TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33üncü
Birleşim
6
Aralık 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kayseri
Milletvekili Hülya Nergisin, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı tanınmasının 83üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mardin
Milletvekili Erol Doranın, tutuklu milletvekillerine ilişkin gündem
dışı konuşması
3.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Balıkesir ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
III.- AÇIKLAMALAR
1.-
Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlunun, Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akının yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun gündem dışı
konuşmaya cevaben yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akın ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğluna
konuşmalarından dolayı, Hükûmete taşeron işçilere
verilecek kadrodan dolayı teşekkür ettiğine ve 40 bin geçiş
garantisi verilen Osman Gazi Köprüsünden günde sadece 17 bin aracın
geçtiğine ilişkin açıklaması
4.- Kayseri
Milletvekili İsmail Emrah Karayelin, ABDnin Kudüsü siyonizmin
başkenti olarak tanıyacağına ilişkin ifadelerinin
Müslüman ümmeti yok saymak demek olduğuna ve Kudüsü kendi kaderine terk
etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
5.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, AKP yöneticilerinin işsizlikle ve hayat
pahalılığıyla mücadele eden vatandaşların hâlini
ne zaman göreceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul
Milletvekili Sibel Özdemirin, 1994 yılından itibaren İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin, 2002 yılından itibaren de ülkeyi tek
başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin
İstanbulu yaşanamaz hâle getirdiğine ilişkin
açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, emperyalist
Batının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın
şahsında Türkiyeyi itibarsızlaştırmak için sistematik
yıkım planını tedavüle soktuğunun artık
gizlenemeyecek kadar açık ve net olduğuna ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, CMK ücret tarifesindeki müdafi ücretlerinin
neden yükseltilmediğini ve hâkim ve savcılar ile avukatlar
arasındaki çifte standart uygulamaların neden sona
erdirilmediğini öğrenmek istediğine ve avukatların emekliliklerinin
Emekli Sandığı kapsamına alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Samsun
Milletvekili Orhan Kırcalının, Türkiye her alanda büyük bir
atılım gerçekleştirirken uluslararası şer
odakları ve bunların Türkiyedeki uzantılarının bu
gelişimi durdurmak için her yolu mübah gördüklerine ilişkin
açıklaması
10.- Kayseri
Milletvekili Çetin Arıkın, FETÖden kapatılan Melikşah
Üniversitesinin arsasıyla ilgili davaya ve vatandaşların elinden
arsalarının zorla alındığına ilişkin
açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyetin, BİRLEŞİK METAL-İŞ
Sendikasına üye oldukları gerekçesiyle işlerinden
çıkarılan Posco Assan işçilerinin mağduriyetinin devam
ettiğine ilişkin açıklaması
12.- Trabzon
Milletvekili Salih Coranın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun grup
toplantısında medya kuruluşlarını ve özellikle A Haber
ve ATVyi hedef alan açıklamalarına ilişkin açıklaması
13.- Çanakkale
Milletvekili Bülent Özün, lig usulüne tabi spor dalları için yüzde 5 ila
yüzde 15 arasında vergi oranı uygulanmasına ilişkin
açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, 685 sayılı KHKyle
23/1/2017 tarihinde kurulmasına karar verilen OHAL Komisyonunun hâlâ
toplanmadığına ve Orman ve Su İşleri
Bakanının neden Kanal İstanbul Projesine karşı
çıkmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Hacı Özkanın, AK PARTİ hükûmetleri olarak tüm
çalışanların şartlarını iyileştirmenin
mücadelesi içinde olduklarına, taşeron işçiler ve mevsimlik
geçici işçilerle ilgili düzenlemeler yapılacağına
ilişkin açıklaması
16.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalının, 5 Aralık Dünya
Mühendisler Gününe ilişkin açıklaması
17.- Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, SGK tarafından 15 bin
kadının maaşının anlaşmalı boşanma
olduğu gerekçesiyle kesildiğine ve bu konudaki tespitlerin doğru
yapılarak mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini beklediğine
ilişkin açıklaması
18.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğanın taşeron işçilere kadro verilmesiyle ilgili
açıklamalarının memnuniyet verici olduğuna, mevsimlik
işçilerin sıkıntılarının da dikkate
alınması gerektiğine, uzman çavuşların 4/Cden 4/Bye
geçirilmesi konusunda bir düzenleme beklendiğine ve Kudüsün
İsrailin başkenti olarak tanınması ile Tel Avivdeki
Amerikan Büyükelçiliğinin Kudüse taşınacağına
ilişkin haberlere ilişkin açıklaması
19.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, mahkemenin HDP Eş
Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın 7 Aralıkta
yapılacak duruşmasıyla ilgili daha önce aldığı
kararı iptal etmesine ve 6 Aralık ile 1 Ocak arasında Ankarada
bütün eylem, etkinlik ve demokratik gösterilerin yasaklanmasına
ilişkin açıklaması
20.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Amerika Birleşik Devletlerinin Tel Avivdeki
ABD Büyükelçiliğini Kudüse taşımak niyetine ve Türkiye'nin
etkin diplomasi yürüterek çatışmaları önlemeye hizmet edecek
sağduyulu bir tutum benimsemesini ve Filistin halkının
haklarını korumayı amaçlayan ilkeli bir duruş sergilemesini
beklediğine ilişkin açıklaması
21.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceözün, ABD Başkanı Trumpun,
Kudüsü İsrailin başkenti olarak tanımak ve Tel Avivdeki
Amerikan Büyükelçiliğini Kudüse taşımak konusundaki
açıklamalarına, taşeron işçilerle ilgili yasal düzenleme
yapılacak olmasına ve 5 Aralık Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı verilişinin 83üncü yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
22.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 5 Aralık Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 83üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
23.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, Aydın Milletvekili
Abdurrahman Özün HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.- Kocaeli
Milletvekili Saffet Sancaklının, oyuncular için
geçerli olan gelir vergisi oranlarına ve kulüp
yönetimlerine acil bir şekilde müdahale edilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
25.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, gazetelerin kendi
yorumları çerçevesindeki değerlendirmelerini siyasi partilere ihale
eden yaklaşımı doğru bulmadığına ilişkin
açıklaması
26.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Rıza Sarrafın Türkiye Cumhuriyeti
mahkemelerinde yargılanmadığı için Amerikada
yargılandığına ve muhalefetin bu olayı
geçiştirmesinin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Kudüsün
başkent yapılmasının hem uluslararası hukuka hem
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına
aykırı olduğuna ve gruplar kendi arasında mutabakata
varırsa Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ortak bir deklarasyon
yayınlanabileceğine ilişkin açıklaması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Trumpın resmî olarak Kudüsü
İsrailin başkenti olarak tanıdığına ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak bu haksız ve hukuksuz kararı
alanları kınadıklarına ilişkin konuşması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça, 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerinde
uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru
B) Tezkereler
1.-
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1365)
2.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1366)
3.- Çevre
Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1367)
4.- Dilekçe
Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1368)
5.- Adalet
Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1369)
6.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1370)
7.- Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1371)
8.- Anayasa
Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1372)
9.- Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1373)
10.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına
ilişkin tezkeresi (3/1374)
11.-
Dışişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1375)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından,
Türkiye'de enflasyonun nedenlerinin ve çözüm önerilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 6/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6
Aralık 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
tarafından, Anayasayı, temel hak ve özgürlükleri korumakla görevli
Anayasa Mahkemesinin ilke kararını tanımamış
olması, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını
görmezden gelmesiyle yerel mahkemelerdeki yargı süreçlerini
etkilediği iddiasıyla 6/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6
Aralık 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile Zonguldak
Milletvekili Ünal Demirtaş tarafından, enflasyon nedeniyle tüm
maaşlarda yaşanan kaybın ne kadar olduğunun
araştırılması amacıyla 6/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6
Aralık 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, 7/12/2017 Perşembe günü Genel Kurulun
toplanmamasına ilişkin önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, Afyonkarahisar Milletvekili
Mehmet Parsakın HDP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında HDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının 506 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde
oyunun rengini belli etmek üzere yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi
Çamlının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim
B) Komisyonlara
Üye Seçimi
1.- (10/114, 365,
378, 494, 702, 884, 1423, 1431, 1442, 1449, 1597, 1787, 1808, 1949, 1955, 1970,
2056, 2092, 2094, 2095, 2096, 2097, 2098, 2099) esas numaralı,
Uyuşturucu Madde Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
2.- (10/2101,
135, 2103, 298, 1150, 2002, 2104, 2112, 2113) esas numaralı,
Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının
Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye
seçimi
IX.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş'ın
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 506)
2.- AB-EFTA Ortak
Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine
İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve
1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/745) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:457)
3.- Geçici
İthalat Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/712) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 385)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Arasında Afet ve
Acil Durum Halinde Yardım Sevkiyatının ve Yardım Personeline
Ait Eşyanın İthalat, İhracat ve Transitini
Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/764) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 460)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/763) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 465)
X.-
BİLDİRİLER DEKLARASYONLAR
1.-
Birleşmiş Milletler kararları hilafına Kudüs'ün tarihî
statüsünü değiştirme yönündeki maceracı girişimleri kesin
ve tartışmasız bir şekilde reddetme iradesinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak dünya kamuoyuna ifade ve ilan edildiğine
ilişkin siyasi parti gruplarının ortak bildirisi
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 506)
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin oylaması
2.-
(S.Sayısı:457) AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs
1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi
Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı:
385) Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, tarımsal amaçlı faaliyet gösteren
kooperatiflere ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/17979)
2.- Antalya
Milletvekili Çetin Osman Budak'ın, Antalya'nın Alanya ilçesi Sapadere
bölgesindeki rehabilitasyon ve ağaçların çıkarılması
işini kimin yürüttüğüne, işçilerin kayıtdışı
ve iş güvenliği önlemleri alınmaksızın
çalıştırıldığına dair iddiaların
soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/18049)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda Sosyal Hizmetler Kanunu
gereğince istihdam edilen koruma altındaki çocuk sayısına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/18055)
4.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarca
2002-2017 yılları arasında Malatya'ya yapılan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/18215)
6 Aralık 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
33üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 5 Aralık
1934te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
tanınmasıyla ilgili söz isteyen Kayseri Milletvekili Hülya Nergise
aittir.
Buyurun Sayın Nergis. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.-
Kayseri Milletvekili Hülya Nergisin, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının
83üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜLYA NERGİS (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Aralık 1934 kadınlara
seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle ilgili şahsım
adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime tüm kadınlarımızın seçme
ve seçilme hakkını elde ettiği günü kutlayarak başlamak
istiyorum.
Türkiyemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı
pek çok ülkeden önce tanınmış olup 3 Nisan 1930 tarihinde
belediyelerde, 26 Ekim 1933te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık
seçimlerinde, 5 Aralık 1934 tarihinde ise milletvekili genel seçimlerinde
kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu
nedenle, 5 Aralık 1934 tarihinden itibaren Kadın Hakları Günü
olarak kutlanır. 8 Şubat 1935te yapılan milletvekili genel
seçimlerinde kadınlar ilk kez milletvekili seçme ve seçilme
hakkını kullandılar ve bu seçimlerin sonunda 5inci Dönemde
Türkiye Büyük Millet Meclisine 18 kadın milletvekili girdi. Bu, ülkemiz
için hafızalardan silinmemesi gereken bir yeniliktir. Bu konuda emeği
geçenleri şükranla anıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk, 1925te Kastamonuda yaptığı
konuşmada şöyle der: Toplumu kalkındırmak istiyorsak
izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır, o da Türk
kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı
onunla birlikte yürütmek, kadını bilimsel, toplumsal ve ekonomik
hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı,
yardımcısı ve koruyucusu yapmakla olur. Bu beyanıyla
kadın-erkek eşitliği ilkesini açıkça ortaya koyan Atatürk,
Birleşmiş Milletlerin yirmi yıl sonra kabul ettiği
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 1 ve 2nci maddelerinde ifade edilen
ilkeleri çok daha önce dile getirmiştir.
Toplumun yarısını oluşturan biz
kadınların ihmal edildiği ve dikkate
alınmadığı hiçbir çalışmanın
başarı şansı yoktur. Toplumu kalkındırmanın
ve geliştirmenin yolu geleceğimiz olan çocukları yetiştiren
kadınların sosyal hayatın her alanında desteklenmesi ve
etkin bir şekilde yer almasıyla mümkündür. Bu nedenle, ilk defa
diğer dezavantajlı kesimlerle birlikte kadınlara pozitif
ayrımcılık uygulanması konusu 2010 yılında
yapılan değişiklikle Anayasa'mıza girmiştir. Nitekim,
AK PARTİde kuruluşundan itibaren siyasette kadınlara pozitif
ayrımcılık uygulanmıştır. Siyasette kadınlar
eskiye göre çok daha etkin bir şekilde karar mekanizmalarında temsil
edilmeye başlanmıştır bu sayede. AK PARTİ Kadın
Kolları 4,5 milyon üyesiyle dünyanın en büyük kadın sivil toplum
kuruluşudur, Türkiye genelinde 81 il ve 957 ilçede örgütlenmiştir.
Kadın Kollarımız kadınların siyasete etkin
katılımında okul vazifesini ifa etmektedir. 2002
yılında TBMMde kadın milletvekili oranı yüzde 4,4lerde
iken bu oran 26ncı Dönem itibarıyla yüzde 14,7ye
çıkmıştır.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1934
yılında verilmiş ancak bu hakların bütün
kadınlarımız tarafından kullanılmasının yolu
1 Ekim 2013 tarihinde açılmıştır. Bu tarihte AK
PARTİli 4 bayan milletvekilimiz ilk defa başörtülü olarak Genel
Kurul çalışmalarına katılmışlardır. 2013
yılı Ekim ayında demokratikleşme paketi kapsamında
kamuda başörtüsü serbest bırakılmıştır. 2015
yılı Haziran ayında hâkim ve savcılar için, 2016
yılı Ağustos ayında polisler için, 2017 yılı
Şubat ayında ise Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları için
başörtüsü yasağı kaldırılmıştır. Bu son
düzenlemeyle kadını toplumdan ve kamu kurumlarından tecrit eden
yasakçı zihniyet tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür
diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, tutuklu
milletvekilleri hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Erol Doraya
aittir.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
2.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, tutuklu
milletvekillerine ilişkin gündem dışı konuşması
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tutuklu milletvekilleri konusunda gündem
dışı söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, hâlen tutuklu bulunan Eş
Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağ, Grup Başkan Vekillerimiz Sayın İdris Baluken ve
Çağlar Demirel ile tutuklu bulunan tüm milletvekillerimizi ve Genel Kurulu
bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, milletvekilleri,
yasama çalışmalarını engellenmeden yapabilmek ve
düşüncelerini endişe duymadan dile getirebilmek için nispeten daha
güvenceli bir çalışma ortamına gereksinim duyarlar. Yasama
organı üyelerinin diğer yurttaşlardan farklı olarak sahip
olduğu güvenceler, sadece onların değil, aynı zamanda üyesi
oldukları Parlamentonun da özgürlüğü ve
bağımsızlığı anlamına gelir. Bu
bağlamda, yasama bağışıklığı,
milletvekillerinin kişiliğine değil, görevleri nedeniyle kamu
yararı ve parlamentoların bağımsızlığı
ilkeleri göz önünde bulundurularak tanınan ayrıcalıklardır.
Değerli milletvekilleri, yasama
sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını birlikte kapsayan
yasama bağışıklığının amacı,
milletin iradesini temsil eden Parlamento üyelerinin yasama faaliyetlerini
özgürce yapabilmesi, özellikle muhalefetin, iktidarın keyfî
kısıtlamaları ve soruşturmalarına karşı
korunabilmesi içindir. Bu temelde, Mecliste yapılan
konuşmaların, Hükûmete yönelik eleştirilerin, kanunlarla ilgili
yapılan eleştirilerin, bir kararı engellemek için verilen
demokratik tepkilerin dışarıda da tekrarlanmasının,
basın toplantısına konu edilmesinin, halk
toplantılarında dile getirilmesinin de yine bu sorumsuzluk kapsamında
olduğu konusunda hukuk literatüründe bir görüş
ayrılığı yoktur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa madde 83e göre de yasama sorumsuzluğunun
kapsamı belli bir mekânla sınırlanmamaktadır. Şu
noktanın altını özellikle çizmek gerekir ki yasama faaliyetleri,
esas olarak kamuoyuyla paylaşıldığında gerçek bir
aleniyet ve değer kazanır ve diğer taraftan siyasal
eleştiri başlı başına anayasal bir hak olup,
milletvekillerinin hükûmeti eleştirmeleri bizatihi bir kamu görevinin
ifası olarak değerlendirilmelidir. Parlamentoda yapılsın ya
da dışarıda yapılsın, halkın iradesini temsil
eden seçilmiş bir parlamenterin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatları çerçevesinde de değerlendirilecek olursa, siyasi
nitelikleri, tüm fikrî açıklamaları, esasında yasama çalışmalarıyla
ilintili olup, yasama sorumsuzluğu kapsamındadır. Bunun
yanında, Venedik Komisyonunun yasama sorumsuzluğu ilkesiyle ilgili
görüşü de yasama faaliyetlerinin kapsamının Meclis
çatısıyla sınırlı olmadığını
doğrulamaktadır; Parlamento üyelerinin seçilme ve seçmenle ilgili
görevleri yerine getirirken açıkladıkları görüşlerle ilgili
koruma altında olduklarını kabul etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek evrensel gerekse ulusal çerçevede söz ettiğimiz tüm
bu hukuki birikime karşın milletvekillerimizin
dokunulmazlıklarının kaldırılma ve tutuklanma sürecini
hepimiz biliyoruz, burada tekrara girmeyeceğim. Ancak, tutuklu
milletvekillerinin yargılanma süreçlerine ilişkin olarak da
Türkiyede hukukun işlemez hâle geldiğinin çarpıcı
kanıtlarından yalnızca bir örneği paylaşmak isterim.
Bakınız, Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş
yaklaşık dört yüz gündür tutuklu bulunduğu dava kapsamında
henüz hâkim karşısına çıkarılmamıştır.
Tekrar etmekte fayda görüyorum: Eş Genel Başkanımız
Sayın Selahattin Demirtaş yaklaşık dört yüz gündür tutuklu bulunduğu
dava kapsamında henüz hâkim karşısına
çıkarılmamıştır. Kendimizi de dünyayı da
Türkiyede hukuk işliyor, adalet sistemi işliyor. diye
yanıltmaktan, oyalamaktan vazgeçmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, şimdi
geldiğimiz noktada âdeta keyfî olarak sürdürülen OHAL uygulamalarıyla
milletvekillerinden belediye başkanlarına, akademisyenlerden
gazetecilere, siyasi iktidarı eleştiren, iktidarın
politikalarına muhalefet eden hemen herkes bir biçimde cezalandırılmak,
amiyane tabirle terbiye edilmek istenmektedir.
Bu ülkede nitelikli bir toplumsal
barışın en temel koşulu gerçek bir demokrasiyi tesis
etmekten geçmektedir. Temel özgürlükleri hiçe sayan güvenlikçi
politikaların günümüz koşullarında bir sürdürülebilirliği
kalmamıştır. Dolayısıyla, halkın iradesini temsil
eden yani aslında ülkenin demokratik çoğulcu yapısını
temsil eden tüm seçilmişler bir an önce serbest
bırakılmalıdır.
Başta Kürt meselesi olmak üzere ülkenin temel
toplumsal meselelerinin evrensel demokratik ölçülerde bir çözüme
kavuşturulması için uygun bir zemin vakit kaybedilmeden
oluşturulmalıdır diyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Dora.
Gündem dışı üçüncü söz,
Balıkesirin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akına aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Akın.
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının,
Balıkesir ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
AHMET AKIN (Balıkesir) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Balıkesirin sorunlarıyla ilgili söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu kadar çok sorunu bu beş dakikaya nasıl
sığdıracağız, onu da elimden geldiğince kısa
kısa özetlemeye gayret göstereceğim.
Değerli arkadaşlar, öncelikle hepinize
Kuvayımilliyenin başşehri Balıkesirden sevgi, saygı
ve selamlar getirdim. Lütfen kabul buyurun.
Çok değerli arkadaşlarım,
Balıkesirin iç ticaret açığı maalesef her yıl artarak
büyüyor. Bu yıl da bir yılda Balıkesirin verdiği iç
ticaret açığı 145 milyon lira arttı. Üretimin neredeyse her
alanında söz sahibi olan Balıkesirimizin ekonomik durumu maalesef
hiç de iyi duruma gitmiyor. Balıkesirin iç ticaret rakamlarında
açık vermesinin nedeni de maalesef ama maalesef Hükûmetin
uyguladığı yanlış ekonomik politikalar.
Balıkesirimiz, verimli topraklarıyla,
tarım ve hayvancılıkla ülke genelinde ilk beşte yer alan
bir şehrimizdir. Durum böyle olunca da Adalet ve Kalkınma Partisinin
sözde millî tarım ve hayvancılık politikalarından en çok
etkilenen illerin başında yine Balıkesirimiz geliyor. AKPnin
seçim bildirgesinde Çiftçilerimizin çok büyük hayalleri vardı, bu
hayaller iktidarımız sayesinde gerçek oldu. deniliyordu fakat
değerli arkadaşlar, durum hiç de böyle değil. Şu anda AKP
döneminde köylerimiz boşaldı, çiftçilerimiz yoksullaştı,
icralar kapıda, tarlalar ipotekli, traktörler hacizli. İşin
özeti bu. Çiftçilerimiz Borç batağı içindeyiz. Kapımızdaki
traktör, ahırımızdaki inek bize ait değil, bankaya ait.
Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyoruz. İlaç pahalı,
gübre pahalı, elektrik pahalı, her şey çok pahalı ama
sattığımız ürünün bir değeri yok. diyorlar.
Çiftçimizin durumu maalesef içler acısı.
Bir de hayvancılıkla uğraşan
vatandaşlarımız var. Meraların bir kısmı özel ağaçlandırma
gerekçesiyle özel kişi ve kurumlara tahsis edildi ve ilimizde de
hayvancılık iktidar eliyle bitirildi. Meralar bitti, yem
fiyatları pahalı. Bu vatandaş bu hayvanları nasıl
besleyecek değerli arkadaşlar? Ot sorununu çözmeden et ve süt
meselesini çözebilmek mümkün değilken, çıkarılan torba yasalarla
o tren de kaçtı maalesef. İstiyorsunuz ki çiftçimiz ekmesin biçmesin,
hayvancımız kaybetsin, bankalara bağlı olsun. Bunu mu
istiyorsunuz değerli arkadaşlar?
Et kadar süt de önemli, bildiğiniz gibi. Balıkesirli
süt üreticilerimizin durumu da en az tarım ve hayvancılıkla
uğraşan vatandaşlarımız kadar kötü. Süt üretiminde biz
Türkiyede 3üncü sıradayken maalesef 4üncü sıraya geriledik ve Balıkesir
Süt Birliğinin açıklamasına göre de şu zamana kadar, bir
yılda 5 bin üretici üretimi bıraktı. Üretici özellikle yem
fiyatlarından kaynaklı olarak süt üretimi yapamıyor ve
yapamadığını her ortamda dile getiriyor. Hükûmetin
politikalarının yanlış olduğunu biz her ortamda dile
getiriyoruz. Bunun bedellerini de maalesef sadece AK PARTİliler
değil, bütün 81 milyon vatandaşımız çekiyor.
İzninizle buradan bir yanlışı
daha dile getirmek istiyorum. Hayvan beslemede en önemli gıda yem.
Hükûmetin teşvik politikalarını bu doğrultuda yapması
gerektiğine inanıyoruz ve bunu her seferinde söylüyoruz ama maalesef
iktidar tam tersini yapıyor. Anayasaya göre tarım ve
hayvancılığı, dolayısıyla süt üreticisini
desteklemek devletin görevi fakat devlet, maalesef, hiç oralı değil.
Değerli arkadaşlarım,
Balıkesirin diğer önemli bir sorunu hastanelerimiz. Girişe
tabela asmışlar, Hastanede beklemeye son. yazıyor. Ben sizi
Balıkesire davet ediyorum kapıdaki kuyrukları görmeniz için.
Hastalarımız kuyrukta beklemek için sabahın erken saatlerinde
geliyorlar. Yüzde 70 doluluk garantisiyle şehir hastanesi yapıp
parasını vatandaşa ödettiniz, sonra da bunun adına devrim
dediniz.
Değerli arkadaşlar, Balıkesirde
yapılan hastane lüks bir binadan öteye geçmedi. Bina var, doktor yok.
Vatandaşlarımız bazı bölümler için, bazı doktorlar
için maalesef ta Manisaya gidiyorlar. Büyükşehir yasası
çıkardınız; büyükşehir, köylerinin yüzüne bile
bakmıyor, köylerin yolları yok, kendisine oy vermeyen köyleri âdeta
ayırmış durumda. Onun için biz diyoruz ki: Artık, bu
Türkiyeyi kutuplaştıran, ayrıştıran politika ve
politikacılara değil, birleştiren ve birleştirici
politikacılara ihtiyaç var.
Ülkemizin geleceği gençlerin de sorunları
var. Balıkesir Üniversitesinde öğretim gören gençlerimizin maalesef
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) İzin var mı
efendim? Bir dakika
BAŞKAN Tamam, izin vermemek mümkün
değil, o, güzel bir bakıştı.
Buyurun efendim, tamamlayın lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AKIN (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, Balıkesir Üniversitesine giden
öğrencilerimizin, oradaki yurttaşlarımızın da
problemleri var, engelli arkadaşlarımızın da problemleri
var. Onun için, ben buradan diyorum ki: Engelli
vatandaşlarımızın önünde engel olmayalım. Mesela,
hastaneye girerken engelliler için yokuşumuz yok, orada bir rampamız
yok.
Değerli arkadaşlar, kısa sürede bu
kadarını anlattım.
Sayın Başkana da süreyi
uzattığı için çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Akın.
Gündem dışı konuşmaya cevap
Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından verilecektir.
Buyurun Sayın Eroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Saygıdeğer Başkanım,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Milletvekili Ahmet
Akının Balıkesirle alakalı konuşmasına
özellikle cevap vermek üzere söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, özellikle Balıkesire çok büyük
yatırım yapıldı. Bakın, şu ana kadar
AHMET AKIN (Balıkesir) Balıkesir
milletvekilleri olsaydı daha iyi olurdu Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Müsaade eder misiniz, ben sizi dinledim.
Biz Hükûmet olarak Balıkesire şu ana
kadar 25 milyar TLlik yatırım yapmışız. Ben size onun
kitabını da hazırladım, göndereceğim, 25 milyar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, ben daha önce teknik üniversitedeyken
Balıkesire sık giderdim ve gerçekten Balıkesirli çok dostum
var. Gittiğimiz zaman orası köy gibiydi, şimdi Balıkesir
gelişti, muhteşem bir şehir oldu yani hakikaten bir marka
şehir oldu. Esasen Balıkesirde su bile yoktu biliyor musunuz? Ben
İSKİden sonra DSİ Genel Müdürü olduğum zaman, Sayın
Cumhurbaşkanımız Başbakan iken bana Veysel Hoca,
Balıkesirde su yokmuş, sen de o bölgenin sevdalısı bir
kişisin, derhâl bu su meselesini hallet. diye söylediği zaman,
İkizcetepeler Barajında çok modern bir içme suyu arıtma tesisi,
ana dağıtım hatları, depolar inşa ederek
Balıkesire ilk defa suyu biz getirdik; bir.
İkinci husus da -sizin söylediğiniz gibi-
çiftçilerimize en büyük desteği biz veriyoruz. Bakın,
Balıkesirde kaç tane baraj, gölet vardı? Ama şu anda biz
Balıkesire 17 tane baraj, 13 tane dev gölet inşa ettik. Yani 30 tane
baraj ve göletle, sulama tesisleriyle Balıkesirde gerçekten çiftçilerimiz
üretir hâle geldi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben birkaç tanesini söyleyeyim; Ardıçtepe Barajı hayaldi, Yüz
yıllık hayal. diyorlardı, onu yaptık. Havran Barajı,
devasa Manyas Barajını çok şükür Balıkesire
kazandırdık.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) - Sayın
Bakan, önce susuz mu yaşıyordu Balıkesir? Siz gelmeden önce
susuz mu yaşıyordu bunlar?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Bakın, sadece şunu söyleyeyim:
Geçtiğimiz çarşamba günü Sayın Cumhurbaşkanımız
Bakanlığımızın bitirdiği 375 dev tesisin -7,7
milyar TLlik- açılışını yaptığı zaman
Balıkesire kaç tesis kazandırdık biliyor musunuz? 15 tesis
Balıkesire ait. Bunların listesi var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bunun dışında,
şu anda devam ediyor yatırımlar.
KEMAL ZEYBEK (Samsun) Bakan, köyün içine
kanalizasyon yapıyorsun, onu da proje sayıyorsun ya!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Mesela, Adalı Barajı, Reşitköy
Barajı dâhil olmak üzere 14 tane baraj, 13 tane gölet daha inşa
hâlinde. 14, 13 daha ne yaptı? 27. 30 daha, toplam 57 tane baraj ve
göletle tamamen sulamayı bitireceğiz.
AHMET AKIN (Balıkesir) Rakamlar
karıştı Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Ayrıca, şu anda şunu söyleyeyim.
Diyorsunuz ki: Araziyi sulamadınız, çiftçi su bulamıyor.
Efendim, bakın, o rakamı veriyorum: Sadece 550 bin dekar araziyi
modern sulama sistemiyle sulamaya açtık.
Vaktim sınırlı olduğu için, grup
başkan vekilimiz de Kısa, öz konuş. dedi, o bakımdan,
yoksa
Ben size kitabı göndereceğim. Bakın, sadece 32-33 sayfa
yaptığımız tesislerin isimleri var burada. Nereden nereye.
Peki, bu konuda Balıkesirli çiftçimiz ne kazandı? Elimizde
değerler var bakın. Biz konuşurken -biz mühendisiz- iddia
etmeyiz, biz ispat ederiz.
AHMET AKIN (Balıkesir) Bakanım, bir
görseniz hepsi berbat durumda şu anda.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Bakın değerli kardeşlerim,
Balıkesir çiftçisinin cebine açtığımız modern sulama
tesisleriyle her yıl 380 milyon TL ilave zirai gelir artışı
sağladık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunun dışında, mesela 105.710 dekar araziyi sulayacak Manyas
Ovası Sol Sahil Sulaması, 36.620 dekar araziyi sulayacak olan İvrindi ve Gökçeyazı ovaları
sulamasının da yer aldığı 24 sulama tesisinde
inşaat çalışmaları şu anda devam ediyor. Onlar
bittiği zaman bizim hedefimiz şu: 2019 yılının sonuna
kadar Balıkesirde tarım ve hayvancılığı
artırmak. Sebebi şu: Su olmayınca yeteri kadar zirai gelir elde
edilemiyor. Hedefimiz, Balıkesir çiftçisine yılda 1 milyar TL ek bir
zirai gelir sağlamaktır.
Bunun dışında, bir de şunu
söylediniz, dediniz ki: Efendim, meralar tamamen elden çıkıyor,
onları ağaçlandırıyorsunuz, meralar bitiyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Ağaçlandırma bile yok, yok, maden ocağı oluyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Efendim, şunu sizlerin dikkatlerinize arz etmek
istiyorum: Mera denince, Türkiyede her yer mera arazisi olmuş. Ama biz
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığıyla
oturduk, dedik ki: İyi, vasıflı meraları hepimiz
koruyacağız, gözümüz gibi koruyacağız. İkincisi,
hayvancılık çok önemli Balıkesirde biliyorum,
dolayısıyla oralarda, vasfı bozuk olan meraları hem
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hem de
Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak ıslah
ediyoruz. Varsa ıslah edilecek alan söyleyin.
Bu bizim
ağaçlandırdığımız nedir biliyor musunuz? Tamamen
bozuk, kullanılmayacak alanları, hatta sayın milletvekilleri,
dik yamaçları, hayvanın bile orada duramayacağı o
yamaçları ağaçlandırıyoruz erozyonu kontrol etmek için.
Nitekim şu ana kadar 98 milyon fidanı bu maksatla toprakla
buluşturmuşuz. Okul bahçeleri, yol kenarları, sağlık
tesisleri, mezarlıklar, her tarafı ağaçlandırıyoruz.
Bütün dereleri ıslah ediyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakanım, şu fidanlar nerede gidip bakalım. Niğdede de
diyorsunuz da yok fidan midan ortada.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Allah aşkına Sayın Vekilim, şu Çay
Deresi var ya Çay Deresi, onun etrafına gidip de bir kahve için, ne kadar
muhteşem bir dere ıslahı olduğunu göreceksiniz.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) Biraz da
Mersinde ıslah edin bir dereyi Sayın Bakanım ya! Mersini sel
bastı, biraz da burada ıslah çalışması yapın.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Balıkesire bir gerdanlık tesis ettik Çay
Deresiyle.
Tabii, bunun dışında çok şeyler
var. Biz bir de şunu şey yapalım: Sadece çiftçiler değil,
orman köylüleri için yeni bir seferberlik başlattık Sayın
Vekilim. İsterseniz beraber gidelim, ben önümüzdeki haftalarda
Ayvalıktaki Cennet Sofrasında yanan yere fidan dikeceğim, siz
de buyurun.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Biz olmasak
bütün zeytinlikleri söküyordunuz, yerini imara açıyordunuz; dua edin ki
CHP var.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Orada bütün orman köylülerine şunu yapıyoruz:
Ormanlık alanlardaki yerleri en yakın mahalledeki vatandaşlara
parselliyoruz; ceviz, badem gibi gelir getirici türleri dikiyoruz, kırk
dokuz yıllığına onlara sertifika veriyoruz. Bakın, bu
maksatla 134 mahallede -orman mahallesi bu- 132 bin tane gelir getirici fidan
diktik, onların gelirleri vatandaşa ait.
Tabii, sonra söylenecek çok şey var, sadece biz
çalışmıyoruz; mesela, Ulaştırma
Bakanlığımız orada destan yazdı. Ben Balıkesire
giderken çok büyük sıkıntı çekiyordum eski Türkiyede,
şimdi var ya, bütün yollar Afyon kaymağı gibi oldu
kardeşim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Eski
Türkiye ne ya? Eski Türkiye öyle mi?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Bakın, 550 kilometreye yükseltmişiz yolları.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) Sayın
Bakanım, eski Türkiye kelimesi çok yanlış bir kelime. Lütfen
düzeltin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Türkiye
eskimedi, eskimedi.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Biliyorsunuz, artık Balıkesire gelmek için İstanbuldan
bineceksiniz, ondan sonra Osman Gazi Köprüsünden geçeceksiniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) Sayın Bakan, Osman
Gazi Köprüsü kaç para?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Şimdi Bursaya kadar geldi dev otobanlar; oradan
Balıkesir-İzmir otobanıyla artık Balıkesir hem
İstanbul-İzmirin arasında muazzam bir kavşak noktası
ALİ ŞEKER (İstanbul) Deli Dumrul
köprüsü mü? Geçsen de ödüyorsun geçmesen de, geçmesine gerek yok ki.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Bir de Çanakkale Köprüsü yapılıyor, 18 Mart
Köprüsüyle Balıkesire gelmek daha da güzel olacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) O köprüden
sizin zenginler geçiyor, o köprüden sizin zenginleriniz geçiyor Sayın
Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Bir de havaalanı yapıyoruz ekstra, o da
işin bonusu.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Sizin
zenginleriniz geçebiliyor ancak.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) - Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul)
Zamanınız var, anlatsanıza. Süreniz var ama anlatacak
şeyiniz yok Sayın Bakan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Bakanı Balıkesir diye Dursunbeye götürmüşler herhâlde.
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Akın, isterseniz
yerinizden bir dakika söz vereyim.
Dilerseniz önce bir Sayın
Aydınlıoğluna söz vereyim, ondan sonra size söz vereyim.
Sayın Aydınlıoğlu, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ali
Aydınlıoğlunun, Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın
Ahmet Akının Balıkesirdeki hastanelerin yoğunluğuyla
ilgili söylediklerine cevap vermek için söz aldım.
Balıkesirde 1.000 yataklı yeni Şehir
Hastanemiz yapıldı. Balıkesirde Tıp Fakültesi ve Tıp
Fakültesi Hastanesi yoktu, bunlar kazandırıldı bizim
dönemimizde. Ahmet Beyin rampayla ilgili söylediği
Hastanemiz
aslında düzayak ancak acilde bir rampa sıkıntısı
vardı, engelli rampası bitmek üzere. Ayrıca, bunun yanında,
bir de engelli asansörü yaptırıldı; o da bitmek üzere.
Biz yakından takip ediyoruz, hastanemizde öyle
sıkışıklık falan yok. Mesela, yoğun bakımda
bizim yatak sayımız 80 falandı, şu anda 280e
çıktı. Çok şükür, Balıkesirde yenilemediğimiz hastane
kalmadı.
Sayın Orman Bakanımız da gerçekten,
barajlarla, ormanlarımızın geliştirilmesiyle ilgili, hatta
bal ormanlarının yapımına kadar çok büyük bir destek verdi,
kendisine teşekkür ediyorum. Balıkesir gerçekten bir marka oldu.
Teşekkürler, sağ olun.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Akın, buyurun.
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun gündem
dışı konuşmaya cevaben yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Öncelikle, Sayın Bakanımıza çok
teşekkür ediyorum, kendisi özel, direkt buna cevap verdiği için.
Bunları da okuyacağız.
Tabii ki bizim kültürümüzde, bir yerde taş
üstüne taş koyana ancak Allah razı olsun denir.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sağ ol.
AHMET AKIN (Balıkesir) Ama devamında da,
burada konuşurken de öyle bir şekilde konuştu ki Sayın
Bakan, sanki on beş sene önce Türkiye yoktu, Balıkesir yoktu, Biz
geldik; su geldi, yaşam geldi, hayat geldi...
İSMAİL AYDIN (Bursa) Eski Türkiye
vardı.
AHMET AKIN (Balıkesir) Atarken de biraz
düsturlu atmak lazım Sayın Bakanım, gerçekten diyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bakın, Allah aşkına Sayın
Bakanım, hastaneleri yaptılar, gelin görün, hastane güzel, lüks
görünüyor; doktor yok.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) Var,
Var.
AHMET AKIN (Balıkesir) Doktorun
olmadığına isyan ediyor herkes. Bütün gazeteler de milletin
kuyrukta olduğunu gösteriyor.
Bizim yaptığımız muhalefet
Balıkesirin daha iyiye gitmesi için, orada yaşayan insanların
daha iyi hizmet alması için. Bununla ilgili de zaten biz iktidar ve
muhalefet bütün milletvekilleriyle birlikte çalışıyoruz ama
Sayın Bakanım, çiftçinin hâlini görseniz borç batağında,
yaşlılar ağlıyor, köyler bomboş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Balıkesir)
ekiyorlar, biçiyorlar
para etmiyor. Siz de burada mangalda kül bırakmıyorsunuz.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) Ama
Sayın Bakan dediklerine kendisi de inanmadı ki, kendisi de inanmadan
söyledi.
İnanmadan söylediniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Balıkesire buradan tüm milletvekilleri
adına selamlarımızı saygılarımızı
gönderiyoruz.
Şimdi, sisteme giren on beş sayın
milletvekiline İç Tüzük 60a göre birer dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Yalım
3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın,
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ile Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğluna konuşmalarından dolayı,
Hükûmete taşeron işçilere verilecek kadrodan dolayı
teşekkür ettiğine ve 40 bin geçiş garantisi verilen Osman Gazi
Köprüsünden günde sadece 17 bin aracın geçtiğine ilişkin
açıklaması
ÖZKAN YALIM (Uşak) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İlk önce, Ahmet Akına bu güzel
konuşmasından ve Bakana da verdiği cevaplarından
dolayı teşekkür ederim.
Ancak Sayın Bakan, Sayın Eroğlu
Balıkesirden İstanbula gelirken Osman Gazi Köprüsünden geçmekten
bahsetti. İstatistiklere baksınlar, 40 bin geçiş garantisi
verilen Osman Gazi Köprüsünden günde sadece 17 bin aracın geçtiğinin
de altını çiziyorum. Ekonomiye verilen zararın da altını
tekrar tekrar çizmek istiyorum.
Bu arada, bizim de özellikle üzerinde
durduğumuz, son yıllarda üzerinde durduğumuz kamuda
çalışan taşeron işçilere verilecek olan kadrodan
dolayı teşekkür ederiz Hükûmete. Ancak bir istisna söz konusu,
çalışanlara imtihan söz konusu. Bu imtihan
yapıldığında siyasi bir ayrımcılık
yapılmasıyla karşı karşıya gelebilir
işçiler. Bu imtihan yapılmadan kamuda çalışan tüm
işçilerin direkt kadroya alınmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Karayel
4.- Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayelin, ABDnin
Kudüsü siyonizmin başkenti olarak tanıyacağına
ilişkin ifadelerinin Müslüman ümmeti yok saymak demek olduğuna ve
Kudüsü kendi kaderine terk etmeyeceklerine ilişkin açıklaması
İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Kudüs, insanların ikamet etmek maksadıyla
toplandıkları bir şehirden ibaret değildir; Kudüs,
Müslümanların ilk kıblesi, Mescid-i Aksayı içinde bulunduran
bir beldeyimukaddestir. Bu beldelerin huzurunu kaçıran elbet Allahın
lanetine uğrayacaktır. ABDnin, Kudüsü siyonizmin başkenti
olarak tanıyacağına ilişkin ifadeleri en hafif tabiriyle
akıl tutulmasıdır, ülkesi içindeki ve dışındaki
Müslüman ümmeti yok saymaktır. Bu akıl tutulmasına ilk
ağızdan karşı çıkan tek ülke Türkiye olmuştur.
Bizler, dünya mazlumlarının hamisi, tarihî sorumluluğunun bilincindeki
Türk devleti ve milleti olmaktan onur ve gurur duyuyoruz. Bu
sorumluluğunun bilincinde olan ve yerine getiren
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
yanındayız ve Kudüsün sonsuz destekçisiyiz. Bilinmelidir ki herkes
yalnız bıraksa da biz Filistini, Kudüsü yalnız
bırakmayacak, kendi kaderine terk etmeyeceğiz.
BAŞKAN Sayın Engin
5.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, AKP yöneticilerinin
işsizlikle ve hayat pahalılığıyla mücadele eden
vatandaşların hâlini ne zaman göreceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Açıklanan son verilere göre 4 kişilik bir
ailenin yoksulluk sınırı 5.106 TL, açlık
sınırı ise 1.567 TL. Ayda sadece 1.404 TL maaş alan asgari
ücretli vatandaşlarımız ise hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.
Asgari ücretli vatandaşlarımızdan fedakârlık bekleyen AKP
Hükûmeti ise bir eli yağda, bir eli balda, saraylarda gayet rahat bir
hayat sürüyor. AKPnin tek başına iktidarda olduğu on beş
yıl içerisinde ekmek fiyatı yüzde 733 zamlandı, yeşil
mercimek yüzde 1.204, nohut yüzde 1.066, pirinç yüzde 878, şeker yüzde
749, kıyma yüzde 993 zamlandı, yıllık enflasyon ise yüzde
13e dayandı. AKP yöneticilerine soruyorum: Saraylarınızdan
çıkıp da işsizlikle ve hayat pahalılığıyla
mücadele eden vatandaşlarımızın hâlini ne zaman
göreceksiniz?
BAŞKAN Sayın Özdemir
6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 1994
yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, 2002
yılından itibaren de ülkeyi tek başına yöneten Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetlerinin İstanbulu yaşanamaz hâle
getirdiğine ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1994 yılından itibaren İstanbul
Büyükşehir Belediyesini, 2002 yılından itibaren de ülkeyi tek
başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin ve
yerel yönetimlerinin İstanbulu yaşanamaz hâle getirdiğini gün
gün yaşıyoruz. İstanbulun bir ucundan diğer ucuna
sağlıksız ve güvenliksiz koşullarda
Taşıma
kapasitesinin de yeterli olmadığı metrobüsler sürekli kaza
yapmakta ve insanların can güvenliği tehlikeye
atılmaktadır. Bu konuda, İstanbul Milletvekilimiz Selina
Doğan ve diğer milletvekillerimizin araştırma önergeleri ve
soru önergeleri dikkate alınmamıştır. İşte, en
son, geçtiğimiz bu hafta sonu da 2 metrobüs çarpışması da
dâhil son altı ayda 9 kazada 63 vatandaşımız
yaralanmıştır. Yirmi üç yıldır İstanbulu tek
başına yöneten bu iktidarın ve yerel yönetimlerinin geçici ve
seçim kazanmaya dönük ortaya attığı hiçbir projenin trafik
çilesini çözmediğini gören İstanbullular 2019da bu beceriksiz
iktidarınıza mutlaka son verecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ünalın yerine
Sayın Kılıç
7.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, emperyalist Batının,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın şahsında
Türkiyeyi itibarsızlaştırmak için sistematik yıkım
planını tedavüle soktuğunun artık gizlenemeyecek kadar
açık ve net olduğuna ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1951de İran petrolünü millîleştiren
Muhammed Musaddıkın başına gelenler bütün yerli, millî ve
antiemperyalist liderlerin ne tür entrika ve zorluklarla mücadele etmek zorunda
kaldığının en net göstergesi. Aynı zamanda, bu durum,
Türkiye için kurgulanan planlarla çok benzeşiyor. Emperyalist
Batının, Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
şahsında Türkiyeyi itibarsızlaştırmak için sistematik
yıkım planını tedavüle soktuğu artık gizlenemeyecek
kadar açık ve net. Bundan tüm İslam dünyası ve mazlum
coğrafya da fazlasıyla payını almıştır,
almaktadır.
Marksizmin çöküşünden sonra eşitlik ve
adalet anlayışından ve arayışından dolayı
hedef tahtasına İslam ve Müslümanlar konulmuştur. Müslümanlar
emperyalist Batıyı eleştiriyor ama objektif bir
yaklaşımla alternatifinin ne olacağını bilip
gerçekleştiremiyor. Daha yürüyecek çok yolumuz, yapacak çok işimiz
vardır fakat herkes şunu bilsin ki: İstikbal
inkılabatı içerisinde en yüksek, gür seda İslam'ın
sedası olacak, bundan tüm emperyalizm ve siyonizm de gereken dersi alacak.
BAŞKAN Sayın Tanal
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, CMK ücret
tarifesindeki müdafi ücretlerinin neden yükseltilmediğini ve hâkim ve
savcılar ile avukatlar arasındaki çifte standart uygulamaların
neden sona erdirilmediğini öğrenmek istediğine ve avukatların
emekliliklerinin Emekli Sandığı kapsamına
alınması gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkanım, sizin
vasıtanızla bakanlığa soruyorum ben: Ceza Muhakemesi Kanunu
müdafi ücretleri çok düşüktür. Neden bu müdafi ücretleri
yükseltilmemektedir? Aynı zamanda pırlantadan, elmastan vergi
alınmadığı hâlde Ceza Muhakemesi Kanunundaki müdafi
ücretlerinden vergi alınmaktadır, bu verginin alınması
adaletsiz bir uygulama yaratmaktadır.
Kamu görevini yapan ve yargı mensubu olan hâkim
ve savcılar için ruhsatlı silah harca tabi değildir.
Avukatların ruhsatlı silahlarının harca tabi tutulması
ayrı bir adaletsizliktir. Avukatlar adliyelerde çay içtikleri zaman hâkim
ve savcıların fiyatlarından daha yüksek para ödemektedir.
Otopark ücretleri çok yüksektir. Avukatlara yapılan bu çifte standart
uygulama neden sona erdirilmemektedir? Aynı zamanda avukatların
emekli maaşı onurlu bir hayat yaşayacak seviyede değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Avukatların
-BAĞ-KUR emeklisi değil- Emekli Sandığına
alınması gerekmektedir. Gerçi Bakan da dinlemedi, orada
arkadaşlar topa tuttular
BAŞKAN Tutanaklara geçmiştir Sayın
Tanal.
Sayın Kırcalı, buyurun.
9.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalının, Türkiye
her alanda büyük bir atılım gerçekleştirirken uluslararası
şer odakları ve bunların Türkiyedeki
uzantılarının bu gelişimi durdurmak için her yolu mübah gördüklerine
ilişkin açıklaması
ORHAN KIRCALI (Samsun) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Türk ekonomisi 2017nin ilk çeyreğinde yüzde 5,
ikinci çeyrekte ise yüzde 5,1 büyüyerek tüm dünyaya parmak ısırtan
bir ekonomik performans gösterdi. Bu performansın 2018 yılı
genelinde de artarak devam etmesini öngörüyoruz. Türkiye her alanda büyük bir
atılım gerçekleştirirken uluslararası şer
odakları ve bunların Türkiyedeki uzantıları bu
gelişimi durdurmak için her yolu mübah görmektedir. AK PARTİye ve
Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
karşı girdiği 12 seçimde demokratik yöntemlerle başarı
elde edemeyen çevreler demokrasi dışı her yolu on beş
yıldır denediler, deniyorlar, başaramadılar,
başaramayacaklar. Bu hain adımların bir parçası olan
Amerika Birleşik Devletlerinde görülen siyasi dava, 17-25 Aralıkta
yaşananların Amerikada yeni figüranlarla oynanmasından
ibarettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN KIRCALI (Samsun) FETÖ unsurlarından
elde edilen sahte delillerle ve bu kez de ABDde yargıçlar eliyle Türkiye
hedef alınmaktadır.
BAŞKAN Sayın Arık
10.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, FETÖden
kapatılan Melikşah Üniversitesinin arsasıyla ilgili davaya ve
vatandaşların elinden arsalarının zorla
alındığına ilişkin açıklaması
ÇETİN ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
AKPnin ve onun ortağı FETÖnün bir eli
hep fakirin cebinde oldu. Dün Kayseride FETÖden kapatılan Melikşah
Üniversitesinin arsasıyla ilgili değerinin altında
alındığı ve bu yolla nitelikli
dolandırıcılık yapıldığı
iddiasıyla bir dava başladı. Ben buradan soruyorum:
Vatandaşın elinden alınan bu araziyle ilgili olarak FETÖnün
talebi doğrultusunda imar değişikliğini kim yaptı?
Evini terk etmeyen vatandaşların ikna edilmesi için hangi siyasiler
devreye girdi? O dönemde haksızlığa
uğradığını haykıran bu vatandaşların
sesine kimler kulak tıkadı? Âdeta arsaları zorla ellerinden
alınarak bir binaya yerleştirilen bu vatandaşlara şimdi de
Bu vakfın malları Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçti,
evlerinizi derhâl boşaltın. denilerek ikinci bir mağduriyet
yaşatılıyor, âdeta vatandaşlara zulmediliyor. Bir yanda
emekli enişte milyon dolarlarla oynarken diğer taraftan
vatandaşın arsası, evi elinden zorla alınıp
kış günü sokağa atılıyor, bu kadar mı
vicdanınız karardı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hürriyet
11.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikasına üye oldukları
gerekçesiyle işlerinden çıkarılan Posco Assan işçilerinin
mağduriyetinin devam ettiğine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
Geçtiğimiz ay BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikasına
üye oldukları gerekçesiyle işlerinden çıkarılan Posco Assan
işçilerinin mağduriyeti devam ediyor. Poscoda bir işçimiz daha
sosyal medya hesabında benim haberimi paylaştı diye işten
çıkarıldı. İzin gününü gerektiği şekilde
geçirmeme gibi sudan bahanelerle işten atmalar devam ediyor. Bizler bu
hukuksuzluğun karşısında her zaman işçimizin
yanında olacağımızın sözünü vermiştik, iktidar
partisinin vekilleri de haksızlığın geçen cumartesi günü sona
ereceğinin sözünü vermişti. Bizler sözümüzde duruyoruz, iktidar
vekillerinin de hâlâ sözlerini tutmalarını bekliyoruz,
tutamayacaklarsa söz vermesinler. Unutmayınız ki işçilerin,
evine ekmek götüremeyen bu babaların, bu çocukların kimsede ahı
kalmaz. Gün olur bu şehrin çocukları sizden hesap sorar. 13 belediye
başkanını, 7 vekili başa getirenler indirmesini de iyi
bilirler.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Cora
12.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun grup
toplantısında medya kuruluşlarını ve özellikle A Haber
ve ATVyi hedef alan açıklamalarına ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; dün CHP Genel Başkanı grup
toplantısında medya kuruluşlarını ve özellikle A Haber
ve ATVyi hedef alan açıklamalarda bulundu ve bu açıklamalarında
Boynunuza ne takacağımı biliyorum. diyerek açık bir
tehditte bulunmuştur. Bu durum, basın ve medya özgürlüğüne
ağır bir saldırıdır, hür ve özgür basını
susturma girişimidir, yerli ve millî sesimiz olan basın kuruluşlarına
bir gözdağı, bir aba altından sopa göstermektir. Daha önce
başka milletvekilleri de benzer söylemlerde bulundu. Bu esasında, her
kap kendi içini sızdırır, kendi iç dünyalarını ifade
etmektedirler yani iktidara geldiğimizde biz böyle davranacağız
mesajını veriyorlar. Her gün, medya özgürlüğünden, düşünce
ve ifade özgürlüğünden bahsedip, sonra da kendi iftiralarına yer
vermeyen ve bunun yerine gerçekleri yazan medya kuruluşlarını
suçlamak, hatta onları tehdit etmek hukuken suç olarak
değerlendirilmelidir. Basınımız bu ucuz tehditlere pabuç
bırakmayacaktır, cesur ve kararlı duruşunu göstermeye devam
edecektir, gerçekleri yazmaya ve söylemeye devam edecektir.
BAŞKAN Sayın Öz
13.- Çanakkale Milletvekili Bülent Özün, lig usulüne tabi spor
dalları için yüzde 5 ila yüzde 15 arasında vergi oranı
uygulanmasına ilişkin açıklaması
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) Sayın Başkan,
sorum Çalışma Bakanına. AKP Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, lig usulüne tabi spor dalları için liglerine göre yüzde 5 ila
yüzde 15 arasında alınan vergi oranının 2019a
uzatılmasıyla ilgili bir kanun teklifi verdi. Türkiye -Spor Toto
Süper Ligde oynanan- özellikle yabancı futbolcuların
aldığı fahiş ödemeler göz önünde bulundurulduğunda
yüzde 15lik gelir vergisi oranıyla Avrupada en düşük vergi alan
2nci ülke konumunda. Türkiye, özellikle yabancı futbolcular için bir
vergi cenneti, emekçilerimiz için tam tersi. Asgari ücretten yüzde 43 yani 770
lira vergi alan devlet, milyon dolarlar kazanan sporculardan neden yüzde 5 ila
yüzde 15 vergi alıyor?
Bu bağlamda; bir, kazanca göre vergilendirme
sistemini getirecek misiniz? İki, özellikle yabancı futbolcular için
hazırladığınız bu kanun teklifi gibi fedakârlık
istediğiniz asgari ücret alan vatandaşlarımız için bir
fedakârlık yaparak bir kanun teklifi vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Şeker
14.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, 685
sayılı KHKyle 23/1/2017 tarihinde kurulmasına karar verilen
OHAL Komisyonunun hâlâ toplanmadığına ve Orman ve Su
İşleri Bakanının neden Kanal İstanbul Projesine
karşı çıkmadığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Bakan, Sayın Başkan; 685 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle 23 Ocak 2017 tarihinde OHAL Komisyonunun kurulmasına karar
verdiniz ama OHAL Komisyonu hâlâ toplanmadı ve bir karar vermedi. Nuriye
ve Semih üç yüz doksan üç gündür eylem yapıyorlar, neredeyse dört yüz güne
geldi ama bir komisyonu, neredeyse bir yıla yaklaşmasına
rağmen karar alır hâle getiremediniz, Başkanını da
gittiniz müsteşar olarak atadınız. Arıyoruz Komisyon
nerede? Komisyon görevini yapmıyor, bir an önce Komisyonu göreve davet
ediyorum.
Kanal İstanbul Projesi bugün ÇED raporu
nedeniyle askıya çıktı. Sazlıbosna Barajı
İstanbulun suyunun yüzde 7sini sağlıyor. Bir Orman Bakanı
olarak ormanları tahrip edecek olan böyle bir projeye, tarımı
tamamen yok edecek olan böyle bir projeye, Marmara Denizinde yaşamı
mümkün kılmayan, çürük yumurta kokusuna sebep olacak olan böyle bir
projeye niye engel olmuyorsunuz, niye karşı çıkmıyorsunuz?
İstanbulu deprem bekliyor. Paramız varsa
deprem güvenlikli konutlar yapılması için harcayalım,
İstanbulun altını oymayalım.
BAŞKAN Sayın Özkan
15.- Mersin Milletvekili Hacı Özkanın, AK PARTİ
hükûmetleri olarak tüm çalışanların şartlarını
iyileştirmenin mücadelesi içinde olduklarına, taşeron
işçiler ve mevsimlik geçici işçilerle ilgili düzenlemeler
yapılacağına ilişkin açıklaması
HACI ÖZKAN (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Cumhurbaşkanımız yaklaşık
900 bin çalışanımızı ilgilendiren müjdeyi
açıkladı. AK PARTİ hükûmetleri olarak daha en başından
itibaren tüm çalışanlarımızın hem ücretlerini hem de
çalışma şartlarını iyileştirmenin mücadelesi
içinde olduk. Kamuda taşeron işçisi olarak adlandırılan,
alt işveren işçisi olarak çalışan yaklaşık 450
bin işçi kardeşimiz sürekli kadroya geçiyor. Mevsimlik
çalışan geçici işçilerimizin çalışma süresinin dört ay
kadar daha uzatılmasını sağlıyoruz. 4/C
kapsamında çalışan kardeşlerimizi 4/B kadrosuna alıyoruz.
AK PARTİ hükûmetleri olarak 2002den bu yana
çalışanlarımız, engelli kardeşlerimiz, hanım
kardeşlerimiz, gençlerimiz, emeklilerimiz,
yaşlılarımız için güzel çalışmalar
gerçekleştirdik. Türkiyeyi büyütmeye, büyüyen Türkiyenin
imkânlarını adaletle dağıtmaya devam edeceğiz.
Hayırlı olmasını diliyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Ilıcalı
16.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalının, 5
Aralık Dünya Mühendisler Gününe ilişkin açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Dün 5 Aralık Dünya Mühendisler Günü tüm dünyada
kutlandı. Ben de bir mühendis vekil olarak tüm mühendislerin bu
anlamlı gününü kutluyorum. Bu vesileyle de mühendislik alanında
ülkemizde -enerjide, tarımda, gıdada, ulaştırmada, suda-
çok önemli projeler yapılıyor. Mühendislerimiz projede, uygulamada
çalışıyor; emeklerine sağlık. Burada biraz önce Veysel
Bakanımın da söylediği gibi, mühendisler iddia değil, ispat
yapar, icraat yaparlar. Bu vesileyle su alanında da Türkiyede çok büyük
projeler oldu. Silifkeden Kıbrısa suyu akıttık, çok
büyük, denizin 65 metre altından raylı sistemler, 105 metre
altından çift katlı tüneller yapıldı. Dünyadaki 10 büyük
projenin 2008den bu zamana 6 tanesi Türkiyede. Burada emeği geçen tüm
mühendislerimizi tekrar kutlarken onların da istihdam konusunda,
ücretlerinin artırılması konusunda da bazı sorunları
var. Hükûmetimizin bu konuda da çalışmalar yapacağına
inanıyor, tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Kuyucuoğlu
17.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlunun, SGK
tarafından 15 bin kadının maaşının anlaşmalı
boşanma olduğu gerekçesiyle kesildiğine ve bu konudaki
tespitlerin doğru yapılarak mağduriyetlerin bir an önce
giderilmesini beklediğine ilişkin açıklaması
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Kadınlara karşı taciz ve
saldırı haberlerini her gün gazetelerde ve televizyonlarda görüyoruz.
Maalesef ya yaralama ya da ölümle biten olaylarla
karşılaşıyoruz. Bugün de yine basında benzer haberler
yer aldı. Saldırıların büyük kısmı eşinden
ayrılan veya ayrılmak isteyen kadınlara karşı
yapılıyor. SGK, 15 bin kadının maaşını
anlaşmalı boşanma diyerek kesmiştir, iptal etmiştir.
Bu kadınların çok büyük kısmı mağdur durumdadır.
Bu boşanmaların gerçek olduğunu ispat etmeleri için
öldürülmeleri mi gerekiyor? Çocuklarını ziyarete gitmek, görmek,
medeni olarak görüşmek anlaşmalı boşanma değildir. Bu
konudaki tespitlerin doğru yapılarak mağduriyetlerin bir an önce
giderilmesini bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, sisteme giren sayın grup
başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.
Sayın Ustadan başlayalım.
Buyurun Sayın Usta.
18.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın taşeron
işçilere kadro verilmesiyle ilgili açıklamalarının
memnuniyet verici olduğuna, mevsimlik işçilerin sıkıntılarının
da dikkate alınması gerektiğine, uzman çavuşların
4/Cden 4/Bye geçirilmesi konusunda bir düzenleme beklendiğine ve
Kudüsün İsrailin başkenti olarak tanınması ile Tel
Avivdeki Amerikan Büyükelçiliğinin Kudüse
taşınacağına ilişkin haberlere ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün taşeronlara kadro
verilmesiyle ilgili açıklamalar Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından yapıldı, bu, son derece memnuniyet verici bir
gelişmedir. Zaten hakikaten gecikmiş de bir şeydir çünkü bütün
siyasi partilerin kamuoyuna karşı bu konuda verilmiş sözleri
vardı. Şimdi yalnız bu düzenlemeler yapılırken gündeme
çok sık olarak bir kısım hususlar getiriliyor; yoğun bir
mesaj ve telefon trafiği altındayız. Bunlardan öncelikle bir
tanesi bu mevsimlik, sezonluk çalışan işçiler. Bunlar
biliyorsunuz Ormanda var, Çay İşletmelerinde var, Şeker
Kurumunda var, Millî Eğitimde var, kamuda belli yerlerde bu tür
işçilerimiz var. Bunların en az çalışanının da
yirmi-yirmi beş yıllık hizmeti var yani belli bir zamandan sonra
zaten alınmadı. Şimdi altı ay
çalıştıkları için en fazla -hatta beş ay yirmi dokuz
gün gibi- işten çıkartıldıkları zaman içerisinde
işsizlik sigortası ödeneğinden de faydalanamıyorlar.
Şimdi, onlarda bir süre uzatımı var, dokuz aya
çıkartılması söz konusu. Ancak kadro konusunda bunların da
taşeronlar kadar kadroyu hak ettiklerini düşünüyorum. Kadro
verilmesinin, bu düzenlemenin içerisine alınmasının çok uygun
olacağını düşünüyorum. Emeklilikle ilgili problemleri var,
çok uzun süre çalışmaları gerekiyor. Şimdi, altı ay
devlette çalışıyor, Kalan altı ayda da gitsin bir yerde
çalışsın. diyemiyorsunuz. Özel sektör firması soruyor:
Sen ne kadar süre çalışacaksın? Efendim, işte en fazla
altı ay çalışacağım. Altı aydan sonra Ormana
geri dönecek; o altı ay için kimse iş vermiyor.
Dolayısıyla, yani normal bir insanın 2 katı kadar bir ömür
gerekiyor bu insanların emekli olabilmesi için. Bu
sıkıntıları Hükûmetin dikkate alması gerekir diye düşünüyorum.
Diğer bir husus: Bugün Uzman Çavuşlar
Derneği bizi ziyaret etti. Benzer bir sıkıntı orada da var.
Şimdi, 4/Clilerin 4/Bli yapılacağı ifade edildi. Elimizde
tabii, henüz bir tasarı olmadığı için bunları
göremiyoruz ne olduğunu. Bu uzman çavuşlar meselesi, uzman erbaş
meselesi çok önemlidir Sayın Başkan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Bir defa, hakikaten
çalışma şartlarının çok iyi düzenlenmesi lazım.
Mesleki hiçbir güvenceleri yok, komutanın iki dudağının
arasında meslek hayatları gidip geliyor. Bu, aileler
açısından da önemli. Çalışma yönetmelikleri yok. Özellikle
nöbetle ilgili yönetmeliklerde, yapılacak işlerde çok ciddi
belirsizlikleri var. Yani mesela, şu tür örnekler var: Şimdi, belli
bir süre içerisinde sözleşmenin yenilenmesi gerekiyor. Bakın,
olmuş olay bu; Cerablustaki bir uzman çavuşun sözleşmesi
bitiyor, cepheden çıkıyor geliyor bu tarafa, Antepe notere gidiyor,
56 lira da noter parası ödeyerek sözleşmesini uzatıyor, tekrar
cepheye dönüyor. Ya, buralara bir bakmak lazım; bu çocuklarımızı
da, bu yiğitlerimizi
Çok şehitlerimiz var, yani onlar şehit
olduğu zaman cenazelerinde gözyaşı dökmektense bunların
sağken kıymetini bildiğimizi kendilerine ifade edelim ve bu
gençlerimize, bu delikanlılarımıza hak ettikleri statüyü
verelim. Bunların da 4/Cden 4/Bye, sürekli kadroya geçirilmesi konusunda
yine Hükûmetin bir gayretini biz bekliyoruz.
Sayın Başkanım, son konu olarak da bu
Kudüs meselesi. Malum, Kudüs, Müslümanlar için son derece önemli, mübarek bir
belde; ilk kıblemiz. Sadece Müslümanlar için değil bütün dinler için
aslında önemli, semavi dinlerin hepsi için önemli bir kent.
Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri
Başkanının biliyorsunuz bir beyanatı var, bugün de herhâlde
açıklaması da yapılacak. Bu Kudüsün İsrailin
başkenti olarak tanınması hususu ve Tel Avivdeki Amerikan
Büyükelçiliğini de Kudüse taşıyacağına ilişkin
bir beyanatı olacak gibi duruyor, medyadan bunu görüyoruz. Bu, bütün
Müslümanlara savaştır. Müslümanların bu konuda çok hassas
olduğunu Amerika Birleşik Devletlerinin bilmesi lazım.
Türkiyenin gerekli tutumu takınacağını elbette tahmin
ediyorum ben, zaten orada bir problem yoktur. Bu yapılanın çok
yanlış olduğunu, bu yapılanın hiçbir şekilde kabul
edilemeyeceğini ve bu coğrafyadaki kanı ve
gözyaşını artırmaktan başka bir işe
yaramayacağını biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak buradan
ifade etmek istiyoruz. Hiçbir şekilde bu karar bizim
tarafımızdan da tanınamayacaktır. Buradan da Amerika
Birleşik Devletlerini daha dikkatli davranmaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayalım, bitirelim
cümlelerimizi.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Ta on binlerce kilometre
öteden gelip bu coğrafyayı karıştırmanın,
buradaki kanı ve gözyaşını artırmanın hiç kimseye
bir faydası olmayacaktır. Tabii, burada yapılan şey: Trump
kendi siyasi iç sıkıntılarını biraz bu kanalla
aşmak için bunu yapıyor, bir iç siyaset malzemesi olarak
kullanıyor fakat bu konu iç siyaset malzemesi olarak kullanılamayacak
kadar önemli ve büyük bir konudur, bunu da burada, Genel Kurulda ifade etmek
istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldırım, buyurun.
19.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
mahkemenin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın
7 Aralıkta yapılacak duruşmasıyla ilgili daha önce aldığı
kararı iptal etmesine ve 6 Aralık ile 1 Ocak arasında Ankarada
bütün eylem, etkinlik ve demokratik gösterilerin yasaklanmasına
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, 4 Kasım 2016 ve
üzerinden üç yüz doksan sekiz gün geçti. Bugün Grup Başkan Vekilimiz
İdris Balukenin Diyarbakırda, Eş Genel
Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağın ise Ankara
Sincan Cezaevi yerleşkesinde, tutuklu olduğu dosyalardan duruşmalarının
olduğu gün. Yarın da Eş Genel Başkanımız
Sayın Selahattin Demirtaşın üç yüz doksan dokuz gün sonra ilk
kez hâkim karşısına çıkmasını bekliyorduk ki
Adalet Bakanlığının talimatıyla -Sayın
Demirtaşın mahkemeye getirilmesini sakıncalı bulduğu
için- mahkeme daha önce almış olduğu kararı iptal etmek
zorunda kaldı. Siyasal yargı böyle bir şey olsa gerek. Bir
yargının tarafsız ve bağımsız
olmadığını, siyasallaştığını
bundan daha iyi tarifleyen ve bunun gibi bir çok veciz örnekle tarifleyen,
herhâlde, başkaca ülke örneği yoktur.
Şimdi, Sayın Başkan, Eş Genel Başkanımız
Sayın Figen Yüksekdağ ilk kez, tutuklu olduğu dosyadan 4 Temmuz
2017 günü mahkemeye çıkmış. Ben normalde bu mahkemeye itibar
etmiyorum ama faşizmin gözlerinin içine bakmaya geldim. Acaba faşizm
de benim gözlerimin içine bakabilecek mi diye bakıyorum ama herkes
gözlerini kaçırıyor, yargıçlar dâhil.
Şimdi, ne denmişti 4 Kasım 2016 günü,
siyasi soykırım operasyonları başlayınca? Efendim,
silahlar taşınmış da, örgütle iltisak var da, yok, para
yardımları yapılmış da
O siyasi iktidarın
siyasallaştırdığı yargının dosyaları
bile açıldığında böyle olmadığını,
maalesef siyasi yargı bile iktidar mensuplarıyla algı
oluşturmakla görevlendirmiş kalemşorlarının bu
iftiralarını kapatmaya karşı âciz kalıyor. Siyasal
yargı bile o manipülatif haberlerin, pespaye tutuklamaların üstünü
kapatmakta, buna delil oluşturmakta güçlük çekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) Bir yandan bu komediye
dönmüş olan yargılama usulleri ve gerçekliğiyle karşı
karşıyayız, diğer yandan ise Ankara Valiliği bugün
evlere şenlik bir karar almış. Neymiş? 6-7 Ekimde HDPnin
iki eş genel başkanı ile bir grup başkan vekilinin
duruşması varmış da HDP Genel Merkezi de resmî Twitter
sayfasından duyarlılık çağrısı yapmış.
Ne yapacaktı peki? HDP Linç edin. mi diyecekti? Siyasi iktidarın
eski başbakanını kurtlar sofrasına attığı
gibi HDP genel başkanlarını yargının, siyasallaşmış
yargının sofrasına mı atacaktı? Bu sebeple 6
Aralık ile 1 Ocak arasında Ankarada bütün eylem, etkinlikler,
demokratik gösteriler yasaklanmış.
Şimdi, işte, OHAL dediğimiz budur.
Dediğimizde gocunduğunuz faşizm böyle bir şeydir işte.
En ufak demokratik hak arama süreçlerinin bile önünü kapatan,
yargıladığınız veya yargılamaya
çalıştığınız kişilerin sizi siyasal olarak
yargılamasından duyduğunuz korku herhâlde böyle bir şey
olsa gerek. Ama biz şunu çok iyi biliyoruz: En nihayetinde faşizm
kaybedecek, özgürlük kazanacak.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özkoç, buyurun.
20.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Amerika Birleşik
Devletlerinin Tel Avivdeki ABD Büyükelçiliğini Kudüse taşımak
niyetine ve Türkiye'nin etkin diplomasi yürüterek çatışmaları
önlemeye hizmet edecek sağduyulu bir tutum benimsemesini ve Filistin
halkının haklarını korumayı amaçlayan ilkeli bir
duruş sergilemesini beklediğine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Kudüs meselesi Cumhuriyet
Halk Partisi için Türkiye için de gerçekten gözettiğimiz Filistin için de
çok önemli bir konudur.
İsrail, 1967 yılında o zamana kadar
Ürdünün kontrolü altında bulunan Doğu Kudüsü işgal
etmiştir. İsrail o tarihten bu yana işgal altında
tuttuğu Kudüsü 1980 yılında başkent ilan etmiştir
ancak bugüne kadar Kudüsü İsrailin başkenti olarak tanıyan
devlet yoktur. 1967de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 242
sayılı bir Karar alarak İsraili 1967 savaşında
işgal ettiği topraklardan çekilmeye
çağırmıştır. İşgal edilen topraklara
Doğu Kudüs de dâhildir. 1980/476 sayılı Kararı kabul eden
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İsraili
uyguladığı politikalarda ısrar etmekten vazgeçmeye ve
kutsal Kudüs şehrinin statüsünü ve karakterini etkileyen adımlara son
vermeye çağırmıştır. Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin Kudüsün statüsü konusunda aldığı başka
kararlar da bulunmaktadır.
Tel Avivdeki ABD Büyükelçiliğini Kudüse
taşıma kararı 1995te ABD Kongresinde kabul edilmiş bir
yasa konusudur. Ancak o zamandan bu yana ABD Başkanları Clinton,
Bush, Obama bunu altı aylık sürelerle ertelemişler. Bu
bakımdan bu tutumun ABD ölçeğinde bir süreklilik ve partilerüstü bir
durum arz ettiğini de söyleyebiliriz. Ancak söz konusu karar aynı
zamanda Trumpın seçim vaatlerinden de birisidir. Trump, elçiliği Tel
Avivden Kudüse taşıyarak Kudüsü İsrailin başkenti
olarak tanımaya niyetli olduğunu bildirmiş ve bu niyetini Orta
Doğudaki liderlerle yaptığı görüşmelerde onlara da
iletmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Toparlayalım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) ABDde kendisi
hakkında yürütülen ve belki de başkanlıktan azledilmesiyle
sonuçlanabilecek soruşturmalarla boğuşan Trumpın ABDnin
Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüse taşıma kararı her
şeyden önce zamanlaması açısından dikkat çekicidir. Trump,
ABD Büyükelçiliğini Tel Avivden Kudüse taşırsa ne olur?
Ağır aksak da olsa ilerleyen Orta Doğu barış süreci
baltalanır. ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Kudüs
şehrinin karakteri ve statüsü konusunda aldığı kararlara
aykırı davranmış olur. Türk-İsrail ilişkileri
onarım ve normalleşme sürecindeydi, bu süreç sona erer. Türk-Amerikan
ilişkilerine yeni bir sorun daha eklenir. ABD dış
politikasının Arap-İsrail sorunu konusunda takip ettiği bir
aks kırılır. Bölgede tansiyon bir anda yükselir, Filistin ve
İsrail arasında çatışmalar başlayabilir, gençler
yaşamını yitirir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın, açalım
arkadaşlar.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Konuyu hemen
kırmızı çizgi ilan ederek belki de en son söylenecek bir cümleyi
en başta söyleyen AKP Hükûmeti Türkiye'nin, sorunun çözümüne ilişkin
manevra alanını da daraltmaktadır. Trump Tel Avivdeki ABD
Büyükelçiliğini Kudüse taşıma niyetini bölge liderleriyle paylaşmıştır.
Görüştüğü liderlerin arasında Filistin Devlet Başkanı
Mahmud Abbas, Ürdün Kralı Abdullah, İsrail Başbakanı
Netanyahu ve Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz vardır. Hepsi
karşı çıkmıştır. Hatta AB ülkeleri
endişelerini bildirmişlerdir. Ancak biliyoruz ki Trump
geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğanla da
görüşmüştür. Hatta bu görüşmeden sonra 28 Kasımda
Erdoğan, Trumpla tekrar görüşeceklerini, o aramazsa kendisinin
arayacağını söylemiştir. Şimdi, soruyoruz:
Erdoğan ve Trump arasındaki görüşmelerde Kudüs melesi
görüşülmüş müdür? Görüşüldüyse ne konuşulmuştur?
Görüşülmediyse Erdoğan bu konuda Trumpı aramayı
düşünüyor mu? Biz, Türkiye'nin etkin diplomasi yürüterek çatışmaları
önlemeye hizmet edecek sağduyulu tutumu benimsemesini ve Filistin
halkının haklarını korumayı amaçlayan ilkeli bir
duruş sergilemesini bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın İnceöz
21.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, ABD
Başkanı Trumpun, Kudüsü İsrailin başkenti olarak
tanımak ve Tel Avivdeki Amerikan Büyükelçiliğini Kudüse
taşımak konusundaki açıklamalarına, taşeron
işçilerle ilgili yasal düzenleme yapılacak olmasına ve 5
Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin
83üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de sözlerime Kudüsle başlamak
istiyorum. Kudüs Müslümanlar için son derece önemli ve her birimiz için,
Müslüman coğrafyası için, Müslüman âlemi için de
kırmızı çizgimizdir. Mekke neyse, Medine neyse, Kâbe neyse, Kudüs
de bizim için odur. Bu anlamda Trump önceki gün ABDnin Kudüsü İsrailin
başkenti olarak tanıdığını ilan edeceğini,
Tel Avivdeki Amerikan Büyükelçiliğinin Kudüse taşınması
talimatını verdiğini söyleyeceğini açıkladı.
Başkent, Kudüs ile Filistin 1980de Kudüsü
ebedi başkent ilan eden İsrail arasındaki çekişme bir kez
daha bu vesileyle gündeme oturmuş durumda ve hepimiz biliyoruz ki seçim
vaatleri arasında da yer almaktaydı. Bu açıklamalar, özellikle
bu coğrafyada elli yıldır Filistin halkının yaraları
kanamaya devam ederken, hak ihlalleri devam ederken, zulümler devam ederken,
baskılar devam ederken, Kudüs başta olmak üzere Filistinin
tamamına yönelik sistematik sindirme ve baskı politikalarında
sınır tanımayan İsraile destek mahiyetindeki böyle bir
kararın alınması son derece sıkıntılı bir
sürecin başlangıcı, uluslararası hukukun ihlali, aynı
zamanda insanlık vicdanına da vurulmuş ağır bir
darbedir. Suriye, Irak ve diğer bölge ülkelerinde krizler ve savaşlar
devam ederken, Amerikanın âdeta yeni bir cephe açmak ister gibi bir hamle
yapması kabul edilemez.
Sayın Cumhurbaşkanımız dün grup
toplantısında da -belirttiği üzere,
açıkladığı üzere- Kudüsün bizim kırmızı
çizgimiz olduğunun altını net bir şekilde çizmiş, gerekirse
buna ilişkin her türlü kararı alma noktasında grup
konuşmasında açıklamalarını net bir dille
yapmıştır. Bu konuda son ana kadar, bugüne kadar Filistin
konusundaki tavrımız neyse bu süreçle alakalı sonuna kadar,
Türkiye bundan sonra yine Filistinin yanında, haklı mücadelesinin
yanında olacak ve olmaya devam edecektir.
Bunun yanında, özellikle şunu da belirtmek
istiyorum ki
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Uzun süredir
çalışmalarına devam ettiğimiz, kamuoyunda taşeron
yasası olarak bilinen ve beklenen düzenlemeyle ilgili nihayete
gelinmiş durumda. Önümüzdeki günlerde de Mecliste bunun
altyapısı, yasal faaliyeti, yasal çalışmasıyla beraber
son noktayı koymuş olacağız.
Bu müjdeyi kamuoyuyla dün grup
toplantımızda da paylaştık. Yaklaşık 400 bin
civarında kamuda, 450 bin civarında belediyelerde taşeron olarak
bildiğimiz çalışanları, 4Clileri de kapsayan önemli bir
düzenlemeyi de önemli bir çalışmayı da bugüne kadar
söylediğimiz şekilde- bu sözün arkasında durma noktasında-
nihayete erdirmiş bulunmaktayız.
Tüm kamuda, belediyelerde taşeron
yasasını, düzenlemesini bekleyen çalışanlara da bu anlamda
tekrar hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Bununla birlikte, dün 5 Aralık 1934te
kadınlarımıza seçme, seçilme hakkının verilişinin
83üncü yıl dönümüydü. Bu anlamda da kadınlarımıza seçme,
seçilme hakkı verilmesiyle beraber, toplumun her alanında, başta
da Parlamento, yerel yönetimler, muhtarlık, yerel seçimler olmak üzere pek
çok arenada, siyaset arenasında kadınlarımızın var
olmaya başladığını görmekteyiz.
Burada şunu özellikle belirtmek istiyorum ki
-her ne kadar bizde bir kota veya bir düzenleme yok ise de- özellikle
partimizde, iktidara geldiğimiz günden beri, on beş yıldır,
kadınlarımızın siyaset arenasında, sosyal, iş
hayatında her alanda güçlü bir birey olarak var olabilmesi için, yasal
anlamda ne engeller varsa buna ilişkin çok önemli düzenlemelerle yasama
faaliyetlerinin ama hepsinden önemlisi de zihinsel değişim ve
dönüşümün gerçekleşmesi noktasında, önemli politikaların hayata
geçme noktasında çalışmalar gerçekleştirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayalım lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Bu anlamda da
şimdiye kadar bize destek veren Sayın Genel
Başkanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza
kadınlarımıza verdiği destekten dolayı da yürekten
teşekkürlerimi buradan iletmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Kudüsün başkent yapılmasının hem
uluslararası hukuka hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararlarına aykırı olduğuna ve gruplar kendi arasında
mutabakata varırsa Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ortak bir
deklarasyon yayınlanabileceğine ilişkin açıklaması
BAŞKAN Mescid-i Aksayı gördüm
düşümde, götür Müslümana selam diyordu demişti rahmetli Mehmet Akif
İnan. Ve buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları, üyeleri
olarak Aleykümselam. diyoruz. Tüm kalbimizle ilk kıblemiz olan Mescid-i
Aksayı mahzun bırakmayacak, Filistinin haklı
davasını kendi davamız görecek ve kırmızı
çizgimiz olan Küdüse sahip çıkacağız. Kudüsün başkent
yapılıyor olması, yapılması hem uluslararası
hukuka hem de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına
aykırı olduğu gibi insani ve vicdani de değildir ve bu
karardan hiçbir etnik grup, hiçbir inanç grubu istifade etmeyecektir. Orta
Doğuda var olan sıkıntıyı ve
istikrarsızlığı daha da körükleyecek, çok daha
sıkıntılara sebebiyet verecek bir karar olacaktır.
Dolayısıyla, bu kararın alınmaması gerektiğini
bir kez daha Meclis Başkanlık Divanı olarak da ifade ediyoruz.
Burada tüm grupların da bu konudaki yaklaşımını
görüyorum. Eğer arzu ederlerse Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak -gruplar
kendi arasında mutabakata varırsa- ortak bir deklarasyon da
yayınlayabiliriz diyorum ve tekrar bu konudaki bütün milletvekillerine
katkıları için de teşekkür ediyorum.
Sayın Yedekci, az önce siz yoktunuz o yüzden es
geçtim, size de söz verip gündem dışı konuşmaları
bitireceğim.
Buyurun 60a göre.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
22.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, 5 Aralık
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 83üncü
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Avrupadaki birçok ülkeden daha önce, örneğin
İsviçreden kırk bir yıl önce, büyük önderimiz, dünya lideri
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı
vermiştir. Bundan seksen üç yıl önce bu vizyona sahip olan Mustafa
Kemal Atatürkü bir kez daha saygı ve özlemle anıyoruz ve
kuruluşun ve kurtuluşun, Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili
olarak bütün kadınları da buradan yürekten sevgiyle
selamlıyorum.
Öncelikle kadınlarımızın,
demokratik yönetim şekli olan cumhuriyetten totaliter rejimlere geçmeye
dönüşe izin vermeyeceğine yürekten inanıyorum.
Kadınlarımızın var olan haklarına sahip
çıkacağını ve geriye dönmemek uğruna mücadele
edeceğini biliyorum. Bir kadın olarak susmayıp sokakta istediği
kıyafetle dolaşıp istediği zaman kahkaha atabileceği,
adil, eşit ve aydınlık günler için mücadeleye devam
edeceğiz.
Sayın AKP grup başkan vekili
konuşmasında, sanıyorum, bu yetkiyi Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün verdiğini söylemeyi unutmaktadır.
Hepinizi içtenlikle selamlarım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine
ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Genel Kurulda görüşme takvimine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi dünkü birleşimde kabul edilmişti.
Bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarının Genel Kuruldaki görüşme programı Türkiye
Büyük Millet Meclisi internet sayfasında yer alacak ve
bastırılarak sayın üyelere dağıtılacaktır.
Bütçeler üzerinde şahısları
adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri,
6 Aralık 2017 Çarşamba günü yani bugün saat 18.00 ile 18.30
arasında Büyük Grup Toplantı Salonunda yani Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Toplantı Salonunda Başkanlık Divanı kâtip üyelerince
yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat
yaptırması gerekmektedir. Başkası adına söz kaydı
yapılmayacaktır. Belirtilen saatler dışındaki söz
kayıtları Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca
yapılacaktır.
Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.
Komisyonların başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkereleri vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Geçici Başkanlığının,
komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1365)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçimi için 30/11/2017 Perşembe günü saat 16.00'da toplanmış ve
kullanılan (14) adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda
adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük'ün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Saadet
Becerekli
(Batman)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Necdet Ünüvar (Adana) 13 oy
Başkan Vekili: Celil
Göçer (Tokat)
12 oy
Sözcü: Mehmet Ali Pulcu (İstanbul) 12 oy
Kâtip: Mahmut Kaçar (Şanlıurfa) 11 oy
2.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1366)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 5/12/2017 Salı
günü saat 15.15'te toplanmış ve kullanılan (19) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzük'ün 24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Şahin
(Malatya)
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan: Uğur
Aydemir (Manisa)
16 oy
Başkan Vekili:
Ertuğrul Soysal (Yozgat)
15 oy
Sözcü: Tamer Dağlı (Adana) 16 oy
Kâtip: Halil Eldemir (Bilecik) 15 oy
3.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının,
komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1367)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çevre Komisyonu, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 5/12/2017 Salı günü saat
15.15te toplanmış ve kullanılan (19) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Hüseyin
Çamak
(Mersin)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Muhammet Balta (Trabzon) 15 oy
Başkan Vekili: Muhammet
Müfit Aydın (Bursa) 15 oy
Sözcü: Sebahattin Karakelle (Erzincan) 13 oy
Kâtip: Mustafa Şükrü
Nazlı (Kütahya)
13 oy
4.- Dilekçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1368)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM İçtüzüğünün 21'inci maddesine göre
komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen
adayların listesi, TBMM Genel Kurulunun 26'ncı Yasama Dönemi Üçüncü
Yasama Yılının 29/11/2017 günlü 30'uncu Birleşiminde
okutulup oylanarak kabul edilmişti. TBMM İçtüzüğünün 24'üncü
maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
tarafından komisyon başkan, başkanvekili, kâtip ve sözcü seçimi
için 5 Aralık 2017 Salı günü saat 15.15'te Dilekçe Komisyonu
toplantıya çağrılmıştı.
Komisyonumuz, yukarıda belirtilen gün ve saatte
Yalova Milletvekili Fikri Demirel Başkanlığında seçim için
toplanmıştır. Aşağıda adı, soyadı ve
seçim bölgesi yazılı üyeler; yapılan seçimde kullanılan (9)
adet oy pusulasının tasnifi sonucunda karşılarında
gösterilen oyu aldığı ekli tutanakla tespit edilmiş ve TBMM
İçtüzüğünün 24'üncü maddesi uyarınca başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip olarak seçilmiştir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Fikri
Demirel
(Yalova)
Dilekçe
Komisyonu Geçici Başkanı
Başkan: Mihrimah Belma Satır (İstanbul) 9 oy
Başkan Vekili: İsmail Bilen (Manisa) 8 oy
Sözcü: Canan Candemir Çelik (Gaziantep) 8
oy
Kâtip: Ramazan Can (Kırıkkale)
8 oy
5.- Adalet Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1369)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet
Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için
05/12/2017 Salı günü saat 15.15'te toplanmış ve kullanılan
(17) adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda
adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün 24üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla
Hakkı
Köylü
(Kastamonu)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Ahmet İyimaya (Ankara) 13 oy
Başkan Vekili: Hakkı Köylü (Kastamonu) 13 oy
Sözcü: Yılmaz Tunç (Bartın)
9 oy
Kâtip: Serap Yaşar (İstanbul)
9 oy
6.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1370)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İnsan
Hakları İnceleme Komisyonu; başkan, iki başkan vekili,
sözcü ve kâtip üye seçimi için 5/12/2017 Salı günü saat 15.15'te
toplanmış ve kullanılan (20) adet oy pusulasının
tasnifi sonucu aşağıda adları ve soyadları
yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak TBMM
İçtüzüğünün 24üncü maddesi ile 3686 sayılı Kanunun
3üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili (2), sözcü ve
kâtip üye seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla
Şenal
Sarıhan
(Ankara)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Ömer Serdar (Elâzığ) 20 oy
Başkan Vekili: Fatma Benli (İstanbul) 20 oy
Başkan Vekili: Şenal Sarıhan (Ankara) 19 oy
Sözcü: Leyla Şahin Usta (Konya) 20 oy
Kâtip: Sibel Yiğitalp (Diyarbakır) 15
oy
7.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1371)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi
için 5/12/2017 günü saat 16.15'te toplanmış ve kullanılan (20)
adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda
adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak, İç Tüzük'ün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Necip
Kalkan
(İzmir)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Ziya Altunyaldız (Konya) 14 oy
Başkan Vekili: Necip Kalkan (İzmir) 14 oy
Sözcü: Mehmet Galip Ensarioğlu (Diyarbakır) 13 oy
Kâtip: Şahin Tin (Denizli) 13
oy
8.- Anayasa Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1372)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Anayasa Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimi için 5/12/2017 Salı günü saat 16.15te toplanmış ve
kullanılan on sekiz (18) adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük'ün 24'üncü
maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinizi
arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Öztürk
(Mersin)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mustafa Şentop (İstanbul) 18 oy
Başkan Vekili: Abdurrahman Öz (Aydın) 18 oy
Sözcü: Mustafa Köse (Antalya)
18 oy
Kâtip: Muhammet Emin Akbaşoğlu (Çankırı) 18 oy
9.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1373)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu, başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimi için 5/12/2017 Salı günü saat 16.15te toplanmış ve
kullanılan (17) adet oy pusulasının tasnifi sonucu
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzükün 24üncü maddesi
uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Mit
(Ankara)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mehmet Babaoğlu (Konya) 17
oy
Başkan Vekili: Mehmet Öntürk (Hatay) 16
oy
Sözcü: Mehmet Erdem (Aydın)
15 oy
Kâtip: Hüseyin Filiz (Çankırı)
16 oy
10.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1374)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 5/12/2017 Salı günü saat 16.15te
toplanmış ve kullanılan on sekiz (18) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize
arz ederim.
Saygılarımla.
Ali
Özcan
(İstanbul)
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan: Mehmet Habib Soluk (Sivas) 14
oy
Başkan Vekili: İlyas Şeker (Kocaeli) 12 oy
Sözcü: Mustafa Ilıcalı (Erzurum) 14 oy
Kâtip: Cesim Gökçe (Ağrı)
14 oy
11.- Dışişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1375)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 5/12/2017 Salı günü saat 16.20de
toplanmış ve kullanılan on beş (15) adet oy
pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzükün 24üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinizi
arz ederim.
Saygılarımla.
Ekmeleddin
Mehmet İhsanoğlu
(İstanbul)
Dışişleri
Komisyonu
Geçici
Başkanı
Başkan: Volkan Bozkır (İstanbul) 13 oy
Başkan Vekili: Coşkun Çakır (Tokat) 13 oy
Sözcü: Sena Nur Çelik (Antalya)
13 oy
Kâtip: Hasan Basri Kurt (Samsun)
13 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyonlarımıza seçilen başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üyelerine hayırlı olsun diyoruz.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
33üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili
Erhan Usta tarafından, Türkiye'de enflasyonun nedenlerinin ve çözüm
önerilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla 6/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6
Aralık 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
6/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 6/12/2017 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
6 Aralık 2017 tarih, 2524 sayıyla TBMM
Başkanlığına, MHP Grup Başkan Vekili ve Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Türkiye'de enflasyonun nedenlerinin ve çözüm
önerilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması
açılmasına dair önergemizin görüşmelerinin 6/12/2017
Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi üzerinde, önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi
adına Samsun Milletvekili Erhan Usta konuşacaktır.
Buyurun Sayın Usta.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Bugünkü bizim grup önerimiz enflasyonla ilgili.
Enflasyon konusu önemli bir konu, enflasyon çok önemli bir makroekonomik gösterge.
Hepimizin bildiği gibi, 2000 yılına kadar diye alacak olursak,
2000 yılının öncesindeki yirmi beş yıl Türkiye
ekonomisi kronik ve yüksek enflasyondan çok ciddi olarak zarar görmüş,
sıkıntı çekmiş bir ekonomidir.
Şöyle bir rakamları hatırlayacak olursak
-Tüketici Fiyat Endeksi bazında söylüyorum- 1983-2001 Türkiye
ortalaması yüzde 65tir, yaklaşık yirmi yıllık bir
süreçte. 1994-2001 olarak aldığımızda -1990lı
yılların ortasından itibaren biraz daha hızlanıyor
Türkiye'de enflasyon- yüzde 78,3tür ortalama enflasyon.
Şimdi, 1999 yılında 57nci Hükûmetin,
Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı olduğu
Hükûmetin başlattığı makroekonomik programın ismi
aslında -hep onu ifade ediyorum ben- bir dezenflasyon
programıdır, enflasyonu aşağı çekme, enflasyonla
mücadele programıdır. En önemli mücadele alanı da kamu maliyesi
olmuştur. Şimdi, bu mücadele çerçevesinde, tabii, ekonomide ciddi
reformlar yapılıyor enflasyonu aşağıya çekmeye yönelik
olarak. 2002 yılına geldiğimizde, Türkiye'nin, o günkü Hükûmetin
Tüketici Fiyat Endeksi hedefi yüzde 35ti. Tabii, şimdi, bugünkü
rakamlarla baktığımızda bu rakamlar biraz yüksek gibi
geliyor ama her şeyi şartlarında değerlendirmek lazım.
Yani yüzde 100lere varan bir enflasyonu alan bir Hükûmet, ortalamaları da
verdim, sadece tek bir yıl değil, ondan önceki, 2002den önceki
yaklaşık yedi, sekiz yılın ortalaması yüzde 78.
Hemen şunu ifade edeyim: 1990lı
yıllar, gelişmekte olan ülkelerin tamamı açısından
enflasyonun çok yüksek olduğu yıllar. Yani, gelişmekte olan ülkelerin
ortalaması da bizim Türkiye ortalamasının altında
değildi, daha üzerindeydi. O gün yüksek bir enflasyon bütün dünyaya
hâkimdi, bizde de vardı. Bu mücadele başlatıldı, 2002
yılında Hükûmet yüzde 35 enflasyon hedefledi ve 2002 yılı
gerçekleşmesi de TÜFE bazında yüzde 29,7 oldu. Bu, o günün
şartlarında baktığımızda çok önemli, çok ciddi
bir başarıdır. Her şeyi şartlarında
değerlendirmek lazım diye o yüzden söylüyorum.
Şimdi, bu mücadele programını, daha
sonra hükûmet değişti Türkiye'de, Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti de sürdürdü -bunu ifade etmemiz lazım- ve Türkiye'de enflasyon
yüzde 6 küsurlara kadar düştü, 6,2ye kadar enflasyonun geri
geldiğini görüyoruz. Mesela, 2012 rakamı 6,7dir. Fakat 2002den
sonra enflasyon Türkiye'de yeniden bir artma eğilimine girdi. Şimdi,
1990lı yıllar, yüzde 78li, 80li yıllarda, gelişmekte
olan ülkelerle hemen hemen paralel bir enflasyonumuz varken şu anda
baktığımız rakamlarda -mesela, işte, en son rakamları
birazdan vereceğiz, zaten herkesin de malumu- örneğin TÜFEde yüzde
13 enflasyon geldi son ayda, ÜFEde yüzde 17,3 geldi. Şimdi, şu anda
gelişmekte olan ülkelerde kaç enflasyon? Yüzde 4-5 civarında. Yani,
gelişmekte olan ülkelerden enflasyon açısından negatif bir
şekilde, ciddi bir şekilde ayrışmış
durumdayız. Dolayısıyla, bu mücadelenin, 6,2lere kadar
sürdürülen mücadelenin bundan sonra da devam etmesi gerekiyordu.
Şu anda, bugünkü enflasyon rakamlarında
son on dört yılın en yüksek enflasyon rakamlarını
yaşıyoruz. Bu, böyle küçümsenecek bir konu değil. Aklımızdaki,
geçmişteki yüzde 70leri, 80leri düşünmeyelim, öyle bir dünya yok
zaten. Türkiye de o mücadeleleri verdi, o reformları yaptı, o
bedelleri ödedi. Bugün Türkiyede daha düşük enflasyon olması
lazımken, enflasyonun küçümsenmesinin, Ya, 1-2 puan enflasyon beklenenin
üzerinde gelmiş, ne olacak ki. şeklinde bakılmasının
ben çok ciddi bir risk olduğunu
Hatta ben buna sosyal medya
paylaşımlarımda Çok ürkütücü. dedim. Mesela bir
kısım bakanlarımızın beyanatları oldu Ne
olacakmış? gibi, işi küçümseyen; bunlar hakikaten Türkiye
açısından çok ürkütücü.
Unutmayalım ki enflasyon çok hızlı
bozulabiliyor, çok hızlı artıyor. Bakın, size bir
Venezüella örneği vereceğim; tabii, gerekçeleri farklı olabilir:
Venezüellada 2012 yılında enflasyon yüzde 21; 2017de enflasyon
tahmini, IMF tahmini yüzde 652 arkadaşlar. Yani dört beş yılda
enflasyonun yüzde 20den yüzde 600e çıktığı bir ülkeyi
konuşabiliyor insan. Dolayısıyla, enflasyon kritik bir konudur,
enflasyon çok önemli bir konudur. Türkiye enflasyondan çok sıkıntı
çekmiştir. Enflasyonu küçümsemememiz lazım, enflasyonla ilgili
tedbirleri almamız lazım.
Önümüzdeki diğer bir risk ham petrol
fiyatları. 2015-2016da uluslararası ham petrol fiyatları çok
aşağı geldi, bizim de bir şansımızdı bu.
Şu anda ham petrol fiyatları da yükselmeye başladı. Bir
yandan dolar kurunun yükselmesi, bir yandan ham petrol fiyatlarının
yükselmesi, dolayısıyla kur ve petrol fiyatları üzerinden
önümüzdeki dönemde bir enflasyon maliyetiyle tekrar
karşılaşmamız ve bunun sürmesi ihtimalinin çok güçlü
olduğunu düşünüyorum ben. Bu anlamda, Hükûmeti bu konuda daha
dikkatli olmaya ve tedbirler almaya davet etmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına ilk söz Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Ahmet Yıldırıma
aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisinin, enflasyonun
nedenlerinin ve çözüm önerilerinin araştırılması için bir
Meclis araştırması açılmasını öneren bu grup
önerisine destek vereceğimizi ifade edelim.
Bir de bu ülkede enflasyonun nedeni ve çözüm önerisi
için en son söyleyeceğimiz -bu kısa süre içerisindeki- sözü en
baştan söyleyelim. Bu ülkede çatışma ve savaş kültürü sona
ererse, kan ve can üzerine kurulu siyaset sona ererse, istikrar
sağlanırsa, barış politikaları öncelenirse,
yerleşik tam demokrasi hâkim kılınırsa, özgürlükler bütün
sosyolojik kesimler için tanınırsa enflasyona çözüm bulunmuş
olur.
Bunu yakın geçmiş tarihimizde aslında
tecrübe ettik. Bu ülkede Kürt meselesinin çatışmalı ortama
çekilmiş olmasından ve silahlı bir sürecin bu işin
içerisine girdiği, hiçbirimizin arzulamadığı o sürecin
başladığı 1984ten bu yana ne zamanki silahlar
susmuşsa, ne zamanki ölümler durmuşsa, ne zaman kısmi negatif
barış sağlanmışsa bu ülkede enflasyonun
düşüşe geçtiği, dış ticaret açıklarının
azaldığı, işsizliğin düştüğü, dövizin
yükselme seyrinin yavaşladığı ve birçok ekonomik parametrelerin
sosyolojik kitleler, toplumsal muhalefet veya toplumu oluşturan bütün
kesimler lehine değiştiğini gözlemleyebiliriz.
Bu ülkede toprağa can düştükçe enflasyon,
işsizlik, döviz, dış borç artmış, büyüme
hızı düşmüştür ama bunun yanı sıra şunu da
ifade edelim ki biz sadece çatışmalı ortam derken yapılan
silah harcamalarını falan kastetmiyoruz, sadece askerî
harcamaları kastetmiyoruz, bunun kendi hinterlandındaki güveni,
istikrarı bozan bütün etmenleri işin içerisine katarak söylüyoruz.
Şüphesiz bütçe açığı politikalarını, enflasyonu,
işsizliği, OVPleri, birleşik faizleri, borç stokunu,
dış borç açıklarını, bütçe açıklarını,
hepsini tartışabiliriz ve teknik analizlere ihtiyaç duyan bir konudur
şüphesiz bu konu ama bu teknik ihtiyaçlar bu kısa süreler içinde
değil, gerçekten bu Meclis araştırmasının kabulü
durumunda karşılanabilir. Ama totalinde de bütün denklemleri bir yana
bırakarak barış politikalarının öncelenmesinin bu
ülkedeki ekonomik istikrar ve refah düzeyinin yükselmesine hizmet
edeceğini söyleyerek bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bugünkü oturumda Afyonlu bir bakan da
hükûmet koltuklarında oturduğu için hayati bir konuya değinmek
isterim. Eskişehirimizin Seyitgazi ilçesi Kırka Mahallesinde Afyon
istikametine gidişte Karaören köyü girişinde dün bir trafik
kazası yaşandı. Seyitgazi ilçemiz Gökbahçe köyünde yaşayan
3 yurttaşımız, Murat Suna, Himmet Çalıkuşu ve Zeliha
Adatepe hayatlarını kaybetti. Ölenlere rahmet, yaralılara
şifa diliyoruz.
Şimdi, bu yolu yani Seyitgazi-Kırka-Afyon
yolunu üç yıldır ben bütçede dile getiriyorum. Afyondan
Eskişehir il sınırına kadar kaymak gibi güzel, çift
şeritli yol var; Eskişehir il levhasını geçtikten sonra
ölüm yoluna dönüyor. Ben bunu, Sayın Binali Yıldırım
Ulaştırma Bakanıyken 2016 bütçesinde söyledim. Geçen yıl
bir kez daha söyledim. Bu yıl, Ulaştırma Bakanımız
Ahmet Arslana söyledim, hâlâ tek bir adım atılmadı.
Değerli arkadaşlarım, vatandaşımızın
canı bu kadar ucuz olmamalı. Bu yollar, hele de uyarılan yollar
bir an önce programa alınıp tamamlanmalıdır.
Söz aldığım, Milliyetçi Hareket
Partisinin araştırma önergesiyle ilgili görüşlerimizi de ifade
etmek isterim. Bakın, Türkiyede enflasyon artık yıllık
yüzde 13ü buldu. Hükûmete sorduğunuzda deniyor ki savunmada, efendim,
yükseliş gıda fiyatlarındaki geçici artışlardan
kaynaklanıyormuş, düzelecekmiş, vesaire. Geçiniz değerli
arkadaşlarım, geçiniz. Enflasyon belası ekonominin AKP
tarafından kötü yönetilmesinin bir sonucudur. Evet, gıda
fiyatlarında bir artış var ama bu işin sadece bir boyutu.
Vatandaş bunu mutfakta hissediyor. Nohut bir yılda yüzde 34
pahalandı, portakal yüzde 35 pahalandı, limon yüzde 60, süt yüzde 20,
yumurta yüzde 30 arttı değerli arkadaşlarım. Bunların
hepsi yanlış tarım ve hayvancılık
politikalarının neticesi. Bakın, tüketici enflasyonunu ölçmek
için kullanılan 414 mal ve hizmet fiyatının 295 adedi
artış göstermiş. Yani sadece gıdanın değil
iğneden ipliğe her şeyin fiyatı artmış
değerli arkadaşlarım. Böyle bir ortamda sadece
Gıdadandır. deyip geçmek, enflasyonla ilgili gerçek sorunları
bilmemek, gerekli çözümleri düşünmemek demektir.
Sadece tüketici fiyatları değil üretici
fiyatlarındaki artış da sıkıntılı. Tüm bu
veriler enflasyonda topluca bir şeylerin kötü gittiğini gösteriyor.
Bu, sadece gıdanın üzerine atılarak çözülemez. Bunca
yıldır enflasyonu düşürmek için sarf ettiğimiz gayretler
bir çırpıda gitti. Artık, yüzde 13lük bir enflasyondan
bahsediyoruz. Bunun etkilerini hepimiz günlük hayatımızda
yaşıyoruz, yaşayacağız. En basit
anlatımıyla, memurumuz, işçimiz gelirlerinde ciddi
kayıplarla karşı karşıyadır. Gelinen noktada,
maaş zamları gerçekleşen enflasyonun gerisinde kaldı. Bir
yıllık sürede maaşlar yüzde 3 erimiş durumda. Buradan
Hükûmete çağrıda bulunuyorum: Asgari ücretlimize, memurumuza,
emeklimize bu yüksek enflasyon nedeniyle maaşlarında ortaya
çıkan yoksullaşmanın bedeli derhâl, vakit geçirmeksizin
karşılanmalıdır, bu iyileştirme derhâl yapılmalıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son söz Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Cemal Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de enflasyonun
nedenlerinin ve çözüm önerilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması için Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu tarafından verilen teklif üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve
hızlı bir biçimde yükselmesi olarak tanımlanıyor. Bir
diğer ifadeyle, fiyatlar genel düzeyinde yaşanan
artışın yanı sıra, para değerinin sürekli bir
şekilde düşmesi de enflasyon olarak ifade ediliyor. Enflasyon,
ekonomiler için ciddi bir sorundur, ekonominin bozulmasına neden olur.
Evet, önergede de belirtildiği gibi kasım ayı enflasyon verileri
Türkiye için beklenmeyen verilerdi ama bunun sebepleri var. Tabii, bu üç
dakikalık süre içinde bunlara girecek değilim, Genel Kurula da
ekonomi dersi verme niyetim yok ama enflasyon, bilindiği gibi maliyet
enflasyonu ve talep enflasyonu diye ikiye ayrılıyor. Türkiye'deki
enflasyon talepten kaynaklanmıyor; nitekim talep edildiği kadar
piyasada mal ve hizmet var. Dolayısıyla enflasyonun yani fiyatlar
genel seviyesinin artışının nedeni talep değil,
maliyettir ve önergede de belirtildiği gibi, bu maliyetlerin dövizdeki
yükseliş ve özellikle de enerji fiyatlarındaki, petrol
fiyatlarındaki son bir yıl içinde, özellikle de 2016
yılının ikinci yarısından itibaren
artışından kaynaklanmaktadır.
Tabii, enflasyonla mücadele topyekûn hepimizin
sorunu, milletimizin sorunu. Hükûmetimiz, konuyla ilgili maliye ve para
politikaları kanalıyla enflasyonla mücadele ettiğini her zaman
yetkili organları, sözcüleri tarafından açıklıyor. Bu
nedenle, Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergenin yani
Meclis araştırması açılması önergesinin bir ihtiyaç
olmadığını değerlendiriyor ve komisyon
kurulmasına gerek olmadığı kanaatimi sizlerle
paylaşarak önergenin aleyhinde olduğumuzu ifade edip Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Öztürk.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, Anayasayı, temel hak ve
özgürlükleri korumakla görevli Anayasa Mahkemesinin ilke kararını
tanımamış olması, yasama sorumsuzluğu ve
dokunulmazlığını görmezden gelmesiyle yerel mahkemelerdeki
yargı süreçlerini etkilediği iddiasıyla 6/12/2017 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin
Genel Kurulun 6 Aralık 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
6/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 6/12/2017 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
6 Aralık 2017 tarihinde Muş Milletvekili
Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen
6117 esas numaralı, Anayasayı, temel hak ve özgürlükleri korumakla
görevli Anayasa Mahkemesinin ilke kararını tanımamış
olması, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını
görmezden gelmesiyle yerel mahkemelerdeki yargı süreçlerini etkilemesi
nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 6/12/2017 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubu önerisi üzerinde öneri sahibi olarak Ankara Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder konuşacaktır.
Sayın Önder, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Eş Genel
Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağın mahkemesinden
geliyoruz şimdi. Yarın da prefabrik bir hukuk anlayışıyla
inşa edilen bir iddianameyle, dört yüz gün sonra, 20 kişilik
prefabrik bir mahkeme salonuna bu görüşme
sıkıştırılmak isteniyor.
Biraz önce grup başkan vekillerimiz yeterince
ayrıntılı konuştular. Ben sadece bu korkunun sebebine ve
muhtevasına dair birkaç şey söylemek istiyorum.
Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın
Figen Yüksekdağ sizin bu kadar tedirgin olmanızı hak edecek
kadar yüksek kalibreli, bu halkın yetiştirdiği erdemli 2
siyasetçidir. Selahattin Demirtaş ile sizin liderleriniz arasındaki
fark, arabesk ile türkü arasındaki farktır.
Ağzınızı açıyorsunuz burada
Televizyonlarda saz çalarak
diye, bu halkın en halis ürünü olan türküyü
aşağıladığınızı bir dakika vehmetmeden,
düşünmeden bunu söylüyorsunuz ve kendinizin bu siyasi hareketi bir arabesk
şarkıyla başlattığını ıskalayarak
yapıyorsunuz bunu. Sizin ile bizim aramızdaki fark, arabesk ile halis
türkü arasındaki farktır aslında, bu yüzden tedirginsiniz, sizi
anlıyoruz.
Aşkın Tunanın eseri Beraber Yürüdük
Biz Bu Yollarda her grup toplantısında terennüm ettiriliyor, hiçbir zaman
da o koroyu sağlıklı bir vokale dönüştüremiyorsunuz.
Aşkın Tuna 1.400 tane şarkı sözü yazmış
(AK
PARTİ sıralarından sana ne sesi) Bana ne değil efendim,
arada çok önemli bir fark var. Elbette bir yetersizliktir der geçerdik ama siz
bu kadar Selahattin Demirtaştan korkunca bunun patolojisini ortaya
çıkarmak bizim görevimiz.
Dünyanın hiçbir yerinde 1.400 tane
şarkı sözü yazan bir besteci özel bir besteci değildir,
şahsına saygısızlık etmek istemem. 1.400
şarkı sözü yazılınca ona yazma denilmez, başka bir
şey denilir yani seri üretime dönmüş. Selahattin Bey ne
yapmış? Pir Sultan Abdaldan bir türkü söylemiş, aradaki farka
bakar mısınız, Şu Karşı Yaylada Göç Katar
Katarı söylemiş. Şimdi Pir Sultan Abdalım, dağlar
aşalım / Aşalım da dost iline düşelim / Çok nimetin
yedim, helalleşelim / Geçti dost kervanı, eyleme beni. nere,
Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda vıcık vıcık bir arabesk
nere? Aradaki fark budur. (HDP sıralarından alkışlar)
Korkunuzda haklısınız, tedirginliğinizde
haklısınız, zorbalığınızda
haklısınız.
Size bir önerim var, yine Aşkın
Tunanın, yakında onu söyleyeceksiniz, özel
sanatçılarımızdan Sayın Ebru Gündeş Hanımefendi
söylemiş, söz yine bu Beraber Yürüdük Biz Bu Yollardanın
yazarına ait, Sırnaşık Sevgilim, albümün adı da
Kurtlar Sofrası, ilginç. Diyor ki: Seninle ne güzel
anlaşıyorduk / Dertleri, sevinci paylaşıyorduk / Ne âlemi
vardı beni aldatmanın? Bu aldatma mühim. Gül gibi geçinip biz
gidiyorduk. Sözü devirince şiir olmuyor ama neyse. Devamı ilginç,
Şimdi sen benimle sakın uğraşma / Aşk bitti diyorum
bana sırnaşma / Arkamdan çok fazla konuşuyorsun /
Sırnaşık sevgilim, canımı sıkma. diyor.
Bütün bunlar gerçekten arabesk ile türkü
arasındaki farktır. Bir türküde durup dururken ozan şöyle
düşünmez: Bu Çarşambayı ne alır acep, alsa alsa sel
alır., böyle olmaz. Çarşambayı yüzlerce kere sel alır da
ondan sonra türküsü yakılır. Türkü yakılan bir şeydir. Bir
türkünün niye yakıldığını bilmeyen nasıl söyleneceğini
de bilemez. Repertuvarınızda bu halkın arı duru, halis bir
tane türküsü olmadığı için bir arabeski millî marş
etmişsiniz, ülkeyi de bu anlayışla yönetiyorsunuz. Türkü gibi
günler gelecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) Selahattin
Başkanın mahkemesini bir vali yasaklayamaz, üstelik milletin
aklıyla dalga geçerek Terörün hedefi olmasınlar.mış diye.
Terörün hedefi olmasınlar. diyeyse burada, IŞİDciler 100ü
aşkın canı katlederken biraz hassasiyet gösterecektiniz. Onun
için eş başkanlarımızı, ziyaretçilerimizi, siyasetçilerimizi,
halkımızı hiçbir zeminde yalnız
bırakmayacağız; türkü tadında bir dayanışma,
türküler kadar halis bir direnişle sizi o arabesk mahrece mahkûm
edeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Öneri üzerinde gruplar adına ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet
Parsakın.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri, HDP grup önerisi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz, almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Az önce öneri sahibi grubun hatibi her ne kadar
doğrudan doğruya bizim Sayın Genel
Başkanımızı hedef almasa da diğer genel
başkanlarla bu bağlamdaki fark diye başlayınca ben de
şunu ona cevaben değil ama hatırlatma kabilinden, konumuzla da
doğrudan doğruya bağlantılı olduğu için kayda
geçirme gereği duyuyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Muhalefet dedim
iktidar demedim Sayın Parsak.
MEHMET PARSAK (Devamla)
Hatırladığınız gibi, bu Anayasa
değişikliğini gerçekleştirip o tarihte cari olan tüm
dosyalar bakımından dokunulmazlıklar
kaldırıldıktan sonra, hukuk devletine inancı
doğrultusunda ilk olarak ve hiçbir tereddüt etmeden, bir çağrı
yapılmasını dahi beklemeden Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına giden lider bizim Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli oldu. (MHP sıralarından
alkışlar) Gitti, hakkındaki iddialarla ilgili o
dokunulmazlık kalktığından dolayı, yasal
savunmasını gerçekleştirdi ve hukuka, Anayasaya,
yasalarımıza saygı çerçevesinde de bu süreç
tamamlanmış oldu. Bunu niye ifade ediyorum? Her ne kadar
şarkı, türkü metaforları üzerinden gitse de HDPnin grup
önerisini de bir hatırlatmakta fayda var. Bugün grup önerisi getirildi ve
aynı gün Anayasa Mahkemesinde görülmekte olan, görülecek olan bir davayla
alakalı âdeta orayı etkilemeye yönelik ama gerekçesinde görülen veya
gösterilen çerçevede de, aslında, Anayasa Mahkemesi yerel mahkemenin kararını
etkilemesin diye sunulan bir grup önerisinden söz ediyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu grup
önerilerinin türevleri, benzerleri şimdiye kadar defalarca verildi.
Hepsinde de istikrarlı bir şekilde aynı şeyi söyledik, gene
aynı şeyi söylüyoruz: Anayasamızın 138inci maddesinin
üçüncü fıkra hükmü açık: Görülmekte olan bir dava hakkında
Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yapılmakta olan bir yargılama var. Anayasa Mahkemesi de dâhil olmak
üzere yargıyı rahat bırakmak durumundayız. Ondan
dolayı da biz her zaman olduğu gibi -yeniden ifade ediyorum-
asıl maksadı yargıyı etkilemeye yönelik olan iş bu
grup önerisine de gene istikrarlı tutumuzun devamı olarak ret yönünde
oy kullanacağız, doğrusu da budur. Daha da fazla artık
Meclisin Genel Kurulunu bu konularla işgal etmeye kimsenin de hakkı
yoktur.
Tekrar sizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Parsak.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Yıldırım
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan,
sayın hatip bizim yargıyı etkilemek maksadıyla bu grup
önerisini mütemadiyen hazırladığımızı,
yargıyı rahat bırakmamız gerektiğini ifade etti.
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aynen, sürekli
aynı film dönüyor.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Siz
aynı şeyi söylüyorsunuz Sayın Parsak.
AHMET YILDIRIM (Muş) Hani şunu söylese
bize sataşma olarak algılamayacaktık: Anayasa Mahkemesinin
kararını tanımıyoruz, saygı da duymuyoruz. diyenlere
de iki cümle etmiş olsaydı biz kendimize sataşma olarak kabul
etmeyecek, genel eleştiri olarak algılayacaktık. Bu sebeple
İç Tüzük 69a göre sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Lütfen iki dakikada tamamlayalım,
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin,
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsakın HDP grup önerisi üzerinde MHP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) Sayın vekilin
söylediklerine katılıyorum, şu kısmına:
Yargıyı rahat bırakalım. Peki, biz bu Meclis kürsüsünden,
masuniyet ilkesi yok sayılarak, henüz sanıkken terörist ilan
edilmemiz durumunda, çok merak ediyorum, sayın vekil herhangi bir
çıkış yapmış mıdır Yahu, durun bu
arkadaşların
Bir mahkûmiyetle neticelensin, onaylansın ondan
sonra bu yaftayı söyleriz. diye? Yargıyı rahat bırakmayan
bugünkü iktidardır. Düşünün ki 5 bini vatan hainliği
iddiasıyla ya cezaevine atılan ya görevden
uzaklaştırılan yargıçların bizim hakkımızda
düzenledikleri fezlekelerle yargılanıyoruz. Kendilerine olunca
kumpas bize olunca hak riyakârlığına bir hukuki
kılıf siz bulursanız bize de söyleyin bir gece rahat uyku
uyuyalım. Yani, şimdi, eğer yargıyı bizim -bir de
Anayasa Mahkemesi- akıllara seza
Biz burada bir önerge verdik diye
Anayasa Mahkemesi Vay, çok etkilendik. diyecek öyle mi? Buna sayın vekil
hulusikalp ile -şu göğsünde- birazcık inanıyorsa biz bu
önergeden dolayı özür dilemeye de hazırız. Ne etkilemesi? Bizim
neyi etkileyebildiğimiz görülmüş? Ama her türlü etkiye açık.
Anayasa Mahkemesi
Sayın vekille biz Anayasa Komisyonunda iki buçuk
yıl birlikte görev yaptık, formasyonunu, hâkimiyetini iyi biliyorum,
şu sorunun cevabı var mı: Anayasa Mahkemesi bir ilk derece
mahkemesi gibi bir başvuruyu ele alıp Murat Karayılana tweet
attırıp onun üzerinden bir hüküm tesis edebilir mi? Bu nerede
görülmüş?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İlk derece
mahkemesi midir? Biz diyoruz ki: Yapılan iş Anayasaya
aykırı; o diyor ki: Sen şununla telefonda
konuşmuşsun. Böyle bir Anayasa Mahkemesini etkilemek bizden uzak
olsun. Allah çarşılarına göre pazar versin. Rüştlerini,
hukuka bağlılıklarını kanıtlayamadılar, etki
alanı altında olduklarını ve hacir altında
olduklarını gösterdiler. Onun için, bizim onları etkilemek gibi
bir gündemimiz yoktur. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Önder.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, Anayasayı, temel hak ve
özgürlükleri korumakla görevli Anayasa Mahkemesinin ilke kararını
tanımamış olması, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını
görmezden gelmesiyle yerel mahkemelerdeki yargı süreçlerini etkilediği
iddiasıyla 6/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6
Aralık 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına sıradaki söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutana aittir.
Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
HDP grubunun verdiği önerge üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, öncelikle şunu
ifade etmek istiyorum: Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları
Bildirgesinin 16ncı maddesi çok ünlü, diyor ki: Kuvvetler
ayrılığının olmadığı ülkelerde
anayasadan söz edemezsiniz. Eğer kuvvetler ayrılığı
yoksa Anayasa da yoktur. Öncelikle bir temel kuralı koymamız
gerekiyor. Böyle ülkelerden anayasal devlet olarak da söz edemezsiniz. Bir
anayasalı devlet vardır ama anayasal devletten söz edemezsiniz. O
nedenle, öncelikle, Anayasa Mahkemesinin şimdi yapısıyla,
özellikle nisan ayında yapmış olduğumuz düzenlemelerden
sonra bağımsız bir Anayasa Mahkemesinden,
bağımsız bir yargıdan söz edemeyiz. Neden? 12 üyesini
Cumhurbaşkanının atamış olduğu, 3 üyesi de onun
kontrolünde olan bir Meclis tarafından atanmış olan bir Anayasa
Mahkemesinin, haklı olarak, karar verirken saraya dönük olarak bir karar
vermesinin dışında başka bir karar vermesi ancak iyimserlik
olur diye düşünüyoruz. Öncelikle bu gerçeği ifade etmeliyiz. O
nedenle, Anayasa Mahkemesinin, özellikle tutuklu milletvekilleri konusunda,
daha önce vermiş olduğu kararları, yerleşik
içtihatlarını göz ardı ederek bugün tam tersine karar
vermiş olması, daha önce vermiş olduğu kararları göz
ardı etmesini bu Anayasa Mahkemesi yapısı
karşısında büyük bir anlayışla
karşılıyoruz değerli arkadaşlarım. O nedenle,
biz, daha önce özellikle burada yapmış olduğumuz konuşmalarda,
FETÖ yargılamalarında şunu diyorduk: O dönemin kudretli
savcılarını düşünün, o dönemde yargılamaları
yapan, özellikle Ergenekon yargılamalarını yapan hâkimleri,
savcıları düşünün. Ben, o zaman, onları şöyle
nitelendiriyordum: İki tür cumhuriyet savcımız var; bir, cumhuriyetin
savcıları var, bir de cumhuriyetin avcıları var. diyordum
o dönemde yapılan yargılamalar hakkında.
Şimdi, gelinen noktada tablo öyle bir
değişti ki artık Anayasa Mahkemesinin yargıçları veya
buna ilişin tutukluluk konusunda karar veren hâkimleri,
savcıları iki türe ayırdık. Artık, bir, saraya
bakanlar var, bir de gerçekten vicdanlarıyla karar veren hâkim ve
savcılarımız var. O nedenle majestelerinin
yargıçlarıyla Türkiye Cumhuriyetinin savcı ve
yargıçlarını birbirinden ayırmamız gerekir diye düşünüyorum
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, daha önce Anayasa Mahkemesinin
vermiş olduğu bir karar var, özellikle Balbay kararı. Balbay
kararında gerekçede, uzun tutukluluk süreleriyle alakalı vermiş
oldukları gerekçede
Anayasa'nın özellikle 83üncü maddesi ve 14üncü
maddesinin varlığı karşısında bile özellikle
tahliye kararları veriyorken mevcut mahkeme, o tarihte yasama
faaliyetlerine katılmalarının yasama faaliyetini engelleme
anlamında aciliyet kesbettiği için Balbay dosyasında derhâl
tahliye kararı vermişti.
Şimdi, mevcut Anayasa Mahkemesi şu andaki
başvurularda böyle bir karar vermiyor. Bunların en önemlilerinden bir
tanesi Enis Berberoğlu kararı. Şu anda bir milletvekilimiz
tutuklu olarak yargılanıyor ve gerekçesi de ne biliyor musunuz? Kaçma
şüphesi. Yirmi beş yıl avukatlık yaptım, bundan daha
soyut, bundan daha dayanağı olmayan
Hâkimlerin böyle kendilerine
ilişkin dayanak teşkil ettiği bir karar. O nedenle değerli
arkadaşlarım, bu hukuk sadece bize değil, bir gün gelir hepimize
lazım olabilir. O nedenle Anayasa Mahkemesinin mevcut yapısı itibarıyla
hukuki bir karar vermesini beklemek iyimserlikten öteye geçmemektedir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Abdurrahman Öze aittir.
Sayın Öz, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDURRAHMAN ÖZ
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Grup önerisinde Anayasa Mahkemesinin görevine giren
yargısal bir faaliyet sonuçlarıyla ilgili bir kısım
kanaatlere yer verilmiş, Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzük'ün 104
ve 105inci maddesi gereğince Meclis araştırması
açılması talep edilmiştir.
Grup önerisinin gerekçesini incelediğimde, HDP
eş genel başkanının bireysel başvurusunun Anayasa
Mahkemesinde inceleme sürecinde olduğu, 6/12/2017 günü, yani bugün bu
incelemeyle ilgili Anayasa Mahkemesinde bir görüşme yapılacağı,
bu görüşmede verilecek muhtemel kararın yerel mahkeme
kararını etkileyeceğinden bahisle Meclis
araştırması açılmasının istendiği ifade
edilmiştir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı
12/9/2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle AK
PARTİ hükûmetleri döneminde getirilmiştir. Anayasanın 148inci
maddesinde buna ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Bilindiği
üzere, bireysel başvurunun konusu Anayasada güvence altına
alınmış olan temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi kapsamında olan herhangi birinin kamu gücü
tarafından ihlal edilip edilmediğinin incelenmesidir.
Anayasanın 148inci maddesine göre, görev alanına giren bir konuda
karar verecek olan Anayasa Mahkemesinin muhtemel kararı üzerinden Anayasa
Mahkemesindeki görüşmeleri etkileyecek şekilde verilmiş olan bu
grup önerisi aynı zamanda Anayasanın 98inci maddesine de
aykırıdır. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin başvuru
sahibinin talebine göre olumlu veya olumsuz bir karar verip vermeyeceği an
itibarıyla da belli değildir. Yine Anayasanın 138inci maddesi
gereğince mahkemeler ve hâkimler görevlerinde bağımsız olup
Anayasaya, kanuna ve hukuka göre vicdani kanaatleriyle hüküm verirler. Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez;
genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama
Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Değerli arkadaşlar,
açıkladığım bu gerekçelerle ve Anayasamızın 98,
138 ve 148inci maddelerinin açık düzenlemeleri sebebiyle HDP grup
önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Yıldırım.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
Aydın Milletvekili Abdurrahman Özün HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şimdi, hatip
kalkıp Anayasada yargının tarafsızlık ve
bağımsızlığının nasıl
tanındığını ve yargıçların çalışma
esas ve usullerini bize anlattı. Biz yazılı metinler üzerinden değil,
yaşamın gerçekliği içerisinde
karşılaştıklarımızı burada ifade ediyoruz.
Bir de hatibe söyleyeyim ben, çıkıp mesela
medyadan bir demeç verirse, HDP yargının
tarafsızlığını,
bağımsızlığını ve karar verme süreçlerini
etkiliyor. derlerse gülerler. Yani HDPnin burada yargıyı etkileme
faaliyeti içerisinde olduğunu kim ifade ederse, toplumsal kanaat odur ki,
gülerler.
Bir diğer husus, söylediğimiz şudur:
Bakın, grubumuzun 700 civarındaki fezlekesinin 450 tanesi şu siyasi
iktidarın terörist olarak kabul ettiği savcılar ve hâkimlerin
hazırladığı ve yürüttüğüdür. 450 fezlekemizin
savcıları, hâkimleri ya içeridedir ya ihraç edilmiştir. Siyasi
iktidarın tarafsız ve bağımsız dediği, bizim
yargılamamızı meşrulaştırdığı savcılar
ve hâkimler size göre terörist. Teröristlerin yapmış olduğu
iş ve işlemlerin peşine takılmaktan vazgeçin diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, Anayasayı, temel hak ve
özgürlükleri korumakla görevli Anayasa Mahkemesinin ilke kararını
tanımamış olması, yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığını
görmezden gelmesiyle yerel mahkemelerdeki yargı süreçlerini
etkilediği iddiasıyla 6/12/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, ön görüşmelerinin Genel Kurulun 6
Aralık 2017 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç ile Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş tarafından,
enflasyon nedeniyle tüm maaşlarda yaşanan kaybın ne kadar
olduğunun araştırılması amacıyla 6/12/2017
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 6 Aralık 2017 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
06/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 06/12/2017 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç ile Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş tarafından, enflasyon
nedeniyle tüm maaşlarda yaşanan kaybın ne kadar olduğunun
araştırılması amacıyla, 06/12/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1548 sıra no.lu), diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 06/12/2017 Çarşamba
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerinde öneri sahibi olarak Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş
konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Demirtaş.
CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, partimiz adına verdiğim grup önerisi
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin
çözülmeyi bekleyen birçok sorunu var. Elbette, bunlar, Hükûmetinizin, AK
PARTİ Hükûmetinin yanlış politikaları nedeniyledir.
Türkiye'miz maalesef sorunlar yumağı hâline geldi. Konuşulacak
çok sorun var ama ben, bugün, ülkenin gerçek gündemini konuşmak istiyorum,
yani ekonomiyi konuşmak istiyorum, yani milletin mutfağındaki
yangını konuşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, son aylarda
Türkiye'nin makroekonomik verilerinde çok büyük bozulmalar
yaşanmıştır. Cari açık, iç ve dış borçlar
rekorlar kırmış, yatırımlar düşmüş,
işsizlik artmış, reel faizler artmış, döviz
kurlarında da büyük artışlar yaşanmıştır.
Kasım ayı enflasyon verileri ekonomideki bu kötü tabloyu gün yüzüne
çıkarmıştır. Maalesef Türkiye büyük bir krizin -ekonomik
krizin- eşiğine gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, TÜİK kasım
ayı enflasyon verilerini iki gün önce açıkladı. Buna göre
yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 12,98 yani yuvarlak
yüzde 13e çıkmış durumda, ÜFEde ise yüzde 17,30dur. Bu
rakamlar Aralık 2003 yılından bugüne kadar olan, son on dört
yılın en yüksek rakamlarıdır. Orta vadeli programda ise
-Hükûmetinizin orta vadeli programında- enflasyon hedefi yüzde 9,5 olarak
belirlenmiş. Merkez Bankasının yıl sonu hedefiyse yüzde
5tir. Şaka gibi. TÜİKin resmî enflasyonu ise şu anda yüzde 13
olarak açıklanmıştır. Oysa halkın gerçek enflasyonu
ise çok daha fazladır. Nedir bu? Yüzde 20dir.
Değerli milletvekilleri, enflasyondaki
asıl artışın sebepleri giyim, gıda, akaryakıt ve
enerji fiyatlarındaki artışlardır. Bakın, tüp
-mutfaklarda en fazla kullanılan tüp- 100 liraya çıkmış.
Son bir yılda kuru fasulye yüzde 21 artmış, nohut yüzde 30
artmış; pirinç yüzde 20, patates yüzde 49, soğan yüzde 20, limon
yüzde 26, yumurta yüzde 20, süt yüzde 14, tereyağı yüzde 38
artmış. Bakın, rakamlar çok yüksek. Gıda fiyatlarına
yapılan bu zamlar dar gelirliye yapılan zammın neredeyse 3
katını bulmuş. Enflasyon yüzde 13 artmış ama dar
gelirlinin yani işçinin, emeklinin, memurun maaşı yüzde 7,9
artmış. Yani bu şekilde, çalışanların
maaşı enflasyon karşısında erimiş, memurlar,
işçiler ve emekliler ve dar gelirli daha da
yoksullaşmıştır.
Değerli milletvekilleri, gıda
fiyatları az önce açıkladığım gibi, almış
başını gidiyor. Neden kaynaklanıyor peki, bu
artışın sebebi nedir? Çünkü Türkiye yanlış tarım
politikalarıyla yönetiliyor. Burada, tarımda kendi kendine yetebilen
yedi ülkeden biriyken, sizin iktidarınızın döneminde ithalata
bağımlı hâle gelmişiz. Tarımdaki girdilerde de
ithalatçıyız yani kendi ürettiğimiz ürünlerin girdilerinde de
ithalatçı olmuşuz. Nedir bu? İşte, tohumda -tohumu
dışarıdan ithal ediyoruz- gübrede, mazotta
ithalatçıyız. Dolayısıyla çiftçimiz de üretim yapamaz hâle
gelmiştir. Dolayısıyla değerli arkadaşlarım,
vatandaşın mutfağındaki yangının sebebi budur.
Dışarıdan buğday alıyoruz, nohut alıyoruz, pirinç
alıyoruz, arpa alıyoruz, samanı dahi dışarıdan
ithal ediyoruz. Dolayısıyla bu kötü tablonun sebebi, Hükûmetinizin
yanlış politikalarıdır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu dün bir açıklama
yaptı; 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.857
lira, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 7.155
lira. Bugün asgari ücret 1.404 lira ve bugün asgari ücretle 4 kişilik bir
aile her gün, her öğün iki simit ve çay yese bu parayı
karşılamıyor. Bakın, maaşlarda o derecede bir erime
söz konusu.
Şimdi, 7 milyon çalışanı
doğrudan ilgilendiren, 6 milyon çalışanı da dolaylı
olarak etkileyen asgari ücreti konuşacağız. Bize göre, bu asgari
ücretin de en az, net 2 bin lira olması gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli AK PARTİli
arkadaşlarım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) -
vatandaşa
kaşıkla veriyorsunuz, kepçeyle alıyorsunuz.
Saygılarımı sunuyorum, iyi günler
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Demirtaş.
Gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Erhan Ustaya aittir.
Sayın Usta, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce de bizim grup önerimiz üç aşağı
beş yukarı benzer konudaydı zaten. Orada enflasyonun
geçmişini anlattık, enflasyonun nasıl seyrettiğini, ne tür
sıkıntılara neden olduğunu filan söylemiştik.
Şimdi, Mülkiyede bizim bir vergi hukuku
hocamız vardı Özhan Uluatam diye, o şöyle bir şey
söylemişti bir gün: Bu enflasyon her şeyi bozar yani verdiği
iktisadi kayıpları biliyoruz ama hukuku da bozar, kanunları da
bozar. Kanunlarda bir miktarı maktu olarak yazarsınız,
enflasyonla yıpranarak geçersiz hâle gelir. şeklinde bir ifadesi
vardı. Tabii, bu enflasyondan en fazla da dar gelirliler
sıkıntı çekiyor, bunu da görmemiz lazım.
Şimdi, enflasyonla mücadele anlamında
kırmamız gereken en önemli şey
Bir defa, bu kur enflasyon
geçişkenliğini Türkiye'nin kırması lazım. Bunu
kıramadığımız zaman yani teknoloji malı, sermaye
malı, ara girdileri çok yoğun olarak ithal ettiğiniz zaman,
kurlarınızdaki değişik sebeplerle Türk lirasının
değer kaybetmesi durumunda bunu içeride enflasyon olarak görüyorsunuz. Bu
kaçınılmaz bir şey. Bunu kırmanın yolu da, her zaman
söylediğimiz gibi, reformdan geçiyor yani burada para
politikasını da
Tabii, burada, enflasyon hedefini Hükûmet ile Merkez
Bankası birlikte koyuyor ancak mücadeleyi, bir anlamda, para
politikası araçlarını kullanan Merkez Bankası yapıyor.
Ancak bazı durumlarda bunun Merkez Bankasının aslında
sınırlarını da aşan bir yanı var. Merkez Bankası
reform yapacak değil, ekonomideki ithalat
bağımlılığını Merkez Bankası azaltacak
değil. Bununla ilgili işlerin Hükûmet tarafından
yapılması gerekiyor. Burada Merkez Bankasının yapması
gereken ne? Bağımsız bir merkez bankasının
yapması gereken husus bazı konularda da hükûmeti
uyarmasıdır. Maliye politikasında diyelim ki
aşırı bir gevşeme varsa merkez bankaları hükûmetleri
uyarır. Bu maliye politikası çerçevesiyle, bugünkü araçlarla
enflasyonu ben aşağı çekemem. demesi lazım.
Biz, Merkez Bankasının
bağımsızlığına çok önem veren bir siyasi partiyiz
ve bizim Hükûmet ortağı olduğumuz dönemde Merkez Bankası
bağımsız olmuştur. Ancak bizim önem verdiğimiz kadar
da Merkez Bankasının kendi
bağımsızlığını koruyacak
davranışlar içerisinde olması lazım. Bunu, bir defa, ifade
etmem gerekiyor. Dolayısıyla merkez bankalarının hakikaten
araç bağımsızlığı vardır ve araç
bağımsızlığını kullanabilmesi lazım.
Şimdi, Efendim, enflasyon çok yüksek; faizler
yüksek, onun için enflasyon yüksek. Bu iktisaden
tartışılabilir. İktisadi temeli çok fazla yok ama
tartışılabilir, saygı duyarız. Ancak bu
tartışmanın kamuoyunun önünde olmasının ve Merkez
Bankasına Faizleri düşür. şeklinde bir baskı
yapılmasının neticesi faiz artışıdır
arkadaşlar. Bunu geçmişte yaşadık, bak yine
yaşayacağız. Sayın Cumhurbaşkanı Bu faizleri
düşürün. diye baskı yaptığı sürece, bu
baskıyı piyasalar gördüğü sürece ve bu baskı altında
Merkez Bankası araçları tam kullanamadığı zaman
işin geleceği nokta Türkiyede faiz artışı olacaktır.
Bu sıkıntıyı maalesef önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Bu anlamda Merkez Bankasının
bağımsızlığının önemini bir kez daha
vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, evet, temel makroekonomik
verilerin hemen hepsinde son dönemde bir kötüye gidiş olduğu
aslında açık ve ortada. Özellikle işsizlik oranı,
enflasyondaki yükseliş ve faizlerin düşürülememesi önümüzdeki dönemde
Türkiyeyi çok ciddi sıkıntılar altında
bırakacaktır, bunu hepimiz söylüyoruz zaten.
Az önce Sayın Demirtaşın da
belirttiği gibi, geçtiğimiz günlerde TÜİK enflasyon
rakamlarını açıklamıştı. Buna göre enflasyon
kasım ayında piyasa beklentilerinin üzerinde artıp yıllık
bazda yüzde 12,98e çıkarak, Aralık 2013ten beri yani AKPnin
iktidar olduğu dönemden beri en yüksek seviyesine yükselmiş oldu. Bu
anlamda, AKP Hükûmeti enflasyonda başladığı yere
dönmüş oldu.
Değerli arkadaşlar, temel ekonomik
verilerde meydana gelen bu krizin kaynağı şüphesiz bugünkü
Hükûmetin kendisidir ve bu Hükûmetin ne yazık ki krizi çözme niyeti de
yoktur. Krizi çözmek yerine krizi yönetmeyi tercih ettiğini görüyoruz.
Bakın, nereden anlıyoruz bunu? Vergiler artırılıyor,
esnek istihdam teşvik ediliyor, bununla birlikte yoksulluk
derinleşmiş oluyor, yoksulluk git gide derinleşiyor, en zengin
ile en yoksul kesim arasındaki uçurum artıyor. Ayrıca, yoksul
ile zengin kesim arasındaki farkı azaltma yönünde hiçbir çabanın
da olmadığını görüyoruz; rant vergilendirilmiyor, servete
göre vergi alınmıyor, varsa yoksa emekçiden, işçiden ya da
dolaylı vergilerden halkın sırtına bir şekilde
yükleniyor. İşte bunlar yoksulluğu da derinleştiren
sebepler. Bu hâliyle, yoksulluğu derinleştirmenin bir Hükûmet politikası
olduğunu ve bu şekilde ortaya çıktığını da
anlamış oluyoruz. Bunun adı da krizi çözme değil, olsa
olsa krizi yönetme eğilimi olarak tanımlanabilir.
İçinde bulunduğumuz bu ekonomik
belirsizliğin temel iki nedeni var; birincisi, içerideki sebepler ve bugün
Türkiye'nin yönetiminde tercih ettiği model olan kanun hükmünde
kararnamelerle yönetim, OHAL rejimi yönetimi. Bunun yol açtığı
zararlar sadece içeride değil, bütün dünyada da, dışarıda
da bütün politikaları belirlemiş oluyor. İçeride ve
dışarıda kötü giden siyaset gidişatı, bu anlamdaki
gidişat bütün ülkeyi bir anlamda hem dar boğaza sokuyor hem de
geleceğimizi ipotek altına almış oluyor.
Değerli arkadaşlar, toplumun tepkilerini
azaltmak adına hemen her gün büyüme rakamları açıklanıyor.
Evet, bir büyüme var ama bu büyüme ne yazık ki sanal bir büyümedir;
toplumun ağırlıklı kesiminin, çalışanların,
esnafın, işçinin küçüldüğü, işsizliğin
büyütüldüğü ve toplumun küçük bir azınlığının
abartılı ve çok büyük oranda büyüdüğü rakamlar ve büyüdüğü
noktalardır. Yani ekonomik büyüme, toplumun bütün kesimini kapsayabilecek,
bütün kesimini içeren dengeli bir büyüme olarak ne yazık ki
gerçekleşmiyor, kredilerle, borçlarla ve yapılan birtakım
harcamalarla bir büyüme, illüzyon yaratılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Ve bu illüzyon
da toplumun sanki kendisinin bütününün büyüdüğü algısıyla servis
edilmeye çalışılıyor. Bu, sağlıklı ve
dengeli bir büyüme değildir; gittiğiniz yol, yol değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneri üzerinde son söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mahmut
Kaçara aittir.
Buyurun Sayın Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Arkadaşlarımızın grup önerisinde
üzerinde ağırlıklı durduğu husus, kamu
çalışanlarının, işçilerin, memurların,
emeklilerin enflasyon artışına bağlı olarak enflasyona
ezdirildiği şeklinde, enflasyon artışının
altında bir maaş artışıyla karşı
karşıya kaldıkları şeklinde bir iddiayı merkeze
alan bir araştırma önergesi. Ancak rakamlara
baktığınız zaman, Türkiye'nin son on beş yıl
içerisinde gerek memurların gerek memur emeklilerinin gerek işçilerin
gerek BAĞ-KUR ve SSK emeklilerinin maaş artışlarıyla,
emekli maaş artışları ile enflasyon oranlarını
karşılaştırdığınızda, Türkiyede son on
beş yıldır çalışma hayatındaki bütün
bileşenlerin almış olduğu ücretlerin enflasyonun çok çok
üzerinde olduğunu ve hiçbir dönemde, hiçbir yılda enflasyona
ezdirilmedikleri, bırakın enflasyona ezdirilmeyi, enflasyonun
üzerinde, artı, bütün büyümeden hak ettikleri payı
aldıklarını rakamlar bize net olarak ortaya koyuyor.
Türkiyede son on beş yılda kümülatif
enflasyon yüzde 269,6 yani yüzde 270tir on beş yılın toplam
enflasyonu. Türkiyede ortalama devlet memurundaki artış yüzde 467,
en düşük devlet memuru maaşındaki artış yüzde 594 yani
bırakın en düşük devlet memuru maaşını, ortalama
memur maaşı üzerinden aldığınızda bile
yapılan artışın toplam enflasyon
artışının 2 katı olduğunu rakamlar bize net
olarak koyuyor.
Emeklilere baktığımızda ise çok
daha yüksek oranlarda emekli maaşlarında artışların
olduğunu görüyoruz. Toplam enflasyon yüzde 270 ancak memur emeklisine
yapılan artış yüzde 397, SSK emeklisinde yüzde 478, BAĞ-KUR
emeklilerinde ise yüzde 1.506 yani enflasyonun 6 katı civarında bir
artış söz konusu.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılan
bütün toplu sözleşmelerde, yapılan artışların
yanında, son madde, her zaman için, yapılan artışların
enflasyonun altında kalması hâlinde enflasyon farkının
verileceği de sürekli bir madde olarak hüküm altına alınmış.
2017 için enflasyon, evet, beklenenin üzerine çıkmıştır ama
geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da ocak ayı
itibarıyla enflasyon farkının yine kamu
çalışanlarımıza, memurlarımıza ve emeklilerimize
yansıtılacağını buradan ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmemiştir.
Şimdi, gündemin Seçim kısmına
geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Avrupa
Birliği Komisyonunda boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemir aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti
gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup
oylarınıza sunacağım.
B) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/114, 365, 378, 494, 702, 884, 1423, 1431, 1442, 1449,
1597, 1787, 1808, 1949, 1955, 1970, 2056, 2092, 2094, 2095, 2096, 2097, 2098,
2099) esas numaralı, Uyuşturucu Madde
Bağımlılığı ve Yeni
Bağımlılık Türlerinin Araştırılarak
Bağımlılığın Nedenlerinin ve Alınacak
Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
Adı Soyadı Seçim Çevresi
Adalet
ve Kalkınma Partisi (7)
Gökcen Özdoğan Enç (Antalya)
Lütfiye İlksen
Ceritoğlu Kurt (Çorum)
Kerem Ali Sürekli (İzmir)
Mustafa Hilmi Dülger (Kilis)
Mustafa Şükrü Nazlı
(Kütahya)
Yılmaz Tezcan (Mersin)
Alim Tunç (Uşak)
Cumhuriyet
Halk Partisi (3)
Murat Emir (Ankara)
Akif Ekici (Gaziantep)
İlhan Cihaner (İstanbul)
Halkların
Demokratik Partisi (1)
Mehmet Emin Adıyaman (Iğdır)
Milliyetçi
Hareket Partisi (1)
Ahmet Selim Yurdakul (Antalya)
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bağcılık Sektörü ve Üzüm
Üreticilerinin Sorunlarının Araştırılarak
Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için siyasi parti
gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- (10/2101, 135, 2103, 298, 1150, 2002, 2104, 2112, 2113) esas
numaralı, Bağcılık Sektörü ve Üzüm Üreticilerinin Sorunlarının
Araştırılarak Alınacak Tedbirlerin Tespit Edilmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye
seçimi
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve Kalkınma Partisi (9)
İbrahim Halil Fırat (Adıyaman)
Ali Aydınlıoğlu (Balıkesir)
Şahin Tin (Denizli)
Canan Candemir Çelik (Gaziantep)
Necip Kalkan (İzmir)
Ahmet Tan (Kütahya)
İsmail Bilen (Manisa)
Erdoğan Özegen (Niğde)
Celil Göçer (Tokat)
Cumhuriyet Halk Partisi (4)
Orhan Sarıbal (Bursa)
Okan Gaytancıoğlu (Edirne)
Kamil Okyay Sındır (İzmir)
Mazlum Nurlu (Manisa)
Halkların Demokratik Partisi (1)
Müslüm Doğan (İzmir)
Milliyetçi Hareket Partisi (1)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
BAŞKAN Okunan listeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması komisyonlarının başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimleri için yapacakları toplantıların
gün ve saati Başkanlığımızca daha sonra
duyurulacaktır.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 506 sıra sayılı
Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerindeki soru-cevap işlemi
tamamlanmıştı.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde, biri Anayasaya
aykırılık önergesi olmak üzere üç adet önerge vardır.
Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin Anayasanın 73üncü
maddesine aykırı olması nedeniyle teklif metninden
çıkarılması arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Zihni Açba Kamil Aydın
Konya Sakarya
Erzurum
Arzu Erdem Muharrem
Varlı
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili verdiğimiz
önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle, yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Maddeyle, sporculara yapılan ödemelerden
düşük oranlarda gelir vergisi alınması uygulaması 2019
yılı sonuna kadar uzatılmaktadır. Gelir Vergisi Kanununa
2008 yılında eklenen geçici 72nci maddede, 31/12/2017 tarihine kadar;
lig usulüne tabi spor dallarında, en üst ligdekiler için yüzde 15, en üst
altı ligdekiler için yüzde 10, diğer ligdekiler için yüzde 5 ve lig
usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler
ile millî sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında
yapılan ödemelerden yüzde 5 gelir vergisi tevkifatı
yapılması, ayrıca, bu ödemeler üzerinden 94üncü madde
kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaması ve bu gelirler için
yıllık beyanname verilmemesi düzenlenmiştir. Görüştüğümüz
maddeyle süre 31/12/2019 tarihine kadar uzatılmaktadır. Anayasamızın
73üncü maddesinde herkesin mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğu
amir hükmü yer almaktadır. Gelir Vergisi Kanununa göre, yıllık
ücret gelirleri 13 bin lirayı aşanlar yüzde 20, 30 bin lirayı
aşanlar yüzde 27, 110 bin lirayı aşanlar yüzde 35 oranında
vergi tarifesine girerken milyonlarca lirayla ifade edilen gelirlerin yüzde 15
ve altında vergiye tabi tutulmasının büyük bir vergi
adaletsizliği olduğu ve Anayasanın anılan hükmüne
aykırılık oluşturduğu açıktır. Asgari ücret
bile yıl içinde yüzde 20 vergi dilimine girerken çok yüksek gelirlerin söz
konusu olduğu bu alanda düşük oranlı vergi uygulanması
vicdanları da sızlatmaktadır.
Türkiye, Avrupada sporculara en düşük gelir
vergisi uygulayan ikinci ülke konumundadır. Birçok ülkede sporcuların
elde ettikleri gelirlere uygulanan vergi oranları ile Türkiyede uygulanan
oranlar arasında 3-4 kata kadar varan çok ciddi farklar dikkat
çekmektedir. Ayrıca bu ülkelerde sporcular kendi vergilerini kendileri
ödemektedir. Ülkemizde ise sporcular kulüplerle net ödeme üzerinden
anlaşmaktadır. Bu nedenle, vergi yükü kulüplerin üzerinde
kalmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizde sporculara yapılan
ödemelerden düşük oranlarda vergi alınması uygulamasıyla
gerçekte kulüpler desteklenmiş olmaktadır. Verilen tüm desteklere,
düşük oranlı vergi uygulamalarına ve kamuya olan vergi ve prim
borçlarına uzun süreli yapılandırmalar yapılmasına
rağmen spor kulüplerinin mali yapılarının iyi durumda
olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
Sporcularımız ve kulüplerimiz tabii ki
desteklenmelidir ancak uzun yıllardır yapılan vergi indirimi ve
borç yapılandırmalarının sorunlara çözüm getirmediği
de ortadadır. Dolayısıyla, spor kulüplerinde bir yönetim sorunu
olduğu açıktır. Federasyonların ve spor kulüplerinin durumu
acilen masaya yatırılmalı, sorunlara çözüm getirecek tedbirler
alınmalıdır. Spor kulüpleri yasası bir an önce
çıkartılmalıdır. Kulüplerde kurumsallaşma
sağlanmalı, şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu
ilkeleri hâkim kılınmalı ve kulüpler etkin bir şekilde
denetlenmelidir.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde bizlere çok
yoğun bir şekilde iletilen bir konuyu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Diyorlar ki: Sayın devlet büyüklerimiz, bizler şehit ve
gazi yakınlarıyız, işçi statüsünde çalışan
gazileriz. Bizlerin sesini duyun lütfen. Bizler memur olmak istiyoruz.
Bilindiği üzere, Mecliste geçen ay kabul edilen torba yasada hizmetli
statüsünde çalışan gazilere memur unvanlı kadrolara geçiş
imkânı verilirken şehit ve gazi yakınlarına bu hak
tanınmamıştır. Ayrıca, yapılan düzenleme
işçi statüsündeki gazileri de kapsamamıştır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak şehit ve gazi yakınları ile tüm
gazilerimize bu hakkın verilmesi konusundaki uyarılarımız
maalesef dikkate alınmamış, verdiğimiz önerge
reddedilmiştir. Gazilerimize ve şehitlerimizin emanetlerine sahip
çıkmak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi
sağlamak devlet ve millet olarak vazifemizdir. Şehit ve gazilerimizin
yakınlarının ve işçi gazilerimizin bu haklı talebi
geri çevrilmemeli, onların da memur unvanlı kadrolara
atanmaları için gerekli düzenleme yapılmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman Hüda Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan
Adıyaman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesi üzerine grubum adına söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu 1inci
madde, birinci ligde veya lig sporlarındaki sporcuların gelir
vergisinin az ödenmesine yönelik var olan bir maddenin iki yıl daha
uzatılmasına dayalı.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede maalesef çok
kazanandan az, az kazanandan çok vergi alınma yoluna öteden beri
gidiliyor. AKP iktidarları döneminde, dikkat ettiyseniz, gerçekten zengini
ilgilendiren -örneğin inci- süper yatlara mazotun bedava, vergisiz
verilmesi gibi bir yol izlenirken örneğin çiftçiye mazot bile yüzde 15
vergiyle veriliyor. Değerli arkadaşlar, bugün kamu
çalışanları, yüzde 15 ile 35 oranında, artan gelir vergisi
yükü altında. Asgari ücretle geçinenler yani ayda 1.404 lira maaşla
ayı tamamlamaya çalışan yaklaşık 6 milyon kamu
çalışanı için gelir vergisi oranı yüzde 21de seyrediyor.
Değerli arkadaşlar, durum buyken şimdi getirilen bu önergeyle
-bazen basından duyuyoruz- trilyonlar kazanan sporculardan daha az gelir
vergisi alınması, her şeyden önce, gerçekten eşitlik
ilkesine aykırıdır. Normalde izlenmesi gereken yol, çok
kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasıdır. Ama
maalesef, kendileri fakir fukaranın üzerine vergi yükünü bindirirken,
kendileri için, kendilerini bundan kurtarmak için Maltaya, Panamaya, vergi
cennetlerine, offshore hesapları gibi hesaplara para aktarılarak
kendilerini vergiden kurtarırken fakir fukaranın, çiftçinin üzerine
vergi yükü bindiriliyor.
Değerli arkadaşlar, AKP iktidarının,
öteden beri, beraberce suç işlediği kesimleri, önce, kendileri
beraber çalışırken kahraman, daha sonra, onlar aleyhine bir
şey yaptıklarında ise bu sefer hain ilan eden bir
anlayışı var. Daha önce Fetullahçı cemaatle bu ülkeye ne
kadar kötülük yaptıklarına bu ülkede yaşayan herkes
şahittir. Ama, aynı şekilde, bu ülkede Reza Zarraba nasıl
bir kıymet verdiğini, nasıl bir değer verdiğini,
hayırsever iş adamı deyip ödüller takdim ettiğini
bildiğimiz Hükûmet, hatta onun uğruna Amerikaya 2 tane nota veren bu
Hükûmet, Reza bir şekilde devletin belgelerini de alarak oraya kaçıp
bülbül gibi ötmeye başlayınca, Hükûmet aleyhine konuşmaya
başlayınca bu sefer düşman ilan etti ve Hükûmet Orada bir
tiyatro var. diyor.
Değerli arkadaşlar, bugün tiyatro Sincandaydı.
Sayın Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağın
bugün mahkemesi görülüyordu. Dışarıdan gelen heyetler,
yabancı basın mensupları mahkeme düzenini bozacağından
bahisle salona alınmadılar. Alınan güvenlik önlemleriyle sanki
orada bir dava değil, büyük bir çatışma
çıkacakmış gibi bir ortam yaratılarak çok açık bir
şekilde taraflı bir yargıyla bir yargılama yapılmaya
çalışılıyor. Yarın Eş Genel Başkanımız
Sayın Selahattin Demirtaşın duruşması yani yine o
bizim savunma diyebileceğimiz ortamın olmadığı bir mahkeme
salonunda -tiyatroculara haksızlık etmem ama- 20 kişilik bir
oyun oynanacak -6 milyonun iradesi- yargılaması bir prefabrikte
yapılacak, 20 kişilik bir salonda. Sadece Selahattin
Demirtaşın, Eş Genel Başkanımızın
mahkemesine müdahil olmak için başvuran avukat sayısı 1.200ken
bu alanı daraltmak aslında yargı eliyle toplumu nasıl
zapturapt altına almaya çalışıldığının
açık bir göstergesidir.
Bu ülkede artık herkes şundan emindir:
Yargı bağımsız ve tarafsız olmaktan
çıkmış, iktidarın bir sopası olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) İktidar
kendisine muhalefet eden, kendisi gibi düşünmeyenlerin üzerine bu
yargı sopasıyla, kolluk sopasıyla gitmekte, onları
zapturapt altına almaya çalışmaktadır. Bu, asla ve asla
kabul edilebilecek bir durum değildir. Biz Halkların Demokratik
Partisi olarak bırakın vekillerini, sıradan bir üyesi ve
sıradan bir sempatizanı dahi bu saldırılara boyun
eğmeyecektir ve direnmeye devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Sancaklı, 60a göre söz verecektim
size.
Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklının, oyuncular için geçerli olan gelir vergisi oranlarına ve kulüp yönetimlerine acil bir şekilde müdahale edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bu maddeyle ilgili kısa bir teknik
bilgi vermek istedim, söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
Bu oyuncuların gelir vergisinin yüzde 15
olmasını aslında bütün kamuoyu şöyle zannediyor: Oyuncular
para kazanıyor ve bunun üzerinden yüzde 15 vergi ödüyor.
Doğaldır ki, Milyonlar alırken niye yüzde 15, diğer asgari
ücretli bile yüzde 20 ödüyor? deniliyor. Arkadaşlar, bu vergiyi
futbolcular ödemiyor. Oyuncuların anlaşmalarının hepsi
Aslında pratikte, evet, kendileri ödüyormuş gibi gözüküyor ama
kulüpler ödüyor. Bu teklif de kulüplerden geldi. Neden geldi? Kulüpler iyi
yönetilmiyor. Daha önce de burada defalarca anlattım, sadece dört
tanesinin büyük dediğimiz bu Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş
ve Trabzonsporun borcu eski parayla 7 katrilyon lira. Yani bunlar, normal
yıllık faizi yüzde 10dan hesaplasak şimdiki parayla
yıllık 700 milyon lira faiz ödüyorlar. Bunlar da holdinglerini çok
iyi yönetiyorlar ama kulüpler batakta.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) Teşekkür ederim.
Holdinglerini çok iyi yönetiyorlar çünkü bunlar
parayı yönetmesini biliyorlar ama kulüpler batakta. O zaman, böyle
düşündüğümüz zaman, demek ki bunlar en kötü ihtimalle, en iyi niyetle
-ben aslında öyle demiyorum da- iyi yönetemiyorlar diyelim.
Şimdi, bu madde de şu: Yahu,
oyuncuların devam etsin bir süre daha bu yüzde 15, aslında
kulüplerin
Onun içindir ki, çok ciddi bir şekilde bu çökmüş sisteme,
bu kulüp yönetimlerine acil bir şekilde müdahale etmemiz lazım.
Kulüpler Birliği yasasının gelmesi lazım. O zaman böyle
talepler de gelmeyecek Sayın Başkanım. Ben bu konuda biraz bilgi
vermek istedim.
Söz verdiğiniz için teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum, sağ olun
Sayın Sancaklı.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 1- 31/12/1960 tarihli ve 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 72 nci maddesinin birinci
fıkrasındaki "31/12/2017 ibaresi "31/12/2019
şeklinde değiştirilmiştir.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Ali Haydar
Hakverdi Haydar
Akar
İstanbul
Ankara Kocaeli
Murat
Bakan Birol
Ertem
İzmir
Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Hamzaçebi, herhâlde iki seneyi geçti,
değil mi? Kürsü özlemişti sizi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
İkinci oldu.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
iyi bir yasama çalışması dileklerimle hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Madde üzerinde söz alma ihtiyacı duydum.
Önergemizin amacı, maddenin özünde, esasında bir değişiklik
yapmak değil, sadece bir kelime, ibare değişikliği yapmak
suretiyle bir konuşma fırsatı yaratmak ve maddeyle ilgili
görüşlerimi sizlerle paylaşmaktır. Bu madde düzenlemesi bir
ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Önce bunu tespit edelim.
Nereden geldi bu madde? Durup dururken gelmedi, bu
madde öteden beri Gelir Vergisi Kanununda yer almaktadır. Gelir Vergisi
Kanununda önce 2003 yılında geçici 64üncü madde olarak yer
almıştır bu madde. Geçici 64üncü maddeye göre, 31 Aralık
2007 tarihine kadar sporculara yapılacak ücret ve ücret sayılan
diğer ödemelerden yüzde 15 oranında gelir vergisi tevkifatı
yapılacaktır. Bu, nihai vergidir yani artan oranlı tarifeye tabi
değil.
2007 yılı sona erdikten sonra, 2008
yılında bir başka kanunla kanun numarası da 4842
sayılı Kanun- Gelir Vergisi Kanununa geçici 72nci madde eklendi. Bu
sefer biraz daha farklı bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeye
göre, sporculara yapılacak ücret ödemeleri 31/12/2017 tarihine kadar,
liglerdeki sporcular gruplandırılmak suretiyle, her grup için
farklı stopaj oranı belirlenerek vergilendirilmesi yönünde bir
düzenleme yapılmıştır. Buna göre lig usulüne tabi
faaliyetlerde, sporlarda en üst ligdekiler için yüzde 15 oranında stopaj
yapılacaktır. Yani Süper Ligdeki futbolcular için oran yüzde 15,
onlara yapılacak ödemelerden yüzde 15, Süper Lig altındaki ligler
için yüzde 10, diğerleri için yüzde 5. Örnek veriyorum: 3. Ligde
oynamakta olan Turgutluspor, Tirespor, Arsinspor, Yomraspor, 2. Ligde
Tokatspor; bu kulüplerin futbolcularına yapılacak ödemelerden yüzde 5
oranında stopaj yapılacak. Şimdi söyleniyor ki: Hep Süper
Ligdeki futbolcuların transfer ücretleri akla geliyor, Olur mu,
milyonlar ödeniyor? Evet, vergi adaletiyse herkesin mali gücüne göre vergi
ödemesi gerekir, bu, Anayasamızın da ilkesidir. Ama öte yandan,
Anayasamız devlete sporun teşvik edilmesi görevini vermiştir.
Nasıl, sanat faaliyetlerini devlet teşvik etmekle yükümlüyse ve buna
paralel olarak Gelir Vergisi Kanununun 18inci maddesinde şiir, roman,
hikâye, müzik eseri ve diğer araştırmalar, bilimsel
araştırmalar gibi eserleri meydana getirenlere yapılan
ödemelerden yüzde 15 oranında stopaj yapılıyorsa burada da böyle
bir stopaj öngörmüş kanun. Bu, hangi ihtiyaçtan doğdu? Spor kulüpleri
bugüne kadar mali yapılarını güçlü bir hâle getiremediler.
Maalesef buna Süper Ligdeki kulüpler de dâhildir. Bütün kulüplerin
olağanüstü borçları var, olağanüstü. Mali yapılar güçlü
olmayınca bunlara yapılan, futbolculara, sporculara yapılan
ücret ödemelerinden de artan oranlı tarifeyle stopajlar
yapılınca bir dönem kulüpler bu stopajları ödeyemez duruma
geldiler. Kayıt dışı işlemler başladı.
Gerçekte ödediği rakamı, spor kulüpleri, kayıtta daha düşük
gösterdi; vergi incelemesinde bunlar tespit edilince cezalı tarhiyatlar
oldu ve spor kulüplerinin vergi borçları için sık sık yeniden
yapılandırma kanunları çıktı. Mükellefler için iki
yıl olan yeniden yapılandırma süresi spor kulüplerinde beş
yıla kadar çıktı. Bu düzenlemeyle, bu maddeyle kulüplerin mali
yapılarında gerekli düzenlemeye biraz daha fırsat vermek
amacıyla iki yıl daha, 31/12/2019 tarihine kadar
uzatılmaktadır. Elbette ki bu düzenlemenin sistemde kalıcı
olarak bulunması doğru değildir, esas hedef kulüplerin mali
yapılarının güçlendirilmesi olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayın Başkan, toparlayabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayın Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu iki
yıllık sürede kulüpler mali yapılarını güçlendirecek
bir reformu hayata geçirmek zorundadır hatta bunu kulüplerin kendisine
bırakmamak gerekir; devletin, Gençlik ve Spor
Bakanlığımızın buna öncülük etmesi gerekir. Kulüpler
kendi hâline bırakılırsa bunun altından kalkamıyor;
seyirci baskısı, taraftar baskısı, daha iyi futbolcu al
baskısı, yıldız futbolcu al baskısı,
şampiyon olalım talebi doğal olarak kulüplerin
harcamalarını artırıyor. Çözüm, kulüplerde bir mali
reformdur, bunu gerçekleştirmek lazım.
Önergemiz bu maddeyi destekleyen bir önergedir.
Görüşümüz bu şekildedir. Bunu yaparken hep Süper Lig
aklımıza gelmesin, 3. Ligdeki o 100 bin lira, 200 bin lira transfer
ücretiyle oynayan sporcularımız da aklımıza gelsin.
Teşekkür ederim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
2nci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin aşağıdaki
gibi değiştirilmesini teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman Hüda
Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet
Yıldırım Mehmet
Ali Aslan
Adıyaman Batman
MADDE 2- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun ek 175 inci
maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer
alan Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi ibareleri Ankara Sanat Üniversitesi
şeklinde; ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan Müzik ve
Sanat Eğitimi Fakültesi ile Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulundan
ibareleri sırasıyla Sanat Eğitimi Fakültesi ve Sanat Meslek
Yüksekokulundan şeklinde ve (b) bendinde yer alan Güzel Sanatlar
Enstitüsünden ibaresi Sanat Enstitüsünden şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2nci madde güzel
sanatlar üniversitesinin isminin müzik ve güzel sanatlar akademisi olarak
değiştirilmesi, yine güzel sanatlar eğitim fakültesinin isminin
de müzik ve güzel sanatlar eğitim fakültesi, güzel sanatlar
yüksekokulunun isminin de müzik ve güzel sanatlar yüksekokulu olarak
değiştirilmesinden ibaret bir değişiklik. Bunun üzerinde
konuşmaya bile gerek görmüyorum. Zira, ilginç olan şey: Müzik sanat
değil mi ya da güzel sanatlar kavramı içerisinde müzik yok mudur?
Bunu takdirlerinize sunuyorum. Hükûmet, zihniyetinde, belli ki müziği
güzel sanatlardan saymıyor; muhtemelen müziği ayrı, hatta
aykırı bir şey olarak görüyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün
Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ ve Grup
Başkan Vekilimiz Sayın İdris Balukenin mahkemeleri vardı.
Biz Sincan Adliyesinde Eş Genel Başkanımız Sayın
Yüksekdağın duruşmasını izledik. Öncelikle ifade
etmek isterim ki gözlemlerimiz, çok açık bir şekilde, mahkemede
aleniyet ve adil yargılanma ilkesinin ihlal edildiği. Genel bir
prensip olan adil yargılanma ile aleniyet ilkesi mahkemede istisnai
bir ilkeymiş gibi; mahkeme, cumhuriyet savcısından mütalaa
alarak seyircilerin ve izleyicilerin mahkemeye alınıp alınmamasına
karar veriyor.
Yine, yabancı heyet var içinde, milletvekilleri
ve avukatlar var, bunların duruşmayı izlemesine izin verilmedi.
Bu korku niye? Bu Hükûmet niye korkuyor? Aslında korkunun sebebini
anlıyoruz çünkü eş genel başkanlarımız ve milletvekili
arkadaşlarımız hırsızlık yaptıkları
için değil, vergi kaçırdıkları için ya da Man
Adasında şirketleri olduğu için ya da gemicikleri olduğu
için içeride değiller. Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağın her birinin birer Reza Zarrabı da yoktur. Onlar
zaten konuştukları için; demokrasiyi, özgürlüğü, hak ve adaleti
savundukları için ve onların konuşmaları siyasal
iktidarı çok da rahatsız ettiği için içeride tutuklu
bulunmaktalar. Anlıyoruz ki rehin tutulmaları yetmiyor, mahkemede
kutsal olan savunma haklarını kullanırlarken bile susturulmak
istenmektedir ve bu nedenle savunma hakkı kısıtlanıyor.
Daha vahim bir durum, Ankara Cumhuriyet
Başsavcı Vekili bugün duruşmada âdeta mahkeme üzerinde bir
vesayet oluştururcasına bir AKP müfettişi gibi oturuyor.
Cumhuriyet başsavcısı da herhangi bir savcı gibi elbette
iddia makamında oturabilir, iddia makamında bulunan cumhuriyet
savcısının yanına oturup iddialarını ileri
sürebilir, taleplerini ileri sürebilir ama çok iyi biliyoruz ki cumhuriyet
başsavcısının ikili bir görevi vardır: Bir görevi
yargısaldır, diğer görevi idaridir. Cumhuriyet
Başsavcı Vekili yargısal görevinden değil, salonun
müştekilere ayrılan bölümünde oturup âdeta mahkeme heyeti üzerinde
bir teftiş, bir denetleme, bir müfettiş görevi görüyor. Bunu kimin adına
yapıyor? İdari anlamda Hükûmetin ya da Adalet Bakanının
temsilcisi sıfatıyla yapıyor. Bağımsız ve
tarafsız mahkemeden ha bire dem vuruyor AKP iktidarı. Oysa
mahkemelerin bağımsızlığını ve
tarafsızlığını ayaklar altına alan bizatihi kendi
uygulamaları. Bugün eş genel başkanlarımız ve partili
arkadaşlarımızın yargılandığı
mahkemeler, devlet güvenlik mahkemeleri, sıkıyönetim mahkemeleri ve
özel yetkili mahkemelerden çok daha öteye, tamamen AKPnin talimatlarına
göre, AKPnin talimatları doğrultusunda karar oluşturan
mahkemelere dönüşmüş durumdadır. Dolayısıyla
yapılan yargılamaların hukukla, demokrasiyle, temel ve evrensel
ilkelerle hiçbir bağının olmadığına her bir
milletvekilimizin ayrı ayrı yargılanma süreçlerinde bire bir tanık
olmaktayız. Sayın Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ve tutuklu
hiçbir milletvekilimiz, yüz kızartıcı bir suçtan dolayı
rehin tutulmamıştır; konuşmalarından, demokrasi
anlayışlarından, özgürlük ve hukuktan yana olan
tutumlarından dolayı içeride, yargılanıyor ama
hırsızlar, çapulcular, dolandırıcılar, Zarrabı
koruyup kollayanlar dışarıda elini kolunu sallıyor.
Bir kez daha bu yüce Meclise sesleniyoruz:
Yargı eğer ayaklar altına alınırsa bir gün bunun
hesabı bizlerden sorulacaktır diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 2- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun ek 175 inci
maddesinin başlığında ve birinci fıkrasındaki
"Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi ibareleri "Ankara Müzik ve Güzel
Sanatlar Üniversitesi şeklinde; ikinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan "Müzik ve Sanat Eğitimi Fakültesi ile "Güzel
Sanatlar Meslek Yüksekokulundan ibareleri sırasıyla "Müzik ve
Güzel Sanatlar Eğitim Fakültesi ve "Müzik ve Güzel Sanatlar Meslek
Yüksekokulundan şeklinde ve (b) bendinde yer alan "Güzel Sanatlar
Enstitüsünden ibaresi "Müzik ve Güzel Sanatlar Enstitüsünden
şeklinde değiştirilmiştir.
Ali Haydar Hakverdi Haydar Akar Eren Erdem
Ankara Kocaeli İstanbul
Murat Bakan Birol
Ertem Hilmi
Yarayıcı
İzmir Hatay Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Hatay
Milletvekili Hilmi Yarayıcı.
Buyurun Sayın Yarayıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
HİLMİ YARAYICI (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Ben
de Genel Kurulu sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Maddede yer alan Ankara Güzel Sanatlar
Üniversitesinin adının Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi
olarak değiştirilmesi ve diğer bentlerde müzik ve güzel
sanatlar enstitüsü olarak değiştirilmesini olumlu bulduğumu
öncelikle söylemek isterim. Gerek üniversitenin adında gerekse alt
birimlerde müziğe özel vurgu yapılmasının bugüne kadar diğer
sanat dallarının içinde kaybolan müziğe hak ettiği
kimliği yeniden kazandıracağından, olumlu
düşüncelerimi bir kez daha söyleyeyim.
Kısaca müzik ve güzel sanatlar hakkında
düşüncelerimi de söylemek isterim. Müzik; duygu, düşünce ve imgelerin
tek sesli ya da çok sesli olarak sözlü ya da sözsüz ifadesidir. Tarihsel dönüm
içerisinde kültür ve kişisel beğenilere bağlı olarak büyük
farklılıklar gösterebilir. Güzel sanatlar deyince ise
aklımıza şiir, müzik, resim, heykel, mimari, tiyatro, seramik ve
benzeri, insanlarda estetik yönden bir zevk duygusu uyandıran sanatlara
verilen genel isimdir. Amacı güzelliği ifade etmek ve
yorumlamaktır. Elbette açılan ve açılacak olan üniversiteler,
yükseköğrenim kurumlarına ilişkin düşüncemiz, içinin
boşaltılması değil, tam tersine çocuklar ölmesin, analar
ağlamasın dedikleri için ve sendikanın çağrısıyla
bir gün greve gittikleri için KHKlerin çeşitli gerekçe ve bahaneleriyle
on binlerce öğretmenin, akademisyenin açığa alınması
ve ihraç edilmesinden kaynaklı
Greve giden bu değerli öğretmen
ve akademisyenlere destek çıkmak, işlerine geri dönmelerini
sağlamak olmalıdır. Tıpkı onurlu Nuriye Gülmen ve
Semih Özakçada olduğu gibi.
Kurulan müzik ve güzel sanatlar üniversitesiyle
müzik ilk kez sanatsal anlamda hak ettiği bir yapıya kavuşuyor.
Ben de bir müzisyen olarak bundan memnuniyet duyduğumu ifade ederim ama
bir kuşkum var. Kuşkumun kaynağı da AKPnin müziğe,
sanata bakış açısına duyduğu güvensizliktir. Bu
kuşkum nedensiz midir? Hayır. Ülkemizin ve sanat
insanlarının, çok üniversite açılması
dışında, iyi karakter sahibi, insani, ahlaki, vicdani
değerlerle donatılmış erdemli insanlara ve eğitim
kurumlarına ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, kurulacak
üniversite ya da adı değiştirilecek eğitim
kurumlarımızla beklentimiz; yaratılan değerlerle müdahale
etmek, içinde sarhoş musan? kelimesi geçiyor diye yüzyıllarca
halkın dilinde olan türkü sözünü değiştirmek ya da mimari
eserlere Tükürürüm böyle sanata! diyen anlayışa ve bu
anlayıştan yana olanlara karşı kendi öz kültürümüze sahip
çıkmak ve bunu geliştirmek olmalıdır. Çünkü türkülerimiz,
halklarımızın üzüntülerini, acılarını,
sevinçlerini, hüzünlerini içinde barındırarak nesilden nesle
aktarılmasının en önemli taşıyıcı unsurudur.
Siz türkülerimize bu şekilde müdahale ederek bu halkın kültürel
değerlerini nasıl yaşatmayı düşünüyorsunuz acaba? Ya
da kültürel değerlerimiz ideolojik söylemlerinize uyuyorsa koruyacak,
ideolojilerinize uymayacak hâle geliyorsa içeriğini mi
değiştirecek, çarpıtacaksınız? Yoksa, sanata
müdahalenizin ideolojik temellerini bu üniversite
aracılığıyla mı üreteceksiniz? Yakında
anlayacağız bunları. Dilerim böyle değildir.
Sanatçı bir milletvekili olarak, yeni
kurduğunuz müzik üniversitesi, geleneksel müziğimize hak ettiği
değeri vererek gelecek nesillere doğru olarak
aktarılmasını sağlaması aynı zamanda sanatsal
yaratıcılığın önünü açacak özgür bir ortamın
merkezi olması en büyük dileğimdir. Çünkü sanat ancak özgürlüğün
var olduğu ortamlarda üretkendir. O yüzden, lütfen sanata ve
sanatçıya bu şekilde antidemokratik uygulamalarınızla
müdahale etmeyin, türkülerimizin sözlerine müdahale etmeyin.
Sanatımıza bu tür karalanacak ve ülkenin gelecek güzel günlere,
aydınlığa yüzünü açacak bu güzel günlere kara bir tablo gibi
çökmeyin.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 2nci maddesinin Ankara Müzik ve Güzel
Sanatlar Üniversitesi biçiminde değil, Ankara Müzik Bilimleri
Üniversitesi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın Mustafa
Kalaycı Celal
Adan
Erzurum Konya İstanbul
Arzu
Erdem Muharrem
Varlı Fahrettin
Oğuz Tor
İstanbul Adana Kahramanmaraş
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 2nci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi adına
verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1983 yılında
kurulan -kısa adı- YÖKün birçok amacı vardır. Kısa süremiz
içinde tamamını saymak mümkün olmadığı için, ben
sadece önemli birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum.
Yükseköğretim, öğrencilerini, Türk
milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini
taşıyan; toplum yararını kişisel
çıkarlarının üstünde tutan; aile, ülke ve millet sevgisiyle
dolu; Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı görev ve
sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline
getiren; hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne
sahip; insan haklarına saygılı; beden, zihin, ruh, ahlak ve
duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde
gelişmiş öğrenciler olarak yetiştirmek
amacındadır. İçlerinde amaçlarda geçtiği şekilde
yetişmiş çalışkan, dürüst, nitelikli nesiller var ise de
üzülerek ifade etmek isteriz ki olaya bir bütün olarak
baktığımızda, sevgi ve saygıdan yoksun,
fırsatçı, menfaatçi, tembel, kısa yoldan köşe
dönücülüğü önde tutan azımsanmayacak bir neslin
varlığını da görmemezlikten gelemeyiz. Bunun yegâne
sorumlusu yükseköğretim kurumları olmasa da payı büyüktür.
Sağlıklı nesiller yetişmesinde
bizlerin, sosyal hayatın da payı büyüktür. Siyasi, ideolojik,
ekonomik veya başka hiçbir amaç, gelecek nesillerin beden, zihin, ruh,
ahlak, inanç ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı
şekilde gelişmesine engel olmamalıdır.
Bakınız, konuyla ilgili olması
bakımından sosyal medyada yer alan bir iki örneği dikkatinize
sunmak istiyorum.
Soruyor vatandaş: Özellikle kaymakamlık,
müfettişlik, uzmanlık gibi sınavların mülakat aşamalarında
referans adı altında torpil uygulaması yapılması
durumunda hassasiyet sahibi Müslümanlar ne yapmalıdır? Buna tevessül
mü etmelidir yoksa bundan kaçınmalı mıdır? Eğer
kaçınacak olursanız ciddi hak mahrumiyetlerine uğramaktadır
Müslümanlar. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Cevap: Zannederim sizin torpil dediğiniz
şey resmî bir uygulamadır. O tür makamlara getirilecekler
hakkında yetkili kişilerin araştırma yapması, ehil ve
güvenli olanı bulmaya çalışması gerekmektedir. Yalan ve
hileli olmadıkça referansla iş yapılmasında dinen bir
sakınca olmaz. Sakıncalı olan sahte referanslarla iş
görmektir. Allah'a emanet olunuz.
Soruyor vatandaş: Diyanet boş
kontenjanları açıklıyor. KPSS sınavına girip Diyanet
yeterlik sınavını kazanan kişilerden KPSS puan
sırasına göre kontenjanın 3 katını sözlü mülakata çağırıyor.
Sözlü mülakattan kontenjan sayısı kadar kişi seçilip
ataması yapılıyor. Sözlü mülakatta torpil yapmak, yapan ve
torpil yapılan için caiz midir?
Cevap: Selamünaleyküm. Bunun adını
torpil olarak koymayın. Kimliğinizi ve aranan şahsiyet
tipinizi ispat etmek olarak belirleyin, caiz olsun.
Yüzlerce üniversite mezununun "iş,
iş" diye kendini taşlara çaldığı bir ülkede hoca
olarak tanınan bir kişi çıkıp böyle fetvalar vermemeli,
gençlerimizi yanlış yollara sürüklememelidir. Zihin ve ruh, ahlak ve
vicdanlarını yaralamamalıdır. En başta
öğrencilerimize verilecek öğüt kul hakkının haram
olduğudur. Gerçek budur. Bunu kıvırmanın, haram eyleme
kılıf hazırlamanın bu ülkeye faydası
olmamıştır.
Bu şahsın çevresindekiler işlerini
aldıkları fetvalar doğrultusunda, usulüne göre halletmiş
olabilirler. Ama biz diyoruz ki: Birçok insanın artık
haksızlığı, torpili, adam kayırmayı,
gerektiğinde, icabında meşru ve mübah gören bir
anlayışa mensup olanların söylediği bu ve diğer
hususlar da İslam olamaz. Gençlerimizin kafasını
karıştırmayalım diyoruz. Bu ve emsali adamlar yüzünden
özellikle gençler başta olmak üzere, çoğu insanın artık
İslam dininin farz olan bazı hükümlerini ve Müslümanların
bazı mükellefiyetlerini Arap âdeti olarak gördüğünü ifade ediyor ve
yazıyor. Yazıktır, çok yazıktır! Yanlışa
yanlış diyemeyenlere yazıklar olsun diyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506
sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 3- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Lokman Hekim Üniversitesi
EK MADDE 176- Ankara'da Sevgi Vakfı
tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf
yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere,
kamu tüzel kişiliğine sahip Lokman Hekim Üniversitesi ismiyle bir
vakıf üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı
olarak;
a) Tıp
Fakültesinden,
b) Sağlık
Bilimleri Fakültesinden,
c) Diş
Hekimliği Fakültesinden,
ç) Eczacılık
Fakültesinden,
d) Spor
Bilimleri Fakültesinden,
e) Mühendislik
Fakültesinden,
f) Sağlık
Meslek Yüksekokulundan,
g) Sağlık
Bilimleri Enstitüsünden, oluşur.
Ali
Haydar Hakverdi Haydar
Akar Eren
Erdem
Ankara
Kocaeli İstanbul
Birol
Ertem Murat
Bakan
Hatay
İzmir
BŞAKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Ali Haydar Hakverdi.
Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlarım.
Pazartesi günü, bu hiç görmeden sahte olduğunu
iddia ettiğiniz belgeleri cumhuriyet savcılığına
teslim eden heyetten biriyim. Bununla ilgili bilgi vermek istedim öncelikle.
Pazartesi günü, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın
oğlu, dünürü, eniştesi ve bilumum yakınları tarafından
çok ciddi miktarlarda yapılan havalelere dair banka dekontlarını
cumhuriyet savcılığına biz bir heyet hâlinde verdik. Siz
bunları henüz görmeden daha sahte olduğunu iddia etmiştiniz.
Daha sonra, çıktıktan sonra da bunların ticari işlem
olduğunu iddia etmeye başladınız. Zaten size dair herhangi
bir şey çıkınca sahte oluyor ya da Babacığım
onları sıfırlayalım. dedikleri kayıtlar montaj
oluyor ya da bugünlerde Amerikada bir dava görülüyor, hayırsever
dediğiniz Reza mıdır, Rıza mıdır
Hani bizim
memlekette şöyle derler: Adı batasıca. Rıza mı, Reza
mı bilemiyoruz ama adı batasıca, Amerikada yargılanmaya
başladı. Önce hayırsever dediniz, bugünlerde de ajan olarak
ilan ediyorsunuz ve bu davaya da diyorsunuz ki: Kumpas. Yani size dair
makbuzlar sahte, kasetler montaj, davalar kumpas.
Peki, bunları söylediğimizde yani
işin esasını ana muhalefet olarak biz anlatmaya
başladığımızda da ana muhalefet partisine ve onun
liderine diyorsunuz ki: Vatan haini
Şimdi, geldiğimiz noktada önce vatan ne
acaba, onu belirlemek lazım. AKPnin ne olduğunu, devletin ne
olduğunu, millînin ne olduğunu birlikte aslında bir
konuşmamız lazım.
Şimdi, ödüller verdiğiniz, bakanların
önüne yattığı o Reza mıdır, Rıza mıdır,
bugün vatan haini ilan edilmeye başlandı ve biz, ta o zaman Bu
ilişkilere Hükûmetimizi ortak etmeyin, bunlardan kaçının. Gelin,
bu Rızayı da, buna ortak olanları da yargılayalım.
dediğimizde, sizlerin oylarıyla maalesef bu yargılama
yapılamadı.
Bugün Amerikada ülkemizi çok zor duruma
düşürecek bir yargılama yapılıyor. Biz ne tarafız?
Elbette ülkemizden tarafız. Elbette ülkemizin sonuna kadar savunucusuyuz
ancak ülkemizi kötü yöneten, bu kirli ilişkilere giren bakanlarla ve
bunların yandaşlarıyla da her zaman karşı
karşıyaydık, bugün de karşı karşıyayız.
Sadece şundan utanç duyuyoruz: Amerika gibi bir ülkede, ülkemizi bu duruma
düşüren kötü yöneticilerden utanç duyuyoruz. Elbette orada ülkemiz
aleyhine bir karar çıkacak, çıkacak maalesef, onu gösteriyor. Biz
bunun ceremesini yoksul vatandaşlar olarak
karşılayacağız, çekeceğiz. Biz bunun hesabını
elbette, ülkemizin aleyhine dönecek bir hesabı yoksul vatandaşlar
olarak vereceğiz ama ülkemizi bu duruma düşüren o kötü iktidardan da
elbette bunun hesabını soracağız, yanına
bırakmayacağız.
Şimdi diyorsunuz ki: Bu mesele millî. Millî bir
mesele, millî bir meselede siz millî davranmıyorsunuz. Diyoruz ki:
Hırsızlığın neresi millî, yolsuzluğun neresi
millî? Millî deyince siz bunu mu anlıyorsunuz? Hırsızlık
ve yolsuzluğu yapan birinin savunulmasını mı
anlıyorsunuz? Biz diyoruz ki: Millî; bayraktır, topraktır, vatan
sevgisidir, barıştır. Biz millîden bunu anlıyoruz ama siz
hırsızlıktan ve yolsuzluktan bir millîlik
çıkartabiliyorsanız bunu nasıl
çıkardığınızı lütfen gelin bize de anlatın.
Bir zamanlar IŞİDe diyordunuz ki:
Kızgın çocuklar. Fetullah Gülene diyordunuz ki: Hoca Efendi. Beraber
boy boy resimleri vardı. Şimdi de diyorsunuz ki: Reza vatanseverdi,
şimdi de casus oldu. Bunların hepsinin biz karşısında
durduk, biz vatanımızı savunduk. Şimdi de diyorsunuz ki:
Biz millîyiz, siz gayrimillî. Acaba kim millî, kim gayrimillî? Biz her zaman
ülkemizden yana olduk, vatandaşımızdan yana olduk; siz
parayı sevdiniz, paralı adamları sevdiniz, korudunuz,
kolladınız, şimdi de ülkemizi bu zor duruma düşürdünüz. Biz
ülkemizden yanayız ama ülkemizi bu kötü duruma düşürenlerden de
mutlaka bunun hesabını soracağız, yanına
bırakmayacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinin üçüncü fıkrasına
aşağıdaki bentlerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman Hüda
Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet
Yıldırım Mehmet
Ali Aslan
Adıyaman Batman
Madde 3-
ğ) Sosyal Bilimler Enstitüsü
h) Fen Bilimleri Enstitüsü
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle yeni bir
üniversite kurulması hedefleniyor. Bu ülkede üniversite sayısı
çok ciddi bir şekilde arttı, sayı ikiye katlandı,
öğrenci sayısı 2,5 kat arttı fakat nitelikte tamamen bir
tükeniş yaşanıyor değerli arkadaşlar. Bugün
üniversitelerde bilim üretme ortamı maalesef yok edilmiş
durumdadır. Eğer bir ülke hedeflerine ulaşmak istiyorsa
öncelikle güçlü bir bilim politikasının olması lazım. Bu
bilim politikası da nitelikli insan gücüyle yapılabilir, nitelikli
insan gücünün bilim üretmesi için de bilimsel bir ortamın olması
gerekir.
Bugün, biraz önce söylediğim gibi, üniversite
sayısı arttı, öğrenci sayısı arttı; maalesef
üniversitelere ayırdığımız ödenek yerinde sayıyor
değerli arkadaşlar. Gelişmiş ülkelerde gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 3ü gibi değerlerde bilimsel
araştırmalara pay ayrılırken ülkemizde bu oran hâlâ yüzde 1
civarındadır.
Değerli arkadaşlar, nitelikli insan
kaynağımızı da her gün tüketiyoruz. Üniversite
sayısı arttı ama bu ülkede öğretim üyesi
yetiştiremiyoruz; nitelikli olanları da, maalesef, özellikle 20
Temmuz 2016da başlattığınız KHK, OHAL süreciyle
nitelikli öğretim üyelerini üniversitelerden herhangi bir sorgu, sual
yapılmaksızın, haklarında idari, adli bir soruşturma
yapılmaksızın 5 binin üzerinde öğretim üyesi
üniversitelerinden koparıldı. 380 akademisyen -ki bunlar
alanlarında en iyileridir, çoğu yurt dışı
doktoralıdır, bu ülkenin aydınlık vicdanlı
insanlarıdır- sadece bu ülkede Savaş istemiyoruz. dedikleri
için 380 barış bildirisi imzacısı akademisyeni
üniversitelerinden kopardınız, daha iki gün önce maalesef
haklarında soruşturma açtınız ve sadece Bu ülkede kan
akmasın, barış olsun. dedikleri için örgüt propagandası
yapmak suçuyla haklarında yedi buçuk yıla varan cezalar istediniz.
Değerli arkadaşlar, üniversite
sayısı üniversitenin üstüne, herhangi bir binanın üstüne bir
tabela asmakla olmaz. Bugün, üniversitelerin kütüphanesi yok, laboratuvarı
yok, özgür bir ortamı yok, herhangi bir şekilde güçlü veri
tabanlarına ulaşma imkânları yok ama istiyorsunuz ki bu ülkede
bilimsel üretim yapılsın. Bu ülkenin bir temel bilim politikası
yok, temel bilimler yerlerde sürünüyor. Bugün, üniversite sınavlarında
1 soruyu yapanların dahi tercih etmediği fen fakültelerini
tükenişe götürdünüz ama bu ülkede hâlâ bilimden bahsediyorsunuz.
Üniversiteler arasında o kadar büyük uçurumlar yarattınız ki
bugün açtığınız üniversite kontenjanlarının
dörtte 1i maalesef geçen sene boş kaldı değerli
arkadaşlar, dörtte 1ine tercih yapılmadı.
Eğer böyle bir üniversite
anlayışı olursa, maalesef, bizim çağdaş,
gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşma şansımız
yoktur. Bu ülkede bir bilim politikasının oluşabilmesi için
özgür, bilimsel bir tartışma ortamının
yaratılması lazım ama siz ne yapıyorsunuz? Akademiyi
tamamen kendi düşünsel alanınıza kapatmak istiyorsunuz ve biat
eden bir öğretim üyesi modeli yaratıyorsunuz.
2008 yılından sonra üniversiteleri büyük
oranda, bugün terörist dediğiniz Fetullahçı terör örgütüne,
Fetullah Gülene teslim ettiniz. Benim öğretim üyesi olarak
çalıştığım Dicle Üniversitesinde üç cemaat
üniversiteyi yönetiyordu, bunlardan biri Fetullahçılardı ve o dönem
Fetullah cemaatine herhangi bir yakınlığı olmadan neredeyse
kadro verilmiyordu değerli arkadaşlar, üniversitelerin kadroları
bu ülkede bir cemaat tarafından onanmak zorunda
bırakılıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) Dolayısıyla
şimdi geriye dönüp, üniversiteleri bu hâle getirdikten sonra, tabela
üniversitesi açmışız diye övünmenin bir sonucu yoktur.
Eğer bu ülkede sağlıklı bir
bilim politikası üretilemezse maalesef üniversiteler her gün kan
kaybetmeye devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506
sıra sayılı Kanun Teklifinin 3üncü maddesinde yer alan tabi
olmak üzere ifadesinin tabi olacak şekilde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın Mustafa
Kalaycı Celal
Adan
Erzurum Konya İstanbul
Arzu
Erdem Muharrem
Varlı Baki
Şimşek
İstanbul
Adana Mersin
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Baki Şimşek.
Buyurun Sayın Şimşek. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sevgi Vakfı
tarafından kurulan üniversitenin açılışıyla ilgili
kararı elbette destekliyoruz. Lokman Hekim Üniversitesi isminden de
anlaşılacağı üzere genelde sağlık üzerine
bölümlerin açıldığı, tıp fakültelerinin,
eczacılık fakültelerinin ve diş hekimliği fakültelerinin
bulunduğu, ayrıca bir de mühendislik fakültesinin bulunduğu bir
üniversite.
Ben bir mühendisim. Tabii, sağlıkla
mühendisliği iç içe çok uygun bulmadığımı burada
belirtmek istiyorum yani diş hekimliğinin, tıp fakültesinin
içerisinde
Lokman Hekim liselerini de biliyoruz -bunlar sanıyorum yine
aynı vakfın- bunlar genelde sağlık üzerine çalışan
bir lise. Buradaki mühendisliğin medikal mühendislik ya da tıbbi bir
mühendislik olmasını arzu ederdik ama biz, Türkiye'nin neresinde bir
okul açılacak olsa, hastane açılacak olsa, üniversite açılacak
olsa bunun elbette sonuna kadar destekleyicisi olacağız bugüne kadar
olduğu gibi.
Yalnız, bu üniversitelerle beraber, Bakanlar
Kurulundan geçtiğimiz yıl otuza yakın üniversitenin
kurulmasıyla ilgili karar alındı. Yalnız, bir
yıldır bunlar daha önceki sıra sayılarına
getirilmesine rağmen geri çekildi. Millî Eğitim
Bakanımızın kendi memleketi Sivasta, benim memleketim Mersin
Tarsusta Teknoloji üniversitesi kurulacak. Üniversite hayırlı
olsun. diye Sayın Ahmet Davutoğlunun resmiyle billboardlara
asıldı ve vatandaşlara sözler verildi ama maalesef, bu yıl
yine bu üniversitelerinin birçoğunun
açılamadığını görmekteyiz. Yapılacak olan
sınavda yine bu üniversiteler maalesef öğrenci alamayacak. Hükûmetin
bir an önce, söz vermiş olduğu, bu Bakanlar Kurulundan geçen 30a
yakın üniversitenin kurulmasını da Meclise getirmesini ve
vatandaşa vermiş olduğu sözlerini yerine getirmesini bekliyoruz.
Tabii, eğitime yapılan
yatırımları bakanlarımız, milletvekillerimiz bu
kürsülerden defalarca anlatıyorlar, Bütçeden şu kadar pay
ayırdık, bu kadar yatırım yaptık. Ama ben şunu
söylüyorum: Eğitim sadece para harcamakla, sadece bina yapmakla, sadece
öğretmen ataması yapmakla maalesef eğitim olmuyor.
Ben 3 çocuğu okullarda okuyan bir veliyim
aynı zamanda. Benim 3 çocuğum ayrı sınav sistemlerinden
geçerek okullara gittiler. Okullarda, maalesef, şu anda -ben Sayın
Bakanımızın bir araştırma yapmasını rica
ediyorum- sigara tüketimi, uyuşturucu tüketimi, alkol tüketimi
2002
yılından bu tarafa nereden nereye geldik, bunu da
Bakanlığın bir araştırması lazım. Gerçekten
korkunç bir durumda. Benim oğlum 11inci sınıfa gidiyor, Baba,
sınıfımda sigara içmeyen 2 öğrenci var. diyor, Ankarada
okuyor. Sınıfımda sigara içmeyen 2 öğrenci var. diyor.
Millî Eğitim Bakanlığının -ben, Gençlik ve Spor
Bakanlığının Plan ve Bütçe görüşmeleri
sırasında da söyledim- yani uyuşturucuyla, sigarayla mücadelede
Gençlik ve Spor Bakanlığıyla el ele vererek gençlerin kötü
alışkanlıklardan korunması için ciddi programlar
uygulamasını
Gençliğin en büyük tehdidi şu anda
obezite, sağlıksız yaşam, alkol ve uyuşturucu. Spor
yapan bir gençlik
Gençlik ve Spor Bakanlığıyla, yine,
bağlantılı olarak, gençlerimize her gün okullarda mutlaka
zorunlu spor dersi konulması... Sadece haftada bir saatlik, iki saatlik
beden eğitimi dersleriyle sağlıklı bir nesil
yetiştirmemiz maalesef mümkün değil.
Yine, internet
bağımlılığı, televizyon
bağımlılığı ve belli oyun programları
gençlerimizin en büyük sorunları. Bunlarla ilgili de daha eğitici
programların, kamu spotlarının hazırlanması, gençlerin
bütün bu kötü alışkanlıklardan kurtarılması
gerekmektedir. Maalesef, ben sadece gençler arasında değil
Şu
anda belki Mecliste bulunan 550 milletvekilinin bile günlük birkaç saati
Facebook, Twitter, internet, WhatsApp Messenger, mesajlara bakmakla geçiyor ve
bu geçen zamanın çoğunluğu israf. Türk toplumunun gerçekten
günlük mesaisinin, çalışan insanlar dâhil, belki öğretmenler
dâhil
O gün televizyonlarda belki hepiniz izlediniz, otobüs kullanan şoför,
cep telefonundan internet üzerinden maç izliyor. Bunlarla ilgili de daha
eğitici programların yapılması ve caydırıcı
bazı kararların alınması
Yani elbette herkes bilgiye
ulaşabilmek için internet kullanabilmeli, internet ağı
yaygın olmalı ama biz maalesef teknolojiyi yerinde ve verimli bir
şekilde kullanamıyoruz. Üretemiyoruz zaten, üretmekte
sıkıntımız var ama maalesef kullanmakta çok
Herkes hemen
teknolojiye ulaşmak istiyor ve bunun sonucunda da gerçekten toplum çok
büyük bir, yoğun mesaisini bununla uğraşmakla geçiriyor.
Ben bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
4üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Haydar
Akar Ali Haydar
Hakverdi Eren
Erdem
Kocaeli Ankara İstanbul
Murat
Bakan Birol
Ertem Zeynel
Emre
İzmir Hatay İstanbul
Serdal Kuyucuoğlu
Mersin
MADDE 4- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 50- Yürürlükteki mevzuatta
Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesine yapılan atıflar Ankara Müzik ve
Güzel Sanatlar Üniversitesine yapılmış sayılır..
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mersin
Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu.
Buyurun Sayın Kuyucuoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sayılı yasanın
4üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Evet, benden önceki konuşmacı
arkadaşım da belirtti: 2015 seçimleri öncesi Başbakan olsun,
Mersin Milletvekili ve Bakanımız Lütfi Elvan olsun billboardlarda
yayınladılar ve ilan ettiler, her gittikleri yerde de bunu
vadettiler, Tarsusa bir üniversite kurulmasını. Geçtiğimiz
yasama yılında da bunu Komisyona getirdiler, yalnız, Hükûmet
geri çekti, bir an önce bu vaatlerini yerine getirmelerini Hükûmetten
bekliyoruz.
Evet, son yıllarda yaşanan gelişmeleri
ben sizinle kronolojik olarak paylaşmak istiyorum. Bir Rusya komşumuz
var. Rusyayla ilişkilerimiz çok iyiydi. Sonra ne oldu? Bir uçak
düşürme olayı yaşadık, arkasından şunları
duyduk: Ben emir verdim, sen emir verdin. Herkes sahip çıktı.
Arkasından ne oldu? Rusyadan bir ambargo geldi, ilişkilerimiz
bozuldu, ekonomik ve siyasi kriz yaşadık Rusyayla. Daha sonra ne
oldu? Gidildi, özür dilendi Rusyadan.
Evet, yine, komşumuz Suriyeyle ilgili neler
yaşadık? Esadla kardeş olduk, canciğer olduk,
yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi, bizim bölgeden de insanlar,
iş adamları gittiler. Sınırları açtık,
kapıları açtık, vizeyi kaldırdık. Ondan sonra bu
Esada dedik ki: Bu, Eseddir ve katildir. Arkasından Emevi Camisinde
namaz kılacağız. dedik. İran, Rusya ve Esad
yandaşlarıyla sonunda oturmaya, görüşmeye başladık,
Esadlı geçişe mecbur kaldık. İç savaş sonucu 500 bin
insan öldü. 6 milyonun üzerinde insan ne oldu? Mülteci oldu. DEAŞın
doğmasına sebep olduk, PYDnin güçlenmesine sebep olduk. 3,2 milyon
mülteci geldi Türkiyeye ve Hükûmetin ifadesine göre de 30 milyar dolar
harcadık.
Bir Zarrab meselesi çıkardı bu Hükûmetimiz
ortaya. Önce dediler ki: Muteber iş adamı Sonra bunun
rüşvetler verdiğini söylediler, yalnız, bakanlar tarafından
koruma altına alındı arkadaşımız, birileri Ben
önüne yatarım, altına yatarım. gibi laflar etti.
Kaçırılan Türkiye vatandaşı oldu. Sonra Amerika
Birleşik Devletlerine nota verdik Nerede benim vatandaşım?
diye. Sonra ne oldu? Bu, casus oldu, aynı muteber iş adamı. Daha
sonrasında da bunun mallarına el koyduk.
Evet, maalesef bizde kandırılma çok
oluyor. Irak Başbakanı İbadi bir kandırdı
vatandaşları. Ondan sonra kim kandırdı? Esad
kandırdı. Arkasından, Abdullah Öcalan ile PKK kandırdı.
Başka? Barzani de kandırdı. Evet, bir de Fetullah Hoca
kandırdı. Evet, böyle de bu Hükûmetin kandıranları var.
Evet, Başbakan ve
Cumhurbaşkanımızın ağzından düşürmediği
laflar var. Ne diyorlar? Biz yerli ve millîyiz. Her gün söylüyorlar bunu,
dinliyoruz. Peki, siz yerli ve millîyseniz çocuklarınızın bu
offshore hesapları nasıl oluyor? Bu kara para transferleri nasıl
oluyor? Benimle ilgili soruşturma açın. diyor Başbakan,
soruşturma için araştırma önergesi veriliyor, burada AKPli arkadaşlar
tarafından reddediliyor. Binali Yıldırımın kendisi
diyor Soruşturma açın. diye. Bu, aynı zamanda Türkiyeden bir
vergi kaçırmadır.
Şimdi, burada Türkiye Cumhuriyeti
yasalarına göre suçlar var. Ne suçları işleniyor? Bir, vergi
kaçırma suçu var. İki, görevi kötüye kullanma suçu var. Üç,
çıkarı sağlama suçu var. Dört, ülke itibarını zedeleme
suçu var. Beş, ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak da zarara uğratma
suçu var. Demek ki suçlular kimler? Cumhurbaşkanı, Başbakan,
eski bakanlar ve banka yetkilileri. O zaman ne olması lazım? Biz,
Türkiye Cumhuriyetinde şimdi namuslu, dürüst ve cesur vergi
memurları ve savcılar arıyoruz, onları göreve davet
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kuyucuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Mehmet
Emin Adıyaman Hüda
Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan Meral Danış Beştaş
Adıyaman Batman Adana
GEÇİCİ MADDE 50- Mevzuatta Ankara Güzel
Sanatlar Üniversitesine yapılan atıflar Ankara Sanat Üniversitesine
yapılmış sayılır.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4üncü madde şunu
içeriyor: Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesinin adı bundan sonra Ankara
Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi olacak, sadece güzel sıfatı
eklenmiş. Doğrusu, bu konu, üstatlar arasında da
tartışmalı bir mesele. Acaba, müzik, güzel sanatların
içinde mi değil mi, ayrıca yazılmalı mı yazılmamalı
mı? Ben bu işin uzmanı değilim ama bildiğim
kadarıyla bu konuda netleşmiş bir durum yok. Güzel
sanatların içinde olduğunu söyleyen düşünceler de var,
ayrıca müziğin zikredilmesi gerektiği konusunda düşünceler
de var ama esas itibarıyla bir itirazımızın
olmadığını söylemek isterim.
Değerli milletvekilleri, dünden bu yana
söylüyoruz: Bildiğiniz gibi bugün Eş Genel Başkanımız
Figen Yüksekdağın duruşması vardı, biraz önce
duruşma sona erdi, 20 Şubata ertelendi. Yarın da Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaşın davası
yapılacak. Bugün duruşmaya gittik. Öğlene kadar olan bölümde
buradaki arkadaşlarla birlikte oradaydık, diğer milletvekili
arkadaşlarımız hâlâ orada. Ortada bir duruşma olduğunu,
adil bir yargılama olduğunu söylemeye kesinlikle hiç kimse cesaret
etmesin çünkü tümüyle duruşma salonunun etrafı yüzlerce, hatta
binlerce kolluk gücüyle çevrilmiş, duruşma salonu bir spor salonu
gibi, fakat izleyiciler dışarıdan içeri alınmıyor,
kesinlikle alınmıyor. Mahkeme başkanına duruşma
avukatları tarafından iletildi: Neden duruşmalara
dışarıdan kimse alınmıyor? Mahkeme başkanı
Hayır, girebilirler. Benim bu konuda talimatım olacak. dedi. Saat
ondu ve talimat verdiğini söylediği saatten itibaren de, bizim
çıktığımız saat bir civarında da hâlâ Sincanda,
kampüste aileler, ziyaretçiler, farklı kesimler duruşma salonuna
alınmıyordu.
Değerli milletvekilleri, genellikle iktidar
partisi milletvekilleri Anayasaya atıfta bulunuyor, ben de bir
atıfta bulunayım. Anayasa madde 141de mahkemelerin aleniyeti
konusunda açık bir hüküm var: Mahkemelerde duruşmalar herkese
açıktır. Duruşmaların bir kısmının
kapalı ya da tamamının kapalı yapılmasına ancak
genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli
kıldığı hallerde karar verilebilir. Bir:
Duruşmanın kapatılmasına karar verilmemiş. İki:
Zaten ortada kamu düzenini ya da genel ahlakı etkileyen herhangi bir karar
olmadığı için gerekçesi de yer almıyor. Üçüncüsü: Mahkeme
Ben talimat verdim. dediği hâlde duruşmalara izleyiciler
alınmıyor. Bu Anayasa yürürlükte mi? Sözde evet ama uygulamada
kesinlikle bu Anayasanın hiçbir hükmüne riayet edilmiyor.
Diğer yandan, yabancı, yabancı demek
de doğru değil, yurt dışından gelen delegasyon, içinde
çok sayıda Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi milletvekillerinin
olduğu, basın heyetlerinin olduğu, gözlemcilerin olduğu
yüzlerce kişi mahkeme başkanının ve heyetinin
kararıyla, ara kararla duruşmaya alınmadı. Türkler
alınabilir. dedi, Türk vatandaşları duruşma salonuna
alınabilir; yabancı delegasyon ve yabancı basın
mensuplarının güvenlik sebebiyle duruşmaya
alınmamasına karar verildi. Şimdi, bugün yapılan
yargılamanın sadece çok çok küçük, minik bir bölümünü söyledim.
Şimdi, Figen Yüksekdağ 4 Kasımdan bu yana cezaevinde.
Anayasanın başka bir maddesini
söyleyeyim, siyasi partilere ilişkin bir madde, o da 68inci madde.
Değerli milletvekilleri, 68inci madde ikinci fıkra Siyasî partiler,
demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. diyor.
Nerede vazgeçilmez unsur? Siyasi partiler, sadece iktidarda olunca mı
demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru oluyor?
Duruşmaların aleniliğine uyulmuyor,
siyasi partilerin çalışmaları engelleniyor, milletvekillerinin
duruşma salonunda oturacağı yer bile
tartışılıyor, başsavcı vekili koltukta oturmadan,
gelip duruşmayı arkada izliyor, âdeta bir şeyi denetliyor ya da
gözlemliyor ve buna bağımsız ve tarafsız yargı
diyeceğiz. Hadi oradan, böyle bir tarafsız ve bağımsız
yargı yok, hepimiz biliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506
sıra sayılı Kanun Teklifinin 4üncü maddesinde yer alan Ankara
Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesine ibaresinin Ankara Müzik Bilimleri
Üniversitesine olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın Mustafa
Kalaycı Celal
Adan
Erzurum Konya İstanbul
Arzu
Erdem Muharrem
Varlı
İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4üncü maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Referandum sonrasında, liderimiz Sayın
Devlet Bahçeli Beyefendi, 5 gündem üzerinde durmuş ve bu konuyla ilgili
aciliyetle aksiyon alınmasına ilişkin uyarılarda
bulunmuştur.
Birincisi, terörle aralıksız olarak
mücadele edilmesi yönündeydi ki bu anlamda devlet, üzerine düşeni yapmakta
ve terörle mücadeleyi de aralıksız olarak sürdürmekte. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak da bu anlamda desteğimiz devam etmektedir.
İkincisi, hızlı bir şekilde uyum
yasalarının çıkarılması konusuydu ki bu konuda da uyum
yasalarına ocak ayı itibarıyla geçilecektir.
Üçüncüsü, dış politikada ve Avrupa
Birliğiyle ilişkiler konusunda gereğinin yapılmasına
ilişkindi. Bu konuda da gerekli mücadele yapılmaktadır, bunu da
izlemekteyiz.
Dördüncüsü, FETÖnün siyasi ayağıyla
ilgili gerekli çalışmanın yapılmasıydı, gerekli
mücadelenin yapılmasıydı. Bu konuda hâlâ bir mahrumiyet söz
konusu ve devam edeceğini umuyoruz, terörle mücadele kapsamında
mutlaka ele alınacağına inanıyoruz.
Beşincisi ve en önemli madde, milletimizin
geciktirilmiş sosyal sorunlarıyla ilgili mücadelenin yürütülmesi ve
bu geciktirilmiş sorunların çözüme kavuşturulması yönündeydi
ki burada benim aklıma ilk başta Türk milleti, Türk milletinin
yanında Türk gençliği geliyor ve burada eğitim sistemi ve
eğitim sistemindeki eksiklikler, bilhassa öğretmenlerimizin
beklentileri gelmektedir, öğretmen atamaları gelmektedir, mülakat sistemi
gelmektedir, mülakat sisteminin adaletsizliği gelmektedir.
Sözleşmeli öğretmenlerimizle ilgili bir
sistem getirildi ancak sözleşmeli öğretmenlerimizle ilgili, iki
eş birbirlerinden ayrı yerlerde görev yaptıkları için aile
bütünlüğü noktasında büyük bir sıkıntı
oluşmuştur ve çocuklarından ayrı yaşamak zorundalar,
bu anlamda büyük bir sıkıntı oluşmakta. Bir ara formülle
oradaki sıkıntı giderilebilir diye düşünüyorum.
Onun dışında, üç tane mektup var
elimde, bunlardan bir tanesini okuyacağım. Her gün okulun
yanından geçip gidiyoruz; ömür de gidiyor, en canlı, en güçlü, en
hevesli olduğumuz zamanlar gidiyor. Umutlarımızla beraber,
mücadele edecek, hakkımızı sonuna kadar savunacak
vicdanlarınıza sesleniyoruz. diyor öğretmenlerimiz.
Atama sayısıyla ilgili Bakanlığın
yaptığı açıklama, 100 bin civarında, aslında 81
bin açık var. dendi, şubat ayında 20 bin civarında bir
alım yapılacak. Öğretmenlerimiz bu değerlendirmeyi yaparken
bilhassa şunun üzerinde durmakta: 80 bin açık varken en azından
bunun yarısı kadar yani 40 bin öğretmen alımı
yapın ki bu gençlik, işsizlikten ve mesleğini yapamamaktan
kurtulsun.
Değerli milletvekilleri, Mersin Milletvekilimiz
Sayın Baki Şimşekin de burada kürsüye
taşıdığı ve çok önemli bir konu olan din kültürü ve
ahlak bilgisi öğretmenlerimizle ilgili bir ihtisaslaşma ve
ihtisaslaşmadan sonra bölümün kapanması söz konusuydu. Bölüm
kapandı ancak 9 bin mezunu var, 200 daha mezun verecek önümüzdeki seneye
kadar. Ancak bu arkadaşlarımızın tamamı şu an
kendi bölümlerinde atama görmemekteler. Burada şöyle bir yanlış
anlaşılma olmasın, ilahiyat fakültesi mezunu
arkadaşlarımıza da Onlar atanmasın demiyoruz. Buradaki
talep şu şekilde: Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine
açılacak olan kontenjanda, o branşlarda dört yıl pedagojik formasyon
da görmüş olmaları hasebiyle, öğretmenlik mesleğini
doğru icra edecekleri noktasında öncelik tanınmalı, öncelik
tanındıktan sonra diğer alanlarda bir ihtisastan bir atama
yapılacaksa bu atamanın gerçekleştirilmesi söz konusu olabilir.
Değerli milletvekilleri, özellikle tıbbi
sekreterler yine aynı dertten şikâyetçi ve diyorlar ki: Biz
bölümümüzü bitirdik. Bitirdikten sonra kendi alanımızda
çalışamıyoruz. Onun için aslında üniversitelerle ilgili
bölümlerde hesaplamalar yapılırken ne kadar mezun vermeli, ne kadar
açığımız var; ona göre bir hesaplama yapılıp
belki kontenjanlarla ilgili sınırlandırmalar getirilmeli.
Eğitimin kalitesi, biraz da mezun verdiğiniz kişilerin kendi
mesleklerini yapmalarıyla doğru orantılı. Düşünün ki
din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni, ilkokuldaki çocuğa çok
sevdiği mesleği olan din kültürü ve ahlak bilgisi dersi veremiyor.
Onun yerine, işsiz olduğu için -elbette bir şekilde kendi
geçimini sağlamak zorunda, evleniyorsa ailesinin geçimini sağlamak
zorunda- başka bir meslekte çalıştığını
düşünün. Hakikaten, her biri, büyük bir mağduriyet içerisinde. Bu
anlamda, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
her birimizin gençlerin sesi olduğumuz vaadiyle buraya gelmiş
olduğumuzu da göz önünde bulundurarak özellikle gençlerimizin bu
haklı taleplerini mutlaka değerlendirip bu anlamda gerekli çözümü
üretmemiz gerekmektedir.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
5inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Haydar
Hakverdi Haydar
Akar Eren
Erdem
Ankara Kocaeli İstanbul
Murat Bakan Birol
Ertem Yakup
Akkaya
İzmir Hatay İstanbul
MADDE 5-24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı
Sosyal Hizmetler Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(O bendinin (9) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"9.Aktif Yaşam Merkezi; Yaşlı
bireyler ile engelli bireylerin yaşam kalitesinin
artırılması ve sosyal hayata aktif olarak
katılımlarına katkı sağlanması amacıyla,
engelli ve yaşlı bireyler ile ailelerine rehberlik ve destek hizmeti
ile evde gündüz bakım hizmeti sunan gündüzlü sosyal hizmet
kuruluşlarını,
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya.
Buyurun Sayın Akkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAKUP AKKAYA (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan değişiklikle,
yaşlılarımızın, engellilerin yararlandıkları
gündüz bakımevlerinde de yararlanması öngörülüyor. Doğru bir
yaklaşım, geç kalınmış bir düzenleme.
Peki, Türkiyedeki yaşlıların durumu
ne? Yaşlı kime deniyor? Bu konuyla ilgili Profesör Doktor Osman
Müftüoğlunun bir değerlendirmesi var, diyor ki Osman Müftüoğlu:
Belli bir yaştan sonra yetinmeyi bilmeliyiz. Para kazanmayı,
ekonomik gücü bir hırs, bir kavga, hayata tutunma amacına
dönüştürmemeliyiz. Ama Türkiyede böyle mi? Özellikle, yaş
sınırları dünyada değişti. Gelişen teknoloji,
tıbbın gelişmesi, yaş sınırlarını da
değiştirdi ve Artık orta yaşlılar 65 yaş ve
üzerinde. deniliyor ama Osman Müftüoğlu diyor ki: Bunları genç
yaşlılar, orta yaşlılar, yaşlılar
sınıfına ayırmamız gerekir. Ben, Meclise
baktığım zaman, Osman Müftüoğluna göre, Meclisin ortalama
yaşı 50, biz genç yaşlılar sınıfına
giriyoruz. Bu da herhâlde birçok milletvekilimizin yüzünü güldürecek bir olay.
Şimdi, dünyada ve ülkemizde yaşam süresi
uzuyor. Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfus gittikçe artıyor. Avrupa
ülkelerinde yaşlı nüfus oranı genellikle bizim nüfusumuza göre 3
kat daha fazla. Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfus oranı nüfusun
yüzde 24ü dolayında, biz de yüzde 8 civarında.
Yalnız, Türkiyede
yaşlılarımıza yeterli değer verilmiyor. Eğer
bugün Türkiyede, ülkemizde taş üstüne taş konmuşsa, o yaşlılarımız
dediğimiz eli öpülecek insanlarımızın emeği
vardır, göz nuru vardır, alın teri vardır.
Ben zaman zaman Meclise metroyla gelip gidiyorum ve
gençlerimize bakıyorum, yaşlılara o toplu taşıma
araçlarında böyle bir anlayışı yeterli göstermediklerini ne
yazık ki üzülerek görüyorum. Buna sizler de şahit olabilirsiniz.
Bunun da sanırım eğitim sistemimizden kaynaklanan bir sorun, bir
problem olduğunu düşünüyorum. Yaşlılarımıza
değer vermeyen bir toplumun gelecekle ilgili kaygıları
olması çok normaldir ve yaşam, hayat herkesin bir gün
yaşlanacağını gösteriyor. Umarım bundan sonraki süreç
içinde gençlerimiz özellikle yaşlılarımıza, onlara gerekli
değeri verirler.
Peki, biz Hükûmet olarak yaşlılara gerekli
değeri veriyor muyuz, desteği veriyor muyuz? Ne yazık ki onu
söylememiz mümkün değil. Mesela, bugün Türkiyede yaklaşık 12
milyon emeklimiz var. Bu 12 milyon emeklimizin yaklaşık 4,5 milyonu
65 yaş ve üzerinde, maaş alan emekliler. Peki, onların emekli
aylıkları ne baktığımız zaman? BAĞ-KUR
emekli aylığından -tarım da dâhil- bu maaştan
yaklaşık 1 milyon 291 bin kişi yararlanıyor ve 1.060 lira
maaş alıyorlar. Sosyal Güvenlik Kurumundan 65 yaş ve üzerinde
maaş alanların sayısı 2 milyon 337 bin 677 kişi. E,
peki, 4/A dediğimiz kişilerin, bunların maaşı ne kadar,
en düşük maaşı? 1.165 lira.
Yine, 2022 sayılı Yasa gereği, hiçbir
sosyal güvenlik kurumuna kaydı olmayan ama 65 yaşın üzerindeki
yurttaşlarımıza da bu devlet yardım yapıyor. E, peki,
onlar ne alıyor? 251 lira 48 kuruş alıyor. Üstelik bu
vatandaşlarımız yani 65 yaş ve üstü bu yardımdan
yararlanan vatandaşlarımız da kolaylıkla bu maaşı
da alamıyorlar. Çünkü eğer ailesinde kişi başına gelir
asgari ücretin dörtte 1inin altındaysa ancak alabiliyorlar. E, bu da
büyük bir haksızlık oluyor yani yaşlılarımız, çoluğuna
çocuğuna muhtaç bir hâle getiriliyor. Yani Türkiyede açlık
sınırının 1.568 lira, yoksulluk
sınırının da 5.106 olduğu bir durumda
yaşlılarımızın bu maaşla geçinebilmesi ve sosyal
hayata katılması, bu tür yerlere gidip gelmeleri de mümkün görünmüyor.
Gelin, emeklilerimize, 65 yaş
aylığı alanlara yılda en az 2 kez ikramiye verelim. Gelin,
emeklilerimizin intibak sorunlarını çözelim. Gelin, emekliliği
geldiği hâlde yaşa takılanların sorunlarını
çözelim değerli arkadaşlar.
Bugün, yine, Hükûmetin işçileri memnun eden
taşeronla ilgili bir açıklaması oldu. Biz de bunu takdirle
karşılıyoruz ama keşke bu, bizim 2015 Haziran seçimlerinden
önce dile getirdiğimiz gibi, kasım seçimlerinden önce dile
getirdiğimiz gibi, o tarihlerde yapılsaydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) - O zaman Bunların
ücretlerini nereden vereceğiz, nereden buluyoruz? deme
yanlışlığını bugün gördüğünüz için de
sizlere teşekkür ediyorum.
Çalışma Bakanı Ortak akılla bu
işi yapıyoruz. demişti. Keşke o zaman, bundan iki üç sene
önce AKP hükûmetleri, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini bir ortak akıl
değerlendirmesi içine almasaydı ve milyonlarca insanımız
hiç olmazsa o dönemlerde bu sorunlardan, problemlerden kurtulurdu diyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5nci maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan ile evde gündüz bakım hizmeti ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman Hüda
Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Mehmet
Ali Aslan Behçet
Yıldırım Bedia
Özgökçe Ertan
Batman Adıyaman Van
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Van
Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan.
Buyurun Sayın Özgöke Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıya dair görüşlerimizi genel olarak
belirtmiştik.
Ben, bugün, Sincan Cezaevi kampüsü içerisinde
Sayın Figen Yüksekdağın 4 Kasım darbesiyle
tutuklandığı dosyaya dair yargılamasına ilişkin
gözlemlerimi anlatmak istiyorum.
Evet, bugün, Sayın Figen Yüksekdağ,
Halkların Demokratik Partisinin üyelerinin Eş Genel Başkanı
olarak seçtiği, 7 Haziran ve 1 Kasımda Van halkının yüzde
75 oyla tercih ettiği ve Meclise gönderdiği milletvekiliyken siyasi
rakiplerince Anayasa'ya aykırı ve tamamen haksız ve hukuksuz
süreçlerle, bu görevlerdeyken tutuklanmış, hapse
atılmış bir kişiliktir Sayın Figen Yüksekdağ.
Bugün 4 Kasım darbesiyle yargılandığı dosyada
gördüğümüz en göze çarpan husus aleniyet ilkesinin tamamen yerle bir
edildiğine ilişkin görüntüydü.
Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu
belirteyim: Adil yargılamanın yeri cezaevi kampüsleri değil,
adliye binaları olmalıdır. Daha bu asgari şart bile
sağlanamazken kimse Sincan hapishanelerinde adil, tarafsız ve
bağımsız bir yargılamadan bize bahsetmesin.
Bugün duruşmaya gittik ve gördük ki,
dışarıda tam bir abluka var, yüzlerce jandarma ve kolluk
görevlisi salonu ablukaya almış. Ankaranın girişinde
otobüsler, araçlar bağlanmış, insanların salona girmesi
engelleniyor, yabancı heyetlerin salona girişi engelleniyor. Binbir
güçlük çıkarılarak insanların salona, o 1.500 kişilik
salona alınması engelleniyor. İçeriye girebildik ancak -milletvekili
olduğumuz için herhâlde, ancak alınabildik- mahkeme
başkanının duruşu, pozisyonu, o üstten, tepeden, bir de
saygısız bir şekilde, asla bir hâkime, hâkimlik vakarına
da, duruşuna da yakışmayan bir tarzla, elleri cebinde, hüküm
kurarak bizlere yaklaşımı asla kabul edilemezdi. Bu
dış görüntü bile birçok yargılamanın ne açıdan,
nasıl gittiğine dair bir fikir vermişti. Ama özellikle aleniyet
ilkesinden bahsetmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, aleniyet ilkesi, bu
yargılamanın açıklığının ya da halka
açıklık ilkesinin vücut bulmuş hâlidir ve adil yargılanma
hakkının en önemli unsurlarındandır. Bana göre, bugün
hâkimin o tavrı, kararlarıyla, idari tutumuyla
yarattığı etki iki sebepten kaynaklanıyor. Birincisi,
mahkeme heyetinin aleniyet ilkesinden haberi yok. Çünkü aleniyet ilkesi
sağlanır; bütün usul hukukunda, Anayasa'da da açıkça
belirtilmiştir. Mahkemeler kararlarını Türk milleti adına,
bağımsız ve tarafsız mahkeme sıfatıyla alır
ve adil yargılamanın sağladığı sonuçlar,
demokrasinin, adil yargılanma hakkının, egemenliğin
kayıtsız şartsız millete ait olduğunun da
göstergesidir. İşte bütün bunlara vesile olur aleniyet ilkesi ama
mahkeme hâkiminin bundan haberi yok çünkü savcıdan mütalaa aldı;
içeride birkaç kişi var, aleniyet ilkesi böylece
sağlanmıştır, 2 basın mensubu var, onların izin
verdiği basın mensuplarının, sarı basın
kartı olan basın mensuplarının içeride olmasını
yeterli gördü. Oysa, Sayın Figen Yüksekdağ, bunca hukuk garabetiyle
bir yargılamaya uğramış, hapse atılmış ve
taşıdığı bu kadar sıfatlar sebebiyle siyasi
rakiplerince tutuklandığını herkes biliyor.
Dolayısıyla, bütün milletin, kamuoyunun gözü bu davada, dış
basının, uluslararası kamuoyunun gözü bu davada, ama bu
ısrarla engellenmeye çalışıldı. Dolayısıyla,
dış gözlemciler, dışarıdan bakanlar, asla burada
tarafsız, adil bir yargılama olduğundan bahsedemez.
Bir de dikkat çeken bir ayrıntı daha
vardı. Herkese açık olması gereken salon herkese kapalı,
işte bu engellemeler sebebiyle ama içeride bir şahıs vardı
-benden önceki hatipler de belirtti- Ankara Cumhuriyet Başsavcı
Vekili. Benim anladığım şey, yargılama göreviyle
ilgili olmadığı apaçık belli olan o şahsın, orada
oturuşu muhtemelen bir müfettişlik vazifesiydi. Anlaşılan
mahkeme başkanına verilen talimatlar yetmemiş olacak ki yerinden
gelip bir baskı unsuru yaratmaya çalıştılar çünkü mahkeme
hâkimi ara ara da olsa hukuka uygun kararlar verip, insanların içeriye
girip izlemesine vesile olabilecek kararlar almıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Geçen
duruşmada da gözlemiştik, bu duruşmada da açıkça
müfettişlik yapıldı ve son derece taraflı, son derece
tahakküm altında bir yargı kararına daha şahit olduk.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 5inci maddesinde yer alan engelli ve
yaşlı bireyler ibaresinin engelli bireyler ve yaşlı
bireyler olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil
Aydın Mustafa
Kalaycı Celal
Adan
Erzurum Konya İstanbul
Arzu
Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu
İstanbul Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Arzu Erdem.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
ARZU ERDEM (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
5inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yaşlılık zor bir dönem. Neden zordur, birlikte bir bakalım.
Zira, eski fiziki gücüne sahip olmayan, bazı
rahatsızlıkların etkisiyle rahat olamayan, zevk ve keyif verici
bazı yaşantılarını kaybeden, verimli ve üretken bir
işten mahrum olan, her an ölüme yaklaştığını
hisseden çoğu yaşlı kendisini çaresiz ve acziyet içerisinde
hissetmektedir. Her birimiz yaş alacağız ve mutlaka
yaşlılığı yaşayacağız.
Bu duygular içindeki insana en önemli yardımsa
aile ve çevrenin desteğiyle birlikte tabii ki biraz da yaşam
felsefesidir. Peki, felsefe sorununu çözmek neden gereklidir veya gerekli
midir, yeterli midir? Maalesef değildir çünkü yaşlılarımızın
mevcut sorunları o kadar fazladır ki bu konuda devletin daha fazla
desteğine, yardımına ihtiyaç duymaktadırlar.
Yaşlı nüfus oranımız hızla
artmaktadır. 2017 TÜİK verilerine göre, son beş yılda yüzde
17,1 artmış yaşlı nüfusumuz. Beklenen ömür ise daha fazla
uzadı. Eğitimli yaşlı nüfus oranı arttı bu
durumda. Eşi ölmüş yaşlı erkeklerin oranı yüzde 12,7
iken kadınların oranı ise yüzde 50,4 oldu.
Çalışan yaşlı nüfusun 72,8i
tarımda çalışıyor. Bu ne demek? İyi yorumlamak
gerekiyor. Tarımda çalışanların sosyal güvenceden mahrum
kaldığını biliyoruz. Demek ki bu
yaşlılarımız daha çok yardıma ihtiyaç duyuyorlar.
Alzheimer hastalığından ölen
yaşlılarımızın sayısı 2 kat
artmıştır. Alzheimer için yapılan ne var diye
baktığımızda ise maalesef yetersizlik görüyoruz ve bu
anlamda mutlaka çalışma yapılması gerektiğinin
üzerinde de durmamız gerekiyor.
Aslına bakacak olursak
yaşlıların yüzde 42,2si çocuklarının yanında
yaşamak istiyor ancak ailelerine rahatsızlık vermek
istemedikleri için, çocuklarına rahatsızlık vermedikleri için
huzurevlerinde kalmak zorunda bırakılıyorlar.
Yaşlılık döneminde ise yalnızlık daha da fazla
artıyor. Aslında en fazla da ailelerinin yanında mutlular ama en
büyük sorunları nedir? Yoksulluk. Zira, en düşük SSK emekli
aylığı 1.485 lira, en düşük BAĞ-KUR emekli aylığı
1.330 lira. Oysa, yeni yapılan tespitlere göre, yoksulluk
sınırı 4.959 lira 54 kuruş ve açlık
sınırı yine 1.523 lira. Yani
yaşlılarımızın çoğu açlık
sınırının altındadır aslında.
Peki, biz, yaşlılarımız ve
gençlerimiz başımızın tacı derken ne kadar samimiyiz,
bir bakmamız gerekiyor; sorunlarını ne kadar masaya
yatırıyoruz, bu konuyla ilgili kendimizi de bir değerlendirmemiz
gerekiyor, öz eleştirimizi yapmamız gerekiyor. Her birimiz yaş
alacağız ve yaşlanacağız. Bu anlamda, o dönemde
karşımıza çıkan sorunların çözümüyle ilgili elbette ki
devletimize güveneceğiz ve devletimizden bekleyeceğiz. Hızla
artan yaşlı nüfusumuzla birlikte, bu konuda sorun
yaşayanların, sosyal güvencesi olmayanların ya da aldığı
aylıkla geçinemeyenlerin, zorluk çekenlerin sayısı daha da fazla
artıyor. Daha konforlu, daha yaşanabilir -belki de aileleriyle bir
arada olan- daha büyük olanakların, daha iyi olanakların
sağlanmasına ve bu anlamda belki farklı bir site konseptine
geçilmesine ihtiyaç vardır. Otel hizmeti verir gibi bir kurumda
olmaları yaşlılarımız için haksızlık diye
düşünüyorum. Daha iyi uygulamalar yapılması için de yüce
Meclisimizi bu anlamda göreve davet ediyorum.
Burada çok önemli bir durum var. Biz, okulları
yakın yerden tercih etsin, mahalle içerisinde çocuklar kalsın derken,
aslında ülkemizin, milletimizin önemli geleneği olan mahalle
kültüründen uzaklaşmamak ve gerçekten örf ve âdetlerimizden
uzaklaşmamak için de bunu tercih ettiğimizi biliyoruz. Okullar
yakın olsun, çocuklar gözümüzün önünde olsun, hatta bir çocuğun
başına bir şey geldiği zaman o mahalledeki diğer
komşu da o çocuğu tanıyor olsun diye, aslında çok güzel bir
uygulama yakın mesafedeki okula göndermek. İşte, yaş
almış olan yaşlılarımızı da yine kendi
yakınımızda tutmak onlara şevk ve azim verir.
Bu anlamda dünyadan bir örnek vermek istiyorum. Bir
ülkede yaşlı bakımevlerinin içerisine çocuk kreşlerini
yapmışlar, kimsesiz çocuklarla ilgili bakım merkezleri
yapmışlar ve bu yaşlılar ile bu çocukları zaman zaman
bazı aktivitelerde buluşturmuşlar ve ölçmüşler ki oradaki
yaşlı insanların ömrü belli bir zaman sonra 1 yaş
uzamış. Yani onların insana, sevgiye ihtiyacı var, o
küçüklerin de sevgiye ihtiyacı var.
Aile bütünlüğünün sağlanması,
birliğin sağlanması Türk milletinin huzuru için çok önemli. Bu
anlamda, Gazi Meclisi göreve davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6ncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE
6- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun eki (II) sayılı cetvelin "A) Yükseköğretim Kurulu,
Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri bölümünün 115 inci
sırası aşağıda yer alan şekilde
değiştirilmiştir.
115)
Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi
Mehmet Gökdağ Eren Erdem Hüseyin Çamak
Gaziantep İstanbul
Mersin
Sibel Özdemir Kadim
Durmaz Zülfikar
İnönü Tümer
İstanbul Tokat Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
506 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesi üzerine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda dün
aceleyle gündeme gelen ve üzerinde konuşacağımız kanun
teklifi içinde sporcularla ilgili vergi düzenlemeleri, üniversite
kuruluşu, üniversite isim değişikliği, Yunus Emre
Vakfı Yönetim Kurulu yapısı ve özlük hakları, sosyal
hizmetler -az evvel konuştuğumuz- Optisyen-Gözlükçüler
Birliğinin oluşumu, tüketici haklarıyla ilgili düzenlemeler
yapılıyor. Yasama faaliyetinin ana omurgası olan komisyonlarda
bu birbirinden farklı düzenlemelerin detaylı görüşülmesi,
tartışılması ve vatandaşlarımızın
ihtiyaç ve taleplerini yansıtacak kalıcı kanunlar
yapılması gerekirken, dün grup başkan vekilimizin de burada açıkladığı
üzere, gündemde uluslararası anlaşmalar varken bu torba kanun
teklifinin aceleyle, öncelikli gündeme alınması ve hızlıca
yasalaşacak olması Parlamentoyu etkin ve verimli
çalışmaktan maalesef uzaklaştırmaktadır.
Evet, yine sürekli aynı hataları tekrarlayacağız,
bizim bütün uyarılarımıza rağmen torba kanunlarla yasama
faaliyetini sürdüreceğiz. İşte benim de üzerinde söz
aldığım maddede olduğu gibi, bir üniversitenin
kuruluşu da bir torba kanun içerisinde yer almakta. Evet, bu kanun
teklifinin 2nci maddesinde adı Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar
Üniversitesi olarak değiştirilen üniversitenin, üzerinde
konuştuğum bu 6ncı maddede Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli (II) sayılı cetvelde de belirtilen şekilde
değişikliği sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, alanında
uzmanlaşmış tematik üniversitelerin kurulmasını ve
üniversitelerin ihtisaslaşmasını elbette destekliyoruz. Adalet
ve Kalkınma Partisinin en büyük övünç kaynağı, her alanda
olduğu gibi, yine son on beş yılda niceliksel, sayısal artışlar.
İşte, 2013ten 2017ye kadar 59 yeni devlet üniversitesi, 44
vakıf üniversitesi kuruldu, sadece İstanbuldaki vakıf
üniversitelerinin sayısı 42ye yükseldi, 4 de vakıf meslek
yüksekokulu kuruldu.
İşte bu kanun teklifinin 3üncü maddesinde
yeni bir vakıf üniversitesinin kuruluşu da yer almakta. Ancak
baktığımız zaman, sayısı hızla artan devlet
ve vakıf üniversitelerimizin nitelikli insan kaynağı
yetiştirme, bilimsel çalışma, üretme kapasitelerinin ülkenin
kalkınmasına sağladıkları katkı sayısal potansiyellerinin
çok çok gerisinde kalmıştır ve aynı zamanda
üniversitelerden mezun olan insan kaynağının küresel dünyayla
rekabet edebilecek nitelik, yetenek ve becerilere sahip olup
olmadığı da tartışma konusudur. Ve yine, üniversite
mezunu yetişmiş insan kaynağının üretime dönük
ekonomiye entegre edilmesi, ihtiyacımız olan ve
kalkınmamızın aracı olan katma değeri yüksek alanlarda
değerlendirilmesi de maalesef başarılamamıştır.
İşte Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bu,
politikasızlığının ve plansızlığının
bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ve aynı zamanda
Hükûmetin, bu Hükûmet dönemlerinin en çok tartışılan konusu
üniversitelerde, akademik dünyada, özgürlükler ortamında yapılan
kısıtlamalar olmuştur. Böyle bir ortamda bu iktidarın tek
övünç kaynağı yeni üniversite açmak olmuştur, işte şu
an olduğu gibi. İşte, üniversite mezunu genç işsizlik
rakamlarını ben bu kürsüden sık sık dile getirdim
değerli milletvekilleri. Sayın Bakan, Sayın Millî Eğitim
Bakanının burada olacağını düşünmüştük çünkü
kanun teklifinin ağırlıklı maddeleri eğitimle ilgili
ancak kendisi şu an Genel Kurulda değil.
Değerli milletvekilleri, bugün Parlamentonun ve
Hükûmetin önceliği giderek artan bu genç üniversite mezunu işsizlere
istihdam yaratmak olmalıdır. Gençlere yeni bir üniversite açmak
değil, üniversite gençliğinin temel sorun alanları üzerinde
-özellikle yurt ve barınma imkânları, geçim sorunları- ama en
önemlisi üniversite mezunu gençlere nasıl daha fazla nitelikli istihdam
yaratmalıyız, biz bu konu üzerine oldukça odaklanmalı ve çözüm
önerilerimizi ortaya koymalıyız.
İşsizlik verilerini biliyoruz. Genç
işsizliğin ulaştığı nokta yüzde 20leri
aştı, yükseköğretim mezunu genç işsizliği ise
değerli milletvekilleri, yüzde 40 seviyesine ulaştı. Ne
eğitimde ne istihdamda olan üniversite mezunu sayısı yüzde 43e
dayanmakta, sadece kadınlarda bu oran yüzde 51e çıkmış
durumda.
Süremin azaldığını da dikkate
alarak şunu belirtmek istiyorum: Değerli milletvekilleri, neticede,
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin son on beş yıllık
eğitim politikalarındaki
başarısızlığına baktığımızda,
bugün yine bu iktidarın teklifiyle açılacak olan yeni bir
üniversitenin de ülkemiz gençliğine ve ülke ekonomisine, bilime, sanata bir
katkı sunmayacağını düşünüyoruz.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum tekrar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman Hüda Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan Erol Dora
Adıyaman Batman Mardin
115) Ankara Sanat Üniversitesi
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mardin
Milletvekili Erol Dora.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 6ncı maddesine
ilişkin olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde, Halkların
Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin 6ncı
maddesinde, Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar
Üniversitesi olarak değiştirilmektedir. Bakınız,
Türkiyede 2000li yılların başından beri istikrarlı
olarak sürdürülen neoliberal politikaların temas etmediği neredeyse
hiçbir yaşam alanı kalmamıştır. Özellikle eğitim
alanının maruz kaldığı yoğun baskı ve sözde
reform çalışmalarıyla yaratılmak istenen yeni eğitim
anlayışı meyvelerini çoktan vermeye
başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, aslında, bir kamu
hizmeti olan eğitim, giderek piyasada alınıp satılan bir
metaya dönüşmüştür. Bu metalaştırma süreci eğitimi bir
hak olmaktan çıkarmakla kalmayıp piyasada değişim
değeri yaratan bir sermaye alanına dönüştürmüştür. Bu
bağlamda, eğitimin, artık özgürleştirici yönünden çok
uzağa düşüldüğü, tam tersine ekonomik krizlerle beslenen
sistemin modern kölelerini yaratan statüko aygıtına
dönüştüğü apaçık ortadadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; altını çizerek belirtmek isterim ki metaya
dönüştürülmüş eğitimin iktidarın kullanışlı
bir aparatına dönüşmesi, şüphesiz insanın özgürleşmesi
ideali çerçevesinde şekillenen sanat eğitimini de hedef
almıştır.
Türkiyede tüm öğretim tür ve düzeylerinin
maruz kaldığı şiddetli saldırılar güzel sanatlar
eğitimini de ıskalamamıştır. Bakınız,
tıpkı diğer öğretim tür ve düzeylerinde olduğu gibi
ülkemizde güzel sanatlar eğitiminde çok çeşitli sorunlar
yaşanmaktadır. Güzel sanatlar eğitiminin öznesi olan
eğitimcilerin eğitimi ve atanması, hizmet içi eğitimleri,
ekonomik beklentilerinin karşılanması, dünyadaki güzel sanatlar
eğitimine entegre olmaları, lise ve üniversitelerin ilgili güzel
sanatlar bölümlerine öğrenci seçimi, ders programları ve
içeriği, öğrencilerin mezuniyet sonrası istihdam edilmeleri,
ülkenin her yerinde tek tip müfredat uygulamalarının
varlığı gibi konular başta olmak üzere, konu
başlıkları gün geçtikçe daha büyük bir sorun yumağına
dönüşmektedir.
Değerli milletvekilleri, siyasi iktidarın
bu sorunları çözmek adına yaptığı sayısız
reform denemeleri aslında politik çıkarların ve günü
kurtarmanın hedeflendiği popülist bir siyaset güdüldüğünü
göstermektedir. Bu da temel ihtiyacın, insanın özgürleşmesini
merkeze alan bir yaklaşımla neoliberalizmin yarattığı
eğitim politikalarını eleştirmek ve değiştirmek
zorunluluğunu doğurmaktadır. Türkiyede güzel sanatlar
eğitiminin sayısız sorunlarını mümkün olduğunca
görünür hâle getirmek, betimlemeye çalışmak ve bu sorunların
daha derinlikli ve eleştirel bir bakış açısıyla
tartışılabilmesine katkı sağlayabilmek öncelikli
hedeflerimiz olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, elbette üzerinde
görüştüğümüz bu madde üniversiteyle, akademiyle ilgili olunca bir
konuya değinmeden geçmek istemiyorum. Dikkatinize sunmak istediğim
konu, bugünlerde yargılamalarına başlanacak olan barış
akademisyenleri. Bildiğiniz üzere, Kürt sorununda çözüm süreci olarak
adlandırılan iki buçuk yıllık dönemin
sonlandırılmasıyla başlayan çatışmaların
yarattığı ağır kayıplara karşı 11 Ocak
2016da Bu Suça Ortak Olmayacağız başlıklı
bildiriyle barış çağrısı yaptıkları için
hakaretlere, tehditlere, ihraçlara, tutuklamalara ve daha bir dizi baskıya
maruz kalan barış için akademisyenler, şimdi de ağır
ceza mahkemelerinde yargılanmaktadırlar.
Kürt meselesinde diyalog sürecinin sona ermesi ve
yeniden güvenlikçi çözümsüzlüğe dönülmesi nedeniyle
çatışmaların yol açtığı tablo çok
ağırlaşmıştı. Ne yaşandığı,
kaç çocuğun, kadının hayatını kaybettiği vesaire
Birleşmiş Milletler raporlarında da yer alıyor ve bu
raporları da internette bulabilirsiniz. Dolayısıyla, hem tablo
ağırdı hem de bu ülkenin okumuş yazmış, kendini
eğitmiş insanlarının ülkenin geleceği konusunda söz
söyleme hakkı ve sorumluluğu olduğunu kabul etmemiz
gerektiğine inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün
üniversitelerimizin içerisinde bulunduğu nitelikli akademisyen ve
nitelikli bilimsel yönetim sorunlarıyla birlikte düşündüğümüzde,
barış için akademisyenlerin üniversitelerden
uzaklaştırılmış olmaları, yargılanıyor
olmaları makul hiçbir demokratik yaklaşımla açıklanacak bir
durum değildir.
Barış akademisyenlerine dair bu
yanlış kriminalize etme yaklaşımından bir an önce
vazgeçilmesini bir kez daha Genel Kurula hatırlatıyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 6ncı maddesinde yer alan 115) Ankara
Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi ibaresinin 115) Ankara Müzik Bilimleri
Üniversitesi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın Mustafa Kalaycı Celal Adan
Erzurum Konya İstanbul
Arzu Erdem Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Erkan
Haberal
İstanbul Hatay Ankara
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Ankara
Milletvekili Erkan Haberal.
Buyurun Sayın Haberal. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; maddemizin konusunun Ankara Müzik ve Güzel
Sanatlar Üniversitesi olması sebebiyle, müsaadenizle, biraz
sanatçılardan ve sanat kurumlarımızdan ironi katarak bahsetmek
isterim.
Sanatçıların, özellikle
ressamlarımızın bir yaklaşımı vardır:
Lütfen, beni her gördüğünüzde bir portrenizi çizmemi istemeyiniz. Ses
sanatçıları düğün derneklerde, eğlencelerde ne varsa ortaya
atılıp, birkaç akort basıp şarkı söylemesinin
istenmesinden hiç hoşlanmaz. Sanatçı olmam ücretsiz
çalışacağım anlamına gelmiyor. Benim de fatura ödemem
gerekiyor tıpkı sizin gibi. serzenişinde bulunabilirler.
Toplumun, sanatla uğraşan kişilerin
psikolojik sorunları olduğunu, hele farklı olduklarını
düşünen kısmına katılmayın lütfen. Toplumun,
sanatçıların farklı gözükmek için psikolojik sorunları
varmış gibi yaptığını iddia eden diğer
kısmına da dâhil olmazsanız tabii ki sevinirim.
Sanat yapan, alkolik ve müptela falan da
değildir. Madde kullanımı sorunu olmak başka, sanatçı
olmak farklı şeylerdir. Sanatçının yaptığı
işler ve eserleri sanat anlayışınıza uymuyor olabilir
ama unutmayın ki sanat, aykırılıkların senteziyle daha
da güzel olur. Sakın eleştirilmekten korkmayın, hele
eleştirisel sanat kollarından hiç çekinmeyin; insanlar
eleştirildikçe düzelir, hatalarını düzeltir. Bir sanat kolunun
ve bir sanatçının eleştirilerine hedef oluyorsanız mutlu
olabilirsiniz, önemli bir kişisiniz ve önemli işler
yapmaktasınız. Sanatçıların en kızdığı
konulardan biri de kendilerinin ünlülerle
karıştırılmasıdır. Her ünlü sanatçı
olmadığı gibi her sanatçı da ünlü değildir.
Sayın milletvekilleri, işin doğrusu,
devletin sanatın neresinde olduğu, sanat kavramından ne
algıladığı, sanatçıları hangi sebeple hangi
tasnife tabi tuttuğudur. Devletin tiyatrosunu istediğim gibi,
istediğim koşullarda ve istediğim eserlerle çalıştırırım.
Bana hoş gelen, benim hoşuma giden eserleri icra eden özel tiyatroları
desteklerim. Eleştiren ve hoşuma gitmeyen fikirleri sanatıyla
icra edenleri yok sayarım. demek, sanatı ve sanatçıyı
prangalara vurmak demektir. Devlet tiyatrolarının olması,
desteklenmesi doğrudur fakat özgür ve özerk olmaları,
çalışma koşullarının ve yaşam
standartlarının fazlasıyla karşılanması
gerekmektedir. Devlet tiyatrolarının varlığının
doğru olduğu gibi, özel tiyatroların da daha fazla olması
ve daha fazla desteklenmesi gerektiği doğrunun da en doğrusudur.
Aynı gelişmiş ve sanatsever ülkelerde olduğu gibi, devlet
tiyatroları ya da özel tiyatrolar kendi içeriklerini kendileri
belirlemeli, projelerini hazırlamalı; bütçelerini alıp, bilet
gelirleriyle dengeleyip perde açmaları çok daha uygun bir model olarak değerlendirilmelidir.
Dahası, devletin ve devlet yöneticilerinin Ben şu sanat kolunu
seviyorum, şu sanat kollarını sevmiyorum. deme şansı
ve yetkisi var mıdır? Böyle bir yetki var ise hangi kanun maddesinden
bu gücü almaktadır? Opera ve baleyi sevmeyebilirsiniz, hoşunuza da
gitmiyor olabilir, anlayamıyor da olabilirsiniz ama ne hakla yok
saymaktasınız? Devlet Opera ve Balesi çalışanlarına
neden ve hangi gerekçelerle on iki yıldır aynı statü ve
kademedeki çalışanlardan daha az maaş artışı
yapıyorsunuz, neden diğer bakanlıklara göre ücretleri daha
düşük seviyede; cevap verir misiniz lütfen bu soruma.
Operadaki sözleşmeli personel temsil veya
çalışma başına ücret alıyor, yirmi altı günden
sigortalı yapılıyorlarsa neden kadroları yok, neden on iki
aylık sözleşme yapılmamakta; bunun geçerli bir izahı var
mıdır? Opera binasında tadilat yapılıyor; ikinci bir
çalışma alanı yok diye, daha önceden izin verilen Resim ve
Heykel Müzesine neden yeniden müsaade edilmiyor? Acaba benim bir önerim
olabilir mi? Kızılayda, Güvenparkta opera yapalım mı?
Gelen geçenler ücretsiz konser izlesin, seyretsin mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
Ve son olarak aslında, demek isterim ki sanat
özerk, sanatçı özgür olmalı, size göre değil, bize göre
değil, insana ve evrene hitap etmeli; bunun için de
kısıtlanmamalı, soruşturulmamalı, engellenmemeli
diyerek sanatsever tüm milletvekillerimizi şahsınızda
selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Haberal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
7nci madde üzerinde dört adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman Hüda
Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet
Yıldırım Mehmet
Ali Aslan Ahmet
Yıldırım
Adıyaman Batman Muş
Meral
Danış Beştaş
Adana
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş.
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
(HDP sıralarından alkışlar)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bugünkü
mahkemeyi anlatmıştım, buna devam etmek istiyorum.
Toplantı hakkı, gösteri hakkı;
Anayasa madde 34. Hani, Anayasaya uygunluk hep söyleniyor ben de
Anayasayı referans alarak söylüyorum: Herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Maddenin ilk, esas
fıkrası.
Şimdi, biraz önce yaptığım
konuşmada, bugün duruşma aleniyetinin tümüyle ihlal edildiğini
ve bir mahkeme heyetinin, duruşmaların açık olup olmamasına
ara karar tesis ettiğini ifade ettim. Bir kere, mahkeme heyetinin,
duruşmaların aleniyeti, içeri alınıp
alınmayacakları konusunda karar verme yetkisi yoktur; buna gerekçe
göstermek zorundadır, millî güvenlik, kamu düzeni ya da genel ahlâk gerekçelerini
göstermek zorundadır.
Şimdi, yarın da Sayın
Demirtaşın davası var. Dün ifade etmiştik, 20 kişilik
prefabrik bir duruşma salonunda yapılacak. Adalet
Bakanlığına yönelik ilettiğimiz taleplere dair şu ana
kadar henüz bir yanıt alınmadı. Şu anda yüzlerce avukat,
sadece bini aşkın avukat Ankarada yarınki duruşma için
bekliyor ve Türkiye'nin her yerinden doğal olarak partili olan,
destekleyen, seven il, ilçe yöneticilerimiz, üyelerimiz duruşmayı
izlemek ister, izleyemese bile Ankaraya gelip duruşma salonunun önünde
sonucunu takip etmek ister; bundan daha doğal, daha hakkaniyetli ve
olması gereken bir olgu olmadığını biz
düşünüyoruz, sizin de takdirlerinize sunuyoruz.
Şimdi, Ankara Valiliği bugün bu
açıklamayı yayımladı; bilmiyorum dikkatinizi çekti mi?
Ankara Valiliği yasaklama kararına ilişkin bir basın
duyurusu geçti ve bu basın duyurusunda şöyle söyleniyor: Sosyal
medya aracılığıyla yapılan paylaşımlarda,
6-7 Aralık 2017 tarihlerinde Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş
ve İdris Baluken hakkında görülecek olan dava duruşmalarına
destek vermek amacıyla HDP Genel Merkezi tarafından katılım
çağrısı yapıldığı söylenmiştir. diyor.
İkinci paragrafta Sincan Cezaevi-Adliyesi
Kampüsü ile Ankara Adliyesi önü ve çevresinde oluşturulacak
topluluğun
diyor. Oluşturulacak topluluğun
Değerli milletvekilleri,
ne demek? Duruşmayı izlemek isteyen vatandaşlardan,
partililerden, halktan söz ediyoruz. Bu topluluğun bazı terör
örgütleri tarafından suistimal edilerek muhtemel hedef teşkil
edeceği; terör örgütleri tarafından, katılımcılar ve
vatandaşlara yönelik eylem yapılabileceği; böylelikle kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi... Vesaire, vesaire diyor.
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını
tehlikeye düşürebileceği değerlendirilmektedir. diyor ve diyor
ki: Bu hükümler doğrultusunda yasaklanmıştır.
Duruşmaya Demirtaş getirilmiyor Adalet
Bakanlığının talimatıyla, SEGBİSle ifadesini
alın. diyor. Duruşma Ankara Adliyesinden cezaevine götürülüyor,
Sincan Kampüsüne. Sincan Kampüsünde bugün Yüksekdağın
duruşmasının yapıldığı çok büyük bir salon
var, yüzlerce kişi alıyor. Orada da yapılmıyor, prefabrik
konutta yapılıyor. En son olarak da yani Daha ne yapabilirler? diye
düşünürken bu sefer duruşmanın izlenmesini de katılımı
da engellemek için valilik de olaya müdahil oldu.
Şimdi, biz bu işin neresinden
tutalım? Üç yüz doksan sekiz gündür hapishanede olan bir siyasetçinin, bir
parlamenterin, bir liderin, bir başkanın duruşmasının
yapılmaması için, yargılamanın başlamaması için
daha ne yapılabilir? Şimdi, burada her gün bunları anlatırken
bize Yargı tarafsız ve bağımsız. deniliyor.
Yargının tarafsız ve
bağımsızlığına hiç girmeyeceğiz. Ama
şunu biliyoruz: Bu yargılamayı iktidar yapıyor, daha
doğrusu yaptırmıyor. Neden Demirtaşın koruması
sağlanamıyor, vatandaşın oraya gelişi neden engelleniyor?
AK PARTİ tarafından yapılan etkinliklerde gece yarısı
saat dörtten gündüzün bütün saatlerinde on binler toplanıyor, açıkça
mitingler yapılabiliyor, bu konuda hiçbir yasakla
karşılaşılmıyor ama sorun başka bir parti olunca
ve bu HDP olunca sadece yasaklamalarla uğraşılıyor.
İşte, bu, asla unutulacak, es geçilecek bir mesele değil. Bu,
sizin önünüze her zaman çıkacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla)
Rakibinden korkan, rakibini tutuklayan, rakibini mahkemeye
çıkarttırmayan, savunmasını engelleyen ve prefabrik
konutta, prefabrik bir yargılama yaptırmak isteyen ve kaçan bir
iktidar olarak anılacaksınız.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 7- 22/6/2004 tarihli ve 5193 sayılı
Optisyenlik Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4- Bu maddenin yürürlük
tarihinden önce optisyenlik mesleği ile ilgili olarak faaliyette bulunan
dernekler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay
içinde genel kurullarını toplayarak Türk Optisyen-Gözlükçüler
Birliğinin ilk genel kurulu için meslek mensubu beşer mümessil
seçerler.
Birliğin ilk genel kurulu, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde Sağlık
Bakanlığının daveti üzerine Ankara'da toplanır ve
dokuz üyeli Birlik Merkez Yönetim Kurulunun, beş üyeli Yüksek Disiplin
Kurulunun ve üç üyeli Denetleme Kurulunun asıl ve yedek üyelerini seçer.
Birlik Merkez Yönetim Kurulu, seçimden itibaren bir
ay içinde toplanarak odaların kuruluşuna, seçimlerine ve
faaliyetlerine ilişkin yönetmelikleri hazırlar. Bu yönetmelikler
Sağlık Bakanlığının uygun görüşüyle seçimden
itibaren iki ay içinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulur.
Birlik Merkez Yönetim Kurulu en az yüz meslek
mensubunun faaliyette bulunduğu yerlerde kurulacak olan
optisyen-gözlükçüler odalarının faaliyette bulunacağı iller
ile yüzden az meslek mensubunun faaliyette bulunduğu illerin oda
bölgelerini tespit ederek odaların kuruluşunu karara bağlar.
Oda kurulan illerde ve bölgelerde faaliyette
bulunmakta olan meslek mensupları, odaların kuruluşundan
itibaren üç ay içinde odaya kayıt olmak mecburiyetindedir. Odalar, Birlik
Merkez Yönetim Kurulunun yapacağı tebligattan itibaren bir ay içinde
genel kurullarını toplayarak yönetim kurulu, disiplin kurulu ve
denetim kurulu üyeleri ile Birlik Genel Kurulunda kendilerini temsil edecek
olan mümessillerini seçerler.
Yürürlüğe konulacak yönetmelik uyarınca
yapılacak ilk Birlik Genel Kurulunda bütün seçimler yenilenir.
Zeynel
Emre Kadim Durmaz Hüseyin Çamak
İstanbul Tokat Mersin
Zülfikar
İnönü Tümer Eren
Erdem Mehmet
Gökdağ
Adana İstanbul Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK
VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA (Artvin)-
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
İstanbul Milletvekili Zeynel Emre.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bu Meclisin temel görevlerinden biri de
toplumun huzurunu sağlamak yani bir huzursuzluk inşa etmek değil,
toplumda var olan problemlere çare üretmek. Tabii, son günlerde siyaset o kadar
gergin bir hâle geldi ki ne Genel Kurulu ne televizyon programlarını,
tartışma programlarını vatandaşlarımız
izleyemez bir hâl aldı ve toplumun yarısı bir ötekini âdeta vatan
haini olarak görüp suçlar vaziyette ve bu gerginlik içerisinde bizler de
siyaset yapıyoruz. Bu gerginliği gidermek için, giderebilmek için
bazı bilgiler ve gerçeklerle yüzleşmemiz lazım değerli
arkadaşlar.
Şimdi, bir defa, sizlerin bir gerçeklik ve bir
yüzleşme algısı içerisinde meselelere bakmanız lazım.
Bu 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını biz o dönem içerisinde
dile getirdiğimizde, sizin Bunlar darbedir. Bunu dile getirmeyin;
FETÖnün argümanıdır. şeklindeki beyanlarınız
olmuştu. Bununla birlikte, o dönem soruşturma komisyonu
kurulmasına ret verdiniz ve Türkiye, bu meseleyle yüzleşemedi.
Şimdi, bugün tekrardan dünya kamuoyuna oturdu ve bunun hâliyle
yansıması olarak da Türkiyede bizler bunu dile getiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bir defa
şunu söyleyelim: 17-25 Aralık operasyonu da tıpkı FETÖnün
diğer operasyonları gibi yani Ergenekon, Balyoz, askerî casusluk,
şike davası, kozmik oda gibi FETÖcü emniyetçilerin,
savcıların, hâkimlerin yaptığı bir organizasyondu.
Sonucu, hedefteki amacı da sadece yolsuzlukları ifşa etmek
değildi ama bununla birlikte ortaya da ciddi yolsuzluklar çıktı;
para kutuları çıktı, faiziyle iade edilen paralar
çıktı.
Şimdi, bakın değerli arkadaşlar,
diğer bütün operasyonların hepsinde yargılama oldu; belgelerin sahte
olduğu tespit edildi, kumpas olduğu tescillendi ve insanlar
aklandı. Şimdi ben burada uzun uzun yargılamalardan ziyade
şunu söylemek istiyorum: Şimdi, bir defa muhalefetin temel görevi, bu
ülkedeki yolsuzluğun ortaya çıkmasına engel olmamak ve
çıkanları da ifşa etmek. Bizden şunu bekliyorsanız
şayet; 17-25te saçılan belgelerle ilgili Ya, burada yolsuzluk
olmamıştır. Hepsi kahramandır, büyük işler
yapmıştır. şeklinde bir beklentiniz varsa buna imkân yok.
Yani bu ancak şöyle gerçekleşebilir değerli arkadaşlar: Bu
Mecliste çoğunluğunuz var. Gelin, yasa çıkartın, deyin ki:
AK PARTİli eski Hükûmet üyelerinin, yeni Hükûmet üyelerinin,
milletvekillerinin rüşvet suçu işlemesi suç kapsamında
değildir. diye yasa çıkarın ve muhalefetin de bunu dile getirmesiyle
on beş yirmi yıl hapis cezası deyin, mesele net
anlaşılsın. Ama bu hâliyle
Bakın, sizi bu toplum
nasıl seçip iktidar yaptıysa bizi de muhalefet yaptı ve bizim
görevimiz de bunları söylemek. Bunu söyledik diye biz birilerine arka
çıkmış olmayız. Bu ülkede ihraç olan FETÖcü
savcıların, hâkimlerin, 4 binden fazla ihraç olan hâkimin
baktığı on binlerce, yüz binlerce dava var. Mesela
baktıkları cinayet davaları var; hüküm vermişler, insanlar
içeride infaz alıyor. Şimdi, Bu dosyaları da bu cinayet davalarını
da FETÖcü emniyetçiler ortaya çıkardı, yargıçlar ceza verdi.
diye bütün katilleri serbest mi bırakmamız lazım? Ya, burada da
rüşvet oldu, mecburen bunu biz dile getireceğiz yani bu, Türkiyenin
gerçeği. Bakın, eğer gerçek anlamda bir yüzleşme yapacaksanız
bu meseleyi örtmenize imkân yok; bugün konuşulur, yarın
konuşulur, daha sonra konuşulur ve Türkiyede bu mesele hep gelecek.
İkincisi de: Şimdi, biz ve Genel
Başkanımız bu meselelerle ilgili konuştuğumuzda
sürekli bir fezleke yağmuru geliyor yani hem Genel
Başkanımıza âdeta gözdağı verilmek istenircesine
tazminat davaları açılıyor hem de işte, cezai
soruşturma anlamında fezlekeler geliyor.
Birincisi: Cumhuriyet Halk Partili hiçbir üyeyi,
milletvekilini, genel başkan yardımcısını, Genel
Başkanı şöyle ne zerre sindirebilirsiniz ne bezdirebilirsiniz ne
bunlar var diye biz gerçekleri söylemekten kendimizi alıkoyarız,
böyle bir ihtimal yok.
İkincisi de: Siyasetin bir doğal
habitatı var; bakın, bunu öldürmeyin, bunun kimseye bir faydası
yok, zaten çok tahrip olmuş durumda, seçilenler görevden
alınıyor, tutuklanıyor. Burada, yapacağınız en
son bu girişimler, bu tartışmalar da demokrasiyi iyice içinden
çıkılmaz bir hâle sokuyor.
Bakın, Nazilerin en son kararlarından biri
Nazi Partisi haricindeki tüm partileri gayrimeşru ilan etmesi oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Türkiye'yi bu noktaya
getirmeyin değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Emre.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesinde geçen en az yüz
ibaresinin en az 75, yüzden az ibaresinin 75den az olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Aydın Ahmet Selim Yurdakul Baki
Şimşek
Erzurum Antalya Mersin
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet Parsak
Kahramanmaraş Afyonkarahisar
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Ahmet Selim Yurdakul konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; 506
sıra sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.
Muhterem vatandaşlar, söz konusu madde, daha
önceki torba yasada bulunan optisyenlerin ve gözlükçülerin kendi meslek oda ve
birliklerinin oluşturulmasını sağlayacak düzenlemenin
eksikliklerini gidermek üzere yeni bir düzenleme getirmektedir. Daha önce
eksiklikleri ifade etmiştik. Önceki hâliyle kalsaydı daha en
baştan kadük kalacak olan bir düzenleme olduğunu söylemiştik.
Hatanın neresinden dönülürse dönülsün kârdır. Gönül, bu ve benzeri
düzenlemeleri torba yasa içinde değil de başlı başına
bir kanunla ve özellikle Sağlık Komisyonunda görüşülmesini
istiyor ancak iktidar partisi bu yöntemi sürdürmeye devam ediyor. Burada
amacımız hızlı koşmak değil, hedefe varmak
olmalı ancak iki düşünüp bir doğru adım atarsak milletimize
doğru hizmet etmiş oluruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak ülkemizdeki mesleki ilerlemeyi, mesleki sorunların
çözümüyle birlikte meslek haklarının korunmasını her zaman
destekledik ve bundan sonra da desteklemeye devam edeceğiz. Daha önce
ifade ettiğimiz gibi, ülkemizin dört bir köşesinden gelen optisyen ve
gözlükçü dernekleriyle partimiz adına birçok görüşme
gerçekleştirdik ve bu meslek odasının oluşumu için
verdiğimiz önerge ve basın açıklamalarıyla kendilerine
destek olduk. Bu vesileyle daha önce eksik yanları bulunan konu,
inşallah bu defa tamamlanacak. Şimdiden, bu yeni meslek
kuruluşunun ülkemize, optisyenlik ve gözlükçülük mesleği
mensuplarına hayırlı uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
Milliyetçi Hareket, ülkemizin ilerlemesinde iş
bölümüne ve uzmanlık sahiplerinin kariyerlerini kendi meslek
dallarında icra etmelerine ve kendilerini geliştirebilmelerine çok
önem vermektedir. Allahın izniyle, bu saatten sonra bu meslek
mensupları kurumsal bir yapıda kendilerini ve mesleklerini
geliştirme imkânına kavuşacaklar.
Muhterem vatandaşlar, az önce de
söylediğim gibi, biz kendi kültürümüzün de bir parçası olduğu
için bütün mesleki birlikleri destekliyor ve ülkemize, milletimize
katkılarını değerlendirerek birçok konuda yanlarında
oluyoruz.
Profesyonel bir meslek mensubu olma yolunda meslek
odalarının önemi yadsınamaz. Ayrıca, kamuyu ilgilendiren
bir meselede bilimsel ve millet yararına bir sonuca ulaşmanın en
kolay ve doğru yolu meslek birliklerinden uzman görüşü almaktır.
Daha önce optisyenlik ve gözlükçülükle ilgili her kafadan bir ses çıkar
ancak en az sesi duyulanlar ise bu işin içinden gelen meslek
erbapları olurdu. İşte, şimdi, optisyenler ve gözlükçüler
kamuoyu nezdinde kurumsal bir muhatap olarak değer bulacaklardır. Bu
durum sadece bu meslek mensupları için değil
vatandaşlarımızın da sağlıklı ve kaliteli
hizmet alması için olumlu bir gelişmedir. Bu meslek uzmanları,
sağlık hizmeti olarak kabul edilen bir alanda hastalarla doğrudan
muhatap olan ve onlara uygun bir hizmet sunan son duraktır. Bu nedenle
optisyenler ve gözlükçüler, kaliteli bir sağlık hizmeti sunumunda
önemli bir yere sahiptir. Bu maddenin gerçekten vatanımıza,
milletimize ve sağlık personelimize hayırlı
olmasını diliyorum ve konuşmamı bitirmeden önce bir konuda
da bilgi vermek istiyorum.
Örneğin yardımcı sağlık
personellerimiz içerisinde yer alan tıbbi sekreterlerimizin, bizim de
girişimlerimizle, sertifikalı sistem üzerinden değil de kendi
okullarından mezun olarak görev yapmaları konusunda Hükûmetimiz
önemli bir adım atmıştır. Bu konuda da teşekkür
ediyoruz. Ancak buradan, tüm yardımcı sağlık
personellerimize, hepsine 2018de güzel bir atama sayısının
Hükûmetimizden müjde olarak verilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak
temenni ediyoruz ve konuşmama son verirken Genel Kurulu saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
7nci madde üzerinde son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 7nci maddesiyle 5193 sayılı
Kanuna eklenen Geçici 4üncü maddenin üçüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İlknur İnceöz Halil
Eldemir Hatice
Dudu Özkal
Aksaray Bilecik Afyonkarahisar
Hilmi Bilgin Mehmet Doğan Kubat Ramazan Can
Sivas İstanbul Kırıkkale
Yusuf Başer Murat Alparslan İsmail
Aydın
Yozgat Ankara Bursa
"Birlik Merkez Yönetim Kurulu, seçimden
itibaren bir ay içinde toplanarak Odalar ile Birliğin yurt içindeki ve
yurt dışındaki faaliyetleri, organları, görevleri,
toplantıları, karar alış usulleri, gelirleri, giderleri,
organlar için seçim, seçilme yeterliliği, seçimlerin yapılış
usulü, mesleki sicil, hizmet bedellerinin ve aidatın tespiti, disiplin
cezaları ile infaz ediliş usulü, odalar ve Birlik ile ilgili
diğer iş ve işlemlerle ilgili yönetmelikleri hazırlar. Bu
yönetmelikler Sağlık Bakanlığının uygun
görüşüyle seçimden itibaren iki ay içinde Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe konulur. 25.01.1956 tarihli ve 6643 sayılı "Türk
Eczacıları Birliği Kanunu nun mali ve idari hükümleri ile
disipline ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak, 6643
sayılı Kanunun 5 inci maddesindeki "yüz elli"
sayısı "yüz", 14 üncü maddesindeki iki yüz elli sayıları
"yüz, 51 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendindeki
"iki yüz sayısı "yüz, (b) bendindeki "beş yüz
sayısı "iki yüz elli", "iki yüz sayısı "yüz,
"yüz elli sayısı "yetmiş beş ve (c) bendindeki
"beş yüz sayıları "iki yüz elli olarak uygulanır.
4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e), (h) ve (i) bentleri,
20 nci maddesinin birinci fıkrasının (b), (d), (n) ve (o)
bentleri ile 47 nci maddesi uygulanmaz. 20 nci maddesinin birinci
fıkrasının (m) bendi "Deontoloji Tüzüğü hükümlerinin
ve oda ve Birlik tarafından alınmış mesleki kararların
gerektiği şekilde uygulanıp uygulanmadığını
belirlemek için, optisyenlerin çalışmalarını
denetlemek." şeklinde uygulanır. 40 ıncı maddedeki
meslekten men kararları uygulanmak üzere Sağlık
Bakanlığına gönderilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Katılıyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Anayasanın 38inci maddesi gereğince
kanunsuz bir suç ve ceza uygulanması mümkün olmadığından ve
Anayasanın 73üncü maddesine göre mali yükümlülükler ancak kanunla
düzenlenebileceğinden, yasal dayanaktan yoksun olarak idari bir tasarrufla
mali yükümlülük getirilemeyeceğinden ve Anayasanın 135inci
maddesine göre kamu kurumu niteliğindeki birlik ve odaların
kuruluşu, teşkili, faaliyetleri, diğer tüm iş ve
işlemlere kanuni bir dayanağının olması gerektiği
işaret edildiğinden, üçüncü fıkrada yapılan bu düzenlemeyle
25/01/1956 tarihli ve 6643 sayılı Türk Eczacıları
Birliği Kanununun kıyasen uygulanması gösterilerek, Geçici
Madde 4'ün üçüncü fıkrasının bu zaruri hususları ihtiva edecek
şekilde düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükûmetin katıldığı,
İlknur İnceöz ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 7nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 18.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
33üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 8 ila 13üncü maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk
söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Ekmeleddin Mehmet İhsanoğluna aittir.
Sayın İhsanoğlu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA EKMELEDDİN MEHMET
İHSANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu torba
yasanın Yunus Emre Enstitüsü hakkında teklif ettiği düzenlemeyle
ilgili yaklaşımlarımızı sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Yunus Emre Enstitüleri Projesi isabetli ve
kıymetli bir proje olarak hayata geçmiştir. Bu enstitülerin
eksikliğini uzun yıllar boyunca hissetmiştik. Bu sebeple bu
kurumun en iyi şekilde çalışmasını temin için
kuruluşundan günümüze geçen sekiz yılda kazanılan tecrübenin iyi
değerlendirilmesi gerekmektedir. 1982 senesinde Beşinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı hazırlanırken dönemin
Başbakanı ilk defa akademi, fikir, sanat dünyamızın
değerli isimlerini bir araya getirerek Millî Kültür Özel İhtisas
Komisyonunu oluşturdu. Bu Komisyonun raporu buradadır. Bu Komisyonun
çeşitli alt komisyonlarından birisi de ilk defa oluşturulan
Türkiye'nin Dış Kültür Münasebetleri Alt Komisyonudur. Bu alt
komisyon çalışmalarına katılmış birisi olarak
şu tedbirlerin alınmasını o zaman düşünmüş ve
karara bağlamıştık. Ve burada geçen rapordan aynen
okuyorum: Millî kültürün yurt dışında
tanıtılması ve yayılması bir eğitim ve de
teşkilatlanma meselesidir. Hâlen Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Millî Eğitim Bakanlığı ve Dışişleri
Bakanlığına bağlı olarak ve değişik isimler
ve unvanlar altında yürütülen dış kültür münasebetlerimiz eksik
ve yetersizdir. Bunu 1982de söylüyoruz. Söz konusu münasebetleri yürüten
ilgili kurum ve kuruluşlar arasında ortak bir kültür politikası
olmadığı, haberleşme ve iş birliği eksikliği
olduğu bir gerçektir. Bu durumun kaynak artırmak, personel takviyesi
yapmak suretiyle düzeltilmesi mümkün değildir. Bu sebeple millî kültürün
yurt dışında tanıtılması ve yayılması
için sırf dış dünyaya dönük bir teşkilatlanmaya
gidilmelidir. Bu konuda İngilizlerin, Amerika Birleşik
Devletlerinin, Fransızların, Almanların ve Doğu Bloku
ülkelerinin -o zaman Doğu Bloku diye bir şey vardı, gençler
bilmeyebilirler- bu ülkelerdeki kültür kuruluşlarını örnek
alarak yenisini kurmak lazım. Türkiyenin kültür varlıkları
açısından dışarıda tanıtılması
faaliyetlerinin Türkiyede kurulacak üst düzey bir birimin yetki ve
sorumluluğu altında, tek elden yürütülmesi gerekmektedir. Bu
Komisyonda 1982 senesinde söylemiş ve karara
bağlamıştım.
Şimdi, bu yıllardan sonra 2009 senesinde
Yunus Emre Enstitüsünün kurulması hakikaten büyük bir
başarıdır ve bizi sevindirmiştir, ben bunu
canıgönülden destekliyorum. Ancak, burada biraz tecrübelerden istifade
etmek lazım. Sekiz senelik bir tecrübe var, bir de örnekler var, bir de
bizim devlet aklı dediğimiz tecrübe var; 1982den 2009a kadar
gelindiğinde bunların göz önünde bulundurulmasında fayda
vardır. Onun için Bunları ben yaptım. manasında falan
değil ama başkası da Ben yaptım. demesin, Bunu hep
beraber yaptık. diyelim. Hep beraber yaptık, yapıyoruz,
yapmamız lazım. Onun için, bizim de teklif ettiğimiz
düzeltmeleri de, arkadaşlarımızın komisyonlarda teklif
ettiği hususları da nazarıdikkate alırsanız gerçekten
hem millî kültüre yakışan bir şey olur hem de demokrasi
adına yakışmış olur.
Şimdi, Sayın Başkan, Hükûmetin
talebiyle görüştüğümüz bu torba kanun teklifini değerlendirirken
bazı konularda millî haslet hâline gelen acelecilik huyumuza yenik
düşmeyelim. Ve bu sebeple bu teklif konusunda üç mülahazamı sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Birincisi: Bu güzide enstitümüzü bürokrasimizin
ağır çalışan ve bazen nüfuz çatışmalarına
sahne olan etkisinden masun kılmak lazım, onu korumak lazım bu
çekişmeden.
İkincisi: Enstitünün
başkanlığının Dışişleri
Bakanlığı uhdesinde kalmasını, Kültür ve Turizm
Bakanlığı uhdesine verilmemesini temenni ediyorum. Her iki
Bakanlığımız da saygıdeğer
bakanlıklardır fakat dış politikaları, dış
programları yürütmek bakımından esas görevli olan, daha
geniş teşkilata sahip olan ve çok ülkede temsilciliği olan kurum
Dışişleri Bakanlığıdır ve bunun böyle
olması eşyanın tabiatına uygundur.
Üçüncü husus: Enstitü mütevelli heyetinde tabii üye
olarak Türk Dil Kurumu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve
TÜBAnın olmasını temenni ediyorum. Bizim
arkadaşlarımız Profesör Doktor Kamil Aydın ve Profesör
Doktor Zühal Topcu Hanım bu konuları Komisyondaki şerh notunda
teklif etmişlerdir. Benim temennim sizin bunları kabul etmenizdir
çünkü gerçekten TÜBAnın olması şart; Türk dili
öğretiliyor, Türk Dil Kurumunun olması şart yani bürokrasiyi
biraz azaltmak ve işin kültür tarafına, akademik tarafına
ağırlık vermek lazım. Şimdi sözlerime son verirken,
isabetli olduğunu düşündüğüm bu şerhin bir kez daha altını
çizmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bu
tekliflerimize ellerin kalkmasıyla hayır denmesi gayet kolay ama
Bir de düşünelim, bakalım. falan dense hepimiz sizi
alkışlayacağız.
Son olarak, sözlerime başka bir konuyla devam
etmek istiyorum. Bugün hepimiz, 1 milyar 600 milyon insan Amerikan
Başkanının kararını bekliyor. Esefle hepimiz takip
ediyoruz. 1995 senesinde alınmış bir karar ve 1995ten bugüne
kadar ertelenmiş bir karar. Değişik Amerikan
başkanlarının siyasi hikmetiyle, erdemiyle diyelim,
ertelenmiş bir karar bugün alınmak isteniyor ve Tel Avivdeki Amerikan
sefaretinin Kudüse aktarılması isteniyor. Bu, kabul edilmez,
İslam dünyasının reddettiği, bütün
insanlığın reddettiği, Güvenlik Konseyi kararlarına
aykırı bir hadisedir, Birleşmiş Milletlerin
kararlarına aykırı bir hadisedir. Ben, İslam
İşbirliği Teşkilatının eski Genel Sekreteri
olarak bunun çok vahim, yanlış bir karar olduğuna
inanıyorum ve benim temennim, bugün bu kararın
çıkmamasıdır. Bu işi Başkan, biraz daha, içerideki
lobilerin, dışarıdaki lobilerin etkisinden kendisini koruyarak
hem Amerikanın menfaatini hem de dünyadaki huzurun daha sağlam
adımlarla ilerlemesi
Çünkü ben eminim ki böyle bir karar bugün
alındığı zaman, yarından itibaren, cuma
namazından itibaren birçok ülkede, değişik kıtalarda
birtakım kımıldamalar olacaktır ve bu,
aşırılıklara davet olacaktır ve bu, kan dökülmesine
davet olacaktır. Bu problemin çözümü, barışın, gayretlerin,
teşebbüslerin, ara buluculuğun devam etmesi ve İsrailin
Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlara, Güvenlik
Konseyinin aldığı kararlara uymasıyla mümkündür. Bunun
aksini yapmak, aksini müdafaa etmek maalesef tek yanlılıktır,
hakşinaslık değildir. O bakımdan, Sayın
Cumhurbaşkanımızın İslam İşbirliği
Teşkilatının Zirve Dönem Başkanı olarak önümüzdeki
çarşamba günü zirve toplantısına davet etmesi yerinde bir karardır.
Benim temennim, bu toplantıda sırf kınama kararlarıyla
yetinilmemesidir. Bu konuda bizim daha önceden yapmış olduğumuz
Kudüsle ilgili stratejik bir plan vardır; bilhassa, Kudüs ahalisinin
Kudüsün içerisinde yaşamalarını rahatlatmak ve hicretin önünü,
göçün önünü kesmek, onun için onlara iskân, sağlık ve eğitim
konularında destek verilmesidir. Bu konu da bu zirvede nazarıitibara
alınırsa ve Filistin davası için Birleşmiş Milletler
Genel Kurulunda bir teklif yapılırsa, yüksek seviyeli bir karar
alınırsa o zaman oradan güçlü bir şey çıkar çünkü Güvenlik
Konseyine -bir dakika rica edeyim Sayın Başkan- yapılacak bir
teklif reddedilecektir, veto edilecektir malum sebeplerden dolayı. Evet,
bunun müeyyidesi yoktur, icra edilebilir değil ama bir siyasi hak, bir
siyasi üstünlük ve davanın bütün dünya tarafından
paylaşıldığını gösteriyor.
Bu sözlerimizle hepinizi saygıyla
selamlarım ve Yunus Emre Enstitüsüne başarılar dilerim. (MHP, AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İhsanoğlu.
Gruplar adına ikinci söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Eren Erdeme aittir.
Sayın Erdem, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; iktidar partisi
Genel Başkanının bir saat ya da iki saat önce bir haber
sitesinde geçen bir beyanını burada sizlerle paylaşmak
istiyorum. Kendisi diyor ki: Kudüste Filistinin Birleşmiş
Milletler kararıyla tasdik olunmuş haklarını yok sayan her
adım farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşama
idealine vurulmuş çok ağır bir darbedir. Bölgedeki huzur ve güvenliğin
şartı gördüğümüz 1967 sınırlarında başkenti
Kudüs olan egemen ve bağımsız Filistin devleti talebinden
vazgeçilebilmesi asla mümkün değildir." Sayın Bakan, bu konuyla
alakalı bir ihtilaf söz konusu mu, siz katılıyor musunuz? Yani
Kudüsün başkent olduğu egemen bir Filistin hususundan vazgeçmemiz
mümkün değildir. diyor, Genel Başkanınız söylüyor.
Alkışlıyorsunuz, çok güzel, ben de aynı fikirdeyim.
Zannediyorum ki Genel Başkanınızla örtüştüğümüz,
aynı fikirde olduğumuz ender konulardan biri.
Şimdi, çok açık bir soru
soracağım değerli arkadaşlar: Kudüs, siyasi iktidara göre
Filistinin başkentidir değerli arkadaşlar, Filistinin
başkenti olmalıdır, doğru mu? Çok güzel. Şimdi,
bakınız, şu evrakı göstereceğim size, daha evveli de
var da şöyle göstereyim: İsrail ile Türkiye arasında
yapılan ikili anlaşmalar.
Değerli arkadaşlar, bu anlaşmalarda,
usul açısından anlaşma tanzim edildiği zaman anlaşma
metni içerisine nerede imzalanırsa imzalansın iki ülkenin
başkentleri yazılır.
Şimdi, Mavi Marmara anlaşmasına gelin
beraber bakalım, bizim Dışişlerimiz İsrailin
başkenti olarak nereyi görüyormuş, beraber okuyalım: Bu
anlaşma, Ankara ve Kudüste
Tekrar okuyorum: Bu anlaşma, Ankara ve
Kudüste -Sayın Bakan- 28 Haziran 2016 tarihinde her biri eşit
derecede geçerli Türkçe, İbranice ve İngilizce dillerinde ikişer
nüsha hâlinde akdedilmiştir. Evrak bu.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Orada
Kudüsü başkent olarak mı söylüyor?
EREN ERDEM (Devamla) - Ben Dışişleri
Komisyonu üyesiyim, evrak bu.
Anlaşmalarda teamül gereği devletlerin
başkenti addedilen yerlerin isimleri zikredilir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Öyle
şey olur mu ya!
EREN ERDEM (Devamla) - Uluslararası
anlaşmalarda teamül böyledir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Başkent diye bir ifade geçiyor mu ?
EREN ERDEM (Devamla) - İfadenin geçmesi
gerekmez.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Boş
versene!
EREN ERDEM (Devamla) - Bu, makarnanın ham
maddesini makarna yiyenlere anlatmak gibi bir şeydir. Teamül diye bir
şey vardır.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Neyin
teamülü canım? Orada başkent geçiyor mu, başkent? Mugalata
yapıyorsun sen ya.
EREN ERDEM (Devamla) - Şimdi gelelim
teamüllerden bir diğerine: 30 Ağustos 2007de yürürlüğe giren
Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Hükûmeti Arasında Sınai
Araştırma Geliştirme Alanında İşbirliği
Anlaşması, aynı şekilde Kudüste imza edilmiş bir anlaşmadır.
Arkadaşlar, çok basit bir soru: Neden Tel Aviv
değil de Kudüs? Neden mesela biz buraya Sofya yazmamışız da
Ankara yazmışız? Neden biz Bağdat yazmamışız
da Ankara yazmışız da karşı taraf Kudüs
yazmış? Uluslararası teamüllere göre yapılan bu uygulama
bugün kopartılan yaygarayla çelişki arz etmektedir.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Şimdi, İstanbulda akdedilmiş hiç anlaşma yok mu?
EREN ERDEM (Devamla) - Bütün anlaşmalarda, biz,
İstanbulda da yapsak Ankara yazıyoruz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
İstanbul geçmiyor mu?
EREN ERDEM (Devamla) - Bakın, Ankara
yazıyoruz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Hiç
geçmiyor mu İstanbul? Onlarca anlaşma yapıldı
İstanbulda.
BAŞKAN Müdahale etmeyelim Sayın Aydemir,
lütfen.
EREN ERDEM (Devamla) - Uluslararası
anlaşmalarda başkentler yazılır değerli
arkadaşlar, teamüller böyledir.
Şimdi, bu konuyla ilgili bu çelişki
şöyle kenarda dursun, başka bir hususa değineceğim
arkadaşlar.
Bugün, Kanal İstanbulun nihai olarak ahvali
basında yer aldı, Kanal İstanbulun güzergâhı basında
yer aldı arkadaşlar. Bu, benim bugün gazetelerden
aldığım resim, fotoğraf, Kanal İstanbulun gazetelerde
yer alan güzergâhı. Şu da, arkadaşlar, dört ay önce partimin bir
Meclis üyesinden temin ettiğim, şu anda iktidara yakın
müteahhitlerde dört aydır olan master plan.
Şimdi, bu ikisini yan yana koyuyoruz, dört
aydır müteahhitlerin elinde olan master plan, bakın bugün Kanal
İstanbulun güzergâhı olarak hayata geçmiş. Bu dört ay
içerisinde ne oldu, konuşalım. Bu imar plan değişikliği
yapılacağı belirlenmiş olan arazileri acaba hangi
şirketler aldı, gelin bir araştıralım, gelin bir
konuşalım. Kimler aldı? Nasıl bu master planlar ele
geçirildi? Kimlere dağıtıldı bu master planlar? Kimler bu
master planlar üzerinden trilyoner oldu, bunu konuşmakta yarar var
değerli arkadaşlar.
Evet, burada, tabii, popülizmden bahsettik. Yani
aslına bakarsanız Kudüs konusunda demin ifade ettim, tekrar
söylüyorum, iktidar partisi Genel Başkanının söylediği
husus önemli bir husustur, ben katılıyorum o hususa. Kudüsün nerenin
başkenti olduğu konusunda bir ihtilafımız yok. Sadece
Kudüsün uluslararası sözleşmelerdeki
konumlandırılışı hususunda sizin
çeliştiğinizi ortaya koyduk. Ama toplamda bütün bu tutumlar siyasi
popülizm olarak değerlendirilmesi gereken tutumlardır.
Sizin siyasi popülizminizin en doruk
yaptığı noktalardan bir tanesi de, arkadaşlar, bugün
Türkiye'nin başına bela olan Reza Zarrab davasıdır. Bugün
bizim ifademizle taraflı yargının casus olarak addettiği,
ki ben casus olduğu fikrinde hemfikirim yani casusluk faaliyeti
kapsamına girer Reza Zarrabın faaliyetleri
Geçmişte ne olmuş arkadaşlar,
şöyle bir bakalım. Özellikle şu kupürlerin tamamını
arkadaşlar sizin yayın organlarınızdan, yani size
yakın olan gazetelerden aldım. Mesela hangisi bunlar? Takvim, Sabah,
Güneş, Akşam.
Bakın, arkadaşlar, şöyle baştan
gösterelim. Sizin bugün yakın olduğunuz gazetelerinizden biri -2005
yılı- diyor ki: İktidar partisi Genel Başkanı
Talihsizlik CHP'nin Amerikan karşıtı olması. diyor.
Amerikaya yolculuk yapıyor, diyor ki, bakın: Talihsizlik CHP'nin
Amerikan karşıtı olması. Gazetede zikrettiği için
söylüyorum, Erdoğan ABDye uçarken anti Amerikancılığa
karşı net tavır aldı. Anti Amerikancılığa
karşı Erdoğan net tavır aldı. Aynen böyle. Kendi
beyanı.
Bu CHP var ya, bu CHP, bunlar anti Amerikancı.
Ey Amerika, bunların anti Amerikancılığına asla
şey yapmayın, biz sizinle daha yakın olacağız.
demiş. 2005.
Arkadaşlar, aynı şekilde, bakın,
benim üzüntü duyduğum bir şey. Genel Başkanımız bir
ifade kullandı, dedi ki: Oldu olacak Reza Zarrabın heykelini
dikin. Arkadaşlar, arkadan, Allah, bütün havuz gazeteleri döküldüler
üstüne ve Reza Zarrab dava açtı. Dava açınca, sanki dersin ki böyle
millî bir kahraman içimizdeki İrlandalıya dava açmış da
öyle tepesinden aşağı vurmaya başladılar değerli
arkadaşlar.
Bakınız, o dönem Genel
Başkanımızın söylediği önemli bir şey vardı.
Sizin bugün desteklediğiniz, hatta iki gündür sosyal medyada bol bol
tweet atıp, ekranına çıkıp destek mesajı
verdiğiniz A Haber susturulamaz. hashtagi altında
Hatta ne kadar
enteresan yani A Haber susturulamaz. Elbette susturulamaz çünkü iktidar
tarafından desteklenmektedir. İktidarın desteklediği bir
televizyon susturulabilir mi yani? Mümkün mü? Ancak kim susturulur Türkiye'de?
Cumhuriyet gazetesi susturulur, Sözcü susturulur, BirGün susturulur.
İktidar tarafından desteklenmektedir, iktidarın talimatıyla
kurulan havuzlardan desteklenmektedir, dolayısıyla A Haber tabii ki
susturulamaz, mümkün değil, hiçbir şekilde böyle bir ihtimal söz
konusu değil. Elbette susturulmayacak, yalanlarına, iftiralarına
devam edecek.
O arada, arkadaşlar, böyle Genel
Başkanımızın söylemiş olduğu ifadeyi
çarpıtmak suretiyle, alabildiğince popülist söylemlerle A Habere
sahip çıkma mesajları verdiniz. Sahip çıktığınız
o kanal, bugün casusluktan yargılanan Reza Zarrabı millî kahraman
ilan edip, arkasına Türk Bayrağını koyup, Türk
Bayrağını hırsızlık ve rüşvete alet etme
ihanetinin odak noktası olmuştu. Bir şey söylediniz mi?
Söylemediniz. Söyleyebilir misiniz? Mümkün değil. Neden? Çünkü sizin en güçlü
silahınız bu mecralardır, bu mecraların ürettiği
iftiralarla ancak siyasi varlığınızı sürdürürsünüz.
Bakınız, sizin gazetelerinizden biri.
Babek Zencani ne diyor? Ben bütün çalışmalarımı
Erdoğana güvenerek yaptım. diyor. Kim yayınlamış?
Sabah gazetesi yayınlamış. Kimdir Sabah gazetesi? Sizin
gazeteniz. Sizin tarafınızdan finanse edilen bir yayın
organı.
Bakın, arkadaşlar, aynı şekilde,
sizin bir gazeteniz Reza Zarrabla ilişkili olan bakanları
aklamış, Reza Zarrabı da hayırsever addetmiş. Kimin
gazetesi bu? Sizin gazeteniz değerli arkadaşlar. Aynı
şekilde, Reza Zarrab, Reza Zarrab
Ben burada bir sürü kupürü size
gösterebilirim.
Şu anda yapmanız gereken ne biliyor
musunuz? Reza Zarrab orada yargılandı, efendim, şu şöyle
oldu, bu böyle oldu
Yapacağınız tek bir şey var,
çıkacaksınız, diyeceksiniz ki: Biz yanlış
yaptık. Diyorsunuz ki: Efendim, Reza Zarrabı FETÖcü hâkimler
yargılıyordu. E eliniz mi kırılırdı, FETÖcü
olmayana verseydiniz. HSYK kontrolünüzdeydi, alsaydınız FETÖcünün
elinden, verseydiniz FETÖcü olmayanın eline. Bunu yapsaydınız
kim size ne diyecekti? Siz ne yaptınız? FETÖcü olmayana vermek
yerine dosyayı baştan aşağı kapattınız.
Geldiğimiz noktada yaşanan her şeyin sorumlusu sizsiniz
değerli arkadaşlar çünkü siz kapattınız, siz bu
aşamaya getirdiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bostancı
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN 60a göre söz veriyorum size.
Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
gazetelerin kendi yorumları çerçevesindeki değerlendirmelerini siyasi
partilere ihale eden yaklaşımı doğru
bulmadığına ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bu Sarraf meselesi
Amerikadaki mahkeme, Türkiye ile
İran arasındaki ticari ilişkiler üzerine kurulu bir mahkemedir,
odak noktası da budur. Varmak istediği hedefler, bu mahkeme
marifetiyle -uluslararası bir yargılamadır- ne yapılmak
isteniyor, bunlar burada da çok tartışıldı, kamuoyu
nezdinde de tartışmaları yapılıyor. Halkımız
bunlara ilişkin elbette bir kanaate sahip olacaktır. Zaman ve tarih
de bunu kayıt altına alacaktır.
Burada benim belirtmek istediğim husus şu:
Siyasi partileri değerlendirirken onların beyanlarını,
sorumlu kişilerin beyanlarını, değerlendirmelerini,
konulara ilişkin yaklaşımlarını esas alan bir
eleştirel dil şüphesiz çok daha doğru olur.
Çeşitli siyasi partilere yakın gazeteler,
dergiler olabilir. Onların hangi dinamiklerle haberciliği nasıl
yaptıkları meselesi ayrı bir tartışma konusudur. Bu
gazetelerin yayıncılıkları üzerinden, kendi
yayıncılıkları üzerinden siyasi partiye yönelik ona ihale
çıkartıcı bir eleştiriyi doğru
bulmadığımızı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Lütfen tamamlayın.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Gazetelerin
kendi habercilikleri, kendi yorumları çerçevesindeki
değerlendirmelerini siyasi partilere ihale eden yaklaşımı
doğru bulmadığımızı ifade etmek için söz
aldım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) 60a göre söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özkoç, 60a göre size de
bir dakika süreyle söz veriyorum, buyurun.
26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Rıza Sarrafın
Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde yargılanmadığı için
Amerikada yargılandığına ve muhalefetin bu olayı
geçiştirmesinin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Rıza Sarraf uluslararası bir mahkemede
yargılanmıyor. Rıza Sarrafı Türkiye Cumhuriyeti
mahkemeleri yargılamadığı için, Türkiye Cumhuriyeti
mahkemelerinde yargılanması iktidar tarafından engellendiği
için
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) Ne mantık
ama ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Rıza Sarraf
Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde bizzat engellenerek Amerikada
yargılanmasının önü açıldığı için Amerikada
yargılanıyor.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Ne biçim
ağız bu ya! Böyle bir mantık olur mu?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bir şey
söylüyorsanız, arkadaşlar, daha sonra söyleyin.
Grup başkan vekili söz almış, sen
niye konuşuyorsun oradan arkadaşım ya?
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak)
Konuştuğunun tutarlılığı yok kardeşim!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya sallıyorsam sen
söz alırsın, sen konuşursun.
BAŞKAN Sayın Özkoç, siz Genel Kurula
hitap edin.
Lütfen sayın milletvekilleri, müdahale
etmeyelim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Grup başkan vekili
konuşuyor, sana ne oluyor orada?
BAŞKAN Sayın Özkoç, lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sen o kadar biliyorsan
çık da konuş arkadaşım ya! O kadar safında duruyorsan,
git Amerikada dur.
BAŞKAN Sayın Özkoç, muhatap
olmayın, Genel Kurula hitap edin siz de.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) Hayalî
işlerle uğraşmayın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Git, nerede istiyorsan
orada dur.
BAŞKAN Tamamlayın lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Rıza Sarrafla
ilgili olay Türk mahkemelerinde yargılanmadığı içindir.
Rıza Sarraf olayını muhalefetin geçiştirmesi mümkün
değildir. Biz eleştirdikçe Efendim, bekleyin. Orada sanki bir
yargılama oluyor, bu yargılamanın neticeleri alınsın,
ne olduğu gözüksün, ne olmadığı gözüksün
Ya siz oraya
nota verdiniz. Siz Bu bizim vatandaşımızdır. dediniz.
Bizim vatandaşımızdan endişe ediyoruz. dediniz. Siz Bu
vatandaşımız hayırsever bir vatandaştır.
dediniz. Siz dört elle sarılıp onun 17-25 Aralık
sonrasındaki yargılanmalarından aklanmasını
sağladınız. Size söyleyebilecek daha çok şeyimiz var da,
Allah aşkına, bu konuda hiç olmazsa siz susun, muhalefet
konuşsun, milletin de içi kansın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, affedersiniz, kayıtlara geçmesi için söz aldım.
Rıza Sarraf davasının Amerikada İran-Türkiye
arasındaki ticari ilişkiler ve ambargo tartışması
çerçevesinde yapılan mahkemeler için âdeta bir illiyet bağı
teşkil ettiği, Türkiyede yargılama olmadığı için
Amerikada bu davanın açıldığı şeklindeki
değerlendirmeye hiçbir biçimde katılmıyoruz. Amerikadaki
yargılama çok başka amaçlara ve hedeflere matuftur. Bizim kanaatimiz
böyledir. Engin Beyle bu konuda farklı kanaatlere sahibiz.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Kayıtlara geçsin
diye söylüyorum efendim.
Biz de muhalefet olarak merak ediyoruz efendim,
söyleyin, nedir bunlar, Türkiye de merak ediyor. Bizim bildiklerimiz çok nettir
Rıza Sarrafla ilişkili iktidarla olan ilişkisi
açısından. Siz de Amerikayla olan ilişkileri
açıklayın da biz de rahat edelim efendim.
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir
Sayın Özkoç.
X.- BİLDİRİLER DEKLARASYONLAR
1.- Birleşmiş Milletler kararları hilafına
Kudüs'ün tarihî statüsünü değiştirme yönündeki maceracı
girişimleri kesin ve tartışmasız bir şekilde reddetme
iradesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak dünya kamuoyuna ifade ve ilan
edildiğine ilişkin siyasi parti gruplarının ortak bildirisi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, siyasi
parti gruplarının Başkanlığımıza verdikleri
müşterek imzalı bir önerge vardır.
Kudüsle ilgili ortak bildiriyi okuyorum:
Kudüs'ün Statüsü Değiştirilemez,
Birleşmiş Milletler Kararları İhlal Edilemez
Kudüs, üç semavi din için de hakkaniyet temelli
özgürlüğü ve barışı arayan Orta Doğu'nun
yüreğidir. Kudüs, ilk kıblemiz Harem-i Şerifle birlikte üç
semavi dinin kutsal mekânlarıyla tarihî, kültürel, dinî kimliğini
kazanmış olan ve bu niteliğiyle dünya esenliğinin göz
bebeği bir şehirdir. Kudüs'ün bu özel statüsüne sahip çıkmak,
korumak, tüm renkliliğiyle barış içinde bir dünyayı gerçek
kılmak bakımından hayati derecede önemlidir.
İkinci Dünya Savaşından sonra Kudüs
merkezde olmak üzere Orta Doğu coğrafyasında bir dizi insani,
ahlaki, siyasi dram yaşanmıştır. Filistin sorunu
dediğimiz ve gerçekte bir insanlık sorunu olan konu, bu
yaşananların bir ürünüdür ve hâlen tüm barış
çabalarıyla birlikte bunları tahrip eden saldırgan politikalar
nedeniyle insanlığın gündemindedir.
1947'den bu yana tüm Birleşmiş Milletler
kararlarında Kudüs'ün İsrail hâkimiyeti altında bulunması
kabul edilmemiş, 1967'de İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal
etmesinden sonra ise yine Birleşmiş Milletler, İsrail'i Kudüs'ün
statüsünü değiştirecek girişimlerden kaçınmaya
çağırmıştır. Keza İsrail'in 1980'deki ilhak
kararı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince
kınanmış, bu konuda İsrail Hükûmetinin almış olduğu
tüm kararların hükümsüzlüğü kayıt altına
alınmıştır. Bu kararda ayrıca İsrail'deki
diplomatik misyonların Kudüs'te bulunamayacağı da ifade
edilmiştir.
İsrail'in bu türden politikalarını
özetleyen "Kudüs'ü başkent yapma girişimlerine bugüne kadar
mesafeli duran Amerika Birleşik Devletlerinin bu defa destek verme olarak
anlaşılabilecek bir yola girmesi asla kabul edilemez. Filistin
sorununu çözme, bölgeye barış ve istikrar getirme temelinde uzun
yıllardan bu yana "ara bulucu olarak davranan, dünya kamuoyuna kendi
misyonunu bu şekilde anlatan Amerika'nın bugünkü tavrı, bölgede
bir dizi tehlikeli gelişmeyi tetikleyecek, çatışma
doğuracak, yeni insani dramlara sebep olacak bir
yaklaşımdır. Hâlen Filistin sorununu çözmek için gösterilen
barışçıl çabalar bu girişim karşısında
muhakkak büyük darbe alacak, Orta Doğu'da bir dizi
istikrarsızlık yaşanacaktır. İsrail ve Filistin
arasında adil, kalıcı, dengeli, tarihî ve manevi haklara riayet
eden bir barış gerçekleşmeden insanlığın huzur ve
selamete ulaşmasının mümkün olmayacağı
unutulmamalıdır.
Bu kabul edilemez gelişmeler
karşısında, Türkiye Cumhuriyetini oluşturan 80 milyonun
her bir ferdinin, Birleşmiş Milletler kararları hilafına
Kudüs'ün tarihî statüsünü değiştirme yönündeki maceracı
girişimleri kesin ve tartışmasız bir şekilde reddetme
iradesini Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak dünya kamuoyuna ifade ve ilan
ederiz.
İlknur
İnceöz Engin
Özkoç
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili
Ahmet
Yıldırım Erhan
Usta
Halkların Demokratik Partisi Grup
Başkan Vekili Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili (Alkışlar)
Bu anlamda Meclis olarak Kudüs konusundaki ortak
hassasiyetimizi aslında milletimizin hassasiyeti olarak dile getirdikleri
için tüm grup başkan vekillerine ve tüm gruplara da ayrıca
teşekkür ediyoruz.
Bildiri bilgilerinize sunulmuş olup gereği
Başkanlığımızca yapılacaktır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, ikinci bölüm üzerinde
gruplar adına son söz Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırımdadır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 506 sıra sayılı torba yasanın ikinci
bölümünde, daha çok Yunus Emre Vakfının Mütevelli Heyeti
yapısının değiştirilmesi ve yeni görevlendirilecek
Mütevelli Heyeti üyelerine birtakım -deyim yerindeyse- imtiyazlar
sağlanmaktadır. Bu, iktidarın özellikle çok rahat yönlendirebildiği
ve kendi tahayyülleri doğrultusunda iş ve işlemler
yaptırabildiği bir vakıf olmasına rağmen, demek ki
hâlâ siyasallaştırılmadığı düşünülmekte ki
yeniden, şu yasa geçtikten ve onay aldıktan sonra tümüyle mevcut
mütevelli heyetinin görev süresi sona erecekmiş. Yeni seçilecek mütevelli
heyetine de verilen imtiyazların başında, örneğin
vakıf personeline hizmete dayalı pasaport verilmesi öngörülüyor.
Şimdi sorarız: Bu ülkede kamu yararına sahip olan, olmayan
birçok vakıf olmasına ve bunlar eğitim, kültür, sanat
faaliyetleri yürütmesine rağmen, acaba ayrım gözetmeksizin bütün
vakıfların personeline böyle bir hak tanınacak mı? Yani
hizmete dayalı, hizmet damgalı pasaport verilmesi acaba öngörülüyor
mu?
Şimdi, burada, yine iktidarın kendi
tahayyülleri doğrultusunda dizayn etmeye
çalıştığı ve buna göre
Dün de burada
şaşkınlıkla izledim, bir milletvekili ifade etti,
misyonerlik faaliyeti yürütmek gibi bir kavram kullanıldı ki böyle
bir vakfın amacı belli bir kültürü, dili, sanatı yayma
hakkı olabilir, bu yönlü çalışma yapabilir de bu niye
misyonerlik faaliyeti olsun? Misyonerliğin anlamının çok
başkaca şeylere tekabül ettiğini herhâlde hepimiz iyi biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu torba yasanın
Mecliste tartışılması ve belli maddelerinin özellikle iz
düşümü altına alındıktan ve incelendikten sonra
karşımıza çıkan bazı gerçeklikler vardır. Bu
ülkede sakat olan üniversiter anlayışın hiçbir derdine deva
olmayacak bazı düzenlemeler var burada. Üniversitelerin gerek akademik
gerek teknik gerekse fiziki problemleri boğazına kadar
yığınla birikmişken, burada yeni üniversiteler ihdas eden
yasaları görüşüyor olmak ve bazı vakıflara daha fazla
üniversite, daha fazla fakülte ve yüksekokul açılması yönündeki
çabalar bizim açımızdan çokça doğru görülmemektedir.
Ancak, ülkenin gündemi unutulmamalıdır ki
Örneğin, az önce Kudüsle ilgili Parlamentonun bütün Türkiyeyi
oluşturan insanlar adına almış olduğu kararda
olduğu üzere, siyasi iktidarın bütün partileri, demokratik
grupları, sosyolojik kesimleri aynı şekilde ele almadığı
ve siyaset yapma hakkını teslim etmediği yönündedir. Dünden beri
ifade ediyoruz, eş genel başkanlarımızın ve grup
başkan vekillerimizin hukuktan ve hukukun evrensel normlarından
yoksun, hiçbir evrensel değer yargısını kendi içinde
taşımayan yargılama biçimi bizim tarafımızdan hiçbir
zaman kabul edilmedi, kabul edilmeyecektir. Mesele, sadece, yasama faaliyeti
yürüten milletvekillerinin demokratik siyaset hakkının ellerinden
alınması ve 6,5 milyon insanın iradesinin gasbedilmesi
değildir, bununla sınırlı değildir. Demokrasinin en
değerli ve en küçük hücreleri yerel yönetimlerdir. Bu ülkede yerel
yönetimlere vurulan darbe, özellikle o alçak 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra ilan edilen 20 Temmuzdaki OHAL ve OHALin ilan edilme gerekçesinden
yoksun yürüyegiden KHKlerdir. Onu aşkın KHKnin sadece iki tanesinin
getirilip burada yasal çerçeveye büründürülmüş olduğunu,
diğerlerinin ise bağlamından koparılarak, amacından
saptırılarak ele alındığını ve toplumsal
kesimleri mağdur ettiğini çok iyi biliyoruz.
Unutulmamalı ki bu ülkede 3ü büyükşehir
belediyesi olmak üzere, 9 tanesi il belediyesi olmak üzere, 94 belediye ve
orada yaşayan insanların da iradesi siyasi iktidar tarafından
saygısızca çiğnenerek gasbedilmiştir. Bugün bu ülkede, daha
sonra kendi partisindeki yerel yönetimlere de darbe yaparak ve kayyumlar
atayarak -deyim yerindeyse- ülkenin yüzde 43ü kendi seçmediği belediyeler
tarafından yönetilmektedir. Bugün bu ülkede toplam nüfusun yüzde 43ü
kendi seçmediği belediye başkanları tarafından
yönetilmektedir.
Ama burada, özellikle DBPli belediyelerle ilgili
olarak AKP Genel Başkanının geçen hafta sonu Doğu
Anadolunun bazı illerini gezerken bağlamından koparıp ve
asla gerçekle ilgisi olmayan, tümüyle propagandif amaçla
yapılmış olan, belediyelere dönük söylemlerini reddediyoruz ve
kınıyoruz. DBPli belediyeler, beytülmale en az dokunarak,
sınırlı olanaklarla en fazla hizmet üreterek ve siyasi
iktidarın katı merkeziyetçi
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne
yaptınız, oralarda ne yaptınız?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Parsel parsel
satmadık.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Ne
yaptığınızı biliyoruz!
AHMET YILDIRIM (Devamla)
algısını
da çiğneyerek, her şeyi merkezileştiren, önce bir partiye, daha
sonra bir kişiye zimmetlemeye çalışan
yaklaşımını reddederek katılımcılığı,
yerelciliği esas alan işleri yapmıştır. Mesela,
atadığınız kayyumlar övünülebilir bir iş mi
yaptı? Efendim, Kayyumlar devasa işler üretmiş. Ben de
yapmış oldukları bazı işleri sayayım: Sokak ismi
değiştiriyor, Roboski, Orhan Doğan, Uğur Kaymaz, Ahmed-i
Hani anıtlarını yıkıyor, ana dilinde eğitim veren
kreşleri kapatıyor, belediyelerin Kürtçe olan tabelalarını
söküyor, failini başka yerlere yıkmaya
çalıştığınız -Çatakta olduğu üzere- Tahir
Elçi Parkının adını değiştiriyor, kadın
sığınmaevlerini kapatıyor, kültür, sanat, dil
kurumlarını kapatıyor, yoksullara yardım eden gıda
bankalarını kapatıyor ve en nihayetinde, işte, bir ay önce,
Van Büyükşehir Belediye Başkanımız Değerli Bekir Kaya
döneminde 96 engelliye alınmış olan engelli araçlarını
toplatıyor. Bunlar işte. Yani AKPnin kayyumları yasaklarla,
yasakçılıkla, hak ihlalleriyle ve yolsuzluklarla övünebilir.
Yolsuzluk diyorum, niye? Çünkü kayyumlara da
kayyum atayan bir iktidarsınız siz. 23 Ağustos 2017 günü yani üç
buçuk ay önce kendi atadığınız kayyumların
bazılarının adı tacize karıştığı,
bazıları yolsuzluğa karıştığı için 9
kayyumu görevden alıp yeni 9 kayyum atadınız.
Diyarbakırda, gidin, AKPye müzahir olan iş çevreleriyle
görüşün. AKPye müzahir olan iş çevreleri kayyumlarınızdan
yaka silkeliyor. Biz bu kadar yolsuzluğu duymuştuk ama hiç
yaşamamıştık. Attığımız adım bu
kayyumlarda paradır. deniyor.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) İftira
ediyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Size gazete adı
vereyim. Yandaş gazetelerinizde yazılan yazılar üzerinden
görebilirsiniz.
Bir de utanmazca yapılan bir işi
söyleyeyim. Diyarbakırda işgalci bir sömürge valisi olarak duran
Büyükşehir kayyumu billboardlara kendi adının altına
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı yazma hadsizliğini
gösteriyor. Oradaki o kayyum yasal zorlamayla Büyükşehir Belediye
Başkan Vekili olabilir, Büyükşehir Belediye Başkanı falan
da değildir; yasa çiğniyor, hukuksuzluk yapıyor. Oranın
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı hâlâ Gültan
Kışanaktır, yasada da böyledir. Oraya atanan kayyum ahlaktan,
vicdandan yoksun bir şekilde yasal zorlamayla sadece vekâleten bakabilir
oraya. Soruşturma açmalısınız. Oraya zorba olarak
atanmış, sömürge valisi gibi duran bir kayyum Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı değildir, vekâleten
bulunuyordur. Mardinin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet
Türktür. Diyarbakırın Büyükşehir Belediye Eş
Başkanı Gültan Kışanaktır, Vanın
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bekir Kayadır ve
şunu da söyleyelim. Her büyükşehir belediyesine de birine
Kocaeliden, birine Bursadan, birine de Kayseriden onlarca daire
başkanını yığarak; kentle, kent kültürüyle, kent
dinamikleriyle, sivil toplumla hiçbir bağ kurmadan alabildiğine
tepeden inmeci, tümüyle bir sömürge hukukuyla orayı zorbalıkla
yönetmeye çalışıyorlar ve boğazlarına kadar yolsuzluk
yapıyorlar. Bu vesileyle o kayyumlara çağrı yapayım.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Kürt
halkı ilk defa hizmete kavuştu, hizmetle buluştu.
AHMET YILDIRIM (Devamla) Bugün bu iktidar sizin
sırtınızı sıvazlayarak sizin
yolsuzluklarınızın üstünü örtmeye çalışıyor
olabilir, gün olacak devran dönecek. Siz oradan halkın sillesiyle
uzaklaştığınızda ve hukuk egemen olduğunda bugün
yediğiniz paralar fitil fitil burnunuzdan gelecek, hesabı
sorulacaktır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) Yavuz
hırsız ev sahibini bastırdı.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahıslar adına ilk
söz, Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoya aittir.
Sayın Ersoy, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Efendim, sizin süreniz beş dakikadır.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Teşekkür ediyorum.
Başkanım, ben de Genel Kurulu, sayın
milletvekillerini ve bu vesileyle değerli kamuoyunu bir konuda
bilgilendirmek; hatırlatmak, yeniden gündeme getirmek istediğim bir
hususu dillendirmek istiyorum müsaadenizle.
Bu memlekette basın-yayın, medya sivildir,
siyasidir, patronların medyasıdır ya da iktidarın
medyasıdır, tartışılır fakat bir de küresel medya
ve küresel siyaseti dizayn eden ve bunun değişik ülkelere
uzantısı olan medya da vardır elbette. Dolayısıyla
medya bunların hiçbirinin dışında değildir ama
bizlerin milletin mabedinde, milletin Meclisinde milletvekilleri olarak
bazı gördüklerimizi bu kürsüden tarihe not olarak ve kamuoyuna yeniden
hatırlatmak adına birkaç kelam etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, birkaç gün önce eli
kanlı terör örgütü PKKnın Suriyedeki uzantısı olan
PYD-YPGnin paravan kuruluşu SDGden kaçan Talal Silo isimli bir zat,
Amerika Birleşik Devletlerinin PYD-YPGyle olan kirli
anlaşmalarını tüm detaylarıyla deşifre etti. SDGnin
eski sözcüsü Silo denilen şahsın itiraflarına ve sözlerine bir
baktığımızda, orada Amerika istihbarat servislerinin ve
üniformalı görevlilerinin ne tür işler yaptığı ve
Türkiyeyi oradan kuşatma hamlesine hazır olan terörist faaliyetleri
nasıl destekledikleri ortada. Biz medeniyetimize ve tarihimize uygun büyük
devlet refleksi göstereceksek Siloyla beraber Siloya bu teklifi getiren o
ajanlara da gerekli operasyonu yapmamız gerekir; birincisi bu.
İkincisi: Silonun PKKnın
uzantısı bu odaklarla Amerika iş birliğini deşifre
etme sürecini Türkiye kamuoyunda niye yeteri kadar basın, yayın,
medya kuruluşları işleyemedi?
Şimdi, bu memleket, bu bayrak, bu vatan, bu
müesses devlet nizamı var olduğu müddetçe biz varız ve bu
topraklarda, bu Mecliste aile bütünlüğümüzle huzurla yaşayabiliriz.
Etrafımızın kuşatıldığını hepimiz
çok rahat görüyoruz. Bu kuşatmanın da küresel baronlar üzerinden
kendi kapitalist sistemleri için gerekirse Müslümanların gerekirse
Türklerin gerekirse kendi dışındakilerin kanlarını
kendilerine yakıt yapmayı bile göze alabilecek kadar gözü dönmüş
ve kendi sistemini ayakta sadece kapitalizmle tutacağını bilen
ve insani değerlerden ari, mahrum sistemlerin kurucuları,
yöneticileri, tepe kadroları, küresel baronlar buna eş zamanlı
olarak işte bugün İsraili, Filistini, insanlığın
ortak meselesi olarak gözüken Kudüs davasını ortak akılla çözmek
gerekirken, Birleşmiş Milletlerin belirlediği statüyle çözmesi
gerekirken Trumpın kendi seçim vaadi olarak ortaya konulan Ben,
başkenti değiştiriyorum, bu başkenti alıyorum,
başka yere taşıyorum; Tel Avivdeki elçiliklerimi Kudüse
taşıyorum, Kudüsü başkent olarak tanıyorum. deme
cesaretini göstermesinin arkasında İslam dünyasına yeni bir
süreçle, yeni yeni operasyonların geleceğinin dalgasıdır.
Başta Türkiye, Türk siyaseti olmak üzere İslam dünyasının
sağduyu sahibi tüm devletlerinin yöneticileri ve tüm sivil toplumu buna
karşı önemli tepkiler alacaktır ve alıyordur da başta
da bunun bayraktarlığını Türkiye Cumhuriyeti devleti
yapacak, yapıyordur da. Buradaki meseleyi sadece Kudüs
bağlamında düşünmemek gerekiyor. Silonun itiraflarına
bakarsak, gelecekler, arka planda hedefin neresi olduğu kendisini
gösteriyor. Sözüm ona, Türkiye gündemini oluşturan, sabahtan akşama
kadar canlı yayın yapılan birtakım hadiseler medyada yer
alırken -alması gerekiyorsa alsın, sözümüz yok ama- Silonun
itiraflarıyla Amerikanın bölge operasyonlarının ajanlar ve
istihbarat servisleri üzerinden nasıl deşifre edildiği de aziz
Türk milletine gösterilsin. Bu manada da basın-yayın
kuruluşlarını daha duyarlı olmaya ve Türkiyede Ben sadece
bağımsız gazeteciyim, hakları veririm, patron gazetecisi
değilim. diyerek, sabahları süt içerek konuşan
arkadaşların, bu meseleler üzerinde de sağlıklı bir
şekilde durması gerektiğini, küresel siyasete manipülasyon
malzemesi olmamaları gerektiğini ifade ediyorum.
Bu hatırlatmaları vicdani bir sorumluluk
olarak gördüm. Torba yasa hükmündeki tartışmaların
arasında ne alaka? diyeceksiniz ama bu alaka Türk milletinin ve Türk
devletinin gündemiyse Milliyetçi Hareket Partisinin ve ülkücülerin de
gündemidir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ikinci ve son
konuşmacı, Artvin Milletvekili İsrafil Kışla.
Buyurun Sayın Kışla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra sayılı Kanun
Teklifinin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Konuya geçmeden önce, bugün güncel olması
hasebiyle Amerika Birleşik Devletlerinin Tel Avivdeki
büyükelçiliğini Kudüse taşıması konusunda birkaç hususu
ifade etmek istiyorum.
Ne yazık ki, bugün küresel örgütlerin, bugünkü
dünyadaki düzenin mazlumların haklarını korumaktan ziyade,
mazlumların meselelerine sahip çıkmaktan ziyade iki önemli fonksiyonu
ifa etmek için görev yaptığını görüyoruz. Bunlardan bir
tanesi, siyonizmin çıkarlarını korumak; bir diğeri de,
emperyalizmin çıkarlarını korumaktır. Emperyalist ülkelerin
çıkarlarını korumak üzerine oluşmuş bir dünya düzeninden
bahsetmek istiyorum. Tabii, Türkiye son yıllarda
Cumhurbaşkanımızın gerek
(x)
hadisesiyle gerekse Dünya 5ten büyüktür. ifadesiyle koymuş olduğu
tavır hem Siyonist dünyada hem de emperyalist dünyada tepki
çekmiştir. Bugün Amerika Birleşik Devletlerinin Birleşmiş
Milletlerin kararlarını yok sayar bir tavır içerisinde
olması Birleşmiş Milletlerin ne anlam ifade ettiğinin en
açık göstergesidir diye düşünüyorum.
Tabii, gerek 17-25 Aralık meselesinde gerek 15
Temmuz darbe teşebbüsünde ve hâlen bugün yurt dışında devam
eden Türkiyeyi ekonomik olarak köşeye sıkıştırma
çabalarında esas Türkiyenin bu tavrının
yattığını görüyoruz. O bakımdan birazcık bu
ulusal meselelerde daha millî, daha yerel bir tavır sergilenmesinin
doğru olduğunu düşünüyorum.
Bu Zarrab hadisesinin de arka planı çok fazla
vakit geçmeden sanıyorum gerçek yüzüyle ortaya
çıktığında bugün konuşulanlardan mahcubiyet duymamak
gerekir. O bakımdan biraz temkinli ve biraz zamana bırakılırsa
gerçeklerin ortaya çıkmasını hepimiz hep beraber göreceğiz.
Türkiyenin gerçekten ekonomisini ve Türkiyeyi köşeye
sıkıştırma hamleleri olduğunu bütün millet görecek.
Filistin meselesine gelince
Gerçekten Filistin
davasına gerek Cumhurbaşkanımızın gerekse AK
PARTİ hükûmetlerinin bugüne kadar verdiği desteği bütün kamuoyu,
bütün dünya biliyor ve bu meselede de bugünkü meselede de bütün İslam
dünyasının bir ve beraber hareket etmesini hep beraber bekliyoruz.
Tabii, Yunus Emre Vakfıyla ilgili mesele
gerçekten ülkemizin millî bir meselesi. Bugün Yunus Emre Vakfımız 43
ülkede 54 kültür merkeziyle ve 46 ülkede 85 Türkoloji bölümüyle irtibatlı
olarak toplam 61 ülkede 139 irtibat noktasıyla dünyanın pek çok
yerinde kültürel faaliyetlerini sürdürmekte. Yıllık ortalama 1.200
kültür, sanat etkinliği gerçekleştirmekte, sekiz yılda 120 bin
kursiyere Türkçe eğitimi vermiştir. Uluslararası sertifika
vermektedir. Ayrıca uzaktan Türkçe eğitimini
Bugün hâlen 50 bin
öğrenci Türkçe eğitimi almaktadır. Her yıl ortalama farklı
ülkelerden bine yakın öğrenci Türkiyeye gelerek yazın Türkçe
öğrenmektedir. 2018 yılında da Çin, Güney Kore, Arjantin,
İspanya, ABD, Meksika, Nijerya, Endonezya, Hindistan, Kanada, Portekiz ve
Avusturya gibi pek çok ülke de tekrar birimlerini kurarak, enstitülerini,
kurarak faaliyet merkezlerini açarak faaliyetlerini sürdüreceklerdir.
Bugün gerek eğitim alanında Maarif
Vakfımız, gerek TİKAnın faaliyetleri gerekse
Yurtdışı Türklerin faaliyetleri gerekse Yunus Emre
Vakfımızın faaliyetleri aslında devlet olarak Türkiyenin
politikalarını, Türkiyenin eğitimini, Türkiyenin kültürünü
oralara taşıma noktasında devletimizin göz bebeği
kurumlardır. O bakımdan bugün Yunus Emre Vakfındaki yapılan
değişiklikler daha seri karar almaya, daha seri icraat yapmaya dönük
bir yasal düzenlemedir. 4-5 bakanın birlikte toplanma
imkânsızlığı ortadan kalkmış olacak ve 14 olan
enstitülerdeki yönetim kurulu üyeliği 10a indirilerek müsteşarlarla
çok daha rahat toplanabilme, daha rahat karar alabilme, daha seri icraat yapma
imkânına kavuşmuş olacaktır.
Bu münasebetle, bu kanun teklifinin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Yunus Emre
Vakfımıza çalışmalarında başarılar
diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kışla.
Soru-cevap işlemi yok.
Böylece ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
8inci madde üzerinde aynı mahiyette olmak
üzere iki adet önerge vardır. Önergeleri birlikte okutup birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanan Teklifinin 8inci maddesinin teklif metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Toğrul Mehmet Emin
Adıyaman Hüda
Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet
Yıldırım Mehmet
Ali Aslan
Adıyaman Batman
Aynı mahiyetteki
önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Mehmet
Gökdağ Eren
Erdem Hüseyin
Çamak
Gaziantep İstanbul Mersin
Haluk
Pekşen Kadim
Durmaz Zülfikar
İnönü Tümer
Trabzon Tokat Adana
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ LEYLA ŞAHİN USTA (Konya)
- Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki ilk önerge
üzerinde Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 506 sıra
sayılı torba yasa tasarısının 8inci maddesi üzerine
grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Bizleri
ekranları başında seyreden değerli halkımı, üç
yüz doksan günden fazladır haksız hukuksuz bir şekilde rehin
tutulan başta Eş Genel Başkanımız Sayın
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere tüm vekil
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yarın saat onda Eş Genel
Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaşın tutuklu
olduğu davanın ilk duruşması görülecek. Duruşma,
normalde Ankara Sıhhiyedeki adliyede görülecekti ancak son anda Sincan
Cezaevi yerleşkesindeki 20 kişilik prefabrik duruşma salonuna
alındı. Bilmeyen de orası geniş ve ferah da insanlar
gelebilsin, bu sebeple oraya taşındı sanacak; hayır, tam
tersine, insanlar gelemesin diye uzağa, Sincana alındı
duruşma.
Madem duruşmayı prefabrik salonda
yapacaksınız adliye saraylarını niye inşa ediyorsunuz?
Tam üç yüz doksan dokuz gündür bekle, sonra da ilk duruşmayı 20
kişilik salonda yap. Neden? Yargı tiyatrosu görülmesin diye mi?
Neden? Demirtaştan çok korkuyorsunuz diye mi? Demirtaştan korkun.
Korkmakta da haklısınız ama bu kadar da belli etmeyin.
Şimdi, geçen hafta Sayın
Cumhurbaşkanımız tıbbî bir terim kullandı, benim iki
üç defa bu kürsüde dile getirdiğim mitomani kelimesini kullandı.
Evet, hiçbir vekil arkadaştan buna tepki gelmedi. Cumhurbaşkanının
bu mitomani kelimesini kullanması doğrusu hoşuma gitti. Ben
diyorum ki beni bir tek Sayın Cumhurbaşkanımız anladı,
o da ters anladı. Niye ters anladı? Şöyle
İlk önce
mitomaniyi size açıklayayım. Mitomani nedir arkadaşlar? Kişilerin
kendi söylediği yalana inanma hastalığıdır. Bu tür
hastalar yalanlarını örtmek için sürekli yalana başvururlar, bir
süre söyledikleri yalana kendileri de inanmaya başlarlar. Zaman içinde
kendi vicdanlarından uzaklaşmaya başladıkça gerçek bir
varlık elde etmek için yalan söylemeye devam ederler. Mitoman kişiler
için yalan söylemek olağan bir durumdur; bugün AKP iktidarının
da yaptığı budur. Sayın Cumhurbaşkanımız
bunu Sayın Kılıçdaroğlu için söyledi. Burada bir
yansıtma söz konusu. Ben ne kişiler için bu lafı
kullanıyorum ne Kılıçdaroğlu için ne Sayın
Cumhurbaşkanımız için. Ben AKP iktidarının mitomani
olduğunu iddia ediyorum, teşhisini koyuyorum. Sayın Tarım
Bakanımız da bir sağlıkçıdır; belki benim
teşhisimi doğrular, inşallah.
Şimdi, bu mitomaniyle ilgili,
anlaşılması için, birkaç tane somut örnek söyleyeceğim
arkadaşlar: Mesela 17-25 Aralıkta hiç yolsuzluk olmadı, çuvalla
paralar gitmedi, ayakkabı kutularında dolar yoktu, Bir kumpas.
dediler; bu yalana kendilerini inandırdılar, halkı
inandırdılar, onun üzerinden siyasetlerini sürdürüyorlar.
Ha, en büyük yalan da: Bağımsız ve
tarafsız yargı var. diyorlar arkadaşlar, Tutuklamalar siyasi
değil, yargı işi. diyorlar. Bundan daha büyük bir yalan olamaz
arkadaşlar.
Bugün Sayın Eş Genel
Başkanımız Figen Yüksekdağın duruşmasına
gittik; resmen bir komediydi, resmen bir tiyatro oynandı.
Diğer yalanlar
Yine, büyük yalanları
söylüyorum, o kadar yalan var ki buraya sığmaz hepsi; seçtiğim
üç beş yalanı buraya dizeceğim. Mesela 15 Temmuz darbesinden
Hükûmetin, sarayın haberi yoktu. Darbeyi eniştesinden öğrendi.
El insaf!
Diğer bir yalan: FETÖnün siyasi
ayağı yoktur. Vallahi siyasi ayağı vardır, billahi
siyasi ayağı vardır ama onun üstüne gidilmiyor.
MİT tırları silah
taşımıyordu. Bundan daha büyük bir yalan yok.
Şimdi, gelelim en son yalana; en son yalan ne
arkadaşlar? Reza Zarrab olayı. Bu olaya Kumpas. diyorlar. Kumpassa,
inanmıyorsanız getirin, konuşalım,
tartışalım, Amerikayı beraber lanetleyelim, Reza
Zarrabı beraber lanetleyelim; Türkiye uluslararası arenada niye bu
kadar kötü imaj yaratıyor, üstüne üstüne varalım. Ama bunu
tartışmıyoruz, peşinen Kumpas. deyip işin içinden
çıkıyoruz. Bu olmaz işte, bu da bir mitomanidir arkadaşlar.
Şimdi, bu yalanı önce kendileri, sonra
çamur medyası vasıtasıyla, kendilerine yakın
kalemşorlarla, sözüm ona bilim adamlarıyla, önünde koca koca
doçent, profesör unvanı olan kişilerle halka anlatıp,
halkın bu yalana inanmasını bekleyip iktidarlarını
sürdürmeye çalışıyorlar.
Mitomani kelimesi anlaşıldıysa
şimdi konuya geçelim.
Şimdi, bu yasa teklifinde iki üniversite
kuruluyor arkadaşlar. Bunlardan birisi Lokman Hekim. Lokman Hekim,
adından anlaşılacağı gibi sağlıkla ilgili,
tıpla ilgili. Adı güzel, inşallah geleceği de güzel olur
ama zor görünüyor. Niye zor görünüyor? Çünkü sağlığa bütçeyi
ayırmamışız, savaşa bütçe
ayırmışız
Ve özellikle şunu söylemek istiyorum:
Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar üniversite kurulamıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Başkanım,
konuyla ilgili, tamamlayacağım.
BAŞKAN Konuya biraz gecikmeli geldiniz ama
hadi tamamlayın lütfen.
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) Maşallah, ülkemizde
mantar gibi üniversiteler kuruluyor, özellikle tıp fakülteleri kuruluyor.
Üzülerek söylüyorum, içi boş, koca koca binalar ama altyapısı
olmayan, yeterli ekip, ekipmandan yoksun tıp fakülteleri oluyor. Özellikle
tıp eğitimi çok ama çok aşağılara düşmüştür.
Gerek tıpta uygulanmayan, bizim de savunduğumuz tam gün
yasasının yanlış uygulanması gerek barış isteyen
akademisyenlerin, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen 4 bini aşan
sağlıkçının işine son verilmesi, altyapı
yetersizlikleri, tıpta akademisyen eksikliği nedeniyle iyi hekim
yetişmiyor arkadaşlar. Tıpta 4 ana branşta olan çocuk
hekimliği için
Adıyamanda çocuk hekimliği, çocuk
sağlığı ve hastalıkları eğitimi veriliyor
ama bir tek hocası var, diğer hocalar mecburi hizmetle gelip giden
arkadaşlar. Doktor arkadaşların bu konuda bir suçunun
olmadığını biliyorum. Sağlığa ayrılan
bütçeye bakıyoruz 37 milyar, güvenliğe, savaşa ayrılan
bütçe 90 milyar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - Eğer savaşa,
çatışmalara, S400lere bu kadar bütçeyi ayırırsanız
sağlığa da eğitime de yeterli bütçe
ayıramazsınız, kurulacak olan üniversite de verimli olmaz diyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Yıldırım.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz
isteyen Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen.
Buyurun Sayın Pekşen. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK PEKŞEN (Trabzon) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; doğrusu bu kanun
teklifi ilk önüme geldiğinde, okuduğumda yani müthiş, çok güzel
dedim. Ya, bu kanunu desteklememek haksızlık olur. Niye? Çünkü
şöyle başlıyor: Türkiyeyi, kültürel mirasını, Türk
dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak
Aman ne güzel dedik ama
sonra döndük baktık, Ayinesi iştir kişinin
var ya, o Ayinesi
iştir kişinin
kısmına döndük baktık; yönetim
kuruluna bir baktık ki aman Allahım, 10 yönetim kurulu üyesi var, bu
yönetim kurulu üyelerinin hiçbirisinin bu yasada yazılan amaçla hiçbir
ilgisi yok, buna ilişkin bir yasal kriter de yok. Nitekim az önce
Sayın İhsanoğlu çıktı, gayet nazik bir üslupla sizi
uyardı. Hepiniz de Sayın İhsanoğlunun bu
uyarısını alkışladınız, demek ki
uyarıların tamamını yerinde buldunuz. Ben de aynen katıldığımı
ifade ediyorum.
Şimdi, bu vakıf Türk dilini, Türk
tarihini, Türk kültürünü tanıtacak ama Türk Dil Kurumu yok, Türk Tarih
Kurumu yok, Türk sanatını tanıtacak Devlet Opera ve Balesi yok,
Devlet Tiyatroları yok, hiçbirisi yok. Burada ne olduğunu aslında
biz biliyoruz. Sayın Engin Özkoç, Sayın Tuncay Özkanla birlikte bu
vakfı yurt dışına gittik, bizzat yerinde ziyaret ettik.
Gördük ki aman Allahım, ne güzel, yurt dışında Vahabi
kültürünü yaymak üzere planlanmış olan, AKPnin bir arka bahçesi
vakfıymış meğerse. Vakfın içerisinde Atatürk yok,
Atatürkçülük yok, vakıfta Atatürkle ilgili bırakın bir tane
fotoğrafın olmasını, vakfın
yayınlarının hiçbirisinde Atatürk kelimesi hiçbir yerde
geçmiyor. Türklük, Türkçülük vesaire bunların hiçbirisi yok, Türk kültürü
yok, vakfın bunlarla hiçbir alakası yok. Vakıf, Avrupanın
çeşitli ülkelerinde AKPye arka bahçe olarak planlanmış bir
vakıf. Şimdi, bu vakfın arkasına gri pasaportlu, hazineden
finanse edilmiş olan, yurt dışında ciddi anlamda
örgütlenmiş bir kadroyla AKP arka bahçesi organizasyonu
planlamışsınız. Bu vakfa bu yoksul insanların
harçlarıyla sağlayacağınız her kuruş finansman
Türk halkının vicdanını yaralamıştır. Bu
vakfın ne Türk halkının vicdanıyla ne Türk diliyle ne Türk
tarihiyle ne Türk kültürüyle hiçbir ilgisi yoktur; bu arka bahçe
vakfınızdır. Buraya verilecek vergilerin içerisinde halkın,
o yoksul insanların gidecek vergi paylarını
yandaşlarınıza yeni bir hortum kapısı olarak görüyorsanız
da gidecek her kuruş haram olsun, haram olsun, zıkkım olsun
diyorum! Ona ilişkin denetim görevini de en sıkı şekilde
yerine getireceğiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, az önce burada
Sayın Eren Erdemin bir uyarısı üzerine kendisine de o
uyarısı konusunda eleştiriler getirdiniz. Ben de bir
hatırlatmada bulunayım isterseniz size. Bakın, 1/5/2005
tarihinde Sayın Başbakan -o zaman dönemin Başbakanı-
Sayın Recep Tayyip Erdoğan Kudüsü ziyaret ediyor. Kudüs ziyaretinde
kendisini karşılayan İsrail Başbakanı diyor ki, aynen
cümle şöyle: Yahudi milletinin başkenti, İsrailin
başkentine hoş geldiniz. O dakika Sayın Başbakan Biz
buraya Yahudi milletinin başkentine gelmedik Kudüse geldik, burası
başkent değildir. deyip derhâl o görüşmeye son verseydi, o
seyahate son verseydi ve Türkiyeye dönseydi emin olun bugün her türlü övgüyü
hak edecekti. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama Sayın Başbakan o sözleri tekrar tekrar
kendisine söyleyen İsrail Başbakanının bütün söylemlerine
rağmen hiçbir şey söylememiştir. Onun için hani kendisinin çok
kullandığı bir söz var ya: Men dakka dukka. Neydi o? Çalma
kapıyı, çalarlar kapını. Niye? Çünkü hariciyecilere
kokteyl memuru derseniz, hariciyecilere monşer derseniz ve binlerce
yıllık bu ülkenin insan akıllarıyla üretilmiş olan
milyonlarca aklın ortak dış politikasını elinizin
tersiyle bir kenara koyarsanız ve ondan sonra
(x) bir dış
politikayı Türkiye'nin gündemine koyarsanız, işte, her gün
dış politikada böyle kaybederseniz ve bunun bedelini hep birlikte
ağır öderiz.
Zarrab davası konusundaki
tartışmayı da ilgiyle izledim. Orada da Amerika Birleşik
Devletlerinde Türkiyeye karşı yürütülmüş millî bir davadan
iddia ediyorsunuz. Bunu şöyle anlayabilirim: Eğer İran
ambargosunun delinmesi tartışma konusu olsaydı şüphesiz
buna size samimiyetimle söylüyorum- ben de destek verebilirdim. İran
ambargosunu delen Alman firmaları da vardır, Amerikan firmaları
da vardır, dünyanın bir çok firması İran ambargosunu
delmişlerdir. Ama işin rüşvet kısmı ne oldu? Oraya bir
gelelim. Halk Bankasının avukatı diyor ki: Bu Rıza Sarraf
bizim Süleyman Aslana bir sürü rüşvet verdi. Halk Bankasının
avukatı, parasını bizim vergilerimizle verdiğimiz devletin
avukatı diyor ki: Rıza Sarraf Süleyman Aslana rüşvet
vermiştir, Süleyman Aslan rüşvetçidir. diyor. O ne olacak? Buraya ne
söyleyeceksiniz? Devletin avukatı, sizin avukatınız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HALUK PEKŞEN (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin avukatının
bu beyanını savcı duymayabilir, siz bunları
duymamazlıktan gelebilirsiniz ama bilin ki hukuk asla unutmaz, bunlarda
zaman aşımı olmaz. 3628 sayılı Yasaya bakın. O
yasa tarih boyunca bu sorumluların yakasındadır,
peşindedir, onları kovalayacaktır. Yasa da kovalayacak, biz de
kovalayacağız. Yasalar mutlaka gerçekleşecek. Adaletin kanayan
yarası mutlaka yerine gelecek ve dinecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Pekşen.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler
kabul edilmemiştir.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
9uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 9- 5653 sayılı Kanuna Dördüncü Bölüm
başlığı altında aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
"Yurtdışında görevlendirilen
Vakıf personeli
EK MADDE 1- (I) Vakıfça
yurtdışında görevlendirilen Vakıf personeli, Yunus Emre
Enstitüsü Başkanlığının görevlendirme
yazısını pasaport vermeye yetkili idareye ibraz etmek suretiyle
15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun 14 üncü maddesi
kapsamındaki Hükümetçe, hususi idarelerce veya belediyelerce resmi vazife
ile dış memleketlere gönderilenlere ya da dış memleketlerde
vazifeye alınanlara tanınan haklardan faydalanır.
Mehmet Gökdağ Eren Erdem Hüseyin Çamak
Gaziantep İstanbul Mersin
Zülfikar İnönü Tümer Kadim Durmaz Fatma Kaplan
Hürriyet
Adana Tokat Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili
Fatma Kaplan Hürriyet konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 506 sıra sayılı Kanunun 9uncu maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu teklifin bana göre en göze çarpan maddesi,
Türkiyedeki vergi adaletsizliğini gözler önüne seriyor. 1inci maddesiyle
lig usulüne tabi olan spor dallarından en üst ligdekiler için yüzde 15, en
üst altı ligdekiler için yüzde 10, diğer ligdekiler için yüzde 5, lig
usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler
ile millî sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları
karşılığında yapılan ödemelerden yüzde 5
uygulamasının 2019 yılına kadar devam ettirilmesi
öngörülüyor. 193 sayılı Kanunun geçici 72nci maddesi uyarınca
sporcuların tüm gelirleri de bu kapsamda.
Avrupa'nın önde gelen liglerinin vergi
uygulamalarına baktığımızda, Türkiye'deki futbol
kulüpleri vergi konusunda zaten oldukça avantajlı görünüyor. Üst liglerde
oynayan sporcuların gelirleri bazı branşlarda milyonları
geçiyor değerli arkadaşlar. Ülkemizde milyonlarca taşeron
işçisi asgari ücretle geçimini sağlamaya çalışırken,
çiftçimizin kullandığı mazottan yüzde 18, kamu
çalışanlarından yüzde 15 ila 35 arasında vergi kesilirken
vergide adaletin sağlanamaması adaletsizliktir, vicdana
aykırıdır.
Yeni Gelir Vergisi Kanunu
Tasarısının kazanca göre vergilendirme sistemi
getireceğini umuyorduk ama siz bu vergileri 2019a kadar aynı oranda
tutma kararı alıyorsunuz. Ama gel gelelim futbolcularla aynı
ülkede nefes alan asgari ücretliler, kamu çalışanları için net
asgari ücret olan 1.404 TLden yaklaşık 773,35 TL vergi ve prim
alınmakta. Yüzde 14 SGK primi, yüzde 1 işsizlik sigortası primi,
yüzde 0,75 damga vergisi ve yüzde 15 gelir vergisi yani asgari ücretlimiz
maaşının neredeyse yüzde 50sini vergiye ödemek zorunda
kalıyor ve bu şartlarda geçinmeye çalışıyor.
2017 yılında da bütçe yükü emekçilerin
sırtına yüklenmiş durumda. Yani futbolcuya vergi cenneti,
emekçiye vergi cehennemi yaşatılıyor bu ülkede. (CHP
sıralarından alkışlar)
Vergi adaleti denildiğinde ne anlamamız
gerekiyor değerli milletvekilleri? Verginin tabana yayılması,
her vatandaşın gelirine göre vergi ödemesi geliyor aslında
aklımıza yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almak
gerekiyor vergi adaletini sağlayabilmek için. Ama sizin Hükûmetiniz ne
yapıyor? Milyon dolarlık bir tekne alan adam yüzde 1 katma değer
vergisi ödüyor. 1 liraya simit alan adam yüzde 8 katma değer vergisi
ödüyor. Yıllar önce konuşan Recep Tayyip Erdoğan dememiş
miydi, Bu zalim yönetim bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi bile
layık görmüyor. Bunların peşinden nasıl gideceksiniz? diye
meydanlarda haykırmıştı. Şimdi, ben de
Erdoğanın başında bulunduğu iktidara ve Hükûmete
soruyorum: Bu mudur sizin adaletiniz? Bu mudur yıllar önce
yaptığınız çay simit hesabının bugüne
evrilmiş hâli? Hayatı dümen olanın rotasına güven
olmazmış, işte sizin de yıllar önce söylediğinizle
şimdi yaptığınız birbirini tutmuyor yani sizin de
rotanıza güven olmuyor değerli arkadaşlar. İşte biz bu
yüzden Herkes için adalet." diye bas bas bağırdık, yollara
düştük, kilometrelerce yürüdük. Çünkü dedik ki: Adalet yoksa orada
gemicikler olur, adalet yoksa milyon dolarlarla adını
sanını bilmediğimiz adaları kendine yol edinen
enişteler olur. Yıllar öncesinin Çay simit hesabını
yapanlardan hesap sorun. diyenlere o zaman Man Adası deseniz
şaşkın şaşkın yüzünüze bakardı, şimdi
gözleri kapalı, haritada yerini gösterir hâle geldiler. Vatandaş
sadece aldığı nefese vergi vermezken birileri milyonlarca
doları kaçırmak için dünya haritasını
arşınlıyor yani yoksulun sırtından doyan doyana.
Yoksul insanımız, çiftçimiz, emeklimiz kıt kanaat geçinmeye
çalışırken, kefen alırken bile yüzde 18 KDV öderken ülkemizin
kaynağı vergi cenneti adalara âdeta yol olmuş. Milletin
yastıkaltı dolarları nereye gitmiş belli oluyor. Bursla
okuyan çocuklar, emekli öğretmen enişteler 5 liralık
şirketler üzerinden milyon dolarlarla iş
yapıyorlarmış. Çok merak ediyorum, bu küçücük Man Adasında
kilometreye kaç tane enişte düşüyor, kaç tane çocuk, kaç tane dünür
düşüyor? (CHP sıralarından alkışlar)
Son olarak, sakın unutmayın
arkadaşlar, tüyü bitmemiş yetimin hakkının hesabı
belki yarına kalır ama kimsenin yanına kalmaz, er geç
hesabı sorulur diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 9uncu maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan vazifeye alınanlara tanınan haklardan
ifadesinden sonra gelmek üzere görev süresince ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman Hüda Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Mehmet Ali Aslan Behçet Yıldırım
Batman Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman.
Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yıl
İstanbulda ilk kez İstanbul Marka ve Kariyer Zirvesi diye bir
etkinlik düzenlendi ve bu etkinlikte yine ilk kez Türkiye Altın Marka
Ödülleri dağıtılıyor. Şimdi, bu Altın Marka
Ödülleri kime veriliyor veya hangi alanlara veriliyor, bunu saymama gerek yok
ama bir tanesi çok ilginç, En İyi Kayyum Belediyesi Ödülü.
Bu En İyi Kayyum Belediyesi Ödülü
Diyarbakır Bismil Belediye Kayyumuna veriliyor ve Kayyum ne diyor? Ben bu
ödülü
Önce Cumhurbaşkanına, sonra Başbakana, daha sonra da
İçişleri Bakanına teşekkür ettikten sonra ödülden
dolayı -ki elbette teşekkür edecek çünkü onlar atadı- Bismil
halkı adına bu ödülü aldığını söylüyor.
Şimdi, gülelim mi, ağlayalım mı? Diyarbakır Bismil
halkı mı seçti seni? Bismil halkının seçtiği
belediyelere ve o halkın iradesine saray ve AKP darbe yaptı, sen de
onların bürokratısın ve emir kulu gibi, AKPnin bir belediye
başkanı gibi hizmet etmeye çalışıyorsun. Oysa 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa göre bürokratların
hizmetlerinde tarafsız olması gerekiyor ama Türkiye Cumhuriyeti
devleti artık bir AKP cumhuriyeti olduğuna göre, bütün bürokratlar da
AKPnin bürokratları olarak hizmet veriyor. Bismil halkına bir
soralım, siz bu kayyumu ve kayyumun Sizin adınıza bu ödülü
aldım. sözünü kabul ediyor musunuz? Bismil halkı özgür iradesiyle
sandıkta oy kullandı, kendi temsilcilerini seçti ama kanun hükmünde
kararnamelerle seçilmiş belediye başkanı görevden alıp
kendi belediye başkanıymış gibi bürokratını
atıyor.
Tabii, bu tür bürokratlara da ödüller verilir çünkü
biz bu tür ödüllere yabancı değiliz. Geçmişte en iyi
ihracatçı ya da en iyi hayırsever tüccara da ödül verildi, kahraman
ilan edildi. Hatta bu hayırsever iş adamı ihracatıyla
Türkiye ihracat açığının yüzde 15ini tek başına
kendisinin karşıladığını da ilan etti ve havuz
medyası, yandaş medya ve Hükûmet tarafından da kahraman ilan
edildi. Bu hayırsever tüccar, bu kahraman ihracatçı şimdi nerede?
Amerikada bülbül gibi ötüyor. Peki, ötünce ne söylüyor? Ötünce 280 trilyon
rüşvet verdiğini söylüyor, kendisinin himaye gördüğünü,
yardım gördüğünü söylüyor. E şimdi biz bu kürsüde
konuşuyoruz, şu anda konuştuklarımı yarın sokakta
veya bir parti etkinliğimizde konuşursam savcılar hemen harekete
geçip bu yasama faaliyetinden dolayı hakkımda dava açacak, bir
fezleke gönderecek hiç şüpheniz olmasın ama bu kadar bülbül gibi
öten, her şeyi ortaya döken Zarrabın ismini verdiği, mesela
Zafer Çağlayan hakkında, mesela Muammer Güler, Egemen
Bağış, Erdoğan Bayraktar hakkında tek bir
soruşturma yok, hiçbir savcı harekete geçmiyor. Peki, kendileri bir
şey söylüyor mu? E kendileri de suspus, kendilerinin de söyleyecekleri bir
söz yok. Neredeler? Onu da bilmiyoruz. Peki, sükût nedir, nereden geliyor?
Sükût ikrardan geliyor; susmaları, gizlenmeleri, ortaya
çıkmamaları, bu bir ikrardır. Hadi savcıların
soruşturma açmamasını anlıyoruz çünkü yukarıdan
talimat veren yok, vesayet altındaki yargı harekete geçemez. Hangi
cumhuriyet savcısı cesaret edip de AKPnin bir bakanı
hakkında veya bir yöneticisi hakkında soruşturma açacak? Talimat
olmadıkça açmayacaktır, bunu anlıyoruz ama kendileri de yok,
kendileri de gizleniyor, susuyor ve evet, bu suskunluk da bir ikrardır
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
9uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
10uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyor ve oylarınıza sunuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10uncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gökdağ Eren
Erdem Hüseyin
Çamak
Gaziantep İstanbul Mersin
Zülfikar
İnönü Tümer Kadim
Durmaz Haydar
Akar
Adana Tokat Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen, Kocaeli
Milletvekili Sayın Haydar Akar.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyetiyle ilgili
8inci maddede alınmış olan karar 10uncu maddede düzenleniyor.
Ne düzenleniyor? Mütevelli Heyet bu kanun teklifi yasalaştığı
andan itibaren istifa etmiş sayılıyorlar, görevlerini
bırakmış sayılıyorlar.
Şimdi, Yunus Emre Vakfına
baktığınız zaman, 13 kişilik Mütevelli Heyetiyle
başlamış ve bunda bir değişiklik öngörmüşsünüz,
zaten 2007de kurulmuş vakıf. Buradan neyi çıkartıyorsunuz?
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğini çıkartıyorsunuz, bu normal
karşılanabilir. Türk Dil Kurumunu çıkartıyorsunuz, bir de
Üniversitelerarası Kurulunun seçeceği 2 üyeyi de çıkartarak
başka bir düzenleme yapıyorsunuz, Cumhurbaşkanının 5
kişiyi seçmesi konusunda bir düzenleme getiriyorsunuz. Onun dışında
da 5 tabii üyesi var Bakan ve bakanlık müsteşarları olarak.
Şimdi, bunun amacına, bu vakfın
kuruluş amacına baktığınızda, Türkiyeyi,
kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını
tanıtmak, Türkiye kültürel mirası, Türk dili, kültürü ve sanatı
konularında yurt dışında ücretli veya ücretsiz eğitim
vermek veya verdirmek, bu alanlarda sertifika vermek, verilmesini
sağlamak. Bunun amacı bu. Şimdi, seçtiğiniz
müsteşarlar, artı, eklediğiniz, Cumhurbaşkanının
seçeceği 5 kişi ve Maarif Vakfından 1 üye seçilerek buraya
alınacak. Her yetkiyi Cumhurbaşkanına veriyorsunuz. HSK üyeleri
seçilecek, Cumhurbaşkanı kontenjanı var; Anayasa Mahkemesi
üyeleri seçeceksiniz, Cumhurbaşkanı kontenjanı var; RTÜKe üye
seçeceksiniz, Cumhurbaşkanı kontenjanı var; her tarafta var.
Maarif Vakfına şöyle bir baktım kimleri seçmiş
Cumhurbaşkanı, merak ettim, 4 üye seçim hakkı vardı Maarif
Vakfında. Ayşen Gürcan, seçim hükûmetinde Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı yapmış. Profesör Doktor Birol Aygün,
Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı, AKPye yakın bir
düşünce enstitü başkanı. Cahit Bağcı, AKP Çorum
Milletvekili. Selim Cerrah, bu arkadaş AKP milletvekili adayı
olmuş. Peki, daimi üyeleri kimler? Yine, daimi üyeler seçilmiş.
Profesör Doktor Aşkın Asan, AKP eski Ankara Milletvekili. Ahmet Emre
Bilgili, AKP milletvekili adayı. Osman Nuri Kabaktepe, Saadet Partisi
Gençlik Kollarından geliyor. Buradan da 1 kişiyi seçerek bu
vakfın mütevelli heyetine verecekler.
Şimdi, arkadaşlar, bu vakıfta liyakat
sahibi, amacına uygun ne bir sanatçı ne Türk filolojisi üzerine
eğitim yapmış kimse ne de Millî Eğitimden kimse var. Kim
var? AKP milletvekilleri var. Kim var? AKP milletvekili adayları var.
Cumhurbaşkanı seçiyor, Cumhurbaşkanı demek ki kabul ediyor
sadece AKPlilerin Cumhurbaşkanı. Zaten de belli oldu AKP Genel
Başkanı olarak, bunu zaten kendisi de ifade ediyor. Ondan sonra da bu
Cumhurbaşkanına saygı duymamızı bekliyorsunuz. Mümkün
mü? Var mı bu kurulun içerisinde veya seçtiği kurullar içerisinde AKP
dışında bir siyasi var mı? Diyelim ki, MHP o kadar size
destek veriyor, MHPde hiç eski milletvekili yok mu bu kurula girebilecek, yok
mu? Veya mevcut MHP ideolojisini düşünen bir arkadaşımız,
bir profesör, bir akademisyen yok mu? Yok. Ne var ne yok sizde var. Sizde olunca
da böyle bu hâle geliyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Bu kurullar siyasi
olmaması lazım, bu kurullar siyasi kurullar değil; bilimsel
kurullar.
HAYDAR AKAR (Devamla) Evet, bilimsel kurullar.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Hiçbir siyasi
olmaması lazım.
HAYDAR AKAR (Devamla) Bilimsel olması,
liyakate uygun olması gerekiyor.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Evet.
HAYDAR AKAR (Devamla) Biz MHPli olsun, CHPli
olsun demiyoruz, buna uygun insanlar seçilsin diyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Hiçbir siyasi olmayacak
burada.
HAYDAR AKAR (Devamla) Cumhurbaşkanına 5
kişiyi seçme yetkisi veriliyor. Hangi yetkiyle veriliyor? Bir kriter var
mı? Yok. Türk kültürünü dünyaya tanıtacak, bunlarla ilgili
sertifikalar düzenleyecek ama atayacakları kişiler yandaş AKPliler
olacak yani kendilerine yeni bir alan yaratıyorlar.
Ya, Cumhurbaşkanını niye bu kadar
yoruyorsunuz arkadaşlar, niye yoruyorsunuz? Bir tek o mu biliyor her
şeyin doğrusunu? Yani RTÜKe o üye atayacak, Anayasa Mahkemesine o
üye atayacak, HSKye o üye atayacak, Maarif Vakfına o üye atayacak, aklınıza
ne gelirse atayacak. Ya, Cumhurbaşkanının başka işleri
var.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir)
Cumhurbaşkanını işi o zaten.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Ne var biliyor musun? Man
Adasında dünürünün, kardeşinin işleri var. (CHP
sıralarından alkışlar) Malta Adasında
Başbakanın çocuklarının işleri var, var da var. Bu
kadar meşgul etmeyin. Onların geliri var, gideri var, hesabı
var, gelen mi giden mi var.
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) Kim
atayacak?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Bu transferleri
düşünmesi lazım, konuşması lazım, çocukları
uyarması lazım. Mesela, tapelerde olduğu gibi Tümünü
eritebildiniz mi? demesi gerekiyor. Bu kadar meşgul etmeyin,
yormayın Cumhurbaşkanını.
Onun için de bu ülke her gün yeni şeylere
açıktır. Bu kadar siyasallaştırırsanız devletin
kurumlarını bununla baş etmek mümkün değildir
arkadaşlar. Onun için, bir an evvel bu yanlışlardan dönün
diyoruz ama siz, inatla bu yanlışları yapmaya devam ediyorsunuz
ve savunmaya da devam ediyorsunuz. Doğru olan ne biliyor musunuz
arkadaşlar? Japonyada böyle bir olayla
karşılaştığınızda Japon Başbakanı
harakiri yapar, bizdekiler de
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) İstifa eder.
HAYDAR AKAR (Devamla) İstifa etmez. Hiçbir
şey yapmaz bizdekiler, sadece kakarakikiriri yapar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde üç adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Gökdağ Eren
Erdem Hüseyin
Çamak
Gaziantep İstanbul Mersin
Zülfikar
İnönü Tümer Kadim
Durmaz Ömer Fethi
Gürer
Adana Tokat Niğde
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 186 yükseköğrenim
kurumu var ve yeni vakıf üniversiteleri kuruyoruz. Yeni vakıf
üniversitelerinin kurulması, üniversitelerin çoğalması, bir
ülkenin eğitiminin kalitesinin yükselmesi çok önemli. Ne var ki,
vakıf üniversiteleri genelde büyük kentlerde kuruluyor ve büyük kentlerde
kurulması Anadoludaki üniversitelerin gelişmesinin önünde de bir
engel oluşturmaya başladı. Çünkü Anadolu üniversitelerinin
çoğunda yeterli eğitim kadrosu yok.
Örneğin, 2015te Niğdede Tıp
Fakültesi kuruldu ama öğretim üyesi bir türlü bulunamadı, tabeladan
öteye geçmedi, 60 tane öğrencimiz var, yeterli öğretim üyemiz yok.
Devletin yapacağı, Anadoludaki bu tür üniversiteleri daha çok
destekleyip geliştirmek. Ama ilginç şeyler de olmuyor değil.
Örneğin, İstanbulda Göztepede Devlet Malzeme Ofisinin
bulunduğu bina boşaltılıyor. Buradaki arazi bedelsiz olarak
Medeniyet Üniversitesine veriliyor, bu güzel, yanına da salı
pazarı kuruluyor. Ve buradaki binasını boşaltan Devlet
Malzeme Ofisi daha sonra Kocaeline kendisi kiracı olarak gidiyor,
kendisine ait araziyi bırakıyor, gidiyor. Ha, burada bir Medeniyet
Üniversitesi kuruluyor. Çevresinde bir tek ağaç bile yok. Ama öbür tarafta
bir vakıf üniversitesi daha kuruluyor. O vakıf üniversitesine verilen
yer ise Kartalda deniz kenarında bir tarafından demir yolu geçen,
bir tarafında denizin olduğu, bugün için metrekaresi 10 bin
lirayı aşmış bulunan bir arazi. Buradaki 392.588 metrekare
arazi de Şehir Üniversitesine bedelsiz veriliyor. İçinde 4.100 adet
nitelikli, korunması gerekli ağaç var.
Peki, bu arazi kimindi? TEKELindi, TEKELe aitti.
Bildiğiniz gibi adı değişip Gayrimenkul AŞ olan
şirketin
Buradaki Sayıştay raporunda da bu konunun bedelsiz
olarak geçtiği ifade ediliyor. İyi de, vakıf üniversitesinde
okuyan çocuklardan -eğitim için gittiklerinde- para alınmıyor
mu? Alınıyor. O zaman vakıf üniversitesine devletin, vergi
vererek yurttaşların parasıyla yapılmış arazisi
niye bırakılıyor, bunu anlamakta zorlanıyorum çünkü
Şehir Üniversitesine başvurduğunuz zaman yıllık olarak
bir bedel ödemezseniz okuyamıyorsunuz. Ha, şöyle bir madde olsa
hoşuma giderdi: Şehir Üniversitesine, geçmişte TEKELde
çalışan ailelerin çocukları, üniversite sınavlarında
puanı tutarsa ücretsiz olarak girebilir. diye bir hüküm konulurdu, öyle
bir hüküm de konulmuyor.
Bu anlamda, bir yerde ağacı dahi olmayan
Devlet Malzeme Ofisinin Göztepede, Kurbağalıderede yol
kenarındaki girişi çıkışı problemli bir yere
devlet üniversitesi kuruyorsunuz, öbür tarafta denize nazır, en güzel
ağaçlarıyla birlikte kullanılabilen bir araziyi de
kalkıyorsunuz Şehir Üniversitesine bedelsiz veriyorsunuz. Ha,
burası başka türlü değerlendirilemez miydi? Değerlendirilirdi.
Kartal Belediyesi Cumhuriyet Halk Partili diye ondan mahrum
kılındı. Bu neydi? O 4.100 ağacın içinde, ayrıca
bölgenin ibadet yeriyle, hamamıyla Bryas Sarayı denilen tarihî bir
doku da ortaya çıkmıştı, bu alan belediyeye verilerek park
olarak düzenlenmesi sağlanır ve giderek azalan yeşilin
korunacağı mükemmel bir doku da böylece halkın gezip
görebileceği bir yer hâline dönüştürülürdü, o yapılmadı,
şimdi Şehir Üniversitesine ne yazık ki burası bedelsiz
verildi.
Değerli arkadaşlar, üniversitelerin büyük
kentlerde yoğunlaşması, Anadolu kentlerindeki eğitimin
istenilen düzeyde gelişmesinin önünde kısmi engel de
oluşturuyor.
Bakınız, bugün üniversite mezunu
gençlerimiz var, İŞKURa başvuruyorlar. Bana gelen
yazılı yanıtta, ağustos ayında 600 bine yakın
üniversite mezunu ne yazık ki İŞKUR kapısında iş
arıyor ama başvurmayanlarla birlikte 1-1,5 milyon genç üniversite
mezunu ne yazık ki iş bulamıyor. Üniversiteden mezun olmak çok
anlamlı bir durum olmaz hâle geldi. Kimi yerde liselerin yerini
üniversiteler aldı. Önemli olan eğitimin kalitesini yükseltmek, burada
eğitim verecek kadroları oluşturabilmek. Eğer sizin orada
eğitim verecek kadronuz yoksa ve oralarda üniversite kurarsanız,
bunun yanında da vakıf üniversitelerini destekler, onları
geliştirirseniz, Anadoludaki üniversitelerin önünü tıkamış
olursunuz. Yapılan işteki değerlendirmeler ve düşüncelerde
bir şeyi planlarken geleceği de, olanı da ve gelmesi mümkün
olanları da birlikte ele almanın büyük yararı var. Bu
bağlamda, getirilen bu öneriler dâhilinde Anadolu üniversitelerinin de
sahiplenilmesini ve bedelsiz olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla)
Şehir
Üniversitesi gibi vakıf üniversitelerine verilen arazilerin de en
azından değeri üzerinden, geleceği korunacak biçimde kayıt
altına alınmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
506 sıra sayılı Kanun Teklifinin
11inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan kaydıyla
ifadesinin şartıyla şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Kamil
Aydın Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Arzu
Erdem
Erzurum Hatay İstanbul
Fahrettin
Oğuz Tor Mehmet
Erdoğan Deniz
Depboylu
Kahramanmaraş Muğla Aydın
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Sayın
Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemizde kaydıyla olan ifadenin
şartıyla şeklinde değiştirilmesini istemiştik
yani cümleye bir şart kelimesi koymuştuk.
KAMİL AYDIN (Erzurum) Yerinde bir taleptir
efendim.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla)
Talebimiz normalde cümlede de bir bütünlük, kanunda da bir bütünlük
sağlaması açısından da uygun olur diye düşünmüştük
ama yüce Meclisin takdirine sunuyoruz konuyu.
Değerli milletvekilleri, teklifle yani 506
sıra sayılı Kanun Teklifiyle sporculara yapılan ücret ve
ücret sayılan ödemelerdeki gelir vergisi tevkifatının
düzenlendiği 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 72nci
maddesindeki sürenin uzatılması, Ankara Güzel Sanatlar
Üniversitesinin adının Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi
şeklinde değiştirilmesi, Ankarada Sevgi Vakfı
tarafından Lokman Hekim Üniversitesi adıyla bir vakıf
üniversitesinin kurulması, Türk Optisyenlik-Gözlükçüler Birliği ve
optisyen-gözlükçüler odalarının ilk oluşumlarına
açıklık getirilmesi ve nihayetinde Yunus Emre Vakfı Mütevelli
Heyeti ile Yönetim Kurulu üyelerinde değişikliğe gidilmesi gibi
birtakım değişiklikler getirilmiştir. Bunlar üzerinde
birçok konuşmacı görüş ve düşüncelerini belirtti.
11inci maddeyle 6502 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunun 68inci maddesine Tarafların
İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak
kaydıyla
diye bir ifade konulmuştur. Bu ifade doğru bir
ifadedir çünkü tüketiciyle ilgili konularda, 2 bin lira ile 3 bin lira
arasındaki cezalarda, icra ve iflas konusunda müracaat edildiğinde
tüketici hakem heyetleri
Bunları tüketici hakem heyetlerine müracaat edin,
orada sonuçlandırın. diye bir karmaşa
yaratıldığından bahsedilerek -kanun maddesindeki
değişiklik gerekçesi- bu şekilde bir düzenleme
yapılması istenmiştir. Doğru da bir düzenleme olduğu
kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunla ilgili kısa bir bilgi vermek
istiyorum. Malumunuz olduğu üzere, 1982 Anayasasına gelene kadar
tüketiciyle ilgili herhangi bir kanunumuz bulunmamaktaydı. Çeşitli
hukuki konular bu şekilde çözülmeye çalışılmaktaydı.
Ancak, 1982 Anayasasına tüketicinin korunmasıyla ilgili bir madde
konuldu ve 1995 yılına kadar da tüketici hakları hiç olmazsa bu
şekilde bir maddeyle korunmaya çalışıldı. Ancak,
değişen, gelişen satış teknikleri
karşısında genel hukuk kurallarıyla tüketicinin
korunması konusu zorlaşmıştı. Bu nedenle de 1995
yılında, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun Meclis tarafından çıkarılarak yürürlüğe
girdi ve 2013 yılında da tekrar 6502 sayılı bugünkü
değişiklik yaptığımız kanun meydana getirildi.
Ben, cümlelerimin sonuna doğru bu Tüketici
Kanunuyla ilgili 2016 yılındaki bazı verileri
değerlendirmek istiyorum. 2016 yılı itibarıyla
ayıplı mal ve hizmetler, turizm şikâyetleri 280.531 olmuş
yani genel şikâyet içerisindeki oranı yüzde 19,9; finansal mal ve
hizmetlerde yani bankacılık sektöründe bu şikâyetler 1 milyon 39
bine yaklaşmış ve yüzde 74 mertebesindedir. 2017
yılının ilk sekiz ayında ise finansla ilgili 181 bin
başvuru yapılmış. Demek ki tüketiciler açısından
finans sektöründe yani bankacılık sektöründe bir problem var. Bu
problemin de tüketiciler lehine bir an önce düzeltilmesi konusunda Meclisin
gerekli çalışmayı yapacağını düşünüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Ahrazoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Milet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Kanun Teklifinin 11inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Doğan Kubat Salih Cora
Kayseri İstanbul Trabzon
Şirin Ünal Özcan Ulupınar İmran
Kılıç
İstanbul Zonguldak Kahramanmaraş
Ramazan Can İsmail
Tamer
Kırıkkale Kayseri
"MADDE 11- 7/11/2013 tarihli ve 6502
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Değeri ibaresi
"Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları
saklı olmak kaydıyla; değeri, şeklinde, "iki bin
ibareleri "dört bin ve "üç bin ibareleri "altı bin
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tüketici hakem heyetleri, tüketici
işlemlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümünde mahkeme
öncesi çözüm mercisi olarak görev yapmaktadır. 6502 sayılı
Kanunun 68inci maddesinin (1)inci fıkrasının mevcut hâli,
tüketicilerin taraf olduğu uyuşmazlıklarda 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanununun uygulanamayacağı şeklinde
değerlendirmelere sebep olmaktadır. Bu durum, ilamsız icra yolunu
kapatmakta, hak arama ve eşitlik ilkelerine aykırılık
teşkil etmekte, ayrıca tüketici hakem heyetlerinin iş yükünü de
gereksiz şekilde artırmaktadır. Maddede yapılan
değişiklikle icra iş ve işlemlerine ilişkin hususlarda
tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunluluğu aranmaksızın
2004 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanabileceği
vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, 6502 sayılı Kanun,
tüketici ile satıcı/sağlayıcı arasındaki tüketici
işlemlerine uygulandığı için kanunun kapsamı oldukça
geniştir. Günümüzde tüketicilere yeni arz edilen, özellikle teknolojik
ve/veya elektronik malların -akıllı telefon, bilgisayar, tablet
vesaire gibi- fiyatları yüksek tutarlı olabilmektedir. Bireysel
olarak kullanılan söz konusu ürünlerin uyuşmazlığa konu
edilmesi hâlinde tüketici hakem heyetlerine yapılan başvurulara
ilişkin parasal sınırlar çok düşük kalmaktadır.
Tüketici hakem heyetlerinin gerek yirmi iki yıllık tecrübesi gerekse
altyapısının güçlendirilmiş olması dikkate
alındığında, özellikle bireysel kullanılan ancak
yüksek tutarlı mallara ilişkin uyuşmazlıkların,
tüketici mahkemelerine gitmeden tüketici hakem heyetlerinin görev alanında
çözüme kavuşturulmalarını temin etmek amacıyla parasal
sınırların yeniden güncellenmesine ihtiyaç duyulmuştur.
BAŞKAN Gerekçesini okuttuğum Mehmet
Doğan Kubat ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 11inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum ve oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 12 Bu Kanun 1.1.2018 tarihinde
yürürlüğe girer.
Mehmet Gökdağ Eren Erdem Hüseyin
Çamak
Gaziantep İstanbul Mersin
Zülfikar İnönü Tümer Kadim Durmaz Mustafa Ali
Balbay
Adana Tokat İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz alan İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; küçük torba yasanın sonuna
geldik. Bu yasada ağırlıklı olarak eğitimle ilgili
bölümler vardı ama her konuya değindik ama bir üniversitenin
kuruluşu, bir üniversitenin adının değiştirilmesi
üzerine bir torba yasaydı. Bu değişikliklere
baktığımızda bütün olanaklara sahip bir üniversite
kuruluyor, sağlık üniversitesi; tıp fakültesi var, diş
hekimliği fakültesi var ve bir üniversitenin adı
değiştiriliyor, başına müzik konuluyor. Ama eğitimin
genel tablosuna baktığımızda sayın milletvekilleri,
tıpkı gelir uçurumu gibi, Türkiyede büyük bir eğitim uçurumuyla
da karşı karşıyayız. Buradan sadece öğretim
üyelerinin yetiştirilme programı ve öğretim üyelerinin durumuyla
ilgili konuya dar zamanda değinmeye çalışacağım.
Sayın milletvekilleri, şu anda Türkiyede
öğretim üyesi yetiştirme programı içindeki tam 14 bine
yakın gencimiz -tam rakam 13.170- öğretim üyesi adayımız
geleceğinden belirsiz bir vaziyette yedeğe alınmış
durumda. Bu öğretim üyeleri için, adaylar için devlet binlerce,
milyonlarca liralık harcama yaptı. 15 Temmuz sonrasında bu
öğretim üyelerinin geleceğiyle ilgili bir karar alındı,
KHKyle dendi ki: Biz sizi artık asıl kadroya değil, yedek
kadroya alıyoruz.
Sayın milletvekilleri, eğer bu
öğretim üyeleri içinde FETÖcü olduğuna ilişkin bir
kuşkunuz varsa yedi imbikten geçirildiler, yüzde 1,9u FETÖyle
bağlantılı bulundu ve açığa alındı,
kalanı şu anda umutla bekleyiş içinde.
Sayın milletvekilleri, eğer bunların
içinde bir FETÖcü kuşkunuz varsa burada aramayın çünkü FETÖcüler
-onların öğretim üyeliği sürecini- böyle, bu gençlerimiz gibi
idealist bir şekilde, üç yıl yüksek lisans, altı yıl
doktora, tam dokuz yıl sonra öğretim üyeliğine geçiş gibi
bir süreci beklemediler; onlar kendi içlerindeki örgütlenmeyle
uluslararası dergilerde ya da yayınlarda hemen kendi
yayınlarını yayınlayacak yerler buldular, kendi
adlarına doktora yazacak kişileri buldular ve en çok iki yılda
doçent oldular. Ama bu kişiler gariban Anadolu evlatları,
sıradan yurttaşların çocukları; dokuz yıllık bir
süreç sonunda öğretim üyesi olmak, yardımcı doçent olmak için
bir mücadeleye girdiler ama siz onlara şimdi Biz sizi açığa
aldık. FETÖcü müsünüz? Değilsiniz. Pek çok üniversiteden baskı
gelince çözümü şurada buldunuz: Rektörler karar verecek. Rektörler de
kendi istediklerini aldılar, istemediklerini almadılar ama şu
anda en çok yüzde 5i üniversiteye girebilmiş durumda.
Her şey bir yana, bu genç öğretim
üyelerine yaptığınız haksızlık bile eğitim
konusunda Hükûmetin iddiasını ortaya koymaktadır. Bunun
yanında, kapatılan üniversitelerdeki 3.500 dolayında
öğretim üyesi için de henüz hiçbir işlem yapılmadı,
haklarında herhangi bir soruşturma yok ama üniversitesi
kapatılmıştı. Öğretim üyesinin suçu ne? Açan sizsiniz,
kapattığınız 15 üniversiteden sayın milletvekilleri,
14ünü siz açmıştınız. Şimdi, oradaki öğretim
üyeleri eğer suçluysa Suçlusunuz. deyin, değilse haklarında
bir şey yapın, 3.500 öğretim üyesi ayrıca, beklemede.
Sayın milletvekilleri, son bir dakikayı da
gündemde çok tartışılmakta olan taşeron üzerinde
kafamızdaki soru işaretlerini kamuoyu aracılığıyla
sizlerle paylaşmak istiyorum. Görünen, Hükûmetin kadrosundaki
taşeronlar ile belediyelerin kadrosundaki taşeronlar, bir başka
deyimle bakanlıkların taşeronları ile belediyelerin taşeronları
diye bir ayrım söz konusu. İlk açıklamalardan gördüğümüz,
sorunu çözelim derken daha bir çatallanma söz konusu. Bu konuda
atacağınız adımları, kadroya alınmaları
yönündeki adımları elbette destekleriz ama ne yazık ki bu konuda
her şey bir yana, öncelikle, böyle bir endişemiz bulunmakta.
Taşeron sorununu yıl sonuna kadar çözeceğiz. demiştiniz.
Şu anda, ağırlıklı olarak Bakanlığın
açıklamasına göre, belediyelerdeki taşeronların
sayısı bakanlıklardaki taşeronlardan daha fazla. O zaman,
sorunun büyük çoğunluğunu çözmemiş oluyorsunuz diyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 12nci maddesinde yer alan yayımı
tarihinde ibaresinin yayımlandığı tarihten itibaren
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman Hüda Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan
Adıyaman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul.
Buyurun Sayın Toğrul. (HDP
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulun sevgili emekçileri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu küçük torba
içerisinde tabii ki bir yeni üniversitenin kurulması nedeniyle
aslında üniversitelerimizin hâlipürmelalini de tartışma
fırsatı bulduk işin doğrusu. Şimdi, bugün Diyarbakırda
Dicle Üniversitesi eski rektörünün, iki dönem rektörlük yapmış olan
rektörünün duruşması vardı.
Değerli arkadaşlar, yıl 2008, Dicle
Üniversitesinde rektörlük seçimleri yapılır ve şu anda FETÖcü
denilen rektör üçüncü sırada seçilir, AKP iktidarı, üçüncü sırada
olmasına rağmen onu rektör olarak atar. Görev yaptığı
süre içerisinde -rakama dikkatinizi çekmek istiyorum- 1.991 öğretim üyesi,
öğretim elemanı değil, öğretim üyesi ataması
yaptığı iddianamede var. Seçildikten hemen sonra, daha
doğrusu, seçilme dönemindeki propagandası şuydu: Ben
cemaatlerin ortak adayıyım. Dört cemaatin ortak adayıydı,
bunu herkes bilir değerli arkadaşlar. Yönetim, rektör ve üç rektör
yardımcısı her bir cemaatten olmak üzere
paylaşıldı. Genel sekreterlik de bir cemaate verildi ama daha
sonra o cemaatle sorun yaşadı, genel sekreterliği o cemaatten
aldılar, yine bir başka cemaatin üyesine verdiler. Bu süreçte, hemen
gelir gelmez Dicle Üniversitesinde -kayıtlara bakın- 100ün üzerinde
demokrat, aydın öğretim üyesi üniversiteden istifaya zorlandı.
Muhalif olanların kadroları verilmezken Dicle Üniversitesi tam bir
öğretim üyesi ihraç merkezi oldu. En kısa sürede doktoraları
tamamlandı, yardımcı doçentlikten doçentliğe atamaları
sağlandı ve Türkiye'nin dört bir yanına öğretim üyesi ihraç
edildi.
Değerli arkadaşlar, 2012 yılında
partimizin Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş
bir konuşma yapıyor Diyarbakırda ve Hükûmeti uyarıyor,
diyor ki: Sanıyor musunuz ki Diyarbakırda kamu ihaleleri,
akademisyen atamaları, memur atamaları, inanıyor musunuz ki
cemaatten habersiz yapılıyor? Çünkü gerçekten, tamamı cemaat
bağlantısı saikiyle yapıyordu. Çünkü o dönem akademide,
bürokraside, ekonomide yükselmenin yolu cemaatten geçiyordu.
Değerli arkadaşlar, il valisi kim? Hüseyin
Avni Mutlu. Rektör kim? Hükûmetin iki dönem üst üste atadığı
Ayşegül Jale Saraç. Bu uyarılara kulak asılmıyor ve
üniversiteler bu kadar bu hâle getirilmişken şimdi Fetullahla
ilgili birtakım uygulamalar yapıyoruz
Hiç bağımız
yoktu. Peki, hiç bağınız yoktu, 3üncü sıradaki adayı
hangi saikle atadınız değerli arkadaşlar? Bunun bir
açıklamasının olması lazım. 1inci değil, 2nci
değil, nasıl oluyor da hangi saikle siz, 3üncü sıradaki
adayı atadınız, iki dönem üst üste atadınız?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) YÖKten geliş sırası
nasıl?
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) YÖKten geliş
sırası da yine farklıydı, o sırada da oynama
yapıldı.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak
üniversitelerimiz FETÖden alındı, Metöye verildi, başka
cemaatler arasında dağıtıldı. Sanıyor musunuz ki
bu durum sadece Dicle Üniversitesindeydi? Birçok üniversite rektörlüğünün
şu cemaat, bu cemaat diye verildiğini herkes bilmiyor mu? Peki,
bunları yapacaksınız, şimdi de Fetullahla hiçbir
bağımız yok, hiçbir ortak iş yapmadık, bunun siyasi
ayağı yok. diyeceksiniz. Vallahi, bunu kimse yemiyor.
Şimdi, aynı şey, son dönemde, Reza
Zarrabla ilgili. Birçok iş yapacaksınız, birçok rüşvet
alındığı, verildiği bu ülkede bilinmeyen bir şey
değil ama
Hatta, bu ülkede yargılanmasının önünde Önüne
ben yatarım. diyen bakanlar olacak, yargılanması engellenecek;
Amerikaya gidince ve iş birliğini ifşa edince, aha, terörist
ajan, bir sürü yakıştırma yapıyoruz ve hiçbir
bağımız yokmuş gibi. Değerli arkadaşlar,
vatandaşımız için deyip 2 kez nota vermediniz mi? Verdiniz.
Peki, bu kadar iş birliğiniz, bu kadar beraber iş
tutmuşluğunuz varken, bu kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla)
hırsızlık, yolsuzluk işine
bulaşılmışken, çocuklarınız yurt
dışında yatırım yaparken Hiçbir
bağlantımız yok. demeniz ve bu ülkenin insanlarının
gözünün içine baka baka sanki hiçbir suçunuz, günahınız yokmuş
gibi davranmanız artık gerçekten halk tarafından görülüyor,
biliniyor.
Ben, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Gökdağ Eren
Erdem Hüseyin
Çamak
Gaziantep İstanbul Mersin
Zülfükar
İnönü Tümer Kadim
Durmaz Mustafa Ali
Balbay
Adana Tokat İzmir
MADDE 13 Bu kanun hükümlerini Maliye Bakanı
ve Millî Eğitim Bakanı yürütür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen,
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; son maddeye geldik. Bu maddede tabii,
Yunus Emre Vakfı ve Yunus Emre Kültür Merkezleriyle ilgili gerek Milliyetçi
Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi,
bütün partilerin genel değerlendirmeleri oldu, eleştirmeleri oldu.
Ben, şimdi sadece sizlere Yunus Emre Vakfına bağlı bu
kültür merkezlerinin 2015 yılındaki harcama kalemini paylaşmak
istiyorum. Genel bütçe içinde bina kirası yüzde 16, yerel personel gideri
yüzde 16, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı personel maliyeti yüzde 39,
cari giderler yüzde 14. Amacının kültürümüzü, dilimizi bütün dünyaya
yaymak olduğunu ilan ettiğimiz bu vakfın kültür ve sanat
giderleri yüzde 9. Sayın milletvekilleri, yeni bir çiftlik
yaratmışsınız; yüzde 9. Tek amacı kültür, sanat,
Türkiyenin yurt dışında tanıtılması; bunu
vicdanınıza ve takdirlerinize sunuyorum.
Biraz ayrıntısına girdiğimizde
sayın milletvekilleri, pek çok yurt dışındaki
temsilciliğimiz Yunus Emre Kültür Merkezi
Ki, komisyonlarda -burada bakan
yardımcısı arkadaşımız da var, komisyon üyeleri
de var- biz bu kültür merkezlerinin kuruluş ruhunu benimsediğimizi
söyledik; gerçekten yararlıdır. Ama, pek çok yerde kültür merkezi
kurulunca ilk iş ne olmuş biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
Mercedes Vito almak. Mercedes Vito, baktım Türkçe değil. Yani, Yunus
Emre Mercedesten başka bir arabaya binmezdi herhâlde. Türkiyeyi
tanıtmak üzere de herhâlde birinci derecede değil. Bakın, sadece
ilk açıldığında Berline yapılan ilk iş Mercedes
Vito, Viyanaya Mercedes Vito; Budapeşte, Köln, Bükreş, Saraybosna,
Belgrad, tümünde Mercedes Vito sayın milletvekilleri. Ankaraya da
merkeze de bir tane alalım. demişler, merkeze Vito
almamışlar Caravelle almışlar. Benim araba kültürüm çok
fazla yok ama bu Caravelle Vitonun altı mıdır, üstü müdür?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Aynı, aynı.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) Aynı
mı? Yunus Emre kültür merkezlerinin, sayın milletvekilleri, biraz
önce öteki partilerden arkadaşlarımız da vurguladılar, ne
yazık ki zaten kuruluş amacının dışında bir
gidişi vardı.
Şimdi, bu değişiklikle birlikte,
buradan bir kez daha uyarıyorum, oralarda kurmakta olduğunuz kadrolar
paralel bir güç oluşturuyor. Gidin, biraz tarafsız gözle bakın,
paralel başka bir güç oluştuğunu göreceksiniz. Üstelik oralarda
yaptıkları kültür yayınlarının içine girsek saatler
yetmez. Türkçe dışında, Türkiye'nin temel kültürü
dışında her şey var sayın milletvekilleri.
İşte, Yunus Emre Kültür Merkezi gündeme
gele gele, ne yaptı diye değil de, mütevelli heyetini ve yönetim
kurulunu değiştirmek ve daha bir saray yapmak, öz saraylılar
gibi bir girişimi bu yasa değişikliği gösteriyor sayın
milletvekilleri, başka hiçbir şey değil.
Sayın milletvekilleri, son bir dakikada,
Sayın Tarım Bakanı buradayken Bakana birkaç durumu çok kısa
anımsatmak istiyorum.
Sayın Bakan, ben hafta sonu Ödemişteydim.
Ödemiş, yani Küçük Menderesin merkezi. Ödemişlilerin size
selamı yok Selam söylemeyin. dediler. Çünkü özellikle
hayvancılığın en önemli olduğu o bölgede biraz sütten
para kazanıyorlar, birkaç fabrika girişimi olmuş ama
yıllardır sürekli et ithal ediliyor, bu dönem son, bu dönem son
Yine ithalat başladı, ne zaman son? diyorlar. Bir de Tarım
ürünlerinin ithalatına getirdiğiniz sıfır vergi de bizi
sıfırladı. diyorlar. Ve Ödemişte Sayın
Fakıbaba, çok miktarda fakir baba oluşmuş durumda diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 13üncü maddesinde yer alan hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından
yürütülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahmut Toğrul Mehmet Emin Adıyaman Hüda Kaya
Gaziantep Iğdır İstanbul
Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan
Adıyaman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF
FAKIBABA (Şanlıurfa) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 506 sıra
sayılı torba yasa teklifinin sonuncu olan 13üncü maddesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, iki üniversitenin kuruluşu olan bu
torba yasa teklifinde özellikle Lokman Hekim Üniversitesini -benim
mesleğim de olduğu için- çok önemsiyorum. Şimdi,
yaklaşık iki yılı aşkın süredir bu Meclisteyim,
üyesi olduğum Sağlık Komisyonu bir defa dahi toplanmadı
arkadaşlar, bir defa dahi toplanmadı veya toplanamadı.
İktidar ilk toplantıda tüm yetkilileri; başkan, başkan
vekili, sözcü, kâtip üyeyi kendi parti üyelerinden seçti, ondan sonra icraat
için bir gün toplanamadık. Ama hakkını yemeyelim, yeni
Sağlık Bakanı, seçildikten sonra hepimizi bir kahvaltı
toplantısında buluşturdu, hatta Mecliste sağlıkla
ilgili tüm vekil arkadaşları; doktor, eczacı, diş hekimi,
hemşire, teknisyen, herkesi buluşturdu, notlar aldı. Bu notlarda
benim de sorduğum sorular vardı. Gerçi, yeterli, doyurucu bilgiler
alamadım ama yine de hiç olmazsa dinlenildik, taleplerimiz not edildi;
bunu da önemsiyorum. Bu sorduğum sorulardan birisinde Güvenlik
soruşturmaları niye bu kadar uzuyor? dedik. Binlerce
sağlık çalışanı var, 9-10 bin kişi
atanmış, 2-3 bin kişi bekliyor. Acaba siyasi görüşünden
dolayı mı bekliyor, acaba doğduğu memleketten dolayı
mı bekletiliyor güvenlik soruşturması veya Mezhebimden
dolayı mı ben işe alınmıyorum? gibi kaygılar
taşıyor arkadaşlar. Bu konuda da onlarca, yüzlerce mesaj
aldık ama Sağlık Bakanı Güvenlik soruşturması
tamam olanların hepsini işe başlatıyoruz. diye
Şunu
sormak lazım: Tamamlanır tamamlanmasına ama niye
tamamlanmıyor hani? Bazılarınınki hemen bir haftada, iki
haftada geliyor ama bazılarınınkinin altı yedi haftada
güvenlik soruşturmaları bitmiyor. Bu da ayrıca başlı
başlına bir sorundur.
Şimdi, 450 bini aşkın
sağlık çalışanı var, en fazla taşeron işçiyi
Sağlık Bakanlığı çalıştırıyor. Bu
da başlı başına bir hatadır. Yani önümüzdeki
haftalarda inşallah taşeron işçi yasası gelir ve
önemsediğim Sağlık Bakanlığındaki bu taşeron
işçi olayında gerçek, hak eden sağlık
çalışanlarını alırız diye düşünüyorum. Ek
kontenjan istiyor arkadaşlar. En az 30 bin; bu söz daha önce verilmiş
ama bu 30 bin sözü yerine getirilmemiş. Sağlıkta açık
varken ihraç edilen sağlıkçıların -4 bin kişiden
bahsediyorum- acilen işe dönmesi gerekiyor.
Bir kanun tasarısı hazırlanırken
STKlerin, özellikle SES ve Tabipler Birliğinin görüşü hiç
alınmıyor, önemsenmiyor, onlara öcü gözüyle bakılıyor,
onların görüşünden mutlaka yararlanılmalı diyorum.
Yine, sağlıkla ilgili 3 Aralık Dünya
Engelliler Günüydü. 2014 yılında HDPli Diyarbakır Belediyesinde
engelliler birimi tarafından sesli kütüphane oluşturulmuştu. AKP
iktidarının atadığı kayyum tarafından bu sesli
kütüphane kapatıldı. Nedeni: Anadillerinde, Kürtçe çocuk hikâyeleri
ve çocuk şiirleri olduğu gerekçesiyle bu sesli kütüphane
kapatıldı arkadaşlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; üniversite kurulsun, kurulsun ama altyapısı
tamamlansın. Gerekli öğretim elemanı, ekip, eleman, bütçe
mutlaka olmalı, yetersiz eleman olduğu zaman, başta yetersiz
öğretim elemanı olduğu zaman iyi hekim yetişmiyor;
Yarım doktor candan, yarım imam imandan eder. sözü tam da bunun
için söylenmiştir.
Arkadaşlar, biliyorsunuz önümüzdeki hafta bütçe
görüşmelerine başlayacağız. Bu bütçe görüşmelerinde
dikkatimi çeken bir şey oldu. Sağlığa ayrılan bütçeyi
toparladık, 37 milyar ayrılmış arkadaşlar.
Güvenliğe ne kadar ayrılmış biliyor musunuz? Tam 90 milyar.
Yani 2,5-3 katı, resmen savaşa ayrılmış,
sağlık hiç düşünülmemiş.
Şimdi, Türkiyeye yapılan yardımlar
var. 2018 yılı için Avrupa Parlamentosu şöyle bir karar
aldı: Türkiyeye yapılan mali yardımlardan 2018 yılı
içinde 80 milyon euro kesilecek. Niye? Türkiyede ifade özgürlüğüne, insan
haklarına saygı gösterilmiyor, Avrupanın demokrasi
standardından giderek uzaklaşıyor diye.
Avrupa Birliği ve dünyanın başka
ülkelerinin dayatmasıyla değil kendi iç
barışımızı kendimiz sağlayarak bu sorunları
rahat aşabiliriz. Savaşa değil sağlığa bütçe
ayıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BEHÇET YILDIRIM (Devamla) İtibardan tasarruf
edilmez. diyenlere inat Sağlıktan ve özgürlükten tasarruf edilmez.
diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
Trumpın resmî olarak Kudüsü İsrailin başkenti olarak
tanıdığına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu
haksız ve hukuksuz kararı alanları kınadıklarına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Trump resmî olarak Kudüsü
İsrailin başkenti olarak tanıdı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu haksız
ve hukuksuz kararı tanımadığımızı bir kez
daha ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) Bu konudaki siyasi parti gruplarımızın hem
Meclisimizin hem de halkımızın hissiyatını ifade eden
ortak deklarasyonunu az önce bu kürsüden ilan etmiştik. Bu tutum, dünya
barışından uzak, Orta Doğudaki çatışmayı
derinleştirecek, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürecek ve
İslam âleminde infiale yol açacaktır. Kudüs, bizim ilk kıblemiz
ve tüm Müslümanların gözbebeğidir.
Bu anlamda bir kez daha, bu kararı
alanları da kınadığımızı net ve sert bir
şekilde bu kürsüden ifade etmek istedim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Teklifin tümünü oylamadan önce İç
Tüzükün 86ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere,
lehte İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Hamdi Çamlı
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çamlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; 506 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde lehte görüşlerimi belirtmek
üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, gazi milleti, Gazi
Meclisi ve gazi milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin halkımız
içerisinden seçilerek gelen üyeleri olarak halkımızın
taleplerini dile getiren bir kanun çalışması yaptık, bu
akşam Meclisimizden geçirdik. Yalnız, tabii, şimdi, Meclis
Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi, Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Trumpın bir son dakika açıklaması
olmuş. Büyükelçiliklerini Kudüs-ü Şerife taşıyacaklar
herhâlde. Harem-i Şerifin duvarlarının dibinde dolaşmaya
başlamış. Kınıyoruz, lanetliyoruz; her yerde,
dünyanın her coğrafyasında teröre destek veren Amerikadaki bu
aklı kınıyoruz, nefretle kınıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Dünyanın hangi
coğrafyasında, nerede bir kötülük varsa altında olan
Amerikadaki bu aklı -Amerikadaki bu aklı diyorum çünkü Amerikan
halkıyla bir alıp veremediğimiz yok- kınıyorum,
nefretle tekraren kınıyorum.
Tabii, bu kanun üzerinde
arkadaşlarımız konuştu, parti gruplarımız
konuştu; müspet, menfi değerlendirmeler de yaptılar, değerlendirmelerde
bulundular. Gördüğünüz gibi, hem gündemin sıcaklığı
hem gelişen olaylar çerçevesinde ben de bu kanunun lehinde oy
kullanacağımı, oy kullanacağımızı beyan
ederek fazla da üstünde durmak istemiyorum; neticede konuşuldu,
eleştiriler yapıldı.
Gündemimiz sıcak. En son
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) Beyaz
adama gel.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Beyaz adama
gel. diyor. Hakikaten, beyaz adam Harem-i Şerifin ve bütün
kutsallarımızın duvarlarının dibinde
dolaşıyor, ileri geri. Kim duvar dibinde dolaşır? Ama
şunu bilsin ki köy çobansız değil, köy değneksiz
değil. Allahın izniyle bu millet ve bu ümmet bu küresel
hırsızlara asla geçit vermeyecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve ben buradan birlikte
çalıştığımız siyasi
arkadaşlarımıza da bazı gruplarımıza da
çağrıda bulunmak istiyorum: Bunların ipiyle kuyuya inmeyin
kardeşim, bunların ipiyle kuyuya inip tantana yapmayın. Bak, ben
İstanbul çocuğuyum.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Hiç de
benzemiyorsun.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - En hareketli
bölgelerde her şeyi görmüş geçirmiş, bilen bir
arkadaşınızım yani kötü şeyleri yapmış
olarak söylemiyorum, bilen bir arkadaşınız olarak söylüyorum.
Bizim İstanbulda eskiden çok vardı,
tantanacılar denirdi, polis literatüründe de vardır; polislikten,
Emniyetten gelen arkadaşlarımız da bilir, tantanacılar
diye bir kavram vardır. Bunlar yolun ortasında bir yerde üç
kâğıtçılarla beraber -hani birileri çıkardı ya üç tane
kâğıt sallardı ya mesela- üç kâğıtçılar tezgâh
kurar, işte bul karayı al parayı, onun etrafında da
tantanacılar vardır, kavga ediyor gibi yaparlar fakat oraya gelenleri
soyarlar veya soymaya çabalarlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yelizler yoktu
değil mi? Yelizler yoktu herhâlde?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Cahiliye
devrindeki Araplar gibi bir put yaptınız, o puta tapınıp
tapınıp duruyorsunuz ya. Benim ismim belli cismim belli. Aynı
Arap cahilleri gibi. Hâlâ konuşmaya bak, lafa bak. Tap bakalım,
karnın acıktı mı da yersin.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Kim o put,
söyle bakalım.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Sen yaptın
putu, siz yaptınız işte.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Kim o put?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Ben İstanbul
çocuğuyum, bunları gördüm kardeşim.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) Hiç
benzemiyorsun be arkadaş.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Bak, tantana
yapıp gürültü yapmayın. Ülkemize, milletimize, millî menfaatlerimizin
üzerine çökmeye çalışanlar var. Biz bunları
çöktürtmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz ne kadar tantana yaparsanız, ne kadar
tavşana bak, tavşana bak diye tantana yaparsanız bunların
hiçbirini bu millet yemeyecek, bu ümmet yemeyecek ve asla geçit vermeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Bu sokaklarda
bizi öldürdüler. Her şeyi göze aldık kardeşim, hiç kimse kusura
bakmasın.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çamlı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Putlar
yaptınız, putlara taptınız. gibi sataşmalarda bulunmuştur,
sataşmadan
BAŞKAN Buyurun, iki dakika süreyle söz
veriyorum. Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul
Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının 506 sıra sayılı
Kanun Teklifi üzerinde oyunun rengini belli etmek üzere yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Allah aşkına, bu
nasıl bir konuşma üslubudur ya. Mahalle kabadayısı
mısın?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Kendine
bak!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kendinle ilgili
konuşurken Meclisin huzurunda olduğunu görmüyor musun? Kimi tehdit
ediyorsunuz?
MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) Veli
Ağbabaya da söylüyor musunuz bunu?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Nasıl bir üslupla
tehdit ediyorsunuz? Sen kendi sokaklarında, İstanbul
sokaklarındaki az önce bahsettiğin o kirli ilişkilerinin
içerisinde yaşadığın hayatı Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşımak zorunda mısın? Bu nasıl bir şey?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Niye üstünüze
alınıyorsunuz? Amerikanın sözcüsü müsünüz?
FATMA BENLİ (İstanbul) Bu ifade çok
çirkin ama size hiç yakışmıyor.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) Sen Amerikanın
sözcüsü müsün?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Amerika Birleşik
Devletlerinde Orta Doğu Projesinin Eş Başkanıyım.
diyen lider senin liderin değil miydi?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Geç onları ya,
geç!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Beraber
şoförlüğünü yaptığın lider değil miydi? Biz o ne
derse onu yapacağız. Amerikaya nasıl karşı
çıkıyorsunuz? diyen o değil miydi?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Seviyenize bakın
bir ya! Siz üslubunuza bakın!
FATMA BENLİ (İstanbul) Siz nasıl
grup başkan vekilliği yapıyorsunuz?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sen, yüzün
kızarmadan kalkıp da buradan nasıl kabadayılık
yapıyorsun?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Siz kendi üslubunuza
bakın bir ya! Yapmayın Allah aşkına!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Böyle bir üslup olmaz,
böyle bir yaklaşım olmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisindesiniz.
Yaklaşım tarzınızı, konuşma
tarzınızı kınıyorum. Putlardan bahseden, put yaratan
Siz kendi genel başkanınıza ibadet edilmesi gerektiğini
söyleyen kişilersiniz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Yalan
konuşuyorsun! Terbiyeli ol! Adam gibi konuş!
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul)
Terbiyesizlik yapma!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Konuşmayın
oradan.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Ne demek ibadet
Ne biçim konuşuyorsun sen?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bir daha
konuşurken
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Ne biçim
konuşuyorsun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sayın Başkan,
Adam gibi konuş. sözünün burada kınanmasını istiyorum,
tamam mı?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Biz sadece
Allaha ibadet ederiz. Terbiyeli ol! Bu grup Allaha ibadet eder.
BAŞKAN Sayın milletvekili, lütfen
Sayın Özkoç, siz de Genel Kurula hitap edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Konuşma oradan!
Sizler terbiyeli olacaksınız!
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Bu grup Allaha
ibadet eder. Terbiyeli konuş!
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul)
Parmağını indir! Ne parmak sallıyorsun? Sen kimsin?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizler terbiyeli
olacaksınız. Öyle yok. Sizlere pabuç bırakacak hâlimiz yok
bizim.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Ne diyorsun sen?
Adam gibi konuşacaksın, adam gibi.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kabadayılık
falan yok, yok öyle şey.
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) Defol
git oradan!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kabadayılıkla
bizi sindiremezsiniz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Adam gibi
konuşacaksın! Adam gibi konuşacaksın!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Adam gibi siz
konuşacaksınız. Öyle yok.
BAŞKAN Sayın Özkoç, Genel Kurula hitap
edin.
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul)
Elini, parmağını sallama! Kabadayılık yapma! Sen
yapıyorsun kabadayılık ya.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kabadayılık
yapan sizlersiniz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Bu grup Allaha
ibadet eder, başka hiç kimseye ibadet etmez!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ben istediğim
gibi, doğru dürüst buradan konuşuyorum. Öyle tehditle bizi
yıldıramazsınız.
YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) Tam
da onu yapıyorsun şu an.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Yapmak istediğiniz
bir şey varsa yapılması gereken yerde yaparsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Biz Allahtan
başka kimseye ibadet ne ederiz ne edilmesine müsaade ederiz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bağırarak
konuşamazsın!
BAŞKAN Sayın Özkoç, süreniz doldu,
lütfen, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Herhâlde müsaade
edersiniz.
BAŞKAN Sayın Özkoç, sataşmadan süre
veremiyoruz fazla, iki dakikadan fazla veremiyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ama
yaptıkları sataşmalar
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Sataşan
bu ya! Sataşan kendisi ya!
BAŞKAN Cevap verdiniz. Sayın Özkoç
teşekkür ediyoruz. Lütfen, bunu uzatmayalım, çok teşekkür
ediyorum Sayın Özkoç.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kürsü işgali bu!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisini tehdit ederek
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Bırak ya!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kürsü işgali bu!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Kabadayılık
üslubuyla Cumhuriyet Halk Partisini asla sindiremezsiniz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) Kürsü işgali
yapıyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Yolsuzluğunuzu,
arsızlığınızı, Amerikayla olan
birlikteliğinizi halkımıza şikâyet etmeye devam
edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Çamlı.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sayın
Başkanım, hatip benim konuşmamı referans göstererek bana
hakaret etti.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ne hakareti!
BAŞKAN Ne dedi Sayın Çamlı?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul)
Terbiyesiz dedi, bilmem, bir sürü bir şey söyledi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hayır, öyle bir
şey söylemedim.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Sokak
ağzı dedi, kabadayı dedi.
BAŞKAN Sayın Çamlı, lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim, bunu kapatalım.
Arkadaşlar, gecenin bu vakti, lütfen biraz daha
sakin olalım, sinirlerimize hâkim olalım.
Buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının,
Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) Sevgili
arkadaşlar, bizim mabudumuz belli, âlemlerin Rabbi Allah (cc). Başka
mabutları olan varsa baksın.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Dinle, burada politika
yapma! Burada siyaset yapıyoruz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Tayyip
Erdoğan -bizim mabudumuz- (x) bizim
liderimiz, Ağabeyimiz, kardeşimiz, birlikte yürüdüğümüz,
milletin hizmetinde olan ve milletin hizmetinde olduğu müddetçe de sonuna
kadar kanımızla canımızla arkasında
duracağız.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Destek
olacağız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Allah selamet versin.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Tamam mı
kardeşim, bir.
İki: Kalkıp burada sen, yok, kabadayı
mabadayı
Kabadayı mabadayı yok, herkesin bir hâli var, benim de
hâlim bu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Hakikaten hâlin bir
tuhaf.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Ama yüreğime
bakacaksın sen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Senin yüreğini de
biliyoruz.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Gideceksin beni
Fatihte soracaksın, İstanbulda soracaksın. Bir komşunun,
birisinin tavuğuna kış demiş mi dememiş mi, onu
öğreneceksin. Tamam mı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yeliz kimdi, Yeliz?
FATMA BENLİ (İstanbul) Ya yapmayın
ya! Bu kadar da çirkinleşmeyin yani.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) Ben burada
kimseyi tehdit etmedim. Benim tehdit ettiğim... Ben bir tek şeyi
tehdit ediyorum, küresel hırsızları. Aklınızı
başınıza alın, bu topraklarda size verecek bir tane
çakıl taşımız ve bir delikli liramız yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ne pahasına olursa
olsun bunun arkasında duracağız. Kusura bakmasınlar.
Bak, benim Meclisimi vurdular. Bak, fitilleri
görüyor musun?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Senin
desteklediğin adamlar vurdu.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Onlar vurdu,
senin adamların vurdu.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Senin
adamların vurdu.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) -
Aldığın, o salladığın kâğıtları
sana verenler vurdu burayı. Tamam mı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) FETÖyü kim
yerleştirdi devlete?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Yapma ya! Kim getirdi
onları buraya?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Onun CIA
köpekleri vurdu burayı.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) Devlete kim
yerleştirdi onları, kim?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Bu CIA köpekleri
vurdu burayı. Tamam mı? Kusura bakma kardeşim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) O
silahları nasıl elde ettiler?
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Bak, kimseye
pirim vermeyeceğiz kardeşim. Bak, bunu burada bir daha söylüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, Başkan, sustur
şunu ya!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Bunu ilan
ediyoruz: Asla geçit vermeyeceğiz. 80 milyonu şehit etmeden bu
topraklara giremezler. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 80 milyonu şehit edecek
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, Amerikaya söyle git
sen, Amerikaya.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Bu memleketin
sokaklarındaki köpekler aslan kesilip onların
karşısına aslanlar gibi dikilecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Amerikaya söyle, BOP
Eş Başkanına söyle!
AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) - Bu memleketin
ağaçlarına tünemiş serçeler ebabil kesilip onların
kafasından aşağı siccilleri yağdıracak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Asla geçit
vermeyeceğiz, söyleyin onlara.
BAŞKAN Sayın Özkoç
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Efendim, Sizin
yarattıklarınız burayı bombalamıştır. dedi.
BAŞKAN Arkadaşlar, bakın, sabahtan
beri düzgün bir şekilde bir noktaya taşıdık. Lütfen,
sizlerden istirhamım, artık sükûnetimizi muhafaza edelim.
Sayın Özkoç, buyurun.
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, İstanbul
Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Size bir
şey demiyor ki ya.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Efendim?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Size bir
şey demedi. Küresel hırsızlara karşı
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Ya, Allah
aşkına ya! Sizin adamlarınız burayı bombaladı.
diyor. Ne demektir bu? Arkadaşlar, ne demektir bu?
Doğru, Fetullah terör örgütüyle kucak
kucağa olan sizlerdiniz. Fetullah terör örgütünü koruyan sizlerdiniz.
Fetullah terör örgütüne peşkeş çeken sizlerdiniz. Fetullah Hocaya
Bank Asyayı sizin Başbakanınız açtı. Fetullah Hocaya
her türlü imkânları siz tanıdınız ve onunla birlikte bu
milleti soymaya kalktınız.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hâlâ hoca diyor; FETÖ,
FETÖ!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Sizlere burada tekrar
söylüyorum: Din kisvesi altında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
kürsüden Bizim Allahımız budur, siz putperestsiniz. diyebilecek,
bir tane, Cumhuriyet Halk Partisi için, şerefsiz çıkamaz, bir tane.
(CHP sıralarından alkışlar) Bizim Allahımız da
birdir, imanımız da birdir, Peygamberimiz de birdir; bunu söyleyen
şerefsizdir! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, lütfen, artık bu
işi kapatıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1945) ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 506) (Devam)
BAŞKAN Aleyhte olmak üzere, İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanal
Değerlerimiz üzerinde, lütfen, hiç kimse,
farklı bir algıya sebebiyet verecek ifadeler kullanmasın,
hepimizin ortak değerleri.
İstirham ediyorum Sayın Tanal, gecenin bu
vaktinde sizden biraz daha böyle toparlayıcı bir konuşma
bekliyoruz.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Değerli Başkan.
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR,
GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSRAFİL KIŞLA
(Artvin) Hayırlı olsun. de yeter.
MAHMUT TANAL (Devamla) Evet, hayırlı
olsun diyeyim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 80 milyon
insanın bazı gerçekleri öğrenme hakkı var. Bu gerçekler
nedir? Tartışmanın kaldığı bu yer de şöyle:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 9 Mart 2005
tarihinde 209 sayı numarasıyla Cumhuriyet Halk Partisi, Kamuoyunda
Fetullah Gülen okulları olarak bilinen, yurt içinde ve yurt
dışında öğretim yapan okulların sayısı
yaklaşık 500 ve bu okullarda çalışan öğretmenlerin
sayısı 10 bini bulduğundan dolayı
diyerek Meclis
araştırması önergesi veriyor ve -bunun tedbirlerinin
alınması gerekiyor- AK PARTİnin oylarıyla reddediliyor
değerli arkadaşlarım. Kimin destek verdiği, kimin bu
Meclisi bombaladığı burada açık ve net.
Geliyorum konumuza. Sayın Süleyman Soylu Bey
diyor ki: Namuslu insan, şerefli insan istifa eder. Şimdi ben de
sesleniyorum: Şerefli insan, namuslu insan şunları söyler mi?
Bakın Paçalarından yolsuzluk akıyor. 10 Aralık 2008,
Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu. (CHP
sıralarından alkışlar) Kime söylüyor? Başbakan Recep
Tayyip Erdoğana söylüyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir daha söyle,
duymadılar.
MAHMUT TANAL (Devamla) Diyor ki:
Başbakanın, AK PARTİ'nin paçalarından yolsuzluk
akıyor. Bunu söyleyen Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman
Soylu. Ne zaman? 10 Aralık 2008de. Hangi Süleyman Soyluya inanacak bu
millet? Aynı Süleyman Soylu 31 Aralık 2008de Boyan döküldü Recep
Tayyip Erdoğan. diyor. Hangi Recep Tayyip Erdoğana, hangi Süleyman
Soyluya güveneceğiz, inanacağız?
FATMA BENLİ (İstanbul) Şimdi, dokuz
sene önceki ifadesini söylüyorsunuz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Yine, üçüncü, ne diyor 25
Şubat 2009da? Başbakan rantın babasını
getirdi." diyor. Kim diyor bunu? Süleyman Soylu. Kime diyor? O dönemin
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğana diyor. Diyor ki: Yolsuzluklarla
mücadele edeceğim. derken yolsuzlukların çukuruna battı. Bunu
söyleyen kim? Süleyman Soylu. Kime söylüyor? Başbakan Recep Tayyip
Erdoğana söylüyor.
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Meclisteki
çöpleri kim karıştırıyor?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, Kendini
padişah olarak görmek istiyor." diyor. Kim bunu söylüyor? Süleyman
Soylu söylüyor bunu. Kime söylüyor? AK PARTİ
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Sen terörle
mücadeleden rahatsızsın!
MAHMUT TANAL (Devamla) Fetullah Güleni öven adam
sen değil misin?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) FETÖnün
bankasına giden sen değil misin?
MAHMUT TANAL (Devamla) Fetullah Güleni öven adam
sen değil misin? FETÖcüsün FETÖcü!
Bakın, kendini padişah olarak gören
Padişah
olarak görüyor." diyor. Kaç tarihinde?
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) Çöpleri kim karıştırır
Sayın Tanal, çöpleri? Meclisteki çöpleri kim
karıştırır?
MAHMUT TANAL (Devamla) Bunu 14 Mart 2009 tarihinde
söylüyor. Ne diyor? Attan düşenden Başbakan olmaz. Bunu söyleyen
kim? Bunu söyleyen Süleyman Soylu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimin için diyor, kimin
için?
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi, Başbakan
Recep Erdoğan için söylüyor o gün için, bugünün Cumhurbaşkanı,
bugünün Genel Başkanı hakkında söylüyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ne diyorsun ya!
Allah Allah!
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, o günkü iktidar
hakkında bu kadar suç isnadında bulunan Süleyman Soylu
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sahte, sahte onlar! Onlar
sahte Mahmut!
MAHMUT TANAL (Devamla) Bu iktidar bu ülkeyi
yönetemez, idare edemez." diyen Süleyman Soylu neden bu Hükûmetin bir parçası
oldu, neyin karşılığında bu Hükûmetin parçası
oldu? Bunu sorarlar.
ÖZKAN YALIM (Uşak)
Kandırılmış, kandırılmış!
SALİH CORA (Trabzon) SİHAlardan
rahatsız oluyorsunuz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakın, Amerika
diyorsun. Biz hep diyoruz ki: Kahrolsun Amerika. Siz Amerikanın 13 tane
üssünü Türkiyeden gönderebiliyor musunuz? Gönderemiyorsunuz. Amerika askerleri
Irakta o kadar insanı katlederken kolaylıklar dilemedi mi sizin
Genel Başkanınız? Dilediniz.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) 6ncı
filoya kim sahip çıktı?
MAHMUT TANAL (Devamla) Biz, bakın, şu
anda, Türk askerlerinin, şerefli askerlerimizin başına çuval
geçirdiği zaman
O hırsız için iki tane nota verdiniz,
askerlerim için nota vermediniz ya. Biz sizin neyinize güvenelim?
ÖZKAN YALIM (Uşak) Nota mı verdiler?
Vermediler!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 1 Mart Mahmut, 1 Mart.
MAHMUT TANAL (Devamla) Siz şu anda yine
İsraille tüm ticari ilişkileri kesebilecek misiniz? Arkadaşlar,
Süleyman Soylu o dönem yine Filistinle ilgili de büyük bir laf sarf
etmiş, demiş ki: Siz Müslümanları bununla
kandırıyorsunuz.
BAŞKAN Bu kadar şahsiyetle
uğraşmayalım Sayın Tanal, lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Neye
uğraşmayayım? İçişleri Bakanı benim Genel
Başkanıma diyor ki: Namus, şeref, haysiyet varsa
Peki,
şeref, namus, haysiyet olan birisi, bu lafları o dönem söyleyip bu
lafın arkasında durmaz mı? Olması gereken bu.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA BENLİ (İstanbul) Dokuz sene
öncesini söylemenin ne anlamı var?
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) Erkeksen
Süleyman Soylu buradayken konuş!
BAŞKAN Teklifin tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
228 |
|
Kabul |
: |
228(x) |
|
|
|
|
|
Kâtip Üye Mustafa Açıkgöz Nevşehir |
Kâtip Üye Bülent Öz Çanakkale |
Böylece, teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu olsun.
2nci sırada bulunan, AB-EFTA Ortak Transit
Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine
İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve
1/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987
Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi
Değiştiren 28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/745) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S.Sayısı:457) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 457 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
AB-EFTA ORTAK
TRANSİT ORTAK KOMİTESİNİN 20 MAYIS 1987 TARİHLİ
ORTAK TRANSİT REJİMİNE İLİŞKİN
SÖZLEŞMEYİ DEĞİŞTİREN 28/04/2016
TARİHLİ VE 1/2016 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
AB-EFTA Ortak Transit Ortak Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak
Transit Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Değiştiren
28/04/2016 Tarihli ve 1/2016 Sayılı Kararının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde gruplar
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili
Sayın Hilmi Yarayıcı
Buyurun Sayın Yarayıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel
Kurulu saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Yarayıcı, bir dakika
Sayın milletvekilleri, lütfen uğultuyu
keselim, Sayın Yarayıcı konuşuyor.
Buyurun.
HİLMİ YARAYICI (Devamla)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, Birleşmiş Milletler ile ülkemiz
arasında yapılan antlaşmaları ilke olarak uygun
bulduğumuzu belirtmek isterim.
Son yıllarda iktidar kendisini rahatsız
edecek hangi gelişme yaşanırsa hemen Bize darbe
yapılıyor, kumpas kuruluyor. yaygarasına sarılıyor.
Halk, yaşadığı çevreye sahip çıkmak için sokağa
çıkıyor darbe diyorsunuz, gayriresmî iktidar
ortağınız Fetullahla aranız bozuluyor,
hırsızlığınızı ifşa ediyor darbe
diyorsunuz. Her olaydan illaki bir mağduriyet yaratıyorsunuz. Zarrab
olayından bile mağduriyet çıkarma peşindesiniz. Ne
mağduriyeti arkadaşlar, siz kimi kandırıyorsunuz? Ortada
basbayağı kirli bir rüşvet çarkı var. Belgeleri, tapeleri
hepimiz gördük. Girdiğiniz kirli ilişkilerden milyon dolarları
iç ediyorsunuz ama her ne hikmetse sonuçta yine siz mağdur oluyorsunuz.
Neymiş? İrana uygulanan ambargoya uymak zorunda
değilmişiz, ülkemizin çıkarları için ticaret
yapmışız, bu kimseyi ilgilendirmezmiş, -miş,
-miş, -miş. Arkadaşlar, size Ticaret yapmayın. diyen mi
oldu? Normal ticaret yapsaydınız size kim ne diyecekti ki? Aldığımız
petrol ve gaz karşılığında İrana gıda,
insani yardım malzemesi, ilaç ve zirai üretim ürünleri ihraç etmemize
yasak koyan mı vardı?
İşin özünü size anlatayım.
Rezanın itiraflarından ve tapelerden anlıyoruz ki İrana
yapılan bir ticaret micaret yok, her şey sahte, her şey yalan.
İrandan aldığımız gaz ve petrolün karşılığında
Halk Bankasında İran adına açılan hesaptan yapılan
ihracatın parası ihracat yapan firmaya ödenmesi gerekirken bunu da
yapmamışsınız. Peki, ne yapmışsınız?
Bakanlarınızla, bürokratlarınızla bir olmuş
Zarrabın şirketleri üzerinden yapılan hayalî ihracattan avanta
almış ve cebinize atmışsınız. Peki, bu
paraları cebe indirirken başka ne yapmışsınız?
İrana gerçekten ihracat yapmak isteyen firmaların önüne çeşitli
engeller koymuş, tüm paranın Zarrabın şirketlerine
geçmesini sağlamışsınız. Ne diyor mahkemede Zarrab?
İrana hiçbir dönem ürün ihracatı yapmadım, hayalî ihracat
yaparak kara para akladım. diyor. Hâl böyleyken ulusal
çıkarlarımız lehine hangi ambargoyu delmişiz? Buradaki
ulusal menfaatimiz nedir? Hazinemize ne kadar para girmiş?
Çıkın, rakam rakam açıklayın da biz de bilelim.
Çıkın, mertçe deyin ki: Biz Reza denen sahtekârla hiçbir menfaat
ilişkisine girmedik. Biz ambargoyu Türkiye halklarının lehine
ticaret yaparak şu, şu, şu ürünleri sattık. İşte
faturalar burada, ödenen vergi bu, ticari kazancımız da şudur.
Siz söylemediğiniz için, şimdilerde, gönlünüzün efendisi Zarrab,
Amerikan mahkemelerinde belgeleriyle tek tek anlatıyor. O anlattıkça
sizi bilmem ama biz utancımızdan yerin dibine giriyoruz.
Hırsızların ülkemizi düşürdüğü durumu gördükçe de
içimiz kan ağlıyor. Siz Zarrabtan avanta alıp gününüzü gün
ederken, koca koca bakanlarınız kendisine ödüller vermek için
sıraya girmişken halkımız ne durumdaydı; bilginiz var
mıydı acaba?
Yüreğinizde bir parça vicdan
taşıyorsanız anlatacağım yaşanmış bu
trajediyi dikkatle dinleyin lütfen: Adanada eşi işsiz kalan, ev
kirasını sekiz aydır ödeyemeyen 26 yaşındaki Emine
Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son parayla
odun almaya gider. O kadar az parası vardır ki oduncu Bacım, bu
paraya odun mu olur? der ama anne Emine Akçay ısrar eder. Oduncu hâline
acır, para almadan bir çuval odun verir. Emine Akçay o bir çuval odunu
alıp eve gelir. Odunlar ıslandığı için yanmaz, lastik
parçalarını tutuşturmaya çalışır, o da olmaz.
Emine Akçay çocuklarının ısınması için
çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük
oğluna verir, kendisi içerideki odaya girer ve tavandaki salıncak
demirine ip bağlayarak kendini asar. Anlattığım
ezilmişliğin, acının, çaresizliğin, yoksulluğun
ta kendisidir. Eğer siz o dönemde bu ülkenin çiftçisinin, üreticisinin,
sanayicisinin ürünlerini İrana satıyor olsaydınız binlerce
işsizimiz için yeni istihdam alanları açılacak, belki de
Eminenin eşi iş bulacak, o da bugün aramızda, çocuklarına
sarılarak birlikte olacaktı.
Şimdi, iktidar, bizden tüm bunları
unutmamızı, Türkiyeye karşı bir komplo kurulduğuna
bizi ikna etmeye çalışarak aynı gemide bulunduğumuzu ima
ediyor. Batarsak hep beraber batacağımıza inanmamızı
istiyorsunuz. Yazar Fatih Yaşlının yazısındaki gibi,
aynı gemide falan değiliz arkadaşlar. Biz, Ermenekte maden
ocağı göçüp işçiler suyun altında kaldığında
sorulan Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı? sorusunun
ta kendisiyiz, Somada tekmelenen maden işçileriyiz, işçi
çadırlarında, tarikat yurtlarında yanan bedenleriz, Ensar
Vakfı yurtlarında istismar ettiğiniz çocuklarız,
işinden KHKlerle ihraç edildiği için direnen ve otuz beş kiloya
düşen onurlu öğretmen, akademisyen Nuriyeyiz, Semihiz.
Sizler ise denetlenmeyen, maden ocakları,
cezalandırılmayan patronlar, çocukları, kadınları,
işçileri göz göre göre ateşe atanlar, vergi cennetlerinde milyon
dolarlar aklayanlar, iktidar nimetleriyle gemileri yürütenlersiniz. Ve
şimdi gemiyi batırırken bizleri de dâhil etmeye çalışıyorsunuz.
Kusura bakmayın, bizi unutun çünkü biz bu kirli oyunda yokuz. Öyle
FETÖ'nün metönün kumpasları sözlerinize de karnımız tok. Güya
17-25 Aralık operasyonlarına dek hiçbir şeyden haberiniz yoktu
değil mi?
Peki, Nisan 2013te Millî İstihbarat
Teşkilatının hazırladığı bilgi notunu ne yapacağız?
Verecek bir cevabınız var mı? Soruyorum: MİT, bilgi notunda
Zarrabın yönettiği kara para trafiğinde bakanların da rol
aldığını, duyulursa bunun Hükûmete zarar vereceğini
size söylemedi mi? Söylediyse, o bakanları, bürokratları derhâl
görevden alıp Zarrabı içeriye neden tıkmadınız? Yoksa
işin ucu çok daha yukarılara mı dayanıyordu?
Bir adım daha ileriye gideyim, duayen
gazetecimiz Uğur Dündar geçtiğimiz cuma günü ortaya bir iddia
attı ve o iddia bugüne kadar bir kez olsun yalanlanmadı. Ne diyor Sayın
Dündar iddiasında? Diyor ki: 19 Aralık 2013 tarihinde, e-postama,
ekinde birtakım dekontların da bulunduğu bir ihbar mektubu
ulaştı. İhbar mektubunda Reza Zarrabın
adamlarının üzerine kurduğu paravan şirketlerle 87 milyar
dolarlık bir parayı akladığı, bunu da Maliyenin
denetiminden kaçırarak gerçekleştirdiği öne sürülüyor. Dönemin
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan, MİT Müsteşarı, MASAK ve Maliye Bakanına
hitaben yazılan ihbar mektuplarındaki iddiaları doğrulamak
için de birtakım dekontlar eklenmiştir.
Şimdi, sıkı durun, ihbar mektubunun
yazıldığı tarih ne biliyor musunuz? 11 Aralık 2012,
yani FETÖ kumpası dediğiniz 17-25 Aralık
operasyonlarından tam bir yıl önce yazılmış. Peki,
dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanlar, Maliye
Bakanı, MASAK ne iş yapmış? Hiç. Yanlış
duymadınız, koskoca bir hiç. İhbarcı,
yapılmadığını görünce ne yapıyor dersiniz?
Gidiyor, tüm belgeleri Bugün gazetesine sunuyor. Ne yapıyor bu cemaatçi
gazeteciler? Onlar da Zarraba bu olayı anlatıyor ve olayı örtbas
etmek için ondan avanta istiyor. Devreye İçişleri Bakanı
giriyor, Bu haberi yayınlarsanız Beyefendi rahatsız olur.
diyerek üstü kapalı tehditte bulunuyorlar.
Şimdi, bize Ana hıyanet partisi
diyenlere soruyorum: Kumpas bunun neresinde? Darbe bu işin neresinde?
Cemaatin gazeteleri bile haberi yapmıyorsa, avantaya ortak olmaya
çalışıyorsa, cemaat kumpasını bize
açıklayın, biz de öğrenelim. Olayı örtbas eden iktidar
suçlu değil de açığa çıkaran polisler mi suçlu? Buna
mı inanalım?
Tüm bu anlattıklarım Zarrab
davasının özüdür. Hiç kimse millî çıkarlarımız
teranesine sarılmasın. Bu kirli ilişkide İran
kazanmıştır, Zarrab kazanmıştır, avanta alan
bakanlar kazanmıştır, kaybeden ise çiftçisiyle, üreticisiyle,
sanayicisiyle yoksul, emekçi halkımız, Türkiye halkları
olmuştur. Çalan siz olmuşsunuz, faturasını yoksul
halkımıza ödettireceksiniz, bunun dışında başka
hiçbir gerçeklik yoktur. O yüzden yalanlara sarılmayı
bırakın artık, yalanlarınıza karnımız tok.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gruplar adına son söz, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşa aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Danış Beştaş.
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, asıl vatandaşın gündemini,
açlığa, yoksulluğa, enflasyona dair birkaç hususu aslında
konuşmamız lazım, daha doğrusu Meclisin asıl
gündeminin ekonomi gündemi olması gerektiği çok açıktır.
Nedir şu anda ekonomi gündemi? Bildiğimiz
üzere kaç gündür konuşuluyor; Zarrab davası, Man Adası
belgeleri, Malta olayına bağlı olarak Paradise ve Panama
belgeleri, şimdilik bir suç ekonomisinin bu ortaya saçılan
kısımlarını oluşturuyor.
Şimdi, bununla birlikte enflasyondaki
yükseliş halkın satın alma gücünü hızla eritiyor. Merkez
Bankası dolara müdahale etmek yerine geçici çözümler peşinde
koşmaya devam ediyor. Daha Asgari Ücret Tespit Komisyonu
çalışmaya başlamadan Çalışma Bakanı işçiden
fedakârlık yapmasını istedi.
Şimdi, burada, gerçekten hayat
pahalılığı nasıl ifade ediliyor iktidar
tarafından? Diyorlar ki: Gıda fiyatları yüksek, bu nedenle
enflasyon artıyor. Bu şekilde bir gerekçe uydurulması gerçekten
akla ziyan bir açıklama. Enflasyonun ve buna bağlı yükselen
fiyatların arkasında ithalat artışı olduğunu
aslında hepimiz biliyoruz. Yüksek ithalat ve buna bağlı yüksek
büyüme sevdası kur baskısı nedeniyle sürekli fiyatları
yükseltiyor.
Şimdi, burada Merkez Bankasının rolü
ne? Merkez Bankası iktidarın emrinde, günü kurtarma peşinde ve
kalıcı müdahaleler yapmayı asla tercih etmiyor. Bunun yerine,
halkın yararına olmayan adımlarla toplumsal maliyeti her geçen
gün daha da artırıyor.
Bugüne kadar Merkez Bankasının
açıkladığı hiçbir hedef ne gerçekçiydi ne tutturulabildi.
Buna hepimiz tanıklık yapıyoruz. Aslında bu yönüyle Merkez
Bankası halkın gözünün içine baka baka suç işliyor.
Şimdi, burada, Türkiyede ekonomi, enflasyon,
işsizlik ve kurun aynı anda yükseldiği bir felakete doğru
hızla gidiyor. Ekonomi dünyasının şikâyetleri, dertleri ve
bu konudaki söylemleri maalesef Meclise kadar ulaşamıyor. Halkın
gündemini buradaki milletvekilleri ne kadar duyuyor? Aslında bizim bunu
konuşmamız gerekiyor.
Şimdi, piyasa mekanizması Merkez
Bankasının faiz artırımını beklerken
Cumhurbaşkanı çıkıp OHAL yetkisiyle faizi düşürme
çağrısı yapıyor. Aslında Merkez Bankasına
müdahale ediyor ve anayasal suç işliyor. Cumhurbaşkanı anayasal
suç işleme konusunda gerçekten uzun süredir istikrarlı bir
şekilde adımlarını atmaya devam ediyor. Aslında
Erdoğanın kendisi de faizi düşürmenin mümkün
olmadığını gayet iyi biliyor ama kendisinden kaynaklı,
siyasetten kaynaklı bir suçu Merkez Bankasına devrediyor, ihraç
ediyor ve böylece kendisinin suçlu olduğunu, bu konuda sorumlu
olduğunu saklamak adına 17 Kasımda ayrıca bir açıklama
yaptı. Bu açıklamada diyor ki: Faizin sebep, enflasyonun netice
olduğu kanaatindeyim. Bu konuda beni anlamayanlar er veya geç
anlayacaklar. Enflasyon, yok hıyarmış, yok salataymış,
bunlardan kaynaklanan bir şey değil. Ana sebep faizdir faiz. Bunu
öğreneceksiniz. Bunu söylüyor Cumhurbaşkanı. Bu
açıklamadan sonra beklediğimiz şey oldu ve dolar 3,90a
ulaştı.
Şimdi, biz, Sayın Erdoğana açık
çağrı yapıyoruz: Faizler düşürüldüğü durumda,
enflasyon, işsizlik ve kurda iyileşme gerçekleşmezse istifa
edecek misiniz? Oluşacak zararın, hasarın maliyetini topluma
yüklemek yerine, istifa etmek suretiyle kendiniz yüklenecek misiniz? Biz bunu
açık çağrı şeklinde söylemek istiyoruz.
Yine Merkez Bankası döviz garantisi hamlesi
yaptı. Bu hamle halklarımızı korumak yerine özel sektöre
bir kur garantisi veriyor aslında. Bu hamle sonrası dolar yükselmeye
devam ederse zararı hazine yani halk karşılayacak. Merkez
Bankası yükü halkın sırtına atan bu
yaklaşımlardan ivedilikle vazgeçmelidir.
Ekonomi gündemi çok ağır, gerçekten
sonuçlar çok vahim ve bunun en büyük bedelini, tabii, ekonomi dünyasıyla
birlikte vatandaş çekiyor. Üçlü bir sarmal var bu konuda:
İşsizlik, enflasyon ve kur üçlüsü. Burada açıkçası, Merkez
Bankası ve Maliye Bakanlığının tüm müdahalelerine
rağmen, işsizlik, enflasyon ve kur aynı anda yükseliyor.
İşsiz sayısı 4,5 milyona ulaştı. Genç işsiz
oranı yüzde 19,8; genç kadın işsizlik oranı yüzde 27,5. En
çarpıcı olanı ise ne istihdam ne de eğitimde olan gençlerin
oranı yüzde 26,7ye yükselmiştir.
Şimdi, kur meselesine
bakınca, serbest kur rejimi içerisinde Türkiyede büyük döviz
dalgalanmaları yaşanıyor. Dolar, Dolmabahçe
mutabakatının açıklandığı gün, 28 Şubat 2015
gününde 2,51di; 29 Kasım 2017 itibarıyla 3,97. Bu aradaki fark, kur
dalgalanmalarının ne kadar vahim olduğunu aslında ortaya
koyuyor. Şimdi, burada, peki, son dönemlerde
yaşadıklarımızın halka tahvilini nasıl
yapabiliriz? Bu kadar büyük ekonomik sıkıntılar içinde, bu üçlü
sarmal içinde, uluslararası davalar içinde fatura nasıl
yansıyor? Türkiye yurttaşlarına, 80 milyona nasıl
yansıyor? Zarrab, biliyoruz hepimiz, New Yorkta Eski Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayana 50 milyon avro, 7 milyon dolar, 2,5 milyon TL ve 700 bin
TLlik saat gibi bazı rüşvetleri verdiğini itiraf etti.
Zarrabın sadece Çağlayana ödediği rüşvet toplamda Türk
lirası olarak 280 trilyondur. Zarrabın Egemen Bağış,
Erdoğan Bayraktar, Muammer Güler gibi Hükûmet yetkililerine, Halkbank
Genel Müdürü Süleyman Aslan gibi bürokratlara ne kadar rüşvet ödediğini
şimdilik bilmiyoruz, bu konuda henüz konuşmadı.
Çağlayanın Zarrabdan aldığı 280 trilyon rüşvet
o kadar büyük ki gelin bunu vatandaş diliyle çevirelim. Asgari ücretle
çalışan 200 bin emekçinin aylık ücretine denk geliyor. Bir
asgari ücretlinin, ücretli emekçinin alın teriyle bu parayı
kazanabilmesi için, bu rüşvet karşılığı olan
meblağı kazanabilmesi için on altı bin altı yüz
altmış altı yıl çalışması gerekiyor. Evet,
yanlış duymadınız, bunu hesapladık, on altı bin
altı yüz altmış altı yıl. Bu, Zarrabın
Çağlayana verdiği rüşvet miktarı. Peki, bu parayla
başka ne yapılabilir? 2.800 derslik yapılabilirdi. 250 tam
teşekküllü okul yapılabilirdi, 200 öğrenci yurdu
yapılabilirdi -Aladağda, çocuklarımız orada diri diri
yandı yurtta- 200 yataklı tam teşekküllü 5 hastane yapılabilirdi,
62 bin ataması yapılmayan öğretmenin ataması yapılarak
bir aylık maaşı aslında ödenebilirdi, maden işçileri
için 16 kişilik tam 1.012 yaşam odası kurulabilirdi, 280 bin işsize
bir aylık 1.000 Türk lirası işsizlik maaşı ödenebilirdi,
80 bin öğrenciye bir eğitim öğretim yılı boyunca
aylık 400 lira burs verilebilirdi, 9.500 kadına kendi işini
kurabilmesi için 30 bin Türk lirası tutarında
karşılıksız kredi verilebilirdi. Gerçekten, bu konuda
halkın bu olayları izlediğini, aslında bu meselelerin
hepsinin farkında olduğunu biliyoruz. Asgari ücretle
çalışanlar açlık sınırının altında
yaşayanlar, bugün televizyonlarda dudak uçurtan rüşvet alım
veriminin pazarlığını dinliyorlar ve iktidarın bu
konuda, açlık sınırı altında yaşayan vatandaşlar
için ne adım attığını merak ediyorlar. Biz de
halkın vekili olarak gerçekten bu ülkede artık halk yararına,
vatandaş yararına bir ekonomik politikanın, onlara yük
getirmeyecek bir ekonomik politikanın özenle, önemle ve ivedilikle gündeme
alınması gerektiğini söylüyoruz.
Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN AB-EFTA Ortak Transit Ortak
Komitesinin 20 Mayıs 1987 Tarihli Ortak Transit Rejimine İlişkin
Sözleşmeyi Değiştiren 28/4/2016 Tarihli ve 1/2016
Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
202 |
|
Kabul |
: |
202 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Bülent
Öz
Nevşehir Çanakkale
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı uğurlu olsun.
3üncü sırada bulunan Geçici İthalat
Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklere İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Geçici İthalat Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklere İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/712) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 385) (XX)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon Raporu 385 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ İTHALAT SÖZLEŞMESİNDE YAPILAN
DEĞİŞİKLİKLERE İLİŞKİN
BELGELERİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Geçici İthalat
Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi)nde 11-12 Mart 2002, 3-4 Mart
2008 ve 25-26 Mart 2013 tarihlerinde yapılan değişikliklere
ilişkin belgelerin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) 31/3/2004
tarihli ve 5108 sayılı Geçici İthalat Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun 1 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Geçici
İthalat Sözleşmesinin eklerinde yapılacak
değişiklikleri onaylamaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Geçici İthalat Sözleşmesinde
Yapılan Değişikliklere İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
200 |
|
Kabul |
: |
200 (x) |
|
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Açıkgöz Bülent
Öz
Nevşehir Çanakkale
Böylece, tasarı kabul edilmiştir,
kanunlaşmıştır.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.14
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
33üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, 7/12/2017 Perşembe günü
Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Danışma Kurulunun 6/12/2017 Çarşamba
günü yaptığı toplantıda 7/12/2017 Perşembe günü Genel
Kurulun toplanmaması önerilmiştir.
İsmail
Kahraman
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
İlknur İnceöz Engin
Özkoç
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Erhan Usta Ahmet
Yıldırım
Milliyetçi Hareket Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Oy
birliğiyle kabul edilmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Arasında Afet ve Acil Durum Halinde Yardım Sevkiyatının ve
Yardım Personeline Ait Eşyanın İthalat, İhracat ve
Transitini Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/764) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 460)
BAŞKAN - 4üncü sırada bulunan 460
sıra sayılı Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada bulunan 465 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/763) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 465)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısını görüşmek için 11 Aralık 2017 Pazartesi
günü saat 13.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum,
hayırlı geceler diliyorum, hayırlı hafta sonları
diliyorum, verdiğiniz emek için tüm gruplara teşekkür ediyorum.
Kapanma Saati: 22.17
(x) 506 S. Sayılı Basmayazı 5/12/2017 tarihli 32nci Birleşim Tutanağına eklidir
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 11/12/2017 tarihli 34üncü Birleşim Tutanağının Geçen Tutanak Hakkında Düzeltmeler kısmında yer almaktadır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 457 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(XX) 385 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.