artmış; artmayan tek şey ücretlerdir. Millet bu ağır
ekonomik yükün altından nasıl kalkacak? Bunu hep beraber
düşünmemiz gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Mit.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Lale
Karabıyık.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
LALE
KARABIYIK (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi size başarı diye ifade ettiğiniz bir hikâyeyi
anlatmak istiyorum.
Son
verilerde gördük ki bir büyüme oranı yaşandı. Ne kadar güzel,
keşke kalıcı ve istihdama yansıyan, hane halkı
refahına yansıyan bir büyüme olsaydı ama bu büyüme KDV ve ÖTV
dopingiyle yapılmıştı, bunun sonrasında da
sürdürülebilir olmadığını gördük. İşte bu KDV,
ÖTV dopingi de geldi, bütçeyi bozdu, bütçe açığı yarattı,
bütçe disiplinini bozdu, bütçedeki bu açık ortaya çıkınca da bu
açığı kapatmak gerekti. Ama Hazine ilk defa, yıllardır
yapmadığı bir şeyi yaptı, bütçe
açığının çok çok üzerinde bir borçlanma yapmak için -37
milyar, dün akşam da konuştuk- limiti artırdı. Bunun
sebebini de bilen yok. Sayın Bakan Spekülasyona karşı korunmak
için. demişti.
Peki,
diğer taraftan ne oldu? Bu borçlanmanın bir faizi var, 71 milyar
dolar. 71 milyar dolar, faiz lobisine gidecek bir faiz var. Hani bir de
övündüğünüz, IMFye borçlanmıyoruz. dediğiniz durum var ya,
hani yabancı sermayeye borçlandığınız durum, onun da
bir faizi var. Tabii, bu defa, açık verince, finansal ihtiyaç hasıl
olunca bir torba yasa çıksın, bu torba yasayla bir gelir
toplayalım telaşına düşüldü. Bakanlık dedi ki: Bir
çalışma yapın bakalım, nerelerden vergi alabiliriz? Bir
çalışma yaptılar -biraz da çalakalem bir çalışma
yapıldı- nerelerden vergi buluruzun hesabı yapıldı ve
önümüze getirildi. Bunun için de Şu kadar gelir toplayacağız bu
torba yasayla çünkü biz bunları savunma harcamalarında, terörle
mücadelede kullanacağız. dendi ki vatandaş içine sindirsin. Ama
maalesef bunun çoğu -böyle bunun için değil- faiz lobisine,
diğer finansal ihtiyaçları, ekonomi yönetiminin yanlış uygulamalarından
kaynaklanan ihtiyaçları kapatmaya, yamamaya gidecek.
Adalet
ve Kalkınma Partisinin önemli bir iddiası vardı iktidara
geldiğinde, diyorlardı ki: Biz dar gelirlinin millî gelirden
aldığı payı yükselteceğiz. Ne oldu on beş
yılda, yükselttiler mi? Hayır. Bakın, hane halkının
borcunun millî gelire oranı 2002de 1,7yken bugün çıktı yüzde
15e; tam tersi oldu. Bugün itibarıyla 1 milyon 300 bin kişi,
kişisel kredi borçlarından ve kredi kartı borçlarından
yasal takibe alınmış durumda sayın vekiller. Hani
vatandaşın üstüne yüklenilmeyecekti?
Bir
taraftan vatandaşa yaptığınız maaş zammı
zaten TÜFE; gıda enflasyonu değil, ona yansıyan gıda
enflasyonuyla yapılmıyor. Gıda enflasyonu, onun
aldığı maaş zammının çok üstünde ve bu
vatandaş yoksullaşıyor her gün, eziliyor altında.
Yoksullaşma arttıkça da toplumda sosyal bozulmalar artıyor, siz
bunun da farkında olmalısınız. Peki, başka ne oluyor?
Vatandaşın bütçesi daraldıkça başka sorunlar da bu toplumda
ortaya çıkabiliyor.
Gelir
adaletsizliği var mı bu ülkede? Evet, gelir adaletsizliği de
sürekli artma yoluna gidiyor. Şimdi ne yaptınız? Artık
engellinin aracından vatandaşın sofrasındaki gazoza kadar,
çocukların içtiği gazoza kadar vergi getirmeyi tercih ettiniz.
Peki,
bu vergiler, zamlar, bunlar ne olacak? Enflasyona etki edecek mi? Evet, etki
edecek. Peki, enflasyona etki ettiği zaman, bir de hazine bu kadar,
ihtiyacının da üstünde, had safhada borçlandığı zaman
bunların faizleri ne olacak? Hani diyorsunuz ya Faiz bitsin, Merkez
Bankası faizi indirsin. Sayın vekiller, hazinenin bu kadar borçlanma
ihtiyacının karşısında, enflasyonun bu kadar
artırıcı etkilerinin yanında bu faiz nasıl
düşecek ya, nasıl düşecek? Yani, böyle bir mantık yok.
Keşke o faiz düşse ama bakın, torba yasayla getirdiğiniz
bir sürü ilave zamlar var, vergiler var. Bunlar dolaylı ve doğrudan
vatandaşa etki ediyor, yoksullaştırıyor, eziyor. Bunlar
enflasyona da etki ediyor. Bir taraftan da borçlanmanın faizi
Sayın
vekiller, lütfen, elimizi vicdanımıza koyalım, ekonomi
politikalarının yanlış yürütülmesi sebebiyle vatandaşa
bu kadar yüklenilmesinin karşısında durmak gerekiyor. Yani,
çocuğun gazozundan tutun, engellinin aracına kadar kaldıysa
artık ekonomi yönetimi, bu gerçekten had safhada bir
sıkıntıdır. Lütfen, bu anlattıklarımı
vicdanınızla düşünmenizi rica ederim sizlerden.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Karabıyık.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının çerçeve 76ncı maddesi ile 4760
sayılı Kanunun ekinde yer alan (III) sayılı listenin (A)
cetveline eklenmesi öngörülen malların gösterildiği tablonun aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Ramazan
Can
Kayseri İstanbul Kırıkkale
Halil
Eldemir Reşit
Polat
Bilecik Kilis
G.T.İ.P.
NO |
Mal
İsmi |
Vergi Oranı (%) |
Asgari Maktu Vergi
Tutarı (TL) |
20.09 |
Meyve suları (üzüm
şırası dahil) ve sebze suları (fermente edilmemiş ve
alkol katılmamış), ilave şeker veya diğer
tatlandırıcı maddeler katılmış olsun
olmasın (Yalnız ambalajlanmış olanlar ve/veya toptan
teslime konu edilenler) (Sebze suları ve Türk Gıda Kodeksine göre % 100 meyve suyu
sayılanlar hariç) |
10 |
- |
22.02 |
Sular (mineral
sular ve gazlı sular dahil) (ilave şeker veya diğer
tatlandırıcı maddeler katılmış veya
aromalandırılmış) ve alkolsüz diğer içecekler (20.09
pozisyonundaki meyve ve sebze suları hariç) (Yalnız
ambalajlanmış olanlar ve/veya 2202.10.00.00.13,
2202.91.00.00.00 hariç) |
10 |
- |
2202.10.00.00.11 |
Sade gazozlar |
10 |
- |
2202.10.00.00.12 |
Meyvalı gazozlar |
10 |
- |
2202.91.00.00.00 |
Alkolsüz biralar |
10 |
- |
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle,
sade gazozların ambalajlanmış ve/veya toptan teslime konu edilen
meyve suyundan veya konsantreden üretilen yüzde 100 meyve suları hariç
olmak üzere meyve sularının (nektarlarının) ve
limonataların, 2202.99 pozisyonunda sınıflandırılan
diğer içeceklerin özel tüketim vergisinin kapsamına
alınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
77nci
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 77nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Erol
Dora Mahmut
Celadet Gaydalı
Mardin
Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
EROL
DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
tasarısının 77nci maddesine ilişkin vermiş
olduğumuz önerge üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu maddede yapılması öngörülen
değişiklikle Savunma Sanayii Destekleme Fonunun gelirleri
artırılmaktadır. Bu maddeyle, içeriği bilinmeyen ancak
âdeta bir kara delik gibi bütçeleri emen Savunma Sanayii Destekleme Fonunun
daha da büyütülmesi planlanmakta ve sadece gelir vergisinden bu fona
ayrılan pay yüzde 3,5tan yüzde 6ya yükseltilmektedir. Yine Savunma
Sanayii Destekleme Fonunun toplam motorlu taşıtlar vergisinden yüzde
20, veraset ve intikal vergisinden yüzde 25 pay alması
planlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Savunma Sanayii Destekleme Fonunun aldığı pay
çarpıcı oranlarda artırılırken Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun aldığı
pay ise değişmemekte ve yüzde 2,8 oranında
bırakılmaktadır. Böylece savunma sanayisinin gelirlerini
artırmak adı altında birçok farklı vergi kaleminde
fahiş zamlara gidilmekte ve aslında halklarımız daha da
fakirleştirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin gerek kendi iç
güvenliğini sağlama gerekse dışarıdan gelebilecek
tehditler karşısında caydırıcı bir dış
savunma mekanizması kurma çabası günümüzde kapitalist ulus
devletlerin temel bir düsturu hâlini almıştır. Tabii bu
algı, ülkelerin bütçelerinin önemli bir kısmını silaha
yatırmalarını meşrulaştırmaya çalışan
kısır bir döngüye dönüşmüştür. Kısır bir döngüdür
çünkü silahlanma konusunda ülkeler arasında yıkıcı bir
yarış sürüp gitmektedir.
Değerli
milletvekilleri, savunma ve güvenlik refleksi hemen hemen her canlı
türünde olduğu gibi elbette insanda da bulunmaktadır.
Eleştirdiğimiz nokta kuşkusuz bu değildir,
eleştirdiğimiz nokta insanlığın silah teknolojisine ayırdığı
kaynakların korkunç düzeylerde büyümesi ve öte yandan, bu silah
teknolojilerinin bizatihi yaşamı ve yaşam alanlarını
tehdit ediyor oluşudur. Şu bir gerçektir ki hiçbir savunma
teknolojisi savaşları ve çatışmaları ortadan
kaldırmadığı gibi, daha büyük can
kayıplarının yaşandığı, daha büyük çevre
katliamlarının yaşandığı devasa
savaşların da sebebi hâline gelmektedir. Savaş riskini
artıran, içte ve dışta güvenlik ortamını büyük oranda
tehlikeye düşüren temel nedenlerden birisi de hiç şüphesiz sınırsız
kâr hırsıyla hareket eden kapitalist, tekçi ve antidemokratik ulus devlet
anlayışlarıdır.
Değerli
milletvekilleri, ülke içi barışı tesis edebilmek, hukukun
üstünlüğünü mümkün kılabilmek, temel insan hak ve özgürlükleri
bağlamında eşit yurttaşlığı yaşanabilir
kılmak, ülkenin üretim gücü olan işçiler bakımından güvenli
ve emeğin karşılığının
alınabildiği bir ekonomik mekanizmayı hayata geçirebilmek,
kısaca, yaşamın her alanında güçlü bir demokrasiyi
inşa etme yolunda ilerlemek aslında en sağlam iç güvenlik
politikası olacaktır. Ülkenin iç güvenliği dediğimizde
aklımıza sadece kolluk güçlerinin çoğaltılması veya
silah ve mühimmat çeşitliliğinin arttırılması
geliyorsa aslında vahim bir tabloyla karşı
karşıyayız demektir.
Değerli
milletvekilleri, bugün Türkiye'nin iç güvenlik sorunundan ziyade aslında
iç barış sorunu vardır, demokrasi sorunu vardır, eşit
yurttaşlık sorunu vardır, adalet sorunu vardır, inanç
hürriyeti sorunu vardır, işçilerin sosyal güvenlik sorunu
vardır.
Bakınız,
geçtiğimiz günlerde Türkiye'de Kayıt Dışı
İstihdam Raporu yayımlandı. Bu rapora göre, istihdam edilen her
100 kişiden 35'i, kadınların yarıya yakını, 1
milyon 800 bin genç kayıt dışı istihdam ediliyor. 65
yaş üstü çalışanların yüzde 84'ü, yarı zamanlı
çalışan her 10 kişiden 8'i ve küçük işletmelerdeki
istihdamın yarıdan fazlası kayıt dışı. Bu
verilerden hareketle, Maliye Bakanlığı kayıt
dışı işçi çalıştırmanın bütçeye
verdiği zararı hesaplamalı ve bunu gidermeye dönük anlamlı
politikalar üretmelidir yoksa vergi zamlarını artırıp bu
zamlardan elde edilecek gelirleri de daha fazla silah satın almak için harcamanın
ne ülkemize ne yurttaşlarımıza bir faydası
olacağını ve hatta büyük zararlar getirebileceğini
düşünüyor, bu duygularla tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN-
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 77nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir
Ankara
İzmir
Utku
Çakırözer Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
Eskişehir
İstanbul
Bursa
Kadim
Durmaz Gülay
Yedekci Mahmut
Tanal
Tokat
İstanbul İstanbul
MADDE
77- 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 38 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE
38- Savunma Sanayii Destekleme Fonuna;
Gelir
ve kurumlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden % 6,
Veraset
ve intikal vergisi tahsilat toplamı üzerinden %25,
Motorlu
taşıtlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden %20,
Sosyal
Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna
gelir ve kurumlar vergisi tahsilat toplamı üzerinden % 2,8,
pay
verilir.
Bu
paylar aylık olarak hesaplanır, tahsil edilen ayı takip eden
ayın sonuna kadar fonlar adına Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
nezdinde açılan hesap veya hesaplara yatırılır.
Yukarıdaki
oranları sıfıra kadar indirmeye ve tekrar kanunî oranına
kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Maliye
Bakanlığı fon payı uygulaması ile ilgili usul ve
esasları belirlemeye yetkilidir. Bu fondan Türkiye Varlık Fonu dahil
diğer fon ve özel hesaplara aktarma yapılamaz."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
Bu
madde de tabii savunma sanayisi paylarının
artırılmasına yönelik ancak ne kadar savunma sanayimiz yerli, ne
kadarı yabancı? Burada, evet, bu payların artmasının
yanında paylar neden artıyor, hangi ihtiyaçtan artıyor? Evet,
ülkenin mutlaka savunmasına ihtiyaç var ama burada, bununla alakalı
olarak niye bu kadar içeriden ve dışarıdan sürekli bir kaos,
sürekli bir huzursuzluk var? Aslında ülkede hukuk egemen olursa, adalet
egemen olursa, temel hak ve özgürlükler egemen olursa bu kadar
sıkıntıları yaşamayız. Eğer ülkede biz hukuk
güvenliğini egemen kılmadığımız müddetçe, ülkede
sürekli sanayi anlamında, buna yönelik payları da artırsak ve
yerli üretim de olmasa, dışarıdan da sürekli ithalat olsa
gerçekten, biz sürekli vergilerle, âdeta boza pişirir gibi
vatandaşımızın ensesinde durmuş olacağız ki
bu kabul edilebilir bir durum değil.
Toplum
ve devletin, aslında ülkenin iyi idare edilmemesinin en büyük nedeni
işte, bu payların artırılmasında, biraz önce geçen
vergilerin, gazozdan tut, sudan tut, ekmekten tut
Mesela ne oldu? Bugün
ekmeğin gramajı düşürüldü, aynı fiyata vatandaşa
satılıyor. Niçin? İşte, bu bütçelerin
karşılanması için. Gizli anlamda ekmeğe zam geldi;
ekmeğin gramajı düştü ama ekmek yine aynı fiyata
satılıyor. Nedir bu? Vergi
Ben
biraz önce dışarıdan geldim. Ya, arkadaşlar, Allah
rızası için bir dışarı çıkın. Dışarıda
o arabaların hepsi yüksek model; Audiden tut, Mercedesten tut, BMWden
tut, hepsi bakanlık araçları, hepsi de çalışıyor,
şoförleri de içinde, o akaryakıta yazık günah ya. Dünyanın
diğer parlamentolarına da ben gittim, diğer parlamentolarda bu
arabaları bulmadım. Otoparklarına gittiğimizde bisikletler
bulduk biz. Yani Türkiye'deki Parlamentonun otoparkına,
dışarıda bekleyen araçların markasına bakın,
cinsine bakın, onların üretildiği Almanyadaki Parlamentoda bu
kadar araç yok arkadaşlar, böyle lüks araç yok ve şoförler de bu
şekilde, arabada bu saatte içinde bekleyip arabaları
çalıştırmıyor. O akaryakıt kimden gidiyor? Bakın,
burada vergiyi kuruşu kuruşuna toparlıyoruz. Biz Kaynakları
nasıl toparlayabiliriz? derken
Ve
Sayın Grup Başkan Vekili, yani sizden istirham ediyorum, Sayın
Bostancı, şimdi, bir bakın. Diyeceksiniz ki: Ya, arkadaş,
biz iktidardayız ama bu, Bakanlar Kurulunun işidir. Bu ses herhâlde
Sayın Bakanımıza da gidiyor. Yani sizden istirham ediyorum
burada, birini gönderin, orada bekleyen araçların sürücüleri eğer
üşüyorsa Meclisin içerisine gelsinler, eğer üşümüyorsa boşu
boşuna
Diyor ki: Bakan geldiği zaman, müsteşar geldiği
zaman, genel müdür geldiği zaman bu araçlara ısınmış
bir vaziyette, eğer yazsa soğuk bir vaziyette aracına binmek
ister. Bu israfa yazık, günahtır. Sizden rica ediyorum ve bu anlamda
vergiyi koyarken
Taşıt
Kanunu ne diyor? Efendim, 237 sayılı Taşıt Kanununa göre
1.6 motoru olan bir aracın kullanılması lazım. Gidin, gayet
rahat, dışarıda bakın, 237 sayılı Taşıt
Kanunu hükümleri uyarınca 1.6 şeklinde kamuya ait olan araç
sayısını tek tük bulursunuz. Genel kural 2000 ve üstü, lüks
araçlar, 6 silindirli araçlar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) İtibar, itibar
MAHMUT
TANAL (Devamla) - Bunun adı itibar diyor Sayın Haydar Bey, Kocaeli
Milletvekilimiz. Yani dışarıda para diye dolanıyoruz, borç
içerisinde vatandaş, bunun adı itibar! Arkadaşlar, gidin, kendi
paranızla araçları alın, kendi araçlarınızla kendi itibarınızı
kazanın ama vatandaşın vergisiyle, toplanılan parayla
itibar kazanılmaz değerli arkadaşlar. Bu anlamda bu israfa son
vermek lazım. Vergileri sürekli artırıyorsunuz, israfı
düşürün. Bu 237 sayılı Taşıt Kanununda tabir edilen
1.6 araçları kullanın. Bu Audilerden, BMWlerden, Mercedeslerden,
Jeeplerden vazgeçin. Kendi şahsi paranız varsa bunu kullanın
ama vatandaşın vergisiyle, parasıyla caka satmayın
değerli arkadaşlar.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın
Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin, Freedom Houseun İnternette Özgürlük 2017 Raporuna göre Türkiyenin
internet özgürlüğü alanında hızla gerileyen ülkeler
arasında yer aldığına ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
genel bir rutin içerisinde gidiyoruz ama bazen hem vekillerimizin hem
vatandaşlarımızın bazı konularda bilgi sahibi
olması da bizlerin görevi. Bugün yayınlanan bir iki rapor
hakkında bilgi vermek için söz aldım. Biliyorsunuz Freedom House
yıllardır ülkelerin demokrasi karnelerini değerlendiren,
tarafsız ve güvenilir bir organizasyon. Bugün Freedom Houseun
İnternette Özgürlük 2017 Raporu yayınlandı ve ilginç
aslında, Türkiye internet özgürlüğü alanında en büyük hızla
gerileyen ülkeler arasında yer alıyor ve geçen yıl 61inci
sıradaki Türkiye bugün 66ncılığa düşmüş durumda.
Yine
aynı raporda ilginç bir tespit var. İnternette kendi
vatandaşını kandıran ülkeler hakkında yapılan...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) ...haberde Venezuella,
Filipinler ve Türkiyede kanaat şekillendiren orduların
kurulduğu yazılıyor. Rapor, iktidarın zararlı
bulduğu, beğenmediği yayınları sansürlemesinin
yanı sıra kendi söylemini destekleyen kamuoyunu yaratmak için
trollere başvurulduğunu söylüyor yani Türkiyede aslında bir
miktar para da sanıyoruz ki bu trollere harcanıyor.
Aynı
şekilde, Hrant Dink Vakfının ve Hafıza Merkezinin
yayınladığı raporlar var. Sadece Hrant Dink
Vakfının raporunda -kısaca söylemek istiyorum- 1.910 köşe
yazısı ve haber tespit ediliyor ulusal, etnik ve dinî grupları
hedef alan ve nefret söylemi içeren. Bunların başında da
Suriyeliler, Yahudiler, Ermeniler, Hristiyanlar gibi pek çok topluluk geliyor
ve bunların hemen hiçbiri hakkında soruşturma
açılmıyor, biliyoruz ama maalesef, Cumhurbaşkanını
eleştiren her yazı bir davanın konusu oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bunları kamuoyunun
bilgisine sunmak istedim.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
77nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
78inci
madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 78inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer
İzmir İstanbul Eskişehir
Lale
Karabıyık Bülent
Kuşoğlu Kadim
Durmaz
Bursa Ankara Tokat
Zekeriya
Temizel Hayati
Tekin
İzmir Samsun
MADDE
78- 6/11/2003 tarihli ve 5000 sayılı Türk Patent ve Marka Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 3'üncü maddesinin birinci
fıkrasına (k) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
bent ilave edilmiş ve mevcut (I) bendi (m) bendi olarak
değiştirilmiştir.
"l)
Bakanlar Kurulu kararı ile yurtiçinde veya yurtdışında
şirket kurabilir, kurulmuş şirketlere ortak olabilir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ BAKANI
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Samsun Milletvekili Sayın Hayati Tekin konuşacaktır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYATİ TEKİN
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 78inci maddesine istinaden
grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Konunun
içeriği 06/11/2003 tarih ve 5000 sayılı Kanunla kurulan Türk
Patent ve Marka Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna 78inci
maddeyle ne idiği belirsiz bir şirketi kurma ve yurt
dışında başka şirketlerle ortak olma hakkının
verilmesinden ibarettir. Burada en az bir de yurt içi, en az bir de yurt
dışı ortaklıkla iki şirket kurulmuş oluyor. Türk
Patent Enstitüsü Başkanı Habip Asan Beyin talebi doğrultusunda
böyle bir yetki isteniyor. Esas gerekçe olarak Türkiye'de değerleme
konusunda ihtiyaç duyulan kapasite mevcut değil. deniyor. Hatta Yurt
dışı şirketle de ortak olabilir. diye geniş
yazılarak İhtiyaç ve hızlı hareket etme kabiliyetini
artırarak sektörde ticarileşmenin önünün açılması
amaçlanmaktadır. diye tabir ediliyor. Bu yetkiye istinaden bir
şirket kurulacak. Bu, gereklilik ve ihtiyaç olabilir, bunu kabul ediyorum
fakat bu kurulacak olan şirketin yönetim kurulu kaç kişiden
oluşacak, kimlerden oluşacak? Müdür ve müdür sonrası birimler ne
olacak? Teknik ve bilimsel kadronun akademik kariyeri ne olacak? Dünyayla iletişim
açısından yabancı dil seviyesi ne olacak? Görevlendirilecek
elemanların iş deneyim ve tecrübeleri ne olacak? Bu şirketin
gelir kalemleri neler olacak? En önemlisi, mahkemeler başta olmak üzere,
sorumluluğu ne olacak? Tüm bu sorular cevapsız iken yetki veriyoruz.
Şu anda bu yetkiyi isteyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı ve bu
yetkiyi onaylayacak olan Meclis sorumlu davranmıyor diye düşünüyorum.
Bizim oralarda bir laf var, Kâğıttan tayyare, selam söyle o yâre.
derler, altı bu kadar boş.
Keşke
sadece 78inci madde problem olsa. İsmi üzerinde, torba yasa, içinde
olmayan yok. Amaç, bütçeye yasal olarak ilave edilebilecek olan yüzde 5
artı yüzde 5e ilaveten yetmeyen bütçe açığını
kapatmak; torba yasayla istenen, bütçe açığının
kapatılması. Bunu yaparken sadece vergiler yükseltilmiyor; meralar
peşkeş çekiliyor, organize sanayi üretimden koparılıp
kiralık depolar hâline getiriliyor. Hâlbuki organize sanayiler bu zamana
kadar depoculukla, kiracılıkla çok büyük mücadele etti. Bundan sonra
üretimin düşeceği muhakkak.
Torba
yasayla amaçlanan, torbaya para toplamak. Merak ediyorum, siz parayı ne
yapacaksınız? Haydi eskiden kamu ihalesi yapıyordunuz,
şimdi yandaşlara yağlı ihalelerle şehir hastaneleri
veriyorsunuz. Bunlara para lazım değil, yap-işlet-devret! Havaalanı
yapıyorsunuz, yap-işlet-devret; yol, köprü yapıyorsunuz,
yap-işlet-devret! Müteahhit de Deli Dumrul gibi, geçenden 5 akçe
alıyor, geçmeyenden de 100 akçeyi siz, vatandaştan
topladığınız vergilerle ödüyorsunuz. Deli Dumrula da bu
arada haksızlık etmeyelim, o zenginden alıp fakire veriyordu,
siz fakirden alıp zengine veriyorsunuz.
Yine
Saraya para lazım. desek, bütçe şişkin, itibardan taviz yok.
Damat Bey Bakan, her şeyi devletten. Diğer damat, Katar hariç,
satamadığı droneları dolar bazında satıyor Türk
Silahlı Kuvvetlerine. Bilal Bey desek, gemileri İsrail
limanlarında yalnız Mavi Marmara mağdurları mahkemede.
Maşallah, beyefendi geldi yüzükle, gidiyor yüküyle!
İyi
ki Cumhurbaşkanının 2 çocuğu daha yok. derken
başımıza bir de Binali Bey'in çocukları çıktı.
Kumardan mı, helalden mi kazandı bilmem ama mal
varlığı çok, vergi yok. Allahın hikmeti, tam da ek
vergileri konuşurken, hatta sigara kâğıdına dahi vergi
istenirken kumar gelirlerine yani şans oyunlarına yüzde 10dan yüzde
20ye, kısacası yüzde 100 zam yaparken ilginç bir zamanlama oldu, bu
da sizin şanssızlığınız.
Son
zamanlarda başka bir konu da Merkez Bankasının kur tahmini, o da
bu arada çok konuşuluyor, o da delinin hatıra defteri gibi: Önce
3,54, tutmadı 3,72; tutmadı 3,86. Bugün bakıyoruz, yine dolar
tüm baskılara rağmen 3,86; öyleyse 1 Ocak 2018 olması
lazım. Tayyip Bey'in deyimiyle, tulumbada su bitmiş.
2018de
yeni torba yasalarla buluşmak üzere hepinize iyi günler diliyorum.
Sağlıklı kalın. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tekin.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Muş
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Cumhurbaşkanımıza burada,
geçtiğimiz oturumlarda da birleşimlerde de Yüzükle geldi, yüküyle
gidiyor. gibi ağır, asla kabul etmeyeceğimiz; Sayın
Başbakanımıza da Kumardan mı geldi, oradan mı geldi?
gibi doğru olmayan ifadelerle sataşmada bulunmuştur. Bunu
açıklamak için söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Samsun
Milletvekili Hayati Tekinin 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 78inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanına ve AK PARTİ Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, inanın, daha derli toplu, bu kanunla alakalı
bir eleştiri beklerdim. Geçtiğimiz birleşimlerde farklı
arkadaşlar bu iddiaları, ithamları ortaya attılar.
Şimdi Yüzükle geldi, yüküyle gidiyor
Sayın
Milletvekili, bana bakın, bunu ispatlayacaksınız, ne yükü
varmış, ortaya koyacaksınız; eğer koymazsanız siz
bir müfterisiniz, yalancısınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Siz Çamur at, izi kalsın.
siyaseti güden, elinde bilgi birikimi yetersiz olup da kanunu
eleştiremeyecek durumda olan birisisiniz. Meseleleri
şahsileştirip şahsiyet üzerinden cellatlık yapan bir
durumda kalırsınız. Gelin, eleştirin, ispat edin, ortaya
koyun.
Bakın,
üç gündür söylüyorum: İstanbulda 493 tane yeşil alan
varmış, toplanma alanı varmış, onların hepsini
imara açmışız; şu 493 tanenin listesini getirin diyorum üç
gündür, liste yok; Gönderdim. Gönderiyorum. Mail attım. Geliyor.
İstanbul milletvekilleri getirecekmiş. Arkadaşlar, elinizde bir
şey yoksa konuşmayacaksınız, getireceksiniz. AFADa
soruyorum liste var mı? Yok. Büyükşehire soruyorum liste var mı?
Yok. Beyefendiler bir yerden bulmuşlar ama ortada herhangi bir şey
yok.
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Beyefendi, İstanbul'da boş alan mı
bıraktınız? Siz konuşuyorsunuz hâlâ ya!
MEHMET
MUŞ (Devamla) Sayın Başbakanımızın da
Sayın Cumhurbaşkanımızın da alnı aktır. Siz
bunlardan çok daha fazlasını 17-25 Aralıktan sonra söylediniz,
grup toplantılarınızda duvarlara yansıttınız. Az
önce de söyledim sabahleyin- milletten yediğiniz şamarın sesi
Edirneden Karsa kadar çınladı ama hâlâ
akıllanmadınız, hâlâ aynı boş işlerin
peşinde koşuyorsunuz. Lütfen, daha itibarlı siyaset yapın.
Eğer eleştirecekseniz, eğer bir şeyler söyleyecekseniz,
buyurun, tasarı burada, ne söyleyecekseniz söyleyin ama olmayan
şeyler üzerinden itibar cellatlığı lütfen yapmayın.
Buna bir son verin, bu doğru bir şey değil. Bu şekilde,
olduğunuz yerde sayarsınız, ilelebet ana muhalefet olarak devam
edersiniz. Korkarım o özelliğinizi de yakında kaybedeceksiniz.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tekin
Sayın Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Tekin cevap verecek.
BAŞKAN
Sayın Tekin, buyurun.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Efendim, düzgün bilgi vermemekle madde üzerinde ve itham
etmekle suçladı beni, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
5.- Samsun Milletvekili Hayati Tekinin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Değerli arkadaşlar, Sayın Muş, Benim
yüzüğümden başka bir şeyim varsa bilin ki ben malı
götürdüm." diyen ben değildim.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Ya, neyi var, ortaya koyun.
HAYATİ
TEKİN (Devamla) Bugün, villa kolonilerini
Seneler önce Sayın
Kılıçdaroğlunun 350 liralık gömleğini görürken
kendiniz villa kolonilerini görmediniz, vakıfları görmediniz,
vakıflarda olan paraları da görmediniz, gemileri de gemicikleri de görmediniz.
Öyleyse, bugün dünyada belki de ilk 5e, ilk 15e giren, o zamanın
Başbakanını, bugünün Cumhurbaşkanını da
görmezsiniz.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Ya, şu ilk 15te
Listeyi çıkartın,
çıkartın şu listeyi. Çıkartın şu meseleyi.
HAYATİ
TEKİN (Devamla) Gelelim kumar meselesine. Kumarda benim oğlum
yakalanmadı dünyanın bilmem bir ucunda.
Buraya
yeni önerge getiriyoruz, yakında gelecek.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Getirin, getirin.
HAYATİ
TEKİN (Devamla) Burada vergiyi kaçıran bir insan, maalesef, benim çoluk
çocuğumun geleceğini de etkileyecek olan bir
Başbakanlığı sürdürüyor. Elbette ki sizlerin
söyleyemediğini, aklınızdan geçip de söyleyemediğini biz
söyleyeceğiz. Soruyorum size
TAMER
DAĞLI (Adana) Yalan söylemeyeceksin ama.
HAYATİ
TEKİN (Devamla) Aferin, yalan söylemeyeceğiz.
İktidar
görevini de yapmıyorsunuz siz, muhalefet görevini de bence
yapamazsınız. Bize diyorsunuz ki Muhalefetten düşersiniz.
Düşünelim, Kılıçdaroğlunun çocukları olsaydı o
villa kolonilerini olan, düşünelim eğer Kılıçdaroğlunun
çocukları o vergileri kaçırmış olsaydı, demek ki siz
susacaktınız, hiç sesiniz çıkmayacaktı öyle mi?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Hangi koloniler? Sayın Milletvekili, daha
açık konuşun, ne kolonileri?
HAYATİ
TEKİN (Devamla) Muhalefet de yapmayacaktınız öyleyse siz.
Bari, bırakın da sizin söyleyemediklerinizi, sizin çoluk
çocuğunuzun hakkını biz de savunalım, biz de söyleyelim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
TAMER
DAĞLI (Adana) Yalan söyleme ama, yalan söyleme.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Hayır, yalan yok.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Efendim, şu Dünyanın 10uncu, 15inci
zenginidir
ispatını getirin şuraya, bir görelim.
Nasılmış 10uncu, 15inci zengini, bir getirin şunu. Hangi
rakama göre, hangi sıralamaya göre? Bir getirin, görelim şunu.
Getirmeyen müfteridir.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) O zaman kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Bana
getirsinler MİTin en önce byLock listesini, yarısını
dersem hadi fazla, üçte 1inin AK PARTİli olduğunu göreceğim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Terbiyesizlik yapma! Yalan söyleme!
Aşağılıklaşma!
MEHMET
MUŞ (İstanbul) İspatlamayan müfteridir.
TAMER
DAĞLI (Adana) Yalan üstüne yalan söylüyorsun ya! Bir yalanını
ispatlamadan yeni bir yalan söylüyorsun.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Müfettişleri versinler bana, ben de o malların
nereden geldiğini göreceğim.
BAŞKAN
Tamam Sayın Tekin.
HAYATİ
TEKİN (Samsun) Ve biliyorum ki on beş yıllık ilk 2 binin
zengin listesini alsam, on dakikada işaretlerim onları.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin
6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981 Sayılı
"İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara
Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun" ve
4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 78inci
maddesinde yer alan yurt içinde veya yurt dışında ibaresinin
yurt içinde ve yurt dışında şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Mahmut
Toğrul Meral
Danış Beştaş
İstanbul
Gaziantep
Adana
Erol
Dora Nihat
Akdoğan Mahmut
Celadet Gaydalı
Mardin
Hakkâri
Bitlis
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sayın Nihat Akdoğan, buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve içeride rehin tutulan Değerli Eş Genel Başkanım,
değerli vekil arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün, Anayasa Mahkemesi, daha önce verdiği içtihat
kararıyla ters düşen bir karar verdi. Anayasa mahkemeleri, içinden
geçilen sürece ilişkin ve kişiye göre hareket etmemeli, edemez. Bu,
eşitlik durumunu da ortadan kaldırmaktadır. Anayasa Mahkemesi,
bu kararıyla birlikte Vekiller tutuklanabilir, ifade özgürlüğünü
tanımıyorum. Aynı zamanda, bizim için bunların hiçbirinin
bir anlamı da yoktur. Serbest seçim hakkını da
tanımıyoruz. anlamında bir karar vermiştir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi siyasi iktidarın talebi
doğrultusunda hareket etmiştir, kendi saygınlığına
büyük bir darbe vurmuştur. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak
demokratik mücadelemize devam edeceğimizi hepsinin de bilmesini isteriz.
Değerli
arkadaşlar, özellikle, Türkiyede, AKPyle birlikte kutsal değerlere
yönelik bir saldırı var. İnsanlar hayatını kaybediyor,
insanların defnedilmesine ilişkin, o insanların defin
işlemlerine bile karışılıyor. Çocuklarını
mezarlara veren insanların mezar taşlarına
saldırılıyor.
Bakın,
24 Kasım var önümüzde. Bir öğretmenden bahsetmek istiyorum.
IŞİDin 20 Temmuz 2015te Suruçta yaptığı canlı
bomba patlamasında Süleyman Aksu adlı hocamız hayatını
kaybetti. Süleyman hocanın defin işlemlerinde
iktidarınızın bölgedeki mülki amirleri tarafından zor
şartlar çıkarıldı önlerine yani bunu yaparken bile çok
zorlandılar. Ve annesinin kurduğu cümle vardır:
Yapılanlar, IŞİDin yaptığı az görülecek ki
oğlumu zor şartlarda toprağa verdim.
Neydi
peki, Süleyman hoca hangi durumda
Kobanili çocuklarla dayanışmak
için Suruça gitmişti.
Ben
oğlumu zor şartlarda okula götürdüm, okuttum, bir seviyeye geldi.
Ondan sonra bu cümlelerin hiçbir tanesi bana ait değildir- ben bir ev
yaptım çocuğumun maaşıyla. AKP geldi o evi bir kibrit
çöpüyle yaktı. 2016da bu yapıldı. Daha sonra Süleyman hoca
Suruçta hayatını kaybediyor. Onun arkadaşları ve öğrencileri
ona bir mezar, bir anıt yaptırıyor. Ve o anıta -sosyal
medyaya da bakın- üç defa saldırıldı.
Neden
insanların kutsal değerleriyle oynuyorsunuz? Neden o annelerin
yüreklerine ateşi bir kez daha düşürüyorsunuz? Bu kadar mı
insanlıktan, insanlık değerlerinden uzaklaştık? Yani
bu ülkede sizin dışınızda, AKPnin dışında
hiç kimsenin yaşamaya hakkı yok mu? Adaletse sadece sizin için mi
geçerli olacak? Demokrasiyse sadece size ait mi olacak? Neden toplumun
içerisine bu kadar büyük nefret tohumlarını ekiyorsunuz ki Iraktaki,
İrandaki depremde, sizin yeni nesil dediğiniz bir hastane müdürü
bile asla sarf etmemesi gereken bir cümleyi kullanıyor, Hazır deprem
olmuşken herkes gebersin, gebersinler de onlardan kurtulalım. diyor.
Bugün toplumu getirdiğiniz nokta itibarıyla biz bu durumdayız. O
nedenle, yargı da karar verirken bağımsız değildir;
mülki amir de Hakkâride, başka bir yerde- karar verirken AKP Hükûmetine
bakmadan kararını veremiyor.
Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, zor bir süreçten geçerken önümüzdeki süreçte
herkesin de bir hesabının olacağını bilmesini isteriz.
Sizden önce de siyasi partiler bu ülkede egemen oldu, iktidar oldu ama
yaptıkları yanlarına kâr kalmadı, sizlerin de yanına
kâr kalmayacağını bilmenizi isterim.
Saygıyla
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akdoğan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, Kin ve nefret
tohumları ektiniz Süleymaniye üzerinden. Bir örnek vererek
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Süleymaniye değil, Süleyman hoca dedim.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Süleyman hoca bir örnek
Yaşanan depremle
ilgili bir örnek vererek buradan bize bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın 502 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 78inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; bu ülkede, kin ve nefret tohumlarını atan, kin ve
nefret tohumlarını körükleyen, insanlar birbirine karşı
düşman olsun diye kan döken, vahşet yapan bir terör örgütü var; PKK.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Benim bahsettiğim, IŞİDin
katlettiği bir öğretmen.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) 1984ten bu yana, dağlara çıkartarak
Kürt çocuklarını öldürüp Kürtleri kışkırtan, Türk
çocuklarını öldürüp Türkleri kışkırtan, bunun
üzerinden kimlikler uyansın ve insanlar birbirine karşı
düşman olsun stratejisiyle kendince bir siyasal yol almaya
çalışan bir örgüt var. Bu topraklarda Kürt olsun, Türk olsun, kin ve
nefrete, halkların birbirine karşı
düşmanlığına ses çıkartacak olanların herhâlde
ilk kınayacakları, ilk karşı olacakları, hasım
belleyecekleri örgüt PKKdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LEZGİN
BOTAN (Van) Ne alaka?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Yaşanan deprem dolayısıyla oraya
ilk giden Türkiye Cumhuriyetinin uçağı oldu, yardımları
oldu.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) İlk giden Cumhuriyet Halk Partisi oldu.
LEZGİN
BOTAN (Van) Ya Süleymaniye değil, Süleyman hoca. Ne alaka? Süleyman
hocayı anlatıyoruz Sayın Bostancı. Süleyman hoca bir
öğretmendi, IŞİD öldürdü. IŞİDi mi savunuyorsun? Ne
çarpıtıyorsun?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) Yani hiçbir
Bırakın onu, depremi
bırakın, Suriyede kan dökülüyor, insanlar, Kürt, Arap, Türkmen bu
ülkeye gelip sığındılar. Türkiye Cumhuriyetinin mazlumluğa
ve mağdurluğa bakışı bütün insanları kucaklayan
bir tavır üzerine şekillenmiştir. Ama eğer derdiniz etnik
kimlik üzerinden bir kışkırtıcılıkla siyaset
yapmak ise her vesileyi nasıl ben buradan hasımlık üzerinden
okur ve bunun kışkırtıcılığı olarak
yaparım şeklindeki bir akılla konuşursunuz.
Bunu
şiddetle kınıyorum. Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Bostancı.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Şimdi, hatip
bağlamdan kopararak aslında, sanıyoruz hatibimizin
söylediklerini anlamadı ama onun dışında Niyetiniz etnik
kışkırtıcılık yapmaksa... diyerek sataşmada
bulundu. Söz istiyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, PKK terör örgütünü
eleştiriyor Sayın Bostancı, yaptığı o.
BAŞKAN
Tamam, buyurun Sayın Akdoğan.
LEZGİN
BOTAN (Van) Süleyman hocayı IŞİD öldürdü. Depremle ne
alakası var Allah aşkına?
BAŞKAN
- Sayın Botan, Sayın Akdoğanı kürsüye davet ettim, lütfen
dinleyelim.
7.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğanın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) Sayın Başkan, benim bahsettiğim
Süleymaniye değil, benim bahsettiğim 20 Temmuz 2015te
DAİŞin Suruçta katlettiği Süleyman hoca; devletin resmî
görevlisi ve bunun mezarına üç defa saldırı yapıldı.
Kaymakamınıza sorun, şu anda oraya kayyum olarak
atadığınıza sorun; bu saldırı yapıldı
mı, yapılmadı mı? O annenin yüreğine ateş
düşürmeye hakkınız var mı, yok mu? Şimdi, kalkıp
durumu Süleymaniyeye götürüyorsunuz. Elbette, yakın komşunuzdur,
binlerce, milyonlarca akrabaları var burada, yardım edeceksiniz,
onlar da edecekler ama etmeden önce toplumu getirdiğiniz noktayı da
bir görün. Bir hastanede birim amiri olan kadın bir halk için
Bırakın gebersinler. diyor. Bunun neresinde ırkçılık
var, benim söylediğimde? Ve bunu söylediğimizde Süleymaniyeye
Elbette ki oradaki
Biz Türkiye'nin bu tarafa kaymasını istemiyoruz.
Bunu söylerken de Süleymaniye anlamını çıkartıyorsunuz.
Sayın
Bostancı, gerçekten de o annenin, o babanın
yaşadığı acıyı hepimizin içimizde, derinliklerine
kadar yaşaması gerekiyordu, sadece bunu belirtmek istedim. Etnik
milliyetçilikten kim medet umuyor, ortadadır.
Saygılar.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Akdoğan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Kayıtlara geçsin: Suruçta yaşanan
olaya ilişkin AK PARTİnin, iktidarın orada
insanlarımızın kaybı dolayısıyla dile
getirdikleri ifadeler ortadadır. Densizin birisi çıkmış,
konuşmuş. Bunu genelleştirip bu ülkede insanların
birbirlerine karşı bakışına bir veri olarak koymak
yerine, bu ülkede kardeşliği destekleyen sayısız veri
varken onları da bunun yanına koyup densizliğe karşı
bu halkın had bildirimini ifade etse sözleri başım gözüm üstüne.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Biz mezardan söz ediyoruz, mezardan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Ama sadece bunun üzerine konuşursanız
bu da haklı bir tepki doğurur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederiz Sayın Bostancı.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
sadece kayda geçsin diye
BAŞKAN
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Bostancı
yine, sanıyorum, yanlış anladı mevzuyu. Suruçta herhangi
bir bombayla katledilen insanlardan bahsetmedi, sadece IŞİDin
saldırısıyla ölen bir öğretmenden ve onun mezarına
yapılan saldırıdan söz etti.
BAŞKAN
Peki, kayıtlara geçti.
Teşekkür
ediyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
79uncu
madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 79uncu
maddesinde yer alan elektronik ortamda gerçekleştirilebilir. ibaresinin
elektronik ortamda gerçekleştirilir. şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Erol
Dora Mahmut
Celadet Gaydalı Dirayet
Taşdemir
Mardin Bitlis Ağrı
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet
Taşdemir...
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün
Ahmet Kayanın vefatının 17nci yılı, kendisini bir
kez daha burada saygıyla anmak istiyorum.
Ahmet
Kaya sadece ana dilinde türkü söylemek istediği için linç edildi, sürgüne
yollandı. Ama maalesef -aradan on yedi yıl geçti- hâlâ bugün, mevcut
olan tabloda pek bir şeyin değişmediğine, linç kültürünün
hâlâ çok sıcak ve ayakta tutulmaya
çalışıldığına tanıklık ediyoruz.
Bu
linç ve sürgün siyasetiyle bir de rehin alma siyaseti devreye girdi. Ben de
buradan bir kez daha, cezaevinde olan eş genel
başkanlarımıza, milletvekillerimize, belediye eş
başkanlarımıza selam ve saygılarımı da iletmek
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, AKP siyasetinin geldiği noktayı AKPnin kendisiyle
muhalefetinde izliyoruz. Artık, mesele muhalefete yönelik
baskıyı aştı. Öyle politikalar üretiliyor, öyle şeyler
söyleniyor ki biz itiraz ettiğimizde verilen yanıtlarla aslında
kendi kendinizi eleştiriyorsunuz. Ben halkçıyım. diyerek
iktidar olabilen, şimdi dünyadaki bütün diktatörlük örneklerinin
izlediği seyri takip ederek Halk benim. diyor. Siyaset dedikleri
şey toplumun istilasından ibaret.
Nüfusun
yarısının kendi seçtiği belediye eş
başkanıyla yönetilmediği, geçin siyasi partileri, halkların
terörize edildiği, insanların birbiriyle konuşurken bile
tedirgin hâle geldiği bir ülke, siyasetsizleşmenin göstergesidir.
Çünkü siyaset tam tersine isteklerin nasıl
ortaklaşacağını, birlikte yaşamın nasıl
kurulacağını konuşmak demektir, bu yoksa siyaset de yok
demektir.
Türkiyede
çok önceleri de bilirsiniz ki halk ve vatandaş arasında aslında
elitist bir ayrım vardı ama maalesef, bugün, artık muhalefet
eden, zulme karşı baş kaldıran, AKP politikalarına
itiraz eden herkes halk olmamak, terörist olmakla suçlanıyor. Ama
sanıyor musunuz ki önünüze geleni terörist ilan etmek sizi de kurtaracak?
Bakın, Ben daha az teröristim. yarışında olan metaller
yoruldu. Aslında bu durumu çok iyi ifade eden bir film repliği geldi
aklıma, film aslında günümüzdeki örneklerle de çok iyi
örtüşüyor, filmde şöyle söylüyor, diyor ki: Marstan küçük
yeşil adamlar inse hepiniz küçük yeşil adamlardan olursunuz.
Aslında bugünkü siyasete tıpatıp da uyan bir örnek. Bu
politikalar her yönüyle kaybetmeye mahkûm çünkü AKP ilk dönemlerde kendisini
eleştirenlerin bir kısmına statü ve konfor dağıtarak
iktidar olmuş bir partidir ve şimdi, bu güç ve statü gittiğinde
kendisini var eden bütün bu yapılar başka bir güç
arayışı için köşe bucak kaçışıyor.
Aslında Bu tasfiye operasyonlarıyla, bu rehin alma
politikalarıyla HDPyi çözeriz.le başlayanların bugün kendisi
çözülme aşamasında.
İktidar,
mezarlıkların girişinde yer alan Her canlı bir gün ölümü
tadacaktır. ifadesini kendine siyasi rota edinmiş görünüyor; Her
Türkiye vatandaşı bir gün gözaltı ve tutuklamayı
tadacaktır. diyerek herkese gözdağı vermeye
çalışıyor. Artık, Türkiyede birlikte yaşam
değil, neredeyse yaşama mücadelesi, öldüğünde de gömülme
mücadelesi veriliyor. AKPye itaati, köleliği sadakat adı
altında meşrulaştıranlar bilsin ki itaatsizlik
imkânının olmadığı bir yerde itaatin de
meşruiyeti yoktur. AKP Genel Başkanı geçenlerde Maalesef,
dünyada adalet yok. Haklı olanın güçlü olduğu değil, güçlü
olanın haklı olduğu bir dünya, böyle bir dünyayı
kabullenmek mümkün değil. demişti. AKP bu dünyayı
kabullenmiyorsa değişime önce kendinden başlamalı, adaleti
kirli oyunlardan kurtarmalıdır. AKPnin mutsuzluk, kıyım,
çatışma üzerine inşa ettiği şeye siyaset değil
savaş deniyor. Açıkçası, bugün hem kendisiyle hem ülkenin bir
bütünüyle bir savaş yürütülüyor. Bu, metallerin yorulduğu AKP zaman
aşımına uğradı ama birlikte yaşama iradesi zaman
aşımına uğramıyor; insanlar sindi sanmayın,
insanlar direnerek mücadele ediyor. Bizler, dün olduğu gibi bugün de
yarın da bu mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz.
Binalarımızın yakılması, vekillerimizin
tutuklanması, özgür basının susturulması, demokratik kitle
örgütlerinin kapatılması, muhalefetin ne kadar baskı
altında olduğunu gösteriyor, doğrudur ama daha çok sizin
diktatörlüğünüzün kaydı olarak tarihe geçtiğini de ifade etmek
isterim.
Bir
kez daha Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Taşdemir.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 79uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir Ankara İzmir
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
İstanbul Eskişehir Bursa
Kadim
Durmaz Ömer
Fethi Gürer
Tokat Niğde
MADDE
79- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununa aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
"EK
MADDE 4- Bu Kanun kapsamında yer alan tüm iş ve işlemler
elektronik ortamda gerçekleştirilebilir.
Bu
maddenin uygulanması ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı;
a)
Defter, kayıt, belge ve benzeri içeriklerin elektronik ortamda
oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafaza ve ibrazına
ilişkin usul ve esasları belirlemeye,
b)
Elektronik ortamda gerçekleştirilen işlemlerin kaynağı,
bütünlüğü, gizliliği ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik
sertifika altyapısı oluşturmaya veya mevcut olan
altyapıları kullanmaya,
c)
İlgili bilişim sistemlerine yönelik her türlü birlikte işlerlik
standartlarına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, yetkilidir.
Maliye
Bakanlığı, bu madde kapsamında yapacağı
belirlemelerde Sayıştayın uygun görüşünü alır.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hafta içinde Tüm Emekliler Derneği, bugün de Emekliler
Sendikasının temsilcileri ziyarete geldiler. Bir yıl boyunca
emeklilerin lehine bir düzenleme yapılmadığı gibi,
emeklilere verilen ücret artışları, maaşlarındaki
artış da ne yazık ki yıl içindeki zamlarla eridi. Torba
yasalar peşi sıra geldi ama emeklinin taleplerine yönelik maddeler
bunların içinde yer almadı.
2018
yılı bütçe görüşmeleri Komisyonda devam ediyor, orada da
emekliler için olumlu söz edilebilecek bir gelişme yok. Bildiğiniz
gibi emekliler açlık sınırının altında bir
gelirle yaşıyorlar, önemli bölümü yokluk
sınırının altında bir gelire sahip. Çoğu yerde
emekliler -özellikle de büyük kentlerde- akşam pazar yerleri
dağılırken pazara gitmek zorunda kalıyorlar çünkü orada, o
saatte esnafın yapacağı 5-10 kuruş indirime ihtiyaç
duyuyorlar. Bayramlarda emekliler torunlarına harçlık verecek
parayı artı değer olarak elde edemedikleri için
sıkıntı içindeler.
Bunun
yanında, emeklilerden ilaçta katkı payının
kaldırılması için bir kanun teklifi verdim; umarım, dilerim
bu değerlendirilir. Böylece, kamu ve özel hastane ayrımı
yapılmaksızın emeklilerden muayene ücreti, ilave ücret ve ilaç
katkı bedeli alınmaz.
Keza,
2000 yılından önceki emekliler için intibak düzenlemesi
yapıldı, 2000 yılından sonra emekli olanlar için bu
düzenleme yapılmadığından 2000 yılından sonra
emekli olanlar mağdur durumda. Bununla ilgili de bir kanun teklifi verdim.
Bunun da değerlendirilmesiyle emeklilerin ilaçta katkı payı ve
intibakla ilgili beklentileri karşılanmış olacak.
Arkadaşlar,
yaşam sonlanmadan önce her canlı emeklilik yani
yaşlılık sürecine eriyor. O anlamda, sosyal yaşam
alanlarının geliştirilmesinin, onlar için
yapacaklarımızın yasal anlamda düzenlenmesinin bir yerde
geleceğimizin de şekillenmesinde hepimize düşen önemli bir görev
olduğunu düşünüyorum.
Ne
yazık ki emekli sendikalarının varlığı yasal
anlamda olanaklı kılınmadı. Ne var ki özellikle toplu
iş sözleşme görüşmelerinin yapıldığı, memur
sendikalarının olduğu toplantılarda emeklilerin de
temsilcilerinin yer alması ve burada emeklilerin de söz sahibi olmasının
önündeki engel yasal düzenleme yapılarak kaldırılabilir.
Bunun
yanında, emeklilikte yaşa takılanlar var. Prim gün
sayısını doldurdukları hâlde, süre içinde ödedikleri prim
karşılığı emekliliği hak etmelerine rağmen,
çıkarılan kanun nedeniyle yaş beklenmesiyle ücretlerini
alamıyorlar ve mağduriyet içindeler. Emekli olduktan sonra çoğu,
özellikle yüzde 30luk bir kesim çalışmak zorunda kalıyor ama
emekli olmuş, emekliliği hak etmişler yaş için bekletilerek
mağdur ediliyor. Bu mağduriyetin de artık sonlandırılması
gerekiyor. Emeklilikte yaşa takılanların sizlere de ulaştığını
düşündüğüm seslerinin dikkate alınması ve bunların
sorunlarını olumlu yönde çözecek bir düzenlemenin
yapılmasını yüce Meclisten bekliyorum. Bununla ilgili de kanun
teklifi verdim. Bunun da Meclisimize getirilmesiyle emeklilerin üç konudaki
beklentisinin karşılanacağını düşünüyorum.
Ülkemizde
adil bir vergi sisteminin olmayışı, bunun yanında temel
tüketim harcamaları ve hizmet alımından alınan dolaylı
vergilerin yüksek olması, kayıt dışı ekonominin
kayıt altına alınamaması, bütçede işçi, esnaf, çiftçi,
dar gelirlilere verilmesi gerekenlerin de bir yerde önünü kesiyor. Kayıt
dışının kayıt içine alınmasıyla açık
olarak gösterilen alanlardaki sorunlar aşılabilir. Yani Hükûmetin,
aslında yapması gerekli olanı yapmayarak bunun bedelini
emekliye, işçiye, çiftçiye, köylüye, esnafa, dar gelirliye ödettirme
anlayışından vazgeçmesi gerekiyor. Yakaladığından
vergi alan, bulduğuna zam yapan anlayış yerine, kayıt
dışının mutlaka kayıt içine gelmesini sağlayacak
düzenlemeler de ihtiyaç.
Bu
anlamda, Hükûmetin son dönemlerde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Devamla) -
oluşan zamlar karşısında
memura ve işçiye vermiş olduğu enflasyonun altındaki zamlar
da eridiği için enflasyonun karşılığı zam
verilmesini emekli de işçi de memur da bekliyor. Bunu da talep ederek
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime
yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati:20.01
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu
açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
80inci
madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 80inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
İstanbul Adana Gaziantep
Erol
Dora Mahmut
Celadet Gaydalı Mithat
Sancar
Mardin Bitlis Mardin
Saadet
Becerekli
Batman
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Batman Milletvekili Sayın Saadet Becerekli.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
SAADET
BECEREKLİ (Batman) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarken
aynı zamanda cezaevlerinde rehin tutulan eş genel
başkanlarımızı ve sevgili milletvekili
arkadaşlarımızı da selamlıyorum.
Anayasa
Mahkemesinin bugün tutuklu milletvekillerimizle ilgili verdiği
kararın seçme ve seçilme hakkına karşı evrensel hukuk
değerlerinin, evrensel insan haklarının ihlali olduğunu
bilmek gerekiyor ve daha önce verdiği kararını da ihlal ederek
Halkların Demokratik Partisine, akademisyenlere, gazetecilere ve
kısacası tüm muhalif duruşlara düşman hukuku
uygulanıyor âdeta. Bilinmelidir ki demokratik hak taleplerimiz ve
mücadelemiz ne olursa olsun her şeye karşın sürecektir.
Sayın
milletvekilleri, ne yazık ki devleti yönetenler ekonomiye inanılmaz
bir savurganlık zihniyetiyle yaklaşıyor. O kadar gereksiz
harcamalar yapıyorlar ki bütçe açık veriyor telaşına
giriyorlar sonradan. Harcamaları kısmak yerine bu
açığı kapatmak için yeni vergiler, vergi zamları işçi,
emekçi ve dar gelirlinin üstüne yığılıyor ne yazık ki.
Bakın,
aslında bu ekonomik krizin, darboğazın sebebi savaş politikaları
ve aşırı güvenlikçi politikalardır. İçeride Kürtlerle
2013teki barış konseptinin terk edilmesi, dışta iflas eden
Suriye politikalarıyla ortaya konulan stratejik çöküntüdür asıl nedeni.
Bütçede savurgan harcamalar, savunma sanayisine harcamalar ve muhalifleri
tutsak etmek için cezaevi harcamaları ve bol keseden rant
dağıtımı
Bakın, cezaevleri yapmak için istenen hazine
arazileri hemen istediğiniz yerde tahsis ediliyor. Tabii, bir de ihaleleri
almak için mutlaka yandaş olmak gerekiyor ki yandaşa rant
sağlansın bu cezaevleri yapılırken. Bu yıl
yapımı planlanan ve pazarlığı yapılan 39
cezaevine milyonlarca, hatta milyarlarca lira gitmesi, yine savaşa ve
aşırı güvenlikçi politikalara gitmesi bütçede yüksek
açıklar doğuracaktır elbette, önüne geçemezsiniz. Tabii,
bunların sonucu olarak bütçe çok büyük bir açık verdi. Bunu kapatmak
gerekiyordu. Ne yapıldı? Savurgan harcamaları kısmak
yerine, yeni vergilerle kapatmaya çalışmak aslında büyük bir
gaflettir, bunu bilmek gerekiyor öncelikle. Zaman zaman Hükûmet Ekonomi çok
iyi gidiyor. diye açıklamalar yapıyor. Sormak gerekiyor: Ekonomi iyi
gidiyorsa vatandaşı ezecek vergi zamlarına gerek var
mıydı?
Değerli
arkadaşlar, son yıllarda yasama alışkanlığı
hâline geldi âdeta torba yasalar. Torba yasanın içerisine çok
değişik konuları koyarak vergi zamlarının
yansımasını, ağırlığını toplum
anlamadan işi oldubittiye getiriyorsunuz. Unutmayın ki çok vergi
demek kasanın dolması anlamına da gelmiyor. Bir kere, vergi
kaçırmak için zemin hazırlıyor. Ağır vergileri
kaçırmanın türlü yolları var. Yeni bir olay olan Paradise
Papers bir örnektir. Sermaye sahiplerinin böyle bir olanağı var ama
fakir fukara, işçi, emekçi vatandaşlar için açıkçası bir
cehennem sunuluyor. Sadece vergi gelirleriyle ülke yönetmek mümkün değil.
Yalnızca bilmek gerekiyor ki toplum gerçekten patlamaya hazır bir
yanardağ gibi beklemede. Tabii, bu gelişmelerin sonucunda mali
disiplinden kopularak ülke ciddi bir ekonomik krizin eşiğine
getirilmiştir. Mevcut politik ve ekonomik krizi aşabilmenin yegâne yolu
olarak, Hükûmet, toplumsal muhalefeti düşmanlaştırmaktan
vazgeçerek demokratik bütün teamülleri işletmelidir ve çok acil bir yolla
toplumsal barışı tesis etmelidir. Aksi durumda bu ağır
vergi yükleriyle, o yanardağ gibi patlamaya hazır dediğimiz
toplum sonuçta mutlaka sesini yükseltecektir. Zaten bir kaos içerisinde olan
Türkiye sistemi, Türkiye yönetimi, Türkiye toplumunda bu kaos daha
derinleşecek ve belki çok daha fazla ölümler, çok daha fazla toplumsal
ayrışmayla, belki o duygusal kırılganlıkla Türkiye
halklarında ciddi kopuşlar da olacaktır. Bunun önüne geçmenin
yolu işte o söylediğimiz çok acil yolla mutlaka bir toplumsal
barışın tesis edilmesi; öncelikle, önümüzde çok ağır
bir şey olarak duran Kürt sorununun çözümü ve demin söylediğim gibi,
bütün demokratik teamüllerin işletilmesidir. Bunlar olmazsa
olmazıdır. Yoksa bu içine düşeceğimiz kaos bizi de sizi de,
bütün Türkiye toplumunu yutacaktır. Öyle bağırıp
çağırarak Çok demokrasi var. Ekonomi çok iyiye gidiyor.
İşte, 80 milyon bizi destekliyor. söylemleriyle asla bir yere
varamazsınız, hiçbir yere varılmaz bu yöntemle, bu
politikalarla. Bu politikadan bir an önce vazgeçilmesi, başta eş
genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, tutuklu olan
akademisyenler, gazeteciler, haksız hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde
tutulan herkesin serbest bırakılması toplumsal
barışın inşasında ilk adım olmalıdır
diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Becerekli.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın
Gürer, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Kuzey
Irakta devam eden operasyonlar sırasında şehit olan
Niğdenin Sazlıca köyünden Bilal Türkmene ve tüm şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kuzey
Irakta devam eden operasyonlar sırasında şehit olanlardan biri
de Niğdenin Sazlıca köyünden Bilal Türkmendir. Tüm şehitlerimize
Allahtan rahmet diliyor, acılarını paylaşıyor,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun"
ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 80inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir Ankara İzmir
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
İstanbul Eskişehir
Bursa
Kadim
Durmaz Hüseyin
Çamak
Tokat Mersin
Madde
80 - 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 45 inci maddesinin üçüncü
fıkrasının ikinci cümlesinde bulunan malları ibaresi
mallar ile sanayi tesislerinde işlem görerek mamul haline gelmiş
nihai ürünleri şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 502
sıra sayılı torba Kanun Tasarısıyla ilgili
düşüncelerimi açıklamak üzere huzurunuzdayım.
Belediye
ve bağlı idareler, meclis kararıyla mabetlere indirimli ya da
ücretsiz içme ve kullanma suyu verebilirler. fıkrasına bu
tasarıyla yapılan ekle eğitim kurumları, yurt, okul
pansiyonları ve hastanelere de indirimli ya da ücretsiz içme kullanma suyu
verilebilmesinin yolu açılmaktadır. Biliyorsunuz, belediyeler meclis
kararıyla mabetlere ücretsiz içme ve kullanma suyu temin etmekte.
Bazı belediyeler meclislerinde cemevlerini inanç mabedi olarak
tanıyıp diğer inanç mabetlerine olduğu gibi cemevlerine de
su hizmeti verebiliyor. Fakat, bunu kayıtlı bir şekilde
sunmalarının önünde maalesef hâlen yasal engeller söz konusu.
İnanç
ve ibadet özgürlüğü temel bir insan hakkıdır. Laik bir devlette
din, devletin elinde değil, inanan insanın vicdanında olur.
Dinler özü itibarıyla hoşgörüden yanadırlar fakat devlet
sistemleri içerisinde bağnazlaşırlar, gaddarlaşırlar.
Laiklik işte bu nedenden dolayı son derece kritik bir öneme sahiptir.
Devlet dinî inanç kurumlarına eşit mesafede ve yansız
olmalıdır. Bu yansızlık sarsıldığı anda
toplumsal kutuplaşmaların ve ayrışmaların önü
açılmış olur.
Sayın
milletvekilleri, 2 Aralık 2014 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, diğer ibadet mekânlarından alınmayan elektrik
paralarının cemevlerinden istenmesini ayrımcılık
olarak değerlendirmiştir. Yasal
bağlayıcılığı olan bu kararda cemevlerinin
diğer ibadethanelerle eşit statüde değerlendirilmesi
gerektiği belirtilmektedir. Bu kararın ardından açılan
davada AİHM, 26 Nisan 2016 tarihinde davacı Alevi
vatandaşları haklı bularak cemevlerine yasal statü tanınması
gerektiği yönünde başka bir karar daha verdi.
Değerli
arkadaşlar, mabetlere ilişkin ayrımcılık
giderilmemişken, getirilen düzenlemeyle eğitim kurumları, yurt,
pansiyon ve hastanelerin tespitinde hangi kriterlerin gözetileceği
açıkça ortaya konulmamıştır. Bu konuda adalet nasıl
sağlanacak belli değil. Geçmiş uygulamalar, bu konuda da
kayırmacılık yapılacağına dair
endişelerimizi haklı çıkarmaktadır. Öncelikle şunu
anlamalıyız ki cemevlerinin ibadethane mi, kültür evi mi olup
olmadığını tanımlamak Hükûmetin ya da Diyanetin görevi
değildir. Burada devletin ve ilgili yetkililerin asli görevi,
tıpkı diğer inançlarda olduğu gibi cemevlerinin özgür ve
güven içinde varlığını sağlamasının önünü
açmaktır.
Bu
nedenle cemevleri hiçbir kayıt ve koşul olmaksızın mabet
niteliğiyle hak ettiği ibadethane statüsüne kavuşturulup,
elektrik, su hizmetleri dâhil camilere sunulan bütün haklardan
yararlanabilmelidir. Bugüne kadar maalesef gerekli adımlar
atılmadığı için Aleviler ile Hükûmet arasında ciddi
bir güven ve diyalog sorunu söz konusudur.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde bu kadar Alevi vatandaş yaşıyorken ve
konuştuğunuz, görüştüğünüz Alevi
yurttaşlarımızın yerine kendinizi koyup hiç empati
yapmayı düşünmediniz mi? En temel inanç hakları dahi dikkate alınmayan
Alevilerin kendilerini devletin "üvey evlatları olarak görmesi normal
değil mi? Bu durumun yeniden gözden geçirilip, en kısa zamanda güven
ortamı yaratılmasıyla devletle Aleviler arasında kuşku
ve güvensizlik ortadan kaldırılmalıdır.
Kin,
öfke ve nefretin sevgiye dönüşmesini, bu güzelim cennet gibi
vatanımızda yaşayan tüm insanlarımızın ve
inançların, birbirlerinin haklarına saygılı, kardeşçe,
el ele barış içinde birlikte olmalarını Cenab-ı
Haktan niyaz ederek sözlerimi noktalıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çamak.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
81inci
madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere dört önerge vardır.
İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 81inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Dirayet
Taşdemir Feleknas
Uca
Gaziantep
Ağrı
Diyarbakır
Erol
Dora Filiz
Kerestecioğlu Demir Aycan
İrmez
Mardin
İstanbul Şırnak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Baki
Şimşek
Konya Hatay Mersin
Zühal
Topcu Ahmet
Selim Yurdakul Saffet
Sancaklı
Ankara Antalya
Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
- Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı
İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, İstanbul Maratonu geçtiğimiz günlerde
gerçekleşti. Ben, aslında, biraz bununla ilgili bir çağrı
yapmak için de konuşmacı olmadığım hâlde konuşmak
üzere çıktım. İstanbul Maratonunun 10 kilometresini ben de
yarı koştum, yarı yürüdüm ama gerçekten epey zorlu bir şeyi
tamamladım. O insanlarla beraber olmaktan mutlu oldum. Benim
Kızım Okuyacak Projesiyle koşmaya başladım ve orada
Gezi direnişi sırasında kaybettiğimiz Ahmet Atakanın
annesi Emsal Atakanla koşuya başladık aslında ve
sonrasında da ALİKEV Vakfıyla yani Ali İsmail Korkmaz
Vakfıyla, Ali İsmailin annesi Emel Korkmazla maratonu
tamamladık. Şimdi, bu insanlar bu vakıflarla -hem Halkevleri
Vakfı- Benim Kızım Okuyacak Projesiyle geleceğe daha güzel
şeyler bırakmak istiyorlar, Ali İsmail Vakfı da aynı
şekilde. Ay sonuna kadar hâlâ o maratonla ilgili açtıkları
kampanya destek almaya devam ediyor.
Bunun
dışında İstanbul Maratonunda başka koşanlar da
oldu. Aslında biraz hayatı gerçekten böyle yaşamak ve böyle
güzelleştirmek mümkün. Ama onu görüyorum ki bizler bu Meclisin içerisine
girdiğimiz zaman, bu turuncu koltuklar ve bu göz alıcı
ışıklarla bazen kendimizi belki başka yerlerde zannediyoruz
ama doğanın içerisine karıştığımızda
tıpkı o maratondaki gibi farklı amaçlarla olsa da, birbirleriyle
aynı düşüncede olmasalar da birbirini kırmadan koşabilen,
birbirine çelme atmadan koşabilen ve aslında kendi fikirlerini
yarıştıran, sonuna kadar bunu devam ettirebilen bir maratonu
daha demokratik bir mecliste yaşamak mümkün. Tabii, bu herkesin
düşüncesine saygı duymakla olabilecek bir şey, düşünceleri
nedeniyle insanları hapsetmemekle olabilecek bir şey. Bugün bize
yarın size. Çünkü bunun olmayacağının hiçbir garantisi yok.
Bu ülke başbakanların idamını da gördü, bu ülke gencecik
insanların idamını da gördü, bu ülke çok sayıda
aslında sadece düşüncesini ifade ettiği için hapishanelerde
yatan farklı kesimlerden -sağdan olsun soldan olsun- yazarları,
şairleri gördü. Artık burası genç ölüler ülkesi olmaktan
çıkmalı. Her cenahtan, ölüleri yarıştırmadan
Gerçekten Ali İsmail hep 19 yaşında kaldı; o güzel yüzüyle,
gülüşüyle 19 yaşında kaldı. Ahmet Atakan da öyle ve onun
dışında belki sizin, adını verebileceğiniz
başkaları da. Çünkü ben biliyorum, buradan Yasin Börüyü anın.
diye sesler de gelebilir; Yasin Börü de öyle. Biz ne zaman ki ölüleri
yarıştırmaktan vazgeçeceğiz, biz ne zaman ki gerçekten
birbirimize hani o İstanbul Maratonunda olduğu gibi
dokunabileceğiz, çelme atmayacağız, sadece düşüncelerimizi
ifade ettiğimiz için birbirimize nefret duymayacağız ama hiçbir
zaman birbirimize silah çekmeyeceğiz, hatta silahlarımız
olmayacak, hatta bu Mecliste bireysel silahsızlanmayı teklif eden
kanun önerilerini kabul edeceğiz, bunları reddetmeyeceğiz,
işte o zaman burası hakikaten halkların Meclisi olacak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olacak, gençlerin Meclisi olacak, kadınların
Meclisi olacak, yaşlıları, emeklileri ve vergi ödeyemeyenleri,
yoksulları düşünen bir Meclis olacak. Ben sizi bu hafta sonu
birazcık bununla ilgili hayal kurmaya ve bu maratonu birlikte
gerçekleştirebilmek için de, birazcık da olsa birbirimizi
ötekileştirmeden, herkesin kendi hatalarına da yer yer göz atarak
birer adım atmaya davet ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlarım. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
Aynı
mahiyetteki diğer önergede Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim
Yurdakul.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 81inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım.
Muhterem
vatandaşlar, söz konusu madde, optisyenlerin ve gözlükçülerin kendi meslek,
oda ve birliklerinin oluşturulmasını sağlayacak yeni bir
düzenleme getirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizdeki mesleki
ilerlemeyi, mesleki sorunların çözümüyle birlikte mesleki hakların
korunmasını her zaman destekledik ve bundan sonra da desteklemeye
devam edeceğiz.
Ülkemizin
dört bir köşesinden gelen derneklerle partimiz adına birçok
görüşme gerçekleştirdik ve bu meslek odasının oluşumu
için verdiğimiz önerge ve basın açıklamalarıyla kendilerine
destek olduk. Bu vesileyle şimdiden bu yeni meslek kuruluşunun
ülkemize, optisyenlik ve gözlükçülük mesleği mensuplarına
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Milliyetçi
Hareket, ülkemizin ilerlemesinde iş bölümüne ve uzmanlık sahiplerinin
kariyerlerini kendi meslek dallarında icra etmelerine ve kendilerini
geliştirebilmelerine çok önem vermektedir. Bugün hem okullu hem de
alaylı optisyenlerimizin, gözlükçülerimizin kendilerini ve mesleklerini
geliştirebilmelerinin yolunu açmak üzereyiz. Allahın izniyle bu
saatten sonra bu meslek mensupları kurumsal bir yapıda kendilerini ve
mesleklerini geliştirme imkânına kavuşacak.
Muhterem
vatandaşlar, az önce de ifade ettiğim gibi, biz kendi kültürümüzün de
bir parçası olduğu için bütün mesleki birlikleri destekliyor ve
ülkemize, milletimize katkılarını değerlendirerek birçok
konuda yanlarında oluyoruz. Profesyonel bir meslek mensubu olma yolunda
meslek odalarının önemi yadsınamaz. Ayrıca, kamuyu
ilgilendiren bir meselede bilimsel ve millet yararına bir sonuca
ulaşmanın en kolay ve doğru yolu meslek birliklerinden uzman
görüşü almaktır. Daha önce optisyenlik ve gözlükçülükle ilgili her
kafadan bir ses çıkar ancak en az sesi duyulanlar ise bu işin içinden
gelen meslek erbapları olurdu. İşte, şimdi, optisyenler ve
gözlükçüler kamuoyu nezdinde kurumsal bir muhatap olarak değer
bulacaklardır. Bu durum sadece bu meslek mensupları için değil,
vatandaşlarımızın da sağlıklı ve kaliteli
hizmet alabilmesi için olumlu bir gelişmedir. Bu meslek uzmanları
sağlık hizmeti olarak kabul edilen bir alanda hastalarla doğrudan
muhatap olan ve onlara uygun bir hizmet sunan son duraktır. Bu nedenle
optisyenler ve gözlükçüler kaliteli bir sağlık hizmeti sunumunda
önemli bir yere sahiptir.
Bugün
hazır konusu açılmışken optisyenler hakkında
verdiğimiz ancak Meclis gündemine gelmeyen bir kanun teklifimiz
olduğunu da hatırlatmak istiyorum. Vermiş olduğumuz
teklifte optisyenlik müesseselerinin tüm kayıt, kontrol ve denetleme
işlerinin optisyen unvanına sahip olan kişiler tarafından gerçekleştirilmesini
amaçladık. Sağlık Bakanlığı ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı merkez ve taşra
teşkilatlarında optisyenlikle ilgili süreçlerde optisyenlerin
görevlendirilmesinin daha uygun olacağı inancındayız.
Böylelikle uzun süre bekleyen ve atama için sabırsızlıkla kadro
ilanını bekleyen bu optisyenlerimize de buradan bir müjde vermiş
olacağız. Vermiş olduğumuz kanun teklifinde Sosyal Güvenlik
Kurumunun gözlük reçete kayıtları ve ödemelerinde optisyenlerin
görevlendirilmesinin kamu kaynaklarının ve toplum
sağlığının korunması açısından da uygun
olacağını ifade ettik. Ayrıca kamu harcamalarının
ve sosyal güvenlik ödemelerinin istismar edilme ihtimalini en aza indirecek
olan bu teklifimizin bir an önce gündeme getirilmesine ve bu
çağrımızın buradan Hükûmet tarafından da olumlu olarak
ifade edileceğine yürekten inanarak hepinizi, Genel Kurulu sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yurdakul.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının 81inci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, birinci fıkrasında geçen müstakil
ibaresi ile üçüncü fıkrasının metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Metin
Külünk Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul İstanbul İstanbul
Ramazan
Can Halil
Eldemir Mücahit
Durmuşoğlu
Kırıkkale Bilecik Osmaniye
"Odalar
ile Birliğin teşkili, bunların yurt içindeki ve yurt dışındaki
faaliyetleri, organları, organların görevleri,
toplantıları, karar alış usulleri, gelirleri, giderleri,
seçimi, seçilme yeterlilikleri, seçimlerin yapılış usulü, fesih,
tasfiye ve iptale ilişkin hususlar, mesleki sicil, hizmet bedellerinin ve
aidatların tespiti, disiplin cezaları ile infaz ediliş usulleri,
odalar ve Birlik ile ilgili diğer iş ve işlemlere ilişkin
yönetmelik hazırlanır, Sağlık
Bakanlığının uygun görüşü alındıktan sonra
Resmî Gazete'de yayımlanır."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddeyle
oluşturulması öngörülen müstakil optisyen-gözlükçüler odaları ve
Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin organlarının ilk
oluşum, faaliyet görev, yetki ve karar alış usulleri, tasfiye ve
iptale ilişkin hükümler, Oda ve Birliğin verecekleri disiplin
cezaları ile bunların infaz ediliş usulleri ve diğer
iş ve işlemlere ilişkin hükümlerin Türk Eczacılar
Birliği hükümleri kıyasen uygulanmak yerine müstakilen
Sağlık Bakanlığının uygun görüşü üzerine
çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 81inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir
Ankara
İzmir
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
İstanbul Eskişehir
Bursa
Kadim
Durmaz Şenal
Sarıhan
Tokat
Ankara
MADDE
81- 22/6/2004 tarihli ve 5193 sayılı Optisyenlik Hakkında Kanuna
aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.
"EK
MADDE 1- Bu Kanuna tâbi meslek mensupları; meslekî faaliyetlerini geliştirip
kolaylaştırmak, meslektaşlar arasında yardımlaşma
ve işbirliğini temin etmek ve meslekî ahlâk ve disiplini tesis edip
korumak üzere, kamu kurumu niteliğindeki müstakil optisyen-gözlükçüler
odaları ve Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğini teşkil ederler.
Odalar
ile Birliğin teşkili, bunların yurt içindeki ve yurt
dışındaki faaliyetleri, organları, görevleri,
toplantıları, karar alış usûlleri, gelirleri, giderleri,
organları için seçim, seçilme yeterliliği, seçimlerin
yapılış usûlü, mesleki sicil, hizmet bedellerinin ve
aidatın tesbiti, disiplin cezaları ile infaz ediliş usulü,
odalar ve Birlik ile ilgili diğer iş ve işlemler hakkında,
optisyenlik-gözlükçülük mesleğinin mahiyetine ve gereklerine uygun olarak,
25/1/1956 tarihli ve 6643 sayılı Türk Eczacıları
Birliği Kanunu hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak, 6643
sayılı Kanunun 5 inci maddesindeki "yüzelli"
sayısı "yüz", 14 üncü maddesindeki "ikiyüzelli"
sayısı "yüz", 51 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendindeki "ikiyüz" sayısı
"yüz", (b) bendindeki "beşyüz" sayısı
"ikiyüzelli", "ikiyüz" sayısı "yüz",
"yüzelli" sayısı "yetmişbeş" ve (c)
bendindeki "beşyüz" sayısı "ikiyüzelli"
olarak uygulanır.
Türk
Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin teşkil edilmesinden itibaren en geç
altı ay içinde, bu maddenin uygulanması ile ilgili yönetmelikler
Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle Birlik
tarafından hazırlanır ve Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe konulur."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Şenal Sarıhan.
Şimdi
buyurun Sayın Sarıhan. (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) Değerli Başkan, sevgili arkadaşlar, salonda
bulunan bütün arkadaşlarımız; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Galiba
acele etmemin bir nedeni vardı, ilk defa torbadan iyice bir düzenleme
çıkıyor. Bu düzenleme örgütlenmeye ilişkin bir düzenleme ve benden
önce konuşan MHPli arkadaşımın ayrıntısıyla
ifade ettiği gibi, optisyenlerin kendilerinin bir meslek örgütü
olmasına, bir odalarının olmasına ve daha sonra bu
odanın da bir birlik olmasına olanak sağlayan bir düzenleme.
Demek ki arada bir piyangodan çıkar gibi torbadan iyi şeyler de
çıkabiliyor. Herhâlde bunu paylaşma isteğiydi benim
aceleciliğimin asıl nedeni, yoksa burada uzun zaman kalmak, uzun
zaman konuşmak ve sonuç almak için konuşmak elbette ki tercih
ettiğim bir yoldur.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, biz, güzel bir şey yapıyoruz, meslek
odalarının oluşması konusunda gözlükçülere uygun,
onların istemlerine uygun, onların kendi derneklerinin verdiği
önerilere uygun bir düzenleme, bir örgütlenmenin yolunu açıyoruz. Ama
aynı zamanda biz ne yapıyoruz? OHAL gerekçe göstererek çok
sayıda kurulmuş olan örgütlerimizi kapatıyoruz, onlar
hakkında herhangi bir soruşturma açmaksızın
kapatıyoruz. Yani yaptığımız iş, demokratik
hakların geliştirilmesi yolunda herhangi bir katkı, bir
adımlık bir katkı sağlıyorsa yüz adımlık
geriye doğru gidiyoruz ve bu, bizim önümüzdeki süreci son derece tehlikeli
bir hâle getiriyor.
Şimdi,
biraz önce arkadaşlarımızın atıf
yaptığı bir konuya, bu, böyle, demokrasiden vazgeçmenin,
hukuktan uzaklaşmanın bizi nereye doğru götüreceği konusundaki
yakınmaları da bugün burada bu konuya bağlı olarak sizinle
paylaşmak isterim. İlginç bir karar verdi Anayasa Mahkemesi bugün.
Aynı Anayasa Mahkemesi, tamamen benzer konuda 2013 yılında
Sayın Haberal ve Balbayla ilgili çok farklı bir karar vermişti,
demişti ki: Siyasetçiler kendilerini temsil etmekle kalmazlar,
seçmenlerini temsil ederler. Anayasanın kendisine vermiş olduğu
67nci maddeden kaynaklanan hakları yani temsil hakları onları
koruyucu haklardır, nitekim dokunulmazlık da bunun devamı olan
bir durumdur. Bu tür kişilerin, siyasi kişilerin tutuklu
kalmaları hem Anayasaya hem uluslararası sözleşmelere
aykırıdır. diye son derece olumlu bir karar vermiş ve bu 2
tutuklu vekil arkadaşımızın salınmasına olanak
sağlayan bir karar oluşturmuştu. Şimdi, bugün, bu sabah
yeni bir kararla karşılaştık. Mardin Vekilimiz Sayın
Yıldırımla ilgili, HDP Vekili Sayın
Yıldırımla ilgili bir kararla karşılaştık
ve bu karar, basında yer alan bilgilere göre şu sebeplerle
Tutuklanma hukukidir. İfade özgürlüğü ihlal edilmemektedir. Siyasi
faaliyette bulunma hakkı ihlal edilmemektedir. Soruşturma
dosyasına erişimleri konusunda da bir sorunları yoktur. Biz bunu
inceledik ve bu iddiaları dayanaktan yoksun bulduk. diyerek reddettiler.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, hepimizin gören bir gözü ve işiten bir
kulağı var. Hepimiz biliyoruz ki tutuklu bir insan siyasi faaliyetini
yürütemez. Onu seçmişsiniz, seçerek getirmişsiniz; hakkında
kesin bir hüküm yoksa yani onun vekilliğinin düşürülmesine neden
olacak herhangi bir hüküm kurulmamışsa, kesinleşmiş bir
hüküm kurulmamışsa onu siz siyasi faaliyetten
alıkoyamazsınız. Bu konuda sayısız, uluslararası
sözleşmelerden kaynaklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de
kararları vardır. Ne yapmış, nasıl incelemiş, bu
konuda Anayasa Mahkemesi bu dört hususu nerede incelemiş ve sonuca
varmış; hepimizin gördüğü siyasi faaliyetini yapamaz, ifade
özgürlüğünü kullanamaz, hatta kendi dosyalarıyla ilgili bilgi
almaktan dahi yoksundur konusunda nasıl bir inceleme yapmış,
bunu gerekçeli kararda görmeyi umut ediyorum ama göremeyeceğimi
düşünüyorum.
Diğer
bir konu ise Tutuklulukla ilgili iç hukuk yolları tüketilmemiş.
deniliyor. Değerli arkadaşlar, bu karar gerçekten hukuksuz bir
karardır, Anayasa Mahkemesinin kendi kararlarına uyma
zorunluluğu vardır; OHAL koşullarında hangi iç hukuk
yolunun tüketilmesine olanak verilmektedir ki bu vekiller kendi
haklarını arayabilsinler.
Evet,
gözlükçüler için iyi bir gün bugün ama siz siyasetçiler için, yarın
başına nelerin geleceğini bilmediğimiz siyasetçiler için
kötü bir gündür.
Teşekkür
ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sarıhan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
82nci
madde üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri
birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine
ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
82nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Muş Metin
Külünk Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul İstanbul İstanbul
Ramazan
Can Halil
Eldemir Mücahit
Durmuşoğlu
Kırıkkale Bilecik Osmaniye
Ayni
mahiyetteki diğer önergedeki imza sahipleri:
Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel Kadim
Durmaz
Ankara
İzmir Tokat
Niyazi
Nefi Kara Musa
Çam Utku
Çakırözer
Antalya İzmir Eskişehir
Lale
Karabıyık Bihlun
Tamaylıgil
Bursa İstanbul
BAŞKAN
Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki önergelerden bir tanesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Müstakil
optisyen-gözlükçüler odaları ve Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin
kurulmasını içeren düzenlemeye ilaveten ruhsat sahiplerinin bu
odalara en geç iki ay içerisinde kayıt yaptırma zorunluluğu ve
kayıt yaptırmayanların faaliyetlerine son verilmesini öngören
düzenlemenin uygulamada ortaya çıkaracağı muhtemel problemlerin
önüne geçilmesi amacıyla madde tasarıdan
çıkarılmaktadır.
BAŞKAN
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Sayın Niyazi Nefi Kara konuşacak.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
NİYAZİ
NEFİ KARA (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 502 sıra sayılı Tasarının
82nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu
maddeyi destekliyoruz biz çünkü örgütlenmeden yanayız. Odaların
oluşması ve haklarını savunabilmesi için korsan
gözlükçülüğün denetlenmesi halk için de önemlidir.
82nci
maddedeki, bunun dışında optisyenlerin bir isteği daha var:
37 lira çerçeve, 12 lira cam parası veriyorlar. diyorlar. Buradan, bunun
80-100 Türk lirasına çıkarılmasının hem halkın
hem de onların yükünü hafifleteceğini söylüyorlar SUT
fiyatlarında. Sayın Maliye Bakanımız da duyuyordur
herhâlde, yine para istedik. Gözlük çerçevesinin ve camının
fiyatının SUT fiyatlarında artırılması
-Sayın Bakanım, gözlüğü de aldınız- talepleri var.
Çünkü bunun dışında kaldığında halkın da
cepten harcaması artıyor.
Cepten
harcamadan bahsederken TÜİKin bugün yayımladığı
verilerde 2016 yılında toplam sağlık
harcamalarının cepten harcamasının yüzde 13ten 16,3e
çıktığını görmekteyiz. Özel hastanelerde fark yüzde
200e dek çıkmış, bıçak parası resmîleşmiş,
üniversite hastaneleri borç batağında, özel işlem yani
bıçak parası olmadan neredeyse ameliyat yapılamıyor.
Hekimlerin özlük haklarını ve sağlık
çalışanlarının özlük haklarını ve taşeron
çalıştırılmasını düzeltmezseniz üniversiteleri
batırırsınız. Üniversitelerin SUT fiyatlarını
düşük tutarsanız -kaç yıldır artırmıyorsunuz-
çıkmaza sürüklersiniz. Hekimleri özel hastanelere mahkûm ederseniz
Sağlıkta soygun düzenini kurup sonra Sağlıkta dönüşüm
yaptık. dersiniz.
Zamanında
Doktor efendi, elini vatandaşın cebinden çek. diyen AK PARTİ
Genel Başkanının kulakları çınlasın; ne hayal
kurmuştu, ne oldu. Vatandaşın sağlık için cepten
yaptığı harcamanın artmış olması ise
Hükûmetin ısrarla söylediği sağlıkta dönüşümün
sonucudur, özelleştirmenin sonucudur dahası.
Geçtiğimiz
gün Sağlık Bakanlığı bütçesini görüştük Plan
Bütçe Komisyonunda, orada da Sayın Bakana söylediğimizde Yeni
hastane yapacak yer arıyoruz, bulamıyoruz. Gönül istiyor ki
şehrin merkezinde hiçbir yere uğramayalım ama bu sefer de
şehrin dışına gidiyoruz. Ben belediyelere bir kanun teklifi
olarak bu sorumluluğun yüklenmesinden yanayım. Şehirlerde
eğitime, sağlığa zorunlu olarak imar planında yeterli
yer ayırma zorunluluğunu getirmek lazım. dedi. Sayın Bakan
çok haklı, biz de katılıyoruz ve destekliyoruz.
Hekimlik
yaptığım dönemde de hep söyledim, Şehrin ortasına, en
büyük arazilere AVMler yapılacağına halkın çok kısa
sürede ulaşabileceği hastaneler yapılsın. dedik. Bizler
AVMler şehrin dışına çıkarılsın. dedikçe
Hükûmet hastaneleri şehrin dışına çıkarttı.
Şehrin merkezinde yapılan AVMler genellikle mülk alanları
üzerinde, otopark sorunu yok, ulaşım sorunu yok; oysa şehir
hastanelerimiz hep şehrin dışında, ulaşım sorunu
var. Sağlığa ulaşım halkın sağlık
hakkıdır ve bunu alması gerekir. Hâlbuki sağlık
hizmetlerinin ulaşılabilir olması son derece önemlidir.
Sağlıkta memnuniyetin arttığını söylüyoruz, gerçi
Sayın Bakan da söyledi, son beş yıldır artış yok
ama bu memnuniyeti nasıl ölçtüğünün yanıtı da yok.
Sosyal
bir devlet olarak il ve ilçe merkezlerinde eğitime ve
sağlığa daha fazla alan ayrılmasını memnuniyetle
karşılar ve destekleriz ancak burada ortaya çıkan bir
tezadı da söylemeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz günlerde dile
getirdim, Antalyanın Manavgat ilçesinde mahallenin ortasına cezaevi
yapılıyor. Lütfen bunu durdurun, o gün de söyledim, yine söylüyorum:
Hazır Sağlık Bakanı da merkezlerde hastane yapacak alan
bulamamaktan yakınmışken gelin Ilıcada cezaevi
ısrarınızdan vazgeçin, buraya hem hastane hem de fakülte
yapalım.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kara.
Aynı
mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bu şekilde kabul edilen önerge doğrultusunda 82nci
madde Komisyon metninden çıkartılmıştır.
Bir
karışıklığa mahal vermemek için tasarının
mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun
yazımı sırasında madde numaraları teselsül
ettirilecektir.
83üncü
madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 83üncü
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Meral
Danış Beştaş Feleknas
Uca
İstanbul Adana Diyarbakır
Dirayet
Taşdemir Sibel
Yiğitalp
Ağrı Diyarbakır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutuyoruz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Teknik
olarak vergi toplayan bir kurumun vergi toplayamaması önündeki algı
ve somut gerçeklik taşıyan engelleri araştırması
normal karşılanacak bir durumdur ya da risk analizi yapmak kurumun
teorik bilgiyi pratik anlayışla buluşturmasıdır. Ancak
bu düzenleme de devletin gelir durumunu vergi üzerinden
şekillendireceğinin bir göstergesidir. Gelirinin en önemli
kısmını vergiden elde eden bir devlet sosyal devlet olmaktan
uzaktır ve bu anlayışı değiştirmek için öncelikle
vergiyi harcayandan değil de kazanandan almayı planlaması en
rasyonel gerçeklik olacaktır. İyi niyetli olarak algılanamayacak
bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 83üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu Zekeriya
Temizel
İzmir
Ankara
İzmir
Bihlun
Tamaylıgil Utku
Çakırözer Lale
Karabıyık
İstanbul Eskişehir
Bursa
Türabi
Kayan
Kırklareli
MADDE 83- 5/5/2005
tarihli ve 5345 sayılı Gelir İdaresi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
i)
Vergiye gönüllü uyumu artırmak, vergi kayıp ve kaçağı ile
mücadele etmek ve tahsilatta etkinliği artırmak amacıyla
mükellefiyet, vergilendirme ve vergiye uyum düzeyine ilişkin
yapılacak çalışmalar için her türlü bilgi, veri ve
istatistiği toplamak suretiyle oluşturulacak Risk Analizi Sistemi
üzerinden risk analizi yapmak ve vergiyi gönüllü uyum düzeyini ölçmek, bu veri
ve analizleri Vergi Denetim Kurulu ile paylaşmak.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 502 sıra sayılı Bazı Vergi Kanunları ile
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 83üncü maddesinde
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, vergi, insanların içinde yaşadığı,
çalıştığı devlete kazancının bir
kısmını vermek demektir. Bunu niye yapar? Çalışıp
çabalayıp, hizmet ve mal üretip para kazanırken iş
güvenliğini, mal ve can güvenliğini, sağlık, eğitim,
barınma, beslenme ve üretme güvenliğini sağlasın diye. Bunu
yaparken devletten dürüstlük, samimiyet, şeffaflık, adil olma,
fırsat eşitliği yaratma, hukuk çerçevesinde hareket etme
becerisini göstermesini bekler. Bu beklentilerinde sözlü, hamaset dolu
yaklaşımlar değil, samimi uygulamalar bekler.
Vatandaşlarımız böyle bir çabayı görürse vergisini gönül
rahatlığıyla, seve seve verir ama böyle söyleyip, hamasi
nutuklar atıp daha sonra da kaynağı nereden olduğu belli
olmayan paraları Oğlum, sıfırladın mı? derseniz
yahut yüksek mevkide olanların evlatlarının nereden
kazandıkları belli olmayan paralarla aldıkları gemiler ve
onlarla yaptıkları taşımacılık, ticaret vesaireyi
hangi ülkelerde yaptığını, niçin vergi
kaçırdığını bir türlü anlatamazsanız bu
insanlardan vergi almak için de çabayı biraz zor gösterirsiniz. Bu
çelişkileri izah etmezseniz seve seve vermesi bir tarafa zorla
alırsınız. Zorla almaya başladığınızda
da hem masrafa boğulursunuz hem de mükellefle sürekli problem
yaşarsınız.
Her
şeyden önemlisi halkımızı üretici yapmaktır; hizmette
üretim, tarımda üretim, hayvancılıkta üretim, sanatta üretim,
bilgide üretim, bilimde üretim, sanayide üretim. Üretim yoksa vergi yok, üretim
yoksa bölüşüm de yok. O zaman burada birbirimizi yeriz. Üretim olmayan
yerde rahatsızlık var, sızlanma var, kavga var, anarşi var,
sevgisizlik var, mutsuzluk var. Üretim varsa sevgi var, barış var,
kardeşlik var, mutluluk var; bunların hepsi, üretimi adil olan,
adaleti tesis eden devletlerde var.
Yöneticileri
saygılı, samimi, kurumları yerleşmiş, hukukun
dışına hiçbir zaman çıkmayan, kuvvetler
ayrılığı ilkesi yerleşmiş, kimsenin kimseyi hor
görmediği, düşüncesine saygılı, geçmiş millî
kahramanlarına saygılı, şehit ve gazilerini anarken
küfretmeyen, toplumuna saygılı, bilime saygılı,
çağdaşlığa saygılı, kimseyi kayırmayan, hak
etmediği bir şeye uzanmayan, soruları aşırıp
sınavlarda haksızlık yapmayan, adına mülakat denilen adam
kayırma yöntemine itibar etmeyen, çalmayan, çırpmayan,
çalışanı, üreteni cezalandıran değil ödüllendiren,
böyle olmayanları çalışmaya, üretmeye teşvik eden
anlayıştaki yönetimlerle, hükûmetlerle ülkede hızlı bir
kalkınma başlar. Buna Topyekûn Kalkınma Sistematiği
denir. Kalkınma da, gönenç de, zenginlik de, vergi de, gönüllü vergi de,
huzur da, mutluluk da buradan geçer. Gördüğünüz gibi, iyiliklerin,
güzelliklerin, gönençliğin, zenginliklerin, sevginin,
kardeşliğin, hepsinin yolu dürüstlükten geçer.
Belediye
başkanını istifa ettiriyorsunuz, nedenini
açıklamıyorsunuz; istediğinizi yapmayan savcıyı
başka bir yere tayin ediyorsunuz, nedenini söylemiyorsunuz;
kaymakamı, valiyi, emniyet müdürünü, hâkimi aynı şekilde. Yüksek
yargı mensuplarına diz çöktürüyorsunuz, diz çökmeyeni canından
bezdiriyorsunuz. Çalışanı, üreteni, sanatçıyı
aynı şekilde çalıştığına, ürettiğine,
yarattığına pişman ediyorsunuz, sonra da her şeyi
dışarıdan ithal ediyorsunuz. El yakan, cep yakan sıcak parayla
ekonomiyi çevirmeye çalışıyorsunuz.
İthalat
kolaydır ama sonu yoktur. Yıllardır böyle
yaptığınız için deniz bitti. Şimdi vergileri
artırmaya, destekleri kısmaya ve kesmeye
çalışıyorsunuz. Vatandaşta var mı diye soruyor
musunuz? Hâlâ anlamadınız mı? Deniz bitti, devlet de bitti.
Dünya
Adalet Projesinde Türkiye 20 puan geriye düştü. Türkiyeye
yatırım yapacak sermayedar hukuka, insan haklarına, mülkiyet
haklarına ve bu kurumun verdiği puana bakar. Sıcak para
Türkiyeye girer, çok da kolay girer. Spekülasyon olan yere girer sıcak
para çünkü yüksek kârla, yüksek faizle girer, devleti devlet olmaktan
çıkarır, seri iflaslar başlar ve seri iflas riskine Türkiye
girmiştir diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kayan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 502 sıra sayılı Kanun Tasarısının 83üncü
maddesinde geçen tahsilatta ibaresinin vergi tahsilatında
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Saffet
Sancaklı
Konya
Hatay Kocaeli
Zühal
Topcu Baki
Şimşek
Ankara
Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Boşuna soruyorum aslında da neyse.
Önerge
üzerinde Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüksek
heyetinizi hürmetle selamlıyorum.
Görüştüğümüz
maddeyle Gelir İdaresi Başkanlığının görevleri
arasına vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele etmek ve
tahsilatta etkinliği artırmak amacıyla mükellefiyet,
vergilendirme ve vergiye uyum düzeyine ilişkin yapılacak
çalışmalar için her türlü bilgi, veri ve istatistiği toplamak
suretiyle Risk Analizi Sistemi oluşturma, risk analizi yapma
hususları eklenmektedir.
Vergi
sistemimizi adil hâle getirebilmek için öncelikle kayıt
dışı ekonomiyle, vergi kayıp ve kaçağıyla etkin
mücadele edilmesi gerekmektedir. Kayıt dışı ekonominin
yarısının dahi kayıt altına alınabilmesi
bırakın borçlanmayı bütçemizin fazla vermesi sonucunu
doğuracaktır. Bu itibarla vergi denetimine daha fazla önem verilmeli,
kayıt dışılık, kaçakçılık ve kara parayla
mücadele daha etkin hâle getirilmeli, vergi dairelerinin insan gücü ve
altyapı yetersizliği giderilmelidir. Bu kapsamda maddeyi olumlu buluyoruz.
Vergilerin
toplanmasında ve bütçenin her kademesinde görev yapan, katkı
sağlayan, bu işin asıl yükünü çeken Maliye
çalışanlarının sorunları yıllardır çözüme
kavuşturulamamıştır. Çalışanlar mutsuz,
motivasyonları iyice azalmış ve çalışma
barışı bozulmuştur. Maliye ve Gelir İdaresi
çalışanları kurum içi gelir uzmanlığı
sınavı açılmasını beklemektedir. Yıllardır
yeni sınav açılmaması binlerce üniversite mezunu çalışanı
mağdur etmiştir. Sınav açılmaması,
çalışanların kendilerini değersiz hissetmesine ve umutsuzluğa
kapılmasına yol açmaktadır.
Sayın
Bakan, bakınız, 8 Nisan 2017 tarihli açıklamanızda
Bakanlık ile Gelir İdaresi Başkanlığının
merkez ve taşra teşkilat kadrolarındaki personel için kurum içi
uzmanlık sınavı konusunda gereken kanun tasarı taslağını
Başbakanlığa gönderdiğinizi, taslağın
yasalaşması hâlinde sınavı en kısa sürede
yapacağınızı açıkladınız. Doğru mu?
Doğru. Sosyal medya hesabınızdan yaptığınız
açıklamada da kurum içi uzmanlık sınavı
açacağınızı, sınavda başarılı
olanların Maliye Bakanlığında defterdarlık
uzmanı, Gelir İdaresi Başkanlığında ise gelir
uzmanı kadrolarına atanacağını; sınava,
sınavın yapılacağı tarih itibarıyla kurumda en az
üç yıl görev yapan çalışanların katılabileceğini
belirterek bunun için gereken kanun tasarı taslağını
Başbakanlığa gönderdiğinizi bildirmişsiniz. Doğru
mu? Bu da doğru.
Sayın
Bakan, tasarının gerek komisyon gerekse Genel Kurul
görüşmelerinde sorulan sorulara hakları diyorsunuz ve yine gelir
uzman yardımcılığı yükselme sınavlarıyla
alakalı tasarıyı Başbakanlığa sevk
ettiğinizi söylüyorsunuz. Meğer ne zormuş bu iş. Hâlbuki
Hükûmetten 130 asıl, 3 geçici madde olarak gelen bu tasarının
hazırlık ve koordinasyonunu Maliye Bakanlığı olarak
siz yürüttünüz. Peki, kurum içi gelir uzmanlığı
sınavıyla ilgili maddelerinizi niye bu tasarıya
almadınız? Bir de diyorsunuz ki: Maliyedeki
arkadaşlarımızı sevindirmeyi en başta Maliye
Bakanı olarak ben istiyorum.
Sayın
Maliye Bakanı, gelin, sizi de sevindirelim, Maliye
çalışanlarını da sevindirelim kurum içi gelir uzmanlığı
sınavıyla ilgili düzenlemeyi bu tasarıya ekleyelim. Altı
üstü en fazla yarım saatimizi alır. Hiç kaçamak cevap vermeyin. Bu
işin kaçarı yok. Hiçbir bahane ve mazeret kabul edilemez. Bu iş
çok uzadı. O nedenle Tasarı Başbakanlıkta. deyip
durmayın. Ciddiyet, güven ve inandırıcılık yönüyle siz
kaybedersiniz. Bu düzenleme hemen gündeme alınıp bir an önce kurum
içi gelir uzmanlığı sınavı açılmalı,
personele görevde yükselme imkânı sağlanmalıdır.
Diğer
yandan, hiçbir bakanlıkta olmayan merkez-taşra uzmanı
ayrımından vazgeçilerek gelir uzmanları ve defterdarlık
uzmanlarının özlük hakları diğer kariyer
uzmanlıklarıyla eşit hâle getirilmelidir. Maliye ve Gelir
İdaresi çalışanlarının özel hizmet tazminatları
artırılmalıdır. 657 sayılı Kanunda maliye
hizmetleri sınıfı oluşturulmalıdır. Aynı
iş yerinde aynı işi yapan çalışanlar arasındaki
ücret adaletsizliği giderilmeli ve ek ödeme oranları
artırılmalıdır. Yardımcı hizmetler
sınıfında çalışan personel, durumuna göre genel idare
ve teknik hizmetler sınıfına atanmalıdır. Maliye
teşkilatında personel yetersizliği had safhadadır, boş
kadrolara atama yapılmadığı için
çalışanların iş yükü oldukça ağır hâle
gelmiştir; personel ihtiyacı acilen giderilerek
çalışanların iş yükü eşit hâle getirilmelidir.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, aday bildirme süresi 16
Kasım 2017 Perşembe günü saat 24.00te sona erecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı 26ncı Yasama Dönemi ikinci devre için
yapılacak seçimin Genel Kurulun 20 Kasım 2017 Pazartesi günkü
Birleşiminde yapılmasına, TBMM Başkanı seçimi için
Anayasanın öngördüğü çoğunluk sağlanana kadar tüm
oylamaların bu birleşimde yapılmasına, Genel Kurulun daha
önce toplanılması kararlaştırılan 17 Kasım 2017
Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi
15/11/2017
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma
Kurulunun 15/11/2017 Çarşamba günü yaptığı toplantıda
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Muş Engin
Özkoç
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan
Vekili
Filiz
Kerestecioğlu Erkan
Akçay
Halkların Demokratik Partisi
Grubu Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu
Başkan Vekili Başkan
Vekili
Öneri:
Aday
bildirme süresi 16 Kasım 2017 Perşembe günü saat 24:00'te sona erecek
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı 26ncı Yasama Dönemi
2nci devre için yapılacak seçimin, Genel Kurulun 20 Kasım 2017
Pazartesi günkü Birleşiminde yapılması, TBMM Başkanı
seçimi için Anayasanın öngördüğü çoğunluk sağlanana kadar
tüm oylamaların bu birleşimde yapılması, Genel Kurulun daha
önce toplanılması kararlaştırılan 17 Kasım 2017
Cuma günü toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/884) ve İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin 6306 Sayılı "Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun", 2981
Sayılı "İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı
İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun" ve 4706 Sayılı "Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/588)
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 502) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü
bölüm 84 ila 104üncü maddeleri kapsamaktadır.
Bölüm
üzerinde gruplar adına ilk konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.
Buyurun,
süreniz on dakika. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 502 sıra sayılı Kanun
Tasarısının dördüncü bölümü hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz dördüncü bölümde, arazi toplulaştırması, okul,
yurt ve hastanelerde indirimli ya da ücretsiz su kullanımı,
kooperatiflerle ilgili işlemler, kurum taşınmazlarının
satışından doğan istisna kazançların düşürülmesi,
elektronik haberleşme sektörüne ve iş sağlığına
ve güvenliğine ilişkin düzenlemeler, kurumlar vergisi
oranının yükseltilmesi ve yatırım indirimlerinin
artırılmasına ve diğer konulara ilişkin hükümler yer
almaktadır.
Kanun
tasarısının genel gerekçesinde, ülkemiz ile diğer ülkeler
arasında ekonomik, sosyal ve teknolojik alanlarda meydana gelen önemli
etkileşimler nedeniyle mevzuatımızın çeşitli
alanlarında düzenleme ihtiyacı olduğundan hareketle bu
düzenlemelerin yapıldığı ifade edilmekte, vergiye gönüllü
uyumu sağlamanın, vergi uygulamalarını
kolaylaştırmanın, tahsilatta yetkinliği
artırmanın ve bazı sektörlerin kamusal yükümlülüklerine yönelik
yaşanan sorunların çözümlenmesinin hedeflendiği
belirtilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın başında şunu ifade
etmeliyim: Oldukça kapsamlı olan tasarıda birçok konu yer
aldığı hâlde çalışanlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesine, oranı yüzde 25lere varan genç
işsizlerimize süratle iş imkânı sağlamaya yönelik
anlamlı bir düzenleme maalesef yer almamaktadır.
Gazilerimiz
için yapılan düzenlemeleri, yatırımı, üretimi ve
istihdamı artırmaya dönük teşvikleri destekliyoruz. Ancak,
şehit yakınlarının memur kadrolarına geçirilmemesini,
taşeron işçilere, 4/B ve 4/C'liIere ve atanamayan öğretmenlere
kadro verilmemesini eksik buluyoruz. Vergi oranlarının artırılmasını,
terörle mücadele eden asker, polis, uzman çavuşlarımızın
haklarında bir iyileşme yapılmamasını
eleştiriyoruz. Terörle mücadelede önemli bir işlev gören uzman
erbaşlarımızın çalışma şartlarının
iyileştirilmesini, kadrolu hâle getirilmesini ve devlet tarafından
kendilerine zatî silah verilmesini istiyoruz. 3269 sayılı Kanunun,
değişen şartlar kapsamında ve uzman çavuşlara yüklenen
sorumluluklar dikkate alınarak, bu günün şartlarına göre ve
mağduriyetleri giderecek şekilde yeniden düzenlenmesini gerekli
görüyoruz.
Tasarıyla
bir yandan motorlu taşıtlar vergisi ve kurumlar vergisinde
artışa gidilirken bir yandan da belirli firmaların
borçlarının silinmesi anlamına gelebilecek bir düzenleme
yapılmasının, tasarının gerekçesine ve ruhuna
aykırılık teşkil ettiği gibi sosyal adalet
bakımından da uygun olmadığını düşünüyoruz.
Vatandaşların vergi yükünü artıracak düzenlemeler
yapılırken bazı sektörlere ve iktisadi faaliyet kollarına
vergi indirimi istisnası ve borçlarına örtülü af getirilmesinin
doğru olmadığını değerIendiriyoruz.
Bilindiği
gibi vergileme, kamu harcamalarını finanse etmek için gelir yaratma
fonksiyonu kadar, yapısında, oranlarında ya da bir vergi sistemi
içindeki bileşimlerinde yapılan değişikliklerle sosyal ve
iktisadi politikaların önemli bir enstrümanı olarak da
kullanılmaktadır. Vergi sisteminin tasarımı ve
değerlendirilmesinde kamu finansmanı için gelir yaratma, ekonomik
faaliyetleri caydırmama ve ekonomik büyümeyi destekleme, en önemlisi de
vergilemeden doğan yükü adil dağıtarak gelir dağılımını
iyileştirme amaçları güdülmelidir. Ancak tasarıda öngörülen
vergi düzenlemeleri bu hedeflerden çok uzaktır. Vergileri artırarak
kayıtlı mükelleflere yeni yükler getirmek yerine vergi tabanı
genişletilmeli, ekonominin ihtiyacı olan alanlarda yapısal
reformlar hızlı ve kararlı bir şekilde
başlatılmalı, vergi reformu daha kalıcı çözümlerle
hayata geçirilmeli ve adaletli bir vergi sistemi tesis edilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde büyüme göstergeleri iyi seyretmekle
birlikte, iş gücüne katılımın yüksek olması nedeniyle
büyüme talebi yeterli ölçüde karşılayamamaktadır. Büyüme
rakamları her ne kadar olumlu görülse de büyümenin kimyası bozuktur
ve dolar bazında millî gelir artırılamamaktadır.
Yılın ilk yarısında yüzde 5,1'lik bir büyüme
yakalanmasına rağmen işsizlik oranları hâlâ iki hanelidir.
Üstelik, bu durum iş aramayanları kapsamamaktadır. İş
bulma ümidini kaybedenler ve iş bulsa çalışabileceği hâlde
iş aramayanlar hesaba katıldığında işsizlik
oranı yüzde 16,5'e ulaşmaktadır.
İşsizlikle
birlikte ekonominin diğer önemli zayıf noktası enflasyondur.
Mevcut durumda yüzde 11,2'ye yükselen TÜFE rakamları hem maliye
politikasının hem de para politikasının esnekliğini
sınırlamaktadır.
Ekonominin
üçüncü zayıf noktası ise yapısal sorunlara uzun erimli
bakılamamasının sonucunda süregelmekte olan cari
açıktır. Dış ticaret dengesi ve turizm sektöründeki
sıkıntıların cari dengeyi etkilemesi
kaçınılmazdır. Ekim ayında dış ticaret
açığı yüzde 74 oranında büyümüş, ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 65'e gerilemiştir.
Hatırlatmak isterim ki bu oran geçen yıl ekim ayında yüzde 75
idi.
2015-2016
yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,7'si
seviyelerine gerileyen cari açık yıl itibarıyla yüzde 4,6
seviyesine çıkmıştır. Bu durum, her yıl 40 milyar
doları aşkın bir meblağı, maalesef, diğer
ülkelerin istihdamını finanse etmek üzere dışarıya
gönderdiğimiz anlamına gelmektedir. Bütün bunlar ekonomide
işlerin istenilen düzeyde devam etmediğini, büyümenin ve
istihdamın kalitesinin zayıf olduğunu göstermektedir. Normal
şartlar altında yüzde 5'in üzerinde büyüme ve yıllık 1
milyonun üzerinde istihdam oluşturan bir ekonominin bu kadar çok
zayıf karnının olmaması beklenir. Demek ki her yıl
millî gelirimizin yaklaşık beşte 1i ila dörtte 1i
arasındaki tutarlara ayırdığımız bütçemizin
kalitesi de istenilen seviyelerde bulunmamaktadır.
Ekonomimizin
yıllardır güçlü iki yönü olarak ifade edilen bütçe disiplini ve
bankacılık sisteminin de son birkaç yıldır
kırılgan bir seyir izlemekte olduğu görülmektedir.
Yüksek
özel sektör borçluluğu dikkate alındığında
bankacılık sistemimiz kaynak yetersizliğiyle karşı
karşıyadır. Bu durum piyasa faizlerini yükseltmekte ve
yatırım isteğini azaltmakta, büyümeyi de
sınırlamaktadır. Mali disiplinden uzaklaşılması,
bütçe açıklarının kapatılması için hazinenin borçlanma
oranlarını yukarıya çekmektedir. Hazine, 100 liralık borç
ödeyebilmek için 130 lira borçlanmak durumunda kalmaktadır. Bütçede
yeterli disiplinin sağlanabilmesi hâlinde ise hem daha az borçlanmaya hem
faiz oranlarının aşağıya çekilmesine hem de özel
sektöre yatırımları için daha fazla kaynak ayrılmasına
imkân sağlanabilecektir. Bu durum aynı zamanda enflasyonun
dizginlenmesinde, doğru maliye politikaları ve kamu
yatırımları ile büyüme ve istihdamın artmasında da
etkili olabilecektir.
2017
yılı bütçesinde gerçekleşme tahmini 67,8 milyar TL
tutarında olan toplam kamu sabit sermaye
yatırımlarının, 2018 yılı bütçesinde 66,7 milyar
TL'ye gerilemesi dikkat çekicidir. Bu hâliyle bütçenin yatırımcı
olmayan, büyümeyi ve istihdamı sınırlayan bir yapıya
evrildiğinin de sinyalleri verilmektedir.
Nüfusumuzun
yaklaşık yüzde 15i hâlen yoksulluk riskiyle karşı
karşıyadır. TÜİK'in 6 Ekim 2017'de yayımlanan gelir
ve yaşam koşulları araştırmasına göre, eş
değer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde
60ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk oranı yüzde 21,2
olmuştur. Gelir eşitsizliği bir önceki yıla göre
artmıştır.
Değerli
milletvekilleri, tasarı, idarenin ve ekonomimizin bazı
ihtiyaçlarını giderecek düzenlemeler içermekle birlikte,
yukarıda açıklanan ve Komisyon görüşmelerinde de ifade edilen
içeriğe ilişkin hususlar bakımından sakıncalar
taşımaktadır.
Yapılan
düzenlemelerle, bütçe açığının
kapatılmasının ve 2018 yılının ilk
yarısındaki hazine yükümlülüklerini karşılayabilecek bir
yapının bugünden oluşturulmasının, böylelikle de
jeopolitik ve siyasi risklerin ekonomi üzerindeki etkilerinin
azaltılmasının hedeflenmesi kuşkusuz anlamlı ve
gereklidir. Bununla birlikte son dakika önlemler yerine vatandaşı
mağdur etmeyecek uzun vadeli, kalıcı tedbirler
alınması, şüphesiz ki daha güvenilir ve sağlıklı
bir ekonomi tablosunu ortaya koyacaktır.
Bu
düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aksu.
Bölüm
üzerinde ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam.
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum, hepinizi selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonu devam ediyor. Sabah bir
bakanlığın görüşmesini bitirdik, şimdi Kültür ve
Turizm Bakanlığının görüşmesini
gerçekleştiriyoruz. Yarın sabah 10.00da Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının bütçesini görüşeceğiz.
Bu
502 sıra sayılı Kanun Tasarısının Plan ve Bütçe
Komisyonunda yaklaşık olarak on bir gün
tartışmasını gerçekleştirdik. Sayın Maliye
Bakanımız da oradaydı. Uzun müzakereler yaptık.
Yaklaşık olarak 60 kanun ve kanun hükmündeki kararnamelerde
değişiklik yapan önemli bir tasarı. Altı yıldır
Parlamentodayım, altı yıldır da Plan ve Bütçe
Komisyonundayım, en arkada oturuyorum. Altı yıldır,
Parlamentoya ve Plan ve Bütçe Komisyonuna bugüne kadar gelen bütün torba
kanunlarda hep şunu söyledik, dedik ki: Bu torba kanun meselesi doğru
bir uygulama değildir. Parlamentoda şu anda 18 komisyon var. 2 geçici
madde, toplam 125 maddeden oluşan bu torba kanun içerisinde 18 komisyonu
ilgilendiren bir ton madde var. Bunun ilgili ihtisas komisyonlarına
gönderilmesi ve ilgili ihtisas komisyonlarında tartışılarak
Parlamentoya gelmesi gerekirken ne var ne yok her şey bu torba kanunun
içerisinde; ilgili ilgisiz, bizi ilgilendiren ilgilendirmeyen onlarca madde bu
gördüğünüz, tuğla kalındığındaki bu sıra
sayısının içerisinde.
Altı
yıldır bunları Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşuyoruz; her
seferinde söylediğimizde ilgili bakan, Meclis başkanı, Meclis
başkan vekilleri dâhil olmak üzere, daha önceki Başbakan
Davutoğlu ve Binali Yıldırım dâhil olmak üzere Evet,
haklısınız. Önümüzdeki dönem bu torba kanundan
vazgeçeceğiz. Bundan sonra torba kanunlar olmayacak. diye söz vermiş
olmalarına rağmen geçtiğimiz hafta içerisinde yine bu torba
kanunu görüştük ve şimdi Parlamentoda sizler görüşüyorsunuz. Bu,
doğru bir kanun yapma tekniği değil, doğru bir yasama
görevi de değil. Sizler de geç saatlere kadar burada bunun mücadelesini
veriyorsunuz, biz de Plan ve Bütçe Komisyonunda veriyoruz.
Biraz
önce Sayın Kalaycı, MHP adına konuşan arkadaşım
burada konuştu; şimdi yukarı çıktı, Kültür ve Turizm
Bakanlığının bütçesi üzerinde konuşacak. Ben de burada
konuşmamı bitirdikten sonra yukarı çıkıp orada
konuşmamı yapacağım.
Bu,
kaliteli bir Parlamento çalışması değil, kaliteli bir
yasama görevi de değil. Parlamento daha demokratik, daha kurallı bir
şekilde çalışmalı ve burada yasaların ne
olduğunu, ne bittiğini, bunları milletvekilleri içine sindire
sindire görmeli ve yaşamalı ve ona göre de Meclisten hangi kanunlar
geçiyor, vatandaşımızı ilgilendiren bu kanunlar ne
getiriyor, ne götürüyor, bunların hepsini içine sindirmesi gerekirken ne
yazık ki sadece, işte, boş salonlar
Birazdan veyahut da
yarın geneli üzerinde oylama yapılacak; Meclise milletvekilleri
gelecekler, parmaklarını kaldıracaklar, Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
, gidecek. Bu, doğru bir yasama görevi değil.
Üç
bölümle ilgili, maddeler üzerinde grubumuzda milletvekillerimiz ve ilgili
arkadaşlarımız gerekli konuşmaları ve
eleştirileri gerçekleştirdiler. Bu bölümde toplam 20 madde
bulunmaktadır arkadaşlar. Kuşkusuz 2 geçici madde, 125 maddeden
oluşan bu tasarının her şeyi tamamen kötüdür, hepsi
yanlıştır. böyle bir şey söylemiyorum. Bunun içerisinde
vatandaşlarımızı, yurttaşlarımızı,
sanayicimizi, ticaret adamlarımızı son derece yakından
ilgilendiren doğru şeyler de var ama gerçekten karşı
olduğumuz ve çıkmaması gereken maddeler de var arkadaşlar.
Dolayısıyla bunların hepsinin çok iyi bir şekilde görülmesi
gerekiyor.
Bu
84üncü ve 104üncü maddeleri içeren -toplam 20 madde- dördüncü bölümde,
arkadaşlar, bununla ilgili, bazı yatırımlar ve projeler
için kamulaştırmalar yapılmakta, yargı süreci uzamakta,
buna resen çözüm getirilmektedir. Bunlardan bir tanesi, yani birtakım
yatırımlar yapılacak ama yatırımlar
yapılırken arazi sahipleri veyahut da mülk sahipleri dava sürecini
aştıkları için iş uzuyor, resen bir kamulaştırma
süreci getiriliyor. Baktığınız zaman vatandaşın
aleyhine olan bir düzenleme çünkü vatandaşın elinden alınan,
kamulaştırılan arazisi veyahut da mülküyle ilgili olarak
eğer siz bunu ivedi olarak resen yapmaya kalkarsanız
vatandaşın yargı yolunu kapatmış olursunuz, doğru
bir düzenleme değil.
Yine
bir başka madde; belediyeler meclis kararıyla mabetlere indirimli
veya ücretsiz su veriyor. Buna eğitim kurumları, yurtlar, okul,
pansiyon ve hastaneler de ekleniyor. Arkadaşlar, belediyeler meclis
kararıyla, mabetlere, birtakım inanç yerlerine birtakım ücretsiz
su bağlantıları veyahut da atık bedellerini almamak için
düzenlemeler yapabiliyorlar. Doğru bir şeydir ama buna, eğitim
kurumları, yurtlar, okul, pansiyon, hastaneler giriyor. Baktığımızda
son derece masum; hastaneler olabilir, okul, pansiyon olabilir, yurtlar
olabilir, eğitim kurumları olabilir ama bunların arkasında
birtakım tarikatlar ve cemaatler varsa bizim burada durmamız
gerekiyor. Bunun içerisinde zımnen TÜRGEV, Ensar Vakfı gibi birtakım
vakıflara kolaylık sağlanıyorsa, onlara bir
ayrıcalık yapılıyorsa bu doğru bir tutum değildir
arkadaşlar. Yoksa biz hastanelerin bundan faydalanmasını
isteriz, okul ve pansiyonların, yurtların bunlardan
faydalanmasını isteriz ama çok ucu açık. Nereye ve nereye kadar
gideceği belli olmayan bu düzenleme, yarın FETÖ gibi birtakım
cemaatlere ve tarikatlara olanaklar sağlar. Bu, doğru bir iş
değildir arkadaşlar. Bunun sınırının
adlandırılması gerekiyordu. Komisyonda da Sayın Bakana
uyarılarımızı yaptık ama yeteri kadar bir sonuç
alamadık.
Yine,
kamu kurumlarına uygulanan atık ve su tarifeleri düşürülüyor.
Bundan eğitim kurumları, yurtlar, pansiyonlar, hastaneler, okullar da
faydalanacak arkadaşlar. Ayrıca, abonelik açma-kapatma, teminat,
katılım payı adı altında ücret talep edilmeyecektir.
Yine baktığımızda son derece masumane bir düzenleme. Yine
okullarda, pansiyonlarda, hastanelerde her türlü başvuru parası
alınmayacak ve bunlara birtakım indirimler yapılacak. Evet,
eğer gerçekten doğru bir adres ise sorun yok ama demin
söylediğimiz gibi, cemaatlere ve tarikatlara bir yol açma ise bu son
derece tehlikelidir. Yetmez, belediyeler bununla birlikte, bu düzenlemelerle
beraber bazı gelirlerinden de feragat etmiş olacaklar. Çünkü
belediyelere normalde bunlarla bir gelir kaynağı sağlanıyor
ama bu düzenlemeyle beraber belediyeler birtakım gelirlerinden de
otomatikman vazgeçmiş oluyorlar arkadaşlar.
Yine
bir başka madde, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan izin
almadan tütün, sigara kâğıdı, makaron bulunduran ve satanlara üç
yıldan altı yıla kadar hapis cezası getiriyor.
Arkadaşlar, sigara fiyatı aldı başını gidiyor; 10
lira, 11 lira, 12 lira sigaralar. Şimdi kaçak başladı bu
işin altında illegal bir şekilde. Şimdi, bununla ilgili bir
düzenleme getiriyorsunuz; tamam, iyi güzel de yani esas, Türkiyede tütün
meselesini
Tütün üreten bir ülke iken bugün dışarıdan ithal
ediyorsak ister istemez sigara fiyatları, tütün ve bağlı
birtakım kullanımların fiyatları artıyor ve ister
istemez merdiven altında üretim olmak zorunda kalıyor.
Dolayısıyla siz şimdi buna birtakım cezalar getiriyorsunuz.
Bu bir sonuç, nedenini çözmemiz gerekiyor, bunun nedeni de
Türkiyenin tekrar
tütün üreten bir ülke hâline gelmesi gerekiyor, kendi ihtiyacını
karşılayacak bir noktaya ulaşması gerekiyor.
Yine
bir başka maddede vakıflara ait taşınmazlar üç yıla
kadar kiraya veriliyor; Başbakan Yardımcısının
onayıyla on yıllığına, ayrıca onarım veya
inşa karşılığı kiralamalarda genel müdürün
onayıyla yirmi yıllığına, Meclis kararıyla
kırk dokuz yıllığına veriliyor. Yine burada bir
başka sorun var arkadaşlar: Vakıflara birtakım imtiyazlar
tanınıyor burada. Bu vakıflar hangi vakıflardır,
nedir? Sadece bakana ve genel müdüre on yıla kadar ve yirmi yıla
kadar birtakım uzatım yetkilerinin verilmesinin, bir kişiye
verilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, yurt dışında kurulu tüzel kişilere ilgili
Başbakan Yardımcısının onayıyla şartlı
şartsız yardım yapılması getiriliyor.
Müşterek
bahis oyunlarının kesintiye uğramadan
devamlılığı için pazarlıkla hizmet alımı
gerçekleşecek.
En
önemlisi, büyük endüstri iş yerlerinde kazaları önlemeyle ilgili acil
önlem ve tedbir alınması gerekirken bu da 2018 yılının
12nci ayına erteleniyor. Daha geçtiğimiz günlerde birtakım
iş cinayetleri yaşandı, madende ve göçüklerde insanlar
hayatlarını kaybettiler. Büyük endüstri iş yerlerinde büyük
kazalar oluyor, işçiler, emekçiler hayatlarını kaybediyor.
Bununla ilgili çok acil önlem alınması gerekirken işverenlere-
12/2018e kadar uzatılıyor. Bu, doğru bir iş değildir
arkadaşlar; bu, işverenlere bir iltimastır, torpildir, iş
cinayetlere çağrıdır. Bu nedenle, bu düzenlemenin son derece
tehlikeli ve yanlış bir düzenleme olduğunu söylüyor, Genel
Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Birleşime
iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.50
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24üncü Birleşiminin On Birinci
Oturumunu açıyorum.
502
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
457
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs
1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi
Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 457)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan
sonra da komisyonun bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının seçimini
yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 20 Kasım 2017 Pazartesi
günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
21.52