TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36’ncı
Birleşim
13
Aralık 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Başkanlıkça, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, esas komisyon olarak İçişleri Komisyonuna, tali
komisyon olarak da Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna
havale edilen (2/1954), (2/1955) ve (2/1956) esas numaralı Kanun
Tekliflerini geri aldığına
ilişkin önerge yazısı (4/123)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (x)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C)
SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel Müdürlüğü
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE
ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) RADYO VE
TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk
Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J)
TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk
Tarih Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
Tarih Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K)
KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA KURUMU
1)
Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un,
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta’nın, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve bu konuşma nedeniyle
İç Tüzük hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Filistin’in başkentinin Doğu Kudüs
olduğu ve büyükelçiliklerin orada açılmasıyla ilgili bir tavsiye
kararının İstanbul’da yapılmakta olan İslam
İşbirliği Teşkilatı toplantısına iletilmek
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinden alınmasını Cumhuriyet
Halk Partisi Merkez Yönetim Kurulunun talimatıyla Meclise teklif
ettiklerine ilişkin açıklaması
5.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, ülkenin bütünlüğü için
duruşlarını sürdürmeye devam edeceklerine ve tarih, sosyoloji ve
coğrafyanın inkâr edilemeyeceğine ilişkin
açıklaması
6.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemir’in ifadelerine katılmadıklarına
ancak kürsü dokunulmazlığının olması gerektiğini
düşündüklerine ilişkin açıklaması
7.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Türkiye’yi bölmek amacıyla
yapılan konuşmaları demokratik bir olgunluk içerisinde görmenin
mümkün olmadığına ilişkin açıklaması
8.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta’nın, her türlü bölücülüğe ve bölücü söze
karşı olduklarına ve Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemir’in sözlerinin hiçbir şekilde kürsü
dokunulmazlığıyla alakalı olmadığına
ilişkin açıklaması
9.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisinin üniter devlet, Misakımillî
sınırları, coğrafi tanımlar konusundaki hassasiyetinin
belli olduğuna ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
11.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, sosyal demokrat bir parti olarak şok edici her
fikrin bile açıkça söylenebilmesinden yana olduklarına ilişkin
açıklaması
13.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan’ın, Atatürk Tarih Kurumu bütçesi üzerinde
yapacağı konuşmasında prompter kullanmak istediğine
ilişkin açıklaması
14.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İslam İşbirliği
Teşkilatı toplantısına iletilmek üzere ortak bir metnin
imzaya açılmasını teklif ettiğine ilişkin
açıklaması
15.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Doğu Kudüs’ün
bağımsız Filistin devletinin başkenti olarak
tanınması hakkında ortak bir metne imza atacaklarına
ilişkin açıklaması
16.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta’nın, Doğu Kudüs’ün bağımsız
Filistin devletinin başkenti olarak tanınmasıyla ilgili
bildirgeye katılacaklarına ilişkin açıklaması
17.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir Milletvekili Hüseyin
Kocabıyık’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
18.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’da özel bankaların kredi kullanan
çiftçileri TARSİM’i kendilerinden yaptırmaya mecbur
kıldığına ve bu konuda gereğinin
yapılmasını beklediğine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu’nun 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Mavi Marmara Anlaşması’ndan sonra
İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşmalarda “Tel Aviv” yerine
“Kudüs” yazılmaya başlandığına ilişkin
açıklaması
21.-
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın, iki
taraflı anlaşmaların bir ülkenin Dışişleri
Bakanlığı neredeyse orada imzalandığına
ilişkin açıklaması
22.- Samsun
Milletvekili Erhan Usta’nın, geçmişte yapılan hataları
eşeleyip iç siyaset malzemesi yapılacak davranışlardan
kaçınılması gerektiğine ilişkin açıklaması
23.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
24.-
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın,
Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Halk Partisinin hassasiyetine
teşekkür ettiğine, rutin bir uygulamayı “tanıma”
anlamına gelecek şekilde yorumlamanın bir anlamı
olmadığına ilişkin açıklaması
25.- Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İzmir Milletvekili Atila
Sertel’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, oturumu yöneten Başkan Vekili olarak bir
milletvekilinin konuşması üzerine görüş açıklama, üzüntü
bildirme ve o milletvekilini kamuoyu önünde güç duruma uğratacak bir
davranışta bulunma hakkı olmadığına ilişkin
açıklaması
27.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Mustafa
Ali Balbay’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- İzmir Milletvekili
Atila Sertel’in, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Atila
Sertel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Osmaniye
Milletvekili Ruhi Ersoy’un, İzmir Milletvekili Atila Sertel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bursa Milletvekili Nurhayat
Altaca Kayışoğlu’nun 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Eskişehir Milletvekili
Cemal Okan Yüksel’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
36.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in Başbakan Yardımcısı Hakan
Çavuşoğlu’nun 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
38.-
Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
39.- Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in, Başbakan Yardımcısı Fikri
Işık’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
40.-
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
41.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, kadın elinin
değmediği bir bütçenin kapsayıcı olmadığına
ve hayatın her alanında kadın-erkek eşitliği için
mücadele etmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması
42.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul’da yapılan
İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kudüs konusunda gösterdiği tavır
nedeniyle tüm milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’e, sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle
İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca iki birleşim için
Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Bütün milletvekillerinin Türkiye milletvekili
olduğuna ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, İstanbul Ticaret Odası
Başkanı İbrahim Çağlar’a Allah’tan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Doğu Kudüs’ün Filistin’in
başşehri olarak kabul edilmesine Meclis olarak destek verilirken
aynı zamanda bu konudaki iç eleştirileri dile getirmenin çok uygun
olmadığına ilişkin konuşması
VIII.-
BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
1.- İslam
İşbirliği Teşkilatı ile tüm dünya devletlerini,
sınırları 1967'de belirlenen ve hâlen işgal altında
bulunan Doğu Kudüs'ü bağımsız Filistin devletinin
başkenti olarak tanımaya davet ettiklerine ilişkin AK PARTİ
Grubu, CHP Grubu ve MHP Grubunun ortak çağrı bildirisi
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2018 malî yılı
içerisinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca
Adıyaman’a aktarılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın cevabı (7/18919)
13 Aralık 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme
geçiyoruz ve iyi çalışmalar diliyorum sevgili milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
II.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Başkanlıkça,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, esas komisyon olarak
İçişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonuna havale edilen (2/1954), (2/1955) ve
(2/1956) esas numaralı Kanun Tekliflerini geri aldığına ilişkin önerge yazısı (4/123)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, esas
komisyon olarak İçişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna havale edilen (2/1954),
(2/1955) ve (2/1956) esas numaralı Kanun Teklifleri İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal tarafından geri alınmıştır.
Bilgilerinize sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün ikinci turdaki
görüşmeleri yapacağız.
İkinci turda Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi,
Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ile Kişisel
Verileri Koruma Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (x)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (x)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK
KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin
şimdi sisteme girmeleri gerekmektedir.
Şimdi, ikinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın İbrahim Ayhan, Mardin Milletvekili Sayın Erol
Dora, Muş Milletvekili Sayın Ahmet Yıldırım,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir, Siirt Milletvekili
Sayın Kadri Yıldırım ve Şırnak Milletvekili Aycan
İrmez konuşacaklardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Bayburt Milletvekili Sayın Şahap Kavcıoğlu, Adana
Milletvekili Sayın Tamer Dağlı, Kütahya Milletvekili Sayın
Ahmet Tan, Tokat Milletvekili Sayın Coşkun Çakır, İstanbul
Milletvekili Sayın Hurşit Yıldırım,
Kırıkkale Milletvekili Sayın Mehmet Demir, İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Turan, Ordu Milletvekili Sayın Metin
Gündoğdu, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Yeneroğlu,
Bursa Milletvekili Sayın Osman Mesten, İzmir Milletvekili Sayın
Hüseyin Kocabıyık, İstanbul Milletvekili Sayın Tülay
Kaynarca, İstanbul Milletvekili Sayın Ekrem Erdem, Erzurum
Milletvekili Sayın İbrahim Aydemir, Samsun Milletvekili Sayın
Hasan Basri Kurt ve İstanbul Milletvekili Sayın Mürteza Zengin
konuşacaklardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günal, Bursa Milletvekili Sayın İsmet
Büyükataman, Osmaniye Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy ve Erzurum
Milletvekili Sayın Kamil Aydın konuşacaklardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ise Bursa
Milletvekili Sayın Lale Karabıyık, Adana Milletvekili Sayın
Elif Doğan Türkmen, Hatay Milletvekili Sayın Mevlüt Dudu,
Tekirdağ Milletvekili Sayın Emre Köprülü, Eskişehir Milletvekili
Sayın Utku Çakırözer, İzmir Milletvekili Sayın Atila
Sertel, Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan, Ankara Milletvekili
Sayın Ayşe Gülsün Bilgehan, İzmir Milletvekili Sayın
Mustafa Ali Balbay, Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlu ve Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel
konuşacaklardır.
Şahsı adına ise Bolu Milletvekili
Sayın Fehmi Küpçü ile Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak
konuşacaklardır.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun konuşmacılarını
dinleyeceğiz.
İlk olarak İstanbul Milletvekili
Sayın Garo Paylan konuşacaklar.
Sayın Paylan, süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize günaydın.
Saygılar sunarım hepinize.
Değerli arkadaşlar, AKP iktidarı
çözüm, demokrasi ve barış iradesinden koptuğundan beri hep
beraber kaybediyoruz. Ülke maalesef kan kaybediyor. Üç yıla yakın
zamandır çözüm üretemeyen iktidar, yalnızca zulüm üretiyor ve bu
zulüm düzeninin ekonomiye olan etkilerini de yalnızca palyatif tedbirlerle
kapatmaya çalışıyor.
Bakın, ben Plan ve Bütçe Komisyonundayım,
iki yıldır torba da torba, sürekli torba yasalar gönderiyor iktidar
ve zannediyor ki bu torba yasalarla, palyatif tedbirlerle ekonomi dikiş
tutacak ama arkadaşlar, dikiş tutmuyor. Yıllardır diyoruz
ki: Sorun siyasi arkadaşlar, siyasi; siyasi bir çözüme ihtiyacı var.
Geçen yıl bütçe görüşmeleri yapılırken de, orta vadeli plan
hedeflerinin hemen çökeceğini söyledik. Bakın, orta vadeli plan
hedefleri daha ocak ayında çöktü ve ne yaptı iktidar orta vadeli plan
hedefleri çökünce? Ya arkadaşlar, nisanda da referandum var ne
yapacağız? Vereceğiz piyasaya kortizonu, basacağız
parayı, genişlemeci politikaları işleteceğiz,
vergileri erteleyeceğiz, Kredi Garanti Fonu’yla piyasaya para
vereceğiz. Nihayetinde arkadaşlar, evet, kötü hisseden bir bünyeye
kortizonu verirseniz o bünye kendisini geçici olarak iyi hisseder. Bakın,
bir hıyar tarlasına, hani 1 dönümden eğer 1 ton hıyar
alacaksanız, o hıyar tarlasına hormonu basın 1 ton yerine 4
ton hıyar alırsınız. Bu böyledir, hormonu basınca
hıyar çoğalır; maalesef, Türkiye’de olan da budur
arkadaşlar. Yılın başında ekonomi yönetimi hormonu
bastı hıyarlar çoğaldı. Evet, ekonomimiz geçici olarak,
sanal olarak büyüdü ama bu büyüme hormonlu bir büyümedir arkadaşlar.
Bakın arkadaşlar, kortizonu bir bünyeye geçici olarak verirseniz
bünye kendini iyi hisseder ama sürekli verirseniz ne olur biliyor musunuz? O
bünye kanser olur.
“Üçüncü dönemde ekonomi büyüdü.” diyorsunuz. Ama
bakın dördüncü çeyrekte ekonomi yine bunalımda, esnaf yine
“İş yapamıyorum.” diyor. Herkes mutsuz çünkü kortizon bitti. Ne
yapmamız lazımdı kortizonu verirken, o hormonu verirken?
Yapısal tedbirleri almamız gerekiyordu, hem ekonomik hem siyasi ama
önce siyasi. Biz dedik ki: Sorun siyasi Sayın Bakanlar, Sayın
Hükûmet, sorun ekonomik değil. Siyasi meseleyi çözmeden de istediğiniz
kadar kortizon basın geçici bir iyileşme olur, sonra bünye yine
kendisini kötü hisseder.
Bakın, Sayın Bakan, AKP temsilcileri
çıkıp diyecek biliyorum, “Yüzde 11,1 büyüdük 11,1.” A Haber’de,
şurada burada “Ver mehteri.” diyorlar, “Ver mehteri, 11,1 büyüdük.” Ya,
Allah’ınızı severseniz, baz etkisi diye bir şey var. Geçen
sene yüzde 1 küçülmüş, e, iki yılın toplamında yüzde 10
büyümüş, ikiye bölsen yüzde 5 yapar. Zaten hormonla beraber yüzde 5
büyüdünüz ikinci çeyrekte. Ne farkı var?
Arkadaşlar, bakın, “Ver mehteri.” diyecek
bir büyümemiz yok. Ben geçen gün de sordum, Sayın Bakana da soruyorum:
Kimi büyüttünüz Sayın Bakan? Değerli Hükûmet, kim büyüdü ya?
Bakın, ben TÜİK’in rakamlarını
vereceğim: Şimdi, TÜİK’in rakamlarına göre, tarım
kesimi yüzde 2,8 büyümüş. Çiftçiye soruyorsun, mutsuz çünkü “11,1
büyüdük.” diyorsunuz ya, çiftçi 2,8 büyümüş. Peki, esnafa soruyorsunuz
-bakın yine TÜİK rakamını vereceğim- esnafa diyorsunuz
ki… Ya, siftahsız dükkân kapatıyor bugünlerde. Esnaf ne diyor?
Bakın, TÜİK’in perakende verileri ne diyor biliyor musunuz Sayın
Bakan? Perakende verileri yüzde 1,5 büyümüş. Allah Allah, ekonomi 11,1
büyümüştü, perakende verileri 1,5 büyümüş. Hani, çiftçi de 2,8
büyümüştü.
Peki, işçiye gelelim. Yine TÜİK
rakamlarını vereceğim, hani şaibeli rakamlar var,
tutarsız rakamlar var diyoruz ama Türkiye İstatistik Kurumu
rakamları. Bakın, 2017’nin üçüncü çeyreğindeki rakamları
vereceğim, bir önceki yılın rakamlarını da
vereceğim. Şimdi, biliyorsunuz, üretimde bileşenler vardır;
emek kesimi vardır, sermaye kesimi vardır ve aldıkları
paylar vardır. TÜİK’in gelir yöntemiyle gayrisafi yurt içi
hasıla bileşenlerinin paylarını açıklıyorum:
Bakın, emek, işçi ne pay almış, 100 birim üzerinden
işçi ne pay almış? Sayın Bakan, siz de dinleyin lütfen.
İşçi, 2016’nın üçüncü çeyreğinde gelir yöntemiyle
hesaplanan paydan yüzde 35,6 almış. 2017’nin üçüncü çeyreğinde
ise 32,6 almış. Bakın, 35,6’dan 32,6’ya düşmüş yani
işçinin payı 3 puan düşmüş. Nerede büyüme? Kim
büyümüş? Peki, kimin büyüdüğünü de açıklıyorum. Bakın,
sermaye ne pay almış, büyük patronlar ne pay almış
2016’nın üçüncü çeyreğinde? Yüzde 48,7 pay almış. Peki,
2017’nin üçüncü çeyreğinde ne pay almış? Yüzde 52,2. Yani
işçiden almışsınız, sermayeye vermişsiniz. Kimi
büyüttünüz? Çiftçi büyümedi, esnaf büyümedi, işçi büyümedi, emekli zaten
sabit maaşlı. Kim büyüdü arkadaşlar? Söyleyeyim kimi büyüttünüz,
bir kısım yandaş müteahhidi büyüttünüz, bu kadar, bir
kısım yandaş patronu büyüttünüz, büyük sermaye şirketlerini
büyüttünüz. Geniş kesimler bu büyümeden habersiz. Siz “Ver mehteri, ver
mehteri.” diyorsunuz, millet izliyor ekrandan. “Ya, arkadaş benim kesemde
büyüyen bir şey yok, ben harcama yapamıyorum.” diyor. Milyonlarca
insan bakıyor, “Acaba ben de mi bir kusur var?” diyor. Sayın
vatandaşlar, sizde kusur yok, kusur bu iktidarda. Onlar sizi
büyütmüyorlar, yalnızca bir avuç yandaşı ve faiz lobisini
büyütüyorlar arkadaşlar, uyguladıkları yanlış
politikalarla faiz politikasını büyütüyorlar. Bankaların da
günahı yok. Ya, arkadaş sen hormonu basarsan “ver krediyi, ver
krediyi” dersen 1,5 trilyon liralık mevduata karşı 2 trilyon
liralık krediyi basarsan faizler yükselir. Hani hıyar azken
fiyatı yükselir, hıyar çokken fiyatı düşer. Para da böyle
bir şeydir. 1,5 trilyonluk mevduata karşı 2 trilyonluk krediyi
basarsan faizler yükselir; bu böyledir.
Değerli arkadaşlar, bakın, ülkemiz
kırılgan beşliden çıkamıyor. Siz fazla fazla faiz
veriyorsunuz. Nasıl yapıyorsunuz biliyor musunuz faiz lobisine?
Şimdi cari açık veriyorduk, on beş yılda bu iktidar 500
milyar TL’lik cari açık verdi. Ama 500 milyar TL’lik cari açıkla bir
üretim ekonomisi yaratamadı, tüketim ekonomisi yarattı.
Dışarıdan al, içeriye ver, onun vergisini topla, bütçe
açığını kapat, vatandaşı da borçlandır
ekonomisiydi bu. Nihayetinde ne oldu arkadaşlar? Bakın, üretim
ekonomisine geçemediğimiz için faiz her zaman kırılgan bir
ülkeden daha fazlasını ister. Eğer ki sizin ülke güveniniz
yoksa, ülkenize güvenilmiyorsa dolar faizi yüzde 1 iken siz yüzde 5 ile 7’yle
borçlanırsınız ve daha fazla faiz ödersiniz faiz lobisine.
Bakın, faiz lobisi, yabancı sermaye ve
yerli sermaye ne yapar biliyor musunuz? Der ki: “Senin ülken güvensiz ülke
arkadaş; ne yapacaksın? Bana ucuz iş gücü vereceksin.” Bak,
asgari ücret 550 dolardı, bugün 340 dolar arkadaşlar.
İşçiye daha az maaş veriyoruz, daha az refah veriyoruz.
Başka ne ister sermaye böyle güvenilmez ülkelerde? “Düşük vergi
vereceğim.” der. Bak, vergi teşvikleri veriyorsunuz. Başka ne
ister? “Doğa talanı yapacağım arkadaş, ÇED raporlarını
filan bir kenara koyun, ben doğa talanı yapacağım.” der.
Maalesef, ülkemiz güvensiz ülke olduğu için bu üç noktada da, bu noktada
hep kaybeden ülke oluyoruz arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bakın,
doğrudan sermaye yatırımları yok, yalnızca sıcak
para geliyor Sayın Bakan. Hatta sıcak para bile değil, biliyor
musunuz, kaynar para geliyor. Hani “Faiz lobisini bitireceğiz.” diyordunuz
ya, kaynar para dışında gelen para yok.
Bakın, bir noktaya daha değinmem
lazım. Sayın Başkan, ek süre verecek misiniz, ona göre
ayarlayayım.
BAŞKAN – Hayır, veremeyeceğim Sayın
Paylan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Alışsın, alışsın, ayağımız
alışsın Sayın Başkan.
GARO PAYLON (Devamla) – Bakın, Merkez
Bankası bütçesinde görüşüyoruz. Maalesef,
zavallılaştırılmış bir Merkez Bankamız var.
Dün Sayın Cumhurbaşkanı şöyle bir şey söyledi: “Ben
faizlerin yükseltilmesini istemiyorum arkadaş.” dedi; ya, dolar 3,82 idi
yarım saat içinde 3,86’ya yükseldi. Ya, Merkez Bankası niçin var?
Sayın Başkan, siz Sayın Cumhurbaşkanını kayyum
olarak atayın Merkez Bankasına Sayın Bakan. Ne gerek var Merkez
Bankasına? Bitirdiğiniz bir Merkez Bankası var. Eğer ki
bakın, her lafla faiz yükseltirsen, efendim, ben senin tepene binerim
noktasında bir anlayışı sergilerseniz, o faizler daha da
yükselir ve faiz sarmalına gireriz arkadaşlar. Faiz, enflasyon, döviz
sarmalına ülkemiz girmiştir. Bu sarmaldan çıkaracak rasyonel bir
akıldır ama bunun için de önce ekonomiyle ilgili tedbirler değil
siyasi tedbirlere ihtiyaç vardır arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GARO PAYLAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
Vesile oldunuz, sizlere de duyurmak isterim
sayın milletvekilleri: Sürelerde, lütfen
konuşmalarınızı size ayrılan süre içinde
tamamlamanızı özellikle rica ediyorum. Anlayışınızdan
dolayı da teşekkür ediyorum tabii ki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sermayeden bir
kayıp yok Sayın Başkanım. Hakikaten iyi hatipleri
dinlemekte yarar var.
BAŞKAN – Efendim?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bilgi edinme
hakkı, öğrenme hakkı açısından hatipleri dinlemekte
yarar var.
BAŞKAN – O zaman aktarma yaparız;
diğer konuşmacının süresinden biraz alırız,
eğer izni varsa.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yok, yok, hayır.
BAŞKAN – Öyle yaparız, peki.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sermayeden zarar
etmiyoruz ki, öğreniyoruz.
BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik
Partisi adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim
Ayhan konuşacak.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA İBRAHİM AYHAN
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
ben de, öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi izleyen tüm
yurttaşlarımızı da bu duygularla selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Hükûmetin
örtülü ödenekler, savaş bütçesi ve yanlış ekonomik
politikalarının sonucu büyük bir kriz
yaşadığımız bir dönemden geçmekteyiz. Özellikle son
süreçlerde toplumsal anlamda yaşanan kimi krizlerin, kimi sorunların
en büyük nedenlerinden biri de uygulanan politikalardır. AKP
hükûmetlerinin, özellikle, uygulamış olduğu politikalara
baktığımız zaman, bu politikalarda, yaşamış
olduğu krizleri dönem dönem “vergi affı” “varlık
barışı” gibi isimlerle sermayeye yani zenginlere yönelik
palyatif önlemlerle aşmaya çalıştığını
görmekteyiz. Şu anda üzerinde konuştuğumuz Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulu da tam da bu
dediğimiz manipülasyonların, bu dediğimiz palyatif önlemlerin
alınmasına yönelik kurulan kurumlardan iki tanesidir. Bu iki kurum da
yabancı sermayenin ve Türkiye’deki finans sektörünün daha fazla kâr
etmesini, daha fazla kazanmasını, daha fazla halkın ve toplumun
sömürülmesini sağlayan sektörlerden yani kurumlardan iki tanesidir.
Dolayısıyla bugün “finans” dediğimizde sistemi kapitalizmden
kopuk, kapitalizmden bağımsız düşünmek mümkün
değildir. Kapitalizm, 1970’li yıllardan beri özellikle üretim
sektöründe girmiş olduğu krizden sonra tamamen kendisini finans
üzerinden var etmeye çalışmakta ve bu finans kapital modeli üzerinden
de bütün dünyayı bir sömürü cenderesinin içerisine almaktadır.
Türkiye'de de bu sömürü sistemi, bu neoliberal politikalar 1980’lerden itibaren
adım adım uygulanmakta ve son on beş yıl AKP hükûmetleri
döneminde de bu finans kapital modeli ve sistemi hayatın bütün
alanlarında da kendini göstermektedir. Özellikle bu finansla ilgili
yapılan düzenlemeler, sanal arzu nesneleri yaratılarak insanlar
tüketime sevk edilmekte ve bu tüketim üzerinden toplum âdeta
bağımlı bir noktaya getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ
hükûmetlerinin serbest piyasa söylemleri bu ülkede özelleştirilmedik
herhangi bir şey bırakmamıştır. Özellikle borçlanmamış
hiçbir birey de ne yazık ki kalmamıştır. Bunun
yapılmasının en büyük nedenlerinden biri de neoliberal
kapitalist sistemi yaşamsallaştırmak olmuştur. Elbette AKP
bu borç sarmalı ve özelleştirme sistemini bir günde getirmedi. AKP,
uluslararası finans kuruluşlarının mutlak desteğini
alarak iktidar yapılmış bir parti olması itibarıyla
halka bu gerçekleri söylememektedir. Muhafazakâr nutuklar üzerinden halkın
duygularıyla oynayan bu iktidarın en büyük balonlarından biri de
özellikle faizdir yani faizin meşrulaştırılması,
faizin gündemleştirilmesine yönelik çok ciddi bir şekilde bir
manipülasyon gerçekleştirilmektedir. Faiz, gerek semavi dinlerde gerekse
de İslam dininde haram kılınan ve günah kılınan bir
uygulamadır. Bu gerçeklik böyle olmasına rağmen her geçen süreç
içerisinde AKP hükûmetleri faizi daha fazla önemseyerek ve faiz üzerinden bir
ekonomi modelini esas alarak kendini var etmeye çalışmaktadır.
Söylemde faiz karşıtı ama gerçekte faizle birlikte var olan bir
Hükûmet gerçeğiyle karşı karşıyayız. Halkın
borçlanması sonucu faizle finans kurumlarının büyümesini
sağlayan bu iktidardır. Bu anlamıyla büyüyen ekonomi
değildir, faiz sistemidir yani finans sistemidir.
Değerli arkadaşlar, halkın
yoksullaşmasıyla beraber AKP Genel Başkanı devamlı
olarak “Yatırım yapın.” diye talimatlar
yağdırıyor. Zannediyor ki deyince üretim başlayacak.
İnsanlar ticaret yaptığı zaman elde ettiği kârı
dışarı çıkarıp çıkaramayacağını,
en ufak itaatsizlikte şirketlerine el konulup
konulmayacağını bilmiyorlarsa neden yatırım
yapsınlar? Yarın ülkenin bir iç savaşa sürükleneceğinden
korkan insanlar ve tüketiciler neden ev ve araba alsınlar?
Maliye Bakanı bütçenin açılış
konuşmasında 2016 yılı bütçesinin 29 milyar açık
verdiğini söylemişti. Peki, Sayın Bakan neden geçen
yılın rakamlarını veriyor da güncel rakamları
vermiyor? Onu da bizler verelim: 2013 yılında bütçe 18 milyar
açık vermiş, 2014’te 23 milyar, 2015’te 30,5 milyar, 2016’da 30
milyar, 2017’nin ilk on ayında ise 35 milyar açık vermiştir.
Bütçe yılın ilk on ayında 35 milyar açık verdi. Bu
açık 2016’nın aynı döneminde 12 milyar TL’ydi yani hemen hemen 3
katı bir açık durumu söz konusu. 35 milyar TL açık varsa bunu
finanse etmek için kabaca 40 milyar lira borçlanması gerekmektedir, oysa
borçlanma 77 milyar TL’dir. Hazineye yönelik inanılmaz bir rakamla
karşı karşıyayız. Hazinenin, bütçenin hâletiruhiyesi
budur işte.
Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezine göre
yılın ilk sekiz ayında, bireysel kredi borcundan dolayı
yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 4,1 oranında artarak 499 bin
kişi olmuştur. Bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal
takibe intikal etmiş kişi sayısı ise 632 bin kişidir.
Halkın boğazına kadar borçlu
olduğu bir ülke gerçekliğinde “dövizimi ve altınımı
bozduruyorum” kampanyaları düzenlemek, en hafif tabirle surreel bir
gerçekliktir. Yani gerçekliğe ve yaşamın doğasına
uymayan bir kampanyadır.
Bankacılıktan bahsederken paranın en
fazla döndüğü sektörün yerli parayla mı yabancı parayla mı
ilişkili olduğunu gösterecek rakamlar vermek daha iyi olacaktır.
Bugün Türkiye'de 52 tane banka vardır, bu 52 bankanın 29 tanesi
yabancı sermayeye aittir. Aynı zamanda 62 sigorta şirketinin 39
tanesi de yabancı sermayeye aittir. Bireysel emeklilik hizmeti veren ilk
18 şirketten 10'u da yabancılara aittir. Yabancı para yerine
TL'yi teşvik etmekten söz eden Hükûmet yetkililerinin kendi ifadeleriyle
mega projelerin hepsinde döviz cinsinden borçlanmaktadır.
Diğer bir husus da bu asgari ücretle ilgili,
özellikle 1.404 lira olan asgari ücretin mevcut durumunu dolar bazında ele
aldığımızda bu 400 dolara tekabül etmekteydi ama şu
anda aynı asgari ücret doların yükselmesiyle beraber 364 dolara
inmiştir.
Değerli arkadaşlar, enflasyonun,
işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir yerde “ekonomi büyüyor”
sözleri ve tespitleri halkın akıl gücüyle ne yazık ki alay
etmektir. Sermayenin büyümesi ve sürdürülmesi ilkesiyle yapılan tüm bu
neoliberal modellerin halka demokrasi kavramı içerisinde pazarlanması
oldukça ironiktir. Olabildiğince siyasal alan içinde demokrasi kavramıyla
ilişkilenme ise siyaset kurumunun kurnazlığından başka
bir şey değildir. Yasalar önünde özgür ve eşit olarak kurgulanan
demokrasi, ekonomik alanda da bir eşitlik ilkesiyle buluşturulmadığı
müddetçe sadece söylemde ve yasalar üzerinde kalacaktır. Ekonomide de
birikimin adaletli bölüşümü ve emeğin değerinin teslimi
olması asıl sürdürülebilir model olacaktır. Nitekim günümüzde de
farklı coğrafyalarda neoliberal kalkınma modeline alternatif
geliştirilen kalkınma modelleri yer almaktadır. Fakat
bunların hepsindeki temel sorun, sermayeyi koruma ve kapitalizmi sürdürme
eksenlidir. Bu yüzden de tüm modeller bir yerden patlak vermektedir. Ekonomik
sıkışmışlıklardaki takvim ise gün geçtikçe
daralarak kendini hissettirmektedir. Yani şu anda da yazılan bütçe, bu
ekonomik sıkışmışlığın, bu kapitalist
mantığın ve sistemin esas aldığı bir zihniyetle
gerçekleştirilen bir bütçedir. Dolayısıyla krizi esas alan ve
bohçayı yamamaya yönelik bir bütçe olduğu için bu bütçenin de
halkın, toplumun refah, huzur ve ekonomik seviyesinin yükseltmesini
beklemek de beyhudedir. Dolayısıyla, bir düşünürün de
dediği gibi, yanlış hayat doğru yaşanmaz. Bu bütçe de
yanlış kurgulandığı için, içi yanlış
verilerle ve yanlış projelerle doldurulduğu için bu bütçeden
halka refah, huzur ve mutluluğun getirilmesini beklemiyoruz. Bunun için
yapılması gereken temel nokta, Türkiye’nin gerçekten hakça, adilce...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM AYHAN (Devamla) –
...eşitlikçi büyümesini sağlayabilecek bütçeler
oluşturmaktır diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
üçüncü olarak Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacaktır.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü
bütçesi üzerinde söz aldım. Sayın bakanları, sayın
bürokratları ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, vakıflar konusu,
özellikle azınlık vakıfları konusu milletvekili olduğum
24’üncü, 25’inci ve içerisinde bulunduğumuz 26’ncı Dönem süresince bu
kürsüden gerek kanun teklifleri, araştırma önergeleri ve soru
önergeleriyle çeşitli yasama faaliyetlerim kapsamında özellikle dile
getirmeye çabaladığım en önemli konulardan birisi olmuştur.
Değerli milletvekilleri, öncelikle,
azınlık vakıflarının işleyişini sekteye
uğratan ve temel demokratik prensipleri dahi askıya alan son derece
yanlış bir politik tutumun yarattığı sorunu öncelikle
dile getirmek istiyorum.
Bakınız, azınlık vakıflarının
tam beş yıldır, yanlış söylemiyorum, tam beş
yıldır askıya alınan bir seçim yönetmelikleri sorunu
vardır ve bu sorun artık bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.
Maalesef Ocak 2013’ten beri cemaat vakıflarımız örgütlenme ve
yönetme iradesinin en temel prensibi olan seçme ve seçilme hakkından
mahrum edilmişlerdir. Yönetmelik konusunda bugüne kadar bir gelişme
olmaması, seçme ve seçilme özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün
engellenmesi bakımından oldukça vahim bir durumdur.
Süreli seçimle göreve gelen vakıf
yönetimlerinin görev süresi dolmuş olmasına rağmen kendisinden
sonraki yönetimlerin yetkilerini kullanması
vakıflarımızın özgür, demokratik ve şeffaf olarak
yönetilmesini engellemektedir. Bu durum, cemaat vakıflarına ait
üyelerin gerçek iradelerine ipotek koymaktır. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün görevi adaleti, eşitliği, hukuksuzluğun ve
hukuki boşlukların giderilmesini sağlamaktır.
Buradan vakıflardan sorumlu Sayın Hakan
Çavuşoğlu’na ve Vakıflar Genel Müdürümüze bir kez daha seslenmek
istiyorum. Öncelikle bu sorunun gündeme alınarak bir an önce çözülmesini
yine Parlamentonun önünde bir kez daha hatırlatarak konuşmama devam
etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, azınlık
vakıflarının çözüm bekleyen temel meselelerinin
başında çeşitli biçimlerde el konulmuş taşınmaz
mülkler sorunu gelmektedir. Gayrimüslim yurttaşlarımıza
ilişkin azınlık vakıflarına ait taşınmazlara
el konulması meselesi, uzunca bir süredir Türkiye’nin önünde çözüm
bekleyen önemli sorunlardan birisidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde azınlıkların
dinsel, toplumsal ve kültürel yaşamlarını sürdürmelerinde
merkezî önem taşıyan kurumların büyük çoğunluğu
Osmanlı dönemlinde kurulmuş cemaat vakıflarıdır.
Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte 1936
yılında tüm vakıflara, mülklerini beyan etme ve tapuya kaydetme
zorunluluğu getirilmiştir. 1936 yılından sonra da
azınlık vakıfları gerek satın alma gerekse
bağış yoluyla gayrimenkul edinebilmiş ve bu
taşınmazları tapuya kaydedebilmişlerdir. Ancak, 1974
tarihli Yargıtay kararıyla bu beyannameler vakfiye olarak kabul
edilmeye başlanmış ve bu tarihten sonra cemaat
vakıflarının yeni mal edinmeleri engellenmiş,
Yargıtayın bu kararına istinaden peş peşe açılan
davalar neticesinde Ermeni, Rum, Süryani, Keldani ve Musevi cemaat
vakıflarına ait yüzlerce taşınmaza el konulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aradan geçen süre zarfında azınlık
vakıflarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde
açtığı davaların da etkisiyle 2003, 2008 ve 2011 yıllarında
olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde
azınlık vakıflarıyla ilgili bizim de önemli bulduğumuz
bazı olumlu yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Ancak, bu
düzenlemeler azınlıklara ait mazbutaya alınmış
vakıfları içermediği gibi el konulmuş taşınmazlar
meselesine de kapsayıcı çözümler üretememiştir.
Değerli milletvekilleri, Vakıflar
Kanunu'ndaki geçici 11'inci maddenin mevcut şekli ve uygulaması da
azınlık vakıflarının kimi sorunlarının
çözümü bakımından oldukça yetersiz kalmaktadır. Geçici maddede,
azınlık vakıflarına yapılacak taşınmaz
iadelerinin 1936 Beyannamesi'nde kayıtlı olması
şartına bağlanması önemli mülkiyet hakkı ihlallerine
ve mağduriyetlere yol açmaktadır. Söz konusu maddenin 1936
Beyannamesi'ni temel alması, 1936 Beyannamesi olmayan vakıfları
mülkiyet haklarından yoksun bırakmaktadır. Diğer taraftan,
örneğin, Hatay ilindeki vakıfların 1936 Beyannamesi olması
zaten mümkün değildir çünkü 1936 yılında Hatay Türkiye'ye
bağlı değildi. Söz konusu 11'inci maddedeki çok önemli bir
diğer eksiklik de 1936 Beyannamesi'nde kayıtlı olup cemaat
vakıfları mülkiyetinde olan fakat kamu kurumları veya üçüncü
şahıslar adına kayıtlı bulunan taşınmazlar
hakkında bir düzenleme içermemesidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konu bağlamında, Mardin bölgesinde Süryani
halkının son zamanlarda da çeşitli vesilelerle gündeme gelen
Hazineye tescil edilmiş, tarihî, kültürel taşınmazlarına
ilişkin sorunlara değinmek istiyorum. 2008'den önce Mardin ve
Midyat'a bağlı bazı köylerde yapılan kadastro
çalışmalarında, vakıflar adına taşınmaz mal
edinimi o dönemdeki mevzuat ve yargı kararlarıyla mümkün
olmadığından kiliseler, manastırlar, mezarlıklar ve
onlara ait taşınmazlar içinde bulundukları köy tüzel
kişilikleri adına tescil edilmekteydi. Daha sonra, Büyükşehir
Yasası’yla birlikte köy tüzel kişilikleri ortadan kalkınca bu
gayrimenkullerin bir kısmı bulundukları yer belediyesi
adına tescil edildi, bir kısmı da Vakıflar Genel
Müdürlüğüne devredildi. Bu durum, bölgedeki Süryani vakıfları açısından
önemli mağduriyetlere sebebiyet vermiştir. Tabii, ardından
konuya ilişkin olarak vakıflardan sorumlu Başbakan
Yardımcısı Sayın Hakan Çavuşoğlu, masa
başında hatalı bir işlem
yapıldığını belirterek mülkleri iade edeceklerini
ifade etmişlerdir. Sayın Bakanın bu ifadeleri Süryani toplumunda
memnuniyet yaratmış ancak konuyla ilgili henüz somut bir düzenleme de
yapılmamıştır. Bu konudaki düzenlemeleri bir an önce
beklemekteyiz.
Diğer bir konu:
Hatırlayacağınız üzere, 2013 yılında Sayın
Cumhurbaşkanının deklare ettiği demokratikleşme paketi
kapsamında el konulmuş olan Mor Gabriel Vakfına ait 30 parsel
taşınmazın 12 parseli vakfa iade edilmişti ancak bu
taşınmazların 18 parseline dair mahkeme süreçleri devam
etmektedir. Bu vesileyle bu sorunun da bir an önce çözüme kavuşturulması
noktasında çağrımızı bir kez daha yineliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; netice itibarıyla, azınlık vakıf
mülkleriyle ilgili olarak yurttaşlarımızın talebi
şudur ki: 1936 Beyannamesi'nde kayıtlı olup olmamasına bakılmaksızın
başta Ermeni, Rum, Süryani olmak üzere, Musevi, Keldani, Maruni, Gürcü ve
Bulgarlara ait vakıfların ellerinden alınmış
taşınmazlar, mazbutaya alınmış vakıflar ve üçüncü
şahıslara satılmış taşınmazlar da dâhil
olmak üzere, hiçbir şart ileri sürmeden ilgili vakıflara iade
edilmelidir. Biz de yurttaşlarımızın bu talebini bir kez
daha Parlamentonun önünde dile getiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, burada on dakikalık bir sürede azınlık
vakıflarının sorunlarının tamamını dile
getirmek mümkün değildir. Ancak din ve inanç özgürlüğünün önemli bir
bileşeni olan din adamı eğitimine ilişkin
kısıtlamaların azınlıkların
karşılaştığı temel sorunlardan biri olmaya devam
ettiğini de vurgulamak istiyorum. Bu bağlamda Heybeliada Ruhban
Okulunun da hâlâ Lozan’a aykırı olarak açılmamış
olması da ülkemiz açısından bir eksiklik ve bu anlamda da
Hristiyan vatandaşlarımızı rencide eden bir durum olmaya
devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Lozan Antlaşması, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Türkiye'nin taraf olduğu diğer uluslararası
sözleşmeler de dikkate alınarak, var olan, demokratik olmayan ve
evrensel hukuka aykırı uygulamaları bertaraf edecek yasal
düzenlemelerin bir an önce gerçekleştirilmesi söz konusu sorunların
büyük ölçüde giderilmesini sağlayacaktır. Bu sorunların bir
demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti meselesi olarak düşünülmesi
ve eşit yurttaşlık, anayasal vatandaşlık gibi
kavramlar çerçevesinde düşünülmesi zaruridir. Tabii, gerek
azınlık olan halklara mensup yurttaşlarımızın
kendilerini ötekileştirilmiş hissetmemeleri, devletle olan
ilişkilerin bu temelde yıpranmaması ve gerekse demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk devleti niteliğinin gereği olarak Hükûmetin
çağdaş hukuk gereği üzerine düşen yükümlülükleri
sağlamada daha titiz davranmasını beklemek tüm
yurttaşlarımızın doğal hakkıdır. Biz de bu
duygularla yine bu taleplerimizi bu bütçe vesilesiyle Parlamentoya ve bütün
partilerin gündemine bir kez daha getiriyor, bu duygularla Genel Kurulu
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
dördüncü olarak Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırım
konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yıldırım, süreniz
on beş dakika.
HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Üzerinde konuşacağım kurum Türk Dil
Kurumudur. Türk Dil Kurumu 12 Temmuz 1932 yılında ilk isim olarak
Atatürk’ün talimatıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti olarak kuruldu. Amaç olarak,
“Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak,
onu yer yüzü dilleri arasında değerine yaraşır
yüksekliğe eriştirmek… Amaç bu şekilde belirtiliyor.
Kurum iki kez isim değişikliğine
uğramış. Biri 1934 yılında, Türk Dili
Araştırma Kurumu adını almış; öbürü de 1936
yılında yapılan kurultayda şimdiki ismiyle Türk Dil Kurumu
adını almıştır.
Türk Dil Kurumunun Türkçenin
dışındaki yani resmî dilin dışındaki dillere
yapmış olduğu hizmetlerin bir tek somut örneği Kürtçeyle
ilgili 2014 yılında çıkarmış olduğu iki dilli,
Kürtçe-Türkçe, Türkçe-Kürtçe sözlüktür. Yaklaşık 13 bin kelime içeren
bu sözlük benim Mardin Artuklu Üniversitesinde bölüm başkanı
olduğum sırada, bilgim ve kontrolüm dâhilinde, bizim
yetiştirmekte olduğumuz yüksek lisans öğrencilerimiz
tarafından hazırlandı ve kurum tarafından 2014
yılında basıldı. Bundan dolayı, bu hizmetten dolayı
tabii Türk Dil Kurumuna teşekkür ettik o zaman, şimdi de ediyoruz. O
zaman da Başkan Profesör Doktor Mustafa Kaçalin Beyefendi idi. Ancak,
barış ve çözüm süreci buzdolabına konulunca Türk Dil Kurumu da
Kürtçeyi derin dondurucuya koydu ve bir daha da Kürtçe adını anmaz
oldu. Ben diyorum ki bu şartlarda sıkıysa ansın. Ve
maalesef o da birçok kurum gibi siyasetin, iktidarın hegemonyası,
etkisi altına girmiş oldu.
Benim önerim, geçen sene de ifade etmiştim, bu
kurumun adının -kısaltması aynı kalmak kaydıyla-
Türkiye dilleri kurumu olarak değiştirilmesidir. Ve Türkiye’de
konuşulan muhtelif dillere vâkıf olan uzmanların
görevlendirileceği bir kurum olmalı, bu uzmanlardan alt kurullar
oluşturulmalı ve bu alt kurullar Türkiye’de konuşulan muhtelif
dillerin ana dille eğitim projesi çerçevesinde bir altyapı
hazırlığını bir takvim dâhilinde
gerçekleştirilmelidir diye düşünüyorum.
Çok iyi biliyoruz ki halkların
kardeşliğinin yolu öncelikle dillerin kardeşliğinden
geçmektedir ve eskiden de Kürt büyükleri bu kardeşliğin gereğini
yerine getirmişler, şimdi de bu kardeşliğin gereği
Kürtler tarafından yerine getirilmektedir. Bu Kürt büyüklerinden bir
tanesi olan, Kürtlerin hem millî hem dinî bir önderi olan Ahmed-i Hani birçok
şiirinde Kürtçe, Arapça ve Farsçayı da ana dili olan Kürtçeyle
birlikte kullanmış ve mülemma tarzında bunu ilan etmiştir.
Örneğin, bir şiirinde sırayla Arapça, Farsça ve Kürtçe olmak
üzere şöyle diyor, ondan sonra Türkçe beyte geçiyor: “…”(x) “Ger benim kanım dilersen çoktan
olmuştur helal.” Arapça, Farsça ve Türkçe. Oysa bugün Orta Doğu’da,
bu üç dilin resmî dil olduğu devletlerde Ahmed-i Hani’nin ana dili olan
Kürtçeye en büyük darbe vurulmaktadır ki bu da acıklı bir
hadisedir.
Kürt dili üzerinde hem İran ve Irak’taki
rejimler tarafından hem de Türkiye’de bazı merciler tarafından
öteden beri bazı oyunlar oynanmış ve oynanmaktadır.
Hint-Avrupa dil ailesi grubuna giren Kürtçe beş ana lehçeden
oluşuyor. Bunlar: Kurmancî, Soranî, Lorî ve Goranî (Hevramî) ve Zazakî’dir.
Ancak İran’da ve Irak’ta Hevramî Kürt topluluğu ile Hevramîce
üzerinde oynanan oyunlar, Lor Kürt topluluğu ile Lorîce lehçesi üzerinde
oynanan oyunlar; Lorların Kürt olmadığı, Lorîcenin ve
Hevramîcenin de Kürtçe olmadığı yönünde oynanan oyunların
bir benzeri Türkiye’de Atatürk’ten sonra Zazaca üzerinde de oynanmaya
başlanmış ve hâlâ da devam etmektedir. Oysa, Lorların Kürt
olduğunu ve Lorîcenin Kürtçenin lehçesi olduğunu aşağı
yukarı sekiz yüz, dokuz yüz yıl önce Mucemu’l-Buldân eserinde Yâkut
el-Hamevî şöyle diyor: Arapçasını okuyorum “…”(x) Yani, Lorlar İsfahan ve Huzistan
dağları arasında yaşayan bir Kürt topluluğudur.
Hevramî lehçesi ise ehlihak Aleviliğinin en kutsal metinlerinin -ki
başta Serencam geliyor- yazılmış olduğu bir lehçedir.
Zazalar ve Zazaca üzerinde de bir iki nota
değinmek istiyorum. Evliya Çelebi doğuya yapmış olduğu
seyahatinde sıra Bingöl’e geldiğinde ve Bingöl’ün girişine
vardığında Seyahatname’sinde şöyle bir başlık
açıyor, Bingöl ahalisine dairdir yani bahsedeceğim konu Bingöl
sakinleriyle ilgilidir ve ilk cümlesi şu oluyor: “Evvela, Ekradı
Zaza.” Yani “En başta Zaza Kürtler” veya “Kürt Zazalar”, fark etmiyor. Ve
Atatürk 21/8/1919 tarihli telgrafında Erzincan ve Sivas arası
mıntıkalarda oturan halktan bahsederken aynen şunları yazıyor:
“Sekenesi –yani sakinleri- kısmı azamı –yani büyük bir
kısmı- Türk ve kalîli -yani az sayıda olanı da- Zaza
denilen Kürtlerden ve pek azı da Ermenilerden oluşuyor.”
Dolayısıyla Atatürk’ten sonraki süreçlerde maalesef bazı
merciler belirli aralıklarla ve bilinçli olarak Zazalar üzerinde oyunlar
oynamış ve bunu bilinçli bir şekilde, üstelik tarihten ve
bilimden uzak bir şekilde yapmış ve yapmaktadırlar. Zaza
kardeşlerimiz elbette ki kendilerini ve konuştuklarını
nereye konumlandırıyorlarsa konumlandırsınlar, bunda
serbesttirler ancak işin gerçeği tarihsel ve bilimsel olarak budur.
Barış ve çözüm süreci boyunca ve
bağlamında nereden nereye geldi Kürtçe? Hiç kimsenin niyetini
sorgulamadan şunu ifade etmek istiyorum: Barış ve çözüm süreci
birçok olumlu yanlarının yanı sıra Kürt dili, Kürt edebiyatı
ve Kürt tarihi alanlarında da resmî bir şekilde adımların
atıldığı ve Kürtçeye hizmetlerin
yapıldığı bir süreç oldu. Bu bağlamda örneğin
Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü
açıldı. Bu bölümden hem lisans hem yüksek lisans bazında 1.500’e
yakın Kürdolog mezun edildi ve bunların bir kısmı şu
anda Anadolu Ajansında resmî bir şekilde görev de almış ve
bu görevlerini de sürdürmektedirler.
Kürt halkının en büyük önderlerinden olan
Ahmed-i Hani’nin Mem û Zîn’i Türkçeye çevrildi ancak Ahmed-i Hani’nin en büyük
projelerinden biri olan ana dille eğitim bugün görmezlikten gelinmiş,
altı kalın bir çizgiyle çizilmiş ve bir daha açılmamak
üzere kapalı bir sayfaya maruz kalmıştır.
Belediyelere iki dilli bir faaliyet imkânı
doğmuştu o sıralarda. Hem tabelalar iki dilliydi hem de kendi
bünyelerinde belediyeler birtakım iki dilli faaliyetlerde
bulunuyorlardı. Oysa şimdiki belediyelerin hâline
baktığımız zaman kimi kayyumlar tarafından Kürtçe
tabelalar tamamen indirilmiş kimileri tarafından da yeniden
yazılmak üzere o kadar küçük harflerle yazılmıştır ki
-daha önce de ifade etmiştim- bu küçük harflerle yazılan
tabelayı okumak için âdeta mikroskop ve teleskoplara ihtiyaç
duyulmaktadır. Evet, nereden nereye gelindi.
Seçmeli Kürtçe dersi konuldu barış ve
çözüm sürecinde ama şimdi bir okulda “Kürtçe konuşma” şeklinde
talimatlar tahtaya yazılıyor ve öğrencilerin Kürtçe
konuşmaması için etki altında
bırakıldığı bir atmosfer oluşturuyor.
Kur’an-ı Kerim Kürtçeye çevrildi ve siyasi bir malzeme olarak meydanlarda
kullanıldı ama siyasi malzeme olarak kullanılan Kur’an-ı
Kerim’in içerdiği dille ilgili mesajlar tamamen görmezlikten gelindi ve
gelinmektedir. Bu mesajlardan en önemlisi “…”(x) diyor Kur’an. Yani
“Allah’ın en büyük alametlerinden, ayetlerinden bir tanesi de sizin çok
dilli bir halk olmanız, ümmet olmanız, kitle olmanızdır,
dillerinizin farklı farklı oluşudur.” Bu bir ayettir. Oysa bugün
dil teke indirgenmiş durumdadır. Yani bu ayet çiğnenmiş durumdadır.
İkincisi “…”(x)
diyor Kur’an. Yani “Biz sizi farklı milletlere ve kabilelere
ayırdık.” diyor. Oysa bugün tek kimlik üzerinden bir inşa söz
konusu olmuş durumdadır. Bu da bize gösteriyor ki barış ve
çözüm sürecinin kimilerinin iddia ettiği gibi hiç kimseye bir zararı
olmadı, hiç kimsenin dinine de, diline de, kimliğine de zerre kadar
zararı olmadı ama bu barış ve çözüm sürecinin
buzdolabına konulmasıyla birlikte ve kültürel birtakım
kurumların da buna destek olmasıyla beraber bugün Türkiye’de
yaşayan farklı etnik, din, mezhep, kimlik ve dil
mensuplarının hepsinin büyük darbe almalarıyla
sonuçlanmıştır.
O hâlde, sonuç ve öneri olarak şunu arz etmekte
yarar görüyorum ki Türkiye eğer ciddi bir uçuruma sürüklenmek istenmiyorsa
bilinçli veya bilinçsiz olarak, dolaylı veya dolaysız olarak, tekrar
bütün halkların dilleriyle, kimlikleriyle, kültürüyle ve inançlarıyla
eşit ve özgür bir şekilde yaşayacakları tam demokratik bir
Türkiye’nin inşası vakit geçmeden ve iş işten geçmeden bir
an evvel sağlanmalıdır. Bunun sağlanması
dileğiyle de Genel Kurulu, Başkanlığı ve hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Barış dolu bir dünya ve
Türkiye’yi hepimiz için diliyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına,
beşinci olarak, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Baydemir. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA OSMAN BAYDEMİR
(Şanlıurfa) – Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; şahsım ve grubum adına hepinizi saygıyla,
sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Elbette ki bütçe ve elbette ki bir bütçenin adil
olması, elbette ki bir bütçenin halkçı olması ve elbette ki bir
bütçenin emekçinin alın terinin değerini bilmesi, değeri
üzerinden inşa edilmesi “Parlamento” dediğimiz çatı altında
her birimizin en öncelikli hedeflerinden, çabalarından bir tanesi
olmalıdır. Lakin, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir bütçenin savaş bütçesi olduğu ve/veya bir
bütçenin adilane bir barış bütçesi olduğu her şeyden önce
onu oluşturan siyasal saik ve onun oluşmuş olduğu siyasal
iklimden de ayrık ele alınamaz. Darbenin tam da merkezinde ve
darbenin tüm etkisinin toplumun iliklerine kadar hissedildiği bir ortam
içerisinde bir barış bütçesini inşa etmek namümkündür.
Bugün bu Parlamento çatısı altında,
bu sırada, HDP Grubunun bulunduğu sırada HDP Eş Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş yoksa, Figen Yüksekdağ yoksa,
İdris Baluken yoksa, Çağlar Demirel yoksa, Besime Konca ve diğer
bütün milletvekillerimiz yoksa bu Parlamentoya darbe yapılmış
demektir, milletin iradesine darbe yapılmış demektir, milletin
hür iradesi ötekileştirilmiş demektir; eğer CHP
sıralarında Enis Berberoğlu yoksa milletin iradesine darbe
yapılmış demektir. Darbenin olduğu bir ortam içerisinde ve
darbenin hüküm sürmüş olduğu bir ortam içerisinde ne demokrasiyi
inşa etmek ne de adilane bir bütçe oluşturmak ve gelir
dağılımı arasında bir adaleti oluşturmak mümkün
değildir, mümkün olmamıştır ve mümkün de olmayacaktır.
Bu itibarla da ben öncelikle, bir kez daha 4 Kasım darbesini
kınıyorum. Eş genel başkanlarımız,
milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, gazeteciler,
yazarlar, aydınlar, mağdur olan her kim varsa bütün onlar
özgürlüğüne kavuşmadığı müddetçe bu ülke aydınlık
bir yola girmenin kapısını aralamış
olamayacaktır.
Bu bütçe tartışmasından önce ve
ivedilikle bizim yapmamız gereken, başarmamız gereken “herkesin
farklı ama herkesin eşit olduğu” ilkesi üzerinde
buluşabilmektir. Bu cumhuriyeti kuranlar, omuz omuza, kol kola mücadele
edenler, Çanakkale’de toprağın altına girenler, onların torunlarıdır
bu Meclisi oluşturanlar; Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i,
Pomak’ı, Süryani’si, Ermeni’si vesairesi. Peki, yetmiş
yıldır, seksen yıldır o kol kola yitirdiklerimizin
anısına ihanet edilmiyor mu, yetmiş yıl boyunca kesintisiz
bir şekilde onlara ihanet edilmiyor mu? Bu coğrafyada en az yirmi
beş milyon Kürt yaşıyor. Bakalım bu bütçe kalemine,
Sayın Bakan; Kürtçeye, Kürtçenin geliştirilmesine, Ermeniceye,
Süryanicenin geliştirilmesine, Pomakçaya, Lazcaya, Lazcanın
geliştirilmesine yani bu toplumu oluşturan diğer etnik
kimliklerin, kültürel kimliklerin ve çeşitliliklerin
geliştirilmesine, korunmasına ve geleceğe
aktarılmasına ayrılan kaynak nedir, ne kadar kaynak
ayrılmıştır? Çok açık ve net söylüyorum: Ne kadar
kaynak ayrılmıştır? Eğer sevinçte ve tasada bu ülke
nüfusunun tamamının ortak olmasını istiyorsak haklarda
eşit olmamız lazım; eşitçe, özgürce, kavgasız,
nizasız, ölümsüz bir gelecek inşa etmek istiyorsak önce adaleti tesis
etmemiz lazım. Asimilasyon yetmiş yıllık cumhuriyet tarihi
boyunca milim şaşmadan devam ediyor. Bakın, “Bir Kürtçe
televizyon kanalı var, daha ne istiyorsunuz?” derseniz bu asimilasyonun
daniskasıdır. Anaokulundan üniversitenin son sınıfına
kadar Türkçe bu ülkenin ne kadar bir gerçekliği, realitesiyse Kürtçe de
aynı şekilde bu ülkenin realitesi olduğunda, eşit kaynak
ayrıldığında, Türkçenin yanı sıra Kürtçeyle,
Türkçenin yanı sıra yurttaşın olduğu Arapçayla,
Lazcayla, Ermeniceyle, Asuri-Süryaniceyle eğitim yapıldığında
asimilasyon ortadan kalkmış demektir.
Bakın, öyle bir zaman diliminin içerisinden
geçiyoruz ki Palmira’nın bombalanması nasıl bir zihniyetse ve
nasıl bir kültüre, insanlığın ortak değerine
saldırı ise Hasankeyf’in ekonomik ömrü altmış yıl
olacak bir baraja kurban edilmesi ve bombalanması da aynı zihniyetin
eseridir. Âdem’in coğrafyası -çok açık ve net söylüyorum-
Rıha, halîlürrahmân coğrafyası ne üretir bilir misiniz? Ya Halil
üretir ya İbrahim üretir ya İbrahim Halil üretir ya da Halil
İbrahim üretir ama netice itibarıyla Nemrut’a karşı
direnenleri üretir. İşte, bizim duruşumuz tam da budur; kimden
gelirse gelsin Nemrudiliğe karşı çıkmak, itiraz etmek.
Gücümüz belki bir karıncanın su taşıması gücüdür ama
karşı çıkıyoruz, su döküyoruz bu ateşe ve bugün bu
ateşi korlayanlar, bu ateşe yelpaze dökenler, hiç şüpheniz olmasın,
Hitler de kütüphaneleri yakmıştı. Onlar tarih kitaplarında
nasıl bir çirkin suratsa bu anlayış da tarih kitaplarında
çirkin bir surat olmaya adaydır.
Değerli milletvekilleri, sadece bununla da
sınırlı değil. Bakın, her defasında, bugün dahi,
siyasal iktidar ve Hükûmet ve Hükûmet yetkilileri her fırsatta “milletin
iradesi” der. Seni seçen millet ne kadar saygınsa Kürt’ü seçen millet de o
kadar saygındır. Sana oy veren millet bu coğrafyanın ne
kadar sahibiyse Kürt’e oy veren ve Kürt’ü seçip kendi belediye
başkanı yapan millet de bu coğrafyanın o oranda sahibidir.
Gültan Kışanak’ı -şahsında bütün belediye
başkanlarını bir kez daha burada saygıyla, sevgiyle,
hürmetle selamlıyorum- onu cezaevine koyan bir zihniyet milletin iradesine
zerre kadar saygı duyan bir zihniyet olamaz. İstediğiniz bütçeyi
oluşturun Sayın Bakan, istediğiniz bütçeyi oluşturun.
Eğer savaş varsa gedikler aha böyle olur. O gedikleri
kapatamazsınız, o delikleri kapatamazsınız.
Yapılması gereken tek şey var: Bir an önce asimilasyondan vazgeçmek,
kültürel soykırım politikalarından vazgeçmek, çatışma
politikalarından vazgeçmek, kendinden olmayanı ötekileştiren,
kendinden olmayanı zindana koyan anlayıştan vazgeçmek.
İki gün boyunca Manisa ilimizdeydim. Bir kez
daha, Manisa’da bulunan, HDP’ye gönül vermiş, demokrasiye gönül
vermiş, barışa gönül vermiş, kardeşliğe gönül
vermiş tüm insanlarımızı buradan selamlıyorum.
Sayın Başkan, siz de hukukçusunuz. İki yıl boyunca ha, iki
yıl boyunca, tek bir suçu legal demokratik siyasetin il başkanı
olduğu için tutuklanan veya yöneticisi olduğu için tutuklanan veya
sandık müşahidi olduğu için tutuklanan ve iki yıl boyunca
mahkeme huzuruna çıkarılmayan insanlarla
karşılaştım ben. Gerekçe ne biliyor musunuz? Manisa’da HDP,
milletvekili çıkarma aşamasına gelmiş. Ne yapıp edip
bunun önünü kesmemiz lazım, ne yapıp edip HDP’yi terörize etmemiz
lazım, HDP’yi kriminalize etmemiz lazım. İddianamede ne var
biliyor musunuz? Bir düğüne gitmişler geline çeyrek altın takmışlar.
İddianamede ne var biliyor musunuz? Birbiriyle telefonda
konuşmuşlar, buluşalım, çay içelim, kahve içelim… Çay içmek
ve kahve içmek bir kriminalize, bir örgütsel deyim hâline
dönüştürülmüş. İddianame -tamı tamına ha- bir hukuk
metni değil, faşist bir zihniyetin sadece ve sadece eseridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın
Başkan, sabrınız için teşekkür ediyorum.
Bir gün mutlaka bu ülkede özgürlük, eşitlik ve
adalet hâkim olacaktır. Bu duyguyla sizleri selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Baydemir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkanım, 60’a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemir’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve
milletinin Parlamentosuna bir darbe girişiminde bulunulmuştur,
doğru ama bu 15 Temmuzda girişilen bir darbe girişimiydi...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – O
onlarınki, bu da sizinki.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – ...ve milletin
desteğiyle bu darbe girişimi geri püskürtülmüştür. “4 Kasım”
diye bir darbe Türkiye Cumhuriyeti’nde olmamıştır, Parlamentoda
böyle bir şey yoktur.
Şunu hatırlatmakta fayda görüyorum: Buraya
gelen milletvekilleri, hepsi seçim bölgesinden seçilmek suretiyle geldiler, bu
doğru bir şey. Dokunulmazlıklarla ilgili yargılamanın
önünü açacak, fezlekelerle alakalı yargılamaların önünü açacak
olan kararı da yine seçilmiş olarak buraya gelen bu milletvekilleri
verdi. Milletvekillerinin böyle bir karar almasıyla beraber bir
yargısal süreç işlemiştir.
Bakın, şunları unutmamak lazım:
PKK’yla milleti tehdit edenler millet iradesinin arkasına
sığınamazlar değerli milletvekilleri. Bu milletin
Parlamentosunda PKK’yı, eli kanlı terör örgütünü, Türkiye’yi bölmeye
çalışan bir terör örgütünü “Bizim eleştirme yetkimiz yok.”
diyerek millet iradesinin arkasına kimse saklanamaz.
Ankara Kızılay’da anne karnındaki
çocuğu dahi katleden bir teröristin cenazesine sırt vermeyi, millet
iradesi arkasına saklanarak milletin iradesini kılıf olarak
kullanmaya müsaade etmez kimse. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Muş, siz bir
açıklama mı yapmak istemiştiniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, yerimden, 60’a göre söz istiyorum tabii ki.
BAŞKAN – Ama bunu söylemeden söze
başladınız da bunu bir açıklığa
kavuşturalım, o anlamda sordum.
Buyurun, tamamlayın sözünüzü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakın,
çukurlar kazıp Türkiye Cumhuriyeti devletinin belli bölgelerinde egemenlik
alanı kurmaya çalışan ve onlarca askerimizi, polisimizi
şehit eden eli silahlı teröristlere sahip çıkılıyorken
bu, millet iradesi adına yapılmıyordu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sırtında
silahlarla, bakın, sırtında silahlarla
karşılaşılan teröristleri kucaklayıp bağrına
basıyorlarken bunlar millet iradesi adına yapılmıyordu.
Dolayısıyla, burada ortaya çıkan bazı şeyler var ve
bunların hepsi milletin gözü önünde cereyan etmiştir. Şimdi
hukuk devrededir, hep beraber neticesini göreceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Yıldırım...
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
bir tomar saçma sapan olay sıralayarak “Bunu yapanlar milletin iradesini
temsil edemezler.” diyerek, bir bütün olarak grubumuza açıktan
sataşmada…
BAŞKAN – Ama, sizin grubun adını
anmadı, lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, bizim
hatibimizin konuşması üzerine söylüyor bunları Sayın
Başkan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Başkan, kime
söylüyor bunları ya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ben
Sayın Yıldırım’la konuşuyorum.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Grubu
anmamışmış.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) –
Stenografları kastetmiş olabilir mi acaba!
BAŞKAN - O da düşüncelerini ifade
edebilecek yeteneğe sahip. Sizin grubun adını anmadı, o
yüzden.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Bütün bunları, hem
bize dönerek hem de hatibimiz Sayın Osman Baydemir’in
konuşmasının üzerine söylüyor. Hiç burada, böyle, işi
dolandırmadan, tümüyle bize dönük olarak söyledi. İç Tüzük 69’a göre
sataşmadan söz istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, kim konuşacak?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Baydemir
konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baydemir.
İki dakika…
Lütfen yeni bir sataşmaya neden olmayın.
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması
sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben sayın grup başkan vekiline
teşekkür ediyorum. Gerçekten de bu ülkede bir tane darbe değil birden
fazla darbe yaşandı. Elbette ki bunlardan bir tanesi 15 Temmuz darbe
girişimi, darbe kalkışmasıdır. Ama, bu 15 Temmuz darbe
girişimi ve darbe kalkışmasını da bir fırsata
dönüştürüp esas bu ülkeye darbeyi gerçekleştiren mevcut Hükûmetin ta
kendisidir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kabul etmemiz
mümkün değil.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ve bunlardan bir
tanesi de 4 Kasım darbesidir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kabul etmemiz
mümkün değil.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Siz kabul etmezsiniz,
elbette ki kabul etmezsiniz.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Allah’ın lütfu
olarak görürsünüz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kabul edilmesi
mümkün değil.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bu sizin
düşüncenizdir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – O da sizin
düşüncenizdir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bu da benim
düşüncemdir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Doğru, o da
sizin düşüncenizdir.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ve biz
düşüncelerimizi millete söyleriz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biz de söyleriz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Millet hangisini
tercih ederse o, milletin bileceği bir iştir. İşte burada
-eğer millete- milletin seçtiğini, senin gibi düşünmediği
için, sana boyun eğmediği için, krala “Kral, sen
çıplaksın.” dediği için, bir lideri alıp cezaevine
koyuyorsan bunun adı “darbe”dir; ötesi bunun adı “diktatörlük”tür.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Osman Bey, siz çok
iyi biliyorsunuz düşünceden dolayı olmadığını.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Dünyanın hangi
coğrafyasında bir siyasi partinin lideri fikrinden dolayı…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kimsenin
düşüncesinden dolayı olmadığını çok iyi
biliyorsunuz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - “Seni Başkan
yaptırmayacağız.” dediği için Selahattin Demirtaş
şu anda cezaevinde.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eğer
diktatörlük olsaydı, burada siyaset yapamazdınız.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Selahattin
Demirtaş bunun için cezaevinde, Figen Yüksekdağ bunun için
cezaevinde.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunun için
değil.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Gültan
Kışanak, Nurhayat Altun, tüm seçilmişler, Kürt seçilmişler
bunun için cezaevinde.
Bakın, sayın hatip, ben bugün
buradayım, yarın burada değilim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hepimiz öyleyiz.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Bugün siz
buradasınız, yarın burada olmayabilirsiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Doğru.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Ama, bizim bir
rolümüz var, bir misyonumuz var. Ben Kürt halkının bir evladı
olarak, kürdistandan gelen bir temsilci olarak benim şöyle bir rolüm var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neresi Osman Bey?
Neresi kürdistan?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Kendime şöyle
bir rol biçiyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Osman Bey, neresi
kürdistan? Neresi burası?
BAŞKAN – Sayın Baydemir…
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bu çatı Türk’ün
ve Kürt’ün ortak çatısı olsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neresi
burası, neresi? Kürdistan neresi?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bu çatı,
herkesin ortak çatısı olsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kürdistan neresi?
Neresi Osman Bey?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENC (Antalya) – Kürdistan
neresi?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
dakika…
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Eğer siz
Kürtleri dışlarsanız, eğer siz Kürtleri yok
sayarsanız, eğer siz Kürtleri cezaevlerine koyarsanız
nihayetinde 80 milyonun tamamı kaybetmiş olacaktır. Gelin, hiç
kimsenin kaybetmeyeceği bir siyasal rejim oluşturalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Osman Bey,
kürdistan diye bir şey yok.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Israr
ediyorsunuz, kürdistan diye bir yer yok.
BAŞKAN – Sayın Baydemir, teşekkür
ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, yerimden kısa bir…
BAŞKAN - Sayın Baydemir, kürdistan neresi?
Sayın Baydemir, bir soru soruyorum size, lütfen cevaplar
mısınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, neresi
Sayın Başkan?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Saraya
sorun, saraya.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Böyle bir yöntem yok
Sayın Başkan.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Size cevap vermek
zorunda değil.
BAŞKAN – Sayın Baydemir’le
konuşuyorum, lütfen…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, ben de Grup
Başkan Vekiliyim Sayın Başkan.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, kürsüden açıklayayım mı? Açıklamak
isterim kürsüden.
BAŞKAN – Yerinizden lütfen.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Aha
şurası Sayın Başkan, aha şurası, kürdistan
şurası.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Onun için
senin burada konuşmaya hakkın yok.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – 6-7 Ekimi söyle, niye
tutuklandığını.
BAŞKAN – Siz burada kürdistanın vekili
değilsiniz, siz burada Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili olan
Şanlıurfa’nın Milletvekili olarak bulunuyorsunuz Sayın
Baydemir. Lütfen bunu unutmadan bu kürsüye gelip konuşun bundan sonra. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın
Cumhurbaşkanı “kürdistan” dediğinde niye dönüp
sormadınız Sayın Başkan? “Neresidir?” diye
sorsaydınız Cumhurbaşkanına, size açıklardı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre, pek kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Açıklama mı
yapacaksınız?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, 60’a göre
söz talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika…
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bakın, şunu özellikle ifade etmek isterim: Burada,
seçilen, gelen her milletvekili Türkiye Cumhuriyeti devleti
sınırları içerisinden seçilip gelmiştir ve milletimizi
temsil ederek buraya gelir, başka bir yerden gelmez. Bununla alakalı,
herkesi buradan uyarıyorum, İç Tüzük’e uygun bir dil kullanmaya davet
ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) – O sizin göreviniz
değil, Sayın Başkanın görevidir, siz
uyaramazsınız.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne adına
uyarıyorsunuz? Ne adına uyarıyorsunuz, kim adına
uyarıyorsunuz? Sen kimsin!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Türkiye'nin idari
yapılanması bellidir; şehirleri, bölgeleri kanunla, Anayasa’yla
belirlenmiştir, bunun dışında tanımlama yapmak
kimsenin hakkı ve haddi değildir. Herkes nizama, kanuna, İç
Tüzük’e uygun hareket etmek zorundadır.
Bir diğeri, ben hiçbir kişinin,
düşüncesinden dolayı, Türkiye'de hapsedildiğini, hapse
girdiğini görmedim, böyle bir şeyi de kabul etmem mümkün
değildir. Benim verdiğim örneklerde, Türkiye'de terörle mücadele
ediliyorken yapılan faaliyetlerle ilgili başlatılan bir hukuki
süreçten bahsettim.
Bir diğeri, sayın milletvekilleri, fazla
heyecana gerek yok, şurada 2019’da seçim yapılacak; 2011’de
yapıldı, 2015’te yapıldı. Dolayısıyla, Türkiye'de
önceden her dört yılda bir, şimdi her beş yılda bir seçim
yapılmakta. Diktatörlüğün olduğu yerde seçim olmaz, bu havari
söylemleri de kimse yapamaz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Nasıl olmaz?
Diktatörlerin hangisinin ülkesinde seçim olmamıştır? Hangi
diktatörün ülkesinde seçim olmamış? Seçim olmazmış,
diktatör de yokmuş!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, biraz önce söyledim, siz
Şanlıurfa, Diyarbakır, Urfa; güneydoğu ve doğu
illerinden herhangi birinin milletvekili olabilirsiniz.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
İşte, orası kürdistan.
BAŞKAN – Siz ne kadar oranın
milletvekiliyseniz ben İstanbul Milletvekili olarak da oranın
milletvekiliyim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Keşke
olabilseydiniz, her şey başka türlü olurdu.
BAŞKAN – Siz de aynı şekilde,
Trabzon’un, Amasya’nın, İzmir’in milletvekilisiniz. Türkiye'de
“kürdistan” diye coğrafi ve siyasi bir tanımlama yoktur.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Var
Başkanım, var. Siz yasaklıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen, bu kürsüden sözlerinize dikkat
edin.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) –
Cumhurbaşkanı kullandığında niye söylemediniz
Sayın Başkan? Cumhurbaşkanı kullandığında
farklı mı oluyor?
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti’nde böyle bir
siyasi ve coğrafi yer yok. Kürsüden konuşmalarımızda lütfen
dikkatli olalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) – Tayyip Erdoğan’a
söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, az önce yaptığınız uyarıyı
eğer sayın milletvekili kürsüden ifade ettiyse sizi İç Tüzük’ün
gereğini yapmaya davet ediyorum.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kesinlikle
Sayın Başkan. Böyle bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın,
tutanakları inceleyin, eğer milletvekili sizin
uyardığınız şekilde bir konuşma yaptıysa
sizi İç Tüzük’ün gereğini yapmaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Ben kendisine “Kürdistan neresi?” diye
sorduğumda kendi yüreğini, kalbini gösterdi, sözlü bir açıklama
yapmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Elitaş.
Neyi kastettiğine ilişkin sözlü bir
açıklamada bulunmadı. Ben şimdi tutanakları
getirteceğim, tutanaklar geldiği zaman ilgili değerlendirmeyi
yapacağım.
Buyurun Sayın Usta…
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, madde
60’a göre yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika.
3.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Şanlıurfa
Milletvekili Osman Baydemir’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve bu konuşma nedeniyle
İç Tüzük hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkanım,
çok net bir şekilde, hatip, aslında “kürdistandan gelen bir
milletvekili” diyerek bir idari bölgeyi işaret etmiştir, olmayan bir
şeyi. Biliyorsunuz, İç Tüzük'ün 161’inci maddesine göre
-“Görüşmeler sırasında” diye başlıyor,
başını okumayayım- Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa’da düzenlenen idari
yapısına aykırı tanımlamalar yapmak Meclisten geçici
çıkarma cezasını gerektirir. Tutanakları inceleyin.
Kendisinin daha sonra “Kalbimde.” demesinin, şuramda, buramda demesinin
hiçbir anlamı, geçerliliği yoktur. Net bir şekilde “kürdistandan
gelen bir millletvekili” demiştir. Bunun arkasını alamayız
dolayısıyla burada İç Tüzük hükümlerinin mutlaka yerine
getirilmesi gerekir. Bizim de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak tutumumuz
bu şekildedir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Usta, o maddeleri biliyorum
ama işlemimizi usulüne uygun yerine getirmek için tutanaklara bakmakta
yarar görüyorum.
ERHAN USTA (Samsun) – Tamam, tutanakları
inceleyelim.
BAŞKAN – Şimdi de Halkların
Demokratik Partisi…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
İç Tüzük 60’a göre söz talebim var.
BAŞKAN – Şimdi kürsüye geliyorsunuz zaten.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Sayın
Usta’dan önce, bu konuyla alakalı... Konuşmamın
bağlamı farklı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, böyle şey mi olur? Kürsüde konuşması varsa
konuşsun.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım,
şimdi kürsüye çağırıyorum sizi, lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
bakın…
BAŞKAN – Burada söylediklerinizi kürsüde de
söylersiniz, artı bir dakikanızı da orada veririm size.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Hem orada hem orada… Lütfen, usulüne
uygun davranalım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
bakın, ben bir şey söyleyeceğim Sayın Başkan,
tutanaklara geçmesi için bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Ahmet
Yıldırım’ı kürsüye davet ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
bakın, ne olur, Genel Kurulu germeyelim.
BAŞKAN – Konuşma süreniz on beş
dakika.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, ben
çıkmayacağım, bakın…
BAŞKAN – Lütfen, siz geriyorsunuz. Bakın,
şu anda kürsüye çağırıyorum sizi.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Muş’a
iki defa söz verdiniz, Sayın Usta’ya söz verdiniz. Ben
tartışmalarla alakalı, İç Tüzük 60’a göre hakkım olan
sözü talep ediyorum, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, öyle
bir şey yok. Nerede bu hak var? Nerede yazıyor bu hak?
BAŞKAN – Buyurun, sizi davet ediyorum kürsüye.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Sayın
Başkan, ben orada başka bir şey konuşacağım.
Sayın Başkan, ben orada RTÜK bütçesi üzerine…
BAŞKAN – Bakın, burada inatlaşma
yapmayalım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
ben orada RTÜK ve Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
üzerine konuşacağım.
BAŞKAN – Lütfen, yeteri kadar bu konuyu
tartıştık.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Burada yürüyegiden
tartışmalarla ilgili sözüm var.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Söyleyeceğinizi burada
söylersiniz, bir dakikalık konuşma hakkınızı ekleyeceğim,
buyurun lütfen.
Süreniz on beş dakikaydı artı bir, on
altı dakika yapacağım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – On beş
artı iki, değil mi?
BAŞKAN – Bir.
Buyurun Sayın Yıldırım.
HDP GRUBU ADINA AHMET YILDIRIM (Muş) –
Sayın Başkan, öncelikle şunu söyleyeyim: Hangi partiden hangi
hatip İç Tüzük’ün tanımladığı söz hakkını
kullanmak isterse siz verseniz asla rahatsız olmayız, vermeseniz
onların söz hakkını sonuna kadar savunuruz.
Benim söz talebim, az önceki söz talebim bir
başka partinin hatibinin söz talebine karşı itiraz olarak
algılanmasın, öncelikle bunu ifade etmek isterim.
Daha önce şu Genel Kurulda “kürdistan”
sözcüğünün kullanılmasıyla ilgili yürüyegiden bir tomar
tartışma var. Ben de naçizane, yirmi bir yıl boyunca
coğrafya kürsüsünde akademisyenlik yapmış ve yer adları,
coğrafya adları çalışmış bir
arkadaşınız olarak söylüyorum. Şimdi, doğal olarak,
Parlamentoda farklı grupların aklına… 2012 yılının
kasım ayında, Diyarbakır’da, Kantar Kavşağı
Meydanı’nda Sayın Erdoğan’ın, yapmış olduğu
konuşmada sıklıkla kullandığı kürdistan mevzusuna
girmeyeceğim.
CELAL ADAN (İstanbul) – Değişti o,
değişti.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Kullanabilir.
İkincisi: Ama o zaman ana muhalefet ve muhalefet partileri itiraz edince
çıkıp kendi grup toplantısında “kürdistan” sözcüğünün
neden kullanılması gerektiğini savunmuştur. Bakın,
sadece “kürdistan”ı kullanmamış, neden kullanılması
gerektiğini... Aynen coğrafyacıların ve akademisyenlerin
daha etraflıca açtığı üzere, ne demiştir? Bunun
sosyolojik, tarihsel ve coğrafik arka planını açıklamaya
çalışmıştır. İsabet buyurmuştur.
Az önce Sayın Muş diyor ki:
“Yasaların, Anayasa’nın tanımladığı bölgeler,
iller, yerleşim birimleri vardır.” Amenna. Şimdi soruyorum:
Bakın, Sayın İbrahim Aydemir arkadaşımız serhat
bölgesi milletvekilidir. Yasada yeri yok. Veya bakın, şurada oturan,
Trakya bölgesinden gelen milletvekili arkadaşlarımız var. Serhat
bölgesi, Trakya bölgesi yasaca tanımlanmamıştır ama gücünü,
bağlamını tarihten alır, sosyolojiden alır,
coğrafyadan alır. Öyle, tarih, coğrafya, sosyoloji eğilip
bükülecek, böyle kıytırık yasalarla, İç Tüzük maddeleriyle
esnetilebilinecek şeyler değildir. İnsanların beyninde,
belleğinde, yüreğinde, vicdanında, ahlakında yüz yıllar
boyunca yerini edinmiştir. Bu anlamda “Trakya” gibi, “serhat” gibi,
“lazistan” gibi, “Anadolu” gibi, “Rumeli” gibi, “kürdistan” gibi
kavramları inkâr etmek bu ülkenin kadim tarihini inkâr etmektir. Bu
halkların sarsılmaz bağlarının altına dinamit
koymaktır. Bu ülkenin bir bölümünün tarihine, kültürüne,
coğrafyasına, kent gerçekliğine, sosyal yaşamına
saygı duyarken diğerini reddetmek anlamına gelir. Bunu,
naçizane, yapıcı bir tavsiye olarak, bir rica olarak, bir
arkadaşınızın, bu ülkenin kadim tarihine ve geleceğine
baş koymuş, bir temennisi olarak algılayın ve bu yöntemden
vazgeçin.
Biz “kürdistan” derken, asla ve kata, bu ülkeyi
bölmek üzerine kurgulanmış bir söylem geliştirmek üzere
kullanmıyoruz, bilakis bu ülkeyi birleştirecek, gücünü tarihten
alacak bir yaklaşım olarak dile getiriyoruz.
Bir diğer yandan, bu ülkeyi bütünleyen, herkesi
eşitleyen, kardeşlik bağlarını güçlendiren dil ve
argüman mı esas alınacak, yoksa ötekileştiren,
kamplaştıran, bölen, parçalayan ve duygusal kopuşa götüren bir
dil ve söylem mi esas alınacak; burada kararını vermek
zorundadır.
Bu, sadece bizim ile iktidar partisinin veya
Başkanlık Divanının arasındaki bir süreci
alabildiğine aşan bir gerçekliktir. Bu anlamda, ben, sadece
şurada, gerçekten, kifayetimüzakere diyorum, konuyu…. Sizden de istirham
ediyorum, bu ülkenin tarihine ve geçmişine ne olursunuz hep birlikte sahip
çıkan, onu güçlendiren bir tavır takınalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, daha önce dört yıla yakın bir süre Radyo
Televizyon Üst Kurul üyeliği yapmış bir milletvekili olarak,
RTÜK ve Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün bütçesi
üzerine söz almış bulunuyorum.
Medyanın, şimdi, yandaşlıktan
artık havuzluğa ve çamurluğa evrildiği bir süreci
yaşıyoruz. Yandaş medya vardı eskiden, bu biraz
anlaşılabilinirdi, sineye çekilebilinirdi ama şimdi artık
havuz medyası, çamur medyası gırla almış
başını gidiyor. Tabii, medyadaki tek tipleşmenin ürünüdür
çamur medyası olma hâli. Yine, bu medyada, sadece -az önce de
tartışmamıza konu olan- bir milleti, onun dilini, onun kültürünü
esas alıp sözüm ona “ulus devlet” formu altında diğer bütün
bileşenleri eritmeye çalışan, asimilasyona tabi tutan bir
sürecin ürünü olarak görülmektedir. Siz işe buradan
başladığınız andan itibaren nefret söylemine yol
açmış olursunuz, inançların, kültürlerin, dillerin, kimliklerin
aşağılanmasına yol açmış olursunuz. Bugün
Türkiye’deki ana akım medyaya hâkim olan dil budur. Aklınca bir dili,
bir milleti yüceltmeye çalışırken onun kardeşi olan dilleri
ve milletleri hakir gören, dıştalayan, nefret söylemi kullanan
yayınlar, bu ülkenin maalesef birliği, bütünlüğü için utanç
verici bir durumdur.
Ben o kurulda onurla, gururla Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu kontenjanından görev yaptım ama oradaki
duruşumu her zaman ortaya koymaya çalıştım ve biliyoruz ki
o üst kurul üzerinde ağır bir siyasi iktidar baskısı
vardır. Bakın, gücünü Anayasa 133’ten alır RTÜK ve
bağımsız idari otoritedir.
Bağımsızlığı var mı RTÜK’ün? Şimdi RTÜK
Başkanımız burada. Geçen yıl kapatılan 37 televizyon
ile, onlarca radyonun kararının bir KHK’yla olması sizin
anayasal bağlamdaki görevinize, yetkinize müdahale midir, değil
midir? KHK’nın açılımı nedir arkadaşlar? Kanun
hükmünde kararname. KHK’nın bir özelliği vardır; kanuna
baskın gelebilir, Anayasa’ya baskın gelemez. Siz televizyonlara
lisanslama yaparken gücünüzü Anayasa 133’ten alıyorsunuz. Anayasa 133’e
göre kurulmuş olan RTÜK’ün, televizyonları yasal prosedüre göre
lisanslarken kalkıp bir KHK’yla, kıytırık bir KHK’yla
eğer gasbedilirse yetkisi, onun adı kanun hükmünde kararname
değil, Anayasa hükmünde kararname olur. Anayasa’ya müdahale vardır,
sizin anayasal kimliğiniz çiğnenmiştir.
Geçen yıl bu vakitler, RTÜK’ten sorumlu
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ne diyordu bir
resepsiyonda, şurada, kapatılan televizyonlarla ilgili soru
sorulduğunda? “Efendim, yargıya gidebilirler.” Televizyonu
kapatın, yargıya gidin... “Ben radyoları kapattım,
yargıya gidin. Gazetecileri tutukladım, yargıya gidin.
İnsanları işten attım, yargıya gidin ve sürgüne
gönderdim, yargıya gidin.” Ya, Maden ailesi bu ülkenin, bu Parlamentonun
utancıdır. Hüseyin Maden bir öğretmendi, eşi
öğretmendi; 3 çocuğuyla birlikte Ege Denizi’nin ortasında
eğer can verdiyse ve hâlâ bir kısmının cenazesi
bulunmadıysa onun utancı şu Meclisin üzerindedir, siyasi iktidarın
üzerindedir. Yargıya verelim. Ne olacak? Hüseyin Maden ailesinin,
yargıya gittikten sonra, yaşamayan hiçbir ferdiyle birlikte adalet
tecelli edebilir mi? Ne yargısı? Boğazına kadar siyasetin
baskısı altına girmiş olan yargıdan söz ediyoruz biz
burada.
Değerli arkadaşlar, bakın, AKP
iktidarı şundan emin olabilir: Bu kadar, iktidara boyun eğen bir
medya, yarın gün olup devran döndüğünde, onlara şak şak
yapan medya ahlaksızca size de vurmaya başlayacak. Bugün sizi
haksız yere öven, pohpohlayan, boyun eğen medya yarın size
hayrı olmayan bir medyadır. Sizi bugün şak şaklayanlar
yarın ahlaksızca vurmaya başlayacak. Buradan ne size ne bu
ülkeye bir hayır gelmez. Bu kadar edilgenleşmiş,
silikleşmiş, kendini kaybetmiş, paspas olmuş bir medya
gerçekliğinin, bu kadar, 80 milyon insanın değer
yargılarını aşağılarken iktidara da bir
hayrı olmayacak. Ve “medya” dediğiniz şey, koltuk
sevdalılarının, sermayedarların, iktidarların en fazla
ele geçirmek istediği alan ve sektördür. Bakın, AKP iktidarı
daha önce medyanın bu ülkede Hükûmet düşürdüğünü çok iyi biliyor
ve bu nedenle, medya üzerindeki baskıcı, gasbedici,
silikleştirici, tek tipleştirici politikalarını sürdürüyor.
Şimdi, bu bir başarı mı? Değerli arkadaşlar, bu
bir başarı değil. Medyanın tek tipleştirilmesi,
havuzlaştırılması başarı değil, olsa olsa
bir çürümüşlüktür. Medya çürümüştür. Halkın haber alma
hakkı yoktur. Tek taraflı olarak iktidarı öven, muhalefeti hakir
gören, aşağılayan bir medya objektif habercilik falan
yapmıyordur. Bunun adı da iktidar açısından bir
başarı değil, Pirus Zaferi olabilir ve bir çürümüşlüktür.
Değerli arkadaşlar, bakın, İMC
TV, Van TV, Özgür Gün TV, Hayatın Sesi TV; bunlar kapatıldı.
Hadi bunlar muhalifti, hadi bunlar solcuydu, hadi bunlar siyasi iktidarın
sinir uçlarına dokunuyordu; peki, daha çok serhadde yaşayan,
İstanbul’da yaşayan Şii Caferi yurttaşlarımızın
kültürünü ve dinî inançlarını yayın politikası olarak
sürdüren 14 TV ile Kanal 12’yi niye kapattınız ya? Bunların
Gülen’le bir alakası var mıydı, olabilir mi? Şii Caferi
yurttaşlarımızın televizyon kanallarını neden
kapattınız? Onlar Gülen’in de hışmına
uğramıştı ve Fetullahçıların da hedefindeydi bu
kanallar, şimdi sizin de hedefinizde. Bu sebeple size onlarla ruh ikizi ve
tersinden aynı yöntemi işleten noktadasınız diye
söylüyoruz.
Bakın, Kürtler -Allah aşkına- ne
yaptı ya, ne yaptı size? Bin yıllık kardeşliğin
öyküsü; onların 1992 yılında, o OHAL cenderesinde, o faşizm
koşullarında açmış olduğu Kürt enstitüsünü
kapattınız siz ya. Ape Musa, Musa Anter’in, Süleyman
İmamoğlu -sizin hemşehriniz Sayın Bakan, Batmanlı-
Abdurrahman Dürre -benim hemşehrim, Muşlu- Feqi Hüseyin
Sağnıç -Bitlisli- bunların o ak sakalları, ak
saçlarıyla kurduğu, 1990’lı yıllarda
yaşattığı, bugüne getirdiği Kürt enstitüsünü kapatmak
utancı bu iktidara nasip oldu. Tek işi Kürt dili, kültürü ve
edebiyatı üzerine çalışma yapmaktı. Bu mudur bin
yıllık kardeşlik? Bu mudur yüz yıla
yaklaşmış olan cumhuriyetin harcında hepimizin dedesinin
kanının olması hâli?
Şimdi, Sayın Bakan, Batman’a “İluh”
desek ne olur, Gercüş’e “Kercos” desek ne olur, Hisar köyüne “Hesar” desek
ne olur, Kayapınar beldesine “Habezbeni” desek ne olur; bu ülke
yıkılır mı, bu ülke bu kadar zayıf temellere mi sahip,
ne olur yani? Bunlar sizin iliniz, ilçeniz, köyünüz, beldeniz Sayın Bakan;
bunun mücadelesini verebilmeliyiz. Bu ülkenin bu topluma karşı bütün
halkın aidiyet ve sahiplenme duygusunu artırmak için bunun
mücadelesini verebilmeliyiz biz. Bu ülkenin yarınları böyle teminat
altına alınır, yasakçılıkla teminat altına
alınamaz. Bu ülkenin yarınları, kamplaştırarak, nefret
söylemlerini körükleyerek teminat altına alınamaz.
Değerli arkadaşlar, bakın, TRT
hepimizin vergisiyle ayakta duruyor ama bu ülkenin yarısının
öfke duyduğu bir kanala, yayın kuruluşuna dönüşmüştür
TRT. Ben kendi adıma vergilerimi helal etmiyorum TRT’ye; kendimi
görmüyorum, ailemi görmüyorum, çevremi görmüyorum. Şimdi RTÜK
Başkanımız burada, TRT’nin RTÜK Yasası’nın 8’inci
maddesinin 1’inci fıkrasının (k) bendiyle bir ilgisi var
mı? Nedir? Bütün siyasi partilere ve demokratik gruplara eşit
mesafede yayın yapmak zorundadır. Ana muhalefet var mı içinde?
Beş saat HDP’yi tartışıyorlar, HDP’li hiç kimse olmaz
mı üç yıl boyunca? Utanç verici bir şeydir. Bu sebeple bizim
vergilerimiz onlara helal değildir. TRT nedir biliyor musunuz?
Pravda’dır, Pravda. Sovyetler Birliği Komünist Partisinin resmî yayın
organı: Pravda.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bir de vergi
topluyorlar.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) –
Vergilerimiz haram olsun.
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Biz de helal
etmiyoruz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Tabii, biz bugün
artık yayın politikası itibarıyla o Pravda’ya “palavra” da
diyebiliriz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Palavra.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Tam bir palavra
yayın kuruluşu işte.
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Vergilerimizi
helal etmiyoruz, haram olsun.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, söylenebilecek çok şey var ama ben özellikle, sadece
yayın kuruluşlarından, yazılı yayın
açısından da söyleyeyim, kitapların yasaklandığı,
sarı basın kartlarının iptal edildiği… Ya, siz
şimdi Hasan Cemal’in sarı basın kartını iptal etseniz
ne olur, gazeteciliğini elinden mi aldınız? Beynini mi söktünüz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Artı bir buçuk…
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
İki dakika…
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bir dakika…
BAŞKAN – Bir dakika verdim, on altı
dakikadır konuşuyorsunuz Sayın Yıldırım.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Biz onun
farkında değiliz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – On beş dakika
Başkanım.
BAŞKAN – Artı bir dakika da verdim, on altı
dakika.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biz fark etmedik
Başkan, vermediniz.
BAŞKAN – Yalan söylüyorum!
Tamamlayın lütfen.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Toparlayacağım
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şimdi, öyle kolay mı yahu? Ancak iktidar
yandaşı olan gazeteciler bir kartla kendini gazeteci, yazar
yapabilirler. Muhaliflerin, yüreği toplumla birlikte atanların o
pespaye karta ihtiyacı yoktur. Size olsun o sarı basın
kartı, siz gerçekleri o kartı iptal ederek ortadan kaldıramazsınız.
Yayın dünyasına gelmişken, Fehim
Taştekin’in Rojava kitabı yasaklanmadan önce belli dava
dosyalarında suç unsuru olarak görüldü. Daha sonra bir başka
savcı da “Bu yandaki savcı bunu suç olarak görmüşse ben de
yasaklayayım.” dedi.
Kitap demişken bir başka kitapla kapatmak
istiyorum: Son dönemlerde en çok satan kitaplar listesinde yer alan ve Sevgili
Eş Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın
edebiyat kitabı Seher yüz binlerce sattı. Binlerce kişi fuarlara
akın etti ama bu gerçekliği ortadan kaldıramadınız.
Yasakçılığın da
sınırının bir yere kadar olduğunu ifade ederek bütün
Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
son olarak Şırnak Milletvekili Sayın Aycan İrmez konuşacak.
Buyurun Sayın İrmez. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA AYCAN İRMEZ (Şırnak)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grubum adına söz almışken buradan, dört yüz
beş gün önce, 4 Kasım 2016 tarihinde hukuksuz ve planlı, siyasi
bir operasyonla Eş Genel Başkanlarımız Sayın
Selahattin Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ ve milletvekili arkadaşlarımız
bir darbenin sonucu olarak gözaltına alındı ve ne yazık ki
hâlen tutuklu olarak cezaevindeler.
Milletvekillerimiz hâlâ hukuksuz ve adaletsiz bir
şekilde cezaevindedir. Eş genel başkanlarımızın
ve vekillerimizin seçildikleri irade adına bugün burada bütçe
hakkında söz söyleme hakları varken AKP ve ittifakları
tarafından ne yazık ki bu hakları gasbedilmiş
durumdadır.
Değerli milletvekilleri, OHAL
uygulamalarının hüküm sürdüğü, iktidarın yolsuzluk
belgelerinin havada uçuştuğu, Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki
cezaevlerinden ağır hak ihlalleri haberlerinin geldiği,
milyonlarca yurttaşın iradesi olan milletvekillerinin, parti
başkanlarının, yöneticilerinin ve belediye
başkanlarının rehin alındığı, vekili
olduğum Şırnak ili başta olmak üzere şehirlerin ve
ilçelerin haritalardan silindiği bir zamanda ve yerde merkezî yönetim
bütçesi üzerine konuşuyoruz. Böyle bir ortamda hazırlanan bütçenin
yoksulu, emeği, kadını, doğayı görmeyen,
demokratikleşmeyi önemsemeyen bir bütçe anlayışıyla
hazırlandığını sanırım söylememize gerek
dahi yoktur. Bu bütçe hakçı bir bütçe olmaktan ziyade adaletsiz ve
vicdandan yoksun bir bütçedir.
Değerli milletvekilleri, Kişisel Verileri
Koruma Kurumu bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum.
“Kişisel veri” kavramı dünyada kabul gören, tanımının
yapıldığı birçok metinde “Kim olduğu belli ve
belirlenen bir gerçek kişiye ait tüm bilgiler.” olarak ifade edilmektedir.
Kişisel veriler özel hayatın temel bileşeni olmaları itibarıyla
Anayasa’nın 20’nci maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
8’inci maddesinde ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi’nin “Mahremiyet Hakkı” başlıklı 17’nci
maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ilkesinin mutlak
koruması altındadır. Kişisel verilerin sahibi bizzat gerçek
kişilerdir. Neyin paylaşılıp neyin gizli
kalacağına kişiler karar vermelidir.
Geçen yıl yürürlüğe giren Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu kişisel verilerin korunması hususunda
kimi pozitif hükümler içermekle beraber asıl veri tekeline sahip olan,
bütün yurttaşları âdeta fişleyen devletin istihbari ve güvenlik
aygıtlarını istisna kapsamına almıştır. Bu
kanuna göre Jandarma, MİT, MASAK, Emniyet gibi kurumların
faaliyetleri istisna kapsamına alınmıştır.
Bakın değerli Parlamento üyeleri, kanunun
28’inci maddesinin (1)’nci fıkrasında; kişisel verilerin millî
savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini veya
ekonomik güvenliği sağlamaya yönelik olarak kanuna göre ve yetki
verilmiş kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen
önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında işlenmesi
durumunda tam istisnai kapsamda olacağı yönünde bir hüküm
bulunmaktadır. Bu fıkraya dayanarak bütün yurttaşların
fişlenmesi âdeta meşrulaştırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, söz konusu kurumun
kurulmasında ve 6698 sayılı Kanun’un
çıkarılmasında iki temel boyut bulunmaktadır. İlki
ekonomik boyut. Bildiğiniz gibi, sermayenin kâr hırsı, daha çok
para kazanma arzusu tarihseldir. Özellikle içinde bulunduğumuz dijital çağda
veri ekonomisi oldukça önemli bir muhtevaya sahiptir. Kişilere ait veriler
artık neredeyse petrolden bile daha değerli hâle gelmiş
bulunmaktadır. Özel sektörler mal ve hizmet sunumundan daha fazla kâr elde
etmek için sürekli kişilere ait verileri kişilerin rızası
dışında depolamaktaydı, bu durum hâlen de devam etmektedir.
Sermayenin bu veri istifçiliği sonucunda kişilerin en kıymetli
ve mahrem verileri hoyratça etrafa saçılmaktadır. Bunun sonucunda
kişilerin özel hayatı deşifre edilmekte, temel hak ve
özgürlükleri de çiğnenmektedir.
Bu kurum ile veri ekonomisinin belli bir nizam
içinde sürdürülebilmesi için bir regülasyona gidilmiştir. Özel sektör
artık kişisel verileri işlerken kişilerden açık
rızayı almak ve aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmek
zorundadır. Gerçek kişilerin sermaye verilerini rahatça verebilmesi
için bir güven ilişkisinin tesis edilmesi gerekiyordu çünkü artık
insanlar verilerini paylaşmaktan korkar hâle geldi. Kanun koyucular,
esasında sermayenin işini daha iyi görmesi, veri ekonomisinin
sürdürülebilmesi için bu kurumu kurdu diyebiliriz.
Değerli milletvekilleri, söz konusu kurumun
kurulmasındaki ikinci temel husus ise siyasi boyuttur. Yürütülen
müzakereler çerçevesinde Avrupa Birliği ilerleme raporlarında
yıllardır Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
çıkarılması, bu kanuna dayanılarak bir kurumun
oluşturulması talep edilmekteydi. Yürütülen müzakerelere binaen
çıkarılan bu kanunda en büyük veri tekeline sahip olan devletin bütün
güvenlik aygıtları istisna kapsamına
alınmıştır, tıpkı sermayenin kâr hırsı
gibi devlet de sürekli yurttaşları bir kontrol çemberinin içerisine
hapsetmek istemektedir. Kişisel verileri iktidarlar kendi siyasal
amaçlarını gerçekleştirmek ya da kendi politik
çıkarlarını korumak için kullanmaktadırlar. Devletlere ait
bilgi, devlet sırrı, millî güvenlik gibi
sınırlarını belirlemenin zor olduğu kavramlarla
sıkı sıkıya korunurken bireye ait kişisel bilgi ve
veriler konusunda yeterli korumanın sağlandığından söz
etmek çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Bireye ait verileri çoğu
kez elinde bulunduran ya da kamusal hizmetten yararlanmada bu bilgileri
sunmayı ön koşul olarak bireyden talep eden devlet, bireye ait
bireysel verileri işlemekte, depolamakta, ilgisiz kişi ya da
kurumlarca paylaşmakta, bireyi salt kendine ait veriler konusunda pasif
konuma itmektedir. Özellikle sermayenin daha fazla para kazanmasına
yarayabilecek sağlık, sigorta, bankacılık, eğitim ve
benzeri alanlardaki bilgiler daha da kıymetli hâle gelmekte, kişisel
veriler, alınıp satılan bir süje hâline dönüştürülmektedir.
Sermayenin kâr hırsı ve iktidarın sınırsız güç ve
yurttaşları tahakküm etme arzusuna karşı herhangi bir
yerden talimat almayan bağımsız kurumlar, yurttaş-sermaye
ve yurttaş-iktidar ilişkisini biraz da olsa bir dengeye
kavuşturabilir.
Peki, bu kanun çerçevesinde kurulan Kişisel
Verileri Koruma Kurumu bağımsız bir yapıya sahip mi? Ne
yazık ki hayır. Çünkü, üyeler iktidarın çoğunluk
yapısına göre teşkil edilmiş durumda. TBMM’den 5 üye
seçimle belirleniyor; Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlar Kurulu
da 2’şer üye atıyor; Anayasa değişikliğiyle Bakanlar
Kurulunun 2 üyesi de artık aynı zamanda AKP’nin de Genel
Başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından
atanmış olacak. Ayrıca kanunun 19’uncu madde (2)’nci
fıkrasında “Kurum Başbakanlıkla ilişkilidir.”
denilmektedir. Türkiye idare kanununda, maalesef, bu “ilişkili olma” tabiri
fiiliyattan bağımlı bir ilişki hâline dönüşmektedir.
Bunun yanında, kanuna konulan istisnai maddelerle devletin sorgusuz
sualsiz bütün mahrem bilgilerimizi işleyebileceği hükme
bağlanmıştır.
Kişisel verilerin korunması, bireyin
verilerinin en büyük veri tekeline sahip olan devlet başta olmak üzere
bütün kişi ve kurumlara karşı korunması amacını
taşımalıdır. Bu bakımdan, her iki farklı
alanları ve eylemleri ifade etmek suretiyle MİT, Jandarma, Emniyet,
MASAK hemen hemen bütün kurumların ve eylemlerin veri koruma
mevzuatından istisna tutulması, Veri Koruma Kanunu’nu güçlendirmez
zayıflatır. Devletin üstün çıkarlarından ziyade
insanın, yurttaşın üstün çıkarlarının temel
kriterimiz olması gerektiğini düşünmekteyim. Devletin
kutsandığı, insanın ikinci plana itildiği bütün
yaklaşımlar çözüm değil sorun üretmektedir.
Dolayısıyla, son yıllarda sıkça tartışılan
bir kavram olan güvenliğin insanileştirilmesi meselesi çerçevesinde
yaklaşmamız gerekir.
Değerli arkadaşlar, Kişisel Verileri
Koruma Kurumunun bağımsız olabilmesi için kanunda da
belirtildiği üzere, kurumun gerçek anlamda idari ve mali açıdan özerk
olması sağlanmalı ve kurul üyelerinin partilere göre
dağılımında hakkaniyet ilkesi esas alınmalıdır.
Yıllardır temel hak ve özgürlükler
alanında mücadele veren sivil toplum örgütleri ile kurum arasında
güçlü bir koordinasyon sağlanmalı ve kurumun bağımlı
değil bağımsız olabilmesi için kendi kaynaklarını
yaratabileceği bütçeye sahip olması gerektiğini belirterek
sözlerimi bitiriyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İrmez.
Böylelikle Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına yapılan konuşmaları bitirmiş olduk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
yerimden pek kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
Yerinizden bir dakika...
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Filistin’in
başkentinin Doğu Kudüs olduğu ve büyükelçiliklerin orada
açılmasıyla ilgili bir tavsiye kararının İstanbul’da
yapılmakta olan İslam İşbirliği Teşkilatı
toplantısına iletilmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinden
alınmasını Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Yönetim Kurulunun
talimatıyla Meclise teklif ettiklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bilindiği gibi dönem sözcülüğünü de
yürüttüğümüz İslam İşbirliği Teşkilatı
Zirvesi bugün İstanbul’da yapılmaktadır. Geçtiğimiz
günlerde, Birleşmiş Milletlerin kararlarına aykırı bir
şekilde, Amerika Birleşik Devletleri, Büyükelçiliğini Kudüs’e
taşıyacağını ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti
olarak tanıyacağını ifade etmiştir. Kendi çabası
ve gayretiyle Birleşmiş Milletler kararına aykırı
şekilde bir fiilî durum yaratıp bunu dünyaya dayatmaya çalışmaktadır.
Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisini, sürmekte olan Merkez Yönetim Kurulumuz
toplantısından partimizin görüşü olarak bana iletilen bir
çağrıyla selamlamak istiyoruz ve önerimiz şudur: Bugün
yapılmakta olan İslam İşbirliği Teşkilatı
toplantısına güç vermek ve öneride bulunmak üzere, Amerika’nın
İsrail üzerinde Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasına
karşı, Filistin’in başkentinin Doğu Kudüs olduğu ve
büyükelçiliklerin orada açılmasıyla ilgili bir tavsiye
kararının İslam İşbirliği Teşkilatı
toplantısına -zirvesine- iletilmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisinden alınmasını Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Yönetim
Kurulunun grubumuza talimatıyla Meclise teklif ediyoruz.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Bence de yerinde bir teklif.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Şimdi Adalet ve Kalkınma
Partisi grup üyeleri konuşacak.
Yalnız, hem bu konuyu görüşmek için hem de
biraz önceki tartışma konusuyla ilgili olarak yemek arasını
da birleştirerek bir otuz dakika ara verelim. Konularımızı
görüşelim, daha sonra da devam ederiz.
Otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 12.45
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.40
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
VI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’e,
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca
iki birleşim için Meclisten geçici çıkarma cezası verilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir’in oturumda sarf
etmiş olduğu sözler ki şurada, okumak istiyorum sizlere
tutanaklardan: “Ben Kürt halkının bir evladı olarak,
kürdistandan gelen bir temsilci olarak benim şöyle bir rolüm var.”
şeklindedir.
Bu sözler, İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin
birinci fıkrasının (3) numaralı bendi kapsamında
olduğundan, Meclisten geçici olarak çıkarmayı gerektirmektedir.
Bu nedenle, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir’in
Meclisten geçici olarak çıkarılmasını Genel Kurula teklif
edeceğim. Yalnız, bu konuda izah yapmak isteyen sayın
milletvekili veya kendisi var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yok Sayın
Başkanım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Geliyor olduklarını bana
beyan ettiler de o yüzden.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, zaten bu uygulamayı yaptığınız takdirde,
sonraki 163’üncü madde…
BAŞKAN – Yok, hayır, önce bir izah
yapıyoruz, ondan sonra işleme başlıyoruz Sayın
Elitaş. O sizin söylediğiniz, savunma veya af.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, siz
zaten…
BAŞKAN – Evet, şu anda kimse yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir beş dakika ara vereyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 161’inci
maddede… Siz, bu az önce okuduğunuz eylemin İç Tüzük’ün 161’inci
maddesine aykırı olduğunu ifade ettiniz.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Aykırı olduğunu ifade ettiğiniz eylemi işleme sunmak
zorundasınız.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şimdi,
buna göre işlem yaptıktan sonra, 163’üncü maddeye göre milletvekili
eğer kürsüden açıkça af dilerse o zaman 163’ü
uygulayacaksınız.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, evet, öyle ama
şu anda işleme başladım. Eğer Sayın Baydemir…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, usul
hakkında bilgi vermek istiyorum.
Sayın Baydemir izah edip izahında bir af
dileme şeklinde bir şey olursa işleme girmeyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Özür dileyerek
söylüyorum…
BAŞKAN – Yoksa işleme gireceğim,
devam edeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müsaade eder
misiniz, bakın, İç Tüzük’ün 161’inci maddesi açık ve net.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz İç
Tüzük’ün 161’ine aykırı olduğunu ifade ettiniz.
BAŞKAN – Ettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman
işlemi uygulamanız gerekir.
BAŞKAN – Başlamak zorundayım ama
tekrar ediyorum, usule göre bir izahat bekliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usule uygun
değil.
BAŞKAN – Eğer yoksa işleme devam
edeceğim, yoksa işlemden kaldıracağım Sayın
Elitaş. Şu anda da…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, siz
bunun İç Tüzük’ün 161’ine aykırı olduğunu kabul ediyor
musunuz?
BAŞKAN – Öyle, tespitim öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman buna,
161’i uygulamanız gerekir.
BAŞKAN – 161’i uygulayacağım
Sayın Elitaş. Bir izahat için bir konuşmak istediler. Onu bir
dinleyeyim, ona göre işleme devam edeceğim.
İzah etmek isteyen bir milletvekili
arkadaşınız var mı Sayın Yıldırım?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Var, var.
BAŞKAN – Kim edecek?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Mithat Sancar.
BAŞKAN – Buyurun Mithat Bey, sizi dinliyorum.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Bu neyin acelesidir ya? Ceza vermek için acele etmenize gerek yok.
BAŞKAN – Özür dilerim, Meclis
çalışıyor, sizi bekleyemeyeceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Allah Allah, biz de halk temsilcisiyiz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sancar, sizi
dinliyorum.
İki dakika…
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Sıralara bak, nasıl çalışıyor belli.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Meclis nasıl çalışıyor Başkan?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Açıldı…
BAŞKAN – Buyurun.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
İç Tüzük’ün 161’inci maddesi Komisyonda ve
Genel Kurulda tartışılırken ısrarla bir soru sorduk:
“Burada ‘kürdistan’ kelimesinin kullanımını her türlü yasaklayan
bir amaç mı söz konusu?” diye. Üstelik, Sayın Elitaş’ın da
aralarında bulunduğu Komisyon Başkanı, başkan
yardımcıları ve AKP’nin başka yetkilileriyle de
toplantılar yaptık. İç Tüzük değişikliğiyle
ilgili bu konu alt komisyonunda da tartışıldı, orada da
bizim itirazlarımız üzerine AKP’li üyeler de
rahatsızlıklarını dile getirdiler ve kayda geçirdiler. Alt
komisyon tutanakları incelenebilir. Bunun üzerine, böyle muğlak ve
genel bir ifadenin çok sakıncalı olabileceği kanaatine
varıldı ve daha sonra MHP temsilcisi, alt komisyon
toplantısından çıkıp bir yerlere gitti, görüşmeler
yapıldı, değişiklik önerisi alt komisyona geldi. İlk
şeklinden sonra yapılan değişikliğin amacı,
AKP’li üyelere göre “kürdistan” kelimesinin her türlü
kullanımını yasaklamaya müsait bir düzenlemeyi önlemekti. Çünkü
biz açıkça söyledik, örnekler vermeye gerek yok Sayın Başkan.
Buradan, şimdiki Sayın
Cumhurbaşkanı -daha önceki Başbakan- sayısız AKP
milletvekili bu kürsüde ve dışarıda “kürdistan” kelimesini
açık ve net kullanmışlardır. Tekrar sorduk, genel bir yasak
amacı varsa ırkçılıktır, inkârcılıktır.
Birçok AKP milletvekili bizzat geldi, bizlerle görüştü “Zinhar böyle bir
düzenleme bizim kalbimizde onay bulmaz.” dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Sayın
Başkanım, izin verirseniz…
BAŞKAN – Bir dakika içinde tamamlayın
lütfen Sayın Sancar.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler.
Sayın Başkan, bir izin verin
açıklayalım çünkü ilk defa uygulanacak bu ve tarihe çok önemli bir
kayıt olarak düşecek.
Sayın Elitaş’ın ısrarlı
talebi ve sizin onayınızla eğer bugün Sayın Baydemir’in
konuşmasına ceza verilirse komisyon, alt komisyon ve Genel Kurulda
AKP’li üyelerin yaptıkları açıklamaların tamamen
samimiyetten yoksun olduğu tescil edilecek ve bu Meclis “kürdistan”
kelimesinin herhangi bir kullanımına ceza uygulayan bir Meclis olarak
tarihe geçecektir. Yarın bundan, bu karardan hepimiz -biz değil ama-
buna onay veren herkes utanç duyacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Son bir dakika lütfen.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, son bir
dakikayı veriyorum.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Tamamlıyorum.
Nasıl daha önce inkârcılık ve
ırkçılık içeren uygulamalara burada, bu Mecliste son
yıllarda tepki geldiyse “İnkârcılığı ve
ırkçılığı tarihe gömdük.” diye övünçle şu
kürsüden konuşmalar yaparken AKP temsilcileri, şimdi “kürdistan”
kelimesini kullandı diye çeşitli siyasi hesaplarla eğer ceza
verilecek olursa bu utanç, buna bugün onay verenlerindir, bu kararı talep
edenlerindir, bu kararı verenlerindir.
Ben bu takdiri yüce Meclisin tekrar vicdanına
bırakıyorum ve halkların şaşmaz vicdanının,
nihai karar mercisi olduğunu tekrar hatırlatıyorum.
Teşekkürler efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Sancar, bu kürsüden “kürdistan” kelimesi
kullanılmış olabilir ama bu konuşmada, biraz önce
yapılan konuşmada sayın konuşmacı açık ve net bir
şekilde “Ben kürdistan vekiliyim, temsilcisiyim.” dedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır Başkan,
hayır, hayır Sayın Başkan.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Hayır, demedi,
öyle demedi.
BAŞKAN – Evet, tutanak öyle, lütfen…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Beraber okuduk tutanağı
Sayın Yıldırım.
GARO PAYLAN (İstanbul) – “Kürdistandan gelen…”
dedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) – “Kürdistan bölgesinden
gelen bir vekilim.” dedi.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bu nedenle, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Osman Baydemir’e İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi
uyarınca Meclisten geçici olarak iki birleşim çıkarma
cezası verilmesini teklif edeceğim.
Sayın Baydemir, savunma yapabilir veya bir
başka arkadaşına savunma hakkını kullandırabilir.
Sayın Baydemir, savunma yapacak
mısınız?
Buyurun, on dakika. (HDP sıralarından
alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Süre
sınırı yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Süre
sınırı yok efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Süre
sınırı yok Sayın Başkan.
GARO PAYLAN (İstanbul) – İç Tüzük’e göre
süre sınırı yok, İç Tüzük’ü uygulayın.
BAŞKAN – Şu anda İç Tüzük’ü uyguluyorum.
Buyurun.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüksek
müsaadenizle, bu tartışma alanına dair bugün sizlere olan
hitabım bir savunma değil, yüreğimden bizi izleyenlerin,
milyonların yüreğine bir hitaptır. Rabb’ime binlerce kez
şükürler olsun ki Osman Baydemir kulu, bütün hayatı boyunca zulüm
kimden gelirse gelsin ve yanlış kimden gelirse gelsin
sırtını bir tek Hakk’a dayayarak haklının, mazlumun
yanında olmanın arayışı ve gayreti içerisinde oldu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsaadeniz olursa ve yasal hakkım da olan süre
sınırının olmadığını sizler de
biliyorsunuz ama ben yine makul bir süre içerisinde, makul bir zaman dilimi
içerisinde meramımı…
BAŞKAN – On dakika olarak belirledim,
teamülümüz budur.
GARO PAYLAN (İstanbul) – İç Tüzük’te öyle
bir şey yok.
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - …sizlerle
paylaşmaya, daha doğrusu, hâlen ama hâlen bütün bu olup bitenlere
rağmen, bütün bu yıkımlara rağmen, bütün
gözyaşlarına, kana rağmen, hâlen kardeşliğine
inandığım Türk halkının kalbine, vicdanına ve
aklına hitap etmeye çalışacağım, Kürt
halkının bir evladı olarak, Kürt halkının
eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesinin karınca kararınca bir
neferi olarak.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, mesele, hadise, benim açımdan gerek on
yıllık insan hakları mücadelesi içerisinde bulunduğum zemin
açısından ve gerekse on yıl boyunca, kadim şehir olan
Diyarbakır şehrine hizmet pratiği açısından ve
özellikle ama özellikle de Parlamentoya, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmem
açısından benim için bir hayat felsefesi var, bir neden var. Rabb’im
bana nasip etti, hiçbir zaman gizli bir ajandam olmadı, bundan sonra da
gizli bir ajandam olmayacak. Doğruyu, hakikati, masaya koymazsak hiçbir
sorunumuzu çözemeyiz biz. Bundan yüz yıllar önce “Dünya yuvarlaktır.”
dediği için insanlar yargılandılar. “Hayır, ne münasebet,
dünya tepsidir.” dediler.
Sayın Başkan, kürdistana “kürdistan” demek
suç değildir, kürdistana “kürdistan” demek suç olmamalıdır.
Kürdistana “kürdistan” denildiği için bunu suç kategorisine koyarsa bu
Meclis, bu Parlamento…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Türkiye'de
kürdistan yok Sayın Başkan.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, savunma
yapıyor, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Türkiye'de “kürdistan” diye bir yek yoktur.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Ya, izin verirseniz
Cumhurbaşkanının söylediği… Yapma Elitaş.
BAŞKAN – Sayın milletvekili
savunmasını yapsın, siz sataşmadan söz alır cevap
verirsiniz, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, hâlâ İç Tüzük'e aykırı bir işlem yapıyor.
BAŞKAN – Biliyorum, farkındayım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Sayın
Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Savunma yapıyor ya. Bu ne tahammülsüzlük!
BAŞKAN – Buyurun.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – 1991
yılında…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
lütfen müdahale edin.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım,
ettim müdahale.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) -
Başkan, kürsüye müdahale edin.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – 1991
yılında sizin lideriniz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
hazırlamış olduğu raporu okuyun, o rapora bir göz
atın.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Ne demiş?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - Sizin lideriniz,
lider olarak gördüğünüz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
yapmış olduğu o raporda “kürdistan” ibaresi ne anlama geliyor,
onu hep beraber göreceksiniz sayın hatip. Bugün bu Parlamentonun, iki
yıllık savaş, iki yıllık çatışmadan
kaynaklı bugünkü tartışma tüm siyasi partiler ve gruplar açısından
nereye savrulduğunun da bir göstergesidir.
Ben bir kez daha söylüyorum: Osman Baydemir olarak
Türkiye coğrafyasının…
BENNUR KARABURUN (Bursa) - İçinde kürdistan
yok.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) - …bütünlük içerisinde
tüm parçalarının özgür ismiyle, diliyle, kültürüyle
varlığını sürdürebilmesi bekanın yegâne teminatıdır.
Dolayısıyla kürdistan, bütünlüğün bir parçasıdır.
Tekrar söylüyorum, altını çizerek söylüyorum: Kürdistan, bütünün bir
parçasıdır ve o bütünün parçasının ilelebet ayrılmaması
için adalete ihtiyacımız var, eşitliğe
ihtiyacımız var, birbirimizi duymaya, birbirimizi anlamaya
ihtiyacımız var sayın grup başkan vekili.
Ben bugün hakka ve hakikate aykırı bir
beyanda bulunursam başımı yastığa vurduğumda
Hakk’a hesap veremem. Evet, ben Kürt’üm, Kürt halkının bir
evladıyım ve kürdistanlıyım. Bunu inkâr edemem, inkâr
etmedim, Rabbi’m bana inkâr etmeyi nasip etmesin.
BENNUR KARABURUN (Bursa) – Türkiye Cumhuriyeti’nin
içinde kürdistan yok.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Kürdistan
neresi? Neresi kürdistan, onu söyle.
HÜDA KAYA (İstanbul) - Tarih oku tarih,
görürsün.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Tarih oku.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Ama ben bunu bir kez
daha söylüyorum, bir kez daha söylüyorum.
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Birinci Meclisin
tutanaklarını oku, git oku. Cumhuriyetin kuruluş
tutanaklarını oku ya. Git oku, al sana biz verelim, oku.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Hata
yapıyorsunuz ya burada.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Tarihi
çarpıtmak, tarihi yok saymak, ötekileştirmek, yasaklamak
sorunları çözmüş olsaydı, Sayın Başkan, sayın
hatipler, yasaklamak sorunları çözmüş olsaydı…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Tam PKK söylemi!
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kırk senedir
söylüyorsun!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – ...bugüne kadar bu
sorun kırk senedir çözülmüş olurdu. Dolayısıyla, yasakla bu
sorun çözülmez. Sizin gücünüz var, ordunuz var, polis teşkilatınız
var, oylarınız var, medya organınız var, Tahir Elçi’ye… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Ayrımcı bir dil
kullanmayın lütfen Sayın Baydemir, lütfen…
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – ...bu
yaptığınızın aynısını bana da
yapabilirsiniz, siyasi lince tabi tutabilirsiniz, hayatıma
kastedebilirsiniz, beni öldürtebilirsiniz.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Savunma
değil bu!
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Faşist
söylemler bunlar! Faşist söylemler kullanıyorsun!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
dakika, lütfen…
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – ...ama “kürdistan”
gerçekliğini yok edemezsiniz.
Gelin istişare yöntemiyle, gelin diyalog
yöntemiyle, gelin birbirimizi anlayarak… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – ...gelin hakikate
hep birlikte sahip çıkarak bu sorunun köklü çözümünü hep birlikte
bulabiliriz.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Böyle bir hakikat
yok ya!
BENNUR KARABURUN (Bursa) – Senin ordun nerede?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bakın, 2013,
2014, 2015 yılları, çatışmanın, şiddetin,
silahın susmuş olduğu yıllarda hiçbir tabu yoktu…
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ama siz ihanet
ettiniz, silahları gömdünüz oraya, hendek kazdınız.
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – ...“kürdistan” tabu
olmaktan çıkmıştı, şimdi, bir kez daha AKP Grubu,
kendi geçmişini de reddederek o tabulara geri dönüyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Çukurları
kim kazdı, çukurları?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bakın, bu bile,
Sayın Başkan, ne kadar büyük bir savrulmuşluk
yaşadığınızın bariz göstergesidir. Siz, Osman
Baydemir’i Meclisten atabilirsiniz, vekilliğini düşürebilirsiniz…
BENNUR KARABURUN (Bursa) – Şehitleri kim verdi?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …bu, sizin elinizde,
buna gücünüz yeter ama Osman Baydemir’in yüreğindekini ve zihnindekini
çıkaramazsınız…
ŞAHİN TİN (Denizli) – Komünistlik
yapıyorsun, komünistlik! Böyle olmaz, hamaset yapıyorsun!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – …hakikati
örtemezsiniz, hakikati yok edemezsiniz…
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Çok umurumuzda
da değil!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – ...hakikat, mutlak
suretle, hak olan galip gelecektir, yaşam bulacaktır.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Çukurları
kim kazdı onu söyle o zaman orada? Silahları kim gömdü? Kim
patlattı? Kadınları kim rehin aldı orada, çocukları,
sivilleri?
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Bir kez daha
söylüyorum: Yaşasın Türk ve Kürt halkının
kardeşliği, yaşasın Anadolu ve Mezopotamya
halklarının kardeşliği, gönüllü birlikteliği,
yaşasın özgürlük, eşitlik, adalet, onurlu barış ve
birlikte yaşam.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Sen propaganda
yapıyorsun, propaganda!
OSMAN BAYDEMİR (Devamla) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun.
Teşekkür ederim.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Bu, savunma
değil Başkan, böyle bir savunma olmaz. Geldi,
propagandasını yaptı, gidiyor! Böyle bir şey olmaz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Kısaca şu notu söylemek
zorundayım.
Sayın Elitaş, işlemi bitireyim
lütfen. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Konuşmanızda “Sizin bir ordunuz var, sizin
bir medyanız var, siz güçlüsünüz.” diyerek…
ŞAHİN TİN (Denizli) –
Teröristbaşı da bu şekilde konuşuyor çünkü.
BAŞKAN - …bu birlikteliği ve bu
kardeşliği sağlayamayız Sayın Baydemir. Lütfen…
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Otur yerine,
otur!
ŞAHİN TİN (Denizli) – Böyle bir
şey olmaz.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Onu
düzeltmek isterim, öyle bir yanlış anlaşılma olduysa.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ordusu var; ordu benim, senin değil.
BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, ondaki kastım şudur: Bütün Türkiye halkı
bilsin…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Biz seni
dinlemek istemiyoruz.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – …bütün
Türkiye halkı bilsin. Kastım şudur…(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Öyle demedin
sen, öyle demedin ya!
BAŞKAN – O zaman sözlerimize dikkat
edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, dinliyorum. Lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, “sizin ordunuz” diyor yani, madem birlikte, “sizin ordunuz…”
nedir?
BAŞKAN – Dinliyorum. Bir dakika…
Evet…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Onların ordusu
da PKK demek.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, iki yıldır Hükûmet adım adım parti
devleti kuruyor. (AK PARTİ sıralarından “Sana ne!” sesleri)
Yargı sizin elinizde, ordu sizin elinizde, polis gücü sizin elinizde,
medya gücü sizin elinizde. Bir parti devleti iması ve eleştirisi
yapıyoruz.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Bence terörist
propagandası yapıyor, başka bir şey değil,
konuştuğu budur bunun. Kabul etmiyoruz konuşmalarının
hiçbirini.
BAŞKAN – O zaman daha dikkatli konuşmak
gerekiyor Sayın Baydemir.
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) – Mesele
budur, mesele budur. bu şekilde kayda geçsin.
BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri,
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman Baydemir’e İç Tüzük’ün
163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak iki birleşim
çıkarma cezası verilmesini…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
Sayın Başkan…
AHMET YILDIRIM (Muş) – İç Tüzük 60’a göre
bu kadar söz isteyen var.
BAŞKAN - …oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söz
istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, işleme koydunuz efendim, işlemi
başlattınız.
BAŞKAN – İşleme koydum. Sonra
veririm.
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman
Baydemir’in İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici
olarak iki birleşim çıkarma cezasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Bravo! Tarihe geçtiniz, tarihe!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur… (Gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, elektronik yapın. Sayın Başkan…
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.13
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Osman
Baydemir’e iki birleşim Meclisten geçici çıkarma cezasının
verilmesine ilişkin oylamada karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylamayı tekrarlayacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Yok Başkan, yok,
yok.
BAŞKAN – Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğundan oylamayı elektronik cihazla
yapacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN – Yalnız, pusula kabul edilmiyor bu
oylamada.
BENNUR KARABURUN (Bursa) – Ben ne
yapacağım?
BAŞKAN – Sayın Bayram ile Sayın
Karaburun haricinde. Vekâletle de oy kullanımı kabul edemiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, nasıl vekâletle oyu kabul edemezsiniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Anayasa’da
kullanılıyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Edemezsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, olur
mu, Anayasa’da kullanılan bir şeyi nasıl kabul edemezsiniz?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bu oylamada
vekâletle oy kullanılamadığına ilişkin görüş
bildirdi Kanunlar ve Kararlar, onu uyguluyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nasıl
efendim, Anayasa’da vekâletle oy kullanılan şeyi nasıl
bildirirler?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, vekâletle
kullanılacak olan oylamalar vardır, kullanılmayacak oylamalar
vardır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bunu Kanunlar ve Kararlar nasıl yapabilir?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hani vardı?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – CHP “hayır”
diyor!
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, Şanlıurfa Milletvekili Osman
Baydemir’e iki birleşim Meclisten geçici çıkarma cezası
verilmiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Baydemir, lütfen Genel
Kuruldan ayrılınız, lütfen… (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Biz sizi alkışlıyoruz!
OSMAN BAYDEMİR (Şanlıurfa) –
Ayrılacağım efendim, ayrılacağım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
İç Tüzük 60’a göre yerimden kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN – Şu işlemimi yapayım,
size söz vereceğim.
Sayın Baydemir, lütfen Genel Kuruldan
ayrılır mısınız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Çok
demokratik bir hamle yaptınız!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Saygılar sunuyoruz, tarihe altın harflerle
yazılıyorsunuz!
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Aferin! Tebrikler,
tebrikler!
BAŞKAN – Sayın Yıldırım,
buyurun.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Çocuklarınıza bunları nasıl anlatacaksınız?
Utanacaksınız tarih önünde!
BAŞKAN – Sayın
Yıldırım’ı dinliyoruz sayın milletvekilleri.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Utanacaksınız bu kararınızdan!
BAŞKAN – Sayın Yiğitalp…
(AK PARTİ ve HDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
HÜDA KAYA (İstanbul) – Siz Kur'an’a savaş
açan insanlarsınız, ayetleri ihlal ettiniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) –
Parmağınızı sallamayın bize ya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Felsefeyi git
başka bir yerde yap!
HÜDA KAYA (İstanbul) – Tarih sizi görecek.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sizi görüyor
tarih, şimdiden yazıyor!
(HDP milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk
etmesi)
BAŞKAN – Sayın
Yıldırım’ı dinliyoruz.
Buyurun Sayın Yıldırım.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın,
ülkenin bütünlüğü için duruşlarını sürdürmeye devam
edeceklerine ve tarih, sosyoloji ve coğrafyanın inkâr
edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, burada, bir kere, siz daha
işleme başlamadan önce “İç Tüzük 161’e göre işlem
yapacağım.” derken aşağıda grup başkan
vekillerinin yürütmüş olduğu tartışmaları görmezden
geldiniz. O zaman, bundan sonra, bu gibi ihtilaflı ve problemli durumlarda
ara verip arkaya gitmemize hiç gerek yok. Cumhurbaşkanı defalarca
“kürdistan” sözcüğünü kullandı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunu konuştuk ya!
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Ne dedi? Ne dedi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Tek bayrak” dedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) – En son Şerafettin
Elçi Havaalanı’nın açılışında Şerafettin
Elçi “Kürt de vardır, kürdistan da vardır, ben de bir Kürt’üm.”
dediği için, o cümlesine binaen Cumhurbaşkanı demişti ki:
“Artık Şerafettin Elçi o konuşmaları yaptığı
için ceza almıyor.” Biz de söylüyoruz HDP olarak: Bir
kısmımız kürdistandan, bir kısmımız Trakya’dan,
bir kısmımız Ege’den, bir kısmımız Çukurova’dan
gelen milletvekilleri olarak Türkiye milletvekiliyiz ve ısrarla söylüyoruz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş) – …bu ülkenin
bütünlüğü için elzem olan duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz.
Tarih, sosyoloji ve coğrafya inkâr gelinmez. Bugün bu utancı bu
Meclise yaşatanlar er geç mahcup olacaklardır.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım,
sizinle ve diğer grup başkan vekilleriyle arkada konuştuk. Siz
kendi grubunuzdaki arkadaşlarınızla konuşmak için izin
aldınız, sizi uzun bir süre arkada bekledim. İki kez telefon
ettim, Meclisi açmak zorunda olduğumu belirttim. Meclisi açtım,
hiçbiriniz burada yoktunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Bu size düştü Ayşe Nur Bahçekapılı, bunu
da tarih yazacak!
BAŞKAN – Ona rağmen sizi bekledim ve
işleme daha sonra başladım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ara verdiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ara verdiğinizi
söylediniz.
BAŞKAN – Dolayısıyla, bu usulle
ilgili söylediğiniz söylemleri kabul edebilmem mümkün değil.
İkinci bir noktayı ifade etmek isterim:
Evet, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğan bu konuşmayı yapmıştır ama lütfen bunu
burada zikrederken bağlamından kopararak anlatmayın.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Tek devlet, tek bayrak,
tek millet.” dedi.
BAŞKAN – Google’a girin, Sayın
Cumhurbaşkanının bunu hangi bağlamda söylediğini gayet
iyi anlarsınız. Sayın Cumhurbaşkanının bu
sözlerini lütfen çarpıtmayın.
Buyurun Sayın Özel.
6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in ifadelerine
katılmadıklarına ancak kürsü
dokunulmazlığının olması gerektiğini düşündüklerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bu sözlere Cumhurbaşkanının
söylediği bağlamda da bugün burada ifade edilen bağlamda da
katılmadığımızı, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
Misakımillî sınırları, üniter devlet ve üniter devlet
yapısının tanımlanmış coğrafi
tanımlamaları dışında kullanılmasını
doğru bulmadığımızı açıkça ifade edelim.
Bunun yanında, parlamentolar konuşulan
yerlerdir ve Voltaire’e atfedilen “Fikirlerinize katılmıyorum ama
fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile verebilirim.”
tanımlaması bir parlamentoda en aykırı, en şok edici
fikirlerin dahi dinlenilebilmesini ve tahammül edilmesini gerektirir. Bu konuda,
bu bir demokratik olgunluk meselesidir, sivil siyasetin önünü açma meselesidir,
ifade özgürlüğü meselesidir.
Tüzük değişikliği sırasında
161’inci maddeye bu dercedildiğinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak ilkesel
ve kategorik olarak karşı çıktığımızı
söylemiştik, o tutumumuzu sürdürüyoruz. Biz, Osman Baydemir’in bir
coğrafi tanımlama anlamına gelebilecek ifadelerine katılmıyoruz
ancak bu ifadelerin Meclis kürsüsünden yani kürsü
dokunulmazlığının olması gerektiği ve en şok
edici fikrin de dile getirilmesi gerektiği bir yerde söyletilmemesinin
demokratik anlayışımıza aykırı olduğunun
altını çiziyoruz.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Sayın Elitaş, buyurun.
7.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Türkiye’yi
bölmek amacıyla yapılan konuşmaları demokratik bir olgunluk
içerisinde görmenin mümkün olmadığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Bölücülük
demokratik olgunluk mu Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın
Başkanım, bölücülük…
BAŞKAN – Grup başkan vekilinizi
dinliyorum, lütfen!
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Hayır,
bölücülük demokratik olgunluk mu?
BAŞKAN – Grup başkan vekilinizi
dinliyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “CHP’nin
tavrını anlayamadık.” diyor.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – CHP’nin
tavrını anlayamadım ben yani bölücülük…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tavrımız budur
ağabey.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Burada bölücülük
yapıyorlar, olgunluk…
MUSA ÇAM (İzmir) – Sizden mi
öğreneceğiz ya, sizden mi öğreneceğiz? Konuşma, otur
yerine!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, Türkiye Cumhuriyeti, sınırları 780 bin
kilometrekareyle çizilmiş, tek millet, tek bayrak, tek devlet, tek vatan
ülküsüyle inşa edilmiş bir devlettir. Ecdadımızın
kanıyla kurulmuş bu ülkeyi hiç kimseye böldürmeyiz. Bölücülük
demokratik bir olgunluk, demokratik bir tavır değildir. Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yapılacak konuşmalar Türkiye’yi bölmek
amacıyla yapıldığı takdirde bunu demokratik bir
olgunluk içerisinde görmemiz de mümkün değildir. O anlamda, bütün siyasi
partilerin bu vatanın birliğini, bütünlüğünü, bu coğrafyada
yaşayan bütün insanların kardeşliğini ilke edinerek,
vatanının bölünmez bütünlüğü ilkesi çerçevesinde herkesin
aynı amaç doğrultusunda karşı durması ve bu oylamaya
da “evet” oyu vermesi gerekirdi. Bundan sonra Türkiye’yi bölmek amaçlı,
bölme niyetli yapılan faaliyetlere, Türk Silahlı Kuvvetleri, güvenlik
güçleri ülkemizi, vatanımızı böldürmemek için şehit
verirken, onların kemiklerini sızlatmamak için,
yakınlarının vicdanlarını rahatsız etmemek için,
bunlara bundan sonra müsamaha göstermememiz, izin vermememiz gerekir.
Bu oylamaya “evet” diyen değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Usta...
8.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, her türlü
bölücülüğe ve bölücü söze karşı olduklarına ve
Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in sözlerinin hiçbir
şekilde kürsü dokunulmazlığıyla alakalı
olmadığına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Her türlü bölücülüğe ve bölücü söze
karşıyız. Burada bölücülük ifade eden bir söz söylenmiştir
ve İç Tüzük hükümleri uygulanarak Meclisten geçici çıkarma
cezası verilmiştir.
Sayın Baydemir’in sözleri hiçbir şekilde
kürsü dokunulmazlığıyla alakalı değildir. Yoksa bu
İç Tüzük maddesinin ne anlamı var? Yani kürsüde söylenmiş olsa
dahi, ülkeyi bölmeye yönelik bu tür sözleri kürsü
dokunulmazlığıyla ilişkilendirmek çok
yanlıştır, bu anlamda da Özgür Bey’e
katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Herkesin bu
ülkenin bölünmezliği konusunda hassas olması lazım, bu
hassasiyetini de fiiline de, oylarına da yansıtması lazım.
Yani sözle hassasiyet olmaz, sözle “Biz bu ülkenin bölünmesini istemiyoruz.”
demek olmaz; burada, bu ülkenin bölünmesine karşıysanız,
oyunuzla bu hassasiyetinizi ifade edeceksiniz, bunu göstereceksiniz.
Meclisin bu tutumundan dolayı, ben, burada
bölünmeye karşı bu tavrından dolayı, Meclisteki sayın
milletvekillerine, bu anlamda oy kullanan milletvekillerine teşekkür
ederim, sağ olun.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.
Sayın Elitaş, bir şey sormak
istiyorum. Konuşmanızın son bölümünde “Bundan sonraki olacak
olan şeylere ceza vermeniz gerekir.” veya “Hassas davranmanız
gerekir.” diye söylediğiniz sözler genel anlamda mıdır, yoksa...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bölünmeyle
alakalı Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 161, 162, 163’üncü maddelerinde
ifade edilen konularda söylüyorum. Bundan sonra bu ülkenin, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kürsüsünü hiç kimse bölücülük anlamında kullanamaz.
Milletin iradesinin temsil edildiği yerde bu vatanı bölmek için kimse
gayret gösteremez.
BAŞKAN – Cezasız da kalmamalıdır
diyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cezasız da
kalmamalı diyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özel...
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisinin
üniter devlet, Misakımillî sınırları, coğrafi
tanımlar konusundaki hassasiyetinin belli olduğuna ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Malatya) – Her iki sayın grup
başkan vekilinin altını çizdiği konuyu bir kez açıkça
ifade edelim: Cumhuriyet Halk Partisinin üniter devlet, Misakımillî
sınırları, coğrafi tanımlar konusundaki hassasiyeti
baştan sona belli.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sözde, sözde.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Cumhurbaşkanı devrin Başbakanı titriyle,
sıfatıyla “kürdistan” derken de karşı çıktık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne
yaptığınız belli değil ya, ne
yaptığınız belli değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O gün o ifadeye
karşı çıkıp da bugün Cumhurbaşkanının yeni
kurduğu saray düzenine destek verenler, onunla kol kola girenler de
yarın kendilerine ihtiyaç kalmadığında çark edip yine neler
yapabileceğini görsünler.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Konuyu
çarpıtma, sen destekliyor musun, desteklemiyor musun ya, onu söyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu aşırı
pragmatist, yüz seksen dereceli esnekliği içine sindirip yan yana yol
yürüyenler, aslında gelecekte Türkiye’yi nasıl bir büyük tehlikeye
sokabilecek bir kişiye nasıl bir yetki verdiklerini görsünler.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bölücülükle bunun
ne alakası var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Vatanın bölünmez
bütünlüğünü, 7 coğrafi bölgemizi, 81 ili, 81 ilde dalgalanan
bağımsızlık sembolü bayrağı selamlıyor, dün
öyle bugün böyle konuşanlar ile bugün siyasi ikbal uğruna kol kola
girenleri milletimize şikâyet ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ya, Özgür Özel, neye
destek veriyorsun ya?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre…
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben son
söz bir şey söyleyeyim, bu mevzuyu kapatalım.
ERHAN USTA (Samsun) – Ama çok net bir şekilde
sataştı.
BAŞKAN - O zaman Sayın Muş’a önce söz
vereceğim, sonra size.
ERHAN USTA (Samsun) – Tamam, olsun.
BAŞKAN – Buyurun.
Bir dakika… Sayın Muş, lütfen, bir
dakikada tamamlayın.
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada bir konuyla alakalı
karar veremeyenler… Bu kararla alakalı kanaatin nedir? Bir iradesi olur
insanın. Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili bir irade ortaya
koyamamış; evet mi vereceğim, hayır mı vereceğim?
“Biz bütünlüğü noktasında bu ifadeye karşı
çıkıyoruz ama burada oy da veremiyoruz.” Bir irade koyar insan
ortaya, bir duruş ortaya koyar.
Sayın Cumhurbaşkanımızın
fikri, zikri, ne olduğu gayet iyi ortadadır. Diyarbakır
Meydanı’nda şu ifadeleri söylemiştir: “Tek millet, tek vatan,
tek devlet, tek bayrak.” Bunlar bizim kırmızı çizgimizdir,
fikrimiz de, duruşumuz da budur. Bunun haricinde “Efendim, şurada
bunu söylemiş, burada bunu söylemiş.” gibi bir noktaya işi
çekmenin hiçbir anlamı yoktur. Duruşumuz bellidir. Duruş
sergileyemeyenler, ortaya duruş koyamayanlar bizi bu noktada
eleştirmesinler.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Usta…
11.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisinin desteği devletin,
milletin birliğine, bekasınadır; bunu hiçbir şeyle, hiç
kimse ilişkilendirmesin.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Anlamaz ki onlar.
ERHAN USTA (Samsun) – Köşeye
sıkışıp PKK’ya, onun Meclisteki temsilcisi HDP’ye
tavır takınamayanlar başka suçlamalarda bulunmasınlar, önce
kendi tavırlarına baksınlar.
Çok net bir şekilde burada “kürdistan” ifadesi
kullanılıyor ve “Ben kürdistan temsilcisiyim.” diyor, CHP buna
tavır takınamıyor, ondan sonra başka yerleri
karıştırıyor. Burada kimse PKK ağzıyla
konuşmasın. (MHP sıralarından alkışlar; AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, sosyal demokrat bir parti
olarak şok edici her fikrin bile açıkça söylenebilmesinden yana
olduklarına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, “Her
türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık.” diyen bir partiyle
birlikte tavır takınıyorlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geç bunları, eskidi
bunlar.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ya,
bunları geç ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söylenen ifadelere partimizin
görüşünü söyledim. Görüşe katılmayız; sol, sosyal demokrat
bir parti olarak her şok edici fikrin bile açıkça söylenebilmesinin
önemini, altını çizeriz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Şok edici
mi? Vatanı bölmekten bahsediyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 161 görüşülürken -ne
gelirse gelsin- bu konuda, 161’e ilişkin yapılacak hiçbir işleme
katkı vermeyeceğimizi aylar öncesinden söyledik.
Devraldığınız Türkiye'nin İç Tüzük’ü bellidir.
Türkiye’yi getirdiğiniz nokta bellidir. Bugün biz burada o ifadenin
meşruluğunu değil, bir fikir özgürlüğüne karşı
milletvekiline, kürsü masuniyetine karşı milletvekiline çıkarma
cezası verilip verilememesini tartışıyoruz. O ifadelerin
tamamına karşı olduğumuzu söyledik ama bu
yaptığınız tek adam rejiminin ve onun
yancılarının iç tüzüğüne de karşıyız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Geç tek adamı
ya!
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Kürsüde
söylediğini dışarıda söylediği zaman ne olduğunu
siz de iyi biliyorsunuz, değil mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz yine
anlayamadık, kararları “evet” mi, “hayır” mı Sayın
Başkan.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Bölücülük
fikir özgürlüğü mü? Bölücülük yapılamaz burada.
EDİP SEMİH YALÇIN (İstanbul) – Ya, bu
PKK ağzıdır, PKK ağzı.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu kürsü,
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve aziz milletimizin kürsüsüdür.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Barzani’yle kürdistanı siz ilan etmiyor muydunuz Diyarbakır’da?
Unuttuk mu onları?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayaklar altına
alınan milliyetçiler!
BAŞKAN – Sayın Yarkadaş, biraz
saygılı olur musunuz bana! Burada konuşma yapıyorum.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Sayın Başkan, her zaman zeytinyağı gibi suyun üstüne
çıkıyor arkadaşlar.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Bütün milletvekillerinin Türkiye milletvekili
olduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN – Bu kürsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve
aziz milletimizin kürsüsüdür. Bu kürsü, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde
koca bir halkın, koca bir milletin bağımsızlık
savaşıyla birlikte kazanılmış ve bize emanet olarak
verilmiş olan bir kürsüdür. Bu kürsüde şehitlerimizin kanı
vardır. Bu kürsüde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün şehirlerinin
Türkiye Cumhuriyeti’nin şehirleri olduğunu ve bütün milletvekillerinin
Türkiye milletvekilleri olduğunu unutmayalım, şehitlerimize ve
Kurtuluş Savaşı’mıza olan sorumluluğumuzu bu kürsüye
geldiğimizde her seferinde hatırlayalım diyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
(1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine
Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
şimdi, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak Kırıkkale Milletvekili
Sayın Mehmet Demir’i dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DEMİR
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2018 yılı bütçe görüşmelerinin ikinci turunda AK PARTİ
Grubu adına Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın hazırlanmasında emeği geçen,
başta Maliye Bakanımız olmak üzere tüm Bakanlık
mensuplarına, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve üyelerine, tüm
milletvekili ve bakan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçmişimizden bugüne uzanan bir hayır yapma
davranışı olarak vakıf, iyilik ve
yardımseverliğin kurumsallaşmış hâlidir. “Vakıf
medeniyeti” ifadesi ise tarihimizle, bugünümüzle ve geleceğimizle ilgili,
aslında, gerçeği en zarif şekilde ifade eder. Bu ifade, Allah
rızasından başka hiçbir beklenti olmaksızın iyilikte
yarışan ecdadımızın yüzyıllara sirayet eden
duyarlılıklarının, sahip oldukları yüksek şuurun
vakıf kurumları sayesinde günümüze bir yansımasıdır.
Dolayısıyla vakıflar, kültür, medeniyet tarihimizde çok önemli
bir yere sahiptir. Böylesine önemli bir görev bugün de Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzce yürütülmektedir. Yüzyıllar önce kurulmuş ve
yöneticisi kalmamış vakıflarımız, genel müdürlük
kanalıyla faaliyetlerini sürdürmekte, amaçlarını
gerçekleştirmektedir. Bugün, nerede bir muhtaç, nerede bir ihtiyaç sahibi
varsa onlara aynı şuur ve duyarlılıkla el
uzatılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kırıkkale’de kurucu
başkanlığını yaptığım Yeni Dünya
Vakfından bahsetmek istiyorum. Yeni Dünya Vakfı: “Yeni dünya için
çalışıyoruz.” ideali, “İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.” hikmetinden hareketle 1996 yılında kurulan
vakfımızın gayesi, öncelikle gençlerimizin millî ve manevi
değerlere bağlı, “Vakfet, yaşa ve yaşat.” ilkesini
benimsemiş, bilgili, kültürlü, ahlaklı, yeniliklere açık,
münevver birer şahsiyet olmalarını sağlayarak milletimizin
huzur içinde kalkınmasına ve gelişmesine katkıda
bulunmaktır. Vakfın genel merkezi İstanbul’da bulunmakta olup 15
ilde temsilciliği vardır. Yeni Dünya Vakfı, ülkemizin ve
dünyanın değişik yerlerinde öğrenim gören her yıl
ortalama 500 öğrenciye burs vermektedir. Kurulduğu günden bugüne
eğitim, kültür, sosyal ve sportif faaliyetler içerisinde yaz,
kış kampı, seminer, konferans gibi birçok program
vakfımız tarafından hayata geçirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; karşılıksız iyilik etme şuuruyla
gittiği her yere sayısız hizmet götüren ecdadımız,
camiler, mescitler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, imaretler,
darüşşifalar, külliyeler gibi binlerce vakıf eserini inşa
etmiştir. Bu yolla kurulan ecdat yadigârı vakıf, abide ve eski
eserlerin bakımını, onarımını ve restorasyonunu
büyük bir titizlikle yürüten Vakıflar Genel Müdürlüğü, dünden bugüne
kuşaklar arasında canlı bir köprü olan bu kültür
mirasımızın kurulmasında büyük çabalar göstermektedir. Bu
çabaların sonucunda, 2003-2017 yılları arasında il ve bölge
ayrımı yapılmaksızın yaklaşık 5 bin
vakıf eserinin proje ve onarımını tamamlamış olup
2018 yılında da eski eserlerimizin projelendirme ve
onarımları yapılmaya devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın sonunda şu hususa da değinmeden
geçmek istemiyorum. Geçtiğimiz günlerde ABD yönetiminin uluslararası
hukuk ve Birleşmiş Milletler kararlarını hiçe sayarak tek
taraflı olarak aldığı Kudüs’ü İsrail’in başkenti
olarak tanıma kararını şiddetle kınıyor,
lanetliyorum. Kudüs’ün İslam âlemindeki karşılığı
dikkate alınmak zorundadır. Trump Hükûmeti tarafından
atılan bu adım sağlanamayan dünya barışına daha
da büyük zararlar vererek kapanmaz yaralar açacaktır. Kudüs biz
Müslümanların ilk kıblegâhı, onun göz bebeğidir. Kudüs
miraçtır. Kudüs Peygamber Efendimiz’in hatırasıdır. Kudüs
Peygamberimiz’in ve ecdadımızın bize emanetidir. Trump’ın
dünyayı ayağa kaldıran bu kararına tepki gösteren
başta Kırıkkaleli hemşehrilerimiz olmak üzere tüm
kardeşlerime saygılar sunuyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzün 2018 yılı bütçesinin şimdiden
hayırlı olmasını temenni ediyor, milletimiz adına bizi
mutlu edip gururlandıracak nice hizmetler yapacaklarına dair
inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demir.
Sayın Özcan, evet, buyurun; sisteme
girmişsiniz, açıklama mı yapacaksınız?
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim 60’a göre çok önemli
bir konuyu arz etmem gerekiyor.
BAŞKAN – Oturduğunuz yerden, bir dakikada
lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Atatürk Tarih Kurumu
bütçesi üzerinde yapacağı konuşmasında prompter kullanmak
istediğine ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, bugün benim bütçeyle ilgili
bir konuşmam var, önemli de bir konuşma, Atatürk Tarih Kurumuyla
ilgili. Yalnız Sayın Başkan, ben, konuşmanın önemine
binaen, anlatacaklarımın önemine binaen Sayın
Başbakanın kullandığı şekilde “prompter”
kullanmak istiyorum, konuşmamı “prompter”la yapmak istiyorum. Haricen
öğrendiğime göre, Sayın Başbakanın
kullandığı “prompter” Türkiye Büyük Millet Meclisine ait bir
“prompter.” Lütfen, benim konuşmamdan önce makul bir süre ara verip o
“prompter”ın buraya yerleştirilmesi konusunda sizlerin yardımlarını
bekliyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına ikinci
olarak Bayburt Milletvekili Sayın Şahap Kavcıoğlu
konuşacak.
Buyurun Sayın Kavcıoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞAHAP KAVCIOĞLU
(Bayburt) – Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri;
başlarken ABD Başkanı Trump’ın kutsal şehrimiz
Kudüs’ün İsrail’in başkenti yapılması ve ABD’nin Tel
Aviv’de bulunan büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması
kararını şiddetle kınıyorum. Ve tabii bütün İslam
âleminin liderlerinden bir ve beraber olmayı, tepkilerini sürekli
kılmalarını milletçe bekliyoruz.
Ayrıca, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Burası, 780 bin kilometrekareden ve 81 ilden gelmiş, Millî
Misak’a inanan, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet şiarına
uygun milletvekillerinin oluşturduğu, milleti temsil eden bir
Meclistir. Buraya kendini ait hissetmeyenlerin burada bulunmaya, bu kürsüde
konuşmaya hakkı olmadığını da ifade etmek
istiyorum ve bu tür konuşmaları da kınıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, 2002 yılında,
dibe vurmuş bir ekonomiyi ve bankacılık sektörünü devralan AK
PARTİ Hükûmetleri, iktisadi yapının temellerini sağlam
atmanın faydasını bugün küresel ölçekteki ekonomik
saldırılar karşısında görmüş ve görmektedir.
Özellikle de 15 Temmuz hain darbe kalkışması sonrasında
ekonomik saldırılar artarken bunların bertaraf edilmesinde
başta Merkez Bankası, BDDK, Hazine gibi kurumlarımızın
attıkları düzenleyici adımlar çok etkili olmuştur. Bu
önlemler sayesinde bankacılık sektörünün ve ekonominin güçlü
yapısı korunmuş, 15 Temmuz ve sonrasında haince
yaklaşımların ekonomik alan üzerindeki etkileri
sınırlı düzeylerde kalmıştır. Ancak dikkat edelim
sayın milletvekilleri, 15 Temmuzda yapamadıklarını
şimdi ekonomik kuşatma operasyonlarıyla yapmaya çalışıyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki iktisadi tetikçilik ve ekonomik algı
operasyonları 15 Temmuzun devamı olarak sürecektir. Ancak
unuttukları bir şey var, ekonomide de artık eski Türkiye yok. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde her sahada atılan önemli adımlar,
uyguladığımız doğru ekonomik politikalar, dinamik özel
sektörümüz, sağlıklı bankacılık sistemimiz, kamu mali
dengeleriyle Türkiye ekonomisi güçlü büyüme trendini sürdürmüştür ve bunun
en net yansıması, üçüncü çeyrekte yüzde 11,1’le dünyanın en
büyük büyümesi olarak gerçekleşmiştir. Ve yine şükür ki ve yine
görünen o ki ihracatın ve sanayinin pozitif katkısıyla 2017
yılında da asgari yüzde 7 olarak büyüme gerçekleşecektir.
Değerli milletvekilleri, mevcut riskleri
dikkate aldığımızda, uzun süredir başarıyla
hayata geçirilen kamu maliyesi politikalarıyla 2018 bütçesi, 2017
bütçesinde olduğu gibi faize değil, kamu hizmetlerine kaynak aktaran
bir bütçe olacaktır. 2002 yılında, hepinizin
hatırladığı gibi, her 100 lira verginin 86 lirası
faize giderken 2017 bütçesinde sadece 11 lirası faize gitti; geriye kalan
kısım ne oldu? Eğitime, sağlığa, tarıma,
yatırıma ve sosyal yardımlara, kısaca
halkımızın refahına harcandı. Bu politikalar
ışığında yine, 2018 bütçesi de
halkımızın refahını artıracak bütçe olarak
hazırlanmıştır.
Bakınız, hiçbir dönemde, sosyal devlet
uygulamaları bu dönemde olduğu kadar yaygın
olmamıştır ve bu kadar kaynak
aktarılmamıştır. Örneğin, 380 binden fazla engelli
evladımızın eğitimine ve hayata tutunmasına
yardımcı olan bir bütçedir. Hazırlanan bütçe sadece kendi
insanımızı değil, dünyanın her noktasındaki
soydaşlarımızı, mağdurları ve mazlumları
ilgilendiren bir bütçedir. Bugün, bu bütçe sayesinde yaklaşık 4
milyon göçmeni en iyi şartlarda ülkemizde barındırıyoruz.
Eğitimde, sağlıkta atılan adımlarla birlikte, dünyanın
en büyük 10 projesinin 6’sını bu bütçeler sayesinde gerçekleştirdik.
Esnafa, çiftçiye dokunan bir bütçe. Bütçemiz sosyal adaleti sağlayan ve
herkesi kucaklayan bir bütçedir. İnşallah, AK PARTİ
hükûmetleriyle sosyal devlet ilkesine uygun, halka hizmet bütçeleri yapmaya
devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılı
bütçemizin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, bu
bütçeyle birlikte Türkiye’nin karşısında yer alacak bütün
şer güçlerin üstesinden geleceğimizi saygılarımla
bildiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kavcıoğlu.
AK PARTİ Grubu adına üçüncü olarak Adana
Milletvekili Sayın Tamer Dağlı konuşacak.
Buyurun Sayın Dağlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2018 bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına
söz almış bulunuyorum.
BDDK, 1990'lı yıllarda
bankacılık sektöründeki dalgalanmalar ve denetleme
kurumlarının parçalı yapısından kurtarılması
için kurulmuş özerk bir kamu kurumudur.
Türkiye'de bankacılık sektörü,
1990'lı yıllarda oldukça dalgalı bir dönem geçirdi. Bu krizin en
büyük nedeni, bankaların yetersiz denetimi nedeniyle
ağırlıklı olarak kamu menkul kıymetlerine yatırım
yapmış olması, yüksek yabancı para açık pozisyonlarıyla
çalışmış olmalarıdır. Bu aşırı
risk alma eğilimi 1994 ekonomik krizini doğurmuştur. Türk
lirası aşırı değer kaybetmiş, ağır
ekonomik maliyetler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde,
bankacılık sektöründeki yapısal sorunlar nedeniyle 1999
yılına kadar 11 bankaya el konulmuştur.
Sektörü denetleme ve düzenleme
uygulamalarının artırılması ve bağımsız
karar alma mekanizması kurulması amacıyla 4389 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla Haziran 1999'da BDDK kurulmuştur, Eylül
2000 tarihinde de faaliyetlerine başlamıştır. BDDK'nın
görevleri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'yla
düzenlenmiştir. BDDK, bankalar yeminli murakıpları, bilişim
uzmanları ve hukuk uzmanlarıyla bankaların özellikle yerinden
denetlenmesi ve risk odaklı denetim yaklaşımını esas
alarak denetleme yapmaktadır.
BDDK’nın kurulmasından önceki süreçte ve
BDDK’nın kurulumu sürecinde yani 1994-2001 yılları
arasında, finansal krizlerin sonucunda ülkemizde 20 banka TMSF'ye
devredilmiş, 5 bankanın faaliyet izni iptal edilmiştir. Bunun
ekonomimize maliyeti 50 milyar doların üzerinde olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; finansal sistem içerisinde yüzde 86 oranında pay ihtiva
eden bankacılık sektörü, gerek aktif kalitesi gerek
kârlılık performansıyla ülkemizin ekonomik gelişimi üzerindeki
olumlu etkisini sürdürmektedir. Geçtiğimiz haftalarda Bank of China Turkey
AŞ'nin de faaliyet izni alması neticesinde 52 adet bankanın yer
aldığı Türk bankacılık sektörü, Ekim 2017
itibarıyla 3,2 trilyon TL aktif büyüklüğe ulaşmıştır.
Bankacılık sistemimizin 1,7 trilyon TL büyüklüğüyle en önemli
kaynaklarından olan mevduat hacmi, 349 milyar TL'lik öz kaynak
büyüklüğü, yıllardır tesis ettiği itibarı ve
oluşturduğu fon çeşitliliği sayesinde, krediler ve
diğer varlıklara kanalize edilen bu fonlarla ülke büyümesine önemli
katkı sağlamaktadır.
Ekim 2017 dönemi itibarıyla 2 trilyon TL kredi
hacmine sahip bankacılık sektöründe ekonomimizin büyüme ve istihdam
dinamiklerinden olan KOBİ'lere yönelik sağlanan teşviklerin
etkilerini özellikle son dönemde yakından izlemekteyiz. Bilindiği
üzere, KOBİ'lerin finansmana erişimini kolaylaştırmak
amacıyla kurulan Kredi Garanti Fonu'na Hazine
Müsteşarlığı tarafından sağlanan
kaynağın 2 milyar TL'den 25 milyar TL'ye artırılması
ve kefalet hacminin 20 milyar TL'den 250 milyar TL'ye
çıkarılması yönünde alınan 10 Mart 2017 tarihli Bakanlar
Kurulu kararının hem bankacılık sektörü hem de büyüme
üzerinde önemli etkileri olmuştur. KOBİ kredilerinin gayrisafi yurt
içi hasıla içerisindeki oranı yüzde 15’lerden yüzde 29 seviyelerine
ulaşmıştır. Ayrıca, yeni açıklanan ve yüzde 11,1
seviyesine ulaşan büyüme rakamında Kredi Garanti Fonu ve benzeri
desteklerin önemli etkisi olmuştur.
Bilindiği üzere, faizsiz bankacılık
sisteminin küresel finans sistemi içerisindeki önemi giderek artmaktadır.
Ülkemizde de bu konuda yapılan kurumsal ve hukuki altyapının
geliştirilmesi ile ürün ve hizmet çeşitliliğinin
artırılmasına yönelik çalışmaların sonuç vermeye
başladığını görmekteyiz. Kamu desteğiyle kurulan
Ziraat Katılım Bankası ve Vakıf Katılım
Bankasının da eklenmesiyle banka sayısı 5 olan
katılım bankacılığının pazardan
almış olduğu yüzde 5 payın, ülkemizin demografik ve
kültürel yapısı da dikkate alındığında
rahatlıkla yüzde 15 seviyesine ulaşacağı yönündeki
inancımızı korumaktayız. Katılım Finans
başta olmak üzere İstanbul Finans Merkezi Projemiz kapsamında
yeni finansal araçlarla sektörü büyütmeye ve güçlendirmeye devam edeceğiz.
Türkiye, 2001 krizinde olduğu gibi dizlerinin üzerine çökertilen bir ülke
değil. Artık, milletiyle birlikte hareket eden yeni ve güçlü bir
Türkiye var.
Sözlerimi tamamlarken İslam'ın ilk
kıblesi Kudüs'ü işgalci İsrail'in başkenti ilan eden
Amerikan Başkanını kınadığımı ve bu
kararı asla tanımadığımızı da belirtmek isterim.
Kudüs Ümmetindir. Tüm ülkeleri Sayın
Cumhurbaşkanımızın davetine uymaya, Kudüs’ü işgal
altındaki Filistin’in başkenti kabul etmeye davet ediyorum.
Görüşmelerini sürdürdüğümüz 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın aziz
milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Dağlı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
Süreniz bir dakika.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İslam
İşbirliği Teşkilatı toplantısına iletilmek
üzere ortak bir metnin imzaya açılmasını teklif ettiğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
aslında bir dakika da sürmeyecek.
Bugün, İslam İşbirliği
Teşkilatı toplantısıyla ilgili bir talep iletmiştim.
Siz, yerinde bir talep olduğunu söylediniz. Arkada bir metin geldi, bu
konuda bir çağrı, bir destek, en doğrusu neyse. O metin üzerinde
de genel bir mutabakatımız var ancak zaman ilerliyor. Diğer
partiler buna nasıl baktıklarını netleştirdilerse
eğer, bu konudaki ortak metnin imzaya açılmasını teklif
ediyorum.
BAŞKAN – Doğru, haklısınız.
Sayın Elitaş…
15.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Doğu
Kudüs’ün bağımsız Filistin devletinin başkenti olarak
tanınması hakkında ortak bir metne imza atacaklarına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, biraz önce grup başkan vekillerini toplantıya
çağırdığınızda, prensip olarak doğru
olduğunu ifade ettik. Metin şu anda önümüzde. Ben AK PARTİ Grubu
olarak bunu… Zaten, Sayın Cumhurbaşkanımız, İslam
İşbirliği Teşkilatı toplantısında
yaptığı konuşmada, çağrıda bütün ülkeleri
Doğu Kudüs’ü bağımsız Filistin Devleti’nin başkenti
olarak tanımaya, Türkiye’nin yaptığı gibi
büyükelçiliğini orada açmaya davet etti. Biz de bu teklife
katılıyoruz. Uygun görürseniz, AK PARTİ Grubu, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu imzayı
atarız ve siz de Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, oradan bunu
Meclisin iradesi olarak ifade edersiniz.
BAŞKAN – Tabii ki çok seve seve ve memnuniyetle
yaparım bu işi.
Sayın Usta sizin düşünceniz?
16.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Doğu Kudüs’ün
bağımsız Filistin devletinin başkenti olarak
tanınmasıyla ilgili bildirgeye katılacaklarına ilişkin
açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Biz de böyle bir bildirgeye
katılacağımızı zaten ifade etmiştik. Metni de
inceledik, uygundur Başkanım.
BAŞKAN – Peki.
Siz imzaları tamamladıktan sonra bana
iletin, müsaade ederseniz ben kürsüden onu okuyayım. Ben işleme devam
ediyorum, siz işlemleri tamamladıktan sonra kürsüden
okuyacağım.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN - AK PARTİ Grubu adına
dördüncü olarak Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Tan konuşacak.
Buyurun Sayın Tan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TAN (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı görüşmelerinde Sermaye Piyasası Kurulunun
bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası kuruluşların verilerine
göre, 2016 yılında dünya yüzde 3,2; gelişmiş ülkeler yüzde
1,7, gelişmekte olan ülkeler ise yüzde 4,3 büyümüştür; Türkiye ise
olumsuzluklara ve bütün engellemelere rağmen yüzde 2,9 oranında
büyümüştür. Sayın Cumhurbaşkanımızın deyimiyle
“Topu birden üzerimize gelirken” bile büyümede, 2017 yılı üçüncü
çeyrekte yüzde 11’le dünyada ilk sıradayız, yıl sonunda ise bu
rakamın yüzde 7’nin üzerinde olmasını bekliyoruz inşallah.
AK PARTİ olarak, türlü oyunlara rağmen, her zaman milletimiz için
çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.
Geçen yıl Sermaye Piyasası Kurulumuz
tarafından şirketlerimize 350 milyar Türk liralık tahvil, bono,
sukuk ve hisse senedi ihraç izni verilirken bu yıl verilen izin
tutarları yıl bitmeden 500 milyar TL’yi aşmıştır.
Bunun anlamı, 2017 yılında şirketlerimiz sermaye
piyasalarımızdan 500 milyar TL kaynak sağlamıştır
ki bu rakam, tüm zamanların en yüksek rakamıdır. Bu
gelişmeler şirketlerimizin banka kredilerine
bağımlılığını giderek azaltmakta, finansman
kaynaklarının çeşitlenmesine de imkân sağlamaktadır.
Ekonomik büyümedeki bu başarı sermaye
piyasalarında da yansımasını bulmuş, sermaye
piyasamıza küresel sermaye girişi yıl boyunca devam
etmiştir. Bu girişlerin de katkısıyla borsada işlem
gören şirketlerimizin değeri 800 milyar TL’ye ulaşmış,
BIST endeksi yıl içinde 100 binli rakamları
aşmıştır; yıl başına göre yüzde 35’i aşan
artışla dünyanın en çok kazandıran borsaları
arasında yerini almıştır.
Ülkemiz, tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir
teşvik sistemini yürürlüğe koydu.
Hatırlayacağınız üzere, öz sermaye ile finansmanı ve
halka açılmayı kurumlar vergisi indirimiyle özendiren bu düzenlemeyi
hayata geçirdik. Söz konusu düzenlemeyle, şirketlerimize “Yüksek faizle
borç kullanmayın, onun yerine şirketinize nakit sermaye koyun.
Paranız yoksa da sermaye artırımı yoluyla halka açılın
ve koyduğunuz ek sermaye için de kredi faizi kadar finansman gideri
yazın.” dedik, böylece daha düşük vergi ödeme imkânı
sağladık. Firmalarımızın bu düzenlemeyi daha fazla
dikkate almalarının, faize dayalı finansman yerine öz
kaynağa dayalı finansmanın teşvik edilmesinin, orta vadede,
finansman yapısının daha da iyileşmesi bakımından
çok olumlu sonuçlar vereceğini bekliyoruz.
Ülkemizin ulaştığı bu
gelişmişliği dost, düşman herkes takdir ederken ülkemizi
tökezletmeye, boyunduruk vurmaya çalışan fesat odaklarının
olduğu da bizler ve milletimiz tarafından izlenmektedir. Bu topraklar
çokça hain ve yerli iş birlikçi görmüş, görmeye de devam etmektedir.
Biz Kurtuluş Savaşı’mızı,
millî mücadelemizi uçaklarla, tanklarla, savaş gemileriyle yapmadık,
kazanmadık; bunların hiçbiri bizde yoktu. Bizde var olan, sarsılmaz
bir iman ve onun gereği, devletimizin, bayrağımızın,
vatanımızın ve milletimizin bekası için birlik ve
beraberlik olmuştur; bugün de ihtiyacımız olan şey budur.
Mazlum coğrafyaların umudu olan Türkiye
olarak, zalim siyonistlerin zulmü altında çile çeken Kudüslü, Filistinli
kardeşlerimizin yanında olacağız. Balkanlar ve Türki
cumhuriyetlerle birlikte, tüm Müslüman coğrafyayı, gönül
coğrafyamızı ve tüm mazlumları asla yalnız
bırakmayacağız.
Sözlerime son verirken, millî şairimiz Mehmet
Akif’in şu dizelerini hatırlatmak istiyorum: “Bir zamanlar biz de
millet, hem nasıl milletmişiz/ Gelmişiz dünyaya milliyet nedir
öğretmişiz/ İnsanlığın bütün ufukları
kapkaranlıkken/ Işık olup fışkırmışız
ta karanlığın koynundan.”
Bütün fesat odaklarının kapkara bulutlar
gibi üzerimize geldiği bu dönemde, karanlığın koynundan
fışkıracağımız günlerin yakın olduğu
inancı ve duasıyla yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyor, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tan.
AK PARTİ Grubu adına beşinci olarak
Tokat Milletvekili Sayın Coşkun Çakır konuşacaklar.
Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA COŞKUN ÇAKIR (Tokat)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine partim adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Ne zaman ortaya çıktığını
bilmiyoruz; kadim zamanlardan beri vakfın tanımını,
içeriğini ifade eden yahut çağrıştıran kurumlar var
ancak ete kemiğe bürünmesi, ciddi bir müessese olarak ortaya
çıkması Müslümanlar zamanında. Daha ötesi, Selçuklular
zamanında çok ciddi bir kurumsallaşma sağlamış, Osmanlılar
zamanında da şahikasına, zirvesine çıkmış
vakıflar.
Bugün, modern zamanların ve modern
iktisadın anlamakta güçlük çekeceği bir kurum vakıf; bir
şeyi karşılıksız vermek ve bir beklentiye girmemek.
Menkul, gayrimenkul yahut herhangi bir varlığı hem karşılıksız
vereceksiniz hem de ölünceye kadar, ilanihaye, sonsuza kadar ondan bir
beklentiniz olmayacak. Bunu modern iktisadın anlamasını beklemek
çok güç, çok zor. O bakımdan, Müslümanların ve Türklerin tarih
boyunca ortaya koymuş oldukları en önemli müessese vakıf
kurumudur desek eksik kalır, yerinde olur.
Değerli milletvekilleri, bu bir hayır
yapma davranışıdır. Atalarımız herhangi bir
sosyal sınıf, zümre, grup olmaksızın, fakir, zengin
vakıf faaliyetinin içerisine katılmış ve yüzlerce, binlerce
vakıf ortaya çıkmış. Sosyal yaşamın neredeyse her
alanına tekabül eden vakıf kurumları, birimleri ortaya
çıkmış. O bakımdan, vakfı anlamak için hakikaten,
bugün tekrardan onu yorumlamak, belki de yeniden üretmek gerekir. Hâl böyle
olunca Osmanlı Devleti bunu modernleşme döneminde ilk kurulan -bakanlıklardan
birincisi, ikincisi olarak- bakanlık olarak tanımlamış,
bugün maalesef, bir genel müdürlük olarak ortada. Ben dilerim ve arzularım
ki Vakıflar Genel Müdürlüğünün muhtevası da hacmi de bir
bakanlığı ziyadesiyle, aynen tarihte Osmanlı döneminde
olduğu gibi, hak etmektedir. Tabii ki binlerce vakıf kurulmuş,
bunların yöneticileri kalmamış; bu vazifeyi, bu sorumluluğu
Vakıflar Genel Müdürlüğü üstlenmiştir ve çok ciddi, çok ulvi bir
görevi, ecdattan almış olduğu bu sorumluluğu da
Vakıflar Genel Müdürlüğü bugün yerine getirmektedir.
Mehmet Bey arkadaşımız konuştu,
birazdan Hurşit Bey arkadaşımız konuşacak, o
bakımdan detaylara ve rakamlara girmek istemiyorum ama sadece şu
kadarını söylemek isterim: 52 bin adet mazbut vakfın yönetimi
var. Bunların sahip olduğu kültür varlıklarının
bakımı, onarımı, yaşatılması;
vakıfların vakfiyelerindeki amaçlarının
gerçekleştirilmesi için vakfa ait menkul ve gayrimenkullerin en yüksek
gelir getirici şekilde değerlendirilmesi; aynı şekilde 259
adet mülhak, 5.072 adet yeni vakıf ve nihayet 167 adet cemaat
vakfının denetimi özel bütçeli bir kuruluş olan Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
2003-2017 tarihleri arasında yani kabaca on
dört yıllık dönem içerisinde bu faaliyetler gayet verimli bir
şekilde gerçekleştirilmiştir. Marifet iltifata tabidir; burada
iki kişinin adını zikretmem gerekir: Bu on dört yıllık
dönemin birinci evresini Tokat Milletvekilimiz Sayın Yusuf Beyazıt
hakkıyla, hakkını vererek gerçekleştirmiş; aynı şekilde,
onun açmış olduğu çığırda ve izde de yine,
Sayın Genel Müdürümüz Adnan Ertem devam etmektedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 5 binin üzerinde
vakıf eseri tamir edilmiştir, tadil edilmiştir ve kullanıma
açılmıştır; bu ciddi bir sorumluluktur, ciddi bir
başarıdır.
Vaktimin az olduğunu biliyorum, bir de
şunu söylemek isterim: Bugün, az gelişmişlik ve geri
kalmışlık teorileri üzerinde dünyada bir literatür var.
Keşke vaktim olsa da konuşsam. Bu literatürden bir tanesinde genel
olarak Müslüman toplumların özel olarak da Osmanlı’nın geri
kalmasını üç müesseseye bağlarlar: Birisi mülkiyet rejimi,
diğeri miras hukuku ve nihayet üçüncüsü de vakıflar. Bu, son derece
yanlış, sağlıksız bir değerlendirmedir.
Vakıflar, aksine, geri kalmışlığın değil,
sosyal adaletin, gelir bölüşümünün, fırsat eşitliğinin ve sosyal
yaşamın her alanında eşitlikçi davranışın en
önemli timsal kurumu olmuştur.
Bu vesileyle 2018 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını dilerken vakıf eser bırakan
ecdadımızı rahmet ve minnetle yâd ediyor, vakıf
eserlerimizi koruyan, kollayan ve yaşatarak gelecek nesillere
taşımak için çalışan, başta AK PARTİ
hükûmetlerimiz, milletvekillerimiz olmak üzere, Vakıflar Genel
Müdürlüğü çalışanlarımızı kutluyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.
AK PARTİ Grubu adına altıncı
olarak İstanbul Milletvekili Sayın Hurşit
Yıldırım konuşacak.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HURŞİT YILDIRIM
(İstanbul) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Aziz Meclisi ve ekran başında bizleri izleyen
kıymetli vatandaşlarımızı hürmetle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, üç kıtaya birden
yayılan Türk-İslam medeniyetinin geniş bir tarihi ve eşsiz
bir kültür mirası vardır. Orta Asya’dan Anadolu’ya doğru adalet
ve iyilikle her zerresi ilmik ilmik dokunan medeniyetimizin bulunduğu
coğrafyalarda adalet, hoşgörü, imar ve iyilikte dünya tarihine yön
vermişizdir. Dünya tarihinde Haçlı Seferleri gibi yağma hareketlerinin
karşısında ecdadımız bulunduğu coğrafyalarda
hem mazlumların yanında yer almış, her daim adaletle ve
zarafetle ülkeleri yönetmiştir. Yaratılanı Yaradan’dan ötürü
sevmek ilkesini hem bireysel yaşantısında hem de devlet
yönetiminde göstermişlerdir. Bugün dahi geçmişten gelen
inancımızla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın tüm dünyanın gözünün içine bakarak söylediği
“Dünya 5’ten büyüktür.” ilkemizin gayesinde de geçmişte olduğu gibi,
dünyanın adaletle yönetilmesi ve mazlumların çektikleri acıların
son bulması isteği vardır. Türkiye, kendisine uzak, yakın
tüm coğrafyalardaki barışın, huzurun, insanca
yaşamanın garantisidir. Bu sorumluluk, bize tarih ve medeniyetimizin
verdiği bir sorumluluktur.
Sayın milletvekilleri, dünyada pek çok ülkenin
medeniyet kriterleri ve özellikleri vardır. Bizim kadim medeniyetimizin
özelliklerinden biri de vakıf medeniyetine sahip olmamızdır.
Vakıf medeniyetinin özünde bereket ve irfan vardır. Bu
kavramları yalnız, kalbî ve akli medeniyetler tamamlayabilir.
Ecdadımız sadece yaşadığı dönemde değil,
kendisinden sonra da hem garip gurebanın ihtiyaçlarını gözetmek
hem de kültür ve medeniyetine sahip çıkmak için şahsen kendi mal
varlığındaki sayısız yapı ve eseri
vakfetmiş, halkın gündelik kullanımına tahsis
etmiştir.
Anadolu’da, 1048’de Erzurum’da temelleri atılan
vakıf hareketi dünyada hiçbir medeniyette görülmeyecek özelliklere
sahiptir. Kişi ve aileler zaman zaman aşevi olarak, zaman zaman bir
çeşme olarak, zaman zaman yol, köprü, medrese olarak, kimi zaman da kültür
ve medeniyeti yaşatmak için yaşadığı dönemden ziyade,
kendisinden sonraki nesillere mallarını aktarmakta bir dakika bile
düşünmemişlerdir.
Osmanlı’da bilmediğimiz türde vakıf
hizmeti ve eseri bulunmaktadır. Mesela, hizmetçilerin
kırdıkları eşyaların ödenmesi, mektep
çocuklarının pikniğe götürülmesi, hapishanedeki borçluların
borçlarının ödenmesi, öksüz kızlara çeyiz
hazırlanması, şehirlere inmesinler diye dağlardaki
yırtıcı hayvanlara yiyecek verilmesi, kanadı
kırık leyleklerin tedavisi, bayramlarda çocukların ve
kimsesizlerin sevindirilmesi gibi sayısız onlarca hizmet için
vakıf kurulmuştur. Sosyal devletin bugün yapmakla mükellef
olduğu tüm eserleri “Hayırda yarışınız.”
düsturuna uygun olarak ecdadımız vakıf eserleriyle yerine
getirmiştir.
Sayın milletvekilleri, vakıf eserleri ve
vakıflarımız millî ve yerli kültürümüzdür. Her vakıf
eserinde yerli ve millî kültürümüzün esasları olarak Balkanlarda Murat
Hüdavendigar'ı, Ankara’da Hacı Bayram Veli’yi, Bursa’da Orhan Gazi’yi,
Doğubeyazıt’ta Ahmedi Hani’yi, Eminönü’nde Nuruosmaniye’yi,
Üsküdar’da Valide Sultan’ı, Konya’da Mevlâna’yı,
Kırıkkale’de Balışeyh’i, Yozgat’ta da
Başçavuşzade’yi görebiliriz. Aynı zamanda, Bursa’da Ulu Cami,
Edirne’de Selimiye, İstanbul’da Süleymaniye tarihimiz ve kültürümüzün
vakıf eserleriyle beslenen kodlarıdır.
Ecdadımız sadece bir imaret, bina veya
yapıyı vakıf olarak bağışlamamış,
aynı zamanda bağışlanan, vakfedilen bu eserler harikulade
bir sanat eseri olarak da yaşamaya devam etmiştir. Bugün
İstanbul’u İstanbul yapan, İstanbul’un siluetini oluşturan
ve İstanbul’u muazzam ve muhteşem bir şehir örneği yapan
işte bu vakıf eserleridir.
Vakıf yoluyla bugüne kadar gelmiş
eserlerimizin her biri, bu eserleri vakfeden ecdadımızın bizlere
ve bizlerden sonraki nesillere birer yadigârıdır. Vakıf eserine
sahip çıkmamak veya vakıf eserini amacına uygun kullanmamak en
büyük veballerden de biridir.
Bu düşüncelerle, millî ve yerli bir ruhla Frenk
mukallitliğinden uzak olarak, bilgi zemini Türk İslam
kaynaklarını esas alan büyük bir medeniyetin tasavvuruyla,
Anadolu’nun yerli ve millî tezgâhlarında dokunmuş bir ruhla
vakıf eserlerini korumaya, onları çoğaltmaya ve vakıf
eserini anlamaya katkısı olması düşüncesiyle Vakıflar
Genel Müdürlüğünün 2018 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu tekraren saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
AK PARTİ Grubu adına şimdi de
İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Turan konuşacak.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN TURAN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018
yılı TİKA bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
TİKA, ülkemizin şefkat ve merhamet elini
temsil ediyor. Âdeta, milletimizin yürüyen vicdanı olarak hareket ediyor.
Bir bakıyorsunuz Balkanlarda, bir bakıyorsunuz Orta Asya'da, bir
bakıyorsunuz Orta Afrika’da, dünyanın her bir yerinde ecdadın
bize bıraktığı eserleri imar etmek üzereyken, inşa
faaliyetindeyken TİKA’yı karşınızda bulabilir ve
görebilirsiniz. Kahire’de Hazreti Hüseyin Camisi’ni restore ederken, Orhun
Abideleri’nin orada Orhun Yazıtları Müzesi’ni inşa ederken,
Trablusşam’da saat kulesini yaparken, Balkanlarda ve Kafkaslarda
ecdadın bizlere bıraktığı eserleri inşa eder,
ihya ederken TİKA’yı karşınızda bulabilirsiniz. Bu
milletin ideallerini gönül coğrafyasında, bütün bir medeniyet
coğrafyasında tahkim etmeye çalışan önemli bir
kuruluşumuz. Bayraktarlığımızı yapıyor,
bayrağımızın her yerde dalgalanması için gece gündüz
çalışıyorlar.
Son günlerde, Filistin coğrafyası
başta olmak üzere, Lübnan’da bir dizi faaliyetlerde ve ziyaretlerde
bulunduk. Bu ziyaretlerde de kendimiz bizzat TİKA’nın faaliyetlerini
yerinde gördük. Bir bakmışsınız bir okul olarak, bir
bakmışsınız hastane olarak karşınıza
çıktıklarına bizzat şahit olduk. Gazze’de hastane
yapımına, Ramallah’ta okul yapımına imza atıyorlar.
Aslında, bu bize, Cumhurbaşkanımızın da hitaplarında
ifade ettiği veçhile “Türkiye, Türkiye'den büyüktür.” gerçeğini
arazide görme fırsatını da göstermiş oluyor.
Türkiye, gerçekten, sadece 780 bin kilometrekaresi
ve üzerinde yaşayan 80 milyonuyla değil, bütün bir gönül ve medeniyet
coğrafyasıyla birlikte tarif edilebilecek ve anlaşılacak
bir ülkenin adıdır. Dolayısıyla Türkiye'nin geçmişte
sahip olduğu ve devraldığı geniş müktesebat, mimari ve
bu konuda ecdadın bıraktığı eserler bugün ülkemizin en
önemli kurumlarından olan TİKA sayesinde
varlığını devam ettiriyor.
Özellikle Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da Kubbet-üs
Sahra’nın üzerindeki alemin her yıl TİKA tarafından
değiştirildiğini ve onarıldığını
biliyoruz. TİKA, Kudüs başta olmak üzere, Filistin
coğrafyasında çok önemli eserlere ve faaliyetlere imza atıyor,
bu anlamda hepimizin göğsünü kabartıyor, bizleri
gururlandırıyor, duygulandırıyor. Bunlara yer yer
ziyaretlerimizde şahit oluyoruz, sizler de şahit oluyorsunuzdur.
Bu vesileyle, Kudüs üzerinde son günlerde
uygulanmaya çalışılan işgali meşrulaştırma
çabalarını, özellikle Trump’ın bu konudaki kararını ve
İsrail’in işgal ettiği toprakları İsrail’e
peşkeş çekme ameliyesini reddettiğimizi ve kabul
etmediğimizi her bir vesileyle ifade ediyoruz. Bu vesileyle, Mescid-i
Aksa’nın üzerindeki alem her zaman capcanlı kalacak ve oralar da
bizlerin olmaya devam edecektir.
Bugün İslam İşbirliği
Teşkilatından bu anlamda güçlü kararın çıkmasını
millet olarak bizim beklediğimiz gibi, bütün bir İslam dünyası
da bekliyor. İnşallah, bugün, Cumhurbaşkanımızın
da ifadesiyle, Kudüs’ün Filistin’in değişmez ve daimî başkenti
olduğunun ilanını gerçekleştirir ve bütün bir İslam
dünyasının gönlüne bu anlamda su serpilmiş olur ve verilen
mücadele de bu anlamda taçlanmış olur. Bunun ben, Lübnan’da
yapmış olduğum iki gün önceki ziyarette bütün Filistinlilerin,
bütün mazlumların, bütün mazlumların yanında yer alan, saf
tutanların gönlünden geçtiğine ve bizlere terennüm ettiklerine
şahit oldum. Bu şahitliğimi de burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde sizlere ve milletimize ifade etmek ve ilan etmek istiyorum.
Ben bu vesileyle milletimizin
bayraktarlığını yapan, bayrağımızı dünyanın
dört bir tarafında din, dil, ırk ayrımı yapmadan
dalgalandıran TİKA’mızı, başta Sayın
Cumhurbaşkanımızı, Hükûmetimizi, TİKA’dan sorumlu
Başbakan Yardımcımızı, TİKA
Başkanımızı ve ekibini tebrik ediyorum, Allah onlardan
razı olsun, hizmetleri daim olsun diyorum. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.
AK PARTİ Grubu adına sekizinci olarak Ordu
Milletvekili Sayın Metin Gündoğdu konuşacak.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA METİN GÜNDOĞDU
(Ordu) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığının 2018 yılı bütçesi hakkında
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
“Ayrı coğrafyalarda aynı imza”
sloganıyla hizmet eden TİKA kurulduğu 1992 yılından bu
yana Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar tüm gönül coğrafyamızın
kalkınma çalışmalarına destek olmaktadır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle dünyanın her yerine
uzanıp, nerede dertli varsa oraya gidip yardımda bulunmayı ilke
edinen TİKA’nın faaliyetlerinin merkezinde daima insan olmuştur.
Din, dil, ırk ayrımı göstermeden bayrağımızı
ve aziz milletimizin samimiyetini kıtalar ötesine taşıyan
TİKA ülkemizin stratejik ve önemli kurumlarından biridir. Merhum
üstat Nurettin Topçu’nun dediği gibi: “Üç hâkimin hükmünde hata aranmaz:
Kalbin, kaderin ve ölümün.” Millet olarak her daim kalbimiz kardeşlik,
iyilik ve merhamet duygusuyla hareket etmiştir. Türk milletinin kaderi
Orhun’un suyundan içip Fırat ve Dicle’nin kenarında otağ kurmak
olmuştur. Şanlı tarihimiz boyunca hiçbir zaman ölümden
korkmadık. 15 Temmuzda da olduğu gibi vatan için her daim tarih
yazdık.
TİKA, bayrağımızı gönül
coğrafyamızda dalgalandıran aziz milletimizin tarih boyunca
kaderi olan mazlumlara uzanan kardeşlik elidir. Türkiye Cumhuriyeti
devleti, TİKA eliyle beş
kıtada 54 ülkede, 56 program koordinasyon merkezinde 150 ülkeye
ulaşmaktadır. Büyüyen ekonomimiz sayesinde ülkemizin
imkânlarının artmasıyla faaliyet gösterdiği alanları
her geçen gün genişleten TİKA, Türkiye’nin Türkiye’den büyük
olduğunu kanıtlamaktadır.
TİKA, kuruluş felsefesinin bir gereği
olarak Türk dünyasıyla iş birliğini daima ileri
taşıyacak önemli projeler gerçekleştiren Türkiye Cumhuriyeti’nin
sınır ötesindeki sancağıdır. TİKA’nın gönül
coğrafyamızda hayata geçirdiği ve
bayrağımızı dalgalandırdığı
hizmetlerden bazılarını kendimiz de gittiğimizde
müşahede ettik, gördük, yerinde ziyarette bulunduk. Bunlardan
bazıları şunlar: Kırgızistan’da tamamlanmak üzere olan
Kırgız-Türk Dostluk Hastanesi, Moğolistan’da Bilge Tonyukuk
Anıtı bölgesindeki Türk-Moğol ortak arkeolojik kazı
alanı ve müze inşaatı, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açılan
Somali-Türkiye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Afganistan’da
Şibirgan Afgan-Türk Dostluk Çocuk Hastanesi, Romanya Mecidiye’deki Kemal
Atatürk Ulusal Koleji, Arnavutluk’ta Çocuk Diyaliz Merkezi gibi birçok konuda
ve alanda yatırım yapmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözde medeni devletlerin başlattıkları
sömürgecilik furyası sırasında Afrika ve Orta Doğu’yla
zayıflayan ilişkilerimiz, bugün TİKA aracılığıyla
sağlamlaşmakta ve her alanda gelişmektedir. Kalkınma
iş birliği yanında kültürel iş birliği de
Hükûmetimizin önemli öncelikleri arasındadır. TİKA, kültürel
alanda medeniyet coğrafyamızın üzerine düşeni
layıkıyla yerine getirmektedir. Bu çalışmalar saymakla
bitmez. Bazılarını sizlere aktarmak istiyorum: Etiyopya’nın
Harar kentinde Müslümanların ilk hicretine kucak açan Habeş
Hükümdarı Necaşi’nin Türbesi de yine TİKA tarafından ihya
edilmektedir. Ürdün’de Sultan Abdülhamit Han’ın yadigârı olan Hicaz
Demiryolu üzerinde bulunan Amman Tren İstasyonu’nun yenilenmesi ve yeni
bir müze binası inşası çalışmaları ise
başlatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüldüğü üzere Hükûmetimiz, milletimizin medeniyeti ve
tarihiyle olan bağını hamasi bir şekilde değil, somut
projelerle güçlendirmektedir. Bu kıymetli çalışmalar da artarak
devam edecektir.
Hizmetlerin hayata geçirilmesinde emeği geçen
başta TİKA’dan sorumlu Başbakan Yardımcımıza,
TİKA Başkanı ve çalışanlarına,
bayrağımızın dalgalandığı ülkelerde
milletimizi temsil eden koordinatörlerimize özverili
çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.
TİKA’nın 2018 bütçesinin devletimiz ve
milletimiz için hayırlar getirmesini, hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gündoğdu.
AK PARTİ Grubu adına dokuzuncu olarak
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Yeneroğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Yeneroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA YENEROĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Başbakanlık Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçesi üzerinde
grubumuz adına konuşma yapmak üzere söz almış
bulunmaktayım.
Ülkemizin en önemli gerçeklerinden biri olan yurt
dışında yaşayan Türkler meselesi, hem milletimizin asli bir
parçası olan bu kesime karşı
taşıdığımız sorumluluk hem de devletimizin
taşıdığı anayasal görev gereği AK PARTİ
hükûmetlerinin en önemli icraat alanlarından biri olmuştur.
Öte yandan, başka bir ülkede üniversite
eğitimi gören öğrenciler, uluslararası beyin göçü
kapsamında, her bir ülke için geleceği etkileyici nitelikte bir
rekabet alanı hâline gelmiştir. Son birkaç yılda ülkemizin bu
alanda bir çekim merkezi olması yönünde köklü kurumsal değişiklikler
yaşanmıştır. Yine, Orta Asya, Balkanlar, Afrika ve Orta
Doğu bölgelerinde tarihî ve kültürel bağlarımızın
bulunduğu topluluklara karşı
taşıdığımız sorumluluğumuzu da yerine
getirmeye gayret ediyoruz. 2010 yılında ülkemizin bu 3 temel alandaki
dış politika faaliyetlerini tamamlayıcı nitelikte
çalışmalar yürütmek üzere kurulan YTB, geride
bıraktığımız yedi yıllık dönem içerisinde
her bir alanda nitelikli yeniliklere imza atmıştır. 2018
yılı YTB için inşallah yeni bir atılım yılı
olacaktır.
Değerli arkadaşlar, kitlesel işçi
göçü sonrası oluşan, bugün itibarıyla 6 milyonu aşan
Türkiye diasporası çok önemli bir kaynaktır. Diasporaların
dünyayı ana vatana, ana vatanı ise dünyaya bağlayan büyük bir
zenginlik oluşturduğu hiç unutulmamalıdır. Diasporalar,
sermaye, kültürel iş birlikleri, bilgi ve yeni teknolojilerin
gelişmesini sağlayabilmekte; sosyal kalkınma, büyüme
olanaklarının geliştirilmesinde kritik bir rol oynayarak ülke ve
pazarlar arasında bağlantıda doğal elçi ve köprü görevi
görebilmekte; ana vatanlarına döndüklerinde ise yanlarında tecrübeler,
başarı hikâyeleri ve iletişim ağları
getirebilmektedirler. Türkiye, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığının kurulmasıyla birlikte
aktif diaspora politikaları sürecine girmiş ve bugün itibarıyla
hayli ilerlemiştir. YTB’yle birlikte, yurt dışında
yaşayan vatandaşlarımız için büyük sessiz devrimler
gerçekleştirilmiştir. Bir zamanlar yurt dışındaki
vatandaşlarımızın siyasal katılımı hayaldi,
bugün artık somut bir gerçektir. Yine, AK PARTİ iktidarı öncesi
yurt dışındaki vatandaşlarımız, öncelikle döviz
aracı olarak görülen ve yaşadıkları ülkeler itibarıyla
hiçbir şekilde destek almayan kurumlara sahipti, bugün itibarıyla
başta ana dil eğitimi ve kültürel değerlerin güçlendirilmesi
olmak üzere birçok faaliyetler için proje desteği almaktadırlar. Yine
bugün, yurt dışındaki Türk toplumunun içinden, öncülük yapacak
ihtisas sahibi elitlerin yetişmesi ve toplumun meselelerini temsil etmesi
için yükseköğretimde burs programları uygulanmaktadır.
Diğer tarafta, uluslararası öğrencilere ülkemizde profesyonel,
bütüncül, kapsamlı ve sistematik bir çerçevede eğitim imkânı
sunmak ve böylelikle ülkemizin çekim merkezi hâline gelmesi bir dönem hayalken
bugün somut bir gerçektir.
Saygıdeğer vekillerim, bugün
diasporamızın ekseriyetini oluşturan yurt dışında
doğup büyüyen gençlerimizin ana vatanlarını, Türkiye’ye olan
bağlarını güçlendirici programlar ve projeler maalesef
geçmişte yerine getirilememiştir. Hâlbuki yurt
dışındaki Türk toplumunun ana vatanlarıyla olan
ilişkilerinin geleceği açısından bu husus hayati derecede
önem taşımaktadır.
Bunların dışında, yurt
dışındaki vatandaşlarımıza yönelik kamu
hizmetleri bugün somut gerçekler olarak önümüzde kuşatıcı bir
biçimde durmaktadır. Ülkemizde eğitim gören uluslararası
öğrencilerle ilgiliyse Türkiye bugün çok farklı bir noktadadır.
Dünyanın 160 ülkesinde yaklaşık 150 bin Türkiye mezunu
bulunmaktadır. “Türkiye bursları” ismiyle bir uluslararası
markanın bu alanda yer edindiğine hep birlikte şahit oluyoruz.
Saygıdeğer vekiller,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığımız gelecekte bütçe ve personel
itibarıyla güçlendirilmesi gereken kurumlarımızın
başında gelmektedir. Zira, içinde bulunduğumuz dünyada insan
sermayesi daha da kritik bir noktaya gelmiştir. Dolayısıyla
insana yatırım yapan bir kurum olan YTB uluslararası siyasette
ülkemizin önünü açmaya yönelik önemli adımlar atmaktadır.
Bu düşüncelerle yüce Meclisimizin siz
değerli üyelerini tekrar saygıyla selamlıyor, Genel Kurula
başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yeneroğlu.
AK PARTİ Grubu adına onuncu olarak Bursa
Milletvekili Sayın Osman Mesten konuşacaklar.
Buyurun Sayın Mesten. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN MESTEN (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2018
bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyamız, nerede olursak olalım, hiçbir
gelişmeye bigâne kalamayacağımız bir hâl
almıştır. Yaşanan tüm gelişmelerden sonra yurt
dışında yaşayan Türkler ve akraba topluluklarının
ortak medeniyet değerlerini de göz önüne aldığımızda
bu alanda daha çok şey yapılmasının zorunlu olduğu
aşikârdır.
Milletimiz asırlar boyunca dünyanın en
büyük, en güçlü devletlerine sahip olduğu hâlde geçmişinde
sömürgecilik ayıbı olmayan bir millettir. Bugün de dış
politikamızın ana ekseninde hak ve adaleti hâkim kılma ve
mazlumun yanında olma anlayışı vardır. Bu bize
medeniyetimizden ve ecdadımızdan miras kalan bir davranış
biçimidir. Bizler, kökleri Orta Asya’da, gövdesi Anadolu’da, dalları
Balkanlar ve Orta Doğu’da yaşayan ulu bir çınar
ağacıyız. Kadim medeniyetimizin mirası bir
soydaşımız, bir gönüldaşımız varsa bunların
sorunlarıyla ilgilenmek bizim boynumuzun borcudur. İşte, büyük
devlet olmak tam da budur, vizyon budur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ iktidarları döneminde sadece yollara köprü
yapmadık, gönüllere de köprüler kurduk. Bu köprülerden birisi de
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımızdır.
2010 yılında kurulmuş olan, yurt dışındaki
soydaş ve akraba topluluklarıyla ilişkilerin
geliştirilmesi, Türkiye’yle gönül bağı olan her türlü millet ve
toplulukların sorunlarının çözülmesi için görev yapan bir
kuruluşumuzdur. Başkanlığın amacı, soydaş,
akraba ve Türkiye’yle gönül bağı olan topluluklarla hem sosyokültürel
hem ekonomik ilişkilerin geliştirilmesidir; ayrıca, ülkemize
gelen misafir öğrencilerin başarısı için ilgili kurumlar
arasında koordinasyon sağlamaktır. Bugün dünyanın dört bir
yanında sayıları 6 milyonu aşan
vatandaşımızın da olduğu düşünüldüğünde,
onların talep ve sorunlarının çözümü için de bu kurumun
varlığının zorunluluğu aşikârdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce Türkiye’deki uluslararası öğrencilere
ayrılan kontenjan 48 bin iken bugün ülkemizde bulunan misafir öğrenci
sayısı 110 bine dayanmıştır. Dünyanın 150
ülkesinden 16 bin öğrenci üniversitelerimizde Başkanlık
tarafından sağlanan burs imkânlarıyla öğrenimlerine devam
etmektedirler. Türkiye’nin güçlenmesi, vatandaşlarımızla birlikte
tüm dost ve kardeş toplumlar için de heyecan uyandırmaktadır.
Coğrafyaları sadece doğal zenginlik, ticari ve stratejik
önemleriyle değerlendirme anlayışı insanlığa
büyük zararlar verdi. Sömürgecilik ve kölelik şekil değiştirerek
ama aynı mantıkla maalesef varlığını ve
etkinliğini sürdürmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Arakan’da, Suriye’de, Irak’ta ve dünyanın her yerinde
zulme uğrayana, değişik vesilelerle açlık ve sefalete
düşene el uzatmaya devam ediyoruz. Bu bağlamda İsrail terörüne
nasıl sessiz kalabiliriz? Kudüs’ün uluslararası hukuk hiçe
sayılarak bir oldubittiyle çocuk katili, işgalci İsrail’e
başkent yapılmasına nasıl seyirci kalabiliriz? Kudüs ancak
bağımsız Filistin Devleti’nin başkenti olabilir. Kudüs’te
barış sadece İslam medeniyetinin hâkim olduğu dönemlerde
sağlanmıştır, tarih bunun şahididir. Bu bakımdan,
Kudüs’te kalıcı barışın tek şartı Kudüs’ün
İslam hâkimiyetinde olmasıdır.
Kudüs sadece Filistinlilerin, sadece Arapların
meselesi de değildir. Kudüs, Kur’an-ı Kerim’de açıkça
“etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa”
denilerek tüm inananlar için kutsallığı ayetle sabit bir
beldedir, İslam’ın ilk kıblesidir. Mekke, Medine her Müslüman
için nasıl kutsal ise Kudüs de aynı şekilde kutsaldır,
Peygamber Efendimiz’in isrâ ve miraç mucizesinin gerçekleştiği
mekândır. Kudüs sevgisi Müslümanların da manen miracı yani
yükselmesi için bir zemindir, bizim gönül aynamızdır, Kudüs’ün
fatihleri Hazreti Ömer ve Selahaddin Eyyubi’nin bize emanetidir.
Hayatını siyonizmle mücadeleye ve Mescid-i
Aksa’nın özgürlüğüne adamış merhum Başbakan Necmettin
Erbakan’ın ifadesiyle Küdüs bizim için coğrafi mesele değil,
imani bir meseledir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın ifadesiyle de Kudüs bizim kırmızı
çizgimizdir.
Konuşmama son verirken, bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür eder, 2018
yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Mesten.
Şimdi de AK PARTİ Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Hüseyin Kocabıyık
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kocabıyık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KOCABIYIK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; dünyanın bütün önemli siyaset bilimi okutan
üniversitelerinde ve iktisat okutan üniversitelerinde hocalar ilk derse
şöyle başlar: Siyaset bütçe üzerinden yürütülen bir faaliyettir.
“Bütçe” dediğimiz hadise siyasetin bütününü içeren bu kadar önemli bir
olaydır.
Pazartesi günü bütçe görüşmelerine
başladık. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel
Başkanı geldiler, burada konuşma yaptılar.
Konuşmasının üçte 2’lik bölümü siyasetin gündelik
tartışmalarıyla ilgiliydi, kendisinin takip ettiği
algı imal etme çalışmalarıyla ilgiliydi. Çok az bir
bölümünü bütçeye ayırdı. Mühim bir bölümünü de maalesef medya
organlarına, bazı medya kuruluşlarımıza çok
ağır, kabul edilemez sözler sarf etmek üzere kullandı.
Ben, yerleşik siyasi kanaatlerini, fikirlerini
gündelik tartışmalara kurban etmeyen bir insanım. Bu kürsüye her
çıktığımda Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasimiz için,
demokratik sistemimiz için, hayatımız için önemine vurgu
yapmış birisiyim. Esas itibarıyla bu görüşlerimi tabii ki
hâlâ muhafaza ediyorum.
Fakat birtakım hususların da
altını çizmek istiyorum. Aslında, bütçeye ilişkin bir
konuşma hazırlamıştım ama bunu gerçekten önemli
sayıyorum. Hayat sadece siyasetten ibaret değil, hepimizin
sorumlulukları var, farklı sorumlulukları var, bir hatıra
envanterimiz var. Dolayısıyla ben birtakım hususlarda özellikle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun dikkatini çekmek istiyorum. Benim şikâyetçi
olduğum husus, Cumhuriyet Halk Partisinin yönetim anlayışı
yani burada pazartesi günü sergilenen.
Bakın, ben 2013 ve 2014 yıllarında
İzmir’de bir medya kuruluşunda, Yeni Asır’da yönetici olarak
çalışıyordum. 2013 ve 2014’te Kemal Bey geldiler İzmir’e.
Teşkilatını topladı, belediyeleri topladı, dedi ki
-hiç unutmuyorum yani o görüntüyü seyrettim çünkü- “Yeni Asır’ı
sokarsanız Cumhuriyet Halk Partisi ilçe binalarına ve belediyelere,
hepinizden hesap sorarım.” Bunu gördük.
Bakın arkadaşlar, bu dünyada siyasi parti
yönetimleri ve liderler ile medya dediğimiz olgu arasında kavga olur,
bu doğal da bir şeydir yani. Çünkü siyasetin zaman zaman gerilimleri
bu iki organizasyonu, iki kurumu karşı karşıya getirir; bu
doğal, dünyanın her tarafında var bu, bizim siyasi tarihimizde
de bol miktarda var. Ama siyaset ile medya, basın arasında ince bir
damar vardır. Ana damarı koparırsınız, o ince
damarı muhafaza edersiniz. Bu, demokrasinin sağlıklı
yaşanması açısından da önem taşır.
Kemal Bey’le ilgili benim şikâyetim şu:
Kemal Bey bu ince damarı da koparmaya çalışıyor.
MURAT EMİR (Ankara) – Türk Hava Kurumuna
Cumhuriyet girebiliyor mu? Türk Hava Yollarında uçaklarda Cumhuriyet
istediniz mi hiç, hiç istediniz mi?
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) – Şimdi,
bakın, Yeni Asır…
MURAT EMİR (Ankara) – Ona da bir şey
söyleyin, Tayyip Bey’e bir şey söyleyin, ondan sonra devam edin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Dinime
küfreden Müslüman olsa!
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) – Bir dakika…
Yüz yirmi üç yıllık bir gazete Yeni
Asır; 1895 Selânik, yüz yirmi üç yıldır yayımlanıyor,
İzmir’in simgesi.
Şimdi, o günden bugüne Kemal Bey’i gazetecilik
mesleğinden gelen birisi olarak takip ettim. Kemal Bey’in medyada
taramasını yapın; siyasi doktrini, siyasi fikirleri, ekonomik
fikirleri, partisinin merkezine oturttuğu, oturtmak istediği sosyal
düşünceleri, dünyaya ait düşünceleri
tartışılmıyor yıllardır. Açın, bir tarama
yapın. Bakın, ben ciddi bir şey söylüyorum ve dostane
söylüyorum. Ne tartışılıyor: Kemal Bey’in algı imal
etme yeteneği, algı imal etme konusundaki faaliyetleri; medyada yer
alan şey bu.
Bakın, en son A Haber’e yüklendi ve kabul
edilemez şeyler söyledi. Ne demek o, boğazına geçirmek, bilmem
ne! Ne geçireceğini de hâlâ öğrenebilmiş değiliz. Bunlar,
arkadaşlar, çok yanlış şeyler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) – Bakın, A
Haber’de 3 bin tane insan çalışıyor, 3 bin tane basın
emekçisi çalışıyor.
BAŞKAN – Sayın Kocabıyık,
teşekkür ederim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) –
Kapattığınız televizyonlarda da dünya kadar insan
çalışıyordu.
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) – Bakın, A
Haber millî bir kuruluştur, CHP de millî bir kuruluştur. A Haber gibi
millî bir kuruluşa saldırmak…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Evet, milletin
parasıyla aldınız ama millî değil.
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) - …insanı
millete saldırmaya, millete düşmanlığa kadar götürür.
BAŞKAN – Sayın Kocabıyık,
teşekkür ederim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Havuz
parasıyla aldınız, havuz. Vakıfbanktan kredi çektiniz,
milletin o.
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) – Son bir şey
söyleyeceğim: Bakın, altmış yedi yıldır
Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olamıyor, yetmiş bir yıldır
da seçim kazanamıyor.
MURAT EMİR (Ankara) – İktidar
borazanı olmuş onlar, borazan, borazan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Havuz
bataklık medyası…
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) – Allah
aşkına, bu soruyu bir kendinize sorun.
BAŞKAN – Sayın Kocabıyık,
lütfen…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Dinime
küfreden Müslüman olsa, hadi!
HÜSEYİN KOCABIYIK (Devamla) – Beni
dinlediğiniz için çok teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MURAT EMİR (Ankara) – Küçük bir iğne
batıramazsınız kendinize.
BAŞKAN – Sayın Özel…
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir
Milletvekili Hüseyin Kocabıyık’ın 503 sıra sayılı
2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
sayın hatibi, Sayın Hüseyin Kocabıyık’ı dikkatle
dinledim. Aslında başlangıçta bütçeyle ilgili
yaptığı tespit hepimizin üzerinde ortaklaşacağı
bir tespit. Sayın Genel Başkan geçtiğimiz yıllarda bütçe
hakkı üzerine uzun konuşmalar yaptı, ardından Anayasa’ya
aykırı bütçe hakkının devrini Anayasa Mahkemesine götürdük
ancak Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında Anayasa Mahkemesi bütçe
hakkının devredilemezliğine karar veriyor ama üç senedir, üçtür
bunu bir sonraki bütçeden sonra açıklıyor ki kararın
uygulanması imkânsız olsun. Yani AKP iktidarlarına Anayasa’ya
aykırı bütçe tanzim etme ve tatbik etme imkânını veren,
kendi kendini inkâr eden kararlar veriyor. Bu ne sonucunu doğuruyor?
Kuvvetler ayrılığının
tartışıldığı, ülkenin yönetim biçiminin
tartışıldığı bir sürece geliyoruz. Aslında
kendi eleştirisiyle içine düştüğü kendi durumunu da doğruladı,
şöyle dedi: “Ben bütçeye ilişkin bir şey
hazırlamıştım ama o konuşmamı
yapamayacağım.” Kemal Bey’in durumu da budur Hüseyin Bey, bütçeye
ilişkin bir konuşma yapamayacak bir ülke atmosferi
yaratıldı. Diğer sorunlar, kuvvetler
ayrılığı üzerindeki baskı, yargı
bağımsızlığının olmayışı,
bütçe hakkının konuşulmaması ve başka şeylerin
konuşulması sorununu doğuruyor.
A Haber ve Yeni Asır… Yeni Asır
İzmir’in incisi, göz bebeğiyken genel yayın
politikasının dışında sadece bir partinin neredeyse
tetikçisi durumuna gelmesi bütün Egelileri üzüyor. Keşke Yeni Asır
muhalefetle arasındaki -hadi ana damarı başka yerden
yakaladı ama- o kılcal damarı tutabilseydi. Hakaret, iftira,
manşetten… Haber değil, tutum satıyor Yeni Asır ve birinin
yerine küfrediyor, birinin yerine iftira atıyor; bu hepimiz
açısından çok üzücü.
Son olarak da, elbette hiçbir yayın
organına kimse ambargo uygulamasın falan ama şunu da görelim:
Devletin yönettiği, AKP’nin yönettiği KİT’lerin tamamında
Cumhuriyet, BirGün, Evrensel, Sözcü gazeteleri yok. Uçağa biniyorsun,
aynı parayı veriyorum, Hüseyin Bey’in okuduğu gazeteden 50 tane
var, okuduğum 4 gazeteden hiçbir tanesi yok. Bunu da görmek lazım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Hangi
uçakta? Uçakların hiçbirinde gazete yok ki? Yurt içinde yok, hiçbir gazete
yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yurt dışında.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına
şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca
konuşacak.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu bütçesiyle ilgili söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
RTÜK’ün, kurulduğu 1994 yılından bu
yana iki kanunla hem düzenleme hem de denetleme görevlerini yerine
getirdiğini işaret etmek isterim ve yedi gün yirmi dört saat boyunca,
oluşturulan bir sistemle -ki bu projenin adı Sayısal Kayıt,
Arşiv ve Analiz Sistemi, tamamen TÜBİTAK tarafından, yerli
yazılımla birlikte gerçekleştirilmiş bir projedir-
düzenleme ve denetleme görevlerini yapıyor.
Türkiye’de 1.792 radyo, televizyon bulunuyor ve bu
televizyonların ve radyoların çoğulcu yapısının
ben demokrasimize çok ciddi katkı sağladığına yürekten
inanıyorum. Bunun en canlı örneği de biliyorsunuz 15 Temmuz. 15
Temmuzda medyanın güzel duruşundan, içinde olan, camia içerisinde
olan biri olarak da onur duyduğumu ifade etmek isterim. Oradaki
karşı duruş, millî iradenin yanında yer alış çok
değerlidir.
Diğer taraftan, kurulun gelir gider tablosuna
baktığımızda ise kurulun giderlerinin kendi gelirlerinden
karşılandığına dikkat çekmek gerekir. Nitekim, geliri,
yine lisans ücretleri, kullanım ücretleri gibi, yüzde 3’ten yüzde 1,5’a
düşen reklam gelirleriyle birlikte ne yapılıyor? Bu elindeki
kaynağını genel bütçeye aktarabiliyor, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’na ve
Maliye Bakanlığına 24 milyon gibi bir rakam aktarabiliyor.
Terörle bağlantısına gelince,
bağlantılı kapatma kararlarına gelince, millî
güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı,
oluşum ve gruplarla ilgili, medya kuruluşlarıyla ilgili
2017’deki kanun hükmünde kararnameyle birlikte alınan kapatma
kararları var, 70 radyo ve televizyonu direkt ilgilendiren kararlar ki 8
yayın hakları iade kararı da bunlardan biri.
Yeni idari yaptırımlar getirildi, yine
2017’deki kanun hükmünde kararnamede ilgili idari yaptırımlar var.
Yurt dışından Türkiye'ye yayın yapan kuruluşlarla
ilgili de Üst Kuruldan ayrıca lisans alma zorunluluğu getirildi.
Nitekim, bunlara bakıldığı zaman, içeriğinde tamamen
halkımızı aldatan, kandıran, sahte kumar oynatıp halka
birçok ciddi çirkin yayıncılık anlayışında olan
kuruluşlarla ilgili de 33 kuruluşun kapatma kararı var.
İdari para cezalarındaki düzenleme ve
ayrıntılara girmeyeceğim ama sadece ceza değil, ödül ve
teşvikle ilgili çıkarılan bir kanun hükmünde kararname de var.
Bunun altında da aile ve çocuk dostu yapım ve dizilerin teşvik
edilmesi ve bu amaçla Üst Kurulca belirlenmiş bir önceki yıldaki
idari para cezalarından yüzde 20’sine kadar olan bütçe buna
ayrılacak. Bu çok değerli bir gelişme, yeni bir gelişme
Türkiye açısından; 2018’de uygulanacak. Bu yılki yüzde 20’lik
pay -ki ben o rakamı sordum Sayın Genel Müdüre- rakam itibarıyla
80 milyon gibi. Belki ciddi bir rakam gözükmeyebilir ama anlayış çok
değerli, teşvik çok değerli, ödüllendirme çok değerli. Bu
Mecliste bir araştırma komisyonu neticesinde
çıkarılmış olması da bana göre çok önemli.
Öz denetim mekanizmalarına gelince -zamanı
iyi değerlendirmek adına- birkaç başlık da bununla ilgili
ifade etmek isterim. İzleyiciler, RTÜK İletişim Merkezine,
yayınlarla ilgili görüş ve düşüncelerini gerek şikâyet
hatlarıyla gerekse akıllı işaretlerle yapabiliyorlar; bu
çok önemli. Lütfen rakama dikkat ediniz, 125.482 vatandaş bildirimi var
yani binlerce insan şikâyetini denetim mekanizması adı
altında yani öz denetim mekanizmasını işletebiliyor.
Buradaki rakamlara baktığınızda da yüzde 23’ün şikâyet
bildirimlerinde genel ahlak, manevi değerler ve ailenin korunması
başlığında olduğunu, diğer konu başlığında
yüzde 34’le yine kuşak programları, evlilik programları ve dizi
filmler yüzde 18 yani ilk 3’ü gerçekten toplumsal değerlerimizi
ilgilendiren başlıkları içeriyor.
Elbette RTÜK konusunda ifade edilecek çok
başlık var. Bu kısa zaman diliminde aktardıklarımla
birlikte 2018 yılı 180 milyonluk bütçenin hayırlı
olmasını diliyor, Plan Bütçede görev yapan, eleştiri ve
destekleriyle katkı sunan tüm milletvekillerimize de teşekkürlerimi
sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın
Ekrem Erdem konuşacak.
Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EKREM ERDEM
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi şahsım ve partim adına saygı
ve muhabbetle selamlıyorum.
Dün son yolculuğuna
uğurladığımız değerli kardeşim İstanbul
Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar Beyefendi’ye
Allah’tan rahmet, yakınlarına ve iş dünyasına
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk
Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk
Kültür Merkezi gibi göz bebeğimiz konumundaki kurumların eş
güdümünden sorumlu bir kurumdur. Yüksek Kurum, dilimizin geliştirilerek
korunması, toplumda tarih ve kültür şuurunun oluşturulması,
gelecek kuşaklara aktarılması için yoğun bir çaba ve
yoğun bir gayret içerisindedir. Kültür, dil ve tarih alanlarında
fikir ve müzakere ortamları oluşturulması konusunda önemli
adımlar atan Yüksek Kurum, dilimizin, kimliğimizin ve kültürümüzün
korunup yaşatılması için ÖSYM, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar gibi birçok kamu kurum ve kuruluşuyla protokol
imzalayarak ortak çalışmalar yapmıştır.
Gençlerimizin dikkatini bu alana çekmek,
hassasiyetini artırmak için çalışmalar yapan Yüksek Kurum,
bütünleşik bilgi sistemini hayata geçirerek dil, tarih ve kültürle ilgili
birikimlerini elektronik ortama taşımış, böylece daha
görünür ve erişilebilir hâle getirmiştir.
Kurum gençlere dil, tarih ve kültür alanında
araştırma ve bilimsel çalışmalar yapmalarını
teşvik için burs vermektedir. Bağlı kurumlarla eş güdüm
içerisinde Türk dili, tarihi ve kültürüne yönelik faaliyetlerde bulunan Yüksek
Kurum, 2017 yılında 16’sı uluslararası olmak üzere toplam
53 bilimsel etkinlik düzenlemiş, üniversitelere, kütüphanelere, kamu
kurumlarına yurt içinde ve yurt dışında yaklaşık
42 bin adet eseri, 14 bin adet süreli yayını ücretsiz
dağıtmış, ulusal ve uluslararası olmak üzere 60’a
yakın kitap fuarına da katılım
sağlamıştır.
Bu arada, her geçen gün büyüyen ve çalışma
alanları çeşitlendirilen Yüksek Kurum ve bağlı kurumlara
hizmet verecek yeni bir bina yapma girişimi
başlatılmış, TOKİ tarafından yapılacak olan
yeni hizmet binasının ihalesi yıl sonuna kadar
tamamlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletin kimliğini oluşturan, onu diğer
milletlerden ayıran, kendine özgü kılan en önemli araç şüphesiz
kültürdür. Millî kültürün doğması, gelişmesi ve kuşaktan
kuşağa aktarılması dille olur. Toplumlar millet olmayı
bir dile sahip olmakla elde ederler ve millî varlıklarını da
kendi dilleriyle koruyabilirler.
Günümüzde maalesef dilimize gereken önemi vermiyor,
hak ettiği hassasiyeti gösteremiyoruz. Dilimize karşı
kayıtsızlık ve yabancı dillere özenti hemen herkesi etkisi
altına almıştır. Dünyanın en güçlü dillerinden olan ve
binlerce yıllık köklü geçmişe sahip bulunan Türkçemiz… Özellikle
son yıllarda ilim ve teknolojideki gelişmelerle ticari hayatın
ve bilişim dilinin getirdiği yabancılaşma dilimize tamir
edilemez hasarlar vermektedir. Bu konuda kamuoyunun dikkatini çekmek
amacıyla 2017 yılı, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde “Türk Dili Yılı” ilan
edilmiş, toplumda dil duyarlılığını artırmak
için ülke genelinde sayısız etkinlikler
gerçekleştirilmiştir.
Unutulmamalıdır ki dil üstünlüğü
kültür üstünlüğü, dil zayıflığı kültür
zayıflığı demektir. Güçlü medeniyetler ancak güçlü dillerle
inşa edilebilir. Dil varlığını zenginleştirmeyen
toplumlar ve bireyler güçlü bir gelecek kuramazlar. Türkçemizin yabancı
etkilerden mümkün olduğunca kurtarılması,
bağımsız bir dil olarak yaşaması, yeni nesillere
aktarılarak varlığını sürdürebilmesi için kişisel
ve toplumsal duyarlılık şarttır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
EKREM ERDEM (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu konuda biz siyasiler başta olmak üzere
ailelere, eğitimcilere, sanatçılara, kanaat önderlerine, kamuya mal
olmuş şahsiyetlere ve medyaya büyük görev ve sorumluluk
düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Bu duygularla Gazi Meclisimizi bir kez daha
selamlıyor, 2018 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.
AK PARTİ Grubu adına şimdi de Erzurum
Milletvekili Sayın İbrahim Aydemir konuşacak.
Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM
AYDEMİR (Erzurum) – Teşekkür ediyorum.
Değerli Başkanım, muhterem
milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla,
hürmetle, muhabbetle ve tazimle selamlıyorum.
Ben de başlarken bir sühandanın
ifadesiyle, yaşatmaya değil, öldürmeye inanmış; diriltmeye
değil, söndürmeye kanmış birtakım eli silahlıların
yok etmeye çalıştığı, zerre zerre bütün
benliğimizi adadığımız Kudüs’ü yüreğimizden
koparmaya çalışanları telin ediyorum ve hayatlarını
İlayıkelimetullah uğruna harceden aziz milletimiz adına
değişmez bir kayıt düşüyorum: İmanımızdan
vazgeçmedikçe Kudüs’ten vazgeçmeyiz.
Ve bir tashih, bir düzeltme, bir tavzih yapmayı
özellikle çok gerekli görüyorum. Kendileri burada yok, Ahmet
Yıldırım Bey konuşmasında ismimi de açarak ve
özellikle Erzurum’dan da bahsederek bir tarif geliştirdi.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – “Erzurum” demedi
“serhat” dedi.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Erzurum
için “serhat kent” tanımı yaptı. Oysa serhat sınır
kentini ifade eder. Kars için kullanıyoruz biz bunu, Iğdır için,
Ardahan için. Erzurum’u tanımlayan çok esaslı iki kavram var.
Bunlardan bir tanesi “derbent”tir arkadaşlar. “Derbent” bent olan, geçit
vermeyen, bir de geçit kenti anlamı da ifade eder. Neye geçit veririz biz?
İyi olana, doğru olana, vatansever duyguları ifade eden
kavramlara geçit veririz, Erzurum bunu ifade eder. Bir başkası “bent
olmak.” Orada da ihanete, vatan hainlerine bent olan bir kent
anlamındadır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla bunu tashih etmek lazımdı.
Bir başkası gene sabahleyin, Kadri
Yıldırım Hoca bir tanım yapmaya hususen
çalıştı. Ben Kürt kimlikli kardeşlerimle beraber
yaşıyorum. Burada Erzurum milletvekilleri var. Erzurum’da Kürt
orijinli insanlarımız var, bu milletin en esaslı
parçalarıdır bunlar. Biz daha önce “Türk milletinin asli unsuru” diye
bir tarif yapıyorduk, özellikle zihinlerini ayrılıkçı
anlayışa raptetmiş olanlar buna itiraz ediyorlardı. Oysa
Kadri Hoca Zazalarla ilgili birkaç sahici olmayan belgeyle bunların Kürt
olduğuna vurgu yapmaya çalıştı. Bu olabilir de, biz buna
çok da itiraz etmeyiz ama Zazalar kendilerini Zaza diye tarif ederler ve onlar
da Türk milletinin en esaslı parçalarıdırlar. Onlarla da iftihar
ediyoruz. Bizim grubumuzda da çok sayıda Zaza arkadaşımız
var. Bunun da özellikle burada düzeltme ihtiyacı duyuyorum arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, az önce Türk
dili üzerine bir mütehassıs konuştu, Erkem Erdem Hocam. Ben de Türk
Dil Kurumu üzerine söz aldım, aynı zamanda Atatürk
Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi üzerine de bir iki
şey söylemek istiyorum.
Türk dili üzerine Ekrem Hocamdan sonra çok tafsilata,
ayrıntıya girmeyeceğim ama dilimizi tarif etmek lazım,
dilimizin coğrafyamızın sesi olduğunu burada kayda geçmek
lazım, gönül adresimizin nefesi olduğunu özellikle vurgulamak
lazım, yürek haritamızın bizatihi kendisi olduğunu dile
getirmek lazım ve dilimizin Yunus’u, Mevlâna’yı ifade ettiğini
söylemek lazım, değil mi ağabey? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Evet.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Bu dil
Yusuf Has Hacip, Kaşgarlı Mahmut’tur demek lazım; bu dil
Alvarlı Efe’dir, Hacı Bektaş Veli’dir demek lazım; Çin’den
Maçin’e, Orta Asya’dan Ural’a, İstanbul’dan Yemen’e, Sakarya’dan
İdil’e nefsini Hakk’a adamışların dilidir notunu
düşmek lazım ve bu dil ak iktidarın başarı
sırrını teşkil eden gönül dilidir notunu da kayda geçmek
lazım ve bu, Orhun’dan Kudüs’e İlayıkelimetullah için can verme
sırrına erenlerin dilidir kaydını özellikle muhkem bir
biçimde burada ifade etmek lazım ve gene demek lazım ki dilimizi
birtakım çevreler yıkmak istiyorlar. Yozlaştırmak, gönül
şifremizi kırmak peşinde olanlar var, buna müsaade etmemek
lazım.
Erkem Hocam söyledi, sürem bitti diye özellikle bir
teşekkür edeceğim, keşke devam etseydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Başkanım, ek
süre istiyoruz.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Efendim,
ben geçtiğimiz yıl Vakıflar bütçesi üzerine konuştum.
Malumunuz, vakıflar Erzurum’u ifade etmektedir, vakıflar Pasinler’i
ifade etmektedir, vakıflar Halil İbani gibi çok yüksek bir
şahsiyeti ifade etmektedir.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Başkan, süre geçiyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – O zaman
bir teklifte bulunmuştuk.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydemir.
İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Hakan
Çavuşoğlu Bakanım -kendisine hususen çok teşekkür ediyorum-
Pasinler’de bir vakıf anıtı inşa ettiriyor. Dünya durdukça,
Allah’ın izniyle, vakıfları Pasinler’de ifade ettirecek bir
anıt olacaktır. Müteşekkir olduğumuzu ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
Hepinize kalbî hürmetlerimi sunuyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydemir.
AK PARTİ Grubu adına on beşinci
konuşmacı Samsun Milletvekili Sayın Hasan Basri Kurt olacak.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN BASRİ KURT
(Samsun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ben de 2018 bütçemizin öncelikle milletimiz için
hayırlara vesile olmasını temenni ederek sözlerime başlamak
istiyorum.
Bütçemize Türkiye’nin üçüncü çeyrekteki yüzde 11’lik
büyümesiyle başladık, güzel bir haberle başladık.
İnşallah bu, 2018’de güçlü Türkiye’nin, daha hızla büyüyen
Türkiye’nin habercisi olur diyorum.
Konumuz Türk Tarih Kurumu. Türk Tarih Kurumu,
cumhuriyetin ilk yıllarında tarihin kendimiz tarafından
yazılması yani bir Fransız’ın, bir İngiliz’in Türk
tarihini değil, coğrafyamızın tarihini değil bizim
bizzat kendimizin yazması için kurulmuş bir kurum ve o günden bugüne
hem temel eserlerin aynı baskılarıyla günümüz Türkçesine
kazandırılmasında hem de yapmış olduğu
konferanslar, sempozyumlarla çok hassas konulara, başkalarının
belki bu coğrafyada çok değinmediği konulara da işaret
ederek Türkiye için, milletimiz için tarihin ne olduğunu ve bunun
coğrafyayla birleşerek nasıl bir anlam ifade ettiğini
açık seçik ortaya koymuş. Sadece 2017 yılı içerisinde 10’un
üzerinde uluslararası sempozyum gerçekleştirdi ve en son Kudüs
sempozyumu ki şu anda hâlâ Gazi Üniversitesinde sergisi devam etmekte.
Burada Türklerin, Osmanlı’nın Kudüs’ten
ayrılışının 100’üncü yılı
hatırasına bir uluslararası sempozyum gerçekleşti ve
bununla ilgili de bir sergi şu anda açık ziyaret etmek isteyen çok
kıymetli milletvekillerimiz için.
Tabii, tarih çok kıymetli bir hazine. Tarih, bu
kıymeti sebebiyle bazen düzgün kullanıma ama bazen de kötü
kullanıma da açık bir alanı ifade ediyor. Ben, aslında
Tarih Kurumunun işte bu kötü kullanıma karşı nasıl
mücadele ettiğini izah ederek başlamak istiyorum.
Bizim tarih anlayışımızda
çınar metaforu, ağaç metaforu çok önemli bir yer tutuyor, köklerini
ne kadar derine salarsa dalları o kadar yüksekte, göğe ulaşan
bir çınar metaforu. Sezai Karakoç bunu “Şehzadebaşı’nda Gün
Doğmadan” şiirinde çok güzel ifade etmiş, şöyle diyor:
“Külahıyla Yunus Emre/Sarığıyla
Akşemseddin/Kavuğuyla Mimar Sinan/Gün doğmadan
Şehzadebaşı’nda/Tek başına veli
ağaç/Dallarıyla taşır göğü/Köklerine bağlı
toprak.” Biz, eğer tarihimizi bilmezsek, tarihimizi kendi metinlerimiz
üzerinden, kendi anlayışımız üzerinden bilmezsek işte
o köklerden yoksun kalıyoruz ve göğe salınacak, yarına
salınacak dallar da böylelikle kuruyup gidiyor. Maalesef bugün, belki,
tarihimizi sınırlı tutmaktan, geçmişte tarihi sadece
okullarda öğretilen tarih dersinden ibaret görüp, o zorunlu tarih
derslerinden ibaret görüp tarihin derinliklerine anlamlı bir şekilde
inememekten dolayı başımıza ne zaman bir felaket gelse
hemen orada tarih kitaplarını karıştırmaya
başlıyoruz ve şunu da görüyoruz, ne zaman yurt
dışına gitsek, Afrika olabilir burası, Asya’nın
herhangi bir yeri olabilir, kuzeye, güneye, batıya, doğuya
gittiğinizde, şunu da görüyorsunuz: Bu Türk milletinin tarih
yakasını bırakmıyor. Gittiğiniz bir beldede bir
çeşmeye, bir camiye veya bir hatıraya rastlamanızdan, bir
şehitliğe rastlamanızdan daha mukadder bir şey yok. Bunu,
bu hatıraları defalarca işitmişizdir, öyle değil mi?
İşte biz, bu tarih şuurunu daha iyi bir şekilde vermek
üzere Türk Tarih Kurumunun bu seneki bütçesini her seneden daha ileriye
doğru taşımaya çalışıyoruz, inşallah daha
güçlü bir şekilde taşıyacağız.
Tabii, çok kısa bir şey söylemek
istiyorum: Tarih bir devamlılık da içeriyor, içinde
yaşadığımız bir süreç. Bunu da biz geçen ay içerisinde
Kudüs ziyaretimizde gördük. Orada Hazreti İsa’nın çarmıha
gerildiği yere kurulan kilisede bir merdiven asılı. Yüz
altmış iki yıldır orada duruyor o merdiven ve kanunun ve
tarihin bir işareti olarak orada asılı duruyor. Bu,
Osmanlı’nın “Yıkıldı.” dediğimiz, “Ortadan
kalktı.” dediğimiz bir dönemde bile Kudüs’e nasıl bir
barış getirdiğinin, Kudüs’e nasıl bir insanlık ve
adalet dersi verdiğinin çok net göstergesi. İşte, yüz
altmış iki yıldır orada duran merdiven ve bin beş yüz
yıla yakın bir İslam egemenliği bugün Kudüs’ü Kudüs
yapandır. Ama biz bıraktıktan yüz yıl sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN BASRİ KURT (Devamla) – …bugün Kudüs’ün
etrafı duvarlarla çevrili. Ve maalesef bu zalimler bir gün dahi burada
artık durmamalı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.
AK PARTİ Grubu adına son olarak
İstanbul Milletvekili Sayın Mürteza Zengin konuşacak.
Buyurun Sayın Zengin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MÜRTEZA ZENGİN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kişisel Verileri Koruma Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle geçmişte
olduğu gibi bugün de Kuvayımilliye’yi amil, iradeyimilliyeyi hâkim
kılacak olan yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kamuoyunda kısaca
KVK olarak isimlendirilen Kişisel Verileri Koruma Kurumu temel hak ve
hürriyetlerin korunması yönünden âdeta yeni bir Anayasa Mahkemesi
fonksiyonu görecektir. Bu kurum idari ve mali özerkliğe sahip ve kamu
tüzel kişiliğini de haizdir. Kurumun karar organı kuruldur. 9
üyeden oluşur, 5 üyeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2 üyeyi
Cumhurbaşkanı, 2 üyeyi de Bakanlar Kurulu seçer. İlk defa
bütçesini konuştuğumuz bu kurulun üyeleri 12 Ocak 2017 tarihinde
Yargıtay 1’inci Başkanlık Kurulunun huzurunda yemin ederek
görevlerine başlamıştır, hayırlı olsun.
Değerli milletvekilleri, demokrasi ve hukuk
devletinin temel taşı bireylerdir. Kişilik hakları güvence
altında olmayan bireylerin çağdaş toplumun oluşumuna
katkı sunmaları da düşünülemez. Bilindiği gibi, bireyin
hakları bakımından hukukta üç alanın
varlığından söz edilir; genel, özel ve gizli alan. Genel alan
herkese açık, gizli alan ise herkese kapalıdır. Geriye kalan,
insan haklarının en çok ihlal edildiği özel alana ise ancak
açık rızanın bulunması hâlinde girilebilir. Çağımızda
teknolojinin, özellikle bilişim sektörünün baş döndürücü
gelişimi karşısında bireylerin özel hayatlarına kendi
rızaları dışında çok ciddi saldırılar
olmaktadır. Bireylerin ruhsal dengeleri zedelenmekte, aileler
dağılmaktadır. Tabii ki bunun tek nedeni teknoloji değildir
ancak bireylerin kimliklerini belirli hâle getirmeye elverişli her türlü
bilgi olarak tanımlanan kişisel veriler bilişim teknolojileriyle
kolaylıkla kaydedilmekte ve kullanılmaktadır. Kişinin
kimlik, iletişim, sağlık ve mali bilgileri ile özel
hayatına, dinî inancına ve siyasi görüşüne ilişkin bilgiler
gerek özel ve gerekse kamu sektörü tarafından bilişim sistemleri
üzerinden otomatik yollarla sıkça kaydedilmektedir. Bu bilgilerin
kullanılması bazı kolaylıklar ve avantajlar sağlasa da
bu durum söz konusu bilgilerin istismar edilmesi riskini de beraberinde
getirmektedir. Bu verilerin yetkisiz kişiler tarafından elde
edilmesi, kullanılması ve ifşa edilmesi temel
haklarının ihlali olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Ülkemizde, Avrupa Birliği üyelik süreci de
gözetilerek 12 Eylül 2010 tarihinde halk oylaması sonucu kabul edilen 5982
sayılı Kanun’la, Anayasa’mızın 20’nci maddesinde
yapılan düzenlemeyle kişisel verilerin korunması temel bir insan
hakkı olarak güvence altına alınmıştır. Anayasa
Mahkemesinin 9 Nisan 2014 tarihli içtihadı da gözetilerek, Türkiye Büyük
Millet Meclisi 24 Mart 2016 tarihinde 6698 sayılı Kişisel
Verilerin Korunması Kanunu’nu kabul ederek bu konudaki mevzuat
boşluğu da doldurulmuştur. Artık, bu hususta yasal yönden
hiçbir mazeret kalmamıştır. Her ne kadar 15 Temmuz hain darbe kalkışması
nedeniyle ülkemizde olağanüstü hâl ilan edilmiş ve bu durum devam
etmekte ise de Türkiye Büyük Millet Meclisi görevinin
başındadır. Nasıl ki milletimiz, 1920’de Türkiye Büyük
Millet Meclisini kurarak sömürgeciliğin ve düvelimuazzamanın
iyiliksever paternalizmini minnetle kabul edecek, kendi işlerinde ve dünya
işlerinde aktif bir rol oynamaya yeltenmeyecek basit köylü
yığınları olmadığını göstermişse,
bugün de aynı azim ve kararlılıktadır. Meclissiz
çalışmak veya Meclisin etkinliğini, gücünü azaltmak, 22 milyonun
üzerinde seçmenin desteğini almış, millî iradenin ürünü olan
partimizin siyasetinin de ana tercih nedeni olamaz.
Son olarak, genç yaşta ebedî yolculuğuna
uğurladığımız İstanbul Ticaret Odası
Başkanı İbrahim Çağlar kardeşimize Cenab-ı Allah’tan
rahmet, yakınlarına sabırlar diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Zengin.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Ticaret Odası
Başkanı İbrahim Çağlar’a Allah’tan rahmet dilediğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN – Evet, biz de İstanbul Ticaret
Odası Başkanı Sayın İbrahim Çağlar’a Allah’tan
rahmet diliyoruz, ailesine de sabır ve başsağlığı
dileklerimizi sunuyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böylelikle
AK PARTİ Grubunun konuşmacılarını da bitirmiş
olduk.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisinin
konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak Antalya Milletvekili Sayın
Mehmet Günal konuşacaklar. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Günal.
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, SPK bütçeleri üzerinde söz aldım ama öncelikle,
konuşmamın çerçevesi anlamında size bir hatırlatmada
bulunmak istiyorum. Tevafuk oldu; bu, bir hafta, on gün içerisinde dört tane
farklı 100’üncü yıl dönümleriyle ilgili gelişmeler -üzücü olan,
güzel olan- yaşandı.
Bizim için, önceki haftalarda
kutladığımız, partimizin kurucusu Başbuğ’umuz
Alparslan Türkeş’in 100’üncü doğum yıl dönümünü 25 Kasım
itibarıyla andık; kendisini de rahmetle, minnetle andık.
Bu hafta sonu 9 Aralık 2017, iki ayrı
100’üncü yıla tekabül ediyor. Sayın Çavuşoğlu da burada,
onu da ilgilendiren bir güzelliği de var ama bir taraftan da hüznü var.
Bugün burada tartışılan Kudüs meselesiyle ilgili, tam da yüz
yıl önce Kudüs’ü Osmanlı’nın terk edişi 9 Aralık.
Aynı zamanda yeni takvime göre de kasım ayı içerisinde, 26
Kasım olmakla beraber, 9 Aralık yine Kırım Millî
Kurultayı’nın kurulmasını yani Kırım devletinin
kuruluş tarihi olarak da bu hafta içerisinde anmış olduk,
bunları da kutlamış olduk. Tabii, son olarak da cumhuriyetin
100’üncü yılıyla ilgili söyleyeceklerim var. Ama bunlara, hepsine
geçmeden önce, konu bütünlüğü açısından hızlıca SPK ve
BDDK’yla ilgili birkaç hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum değerli
arkadaşlar.
Öncelikle, burada, 502 sayılı torba Kanunu
konuşurken değinmiştik; SPK’yı bu konuda uyarmak istiyorum
değerli arkadaşlarım, o gün de söyledim. Birçok konu var ama
zamanımız sınırlı olduğu için sonraki
konuşmalarda belki ayrıntılı değiniriz; kitle
fonlaması, kitle fonlama platformları diye bir şey kurduk.
Tabii, orada konuştuk, değerli komisyon üyesi
arkadaşlarımız muhalefet şerhinde de belirttiler “Burada
ciddi sıkıntılar olabilir, bunların kanunla düzenlenmesi
lazım.” diye. Şimdi, kanunla düzenlenmedi ama bunun alt
düzenlemelerinin çok sıkı yapılması, çok ciddi şekilde
denetlenmesi gerekiyor çünkü internet üzerinden fon toplama imkânı
veriyorsunuz. Yani geçmişte yaşanan Kombassan olayları,
Yimpaş olayları, bir sürü yurt dışında toplanan
paralar; SPK’nın düzenlemeleri -hani çok fazla konuşmamıza gerek
yok ama- böyle tehlikeler içeriyor. Hele hele son günlerde
yaşadığımız, çok legal görünen -Sayın
Şimşek de burada, bize belki daha açıklayıcı bilgi de
verebilir ama- bitcoin çılgınlığı var örneğin.
Ortada bir şey yok ama sürekli artan bir hisse senedi var. Şimdi,
fonu toplayacağız, nereye gidecek? SPK, bir hisse senedi veya tahvil
çıkarılırken… Bir şirketin varlığı var,
tamam, ona ilişkin birçok düzenleme yaptık, yatırımı
artıralım dedik -melek yatırımcılar var, risk
sermayesi var- çok şey yaptık ama böyle internet üzerinden fon
toplama dendiği zaman, bunun bazı düzenlemelerinin
ayrıntılı şekilde kanunda belirtilmesi gerekiyor, daha
sonra bazı sorunlar yaşamamamız açısından
bunların dikkate alınması lazım. Öncelikle bunu
hatırlatmış olayım.
Diğer bir husus, Hazine
Müsteşarlığı bütçesi de var. Çok şey konuşulacak
ama öncelikle, üstlendiğimiz borçlar… Her ne kadar -sürekli olarak
sayın bakanlar da yapıyor- oranını veriyoruz, işimize
gelmediği zaman miktarlarını veriyoruz, yerine göre veriyoruz
ama şu bir gerçek, Sayın Erhan Usta açılış
konuşmasında da ifade etti: Bu yıl içerisinde 170 milyar dolar
borç, üzerine 40-45 milyar -kaç olursa- cari açığı da
eklediğimiz zaman 210 milyardan fazla tık dolar, para ödememiz
lazım. Tamam, bunu öderiz, bakarız, gücümüz yetiyor diyoruz ama
buradaki kaygımız ne? Dış finansman gerektiren birçok proje
var ve peyderpey bu devam ediyor. Sayın bakanlar da aslında zaman
zaman uyarıyorlar ama nedense burada bu çalışmalar
yapılmıyor.
Elimizde “kamu-özel ortaklığı” diye
bir şey var. Sayın Bakan, arkadaşlar biraz sonra söylerse ben
size bunu söyleyeceğim çünkü siz de aslında bana
katılıyorsunuz ama… Maliye Bakanlığı döneminde de
katılıyordu; bilmiyorum, şimdi Hazine olunca farklı olur mu
biraz. Çok önemli riskler üstleniyoruz ama kaydını... Hazinenin “web”
sitesine şimdi gelmeden önce, yukarıda, bir saat önce yeniden
baktım. Yani ayrıntı, dediğim gibi,
tartışabiliriz ama borç üstlenimleri, Hazine garantilerinden
gerçekleşmeler; bakıyorsunuz, farklı farklı şeyler
çıkıyor yani farklı çıkıyor derken bir kayıt
bulamıyoruz, bulduğumuza bakıyoruz, bize tam olarak Türkiye’nin
yükümlülüklerini vermiyor. Yani burada koymuş: Borç üstlenim taahhütleri.
Topluyoruz, üç tane var; 8,6 milyar dolar kredi tutarı. E, öbür taraftan
bakıyoruz, Hazine garantilerinden yapılan üstlenimler 2016’da 27,4
diyor. E, peki, şimdi listelere bakıyorum, bu şehir
hastanelerine verdiğiniz taahhütler nerede görünecek? Tamam,
gerçekleşmemiş risk ama bilanço tekniğinde geçici
koyduğumuz şeyler vardır, “off balanced sheet” diye en
azından onların muhtemel risklerini koyarız değil mi?
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Çok teknik konuşuyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi bizim derdimiz,
burada -bunun doğru yapıldığı, yanlış
yapıldığı, onu ayrıca tartışırız
ama- bu bilgilerin derli toplu görünmesi gerekir. Yani nazım
hesapları -senin için- eski tabirle, bizim muhasebe derslerinde öyle
geçerdi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ama halkın
anlayabileceği şekilde anlatırsanız…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet “geçici hesap”
diyelim, her nasıl yazarlarsa… Şimdi değişiyor, hocalara
göre değişiyor, onun için anlaşılacak şekilde her
dilde söylüyorum. Tanju, senin için de özel bir şey yapalım.
Şimdi, mesele o değil ama, mesele,
aradığımızı bulamıyoruz, yükümlülükleri
bulamıyoruz. Yani bunun takip edilmesi lazım çünkü önümüzdeki
süreçte… Neden bunları söylüyorum? “Efendim, işte, filanca kurum
şöyle dedi, bunlar böyle dedi, bizi
sıkıştırıyorlar.” Sıkıştıracaklar.
Eğer biz dik durmaya devam edersek bir şeyler gelecek. O zaman,
dışa bağımlılığımızı
azaltmamız, borçlarımızı öderken de bu kaynakları
doğru kullanmamız lazım. Yani burada hakikaten bir rapor
bulamıyoruz ama şehir hastaneleri… Şimdi yine bir daha
açıklıyorlar, yine bir daha açıklıyorlar. Sayın
Bakanım, ben hâlâ hangisinde ne kadar yükümlülüğümüz olduğunu
bilemiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söylemez.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Siz bilmiyorsanız biz hiç
bilemeyiz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ha, tamam,
bilmediğimiz ayrı, biz diyoruz ki: Bir durun, normal yoldan
bunları yapalım. Şimdi kurumlar arasında da
koordinasyonsuzluk olunca…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Devlet
sırrı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yok, şundan
kaynaklanıyor: Hazine de zaman zaman bunları… Sadece devlet
sırrı değil, kurumlar takip ediyor. Gerçekleştikçe
“üstlenimlerden ödemeler” diye Hazine bize gösteriyor. Yapıyor raporlama,
yapmıyor değil. Ne zaman yapıyor?
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Nasıl yapıyorlar? Onu
anlayamadım ben.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Diyelim ki risk
gerçekleşti, bir kurum ödeyemedi, Hazine o zaman ödemeyi yapıyor ve
bize gösteriyor veya işte borç üstlenimlerinden veya kredi taahhütlerinden
ne gelirse. Hazine o zamana kadar bir şey vermiyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Yani biz ödenince mi
anlıyoruz?
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Ayrıntısını birazdan anlatırım Tanju, bitireyim
konuyu da.
Şimdi, tabii işin esprili tarafı var
ama hakikaten burada bir dağınıklık var. Bu, yönetim
anlayışından kaynaklanıyor aslında. Birazdan
başka konulara da değineceğim, onun için buraya fazla
girmiyorum. Başka hususlar var değerli arkadaşlar. Bu
şekliyle baktığımız zaman bunun üstesinden gelme
şansımız yok. Niye? Söyledik, dedik ki: Bir tane kamu-özel ortaklığı
çerçeve kanunu çıkacak. Yaklaşık on yıl önce o zamanki
DPT’de hazırlanmış, Kalkınma Bakanlığı
bekletmiş, taslak çıkmadı. Ne oldu? Her kurum için ayrı
ayrı, Sağlık Bakanlığı ayrı, Kültür ve
Turizm Bakanlığı ayrı, herkes kendine göre bir şey
çıkardı. Şimdi, kurumsal dağınıklık “iyi
yönetişim” dediğimiz şeyi engelleyen bir sonuç ortaya
çıkartır, sıkıntımız bu. Peki, ne
yapacağız bunun için? Onları da birazdan
konuşacağız ama değerli arkadaşlar, çok fazla
yükümlülük altına giriyoruz ve bunları doğru izlememiz
lazım, elimizdeki kaynakları da doğru şekilde tahsis etmemiz
lazım, sonuç bu. Verimli alanlara doğru tahsis etmemiz lazım,
normal yoldan yapılacak işleri de bu kadar yük altına sokmamak
lazım; sonuç itibarıyla bunu söylüyorum.
Şimdi, buradan büyüme rakamlarına
doğru geçmek istiyorum değerli arkadaşlar. Evet, burada da
tartışılıyor, yüzde 11 büyüme güzel, rakamlar güzel, her
şey güzel. Şimdi, benim derdim onun polemiğine girmek
değil, sonra tekrar gireriz. Buraya baktığınız zaman,
Sayın Bakan da söylüyor -önceki gün açıklama yapmış, burada
Sayın Şimşek- ben yıllardır söylüyorum, büyüme
rakamı tamam, büyümenin kalitesine bakalım diye. Yani içeriğine
bakacağız, nicelikle beraber niteliğine bakacağız.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Neyle büyüyor?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, her hâlükârda
geçiş döneminde bir şekilde büyüyelim, canlanalım, krizi
atlatalım, tamam. Sonra?.. Sonra dönüp, nereden büyüdüğümüze
bakıp onu daha sağlıklı hâle getirmemiz lazım. Onun
için sürdürülebilir büyüme diyoruz yani dengeli büyüme diyoruz. Onun olması
için bu hastalığı iyileştirmemiz lazım. Niye
söylüyoruz? Yüzde 6,9’u tüketimden gelmiş. Sektörlere bakıyoruz, en
fazla gelen inşaat.
Şimdi, bakın, Sayın Şimşek
yine iki gün önce yukarıda açıklama yapmış. Cümlesi
şu: “Tasarruf konusunda ne görüyorsunuz?” diye soruluyor. Başlarken
diyor ki: “Yatırımların büyük kısmını
inşaatta yapıyoruz. Büyük bir kısmı AR-GE’ye, teçhizata
yapılmalı.” Doğru, elhak. “Eğitimde kalite, Dördüncü Sanayi
Devrimi’nden bahsediyoruz.” Aynen öyle, bunları yapmamız lazım.
“Beşerî sermayemizin kalitesini artırmamız lazım.
İdeal olarak daha çok tasarruf etmeliyiz.” Tamamen katılıyoruz.
Bunda sorun yok, aynısı söylüyoruz. Sayın Bakan doğru
söylüyor ama hani bunu… CHP’li arkadaşlar hemen söylüyor “Devam et.” diye
de bunu onun için söylemiyorum. Bu, bugünün meselesi değil; bu, sadece
Sayın Şimşek’in söylediği değil.
Bakın, başlangıçta size dedim ki 4
tane ayrı 100’üncü yıl söyleyeceğim. Biz her sene nisan
ayında rahmetle anarız rahmetli Başbuğ’umuzu ama bu
yıl 100’üncü yılı olduğu için özel bir program düzenledik.
O vesileyle de arkadaşlarımız bazı yayınlar
hazırladı. Türk Akademisi Vakfımızın bu anıya
hazırladığı kitapçığa ben de Türkeş’in
ekonomi anlayışını -Dokuz Işık’ta- ekonominin
yerini yazdım. Değerli arkadaşlar, ona bakarken tekrar gördüm ki
1969 yılında Alparslan Türkeş’in Türkiye ekonomisiyle ilgili
yapmış olduğu uyarı hâlâ geçerli, sorunlar hâlâ aynı.
İsterseniz söyleyeyim, bakın, Türkiye'nin ekonomide temel sorunundan
bahsediyor: “İstihsal ve istihlak dengesizliği” yeni Türkçesiyle
arkadaşlar “üretim ve tüketim dengesizliği” yani üretmeden tüketen
ekonomi. Başka ne diyor? “Plansız ithalat” diyor. Şimdi ne
konuşuyoruz? Dış ticaret açığı, cari
işlemler açığı, dış borç konuşuyoruz.
Başka ne diyor? “Plansız altyapı yatırımı,
verimsiz yatırım” diyor. Şimdi, ne konuşuyoruz?
İnşaat sektörüyle sadece bu iş olmaz, bir yere kadar olur
diyoruz. Yani Türkiye'nin sorunlarının temeli
değişmemiş, biçim değiştirmiş gelmiş ama
hâlâ biz de çözüm önerilerini konuşuyoruz değerli arkadaşlar.
Burada baktığımız zaman, bu ekonomi
anlayışını, açıkçası bunu nasıl
gidereceğiz? Öncelikle iyi yönetişim, iyi yönetim, bir koordinasyon,
gerekli yapısal reformların yapılması. Bunları
yapmadığımız zaman bunu yapmak mümkün değil. Aynen bu kapsamda,
Alparslan Türkeş, kalkınmanın maddi temelinin müspet ilim zihniyetine
ve teknik gelişmeye dayandığını ve bunun gereği
olarak da üretim ve tüketimin ahenk içinde olması gerektiğini ifade
ediyor. Ona göre, tüketimimiz Batılılar gibi, üretimimiz
Doğulular gibi. Bu söylediği 1969 yılından tespitler
arkadaşlar. Yani tüketim anlayışımız
gelişmiş ülkelere benzerken üretim anlayışımız
gelişmiş ülkeler gibi değildir. Eğer bunu kimin
söylediğini söylemesem herhâlde 1969-1970 yılında söylendiğini
hiçbiriniz tahmin edemezdiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bugünü konuşuyoruz
değil mi?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bizim Tanju iyi bilir
onları.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani bu çerçevede önemli
tespit yapıyor ve ekonomik politikaların temeli için de “Türkiye'nin
kalkınmasını sağlayacak temel esaslar, çok üretim
sağlamak, çok ihracatta bulunabilmek, aynı zamanda tasarrufu hâkim
kılan bir yaşayışı memlekette yürürlüğe koymak.”
diyor. Bugün de aynı şekilde bu önerileri yapabiliyoruz.
Peki, bunun için ne yapacağız?
Bunları nasıl gerçekleştireceğiz? İşte, bütün
mesele burada. Ama şimdi, ekonomi yönetimindeki
dağınıklıkla, beş altı ayrı bakanla bunu
yapmamız zor. Gelin beraber bu yapısal reformları
çıkaralım diye defalarca söyledik.
Değerli arkadaşlar, burada -ben dikkatli
bir şekilde baktım- Sayın Erhan Usta açılış konuşmasında
söylemiş, onun üstüne BDDK’nın “web” sitesine girdim -BDDK
Başkanımız burada- sonra da print aldım. Hakikaten önce
inanamadım yani dikkatimizden kaçmış. Dedi ki: “1 üye var, 5’i
boş.” Bakın. Yani 1 kişi var şu anda.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İhtiyaç yok ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, bunun için...
Sayın Şimşek burada, arkadaşlarımız bloke ediyor
ama Mehmetçiğim, Sayın Bakan da görsün.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) - Atandı, atandı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yok, hayır, işte
daha henüz buraya bir şey... “Web” sitesine baktım, Erhan Bey söyledi
diye.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Eski, eski o, o
eski, eski; atandı.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – “Web” sitesine demin
baktım, printini demin aldım, bir saat oldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Site güncellenmedi
ya.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bir saat oldu işte.
Yani ne zaman atandı onu söylesin Sayın Bakan da.
BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen Genel Kurula
hitap ediniz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) –
Konuşacağız onu ama cevap verecek.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamam.
Ne kadar boş kalmış, onlara
bakalım. Şimdi buradan söyleyeceğimiz şu: Bu bir tane
örnekle hemen atadık diye söylemeyin. Kaç ay boş
kaldığını da biz size tarihinden buluruz, Bakanlar Kurulu kararını
da buluruz. Söylemeye çalıştığımız şu,
değerli arkadaşlar: Bu şekliyle yapamayız, 4 tane, 5 tane
ayrı bakanlık; yarın başka birini
konuşacağız, bugün başka birini konuşuyoruz, maalesef
bu şekliyle bu reformları yapma şansımız yok. Bizim
baştan beri söylediğimiz bir şey var, diyoruz ki: Gelin ortak bir
komisyon kuralım. Nasıl ki şimdi uyum yasalarıyla ilgili
kuracağız, Anayasa’yla ilgili kurduk, Tüzük’le ilgili kurduk; acil
olması gerekenler için uyum yasalarını çıkardıktan
sonra arkasından oturalım -her neyse- Sayın Şimşek’in
de elini rahatlatalım. Yapılması gereken neyse öncelik
sırasına koyalım, üzerinde bütün grupların görüşlerini
alalım, ne yapılması gerekiyorsa ülkemiz için yapalım. Aksi
takdirde -cumhuriyetimizin 100’üncü yılı yaklaşıyor, 2023
hedefleri var, baştan beri biz söyledik, Hükûmet de benimsedi; şu
anda birçok gösterge açısından gerisindeyiz- eğer bu
yapısal reformları gerçekleştiremezsek değerli
arkadaşlar, burada bunu yapma şansımız yok yani bu kapsamda
baktığımız zaman bu çalışmaları bitirmek
hakikaten mümkün değil.
100’üncü yıl demişken, Sayın
Çavuşoğlu burada, ona da hemen 100’üncü yılla ilgili
hatırlatmamı yapayım çünkü ciddi anlamda çalışmalar
yapılması gerekiyor. Zannediyorum, 100’üncü yıl
kutlamalarıyla ilgili koordinasyon da Sayın Çavuşoğlu’nun
Bakanlığında. Bu çalışmaları bir an önce
hızlandıracak, ülkemize yakışır şekilde,
cumhuriyetimizi anlamlı hâlde gelecek nesillere aktarabilmek adına bu
100’üncü yıl kutlamalarıyla ilgili çalışmaların bir an
önce yapılması… Ama sadece kutlama çalışmalarının
yapılması yetmiyor, onu kutlayabilecek hâle gelebilmek için de bu
yapısal reformları gerçekleştirmemiz gerekiyor, aksi takdirde bu
ruhu yakalamamız mümkün değil.
İşte, 100’üncü dedik, Atatürk’ün 1923’te
İzmir İktisat Kongresi’nde ortaya koyduğu ruh ile millî iktisat
politikası, Misakıiktisadi, millî sanayi, millî tarım
politikasını eğer tekrar uygulamaya geçirir, kendi
kaynaklarımızı -baştan da söylediğim gibi- doğru
alanlarda kullanırsak Türk milletinin dinamizmiyle bu işlerin
üstesinden geliriz. Yeter ki kısır çekişmeleri bırakıp
yapısal reformlara, ülkemizin gerçek sorunlarına odaklanalım.
Bunu yaptığımız takdirde hep zorlukların üstesinden
geliriz. Evet, bu coğrafyanın kaderi böyle, evet, burada
birtakım sıkıntılar yaşanır ama o
sıkıntıları aşan da Türk milletinin azmi, iradesi,
gayreti olmuştur. Biz yine millet olmayı
başardığımız zaman bunu gerçekleştirebiliriz.
100’üncü yılla ilgili son bir şey: 4 tane
100’üncü yıldan size bahsetmiştim. 9 Aralık olarak Kudüs’ün
terkiyle ilgili… Bizim hafta sonu Antalya’da belediye başkanları
toplantımız vardı, Sayın Genel Başkanımız
orada bahsetti -açıkçası ayrıntısını ben de
bilmiyordum, kabaca hatırladığım bir vaka- onu sizlerle
paylaşarak konuşmamı tamamlamak istiyorum. Çünkü bu
söylediğim ruh, ancak Iğdırlı Hasan
Onbaşı’nın o ruhuyla hareket ettiğimiz zaman ortaya
çıkar ve Türk milletinin gerçek kapasitesini ortaya koymuş oluruz.
“9 Aralık 1917” dedik, yine, Kudüs’ü terkimizin
100’üncü yılı diye. 1972 yılında oraya bir gazeteci gidince
Mescid-i Aksa’da yırtık elbiseleriyle hâlâ nöbet tutan 90 yaşlarında
yaşlı bir amcayı görür. Yaklaşır, sorar: “Kimsin sen,
necisin? Ne yapıyorsun?” “Nöbet tutuyorum.” der -zamanımız az
olduğu için kısa anlatayım- “Ne nöbeti tutuyorsun?” derler, der
ki: “Ben, burayı terk eden son artçı bölüğünden
Iğdırlı Hasan Onbaşı. Takım komutanı olarak
komutanımız tarafından burada bırakıldım,
Osmanlı burayı terk etti ama ben burayı beklemek üzere
komutanımız tarafından bırakıldım. 20’nci Kolordu
36’ncı Tabur 8’inci Bölük 11’inci Ağır Makineli Tüfek Takım
Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, ben.” Gazeteciler
duygulanır, sonra da “Bir rican var mı?” derler. Der ki: “Sizden bir
tek ricam var. Memlekete gidince Tokat Sancağı’na yolunuz
düşerse, benim komutanım Kolağası Önyüzbaşı Musa
Efendi’ye gidin, ellerinden öpün, deyin ki: ’11’inci Ağır Makineli
Tüfek Takım Komutanı Iğdırlı Hasan Onbaşı
hâlâ nöbettedir, tekmilim tamdır.’” Ve on yıl sonra da -1982
yılında- hayata gözlerini yumar.
İşte, eğer o ruhla
çalışır, bir millet olmayı becerebilirsek bütün bu
zorlukların da üstesinden gelir, nice yüzyıllarda devletimizi dünyada
süper güç yapacak çalışmaları gerçekleştirebiliriz diyor,
saygılar sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci
olarak Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman konuşacak.
Buyurun Sayın Büyükataman. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı ile Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin
başında, öncelikle, sıcak gündemle, gönül sızımız
ve manevi durağımız Kudüs’le ilgili birkaç söz söylemek
istiyorum. Zira, Kudüs aynı zamanda, bugün söz aldığım
kuruluşların da ilgi alanı içinde olan, olması gereken
mübarek bir şehirdir. Bilindiği üzere, ABD yönetimi Kudüs’ü İsrail’in
başkenti olarak tanımıştır. Bu eylemle Trump, sorumsuz
ve skandal bir karara imza atmıştır. Kudüs üzerinde sahnelenen
siyonist ve Haçlı ittifakı İslam âlemini derinden
sarsmış ve infiale sebep olmuştur. Kudüs İslam’dır ve
aynı zamanda Türklüğün izlerini taşımaktadır. Kudüs
mukaddesatımızın namusudur, Kudüs İslam
dünyasının göz bebeği, haklı davası, meşru
sancağı, gasbı ve rehini imkânsız manevi tacıdır.
Bu sebeple, ABD’nin tahripkâr istikrarsızlığa, toplumsal
infiale, toplu intifadaya ve kara bir leke gibi alnına yapışacak
muhtemel dinler arası çatışmaya yol açacak olan Kudüs’le ilgili
adımlarını muhakkak askıya alması şarttır,
ABD bu gaflet ve dalalete acilen son vermelidir.
Şair Nuri Pakdil ne diyor? “Mekke
iddiamız, Medine davamız, Kudüs bitmeyen duamız/ İstanbul
son durağımız, son sığınağımız,
koruyucu kalkanımızdır/ İstanbul Kudüs’ündür Kudüs
İstanbul’un/ Şam ve Bosna, Üsküp ve Kudüs emanettir bize/ Emanetine sahip
çık ey Türkiye.” İnanıyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti
emanetine mutlaka sahip çıkacaktır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Doğu Bloku ve
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan
ihtiyaçlar kapsamında, 480 sayılı Yasa’yla 1992
yılında bir teknik yardım kuruluşu olarak Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı kurulmuştur. 2016 yılında
TİKA’nın yapmış olduğu yardımların bölgesel
dağılımına bakıldığında Orta Doğu
ve Afrika ilk sırada yer almaktadır. Bu coğrafyalara yönelik
yardımların ve faaliyetlerin TİKA bütçesinin yaklaşık
yarısını oluşturduğunu gözlemlemekteyiz. Orta
Doğu’nun ülkemiz açısından önemi son yıllarda yaşanan
üzüntü verici gelişmeler göz önüne alındığında,
Afrika’nın ise potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda bu uygulama
normal bir gelişme olarak görülebilir ancak bu bölgelere yönelik
yapılan çalışmalar, Türk dünyasına yapılan
çalışmaların önüne geçmemelidir. TİKA’nın temel odak
alanı, Türk dünyası ile akraba topluluklar olmalıdır.
Uluslararası ilişkiler açısından
bakıldığında bir yumuşak güç unsuru niteliği
taşıyan TİKA’nın imkânları görev alanına uygun
bir verimlilik çerçevesinde kullanılmalıdır. Özellikle,
Türkistan, Kafkasya, Balkanlar gibi Türk kökenli bölgeler öncelik
taşımalı, TİKA’nın eli ivedilikle buralara
uzanmalıdır. Ayrıca, TİKA, bu bölgelerdeki faaliyetlerini
FETÖ’nün devam etmekte olan çalışmalarını dikkate alarak ve
onları bertaraf edecek şekilde yürütmelidir.
Öte yandan, devletin ilgili kuruluşları,
Suriye’deki ve Irak’taki Türkmenlerin sorunlarına acilen eğilmelidir.
Türkmen kardeşlerimiz Irak’ta ve Suriye’de zor durumdadır ve
bilindiği üzere yaşam savaşı vermektedirler. Irak’taki ve
Suriye’deki Türkler imkânsızlıklar içerisinde
kıvranmaktadır. Hükûmetin bir an önce Irak’taki ve Suriye’deki
Türklerin varlıklarını devam ettirebilecekleri önlemleri
alması icap etmektedir.
TİKA faaliyetleri, devletimizin siyasi,
diplomatik ve ekonomik açılımları için son derece önemlidir. Bu
coğrafyalarda kültürel varlıklarımızın
korunmasına dönük yürütülen faaliyetler artırılmalı,
başta kültürel kimliğin tahkimi olmak üzere Türk varlığını
ayakta tutacak her konuda etkin bir çaba gösterilmelidir. Zira, tarih, bir kere
ayak bastığı her coğrafyada Türk’ü aramakta, özlemekte ve
çağırmaktadır. TİKA’nın insan kaynakları,
fiziksel kapasitesi ve bütçe imkânları da
artırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, TİKA’nın
isim ve amaç değişikliğiyle beraber Türk dünyasıyla ilgili
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ile Yunus Emre Enstitüsü de kurulmuştur.
Bilindiği üzere, 5 kıtada 192 devlette milyonlarca
vatandaşımız yaşamaktadır. Bunun yanında
sosyokültürel ve tarihî bağlarla yakın ilişki içerisinde
olduğumuz geniş bir coğrafyada 200 milyona varan soydaş ve
akraba topluluklarımız bulunmaktadır. Gerek başka ülkelerde
yaşayan vatandaşlarımızın gerekse soydaş ve
akraba topluluklarımızın yegâne dayanağı Türkiye
Cumhuriyeti devletidir. Yüzleri hep bize dönüktür ve her zaman Türk devletinin
desteğini arkalarında hissetmeyi arzulamaktadırlar.
Çalışmalarıyla gerek yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla
gerekse soydaş ve akraba topluluklarla ilişkileri güçlendirmesi,
ekonomik, sosyal ve kültürel olarak daha yakın ilişkiler tesis
edilmesi beklenen kuruluş ne yazık ki personel yetersizliği
nedeniyle görevini layıkıyla yerine getirememektedir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yıllardır dış Türkler bakanlığının
kurulması gerektiğini hem seçim beyannamelerimizde hem de
konuşmalarımızda defalarca ifade ettik. Bu nedenle bu kurumun
varlığı ve işlerliği çok mühim ancak yetersizdir.
Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu ile Kültürel
ve Sosyal İlişkiler Eşgüdüm Değerlendirme Kuruluna daha
fazla işlerlik kazandırılması, sivil toplum destekleri
koordinasyon kurulunun oluşturulması veya güçlendirilmesi yerinde
olacaktır.
Başkanlığın yurt içi ve yurt
dışı temsilcilikleriyle ilgili aksaklıkların ve
teşkilatlanma sorununun giderilmesi gerekmektedir. Bir örnek vermek
gerekirse, Almanya’da sözde soykırımla ilgili yasa
tasarısının oylanmasında Türk kökenli milletvekillerinin
tamamının yasa tasarısına destek vermesi ve tasarının
kabul edilmiş olması yurt dışındaki vatandaşlar
anlamında çalışmaların etkin sonuç doğuracak
seviyelerde olmadığının güncel bir göstergesidir. 3
milyonun üzerinde vatandaşımızın bulunduğu Almanya’da
dahi siyasi etki gücümüzün ve sivil toplumu harekete geçirme kabiliyetimizin bu
kadar düşük düzeyde kalması yurt dışındaki
vatandaşlara yönelik çalışmalarımızın yetersiz
kaldığını göstermektedir.
Uluslararası öğrencilere yönelik
çalışmaların yeniden ele alınması ve projelerin
değerlendirilmesiyle ilgili esasların nesnel kurallara
bağlanması gerekmektedir. Getirilen öğrencilere yönelik
çalışmaların yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Bu kadar
fazla sayıda getirilen öğrencilerin takipleri nasıl
yapılmaktadır? Bunların FETÖ gibi zararlı yapıların
eline düşmesini nasıl engelleyeceğiz ve bunların ülkemizle
gerçek gönül köprüleri oluşturmasını nasıl
sağlayacağız? Getirilen öğrencilerin mutlaka Kredi ve
Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlarda kalması temin edilmelidir. Aksi
uygulamalar yeni FETÖ’lerin yapılanmasına zemin
hazırlayacaktır.
Diğer taraftan, kanaatimizce nicelikten çok
niteliğe önem verilmesi gerekmektedir. Her öğrenciye sadece bir defa
burs verilmesi uygulaması yerine, ülkesine döndüğü zaman bir fahri
elçi gibi çalışacak öğrencilere ardışık
eğitim süreçlerinde lisans, yüksek lisans, doktora bursları da tahsis
edilmelidir. Zira, devlet bursları bütün büyük devletlerin en önemli
propaganda araçlarından biridir. Bu imkân doğru seçimle azami verim
sağlar. Bu sebeple, daha az sayıdaki nitelikli öğrenciye daha
fazla imkân sağlanarak uzun yıllar burs tahsis edilmesi daha uygun
olacaktır.
Öte yandan, burs tahsis edilen öğrencilerin
mezun olduktan sonra da ilgi alanı içinde kalmaya devam etmesi gerekir.
Burs gibi bir yumuşak güç aracının asıl kazanımı
mezuniyet sonrası ülkeye dönüşte elde edilir. Ülkelerine dönen
öğrencilerle ilgili ciddi bir envanter tutulmalı, her vesileyle
irtibat devam ettirilmelidir. Burs alan şahısların ve ilgili
ülkelerin özel günleri irtibatın devam ettirilmesi için güzel bir
zemindir. Yurt dışı temsilciliklerimize davet başta olmak
üzere, belirli dönemlerde bu öğrencileri bir araya getirmek bir politika
olarak belirlenmelidir. Geçtiğimiz günlerde Sayın
Başbakanın Türkiye’den mezun olan öğrencilerle bir araya gelmesi
sevindirici bir gelişmedir. Ayrıca, YTB teşvikiyle mezunlar
derneklerinin kurulması takdir edilecek bir uygulamadır. Soydaş
ve akraba coğrafyaya yönelik yapılan çalışmalarda bir
koordinasyon sorunu olduğu bilinmektedir. İlgili
kurumlarımızın zaman zaman kendi alanlarına yönelik
mükerrer işler yaptığını görüyoruz. YTB kanununda bu
alana yönelik koordinasyonun YTB’de olduğu yazılıyken maalesef
bu koordinasyonun tam anlamıyla gerçekleştirildiğini
söyleyemiyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, 15 Temmuz
kalkışması bizlere hudut dışında yaşayan
soydaşlarımız ve vatandaşlarımıza yönelik
faaliyetlerde daha çok çaba gösterilmesi gerektiğini bir kez daha
göstermiştir. Devletimizin müsamahası ve hoşgörüsünden
faydalanan ama ülkemiz aleyhinde faaliyet gösterenler maalesef
soydaşlarımız arasında yuvalanmışlardır.
Dış temsilciliklerimiz olan büyükelçiliklerimiz,
başkonsolosluklarımız, TİKA ofisleri, din
ataşelikleri, Yunus Emre Enstitüsü müdürlükleri, Türkiye Maarif Vakfı
temsilcilikleriyle yurt dışına yönelik faaliyet gösteren
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ülkemizin aydınlık geleceğini
inşa etmek için el ele vermeli, dünden daha azimle hareket etmelidir.
Unutulmamalıdır ki bu kurumlarımız
vatandaşlarımızın verdiği vergilerle oluşan
kıt kaynakları kullanmaktadırlar. Bu kaynakların
kullanımında bir defaya mahsus, gösterişli ve devamı olmayan
tanıtım türü gayretlere değil, sürdürülebilir, uzun ve stratejik
hedeflere yönelinmelidir.
Türk cumhuriyetleri ve Türk ve akraba
topluluklarından yükseköğrenim için getirilen öğrenci
kardeşlerimizi incitecek “yabancı” gibi kelimelerden oluşan
hiçbir hitaba yer verilmemelidir. Özellikle beşerî bilimlerde eğitim
alan kardeşlerimiz, ülkemizde bulunan ve bu alanda uzman
kuruluşlarımızla bir araya getirilmeli, onlarla projeler
geliştirilmelidir. İktisatçı kardeşlerimizin Ekonomi
Bakanlığı eş güdümünde geleceğin
iktisatçıları, iletişimci kardeşlerimizin RTÜK benzeri
kuruluşlar eş güdümünde geleceğin iletişimcileri, tıp
fakültelerinde eğitim alan kardeşlerimizin de Sağlık
Bakanlığı eş güdümünde geleceğin
sağlıkçıları projeleriyle bir araya getirilmeleri
sağlanmalıdır. Bu kardeşlerimizle uzun vadede projeler
yapmanın yolu buradan, bu bahsedilenlerden geçer. Herkese göstere göstere,
geçici heveslerle ve farklı adlarla oluşturulan yapılarla bu
işlerin olmayacağı artık bilinmelidir.
Afrika ülkelerine de açılım güzeldir.
Bununla beraber esas olanın, çoğunluğu Avrupa’da olmak üzere
hudut dışında yaşayan vatandaşlarımız,
Balkanlardan Türkistan’a uzanan coğrafyadaki soydaşlarımız
ile dindaşlarımız olduğu unutulmamalıdır. Bu
büyük coğrafyaya olan ilgi azalmamalıdır. Türkçenin daim ve
yaşayan dil olarak kalabilmesi ancak Türkçe yayınların
çokluğuyla doğru orantılıdır. Türkçenin
olmadığı Arnavutluk’ta, Kosova’da, Makedonya’da, Bulgaristan’da
soydaşa ve dindaşa dokunamazsınız, bu çerçevede ilgili
coğrafyalardaki Türkçe gazetelerin kendi kaderlerine terk edildiği
görüntüsü ortaya çıkmıştır. Bir an önce bu konuyla
alakalı tedbir alınmalıdır.
Taşınmaz kültürel eserlerimizin tamiri
konusunda son zamanlarda gösterilen gayret takdire şayandır. Lakin
bu, insana dokunmamızın önüne geçmemelidir. Özellikle
soydaşların kurduğu ve öncülük ettiği siyasi
oluşumları yok sayan ve yeni oluşumlara yol açan yapılanmalara
kuşkuyla bakılmalıdır. Biz “Ayrılıkta azap,
birlikte rahmet vardır.” hadisi şerifine inananlardanız. Türk
dünyasına yönelik görevlendirilen kamu görevlilerinin bölge
terminolojisine hâkim olması tabii ki yerinde olacaktır. Türkistan’a
“Orta Asya” demekte ısrar etmenin anlamı yoktur. Gagavuzya’da
maalesef yanlış kullandığımız kreşin ismi
“uşak bahçesi”dir. Kavramların ve coğrafyanın
Türkçeleştirilmesi önemlidir. Bu Türkçeleştirmeye son yıllarda
Anadolu Türkçesine giren yabancı kelimelerin de ayıklanmasıyla
başlanılmalıdır.
Yine, özellikle Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından hudut dışına
görevlendirilen kamu görevlilerinin arasında az da olsa yeni
kurtarıcı edasıyla yüz yıllık ayrılıktan
sonra bir araya geldiğimiz kardeşlerimize günahkâr gözüyle bakanların
olabildiği müşahede edilmektedir. Özellikle yorum
farklılıkları hududumuz dışına
taşınırken hoşgörü heybemiz de mutlaka yanımızda
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, maddi bir
karşılık beklemeden başkalarına yardım etmek gibi
ulvi ve fevkalade bir düşüncenin mahsulü olan vakıf kurumu binlerce
yıldır insanlığın hizmetindedir. Vakıflar bir
emanet kurumudur. Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizde sağlıklı
işleyen vakıf yapısının güçlendirilmesi için
vatandaşların birey olmanın sorumluluğunu
taşıyarak vakıf oluşumlarının denetimine
iştirakini öngörmektedir. Vakıfların ülkenin hukuk düzenine,
değerlerine, geleneklerine ve kamu düzenine uygun faaliyet yürütmeleri
kaydıyla toplum hayatında etkin bir rol üstlenmeleri esas
olmalıdır. Vakıfların gelişmesi ve toplum
hayatında öne çıkması sağlanarak toplumsal
ihtiyaçların daha iyi karşılanması, kamuoyu denetiminin
etkinleştirilmesi ve kamuya destek olunması temin edilmelidir.
Vakıf medeniyeti kendisini insanlığa vakfetmek,
insanlığı, insanı ve canı hayatın merkezine
alarak insanlığın yararına çalışmak
anlayışı üzerine kuruludur. Bu vakıf
anlayışı göçmen kuşları da düşünür, garip
gurebayı, fakir fukarayı da sokak temizliğini de düşünür,
kimsesizi, yolda kalmışa da. Bu anlamda kurulmuş birçok
vakıf vardır. Bizi birbirimize bağlayan sevgi, merhamet,
dayanışma, kardeşlik gibi özellikler vakıf
anlayışıyla daha da güçlenmiş, bizi bir ve beraber
yapmıştır. Bugün hangi şehre giderseniz gidin bir restorasyon
çalışmasıyla karşılaşmak mümkündür. İhmal
edilmiş tarihî eserlere sahip çıkılması elbette takdirle
karşılanmalıdır ancak bu işlerin aceleye
getirilmemesi, ehil insanlara verilmesi ve rant merkezli
yapılmasının önüne geçilmesi ecdadımıza
karşı unutulmasın ki ciddi bir sorumluluğumuzdur. Bazı
vakıflarda karşılaşılan olaylar ne yazık ki
vatandaşlarımızın zihnini vakıflarla ilgili
bulandırmakta, bu kurumlara yönelik ilgi ve muhabbetin eksilmesine
sebebiyet vermektedir. Bu vakaların üzerine kararlılıkla
gidilmesi önemlidir, gereklidir. Aksi bir yaklaşım bilinmelidir ki
kamuoyu vicdanında ciddi şekilde rahatsızlığa
sebebiyet verecektir. Geçmişten günümüze vakıf kurumunu
değerlendirirken ne geçmişe hayranlıktan kaynaklanan bir
romantizm içinde mucizevi bir kuruluş olarak ne de modern sosyal güvenlik
sistemlerinin ve kamu hizmetlerinin gelişmesi nedeniyle bir kenara
atılacak tarihî bir hatıra olarak görmek mümkündür. Vakıflar
zamanın şartlarında değerlendirilmeli ve amacını
gerçekleştirmesi için de yasal ve sosyal alanda uygun bir zemin
hazırlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin ve büyük
Türk milletinin çıkarları, huzuru ve mutluluğu bizim için her
türlü hesabın üzerindedir. “Önce ülkem ve milletim.” diyen Türk
siyasetinin kırk sekiz yıllık dev çınarı Milliyetçi
Hareket Partisi ülkesi ve milleti için her türlü fedakârlığa
hazırdır. Söz aldığım hususlarla ilgili
yaptığımız eleştiriler de bu minvalde
değerlendirilmeli. Partimizin yıkıcı ve vurdumduymaz bir
anlayış yerine yapıcı ve koruyucu bir
yaklaşımı benimsediğini bir kez daha bu vesileyle
hatırlatmak istiyorum. Davamız bugün her coğrafyada var olan
Türk milletinin ve onun yeryüzündeki en güçlü organizasyonu olan Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bekasını esas alır. Bu konuda en ufak bir
tereddüt göstermeyiz, şüpheye düşmeyiz, tereddüt edenleri de
şüpheye düşenleri de hoş görmeyiz.
Sözlerime burada son verirken 2018 yılı
bütçesinin aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
heyetinizi bir kez daha en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.
Sayın Özel, buyurun; sizi dinliyoruz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa’da özel
bankaların kredi kullanan çiftçileri TARSİM’i kendilerinden
yaptırmaya mecbur kıldığına ve bu konuda
gereğinin yapılmasını beklediğine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Çokça dile getirilen bir mağduriyet -bugün
onlarca telefon gelince, kabinenin de şu anda iki sayın bakanı
buradalar- Manisa’da 2017 yılında büyük bir afet
gerçekleşmişti. Bakanlar Kurulu bununla ilgili, çiftçi
borçlarının ertelenmesiyle ilgili bir karar almıştı
ancak özel bankalardan kredi kullanan çiftçiler için özel bankalar,
TARSİM’i kendilerinden yaptırmaya mecbur kılıyor çiftçilerimizi.
Bugün tarım kredi kooperatifine giden çiftçilerimize tarım kredi
kooperatifi “TARSİM’i bizden yaptırmayanların borcunu
ertelemiyoruz.” diyor. Bu zaten borçlu olan ve kredi kullanmak zorunda olan bir
çiftçi ki mecburen TARSİM’i o özel bankaya yaptırıyor; bu sefer
tarım kredi “TARSİM’i bana yaptırmadığın için
erteleyemiyorum.” diyor. Bu, ciddi bir mağduriyet. Herhâlde bu konuda
Hükûmetin de niyeti bu değildir. Bu konuda bir düzeltme yapıp gerekli
uyarıların yapılması Manisa’da afet mağduru çok
sayıda çiftçimizi rahatlatacak. Bunu arz etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim Sayın Özel.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi
Milliyetçi Hareket Partisinin üçüncü konuşmacısı olarak Osmaniye
Milletvekili Sayın Ruhi Ersoy’u dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Ersoy.
Süreniz yirmi dakika. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına 2018 yılı bütçesinin Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve
Kişisel Verileri Koruma Kurumu üzerine söz almış bulunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikli olarak, konuşmamda Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu ne anlama geliyor, işlevleri nedir, beklentimiz
nedir, beklentileri yeteri kadar karşılayabiliyor mu, neden bu kurum
önemlidir hususunda değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.
Tabii, 1994 yılında kurulan Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu özel televizyonların gündeme gelmesiyle bir
denetleme, denetim mekanizmasının
kaçınılmazlığından doğmuştur; bunların
çıkış noktasında gelişme, değişme ve bu
gelişme ve değişmeye uygun yeni terkiplere duyulan
ihtiyacın sonucudur. Devletler de böyledir; gelişmeler,
değişmeler toplumsal ihtiyaçlara göre yeni kurumların inşa
edilmesine sebebiyet verir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, kuruluş
gerekçeleri üzerinden, 1994 yılından 2018 yılı bütçesini
konuştuğumuz duruma gelinceye kadar şüphesiz kendi içerisinde de
yenilikleri inşa etmiş, yeni alanları da takip etmeye gayret
etmiştir ama “Bu ne kadar yeterlidir?” ya da “Biz ne
yapmalıyız?” sorusu beraberinde sorulmak durumundadır. “Medya”
denildiği zaman “RTÜK” “RTÜK” denildiği zaman “medya”, bir adım
sonra da, siyaseti tanımlarken dördüncü kuvvet olarak “medya”yı ifade
ettiğimiz doğrudur. Tabii ki medya organını genel anlamda
takip eden, denetleyen RTÜK’se bu kurulların bünyesinin koordinasyonunda
demokrasiyle şekillenmek adına Meclisten temsilciler oraya gönderilir
ve Meclis tarafından RTÜK’te üyeler olur. Buraya kadar her şey iyi,
güzel. Buradan sonraki süreçte, medyanın siyaseti belirleme ve
medya-siyaset ilişkisi hususundaki durumlarla tartışmalar devam
ederken, medyanın kültürle olan ilişkisi ve özellikle de “Muhafazakâr
ve yerli bir iktidar döneminde kültür alanında ne durumdayız?”
sorusunu beraberinde sormak gerekiyor. RTÜK, denetleme kurulu ve ceza hususunda
sürekli gündeme gelmesinin yanı sıra, bu alanda ceza ve denetleme uygulamalarının
yanı başına ödüllendirme ya da cezalardan aldığı
miktarları veyahut da maddi, manevi durumları ödüllendirme hususunda
ne kadar görevini yerine getirebiliyor?
Geçtiğimiz aylar içerisinde, kadın
kuşağı programlarında “evlilik programı” adı
altında ortaya atılan ya da toplumda büyük tepkilere sebebiyet veren
konuyu biz parti grubu adına gündeme getirmiştik. Bu pespaye tutuma
karşı RTÜK girişimde bulundu ama onun
karşılığı yerine yine “reality show” adı
altında yani “gerçek hayat görüntüleri” adı altında onun türevi
programlar yerine getirilmeye başlandı. Şimdi, biz, toplumda
etrafımız kuşatıldığı için ciddi anlamda
memleketin kendi müktesebatını haiz millî kültür üzerinde bir yayın
politikası ya da toplumsal bilinç oluşturulması gerektiği
tezini savunurken diğer tarafta “Bu pespaye yapımlara neden bu manada
çok destek verilebiliyor ya da bu konulara neden dur denilemiyor?” sorusunu
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına sormak durumundayız.
Bunları sorarken beraberinde toplumun kent, kültür, medeniyet,
şehirleşme gibi, dikey mimari-yatay mimari
tartışmalarının yapıldığı bir ortamda
özellikle dijital teknolojinin yani elektronik kültür ortamının
insanda hâkim olduğu son yirmi otuz yıl içerisinde
insanlığın daha önceki geçirdiği evreleri hesaba katarsak
-çok sınırlı bir zaman dilimi gibi gözükse de- en çok etki
alanının olduğu bir dönem olduğu da bilimsel bir gerçektir.
İnsanlık kültürel birikimini sözel bellekte depolar, yazılı
medeniyetle kültürünü, medeniyetini inşa eder ve onun üzerinde yükselir.
İşte, 19’uncu yüzyıl, 20’nci yüzyıl böyle
gelişmiş, ulus devletler, modernleşme süreçleri bunun üzerinde
olmuştur ama bugün küreselleşmeyle, internet ağıyla ve
dijital kültürle beraber sıkışmışlık toplumlarda
ne tür bir hâl ortaya alıyor, bunu görmek lazım. Yani bugün
itibarıyla modern bir ailenin, dikey mimari 3+1 evinde oturan ailelerin en
az 2 odasında bir televizyon, değilse de dijital telefonlar
üzerinden, akıllı telefonlar üzerinden her bir çocuğun kendi
köşesine çekilerek onunla meşgul olduğu bir dünyayla
karşı karşıyayız. Hani biz ortak değerler
etrafında bir arada olacağız, millet kaygısı
duyacağız, temasla, insanlarla bire bir sözel iletişimde
bulunacağız, gelenek, göreneklerimizi, örf ve âdetlerimizi,
değerler aktarımlarımızı gerçekleştireceğiz.
Pekâlâ bu şartlarda bu nasıl mümkün olacak? İşte, bunun
mümkün olabilmesini dikey-yatay mimari, kentleşmeyle tartışmakla
beraber dijital teknolojinin içerisinde değerler eğitimi hususunda
neler yaptığımızı ve neler yapmamız
gerektiğini de tartışarak yapmak durumundayız.
İşte, ekranlarda boy gösteren, siyasal analizler yapan dış
politika ve terör uzmanları, her konuda malumatfuruş insanları
izlerken beraberinde kültürle, eğitimle, sanatla, edebiyatla, estetikle ilgili
ne tür programların önü açılabiliyor ya da RTÜK bu kapsamda neleri
teşvik edebiliyor; buradan da hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu
konuda RTÜK’ün özellikle Basın İlan Kurumuyla ilintili olarak belki
de ortak gündeme getirilmesi gereken hususların başında da merkezî
denetleme hüviyetini kullanırken, taşrada, Anadolu’da ciddi anlamda
yerel basın ve yerel televizyonlar var, bu televizyonların temel
problemlerine çözüm üretilebilmesi hususunda da hem Meclis olarak hem siyasi
irade, Hükûmet olarak hem de bunu denetleyen kurum olan RTÜK’ün ve ilgili kurumların
da üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Mali sıkıntıları aşmak için
uydu kirası ve uydu yayın lisans bedeli konusunda ciddi anlamda
şikâyetler var. Uydu yer kirası konusunda yerel televizyoncular da
tıpkı merkezî uydu birikimi gibi İstanbul örneğini göstererek
birtakım beklentiler içerisinde. Detaylarını yetkili kurumlara
bizler ayrıntılı olarak arz edebiliriz.
RTÜK, lisans bedeli düzenlemeleri ve telif
sorunları meselesini bekliyor. Özellikle yerel radyolar bu konuda
muzdarip, telif sorunuyla ilgili kurallara uymak istiyorlar ama
uymalarının karşılığında kendilerinin
sistemlerini çalıştıramama gibi birtakım problemlerinden
bahsediyorlar. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun misyonunun içerisinde, şüphesiz,
bu manada çeşitliliği çok fazla olan televizyonları ve
yayın organlarını denetleme, kontrol etme vardır. Bu
denetleme ve kontrol etme mekanizmalarının özellikle millî meseleleri
gündeme taşıyabilme konusunda özel inisiyatif alabilme yetkisi yoksa
da yetkilerle donatılmalıdır. Memlekette ciddi anlamda toplumsal
hadiselerin cereyan ettiği, ciddi anlamda şehitlerin olduğu
günlerde çok değişik programların o gün yayınlanıyor
olması belki bir noktada hayatın devam ettiği mesajını
verme açısından önemlidir ama sürdürülebilirlik açısından
millî ve manevi değerlerin toplumda karşılık görebilmeleri
adına cezadan aldıkları kaynakları mükafat olarak yapanlara
aktarabilmeleri esastır. Bu konuda yerel televizyonlar da teşvik
edilmelidir.
Yerel basının ve değerlendirmelerinin
genel anlamdaki beklentileri bir sonraki gündem olan Basın-Yayın
Enformasyon Genel Müdürlüğüyle ilgilidir. Basın-Yayın
Enformasyon Genel Müdürlüğü, tıpkı devletin diğer
kurumlarının önemli bir kısmında olduğu gibi köklü bir
kurumumuzdur. 1857 yılında Matbuat Müdürlüğü, 1920’de Matbuat ve
İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi olarak Mustafa Kemal Atatürk
tarafından, kurucu liderimiz tarafından bizzat kurulmuş, 1984’e
gelindiğinde Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü
adını almış. Görevi ise uluslararası alanda kamu
diplomasisini yürütmek. Misyonu, dünyada gerçekçi bir Türkiye
algısının yerleşmesine, ülkemizde güçlü ve özgür basın
ortamının sağlanmasına katkıda bulunan referans bir
kurum olmaktır. Bu kapsamda önemi, ulusal ve uluslararası medyanın
tümünü her an izlemektir. Devlet Enformasyon Sistemi’nde yani DES’te temel
dillerin yanı sıra çeşitli dil grupları ve lehçelerle
birlikte bunların tercümelerini yaparak 34 dilde günlük ortalama 150
haberin çevirisini yaptığı bilgisine ben eriştim. Buradaki
ifadeleri yerine getiren Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün
samimi çalışmalarını tebrik ediyoruz. Elbette ki bunu
tebrik etmekle kalmayıp daha da iyisini yapabilme konusunda
teşviklerimiz ve eleştirilerimiz de saklıdır. Nedir bunlar?
Bizim görevimiz yayınlanan haberleri tercüme ederek devletin ilgili kurumlarına
göndermek mi sadece? Kuruluş gerekçesinde yer alan sağlıklı
ve samimi bir Türkiye algısının oluşturulabilmesi konusunda
kamu diplomasisi hususundaki görevlerimizi ne kadar yapabiliyoruz? Benim şahit
olduğum, 15 Temmuz sürecindeki sergilerle, uluslararası basın
çevreleriyle birtakım ilişkiler oldu fakat burası çok dinamik
bir kurumdur ve birden çok dil bilen ve kamu diplomasisi üzerinde önemli
görevler, önemli misyonlar alabilecek kapasitedeki nitelikli insan istihdamının
artırılarak, çok yönlü olarak göreve getirilmesi gereken
kurumlardır ve bunlar devletin ilgili diğer kurumlarıyla da
eş zamanlı çalışmak durumundadır. Bu konuda daha
gayret sarf etmeleri zarurettir.
Bir başka husus, bize yerel basın
çalışanlarından gelen bilgidir. Bunu da ilgili Enformasyon Genel
Müdürlüğü yetkilileriyle ve sayın bakanlarla, Başbakanla
paylaşmak istiyorum. Sarı basın kartı konusu vardır.
Basın Kartı Komisyonuna Anadolu’daki önemli STK’ların,
basınla ilgili, Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü
bünyesinde de varlıkları bilinen cemiyetlerin temsilcilerinin
olmadığı eleştirileri yapılmakta. Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti gibi büyük kuruluşların ve
Türkiye Gazeteciler Sendikası gibi meslek kuruluşları
temsilcilerinin olmadığı bilgileri bize geldi,
yanılıyorsak düzeltin lütfen. Bu konuda, Gazeteciler Cemiyetinin
temsilcilerinin olmadığı bir kurulda, sarı basın
kartı dağılımı konusunda, gazeteci olmayanlara da
basın kartı verildiğine dair birtakım iddialar var ama bu
iddialar ne kadar doğru, bunu ilgililer açıklarlar. Bu konudaki
hassasiyeti dillendirmek istiyoruz.
Ayrıca, yerel basından gelen taleplerden
birisi: “Biz, Basın İlan Kurumuyla ilgili
yaptığımız hizmetlere iki yıldır zam
alamıyorduk. Basın İlan Kurumu bu konuda yüzde 20 oranında
bir zam yaptı. Ama zamlı hizmet verebilmemizle ilgili bu konunun,
bunun Bakanlar Kurulunda da gündeme gelmesi gerekiyor.” deniliyor. “Bakanlar
Kurulu bunu onaylamadığı müddetçe biz bu imkândan
faydalanamıyoruz.” noktasında bilgileri var, bunu da bu kürsüden dillendirmiş
olmak istiyorum.
Yerel basın demokrasinin kılcal
damarları gibi, tıpkı demokrasinin çıkış
noktasını mahalle ve muhtarlıklardan, köylerden ve
muhtarlıklardan aldığımız gibi. Demokrasi-siyaset,
siyasetçi-toplum ilişkisini koordine eden basın yayının da
kılcal damarları yerel basındır, yerel basın
çalışanlarıdır, yerel televizyonlardır. Bu konuda,
genel anlamdaki lisans meselelerinden, genel kira bedellerinin problemlerinden,
uydu kira bedellerinin problemlerinden ilgili
çalışanlarının özlük haklarına kadar bu konu üzerinde
hassasiyetle durulmasını biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak arz
ediyoruz, talep ediyoruz.
Üzerinde durulması gereken, benim
değerlendirme yapacağım bir başka kurum, Kişisel
Verileri Koruma Kurumu değerli milletvekilleri.
Kişisel Verileri Koruma Kurumu, deminki
bahsetmiş olduğum teknolojik gelişme ve değişmelerle
beraber bilgiye erişimin bir tuşla mümkün olduğu ortamlarda bir
zaruret olarak kurulmuş ve varlığını sürdüren bir
kurumdur. Bu kişisel veriler meselesi iki boyutludur. Yani bu konuda
dersime biraz çalıştım. Birincisi: Kişiye ait özel
bilgilerdir yani nüfus cüzdanı bilgileri, telefon bilgileri, şahsa
ait olan özel meselelerdir. İkincisi: Şahsa ait olan özelin de özeli
olan dinî inanç ve hürriyeti, etnik kökeni, mezhep farklılıkları
ve mensup olduğu kültürel çevre, özel hayatı, sağlık
meselesi dâhil olmak üzere bilgiye erişip erişememe konusunu muhafaza
etme ve saklayabilme meselesidir. Yani, devletin görevi, milleti ile devleti
arasındaki hukuku tesis ederken nasıl ki vatandaşlık
hukukunun gereği devletin vatandaşın güvenliğini
sağlama, hukukunu oluşturma, eğitimini verme ve yukarıdan
aşağıya sorumlulukları varsa, aynı şekilde
vatandaşın da devlete sorumlulukları varsa, devletin diğer
sorumluluklarından bir tanesi de kişisel verilerin muhafazasıyla
ilgili bu konuda hassasiyetle üzerinde durması, muhafaza etmesidir, bu
mahremiyeti muhafaza etmesidir.
Bakın, birazdan söyleyeceğim konu benim
şaşırarak dikkatle takip ettiğim bir mesele. Kişisel
verilere bir şekliyle erişilerek insanların mezhepleri
üzerinden, aidiyetleri üzerinden algı yönetmek ve kafa
karıştırmak üzere açılmış sosyal medya
hesapları var. Bu konuda ilgili kurumlar, kuruluşlar, ilgili
bakanlıklar merak ederlerse ben onları kendilerine gösterebilirim.
Malatya merkezli hareket eden, Gaziantep ve Kahramanmaraş üzerinden
bazı ailelere “Sizin aslınız şu tarihte buydu, Osmanlı
sizi oraya götürdü, cumhuriyet sizi dönüştürdü, sizin köyünüzün asıl
adı şu, babanız, sülaleniz bu, kayıtlarınızda
bunlar var.” şekliyle kişilere şahsi anlamda Facebook
hesapları üzerinden algı yönetmek ve kafa karıştırmak
üzere etnik ve mezhepsel anlamda ciddi propagandaların
yapıldığı bilgisine eriştim. Bu konunun ivedi olarak
takip edilmesi ve denetlenmesi gerekiyor. Elbette ki kişisel veriler meselesi,
sosyal medya ve Twitter gibi alanlarda kişinin isteğine
bağlı olarak kendisinin beyanıyla paylaşılabilir ama
bu bilgilere erişim mekanizması neresidir ve bu bilgileri toplumda
algı yönetmek ve kafa karıştırmak için kullanmak
isteyenlerin niyetleri nelerdir? Bunlara çok dikkat etmek lazım. Neden
dikkat etmek lazım? Kapılarına çarpı işareti konulan
vatandaşlarımız meselesi ısıtılıp
ısıtılıp gündeme getiriliyor. Şimdi, tekrar, küresel
baronlar yeni stratejiyi mezhep temelli, etnik temelli olarak, İslam
dünyasını ve Müslümanları kendi içerisinde birbirleriyle
savaştırarak kaos teorilerini yeniden gündeme getiriyor. Yani Kudüs
hadisesi beraberinde, İslam dünyasının gayrimüslimlerle olan
çatışmasının ötesinde, İslam dünyasının
kendi içerisinde bir aradalığını sağlayamamasına
dair yeni fitne merkezlerini ve beşinci kol faaliyetlerini de maliyeti en
düşük alan olarak yine gerek sosyal medya ve dijital teknoloji üzerinden
gerekse çayın taşı ile çayın kuşu meselesinden
hareketle Müslümanları birbirlerine kırdırma stratejisi
üzerinden yürüteceklerdir. Siyasi partilerin bu manada politik gündemleri ve
kendi tutumlarının üstünde bu konulara yaklaşması
gerekiyor. Bu mahremiyet alanına, kişisel verilerin
paylaşımına ve gayriresmî ya da bu konuda bilgiye erişmese
bile farklı bilgileri manipüle ederek, değiştirerek kitlenin
kafasını karıştıracak haberlere, yayınlara
hassaten dikkat etmek gerekiyor.
Diğer bir konu -gündemden gündeme geçmek
adına söylemiyorum ama- RTÜK’te denetlenilmesi gereken hususlar, medya
çerçiliğinin yapılması. Evet “medya çerçiliği” ifadesini
bilinçli olarak kullanıyorum. Erman Artun Hocam -halk bilimi profesörü,
rahmetle anıyorum- Çukurova Üniversitesinde “Medya Çerçileri” adı
altında bir bildiri sunmuştu bir toplantıda. Yani çerçiler
aslında köy ve mahalle arasında gezerler, kendi tezgâhlarındaki,
merkeplerindeki eşyaları satarlardı ama şimdi medya
çerçileri çıktı, bu medya çerçileri üzerinden
sağlıksız ürünlerin pazarlanması konusu ciddi anlamda
şikâyet konusu. Bu RTÜK’ün denetlemesinin çok ötesinde toplumsal bilincin
artırılarak bu konulara karşı tepkinin konulması ve
yasal düzenlemelerin… Deminki söylediğimiz gibi, yerel basın ve
linklerin bu konuya tevessül etme mecburiyetlerinin de bu işe gerekçe olduğu
bilgileri var bizde. Deminki bahsetmiş olduğumuz yerel
televizyonların temel ihtiyaçlarının karşılanması
belki de bu alana tevessül etmemelerini beraberinde getirecektir. Bu konu
milletimizin, genel anlamda kültürümüzün, ülkemizin, aynı zamanda millî kimliğimizin
bekası açısından bir bütün hâlinde ele
alınmalıdır.
Radyo Televizyon Üst Kurulu da,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü de, Kişisel
Verileri Koruma Kurumu da birbiriyle eş güdümlü çalışması
gereken kurumlardır. Hatta bunun dışında yer alan Anadolu
Ajansından TRT’ye kadar bunlar bir bütün hâlinde bir devlet
politikası olarak değerlendirilmeli. Belki şartlar, zemin
oluşturulduğunda bir iletişim bakanlığına,
Enformasyonun Başbakanlığa bağlı olmasından çok bir
iletişim bakanlığına evrilen bir kuruma dönüştürülmesi
dahi söz konusu olabilir çünkü hayatın akışı ve
hızına bir şekliyle erişme, edilgen bir şekliyle
olanları takiple kalmayıp inisiyatif alan, gündem oluşturan,
etken, dinamik bir pozisyonda bir Türkiye gündemini, Türk millî kültürü
gündemini oluşturabilmek bu kurum ve kurulların bütününden geçer.
Yerlilik ve millîliğin samimi alanı bu kurullardır. Bu
kurulların da uygulaması çok saklanamaz, ekranlarda uygulamalarda,
gazetelerde kendini gösterir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kurulları
her alanda takip edip gördüğümüz olumsuzlukları eleştirmek,
olumluları teşvik etmekle vazifemize devam edeceğiz diyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersoy.
VIII.-
BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
1.- İslam İşbirliği Teşkilatı ile
tüm dünya devletlerini, sınırları 1967'de belirlenen ve hâlen
işgal altında bulunan Doğu Kudüs'ü bağımsız
Filistin devletinin başkenti olarak tanımaya davet ettiklerine
ilişkin AK PARTİ Grubu, CHP Grubu ve MHP Grubunun ortak
çağrı bildirisi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi
üç parti grubunun grup başkan vekilleri tarafından hazırlanan
çağrı metnini okuyorum:
“İslam
İşbirliği Teşkilatı Zirvesi Olağanüstü
Toplantısına ve
Tüm Dünya Devletlerine
Çağrı
Kudüs, üç semavi din için de hakkaniyet temelli özgürlüğü
ve barışı arayan Orta Doğu’nun yüreğidir. Kudüs,
İslâm dininin ilk kıblesi olmasının yanı sıra üç
semavi dinin kutsal mekânlarıyla tarihî, kültürel, dinî kimliğini
kazanmış olan ve bu niteliğiyle dünya esenliğinin göz
bebeği bir şehirdir. Kudüs'ün bu özel statüsüne sahip çıkmak,
korumak, tüm renkliliğiyle barış içinde bir dünyayı gerçek
kılmak bakımından hayati derecede önemlidir.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Kudüs
merkezde olmak üzere Orta Doğu coğrafyasında bir dizi insani,
ahlaki, siyasi dram yaşanmıştır. Filistin sorunu
dediğimiz ve gerçekte bir insanlık sorunu olan konu, bu
yaşananların bir ürünüdür ve hâlen tüm barış
çabalarıyla birlikte bunları tahrip eden saldırgan politikalar
nedeniyle insanlığın gündemindedir.
1947'den bu yana tüm Birleşmiş Milletler
kararlarında Kudüs'ün İsrail hâkimiyeti altında bulunması
kabul edilmemiş, 1967'de İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal
etmesinden sonra ise yine Birleşmiş Milletler, İsrail'i Kudüs'ün
statüsünü değiştirecek girişimlerden kaçınmaya
çağırmıştır. Keza İsrail'in 1980'deki ilhak
kararı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince
kınanmış, bu konuda İsrail Hükûmetinin almış
olduğu tüm kararların hükümsüzlüğü kayıt altına
alınmıştır. Bu kararda ayrıca, İsrail'deki
diplomatik misyonların Kudüs'te bulunamayacağı da ifade
edilmiştir.
İsrail'in bu türden politikalarını
özetleyen "Kudüs'ü başkent yapma” girişimlerine bugüne kadar
mesafeli duran Amerika Birleşik Devletleri'nin bu defa destek verme olarak
anlaşılabilecek bir yola girmesi asla kabul edilemez. Filistin sorununu
çözme, bölgeye barış ve istikrar getirme temelinde uzun
yıllardan bu yana "ara bulucu” olarak davranan, dünya kamuoyuna kendi
misyonunu bu şekilde anlatan Amerika'nın bugünkü tavrı, bölgede
bir dizi tehlikeli gelişmeyi tetikleyecek, çatışma
doğuracak, yeni insani dramlara sebep olacak bir
yaklaşımdır. Hâlen Filistin sorununu çözmek için gösterilen
barışçıl çabalar bu girişim karşısında
muhakkak büyük darbe alacak, Orta Doğu'da bir dizi istikrarsızlık
yaşanacaktır. Suriye'de yıllardır süren savaşın
sonuna yaklaştığımız bu dönemde bu kararın
alınması sorumsuzluktur. İsrail ve Filistin arasında adil,
kalıcı, dengeli, tarihî ve manevi haklara riayet eden bir
barış gerçekleşmeden insanlığın huzur ve selamete
ulaşmasının mümkün olmayacağı
unutulmamalıdır.
Bu kabul edilemez gelişmeler
karşısında, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan 80 milyonun
her bir ferdinin, Birleşmiş Milletler kararları hilafına
Kudüs'ün tarihî statüsünü değiştirme yönündeki maceracı
girişimleri kesin ve tartışmasız bir şekilde reddetme
iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 6 Aralık 2017 tarihli
33’üncü Birleşiminde dünya kamuoyuna ortak bildiriyle ifade ve ilan
edilmişti.
Şimdi İslam
İşbirliği Teşkilatı ile tüm dünya devletlerini
sınırları 1967'de belirlenen ve hâlen işgal altında bulunan
Doğu Kudüs'ü bağımsız Filistin devletinin başkenti
olarak tanımaya davet ediyoruz.
Mustafa Elitaş Özgür
Özel
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili
Erhan
Usta
Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup
Başkan Vekili”
(AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Çok teşekkür ediyorum
gruplara ve sayın grup başkan vekillerine.
2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam
ediyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun son
konuşmacısı Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın
olacak.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın
Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
adına, görüşülmekte olan bütçemizin özellikle Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu ve ona bağlı olan Atatürk Araştırma
Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu
bütçeleriyle ilgili konuşmak üzere söz hakkı almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, ben bütçeyi
biraz farklı açılardan değerlendirip hem sabah
yaşananları da dikkate alarak hem de biraz da uluslararası
yaşadığımız birtakım olayları da mercek
altına alarak geniş bir perspektif sunmaya
çalışacağım. Malumunuz, gerçekten bazen sosyolojiyi
katlediyoruz, bazen aklı, izanı, bilimi, ilmi, irfanı yok
sayıyoruz, birtakım ifadelerde bulunuyoruz. Bu, yüce Meclisin
azametine, şanına, şerefine çok da yakışır
şeyler değil.
Saygıdeğer milletvekilleri, güçlü
milletlere baktığımızda ve bunların güçlü bir
şekilde sistematikleşmiş hâli olan devletlere
baktığımızda gerçekten var olma kadar varlığını
sürdürmenin çok önemli olduğunu görmekteyiz yani bir milletin var
olmasından ziyade bu varlığının devam ettirilmesi,
sürdürülebilir olması çok önemlidir. Bir devletin
varlığından çok, onun sürdürülebilir bir yapıya
büründürülmesi daha büyük bir önem arz etmektedir. Dolayısıyla, gerçekten,
sürekli ve kalıcı olması için bir ulusun, bir devletin fabrika
ayarlarına çok dikkat etmek lazım, o noktadaki hassasiyetleri
muhafaza etmek gerekir.
Peki, bir milleti güçlü ve sürekli kılan en
önemli şey nedir? İşte, bu da kültürdür. Yani kısaca, bir
milletin yaşayıp yaşatarak kuşaktan kuşağa
aktardığı siyasi, edebî, tarihî, hukuki, örfi tüm değerler
manzumesinin adıdır kültür. İçeride kuşaklar arası
iletişimi güçlendirdiği gibi uluslararası boyutta da milletler
ailesi içerisindeki o milletin saygın yerini almasını
sağlar. Dolayısıyla güçlü bir millet-devlet terkibi bu kültürel
değerlerin korunarak, yaşatılarak, kuşaktan
kuşağa aktarılarak sağlandığına
tanıklık etmekteyiz.
Bu değerler yapısı içerisinde,
özellikle de bir ulusun birlik ve bekasının güçlenmesini ve ebet
müddet bir yapıya bürünmesini sağlayan en önemli unsurların
başında dil birliği yani ortak dil bilinci ve tarih şuuru
gelmektedir. Yani diğer bir ifadeyle bizi biz yapan kültürel
değerlerimiz, vazgeçilmezlerimiz arasında en önemlisi “ses bayrağımız”
dediğimiz güzel Türkçemiz ve maziden atiye uzanmamızı
sağlayan o şanlı, şerefli tarihimizdir.
Güçlü milletlere baktığımızda
gerçekten en büyük hazinelerinin kültürel değerleri olduklarını
çok net bir şekilde görmekteyiz. Dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal
Atatürk de bu kültürel değerlerin farkında olarak akamete
uğramış millet olma potansiyelini harekete geçirerek Millî
Mücadele’yi ve akabinde genç cumhuriyeti kurmayı
başarmıştır. Dahası kurmakla yetinmemiştir, bu
kültürel değerlerin kuşaktan kuşağa
aktarılmasını yani son sığınağımız
olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ebet müddet bir yapıya bürünmesini
sağlamak için de özellikle odaklandığı en önemli husus bu
kültürel değerlerin muhafazası, müdafaası, uluslararası
boyuta taşınması konusundaki hassasiyetidir. İşte, bu
hassasiyetten dolayı Türk Tarih Kurumunu ve Türk Dil Kurumunu
kurmuştur.
1930’ların hemen başlarında kurulan
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu, 7 Kasım 1982’de kabul edilen
Anayasa’nın 134’üncü maddesiyle kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu bünyesine dâhil edilmiştir. 12 Eylül askerî darbesi
sonrası yapılan bir kanuni düzenlemeyle Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih
Kurumlarının yanı sıra “Atatürk Araştırma
Merkezi” ve “Atatürk Kültür Merkezi” adı altında iki kurum daha ilave
edilmiştir. Böylece, tarih ve dil konularının işlendiği
diğer kurumlar da katılarak ama ana gövde olarak Türk Tarih Kurumu ve
Türk Dil Kurumu o tarihî misyonunu sürdürmeye devam etmiştir.
Aslında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda
belirtilen ilke ve esaslara göre faaliyette bulunan hiçbir siyasi
iktidarın itiraz edemeyeceği, siyasetüstü söz konusu kurumlar, temel
ilke olarak Türk tarih, dil ve kültür değerlerinin korunması ve
kuşaktan kuşağa aktarılması ve uluslararası
boyuta taşınması gibi yüksek görev ve hedeflere sahiptir.
Böylesine yüksek ideallere, görev ve sorumluluklara sahip güzide
kurumlarımızın sınırlı bütçeleriyle beklenen
hizmetleri vermede zorlandığına tanıklık etmekteyiz.
Çünkü söz konusu yüksek misyon ve vizyonun gerçekleştirilmesi, ehliyet ve
liyakat temel prensibinden hareketle, ilgili konularda temayüz etmiş ve
ulusal, uluslararası düzeyde yetkinlikleri ve uzmanlıkları
yaptıkları bilimsel çalışmalarla onanmış bilim
adamları tarafından yönetilmesinde yarar vardır. Çünkü başkanlar,
başkan vekilleri ve altyapılarında oluşturdukları
bilim uzmanlarına baktığımızda, çok net bir
şekilde, gerçekten, sanki tek taraflı bir kalkınma ya da tek
taraflı bir gelişme, tanıtma düşüncesi yatmaktadır.
Elbette ki hâlihazırda bu kurumların
başında olan yetkin arkadaşlarımızın
konularında gerçekten uzman oldukları kanaatini taşıyoruz
ama unutmayın ki Mustafa Kemal bu kurumları kurarken -Gökalp’ten
esinlenerek, onun ideolojik yapısından esinlenerek, “fikir babam”
dediği yapıdan esinlenerek- hedefi neydi? Bir ayağımız
doğu bir ayağımız batı. Neydi hedefi? Millî bir yapıya
uluslaşma sürecini devam ettirirken muasırlaşmayı da göz
ardı etmemekti. Şimdi, bu terkip, Allah’a şükür, bugüne kadar
çeşitli saldırılara maruz kalsa da
devamlılığını, sürekliliğini korumaya
çalıştı özellikle Türk siyasi tarihinde, zaman zaman sekteye
uğratılmaya çalışıldı ama.
Şimdi, bu, gerçekten, Türkleşmek,
muasırlaşmak, İslamlaşmak deyin adına, doğu ve
batı sentezlemesi yapmak, Genel Başkanımızın geçen
sene çok daha farklı bir terkiple daha anlaşılır, daha
güzel bir ifade hâline getirdiği “çift başlı Selçuklu
kartalı” ifadesiyle kendine çok rahat bir şekilde
karşılık bulmaktadır. Yani biz Türkiye Cumhuriyeti devleti
olarak hem doğuda iddialıyız hem batıda hem İslam
coğrafyasında iddialıyız hem de Garp
coğrafyasında iddialıyız yani çift başlı kartalımızın
biri doğuya bakarken biri batıya bakıyor, biri muasır
medeniyetlere bakarken biri de kendimizin de katkıda bulunduğu
doğu İslam medeniyetine bakmaktadır. Şimdi, böyle bir
terkibin yansımasını çok istiyoruz, bu kurumlarda olsun ama
maalesef, bu kurumlarımıza baktığımız zaman,
keşke sadece doğu ağırlıklı, doğu dilleri
ağırlıklı değil de biraz da hedeflerimizden
dolayı, kurucu yüksek ideallerimizden dolayı -bu kurumlar adına
konuşuyorum, yüksek misyon ve vizyon ifadeleri var- bunlar da
olsaydı. Dolayısıyla, evet, bu eksiklikleri ifade etmemizin
nedeni, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Türk tarihî ve kültürel
mirasına sahip çıkıp, onu kutsal bir emanet olarak kabul edip
bizden sonraki kuşaklara da sağ salim bir şekilde emanet etme
yükümlülüğümüzden kaynaklanıyor. Hassasiyetimiz budur, kişisel
herhangi bir itirazımız söz konusu değildir.
Şimdi, niye bunları söyledik? E, kendine
2023, 2053, 2071 gibi yüksek hedefler koyan bir ülkeyiz, böyle yüksek bir
hedefimiz var. O zaman ne yapmamız lazım? Kalkınma projesini
topyekûn bir kalkınma projesi olarak unutmamamız gerekir. Yani
hassaten, kültürel kalkınmasını sağlayamadan ekonomik ve
teknolojik kalkınmaya odaklanmak kanadı kırık kuş
misali eksik olur. Dolayısıyla, Allah korusun, kültürel
kalkınmasını başaramamış milletler, inanın,
çok sıklıkla kullandığımız o klişe ifadede
varlık bulduğu gibi, efendim, medeniyetler, kültürler
mezarlığında yerini alır. Dolayısıyla bizim
eğer böyle uzun vadeli bir vizyonumuz var ise bunun en önemli
ayağı da gerçekten bizi devlet olarak ayakta tutan, bizi millet
olarak ayakta tutan kültürel değerlerimizi sağlıklı bir
şekilde muhafaza etmek ve kuşaktan kuşağa
aktarılmasını sağlamaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu anlamda,
baktığımızda, elbette ki yapılan güzel şeyler de
var. Güzeli alkışlarız, güzeli takdir ederiz, taltif ederiz ama
eksiği de ifade ederiz, eksiklerimizi de söylemek zorundayız.
Şimdi, bu kurumlarımız gerçekten bir an önce… 2011’de bir idari
sekteye uğratılan bu kurumumuz hâlbuki gerçekten mali ve bilimsel
açıdan özerk bir kurum olması lazım, şeffaflık
kaydıyla, denetlenebilirlik kaydıyla, efendim, ana ilkelerden
kaymamak kaydıyla. Çünkü yüksek amaç ve ülküleri ortada, belli,
kurumların. O zaman, bunlara mali ve bilimsel özerklik tanımak
zorundayız. Bunu nasıl yapacağız? İşte, 2011’de
bir bakanlığa bağlıyken daha sıkı bir bürokratik
kontrol altına almak amacıyla daha yüksek bir makama
bağladık ve doğrudan bir kontrol ve o dönemde gerçekten bizi
derinden inciten bir şey daha oldu. 2014’te, hiç unutamıyorum, biz bir
taraftan bu kurumların daha çok kürsüleşmesi, daha çok
ihtisaslaşmasını savunurken bizim için çok elzem olan Ermeni
Masasının kapatılmasına tanıklık ettik.
Sayın Davutoğlu’nun Başbakanlığı zamanında
bu kürsü kapatıldı.
Hâlbuki ideal olan neydi? İdeal olan
şuydu: İşte bugün sıkıntılarını
yaşıyoruz, bakın, bugün önümüze bir Kudüs sorunu geldi, bir
Myanmar sorunu geldi, değil mi? Nedir? İşte bu kurumlar bütün
Batı toplumlarında, gerçekten, yüz yıllık vizyonları,
misyonları, öngörüleri olan, baktığımız güçlü
yapılarda bunlar bu kurumlar üzerinden saha
çalışmalarını yapar ve gardını alır;
muhafaza kültürünü etmekle mükelleftir.
Ne oldu? Biz istiyorduk ki özellikle
yaşadığımız coğrafya itibarıyla,
sıkıntılarımız itibarıyla her konuda mutlaka bir
masa olsun. Yakın komşularımız değil sadece, bütün
dünya coğrafyasında, muhatap olduğumuz küreselleşen bu
dünyada artık komşuluk kavramı da çok
farklılaştı. En uzak fiziki mekân bazen en yakın
müttefikiniz olabiliyor. Dolayısıyla bu bağlamda da o uluslarla,
o devletlerle ilgili çok geçerli masalarımız olmalı ve
hazırlığımız olmalı. Nedir bunun yolu? Çok net
söylüyorum, somutlaştırıyorum: Bunların dillerinin
öğrenilmesi lazım, kültürlerinin tanıtılması,
tanınması lazım, bu konuda yapılan bütün bilimsel
çalışmaların desteklenmesi lazım.
İşte bugün Kudüs karşımıza
çıktı. Kudüs konusunda akşamları televizyon
kanallarında artık seyretmekten bıktığımız,
uzman ama önlerinde cep telefonsuz konuşmaya gidemeyen, programa gidemeyen
tiplerden bıktık. Uzmanlık alanların gerçekten bu tür
kurumlarda yetiştirilmesi lazım; Kudüs konusunda tarihî bir uzman,
gerçekten. Bir de Diyanetle ortak bir proje geliştirip Kudüs’ün hem kutsi
yönünü inceleyen bir araştırmanın hem de tarihî yönünü inceleyen
bir araştırmanın hazırladığı bir şeyi
ortaya koysak, bunu da bizim siyasi erkimiz çok net bir şekilde
uluslararası arenada kullansa kötü mü olurdu?
Myanmar işte, aynı şeyi
söyleyebiliriz. Bakın, ben Batı dilleri edebiyatı profesörüyüm.
Ben Myanmar’ı, inanın, bir doktora öğrencime tez konusu seçerken
George Orwell’in “Birmanya Günleri” diye bir romanında tanıdım
tesadüfen. Birmanya, Burma İngiliz sömürgesi, daha sonra, bugün Myanmar’a
dönüşmüş bir yapı. Araştırdık, inanın,
Zeynep Oral, gazeteci yazar, o hanımefendinin, gerçekten, gezip bir turist
rehberi olarak hazırladığı küçük bilgi notu
dışında hiçbir kaynak yok. Şimdi, biz iddialı bir
ülkeyiz, eğri oturup doğru konuşacağız,
büyüklüğümüze uygun, gerçekten bu kültürel, bu donanım
adımlarımızı atmak zorundayız ama bugün baktık ki
bir anda orada Müslüman kardeşlerimiz var, orada çile çeken, efendim, bir
sürü sıkıntıya düçar bir insanlar varlığı var.
Hâlbuki biz o konuda yetkin olmalıydık, hazırlıklı
olmalıydık diye düşünüyorum.
Öte yandan, yine, bakıyoruz, uluslararası
boyutta bugüne kadar hep savunmak zorunda kaldık kendimizi.
İşte, bir ara “Mavi Kitap” diye İngiliz istihbaratının
yazdırdığı bir kitaptan dolayı sıkıntı
çektik. Bize bir yafta yapıştırıldı: “Efendim, bunlar
soykırımcı.” Ne zamana kadar biliyor musunuz? Kitabın
yazarı Toynbee kendini inkâr edene kadar, dedi ki: “Evet, bu, bilimsel bir
yapıtım değil. Ben bilim adamıyım ama maalesef
utanarak söylüyorum: Bu, İngiliz istihbarat örgütünün bana dayatarak
yazdırdığı bir eser.”
Şimdi, 1970’li yıllardan sonra da Gece
Yarısı Ekspresi filminden çektiğimizi Allah bilir. Ne zamana
kadar? O filmdeki bizlerin her türlü olumsuzluklara düçar resmimizin
inkârı için neler yaptık neler. Ne zamana kadar biliyor musunuz?
Filmin yapımcısı Alan Parker kendini inkâr edene kadar, dedi ki:
“O filmi ben Ermeni diasporasının kaynaklarıyla,
baskılarıyla yaptım, sanat anlayışıma çok tersti.
Türklerden özür diliyorum.” Billy Hayes adındaki o filmin kahramanı
da Kıbrıs’ta bir özel televizyon kanalına aynen röportaj verdi,
dedi ki: “Ben bu anlatılanlarla ilgili hiçbir şey yaşamadım,
bunlar iftira. Benim cezaevi yıllarımda Türkçe öğrendiğim
arkadaşlarım var.”
Şimdi, bunları niye örnek olarak
veriyorum? Bunlardan ders çıkaralım artık,
şapkamızı önümüze koyalım. Mademki 2071 gibi bir yüksek
vizyonumuz var, o zaman gerçekten ona uygun
hazırlıklarımızı tamamlayıp bu kurumları
destekleyerek, bu kurumlarda ehliyet ve liyakati ön plana alarak, siyasi
mülahazalardan uzak, işi ehline vererek bu tür hazırlıkları
yapalım.
Tarih Kurumumuzun bir matbaası vardı; çok
sofistike bir matbaa, çok modern, istediği eseri çok rahat
çıkarabilecek bir matbaaydı ama aktif değil, bütçe yok.
Şimdi, Tarih Kurumu üzerinden basılan kitaplar
dışarıdan ihale edilip dışarıdan
bastırılıyor, maliyeti daha yüksek.
Ben yine kendimden bir hatıramı
paylaşayım, acı bir hatıra: 1995’te doktoramı bitirdim
geldim, “Batı’da Türk İmgesi” diye bir çalışma yaptım
–kitap buradaydı, kürsüye getirmeyi unuttum- inanın, ilk işim ne
oldu biliyor musunuz? Gerçekten, Türk millî değerlerine inanan, Türk
milliyetçisi olarak ben dedim ki: Aynı zamanda Batı Türk’e nasıl
bakıyor, bunu bir doktora tezi hâline getirmeliyim. Tarih Kurumuna
götürdüm, takdim ettim “Bunu basalım, bunu dünya okusun.” dedim.
“Maalesef, bizim bunu yapacak kaynağımız yok.” dendi ve o kitap
dışarıda basıldı, dış kaynakların
desteğiyle basıldı. Allah’a şükür bugün, bizim
hakkımızdaki bir sürü yalan yanlış iftiraları yok eden
o kitabımız birçok üniversite kütüphanesinde var.
Şimdi, bu acı tecrübelerden sonra, daha
önemlisi, içeride de birtakım sıkıntılara maruz kalıyoruz.
Bu kurumlar eğer ciddi çalışmalar yapar, bunların önü
açılırsa hem dışarıdan, biraz önce saydım, “Mavi
Kitap”tı, soykırım müzeleriydi, sözde soykırım
iddialarıydı, etnik ve mezhepsel ayrıştırmalardı…
Efendim, içeride de bunların sanki bir senkronize hareketiymiş gibi,
işte sabahtan beri yaşadığımız şeylere
hepimiz tanıklık ettik. Sosyoloji altüst oldu, “millet” kavramı
altüst oldu. Yani Allah aşkına, düşünebiliyor musunuz, “asimilasyon”
kelimesi kullanılıyor. Asimilasyon olsa… Aynı ağızdan
şu cümle çıktı, ben birkaç gün önce şahitlik ettim, diyor
ki: “Benim aslen annem Arap, babam Türk asıllı, efendim
damadımın biri Türk, biri Çerkez.” falan filan. Ya Allah
aşkına, o zaman niye böyle çelişkiye düşüyorsunuz? Asimile
olsaydı sen böyle bir yapıdan bahsedebilir miydin?
Biz her zaman söylüyoruz, inanın, Türkiye’nin,
Türk milletinin millet olma hikâyesi çok farklı. Hiçbir kitapta yok
Batı literatüründe, zaten karışıklık oradan. Çünkü,
Batı literatürüne baktığınız zaman “millet”
tanımları ya ırka dayalı yapılır, ya
coğrafyaya, ya tarihe. Ama bizim geleneğimiz, örfümüz, millet olma
kabiliyetimiz çok farklı. Biz Anayasa'da bunu teminat altına
aldık, dedik ki: Ya, bu coğrafyada emeği olan, yaşayan,
katkısı olan, birlik beraberlik bilinci içerisinde, kardeşlik hukukuna
bağlı herkes Türk’tür. Bu bir milletin adıdır. Bunun için
de eğer etnisite... Bilimsel bir araştırma yapacaksanız
etnik olarak her şeyi koyabiliriz kim hangi etnik kimliğe dâhilse ama
Türk’ü kimse etnik bir kimlik olarak onların arasına
sıkıştırmasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) – Bu, bilime
aykırı; irfana, izana aykırı şeydir. Eğer
etnisiteden bahsedeceksek Türkmen’i etnik kimlik olarak bahsedebiliriz;
Kıpçak’ı, Kuman’ı etnik kimlik olarak kabul edebiliriz fakat
Türk bir etnik kimliğin adı değildir. Dolayısıyla, bu
terkiplerden, gerçekten bu kullanımlardan uzak duralım. Laz, Çerkez,
Arnavut, Boşnak, Türk, Kürt yani biz...
BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür
ederim.
KAMİL AYDIN (Devamla) – Bir dakikalık
sonuç şeyim olmayacak mı?
BAŞKAN – Hiç kimseye uzatma vermedim Sayın
Aydın.
KAMİL AYDIN (Devamla) – Peki, inşallah bir
dahaki sefere.
BAŞKAN – Anlayışınızdan
dolayı teşekkür ederim size.
KAMİL AYDIN (Devamla) – Bu dilek ve
temennilerle, bu kurumun amacına uygun çalışmasını
ümit ederek inşallah hayırlara vesile olur diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, böylelikle Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar da sona erdi.
Şimdi birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati. 17.34
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon yerinde, Hükûmet yerinde.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin
konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak Bursa Milletvekili Sayın Lale
Karabıyık konuşacak.
Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri diyeceğim ama daha henüz kimse
gelmemiş.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Bize demiş
oldunuz.
LALE KARABIYIK (Bursa) – Evet, size demiş
olayım.
Algı yönetimi diyorum her konuşmamda ve
Adalet ve Kalkınma Partisi algı yönetimini çok başarıyla
yapıyor, bunu da her zaman belirtiyorum. Ancak iki gün önce bir büyüme
rakamı açıklandı, yüzde 11,1 büyümüş olduk. Bana göre bu
bir tabela büyümesi. Neden bunu söylüyorum? Bunu hep birlikte
değerlendirmemiz lazım aslında sayın vekiller çünkü
gerçekleri görmenin bize bir zararı olmaz. Gerçekleri görelim ki hep
birlikte en iyiye doğru gidelim, vatandaşın hayrına bir
şeyler yapalım.
Bakın, bütçede de iktidar için önemli olan salt
büyüme rakamı yani nicelik olarak ne kadar çok büyümüşseniz o kadar
iyidir diyor ama niteliğine bakmıyorsunuz çünkü niteliği önemli.
Niteliği, sürdürülebilir olup olmadığını gösterecek;
niteliği, hanelere yansıyıp yansımadığını
gösterecek; niteliği, dar gelirlinin bütçesine, maaşına,
ücretine yansıyıp yansımadığını gösterecek.
Ama maalesef niteliği üzerine bir çalışma yapmak mümkün olmuyor.
Bu büyüme hızlı bir borç
artışına dayanan bir büyüme olduğu için sürdürülebilir
değil, keşke olsaydı. Ardından, hazine garantili kredilerle
makine teçhizat yatırımlarının artışını
sağladığı için bunun hazineye ilerideki olumsuz etkisini de
düşünmek lazım. Yine, bu büyüme tüketimle bir büyüme, ÖTV ve KDV’de
indirim sağlandığı için teşvik edilen bir hormonlu
büyüme ama o ÖTV ve KDV de geldi, bütçede açık yarattı ve borçlanma
ihtiyacını had safhaya çıkardı.
Peki, başka nasıl bir büyüme bu? Tüketime
dayalı bir büyüme olduğu için enflasyonu da tetikleyen bir büyüme ama
büyümenin bir önemli özelliği daha var ki geçen yıl aynı dönemde
eksi 0,2 küçülme olduğu için baz etkisinden de yüksek görünen bir büyüme.
Ancak bu büyümenin gerçeğinde başka bir şey daha yatıyor.
Bakın, ücretlilerin millî gelirden aldığı pay yüzde
36’ydı ama açıklanan bu büyüme rakamından sonra yüzde 32’ye
düştü. Demek ki emeklinin, ücretlinin, emekçinin aldığı pay
azaldı bu büyümede.
Başka bir nokta, vergide bir adaletsizlik söz
konusu. Bütçedeki gelirlerin yüzde 86’sı vergi gelirleri. Vergi
gelirlerinin yüzde 60’ı dolaylı vergiler yani vatandaşın
üzerinden alınan vergiler, tüketimden alınan vergiler; yüzde
40’ı ise doğrudan vergiler. Peki, çalışan, istihdam
edilenlerin yüzde 65’i de ücretli değil mi yani yine onların
üzerinden alınmış oluyor. Dolayısıyla, enflasyonun da
altında ezilen bütün ücretliler, bütün memurlar bu büyümeden
haklarını talep etmek durumunda o zaman. Ben şimdi onlara
sesleniyorum: Madem büyüme var bu büyümeden siz de hakkınızı
almak durumundasınız.
Ve iktidar partisine, ekonomi yönetimine
sesleniyorum: Madem yüzde 11 büyüdük… Burada alkışladınız,
sevindiniz, gerçek bir tabela büyümesi olmasaydı, gerçek bir büyüme
olsaydı ve sürdürülebilir olduğuna inansaydık biz de çok
sevinecektik. Öyle olmasını arzu ederiz ama madem “Büyüdük.”
diyorsunuz -tamam, kabul, büyüdük- o zaman gelin enflasyon artı yüzde 11
olan bu büyümeyi ücretlere, maaşlara yansıtın, biz de
alkışlayalım. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer bunu yapmayacaksanız o zaman nasıl büyüdük, bunu
açıklayın. Eğer bunu yapmayacaksanız büyüme kimin cebine
girdi, nerede bu paralar, nasıl oldu bu büyüme, bunu açıklayın.
Evet, ücretli, çalışan, memur, emekli yüzde 11 büyümeden
payını almak istiyor.
Bir başka konu, burada Sayın Başbakan
“İhracat arttı.” dedi, alkışladınız. İhracat
artmış, ne güzel ama hiç ithalattan bahsetmedi. Oysa on ayda 61,2
milyar dolar dış ticaret açığımız var değerli
vekiller ve bu dış ticaret açığı geçen yıla göre
yüzde 32 oranında artmış. Bunu niye kimse sormadı, niye
dile getirilmedi bu? Büyümek için mutlaka dış ticaret
açığı, cari açık mı vermemiz gerekiyor? Üstelik
hatırlatırım ki cari açığın finansman kalitesi de
son derece bozuldu. Şimdi artık yüzde 70’i dolaylı
yatırımla, sıcak parayla sağlanıyor ve o sıcak
paranın getirdiği bir risk var ve yüksek faiz ve kâr payı
bekliyor, bunu vermezseniz de kaçıp gider. Ondan sonra “Bu faizler niye
yüksek seyrediyor?” Faizler düşmez ki böyle. Dışarıya,
borca bağımlı hâle gelmişiz, sıcak parayla
borçlanıyoruz, borsa iyi kazanç getirmezse Hazine yüksek faiz vermezse
dışarıdan yatırım gelmez.
Diğer taraftan, bir de Hazineye bakalım.
Hazine gitti, bir borçlanma yaptı. Bütçe açığının
üzerinde bir borçlanma gerçekleştirdi. Bakın, 36 milyar liralık
bir bütçe açığı için 78 milyar lira borçlandı. Sorduk ve
Sayın Mehmet Şimşek “Sebebi, spekülasyonlara hazırlıklı
olmak için.” dedi Plan ve Bütçe Komisyonunda sorumuza yanıt olarak. Yani,
sayın vekiller, biz bu kadar belirsizliğe teslim mi olduk? Yani, bu
ekonomi yönetiminin çok büyük bir gafıdır. O zaman bütün ipler
elimizden çıktı mı? Biz bu kadar maliyete rağmen
spekülasyonlar sebebiyle hazırlıklı olmak için kat kat üstünde
bir borçlanma yapıyoruz. İnanılır şey değil.
Başka bir nokta… “Cari açık” diyorsunuz,
cari açık sanki büyümek için, kalkınmak için gerekliymiş gibi
düşünüyorsunuz ama hedefleriniz içinde cari açığı küçültmek
ya da ortadan kaldırmak gibi hiçbir şey yok ve cari açıkla
büyüyen bir ekonomi olarak da övünüyorsunuz. Hâlen yüzde 50 oranında
yatırım mallarında dış girdi var. Bunları ciddiye
almak lazım. Hani katma değeri yüksek sektörler ön plana
çıkacaktı? Bunlar için ne yaptınız, bütçede bunlar için
nasıl bir hedef koydunuz? Hayır, böyle bir hedef de yok. Tek hedef
var: Salt büyüme rakamı, nicel olarak. Rakam ne kadar büyükse o kadar
başarılı oluruz, alkışlanırız şeklinde
bir inanış var ki bu son derece yanlış, kendi kendimizi
kandırıyoruz.
Bir başka nokta, Hazine 6 milyar lira bu
köprülerde… Hani diyorsunuz ya “Köprülerin yapılmasını siz
istemediniz, köprülere karşısınız.” Böyle bir algı
yaratmaya çalıştığınız kesin,
inandırıcı da olabilirsiniz ama bizim köprülerin
yapılmasına değil, onların finansman şekline
itirazımız var ve de haklıyız. (CHP sıralarından
alkışlar) İşte, 6 milyar lira, şu anda bütçeye gelen
yüklerden bir tanesi de o. Finansman şekline karşıyız ama
siz bunu istediğiniz algıyı yaratmak için istediğiniz
tarzda çeviriyorsunuz.
Bir başka nokta, sürekli ezberlediğiniz
rakamlar var. Mesela, “Genel Başkanınızın zamanındaki
SGK açıkları.” diye bir tek bu ezberlenmiş. Herkes
şahittir, burada defalarca belgeleri getirip gösterdim. Plan ve Bütçe
Komisyonunda, en son defa, Maliye Bakanına ve birkaç gün önce bu konuda
bir söz sarf etmiş olan ne yazık ki Çalışma Bakanına
rakamlarla gösterdim tabloları, hiçbir şeye sesi çıkmadı
-itiraz etmedi- iki bakanın da.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Anlamamıştır.
LALE KARABIYIK (Devamla) - Çünkü şu anda zaten
SGK’nın açıklarından dolayı bütçe açığı var,
bu tabloyu da ortaya koymak lazım. Genel Başkanımızın
zamanında açık filan yok, siz şimdiki açıklarla bir
kıyaslayın. Düzelmenin sebeplerini de ortaya koyduk. 6111 sayılı
Kanun’da afla getirilen birtakım düzenlemelerle son yıllarda bir düzelme
olduğunu da ortaya koyduk. Lütfen, bütün bu gerçekleri unutmayalım.
Verilerle konuşmak en güzelidir, gerçekleri görebilmek doğru yapmak
için en iyisidir.
Sürem sanırım kalmadı, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Karabıyık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
olarak Adana Milletvekili Sayın Elif Doğan Türkmen konuşacak.
Buyurun Sayın Doğan Türkmen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin süreniz yedi dakika.
Bundan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına konuşacak olan bütün sayın milletvekillerinin konuşma
süresi yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana)
– Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve bizi ekranları başında izleyen sevgili
yurttaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine partim adına söz
almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün misyonu; tarihî, kültürel varlıklarımızı
korumak, tarihî miraslarımız olan vakıfları amaçlarına
uygun yaşatmak, geleceğe taşımaktır. Vakıflar
Genel Müdürlüğünün 2018 yılı bütçesi 741 milyon, 2018
yılı gider bütçesi 531 milyon 210 bin. 210 milyon bir
fazlalığı var. Buna rağmen, bir torba kanun düzenlemesiyle
gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan kültür ve tabiat
varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi o
şahısların kendisine bırakılmış.
Sayın milletvekilleri, bu düzenleme
yanlış. Bu konuda komisyon üyelerimizin komisyonda yapmış
oldukları itirazlar var. Bu düzenlemeden vazgeçilmelidir çünkü Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarihî ve kültürel miraslarımıza sahip
çıkmalıdır, misyonu budur. Vakıflar Genel Müdürlüğü,
bütçesindeki paradan faiz elde etmek değil tarihî ve kültürel
miraslarımıza sahip çıkmak durumundadır. Vakıflar
Genel Müdürlüğü, mevcut parasını Vakıflar Bankası,
Ziraat Bankası ya da Halkbank gibi bir devlet bankasında
değerlendirmemektedir. Bunu da ilgili Sayın Başbakan
Yardımcısına sormak istiyorum, neden?
Değerli milletvekilleri, ülkemizde birçok
vakıf var. Bu vakıflardan bir kısmı, geçmişte
yurtları ve yurtlarında çalışanlar iyi denetlenemediği
için Karaman’da bir yurda ait öğretmen ne yazık ki hepimizin
yüreğini yakan, vicdanını sızlatan bir eylemde bulundu.
Keza, Adana Aladağ’da yine bir vakıf yurdu, iyi denetlenemediği
için 12 canımızı kaybetmemize yol açtı. Buna rağmen,
hâlen gerek Millî Eğitim Bakanlığı gerek Sağlık
Bakanlığı ve gerekse Kültür Bakanlığı ne
yazık ki bu ve benzeri vakıflarla iş birliği yapmaya devam
etmekte ve merkezî bütçeden de çok ciddi paylar ayrılmaktadır.
Şunu sormak istiyorum: Millî Eğitim Bakanının görevi yurt
yapmak değil de nedir? Niçin Millî Eğitim Bakanı kendi asli
görev alanı içerisinde olan yurdu yapıp işletmeyi tercih etmiyor
da bu yurtları birtakım vakıflara anahtar teslim vermeyi tercih
ediyor?
Keza, merkezî bütçede bu tür vakıflara
ayrılan paraları gördüğümüzde, 2006 yılında 13 milyon
civarındayken şu anda 1 trilyonu çoktan geçmiş durumda.
İşte, bu rakamlar gerek Adana’mızda gerek Türkiye’mizde yurtlarda
kalmak zorunda kalan ama devlete ait yurt bulamadığı için
vakıf yurtlarında kalan çocuklarımıza dönük bir proje midir
diye sadece biz değil Türkiye’deki tüm kamuoyu gerçekten merak ediyor ve
bu merakın, bu sorunun cevabını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bakanlıkların bütçelerini, Hükûmetin bütçesini görüşüyoruz.
Tabii ki bu bütçeyi görüşürken ilim Adana’yla ilgili birtakım
sorunları dile getirmek ve bu sorunların çözümü anlamında da
Hükûmetin yatırımlarını sormak istiyorum.
Bunlardan birincisi, 2006 yılında Bakanlar
Kurulu tarafından alınan bir karar var, bu kararla Yumurtalık,
Karataş bölgemiz turizm teşvik bölgesi ilan edilmiş, 2006. Tarih
2017, 2018 bütçesini konuşuyoruz maalesef bu konuda atılmış
bir adım yok.
Yine 2010 yılı öncesi Adana-Kozan
arası -Kozan ilçemizle ilgili- yolun yapımıyla ilgili
çalışma başlanmış, 2017’nin son ayına girdik,
hâlen Adana-Kozan arası yolumuz ne yazık ki bitirilmedi. Keza
yıllardır Adana’nın Kozan ilçesine doğal gaz
bağlanacağı söylenir ama bu konuda da en ufak bir gelişme
yok.
Yine Adana’mızın Karataş ilçesinde
-ki hemşehrilerimizin büyük bir kısmı
balıkçılıkla geçimini sağlamakta olmasına rağmen-
çok büyük sorunlar yaşıyorlar ve bu sorunların çözümü
anlamında da Hükûmet tarafından en ufak bir adım
atılmış değil.
Bunun yanı sıra, Adana’mızda bir
kısım çiftçimiz Hükûmetin desteğiyle organik tarıma
başladılar ama hepsi pişman. Neden biliyor musunuz? Organik
tarımın yapılması için teşvik veren devlet üretilen
ürünün satışı anlamında ne yazık ki hiçbir proje
gerçekleştiremedi ve organik tarım o kadar eziyetli olmasına rağmen,
elde edilen ürünler normal tarım ürünleriyle neredeyse aynı
değere satılıyor ve organik tarımla ilgili
yatırım yapan çiftçilerin büyük bir kısmı artık bu
yatırımlarından vazgeçmek durumundalar.
Bir konuyu daha dile getirmek istiyorum.
Adana’mızın Aladağ, Feke, Tufanbeyli, Saimbeyli, Pozantı
gibi ilçelerinde özellikle işsiz olan kesim orman işçisi olarak ve
mevsimlik taşeron işçi olarak değerlendirilir. Ama buradaki
kriter ne biliyor musunuz? Mevcut iktidar partisinden alınacak referans.
Bu ilçelerimizdeki hemşehrilerimiz artık iktidar partisinin
referansıyla değil, liyakatla işe alınmak istiyorlar.
Değerli milletvekilleri, en önemlisi,
Adana’mıza Tarsus’ta yapılan büyük kompleks cezaevine rağmen
Kürkçüler’e ek cezaevi yapılıyor, Akkapı’ya yine bir yarı
açık cezaevi yapılıyor. Adanalı cezaevi istemiyor,
Adanalı, teşvikte, sektörel teşvik istiyor, Adanalı ilçe
bazında teşvik istiyor. Bunlar yapılsın ki Adana’nın
ekonomisi yeniden genç cumhuriyet döneminde sanayiye yön veren Adana ekonomisi
gibi olsun ve böylece, sanayimizle birlikte esnafımız, çiftçimiz,
işçimiz, köylümüz ve emeklimiz kazansın.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Doğan Türkmen.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
olarak Hatay Milletvekili Sayın Mevlüt Dudu konuşacak.
Buyurun Sayın Dudu. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEVLÜT DUDU (Hatay) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nda, Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, yani TİKA bütçesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri
izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, TİKA bütçesinde üzerinde
durulması gereken önemli noktalar var. 1992 yılında kurulan
TİKA, Türk cumhuriyetlerindeki soydaşlarımıza destek
amacıyla kurulmuştur ama bugün Balkanlardan Kafkasya’ya, Afrika’ya ve
Latin Amerika’ya kadar yayılmıştır.
TİKA’nın bütçesinin 2018 yılında
317 milyon 312 bin liraya çıkarılması öngörülüyor ama bu kadar
kaynak, TİKA’ya verilen bunca yetkiler, ne yazık ki Türkiye'nin nüfuz
sahasını genişletmiyor, tam aksine TİKA yerine cemaat ve
tarikatlar güçleniyor. Örneğin TİKA değil FETÖ büyümüş,
ahtapotun kolları gibi buraları sarmış, zeki çocukları
alıp eğitmiş ve o ülkelerin kritik noktalarına
yerleştirmiş. TİKA’nın FETÖ’ye seyirci kalması da
büyük bir başarısızlık. Üstelik, TİKA’dan atılan
FETÖ’cüler dikkate alındığında, kurumun kendisine verilen bütçeyle
orantılı çalışmadığı da çok açıkça
ortadadır.
Değerli milletvekilleri, maalesef, ABD
Başkanı Trump’ın, 6 Aralıkta Birleşmiş Milletler
kararlarını ve uluslararası hukuku ihlal ederek Kudüs’ü
İsrail’in başkenti ilan etmesi ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını
açıklaması Orta Doğu’ya pimi çekilmiş yeni bir bomba olarak
düşmüştür. Orta Doğu’daki yangın daha da alevlenmiş,
barış umutları zayıflamıştır. Bizim bu
kararı kabul etmemiz mümkün değildir. Kudüs, İslam dünyası
için vazgeçilmez kutsal bir kenttir. Kudüs, barış kenti olmak
zorundadır.
Ne var ki AKP’nin İsrail ve Kudüs konusundaki
politikası da diğer alanlarda olduğu gibi ilkeli ve tutarlı
değildir. Mavi Marmara Anlaşması’nın 28 Haziran 2016
tarihinde Kudüs’te imzalanmasıyla, esasında, Kudüs AKP
tarafından zımnen kabul edilmiştir. AKP döneminde İsrail’le
yapılan anlaşmaları inceledim, üzülerek söylüyorum ki
anlaşmaların üçte 2’si Kudüs’te imzalanmıştır. Yani
İsrail özellikle önemli anlaşmaları Kudüs’te imzalatarak resmî
kâğıtlarda bu kenti başkent konumunda
meşrulaştırmak istemektedir. Ne yazık ki AKP Hükûmeti de bu
politikaya alet olmuştur.
Değerli milletvekilleri, Trump’ın Kudüs
olayını ortaya atmasının Orta Doğu’da yeniden
alevlenen ılımlı İslam tartışması üzerinden
okunması gerektiği kanısındayım. “Ilımlı
İslam” kavramının ortaya atılması yeni bir Amerikan
tezgâhıdır. Bu oyunun başrol oyuncuları Suudi Arabistan ve
İsrail. Bugün bunların gizlice görüştükleri biliniyor. Bu
görüşmelerden sızan bilgiler ürkütücü. Bağımsız kürdistan
kurulması, İran’da rejimin değiştirilmesi, İsrail’in
Arap dünyası tarafından tanınması, ortak bir Sünni askerî
güç oluşturulması bunlardan bazıları.
Bugün İslam İşbirliği
Teşkilatı toplantısı var, konu Kudüs ve ne yazık ki
toplantıya Suudi Arabistan ve ittifak hâlinde olduğu ülkelerden
katılım çok düşük profilli. Bu önemli bir mesaj. Ne olursa olsun
bu toplantı bir fırsattır. Katılımcı ülkeler ABD
merkezli tezgâh karşısında ortak bir tavır
geliştirerek ona göre konumlanmalıdır. Bugün Kudüs’le ilgili
toplantıda alınan karar memnuniyet vericidir ama konu sadece Kudüs
üzerine değil, oyunun bütünü üzerine, tezgâhın bütünü üzerine göre
irdelenmeli ve buna göre bir tavır belirlenmelidir. Teşkilatın
Dönem Başkanı sıfatıyla bunu yapması gereken
Türkiye’dir. Bunu yapmak “Ey Amerika”yla başlayan sahte efelenmelerden
daha ciddi ve sizin deyiminizle, daha millîdir.
Değerli milletvekilleri, Sayın
Erdoğan Yunanistan ziyaretinde bir Lozan tartışması
başlattı; Lozan’ın güncellenmesi. Şunu açıkça söylemek
gerekirse, Lozan’ın güncellenmeye değil uygulanmaya ihtiyacı
var. (CHP sıralarından alkışlar) Kaldı ki zaten
Yunanistan Lozan’ı kendince güncelliyor. Orada yapılması gereken
Lozan’ı tartışmaya açmak değil, Yunanistan’dan 18
adanın hesabını sormaktı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Başbakanın bütçe sunuş
konuşmasını dikkatle dinledim. Millî davamız olan
Kıbrıs’ı geçiştirmesi gerçekten çok üzücü.
Kıbrıs’ta çok önemli, kritik bir dönemece girildi. Türk tarafı
verebileceği bütün tavizleri vermesine rağmen, ne yazık ki
müzakereler yine hüsranla sonuçlandı. Burada artık Türk
tarafının haklılığı bütün dünyanın gözünde
tescillenmiştir ve yapılması gereken, Kıbrıs
Türklerine yönelik izolasyonun kaldırılması ve yeni formüllerin
devreye sokulmasıdır. Millî davamız olan Kıbrıs’ta
millî ve kararlı bir politikaya ihtiyaç var. Ne yazık ki Hükûmetin bu
konuda vizyon sunamaması, çözüm planı devreye sokamaması ulusal
çıkarlarımıza zarar veriyor.
Değerli milletvekilleri, birkaç söz de
Amerika’da devam eden Zarrab davası için söylemek isterim. Gerçekten
anlayamıyorum iktidar partisini; akılları esir, vicdanları
kör olmuş. Bu nedenle, bizi izleyen vatandaşlarımızın
aklına ve vicdanına seslenmek istiyorum: Bu şarlatanın
ABD’de yargılanıyor olması bu ülke için, hepimiz için bir
utançtır ama bu utancın sebebi, 4 bakanın sevkini burada güle
oynaya engelleyenlerdir. Bu utancın sebebi Reza’nın önüne
yatanlardır. Bu utancın sebebi ona Türk Bayrağı önünde
şov yaptıranlardır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu utancın sebebi “Zarrab cari açığımızı
kapatıyor.” diyerek onu âdeta millî kahraman ilan edenlerdir. Bu
utancı sebebi Zarrab’ı Türk yargısından kaçıran suç
ortaklarıdır. Ama eninde sonunda Zarrab da, suç ortakları da
Türk yargısının önünde hesap vereceklerdir.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dudu.
Dördüncü olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Emre Köprülü konuşacak.
Bir dakika Sayın Köprülü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre söz talebim var.
BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, burada bir konuya Sayın Başbakanımız
konuşmasında açıklık getirmişti fakat ısrarla
iktidar partisinin İsrail’in başkenti Kudüs’ü zımni olarak
başkent olarak kabul ettiği gibi yine aynı ifadeler
kullanıldı. Aslında bütçe konuşmasında meselenin
detaylı bir şekilde burada izahatı
yapılmıştı. 1996 senesinde dönemin Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’in bir ziyaretinde de, orada onlar onu yazıyorlar ama
orada onların “Kudüs” yazması bizim Kudüs’ü başkent olarak
tanıdığımız anlamına gelmedi hiçbir zaman,
şu an da gelmedi. Bizim Kudüs’te bir büyükelçiliğimiz var ama
Filistin’in Büyükelçiliği var ve bugün İslam İşbirliği
Teşkilatını olağanüstü toplantıya çağıran
Türkiye Cumhuriyeti devletidir ve bugün alınan kararla Kudüs’ün Filistin’in
başkenti olduğu İslam İşbirliği tarafından
kabul edilmiştir. Tüm bu çabanın, tüm bu gelişmelerin
arkasında bu işi çekip çeviren, bu işte büyük çaba sarf eden
Türkiye Cumhuriyeti devletidir ve şu an Türkiye Cumhuriyeti’nin
idarecileri, yöneticileridir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mavi Marmara
Anlaşması’ndan sonra İsrail ile Türkiye arasındaki
anlaşmalarda “Tel Aviv” yerine “Kudüs” yazılmaya
başlandığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Başbakanın yaptığı açıklama, dün Sayın
Elitaş’ın bir televizyon programında yaptığı
açıklama sürekli şuna dayanıyor: “Süleyman Demirel
zamanında da uluslararası anlaşmalarda “Kudüs” yazdığı
oluyordu; bu, süregelen bir durum.” 2003 yılında Türkiye ile
İsrail devleti arasında yapılmış olan ve bitki
floralarının karşılıklı korunmasına
ilişkin bir anlaşmada, ki Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla
Meclise yollanmıştır, Tel Aviv ve Ankara’da imzalandığı
yazıyor ve aynen geçtiğimiz günlerdeki “Kudüs” ifadesi yerinde “Tel
Aviv” var. Tel Aviv yazan çok sayıda anlaşma dönemlerinde
imzalandığı hâlde, Mavi Marmara’dan sonra bir Amerikan
şirketine Türkiye'nin Batı yanlısı ve İsrail
yanlısı olduğuyla ilgili lobi yapılması üzerine 64
milyon TL para ödenen durumun aleniyet kazanmasıyla bakıyoruz ki,
Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası anlaşmalarda “Tel Aviv”
değil, “Kudüs” yazmaya o dönemden sonra başlıyor. Zaten durumun
manidarlığı ve rahatsız edici tarafı da budur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, söylediklerimiz ortadadır, bizim için Kudüs başkenttir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, teknik bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Bakan.
Bir şey mi söyleyeceksiniz Sayın Muş?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bizim için
Filistin’in başkentidir Kudüs. Burada anlaşma imzalanmış,
sonra böyle karar verilmiş, bunlar resmî, devletin işte “64 milyon
gönderildi, ondan sonra Kudüs buralarda kabul edilmeye
başlanmış.” gibi bir ifadenin anlamı yoktur. Neye dayanarak
söyleyeceğiz bunu? Suni bir şeydir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Işık, buyurun.
Sayın Bakan konuşuyor.
21.- Başbakan Yardımcısı Fikri
Işık’ın, iki taraflı anlaşmaların bir ülkenin
Dışişleri Bakanlığı neredeyse orada
imzalandığına ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, bu konu özellikle sosyal medyada da çok
speküle edilince, nedir diye bir baktık. Genel uygulama şu: Bir ülkenin
Dışişleri Bakanlığı neredeyse, anlaşmalar
eğer iki taraflı imzalanıyorsa orada imzalanıyor. Sadece
1995’te Sayın Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı olduğu
dönem değil, mesela Sayın merhum Erdal İnönü’nün Başbakan
Yardımcısı olduğu dönemde de Kudüs’te yapılan
anlaşma şu anda arşivlerde var, benim mail’imde var. Yani bu,
bir ülkenin başkentini tanımak anlamına gelmiyor, sadece o
ülkenin Dışişleri Bakanlığıyla bizim
Dışişleri Bakanlığımız bir anlaşma
teati ettiyse onların kendi Dışişleri
Bakanlığı Kudüs’te olduğu için Kudüs yazılıyor.
Mesela belki Tarım Bakanlığı Tel Aviv yazmış
olabilir, bu tamamen teknik bir düzenleme, tanıma anlamına kesinlikle
gelmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) - Ben isterseniz Özgür Bey size göstereyim, 1992’de Sayın merhum
Erdal İnönü’nün Başbakan Yardımcısı olduğu
Hükûmette de aynı anlaşma var. İsterseniz size verebilirim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Hayır, bu bilgiyi size kim
verdi? Yanlış bu bilgi Sayın Bakan, yanlış bir bilgi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Tamamen teknik bir düzenleme.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
uluslararası sözleşmelerin illa başkentlerde imzalanması
gerekir diye bir kaide yok, nerede imzalanırsa o yazılır. Bu
böyle bir kuraldır, bu da uygulanagelmiştir. Bunun üzerinde pek fazla
söz söylenecek bir durum yok diye düşünüyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, bu bilgi de
yanlış ayrıca. Sayın Bakana kim yanlış bilgi
verdi?
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Usta, sadece size söz
vereyim.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Öyle değil
Sayın Başkan, öyle değil, yanlış bilgi vermişler.
Birleşmiş Milletler kararı var.
BAŞKAN – Sayın Usta’yı dinliyoruz.
Buyurun.
22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, geçmişte yapılan
hataları eşeleyip iç siyaset malzemesi yapılacak
davranışlardan kaçınılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin gündeme
getirdiği bu konu… O anlaşma burada yapılırken biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak o zaman karşı
çıkmışız ama bugün biz bunu dillendirmiyoruz -şöyle
veya böyle- böyle bir şey yapılmış olabilir. Türkiye'nin
elini zayıflatacak bir şeyi sürekli gündeme getirmenin iyi niyetle
alakası yoktur, bunu iyi niyetle izah edemeyiz. Hükûmet
tarafının da -bakın, burada herkes sorumlu davranmak
durumundadır bana göre- “Efendim, biz bir defa yaptık ama 1992’de
şu yapmış, 1995’te bu yapmış…” Evvelden ne kadar böyle
yanlış varsa bu yanlışların hepsini ortaya koyup da
Türkiye'nin elini zayıflatmanın, İslam
coğrafyasının elini zayıflatmanın bir anlamı yok
Sayın Başkan. Dolayısıyla herkes burada sorumlu
davransın, bunu iç siyaset malzemesi yapmayalım. Geçmişte
birtakım hatalar yapılmış olabilir, onları
eşelemek, delil göstermek, “Sizde var, bizde var.” bilmem ne demek yerine
bunların üzerini kapatmak lazım. Şu anda Türk devleti olarak,
Türk milleti olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir
haksızlığın karşısında duruyoruz. Elimizi
zayıflatacak, iç siyaset malzemesi yapılacak davranışlardan
kaçınalım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özel…
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Türkiye'nin bu konudaki duruşu konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin
nasıl bir katkı vermeye çalıştığının
bizatihi en yakın şahidi bugün riyaset makamındaki sizsiniz,
gayretimizi gördünüz. Sayın Muş’un konuyla ilgili açıklamalarının
tarafımızdan cevapsız bırakılmayacağı
ortada. Konuyla ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararı varken ve bir ülkenin Dışişleri
Bakanlığının başkentte olmasından başka bir
şey düşünülemeyeceğinden Cumhuriyet Halk Partisinin
söylediği yaklaşım şu, iktidar sahibi olarak “Böyle bir
uygulama yapılmış, dönem içinde doğrusunu da yaptık,
yanlışını da yaptık. Bu şartlardan sonra asla ve
asla imzaladığımız uluslararası anlaşmalarda
Kudüs kentini görmeyeceksiniz. Gerekirse anlaşmayı gelip Tel Aviv’de
imzalayacaklar. Aksi takdirde, imza atmayacağız.” dersiniz. “Yerli ve
millî duruş” dediğiniz o olur.
Milliyetçi Hareket Partisi de belki bu duruma bakar,
Cumhuriyet Halk Partisinin bu katkısından sonra memnuniyet ifade
eder.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ERHAN USTA (Samsun) – Ne katkısı, ne
katkısı? Her şeyi siyasete malzeme yapmayalım ya.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz hiç katkı
yapamayız yani, biz hiç katkı yapamayız.
ERHAN USTA (Samsun) – Her şeyi siyasete malzeme
yapmayalım, iyi niyetle alakası yok bu yaptığınızın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen git her şeyi yap,
ondan sonra biz katkı yapmayalım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Emre Köprülü’nün ismini anons ettim, lütfen saygı duyalım, bekliyor
kendisi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muhalefete muhalefet, iktidar
partisi olmuşsunuz artık, iktidar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmama müsaade
eder misiniz?
BAŞKAN – Yalnız, son olarak, Sayın
Bakana bir dakikalık bir söz vereceğim, sonra Emre Köprülü’yü kürsüye
çağıracağım.
Buyurun Sayın Bakan.
24.- Başbakan Yardımcısı Fikri
Işık’ın, Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Halk Partisinin
hassasiyetine teşekkür ettiğine, rutin bir uygulamayı
“tanıma” anlamına gelecek şekilde yorumlamanın bir
anlamı olmadığına ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, arkadaşların hassasiyetine
teşekkür ediyorum; hem Milliyetçi Hareket Partisinin hem Cumhuriyet Halk
Partisinin hassasiyetine teşekkür ediyoruz. Ancak bu hassasiyetleri ortaya
koyarken rutin ve kesinlikle tanıma anlamına gelmeyen bir
uygulamayı da bundan sonra tanıma anlamına gelecek şekilde
yorumlamanın da bir anlamı olmadığını
düşünüyorum.
Bakın, elimdeki en son şey,
Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Süleyman Demirel,
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Erdal İnönü
ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin; bir anlaşma.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Alakası yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – “Bu anlaşma Kudüs’te 29 Eyar 5752’ye tekabül eden 1 Haziran
1992 tarihinde İngilizce, Türkçe ve İbranice dillerinde tüm metinler
eşit derecede geçerli olmak üzere iki asıl nüsha hâlinde
düzenlenmiştir. İşbu anlaşmanın yorum
farklılıklarında İngilizce metin geçerli olacaktır.”
Şimdi, tanıma anlamına gelmeyen bir durumu biz
hassasiyetlerimizden dolayı tanıma anlamına getirirsek
yarın ülke olarak -iktidarlar gelir geçer, değişir ama-
kendimizi zor durumda bırakabiliriz. Bu iki şeyi birbirinden
ayırmamız lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Sayın
Emre Köprülü’yü dinliyoruz…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Hayır.
Buyurun Sayın Köprülü…
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Bakın, Sayın
Bakanın söyledikleri gerçek değildir.
BAŞKAN – Sayın Pekşen, lütfen
yerinize geçer misiniz, Sayın Köprülü’yü kürsüye çağırdım.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – 478 sayılı
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı üç konuyu içerir.
Bir: Kudüs’te diplomatik misyon olamaz.
BAŞKAN – Sayın Pekşen, grup
başkan vekiliniz konuştu, size söz vermedim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Resmî anlaşma yani.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) – İki: Kudüs’e
ilişkin bütün kararlar geçersizdir. Bunları lütfen kayda geçelim.
Üç…
BAŞKAN – Sayın Pekşen, lütfen yerinize
oturur musunuz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köprülü. (CHP
sıralarından alkışlar)
Tekrar, kusura bakmayın Sayın Köprülü.
CHP GRUBU ADINA EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
1990’lı yılların başında
kurulan TİKA vardı fakat TİKA’nın teknik işlerle biraz
fazlaca ilgilenmesi, restorasyon işlerine yoğunlaşması
neticesinde 2010 yılında Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı ihdas edilmişti. Şimdi, bu
kurumun içerisinde, sayıları 6 milyonu aşan yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımız,
vatandaş kavramının dışında, daha geniş bir
coğrafyada bulunan soydaşlarımız ve akrabalarımız
kapsam içerisinde. Yani çoğunluğu Avrupa’da yaşayan, “gurbetçi”
diye tabir edilen yurttaşlarımız da bu kapsamda, tarihî ve
kültürel bağımız bulunan, Rusya’dan Çin’e, Türk Cumhuriyetlerine,
Irak’a, Yunanistan ve Bulgaristan da dâhil olmak üzere Balkan ülkelerindeki
soydaşlarımız ve akrabalarımız da bu kapsamda.
Şimdi, böylesine geniş bir alanı
kapsayan ve kutsal bir amaç için kurulmuş olan kurumun faaliyet
alanlarına baktığımız zaman açıkça
üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Zira, kurumun faaliyet alanlarında
uluslararası öğrencilere verdiği burs ve birkaç tane konferans
faaliyeti var, başkaca bir organizasyonu yok. Yani
ayrımcılıkla mücadele edecek, İslamofobiyle mücadele
edecek, yabancı düşmanlığıyla mücadele edecek kurumun
çalışma sistematiği içerisinde bunlarla yoğunlaşacak
ve mücadele geliştirecek bir proje yok. Kurum, burs dağıtan,
mutemetlik görevini üstlenmiş bir kurum hâline gelmiş. Biz Cumhuriyet
Halk Partisi olarak öncelikle bu kurumun gerçek amacı kapsamında
çalışmalar yapmasını istiyoruz.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı demişken 200 bine yakın
soydaşımızın yaşadığı Batı Trakya
konusuna ve tabii ki o soydaşlarımızın güvencesi olan Lozan
Anlaşması’na -ki bugünlerde biraz gündemde- değinmem gerekecek.
Öncelikle belirtelim: Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak yurt
dışında yaşayan soydaşlarımıza
bakış açımız partilerüstü, millî bir davanın
bakış açısıdır. Biz dün böyle baktık, bugün böyle
bakıyoruz, yarın da böyle bakmaya devam edeceğiz. Ancak
Sayın Cumhurbaşkanının en son Yunanistan ziyaretinde de
gördüğümüz gibi, çoğunlukla yaptığı gibi yurt
dışındaki soydaşlarımızla ilgili bir millî
davayı yine bir iç politika meselesi hâline getirmeye
çalışmıştır. Şimdi, açıkça söyleyelim,
Batı Trakya’daki Türklerin yaşadığı
sıkıntılar gerçektir, vardır. Bunları biz devamlı
dile getirdik ve Hükûmete bu konuda çözümler üretmesini söyledik ama
belirtmemiz de gerekiyor ki bu sıkıntılar Lozan
Anlaşması kaynaklı değil; Lozan
Anlaşması’nın uygulanmaması ya da
uygulattırılamamasından kaynaklıdır. Ben, “Güncellenir
mi, güncellenmez mi?” tartışmasına girmeyeceğim -konuya
buradan bakmak sağlıklı bir sonuç yaratmaz- başka bir
açıdan ve bir örnekle anlatmak istiyorum konuyu, basit bir örnek olacak.
Değerli milletvekilleri, senede ya da çeke
bağlı bir borcunu ödemeyen birisi var, bir müflis tüccar var, bu
borcunu ödemiyor, senede ya da çeke, bonoya karşı borcunu ödemiyor.
Siz bu adamla devamlı masaya oturup yeniden çek, yeniden senet alarak bu
borcu tahsil edebileceğinizi düşünür müsünüz? Oturup bu sorunu böyle
çözebilir misiniz? Bir şey değişir mi? Hiçbir şey
değişmez. Bir anlaşmayı da anlaşmayı uygulamayan
ülkeye, bu anlaşmanın aksine fiilî durum yaratan bir ülkeye “Hadi
yeniden anlaşalım, hadi yeniden oturup masaya sorunu çözelim?” demek
sizce sağlıklı bir netice verir mi? Zaten, adam uymuyor,
anlaşmanın gereğini yerine getirmiyor, daha da önemlisi,
dahası, bir fiilî durum yaratmış, belli kazanımlar elde
etmiş. Bu koşullarda bu adamla masaya oturmak bizim menfaatimize
olabilir mi? Bize başka bir fayda sağlamaz.
Sayın Başbakanın bütçe
konuşmasını ben de dinledim, şu ifadeyi kullanıyor,
diyor ki açıkça: “Bir anlaşmayı uygulamayan ülkeye ‘Bunun
değişmesi lazım.’ demenin neresi yanlış?” Sonra da
diyor ki: “İşte millî duruş budur.” Bir defa, millî duruş
tanımlaması kimsenin tekelinde değil. Dahası,
gerçekleşmeyeceği, sonucu belli olan bir şekilde bir ülkeyle
tekrar masaya oturalım demek de bir millî duruş değil. Benim millî
duruş anlayışım, bizim millî duruş
anlayışımız çok net. Bir anlaşmayı uygulamayan
bir ülke varsa bu ülkeye karşı yaptırımlar uygularsın,
baskı uygularsın, sorumluluklarını öyle ya da böyle
uygulattırırsın. (CHP sıralarından alkışlar)
Tekrar tekrar masaya oturarak bir ülkeye nasıl bir yaptırım
sağlayabilirsin?
Mesela, başka bir millî duruş konusu:
Lozan’la ilgili, hukuki statüsü belirlenmiş, ülkemize
bırakılmış ancak bugün Yunanistan’ın asker
yığdığı adalarla ilgili birkaç cümle edebilmek de bir millî
duruş. Şimdi, iktidar partisinin milletvekilleri diyebilir, yok böyle
bir şey diyebilir ama bakın, Meclis tutanağından
okuyacağım. Tarih 25 Mart 2015, o günkü Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmaz söylüyor; o tarihte Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilleriyle arasında geçen bir tartışmanın sonucunda
bunu söylüyor, diyor ki: “Bu adalarla ilgili Yunanistan’ın fiilî
uygulamaları olduğu bir gerçek. Ancak fiilî devlet uygulamaları
onların yasal ve hukuki statülerini değiştirmez.
Dolayısıyla bu adalar hukuken Türkiye Cumhuriyeti’nin
egemenliğindedir.” Bunu söyleyen, Hükûmetin Bakanı. Yani ne diyor: Bu
adalarda Yunanistan’ın fiilî uygulaması var ama hukuken bizim diyor.
Yani Yunanistan’ın bu adalara yığınak yaptığını
kabul ediyor Millî Savunma Bakanı. Ama bugüne geldiğimiz zaman birden
bir ters dönüş ve bu adalarla ilgili sorun olmadığı
konuşuluyor. Şimdi, Sayın Başbakan
Yardımcısı da önceki dönemlerde Millî Savunma
Bakanlığı yaptı, ondan önceki Millî Savunma
Bakanının konuşmasını ben söylüyorum. Bu adalarla
ilgili durum nettir ve bu adalarla ilgili, Yunanistan’a gidip tek kelime
etmeyenler bize millî duruştan bahsedemezler. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, değerli milletvekilleri, bizler her
fırsatta Lozan’ı tartışmaya açmanın nedenini çok iyi
biliyoruz. Bir algı yaratılmak isteniyor, net bir algı
yaratılmak isteniyor. Yahu şu bile söylendi: “Japonya’nın ne
işi varmış? Japonya neden imzalamış?” dendi, yahu
diplomasi diye bir şey var. Lozan nedir arkadaşlar? Lozan
Anlaşması, bir ihanet belgesi olan Sevr Anlaşması’nın
yırtılıp atılmasıdır. Japonya da Sevr
Anlaşması’nın taraflarından biri mi? Osmanlı Devleti
Sevr Anlaşması’nı Japonya’ya karşı da
imzalamış mı? İmzalamış. İşte Sevr’i
hükümsüz kılmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti Sevr’i imzalayan Japonya’ya
bile imzalatmıştır ki Lozan’ı, bir daha Sevr’i kimse
ağzına dahi alamasın diye imzalatmıştır. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte, bu nedenle bile
saygı duyulmalıdır. Kime? Başta Mustafa Kemal Atatürk’e,
Lozan’da bizi temsil eden İsmet İnönü’ye ve cumhuriyetin kurucu
kadrolarına.
Ben bir kez daha bu kadrolara
şükranlarımı sunuyorum ve Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Köprülü.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
beşinci olarak Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer
konuşacak.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime, geçen yıl Basın Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine konuşan İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu’nu selamlayarak başlamak
isterim. (CHP sıralarından alkışlar) Mahkemelerin
suçsuzluğunu ispat eden kararlarına rağmen yüz seksen iki gündür
Maltepe Cezaevinde tutulan yol arkadaşımıza yürekten özgürlük
diliyoruz. Bu vesileyle, ülkemizin tutuklu milletvekilleri ayıbından
da bir an önce kurtulması gerektiğini hepimize hatırlatmak
isterim.
Değerli arkadaşlarım, bütçe
görüşmelerinin ilk günü bu kürsüde Sayın Başbakan, Avrupa
Birliği tam üyeliğinin Türkiye’nin stratejik hedefi olmaya devam
ettiğini belirtti. Türkiye ile AB arasında üzerinde mutabakata
varılan hususların hayata geçirilme zamanının
geldiğini söyledi. Türkiye’nin içte ve dışta yönelimlerinin, AB
sürecine bağlılığının sorgulandığı
bir dönemde bu sözleri önemsiyoruz. Madem bu stratejik hedef korunacak, o zaman
bunun gereklerini hep birlikte yerine getirmemiz gerekir. Nedir bunlar? Çok
basit, çok net: Gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti olmak zorundayız.
Öncelikle, bir buçuk yıldır süren OHAL bir an önce
kalkmalıdır.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak teröre, darbelere
hep karşı durduk. Terörle mücadelede gereken desteği verdik. Bundan
sonra da bu tavrımız kararlılıkla sürecek. Ancak
güvenliğimizi sağladığımız kadar
özgürlüklerimizin de üzerine titremek zorundayız. Bu ülkeyi derhâl hür
düşünce ve tartışma ortamına
kavuşturmalıyız. Hür düşünce ortamının olmazsa
olmazı ise özgür basındır. Basın ve ifade özgürlüğünü
bu ülkede mutlaka sağlamalıyız. Bakın, bu hafta İnsan
Hakları Haftası. Gazetecilerin temel hak ve özgürlüklerinin
korunması konusunda dünyada 155’inci sıradayız. Cezaevlerinde
yaklaşık 150 gazeteci var. Önceki gün bu gazetecilerin
davalarından birinde savcı, dört yüz elli gündür tutuklu olan
yazarlar için ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası istedi. Yani, bu Parlamento geçmişte idam cezasını
kaldırmamış olsa bu gazetecilerin idamı istenecekti.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye 12
Eylülden otuz yedi yıl sonra bu tabloyu hak etmiyor. Bakın, 73
yaşındaki Şahin Alpay 11 kronik
rahatsızlığına karşın beş yüz gündür
cezaevinde; Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan aynı şekilde. Son
duruşmada davaları dört ay sonraya ertelendi, tutuklulukları ise
devam edecek. Uzun tutukluluk da bir insan hakkı ihlalidir değerli
arkadaşlarım. İddianamelere bakıyoruz, sadece köşe
yazıları var. Şahin Alpay’ın, Ali Bulaç’ın, Mehmet
Altan’ın kendilerini, yazılarını, eleştirilerini
beğenmeyebilirsiniz ama onların sadece yazdıkları nedeniyle
ömür boyu hapse mahkûm edilmelerine hangi vicdan rıza gösterebilir sizlere
soruyorum değerli arkadaşlarım. Hani biz bu ülkede en
aykırı düşüncenin dahi ifade edilmesini suç olmaktan çıkarmıştık.
Hani bir sözün terörle ilgili suç teşkil etmesi için cebir ve şiddet
içermesi şartını getirmiştik. Birlikte
çıkardığımız bu kanunlar şimdi neden
uygulanmıyor? Neden Yargıtayın buna dikkat çeken kararları
görmezden geliniyor?
Bakın, 25 Aralıkta Cumhuriyet gazetesi
davası var. Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve gazete yöneticisi
Akın Atalay dört yüz üç gündür tutuklu, Ahmet Şık bir
yıldır tutuklu. Gerekçelerine bakıyorsunuz: “Neden bu
başlığı attınız, neden bu manşeti attınız?”
Böyle bir sebeple insanlar yakınlarından, sevdiklerinden, mesleklerinden
aylarca, yıllarca mahrum bırakılabilir mi, soruyorum sizlere.
Deniz Yücel yaklaşık on bir aydır tutuklu, hâlâ ortada
hazırlanmış bir iddianame dahi yok.
Değerli arkadaşlarım, gazetecilerin
cezaevindeki koşulları da son derece kötü; yakınlarından mektup
alıp gönderemiyorlar, avukatlarıyla haftada sadece bir saat kamera
eşliğinde görüşebiliyorlar. Son duruşmaların birinde
Şükrü Tuğrul Özşengül isimli bir sanık kalp krizi
geçirdiğinde hapishaneden cezaevi kampüsündeki hastaneye kollarında
kelepçeyle sevkinin altı saat sürdüğünü, günlerce
ilaçlarının verilmediğini söylüyor. Hava aldıkları
avlularda tepelerine dahi tel çekilmiş durumda. Bir avuç gökyüzü
gazetecilere çok görülüyor.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde
cezaevinde olmasalar da yüzlerce gazeteci soruşturmalarla, davalarla
karşı karşıya; işte Sözcü gazetesi.
Meslektaşlarımız Mediha Olgun ve Gökmen Ulu haksız yere
aylarca tutuklu kalıp çıktılar. Ama şimdi de Uğur
Dündar, Necati Doğru, Emin Çölaşan, Saygı Öztürk gibi bu
mesleğin en dürüst, en namuslu isimleri hakkında dava
hazırlıkları yapıldığı duyumlarıyla
karşı karşıyayız. Atatürkçülüğü, vatan sevgisi,
demokrasiye bağlılığı tartışılmaz Sözcü
gazetesine, Cumhuriyete ve onların muhabir ve yazarlarına “terörist”
diye, “darbeci” diye davalar açılması kime yarıyor hiç
düşündünüz mü? Sadece ve sadece 15 Temmuz darbesiyle
hesaplaşmanın sulandırılmasını isteyen
darbecileri sevindiriyor. Gerçekten darbenin, gerçekten şehitlerimizin
hesabını sormak istiyorsak bu gerçeği asla unutmamamız
gerekir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de
basınımızın başka sorunları da var.
İşte, işsizlik rekoru gazetecilik mesleğinde. 9 bin
gazetecimiz işsiz, iletişim fakültelerinden mezun verdiğimiz on
binlerce genç gazeteci adayını bu sayıya dâhil etmiyoruz bile.
Örgütlülük oranı, sendikalaşma oranı sadece yüzde 5. Temsil
ettiğimiz şehirlerimizde yerel basının maddi imkânları
yok. İki yıldır Basın İlan Kurumunun tarife
artış teklifini Hükûmet reddediyor. Bu yıl yine önünüze gelecek
sayın bakanlar, lütfen bir an önce imzalayın ki Anadolu
basınımız biraz olsun nefes alabilsin. Basın kartları
meselesi de var; gerekçe gösterilmeksizin kartlar iptal ediliyor. Aslında
kartları devlet değil meslek örgütleri vermeli. Bunu
yapmıyorsanız Basın Kartları Komisyonunun oluşum ve
işleyişini düzenleyen yönetmelik eşitlikçi biçimde ve
yaygın meslek örgütlerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Değerli arkadaşlarım,
basınımızın saydığım sorunları
ülkemizin diğer meselelerinden bağımsız düşünülemez.
Hepimizin omuzlarında bu ülkeyi ileriye götürme, evlatlarımıza
yaşanabilir bir ülke bırakma sorumluluğumuz var. Ülkemize
demokrasiyi, hukuk devletini, kardeşliği ve barışı
birlikte getirmeliyiz. Yakın geçmişte, düşünce özgürlüğünün
sınırlarını genişleten yasa ve Anayasa
değişikliğine bu Parlamentoda birlikte imza attık
“Gazetecilerimiz, siyasetçilerimiz, aydınlarımız
eleştirdikleri için hapse atılmasın.” dedik. Çok değil,
birkaç yıl önce bu çatı altında gösterdiğimiz bu demokratik
olgunluğa yeniden ihtiyacımız var. Gelin, gazetecilerimizi,
akademisyenlerimizi, insan hakları savunucularımızı
özgürlüklerine kavuşturalım. Unutmayalım ki onlar
özgürleştikçe Türkiye de özgürleşecektir. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Çakırözer.
Şimdi İzmir Milletvekili Sayın Atila
Serter konuşacak.
Buyurun Sayın Sertel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) –
Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Enis Berberoğlu, yüz seksen üç gündür demir
parmaklıklar ardında, çok sevdiği eşine ve biricik
kızına hasret; Türkiye’nin Türk Bayraklı, Atatürk logolu
Hürriyet gibi gazetesinin genel yayın yönetmenliğini
yapmış, onurlu, kişilikli milletvekili kardeşimiz,
arkadaşımız, haksız ve hukuksuz yere tutuklu. Tam altı
ay bu vicdan sızlatan duruma artık son verilmesi gerekiyor.
Bugün 13 Aralık, Erdal Eren… Erdal Eren 17
yaşında idam edildi, gencecikti, Ankara Yapı Meslek Lisesi
öğrencisiydi. Bu kardeşimiz Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde idam
edildi. İdamından önce, tam on altı saat önce Emin Çölaşan’la
birlikte Savaş Ay, Erdal Eren’le konuşmaya gittiler. Erdal Eren
kendilerine dedi ki: “Beni yaşım küçük olmasına rağmen idam
sehpasına götürüyorlar.” Hiç eğilmedi ve bükülmedi. Onu asan
faşist cuntanın katilleri bugün Türkiye’de anılmıyor ve
sevilmiyor ama Erdal Eren, gencecik Erdal Eren, 17 yaşındaki Erdal
Eren içimizde, kalbimizde yaşıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sevgili arkadaşlarım, bugün RTÜK’ün 2018
bütçesiyle ilgili konuşmak istiyorum. Aslında RTÜK kanun önünde özerk
bir kurumdur ama özüne bakıldığı zaman, özerk olması,
özerk davranması gereken kurumun hiç de öyle olmadığı gün
gibi ortada.
Günümüzde RTÜK damat Berat paşaya
bağlı olarak çalışıyor. Damat Berat paşa ne derse
RTÜK onu aynen onaylıyor. Bunu örneklerle açıklayacağım.
Geçmişte Turkuaz’ın CEO’su olan damat Berat paşa…
BAŞKAN – Şahsiyatla
uğraşmayalım lütfen Sayın Sertel.
Buyurun.
ATİLA SERTEL (Devamla) - Şahıslarla
uğraşmıyorum.
BAŞKAN - Şahsiyatla
uğraşıyorsunuz.
Buyurun, devam edin.
ATİLA SERTEL (Devamla) – …kardeşi
Albayrak’a devretmiştir bu görevi.
Şimdi asla ve asla o medyaya, o
kuruluşlara RTÜK ceza yazamaz. İlhan Yerlikaya’yı başkan
yaptılar, tebrik ediyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – RTÜK’te üyeniz
yok mu sizin? Üye seçtirmediniz mi?
ATİLA SERTEL (Devamla) – Emir-komuta zinciri
içerisinde hareket ediyor ve RTÜK doğru haber yapan, düzgün haber yapan,
tarafsız haber yapmaya çalışan televizyon kanallarını
susturmaya, korkutmaya yönelik bir sopa gibi davranıyor. Örnek mi? Sevgili
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na
sabahın erken saatlerinden başlayıp gece yarılarına
kadar küfreden televizyonlara, kanallara hiçbir soruşturma
açılmıyor ve hiçbir ceza yazılamıyor. Bırakın
ceza yazmayı neredeyse plaket verecekler. Hani Sayın Bakan Numan
Kurtulmuş ile Nihat Zeybekci Zarrab’a plaket verdiler ya, hani
“Hayırsever iş adamı, ihracat şampiyonu.” diye
çıkıp onu çok önemli bir toplantı sonrası ödüllendirdiler
ya, işte o kanallar âdeta ödüllendiriliyor. Rakamları vereyim
arkadaşlar: Fox TV’ye 2016 yılında 15 kez ceza
yazılmış, 5 kez de 2017’de yazılmış, toplamda 20
ceza uygulanmış; Show TV’ye 14 kez, Star TV’ye 10 kez, Kanal D’ye 12
kez ceza verilmiş. Ama ne yazık ki Turkuaz Medyasına verilen
cezaları da burada okumak istiyorum, bilginize sunmak istiyorum sevgili
arkadaşlar: A Haber’e 1 ceza, 24 TV’ye 1 ceza, TV Net’e 1 ceza. Bu,
vicdansızlıktır arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar) Her gün, her gün hakaretler yağdıran
televizyonlara ne yazık ki bu uygulanmıyor.
Ayrıca, TRT de RTÜK’ün dikkatinden
sıklıkla kaçıyor. “İstanbul Muhafızları” denilen
saçma sapan bir dizide bizim Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret
ediliyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası gösteriliyor “Gazi Mustafa Kemal
Atatürk” diye, sonra kötü adam diyor ki dizide çocuklarımıza: “Onu
sıkı bağlamana gerek yok, nasıl olsa bir şey yapamaz.”
RTÜK bunu görmüyor ya da görmezden geliyor. Atatürk’e
saygısızlıktan öte hiçbir işlev görmeyen ve Türkiye’de
artık izlenmeyen TRT’ye kesilen elektrik paylarını helal
etmiyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Haram olsun, zıkkım olsun arkadaşlar.
Ayrıca, telefonlarımızdan ve
bilgisayar alışverişlerinden kesilen paraları da helal
etmiyorum.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Biz de helal
etmiyoruz.
ATİLA SERTEL (Devamla) – Kanal D’nin bir
dizisinde FETÖ’nün kitap kapağı görüldü; haklı olarak RTÜK, ona
ceza yazdı. Hak veriyorum, ne demek terör örgütünün, yazarının
kitabının kapağının görülmesi? Buna cezayı hak
ettiler ama aynı cezanın TRT’ye niye verilmediğini burada
RTÜK’çü arkadaşlara soruyorum.
TRT Diyanette firari FETÖ’cü, eski Hitit
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Osman Eğri’yi
konuşturdular. Ne zaman? 2017 yılında. Ne zaman? 3 Ağustos
2017’de. Siz kaçak FETÖ’cüyü konuşturdunuz. Sizin nereniz FETÖ’yle
mücadele ediyor? Siz bilmiyor musunuz bu arkadaşların ne kadar
gayrimillî olduğunu?
Bakın, TRT’de çocuk programında, 2014
yılında “Rüzgâr Gülü”nde soruyorlar: “İsrail’in başkenti
neresidir?” Cevap: “Kudüs.” TRT bunu kabul ediyor, “doğrudur” diyor. Nisan
2017’de yayınlanan bir haber bülteninde geçen altyazıda Kudüs’ten
“İsrail’in başkenti” diye söz ediliyor. Sizin nereniz millî? Nereniz
Kudüs’e karşı mücadele ediyor? Kudüs’te Filistin Halk Kurtuluş
Örgütü ile birlikte mücadele eden, Filistin halkı için mücadele eden Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarını da burada saygıyla
anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Herkesi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Sertel.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İzmir
Milletvekili Atila Sertel’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın ikinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, hatibin buradaki konuşmasındaki üslubunu
reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyoruz. Burada, öyle,
şahsiyetler üzerinden bir konuşma yapmak, şahsiyetlere atıf
yapmak… Üstüne üstlük konuştuğu kişi Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımız. Kendisinin yokluğundaki bu ilzam ve itham ve küçük
düşürücü, şahsiyetle uğraştırıcı üslubunu
reddettiğimizi özellikle belirtmek istiyorum.
Burada, Anayasa’ya baktığımızda,
Anayasa’nın 133’üncü maddesine baktığımızda, RTÜK’ün
üyelerinin nasıl seçildiği, siyasi parti gruplarının burada
bulunan üye sayısına göre burada bir dağılımın
olduğu, çalışmasının, seçiminin bütünüyle Anayasa’da
yer aldığı görülmektedir. Dolayısıyla, sadece bu dahi
konuşmasının baştan sona mesnetsiz ve dayanıksız
olduğunu göstermektedir. Kaldı ki andığı
televizyonlar, gazeteler, mecmualar, bunlarla ilgili daha yakın zamanda
Genel Başkanlarının grup toplantılarında yapmış
oldukları bir konuşma var ki Anayasa’nın 28’inci maddesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Basın
özgürlüğünü de sınırlayıcı,
kısıtlayıcı, tehditvari ve darbe dönemlerini
çağrıştırıcı, ağır bir konuşma
yapmıştır. Öyle zannediyorum ki hatip bu konuşmayı
bastırmak için böyle, usule uygun olmayan, şahsiyetle
uğraşan bir konuşma yapmayı tercih etmiştir diyorum.
Kayıtlara geçsin diye böyle bir beyanda bulunmak zorunluluğu da
doğmuştur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın
Başkanım, konuşmasında tamamen mesnetsiz ve gerçek
dışı konuştuğumu söylüyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Varsa
bildiğin bir şey iddianı götürürsün. Artık sizin mesnetsiz
konuşmalarınız…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle söyledin ama.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Sataşma var,
öyle söylüyor. Ben iki dakikalık hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – “Reddediyorum
konuşmanızı.” dedi.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Hayır efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Tamamen mesnetsiz, gerçek
dışı…”
ATİLA SERTEL (İzmir) – “Tamamen mesnetsiz
ve gerçek dışı.” diyor.
BAŞKAN – Bakacağım şeylere.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Hayır efendim,
baktım ben. Ben kulaklarımla duyuyorum.
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, bu konuda karar
verecek olan benim. Tutanaklara bakacağım.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Mutlaka ama,
Sayın Başkanım, siz adil bir insanız.
BAŞKAN – Değerlendirme yapıp size söz
vereceğim veya vermeyeceğim Sayın Sertel.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Siz adil bir
insansınız. Buna cevap vermek istiyorum ben.
BAŞKAN – Ben duymadım öyle bir şey.
Tutanaklara bakacağım, lütfen…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Hiçbiri mesnetsiz
değil, hiçbiri mesnetsiz değil.
BAŞKAN – Getirin lütfen tutanakları.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, yedinci olarak, Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan
konuşacak.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bugün konuşmama size iki
resim göstererek başlayacağım; birini gururla göstereceğim,
birini de utanarak ve üzülerek göstereceğim.
Bakın, burada kim var: Kurucumuz Mustafa Kemal
Atatürk; sarı saçlı, mavi gözlü. (CHP sıralarından
alkışlar) Şu kıyafetine bakın, ne kadar zarif,
şık, değil mi? Bir de bakın, dikkat ettiniz mi, hemen
yakasında bir madalya var. Ne madalyası bu? Bu, İstiklal
Madalyası, 21 Kasım 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından verilmiş. Bir madalya boşuna verilmez, her
madalyanın bir sebebi vardır. Niye verilmiş? Millî Mücadele’den
başarıyla çıkartmış bu ülkeyi, sonra cumhuriyet ilan
etmiş, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) –
Benim dedemin de var, bende de var.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ne güzel, sizin dedenizin de
varmış.
Ve bu İstiklal Madalyası’nı almaya
hak kazanmış, ilk Cumhurbaşkanımız aynı zamanda.
Ama tek madalyalı Cumhurbaşkanımız kendisi değil. (CHP
sıralarından alkışlar[!]) Bakın, burada madalya
almış bir Cumhurbaşkanımız daha var, son
Cumhurbaşkanımız. Peki, bu madalyayı ne zaman
almış? Birkaç yıl önce, belki Başbakanken. Kimden
almış bu madalyayı? Musevi cemaatinden Amerika’da. Neymiş
bu madalyanın adı? “Yahudi Üstün Cesaret Madalyası.” Bu
madalyayı şimdiye kadar 11 kişiye vermişler; 11’inci Tayyip
Erdoğan, ilk alan Müslüman. Daha önce kimlere vermişler? Genellikle
Amerikan başkanlarına vermişler İsrail devletinin
kurulması aşamasında, minnettarlıklarını
belirtmek için vermişler.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Eş
başkana vermişler, eş başkana.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Peki ben şimdi size
soruyorum: Bu madalyayı niye Rus lidere vermemişler, niye Fransa
Cumhurbaşkanına vermemişler, hatta niye Esad’a vermemişler
de bizim Recep Tayyip Erdoğan’a vermişler?
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ya, bırak
Allah aşkına!
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Neyin
karşılığında vermişler, bunu soruyoruz, neyin
karşılığında; ne yapmış da vermişler,
ne yapmış da vermiş? (CHP sıralarından
alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) – Ne demek
istediğini söyle.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Nasıl bir hizmet
etmiş, siyonizme nasıl hizmet etmiş; ne yapmış,
nasıl yardımcı olmuş? Bunların cevabını
arıyoruz tabii ki.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Komik oluyorsun,
komik.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bu madalya hâlâ Sayın
Cumhurbaşkanında duruyor.
ŞAHİN TİN (Denizli) – İlkokul
çocukları gibi davranıyorsun.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Üzüldüğüm ne biliyor
musunuz: Senin boynunda Yahudi Cesaret Madalyası olacak, sabahtan
akşama kadar meydan meydan dolaşıp “Kudüs bizim
kutsalımız, Kudüs bizim ilk kıblemiz.” mânileri atarak
dolaşacaksın.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sen tarafını
belirle, tarafını. Sen hangi taraftasın?
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bunun neresi samimi, neresi
samimi sayın milletvekilleri? Ya, böyle bir şey var mı? Sen
Yahudilerin üstün hizmet madalyasını boynuna takacaksın, meydan
meydan dolaşacaksın.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Sen
Yahudiler ile siyonistleri karıştırıyorsun kardeşim.
Dünyadan bihabersin ya.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Peki, neden iade etmiyorsun
bu madalyayı? Vallahi ben size bir şey söyleyeyim: Bu madalyanın
ekonomik değeri de yok. Ulus’taki bit pazarına götürsen 1 lira
vermezler buna. İade edin ya şu madalyayı. En azından söz
söylemeye yüzü olsun bence. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞAHİN TİN (Denizli) – O
madalyayı İsrail mi veriyor, kim veriyor, bir bak bakalım önce.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Şimdi, bakın, bir
de bir Gazze meselesi var. Tarih 13 Nisan 2014. Ne diyor bizim
Cumhurbaşkanı, o zaman Başbakan? “Gazze’ye gidiyorum Gazze’ye,
önümüzdeki ay.” diyor. Sonra ne oluyor? Mayıs oluyor. “Yok, haziranda
gidiyorum, kesinleşti.” diyor. O haziranın üzerinden elli tane
haziran geçti. Sen muhtarlar toplantısında değil gidip Gazze’de
söyleyeceksin bunları “Ey İsrail!” diye orada meydan
okuyacaksın.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O yiğit
insan, o her yerde söyler.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Yapabiliyor musun?
Yapamıyorsun. Ne yapacağız? İsrail’le ilişkileri
kesecektik Amerika Kudüs’ü onların başkenti olarak tanırsa.
Kestik mi sayın milletvekilleri? Ee, kes artık, kes.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tanju, sen
tarafını belirle, tarafını. Hangi taraftasın, hangi
tarafta?
ŞAHİN TİN (Denizli) – “…”(X)
kim söyledi, onu söyle sen.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – “İsrail terör devleti.”
Peki, İsrail terör devletiyse bizim bir terör devletinde
büyükelçiliğimiz ne iş yapar veya o terör devletinin
bayrağı niye Ankara’nın göbeğinde dalgalanır? (CHP
sıralarından alkışlar)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Kapatın büyükelçiliği, kapatın.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Keseceksin, samimi
olacaksın, terör devletiyse ilişkini keseceksin. İsrail’le
ilişkini kesiyorsun, elini tutan mı var? Biz size destek veriyoruz,
kes kardeşim.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Sen kimin
adına konuşuyorsun?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Kimin
sözcülüğünü yapıyorsun, kimin?
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Hatta bak, daha ileri gitmek
lazım, biriyle daha ilişkileri kesmek lazım, var
mısınız?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Siz, onun zerresini
yapın, zerresini.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – İsrail’den
yana mısın sen? Tanju, İsrail’den yana mısın?
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bak, bizim askerin
başına çuval geçiren bir ülke var, değil mi? YPG’ye
tırlarla silah gönderen bir ülke var, FETÖ’ye sahip çıkan, onu iade
etmeyen bir ülke var, en son da İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü
tanıyan bir ülke var. Hadi kes bakalım ilişkini Amerika’yla;
kesemezsin, hadi en azından maslahatgüzarı düzeyine indir;
indiremezsin. Ya, bir nota bari ver, bir nota bari ver “Seni kınıyorum.”
de…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – İsrail’den
yana mısın? İsrail’den yana mısın?
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bak, şöyle bir
kandırmaca yapıyorlar. Ne yapıyorlar? Ne diyorlar? “Trump
yapıyor bunu.” diyorlar. “Amerika ayrı, Trump ayrı.” diyor. Yok
böyle yağma, kargalar bile güler buna. (CHP sıralarından
alkışlar) Var mı o zaman sen “Trump Amerika’nın
başında kaldığı sürece ben Amerika’yla
ilişkilerimi donduruyorum.” diyebiliyor musun? Var mı o yürek? Var
mı o yürek?
Bakın, çok enteresan şeyler var. Bak, bir
de Lozan meselesi var. Geçen hafta Yunanistan’a gitti “Lozan’ı
güncelleyelim…” Arkadaşlarımın söylediklerine aynen
katılıyorum. Ya, bir insanın tarih bilinci olmayacak ki, bilgisi
olmayacak ki Lozan’ı güncelleyelim diyecek. Bilsen Lozan’ı niye
güncelliyorsun? Sen Lozan’da galip devlet olarak oturmuşsun masaya,
Yunanistan mağlup devlet olarak oturmuş, yenilen devlet olarak
oturmuş. Az önce arkadaşım söyledi sen asıl Lozan’ın
maddelerini uygulat. Bak, Lozan’da diyor ki: “Adalar silahsız olacak.”
Yahu geçen, daha iki ay önce Yunan Genelkurmay Başkanı burnumuzun
dibinde, silahsızlandırılacağı hüküm altına
alınmış olan adada mangal yaptı Yunan ordusuyla birlikte,
kokusu bizim burnumuza geldi. Değil mi? Neymiş efendim, “Batı
Trakya’daki Türkler, Müslümanlar müftülerini seçmesi gerekiyor seçemiyor.” Ee,
seçtirt kardeşim, asıl bunu söyle.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Yunanistan da
sizin gibi düşünüyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ama o kadar tarih
bilincinden yoksun ki bunu teklif eden, 1071’de top icat edilmeden Malazgirt
Savaşı’nda topun kullanıldığını iddia
edecek…
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Yunanistan da
sizin gibi düşünüyor, ona ne dersin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - …Amerika’yı Müslümanlar
buldu diyecek kadar tarih bilincinden yoksun.
Bakın, Sayın milletvekilleri, biz bu
güncelleme işine hiç sıcak bakmıyoruz. Lozan’da bize
bırakılmış olan adalara bile Yunanlılar teker teker
bayrak çekiyor devriiktidarınızda ve hiç siz
sıkılmıyorsunuz. Millî olmaktan bahsediyorsunuz, millî
duruştan bahsediyorsunuz. Adalara bayrak çekiyor diyoruz, bayrak çekiyor
diyoruz, Yunan bayrağı çekiyor diyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tanju,
tarafını belli et, sen hangi tarafı tutuyorsun? Sen kimin
sözcüsüsün?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ben Türküm, Türk milletinin
milletvekiliyim, Türk milletinin menfaatlerini koruyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Yunanistan da
senin gibi düşünüyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bakın, bu kafa
yanlış bir kafa. Siz bu kafayla Yunanlılarla Lozan’ı
güncelleyelim diye masaya otursanız Allah göstermesin İzmir’i verir
kalkarsınız siz o masada. (CHP sıralarından
alkışlar) Ben çok üzülüyorum. Bu kafa, bu mantık
yanlış bir mantık.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Yunanistan da
senin gibi düşünüyor, bu işin garip tarafı o.
TANJU ÖZCAN (Devamla) – Evet, daha söylenecek çok
şey var ama süremiz yeterli değil.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Aynı
Yunanistan gibi düşünüyorsunuz.
RAZAMAN CAN (Kırıkkale) –
Tarafını belli et, sen hangi taraftasın?
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Doğu Kudüs’ün Filistin’in
başşehri olarak kabul edilmesine Meclis olarak destek verilirken
aynı zamanda bu konudaki iç eleştirileri dile getirmenin çok uygun
olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
duygumu paylaşmak istiyorum sizinle.
Biraz önce buradan bir çağrı metni
hazırladık, bütün gruplar bunu imzaladı. Daha öncesinde de yine
Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına ilişkin Trump’ın
imzaladığı bir belgeden sonra yine bir ortak irade
gösterilmişti Meclisten, yine bir metin hazırlanmış ve
bütün grup başkan vekilleri bunu imzalamıştı. Bugün
Türkiye, tabii ki Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, Bakanlar
Kuruluyla Filistin’in, Kudüs’ün Amerika ve onun iş birlikçisi İsrail
tarafından işgal edilmesine en birinci derecede karşı koyan
bir ülke ve bir kimlik.
Bütün İslam ülkeleri bugün Türkiye’de
toplantı yapıyor, dünyaya çağrılar duyuruluyor, dünyaya
bazı davetlerde bulunuluyor ve Doğu Kudüs’ün bugün Filistin’in
başşehri olduğuna ilişkin bir ilan yapılıyor, biz
de Meclis olarak bunu kabul ediyoruz, buna katılıyoruz. İslam
İşbirliği Teşkilatına da bir metin yazarak
desteklerimizi bildiriyoruz.
Bütün duygularımız ortakken burada
kalkıp yok “Anlaşma Tel Aviv’de imzalanmamış, Kudüs’te
imzalanmış.” veya da işte “Cumhurbaşkanına İsrail
madalya vermiş." deyip bunları söylemenin ne anlamı var,
doğrusu anlamış değilim.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Bunlar birbiriyle
alakalı değil ki.
BAŞKAN – Gerçekten, bakın, Sayın Erhan
Usta çok güzel bir konuşma yaptı.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Yani AKP’nin grup
başkan vekiline hiç ihtiyacı yok siz varken. Hiç gerek yok yani siz
varsınız.
BAŞKAN – Bazı anlar vardır ki
-duygumu paylaşıyorum- o anlarda hep birlikte olmamız gerekir, o
iç çelişkilerimizi, iç eleştirilerimizi o bazı anlar geçtikten
sonra gündeme getiririz. Sadece bir duygu paylaştım. Kimseyi
eleştirmiyorum, kim üstüne alıyorsa onu eleştiriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Eleştirdiğiniz bu ülkenin Cumhurbaşkanının
da koskoca İsrail devletine “...”(x) dediğini ve
dünyanın birbirine girdiğini de hatırlatmak isterim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, duygu
paylaşacağım.
BAŞKAN – Biz Türkiye’de yaşıyoruz,
şu anda ülkemiz lideriyle birlikte, Cumhurbaşkanıyla birlikte
bir sürecin içinde. Hep beraber olmamız gerekir tıpkı biraz önce
okuduğum metindeki ortak irade gibi.
Sonra da o ortak iradeyi okuyan kişi olarak ben
sorgulamaya başlıyorum. Ben burada sizin iradenizi açıkladım,
inanarak yaptım bunu. Ne biçim bir iradeydi ki bu, burada bunu
didikliyoruz, sorguluyoruz! Birbirimize yabancılaşmayalım,
yaptığımız davranışlarla da kendimize
yabancılaşmayalım, lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Sayın
Başkan, o kürsüyü tarafsız kullanın, tarafsız.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özgür Özel.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, oturumu yöneten
Başkan Vekili olarak bir milletvekilinin konuşması üzerine
görüş açıklama, üzüntü bildirme ve o milletvekilini kamuoyu önünde
güç duruma uğratacak bir davranışta bulunma hakkı
olmadığına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
öncelikle riyaset makamındasınız ve 3 partinin birlikte
imzaladığı biraz önceki ortak bildiriyi sizin okumanıza da
rıza gösterdik.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Tarafsızlığınıza güvenerek ve bunu
koruyacağınıza inanarak.
İç Tüzük’ün 64’üncü maddesi, oturumu yöneten
başkanın ya da başkan vekilinin görüşmelerin esasına
yönelik görüş bildiremeyeceğini söyler. Burada bir hatibimiz
çıkıp da görüşlerini söylerken ki Cumhuriyet Halk Partisinin
biraz önceki konudaki tavrı nettir ama bu, bir başkalarının
muhalefet anlayışı gibi, “Biz ulusal bir konuda birlikte hareket
ediyoruz, demek ki iktidar partisini asla eleştirmeyeceğiz.
İktidar partisi, her türlü eleştiriden müstesnadır,
arındırılmıştır, yapamaz.”
anlayışı değil.
Sizin makamınız bir ilkokul öğretmeni
kıvamında, önünüzdeki milletvekili konuşmasını
yaptıktan sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …onun
konuşmasının içeriğine yönelik olarak, ona had bildirmek,
görüş açıklama, üzüntü bildirme ve yok “Okuduğum şeyden ne
anladığımı ben de anlamadım.” diyerek…
BAŞKAN – Öyle bir şey demedim zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …o milletvekilini kamuoyu
önünde güç duruma uğratacak bir davranış hakkınız da
değildir, haddiniz de değildir.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Haddimin
sınırlarını ben çizerim, siz değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır.
BAŞKAN – Çünkü elimde bir İç Tüzük var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tek başınıza
hiçbir şey çizemezsiniz.
BAŞKAN - Elimde bir İç Tüzük var, o
İç Tüzük’te ben haddimin sınırlarını çizerim, bu bir.
İki…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiçbir şeyi tek
başınıza çizemezsiniz.
BAŞKAN – Ben sizi dinledim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tek başınıza
çizemezsiniz.
BAŞKAN - Lütfen saygılı olun, siz de
beni dinleyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grup başkan vekilleri
var, Hükûmetin temsilcileri var.
BAŞKAN – Ben sizi dinledim Sayın Özgür
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz tarafsızlıktan
ayrılamazsınız.
BAŞKAN – Ben sizi dinledim, siz de beni dinler
misiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır,
uzatmadınız, tamamlatmadınız.
Tamam, devam ediyorum, açın o zaman; açın,
açın, devam ediyorum.
BAŞKAN – Siz bitirdiniz, ben başladım
söze.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bitirmedim,
bitirmedim, siz söze girdiniz.
BAŞKAN – Ben burada ilkokul öğretmeni gibi
hareket etmiyorum, ayrıca da öyle hareket edersem bundan gurur duyarım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, doğru
değil.
BAŞKAN – Öğretmen olmadım ama
öğretmen olmanın çok onurlu bir iş olduğunu biliyorum.
Bundan da gurur duyarım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söz veriyor musunuz?
BAŞKAN - Bu İç Tüzük’ü iyi
okuyacağız arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bu İç Tüzük’ü iyi
okuyacağız.
Açıyorum Anayasa’yı…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Anayasa’nın 94’üncü maddesini hep
beraber okuyalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, orada
oturan bir Cumhuriyet Halk Partili Meclis başkan vekili, yarın Adalet
ve Kalkınma Partili bir hatip yerine oturduktan sonra -örneğin
Sayın Yaşar Tüzün- çıkıp hatibin değerlendirmesi
üzerine “Bu nasıl konuşmaydı, bu nasıl değerlendirme,
ben çok üzüldüm.” derse, bunu söylerse mahcup olursunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öyle mi dedi ya
Başkan? Başkan öyle mi dedi?
BAŞKAN – Sayın Özgür Özel, burası
sizin özgürlük alanınız değil, oturacaksınız
şimdi, beni dinleyeceksiniz! Beni dinleyeceksiniz şimdi!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu Meclis böyle yönetilmez! Bu
Meclis böyle yönetilmez tek başınıza!
BAŞKAN - Lütfen oturun yerinize, sizi dinlemek
zorunda değilim ben. Beni dinleyeceksiniz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İki: Bir öğretmen
çocuğuna öğretmenlik mesleğinin kutsallığını
hatırlatmayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Böyle
bağıra çağıra Meclis Başkan Vekilinin orada görev
yapmasını engelleyemezsin. Ayıp ya!
ORHAN KIRCALI (Samsun) – Şov yapma ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ancak siz… Öğretmen
kanaat bildirir. Meclis Başkanı nah 64,
karışamazsınız, konuşmanın esasına
giremezsiniz.
BAŞKAN – Siz yerinize oturur musunuz!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Nasıl bir
üslup bu Başkanım, “nah” diyor ya. Koskoca Grup Başkan Vekili
olmuş ama üsluba bakar mısınız ya!
ORHAN KIRCALI (Samsun) – Şov yapma, şov
yapma! Otur yerine! Otur yerine!
BAŞKAN – Siz yerinize bir oturur musunuz!
Rahatsızlandı galiba, bir yardım edin isterseniz. Buyurun,
yerinize oturun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu size yaptırmazlar.
Böyle bir şey yok! Böyle bir şey yok! Tarafsızlıktan
ayrılamazsınız!
BAŞKAN – Buyurun, oturun yerinize.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konunun özüne ilişkin
açıklama yapamazsınız! Böyle bir şey yok! Böyle bir
şey yok!
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir yardım eder
misiniz, rahatsızlandı galiba. Gerçekten rahatsızlandı
galiba.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Başkanım, üslubun bozukluğuna bakın, “nah” diye hitap
ediyor size. Grup Başkan Vekili olacak bir de.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapamazsınız!
Yapamazsın, sen öğretmen çocuğuna öğretmenlik öğretemezsin.
BAŞKAN – Ya, bir oturabilir misin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Öğretmen kanaat bildirir,
sen bildiremezsin! Öğretmen azarlar, sen azarlayamazsın!
Öğretmen taraf tutar, sen tutamazsın, had bildiremezsin!
Öğretmen kulak çeker, sen çekemezsin!
ORHAN KIRCALI (Samsun) – Böyle bir usul yok!
Şov yapma ya! Şov yapma!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aklını
başına topla! Bunu sana yaptırmazlar!
BAŞKAN – Devam edin, ben dinliyorum sizi. Devam
edin, devam edin, güzel. Evet, başka?
OKTAY ÇANAK (Ordu) – Şov yapma, otur yerine!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – İdare amiri
gelebilir mi Başkanım?
BAŞKAN - Arkadaşlar bir dakika,
dinliyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir öğretmenin
yapacakları ile bir Meclis başkan vekilinin yapacakları
farklıdır. Öğretmen kanaat notu verir, öğretmen
sınıfta bırakır, öğretmen ceza verir, siz
yapamazsınız.
BAŞKAN – Siz benzettiniz, siz benzettiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu İç Tüzük’e
u-ya-cak-sı-nız! Bu İç Tüzük’e uyacaksınız!
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun,
saygılı olun. Tahammül sınırımı
aştınız artık! Lütfen…(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir şey daha
söyleyeceğim: Kimse senin demenle de yerine oturmaz! Haddini aşma!
(AK PARTİ sıralarından “Aa!” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Haddimi aşmıyorum, sen
aşıyorsun haddini.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Haddini aşma!
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, birbirleri üzerine yürümeler)
BAŞKAN - Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Birleşime
otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.17
f
Açılma Saati: 20.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), Sema KIRCI (Balıkesir)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
konuşmacılarını dinliyorduk.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gülsün Bilgehan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Bilgehan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Evet, sakin bir Mecliste ben de ortak
değerlerimizden bahsedeceğim zaten ama Lozan’dan da söz
edeceğim. Önce konuşmamın asıl konusuna girmek istiyorum.
Evet, Atatürk Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi 2018 mali
yılı bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
sunmak üzere söz aldım. Türkiye Büyük Millet Meclisini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu her iki merkez,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 134’üncü maddesi uyarınca 2876
sayılı Kanun’la Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun
kuruluşuna dâhil, tüzel kişiliğe sahip, bilimsel hizmet ve
etkinliklerde bulunmak üzere 1983 yılında kurulmuşlardır.
Araştırma Merkezinin kuruluş amacı, Atatürkçü
düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını bilimsel yoldan
araştırmak, tanıtmak, yaymak ve bu konuda yayınlar
yapmaktır. Bir akademi niteliğinde olması gereken Kültür
Merkezinin hedefi de Türk kültürü üzerinde araştırma, yayın,
tanıtım, teşvik ve ödüllendirme
çalışmalarını yürütme olarak belirlenmiştir.
Esasında Atatürk’ün vasiyetinde korunması
için özel yer verdiği Tarih Kurumu, Dil Kurumu gibi kuruluşlar 12
Eylül 1980 darbesiyle kapatılmış, yerlerine oluşturulan
yeni kurumlar da kuruluş amacından epey uzaklaşmışlardır.
Geçen yılki etkinliklere bakınca Araştırma Merkezi ancak
yıl sonuna doğru iki etkinlik gerçekleştirmiş; bunlardan
bir tanesi kasım ayında Ahi Evran Üniversitesiyle birlikte düzenlenen
Bilgi Üretimi ve Bilim Politikaları Sempozyumu ve aralık
başında Giresun Üniversitesi iş birliğiyle II.
Uluslararası Demokrasi Sempozyumu yapılmış.
Yayınları var, baktım, aralarında İsmail Hakkı
Baltacıoğlu’nun “Beden Eğitimi ve Spor” gibi yayınlanan
ilginç makaleleri var. Atatürk Kültür Merkezinde 2017 yılında
“Gelenekli Türk Sanatlarının Dünü, Bugünü ve Geleceği
Çalıştayı” gibi 7 ulusal ve 2 uluslararası, toplam 9
bilimsel etkinlik gerçekleştirilmiş. Emeği geçenleri kutluyorum.
Ancak değerli arkadaşlar,
yaşadığımız süreçte bu merkezlerin Atatürk’le ilgili
yeterli çalışmalar yapabildiğini söylemek mümkün değildir.
Zaten onlara da bu kadar önemli bir görevi yüklemek gerçekten ağır
olur. Yaşadığımız ulusal ve uluslararası olaylar,
Mustafa Kemal Atatürk gibi bir büyük liderin, güncel gelişmeler
doğrultusunda her defasında yeniden değerlendirilmesini,
öneminin vurgulanmasını gerektirmektedir, hele Millî Eğitim
Bakanlığı okul müfredatından Atatürk’ün yavaş
yavaş silinme endişesi mevcutken.
Mesela Mustafa Kemal’in yüz yıl önce Suriye ve
Filistin cephelerinde bir Osmanlı komutanı olarak verdiği mücadeleyi
hatırlatmanın tam zamanıdır. Daha sonra, cumhuriyeti
kuracak olan kadro, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Fevzi Çakmak,
İsmet İnönü, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Fahrettin Altay gibi
komutanlar Filistin çöllerinde kalan son Osmanlı bayraklarını
savunmak için vuruşmuşlardır. Ancak, savunma imkânı
kalmayınca binlerce şehit vererek çekilmişlerdir. Kudüs
Aralık 1917’de kaybedilmiştir ama imparatorluk çökmeye devam
etmektedir. Artık Anadolu işgal altındadır; Fransızlar
Antep’te, İtalyanlar Antalya’da, Yunan ordusu İzmir’de,
İngilizler İstanbul’dadırlar. İşte bu koşullarda
bir millet önderini seçmiş, padişah taraftarlarına, iç isyanlara
rağmen âdeta canını dişine takmış, Mustafa
Kemal’in arkasından gitmiştir. Lozan Anlaşması bu zorlu
Kurtuluş Savaşı’nın ardından gelmiştir. Atatürk
Lozan için “Bu anlaşma Türk milletine karşı yüzyıllardan
beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşması’yla
tamamlandığı sanılmış büyük suikastın
sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı
tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zafer eseridir.” der.
İsmet Paşa konferans
açılışında yaptığı korsan konuşmada
şunları söylemişti; korsandı çünkü konuşmasına
izin vermiyorlardı aslında: “1918 tarihinden sonra Türk milletinin
karşı karşıya kaldığı sonsuz
saldırıları ve sıkıntıları burada
hatırlatmaktan kendimi alamıyorum. Gerek bu saldırı ve
sıkıntıları gerek hiçbir askerî zorunluluk
olmaksızın Türkiye topraklarının en zengin ve en
gelişmiş bölümlerini özellikle mahvetmek ve yıkmak
düşüncesiyle düzenli olarak verilmiş zararları hiçbir nedenle
hoş görmek mümkün değildir. Hâlâ, bu dakikada bile 1 milyondan fazla
masum Türk’ün küçük Asya obaları ve yaylalarında evsiz ve ekmeksiz,
başıboş biçimde dolaştıklarını
hatırlatmak isterim.”
Lozan, bağımsızlık hakkı
ile barış ve huzur için çağdaş bir Türkiye’nin var
olabileceğini gösteren kuruluş belgemizdir. Lozan’ı maddelerini
anlayarak uygulamalı ve uygulatmalıyız. Yunanistan’daki
soydaşlarımızın haklarını düzeltmek için bu
iktidarın on beş yılı vardı.
Evet, bütün bunları söylerken, zaten bu kurumların
Atatürk’ü anlatmasına gerek yok, Atatürk’ü en iyi millet bilmektedir.
Anıtkabir dünyanın en fazla ziyaret edilen anıt müzesidir.
Sadece kasım ayında 2 milyona yakın kişi Atatürk’e
gitmiştir. En çok da kadınlar gidiyorlar tabii. Tabii, eğer
Atatürk olmasaydı bir SMS ile “Boş ol, boş ol” mesajı
alıp ortada kalacaklardı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın
Bilgehan.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ama bir hanım
olarak son söylediğiniz hiç yakışmadı size, hiç
yakışmadı yani, bir hanım olarak hiç
yakışmadı size.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına şimdi de İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Balbay. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ben Türk Dil Kurumu üzerinde konuşmamı yapmak üzere
karşınızdayım.
Sayın milletvekilleri, gerek bugün
yaşadıklarımız gerekse bu Meclisin genel tablosuna
baktığımızda bu dönemde en büyük
kayıplarımızdan biri, biz mizahımızı kaybettik.
Türkçenin o anlatım gücünün en önemli unsuru olan mizah ne yazık ki
bu dönemde tümüyle rafa kalktı ve çölleşti. Siyasette gerçekten ortak
noktaları bulmakta zorlanıyorsak, burada huzursuzluk hâkimse bence
bunun en büyük payı mizahın yitirilmesinde.
Tabii, Sayın Muş burada, çok da
hoşgörülü olmayacağını dikkate alarak söyleyeceğim ama
“Hava bulutlu muymuş?” desem sataşmadan söz istiyor yani “İçinde
‘muş’ geçti.” diyor. Yani milletvekillerinin böylesine birbirlerine
tahammül edemediği, her şeyden bir başka şey ürettiği
bir tablo içindeyiz.
Ben de Türk Dil Kurumunun tabii ki
ayrıntılarına girmeyeceğim ama zaten Türk Dil Kurumunu
Yunus Emre Vakfının yönetiminden çıkardıktan sonra bu
kurumla ilgili söyleyecek geriye çok fazla bir şey de kalmıyor. Ben
de biraz Türkçenin de gücünden yararlanarak bütçenin genel görünümü birkaç ana
konuya dikkat çekerek vurgulamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, matbaa icat edildikten
sonra elli yıl içinde Avrupa’da 40 bin çeşit kitap basıldı,
40 bin çeşit. Biz iki yüz seksen yıl sonra matbaayı 1729’da
kullanmaya başladıktan sonra yüz yıl içinde toplam sadece 180
adet kitap bastık, 1729’dan 1830’a kadar. Ne yazık ki hepimizin ortak
geçmişi Osmanlı’nın geleceği, o günü ve geleceği
yakalamamasında en önemli unsur budur.
Bugünse sayın milletvekilleri,
Kırmızı Kedi Yayınevi Kemal Kılıçdaroğlu’yla
ilgili bir söyleşiyi kitap hâline getirmiş ve bastırmak istiyor.
Matbaa diyor ki: “Bu kitap Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili,
basarsam Maliyeciler de burayı basar.” “Basarsam, Maliyeciler de
burayı basar.” diyor. Yayınevinin sahibi Haluk Hepkon, her şeye
rağmen, matbaanın daha fazla zarar görmemesi için adını
açıklamamış. Eğer “Bu doğru değildir.” ya da “Bu
konuda bir şey yapmak istiyoruz.” diyen iktidar partisi milletvekilleri
varsa lütfen arasın ve bunu düzeltsin.
Bakın, yayınevinden vazgeçtim artık,
bir matbaa “Ben, bu kitabı basamam.” diyor. Osmanlı’nın o kitap
basılmamış döneminden neredeyse daha kötü bir tabloyla
karşı karşıyayız sayın milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri, artık mizah
bittiği için tiyatrolar da ve bu alanda özellikle kara mizahın
yapıldığı oyunlar da tümüyle bitti. Oysa, geçmişte,
siyasi parti liderleri aleyhlerindeki oyunu izlemek üzere o oyunun
galasına giderlerdi ama bugün, örneğin, son dönemdeki duruma
bakıp bir oyun yazılsa -hani, Anadolu’da çok güzel bir söylem var
“Damat, dünür, enişte, çok para var bu işte.” diye- başına
gelmedik kalmaz ya da bir başka tiyatro sanatçısı
Osmanlı’daki Lale Dönemi’ni, o dönemin saray çevresindeki sefahatı,
bugünkü duruma bakıp “Osmanlı’da lale, Türkiye’de sülale” diye bir
oyun yazsa başına gelmedik kalmaz.
Yine, tabii ki -benden önceki milletvekili
arkadaşlarım da dile getirdiler- düşünün ki sayın
milletvekilleri, tarihte bir Lozan var, bugün de onu bir bozan var. (CHP
sıralarından alkışlar) Bugün de onu bir bozan var.
Sayın milletvekilleri, şu anda,
Cumhurbaşkanı Atina’ya gitti “Lozan’ı gözden geçirelim.” dedi
ama ben “Orada bu konulara değinirken acaba Ege adalarını,
işgal altındaki adaları mı dikkate alacak?” dedim.
Sayın Bakandan şimdi bu konuda bir açıklama bekliyorum.
Yunanistan, işgal ettiği 18 adadan 3’üne belediye başkanı
atadı. Ege’de, şu anda, Lozan’a göre bizim olan 18 adanın
3’ünde, Koyun Adası’nda Angelakos, Eşek Adası’nda Kottoros ve
Keçi Adası’nda Galouzis şu anda belediye başkanı olarak
Yunanistan yönetim kayıtlarına geçmiş durumda sayın
milletvekilleri.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kayyum
atarlar.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Kayyum atarlar,
kayyum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Tabii, zaman
nedeniyle çok fazla giremiyorum ama İçişleri Bakanına da “suç
işleri bakanı” mı demek yoksa “hiç işleri bakanı”
mı demek gerekir bilmiyorum. Çünkü Türkiye'de bir kişinin, belediye
başkanının görevden alınması için, AKP’liyse zorla
istifa ettireceksin, CHP'liyse görevden alıp İçişleri
Bakanına suçunu söyleteceksin, HDP'liyse hapse atıp kayyum
atayacaksın; böyle bir hâle döndü.
Sayın milletvekilleri, ben her şeye
rağmen -Türk Dil Kurumunun bütçesindeyiz- sözlerime Nasrettin Hoca’yla son
vermek istiyorum. Nasrettin Hoca köyüne dönerken tarladan, Timur gelmiş 10
arabasıyla, 10’u da kereste yüklü. Hoca sormuş: “Bu ne?” Timur
demiş ki: “Benim bin odalı sarayım var, kış
hazırlıkları yapıyorum.” Aylardan da ağustos. Hoca
“Kış hazırlıkları mı yapıyorsun?”
demiş. “Evet, benim saray bin odalı, zor
ısıtırım.” demiş Timur. Hoca eşekten inmiş,
başlamış titremeye, Timur sormuş: “Sen ne yapıyorsun?”
“Ben de kış hazırlıkları yapıyorum” demiş.
Bütçenin tablosu bu.
EBUBEKİR GİZLİGİDER
(Nevşehir) – Çok komik, kimse gülmedi.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Son olarak da,
Nasrettin Hoca yine Timur’un bin odalı sarayında dış
duvarların yükseltildiğini görünce “Bu duvarları niye
yükseltiyorsunuz?” demiş. Demişler ki: “Hırsızlara
karşı.” Nasrettin Hoca sormuş: “Ne yani, dışarıdaki
hırsızlar girmesin diye mi, içeridekiler çıkmasın diye mi?”
Hepinize saygılar sunuyorum.
Bütçe hayırlı olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Balbay.
Sayın Muş, açıklama mı
yapacaksınız?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – 60’a göre yerimden
söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'de milyonlarca kitap basılıyor,
okunuyor. Milyonlarca oyun, binlerce oyun yazılıyor, bunlar
tiyatrolarda oynanıyor. Yani sayın hatip oyunlara çok meraklı,
isimlendirme yapıyor. Mesela, Buz, Buz’un görünen kısmı,
Buzgate, başrollerde belediye başkanı, yeğen, enişte
gibi bir oyunu yazdırıp oynayabilirler, burada bir mahzur yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, AK PARTİ iktidarlarının
bu tip meselelere, sanatsal faaliyetlere ya da düşünsel olaylara
yaklaşımıyla alakalı kısıtlamalar olduğunu
ima etti sayın hatip. Bakın, en çok Nazım Hikmet oyunu AK
PARTİ döneminde oynandı. Nazım Hikmet’in yazmış
olduğu oyunların en fazla oynandığı dönem AK
PARTİ dönemidir. Eğer bir kısıtlama olsaydı bunlara
müsaade edilmezdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Uluslararası
anlaşmalarla alakalı, Sayın İnönü’nün söylediği bu
Lozan’la alakalı, “Bunun ömrü seksen, doksan yıldır.” gibi,
tartışılabilir. Burada bunun tartışılması
demek, Türkiye'nin elde ettiği kazanımların pazarlığa
açılması değil ki. Bunu kim nereden çıkartıyor, onu
anlayabilmiş değiliz ama Türkiye'nin kazanımlarının
üzerine ne koyabiliriz, bunun üzerine kafa yormamız lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özel…
28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer eleştiriye,
siyasi mizaha tahammülle ilgili bir kısas,
karşılaştırma yapılacaksa, Sayın Muş’la
karşılıklı şöyle bir şey teklif edebiliriz:
Adını verdiği, işte “Buzgate” dedi, birkaç tane daha isim
söyledi, öyle bir oyun yazdırırsa ve bu bir siyasi mizah oyunu olarak
gelirse, ben istedikleri herhangi bir Cumhuriyet Halk Partisi belediyesinden
salon vermeyi taahhüt ediyorum.
Balbay’ın söylediği oyunlardan bir
tanesini oynatabileceğimiz bir salon verip, ertesi gün görevde kalacak,
istifaya zorlanmayacak bir başkanınız varsa, onu da duymak
isterim.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, dediklerim ortadadır. Kendiniz yazıp, kendiniz
oynayabilirsiniz.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın
Başkanım, tutanaklar geldi mi acaba?
BAŞKAN – Tutanaklar geldi.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Okudunuz mu Sayın
Başkan?
BAŞKAN – Okudum ama şu anda içeride
tutanaklar, yanımda değil ama oturum da değiştirdik…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın
Başkanım, ben söz hakkımı istiyorum.
BAŞKAN – Oturum değişti Sayın
Sertel, lütfen…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Söz
hakkımı istiyorum Sayın Başkan, rica ediyorum Sayın
Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
aynı süreyi yerinden verebilirsiniz.
BAŞKAN – Efendim?
ATİLA SERTEL (İzmir) – Rica ediyorum,
sizden rica ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hem
hakkı gasbetmemek adına hem de şey, o süreyi yerinden verirseniz
kullansın cevap hakkını.
BAŞKAN – Tabii ki yerinizden, buyurun, bir
dakika vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama ikiydi ya Başkan
kürsüde olsaydı.
BAŞKAN – Uzatacağız nasılsa.
Buyurun.
29.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tutanakları geç de olsa okudunuz ve
hakkımı teslim ettiniz. Onun için de ayrıca teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkanım, grup başkan
vekiliyle tartışacak değilim. Ben, kırk yılın
üzerinde basın mesleği içerisinde görev görmüş bir insanım,
ne dediğimi de çok iyi bilirim.
Şimdi, TRT’de Hitit Üniversitesi Rektör
Yardımcısı Osman Eğri 3 Ağustos 2017 günü Diyanet
TV’de bir konuşma yapıyor. Adam FETÖ’den aranıyor, kaçak; TRT bu
adamın konuşmasını yayınlıyor. Şimdi, burada
TRT’nin ne yapması lazım? Tık yok Sayın Başkan.
Akit TV’de AK PARTİ Milletvekili Şamil
Tayyar için bir programda “tayyare” diyorlar, Akit TV’ye şak diye ceza
geliyor. TRT, FETÖ’cüyü konuşturuyor, Atatürk’e hakaret ediyor, kimse
hiçbir şey söylemiyor. Atatürk’e hakaret konusunda ben isterdim ki MHP’nin
konuşmacısı arkadaşım biraz Atatürk’le ilgili, TRT’yle
ilgili konuşmasını yapsın.
Bakın, Sayın Başkanım, TRT’nin,
bizim TRT’miz yani halkın izlediği bir kanal olması için
haksız ve hukuksuz uygulamalar yapmaması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakika
içinde.
ATİLA SERTEL (İzmir) –
Yaptığı bütün programlarda Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret eden
haberlerin de yer aldığı bir yandaş medya hâline geldi.
Yeterince var zaten; ATV var, A Haber var, diğer bir sürü kanal var. O
kanallar da hiçbir ceza görmüyor Sayın Başkanım. Bakın,
bunun rakamlarını söylemek istiyorum.
Ayrıca, televizyona çıkıyor iki
gazeteci -bizim ülkemizde işkence yasak- işkenceyi övüyor,
“Sallandıracaksın camdan aşağıya.” diyor. Kan donduran
ifadeler var. “Havlu tekniği” diyor, “Yüzüne havluyu koyacaksın, su
damlatacaksın.” diyor, insanlara işkenceyi anlatıyor. Bu
kanallarla ilgili RTÜK ne yapıyor Sayın Başkanım?
Ben, bunu, mesleki olarak da bunun
araştırılması ve bu konuda RTÜK’ün harekete geçmesi için
söyledim. Yoksa benim damat Berat paşayla falan bir alıp
veremediğim yok ki. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Sertel…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Bakın…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bak yine
aynı şeyi yapıyor ya! Böyle bir şey olur mu
Başkanım ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Terbiyesiz herif!
Sen bir terbiyesizsin be! Terbiyesiz herif!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayret bir
şey ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Terbiyesiz herif!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Söylüyor,
söylüyor, ondan sonra da böyle diyor ya!
BAŞKAN – Sayın Sertel, bakın, bu
lafı kullandınız, şahsiyatla uğraşmayın
dedim size.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Ama bakın…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Terbiyesiz herif!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir tane cevap
var mı burada söylediğim sözlere?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Haddini bil be! Basıncıymışsın!
Tüküreyim senin basıncılığına be! Böyle şey olur
mu ya! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Muş, lütfen…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Terbiyesiz herif!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Kapat
mikrofonunu Başkan, kapat!
BAŞKAN – Olmadı Sayın Sertel, bu
olmadı, gerçekten olmadı.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın
Başkanım, tamam…
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Böyle şey
olmaz ya! Konuşacak lafın yok, konuşmuşsun.
BAŞKAN – Sayın Muş…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Madem
paşalığa o kadar meraklısın, git kendini paşa
ilan et.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Heriflik iyidir de
senin gibi olmak istemem. Heriflik iyidir bak.
BAŞKAN – Tamam sayın milletvekilleri...
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Heriflik iyidir de
senin gibi olmak istemem.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sözünün
bittiği yerde kişisel sataşmanın ötesinde bir tek kelimesi
yoktu. Ayıp ya!
ATİLA SERTEL (İzmir) – Senin gibi olmak
istemem. Heriflik iyidir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir
Milletvekili Atila Sertel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bakın, burada hiçbir zaman…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Ya, sen niye
alınıyorsun kardeşim?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ya bir sus
artık! Ya bir sus! Konuşmana bir bak! Konuşma! Edep yok sende!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın İnceöz…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Hepsi sensin!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Koskoca
adamsın, yaşından başından utan!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Ben dinliyorum sizi.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Terbiyeli
konuş!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Konuşma…
Konuşma… Konuşma…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Terbiyeli
konuş!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Terbiyeyi senden
öğrenemem. Edep yoksulu şahsiyet…
BAŞKAN – Sayın İnceöz…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ayıp ya!
Böyle bir konuşma olabilir mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, şuradaki Meclis tutanaklarına bakın, burada pek çok
arkadaşımızı eleştirmişimdir ama kimsenin
şahsıyla ilgili tek bir sefer bir cümle
kurmamışımdır, eğer artık meseleyi
dayanılmaz noktaya getirip şahsileştirmemişse, o hariç.
Bunun haricinde, hiç kimseyle alakalı böyle bir şey
konuşmadım. Ama burada “Yok efendim, damat bilmem kim paşa…” Bu
kadar meraklıysanız gidin, kendinize paşalık yapın.
Veya siz paşalara neden bu kadar merak sardınız?
ATİLA SERTEL (İzmir) – Paşalık
kötü bir şey mi?
MELİKE BASMACI (Denizli) – Geçen gün, senin
Ataşehir’le ilgili yaptığın konuşma neydi Muş?
MEHMET MUŞ (İzmir) – Hakikaten soruyorum
size, soytarılıkta bir uzmanlığınız mı var?
Paşalara bu kadar düşkünseniz, demek ki bir soytarılık
tarafınız var ve siz burada uzmanlaşmışsınız,
bu açıdan dolayı iki de bir paşalara… Kendinize göre bir
paşa oluşturmaya çalışıyorsunuz. Anlaşılan,
sizin bu kırk yıllık basın hikâyeniz soytarılıkla
geçmiş.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
ATİLA SERTEL (İzmir) – Bu nedir ya?
BAŞKAN – Sayın Sertel, lütfen…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Bu nedir Allah
aşkına?
BAŞKAN – Grup Başkan Vekilinizi
dinleyeceğim.
Buyurun.
31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
şimdi, ben aksine bir şey duymadım. Eğer duyduğum
şuysa, kişinin isminin başına “damat”, sonuna “paşa”
geldiğinden bu kadar hiddetleniyorsa bu tahammülsüzlüğü anlamak mümkün
değil, gerçekten değil. Ama şunu söyleyeyim…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sen her
lafı söyleyeceksin, tahammül bekleyeceksin! Öyle şey olur mu?
Ayıp ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bizim Cumhuriyet Halk Partisi
olarak zaten size itirazımız şu: Biz Meclisi savunan
adamlarız. Mecliste ne paşa olur ne soytarı olur. Ama
paşaların, soytarıların olduğu düzen saray düzenidir,
bizim itirazımız buna.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına…
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Sertel
konuşmasında “Biz isterdik ki Milliyetçi Hareket Partisindeki
konuşmacı da Atatürk’e bu kadar hakaret yapılırken bununla
ilgili bir şey söyleseydi.” dedi.
BAŞKAN – RTÜK’le ilgili, evet.
ERHAN USTA (Samsun) – Sataşmadan söz istiyoruz
efendim.
BAŞKAN - Size de yerinizden söz vereyim çünkü
hep yerinden gidiyor.
ERHAN USTA (Samsun) – Olur, yerinden de olur,
açıklasın en azından ne söylediğini.
BAŞKAN – Sayın Ersoy, size de söz
veriyorum.
Buyurun, bir dakika.
32.- Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’un, İzmir Milletvekili
Atila Sertel’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün banisi olduğu Büyük Millet Meclisi dâhil, Türk siyaseti dâhil
şu bilinir ki Milliyetçi Ülkücü Hareket varlığını,
birliğini cumhuriyetin kurucularının manevi şahsı
üzerinden yürütür ve bugünkü politikalarında da Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ve kurucu önderlerin temel prensipleriyle hareket eder.
RTÜK ve Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü üzerine yapmış olduğumuz bütçe
konuşmalarında, o kurumları kim, ne için kurdu, onları
hatırlatan bir insan, onun çizgisini hatırlatan bir insan, onun şahsına
yapılan hakaretlere karşı söyleyecek sözü Genel
Başkanlık makamı düzeyinde, en yüksek şekilde, yeri
geldiğinde ifade etmiştir ve ifade eder. Bizim Atatürkçülük
anlayışımız gardıropla, isimle, şekille
şemaille değildir. Atatürkçülük konusunda raydan çıkanlara
karşı inisiyatif olan bir hareketin mensuplarıyız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Kimseye söz vermeyeceğim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına şimdi de Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca
Kayışoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU
(Bursa) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda Türk
Tarih Kurumu bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Türk Tarih Kurumu, 1931 yılında Türk
tarihi ve Türkiye tarihinin çağdaş sosyal bilim
anlayışıyla araştırılması, desteklenmesi,
tarih bilincinin yaygınlaştırılması amacıyla
kurulmuştur. Atatürk’ün 1938 yılındaki vasiyetnamesine göre de
Türkiye İş Bankasındaki hisselerinin kâr payının
yarısı bu kuruma verilmektedir. Büyük Atatürk’ün mirasıyla idare
edilen ama yakın tarihimizin unutulduğu, karalandığı,
parantez olarak görüldüğü bu süreçte tarihin bu sayfalarını
görmezden gelen bir kurum sanırım Büyük Atatürk’ün kemiklerini
sızlatıyor. Geçen sene olduğu gibi bu sene de Tarih Kurumunun
çalışmalarını incelediğimde, Atatürk dönemiyle ilgili
hiçbir çalışmaya rastlamadım maalesef. Oysa cumhuriyetin ilk
yıllarını hatırlayıp ders çıkarabilseydik eğer,
daha doğrusu iktidar bunu yapabilseydi, bugün
yaşadığımız hiçbir sıkıntıyı
yaşıyor olmazdık.
Bakınız, cumhuriyetin ilk on beş
yılında büyüme ortalaması 7,8. Peki, son on beş yılda?
Sayın Şimşek’in söylemesine göre 5,5. İşte, bizim
örnek almamız gereken tarih cumhuriyetin ilk dönemidir. O dönemde
cumhuriyetin kurucuları hem Osmanlı’dan kalan borçları
ödemiş hem bir yandan ülkenin dört bir yanında tekstil
fabrikası, şeker fabrikası, tütün fabrikası açmış
hem de bir yandan yabancıların elinde olan iletişim ve
ulaşım ağını kamulaştırmış, demir
yolları açmış, telekomünikasyon şirketleri açmış
ve ülkeyi çok kısa bir zamanda kalkındırmış ve
büyütmüştür.
Yine, dış politikada yakın
tarihimizi, o dönemi gerçekten araştırıp
hatırlayabilseydik, emperyalizme diz çöktürmüş, onurlu, dik, bugün
hâlâ övündüğümüz bir dış politika mirasını bugüne
belki taşıyabilirdik.
Bugünkü iktidar ne yapıyor? Türk Tarih Kurumu
ileride araştırır, anlatır mı bilmiyorum ama bizler
anlatalım da bari bu tutanaklardan gelecek nesiller görmüş olsun.
Sürekli kandırılan, bir yandan da muhaliflere kumpaslar kuran,
baskılar yapan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Geçen gün, Sayın Muş bütçe
konuşması sırasında yarım saat Ataşehir
Belediyesini anlattı. Şimdi ben de size
yaşadığımız bir örneği anlatacağım.
2009 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Gemlik Belediyesini kazandı,
Başkan Fatih Mehmet Güler. İki ay sonra “böcek” diye tabir edilen bir
dinleme cihazı bulundu. Tam iki yıl sonra da dönemin
İçişleri Bakanı, tam seçim öncesi, istifa etmeden bir gün önce,
2011 yılında Fatih Mehmet Güler’i -bugün Ataşehir Belediyesinde
yaptığınız gibi- görevden uzaklaştırdı.
Evet, uzun bir hukuk mücadelesi verdi Cumhuriyet Halk Partisi ve Fatih
Başkan, beraat etti, en son, bu sene de 325 bin lira tazminat kazandı
İçişleri Bakanlığından. Cumhuriyet Halk Partisinin,
milletin iradesinin tam üç yılını çaldınız, evet,
darbe yaptınız ve çaldınız ve üç yıl boyunca
Cumhuriyet Halk Partisi Gemlik’i yönetemedi. (CHP sıralarından
alkışlar) 15 Temmuzdan sonra öğrendik ki o dönem birlikte
iş tuttuğunuz, “Fetullah Hoca Efendi” dediğiniz kişiyle
birlikte bir kumpas kurmuşsunuz çünkü o gün bizim Fatih Başkanı
görevden alanlar, soruşturmayı yapan savcılar, iddianameyi
düzenleyenler, dönemin başsavcısı, dönemin kaymakamı,
dönemin valisi meğer FETÖ’cüymüş çünkü hepsini
tutukladınız, görevden aldınız, uzaklaştırdınız;
biz de böylelikle, FETÖ’yle birlikte, milletin iradesini Gemlik’te nasıl
gasbettiğinizi görmüş olduk. Bari 325 bin lira tazminatı
sorumlulara rücu edin de o da bizim Gemliklilerin, Bursalıların,
Cumhuriyet Halk Partililerin cebinden çıkmasın diyorum.
Evet, gelelim Bursa’ya, Ataşehir’i
anlatıyorsunuz ya: Orada da zaten Genel Başkanımız ortaya
koydu bütün belgeleri, hepsi takipsizlikle ve beraatle sonuçlanmış
dosyalar; mesnetsiz, dayanaksız. Bursa Büyükşehir Belediye
Başkanını zorla istifa ettirip yeni
atadığınız Başkan geçen gün açıklama yaptı,
diyor ki: “Bursa Büyükşehir Belediyesi ekonomik anlamda çok zor durumda,
4,5 milyar lira borç var, 2032 yılına kadar borçlanmış
durumdayız. Bu borcun yüzde 60’lık kısmı 2018, 2019 ve 2020
yıllarında ödenmek zorunda. Tablo o kadar kötü ki bu üç yıl
gelirler genel giderleri ve kredileri karşılamaya yetmiyor.
Yatırımlara ayıracak tek kuruş kalmıyor, kredi bile
alamıyoruz.”
Nasıl Bursa’yı
batırdığınızı anlatayım: Yine, sizin
atadığınız kişi şimdi belki popülist söylemlerde
bulunuyor ama hani, bütün bu eleştirdiklerinin altında da o dönemde
belediye meclisi üyesi olarak imzası var, onu da bilin yani ondan da bir
umut beklemiyor Bursalılar.
Timsah Arena’yı yaptı Büyükşehir
Belediyesi Bursalıların parasıyla. Yine, sizin Belediye
Başkanınızın aktardığına göre, 500 milyon
lira harcanmış bu stada.
SALİH CORA (Trabzon) – Siz niye
yapamadınız?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) –
Emsal olarak gösterdiği Konya stadı 130 milyona mal olmuş,
aynısı Bursa’da 500 milyona yapılıyor ve sizin şimdiki
Belediye Başkanınız diyor ki: “O timsahın
ağzının bitmesi için daha 100 milyona ihtiyaç var.” Yani 4 tane,
5 tane Konya stadına 1 tane Bursa stadı yapılıyor.
Soruyorum: Peki, bir soruşturma var mı? Hayır, yok. Siz hâlâ
Ataşehir’in kaçak balkonuyla ilgileniyorsunuz. Ülkenin yarısı
zaten kaçak, o anlamda baktığınızda.
Ve şunu söyleyeyim: Geçen gün Soylu dedi ya
bize yönelik “Ne olur, bunun arkasında durmayın.” Ben de size,
Gemlik’teki örneğin aynısını, şimdi Ataşehir’de
yaşattığınızı tekrar hatırlatıyorum.
Siz de ne olur bunun arkasında durmayın.
Sayın Soylu da geçen söylemiş, “Bu FETÖ
matruşka gibi, mücadelemiz devam ediyor, bitmedi; açtıkça
açtıkça içinden çıkıyor.” diyor. Evet, daha neler çıkacak
hep beraber göreceğiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN – Sayın Muş, 60’a göre söz
istiyor.
Bir dakika, yerinizden.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bursa
Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, partimizin herhangi bir grup, kişi, şahıs,
yapı, örgütle iş birliği yapıp Türkiye’de kimseye kumpas
kurmak gibi bir düşüncesi, fiili hiçbir zaman olmamıştır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
2011’de seçtirdiğiniz kişi Gemlik’te Belediye Başkanı hâlâ,
kumpasla seçtirdiğiniz kişi.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Benim burada,
bütçenin açılış günü yaptığım konuşma
ortadadır. Mülkiye müfettişleri soruşturmalarını
yürütmektedir, bunlar muhtemelen yargısal bir sürece
taşınacaktır! Burada heyecan yapmaya gerek yok, hep beraber
bunların neticelerini ve sonuçlarını göreceğiz.
Bu arada “Bütün hepsinden beraat etmiş,
kurtulmuş.” vesaire falan… Bilmiyorum hangilerinden beraat etmiş ama
bir tanesini söyleyeyim size. İlgili başkanın
yargılanmış olduğu davalardan bir tanesi 15 Şubat
2018’e ertelenmiş ve hükmün açıklanmasını geriye
bırakmayı kabul etmiş vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Gemlik’te kumpasla seçtirdiğiniz başkan hâlâ yönetiyor Gemlik’i.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, bir dakika ek
süre veriyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu kabul
edilmiştir. Türkiye’de bundan sonraki süreçle alakalı ne
yapılacağı Anayasa’da, yasalarda açık seçik şekilde
bellidir.
Şunu da belirtmek isterim: Değerli
arkadaşlar, FETÖ’nün bir organize suç örgütü olmaya
başlamasından itibaren bizim onunla kararlı bir şekilde
mücadele ettiğimiz tüm kamuoyu tarafından da bilinir.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Gemlik’teki kumpas yapılırken organize suç örgütü değil miydi?
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Öncesinde
organize değildi!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Size
dokununca organize suç örgütü oluyor değil mi? Bize dokununca olmuyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – 30 Mart
seçimlerine gidiyorken de biz FETÖ’yle mücadele ediyorken birileri onların
kurumlarında, televizyonlarında boy gösterip Genel
Başkanımızın seçim sonuçlarını
göremeyeceğini ve kaçacağını iddia ediyordu.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Suçları
beraber işlediniz FETÖ’yle, ne istedilerse verdiniz bir de.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Öncesinde
organize değildi değil mi?!.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başbakanımız, Genel Başkanımız burada,
Cumhurbaşkanı seçildi, hâlen devletin başında dimdik
ayakta. O kanalları yönetenler dünyanın dört bir tarafına
kaçtılar…
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Niye
kaçırttınız?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – …ama o kanallara
çıkıp bu iddiaları pervasızca yapanlar bakalım millete
ne hesap verecekler? 30 Martta da zaten boylarının ölçülerini
aldılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, size de bir dakika
süre veriyorum 60’a göre.
34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ortada aslında anlaşılmayacak bir
durum yok, laf kargaşasına getirilecek bir durum yok. Gemlik Belediye
Başkanına yapılanın bir iftira olduğu mahkeme
kararıyla sabit, tazminata dahi hükmedilmiş ve kesinleşmiş.
İddiada bulunan, raporu tutan, suç duyurusunda bulunan, iddianameyi
hazırlayan, kararı alan, hepsi FETÖ’cülükten alınmış,
O dönemin kaymakamı da o dönemin valisi de FETÖ’cülükten
alınmış. Yerine getirdiğiniz belediye başkanı
hâlâ daha görevde, yeniden seçilmiş ve düşünün ki böyle büyük bir
kumpasın, bütün “puzzle”ın parçaları FETÖ’cü, o kumpasın
getirdiği adam hâlâ Gemlik’i yönetiyor. Adil kamu yönetimiyle ilgili
şu kadarcık bir iddianız olsa, hiç değilse o belediye
başkanını istifa ettirirsiniz, Gemlik’te adaletin geç de olsa
tecelli etmesine bir ön açarsınız. Ama…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitirmedim.
BAŞKAN – Bitmedi mi sözünüz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitmedi efendim.
BAŞKAN – Peki, bir dakika daha ek süre
veriyorum size, tamamlayın lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer şu
kadarcık adaletten, haktan hukuktan nasibinizi alsanız,
kesinleşmiş mahkeme kararlarına, o kadar FETÖ’cünün kumpasına
ve o tarihte getirdiğiniz belediye başkanının hâlâ görevde
olduğuna bakarak o belediye başkanını istifa ettirirsiniz.
Hadi, bunu yapamıyorsanız, yiğitseniz gelin, Gemlik’te seçimleri
doksan gün sonra tekrarlayalım, el mi yaman, bey mi yaman Gemlikli karar
versin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, CHP’den hak, hukuk, adalet dersi alacak değiliz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aldınız o dersi. O,
geçen yazın dersiydi.
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz, gündemi takip ediyoruz.
Lütfen…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına son olarak Eskişehir Milletvekili Sayın Cemal Okan Yüksel
konuşacak.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kişisel Verileri Koruma Kurumunun bütçesi üzerine söz
almış buluyorum.
Şimdi, burada, vatandaşı
fişleyen bir kurumun bütçesi üzerine ben saatlerce konuşabilirim ya
da AKP’nin özel kişileri mi koruduğunu yoksa kişisel verileri mi
koruduğunu burada size uzun uzun anlatabilirim ama bunlara hiç
girmeyeceğim. Biz anlatmaktan, sizler dinlemekten, yandaş
basınınız üç maymunu oynamaktan yoruldu.
Hepimiz, milletçe biraz rahatlamayı hak
ediyoruz. Tamam da nasıl rahatlayacağız? Ülkemizde köle gibi
çalışmasına rağmen ay sonunu getiremeyen emekçiler, “Ben ne
olacağım?” diye gecelere kadar düşünen taşeron
işçileri, iş cinayetlerine kurban giden madenciler, geceleri gizlice
taksi şoförlüğüne çıkan devlet memurları varken, yerli
tohum bulamayan, mazot alamayan, bunları bulsa, alsa ürününü satamayan
çiftçiler varken nasıl rahat edeceğiz?
SALİH CORA (Trabzon) – CHP dönemini mi
anlatıyorsun Cemal Bey?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Ey partidaş
yoldaşlarım, sevgili AKP’li arkadaşlar, MHP’li arkadaşlar,
bir şekilde bizi televizyonlarının başında izleyen
sevgili vatandaşlar; nasıl rahat edeceğiz? Vallaha, manen
nasıl rahata ereceğimizi ben bilmem ama maddeten nasıl rahata
kavuşacağımızı şimdi anlatacağım yani
iyi dinleyin, tekrar da etmeyeceğim. Birinci Şart: Bu kişisel
verilermiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesiymiş, millî
meseleymiş falan, bunları bir kenara bırakın, gidin
buralardan yani gidin. Ne bileyim, ilk önce, Azeri iş adamı bir
arkadaş edinin. Hadi size bir iyilik yapayım, maddeten rahata
kavuşmanıza bir katkım olsun, bu Azeri iş
adamının adı da Mübariz Mansimov olsun. Dostunuz olacaksa
Mansimov gibi olsun. Sonra, yapacağınız işleri sıraya
koyalım. İlk olarak o “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.”
diye bir laf var ya, unutun onu da takılmayın böyle boş
şeylere, tabularınızdan kurtulun. Şöyle, açılın
offshore bir adaya, ne bileyim Malta Adası’na gidin, Man Adası’na
gidin -hem deniz havası da iyi gelir bu strese- oralarda şirket
kurmak kolaymış.
SALİH CORA (Trabzon) – Hâlen evraklar gelmedi.
“Buz Residence”a gidelim mi?
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Cebinizdeki 1
sterlinle -Türk parasıyla 5 lira- bir şirket kurup kendi
işinizin patronu olun. Ama tek başınıza gitmeyin, sonra
arkanızdan laf ederler; vergi kaçırıyor derler, offshore’cu
derler. Yanınıza birkaç kişi alın, oğlunuzu alın,
ne bileyim kardeşinizi alın, eniştenizi alın, bunların
üstüne bir şirket yapın, baş harflerini de öyle bir
ayarlayın ki bunlardan olsun. Ee, şirketi kurdunuz, parayı
nasıl kazanacaksınız? Asıl soru bu.
SALİH CORA (Trabzon) – Buz gibi!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Başa dönelim:
Başta size bir isim verdiydim, Azeri bir iş adamı Mübariz
Mansimov, işte o adam çok önemli. Rahat etmek istiyorsanız o
adamı yanınızdan ayırmayın, Azeri’nin gönlünü hoş
tutun ki o da sizi rahat ettirsin. Nasıl mı? İyi dinleyin,
tekrarı yok.
SALİH CORA (Trabzon) – Mizansen yapıyorsun
ama senarist değilsin.
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Şimdi, bu Azeri
iş adamından bir petrol gemisi alın. Petrol tankerleri oldukça
büyük, bakmayın bu topraklarda adına “gemicik” deniyor ama kocaman
bir gemi. Alın, geminin adı da Agdash olsun. Duyduğuma göre bu
Agdash çok bereketliymiş. Diyeceksin ki: “1 sterline şirket kurduk,
başka paramız kalmadı, gemiyi neyle alacağız?”
Parayı kafaya takmayın, para vermenize gerek yok, arkanıza
yaslanın ve her şeyi bu Azeri iş adamı Mansimov’a
bırakın. Gönlünü hoş tuttuğunuz bu Azeri iş adamı
gidip Rusya’daki bir tersaneye Agdash’ı sipariş edecek, geminin
inşaat masraflarının bir kısmını ödeyebilmek için
18,5 milyon dolarcık gibi cüzi bir miktar para lazım olacak.
Korkmayın, Mansimov onu da halleder. Gidip Letonya’da kurulu bulunan Parex
Banktan bu krediyi alır, 18,5 milyon doları. E, gemi sizin. Sonra,
“Bu gemiyi ben kiraladım.” der bankaya, kira parasını bankaya
son kuruşuna kadar öder, size hiçbir yükü yok. Gemiyi yaptıran
Mansimov, krediyi ödeyen Mansimov, gemi kimin? Sizin. E, para nerede?
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Man’a
kaçtı!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Para... Mansimov
gemiyi aldı, uluslararası sulara indirdi; gemi petrol
taşıyıp para basıyor, siz öyle izleyecek misiniz? Yok,
Mansimov’un gönlü elvermez. Zaten kendisinin yüzlerce gemisi var, Karadeniz’deki
petrol ticaretinin yüzde 70’ini bu adam yapıyor. Gözü tok bir tüccar, der
ki: “Din kardeşiyiz, ben yerken sen bakacak mısın?” Yok öyle
şey. Gemi senin üstüne, krediyi Mansimov ödüyor, gemiyi o işletiyor,
sana para gelmiyor; sen nasıl rahata ereceksin kardeşim? Ticaret
bilmeyiz, petrol görmemişiz, çevremiz de yok; ne yapacağız,
petrolü kimden alıp kime vereceğiz mi diyorsun? Dur, acele etme,
geminin kredisi bir bitsin. Mansimov ödeye ödeye bitiremedi. Belki böyle bir
Sıtkı Ayan çıkar, kredinin geri kalanını da o öder,
sen borçsuz harçsız, geminin sahibi olursun. E, kredi bitti mi? Bitti.
Şimdi ne yapacaksın? Uzaktan bile görmediğin, bir imzayla 5
sterline kurduğun şirkete ait, borcu Azeri tarafından ödenen,
Sıtkı Ayan tarafından ödenen geminin ait olduğu
şirketteki hisseleri Mansimov’a geri milyonlarca dolara satarsın. Aha
işte, maddeten rahata ermenin yolunu gösterdim. Tüm bu olaylar olurken
Mansimov Türkiye’de milyonlarca dolarlık ihale mi almış,
Bodrum’da koylar mı satın almış üç otuz paraya, istisnai
yoldan Türk vatandaşlığı mı elde etmiş?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yok
canım!
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Yok ya!
CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Yahu seninle ne
alakası var bunların? Adam ticaret erbabı! Hem sen ticaretten ne
anlarsın?
Saygılarımla efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Hayırsevermiş!
BAŞKAN – Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun konuşmaları da sona ermiş oldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Muş...
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre yerimden kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN – Yerinizden bir dakikalık söz mü
istiyorsunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet Sayın
Başkan, 60’a göre.
BAŞKAN – Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Eskişehir
Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın hatibi
ben de ilgiyle izledim, hayallerini gayet iyi dinledim, onu hayalleriyle
baş başa bırakıyorum.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Sayın Muş milletvekillerimizi hayalleriyle baş başa
bıraktı ama anlatılanlar hayal, “Bumerz” gerçek; Burak’ın
“Bu”su, Mustafa’nın “M”si, Erdoğan’ın “Er”i, Ziya eniştenin
“Z”si.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, hâlâ giden paranın dekontlarını getirecekler, hâlâ
getirecekler, bekliyoruz, Sayın Özel’den de bekliyoruz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Şahsı adına lehte olmak
üzere Bolu Milletvekili Sayın Fehmi Küpçü konuşacak.
Buyurun Sayın Küpçü. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) – Teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; şahsım adına 2018 yılı merkezî
bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle heyetinizi
ve aziz milletimizi baki muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri olarak on beş yıllık sürede milletimizin
refahını artırmak, ülkemizi bölgesinde ve dünyada güçlü bir
aktör yapmak için gece gündüz çalıştık ve hamdolsun ekonomimizi
3 kat büyüttük. Millî iradeyi, milletimizin emanetini canımızdan aziz
bildik, çiğnetmedik, dik durduk, ölümüne muhafaza ettik, aynı
kararlılık ve azimle yürümeye devam ettik ve edeceğiz
inşallah.
Elbette ki bütçe deyince bir hesap kitap yapmak
gerekir, rakamlardan, ekonomik verilerden bahsetmek icap eder ki bu
hususları bakanlarımız teknik olarak ziyadesiyle izah ettiler ve
etmeye devam edecekler. Ancak, ben rakamlardan değil, kendi gönül
zaviyemden “Bir millet neden bütçe yapar?”ı, “Niye önemlidir?”i
rakamsız anlatmaya çalışacağım inşallah.
AK PARTİ hükûmetlerinin bütçesi deyince güzel
ülkemin değişimi ve tekâmülü gelir aklıma. Namerde muhtaç
olmayan, okula giden yavrularımızın ders kitaplarının
masasının üstüne konulduğu, hastane kapılarının
insanların yüzlerine kapanmadığı, yollar, köprüler,
barajlar, sosyal devlet, sıcak insan ilişkisi gelir aklıma.
Vatandaşımızın IMF şefinin adını hiç
bilmediği, insanlığımızın ölmediği,
aynı zamanda parayla da ölçülemeyen bir şeydir bütçe. Küresel
savaş çığırtkanlarına karşı büyük medeniyet
tasavvurumuza da uygun olarak, malzemeden çalmayan, Ankara’ya hapsolmayan,
sadece 780 bin kilometrekarede değil bir gönül coğrafyasında,
kocaman bir gönül coğrafyasında, üç kıta, yedi iklimde var
olabilmek adına, 3 milyon muhacirine, ensari misafirine ev sahibi
olabilmek adına, en nihayetinde baba ocağında diri durabilme
adına yapılır bütçe.
Değerli milletvekilleri, sadece rakamlardan ve
verilerden bahsetmiyoruz. Çakalların ve sırtlanların olduğu
acımasız bir dünyada nasibimizi, rızkımızı,
sadece kendimiz için değil insanlık için de aslanlar gibi
koruyabilmek adına, yanı başımızda yakılan
ateşleri söndürebilmek adına ama kapitalist bir mantıkla
değil, merkezinde insan olan, dedemiz Şeyh Edebali’nin öğüdünü
tutmak adına bütçe yapıyoruz. Koç Köroğlu’nun şiirindeki
gibi: “Muhanetlik etmek değil kârımız / Şehriyar sözüne
uyanlardanız./ Meydana girende yoktur korkumuz/ Kazaya ırıza
diyenlerdeniz.” (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) “Ödleklerle hoş değildir aramız/ Teke tek
düşmana varmak töremiz./ Muhanete sardırmayız yaramız/
Yarayı kendimiz saranlardanız./ Bineyidim kır atımın
üstüne/ Alayıdım hançerimi destime./ Gafili varmayız düşman
üstüne/ Vakta hazır olun diyenlerdeniz.” düsturuyla er meydanlarında
milletimizin boynunu büktürmemek adına bütçe yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu toprakların
yüreği yüksek atan medeniyet tasavvuruyla bütçe yapıyoruz. Biz
biliyoruz ki tarihi Allah yazar, biz sadece nerede duracağımıza
karar veririz. Biz hakkın ve adaletin yanında durmak adına, bir
cuma sabahı hissiyatıyla girdiğimiz güzel Anadolu’muzda dedemiz
Alp Arslan’ın mirasına sahip çıkmak adına bütçe
yapıyoruz.
Biliyoruz ki bu topraklara operasyon yapan
Ergenekonculara, FETÖ’cülere, NATO’culara, Emperyalistlere, kriptolara,
neocon’lara karşı, yerli ve millî olmayanlara rağmen, küresel
bir akılla değil, insanlığımızla milletimizin
adına bütçe yapıyoruz biz. “Mert dayanır.” Koç Köroğlu öyle
söylüyor, “Namert kaçar.” beytindeki -hamdolsun- mert adına bütçe
yapıyoruz. Bütçe anlayışımız bu. Bu
anlayışımız varsın milletimiz için hayır olsun,
bereket olsun topraklarımıza, rahmet olsun, merhamet olsun, ince ince
yağan yağmur olsun, sözümüz yükselsin gök kubbeye, hoş bir seda
olsun ülkemize ve milletimize. En nihayetinde, bu hissiyatla
çalışıyor ve bir bütçe yapıyoruz.
Bu vesileyle Bakanlığımıza ve
Hükûmetimize milletimiz adına teşekkür ediyor, büyük medeniyet
davamıza hayırlar getirmesi muradıyla büyük medeniyetin
çocuklarını tekraren baki muhabbetle selamlıyorum vesselam. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Küpçü.
Şimdi, Hükûmet adına yapılan
konuşmaları dinleyeceğiz.
İlk olarak Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek’i
dinleyeceğiz.
Sayın Şimşek’i kürsüye davet
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakika.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tüm kurumların
bütçelerinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyorum. 2018 yılı bütçesinin hazırlanmasında ve bu
noktaya gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
İlk olarak müsaade ederseniz, Hazine
Müsteşarlığı ve benim ilgi alanıma giren
kurumların 2017 yılı faaliyetlerine ve 2018 yılı
gündemine ilişkin sizleri bilgilendirmek istiyorum. Bu sene, ilk kez,
atıl bir kaynak olarak duran yastık altındaki
altınları ekonomiye kazandırmak, rezervlerimizi güçlendirmek
için biz altına dayalı tahvil ve kira sertifikası
çıkarttık. Yaklaşık olarak 2,5 ton altını,
dediğim gibi, ekonomiye kazandırdık. Böylece bankacılık
sisteminin kaynaklarını güçlendirdik, Merkez Bankamızın
rezervlerini artırdık.
Yine, Dünya Bankasıyla 2017-2021 dönemini
kapsayacak Ülke İşbirliği Çerçevesi Programı’nı
yürürlüğe koyduk ve bu program çerçevesinde ülkemize 5 ile 7,5 milyar
dolar arasında uzun vadeli, uygun şartlarda kaynak
kazandırmayı umut ediyoruz. Bu çerçevede 2017 yılında Dünya
Bankasından reformların desteklenmesi için yaklaşık 351
milyon avro program kredisi sağladık ve bu kredi, yurt içi
tasarrufların artırılması, kırılgan grupların
iş gücü katılımının desteklenmesi ve sürdürülebilir
büyümenin önündeki engellerin ortadan kaldırılması gibi
değişik alanlarda kullanılacaktır. Az önce de gündeme
geldi, aslında 2017 Şubat ayında vadesi geçmiş veya takibe
düşmüş çiftçi borçlarını yeniden
yapılandırdık. Bu kapsamda, 17 bin üreticimizin
yaklaşık yarım milyar liralık borcu yeniden
yapılandırılmıştır. Kasım sonunda ise
2017’de yaşanan afetler nedeniyle zarar gören çiftçilerimizin kredi
borçlarının bir yıl ertelenmesi imkânını sağladık.
2017 yılında üreticilerimize Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerince yaklaşık 27,7 milyar liralık faiz destekli
kredi, Halk Bankası tarafından yaklaşık 12,6 milyar
liralık yine sübvansiyonlu kredi imkânını esnaf ve
sanatkârlarımıza sunduk. Hazine Müsteşarlığının
erken aşama girişim şirketlerinin, girişimlerin, teknoloji
odaklı KOBİ’lerin alternatif finansman araçlarına
erişmesini kolaylaştırmak için fonlara doğrudan kaynak
aktarabilmesine ilişkin yasal düzenlemeyi yüce Meclisimiz kabul etti. 2017
başında yaptığımız önemli
değişikliklerle kredi garanti kurumlarına daha çok kaynak
sağladık ve bunların daha etkin bir şekilde reel ekonomiyi
desteklemesini sağladık. Kasım 2017 itibarıyla uygulama
kapsamında kullandırılan kredi büyüklüğü 210 milyar
lirayı, verilen kefaletin toplam büyüklüğü ise 186 milyar lirayı
aşmıştır. Kullandırılan kefalet
tutarının yüzde 74’ü KOBİ’lere, yüzde 26’sı ise diğer
ölçekteki yani büyük ölçekteki şirketlere
sağlanmıştır. Kullandırılan kredilerin yüzde
86’sı Türk lirası cinsinden, yüzde 14’ü döviz cinsindendir. Bu
kapsamda kredi kullanan firma sayısı 202 binin üzerine
ulaşmıştır. Kredilerin yüzde 38’i ticaret, yüzde 31’i
imalat sanayisi, yüzde 13’ü inşaat ve kalanı da hizmetler sektöründe
kullanılmıştır.
Zorunlu trafik sigortalarına ilişkin de
düzenlemeler yaptık. Daha sonra da primlerin yeterince inmediği
ortaya çıkınca azami prim uygulamasına geçtik. Yine bu
çerçevede, riskli sigortalılar havuzu kurduk ve bu uygulamalar sayesinde
reel olarak zorunlu trafik sigortası primlerinde yaklaşık yüzde
28’lik bir düşüş yaşandı.
Yine, reel sektörün teminat ihtiyacının
daha kolay karşılanması için kefalet sigortalarının
kamu ihalelerinde kullanımına imkân sağladık. Türkiye’de
bankaların sağladığı gayrinakdî kredi büyüklüğü
618 milyar liradır. Bunun yaklaşık yüzde 74’ü, yani 457 milyar
lirası teminat mektuplarından oluşmaktadır. Şimdi, bu
yaptığımız düzenlemeyle, bankalarca hâlihazırda
teminat ihtiyacı için kullandırılan kredi limitlerinin
başka alanlarda kullanımına imkân sağlıyoruz ve
sigortacılık sektörü üzerinden teminat mektuplarının
verilmesinin önünü açıyoruz.
Benzer şekilde, yerli ve yabancı
yatırımcıların güveninin ve ilgisinin
artırılmasıyla katılım
sigortacılığına hukuki bir temel
kazandırılması için Katılım
Sigortacılığı Çalışma Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik’i eylül ayında çıkarttık;
inanıyorum ki bu alanda da bir canlanma söz konusu olacak.
Bireysel emeklilikte otokatılım
uygulaması başarılı bir şekilde devam ediyor. 1
Aralık itibarıyla 3,4 milyon kişi sisteme
katılmış, fon büyüklüğü 1,6 milyar liraya ulaşmıştır.
Yine, girişimcilerin ve erken aşama
teknoloji şirketlerinin finansmana erişimini kolaylaştırmak
için kitle fonlamasının kullanılabilmesine imkân veren kanun bu
ay başında yürürlüğe girdi. İkincil düzenlemelere
ilişkin taslağımız hazır. Sektörün görüşlerini
aldıktan sonra, inanıyorum ki, önümüzdeki bir iki ay içerisinde
yürürlüğe girmesini sağlayacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı gündemimize gelince, Hazine Finansman
Programı kapsamında yatırımcı ve piyasa
çeşitlendirme stratejimizi tabii ki uygulamaya devam edeceğiz. Bu
çerçevede, altın tahvili, altına dayalı kira sertifikası
ihraçlarına devam edeceğiz. Aynı zamanda, piyasa
koşulları çerçevesinde, ilk defa, belki, Çin’de Panda Tahvil
Piyasası’nı yoklamayı düşünüyoruz. Buna ilişkin de
yarın yapacağım ziyarette birtakım temaslarda
bulanacağım.
2018 yılında Hazine Destekli Kredi Garanti
Sistemi tabii ki devam edecek; etkinliği artıracağız.
Bundan sonra, hem var olan 50 milyar liralık kaynağı hem de geri
dönüşü olacak olan yaklaşık 70 milyar liralık
kaynağı, yani toplamda 120 milyarlık kaynağı daha çok
ihracata, imalat sanayisi yatırımlarına öncelikli olarak
kullandıracağız.
Yine, reel sektör döviz yükümlülüklerinin daha iyi
bir şekilde yönetilmesine, yani reel sektör firmalarının kur
riskinin etkin bir şekilde yönetilmesine ve tabii ki muhtemel politika
değişikliklerine gideceğiz. Bunun öncesinde, daha anlamlı
etki analizi yapmamıza imkân sağlayacak bir veri raporlama sistemi
üzerinde çalışıyoruz; onu da tamamlamış olacağız.
2017 yılında tasfiye sürecinden
çıkartılan Emlak Bankasının güçlü bir şekilde, 2018
yılında bankacılık faaliyetlerine başlaması
planlanmaktadır.
Kalkınma Bankasının özellikle
stratejik ve teknolojik yatırımlara daha uzun vadeli kaynak
sağlamasını, destek sağlamasını içerecek
şekilde bankanın yeniden yapılandırılması
çalışmaları devam ediyor. 2018’de tamamlamayı ümit
ediyoruz.
Türkiye ekonomisine de ilişkin birtakım
değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Her şeyden önce, son birkaç
yıla baktığınız zaman, gerçekten Türkiye ekonomisinin
şoklara karşı büyük dayanıklılık
gösterdiğini hepimiz tabii ki gözlemliyoruz. 2003-2016 döneminde Türkiye
ekonomisi ortalama yüzde 5,6 büyüdü. Bu büyüme aslında Çin ve
Hindistan’dan sonra en güçlü büyüme oranı olarak karşımıza
çıkıyor. Küresel kriz sonrasında yani 2010-2016 döneminde
ortalama yüzde 6,7 gibi çok güçlü bir büyüme performansımız söz
konusu. Geçen sene, Türkiye ekonomisi, hain darbe girişimi ve terör
nedeniyle büyük şoklarla karşı karşıya kaldı.
Buna rağmen, Türkiye, geçen sene yüzde 3,2 büyüdü. Şimdi, tabii ki,
zamanında doğru tedbirleri aldık ve özellikle reel sektörün
finansmana erişimini kolaylaştırdık, ciddi reformlar
yaptık. Bunun sayesinde Türkiye bu sene güçlü büyümesine devam etti.
Yılın ilk dokuz ayında büyüme yüzde 7,4 oranında
gerçekleşmiştir. Bu, hakikaten, Çin’le birlikte, küresel olarak
baktığınız zaman, belli başlı gelişmekte
olan ülkelere baktığınız zaman en güçlü büyümeye tekabül
etmektedir. Büyüme reeldir, büyüme vatandaşlarımıza
yansıyor. Sadece birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum, büyümenin
reel olduğunu göstermek açısından.
Üçüncü çeyrekte -ki en çok tartışılan
çeyrek bu, yüzde 11’in üzerinde bir büyüme söz konusu- sanayi üretimi
yıllık yüzde 13,7 büyümüştür. Üçüncü çeyrek itibarıyla son
bir yılda 1,4 milyon vatandaşımıza iş bulduk. Üçüncü
çeyrekte ihracat yüzde 15,7 oranında yıllık olarak
artmıştır. Üçüncü çeyrekte toplam 376 bin konut
satılmıştır, bir önceki yıla göre yüzde 23,4’lük
artışa tekabül etmektedir. Üçüncü çeyrekte otomotiv
pazarımız 232 bin adet büyümüştür, artış oranı
yüzde 15. Üçüncü çeyrekte toplam 2,5 milyon adet beyaz eşya
satılmıştır, yıllık artış oranı
yüzde 16,4. Üçüncü çeyrekte Türkiye’ye toplam 16,7 milyon turist
gelmiştir, artış oranı yüzde 38,1. Yine ülkemizden seyahat
amaçlı yurt dışına -üçüncü çeyrekte- toplam 2,5 milyon
vatandaşımız gitmiştir, yıllık artış
oranı yüzde 12,5. Şimdi, bütün bu artış
oranlarını verdim. Dikkat edin, hemen hemen bütün alanlarda
artış oranının üçüncü çeyrekte yüzde 11,1’lik büyüme
oranından daha yüksek, reel, vatandaş düzeyinde bir büyüme, bir refah
artışı olduğunu çok net bir şekilde bu rakamlar ortaya
koymaktadır. Üçüncü çeyrekte ekonominin yüzde 11,1 büyümesini sadece baz
etkisiyle açıklamak tabii ki doğru olmaz. Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış gayrisafi yurt içi hasıla rakamlarına
göre ekonomide büyümenin devam ettiğini görüyoruz. Mevsimsel
düzeltilmiş ve takvim etkisinden arındırılmış
büyümemiz bir önceki çeyreğe göre, ilk üç çeyrek itibarıyla, birinci
çeyrekte yüzde 1,6, ikinci çeyrekte yüzde 2,2, üçüncü çeyrekte yüzde 1,2’dir.
Dolayısıyla çeyrekten çeyreğe de bir büyüme söz konusudur,
sadece geçen seneki baz etkisini yansıtmamaktadır.
Üçüncü çeyrekte en sevindirici haber, bir süredir
negatif seyreden makine teçhizat yatırımlarının yüzde 15,3
gibi güçlü bir şekilde artmış olmasıdır. Bu, gelecek
açısından son derece olumludur çünkü üretken kapasite artıyor ve
bu kalıcı bir şekilde refah artışını ima
ediyor. Tabii ki, önümüzdeki sene de büyüme devam edecek.
Bir kere şunu net olarak ortaya koymakta fayda
var: Şu anda kapasite kullanım oranı yüzde 80’e
dayanmış durumda. İhracatçı sektörlerde kapasite
kullanım oranı yüzde 83. Bu kapasite kullanım oranlarıyla
yatırım neredeyse kaçınılmaz bir noktaya gelmiştir.
Nitekim üçüncü çeyrekte de yatırımlarda, özellikle makine teçhizat
yatırımlarında çok güçlü bir artış söz konusudur.
İkinci olarak istihdam ayağı çok
güçlü. Birazdan rakamlar vereceğim. Ama niye büyüme devam edecek?
Şundan dolayı: Ağustos ayı itibarıyla yıl
başından bu yana 1 milyonun üzerinde vatandaşımıza
istihdam bulduk. Son on iki aylık baktığınız zaman
yaklaşık 1,4 milyon vatandaşımıza iş
bulmuşuz. Bu artışlar çok güçlü ve gelecek sene için iç talebi
destekleyici niteliktedir.
Son olarak şunu söyleyeyim: Avro pazarı,
Avrupa pazarı bizim en büyük pazarımız. Orada çok güçlü bir
canlanma var ve devam ediyor. Petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi
Rusya’yı, petrol ihraç eden Orta Doğu ülkelerini olumlu yönde
etkilemektedir. Bunun sayesinde Türkiye'nin ürünlerine, Türkiye'nin
müteahhitlik hizmetlerine, turizm bağlamında güçlü bir dış
talep desteği bekliyoruz.
İstihdam rakamlarını verdim ama
şunun da altını çizeyim: Küresel krizden bu yana Türkiye'de 8,1
milyon vatandaşımıza net olarak istihdam imkânı
bulmuşuz ki bu gerçekten çok güçlü bir istihdama işaret etmektedir.
Bu istihdamın tabii ki devamı için ilave teşvikler üzerinde
çalışıyoruz. Dün bu konuda bir Ekonomi Koordinasyon Kurulu
toplantısı yaptık ve önümüzdeki dönemde istihdamı
canlı tutmak için reel sektöre, tabii ki, ilave nasıl destek
verebiliriz onun çalışmalarını yapıyoruz.
Türkiye'nin tabii ki ekonomisinde her şey
güllük gülistanlık değil, sorun alanlarımız da var. Sorun
alanlarımızdan bir tanesi de Türkiye'nin cari
açığıdır. İhracattaki artışa rağmen iç
talebin güçlü olması, petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi nedeniyle
ve altın ithalatının bu sene çok güçlü olması nedeniyle bu
sene cari açığımızda yukarı doğru bir trend söz
konusudur. Cari açık, üçüncü çeyrek itibarıyla on iki aylık
baktığınız zaman, gayrisafi yurt içi hasılanın
yüzde 4,7’sine tekabül etmektedir. Aslında net altın ticareti hariç
cari açık yüzde 3,7 civarındadır yani cari açıktaki
artışın tam 1 puanı net altın ithalatından
kaynaklanmaktadır. Enerji ve altın hariç baktığınız
zaman, Türkiye’de cari açık yok denecek düzeydedir. Ama biz cari
açığı önemsiyoruz, cari açık önemli bir sorundur ve cari
açığın kalıcı bir şekilde aşağıya
çekilmesi için de biz önümüzdeki dönemde, yakın dönemde olduğu gibi,
gerek enerjide gerek ham maddede dışa
bağımlılığı azaltmak, gerek Türkiye’nin
tasarruflarını artırmak gerekse Türkiye’nin katma değer
zincirinde yukarı çıkması için AR-GE, inovasyon,
girişimcilik ekosistemini güçlendirme noktasında
çabalarımıza devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; genelde Türkiye’nin borçlarına ilişkin birçok
değerlendirme tabii ki hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda
yapılıyor. Şunun altını çizmek istiyorum: Türkiye’nin
toplam borcunun yani hane halkı, devlet, finans sektörü ve reel sektörün
toplam borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yaklaşık
yüzde 144’tür, gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 219’dur yani
gelişmekte olan ülkelerin toplam borcunun millî gelire oranı yüzde
219’ken Türkiye’de yüzde 144’tür. Dolayısıyla gerçekten de
Türkiye’nin bu bağlamda aşırı borçlu olduğu
söylenemez. Reel sektörde bir kur riski söz konusudur ama bu kur riskini daha
iyi yönetmeye yönelik şimdi biz bir makroihtiyati çerçeveyi, önemli bir
reformu hayata geçiriyoruz. Türkiye’nin bütün bu borç üzerinden, özellikle
dış borç üzerinden faiz ödemesinin millî gelire oranı yüzde
0,7’dir. Mesela bu rakam yaklaşık on beş yıl önce millî
gelirin yüzde 1,9’u civarındaydı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; zayıf taraflarımız olduğu gibi, güçlü
taraflarımız da var; bunlardan bir tanesi de bankacılık
sektörüdür. Bankacılık sektörü Türkiye’de sermaye yeterliliği
açısından son derece güçlüdür. Sermaye yeterlilik oranı ekim
itibarıyla yüzde 16,9’dur. Bu, hakikaten çok güçlü bir orandır ve
uluslararası normların yaklaşık iki katıdır.
Yani, bankacılık sektörümüz büyük şoklara karşı bile dayanıklılık
gösterecek kadar güçlü bir sermaye yapısına sahiptir.
Kredi genişlemesi bu sene güçlü oldu Kredi
Garanti Fonu sayesinde. Ama, kredi genişlemesinde normalleşme çoktan
başladı. Her ne kadar kasım ayı itibarıyla
yıllık artış yüzde 20 ise de son on üç haftalık
hareketli ortalamalar itibarıyla baktığınız zaman,
artış oranı yüzde 12,4 civarındadır.
Bankacılık sisteminin kârlılığı da makul
düzeydedir. Öz kaynak ve aktif kârlılığı,
yıllıklandırılmış olarak yüzde 14,4 ve yüzde 2
civarındadır.
Enflasyon, diğer önemli bir sorun
alanımızdır. Enflasyon bu sene, gerçekten, özellikle
liranın değer kaybı, petrol fiyatlarındaki artış
ve önemli ölçüde de gıda fiyatlarındaki katılıktan dolayı
çift haneye çıkmıştır. Enflasyon sorununu biz önemsiyoruz.
Enflasyonla mücadele etmek, enflasyonu tekrar tek haneye indirmek için Hükûmet
olarak üzerimize düşeni yapacağız. Özellikle kamu
fiyatlarını bu çerçevede daha makul düzeyde tutacağız,
bunun altını bir çizmek istiyorum.
İkinci olarak, gıda komitesinde çok güzel
çalışmalar yaptık. Yaptığımız
çalışmalar sonucunda, ekim ayı başında, önemli
düzenlemeleri hayata geçirdik. Özellikle yaş meyve ve sebze ki en çok
oynaklık bu kalemde var, buradaki oynaklığı azaltmak,
fiyatları makul düzeyde tutmak, tüketiciye kaliteli ürünün ulaşmasını,
makul fiyatlarda ulaşmasını sağlamak için çok önemli
düzenlemeleri ekim başı itibarıyla uygulamaya koyduk. Tabii, bir
geçiş dönemi gerekecek, destek vereceğiz. Çünkü tarladan ta nihai
tüketiciye kadar yaş meyve sebzede ortalama yüzde 30 civarında fire
var. Bu fireyi ancak doğru paketleme ve tabii ki doğru
ulaşım araçlarıyla taşıyarak toptancı
pazarların yapısını, oradaki bütün ekosistemi güçlendirerek
bütün bunlar üzerinden biz inanıyoruz ki bu fire oranını
düşürebiliriz; bu, fiyatlara ve tüketiciye olumlu olarak
yansıyacaktır.
Merkez Bankamız aslında para
politikasını sıkılaştırmıştır
fakat bunun etkisi gecikmeli olarak ortaya çıkacaktır. Kredi Garanti
Fonu’nun devreye girmesi, finansal koşulların gevşemesi bunun
etkili olmasını kısmen bu geçtiğimiz dönemde engelledi ama
önümüzdeki dönemde Kredi Garanti Fonu’nun daha çok yatırıma ve
ihracata gideceğini düşünürsek bunun etkisi de -enflasyonist anlamda
söylüyorum- göreceli olarak azalacaktır. Tabii ki önümüzdeki dönemde inanıyoruz
ki lirada göreceli bir istikrar, gıda komitesinin çabaları, Merkez
Bankamızın çabaları sayesinde enflasyon tekrar düşüş
trendine girecektir ve bu düşüş trendinin aralıktan
başlayıp yılın ilk çeyreğinde
hızlanmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek daha çok istihdam gerek daha kalıcı fiyat
istikrarı gerekse cari açığın daha düşük düzeylere,
yönetilebilir düzeylere çekilmesi için Türkiye'nin yapısal
reformlarını güçlü bir şekilde devam ettirmesi zorunluluktur ve
Hükûmetimizin bu konuda da iradesi güçlüdür. Reformlar sayesinde son on
beş yılda birçok şok yaşamamıza rağmen ekonomimiz
dayanıklıdır ve ekonomimiz güçlü bir performans ortaya
koymuştur. Şimdi bu reform başlıklarını sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Önümüzdeki dönemde beşerî sermayenin kalitesini
artırmak için, eğitimde kaliteyi artırmak için, öğretmen
eğitiminden, mesleki ve teknik eğitim oranını yüzde
60’ların üzerine çıkarmaktan, yoğun yabancı dil
eğitiminden, okul öncesi eğitimin
yaygınlaştırılmasına, özel sektör payının
artırılmasına kadar birçok konuda
çalışmalarımız, çabalarımız devam edecektir.
İstihdamı artırmak için son bir yıl içerisinde gerek
işbaşı eğitim programlarının geliştirilmesi,
özel istihdam bürolarının kurulması, kadınların
iş gücüne daha fazla katılımını sağlamak için
kreş ve benzeri teşviklerin sağlanması, İş
Kanunu’nda son yaptığımız değişiklikler, bütün
bunların amacı, daha çok istihdam, daha çok üretim. Önümüzdeki
dönemde aktif iş gücü politikalarını daha da
hızlandıracağız, kısmi zamanlı
çalışmanın üzerindeki engelleri kaldıracağız.
Yatırım ortamının
iyileştirilmesi için geçen sene önemli reformlar yaptık.
Taşınır rehni reformunu yaptık, yeni teşvik sistemini
getirdik, bürokrasinin azaltılması, iş yapmanın önündeki
engellerin ve yüklerin azaltılması noktasında önemli
adımlar attık. Kamu alımları yoluyla yerli üretimin
desteklenmesini sağlıyoruz. Kredi garanti mekanizması üzerinden,
hazine destekli kredi garanti sistemi üzerinden finansmana erişimi
artırıyoruz.
Diğer önemli bir alan, AR-GE, inovasyon ve
girişimcilik sisteminin güçlendirilmesi. Son bir yıl içerisinde
Patent Kanunu’nu çıkardık. AR-GE paketini, özellikle AR-GE’nin
ticarileşmesini hayata geçirdik. Fonların fonunu, onlara kaynak
aktarmasını sağladık. Kitle fonlamasını hayata
geçirdik. Önümüzdeki dönemde Meclisimizin gündeminde olan TÜBİTAK’ın
yeniden yapılandırılması ve gelecek vadeden şirketlere
daha çok destek için Kalkınma Bankasının yeniden
yapılandırılması gibi önemli gündem maddelerimiz var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan,
TÜBİTAK son on beş yılda 25 defa yapılandırıldı.
Doğru yapılandırmayı nasıl bulacağız?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, devam edin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – Yargı sistemine ilişkin
bilirkişi reformu, istinaf mahkemeleri, modern ara buluculuk gibi, ihtisas
mahkemeleri gibi çok önemli adımlar attık. Önümüzdeki dönemde yine,
yatırım ortamını iyileştirmek için İcra ve
İflas Kanunu’ndan, ihtisas mahkemelerinin sayısının
artırılmasından elektronik tebligat sisteminin
geliştirilmesine, vatandaşların idareyle
uyuşmazlıklarının azaltılmasına kadar birçok
konuda çok önemli adımlar atacağız. Kamu maliyesinde Mecliste
bekleyen gelir vergisi reformundan Vergi Usul Kanunu’na kadar, kamu harcama
reformundan performans bazlı bütçelemeye geçene kadar birçok konuda önemli
reformları hayata geçirmeyi umut ediyoruz.
Sermaye piyasalarının daha da
derinleştirilmesi için yakın dönemde gerek otokatılım gerek
sigortacılık konusunda çok önemli adımlar attık, finansmana
erişimi kolaylaştırdık. İstanbul’un uluslararası
finans merkezi projesini güçlü bir şekilde devam ettireceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şunun da altını çizmek istiyorum: Hem kamunun
borç yükünün millî gelire oran olarak yüzde 70’lerin üzerinden yüzde 30’un
altına -bu sene herhâlde yüzde 28,5 olacak- çektik. Burada en önemli
kazancımız faiz yükünün azaltılmış
olmasıdır. Bakın, faiz harcamalarının gayrisafi yurt
içi hasıla içerisindeki payı 2018 yılında yüzde 2,1 olacak
yani yüzde 2 civarı gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak faiz
ödeyeceğiz. Bu oran bundan on beş yıl önce yüzde 14,4’tü. Benzer
şekilde, bütçenin yüzde 9,4'ü faize gidecek gelecek sene, bu oran yüzde
43’ün üzerindeydi. Bu çok önemlidir çünkü hakikaten bunun sayesinde
eğitime, sağlığa, altyapıya daha çok kaynak
ayırma imkânımız oluyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gelecek sene, uluslararası piyasalardan, tahvil
piyasalarından 6,5 milyar dolarlık kaynak sağlamayı
düşünüyoruz.
Son iki dakikada da bir eleştiri hususu
vardı, ona cevap vermek istiyorum: Özellikle bu kamu-özel iş
birliği modeliyle gerçekleştirilen projelerdeki yükümlülüklerin
şeffaf bir şekilde raporlanmaması hususu. Evet, bu konu biraz
eksik bir konudur ve bu konuda biz Maliye Bakanlığımıza
koordinasyonu verdik. Uluslararası raporlamada yetkin olan
kuruluşlarla bu konu çalışılıyor. Bundan sonra düzenli
bir şekilde bunları raporlayacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan,
sayıları vermiyorlar, sayıları.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – Zamanım sınırlı
arkadaşlar.
Sayıları da vereceğiz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Hazine
Müsteşarlığı tarafından bugüne kadar Avrasya Tüneli,
Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu bağlamında
toplamda 8,7 milyar dolarlık borç üstlenim anlaşması
imzalanmıştır, bu projeler tamamlanmış, risk dönemleri
geride kalmıştır ve dolayısıyla, işletme dönemine
geçilmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bu yıl kaç para
ödeyeceğiz Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – İkinci konu olarak şunu söyleyeyim:
Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğünün
yürüttüğü kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında, 2018
yılında bütçeden 3,6 milyar lira, şehir hastaneleri için
yapılacak kira ödemeleri yani Sağlık Bakanlığı
bütçesine konulacak ödeneklerden 2018 yılında 2,6 milyar lira olmak
üzere bu ödemeler yapılacaktır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 3,6 milyar ne için ödenecek?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – Hazine garantili toplam borç stoku 13,2
milyar dolardır. Bu, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 2’sinden
daha azdır.
Bir rakam vermek istiyorum son olarak, biliyorum
sürem kalmadı: Hazine Müsteşarlığının aktif kredi
risk yönetimi çerçevesinde Hazine garantili borçlardan üstlenim oranı
2000’li yılların başında toplam garantili borç stokunun
yüzde 50’si seviyesindeyken 2017 Eylül itibarıyla yüzde 0,6 yani Hazine
gerçekten bu riskleri hem yönetmiştir…
Zamanım kalmadığı için
diğer hususları daha başka bir bağlamda…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Beşer dakika
alalım diğer bakanlardan Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – Bilemiyorum, takdir kendilerinin ama
şimdi haklarını yemeyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şu rakamları bir
açsaydık.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN – Peki, bir dakika ek süre vereyim size.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) – Ben tekrar bu bütçe sürecinde hepinize
katkınız için, yapıcı eleştirileriniz için, yol
gösterici önerileriniz için çok teşekkür ediyorum. Tekrar, bütçemizin milletimize,
ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz bile
alkışlıyoruz, görüyorsun.
BAŞKAN – Şimdi Başbakan
Yardımcısı Sayın Hakan Çavuşoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakika.
MUSA ÇAM (İzmir) – Kavga etme,
alkışlayalım sizi; kavga etme, alkışlayalım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Laf atmayacağız, laf
atmayacağız.
MELİKE BASMACI (Denizli) – O konumda artık
herhâlde kavga etmez, eskidendi o, vekilkendi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; sözlerime başlarken şahsım ve
kurumlarımızda görev alan mesai arkadaşlarımız
adına yüce heyetinizi ve bizleri televizyon ekranları
başında izlemekte olan vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum. Genel Kurulda son şeklini vermek üzere
toplandığımız 2018 yılı bütçemizin hayırlara
vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Hükûmetimizde görev alanımdaki kurum ve
kuruluşlar olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı ile Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçeleriyle ilgili olarak
huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadim medeniyetimizin ve ecdadımızın en bariz
özelliklerinden biri, hayır ve hasenatta, yardımlaşma ve
dayanışmada yarışma melekesidir. Bu melekenin en somut
göstergesi de dünyanın hayran kaldığı mimari eserleri ve
insanlığın en ulvi noktalarına ulaşmış
erdemli ahlak anlayışını barındıran
vakıflarımızdır. Yardımı sayarak değil
saçarak yapan dedelerimizin eşsiz iyilik düşüncesi âdeta taşa
işlenmiş fazilet abidesidir. Sadaka taşlarıyla
muhtaçların ihtiyacını kollayan, mola taşı ve binek
taşı gibi vakıflar eliyle hamalları ve yolcuları
gözeten ecdadımız, bu hizmetleriyle âdeta taşları eriterek
bir medeniyet inşa etmiştir.
Kurduğu vakıflar eliyle hizmetlerini
sürekli ve yaygın hâle getirmiş olan ecdada yaraşır
şekilde, vakıflarımızı, vakfedenlerin
şartları ve amaçları doğrultusunda,
çağımızın tüm teknolojik imkânları kullanılmak
suretiyle en verimli şekilde işletmek öncelikli hassasiyetlerimiz
arasındadır. Vakıf geleneğimizi sürdürme ve gelecek
nesillere aktarma görevi, uhdemizde bulunan Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzün esas sorumluluğudur.
Çalışmalarımızda vakıf medeniyetinin ruhuna dokunmak
ve bu ruhu yüceltmek en önemli gayretlerimizdir. Günümüzde çatışmalar
ve acı içinde kıvranan insanlığın çaresizlik içinde
yüzünü çevirdiği tek ülkenin Türkiye olması ve aziz milletimizin
gözlerinin âdeta içine bakması, medeniyet ufkumuzun önemini bir kez daha
ortaya koymaktadır.
Ecdat yadigârı vakıf abide ve eski
eserlerin bakım, onarım ve restorasyonu çerçevesinde, 2013-2017
yılları arasında yaklaşık beş bin vakıf
eserin proje ve onarımı tamamlanmıştır. Vakıflar
Genel Müdürlüğünce yürütülen restorasyon çalışmaları
süratle devam etmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse, 2017 yılında
yurt içinde İstanbul Beşiktaş Yıldız Hamidiye Camisi,
Tunceli Pertek Sağman Köyü Camisi, İstanbul Edirnekapı Aya Yorgi
Kilisesi, İstanbul Eminönü Mısır Çarşısı ve yurt
dışında ise Bosna-Hersek Gradişka Derviş Hanım
Medresesi, Makedonya Manastır Haydar Kadı Camisi gibi önemli
eserlerin restorasyonları tamamlanmıştır. Görüldüğü
üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğü ecdat yadigârı olup bugün
ülkemiz sınırları dışında kalan, Osmanlı
coğrafyasına dağılmış vakıf eserlerinin de
restorasyonunu gerçekleştirmektedir. Yurt içinde öncelikle, terörden
etkilenmiş olan Diyarbakır Sur Fatihpaşa Kurşunlu Camisi,
Ermeni Katolik Kilisesi, Dört Ayaklı Minare ve Şeyh Mutahhar Camisi,
Dünya Miras Listesi’nde yer alan Sivas Divriği Ulu Cami ve
Darüşşifası, Sivas Gök Medrese, yurt dışında ise
Bosna Savaşı’nda tamamen yerle bir edilen Bosna-Hersek Foça Alaca
Camisi, Kosova Cakova Küçük Medrese, Mamuşa Saat Kulesi ve çevre
düzenlemesi, Kıbrıs Lefkoşa Dükkânlar Önü Camisi gibi önemli eserlerin
restorasyon çalışmaları ise hâlihazırda devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Vakıflar Genel Müdürlüğü vakıfların
vakfiyelerinde yer alan hayır şartlarını da özenle yerine
getirmektedir. Bu amaçla, her ay 15 kalemden oluşan kuru gıda
paketleri, 81 il merkezinde 20.315 ihtiyaç sahibi ailenin, bir başka
ifadeyle 82.280 kişinin adresine teslim edilmektedir. Eyüp
İmareti’nde ise 2 bin kişiye her gün bir öğün sıcak yemek
hizmeti verilmesine devam edilmektedir. Diyarbakır ili Sur ilçesinde
yaşayan terör mağdurlarına 14 bin adet, Mardin ili Nusaybin
ilçesinde yaşayan terör mağdurlarına ise 15 bin adet kuru
gıda paketi gönderilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ne 23.500, Bosna-Hersek’e 19.880, Kosova’ya 19 bin, Makedonya’ya 16
bin, Filistin’e 50 bin koli olmak üzere toplam 128.380 koli kuru gıda
paketi gönderilmiştir.
Çalışma gücünün yüzde 40’ını
kaybeden muhtaç engelliler ile yetim çocuklara da aylık
bağlanmaktadır. Hâlihazırda 4.170 kişiye bu usulde
aylık bağlanmış ve aylık olarak 643 lira ödenmeye
devam edilmektedir.
Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2017-2018
eğitim öğretim yılında ilk ve ortaöğretim
okullarında 15 bin öğrenciye aylık 60 lira burs verilmektedir.
Ayrıca, 600 yabancı uyruklu öğrenciye 500 lira, 5.400
yükseköğrenim öğrencisinin her birineyse 250 lira burs verilmektedir.
Vakıflar Genel Müdürlüğümüz “akar”
dediğimiz gelir getirici mülklerden elde edilen gelirle
vakıfların hayır şartlarını
gerçekleştirmektedir. Akar nitelikli taşınmazlar üzerinde
verimli projeler üretilerek bir bir hayata geçirilmeye devam edilmektedir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, kararlılıkla mücadelesini sürdürdüğümüz
FETÖ terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı olduğu belirlenen
toplam 139 vakıf da bu arada kapatılmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğünde FETÖ’yle irtibatlı ve iltisaklı
olduğu tespit edilen 31 personelin de görevlerine son verilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizlere ikinci olarak Türkiye’nin dost elini dünyanın
dört bir yanına uzatan, Türk milletinin göğsünü kabartan
TİKA’dan ve projelerinden bahsetmek istiyorum. 1992 yılında
kurulan TİKA’nın 2002 yılında 12 olan yurt
dışındaki ofis sayısı bugün itibarıyla 58 ülkede
60’a ulaşmıştır. TİKA, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Hükûmetimiz döneminde
verilen önemle birlikte gelişmiş, 170 civarında ülkede
yılda 2 bine yakın proje uygulayabilen küresel bir teşkilat
hâlini almıştır. TİKA’nın bulunduğu konuma
gelmesinde en önemli faktör kuşkusuz güçlü ve istikrarlı siyasi
iradedir. TİKA, insan odaklı kalkınma iş birliği anlayışıyla
doğumdan ölüme kadar insan hayatının her evresine ilişkin
proje ve faaliyetler gerçekleştirmekte ve insanın maddi, manevi tüm
ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenmektedir. Bu kapsamda, eğitim ve
sağlık altyapılarının geliştirilmesi, tarım
ve hayvancılık, meslek edindirme, insan kaynakları, kültür
varlıklarının restorasyonu ve insani yardımlar gibi
faaliyet alanlarında son dönemde gerçekleştirilen bazı büyük
ölçekli projelerden sizlere bahsetmek istiyorum.
Kırgızistan’da yılda 150 bin
kişiye hizmet verecek olan ülkenin en donanımlı ve en yüksek
kapasiteli hastanelerinden biri olarak Türkiye Dostluk Hastanesinin
inşası, Özbekistan’da yılda 500 bine yakın kişinin
faydalanacağı 12 adet tam donanımlı mobil klinik temini,
Kazakistan’da Altay Dağları’nda Türk tarihine ait iki bin
yıllık kalıntıların koruma altına
alınması ve gelecek nesillere aktarılmasına yönelik
çalışmalar, Moğolistan’da Türk tarihine ışık
tutacak Bilge Tonyukuk Anıt Alanı’nda kazı
çalışmaları ve akabinde aynı bölgede bir müze
kurulması, Bosna’da romanlara konu olan Sokullu Mehmet Paşa yani
Drina Köprüsü ve Mostar Karagöz Bey Medresesi’nin restorasyonu, Bulgaristan’da
Sofya’da tek ecdat yadigârı eser olan Banyabaşı Camisi’nin
restorasyonu, Sırbistan’da 15’inci yüzyıl Osmanlı dönemine ait
Ram Kalesi’nin restorasyonu, Makedonya’da Mustafa Kemal Atatürk’ün babası
Ali Rıza Efendi’nin TİKA tarafından yeniden inşa edilen
misafir ve anı evinin müzeye dönüştürülmesi, Macaristan, Zigetvar
Seferi sırasında şehit düşen Kanunî Sultan Süleyman
Han’ın iç organlarının defnedildiği türbesinin kazı
çalışmaları ve aslına uygun inşası, Somali’de
Türkiye'nin yurt dışındaki en büyük askerî tesisinin
inşası, ülkenin en modern ve büyük kapasiteli eğitim ve
araştırma hastanesi, Etiyopya’da Kral Necaşi ve 15 sahabenin türbeleri
ile Harar’da son Osmanlı Konsolosluk Binası’nın restorasyonu,
Libya’nın Misurata şehrinde 2.400 metrekare alana kurulu ve günlük
200 hasta kapasiteli bir fizyoterapi hastanesi inşası, Sultan
Abdülhamit Han döneminin en prestijli projelerinden biri olan Ürdün Hicaz demir
yolu Amman Tren İstasyonu restorasyonu, Irak’ta 2 bine yakın Türkmen
öğrenciye eğitim veren 13 Türkmen okulunun tadilatı, Şili
Santiago’da Mustafa Kemal Atatürk Kolejinin tadilatı.
Değerli milletvekilleri, saymakla
bitiremeyeceğimiz projelerimizin yanı sıra en önemli güncel
konularımızdan olan Filistin ve Kudüs meselesine de bu vesileyle
değinmek istiyorum. Kudüs’ü İsrail’e başkent yapmak gibi beyhude
hayalleri burada bir kez daha kınıyorum. Kudüs’le ilgili
hassasiyetimiz her zaman en üst seviyede devam edecektir. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Asırlarca
Müslümanların göz bebeği olan bu mübarek beldeye
sırtımızı dönmemiz, kendimizi inkâr etmemiz demektir.
Kendimizi asla inkâr etmeyeceğiz. Kudüs'e İstanbul gibi, Ankara gibi,
Bursa gibi, Diyarbakır gibi sahip çıkacağız.” Bu tarihî
şehrin üzerindeki hatıra ve izleri silecek ve dünya
barışını baltalayacak adımlara karşı
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde
sergilediğimiz güçlü ve net tavırdan asla taviz vermeyeceğiz.
İslam İşbirliği Teşkilatı
Dönem Başkanı olarak Sayın
Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla İslam
İşbirliği Teşkilatının konuyla ilgili
olağanüstü zirve toplantısı bugün İstanbul’da
gerçekleştirilmiş, sonuç bildirgesinde de Doğu Kudüs Filistin
Devleti’nin başkenti ilan edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, bir
kez daha, tüm ülkelere, işgal altındaki kenti Filistin’in
başkenti ilan etmeleri için çağrıda bulunuyorum.
Kudüs de dâhil olmak üzere Filistin genelinde
uyguladığımız projelerle bir taraftan zulme uğrayan ve
dünyanın gözlerini kapadığı insanların eğitim,
sağlık, konut gibi temel insani ve sosyal ihtiyaçlarını
karşılarken diğer yandan her bir Filistinli kardeşimizin
meslek edinmesine, ekonomik hayata entegrasyonuna ve dayatılmak istenen
yeni sömürgeci düzene karşı durabilecek niteliklerle donanmasına
katkı sağlanmaktadır. Bu anlayışla, TİKA, her bir
Kudüslüye ve her bir Filistinliye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
ihtiyacı olan her konuda destek olma, evini, işini, aşını,
insanca bir yaşamı ve özgürlüğü kazandırabilme gayreti
içerisinde bulunacaktır. Herkes yıkmaya çalışsa da Türkiye
Cumhuriyeti yapmaya devam edecektir çünkü bizler yıkım ve yok etme
değil, inşa ve yaşatma medeniyetine inanan bir
anlayışın sahipleriyiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Elbette, ülkemiz, her şeye rağmen
uluslararası meselelerin diplomatik müzakereler yoluyla çözülmesinden
yanadır. Türkiye bu konuda fazlasıyla adım atmış ancak
yeterli karşılığı bulamamıştır. Bu iyi
niyetimizin somut bir göstergesi olarak TİKA’nın Tel Aviv’de de bir
ofisinin açılması konusunda çalışmalar
başlatılmış ancak ne yazık ki
sonuçlandırılamamıştır. Hâlihazırda yine
TİKA’nın bir mahallî görevlisi haksız iddialarla İsrail’de
tutuklu bulunmaktadır. Tarih, kimlerin insanlığa, kimlerin
düşmanlığa hizmet ettiğini mutlaka yazacaktır.
TİKA’nın son yıllarda Kudüs’te
gerçekleştirdiği projelerden sadece birkaçını sayacak
olursak, bu bölgeye ne kadar önem verildiği ve imkânlar çerçevesinde
nasıl bir gayret sarf edildiği daha iyi
anlaşılacaktır.
Kubbet-üs Sahra Hilalinin Altın
Varaklarının Yenilenmesi Projesi mesela. Mescid-i Aksa Silsile
Kubbesi çinilerinin yenilenmesi gibi. Kudüs Özbekler Tekkesi Restorasyonu
Projesi gibi. Kudüs Filistin Kızılayı Girişimi İyileştirilmesi
Projesi gibi. Mescid-i Aksa’nın abdesthanelerinin yenilenmesi gibi.
Kudüs’te eski şehirde bulunan 15 adet tarihî ev ve 9 adet dükkânın
restorasyonu gibi. Filistin’de hepiniz görmüşsünüzdür, görmüş olmakla
beraber eminim ki ülkenizle gurur duyduğunuzu da biliyorum, son olarak 320
konut inşa edilmiş ve Gazzeli mağdur, mazlum insanlara teslim
edilmiştir değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2018 yılında ise bu ve benzeri projelere
ilave olarak, Kudüs Üniversitesinde kız yurdu inşaatı ve Kudüs
Mescid-i Aksa İslam Eserleri Müzesi teşhir ve tanzim
çalışmalarının yapılması planlanmaktadır.
TİKA, sadece Filistin’de değil,
dünyanın dört bir yanındaki tüm mazlumlarla ilgilenmekte ve
doğrudan sorunlarının çözümüne yönelik proje ve faaliyetler
uygulamaktadır. Geçtiğimiz aylarda Myanmar’da yaşanan zulümden
kaçan Arakanlı Müslümanlara çileli mücadeleleri sırasında ilk
sıcak çorbayı ve ekmeği ulaştıran TİKA’mız
olmuştur.
Değerli kardeşlerim, burada bir şeyi
özellikle parantez açarak belirtmek istiyorum. Arakanlı Rohingya
Müslümanlarının Bangladeş’e
sığındığı süreçte yaşanan o günlerce
açlıktan sonra TİKA personelimizin kendi gayretleriyle kazanlar ve
ateşler kurarak oradaki insanlara yemek yapması ve kendi elleriyle
dağıtması, inanın, hafızalardan silinecek bir görüntü
değildir. Türkiye her zaman mazlumların ve mağdurların
yanında oldu, bundan sonra da bu gayretine devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kısa bir süre önce Meksika’daki
depremde, Kırgızistan’daki heyelanda, Bosna ve Sırbistan’daki
sel felaketinde, Batı Afrika’daki ebola salgınında muhtaç ve
mazlum insanların yardımına koşan yine Türkiye ve TİKA
olmuştur.
Değerli arkadaşlar, Afrika’nın öyle
bölgeleri var ki baktığımız zaman oradaki insanların
katarakt hastalığına maruz kaldıklarını ve bir
yerde, dünyayı artık, bir şekilde, temaşa edemediklerini
biliyoruz, gördük, öğrendik. Bu insanlar yıllarca katarakt
ameliyatı olmasını bilmiyorlar, gösterilmemiş,
görülmemiş ve TİKA’mız bu insanlara ulaşarak, buradan
sağlık personelini, doktorları götürerek, o insanları
katarakt ameliyatı ettirerek yeniden dünyayı temaşa etmelerine,
birbirlerini ve sevdiklerini görmelerine, onlara gözleriyle
kavuşmalarına olanak sağlamıştır. Bundan daha
mühim, bundan daha değerli bir hizmet olabilir mi insanlık için? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, yüce Türk
milletinin tarihten gelen sorumluluğu, ülkemizin içinde bulunduğu
coğrafya, dinî ve manevi değerlerimiz ve insanlık
anlayışımız, uluslararası meselelere olan
duyarlılığımızı artırmakta ve bize, sorunların
kaynağı olan ülkelerden farklı olarak, sorunların çözümü
görevi yüklemektedir. Çünkü bizim siyasetimiz ve stratejimiz, daha 11’inci
yüzyıl başlarında Türklerin Anadolu’ya girişinin
temellerini oluşturan yüce gönüllü erlerimizden Ebul Hasan Harakani
Hazretleri’nin ifade ettiği hususlara dayanır. Ne diyordu Hasan
Harakani: “Türkistan’dan Şam’a kadar olan sahada bir kardeşimin
parmağına batan diken benim parmağıma
batmıştır, birinin ayağına çarpan taş benim
ayağımı acıtmıştır, bir kalpte hüzün varsa o
kalp benim kalbimdir.”
Değerli arkadaşlar, bakınız, hem
TİKA’mız hem Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, bizler yüce
ecdadın vakıf medeniyeti olarak ifade edilen torunlarıyız.
Vakıf medeniyeti dediğimiz zaman, işin içerisine girdiğiniz
zaman gerçekten vukuf ediyorsunuz, anlıyorsunuz. Mesela, Diyarbakır’a
gidip orada ne gibi vakıflar olduğunu öğrenmek
istediğimizde bir olayla karşı karşıya geldik, biraz
evvel bahsettim. Şimdi, binek taşı vakfı kurulmuş.
Nedir bu vakıf diye soruyoruz. Ecdat bir vakıf kurmuş, hayvanların
üzerine insanların rahatlıkla binebilmesi için binek taşı
kurmak üzere vakıf kurmuş. Mola taşı vakfı var,
hamalların taşıdıkları yüklerin
ağırlıkları altında yoruldukları zaman, o mola
taşına yüklerini dayayıp orada nefes almalarını
sağlamak için vakıf kurulmuş. “Gurabahane-i Laklakan” dedikleri
aç leyleklere bakma vakfı, “darülhavhav”, “darülmiyav” gibi vakıflar.
Gerçekten ecdadın bu ince ruhunu, bu medeniyet
anlayışını gördükten sonra, insanın tarihiyle,
geçmişiyle, ecdadıyla övünmesi ne kadar da yerli yerinde ve
haklı bir gurur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; en az gelişmiş ülkelere verilen
yıllık 200 milyon dolarlık taahhüdü fazlasıyla yerine
getiren ve 3 milyon civarındaki Suriyeli misafire kapılarını
açıp dünyaya insanlık dersi veren, tüm kurum ve
kuruluşlarının katkı sağladığı insani
yardımlarının millî gelirine oranında dünya 1’incisi olan
Türkiye’mizin yurt dışındaki yüz aklarından biri olan
TİKA’mız, kalkınma iş birliğinin bütün
alanlarında, her türlü enstrümanı etkin bir biçimde kullanarak,
bölgemizdeki ve küresel düzeydeki sorunlara, derin köklerimizden beslenen
adalet ve vicdanla, ayrım yapmadan, hızlı ve etkili çözümler
sunabilen öncü bir teşkilat olmak vizyonuyla 2018 yılında da
tarihî ve vicdani sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün bütçesini görüştüğümüz Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Türkiye'nin aktif
dış politika perspektifiyle uyumlu bir şekilde yurt
dışında yaşayan vatandaşlar, kardeş topluluklar
ve uluslararası öğrencilerle ilgili çalışmalar
yürütmektedir. Yurt dışında yaşayan gençlerimizin
Türkiye'nin tarihî ve kültürel mekânlarını görerek aidiyet
duygularını geliştirmek adına her yıl düzenlenen
Gençlik Köprüleri Programı’na yurt dışında yaşayan
yaklaşık 5 bin gencimiz katılım
sağlamıştır. Uluslararası öğrenci
hareketliliği programlarının etkinliğinin artırılması
noktasında Türkiye Mezunları Programı
başlatılmıştır. Bu kapsamda, 26 adedi yalnızca
2017 yılında olmak üzere 24 ülkede toplam 31 Türkiye Mezunları
Derneği kurularak Türkiye mezunu olma kimliği kurumsal bir nitelik
kazanmıştır. Türkiye mezunları derneklerinin
sayısı önümüzdeki dönemlerde daha da artmış olacaktır.
Dünyanın 160 ülkesinden yaklaşık 100 bin Türkiye mezunu
bulunmaktadır Bu mezunlarımızla ilişkilerin
güçlendirilmesi, temasın yeniden sağlanması ve bir iletişim
ağının oluşturulması çok önemlidir. Bu amaçla,
ülkemizin 1992 yılında başlattığı
uluslararası öğrencilere yönelik burs programının 25’inci
yıl dönümünün mezunlarımızla birlikte kutlanması
amacıyla 25 Kasım 2017 tarihinde “Türkiye Yeniden: Mezun
Buluşması” isimli bir program tertip edilmiştir. Türkiye’de
bulunan yaklaşık 110 bin uluslararası öğrencinin 16 binden
fazlası Türkiye burslarıyla eğitim hayatlarına devam
etmektedir. Türkiye son yıllarda âdeta uluslararası öğrencilerin
üssü hâline gelmiştir. Bu, Türkiye’ye olan güvenin açık bir
tezahürüdür.
Değerli milletvekilleri, medya, günümüz
çağdaş yönetim biçimleri içerisinde yasama, yürütme ve yargıyla
birlikte 4'üncü güç olarak tanımlanmaktadır. Kamuoyunun doğru
şekilde bilgilendirilmesi ve medyanın ülkemizde yürütülen yenilenme
ve gelişim yönündeki hareketlerle olumlu katkı sağlaması bu
anlamda büyük önem taşımakta ve Hükûmetimiz bu konuda büyük bir
hassasiyet göstermektedir. Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü, basının gelişmesine verilen katkı ve
desteğin yanı sıra, demokratik hayatımızın
güçlenmesi, devlet enformasyonunun etkin bir şekilde
kullanılması, ülkemizin uluslararası arenada
tanıtımında üstlenmiş olduğu sorumlulukları
bihakkın yerine getirmektedir. Bu kapsamda, Ocak-Kasım 2017 tarihleri
arasında Genel Müdürlük davetlisi olarak ağırlanan basın
mensubu sayısı 740’tır. Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle ilgili olarak dünya
kamuoyunun doğru ve etkin bir şekilde bilgilendirilmesi için en büyük
çabayı gösteren kurumlar arasında yer almıştır.
Darbecilerin etkisiz hâle getirilmesinin ardından, ivedilikle
dünyanın pek çok bölgesinden basın mensupları heyetler hâlinde
Türkiye’ye davet edilmiş ve çeşitli etkinliklerle darbenin durumu,
darbeyle ilgili yaşananlar aktarılmıştır. Tarihe ve
Millî Birliğe Tanıklık Programı kapsamında 8 heyet
olarak 27 ülkeden 75 basın mensubu Türkiye’de bulunmuş, Cumhurbaşkanlığı,
Başbakanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Dışişleri
Bakanlığı ve diğer kurumların yanı sıra
sivil toplum kuruluşları temsilcileri, özellikle 15 Temmuz sürecinde
büyük saldırıya uğrayan medya grupları ziyaret
edilmiştir.
Genel Müdürlükçe 15 Temmuz ve sonrasında
yaşanan gelişmeler dikkate alınarak tüm dünya kamuoyuna iz
bırakacak bir mesaj niteliğinde FETÖ’cü hainler tarafından
bombalanan Meclisin mermer parçaları, dünyanın dört bir yanındaki
söz sahibi kişi ve kurumlara iletilmiştir. Darbenin 1’inci yıl
dönümde 11-16 Temmuz 2017 tarihleri arasında 53 ülkeden toplam 340
basın mensubu Türkiye’de ağırlanmış, Sayın
Cumhurbaşkanımızın ve Sayın
Başbakanımızın iştirak ettiği toplantılara
katılım sağlanmak suretiyle birinci elden
bilgilendirilmişlerdir.
Basın mensuplarına basın kartı
düzenlemesi, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün
öncelikli hizmetleri arasında yer almaktadır. Basın
kartları, elektronik başvuru sistemi üzerinden yürütülen
çalışmalar, işlemlere hız ve işlerlik
kazandırmıştır.
Değerli milletvekilleri, sabahtan bu yana bütün
arkadaşlarımızı cankulağıyla dinledim. Özellikle
son bölümde yapılan tartışmalarla ilgili olarak birkaç kelime de
ben söylemek istiyorum ki bu, Lozan tartışması.
Değerli arkadaşlar, bir kere şunu
ifade edeyim: Lozan tartışmasının bugün burada
yaşanması bütçe görüşmelerinin birinci gününde Sayın
Başbakanımızın konuşması vesilesiyle ortaya
çıkan depremin artçılarıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sen girme bu konulara.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Sayın Başbakanımız gerçekten de o gün
yapmış olduğu konuşmayla gayet vazıh bir şekilde
her şeyi açıklamış, izah etmiştir. Buna rağmen,
Lozan tartışmalarını bağlamından kopararak
farklı bir şekilde aktarmaya çalışmak emin olun, sadece
beni değil, sizleri izleyen Balkan coğrafyasındaki, Balkan
coğrafyasından göç etmek zorunda kalan milyonlarca Rumeli kökenliyi
burada üzmektedir.
Arkadaşlar, siyaset yapıyorsunuz. Siyaset
yaptığınız yerde baltayı bu kadar taşa vurur mu
insan? Bu kadar vurabilir mi?
MUSA ÇAM (İzmir) – Şimdi vurdun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Bugün Yunan gazetelerini açın, siz ne söylüyorsanız
aynılarını söylüyorlar. Pavlopulos sizin söylediklerinizi
söyleyemedi Cumhurbaşkanımıza. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olabilir mi?
Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının
hakları var, hukuku var. Birisi icradan bahsediyor, uluslararası
hukuk ve icradan bahsediyor. Ya, arkadaşlar, ne yapacak? İcraya gidip
haciz memuru mu gönderecek Yunanistan’a Türkiye? Yani söyleyin, ne olacak?
Kaldı ki müftülük meselesi bugün ortaya çıkan bir mesele değil,
1985 yılından itibaren seçimleri uygulatmıyor Yunanistan.
CHP’nin hükûmet ortağı olduğu dönemde Hikmet Çetin
Dışişleri Bakanıydı, Başbakan
Yardımcısı da Erdal İnönü, niye icra, haciz göndermediniz o
zaman Yunanistan’a? Niye yapmadınız? Burada niye konuşuyorsunuz?
(CHP sıralarından gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, bir bakan
üslubuyla konuşun. Saygıyla dinliyoruz, bakan üslubuyla konuşun.
MUSA ÇAM (İzmir) – Yanlış alana
girdin, yine yanlış alana girdin, bak. Buradaki hâline döndün,
yakışmadı.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Arkadaşlar, bakınız, Lozan’la ilgili olarak
şunu söylemek gerekiyor…
MUSA ÇAM (İzmir) – Sabırla dinledik sizi,
bir tek laf atmadık size; bak, bir tek laf atmadık.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakanı dinliyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Hayır, hayır, Lozan’la ilgili olarak…
MELİKE BASMACI (Denizli) – Yirmi beş
dakikadır dinliyoruz, yirmi beş dakikadır. Can çıkar, huy
çıkmaz işte!
MUSA ÇAM (İzmir) - Sabırla dinledik sizi
ki iyi konuşun, sizi alkışlayacağız dedik.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Şimdi, Yunanistan Lozan’ı uygulamamış olmak
şartıyla zaten Lozan’ı değiştirmiş oluyor. Sizin
burada yapmış olduğunuz hamaset, başka bir şey
değil.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – 18 adadan
bahset.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Lozan’la ilgili olarak konuşulurken ne Türkiye'nin toprak
bütünlüğü ne Yunanistan’ın toprak bütünlüğü, bu konularla ilgili
bir şey söylenmiyor ki. Bunu açık açık burada söyledik. (CHP
sıralarından gürültüler)
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın
Bakan, 18 ada ne durumda?
MELİKE BASMACI (Denizli) – “Can çıkar, huy
çıkmaz!” dedikleri böyle bir şey.
BAŞKAN – Söylediğiniz hiçbir şey
anlaşılmıyor, boşuna yorulmayın. Grup başkan
vekiliniz cevap verir gerekiyorsa.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Bakan, sonunu
getiremedin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının
etnik kimliğine, dinî özgürlüğüne, vakıflarla ilgili durumuna ve
eğitim özgürlüğüne yönelen -saldırıları resmen
açıklıyorum buradan- saldırıları nedeniyle
Lozan’ı uygulamamasından kaynaklanan bir şeydir bu.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Hiç bakan
konuşması olmadı, yirmi beş dakikayı yok ettiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) – Murdar ettin, bütün
konuşmayı murdar ettin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - Bakınız, etnik kimliğine ilişkin olarak 1985
yılında 1927 tarihli kurumlar kapatıldı ve
azınlık mensupları dava açtı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Tüm
saygınlığınız bitti.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – On beş
yıldır iktidarsınız, ne yaptınız? Batı
Trakya Türkleri için -on beş yıldır iktidarsınız- ne
yaptınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) - 2008 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Yunanistan’ı mahkûm etti.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – On beş
yıldır iktidarsınız, ne yaptınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – 2008 yılından bu yana Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararını uygulamıyor Yunanistan.
MUSA ÇAM (İzmir) – Ya, on beş
yıldır iktidardasınız, on beş yıldır
iktidardasın ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
– Geçen eylül ayında uygulamaya kalktılar, neredeyse hükûmet
düşecekti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Elini kolunu bağlayan
mı vardı? On beş yıldır niye yapmadın, niye
yapmadın?
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Arkadaşlar, tekrar söylüyorum: Lozan konusunda baltayı
taşa vuruyorsunuz.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – 18 adayı
vermekten başka ne yaptınız Batı Trakya Türkleri için?
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Siyaset yapıyorsunuz, sizi dinleyen Rumeli kökenli
vatandaşlarımız ah vah ediyor, bunu size söyleyeyim.
MUSA ÇAM (İzmir) – Hiç alakası yok, hiç
alakası yok!
MELİKE BASMACI (Denizli) – Kâğıtta
yazılanlar bitince kimlik geriye döndü.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Bakınız, bugün, Yunan Cumhurbaşkanı
Pavlopulos’un söyleyemediklerini siz söylüyorsunuz burada ya.
MUSA ÇAM (İzmir) – Hiç alakası yok!
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Böyle bir şey olabilir mi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Baltayı taşa
vurdun, murdar ettin, bütün konuşmayı murdar ettin!
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Şimdi, bir de Kudüs meselesi var. “Kudüs de anlaşmayla
geçmiş.” diye, “Lozan, Lozan, Lozan.” diyorsunuz. Lozan
Anlaşması var, Lozan başkent mi be kardeşim?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Lozan bizim
tapumuz, sen onu anlayamazsın!
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Lozan başkent mi de “Lozan Anlaşması” demişler?
Anlaşmaların tanzim yeri vardır, tanzim edildiği yere
ilişkin anlaşma metnine bu yer yazılır.
MUSA ÇAM (İzmir) – Ne alaka ya, ne alaka?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Önce
Lozan’ın tutanaklarını oku.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) –
Konuştukça batıyorsun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Dolayısıyla bakınız, burada rasyonel siyaset
yapınız.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Bir bakana hiç
yakıştı mı söyledikleriniz ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Taban sizin siyasetinizi benimsemiyor.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Bakan olarak
ne yaptınız, onu söyleyin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Siz sadece şurada Yunanistan’dakileri ve Türk
düşmanlığı yapanları sevindiriyorsunuz; bu kadar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MELİKE BASMACI (Denizli) – Hiçbir bakan sizin
gibi bir konuşma yapmadı, saygınlığını
kaybetmedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum, Allah’a emanet ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Bulgaristan
Türklerini bölmekten başka ne yaptınız? Bulgaristan Türklerini
ikiye bölmekten başka ne yaptınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sataşma yok, sadece
tatlı bir ikaz var.
BAŞKAN – Sayın Özel…
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – On beş
yıldır Batı Trakya Türkleri için ne yaptınız?
BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz söz
aldı.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başbakan
Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, önce
bir şeyi, bir hakkı teslim edelim.
Mehmet Şimşek çıktı, bir
konuşma yaptı, Adalet ve Kalkınma Partisinin Bakanı.
BAŞKAN – Açıklama mı
yapıyorsunuz? Açıklama mı yapacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır,
fitne sokmaya uğraşıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, öyle
bir şey yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya, sana ne
Mehmet Şimşek’in konuşmasından?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya çok ayıp ama
bakın, bu ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bırak
Mehmet Şimşek’i, iki bakanı niye birbirine düşürüyorsunuz?
BAŞKAN – Tamam.
Sayın Elitaş…
Lütfen, müsaade eder misiniz Sayın Elitaş.
Sayın Elitaş, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, böyle bir adap edep olur mu? İki bakanı birbirine
düşürecek bir şey olur mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, hayır, öyle bir
şey demeyeceğim ya!
BAŞKAN – Sayın Başkan, bir
açıklama yapmak istedi, lütfen, rica ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir otur ya gözünü seveyim!
Germe, germe!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bir “Germe.” diyene bak!
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Leb demeden
leblebiyi anlıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dakika arkadaşlar…
BAŞKAN – Bir dakika lütfen...
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
aslında, şimdi bunu söyleyince belki de sıkıntıya
girecek ama Mehmet Şimşek’i biz dinledik. Söylediklerinin
birçoğuna katılmıyoruz ama konuşmasının sonunda
hepimiz alkışladık. Doğan Kubat’a da döndük, dedik ki: “Bu
bir bakan konuşması.” Ve kendisi de giderken bir nezaket gösterdi
“Bir bakan böyle konuşunca hiç mutabık olmadığımız
şeyler de olsa o üsluba saygı gösteririz biz.” dedim, teşekkür
etti, gitti. Sayın Çavuşoğlu’yla ilgili de yirmi beş
dakikalık konuşmasında birçok şey söyledi ve kendisine de
aynı şeyi söylemeyi düşünmüştüm son dört buçuk dakikaya
kadar, bir bakan konuşmasıydı ama bu son dört buçuk dakika bir
bakan konuşması değil. Böyle, parmak sallayarak, hakaret ederek…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hakaret yok.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Hakaret etmedi kimseye.
Niye rahatsız oluyorsunuz? Niye rahatsız oluyorsun ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …kinaye yaparak bakan
konuşması olmaz. Bir bakan Genel Kurula hitap ederken yürütmenin bir
üyesi olarak her ne kadar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, son bir
dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …içinden çıkmış
da olsa yasamaya saygısından dolayı öyle bir dil kullanır,
bakanların önemli bir kısmında da bu hassasiyeti görüyoruz. Bu
hassasiyeti gözetmeyenlerle de ağır polemikler yaşanıyor,
yaşanmaya da devam eder.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ateş olsan
cirmi kadar yer yakarsın ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bizim Lozan meselesinde
söyleyeceğimiz söz şudur: Lozan Türkiye'nin tapu senedi, 29 Ekimin
müjdecisi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel dayanağıdır.
Lozan’ı tartışmaya açmak bir bakana, başbakanına,
cumhurbaşkanına yakışmaz, itirazımız
bunadır. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hâlâ
anlayamamış, hâlâ ne olduğunu anlayamamış.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Atatürkçüyüm.” “Atatürkçü
oldum artık.” diyenler önce Lozan’a sahip çıkmayı
öğrenecekler.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Çavuşoğlu…
38.- Başbakan Yardımcısı Hakan
Çavuşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Sayın Başkanım, ben konuşmamı yaparken Özgür
Özel’den takdir alacağım niyetiyle konuşma yapmam, ben duygu ve
düşüncelerimi söylerim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, yapma.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Zaten alamazsın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – İkinci bir konu: Konuya girmeyeceğim, her şeyi
söylediniz, müsaade edin de -bir ifade özgürlüğünden bahsediyorsunuz- biz
de söylediğimizi söyledik, başka bir şey demedik, düşüncemizi
söyledik, bu kadar.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Hakaret ifade
özgürlüğü değildir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
tutanağa geçsin.
Biz Hakan Çavuşoğlu’nun hangi performansla
bakan olduğunu bilen insanlarız. Çok net bir şey
söyleyeceğim…
BAŞKAN – Sayın Özel, hoş olmuyor bu
tanımlama, gerçekten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Mehmet Şimşek,
Özgür Özel’den alkış almak için konuştu.” imasında
bulunmasın, Mehmet Şimşek bakan gibi konuştu, bizden de
takdir aldı; kendisi de alıştığımız
şekilde konuştu, cevabını aldı, bundan sonra da
alır.
BAŞKAN – Herkesin konuşma yöntemi
farklıdır Sayın Özel, lütfen… Herkesin konuşma sitili,
yöntemi farklıdır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Son olarak Başbakan
Yardımcımız Sayın Fikri Işık’ı
dinleyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Fikri Işık.
Süreniz yirmi dakika.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk
Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu ile Kişisel Verileri Koruma Kurumunun 2018 yılı
bütçeleriyle ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek üzere
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle her birinizi en içten sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihe damga vuran milletlerin mutlaka sahip olduğu üç
önemli unsur vardır; zengin bir dil, köklü bir tarih ve gelişmiş
bir kültür. Ancak bu değerlere sahip olan milletler medeniyetleri
inşa eder ve dünyanın geleceğine yön verirler. Dil sadece bir
iletişim vasıtası değil, aynı zamanda bir kültür
taşıyıcısıdır; tarih ise sadece geçmişte
yaşananların kaydedilmesi değil, aynı zamanda geleceğe
ışık tutan bir hafızadır. Dil, tarih ve diğer
değerlerle oluşan kültür de toplumlara millet olma vasfını
kazandıran en önemli unsurlardandır. Binlerce yıllık
medeniyetimizin günümüze ulaşmasını sağlayan ve
geleceğe de taşıyacak olan en önemli kaynak, kadim kültürümüz ve
güzel dilimizdir. Dilimizin, tarihimizin ve kültürümüzün korunması ve
gelecek kuşaklara sağlıklı bir biçimde
aktarılması hepimizin en önemli vazifesidir. Bu bağlamda, Türk
dilinin, tarihin, kültürün, sanatın ve bilimin gelişmesinde büyük
katkı ve destek veren en önemli kamu kurumlarımızdan olan Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile bağlı kurumlarının
faaliyetlerinden kısaca söz etmek isterim.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumumuz 2017
yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın himayelerinde bu yılı “Türk Dili Yılı”
ilan etti. Bu kapsamda, Türkçenin yerinde, doğru ve kurallarına
uygun, açık, anlaşılır ve temiz bir şekilde
kullanılmasına kayda değer katkı sağlanması ve bu
konuda toplumsal bilincin, özenin ve duyarlılığın
artırılmasına yönelik çalışmalar yapıldı.
Mayıs ayında düzenlenen 8. Uluslararası Türk Dili Kurultayı
ve Türk Diline Hizmet Ödülü töreninde Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından Türk diline hizmet veren yurt
içinden ve yurt dışından 12 bilim insanına Türk Diline
Üstün Hizmet Ödülü verildi. 2017 Türk Dili Yılı kapsamında Gazi
Üniversitesi ve yüksek kurumumuzun iş birliğiyle “Kimliğimiz
Türkçemiz” temalı kısa film ve kamu spotu yarışması
tertip edildi. Öğretmenler ve ortaöğretim öğrencileri
arasında “Dilimiz Kimliğimizdir” konulu Türkçeyi doğru ve güzel
kullanma makale ve deneme yarışması ile muhtelif kurum ve
kuruluşlarımızla fotoğraf, karikatür, kısa film ve
benzeri alanlarda yarışmalar düzenlendi. Ayrıca RTÜK, Türk Dil
Kurumu, TRT ve Millî Eğitim Bakanlığının proje
ortağı olduğu Radyo ve Televizyonlarda Doğru, Güzel ve
Anlaşılır Türkçe Kullanımının
Yaygınlaştırılması Projesi hayata geçirildi. Yüksek
kurumumuz aralarında ÖSYM, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, Gençlik ve Spor
Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri Kurumu, valiliklerimiz ile
üniversitelerimizin de bulunduğu birçok kurum ve kuruluşla
araştırma, geliştirme, destek ve iş birliğine yönelik
protokol ve sözleşmeler imzaladı. Türk dili, tarihi ve kültürü
alanında bilimsel araştırmalar ve yayımlar yapmak
amacıyla kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve
bünyesindeki kurumların kamuya sundukları hizmeti daha kaliteli ve
daha hızlı hâle getirmek için her geçen gün gelişen ve
değişen teknolojiyi en iyi şekilde kullanmanın gayreti
içerisindeyiz. Bu bağlamda dil, tarih ve kültürle ilgili birikimlerimizi
elektronik ortamlara taşıyarak kütüphane, arşiv, bilgi
bankaları ve veri tabanlarını bir araya getiren bir
bütünleşik bilgi sistemini uygulamaya koyduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2011 yılında kendi alanında burs vermeye
başlayan yüksek kurumumuz, 2017 yılında lisans ve lisansüstü
düzeyde toplam 350 öğrenciye burs vermiştir. Bu bütçeyle
inşallah önümüzdeki yıl 273 öğrenciye daha burs vermeyi
hedefliyoruz.
Bütün yönleriyle Atatürk ve eseri yani
cumhuriyetimiz üzerine yapılan organizasyonların koordinasyonu da
kurumumuzca sağlanmaktadır. Bu doğrultuda, 2017
yılında ulusal ve uluslararası toplam 88 bilimsel etkinlik
düzenlenmiştir, yıl sonuna kadar 7 bilimsel etkinlik daha
gerçekleştirilecektir. Bu kurumların yeterince faaliyet yapmadığı
eleştirisi aslında temelsizdir. Yüksek kurum ve
kurumlarımız tarafından 2017 yılında üniversitelere,
kütüphanelere, kamu kurumlarına yurt içinde ve yurt dışında
toplam 52.021 adet eserin, 15.551 adet süreli yayının ücretsiz
dağıtımı gerçekleştirilmiştir. 2018
yılında ücretsiz eser dağıtımı devam edecektir.
Her yıl devlet töreni niteliğinde düzenlenen 10 Kasım Atatürk’ü
Anma Toplantısı iki yıldır Sayın
Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde kurumumuzca
gerçekleştirilmektedir.
Her geçen gün çalışma alanını genişleten
yüksek kurum ve bağlı kurumlarımızın hâliyle mevcut
fiziki yapısı yetersiz kaldığı için yeni bina
çalışmasına başlanmıştır. TOKİ iş
birliğiyle Eskişehir yolu üzerinde yapacağımız yeni
hizmet binamızın ihalesini inşallah bu yıl sonuna kadar
tamamlamayı hedefliyoruz. 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı’yla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu için toplam
12 milyon 483 bin Türk lirası ödenek talep edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bundan sonraki bölümünde yüksek kurum bünyesinde
yer alan kurumların faaliyet ve projelerinden kısaca bahsetmek
istiyorum.
Atatürk Araştırma Merkezi kurulduğu
günden bugüne kadar bilim ve kültür hayatına önemli katkılarda
bulunmuştur. Kuruluş amacı doğrultusunda ulusal ve
uluslararası düzeyde kongreler, sempozyumlar, paneller,
çalıştaylar ve konferanslar düzenlemiş, çok sayıda süreli
ve süresiz yayınlar yapmış, özgün bilginin üretilmesi
amacıyla araştırma bursları vermiş ve bundan sonra da
vermeye devam edecektir. Atatürk Araştırma Merkezince 2017
yılında ortaklaşa düzenlediği veya desteklediği 5
etkinlik gerçekleştirilmiş, 37 yeni yayın, 5
tıpkıbasım ve 4 süreli yayın
çıkartılmıştır. Atatürk Araştırma Merkezi
Kütüphanesinde ve arşivinde şu anda süreli yayın olarak 24.023
eser bulunmaktadır. 2018 yılı bütçe tasarısıyla
Atatürk Araştırma Merkezi için toplam 5 milyon 285 bin Türk
lirası talep edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2 Temmuz 1932 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
talimatıyla kurulan Türk Dil Kurumu, Türkçenin yazılı ve sözlü
kaynakları üzerine bilimsel araştırmalar yapmak, Türkçenin
bilim, sanat, edebiyat ve eğitim öğretim dili olarak gelişmesini
ve her alanda doğru kullanılmasını sağlamak
amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir. 2019
yılında Türkiye Türkçesinin Köken Bilgisi yani Etimolojisi
Sözlüğü Projesi’ni tamamlayacak olan Türk Dil Kurumu, bu yıl sonuna
kadar tek başına veya ortaklaşa düzenlediği veya
desteklediği toplam 33 bilimsel etkinlik gerçekleştirmiş
olacaktır. Kurumumuz tarafından üniversitelere, kütüphanelere ve kamu
kurumlarına yurt içinde ve yurt dışında toplam 15.391 eser
ve 13.194 süreli yayın ücretsiz
dağıtılmıştır. 2018 yılında da ücretsiz
eser dağıtımına devam edilecektir. Türk Dil Kurumu bu
bütçeyle 16 milyon 865 bin Türk liralık bir talepte bulunmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama Türk Tarih Kurumunun faaliyetleriyle devam
etmek isterim. Türk Tarih Kurumu, tarihimizi bütün yönleriyle hakikatlere uygun
biçimde, çağdaş, sosyal bilim anlayışıyla
araştırmakta ve bu alanda yapılan araştırmaları
desteklemektedir. Tarihimizle ilgili karalama ve çarpıtmalara
karşı ulusal ve uluslararası kamuoyunu aydınlatma
çabasında olan kurumumuz düzenlediği kongre, konferans, seminer, anma
töreni gibi bilimsel etkinliklerin yanında yayın faaliyetleri,
kütüphane ve arşiv hizmetleri, staj ve burs imkânları, fuar ve sergi
hizmetleriyle toplumda tarih bilincini geliştirmektedir. Türk Tarihi
Kurumu yıl sonuna kadar yurt içinde ve yurt dışında toplam
47 bilimsel etkinlik gerçekleştirmiş olacaktır. 2018 yılında
her dört yılda bir yapılan Türk Tarih Kongresi’nin 18’incisi
özellikle yapılacaktır ve 15 tane ayrıca etkinlik
gerçekleştirilecektir.
Türk Tarih Kurumumuzun düzenlediği “100.
Yılında Kudüs” sergisi vesilesiyle, bugün bir kez daha Amerika
Birleşik Devletleri’nin uluslararası hukuku ve Birleşmiş
Milletler kararlarını ihlal anlamına gelen kararını
şiddetle reddediyor, yok sayıyoruz.
Kudüs ilk kıblemizdir, Kudüs miracın
kapısıdır. Kudüs taştan topraktan yapılmış
bir şehir değil, ruhları aydınlatan bir meşale,
insanlığa yol gösteren bir fenerdir. Kudüs bütün
insanlığın şehridir, üç semavi dinin ortak kutsal
mekânıdır.
Evet, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde okunan
ortak bildiri milletimizin hissiyatına gerçekten tercüman olmuştur;
bundan dolayı bütün gruplarımıza teşekkür ediyorum. Bu
millî davalarda birliktelik ancak ve ancak Türkiye'nin gücüne güç katar.
Değerli arkadaşlar, burada bir konunun da
özellikle altını çizmek isterim: Biraz önce bir konuşmacı,
Sayın Cumhurbaşkanımıza Başbakanlığı
döneminde verilen nişandan bahsetti.
Değerli arkadaşlar, Türkiye de, AK
PARTİ de Yahudilere düşman değildir. Türkiye’de, AK
PARTİ’de Yahudi aleyhtarlığı veya antisemitizm yoktur. Bu
milletin birer ferdi olan bizler, nasıl 1492’de Yahudiler İspanya’dan
çıkarıldığı zaman onlara kucak açtıysak, insan
olarak Yahudilerin haklarını da savunmak durumundayız. Bizim
karşı olduğumuz İsrail’in zulmüdür, bizim karşı
olduğumuz İsrail’in Filistinlilere yaptığı o tahammül
edilemez, kabul edilemez kötü muamele, işkence ve zulümdür. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Arada önemli bir fark var. Eğer
bu farkı kavrayamazsak verdiğimiz mücadelenin anlamı tam olarak
aydınlatılamaz, bilinemez.
Kudüs’e asırlarca hizmet etmiş bir
milletin evladı olarak, tarihî tecrübelerimize dayanarak söylüyorum ki
Kudüs’ü İsrail’in başkenti hâline getirme teşebbüsü maziye de,
istikbale de ihanettir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Tarih Kurumu, 2017 yılında 21 yeni, 10
tıpkıbasım ve 2 adet süreli yayın yapmıştır.
Yıl sonuna kadar 14 eser daha yayımlanacaktır. 2018
yılında da 74 eserin yayımlanması planlanmaktadır.
Evet, Türk Tarih Kurumu, ayrıca, biliyorsunuz,
kazı ve yüzey araştırmalarına da destek vermektedir.
Kültepe kazısı, Ortaköy Şapinuva kazıları ve Zeugma
kazıları, desteklenen kazı ve yüzey araştırmalarından
bazılarıdır. Gelecek yıl 35 kazı ve yüzey
araştırmasına destek verilmesini de planlamaktayız. 2018
yılı bütçe tasarısıyla Türk Tarih Kurumu 12 milyon 875 bin
Türk lirası ödenek talep etmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Türk
kültürü üzerinde araştırma, yayın, tanıtım,
teşvik ve destekleme ve ödüllendirme faaliyetlerini sürdüren, görev
alanıyla ilgili farklı disiplinlere mensup yetkin bilim
insanlarını bir araya getiren önemli bir araştırma
kuruluşudur. Atatürk Kültür Merkezi, 2017 yılında Gelenekli Türk
Sanatlarının Dünü, Bugünü ve Geleceği Çalıştayı
gibi 7 ulusal ve 2 uluslararası olmak üzere toplam 9 bilimsel etkinlik
gerçekleştirmiştir. Yeni yılda ise 9. Uluslararası Türk
Kültürü Kongresi gibi 12 önemli bilimsel etkinliğin daha gerçekleştirilmesi
planlanmaktadır. 2018 yılı bütçesiyle Atatürk Kültür Merkezi
için toplam 5 milyon 73 bin liralık bir ödenek talebi vardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ifade ve haber alma özgürlüğünün
kullanılmasında hayati bir işleve sahip olan medyamız,
demokratik sistemimizin ve millî güvenliğimizin vazgeçilmez
unsurlarındadır. Demokrasinin kökleşmesi açısından
medyadaki çoğulculuk vazgeçilmez önemdedir. Medyanın önemini biz 15
Temmuzda bir kez daha gördük ve gerçekten idrak ettik. 15 Temmuz gecesi Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hain darbe
girişiminin halkımızla birlikte püskürtülmesinde demokrasi ve
millet iradesinden yana tavır koyan medyamız, toplumun doğru ve
hızlı haber almasını sağlayarak önemli bir pay sahibi
olmuştur. Bu vesileyle bütün medya kuruluşlarımıza bir kez
daha teşekkür ediyorum.
Bu noktada bazı milletvekillerimizin bazı
değerlendirmelerini de özellikle cevaplamak isterim. Değerli
arkadaşlar, özellikle bir arkadaşımız RTÜK’le ilgili, yerel
medyanın desteklenmesi konusunda neler yapıldığını
sordu. Evet, yüzde 3 olan reklam geliri payı yüzde 1,5’a düşürüldü.
Ayrıca, uydu kira ücretlerinin düşürülmesiyle ilgili teknik bir
çalışma da özellikle yapılıyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün itibarıyla kablolu yayın, uydu yayın
lisans tipinde ve karasalda toplamda 1.751 radyo ve televizyon yayın
yapmaktadır. Millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit
edilen yapı, oluşum ve gruplara ya da terör örgütleriyle
iltisaklı, ilişkili ve terör örgütlerine destek veren 51 medya hizmet
sağlayıcı kuruluşa ait 33 radyo ve 33 televizyon
kapatılmıştır. Yabancı uydulardan Türkiye’ye yönelik
bölücü yayınlarla da mücadele edilmeye devam edilmektedir.
2017 yılında yapılan yasal
düzenlemelerle özellikle yayın lisansı verilmesine ilişkin
şartlarda ve idari yaptırım uygulanmasına ilişkin hükümlerde
önemli değişiklikler yapılmıştır. İlgili
yasal düzenlemelerimizle yayın yasaklarına aykırı,
özellikle de terörü öven ve teşvik eden yayınlar yapılması
hâlinde idari para cezası uygulaması yerine, yayını
durdurmadan, yayın lisansının iptaline kadar farklı
yaptırımlara karar verilmesine imkân
sağlanmıştır. Aynı kapsamda bundan böyle lisans
başvuruları sadece şeklî şartlar yönünden incelenmeyecek,
millî güvenliğimize etkisi açısından da ele
alınacaktır. İlgili yasal düzenlemeyle lisanssız olarak
yayınlarını yurt dışından TÜRKSAT AŞ
uydularına iletip Türkiye’ye yönelik yayın yapan ve üst kurulun
denetimlerinden kaçan kuruluşların denetimsiz
yayıncılığına karşı kontrol
sağlanmıştır. Bu kapsamda Türkçe yayın yapan 33
kuruluşun yayınla iletimi sonlandırılmıştır.
Ayrıca toplumun millî ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin
korunması ilkesine aykırı yayınlar için uygulanmakta olan
idari para cezalarında artırıma gidilmiştir.
Değerli arkadaşlar, burada bazı
arkadaşlarımız televizyonlar arasında ayrım
yapıldığını ifade etti. Televizyonlar arasında
kesinlikle ayrım yapılmamaktadır. Özellikle son dönemde RTÜK’ün
bütün kararları ittifakla alınmaktadır. Biliyorsunuz Cumhuriyet
Halk Partili, Milliyetçi Hareket Partili, yakın zamana kadar HDP’li
arkadaşlarımızın da bulunduğu -ki Meclisin
seçtiği- bir kuruldur. Bakın, burada Sayın
Kılıçdaroğlu’na hakaret ettiği gerekçesiyle ceza verilen
yayın kuruluşu vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret
sebebiyle yayın durdurma veya ceza verilen 5 tane olay vardır ve bunların
hepsinde ceza verilmiştir.
Ayrıca, iktidara yakın olduğu iddia
edilen bir haber veya televizyon kanalına ceza verilmediği
iddiası tamamen gerçek dışıdır. Burada isimleri -televizyonların-
okumayayım isterseniz ama içerisinden siz söylediğiniz için
söyleyeyim A Haber’in, ATV’nin, işte 24’ün, CNN Türk’ün, NTV’nin,
Habertürk’ün, TRT Haber’in -ki TRT’ye ceza kesme kanunen, biliyorsunuz RTÜK’ün
öyle bir hakkı yok- TV Net’in, TGRT Haber’in, Ülke TV’nin, Show TV’nin,
TRT 1’in, Kanal D’nin, Star TV’nin, FOX TV’nin –Evet, FOX TV’ye de ceza
yazılmış- TV 8’in hepsine ihlal kapsamında cezalar
verilmiştir; bunları size ulaştırabilirim. Bu konuda
ikircikli bir tavrımız yoktur.
Bu noktada RTÜK, gerçekten özerk bir kurumdur ve ben
RTÜK’teki bütün üye arkadaşlara teşekkür ediyorum. Kararları
mümkün olduğu kadar mutabakatla almaktadırlar ve biz de bundan büyük
bir memnuniyet duyduğumuzu arkadaşlarımıza ifade ediyoruz.
Adalet mülkün temelidir; hiçbir şekilde
adaletsizliği savunmayız, hiçbir şekilde adaletsiz bir işlemin
yapılmasına da rıza göstermeyiz. Bu noktada bu kurum,
özerkliğini koruyarak bu çalışmalarını özellikle
sürdürecektir.
Değerli arkadaşlarım, son olarak,
kişisel verilerin korunmasıyla ilgili de birkaç cümle ifade edeyim,
ondan sonra da konuşmamı son bir dakikada toparlamış
olayım.
Evet, Kişisel Verileri Koruma Kurulu, gerçekten
Türkiye için son derece önemli bir kuruldur. Geçen yıl kuruldu, bütçe
almadı. Bu yıl ilk defa Kişisel Verileri Koruma Kurulu bütçe
alacak ve şu anda kısıtlı imkânlarla sürdürdüğü
çalışmalarını eğitim ve farkındalık
öncelikli olmak üzere yapacaktır.
Ben 2018 yılı bütçemizin hepimiz için,
ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Yüce Meclisi en derin sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bütçemiz hayırlı, uğurlu olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
pek kısa bir söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, siz sisteme
girmiştiniz, sonra ben…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Vazgeçtim,
zamanında lazımdı.
BAŞKAN – “Geçti.” diyorsunuz, peki.
Sayın Özel…
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
39.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başbakan
Yardımcısı Fikri Işık’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Sayın Bakana teşekkür ediyoruz.
Bir konuya dikkat çekti, hem de
basın-yayın organları denetimiyle de ilgili olduğu için…
Bir de hepimizde kendi dünya görüşümüze yakın gazeteler, onlarla
etkileşim ve onların denetimi, hiç olmazsa ideolojik olarak onlardan
etkilenme ve etkileme de söz konusu.
Bu Yahudilikle ilgili dikkat çekmede şunu
söyleyelim: Yeni Şafak gazetesinden İsmail Kılıçarslan ve
Ergün Yıldırım’dan “Mesele Siyonizm değil Yahudiliktir”
“Siyasal Yahudilik ve Siyonizm patolojisi” ve “Müslümanların Yahudi
sorunu” diye son iki günde 3 tane çok patolojik yazı okuduk. Yine, Yeni Akit
gazetesinden, çengel bulmacada Hitler’in resmini koyup altına “Seni
özlüyoruz.” çözümlemesi Türkiye’yi utandıracak işlerdir. İktidar
partisine yakın ve yerine konuşan, onun adına ideoloji üreten ve
dayatan bu medyanın bu yaklaşımlarını da Sayın
Bakanın dikkatlerine arz ederim.
Sunumu için teşekkür ediyorum.
Sağ olun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkanım, çok kısa…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
40.- Başbakan Yardımcısı Fikri
Işık’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, biz bu konuda tarihi çok net, çok
temiz ve gerçekten iftihar edilesi bir milletin evlatlarıyız. Kim
yanlış yaparsa yapsın, o bizi bağlamaz. AK PARTİ
sözcülerinin, AK PARTİ Genel Başkanının ve AK PARTİ
adına konuşma yetkisi ve hakkı olan insanların
dışında yapılan hiçbir açıklama, hiçbir yazı bizi
bağlamaz.
Bizim duruşumuz nettir: Yahudilik bir Hak
dindir, 3 semavi dinden biridir; Hristiyanlık, 3 semavi dinden biridir;
Müslümanlık, 3 semavi dinden biridir. Bu insanların dinine saygı
göstermek bizim en temel hem insanlık hem Müslümanlık görevimizdir.
Bunun dışında, hiç kimsenin yazdığı da,
çizdiği de bizi bağlamaz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Şahsı adına son olarak
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Aziz Türk
milletinin saygıdeğer milletvekilleri, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
On dört güzide kurumumuzun bütçesiyle ilgili söz
aldım ama bugün tarihî bir günü yaşıyoruz, ondan dolayı
onların bütçelerine dair sözlerime geçmeden önce ben de önemine binaen o
husustaki görüşlerimi paylaşmak isterim.
Evet, bugün tarihî bir günü yaşıyoruz,
İslam İşbirliği Teşkilatı Doğu Kudüs’ü
başkent olarak kabul etti ve bu meyanda Gazi Meclisimizde, yüce
Meclisimizde de üç siyasi parti grubumuzun ortak önerisiyle bu yönde bir
bildiri yayınlandı. Bu yönüyle tarihî bir günü yaşıyoruz
ama İslam İşbirliği Teşkilatı bunu nasıl bir
denklem içinde yayınladı, ona bir bakmak lazım.
İslam İşbirliği
Teşkilatı 1969’da Kudüs yangınından sonra Suud’un
öncülüğünde -ve bugünkü adıyla değil ama o günkü adıyla-
kurulduktan sonra, bugün geldiğimiz noktada kurulun üyesi olan 57 ülkeden 48’i
katıldı; 18’i devlet başkanı düzeyinde katıldı ve
kurucusu, öncüsü durumundaki Suud ne yazık ki bakan
yardımcısı düzeyinde temsil ettirildi. Bugün geldiğimiz
noktada, Kudüs meselesi başta olmak üzere, İslam âleminin
meselelerine sahip çıkan aziz Türk milletinden ve kutlu Türk devletinden
başka önemli bir aktör yoktur, bunun altını çizmek lazım.
Yani gözlemci ülkelerin bile devlet başkanı sıfatıyla
katıldığı bugünkü toplantıya kurucuların
-bırakınız devlet başkanı- kimisinin hiç
katılmadığı, kimisinin başkan
yardımcısı, bakan yardımcısı düzeyinde
katıldığı bir toplantıdan böylesi bir karar
çıktı. 1,5 milyarı aşkın İslam âleminin yönetim
kademelerindeki vahamet bu düzeydedir ve koskoca İslam
dünyasının da Türk milletinden, Türk devletinden başka sahibi,
banisi yoktur.
Değerli milletvekilleri, demem o ki böylesi bir
denklem içerisinde böylesi önemli, böylesi tarihî bir karar
çıkmışken bize de düşen bunun birliği,
beraberliği içerisinde ve sorumluluk duygusuyla hareket etmektir, nitekim
kaydi olarak Meclisimiz bunu başarmıştır ama
sonrasında ne yazık ki başka tartışmalar da
yaşanmıştır; bunu bir kayda geçirmek isterim.
Sayın milletvekilleri, demin konuşmama
başlarken on dört güzide kurumumuzdan söz ettim; Türk Dil Kurumu, Türk
Tarih Kurumu, vakıflarımız, Hazine
Müsteşarlığı, SPK, Yurtdışı Türkler, TİKA
vesair. Bütün bunların ortak özelliği, özellikle
bakıldığında, Türk milletine, Türk kültürüne, Türk diline
hizmet etmeleridir. O yönüyle bu kurumlarımız en önemli, en güzide
kurumlarımızdır ama bunların gene bir ortak özelliği
de var; bu kadar önemine binaen ne yazık ki bütçeleri yetersizdir,
bütçeleri yetersiz olduğu için ne yazık ki personelleri de
yetersizdir, böylesi önemli faaliyetleri bakımından hizmetlerinden de
geri kalmaktadır. Biz demiyoruz ki bir şey yapılmıyor. Sayın
bakanlar uzun uzun anlattılar, içlerinde çok güzel faaliyetler var; iyi,
doğru, tamamı için biz de teşekkür ediyoruz ama eksiklikler
elbette var.
Söz gelimi, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı; çok güzel
çalışmalar kaydedildi, iktidar partisi milletvekilleri de
sıraladılar, Sayın Bakan da ifade etti. Ama aynı kurum
bugün yurt dışındaki 7 milyondan fazla insanımıza
hizmet veriyor, 167’den fazla ülkede her ay 5 binden fazla öğrenciye burs
veriyor. Böylesi zorluklar içinde çalışırken ne yazık ki
Orta Asya’da, Balkanlarda ve Kafkasya’daki hizmetleri itibarıyla
yetersizliği var. Bu neden kaynaklanıyor? Bütçesindeki
eksikliğinden, personellerinden.
RTÜK, çok önemli bir faaliyeti yürütmektedir.
Nitekim bu konu defalarca burada bizim hatiplerimiz tarafından da gündeme
getirildi, önergeler, teklifler verildi, kabul da edildi. Bu önemli görevleri
yürütürken personel eksikliği, kadro eksikliği vardır. Bunlar
tamamlanırken diğer tüm kurumlarımızda olduğu gibi
ehliyet, liyakat ve adalet ilkelerine uygun, bunlarla mütenasip bu
eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.
SPK, farklı değildir. Yeni dönemde
çıkan yasalar itibarıyla görev ve sorumluluk alanı
genişletilmiştir ama bunlarla mütenasip kadrosu yoktur,
tamamlanmalıdır, bütçesi ona göre artırılmalıdır
ve bunda da gene ehliyetten, liyakatten, adaletten aykırı
olunmamalıdır. Hazine Müsteşarlığındaki durum da
çok farklı değildir. Sürem sınırlı, ilgili bölümlerde
gene ifade edeceğiz.
Yüce Meclisi ve saygıdeğer Genel Kurulu
tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Parsak.
Sayın milletvekilleri ikinci turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap işlemine geçiyoruz ama uzun zamandan
beri sistemdesiniz, söz istiyorsunuz Sayın Yedekci, nedir talebiniz?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yedekci, yerinizden söz mü
istiyorsunuz, bir dakika?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Evet, yerimden
söz istiyorum.
BAŞKAN – Bir dakika, uzatmayacağım
toparlayın lütfen.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
41.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, kadın
elinin değmediği bir bütçenin kapsayıcı
olmadığına ve hayatın her alanında kadın-erkek
eşitliği için mücadele etmeye devam edeceklerine ilişkin
açıklaması
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Peki.
Bütçenin, kadınıyla erkeğiyle tüm
toplumu kapsayan bir bütçe olmasını umut ederdik ama bu bütçenin
değil ülkemizdeki erkekleri, sadece belli bir kesimi
kapsadığını görüyoruz. Bütçeniz, cinsiyet
eşitliğine vermediğiniz önemi gösteriyor. Ülkemizin
yarısının kadın olduğu unutulmamalıdır.
Kadınların olmadığı bir bütçe de eksiktir. Kadın
elinin değmediği bütçe kapsayıcı değildir.
Bakanlıkların üst kadroları sadece
erkeklere mi tahsislidir? Bugün üç başbakan
yardımcısının sunumunu ve onların bütçelerini dinledik
az sonra da oylayacağız ama görüyoruz ki kadın bürokratımız
yok. Anayasa’nın 10’uncu maddesi eşitlik ilkesini gerektiriyor. Ben
sormak istiyorum, liyakat esasına uygun kadın hiç yok mudur
bakanlıklarınızda? Elbette vardır ama anlayış
yoksundur. Eşitliğin, sefaleti ve yoksulluğu kovduğu bir
dünya için, hayatın her alanında kadın ve erkek
eşitliği için, size rağmen mücadele etmeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Cümlemi
tamamlayaydım Sayın Başkan, cümlemi niye
tamamlatmıyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Elitaş.
42.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği
Teşkilatı toplantısına ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Kudüs konusunda gösterdiği tavır nedeniyle tüm milletvekillerine
teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Biraz önce Sayın Parsak, konuşmasında
Kudüs’le ilgili Türkiye'nin koyduğu tavrı ifade ettiler. Kendilerine
teşekkür ediyorum. Buna Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan
bütün siyasi partiler, ortak bildiri imzalayarak bugün de Mecliste bulunan üç
siyasi parti grup başkan vekillerinin imzasıyla birlikte, işgal
altındaki Doğu Kudüs’ün Filistin Bağımsız Devleti’nin
başkenti olarak kabul edilmesi tavsiyesi de dile getirildi.
Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde İslam
İşbirliği Teşkilatı üyesi 57 ülke, bugün
İstanbul’da toplantıya çağrıldı, 49 ülke
katıldı, 8 ülke katılmadı. Bu katılmayan ülkeleri
ifade etmek istiyorum: Benin, Guyana, Kamerun, Türkmenistan, Surinam, Gine
Bissau, Mozambik ve Suriye. Suriye’nin üyeliği 4’üncü olağanüstü
toplantıda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – ...askıya
alındığından dolayı fiilen 7 ülkenin
katılmadığını ifade etmek isteriz. Bu konuda emeği
geçenlere teşekkür ederken Türkiye Büyük Millet Meclisinin de böylesine
önemli bir konuda, üç semavi din için çok önem, ehemmiyet arz eden bir
vilayetin, önemli bir merkezin insanlık için çok önemli olduğu
konusunda ortak hareket etmesi de tarihe düşülmüş önemli bir nottur.
Bütün milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerine
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın
Elitaş.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE
KOORDİNASYON AJANSI BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
Ğ) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH
YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA
KURUMU (Devam)
1) Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
BAŞKAN – Şimdi soru-cevap işlemini
yapacağız. Süremiz yirmi dakika. On dakika içinde soruları
alacağız ve kalan on dakikada ise sayın bakanlar bu
soruları cevaplayacaklar.
Sisteme giriş sırasına göre
başlıyorum.
Sayın Aydın...
ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İlk sorum Çavuşoğlu’na: Sayın
Bakan, 2018 yılı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bütçesine ne
kadar mali yardım payı ayırdınız? Bu para nerelerde ve
nasıl kullanılacak? 2017 yılı içerisinde KKTC’ye öngörülen
destekten ne kadar fazla mali yardım yapıldı? KKTC Kalkınma
Bankası tarafından kişi ve kurumlara verilen kredilerin
dönüş oranı nedir? Bu yıl yine aynı banka tarafından
verilecek kredi miktarı ne kadardır?
Diğer sorum hazineden sorumlu bakana:
Yalnız, burada değil, bürokratları not alıp cevaplarsa
seviniriz. Tüketici fiyatları on üç yılın rekorunu
kırdı, kasım ayında yüzde 12,98’e yükseldi. 4 kişilik
bir ailenin açlık sınırı 1.857 liraya, yoksulluk
sınırı da 7.155 liraya çıktı. İşsizlik
oranı yüzde 12. Özetle, halk, yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. Hâl böyleyken bu ekonomiyi nasıl
sürdürmeyi düşünüyorsunuz? Gelir dengesini ve sosyal katmanlar
arasındaki bu dengeyi nasıl sağlayacaksınız?
BAŞKAN – Sayın Havutça...
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Hükûmet yetkililerine soruyorum:
Tarım Kanunu’muz, çiftçilere yapılması gereken desteği
düzenlemektedir. Ülkemizde tarımsal üretimin ve çiftçimizin ne kadar zor
koşullarda üretim yaptığını hepimiz biliyoruz ve bu
nedenle de sık sık yurt dışından tarım ürünleri
ithal etmek zorunda kalıyoruz. Tarım Kanunu’nun 27’nci maddesinin
amir hükmü gereğince, bu destekler gayrisafi millî hasılanın
yüzde 1’inden az olamaz deniyor.
Şimdi, soruyorum buradan sayın bakanlara:
2016’da köylüye destek olarak ne kadar ödediniz? 2017 yılında ne
kadar ödediniz? Gayrisafi millî hasılanın bu kriterine, Tarım
Kanunu’ndaki bir kritere uydunuz mu?
BAŞKAN – Sayın Akın’ın yerine
Sayın Durmaz.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Hükûmet son zamanda taşerona kadroyu
dillendirmektedir. Her ne kadar bir çerçevesi çizilip sivil toplum örgütleri ve
sendikalarla konu konuşulmamış olsa da. Niyetinizde, yirmi
beş otuz yıldır kadrolu ustaların işini yapan
yaklaşık 2.700 civarında şeker fabrikaları işçisi
var mıdır? Yine, Makina Kimya, Posta ve Telgraf, ÇAYKUR, BOTAŞ,
İller Bankası gibi 69 kurum çalışanı işçiler de
bu niyet torbasının içinde var mıdır? Yine, gazi Mecliste
çalışan danışman ve diğer emekçiler bu kapsamda var
mıdır?
Yine, Vakıflar Genel Müdürlüğü, kamu
kaynağı kullanan özel bütçeli bir kurumdur. Devletimizin millî
bankaları Ziraat Bankası, Vakıfbank, Halkbank gibi bankalar
varken paraların ve tasarrufların Kuveytbankta tutulmasına son
verecek misiniz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Yeşil’in yerine Sayın
Gaytancıoğlu.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bu hafta, Yerli Malı Haftası. Her yıl
Aralık ayının 12 ve 18’inci günleri arası Yerli Malı
Haftası olarak kutlanıyor. Yabancı ülke ürünleri yerine
Türkiye’de üretilen ürünleri tüketmenin bilincini oluşturmak amacıyla
her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında okullarda kutlanıyor.
Ancak, artık ithal ürünlerle kutlanıyor. Türkiye, buğday, arpa,
mısır, tütün, muz, nohut, mercimek, fasulye başta olmak üzere,
birçok tarım ürününü ithal etmek zorunda kalıyor. Bu, nasıl
Yerli Malı Haftası? Buna dikkat çekmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum ben de.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 23 ilde kurulan cazibe merkezleri
için şubat ayında yatırımcıların
müracaatlarını aldınız. Niçin on aydır gerekli
değerlendirmeleri yaparak yatırımcıların önünü
açmadınız? Yoksa, cazibe merkezleri uygulamasından
başlamadan vazgeçtiniz?
RTÜK, evlendirme programlarını niçin
yasaklamıyor? Bu programların kime ne hayrı vardır?
“Yerel medyanın batması, medyanın
kartelleşmesine sebep olur. Yerel medyayı destekliyoruz.”
açıklamaları, bizim için yeterli değildir. Yerel medyaya verilen
desteğin, yerel medyayı yaşatacak, onları ayakta tutacak
seviyeye çıkarılması gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın
Erdoğan.
Sayın Gürer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Niğde merkez Sungurbey Camisi, 1335
yılında İlhanlılar döneminde
yapılmıştır. 18’inci yüzyılda büyük bir yangın
sonrasında 4 kubbesi ve burmalı minareleri
yıkılmıştır. 1936 ve farklı dönemlerde
onarım görmüştür. Taç kapısında geometrik motifler, stilize
hayvan figürleri -ki 79 stilize hayvan figürü- yok olmak üzeredir. Anıt
eserin on beş yıldır aslına uygun onarımını
talep ediyoruz. 2018 yılında onarımı için bütçeden
ayrılan ödenek var mıdır?
İkinci sorum: Millî Savunma Bakanıyken
Sayın Başbakan Yardımcısı Fikri Işık,
Niğde’de askerî birlik sözünüz vardı. Ayrıca, askerî
fabrikanın kapasitesinin artırılacağını söylemiştiniz.
2018 yılında bu sözlerinize uygun olarak bütçeden kaynak
ayrılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Altaca Kayışoğlu…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Teşekkürler.
Bursa’da, Tabip Odası Başkanı Doktor
Güzide Elitez’in açıklamasına göre, son günlerde hava kirliliği
ölçümlerinde PM 10 değeri 70 olması gerekirken 843 olarak
ölçülmüştür. Avrupa’da bu değerin sınırı 50 olarak
görülüyor. “PM 10 nedir?” derseniz, havaya saçılan sanayi kirleticileri,
kömür ve fosil yakıtların belli bir birimi olarak belirtiliyor.
Solunumla vücuda girdiğinde akciğer kanseri, felç, KOAH, çocuk
astımına neden olduğu, Doktor Elitez tarafından
belirtiliyor. Bursalıların göz göre göre ölümcül hastalıklara
sürüklenmesini kabul etmiyoruz. Bunun için de ilk aşamada, dağıtılan
kalitesiz kömürler yerine yoksul vatandaşlarımıza ücretsiz
doğal gaz dağıtmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Sarıhan…
ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Teşekkür ederim.
Sayın Başbakan
yardımcılarının konusu alanına girmiyor ancak
aciliyeti nedeniyle kendileriyle iki konuyu bölüşmek istiyorum.
Birisi: Samsun’da ikamet etmekte olan Deniz Ceylan
isimli bir kadın arkadaşımız, bir yıl önce
evlenmiş olduğu eşinden aşırı şiddet
gördüğü için ayrılmış fakat bu ayrılmadan sonra
sürekli bir biçimde yaşamını tehdit eden saldırılarla
karşı karşıya kalmış, ilgili makamlara
başvurularının da olmasına rağmen bu makamlardan
herhangi bir olumlu yanıt alamamış. Bir kadının
yaşamının çok önemli olduğunu düşünerek kendilerinden
bu sorunla ilgilenmelerini, en azından ilgili bakanlıklarla
bölüşmelerini rica ediyorum.
İkincisi de Nuriye ve Semih’le ilgili sorun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sarıhan, Teşekkür
ederim.
Sayın Şimşek…
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün PKK’lı hainlerce
Şırnak’ta şehit edilen Gülnar İshaklar köyünden Hacı
Mustafa Can’ı “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” diyerek defnettik.
Yalnız, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden “kürdistan” naralarının
atılması, başta şehit aileleri olmak üzere, hepimizi
derinden üzmüştür. Ben bu kürsüden “kürdistan” naraları
atılmasını düşünce özgürlüğüyle ve kürsü masuniyetiyle
bağdaştırmıyorum. “Kürdistan” naraları atanlara ve
bunlara özgürlük gözüyle bakanlara “Ne kürdistanı ulan!” diyorum
Başbuğ Alparslan Türkeş’in diliyle. Burası Türkiye
Cumhuriyeti devletidir ve burada binlerce Hacı Mustafa, şehadet
şerbetini içmeye hazırdır diyor, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Arslan…
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum:
Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam dininin
inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek
için din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere
Başbakanlığa bağlı olarak çalışan bir
kuruluştur. Asli görevleri kuruluş yasasında belirlenmiş
olup Anayasa'mıza ve yasalarımıza uygun hareket etmek, ona göre
kararlar vermek zorundadır. Diyanetin Din İşleri Yüksek Kurulu
yeni bir fetva yayınlayarak SMS ve faksla “Boş ol.” demek suretiyle
erkeğin eşini boşayabileceğini söylemek suretiyle anayasal
düzenimize, Medeni Kanun’un emredici hükümlerine aykırı hareket
etmiştir. Anayasal düzenimizi değiştirmek, şeri hükümlerle
evlilik düzenini yok edecek fetvayla boşanmaları gerçekleştirmek
isteyen Din İşleri Yüksek Kurulunu görevden almayı
düşünüyor musunuz? Anayasal düzeni değiştirmekten cumhuriyet
savcısına suç duyurusunda bulunacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Öz…
BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Orman ve Su İşleri
Bakanlığına bağlı Orman Genel Müdürlüğü
bünyesinde 5620 sayılı Kanun’a göre beş ay yirmi dokuz gün
çalışan 8.500 civarında işçi mevcuttur. Hayatlarını
tehlikeye atarak vatanımızın yeşil örtüsünü korumaya
çalışan mevsimlik işçilerimiz, altı aydan az
çalıştıkları bahanesiyle iş güvenliği
haklarından yoksun bırakılmaktadırlar. Eskiden yangın
mevsimi altı ay olarak bilinse de küresel ısınma nedeniyle
işçilerimiz on ay boyunca çalıştırılmaktadır. Bu
sebeple mevsimlik işçilerimizin sürekli işçi kadrolarına
atanmaları hususunda bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Bakanım, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkanım, milletvekili
arkadaşlarımıza sorularla yasama çalışmasına katkı
yaptıkları için teşekkür ediyorum.
Sayın Aydın’ın bu ekonomiyle ilgili
genel değerlendirme… Değerli arkadaşlar, sizler
değerlendirmenizi yapacaksınız. Bizler de değerlendirmemizi
yapacağız. Sonuçta millete gideceğiz. Millet artıları,
eksileri değerlendirecek, bardağın boş tarafını,
dolu tarafını görecek ve en sonunda kararını verecek.
Milletin kararı da herkesin başının üzerinde. Evet,
enflasyon çift haneli rakama yükseldi ama inşallah, en kısa sürede
enflasyonun makul oranlara çekilmesiyle ilgili yoğun çalışmalar
meyvesini verecek.
Gelir gider dengesizliği noktasında
şunu özellikle söylemem lazım, 2008 krizinden sonra, özellikle ben AK
PARTİ iktidarını da dâhil ederek söyleyebilirim ki, toplumda
gelir dağılımı adaletsizliğinin
artmadığı nadir ülkelerden biri Türkiye’dir. Gini endeksi 2002
yılından beri sürekli pozitif yönde yani gelir
dağılımı adaletsizliğinin azalması yönünde bize
özellikle işaretler vermektedir. Bu noktada AK PARTİ iktidarı
çok hassastır, bu hassasiyetimizi de sonuna kadar sürdüreceğiz.
Tarım desteği konusunu, özellikle
Tarım Bakanımıza özel sorunuzu ileteceğiz.
Taşeron işçiler konusunda, Hükûmetimiz
özellikle bu sorunu artık çözecek düzenlemede sona gelmiştir,
inşallah bu düzenlemeyi yapacağız. Bu düzenleme
yapılırken belirli konular, işte, kamuda
çalışanların tamamı, biliyorsunuz, bu kapsamın
içerisinde ama özel bütçeli kuruluşlar kapsamda mıdır,
değil midir; bunu özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımıza sorunuzu ileteceğiz, onların
cevaplamasını sağlayacağız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – KİT’ler
hariç, KİT’ler yok.
MUSA ÇAM (İzmir) – Bakanlar Kurulundan geçti
mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – “Yerli Malı Haftası ithal ürünlerle kutlanıyor.”
Değerli arkadaşlar, Türkiye, evet, tarımda ithalat yapıyor
ama ithalat yaptığından çok daha fazla ihracat da yapıyor.
Belli ürünleri ithal ediyor, işliyor ve ihraç ediyor. Şimdi, o ithal
ettiği ürünleri sanki Türkiye’de kullanılıyor gibi, Türkiye’nin
aslında buna ihtiyacı var da Türkiye bunları kendi ihtiyacı
için kullanıyor diye bakarsanız yanılırsınız.
Türkiye, Rusya’dan buğdayı alır, işler ve bütün dünyaya
satar.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Bir tek
buğday, bir tek buğday; onun dışında hepsini yiyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Samanı
nereye satıyoruz, samanı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Yağlı tohumu alır, işler, satar. Bu konuda çift
taraflı bakmanızı tavsiye ederim.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Hepsini yiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu,
dinliyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Erdoğan’ın Cazibe Merkezleri Programı’yla
ilgili… Sayın Erdoğan, Cazibe Merkezleri Programı çok
yakında revize edilmiş olarak yürürlüğe girecek. Bu önümüzdeki
ilk kanun hükmünde kararnamede bazı düzenlemeler var, o düzenlemeler
yapılır yapılmaz Cazibe Merkezleri Programı, Genel
Teşvik Programı’nın içerisinde güçlendirilmiş olarak hayata
geçecek.
“Evlendirme programları neden
yasaklanmıyor?” Şu anda televizyonlarda evlendirme programı yok.
RTÜK bu konuda çok ciddi, kararlı bir duruş sergiledi ve bunun
sonucunda şu anda evlendirme programı yok, diğer programlarla
ilgili de yakın takip sürüyor. Sadece internet ortamında, internet televizyonlarında
bu evlilik programlarının sürdürüldüğüne dair bir bilgi var,
onunla ilgili de hukuki bir boşluk var, onun üzerinde de çalışmayı
yapıyoruz.
Yerel medyaya destek veriyoruz. Biraz önce
konuşmamda ifade ettim, yüzde 3 olan reklam gelirinin payını
yüzde 1,5’a düşürdük. TÜRKSAT’ın da yerel televizyonların uydu
kirasıyla ilgili bir teknik çalışma yaptığını
biliyorum.
Sayın Gürer’in Niğde’ye askerî birlik
sözü… Evet, takip ediyoruz, benden sonraki Savunma Bakanı
arkadaşımıza da özellikle böyle bir sözü verdik Ömer
Halisdemir’in memleketi Bor’la Çukurkuyu arasına bir askerî birliğin
kurulmasıyla ilgili çünkü o dönemde ben askerî yetkililerimizden bilgi
alarak o sözü vermiştim. Şu anda da o söz özellikle takip ediliyor,
bunu bilmenizi isterim Sayın Gürer.
Sayın Sarıhan söylediğiniz ismi
eğer bize ulaştırırsanız ben Aile
Bakanlığımıza ve İçişleri
Bakanlığımıza hemen iletirim. Bana o ismi
ulaştırırsanız sevinirim.
Sayın Şimşek’in, “kürdistan”
naralarının atılmasını… Bunu hiç kimsenin
onaylaması mümkün değil. Burada böyle birtakım ideolojik veya
birtakım terörist mahfilleri özellikle tatmin etmek için yapılan
şovlara Meclisteki hiçbir arkadaşımızın kesinlikle
-onay vermesini bırakın- tahammül etmeyeceğini zaten Meclis
verdiği kararla da ortaya koydu.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Kadın
bürokratlar konusu Sayın Bakan…
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Arslan’ın konusunda… Değerli arkadaşlar,
Diyanetin konumunu iyi bilmemiz lazım. Diyanet dinî konularda fetvalar
verir. Bunlar, insanlar için, kendi içlerinde kabul veya reddedeceği,
özgür iradeleriyle uyup uymayacağı konusundaki kararlardır,
bunun anayasal düzenle uzaktan yakından alakası yoktur.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Yapmayın Sayın
Bakan yahu! Anayasal düzene aykırı…
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Türkiye'de bir Medeni Kanun var ve Medeni Kanun yürürlüktedir.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Mesajla
boşanılabilir mi Sayın Bakan? Kontörü bitince ne yapacak yani
boşanamayacak mı?
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Peki, nasıl fetva
veriyor bu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Siz eğer ona bakarsanız Diyanet İşleri
Başkanlığının verdiği fetvalara biz “Anayasa’ya
uygun mu, değil mi?” diye bakmayız, “Dinin temel hükümlerine uygun
mu, değil mi?” diye bakarız çünkü bu, Diyanet İşlerinin
verdiği fetvalar, bireyin kendi özgür dinî inanç alanındaki
fetvalardır.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Yapmayın ne olur. Size
bağlı bu kurum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Yoksa kamu düzenine yönelik, kamu düzenini ilgilendiren
fetvaları Diyanet İşleri, Din İşleri Yüksek Kurulu
vermiyor. Biraz bu noktada, sizin, özellikle Din İşleri Yüksek
Kurulunun verdiği kararlara insanların hür iradeleriyle
katılıp katılmama noktasındaki fetvalar gözüyle
bakmanızı salık veririm.
KAZIM ARSLAN (Denizli) – Türkiye Cumhuriyeti’nin
Diyanet İşleri değil mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Mevsimlik işçilerle ilgili konuda, biliyorsunuz, Sayın
Cumhurbaşkanımız da açıkladı, mevsimlik işçilerde
beş ay yirmi dokuz güne kadar olan süre, dokuz ay yirmi dokuz güne kadar
uzatılıyor.
Teşekkür ederim.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın
Bakan, üst düzey bürokratlara cevap vermediniz, kadın konusu.
BAŞKAN – Sayın Yedekci, lütfen…
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın
Başkan, siz de kadınsınız, niçin bu konuda duyarlı
değilsiniz?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Milletvekilimiz Erkan Aydın, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılan yardımlar ve ödemelerle
ilgili bir soru yöneltti. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye ile
“tek millet iki devlet” anlayışıyla ilişkilerini sürdürmeye
devam ediyor. Öncelikle şunu ifade edeyim: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
koordinasyonuyla ilgili olan Başbakan Yardımcımız,
Sayın Recep Akdağ Bakanımız. O vesileyle,
detaylandırma yapmaksızın kaba bir bilgi vereyim size Sayın
Aydın; 2016-2018 dönemi için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne
taahhüt edilen yardım tutarı 3,5 milyar lira, an itibarıyla
aktarılan yardım tutarı 1,7 milyar lira. Daha detaylı bilgi
mutlaka Sayın Akdağ Bakanımız tarafından verilecektir.
Şimdi, Sayın Durmaz “Vakıflar Genel
Müdürlüğünün tasarrufları kamu bankaları olmakla beraber neden
KuveytTürk Bankasında değerlendiriliyor?” dedi. Sayın Durmaz,
KuveytTürk’te Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün yüzde 18,40 oranında
bir hissesi var, ortak oraya yani ve bu nedenle, sembolik de olsa küçük bir
kısmını KuveytTürk’te Vakıflar Genel Müdürlüğü bu
hissesinden mütevellit olarak değerlendirmek arzusunda.
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Diğer
paraları…
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Büyük hisselerinin tamamını yani diğer
mevduatından tutun da gelirlerini, parasını kamu
bankalarında değerlendiriyor, bilginiz olsun.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Diğer
ortakları kim? Millî değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – KuveytTürk’te Vakıflar Genel Müdürlüğü yüzde 18
oranında ortak, hissedar yani.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Diğer ortak kim?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Niye yüzde 100
bizim olanlara yatırmıyoruz da yüzde 18 olanlara…
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Şimdi, yerel medyanın desteklenmesiyle ilgili ben de bir
şey söylemek istiyorum Sayın Erdoğan’a.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, yerel
medyanın ayakta kalmasını sağlayan en önemli geliri bu ilan
gelirleridir. Basın İlan Kurumu tarafından objektif kriterlere
bağlanmış, onların belli bir ölçüsü var. O çerçevede, yerel
medyaya bu noktada çok önemli kaynak aktarılmaktadır ve yerel
medyayı da esasen ayakta tutan bu ilan gelirleridir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 2017’de
yayımlanmadı, Basın İlan Kurumu yayımlamadı
2017’de.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Dolayısıyla, bununla ilgili olarak Basın İlan
Kurumumuz desteğini sürdürmeye bundan sonraki süreçte de devam edecektir.
Bir diğer konu, Sayın Ömer Fethi Gürer
“Niğde Sungurbey Camisi’nin restorasyonu programa alındı
mı?” diye sormuş. Caminin ihalesi 26 Ekimde yapıldı
Sayın Gürer. 2018 yılı başında restorasyonuna
başlayacağız inşallah. İnşallah hep beraber
birlikte açarız onu da.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Aslına
uygun yapsınlar, aman. İhale yapan yine kaçmasın, bizim orada
ihaleye gelen kaçıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Sayın Kayışoğlu, Bursa’yla ilgili… Tabii, konu
benimle ilgili değil. Neresi açıklama yaptı dediniz?
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Tabip
Odası Başkanı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Tabip Odası Başkanı açıklama yaptı, tamam.
Şöyle: Bursa’nın sağlığı, esenliği,
güvenliği hepimizin ortak paydası. Eğer gerçekten yapılan
açıklama muvacehesinde -teyit etmem de lazım- bir hava kirliği
söz konusuysa öncelikle gerekli tedbirleri almamız lazım. Bursa’ya
yakışan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Ücretsiz doğal gaz verelim yoksul vatandaşlara.
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) – Şu anda programımızda yok öyle bir şey.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, şimdi
sırasıyla, ikinci turda yer alan bütçe ile kesin hesapların
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Yalnız, bundan önce bir açıklama yapmak
zorundayım.
Sayın milletvekilleri, analitik bütçe
sınıflandırması açısından her bir ödenek ve gelir
kodunun açıklaması bütün kurum bütçelerinde aynıdır. Bu
nedenle, tekrardan kaçınmak ve zamanı daha verimli kullanmak
amacıyla başta hangi kodun ne anlama geldiğini bir kez ifade
edeceğim. Daha sonra, kâtip üyemiz tarafından sadece ödenek ve gelir
kodları ile bütçe rakamları okunduktan sonra oylamaları
yapacağım. Fonksiyonel sınıflandırmaya göre ödenek
icmallerinde birinci düzey fonksiyonel kodların açıklaması
şu şekildedir. Önce kod numaralarını, sonra bu kod
numaraların karşılığı olan açıklamayı
bilginize sunacağım. “(01): Genel Kamu Hizmetleri, (02): Savunma
Hizmetleri, (03): Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri, (04): Ekonomik
İşler ve Hizmetler, (05): Çevre Koruma Hizmetleri, (06): İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri, (07): Sağlık Hizmetleri, (08):
Dinlenme, Kültür ve Din hizmetleri, (09): Eğitim Hizmetleri, (10): Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri;
Gelir cetvellerinde 1’inci düzey gelir
kodlamaları ise aşağıdaki şekildedir:
(01): Vergi Gelirleri, (02): Sosyal Güvenlik
Gelirleri, (03): Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri, (04): Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler, (05): Diğer
Gelirler, (06): Sermaye Gelirleri, (08): Alacaklardan Tahsilat, (09): Ret ve
İadeler”
Şimdi, kurumların 2018 yılı
bütçelerini, ödenek cetvelleri ile gelir cetvellerini az önce belirttiğim
şekilde, kesin hesaplarını yazıldığı
şekilde okutuyorum:
Hazine Müsteşarlığı 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.82) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 77.927.485.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.269.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 15.964.020.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 4.000.001.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 97.893.775.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Hazine
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 74.126.172.673,00
Bütçe Gideri 67.032.152.024,01
İptal Edilen Ödenek 7.094.020.648,99
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 901.391.321,40
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.04) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 24.395.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 423.605.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 450.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
05 Diğer
Gelirler 450.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 450.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 327.000.000,00
Bütçe Gideri 112.672.113,84
İptal Edilen Ödenek 214.327.886.16
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 327.000.000,00
Tahsilat 336.452.216,11
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.03) SERMAYE
PİYASASI KURULU
1) Sermaye Piyasası
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 203.117.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 500.000
BAŞKAN – Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 10.101.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 59.909.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 273.627.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 200.601.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 73.026.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 273.627.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Sermaye Piyasası
Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 349.899.000,00
Bütçe Gideri 325.564.097,84
İptal Edilen Ödenek 24.334.902,16
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 118.649.000,00
Tahsilat 211.014.423,82
Ret ve İadeler 1.373.024,57
Net Tahsilat 209.641.399,25
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sermaye
Piyasası Kurulu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.18) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 29.599.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 14.600.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 309.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 402.140.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 84.767.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 531.415.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 560.795.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 56.589.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 123.828.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 741.212.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 634.192.572,53
Bütçe Gideri 598.863.009,07
Ödenek
Üstü Gider 1.155,28
İptal Edilen Ödenek 34.952.383,50
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 378.335,24
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 658.440.000,00
Tahsilat 796.056.589,04
Ret ve İadeler 29.774.873,84
Net Tahsilat 766.281.715,20
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.32) TÜRK İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON
AJANSI BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 316.492.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 810.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 317.302.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 120.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 311.062.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 6.120.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 317.302.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 363.883.542,16
Bütçe Gideri 277.801.523,49
İptal Edilen Ödenek 74.887.304,60
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 11.194.714,07
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 179.610.000,00
Tahsilat 204.395.399,05
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.51) YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 65.206.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 622.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 220.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 285.828.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 758.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 283.366.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.704.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 285.828.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 260.117.086,06
Bütçe Gideri 241.169.985,76
İptal Edilen Ödenek 18.947.100,30
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 247.691.000,00
Tahsilat 240.231.947,20
Ret ve İadeler 583.131,32
Net Tahsilat 239.648.815,88
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
07.77) BASIN-YAYIN VE
ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın
Enformasyon ve Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 27.046.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 943.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 287.080.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 315.069.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 281.617.000,00
Bütçe Gideri 268.468.443,15
İptal Edilen Ödenek 13.148.556,85
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın
ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.01) RADYO VE
TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 104.065.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 72.935.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 180.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 44.930.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 135.070.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 180.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 247.000.000,00
Bütçe Gideri 161.658.038,42
İptal Edilen Ödenek 85.341.961,58
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 247.000.000,00
Tahsilat 159.294.882,33
Ret ve İadeler 29.754,00
Net Tahsilat 159.265.128,33
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.02) ATATÜRK KÜLTÜR,
DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 12.108.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 375.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.483.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 10.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 12.468.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 12.483.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 11.771.215,00
Bütçe Gideri 10.606.825,43
İptal Edilen Ödenek 1.164.389,57
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 11.704.000,00
Tahsilat 11.237.220,05
Ret ve İadeler 57,88
Net Tahsilat 11.237.162,17
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.03) ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 5.285.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.285.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 115.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 5.170.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.285.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 5.070.000,00
Bütçe Gideri 4.319.353,73
İptal Edilen Ödenek 750.646,27
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 4.925.000,00
Tahsilat 5.026.600,97
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Atatürk
Araştırma Merkezi 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2018 yılı merkezî bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.04) ATATÜRK KÜLTÜR
MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 5.073.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.073.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 194.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.878.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.073.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür Merkezi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 5.310.000,00
Bütçe Gideri 4.167.022,72
İptal Edilen Ödenek 1.142.977,28
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 4.957.000,00
Tahsilat 4.586.503,67
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Atatürk
Kültür Merkezi 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Dil
Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.05) TÜRK DİL
KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 428.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 16.437.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 16.865.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 155.331.250
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 316.250
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 70.734.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 5.500
TOPLAM 226.387.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Dil
Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Dil
Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türk Dil Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 45.087.000,00
Bütçe Gideri 13.474.671,61
İptal Edilen Ödenek 31.612.328,39
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 147.673.000,00
Tahsilat 186.449.992,17
Ret ve İadeler 18.685,00
Net Tahsilat 186.431.307,17
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türk Dil
Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.06) TÜRK TARİH
KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 651.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 12.224.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.875.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 156.252.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 65.019.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 221.275.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türk Tarih Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 34.572.000,00
Bütçe Gideri 29.676.953,26
İptal Edilen Ödenek 4.895.046,74
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 135.729.000,00
Tahsilat 149.606.321,86
Ret ve İadeler 108,00
Net Tahsilat 149.606.213,86
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türk
Tarih Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Kişisel
Verileri Koruma Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.11)
KİŞİSEL VERİLERİ KORUMA KURUMU
1) Kişisel Verileri
Koruma Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 30.503.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 30.503.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 5.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 30.398.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 100.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 30.503.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kişisel
Verileri Koruma Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece ikinci turda yer
alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul
edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ikinci tur
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek üzere 14 Aralık
2017 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum, iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 23.23
(x) 503, 504 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 11.12.2017 tarihli 34’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Kur’an-ı Kerim ayeti okundu.
(X) Denizli Milletvekili Şahin Tin tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Başkan tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.