TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
32nci
Birleşim
5
Aralık 2017 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin, 5
Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, hafriyat
kamyonlarının neden olduğu ölümlere ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının,
Başkanlık Divanı olarak 5 Aralık Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl
dönümünü kutladığına, Mardin, Adıyaman ve Gaziantepte bir
dizi çalışma ve toplantı yapan KEFEK üyelerini tebrik
ettiğine ve 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin
konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
3.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, 10-17
Aralık Dünya İnsan Hakları Haftasına ve 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipakın,
Amerikanın büyükelçiliğini Kudüse taşıma ve
İsrailin başkenti olarak tanıma kararı almaya
hazırlandığı yönündeki haberlere ilişkin
açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, bekçilik alımlarıyla ilgili
sınavlarda şaibe çıkmaması için tedbir alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli
Milletvekili İlyas Şekerin, 5 Aralık Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl
dönümüne ve başörtülü kadınların milletvekili seçilme
hakkını ilk defa AK PARTİ iktidarıyla 7 Haziran 2015te
elde ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 5 Aralık Türk kadınına seçme
ve seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
8.- Kayseri
Milletvekili İsmail Emrah Karayelin, AK PARTİden kurtulmak için 17
Aralık ve 15 Temmuzda Türkiyeye diz çöktüremeyenlerin ellerindeki sahte
belgelerle algı operasyonu yaparak diz çöktürme savaşı
verdiklerine ilişkin açıklaması
9.- Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın, Şırnakta bir
kömür ocağında yaşamını kaybeden 3 işçiye rahmet
dilediğine, sorumlular hakkında ne tür işlem yapıldığını
ve ne gibi güvenlik önlemleri alındığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
10.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelideki POSCO işçilerinin durumuna ilişkin açıklaması
11.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adanada yaşanan çevresel
sorunlar ve özellikle hava kirliliği konusunda gerekli hassasiyetin
gösterilmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, mevsimlik işçilerle
ilgili düzenleme yapılacağını ifade eden
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Alvarlı Barajı
konusuna yaklaşımı nedeniyle Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğluna teşekkür ettiğine ve 5 Aralık
Dünya Kadın Hakları Gününe ilişkin açıklaması
13.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
14.- Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhanın, Hükûmetin doların dengeye gelmesini
beklemekten başka bir projesi olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
15.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 5 Aralık Dünya Kadın
Hakları Gününe ilişkin açıklaması
16.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Mektebi Mülkiyenin kuruluşunun 158inci
yıl dönümüne, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe, 4 Aralık
Dünya Madenciler Gününe ve 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününe
ilişkin açıklaması
17.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırımın, ülkenin ekonomik olarak geldiği
noktaya, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe, HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaşın 7 Aralık tarihindeki
duruşmasının 20 kişilik bir salonda yapılacak
olmasına ilişkin açıklaması
18.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
19.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ve
Şırnakta yaşamını yitiren 3 maden işçisine
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 5 Aralık Dünya Kadın
Hakları Gününe ve 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
21.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın 506 sıra sayılı Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Iğdır Milletvekili
Mehmet Emin Adıyamanın 506 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Konya Milletvekili Leyla
Şahin Ustanın 506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
27.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Millî Eğitim Bakanı İsmet
Yılmazın 506 sıra sayılı Kanun Teklifinin birinci
bölümü üzerinde yapılan
soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Millî
Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay tarafından,
engelli vatandaşların yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 5/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 5
Aralık 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
tarafından, Türkiyede yapısal sorun olan yolsuzluk ve son dönemde
artan yolsuzluk iddialarının araştırılması
amacıyla 5/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 5
Aralık 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, kadın istihdamında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/1121) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 5 Aralık 2017 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden yapılmasına; bastırılarak
dağıtılan 506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun Tasarısı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler kısmının 1inci
sırasına alınmasına ve 506 sıra sayılı Kanun
Teklifinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak işler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer almasına; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve
takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Eren Erdemin HDP
grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın 506 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın 506 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması
11.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, (2/1355) esas
numaralı 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Yasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/121)
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- (10/601) esas
numaralı Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş
bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 506)
2.- AB-EFTA Ortak
Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine
İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve
1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:457)
3.- Geçici
İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere
İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 385)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Barış Yarkadaş'ın, makam aracı ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/15447)
2.- Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhan'ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarca
2002-2017 yılları arasında Kocaeli iline yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın
cevabı (7/15844)
3.- Burdur Milletvekili
Mehmet Göker'in, Türkiye Futbol Direktörüne Türkiye Futbol Federasyonu
tarafından ödenecek tazminat miktarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bakın cevabı (7/16404)
4.- Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlu'nun, görevden ayrılan Millî Takımlar Teknik Direktörüne
ödeneceği iddia edilen tazminata ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bakın cevabı (7/16405)
5.- Antalya
Milletvekili Mustafa Akaydın'ın, 6639 sayılı Kanuna göre
araştırmacı kadrosuna atanan kişilere ve Anayasa
Mahkemesinin iptal kararının ardından yapılan ve
yapılmayan göreve iadelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/16406)
6.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arık'ın, Türkiye Futbol Direktörüne Türkiye Futbol
Federasyonu tarafından ödenecek tazminat miktarına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın
cevabı (7/16407)
7.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yurtlarda kalan çocuklara yangın ve
tabii afetlere karşı eğitim verilip verilmediğine, kamu
yurtlarına ve özel yurtlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/16408)
8.- Van
Milletvekili Lezgin Botan'ın, görevden ayrılan Türkiye Futbol
Direktörüne TFF tarafından ödenecek tazminatın miktarına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın
Bakın cevabı (7/16409)
9.- Bursa
Milletvekili Orhan Sarıbal'ın, Türkiye Atletizm Federasyonunun
bazı uygulamalarına yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın cevabı (7/16410)
10.- Bursa
Milletvekili Erkan Aydın'ın, Süper Kupa Finalinde üstünde Yaşa
Mustafa Kemal Paşa Yaşa yazan bir pankartın stadyuma
alınmamasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman
Aşkın Bakın cevabı (7/16411)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bağlı
kurum ve kuruluşlarda mobbinge maruz kalan kişilere ve bunlarla
ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Osman Aşkın Bakın cevabı (7/16412)
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Beşiktaş-Konyaspor
maçında Beşiktaşlı taraftarların
hazırladığı bir pankartın stada alınmamasına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın
Bakın cevabı (7/16413)
13.- İzmir
Milletvekili Tacettin Bayır'ın, Beşiktaş-Konyaspor Süper
Kupa final maçında yaşanan olayların soruşturulmasına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın
Bakın cevabı (7/16414)
14.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Türkiye Futbol Federasyonunun son beş
yıllık gelir ve giderlerine ve alt yapıdan gelen sporculara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın
Bakın cevabı (7/16643)
15.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, at yarışlarına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bakın
cevabı (7/16644)
16.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2017-2018 sezonunda spor
branşlarına göre görev yapacak antrenör ve sporcu sayısına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın
Bakın cevabı (7/16646)
17.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2010-2017 yılları
arasında Samsun genelinde alınan teşvik belgesi
sayısına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/16718)
18.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, bir milletvekilinin üyelikle
bağdaşmayan bir görevi yürüttüğü iddiasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının cevabı (7/16777)
19.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2010-2017 yılları
arasında Mardin genelinde alınan teşvik belgesi
sayısına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/16860)
20.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde'nin Bor ilçesindeki deri
sanayisinin durumuna ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Faruk Özlünün cevabı (7/17284)
21.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'nin, bir ziyaretçi
hakkındaki giriş yasağına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı
(7/17289)
22.- Van
Milletvekili Lezgin Botan'ın, bir kelimenin tutanaklarda
yazılışına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/17847)
23.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer'in, son 15 yılda devlet
kurumlarına atanan kişilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide
Sarıeroğlunun cevabı (7/17875)
24.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2016-2017
yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda yapılan kiralamalara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/17940)
25.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda verilen hizmet
içi eğitimlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/17941)
26.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlardaki makam
araçlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/17942)
27.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda Sosyal Hizmetler
Kanunu gereğince istihdam edilen koruma altındaki çocuk
sayısına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekcinin cevabı (7/17943)
28.- Adana
Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, TBMM personeli ile ilgili çeşitli
hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/18068)
29.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ulusal ve uluslararası alanda iş
yapan müteahhitlere ve yaptıkları işlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı
(7/18081)
30.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemize 2016 ve 2017 yıllarında
gelen dış yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/18082)
31.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan'ın, OHAL KHK'ları ile kamudan ihraç edilen
ve haklarında yargısal işlem yapılan personele ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Jülide Sarıeroğlunun cevabı (7/18100)
32.- Manisa
Milletvekili Tur Yıldız Biçer'in, bir milletvekilinin TBMM'deki
ziyaretçilerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Ahmet Aydının cevabı (7/18455)
5 Aralık 2017 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla
ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Arzu Erdeme aittir.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, lütfen, salondaki
uğultuyu keselim, hatibi kürsüye davet ettim, insicamını
bozmayalım.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bizleri ekranları
başında izleyen aziz Türk milleti ve bu ülkenin kahraman Türk
kadınları; Türk kadınana seçme seçilme hakkı
verilişinin yıl dönümüyle ilgili gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi selamlıyorum ve
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, 5 Aralık 1934te
Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı
tanınmıştır. 1926 yılında Büyük Millet Meclisi
tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını
şeriat zincirinden kurtaran Medeni Kanunla Türk kadınına bin
yıl evvel kaybettiği haklarının iade edilmesinin temeli
oluşmuştur. Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini
bulmaya başlamış ve erkeğin yanında sosyal
faaliyetlere katılmaya hazır konuma gelmiştir.
1931 yılında da Türk kadını ilk
kez tıp dünyasında varlığını göstermiştir ve
ilk kadın cerrahımız çalışmaya
başlamıştır.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının
tanınması, 1930larda Türkiye cumhuriyetinde kadınların
siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların
çıkarılmasıyla ifade edilmiştir.
Kadınların siyasi
hayatta seçme ve seçilme hakkı elde etmesi toplumsal hayatta
gerçekleşen önemli adımların başında gelmektedir.
Bilhassa cumhuriyetin temel ilkeleri arasında kadına verilen önemin
de yine aynı şekilde dışa vurumudur kadının seçme
ve seçilme hakkı. 1930 yılından itibaren çıkarılan bir
dizi yasayla önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma
ve ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili
seçme ve seçilme hakları 5 Aralık 1934te Anayasa ve Seçim Kanununda
yapılan yasa değişikliğiyle
tanınmıştır. Kadınların belediye seçimlerinde
seçme ve aday olma hakkı 3 Nisan 1930da Belediye Kanununun kabul
edilmesiyle gerçekleşmiştir. Kadınlar siyasal
haklarını ilk kez 1930 yılındaki belediye seçimlerinde
kullanmışlardır; seçimler eylül başından Ekimin
20sine kadar sürmüştür.
Köy Kanununun 20nci maddesinin
değiştirilmesine dair 26 Ekim 1933 tarihli ve 2329 sayılı
Kanunun çıkarılmasıyla; kadınların köy muhtarı
ve heyetlerine seçilme hakkı getirilmiştir. Aydın'ın Çine
ilçesine bağlı Demirdere köyünde -bugünkü Karpuzlu ilçesi- yaklaşık
500 oy alarak seçimi kazanan Gül Esin, Türkiye Cumhuriyetinin ilk kadın
muhtarı olmuştur.
Türkiyedeki kadınlar milletvekili olmak için
1923 itibarıyla büyük bir mücadele gerçekleştirmişlerdir; on bir
yıllık bir mücadeleden sonra bugün yani 5 Aralık 1934
yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı
tanınmıştır.
Evet, Atatürk, cumhuriyetin ilanından dokuz ay
önce, Şubat 1923te şöyle demiştir: Bizim sosyal toplumumuzun
başarısızlığının sebebi
kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten
ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı,
bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir
organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir.
Atatürk, bu sözleriyle kadının toplumdaki
yerini belirlemiştir. Atatürkün Türk kadınına beslediği
sevgi ve saygı Kurtuluş Savaşındaki gözlemleriyle iyice
perçinlenmiştir. 1923 yılında da Konyada yaptığı
bir konuşmada bu hassasiyetini büyük bir içtenlikle dile getirmiştir.
Dünyada hiçbir milletin kadını Ben Anadolu kadınından
fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte
Anadolu kadını kadar emek verdim. diyemez. Erkeklerden
kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını
kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı
eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur
demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını
taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu
kadınları olmuştur.
Bunlardan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük
duygulu kadınlarımızı şükranla, minnetle ve
saygıyla anıyoruz; mekânları cennet olsun diyoruz.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Evet, seçme
ve seçilme hakkını elde etmiş bulunmaktayız. Ben de
Milliyetçi Hareket Partisinin bir milletvekili olarak, onurlu bir Türk
kadını olarak, burada yaptığım yasama faaliyetlerinde,
bilhassa kadınlarımız için yapılması gereken,
düzenlenmesi gereken haklarla ilgili daha fazla çaba göstermemiz
gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda, iktidar partisiyle birlikte,
yapılması gerekenlerin bir gündeme oturtulup bilhassa
kadınların beklentilerine karşılık verilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Erdem.
Gündem dışı ikinci söz, hafriyat
kamyonlarının neden olduğu ölümler hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzele aittir.
Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, hafriyat kamyonlarının neden olduğu ölümlere
ilişkin gündem dışı konuşması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün kadınlara seçme ve seçilme
hakkının verilişinin 83üncü yıl dönümü. Öncelikle,
kadınlara Siyasette benim de diyecek sözüm var. deme hakkını
veren Gazi Mustafa Kemal Atatürkü saygıyla ve minnetle anıyorum.
Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Kadınlar
çalışmak istediği için işsizlik artıyor. diyerek
kadınları ötekileştiren; kadın-erkek eşitliğini
fıtrata ters bulan; eğitimde, ekonomide, hayatın her
alanında kadını geri plana atan zihniyete karşı
mücadele eden tüm kadınları selamlıyorum. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, eşitlik ve adalet mücadelesinde Hayat benim, ben
seçerim. diyen, hakları ve özgürlükleri için direnen kadınların
yanındayız.
Değerli milletvekilleri, iktidarın durmak
tükenmek bilmeyen talan ve rant hırsı artık sadece tarihi,
sadece doğayı değil vatandaşlarımızın can
sağlığını ve yaşam hakkını da tehdit
ediyor. Dev bir şantiyeye dönüşen İstanbulda gün geçmiyor ki
bir insanımız hafriyat kamyonlarının altında hayata
veda etmesin. Bu insanlarımız aramızdan ayrılırken
ailelerinin hayatı da cehenneme dönüyor. Türkiye'nin dört bir
yanında, son yirmi ayda, onlarca insanımız hayata veda etti.
Peki, bu kadar insanımız canını verirken sonuç ne? Sonuç
yine tedbirsizlik, sonuç yine cezasızlık.
Şule İdil Dere bilmiyorum sizin
aklınızda bir şey ifade ediyor mu? İdil, 23
yaşında, üniversite öğrencisi genç bir kardeşimizdi.
Yoğurtçu Parkında bir hafriyat kamyonunun altında kaldı.
Tekrar söylüyorum: Yoğurtçu Parkında diyorum. Parkta yürürken önlem
almayan İBB yöneticilerinin ihmali yüzünden hayata veda etti, ailesini
acılar içinde bıraktı. On yedi ay sürdü iddianamenin
hazırlanması, tam on yedi ay ve sonuçta gerekli önlemleri
almadığı için İBB yetkilileri sorumlu bulundu fakat
soruşturma izni verilmedi. Ben buradan bir kez daha sormak istiyorum: Bir
genç kızın hayatından daha değerli ne olabilir de bu
soruşturma iznini vermediniz? Daha kaç canımızı
kaybedeceğiz bu hafriyat terörüyle? Ne zaman buna Dur. diyeceksiniz? Bu
ihmallere göz yummaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Yine, Özge Kandemir, 22 yaşında,
geleceğe yönelik umutları var, üniversite öğrencisi genç bir
kardeşimiz. Modada kaldırımda yürüyorken bir hafriyat
kamyonunun aramızdan aldığı genç bir kardeşimiz. Ne
oldu? Daha cenazesi kalkmadan, tam kusurlu bulunan şoför adli kontrol
şartıyla serbest bırakıldı.
Görüyoruz ki, sizin anlayacağınız
gibi de, biliyoruz, eğer Türkiye'de gazeteciyseniz, muhalifseniz,
fikirlerinizden ötürü aylarca, yıllarca tutuklu kalabilirsiniz ancak
Hükûmetin bitmek tükenmek bilmeyen rant hırsına hizmet ediyorsanız,
İBB yöneticisi de olsanız, hafriyat kamyonu şoförü de
olsanız korunursunuz, kollanırsınız, tutuksuz
yargılanırsınız hatta gerekirse yargılanmaya bile
gerek duyulmazsınız.
Değerli milletvekilleri, bu cinayetlerin
sorumlusu, Kentsel Dönüşüm Yasasının rant yasasına
dönüşmesine göz yuman AKP iktidarıdır, deprem toplanma
alanlarını müteahhitlere peşkeş çeken iktidardır. Bu
cinayetlerin sorumlusu, dikey yapılaşmadan şikâyet edip timsah
gözyaşları dökerken ve İstanbulda ihanet itirafları
yaparken gördüğümüz AKP yöneticileridir. Bu cinayetin sorumlusu,
İstanbula ihanetin baş mimarı Kadir Topbaştır ve
milyonlarca İstanbulluya hesap vermeden bir istifayla tüm
hatalarının, suçlarının geride kalacağını
düşünüyor. Tüm bu ihanetlerin hesabı bir gün adalet önünde sorulacak.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının
tanınmasıyla ilgili söz isteyen Bursa Milletvekili Emine Yavuz
Gözgeçe aittir.
Buyurun Sayın Yavuz Gözgeç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz
Gözgeçin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık, ülkemizde
kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 83üncü yıl
dönümü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1923 Konya konuşmasında diyor ki:
Dünyada hiçbir milletin kadını Ben Anadolu kadınından
daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere
götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim. diyemez.
Gerçekten kadın-erkek insanı eşrefimahlukat,
yaratılmışların en şereflisi gören kadim
medeniyetimizde kadınlarımız daima erkeklerle omuz omuza
hayatın içinde olmuştur. Özellikle Kurtuluş Savaşında
cephe gerisinde olduğu kadar cephede de kahraman
kadınlarımız mücadeleleriyle tarihteki unutulmaz yerlerini
almıştır.
Bugün de kadınlarımızın
siyasetin her kademesinde var olmaları, sosyal, ekonomik, siyasal tüm
alanlarda etkin rol almaları o toplumun ilerlemesinin vazgeçilmez bir
gereğidir. 1935te Mecliste 18 kadın milletvekiliyle temsil
oranı yüzde 4,6 olup ilerleyen yıllarda, neredeyse on yılda bir
yapılan darbeler -her alanda olduğu gibi- kadın temsil
oranlarında da yüzde 1lere kadar gerilemeye neden olmuştu. 2002de
yüzde 4,4 olan oran bugün yüzde 14,7ye yükselmiştir. Yeterli olmasa da
son on beş yılda önemli bir mesafe kaydedilmiştir.
Kadınların Mecliste temsili toplumdaki sorunlara ve ihtiyaçlara
kadın bakış açısıyla
yaklaşılmasını ve farklı çözümler üretilmesini de
sağlayacaktır.
AK PARTİ 2002den bu yana
kadınlarımızın siyasette karar alma mekanizmalarında
aktif rol alabilmeleri için reform niteliğinde adımlar
atmıştır. Anayasanın 10uncu maddesinde pozitif
ayrımcılık ilkesi getirilmiş, Medeni Kanun İş
Kanunu ve Ceza Kanununda kadınlar lehine düzenlemeler
yapılmıştır.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonumuz karar alma mekanizmalarında nitelik ve nicelik olarak
kadınlarımızın var olması amacıyla
Birleşmiş Milletler Kadın Birimiyle beraber Türkiye'de Siyasi
Liderlik ve Siyasi Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Projesini yürütmektedir.
Yine Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığınca kadınların ekonomik ve sosyal yaşama
katılımlarının güçlendirilmesi için 2018-2023
yıllarını kapsayan kadının güçlenmesi strateji belgesi
ve eylem planı hazırlanmaktadır. AK PARTİ kadın
kollarımız, kadın siyasetçilerin yetişmesinde âdeta bir
siyaset okulu vazifesi görmüştür. 4 milyonu aşan üyesiyle
dünyanın en büyük sivil toplum örgütlerinden olan kadın
kollarımız ülkemizde kadınların güçlü sesi olmaktadır.
Aslında bizim kadınlarımız ne kadar güçlü
olduklarını 15 Temmuz gecesi tankların karşısında
cesur duruşlarıyla tüm dünyaya göstermiştir.
Bir hususu da özellikle belirtmek isterim. Her ne
kadar kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1934 yılında
verilmişse de başörtülü kadınlarımız ancak seksen bir
yıl sonra seçilme hakkını kazanabilmiştir. Sayın Merve
Kavakcının, milletin oyuyla seçilmiş olmasına rağmen,
sırf başörtülü olduğu için, kulaklarımızdan hâlâ
silinmeyen dışarı, dışarı sesleriyle Meclisten çıkarılmaya
çalışılması, üstelik seçilmiş bir kadının
Mecliste olmaması için uğraş verenlerin arasında maalesef
kadınların da olması demokrasi adına utanç vericidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Çok şükür ki AK
PARTİnin toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, ötekileştirmeyen
özgürlük anlayışıyla tüm kadınlarımız seçilme
hakkını elde etmiştir.
Köklü bir medeniyete sahip olan bizlerin,
kadın-erkek hep birlikte geleceğimizi inşa edeceğimize
inanıyor, konuşmama Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel
Başkanımız Recep Tayyip Erdoğanın sözleriyle son
vermek istiyorum: Kadının yer almadığı siyaset, kadınları
dışlayan bir yönetim anlayışı sadece kadınlar
için değil, bütün toplum için büyük bir eksikliktir. Kadınların
omuz vermediği, sahip çıkmadığı bir demokrasinin
başarıya ulaşması mümkün değildir. Kadın elinin
değmediği bir edebiyat; incelikten, zarafetten, derinlikten mahrum
kalmış demektir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gözgeç.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ahmet Aydının, Başkanlık Divanı olarak 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümünü kutladığına, Mardin, Adıyaman ve
Gaziantepte bir dizi çalışma ve toplantı yapan KEFEK üyelerini
tebrik ettiğine ve 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
parlamenter demokrasilerin temeli ve vazgeçilmezi olan seçme ve seçilme
hakkının ülkenin tüm fertlerine dil, din, ırk, cinsiyet, sosyal
sınıf ayrımı yapılmadan sağlanması uygarlığın
temel esasıdır. Milletimiz bu çağdaş meziyeti dünyadaki pek
çok ülkeden daha önce kazanmasını bilmiş ve
vatandaşlarına eşit şekilde dağıtabilmiştir.
Türkiyede kadının seçme ve seçilme hakkı, ne kadar kıvanç
vericidir ki, birçok gelişmiş ülkenin çoğundan daha önce
gerçekleşmiştir. İşte bu yüzdendir ki ülkemiz
kadını, seçme ve seçilme hakkını kazandığı
günden bu yana dünya milletlerine, her alanda olduğu gibi, örnek
teşkil etmiştir.
Bugün hayatın her alanında en aktif,
verimli ve ülke potansiyelini güçlendirici şekilde
katılımcı kadınlarımız, siyasal yaşamda da
aynı şekilde, her geçen gün artan bir şekilde amaçlarına,
hedeflerine ulaşmaktadır. Ülkemizde her alanda başarıyla
görev alan kadınlar, bugün, gelişen Türkiyenin simgesi ve
geleceğimizin de en önemli güvencesi olmaya devam edecektir.
Başkanlık Divanı adına ben de
Parlamentomuzun siz değerli hanımefendi üyeleri başta olmak
üzere ülkemiz kadınlarının 5 Aralık Türk
kadınının seçme ve seçilme hakkını
kazanmasının 83üncü yıl dönümünü kutluyorum, en içten selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Bu anlamda da özellikle, hafta sonu, Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonumuz (KEFEK), Başkanı
Sayın Radiye Sezer Katırcıoğlu Milletvekilimiz başta
olmak üzere, tüm üyeleriyle birlikte Mardin, Adıyaman ve Gaziantepte bir
dizi çalışmalar ve toplantılar yaptılar. Bu toplantıların
Adıyaman ayağını bizler de takip ettik. İki günlük,
gerçekten çok faydalı olduğuna inandığım
toplantılar, toplumsal bilinç ve farkındalık oluşturma
açısından da son derece verimli geçmiştir. Bu anlamda KEFEK
üyelerimizi de ayrıca tebrik ediyor, kutluyorum.
Yine, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü geride
bıraktık. Sadece 3 Aralıkta değil, her daim
sorumluluğumuzun bilincinde olarak ve bunun farkında olarak hareket
etmeliyiz diyor, öncelikle kendi zihniyetimizdeki engelleri ortadan
kaldırarak sevgiyle bu kardeşlerimizin tüm sorunlarını
çözme irade ve temennisiyle de engelli tüm kardeşlerimi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, sisteme giren 15 sayın
milletvekiline İç Tüzük 60 gereği birer dakikalık süreyle söz
vereceğim.
Sayın Engin
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Didem Enginin, 5
Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün 5 Aralık,
kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkına sahip olmasının
83üncü yıl dönümü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1934te kadınlara
yalnızca seçme ve seçilme hakkını sağlamadı;
eğitimde, çalışma hayatında, kültür ve sanatta,
kısacası, sosyal ve toplumsal her alanda erkeklerle eşit haklara
sahip olarak daha aktif rol almaları için verdiği destekle bu haklara
sahip olmayan çağın bütün kadınlarına da
ışık oldu.
Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyetinin bir kadın
milletvekili olarak Atamıza bir kez daha şükranlarımı ve
saygılarımı sunarken, çağdaş uygarlık hedefine
ancak kadınlarımızla güç birliği içinde
ulaşabileceğimize olan inancımı Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir kez daha ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
2.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürkün çağdaş düşünce ve atılımları sonucu,
seksen üç yıl önce bugün, Türk kadını seçme ve seçilme
hakkına kavuşmuştur. Peş peşe gerçekleştirilen
devrimlerle birlikte Kurtuluş Savaşının kahramanı,
cefakâr Türk kadını omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layık
dereceye gelmiştir. Kadınları umutsuzluğa sürükleyen,
evlerine, kabuklarına çekilmesine sebep olan koşulları
yıkmanın anahtarı, ancak ve ancak kadına hayatın her
alanında ve özellikle siyasi alanda daha çok yer verilerek sesinin daha da
yükselmesiyle gerçekleşir. Kadını ikinci sınıf gören,
erkek egemen politikaları savunan ve uygulayan iktidar söylemlerinden
vazgeçilmelidir. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmanın en güçlü
kaynağı kadındır.
Kadınların yüzlerce yıllık
kayıplarını geri kazandıran ve Türkiye'nin
aydınlanmasına kapı açan seçme ve seçilme hakkının
verilmesinin yıl dönümünü kutluyorum, Mustafa Kemal Atatürkü minnetle
anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kılıç
3.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 10-17 Aralık Dünya İnsan Hakları
Haftasına ve 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
4-10 Aralık Dünya İnsan Hakları
Haftası, 5 Aralık Kadın Hakları Günü ve 1934te
kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının
tanınması günüdür. Biz varlık âleminin en saygını
insanız. Kadın-erkek hep birbirimizdeniz. Bütün haklarımız
yaratıcımızın ihsanıdır ve bu hakları
doğuştan getiririz. Bu haklar kimsenin ulufesi değildir. Kutsal
metinlerimiz ve tarihî belgelerimizde insan, kadın, erkek, hayvan, bitki
ve çevreyle alakalı hak açısından tüm öğeler mevcuttur. Bu
anlamda tarihimizde, Batıda olduğu gibi, bir hak mücadelesi söz
konusu değildir. Bu anlamda Peygamberimiz özünde canlılık
bulunan her yaratığa iyiliğe sevap vadetmiş, bir
köpeği ölümden kurtaranı cennetle müjdelemiş, bir kediyi ölüme
terk edeni ise cehennemle tehdit etmiştir. Nerde görsen gönlü
kırık, merhem ol/Öyle mazlum yolda kalsa, hemdem ol/Mahşer günü
dergâhına mahrem ol/Ben-sen diyen kimselerden geçtim işte. diyor
Hoca Ahmet Yesevi.
BAŞKAN Sayın Dilipak
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur
Dilipakın, Amerikanın büyükelçiliğini Kudüse taşıma
ve İsrailin başkenti olarak tanıma kararı almaya
hazırlandığı yönündeki haberlere ilişkin
açıklaması
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Kudüs, Haçlılar tarafından 1099
yılında işgal edilince büyük komutan Selahaddin Eyyubi Ey
Allahım, mübarek Kudüsü Haçlı işgalinden kurtarıp şu
güzel minberi de Mescid-i Aksadaki yerine koymadan gülmek bana haram olsun.
diye yemin etmiştir. Tam otuz üç yıl boyunca yüzü hiç
gülmemiştir.
Selahaddin Eyyubi, bir Kürt komutandı. O zaman
yaşasaydım onun ordusunda olmaktan onur duyardım.
Bugün Amerikanın büyükelçiliğini Kudüse
taşıma düşüncesini, bu mübarek toprakları İsrailin
başkenti olarak tanıma kararı almaya
hazırlandığı yönündeki haberleri şiddetle telin
ediyoruz. Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir.
Kahramanmaraşlı şairimiz Nuri Pakdil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Devamla)
Kudüssüz ve İstanbulsuz aşk yoktur. Kudüs'ü İstanbul,
İstanbulu Kudüs olarak görüyorum. Ümmet şövalyeliği gerekli
dünyaya." diye hitap etmiştir.
BAŞKAN Sayın Şimşek
5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, bekçilik
alımlarıyla ilgili sınavlarda şaibe çıkmaması
için tedbir alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye'nin 81 ilinde ve
ilçelerinde bekçi alımları yapılacaktır. Yalnız,
bekçilik müracaatıyla ilgili açıklanan listelerdekilere önce mülakat
yapılacağı, mülakattan sonra yazılı sınav
yapılacağı bildirilmiştir. Biz bekçi alımlarında
adalet istiyoruz. Önce mülakatın yapılıp daha sonra
yazılı sınavın yapılması bugüne kadarki
yapılan sınav sistemlerine aykırı bir durumdur. Biz,
öncelikle güvenlik soruşturması, sağlık raporu -mülakata
bile gerek yoktur- arkasından sadece yazılı sınavla bekçi
alımlarının yapılmasını bekliyoruz. Binlerce
bekçi alımı yapılacak yalnız yine şaibeler ortaya çıkacak.
Mülakat yapılıyorsa mülakat esnasında mutlaka kamera
kaydının alınmasını, insanlara hangi soruların
sorulduğunu, kimin hangi soruya cevap verdiğinin bütün kamuoyuyla
paylaşılmasını istiyoruz. Yoksa ilçe düzeyinde
kaymakamlıkların yapacağı sınavlarda birçok
şaibenin yarın ortaya çıkacağını belirtiyorum,
gerekli tedbirlerin alınmasını belirtiyor,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Şeker
6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şekerin, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ve başörtülü kadınların milletvekili
seçilme hakkını ilk defa AK PARTİ iktidarıyla 7 Haziran
2015te elde ettiğine ilişkin açıklaması
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 5 Aralık, kadınlarımıza
seçme ve bazı kadınlarımıza da seçilme hakkı
verilişinin 83üncü yıl dönümü. Kurtuluş Savaşı
kahramanlarından Hafız Selman İzbeliye milletvekilliği
önerilince Hafız olduğum için başımı açamam,
başımı açamayacağım için de milletvekili olamam."
demek zorunda kalıyor. Sayın milletvekilleri, yıl 1999. Merve
Kavakcı Fazilet Partisinden başörtülü olarak milletvekili
seçilmişti. O günkü CHP zihniyetini temsil eden DSPli milletvekillerinin
ve Ecevitin hukuk tanımaz, şiddet içerikli, kaba söz ve
davranışlarıyla Merve Kavakcının yemin etmesi
engellenmiş ve seçilme hakkı elinden alınmıştı.
Tüm kadınlarımızın milletvekili seçilme hakkı ne
yazık ki AK PARTİ iktidarına kadar kâğıt üzerinde
kalmıştı. Toplumumuzun büyük bir kısmını
oluşturan başörtülü kadınlarımız milletvekili seçilme
hakkını ilk defa AK PARTİ iktidarıyla 7 Haziran 2015te
elde etmişti. Bu vesileyle tüm kadınlarımızın
milletvekili seçilme hakkının ikinci yılını
kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkür
ederiz Sayın Başkan.
5 Aralık, kadının seçme ve seçilme
hakkının verildiği gündür. Cumhuriyetle Mustafa Kemal Atatürk,
kadınların eşit yurttaş olarak toplumda yerini alması
için önemli adımlar atılmasına öncülük ve önderlik
etmiştir. Kadınlarımızın Millî Mücadelede
verdiği yiğit uğraş onlara sağlanan haklarla anlam
bulmuştur.
Bugün ise AKP iktidarında kadının
adı yoktur. Kadınların mücadele ederek kazandığı
haklar AKP iktidarının saldırısı altındadır.
Çalışma yaşamında kadınlar ciddi sorunlar
yaşamaktadır. Ucuz iş gücü olarak görülen kadın emekçilerin
mesai kavramına uyulmadan
çalıştırıldığı bir gerçektir. Kadına
yönelik şiddet, taciz, ayrımcı yaklaşım, emek sömürüsü
bu dönemde zirve yapmıştır. Kadın cinayetleri yüzde 419lara
varırken, kadına şiddet yüzde 1.400ler oranında
artmıştır. Bu süreçte AKPnin kadına
yaklaşımının, bakışının rolü
vardır. Kadınlara toplumsal cinsiyet eşitliği
sağlanmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
kadına toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanacaktır.
Bugünü kutluyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Karayel
8.- Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin, AK
PARTİden kurtulmak için 17 Aralık ve 15 Temmuzda Türkiyeye diz
çöktüremeyenlerin ellerindeki sahte belgelerle algı operasyonu yaparak diz
çöktürme savaşı verdiklerine ilişkin açıklaması
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme
şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır. Bu sözü
üstat Necip Fazıl 1956 yılında Adnan Menderesin iktidar,
CHPnin muhalefet olduğu dönemde söylemiştir. Bugünlerde tarihin
tekerrürden ibaret olduğunu tekrar görüyoruz. Dün ne konuşuyorsak
bugün de üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri
konuştuğumuzu, tartıştığımızı bir
kez daha tecrübe etmiş oluyoruz. AK PARTİden kurtulmak için 17
Aralıkta ve 15 Temmuzda Türkiyeye diz çöktüremeyenler, ellerindeki sahte
belgelerle algı operasyonu yaparak diz çöktürme savaşı
veriyorlar. Amerikan çıkarları üzerine yemin eden Reza ile elindeki
sahte belgelerle ülkesine operasyon çekmek isteyenler emperyalistler ve
uşaklarının emrine girmiştir.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
9.- Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın, Şırnakta bir kömür
ocağında yaşamını kaybeden 3 işçiye rahmet
dilediğine, sorumlular hakkında ne tür işlem
yapıldığını ve ne gibi güvenlik önlemleri
alındığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
4 Aralık Dünya Madenciler Gününde Türkiyede
madenciler yine güvencesiz, denetimsiz, kuralsız çalışmanın
kurbanı oldular. Dün Şırnakın Balveren beldesi ile Araköy
köyü arasında bulunan bir kömür ocağında grizu patlaması
sonucu maalesef 3 işçi yaşamını kaybetti.
Yaşamını yitiren emekçilerimize rahmet, ailelerine,
yakınlarına ve halkımıza
başsağlığı diliyorum. Her ne kadar birileri
Fıtratlarında ölüm var. diyerek maden işçilerinin iş
cinayetlerini meşrulaştırmaya çalışsa da bunun
fıtrat olmadığı, kaza olmadığı açık ve
nettir. Türkiyede kuralsız çalışma, güvencesiz
çalışma, ucuz iş gücü, aşırı yoğun
çalışma saatleri başta madenciler olmak üzere birçok iş
kolunda yaşanmaktadır. İşçilerin yaşam
koşullarını düzelteceğinize kadercilik yapıp bu
ağır vicdani sorumluluktan kurtulamazsınız.
Kırk sekiz gün önce yine Şırnakta
bulunan bir kömür ocağında 8 maden işçisi
yaşamını yitirmiştir.
İktidara soruyorum: Sorumlular hakkında ne
tür işlem yaptınız? Ne gibi güvenlik önlemleri
aldınız?
BAŞKAN Sayın Akar
10.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelideki POSCO işçilerinin durumuna
ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, iki
hafta önce kürsüden yapmış olduğum bir konuşmada Kocaelide
Posco işçileri, işten atılan 90 Posco işçisinin problemini
dile getirmiştim. Yine, aynı kürsüde, Kocaeli Milletvekili, AKP
Milletvekili Zeki Aygün o gün, cumartesi günü problemin çözüleceğini
söylemişti; bilgi vermek için söz almıştı. Aradan on gün
geçmesine rağmen Kocaelideki Posco işçilerinin problemleri çözülmedi
ve 90 işçi 25/2 maddesiyle atılarak, yüz kızartıcı suç
nedeniyle atılarak ihbar ve kıdem tazminatları da
verilmemiştir ayrıca.
Şimdi, bu Posco, Güney Koreli dev bir
şirket, Kibar Holdingle birlikteler. Bu Güney Koreli şirket kendi
ülkesinde yapamadığını, işçilere
yapamadığını benim ülkemde yapma çabası içerisine girmiş
ve işçileri işten atmıştır. Bunların atılma
gerekçeleri de bu işçilerin sendikalı olma haklarını
kullanmasından dolayıdır.
Bir an evvel iş güvencesini çözmemiz gerekiyor
ve yabancı-yerli
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tümer
11.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Adanada
yaşanan çevresel sorunlar ve özellikle hava kirliliği konusunda
gerekli hassasiyetin gösterilmesini rica ettiğine ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, Adanada yaz aylarında hububat hasadının
ardından yakılan anız yangınlarının sebep
olduğu hava kirliliği kış aylarına girdiğimiz
şu günlerde bu kez daha çok ısınma amaçlı yakıtlar
nedeniyle üst seviyeye çıkmıştır. 2015 ve 2016
yıllarında Adanada partikül madde yasal sınırı olan
80 mikrogramı yüze yakın günde aşan hava kirliliği 2017
yılının Aralık ayıyla birlikte üst seviyelere
çıkmıştır. Adanalılar çevresel kirlilikten dolayı
olumsuz etkilenmektedir. Adanada hava kirliliğini azaltmak için
ısınma amaçlı kullanılan katı atık
yakıtlarının kullanımının azaltılıp
doğal gaz kullanımının
yaygınlaştırılması için çalışmalar
yapılmalıdır. Zira Adanada doğal gaz kullanımı
dar bir kapsamda kalmıştır. Öte yandan, yakıt
kazanlarının periyodik bakımları, araç, egzoz
emisyonlarının rutin aralıklarla yapılması,
ısı izolasyonları ile enerji tasarrufu sağlayarak hava
kirliliğinin azaltılması, sanayide enerjinin geri
kazanılmasına önem verilmesi, emisyon kaynağı olan
tesislerde gerekli çevresel yatırımların gerçekleştirilmesi
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana)
Yetkililerin, yaşanan çevresel sorunları ve özellikle akşam
saatlerinde nefes almayı bile zorlaştıran, insan
sağlığını olumsuz etkileyen hava kirliliği konusunda
gerekli hassasiyeti göstermelerini rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
12.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının,
mevsimlik işçilerle ilgili düzenleme yapılacağını
ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Alvarlı
Barajı konusuna yaklaşımı nedeniyle Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğluna teşekkür ettiğine
ve 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününe ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Hafta sonu Erzurumda hemşehrilerimizle
faaliyetlerde bulunurken mevsimlik işçilerimizden bir talep geldi, bunu
Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getirmemi istediler. Ben de bugün
onların bu isteğini yerine getiriyorum ama gel gör ki öyle bir
şanslı gün yaşadık ki biraz önce
yaptığımız grup toplantısında Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey, taşeron
yasasının içerisinde mevsimlik işçilerin de
değerlendirileceğini söyledi. Bilindiği gibi mevsimlik
işçiler beş ay yirmi dokuz gün çalışıyor, altı ay
boş; dört ay ilave edildi. Bugün Cumhurbaşkanımızın
yaptığı açıklama da 900 bin çalışanı
ilgilendiren çok önemli bir açıklamaydı. 80li yıllardan beri
konuşulan bu konu
İnşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
iktidarı, muhalefetiyle beraber yasal düzenlemeyle bu daimî bir
işçilik kadrosunu kazanmış olacaklar. Bundan dolayı
şükranlarımı arz ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Diğer taraftan,
yine bu önemli günde Alvarlı hemşehrilerimiz vardı. Baraj için
çok önemli. Alvarlı Efenin torunlarına da büyük ilgi gösteren Veysel
Eroğlu Bakanıma, Cumhurbaşkanıma teşekkür ederken Dünya
Kadın Hakları Gününü de kutluyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Taşkın
13.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 5
Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün, 5 Aralık 1934 tarihinde Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasanın
kabulünün 83üncü yıl dönümüdür. Kadınlarımızın
siyasette, ekonomide ve sosyal hayatın her alanında yer almaları
bakımından dönüm noktası olan seçme ve seçilme hakkı
tanınmasının 83üncü yıl dönümünü kutluyorum. Cumhuriyet
tarihi içinde demokrasi adına atılan en önemli adımlardan birisi
olan bu yasanın pek çok Batılı ülkeden önce ülkemizde
yürürlüğe girmesiyle birlikte Türk kadınının siyasi ve
toplumsal hayattaki konumları daha da güçlenmiştir. AK PARTİ
kadının statüsünün güçlenmesi, kadın-erkek fırsat
eşitliğinin sağlanması ve kadınların karar alma
mekanizmalarında daha fazla yer alması için gereken desteği her
zaman vermiş ve vermeye devam etmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Tarhan
14.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhanın, Hükûmetin
doların dengeye gelmesini beklemekten başka bir projesi olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Kalkınma Bakanı Türkiye'nin 3üncü
çeyreğinde ekonominin yüzde 10 büyüyebileceğini söyledi, 4 lira
sınırına ulaşan dolar kuru için ise Dengeye gelecektir.
açıklamasında bulundu. Artan her kur artışıyla daha da
fakirleşen ve borçlanan Türkiye tablosunda doların dengeye gelmesini
beklemekten başka Hükûmetin bir projesi var mıdır?
BAŞKAN Son olarak, Sayın Gözgeçin
yerine Sayın Dedeoğlu.
15.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 5 Aralık
Dünya Kadın Hakları Gününe ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Değerli
milletvekilleri, 5 Aralık Kadın Hakları Gününü kutluyorum.
Fedakârlıklarıyla azımsanmayacak Türk
kadınımızın emeğinin karşılığının
bir ismi yoktur. Bizler bunu değiştirmeye karar verdik,
kadınlarımızın donanım sahibi olmalarına
katkı sağladık. Bugün her meslekte Türk kadınının
başarılarına şahit oluyoruz. Geride
bıraktığımız yıllarda Hükûmet olarak
kadınlarımızı, sadece seçme, seçilme hakkı değil,
eğitimden tarıma kadar her alanda sahiplendik. Geçmişte
olduğu gibi 15 Temmuz gecesi de tanka, kurşuna karşı
göğsünü siper eden Türk kadınlarını saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. AK PARTİli olarak kadın haklarının
sonuna kadar savunucusu olmaya devam edeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine söz vereceğim.
Sayın Usta, buyurun.
16.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Mektebi Mülkiyenin
kuruluşunun 158inci yıl dönümüne, 3 Aralık Dünya
Engelliler Gününe, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe ve 5 Aralık
Dünya Kadın Hakları Gününe ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bundan yüz elli sekiz yıl önce -ben de mensubu
olmakla iftihar duyduğum- Mekteb-i Mülkiye kurulmuştur. Türk
siyasetine, Türk ekonomi hayatına, iş hayatına, akademi
hayatına önemli katkıları olan bu okulumuzun kuruluşunu
kutluyorum. Ancak Mülkiyenin eğitim kalitesiyle ilgili sorunları
olduğunu da, geçmişine yakışmayan bir hâl içerisinde
bulunduğunu da buradan ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, 3 Aralık Dünya
Engelliler Günü. Unutmayalım ki hepimiz birer engelli adayıyız.
Bugünlerimizi sağlıkla yaşıyor olmamız
yarınlarımızı da bu şekilde geçireceğimizin
garantisini vermiyor. Zihinsel ve bedensel farklılıkların
yaşama dair engel oluşturmadığı bir dünya
dileğiyle 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü kutluyorum. Bugün, bu
münasebetle, biz de -Sayın Grup Başkan Vekilimiz Erkan Akçay Beyin
bir grup önerisi olacaktır- engelli vatandaşların
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırma önergesi veriyoruz, bu konuda da Meclisimizden
desteğini bekliyoruz.
Ayrıca, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü.
Ekmeğini binlerce metre yerin altından çıkaran, alın teri
döken tüm madencilerimizin Dünya Madenciler Gününü kutluyorum. Bu uğurda
yaşamını yitirenlere Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum,
ailelerine başsağlığı diliyorum tekrar. Tabii ki
madencilerimizin çok daha güvenli bir ortamda çalışmalarını
ve emeklerinin hakkını almalarını sağlayacak
tedbirlerin de alınması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, bugün 5 Aralık Dünya Kadın
Hakları Günü ve Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme
hakkı verilmesinin 83üncü yıl dönümüdür. Ülkemizde kadınlara
seçme ve seçilme hakkı verilmesi konusu ilk olarak 1923 yılında
cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte gündeme gelmiştir. 1923ten 1934e
kadar olan süreçte, 1926 yılında medeni haklara kavuşmuş
kadınlarımız, 1930da belediye seçimlerine katılma
hakkına kavuşmuş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ERHAN USTA (Samsun)
1933 yılında köy
muhtarı ve ihtiyar heyetine seçilme hakkına kavuşmuş, son
olarak da 1934 yılında milletvekili seçilme hakkına
kavuşmuştur. Böylece kadınların erkeklerle birlikte
temsilde eşitliği sağlanmıştır. Ancak, üzülerek
ifade etmem gerekir ki seksen üç yıl geçmiş olmasına rağmen
ve temsilde eşitlik sağlanmış olmasına rağmen
fırsat eşitliği sağlanamamıştır, Türk
kadını hem eğitim hayatında hem iş hayatında hem
de siyasi hayatta erkeğin çok gerisinde kalmıştır.
2016 yılı itibarıyla 25
yaşın üzerindeki nüfusta okuryazar olmayanların oranına
baktığımızda, bu oran erkeklerde yüzde 1,6 iken
kadınlarda yüzde 8,5tir; ikisi de çok yüksek oranlardır. Yine, 2016
yılı itibarıyla baktığımızda, iş gücüne
katılma oranları erkeklerde yüzde 72 iken kadınlarda yüzde
32,5tir. Bu oranlar OECDde her iki grupta da yüzde 60ın üzerindedir.
Şimdi, bir çalışma var, bu
çalışma TEPAVın bir çalışması. Bu
çalışmaya baktığımızda, kadınların
iş gücüne katılım oranlarını Avrupa Birliği
seviyesine çıkarmamız durumunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen bitirelim.
ERHAN USTA (Samsun)
millî gelirimizde
yaklaşık yüzde 17,5lik bir oranda yani bugünkü parayla
baktığımızda 150 milyar dolar civarında bir
artışın olacağı söz konusudur yani böyle bir hesaplama
yapılmıştır. Dolayısıyla kadınların
iş gücüne katılımı önemlidir, bunu mutlaka sağlamamız
lazım.
Tabii, bir yandan da
kadınlarımızın şiddete maruz kalması, tecavüze
uğraması, cinayetlere kurban gitmesi gibi 21nci yüzyıl
Türkiyesine yakışmayan bir durum da söz konusudur.
Dolayısıyla bizim de artık bu yıl dönümlerini
kutlamanın ötesinde bir şeyleri yapmamız gerektiği de
ortadır, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da bize büyük bir sorumluluk
düşmektedir. Yine bütün bunlara rağmen, Türk kadınları
başta olmak üzere tüm dünya kadınlarının Dünya Kadın
Hakları Gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldırım
17.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
ülkenin ekonomik olarak geldiği noktaya, 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününe, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın 7
Aralık tarihindeki duruşmasının 20 kişilik bir salonda
yapılacak olmasına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; geçen hafta 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin Komisyon görüşmeleri bitti, önümüzdeki hafta Genel Kurul
görüşmeleri başlayacak ama bugünlerde, yeni yılın
bütçesinin hazırlandığı bugünlerde ülkenin ekonomik olarak
geldiği nokta hayat pahalılığında, sağlıkta,
eğitimde, dış borçta, bütçe açığında kendini çok
can alıcı bir şekilde hissettirmekte, göstermektedir. AKP
iktidarının işte dün açıklanan kasım ayı
enflasyon rakamları sonuçlarına göre, son on dört yılın en
yüksek enflasyonunu bu ülkeye yaşattığı, son kırk
yılın ise en yüksek işsizlik oranlarını bu ülkeye
yaşattığı gerçekliği ortada gün gibi durmaktadır.
Sayın Başkan, dün Dünya Madenciler
Günüydü. Dünya Madenciler Gününde Abdurrahman Tunç, Ömer Tunç ve İdris
İnal Şırnak kömür ocaklarında, Saim Erdem ise Adana
Aladağ krom ocağında hayatını kaybetmiştir. Bu
ülkede artık bunlara iş kazası değil, iş cinayetleri
olarak bakmak gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaşın üç yüz doksan dokuz gün sonra, tutuklu
olduğu dosyadan yargı önüne çıkacağı 7 Aralık
Perşembe günü için yargılandığı mahkeme Ankara 19.
Ağır Ceza Mahkemesinden ibretlik bir karar
Neymiş? Üç yüz
doksan dokuz gün sonra, tutuklu olduğu dosyadan hâkim
karşısına çıkacak olan Eş Genel
Başkanımızın duruşması, hangi gerekçeye
dayandırıldığını anlamakta güçlük çektiğimiz
bir şekilde, Sincan Cezaevi Kampüsü prefabrik duruşma salonunda, 20
kişilik bir duruşma salonunda yapılacak. İşte siyasi
iktidarın, AKP iktidarının yargısı prefabrik bir
yargıdır, adalet zihniyeti
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) AKP
iktidarının adalet yaklaşımı bir gecekondu
yaklaşımıdır, zihniyet tam bir prefabrik zihniyettir.
Düşünün, 2017 dünyasında ve Türkiyesinde, bu Parlamentonun üçüncü
büyük grubunun eş genel başkanının siyasi bir komployla
rehin alınmış olma hâlinin ilk duruşması
yapılacak. Şu Parlamentoda, düşünün, bir eş genel
başkan, hâlâ milletvekilliği ve eş
başkanlığı devam ediyor ama Türkiye'de adaletin
geldiği nokta açısından ibret verici bir durum olarak Sincan
Cezaevi Prefabrik Duruşma Salonunda, 20 kişilik bir salonda mahkemesi
görülecek. Bir defa, şu siyasi iktidarın adalet zihniyeti prefabrik
zihniyet olarak kaladursun ama Eş Genel Başkanlarımız
Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, milletvekili
arkadaşlarımız ve siyasetçilerimiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bitirelim lütfen.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş)
arkadaşlarımız bu ülkede özgürlük mücadelesinin, demokrasi
mücadelesinin sarsılmaz sütunlarıdır. AKP iktidarının
adalet duygusu prefabriktir, prefabrik bir yaklaşım içerisindedir ama
bizim demokrasi mücadelemiz, eş genel başkanlarımızın,
grup başkan vekillerimizin, milletvekillerimizin ve rehin
alınmış bütün siyasi tutsakların demokrasi mücadelesi ise
bu ülkenin sarsılmaz demokrasi sütunlarıdır diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kerestecioğlu, bugünün anlam ve
önemine uygun olarak size de ayrıca söz veriyorum.
Buyurun.
18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
tanınmasının 83üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünyada 19uncu yüzyıldan itibaren oy
hakkı için, seçme ve seçilme hakkı için kadınların
yürüttüğü çok ciddi bir mücadele tarihi vardır. Bu mücadele
içerisinde, Fransada idama kadar varan, Olympe de Gougesun idam edilmesine
kadar varan, İngilterede Süfrajetler diye anılan, oy hakkı
için mücadele eden kadınların cezaevlerine konulmasına,
işkence görmesine kadar varan bir mücadele tarihini erkek tarih yazıcılar
yeterince görmedikleri gibi, aynı şekilde, Türkiyede de var olan bir
mücadele tarihini görmezden gelmişlerdir. O nedenle 5 Aralıkta seçme
seçilme hakkının elde edilmesi Türkiyede de aslında
Osmanlıdan bu yana arkasında bir mücadele tarihi
barındırmaktadır.
1895ten 1908e kadar on üç yıl boyunca
hanımlara mahsus gazeteyi çıkarmıştır kadınlar.
On üç yıl bir dergi çıkarmak bugün bile herkese nasip olacak bir
şey değildir. 1924te Türk Kadınlar Birliğini kuran Nezihe
Muhiddin ve arkadaşları bu ülke tarihinde anılmadan
geçilemezler. Bu kadınlar Cumhuriyet Halk Fırkasından önce
Kadınlar Halk Fırkasını kurmuşlardır. Başta
Kadınlar Dünyası Dergisi olmak üzere onlarca dergi
çıkarmış, onlarca dernek kurmuşlardır.
Şimdi, ilk olarak 17 kadın vekilin Meclise
girdiği yeni cumhuriyete, 8 Şubat 1935e kadar, arkada söz
ettiğim gibi ciddi bir mücadele tarihi vardır. Bugün Mecliste
kadın milletvekili oranı yüzde 14 olup partimiz cumhuriyetten bu yana
ilk defa bu sayıya ulaşılmasını sağlayan
partidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tabii, yüzde 36yı aşan oy oranımızla ve
eşit temsile önem veren tüzüğümüzle, yapımızla bunu
sağladık. Ancak maalesef bugün vekillerimizin, özellikle
vekilliği düşürülen arkadaşlarımızın önemli bir
kısmı kadın.
Ben seçme seçilme hakkının ötesinde,
kadınların bu ülkede köklü bir mücadele tarihi olduğunu
biliyorum, bunu saygıyla selamlıyorum. Başta tutuklu tüm
kadın vekillerimiz ve seçilmiş belediye başkanlarımız
olmak üzere tüm kadınların mücadelesini de selamlıyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Özkoç, buyurun.
19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ve Şırnakta yaşamını
yitiren 3 maden işçisine Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 5 Aralık.
Kadınlarımızın, demokrasinin temeli olan seçme ve seçilme
hakkını elde etmelerinin üzerinden seksen üç yıl geçti.
Fransadan, İtalyadan, Arjantinden, Güney Koreden; dünyanın birçok
demokratik ülkesinden önce bu hakka kavuşan
kadınlarımızdır. Oysa, bugün geldiğimiz noktada bu
hakkı erken elde ettiği demokratik ülkelerin çok gerisinde
kaldığını görüyoruz. Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre
Türkiye 145 ülke arasında cinsiyet eşitliğinde 130uncu
sırada. Yıl 2017; kadınlarımızın onda 1i okuma
yazma bilmiyor, 7si hiçbir işte çalışmıyor. Eğitim ve
iş imkânlarından yoksun, eve mahkûm bırakılmış
kadınlarımızın yüzde 40ı erkek şiddetine maruz
ve şiddet katlanarak artıyor. Cinayetlerin önü kesilmiyor,
yılın ilk on ayında en az 337 kadın cinayete kurban gitti.
Böyle bir ülkede yaşıyor kadınlarımız.
Değiştirmek zorundayız; Kadın-erkek eşit
değildir, fıtratlarına ters. diyen; kadının
kahkahasına, oturmasına, hamile sokağa çıkmasına
karışan; iş arayan kadınlara Evdeki işler yetmiyor
mu? diye seslenen, en önemli kariyeri annelik gören zihniyeti, yönetimi
değiştirmek zorundayız. Hakkı, hukuku, adaleti siyasette,
Mecliste, sokakta, evde, iş yerlerinde, hayatın her alanında
birlikte kurmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım lütfen.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Şırnakta dün 3 maden işçisi
yaşamını yitirdi. Kader değil, kaza değil, buraya da
yakıştırdıkları fıtrattan değil; İdris
İnal, Ömer Tunç, Abdurrahman Tunç ihmalden ve denetimsizlik sonucu
yaşamını yitirdi. Aynı evin 2 evladı Ömer Tunç ve
Abdurrahman Tunç, diğer kardeşleri Ahmet Tunçu da sekiz yıl
önce yine Şırnakta maden göçüğünde kaybetmişlerdi.
Buradaki beylerin çocukları offshore adalarında milyonlarla oynarken
Türkiye'nin bir ucunda denetim mi, ruhsat mı bakmadan ekmek için madene
mecbur kalmış insanlar evlatlarını her gün dualarla
işe yolluyorlar. Ben buradan çocuklarını, babalarını,
eşlerini yitiren acılı ailelere
başsağlığı, yaşamını kaybetmiş
kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Yaşamın, bir avuç
güçlü için değil her birimiz için güzel, eşit, adil, özgür
olduğu bir Türkiyeyi birlikte kuracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sözümüz var, sonuna
kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Muş
20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, 5 Aralık
Dünya Kadın Hakları Gününe ve 5 Aralık Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık Kadın Hakları
Günü. Ben tüm kadınlarımızın bu gününü kutluyor, tebrik
ediyorum.
Aynı şekilde, bundan yıllar önce 5
Aralık 1934te milletvekili seçme ve seçilme hakkını Türk
kadını kazanmıştır ve o günden bugüne kadar Türk
siyasetinde önemli görevlere gelmişlerdir. Bundan sonra da mutlaka
geleceklerdir. Biz, AK PARTİ olarak kadınların siyasette aktif
rol almalarını, daha etkin olmalarını, parti içerisinde
daha fazla görev almalarını sürekli teşvik ettik ve bu anlamda
da parti yapılanmamızda hem ana kademe hem gençlik kolları ama
ayrıca, bir de kadın kolları teşkilatı kuruldu ve tüm
Türkiyede örgütlenmiş şekilde siyaset yapmaktadırlar. Tekrar
hem 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününü ve 5 Aralık
1934te verilen seçme ve seçilme hakkını tebrik ediyor,
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.52
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük'ün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili
Erkan Akçay tarafından, engelli vatandaşların
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 5/12/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 5 Aralık 2017 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
5/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 5/12/2017 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erkan
Akçay
Manisa
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
5 Aralık 2017 tarih, 2517 sayıyla TBMM
Başkanlığına, MHP Grup Başkan Vekili ve Manisa
Milletvekili Erkan Akçayın, engelli vatandaşların
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği
Meclis araştırması açılmasına dair önergemizin
görüşmelerinin 5/12/2017 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına öneri sahibi Sayın
Erkan Akçay, Manisa Milletvekili ve Grup Başkan Vekili.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engelli
vatandaşlarımızın yaşadıkları
sorunların araştırılması için verdiğimiz
araştırma önergemiz üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin bildiği gibi 3 Aralık, Dünya
Engelliler Günüdür. Engelli kardeşlerimizi sadece bugün değil, nefes
alıp verdiğimiz her an hatırladığımızı
bilmelerini istiyorum. Engelli vatandaşlarımızla ilgili
geniş kapsamlı son çalışma Türkiye Engelliler
Araştırması 2002dir yani 2002 yılında
yapılmıştır. Dolayısıyla, ülkemizdeki engelli
vatandaşlarımızın sayısı, engel durumu, eğitim,
sağlık ve istihdam şartları tahminî verilere
dayanmaktadır. Bu araştırmaya göre ülkemizde engellilerin genel
nüfusa oranı yüzde 12,29dur, oysa dünya ortalaması yüzde 7,5tur. Bu
nedenle Hükûmet, öncelikle Türkiyedeki engelli oranının
azaltılmasını hedeflemeli, bu yönde politikalar
oluşturmalıdır. 2002 verileri dikkate
alındığında, ülkemizde yaklaşık 10 milyon engelli
vatandaşımızın olduğu tahmin edilmektedir.
Engelliler, eğitimden sağlığa,
istihdamdan ulaşıma kadar her alanda sorun yaşamaktadır. Engellilerin
en önemli sorunlarından biri de istihdamdır. Ülkemizde engellilere
yönelik istihdam politikaları büyük ölçüde kota sistemine
dayanmaktadır. Devlet Personel Başkanlığının
Eylül 2017 verilerine göre kamuda açık engelli memur kontenjanı
13.441dir. Engelli vatandaşlarımızın istihdamından
sorumlu bakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığındaki engelli memur kontenjanı 75tir ancak sadece
13 engelli memur çalışmaktadır, dolayısıyla 62 engelli
memur kontenjanı boştur. Oysa bu konuda en örnek olması gereken
bakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıdır.
Kırsal yörelerde 50den fazla işçi
çalıştıran iş yerleri az olduğu için bu yörelerde
yaşayan engelliler kota sisteminden faydalanamıyorlar. Engelli
işçi çalıştırmayan işverenlere verilen cezalar
caydırıcı olmadığı için işverenler bu kurala
uymamaktadırlar.
Kamudaki engelli istihdamı
artırılmalıdır. Bu amaçla kamudaki engelli memur
kontenjanının yüzde 3ten yüzde 5e, engelli işçi
kontenjanı da yüzde 4ten yüzde 6ya çıkarılmalıdır.
Engelli maaşı bağlanması için
şart koşulan hane halkı geliri kriteri kaldırılarak
asgari ücretten daha az geliri olan bakıma muhtaç engellilere asgari ücret
tutarında maaş bağlanmalıdır.
Engelli istihdamında en önemli yöntemlerden
biri de korumalı iş yerleridir. 6 Şubat 2014te, 5378
sayılı Engelliler Kanununun 14üncü maddesinde korumalı iş
yerleriyle ilgili düzenleme yapılmıştır ancak bununla
ilgili yönetmelik hâlen yayımlanmamıştır.
Engellilerin diğer sorunlarından biri de
eğitim ve rehabilitasyondur. Ülkemizde engellilik konusu ile
rehabilitasyon hizmetleri birçok kurum ve kuruluşun görev alanına
girmektedir. Bu da çeşitli ve dağınık mevzuatın
oluşmasına, görev ve yetki karmaşasına neden
olmaktadır.
Engellilere yönelik özel eğitim ve örgün
eğitim veren okullar ve öğretmen sayısı son derece
yetersizdir. Bakıma muhtaç engellilere yönelik sosyal bakım
hizmetleri ve mesleki rehabilitasyon merkezleri son derece yetersizdir.
Engellilere yönelik haftalık rehabilitasyon süresi, engellinin durumuna
göre, iki saatten dört saate çıkarılmalıdır. Engelli
çocukların kısa süreli gündüz ve yatılı bakımı
için güvenli bir biçimde bırakılabilecekleri engelsiz yaşam
merkezleri yaygınlaştırılmalıdır. Engelsiz bir
Türkiye, engelsiz bir toplum, engelsiz bir gelecek için Milliyetçi Hareket
Partisi üzerine düşen bütün sorumluluğu almaya hazırdır.
Bu düşüncelerle, engelli kardeşlerimize
sevgi ve saygılarımı sunuyor, Cenab-ı Allahtan huzurlu ve
mutlu bir hayat geçirmelerini niyaz ediyor, muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyor ve milletvekili arkadaşlarımızdan önergemize
desteklerini bekliyoruz.
Saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ediyorum.
Diğer siyasi parti grupları adına ilk
söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpe aittir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engelli bireylerin yaşadıkları sorunlara köklü ve
kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla verilen araştırma
önergesi hakkında konuşmak istiyorum ve bu kadar devasa bir sorun üç
dakika içinde nasıl özetlenebilir, onu da ayrıca takdirlerinize
bırakıyorum.
Evet, tahminî verilere göre yüzde 12,29
oranında bir engelli nüfusu var ve istihdam oranı, Türkiye nüfusunun
yüzde 7sine denk gelen bir rakam -ki çok büyük bir rakam- ama bu yüzde 7lik
orana baktığınızda kamuda istihdam oranı nedir? Kamuda
yüzde 4 oranında bir istihdam oranı var.
Aslında, çok çok, her şey istihdam olarak
değil, bakımları sorun, yaşam alanları sorun yani
engel durumlarına göre mekânların oluşturulması problem ve
bu problemlere yönelik bir çözümün mutlaka ve mutlaka hızlıca
geliştirilmesi gerekir. Bu anlamda, bu araştırma önergesini de
mutlaka ve mutlaka hep birlikte destekleyip bir çözümün geliştirilmesi
konusunda herkesin duyarlı olmasının dilek ve temennisi içerisindeyim.
Evet, asıl sorunlarımızdan biri de
istihdam dışında, özellikle kadın engellilere yönelik çok
ciddi tacizler, istismarlar fazla. Biraz ben rakamlara hızlıca girmek
istiyorum. Engellilere yönelik 2016 ön izleme raporu var, ben çok kısaca,
engellilere yönelik fiziksel, cinsel şiddet, kötü muamele
olaylarının geneli bakımından, 391 engelli mağdurdan
141i yani yüzde 36sı 18 yaş ve altı engelli çocuklardan, 138i
yani yüzde 35,2si ise yetişkin bireylerden oluşuyor. Cinsel istismar
olaylarında ise en çok olay, çocuk engellilere karşı
gerçekleştirilmiştir. Buna göre toplam 141 olan cinsel istismar
olayının 43ü 15 yaşından küçük, 26sı 16 ve 18
yaş arasında olmak üzere toplam 69 yani yüzde 48,9u engelli
çocuğa karşı gerçekleştirilmiştir. Yaş tespiti
yapılan vakalar bazında engelli çocukların
yaşadığı olay sayısı, 19 yaş üzerinde
engellilerin yaşadığı -yani 52- olaydan fazladır.
Şimdi, burada mesele, bu kadar istatistiksel
rakamı vermememin sebebi şu: Ağır bir saldırı
altındalar, istismar altındalar, yaşam olarak çok zor
yaşamları var. Buradan yapılması gereken, hem
yaşamlarını kolaylaştırmak hem de bu istismar ve taciz
olaylarına karşı ciddi anlamda tedbirler geliştirmektir.
Bedensel ve zihinsel engelli olunabilir, kimsenin tercihi değildir.
Umarız ve dileriz, düşünsel engelli olmamaktır, her şeyin
önüne problem olmamaktadır, bu sorunları çözme becerisine sahip
olabilmektir ve bu da bizim irademize kalmış bir şeydir. Kimse
burada, buranın engelleyecek bir durumu da yoktur. İnsanlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİBEL YİĞİTALP (Devamla) Son
bir şey
Önemli olan, buna sağlıklı, gerçekten
akılcı ve bu insanlara karşı ortak çözüm getirebilme
becerisine sahip olabilmektir. Buradan herkesin ısrarla, özellikle
Engelliler Günü olması sebebiyle bu konuya parmak basmasını, bu
konu üzerinde duyarlı olmasını ve sorumluluk almasını
istiyorum. Başta AK PARTİ Hükûmetinin yönetimden kaynaklı
sorumluluğu vardır. Burada yapabileceği her türlü çabada biz
birlikteyiz, destekleriz; yeter ki bu sorunlara karşı nasıl bir
çözüm geliştirebiliriz, hem rakamsal, istatistiksel veri
çıkaralım hem de sorunları nasıl çözebiliriz, bunu
tartışalım, hiç olmazsa bunda ortak bir karara varalım.
Eğer bu engelli arkadaşlarımıza,
yurttaşlarımıza karşı Yok. diyecekseniz de
artık o da sizin insafınıza ve vicdanınıza
kalmıştır.
Son cümlem, öz cümle: İnsan yeter ki ne
olmasın? Düşünsel engelli olmasın.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yiğitalp.
Sayın milletvekilleri, lütfen, süre
uzatımında bulunmuyorum, bulunmayacağım. Süresinde
tamamlarsanız siz de rahat edersiniz, biz de rahat ederiz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli
Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli
vatandaşlarımızın yaşadıkları
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla MHP Grubunun verdiği Meclis araştırmasıyla
ilgili önerge hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bilindiği üzere, geçtiğimiz gün, engelli
insanları anlayabilmek ve bu insanlarımızın
sorunlarına dikkat çekebilmek açısından önemli bir gün olan 3
Aralık Dünya Engelliler Günüydü. Bir kutlama veya çiçek sunma günü
olmayan Dünya Engelliler Günü, aslında bir farkındalık ve
engellilikten ziyade, engellenmekten, tekrar ediyorum, engellenmekten
kaynaklanan sorunlarla yüzleşme günüdür. Yani, öncelikle, biz bu sorunla
yüzleşmeliyiz, ondan sonra bu sorunu ortadan kaldırmak için
çalışmalara başlamalıyız. Bu yüzleşmeyi
gerçekleştirmeden, sadece oy kaygısı ya da birilerine yaranma
çabası içerisinde olunursa gerçek sorunları asla aşamayız
değerli milletvekilleri.
Türkiyede 4 milyon civarında engelli
vatandaşımız bulunmakta ancak çeşitli sakatlıklar ve
kazalar sonucu belirli becerilerini yitirmiş insanlarımızı
da eklediğimizde, bu sayı neredeyse 10 milyon insana ulaşmaktadır.
Engelli bireylerin yüzde 14,3ü çalışırken yüzde 85,7si
çalışmamaktadır. 2016 yılında yeni istihdam edilen
engelli işçi sayısı 38.349dan 15.031e kadar
düşmüştür. Kamuda da yaklaşık 13 bin kişilik engelli
memur kontenjanı açığı var. Bu açığa rağmen,
ihtiyaca rağmen neden atama yapılmaz, bunu tabii ki buradan Hükûmete
sormak istiyorum değerli arkadaşlar.
İstihdam sorunlarıyla birlikte
engellilerin fiziksel sorunları var. Nedir bunlar? Altyapı,
üstyapı sorunları, ulaşımdaki sorunlar nedeniyle günlük
yaşantılarında oldukça zorlanıyorlar. Sosyal sorunları
var. Örneğin, negatif ayrımcılık, sosyal ret, acıma,
eksik görme anlayışıyla mücadele ediyorlar. Ekonomik
sorunları var. Aile desteği ve devlet desteği
açısından yaşadıkları bu sorunlar o kadar çok ki.
Aslında, hepsinin pratik çözümü var ama bunun için bir araya gelmek
zorundayız. Herkesle eşit haklara, fırsat ve olanaklara sahip
yurttaşlar olarak yaşamaları için; nitelikli ve
erişilebilir eğitim sistemi için; haklara, hizmetlere, bilgiye
erişimin önündeki engellerin kaldırılması için; herkes için
tasarlanmış kentler, sokaklar, konutlar, araçlar yaratmak için;
toplumsal yaşamda, bilimde, sanatta, siyasette etkin olarak yer
alabilmeleri için mutlaka bir şeyler yapmak adına bir araya
gelmeliyiz değerli arkadaşlar.
Tabii ki kadınların istihdamı
konusunda da, kadın engellilerin istihdamı konusunda da
sıkıntılarımız var, bunlar için de bir şeyler
yapmak zorundayız. Kadın istihdamının
artırılması, işe yerleştirmelerde engelli kadın
kotası konulması, istihdam garantili kursların
açılması, kadınlara yönelik yapılabilecek çözümlerden
yalnızca bazıları. Yeter ki bir araya gelelim Sen yaptın,
ben yaptım; sen verdin, ben verdim öneriyi. demeden bu çözümleri birlikte
konuşalım diyoruz.
Son olarak, beyinlerimizdeki engeli
kaldıralım ve engelsiz bir dünya için el ele verelim diyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son konuşmacı, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Hacı Ahmet
Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR
(Konya) Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Geçende MHP Grubu önerisi üzerine burada bir
konuşma yapmıştım ve MHPye teşekkür etmiştim.
Bunu rüşvetikelam gibi kabul etti bazı arkadaşlarımız
ama hayır, rüşvetikelam filan yapmıyorum. MHPye bu önerisinden
dolayı özellikle teşekkür ediyorum. Diğer iki grup adına
konuşan arkadaşlarımıza da özellikle teşekkür
ediyorum. Çünkü vatan gibi, bayrak gibi, engellilik konusu da öyle zannediyorum
ki ideolojik takıntıların ötesinde bizi bir araya getirebilecek
belli başlı meselelerden biri olarak gözüküyor ve yine buradan, bu
kürsüden engellilikle alakalı bir çağrıda bulunmuştum,
bütün gruplara aynı çağrıyı yineliyorum: Tekliflerinizi,
önerilerinizi, bu konuda gördüğünüz aksaklıkları, eksiklikleri
lütfen -ben şu anda AK PARTİ Engelliler Koordinasyon Merkezi
Başkanlığını yürütüyorum- çekinmeden getirin,
beraberce müzakere edelim, belli bir noktaya getirelim, iyileştirmeler
sağlayalım.
Fakat, tabii, burada birtakım tashih edilmesi
gereken hususlar da var. Öneri üzerinde benim bazı mütalaalarım var,
onlardan da bahsetmek istiyorum. Pek çok sorun var, evet, sorunsuz bir dünya
hayal ediyorsak sorunsuz bir dünya yoktur, olmayacaktır. Engellilerin bütün
sorunlarını çözelim. diyorsak bunun da üstesinden gelebilme
becerisini gösterebileceğimiz, başarısını
gösterebileceğimiz iddia edilemez fakat şu rakamları da lütfen
insaf ve hakkı teslim etme sadedinde göz önüne alalım. 2002ye kadar
kamuda 5.777 engelli memur çalışırken -burada, rakamda da bir
tashih yapıyorum, en güncel rakamı veriyorum- bugün 52 bin memur
çalışmaktadır. Ayrıca 521 bin engelliye evde bakım
hizmeti sunulmaktadır. 153 bin civarında da engelli işçinin
çalışması sağlanmış durumdadır. Şunu da
ayrıca ifade etmek istiyorum. Tabii, bu açığı güzel tespit
etmiş grup önerisini veren partimiz ama rakam biraz daha
değişik, şunu söyleyelim: Bu açığın
kapatılması yani engelli istihdamının
artırılması noktasında Başbakanımızın
en son açıklaması, 2018 yılında 5 bin engellinin istihdam
edileceği noktasındadır. Bir küçük ayrıntıya da dikkat
çekeyim: Çıkardığımız yasal düzenlemede, biz, yüzde 3
kotasını memurlar için koymuşuzdur, yüzde 4 işçiler için
bir kota söz konusudur.
Şu anda Meclis gündemi çok yoğun
olduğu için, bu önerinin ileride değerlendirilmek üzere geriye
atılmasının uygun olacağı kanaatindeyim.
Saygılar sunuyorum, hepinize sevgilerimi
iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özdemir.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, Türkiyede yapısal sorun
olan yolsuzluk ve son dönemde artan yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla 5/12/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 5
Aralık 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 5/12/2017 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
5 Aralık 2017 tarihinde Muş Milletvekili
Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından (6110
esas numaralı) Türkiyede yapısal sorun olan yolsuzluk ve son dönemde
artan yolsuzluk iddialarının araştırılması
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 5/12/2017 Salı günkü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneri üzerinde, öneri sahibi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili
Mehmet Emin Adıyaman konuşacaktır.
Sayın Adıyaman, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN
(Iğdır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce, 4 Aralık Dünya Madenciler Gününde,
Şırnak Balveren beldesi Araköy yakınlarında grizu
patlaması sonucunda maden emekçileri Abdurrahman Tunç, Ömer Tunç ve
İdris İnal maden cinayetine kurban gitmiştir; iş
cinayetlerine sebep olan Hükûmet uygulamalarını ve
duyarsızlığını kınıyor, hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, vermiş
olduğumuz yolsuzluk iddialarının
araştırılmasına dair önergemizin AKP çoğunluğu
tarafından reddedileceğini peşinen söylemeliyim ancak gerek Man
Adası gerek Malta Cennet belgeleri gerekse Zarrab davası, sadece
Türkiye sınırları içerisinde değil, AKPnin
yolsuzluklarının küresel boyutunu da ortaya koymaktadır. AKP,
işlediği suçlara uluslararası ticaret hukuku suçlarını
da ekleyerek son on beş yılın en büyük
sıkışmasını ve krizini Türkiyeye yaşatmaktadır.
Ülkedeki bütün muhalefet dinamiklerini susturup yargıyı kendine
bağlayan, topluma sürekli yalan söyleyen, işledikleri suçların
ortaya çıkmasını ülkeye karşı bir operasyon veya
komplo olarak topluma sunan bu iktidarla karşı
karşıyayız. İddia ettikleri gibi, Türkiyeye
karşı bir komplo yok; hırsızlıkları,
hukuksuzlukları, yolsuzlukları ve işledikleri suçları
örtbas etmeye çalışan bir anlayış, bir AKP iktidarıyla
karşı karşıyayız. Yalan ve çarpıtma üzerine
kurulu iktidarını devam ettirmek için kitlelere milliyetçilik ve dinî
hassasiyetler pompalayan AKP iktidarının suçlarını
artık hiçbir bayrak, hiçbir milliyetçi ve dinî söylem örtememektedir.
Miting alanlarında Kuran sallayanlar Kuranda yasaklanmış
fiillerin en büyükleri olan yalan, dolandırıcılık, yolsuzluk,
sahtekârlık ve hırsızlık suçlarına bir bir imza
atmaktadır. Halkın malını çalıp bedelini yine yoksul
halka ödetmektedirler. Bugüne kadar defalarca verdiğimiz
hırsızlık ve yolsuzluk araştırma önergelerimiz AKP
çoğunluğu tarafından reddedilerek Meclis komisyonları
aracılığıyla araştırılması
engellenmektedir.
Reza Zarrab 17 Aralık 2013te yolsuzluk
operasyonları kapsamında gözaltına alındı, daha sonra
serbest bırakıldı. Yandaş medya o dönemde Zarrabı
kahraman ilan etti. AKP Genel Başkanı Erdoğan kendisi için
Hayırsever bir iş adamıdır. dedi. 4 bakan istifa etti ama
Yüce Divanda yargılanmaları gerekirken Meclisin kurduğu
komisyonda yine AKP çoğunluğu tarafından aklandılar.
Eğer bu rüşvetçiler bakanlarla birlikte ülkede yargılanıyor
olsalardı, şimdi ülkemiz uluslararası arenada bu kadar zor
duruma -tırnak içinde- bu kadar rezil duruma düşmezdi.
Malta, Man Adası belgeleri orta yerde duruyor,
hiçbir şey olmamış gibi üstü örtülüyor. Eğer
yargılamaz, bir de üstüne aklarsan, o zaman başkaları
yargılar, başkaları yargılayınca da buna kumpas
diyorsunuz, asıl en büyük kumpası bu ülkeye AKP kuruyor.
İran işini gördü, Zencaniyi
yargıladı, borçlarını ödedi ama AKP iktidarı bu süreci
gizlemeyi tercih etti, Türkiye Büyük Millet Meclisini de alet ederek bu
işi hukuksuz bir şekilde aklamayla sonuçlandırdı. Daha
vahimi, dünün hayırseveri, dünün kahramanı iş adamı Zarrab,
bugün hain ilan edildi. SAVAMAnın ajanı olduğu, devletin gizli
sırlarını ifşa ettiği iddia edilmekte, hakkında
cumhuriyet savcılığınca soruşturma
başlatılmakta.
Sormak lazım, hem İran hem Türkiye
vatandaşı olan bu tüccar ve rüşvetçi, devletin gizli
sırlarına nasıl ulaşabilmiştir? Bu sırları
hangi devlet görevlisinden ve hangi yetkiliden temin etmiştir? AKP
algı operasyonlarıyla kamuoyunu kandırmaktan vazgeçip, öncelikle
bunun hesabını vermelidir. Benim de üyesi olduğum Güvenlik ve
İstihbarat Komisyonu olarak biz üyeler devletin gizli sırlarına
ulaşamazken, Reza Zarrab nasıl ulaşabiliyor? Bu bilgileri kim
verdi? Kimlerle dosttu, kimlerle iş çevirdi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) Kimler
tarafından onore edildiyse bu sırlar da onlar tarafından
Zarraba ulaştırıldı diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Eren Erdem konuşacaktır.
Buyurun Sayın Eren Erdem. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluk, Türkiyede
üzerinde çok konuşulan bir mesele. Ama bir de görmezden gelme,
yangından mal kaçırma meselesi var arkadaşlar.
Şimdi, üç dakika içerisinde çok uzun
konuşmak mümkün olmadığı için çok hızlıca konuya
gireceğim.
Şimdi diyeceksiniz ki: Kâğıt
sallıyorsunuz, şunu yapıyorsunuz. Şimdi, tabii,
anladığım kadarıyla, size yaranmak için artık
kâğıda değil, taşa yazma dönemine geçmemiz lazım yani
kâğıt, kâğıt, kâğıt
Belki de kâğıt
olur yani. Şu evrak, Millî İstihbarat Teşkilatı
tarafından hazırlanmış -bugün Genel
Başkanımız kamuoyuyla paylaştı- üzerinde bilgi notu
yazan, dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğana
verilmiş bir belge. Kim yazmış bunu, kim hazırlamış?
Millî İstihbarat Teşkilatı. Ne diyor peki belgede? Diyor ki:
Reza Zarrab adlı şahıs Amerikanın İran ambargosunu
delme noktasında birtakım faaliyetler göstermektedir ve bizim
Hükûmetin bakanlarının bu kişiyle ilişkisi vardır. Bu
ilişki ortaya çıkarsa Türkiye ile ABD ilişkileri zarar görür.
vesaire, vesaire
Hükûmet aleyhine bir iş olur.
Şimdi, evrak burada arkadaşlar, evrak
burada. Üç sayfalık bir bilgi notu. Hazırlayan Millî İstihbarat
Teşkilatı.
Arkadaşlar, 2004 yılında da Millî
İstihbarat Teşkilatı Türkiyede bir paralel yapı
oluştuğu yönünde bir rapor sunmuştu. O gün onu da görmezden
gelmiştiniz. Onun bedelini 15 Temmuzda insanlar şehit olarak, bu ülke
zarar görerek ödedi. Şimdi bu raporu da görmezden geldiniz. Bunun bedelini
şu anda Amerikan mahkemelerinde Türkiyeyi tartıştıran bir
şarlatan, bir soytarı maalesef bu ülkeye ödetmektedir.
Yahu bir tane kişi çıkıp da, şu
grupta bir kişi çıkıp da Arkadaş, hata yaptık,
yanlış yaptık, kabul ediyoruz. demeyecek mi? Bu kadar hata
üzerine, bu kadar yanlış üzerine bir kişi çıkıp öz
eleştiri vermeyecek mi değerli arkadaşlar? Yapılması
gereken, bir öz eleştiridir. Bu şahıs neden serbest
kalmıştır?
Şimdi, diyorsunuz ki: Efendim, o
şahıs oraya gitti, ana muhalefet partisi şöyle, böyle
Çok net:
O şahsın oraya gitmesinin müsebbibi olanlardır bu durumun
sorumlusu. O şahıs burada yargılanacaktı,
hesabını verecekti. Efendim, FETÖcü hâkimler. FETÖcüden
alırdınız dosyayı, FETÖcü olmayana verirdiniz. Niye
kapattınız arkadaşlar? Şimdi o casus diyor ki: Ben
rüşvet vererek çıktım.
Eğer doğruysa yazıktır,
günahtır; yanlışsa da bunun öz eleştirisini vermesi gereken
iktidar partisi grubudur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, grubumuzu Amerikada yürüyen bir davayla ilişkilendirerek,
bizim grubumuzun bundan sorumlu olduğunu, grubumuzun bu noktada mesuliyeti
olduğunu ifade ederek sataşmıştır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hâlbuki hiç ilgisi
yok. AKP ile Rıza Sarrafın ne ilgisi var?
EREN ERDEM (İstanbul) Hiç alakaları yok
Sayın Başkanım, en ufak alakaları yok, biz
ilişkilendiriyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Tanımazlar,
sadece eş başbakandı, bakanların yarısının
maaşını o veriyordu zaten.
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş, iki
dakika süre veriyorum sataşmadan.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim,
buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) HDP partide
eş başkanlığı getirdi, bunlar da hükûmette eş
başbakanlığı getirdi.
Rıza Sarraf eş başbakan Engin Bey.
MEHMET MUŞ (Devamla) Burada, geçtiğimiz
haftadan beri, grup toplantısından beri bir iddia ortaya
atıldı. Grup toplantısında Efendim, şu tarihte,
şu hesaba, yurt dışındaki bir offshore hesabına
şu kadar para gönderildi. Devam ediyor: Şahıs şu, şu
kadar para, şu hesaba gönderildi. Yurt dışında
kurulmuş olan bir şirkete para gönderildiğini iddia ettiler,
doğru mu? Böyle bir iddia ortaya atıldı. Daha sonra, peki,
bununla alakalı iddianızı bir ortaya koyun, bir getirin
meseleyi, şunu bir açıklayın dedik. Üç gün bekletildi, üç gün,
burada da kimseye göstermiyorlar.
Şimdi buradan tekrar soruyorum: O
dediğiniz tarihlerde, iddia ettiğiniz miktarda, iddia ettiğiniz
yerlere giden paranın evraklarını bir getirin. Hâlen
getirebilmiş değiller. Daha fotokopi çektirip basına
dağıttıklarının ne olduğunu bilmiyorlar,
bakın, ne olduğunu bilmiyorlar. Buradan soruyorum: Getirin
bakalım. Belgeyle konuşuyoruz. diyorlar. Şu belgeleri bir
getirin, bir getirin şunları. (CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÖKER (Burdur) Halkbanktan isteyelim.
MEHMET MUŞ (Devamla) O tarihlerde giden
rakamların, iddia ettiğiniz rakamların, şu giden
rakamların evraklarını bir getirin, bir görelim. Tutuyor elinde
EREN ERDEM (İstanbul) Şunlar,
şunlar Sayın Başkan, bak, burada, buna bak.
MEHMET GÖKER (Burdur) Halkbank devlet
bankası, devlet sizin elinizde.
MEHMET MUŞ (Devamla) O zaman da gruptan
sallıyordu böyle. Salladı, salladı fakat giden
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Muş, mahkeme
misin sen?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, giden
evraklar, iddia ettikleri gibi, giden bir rakamı, giden bir parayı
göstermiyor.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hani
evrakları konuşmayacaktınız, ne oldu?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın,
bankacılıkta stajyer bir öğrenciye sorsaydınız, o da
gidip gitmeyen bir şey olduğunu size söylerdi. Bu bile
yapılmamış, ortaya atılmış. Şimdi, acaba bu
işi nasıl kapatırız diye, 17-25ten önce yapılan,
söylenen ne var ne yok, tekrar aynı meseleleri gündeme getirip
VELİ AĞBABA (Malatya) Ya siz 1925i
gündeme getiriyorsunuz, 1929u gündeme getiriyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla)
Amerikada görülen bir
davanın peşine takılıp Türkiyeyi
sıkıştıramazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) Size buradan da iktidar
çıkmaz. O evrakları buraya getireceksiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Tek parti dönemini
gündeme getiriyorsunuz siz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Evrak yoksa ne
getirecek?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yalan söylüyorlar
o zaman, yalan, yalan.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Ne zaman doğru
söylediler ki!
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
zaten basına, kamuoyuna, siyasi partilere gönderilmiş bir
evrakı, cumhuriyet savcılığına verilmiş bir
evrakı sanki gerçekte böyle bir evrak yokmuş, biz yalan ve
yanlış bilgileri kamuoyuyla paylaşıyormuşuz gibi
MEHMET MUŞ (İstanbul) İspat etmeyen
müfteridir!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Aynen öyle, aynen
yalan!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
bir algı
yaratarak grubumuza sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika süre
vereyim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Göstersin
bakalım, hani, nereye gitmiş? Evrak okumayı bilmiyorlar ya.
AYŞE KEŞİR (Düzce) Evrak mevrak
okumayı bilmiyorlar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Erdem
konuşacak.
BAŞKAN Sayın Erdem, size de iki dakika
süreyle sataşmadan söz veriyorum. Lütfen uzatmayalım, yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan,
şimdi, Sayın Muş diyor ki: 17-25 Aralıktan öncesi
Ya,
siz 1929a kadar gidiyorsunuz işinize geldiği zaman,
sıkıştığınız zaman 1919a kadar gidebiliyorsunuz.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Ya siz de, gidin de, Fuat
Avninin kullandığı argümanları kullanıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Amerikadaki
davaya takılmışsınız, şu evrakları bir
getirin bakalım.
EREN ERDEM (Devamla) Bakın, şimdi,
Sayın Muş, siz önünüze koyulan belgelerin içeriğini
tartışmak istiyorsanız, siz o fotokopi dediğiniz
belgelerin içeriğini tartışmak istiyorsanız, onların
ne olduğunu tartışacaksak
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Biz okuma yazma
biliyoruz, okuma yazma bilmeyen Genel Başkanına söyle sen onu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İspat etmeyen
namussuzdur.
EREN ERDEM (Devamla)
kurarsınız
araştırma komisyonunu Parlamentoda, otururuz hep beraber
tartışırız.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Okuma yazma
biliyoruz, anlıyoruz biz onların ne olduğunu. Orada ne
yazdığını biz görebiliyoruz. Sen git, onu Genel
Başkanına söyle.
EREN ERDEM (Devamla) Şimdi lafı
başka yerlere çekmeye gerek yok. Bakın, diyorsunuz ki: 17-25
Aralıktan önceki birtakım safsatalar
Sayın Muş,
safsataysa Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanını
görevden alın, yetkiniz var. MİT raporundan bahsediyoruz biz burada,
MİT raporu. Safsataysa, eğer bu bir palavraysa, eğer size bu
söylenmemişse, eğer bu belge sahteyse MİT Başkanını
görevden alın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) MİT raporunun
sende ne işi var ya! Nereden aldın o belgeleri, nereden aldın?
FETÖcülerden almışsın onu.
EREN ERDEM (Devamla) Ya, adamı milletvekili
yapmak için neler yaptınız, ne mücadele ettiniz. Bu kadar
sevdiğiniz, bu kadar saydığınız bir adam. Getirin
kardeşim, getirin; görevden alın eğer bunlar sahteyse.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) FETÖcülerden
almışsın belgeyi. Ne oldu, ne belgesi o? İçeriden kim verdi
onu?
EREN ERDEM (Devamla) Buyur gel, vereyim sana.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
EREN ERDEM (Devamla) Al bak, gel vereyim sana,
bak.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) FETÖcülerden
almışsın belgeyi, sallıyorsun.
Alışıksın sen zaten!
EREN ERDEM (Devamla) Her yerde var, her yerde, aç
internete gir bak, her yerde var, her yerde. Onu bana sormayacaksın sen.
Onu bana sormayacaksın.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Fuat Avniye anlat
onu, Fuat Avniye anlat sen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şu
dediğime gelin; şu para göndermeleri getirin para.
EREN EDREM (Devamla) Sürekli diyorsunuz ki: Kim
verdi, ne verdi? Yahu, sen içeriğine bak içeriğine.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Bir sefer bilgi
olur, bir sefer, bir sefer!
EREN EDREM (Devamla) Reza Zarrabın bugün bu
işleri yapacağını size 17-25 Aralıktan sekiz ay önce
MİT söylemiş mi? Söylemiş. Ne yapmışsınız?
Seyretmişsiniz. Geçmişte de seyrettiniz, bugün de seyrediyorsunuz.
Faturasını kim ödüyor? Bu halk ödüyor. Kim ödüyor? Tüyü bitmemiş
yetim ödüyor.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Sizin de
hoşunuza gidiyor.
EREN ERDEM (Devamla) Hâlâ konuşuyorsunuz.
Madem bunlar sahtedir, gidin kardeşim Hakan Fidanı görevden
alın, hesabını sorun, kamuoyunu da bilgilendirin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Bize vermiyorlar ki
öyle belgeleri, size getiriyorlar. FETÖcülere sormak lazım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan,
bakın, açıkça söylüyorum. Şu tarihlerde
Bakın, 21
Kasımdaki grup toplantılarında Vergi cennetlerinde bir
şirkete milyonlarca dolar para gönderdiklerini biliyor musunuz? diye soru
soruyor. Daha sonraki grup toplantısında da bu sefer isim vererek söylüyor
15/12/2011 tarihinde -isim veriyor, miktar veriyor- para gönderdi. diyor.
Şimdi bakın, bu grup
toplantılarında ifade ettiklerini, söylediklerini ispatlamak
zorundalar. Bu açık bir yalandır dedik. Getirin diyorum belgeleri,
hâlen Verirseniz açarız
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Enişte o şirketleri nasıl kurdu, biri bunu anlatsın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın
değerli milletvekilleri, dağıttıkları belgelerde
Kendileri de çok iyi biliyor, bu grupta ekonomist olan var, bankacı olan
var, Hazinede üst düzey görevde bulunanlar var, onlara gösterseler o
kâğıtlarda ne olup ne bittiğini bilirler. Giden tek kuruş
yok fakat grup toplantısında o şekilde iddia edildi. Hatta
SWIFTle alakalı şu tanımlamayı yapıyor: SWIFT nedir
bilir misiniz? Bankalara sorduk, yurt dışına dolar gönderirken
bu mesajla gönderiyorsunuz.
Arkadaşlar, SWIFT, yurt içinde farklı iki
banka arasında dolar veya diğer döviz transferleri
yapılıyorken de kullanılır. O değil yani sadece yurt
dışına gönderilen bir şey değil.
Bunları ispatlasınlar. İspatlamayan
müfteridir, yalancıdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Özkoç, sizi dinleyeyim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Müfterilik ve
yalancılıkla suçlamıştır efendim. Sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; peş peşe Hükûmetin
Başbakanının ve bu iktidarın Genel
Başkanının çocuklarıyla ilgili ve kendilerinin
açıklamalarıyla ilgili kamuoyunu bilgilendiriyoruz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Getirin
evrakları.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Başbakanın
çocuklarının, offshore şirketleriyle ilgili, ilişkisi olup
olmadığını gündeme getirdik, sorduk, belgelerini
yayınladık. Bu grupta birazcık vicdanı olan insanlar
suratları kıpkırmızı bizi izlediler. Bu ülkenin
Başbakanı çıktı, dedi ki: Konu, getirilsin, araştıralım,
sonuna kadar arkasında duracağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirdik, Başbakanın verdiği emri yerine getirmeyerek
grup kararıyla reddettiler ve Başbakanın offshore ülkelerinde
vergi kaçıran çocuklarının belgelerinin araştırma
önergesi bu grupta reddedildi. Şimdi, Cumhurbaşkanının
çocukları, Cumhurbaşkanının damadı,
Cumhurbaşkanının özel kalem müdürü,
Cumhurbaşkanının dünürü Man Adasında
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Hâlâ özel kalem
müdürü diyorsun.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Siz burada
konuşun, onlar malı götürsünler. Orada, şu kadar bir odanın
içerisinde iki tane şirket kuruyorlar.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Sen orada mıydın? Beraber miydiniz?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kurdukları iki
tane şirketten bir tanesi Bellway şirketi, bir tanesi de BUMERZ
şirketi. BUMERZ şirketinin baş harflerinden sonuna kadar
gidersen Cumhurbaşkanının ailesine, oğlundan
eniştesine kadar gidiyorsun. Eniştesi öğretmen, bisikletçi. Daha
önceden bursla okuyan oğlu milyonlarca doları, 1 sterlinlik
şirketten, Halk Bankasındaki Bellway hesabından bu
kişilerin hesaplarına milyonlarca dolar aktarmış.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir dakika, dur,
şimdi geldi.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Hiç mi yüzünüz
kızarmıyor? Bu milletin çocukları inim inim inlerken, sizin
damadınız, enişteniz, dünürünüz milyonlarla oynarken bunun
hesabını veremiyorsunuz. Hiç mi yüzünüz kızarmıyor? (CHP
sıralarından alkışlar)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) Kendi Genel
Başkanına sor, kendi torununu nasıl SSKya
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yazıklar olsun
size!
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Kendi Genel
Başkanına sor bunu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, hatip açıkça grubumuza sataşmıştır,
sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Ne dedi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sizin
birazcık yüzünüz kızarsaydı, bununla alakalı adım
atardınız. diyor. Ne demek bu?
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÖKER (Burdur) İtirafçı olun,
itirafçı.
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, bakın, şimdi Gelmiş. diyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Allah Mehmet
Muşa yardım etsin!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Allah sana yardım
etsin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Allah sana daha
yardım etsin! Bu kadar şeyi nasıl anlatacaksın sen! Vallahi
bu kadar yükün altından nasıl kalkacaksın!
MEHMET MUŞ (Devamla) Vallahi, hangi durum
için de HDPye verdiğiniz destekle alakalı içinizin
sızladığını biliyorum, engelleyememişsiniz; sen
önce onlara bir cevap ver.
VELİ AĞBABA (Malatya) Offshore var, Man
var, Malta var, Zarrab var, enişte var, kayınço var, eş
başbakan var.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim lütfen sayın
milletvekilleri.
MEHMET MUŞ (Devamla) Şimdi, değerli
milletvekilleri, ne diyorlardı: 15/12/2011 tarihinde şu kadar para
gitti. Bakın, hâlen getiremiyor. Şimdi diyor ki: Gitmedi, geldi.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Emekli
öğretmen Ziya İlgen o şirketi nasıl kurdu, onu anlat, onu!
Emekli öğretmen milyon dolarlık şirkete nasıl sahip oldu?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Dolayısıyla
iki dakika içerisinde bu kadar hızlı fikir değiştiren bir
partinin ortaya atacağı hiçbir iddiayı dikkate almıyoruz,
onu söyleyeyim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Siz niye
savunuyorsunuz? Partinin şirketi mi, şirket mi partinin yoksa?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu kadar, bakın,
bir SWIFT belgesini bile okumaktan âciz, ne okuduğunu bilmeyen birilerinin
ortaya atacağı iddialar, değerli milletvekilleri, bizim için yok
hükmündedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hay, hay! Man
neresi, Man? Mehmet Muş Manı biliyordur herhâlde! Man, Malta...
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sallayacakları
kâğıtlar bundan sonra yok hükmündedir çünkü gösterdiklerini, iddia
ettiklerini ispatlayamayan bir partidirler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Reza Zarrab da yalandı
ya, Reza Zarrab da yalandı! El kaldırdınız,
akladınız Reza Zarrabı!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Yani
yalancıdırlar, iftiracıdırlar. Hâlen diyorum ki: Getirin,
hangi tarihlerde giden rakamların SWIFT mesajlarını getirin
buraya. Getiremiyorlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) 4 bakanı
akladınız, şimdi Amerikada Türkiye'nin itibarıyla
oynuyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Şimdi, ne oldu
mesele? Şimdi diyor ki: Bu kadar para gelmişti.
VELİ AĞBABA (Malatya) Türkiyeyi yerle
bir ettiniz, koskoca ülkeyi düşürdüğünüz hâle bak! Yazıklar
olsun!
MEHMET MUŞ (Devamla) - Dolayısıyla
kendi içerisinde bu kadar çelişkili, kendi içerisinde bu kadar
tutarsız ve kendi içerisinde bu kadar birbirini doğrulamayan
beyanın olduğu bir ana muhalefetin, iktidar olarak bize söyleyeceği
hiçbir şey yoktur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Burada
çoğunluğunuza güvenerek Reza Zarrabı da akladınız,
saatleri de akladınız.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bundan sonra gündeme
getirecekleri ve söyleyecekleri iddialar ya da kâğıtlar bizim
gündemimizde dikkate alınmayacaktır, bizim için yok hükmündedir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Camiye para
gidiyor. dediniz, yalan çıktı.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Süleyman
Aslan nerede, Süleyman Aslan?
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bundan sonra Genel
Kurulu ve milletimizi bu boş, altyapısı ve
karşılığı olmayan...
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Nerede bu
Süleyman Aslan, bankanın Genel Müdürü? Kayıplara
karıştı bakanlarla.
MEHMET MUŞ (Devamla) - ...iddialarla
meşgul etmeyeceğimizi ifade eder, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Niye? Bence
meşgul edin, bence.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım tarafından, Türkiyede yapısal sorun olan
yolsuzluk ve son dönemde artan yolsuzluk iddialarının
araştırılması amacıyla 5/12/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 5
Aralık 2017 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisi üzerinde son konuşmacı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Zekeriya Birkandır.
Buyurun Sayın Birkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKERİYA BİRKAN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup
önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi ve
tüm milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ 2002
yılında iktidara geldiğinde karanlık bir tünelden geçmekte
olan bir ülkeyi devraldı. Enflasyonun yüzde 100lerin üzerinde
seyrettiği, faizlerin yüzde 100ün üzerinde olduğu, gecelik faizlerin
yüzde binlere çıktığı, memur ve emekli maaşlarının
ödenemediği, insanlarımızın kuyruklarda bekletildiği
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Hangi ay
ödenmedi emekli maaşı, hangi ay ödenmedi?
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) -
maaşların ancak depremzedeler için toplanan yardımlarla
ödenebildiği, toplanan tüm vergilerin ve gelirlerin, anapara değil,
faizlere bile yetmediği bir ülkeyi devraldık.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Deprem
paralarını ne yaptınız?
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) - 2002de
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. diyerek, Hakka ve halka güvenerek
yola çıktık, çok çalıştık.
TUFAN KÖSE (Çorum) Olmadı zaten.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul)
Olmadı, doğru. Bir parça demokrasi vardı, onu da yok ettiniz.
Olmuyor hiçbir şey eskisi gibi.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) - Ekonomide
faizleri yüzde 10ların altına indirdik, enflasyonu tek hanelere
indirdik.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya şimdi? Hani
nerede?
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) - IMFye bizden
öncekilerin aldığı borcu biz ödedik.
MEHMET GÖKER (Burdur) IMF Yok öyle bir şey.
dedi.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) - Ekonomiyi büyüterek,
200 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkararak 3 kat büyüttük. Yollar
yaptık, hastaneler yaptık.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yolsuzluk
yaptınız.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) - Mutlak
yoksulluğu sıfıra indirdik.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yolsuzluk
yaptınız.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) - Siyasette ise
vesayet odaklarını tek tek tasfiye ederek birilerinin değil,
milletin ne dediğine baktık.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) Yeni
vesayet rejimi kurdunuz, yeni vesayet rejimi.
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) - Peki, biz
bunları yapınca bu ülkenin üzerine çöreklenenler, dış
mihraklar ve yerli iş birlikçileri
ALİ ŞEKER (İstanbul) Eş
başkanlar, eş başkanlar, eş başkanlar
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla)
cumhuriyet
tarihinin en iyi ekonomik göstergelerinin olduğu, IMFye borcun
ödendiği haftada Gezi olaylarını başlatarak sokak
olaylarıyla Hükûmetimizi yıkmaya kalktılar. 17-25 Aralık
yargı darbesiyle saldırdılar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Eş
başkanlar
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) Yetmedi, emperyalistler
ve yerli iş birlikçileriyle, FETÖyle beraber tanklarla, toplarla
halkımızın üzerine saldırdılar ama yine
başaramadılar.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Eş
başkanlar
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla) Değerli
milletvekilleri, biz bu hizmetleri yaptığımız için bu
iftiralara ve saldırılara maruz kalıyoruz. Türkiyeyi 3 kat
büyüttüğümüz için bunlarla karşı karşıyayız.
Şimdi de başka oyunlar ve senaryolar peşinde koşturuyorlar.
Buradan tekrar söylüyorum:
Başaramadınız, başaramayacaksınız. Biz
çalışmaya
ALİ ŞEKER (İstanbul) Çalmaya
ZEKERİYA BİRKAN (Devamla)
bu ülkeye
hizmet etmeye, bu ülkeyi büyütmeye devam edeceğiz.
HDP grup önerisi aleyhine olduğumuzu tekrar
belirtiyor ve reddini talep ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, kadın istihdamında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/1121) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 5 Aralık 2017 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
5/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 5/12/2017 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, kadın istihdamında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/1121) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmesinin
Genel Kurulun 5/12/2017 Salı günlü (bugün) birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerinde ilk söz, öneri sahibi adına, Adana Milletvekili Elif Doğan
Türkmene aittir.
Buyurun Sayın Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana)
Teşekkürler Başkanım.
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Türkiyede kadın istihdamının durumu,
artırılması, bu konuda önde olan ülkelerin ve Türkiyedeki
illerin, şirketlerin politikalarını inceleyerek kadın
girişimci sayısının, istihdamının
artırılması için Meclis araştırması
açılmasını talep etmekteyiz.
Türkiyede kadın nüfusu 39 milyon 771 bin 221,
çalışma çağında olan kadın nüfusu 29,6 milyon,
çalışan kadın sayısı ise 8,3 milyon.
Çalışır görünen kadınların 2,4 milyonu ücretsiz aile
işçisi ve bunların tamamına yakını kırsal
kesimde. Bu sayıyla birlikte, Türkiyede çalışma
çağındaki kadın nüfusunun içinde ücretli, yevmiyeli,
işveren ya da kendi hesabına çalışan kadın
sayısı 5 milyon civarında. Kadınların istihdama
katılım oranı yüzde 28,4. Kadınların istihdama
katılımında ne yazık ki Avrupa Birliği ve OECD ülkelerinde
en düşük sıralardayız. Kadınların da erkeklerle
eşit sayıda ekonomiye katılımının
sağlanması, kişi başına düşen gayrisafi millî
hasılamızın bugünkü oranından çok daha yüksek olmasına
yol açacaktır. Türkiyede çalışma çağındaki erkeklerin
yüzde 75 civarında olduğu düşünüldüğünde, iş
yaşamının içinde kadın çalışan
sayısının artırılmasına dönük projeler daha
gerçekçi olacaktır. Kadın girişimci konusunda da Türkiye kötü
durumda, yüzde 9.
OECD araştırmasına göre
kadın-erkek ücret eşitsizliğinde ise Türkiye ilk sıralarda.
Kadın İstihdamının Artırılması ve
Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Genelgesinde eşit
işe eşit ücret sağlanması düzenlemesi ve cinsiyet
eşitliğine ilişkin hükümlerin uygulanıp
uygulanmadığının denetlenmesi zorunluluğu yer
almaktaydı. 14 Kasımda Plan ve Bütçe Komisyonunda güncellenmek üzere
gündeme alınan genelgede eşit işe eşit ücret ifadesi
çıkarıldı, cinsiyet eşitliğine ilişkin hükümlerin
uygulanıp uygulanmadığına dair denetleme zorunluluğu
kaldırıldı. Türkiyede istatistiklere göre kadınların
yüzde 45,6sı bin liranın altında aylık alırken bu
oran erkeklerde yüzde 31. Hâl böyleyken genelgede yer alan eşit işe
eşit ücret düzenlemesinin kaldırılmasının nedeni
nedir? Kadınların istihdamının artırılması
önündeki engelin
Yani çocuk ve yaşlı bakımıyla ilgili
yeterli adımların atılmaması, kreş ve gündüz
bakımevi yükümlülüğünün denetimi, kadının istihdamı
önündeki engellerle ilgili istatistiki bilgileri toplamak,
araştırmalar yapmak, denetlemek için düzenlenen bu genelgenin bu son
hâliyle artık içeriği boşaltılmıştır.
Kadın-erkek fırsat eşitliğini yaşama geçirecek en
önemli argümanlardan olan kadın istihdamının
artırılması bu hâliyle mümkün değildir.
Türkiyede kadın ne yazık ki sosyal,
toplumsal ve siyasal yaşamda geride
bırakılmıştır. Günümüz dünyasında ülkelerin
gelişmişlik düzeyini gösteren en önemli göstergelerden biri
kadın haklarına ve cinsiyet eşitliğine verilen değer
ve bu yönde atılan adımlardır. Kadınların erkeklerle eşit
sosyal, ekonomik ve siyasal haklara sahip olmaları yalnızca toplumsal
yaşamı iyileştirmeyecek, aynı zamanda aydınlık,
barış içinde Türkiye'nin inşasını
sağlayacaktır.
Kadın istihdamında yaşanan
sorunların tespiti, kadın istihdamının önündeki engellerin
kaldırılması, alınması gereken tedbirlerin
görüşülmesi ve politikaların tespiti amacıyla Meclis
araştırmasını talep etmekteyiz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Türkmen.
Öneri üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Deniz Depboylu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Depboylu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce Gazi Meclisi ve yüce
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk
der ki: Dünyada hiçbir milletin kadını Ben, Anadolu
kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve
zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim. diyemez. Tarihe
dönüp de baktığımız zaman, tarihin her sayfasında Türk
kadınının şanlı zaferlerini, şanlı
duruşunu görürüz. Ben, milattan önce 6ncı yüzyılda
yaşamış bir Türk kadınından bahsetmek istiyorum;
Tomris Hatun, diğer namıyla Tomris Han ya da Tomris Kağan.
Tomris Hatun, 6ncı yüzyılda İskitler adıyla da bilinen,
Sakalar adıyla da tanınan, aynı zamanda bozkırın
kuyumcuları denilen kavmin kraliçesi, hatunu, hanı,
kağanıydı. Eşinin ölümünden sonra devlet yönetimini ele
aldı ve Pers diyarında hüküm süren Ahameniş
hükümdarlığının acımasız, eli kanlı
hükümdarı Kirosla savaşarak zafer kazanmıştı.
Türk kadını, tarihte erkekle eşit hak
ve statüye sahipti, zamanla sosyal yaşamda ve üretimdeki hakları
maalesef kayboldu. Ancak Türk kadınının varlığı
ve gücü kendine biçilmiş rollere sığmadı, İstiklal
Harbinde de adını tarihe şanlı bir şekilde,
altın harflerle kazıdı. Anadolunun her yanında,
örneğin İstanbuldan Halide Onbaşı, Nezahat
Onbaşı, Kastamonudan Şerife Bacı, Erzurumdan Nene Hatun,
Kara Fatma, Kastamonudan Halime Çavuş, Akhisardan Gördesli Makbule,
Aydından Çete Emir Ayşe, Adanadan Tayyar Rahmiye ve adını
sayamadığımız nice şanlı Türk kadını,
kahraman Türk kadını İstiklal Harbinde erkeğiyle
savaştı. Mustafa Kemal Atatürkün de en büyük hedefi Türk
kadınına hak ettiği hakları, statüleri tekrar
kazandırmaktı. Sayın Genel Başkanımızın
bugün de ifade ettiği gibi Türk kadını yuvasının da
yurdunun da zarafet, zekâ ve ziynetle taçlanmış mimarıdır.
Ama bugün bakıyoruz, bu değerli role sahip, toplumun mimarı olan
kadınlar hak ettiği her şeye kavuşuyor mu? Başta
istihdam olmak üzere birçok konuda sıkıntı yaşıyor,
istihdamda erkeklerin yarısı kadar yer bulabiliyor. Yine, kadına
yönelik şiddet keza. Kadınlar siyasi hayatta da yeterince temsil
hakkına sahip değiller. Ancak eğitimli ve güçlü kadınlar
toplumu güçlü, öz güveni yüksek hâle dönüştürerek yeni nesiller
oluştururlar, bunu da unutmamak lazım.
Bugün Mühendisler Günü, ben başta kadın
mühendislerimiz olmak üzere tüm mühendislerimizin de gününü kutluyorum. Sizleri
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Depboylu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
konuşacaktır.
Sayın Danış Beştaş,
buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadın
istihdamının araştırılmasına ilişkin
önergeyi destekliyoruz.
Evet, bu konuda çok büyük problemler var ve
gerçekten hem toplumsal yaşamda hem de istihdam alanında kadınlara
yönelik ayrımcılık, cinsiyet
ayrımcılığı ve emek düşmanlığı en
üst noktada seyretmeye devam ediyor. Diğer CHP vekili arkadaşım
birçok rakama değindi, önergede de var, bu nedenle kafanızı
rakamlarla doldurmak niyetinde değilim; üç dakikada böyle bir şansım
da maalesef söz konusu değil. Ama şöyle bir rakam paylaşmak
isterim: Kadının iş gücüne katılım oranında
Türkiye OECD ülkeleri arasında sonuncu, dünyada ise 127nci sırada.
Çalışma çağında şu anda 20 milyon kadın
işsiz. Çalışır görünen kadınların 2,4 milyonu
ücretsiz aile işçisi konumunda ve bunların önemli bir bölümü
kırsal kesimde.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
politikalar sadece istihdam alanında değil, aslında hayatın
her alanında kadına karşıtlık, kadının
emeğine, siyasi yaklaşımına, varlığına bir
düşmanlık olarak ve dışlayıcı bir
yaklaşım olarak önümüzde duruyor. Bugün, bu Parlamentonun tek
kadın Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hâlâ
hapishanede. Yine, vekilliği düşürülen 5 milletvekili
arkadaşımızdan 4ü kadın. Bu liste çok fazla uzayabilir.
Hayatın her alanında kadınlar, hem çalışmadan hem
siyasetten hem ekonomik bağımsızlıktan aslında men
ediliyor.
Şimdi, nedir? Kadın alanında
çalışan arkadaşlar çok iyi bilirler; kadınlar üzerindeki
sömürünün bu kadar katmerleşmesinin, şiddetin bu kadar büyük
olmasının sebebi kadınların ekonomik
bağımsızlıklarının olmamasıdır;
kadınların eşlerine, babalarına, kardeşlerine,
ailelerine bağımlı olmasıdır harçlık
almasıdır her şeyden önce. Kadının kendi bütçesinin
olmaması, çalışmaması onu erkeğe
bağımlı hâle getiriyor. Bu konuda Hükûmetin politikaları da
bunu çok ciddi bir şekilde destekliyor. AKP Genel Başkanı
Erdoğanın bu sözü bile aslında birçok şeyi anlatıyor:
Eline ver kazmayı, küreği çalışsın; olmaz böyle bir
şey. Onun narin yapısına ters düşer. Biz narin
yapılı da olmak istemiyoruz, çiçek ve gül de olmak istemiyoruz. Biz
de bu ülkenin yarısı olan yurttaşlar olarak iş
alanında, istihdam alanında hak ettiğimiz şekilde
çalışmak istiyoruz. Şu anda, oran olarak kadınların
çalışma oranı erkeklerin yarısının
yarısı niteliğinde. Yüzde 70 erkek istihdamı, kadınlar
yüzde 30un altında ve bu, kadına yönelik
ayrımcılığı, şiddeti, öfkeyi ve gerçekten
kadının eve hapsini zorunlu kılan gerekçelerin başında
yer alıyor. Bu nedenle, Meclisin bu konuda araştırma önergesini
kabul ederek bu soruna çözüm araması elzemdir diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri üzerinde son konuşmacı, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Düzce Milletvekili Ayşe Keşir
olacaktır.
Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE KEŞİR
(Düzce) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHPnin önerisi
üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Evet, OECD verileri açıklandı, ben de o
verilerden birkaç pasaj okuyacağım şimdi size: 2005ten bu yana
yarattığı istihdam artışıyla OECD
ortalamasını 5e katlamış bir ülke Türkiye. Bu, sizin
bahsettiğiniz aynı raporda var. 2005ten bu yana Türkiyede istihdam
oranındaki artış yüzde 6,2 iken aynı dönem içinde OECD
ülkelerinde bu oran ne yazık ki yüzde 1,2dir. Bu büyümeyi görmemek,
rakamları okumamak demek oluyor.
Yine bir başka veri okuyacağım size:
Türkiyede -yine aynı veriden paylaşıyorum- uzun dönemde
işsizlik oranı 2016 itibarıyla yüzde 2,2 iken bugün 2
olmuştur, 2005in de yarısı seviyesine inmiş
durumdadır.
Ben önergeyi gerekçeleriyle çok dikkatli okudum;
orada, ikinci paragrafta -eğer önünüzdeyse bakmanızı istirham
edeceğim sizden- 2013 ile 2014 verileri
karşılaştırılmış. 2013te yüzde 45,2 olan
oranın 2014te yüzde 46 diyor, doğrusu, yüzde 45,9a
çıktığından bahsedilmiş ama aynı rakamın
2016 güncel oranı var, yüzde 41,5e inmiş durumda okumayan ve
çalışmayan 15-29 yaş arası kadın oranı 2016
rakamlarına ulaşamadınız mı yoksa 2016
rakamlarındaki bu iyileşmeyi yazmaya eliniz mi varmadı? Bunu
merak ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Kadın istihdamından ve bugün 5 Aralık
kadının seçme ve seçilme hakkından bahsederken aslında,
kadının eğitime erişiminden bahsetmemiz gerekiyor çünkü
yoksulluk, istihdam verilerini konuştuğumuzda mutlaka
kadının eğitime erişimiyle çok doğrudan
orantılı olduğunu, alanı çalışanlar çok iyi
bilmektedirler. Türkiyede 2002 yılında kadının
üniversiteleşme oranı ne yazık ki yüzde 13 iken bugün
açılan üniversitelerle, 81 ilde açılan üniversitelerle ve özellikle
başörtülü kadınların eğitime erişimiyle birlikte bu
oran yüzde 50yi zorlamaktadır.
Türkiye, eski Türkiye değil. Türkiyede Dünya
5ten büyüktür. diyen bir dünya lideri var. Rakamları eksik ve
yanlış okumak eski kompleksli siyasetçi refleksidir, Türkiye siyaseti
daha yenisini hak ediyor.
Hızlı, birkaç rakam daha
okuyacağım size: AB ülkeleri içinde kadın istihdamı ne
yazık ki son dönemde yüzde 4,8 artarken bu rakam Türkiyede 3
katındadır. Almanyada 1 milyon kadın yeni dönemde işe
girerken Türkiyede bu rakam 3 milyon kişiyi aşmıştır,
yüzde 55,2dir. İngilterede ne yazık ki son dönemde sadece 1 milyon
kadın istihdama katılabilmiştir. Türkiyede kadının
iş gücü oranı, iş gücüne katılımı 3 milyon 733
bin kişiyle yüzde 63,3 oranında artmıştır.
Rakamları doğru okuyamamak
sanırım bir gelenek oluşturdu sizde ama Türkiyede
rakamları doğru okuyanların olduğunu hatırlatarak yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma
saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına;
bastırılarak dağıtılan 506 sıra sayılı
Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin Kanun
Tasarısı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler kısmının 1inci sırasına
alınmasına ve 506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 5/12/2017 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 506
sıra sayılı Kanun Teklifinin kırk sekiz saat geçmeden
Gündemin Kanun Tasarısı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer işler kısmının birinci sırasına; yine
bu kısımda bulunan 379, 382, 384, 389, 139, 140, 284, 102, 104, 105,
110, 111, 113, 114, 122, 147, 150 ve 481 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise yine bu kısmın sırasıyla
6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22 ve 23üncü
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun, 7 Aralık 2017 Perşembe
günkü birleşiminde 465 sıra sayılı kanun
tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;
506 sıra sayılı Kanun
Tasarısı İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması
önerilmiştir.
506 Sıra
sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1
ila 7nci maddeler arası |
7 |
2. Bölüm |
8 ila 13 üncü maddeler
arası |
6 |
Toplam Madde Sayısı |
13 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisi üzerinde öneri sahibi olarak Bilecik Milletvekili Halil Eldemir
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Eldemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre vermiş olduğu grup önerimizle
ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde
de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimiz, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin -506
sıra sayısıyla bastırılan- kırk sekiz saat
geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının 1inci sırasına
alınmasını, bunun yanında da gruplar arasında ittifak
olan uluslararası sözleşmelerin ön sıralara çekilmesini
amaçlamaktadır.
506 sıra sayılı Kanun Teklifi,
sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerdeki gelir vergisi
tevkifatındaki düzenlemenin 193 sayılı Kanunun 72nci
maddesinde uygulanan süre uzatımının 31 Aralık 2019a kadar
uzatılmasını, Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesinin
adının Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi olarak
değiştirilmesini, Ankarada Sevgi Vakfı tarafından Lokman
Hekim Üniversitesi adıyla yeni bir vakıf üniversitesi
kurulmasını, yaşlılar için gündüzlü bakım
merkezlerinin açılmasını, Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliği
ve optisyen-gözlükçüler odalarının ilk oluşumlarına
açıklık getirilmesini, Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyeti ile Yönetim
Kurulunun üye yapısının yeniden belirlenmesini, Yunus Emre
Vakfı tarafından yurt dışına gönderilen vakıf
personeline hizmet damgalı pasaport verilmesi hususlarını
içermektedir.
Grup önerimizi Genel Kurulun takdirlerine sunuyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Herhâlde dünyada bu kadar kolay üniversitenin
kurulduğu ikinci bir ülke yoktur. Bu Parlamentonun üyesi olan birçok
akademisyen vardır veya akademisyen olmamakla birlikte akademik
çalışma içerisinde yer almış birçok milletvekili
vardır. Ciddi, demokratik, bilimsel esaslara dayalı bir ülkede
anaokulu açmak bile bu ülkede üniversite açmaktan daha zordur. Bu ülkede
üniversite açmanın artık hiçbir toplumsal ihtiyaç çerçevesinde
gelişimi söz konusu değildir. Bu ülkede üniversite sayısı
arttıkça niteliksel bir erozyon yaşandı. Bu ülkede her ile,
belki de daha ilçelere lise açılmadan önce üniversiteler ve ona
bağlı fakülteler ve meslek yüksekokulları açıldı.
İktidar, belki bu ülkede üniversite sayısını, fakülte
sayısını, yüksekokul sayısını artırmakla
övünebilir ama övünebiliyorsa bir de üniversitelerin dejenerasyonuyla kendini
yüzleştirmelidir. Kaldı ki iktidarı eleştirmek sosyal
bilimin, academianın temel ilkelerindendir; iktidarın
yanlışlarının üzerine gitmek, bunun için düşünce
üretmek vicdanlı ve bilimsel esasları önceleyen her akademisyenin
işidir ama bu iktidarın en önemli korkularından biri de özgür
düşünen akademisyenlerdir. Düşünün, bu ülkede tanınmış
ve uluslararası itibara sahip birçok üniversite mensubu ve akademisyen,
yalnız başına ve sadece savaş ve çatışma
politikalarını, kan politikalarını istemediği için bu
iktidarın pespaye KHKleriyle üniversitelerden kovulmuştur. Siz
kendinizi o KHKlerle bu ülkenin özgür beyinlerini, özgür düşünen ve
üreten akademisyenlerini uzaklaştırmış sayıyor
olabilirsiniz ancak kendinizi kandırırsınız. Düşünün,
İbrahim Kaboğlu gibi, onun gibi sayabileceğimiz Cem Terzi,
Ayşen Uysal ve birçok akademisyen sadece kendi üniversitelerinden bir
alçak KHKyle ihraç edilmiyor, yurt içi ve yurt dışında
çalışma olanakları ellerinden alınıyor. Akademik
kariyerinin tamamını dünyada, Batılı ülkelerdeki
sayılı üniversitelerde tamamlamış olan akademisyenler yurt
dışına çıkamadıkları için, dünyanın en
değerli üniversitelerinden davet almalarına rağmen, gidip
çalışamıyorlar. Şimdi, bütün bunların gölgesinde yeni
üniversite açıyor olmanın ancak üniversitelerin niteliğini
düşürmekten başka hiçbir şeye hizmet etmeyeceğini ifade
ederek bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri üzerinde son konuşmacı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Engin Özkoç olacaktır.
Buyurun Sayın Özkoç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hem
Millî Eğitim Komisyonundayken hem de diğer komisyonlarda görev
yaparken çok açık ve net bir şey söylüyoruz, orada diyoruz ki: Bu
yasalar görüşülürken yeteri derecede görüşülmüyor, yeteri derecede
değerlendirilmiyor, alt komisyonlarda değerlendirilmiyor. Daha sonra,
teknik konularla ilgili, örneğin sporcuların ödemesi gereken vergiyle
ilgili, artan oranda ödedikleri vergiyle ilgili bir maddenin
değişikliği Millî Eğitim Komisyonunda görüşülüyor ama
asıl ilgilendirdiği Komisyon Plan ve Bütçe Komisyonu. Biz şerh
düşüyoruz, diyoruz ki: Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmelidir. Fakat Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmeden, hatta yeteri
kadar görüşemediğimiz bütün maddelerle birlikte grup başkan
vekilleri geliyor, diyorlar ki: Biz AKPnin önergesiyle 13 maddelik, iki
bölümden oluşan bir torba yasa daha getirdik. Hem üniversitelerin
adlarını değiştireceğiz hem vergiyle ilgili
değişiklikler yapacağız. Bir oldubitti içerisinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yasalar geçiyor.
Şimdi, biz bugün, uluslararası
anlaşmaları konuşmakla ilgili geldik, konuşmacı
arkadaşlarımızı belirledik, grup başkan vekilleri bu
konuda gerekli anlaşmayı yaptılar ama içeriye giriyoruz, bir bakıyoruz
önümüze bir önerge gelmiş, bir torba yasa gelmiş, hiçbir
arkadaşımız buna hazır değil, ilgili Komisyondaki
arkadaşlar bu konuyla ilgili uyarılmamış ve geliniyor,
burada bu torba yasa hemen oldubittiyle görüşülmek isteniyor. Bu tür geçen
yasalar halkın vicdanını yaralıyor, bu tür geçen yasalar
halkın vicdanında karşılık bulmuyor.
Az önce, Diyarbakırın Sur ilçesinden
gelen vatandaşlarımızla görüştük. Oradaki
vatandaşlarımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan
kararlarla, oldubittiye getirilerek binlerce kişinin evsiz kaldığından
ve oralarda yaşayan insanların hak ettikleri
karşılıkları almadan evlerini terk etmek zorunda
bırakıldıklarından bahsettiler. Bu kararları sizler
alıyorsunuz. Sizler bu kararları neden bizim adımıza yeteri
derecede tartışmıyorsunuz? dediler. Ben de kendilerine dedim
ki: Biz diğer muhalefet milletvekilleriyle beraber bunun için mücadele
ediyoruz. Ama öyle oldubittiyle getiriyorlar ki -o Surda yaşayan
kardeşlerimize, yoksulluk içerisinde kıvranan kardeşlerimize,
evi hiç, yok pahasına alınan kardeşlerimize ve onlara bir ev
verilmeyen kardeşlerimize- sizin hayatınızla ilgili kararlar
burada üç dakikalarla, beş dakikalarla geçiyor. Şimdi onların
hesabını sormak ve onlar adına burada onların
arkasında durmak tüm milletvekillerinin görevidir. Sizden, bu yasalara
karşı, oldubittilere karşı sizin de dik durmanızı
rica ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş'ın, (2/1355) esas numaralı 5271 Sayılı
Ceza Muhakemesi Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/121)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1355) esas sayılı Kanun Teklifimin
İç Tüzükün 37nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul
gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.
Meral
Danış Beştaş
Adana
BAŞKAN Teklif sahibi olarak, İç Tüzük 37
üzerine Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifimiz, özü
itibarıyla 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmaları
kapsamında görevden uzaklaştırılan, hakkında ceza kovuşturması
başlatılan ve yargılama yetkisini kötüye kullanmış
olan yargıç ve savcılarla yürütülmüş olan davalar için
hükümlüler lehine ya da tutuklular lehine -tutuklular bu kapsama da girebilir-
ceza infazlarının durdurulması, tutukluların da
özgürlüklerine kavuşmasını amaçlamaktadır.
Evet, bugünlerde yargıyla çok haşır
neşiriz, gerçi bu dönem hiç bitmeyecek gibi ama bir tiyatro söylemidir
almış başını gidiyor. Hani deniyor ya: New Yorkta
yargı eliyle bir tiyatro oynanıyor. Orada bir çadır mahkemesi
var. Ama şunu unutuyorlar bunu söyleyenler: Burada da prefabrik
tiyatrolarla Demirtaşı yargılama sahnesi yarın değil
öbür gün sergilenecek. Evet, maalesef, yargı eliyle tiyatro oynanabiliyor.
Biz bu tiyatroyu uzun zamandır izledik ve hatta hâlihazırda
milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın hapishanede
olması, adımıza fezlekelerin hız kesmeden düzenlenmeye
devam etmesi tiyatronun burada bütün gücüyle devam ettiğini de gösteriyor.
Hukukla arası hiç de iyi olmayan Hükûmet bu oyunu dönemin rengine,
kokusuna, dokusuna göre oynamakta oldukça mahir gerçekten. Günü geldi Ergenekon
oldu, Balyoz oldu; günü geldi FETÖ oldu bu tiyatroların adı ve
elbette bir zamanlar adına KCK dedikleri, şimdi isim bile
vermeksizin tüm muhalifleri cezaevlerine sokmak için türlü yollar
geliştirdikleri tiyatronun sonu ise nedense hiç gelmiyor. Hukuk devletinde
yargının bağımsız olması ve hukuka
bağlı olması temeldir, esastır ancak AKP Hükûmeti hukuku
kendi lehine kullanmaya çalışıyor ve kendi hukukunu, kendi
iktidarını korumak için hukuktan ciddi bir şekilde sapma
içindedir.
Değerli milletvekilleri, elimde onlarca,
yüzlerce hâkimin olduğu, ihraç edildiği, tutuklu olduğu ve hatta
ceza aldığı yargıç ve savcıların isim listeleri
var ve bu yargıç ve savcıların hangi davalarda mahkûmiyet kararı
verdiklerini, hangi iddianameleri hazırladıklarını ve
şu anda bu mahkûmiyet kararları sebebiyle kimlerin cezaevinde
olduğunu uzun uzun anlatmak isterdim ama maalesef süreler çok
kısıtlı olduğu için bunu anlatma olanağımız
söz konusu değil. Ama şunu ifade etmek isterim ki: Birkaç tane
mahkeme, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi ve benzeri birkaç mahkeme KCK
dosyalarında da yargılamanın yenilenmesi yolunu kabul
etmiştir ama diğer mahkemelerin tümü bu konuda Kürtler, muhalifler,
HDPliler, DBPliler söz konusu olunca yargılamanın yenilenmesi yönteminden
kesinlikle uzak durmaktadırlar. Bu kadar da değil. Şu anda
milletvekilleri olarak bizler hakkındaki birçok fezleke FETÖden
yargılanan, ihraç edilen ve tutuklanan savcıların
imzasını taşıyor ve bu fezlekelerin sergisini bugün
grubumuzda açtık. Gerçekten öneriyorum, özellikle iktidar partisi
milletvekilleri gidip o sergiyi bir ziyaret etsinler. Fezleke dedikleriniz
nedir bir görün. Orada neredeyse öksürüğümüze, adımımıza,
ağzımızı açmamıza, hiçbir şey dememize gerek
olmadan bulunmamıza savcıların fezleke
hazırladığını göreceksiniz.
Bunlar çok tekil örnekler ama şunu da söylemek
isterim ki Anayasa Mahkemesi şöyle bir karar verdi Selçuk Özdemir
davasında, 26 Temmuz 2017 tarihli. Bir hâkim FETÖ
soruşturmasından dolayı tutuklanıyor ve bunu AYMye taşıyor,
en üst yargı organına. Anayasa Mahkemesi, uzun uzun,
Fetullahçıların, o dönemde görev yapan savcı ve hâkimlerin
nasıl hukuktan saptıklarını, nasıl kumpaslar
hazırladıklarını Selçuk Özdemir kararında
ayrıntılarıyla açıklamış, izah etmiş.
Şimdi burada, açıkçası -Ergenekon
davasının savcısıydı biliyorsunuz bir dönemler AKP
Genel Başkanı- BDPli siyasetçilerin tutuklanması, HDPlilerin
tutuklanması için her dönem demeç veren Başbakan, daha sonra
Kandırıldık. demedi mi? Dedi. Kandırıldık.
dedi. Peki, burada, FETÖ yargıçlarının ve savcılarının
hazırladıkları davalar konusunda da
kandırılmış olmuyor mu? Madem öyle, gelin bu davaların
yeniden görüşülmesi için Meclis bir irade ortaya koysun ve bu kanun
teklifimizin kabulüyle en azından hukuksuz yargılamalara adalet
konusunda bir kapı aralayalım diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İç Tüzük 37 önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- (10/601) esas numaralı Yurtdışına
Kaçırılan Kültür Varlıklarımızın Belirlenerek
İadelerinin Sağlanması ve Mevcut Kültür
Varlıklarımızın Korunması İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Yurtdışına
Kaçırılan Kültür Varlıklarımızın Belirlenerek
İadelerinin Sağlanması ve Mevcut Kültür
Varlıklarımızın Korunması İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen üyelik için Gaziantep Milletvekili
Mehmet Erdoğan aday gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Hayırlı olsun.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri
ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 506 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu teklif İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil
Aydına aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
üyeleri; 506 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli
hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, öncekilere
kıyasla sayısı daha az olmasına rağmen
çeşitliliğini koruyan kokteyl bir torba yasayla tekrar baş
başayız. Keşke, dün Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda bunu -çok da fazla bir katılım olmamasına
rağmen- saatlerce görüştükten sonra bazı tereddütlerin
giderilmesine vakit ayırıp daha sağlıklı bir
şekilde buraya getirseydik ama maalesef, yarın getirilmesi dahi
söylenmesine rağmen bugün bir anda karşımızda bulduk. E
tabii ki sorun çözmekle mükellefiz yasama organı olarak; memleketin,
milletin lehine, faydasına, birtakım sıkıntılara çözüm
üretmek amacıyla buradayız ama bu anlamda
baktığımızda, şu anda bizi izleyen Türk milletine de
buradan söylemek istiyoruz ki onların öncelikli meseleleri gerçekten
sürekli öteleniyor, biraz daha kenara bırakılıyor. Yani, bundan
önce, işte, müjde bekleyen kadro işi var, öğretmenlerin
sıkıntıları var, atanamama dertleri var, efendim,
yargıdaki birtakım sıkıntıları, sorunları,
sözleri falan, bütün bunları cemettiğimizde işsizlik
başlı başına bir sıkıntı, artan bir
enflasyonla baş başayız. Bunları daha teferruatlı
görüşüp daha sağlıklı birtakım kararlar alabilseydik
ama gelen kanun teklifinin içeriğine baktığımızda
gerçekten olumluyabileceğimiz, evet, ihtiyaca binaen yapılan
birtakım maddelerin varlığı yanı sıra,
eleştiriye matuf, efendim, çok da aciliyeti olmayan ya da üzerinde epeyce düşünülmesi
gereken birtakım hususlar da aynı torba içerisine konulmuş.
Evet, bunlara böyle, tabii, sırasıyla
baktığımızda, biz dün Sayın Bakana da arz ettik, dedik
ki: Bakın, sürekli üniversitelileşmeden bahsediyorsunuz, evet,
gerçekten bir bakıma gurur duyuyoruz. 114 tane devlet üniversitesi, 67
vakıf üniversitesi, 5 de vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere,
efendim, 186 civarında bir yükseköğretimde okullaşma yoluna
gittik. Ama tabii, öğrenci sayımız da bununla birlikte 7 milyon
700 bin civarında bir rakama ulaştı. Bunlar rakamsal olarak
bizleri mutlu eden şeyler ama biliyorsunuz ki kemiyet-keyfiyet
ilişkisi çok önemli yani nitelik ile nicelik arasında bir
bağıntının olması gerekir. Bir taraftan sayısal
bir çoğunluk sağlanırken öte yandan bu sayısal çoğunluğu
kaliteye, efendim, ülkenin kalkınmasına yansıtacak,
birtakım güzelliklerin, teknolojik gelişimlerin, bilginin, becerinin
artmasına bir katkı sağlaması düşünülmektedir fakat bu
noktada, maalesef, beklentilerimiz boşa çıkmaktadır. O zaman
Sayın Bakan Beye bir cümleyle ifade ettim. Evet, gerçekten,
üniversitelerimizin keşke altyapıları daha güçlü bir
şekilde hazırlanıp, öğretim üyeleri güçlü bir şekilde
yetiştirilip daha sonra bu üniversiteler halka sunulsaydı daha
nitelikli birtakım sonuçlar elde edebilirdik. Onun için, söyledim ki,
dedim ki: Evet, üniversitelerimiz var ama ne olur, bundan sonra
üniversitelileşirken ya da bu mevcut üniversitelerde birtakım
fakülteler kurarken, bu fakültelerde bölümler açarken ne olur, istihdam
odaklı yapalım, yani arz talep dengesini dikkate alalım.
Efendim, kamuda, özel sektörde hangi iş kollarına hangi ara eleman
sıkıntılarını giderecek mesleklerle ilgili eğitim
kurumlarına ihtiyaç varsa bunlara yönelelim. Bunu kısmen vakıf
üniversiteleri gerçekleştirmeye çalıştı ama bunu kamuda pek
fazla göremiyoruz. Dolayısıyla, evet, istihdam odaklı bir
bölümleşme, istihdam odaklı bir fakülteleşme, istihdam
odaklı bir üniversitelileşme sürecini mutlaka başlatmak
zorundayız eğer Lider Ülke Türkiye vizyonu diye bir iddiamız
söz konusu ise. Bunu yaparken tabii ki liyakat ve ehliyeti de bir tarafa
bırakmamak lazım.
Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi,
söz konusu torba yasada gerçekten olumluyabileceğimiz, gerçekten
ihtiyaçları karşılayabileceğine
inandığımız, toplumumuzda birtakım kanayan yaralara
merhem olacağını düşünebileceğimiz bazı
şeyler var, yok değil. Bunların başında efendim,
nedir? İşte, yaşlılar için gündüzlü bakım
merkezlerinin açılması. Malumunuz, bu sadece engelliler
bağlamlı düşünülmüştü ama sadece engelliler bağlamlı
düşünmemek lazım, bunun yaşlılar için de aynı
şekilde, sadece geceye endekslemeden gündüzlü bakım merkezlerinin de
açılması gerçekten 21inci yüzyıla yakışır,
efendim, Türk örf ve geleneklerine uygun bir yaklaşımın
tezahürüdür.
Diğer önemli bir şey, yine, efendim,
tematik üniversiteler zincirine bir üniversite daha katıldı. Sevgi
Vakfının kurduğu Lokman Hekim Üniversitesinden bahsedildi. Evet,
bizim de katkılarımızla, bizim de desteğimizle bu
üniversitenin de bir vakıf üniversitesi olarak, özellikle sağlık
teması odaklı bir sağlık üniversitesinin de yine Türkiye'ye
kazandırılması sevinilecek bir durumdur. Bunun
altyapısını oluştururken de bu üstteki temaya uygun bir
şekilde geliştirilmesi en büyük beklentimizdir.
Diğer önemli bir husus ise, yine
baktığımızda özellikle bu, Türk Optisyen-Gözlükçüler
Birliği ve optisyen-gözlükçüler odalarının ilk
oluşumlarıyla ilgili yaşanan birtakım
sıkıntılarının giderilmesi yönünde alınan bir
karar. E bunu da destekledik. Gerçekten yerinde bir karar çünkü tarafları
dinledik, paydaşları dinledik. Büyük sıkıntılara neden
oldu bu, otorite ve yönetim ya da teşkilatlanma eksikliğinden
dolayı. Bunu da dikkate alarak olumladığımız bir
şey olarak bizim kararımızla ortak bir şekle dönüştü.
Saygıdeğer milletvekilleri, fakat,
gerçekten kabul edilmesi ya da maşeri vicdanlarda aklanması çok zor
birtakım kararlar da alınmaya çalışıldı.
Bunlardan öncelikle, özellikle vurgulamamız gereken, 1inci maddede
zikredilen bir mevzu var. Bu, sporculara yapılan ücret ve ücret
sayılan ödemelerdeki gelir vergisi tevkifatının
düzenlendiği 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 72nci
maddesinin uygulama süresinin uzatılmasıyla ilgili. Şimdi, neyi
içeriyor bu madde? Çok detaylarıyla verilmemiş ama
yaptığımız araştırmalar
ışığında bu maddede gerçekten birilerinin ya da
bazı kulüplerin içine düştüğü belki mali
sıkıntıları giderme amaç edilmiştir. Şimdi, Allah
aşkına, bizim Anayasamızda vergiyle ilgili amir bir hükmümüz
var, 73üncü madde -yanılmıyorsam- aynen şöyle söyler: Kazanan,
kazandığı ücret mukabilinde, geliri doğrultusunda vergi
vermekle mükelleftir.
Şimdi, Allah aşkına,
saygıdeğer milletvekilleri, toplumumuzda asgari ücretle
çalışan insanlar var, toplumumuzda gerçekten özel sektörde alın
terini verip akşam evine helal rızık götürmeye çalışan
bir sürü emek veren kardeşlerimiz var. Şimdi, gerçekten hakkaniyet
noktasında bunların maşeri vicdanlarını incitmemek
lazım. Yani, amiyane bir ifadeyle ya da halk ifadesiyle, halk deyimiyle,
artık bize çok mal olmuş bir ifadeyle Az kazanandan az, çok
kazanandan çok düsturumuz değil miydi bizim? E o zaman, Allah
aşkına, bir profesyonel futbolcunun -bütün ücretleri dâhilmiş,
bir de onu öğrendik yani transfer ücretinden aylığına,
aylığından primine varana kadar- bütün bu ücretleri içeren bir
gelir skalası var, bu korkunç bir rakam. Bu rakamdan tutup da yüzde 15lik
bir vergilendirme akla, izana, hakkaniyete, adalete ve eşitlik ilkesine
hiç de uygun bir tavır değil. Bu anlamda, biz, gerçekten, kamuoyunun
vicdanının sesi olmak zorundayız. Böyle bir taksimat mümkün
değil. Yani bir taraftan düşük gelirlilere yüzde 20lerin,
30ların, 35lerin üzerinde bir vergi bindirilmesinin, öte yandan
sporculara, efendim milyonlarca dolarla, euroyla bahse konu rakamlara yüzde
15lik bir vergi dilimi getirilmesinin izahı mümkün değildir. Bu
konuda, gerçekten, biz eleştiri hakkımızı çok, özellikle kullanmak
istiyoruz.
Diğer önemli bir mevzu: Yine bir üniversite
isim değişikliğine gidiyoruz. Şimdi, Allah aşkına
-hepimiz Allaha şükür belirli bir eğitim geçmişiyle buraya
geldik- Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi, e ne olacakmış? Ankara
Güzel Sanatlar değil, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi. Yani
şuna benziyor: Ortopedi ve tıp fakültesi gibi bir şey oluyor
yani. İçerikle, muhtevayla yani kapsayan ile kapsayıcı
arasında bir ilişki vardır her zaman. Türkiye değil,
dünyanın her yerinde güzel sanatların genel bir tanımı
yapıldığında çok geniş, kavrayan bir ifadedir güzel
sanatlar. İçinde inanın müzikten sahne sanatlarına, sahne
sanatlarından resme, resimden heykele, heykelden diğer birtakım
güzel sanatların alt branşlarını içeren bir kavramdan bahsediyoruz
biz.
Güzel sanatlar, bunlar bölümleşmeyle
başladı. Üniversitelerimizde bu süreç öncelikle bölümler hâlinde
başladı, güzel sanatlar bölümü; daha sonra fakülteleştiler ve
içerikleri büyüdü; aynen diğer bilim dallarında olduğu gibi
ilave içerikler, ilave alt temel dallar da ilave edildi. Daha sonra,
şimdi, Allaha şükür üniversiteleşiyoruz. Tematik
üniversitelileşme süreci gayet mantıklı bir süreç. Yani
sağlık bilimleri üniversitesi, sosyal bilimler üniversitesi, fen
bilimleri üniversitesi ama güzel sanatlar üniversitesi; aklın yolu bunu
gerektirir, ilmin yolu da bunu gerektirir ama tutup, kapsanan bir
branşı alıp kapsayanın önüne getirerek onu hâkim
kılmaya çalışmak gerçekten ilme, irfana, mantığa ve
bilgiye aykırı bir şey. Ne olur güzel sanatlar? Eğer müzik
öncelikliyse o zaman vazgeçelim güzel sanatlar demeyelim Müzik Bilimleri
Üniversitesi diyelim, yani vazgeçilmez ise Ankara Müzik Bilimleri Üniversitesi
ama Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi deyince bu abesle iştigale
götürür bizi.
Diğer yandan, yine, müziği anlatma
adına söylüyorum, düşünce olarak gayet güzel düşünülmüş ama
böyle bir isim değişikliği gerçekten karşılık
bulmaz ya da işte, müziği de içine alan çok genel bir kültür
tanımı içerisinde elbette olmazsa olmazımızdan bir tanesi,
o yüzyıllardan, süzgeçten geçip gelen bir milletin kültürünün içerisinde
örfün, âdetin, hukukun, geleneğin, göreneğin yeri olduğu kadar
müziğin de mutlaka yeri vardır. Dolayısıyla kapsayan en
genel kavram kültür ama daha küçük bir kapsayan kavram olarak güzel
sanatlar kavramı var iken bunun içeriğinden bir müzik kelimesini,
sadece bir bilim dalını alarak onu getirip ön ek olarak kullanıp
müzik ve güzel sanatlar yapmak gerçekten çok fazla kabul edilebilir bir
şey değil.
Saygıdeğer milletvekilleri, bizim
özellikle yapıcı eleştirimizi yaptığımız
diğer önemli bir husus da şudur: Çünkü eleştiri evete
hayır, hayıra evet demek değildir, güzele çirkin
çirkine güzel demek değildir. Burada ölçülerimiz belli. Gerçekten
ülkenin ali menfaatlerine uygunsa biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
efendim, sıkıntı çözücü bir beklenti varsa elbette ki elimizden
geleni yaparız ama hak adına, hakikat adına doğruyu da
söylemek zorundayız.
Şimdi, diğer bizim önemle, hassasiyetle
üzerinde durduğumuz bir mesele de bu Yunus Emre Vakfı Mütevelli
Heyeti ve Yönetim Kurulu. Şimdi, bakın, Mütevelli Heyetiyle ilgili
burada çok tartıştık, hatırlarsanız; vakfı epey
tartıştık, hatta Maarif Vakfıyla da beraber
tartıştık. Gündeme gelen özellikle şey neydi? Biz, muadil
birtakım uluslararası, diğer ülkelerde de olan
vakıfları dikkate alarak dedik ki, evet, böyle bir vakıf var.
Efendim, vakfın ismi de çok isabetli, misyonu, vizyonu da çok isabetli.
Yani Yunus Emre 13üncü yüzyılda gerçekten Türk diline, Türk kültürüne,
Türk düşünce sistematiğine büyük katkılarda bulunmuş çok
önemli bir zatımuhteremdir. Dolayısıyla Yunus Emrenin
adıyla anılan bu vakfın yüksek bir ideali vardır, yüksek
bir vizyonu vardır. O da nedir? Türk dilini öğretmek,
uluslararası arenada Türk kültürünü bütün dünyaya tanıtmak.
Şimdi, böyle yüksek bir ideale sahip bir vakıf, Allah
aşkına, hiç, konu uzmanlarından, tarafsız STKlardan ya da
kurumlardan idare heyetine kimseyi almaz mı?
Bakın, hatta şunu dedik: Bu bir yüksek
misyon. Dünyada Türk dilini öğretecek
Burada yetkinlik
sınırlaması belli, kim öğretecek belli. Bir kere uzman
olacak. Yani her şeyde olduğu gibi burada da liyakati ve özellikle
uzmanlığı dikkate alacağız. Başka? E bu konuda
çok yetkin kurumlarımız var. Gerçekten Türk dilinin
öğretilmesiyle ilgili, Türk kültürünün tanıtılması,
yayılmasıyla ilgili kendine misyon edinmiş çok önemli, ta yüz
yıllık kurumlarımız var. E onlardan niye biz lojistik
destek ya da karar alma mekanizmasında bir destek almıyoruz? Yani bu
heyetlere Türk Dil Kurumunun girmesinde ne sakınca var? Türk Tarih
Kurumunun bu heyetler içerisinde olmasında ne sakınca var? Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun ya da YÖKün bu heyetin içerisinde
olmasında -bakın, dün YÖK Başkanını temsilen de
arkadaşımız aynı serzenişte bulundu, Evet, YÖKün de
olmasını istiyoruz. dedi- ne sakınca var? Ya da YÖKü temsilen
TÜBAnın olmasında ne sakınca var?
Şimdi, bu noktada, gerçekten, iyice, sanki
tamamen siyasal erkin güdümünde bir vakıfmış gibi algı
yaratırız. Değerli milletvekilleri, bu, gerçekten, amaca matuf
birtakım faaliyetlerimizi engeller. Goethe Enstitüsünün faaliyetinde böyle
bir yapı yoktur. İngiliz Kültürde, Amerikan Kültürde ya da
Rockefeller Vakfında böyle bir yapılanma yoktur. Elbette ki
devletimizin yöneticilerinin de söz hakkı sahibi olması gerekir ama
faaliyet nedir? Faaliyet, kültürel ve dilsel değerlerimizin dünyaya
tanıtılması, taşınması. O zaman, demezler mi:
Sizin şu şu şu yetkili kurullarınız var, onlar niye
bu vakıf içerisinde yok?
İnandırıcılığımızı yitiririz. Ne
sakıncası var? Türk Dil Kurumu mutlaka karar alma noktasında
bulunsun, Tarih Kurumu bulunsun, TÜBA ya da YÖKü temsilen birileri bulunsun.
Bu noktada biz teklifimizi dün de ifade ettik, bugün
de tekrarlamak istiyoruz. Evet, misyonu yüksek, vizyonu yüksek bir vakıf
ama yurt dışına hepimiz zaman zaman gidiyoruz, Allah
aşkına, bazen ehliyet ve liyakatten öyle uzak bir temsil heyetiyle
karşılaşıyoruz ki kendisi Türk dilini kullanmaktan âciz ya
da Türk kültürüne vâkıf olmayan insanların temsil ettiği bir
vakfın yurt dışında herhangi bir yerde faaliyette
bulunması faydadan çok zarar veriyor. Bu tür
sıkıntıların giderilmesi için biz gerekli yapıcı
uyarılarımızı yapmak zorundayız.
Saygıdeğer milletvekilleri, Yunusça
başladık, Yunusla devam ettik ve müsaadeniz olursa Yunusça bir
anekdotla bitirmek istiyorum. Gerçekten, biz, bildikçe, bilmediğimizi
bilen bir kültürden geliyoruz. Dolayısıyla, Yunus Emre der ki: Hiç
hata yapmayan insan, hiçbir şey yapmayan insandır ve hayatta en büyük
hata, kendini hatasız sanmaktır. Dolayısıyla biz
hatalıyızdır çünkü bir şeyler yapmaya
çalışıyoruz ama en büyük erdem, yaptığımız
hatanın farkında olarak hatadan dönmektir diyorum.
Yüce heyetinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle, bu 506 sıra sayılı torba yasayla ilgili olarak
partimiz adına düşüncelerimizi ifade etmeden önce, son günlerde
güncelliğini koruyan, bitmeyecek olan, çünkü yargı marifetiyle çözüme
kavuşturulması gereken suç isnatları ortadan kalkmayıncaya
kadar ortada duran bazı rüşvet iddialarıyla ilgili
düşüncelerimizi ifade etmek istiyorum.
Açıkçası, memlekette siyasi iktidar
açısından olan şu: Suç ne olursa olsun onu alıp alçak bir
darbeye yıkma ve bütün sorunları -ne olursa olsun sorunlar,
rüşvet, yolsuzluk, siyasi kadrolaşmalar- bütün bu iddiaları
bizzat siyasi iktidarın canavarlaştırdığı bir
paralel devlet yapısının üzerine yıkma süreciyle
karşı karşıyayız. Kaldı ki hani, her günahın
başı bir paralel devlet yapısı ki bu iktidar onlarla kol
kola gezerken toplumsal muhalefet bu paralel devlet yapısının er
geç bu ülkenin başına bela olacağını ifade etmiş
olmasına rağmen bu siyasi iktidarın büyüterek
canavarlaştırdığı bu yapı hem 80 milyon insana
karşı darbe yapacak hem de bu paralel devlet yapısı siyasi
iktidarın suçlarının ve günahlarının üstünün
örtülmesinin aracı hâline de getirilecek. Niyeyse siyasi iktidar bütün
suçlarını, günahlarını darbe kiliminin altına
süpürmeye çalışıyor. O kadar çok pislik halının
altına süpürüldü ki bu paralel devlet yapısı
halısının altına süpürüldü ki artık halı
şişti, devasa bir dağ yığını hâline geldi.
Sanki bir darbe oldu diye siyasi iktidara günahsızlık ve suç
ehliyetinden muafiyet zırhı getirildi. Bir yerde bir darbe olursa o
darbeye maruz kalan toplum yapısının açığa
çıkarmış olduğu siyasi iktidar hiçbir suça bulaşamaz,
günahsızlık zırhı bahşedilmiş olur ve ortaya
konulan ciddi iddialar ise ele alınamaz.
Burada şunu ifade edelim: Sadece siyasi olarak
getirip bu devletin başına bela edilen bir paralel devlet
yapısı yok, bu siyasi iktidar aynı zamanda ekonomik baronlar
üretti, bu siyasi iktidar rant baronları üretti. Hem yurt içi hem yurt
dışında üretmiş olduğu rant baronlarıyla
kayıt dışı ekonomik ilişkiler içerisine girdi ve
gelinen noktada ise artık siyasallaştırmış olduğu
iç yargının muhakemesinden kaçırmaya
çalıştığı bazı ekonomik rant baronları -ki
siyasi iktidarla ortaklık yaptığı güçlü iddiaları orta
yerde duruyor- uluslararası yargının veya bazı ülkeleri
zarara uğratmanın suçunun başka ülkelerdeki yargısına
konu olunca ondan sonra neymiş? Bunun adı kumpasmış.
Neymiş? Bunun adı millî iradeye saldırıymış.
Şimdi, düşünün, ortada devasa
meblağlar konuşulacak ve bunlar kayıt dışı bir
biçimde bu ülkenin insanlarının alın teri, çoluk çocuğunun
rızkı, beytülmal kişisel servetlere ve grupsal servetlere
dönüştürülmek üzere ticari dolaşıma sokulacak, ancak ucu siyasi
iktidara dokununca
Ki ucunun dokunmasına gerek yok, ciddi iddialarla,
ciddi belgelerle siyasi iktidarın bu işin bizzat sahibi ve
ortağı olduğu orta yerde duruyor. Bunların üzerine
gidilmediği sürece, bu hırsızlık, bu rüşvet, bu rant
perdesi aralanmayacak ve siyasi iktidar üzerinden bu kara leke
kalkmayacaktır.
Değerli Eş
Başkanımızın asıl siyasi darbeyle tutuklanmadan bir ay
önce yapmış olduğu konuşmada ifade ettiği üzere,
eğer siyasi iktidar hırsız olmadığını iddia ediyorsa,
eğer siyasi iktidar rüşvetçi, yolsuzluğa bulaşan bir
iktidar olmadığını iddia ediyorsa bunun kolay bir yolu
vardır; adı geçen ve ciddi belgelerle bu adı geçenlerin
girişmiş oldukları işler ortaya konulmuştur, yargıya
sevk edeceksiniz. Adı geçenler yargıya sevk edilmediği sürece, tarafsız
ve adil bir yargı tarafından yargılanmadığı
sürece bu töhmetle yaşayacaksınız.
Siyasi iktidar hırsız
olmadığını iddia ediyor. Eğer rüşvetle,
yolsuzlukla, beytülmali çalmakla hiçbir işinin
olmadığını iddia ediyorsa ve bu konuda aklanmak istiyorsa adı
geçenlerin hepsinin yargıya sevki ivedi olarak
sağlanmalıdır; bu da siyasi iktidarın
yükümlülüğündedir.
Neymiş? Panama belgeleri. Yok efendim,
Başbakanımızın ilgisi yok. Man Adası para
aktarımları? Yok, Cumhurbaşkanımız ve
yakınlarının bir ilgisi yok. Yıllar yılı beraber
ticaret yaptığınız, getirip bu ülkenin ekonomisinin
neredeyse başına oturtmak üzere görevlendirdiğiniz Reza Zarrab
olayı? Efendim, kumpasmış. Biz böyle görmüyoruz. Ciddi ciddi
iddialar var orta yerde, bunların gerçek mi yoksa asılsız
iddialar mı olduğuna ne siyasi iktidarın reddi karar verebilir
ne de yalnız başına bizim bunları ortaya koymamız ve
belgeleriyle birlikte gündemde tutmamız sağlayabilir. Bu yönüyle,
siyasallaşmış olan yargının, ivedi olarak
tarafsız ve bağımsız bir hâle getirilmesi ve adı
geçenlerin yargılanması sorumluluğuyla karşı
karşıyadır.
Şimdi, düşünsenize: Yolsuzluk. deniyor,
Efendim, kumpas. Rüşvet. deniyor, Kumpas.
Hırsızlık. deniyor, Kumpas. Beytülmalin
çalınması. deniyor, Kumpas. Tarafsız ve
bağımsız yargı olma hâli yitirildi. Efendim, kumpas.
Neymiş? Siyasi kadrolaşma deniyor, Kumpas. Akademisyenlerin
haksızca ihraç edilmesi deniyor, Kumpas. Giderek
inandırıcılığı aşındırılan,
giderek kendini bu girdaptan kurtarmak bir yana, o girdabın ortasına
doğru sürüklenen bu siyasi iktidarın artık
mızrağı çuvala sığmamaktadır. Her şeyi
götürüp getirip 15 Temmuz alçak darbesine bağlayamazsınız veya
açığa çıkmış belgeleri de millî iradeye
saldırı olarak adlandıramazsınız. Ben bana
saldırı olarak görmüyorum çünkü bu ticari dolaşımda ne
bizim ne partimizin ne toplumsal muhalefetin ne de 80 milyon insanın
menfaati yoktu.
İşte, önceki gün Başbakan
Yardımcısı ifade ediyor: Reza Zarrab orada devlet
sırlarını ifşa ediyor, gizli devlet bilgi ve belgelerini
açıklıyor. Adama sormazlar mı: Gerçekten devlet
sırlarını ifşa ediyorsa bunun elinde ciddi ciddi
sırlar, bilgiler ve belgeler vardır. Nasıl sahip oldu bu bilgi,
belgelere? Reza Zarrabın devlet sırlarını ifşa edip,
siyasi iktidara iftira atıp atmadığıyla alakalı
değiliz, siyasi iktidarın da itiraf ettiği gibi bu sırlara,
bu gizli belgelere, gizli bilgilere nasıl ulaştığı
konusudur bizim gündemimiz. Sonradan bu ülkenin vatandaşı olmuş
biri bu kadar gizli belgelere nasıl sahip oldu? Ama biz nasıl sahip
olduğunu biliyoruz, bir yanında dönemin Başbakanı,
diğer yanında bakanlarla bu ülkenin mahremine girdiği günleri
hatırlıyoruz. Ben bu ülkenin dış ticaret
açığının yüzde 15ini kapatıyorum. dediği
günleri hatırlıyoruz ya da bakanlar tarafından üstün ödüllerle
taltif edildiği günleri de hatırlıyoruz biz veya -fazla
değil, yirmi gün önce- onun yaşamı için değil, yaşam
kaygısı için değil, sağlığı için ülkenin
altmış beş yıllık NATO müttefikine nota verildiği
günleri de hatırlıyoruz biz. Bütün bunlar orta yerde duracak, devasa
iddialar ciddi ciddi belgelerle ortaya konulacak ama ne denecek? Efendim,
kumpasmış, millî iradeye saygıymış. Biz o gemide de
değiliz, biz o millî irade olarak tanımlanan, sadece iktidar
iradesinin içerisinde de değiliz.
Değerli milletvekilleri, bir diğer konu,
bugün muhalefet partilerini ziyaret eden Surla Dayanışma Platformu,
haksızca evlerinin yıkılması, sorunlu
kamulaştırma kapsamında ellerine çok cüzi bir para sağlayacak
olan belgelerin imzalatılarak zorla evlerinden edilmesi, yerine
yapılacak evlerin maliyetininse onlara takdim edilen paranın yüzde
10u bile olmaması gerçekliğiyle karşı
karşıyadırlar. Kış ortası, Sur halkı
evsizliğe mahkûm edilmektedir.
Daha hafızalardadır, iki yıl önce bu
vakitler, mevta başbakan Ben Suru Toledo yapacağım. diyordu.
Şimdi o başbakanın yerinde yeller esiyor; siyasi iktidar ve eski
yol arkadaşları da o başbakanı kurtlar sofrasına
atmış. O başbakan ki yıllarca akademisyenlik
yaptığı üniversitelerde konferans bile veremiyor. Ya insanda
biraz vefa diye bir şey olur. Biri çıkar, iktidardan biri de
Yazık, bu adam bu ülkeye başbakanlık yaptı, tuğla
gibi kitaplar yazdı, ülkenin bir yerlerini Toledo yapmaya
niyetlenmişti. Şimdi, düşüncesini ifade edemediği,
düşünce ve ifade özgürlüğünün kendisine nasıl lazım
olduğu günlere geldi. Kişinin ameliyle yüzleşmesi böyle bir
şeydir işte. Birçok gencin -Türk, Kürt, Alevi, Sünni, üniforması
ne olursa olsun- kanına giren politikaların başbakanlığını
yaptın sen ve Aman, etmeyin, diyalog yoluyla çözülebilecek işler.
derken Yok, biz ezer geçeriz. dediniz. Şimdi de senin iraden, onurun
ezilip geçiliyor işte ve senin partinden bir kişi çıkıp
sana sahip çıkmıyor. İktidar sarhoşluğu herhâlde böyle
bir şey olsa gerek. Koltuğu ele geçiren sanki ilanihaye, mezara kadar
bunu koruyacakmış gibi düşünüyor. Fazla değil ya bundan
daha bir buçuk yıl önce bu ülkenin başbakanı, en değerli
akademisyenlerinden biri, tuğla gibi yazdığı kitaplar bizim
için çok anlam ifade etmiyordu ama Kuzey Afrikadan Orta Asyaya kadar bir
dış politika tahayyülü çiziyordu, bu iktidar da dört elle ona
sarılmıştı. Şimdi, yeni kitap yazabilir de
yazdığı kitapları öğrencileriyle, halkıyla
paylaşamaz duruma getirir iktidar işte insanı.
Değerli milletvekilleri, bugün İç Tüzük
60a göre yerimden söz aldığımda söyledim, tekrar
söyleyeceğim: Üç yüz doksan yedi gün önce bu ülkede asıl siyasete,
sivil ve demokratik siyasete darbe yapıldı. 4 Kasım 2016 günü,
bu ülkenin üzerine düşmüş, siyasi iktidarın üzerine
düşmüş bir kara lekedir. Düşünün, 5 ayrı ilin savcılıkları
aynı anda bir düğmeye basılmış gibi, bir partinin 2
eş başkanını, grup başkan vekili ve milletvekillerini
aynı anda bir operasyonla gözaltına alıp bugün siyasi rehine
hâline getirdiler.
Sağır sultan bile iyi biliyor ki, hatta
şu siyasi iktidara oy verenler bile iyi biliyor ki Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve arkadaşları bir suça
bulaştıkları için değil, haklarında bir suç
iddiası olduğu için değil; siyasi iktidar gibi düşünmedikleri,
siyasi iktidarın bu ülkeye zarar veren politikalarını eleştirdikleri
için, onun karşısında kendilerini, arkadaşları ve
partilileriyle birlikte siper ettikleri için, tek adam rejimine hayır
dedikleri için, Seni başkan yaptırmayacağız. dedikleri
için yani siyasi fikirlerinden ötürü alçak bir siyasi darbeyle tutuklandılar.
Bunun hiçbir aşamasında tarafsız ve bağımsız
yargı yoktur, evrensel hukuk normlarının
kırıntısı bile yoktur. Üç yüz doksan dokuz gün sonra yani
iki gün sonra Değerli Eş Genel Başkanımız Selahattin
Demirtaşın, yarın ise yine Değerli Eş Başkanımız
Sayın Figen Yüksekdağın tutuklu olduğu dosyalardan
duruşması var.
Şu belge ibret vesikasıdır, bugün
çıktı. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaşı tutuklayan
mahkeme, tutuklu olduğu dosyadan Ankara Adliyesinde değil, Sincan
Cezaevi yerleşkesinde prefabrik mahkeme salonunda
duruşmasının görüleceğini söyledi. Siyasi iktidar, adalet
duygusuyla prefabrikleşmiştir, kendini âciz duruma koymuştur.
Siyasi iktidar, sağlıklı yargılama
koşullarını sistem olarak ortadan kaldırdığı
gibi, fiziki olarak da kendi mantalitesi ve ruhunda var olan
prefabrikleşmeyi, aşınmayı, dejenerasyonu mahkeme
salonlarını inşa etme biçimine dönüştürmüştür. Bu,
utanç verici bir şeydir. Her şeyiyle övünen, bu ülkenin
kaynaklarını artırdığını ifade eden siyasi
iktidar, bu Parlamentonun 3üncü büyük partisinin, 2nci büyük muhalefet
partisinin Eş Başkanını 20 kişilik bir prefabrik
mahkeme salonunda yargılayacak. Şimdiden, baştan beri iddia
ettiğimiz üzere bu, aslında kurgulanmış bir oyunun
parçasıdır; nasıl ki tutuklanmaları siyasi
soykırım operasyonlarının parçasıysa bugün de kurgu
olarak -tiyatroculara hakaret etmek istemem ama- asıl tiyatro New Yorkta
değil, Türkiyededir. Kendi düşüncelerinden ve iktidara
karşı olan muhalif duruşlarından ötürü tutuklanmış
olanlar, prefabrik mahkeme salonlarında bir kurguyla, deyim yerindeyse
pespaye bir tiyatroyla yargılanmaya başlanacaklar. Şimdiden
mahkûm oldunuz, vicdanlarda mahkûm oldunuz. Gidin, önce bir AKPlileri ikna
edin. Selahattin Demirtaşın ve arkadaşlarının
tutukluluğunun hiçbir suç isnadıyla ilgisi
olmadığını, tümüyle siyasi saiklerle bu operasyonların
yapıldığını, bunun başında da tek adam
rejiminin ve AKP iktidarının olduğunu bütün herkes biliyor.
Sadece Türkiye mi? Bütün dünya ibretle izliyor.
Şimdi, bütün bu ortamlarda, neymiş,
üniversiteler kuruluyormuş. Bir kere, siz bir darbe dediniz, ondan sonra
KHKyla, yasa olarak geçiremediğiniz, rektörlerin bir tek kişi
tarafından atanması sürecini nasıl ki yürürlüğe
koyduysanız
Düşünün, koskoca üniversiteleri yönetecek rektörler bir
kişi tarafından belirleniyor. Bir kreşe bile yönetici
alınırken daha ciddi bir işlemle alınır.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) Seçimler
huzursuzluğa neden oluyormuş, onun için
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Seçimi de
kaldıralım İbrahim.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Demokrasiye
inanmayanların, demokrasiyle işi olmayanların, özgürlüklerle
bağını koparmış olanların, vesayet rejimine
ruhunu teslim etmiş olanların yöntemidir bu. Üniversite kurulsa ne
olur? 500 tane kurulsa ne olur?
Şimdi, Sayın Bakan da bir akademisyendir.
AKP iktidara geldiğinde Türkiyenin dünyanın ilk 500 üniversitesi
arasına giren üniversite sayısı kaçtı, bugün kaçtır?
Bırakın buradaki üniversite sayısını. 5 bin tane
üniversitemiz olsa ne olur? 50 bin tane üniversitemiz olsa ne olur? Dünyada ilk
500 üniversite arasına giren ve uluslararası indekste taranan
yayın sayımız nedir bizim? Bir kişinin ülkenin
tamamını, akademedyayı, üniversitel anlayışı bu
kadar teslim aldığı bir gerçeklikte yeni üniversite
açılmasıyla biz çok ilgili değiliz.
Bir şey daha söyleyeyim: AKP döneminde, on
beş yılda üniversite sayısı 2 katına
çıkmış, üniversite öğrencisi sayısı 2,5
katına çıkmış; bununla övünebilirsiniz. Peki, 2002 yılında
yükseköğretime bütçeden ayrılan pay artmış mı?
Hayır. Üniversite artıyor, öğrenci sayısı
artıyor. Çok övündüğünüz üzere, sizin gibi düşünmeyen
akademisyenler ihraç ediliyor, yandaş olanlar getirilip akademisyen
yapılıp sayıları artırılıyor ama bütçeden
ayrılan pay artmıyor. Bu nasıl bir üniversitel
anlayıştır? Bu, olsa olsa üniversiteleri dejenere etme,
üniversiteleri siyasileştirme, üniversiteleri iktidara
bağımlı hâle getirme, üniversiteleri özgür düşüncenin
yuvası olmaktan çıkarma operasyonlarıdır.
NECİP KALKAN (İzmir) O kadar da
değil. Sadece Amerikada 7 bin üniversite var.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Beni
doğruluyorsunuz.
NECİP KALKAN (İzmir) 7 bin.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Beni doğruluyorsunuz
ama.
Peki, Amerikada üniversitelere bütçeden
ayrılan pay ne, Türkiyede ayrılan pay ne?
Ve şu anda bıraksanız, yasaklı
hâle getirseniz, KHKyla ihraç edildiği için bu ülkede çalışma
olanağı bulunmayan akademisyenleri serbest bıraksanız bir
solukta onları kabul edebilecek bir tomar dünya üniversitesi vardır.
Sizin gibi düşünmeyen akademisyenleri ihraç edeceksiniz, hem de binlerce.
Niye? Barış için bir imza attıkları için, Bu ülkenin
toplumsal hafızası, feraseti, basireti bu ülkenin yüz
yıllık sorunlarını diyalog yoluyla çözmeye kadirdir.
dedikleri için, çatışma yolunun artık 21inci yüzyılın
yöntemi olmadığını söyledikleri için, Kürt meselesinde
iktidar gibi düşünmediklerini söyledikleri için; bu akademisyenlerin
affedilmez günahı budur. Neymiş, örgüt propagandası
yapmış, hatta bazıları örgüt üyeliğiyle yargılandı.
Naçizane yirmi bir yıl üniversitede akademisyenlik yapmış biri
olarak bütün bu uygulamalardan kim övünç duyuyorsa duysun, ben ancak özgür
düşünen akademisyenleri selamlayarak bu uygulamalardan utanç
duyduğumu ifade ediyorum.
Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Yıldırım yaptığı
konuşmada bazı HDPli vekillerin yargılanmasına
ilişkin durumu tanımlarken alçakça bir siyasi darbe ifadesini
kullanmıştır. Bu, esasen, AK PARTİnin ötesinde Meclisin
iradesine yönelik açık bir hakaret ve sataşmadır, 69a göre söz
talep ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ya, ne münasebet! Siz
üzerinize alındınız mı?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) 5 ayrı mahkeme
nasıl devreye girdi?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; her şeyden önce
kurallara, İç Tüzüke, yasaya uymak burada hepimizin görevi. İç Tüzük
66, konuşmacının konudan ayrılmaması gerektiğine
ilişkin bir atıfta bulunur ve Sayın Yıldırım bunu
bilir.
Esasen konuştuğumuz yasaya ilişkin
bir muhakeme ve değerlendirme olması lazım gelirdi ama çok
geniş, konunun çok dışında mevzuları, üstelik
geçmişte de çok konuşulmuş konuları Sayın
Yıldırım burada gündeme getirdi ve bir de kendisine esasen
yakıştırmakta zorlandığım bu alçakça
tanımını hem ifade olarak yanlış bulduğumu, çok
utanç verici bulduğumu hem de bahsettiği konunun nasıl, hangi
süreçler neticesinde oluştuğuna ilişkin bir dikkat çerçevesinde
ne kadar yersiz ve yasa tanımaz bir tavır olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, bu yargılamalar nereden
çıktı? Milletvekillerinin dokunulmazlıkları var.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Gelin,
yukarıdaki sergiye bir bakın Naci Hocam, gelin yukarıdaki
sergiye bir bakın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sadece AK
PARTİ Grubu değil, Meclisin üçte 2si yani millet iradesi
dediğimiz o iradenin kahir ekseriyeti bunun önünü açtı. İtiraz
edebilirsiniz bunlara, geçmişte de itiraz ettiniz ama sizin esasen Niçin
millet iradesini oluşturan kahir ekseriyet böyle bir kararı
aldı, buradaki durum nedir? diye bir değerlendirme yapmanız
lazım, hem siyasi hem de hukuki bir değerlendirme yapmanız
lazım. Öncelikle yapmanız gereken bu.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Biz mi
yaptık Sayın Başkan, siz yaptınız.
Bakanlarınızı unutmayın, dört bakan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sayın
Davutoğluna ilişkin Kanlı politikaların sahibi. diyor
Sayın Yıldırım. Kanlı politikaların biz bu ülkede
kimler tarafından nasıl uygulandığını biliyoruz.
Halka gidin sorun, Türkiyenin neresinde olursa olsun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Kanlı
politikaların sahibi kim? deyin, size cevabı verecektir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) İktidar
diyorlar Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Hükûmetin
yaptığı, iktidarın yaptığı, sadece bizim
değil, bütün iktidarların namusu, onuru, yapması gereken, bu
memleketin esenliğine sahip çıkmak, kanlı politikaların
sahiplerine karşı halkın esenliği için devletin meşru
güçleriyle mücadele vermektir.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu mücadeleyi
bu şekilde tanımlayamazsınız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
konuşmamın bir bölümünü yakışıksız ve utanç
verici bulduğunu söyleyerek bana sataştı.
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika süre
veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
6.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Konuşmamın
hayırlı bir tarafı var. Anlaşılan Naci Hoca siyasi
iktidarın yaptığı uygulamalardan çok fazla rahatsız ve
kendilerine yediremediği ve dokunduramadığı için bir
şekliyle bunu bertaraf etmeye çalışıyor.
İster kabul edin, etmeyin -aramızda
hukukçular var- biri çıksın desin ki: Hukuk ve yargı sistemi
içerisinde, Türkiyenin 5 ayrı ilindeki cumhuriyet
başsavcılığının aynı anda, aynı
dakikalarda operasyon yapmasını yetkilendirecek bir kurum var.
Olmadıysa
Bir yerden düğmeye basılmış gibi aynı
gün, aynı saat, aynı dakikalarda beş ayrı ilin cumhuriyet
başsavcılığı harekete geçiyorsa oradaki o operasyonun
adı yargısal bir operasyon değil, siyasi bir darbedir hem de
pespaye bir siyasi darbedir. Herhangi bir siyasi mekanizma talimat vermeksizin
Türkiyenin 5 ayrı ilindeki cumhuriyet başsavcılıklarının
aynı anda harekete geçmeyeceğini az biraz hukuk müktesebatı olan
herkes çok iyi bilir. Daha önce de söylemiştim, yine söylüyorum: Demirden
korkuyorsanız trene binmeyeceksiniz. Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağın yargılanmalarından bu kadar korkuyor,
onları mahkemeye getirmekten bu kadar çekiniyor, eften püften sebepler
buluyor, Kamu güvenliğini sağlayamam. diyorsanız bu operasyonu
yapmayacaksınız. Bu siyasi operasyonun sahibinin AKP iktidarı
olduğunu sağır sultan bile biliyor. Bunun gibi onlarca örnek
verebilirim. Dediğim gibi, kalibreniz, vizyonunuz bir prefabrik
kadardır. Bu Parlamentonun 3üncü büyük partisinin Eş
Başkanını 20 kişilik bir prefabrik salonda
yargılıyorsanız bu sizin ufkunuzu, kalibrenizi, vizyonunuzu
gösterir diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN - Gruplar adına son konuşma,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbaya aittir.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Konuşmama 5 Aralığın anlam ve
önemini selamlayarak başlamak istiyorum; Türk kadının seçme ve
seçilme hakkını elde etmesinin 83üncü yılı kutlu olsun
diyorum. Dünyada hiçbir hareket kadınları arkasına almadan
başarılı olamamıştır. Anadoluda güzel bir söz
vardır: Beşik sallayan kadın dünyayı da sallar. Kadınlarımızı
bu duygularla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Arkadaşlar, bugün görüşmekte
olduğumuz torba yasa üç temel konudaki temel eksikliklerimizi de ortaya
koyan bir tablodur; vergi sistemimizdeki durum, eğitim sistemimizdeki
durum, vakıf sistemimizdeki durum. Torba yasadaki sırayla vergiden başlarsak
Türkiyede vergi sistemi özünde Vereni mahvet, vermeyeni affet. üzerine
kuruludur. Eğer bir kesim vergiyi bir süre vermiyorsa Nasıl olsa af
gelir. diye bakar. Ancak burada getirdiğiniz vergiye ilişkin
düzenleme, gerçekten vicdanları ayrıca yaralayacak bir düzenlemedir.
Burada Süper Ligdeki futbolcuların gelirlerinden alınan verginin
yüzde 15le sınırlı tutulmasını uzatıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, Avrupada futbolculardan
alınan vergi sıralaması şöyle: Norveçte yüzde 56,
Almanyada yüzde 47, Avusturyada yüzde 50, Portekizde yüzde 56,
İngilterede yüzde 45, Türkiyede yüzde 15. Şimdi, Nasrettin Hocaya
sormuşlar: 2 kere 2 kaç eder? Demiş ki: Satarken mi, satın
alırken mi? AKP iktidarına göre vergi sistemi nedir, vergi oranı
nedir? Cebimden çıkacağı zaman mı, cebime gireceği
zaman mı? (CHP sıralarından alkışlar) Bu kadar
anlamsız, gerçekten yelpazesi bu kadar geniş vergi sistemi, daha
doğrusu sistemsizliği dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur.
Futbolcular, Türk sporu tabii ki desteklensin ancak Türkiyedeki genel gelir
dağılımı, vergi sistemi içinde, sayın milletvekilleri,
Allah aşkına, asgari ücretten bile vergi alırken, motorinden
yüzde 18 vergi alırken, halkın, orta gelirli insanların,
öğretmenin, mühendisin maaşından, gelirinden vergi
yılın sonuna doğru yüzde 35e kadar çıkarken milyonluk
futbolculara vergi indirimini hangi vicdana
sığdırıyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar) Buradan bir yanıt bekliyorum.
Maalesef, Türkiyede vergi sistemine
baktığımızda, kurumlar vergisini torba yasayla daha birkaç
hafta önce, yüzde 20den 22ye çıkardığınız hafta
Türkiyede vergi vermemek için iktidar çevresinin ve saray çevresinin
şirketlerini yurt dışında kurduğuna tanık olduk.
Sayın milletvekilleri, Türkiyede iktidar
kesimi için vergi cenneti Maltaysa, Man Adasıysa futbolcular için de
Türkiye. Beşiktaşlı futbolcu Pepe Türkiyeye geliş nedenini
şöyle açıklıyor: PSVde vergi oranı daha yüksekti, vergi
vermeyeceğim için Türkiyeye geldim. Onlar için vergi cenneti de Türkiye.
Size hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, ikinci konu: Yeni bir
üniversite kuruluyor. Türkiyede 186 üniversite var, 187 olacak. Yeni
üniversite kurulmasına kim Hayır der? Elbette kurulsun. Sevgi
Vakfı Lokman Hekim Üniversitesini kuruyor. Hayırlı
olmasını diliyoruz, destekliyoruz, Türkiye'nin daha çok eğitim
kurumuna ihtiyacı var ancak üniversitelerdeki genel tabloya
baktığımızda, şu anda Türkiyede 300 bin kontenjan
boş. Bir zamanlar, gençler, üniversitede okumayı, üniversite mezunu
olmayı ciddi bir kimlik hâlinde düşünürken bugün üniversitelerde 300 bin
kontenjan boşsa bir düşünün.
Sayın Bakan -burada Millî Eğitim
Bakanı yok ama değerli yardımcıları var- eğitim
sisteminde çok başarılı olduğumuzu söyledi. Tabii,
eğitim sistemindeki bu kadar büyük başarı sınav
sistemindeki sürekli değiştirme sayısıyla mı
ölçülüyor, onu bilemiyorum ancak sınav sisteminde daha iki ay önce
yapılan değişiklik üzerine haftada bir, on beş günde bir
yapılan değişikliklerden sonra üniversite sınavlarına
girecek öğrenciler şunu düşünmeye başladılar: Acaba
biz sınava girdiğimizde sınav bitinceye kadar bu sistemde
değişiklik olur mu? Şimdi bunu düşünmeye
başladılar.
Eğitim sistemi gerçekten böylesine yazboz
tahtasına dönmüşken Millî Eğitim Komisyonunun başlıca
kaygısı Üniversitelerin adını ne koyalım, üniversite
sayısını kaç yapalım?la sınırlı
kalırsa
PISAya güvenmeyip kendi yaptırdığınız o
eğitim çalışmasından da sonucun ne olduğunu gördük
sayın milletvekilleri.
Tabii, vakıf konusu
Bu torba yasa teklifinde
Yunus Emre Vakfının yönetim şekli ve bu vakfın yönetimine
katılacak kişiler değiştiriliyor. Buradan şu tehlikeyi
bir kez daha vurgulamak istiyorum: Böylesine denetimden uzak, devlet
kurumlarının kontrolünden uzak, sadece bir kişinin yönetimini
belirlediği vakıflar, dernekler kurmaya devam ederseniz hazır
olun yeni paralel yapılara.
Yunus Emre Vakfının kuruluş
amacında, sayın milletvekilleri
2007 yılında kurulan bu
vakıf Türkiye'yi dünyaya tanıtacaktı, Türk dilini, kültürünü
dünyaya tanıtacaktı. Bu vakfın bu alanlarda ne
yaptığı konuşulmuyor da vakfın yönetimini sadece bir
kişi belirlesin, sadece saray belirlesin, eldeki tek kaygı bu
sayın milletvekilleri.
Şimdi burada Yunus Emre Vakfı yönetimine
Türkiye Maarif Vakfından da temsilci girecek. Türkiye Maarif Vakfı
nedir? Türkiye Maarif Vakfı
Yurt dışındaki FETÖ
okullarının bu vakıf aracılığıyla Türkiye'ye
tekrar kazandırılması. Ama Türkiye'ye değil, maalesef
sadece iktidar çevresine kazandırılması, başka hiçbir
kaygı yok.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hiç öyle bir
şey yok burada. Haftaya bilgi vereceğim sana, öyle bir şey yok.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - İktidar
partisi milletvekillerine öneriyorum: Türkiye Maarif Vakfının
sitesine girin. Diyor ki: Dünyada eskiden FETÖ'nün elinde olan okullardan
devraldıklarımız ve bu okulların yeni şekli, yeni
listesi... Son rakam 230 civarıydı.
Sayın milletvekilleri, dünyada FETÖ'nün 2 bine
yakın okulu var. Daha birkaç yıl önce uçaklarla devlet büyüklerinin
heyet hâlinde gidip açtığı o okullar için şimdi tekrar
gidiyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz üç yıl önce gelmiştik ya, devlet
büyükleriyle bu okulu açmıştık ya, bu
açtığımız kişiler darbeciydi, bu
açtığımız kişiler teröristti. Ee? O vakfa
değil, bu vakfa verin. Ya, Allah aşkına, Türkiye'ye verin.
diyemez misiniz? Türkiye'nin temel
Millî Eğitim
Bakanlığına verin. diyemez misiniz? Hayır, ille de devlete
değil
İSMAİL TAMER (Kayseri) Vakıf temel.
Vakıf dediğin kimin?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla)
paralel yeni
bir yapı kurmaya niyetlisiniz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sayın
Balbay, vakıf Millî Eğitimin zaten.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir)
Devletin değil mi o vakıf?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Türkiye Maarif
Vakfının yönetim listesine de girin, yönetim listesinde TÜRGEV
temsilcisi, geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisinin gençlik
kollarında çalışanlar; bir tane dışarıdan kimse
yok, iddia ediyorum, bakın listeye. Tek kişilik, tek renklik bir
yapı oluşturmuşsunuz, şimdi bunu Yunus Emreye
vakfediyorsunuz. Sayın milletvekilleri, gelin Yunus Emrenin kemiklerini sızlatmayın.
Yunus Emre hoşgörünün, Yunus Emre sevginin, Yunus Emre kendisi gibi
olmayanları da kucaklamanın ismidir ama siz yurt
dışında Türkiyeyi tanıtmak üzere kurduğunuz bu
vakfın ne yaptığını, Türkiyeyi hangi ülkede pozitif
yönde tanıttığını şöyle bir getirin, bir görelim
ama yok. Ne var? Yunus Emre Vakfının yönetimini şimdi
daraltıyorsunuz. Kimden daraltıyorsunuz? Sayın milletvekilleri,
Yunus Emre Vakfı yönetiminden Türk Dil Kurumu Başkanını
çıkarıyorsunuz. Acaba bu Türk Dil Kurumu Başkanı CHPnin
atadığı biri mi, başka bir iktidar getirdi de
değiştiriyor musunuz? Acaba bu Türk Dil Kurumu Başkanı
muhalefet partilerinden ya da geçmişte başka bir koalisyon
ortağından da o yüzden mi? Hayır, kendi
atadığınız
Yani öz saray kadrosunu kurmak
Mevcut yapı
da yetmiyor.
YÖK temsilcisini çıkarıyorsunuz. YÖK temsilcisini
de onayladığımızdan, hani ille de YÖK temsilcisiyle çok iyi
olur diye değil ama onu da çıkarıp tamamen
Cumhurbaşkanının seçeceği bir vakıf oluşturmak
üzere Yunus Emre Vakfının yapısını tekrar
değiştiriyorsunuz.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Müsteşarlar
var, müsteşarlar.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Var ama mevcut
yapıyı tümüyle tekrar değiştiriyorsunuz sayın
milletvekilleri, daha altı ay önce bunu değiştirdiniz. Ve
2007de kurduğunuz bu vakıf, tamam, belli ülkelerde temsilcilikler
açtı ama Türkiyeyi neyle tanıtacağız? diye
baktığınızda sayın milletvekilleri, bu
vakıfları, yurt dışında Yunus Emre Vakfını
kurdunuz, güzel ama Biz Türkiyeyi tanıtmak istiyoruz, Türkiye'de son
dönemde kültür üzerine, sanat üzerine, bu ülkenin tarihi üzerine öylesine güzel
şeyler var ki bunları tanıtacağız. diye o heyetler,
yurt dışındaki o vakıflardaki yöneticiler, insanlar
önlerine bir liste koymak istediklerinde, maalesef elde çok fazla bir şey
bulamayacaklar.
Bugün Genel Başkanımız da
vurguladı, bütün Türkiye'ye seslenirken Adalet ve Kalkınma
Partisinin Genel Başkanı Erdoğan, 2002deki Erdoğan ile
bugünkü Erdoğan aynı mı, bir tartın. dedi. O dönemdeki
Erdoğan Türkiye'yi Avrupa Birliğine sokacaktı, şimdi
Türkiye'yi birbirine sokuyor. (CHP sıralarından alkışlar) O
dönemdeki Erdoğan bütün dünyanın sermayesini Türkiye'ye çekiyordu,
Özgürlükler ülkesi, dünyaya açıldık. diyordu. Bugünkü Erdoğan
ne yapıyor? Kaçanı hain ilan ederim. diyor, Yurt
dışına para götüreni hain ilan ederim. diyor. Bakıyor ki
sıcak para çok kötü, fena hâlde yakmakta, bu sefer Öyle demedim, böyle
dedim. demek zorunda kalıyor.
Sayın milletvekilleri, burada, sadece,
Türkiye'nin kendi içindeki koşullarda kendi ülkemizi, medyamızı
biçimlendiririz, medyamız bizim istediğimizi anlatır, onun
dışında Türkiye'yi güllük gülistanlık gösteririz diye bir
heves içindesiniz ama son tablo gösteriyor ki öyle değil.
Şimdi, biraz önce vurguladım. Yurt
dışındaki FETÖ okullarıyla ilgili, şu anda tatmin
edemediğiniz, Ya, Türkiye Cumhuriyeti devleti terörist dedi ama bizce
öyle değil. diyen ülkelerin adlarını sayıyorum: Gana,
Nijerya, Madagaskar.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Nijeryada öyle
bir şey demiyorlar, yeni geldim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Hayır,
hâlâ
Sayın milletvekilleri, bırakın onu,
Amerikada zaten 200den fazla okulu devam ediyor. Gelin,
şapkanızı önünüze koyun. Bu tablo nasıl yaratıldı
ve biz bu tablodan nasıl çıkarız diye bir bakın. Bu
tablodan çıkmanız için, öncelikle, Türkiye'nin dünyada o Yunus Emre
Vakfının üyelerine, Yunus Emre Vakfından Türkiye'yi dünyaya
tanıtacak olanlara şöyle, hangi malzemeyi vereceğiz diye bir
düşünün sayın milletvekilleri. Onlara vereceğiniz donelerden
biri: Türkiyede düşüncesi nedeniyle hiç kimse hapiste değil, Türkiyede
hiçbir gazeteci hapiste değil, Türkiyede hiçbir milletvekili hapiste
değil. diyebilmeniz gerekiyor. Aksi hâlde Yunus Emre Vakfının
yanına Mevlânayı ekleseniz de, onun yanına Hacı
Bektaşı ekleseniz de anlatacağınız fazla bir şey
olmadıktan sonra bu kurumların ne kıymeti var?
Sonra buradan, yine Yunus Emre Vakfından
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisini de
çıkartıyorsunuz. Acaba o da mı muhalefete geçti? Acaba onlardan
da mı kontrolünüz dışında birisinin geleceği
endişesi içindesiniz? Bu kadroyu daralttıkça, sıktıkça
kendiniz küçülmektesiniz. Tek renge indirgedikçe aslında hem Türkiyeye
hem kendi iktidarınıza zarar vermektesiniz.
Sayın milletvekilleri, yine Yunus Emre
Vakfının bu amaçları içinde elbette, hakikaten, bizim de
onayladığımız, keşke böyle bir vakıf olsa
dediğimiz pek çok madde var ve dünyanın pek çok ülkesinde -Almanya,
Amerika, Japonya- hepsi kendi ülkelerini anlatan
Örneğin geçen aylarda
üniversitesini kurdunuz. Türkiyeye neyle gelmiş adam? Japon Vakfı.
Bütün ülkesini tanıtan bir üniversiteyle birlikte geliyor. Öteki ülkeler
de o şekilde. Ama ne yazık ki güzel bir amaçla
başlattığınız bu girişim, şu anda Yunus Emre
Vakfının yönetimini daha da daraltarak yakın gelecekte,
korkarım
Elbette FETÖ bambaşka bir şey, uluslararası
alanda, karanlık uçları olan bambaşka bir şey ama burada
başka güç odakları yaratmaktasınız.
Türkiyedeki öteki vakıfların
temsilcilerinde de görüyoruz. Özellikle Millî Eğitim
Bakanlığının olanaklarından yararlanan
vakıfların daha şimdiden kendilerine ayrı örgütlenmeler
kurduğunu, kendilerine ayrı kadrolar oluşturduğunu
görüyoruz sayın milletvekilleri. Bütün bunları, tabii, tekrar,
özellikle Yunus Emre Vakfının kuruluşunu gelin bu yasadan
ayıralım, ayrıca değerlendirelim dedik ancak Komisyonda çok
acelesi vardı arkadaşların, Hemen bugün bitsin, yarın
öğleye kadar tamamlayalım
Ama böylesine aceleyle
yaptığınız yasaların hepsinde altı ay sonra
değişiklik yapmak zorunda kaldınız. Bakın, Yunus Emre
Vakfında da öyle oldu. Yine aceleyle bu yasa geçtiğinde Meclisten,
bütün vakıf yöneticilerini görevden almış olacaksınız.
Ne olacak? Sonra yenisini atamış olacaksınız. Yeni
atadıklarınızdan da yine sizin kafanıza uymayanlar
çıkacak. Çünkü bu kadar, tümüyle Ben olsun. dediğinizde burada bir
sonuca varmanız mümkün değil sayın milletvekilleri.
Şu anda, özellikle vergi sistemi, eğitim
sistemi, vakıf sistemi, her ülkenin -sadece Türkiyenin değil- temel
direkleridir. Gelin, bu torba yasada -her şeyi koydunuz içine- özellikle
şu vergi sisteminde Süper Ligdeki futbolcuların bu vergi indirimini
tekrar bir gözden geçirin. Kimine yüzde 35, kimine yüzde 15 yani çok zengin
olandan az, az alabileceğinizden çok vergiden vazgeçin. Gelin, eğitim
sisteminde daha ne kadar çok üniversite açarsak
Okul sayısı
değil olay, tabela miktarı, tabela değil olay. Gelin,
eğitim sisteminde de bir eğitim şûrası toplayın ama
bütün partilerin temsilcileriyle birlikte eğitimi yeniden masaya
yatırın. Bu, Sınav sistemini biz yaptık oldu, biz
değiştirdik oldu.yla alınacak bir mesafe değil sayın
milletvekilleri. Gelin, bu vakıf sisteminde de
Dünyadaki bütün demokrasilerde üç temel ilke var:
Hesap verebilirlik, açıklık, paylaşılabilirlik. Şu
anda yönetim anlayışınızda bunların hiçbiri yok. Bu
vakıfta, şu anda, tıpkı, Millî Eğitim
Bakanlığının eskiden, geçmişteki halk eğitim,
örgün eğitim, bütün o olgunlaşma enstitülerinin hepsini toplayıp
ayrı bir vakıfta tamamen hayatın bütün alanında kendi
çevrenizdeki insanların eğitime katılacağı bir tablo
oluşturdunuz. Burada da yine PISAya güvenmeyip kendi
yaptırdığınız PISAda da nasıl
başarısız sonuçlar çıktıysa şimdi uygulamakta
olduğunuz bu yöntemin de sonu çıkar yol değil sayın
milletvekilleri.
Bu torba yasaya koyduğunuz, özellikle
optisyenler ve gözlükçüler birliğinin kurulması tabii ki olumlu.
Optisyenlerin ve gözlükçülerin bu birliklerinin kendilerini, mesleklerini daha
üst kademelere getirmesini diliyoruz.
Bunun dışında, son vurgulamak
istediğim güzel sanatlar üniversitesinin kurulması. Sayın
milletvekilleri, daha altı ay önce, 10 Mayıs 2017de güzel sanatlar
eğitimi veren -burada Sayın Bakan Yardımcısından ya da
Bakandan ayrıca ben açıklama bekliyorum- güzel sanatlar liselerinin
öğretmenlerini norm dışı gösterdiniz, güzel sanatlar
eğitiminin yönetmeliğini yürürlükten kaldırdınız.
Şimdi, tabii, bir üniversite kuruyorsunuz, ne olursa olsun bir üniversite
kurulması olumludur ancak okullardaki güzel sanatları ortadan
kaldırdığınızda geriye uyuşturucuyla mücadele
kalır, her türlü olumsuzlukla mücadele kalır sayın
milletvekilleri.
Ben sözlerimi Yunus Emreyle tamamlamak istiyorum:
Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın namaz
değil / Yetmiş iki millet dahi / Elin yüzün yumaz değil.
diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, şahıslar adına ilk söz,
Karabük Milletvekili Burhanettin Uysala aittir.
Buyurun Sayın Uysal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BURHANETTİN UYSAL (Karabük) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifimizin tümü üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifiyle, 31/12/2017 tarihine kadar
sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerdeki gelir vergisi
tevkifatının düzenlendiği 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun geçici 72nci maddesinin uygulama süresinin 31/12/2019 tarihine kadar
uzatılmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesinin adı,
Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi şeklinde
değiştirilmektedir. Güzel Sanatlar Üniversitesi ismine müzikin
eklenmesiyle bu üniversitenin müzik ağırlıklı bir
üniversite olacağını ve dolayısıyla tematik
üniversitelere gidişin bir aşaması olacağını
düşünüyorum. Tematik üniversitelere doğru gidişin yerinde bir
karar olduğunu da ayrıca belirtmek isterim.
İnsani kalkınma hedefinin temelini
eğitim oluşturmaktadır. AK PARTİ hükûmetleri olarak
eğitimi uzun vadeli bir bakış açısıyla
geleceğimize yatırım olarak kabul ediyoruz. Eğitimi,
insanımızın yaşam kalitesini yükselten, ülkemizin insan
kaynağını dünyayla rekabet edebilir bir duruma kavuşturan
ve hayat boyu süren bir süreç olarak görüyoruz. Eğitim sistemimizi daha
iyi, daha etkili ve daha verimli hâle getirmek için sürekli olarak bir çaba
içerisindeyiz.
Türkiye'nin her kentinde üniversitelerin
açılması, ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün
yetiştirilmesi açısından son derece önemlidir. Yükseköğretime
yatırım yapan ülkelerin kalkınma hızına
bakıldığında, Türkiyede yeni üniversitelerin
açılmasının ne kadar doğru bir karar olduğu
görülecektir. Bölgesel ve küresel bir güç olma yolunda emin adımlarla
yürüyen ülkemizin siyasi, ekonomik ve teknolojik rekabet gücünün
artırılması yükseköğretime yatırımı zorunlu
kılmaktadır.
AK PARTİ iktidara geldiğinde sadece 40
ilde bulunan üniversiteler, 2006-2008 yılları arasında
açılan özellikle devlet üniversiteleriyle birlikte her şehirde en az
1 tane olacak şekilde tüm ülkeye yayılmıştır ve
ülkemizde 2008 yılı itibarıyla üniversitesiz il
kalmamıştır. Bugün itibarıyla 112si devlet, 67si
vakıf üniversitesi ve 5i de vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere,
toplam 184 yükseköğretimimiz bulunmaktadır. Öğrenci sayımız
da 7 milyon 764 bine ulaşmıştır. Bu üniversitelerimize
Millî Savunma Üniversitesini ve Türk-Japon Üniversitesini de ekleyecek olursak
186ya ulaşmış oluyoruz.
Yükseköğretim sistemimizdeki son on yılda
yaşanan bu büyüme sürecinin bundan sonraki aşaması, nitelik ve
kalite bakımından daha da büyümedir. Bu kapsamda, Yükseköğretim
Kurulu tarafından bu amaç doğrultusunda kalite kurulu, misyon
farklılaşması ve ihtisaslaşma, bölgesel odaklı
üniversiteler, araştırma üniversiteleri, öncelikli alanlarda
araştırma yapma ve 100 alanda 2 bin doktora bursu programı
hayata geçirilmiş bulunmaktadır. Yeni üniversiteler rekabete,
çeşitliliğe, istihdama ve yeni bilgilerin üretilmesine vesile
olacaktır.
Genç nüfusun yükseköğretim talebinin
karşılanmasında katkı sağlamak amacıyla Ankarada
Sevgi Vakfı tarafından Lokman Hekim Üniversitesi adıyla yeni
bir vakıf üniversitesi kurulması ve yine bu üniversite içerisinde
mühendislik fakültesi açılarak bu mühendislik fakültesi içerisinde de tıp
alanında teşhis ve tedavilerin yapılmasında kullanılan
alet edevat ve cihazların üretilmesi yönünde tıp mühendisliğinin
açılması da planlanmıştır.
Özellikle, yeni açılan tematik üniversitelerin
yetersizliğinden bahsederlerken, hastanede yeterli uzman doktor
yoksunluğundan da bazı kimselerin bahsediyor olması bir
çelişki değil midir?
Bir başka değişiklikle Sosyal
Hizmetler Kanununda bir değişiklik yapılarak sosyal hizmetler
kuruluşları arasında yer alan aktif yaşam merkezinde,
hâlihazırda, engelli bireyler için, engelli bireylerin yaşam kalitesinin
artırılması, sosyal hayata aktif katılımlarına
katkı sağlanması amacıyla hizmet verilmekteydi. Engelli
bireylerin yanında yaşlı bireyler için de aktif yaşam
merkezlerinde hizmet verilmesi mümkün hâle gelmektedir. AK PARTİ
iktidarı, Anayasamızda belirtilen sosyal devlet olmanın
gereklerini birer birer yerine getirmektedir.
Teklifle, ayrıca, 2007 yılında
kurulan, 2009 yılında faaliyete geçen, mevcut durumda 43 ülkede 54
merkezi ve 100 irtibat bürosuyla faaliyetini sürdüren, misyonu ve vizyonuyla
çok önemli bir vakıf olan Yunus Emre Vakfının hem Mütevelli
Heyetinde hem de Yönetim Kurulunda bir sadeleşmeye gitmek, bu sayede de
Yönetim Kurulunun ve Mütevelli Heyetinin işlevselliğini artırmak
amaçlanmaktadır. Türkiyeyi, Türk dilini, Türk kültürünü ve sanatını
tanıtmak için faaliyet gösteren Yunus Emre Vakfının Mütevelli
Heyeti ile Yönetim Kurulunun üye yapısının yeniden belirlenmesi
amaçlanmaktadır. Çok hızlı bir şekilde karar alması
gereken, toplanması gereken Yunus Emre Vakfının Mütevelli
Heyetinin Başkanı, Kültür ve Turizm Bakanı olacak ve Mütevelli
Heyetinde yer alan bakanların yerine yine aynı
bakanlıkların müsteşarları Mütevelli Heyetinde yer
alacaktır. Bu, on yıllık süreç içerisinde, Yunus Emre
Vakfının kazanımlarının ve tecrübelerinin bir neticesidir.
Böylelikle, vakfın karar alma süreçleri hızlanacak, doğrudan
denetime açık hâle gelecek, kamu kurumlarıyla koordinasyon ve iş
birliği de kolaylaşacak, yurt dışı faaliyeti
imkânları artırılacaktır.
Kanun teklifleriyle getirilen
değişikliklerin, ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı, Bolu Milletvekili Tanju Özcan.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli AKP milletvekilleri, son zamanlarda
tuhaf şeyler olmaya başladı Türkiyede. Geçmişte birlikte
iş tuttuğunuz insanlar ya sizi kandırıyor, satıyor,
yarı yolda bırakıyor ya da siz bunların ne mal
olduğunu bile bile bunlarla yol yürümeyi tercih etmişsiniz; bu sonuç
ortaya çıkıyor. Örnek mi? Mesela, FETÖ. FETÖ neydi zamanında?
Fetullah Gülen Hoca Efendiydi. Şimdi, ne oldu? Terörist oldu. Esad? Esad
neydi? Kardeşti Esad. Sonra ne oldu bu Esad? Katil oldu. Apo?
Barış elçisiydi bir dönem, sonra tekrar hain oldu. Bir de Zarrab
var, hayırseverdi daha kısa bir süre önce. Şimdi, ne oldu?
Casus oldu. Yani ben sizin bu ilişkilerinizi anlamakta zorlanıyorum.
Bir de Sayın Cumhurbaşkanı, aynı
zamanda partinizin Genel Başkanı, çıkıyor ne diyor? Ana
hıyanet partisi diyor bize, ana hıyanet partisi diyor. Ya,
FETÖyle kol kolayken biz sizi uyardığımızda da bize hain
diyordunuz; Apoyla Osloda kirli görüşmeleri, pazarlıkları
yaparken uyardığımızda da bize hain diyordunuz. Zarrab
denen adam üçkâğıtçı, rüşvetçi dediğimizde de bize
hain diyordunuz; O hayırseverdi, biz haindik.
Arkadaşlar, ihanet deyince benim aklıma
Recep Tayyip Erdoğan geliyor, pek çok kişi gibi. Bakın, Oslo
görüşmeleri bir ihanetti; FETÖyle olan ilişkiler bir ihanetti;
Rıza Sarrafla olan kirli ilişkiler ihanetti; bu ülkeye ihanetti; ben
bunları hatırlatmak istedim.
Sayın milletvekilleri, şimdi Amerikada
bir dava görülüyor yani öyle tuhaf ilişkiler varmış ki
Hani bir
reklam var Halk ister, Halkbank yapar. diyor, değil mi? Vallahi bu,
duyduğum en büyük yalanmış. Rıza ister, Halkbank yapar.
deseler reklamda, bence doğruyu söylerler. (CHP sıralarından
alkışlar) Vallahi Halk Bankasını biz devlet bankası
zannediyorduk, devlet bankası da değilmiş, özel bir
bankaymış bu, Rıza Sarrafın bankasıymış!
Baksana, genel müdürlerin bile maaşlarını fazlasıyla
ödemiş rüşvet olarak, bankada herkese rüşvet vermiş, banka
buna çalışmış. Bir de ne diyor? Halk ister, Halkbank
yapar. Halkbank halk için ne yapmış? Faizleri mi düşürmüş?
Ne yapmış halk için? Ama Rıza Sarraf ne istediyse
yapmış, yaptırılmış, siyasi iktidar talimat
vermiş, Yapacaksınız. demiş, Ha, karşılığını,
hakkınızı da alın. demiş.
Şimdi, bakın, oradaki gelişmeler
Geçen Sayın Başbakan Binali Yıldırım doğru bir
şey söyledi, ben seviyorum Binali Yıldırımı,
konuşurken doğru söylüyor. Ne diyor? Rıza Sarraf bizi
sattı. diyor. Vallahi doğru, katılıyorum ben, Rıza
Sarraf sizi sattı. Demiyor ki Rıza Sarraf bize iftira attı.
Rıza Sarraf bizi sattı. diyor; doğru. İki eski ortaktan
bir tanesi ortaklık bozulunca diğerini vergi dairesine şikâyet
ederse bunun adı satma olur. Şimdi Amerikan mahkemesinin önünde her
şeyi anlatıyor, baktı pabuç pahalı; çıktı, kime
rüşvet verdi, kara parayı nasıl akladı, hayalî
ihracatı nasıl yaptı, cezaevinden çıkmak için Türkiyede
kimlere rüşvet verdi; oraya bir soru işareti koydu, anlatacak galiba.
Vallahi Sayın milletvekilleri, siz ne kadar
rahatsız oluyorsunuz bundan bilmiyorum ama ben utanıyorum bu
adamın anlattıklarından. Orada, evet, konular sizinle ilgili,
çok şükür, bizimle ilgili değil. Bu ülkenin başına
Rıza Sarraf gibi adamları biz bela etmedik ama sonuçta, Türkiye
Cumhuriyeti milletvekili olarak, vatandaşı olarak biz, dış
dünyada Türkiyede işler rüşvetle yürüyormuş kardeşim.
diye algılanmasından rahatsızız; bu bizi, çok rahatsız
ediyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Adam nerede?
diye meraktan ölüp nota bile verdi.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Tabii, canım, onu ben
burada anlatmıştım nota verildikten sonra.
Bak, şimdi, Amerika, Kudüsü İsrailin
başkenti olarak tanımak üzere, değil mi? Versene bir nota,
yüreğin yetiyor mu? Efendim, ne olurmuş? İsraille
ilişkileri kesermiş, Amerika, Kudüsü başkent tanırsa. Bu,
şeye benziyor Bana vurursan, amca oğluna küserim. gibi tuhaf bir
anlayış; anlamak mümkün değil. Hadi, versene bir nota.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) FETÖ için
vermişler mi nota?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Tabii.
FETÖnün iadesi için bir nota verdiniz mi Amerikaya
Sayın Bostancı; Sayın Bakan, verdiniz mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Müzik notası
mı?
EREN ERDEM (İstanbul) Reza, Kudüsten daha
değerli!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bak, FETÖ hâlâ orada,
teröristbaşı, darbe yapmaya kalktı. Rıza için iki kez nota
veren Hükûmetiniz, Fetullah Gülenin iadesi için bir tek nota veremedi mi? Biz
bekliyoruz Sayın Bakan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Kayboldu diye
merak etmişler, ondan.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Bir de ödül
verdiler, ödül, Zarraba.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, bir de
Sayın Genel Başkanın geçenlerde grupta
açıkladığı belgeler var, biliyorsunuz. Daha belgeler
açıklanmadan, ne olduğunu bilmedikleri belgelere sahte diye
tutturdular, hatırlıyorsunuz, değil mi? Sahte, Allah, sahte!
Partinizin sözcüsü hâlâ sahte diyor, Hükûmet Sözcüsü başka bir şey
diyor, Sayın Cumhurbaşkanı belgelerin sahteliğinden hiç
bahsetmiyor; o, diyor ki: Giden para yok, gelen para var. Vallahi, halk
şunu öğrenmek istiyor, para geldi mi, gitti mi, ikinci derecede
önemli. Önemli olan, bu para nasıl kazanıldı? Ticari
ilişki var ortada. diyor. Vallahi, ne alıp ne sattınız?
Ben merak ediyorum, ne alıp ne satmışlar, eşek alıp
beygir mi satmışlar? Neyin ticareti bu? 1 sterlinlik şirketin
yaptığı ticaret karşılığında 15 milyon
dolarlar nasıl gelip gidiyor? Nasıl kazanılıyor bu paralar,
nereden kazanılıyor?
Bakın, bir de bu paraları gönderenlere bir
bakalım. Şimdi, bu kişiler özel kişiler, ortak
noktaları Sayın Cumhurbaşkanı, hepsinin Sayın Cumhurbaşkanıyla
özel bir yakınlığı var. Kim? Mesela, oğlu. Ya, ben
merak ediyorum arkadaşlar, Burak Erdoğan, daha düne kadar bursla
okuyan bir kardeşimizdi. Şimdi, ben Burak kardeşime buradan
soruyorum: Yahu Burak kardeşim, sen hayırsever amcalardan
aldığın bursları biriktirerek mi 3 milyon 750 bin
dolarlık havale yapabildin, merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özcan, şahsiyatla
uğraşmayalım lütfen.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Peki.
Bir de Sayın
Cumhurbaşkanımızın bir mal beyanı var 2014te
Cumhurbaşkanı seçilirken. Orada diyor ki: Oğlum Burak
Erdoğanın bana 500 bin lira borcu var. Ben de bunu görünce, yahu
Burak, madem parayı kazandın, önce babana şu borcunu ödeseydin
diye düşündüm ister istemez. Diğeri kim? Enişte. Enişte
kim? Emekli öğretmen. Yahu benim babam da emekli öğretmen.
Baktım, emekli öğretmen Ziya amca 5 milyon dolar para göndermiş.
Babama gittim, dedim: Baba, sizde para çok galiba, sen de emekli
öğretmensin, versene bana bir 5 bin lira; bak, 5 milyon dolar
çıkartıyor adam dedim. Babam dedi ki: Oğlum bırak bende 5
milyon doları, 5 bin dolar vardı, onu da Recep Tayyip Erdoğan
Bozdurun, bozdurun. dediği için günde beş vakit, bozdurduk,
aldığımız parayla çatıyı onardık. Adama
dalga geçer gibi geldi.
Sayın milletvekilleri, bakın, biz nelerden
bahsediyoruz?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Tanju Bey,
Zarraba ödül veren Bakan burada.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Evet.
Şimdi, sayın milletvekilleri, Türkiyenin
yakın tarihinin bana göre en önemli günlerini yaşıyoruz. Bu
dönemin sonunda Türkiyede bazı şeylerin biz aydınlanmasını
diliyoruz. Türkiye artık şu kirlilikten kurtulsun. Bir de ikide bir
şunu demeyin, bak ben şundan çok rahatsız oluyorum: Hiçbir sorun
yokken Gemi benim., bir sorun çıkınca Aynı gemideyiz. Ya arkadaşlar,
biz şunu defalarca anlatıyoruz: Biz rüşvet yiyenle, haram
yiyenle aynı gemide değiliz, aynı geminin mürettebatı
değiliz. (CHP sıralarından alkışlar) Vatan hainleriyle
aynı mürettebat, aynı gemide değiliz. Vallahi sinirlenince bazen
kelimeler de istediğim gibi çıkmıyor. Yani Osloda terör
örgütüyle kirli pazarlıklar yapanlarla aynı gemide değiliz.
FETÖyle kol kola yürüyenlerle biz aynı gemide değiliz. Rıza
Zarrabdan rüşvet alan bakanları aklayanlarla aynı gemide hiç
değiliz. O yüzden ikide bir sıkışınca Millî menfaat
var. demeyin, şahsi menfaatlerinizle millî menfaatlerinizi
karıştırmayın. Recep Tayyip Erdoğanın veya
sizlerin şahsi menfaatleri bu, ülkenin millî menfaatleri değildir.
Biz -kusura bakmayın ama- rüşvet vereni, rüşvet alanı
savunarak millî menfaatlerimizi koruyamayız. Bunu siz de yapamazsınız,
bize de yaptırtamazsınız zaten.
Evet, bir de -sözümün başında
söylemiştim- Sayın Bakan, biliyorsunuz, İsrail, yetmiş
yıl önce Kudüsü kendi başkenti ilan etti; kimse
tanımamıştı. Amerika tanıma hazırlığında.
Ama Sayın Cumhurbaşkanı -ben gerçekten bunu anlamadım, bir
açıklık getirirseniz- diyor ki: Amerika, Kudüsü İsrailin
başkenti olarak tanırsa biz İsraille ilişkileri keseriz.
Peki, niye diyemiyor benim sayın, kudretli Cumhurbaşkanım
Amerikayla ilişkileri keseriz kardeşim? Hadi yap yapabiliyorsan!
niye diyemiyor?
MEHMET MUŞ (İstanbul) İktidara
gelince sen yaparsın.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Rıza Sarraf için nota
veren, İsrailin başkentini Kudüs olarak tanıyan Amerikaya niye
nota veremiyor? Ben bunun cevabını bekliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, Tanju Bey esasen baştan sona kadar hakaret dolu bir
konuşma yaptı. Her zamanki tavrı
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika süre veriyorum.
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, ne
demişim bir sorsaydınız. Bize soruyorsunuz her seferinde.
BAŞKAN Dinliyorum, ben de dinliyorum
Sayın Özcan. Sizi konuya da davet ediyoruz ama maalesef konuya kimse
girmiyor.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın 506 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Tanju Beyin
bir konuşma tarzı var. Böyle sakızlardan çıkan mâniler
vardır ya, o mânilerin mantığı içerisinde, esasen bir
insicam, bir düzenlilik, bir mantıki muhakeme, temel normlar, bunlardan
son derece uzak, son derece savruk ama amigo takımına seslenmenin bir
tür vect hâli içerisinde düzenlenmiş bir konuşma.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Vicdanlara
seslendi Tanju Bey, vicdanlara.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dolayısıyla buna mantık zemininde Sen şurada şunu
söylüyorsun, yanlıştır; sen burada bunu söylüyorsun,
yanlıştır. tarzında bir cevabı, bu mantık, sizin
sahip olduğunuz mantık hak etmiyor Tanju Bey.
Esasen Meclisin müzakereleri içerisinde de böyle bir
dil, CHPnin de grup olarak çok müracaat ettiği bir dil değil. Hep
beraber buradayız, ben de 2011den beri buradayım. Tanju Bey sui
generis bir örnek, kendine has bir örnek. Sanıyorum bir amigo
takımı var, onları coşturacak tarzda bir konuşma
yapmak için böyle bir dil kullanıyor.
Bu Sarraf davası, 17-25 Aralık,
şunlar bunlar
Bakın, bunlara ilişkin rüşvet meselesi
temelde balıklara atılan bir oltadır. Eğer Amerikadaki
davanın nasıl yürüdüğüne ilişkin biraz dikkat, biraz ilgi,
biraz adalet esaslı bir ihtimam olsa orada ne olduğuna ilişkin,
bu memleketin ortak kaderi ve geleceği bakımından bir okuman
olur, yemin üzerine atlamazsın.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Hocam, az
bir şey de anlatsanız içeriği konusunda.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama Tanju
Beyin derdi o değil ki. Tanju Beyin derdi, memleketin
çıkarları, Amerikanın emperyalist siyaseti vesaire değil,
ben buradan, ucuz bir yoldan AK PARTİye nasıl laf çakarım.
Kolay gelsin Tanju Bey. Senin bu sözlerinin esasen bir cevabı bile hak
etmeyen bir karakteri var ama buna rağmen hiçbir şey boşlukta
kalmasın diye söz aldım.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Bir saniye
Bir
hatırlatma yapacağım.
Sayın Özkoç, söz vereceğim, size de söz
vereceğim ama genel bir açıklama yapmak zorundayım.
Değerli milletvekilleri, bu, herhangi bir
şahsı ya da her bir gruba ait değil. Parlamentonun
çalışmalarına vâkıf insanlarız. İç Tüzükümüz
var, teamüllerimiz var. Buradaki konuşma üslubuyla, adabıyla ilgili
gerek İç Tüzük hükümleri gerekse de oluşmuş, yerleşik
teamüller ve gerekse de Meclisin vakar ve haysiyetini düşünerek her
birimizin ifadelerimizi daha dikkatli kullanmamız gerektiğini hep
hatırlattık aslında.
Bakın, 65inci madde: Genel Kurulda söz
kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve çalışma düzenini bozucu
hareketlerde bulunmak yasaktır. Burada olmayan o kadar insanı
sıralıyorsunuz; haksızlıktır, adaletsizliktir.
İkincisi: Yine konudan
ayrılınmaması lazım, gündeme bağlılık ilkesi
vardır. 66ncı madde: Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan
tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya
davet etmek için kesilebilir. Eğer konuya dönmezse de yapacağı
işlemi yazmış gene.
67nci madde: Genel Kurulda kaba ve
yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir
dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kulanmamakta ısrar
ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o
kişiyi o birleşimde salondan çıkartabilir. Yine, buna benzer
disiplin hükümlerinde de benzer hükümler var.
Lütfen, değerli milletvekilleri, yani biz
konuşmaları kısmak taraftarı değiliz,
aşırı müdahale etmek, müdahale etmek durumunda kalmak
istemiyoruz, zorunda kalmak istemiyoruz. Birbirimizi incitici beyanlar
kullanmayalım. Yani, ne olur, mümkünse -mümkünse değil, İç Tüzük
bize emrediyor- hangi konuyla ilgili konuşuyorsanız o konu üzerinde
konuşmak zorundasınız, hatta konudan ayrıldığınız
takdirde eğer konuya dönmüyorsanız kürsüdeki sözünüzü kesebiliyoruz.
Ama, bakın, hiçbir Meclis başkan vekili arkadaşımız
bunu yapmıyor, bizler de aynı şekilde dikkat ediyoruz. Ama
lütfen, ne olursunuz her birimiz, her bir milletvekili, iktidarıyla
muhalefetiyle, bu kürsüde konuşurken sözlerimize dikkat edelim, nereye
varacağını bilerek konuşalım diyorum.
Tekraren hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
Meclis başkan vekilliği makamına tüm saygımla ifade etmek
istiyorum ki Cumhuriyet Halk Partisinin hatibinin söylediği dil çirkin
değil, anlattıkları ilişkiler çirkindir. O yüzden, siz,
Cumhuriyet Halk Partisi hatibinin anlattığı ilişkilerin
çirkinliğinden yola çıkarak Cumhuriyet Halk Partisine ders
veriyorsunuz.
BAŞKAN Kaba ve yaralayıcı söz olduğunu
söylüyorum ben, evet, yaralayıcı bir söz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sizden rica ediyorum,
sadece
BAŞKAN İspatı mümkün olmayan bir
şeyi burada bulunmayan şahıslarla ilgili kullanırsa bu,
yaralar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, bana
konuşma izni verdiniz, müsaade ederseniz ben konuşayım, sonra
buyurun siz de konuşun.
BAŞKAN Buyurun, dinliyorum sizi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
Cumhuriyet Halk Partisi, belgesi olmayan, herhangi bir şekilde
kanıtlayamayacağı hiçbir şeyi Genel Kurula getirmez.
BAŞKAN Mahkeme kararı var mı
elinizde?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Burası Meclis
kürsüsüdür. Biz iddialarımızı getiririz, siz,
iddialarımızı kanıtlamakla ilgili elinizden ne geliyorsa
onu yaparsınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Hangi iddiayı
kanıtladın bugüne kadar?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Mahkemelere
hükmedebilirsiniz, buradaki konuşmalarımızın zamanına
hükmedebilirsiniz ama Cumhuriyet Halk Partisinin iradesine hükmedemezsiniz
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizden rica ediyorum arkadaşıma, hangi
BAŞKAN Arkadaşınızı da
dinleyeceğim ben.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Öyle mi efendim?
BAŞKAN Onu da dinleyeceğim.
Yalnız, ben bunu tamamen İç Tüzükteki
maddeleri okuyarak size ifade ettim. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi için
değil, tüm milletvekilleri ve tüm gruplar için, bu; bu oturumu yöneten
Meclis Başkan Vekilinin hakkıdır. Bugüne kadar da -az önce de
ifade ettim- müdahale etmemeye çalışıyoruz ama, lütfen, ne
olursunuz, Meclisin de bir çalışma usulü var, bu Meclisin tamamen bir
İç Tüzükü var hepimizin uymak zorunda kaldığı ve aynı
zamanda işleyen teamüller var. Ben bunlardan bahsettim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ben de duruşumuzu
arz ettim efendim.
BAŞKAN Efendim, tamam, teşekkür
ediyoruz. Takdir kamuoyunundur.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN - Sayın Bostancıyı
dinleyeyim, Sayın Özcan sizi de dinleyeceğim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, sıra bizdeydi.
BAŞKAN Dinleyeceğim, sizi
dinleyeceğim Sayın Özcan, bir saniye
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Affedersiniz,
buna söz vereceksiniz zaten. Ben sadece kayıtlara geçsin diye söz
aldım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Buna derken sayın
milletvekili olarak dediniz herhâlde?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Tanju Beye,
evet.
BAŞKAN Sayın milletvekiline, Sayın
Özcana
Buyurun, söyleyin.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın
Başkanım, siyasal iddiaları sanki gerçekleşmiş, sanki
adli kayıtlara, hukuki kayıtlara öyle geçmiş bir izlenim, bir
duygu, bir fikir yaratacak tarzda bir dille tahkim ederek kullanmanın
yanlışlığından bahsediyoruz biz. Yoksa, elbette ki
muhalefet kendi eleştirilerini siyasal iddialar çerçevesinde yapacak ama
iddia farklıdır, sübuta ermesi farklıdır. Bu ikisi
arasındaki mesafeyi dille tahkim ederek doldurmaya çalışmak yanlıştır.
Bizim söylediğimiz bu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçsin
diye söz istiyorum efendim. Çok özür dilerim.
BAŞKAN Estağfurullah, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sanki söylediğimiz
şeyler gerçekleşmemiş de biz uyduruyormuşuz gibi Sayın
Grup Başkan Vekili ifade ediyor.
Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk
Partisi, hem Başbakanın çocuklarının offshore
şirketleriyle ilgili hem de Cumhurbaşkanının
yakınlarının offshore şirketleriyle ilgili bütün belgeleri
hem hukuka hem de Genel Kurula sunmuştur. Bunu reddeden, AKP Grubudur.
Eğer alsalardı, eğer burada Meclisin seçtiği
milletvekilleriyle bir araştırmaya izin verselerdi onlar da ikna
olacaklardı. Biz belgesini yayınladığımız ve
bütün kayıtlarda olan şeyleri Genel Kurula getirmeye çalışıyoruz.
Bir şey daha rica edeyim: Sayın Grup
Başkan Vekilinden çok rica ediyoruz. Gerçekten çok hamasetle
konuşuyor, bazen anlamadığımız kelimeler de
kullanıyor ama lütfen, bizim seviyemize insin biraz. kendisinden rica
ediyorum, kendisini anlamakta zorlanıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, hukukun
evrensel kaidesi vardır, her müddei iddiasını ispata mecburdur
ama ispat yeri burası değildir. Konuşursunuz
Yarın öbür
gün birisi çıkıp sizinle ilgili şöyle ya da böyle, birtakım
iddialarda; asılsız, usulsüz, var ya da yok yani bilmediğimiz,
herhangi bir mahkeme kararı olmayan bir konuyla ilgili, sizinle ilgili çok
farklı isnatlarda bulunursa bu sizin hoşunuza gider mi? Böyle
değil. demeniz de yetmiyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bunun
cevabını siz niye veriyorsunuz?
BAŞKAN Ben şunu söylüyorum: Empati
yapmak zorundayız, her birimiz empati yaparak konuşalım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Anladım da bunun
cevabını grup başkan vekilleri verir.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özcan, sizi dinliyorum.
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, sayın hatip en az
on defa ismimi zikrederek, amigo, Yemin üzerine atladı. gibi
BAŞKAN Buyurun, size de iki dakika,
sataşmadan dolayı söz veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Az önce konuştuğumuz çerçevede kalırsak memnun oluruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Tanju Bey, size
amigo demedim.
BAŞKAN Buyurun.
8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, önce,
Tüzükün amir hükümlerini bize hatırlattığınız için
size çok teşekkür ediyorum. Yalnız, orada Tüzükün amir hükümlerinden
bir tanesi de Meclis başkan vekilinin Mecliste cereyan eden
tartışmalara tarafmış gibi katılamayacağını
da hüküm altına almış.
BAŞKAN Ama hangi noktada
katılacağını da söylüyor, o noktada katıldım.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ancak, ben şunu
özellikle
Sizi çok seviyorum, biliyorsunuz. Ancak, maalesef, Meclis
Başkan Vekili olarak tarafsızlık noktasında özen göstermek
bir tarafa, âdeta grup başkan vekili gibi hareket ettiğinizi de size
bir dost olarak ifade etmek istiyorum Meclis kürsüsünden.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Oradan geliyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) İkinci konu şu:
Sayın Bostancı, benim üslubum, nasıl konuştuğum; o
sizi ilgilendiren bir konu değil. Benim üslubum sizden farklı
olabilir. Ben üniversite kürsüsünden gelmedim buraya; ben sokakta siyaset
yaparak, emek vererek, dişimle tırnağımla, köy köy, kasaba
kasaba çalışarak geldim. Beni sarayın avlusunda bulup buraya
getirmediler, ben sandıktan çıkıp geldim, hem de emeğimle.
(CHP sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Bu üslubu
kınıyoruz biz; Sayın Tanju Bey, bu üslubu kınıyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Otuz dört sene sonra, Cumhuriyet
Halk Partisinin bir milletvekili olarak, emek vererek, bire bir siyaset yaparak
bu noktaya geldim. Dolayısıyla, bu yaştan sonra sizden
nasıl konuşacağım konusunda ders alacak değilim, size
saygı duyuyorum.
İkincisi, Sayın Başkan, burada
konuşulan konular daha kısa bir süre önce yani iki yıl kadar
önce soruşturma önergesi olarak burada günlerce
tartışıldı. Bu bakanların Yüce Divana gönderilmesi
konusunda oylamalar yapıldı. Bir kısım duyarlı AK
PARTİ milletvekili de bizim gibi Evet, yargılansınlar, Yüce
Divana gitsinler; aklanırlarsa da orada aklansınlar. diye oy
kullandı. Bu konular yeni değil ki bu meseleleri biz
tartıştık. Eğer biz bu bakanları Yüce Divana
götürebilseydik, gönderebilseydik, millî yargıda
yargılanmalarını sağlayabilseydik bugün o Amerikadaki
yargılamayı utanç içinde izlemek zorunda kalmayacaktık. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, sanıyorum buradaki bütün milletvekilleri
çalışarak çabalayarak, halkla ilişki kurarak ve onların
reylerini alarak geldiler. Hiç kimse bir yerlerden tayyareyle gelmedi.
Ayrıca milletvekilleri emek veriyor, bu memleketin başka
kurumlarında faaliyet gösteren insanlar da emekle oralara geliyorlar.
Bunlardan biri de üniversite kürsüleridir. Sayın Tanju Özcan zannediyorum
sehven yanlış söyledi. Oralara da kolay gelinmiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum. Çok sağ
olun.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Şimdi
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz yirmi dakika süreyle. Bu
yirmi dakika sürenin ilk on dakikasını soru olarak vereceğim,
kalan on dakikada da cevaplandırması için Hükûmete söz
vereceğim.
Sırayla söz veriyorum.
Sayın Depboylu, buyurun.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 850 bin civarında
taşeron çalışan mevcut. Yeni gelecek olan torba kanunda
taşeron çalışanlarının kadroya alınması
planlanıyor. Kaç tanesi kadroya alınacak? Kadroya alınacaklar
hangi kriterlere göre değerlendirilecek eğer hepsi
alınmayacaksa? Bilgi, beceri ve tecrübeleri, liyakatleri dikkate
alınarak mı kadroya alınacaklar, yoksa Adalet ve Kalkınma
Partisinin teşkilatlarına adını yazdıran veya bu teşkilatlarca
ya da sendikalarınca onaylanan kişiler mi taşerondan kadroya
alınacak? Bu torba yasa, kanun kabul edilirse bundan sonra taşeron
sistem son bulacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sanal para tüm dünyada
kullanılan dijital bir para birimi olarak değer görmeye
başlamıştır. Herhangi bir merkez veya kuruma
bağlı olmaksızın bağımsız bir kripto para
olmasının farklı sorunlar üretebileceği ifade edilmektedir.
İnternet ortamında dijital para olarak tanımlanan ve
yaygınlaşan uygulamaya yönelik, Hükûmet olarak değerlendirmeniz
nedir? Kara para aklama ve uyuşturucu ticaretinde dijital paranın
kullanılabileceği ifade edilmektedir. Yasal dayanağı
olmadığı hâlde sanal bir varlık hâline gelen bu parayla
ilgili yapılacak bir düzenleme var mıdır? Bitcoin için Hükûmetin
bakış ve yaklaşımının önemli olduğunu
düşünüyorum. Bu konuda Hükûmetiniz tarafından yürütülen bir
çalışma bulunmakta mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tümer
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Bakan, İzmirin Selçuk ilçesi sınırları içerisindeki Efes
Antik Kentindeki kanalın yeniden açılması girişimi
bazı sorunları beraberinde getirecektir. Mevcut onaylı koruma
amaçlı imar planında böyle bir kanal bulunmamaktadır.
Yapılması planlanan kanal projesi de belediye, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığıyla yürütülmektedir ve altındaki kültür
varlıkları dikkate alınmamaktadır. Kanalın
yapılması durumunda, Efes konusunda UNESCOda bir kriz yaşamamız,
belki de Efesin Tehlike Altındaki Dünya Mirasları Listesine
alınması söz konusu olabilir.
Bu durumun yaşanmaması için ihale
durdurulmalı, Koruma Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile
kazıyı da içeren bir yeni yaklaşım gündeme gelmeli,
kanaldan önce kazı öncelikli olmalı ve yönetim planı uygulamaya
konulmalıdır. Bu konuda hassasiyetinizi rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün Türkiyeli kadınlara
seçme ve seçilme hakkının verilişinin 83üncü yıl dönümü,
aynı zamanda Dünya Kadın Hakları Günü. Ülkemizde kadına
şiddet ve istismarın giderek olağan bir hâl alması bu
tarihleri daha anlamlı kılmaktadır. Neredeyse her gün kadın
cinayetlerinin yaşandığı ülkemizde sadece kasım
ayında 27 kadın öldürüldü, 29 çocuk istismara uğradı, 39
kadına cinsel şiddet uygulandı. Hamasi nutuklar ya da iyimser
ifadelerle bunları geçiştirmek mümkün değil.
Başta yüce Meclis olmak üzere, ilgili tüm
kurumlarımız bu gidişatın önüne geçmek için acilen önlemler
almalı, hem caydırıcı cezalar uygulanmalı ama
aynı zamanda toplumsal bir bilinçlendirmenin önü
açılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Erdem
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Bakan; bugün Genel Başkanımızın grup
toplantımızda ifade ettiği, Millî İstihbarat
Teşkilatına ait bilgi notunda 17-25 Aralıktan sekiz ay önce
-şöyle, aynı zamanda göstermek de isterim- dönemin
Başbakanına Reza Zarrabla ilgili, yasa dışı
birtakım işlemler yaptığı ve Hükûmetinizin o günkü
bakanlarıyla ilişkili olduğu, bunun Hükûmete çok büyük zararlar
verebileceği ifade edilmesine rağmen Reza Zarraba yönelik bir
tutumun Hükûmetinizce oluşmayışının, aksine
ilişkilerin daha da derinleşmesinin ve bugün bu noktaya gelmesinin nedeni
nedir? Bu konuda kamuoyunu aydınlatırsanız seviniriz.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Düzce ili
Yığılca ilçesi Kırık köyünün asfalt yolu yok,
vatandaş bu konuda mağdur. Aynı zamanda, yine,
Yığılca-Asar sapağında köprü yapılmalı. Köprü
yapılmadığı için, yine, bu Kırık köyü
mağdur. Yığılca ilçemizin Kırık köyü sakinlerinin
ve muhtarının bugüne kadar hem Kaymakamlığa hem Belediyeye
hem Karayollarına hem Valiliğe yoğun müracaatları
olduğu hâlde, bu Kırık köyümüzün yani Yığılca
ilçemize bağlı Kırık köyünün bu sorunları
giderilmemekte, Yığılcalılar sürekli mağdur durumda.
Aynı zamanda, Yığılca ile Düzce
arasındaki yol da çok dar. Dar olduğu için sürekli kazalar
yaşanmakta. Bu yolun genişletme çalışmaları ne zaman
yapılacak? Yığılcanın ve Kırık köyünün bu
mağduriyeti ne zaman giderilecektir? Buradan haber bekliyorlar.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Tor
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Teşekkür ediyorum.
4 Aralık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de Dünya Madenciler Günü olarak kutlanmaktadır. Yerin yüzlerce metre
altında, karanlık dehlizlerde, güneş
ışığından yoksun ve binbir güçlükle, zor
şartlarda çalışan madencilerimiz ölümü göze alarak çocuklarının
rızkını kazanırken millî ekonomiye de önemli katkılar
sağlamaktadır. Tehlikeli ve çok tehlikeli işler
sınıfında yer alan, çalışma şartları çok
ağır olan sektör, iş kazalarının en fazla olduğu
faaliyet alanıdır.
Evine bir avuç ekmek götürmek, muhannete muhtaç
olmamak için binbir güçlüğe göğüs geren maden işçilerimizin
Dünya Madenciler Gününü kutluyor, huzurlu, sağlıklı, iş
kazasız günler diliyor, tüm şehit madencilerimizi saygı ve
rahmetle anıyorum.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sayın
Bakan, seçim bölgem Kocaelinin İzmit ilçesinde Kuzey Marmara Otoyolu
Projesi kapsamında kamulaştırma bedelleri ödenmeyen Eseler köyü
sakinleri ve daha birçok köyümüzde aynı durumda olan
vatandaşlarımız oldukça mağdurlar. Tek bir köyde bile
devletin ödemesi gereken kamulaştırma rakamı 60 milyon lira.
Köylülerimiz uzun zamandır parasını alamadığı
gibi arazilerini ekip biçemediğinden dolayı da katbekat mağdur
durumdalar, üzerine bir de aradıkları yetkililer oradan oraya
yönlendirip sürekli oyalıyorlar. Biz köyü ziyaret ettikten sonra
partinizin İzmit İlçe Başkanı sanki konunun
muhatabıymış gibi kendilerine 70 milyon geldiğini,
peyderpey bu ödemelerin yapılacağını söylüyor. Şimdi,
ben size soruyorum: Devletin kurumu dururken bu 70 milyon AKP İlçe
Başkanına mı gönderildi? Aylardır paralarını
alamayan köylüler AKP İlçe Başkanından mı alacak bu
paralarını? Köylülerin mağduriyeti ne zaman giderilecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erdem
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, öğretmen atamaları
hususunda 20 bin kadro sözü vardır, öğretmen
açığımız yine Bakanlığın
açıkladığına göre 100 bin. En az 40 bin atama bekleyen
öğretmenlerimizin bu haklı talebi karşılanacak mı?
Ayrıca mülakatla ilgili adaletsizliklerin giderilmesi için mülakatın
kaldırılması söz konusu mu? Eğer
kaldırılmayacaksa da kamera kayıt sistemine geçilecek mi?
İkinci sorum ise sporun önemini hepimiz
biliyoruz, farkındayız. Kız futbol takımına TFF
tarafından deplasmanda maç başı verilen 2 bin lira
kaldırılmıştır. Bu, özellikle, ağırlıklı
olarak anne ve babası olmayan kız sporculardan oluşan kız
takımlarının mağdur olmasına vesile olmuştur. Bu
anlamda da bunlara bir destek verilecek midir tekrar? Bu konuda özel olarak bir
talep var, bunu iletmiş olayım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Bakan, 2013 yılında MİT uyarmıştı
Başbakanı ama dinlemediniz. Daha öncesinde de Muammer Güler, Reza
Zarrabın babası Hüseyin Zarrabı gayet iyi tanıyordu çünkü
bir uyuşturucu kaçakçılığı neticesinde çeteyle
başı belaya girmiş ve kaçırılmıştı.
Bunları bile bile, bu kirli ilişkilerini bile bile bu insanların
önüne niye yatılır? Bu devleti bu insanların önüne
yatırmak, bu utancı bu ülkeye yaşatmak bu kişilerin
hakkı mıdır, haddi midir?
Sayın Bakan da o dönemde bu kişiye ödül
vermişti. Siz bu kişileri gayet iyi tanıyordunuz ama üç
kuruş, beş kuruş sizlere rüşvet verecekler diye,
vakıflarınıza para aktaracaklar diye devleti rezil ettiniz. Buna
hiçbir şekilde hakkınız yoktu.
BAŞKAN Sayın Yıldırım
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Teşekkürler
Başkanım.
Biliyorsunuz, 3 Aralık Dünya Engelliler
Günüydü. Bu gün dolayısıyla az önce muhalefet partisi
tarafından verilen engellilerle ilgili araştırma önergesi AKP
tarafından reddedildi.
Ben şunu belirtmek istiyorum: Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi tarafından 2014 yılında Engellilere
Destek Birimi bünyesinde kurulan sesli kütüphane -Sayın Bakanım, not
alıyor musunuz?- belediyeye atanan kayyum tarafından
kapatılmıştır. Engelli çocukların ana dillerinde
yazılmış kaynaklara ulaşabilmelerini sağlamak
amacıyla başlatılan, belediye web sitesine yüklenen, Kürtçenin
tüm lehçelerinde okutulan ve dileyen herkesin rahatlıkla
ulaşabildiği çocuk hikâyelerinin olduğu sesli kitaplara
erişim engellemesinin gerekçesini açıklar mısınız?
BAŞKAN Sayın Gürer, otuz saniyeniz var.
Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakan, taşeron işçileriyle ilgili, iki yıldır, kadroyla
ilgili oyalama devam ediyordu. Son bir ayda, çözüleceği yönünde
yapılan açıklamalar vardı. Son olarak, Sayın Cumhurbaşkanının
yaptığı bir açıklama var. Açıklamalar, taşeronlar
arasında ayrıma yol açacak bir düzenleme getirileceği yönünde,
kanaat bu konuda oluştu. Millî Eğitim çalışanları,
aile hekimliği yanında çalışanlar, taşeron olarak
durumlarının ne olacağı konusunda açıklama
bekliyorlar. Ayrıca, Karayollarında ve Şeker Fabrikalarında
çalışan geçici işçilerin durumu bu konuda ne olacak? Kaç
taşeron işçiyi kapsayacak? Yapılacak düzenlemede belediye
çalışanlarını belediye kadrosuna mı yoksa belediye
şirketlerine mi alacak? Kamu kuruluşlarında alt yüklenicilerle
yapılan anlaşmalar bu taşeron düzenlemesiyle ortadan kalkacak
mı? Taşeron işçilerin beklentisinin tamamını
kapsayacak bir çalışma mı düşünülüyor? Eşit işe
eşit ücret ve kadro verilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere
sözü Sayın Bakana bırakıyorum.
Buyurun Sayın Kurtulmuş.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok
teşekkür ediyorum.
Öncelikle, soru sırasına göre müsaade
ederseniz cevaplayayım.
Taşeronlar, yaklaşık 450 bin
taşeron kamu çalışanları olarak, 400 bin taşeron da
belediye ve il özel idarelerindeki taşeronlarımız bu kapsamdan
istifade edecekler. 4/Cliler 4/B statüsüne gelecekler. Ayrıca,
çalışma süreleri itibarıyla da yaklaşık altı ay
olan süre on aya çıkarılmış olacak. Bununla ilgili
detaylı son çalışmada mevsimlik işçilerin tekrar bu kapsama
alınması öngörülüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız bu konuyla ilgili detaylı çalışmayı
bitirmek üzere.
Bir başka önemli konu dijital parayla ilgili
soru. Bitcoin; biliyorsunuz, şu anda, ülkelerin bir kısmı
bitcoini destekliyor, bir kısmı yasaklıyor. Henüz dünyada
bitcoinle ilgili olarak tereddütler, şüpheler giderilebilmiş
değildir. Bununla ilgili olarak da Merkez Bankası ve İstanbul
Borsası, ayrıca bitcoin piyasasını yakından takip eden
çalışmalarını sürdürüyorlar. Henüz bu anlamda bizim de
resmî olarak bir tavrımız ortada değildir ama
araştırmalar sürdürülüyor. Konu sürekli olarak gelişiyor, bu konuyla
ilgili yaklaşımlar değişiyor ve ümit ederim ki belli bir
noktaya gelinir. Yani kimi ülkeler bitcoini kurtarıcı olarak görüyor,
kimileri de bunu şeytanlaştırıyor. Bu seyri biz de Türkiye
olarak yakinen takip ediyoruz.
Sayın Tümerin, İzmir Efesteki kanal
projesiyle ilgili uyarısını ben de çok dikkatli not aldım.
Bununla ilgili gerekli hususları arkadaşlarımızla yakinen
çalışırız. Özellikle UNESCOnun burada tavır
değiştirmesini mümkün kılacak herhangi bir adımın
atılmasına her hâlde göz yummayız, bunun bilinmesini isterim.
Düzce Yığılca Kırık köyünün
yol sorunu: Bilmiyorum; ilgili arkadaşlara, ilgili bakan
arkadaşımıza bu konuyu ileteceğim.
Yine, Sayın Hürriyetin söylemiş
olduğu Kocaelideki kamulaştırma meselesi: AK PARTİ
İlçe Başkanlığı üzerinden bu paraların
dağıtılması akla ziyan bir şeydir, böyle bir şey
olmaz. Herhâlde, oradaki arkadaşımız bunu politik amaçla
söylemiş olabilir ya da İlçemize geldi. manasında bir şey
söylemiş olur. Bunun düşünülmesi dahi mümkün değildir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Devletin kasasını
nereden biliyor efendim ilçe başkanınız?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Onu bilir de yani onun ilçeye gelmesi gibi bir şey
düşünülemez, akla ziyan bir konu yani böyle bir şey olur mu?
Şimdi, öğretmen atamalarıyla ilgili
olarak 2018 yılı içerisinde 20 bin öğretmen atamasını
inşallah gerçekleştireceğiz. 2000 ile 2014 yılları
arasında 459 bin küsur öğretmen ataması yapılmış,
2014ten bugüne kadar da 102 bin küsur öğretmen ataması
yapılmış. Yani AK PARTİ iktidarları
sırasında 561.451 öğretmen ataması yapılmış
ki bu da önemli bir şeydir. Gönlümüz arzu eder, hiçbir öğretmen
adayı arkadaşımız açıkta kalmasın ama Türkiyenin
imkânları bakımından da bunun oldukça zor olduğunu herhâlde
hepimiz biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, Maarif Vakfıyla
ilgili de konuşmalarda gündeme gelen bazı hususlar vardı. Maarif
Vakfı şu anda 68 ülkede faaliyet gösteriyor, 15 ülkede 87 okula
sahip, 1.241 yerel ve Türk öğretmenle, eğiticiyle faaliyetlerini
sürdürüyor ve yaklaşık 10 bine yakın öğrenci Maarif Vakfımızın
eğitim şemsiyesinin altında eğitimden istifade ediyor.
Bir de sorularda Diyarbakırdaki sesli
kütüphanenin niye kullanılmadığı meselesi var. O konuda da
ilgili arkadaşlardan bilgi alacağız. Bu sesli kütüphane meselesi
bizim Bakanlık olarak önemsediğimiz hususlardan birisidir. Burada bir
aksama varsa bunun üzerine gideriz ve gerçeği öğreniriz.
Şimdi, Yunus Emre Vakfıyla ilgili kanun
tasarısı gündeme geldiği için Yunus Emreyle ilgili de birkaç
hususu sizlerle paylaşmakta fayda görürüm. Yunus Emre Enstitüsü,
Türkiyenin hakikaten önemli yumuşak güç unsurlarından birisidir,
Türkiyenin kamu diplomasisi bakımından önem verdiği
kuruluşlardan birisidir. Sadece Türk dilinin ve Türk
edebiyatının gelişmesi anlamında değil, Türk
kültürünün dünyadaki birçok yerde yaygınlaşması
bakımından da faaliyet gösteren önemli bir kuruluşumuzdur. 43
ülkede 54 kültür merkezi var, 46 ülkede 85 Türkoloji bölümüyle toplamda 61
ülkede 139 irtibat noktasında faaliyet gösteriyoruz.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta,
Sudanın Hartum kentinde, çok güzel bir binasında, diyebilirim ki
Hartum şehrinin en güzel, en gösterişli binalarından birisinde
Yunus Emre Enstitüsünün açılışını yaptık. Burada,
bu enstitüde daha önce faaliyetlerini yapan, yeni binada değil de eski
şekilde faaliyetlerde bulunan öğrenciler mükemmel bir İstanbul
Türkçesiyle orada, katılanlara konuşmalarını yaptılar,
şiirler okudular ve ayrıca mektuplar okuyarak
ALİ ÖZCAN (İstanbul) FETÖ sayesinde mi?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) -
Hartum gibi bir yerde ne güzel Türkçenin
öğretilebileceğinin, Türk kültürüne ilişkin bazı hususlarla
da insanların tanışabileceğinin örneğini verdiler.
Bendeniz gittiğim birçok ülkede bu husustaki çalışmaları
yakinen takip etmeye çalışıyorum. Yunus Emre Enstitüsünün daha
ileri bir noktaya gelmesi için hepimizin tekliflerini gündeme getirmesini büyük
bir olgunlukla karşılarız. Bu kuruluşun daha ileriye
gitmesi lazım.
Şu anda 100 bine yakın yabancıya
Türkçeyi öğretmiş vaziyetteyiz. Yine, geçtiğimiz yıl, Yunus
Emre Enstitüsünün burada, Türkiyede ağırladığı,
ülkelerinde Türkçe öğretilen 800ün üzerinde öğrenciyle
yaptığı, yaklaşık iki ay süren etkinlik fevkalade
önemliydi. Özellikle dünyada Türkiye üzerine birtakım negatif
algıların oluştuğu günümüzde, 800 Türkiye dostunun gelip
burada iki ay boyunca Türkiyenin birçok kültür merkezini dolaşması
her türlü takdirin üzerindedir. İmkânlarımızı
artırdıkça Yunus Emrenin de gücünü
artıracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Ayrıca, Yunus Emre Enstitümüz sadece Türkçe
öğretmiyor, kendi ülkelerinde, o faaliyet gösterdikleri ülkelerde
sergilerle, konferanslarla bir şekilde Türk kültürünün
yaygınlaşması için önemli bir faaliyet icra ediyor.
Yine, geçtiğimiz günlerde -örnek olsun diye
söylüyorum- Londradaki Yunus Emre Enstitümüzün salonunda 2 kişinin
-birisi İngilterenin Bağdatta beş yıl
büyükelçiliğini yapmış olan, aynı zamanda da geçmiş
dönemlerde Birleşmiş Milletler Daimî Temsilciliğini
yapmış olan birisi; bir diğeri de onun hocası, Kerkük
asıllı bir Türkmen- fevkalade güzel bir hat sergisinin
açılışını yaptık ve son derece üst düzey bir
katılımla oradaki o serginin açılışını hep
beraber gerçekleştirdik. Dolayısıyla, Yunus Emre Enstitüsü ciddi
bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor, bu süreçte daha da fazla
faaliyetlerini artıracaktır.
Yine -geçen söylediğim- 800 kişiyi bir
yılda davet ediyoruz. Şimdiye kadar yaklaşık 2.705
kişi yani Türkçeyi kendi ülkelerinde öğrenmiş olan insanlar
gelip buralarda yaz aylarında seyahat yapıyorlar, Türkiyeyi daha
yakından tanıma imkânları oluyor ve böylece Türk kültürünü,
Türkiyenin güzelliklerini, Türk halkının misafirperverliğini
çok daha yakinen tanımış oluyorlar.
Yunus Emre Enstitüsünün, biliyorsunuz, bir büyük
Danışma Kurulu var. Bu Danışma Kurulu, fevkalade ciddi bir
şekilde, Türkiyede sahasıyla ilgili olan çeşitli alanlardan ve
farklı fikirlerden insanların katıldığı bir
Danışma Kuruludur. Yunus Emre Enstitüsünün Danışma
Kurulunun çok sesli özelliğini korumaya gayret sarf ediyoruz. Türkiyede
hem akademiden hem de ciddi şekilde sendikalardan da olmak üzere,
birtakım kuruluşlardan da olmak üzere çok farklı sivil toplum
kuruluşlarından Danışma Kuruluna
insanlarımızı davet ediyor ve onların da bilgilerinden
istifade ediyoruz.
Ayrıca, Yunus Emre Enstitüsünün bir de
Denetleme Kurulu var. Yunus Emre Enstitüsünün Denetleme Kurulunda Cumhuriyet
Halk Partisinin de temsilcisi olduğunu bir kere daha ifade etmek isterim,
aynı şekilde iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisinin de
bir temsilcisi olduğunu ifade etmek isterim. Yunus Emre Enstitüsünün bütün
faaliyetlerinin denetime açık olduğunu, denetimde de, Denetim
Kurulunun başında da Maliye Bakanlığının
Müsteşar Yardımcısının olduğunu ifade etmek
isterim. Kurulumuz, bütün faaliyetleri itibarıyla Yunus Emre Enstitüsü
denetime açıktır. Hele hele ana muhalefet partisinin temsilcisi
Sayın Gazalcı, şu anda görev süresi de yenilendi zannediyorum
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Son cümle
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) Gazalcı da Yönetim Kurulundadır. Yani Denetleme Kurulu
herkese açıktır, bütün faaliyetlerimiz herkese açıktır.
Her türlü olumlu desteğinizi saygıyla
karşıladığımızı, bu anlamda sizlerden
gelecek tekliflerle Yunus Emre Enstitüsünü de bir dünya markası hâline
getirmemizin üzerimize bir borç olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Böylece teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 7nci maddeleri
kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen gruplar
adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy a aittir.
Buyurun Sayın Ersoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel
Kurulu Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Bu süre zarfında
konuşacağımız meseleleri
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
salonda bir uğultu var.
BAŞKAN Sayın Ersoy, bir dakika.
Sayın milletvekilleri, salonda bir uğultu
var. Lütfen hatibin insicamını bozmayalım.
RUHİ ERSOY (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, bu torba yasanın ilgili
hükümlerinde kurulan yeni vakıf üniversitesinden ve Yunus Emre
Enstitüsünden hareketle, bu konulara yaklaşımlarımıza dair
düşüncelerimizi siz Genel Kurulla ve değerli, aziz Türk milletinin
bizi izleyenleriyle paylaşmak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu
ifade etmek isteriz: Üniversite bilginin nakil yeri değil, bilimin
üretildiği yer olmalıdır ve hakikatleri arama hususunda da
farklılıkların birlikteliğinden kaynaklı ortak
aklın ve ortak etik ve ahlaki değerlerin merkezi olmalıdır.
Bu evrensel tanım, üniversiteyi evrensel hükümlü üniversite yapar. Bir
memlekette bilgiyi nakil değil, ilmî tedrisatla hakikat yolu yürünürse o
memleket gelişir. Peki, bunun yolu nasıl olur? Bunun yolu, okumak ve
idrak etmekle, onun müdriki olmakla ancak mümkün olur.
Bu konuda Türk muhafazakârlarının da ciddi
anlamda yakından takip etmiş olduğu Nurettin Topçu, kendi
döneminden bu tarafa maarif davamız üzerine kafa yoran bir
aydınımız şöyle bir eleştiri yapıyor: Bugün
talebelik, artık ilim yolculuğu değil, diploma
avcılığına dönüşmüştür. diyor. Pekâlâ,
talebeliğin diploma avcılığına dönüşme süreci
talebenin suçu mudur, onun önüne vizyon koyamayan maarifin ve yönetimin suçu
mudur? Bu mesele sadece ve sadece geçiş dönemi sağlayan hükûmetlerin
meselesi mi yoksa oturup da siyasetüstü bir devlet politikasına
dönüşemeyen eğitimdeki sistem sorunumuz mu? Öncelikli olarak, bizim
çıkış noktasını bulabilmemiz için, üretime ve
emeğe dayalı, alın terine dayalı istihdam ile eğitim
politikamızı yan yana getirerek Türkiyeyi bu çıkmazdan
çıkartabilmek durumundayız. Biz de diyoruz ki ilim yolunun, hakikat
yolunun sağlıklı bir şekilde yürünmesi hem diplomaya
eriştirecektir hem de diplomayla beraber ekmeğe eriştirecektir.
Bakın, size bir örnek vermek istiyorum. Türk
medeniyeti tarihi 14üncü yüzyılda Harezmde, Mervde 150 bin kitap bir
arada tutarken, Sorbonneda ve Vatikanda sadece 7-8 bin kitap mevcuttu. Bugün
aynı oran bizim aleyhimizde. Bırakın Batıyı,
Amerikayı, Avrupayı, Çin her yıl yüzde 15 oranında bir
hızla yayın sayısını artırıyor ve on
yılda zirveye çıkma potansiyelinde bu gidişle.
Değerli milletvekilleri, kimin çok kitabı
varsa ve bu kitapları okuyor ve okutuyor ve bunun idrakine dayalı bir
tavır geliştiriyorsa güce o sahip oluyor, güce sahip olan da
yönetiyor, kuralı koyuyor.
Bu kapsamda, yine, rahmetli Nurettin Topçuyu
andığımız gibi, Peyami Safanın bir ifadesini aynen
nakletmek istiyorum. 4 Eylül 1959da Peyami Safanın söyledikleri ile
bugün arasında mukayese yapılmasını bekliyorum. Bu mesele,
bizim, gerçekten, başımızı şöyle iki elimizin
arasına alarak düşünmemiz gereken bir konu mu yoksa birbirimize
eleştiriler getirerek tartışma zemininden, polemikten
çıkmamız gereken bir konu mu? O açıdan, 4 Eylül 1959 tarihli
Tercümanda Peyami Safanın sözünü okurken bugünü düşünmeye davet
ediyorum. Rahmetli diyor ki: Victor Hugo Bir okul açan bin hapishane
kapatır. demiş. Bizde okullar çoğaldıkça hapishanelere
ihtiyaç artıyor çünkü manevi temeller üstünde yükselen bir terbiye
sistemimiz yok. Yalnız bilgi vermekle ahlaki itiyatlar kazandırılamayacağını
düşünmüyoruz. Bütün yükü maarifin zaten çökmüş omuzlarına
yüklemeyelim. Memleketin manevi havasını tazelemek lazım.
Pencereleri ardına kadar açalım. Zehirleniyoruz. Kendimizi kaybetmek
üzereyiz.
Şimdi, oturuyoruz, Sayın
Cumhurbaşkanından Bakanlar Kuruluna kadar hepimiz Eğitim,
eğitim, eğitim
Kültür, kültür, kültür
Sanat, sanat, sanat
diyoruz. Bu bir sonuçtur arkadaşlar. Kültür bir sonuçtur. Neyin sonucudur?
Sürecin bir sonucudur. Sürece müdahil olmadan, bu sonuçlar bizi orta ve uzun
vadede toplumsal çözülmeye, çürümeye ciddi anlamda götürme potansiyeline
sahiptir.
Bir başka husus, aynı kapsamda, Yunus Emre
Enstitüsü çok önemli bir vizyonun sonucu doğmuştur tıpkı
TİKAnın olduğu gibi, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklarının olduğu gibi. Kurumsal olarak devlet aklı
inisiyatif almış, gereğini yapmıştır. Türk
dış politikasını sadece diplomatik anlamda
büyükelçiliklerden ve ataşeliklerden, haricen bir kültürel diplomasi
yapmak üzere ve ciddi anlamda devletimizin beşinci kol faaliyetini kültür
üzerinden yürütmek adına bazı kurumlar oluşturulmuştu. Bu
oluşturulma gerekçesini yürekten destekliyoruz ama oluşturulan bu
kurumların içeriklerinin daha nitelikli olması hususunda da elbette
ki eleştirilerimiz var. Şimdi, Yunus Emre Enstitüsünün
başında bulunan arkadaş kim? İsmini bilmiyorum ama bir
Almanca uzmanı olduğunu, bir Alman filoloğu olduğunu
biliyorum, duyuyorum. Doğru mudur Sayın Bakan? Yunus Emre, Türkçenin,
estetik zevkinin ve Türk kültürünün temsilcisi. Bu Enstitünün başında
Türkçe, Türk kültürü, Türk sanatı, Türk estetiği, Türk felsefesi
üzerine tedrisatı olmuş bir insanın olmasını isteriz.
Buradaki mütevellilerin değiştirilmesi, bahsetmiş olduğum
koordineyi daha sağlıklı yürütebilmek için yurt
dışında misyonu olan bu kültür görevlilerinin olması
anlamlıdır ama bu anlamlılığı daha da
anlamlı kılabilmek adına, bu işin tarafı olarak
kültürel diplomasi kavramını bilen ve Türk sosyolojisini, kültür
kodlarını iyi bilen Türk halk bilimcileri, Türkologlar ve Türk
medeniyeti üzerine kafa yorarak bunları sadece kitabi ve tetkik
metinlerden eyleme dönerek eylemci anlamda, kültürün eylemi adına,
kültürün canlandırılması adına nelerin
yapılabileceğine dair kafa yoran ciddi bilim insanları, akademik
çevrelerde arkadaşlar var. Bunlarla da koordineli olarak orada neleri
yapabileceğimize dikkat kesilmeliyiz.
Türkçeyi yabancıya öğretmek önemli bir
misyon. Sergiler, güzel sanatlar, önemli anlamda Türk kültürünün temsiliyle
ilgili aktiviteler çok önemli fakat bakın, bu konuda yabancılar
nasıl konuyu ciddiye alıyor ve takip ediyor bir örnek vermek
istiyorum: İsmine gerek yok, buna benzer yabancı bir misyon
şefliğinin Türkiyedeki görevlisi, Suriye konusunda doktora yapan bir
bilim insanı arkadaşımızı telefon açarak tebrik
ediyor, ISBN kodları üzerinden yayınlanan kitapları takip
ediyorlar, Türkiyedeki tezlerin istatistiklerini ve veri tabanlarını
alarak bunlarla ilgili kendi ülkesine ve dış politikasına veri
tabanları taşıyabiliyor.
İngilterede SOAAS diye bir okul var (School of
Asian and African Studies) nasip oldu, ben orada dört beş ay kaldım.
Büyük Britanya İmparatorluğunun kültür temelli, daha doğrusu,
hedef kitlelerinin kültürlerinin nasıl ince işçiliklerini yaparak
kendi devlet politikalarına dönüşüm sürecini gözlemleme imkânı
buldum. Burada, çok değerli milletvekillerinden bunu yaşayan çok
önemli insanlar var. Biz bunu neden kendi ülkemizde yapamayabiliriz? Yani biz,
sadece gösteriler ve temsillerle Türk kültürünü ifade ettik, şu, şu
aktiviteleri yaptık mı diyebiliyoruz yoksa
Gönül coğrafyamız
olan ülkelerde ve Batı ülkelerinde, özellikle Orta Avrupa ve Balkanlar
başta olmak üzere hatta Çinde, Şanghayda Yunus Emre Enstitüsünü
görmekten gurur duyuyoruz. Acaba, biz Çin politikasının kültürel
yansımasıyla ilgili Yunus Emre Enstitüsü üzerinden o bölgeye ne tür
hamleler yapabiliyoruz? Bunun içini, içeriğini yeniden düşünerek
ifade etmek durumundayız. Çünkü bu konuda bir sorumluluğumuz var.
Başta Maarif Vakfı olmak üzere, Yunus Emre Enstitüsü gibi misyon
görevlileri görevini iyi yapamazsa bir ihanet örgütü olan, bir çete, bir
terörist faaliyeti olan FETÖnün oradaki yapılanmalarıyla devleti
mukayese etmek durumunda kalacağız. Türk devletinin kudretini, gücünü
bir çete faaliyetiyle mukayese ederler. Çete daha önce daha iyisini yapıyorsa,
Türk devleti daha iyi yapamıyorsa ne hükmü kalacaktır? Bu hassasiyeti
ciddi anlamda düşünerek oraya liyakat esaslı, kabiliyet esaslı
ve şuur esaslı insanları, arkadaşları görevlendirmek
ve oraları asla ve asla, falancanın yakını, falancanın
giderek ciddi anlamda maaş alacağı yerler olarak değil,
Türk kültürünün ve medeniyetinin temsilinin misyonerleri olarak görmek
gerekiyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.06
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Özel Gündemde Yer Alacak işler kısmının 1inci
ve 2nci sıralarında yer almasına; 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul
ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin dokuz turda tamamlanmasına, turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
5/12/2017
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 5/12/2017 Salı günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mehmet Muş Engin
Özkoç
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Filiz Kerestecioğlu Demir Erkan
Akçay
Halkların Demokratik Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneriler:
1) 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1'inci ve 2'nci
sıralarında yer alması; bütçe görüşmelerine 11/12/2017
Pazartesi günü saat 13.00'te başlanması, bütçe ve kesin hesap kanunu
tasarılarının görüşmelerinin bitimine kadar, resmî tatil
günleri dâhil, her gün saat 11.00den günlük programın tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam olunması,
2) Görüşmelerin on iki günde tamamlanması,
bütçe görüşmelerinin son günü olan 22/12/2017 Cuma günü görüşmelere
saat 14.00'te başlanması ve bu birleşimde bütçe ve kesin hesap
kanunu tasarılarının bitimine kadar çalışmalara devam
olunması,
3) Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde
gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların (Hükûmetin
sunuş konuşması hariç) birer saat (bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel
konuşmaların ise onar dakika ile
sınırlandırılması,
4) Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları
üzerindeki görüşmelerin 9 turda tamamlanması, kamu idarelerinin bütçe
ve kesin hesaplarının görüşülme günlerini belirten
programın TBMM Başkanlığınca bastırılarak
duyurulması, turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu
tasarılarının maddelerinin oylanması,
5)
İç Tüzük'ün 72'nci maddesi gereğince yapılacak
görüşmelerde, gruplar ve Hükûmet adına yapılacak
konuşmaların 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 8'inci turlarda seksener dakika,
7'nci turda altmış dakika, 9'uncu turda ise elli dakika -bu süre
birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir-
kişisel konuşmaların beşer dakika olması, kişisel
konuşmalarda her turda İç Tüzük'ün 61'inci maddesine göre biri lehte,
biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin
tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırması,
6) Bütçe görüşmelerinde soruların
gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap
işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak
sınırlandırılması,
7) Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve
Hükûmete birer saat süreyle söz verilmesi -bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir- İç Tüzük'ün
86'ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların
onar dakika olması.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy
birliğiyle kabul edilmiştir.
506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin birinci bölümü üzerinde gruplar adına
ikinci söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşa aittir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu,
biraz önce grup başkan vekilimiz tarafından yapılan
konuşmada, özellikle Eş Genel Başkanlarımızın
duruşmasının yarın ve öbür gün olduğu ifade edildi. Bu
konuda, ben de şu ana kadar olan gelişmeleri ve gerçekten Meclisin bu
konuya yaklaşımının ne kadar kabul edilmekten uzak
olduğunu, ne kadar vahim olduğunu bir kez daha paylaşmak
istiyorum.
Biliyorsunuz, son günlerde bütün Türkiye'de ve
dünyada, sadece Türkiye'de değil, Zarrab diye bir mesele çalkalıyor
her tarafı. Konuştu mu, ne dedi, ne yaptı, kimi suçladı,
kime rüşvet verdi, daha önce kiminle ilişkisi vardı,
bunları, hepimiz ulusal kanallardan, havuz medyasından değil,
internet hesaplarından takip etmek zorundayız çünkü doğrudan
ilgilendiriyor, aslında Türkiyeyi ilgilendiriyor, sadece dünyayı
değil. Fakat bu konuda ağır bir sansür politikası,
kuşlar, böcekler, belgeseller söylenmeye devam ediyor.
Bir de yeni bir moda oluşmuş; FETÖ-NATO
ittifakı, FETÖ-ABD ittifakı. Zarrab düne kadar hayırsever, muteber,
işte, plaketler verilen bir vatandaşken bugün itirafçı oldu,
iftiracı oldu vesaire, vesaire
Bunları dinliyoruz. Yalnız, bunu
söyleyenler
Hani derler ya kendi evinin içine bak, evinin içine bak! Sen
oradaki mahkemeyi çadır mahkemesi diye niteliyorsun da oradaki
savcılar hakkında garip bir şekilde, hukukta yeri olmayan bir
şekilde, cumartesi günü savcılar New York savcıları
hakkında soruşturma açıyor ama şu ana kadar rüşvet
verdiğini söylediği hâkimler, savcılardan birisi şu anda
Yargıtayda. İsmini vermiyorum kişilik hakları zarar
görmesin diye.
Bu hâkim şu anda Yargıtay üyesi.
Rüşvet verdim tahliye olmak için. diyor. O Yargıtay üyesi
hakkında neden bir soruşturma yok? Yurt dışına
çıkış yasağını kaldıran savcıyla ilgili
bir soruşturma var mı? Çağlayan hakkında 50 milyon euro
rüşvet verdiğini söylüyor. Niye savcılar harekete geçmiyor?
İşte burada yargıyı durup bir düşünelim. Bu yargı
neye göre hareket ediyor? İşte buna göre hareket ediyor. Bir partinin
Eş Genel Başkanları, biri Figen Yüksekdağ, biri Selahattin
Demirtaş. Yarın Sayın Yüksekdağ Sincanda, diğer gün
Demirtaş da Sincanda üç yüz doksan yedi gün sonra mahkeme önüne
çıkacak, diyemiyorum çünkü çıkarılmıyor çünkü Adalet
Bakanlığının talimatı var, SEGBİSle onun
beyanını tespit edin. diye bir talimatı var ve burada bu
belgeyi sorduk, dedik ki: Gizli ibareli belge elimizde. Adalet Bakanından
cevap bekliyoruz. O dönemki Meclis Başkan Vekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı Ben Adalet Bakanıyla görüştüm, ilgilenecek.
dedi ama şu ana kadar Adalet Bakanlığından ve Hükûmetten
Ben yargıya talimat vermedim, o imzayı atan hâkim hakkında
soruşturma açtım. diye bir açıklama yok çünkü talimat
vermişler. Bu ne? Şurayı okuyorum arkadaşlar, bugün geldi,
duruşmaya iki gün kala: Tebliğin veya davanın mevzusu: Kanuna
aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme,
bunların hareketlerine katılma, terör örgütü propagandası
yapmak, suç işlemeye alenen tahrik etmek. İhtar, numara var. Sincan
Cezaevi Kampüsü prefabrik duruşma salonunda duruşma yapılacak.
diye tebligat gelmiş. Bu salon -avukat arkadaşlar gittiler
öğleden önce- 20 kişilik salon arkadaşlar, 20 kişi,
yanlış duymadınız. Demirtaşın ve
Yüksekdağın 2 bine yakın resmî, noterden vekâletli avukatı
var. Bıraktım izleyicileri, binlerce avukat 20 kişilik salonda
nasıl duracak? Bir partinin eş genel başkanı
Bir de
tarihine bakalım. Hukuksuzluk bununla bitmiyor. Ne oldu? 4 Kasımda,
beş ilde ortak bir operasyon yapıldı, alındılar,
uçakla Diyarbakırdan Edirneye, Kandıraya ve Silivriye götürüldüler.
Yargı bağımsız mı? Değil tabii ki, haşa,
öyle bir şey diyemeyiz yani. Yargı kendisi mi karar verdi buna? Özel
uçakları yargı mı kaldırdı? Hâkimler avukatların
önünde şunu demişler 4 Kasımda, hepimiz mahkemedeydik: Çabuk
olalım çünkü uçak kalkacak. Mübaşir bunu söylüyor, mübaşiri
kulağımızla duyuyoruz. Özel uçak
hazırlandığı ve uçakla götürülecekleri önceden
planlanmış. Peki, sonra ne oluyor? Edirneden sonra hepsi üç ay
tecritte tutuldu, tek başına tutuldu.
Sonra, biz milletvekilleri olarak
arkadaşlarımızı, Eş Genel
başkanlarımızı ziyaret edemiyoruz. CHPli milletvekili
arkadaşlar gidiyorlar, bize selam getiriyorlar. Avukat olduğumuz
hâlde gidemiyoruz. Sebebi ne? Keyfî, cevap verilmiyor, hiçbir cevap yok. Kanuna
aykırı bir şekilde, zorbalıkla, hukuka aykırı bir
şekilde bizim ziyaretimiz engelleniyor. Bununla da kalmıyor. Dava
yedi ay sonra Diyarbakırda açıldı. Aylar sonra dediler ki: Biz
Demirtaşın güvenliğini sağlayamayız, bunu Ankaraya gönderiyoruz.
Ankaraya geldi. Dedik tamam, yargı önüne çıkacak. Ankara 19.
Ağır Ceza Mahkemesi
Erdoğan konuştu, Yasin Börü dedi,
6-7 Ekim dedi; hâkim aynı gün karar verdi, dedi ki: Bu dava, Yasin Börü
davasıyla birleşsin. Bu kadar tesadüf olur mu? Tabii ki olmaz yani
bu ülkede yaşıyoruz. Bunu halka anlatıyorum ben, Türkiye
yurttaşlarına anlatıyorum. Bir partinin, bir siyasetçinin
başka bir siyasi parti tarafından nasıl büyük bir
zorbalıkla cezaevinde tutulduğunu ve hukuksuzlukta
çığır aştığını anlatmak için
yapıyorum.
Sonra, neyse ki uyuşmazlık gitti geldi, gitti
geldi, en sonunda 19. Ağır Ceza Mahkemesinde karar
kılındı. Ateş topu, bu davayı kimse almıyor. En
son 19a gitti. Sonra Mahkemeye gelemezsin. dediler. Niye? Demirtaş özel
bir kişiymiş, tanınıyormuş, güvenlik
alamazlarmış. İnsaf ya! Buraya AKPnin Genel Başkanı
geliyor, binlerce korumayla geliyor. Bu ülkede Hükûmet ve devlet bir
yargılamanın güvenliğini alamıyor mu? Onun
etrafını kuşatamıyor mu? Her tarafı zapturapt
altına alan bir Hükûmet 6,5 milyon insanın iradesinin temsilcisini
mahkemeye neden Sincana götürüyor? Diyarbakırdan aldınız,
Ankarada da güvenlik yok, Sincanda da yok, hiçbir yerde güvenlik yokmuş.
O zaman neyin peşindesiniz? Çünkü iddialara güvenmiyorsunuz; çünkü
Demirtaş konuşursa, çünkü Yüksekdağ konuşursa bu
yalanların hepsi ortaya çıkacak; çünkü mahkeme
karşısında yargılanan değil, yargılayan
olacaklar. Bunu çok iyi biliyorsunuz ve tarih önünde bunun hesabını
vereceksiniz. Tarih önünde bu yargılamanın nasıl yönetildiğini,
nasıl arkadan kontrol edildiğini, 20 kişilik salonda
duruşma yapın. dendiğini, hepiniz bunun hesabını
vereceksiniz ama Türkiye içinde, ama uluslararası yargı
mekanizmasının içinde.
Demirtaşın Binali Beyden ne farkı
var? Kılıçdaroğlundan ya da Sayın Bahçeliden ne
farkı var? Üçü de lider, partilerinin başkanları. (HDP
sıralarından alkışlar) Yüksekdağ da aynı konumda.
Kendileri bugün tutuklu olsaydı, siz bu kadar rahat davranıyor
olabilecek miydiniz? Siz HDPyi unutturmaya çalışıyorsunuz,
konuyu değiştiriyorsunuz. Ya, bu Parlamentoda 3üncü grubun
milletvekilleri ve genel başkanları rehin ve yargı onları
yargılamıyor. AKP iktidarı kendi siyasi hesaplarını
yerine getirmek için onlara orada el koymuş ve yargılama da
yapmıyor. Bir cinayet failinin, bir tecavüz failinin, herhangi bir suçtan
sanık birisinin yüzlerce kişilik salonda yargılanabildiği
bir ülkede, bir partinin eş genel başkanları neden 20 kişilik
salonda ve prefabrik bir yerde yargılanır? Ve utanmadan diyeceksiniz
ki: New Yorkta çadır mahkemesi kurulmuş. Siz çadır mahkemesi
bile kuramıyorsunuz ya! Mahkeme dediğiniz, oyuncağa
dönüştü. Tiyatroculardan özür diliyorum, artık, tiyatro
yapıyorsunuz demeyeceğim. Gözümüzün içine baka baka yalanda dünya
rekoru kırdınız. Bu ülkeye bu kadar gerçek dışı beyanda
bulunan ve buna inanan başka kimse yoktur herhâlde.
Bunu AKP Grubuna soruyorum: Neden prefabrik mahkeme?
Neden mahkemeye çıkmıyor? Neden o mahkemenin izlenmesi engelleniyor?
Neden bütün televizyonlara HDPyi göstermeyin. talimatı verildi? Neden
hiçbir televizyon kanalında HDP yok? Bunları açıklayın.
Bütün bunları yaptınız, hâlâ HDP
yüzde 13lerde, indiremezsiniz. Biz gittikçe artacağız ve sizin
kâbusunuz olmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Muş, yerinizden, 60a
göre söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
21.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın 506 sıra
sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Burada konuşmayı dikkatle izledim ama öncelikle
şunu belirtmek isterim: Burada bizi hukukla ilgili eleştirirken
herkes önce bir aynaya bakacak.
Bakın, Mehmet Selim Kiraz, savcı,
makamında katledildi.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Biz mi
katlettik ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onu katleden
DHKP-C terör örgütü. (HDP sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Ne alakası var ya?
Ne alakası var?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ne
alakası var? Sorularıma cevap ver ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Onu katleden
DHKP-C terör örgütü.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sorularıma cevap ver.
LEZGİN BOTAN (Van) Ya sen ne garip bir
adamsın!
HÜDA KAYA (İstanbul) Sorulan soruya cevap
vermiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hatip o terör
örgütünün kendilerini desteklediğini ve kendilerinin de onlara
teşekkür ettiğini ifade etmiştir.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Utanmazca yalan
söyleme! Utanmazca yalan söyleme! Yalan söyleme!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Böyle bir hatibin
bizi bu konuda hukukla ilgili eleştirecek, söyleyecek hiçbir şeyi
olamaz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Yalan söyleme!
Yalan söyleme!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya, sen
FETÖnün kucağından çık FETÖnün!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Yalancısın, iftiracısın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
FETÖnün kucağından çık.
Sayın Başkan
LEZGİN BOTAN (Van) - Ne alakası var ya?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Çaresizliğin
dibi ya!
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
olmayan bir şeyi varmış gibi açık söylüyor ve Genel
Kuruldan özür dileyerek, bir iftirayla, yalanla Genel Kurulu maniple ederek
hatibimize sataştı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) İspatlamak
istiyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya,
saçmalıyorsun ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul)
İspatlayabilirim.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Neyi
ispatlayacaksın ya?
AHMET YILDIRIM (Muş) İç Tüzük 69a göre
sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim
Sayın Danış Beştaş.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yeni yalanlar bul, yeni
yalanlar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Tabii, tabii, yeni
yalanlar.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yeni iftiralar bul.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Yıldırım, zorunuza gitti, bunlar realiteler, göstereceğiz.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, bir örgüte, terör örgütü olsun olmasın,
teşekkür etmenin Türk Ceza Kanununda bir
karşılığı yoktur ama Zarrabtan 50 milyon rüşvet
almak, FETÖyü bütün Türkiyede kurumlara yerleştirmek, onun önüne yatmak
YUSUF BAŞER (Yozgat) Nerede hani? Nerede,
nerede?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
onu
plaketlerle ödüllendirmek dünyanın her yerinde suçtur ve siz bu suçu
bilerek ve isteyerek işliyorsunuz. Şu anda, düne kadar iki defa nota
verdiğiniz adamı bugün iftiracı ilan ettiniz.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) - Plaket verdiler.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Siz,
Fetullah örgütünü bu ülkenin başına bela eden partisiniz. Terör
örgütü dediklerinizin hepsi dün kolunuzdaydı. Asıl,
IŞİDle, FETÖyle, Zarrabla, bir hırsızla, bir
dolandırıcıyla ilişkinizi açıklayın. Siz
açıklama yapamadığınız meselelerde kendinizce
sakız gibi bir şeyi tutturuyorsunuz; umurumda değil. Siz
iktidarsınız, iktidarın gücünü kullanıyorsunuz ama
şunu unutmayın: Gün gelir, devran döner, siz o sanık
sandalyesine oturursunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Demirtaş da
öyle diyordu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Hani
dün, 17-25 Aralıktan kaçmak için yeni mahkemeler kurdunuz ya, bütün hâkim,
savcıları işten attınız ya, New York mahkemesi bütün
kirli çamaşırları ortaya çıkardı. O çok
güvendiğiniz Zarrab var ya, bugün konuştukça bütün dünya Türkiye'nin
ne kadar korkunç bir yönetim tarafından yönetildiğini görüyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ya, FETÖcüler gibi
konuştun be!
YUSUF BAŞER (Yozgat) FETÖnün
ağzıyla konuşuyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bir
hırsızı koruyorsunuz, bir IŞİDi koruyorsunuz, bir
FETÖyü koruyorsunuz ve hâlâ içinizde onlardan da var.
Sen çok itiraz ediyorsun, bence sen Fetullahın
as elemanlarından birisin. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) PKKnın
militanısın sen!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu
kadar itiraz etmenin en önemli sebebi budur.
MEHMET MUŞ (İstanbul) PKK
militanısın sen, PKK!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yaran
var, yaran, gocunuyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bak, yarayı
göstereceğim birazdan.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sen
yarın öbür gün bunun hesabını vereceksin diyorum ve
teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yarayı
birazdan göstereceğim.
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burada şahsıma sataşılmıştır.
Burada ben bir şey söylüyorsam...
BAŞKAN Sataşmadan söz istiyorsanız,
buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sataşmadan
isteyeceğim ama...
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şurada,
inandırmak için ne yapabilirim diye düşünüyorum.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
suçüstü yakalanıyorsunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kendisinin
kullandığı ifadeleri burada Genel Kurul bir dinlesin.
BAŞKAN Sayın Muş, hatibe aittir...
Onu lütfen... Şey yapamıyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
bakın, siz neye göre söz verdiniz?
BAŞKAN - Sayın Muş, kusura
bakmayın, böyle bir yöntem yok, dinletemem ben size onu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bir dakika...
Sayın Başkan, Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sataşmadan söz istiyorsanız
buyurun.
İki dakika süre veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, söz isteyeceğim tabii fakat nasıl inandırabilirim
sizi?
BAŞKAN Tamam.
Söz istiyorsanız buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
neye göre mikrofonu açıldı? Rica ediyorum.
BAŞKAN Her grup başkan vekili söz
istediğinde mikrofonu açıyorum Sayın Yıldırım. O
zaman size de neye göre mikrofonu açıldı...
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan, talep etmeden açtınız siz!
BAŞKAN Kapattım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakın, talep
etmeden söz verdiniz siz! Biz kimseye söz vermenizden rahatsız
değiliz.
BAŞKAN Talep etmediğini nereden
biliyorsunuz? Sisteme girmiş burada, sisteme girdi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kürsüdeyim, sözümü açın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan, ben burada ayağa kalkınca açıyor musunuz mikrofonu?
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
sisteme girdi.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bu kadar yanlı
yönetemezsiniz! Lütfen...
BAŞKAN Kusura bakmayın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakın, söz
istemeden siz mikrofonunu açtınız!
BAŞKAN Bakın, bundan sonra sizin söz
taleplerinizi sistemde gördüğüm hâlde söz vermeyeceğim o zaman. Böyle
bir şey yok!
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan, ben söz vermenizden rahatsız değilim. Sizden söz talep
etmedi.
BAŞKAN Onu ben görüyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Neye göre? Talep etmedi
sizden!
BAŞKAN Ya, söz...
AHMET YILDIRIM (Muş) Sizden söz talep etmedi!
BAŞKAN Sayın Yıldırım,
oturun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakın,
kayıtları inceleyin, söz talep etmeden neye göre verdiniz?
BAŞKAN Söz, yazılı ya da sözlü
talep edilir.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, Sayın
Başkan!.
BAŞKAN Sistem burada, sisteme girmiş.
AHMET YILDIRIM (Muş) Tutanakları
inceleyin, böyle bir talebi yok sizden!
BAŞKAN Siz şu anda ne dediğinizin
farkında değilsiniz Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
talep etmedi sizden!
BAŞKAN - Sözlü taleple sisteme girdi ve ben
sistemde talebini gördüm, talebini karşıladım.
Siz, lütfen yerinize oturun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Üç haftadır
başka başkan vekilleri yönetiyor, herkese eşit
yaklaşıyor, bu taraflılığınızı neye
borçlusunuz? Lüften...
YUSUF BAŞER (Yozgat) Başkan da eşit
yaklaşıyor.
BAŞKAN Tarafsız olduğum için bunu
diyorsunuz, taraflı olsaydım bunu demezdiniz siz.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hiç öyle değil!
Yok, verin on dakika verin, konuşsun ama göre İç Tüzüke göre
yönetin!
BAŞKAN - Ben tarafsız olarak yönetmeye
devam edeceğim ve sizin bu tahriklerinize rağmen tarafsız
yönetmeye devam edeceğim.
AHMET YILDIRIM (Muş) İç Tüzükü esas
alın, İç Tüzük bizden önce sizi bağlar!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kürsüdeyim, sözümü açın.
BAŞKAN Bir saniye...
Sayın Yıldırım, İç Tüzüke
aç bak, şu İç Tüzükü öğren öyle gel, kusura bakma.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır, biz kaç
haftadır burada başka başkan vekillerini de dinliyoruz!
BAŞKAN - Söz nasıl talep edilir?
Yazılı ya da sözlü sisteme girmiş, söz talebi var.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bu kadar tarafgirlikle
Meclisi yönetemezsiniz.
BAŞKAN Tamam, bundan sonra sisteme girerseniz
o zaman muhatap oluruz sizinle.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ne yani ben girince
vermeyecek misiniz?
BAŞKAN Niye o sisteme girdiğinde söz
verince bu kadar feryat figan koparıyorsun?
AHMET YILDIRIM (Muş) Tehdit mi ediyorsunuz
Sayın Başkan?
BAŞKAN Tehdit etmiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Geçin, o zaman oradan
konuşun!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Kürsüdeyim
Sayın Başkan... Sayın Başkan, kürsüdeyim.
BAŞKAN Ya, Allah aşkına, ne
söylediğinizi bilin Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) Siz ne
söylediğinizi bilin!
BAŞKAN Bugüne kadar...
AHMET YILDIRIM (Muş) Bakın, Sayın
Başkan, usul tartışması açarım! Böyle
yapamazsınız!
BAŞKAN Usul tartışması
açamazsınız bu konuyla ilgili de
SALİH CORA (Trabzon) Sayın
Başkanım, hatip kürsüde. Böyle bir usul yok, lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) Açarım, nasıl
açamam, taraflı yönetiyorsunuz.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Hatip
kürsüde Başkan.
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
böyle bir usul var mı? Hatip kürsüde.
YUSUF BAŞER (Yozgat)- Böyle bir usul var
mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Söz istemeden
söz verme usulü var mı?
BAŞKAN Hadi yerinize
Bakın
AHMET YILDIRIM (Muş) Söz istemedi ya! Allah
aşkına ya!
BAŞKAN Sisteme girmiş. Sayın
Yıldırım, ya, niye anlamıyorsunuz?
AHMET YILDIRIM (Muş) Hayır,
sataşmadan istiyorsa niye yerinden söz veriyorsunuz Sayın
Başkan?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen, Sayın
Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Çok
sırıtıyor yönetiminiz, çok sırıtıyor.
BAŞKAN - Bugüne kadar
yaptığımız bütün uygulama bu, her sisteme giren sayın
grup başkan vekiline açıyoruz. Niye bu kadar zorunuza gitti?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan
AHMET YILDIRIM (Muş) Hem oradan hem de
sataşmadan veriyorsunuz, öyle mi? Var mı böyle bir usul? Hiç
uygulandı mı bu Mecliste?
BAŞKAN Ben 60a göre söz verdim,
sataşmadan söz isteyince sataşmadan verdim.
Buyurun Sayın Muş.
İki dakika
Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
AHMET YILDIRIM (Muş) Ayıp ama ya!
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, burası Meclis Başkanlık Divanı tarafından
yönetilir, burası bir grubun grup başkan vekili tarafından
yönetilmez. Herkes İç Tüzüke göre hareket etsin. (HDP
sıralarından gürültüler)
AHMET YILDIRIM (Muş) Sen anlat, hikâyelerini
anlat.
MEHMET MUŞ (Devamla) Burada
bağırarak haklı olmaya -kusura bakmayın-
çalışamazsınız, haklı da olamazsınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sorularımıza cevap verin, cevap.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, bal gibi,
DHKP-C
7 Haziran seçimlerinin öncesi, dinledim, burada kamera görüntüleri de
var elimde.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Başka bir şey söyle, başka.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın,
saldırı oluyor il ve ilçe binalarına. Başbakan,
İçişleri Bakanı diyor ki: Bunu yapan DHKP-C.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
yaptırdınız, biliyoruz, IŞİDi gönderdiniz, o
saldırıyı yaptırdınız.
MEHMET MUŞ (Devamla) O zaman, genel
başkan yardımcısı diyor ki: DHKP-C bizim beklediğimiz
bir adres değildir. Onlar bize desteklerini açıkladılar. Kendilerine
teşekkür ediyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
IŞİDi gönderdiniz oraya.
MEHMET MUŞ (Devamla) Size nasıl bir
destek yaptılar?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Kimsenin
bize bir destek
MEHMET MUŞ (Devamla) Finansal mı?
Sandık başında müşahit mi oldular?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
gönderdiğin IŞİDcileri açıkla.
MEHMET MUŞ (Devamla) Oy mu? Otobüsle mi?
Mitinglerinize mi? Ne destek verdiler size? Bir açıklayın bunu.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Gönder,
gönder
MEHMET MUŞ (Devamla) İkincisi:
Bakın, sırtını PYDye dayayan genel başkanın
partisi burası, PYD. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Aynı şey ya!
HÜDA KAYA (İstanbul) Biraz ahlaklı olun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - PYD kahramanlar
ordusu, sen öyle gör.
MEHMET MUŞ (Devamla) Rakkada DEAŞ terör
örgütü ile PYDnin nasıl ortak hareket ettiğini,
anlaştığını, orada DEAŞlı teröristleri
nasıl çıkardığını gördünüz.
HÜDA KAYA (İstanbul)- Ne alakası var?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu neye benziyor,
biliyor musunuz?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep)
Sınırları nasıl kevgire çevirdiğinizi anlatın,
sınırları.
MEHMET MUŞ (Devamla) Hurşit Külter
yalanına benziyor, Hurşit Külter.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen önce
IŞİDi anlat, IŞİDi.
MEHMET MUŞ (Devamla) Üç ay boyunca Devlet
ortadan kaldırdı. dediler, adam sonra dağdan çıktı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
Adanaya kimleri gönderdin, onu anlat.
MEHMET MUŞ (Devamla) Dolayısıyla
yalanla, fazla bağırarak üste çıkmaya çalışmayla bu
işler olmuyor, realiteleri ortaya koyacağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
IŞİDi nereye gönderdin, onu anlat.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bakın, bir kere,
DHKP-C var, MLKP var, PKK var.
HÜDA KAYA (İstanbul) Ya,
hırsızlıklara cevap ver.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Ondan sonra, hukuk
işleyince de Böyle hukuk mu olur, böyle yargılama mı olur?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Hırsızlıklara cevap ver, hırsızlık!
MEHMET MUŞ (Devamla) Söylediğim çok
açık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Rüşvet, rüşvet! Zarrabı açıkla, Zarrabı!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir terör örgütüne, bir
yargı mensubunu, bir savcıyı katleden terör örgütüne
teşekkür eden birisinin kalkıp da bizi hukukla eleştirmeye
hakkı da yoktur, haddi de yoktur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Sen
prefabrik bir vatandaşsın.
Sen PYDyle kol kola Süleyman Şahı
taşıdın, niye cevap vermiyorsun?
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Konuşmasının başından sonuna kadar grubumuza sataştı
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika size de söz
veriyorum.
Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
11.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) Şimdi, elimizde,
terör örgütü IŞİDle
Resmî belge, Ekonomi
Bakanlığının partimizin grup başkan vekili İdris
Balukene verdiği cevap. 2014 Haziran-2015 Mayıs arası Tel Abyad
IŞİDin elinde. Soruyor: Akçakale ile Tel Abyad arasındaki
ticaret hacminiz nedir? Maliye Bakanı: 7,4 milyon dolar.
LEZGİN BOTAN (Van) Ne verdiniz
IŞİDe, hadi açıklayın?
AHMET YILDIRIM (Devamla) IŞİDle ticari
belge, ticari ilişki. Gidin, Ekonomi Bakanlığınıza
sorun, 2014 Haziran ile 2015 Mayıs arasındaki on bir ayda 7,5 milyon
dolarlık hangi ticaret hacmini, IŞİDle neye göre
yaptınız? Belge mi istiyorsunuz? İşte, siyasi
iktidar-IŞİD ilişkisi burada ortaya çıkar.
Bir de sizin şu tarzınıza
alıştık: Bir, Meclisi gerelim. İki, Bana yöneltilen
sorulardan ve iktidarıma yöneltilen eleştirilerden kaçmak için bana
ezberletilmiş cümleleri ısıtıp ısıtıp
tekrardan tedavüle sokayım. Bizim karnımız tok.
Siz Zarrab konuşsa da konuşmasa da
oluşmuş şu toplumsal algıyı değiştirmekle
mükellefsiniz: Bu iktidar döneminde boğazına kadar rüşvet,
yolsuzluk bataklığı içerisinde debelenen bir iktidarın
sahibisiniz. İster Zarrab konuşsun ister konuşmasın, siz bu
toplumsal algının müsebbibisiniz ve üzerinizdeki rüşvete,
hırsızlığa, yolsuzluğa dair bu kara bulutları
dağıtmak istiyorsanız adı geçenlerin hepsini mahkemeye
çıkarmak, onların yargılanmalarının önünü açmak
durumundasınız. Öbür türlü, Zarrab konuşuyor mu; sadece malumun
ilamıdır, başkaca bir şey değildir.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, 60a göre
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, söylediklerim çok açık ve çok nettir; PKK nasıl bir
terör örgütüyse DEAŞ da aynı şekilde bir terör örgütüdür
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ticareti niye
yaptınız o zaman? Ticareti niye yaptınız,
açıklayın onu, ticareti açıklayın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim ticaret yaptı
ya?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Belge burada, sizin
cevabınız burada, ne söylüyorsun!
MEHMET MUŞ (İstanbul)
DHKP-C de
aynı şekilde bir terör örgütüdür, MLKP de aynı şekilde bir
terör örgütüdür.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) Hani
Türkmenlere silah gidiyordu, onlar nerede?
MEHMET MUŞ (İstanbul) Şimdi, Suriye
diye bir devlet var orada, Suriyeyle yapılan çalışmaları,
Suriyeyle ilgili yapılan işlemleri alıp
DAEŞle ilgili
yapılıyor. Efendim, Bu saatten sonra niye azalmış?
İnsan kalmadı ki orada, kimse kalmadı orada.
Değerli milletvekilleri, bir diğer konu:
Bana bir şey ezberletilip ben burada gelip onu söylemem.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ezberlerinden
kurtulamıyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Ben
inandığım ve partimize göre doğru olanları burada
ifade etmekle yükümlüyüm.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Ya,
kesin Fetullahla ilişkin var senin ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) Bakın, bütün
konuşmalarınızı alalım, yan yana koyalım, hepsi
tıpkısının aynısı.
FETÖnün de, onunla yakından uzaktan
ilişkisi olanın da Allah bin belasını versin; tamam.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) FETÖyle ne
yaptığını biliyoruz FETÖyle, nasıl bir bela
olduğunuzu biliyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Vallahi
senin ilişkin vardır ya, kesin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Senin PKKyla var,
yakın.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
23.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bizim konuşmalarımız aynı
değil çünkü bir ay önce sağlığından duyduğu
kaygı için Amerika Birleşik Devletlerine nota veren Hükûmet, bugün
iftira, itiraf, bir tomar laf saydıkları ve sıfatlandırdıkları
Zarrabın söyledikleri kendilerine dokununca bizim gündemimiz
değişiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Hiç öyle
değil, hiç öyle değil. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin.
AHMET YILDIRIM (Muş) Paradise Papers,
Panama belgeleri, Man Adası para sirkülasyonu açığa
çıkınca biz bu halkın beytülmalini çalanların peşine
düşme görevini üstlenmişiz.
SALİH CORA (Trabzon) Başka ülkelerden
medet umuyorsun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Yeni gündemler
çıkar, yeni yolsuzluklar çıkar, yeni rüşvet belgeleri
çıkar, biz bu halk adına bunların hesabını sormaya da
devam ederiz diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) Hesap soranları çok
gördük.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Sizi de
göreceğiz, sizi de.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına son konuşma
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğluna aittir.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin
bana göre önemli ve beni ilgilendiren, mesleğimi,
uzmanlığımı ilgilendiren maddesi 1inci madde.
1inci maddeyle Gelir Vergisi Kanununun geçici
72nci maddesinde bir düzenleme yapılıyor, bununla uygulama süresi
31/12/2019a kadar uzatılıyor. Ne uzatılıyor? Lig usulüne
tabi spor dallarında en üst ligdekiler için yüzde 15lik, en üst ligin bir
altındakiler için yüzde 10luk, diğer ligdekiler için yüzde 5lik bir
vergi öngörülüyor, diğer sporcularla ilgili olarak da yine yüzde 5lik bir
tevkifat yapılması uygulamasına devam edilmesi getiriliyor.
Sporculara ödenen meblağların ücret olarak nitelemesi Gelir Vergisi
Kanununun 61/6 fıkrasıyla yapılmış. Normal olarak,
ücret olarak nitelendiğine göre, profesyonel sporcuların yüzde
35ten vergilenmesi gerekiyorken biz burada profesyonelleri -üst düzey- yani
mesela, futbolda, Süper Ligde oynayan futbolcuları yüzde 15ten
vergiliyoruz, olay bu. Yani yüzde 35 yerine yüzde 15 vergi alıyoruz Süper
Ligdeki futbolculardan ya da basketbolculardan vesaire. Bu, epeyden beri de bu
şekilde uygulanıyor, şimdi bunu iki yıl daha
uzatacağız. Peki, neden uzatıyoruz? Kanun teklifini veren
arkadaşların bununla ilgili rakam da getirmeleri lazım Şu
yararları sağladı, şu yararları gördük, Türk sporunu
hakikaten destekliyor, bunu desteklemeye de devam ediyoruz. demelerini
isterdim. Böyle bir durum yok, böyle bir çalışma
yapılmamış. Şimdiye kadar biz, Türk sporunu, Türk futbolunu,
Türk basketbolunu ne kadar desteklemişiz belli değil, ezbere yine
buna devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türk sporunu
desteklemek istiyorsak spor yasasını çıkarmamız lazım,
profesyonel kulüpler ya da kulüpler yasasını çıkarmamız
lazım. Bu şekilde uygulamalarla bunu devam ettirmemizin çok çok anlamı
yok, hemen hemen hiçbir anlamı yok, bir yararı yok. Teklif
sahiplerinin bunu görmesi, anlaması lazım. Bizim işimiz,
Mecliste bazı kanunları uzatmak ya da geçmişte
yaptığınız kanunlarla ilgili hataları düzeltmek oldu.
Sürekli olarak ya uzatıyoruz ya düzeltiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
burası değerli arkadaşlar. Doğru, anlamlı işler
yapmamız lazım. Getirilen teklifleri ve tasarıları iyi
değerlendirmemiz lazım. Getirilen teklif ve tasarıların bir
etki analizi olması lazım. Şu yararları sağladı,
onun için şu süreye kadar daha uzatmak şu yararları
sağlayacaktır. denebilmeli. Böyle bir şey yok ama ben size
bunlarla ilgili bir şeyler anlatmaya çalışayım. Şimdi,
bu konu vergi konusu. Vergi, bir maliye politikası aracıdır.
Maliye politikası aracı olarak da verginin doğru
kullanılması lazım, doğru iş yapılması
lazım. Doğru kullanıldığında da vergi doğru
sonuçlar verir değerli arkadaşlar. Bu konuyla ilgili olarak yaptığımız
şu vergi politikası müdahalesi doğru mudur, hangi sonuçları
veriyor, bununla ilgili soru işaretleri var. Yani bununla ilgili olarak
kimse Evet, bu çok doğru iştir, kulüplerimiz çok yarar
sağlıyor. bunu söyleyemeyiz.
Şunu ifade edeyim, Birinci Lig -özür dilerim,
Birinci Lig değil artık, eskiden Birinci Lig diyorduk- şimdi
Süper Ligde ne kadar profesyonel futbolcu var biliyor musunuz?
Aşağı yukarı 500 kişi, işte basketbol
ligindekilerle falan en fazla bin kişiyi ilgilendiriyor bu konu. Süper
Ligdeki bu 500e yakın futbolcunun yarısı, yüzde 50si
yabancı. Ama yabancıların kazançları yerlilerden daha fazla
olduğu için yüzde 75, yüzde 80 avantaj da yabancılara
sağlanıyor. Yani biz bu değişikliği yaparak işte
Beşiktaştaki Taliscaya, Quaresmaya, Fenerbahçedeki
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Van Persieye.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
Valbuenaya,
Galatasaraydaki
Bunlara avantaj sağlıyoruz, kulüplerimize avantaj
sağlamıyoruz, kendi çocuklarımıza avantaj
sağlamıyoruz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Galatasarayda
kimlerdir?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla)
Futbolcuların adlarını unuttum. Futbolumuz maalesef, geçenlerde
bir takımımız çıktı -isim vermemeyim- 11 futbolcusu da
yabancı. Şimdi, bu hâle gelince futbolcularımızı da
bilmiyoruz tabii ki. Ama şu anda getirdiğimiz destek bu yabancılarla
ilgili, bunları destekliyoruz. Yani bunlar İngiltereye bakın
Şu anda dünyada kulüpleri en sağlam ülkeler İngiltere, Almanya,
Fransa, İspanya ve İtalyadır. Bu ülkelerde -gelirken özellikle
baktım- profesyonel sporcuların vergilendirilmesi yüzde 47,5 ile
yüzde 53 arasında. Biz yüzde 15 alıyoruz, kulüplerimizin hâli ortada.
Bir kulüpler yasası çıkarmadıktan sonra, bunların denetimi
doğru dürüst yapılmadıktan sonra kulüplerimizle ilgili
doğru bir iş yapmış olmayız. Yani bu
yaptığımız iş de kulüplerimizi destekleme değil
sonuç olarak. Bu, yabancılardan daha az vergi almak. Sonuç olarak da
yabancılar -bu 250 küsur- sadece Süper Ligdeki yabancı futbolcunun
aldığı para -biliyorsunuz- kaç milyon euro ya da milyar
eurolarla artık ifade edilir basketbolcularla birlikte. Bunlardan en az
yüzde 20, yüzde 35 almamız gerekirken yüzde 15 alarak, milyarlarca
liralık bir vergiyi almamış oluyoruz. Ne adına? Türk
sporunu destekleme adına değil maalesef. Ve futbol da basketbol da
spor olmaktan ziyade temaşa yönü, şov yönü ağır basan faaliyetler
oldu. Spor olmaktan ziyade bu yönü ağır basıyor. Biz amatör
sporları bu kadar desteklemiyoruz. Dolayısıyla da vergi
politikasının uygulamasıyla ilgili olarak bazı
yanlışlar yapıyoruz, eksikler yapıyoruz değerli
arkadaşlar. Bu yaptığınız işlerin
sonuçlarını bilmek zorundayız.
Şimdi, vergi ciddi bir konu. Biliyorsunuz, son
günlerde de bu Panama Papers, Malta belgeleri ya da Man Adası meselesi
nedeniyle vergi yine gündemde. Niye bu vergi cennetlerine gidip de şirket
kurarız? Neden böyle bir şey yapılır? Çünkü vergi vermek
istemezsiniz kendi ülkenizde, bunu yaparsanız vergi vermezsiniz; bir vergi
cennetinde, Man Adasında şirket kurarsanız orada ya
sıfır vergi verirsiniz -bir bedel ödersiniz ama- ya da yüzde 1 vergi
verirsiniz faaliyetlerinizin karşılığı. Tüm
faaliyetlerinizi gizlemiş olursunuz. Şirket ortağı
olduğunuz, şirketinizin olduğu, bunlar da gizlenmiş olur ve
parayı da aklarsınız, kazandığınız
parayı. Muhtemelen de bu, nüfuz ticareti yapılarak, siyaset-ticaret
ikilisi üzerinden kazanılan bir paradır; bunu da gizlemiş
olursunuz.
Vergi cennetleriyle ilgili olarak da doğru
işler yapılması lazım değerli arkadaşlarım.
Eğer bir geçmişteki Başbakanımızın, bir de
şimdiki Başbakanımızın bu konularla ilgili yakınları
suçlanıyorsa bu konuların ciddiye alınması
lazımdır.
Vergiyi ciddiye alan ülkeler gelişmiş
ülkelerdir, kurumsallaşmış ülkelerdir, düzgün ülkelerdir, dürüst
ülkelerdir, etik, ahlak konusuna önem veren ülkelerdir. Vergi politikaları
ciddiye alınması gereken konulardır.
Bu saatte size bir şey anlatayım böyle
kısa bir fıkra gibi. Galiba Fransa Kralı V. Louisye atfedilen
bir hikâye vardır. Gitmiş, Ne vergi alalım? diye
soruyormuş. Bir tane veziri demiş ki: Akıl vergisi alalım.
Kimse akılsız olduğunu kabul etmez. Herkes gönüllü olarak gelir,
akıl vergisini öder. Louis Seni muaf tutuyorum akıl vergisinden. Bu
kadar da olur mu? demiş. Vergi her konudan alınmaz, her konuyla
ilgili vergi konusunda muafiyet getirilmez, istisna getirilmez; getirilirse de
ne sonuçlara yol açtığı tek tek ortaya konur, net olarak ortaya
konur, sıkıntıları ortaya konur.
Şu anda Türkiye'nin, maalesef vergi
cennetleriyle ilgili, vergi politikasıyla ilgili çok büyük
sıkıntıları var değerli arkadaşlarım.
Pazartesi günü 2018 bütçesi gündeme gelecek. Ne kadar vergi alınması
öngörülüyor biliyor musunuz 2018 için? 600 milyar; 599,6 milyar vergi
alınması öngörülüyor ve bunun beyana dayanan yani gerçek anlamda,
doğrudan olan, dolaylı olmayan kısmı 50 milyarı
geçmiyor maalesef. 600 milyar vergi alacağız diyoruz, bunun 50
milyarı, bakın, ne kadar düşük bir kısmı
doğrudan, beyana dayanan vergi, devletin alabildiği vergi,
diğerleri maalesef ÖTV gibi, akaryakıttan şuradan buradan
aldığımız vergiler. Bu konu çok iyi değerlendirilmesi
gereken bir konu.
Hepinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ilk söz,
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamana aittir.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yıl 2002, Türkiye
genel seçime gidiyor, yeni kurulan AKP, Türkiyenin tüm duvarlarına
afişler asıyor: OHAL kaldırılacak. Herkese demokrasi ve
özgürlük. Her türlü vesayete son verilecek. Tarafsız ve
bağımsız yargı olacak. Çatışma ve şiddet
son bulacak. Ülkeye demokrasi gelecek. AKP Genel Başkanı
baldıran zehri içecek, Kürt sorununa çözüm getirecekti vesaire devam
ediyor. Bunlar güzel sözlerdi. OHAL o tarihte birkaç ilde vardı. AKP
2003te OHALi o illerde gerçekten kaldırdı. Sonra FETÖyle 2013
yılına kadar ülkeyi birlikte yönetti, sonra iktidar kavgası,
çıkar çatışması başladı ve ipler koptu. Akabinde,
Cumhurbaşkanı Kandırıldık, Allah ve millet bizi
affetsin. dedi ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimine geldik, ertesinde AKP
bütün Türkiyede OHAL ilan etti. Başbakan Binali Yıldırım,
OHAL ilan edilirken Biz OHALi devlete karşı ilan ediyoruz, millete değil.
diyordu. Yine, o tarihte Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ söz
veriyordu: OHALin süresi üç aydır, biz darbenin
artçılarını temizleriz. Amacımız OHALi üç ay
dolmadan, kısa sürede kaldırmaktır. Bunlar da güzel sözlerdi.
Peki, böyle mi oldu? Elbette böyle olmadı, Türkiye bir yasaklar ülkesi
oldu. O kadar çok, o kadar farklı yasaklar gündeme sokuldu ki, bir
kısmını sayayım: Alevilerin inanç merkezlerine yasak.
İflas ertelemeye yasak. Tiyatroya yasak. Festivallere yasak. İfade
özgürlüğü ve basın açıklamalarına yasak. Grev yapmak
isteyen işçilere yasak. Üniversite ve özellikle hukuk fakültelerinde
düzenlenen OHAL panelleri yasak. Ülkenin her tarafında açık,
kapalı toplantı, gösteri yürüyüşü, çadır kurmak, stant
açmak yasak. Çevre korumaya yönelik etkinlikler yasak. Çocuk istismarı
raporunu yayınlamak yasak. Yasak, yasak, yasak
Kısacası, ülke
bir yasaklar ülkesine döndü.
Sadece yasaklar mı? Elbette değil,
aynı zamanda bir ihraçlar ülkesine de dönüştü Türkiye, 152 bin kamu
personeli ihraç edildi. İhraç edilenler arasında 4.302 yargıç ve
savcı, 5.717 akademisyen, 6.470 asker, 3.106 jandarma, 22.984 Emniyet
mensubu, 33.138 öğretmen ihraç edildi ve 21 bin öğretmenin
sözleşmesi de feshediliyor.
Bitti mi? Bitmedi. Elbette bitmeyecekti çünkü AKP
demokrasinin dsinin olmadığı totaliter bir rejimi de inşa
etti ve Türkiyeyi büyük bir hapishaneye dönüştürdü. Eş Genel
Başkanımız dâhil 13 HDP milletvekili ile 1 CHPli milletvekili
tutuklandı. 5 HDP milletvekilinin milletvekilliği düşürüldü. 103
HDPli belediyenin eş başkanından 95i görevden
alındı, yerlerine AKPnin kayyumu atandı. On binlerce
yurttaş hukuksuzca cezaevlerine tıktırıldı. Partimiz
HDP ve muhalif siyasi partilere yönelik periyodik olarak siyasi
soykırım operasyonları devam etti ve devam ediyor.
Yargı saraya teslim oldu, tarafsız ve
bağımsız yargı son buldu, vesayet ve talimat
yargısı devri başladı.
120 gazeteci tutuklandı, 800 gazetecinin
işine son verildi. Onlarca gazete, haber ajansı, radyo, dergi ve
televizyon kapatıldı.
Kadın cinayetleri ve iş cinayetleri yüzde
100 arttı. İşsizlik yükseldi. Her 5 gençten 1i işsiz.
Üniversite mezunu işsizler ordusu oluştu. 46 hastane, 5 tıp
fakültesi kapatıldı.
Velhasıl, komşu ülkelerle çatışmalı
bir süreç başladı. Kürt fobisi ve Kürt anasını görmesin.
anlayışı üzerinden bütün Kürtler düşman ilan edildi. Tunus,
Libya, Suriye, Cezayir ve Mısır süreciyle başlayan Neoosmanlı
hayaller Soçide gömüldü, yeniden Kardeşim Esad noktasına gelindi.
Kısacası, AKP on beş yılın sonunda ağır bir
bilanço bıraktı; demokratik, meşru siyaset zemini yok edildi;
insanların umudu tüketildi, demokrasi çok ağır bir yara
aldı, yargı bağımsızlığı sona ererken
basın ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve
hürriyetler ayaklar altına alındı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla)
Başlangıçta Üç ay sürmez. denilen OHAL artık devam ediyor ve
ülke tek kişi tarafından, kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor;
AKPnin on beş yıllık özet bir karnesi.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, yerimden, 60a göre
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş, 60a
göre.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyamanın 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, biz AK PARTİ olarak yetkiyi milletten alır ve bu,
milletten aldığımız yetkiyi kimseyle bölüşmeden,
paylaşmadan kullanırız. Ne bir örgüt ne bir yapı ne de
başka bir unsurla ülkeyi yönetme yetkisini asla paylaşmayız ve
paylaşmadık.
Türkiyenin yönetim sistemi cumhuriyet ve demokrasidir,
otoriter rejim değildir. Zamanı geldiği zaman Türkiyede
şeffaf seçimler yapılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti PKKyı düşman
olarak görmektedir, PKKya karşı amansız bir mücadele
vermektedir. Kürtler Türkiye Cumhuriyetinin eşit
yurttaşlarıdır. 80 milyon nasıl hepsi Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşıysa, bunun içerisinde pek çok unsur vardır, Kürtler de
aynı diğer unsurlar gibi bu ülkenin eşit, öz hak sahipleridirler
ve vatandaşlarıdırlar. PKKya karşı yapılan
operasyonların sanki Kürtlere karşı yapılıyormuş
gibi gösterilmesini asla kabul edemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, sözlerimi tamamlayacağım.
LEZGİN BOTAN (Van) Ercişte Hediye
Atamanı yaktınız, Hediye Atamanı. 37 yaşında,
gariban bir kadın diri diri yakıldı, haberin var mı?
BAŞKAN Tamamlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Dediğim gibi,
PKKya operasyonlar yapılacaktır, bundan sonra da yapılmaya
devam edecektir ama bunu Kürtlere yapılıyor gibi söylemek, böyle bir
algı oluşturmaya çalışmak asla kabul edeceğimiz bir
şey değildir. Benim bu ülkede ne kadar hakkım varsa bir Kürt
kökenli vatandaşın da aynı hakkı vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şu Parlamento çatısı altında
siyaset yapan bütün partiler yetkiyi aynı şekilde milletten
alırlar ve millet onları seçer.
Bir de siyasi iktidara göre Kürtü, Türkü,
Alevisi, Sünnisi, aidiyeti fark etmeksizin yurttaşlar ikiye
ayrılır: Bir, iktidarı hesapsızca destekleyenler; bir de
iktidarın yanlışlarını eleştirdiği için
gadre uğrayanlar. Bu, akademisyen olur, basın mensubu olur,
öğrenci olur, emekçi olur, Kürt olur, Alevi olur, Türk olur, Sünni olur,
fark etmez; eleştiriye ve muhalefet etme hakkına tahammülsüz olan
yurttaşlar bu ülkenin özellikle de son iki yılda dezavantajlı
yurttaşlarıdır diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Şimdi şahısları
adına ikinci ve son söz Konya Milletvekili Leyla Şahin Ustaya
aittir.
Buyurun Sayın Şahin Usta. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Evet, bu kanunla güzel bir şey yapıyoruz,
yeni bir üniversite kuruyoruz, Lokman Hekim Üniversitesini kuruyoruz. Millî
Eğitim Komisyonunda da görevli olan bir milletvekili olarak
açıkçası
Ayrıca 5 Aralık gününde böyle bir
konuşma yapmış olmaktan da farklı bir gurur ve onur
duyuyorum çünkü yıllar öncesinde üniversiteden atılmış bir
kişiyken şimdi üniversite kurma noktasında bu kanuna destek
veren bir kişi olarak (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) hem de bu kürsüden konuşmayı hak etmiş
olarak ayrı bir gurur ve onur duyuyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bu arada kaç tane
öğretim görevlisi attığınızı da bir söyleyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul)
Barış akademisyenlerinin bugün davası vardı. İbrahim
Kaboğlunu da attınız, İbrahim Kaboğlunu atanlar da
sizsiniz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Biz AK
PARTİ olarak her türlü özgürlüklerin önünü açmış, iktidara
geldiğimiz günden bugüne kadar kadın, erkek, çocuk demeksizin
ALİ ŞEKER (İstanbul) Binlerce
akademisyeni attınız, hâlâ konuşuyorsunuz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla)
herkesin
eşit ve aynı hukuka sahip ülke vatandaşları olduğuna
inanarak bu tip politikalarımızı her daim ürettik. Evet, daha
öncesinde bu ülkede bilimden, bilimsellikten uzak, insanların
kılık ve kıyafetlerine bakarak üniversiteden kovduğu
üniversitelerden çok değiştik, çok geliştik, yeni üniversiteler
kuruyoruz, sayılarımızı artırıyoruz,
artırmaya da devam edeceğiz. Artırmasak Niye
artırmadınız? derdiniz, yine eleştirirdik;
artırıyoruz Niye artırıyorsunuz? diyorsunuz, yine
eleştiriyoruz.
Biz iktidarız, biz sorumluluk sahibiyiz. Biz bu
ülkeye hizmet etmekle görevliyiz. Biz, bu ülkede yükseköğretim almak
isteyen gençlerin taleplerine cevap verecek her türlü yeniliği ve
değişimi yapmakla yükümlü insanlarız. Bu konuda da
yaptığımız çalışmalarla elbette ki gurur
duyacağız ve onur duyacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
5 Aralık seçilme ve seçme hakkının
verilişinin 83üncü yıl dönümü. Ancak bakın, sadece
üniversitelerden başörtülüler atılmadı, bu Mecliste de 28
Şubat döneminde
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) 5 bin öğretim
üyesini görevden atan başka bir dünya ülkesi var mı acaba, var
mı?
SALİH CORA (Trabzon) Niye? Terörist
oldukları için, teröre destek verdi yani.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Zamanında onlar da size terörist diyordu.
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyelim sayın
milletvekilleri.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) -
milletin
iradesiyle seçilmiş bir kadın, sadece başörtülü olduğu için
bu Meclisten de atıldı, had bildirilmeye
çalışıldı kendisine.
Türkiye artık çok değişti; Türkiye
bunlarla uğraşmayan, tam tersine, hizmet etmek için yola
çıkmış bir iktidarın izinde yürüyor. O yüzden millet bize
güveniyor ve bize oy veriyor. Ne kadar, yalanlarla, iftiralarla, gerçek olmayan
belgelerle, sahte evraklarla bize suç atmaya çalışsanız da
bunlar boş. Siz bunlarla ancak kendinizi avutur, kendinizi oyalarsınız
ve kendinizi rezil edersiniz. Eğer bu millet bize güvenmeseydi bize oy
vermezdi. Biz on beş yıldır iktidarız ve bundan sonra da
inşallah iktidar olmaya talibiz. Biz yaptığımız
hizmetlerle bugüne kadar kendimizi ispatlamış bir iktidarız.
Gönül isterdi ki sizler de
yaptığımız her kanunda destek olun. Gelip burada,
yapılan çalışmalara, yalan ve iftiralarla
Bu milletin kürsüsünü
teröristlerin kürsüsü hâline getirmekten vazgeçin.
LEZGİN BOTAN (Van) Ya, utan, utan ya! O ne
biçim konuşma ya! Ayıp ya!
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Gelin, bu
ülke için, bu ülkenin gençleri için yaptığınız bir
şeyi söyleyin, bir tane örnek gösterin, biz de sizi
alkışlayabilelim.
NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) Dün size
yaptıklarını bugün siz başkalarına yapıyorsunuz.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Bu ülkenin
kadınları için yaptığınız bir tane bir şeyi
gösterebilseydiniz keşke. Biz yapıyoruz, yapmaya da devam
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu ülkeyi her türlü vesayetten, cuntadan, medya
patronlarından kurtaran AK PARTİ iktidarıdır, bunu
unutmayın.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hepsini kendinize
bağladınız tabii, hepsini kendinize bağladınız.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Bugün
eğer muhalefet de çıkıp özgürce kendi ifadesini
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi muhalefet,
hangi muhalefet, hangi muhalefet?
YUSUF BAŞER (Yozgat) Konuşuyorsun ya!
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) -
kendi
fikrini konuşuyorsa ve savunuyorsa bunu AK PARTİye borçludur, bunu
unutmasınlar. Sizin diktatör dediğiniz insan sayesinde siz bugün
konuşuyorsunuz ve bugün burada, bu Meclistesiniz, bunu da unutmayın
lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Biz halktan
konuşma hakkını aldık, diktatörden almadık.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Ben,
yapılan bu düzenlemelerle ve kanunlarla yeni kurulan üniversitemizin de
Kanun maddesinin içerisinde hayata geçirilecek olan,
yaşlılarımıza gündüz bakımevlerinden faydalanma
imkânının verilmesiyle birlikte, pek çok alanda
yaptığımız yeniliklerle birlikte bu ülkeye hizmet etmeye
devam edeceğiz büyük bir gurur ve onurla. Sizler engelleseniz de biz
çalışmaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından
gürültüler)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Siz
buradaysanız, küfrettiğiniz insanın sayesinde
buradasınız, Ayyaş. dediğiniz insanın sayesinde
buradasınız.
LEYLA ŞAHİN USTA (Devamla) Biz sizler
gibi
Kimseyi ötekileştirmeden, tam tersine, birleştirici ve herkesin
hakkını ve hukukunu koruyan bir hükûmet ve parti olarak bu milletin
güveniyle yola devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Konya Milletvekili Leyla Şahin Ustanın 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Başkan, sayın hatip grubumuza dönerek
birçok laf etti ama sataşmadan söz almayacağım.
Ben 28 Şubat döneminde akademisyendim ve
başörtülü öğrenciler için imza verdiğimden ötürü soruşturma
geçirmiş biriyim. Ama geçmiş dönemin mazlumlarının bugünün
zalimleri hâline gelmiş olmasını üzüntüyle izliyoruz.
Neymiş? 1999da başörtülü olduğu için bir milletvekili şu
Meclisten kovulmuş. Bazı milletvekilleri de iktidardan farklı
düşündüğü ve siyaset yaptığı için, bu ülkenin 10
milletvekili, şu Meclisin 10 üyesi içeride.
Bu ülkenin kadınları için ne
yapıyormuşuz? Bu ülkede hiçbir partinin milletvekili sandalye
oranları daha yüzde 20lere varmamışken biz yüzde 40ı
kadın olan bir partiyiz. Oysa, iktidar ise özellikle kadın
vekillerimizin vekilliğini düşürmekle meşgul diyorum.
Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Şimdi soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz on beş dakika süreyle.
Yarısını soru, yarısını cevap olarak
kullanacağım.
Evet, Sayın Kayan, buyurun.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Lüleburgaz ile Pınarhisar
arasında 30 kilometrelik bir yol vardır, bu yol Karayollarına
aittir ve 5 tane köyü geçer. Burada Pınarhisar Çimento ve diğer bir
çimento fabrikası ile 2 tane çimento fabrikasının bütün yükleri
bu yoldan taşınırlar. Hâlâ bu yol köylerin içinden geçmektedir.
Köylerin içinden geçtiği için de gerek köylerin içinde bulunan binalara
gerekse şahıslara muazzam zarar vermektedir. Bunun bir an önce
önlenmesi ve çevre yoluna kavuşması gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Bakanım, bugün 5
Aralık, kadınlar olarak seçme ve seçilme hakkını
kazandığımız günün yıl dönümü. Seçilmiş bir
kadın milletvekili olarak dünyanın birçok ülkesinden önce seçilme
hakkının sağlanmasına öncülük eden Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürkü bir kez daha minnetle anıyor, saygılarımı ve
teşekkürlerimi tekrar Genel Kurul huzurunda iletiyorum.
Bu kanun tasarısının içinde,
Sayın Bakan, bir vakıf üniversitesi kurulması var. Bu konuyu biz
birçok konuşmamızda gündeme getirdik; vakıf üniversitelerinin
muafiyet yapılarını, özel teşviklere sahip
olmalarını ve son dönemlerde giderek kaynaklarının
artmasını. Ama özellikle de öğrenim ücretleri, gerçekten
ülkemizin ekonomik koşullarına baktığımız zaman
çok yüksek düzeylerde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Gürer
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, çiftçilerin tarım
kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçlarında bir
ötelemeye gidildi ancak bu, Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil olan ve
TARSİMde sigortalı olan çiftçileri kapsıyor, oysa mevsimsel
sorunlar nedeniyle, kuraklık, don ve benzeri nedenlerle mağdur olan
çok sayıda çiftçi var. Bu çiftçiler Çiftçi Kayıt Sistemine ve TARSİMe
sigortalatmadıkları için o mağduriyeti onlar da
yaşıyorlar. Bu yeni gelen düzenleme de ne yazık ki onları
kapsamıyor. Çiftçinin mağduriyeti belgeli olduğuna ve sorunlar
saptandığına göre onlar için de borçlarda bir öteleme
sağlanacak mıdır? Hasat dönemleri dikkate alınarak bu
anlamda bir iyileştirme gerçekleştirilecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi sıra sizde Sayın
Tanal.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu Nisan 2013 tarihinde
gizli ibaresi yazılı İstanbul Kapalı Çarşıda
döviz-altın ticareti yapan, sanatçı Ebru Gündeş Sarrafla evli
olan İran asıllı Rıza Sarrafa yönelik çalışmalar
neticesinde bu, MİTin bir belgesi- uygulanan ekonomik ambargo sebebiyle
bankacılık sistemi üzerinden Türkiyeye para gönderemeyen
İranlı banka ve şahıslara aracılık
yaptığı
şeklinde
Bu, Başbakanlığa
verilmiş bir belgedir. Bundan bilginiz var mı, yok mu? Niye
Başbakanlık bir tedbir almadı, bugün biz Rıza Sarrafla
uğraşıyoruz? Hükümet sıkıntıya düşmüş;
hırsızlığın, yolsuzluğun adı millî devlet
sırrı olmuş. Nedir bu konu? Bu belgeyle ilgili bize bilgi verir
misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kurumlarda çalışan personelin
görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları
düzenleyen Millî Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri
Yönetmeliği Resmî Gazetede yayımlandı. Bu yönetmelikle,
öğretmen olmayanların dahi rehber öğretmen yapılması
amaçlanmakta. Yönetmeliğin sadece eğitim sisteminde değil
öğrenciler ve eğitim emekçileri açısından da
yıkıcı sonuçlar doğuracağı kanaatindeyiz ki sivil
toplum örgütleri, sendikalar da aynı şeyi düşünmekte ve bununla
ilgili de dava açmış durumdalar. Ensar Vakfı yurdunda
yaşanan tecavüz vakası, Aladağ yurdunda yaşanan yangın
faciası yaralarını henüz sarmamışken böyle bir
yönetmeliğin, rehberlik hizmeti adı altında okullara
vakıf ve cemaatlerin elemanlarının, pedagojik formasyona sahip
olmayan kişilerin görev yapabilmesinin yolunu açacağını
düşünüyoruz. Bu yönetmelikle ilgili vicdanınız rahat mı,
sizi rahatsız etmiyor mu? Öğretmenler dışında herkese
okulları açan bu yönetmeliğin iptalini düşünüyor musunuz?
Sakıncalarına karşı nasıl önlemler almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Toğrul
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bugün üniversitelerde 5.644
akademisyenin işine son verilmiştir. Bunlardan 380i barış
imzacısı akademisyenler. Dünyada böyle bir benzer örnek var
mıdır? Haklarında herhangi bir idari ve hukuki soruşturma
yapmadan, sadece bir barış bildirisine imza attıkları için
üniversitelerinden uzaklaştırılan bir dünya örneği var
mıdır? Örneğin, Edward W. Said, örneğin De Gaulle ve
Jean-Paul Sartre vakasını biliyor musunuz? Bizler bugün
üniversitelerimizde nitelikli öğretim üyesi bulamazken, bu sayı her
gün artıyorken ve bugün üniversite mezunlarımızın yüzde
25inden fazlası işsiz kalıyorken bu akademisyenlerin
dışarı atılmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gökdağ
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı, Suriyeliler için 30 milyar
dolar para harcandığını söyledi. Bu para gariban
halkımızın vergisiyle, işçisinin, köylüsünün, emeklisinin,
çalışanın çalışmayanın vergisiyle
toplanmış para. Bu paranın nereye
harcandığını Genel Başkanımız ısrarla
soruyor. Israrla Cumhurbaşkanı da buna cevap vermekten
kaçınıyor. Bu cevabı bilmek Türkiye'nin hakkı, bütün
yurttaşlarımızın hakkı. Bu cevabı neden
veremiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özdemir, bir daha size
sıra geldi, yarım kalmıştı.
Buyurun.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Evet,
tekrar teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, vakıf
üniversitelerinin kaynaklarının artması ve öğrenim
ücretlerinin çok yüksek düzeyde seyretmesiyle ilgili şu soruları
sormak istiyorum: Bu vakıf üniversitelerinin statüleri gereği özel
üniversite statüsüne dönüşmesi gibi bir düzenleme olabilir mi? Bir de
ücretleriyle ilgili, biliyorsunuz, Bakanlar Kurulu her yıl devlet
üniversitelerinin öğrenim ücretlerini belirliyor, artış
oranını belirliyor. Peki, vakıf üniversiteleri için de böyle bir
artış oranı, devlet üniversiteleriyle
karşılaştırarak bir oran belirlenerek bu öğrenim ücretlerinin
çok yüksek düzeyde seyretmesi engellenebilir mi acaba?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi soruları cevaplandırmak üzere
sözü Millî Eğitim Bakanımız Sayın İsmet Yılmaza
bırakıyorum.
Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, Sayın Kayanın, Lüleburgazdaki
2 çimento fabrikasının yüklerini taşımak için köylerin
içinden geçen yolların köylere zarar verdiği, dolayısıyla
buranın bir çevre yoluna kavuşturulması konusunda bir talebi
var. Bunu, Karayolları ağına da tabi olduğunu belirterek
-çevre yollarının yapılması da yine Karayolları Genel
Müdürlüğünün, Ulaştırma Bakanlığının görev
alanı içerisinde- Sayın Ulaştırma Bakanımıza
ileteceğim.
Sayın Özdemirin Vakıf üniversitelerinin
ücretleri yüksek, özel üniversiteye dönüştürülebilir mi? diye... Gerek
Hükûmet programımızda gerekse de seçim beyannamemizde özel
üniversiteler kuracağımızı açıkladık, ifade ettik
ancak bir anayasal zorunluluk var, Anayasa değişikliği
gerekiyor. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi gerçekten bu özel üniversitelerin
kurulmasına destek verirse biz bununla ilgili Anayasa
değişikliği teklifini getirmeye hazırız.
Biliyorsunuz, biz devlet olarak eğitimde mümkün
olduğu kadar fırsat eşitliğini sağlamak istiyoruz.
Nedir bu fırsat eşitliği? Ücretsiz kitap veriyoruz. Nedir bu
fırsat eşitliği? Ücretsiz taşıyoruz. Nedir bu
fırsat eşitliği? İşte yurtlarda imkânlar
tanıyoruz. Nedir bu fırsat eşitliği? Kimsesiz çocuklara,
200 bine yakın insanımıza burs sağlıyoruz; bizim Bakanlık,
Kredi Yurtları söylemiyorum. Yine, üniversite öğrencilerine
ilişkin öğrenim harçlarını da kaldırdık
biliyorsunuz. Yine, özel okullara gidenlere ise öğrenci başına
destek veriyoruz ki hem özel okullar yaşasın hem de
MAHMUT TANAL (İstanbul) Harçlar
kaldırılmadı, ertelendi Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok efendim, hayır, öğrenim harçlarını
kaldırdık. Gece veya ikili eğitimde, belli bir süre
kalırlarsa o zaman var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Erteledik onu,
kaldırmadık.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Yok, öğrenim harcı şu anda kesinlikle alınmıyor
tekli eğitimde.
Dolayısıyla da özel üniversitelerin
kurulmasını destekliyoruz. Eğer bu doğrultuda Cumhuriyet
Halk Partisinden bir teklif gelirse biz çok net olarak destekleriz.
Bir başka husus çiftçilerin Ziraat
Bankasına borçlarıyla ilgili. Ziraat Bankası, işte
TARSİM ve sigortalı olmasa dahi mevsimsel şartlardan
dolayı, gerek kuraklık gerekse dondan dolayı ancak bunu bir şekilde
Aynı şey Sivasta da var. Sivasta da gerçekten dondan dolayı ve
kuraklıktan dolayı -birisi Kangalda, diğeri Gemerekte-
tutanağa bağlamışlar. Dolayısıyla bunların
karşılanması yolunda talepleri de var, bizde aynı talepleri
Tarım Bakanlığımıza iletiyoruz. Ancak sonuçta
Türkiyenin bu hasarları karşılayabilmesi biraz kaynak işi,
biraz bütçe işi. Dolayısıyla Türkiye, imkânları el
verdiği ölçüde gerek tarımı desteklemekte gerekse de böyle
doğa olaylarına karşı çiftçilerimizin zararlarını
karşılamak durumda. Her yıl erteliyoruz, her yıl
erteliyoruz mümkün olduğu kadar, bütçe imkân verdiği sürece.
Sayın Tanalın dediği bir başka
şey Reza Zarrabla ilgili; 2013 yılında da MİTin
Başbakanlığa gönderdiği bir belge var. Bu kimsenin
İran üzerinden gelen paraları bankacılık sistemi üzerinden
Çine ve Dubaiye aktardığına ilişkin bir bilgi veriliyor
yani O zaman tedbir alınsaydı. deniyor. Ben
katılırım, devletin tedbir alması gerekir, aynı
fikirdeyim ama sizlerden istirhamım şu: Zarrabın -biliyorsunuz-
hapishanedeyken konuşmaları en son deşifre edildi, avukatlar da
o konuda destek verdi. Zarrab şunu söylüyor, diyor ki: Buradan kurtulmak
için her türlü yalanı söyleyebilirim. Bununla ilgili avukatlar verdiler.
Dolayısıyla, Zarrabın her söylediğine lütfen muteber bir
iş adamıymış gibi itibar etmeyin, birinci cümle o.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Niye madalya
verdiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Şimdi, dün avukatlar Zarrabın bu sözünü dilekçeyle
mahkemeye verdikten sonra, yine Amerikan mahkemesi cezaevinde olan bu
kayıtları kaldırdı, kayıtları sildi; basından
takip ettiğim kadarıyla söylüyorum. Dolayısıyla da yeni bir
konuşmasından bir açık bulup da tekrar yine onu da
MAHMUT TANAL (İstanbul) Niye madalya verdiniz
Sayın Bakanım?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Zarrab şu anda Amerika tarafından, bakın, AK
PARTİ aleyhine değil, siyasetçilerimiz aleyhine değil, Türkiye
aleyhine kullanılıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım, niye
madalya verdiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla, burada parti ayrımı
gözetmeksizin bir millî duruş gerekli, bunu çok net olarak söylüyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanım, buna niye madalya verdiniz, niye?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bir başka husus, Sayın Hürriyetin dediği,
işte Rehberlikle ilgili yönetmeliği çıkardık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Bakanım, bak, madalyayı görüyor musun? Sizin Bakanınız
vermiş, bunu benim babam mı verdi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Siz de söylediniz, dava açıldı. Bu davada ne karar verilirse
-doğru veya yanlış, iyi veya kötü, maddelerin yürütülmesinin
durdurulması veya belli maddelerinin iptal edilmesi konusunda-
çıkacak her şeye uyacağımızı taahhüt ediyorum. Bu
yönetmelik içime sindi mi? Altına imzayı atan benim,
Başbakanlığa gönderen benim, dolayısıyla içime sinmese
göndermezdim yani.
Bir başka şey Üniversite öğretim
üyelerinin görevine son verildi ve bunlarla ilgili belge yok, hukuk yok,
dolayısıyla da sadece bir bildiriden dolayı
Biz de onun için
diyoruz ki: Olağanüstü hâl döneminde yapılan işlemlere
karşı itiraz mekanizmalarını hayata geçirdik.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Hangi mekanizma var
Sayın Bakanım?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Var, var.
Bak, ben bir hukukçu olarak
İnan, bunu hiç
siyasi olarak veya laf olsun diye söylemiyorum. Çok avukatlık da
yaptım.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Nereye
başvurabilirler?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Herkes, belli
Niye? Öyle söylemeyin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Ama yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Hukuk, hak gecikir ama mutlaka yerini bulur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) O doğru.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Hak gecikir ama mutlaka yerini bulur. Dolayısıyla da
bakın, Komisyon var
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Geç gelen adalet de
adalet değildir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ya bakın, daha biraz önce -yine basından takip
ediyorum- Sayın Selahattin Demirtaş, HDPnin Genel Başkanı,
bir davadan beraat etti, değil mi? Yani, yine basından takip
ediyorum, siz davasını
Pekâlâ gördüğünüz gibi, içeride olan bir
kimsenin beraat ettiği davalar da oluyor. Herhâlde ikinci bir
davasında daha mı beraat oldu? 2 tane gibi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) 70 tane.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla da yani benim genel ilkem şudur
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Bu, hukukunuzun
çalıştığını mı gösteriyor?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas)
yani, adalet gecikir ama mutlaka yerine gelir, sadece biraz
sabretmek lazım.
PERVİN BULDAN (İstanbul) Çok
sıradan bir davaydı o, çok sıradan bir davaydı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bir de Sayın Gökdağın, işte Suriyelilere
30 milyar dolar harcandığı söyleniyor, bunun nereye
harcandığı bize hiç ifade edilmedi. Bizim AFADdan sorumlu olan
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağın herhâlde bugün
bir basın toplantısı oldu. Dolayısıyla, bu basın
toplantısında her birinin nereye harcandığına
ilişkin detaylı bilgiler sunuldu. Bunun saklısı gizlisi
yok. Pekâlâ, uluslararası kriterlere göre de siz buraya konteyner kenti mi
tahsis etmişsiniz, eğer konteyner kenti bir başka yere kiraya
verebilir miydiniz, verebilirdiniz. Siz buraya sağlık görevlisi mi
görevlendirdiniz, siz buraya eğitim görevlisi mi görevlendiriyorsunuz,
bunların her birisinin
Yani hesaplama olunca böyle de var. Dolayısıyla
da Türkiyeyle, gerçekten kendi evi yanarken, kendi ülkesi yanarken bir
başka ülkeyi emin bularak oraya geçen insanlara kapısını
açmasından dolayı gurur duyulması lazım. Eğer bundan
dolayı Bu milletin hakkını, hukukunu, vergisini bunlara harcadınız.
diye eğer bir şey konuşursanız inanın ki bu,
doğru olmaz.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Bakanım, nereye harcadınız?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - Bak, bu, doğru olmaz. Biz önce insanız. Bakın,
kimlikleri bir köşeye bırakın; Suriyeli, Türkiyeli,
İranlı, Kafkaslı, Balkanlı, bırakın. Buraya bir
insan gelmiş, bu insanın sağlık hizmeti olacak mı?
Olacak. Bu insanın eğitim hizmeti olacak mı? Olacak. Bu
insanın insanca ne hizmeti varsa biz onu getirmek
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakanım,
ben bunu sormuyorum ki.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) - İşte, bütün bu yaptıklarımızı
da
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Bakanım, izin verir misiniz? Niye harcadınız? diye sormuyoruz,
Nereye harcadınız? 30 milyar dolar, 120 katrilyon
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) E, tamam. Hepsi belli. Bak, Recep Akdağ Beye de tek tek
söylüyorum; bu 30 milyar doların sağlığa ne kadarı
gitti, eğitime ne kadarı gitti, yerleşim bölgesine
Bak,
konteyner kentler yapıyoruz, çadır kentler yapıyoruz, işte,
bunlara okul malzemelerini veriyoruz, bunlara ilave Türkçe öğretecek
öğretmenleri tutuyoruz. Dolayısıyla, tek tek kalem olarak
çıkarır, onları da sizlere
Ben Recep Beyin basın toplantısında
açıkladığını düşünüyorum ama yazılı
olarak da size mutlaka bunu iletmesini isteyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Sayın Özkoça
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
Sayın Başkan
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Sayın
Bakanım, benim bölgemde, Türkiyede en fazla Suriyelinin
yaşadığı yer Gaziantep.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) 500 bin mi, 500 bin mi?
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Gaziantepte bu 120
katrilyon harcandığı iddia edilen Suriyelilerin ne hâlde
olduğunu gidip birlikte görelim, hepsi perişan.
BAŞKAN Sayın Gökdağ, Sayın
Özkoç sisteme girmiş.
Sayın Özkoç, buyurun
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Avrupaya bakın, bin kişiyi dahi
paylaşamazlarken, ne yapacaklarını bilemezken Türkiye 3 milyon
sığınan insana kendi imkânları içerisinde en iyi hizmeti
veriyor ki bakın, en son UNESCOnun toplantısına
katıldım. UNESCO Başkanıyla da görüşmede bütün UNESCO
BAŞKAN Sayın Bakanım, Sayın
Özkoça söz verdim, konuşsun bir, gerekirse
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Son cümle
UNESCO üyeleri içerisinde bu sığınan
insanlara karşı devlet olarak da insani sorumluluklarını
hakkıyla yerine getiren tek ülke varsa Türkiyedir, bunu dünya kabul
ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya, bizim ona
itirazımız yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Yolsuzluk
olmasın.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Para nerede,
para? 30 milyar nerede?
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Ben başka bir
şey soruyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bundan dolayı da bakın, Avrupada UNESCOya 3 tane
üye seçilmesi gerekiyordu. Bunlardan bir tanesine Portekiz seçildi, bir
diğerine Finlandiya seçildi ama Almanya da bizim gibi adaydı, Almanya
seçilemedi, Türkiye seçildi.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoç, buyurun
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Dolayısıyla uluslararası toplum
karşısında da Türkiyenin yapmış olduğu
çalışmaların bir karşılığı olduğunu
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Sayın Özkoç, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Millî Eğitim
Bakanı İsmet Yılmazın 506 sıra sayılı Kanun
Teklifinin birinci bölümü üzerinde
yapılan soru-cevap işlemi sırasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Bakanın
lafını kesmek istemedim.
Sayın Bakanım, gerçekten hayretle
izliyorum. Türkiye Cumhuriyetinin Genelkurmay Başkanını,
PKKlı bir numaralı mahkûm olan Şemdin Sakıkın gizli
tanıklığıyla altı yıl hücrede tuttunuz. O gün atadığınız
general ve subaylar darbe kalkışması yaptılar, 250
şehit verdik. Bunun müsebbibi Hükûmetiniz. Siz burada, Genel Kurulda o
kadar rahat bunu, Adalet geç de olsa yerini bulur. sözünü söylüyorsunuz ya,
ben de sizi hayretler içerisinde izliyorum. Bırakın altı
yılı, eğer bir gün dahi o lağım çukurlarının
olduğu hücreye bir militanın gizli tanıklığıyla
atılsaydınız gerçekten bu tebessümünüz hâlâ yüzünüzde olur muydu,
çok merak ediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) O zaman 17-25
Aralığı niye savunuyorsun? Aynı savcılar, aynı
hâkimler
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Bakanım, siz Fetullah terör örgütüyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkoç, lütfen
tamamlayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya)
Tamamlayacağım.
Siz Fetullah terör örgütüyle kol kola girip resimler
verirken, Bank Asyanın açılışını yaparken,
Fetullah terör örgütünün okullarına yardımcı olurken, kaynak
aktarırken burada bulanan muhalefetin tamamı Bu yaptığınız
doğru değildir. Siz bir terör örgütüne yardımcı
yataklık ediyorsunuz. diyorlardı, bunların tümüne siz vatan
haini diyordunuz. Şimdi, gerçekten, hiç yüzünüzde bir kızarma
olmadan
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ayıp edersin, ayıp edersin!
BAŞKAN Lütfen Sayın Özkoç, cümlelerimize
dikkat edelim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Rica ediyorum.
Fetullah Gülen örgütünün yan yana mücadelesini
veren Hükûmetin bir parçası olarak bunu Yahu adalet yerine gelir ama geç
gelir. diyerek binlerce akademisyeni, binlerce öğretmeni, binlerce
türbanlıyı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bitiriyorum.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) -
binlerce masumu
cezaevlerinde süründürürken bu rahatlığı nasıl
buluyorsunuz, çok merak ediyorum.
Size son sözüm: Adalet geç tecelli eder ama bir gün
adalet sizin için tecelli ettiğinde bu millet bir oh çekecek Sayın
Bakanım. Ben sizin yüzünüzü o zaman görmek istiyorum.
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) Geciken adalet,
adalet değildir.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama toplu bir cevap
verseniz iyi olur Sayın Bakanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, böyle bir usul yok, soru-cevap bitmiş.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım, sizi dinliyoruz.
28.- Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmazın,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Sayın Başkanım, şunu söylüyorum:
Bakın, biz FETÖye ilişkin hâkimleri tasfiye edelim.
dediğimizde bir yasa çıkardık, daha Resmî Gazetede
yayımlanmadan Anayasa Mahkemesine hemen gidip başvuranın kim
olduğunu bu aziz millet biliyor. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) Anayasaya aykırı
iş yapıyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Bir darbe yapılmış, darbe yapıldıktan
sonra bu terör örgütü başı Böyle sendika kuracaksınız,
böyle banka kuracaksınız, böyle bankayı destekleyeceksiniz,
böyle sendikaya üye olacaksınız. dediğinde; devlet, bir terör
saldırısı karşısında ilk refleks olarak Bunun
söylemiş olduğu sendika üyelerinin devletle ilişiğini
keselim, bankaya onu desteklemek için para yatıranların pekâlâ
devletle ilişiğini keselim. dediğinde, onlara sahip
çıkıyor gibi gözüküp de ve onların terörist olduğunu âdeta
dünya bildikten sonra onları kimin savunduğunu da bilen o. Yani biraz
insaf! Yaptığınıza bakın da ondan sonra
Millet
biliyor, hiç şüphe etmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET
YILMAZ (Sivas) Ben de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Birleşime iki dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.24
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.28
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32nci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, 457 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987
Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi
Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S.Sayısı:457)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, 385 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 385)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Aralık
2017 Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.29