TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30’uncu
Birleşim
29
Kasım 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, tip 1 diyabetlilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Özcan Purçu’nun, Türkiye’nin genel sorunlarına, ekonomik
göstergelere ve yoksulluğa ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Hatay Milletvekili Orhan Karasayar’ın, Hatay Milletvekili Serkan
Topal’ın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay Milletvekili Orhan
Karasayar’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, İstanbul Maltepe
İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından okullarda
öğretmenlere dağıtılan “Felsefeden Tecrübeye Etkili
Öğretmenlik” kitabında skandal ifadelerin yer aldığına
ve sorumlularla ilgili işlem başlatılmasını
istediğine ilişkin açıklaması
4.-
Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Kutlu Doğum Haftası’na
ve Mevlit Kandili’ni kutladığına ilişkin
açıklaması
5.-
Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, bazı meslek dalları
için tanınan yıpranma hakkının veteriner hekimler için de
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Mevlid-i
Nebi’yi tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
7.-
Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, millî şeker
politikasını oluşturan Şeker Kurulunun on altı
aydır toplanamadığına ve nişasta bazlı şeker
üretimine ilişkin açıklaması
8.-
Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan’ın, Mevlit Kandili’ni
kutladığına ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Bakanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın yakınlarının yurt dışındaki
bir şirkete para gönderdiğine dair iddiaların doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
9.-
Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Adana’nın Aladağ
ilçesinde çıkan yurt yangınının 1’inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
açıkladığı kanıtları inkâr etmenin iktidarın
aciz içinde olduğunun göstergesi olduğuna ilişkin
açıklaması
11.-
Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı,
yakınlarının yurt dışı hesaplarına para
gönderdikleri iddialarının ispatı hâlinde istifa edeceği
sözünü yerine getirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
12.-
Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mevlit Kandili’ni
kutladığına ve Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki
Türkiye’nin üzerinde oynanan tüm oyunların üstesinden gelindiğine
ilişkin açıklaması
13.-
Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Tıbbi Sekreterler Günü’ne
ilişkin açıklaması
14.-
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Mevlit Kandili’ni
kutladığına ilişkin açıklaması
15.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Mevlit Kandili’ni
kutladığına, Başbakanın Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın yakınlarının yurt
dışına para transfer etmeleri konusundaki değerlendirmeleri
ile transfer sırasında herhangi bir vergi tahsil edilip edilmediğini
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
16.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ı, yakınlarının yurt
dışı hesaplarına para gönderdikleri iddialarının
ispatı hâlinde istifa edeceği sözünü yerine getirmeye davet
ettiğine ilişkin açıklaması
17.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Suriyelilere harcandığı
ifade edilen 30 milyar doların nereye ve niçin
harcandığını ve Millî Eğitim
Bakanlığındaki 1 trilyon 400 milyar liralık kayıp para
konusunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
18.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Türkiye'de vergi sisteminin
geldiği noktaya ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın AK PARTİ grup toplantısında sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan’ın, Mevlit Kandili’ni
kutladığına, tüm Romanlara selam gönderdiğine ve Hükûmetin
Romanlar için çalışmaya devam ettiğine ilişkin
açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının yüzünü vatandaşa dönmesi ve millete
ihanet etmekten vazgeçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
21.-
Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Dilovası
ilçesindeki hava kirliliğine karşı bir an önce önlem
alınmasının şart olduğuna ilişkin
açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce’nin katı
atıklarının Hecinler köyüne dökülmemesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
23.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mevlit Kandili’ni
kutladığına, Vanlı depremzedelere kalıcı statülü
iş sözünün yerine getirilmesi çağrısında bulunduğuna
ve Adana’nın Aladağ ilçesinde çıkan yurt
yangınının 1’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Mevlit Kandili’ni
kutladığına, tutuklu milletvekillerinin mahkemelerde bizzat
bulunma taleplerinin reddedilerek SEGBİS’in
dayatıldığına ve Adana’nın Aladağ ilçesinde
çıkan yurt yangınının 1’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
25.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mevlit Kandili’ni
kutladığına, Kutlu Doğum Haftası’nın Resmî
Gazete’de yapılan değişiklikle 14-20 Nisandan hicri Rebiülevvel
12’ye alınmasına, Adana’nın Aladağ ilçesinde çıkan
yurt yangınının 1’inci yıl dönümüne ve belediye
başkanlarının yurt dışına
çıkışlarında İçişleri
Bakanlığından izin almak zorunda olmalarına ilişkin
açıklaması
26.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Mevlit Kandili’ni
kutladığına, geçmişte 23 Nisan ile Kutlu Doğum
Haftası’nın beraberce yaşandığına, AK PARTİ
iktidarının cemaat ve tarikatlar konusunda dikkatli ve ihtimamlı
olduğuna ilişkin açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, siyasi çürümenin
denetimsizliği ve cezasızlığı getireceğine
ilişkin açıklaması
28.-
Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Denizli Milletvekili Şahin
Tin’in MHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın grup konuşmasından sonra Meclis
Başkanını ziyaretine ilişkin açıklaması
30.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Meclisin
görevinin çürümüş siyaseti temizlemek olduğuna ilişkin
açıklaması
32.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yurt dışına para
transferleriyle ilgili belgelerin sahte mi gerçek mi olduğunun
araştırılması için AK PARTİ Grubunun elinde tarihî bir
fırsat olduğuna ilişkin açıklaması
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın yurt dışına para transferleriyle ilgili
belgeler konusundaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
34.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
35.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, siyasi parti grubu
olarak Hükûmete yönelik eleştirilere cevap verilebileceğine
ilişkin açıklaması
36.-
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın, Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Meclis Başkanının
eleştirilere cevap hakkını Türkiye Büyük Millet Meclisi
Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Başkanlığı kanalıyla kullanmasına ilişkin
açıklaması
38.-
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Mevlit Kandili’ni
kutladığına, vatandaşların hac farzını
yerine getirmek için uzun süre beklediklerine ve hacca gitmenin maliyetinin çok
arttığına ilişkin açıklaması
39.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül’ün 505 sıra sayılı Kanun Teklif’nin tümü üzerinde
yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı
ifadelerinin siyasi bir eleştiri olduğuna ve terör örgütü ile CHP’yi
özdeşleştiren bir yaklaşımın söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
42.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
43.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 15 Temmuz
darbe girişimiyle ilgili tüm davaları takip ettiklerine ilişkin
açıklaması
44.-
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, 505 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
45.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Yedinci Oturumun
başında yapmış olduğu açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün,
milletvekillerinin açıklamaları sırasında
Başkanlık aracılığıyla sordukları
soruları ilgili bakanlığa yazılı olarak
bildireceğine ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, hiç
kimsenin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü darbe girişiminde bulunmuş hain
bir terör örgütüyle eş değerde tutmasının kabul
edilemeyeceğine ve milletvekillerinin bu yüce Meclise
yakışır şekilde davranmalarını
Başkanlık Divanı adına rica ettiğine ilişkin
konuşması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu
ve arkadaşları tarafından organize sanayi bölgelerinin mevcut
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/141) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun
29 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye'de bazı siyasetçiler ve
yakınları hakkında ortaya çıkan vergi cennetlerine transfer
edilen kazançlar ile Türkiye'de elde ettikleri kazançların başka
ülkelerdeki şirketlere transfer edilmesi iddialarının
araştırılması amacıyla 29/11/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 29
Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve arkadaşları
tarafından, yerli otomobil üretme konusunda ortaya çıkan mali ve
bürokratik sorunların belirlenmesi ve bu sorunların çözümü olabilecek
tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla 7/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2017
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
4.-
AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 505
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmının 1’inci sırasına
alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun
29/11/2017 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 505 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar, 30/11/2017 Perşembe günkü birleşiminde 460 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine; 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın, Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan’ın CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Başbakan
Yardımcısı Fikri Işık’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, Başbakan
Yardımcısı Fikri Işık’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen’in 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Genel Başkanına ve Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
Anayasa Komisyonu; Adalet Komisyonu; Millî Savunma Komisyonu;
İçişleri Komisyonu; Dışişleri Komisyonu; Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu; Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu; Çevre Komisyonu;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu;
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu; Dilekçe Komisyonu; Plan ve Bütçe
Komisyonu; Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu; İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu; Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonlarına üye seçimi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve Anayasa Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 505)
X.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici
Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1357)
2.-
Millî Savunma Komisyonu Geçici Başkanlığının,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin
tezkeresi (3/1358)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, bazı spor kulüplerinin
oyuncularının isimlerinin geçtiği şike içerikli ses
kayıtlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bak’ın cevabı (7/15408)
2.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, KHK ile işten çıkarılan
açlık grevindeki bir akademisyenin kardeşi hakkında
kaldığı devlet yurdunda süresiz ilişik kesme işlemi
başlatıldığına dair iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/15453)
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, zorunlu bireysel emeklilik sistemine katılanlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/15696)
4.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, Bakanlığın ve bağlı kurum ve
kuruluşların İzmir'e yönelik devam eden ve yapılacak olan
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bak’ın cevabı (7/15711)
5.- Antalya Milletvekili
Çetin Osman Budak'ın, TOBB'a bağlı oda ve borsalarda
yapılacak seçimlerin ertelenmesine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/17471)
6.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, 2016 ve 2017 yıllarındaki deri ihracatına
ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/17748)
7.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlardaki makam araçlarına ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkci’nin cevabı (7/17977)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda Sosyal Hizmetler Kanunu
gereğince istihdam edilen koruma altındaki çocuk sayısına
ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/17978)
29 Kasım 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Hatay’ın sorunları hakkında söz
isteyen Hatay Milletvekili Serkan Topal’a aittir.
Sayın
Topal, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
SERKAN TOPAL (Hatay) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konu yine Hatay, yine Hatay’ın
sorunları. Buraya Hatay’ın sorunlarını konuşmaya her
çıktığımda, genelde burada AK PARTİ’li Sayın
Karasayar olurdu -kombine olmuştu buraya- sataşırdı bana.
Burada göremiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Topal, bir saniye… Sayın Topal, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri,
hatip arkadaşımız kürsüye çıktı. Lütfen…
Buyurun Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Devamla) –
Evet, teşekkür ediyorum. Ekleyeceğiz, değil mi? Çok
teşekkür ediyorum.
Şimdi, öncelikle, EXPO
2021 Hatay’da. Yine, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımızın
çalışmaları sonucunda, Hatay, UNESCO tarafından gastronomi
alanında Yaratıcı Şehirler Ağı’na seçildi. Bu
konuda kendilerine teşekkür ediyoruz.
Sayın Karasayar’a da
soruyorum: Hükûmet olarak burada destek verecek misiniz? Nasıl bir destek
vereceksiniz?
Ayrıca, Hatay, yüzde
42,8’le, en düşük iş gücüne katılma oranıyla Osmaniye ve
Kahramanmaraş illeriyle aynı bölgede olmasına rağmen,
Osmaniye ve Kahramanmaraş 5’inci bölgede yer alıyor ama Hatay’ımız,
maalesef, hâlâ 4’üncü bölgede yer alıyor ve 450 bin Suriyeli olmasına
rağmen. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konuda Hükûmetin
desteğini Hatay bekliyor.
Sayın Karasayar
geldiler.
Şimdi, maalesef,
Kırıkhan’da, Kumlu’da, Hassa’da, Reyhanlı’da, Altınözü’nde çiftçi kan ağlıyor. Neden kan
ağlıyor? Çünkü mazota son yedi yılda yüzde 90 zam, gübreye yüzde
102 zam, ilaçta da yine yüzde 100 zam, son yedi yıl içerisinde… Maalesef, bizim ovada çiftçiler
perişan. Bu konuda çiftçiler şu anda destek bekliyor.
Sayın Karasayar,
buyurunuz.
Şimdi, ben daha önce
şu kürsüde söylemiştim, Hükûmet Hatay’da bir hizmet
yaptığında teşekkür edeceğimi ifade etmiştim.
Evet, Karaçay Barajı tamamlanıyor, doğru, teşekkür
ediyoruz. Samandağ duble yolu, çevre yolu daha bitmedi; teşekkür
ediyorum Hatay halkı adına. Ancak, Reyhanlı Barajı 1995’ten
beri hâlâ tamamlanamadı, ne zaman tamamlanacak? Reyhanlı Barajı
tamamlanamadı, aynı zamanda, Tahtaköprü Barajı
tamamlanamadığı için ova su bekliyor, çiftçi su bekliyor ama
maalesef yok. Evet, doğru, duble yollar yapıldı; onun
dışında yok.
“Defne” diye bir ilçe var,
Defne. Defne’de devletin bir tek katkısı yok. Kaymakamlık
binası yok, spor kompleksi yok, yok yok; Defne’de hiçbir şey yok.
Değil mi Sayın Karasayar? Siz Defne’ye bir şeyler yapın,
ben de buradan size teşekkür edeyim.
Bakın, şimdi, Suriye
savaşından en çok etkilenen il Hatay. Nüfusu 1,5 milyon ama 450 bin
Suriyeli var. Sınır kapıları kapandı ve Türkiye'nin en
büyük 2’nci tır filosu Hatay’da, şu anda tırlar
Kırıkhan’da, Reyhanlı’da, Defne’de, Antakya’da atıl
durumda, çürümeye terk edilmiş; siz de çok iyi biliyorsunuz, hepimiz çok
iyi biliyoruz. Bu konuda, Yayladağı Sınır
Kapısı’nın bir an önce açılması gerektiğini
onlarca defa dile getirdik, bir daha dile getiriyoruz.
Bakın, Hatay’da
işsizlik yüzde 25’in üstünde, neredeyse her evde bir işsiz var
maalesef. Ve az önce dile getirdim ya, yanlış bir dış
politika sonucunda, hani sürekli “Ey Almanya” “Ey Avrupa” falan
dediğimizde, oraya giden şoförlerimiz maalesef ceza yiyor hem de
fahiş bir şekilde. Bu konuda, dış politikanın bir an
önce iyileştirilmesi gerektiğini burada bir kez daha ifade ediyoruz.
Dörtyol’da, Samandağ’da
ve Defne’de devlet hastanelerinin olması gerektiğini daha önce ifade
etmiştik. Evet, Samandağ’da proje var, başlanmadı daha ama
Defne’de de sözünü almıştık ve burada bir kez daha ifade
ediyorum; Defne, Dörtyol ve Samandağ devlet hastanelerinin
yapılması gerektiğini ifade etmiştim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SERKAN TOPAL (Devamla) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sözlerinizi
toparlayın efendim.
Buyurun Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Devamla) –
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, şunu
söylüyoruz: Hatay’la ilgili yapacağınız her hizmette biz sizin
yanınızda destek olacağız, omuz omuza vereceğiz. Ancak
gerçek olan bir şey var, Hatay’da esnaf kan ağlıyor, çiftçi kan
ağlıyor, büyük bir işsizlik var.
Ve onlarca defa dile
getirdim, geçen konuşmamda Sayın Bakana arz etmiştim,
Samandağ’la ilgili kıyı kenar çizgisi sorunu vardı. Yeniden
kıyı kenar çizgisinin oluşturulması noktasında bir
komisyon kurulması gerektiğini ifade etmiştim ve orada onlarca
insanımız mağdur. Bu konuda sizin desteklerinizi bekliyoruz.
Sayın Karasayar, ben
burada daha önceki konuşmamda, eğer hizmet olacaksa teşekkür
edeceğimi ifade etmiştim ancak Defne’de şu ana kadar hiçbir
şey yok, gerçekten yok.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sen
Hatay’daki hizmetleri bir ayda sayamazsın hocam, bir haftada da
sayamazsın.
SERKAN TOPAL (Devamla) –
Çıkın, “Defne’de biz şunu yaptık.” deyin.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Topal.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Sayın hatip ismimi zikrederek sataşma yaptı, sataşmadan söz
istiyorum beş dakika.
BAŞKAN – Memlekete
hizmet noktasında Hatay için yapılanlara teşekkür edeceğini
söyledi; biz de böyle, muhalefet partisi, iktidar partisi milletvekillerinin
birlikte dayanışma içerisinde olmalarından Divan olarak çok
memnun olduk.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Biz
de dayanışma içerisindeyiz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bu nedenle, bir
sataşma kabul etmiyorum. Hatay’a yapılacak hizmetler…
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Başkanım, inanın, Hatay’a yapılan hizmetleri
çarpıtarak…
İki dakika söz
istiyorum.
BAŞKAN – Eğer
sataşma varsa tutanağı inceleyeceğim, aynı
birleşim içerisinde söz vereceğim.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Yerinizden…
Peki, yerinizden bir dakika
veriyorum.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Hatay Milletvekili Orhan Karasayar’ın,
Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, biz 10 Hatay
milletvekili olarak, beraber, istişare içerisinde işlerimizi
yürütmeye çalışırız. Ama ben hep şunu söyledim: Serkan
Bey’in elinden tutacağım, cuma günü sabah sekizde Hatay’ın
merkezinde beraber buluşacağız. Hatay’da yapılan hizmetleri
kendisini bir ay -gerekirse gruptan, Özgür Bey’den izin isterim- gezdirsem
bitiremem.
Şu anda 5 tane baraj
Hatay’da bitmek üzere Sayın Başkanım. Hatay’a yapılan
hizmetler noktasında, başta Cumhurbaşkanımız olmak
üzere, bugüne kadar hangi bakanımıza gittiysek, Hükûmetimizin hangi
yetkilisine gittiysek o hizmeti bize ikinci kez söyletmediler, biz Hatay’a
hizmetlerin tamamını aldık.
Arkadaşımız,
Defne’den bahsetti. Defne ilçe olalı iki buçuk yıl oldu. Arsuz da
yeni ilçe oldu. Şu anda Arsuz’la ilgili yapılacak kamu
yatırımlarımızın tamamı hayata geçirilmek üzere,
projeler yapıldı; belli sıkıntılar var, onları da
aşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Hastane noktası da aynı şekilde. 750 yataklı hastane bitti,
bin yataklı hastane tekrar başlayacak.
Yani, tabii, burada bir
dakikalık süreyle olmaz. Serkan Bey’i ben davet ediyorum, cuma günü sabah
sekizde Antakya merkezde buluşalım, Hatay’a yapılan hizmetleri
tek tek kendisine gezdireceğim. Bunun için de Özgür Bey’den bir hafta izin
istiyorum. Bir haftada ancak bitiririz Sayın Grup Başkan Vekili.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SERKAN TOPAL (Hatay) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Topal.
SERKAN TOPAL (Hatay) – Bu
şekilde, “elinden tutacağım” diye, seçmenimin önünde beni küçük
düşürdü. Sataşmadan dolayı bir dakikalık söz hakkı
istiyorum.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Yok, samimiyetten söyledim onu, yaş itibarıyla değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
“Elinden tutup” çocuk gibi…
SERKAN TOPAL (Hatay) –
Hayır, böyle bir şey olmaz.
BAŞKAN – Yerinizden bir
dakika söz veriyorum Sayın Topal.
Buyurun.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Serkan Bey, bakın, onu samimiyetten söyledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O da
samimiyetten cevap verecek.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – El
ele anlatacağız.
2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay
Milletvekili Orhan Karasayar’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SERKAN TOPAL (Hatay) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Karasayar, ben az
önce gerçekten sataşma babında söylemedim.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Ben
de sataşma anlamında söylemedim, hizmetleri görmen için söylüyorum.
SERKAN TOPAL
(Hatay) – Ama gerçekten de Hatay’da -yani siz gerçekten çok iyi biliyorsunuz
ki- ciddi sorunlar var, işsizlik var, esnaf kan ağlıyor, çiftçi
kan ağlıyor. Bakın, sizin, benim elimden tutmanıza gerek
yok.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Hatay’da çiftçinin bindiği traktörleri ben sana göstereyim. Pamukçumuz
arıyor bizi, teşekkür ediyor destekten dolayı pamukçular.
SERKAN TOPAL (Hatay) -
Sayın Karasayar, benim elimden tutmanıza gerek yok, ben zaten
kapı kapı dolaşıyorum -bütün mahalle muhtarlarına
sorabilirsiniz- bütün mahalleleri geziyorum, bütün Hatay halkının
sorunlarını burada dile getiriyorum.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Şu anda ilaç fiyatları on beş senenin altında Serkan Bey,
bilmeden konuşuyorsunuz, bilmeden.
SERKAN TOPAL (Hatay) -
Bakın, siz Hatay’a hizmeti alın, ben teşekkür edeceğim ama
yok, yok. Ben teşekkür ediyorum. Yine iktidarı hizmete davet
ediyorum.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Bakın, şu anda ilaç fiyatları on beş yıl öncesinden
daha düşük, bunları size ispatlayabilirim.
SERKAN TOPAL (Hatay) -
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Ben
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
geçmişte de, bugün de görev yapan bütün Hatay milletvekillerimize ben de
Divan olarak teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sağ
olun Başkanım, teşekkür ederim.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, tip 1
diyabetlilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, tip 1 diyabetlilerin
sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Ahmet Selim
Yurdakul’a aittir.
Buyurun Sayın Yurdakul.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika
efendim.
AHMET SELİM YURDAKUL
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem
vatandaşlar; konuşmama başlamadan önce Peygamberimiz Hazreti
Muhammed’in dünyamıza teşriflerinin yıl dönümünde tüm
vatandaşlarımıza hayırlı kandiller diliyorum.
Daha önce Türkiye Büyük Millet
Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda partimizin sağlık
politikaları çerçevesinde dile getirdiğimiz, günümüzün en ciddi
sağlık sorunlarından biri olan diyabetli yani şeker
hastalarımızın sorunlarını konuşmak ve çözüm
yolları konusunda neler yapabiliriz sorusunu akıllara getirmek için
Milliyetçi Hareket Partisi adına gündem dışı söz
aldım.
Muhterem vatandaşlar,
2013 yılında dünya genelinde 382 milyon diyabetli hasta bulunurken
2035 yılında bu sayının 592 milyona yükseleceği tahmin
edilmektedir. Ülkemizde diyabetli hasta artış hızı ise
bundan çok daha fazladır. Dünya Sağlık Örgütü 2030
yılı için yaptığı tahminde Türkiye’deki diyabetli
sayısının 6,5 milyona ulaşacağını
öngörmüştü. Oysa 2015 yılı itibarıyla ülkemizdeki diyabetli
hasta sayısı 7 milyon 122 bin 622’ye ulaşmış
durumdadır. Bu sayının 6 milyonu tip 2 diyabetli yani
yetişkin hastalarımız, 1 milyon 17 bini ise tip 1 yani çocuk
hastalarımızdır. Genel diyabet rakamları böyle.
Diğer yandan, tip 1
diyabet konusuna ayrıca değinmek istiyorum çünkü burada çocuklarımız
söz konusu. Öncelikle, tip 1 diyabet nedir? Çocuk hastalar kesin bir insülin
yetersizliği içinde olduklarından ömür boyu insülin hormonunu
dışarıdan, enjeksiyon yoluyla almak zorundadırlar.
Yetişkin hastalarda diyabetle mücadele nispeten idare edilebilir bir
durumdadır ancak çocuk hastalarda diyabetle mücadele çok daha zordur çünkü
çocuk hastalarımızda bir gün içinde 15-20 kez şeker ölçümüne
ihtiyaç duyulmaktadır.
Bir hasta için şeker
ölçümü iki yolla yapılmaktadır. Birincisi iğneyle vücuttan alınan
kanın glukometre denilen cihazla ölçülerek yapılması, ikincisi
ise hiç kan alınmadan, vücuda yerleştirilen bir sensörle ölçüm
yapılmasıdır. Yaşam boyu süren bu hastalık için normal
hayat akışına uygun çözüm sensörle ölçüm ve bu ölçüm neticesinde
otomatik pompayla vücudun ihtiyaç duyduğu insülinin vücuda verilmesidir.
Biz bu hastalarımızın hayatını
kolaylaştırmak istiyoruz. Çocuklarımızın otomatik
insülin pompasıyla sağlıklı bir hayat
yaşamalarını istiyoruz. Çünkü düzenli tedavi almayan diyabet
hastalarında kronik böbrek yetmezliği, kalp sorunları, nöropati,
retinopati, diyabetik ayak gibi komplikasyonlar meydana gelmektedir.
Burada birkaç maliyetten söz
etmek istiyorum. Bugün hastalarımızın kullandığı
bir insülin pompasının fiyatı 5 bin TL ve Sosyal Güvenlik Kurumu
maalesef bunun sadece 3.500 TL’sini karşılamaktadır. Sensörlü
insülin pompaları ise 6.350 TL, bunun ise Sosyal Güvenlik Kurumu 3.520
TL’sini ödemektedir. Sensörlerin bir aylık maliyeti yaklaşık 400
lira ve Sosyal Güvenlik Kurumu hiç ödeme yapmamaktadır. Şeker ölçüm
cihazı olan glukometre dahi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
ödenmemektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak önerimiz, hayat boyu süren tedavi için Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından hastaların ihtiyaçlarının tamamen
karşılanmasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak koruyucu
ve önleyici tıp yaklaşımını sağlık
politikalarımızın temeline yerleştirdik. Bu
yaklaşımın bir parçası olarak diyabet hususunda
önerilerimiz şunlardır:
1) Diyabetin önlenmesi ve
erken tanı konulması için aktif bir politika izlenmesi.
2) Etkin bir diyabet yönetimi
programının yapılması.
3) Özellikle çocukluk
çağındaki diyabetin eğitim ve gözlem programlarıyla
yönetilmesi için özel bir yol haritası çıkarılması.
4) Her şeyden önce,
ülkemizdeki diyabetli hastaların istatistiklerinin sağlıklı
bir şekilde tutulmasıdır.
Genel Kurula
saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yurdakul.
Sayın milletvekilleri,
gündem dışı üçüncü söz, Türkiye’nin genel sorunları,
ekonomik göstergeler ve yoksulluk hakkında söz isteyen İzmir
Milletvekilimiz Özcan Purçu’ya aittir.
Buyurun Sayın Özcan
Purçu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika
efendim.
3.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun, Türkiye’nin genel
sorunlarına, ekonomik göstergelere ve yoksulluğa ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZCAN PURÇU (İzmir) –
Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım;
hepinize saygılarımı sunuyorum.
Bugün Mevlit Kandili. Tüm
vatandaşlarımızın, İslam âleminin ve sizlerin Mevlit
Kandili’ni kutluyorum, ülkemize, milletimize, İslam âlemine hayır
getirmesini temenni ediyorum, diliyorum.
Evet, sevgili
kardeşlerim, bugün Roman vatandaşlarımızla ilgili
konuşacağım, yoksul vatandaşlarımızla ilgili
konuşacağım.
Dün vergilerle ilgili,
ülkemizin mevcut durumuyla ilgili bir konuşma yapmıştım.
Türkiye’de vergi yükü artıyor, yoksulluk artıyor, yüzde 10’luk bir
dilim var, zengin kesim, onların da gelirleri artıyor. Bir Roman
vatandaşı, Roman etnik kimliğine sahip birisi olarak bu ülkede
Roman vatandaşların hak ettiği gibi
yaşamadığını hepinize tekrar tekrar söylemek
istiyorum.
Bu ülkede, şu an
itibarıyla, en yoksul kesim, sosyal yaşam anlamında en dipte
olan kesim, maalesef, Roman vatandaşları. Yoksullukla
boğuşuyoruz, fakirlikle, imkânsızlıklarla
boğuşuyoruz. İki sene önce bir SİROMA Projesi
başladı, 9 Kasımda bitti, hiç verim alamadık. Hükûmet tarafından
strateji eylem planı yayınlandı ama uygulama takvimine, programına
bakın… Hangi ay ne yapılmış, Allah aşkına,
iktidarın bir milletvekili gelsin, söylesin.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– Hiçbir şey yapılmadı, ev yapılmadı, konut
yapılmadı, barınma hakkı sağlanmadı.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) –
Burada yazıyor hepsi, hiçbiri yapılmadı. Seçimler
yaklaşıyor, geçen hafta İstanbul’da Romanları
toplamışlar tekrar bir Roman çalıştayı
yapmış bazı arkadaşlar. Ya arkadaşlar, iyi de strateji
eylem planında bir şey yapmadınız ki, Roman
vatandaşları niye topluyorsunuz, seçim yaklaşıyor diye mi
topluyorsunuz? Ya, yok böyle bir şey arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– İstismar ediyorlar, istismar.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) –
Gelin, bunu Allah aşkına söyleyin ya, “Strateji eylem planında
şunu yaptık.” deyin, ben de sizi tebrik edeceğim.
2018’de Roman
vatandaşların barınmasıyla ilgili sorunların çözümü
var. Hadi 2017’yi geçtik, unuttum ben, bitti. Hadi bakalım 2018’de yapacak
mısınız?
Bir de arkadaşlar,
SİROMA Projesi bitti. Strateji eylem planına bütçe
ayırmamıştınız, iki sene önce, Sayın Bakana
sormuştum, Maliye Bakanımdan sonra Sayın Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanım da “SİROMA’da Avrupa Birliğinden gelen
parayı strateji eylem planına uygulayacağız.” dedi. Bu sene
Avrupa Birliğindeki paylar da kesildi. Strateji eylem planında para
yok, strateji eylem planı var. Para yokken bunu nasıl
yapacaksınız?
Şimdi, bütçe
konuşulacak, eğer Romanlara pay ayırmazsanız, vallahi,
burada sizi rezil edeceğim. Rezil edeceğim sizi burada. Strateji
eylem planını yapıyorsunuz, para olmadan eylem planını
nasıl yapacaksınız arkadaşlar? Bana bunun
mantığını söyleyin hadi bakalım. Para
ayıracaksınız, vallahi bilmem... Biz de bu ülkenin
vatandaşıyız. Roman vatandaşlara para ayırmazsanız
vallahi bu bütçede rezillik yapacağım. (CHP sıralarından
alkışlar) Olmaz, olmaz arkadaşlar. Vallahi billahi protesto
edeceğim sizi. Parayı ayıracaksınız! O fakir, o
garibanların çocuklarının da herkesin çocukları gibi okula
gitmeye hakkı var, herkesin çocukları gibi doktor, mühendis olmaya
hakkı var. Biz Romanız diye bizi bu kadar da artık arka plana
atmayın, istemiyorum.
Bakın, yoksulluk
sınırı, yoksulluk sınırı…
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Roman’a yok, Roman’a!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) –
Açlık sınırından bahsedeyim, 1.544 lira. Romanlar 1.544
lira her ay almıyor arkadaşlar, açlık
sınırının altında yaşıyoruz. Yoksulluk
sınırı ne kadar? 5.030 liraymış şimdi.
Rakamları ben söylemiyorum yine.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Man’a
var, Roman’a yok!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) – E,
onu da almıyor. Vatandaşların çoğu almıyor zaten bu
parayı da... Türkiye’deki vatandaşlar mucize yaratıyor zaten.
Nasıl geçiniliyor bu ülkede, nasıl geçiniliyor? Mucize
yaratılıyor.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Man’a
var, Roman’a yok!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Bir
de bakın bir şey gördüm –zamanım az- bir çocuğun okula
başlama maliyeti, okul öncesi maliyeti 775 lira. 1.400 lira aylık
alan, asgari ücret alan vatandaş bunu nasıl karşılayacak?
ERKAN AYDIN (Bursa) – Man’a
var, Roman’a yok!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) –
İlkokul 1’inci sınıfa başlayacak bir çocuğun
anasında babasında 1.277 lira para olması lazım okula
başlaması için. Ortaokul öğrencisinin de bir defalık
maliyeti, okul başında 1.236 lira. Nereden bulacak bu parayı
baba; 1.400 lirayla elektrik mi ödeyecek, su mu ödeyecek, kira mı ödeyecek
yoksa boğazına mı bakacak yoksa işe mi gidecek?
AHMET AKIN (Balıkesir) –
Man’da, Man’da…
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Paralar Man’da!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Bu
asgari ücreti yükseltin arkadaşlar. Keşke bizim elimizde olsa da
yükseltsek. (CHP sıralarından alkışlar) Vallahi 2.500-3.000
lira olması lazım.
Bak bir de ne
yapmışsınız biliyor musunuz arkadaşlar? Zamanım
az kaldı. Ben baktım, vergiden vergi alıyor bu Hükûmet. Vergiden
vergi alıyorsunuz. Bakın, ÖTV var burada, ÖTV’ye de KDV’yi yüzde 18
eklemişsiniz, vergi almışsınız. Bakın,
akaryakıttaki ÖTV’ye bakın, akaryakıtın bize geliş
maliyeti 1,46 lira, vatandaşa 5,18’e satıyorsunuz. ÖTV’yi
ekliyorsunuz, bir de KDV ekliyorsunuz. Vergiden vergi alınmaz. Vergiden
vergi alınmaz. Bu Hükûmet, vergiden, ÖTV’yi koyup bir de KDV ekliyor. (CHP
sıralarından alkışlar) Vallahi milleti harap ettiniz ya!
Yok böyle bir şey!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERKAN AYDIN (Bursa) –
Romanlar Man’a mı gitsin?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Man’a
giden para Roman’a yok yani!
ÖZCAN PURÇU (Devamla) –
Vallahi Man Adası’na var da Roman’a yok gerçekten.
BAŞKAN – Sayın
Purçu, ek bir dakika süre veriyorum efendim, lütfen sözlerinizi
toparlayın.
ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar, adaletten
bahsediyoruz, din, iman, Kur'an, Kitap’tan bahsediyoruz, elhamdülillah
Müslüman’ız, bugün de Mevlit Kandili. Ama bu vatandaşa bu eziyet
niye, niye? ÖTV’yi ekledikten sonra KDV’yi niye ekliyorsunuz arkadaşlar?
Vallahi, bakın, dün
açıkladım size, vergi gelirleri artmış, hiçbir şeyi
artmamış, sadece vergi geliri artmış bu Hükûmetin, vergi
gelirleri artmış. Böyle bir olay olur mu ya! Bakın, bize
maliyeti 1,46 lira olan bir akaryakıtı siz 5,18’e satıyorsunuz,
ÖTV ekledikten sonra bir de KDV alıyorsunuz. Baktım ben dünya
istatistiklerine Türkiye 1’inci sırada, bakın burada var
arkadaşlar. Tabelanın en üstünde Türkiye var. Vergi gelirlerinde -bakın
burada- en üstte Türkiye var ya, ben utanıyorum, ben utanıyorum.
ERKAN AYDIN (Bursa) - Man’da
nasıl Man’da?
ÖZCAN PURÇU (Devamla) –
Bakın, bu ülkenin 32 milyonu fakir, gariban, yoksul. İyi kötü 60
model, 70 model arabası var; biniyor, işe gidecek, hurda toplayacak,
çiçek satacak, bir şeyler yapacak. Bu vatandaşa bunu çok
yapıyorsunuz, çok eziyorsunuz vatandaşı, eziyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) İslam dininde de böyle bir şey yok.
Teşekkür ediyorum.
Tekrar kandilimiz mübarek
olsun, ülkemize milletimize hayır getirsin inşallah.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, sağ olun.
ERKAN AYDIN (Bursa) - Dünyada
Man ahirette iman.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Man’a
var, Roman’a yok.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayıp Purçu.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzün’ün, milletvekillerinin açıklamaları
sırasında Başkanlık aracılığıyla
sordukları soruları ilgili bakanlığa yazılı
olarak bildireceğine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, milletvekillerimize birer dakika sırayla söz
vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, Anayasa’dan almış olduğumuz görevlerimiz var;
birincisi yasama, diğeri denetim. Milletvekillerimiz, Genel Kurulda, özellikle
bu bir dakikalık konuşmada eğer şöyle bir hitapta bulunursa
“Sayın Başkanım, aracılığınızla şu
soruyu şu bakanlığa sormak istiyorum.” veyahut “Hükûmete sormak
istiyorum.” şeklinde bir ifadede bulunursa tutanaklardan bunu ilgili
bakanlığa ve Hükûmete yazılı olarak bildireceğim. (CHP
sıralarından alkışlar) Eğer gündemle ilgili,
doğal olarak seçim bölgenizle ilgili bir talebiniz söz konusuysa mutlaka
bu, Genel Kurul kayıtlarında kalacaktır. Tekrar söylüyorum,
sayın milletvekilleri, birer dakikalık konuşma içerisinde
“Sayın Başkan, aracılığınızla Hükûmete
soruyorum.” veyahut “İlgili bakanlığa soruyorum.” şeklinde
bir ifadede bulunursanız, bunu tutanaklardan çıkartıp ilgili
bakanlığa ve Hükûmete yazılı olarak bildireceğim.
Şimdi, söz
sırası Sayın İlgezdi’de.
Buyurun
efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdi’nin, İstanbul Maltepe İlçe Millî Eğitim
Müdürlüğü tarafından okullarda öğretmenlere
dağıtılan “Felsefeden Tecrübeye Etkili Öğretmenlik” kitabında
skandal ifadelerin yer aldığına ve sorumlularla ilgili
işlem başlatılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
İstanbul Maltepe İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü
tarafından okullarda öğretmenlere dağıtılan
“Felsefeden Tecrübeye Etkili Öğretmenlik” kitabında skandal ifadeler
yer alıyor. Yatılı okulların fuhuş yuvası
olduğu ima edilirken öğrencilerin de dayakla terbiye edilmesi
meşru gösteriliyor. Ayrıca, köy enstitülerinin de birer
ahlaksızlık yuvası olduğu anlatılıyor. Laik ve
bilimsel eğitimle sorunu olanlara yeniden hatırlatmak isterim ki köy
enstitüleri, Anadolu’da bir aydınlanma serüvenidir, Mustafa Kemal
Atatürk’ün en önemli eseridir. Onlarca köyde binlerce çocuğun,
kadının ve erkeğin okuma yazmayla
tanıştığı, bilimden sanata, tarımdan
sağlığa pek çok konuda kendini yetiştirdiği
aydınlanma yuvasıdır.
Buradan Millî
Eğitim Bakanına sesleniyorum: Bu kitabın basılmasına
ve dağıtılmasına hangi gerekçeyle ve nasıl izin
verdiniz? Öğretmenleri bu kitapla ilgili görüş bildirmeye neden
zorladınız? Öğrencileri dayakla terbiye etmek laik
eğitimden uzaklaşmanın yeni yöntemi mi olacak?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GAMZE
AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Son söz olarak da yetkililerin
bu okulların öğretmen ve öğrencilerinden özür dilemesini ve
sorumlularla ilgili işlem başlatmasını istiyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın İlgezdi.
Sayın
Dedeoğlu, buyurun efendim.
4.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun,
Kutlu Doğum Haftası’na ve Mevlit Kandili’ni
kutladığına ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İnsanoğlu ve bütün kainatı yoktan var eden rahman ve rahîm olan
Allah’a hamdolsun. “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
hitabının sahibi, efendiler efendisi, sevgililer sevgilisine selam
olsun. Kutlu doğumun yüreklerimizin, ülkemizin, İslam âleminin
merhametle dolmasına vesile olmasını dilerim.
Bu kutlu hafta, milletimizin
kalbinde var olan Peygamber sevgisini yeniden harekete geçirmiştir. Gönül
coğrafyamızda, gurbet ellerinde yaşayan bütün
vatandaşlarımız arasında ilim ve irfan ziyafetine, bir
kardeşlik şölenine ve manevi yenilenme haftasına
dönüşmüştür.
“Ya Rasûlallah, eğer sen
gelmeseydin âleme
Güller açmaz, bülbül ötmez
meçhul esma Âdem’e
Varlığın
manası kalmaz gark olurdu mateme”
Tüm İslam âleminin Kutlu
Doğum Haftası münasebetiyle kandiliniz mübarek olsun.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dedeoğlu.
Söz sırası Sayın
Özdiş’te.
Buyurun efendim.
5.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in,
bazı meslek dalları için tanınan yıpranma
hakkının veteriner hekimler için de verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Ahmet Eşref
Fakıbaba’ya soruyorum:
Bazı meslek dalları
için tanınan yıpranma hakkının veteriner hekimler için de
verilmesi gerekiyor. Daha önce her yıl için iki aylık fiilî hizmet
zammı verme uygulamasına 1 Ekim 2008 tarihinde son verildi. Oysa ki
657 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinde veteriner hekimlerin
Sağlık Hizmetleri Sınıfı’na dâhil olduklarına
dair hüküm bulunuyor. Tüm dünyada “sağlık mensubu” kabul edilen
veterinerlerimizin “sağlık mensubu” olarak kabul edilmesini ve fiilî
hizmet zammı almalarını sağlayacak mısınız
Sayın Bakan?
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Özdiş, çok teşekkür ederim. Sorunuz Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanına.
Evet, söz sırası
Sayın Kılıç’ta.
Buyurun efendim.
6.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıç’ın, Mevlid-i Nebi’yi tebrik ettiğine ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu gece mübarek Mevlid-i
Nebi’yi idrak edeceğiz. Mevlit doğum yeri, doğum vaktine;
Mevlid-i Nebi de Allah Resulü’nün dünyayı teşriflerinin
kutlandığı geceye denir.
Hazreti Âdem’den
başlayarak ilahi vahyi biz insanlara ileten peygamberlik silsilesinin sonuncusu
olan Sevgili Peygamberimiz’i anlatan en güzel kavram şüphesiz rahmet ve
merhamettir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Resulü Ekrem’e hitaben: “Biz seni
ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyurulmuştur. Peygamber
Efendimiz’in rahmet, merhamet ve adalete dayalı
kuşatıcılığı ümmetini olduğu kadar bütün
insanlığı da kapsamaktadır. Onun hayatını
erişilmez bir hayranlıkla seyretmek yerine onu örnek model almaya
çalışalım. Rahmet Elçisi’nin, yaşadığı
dönemde bir baba, bir eş, bir komutan, bir imam, bir devlet
başkanı ya da bir öğretmen olarak nasıl ki sahabeye yol
gösterip örnek olmuşsa bugün de bizim için vazgeçilmez bir rehber
olduğunu bilelim.
Bu duygu ve düşüncelerle
Mevlid-i Nebi’yi tebrik ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıç.
Söz sırası
Sayın Durmaz’a aittir.
Buyurun Sayın Durmaz.
7.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, millî
şeker politikasını oluşturan Şeker Kurulunun on
altı aydır toplanamadığına ve nişasta bazlı
şeker üretimine ilişkin açıklaması
KADİM DURMAZ (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maliye Bakanına,
Özelleştirme İdaresinin bağlı olduğu: Türkiye’de et
ithal ettiğimiz bugünlerde, endüstri bitkisi olan, yem ve doğal
şeker üretimi olan şeker pancarından doğal şeker
üretilmektedir. Ancak Türkiye’de on altı aydır, millî şeker politikamızı
oluşturan Şeker Kurulu toplanamamaktadır ve bu arada, kontrol ve
denetim nişasta bazlı şekerlerde de yapılamıyor. Bu
süre içerisinde ne kadar nişasta bazlı şeker üretildi, piyasaya
sürüldü ve ithal edildi? Bunlarla ilgili Şeker Kurulunun yaptığı
bir çalışma var mıdır? Bu denetimsizlik sonucu insan
sağlığını tehdit eden bu uygulamaya ön veren ilgililer
hakkında gereğinin yapılmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Durmaz.
Söz sırası
Sayın Tezcan’a aittir.
Buyurun efendim.
8.- Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan’ın,
Mevlit Kandili’ni kutladığına ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Bakanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın yakınlarının yurt
dışındaki bir şirkete para gönderdiğine dair
iddiaların doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
YILMAZ TEZCAN (Mersin) –
Teşekkürler.
Ben de tüm İslam
âleminin Mevlit Kandili’ni tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
siyaset, nezakettir, ilke ve değer temelli yapılır; ciddiyet,
samimiyet ve sorumluluk ister. Muhalefet olmak, düşmanlık etmek,
iftira atmak, insanların haysiyetine ve onurlarına kastetmek
değildir. Ne yazık ki Türkiye'de mendil sallar gibi sahte belgeler
sallayarak ülkemizin bekasına kasteden, uluslararası çevrelerin
içerideki operasyon aparatı gibi hareket eden bir Ana Muhalefet Partisi
Genel Başkanı ve arkadaşları söz konusudur. Salı günü,
partisinin grup toplantısında Sayın
Cumhurbaşkanımızın ailesinin yurt dışındaki
bir şirkete para gönderdiği iftirasında bulunmuş ve belge
olduğunu iddia ettiği bazı kâğıtları da grup
kürsüsünden göstermiştir. Kılıçdaroğlu tarafından
ileri sürülen iddiaların tamamı yalan, gösterdiği
kâğıtların da tamamı sahtedir. Sayın
Cumhurbaşkanımızın avukatı gerekli hukuki
girişimlere başlamıştır.
Kılıçdaroğlu’na “Edep yahu!” diyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de
sana diyoruz “Edep yahu!”
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tezcan.
Söz sırası
Sayın Tümer’e aittir.
Buyurun efendim.
9.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in,
Adana’nın Aladağ ilçesinde çıkan yurt yangınının
1’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ
TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, bugün Adana’nın Aladağ
ilçesinde 10’u öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği,
çok sayıda öğrencinin yaralandığı yurt yangınının
1’inci yıl dönümü. Hayatını kaybeden eğitim şehidi
miniklerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine
başsağlığı, yaralı öğrencilerimize şifa
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
yangının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen ailelerin
adalet arayışı sonuçlanmamış, bölgede yaşanan
eğitim sorunları çözüme kavuşmadığı gibi
olabildiğince artmıştır. Bir yıllık süre
zarfında ilçeye yeni devlet yurdu yapılmamıştır.
Dağ köylerindeki yoksul öğrencilerimizin okul ve servis ihtiyacı
başta olmak üzere eğitim masraflarını giderebilmeleri için
herhangi bir imkân sunulmamıştır. Çocukları ilçe merkezinde
okuyan ailelerin haftada bir gün de olsa servis imkânından faydalanarak
çocuklarını görmek isteği karşılık
bulmamıştır.
Hayatını
kaybeden minik yüreklerimiz tam anlamıyla eğitim şehididir. Bu
nedenle çocuklarını kaybeden ve adalet arayışını
sürdüren ailelerin sorunları bu kapsamda değerlendirilmeli ve çözüme
kavuşturulmalıdır. Başta Aladağ olmak üzere
Türkiye'nin tüm il ve ilçelerinde eğitim ve yurt sistemine adalet
gelmedikçe bu yangın sönmeyecektir.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Tümer.
Söz
sırası Sayın Akın’a aittir.
Buyurun
efendim.
10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akın’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı
kanıtları inkâr etmenin iktidarın aciz içinde olduğunun
göstergesi olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET AKIN
(Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Genel Başkanımız dün partimizin grup toplantısında
Cumhurbaşkanının oğlunun, kardeşinin, eniştesinin
ve dünürünün Man Adası’ndaki bir “offshore” şirkete milyonlarca dolar
gönderdiğine dair belgeleri açık olarak açıkladı. Bu
belgeler Halk Bankasının dekontları olmasına rağmen bu
belgelere “sahte” diyenlere, kafaları Man’da olanlara “swift”in ne demek
olduğunu açıklamak istiyorum. “Swift”, bankaların ve finansal
kuruluşların kendi aralarında, üst düzeyde güvenilir olarak
haberleşmesini sağlayan bir iletişim sistemidir. Bu sistem 200’ün
üzerinde ülkede uygulanıyor. “Swift”in en önemli özelliğiyse “swift”
mesajıyla ihbar edilen bir akreditif başka bir doğrulamaya veya
teyide gereksinim duymaksızın geçerlilik kazanır. İktidar
taraflarının aksi iddia edilmeyecek bu kanıtları inkâr
etmesi aman aman iktidarın aciz içinde olduğunun göstergesidir.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Akın.
Söz
sırası Sayın Kayışoğlu’na aittir.
Buyurun
efendim.
11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca
Kayışoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ı, yakınlarının yurt dışı
hesaplarına para gönderdikleri iddialarının ispatı hâlinde
istifa edeceği sözünü yerine getirmeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel
Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu geçen
hafta grup toplantısında Erdoğan’ın kardeşinin, eniştesinin,
oğlunun, dünürünün ve eski özel kalem müdürünün yurt
dışındaki bir şirkete milyonlarca dolar para
aktardığını söylemişti ve bu iddiaları
sormuştu. Erdoğan da iki gün önce 80 milyonun huzurunda bu
iddiaların belgelenmesi hâlinde istifa edeceğini açıkça beyan
etmişti. Dün grup toplantımızda Genel Başkanımız
bu belgeleri tek tek açıkladı. Aradan yirmi dört saat geçti henüz bir
istifa haberi duymadık. Buradan bir kez daha Erdoğan’ı sözünde
durmaya ve istifaya davet ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Kayışoğlu.
Söz
sırası Sayın Taşkın’a aittir.
Buyurun
efendim.
12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkın’ın, Mevlit Kandili’ni kutladığına ve Recep
Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin üzerinde oynanan tüm
oyunların üstesinden gelindiğine ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR
TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle tüm
İslam âleminin Mevlit Kandili’ni tebrik ediyorum.
Cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve ülkemizin lideri
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı
hedef alan NATO skandalı, bölgemizde yaşanan gelişmeler, döviz
kurları üzerinden çekilen ekonomik operasyonlar,
Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının ortaya
koyduğu sahte belgelerle hedeflenenler asla birbirinden
bağımsız değildir. Unutulmamalıdır ki Recep Tayyip
Erdoğan liderliğindeki Türkiye, etrafımızdaki devlet olma
vasfını kaybetmiş veya yönetilemez duruma düşmüş
birçok ülkeye rağmen bir istikrar adası olarak dimdik ayaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Man
Adası, Man Adası...
ALİ CUMHUR TAŞKIN
(Mersin) – Ülkemiz, feraset sahibi milletimiz ve onun lideriyle kurduğu
güçlü bağla on beş yıldır üzerine oynanan tüm
oyunların üstesinden gelmiştir, ülkemiz krizlere karşı
bağışıklı hâle gelmiştir diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Taşkın.
Söz sırası
Sayın Aydın’a aittir.
Buyurun efendim.
13.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın,
Tıbbi Sekreterler Günü’ne ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Hükûmete sormak istiyorum. Cumhurbaşkanının yakın çevresi
Man Adası’na milyon dolarlar aktarırken bir kısım çevre
maalesef bunu yalanlama yöntemine gitti. Oysa aynı çevreler Zarrab’ın
peçete kâğıdına yazdığı “750 bin doları geri
aldım.” yazısını belge olarak kabul etmişlerdi. Genel Başkanımız
dün yukarıda, odasındaydı; belgelerin bir kopyasını
isteselerdi seve seve verirdi. Yurt dışı bankalarına oluk
oluk para aktarılırken halk işsiz ve çaresiz. Bu kesimlerden
biri de tıbbi sekreterler. Bu meslek sahiplerinin -70 bine yakın-
tamamına yakını ya atama bekliyor ya da işsiz. AKP
iktidarının bu konuda bir düşüncesi var mı öğrenmek
istiyoruz. Bu manayla da Tıbbi Sekreterler Günü’nü kutluyor,
iktidarın ülkenin bu hâlini görmesini talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydın.
Söz sırası
Sayın Erdoğan’a aittir.
Buyurun efendim.
14.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, Mevlit Kandili’ni kutladığına ilişkin
açıklaması
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün âlemlere rahmet olarak
gönderilen Hazreti Peygamber Efendimiz’in dünyaya teşriflerinin yıl
dönümü, Mevlit Kandili. Ben de bu vesileyle sizlerin ve Türk İslam
âleminin mübarek Mevlit Kandili’ni canı gönülden kutluyorum. Mevlit
Kandili’nin Türk İslam coğrafyasına öncelikle huzur, bolluk,
bereket, sağlık, mutluluk getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz
ediyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan.
Söz sırası
Sayın Arslan’a aittir.
Buyurun efendim.
15.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın,
Mevlit Kandili’ni kutladığına, Başbakanın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
yakınlarının yurt dışına para transfer etmeleri
konusundaki değerlendirmeleri ile transfer sırasında herhangi
bir vergi tahsil edilip edilmediğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) –
Sayın Başkan, öncelikle tüm İslam âleminin Mevlit Kandili’ni
yürekten kutluyorum.
Başbakana soruyorum:
1) Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan’ın 3 milyon
750 bin dolarının, kardeşi Mustafa Erdoğan’ın 2 milyon
500 bin dolarının, eniştesi Ziya İlgen’in 3 milyon 750 bin
dolarının, dünürü Osman Ketenci’nin 2 milyon 250 bin
dolarının, Özel Kalem Müdürü Mustafa Gündoğan’ın 1 milyon
250 bin dolarının Man Adası’ndaki 1 sterline kurulmuş
Bellway Şirketine transfer edilmesinin gerekçesini açıklar
mısınız?
2)
Cumhurbaşkanının vatandaşlarımıza seslenerek
“Elinizdeki ve yastık altındaki tüm dolarlarınızı
bozdurun.” demesi karşısında, Tayyip Erdoğan’ın
yakınlarının bu paraları transfer etmesini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
3) Bu paraların transfer
edilmesi sırasında herhangi bir vergi tahsil edilmiş midir,
edilmediyse neden edilmemiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Arslan.
Söz sırası
Sayın Köksal’a aittir.
Buyurun efendim.
16.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı,
yakınlarının yurt dışı hesaplarına para
gönderdikleri iddialarının ispatı hâlinde istifa edeceği
sözünü yerine getirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, taşeron işçilere, özelleştirme
mağduru 4/C’lilere, geçici işçilere kadro vermeyenlerin; emeklilere
bayramlarda 2 maaş ikramiyeyi çok görenlerin; emeklilikte yaşa
takılanların mağduriyetine kulak tıkayanların;
emekliye, işçiye, memura zam vermemek için bin bir takla atanların;
torba yasalarla vatandaşa ekstra vergi yükleyenlerin oğlu,
eniştesi, kardeşi, dünürü, özel kalem müdürü vergiden kaçmak için Man
Adası’nda kurdurdukları şirketlere milyon dolarlar
gönderiyorlar.
“Bunu ispat edersen istifa
ederim.” diyen AKP Genel Başkanına sesleniyorum: Dünkü grup
toplantımızda Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu bunu belgeleriyle ispatladı. Şimdi
sözünün eri ol ve istifa et.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köksal.
Şimdi, söz
sırası Sayın Öz’e aittir.
Buyurun efendim.
17.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün,
Suriyelilere harcandığı ifade edilen 30 milyar doların
nereye ve niçin harcandığını ve Millî Eğitim
Bakanlığındaki 1 trilyon 400 milyar liralık kayıp para
konusunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) –
Sayın Başkan, sorum Başbakana: Cumhurbaşkanı
Erdoğan “Suriyeliler için 30 milyar dolar para harcadım.” diyor.
Ancak, bu paranın nereye ve niçin harcandığını kimse
bilmiyor.
Geçen hafta da Suriyeli
Öğrencilerin Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonu Projesi
kapsamında, Millî Eğitim Bakanlığında 9 trilyon 370
milyar liranın 1 trilyon 400 milyar liralık bölümünün kaybolduğu
basında yer aldı. Bakanlığın söz konusu olayın
ardından soruşturma başlattığı da basında
yer aldı. Hakkında soruşturma başlatılan Hayat Boyu
Öğrenme Genel Müdürü Ali Rıza Altunel: “Bu para cebimde
kalmamıştır. İşlemler sırasında prosedürden
kaynaklanan bir hatadan dolayı böyle bir durum oluşmuştur.”
açıklamaları karşısında, öğrenmek istiyoruz:
1) Bu 30 milyar dolar nereye
ve niçin harcandı?
2) Millî Eğitim
Bakanlığındaki 1 trilyon 400 milyar liralık kayıp para
bulundu mu yoksa prosedürden kaynaklanan bir hatadan dolayı bu para hiç mi
oldu? Merak ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öz.
Söz sırası
Sayın Balbay’a aittir.
Buyurun efendim.
18.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbay’ın, Türkiye'de vergi sisteminin geldiği noktaya ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK PARTİ grup
toplantısında sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de tüm ülkemizin ve
İslam âleminin Mevlit Kandili’ni kutluyorum.
Sayın Başkan,
Türkiye'de vergi sistemi “vereni mahvet, vermeyeni affet” diye
özetleyebileceğimiz bir hâle geldi. Buna yeni bir şey eklendi,
“vergiyle hiç muhatap olmak istemiyorsan Türkiye'yi terk et” son
geldiğimiz noktanın özeti bu. Osmanlı döneminde Lale Devri
vardı, şimdi görüyoruz ki sülale devri başlamış
durumda. Bütün bunların devamında, Cumhurbaşkanı grup
toplantısında “Benim adımı kullananlar için babamın
oğlu olsa yüz vermeyin.” ve onlar için “sinsi, riyakâr, sahtekâr ve
dolandırıcı” dedi ve bürokrasinin şifresi hâline geldi.
Buradan ben Sayın Cumhurbaşkanına, Hükûmete sormak istiyorum:
Böyle bir şifre mi var? Cumhurbaşkanının etrafında
sahtekârlar, dolandırıcılar mı var? Bu şifre gündeme
geldiyse bütün bürokraside böyle bir akım mı belirdi? Gerçekten
bunları da merak ediyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Devam edin,
tutanaklara geçsin Sayın Balbay.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şu anda Türkiye'de
kurumlar vergisinin yüzde 20’den 22’ye çıkarıldığı bir
ortamda, hiç vergi vermemek için ülkeyi terk etmek ne kadar millîdir, ne kadar
yerlidir? Bunu da merak ettiğimi kayıtlara geçirmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Balbay.
Söz sırası
Sayın Doğan’a aittir.
Buyurun efendim.
19.- Tekirdağ Milletvekili Ayşe
Doğan’ın, Mevlit Kandili’ni kutladığına, tüm Romanlara
selam gönderdiğine ve Hükûmetin Romanlar için çalışmaya devam
ettiğine ilişkin açıklaması
AYŞE DOĞAN
(Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Âlemlere rahmet olarak
gönderilen, yaratılmışların en hayırlısı
sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV)’in dünyayı teşrif
ettiği bu mübarek gecenin hayırlara vesile olmasını, tüm
İslam âlemine barış, kardeşlik ve huzur getirmesini Yüce
Mevla’mızdan diliyorum.
Ayrıca, buradan
Sayın Özcan Purçu kardeşime ve tüm Roman kardeşlerime
selamımı iletiyorum.
Bu ülkenin, Roman olsun, Kürt
olsun, Türk olsun, Alevi olsun, bütün evlatları bizim
evlatlarımız. Herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Gerek Millî Eğitim olsun gerek
Sağlık Bakanlığı, her alanda ve pozitif ayrımcılık
olarak da Roman kardeşlerimiz için Hükûmetimiz de çalışmış,
çalışmaya devam etmektedir. Buradan da hepsine
saygılarımı iletiyorum.
Sevgiler, saygılar…
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Söz sırası
Sayın Yedekci’ye aittir, buyurun efendim.
20.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yüzünü vatandaşa
dönmesi ve millete ihanet etmekten vazgeçmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Hükûmete sormak isterim, Çevre ve Şehircilik Bakanı dedi ki:
“Konuşmak istemiyorum ama risk var.” Zaten konuşmayın Sayın
Bakan, sizin göreviniz konuşmak değil, icraat yapmak. İstanbul
dünyadaki kentler arasında en riskli on kentten bir tanesi deprem
açısından. Sorumluluk sahibi olan sizsiniz. Belediye
başkanlarına söylüyorsunuz ama asıl siz “İstanbul riskli
bir kent.” deyip kenara çekilemezsiniz. “Bilinçsizlikle şehirlerimizin
canına okumuşuz." diyorsunuz. Sayın Bakan, oturduğunuz
koltuklarda sahip olduğunuz sorumlulukların farkında
mısınız? Sizlerin bilinçsiz olmaya hakkı var mı? Siz
“Çiçek, böcek, sanatla uğraşmayın.” diyemezsiniz ama biz sizi
uyarıyoruz: Rantla uğraşmayın, yandaşlara
peşkeş çekilecek ihalelerle uğraşmayın, yüzünüzü
vatandaşa dönün. Çevreye verdiğiniz zarar millete
yaptığınız ihanettir. Milletimize ihanet etmekten vazgeçin.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yedekci.
Söz sırası
Sayın Benli’ye aittir, buyurun efendim.
Sayın Benli yok.
Söz sırası
Sayın Hürriyet’e aittir, buyurun efendim.
21.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in,
Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki hava kirliliğine karşı bir
an önce önlem alınmasının şart olduğuna ilişkin
açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET
(Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hava kirliliği nedeniyle
akciğer kanseri gelişme riski 7 kat daha fazla olan Kocaeli’nin
Dilovası ilçemizde Kömürcüler OSB’den yerleşim yerine kömür
tozları yağıyor. Kömürcüler İhtisas Sanayi Bölgesi’nde
bulunan 15 kömür tesisi yılda yaklaşık 1,5-2 milyon ton
arasında üretim faaliyeti gösteriyor. Kayapınar ve Turgut Özal
Mahallelerinde bulunan evlerin üzerine kömür yağması sebebiyle burada
oturan vatandaşlarımız evlerinin camını dahi
açamıyor üstelik burası hastane ve okulun hemen yakınında
bulunuyor. Oradaki insanlarımız kömür solumak zorunda kalıyor ve
maalesef ki kanser hastalığı ya da solunum enfeksiyonu sebebiyle
hayatlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya
kalıyorlar. Bu insanların bile bile ölümlerine göz
yumulmamalıdır. Bir an önce önlem alınması
şarttır. “Sizi bu tozun, pisliğin içinden
kurtaracağız." diye söz veren AKP’li vekiller ne zaman sözlerini
tutacaklardır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Hürriyet.
Son
konuşmacı Sayın Tanal.
Buyurun
efendim, söz sizin.
22.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Düzce’nin katı atıklarının Hecinler köyüne
dökülmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli
milletvekillerim.
Sayın
Başkanım, sizin aracılığınızla Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Düzce Milletvekili Sayın Faruk Özlü Bey’e
soruyorum. Sayın Faruk Özlü Bey, Düzce Milletvekili, Düzce’nin Hecinler
köyüne 7 Nisan 2017 tarihinde yani Anayasa referandumundan dokuz gün öncesi
gittiği zaman “Hecinler köyüne Düzce’nin katı atıkları
dökülmeyecektir. Bu işe artık son bir çözüm bulduk. Çöp depolama olayı
olmayacaktır ve bu anlamda artık Mahmut Tanal Mecliste ne
konuşacak?” demiş.
Ben buradan
Sayın Bakana hodri meydan diyorum. Siz, Hecinler’i yine çöp deposu
yaptınız. Hecinler’de yaşayanlar çöp deposunda yaşamak
istemiyor, çöp içerisinde yaşamak istemiyor. Hecinler’de yaşayanlar
gayet rahat, sağlıklı, medeni, uygar bir ortamda yaşamak
istiyor. Çöpün döküleceği yer Hecinler olmamalı.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, 20 arkadaşımız soru işlemini
gerçekleştirdi. Bu 20 arkadaşımızın içerisinde 5
arkadaşım aracılığımla ilgili bakanlığa
soru yöneltti. Tutanaklardan çıkartıp ilgili bakanlığa
yazılı olarak bildireceğim.
Söz
sırası için Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Akçay sisteme girmiş.
Buyurun
efendim.
23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mevlit
Kandili’ni kutladığına, Vanlı depremzedelere
kalıcı statülü iş sözünün yerine getirilmesi
çağrısında bulunduğuna ve Adana’nın Aladağ
ilçesinde çıkan yurt yangınının 1’inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu gece, âlemlere
rahmet olan iki cihan güneşi, ahlak ve iman numunesi Peygamber Efendimiz
Hazreti Muhammed Mustafa’nın dünyayı teşrifleri vesilesiyle
Mevlit Kandili’ni idrak edeceğiz. Hazreti Peygamber adalet ve
ahlakın, cömertlik ve hoşgörünün, iyilik ve temizliğin, huzur,
barış ve selametin ilahi burcu, dünyanın
karanlığının sönmeyecek
ışığıdır. Bu vesileyle, aziz Türk milleti ve
İslam âlemi için Mevlit Kandili’nin rahmet, merhamet, barış,
bereket ve selamete vesile olmasını niyaz ediyorum.
Sayın
Başkan, 2011 yılında Van’da meydana gelen depremin
yaralarının sarılması yönünde gördüğümüz eksiklikleri,
yapılması gerekenleri çeşitli vesilelerle Meclis kürsüsünden ve
soru önergeleriyle gündeme taşımıştık. Deprem
sonrasında, İŞKUR tarafından yürütülen Toplum Yararına
Çalışma Projesi kapsamında Vanlı depremzedeler çeşitli
kamu kurum ve kuruluşlarında geçici işçi statüsünde istihdam
edilmişlerdir. 2015 yılına kadar yılda dokuz ay istihdam
edilip kalan üç ayda da işsiz bırakılmışlardır.
Özellikle proje kapsamında 2015 yılına kadar Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı okullar ile Yüzüncü Yıl
Üniversitesinde istihdam edilen 238 depremzede 2015 Haziranından beri
işsiz olduğunu, bu kardeşlerimize verilen kalıcı
statülü iş sözlerinin bir türlü yerine getirilmediğini
vurguladık. Bir yıldır bu konunun Milliyetçi Hareket Partisi
olarak takipçisiyiz. Bu doğrultuda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığını harekete geçmeye de davet etmiştik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Buyurun efendim, toparlayın.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Bu çağrımızı yineliyoruz. Altı
yıldır kendilerine verilen sözlerin tutulmasını bekleyen,
bir yıldır bütün umutlarını Meclise bağlayan,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından
vatandaşlarımıza güzel ve hayırlı haberlerin bir an önce
ulaştırılması çağrısını yapıyoruz.
Sayın
Başkan, iki yıl önce bugün Adana’nın Aladağ ilçesinde
meydana gelen elim faciada 10 öğrencimiz, 6 yaşında 1
evladımız ve 1 görevlinin hayatını kaybettiği yurt
yangınının ikinci seneidevriyesidir.
Evlatlarımızın acılarını yüreğimizde
hissediyoruz. Ailelerin de yüreklerindeki acı silinmemiştir. Elbette
evlat acısını hiçbir şey silemez. Ancak bizim,
milletvekilleri ve Türkiye Cumhuriyeti olarak bu acıyı hafifletmek
için yapmamız gerekenler vardır.
Meclis olarak bu
faciadan kısa süre sonra 1 Aralık 2016’da Meclis araştırma
komisyonunu kurduk.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Tamamlayınız efendim.
Buyurun
Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyon görev süresi
içerisinde gerek sahada gerekse Meclis toplantılarında önemli
çalışmalar yapmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi, bu
vakada konuşulması ve tartışılması gerekenin
sadece Aladağ’daki yangın olmadığı, öğrencilerin
barınma sorunuyla ilgili daha büyük bir mesele olduğu bilinciyle
Komisyon çalışmalarında yer aldık ve noksan
gördüğümüz, eleştirdiğimiz hususları da raporda dile
getirdik. Bu Komisyonun yaptığı çalışmalara önem
veriyoruz. Komisyon raporu bir an önce Genel Kurulda görüşülmelidir.
Evlatlarımızın eğitim süresi içerisinde konaklama
ihtiyaçları varsa bunu yapacak kurum ve kuruluşlar da bellidir.
Çocuklarımızı birtakım informel yapıların
insafına bırakamayız.
Öte yandan, mademki sorumlu
kurum ve kuruluşlar kısa vadede bu yurtları yapamıyor, o
zaman denetimlerin sıkı bir şekilde gerçekleştirilmesi de
gerekmektedir. Ayrıca, devlet tarafından Aladağ’da yapılan
yurdun da bir an önce bitirilerek bütün Türkiye’ye örnek olacak bir yurt hâline
gelmesini temenni ediyoruz ve bu vesileyle Aladağ’daki faciada
hayatını kaybeden evlatlarımıza bir kez daha Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun efendim.
24.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in, Mevlit Kandili’ni kutladığına,
tutuklu milletvekillerinin mahkemelerde bizzat bulunma taleplerinin
reddedilerek SEGBİS’in dayatıldığına ve Adana’nın
Aladağ ilçesinde çıkan yurt yangınının 1’inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler
Sayın Başkan.
Barışa ve
özgürlüğe vesile olması, adaleti sağlaması,
yoksulluğun son bulup güven ve güzellikler içinde bir yaşama vesile
olması dileğiyle bütün inananların Mevlit Kandili kutlu olsun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mahkemeler tarafından son dönemde
oluşturulan ara kararlarda tutuklu vekillerimizin SEGBİS’le zorla
ifadelerinin alınması talimatı veriliyor. Şimdi,
milletvekillerimizin mahkemelerde bizzat bulunma talepleri reddediliyor ve
SEGBİS dayatılıyor. Bu, hukuka aykırı uygulama ilk kez
olup sadece HDP’li vekillere dayatılmaktadır şu anda.
Milletvekillerimizin yargılandığı davalar nasıl
siyasiyse aslında mahkemelere fiziken ulaşımın engellenmesi
de siyasidir. Evrensel hukukta doğrudanlık vardır savunmada, yüz
yüzelik ilkesi vardır yani siz orada yargılanan kişi olarak
bulunmak zorundasınızdır; bu, sizin en doğal
hakkınızdır. Siz mahkemeyi etkilemek için mimiklerinizi de
kullanarak, beden dilinizi de kullanarak, sözlerinizi, fikirlerinizi de
kullanarak orada bizzat bulunmak durumundasınız.
Sevgili Gültan
Kışanak’ı bir kez sadece ziyaret edebilme fırsatı
bulup ettiğimde kendisi bana şunu söylemişti: “Heyette
meğer kadın üye de varmış, ben görmedim.” Böyle bir
yargılama olmaz, böyle bir hukuk olmaz, böyle adalet asla olmaz. Bunu
kabul etmediğimizi defaatle ifade ettik ama bu uygulama gerçekten daha
yeni bir uygulama ve özellikle cezaevi idarelerine de bununla ilgili suç
duyurusunda bulunuldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Cezaevleri yönetimlerinin
ve infaz koruma memurlarının bu talimatları yerine getirme yetki
ve görevleri bulunmamaktadır. Bu dayatma hukuka aykırıdır. Mahkemelerin
bu talimatları cezaevi personeli için de âdeta tehdit niteliğindedir.
Şimdi, özellikle bugünü
örnek vermek istiyorum: Abdullah Zeydan vekilimizin duruşması
vardı ve avukatlar dâhil hiç kimseye haber verilmeden duruşma
yapıldı. Grup Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırım ve Diyarbakır
Vekilimiz Meral Danış Beştaş orada olmalarına
rağmen onlara da haber verilmedi. Şimdi, duruşma kaçırmaya
mı başladılar? Böyle bir şey olamaz ve bunun üzerine bir de
Edirne Cezaevi görevlileri hakkında mahkeme suç duyurusunda bulunarak
zorla SEGBİS kararı vermiştir. SEGBİS olağan bir
uygulama değildir, bunu asla kabul etmiyoruz, bu bir dayatmadır.
Bugün onlarca vekilimize –bu
bir rekordur- yeni fezlekeler geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tutuklu veya tutuksuz
bütün vekillerimize neredeyse fezlekeler geldi. Onlar fikirleri nedeniyle
cezaevindeler, yolsuzlukları nedeniyle değil. Bir tane
yolsuzluğu yoktur bizim vekillerimizin ama bugün fikirler cezaevinde ve
halk artık yolsuzlukların yargılanmasını istiyor,
fikirlerin yargılanmasını değil.
Son olarak, Sayın
Başkan, Aladağ aileleri dün ziyarete geldiler -hepsine tekrar buradan
başsağlığı diliyoruz- gerçekten, detaylarıyla
raporlar sundular, ne yapılması gerektiğini onlar çok iyi
biliyorlar. Hâlâ aynı yoksullukla, yoksunlukla mücadele ederek,
çocuklarına servis bulmaya çalışarak okullara göndermeye
çalışıyorlar. Siz de lütfen buna vesile olunuz yeni görevinizde
ve çocuk hakları daimî komisyonu bu Mecliste alınan karar gereği
kurulsun ve çalışmaya başlasın diyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kerestecioğlu.
Sayın Özel, buyurun
efendim.
25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mevlit
Kandili’ni kutladığına, Kutlu Doğum Haftası’nın
Resmî Gazete’de yapılan değişiklikle 14-20 Nisandan hicri
Rebiülevvel 12’ye alınmasına, Adana’nın Aladağ ilçesinde
çıkan yurt yangınının 1’inci yıl dönümüne ve belediye
başkanlarının yurt dışına
çıkışlarında İçişleri
Bakanlığından izin almak zorunda olmalarına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Mevlit Kandili. Mevlit
Kandili, bizlere hayatıyla örnek olan Sevgili Peygamberimiz’in hicri
takvime göre doğum günüdür. Zulüm, baskı, hiddet, şiddet,
nefret, ayrımcılık, haksızlık, yolsuzluk, rüşvet,
yalan, iftira gibi özelliklerin aksine; Müslüman âlemi için her zaman
barış, dostluk, kardeşlik, eşitlik, hakça
paylaşım, doğruluk, dürüstlük gibi üstün ahlakı temsil eden
Peygamberimiz’i sözde değil, özde anlamamız gereken günlerden
geçiyoruz.
Tutanaklardan baktım
-hâlihazırda milletvekili olsaydı ismini de verecektim- 24’üncü
Dönemde bir 20 Nisan gününde, 14-20 Nisan arasında kutlanan Kutlu
Doğum Haftası’nın, Ulusal Egemenlik Haftası’nın
coşkusunu ortadan kaldırmak, Meclise kafa tutmak ve Peygamber’in
doğumunu -Müslümanlar açısından hicri takvime göre kutlanan tüm
günlerin aksine- miladi takvime bağlamanın kasıtlı bir
proje olduğunu, bunun Peygamber sevgisine de büyük bir haksızlık
olduğunu söylediğimde bana en ağır ithamlarla
seslenmişti. Bugün, Kutlu Doğum Haftası Resmî Gazete’de
yapılan değişiklikle 14-20 Nisandan hicri rebiülevvel 12’ye
alınıyor. Yapılan iş doğru, gerekçesi de Kutlu
Doğum Haftası’nın bir FETÖ projesi olması.
Ben Kutlu
Doğum Haftası’na “bir cemaatin Meclise kafa tutması ve Ulusal
Egemenlik Haftası’na alternatif yaratarak o coşkuyu Peygamber
sevgisinin istismarıyla yarıştırma” dediğimde bana
saldırmışlardı. Bugün yapılan işi, bu FETÖ
projesine geçen seneye kadar alet olanların bir milat koyduktan sonraki
Kutlu Doğum Haftalarını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – …kendi koydukları 17-25 Aralık miladından sonra bile
nasıl kutladıklarını ve doğruyu söyleyenlere hakaret
edenlerin bugün ne noktaya geldiğini görelim.
Dün Aladağ
yangınının 2’nci acı yıl dönümüydü. Sosyal Haklar Derneğinin
-ki Soma ailelerine de Aladağ ailelerine de sahip çıkar- Genel
Başkanı 24’üncü Dönem Milletvekilimiz Melda Onur
başkanlığında Aladağ aileleri hem grubumuzu ziyaret
ettiler hem de grup toplantımızı şereflendirdiler. Yirmi
beş gün süren “adalet yürüyüşü”müzün ardından Adalet
Kurultayı’nda “Soma’dan Şirvan’a ekmeğini kazanırken
ölenler için adalet” dediğimizde o çalıştaya Aladağ’da 2
evladını birden kaybeden bir baba gelmişti ve şunu söyledi:
“‘Devlet yurdu yok.’ dediler, ‘En ideali, en uygunu, yolunuzun içi, buraya
verin.’ dediler.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen toparlayın efendim.
Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – “Sosyal dayanışma müdürüyle bir oldular,
çocuklarımızı buraya verdirdiler. Bir, bir buçuk ay sonra yurt
yandı, 10 evladımız yandı, benim 2 evladım yandı.
Mahkemeden çıkıyoruz, bize saldırıyor orada toplanan
Süleymancılar. Ben geceleri uyku uyuyamıyorum 2 evladımı
kaybettim ‘Cemaatimizi karalıyorsunuz.’ diye bize
saldırıyorlar.” diyor.
Bunu duyan varsa
sizin aracılığınızla bunu Başbakana, sizin
aracılığınızla bunu Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanına, Adalet Bakanına, sizin
aracılığınızla bu çığlığı
Türkiye'nin her tarafına duyurmak istiyoruz. Mahkeme
çıkışında bir cemaatin saldırısı… Bu cemaat
sizin hâlâ muteber gördüğünüz, hâlâ baş üstünde tuttuğunuz, hâlâ
yücelttiğiniz bir cemaat. Bu cemaat FETÖ değil. Buna da dikkat çekmek
istiyoruz.
Sayın Başkan, son
olarak, geçtiğimiz 15 Kasım günü artık memurların yurt
dışına çıkış için izin alma zorunlulukları kaldırıldı
yani memurlar yurt dışına çıkarken izin almak zorunda
değiller. Eğer izin almadan sınır kapısına,
havaalanına gittilerse oradan döndürülmüyorlar ama bu kapsamda belediye başkanları
yok. Adalet ve Kalkınma Partisi kendi belediye başkanlarını
hâlen daha bir terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı olarak görüyor
olabilir. O zaman bunu ya bir dâhili nizamnameyle düzenlesinler ya da hepsine
mahkemeden yurt dışına çıkış yasağı
koydursunlar. Ama bizim belediye başkanlarımız, hem de yurt
dışı gezilerinin 1 lirasını dahi belediye bütçesinden
karşılamama ilke kararını uygulayan belediye
başkanlarımız ya da kendi imkânlarıyla hafta sonu
çocuğunu görmeye, doğduğu kenti görmeye gidecek belediye başkanlarımız
için her seferinde İçişleri Bakanına telefon etmek, kiminde
ulaşmak, kiminde ulaşamamak veya izni zamanı içinde alma gibi
bir duruma düşüyoruz.
Biz kendimize güveniyoruz,
bizim terör örgütüyle irtibatlı belediye başkanımız yok.
Sizin varsa o sizin paranoyanız veya sizin gerçekliğiniz. Ama
şöyle bir şey var: Belediyenin genel sekreteri bugün uçağa binip
yurt dışına gidiyor, belediye başkanımızın
atadığı genel sekreter gidiyor, halkın seçtiği
başkanımız gidecek İçişleri Bakanından izin
alacak. Neden? FETÖ şüphesi var mı diye. Devleti bu hâle getirmeye,
seçilmişlere bu hakareti yapmaya, seçilmişi atanmışın
önünde rezil rüsva etmeye kimsenin hakkı yok. Bu ayıptan bir an önce
dönülmelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Sayın Bostancı,
buyurun efendim.
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Mevlit Kandili’ni kutladığına,
geçmişte 23 Nisan ile Kutlu Doğum Haftası’nın beraberce
yaşandığına, AK PARTİ iktidarının cemaat ve
tarikatlar konusunda dikkatli ve ihtimamlı olduğuna ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.
Bugün Mevlit Kandili.
Milletimizin ve tüm İslam âleminin Mevlit Kandili’ni kutluyoruz.
Peygamberimiz âlemlere rahmet
olarak gönderilmişti. İslamiyet’in özü olarak ise güzel ahlakın
tamamlanması olarak ifade edilmişti. Tarihsel anlatımı bu
şekilde, köken anlatımıyla birlikte.
Esasen
“İslam” kelimesi de “teslim” ve “selam” kelimesiyle aynı kökten
gelir. “Selam” karşıdaki kişiye “Benden emin olabilirsin.”
mesajı vermektir. İslam da böyle bir emniyet duygusunu üniversal
ölçekte, küresel ölçekte insanlığa vermek kastıyla gelmiş
olan üniversal bir dindir, evrensel bir dindir.
Peygamber Efendimiz’in
doğumu münasebetiyle, bir kez daha, İslam’la şereflenmiş
olduğumuzu hatırlıyor, tüm İslam tarihinin
müktesebatını bir kez daha bu vesileyle hatırlayarak o güzel
ahlakı tamamlama mesajı çerçevesinde, kendimizi bir kez daha
değerlendirmekte fayda olduğunu mülahaza ediyoruz.
Geçmişte Kutlu
Doğum Haftası kutlanıyordu nisan ayı içerisinde.
Milletlerin millî günleri olur, dinî günleri olur; bunlar milletlerin kalbinde
ve pratiğinde, gerçekliğinde beraberce yaşarlar, birbirlerine
meydan okumazlar. Buna yönelik birtakım girişimde bulunan çevreler,
maceracılar olabilir ama milletin aklıselimi hem dinî hem millî günleri
yan yana yaşatmaya devam eder. İnanca da insanların
saygısı ve kabulü vardır, millî hususiyetimizi
hatırlamamıza vesile olan millî günlere de.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – O bakımdan -biz geçmişte Kutlu Doğum Haftası’na
ilişkin tartışmaları elbet biliyoruz ama- geçmişte
milletin kendi gerçekliğinde bunların birbirine meydan okuma
şeklinde anlaşılmadığını bu vesileyle
belirtmek isterim. 23 Nisan ile Kutlu Doğum Haftası yan yana,
beraberce yaşamıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yine
yaşatın o zaman. FETÖ projesi.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Cemaat ve tarikatlar meselesine gelince. Cemaatler ve tarikatlar
Osmanlı’da da vardı, Selçuklu’da da vardı, Orta Asya’da da
vardı; bugün de bu tür yapılar var, bunlar toplumsal hayatın bir
gerçekliği.
Mesele şu: Siyasetle ve
devletle olan ilişkilerinde o mesafeyi koruyabilmek. Bu mesafeyi koruma
konusunda AK PARTİ iktidarı dikkatlidir ve ihtimamlıdır.
Bize yönelik birçok eleştiriler var, bunları biliyoruz. Biz bu
mesafeyi dün de koruduk, bugün de koruyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) – Allah Allah, FETÖ nereden çıktı o zaman?
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) – Eleştiriler nereden geliyor o zaman, mesafenizi
koruyorsanız?
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Cemaatler ve tarikatlar aynı zamanda siyasi ve iktisadi birer
örgütlenmedir, bunları hatırlamak gerekir, geçmişte de öyleydi.
Aynı zamanda, kendi üyelerine, takipçilerine bir sınır çizerek
birtakım avantajlar da sağlarlar, moral ve maddi avantajlar, böyle
bir “network” de oluştururlar. O bakımdan, cemaat ve tarikatlara
karşı devletin o sınırları hesaba
katmaksızın bütün vatandaşların eşitliği
çerçevesinde bir yaklaşımla davranması son derece önemlidir,
bizim de hassasiyetimiz ve yaklaşımımız bu istikamettedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan, Sayın Bostancı konuşması
sırasında “Aslında yapılan eleştirilerden
payımıza düşeni çıkartıyoruz ve bu hataları
yapmamamız lazım, yine de dikkat göstereceğiz.” dese bu, olgun
bir iktidar tavrı olurdu, “Hadi geçmişte yaptık ama şimdi yapmıyoruz.”
dese bu dürüst bir iktidar tavrı olurdu ama şimdi
yaptığını kabul etmemek eleştiriye
kapalıdır, olgun olmazdı ama dürüst olurdu. Ama “Geçmişte
de yapmadık, bugün de yapmadık.” derseniz bu dürüstçe olmaz.
Bakın, Yeni Şafak –yayın organınız- ne diyor? Herhâlde
yalan yazmıyor, Erdoğan’ın Yeni Şafak’ı tekzip
ettiğini sanmıyorum, “Ne istedilerse ‘evet’ dedik.” diyor FETÖ’yle
ilgili, kulağımızla duyduk.
SALİH CORA (Trabzon) – O
ayrı, o ayrı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
“Geçmişte de bu mesafeyi koruduk.” derken siz adamların altına
F16 verdiniz, adamların altına tank verdiniz ve siz o tankın
mazotunu, o F16’nın bombasını birlikte yüklediniz, bu
adamları devletin iliğine kemiğine kadar yerleştirdiniz,
şimdi çıkıp burada “Biz cemaatlerle mesafeyi geçmişte de
koruduk, bugün de koruyoruz.” derseniz bu dürüst bir iktidar tavrı olmaz. Bu
konuda sizi milletimize şikâyet ediyoruz, siz ne istedilerse verdiniz, ne
istedilerse. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) – Hatta fazlasını.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkanım, benim ne söyleyeceğime, neyi
kastedeceğime, neyi anlatacağıma Sayın Özgür Özel’in
kendisi karar veremez. Kendisi eleştirisini yapmış, ben de
burada AK PARTİ’nin yaklaşımını ifade ediyorum. “Öyle
söyleseydi de, böyle söyleseydi de, hayır şöyle söyleseydi.”
Bırak ne söyleyeceğime ben karar vereyim. Sen eleştirini
yaptın, çıkıp üzerine bir kez daha aynı sözleri söylemenin
bir manası yok. Geçmişte de bu tür tartışmalar oldu.
Bunların, bakın, çok açık söylüyorum, siyasi
tartışması ile akademik tartışması arasında
da bir mesafe vardır. O mesafeye de dikkat edelim. Siz burada ateşli
bir dille propagandanın kuralları çerçevesinde bir imge, bir
algı yaratmaya çalışıyorsunuz. Bunu reddediyorum.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) – Bunlar yok muydu Naci Bey ya?
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) – Hoca da fikrini söyledi canım, ne var?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Ayrıca siz konuştunuz, söyleyeceğinizi söylediniz.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan, son olarak şunu söyleyeyim: Elbette iktidar bir
şey söyleyecek. Ne söyleyeceğine karar verebilseydim zaten o
konuşmayı siz yapmıyor olurdunuz. Ama muhalefetin görevi de
iktidarın söylediğini eleştirmek. Bu eleştiriden de muaf
olacağınızı düşünmeyin. Artık son günlerde, her
şeyi belirleyen iktidar kaprisi muhalefetin de nasıl muhalefet
yapacağını belirliyor. Elbette, FETÖ gibi bir örgütü devletin
başına bela etmiş olan bir iktidara “Geçmişteki bu
ilişkilenme doğru değildi.” demek bizim boynumuzun borcu. Ve çok
net olarak şunu bir kez daha ifade edeceğim. Dün dedi ki: “Bu
belgenin yeri burası değildir. Bu belge hukuki bir belgeyse
mahkemedir yeri.”
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkan, cemaatten şimdi belgeye geçti. Böyle
bir tartışma usulü olabilir mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Hayır, hayır, bir dakika.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Konu bu mu yani? Oradan da başka bir konuya geçelim. Başka
bir konuya devam edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cümlemi
bitirmeme izin verin de bakalım, konu bu mu bakarsınız.
BAŞKAN – Evet, lütfen
toparlayın grup başkan vekillerimiz, sizler örnek
olacaksınız.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Burada açık oturum gibi bir siz konuşun bir ben
konuşayım, böyle bir tartışma olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkanım, eğer hukuki tartışmanın yeri
mahkemeyse akademik tartışmanın yeri de akademidir.
SALİH CORA (Trabzon) –
Böyle bir usul de olmaz üslup da olmaz Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
İktidar-muhalefet ilişkilerine ilişkin “Ben akademik
değerlendirmeler yapıyorum.” diyemezsiniz. Dün bize mahkemeyi
işaret edene “Siz de gidin akademide yapın o değerlendirmeyi.”
derler. Burası siyaset meydanı, siyasette de bu eleştiri var
kardeşim. Bunun hesabını vereceksiniz, bu kadar basit. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özel, teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.
Sayın
Kerestecioğlu, söze girmişsiniz.
27.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in, siyasi çürümenin denetimsizliği ve
cezasızlığı getireceğine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, söze girdim çünkü bu
hem cemaatlerle ilgilidir hem de aslında genel olarak her konuda
aldatılmayla ilgilidir ve hakikaten aslında en üst
başlığı ise siyasetin çürümesiyle ilgilidir. Yani bu
Meclisin hâline baktığımız zaman, buranın aktif olarak
çalışan bir yer olmamasına baktığımız zaman,
ne kadar tepeden yönetilmek istendiğine ve bunun başarılmak
istendiğine baktığımız zaman, biz, bir tarafta bu
siyasi çürümeyle Aladağ’da çocukların yandığını
da görürüz, Karaman’da tacize uğradıklarını da görürüz,
daha nicelerini de görürüz çünkü çürüme aynı zamanda denetimsizliği
getirir, çürüme aynı zamanda cezasızlığı getirir ve
Sayın Erdoğan’ın dünkü açıklamalarında olduğu
gibi “Ben kimseye söylemeden kimse oraya buraya herhangi bir atama
yapmasın.” lafı aslında kendisi söylediği zaman demek ki bu
ülkede ne liyakatin ne hak edişin, hiçbir şeyin, emeğin
karşılığının kalmadığını
gösterir. Dolayısıyla, onlarca insan atamaları beklerken siz bu
şekilde yapıyorsanız işlerinizi, işte orada siyaseti
de ülkeyi de çürütürsünüz; cemaatler de çürütür, aynı şekilde
siyasiler de çürütür ve bu ülke güzelliklerle değil, yolsuzluklarla
anılan, dışarıda da böyle yargılamalara maruz kalan
bir ülke hâline gelir maalesef.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kerestecioğlu.
Böylece yerinden
konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun, İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan,
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları
tarafından organize sanayi bölgelerinin mevcut sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/141) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun
29 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
29/11/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
29/11/2017 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu
ve arkadaşlarının (10/141) esas numaralı, organize sanayi
bölgelerinin mevcut sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına dair önergemizin
görüşmelerinin 29/11/2017 Çarşamba günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Ahmet
Kenan Tanrıkulu.
Sayın Tanrıkulu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz grup önerisiyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu öncelikle
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
artık klasik sayılan bir “bizden önce, bizden sonra”
konuşması yerine, çözüm odaklı organize sanayi bölgeleri
hakkında partimizin görüşlerini belirtmek üzere huzurunuzdayım.
Kısaca, OSB’lerin
problemlerini ekonomimizin veya sanayimizin problemlerinden ayrı
düşünemeyiz. Bizim de önergemizin, Türk sanayisinin ve OSB’lerinin
sorunlarının konuşulması ve çözülmesi bakımından
çok önemli bir fırsat olduğunu burada düşünüyoruz. Önergemiz de
şayet oylarınızla kabul edilecek olursa kurulacak olan
komisyonun, Türk sanayisinin ve ekonominin lokomotifi olan OSB’lerimizin
ekonominin içindeki yeri, önemi ve yapılacak işlemlerin daha da net
görülebilmesini sağlamak noktasında faydasının
olacağını düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri,
OSB’lerimizin güncel sorunlarına olabildiğince bu vakit içerisinde
fazlaca değinmek istiyorum. Çözüm bekleyen birçok alan var, onun için
bunları kısaca bir gözden geçirmemizde fayda var.
Hâlen OSB’lerimiz
yatırımlarında bir alt bölge teşvikinden
yararlanıyorlar değerli milletvekilleri. Bu, şu demek: Eğer
OSB’ler gerçekten desteklenmek isteniyorsa bir alt bölge uygulaması yerine
bizim getirebileceğimiz, bölgesel teşvikler bakımından
5’inci veya 6’ncı bölge dediğimiz daha az gelişmiş
bölgelerde uygulanan teşviklerden yararlanması gerekir.
Bir diğer
konu, bakın, geçtiğimiz günlerde torba yasada görüşülen, bizim
de önergelerle düzeltmeye gayret ettiğimiz bir kiralama meselesi var. Bu
kiralamanın genişletilmesi ciddi olarak OSB’lerde sorun yaratacak
sayın milletvekilleri. Bu konudaki endişelerimizi Komisyonda ve Genel
Kurulda da aslında dile getirmiştik biliyorsunuz. Söylediklerimizin
kulak ardı edilmesinden dolayı bugün toplamda 134 OSB bu maddeden
yararlanacak ama büyük çoğunluğu, 166 OSB ise maalesef
bağlı veya hâkim şirket ilişkisi içerisinde ancak
katılımcılar tarafından yararlanır hâle getirilecek.
Ciddi bir haksızlıkla karşı karşıyayız.
Bir diğer
konu: OSB’lerde satışlara getirilen sınırlamanın
yeniden değerlendirilmesi gerekir. Bu konuda ciddi bir uygulamaya ihtiyaç
var. Gelişmemiş bölgeler OSB’lerinin gelişmiş bölgelere
oranla eğer daha fazla tercih edilmesini sağlamak istiyorsak -ki bu
bir politika tercihidir ve olması gerekendir- o zaman bizim
yatırım yapmaya hazır sanayi parselini bu noktada teşvik
etmemiz gerekir. Diğer yönüyle baktığımız zaman
OSB’leri bir nevi emlakçılığa teşvik ediyoruz sayın
milletvekilleri.
Bir diğer
konu: Arsa tahsis sistemi. Bu da sistemde sorun üreten ve gerçekten yeniden
düzenlemeye ihtiyaç gösteren bir madde. Bizim mevzuatımızda yani OSB
Kanunu’nda arsa tahsisiyle ilgili bir düzenleme var ancak arazi tahsisiyle
ilgili maalesef düzenlemeye muhtaç bir yasamız var.
Değerli
milletvekilleri, OSB’lerin vergisel sorunları da var. Bakın, OSB
Kanunu’nun 21’inci maddesi mevcut hâliyle kurumlarca farklı
yorumlanıyor. OSB’lerin iktisadi işletmeleri var, bunlar vergiden
muaf; mahkemelere gidiliyor, kazanılıyor ancak bazı kamu
idareleri bunu uygulamaktan vazgeçmiyorlar. Gene elektrik ve doğal gaz
sözleşmeleriyle ilgili de ciddi sorunları var.
Değerli milletvekilleri,
bu yönüyle baktığımız zaman, kısaca, OSB’lerimiz Türk
sanayisini omuzlarken, maalesef hâlâ bir ayağı alçıda bir
görünüm gösteriyor. Dolayısıyla, OSB’lerde on beş yılda
yapılan bölük pörçük uygulamalar bizim 57’nci Hükûmet döneminde, 2000
yılında çıkardığımız 4562 sayılı
Yasa’nın bugüne kadar delik deşik edilmesine de yol açtı. Böyle
parça parça birtakım düzenlemelerle bu işi götüreceğimize biz de
diyoruz ki, gelin bunu yatıralım masaya ve OSB Kanunu’nu tekrar
gözden geçirelim. Bunun en güzel örneğini, üretim reformu
yasasını Meclisimiz Genel Kurulumuzdan geçirdi hep birlikte
biliyorsunuz ama hemen akabinde bir torba yasayla OSB’lerle ilgili gene
farklı maddeleri buraya koymak zorunda kaldık.
Bunların bütüncül bir
yaklaşımla ele alınmasını tekrar sizlere sunuyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tanrıkulu.
Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Iğdır Milletvekilimiz Mehmet Emin Adıyaman.
Sayın Adıyaman,
buyurun efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Görevinizde başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu kürsüden defalarca Türkiye’de yargının AKP iktidarı
tarafından vesayet altına alındığını,
artık Türkiye’de bağımsız ve tarafsız yargıdan
bahsedilemeyeceğini ısrarla dile getirdik. En son iki hafta kadar
önce Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın
dosyasına Adalet Bakanlığı tarafından “gizli” ibareli
gönderilen talimatı burada huzurunuzda deşifre ettik, dile getirdik.
Eminiz ki Halkların Demokratik Partisi milletvekillerine ve parti yöneticilerine,
kısacası Halkların Demokratik Partisi üyesi olan her siyasi
tutukluya yönelik AKP iktidarının mahkemelere doğrudan
talimatı olduğu artık gizlenemez bir gerçekliktir ve biz bunu
defalarca burada dile getirdik.
En son bugün bu Parlamentonun da bir üyesi olan ve
bizler kadar bu Parlamentoda olması gereken partimizin milletvekili
Sayın Abdullah Zeydan’ın Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesinde yapılan yargılamasında tam bir hukuk garabeti
yaşadık; AKP’nin yargı üzerindeki vesayetini, AKP iktidarıyla
artık Türkiye’de bağımsız ve tarafsız yargı
değil, AKP yargısının olduğu gerçeğini bir kez
daha görmüş olduk. İstinaf mahkemesi tarafından bozulan
kararın bugün yapılan duruşmasında, 5. Ağır Ceza
Mahkemesi mahkeme salonunda tutuklu milletvekili, rehin milletvekili
arkadaşımızın avukatları olduğu hâlde avukatlara
haber vermeden, yine vekil arkadaşımızın
yakınları olduğu hâlde, partimizin Grup Başkan Vekili
Sayın Ahmet Yıldırım, yine Milletvekilimiz Meral
Danış Beştaş ve yine Nihat Akdoğan Vekilimiz
olduğu hâlde bildirim yapmadan, haber verilmeden, gizli bir oturumla
savunma hakkı da engellenerek yargılama yapıldı. Bu
yargılama mantığı engizisyon mahkemelerinde, Franco
faşizminde, Pinochet faşizminde, Hitler faşizminde ve 12 Eylül
sıkıyönetim mahkemelerinde dahi görülmemiş bir hukuksuzluk, bir
garabettir. Daha da vahimi, gizli oturumda verilen karar gereğince
SEGBİS’e zorla getirme kararı veriliyor yani cezaevi idaresine
“Milletvekiline zor uygulayacaksınız, zor kullanacaksınız,
SEGBİS odasına getireceksiniz.” diye talimat veriliyor ve bunu
yapmamaları durumunda da suç duyurusunda bulunuluyor, hatta bunu
gerçekleştirmedikleri için suç duyurusunda bulunuluyor. Bu hukuksuzluk
partimize…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) –…AKP’nin 7
Hazirandaki yenilgisinin öç alma yöntemi ve açıkça hukuksuzca bir
yaklaşımıdır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Adıyaman.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekilimiz Sayın Kazım Arslan.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. Organize sanayi bölgelerinin sorunlarıyla
ilgili olarak Meclise gelmiş olan bu önergeyle ilgili söz aldım.
Bir sanayici olarak organize sanayi bölgelerinin
gerçekten çok önemli sorunlarının olduğunu ve bunların
birçoklarının aşılmaya çalışılsa da hâlen
aşılamadığını, sanayicilerimizin gerçek anlamda
iktidarın desteğini göremediklerini, her ne kadar bazı ufak
tefek destekler, teşvikler sağlanıyorsa da bu desteklerin
organize sanayi bölgelerimizin sorunlarına çare
olmadığını, sanayicilerimizi
heyecanlandırmadığını ve sanayicimizi büyümeye, yeni
yatırım yapmaya teşvik edecek bir ortamın da
yaratılmadığını görüyoruz.
O nedenle, bunların, özellikle organize sanayi
bölgelerinin oluşması noktasında çok geniş bir
çalışma yapılmasına ihtiyaç var. Organize sanayi
bölgelerinin ortak ihtiyaçlarını, özellikle sanayicilerimizin ortak
ihtiyaçlarını karşılama anlamında kurulmuş
olması ve bunların giderilmesi için de problemlerin, sorunların
çözümü noktasında destek yapılması, özellikle bu bölgelerde
yerli üretimin, yerli sanayinin de gelişmesi noktasında ithal
ettiğimiz kendi ülkemizin ihtiyaçları noktasında, üretimlerin
daha öncelikle yapılması noktasında çalışmaya ihtiyaç
var.
Müthiş bir ara mal ithal ediyoruz. Bunu neden
ithal ettiğimizi hiçbir zaman sorgulamıyoruz. İktidarın,
hiçbir şekilde, dönüp “Bu konuda nasıl bir çare üreteceğiz, bunu
nasıl gidereceğiz?” noktasında bir
çalışmasını maalesef göremiyoruz. Bütün yapılan
çalışmaların maalesef biraz üstü kapalı, değişik
şekillerde, sanayicimizi de destekleyen mahiyette değil, onu zaman
zaman köstekleyen, onu zora sokan durumları ortaya
çıkardığını görüyoruz. Tabii, bu çerçevede, organize
sanayi bölgeleri büyüyemediği gibi, birçok organize sanayi bölgesi de
henüz kapasitesini dolduramadığı gibi
yatırımların azaldığını, üretimin
düştüğünü, bunun yanı sıra da ithal edilen
mallarımızın gün geçtikçe çoğaldığını
görüyoruz.
Biliyorsunuz, yatırımlar olmayınca
işsizlik artmış gözüküyor. 2002’de 10,3 olan işsizlik
oranı, bugün, 2017’de 10,7’ye çıkmıştır. Ülkemizin
toplam borcu 242,7 milyar dolardan 843 milyar dolara yükselmiştir. İç
borcumuz artmıştır, cari açığımız
artmıştır, dış ticaret açığımız
artmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bu kadar
açığa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAZIM ARSLAN (Devamla) – Sayın
Başkanım, bir dakika rica edeyim.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Organize sanayi
bölgeleri arsa bedellerini Hükûmet ödemiyor.
BAŞKAN – Sayın Arslan, sözlerinizi
toparlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
KAZIM ARSLAN (Devamla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu artışlara dikkat etmek
gerektiğini düşünüyorum. İktidarın sanayiciyi kaderine terk
ettiğini ve bunlarla ilgili herhangi bir çözüm de üretmediğini
görüyoruz. Eğer böyle olmamış olsa dış borcumuzun da
azalması gerekir, ihracatımızın eskiye göre daha çok
artması gerekir, ithalatımızın azalması gerekir. Bu
konularda da herhangi bir değişiklik göremiyoruz,
arttığını görüyoruz. Dış ticaret
açığımız 2002’de 15,5 milyar dolar iken bugün 54 milyar
dolar civarına gelmiştir değerli arkadaşlarım, bunun
üzerinde durmak gerekir. Protesto olan senetlerin tutarı 2002’de 816
milyon Türk lirası iken bugün 8,1 milyar dolara ulaşarak önemli bir
noktaya gelmiştir. İcra dosyaları artmıştır,
vergiler artmıştır, böyle bir ortam içinde de organize sanayi
bölgelerinin gelişmesi, sanayicinin büyümesi mümkün değildir diyorum.
Hepinize tekrar teşekkür ediyorum, sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Şimdi, öneri üzerinde son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli Milletvekilimiz Sayın
Şahin Tin’e aittir.
Sayın Tin, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞAHİN TİN
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
Grubu adına Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis araştırma
komisyonu kurulmasına dönük verdiği grup önerisi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk halkının ve İslam âleminin
Mevlit Kandili’ni kutluyorum.
57’nci Hükûmet Dönemi’nde, o dönemin Sanayi
Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun da destekleriyle
çıkarılmış olan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu için de
kendilerine ayrıca teşekkür ederim, önerilerinden dolayı da
teşekkürlerimi bir daha buradan sunmak istiyorum.
AK PARTİ ve Hükûmetimiz için organize sanayi
bölgeleri millî bir davadır. Ama biraz önce -yine hemşehrim- çok
değerli CHP Milletvekilimiz Kazım Arslan’ın verdiği
bilgilerin, şu anda sanayi bölgelerinde yapmış olduğumuz
yatırım, yükselmeler ve çalışmalar hakkında doğru
bilgilendirme olmadığını ve görüşlerine
katılmadığımı da buradan belirtmek istiyorum.
Şimdiye kadar tüzel kişilik
kazandırılan organize sanayi sayısı 304, tamamlanan
organize sanayi sayısı 173, OSB’lerdeki firma sayısı
yaklaşık 50 bin. 1962-2002 arasında 414 bin kişi
çalışırken bugün 1 milyon 223 bin kişi istihdam
edilmektedir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – O zaman OSB yoktu
Şahin, yapma ya. O zaman OSB yoktu ya.
ŞAHİN TİN (Devamla) – OSB’lerdeki
istihdam sayısı 1 milyon 720 bin kişidir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – 1980’den sonra
OSB’ler kuruldu ya.
ŞAHİN TİN (Devamla) – Tahsin, dinle.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – 1980’den sonra
kuruldu.
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
ŞAHİN TİN (Devamla) – OSB’lerde 2023
istihdam hedefimiz 2 milyon 500 bindir. 1962-2002 yılları
arasında 2 adet OSB projesi bitirilirken 2003-2016 yılları
arasında 100’ü aşkın proje hayata geçirilmiştir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Osmanlı zamanında
kurulmuş diye bir iddia var ama(!)
ŞAHİN TİN (Devamla) – Sanayimiz
birinci çeyrekte yüzde 6,7; ikinci çeyrekte de yüzde 6,3 oranında
büyümüştür.
OSB’lere kısmen veya tamamen bedelsiz arsa
tahsisi yapıyoruz. OSB’lere faaliyetleri için gerekli kredi desteği
verdik. KOSGEB’in OSB arsa satışlarından elde ettiği yüzde
1’lik payı kaldırdık. Yine, organize sanayi bölgelerinde
arsaların tahsisine ilişkin sözleşmelerdeki damga vergilerini
kaldırdık. Organize sanayi bölgelerinde binalardan emlak vergisini
almıyoruz. Bu ve benzeri şekilde desteklerimiz devam etmekte,
OSB’lerde teknik okullar kurulmaktadır.
Yine, Denizli’de Denizli Makine İhtisas OSB
kurulması çalışmalarına devam etmekteyiz. Denizli Çardak
OSB’de ipotekli olan yerleri sanayicimizin hizmetlerine sunmaktayız.
Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Türkiye’de on beş
yılda sanayi devrimi yapılmıştır.
Meclis araştırması komisyonuna gerek
olmadığını değerlendiriyoruz.
Gazi Meclisimizi de saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tin.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ama OSB’lerin kuruluş
tarihi yanlış.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
isteyeceğiz oylamadan önce.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önce bir talep var.
Buyurun Sayın Arslan.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Tin “Kazım
Arslan’ın sözlerinin doğru olmadığı” şeklinde bir
sataşma yaptı. Yerimden bir dakikalık söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın,
Denizli Milletvekili Şahin Tin’in MHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
KAZIM ARSLAN
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Tin “Kazım Arslan’ın verdiği bilgiler doğru değildir.”
gibi bir sataşmada bulundu. Kesinlikle şunu söylüyorum: Benim söylediğim
rakamlar aslında Hükûmetin TÜİK’ten çıkarmış
olduğu rakamlardır ve resmî rakamlardır. Bunları ben izah
ettim. Ayrıca, Denizli’mizde de bir organize sanayi bölgesi var; Çardak
Organize Sanayi Bölgesi. Yıllardan beri bu organize sanayi bölgesinin bir
türlü doldurulamadığını ve bu sebeple iktidarın bu
konuda gerçekten duyarsız davrandığını ve bunun
dışında Vakıfbankla olan arsa problemlerini hâlâ
çözemediğini, doğal gazla ilgili sorunu da çözemediğini
görüyoruz. Bu nedenle, bu sorunların bir an önce çözülmesi için biz
problemleri burada söyledik ve bunların da çözümünü istedik.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Sayın
Özcan, sisteme girmişsiniz.
TANJU ÖZCAN
(Bolu) – Efendim, sisteme girdim. 60’a göre önemli bir hususu arz etmek
istiyorum müsaade ederseniz.
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Başkanım, kayıtlara geçmesi için söz almak
istiyorum.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Tin.
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Denizli Çardak Organize Sanayiyle ilgili -Sayın
Kazım Arslan tabii ki dile getirdi- çalışmalarımız
devam ediyor. En son üretim reform paketiyle organize sanayilerdeki ipotekli
arazileri sanayicilerimizin hizmetine sunmak için bir teşvik yasası
çıkarılmıştır ve Denizlili sanayicilerimizin hizmetine
de Çardak Organize Sanayi açılacaktır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Tutanaklara girmiştir, teşekkür ederiz.
Sayın
Özcan, buyurun.
29.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın grup
konuşmasından sonra Meclis Başkanını ziyaretine
ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN
(Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önemli olduğu için bir
söz isteme ihtiyacı duydum. Dün beni çok rahatsız eden, aslında
tüm Genel Kurul üyelerini, sayın milletvekillerini rahatsız etmesi
gereken bir tablo yaşandı. AKP’nin Genel Başkanı olan ve
aynı zamanda ülkenin Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip
Erdoğan grup konuşmasından sonra Meclis Başkanını
ziyarete gitti. Ancak, o ziyaretteki fotoğraflara
baktığımızda, yasama organının Başkanı
olan Meclis Başkanının koltuğuna oturduğunu gördük.
Yürütme organının başı olan bir Cumhurbaşkanı
nasıl yasama organı Başkanının koltuğuna oturur,
bu nasıl bir cürettir? Veya bu Meclis Başkanı nasıl bizim
irademizi yok sayıp yürütme organının başını
kendi koltuğuna oturtabilir? Hayretle karşılıyorum. Hem
Meclis Başkanını hem Sayın Cumhurbaşkanını
kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özcan.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Bostancı…
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkanım, yasama, yürütme, kimse kimsenin
koltuğuna oturmuyor. Tanju Bey emniyet duygusu içinde olabilir.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Yasamayı yürütüyorlar.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Zaten her şeye kendi karar
veriyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bir tane koltuk var
işte.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Bir tane var, her şeye de
oradan karar veriliyor yani. Sen kalk, o otursun.
BAŞKAN – Ben
anlayamadım ama tutanaklara geçti ne demek istediğiniz Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Şunu diyorum efendim: Kimse kimsenin yerine oturmuyor.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Gerek yok zaten.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Yani yasama yerinde, yürütme de yerinde. Tanju Bey’in endişe
edeceği bir durum söz konusu değil diyorum.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Meclis Başkanının koltuğuna
oturmamı, o görüntü zahirî galiba(!)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Tek koltuk var.” diyorlar
Sayın Başkanım, zaten bir koltuk var, başka koltuğa
gerek yok.
TANJU ÖZCAN (Bolu) –
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…
Aslında bu ironik bir
konu değil, son derece trajik bir konu.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Ciddiyete davet ediyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
iradesini temsil ediyor, yasama organının başıdır.
BAŞKAN – Evet,
doğrudur.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Yürütme
organının başı gelip o koltuğa oturamaz.
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Bakkal dükkânı değil orası.
TANJU ÖZCAN (Bolu) –
Şimdi, Cumhurbaşkanı bu Meclise gelse sizin oturduğunuz
koltuğa oturabilir mi Sayın Başkan?
ALİ ŞEKER
(İstanbul) – Bakkal dükkânı mı burası?
TANJU ÖZCAN (Bolu) –
Burası bakkal dükkânı mı? Bu tavrı ben…
BAŞKAN – Nerede oturmuş
Sayın Özcan? Ben de konuyu…
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim,
dün bütün basına yansıdı bu fotoğraflar. Kendisi Meclis
Başkanının koltuğuna oturmuş, Meclis Başkanı
ile Başbakan da masanın yanına oturmuşlar; böyle bir tablo
vardı, beni çok rencide etti. Divan olarak bu konuda sizin de söyleyecek
bir sözünüz vardır diye düşünüyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Tamam,
tutanaklara geçti. Önümüzdeki süreçte, Başkanlık Divanı
toplantılarında bunu bizzat gündeme getireceğim Sayın
Özcan, bilginiz olsun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan,
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu ve arkadaşları
tarafından organize sanayi bölgelerinin mevcut sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/141) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun
29 Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Evet sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu’nun önerisini
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet
Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
Türkiye'de bazı siyasetçiler ve yakınları hakkında ortaya
çıkan vergi cennetlerine transfer edilen kazançlar ile Türkiye'de elde
ettikleri kazançların başka ülkelerdeki şirketlere transfer
edilmesi iddialarının araştırılması amacıyla
29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 29
Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
29/11/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
29/11/2017 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
29 Kasım 2017 tarihinde
İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu
tarafından verilen 6039 sıra numaralı Türkiye'de bazı
siyasetçiler ve yakınları hakkında ortaya çıkan vergi
cennetlerine transfer edilen kazançlar ile Türkiye'de elde ettikleri
kazançların başka ülkelerdeki şirketlere transfer edilmesi
iddialarının araştırılması amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
29/11/2017 Çarşamba günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz
Ertuğrul Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kürkcü.
HDP
GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu Isle of Man Adası’nda hesapları bulunan
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakınlarıyla
ilgili belgeleri önceki gün açıkladı. Bu belgelerin
sahiciliğinden herhangi bir şüphe yoktur.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) - Gözünüzle gördünüz mü belgeleri? Ne basına
verebildi ne savcıya verebildi.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (Devamla) – Çünkü AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan bu
belgelerin resmî işlemler olduğunu dolayısıyla belge
sayılamayacağını söyleyen bir oksimoron cümle kullandı
ama bu, aslında belgelerin sahiciliğine dair bizzat Hükûmet
kanadından gelen bir itiraftır. Bunun için, bu soruşturma
önergesine Meclisin “Evet.” demesi mutlaka gerekir. Çünkü Türkiye’de
TÜİK’e göre yaklaşık 17 milyon yoksul yaşarken, 2014’te
yardıma muhtaç insan sayısı 30 milyon 500 bine
ulaşırken bu gelirlerin vergilerini kaçırmak, hele hele Hükûmeti
ya da devleti yönetenlerin yakınları tarafından bu vergi kaçakçılığını
yapmak kabul edilemez, Meclis bunun üzerine gitmelidir. Bu, açık bir
biçimde 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin
(7)’nci bendinde yasaklanan bir işlemdir. Yurt dışında elde
edilmiş gelirlerin Türkiye’ye transferi sırasında yüzde 30
stopaj vergisi ödeneceği kanun hükmüdür. Fakat -burada kocaman bir “fakat”
vardır- vergi cenneti kabul edilen ülkelerin hangileri olduğuna dair
Bakanlar Kurulunun 2006’dan beri bir liste yayınlaması gerekmektedir.
Bu liste 2006’dan beri yayınlanmamaktadır. Dolayısıyla
Hükûmetin yayınlamayı geciktirdiği, ötelediği,
ertelediği, ihmal ettiği bu vergi cennetlerine para aktaran herkes,
aslında Hükûmet tarafından himaye edilmektedir. Zaten bu
kazançların dışarıya offshore avantajlarından,
sıfır vergi avantajından yararlanmak üzere, içeriye ise vergi
barışı yoluyla aktarıldığı da apaçık
bilinen bir gerçektir.
Bu, ilk
başımıza gelen iş değil, Panama belgeleri
açıklandığında da Hükûmete yakın kuruluşlar,
iktisadi şirketler ortaya çıkmıştı. Malta belgeleri
açıklandığında, Başbakan Yıldırım ve
ailesinin muazzam kazançlar elde ettiği ortaya
çıkmıştı. Ne Başbakan ne de Cumhurbaşkanı
“Bu ticareti yapanlar ben değilim, yakınlarımdır.” diyerek
bundan kendilerini sıyıramazlar çünkü her biri bir diğerinin
meşru mirasçısı olan insanların Hükûmetin
sağladığı avantajlar dolayısıyla elde ettiği
çıkar, sonuçta Cumhurbaşkanına ve Başbakana rücu
etmektedir. O nedenle, Meclisin bu işin üzerine mutlaka gitmesi gerekir.
Sadece
Türkiye’ye yönelik bir hamleden söz edilemez, Hükûmet bir millî dava hâline
getirmeye çalışıyor ama Panama belgeleri
açıklandığından bu yana, Pakistan Başbakanı Navaz
Şerif, İzlanda Başbakanı David Gunnlaugsson ve İspanya Sanayi ve Enerji Bakanı Jose Manuel Soria istifa ettiler.
Dolayısıyla bu belgeler ne sadece Türkiye’yi yönetenlere yönelik bir
komplodur ne de bunun karşısında yapılacak bir işlem
yoktur. Yapılacak bir işlem var, insanlar bunu bir şeref ve
haysiyet meselesi hâline getirip istifa edebiliyorlar. Türkiye’de niçin en son
akla gelen şey budur? Biz, o nedenle, bu araştırmanın
mutlaka yapılmasını gerekli görüyoruz.
Bu bilgilerin ortaya
çıkartılmasını sağlayanlar herhangi bir ülkenin
istihbarat kuruluşu falan değildir. “Whistleblower”
dediğimiz yani gerçeklerin ortaya çıkması için
yolsuzlukları ele veren, sıradan insanlar, sıradan emekçilerdir.
WikiLeaks böyledir, Panama belgeleri
böyledir, Malta belgeleri böyledir ve onları koruyan bir yasa
çıkartmak gerekirken şimdi, 24’üncü Dönem Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekili Aykan Erdemir’le ilgili tutuklama çıkartma yönüne Hükûmet
gitmiştir. O nedenle, şunu açıkça hepimizin konuşması
gerekir: Türkiye hem yöneticilerin vergi cennetlerine para transferi hem
buralarda elde ettikleri…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Tamamlamam için bir süre…
BAŞKAN – Sayın
Kürkcü, bir dakika ek süre veriyorum.
Lütfen, toparlayın
efendim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Hem burada elde edilen milyonlarca dolar, milyarlarca avro
tutarındaki kazançları hiçbir vergi kesintisi olmaksızın
ceplerine atmakta hem de öte yandan, iktidar olmanın, devleti yönetme
hizmetinin aslında kendilerine bir avantaj olarak dönmesi sonucunda devlet
gücünü kişisel zenginleşme için kullanmaktadırlar. Bu gerçek
apaçık ortadadır. Cumhurbaşkanı ve Başbakan olduktan
sonra ya da Hükûmete üye olduktan sonra zenginleşmemiş bir tek devlet
yöneticisi Türkiye’de yoktur; ailesi, akrabaları, kendisi
zenginleşmemiş hiç kimse yoktur. Küplerini doldurmuşlardır,
gemiciklerinden filolar kurmuşlardır, offshore şirketlerinde
milyonları biriktirmişlerdir. Bu arada, Türkiye’de milyonlarca
insanı kuru ekmeğe muhtaç ederek, vermedikleri vergilerden,
halkın cebinden toplanan vergilerden o insanları -güya, sözüm ona-
doyurduklarını söyleyerek onlardan oy, destek talep etmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(Devamla) – Bu duruma daha uzun boylu müsaade edilemez.
Eğer bu
araştırmayı, bu soruşturmayı Türkiye Büyük Millet
Meclisi yapmayacaksa -Amerika Birleşik Devletleri’nde de gördüğümüz
gibi- hemen hemen her yerde, Türkiye’yi yönetenler aleyhine bu
soruşturmalar yapılacaktır. Meclis bu utançla yaşayamaz.
Hepinizi selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kürkcü.
Şimdi, öneri üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekilimiz Özgür Özel.
Sayın Özel, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Grup Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun, Sayın Genel
Başkanımızın konuşmasını bütün Türkiye
nefeslerini tutarak izledi.
Buraya nasıl
gelmiştik? Aslında, bir ay kadar öncesine gittiğimizde
Başbakanın çocuklarının Malta’daki hesapları ortaya
çıkmış, Başbakan bunların bilinen şeyler
olduğunu ama araştırılması hatta
soruşturulması gerektiğini söyleyerek Amerika’ya gitmişti.
Başbakan, bu grubun bir önceki Başkanı, hâlen daha Hükûmetin
başı olan Başbakan “Araştırılsın,
soruşturulsun.” demesine rağmen, hem Cumhuriyet Halk Partisinin hem
diğer muhalefet partisinin, Halkların Demokratik Partisinin ayrı
ayrı vermiş oldukları araştırma komisyonu
kurulmasına dair önergeleri iktidar partisi oylarıyla
reddedilmişti.
Ardından, partimizin
Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu kez Man
Adası’nda... Daha doğrusu, önce soru sorarak “Senin dünürünün,
damadının, özel kalem müdürünün ve oğlunun bir vergi cennetine
yolladıkları para var mı? Orayla bir para transferi,
alışverişi var mı?” diye sormuş, buna Adalet ve
Kalkınma Partisi yetkilileri binbir hakaretle ve medya karartmasıyla
cevap vermiş, ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan meydan okumuş, “Bunu ispatlarsan gereğini yaparım.”
demiş ve bu konuda bilgi belge istemişti. Sayın Genel
Başkanımız dün çıktı… Man Adası’nda “Bellway
Limited” adı altında, önce bir başkası adına
kurulmuş ama o da daha önce Cumhurbaşkanıyla arasında bir
akaryakıt ticareti yüzünden geçmiş olduğu söylenen, kanunsuz
yollarla toplandığı iddia edilen delillerden de
tanıdığımız bir isim tarafından kurulmuş
olan bir şirket, sonra özel kalem müdürüne… Dün diyorsunuz: “Özel kalem
müdürü olmadı.” Resmî anlamda değil ama özel ofisinde, her gün orada
olduğu belli, evladının nikâh şahidi, sizin gazeteleriniz
“Özel kalem müdürü” diye yazmış...
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Her şeyiniz yalan, her şeyiniz yalan.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …ve
ardından, Genel Başkanın saydığı o 4-5 ismin
hesap hareketleri.
AYDIN ÜNAL (Ankara) – Hani
nerede?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bunlar
ortaya çıkınca hep birlikte buna “Gerçek değil…”
AYDIN ÜNAL (Ankara) – Belgen
nerede, belgen?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Belgelerin hepsi burada.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Belge yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Cumhuriyet Halk Partisi olarak açıkça söylüyoruz... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Önünüzde bir fırsat var.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Belge yok, belge.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Belgeler burada.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Gel de ver bakayım.
AYDIN ÜNAL (Ankara) – Öyle
bir belge yok.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Belgeleri kurulacak olan komisyona vereceğiz ve bu belgelerin teker teker
ispatlanmasını sağlayacağız.
SALİH CORA (Trabzon) –
Git savcılığa ver.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Eğer kendinize güveniyorsanız, Cumhurbaşkanına
güveniyorsanız, bu işin başlangıçta…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Özel, bir dakika efendim.
SALİH CORA (Trabzon) –
Git savcılığa ver kendine güveniyorsan.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Alabilecek miyiz belgeleri?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hepsi
burada, hepsi.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Alabilecek miyiz?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Evet,
evet.
AYDIN ÜNAL (Ankara) –
Medyayla paylaş, medyayla.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Komisyonu kuracaksınız, belgeleri alacaksınız.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bakın, birleşimi ben yönetiyorum. Burada hatibe bu
şekilde laf atmak gerçekten etik ve uygun değil. Sizden sonra, biraz
sonra Grup Başkan Vekilimiz Sayın Bostancı kalkacak, gereken
cevabı verecektir. Lütfen… Hiç yakışmıyor.
TAMER DAĞLI (Adana) –
Yani yalan söylemek yakışıyor hatibe de “hayır” demek mi yakışmıyor?
BAŞKAN – Sayın
Özel, sözlerinizi tamamlamanız için ek bir dakika süre veriyorum.
Buyurun efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Şunu açıkça söyleyelim: Bir şirket var… Hatta, o kadar
utanacaksınız ki duyduklarınızdan, gördüklerinizden,
bakalım o zaman, bu laf atanlar nasıl savunacak? Bu kadar büyük para
Türkiye’de nasıl toplanmış? Bu paraların yurt
dışına gidişi offshore, gelişi vergi
barışı -altını çiziyorum- vergi barışı
çıkarıyorsunuz, o vergi barışı kapsamında
getiriyorsunuz. Paralar giderken vergiden kaçıyorsunuz, gelirken
paraları vergisiz olarak vergi barışıyla aklıyorsunuz.
Burada “Menşe şirketi, menşe üçüncü kişileri gizleyelim.”
diye çırpındığınızı da biliyoruz.
AYDIN ÜNAL (Ankara) – Şu
dekontları bir görelim Özgür Bey, dekontlar nerede?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Ayrıca, bu elimizdeki Man Adası’yla anlaşma; 2012’de
yapmışız, 2017’ye kadar bunu geçirmemişiz. Sebep? Eğer
geçirseydik bununla ilgili Türkiye makamlarına bilgi verilecekti 2011’deki
bu hareketler yüzünden, bu uluslararası anlaşmayla. Beş yıl
süreyle bunu salladınız.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Ya, 400 tane uluslararası sözleşmeyi biz getirdik
Dışişleri Komisyonuna, neyi salladık?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –
Belgelerin hepsi hava gibi, su gibi, toprak gibi gerçek. Cesaretiniz varsa… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
…komisyonu kurun, belgeleri elinize alın.
AYDIN ÜNAL (Ankara) –
Cesaretiniz varsa belgeleri medyaya verin.
ŞAHİN TİN
(Denizli) – Dava açın o zaman bununla ilgili, mahkemeye verin.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Biz bu
belgeleri -sakın- komisyonu kurmazsanız da saklayacak değiliz
ama size soruyoruz: Bu belgeleri merak eden burada “evet” oyunu verir; bu
belgeler araştırılsın mı? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET TAN (Kütahya) –
Savcılığa verin, savcılığa.
ŞAHİN TİN
(Denizli) – İddia ayrı, isnat ayrı.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bu
belgelerin gerçekliğini öğrenmek istiyor musunuz?
OSMAN BOYRAZ (İstanbul)
– Savcılığa, savcılığa…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
Komisyona “evet” oyu vereceksiniz, komisyona “evet” oyu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY ÇANAK (Ordu) – Haydi,
haydi!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
Eğer, komisyona “hayır” oyu verirseniz… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OKTAY ÇANAK (Ordu) –
“Hayır” vereceğiz, hayır.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …bu
belgeyi bugün göremezsiniz ama bu belgeyi bütün Türkiye görecek, bütün Türkiye
bilecek. Bu belgeleri isteyen… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
ŞAHİN TİN
(Denizli) – Hep iftira atıyorsun, iftira!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Naci
Bostancı, istediğiniz herhangi bir kişiye bu belgeleri bu
oturduğum yerde de gösteririm ama belgeyi eline almak istiyorsan,
fotokopisini istiyorsan gel bakalım buraya, ver. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞAHİN TİN
(Denizli) – Gerçekle alakası yok, hepsi yalan bunların.
TAMER DAĞLI (Adana) –
Başkan, bize “Sus.” diyorsunuz, onu konuşturuyorsunuz, öyle şey
mi olur?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özel, sağ olun.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) – Hepsi yalan bunların, hepsi iftira!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hodri
meydan! Cumhurbaşkanına güvenin, “evet” oyu verin. Hodri Meydan! (CHP
sıralarından alkışlar)
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) – Hepsi yalan bunların, yalan! Hepsi iftira, yalan!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Öneri üzerinde üçüncü
konuşmacı Amasya Milletvekilimiz Mehmet Naci Bostancı.
Sayın Bostancı,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; bağırıp çağırmaya gerek yok.
Hakikatlerin böyle, heyecanlı konuşmalara da ihtiyacı olmaz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Hakikatler ortada.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) - Onları söylediğinizde zaten insanlar bilirler. Ben
şimdi burada desem ki “Burası bir Meclistir!” feveran etsem, bir
manası var mı? Buranın zaten Meclis olduğunu herkes
biliyor. Feveran ediyorsam eğer “Burası Meclis değil mi acaba?”
diye insanların aklına soru işareti gelir. O yüzden bunları
sakin bir şekilde konuşmakta fayda var.
Şimdi, ortada olan
nedir? Ortada olan şu, elimizdeki şu: Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu geçen hafta
birtakım iddialarda bulundu, Sayın Cumhurbaşkanımız “İddialarını
ispat et, ispat. Etmezsen sen yerinden çekilecek misin? Edersen ben
çekileceğim.” dedi. Neye bağladı? İspata bağladı.
Şimdi, Sayın
Kılıçdaroğlu bu hafta geldi grup toplantısına. Dikkat
ederseniz, biraz da bu, dizi filmlerde vardır. Dizi filmlerin temel
noktası, izleyicide “Şimdi ne olacak?” duygusu uyandırmaktır.
Bu bir propaganda tekniğidir. Tam da buna uygun bir tarzda
düzenlenmiş, “Şimdi ne olacak?” duygusu uyandırmak kastı
çerçevesinde, Sayın Kılıçdaroğlu elinde birtakım
kâğıtları salladı, dedi ki “İşte ispatı
burada.” ve bazı para hareketlerinden bahsetti, bunu dün yaptı. Peki,
dünden bugüne bu belgeler kimin elinde? Benim elimde böyle iddia ve ispat -bakın,
altını çiziyorum- yönünde bir belge olsa hemen bütün basın
organlarıyla paylaşırım.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) - Normal insanlar onu yapar.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Paylaşmamışsınız, vermemişsiniz.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) - Normal şartlarda olması gereken odur.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Yetmez, bakın yetmez, ispattan bahsediyoruz. Şöyle bir
mantık olabilir mi arkadaşlar? Partiler grup toplantılarında
diyorlar ki: “İddiası da bu, ispatı da bu. Hadi bakalım,
sen de gereğini yap.” Böyle bir mantık olabilir mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– Sayın Başkan, BDDK’dan alabilirsin. BDDK’da, git al.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Aslı yok yaylasında 500 koyunun var!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) – Basına verseydiniz, basına niye vermediniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– BDDK’dan alabilirsiniz, size yol gösteriyorum.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) – Basına niye vermediniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– Bakın, BDDK’da var, gidin BDDK’dan alın.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) – Böyle bir şey olmaz. İspat yeri mahkemedir. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ve ismi geçenlerin avukatı dedi ki:
“Bu belgeler, iddia edilen belgeler sahtedir.”
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– BDDK’dan alın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen efendim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan, kayıtlar BDDK’da, BDDK’dan alabilir.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İddia
sahibi sizsiniz ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Belgelerin
sahte olduğunu ifade etti.
Şimdi, Sayın Kılıçdaroğlu’nun
elinde çok güzel bir fırsat var; bakın, manevi tazminat davası
açılmış. Sayın Kılıçdaroğlu’nun
avukatları bu manevi tazminata karşı giderler, mahkemede,
mademki ispat edecek delilleri vardır, çatır çatır bunu ispat
ederler, hakikati ortaya koyarlar; bağırıp çağırmaya
ne gerek var. Bakın, mahkeme.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Meclis ne yapacak?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Duruşma günü
gelmedi ki Sayın Başkan, duruşması bir gelsin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Şimdi,
Sayın…
GARO PAYLAN (İstanbul) – Meclis ne iş
yapar?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bir dakika…
Meclise gelelim: Sayın Özgür Özel “Bana itimat edin, belgeler burada.”
diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bana itimat
etmeyin, Meclise, komisyonu kurun, hemen bugün verelim.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kardeşim,
belgeler sendeyse açıklayacaksın. Açıkla Türkiye’ye,
açıkla, buyur açıkla.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Açıklayacağız
zaten, hiç merak etme.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Komisyonu kurun,
belgeleri alın. Kurun komisyonu, niye komisyondan korkuyorsunuz?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Niçin komisyon
kurmuyorsunuz?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kâğıt
sallıyorsunuz kâğıt, boş kâğıtlar.
BAŞKAN – Sayın Bostancı, sözlerinizi
tamamlamak için bir dakikalık ek süre veriyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Teşekkür
ediyorum.
Diyor ki: “Belgeler bende, bana itimat edin, önce
bir komisyon kurun, yaptığım spekülasyona inanın.”
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Komisyonu kurun,
çoğunluğunuz var.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Naci Bey, bir
değil, iki değil; her belgenin altından…
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) –
Komisyona niye “Hayır.” diyorsunuz Sayın Başkan?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Sonra da “Ben
belgeleri vereceğim.” diyor.
Sizin, Sayın Özgür Özel, belgeleri önce
basın organlarıyla paylaşmanız lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söz veriyor musunuz komisyon
kuracağınıza, söz verin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – İkincisi,
mahkemelere gitmeniz lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Deyin ki: “Basına
verildiği gün komisyonu kuracağız.” Hadi!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Meclis, siyasi
spekülasyon yapma aracı değildir.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Denetim
aracıdır Meclis.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Meclis, ortada
hakikate yönelik araştırılması gereken konular varsa
bunları araştırır ama Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda...
İddia yeri de orası, ispat yeri de orası; Meclis bunun
aracısı olmaz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) – Denetim yeri Meclis,
denetim!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkanım...
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Spekülasyona yol açmakla,
Meclisi yanıltmakla beni suçladı. Kendisine, sataşmadan cevap
hakkımı kullanmak istiyorum, 69’a göre.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, spekülasyon bir eleştiri değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nasıl? Eleştiridir
canım, eleştiridir. Yani niye olmasın?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Tabii ki
eleştiri değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hakaret yani
eleştiri olmadığını söylüyor, hakaret olduğunu
söylüyor!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yanıltmak...
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır...
Hakaret, sataşma değil. Hakaret, sataşma değil.
BAŞKAN – Yerinizden kısa bir açıklama
yapınız efendim.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan, “Belgeleri vermeyeceğiz.” demiyoruz. Şu anda
önünüzdeki soru: “Evet.” ya da “Hayır” diyeceğiniz, bu belgelerin
gerçek mi sahte mi olduğunu araştırmak üzere, çoğunluğu
da sizde olacak, iç tüzüksel, anayasal bir komisyon kurulsun diyoruz.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Gerek yok ya, mahkemeler var; gidersiniz mahkemeye.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz bu
belgeler gerçek mi değil mi diye ortaya çıkacak oyu kullanmaya
korkuyorsunuz.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Mahkemeler var, suç varsa mahkemeler var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki,
şunu da kabul ediyorum: Sayın Bostancı, Türk milleti önünde,
Türkiye halkı önünde, hepimizin önünde söz verin, “Belgeler basınla
paylaşıldığı gün bu komisyonu kurma önergesini AK
PARTİ olarak biz vereceğiz.” diye söz verin, ben size
inananayım. Buyurun, sözünüze itimat edeceğim, sözünüze itimat
edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Hadi be! Hadi oradan!
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) – Kardeşim, iddia sahibi sensin, sen onu
açıklayacaksın, iddia ediyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Sayın
Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkan, ismi geçen kişilerin...
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) – İddia ediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gel
sana göstereyim. Belge burada, gel.
EJDER AÇIKKAPI
(Elâzığ) – Bana değil, Türkiye’ye açıkla belgeleri.
BAŞKAN – Sayın
Milletvekilim, bakınız Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor,
duyamıyorum, lütfen.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Gel buraya gel, gel buraya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Belge
burada, gelin.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Sen gel buraya, iddia ediyorsan gel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Merak
ediyorsan gel.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bostancı...
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun ismini zikrettiği
kişiler, bunların avukatı belgelerin sahte olduğunu
söylüyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim
diyor?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Avukat “Belgeler sahte.” diyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Mahkemeyi kuralım hadi burada.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Burası mahkeme değil ki ya!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ)
– Burası mahkeme değil ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Meclisin soruşturma hakkı da var, araştırma hakkı da
var. Hadi, soruşturma komisyonu kurun.
HALİL ELDEMİR
(Bilecik) – Hâkim misin sen?
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Şimdi, bir kere belgeler gerçek mi değil mi, bunun
görüleceği, konuşulacağı –ispat diyorlar ya- ispat
edileceği yer mahkemelerdir. Buyurun, mahkemelere gitsinler, ispat
etsinler.
GARO PAYLAN (İstanbul) –
Bülent Turan dedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın
Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, bence bu işin mahkemelik
yönü de var da…
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Niye korkuyorsunuz
mahkemeye gitmeye?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çünkü
bu kadar büyük para… Şimdi, Bülent Turan diyor ya: “Para gitmedi, geldi.”
Gelen kısmı da var, onu bildiği için söylüyor. Ya, bu
paranın gelmesi için sen ne sattın, ticaret yaptın? Bana onun
faturasını göster. Yok. Sattığınla ilgili bir evrak
yoksa bütün dünyada bu kara paradır; bir kere onu görelim.
AYDIN ÜNAL (Ankara) -
Dekontlar nerede, dekontlar? Özgür Bey, dekontlar nerede?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
İki: Ayrıca, offshore’a para yollamak yasal olabilir, vergi
barışından yararlanmak da yasal olabilir. Mahkeme burada suç
bulmaz ama bu işi yapan Cumhurbaşkanının çocuğu,
dünürü, özel kalem müdürüyse bu Meclisin ve siyasetin konusudur.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) - Tamam, getir belgeleri, getir dekontları.
Dekontları görelim, dekontları.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her
zaman, her suç mahkemeler nezdinde değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
halkın egemenliğinin önünde de soruşturulmaya muhtaçtır.
HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Dekontları gösterin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hodri
meydan! Dekont burada, merak eden, gelsin, göstermeyen namussuz.
AYDIN ÜNAL (Ankara) –
Dekontları gösterecek misiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– Yok, yok, komisyonu kursun.
MEHMET METİNER
(İstanbul) – Belgeleri diyor…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gel
göstereyim ama gerçekliği de araştıralım diyoruz, korkuyorsunuz.
AYDIN ÜNAL (Ankara) –
Dekontları gösterecek misiniz? Ben geliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gel,
gel. Gel, göstereceğim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özel.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– Lütfen, Beyefendi, yerine geçer misin. Meclis çalışıyor, arada
bakarsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Hayır, hayır… Benim itimadım var.
BAŞKAN – Sayın
Milletvekilim, Sayın Milletvekilim…
Sayın Milletvekilim,
yerinize oturur musunuz lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Hayır, lütfen, hayır… Ayıptır ya!
ALİ HAYDAR HAKVERDİ
(Ankara) – Arkadaşlar, sırayla…
BAŞKAN – İdare
Amiri arkadaşım… Nöbetçi İdare Amiri arkadaşlarım…
Sayın Milletvekilim,
yerinize oturur musunuz.
Nöbetçi İdare Amiri
arkadaşım, lütfen alın.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Arkadaşlar…
Sayın milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Hayır. Böyle olmaz. “Evet” oyu verin, hemen vereceğim hepsini. Gel,
gel göstereceğim, gel. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sen yalnız gel, gel…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen, yerinize oturur musunuz.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun efendim, sisteme girmişsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Hayır… Gel, gel göstereceğim, gel.
HALİL ELDEMİR
(Bilecik) – Belgeleri niye vermiyorsunuz?
AYDIN ÜNAL (Ankara) –
Dekontlar sahte, böyle bir dekont yok.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen, yerlerinize oturur musunuz.
İdare Amiri
arkadaşlarım…
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun efendim.
31.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in, Meclisin görevinin çürümüş siyaseti
temizlemek olduğuna ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Değerli
milletvekilleri, Meclis bir denetim yeridir, mahkeme değil, biz birçok
komisyon kuruyoruz burada ve araştırılmasını
istiyoruz. Araştırılmasını istediğimiz
şeyler için bu komisyonlar kuruluyor.
Bizim önergemiz de sadece Man adaları
değil. Bu, bir değil, iki değil, üç değil yani Paradise’ta
verdik, yok; Panama belgelerinde aynı şekilde, yok. Ben size örnek
vereyim yani darbeyi bilen enişte Ziya İlgen’in 2,5 milyon dolar
parası varmış. Ya, emekli öğretmenin nasıl 2,5 milyon
dolar parası olur? Yani bu ülkede atanamayan öğretmenler,
sağlıkçılar dururken, intihar edenler dururken 2,5 milyon dolar
parası varmış. Şimdi, Sayın Erdoğan diyor ki
Süleyman Aslan’la ilgili… Saf ve dürüst olarak tanımlamıştı
onu Zarrab davasında. Şimdi, “Asıl o yapmıştır, o
rüşvet aldı.” denilen Süleyman Aslan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın
Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Şimdi, hakikaten soruyoruz: Nerede bu Süleyman Aslan,
evinde para kutuları çıkan? Siz biliyor musunuz? Biz bilmiyoruz. “Pis
kokular geliyor.” demişti Sayın Erdoğan. “Bu davadan pis kokular
geliyor.” dedi. Evet, gerçekten pis kokular geliyor. İşte Meclisin
görevi, bu kokuları temizlemektir aslında, çürümüş siyaseti
temizlemektir, araştırmaktır. Niye araştırmaktan
kaçınıyorsunuz?
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Koku dünyaya
yayıldı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Verdin mi vermedin mi, elinde mi değil mi? Yani, böyle
bir şeyden sadece Cumhuriyet Halk Partisi veya başka muhalefet
partileri sorumlu değil ki zaten, sizler de bununla ilgili sorumlusunuz.
Siz seçildiniz geldiniz. Siz “Yolsuzluğa, yoksulluğa karşı
çıkacağım.” diye gelmediniz mi? Ben size bir şey
göstereyim, 2002’de geldiğinizde “Sandıktan öfke çıktı.”
diye geldiniz. Yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik ve televizyondaki magazin
programları sonucunda AKP geldi diye… Siz böyle geldiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Artık böyle değilsiniz, bunu bilin.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Biz 2015’te de
geldik, sıkıntı yok.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Özel, talebiniz mi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun, kısa bir açıklama.
MEHMET METİNER (İstanbul) – Bu belgeleri
vereceksiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vereceğiz tabii,
vereceğiz tabii.
BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Veremediniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Hâlâ daha
vermediniz. Çamur at, izi kalsın politikası yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yurt
dışına para transferleriyle ilgili belgelerin sahte mi gerçek mi
olduğunun araştırılması için AK PARTİ Grubunun
elinde tarihî bir fırsat olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun elinde tarihî bir fırsat var. Bu belgelerin sahte
olduğunu iddia ediyorlar. Sahte mi gerçek mi
araştırılsın diye komisyon kurun, çoğunluğu da
sizde olsun diyoruz.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Gerçek olmayan
bir şeyin ne komisyonunu kuracağız ki?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Adalet ve Kalkınma
Partisi, siz “evet” oyu verin, belgeleri alın, bizi de rezil edin
sahteyse. Hadi buyurun, hadi hodri meydan, kurun komisyonu, hodri meydan! (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Her
istendiğinde komisyon kurulmaz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Varsa belgeni
açıkla kardeşim, açıkla!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın, son söz: Ben
adını bile bilmezdim, Man Adası Bellway Limited. Bakın, bir
limitet daha var, BUMERZ, baş harfleri, Burak, Mustafa, Erdoğan,
Ziya’nın baş harflerinden BUMERZ var. Gemi
satmışsınız ya şirket olarak.
AYDIN ÜNAL (Ankara) – Özgür Bey, dekontları
niye göstermiyorsunuz, dekontları?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Man Adası’nın biz
adını bilmeyiz, orada BUMERZ diye Burak, Mustafa Erdoğan,
Ziya’nın baş harflerinden limitet şirket kurmuşlar, gemi
satmışlar kardeşim ya! Allah’tan korkun “evet” oyu verin, bizi
rezil edin.
AYDIN ÜNAL (Ankara) – Siz rezil oldunuz zaten!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hadi bakalım, hodri
meydan… Hodri meydan… (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
Türkiye'de bazı siyasetçiler ve yakınları hakkında ortaya
çıkan vergi cennetlerine transfer edilen kazançlar ile Türkiye'de elde
ettikleri kazançların başka ülkelerdeki şirketlere transfer
edilmesi iddialarının araştırılması amacıyla
29/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 29
Kasım 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini…
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter
sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Karar yeter
sayısı arayacağım efendim.
Halkların Demokratik
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım, karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.32
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Divan üyeleri arasında bir
anlaşmazlık söz konusu, o nedenle elektronik cihazla oylama
yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet
Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Oylamayı elektronik cihazla
yapacağım.
Oylama için üç dakikalık süre veriyorum, oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok
kısa bir söz istiyorum affınıza sığınarak
gündemin yoğunluğundan ve şeyden.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yurt
dışına para transferleriyle ilgili belgeler konusundaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Biraz önce Meclisteki konu şuydu: Dekontlar,
SWIFT belgeleri, hesap ekstresi sahte mi gerçek mi? Siyaset o kadar
hızlı bir akışın, değişimin içinde ki Adalet
ve Kalkınma Partili arkadaşlar “Onlar sahte, sahte!” derken
partilerinin Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan
belgelerin doğruluğunu kabul ediyordu o dakikalarda… (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Dekontlar
sahte, dekontlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ve diyordu ki: “Bu para
gitmedi, geldi.” Son söylediği o. Şimdilik görünen “Gelen
paraları kabul ettim.” diyor.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Dekontlar
sahte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Soru şudur: Ne
sattınız? Ne sattınız da bu para geldi? Faturayı
çıkarın.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
Mahkemeye git, mahkemeye Özgür. Sen hâkim, savcı mısın? Allah
Allah!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 64 milyon TL’lik ne
sattınız, gösterin. Bu para niye geldi? Bir şey
satmadıysanız millî menfaatleri sattığınızı
anlarız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) –
Kılıçdaroğlu’ndan özür dileyin,
Kılıçdaroğlu’ndan; bakın, yanlış belgelerle onu
boşa bastırıyorsunuz, Kılıçdaroğlu’nun genel
başkanlığı tartışılıyor şimdi
sizde.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.
34.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, konu esasen oylanarak kapanmış olmasına
rağmen ve böyle bir müzakere usulü bulunmamasına rağmen
Sayın Özgür Özel konuşmalar yapmak için söz aldı. İçinde
“Millî menfaatleri sattınız.” gibi esasen ağır sataşmaların
da bulunduğu bir propaganda diliyle burada konuşuyor. Bir kere bu
üslubu, bu tarzı reddediyoruz.
İkincisi: Burada yaşanan nedir, milletimiz
bunu bilsin. İddia makamı CHP, ispat makamı CHP, Meclis de buna
alet olsun; talep edilen budur. Meclis asla bu tür şeylere alet
olmayacaktır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Araştırılsın,
araştırılsın.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
Mahkemeler var, gidin mahkemelere.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kim ispat
edecekse… CHP’nin ötesinde ispat edileceği yer mahkemedir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Belge nerede, belge?
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) –
Mahkemeye git. Mahkemeler açık değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Gideceksiniz
mahkemeye, ispat edeceksiniz. Bunun ötesinde spekülasyonla, “Hele siz bir
komisyonu kurun, sonra size belgeleri vereceğim.” Böyle bir mantık
olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Meclis, Meclis
iradesi CHP’nin uzantısı değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hepsi yalan ve
iftira, sahte belgeler!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, maksat
hasıl olmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan
ve arkadaşları tarafından, yerli otomobil üretme konusunda
ortaya çıkan mali ve bürokratik sorunların belirlenmesi ve bu
sorunların çözümü olabilecek tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla
7/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2017
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
29/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 29/11/2017 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Özgür
Özel
Manisa
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Tahsin
Tarhan ve arkadaşları tarafından yerli otomobil üretme konusunda
ortaya çıkan mali ve bürokratik sorunların belirlenmesi ve bu
sorunların çözümü olabilecek tedbirlerin tespit edilmesi” amacıyla
7/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
Araştırması Önergesi’nin (1451 sıra no.lu), diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 29/11/2017 Çarşamba
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin
gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Tahsin Tarhan.
Buyurun Sayın Tarhan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
CHP GRUBU ADINA TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yedi yıldır yerli otomobili konuşuyoruz. Türkiye mühendisiyle,
teknolojisiyle, bilgi birikimiyle, pazar fırsatıyla yerli otomobili
üretebilir. Biz yerli ve millî otomobile karşı değiliz ancak yapılan
yanlışları da eleştirerek hesabını sorarız.
Saab İsveç firması,
güçlü bir firma. Biz kimle anlaşma yapmışız? İflas
etmiş, batmış Çinli NEVS firmasıyla. 1947 yılında
imal edilmiş Saab’ın 9-3 platformunu satın aldık, her seçim
döneminde “yerli ve millî otomobil” deyip gündeme getirdik. Dönemin
bakanı: “Türkiye'de her yerde dayanıklı olduğu için Saab’la
anlaştık, Saab’ı seçtik.” diyor. Ancak Saab’ın basın
sözcüsü “Otomobil projesi konusunda Türkiye’yle herhangi bir
çalışmamız veya anlaşmamız olmadığını”
söylüyor, “Türk bakan bizim ismimizi kullanmasın.” diyor. Ayrıca,
NEVS firmasının da Saab markasıyla herhangi bir
bağlantısının bulunmadığını dile
getiriyor. NEVS firmasının, sevgili arkadaşlar, adresinin dahi
nerede olduğunu bilmiyoruz, fabrikaları yok, sadece internet siteleri
var. Otomobille ilgili basın açıklaması yapan adam kim biliyor
musunuz? Basın danışmanı değil, mühendis değil,
proje sorumlusu değil, Çinli şirketin muhasebecisi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sevgili arkadaşlar
-anlaşma burada- Gebze Ziraat Bankasından 47 milyon euro bu
firmanın hesabına gönderilmiş.
BARIŞ YARKADAŞ
(İstanbul) – Al, işte belge!
TAHSİN TARHAN (Devamla)
– 47 milyon euro ne demek biliyor musunuz? 200 milyon Türk lirası. Bununla
4 tane fabrika kurulur, bin kişiye istihdam sağlanır. En az 100
tane okul yapılır. Şimdi, bunun savunması yok. Bu firma
battı, paralar battı. Şimdi, ne arıyoruz? 5 babayiğit.
Bu babayiğitlerle yapılan sözleşmenin içeriğini bilmiyoruz.
Hangi şartlar üzerinde anlaşıldı, sözleşmenin
içeriğinde neler var, ortaklık hisseleri nelerdir, devlet bu
işin neresinde yer alacak, bu proje de başarısız olursa 5
babayiğide bir yaptırım uygulanacak mı bilmiyoruz. 9-3 Saab
platformu ne olacak? 47 milyon euroyu bu 5 babayiğit devlete ödeyecek mi?
Sevgili milletvekilleri,
otomobil üretmek istiyorsanız batmış projelere,
yandaşlarınıza, aracı şirketlere milyonlarca euro
ödemeye gerek yok. Bizi dinleyip Türk mühendislerine ve Türk otomobil sektörüne
fırsat vermelisiniz. Gelin, yerli oto yapacaksak bunun adına “millî
otomobil” de demeyelim, “millî marka” diyelim.
Ülkemizde yerli oto
yapılıyor. Amerika’da Karsan yarışmaya katıldı,
birinci oldu; devlet yok arkasında, Hükûmet yok arkasında. (CHP
sıralarından alkışalar) Şimdi, tekrar
yarışmaya katılmış. Sizin derdiniz millî otomobil
yapmak değil, inşaatlarda yaptığınız gibi
şirketleri bir araya getirip, tehdit edip, seçimlerde onlardan
faydalanmak, başka bir derdiniz yok sizin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Araştırma
önergemize destek istiyoruz. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tarhan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın
Bakan, söz istediniz ama grup önerisi üzerinde diğer
konuşmacılar da var, belki bu anlamda söz belirtebilirler. Sonra
topluca cevap verseniz uygun olur mu sizin için?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Uygun olur.
BAŞKAN – Peki.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Sayın Tanrıkulu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, uzun
süredir gündemde olan yerli otomobil meselesi, epey bir süre sonra, bu kez
“Türkiye’nin otomobili” adıyla tekrar gündeme geldi.
Geçtiğimiz dönemde,
yabancı bir firmanın üretimini durdurduğu markayı
satın alarak Türkiye’de üretim yapılması noktasında fazla
gidebileceğimiz bir yolun olmadığını ve bunun da yerli
üretim değil, sadece yerli montaj hattı olabileceğini o zaman
belirtmiştik.
Bakınız,
Türkiye’de yerli araç üretecek hem teknolojik donanım hem de mühendislik
altyapısı mevcuttur, bu konuda hiçbir şüphe yoktur. Bu konuda
hem teknolojik olarak hem de ticari olarak bakma zorunluluğumuz var;
meseleye sadece teknik altyapı değil; ticaret, pazarlama ve işin
diğer teknikleri noktasında da bakmalıyız.
Günümüzde dünya
pazarlarına marka yaratarak satış imkânı sağlamak
oldukça riskli ve maliyetli bir iş, bu kolay değil. Otomobil üretimi
için de bir ölçek gerekli ve bu ölçeği sağlayabilmeniz için de yerli
üretiminizin iç pazara yeterli olmayacağı da çok açık; demek ki
bir ihracat ve dış pazara da yönelmeniz gerekiyor değerli
arkadaşlar.
Şu anda dünyada kendi
markasıyla üretim yapan 6 tane ülke bulunuyor ve bu 6 ülke dünya
pazarlarına hâkim durumda, belirli pazarları da elde etmiş
gözüküyorlar değerli arkadaşlar. O hâlde ne yapmamız lazım?
İşin, bu kısa süre içerisinde orasını anlatmaya gayret
edeyim. Bizim önceliklerimizin arasında yerli motor ve yerli
yazılım olması lazım değerli arkadaşlar, işe
o noktadan bakmamız gerekir. Bizim gelişen bir otomotiv
yapımız var, endüstrimiz o noktada hızla gelişiyor,
dış dünyayla pazar alışverişleri de gayet ileri
noktada, onun için bu noktada kendi motorumuzu yapıp geliştirip
dünyaya satmamız lazım. Elektrikli ve alternatif yakıtlar
noktasında da ciddi birtakım çalışmaların içerisine
girmemiz lazım, yoksa, şu anki fosil yakıtlarla
yapacağımız herhangi bir aracın da dünya pazarlarında
çok bir hükmü olmayacak değerli arkadaşlar.
Bu yüzden
diyoruz ki: Şehirleri de birbiriyle yer seçimi noktasında
yarıştırmayı bir kenara bırakmalı Hükûmet, bu
konuda gerçekten ne yapılması gerektiğini somut ve bilimsel
birtakım gerekçelere dayandırarak o üretim noktasını bir an
önce, önümüzdeki yıllar içerisinde, faaliyete geçirmesi gerekir diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlar. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Tanrıkulu.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekilimiz Sayın Erol Dora.
Sayın
Dora, buyurun efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Senelerdir otomotiv
sektöründe faaliyet gösteren büyük şirketlerimiz dünya devi otomobil
şirketleriyle ortak faaliyetlerini sürdürüyorlar. Tabii ki bunca yıl
onların “know-how”ından birçok bilgi ve tecrübe edinilmiştir
ancak müflis bir firmanın haklarını satın almakla yerli
otomobil yapılmayacağı ortaya çıkmıştır.
Öyle ki SAAB 9-3’ün isim hakkıyla birlikte tüm mülkiyet haklarına
tamı tamına 46 milyon 609 bin 322 avro ödeme yaptıktan sonra bu
şirket 2012 yılında iflas ederek Çinli bir başka firmaya
satılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; maalesef, gelinen noktada yine yoksul
vatandaşın parası heba edilmiş, çöpe gitmiştir.
İktidar ise sadece kendi bildiğini yapma
alışkanlığından vazgeçmemektedir. Şimdi de 5
katılımcı firmayla yeni bir otomobil üretmek üzere sözleşme
imzalandı ancak sözleşme içeriği ve şartlarına
ilişkin kamuoyuyla hiçbir bilginin paylaşılmadığı
bir durum söz konusudur.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından dört beş
yıldır yerli uçak, yerli otomobil iddiaları dolaşıma
sokuldu ancak içerisinde bulunduğumuz yakın zaman diliminde aynı
iddialar daha yüksek sesle dile getirildi ve yerli otomobil prototipleri
tanıtıldı. Tabii, bu açıklamaların ülkenin içerisinde
bulunduğu ekonomik, politik ve sosyal buhranın üzerini örtmek maksadıyla
gündem değiştirmeye yönelik olduğunu ve ayrıca olası
bir erken seçim için de propaganda amaçlı
yapıldığını tahmin etmek zor değildir. Oysa bu
konuda yapılması gereken, samimiyetle bilgi ve teknoloji üretimine
ağırlık vermek ve kamuoyuna hesap verebilmektir.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın özellikle seçim dönemlerinde propaganda örneklerinden biri 2011
tarihinde bilboardlarda “Yerli uçağımız göklerde.”
yazılı afiş asılmış, 2015 seçimlerinde ise
bilboardlarda bu kez dönemin Başbakanı Sayın Davutoğlu’nun
fotoğrafının yanında “Yerli yolcu uçağımızı
yapıyoruz.” yazılı afişler asıldı. “Bu
afişlerin hangisi doğru?” diye soracak olursak, cevap: İkisi de
doğru değildir.
Bakınız,
ekonomide dibe vuruşumuz… Para birimimiz her gün biraz daha değer
kaybediyor. Enflasyon, işsizlik ve yoksulluk her gün biraz daha artarken
ekonomiden sorumlu yetkililerin çıkıp “Ekonomimiz
tıkırında, dünya birincisi olacağız.” gibi
yurttaşın aklıyla alay eden tarzda açıklama
yapmasından bir an önce vazgeçerek gerçeklerle yüzleşmeye hepinizi
davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Ziya
Altunyaldız.
Sayın
Altunyaldız, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç
dakika.
AK PARTİ
GRUBU ADINA ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Sayın Başkanım,
hayırlı olsun.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi üzerinde grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, otomotiv endüstrisi, dijitalleşen dünyada en fazla
dönüşümü getirecek olan, otomasyonu sağlayacak olan ve diğer
iş modellerini de sürükleyecek olan ana endüstrilerden birisi, yani çekici
endüstri. İşte bu yüzden otomotiv endüstrisi, Türkiye’de ihracat şampiyonu
olmuş ve tüm sektörler itibarıyla da ülkemizin üretiminde ana
omurgalardan birisi olmuştur.
Bu kapsamda,
başından beri her alanda olduğu gibi bu kadar geniş üretim
kapasitesine sahip olan bir sektörde “Türkiye’nin kendi markasıyla bir
otomobili olsun.” düşüncesiyle Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde uzun yıllardan beri bir çalışma
yapılmakta. Bu çalışma bir süreç, bu çalışma bir
inşa, bu çalışma hedefe doğru emin adımlarla
yürümektir. Bugüne kadar yapılan her türlü çalışma reeldir,
gerçektir ve tamamı da önümüzdeki dönemde kullanılacak birikimdir
değerli arkadaşlar.
Hatırlayınız,
2 Kasımda Cumhurbaşkanımız, Ortak Girişim Grubunu
Türkiye’nin hayalini, millî markamızı, otomobil markamızı
gerçekleştirmek üzere kamuoyuyla paylaştı. İşte pek
çok alanda olduğu gibi bu alanda da 2019 yılında prototipin,
inşallah 2021 yılında da yerli markamızda otomobillerin
yollarda olmasını hep beraber göreceğiz. Ve bu
çalışmaları emin adımlarla konsorsiyum yürütecek.
Burada devlet
ne yapıyor? Devlet burada öncülük ediyor, devlet burada yön alıyor,
yol açıyor ve garanti ediyor birtakım çalışmaları. Tüm
dünyada bu çalışmalar içerisinde devlet olmuştur.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Belgesini verin bize. Belgesini verin bize ne yapacağının.
ZİYA ALTUNYALDIZ
(Devamla) - Bu çalışmalara devlet destek verecektir, garanti
edecektir, bu çalışmaları önümüzdeki dönemde sürükleyecektir.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Her şeyde belge, belge, belge…
ZİYA ALTUNYALDIZ
(Devamla) - Ve 2019 yılıyla birlikte prototipe, 2021
yılıyla birlikte de millî markamıza sahip olacağız.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Yarın AKP Hükûmeti olmazsa ne yapacağız, ne konuşuldu?
ZİYA ALTUNYALDIZ
(Devamla) - Bu çalışmanın içeriği de bellidir,
dışarığı da bellidir. Bu nedenle, emin olun, pek çok
alanda olduğu gibi bu alanda da inşallah biz başarıyı,
sizlerse mazeretleri konuşacaksınız.
Teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Sayın Hatip, Tahsin Tarhan öyle demiyor.
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Altunyaldız.
Sayın
milletvekilleri, uzun zamandan beri yapamadığımız bir
işlemi gerçekleştireceğiz az sonra.
Hükûmetimizin adı “Türkiye Cumhuriyeti
devletinin 65’inci Hükûmeti.” “AK PARTİ Hükûmeti”, Anayasa’da
yazılı olan bir kavram değildir. Dolayısıyla
milletvekili arkadaşlarımızın, hatip arkadaşlarımızın
parti grubu ile hükûmeti ayırt etmesi gerekir. Dolayısıyla
hükûmet adına yapılan konuşmalar, hükûmet adına sorulan
sorulara, hükûmetten bir bakanın veya bir başbakan
yardımcısının cevap vermesi gerekir. Bugün ilk defa, belki
de uzun zamandan beri yapamadığımız ama hayal
ettiğimiz bir gerçeği, bir işlemi yerine getireceğiz.
Sayın Başbakan Yardımcım,
sataşmadan dolayı mı söz istiyorsunuz, yerinizden mi, kısa
bir açıklama?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Kürsüden…
BAŞKAN – Eğer kısa bir açıklama
diyorsanız yerinizden söz vereceğim ama sataşmadan
diyorsanız kürsüden size söz vereceğim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Kürsüden…
BAŞKAN - Ve söz sırası, Başbakan
Yardımcımız Sayın Fikri Işık’ta.
Buyurun Sayın Işık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Başbakan Yardımcısı Fikri
Işık’ın, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın CHP grup
önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, Meclis
Başkan Vekilimize seçildiği bu görevde başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu konuşmayı
yapmayı arzu etmezdim. Doğrusu Sayın Başkanın genel
değerlendirmesine de katılmıyorum. Partinin içinden
çıkmış bir Hükûmet olduğu için parti, Hükûmet
icraatlarını savunur, gerektiği zaman değerlendirir,
gerektiği zaman da eleştirir; bu, tabii bir haktır.
Yalnız şunu özellikle ifade etmem
lazım: Değerli arkadaşlarım, ben bu konuya aslında
cevap vermeyi düşünmüyordum. Bir milletvekili arkadaşımız
bu konuyu bir şahsi mesele yapmıştı ve ben de ciddiye
alıp cevap vermiyordum ama bugün özellikle Cumhuriyet Halk Partisi
adına bir grup önerisine dönüşünce cevap verme ihtiyacı oldu. Ya
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlardan
şunu rica ediyorum: Ya, bir konuda Meclis araştırması
önergesi verirken bu konu çalışılmaz mı? Bari bazı en
temel gerçekler doğruca ortaya konulmaz mı? Diyor ki: “İflas
etmiş bir Çinli firma: NEVS.” Değerli arkadaşlar, bu doğru
değil, bu tamamen yanlış. Nedir? Saab firması iflas
etmiş. Saab firması iflas ediyor. Saab firması iflas edince
firmanın uçak bölümü ile otomobil bölümü ayrılıyor ve otomobil
bölümü NEVS olarak yeni bir yapılanmaya gidiyor ve bu NEVS firması
satılıyor ve bunu satın alan da bir Çinli. Yani iflas eden NEVS
değil, NEVS şu anda, değerli arkadaşlar, Çin’de bu Saab
9-3’ün fabrikasını kuruyor ve önümüzdeki yılın
başında elektrikli otomobili üretecek. Ya, biz neyle uğraşıyoruz?
Değerli arkadaşlarım, biz neyle uğraşıyoruz? Ülke
kendi elektrikli otomobilini bari üretsin diye uğraşıyoruz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
arkadaşımız daha hangi firma nedir, kim iflas etmiştir, kim
şu anda ayaktadır, NEVS firması kimindir, NEVS firması
acaba şu anda ne yapıyor…(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Sayın Başkan, bu konu önemli, eğer uygun görürseniz
biraz süre…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, yani bu kadar
hazırlıksız, bu kadar gerçeklerden kopuk, bu kadar… Yani bu
işleri çalışmadan bu kürsüye gelinir mi ya? Bu, milletin
kürsüsü. Burada siz, en azından, doğruyu söylemek zorundasınız.
Bakınız, değerli
arkadaşlarım, şu anda NEVS firması Çin’de elektrikli
otomobil fabrikasını kuruyor, önümüzdeki yılın
başında da üretime geçecek. Biz, bu Çinli firmayla iş
birliği yapalım, onlar Çin’de üretim yaparken biz de Türkiye’de
üretim yapalım ve dünyaya iş birliğimizi de geliştirerek
birlikte elektrikli otomobil satalım gayretindeyken, maalesef,
değerli arkadaşlarım, bırakın bu
çalışmaların desteklenmesini, bu çalışmaların
engellenmesi için bir itibarsızlaştırma süreci baştan beri
takip edildi. Biz, bu itibarsızlaştırma sürecini biliyoruz,
bunlara biz daha önceden de şahit olduk.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Sayın Başkan, son bir dakika eğer uygun görürseniz.
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Bakan.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız,
ciddi bir iş yapıyoruz. 40 milyon avro bir otomobilin 4 tane
farklı tipinin fikrî mülkiyet haklarını almak için çok ama çok
uygun bir rakamdır. Bunu otomobille uğraşan kime sorarsanız
size sadece ve sadece “Helal olsun, bu işi nasıl yaptınız?”
diye sorarlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Otomobil değil çip
üretiyor insanlar, çip.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Artı, bakınız, şu anda bu firma 9-3’te Çin’de
otomobil üretimine geçerken biz niye bugün
yapamadığımızı sorgulamak yerine acaba niye böyle bir
itibarsızlaşmaya gidiyoruz, onu anlayabilmiş değilim.
Ama ben Cumhuriyet Halk Partisinin biraz tarihten
ders çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Ya, Vecihi
Hürkuş’u açlığa mahkûm ettiniz, Nuri Demirağ’ı
batırdınız, Devrim otomobilini sabote ettiniz; şimdi
geldiniz, yerli otomobili itibarsızlaştırmak için elinizden
geleni yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Devrim
otomobilini yapan kim?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Bir de, Genel Başkanınız çıkıyor, yerli ve
millîlikten bahsediyor. Cumhuriyet Halk Partisi yerli ve millî politikalara
dönene kadar, inanın, bu millet Cumhuriyet Halk Partisine ne güvenir ne
destek verir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
öncelikle şunu ifade edeyim: Sayın Bakan da bir değerlendirme
yaptı, grup adına o değerlendirmeyi yapalım. Buradaki
Hükûmet Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetidir, parti hükûmeti değildir;
burası da bir parti devleti değildir. Sizin
yaptığınız uyarıyı son derece yerinde buluyoruz
ve bunun takipçisi olacağımızı Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak ifade ediyoruz.
Sayın Bakan bir konuşma yaptı, sizin
de hoşgörünüzle -ki onu da destekliyoruz- dört dakikayı geçen, dört
buçuk dakikalık konuşmasında hem milletvekilimizin
şahsına, kendisini “Bir konuyu şahsi meselesi yapma, ciddiye
alınacak biri olmama…”; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu da “Bir grup
önerisi verirken bu konuda hakkında çalışılmaz mı?
Hazırlıksız, gerçeklerden kopuk ve millî bir meseleyi
engelleme…” Hem Sayın Tarhan’ın şahsına cevap hakkı
var hem grubumuzun. Sayın Tarhan hem şahsı adına cevap
verecek hem grup adına, süreyi takdirinize bırakıyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Tarhan, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın,
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o firma
ayaktaymış, öbür firma batmış; bu bizi ilgilendirmiyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Yahu, niye doğruyu söylemiyorsun?
TAHSİN TARHAN (Devamla)
– Biz sadece bu parayı bu hurdaya niçin verdiniz, bunu soruyoruz. Bugüne
kadar sorduğum sorulara neden cevap vermedin? Sayın Bakan, Cumhuriyet
Halk Partisini de en son eleştirecek kişi sizsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Siz öyle bir tarih yazdınız ki Millî Savunma
Bakanlığı döneminizde uyudunuz, bu ülkede terör örgütü darbe
yapmaya kalktı; siz tarihe böyle geçtiniz. (CHP sıralarından
alkışlar) Onun için, sizin, Cumhuriyet Halk Partisini eleştirme
hakkınız yok.
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) – HÜRKUŞ’u söyle. HÜRKUŞ’a cevap ver,
HÜRKUŞ’a.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
– Biz, burada, o firma batmış, bu firma batmış…
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) – Niye yerli otomobil yapamadık şimdiye kadar?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
TAHSİN TARHAN (Devamla)
– Çıkıp diyorsunuz ki: “Çinli firma elektrikli araba üretiyor.” Git o
zaman Çinli firmayla ortaklık yap sen ya, yazık değil mi bu Türk
otomobil firmalarına, yazık değil mi otomobil sanayisine?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) –
Ya, isteseniz de istemeseniz de yapacağız arabayı,
yapacağız.
TAHSİN TARHAN (Devamla)
– Yok mu Avrupa’da başka, Çinlilerle ortaklık? Açık açık o
zaman söyle: “Bu millî marka değil, biz Çinlilerle ortaklık kurduk.”
SALİH ÇETİNKAYA
(Kırşehir) – Hayır, niye istemiyorsunuz, yerli arabayı niye
istemiyorsunuz?
TAHSİN TARHAN (Devamla)
– Bunun adı yerli, millî marka değil ki. Onun için, konuyu başka
yere saptırmayın, sorularımıza cevap verin. Şu araç
-arkadaşlar, gidin, görün, TÜBİTAK’ta- kaportacı Orhan Usta dahi
yapar bunu. (CHP sıralarından alkışlar)
Boyamışlar, altına da bir tane akü takmışlar. Beş
yıldır bu ülkeyi oyalıyorlar ve sonra da “Olmadı.”
diyorlar. Ee, 5 tane babayiğit bir araya gelsin; geçin bunları,
gerçeklere bakın. Onun için, bu, Gebze’den…
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sen inanıyor musun
buna?
TAHSİN TARHAN (Devamla) – Gebze de tesadüf
değil.
Ziraat Bankasından çıkan 47 milyonun
hesabını vereceksiniz ve hangi firmaya gittiğini… Bu firmanın
adresine dahi gittim, kapalı, yok, sadece internet sitesi var yahu,
anlaşma yaptıkları yerin sadece internet sitesi var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Onun için bizim sorularımıza cevap verin,
konuyu başka yere saptırmayın.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Milletin
parasının hesabını verin.
TAHSİN TARHAN (Devamla) – Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) –
Bakın nasıl çalışmış, Sayın Tarhan
nasıl çalışmış.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Tarhan.
Sayın Bostancı…
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, siyasi parti grubu olarak Hükûmete yönelik
eleştirilere cevap verilebileceğine ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, biraz önce ifade
ettiğiniz hususa ilişkin farklı kanaatimiz kayıtlara geçsin
diye söz aldım.
Geçmişte
de Mecliste “Hükûmet adına grup konuşabilir mi?”
tartışmaları yaşandı ve hükûmet adına gruptan
cevap verilebileceğine ilişkin uzun bir uygulama söz konusu.
Eğer dediğiniz tarzda bir uygulama geçerlilik kazanır ise
Türkiye siyasetinin geçmişine yönelik hükûmetlere eleştiri
yapıldığında, siyaseten bugün aynı damardan gelenlerin
onları savunma adına söz alma hakları da olmaz. Dolayısıyla,
burada dile getirilen tartışmaların mahiyeti muhakkak önemlidir,
siyasi bir anlam taşıması son derece dikkat edilmesi gereken bir
husustur. O çerçevede hükûmetin de cevap verebileceği konular olabilir ama
Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti şüphesiz hudayinabit olarak ortaya
çıkmıyor, bir siyasi destekle birlikte hayat buluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Tamamlayın Sayın Başkanım.
Buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – O siyasi destek ve siyasi sorumluluk
çerçevesinde, bizim kanaatimiz, gruptan da bu tür eleştirilere cevap
verilebileceği istikametindedir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN –
Sayın Işık…
BAŞBAKAN
YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, bir
dakikalık bir söz…
BAŞKAN –
Yerinizden buyurun.
36.- Başbakan Yardımcısı Fikri
Işık’ın, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, polemiği sürdürme arzusunda
değilim ama sanki gizli bir belge açıklıyormuş gibi
TÜBİTAK’ın 40 milyon avroyu banka hesabından havalesini
yaptığı…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, 47,
neden “40” diyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – 40 milyon artı bu yapılan iş birliğinin daha
sonra getirdiği masraflar var, bu kadar.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – 47.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Yani bu kadar açık bir şeyi bir yolsuzlukmuş gibi
sunmanın ne izanla açıklaması olur ne de başka bir
şeyle.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Araba nerede,
araba? Arabayı kim yürüttü?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Arkadaşlar, bakınız, bu bir iş birliğidir.
Siz eğer bir platformunuz olmazsa bir araç geliştiremezsiniz.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – 10 milyon dolara
yapalım biz bunu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Başkasının platformunda araç geliştirme
imkânı yoktur.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Biz yapıp
veririz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Arabanın
motoru yok, nasıl yürüttüler bunu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Ya, bunu, otomobili bilen herkes çok iyi bilir ki bir platforma
sahip değilseniz bu aracı geliştirme şansınız
olmaz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Motor meslek
lisesini bile kapattınız, bırakın yeni üniversite
açmayı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Bu kadar basit bir konuyu bile bilemeyen insanların bu konuyu
polemik yapması doğrusu çok anlaşılabilir değil.
Bu konu, kesinlikle Türkiye'nin çıkarına
ve gerçekten Türkiye için çok avantajlı bir iş birliğidir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – …çok avantajlı bir fikrî mülkiyet hakkı satın
almadır.
Sözlerim bu kadar Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz
önce Sayın Bakanın hem gruba hem şahsa yaptığı
sataşmadan bahsetmiştim. Aslında süreyi ona göre takdir edersiniz
dedim ama sayın hatip sadece kendisiyle ilgili…
BAŞKAN – …bölümü konuştu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …söz
aldığını düşünmüş.
BAŞKAN – Grup hakkı saklı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.
Grup adına cevap vermek istiyoruz. Çanakkale
Milletvekilimiz Muharrem Erkek kullanacak cevap hakkını.
BAŞKAN – Sayın Erkek, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in,
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan
Hükûmetin bir üyesi. Bu kürsüden yaptığı açıklama gerçekten
demokrasi adına son derece talihsiz. “Hükûmet de konuşur, AK
PARTİ Grubu da konuşur. Biz o grubun içinden çıktık, hiç
fark etmez.” diyor. Tabii ki doğru, siz 16 Nisan 2017 referandumundan
sonra YSK’nın açıkça kanuna aykırı kararıyla şeklen
yürürlüğe soktuğunuz Anayasa değişikliğiyle kuvvetler
ayrılığını yıktınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Kuvvetler
ayrılığını yıktınız. Sayın Bakan,
kuvvetler ayrılığı ne demek, yasama ne demek, yürütme ne
demek, farkında değil. Ne kadar acı verici bir şey.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yürütmeyi çok
iyi biliyorlar.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Ne kadar acı verici
bir şey. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en basiretsiz hükûmetlerinden
biriyle karşı karşıyayız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayda!
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Daha yasama ne, yürütme
ne, Hükûmet ne, parlamento ne… Buradaki AK PARTİ Grubu yasama
organının bir parçasıdır; Hükûmetin, sarayın
değil. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yaslanma
örgütü oldular, saraya yaslanma örgütü.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Ama siz saray rejimine,
tek adam rejimine o kadar biat ediyorsunuz ki, o kadar kendinizi
kaptırmışsınız ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını…
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) –
…düzeltiyoruz ya.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Düzeltin efendim,
çıkın düzeltin.
Ama Hükûmetin bir üyesi, Türkiye Cumhuriyeti
devletini yöneten bir kişi daha yasama ve yürütmenin ne demek
olduğunu ayıramıyorsa, demokrasinin kuvvetler
ayrılığı olduğunun farkında değilse
gerçekten vay hâlimize, vay hâlimize!
Sayın Bakan, İnsan ve Yurttaş
Hakları Bildirisi’nin ünlü 16’ncı maddesini size
hatırlatırım: “Kuvvetler ayrılığının
olmadığı toplumlarda anayasa yoktur.” der. İşte, siz
anayasalı bir devletsiniz artık ama şeklen… Bakın, ne olmanız
gerekir, biliyor musunuz? Anayasal, demokratik bir hukuk devleti. Onda da
yasama ayrı, yürütme ayrıdır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erkek.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kayıtlara
geçmesi için buraya geldim.
Yürütme organı yasamanın içinden
çıkıyor, başka bir yerden gelmiyor. Elbette kuvvetler
ayrılığı…
BAŞKAN – Dışarıdan da bakan
atanabiliyor efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Muhakkak
atanabilir.
BAŞKAN – Yani öyle, yasamadan olacak diye bir
şey yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Doğru ama
yasama organı içinden seçiliyor, genel uygulama bu.
BAŞKAN – Yasama organından güvenoyu
alıyor.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet, güvenoyu
alıyor.
BAŞKAN – Sizle tartışmak istemiyorum
ama buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Güvenoyu
alıyor ve yasamanın içerisinden de seçiliyor.
Dışarıdan da atanabiliyor, o istisna uygulama, atanabilme yolu
açık ama esas itibarıyla buradan seçiliyor bakanlar.
16 Nisan 2016’daki referandum bizim
yaptığımız bir referandum değil, bütün milletin
yaptığı bir referandum. Buna “evet.” diyenler olabilir, “hayır.”
diyenler olabilir.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – “Evet” diyenler de bin
pişman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ama o
referandum milletin katıldığı, milletin görüşleri
çerçevesinde neticelenmiş bir referandumdur. Bizim kanaatimiz, o
referandumla birlikte kuvvetler ayrılığının daha da
tahkim edildiğidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben de
tutanağa geçmesi…
BAŞKAN – Son olsun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son olarak şunu
açıkça ifade etmek gerekiyor ki burada eğri oturup doğru
konuşalım: Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl 139
milletvekilini toplamakta zorlanıyorsa Mecliste bakan bulundurmakta da
zorlanıyor. Yoksa, her gün Mecliste saat iki ile beş arası,
kanuna geçene kadarki sürede bir bakan bulunduracak kudreti ve öz güveni
kendilerinde görseler buna hiç itiraz etmezler. Ama “Yarın benim iki ile
beş arası buraya bir bakan bile getirmem şüpheli.” diye
düşünen grup bu yüzden “Bir sataşma olursa cevabı biz verelim.”
diyor, yoksa bakanın kendisi buradayken cevap vermesinin ne kadar makul
olduğu da hepimizin takdirinde.
Teşekkür ediyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
Sayın milletvekilleri, Başkanlık
Divanı üyesi olarak parti gruplarımızın el gündemleri
elimde. Burada hangi arkadaşımızın grup başkan vekili
olduğu, hangi arkadaşımızın –nöbetçi olarak
söylüyorum- Meclis başkan vekili olduğu, kâtip üyesi olduğu,
nöbetçi bakan olduğu belli, Adalet ve Kalkınma Partimizin el gündemi
önümde. Hâl böyle olunca -ben sözümün ve az önceki
paylaşımımın, düşüncemin arkasındayım-
eğer burada mevcut bakanlardan biri varsa…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ki olmalıdır.
BAŞKAN - …ki olmalı, nöbetçi olduğu da
zaten grup tarafından tebliğ ediliyor. Hâl böyle olunca, sayın
milletvekilleri kürsüde yapmış oldukları konuşmalarda
Hükûmetle ilgili bir problemi, bir sorunu gündeme getirdiğinde bu soruna
veya bu soruya cevap verecek makamın Hükûmetten birisinin olması
gerektiği sözümün arkasındayım.
Evet, maksat hasıl olmuştur.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan
ve arkadaşları tarafından, yerli otomobil üretme konusunda
ortaya çıkan mali ve bürokratik sorunların belirlenmesi ve bu
sorunların çözümü olabilecek tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla
7/11/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak
dağıtılan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci
sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun 29/11/2017 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 30/11/2017 Perşembe günkü
birleşiminde 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine; 505 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
29/11/2017 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda
siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
birinci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun 29/11/2017 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 505
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar, 30/11/2017 Perşembe günkü birleşiminde 460
sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi, 505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin
ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
505 Sıra Sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 10’uncu maddeler
arası |
10 |
2. Bölüm |
11 ila 14’üncü maddeler
arası (12’nci maddenin birinci
fıkrası, ikinci fıkrası, üçüncü fıkrası,
dördüncü fıkrası, beşinci fıkrası, altıncı
fıkrası, yedinci fıkrası, sekizinci fıkrası ile
geçici madde 1 dâhil) |
12 |
Toplam Madde Sayısı |
22 |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerinin
gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Sivas Milletvekilimiz Sayın Hilmi Bilgin
konuşacaktır.
Sayın Bilgin, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün mübarek Mevlit Kandili, Peygamber Efendimiz’in
dünyaya teşriflerinin seneidevriyesi. Bu vesileyle, bu mübarek günün
İslam âleminin birliğine ve beraberliğine vesile
olmasını diliyor, tüm milletimizin tekrar gecesini tebrik ediyorum.
Değerli milletvekilleri, grup önerimizin
gerekçesini açıklamak üzere söz aldım. Grup önerimizde, özetle,
bastırılarak dağıtılan 505 sayılı yani
Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden, bugün gündemin ilk
sırasına alarak görüşülmesini teklif ediyoruz. Bugün
inşallah görüşmelerin tamamlanmasına kadar yani Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmeleri tamamlanana kadar çalışmalarımıza devam
edeceğiz. Yarın da 460 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’na kadar olan görüşmeler tamamlanacak. Teklifimizi
temel kanun olarak görüşeceğiz.
Bildiğiniz üzere, hâlihazırda Yüksek Seçim
Kurulunun görevleri, mevzuatı, personelin durumuyla ilgili düzenlemelere
dair bir teşkilat yasası bulunmamaktadır, dağınık
olarak 298 sayılı Yasa’da düzenlenmektedir. Teklifle birlikte, Yüksek
Seçim Kurulunun müstakil bir teşkilat kanunu yürürlüğe girecektir.
Tüm partilere mensup milletvekilleri Anayasa Komisyonunda teklife destek
vererek Komisyon aşaması tamamlandı. İnşallah, bugün
de burada tüm milletvekillerinin, tüm grupların desteğiyle bu teklifi
yasalaştıracağız ve mevzuatımızda önemli bir
boşluk doldurulmuş olacak.
Bu vesileyle grup önerimize desteğinizi
bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bilgin.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu.
Sayın Kerestecioğlu, buyurun efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; demokratik yönetimlerin teminatı
yalnızca o ülkede seçim yapılması değildir. Örneğin
“seçim demokrasisi” diye adlandırılan rejimlerde sonucu belli,
yalnızca göstermelik seçimler yapılır, propaganda imkânları
eşitsizdir, medya ve maddi kaynaklar iktidarın elindedir; bu ülkeler
kâğıt üzerinde demokrasilerdir.
Gerçek demokrasilerde ise şeffaf ve güvenilir
seçimler minimum kıstastır. Seçimlerin güvenilir usul ve yöntemlerle
gerçekleştirilmesi demokratik siyaset bakımından hayati
niteliktedir. Olağanüstü hâl altında gerçekleşen son referandumda
görüldüğü gibi seçimlerdeki usulsüzlükler seçimin meşruiyetini
tamamen zedeler. Hiçbir demokratik rejimde seçimlerin olağanüstü hâl
altında yapılması kabul edilemez.
Bakın, bugün, aslında önemli bir ihtiyaca
karşılık verecek bir kanun tasarısını
görüşeceğiz. Biz, uzun süredir Yüksek Seçim Kurulunun müstakil bir
teşkilat yasasının hazırlanması ve YSK’nın
bağımsız bir statü kazanması gerektiğini söylüyoruz
fakat böylesi önemli bir yasa tasarısı da OHAL koşullarında
geliyor. Bir ülkenin üçüncü büyük siyasi partisi olan HDP’nin Eş Genel
Başkanları Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen
Yüksekdağ, Grup Başkan Vekilleri Sayın İdris Baluken ve
Sayın Çağlar Demirel’le birlikte seçilmiş 9 milletvekili, CHP
Milletvekili Enis Berberoğlu’nu da eklersek 10 milletvekili cezaevindeyken
seçimlerden, demokrasiden söz etmek mümkün müdür, halkın temsil iradesinin
kaldığından söz etmek mümkün müdür? Yurttaşlar sokağa
çıkıp bir basın açıklaması dahi yapamazken, yapanlar
gözaltına alınırken seçimlerden bahsedebilir miyiz? Erdoğan
rejimi aleyhinde sosyal medyadan dahi insanlar görüşlerini
açıklayamazken yani kanaat belirtme, örgütlenme, toplantı, gösteri
hakkı, grev hakkı engellenirken, seçmen
itibarsızlaşmışken hangi seçim, hangi demokrasi?
Yasa teklifiyle ilgili Komisyonda da ifade
ettiğimiz önemli itirazlarımız var. Yasa teklifiyle ihdas edilen
seçim uzmanlarının ve seçim müdürü ve müdür
yardımcılarının sözlü sınavla alınması
özellikle sorunlu bir konudur. YSK gibi hiçbir şaibeye,
tartışmaya konu olmaması gereken bir kurumun, sözlü
sınavlarla oluşabilecek şaibelerle gündeme gelmemesi için
öncelikli olarak sözlü sınav şartı tekliften
çıkartılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Teşekkür ederim.
YSK’da görev yapacak daire başkanlarının
ve şube müdürlerinin yalnızca YSK Başkanı tarafından
atanması da problemlidir. Şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra
da üst düzey bürokratik atamalar Başkanın tekelinde olmamalıdır,
söz konusu bürokratlar Yüksek Kurulun kararıyla atanmalıdır. Yüksek
Seçim Kurulu Yasa Teklifi’nde siyasi partilerin temsilcilerine dair tek bir
hüküm dahi bulunmaması da özellikle teklifin önemli bir eksiğidir.
Önergelerimizin bu bağlamında dikkate alınmasını
istiyoruz ancak öncelikle, OHAL varsa demokrasi yok, OHAL varsa seçim yok,
rehin alınmış 10 milletvekili varsa seçmen iradesi yok diyoruz.
Saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Önerinin üçüncü konuşmacısı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Ali Şeker.
Sayın Şeker, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle kandilinizi
kutluyorum.
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı dünkü
ziyaretinde Meclis Başkanı koltuğuna da oturdu. Biz burada
YSK’yı konuşuyoruz, seçilmiş Başbakan yok. En son
seçtiğimiz Başbakan nerede? Bilen yok, duyan yok. Belediye
başkanları koltuklarında oturmuyor, hepsinin yerine kayyum
atandı. Meclis görevini yapamaz hâle gelmiş durumda ve biz burada
YSK’yı konuşuyoruz. Referanduma kattıkları hile de ortada,
yeni hilelere nasıl vesile oluruz diye bir arayış içerisinde iktidar.
Geçen hafta yaptığım bir
açıklamada, biliyorsunuz, daha önce Ali Turgut Aytaç ve Duran
Erdoğan’ın katledildiği 16 Şubat 1969 Kanlı Pazar
olaylarını anlatmıştım ve Meclis Başkanı
seçmenizden hemen önce uyarmıştım sizleri. O açıklamama “Bu
dönemde ben cemiyet başkanı değildim.” diye bir açıklama yaptı
Meclis Başkanı İsmail Kahraman.
Meclis Başkanı o tarihte Millî Türk Talebe
Birliği Başkanıydı ve öncesinde de İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Cemiyeti Başkanıydı.
Bunu inkâr etti ve bizi suçlar tarzda kovuşturma yapılacağını
iddia etti. Sonra bütün belgeleriyle, kendi faaliyet raporlarıyla, bu
belgelerle bütün o gerçekleri açığa çıkardık ve
sonrasında o inkârından vazgeçti, dedi ki: “Sehven
yapılmış bir açıklamadır. Bu açıklama sehven
olduğu için… Ben o dönemde bir başkanlık yaptım ama hiçbir
kabahatim yok.” dedi o yaşanan Kanlı Pazar’daki sorumlulukla ilgili.
Bakın, burada İsmail Kahraman kürsüde,
yanda da diyor ki: “Bu vatan kızılların mezarı olacak.” 14
Şubat 1969’da açıklama yapıyor oradaki kürsüden, diyor ki: “Bu
pazar 6’ncı Filoya karşı yapılacak olan protesto mitinginde
biz orada komünistlere gereken cevabı vereceğiz.” Komünizmle Mücadele
Derneği Başkanı İlhan Darendelioğlu diyor ki:
“Silahı olan silahıyla, baltası olan baltasıyla gelsin.”
İsmail Kahraman da o tarihte “Bu pazar günü biz orada yeni Tan
vakaları, yeni Tan baskınları, yeni vakalar
yaratacağız.” diyor ve arkasından maalesef 2
yurttaşımızı biz kaybettik. Bu olaylarda doğrudan
sorumluluğu vardır, o gün orada dağıtılan
sopaların, o gün oradaki demir çubukların organizasyonunda
sorumluluğu vardır ve o tarihte 6’ncı Filoya karşı
secde etmişlerdir, namaz kılmışlardır.
Biz, dün o tarihte “Kızıllara
karşıyım.” derken bugün Moskova’dan geri gelmeyenlere bu ülkeyi
teslim etmeyeceğiz, kendi koltuğuna sahip çıkmayanlara bu
ülkenin geleceğini emanet etmeyeceğiz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Şeker.
Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisinde
böylece konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- Anayasa Komisyonu; Adalet Komisyonu; Millî
Savunma Komisyonu; İçişleri Komisyonu; Dışişleri
Komisyonu; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu;
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu;
Çevre Komisyonu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu; Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu; Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu; Dilekçe Komisyonu; Plan
ve Bütçe Komisyonu; Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu; İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu; Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Güvenlik ve İstihbarat Komisyonlarına üye seçimi
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi komisyonlarına üye seçimi yapacağız.
Komisyon üyelikleri için
siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini İç
Tüzük’ün 21’inci maddesine göre ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Anayasa
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
İbrahim Halil Fırat |
Adıyaman |
Cengiz Aydoğdu |
Aksaray |
Murat Alparslan |
Ankara |
Mustafa Köse |
Antalya |
Abdurrahman Öz |
Aydın |
Zekeriya Birkan |
Bursa |
Muhammet Emin Akbaşoğlu |
Çankırı |
Adem Yeşildal |
Hatay |
Markar Eseyan |
İstanbul |
Mustafa Şentop |
İstanbul |
Mustafa Yeneroğlu |
İstanbul |
Haydar Ali Yıldız |
İstanbul |
İbrahim Halil Yıldız |
Şanlıurfa |
Kemalettin Yılmaztekin |
Şanlıurfa |
Yusuf Başer |
Yozgat |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Murat Emir |
Ankara |
Uğur Bayraktutan |
Artvin |
Bülent Tezcan |
Aydın |
Muharrem Erkek |
Çanakkale |
Fatma Kaplan Hürriyet |
Kocaeli |
Akın Üstündağ |
Muğla |
Halkların
Demokratik Partisi (3)
Meral Danış Beştaş |
Adana |
Erol Dora |
Mardin |
Mithat Sancar |
Mardin |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Mehmet Parsak |
Afyonkarahisar |
Oktay Öztürk |
Mersin |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Adalet
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Ali Özkaya |
Afyonkarahisar |
Ahmet İyimaya |
Ankara |
Mahmut Poyrazlı |
Balıkesir |
Yılmaz Tunç |
Bartın |
Reşat Petek |
Burdur |
Emine Yavuz Gözgeç |
Bursa |
Serkan Bayram |
Erzincan |
Sabri Öztürk |
Giresun |
Yıldız Seferinoğlu |
İstanbul |
Serap Yaşar |
İstanbul |
Mahmut Atilla Kaya |
İzmir |
Kerem Ali Sürekli |
İzmir |
Hakkı Köylü |
Kastamonu |
Murat Göktürk |
Nevşehir |
Hilmi Bilgin |
Sivas |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Necati Yılmaz |
Ankara |
Namık Havutça |
Balıkesir |
Cemal Okan Yüksel |
Eskişehir |
Mehmet Gökdağ |
Gaziantep |
Zeynel Emre |
İstanbul |
Ömer Süha Aldan |
Muğla |
Halkların
Demokratik Partisi (3)
Mizgin Irgat |
Bitlis |
Mehmet Emin Adıyaman |
Iğdır |
Aycan İrmez |
Şırnak |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Celal Adan |
İstanbul |
İsmail Faruk Aksu |
İstanbul |
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Millî
Savunma Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Hüseyin Şahin |
Bursa |
Abdullah Başcı |
İstanbul |
Mehmet Ali Pulcu |
İstanbul |
Hüseyin Kocabıyık |
İzmir |
Metin Elik |
Kastamonu |
Mehmet Demir |
Kırıkkale |
Ömer Ünal |
Konya |
Murat Baybatur |
Manisa |
Ali Cumhur Taşkın |
Mersin |
Nihat Öztürk |
Muğla |
Suat Önal |
Osmaniye |
Nazım Maviş |
Sinop |
Metin Akgün |
Tekirdağ |
Yusuf Beyazıt |
Tokat |
Adnan Günnar |
Trabzon |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Birol Ertem |
Hatay |
Dursun Çiçek |
İstanbul |
Murat Bakan |
İzmir |
Mustafa Hüsnü Bozkurt |
Konya |
Mazlum Nurlu |
Manisa |
Şerafettin Turpcu |
Zonguldak |
Halkların
Demokratik Partisi (3)
Ziya Pir |
Diyarbakır |
Erdal Ataş |
İstanbul |
Ali Atalan |
Mardin |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Kamil Aydın |
Erzurum |
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu |
İstanbul |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
İçişleri
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Ataullah Hamidi |
Batman |
Muhammet Müfit Aydın |
Bursa |
Ayhan Gider |
Çanakkale |
Nurettin Aras |
Iğdır |
Celalettin Güvenç |
Kahramanmaraş |
Recep Konuk |
Karaman |
Mustafa Hilmi Dülger |
Kilis |
Cemil Yaman |
Kocaeli |
Abdullah Ağralı |
Konya |
Mustafa Baloğlu |
Konya |
Mustafa Şükrü Nazlı |
Kütahya |
Ayhan Sefer Üstün |
Sakarya |
Mustafa Yel |
Tekirdağ |
Mehmet Altay |
Uşak |
Hüseyin Özbakır |
Zonguldak |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Nihat Yeşil |
Ankara |
Muhammet Rıza Yalçınkaya |
Bartın |
Tanju Özcan |
Bolu |
Murat Bakan |
İzmir |
Hayati Tekin |
Samsun |
Gürsel Erol |
Tunceli |
Halkların
Demokratik Partisi (3)
Dirayet Taşdemir |
Ağrı |
Celal Doğan |
İstanbul |
Hüda Kaya |
İstanbul |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Edip Semih Yalçın |
İstanbul |
Mehmet Erdoğan |
Muğla |
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, okunan listeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
sayısı (26)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Fatma Güldemet Sarı |
Adana |
Sena Nur Çelik |
Antalya |
Cemalettin Kani Torun |
Bursa |
Cihan Pektaş |
Gümüşhane |
Fevzi Şanverdi |
Hatay |
Volkan Bozkır |
İstanbul |
Ahmet Berat Çonkar |
İstanbul |
Azmi Ekinci |
İstanbul |
Erkan Kandemir |
İstanbul |
Haydar Ali Yıldız |
İstanbul |
Nurettin Yaşar |
Malatya |
Hasan Karal |
Rize |
Hasan Basri Kurt |
Samsun |
Halil Özcan |
Şanlıurfa |
Coşkun Çakır |
Tokat |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Öztürk Yılmaz |
Ardahan |
Ahmet Akın |
Balıkesir |
Mevlüt Dudu |
Hatay |
Serkan Topal |
Hatay |
Eren Erdem |
İstanbul |
Oğuz Kaan Salıcı |
İstanbul |
Halkların
Demokratik Partisi (3)
Saadet Becerekli |
Batman |
Hişyar Özsoy |
Bingöl |
Ziya Pir |
Diyarbakır |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Mehmet Günal |
Antalya |
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu |
İstanbul |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Sovadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Emrullah İşler |
Ankara |
İsrafil Kışla |
Artvin |
Ali Aydınlıoğlu |
Balıkesir |
Nurettin Aras |
Iğdır |
Hüseyin Bürge |
İstanbul |
Ahmet Hamdi Çamlı |
İstanbul |
Ekrem Erdem |
İstanbul |
İsmet Uçma |
İstanbul |
İmran Kılıç |
Kahramanmaraş |
Burhanettin Uysal |
Karabük |
Mehmet Akif Yılmaz |
Kocaeli |
Hacı Ahmet Özdemir |
Konya |
Leyla Şahin Usta |
Konya |
Mustafa İsen |
Sakarya |
Nazım Maviş |
Sinop |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6) |
|
Mustafa Akaydın |
Antalya |
Metin Lütfi Baydar |
Aydın |
Ceyhun İrgil |
Bursa |
Gaye Usluer |
Eskişehir |
Bülent Yener Bektaşoğlu |
Giresun |
Mustafa Ali Balbay |
İzmir |
Halkların
Demokratik Partisi (3) |
|
Mahmut Toğrul |
Gaziantep |
Kadri Yıldırım |
Siirt |
Lezgin Botan |
Van |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2) |
|
Zühal Topcu |
Ankara |
Kamil Aydın |
Erzurum |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Sovadı
Seçim Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Cesim Gökçe |
Ağrı |
Gökcen Özdoğan Enç |
Antalya |
Mustafa Ilıcalı |
Erzurum |
Ahmet Uzer |
Gaziantep |
Hacı Bayram Türkoğlu |
Hatay |
Azmi Ekinci |
İstanbul |
Sami Dedeoğlu |
Kayseri |
Selahattin Minsolmaz |
Kırklareli |
İlyas Şeker |
Kocaeli |
Hasan Özyer |
Muğla |
Mehmet Emin Şimşek |
Muş |
Recep Uncuoğlu |
Sakarya |
Fuat Köktaş |
Samsun |
Selim Dursun |
Sivas |
Mehmet Habib Soluk |
Sivas |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6) |
|
Çetin Osman Budak |
Antalya |
Devrim Kök |
Antalya |
Hüseyin Yıldız |
Aydın |
Ali Özcan |
İstanbul |
Gülay Yedekci |
İstanbul |
Serdal Kuyucuoğlu |
Mersin |
Halkların
Demokratik Partisi (3) |
|
Altan Tan |
Diyarbakır |
Nihat Akdoğan |
Hakkâri |
Müslüm Doğan |
İzmir |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2) |
|
İsmet Büyükataman |
Bursa |
Baki Şimşek |
Mersin |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Çevre
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Sovadı
Seçim Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Nevzat Ceylan |
Ankara |
Enver Fehmioğlu |
Bingöl |
Muhammet Müfit Aydın |
Bursa |
Fevai Arslan |
Düzce |
Sebahattin Karakelle |
Erzincan |
Hacı Osman Akgül |
Gümüşhane |
Sait Yüce |
Isparta |
Mürteza Zengin |
İstanbul |
Kerem Ali Sürekli |
İzmir |
Recep Şeker |
Karaman |
Murat Demir |
Kastamonu |
Mustafa Şükrü Nazlı |
Kütahya |
Hasan Karal |
Rize |
Recep Uncuoğlu |
Sakarya |
Muhammet Balta |
Trabzon |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6) |
|
Mehmet Tüm |
Balıkesir |
Mehmet Göker |
Burdur |
Erdin Bircan |
Edirne |
Ali Şeker |
İstanbul |
Onursal Adıgüzel |
İstanbul |
Hüseyin Çamak |
Mersin |
Halkların
Demokratik Partisi (3) |
|
Mahmut Celadet Gaydalı |
Bitlis |
Nimetullah Erdoğmuş |
Diyarbakır |
Erdal Ataş |
İstanbul |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2) |
|
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
İzmir |
Saffet Sancaklı |
Kocaeli |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Sovadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Necdet Ünüvar |
Adana |
Salih Fırat |
Adıyaman |
Mustafa Serdengeçti |
Aksaray |
Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt |
Çorum |
Mehmet Ali Pulcu |
İstanbul |
Mehmet İlker Çitil |
Kahramanmaraş |
Recep Şeker |
Karaman |
İsmail Tamer |
Kayseri |
Mustafa Baloğlu |
Konya |
Hüsnüye Erdoğan |
Konya |
Yılmaz Tezcan |
Mersin |
Erdoğan Özegen |
Niğde |
Mahmut Kaçar |
Şanlıurfa |
Celil Göçer |
Tokat |
Alim Tunç |
Uşak |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6) |
|
Yakup Akkaya |
İstanbul |
Ali Yiğit |
İzmir |
Çetin Arık |
Kayseri |
Tur Yıldız Biçer |
Manisa |
Aytuğ Atıcı |
Mersin |
Ünal Demirtaş |
Zonguldak |
Halkların
Demokratik Partisi (3) |
|
Behçet Yıldırım |
Adıyaman |
Saadet Becerekli |
Batman |
Sibel Yiğitalp |
Diyarbakır |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2) |
|
Ahmet Selim Yurdakul |
Antalya |
Fahrettin Oğuz Tor |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Sovadı Secim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Fatma Güldemet Sarı |
Adana |
Hüseyin Samanı |
Antalya |
Mehmet Erdem |
Aydın |
Ayhan Gider |
Çanakkale |
Hüseyin Filiz |
Çankırı |
Ahmet Sami Ceylan |
Çorum |
Ebubekir Bal |
|_Diyarbakır |
Rafet Sezen |
Edirne |
Orhan Deligöz |
Erzurum |
Mehmet Öntürk |
Hatay |
Hülya Nergis |
Kayseri |
Selahattin Minsolmaz |
Kırklareli |
Mehmet Babaoğlu |
Konya |
Muhammet Uğur Kaleli |
Konya |
Metin Akgün |
Tekirdağ |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6) |
|
Orhan Sarıbal |
Bursa |
Okan Gaytancıoğlu |
Edirne |
Kamil Okyay Sındır |
İzmir |
Türabi Kayan |
Kırklareli |
Ömer Fethi Gürer |
Niğde |
Ali Akyıldız |
Sivas |
Halkların
Demokratik Partisi (3) |
|
Mehmet Ali Aslan |
Batman |
Gülser Yıldırım |
Mardin |
Leyla Birlik |
Şırnak |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2) |
|
Muharrem Varlı |
Adana |
Mustafa Mit |
Ankara |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Sovadı
Secim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Ali Ercoşkun |
Bolu |
Şahin Tin |
Denizli |
Mehmet Galip Ensarioğlu |
Diyarbakır |
Metin Bulut |
Elazığ |
Mehmet Erdoğan |
Gaziantep |
Osman Boyraz |
İstanbul |
Nureddin Nebati |
İstanbul |
Hasan Sert |
İstanbul |
Necip Kalkan |
İzmir |
Mehmet Uğur Dilipak |
Kahraman Mar Aş |
Murat Demir |
Kastamonu |
Zeki Aygün |
Kocaeli |
Ziya Altunyaldız |
Konya |
Hacı Özkan |
Mersin |
Abdulkadir Akgül |
Yozgat |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6) |
|
Kazım Arslan |
Denizli |
Akif Ekici |
Gaziantep |
İrfan Bakir |
Isparta |
Didem Engin |
İstanbul |
Tacettin Bayır |
İzmir |
Tahsin Tarhan |
Kocaeli |
Halkların
Demokratik Partisi (3) |
|
Mahmut Celadet Gaydalı |
Bitlis |
Müslüm Doğan |
İzmir |
Adem Geveri |
Van |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2) |
|
İzzet Ulvi Yönter |
İstanbul |
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
İzmir |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Dilekçe
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (13)
Adı-Sovadı Secim
Çevresi
Adalet
Ve Kalkınma Partisi (8)
Osman Mesten |
Bursa |
Canan Candemir Çelik |
Gaziantep |
Mihrimah Belma Satır |
İstanbul |
Ramazan Can |
Kırıkkale |
İsmail Bilen |
Manisa |
Orhan Kırcalı |
Samsun |
Fikri Demirel |
Yalova |
Özcan Ulupınar |
Zonguldak |
Cumhuriyet
Halk Partisi (3) |
|
Erkan Aydın |
Bursa |
Melike Basmacı |
Denizli |
Özcan Purçu |
İzmir |
Halkların
Demokratik Partisi (1) |
|
Alican Önlü |
Tunceli |
Milliyetçi
Hareket Partisi (1)
Seyfettin Yılmaz |
Adana |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Plan
ve Bütçe Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (40)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (25)
Mehmet Şükrü Erdinç |
Adana |
İbrahim Aydın |
Antalya |
Mustafa Savaş |
Aydın |
Kasım Bostan |
Balıkesir |
Şahap Kavcıoğlu |
Bayburt |
Cahit Özkan |
Denizli |
Ayşe Keşir |
Düzce |
Ejder Açıkkapı |
Elâzığ |
İbrahim Aydemir |
Erzurum |
Emine Nur Günay |
Eskişehir |
Abdullah Nejat Koçer |
Gaziantep |
Cemal Öztürk |
Giresun |
Süreyya Sadi Bilgiç |
Isparta |
Hulusi Şentürk |
İstanbul |
Şirin Ünal |
İstanbul |
Hurşit Yıldırım |
İstanbul |
Yusuf Selahattin Beyribey |
Kars |
Mikail Arslan |
Kırşehir |
Sami Çakır |
Kocaeli |
Halil Etyemez |
Konya |
Ebubekir Gizligider |
Nevşehir |
Ergün Taşcı |
Ordu |
Mehmet Ali Cevheri |
Şanlıurfa |
Salih Cora |
Trabzon |
Faruk Çaturoğlu |
Zonguldak |
Cumhuriyet
Halk Partisi (9)
Bülent Kuşoğlu |
Ankara |
Lale Karabıyık |
Bursa |
Utku Çakırözer |
Eskişehir |
Mehmet Bekaroğlu |
İstanbul |
Bihlun Tamaylıgil |
İstanbul |
Selin Sayek Böke |
İzmir |
Musa Çam |
İzmir |
Zekeriya Temizel |
İzmir |
Kadim Durmaz |
Tokat |
Halkların
Demokratik Partisi (4)
Garo Paylan |
İstanbul |
Ertuğrul Kürkcü |
İzmir |
İbrahim Ayhan |
Şanlıurfa |
Bedia Özgökçe Ertan |
Van |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Emin Haluk Ayhan |
Denizli |
Mustafa Kalaycı |
Konya |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (35)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (20)
Tamer Dağlı |
Adana |
Talip Küçükcan |
Adana |
Halil Eldemir |
Bilecik |
Zekeriya Birkan |
Bursa |
Tahir Öztürk |
Elâzığ |
Orhan Deligöz |
Erzurum |
Hacı Osman Akgül |
Gümüşhane |
Halis Dalkılıç |
İstanbul |
Hasan Turan |
İstanbul |
Abdullah Öztürk |
Kırıkkale |
Salih Çetinkaya |
Kırşehir |
Reşit Polat |
Kilis |
Ahmet Tan |
Kütahya |
Mustafa Şahin |
Malatya |
Uğur Aydemir |
Manisa |
Oktay Çanak |
Ordu |
Metin Gündoğdu |
Ordu |
Hikmet Ayar |
Rize |
Mehmet Akyürek |
Şanlıurfa |
Ertuğrul Soysal |
Yozgat |
Cumhuriyet
Halk Partisi (9)
Zülfikar İnönü Tümer |
Adana |
Mustafa Tuncer |
Amasya |
Ali Haydar Hakverdi |
Ankara |
Ahmet Akın |
Balıkesir |
Atila Sertel |
İzmir |
Haydar Akar |
Kocaeli |
Kemal Zeybek |
Samsun |
Emre Köprülü |
Tekirdağ |
Haluk Pekşen |
Trabzon |
Halkların
Demokratik Partisi (4)
Mehmet Ali Aslan |
Batman |
İmam Taşçıer |
Diyarbakır |
Abdullah Zeydan |
Hakkâri |
Ferhat Encu |
Şırnak |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Mevlüt Karakaya |
Adana |
Fahrettin Oğuz Tor |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Adnan Boynukara |
Adıyaman |
Vedat Bilgin |
Ankara |
Aydın Ünal |
Ankara |
Atay Uslu |
Antalya |
Orhan Atalay |
Ardahan |
İsmail Aydın |
Bursa |
Sema Ramazanoğlu |
Denizli |
Ömer Serdar |
Elâzığ |
Sait Yüce |
Isparta |
Fatma Benli |
İstanbul |
Mehmet Metiner |
İstanbul |
Abdullah Ağralı |
Konya |
Leyla Şahin Usta |
Konya |
Selçuk Özdağ |
Manisa |
Orhan Miroğlu |
Mardin |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Şenal Sarıhan |
Ankara |
Gamze Akkuş İlgezdi |
İstanbul |
Mahmut Tanal |
İstanbul |
Zeynep Altıok |
İzmir |
Veli Ağbaba |
Malatya |
Durmuş Fikri Sağlar |
Mersin |
Halkların
Demokratik Partisi (3)
Ayşe Acar Başaran |
Batman |
Sibel Yiğitalp |
Diyarbakır |
Burcu Çelik |
Muş |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Atila Kaya |
İstanbul |
Ruhi Ersoy |
Osmaniye |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (25)
Adı-Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Cengiz Aydoğdu |
Aksaray |
Ertan Aydın |
Ankara |
Sena Nur Çelik |
Antalya |
İsmail Aydın |
Bursa |
Hüseyin Şahin |
Bursa |
Zehra Taşkesenlioğlu |
Erzurum |
Markar Eseyan |
İstanbul |
Erkan Kandemir |
İstanbul |
Durmuş Ali Sarıkaya |
İstanbul |
Burhanettin Uysal |
Karabük |
İsmail Emrah Karayel |
Kayseri |
Vural Kavuncu |
Kütahya |
Mustafa İsen |
Sakarya |
Mehmet Kasım Gülpınar |
Şanlıurfa |
Burhan Kayatürk |
Van |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Niyazi Nefi Kara |
Antalya |
Onursal Adıgüzel |
İstanbul |
Selina Doğan |
İstanbul |
Sibel Özdemir |
İstanbul |
Nurettin Demir |
Muğla |
Özkan Yalım |
Uşak |
Halkların
Demokratik Partisi (2)
Mithat Sancar |
Mardin |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Zühal Topcu |
Ankara |
Arzu Erdem |
İstanbul |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (26)
Adı-Sovadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (15)
Hatice Dudu Özkal |
Afyonkarahisar |
Gökcen Özdoğan Enç |
Antalya |
Bennur Karaburun |
Bursa |
Emine Yavuz Gözgeç |
Bursa |
Tülay Kaynarca |
İstanbul |
İmran Kılıç |
Kahramanmaraş |
Nursel Reyhanlığolu |
Kahramanmaraş |
Salih Çetinkaya |
Kırşehir |
Radiye Sezer Katırcıoğlu |
Kocaeli |
Hüsnüye Erdoğan |
Konya |
Ali İhsan Yavuz |
Sakarya |
Hilmi Bilgin |
Sivas |
Ayşe Doğan |
Tekirdağ |
Ayşe Sula Köseoğlu |
Trabzon |
Ertuğrul Soysal |
Yozgat |
Cumhuriyet
Halk Partisi (6)
Elif Doğan Türkmen |
Adana |
Burcu Köksal |
Afyonkarahisar |
Şenal Sarıhan |
Ankara |
Selina Doğan |
İstanbul |
Nurettin Demir |
Muğla |
Candan Yüceer |
Tekirdağ |
Halkların
Demokratik Partisi (3)
Dirayet Taşdemir |
Ağrı |
Feleknas Uca |
Diyarbakır |
Dilek Öcalan |
Şanlıurfa |
Milliyetçi
Hareket Partisi (2)
Ahmet Selim Yurdakul |
Antalya |
Deniz Depboylu |
Aydın |
BAŞKAN – Okunan
listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Güvenlik
ve İstihbarat Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
Üye
Sayısı (17)
Adı-Sovadı Seçim
Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (10)
Murat Alparslan |
Ankara |
Aydın Ünal |
Ankara |
Serkan Bayram |
Erzincan |
Hüseyin Kocabıyık |
İzmir |
Mustafa Hilmi Dülger |
Kilis |
Murat Baybatur |
Manisa |
Alpaslan Kavaklıoğlu |
Niğde |
Adnan Günnar |
Trabzon |
Mehmet Altay |
Uşak |
Yusuf Başer |
Yozgat |
Cumhuriyet
Halk Partisi (4) |
|
Tufan Köse |
Çorum |
Hilmi Yarayıcı |
Hatay |
Barış Yarkadaş |
İstanbul |
Ahmet Tuncay Özkan |
İzmir |
Halkların
Demokratik Partisi (2) |
|
Mehmet Emin Adıyaman |
Iğdır |
Nadir Yıldırım |
Van |
Milliyetçi
Hareket Partisi (1) |
|
Mehmet Erdoğan |
Muğla |
BAŞKAN – Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, komisyonların
toplanarak İç Tüzük’ün 24’üncü maddesine göre başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtiplerini seçmeleri gerekmektedir. Bu sebeple, Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu,
İçişleri Komisyonu, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, Millî Savunma
Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu bugün saat 20.00’de toplanacaktır.
5 Aralık 2017 Salı günü Dilekçe Komisyonu,
Adalet Komisyonu, Çevre Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu saat 15.15’te ve
Anayasa Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu, Dışişleri Komisyonu, Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu saat 16.15’te toplanacaktır.
Komisyonların toplantı gün ve saatleri ile
toplantı yerleri ayrıca plazma ekranlarında da ilan edilecektir.
Komisyon üyeliklerine seçilen sayın milletvekillerimizi
Divan olarak tebrik ediyor, yapacakları işlerde başarılar
diliyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.11
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sıraya
alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (X)
BAŞKAN – Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 505 sıra
sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde
gruplar adına söz isteyenler; Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Oktay Öztürk, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek; şahıslar adına
Yozgat Milletvekili Yusuf Başer, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Başkan.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Meclis
Başkanının eleştirilere cevap hakkını Türkiye
Büyük Millet Meclisi Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Başkanlığı kanalıyla kullanmasına ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, biraz
önce İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Şeker kürsüde Meclis
Başkanımızla ilgili, Meclis Başkanıyla ilgili
değerlendirmelerde ve eleştirilerde bulundu. Tam bu aşamada bir
uyarı yapmamız gerekiyor çünkü daha önce Sayın Barış
Yarkadaş ve Sayın Ali Şeker Meclis Başkanıyla ilgili
siyasi değerlendirmeler ve eleştirilerde bulunduğunda -ki bu tip
eleştirilere Meclis Başkanının cevap verme hakkı her
zaman saklıdır- bu hakkı Meclisin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı
kanalıyla kullanıyor. Bir açıklama var, hatta
milletvekillerimize karşı ağır eleştiriler, hakarete
varan eleştiriler var. Altında “İsmail Kahraman” yazsa hem
hukuki olarak sonuç doğurur hem siyasi muhataplık olarak
doğrudur ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı adına
açıklamayı Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Başkanlığı yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Buradaki sorunumuz şu, iki sorum var: Birincisi, Meclis Başkanı
kendisiyle ilgili hüküm ve sonuç doğuracak bir durumdan Meclis
Başkanlığının bir kurumunun ve
bürokratlarının arkasına sığınarak
kaçınmaktadır. Bu bir kere doğru değil.
İki: Buranın
Başkanı kim? Devletin memuru, Meclisin bürokratı. Sen bu
ağır ifadelerin altına nasıl
Başkanlığının adını koyarsın? Sen
kimsin? Bunu sana yaptırırlar mı?
Buradan uyarıyoruz hem
ilgili Başkanı hem Meclis Başkanını:
Milletvekillerimize bir cevap vereceksen altına Meclis Başkanı
imzasını çakar, siyaseten de hukuken de hesaplaşırız ama
devletin memurunu buna alet etmek de, devletin memurunun kendisine emanet
edilen bu makamı Meclis Başkanının siyasi mücadelesine
teslim etmesi de kabul edilebilir değildir. Bu hatanın bir kez daha
tekrar edilmesi durumunda çok daha şiddetli cevap veririz buna.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özel.
Bugün Başkanlık
Divanında buna benzer bir konu gündeme geldi. Sayın
Başkanımıza önümüzdeki toplantıda, mutlaka, en kısa
zamanda bunu tekrar ileteceğiz Sayın Başkan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)
BAŞKAN – Teklifin tümü
üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis
Milletvekilimiz Sayın Mizgin Irgat.
Sayın Irgat, buyurun
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
HDP GRUBU ADINA
MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de İslam âleminin kandilini kutlarken ülkemize ve
dünyaya barışın ve özgürlüğün hâkim olması dileklerimi
yineleyerek başlamak istiyorum.
505 sıra
sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Teklifi’yle ilgili partim adına söz aldım.
Gerçekten, seçimler, siyasi
partiler, demokrasi ve özgürlük özellikle bu kürsüden defalarca ama defalarca
çeşitli üsluplarda dile getirildiği hâlde, bizim o noktada, en önemli
noktada çok ciddi bir sorun yaşadığımızı ve imza
attığımız sözleşmelere ve yasalarımıza
aykırı bir noktada ve geride olduğumuzu yinelemek istiyorum. Bu
Meclisin çatısı altında bir süre önce olağanüstü hâl kanunu
yeniden uzatıldı ve hiçbirimizi ama hiçbirimizi tatmin etmeyen
gerekçelerle maalesef, yeniden yeniden OHAL, olağanüstü hâl kanunu
uzatıldı.
AKP Hükûmeti
yıllardır yürürlükte olan antidemokratik uygulamalarıyla birçok
insanın hayatını karartan OHAL’i kaldırdığını
sürekli dile getirdiği hâlde şu anda politikalarını
yürütürken yöntemi, esası hâline gelen OHAL’i her defasında uzatarak
yürütmekte olduğu iktidarını, politikalarını keyfî bir
şekilde halklarımız üzerinde yeniden yeniden, yeniden yeniden
aylarca yürütme yöntemini göstermektedir ve biz bu OHAL yasalarında, OHAL
şartlarında yeni yasalar ihdas ediyoruz, yeni yasalar
tartışıyoruz. Bu Meclisin 10 milletvekili şu an burada
değil, sıralarında değil; bu tartışmaları
yürütemiyor, cezaevlerindeler. Eş genel başkanlarımız ve 9
milletvekili şu anda hapishanede, milletvekilliğini yani halktan
almış olduğu yetkiyi kullanamayarak maalesef antidemokratik bir
şekilde şu anda cezaevindeler.
Diğer taraftan, OHAL
uygulamaları şu an her yerde devam etmektedir. Yasaklar, keyfî
kararlar, bu anlamıyla, idari, mülki amirliklerin emrine ve
keyfîliğine terk edilmiş şehirler; bütün bunlar dururken biz
seçimi tartışacağız, Yüksek Seçim Kurulu gibi bir kurumu
tartışacağız.
İşin esasında, 2016 referandumuna
kadar Yüksek Seçim Kurulu olumlu bir duruş da sergiledi. Yani
tartışmalı birçok karardan sonra birçok talebe rağmen
haklı ve hukuka uygun kararlar da verdi ama 2016 referandumu sürecinde
Yüksek Seçim Kurulu da maalesef kendisini biatçı, iktidara
bağımlı, söz söylemeyen bir tarafta buluverdi. Bu anlamda,
Yüksek Seçim Kurulunun müstakil bir yasayla demokratik bir çerçevede herkesi
kapsayan, gerçekten halkın gerçek iradesini sandığa
yansıtan bir kurum olmasını en çok biz isteriz. Neden? Çünkü
gerçekten, seçimlerde en büyük haksızlıklara uğrayan,
halkın iradesinin yansımasının önündeki en büyük engelleri
yaşayan Halkların Demokratik Partisi olarak bu sistemin
demokratikleşmesini aslında en çok biz istiyoruz. Ama biz biliyoruz
ki bu sistemle, önümüze koyduğunuz bu sistemle bu demokratik sistemi yani
demokratik, adil, şeffaf bir seçim sürecini biz asla
yaşayamayacağız. “Neden?” diyeceksiniz, bunun gerekçelerini
birazdan açıklayacağım ama en büyük gerekçemiz, kısa bir
süre önce, 2016 referandumunda yaşadığımız
olaylardı. Kendi seçim bölgem Bitlis dâhil olmak üzere birçok ilde biz çok
fazla hukuka aykırılıkla karşılaştık.
Düşünün ki Bitlis ilinde sandıkların taşınması -ki
bu sadece Bitlis’te değildi- birçok ilde sandıkların keyfî bir
şekilde taşınması meselesi vardı. Ve silahların
gölgesinde, zırhlı araçların gölgesinde insanlar seçim
sandıklarına gitmek zorunda kaldı. Diğer taraftan, birçok
itirazımız il seçim kurullarında kabul edilmezken iktidar
partisinin bütün itirazları kabul gördü ve sonuçta yine AKP’nin
dediği oldu, seçimdeki bütün itirazlarımız reddedildi.
Bunun yanında, böylesi bir süreci
yaşadıktan sonra bizler, yeni bir uygulamayla, gerçekten… Hele hele
OHAL varken yani olağanüstü hâl yasasıyla yönetilirken biz hangi
demokratik sistemi, hangi demokratik işleyişi uygulayacağız,
bu çok şaibeli bir konu olarak karşımızda durmaktadır.
Demokratik sistemlerde siyasal eşitliğin
sağlanabilmesi için herkese oy hakkı tanınmıştır.
Serbest seçimler, oy hakkı anayasal olarak da güvence altına
alınmıştır. En önemli gerekçesi, seçimler, iktidarın barışçı
yollarla değiştirilmesi yöntemi açısından çok önemli bir
mevzu iken bu noktada, bizler, bu demokratik sistemin uygulanması,
şeffaf, herkesin iradesinin tam anlamıyla sandığa
yansıması ve bu anlamıyla sonucun ülkenin siyasal
iktidarını ve yönetimi değiştirecek noktada
yansımasının yol ve yöntemlerini araştırırken
böylesi kısıtlayıcı bir yasa teklifiyle değil,
başkana büyük oranda yetkiler veren, mülakat yöntemiyle nasıl alındığı
belli olmayan kişilerin göreve getirilmesiyle tespit edilen bir yasa teklifiyle
değil, kamusal denetimin artırıldığı yasa
tekliflerini tartışarak yeniden bu süreci yani Yüksek Seçim Kurulunun
düzenlenmesini tartışabiliriz. Başka ülkelerde bu sistem çok net
bir şekilde uygulanmaktadır. Seçimler yapılırken
seçimlerdeki sonuçlar, en sıcak hâliyle bire bir o ülkenin
halklarıyla paylaşılmaktadır. Yani gizli saklı hiçbir
aşaması bulunmayan seçimlerde halk bire bir en yüksek kamusal
denetimini sağlayarak seçimlerde adil, şeffaf bir yönetime imza
atmaktadır. Ama bizde öyle mi oluyor? Hayır. Bizde imzasız,
mühürsüz pusulalar bile geçerli sayılıyor. Yani sizin,
dışarıdan getirildiğini ispat etmediğiniz müddetçe -Yüksek
Seçim Kurulunun referandumda yaptığı gibi- oy
pusulalarını kabul ederek, antidemokratik bir uygulamaya evet
diyerek, iktidarın bir parçası olarak bu şekilde şeffaf,
herkesin gerçekten sizin otoritenizi kabul edeceği, adil, demokratik bir
sistemi, işlevi sağladığınızı düşünecek
bir noktada çalışmanız mümkün değildir.
Yüksek Seçim Kurulu aynı zamanda bir hakem
heyetini de üstlenmektedir. Evet, iktidar partisi, muhalefet partileri, hiç
Meclise giremeyen partiler, kendisini seçimlerde ifade etmek isteyen tüm
kesimler nezdinde Yüksek Seçim Kurulu bir hakem heyeti olarak demokrasinin
olmazsa olmazı, herkesin güvenliğini sağladığı ve
herkesin gerçekten kendi nezdinde saygı duyduğu bir kurum olması
gerekirken maalesef biz son seçimde bu niteliğini büyük oranda
kaybettiğini çok net bir şekilde biliyoruz.
Çağdaş demokrasilerin olmazsa
olmazlarından birisi ve yurttaşların gerek ülke yönetimine
gerekse yerel yönetimlere katılımının, yönetimde söz sahibi
olmasının en önemli kanalı demokratik, şeffaf ve güvenilir
seçimlerdir. Elbette seçimlerin halk iradesini, yurttaş iradesini en
doğru biçimde yansıtacak özgür, demokratik ve şeffaf
koşullarda gerçekleştirilmesi kadar güvenilir usul ve yöntemlerle
gerçekleştirilmesi de demokratik siyaset bakımından hayati
niteliktedir. Olağanüstü hâl altında gerçekleşen –son
referandumda da görüldüğü gibi- usul ve yöntemlerdeki sakatlıklar
seçimi bir bütün olarak zan altında bırakabilmektedir. Şunun
altını çizmek ve kabul etmek durumundayız ki maalesef bu çok
önemli yasal düzenlemeleri bir yılı aşkın süredir devam
ettirilen OHAL koşullarında yapıyor olmamız ülke
demokrasimiz bakımından önemli bir problemdir.
Yine, bu Parlamentonun 3’üncü büyük siyasi partisi
olan HDP’nin Eş Genel Başkanları Sayın Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Grup Başkan Vekilleri Sayın
İdris Baluken, Çağlar Demirel’le birlikte 10 seçilmiş
milletvekilinin şu an bu çalışmada yer almıyor olması
bu ülkenin en büyük ayıbı ve kayıbıdır.
16 Nisan referandumuyla -seçim günü de- OHAL
koşullarında, ülkenin tüm siyasi hattını
değiştirecek, şekillendirecek bir seçime gidildi. Hükûmet,
devletin tüm imkânlarını kullanarak bir propaganda süreci işletti.
Muhalefetin propaganda yapmasının önü türlü yollarla kesildi. Her
şeyden önce, eş başkanlarımız başta olmak üzere
milletvekillerimiz cezaevinde tutularak muhalefetin referandum sürecinde etkin
rol almasının önü kesildi. Pek çok ilde alınan yasaklarla muhalefetin
“hayır” propagandası yapması engellendi, “hayır” diyenler
şerre rıza göstermekle, terörü desteklemekle suçlandı. Seçim
günü de sayısız ihlal yaşandı. Pek çok yerde seçmenler
silahların gölgesinde sandığa gitmek zorunda kaldı. Buradan
hareketle, OHAL koşullarında yürüyen seçim sürecinde açıkça
partimizin, seçilmişlerimizin, seçmenlerimizin, bileşenlerimizin
hedef alındığını söyleyebiliriz. Böylesi bir süreçte
ülkenin geleceğini ilgilendiren çok önemli bir konuda referanduma gidildi,
seçim güvenliğinin ayaklar altına alındığı
durumlar ortaya çıktı. Bu süreçte, Cumhurbaşkanı
Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın merkezî
bütçeden kendilerine ayrılan örtülü ödeneği harcamada zirve
yaptıkları, bakanların ve birçok Hükûmet üyesinin devletin
uçakları dâhil olmak üzere tüm imkânları kullandıkları
görüldü. AKP Hükûmeti birçok ilde referandum kampanyası için
düzenlediği mitinglere devlet memurlarının ve belediye
çalışanlarının katılımını şart
koştu. Sadece muhalefete yönelik baskı, yaratılan korku iklimi,
devlet imkânlarının adaletsiz kullanımı değil, medya
organları da açık bir şekilde Hükûmetin propagandasını
yaptı. Özel kanalların hemen hepsinde Cumhurbaşkanı ve
AKP’nin referanduma ilişkin tüm çalışmaları
yayınlandı ancak muhalefete neredeyse hiç yer verilmedi. Devlet
televizyonunda partimize bir dakika dahi ayrılmadı.
Bakın, bizzat Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı da referandum için ara rapor
hazırladı, devlet imkânlarının “evet” için seferber
edildiğini ve “hayır”a yapılan baskılar nedeniyle sivil toplumun
referandum sürecine kısıtlı bir şekilde
katılabildiğini ifade etti; yurt dışı oyları da
kullanılırken hakeza yine öyle.
Şimdi, bütün bunları biz en yakın
tarihte yaşamışken Yüksek Seçim Kurulunun
değişikliğine, Yüksek Seçim Kurulunun görevlerine ilişkin
bu yasa teklifinde önümüzdeki süreçlerde, seçim süreçlerinde demokratik bir
sistemin uygulanacağının garantisini kimse bize verebilir mi?
Hayır. Dolayısıyla, bu seçimi, bu yasa teklifini
tartışmadan önce bu Meclisin öncelikle Olağanüstü Hâl Kanunu’nu
kaldırması gerekmektedir. Sadece bu değil, bütün yasaların
adil bir şekilde gerçekten tartışılması ve gerçekten
uygulamaya sunulması için öncelikle bizim OHAL denilen ceberuttan
kurtulmamız gerekmektedir. OHAL öyle bir şey ki, düğünlere
kadar, düğünlerde insanların, ailelerin hangi renkte mendili
taşıyacaklarına kadar karar verebilen bir sistemden
bahsediyorum. Cizre’de emniyet amirleri, düğün için başvuran ailelere
“Yeşil-kırmızı-sarı mendil
sallamayacaksınız.” deyip o şekilde düğünlerine izin
vereceklerini söylemiş. Diğer taraftan, şu anda bile Bitlis
dâhil birçok ilde toplantı, ifade özgürlüğü, düşünceyi
açıklama özgürlüğü ihlal edilmektedir. Nasıl mı? Bir ay
boyunca ya da on beş gün boyunca mülki idare amirlikleri o ilde, o ilçede
keyfî bir şekilde bir gece bir yasak koyup, orada insanların, şu
anda bu yasayı tartıştığımız ve temelinde
aslında ifade özgürlüğünü sağlayan, düşünce
özgürlüğünü ve demokrasiyi sağlayan, bu sistemi zedeleyen, yaralayan
kararlara imza atmaktadırlar. Bu mülki idare amirlikler Hükûmetten,
merkezî sistemden, AKP iktidarından ayrı bir şekilde mi karar
veriyor? Bunlar bir bütünsellik içinde değil midir? Elbette ki birlikte
verilen bir karardır. Yani, demokrasi, şehirler arası ya da
coğrafyadan coğrafyaya değişen bir olgu değildir, evrensel
bir olgudur ve bütün dünyada, eşit, özgür doğan, bütün
insanlığı kapsayan evrensel bir sistem iken şu anda
maalesef, OHAL adı altında keyfî, idari bir rejim yürütülmektedir.
Onun içindir ki biz bu tür yasaların, gerçek anlamda bizim
sorunlarımıza çözüm olamayacağını yinelemek istiyoruz.
Hakeza, fezleke cumhuriyetine döndük. Düşünün bugün bile yüzlerce
fezlekenin yağdırıldığı bu Mecliste, aslında
OHAL baskısı altında çalışmaya
çalıştığı, OHAL’in sisteminin
uzantısının buraya da yansıdığının
açık bir örneğidir. Bir milletvekili konuşmayacak da,
halkın arasında siyaset yapmayacak da ne yapacak? Bunu
yaptığında hemen Meclise bir fezleke, Demokles’in
kılıcı gibi bütün çalışmaları üzerinde gerçek
anlamda bir baskı unsuru olarak kullanılmaktadır.
Zaten tutuklu milletvekillerinin durumunu yinelemek
istemiyorum. Defalarca söyledik, bu ayıptan kurtulmak gerektiğini
defalarca burada dile getirdik ama maalesef ki bu ayıptan bir şekilde
kurtulamıyoruz, tutukluluk hâllerinin devamına karar veriliyor.
SEGBİS sistemi, antidemokratik SEGBİS sistemi demokratik bir hukuk
sistemiymiş gibi, CMK’nın çok demokratik bir
uygulamasıymış gibi şu anda yürürlüğe konulmaya
çalışılıyor ve vekiller SEGBİS’le ifade verilmeye
zorlanıyor yani yüz yüzelik, doğrudanlık ilkesi kesinlikle ihlal
ediliyor.
Yasanın bütününe bir
baktığımızda en önemli tartışmamız gereken
birkaç madde bulunmaktadır. Kısaca, zamanım yettiğince bu
maddelere de değinmek istiyorum. Kanun teklifinde siyasi parti temsilcilerine
dair hiçbir hükmün yer almaması teklifin çok önemli bir eksiği olarak
karşımızda durmaktadır. Diğer taraftan ise kanun
teklifinin 6’ncı maddesinde kurulun yetkisi olan üst düzey personeli atama
yetkisinin sadece ve sadece başkana verilmesi bu yasa tasarısının
çok eksik ve gerçek anlamda demokrasiyi ihlal eden bir maddesi olarak
karşımızda bulunmaktadır. Başkana olağanüstü
atama yetkileri veren bu madde Komisyondaki bütün itirazlara rağmen kabul
edilerek burada karşımıza bir yasa teklifi olarak getirilmiştir.
Hakeza kanun teklifinin 7’nci maddesinin (3)’üncü
bendinde kurulun gerekli gördüğü illerde il seçim kuruluna bağlı
seçim müdürlükleri kurabileceğine dair bir hüküm bulunmaktadır. Bu,
muğlak bir ifadedir. Gerçekten, biz “gerekli görülen” kelimelerinden… Yani
yasalarda geçen bu kelimeler tehlikeli kelimeler. Bu şu demektir: Keyfî
bir şekilde, istenilen yerde iktidarın istediği şekilde
atamasını yapabileceği bir sisteme işaret eder. Bu
muğlaklığın mutlak surette ortadan kaldırılması
gerekmektedir.
8’inci maddede ise gerçekten kurulun yetkisi olan
üst düzey görevlileri atama yetkisi sadece ve sadece başkana
verilmiştir. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak bütün
başkan atamalarına karşıyız. Bizler, kurul olarak yani
kurul şeklinde verilen kararların demokratik sisteme daha uygun
olduğunu yinelemek istiyoruz. Bu şerhimizi de burada, bu
konuşmada tekrardan yenilemek istiyorum. Bir kişi asla ve asla tek
başına demokratik bir karar veremez. Kurul hâlinde gerçekten herkesin
görüşünün alındığı bir kararla siz demokrasiye
işlerlik kazandırabilirsiniz.
Diğer bir konu sözlü sınav
uygulamasına ilişkindir. Gerçekten çok tehlikeli. Yani hâkim,
savcı atamalarında ve sınavlarında da çokça dile getirilen
sözlü sınav uygulaması tam bir torpil uygulamasıdır.
Yazılı sınavdan sonra personelin sözlü sınava tabi tutulması
ise bu sistemde gerçekten iktidara yakın olan insanların,
iktidarın yarın öbür gün olası bir kararda gerçekten muhalefetin
değil iktidarın istediği kararı verebilecek ölçüde,
nitelikte insanların iş başına getirileceğinin en
büyük göstergesidir. Mülakatla değil gerçekten yazılı
sınavlardan sonra adil, demokratik bir şekilde herkesin
aldığı puana göre atamasının yapılması
gerekmektedir. Mülakatla alınan her bir işe alınma kesinlikle
şaibelidir, halk nezdinde kesin anlamda şaibeli bir husustur. Bu noktada
biz mülakatla alınmanın yani “sözlü sınav” adı
altında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİZGİN IRGAT (Devamla) – Son cümle…
BAŞKAN – Sayın Irgat, sözlerinizi
tamamlamak için bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
MİZGİN IRGAT (Devamla) – Teşekkür
ederim.
Yurttaş iradesinin ülke yönetimine
yansıması bağlamında gerçekten son derece kritik bir görevi
üstlenecek bu çalışanların, son derece şeffaf ve güvenilir
mekanizmalarla işlemesi gereken bu kurumda görev yapacak personelin
atanması sürecinde kadrolaşmayı,
kayırmacılığı meşrulaştıran sözlü
sınav uygulamasının kabul edilemez olduğunu buradan bir kez
daha yinelemek istiyorum. Meşru değildir, hukuka aykırıdır.
Gerçekten bu anlamda iktidarı kuvvetlendiren ve halklar nezdinde seçimlere
ve şu anda getirilmeye çalışılan sisteme gölge düşüren
bir uygulamadır. Bu anlamıyla teklifin bu şekliyle bizim
sorunlarımıza karşılık olamayacağını
yineleyerek, OHAL’in kaldırılması gerektiğini bir kez daha
tekrarlayarak sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Irgat.
Sayın Gürer, 60’a göre bir söz talebiniz var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in,
Mevlit Kandili’ni kutladığına, vatandaşların hac
farzını yerine getirmek için uzun süre beklediklerine ve hacca
gitmenin maliyetinin çok arttığına ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Tüm İslam
âlemi ve halkımızın Mevlid Kandili’ni kutlar, hayırlara
vesile olmasını dilerim. Bu mübarek günde
vatandaşlarımızın vebali üzerimde kalmasın diye söz
aldım.
Hafta sonu Niğde Dündarlı
kasabasındaydım, birkaç hemşehrim yanıma geldi “Hükûmete
selam söyle.” dediler ve eklediler: “Biz hac farzını yerine getirmek
için on bir yıl önce başvurduk, hâlâ sıra gelmedi. O gün için 8 bin
lirayla hac farzını yerine getirmek mümkündü, ekonominin
bozulmasıyla bugün hac farzı için gitmemizin maliyeti 4-5 kat
arttı. Hâlâ hacca gidemedik, mağduruz. Hükûmete
hakkımızı helal etmiyoruz. Bunu var, Mecliste söyle.” dediler.
Ayrıca, bazı kayırmalarla hacca giden
kurum, kuruluş, kişilerin de olduğunu ifade ettiler. Bunu
belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Gürer.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Oktay Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi üzerine grubumuzun görüşlerini
arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, bugün Mevlid
Kandili; aziz Türk milletinin bütün fertlerinin ve Meclisimizde bulunan
milletvekillerimizin, çalışanlarımızın kandillerini
kutluyorum.
Demokrasilerde siyasal iktidar gücünün
dayanağını ve meşruiyetini halktan almaktadır. Temsil
kabiliyetinin yüksek olması, iktidarın gücünü ve yönetimde
istikrarı sağlayan önemli unsurlardan birisidir. Bununla beraber
istikrar, iktidar partisinin despotizme dönüşmesine de müsaade
etmemelidir; aksi hâlde temsili demokrasi yara alır. Bu sebeple,
iktidarın gücünün sınırlanmasına ihtiyaç vardır. Bu sınırlama
evrensel hukuk kurallarına uygun olmak zorundadır. Evrensel hukuka
uygun bir anayasa temsili demokrasinin en önemli teminatıdır.
Yaşanılan tecrübeler, temsilî demokrasilerde hak ve özgürlüklerin
asıl güvencesinin, ilk ve son yolunun parlamentonun temsil kabiliyeti
olduğunu göstermiştir. Temsilciler millet adına konuşur, oy
kullanır ve çalışmalarını ona göre yürütür. Toplumun
çoğulcu yapısının yansıdığı ana
mekândır parlamentolar. Seçim kanunları bunu sağlayacak
nitelikte olmadığı takdirde parlamentolar kendilerinden beklenen
işlev olan “milletin temsili”ni gerçekleştiremeyeceklerdir. Asıl
istikrarsızlık da burada başlayacak ve rejimin meşruiyeti
de tartışmalı bir hâle gelecektir.
Serbest rekabete dayalı, adil ve periyodik
olmayan bir seçimin demokratik olmasından söz edilemez. Bununla birlikte,
seçimin demokrasilerde birçok işlevinden söz etmek de mümkün ama
seçimlerden asıl murat edilen, temsilî makamlara gelecek olanları
belirlemektir. Kısaca, seçimlerin en önemli işlevi, yasama ve yürütme
organlarının kimlerden, hangi partilerden olacağını
belirlemektir. Zira, seçimler hükûmeti belirlemek için yapılır,
rejimi belirlemek için yapılmaz.
Seçimler demokrasinin işleyişini
sağlayan ana mekanizmadır. Seçimler anayasal bir demokrasi içinde
müspet bir anlam taşımaktadır. Bu sebeple, kurum ve kurallar
seçimlerin sonucunu belirlemez. Kurum ve kurallar önceden, objektif olarak
tespit edilmelidir.
Demokrasiyi tanımlamakta nazara alınan
önemli unsurlardan birisinin seçimler olduğu kabul edilmektedir ancak bu
herhangi bir seçim değil, mutlaka ki demokratik bir seçimdir. Bunun
şartları da bütün demokratik değerlendirmelerde ortaktır.
Demokratik ülkelerde seçimlerin serbest, yarışmacı, adil ve
belli periyotlarla yapılması demokratik seçimlerin varlığı
için gerekli asgari üç unsur olarak kabul edilmektedir. Seçimlerin demokratik
olabilmesi için, seçimlerin yapılmasındaki usuli süreçleri yerine
getiren, denetleyen ve nihayet hukuki ihtilafları karara bağlayacak
olan organın kurumsal yapısının sağlam yani bağımsız,
tarafsız ve adil olması yönünde gerekli düzenlemelerin
yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Seçimlerin
yapılma sürecini gözetleyecek organın kurumsal
yapısının öngörülen özelliklere sahip olmaması hâlinde,
iktidarı elinde bulunduranlar bu ilkeleri göz ardı ederek kendi
iktidarlarının devamını sağlayacak manevralarla
seçimlerin demokratik olması gerektiği yönünde kabul edilen ilkeleri
bertaraf etmek isteyeceklerdir. Ancak demokratik sistemin altyapısı
olan bu ilkelere dayalı seçimler ve elbette seçimleri yapmakla görevli kurumsal
yapı varlığını koruyabilirse bu manevralar iktidar
sahiplerine belki geçici avantajlar sağlayabilir ama sürekli kendisinin
iktidarına vesile olmayacağı gibi, bazen de aleyhine sonuçlar
doğurabilir.
Demokrasinin olmazsa olmazı olarak kabul edilen
seçimlerin bağımsız, tarafsız ve adil olması için
seçimleri yapacak kurumsal yapının da bağımsız,
tarafsız ve adil olması gereklidir. Seçimlerin
yapılmasını gözetlemekle görevli kurumsal yapıda
oluşacak zafiyet, pozitif düzenlemelerde kabul edilmiş olan seçim
ilkelerinin zafiyete uğraması sonucunu doğurabilecektir. Bu
sebeple kurumsal yapının niteliği en az seçimler kadar önem arz
etmektedir. Kurumsal yapı bağımsız, tarafsız ve adil
olmazsa seçimlerin bağımsızlığı,
tarafsızlığı veya adil olmasından bahsedilemeyecektir.
Zira halkın oy vermesi için gerekli hazırlıklar ve oy verme
sonrasında da sayım ve döküm işlemleri kurumsal yapı
tarafından gerçekleştirilecektir.
Ülkemizde seçim iş ve işlemlerinin
yürütülmesi amacıyla görevlendirilen organ 16 Şubat 1950 tarihinden
beri Yüksek Seçim Kuruludur. Yüksek Seçim Kurulu 1961 ve 1982
Anayasalarıyla da anayasal bir kurum olarak güvenceye
alınmıştır. Ancak gündemdeki kanun teklifine kadar olan
süreçte Yüksek Seçim Kurulu kurumsal olarak Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanun’da yer alan hükümlerle faaliyetlerini
yürütmüştür. Bu kanunla birlikte Yüksek Seçim Kurulu, kurumsal yapı
ve görev alanları itibarıyla ilk defa ele alınacaktır.
Anayasa’nın 79’uncu maddesinde “Seçimler,
yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında
yapılır.” denilmektedir. Seçimlerin başlamasından bitimine
kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün
işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim
konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları
inceleme ve kesin karara bağlama yetkisi Yüksek Seçim Kuruluna
verilmiştir. Bunun yanında Anayasa’da Yüksek Seçim Kurulu
kararlarının kesin olduğu, başka bir yargı
organına başvurulamayacağı hüküm altına
alınmıştır. Anayasa’da yer alan hüküm bir bütün olarak
değerlendirildiğinde, seçimlerin başlamasından
bitirilmesine kadar olan sürecin Yüksek Seçim Kurulu tarafından yerine
getirilmesinin yanında, seçimlerle ilgili olarak ortaya çıkması
muhtemel hukuki uyuşmazlıklarda da nihai karar makamı olarak
Yüksek Seçim Kurulu görevlendirilmiştir.
Yukarıda anlatıldığı gibi,
seçimlerin demokratik ilkelere uygun olması için seçimlerin
yapılmasındaki usuli süreci ve seçimler sebebiyle oluşacak
hukuki uyuşmazlıkları nihai karara bağlamakla görevli
Yüksek Seçim Kurulunun yapısının uluslararası standartlara
uygun ve onlarla paralel olması gereklidir. 298 sayılı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da Yüksek
Seçim Kuruluyla ilgili yer alan düzenlemeler seçimlerin demokratik ilkelere
uygun ve yargı denetiminde yapılmasını
sağlamıştır. Ancak Yüksek Seçim Kurulunun kurumsal
yapısının günün gelişmelerine uygun hâle getirilmesi
gereklidir. Zira 298 sayılı Kanun dışında bir kısım
özel kanunlarda da -örneğin kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, siyasi parti organları, sendikalar- bazı
seçimlerin Yüksek Seçim Kurulunun gözetim ve denetimi altında
yapılması hüküm altına alınmıştır.
Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulunun görevleri de seçimlerin
sayısındaki artış oranında çoğalmaktadır. Bu
kadar geniş görevler verilen Yüksek Seçim Kurulunun verilen görevleri
layıkıyla yerine getirebilmesi için kurumsal yapı olarak
güçlendirilmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi, Yüksek Seçim Kurulunun
kurumsal yapısı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun’da
dağınık olarak yer almaktadır. Bu kanun teklifi, Yüksek
Seçim Kurulunun bağımsız bir kanunla düzenlenmesine hizmet
edecektir. Diğer bir ifadeyle, Yüksek Seçim Kurulu, teklifin
kanunlaşmasıyla birlikte güçlü bir kurumsal yapıya kavuşturulmuş
olacaktır. Yüksek Seçim Kurulunun güçlü bir kurumsal yapıya
kavuşturulmaması, seçimlerin demokratik ilkelere uygun, serbest ve
adil olması ilkeleriyle çelişebilecektir. Farklı bir
söyleyişle, demokrasinin tüm kurallarıyla etkin olabilmesi için
Yüksek Seçim Kurulunun bağımsız, tarafsız, adil olması
gereklidir.
Günümüzde demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi
olmayan ülkelerde de seçimler yapılmaktadır ancak bu ülkelerde
yapılan seçimlerin bağımsız, tarafsız ve adil
olduğunu söyleyebilmek de pek mümkün değildir. Seçimlerin demokratik
ilkelere uygun olabilmesi için, şaibeden uzak ve hemen herkes
tarafından tarafsızlığına ve
bağımsızlığına güvenilen bir kurumun nezaretinde
yapılacak olması gereklidir. Yüksek Seçim Kurulunun kurumsal
yapısının güçlendirilmesi kuruma olan güveni de
artıracaktır.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle Yüksek Seçim
Kurulu kurumsal olarak daha güçlenecek ve seçimlerin tarafsız ve
bağımsız yapılması için gerekli altyapıyı
oluşturabilecektir. Teklifin kabul edilerek yasalaşmasından
sonra kanun teklifi bağlamında kurumsal yapının
oluşturulmasında şimdiye kadar elde edilen kazanımlar ve
elbette yetişmiş personelin özlük hakları da muhafaza
edilmelidir. Şayet kurumsal kazanımlar nazara alınmadan yeni bir
yapılanmaya gidilir ise yeni ve içinden çıkılması mümkün
olmayan problemler ortaya çıkabilecektir. Yüksek Seçim Kurulunun verilen
görevleri layıkıveçhile yerine getirebilmesi yani seçimlerin
sağlıklı yapılabilmesi için elbette kurumsal
kazanımların korunması, atama ve terfilerde liyakatin esas
alınması gereklidir. Özellikle hâlihazırda görev yapan seçim
müdürlerinin ve diğer personelin özlük haklarının mutlaka
korunması, onların tecrübelerinden yararlanılması,
önümüzdeki dönemde yapılacak seçimlere yönelik, ulaşabilecek
şaibeleri de bertaraf edecektir.
Burada özellikle üzerinde durmak istediğimiz,
seçim müdürlerinin de bir rahatsızlık
yaşadıklarını biliyoruz. Sanki önemsiz, değersiz bir
noktaya taşınmışlar gibi bir hisse kapılıyorlar.
Oysaki bunlar seçimlerin hemen hemen bütün yükünü omuzlarında
taşıyan insanlar ve tecrübeli insanlardır. Hangi aşamada
olursa olsun tecrübeyi bertaraf etmek, ona sırtımızı dönmek
mümkün değildir. Belki muadil müdürlerle aynı görevi yapmıyor
olabilirler, aynı mesaiyi harcamıyor olabilirler ama öyle bir gün var
ki oradaki tecrübeleri herkes için bir anlam ifade edebilir, bulundukları
noktada tecrübeleriyle bir yanlışa adım atılmasına
müsaade etmemeleri de o kadar önem arz etmektedir. Bu noktada, biz özellikle bu
tecrübenin, devlet için, millet için yıllarca hizmet etmiş bu
insanların hizmetlerinin dikkate alınmasını istiyoruz. Bu,
bir noktada elzemdir. Eğer bu hizmetleri takdir etmekte acze düşersek
korkarım ki bir daha hizmetkâr bulmakta zorluk çekeriz. Aksinin kabulü,
Yüksek Seçim Kurulunun bağımsızlığına ve
tarafsızlığına gölge düşürebilecektir. Yüksek Seçim
Kurulunun bağımsızlığının ve
tarafsızlığının tartışmaya
açılmasına sebep olacak uygulamalardan mutlak olarak
kaçınılması gereklidir. Şayet Yüksek Seçim Kurulunun
tarafsızlığı ve bağımsızlığı
tartışmaya açılır ise bu, seçimlerin de tartışmalı
hâle gelmesi sonucunu doğurabilecektir. Herkesin, özellikle de seçimlerin
yapılmasında tek yetkili ve görevli organ olan Yüksek Seçim Kurulunun
bu tip tartışmalardan uzak tutulması ülkemiz demokrasisi
açısından son derece önemlidir.
Yukarıda görevlerini
saydığımız Yüksek Seçim Kurulunun bu görevlerini etkin ve
verimli ve çağa uygun bir şekilde yerine getirebilmesi için günümüz
koşulları, seçmen sayısının artması, seçim
sayısının artması ve sıklaşması, yurt
dışındaki ülkelerde oy kullanma imkânının getirilmesi
ve son olarak 16 Nisan 2017 referandumuyla Cumhurbaşkanı ve
milletvekili seçimlerinin aynı günde yapılması, milletvekili
sayısının 600’e çıkarılması ve 100 bin seçmenin
Cumhurbaşkanı adayı gösterebilmesi imkânının
getirilmesi gibi nedenlerle artan iş yükü karşısında,
kurulun teşkilat yapısının iyileştirilmesine, yeni
hizmet birimlerinin oluşturulmasına, nitelikli idari ve teknik
personele ihtiyaç bulunduğu açıktır.
Genel Kurulda görüşülecek olan Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi, Kurulun
Anayasa’daki konumu, görev, yetki ve sorumlulukları ile 298
sayılı Kanun ve özel kanunlarda yer alan teşkilat, personel
rejimi, çalışma usul ve esaslarına ilişkin hükümlerde
birtakım yenilikler ve düzenlemeler öngörmektedir.
Bu değişiklik ve yenilikler arasında,
görüşülmekte olan (2/1929) esas sayılı Kanun Teklifi’nin geçici
1’inci maddesinin (6)’ncı fıkrasında, görevde yükselme ile kadro
atamalarının yapılmasında “Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren seçim müdürü ve seçim müdür
yardımcılığı kadrolarına beş yıl
süreyle, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sayılan
şartlara ek olarak 10 uncu maddenin dördüncü fıkrasındaki
şartları taşıyan ve imzalanacak protokole göre Ölçme, Seçme
ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan yazılı
sınavda başarılı olanlar arasından, yapılacak
sözlü sınav sonucuna göre Başkan tarafından atama
yapılabilir. Ancak bir takvim yılı içinde bu fıkra
uyarınca yapılacak atamalar, bu kadrolara görevde yükselme suretiyle
yapılan atamaların üç katını geçemez.” denilmektedir. Daha
önceki teklifte dört katıydı. Böylece istihdam edilecek mevcut seçim
müdürlerinin sayısı biraz daha çoğaltılmış
oluyor.
Şimdi, bütün bunlardan sonra
söyleyeceğimiz son sözümüz şu: Adı üzerinde, Yüksek Seçim
Kurulu. Görevlerini saydık. Herhangi bir hata, herhangi bir kargaşada
onun üstünde bir kurul yok. O zaman, inanıyoruz ki ve bekliyoruz ki,
bugüne kadar gördüklerimizden de umutla söylüyoruz ki Yüksek Seçim Kurulu bu
noktada en yüksek merci olduğu için, hak ve hukukun
arandığı en yüksek merci olduğu için, herhangi bir hataya
meydan vermek gibi bir lükslerinin olmadığının
şuurundadırlar. Bugüne kadar başarılı
çalışmalarını takdir ettiğimiz Yüksek Seçim Kurulunun
bundan sonra da başarılı bir şekilde görevlerine devam
edeceklerini düşünüyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Öztürk.
Gruplar adına son konuşma, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Muharrem Erkek’e
aittir.
Sayın Erkek, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 505 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle milletimizin ve tüm İslam
dünyasının Mevlit Kandili’ni de kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulu deyince, tabii, o kadar önemli ki
seçimlerin güvenliği, seçmen kütüklerinin oluşturulması,
denetimi, seçim süreçlerinde eşitlik, dürüstlük, adalet… Burada “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” yazıyor.
Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olabilmesi için
işte bu seçim süreçlerinin demokratik, eşit, adil, özgür süreçler
olması bir zorunluluk. Bunları denetleyecek, bunu sağlayacak
organ da Yüksek Seçim Kurulu. Ama özellikle son seçimlerde yaşananlara
baktığımızda kaygı verici gelişmeler;
demokrasinin temelinden sarsıldığı, seçmen iradesinin
sakatlandığı, daha doğrusu, bununla birlikte
egemenliğin zedelendiği süreçler yaşadık. 1 Kasıma
giden süreçte seçimler demokratik, eşit, adil koşullarda olmadı,
maalesef. Yüksek Seçim Kurulu da bu süreçte gereğini, görevini yerine
getiremedi.
Bakın, TRT’nin resmî sitesinde “Yayın
İlkelerimiz” başlığı çıkıyor
açtığımız zaman. TRT yayın ilkelerini
sıralamış, diyor ki burada: “Anayasa’nın 133’üncü maddesi
uyarınca kamu tüzel kişiliğine sahip Türkiye’nin tek kamu
yayın kuruluşu olarak yayınlarımızın
tarafsızlığı esastır.” Yine, ne diyor? “…tek yönlü,
taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar
çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.” diyor.
İşte bunları yazıyorsunuz, kendi sitenizde
açıklıyorsunuz ama seçimlerde iktidar partisi ayda elli saat yer
buluyorsa ana muhalefet partisi veya diğer partiler birer saat bile yer
bulamıyor, bazı partiler hiç bulamıyor. Peki, Yüksek Seçim
Kurulu ne yapıyor? Hiçbir şey, maalesef, yapamıyor.
Yüksek Seçim Kurulunun bir teşkilat
yasasının olması doğaldır, olmalıdır; bunu
hepimiz destekliyoruz, destekledik. Ancak, on beş yıldır tek
başına iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin neden bugün
bu teşkilat yasasının aklına geldiği de bir soru.
Toplumun bir kesimi haklı olarak soruyor: “16 Nisan 2017 referandumundaki
açıkça kanuna aykırı mühürsüz oy pusulası kararından
sonra bu teşkilat yasası acaba bir mükâfat mı Yüksek Seçim
Kurulu Başkanına veya Kurula?” Bu soruyu soruyor insanlar çünkü
zamanında bu teşkilat yasasını getirmeniz ve
çıkarmanız gerekirdi. İnsanlar haklı olarak soruyor çünkü
16 Nisan 2017 referandumunda, maalesef, seçmen iradesi sakatlandı.
16 Nisandan dört gün önce, 12 Nisanda Yüksek Seçim
Kurulu bütün ilçe seçim kurulu başkanlarıyla ve ilçe seçim
müdürleriyle toplantı yaptı. O toplantıda dedi ki: “Mühürsüz
zarflar ve oylar geçersiz sayılacak.” Seçim başladı,
sandıklar kapandı, sandıklar açıldı, oylar
sayılmaya başlandıktan sonra oyunun kuralı
değiştirildi ve Yüksek Seçim Kurulu açıkça kanuna
aykırı bir şekilde mühürsüz zarfları, oyları geçerli
saydı ve bugün dahi artık mühürsüz kullanılan oyları tespit
etmek mümkün değil ve kuvvetler ayrılığını,
demokrasiyi yıkan bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim
Kurulunun bu kararıyla da şaibe altında kaldı ve
meşruiyeti sürekli tartışılacak. Evet, şeklen
yürürlüğe girmiştir ama asla meşru değildir, bunu her
fırsatta dile getireceğiz. Onun için Yüksek Seçim Kurulu çok çok
önemli.
Bakın, bu teklif Sayın Grup Başkan
Vekilinin tek imzasıyla geldi, Yüksek Seçim Kurulunun görevleri,
teşkilatı yasası tek imzayla geldi ve imza sahibi, teklif sahibi
esas komisyonda ve alt komisyonda hiçbir görüşmeye, toplantıya
katılmadı. Bu teklif hazırlanırken siyasi partilerin,
Danıştayın, Yargıtayın -ki Danıştay ve
Yargıtay üyelerinden oluşuyor Yüksek Seçim Kurulu- görüşleri
alınmadı, katılımcılık sağlanmadı;
sivil toplum örgütlerinin, büyük meslek odalarının, Türkiye Barolar
Birliğinin katılımı sağlanmadı; maalesef, bu
kadar önemli bir kanun tasarısı, hiçbir katılım
sağlanmadan, yalnızca tek imzayla Meclis
Başkanlığına sunuldu.
Tabii, böyle olunca ciddi eksiklikler olduğunu
da tasarıda gördük. Gerek esas komisyonda gerek alt komisyonda birçok
noktayı düzeltmek zorunda kaldık, birlikte de düzelttik ama maalesef,
bu teşkilat yasası, seçimlerin güvenliğini, seçim süreçlerinde
adaleti, tarafsızlığı, bağımsızlığı,
eşitliği, özgürlüğü sağlayabilecek bir yasa değil.
Bir örnek vereyim, bu örnek bile tek
başına yeterli olabilir. Mevcutta, Yüksek Seçim Kurulunun tüm
giderlerini Adalet Bakanlığı karşılıyor Adalet
Bakanlığı bütçesinden ayrılan bir kalemle. Şimdi, müstakil
bir kanun teklifi getiriyoruz, “Yüksek Seçim Kurulu bağımsız
olmalı, tarafsız olmalı, özerk olmalı, güçlü olmalı.”
diyoruz ama yine bu tasarının içinde ne yapıyoruz? Yüksek Seçim
Kurulunun merkez ve taşra teşkilatının bütün giderlerini
yine Adalet Bakanlığı bütçesine bağlıyoruz. Yani
Yüksek Seçim Kurulu siyasi iradenin, iktidarın vesayeti altında
çalışmaya maalesef devam edecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; teklifte üzerinde durmamız gereken birçok madde var.
Uygulamada birçok kararı Kurul alırken burada çok önemli
kararları, üst düzey personelin atanması gibi önemli kararları
Başkan tek başına -Başkanın iki
dudağının arasında- keyfî bir şekilde alabilecek.
Hâlbuki, bu atamaların -daire başkanı gibi, genel müdür gibi,
Yüksek Seçim Kurulundaki üst düzey atamaların- Kurulun teklifiyle ve
Kuruldan alınacak kararla Başkan tarafından atanması çok
daha uygundur. Ama her yerde bir tek adam yaratılmak isteniyor, bunu
açıkça ve net olarak görüyoruz ve bu tek adamların da bağlı
olduğu tek adam zaten, maalesef saray rejimiyle… Bunu da hepimiz
biliyoruz.
Bakın, bu teklif hazırlanırken çok
önemli iki madde karşımıza geldi. Meclis
Başkanlığına sunulan teklifte ve Anayasa Komisyonumuza
havale edilen teklifte baktık ki sandık kurulu başkanlarının
atanmasıyla ilgili siyasi partilerin katılımı, denetimi
tamamen ortadan kaldırılmış. Mevcutta, biliyorsunuz,
sandık kurulu başkanları -ki çok önemlidir seçim güvenliği
açısından- siyasi partilerin de katılımıyla kurayla
belirlenirken bu teklifin içinde ilçe seçim kurulu başkanlarının
tek başına atamasına bağlanmış.
Yine, müşahitler… Müşahitlere ciddi
kısıtlama getirilmiş. Alt komisyonda bunları oy
birliğiyle tekliften çıkarttık. Çok önemliydi, bunların
tekliften çıkması çok önemliydi; aksi takdirde, seçim güvenliği temelinden
sarsılacaktı. Eğer biz seçim güvenliğini sarsarsak,
sandıktan çıkan sonuca saygıyı, güveni kaybedersek
demokrasiyi kaybederiz. Bu çıkartıldı, yarın 298
sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun’un içinde
tekrar getirilmemesini önemle vurgulamak istiyoruz. Uyum yasaları
içerisinde, 298 sayılı seçimlerin temel hükümlerini düzenleyen yasa
içerisinde bu konuda düzenleme yapılacaksa siyasi partilerin
katılımını, denetimini artıran, müşahitlerle
ilgili de, kısıtlayan değil, müşahitlerin denetimini,
gözetimini artıran, gözlemcileri çoğaltan, sivil toplumun, Oy ve
Ötesi gibi bu konuda özverili çalışmalar yapan grupların
katılımını da sağlayacak düzenlemeler olmalı.
Umarız iktidar tekliften oy birliğiyle
çıkarttığımız bu düzenlemeleri yarın bu Mecliste
karşımıza başka düzenlemeler içinde getirmez. Bunu da
önemle takdirlerinize sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, teklifin içine,
teklifin içeriğine baktığımızda, uzun
yıllardır Yüksek Seçim Kurulu bünyesinde, il ve ilçe seçim
kurullarında görev yapan, özveriyle görev yapan, bu memleketin her
köşesinde dürüst seçimler yerine getiren personel maalesef hiç
düşünülmemiş. Yüksek Seçim Kurulu bünyesinde görev yapan, ilçelerde,
ilçe seçim kurullarında görev yapan ve on bir on iki yıldır
görevde yükselme sınavı bekleyen ve bunu da haklı olarak
bekleyen insanlar şimdi eğer istenirse bir çırpıda tasfiye
edilebilecek, bir çırpıda. Hiçbir güvenlikleri, hiçbir güvenceleri
maalesef kalmayacak. Çünkü öyle uygulamalar getiriliyor ki, örneğin sözlü
sınav, uygulamalı sınav gibi eklemelerle mevcut görev yapan
seçim müdürlerinin ve seçim personelinin yerine dilediklerini iktidar
atayabilecek. Mevcut görev yapan personelin, hakkaniyet gereğince, mutlaka
statüleri korunmalı ve Kurul hafızası bir çırpıda yok
edilmemeli çünkü bu görev yapan personel seçimlerin, Yüksek Seçim Kurulunun
aynı zamanda da önemli bir hafızası. Bu nedenle, teklifteki
10’uncu maddenin (6)’ncı ve (9)’uncu fıkralarının, yine
geçici 1’inci maddenin (6)’ncı bendinin mutlaka tekliften
çıkarılmasını Genel Kurulun takdirlerine önemle sunuyoruz.
Açıktan atama imkânı sağlanarak kurum
hafızası yok edilmemeli. Öncelikle on bir yıldır, on iki
yıldır görevde yükselme sınavı bekleyen personelin
atamaları yazılı sınav sonucuna göre ve liyakate göre
yapılmalı, sözlü sınav uygulaması da mutlaka bu tekliften
çıkarılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği şeklen
yürürlüğe sokulduktan sonra zaten fiilen tek adam rejimi hukuki zeminini
de bulmuş oldu. HSK’yı -Hâkimler ve Savcılar Kurulunu-
Cumhurbaşkanı tek başına belirliyor çünkü
Cumhurbaşkanı aynı zamanda da iktidar partisi siyasi partinin
Genel Başkanı oldu. Kurul üyelerinin 6’sını kendi seçiyor,
Adalet Bakanı, Müsteşar ve 4 üyeyi direkt olarak atıyor, 7’sini
de 316 milletvekiliyle, bu çoğunluğuyla Meclise seçtiriyor. Yüksek
Seçim Kurulunun Yargıtay ve Danıştay üyelerinden
oluştuğunu da düşünürsek HSK seçimi çok önemli. Bizim derdimiz
demokrasi, bizim derdimiz hukuk devleti, bizim derdimiz Yüksek Seçim Kurulunun
yüksek saray kurulu olmaması; bizim çabamız bu. Biz, bunun için esas
Komisyonda ve alt komisyonda çalışmalarımızı yürüttük.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; “seçimler” dediğiniz zaman, egemenlik devreye giriyor.
Milletimiz egemenliği yetkili organları eliyle kullanıyor; yasama,
yürütme, yargı organları eliyle. Egemenliğin gerçekten millete
ait olması için de seçimlerin demokratik, eşit, adil olma
zorunluluğu vardır. Ama maalesef son dönemlerde biz iktidarın ve
sarayın demokratik seçimlerden, adaletli, eşit şartlarda
yapılan seçimlerden korktuğunu da görüyoruz. Çünkü uygulamalar bu
yönde. Biz, OHAL rejiminin kalktığı -çünkü OHAL rejiminde zaten
demokrasi ve hukuk beklemek maalesef, hayalden öte bir şey değil- ilk
seçimlerde, demokratik, adaletli seçimlerde milyonlarla birlikte, demokrasiye,
adalete, hukuk devletine, eşitliğe, özgürlüğe inanan milyonlarla
birlikte bu kaderi de mutlaka değiştireceğiz. Çünkü milletimiz
seçimlerle hükûmetlere yetki veriyor ama görüyoruz ki hükûmetler son derece basiretsiz
hareket edebiliyorlar.
Değerli milletvekilleri, son iki gündür
yükselen tartışmalara da değinmek zorundayız. Çünkü her
şey seçimlerle ilgili, her şey seçmen iradesiyle ilgili çünkü
parlamento da hükûmet de bu seçimler sonucunda oluşuyor. 2006
yılında bu Parlamento, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda bir
değişiklik yaptı, 30’uncu maddenin (7)’nci fıkrası.
Herkesin okuması lazım o fıkrayı. Dedi ki Parlamento,
Meclis: “Bundan sonra, vergi cenneti ülkelerde kurulacak şirketlerin
gelirlerinden, bu şirketlerin mükellef olsun olmasın tüm işlemlerinden,
iş yerlerinden, hesaplarından, bu hesaplara yapılacak
ödemelerden, havalelerden yüzde 30 vergi alacağım.” Yüzde 30… Türkiye
Cumhuriyeti devletinin vergi cenneti ülkelerdeki şirketlerden vergi
alması gerekir. Bir şartla… Bakanlar Kurulunun vergi cenneti
ülkelerinin listesini yayınlaması görevini de verdi yasa. Ama
Bakanlar Kurulu tam on bir yıldır görevini suistimal ederek, görevini
kötüye kullanarak kasten dünyadaki vergi cenneti ülkelerin listesini
yayınlamadı; yayınlamadığı için devletin büyük bir
vergi ziyaı, vergi kaybı söz konusu.
Yirmi yıl ceza avukatlığı
yapmış bir hukukçu olarak vergi ziyaına sebebiyet vermekten
onlarca kişinin davasına girdim. Bunu bizzat Hükûmet yapıyorsa,
Hükûmet görevini yerine getirmeyerek, kasten yerine getirmeyerek vergi
ziyaına, vergi kaybına sebebiyet veriyorsa bu suçtur, bu suçtur. Bir
de üstüne üstlük, bu liste yayınlanmadığı gibi -maalesef,
artık mizah konusu da oldu- bakıyoruz iktidar sahiplerine, Kristof
Kolomb gibi dünyayı keşfe çıkmışlar, denizlerde adalar
keşfediyorlar. Yakında dünyada yeni bir kıta da
keşfedebilirsiniz. Bütün dünya Man Adası’nın İrlanda
Denizi’nde olduğunu sizin sayenizde öğrendi, Malta
Adası’nın sizin sayenizde öğrendi yerini dünyada. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, ben özellikle sizlerin vicdanına
şunu sormak istiyorum. Çok haklı sorular var.
Birinci soru: Vergi cenneti kabul edilen ülkelerde
niçin şirketler kurulur? Kimler buralarda şirketler kurar? Ticaret
yapmak herkesin hakkıdır, ahlaklı ticaret yapmak, basiretli
ticaret yapmak kaydıyla. Neden kendi ülkenizde kurmuyorsunuz bu
şirketleri? Neden?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Burada
vergi var, onun için.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Kendi ülkesinde vergi
ödemek istemeyenler vergi cennetlerinde şirketler kurar. Neden bu Malta’da
ve Man Adası’nda Başbakanın, Cumhurbaşkanının
çocuklarının, yakınlarının kurdurduğu
şirketler ortaya çıkıyor? Neden? Bu soruyu sormamız
lazım. Bu şirketler niçin kuruluyor?
İkinci soru: Bu şirketlerin offshore
hesapları arasında gönderilen, aktarılan bu paraların
-milyonlarca dolar para- kaynağı nedir? Bu kaynağı da bizim
sormamız gerekir burada. Olayın hukuki boyutu yanında çok önemli
siyasi ahlak boyutu da var. Bu paraların kaynağı nedir
değerli milletvekilleri?
Üçüncü soru: Bu paralar vergilendirilmiş midir?
Bu paraların vergisi alınmış mıdır? Malta
Adası’nda ve Man Adası’nda eğer Başbakanın,
Cumhurbaşkanının yakınlarının,
çocuklarının kurdurduğu şirketler ortaya
çıkıyorsa bu çok ciddi bir sorundur. Bu, siyasi ahlakın maalesef
çöktüğünü gösterir. Bu gerçeği mutlaka her fırsatta yüksek sesle
dile getireceğiz.
Bakın, değerli milletvekilleri, asgari
ücretle çalışan bir işçi asgari ücretten kesilen vergiler
sebebiyle evine et götüremiyor, beyaz peynir götüremiyor, tereyağı
götüremiyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu memlekette, asgari ücretle
çalışan taşeron işçileri, emekçiler, emekliler, çiftçiler,
esnaf o kadar ağır bir vergi yükü altında ki, o kadar zor
şartlarda ayakta durabiliyorlar ki. Ama bakıyoruz,
Cumhurbaşkanının, Başbakanın çocukları, kendi
ülkelerinde vergi ödememek için, dünyada kendilerine cennet bahçeleri
kurmuşlar. Bunları burada konuşmak, tartışmak
zorundayız ama siz, ısrarla bu kirli ilişkilerin üzerini örtmeye
çalışıyorsunuz maalesef. Siz örtmeye çalıştıkça,
maalesef, bu kirli çamaşırlar da ortaya seriliyor; olan, devletimize
ve milletimize oluyor. Eğer siz gereğini yapsaydınız, siz
Reza Zarrab’ı Türkiye’de tutuklayıp yargılasaydınız
Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarı da zedelenmezdi.
Bakın, ben Sayın Devlet Bahçeli’nin çok
önemli bir tespitini paylaşmak istiyorum, çok yakın bir tarihte,
diyor ki: “Alimallah, İranlı kaçakçı alayınızı
ele verirse okyanus ötesinde yandaş hâkim, savcı da
bulamazsınız, büyük bir skandalın faili olmaktan
kurtulamazsınız.”
Şimdi, bakıyoruz, Panama belgeleri,
Paradise Papers belgeleri, Malta Adası, Man Adası, Rıza
Sarraf’la rüşvet ilişkileri, kara para ilişkileri, kirli
ilişkiler… Maalesef, hep aynı isimler, aynı şirketler
dökülüyor ortaya. Neden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erkek, bir dakika ek süre veriyorum,
sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUHARREM ERKEK (Devamla) – Tamamlayayım.
Teşekkür ediyorum.
Bakın, tekrarlıyorum, değerli
milletvekilleri: Panama belgeleri, Paradise Papers belgeleri, WikiLeaks
belgeleri, Man Adası, Malta Adası, vergi cenneti ülkelerde kurulan
şirketler, bu şirketlerin ortakları, hissedarları, offshore
hesaplarına yapılan para transferleri… Neden hep aynı isimlerle
karşılaşıyoruz biz? Neden hep ortaklar Cumhurbaşkanının,
Başbakanın, Hükûmetin yandaşları çıkıyor, neden?
Bu iddiaları araştırmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi
değil mi?
Kimler vergi cennetlerinde şirketler kurar ben
size söyleyeyim: Kendi ülkelerinde vergi ödemek istemeyenler, yasa
dışı kaynaklardan elde edilen gelirleri gizlemek isteyenler,
kara para aklamak isteyenler, kendilerinin ve şirketlerinin,
müşterilerinin servetlerini gizlemek isteyenler buralarda gider,
şirketler kurarlar. Bu bile başlı başına çok önemli
bir siyasi ahlak sorunudur. Hele hele devleti yönetenlerin, hele hele devleti
yönetenlerin kendilerinin ve ailelerinin mal varlıkları,
işlemleri, ticareti, her şeyi son derece şeffaf, basiretli,
ahlaklı olmak zorundadır diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erkek.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına Yozgat
Milletvekilimiz Sayın Yusuf Başer, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, bu gece idrak
etmekte olduğumuz Mevlit Kandili’nin hem İslam âleminin hem aziz
milletimizin ve hem de tüm insanlığın kurtuluşuna vesile
olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.
Yine, sözlerime başlamadan önce, biraz önce
hatibin belirtmiş olduğu hususlara
katılmadığımı söyleyerek, yüzde 50’yi aşkın
bir şekilde, aziz milletimizin 1 milyon 300 bin daha fazla evet oyu
vermesi suretiyle, 16 Nisan halkoylamasında aziz milletimizin anasının
ak sütü gibi helal oylarıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine
geçilmiştir.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Mühürsüz
oylar, mühürsüz!
YUSUF BAŞER (Devamla) – Bu oylama geçerlidir,
hukukidir; onu özellikle belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; demokratik yönetimler, halkın hür iradesinin tecellisi
olan seçimler vasıtasıyla hayata geçirilmektedir. Demokratik,
özgürlükçü ve çoğulcu rejimlerin temeli özgür, eşit, şeffaf ve
dürüst şekilde yapılan seçimlere dayanmaktadır.
Anayasa’mız, seçimlerin ve halk oylamasının serbest, eşit,
gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına
göre yargı yönetimi ve denetimi altında
yapılacağını hüküm altına almış ve
seçimlerin yönetimine ve denetimine ilişkin görevleri ise sadece ve sadece
Yüksek Seçim Kuruluna vermiştir.
Ülkemizde seçimlerin yönetimi ve denetimi
çeşitli aşamalardan geçerek bugünkü konumuna gelmiştir. İlk
olarak 1950 tarihinde kanunla kurulmuş olan Yüksek Seçim Kurulu Ankara’da
görev yapıyor -onun yanında da illerde ve ilçelerde seçim kurulları
oluşturulması suretiyle- ve 1961 Anayasası’yla Anayasa’mıza
girmiş, 1982 Anayasası’nda da “Cumhuriyetin Temel Organları”
bölümünde yer almak suretiyle de Yüksek Seçim Kurulu anayasal vasfını
korumuştur.
Bu kanun teklifiyle seçimlerin yönetimi ve denetimi
kurallara bağlanmış, seçim iş ve işlemlerinin seçim
kurullarınca yürütüleceği, seçimlerin yargı gözetimi ve denetimi
altında yapılacağı hüküm altına
alınmıştır.
Bu düzenlemelerde, seçimlerin
başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içinde
yapılması, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla
ilgili bütün konulardaki şikâyetleri ve itirazları inceleme, kesin
olarak karara bağlama, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim
tutanaklarını ve Cumhurbaşkanı seçimi
tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kuruluna
verilmiştir.
Anayasa’mızda Yüksek Seçim Kurulu, yalnız
seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten bir kurul olmayıp
seçimlerin yargısal denetimini de yapan ve kararlarına
karşı başkaca hiçbir merciye başvurulmayan bir kuruldur.
Ülkemizde, nüfus artışına
bağlı olarak seçmen sayısı her geçen gün artmaktadır.
2007 ile 2017 yılları arasında ülke genelinde 4 kez
milletvekilliği seçimi, 3 kez Anayasa değişikliği, 1 kez
Cumhurbaşkanı seçimi ve 2 mahallî seçim olmak üzere Yüksek Seçim
Kurulunun gözetim ve denetimi altında 10 ayrı seçim
yapılmıştır.
Bunlardan başka, özel kanunlar gereğince
kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, siyasi parti
organlarının, sendikaların ve çeşitli birliklerin de
denetimi bu Kurul vasıtasıyla yapılmaktadır. Seçim
sayısının artması nedeniyle seçimlerin hazırlık
dönemleri kısaltılmış, buna bağlı olarak da
Yüksek Seçim Kurulunun iş ve işlemleri artmıştır.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da 2008 ve 2012 yıllarında
yapılan değişikliklerle, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımıza da bulundukları ülkelerde oy kullanma
imkânı getirilmiş olup 2014 yılındaki
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 7 Haziranda, 1 Kasım
seçimlerinde ve son olarak da 16 Nisan halk oylamalarında da yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız oy
kullanmışlardır. Yurt dışında
gerçekleştirilen oy verme -kullandırma- işlemleri Kurulun
iş yükünü de artırmıştır.
Öte yandan, 16 Nisan halk oylamasıyla kabul
edilmiş olan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanı
ve milletvekili seçimlerinin beş yılda ve aynı günde yapılması
hüküm altına alınmış ve milletvekili sayısı 600’e
çıkarılmıştır.
Ayrıca, 100 bin seçmenin
Cumhurbaşkanlığına aday göstermesi imkânı
tanınmıştır. Bu durum, Yüksek Seçim Kurulunun, il ve ilçe
seçim kurullarının iş yükünü daha da artıracaktır.
Bununla birlikte, Yüksek Seçim Kurulunun ve
birimlerinin görevleri, personel sayısı, usulü ve özlük işleri
gibi bir teşkilat kanununda düzenlenmesi gereken hususlara 298
sayılı Kanun’un değişik yerlerinde yer verilmiştir.
Yüksek Seçim Kurulunun bu kadar iş yüküne rağmen, bir tane
teşkilat yasası bulunmamaktadır; bu kanun teklifiyle getirilmek
istenen şey işte tam da budur.
Günümüz şartları ve teknolojik
gelişmeler ile artan iş yükü ve değişen ihtiyaçlar
karşısında Yüksek Seçim Kurulunun görevlerinin etkin, verimli ve
çağa uygun bir şekilde yerine getirilmesi için, Kurulun teşkilat
yapısının da değiştirilmesine, yeni hizmet
birimlerinin kurulmasına, idari ve teknik personele ihtiyaç
bulunmaktadır.
Kurulun Anayasa’daki konumu, görev, yetki ve
sorumlulukları ile 298 sayılı Kanun ve özel kanunlarda yer alan
teşkilat, personel rejimi, çalışma usul ve esaslarına
ilişkin hükümler birlikte değerlendirilerek güçlü bir teşkilat
yapısı oluşturulması amacıyla kanun teklifi
verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulu Kanun Teklifi’yle müstakil bir
teşkilat kanunu öngörülmektedir. Yüksek Seçim Kuruluna engelli
vatandaşlarımızın da oy kullanmalarını
kolaylaştıracak her türlü tedbiri alma yetkisi de verilmiştir.
Seçim mevzuatında dağınık şekilde bulunan Yüksek Seçim
Kurulunun teşkilatı, personelin atanması ve özlük işlerine
ilişkin konular teklifle bir araya getirilmiştir. Başkan ve
hizmet birimlerinin görevleri yeniden düzenlenmekte, anayasal bir kurum olan
Yüksek Seçim Kurulunun üye sayısı, üyelerin seçimi ve görev
sürelerine ilişkin olarak hiçbir değişiklik
yapılmamaktadır.
Kurula, öngörülen teşkilat yapısına
uygun şekilde yeni kadrolar ihdas edilmektedir. İlk defa seçim
uzmanı ve seçim uzman yardımcısı kadroları ile seçim
müdür yardımcısı kadrosu ihdas edilmektedir. Seçim müdürü ve
müdür yardımcılıklarına atanacaklarda 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesine ek olarak, hukuk fakültesi
mezunları ve hukuk bilgisi veren siyasal bilgiler, sosyal bilimler, idari
bilimler, iktisat ve maliye alanlarında en az dört yıllık
yükseköğrenim yapmış ve bunlara denkliği kabul edilmiş
yabancı öğretim kurumlarından mezun olanların
atanacağı hükmü getirilmiştir. Yine, aynı şekilde,
seçim müdürlerinin her türlü özlük hakları korunmuştur. Seçim müdürü
ve seçim müdür yardımcılarıyla ilgili olarak yeni getirilen bir
husus şudur: Bunlar normal bir şekilde ÖSYM’ye müracaat ederek
sınava girecekler ve yazılı sınavı kazananlara
ayrıca sözlü mülakat ve uygulama sınavları da getirilmek
istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüksek Seçim Kurulunda 11 üye bulunmaktadır, Kurulda
daimî olarak görev yapan da sadece Başkandır, diğer üyeler
sadece toplantılara katılmaktadır. Dolayısıyla Kurul
Başkanına bu yasal düzenlemeyle verilmiş olan husus da
Başkanın çalışacağı kişileri direkt
kendisinin atamasıdır. Diğer Kurul üyeleri Yüksek Seçim
Kurulunda daimi olarak bulunmadıkları için ve sadece kararlar
aşamasında oraya geldikleri için onunla ilgili bir düzenleme
yapılmıştır.
Yine, seçimlerin
şeffaflığı anlamında, siyasi partilerimizin
temsilcileri sandık kurullarının tamamında bulunmakta ve oy
kullanmaktadır. Yine, aynı şekilde, bütün siyasi partilerimiz
ilçe seçim kurullarında görev almakta ve oy kullanmakta ve ayrıca
ilçe seçim kurullarında tüm siyasi partilerimizin de temsilcileri
bulunmaktadır. Yine, aynı şekilde, il seçim kurullarında ve
Yüksek Seçim Kurulunda şeffaflık anlamında tüm siyasi
partilerimizin temsilcileri bulunmakta, müzakerelere katılmakta ve sadece,
oy kullanmamaktadırlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; seçim sonuçlarıyla ilgili olarak 298
sayılı Kanun’un ek 9’uncu maddesi uyarınca, Yüksek Seçim
Kuruluna ulaştığı andan itibaren siyasi partilere seçim
sonuçları eş zamanlı olarak verilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Başer, bir dakika ek süre veriyorum. Lütfen, toparlayın efendim.
YUSUF BAŞER (Devamla) –
Ayrıca, sandık sonuç tutanakları, il ve ilçe seçim kurulu
birleştirme tutanakları internet sitesi üzerinden
yayımlanmaktadır. Yine, aynı şekilde, sonuçların
sandık alanına asılması ve partilere gönderilip internette
yayımlanmasının dünyadaki tek örneği Türkiye’dir diyorum.
Bu duygu ve düşünceler
içesinde, kanun teklifinin hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Başer.
Şimdi,
şahıslar adına son konuşmacı, Trabzon Milletvekilimiz
Sayın Haluk Pekşen.
Sayın Pekşen,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır
efendim.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; milyonlarca
yoksul, aç yurttaşımızın, bu akşam tencereye bir dilim
yiyecek koymak için mücadele ettiği bir günde hepsinin ve bütün Müslüman
âleminin, İslam âleminin Mevlit Kandili’ni kutluyorum. Doğrusu, bunu
kutlarken de bir laf ve sözden öte olmasını çok umut ederdim. Bir
siyasi iktidar Türkiye’ye büyük bir umutla geldi, “yolsuzluk, yoksulluk ve
yasaklar” dedi ama ne yazık ki bugün Türkiye'nin en önemli gündemi bu üçü;
yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum)
– Size göre öyle, size göre.
HALUK PEKŞEN (Devamla) –
Şimdi, Seçim Kanunu, Yüksek Seçim Kurulu Kanunu Türkiye'nin gündemine
getiriliyor. Bundan önceki seçim kanunları, bundan sonraki seçim
kanunları, daha birçok seçim kanunu çıkarsanız da bir anlamı
yok. Bu Parlamentonun çıkardığı hiçbir yasanın bugüne
kadar uygulanış biçimi ne yazık ki toplumun vicdanında yer
etmemiştir. Türkiye, yasaları kötü olduğu için değil;
Türkiye, yasaları olmadığı için değil; Türkiye,
yasalarını uygulayanların bu yasaları uygulamayı
bilmediği için değil; Türkiye, ne yazık ki yasaları
uygulamaya izin verilmeyen bir siyasi iktidarın yönetiminde ve
ağır bir baskı altında olduğu için bugün
ağır bir travmayı yaşar hâlde. Yasaların
işlemediği bir ülkede Parlamentonun günlerce, gecelerce yasa
çıkarıyormuş gibi büyük bir mücadele vermesini yalnızca
şeklî bir formaliteden ibaret görüyorum. Biz parlamenterler ne yazık
ki görevimizi yapabilme gayreti içerisindeyiz. Halkımız, 80 milyonun
vicdanında, bizleri affetsin. Emin olsunlar ki bu çabayı, bu gayreti
sonsuza kadar, gücümüzün yettiği, nefesimizin yettiği sürece devam
ettireceğiz. Ama hiçbir yerde olmadığı gibi sandıkta
da adaletin olmadığını herkes biliyor.
Anayasa Mahkemesine
taşıdım, referandumu Anayasa Mahkemesine taşıdım.
80 milyonun vicdanında, atın alınıp Üsküdar’ın
geçildiğini herkes biliyor. At alınıp Üsküdar geçilmişse
artık, toplumun vicdanı gerçekten ağır bir travmanın
içerisine sürüklenmiş demektir. Yukarıda “Anayasa Mahkemesi” denilen
bir mahkeme var, oraya da gittim. Oradan adalet beklediğim için gitmedim,
onların adaleti uygulayabileceklerine, yargıç olarak bu toplumun
vicdanında adaleti tesis edebileceklerine inandığım için
gitmedim; yalnızca bir usulün gereğinin yerine getirilmesi için
gittim. Ama yazdığım her satır dilekçede hukuk vardır,
adalet vardır, vicdan vardır. Onu karşılayabilecek yürekli
yargıçların olduğuna, emin olun, ben de inanmıyorum.
Onlardan adil, hukuka uyarlı bir karar doğrusu beklemiyorum, böyle
bir kararı bekleyen hiç kimsenin olduğunu da düşünmüyorum. Bana
“Anayasa Mahkemesinden hukuka uyarlı, adil, vicdanlara su serpecek bir
karar bekliyor musunuz?” diye soran kişilere de şu cevabı
veriyorum: Hukukun maalesef, böyle bir zor kulvarı vardır. Sonuna
kadar bu hukuksuzluğu düzeltecek olan da hukuktur, hukukçulardır.
Anayasa Mahkemesi bu ülkede bir şeklî yapıdan ibarettir, başka
hiçbir anlam ifade etmemektedir ama ne güzel ki bu ülkede direnmesini bilen bir
siyasi kadro vardır, Cumhuriyet Halk Partisi vardır, Cumhuriyet Halk
Partisiyle birlikte direnen Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 50’si
vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün aynı
Anayasa referandumu halkın önüne konulabilse, emin olun, sokağa
çıkacak hâlleri olmaz. Halk onun gereğini belki çok daha katı
bir şekilde yapacaktır, yapmaya da kararlıdır.
Bakın, Yüksek Seçim
Kurulunu yeniden şekillendiriyoruz. Hiç umudunuz olmasın,
sandıklarda bugüne kadar muhtarlara yapılan baskılardan
sandık kurulu başkanlarına yapılan baskılara kadar,
hilelere kadar, her şey bundan öncekinde olduğundan daha
ağır şekilde devam edecek. Hiç kimsenin bunda tereddüdü yok,
seçimlerin adil yapılacağına hiç kimsenin inancı yok.
Kaldı ki seçimlerin yapılıp yapılmayacağına
ilişkin de toplumun büyük bir kaygısı var.
“Seçim…” Ne seçimi? Usulen…
Kimi kandırıyorsunuz? Bu ülkede hangi alanda seçimi vicdani ve ahlaki
yaptınız? Doktorları mı, üniversitedeki öğretim
görevlilerini mi, yargıçları mı, nerede, hangi seçimi yaptınız?
Onun için, “seçimlerin bağımsızlığı ve
tarafsızlığı”ymış. Bunu yazarken, emin olun,
yazanın bile inandığına ben de inanmıyorum.
Şimdi, yasaları işletmemenin ne demek
olduğunu Türkiye bugünlerde çok ağır bir şekilde görüyor.
Bakın, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir dava nasıl
Türkiye’ye döndü, geldi? Bakın, o davanın millî olup
olmadığı tartışmasına girmeyeceğim. Orada
avukat diyor ki, devletin bankasının, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bankasının genel müdür yardımcısının avukatı
diyor ki: “Bu Zarrab, milyonlarca dolar rüşvet verdi. Süleyman Aslan bu
Zarrab’tan rüşvet aldı.” Bankanın genel müdür
yardımcısı bankanın genel müdürünü rüşvet almakla
itham ediyor. Hani, “17-25 Aralık kumpas.” diyordunuz ya, devletin
bürokratı “Kumpas değil.” diyor, ikrar ediyor, “Burada rüşvet
var.” diyor. Öbür bürokrat da Türkiye’de devletin olabildiğince
koruması altında. Ben buradan Ankara Cumhuriyet
Başsavcısına sesleniyorum. Sayın Cumhuriyet
Başsavcısı, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki avukatın
mahkeme önündeki beyanı seni ilgilendiriyor mu? Eğer seni
ilgilendiriyorsa ben buradan bekliyorum ama ilgilendirmiyorsa o zaman Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu -artık “yüksek” kalmadı- Hâkimler ve
Savcılar Kurulu Başkanına sesleniyorum: Acaba görevini yapmayan
bir başsavcıyı o görevde hangi gerekçeyle ve ne kadar
tutacaksınız, ben de merak ediyorum. Diyor ki: “Bu genel müdür
milyonlarca dolar rüşvet almıştır.” Kim söylüyor? Türkiye
Cumhuriyeti devletinin genel müdür yardımcısının
avukatı yani resmî bir beyan. Nerede? Mahkeme önünde. Kime söylüyor?
Devletin genel müdürüne söylüyor, o tarihteki bürokrata söylüyor. Hadi buyurun,
AK PARTİ’li arkadaşlar: “17-25 Aralık bize darbeydi, bir
kumpastı, 17-25 Aralığın içerisindekiler yalandır.”
diyecek olan bir yiğit yürekli AK PARTİ’li milletvekilini bekliyorum
buraya.
Daha devamını söyleyelim. Şimdi, bu
Süleyman Aslan’ı ve o 3 bakanı hukuk sisteminin içerisine dâhil
ettiler. Siz bunları aklayabilirsiniz, kayırabilirsiniz ama
Türkiye’nin nereye doğru gideceğini ben söyleyeyim.
Bakın, yine, 2006 yılında Türkiye
Cumhuriyeti devletinin imzalamış olduğu Birleşmiş
Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi burada, merak eden herkese
gönderirim. Bu sözleşme gereğince bu yapılan yolsuzlukların
bedelini 80 milyon, aç ve yoksul insanımız da dâhil olmak üzere,
sanayicimiz, iş adamımız, bürokratımız, hepimiz,
hepimiz ödeyeceğiz. Alçakça yapılan bu yolsuzluğun bedelini
bütün Türkiye iliklerine kadar yaşayacak ve ödeyecektir.
Yine, aynı hikâyeyle ilgili bir başka
uluslararası sözleşmeyi daha sizlerin takdirine sunmak istiyorum.
Bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yine 2003 yılında
imzalamış olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 2003
yılı. Bu iki sözleşmeyi, Türkiye’de birazcık hukuk bilen,
hukuk fakültesi öğrencileri de dâhil, açsın okusunlar. 80 milyonun
önüne konulacak olan faturayı şimdiden söylüyorum. Bakın, çok
basit: Yarın, Türkiye de İran gibi büyük bir ambargo
sınırlarının içerisine konulabilir. Ne demek bu, biliyor
musunuz? Yarın Türkiye’nin böyle bir ambargonun içerisine konulması
durumunda, yurt dışından mal alması, yurt
dışına mal ihraç etmesi, ilaç alması, çocuklarına ilaç
alması, kanser ilacı alması dahi mümkün olamayabilir. Bunun
ciddiyetinin farkında değildir; bu siyasi iktidar bunu karalayarak, millî
bir davaya yaslanarak Türkiye’yi belki birkaç gün daha kandırabilir ama
gerçeklerin maalesef, inatçı ve böyle de ortaya çıkmak gibi bir
özelliği var.
Sayın Adalet Bakanı, siz, bu aşamadan
sonra, Türkiye Cumhuriyeti devletinin mahkemelerinde adaletin bir an önce tesis
edilmesi için üzerinize düşen görevi de eksiksiz yerine getirmek
durumundasınız. Süleyman Aslan ve onunla birlikte bahse konu
kişilerin tamamı hakkında -çok açık, madde
numarasını da vereyim, 3628 sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasası’nın
17 ve 19’uncu maddesi gereğince- bir dakika dahi durmaksızın, bu
akşam, şimdi, derhâl, soruşturma açılması kararı
hemen alınmalı ve hak ettikleri yasal müeyyidelerle yargı önüne
çıkarılmalı, mutlaka hesabını vermelidirler. Adalet
topaldır, adalet değirmeni yavaş döner ama emin olun mutlaka
döner.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hatip, Genel
Başkanımıza -parti grubumuza dönmek suretiyle- bir
sataşmada bulunmuştur. Seçim sonuçlarından sonra Genel
Başkanımızın yaptığı bir konuşmayı
sanki seçimler manipüle edilmiş gibi sunmak…
İkincisi: 17-25’le alakalı, mahkemeler
burada kararlarını vermiştir, bizim kanaatlerimiz bellidir.
“Buna kumpas diyordunuz, bu kumpas değildir.” gibi, “Bunun kumpas
olmadığını iddia edecek AK PARTİ’liler yok mu?” demek
suretiyle grubumuza sataşmıştır; söz talep ediyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un,
Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in 505 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına
ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçimlerin millet vicdanında ne
olup olmadığına Haluk Pekşen karar verecek değildir.
Seçimi kaybettikleri sürece “Seçimler eşit
şartlarda yapılmadı.” “Efendim, bu, meşru bir seçim
değildir.” “Efendim, bunlar millet vicdanını
yaralamıştır.” Siz, her kaybettiğiniz seçim sonrası
benzer şeyleri söylediniz, her seçim sonrasında aynı
şeyleri söylediniz ve bir adım öteye geçemediniz daha. Akşam,
sandıkların çok büyük bir oranı açılmış,
işin rengi belli olmuş, Genel Başkanımız bununla
alakalı bir açıklama yapmış, onu alıp “Efendim, kamu
vicdanı yaralanmıştır, milletin vicdanı
sızlamıştır.”
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ne demiş Genel
Başkan?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, Cumhuriyet
Halk Partisinin yüreği ne zaman soğur biliyor musunuz? Bir seçim
kazandıkları zaman o seçim nasıl olmuş, nasıl
bitmiş bakmazlar, seçimi kazansınlar o zaman meşrudur,
kaybettiler meşru değildir; bakış açıları budur.
Bir diğeri, bakın, hukuktan dem vuruyor
Sayın Pekşen. Sayın Pekşen, siz 2008’de neredeydiniz? Yüzde
47,5 oy almış bir partiye kapatma davası açıldı bu
ülkede, gazete kupürlerinden kapatma davası açıldı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bitmedi
mağduriyetiniz bir türlü ya.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ve o gün “Ankara’da da
savcılar varmış.” deniyordu, kimsenin sesi çıkmıyordu…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Darbe
yapanlara da Mercedes verdiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - …o zaman hukuk hukuktu,
o zaman Türkiye’de mahkemeler mahkemeydi, o zaman yargıçlar
yargıçtı, çünkü AK PARTİ’ye kapatma davası
açılıyordu, çünkü “Sandıkta yenilemeyen AK PARTİ…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ama şartlar
oluşmuştu.
MEHMET MUŞ (Devamla) - …belki bir şekilde
kapatılır da bize meydan açılır.” deniyordu ama
olmadı, amacınıza ulaşamadınız; o zaman hukuk
hukuktu, şimdi değil.
Bakın, değerli milletvekilleri, ben daha
önce de buradan söyledim, 17-25 kumpasının başarıya
ulaşamamasına CHP Grubu o kadar hayıflanıyor ki, şimdi
döndü dolaştı, bunun devamı olan Amerika’daki bir davaya umudunu
bağlamış vaziyette. O kadar acziyet içerisine düşmüş
vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Amerika’da
Türkiye’yi rezil ediyorsunuz. Rezil ediyorsunuz Türkiye’yi Amerika’da.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Avukat
söylüyor, avukat. Halkbank’ın parasını ödediği avukat
söylüyor bunu.
MEHMET MUŞ (Devamla) – “Acaba oradan bir
şey çıkar da biz bir şekilde Türkiye’de yönetime gelebilir
miyiz?” diyecek kadar acziyet içerisine düşmüş bir parti.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Dünyaya rezil
ettiniz Türkiye’yi.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – “Genel Müdür
rüşvet aldı.” diyor, avukatı söylüyor, avukatı.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, iktidara gelmenin yolu Amerika’daki davadan değil,
Türkiye’deki sandıktan geçer.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) – “Genel Müdür
pervasızca rüşvet aldı.” diye Genel Müdür
Yardımcınız söylüyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Avukatı
söylüyor, parasını ödediğiniz avukat, “Rüşvetleri
aldı.” diyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Orada da
peşin vermiş rüşvetlerini.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Pekşen, buyurun
dinliyorum.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkanım, bizzat ismimi zikrederek ve şahsımla ilgili 2008
yılında nerede olduğumu sorgulayarak cevap bekleyen bir
sataşmada bulunmuştur. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Pekşen.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
5.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Saygıdeğer
milletvekilleri, hukukçu olmak nasıl bir şey biliyor musunuz? Tam da
onun yeridir burası.
Şimdi bakın, Sayın Erdoğan’la
ilgili bir süreçte Haluk Pekşen neredeydi biliyor musunuz? Anlatayım:
Hani o MİT Müsteşarına sorgu, MİT
Müsteşarını tutuklama kararı verildiği özel yetkili
savcının verdiği gün var ya, Türkiye’de ilk kez Haluk
Pekşen çıktı: “Bu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına
yapılmış olan bir komplodur.” dedi. Siz neredeydiniz? Siz bu
partinin hukukçususunuz, niye sesiniz çıkmadı? Bakın, Haluk
Pekşen söyledi. Bakın, 2008 yılında nerede olduğumu da
2 tane tanığa sorarsınız; biri, Şeref Malkoç; öbürü
de, Mustafa Kamalak. Siyaseten beraber yürüdüğünüz iki tane hukuk
adamı. Onlara bir sorun “Haluk Pekşen neredeydi?” diye, size gereken
cevabı vereceklerdir. Bakın, beni burada böyle gümbür gümbür
konuşturan nedir biliyor musunuz? Otuz yıllık meslek
hayatım boyunca adaletten, doğruluktan, dürüstlükten ve adam olmaktan
hiç ayrılmamaktır. Hiç kimseden hiçbir şey beklemedim,
hayatımın her döneminde de yiğit ve yürekli olarak,
yalnızca hukukun ve adaletin ipine sarıldım. Hiç kimseye minnet
etmedim, kimseye de boyun eğmedim, tıpkı 15 Temmuzda olduğu
gibi. 15 Temmuzda o hain kalkışanların hepsi meydanlarda, bu
ülkeye meydanları dar ederken, 17 Temmuz günü çıktım devletin
televizyonlarında, yandaş televizyonlarınızda, hepsinde
şunu söyledim: “Bu FETÖ’ye dikkat edin. Bakın, bunun üye
sayısı 400 bindir, bunun para miktarı 300 milyar dolardır.”
dedim. O günlerde bir şey söyleniyordu “Rakamlar uçuk.” diyorlardı,
ne oldu? Adaleti savunmak, adaletin adamı olmak işte böyle dik
konuşmayı ve aklı yerinde konuşmayı gerektirir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Pekşen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Grup Başkan
Vekili Mehmet Muş, konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini
acziyet içinde olmakla suçlamıştır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Böyle bir usul yok
ki ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Acziyet içindesiniz.” dedi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Verdik işte,
bir tanesine veriyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, o,
şahsına yapılan sataşma. İsim vererek adamın
şahsına sataşıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neyse…
Göreceğiz, adaleti göreceğiz şimdi, bakalım, adaleti
göreceğiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuz adına…
BAŞKAN – Muş, lütfen, ben karar vereyim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben de onu
diyorum, adaleti göreceğim şimdi.
BAŞKAN - Herhangi bir uyarıya gerek yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, grubumuz adına…
BAŞKAN - Sayın Özel, bir dakika…
Dinliyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, Sayın Mehmet
Muş, Sayın Haluk Pekşen’in şahsına
yaptığı sataşmadan sonra Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna
dönük 17-25 Aralıktan medet ummak, Amerika’da yürüyen davadan medet ummak
ve “Acziyet içindesiniz.” dedi. Buna cevap vermek istiyoruz grup olarak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP
sıralarından alkışlar)
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada acziyet içinde olan bir grup varsa Başbakanı
“Bunlar araştırılsın oğullarımın da olsa.”
dediği hâlde araştırma komisyonuna Başbakanına
rağmen, saraydan gelen talimatla “hayır” oyu veren AKP Grubu acziyet
içindedir. (CHP sıralarından alkışlar) Acziyet içinde olan
birisi varsa “İspatlarsan gereğini yapacağım.” dediği
hâlde Genel Başkanı, elimizdeki SWIFT’leri, dekontları ortaya
koyup bir komisyon kurun…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Getir, ver!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …o komisyonda gerçekliği
-madem sahte diyorsunuz- araştırılsın dediğimiz hâlde
buna “evet” diyemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu acziyet içindedir.
Yıl 2012; Sayın Mehmet Muş -siz bunu bilirsiniz-
bu meşhur adayla ilgili, Man Adası’yla ilgili hükûmetler
arasında vergi konularında bilgi değişimi
anlaşması yapmışız 2012 yılında. Bu
anlaşma ne zaman Meclise gelip ittifakla kabul edilmiş biliyor
musunuz? 2017 yılında. Soru: Acaba beş yıl neden bekledik?
Cevap: Sakın, 2011’de işlenen ve belgeleri bugün siyasetin ana gündem
maddesi olan o işlemler vergiyle ilgili meselelerde zaman
aşımı beş yıl olduğu için beş yıl
bekletilmiş olmasın. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu kendi grubunu bile aldatarak oylatan Adalet ve Kalkınma Partisinin
çıkıp da… Burada, beş yıl, Man Adası’yla ilgili kanunu
Mecliste niye tuttunuz? 2017’de zaman aşımı süresi dolduktan
sonra -o söz konusu para transferleriyle ilgili- bunu neden temmuz ayında
geçirdiniz? Bunun cevabını verin acziyet içinde değilseniz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, ismimi zikretmek suretiyle sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Sataşmadan söz istiyor musunuz
efendim?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un,
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; salı gününden beri Cumhuriyet
Halk Partisi bir şey iddia ediyor “ispatladık” diyor, hüküm veriyor,
iddia ortaya atıyor.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başkanın kabul
etti.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Dün kendisine dedim ki:
Ya, şu elindekilerini bir getir, bana da ver, getiremiyor. Ya,
gazetecilere verin, veremiyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Gel
gösterelim.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Mahkemeye götürün,
götüremiyor; fotokopisini çek şunların, Genel Kurula bir
dağıt, dağıtamıyor. “İspatladık” diye elinde
ne olduğunu bilmediğimiz bir kâğıt sallıyor;
“ispatladık, ispatladık” diye mal bulmuş Mağribî gibi
ortalıkta dolaşıyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Man’ı siz
buldunuz, Man’ı siz buldunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli dostlar,
siyaset ciddi bir iştir, siyaset ciddi bir iştir.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Aynen öyle,
ciddi bir iştir.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Elinizdekileri
gazetecilere gruptan sonra neden dağıtmadınız? Size, Genel
Başkanınıza 1,5 milyon Türk liralık bir tazminat
davası açılmış.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Rahatız
biz, rahatız.
MEHMET MUŞ (Devamla) – O zaman, o
belgelerinizle beraber sizin hiç daha Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezine
gitmeden doğrudan doğruya mahkemeye gidip elinizde ne var ne yok
onları ibraz etmeniz lazım, sizin bir kere bu mahkemeyi
kazanmanız lazım.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Dava dilekçesi gelmedi
daha, dava dilekçesi gelmedi. Her şeyin bir usulü var.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bir diğeri,
bakın, değerli dostlar…
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Genel
Başkanın açıkladı, “Ticari iş” dedi, “Ticari iş.”
MEHMET MUŞ (Devamla) – …burada bir şey
sormak istiyorum. Şimdi hiç kimse burada demokrasi havarisi kesilmesin.
Bazı şeyleri hatırlatacağız ki herkes ne
yaptığını iyi bilecek. Burada 27 Nisan e-muhtırası
verildiği zaman, bakın, o dönem ana muhalefetin yöneticilerinin
söyledikleri, Genel Sekreter Önder Sav, 367 kararından sonra, Anayasa
Mahkemesinin verdiği karardan sonra diyor ki: “Gözümüz aydın,
Türkiye’nin gözü aydın.” Hukuku görüyor musunuz?
Bakın, burada hepimiz oylama yapıyoruz,
oylamalara katılıyoruz. O dönemde bu 367 garabetiyle alakalı
Anayasa Mahkemesinin verdiği karara Önder Sav “Gözümüz aydın.” diyor.
İşte, buna “hukuk” diyorlar.
Bir diğeri, bakın, CHP Genel Başkan
Yardımcısı Onur Öymen, muhtıradan bir gün sonra “Genelkurmayın
tespitleri bizim tespitlerimizden farklı değildir; altına
imzamızı atarız.” diyor. Sadece bu iki örneği…
Onlarcası var bu açıklamaların.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) – Şunu söylemek
istiyorum: Bakın, iddia ettiklerinizi gazetecilerle
paylaşamadığınızı, bizimle
paylaşamadığınızı söyledim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) –
Paylaşacağız, bekle iki dakika.
MEHMET MUŞ (Devamla) – İktidar
sandıktan geçer.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – İki
dakika bekle!
MEHMET MUŞ (Devamla) – İktidar
sandıktan geçer.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Millete yalan
söylememekten geçer!
MEHMET MUŞ (Devamla) - İktidar farklı
yollarla ülke yönetimine gelmekten geçmez; demokrasinin aslı da budur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Konu anlaşılmıştır,
tutanaklara geçmiştir değerli arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
şimdi, aslında açıkça “ispatlayamadı”, “veremedi”,
“edemedi” diyor bununla ilgili kürsüden ama sizin de gündemi yürütmekle ilgili
gayretinizi görüyorum. O zaman, tutanaklara geçmesi açısından buradan
söyleyeyim: Sayın Muş, belgeler burada.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Getir,
fotokopisini ver onların!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu belgeleri anında
almanın bir yolu vardı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Getir, ver!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bugün reddettiniz, yarın
bir daha getireceğiz; olay şu: Araştırma… “Sahte”
diyorsunuz ya, kendi kendinizi büyük bir çıkmazın içine…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Getir, ne var
içinde?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - “Sahte” diyen adam,
sahteliği araştırılsın diye önerdiğimiz
komisyondan korkmaz, ona “evet” oyu verir. Yarın bir daha vereceğiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bekliyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sakın kaçmayın,
Meclisi kapatmayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kaçmıyoruz,
bekliyoruz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama tut ki yarın da
kaçtılar, Meclisi kapattılar ya da yarın da geldiler
“hayır” oyu verdiler. Kaçamazsınız; bu belgeleri halkla ve
halkın haber alma hakkının savunucusu basınla
paylaşacağız. Paylaşacağız…
Paylaşacağız… (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Konu
anlaşılmıştır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - El mi yaman,
bey mi yaman?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama herkes sizin içinde
bulunduğunuz çelişkiyi ve acziyeti görsün diye inadına
vermiyoruz, inadına yarını da bekleyeceğiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan acziyeti gösterdi. Acziyet içinde kimlermiş gördük.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ne kadar daha
çelişeceksiniz; görelim bir bakalım.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Sizsiniz!
ALİ ŞEKER (İstanbul) -
Göreceğiz, belgeler burada.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Yarın
vereceğim” diyor, getir ver.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, ben yerimden…
BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurun.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yarın
kabul edin, vereceğiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ne olduğu
belli değil, sallıyor bir şeyler.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – AK PARTİ
Genel Başkanı “Ticari iş” diyor buna. “Ticari bir iş”
diyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bak, burada da bir
şey yazıyor. İyi dinle, seninle alakalı.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yok, yok…
Boş kâğıt o, boş! Boş işler bunlar!
BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan, bugün YSK’ya ilişkin bir yasayı görüşüyoruz ve
varmış olduğumuz mutabakat çerçevesinde, eğer bugün
bitirebilirsek, grup önerimiz çerçevesinde yarın
çalışılmayacağını herkes biliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir
mutabakatımız yok bizim, biz çalışmak istiyoruz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Hayır,
niye kapatıyorsunuz? Çalışalım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bakın,
şimdi, ayrıca…
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) –
Çalışalım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) –
Çalışabiliriz elbette, çalışabiliriz ama…
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Perşembe
günü ne zaman kapandı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir dakika,
çalışabiliriz fakat böyle bir mutabakatın olduğunu
biliyoruz. Dolayısıyla, şimdi, bunu bile bile “Yarın
kapatacaksınız, kaçacaksınız.” laflarını
doğru bulmuyoruz öncelikle.
İkincisi: Mecliste çalışma günleri
çok, her zaman getirebilirler.
Ayrıca, bugün HDP Grubu getirmişti bu
öneriyi grup önerisi olarak. HDP bu grup önerisini getirdiğinde CHP
şunu söylüyor bize, kabul etmemiz için: “Siz kabul edin, ondan sonra ben
belgeleri vereceğim.” Böyle bir yöntem Meclisin
çalışmalarında da olmaz, böyle bir ikna edici yaklaşım
da olmaz, biz bunu kabul etmeyiz. Ne zaman getirirlerse tekrar müzakere ederiz
ve kararımızı veririz.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
ben de İç Tüzük 60’a göre yerimden bir dakika söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, bir tamamlayayım.
Teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle…
BAŞKAN – Son bir dakika, buyurun.
40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
bir kez, Sayın Bostancı şöyle yanlış bir iş
yaptı: Cumhuriyet Halk Partisi olarak -bütün partiler de şahittir-
yarın çalışmamakla ilgili bir mutabakatımız yok;
mutabakat YSK Kanunu’nu bugün bitirmek üzerine. Pazartesi günü siz bana bizzat
telefon açtığınızda “Salı uluslararası
anlaşmalar, çarşamba YSK, perşembe uluslararası
anlaşmalar.” dediniz. Diğer gruplara da aynı telefonu
açtığınızdan eminim, grup başkan vekilleri burada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yarın
çalışmamakla ilgili fikir günlerdir sizin, Adalet ve Kalkınma
Partisinin söyleyip bizim mutabakatımız olmayan bir şey.
Yarın Meclisi
çalıştırmazsanız sizi “Meclisten kaçtı, grup
önerimizle yüzleşmekten kaçtı.” sayarız. Yarın gelir,
“evet” oyu verirseniz belgeleri yarın alırsınız; yoksa
hafta sonu alırsınız. Ama bu belgelerin gerçekliğinin
araştırılmasına cesaretiniz yoksa “hayır” oyu verin ya
da kapatın yarın Meclisi. Biz buradayız, çalışmak
istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, iddiayı ortaya atan ispatlamakla mükelleftir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Emin ol.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Biz bunu yaparsanız
getiririz, onu yapmazsanız getirmeyiz…”
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siz de
araştırmayı kabul edin, araştırmayı kabul edin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kusura
bakmayın, biz size göre hareket etmeyiz. Biz iktidar partisiyiz, bizim
gündemimiz var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yarın kaçmayın,
yarın gelin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Biz Türkiye'yi
büyütmekle mükellefiz. İddialarınızı ortaya atın,
gidin gazetecilerle paylaşın.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Man
Adası’na götürüyorsunuz paraları.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Mahkemeye götürün,
getirin Genel Kurula dağıtın.
BAŞKAN – Sayın Başkan…
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Pazarlıkla
olmaz bu iş.
Teşekkür ediyorum.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) –
Savcılarınız harekete geçsin. Savcılarınız
harekete geçsin, verin talimatı. Niye savcılar harekete geçmiyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Başkanlık
Divanının da görevleri var efendim. Genel Kurulu
çalıştırmakla yükümlüyüz.
Konuşmalar kayda geçmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)
BAŞKAN - Gruplar adına ve
şahıslar adına konuşmalar da tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi yirmi dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapacağım. Bu sürenin on dakikası
sayın milletvekillerine ait, on dakikası ise cevaplara ait.
Sıralamaya göre Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli Bakan, değerli milletvekilleri;
Sayın Bakanım, Düzce ili Hecinler köyümüz var. Düzce ilinin tüm
çöpleri bundan bir yıl öncesine kadar Hecinler köyüne dökülüyordu ve
Hecinler köyü sakinleri idare mahkemesine dava açtı, davayı
kazandı ve Hecinler’e Düzce’nin çöpü dökülmedi. Ancak 7 Nisan 2016
tarihinde Sayın Faruk Özlü -Bakanlar Kurulu üyesi- dedi ki Hecinlerlilere:
“Söz, artık buraya çöp dökülmeyecek. Biz bu çöpü yakacağız. Çöp
ortasında Hecinlerliler yaşamayacak. Hecinlerlileri mağdur
etmeyeceğiz.” Yeni seçilen Belediye Başkanıysa yine çöpleri
Hecinler’e dökeceği sözünü söylüyor. Bu Hecinler ne zaman bu mağduriyetten
kurtarılacak?
İkinci soru da Bolu Dağı’nda
kışın kar yağdığı için sisli havalarda
aydınlatmalar çalışmıyor. Bu aydınlatmalar
olmadığı için sürekli trafik kazaları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gürer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın
Bakan, görüşülmekte olan Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Teklifi’nde gelecek seçimlere gölge düşürebilecek
düzenlemeler yer almaktadır. Taslak, Yüksek Seçim Kurulu
yapısında köklü değişiklikler içermektedir. Personel
yapısının bu taslakta değiştirilmesi hedeflenmektedir.
İşe alımlarda sözlü ve gerekirse uygulamalı sınavla
torpil, kayırmacılık ve liyakat ilkesi yerine, sadakat ya da
başka ilkelerin gündeme gelmesi olasıdır. Neden bu uygulama yasa
tasarısında yer almaktadır?
Yüksek Seçim Kurulu personelinin Adalet
Bakanlığı personeli kılınmak istenmesine Yüksek Seçim
Kurulu personeli karşı çıkmaktadır. Bu uygulama, mevcut il
ve ilçe seçim kurulları personellerinin kazanımlarını
ortadan kaldırması ve personel üzerinde bir baskı
kurulacağı kaygısına neden olmaktadır. Kurulun
yansız ve tarafsızlığına gölge düşürebilecek
böyle bir uygulamaya neden ihtiyaç duyulmuştur? Bu düzenlemelerle Yüksek
Seçim Kurulunun tartışılır kılınmasına,
gelecek seçimlerin şaibeli hâle gelmesine neden bugünden neden
olunmaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Gürer.
Sayın Çamak…
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Bakan,
ülkemizde son yıllarda gündemde olan kentsel dönüşümün
yarattığı ekonomik, sosyal ve kültürel değişimlerin
sonuçları giderek kendini göstermeye başlamıştır.
Özellikle kentsel dönüşümle ve başka yollarla yeniden imar edilen
bölgelerin tarihsel ve kültürel dokusunun önemli oranda erozyona
uğradığı bir gerçektir. Türkiye küçük Millet Meclislerinin
Kasım 2017 raporunun da ortaya koyduğu gibi, ülkemizin gerçekçi,
insanı merkeze alan ve doğayı gözeten bir şehirleşme
anlayışına ihtiyacı var. Bu değerlerden ortaya
çıkan her tahribat sadece bugünü değil, gelecek kuşakların
da yaşamını ipotek altına almaktadır. Ülkemizi ve
kentlerimizi yönetenleri bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın Tarhan…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Söz istemiyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, istemiyorsunuz.
Sayın Turpcu…
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sayın
Başkanım, aracılığınızla Çalışma
Bakanımıza sorulmak üzere söz aldım.
Zonguldak Eren Enerji Termik Santrali’nde
işçiler sendikalaşma mücadelesi verirken işçi önderlerinin 15’i
işten atıldı. Bu çağda bu zulüm niye? Bu işçilerimiz
bu karda kışta Zonguldak’tan İstanbul’a, Eren Enerjinin
merkezine yürüme kararı almışlardır. Sayın
Bakanlığın bu konuda işçilerin tekrar işe
alınmasıyla ilgili herhangi bir tasarrufu olacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Turpcu.
Sayın Şeker…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın
Bakan, kendi kirli işlerinizi “millî mesele” diyerek milletimizin
sırtına yükleyemezsiniz. “Gemicik” diye onlarca milyon dolarlık
kocaman gemiler aldınız; ortada adalet bırakmadınız,
çökerttiniz. Rezillikler, artık dünya yargısının konusu
oldu. Önce Başbakan Malta Adası’nda şimdi de
Cumhurbaşkanı Man Adası’nda vergi cennetlerinde cirit atarken bu
yolsuzlukların bedelini millete ödetmek adına ülkeyi vergi
cehennemine çevirdiniz. En pahalı mazot bizde, en pahalı elektrik, en
yüksek vergi yine bizde. Dün suç ortağınız FETÖ’ydü, bugün
Sarraf. Yarın hangi Rezaların rezaletlerinin açığa
çıkacağı belli değil. Unutmayın ki günümüz bilimi 130
milyon yıl önce çarpışan yıldızların yer çekimi
dalgalarını kesin bir şekilde tespit edecek imkânlara sahip. Siz
pervasızca, alenen işlediğiniz suçların gizli
kalacağını zannediyorsunuz. Siz kendinizin
olmadığını iddia ettiğiniz paraları faiziyle
almış bir ekipsiniz. Arsızlığınız arşa
vardı, artık milletin yakasından düşün ve istifa edin.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Sayın Hakverdi, buyurun.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde
Çağdaş Hukukçular Derneğine yapılan operasyonlar sonucu 17
avukat tutuklanmıştı. Bolu T Tipi Cezaevine gönderilen Avukat Barkın
Timtik de bu avukatlardan biri. Cezaevinde her sabah Robocop kıyafetli
10-15 kişilik bir erkek gardiyan grubu bu kadınlar koğuşuna
girerek tutuklulardan hazır olda tekmil vermelerini istemekte. Bunu kabul
etmeyen Avukat Barkın da her sabah yerlerde sürünerek darbedilmekte.
Üstelik henüz duruşmaya dahi çıkmamışken, iki aylık
tutuklu olan Barkın’a, her sabah hazır olda tekmil vermediği
için şimdiden toplamda otuz beş yıl görüş cezası verilmiş
durumda. Bu hususta bir değerlendirme yapar mısınız?
İnsani ve ahlaki bir durum mudur bu?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Hakverdi.
Sayın Hürriyet… Yok.
Sayın Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Bakan,
iktidarınız ve Bakanlığınız Reza Zarrab
davasını çok yakinen takip ediyor. ABD’de yürütülen bu davada Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarından kaç kişi sanık
durumdadır? Bunların isimleri nelerdir?
İki: İktidarınızın 4
bakanı ile Reza Zarrab hakkında Türkiye'de yürütülen rüşvet ve
yolsuzluk soruşturmasını yürüten ve tutuklama kararı veren
savcı ve hâkimleri değiştirerek 17-25 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet davasıyla ilgili olarak takipsizlik ve tahliye kararı
verdirdiniz. Şimdi ise Reza Zarrab, Halk Bankası Genel Müdürü
Süleyman Aslan ile yardımcısı, önceki Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan ile başkaca yurttaşlarımız hakkında davanın
açılmasıyla birlikte takipsizlikle sonuçlanan 17-25 Aralık
yolsuzluk ve rüşvet davası nedeniyle yeni delil ve bilgiler ortaya
çıkmıştır. Bu durum karşısında takipsizlik
kararını kaldırarak dava açılmasını
sağlayacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Arslan.
Sayın Toğrul... Yok.
Sayın Irgat...
MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Benim iki sorum
olacak. Birincisi: Cezaevlerinde avukat görüşü her yerde aynı
olmuyor, bazı cezaevlerinde on beş dakika, bazılarında
yarım saat oluyor yani bir standart yok. Bu konuda, gerçekten, Adalet
Bakanlığı bir uygulama standardizasyonunu yaratacak mı?
Bir diğer sorum: Bitlis’te havaalanı
bulunmamakta yani şu anda havaalanı bulunmayan çok az ilin
arasında Bitlis. Ya Muş ya da Van havaalanlarını kullanmak
zorunda kalıyor Bitlisliler.
Diğer taraftan, Bitlis-Tatvan
kavşağında her yıl birçok kaza meydana geliyor ve insanlar
hayatını kaybediyor. Bu yolun yapım aşaması, ihale
süreçleri şu anda halkımızla paylaşılmıyor.
Gerçekten hem çevre yolunun yapılması hem havaalanı
noktasında şu anda çalışmalar ne boyutta? Onu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Yiğitalp...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Sayın Adalet Bakanına sormak istiyorum. Bir yılı
aşkın süredir bizim eş genel başkanlarımız ve
milletvekillerimiz cezaevinde. Biz aralıksız, sistematik olarak her
hafta başvuru yapıyoruz ama buna dair geri dönüt de hiçbir
şekilde gerçekleşmiyor. Buna dair özel bir yaptırım mı
var, özel bir uygulama mı var? Bunu bilmek istiyorum.
İkincisi: Bizim, cezaevinde olan milletvekili
arkadaşlarımız SEGBİS’le zorla ifadeye
çıkarılmaya çalışılıyor. Doğrudan
doğruya yüz yüze ilkesinden kaynaklı bir hakları olduğu
gibi, bir yılı aşkın süredir hâlen duruşmaya
çıkarılmamışlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kadar hukuksuzca bir yaptırıma karşı sizin tutumunuz
nedir?
Son olarak, Tarsus ve Elâzığ cezaevlerinde
çok ciddi hak ihlalleri var. Basında ve kamuoyunda buna dair çokça
haberler çıkıyor, bundan haberdar mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Yiğitalp.
Sayın Tor…
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın
İçişleri Bakanına sorumdur: Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek’in görevinden istifa etmesinden sonra
yazılı ve görsel basında, önceden yapılan ve
kavşaklara dikilen bazı heykel ve görsellerin
kaldırıldığı yer almıştır. Söz konusu
heykel ve görsel için ciddi meblağlar yazılmaktadır
basında. Sağlıklı bilgi almak bakımından, bir:
Çiftlik kavşağından kaldırılan dinozor heykeli ile
Kızılay kavşağından kaldırılan lale görseli
kaç liraya ve kimden satın alınmıştır?
Cevabını bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tor.
On dakika süreyle cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Mevlit Kandili’ni, yüce Meclisin bütün
değerli üyelerinin ve tüm milletimizin Mevlit Kandili’ni tebrik ediyorum.
Sevgili Peygamberimiz’in evrensel
barışı, selamı ve ortaya koymuş olduğu dünya
barışına, insanlığa vermiş olduğu
mesajların ve ehlibeytin, yol göstericisinin kıyamete kadar devam
etmesi niyazıyla bu gecenizi tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, birkaç milletvekili,
Sayın Şeker ve Sayın Arslan, Amerika’daki davalarla ilgili
birkaç soru ifade ettiler. “İktidarınız bu davayı çok iyi
takip ediyor. Kaç vatandaş yargılanıyor?” dedi Sayın
Arslan.
Vallahi, bizim iktidarımız, Hükûmetimizden
fazla, CHP bu davaya takip ediyor, her gün orada arkadaşınız
var. 10 bin kilometre ötedeki bu davaya, hangi hararet, hangi aşk, hangi
motivasyon sizi oraya kadar götürüyor, Pensilvanya’nın yanına, bunun
hayretle izliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Siz nota verdiniz bunun
için Sayın Bakan, biz vermedik.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Nota verdiniz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Yanı başımızda, Sincan’da 250 şehidimizin, gök kubbesi
altında…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Notayı veren sizsiniz
Sayın Bakan, notayı.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalayan, 250
vatandaşımızı şehit eden, 2 bin
vatandaşımızı gazi yapan…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Konuya gelin.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
…cumhuriyete, demokrasiye kasteden katillerin davası yanı
başımızda devam ederken hiçbir şekilde o davayı takip
etmiyorsunuz, Türkiye aleyhine bir kumpas davayı 10 bin kilometre öteden
takip ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) – O
silahları siz verdiniz, siz!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Bu,
Türkiye adına çok büyük bir…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – O
silahları siz verdiniz onlara.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Nota veriyorsunuz nota.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayıptır ayıp!
KAZIM ARSLAN (Denizli) – ABD’ye siz nota verdiniz
Sayın Bakan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – O
silahları siz verdiniz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – O notayı Cumhuriyet
Halk Partisi vermedi, siz verdiniz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Türkiye adına, CHP adına çok utanç verici bir durumdur. Bunu,
Atatürk’ün partisinin bir FETÖ’nün partisi olma yönündeki bu
çabalarını gerçekten üzüntüyle izliyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – O
silahları siz verdiniz onlara, suçunuzu kapatamazsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan,
ağzını topla! Seni bunu konuşmaktan menederim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Kaç
kişi yargılanıyor, bunu en iyi siz bilirsiniz, tamam mı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ağzını topla!
Sen kimsin, Atatürk’ün partisiyle ilgili ne biçim konuşuyorsun! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sana mı
soracak! Yerine otur. O parmağını sallama!
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Otur yerine, otur!
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Dolayısıyla… (Gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, temiz
bir dille konuşmaya davet edin.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Dolayısıyla…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Temiz bir dille konuşmaya
davet edin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Temiz bir dille
konuşacaksın.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Bakan…
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.28
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Birleşime
otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
505 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Cevap işlemine kaldığımız
yerden devam edeceğiz ancak ondan önce Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekili Sayın Bostancı’nın bir söz talebi var,
onu yerine getireceğim.
Buyurun Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün 505 sıra
sayılı Kanun Teklif’nin tümü üzerinde yapılan soru-cevap
işlemi sırasındaki bazı ifadelerinin siyasi bir
eleştiri olduğuna ve terör örgütü ile CHP’yi özdeşleştiren
bir yaklaşımın söz konusu olmadığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Biraz önce, aslında hiçbir partinin, hiçbir
milletvekilinin tasvip etmeyeceği gerilimli bir ortam teşekkül etti.
Burada bütün siyasi partiler, Meclisin, müzakere atmosferine uygun bir
şekilde çalışması doğrultusunda elbette bir
dileğe, bir temenniye sahipler ama zaman zaman, özellikle
tartışmaların geriliminin yükseldiği dönemlerde böyle
olaylar maalesef yaşanabiliyor. Böyle zamanlarda sanıyorum söylenen
sözler, yapılan değerlendirmeler de kastının ötesinde
anlaşılabiliyor.
Sayın Bakanın biraz önce ifade ettiği
sözler bir siyasi eleştiri mahiyetindedir, bunun ötesinde
değerlendirilmesini doğru bulmayız. Sayın Bakanla da
görüştük, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür
Özel’le de görüştük, terör örgütü ile CHP’yi özdeşleştiren bir
yaklaşım söz konusu değildir, dile getirilen bir siyasi
eleştiridir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Özel, buyurun.
42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sizin
riyasetinizde yapılan toplantıda da ifade ettim, bir grup başkan
vekilinin –tersten başlayarak söyleyeceğim- bir sayın
bakanın konuşmasını keserek ve birkaç adım giderek ve
şiddetle karşı çıkarak konuşmasına engel
olması alışıldık bir durum değil, bunu
yaşamıyoruz ve bu hâliyle bakarsanız bunun olmaması gerekir
ama bunu yaratan şart, Sayın Bakanın içinde Atatürk’ün de
adını anarak Atatürk’ün partisini bir terör örgütüyle
ilişkilendiren bir yaklaşımıydı. Bunu eleştiri
sınırları içinde olmayı bırakın en ağır
hakaret ve iftira olarak değerlendirdiğimizden ötürüdür ki bu
istenmeyen durum o alışılmadık söylem üzerine
gelişmiştir. Sayın Naci Bostancı’nın Sayın
Bakanla da görüştüğünü söyleyerek bunun doğru
olmadığını ve böyle bir kastın
olamayacağını söylemesi bizim açımızdan
kıymetlidir. Bundan sonra herhangi bir bakanın Cumhuriyet Halk
Partisine Atatürk’ü de anarak ve bir terör örgütüyle ilişkilendirerek bir
söz söylemeyeceğine ilişkin burada duyulan pişmanlık ve
buna ilişkin bir taahhüt olarak değerlendirerek ancak buradan sonraki
müzakerelere devam edebiliriz. Bu konuda içeride ifade ettiğim
yaklaşımı söylüyorum, Sayın Naci Bostancı’nın
ifadelerini de o açıdan kıymetli buluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, çok affederseniz…
“Düşmanlık” diye bir laf ettiniz
değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Düşmanlık” demedim
ben, “pişmanlık” dedim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Bu
konuşmaları bundan sonraki süreç için pişmanlık, bir
taahhüt olarak…” dedi. Kabul edilebilir bir şey değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Pişmanlık” dedim
efendim, “düşmanlık” der miyim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi,
tabii ki, siyasi eleştirilerde herkesin dikkatli ve ihtimamlı bir dil
kullanması son derece önemli. Cumhuriyet Halk Partisinden
arkadaşların da böyle bir dile dikkat etmeleri, şüphesiz bizim
de dikkat etmemiz milletin Meclisinin burada selamet içerisinde
çalışması bakımından son derece önemlidir. Ümit ederiz
ki aynı dikkat ve ihtimam bundan sonra herkes tarafından yerine
getirilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
Sayın Bakanın sunumundan sonra ben de
düşüncelerimi paylaşacağım.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)
BAŞKAN – Cevap işlemine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Sayın Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sorularla ilgili
kaldığımız yerden devam ettiğimizde, Türkiye egemen
bir hukuk devletidir. Türkiye’de yargılaması yapılan bir konuyla
ilgili, bu hususlarla ilgili “pervasız” “kirli işler” “rezillikler”
gibi ifadeler gerçekten Genel Kurulda duymaya alışık
olmadığımız ifadeler. Bu hususta, Türk milleti hususunda
yargılamalar yapılmıştır. Bir hususla ilgili eğer
bir müddei varsa iddiasını ispat eder, bunun da yeri mahkemelerdir.
Bu konuyu da bu vesileyle ifade etmek isterim.
Bolu T Tipinde ayakta sayım dayatma
iddiasıyla ilgili bir soru vardı. Ceza İnfaz
Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Tüzük’ün 46’ncı maddesi gereğince
sayım şekli ilgili ceza infaz kurumunca belirlenmektedir. Bu
belirleme, hükümlü, tutuklu, personel güvenliği amacıyla kurum düzeni
gözetilerek yapılmaktadır.
Avukat görüş süreleriyle ilgili 5275
sayılı Yasa’nın 114’üncü maddesinde tutuklunun müdafisiyle
görüşü kısıtlanamaz, ceza infaz kurumlarının
yoğunluğu dikkate alınarak kurumda bulunan tüm tutukluların
müdafisiyle görüşmesi ve savunma hakkının
kısıtlanmaması amacıyla tutuklu ile müdafi görüşleri
de kurum düzenine göre belirlenmektedir.
Sayın Hakverdi’nin ceza infaz kurumlarında
kötü muamele iddialarıyla ilgili de bildiğiniz gibi, ceza infaz
kurumları yargı denetime kapsamında infaz hâkimleri, yine idari
denetim kapsamında Bakanlık müfettişleri, yine genel müdürlük
kontrolörleri ve sivil toplum kuruluşlarının denetimi
kapsamında ceza infaz kurumu izleme kurulları, Türkiye İnsan Hakları
Eşitlik Kurumu, yine parlamento denetimi kapsamında Meclisimizin
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, uluslararası
denetim kapsamında Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi, Avrupa
Konseyi İnsan Hakları Komiserliği, Birleşmiş Milletler
Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu tarafından sürekli
incelenmektedir. Bu hususlarda bu denetimler yapılmakta
dolayısıyla bu konularla ilgili somut iddialar da her zaman
titizlikle dikkate alınmaktadır.
“Neden sözlü sınav yapılıyor?”
şeklinde bir soru vardı. Danıştay Kanunu’na göre personel
yazılı ve sözlü sınavla atanmaktadır. Yine, 6087
sayılı Kanun’un 13’üncü maddesine göre personel yazılı ve
sözlü sınav sonucuna göre atanmaktadır. Adalet
Bakanlığı personeli de komisyonların sözlü,
yazılı uygulama sınavlarına göre atanmaktadır. Hâkim,
savcı adayları da yazılı ve sözlü sınavına göre
yine atanmaktadırlar.
Sayın Yiğitalp’in yine bir sorusu,
SEGBİS’le ilgili, ifadede yüz yüzelik ilkesinin haleldar olduğuna
dair bir sorusu vardı. Bu konuyla ilgili de bildiğiniz üzere, 6749
sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinde “Hâkim veya mahkemenin uygun
gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim
tekniğinin kullanılması suretiyle şüpheli veya
sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara
katılmasına karar verilebilir.” şeklinde bir ifade vardır.
Yine, bu hususla ilgili Anayasa Mahkemesinin de 18/11/2015 tarih 2013/2653
sayılı Kararı’nda da sesli ve görüntülü aktarma usulünün yüz
yüzelik ilkesini karşıladığına ilişkin bir
kararı vardır. Dolayısıyla ceza muhakemesine esas
teşkil eden yüz yüzelik ilkesini bu anlamda ihlal ettiğine ya da
haleldar ettiğine ilişkin bir itirazın ya da bir sorunun bu
anlamda cevabı olmak amacıyla bunu ifade etmek isterim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Siz kendiniz bir mahkemeye çıkamasanız bunu
hakkaniyetli bulur muydunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Diğer sorularım da vardı Sayın Bakan.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Gürer’in yine YSK Kanunu’yla ilgili personelin Adalet
Bakanlığı kadrolarına atanabilmesi hakkında bir sorusu
vardı, “Adalet Bakanlığına neden veriliyor?” şeklinde.
Esasen birçok benzer kurumların kanunlarında benzer hükümler, buna
benzer hükümler yer almaktadır. Mevcut Yüksek Seçim Kurulu’nun
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nde de bu yer
almaktadır. Benzer bir hüküm, 6087 sayılı Hâkimler Savcılar
Kurulu Kanunu’nda “Kurulda görev yapan personelin genel sekreterin teklifi,
başkanın uygun görmesi üzerine mükteseplerine uygun olarak Adalet
Bakanlığınca Bakanlık merkez ve taşra teşkilat
kadrolarına atanabilirler.” şeklinde bir hüküm var. Yine
Danıştay Kanunu’nda benzer bir hüküm yer almaktadır. Yine
Yargıtay Kanunu’nda da oradaki personellerle ilgili böyle bir düzenleme
yer almaktadır. Ve Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu’nda da benzer bir
hüküm yer almakta, Adalet Bakanlığınca bu kadroların
atanması yönünde bir hüküm yer almaktadır. Eğer daha iyi bir
öneriniz varsa Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verelim ya
da farklı bir bakanlığa teklif ediliyorsa, Çalışma
Bakanlığı…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Mevcut hâliyle
kalsın isteniyor Sayın Bakan, Çevre Bakanlığına
verilsin demiyoruz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Bu
hususla ilgili Adalet Bakanlığınca, bizce çok özel bir gayret
yok ama bir şekilde yapılan işlerin benzerliği, nitelik
itibarıyla… Ve şu anda ilgililerce malumdur ki Seçim Kurulundaki
personeller Adalet Bakanlığı personelinin genel itibarıyla
görevlendiği kişilerdir, Adalet Bakanlığı personelleri
eliyle zaten yürütülmektedir. Dolayısıyla
bu hususla ilgili bir ihtiyaç duyulması hâlinde, buna da
bağımsız Yüksek Seçim Kurulunun karar vermesi hâlinde Adalet
Bakanlığınca bu anlamda atanmasına yönelik bir
değerlendirme söz konusu olmaktadır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Personel,
mevcut hâli kalsın istiyor.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) - Bu
husus sayın heyetin takdirindedir, değerlendirmesindedir.
Dolayısıyla bu hususları ifade etmek istedim.
Diğer konuyla ilgili de, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de 17-25 Aralık
yargılaması Türkiye’deki bağımsız, tarafsız
mahkemelerce yargılaması bitmiş bir konudur.
Bakıldığında, özellikle FETÖ’ye yakın tüm isimlerin bu
tür gündemde konuşulan hususlarla ilgili, tekraren bu meselenin… Yani bir
anlamda yere atılan sakızın alınıp ağza
çiğnenmesi yönünde bir tabloyu yaşamaktayız. Türkiye’de
yaşanan fiillerle ilgili, Türkiye egemen bir devlettir, Türkiye bir
çadır devleti değil, hukuk devletidir. Yargılamalar, varsa
iddialar yapılır. Dolayısıyla kim bu anlamda suçluysa, kim
bu anlamda bir haksızlığa uğramışsa elbette
mahkemeler bu yargılamaları yapmıştır, yapacaktır.
Bu konularla ilgili, tekrar, burada yapılamayan haksız
isnatların bir başka yerde yapılması öncelikle ve özellikle
Türkiye’nin, Türk milletinin karşı çıkması gereken bir
durumdur. Elbette kim bir yanlış yapmışsa bu fiiller tabii
ki Türk mahkemelerince değerlendirilir ve yargılamalar
yapılır. Onun ötesinde Türkiye’nin, Türk milletinin alnı
açıktır. Bu tür operasyonları çok gördük.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili tüm davaları
takip ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, tabii,
tartışmanın harareti içinde Sayın Bakan “isnat” falan
deyince bir şey havada kalmasın, bunu bilgi olarak ifade ediyorum:
Sincan Belediyesinin Sincan’daki yapılan yargılamalarda kurmuş
olduğu ikram çadırındaki görevlilere gidip Sayın Bakan
sorarsa “Bu duruşmaları takip etmeye Özgür Özel geliyor mu, buradaki
15 Temmuz gazileriyle oturup sohbet ediyor mu?”, herhâlde Sincan Belediyesinin
yetkililerine ve Sincan Belediye Başkanına orada
danışılabilir, birincisi bu.
İkincisi, Darbe Komisyonu üyelerimizle gerek
birinci köprünün tutulmasıyla ilgili -15 Temmuz Şehitler Köprüsü
davası olarak görülen davada, İstanbul’da- gerekse buradaki
Akıncı Üssü davasında davayı takip ediyoruz. Ayrıca,
hem o gece burada olan milletvekilleri hem de CHP kurumsal kimliği olarak
tüm davalara müdahillik talebimiz, dilekçelerimiz bizzat salona giderek
tarafımızdan da verilmiştir. Bu konudaki hassasiyetimizin de
altını çizmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Cevap verilmeyen
sorulara yazılı cevap verilecek mi?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Tamam, olur.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, ben, özellikle, cevapsız kalan
bir soruyu tekrar etmek istedim. Dokuz milletvekilimizin tutuklu olduğu
bir dönemde diğer milletvekillerinin yani bizlerin onlarla
görüşememesinin nedeni nedir? Siz bir hukukçusunuz, ben de bir hukukçuyum
ve tüm vekiller gerçekten eşit haklara sahipse, siz Anayasa’nın
eşitlik ilkesine de inanıyorsanız -bunu bildiğinizi
biliyorum- o zaman buna ilişkin bir açıklamanız olmalı,
böyle bir eşitsiz uygulamaya.
Bunun dışında da siz SEGBİS’le
ilgili olarak yüz yüzeliği engellemediğinizi söylüyorsunuz. Ben bunu
gerçekten inanarak söylediğinizi düşünmüyorum açıkçası
çünkü bir mahkemede bir şüphelinin nasıl olması
gerektiğini, hâkimi nasıl etkilemesi gerektiğini, kendi lehine
çevirmek için, kendini savunabilmek için beden dilinden yüz ifadelerine,
mimiklerine kadar her şeyi kullanması gerektiğini siz de benim
kadar biliyorsunuz. Ben sıkıyönetim mahkemelerinden beri
avukatlık yapıyorum ve hayatımda böyle bir şey görmedim.
Bir de bunun ikinci aşaması ne olacaktır? Bugün, mesela,
vekillerimizle ilgili cezaevi yetkililerine suç duyurusunda bulunulup
SEGBİS odasına zorla getirilmeleri istenmiş. Gitmediklerinde ne
yapılacaktır? Mesela bununla baş edebilecek midir bu Meclis?
Kolundan tutup mu götürülecektir Selahattin Demirtaş? Kolundan tutup mu
götürülecektir Selma Irmak? Ben, bilmiyorum, gerçekten aynı okulu
okuduysak bunun sizin tarafınızdan da böyle
değerlendirilmeyeceğini ve başka niyetlerin olduğunu
düşünüyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, süre doldu ama cevap
vermek istiyorsanız ek bir süre vereyim size.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu uygulamalar
mahkemelerce verilen kararlardır. Ben kendi yorumum olarak söylemedim,
Anayasa Mahkemesinin bir kararını hatırlattım. Elbette,
SEGBİS’le ifade alınmasıyla, yargılama
yapılmasıyla ilgili durum bağımsız mahkemelerin kendi
verdikleri kararlardır, onlarla ilgili bizim bir yorum yapmamız ya da
şu şekilde olsun şeklinde bir talimat ya da bir kanaatte
bulunmamız doğru değil; yargılamayı mahkemeler
yapıyor, onların kendi takdirleridir.
Görüşmeyle ilgili durum da cezaevlerinin teknik
olarak imkân verdiği ölçülerde görüşmeler yapılabilmektedir.
Diğer kalan hususlarla ilgili de
yazılı olarak cevap verilecektir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Diğer partiler
izin almadan gidebiliyor da bir tek bize mi bu koşullar uygun değil
Sayın Bakan? Sadece bize mi koşullar uygun değil? Böyle cevap
mı olur ya?
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Zorla
SEGBİS’e getirilmeler de düzeltilsin. Zorla SEGBİS diye hukuki bir
madde yok. Bu sizin uydurduğunuz ve uyguladığınız bir
şey.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzün’ün, hiç kimsenin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü darbe
girişiminde bulunmuş hain bir terör örgütüyle eş değerde
tutmasının kabul edilemeyeceğine ve milletvekillerinin bu yüce
Meclise yakışır şekilde davranmalarını
Başkanlık Divanı adına rica ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, az önce
burada, tabii ki hiçbir arkadaşımızın tasvip etmediği
değerlendirmeler ve görüşmeler yapıldı. Takdir edersiniz ki
hepimiz bu çatı altında, özellikle bu hain darbe girişimine
karşı Parlamento olarak, tüm siyasi parti grupları olarak el
birliğiyle, omuz omuza bu direnci gösterdik. Ama unutmayalım ki bu
çatıyı kuran, bu cumhuriyeti kuran, bu Parlamentoyu kuran Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün çatısı altında, onun şemsiyesi
altında bu Mecliste görev yapıyoruz. O nedenle, ne şimdi ne
geçmişte ne de gelecekte hiç kimsenin ama hiç kimsenin Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ü darbe girişiminde bulunmuş bir hain terör örgütüyle asla
eş değerde tutmasını, onu ağzına
almasını kabul etmemiz mümkün değildir. (CHP sıralarından
alkışlar) Böyle söyleyen vardır demiyorum ama bu
uyarıyı yapma görevini ben kendimde Meclis Başkan Vekili olarak
görüyorum. O nedenle, bütün konuşmacı
arkadaşlarımızın, hatip
arkadaşlarımızın bu yüce Meclise yakışır bir
şeklide davranmalarını, bu anlamda söz kullanmalarını
hassaten Başkanlık Divanı olarak rica ediyorum.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkan, bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
44.- Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, 505
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde yapılan soru-cevap
işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin
kurucusu, banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'nin dâhilî ve haricî
bedhahlarına karşı bağımsızlık mücadelesi
vermiş bir millî mücadele kahramanı, devletimizin, cumhuriyetimizin
kurucusudur. Biz -bu millet- onun hatırasını, cumhuriyetini de
kanımızın son damlasına kadar, kıyamete kadar koruyacağız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bizim buradaki ifademiz asla bir partiyi de, bir
tüzel kişiliği de… Genelleme yapmak bir hukuk adamı olarak da,
bir siyasetçi olarak da bana yakışmaz. Ben sadece kullanılan,
dile getirilen üslupların -bu hususlarla ilgili- belli bir hususta bu
örgütün de kullanmış olduğu üsluplarla benzerliğini
söyledim, yoksa bir şahıs ya da bir kitleyi bu anlamda bir hususta
ifade etmek istemedim, bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Konu amacına ulaşmıştır,
Sayın Bakan da gerekeni söylemiştir. Bu konuyu kapatıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölüm görüşmelerine
başlıyoruz. Birinci bölüm, 1 ile 10’uncu maddeler arasını
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar
adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Mehmet Parsak; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Hüda Kaya;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Nurhayat Altaca
Kayışoğlu.
İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Mehmet Parsak’a aittir.
Sayın Parsak, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) –
Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; 505 sıra
sayılı Yasa Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve
siz saygıdeğer milletvekillerini saygılarımla
selamlıyorum.
Bölümle ilgili konuşmalarıma geçmeden
önce, Sayın Başkanın riyasetindeki ilk hitabetim, bu vesileyle
Sayın Başkana da seçilmiş olduğu bu önemli vazifeden
dolayı tebriklerimi arz ediyorum.
Yine bölümle ilgili konuşmalarıma geçmeden
önce, bugün hepimizin bildiği gibi Mevlit Kandili, Peygamber Efendimiz’in
doğumunun yıl dönümü. Ben bu vesileyle bu kutlu, bu mübarek geceyi de
hayırlara vesile olması dileğiyle kutluyorum.
Sayın milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulunun,
daha doğru ifadesiyle -birazdan arz da edeceğim- Yüksek Seçim
Kurumunun biraz gecikmeli de olsa bir teşkilat yasasına
kavuşması için böylesi önemli bir yasa teklifinin sunulmuş
olması bize göre son derece isabetli, doğru, yerinde bir
adımdır. Dolayısıyla biz bu yasa teklifi sunulduktan sonra
gerek Komisyon çalışmalarında, alt komisyon çalışmalarında
gerekse de Genel Kurul çalışmalarında bu dâhilde hareket etmeye
çalışıyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanun
teklifi, özellikle Anayasa Komisyonumuzda son dönemde en az
tartışmayla, en az değişiklikle, en kısa sürede ve en
kıymetli, en teknik çalışmalarla geçen kanun tekliflerinden bir
tanesiydi çünkü seçimler demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğuna
göre böylesi bir yasa herkes bakımından önemliydi. Ama bu yasada bize
göre de olmaması gereken, daha doğrusuyla 298 sayılı
Kanun’da düzenlenmesi gereken bazı hususlar vardı. İsabetli bir
biçimde alt komisyonda söz konusu fıkraların 298 sayılı
Kanun’da değerlendirilmek üzere çıkarılmasına karar
verildi. Büyük ölçüde o sebeple olmak üzere de hem alt komisyon
çalışmaları hem de asıl Komisyon çalışmaları
daha kısa zaman içerisinde, daha isabetli, daha anlamlı bir
şekilde tamamlanmış oldu ve buralara kadar da geldi. Büyük
ölçüde diyorum çünkü evet, çok az sayıda değişiklik oldu önemli
olan ama bunların en önemlilerinden bir tanesinin Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bizim de şahsen altına imzamızı
attığımız değişiklik önergesiyle
yapıldığını hatırlatmakta burada fayda görüyorum.
O da bu kanun teklifinin geçici 1’inci maddesinin (6)’ncı
fıkrasında seçim müdürleri ve seçim müdür
yardımcılarının atanmasına ilişkin usul ve
esaslar düzenleniyordu, buna ilişkin olarak on iki yıla
yakındır görevde yükselme sınavı bekleyip işbu kanunda
da düzenlenen şartları taşıdığı hâlde, bu
kanun kapsamında, daha az oranla, daha az miktarla seçim müdürü ya da seçim
müdür yardımcısı olarak atanabilecek personellerin de
taleplerini dikkate almak suretiyle ve iktidar partisiyle de müştereken
imza altına aldığımız önergenin de kabul edilmesi
neticesinde bu konuyu çözüme kavuşturmuş olduk. Böylelikle, atama
bekleyen 500’ün üzerindeki söz konusu personeli, bir, hakkı olan görevde
yükselme sınavını geçici de olsa bir yasa teminatına
kavuşturmuş olduk; iki, öncelikli olarak bunlardan atama
yapılmasını ifade etmek suretiyle, bu kanun yürürlüğe
girdikten sonra yapılacak atamada -380 civarında- bu mahiyette
şartları tutan 500’ün üzerinde personel bulunduğu için ve
öncelik de onlara işaret edildiği için tamamının da
bunlardan atanabilmesine yol açtık. Ama bir sınav süreci
yaşanacak, elbette ki orada ehliyet, liyakat ve adalet ilkelerine göre, bu
noktada, kimler daha doğru, kimler daha layık, kimler daha ehil ise
adaletli bir şekilde bu doğrultuda hayata geçeceğini
düşünüyoruz ve bunun da sıkı bir şekilde takipçisi
olacağız.
Üzerinde söz aldığım birinci
bölümdeki maddelere şöyle ana hatlarıyla değinmek istiyorum
süremle mütenasip olarak: Birinci bölümün ilk maddelerinde, 1’inci, 2’nci,
3’üncü maddelerde kanunun adında da olmak kaydıyla Yüksek Seçim
Kurulundan söz ediliyor. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
şöyle bakıyoruz meseleye saygıdeğer milletvekilleri:
Artık, Yüksek Seçim Kurulu, evet, anayasal bir organdır,
Anayasa’mızda da buna ilişkin açıkça bir düzenleme vardır
ama şunu göz önünde bulundurmak gerekmektedir ki ilk defa bir
teşkilat yasası yapılırken taşra teşkilatı
da olan bir kurum hâline getirildiği için, bize göre “Yüksek Seçim Kurumu”
olarak düzenlenmeliydi; Yüksek Seçim Kurulu da bunun tek ve en önemli karar
verme organı olarak yine, Anayasa’daki düzenlemeleriyle uyumlu bir
mahiyette bu kanun teklifinde düzenlenmeliydi. Dolayısıyla, 1’inci
maddede, 2’nci maddede ve 3’üncü maddede, özellikle, “Kurul” olarak ifade
edilen o bölümlerin, o kısımların “Yüksek Seçim Kurumu”
şeklinde yeniden düzenlenmesi gerektiğini alt komisyon
aşamasında da, Komisyon aşamasında da ifade ettik, hâlâ da
bunun daha doğru olduğuna inanıyoruz.
5’inci maddeye geldiğimizde,
Anayasa’mızın 79’uncu maddesinde Yüksek Seçim Kurulu kararları
aleyhine başka hiçbir merciye başvurulamayacağı yönünde
açık bir düzenleme var. Yasa teklifinde buna ek olarak başka hiçbir merciye
ve başka bir kanun yoluna başvurulamayacağı yönünde teklif
vardı. Tartışmalar esnasında, bize göre de isabetli bir
şekilde, söz konusu kısmın çıkarılması önerildi
ve oy birliğiyle de kabul edildi; böylelikle de Anayasa’yla uyumlu bir
hâle getirilmiş oldu. Ama yeniden ifade etmek de fayda var, buna ilişkin
bir düzenleme de 298 sayılı Kanun’umuzda var, o kanun teklifi de
mutlaka önümüzdeki süreçte en kısa zamanda gelecektir, o aşamada bunu
da en doğru bir mahiyette çözüme
kavuşturacağımızı düşünüyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, teklifin
6’ncı maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de kabulümüzle,
engelli seçmenlerin ve yurt dışında oy kullanmakta olan
seçmenlerin oy kullanma haklarının yani o önemli anayasal
haklarının kullanılmasının kolaylaştırılması
yönünde bir düzenleme getirildi değişiklikle ve biz de Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu çerçevede de katkı sağladık ve
Komisyon aşamasında bu iki önemli fıkra da kanun teklifine
eklenmiş oldu.
10’uncu maddeye baktığımızda,
esasen, 10’uncu maddenin (2)’nci fıkrası kapsamında seçim
uzmanları ve uzman yardımcılarının görevlendirilmesi
önerilmekte yasa teklifinde. Biz Yüksek Seçim Kurulu faaliyetinin bir
yargısal faaliyet olduğu kabulünden hareketle seçim uzmanı,
uzman yardımcısı, özellikle de uzmanı yerine raportör hâkim
ya da tetkik hâkiminin görevlendirilmesinin daha doğru olduğunu ilk
aşamasından itibaren savunageldik. Fakat eğer siyasi iradede ve
Meclis iradesinde bunun değil de teklifteki mevcut hâlin kabulü yönünde
bir irade varsa da bunun sadece Yüksek Seçim Kurulunun merkez
teşkilatında değil, taşra teşkilatlarında da
-özellikle büyük şehirlerimiz başta olmak üzere- söz konusu
uzmanların görevlendirilerek seçimlerin yönetilmesine, yürütülmesine
ilişkin faaliyetlerin daha doğru, daha isabetli bir şekilde
yapılabileceğini ortaya koyduk, aynı
kararlılığımızı devam ettiriyoruz.
Gene, 10’uncu maddenin (9)’uncu fıkrasında
adalet hizmetlerinde geçici çalıştırma yönünde bir hüküm söz
konusu. Bu, pek çok milletvekilimize ulaştığı gibi,
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerine, bizlere de ulaştı.
Uygulamada da bu yönde çeşitli aksaklıkların olduğu bir
gerçek. Hatta, Komisyon aşamasında söz konusu personelin mübaşir
olarak dahi kullanılabileceği ifade edildi. Biz onun öyle
olmayacağını düşünüyoruz çünkü ne yazık ki bizim,
şahsımın da yasa teklifine rağmen, mübaşirler hâlâ
genel idare hizmetleri sınıfına geçirilemediği için, hâlâ
yardımcı hizmetler sınıfında olduğu için –bu
vesileyle tekrar etmek isterim, bir an önce söz konusu yasa teklifimizin de
kabul edilmesi gerekir- seçim personeli mübaşir olarak görevlendirilemez
ama diğer görevlendirilmeler çerçevesinde de zaman içerisinde
işleyişe, oluşa, kamu hizmetlerinin gerekliliklerine uygun
mahiyette bir değerlendirme yapılması gerektiğini
düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu hususun da hassasiyetle
takipçisi olacağız.
Son olarak, bu YSK personelinin Adalet
Bakanlığı marifetiyle atanması yönünde de birtakım
yakınmalar var. Bunun da uygulaması esnasında takipçisi
olacağız.
Böylelikle birinci bölüme dair Milliyetçi Hareket
Partisi Grubumuz adına sözlerimi tamamlıyorum. Tekrar kandilinizi
tebrik ederek saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
Gruplar adına ikinci söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Hüda Kaya’ya aittir.
Sayın Kaya, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle değerli arkadaşlar,
konuşmacılarımızın pek çoğu bu gece Mevlit
Kandili münasebetiyle kutlamalar ifade ediyorlar. Son elçi, barış
elçisi, adaletin sesi, ahlakın önderi, insanlara örnek olarak gönderilen
son elçi Hazreti Muhammed ve -sadece o değil, diğer elçiler de-
Hazreti İsa da, Hazreti Musa da, Hazreti İbrahim de ve
adını bildiğimiz, bilmediğimiz insanlığa
değer katan, erdemlilik yolunu gösteren, ahlakın, adaletin,
barışın, sevginin yolunu gösteren, insanlığın,
vicdanın yolunu gösteren tüm değerli halk önderlerinin doğum
günleri mübarektir, değerlidir. Bu anlamda sadece ifadelerle, sözlerle
anmak değil, bu değerli önderlerimizi, barış elçilerimizi,
onların bize bıraktığı mirası, onların bize
ulaştırdığı mesajı hakkıyla anlamaktan geçer
onlara saygı duymak; onların doğumunu kutlamak, onların
bize ulaştırdığı mesaja hakkıyla sahip çıkmaktan
geçer. Ve o son elçi Hazreti Muhammed’i, bize onun getirdiği, bize
bıraktığı kitabı, bize
ulaştırdığı kitabı en iyi şekilde o
anlatır bize. “Sen muhteşem bir ahlak üzerinesin.” der bize onu
tanıtırken Yüce Allah. Dolayısıyla bugün ayetin dediği
gibi “Hiç karanlık ile aydınlık bir olur mu? Hiç kör ile gören
bir olur mu?” dediği gibi maalesef bugün aydınlık ile
karanlığı birbirine karıştırdınız.
Maalesef bugün gören ile görmeyen, gördüklerini, gerçeklerini, hakikatlerini
birbirine karıştırarak dünya kamuoyu şu anda Türkiye’nin
yüz karası meselelerini konuşmakla meşgul oluyor. Keşke o
ahlaka, o adalete, o erdemliliğe, barışa hakkıyla sahip
çıkabilseydik, layık olabilseydik.
Adalet Bakanı buradayken hemen şunu da
ifade etmek istiyorum... Konu çok arkadaşlar, vakit az. O kadar çok
problem var ki dosyalar dolusu ama hemen cümle cümle geçeceğim.
İstanbul’dan Zeynep Duygu Ağbayır isimli, sözleşmeli
öğretmenlik yapan bir genç kadınımız. Evini dün polisler
bastı. Kendisi evde yoktu ve ifade vermeye kendisi gitti, niçin
gelmişler diye. Gidiş o gidiş, kendisinden haber yok. Gizlilik
kararı var, ne olduğunu bilemiyoruz. Yakınları merak
ediyor, hepimiz merak ediyoruz, bunun cevabını bekliyorum Sayın
Bakandan.
Evet arkadaşlar, dün burada bazı
arkadaşlarımız da ifade ettiler konuşmalarında,
Aladağ yurt yangınının 1’inci yıl dönümüydü. Çok
acı var, pek çok acının yıl dönümü oluyor.
Hatırlıyoruz, mahkemeler oluyor, takipsizlik oluyor, sonuç olmuyor,
adalet olmuyor. İşte bunlardan bir tanesi de Aladağ yurt
yangınında 11’i kız çocuğu, 1’i kadın belletmen olmak
üzere 12 insanımızı kaybettik. Çok acı, çok vahşi bir
facia yaşandı orada. Fakat sevgili arkadaşlar, dün aileler
geldiğinde... Ben de Aladağ Komisyonunda partim adına bulunan
bir vekil olarak Meclis heyetiyle birlikte Adana Aladağ ve köylere kadar
gidip araştırmalarda bulunmuştum; oradaki sonuçları,
gördüklerimizi, intibalarımızı basın
açıklamasıyla da ifade etmiştim. Dün bu aileler, aradan bir
yıl geçmiş olmasına rağmen hiçbir sonucun
olmamasından... Geride ölmeyen, cemaat yurtlarına vermek
istemedikleri çocuklarını, köylere yol
yapılmadığı için, servis verilmediği için okula
gönderemiyorlar. Çocuklar şu anda evlerinde, okuyamıyor. Millî
Eğitim Bakanlığının önünde basın
açıklamasına biz de katıldık. Tekrar onları dinledik,
onların sesi olmaya çalıştık.
Değerli arkadaşlar, o kadar vahim bir
durumdalar ki ben, geçen sene Adana’ya, Aladağ’a gittikten sonra kendim de
ifade etmiştim; Türkiye’nin hiçbir köşesinde şahit
olmadığım en yoksul, en fakir imkânsızlık
şartlarının orada nasıl gerçek olduğuna şahit
olduk. Bu insanlar fakirlikten servis tutup çocuklarını şehre
gönderemediklerinden dolayı, bunun sıkıntısını
yaşadıklarından dolayı, üstüne üstlük köylerine yakın
olan bir devlet yurdunu sapasağlam olmasına rağmen, 1999 depreminden
sonra yapılmış olmasına rağmen bu yurdu
sağlamlığından dolayı -çalışan
işçilerin ifadesiyle bile- yıkmakta zorlanarak yıkıyorlar;
çocukları seçeneksiz bir şekilde cemaatin yurtlarına mahkûm
ediyorlar. Ve bu aileler soruyor: “Bu yurtlara bizim çocuklarımızı
göndermeye teşvik eden, referans olan, sorumlu olan resmî yetkililer
hakkında neden bugüne kadar bir şey yapılmadı?” diyorlar,
“İlçe millî eğitim müdürü bir yıldır ortadan kaybedildi, nereye
gitti?” diyorlar, “Neden tek bir kere bile hakkında bir soruşturma,
takibat olmadı?” diyorlar. “On iki yıl, on üç yıl, on dört
yıl ekmek yemedim, ekmeğimi yedirdim, en fakir şartlar
içerisinde, yolsuzluk, imkânsızlık içerisinde ben
çocuklarımı büyüttüm; devletime güvendim, devlet yetkilileri bize
referans oldular, oraya gönderdik ve biz çocuklarımızı,
canlarımızı kaybettik; yangın hâlâ bitmedi, devam ediyor.”
diyorlar. Geride kalan çocuklarımızı, yaşamaya devam eden
çocuklarımızı… Yangından sonra Emine Erdoğan gelecek
diye, İçişleri Bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
gelecek diye yollarına bir mıcır atıyorlar ve sonra bunu
kaldırıp kenara itiyorlar ve bugün bu yollara servis verilse bile
gidecek yolları yok ailelerin. “Çocuklarımı göndermiyorum.”
diyor babalar. “Bu eğitim dönemi başladığından bugüne
kaymakamı defalarca aramamıza rağmen ‘Servis istiyoruz,
çocuklarımızı okutmak istiyoruz.’ dememize rağmen, kaymakam
‘Kaynağımız yok.’ diyor.” Kaynak nasıl yok arkadaşlar,
kaynak nasıl yok? Milyon dolar rüşvetler havada uçuşacak, bizim
gariban yoksul köylümüzün çocuğu şu anda okuyamıyor. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar) Okuyamıyor şu anda ve
kaymakam tebligat üstüne tebligat gönderiyor ve tehdit ediyor köylüleri, diyor
ki: “Sonucuna katlanacaksınız, ceza alacaksınız.” Ekmek
almaya paraları yok, çocuklarına servis tutmaya imkânları yok
ama köylülere ceza kesmekten bahsediyorlar. Devlet, vatandaşına sahip
çıkmak demektir. Devlet yetkilisi olmak, vatandaşının
güvenli, geçimini kolaylaştıracak, yaşamını kolaylaştıracak,
insanca, onurluca yaşama şartlarını geliştirecek
imkânları gerçekleştirmek zorundadır; uluslararası
kaçakçılara, uluslararası rüşvetçilere prim vermek demek
değildir.
Kör ile gören bir olmaz. Gerçekleri görelim
arkadaşlar, hakikati görelim. Hakikate şahitler olalım, adalete
şahitler olalım. Allah için, insanlık için, halkımız
için, ülkemiz için adalete şahitlik yapalım, adalete sahip
çıkalım arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaya, biz teşekkür
ederiz.
Grupları adına son konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın
Nurhayat Altaca Kayışoğlu.
Sayın Kayışoğlu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ben de bütün İslam âleminin Mevlit Kandili’ni
tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
505 sıra sayılı Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci
bölümü üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Teklifle
Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat Kanunu düzenleniyor. Elbette bu bir
ihtiyaçtır fakat metin bu hâliyle bu ihtiyacı gidermekte midir?
Maalesef değildir. Öncelikle usul yönünden itirazlarımız var.
Teklifin hazırlanma sürecinde, her zaman olduğu gibi bu kanun
teklifinde de katılımcılık esas alınmadı.
Özellikle siyasi partilerin, seçimleri takip eden sivil toplum
kuruluşlarının, uluslararası kuruluşların ve
diğer katılımcıların hiçbir şekilde görüşü,
önerileri alınmadan hazırlanmış bir tekliftir. Bunu tabii
ki eleştiriyoruz. İçerik bakımından da biraz sonra
ayrıntılarıyla açıklayacağım üzere büyük oranda
itirazlarımız var.
Demokrasinin ön şartlarından birisi
elbette ki seçimdir fakat seçim tek başına yapılmış
olmakla, şekli olarak seçimin yapılmış olmasıyla elde
edilmez. Bu seçimin yapılma sürecinde, tabii ki eşit koşullarda,
serbest, özgürce kamuoyunun iradesinin oluşması sürecinde özgürce
oluşmasının sağlanacağı bir ortamın güvence
altına alınması, tarafsız, bağımsız bir
kurul tarafından denetlenmesi, düzenlenmesi demokrasinin
gerçekleşmesi için şarttır diye düşünüyoruz. Bunun
içerisinde elbette ki siyasetin finansmanının da
şeffaflığının sağlanması koşullardan
biridir.
Bu anlamda seçim güvenliği, YSK’nın en
önemli görevlerinden biri olan seçim güvenliği üç aşamada ele
alınabilir; seçim öncesi, seçim günü ve seçim sonrası ele
alınabilir. Seçim öncesi için hiçbir şekilde ülkede, özellikle
OHAL’in olduğu bu süreçte seçim güvenliğinin olduğundan,
demokrasinin olduğundan söz edilemez. Size 16 Nisan referandumundan önce
yaşadığım bir süreci anlatayım. Tabii ki hepiniz gibi
ben de ülkenin değişik illerinde ve yurt dışında
referandum çalışmalarında bulundum. Referandum
çalışmalarından birini de Muş ilimizde
gerçekleştirmiştim ve Muş’ta gittiğim bütün sivil toplum
kuruluşları, sendikalar, özellikle meslek odaları, benim de
mesleğim olan avukatların bağlı olduğu baro ve
vatandaşla yaptığımız temasta şöyle bir
şikâyetle karşılaştım, herkes bana: “Vekilim, vali köy
köy dolaşıyor, bizim köye geliyor ve muhtarlara ‘Eğer buradan
evet çıkmazsa kayyum atayacağım.’ diyor.” dedi. Şimdi,
böyle bir koşulda çok mükemmel bir YSK Teşkilat Kanunu
hazırlasanız ne olacak? Seçim güvenliği sağlanacak mı?
Seçimler özgür, eşit, serbest bir şekilde yapılabilecek mi?
Kamuoyunun iradesi gerçek anlamda sandıklara yansıyacak mı?
Tabii ki hayır. Öncelikle ülkedeki diğer koşulların
olağanlaştırılması ön koşuldur diye
düşünüyoruz.
Seçim güvenliğinin sağlanması için
ülkedeki en tarafsız, en bağımsız, en güvenilir kurum
olması gereken YSK Teşkilat Kanunu da düzenlenirken maalesef bu
ilkeler göz önünde bulundurulmamış, yine tek adamcılığın
yansımalarını görüyoruz kanun metninde. Özellikle üst düzey
personelin atanmasıyla ilgili eleştirilerimiz mevcuttur.
Teklif’in 5’inci maddesindeki kurul kararları
aleyhine başka merciye başvurulamaması ilk başta tabii
genişletilmişti Anayasa’ya aykırı olarak. Komisyon sürecinde
Anayasa’ya uygun hâle getirildi. Fakat bununla birlikte aslında
Anayasa’daki 79’uncu maddedeki bu hükmün de değiştirilmesi
gerektiği, özellikle YSK’nın idari kararlarına karşı
yargı yolunun açılması gerektiği bir gerçektir. 16 Nisan
referandumunda, Yüksek Seçim Kurulunun, kanuna çok açık bir şekilde
mühürsüz pusulaların geçerli olduğuna dair aldığı
karara dair, maalesef kanunda belirlenen bir merci olmadığı için
bugüne kadar yapılan başvurular da hâlâ neticelenmedi ve YSK’nın
açıkça hukuksuz bir şekilde aldığı kararların
denetlenmediğini açık bir şekilde görmüş olduk. Bu, hukuk
devleti ilkesine de aykırıdır çünkü idarenin bütün eylem ve
işlemleri yargı denetimine açık olmak zorundadır.
“Teklifte yer alan YSK kararlarının en
kısa zamanda Resmî Gazete’de yayımlanması” ibaresi,
belirttiğimiz gibi tamamen muğlak bir ibaredir. En kısa zaman
kişiden kişiye değişebilir, göreceli bir kavramdır.
Bunun netleştirilmesi gerekir ve internet ortamında da
kararların yayınlanarak şeffaflığın
sağlanması gerekir.
Kurulun görevlerinden biri olan seçmen
kütüğünün belirlenmesinde siyasi partilerin denetiminin
sağlanması seçim güvenliği açısından önemlidir ki
seçim dönemlerinde karşılaşıyoruz; bazen ölüler seçmen
görünüyor, bazen gerçekten seçmenler düşürülüyor listelerden.
Bunların olmaması için siyasi partilerin özellikle bu kanun metninde
fazlasıyla yer alması gerekirdi ama siyasi partilere bu kanun
metninde yer verilmediğini maalesef gördük.
Madde 8’de üst düzey personeli tek başına
atama yetkisi başkana veriliyor. Bu konuda da bunun hem demokratik
olmadığı hem kayırmacılığa yol
açacağı hem tarafsızlık konusunda ihlale yol
açacağı ve keyfîliğe sebep olacağı
eleştirilerimizi buradan yineliyoruz.
10’uncu maddede personelin alımı konusunda
düzenleme yapılırken Yüksek Seçim Kurulunun niteliğine,
tarafsızlığına,
bağımsızlığına uymayacak bir yöntem
belirlenmiştir; yazılı, sözlü ve gerektiğinde
uygulamalı sınavdan bahsediliyor. Biliyoruz ki, sözlü
sınavın olduğu her yerde -yaşıyoruz da her gün-
keyfîlik vardır, liyakatsizlik vardır, kayırmacılık
vardır, kadrolaşma vardır; bu da Yüksek Seçim Kurulunun
niteliğine uygun değildir. Bunun da sadece yazılı
sınav şeklinde belirlenmesi gerekir ve personelin Adalet Bakanlığı
bünyesinde görevlendirilmesiyle ilgili yetki verilmesi de personel
açısından bir güvencesizlik yaratmaktadır.
Devamında bütçe konusu düzenleniyor. Gerçekten
bu kurulun bağımsız olması isteniyorsa ekonomik
bağımsızlık da öncelikle verilmelidir bu kurula fakat
Adalet Bakanlığı bütçesi kapsamında Yüksek Seçim Kurulu bütçesi
düzenleniyor. Yani bu kurul, tarafsız, bağımsız olması
gereken bu kurul siyasi iktidarın denetimi altında ekonomik olarak
kalmak zorunda kalıyor.
Mevcut seçim müdürlerinin aslında tasfiyesini
çok kabul edilemez bir düzenleme olarak düşünüyoruz bu metin içerisinde
çünkü bu müdürlerin bir birikimi var, tecrübesi var, bunlardan yararlanmak
gerekiyor. En azından, teklif ettiğimiz üzere, altı
yıllık sürecin, altı yılla ilgili belirlenen bu rotasyonun
kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yürürlüğe girmesi iyi olurdu
fakat bu da kabul görmedi.
16 Nisan referandumuyla zaten şaibeli hâle
gelen, güvenilirliği zedelenen YSK’nın bundan sonraki seçimlerde
görevini en iyi şekilde yapabilmesi için bu kanunun bu hassasiyetlerle ele
alınması gerekirdi. Teklifin ilk hâlindeki müşahitlik ve
kısıtlanması ile sandık kurulu başkanının
belirlenmesi maddeleri çıkarıldı ama orada da daha sonra bu
hükümlerin getirilebileceği görülüyor. Bunun hiçbir şekilde bir daha
düşünülmemesi gerekir çünkü tam tersine, özellikle sivil toplum
kuruluşlarının, özellikle müşahitlerin daha aktif bir
şekilde seçimlerde görev alması kamuoyuna güven verecektir ve
seçimlerin güvenliğini sağlamak açısından önemlidir.
Bunun dışında, seçim günleri
yaşadığımız sorunların bilinmesi ve düzenlemeler
yapılırken pratikten yola çıkılarak göz önünde
bulundurulması konusunda bazı hususlara da dikkat çekmek istiyorum.
Eskiden askı listeleri Adres Kayıt
Sistemi’ne göre belirleniyordu ve seçmenler kendi komşularını
oradan denetleyebiliyorlardı. Sonradan bu, ad-soyadına göre
sıralandı; dolayısıyla da denetlenemez bir hâle
dönüştürüldü.
Yine, oy verme günü bir liste çıkıyor
-çünkü görevliler giriyor, bazı görevliler çıkıyor- o da daha
önceden siyasi partilere ulaştırılmadığı için,
erişilebilir olmadığı için denetlenemiyor maalesef.
Sandık başkanlarının -özellikle
bağımsız kuruluşlarda çalışan- özellikle de
öğretmenlerin mesela, tek yönlü, daha doğrusu tek bir sendikaya
mensup olanlardan seçilmemesi çok önemli.
Seçim günü yapılan itirazların
bazılarının sonuçsuz kalması, sandık
başkanlarının bu anlamda taraflı davranıp tutanaklara
itirazları geçirmemesi yaşanan sıkıtınlar.
Bunları bir yaptırıma bağlamak gerekiyor.
SEÇSİS’in sızdırmazlık
testlerinin yapılması ve bunun siyasi partilerle
paylaşılması kamuoyu açısından önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu,
sözlerinizi tamamlayın lütfen. Bir dakika ek süre veriyorum.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) –
Tamam, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlçe seçim kurullarında ve Yüksek Seçim
Kurulunda felaket kurtarma merkezleri kurulması düşünülebilir çünkü
seçim günü yaşanacak olumsuzluklarda verilerin bu anlamda yedeklenmesi
önemlidir.
Ve sivil toplum kuruluşlarına yer vermek
gerekiyor özellikle seçim günü. Oy ve Ötesi gibi gönüllü kuruluşlara
kanuni anlamda da yetki verilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Ve en önemli konulardan bir tanesi şu: Seçim
günü oy kullananların listesi siyasi partilerle
paylaşılmıyor. Dolayısıyla da mükerrer oy
kullanılıp kullanılmaması siyasi partilerce denetlenemiyor.
Bilemiyoruz, iktidar partisi bunu kendisiyle paylaşıyor mu ama
diğer siyasi partiler bunu göremedikleri için bu anlamda da denetimsizlik
söz konusu. Bütün bunlar keşke göz önüne alınıp gerçekten bir
teşkilat kanunu yapılsaydı diyorum.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kayışoğlu.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi şahıslar adına ilk
konuşmacı, Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat Alparslan.
Sayın Alparslan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Beş dakika söz süreniz.
MURAT ALPARSLAN (Ankara) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Başta hepimizin olmak üzere milletimizin,
İslam âleminin ve insanlığın Mevlit Kandili’ni tebrik
ediyorum.
Malumunuz, çok partili hayata geçtikten sonra
seçimlerin yönetimi, denetimi, sevk ve idaresi anlamında ilk defa
Milletvekilleri Seçim Kanunu’nda 16 Şubat 1950 tarihinde yapılan bir
ilaveyle ilçe ve illerde seçim kurulları oluşturulmuş, Ankara’da
da Yüksek Seçim Kurulu kurulmuştu. İlk defa 1961 Anayasası’na
anayasal kurum olarak giren Yüksek Seçim Kurulu, varlığını
1982 Anayasası’nda da devam ettirmiş ve cumhuriyetin temel
nitelikleri altında bir kurum olarak görevini sürdürmektedir. Fakat
değişen, dönüşen dünyamızda, günümüzde hem iş yükünün
artmış olması hem ilgilendiği seçim türlerinin
artmış olması hem de seçmen sayısının yurt içi ve
yurt dışında ilavesiyle ziyadeleşmesi sebebiyle, mevcut
mevzuata göre işini yapması konusundaki birtakım
ihtiyaçları, eksiklikleri sebebiyle bir teşkilat kanunu
yapılması ihtiyacı hasıl olmuş idi. Bu anlamda zaten
değişik mevzuatta var olan birtakım kanun maddeleri üzerinden
görev tanımları olan Yüksek Seçim Kurulunun bir teşkilat kanunu
etrafında bir bütün olarak düzenlenmesi, fonksiyonu itibarıyla çok
esaslı ve önemli bir görevi ifa eden kurum için bir elzem idi. Zira
demokratik yönetimlerin oluşmasının en önemli sebebi vesilesi
olan seçimlerin adil, özgür, hür, özgürlükçü ve çoğulcu bir şekilde
yapılmasının hem yönetimi hem de denetimi Yüksek Seçim Kurulu
tarafından yapılmaktadır.
Yüksek Seçim Kurulunun görevleri hem yönetim hem
denetim olmakla beraber ayrıca yine Anayasa’da kendisine verilen bir görev
olarak yargısal denetimi de yine Yüksek Seçim Kurulu tarafından
yapılmaktadır. Bu sebeple yaptığı işlerin önemi,
görev tanımlarının çokluğu ve görev alanının
fazlalığı sebebiyle bu mevzuat değişikliği
yapılmak suretiyle daha etkin, daha verimli çalışmasına
imkân sağlayacak şartların oluşturulması
istenmiştir.
Tabii, burada bu çalışmalar
yapılırken belki işte “Müzakere edilmeden önümüze geldi.”
şeklindeki eleştirilere şu açıdan bakmak faydalı
olacaktır: Mevcut teklifler, sadece geldiği süreyle sınırlı
olmaksızın önceden kamuoyu önünde yapılan tartışmalar,
muhataplarının konuyla ilgili teklifleri, tavsiyeleri alınmak
suretiyle olgunlaştırılır. Nitekim bu kanun teklifi de
böyle olmuş ve Komisyonumuza gelmiştir. Daha önceki konuşmacıların
da ifade ettiği gibi, Komisyonumuzda da çok esaslı bir şekilde
tartışılmış, alt komisyonda birtakım maddeler
çekilmiş, uzlaşma sağlanmış, Anayasa Komisyonunda da
diğer siyasi partilerin katkısı, teklif ve tavsiyeleri de esas
alınmak suretiyle bir mutabakat üzerinden metin oluşturulmuştur.
Tabii, burada oluşturulan metnin, tüm seçimin sevk ve idaresinde tek
başına yeterli olacak bir mevzuat olmadığı da
malumdur. Zira seçimlerin hem güvenliği hem geçerliliği hem de
yapılması farklı kanunlardaki düzenlemelerle birlikte bir bütün
olarak esas alınmalıdır. Nitekim, zaten geriye çekilen
birtakım maddelerin de o kanuni düzenlemelerle ilgili
değişiklikler zamanında gündeme getirilebileceği
şeklindeki kanaat sebebiyle geri çekildiğinin de bilinmesi
gerekmektedir.
Onun ötesinde, mevcut seçimlerin bir şekilde
olağanüstü hâl dönemlerinde yapılmasının güvenliği
etkileyeceği şeklindeki yaklaşımların da kabulü mümkün
değildir. Zira hem olağanüstü hâlin şartları, gerekleri ve
uygulaması anayasal bir haktır ve bu şekildeki bir haktan
kaynaklı bir yönetimdir ve yine seçimler de Anayasa’da belirtilen hükümler
çerçevesinde yapılmaktadır. İkisinin bir arada
varlığı, birbirinin varlığının ve
meşruiyetinin tartışılmasına imkân sağlamaz. Hele
hele son seçimlerde oy, pusula, mühür eksikliği üzerinden yapılan
meşruiyet tartışmalarının da geçersiz olduğu tüm
siyasi partiler tarafından hem demokrasi müktesebatımıza hem
demokrasi tarihimize hem de mevcut mevzuatımıza
baktığımızda açık ve net ortadadır. Zira 1984
yılından itibaren verilen içtihat şekline gelmiş YSK
kararlarında bu şekildeki uygulamaların geçerliliği ve
hukuken de makul olduğu açıkça görülmektedir.
O sebeple, bu kanunun seçimlerin çok daha güzel bir
şekilde yapılması anlamında katkı sağlayacak
olması hasebiyle hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Alparslan.
Şahısları adına son söz,
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Ziya Pir’e aittir.
Sayın Pir, buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Yeni göreviniz de hayırlı olsun ve bana
son sözü verdiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, “Ülkemizin anayasal
kurumları arasında en değerli, en güzide kurumlarından biri
Yüksek Seçim Kuruludur ve dünya demokrasilerine ülkemizin en önemli
armağanlarından biridir.” diye sözlerime başlardım
eğer on-on beş sene önce bu konuşmayı yapmış
olsaydım fakat geldiğimiz günlerde ve son yıllarda
bağımsızlığını ve tarafsızlığını
tamamen yitirerek iktidar partisinin etkisi altına giren bir kurum için bu
cümleleri sarf etmek çok doğru olmaz. Neden öyle söylüyorum? Size
YSK'nın iki kararını burada tekrar hatırlatmak istiyorum .
YSK, biliyorsunuz, alanda en yüksek mercidir yani onun kararlarına itiraz
edemezsiniz, en yüksek kararları verir. Orada oturan hâkimler de en iyilerimizdir
bu konularda.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, 2011 yılında gerçekleşen milletvekili genel
seçimleri öncesi yine bizim güzide YSK'mız, Barış ve Demokrasi
Partisinin bağımsız milletvekili adaylarından Ertuğrul
Kürkcü, Hatip Dicle, Leyla Zana, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak,
Salih Yıldız ve İsa Gürbüz'ün milletvekili
adaylıklarını iptal etti. YSK, zaten o anda bile Mecliste olan 2
parlamenterin, Gültan Kışanak
ve Sebahat Tuncel'in milletvekili olamayacağına da karar verdi .
Sonra halkımız tabii ki tepki gösterdi, "Ne oluyor?” diye
yollara çıktı. En yüksek mercimiz olan YSK, bu kararın hangi
yasal mevzuata dayandırılacağını bilemediği için
geri adım attı ve o kararından vazgeçti. En yüksek mercimiz,
güzide kurumumuz YSK bu kararı verdi.
İkincisi: Daha referandumu yeni atlattık.
Sayın Cumhurbaşkanı Başbakanken bundan sekiz sene, on sene,
on beş sene önce hep şunu söylüyordu Avrupa Birliğiyle ilgili :
"Maç oynanırken kurallar değişmez.” Şimdi, bizim
YSK'mız ne yaptı ? Referandumda 90+5' te kuralları değiştirdi
ve geçersiz olan oyları, tam oylama süresi bitmek üzereyken "Ben
bunları geçerli sayacağım." dedi. Bu da ikinci
kararıdır. Bunun üzerine fazla gidip de sizleri de rencide etmek
istemiyorum ama Türkiye demokrasi tarihine kara bir lekedir bu; bu, ikinci kararınızdır.
Şimdi, değerli milletvekilleri, biz… Ha,
bir de bu şey var, onu da söylemek istiyorum. “Yurt dışında
oy kullanmayı kolaylaştıracaktır.” diyorsunuz bu
tasarıda. Nasıl olacak bu? Ben yurt dışında
yaşamış birisi olarak soruyorum size: Şu anda Almanya’da
konsolosluklarda oy kullanabiliyoruz. Benim anam, 120 kilometre kadar
konsolosluğa bir gitmesi lazım oy kullanmak için, 120 kilometre de
geri gelecek. Bazıları 250 kilometre. Nasıl
kolaylaştıracaksınız bunu? Bunu bir açıklar
mısınız? Bu, Meclisin acziyetini gösteriyor aynı zamanda.
Topu YSK’ya atmayalım, bu bizim çözmemiz lazım, milletvekilleri
olarak burada bir kural getirmemiz lazım.
Şimdi, tamam, bunları söylüyorsunuz da
madem YSK’da o önemli değil, niye konuşuyorsunuz? Konuşuyoruz
çünkü içimizde hâlâ bir umut var, belki Türkiye’yi Orta Çağ’a geri dönmekten
kurtarabiliriz diye düşünüyoruz. Niye bunu söylüyorum size, son kalan elli
saniyede? Dün yine bizim güzide kurumlardan Diyanet İşleri
Başkanlığının bir fetvasını hatırlatmak
istiyorum, “bitcoin”le ilgili ve sanal paralarla ilgili dün bir
açıklaması var. Bundan, hatırlarsanız, beş yüz sene
önce ilk matbaalar kurulduğunda, icat edildiğinde yine o zamanın
şeyhülislamı “Gâvur icadıdır, kullanılamaz.”
demişti. Sanayimizin ne kadar geri kaldığını duyduk.
Şimdi de bizim Diyanet İşleri Başkanlığı
önce paranın ne olduğunu, iktisatçılar ya, paranın ne
olduğunu önce bir anlatıyor birkaç cümleyle, Wikipedia kapalı
ama oradan alınan birkaç cümle var, daha sonra şöyle diyor: “Yani
onun, kripto paraların kullanılması şu aşamada dinen
uygun değildir.” Şimdi, size oradan bir cümle okumak istiyorum.
Sayın Başkan, bir dakika ilave ederseniz.
BAŞKAN – Sayın Pir, lütfen sözlerinizi
tamamlayınız. Bir dakika ek süre veriyorum.
ZİYA PİR (Devamla) – Teşekkür ederim.
Şöyle diyor: “Ayrıca, değer
kazanıp kaybetme hususunda spekülasyona açık olmaları, daha çok,
kara para aklama amacı gibi meşru olmayan iş ve işlemlerde
kolaylıkla kullanılabilmesi ve devletin denetim ve gözetiminden uzak
olması gibi sebeplerle sanal paranın alım
satımını yapmak şu aşamada dinen uygun değildir.”
Burada iki nokta var: Bir, kara para aklamayla ilgili bir durum var orada. Ona
vaktim yok, girmek istemiyorum, belki önümüzdeki günlerde gireceğiz bu
adalarla ilgili. Ama ikincisi, diyor ki: “Şu aşamada dinen uygun
değildir.” Bu, ne demek ya? Böyle bir şey olabilir mi, Diyanet
İşleri Başkanı böyle bir fetva verebilir mi? “İçki
içmeniz şu anda dinen uygun değil ama yarın içebilirsiniz.” gibi
bir şey bu ya da “Domuz eti yememiz evet, günahtır, şu anda günahtır
ama yarın koşullar değişebilir.” gibi bir şey. Diyanet
İşleri Başkanlığının bence kendi işine
bakması gerekiyor bundan sonra.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pir.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Matbaayla
ilgili söylediğiniz sözün başka yüzü var, dediğiniz doğru
değil.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri,
varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 505 sıra
sayılı Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesinin "Bu Kanunun
amacı, Yüksek Seçim Kurulu'nun kuruluşu, teşkilatı, görev,
yetki ve sorumluluklar ile çalışma usul ve esaslarını
düzenlemektir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman Leyla
Birlik Erol Dora
Iğdır Şırnak Mardin
Saadet
Becerekli Ertuğrul
Kürkcü
Batman İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Seçmen iradesinin ülke yönetimine
yansımasında bir yüksek yargı organı ve hakem kurul
niteliği olan YSK'nın müstakil bir teşkilat yasasının
bugüne değin yapılmamış olması büyük bir eksiklik
olmakla birlikte, bu çok önemli yasal düzenlemelerin bir yılı
aşkın süredir devam ettirilen OHAL koşullarında
yapılıyor olması ülke demokrasimiz bakımından önemli
bir problemdir. Yine, bu Parlamentonun üçüncü büyük siyasi partisi olan HDP'nin
Eş Genel Başkanları Sayın Selahattin Demirtaş ve
Sayın Figen Yüksekdağ, Grup Başkan Vekilleri Sayın
İdris Baluken ve Sayın Çağlar Demirel ile birlikte 9
seçilmiş milletvekilinin, CHP milletvekilini de ekleyecek olursak 10
milletvekilinin cezaevinde tutulduğu bir süreçte bu denli önemli düzenlemelerin
yapılması yine ülke demokrasimiz bakımından önemli bir
kayıp, seçmen iradesinin itibarsızlaştırılması
bakımından ise büyük bir ayıptır.
BAŞKAN – Şimdi önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 505
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında
geçen “kanunun uygulanmasında;” ibaresinin “kanunda yer alan;”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman Saadet
Becerekli Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır Batman İzmir
Leyla
Birlik Erol
Dora
Şırnak Mardin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
isteyen var mı, gerekçeyi mi okutuyorum?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Bu önergeyle kanun metninin daha
anlaşılır olması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Okunan önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 505
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin (1)’inci
fıkrasına “Kurul siyasi partiler ile ilişkilerini eşitlik
ilkesi üzerine kurar hiçbir siyasi partiye ayrıcalıklı
davranamaz.” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman Saadet
Becerekli Ertuğrul
Kürkcü
Iğdır Batman İzmir
Mahmut
Toğrul Erol
Dora Leyla Birlik
Gaziantep Mardin Şırnak
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Toğrul, buyurun efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, kurul, görevlerini yerine
getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsız ve
tarafsız olmalıdır. “Bağımsız
olmalıdır.” cümlesi vardı, görüşmelerde arkadaşlarımız
aynı zamanda kurulun tarafsız olması gerektiğini de ifade
etmişlerdi.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
kâğıt üzerinde aslında yazılı olması her
şeyin doğru sonuç vereceğini maalesef göstermiyor. Tabii,
demokrasilerde seçimlerin yapılması, bu seçimlerin şeffaf,
güvenilir bir şekilde yapılması ve herkese, tüm siyasi
partilere, tüm çevrelere açık olması demokrasinin olmazsa
olmazıdır. Peki, ülkemizde yapılan seçimlerde durumun böyle
olduğunu söyleyebilir miyiz? Kesinlikle bunu söyleyemeyiz değerli
arkadaşlar.
Bakın, 16 Nisan referandumunda biz Gaziantep’te
-Sayın Bakan Gazianteplidir- billboardları paramız
karşılığında kiraladık ama daha sonra
yaratılan atmosfer neticesinde maalesef billboardlara kendi paramızla
afiş asmamız engellendi. Yine, Araban ilçesine gidiyoruz,
gezeceğimiz köylere, önceden, bizden önce bir jandarma ekibi gidiyor, bizi
takip eden bir jandarma ekibi var. Bizi karşılayan olursa sonradan
tehdit edildiğini de biliyoruz. Değerli arkadaşlar,
yaratılan atmosfer böyle olduğu zaman, yazılanların çok bir
karşılığı yok.
Şimdi, bu Mecliste, buradaki tüm
milletvekilleri aynı haklara sahip değiller mi? Aynı haklara
sahiptirler, kâğıt üzerinde de böyle yazar. Biraz önce bir soru
karşılığında Sayın Bakan dedi ki: “HDP’li
vekilleri cezaevi koşulları imkân verdiği ölçüde gönderiyoruz.”
Diğer siyasi partilerin milletvekilleri her istediği an giderken,
Sayın Bakan, HDP’li vekillerin sizden özellikle izin almaları bu
eşitliğe sizce uygun mudur? Cezaevi koşulları bir tek bize
mi aykırı; bir tek bize mi uygun değil? Bunun cevaplanması
lazım. Dolayısıyla siz bu koşulları
sağlamadığınız zaman bu yazılanların bir
anlamı yok. Değerli arkadaşlar, Yüksek Seçim Kurulu, seçim
öncesi, seçim sırasında ve seçim sonrasında da görev yapar.
Bakın, size bir başka örnek vereyim. Biz
on beş gün öncesinde Ağrı İl Seçim Kuruluna dilekçeyle
başvurduk, 3 Aralıkta Ağrı il kongremizi yapma kararı
aldık. Hiçbir problem yoktu ama aynı tarihte Adalet ve Kalkınma
Partisi de Ağrı’da kongre yapacak. Ağrı’da iki kongre
yapılabilir, aynı gün de olabilir ama AKP Genel Başkanı
Sayın Erdoğan gidiyor diye YSK bize 3 Aralıktaki seçimi resen 10
Aralığa aldığını bildiriyor. Değerli
arkadaşlar, eğer alınacaksa -Ağrı’da biz yüzde 70’in
üzerinde oy almış Halkların Demokratik Partisiyiz- Adalet ve
Kalkınma Partisinin kongresi bir hafta sonrasına ertelensin.
Şimdi, il seçim kurulunun tarafsız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Böylece tarafsız, bağımsız bir karar verdiğini de
söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz. Ağrı il kongremizi resen, tehditle
10 Aralığa tehir ettiklerini bize bildiriyorlar.
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla,
sonuç olarak, şunu söylemek istiyorum: Eğer siz seçim atmosferini
böyle gerer ve tüm mülki idare amirlerini bir kolluk kuvveti gibi, bir siyasi
partinin çalışanları gibi koşturur ve onları
çalıştırırsanız, devletin tüm olanaklarını
bir siyasi parti lehine kullanırsanız orada adil bir seçim
olduğunu kimse iddia edemez. Tüm muhtarların, bizim seçim bölgemizde
özellikle köy muhtarlarının referandumda tehdit edildiğini biz
açıkça biliyoruz. Çok açık bir şekilde ya kayyum atamakla ya
gerekli olan, devletin yapması gereken hizmetleri yapmamakla tehdit
edildiklerini biliyoruz. Şimdi, böyle bir durumda YSK’nın, Yüksek
Seçim Kurulunun… Burada yazılı olanlar tabii ki önemlidir ama
uygulama her şeyin başındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bir ülkenin demokrasi
iddiası varsa işte bu koşulları herkese, tüm siyasi
partiler lehine sağlıyorsa o zaman demokrasiden bahsediliyor diyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 505
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Emin Adıyaman Leyla
Birlik Erol Dora
Iğdır Şırnak Mardin
Saadet
Becerekli Ertuğrul
Kürkcü
Batman İzmir
Madde 4 –
(II) En son yapılan milletvekili genel
seçimlerinde en çok oy almış dört siyasi parti ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler, o siyasi parti genel
başkanları tarafından yazılı olarak yetki
verilmiş olması şartıyla Yüksek Seçim Kurulunda da bir
asıl, bir yedek temsilci bulundurabilir. Bu temsilciler kurulun yurtiçi ve
yurtdışında yürüttüğü bütün çalışmalarına ve
görüşmelerine katılırlar, oy kullanamazlar. Görüşülen
iş hakkında siyasi partiler temsilcileri görüşlerini
bildirirlerse, kurul, bunları da dinleyip değerlendirdikten sonra,
kendi arasında işi görüşerek karar verir ve kararı
temsilcilere yazılı olarak bildirir. Siyasi parti temsilcilerinin
toplantılara katılmamaları, işlerin görüşülmesini
durdurmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak
isteyen yok.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun teklifinde siyasi parti temsilcilerine dair hiçbir hükmün
yer almaması teklifin önemli bir eksikliğidir. Bu önergeyle YSK'da
siyasi partilerce görevlendirilen temsilcilerin rol ve görevlerinin açık
ve net bir şekilde yasa teklifinde belirtilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.48
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)
----- 0 -----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Bostancı, sisteme girmişsiniz.
Buyurun, yerinizden söz veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
45.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın, Yedinci Oturumun başında yapmış
olduğu açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Buradan basmıştım ama
sanırım görmediniz. Önemli bir husus açıklamak için söz istedim.
Biraz önce, biliyorsunuz, Mecliste hiçbirimizin tasvip etmediği gerilimli
bir ortam teşekkül etmiş ve daha sonra siz ara vermiştiniz.
Aradan sonra da ben burada söz alarak bir önceki gerilimli ortamın
doğmasında öyle görüldüğü varsayılan ifadeye ilişkin
yaklaşımımızın ne olduğunu belirtmiştim.
Sayın Özgür Özel de benden sonra söz almıştı. O sırada
tam anlayamadım, daha sonra tutanakları talep ettim. Burada benim
getirmiş olduğum açıklamanın yanlış bir
şekilde pişmanlık olarak anlaşılabileceğine
ilişkin bir ifade var. Şunu belirteyim: Bu Mecliste her kim gerçekten
pişman olacağı söz de söyleyebilir, bunu söylediği
zamanlarda da her partiden arkadaşlar gereken davranışı
göstermişlerdir. Bizim buradaki ifademiz bir pişmanlık
değil, söylenen sözün anlamını tahkim eden,
sınırlarını çizen çerçevede bir ifadedir. Bu şekilde
anlaşılmasında fayda vardır. Nitekim benden sonra da
zatıaliniz de bir konuşma yaptınız ve Sayın Bakan da
bir konuşma yaptı. Böylelikle ne murat edildiğine ilişkin
anlam daha açık bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Bu
husus için söz aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
Sayın Özel, buyurun.
46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, o
sırada Sayın Bostancı önce “düşmanlık” olarak
anlamış, ben “‘Düşmanlık’ demedim efendim,
‘pişmanlık’ dedim.” diye düzeltmişim falan, kayıtlarda var.
Aslında, Sayın Bostancı bu açıklamayı o aşamada
deseydi itiraz ederdim, “Ya, hani Sayın Bakanla görüşmüştünüz,
ben öyle yorumladım.” derdim. Sayın Bostancı bunu yapıyor
ama arada Sayın Bakan sizden sonra, sizin ifadelerinizden sonra söz
alıp “O cümleyi söylerken hiçbir partiyi, hiçbir kurumu kastetmedim, böyle
bir şey yapmam.” dediği için, o açıdan, zaten mesele bizim için
hallolmuştur.
BAŞKAN – Konu maksadına
ulaşmıştır.
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın milletvekilleri, komisyonların
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair tezkereleri
vardır, okutuyorum:
X.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Geçici Başkanlığının, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1357)
29/11/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
29/11/2017 Çarşamba günü saat 20.00'de toplanmış ve kullanılan
17 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük’ün 24’üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ekrem
Erdem
(İstanbul)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan:
Emrullah İşler (Ankara) 16 oy
Başkan
Vekili: Burhanettin Uysal (Karabük) 16
oy
Sözcü:
Hüseyin Bürge (İstanbul) 16 oy
Kâtip: Mehmet
Akif Yılmaz (Kocaeli) 16 oy
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize
sunulmuştur.
Seçilen arkadaşları tebrik ediyoruz,
başarılar diliyoruz.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Millî Savunma Komisyonu Geçici
Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1358)
29/11/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Millî Savunma Komisyonu, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 29/11/2017 Salı günü saat 20.00'de
toplanmış ve kullanılan 19 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu, aşağıda adları ve soyadları yazılı
üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük’ün
24’üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ekmeleddin
Mehmet İhsanoğlu
(İstanbul)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan:
Yusuf Beyazıt (Tokat) 17 oy
Başkan
Vekili: Hüseyin Şahin (Bursa) 14 oy
Sözcü: Murat
Baybatur (Manisa) 14 oy
Kâtip: Metin
Akgün (Tekirdağ) 14 oy
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyonların başkanlık
divanlarına seçilen tüm milletvekili arkadaşlarıma
hayırlı olsun diyor, başarılar diliyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın Yüksek Seçim
Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi (2/1929) ve
Anayasa Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 505) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 505
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemimizde başka bir konu
bulunmadığından, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 30 Kasım 2017 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyor, bu gece idrak ettiğimiz Mevlit Kandili’nin
bütün İslam âlemine hayırlara vesile olmasını diliyor,
hepinize hayırlı akşamlar diyorum.
Kapanma
Saati: 22.56