TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
37’nci
Birleşim
14
Aralık 2017 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504)
A) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI
1) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) REKABET KURUMU
1) Rekabet Kurumu 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Rekabet Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANLIĞI
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ
KURUMU
1) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN TETKİK VE ARAMA GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Genel Kurulu ziyaret eden İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Maliye
Bölümü öğrencilerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak “Hoş
geldiniz.” dediklerine ilişkin açıklaması
2.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Genel Kurulu ziyaret eden İzmir Kâtip Çelebi
Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerine “Hoş geldiniz.”
dediğine ve Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Genel Kurulu ziyaret eden
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerine “Hoş
geldiniz.” dediğine ve yapılan konuşmalara Bakanın cevap
vermesinin daha uygun olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Genel Kurulu ziyaret eden İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi
Maliye Bölümü öğrencilerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
“Hoş geldiniz.” dediklerine ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Ali
Haydar Hakverdi’nin, Hakk’a yürüyen halk ozanı Ali
Kızıltuğ’un ailesine ve yakınlarına sabır
dilediğine ilişkin açıklaması
6.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, halk ozanı Ali Kızıltuğ
ile ölümünün 40’ıncı yıl dönümünde Oğuz Atay’a Allah’tan
rahmet dilediğine ve bugün 89’uncu doğum günü olan Cengiz Aytmatov’u
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
7.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Van Milletvekili Adem Geveri’nin 503 sıra sayılı
2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
9.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Van Milletvekili Adem Geveri’nin 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
10.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Van Milletvekili Adem Geveri’nin 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
11.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, toplumların ancak kendi
tarihlerini, geçmişlerini, hataları gördükleri ve eleştirdikleri
zaman ilerleyebileceklerine ve halkın temsilcisi olarak eleştirilerini
yapmak zorunda olduklarına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, milletvekillerinin bütün milleti temsil ettiklerine ve
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
14.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım’ın, 4 bakanlığın bütçesinin
görüşmelerinin yapıldığı sırada Genel Kurulda
sadece 1 bakanın bulunmasına ilişkin açıklaması
15.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın
Genel Kuruldaki tutum ve davranışlarına ve 4
bakanlığın bütçe görüşmeleri yapılmasına
rağmen Genel Kurulda sadece 1 bakanın bulunmasına ilişkin
açıklaması
16.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
bütçenin bir yatırım bütçesi olduğuna ve bütçede terörle
mücadele için ayrılan kaynağa itiraz etmenin ülkenin birlik ve
beraberliğine itiraz etmek olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Millî Savunma
Bakanı Nurettin Canikli’nin, bütçe görüşmeleri sırasında
bakanların Genel Kurulda bulunamamalarının zorunlu sebeplerden
kaynaklandığına ve Hükûmetin temsil edildiğine ilişkin
açıklaması
18.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Celal Doğan’ın
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Celal Doğan’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
23.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, tutuklu milletvekilleriyle ilgili işlemlerde
ayrımcılık yapıldığına ve partiler
arasında bir diyalogla Meclisteki gerginliği ve eşitsizliği
çözmek gerektiğine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Genel Kurul salonundaki aydınlatma ve
ısıtmaya ilişkin açıklaması
25.- Bursa Milletvekili Lale
Karabıyık’ın, Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, TESKOMB Başkanının milletvekili
olmasının kabul edilebilir bir şey olmadığına ve
bu konuda bir açıklama beklediğine ilişkin açıklaması
27.- Tokat Milletvekili Kadim
Durmaz’ın, Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül’ün 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül’ün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül’ün TESKOMB
Başkanı olmasıyla ilgili konuyu ahlakla ifade etmenin doğru
olmadığına ve bu konuda
müracaat edilirse Meclis Başkanlığının
gereğini yapacağına ilişkin açıklaması
30.- Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı’nın, Külliye’de yapılan İstihdam
Şûrası’na ve ödül alan illere ilişkin açıklaması
31.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, konuşmalar sırasında materyal
kullanımına ilişkin açıklaması
32.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
33.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, konuşmalar sırasında müzakerelerin kalitesini
artırmaya yönelik materyal kullanımının olabileceğine
ve İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın 503 sıra sayılı
2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
34.- İstanbul
Milletvekili Yakup Akkaya’nın, Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
35.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Muğla Milletvekili Nihat Öztürk’ün 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
36.- İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbay’ın, Muğla Milletvekili Nihat Öztürk’ün 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
37.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Akın’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrak’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
38.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
40.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
41.- Diyarbakır Milletvekili
Ziya Pir’in, Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
42.- Millî Savunma
Bakanı Nurettin Canikli’nin, Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
43.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, silahların ne kadar iyi
yapıldığı ifadelerinin alkışlanması
karşısında dehşete kapıldığına
ilişkin açıklaması
44.- İstanbul
Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, 75 yaşındaki
Kezban Saçılık’a Yüksel Caddesi’nde polisler tarafından
yapılan muameleye ilişkin açıklaması
45.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerindeki soru-cevap
işlemi sırasında yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
46.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan
Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerindeki
soru-cevap işlemi sırasında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
47.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, bütçe görüşmelerinde yapılan
değerlendirmelere ve bazı konuların
şahsileştirildiğine ilişkin açıklaması
48.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, yapılan görüşmelerde konuların
şahsileştirilerek ve şahsi sataşmalarla bakanlıklar
üzerinde âdeta bir rol biçmeye çalışıldığına ve
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
49.- Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
50.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
51.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
IV.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli
İşler
1.- Başkanlıkça,
Genel Kurulu ziyaret eden İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Maliye Bölümü
öğrencilerine “Hoş geldiniz.” Denilmesi
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Başkanlık Divanı
olarak halk ozanı Ali Kızıltuğ’a Allah’tan rahmet
dilediklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzün’ün, Bakanların Genel Kurulda bulunmamaları konusuna
ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Meclis Başkanı
başkanlığında 4 Meclis başkan vekili olarak
yapılan toplantıda tutuklu milletvekilleriyle görüşme konusunun
gündeme getirildiğine ve kendisinin de bu konunun takipçisi
olacağına ilişkin konuşması
4.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, milletvekili aday adaylığına
başvurularda birlik ve kooperatif başkanlıklarından istifa
etme zorunluluğunun bulunmadığına ilişkin
konuşması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, Ağrı Milletvekili Dirayet
Taşdemir’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Mardin Milletvekili
Mithat Sancar’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Yozgat Milletvekili
Abdulkadir Akgül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Tokat Milletvekili
Kadim Durmaz’ın
yaptıkları açıklamaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- Yozgat Milletvekili
Abdulkadir Akgül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.- Zonguldak Milletvekili
Şerafettin Turpcu’nun, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Zonguldak Milletvekili
Faruk Çaturoğlu’nun, Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu’nun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Zonguldak Milletvekili
Şerafettin Turpcu’nun, Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- Kocaeli Milletvekili
Zeki Aygün’ün, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.- Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Bennur Karaburun’un 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2016 ve 2017 yıllarında bankalara
kredi borcunu ödeyemeyen ve icra takibine düşen çiftçi ve esnafların
illere göre dağılımına, borcu ertelenenlere ve traktörüne
icra konan çiftçilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/16634)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Van ve Samsun illerinde bulunan
banka sayısına ve 2002-2017 yılları arasında
kullandırdıkları kredi büyüklüğüne ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/18104)
14 Aralık 2017 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.02
BAŞKAN: Başkan
Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 37’nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün üçüncü turdaki
görüşmeleri yapacağız.
Üçüncü turda Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet
Kurumu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü,
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Millî
Savunma Bakanlığı ile Savunma Sanayi
Müsteşarlığı bütçe ve kesin hesapları yer
almaktadır.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (x)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir.
Üçüncü turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyacağım:
Üçüncü turda söz alan milletvekillerinin isimleri,
gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekilimiz Mehmet Gökdağ, Kocaeli Milletvekilimiz Fatma Kaplan
Hürriyet, Antalya Milletvekilimiz Çetin Osman Budak, Çorum Milletvekilimiz
Tufan Köse, Balıkesir Milletvekilimiz Ahmet Akın, Kocaeli
Milletvekilimiz Haydar Akar, Balıkesir Milletvekilimiz Namık Havutça,
Sinop Milletvekilimiz Barış Karadeniz, Zonguldak Milletvekilimiz
Şerafettin Turpcu, İstanbul Milletvekilimiz Dursun Çiçek.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Filiz Kerestecioğlu, Ağrı
Milletvekilimiz Dirayet Taşdemir, Van Milletvekilimiz Adem Geveri,
Gaziantep Milletvekilimiz Mahmut Toğrul, İstanbul Milletvekilimiz
Erdal Ataş, Mardin Milletvekilimiz Mithat Sancar, Diyarbakır
Milletvekilimiz Ziya Pir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekilimiz Hatice Dudu Özkal, Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Nursel Reyhanlıoğlu, Düzce Milletvekilimiz Ayşe
Keşir, Eskişehir Milletvekilimiz Emine Nur Günay, Karaman Milletvekilimiz
Recep Konuk, Yozgat Milletvekilimiz Abdulkadir Akgül, Kilis Milletvekilimiz
Reşit Polat, Konya Milletvekilimiz Ömer Ünal, Zonguldak Milletvekilimiz
Faruk Çaturoğlu, Kocaeli Milletvekilimiz Zeki Aygün, İzmir
Milletvekilimiz Necip Kalkan, Aksaray Milletvekilimiz Mustafa Serdengeçti,
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Mehmet Uğur Dilipak, İstanbul
Milletvekilimiz Erkan Kandemir, Muğla Milletvekilimiz Nihat Öztürk,
İstanbul Milletvekilimiz Şirin Ünal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Aydın Milletvekilimiz Deniz Depboylu, Antalya Milletvekilimiz Mehmet
Günal, İstanbul Milletvekilimiz İzzet Ulvi Yönter, İstanbul
Milletvekilimiz Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu, Erzurum Milletvekilimiz
Kamil Aydın.
Şahısları adına, lehinde Bursa
Milletvekilimiz Bennur Karaburun; aleyhinde Mardin Milletvekilimiz Mithat
Sancar.
Şimdi, ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mehmet Gökdağ’a aittir.
Sayın Gökdağ, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
ve televizyonları başında bizleri izleyen sevgili
yurttaşlar; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
bütçesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının 2016 bütçesine
baktığımızda bütçenin 8,2 milyar dolar olduğunu
görürüz. Yine, Bakanlığın 2016 yılı için sosyal yardımlara
harcadığını iddia ettiği tutar 11,6 milyar dolar.
Sınıflandırmaya girmeyen sosyal güvenlik ve sosyal yardım
hizmetlerine 2016 yılında harcanan tutar 38 milyar dolar.
Değerli arkadaşlar,
sınıflandırmaya girmeyen sosyal güvenlik ve sosyal yardım
hizmetlerinden doğrudan sosyal yardım olmayan hacimli kalemlerin
çıkarılması sonucunda 2016’da yardımlara harcanan tutar
26,4 milyar dolardır. Bu harcandığı iddia edilen 26,4
milyar dolar, eski parayla yaklaşık 105 katrilyon gibi devasa bir
rakamdır değerli arkadaşlar. Ancak bu kadar büyük bir
paranın harcanmasına rağmen ülkemizdeki yoksul sayısı
azalmamakta, aksine yoksulluk derinleşmektedir. Çünkü AK PARTİ’nin
anlayışı, yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik
değil, aksine insanların yoksul kalmasını ve
yoksulluğu yöneterek iktidarını ayakta tutmaya
çalışmaktır. Yani başka bir deyimle, vatandaş yoksul
olmalı ve bu yoksulluğunu kullanarak, bu yoksulluğu yöneterek AK
PARTİ iktidarı devam etmeli. Oysa gerçek halk
iktidarlarının yapması gereken, yoksul
insanlarımızın yaşamlarını
kolaylaştırıcı sosyal devlet ilkesini hayata geçirirken
diğer yandan da yoksulluğu ortadan kaldıracak, fakirliği
ortadan kaldıracak politikaları uygulamaktır. Bakanlığın
harcadığını iddia ettiği 105 katrilyonla,
bahsettiğimiz sosyal yardımların yapılması
yanında yoksulluğun ortadan kaldırılmasına yönelik
politikaların birlikte yönetilmesi mümkün olabilirdi. Bu da şu anlama
geliyor ki sosyal yardım ve hizmetlere harcanan para da sağlıksız,
kimilerini zengin etmeye yönelik harcanmıştır.
Değerli milletvekilleri, yoksulluğun bu
kadar yoğun yaşandığı ülkemizde
sağlıklı bir toplum yapısını beklemek hayalden
öteye gitmez. Üzülerek görüyorum ve söylüyorum ki yoksulluğun bu kadar
derinleştiği ülkemizde toplum onarılması güç, ciddi
hasarlarla karşı karşıya kalmıştır. AK
PARTİ iktidarından bu yana, adam öldürme yüzde 261 artmış,
fuhuş yüzde 790 artmış, çocukların cinsel istismarı
yüzde 434 artmış, uyuşturucu bağımlılığı
yüzde 678, cinsel taciz yüzde 449, kadına şiddet yüzde 1.400
artmış, boşanmalar yüzde 37 artmış. Değerli
arkadaşlar, bu rakamlar bir toplumun çöküşünün ifadesidir.
Sevgili milletvekilleri, “Hangi sorunu aralarsan
arala, altında ekonomi yatar.” gerçeğinden hareket edersek bütün bu
olumsuz tabloların ülkemizdeki ekonomik gidişatın
kötülüğünden kaynaklandığını rahatça söyleyebiliriz.
Ekonomik büyümeden söz ediyorsunuz, Allah aşkına, bu ekonomi kimin
için büyüyor? İşçi için büyümüyor, çiftçi için büyümüyor, engelli
için büyümüyor, taşeron için büyümüyor, emekli için büyümüyor; kimin için
büyüyor? Aksine, bu saydığım gruplar gün geçtikçe daha da
fakirleşiyor. Ama haklısınız, ekonomi bir avuç yandaş
için büyüyor, servetlerine servet katıyorlar. O nedenle, hiç değilse
şu gerçeği kabul edin ki AK PARTİ’nin ekonomi
anlayışı zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmak
anlamındadır.
Değerli arkadaşlar, ülke
kaynaklarının, sorumsuzca harcanması ve yandaşlara
peşkeş çekilme anlayışından hızla kurtulup
halkın yoksulluktan kurtulması, herkesin aşının, işinin
olduğu huzurlu bir Türkiye için harcanması gerekmektedir.
Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun her fırsatta sorduğu ve bir türlü
cevap alamadığı bir soru var: Cumhurbaşkanının
Suriyelilere harcandığını söylediği 30 milyar dolar
yani 120 katrilyon nereye harcandı? Çünkü değerli arkadaşlar, 30
milyar dolar o kadar büyük rakam ki bununla 400 yataklı 6.300 öğrenci
yurdu yapılır ve 2 milyon 520 bin öğrencinin barınma sorunu
halledilebilir, 5 milyon konut yapılır, her aileyi 4 kişi
düşünürsek 20 milyon evsiz yurttaşımız ev sahibi olur,
fabrikalar kurulur, milyonlarca işsizimiz iş sahibi olur, emeklilere
ikramiye verilir, esnafımıza kredi olarak verilir. Bunları
şunun için söylüyorum: Bu devasa rakam, ekonomik problemlerimizin
birçoğunu belki de kökünden çözümleyecek bir rakamdır.
Peki, değerli arkadaşlar, bu para
Suriyelilere mi harcanmış? Ona da bakalım. Değerli
arkadaşlar, eğer Suriyeli göçmenlere bu kadar para harcansa
Suriyelilerin bir eli yağda, bir eli balda olurdu. Oysa ben, yoğun
Suriyeli göçmenin yaşadığı ve şehrimizin ekonomik ve
sosyal yapısını ciddi olarak, olumsuz olarak etkileyen çok
sayıda Suriyelinin yaşadığı ilin milletvekiliyim.
Orada görüyorum ki Suriyeli göçmenler de sefalet içinde. O zaman, haklı
olarak “Bu para nereye gitti?” diye soruyoruz. Başbakan
Yardımcısı Sayın Recep Akdağ “Yol yaptık ya.
Yollardan Suriyeliler geçmiyor mu?” diye halkın aklıyla alay eden bir
yanıt veriyor. Belli ki bu para onlara da harcanmamış.
Bu konuda OECD’nin bir raporu var değerli
arkadaşlar. Rapora göre Suriyeli göçmenlerin Türkiye’ye maliyeti 8,5
milyar dolar. Geride kalan 21,5 milyar dolar nerede, nereye harcandı?
Değerli milletvekilleri, bütçe hakkı, aynı zamanda, bütçeyi
oluşturan vergileri ödeyen yurttaşlarımızın,
paranın nereye harcandığını sorma hakkıdır?
Bu hak nedeniyle de her kuruşun hesabını vermek
zorundasınız; hukuk içinde vermelisiniz, hukuk içinde
kalmalısınız. Eğer bir ülkede hukuksuzluk en yüksek
seviyelere çıkarsa, kurallar değil, keyfiyet esas olmuşsa,
yargıya güvenirlik bitmişse toplumu oluşturan bireyler
nasıl huzurlu olabilir?
Değerli milletvekilleri, ülkemiz bir buçuk
yıldan bu yana OHAL’le yönetilmekte. OHAL, adı da üzerinde,
olağanüstü bir hâldir; toplumun dinamiklerini körelten, evrensel hukuk
kurallarını ayaklar altına alan, kötü bir hâldir. Ama bir
şey söyleyeyim size: OHAL’den de kötü olan bir hâl vardır ki o da
bilinmezlik hâlidir.
Değerli milletvekilleri, sadece AK PARTİ
Genel Başkanına terk edilen yönetim anlayışı bu
bilinmezliğin tek ve gerçek nedenidir. Bütün bunlara
baktığımızda AK PARTİ iktidarının halkın
iktidarı olmadığını görürüz. Halk iktidara getirdi ama
AK PARTİ bir avuç yandaşın iktidarı oldu. Ancak
umutsuzluğa yer yok. Ne demiş Yunus Emre: “Olsun be, aldırma.
Yaradan yardır. / Sanma ki zalimin ettiği kârdır. / Mazlumun
ahı indirir şahı. / Her şeyin bir vakti vardır.”
Ben buradan, değerli milletvekilleri, sevgili
yurttaşlar, halkın iktidarının çok yakın olduğunu
söyleyebilirim. Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarıyla halkın
bütçesini ve hep birlikte yaşanacak bir Türkiye’yi kuracağız.
Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gökdağ.
Şimdi söz sırası, Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Fatma Kaplan Hürriyet’te. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Hürriyet, süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının bütçe
sunumunda kullandığı bir cümle dikkatimi çekti, “Türkiye olarak
son on beş yılda sosyal devlet anlayışı ve
uygulamalarında büyük bir hamle gerçekleştirdik.” dedi. Nedir bu
büyük hamle? Tabii ki sosyal yardımlara harcanan para. Sosyal devletin
gereği değil mi, yardıma muhtaç insanlara para
harcamayacağız da nereye harcayacağız gibi sorular tabii ki
sorulabilir, çok da normal. Tabii ki yardıma muhtaç insanlara yardım
edeceğiz ama uygulamalara baktığımızda ortada yoksulluğu
yenmek gibi bir dert yok, yoksulluğu yönetme gibi bir dert var.
Yardımları lütuf gibi yapıyorsunuz, toplumda minnet ve borçluluk
hissi yaratıp yoksulluğu perdelemeye çalışıyorsunuz,
bunu yaparken de ne yazık ki partizanca yapıyorsunuz ve buradan
anlıyoruz ki asıl hedef bağımlı vatandaş yaratmak
ve buradan partinize oy devşirmek.
Sosyal yardımlara ayrılan mali kaynak 2002
yılında 1,4 milyar lirayken 2016 itibarıyla 32 milyar liraya
yükselmiş. Sayın Bakan yine bütçe sunumunda bu tutarın 2017
sonunda yaklaşık 38,3 milyar lira olarak gerçekleşmesini
öngördüklerini söyledi ama halkın asıl ihtiyacı
yoksulluğundan sadece o an için kurtulmak değil, yoksulluğu
yenebilmek, bunu da devletinin yardımıyla ekonomik, sosyal, kültürel
alanlarda sağlayabilmek. Maalesef ki yoksulluğu yönetmeyi amaçlayan
sosyal yardımlar sürdürülebilir yardımlar olarak kabul edilmemekte ve
uzun vadede yoksulluğa çözüm üretememekte. Ülkemizde çok fazla sosyal
yardıma muhtaç kişi olduğu için bu yardımlar
yapılıyor, yapılmalı da ancak bu yardıma muhtaç
kişilerin sorumlusu da rahatlıkla söyleyebilirim ki on altı
yıldır tek başına iktidarda olan AKP’dir değerli
arkadaşlar. “İstikrar, istikrar” diyorsunuz ya, o istikrar oy
verenleri değil, sadece tek başına gelenleri doyuruyor.
Şunu unutmayın: Yoksulluk, fakirleri
doyuramadığımız için değil zenginleri doyuramadığımız
için bir türlü bitmiyor değerli arkadaşlar.
Recep Tayyip Erdoğan “3Y’yi yeneceğiz.”le
AKP’yi iktidara taşımıştı. “3Y” neydi? Yolsuzluk,
yoksulluk, yasaklar. Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2016
Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye 75’inci sırada yer
alıyor. TÜİK’in 2015 yoksulluk çalışmasına göre,
Türkiye’de günlük geliri 2,15 doların altındaki kesim 79 milyonluk
nüfusun 50 bine yakını demek yani 50 bine yakın mutlak aç var
ülkemizde. Aynı araştırmada, günlük geliri 4,3 doların
altında olanların oranı yüzde 1,58 -bu sayıyı Bakan da
bütçe sunumunda söylemişti- yani bu rakam, Türkiye’de yaklaşık 1
milyon 250 bin kişinin açlık sınırı altında
yaşadığını gösteriyor. Ne yoksulluk ne de yolsuzluk,
2002’de dendiği gibi önlenememiş değil, ne yazık ki tarafınızdan
önlenmemiştir. Buradan da şu sonucu çıkarabiliriz ki AKP,
yardıma muhtaç insanlara muhtaçtır değerli arkadaşlar.
Yasaklar konusunda Türkiye’nin OHAL’le geldiği
noktayı düşündüğümüzde zaten pek bir şey de söylemeye gerek
yok. Çünkü OHAL sopasını iktidar her fırsatta milletin
sırtında kırmaya devam ediyor. Bir yüzükle gelenler, Man
adalarına vergi kaçırmanın, denizlerde gemicik yüzdürmenin,
İranlı düzenbazlardan 5-10 milyar euro rüşvet almanın yollarını
da öğrendi; milyonluk saatler varken artık kim takar garibanın
yüzüğünü. “Milyon dolarlık saraylar” diyoruz, size bize
“İtibardan tasarruf olmaz.” diyorsunuz ama şunu unutuyorsunuz,
bakkalın önünden geçerken vatandaşın da itibarı olduğu
aklınıza gelmiyor ne yazık ki.
Bütçeyi incelediğimizde
Bakanlığın cebinden kadınları güçlendirmeye para
çıkmayacağını gördük. Çünkü “Kadına şiddetle
mücadelemizde âdeta bir devrimi ortaya koyuyoruz.” diyor Sayın Bakan ama
son on beş yılda 14.525 kadının öldürüldüğü bir
Türkiye fotoğrafı var karşımızda. 68 ilde bulunan
şiddet önleme ve izleme merkezleri, kadın konukevleri,
Bakanlığın kadın şiddeti vakalarını takip
etmek üzere UYAP sistemi entegresi gibi çok sayıda sistem var ama bu
sistemler kadın şiddet gördükten sonra devreye giriyor ne yazık
ki.
ŞÖNİM bir şiddeti önleme merkezi
olarak adlandırılsa da kadının genellikle şiddete
uğradıktan sonra gitmek zorunda kaldığı bir merkez
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun yanı sıra, Bakanlık
yaptığı düzenlemeleri ne yazık ki topluma gerektiği
gibi anlatmıyor. Örneğin, her türlü yardıma muhtaç insanlar için
bizim kısa telefon hattımız var ama burada sorsam sizlere, bu
kısa telefon hattının numarası nedir birçoğunuz
bilmezsiniz. Kamu spotlarında geçer ama o kadar, sadece kamu spotlarında
kalmıştır. Bilir misiniz, mesela nedir bu kısa yardım
hatları? Sayın vekillerim, sizlere soruyorum, kaçtır?
YUSUF BAŞER (Yozgat) – CHP’lilere sor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – 175 değil
mi?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – “175” diyor
sayın vekilim. Ne yazık ki vekiller de bilmiyor. 184, efendim. Kendi
uygulamalarınızı da bilmiyorsunuz, böylelikle ortaya
çıkmış oldu.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Bilinmiyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bilmiyorsunuz. Bilmiyorsan
“bilmiyorum” de, atlama bari. Zaten, o da diyor ki: “Bilinmiyor.” Atlama madem.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – “Bilin.”
diyoruz zaten, bilin diye söylüyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
efendim.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Peki, ya
kadına şiddet uygulanmaması için bir eğitim programı
var mı? Ne yazık ki yok yani kadın şiddete uğruyor,
Bakanlık ondan sonra devreye giriyor. Koruma kararına rağmen
öldürülen, karakollarda şikâyeti kabul edilmeyerek evine gönderilen, ölüm
tehdidi olmasına rağmen somut delil bulunamadığı
gerekçesiyle yasal işlem yapılmayan ve bu nedenle öldürülen
kadınlar için bu bütçede ne yazık ki yer yok değerli
arkadaşlar. Bakanlık, sadece, kadın öldürüldükten sonra davaya
müdahil oluyor. Kadın mezara girerken yapılan tek şey toplumun
vicdanını avutmak oluyor yani geçmişten bugüne bakıldığında,
Bakanlığın tutturmuş olduğu tek hedefin mevlit okutmak
olduğu da bu açıklamalardan sonra oldukça manidar görünüyor
arkadaşlar.
Şiddete uğrayan birçok mağdur
kadının feryadı aynı: “Devlet beni öldükten sonra mı
koruyacak?” diyor. Oysa -Bakanın kelimesiyle söylüyorum- bir devrimden söz
ediyorsak, en azından bu kelimeyi kullanma cesaretini gösterebiliyorsak
mutlak ve mutlak, kadına karşı şiddetin önüne geçilmesinin
sağlanması gerekiyor ama asıl yapılması gereken,
zihniyet dönüşümünün sağlanması değerli arkadaşlar.
Mesela, Çorum İl Genel Meclisi Başkanı kadın cinayetleri
hakkında “Ne yapalım öldürülüyorlarsa erkekler de öldürülmüyor mu?
demesin, bunun önüne geçelim ama daha da önemlisi böyle bir düşüncenin kırıntısı
dahi akıllarda yer etmesin.
Mesela, geçen sene yine, Bakanlığın
bütçesi konusunda ben söz almıştım. Şu kitapları
hatırlıyor musunuz değerli arkadaşlar? Hani bu yeni evli
çiftlere sizin belediyelerinizin dağıtmış olduğu,
böyle, kadınların dövülebileceğinin, nasıl
saldırıya uğrayabileceğinin, kadını dövmenin
nasıl bir ayrıcalık yarattığının, çok
eşliliğin, çocuk evliliklerinin savunulduğu, yeni evli çiftlere
dağıtılan şu kitaplar.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Siz, Genel
Başkanınıza sorun. Bu işlerin nasıl olduğunu
sizin Genel Başkanınız daha iyi biliyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Sayın
Bakan, defalarca bunları sorduk, bana bir cevap dahi vermediniz.
Bunları yazanlar hakkında, bunları dağıtanlar
hakkında Bakanlığınız bir işlem yaptı
mı? Belediye başkanlarınız hakkında bir işlem
yaptınız mı? Bunlar toplatıldı mı? Bu yazarlara
belediye bütçesinden, kasasından herhangi bir ödeme yapıldı
mı?
Eğer samimi olmak istiyorsanız, eğer
bu bütçe konusunda halkı inandırmak istiyorsanız önce bu
zihniyetlere izin vermeyeceksiniz, önce bu zihniyetlere “Dur!” diyeceksiniz ve
belediye başkanlarınıza yaptırım
uygulayacaksınız.
Değerli arkadaşlar, bir sene geçti, bir
senedir sizden cevap bekliyorum ama gelmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA HÜRRİYET KAPLAN (Devamla) – O yüzden,
şimdi kimse bu bütçede kadına karşı şiddeti önlemek
için, çocuk istismarını önlemek için her türlü önlemi alıyoruz,
gereken her türlü şeyi yapıyoruz demesin. Aksi takdirde, bu
kitapları hepinizin önüne atarım, bunu da buradan ifade etmek
istiyorum.
Sürem yetmediği için ne yazık ki
-aslında söylenecek çok söz var ama- şimdilik bu kadar, daha sonraki
konuşmalarımızda daha da detaylı söyleyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Hürriyet.
İsteseydiniz bir dakika ek süre verecektim,
talep etmediniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun, talebiniz…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yerimden pek kısa, bir
dakika bir söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Grup Başkan Vekili olarak…
Buyurun Sayın Özel.
III.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Genel Kurulu ziyaret eden İzmir Kâtip
Çelebi Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak “Hoş geldiniz.” dediklerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
bu görev gününüzde başarılar diliyoruz ve başarılı bir
bütçe çalışması yapılmasını diliyoruz.
Bütçe görüşmelerinde alınan ortak karar
gereği ziyaretçi kabul edilemiyor ama bugün Meclisimizi izleyen
öğrenciler var; bir özellikleri var: Bu öğrenciler, İzmir Kâtip
Çelebi Üniversitesinin Maliye Bölümünden ve buraya bir bütçe nasıl
yapılır, iktidar-muhalefet bütçe üzerinde nasıl konuşur,
onu izlemeye geldiler özel izinle, Meclis idare amirlerimizin de kendilerine
gösterdiği anlayışla.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak onlara hoş
geldiniz diyoruz. Onları ileride üst düzey bürokrasi saflarında ya da
milletvekilleri, bakanlar olarak bu salon daha çok görecek. Kendilerini
saygıyla selamlıyoruz. Hoş geldiler. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden İzmir Kâtip Çelebi
Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerine “Hoş geldiniz.” Denilmesi
BAŞKAN - Biz de genç
arkadaşlarımıza Divan olarak hoş geldiniz diyoruz.
Bütün milletvekillerimizin bu gençlere örnek bir
davranış biçimi içerisinde olmalarını temenni ediyorum.
Şimdi, söz sırası…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnceöz.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Genel Kurulu ziyaret eden
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerine “Hoş
geldiniz.” dediğine ve Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öğrencilerimize hoş
geldiniz diyorum bütçe görüşmelerine başladığımız
bugün de yine.
İnşallah, dünkü manzaralar yaşanmaz,
Meclisin mehabetine uygun, gerçekten rakamların, gerçekten önümüzdeki
sürecin konuşulduğu bir bütçe görüşmesi temenni ediyorum.
Öğrencilerimize de önümüzdeki hayatlarında
başarılar diliyorum.
Burada, hatibin konuşmasına bir iki ilave
yapmak istiyorum. Verdiği rakamlar çok doğruydu, şu anlamda:
Özellikle, 2002 yılında 1,4 milyar bütçenin ayrılması
yoksullukla mücadele edilmesinde, 2016 yılında 32 milyar, Sayın
Bakanımızın söylediği şekilde 38,3 milyar 2017’de
hedef konulması.
Bununla birlikte, bir bilgi de şudur ki: Dünya
Bankası Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Atlası 2017 Raporu’nda
-bunun da göz ardı edilmemesi lazım- son on beş yılda
Türkiye, yoksullukla mücadele konusunda en iyi mücadele eden ve bu konudaki
tavrını net koyan ülke olarak bu atlasta yerini bulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir ilave
lütfen, cümleyi tamamlıyorum.
BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Dünya
bunları görürken, bu yapılanlar herkesçe malumken bizim kendi
içimizde bunları eleştirmemiz gerçekten haksızlık.
Bir başka konu da özellikle
“bağımlı vatandaş” tabirine itiraz ettiğimi belirtmek
istiyorum. Bu, gerçekten vatandaşımızı
aşağılayan, vatandaşımızı küçük gören… Her
zaman vatandaşımızı merkeze koyup onlara dokunmayı,
yoksullukla mücadelenin de -sosyal devlet olma ilkesi- Anayasa’dan kaynaklandığı,
bu noktada samimi politikaları hayata geçirme irademiz net ortadadır,
görülmesinde fayda vardır diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İnceöz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
3.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Genel Kurulu ziyaret
eden İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerine
“Hoş geldiniz.” dediğine ve yapılan konuşmalara
Bakanın cevap vermesinin daha uygun olduğuna ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Teşekkürler.
Ben de size bugün için iyi çalışmalar
dilerim.
Genç arkadaşlara ben de “hoş geldiniz”
demek istiyorum grubumuz adına ve umarım, gerçekten daha özgür, daha
adaletli bir dünyada ve öyle bir yaşamda buralarda olursunuz. Umarım,
sözleri nedeniyle insanların tutuklanmadığı, sözleri
nedeniyle Meclisten dışarı atılmadığı
günlerde buralarda olursunuz. Sizlere bütün hayatınızda
başarılar diliyorum.
Sadece bir şeyi de garipsediğimi ifade
etmek isterim. Sayın Bakan burada, söylenen sözlere kendisi cevap
verebilir. Sanıyorum, herhâlde onun vermesi sonunda daha uygun
olacaktır. Bizim de söyleyeceklerimiz var, başka
arkadaşların da.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Akçay…
4.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Genel Kurulu ziyaret eden İzmir
Kâtip Çelebi Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak “Hoş geldiniz.” dediklerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesinin Maliye Bölümü öğrencilerine
“hoş geldiniz” diyoruz ve maliye bölümü öğrencilerinin bütçe
çalışmalarını ve Genel Kurul faaliyetlerini bizzat yerinde
izlemeleri ileride yapacakları çalışmalar, alacakları
görevler bakımından öğretici olacaktır ve ayrıca ifade
etmek isterim ki bu öğrencilerimiz benim de meslektaşımdır.
Hassaten de meslektaşlarıma “hoş geldiniz” diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Başka söz talebinde bulunan
olmadığına göre, şimdi söz sırası Antalya
Milletvekilimiz Sayın Çetin Osman Budak’ta. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkanım, özlemiştik sizi.
Süreniz sekiz dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının bütçesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, öncelikle, bütçeler, bütçe hakkı
milletin hakkıdır. Bakıyorum, iktidar koltuklarında iki
elin parmaklarını geçmeyecek kadar milletvekili var.
SALİH CORA (Trabzon) – Hani sizin vekilleriniz
Sayın Başkan?
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Bizimkiler sizi
ikiye katlıyor, görüntü bu.
SALİH CORA (Trabzon) – Kaç kişi geldi?
BAŞKAN – Sayın Cora, rica ediyorum, daha
günün başındayız lütfen, lütfen… Hatip konuştuktan sonra
söz istersiniz, veririm.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Özellikle şunu
söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bakın…
BAŞKAN – Sayın Budak, bir dakika efendim.
SALİH CORA (Trabzon) – Sayın
Başkanım, bizi eleştiriyor, kendi sıralarına
baksın.
BAŞKAN – Bakın efendim, sizin de bir
talebiniz varsa söz istersiniz, veririm. Yerinizden hatip
arkadaşlarımıza lütfen sataşmada ve laf atmada
bulunmayalım, rica ediyorum.
Sayın Budak, sürenizi uzatacağım.
SALİH CORA (Trabzon) – Bütçeyle alakalı
konuşsun, bize sataşmasın.
BAŞKAN – Sayın Cora, rica ediyorum, günün
daha çok başındayız.
SALİH CORA (Trabzon) – Bize
sataşmasın.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Sayın
Vekilim, isterseniz gelin birlikte konuşalım burada.
BAŞKAN – Sayın Budak, buyurun.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Sürem gitti
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – İlave vereceğim efendim.
Buyurun.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Şimdi,
değerli arkadaşlar, millet vergilerinin nereye
kullanıldığını öğrenmek ister, bilmek ister;
burada da vekiller yoluyla, vekiller kanalıyla o denetleme unsurları
yerine getirilir. Peki, bugün böyle bir durumdan söz edebilir miyiz? Edemiyoruz
ve üstelik de önümüzdeki yılın bütçesi konuşulurken gerçek
rakamlara da ulaşamıyoruz. Ulaşabildiğimiz rakamlarla ben
bugün Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın faaliyetleri
üzerine birkaç konuyu sizlerle paylaşacağım.
Esnafın durumu ortada, bunun özellikle
kanıtları da şu: Kredi Garanti Fonu, esnaf kredi ve kefalet
kooperatiflerinden verilen krediler, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinden verilen krediler ve daha birçok kurumdan verilen kredilerle
hâlâ esnaf kendini toparlayamamış. Buradaki ana sorun şu:
Kredilerle esnafın durumunun düzeltilmesinin, vergi
yapılandırmalarıyla esnafın durumunun düzeltilmesinin
mümkün olmadığının artık anlaşılması
gerekiyordu. Asıl mesele, perakende ticarette bile tekelleşmenin ne
boyutlara geldiği ortada. Bunu da şöyle açıklamak lazım:
Türkiye’de şu anda “zincir market” adı altında dört büyük grubun
12 binin üzerinde işletmesi var, neredeyse her apartmanın
altında bir zincir market o marka, bu markayla. Bakıyorsunuz bir
sokağın üzerinde bir marka, diğer marka, diğer marka; orada
da bir bakkal, bir büfe boğulmuş durumda. E şimdi bu
tekelleşmenin karşısında esnafa ne verirseniz verin, esnaf
bir kere bu tekelcilik anlayışının kırılmasını
istiyor ve Türkiye’de ciddi sayıda esnaf var. Esnafın son rakamlara
göre 500 bini işsiz durumda. Bunu da önlemek için Sayın Başbakan
geçenlerde Ahilik Fonu’nu açıkladı. Ahilik Fonu neydi? Esnaf
İşsizlik Fonu. Yani İşsizlik Fonu neyse esnaf için de
İşsizlik Fonu getirildi ama bakın, özellikle esnafın
BAĞ-KUR ödemeleriyle ilgili sıkıntısı ortada. 2,8
milyon BAĞ-KUR’lu var, bunun 2,3 milyonu borçlarını ödeyemiyor
ve esnaf diyor ki: “Ben bu borçları ödeyemiyorum, bir de üstelik bu fona
nasıl para yatıracağım? Kalsın, bu verdiğiniz
müjdeyi şimdilik istemiyorum. Önce benim bu borçlarımı ödeyecek
bana bir çare bulun. Ben sizden kredi istemiyorum, ben sizden
bağış istemiyorum, ben sizden benim işlerimin büyütülmesini
istiyorum.” Bu kadar net esnafın söylediği. Peki onların
işlerini büyütebilmek için ne yapıyorsunuz? Örneğin et satışını
yine bu büyük zincir marketlerden ikisine veriyorsunuz ve onların da
reklamını yaparken öbür tarafta kasap esnafını yok
ediyorsunuz. O adam elamanına para verecek. O adam elektriğini,
suyunu ödeyecek. Kasap sayılmıyor, iki tane büyük market ve ucuz diye
iddia ettiğiniz eti satan o iki markete veriyorsunuz.
Bir de bir soru aslında, çok net bir soru.
Gürcistan’dan kaçak et geliyor Türkiye’ye, bu çok komik.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sırp kasabından da
geliyor.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Evet, kaçak et
geliyor ve demek ki Gürcistan’daki et fiyatları o kadar ucuz ki Türkiye’ye
hâlâ bu ucuz dediğiniz 30 liralık fiyatla kaçak et girebiliyor.
Daha başka, Sayın Bakanım -gümrük
alanı, sizin alanınınız- Türkiye’ye kaçak yolla gelen
petrol bu önümüzdeki yüz yıl içinde bitirilecek mi? Sizin
raporlarınız da var. 5 bin ton petrol girdiğini söylüyorsunuz.
Bu nasıl önlenecek?
Bunun dışında kaçak alkolden
bahsediliyor ama marketlerde etil alkol satışı serbest. Etil
alkol satışı orada serbest ama içki kaçak. Bu nasıl oluyor?
Sizin elinizde, önlemek de sizin elinizde. O marketlerdeki
satışın kontrolü sizin elinizde. Eğer işler iyi
olsaydı esnaf verdiğiniz bu müjdelerle aslında şapkayı
havaya atardı ama esnaf… Geçen yılki rakamlara göre 340 bin KOBİ
25,3 milyar liralık borç batağının içine düşmüş.
Bu da toplam borcun yüzde 5’i, çok tehlikeli bir sınır. Protestolu
senet tutarı geçen yıla göre yüzde 10 düzeyinde artmış; 9,5
milyardan 10,5 milyar düzeyine çıkmış. E şimdi, bir de
büyüme rakamları var, yüzde 11,1 büyüdük; güzel, evet, memnunuz ülkenin
son üçüncü çeyreğinde yüzde 11,1 büyümesinden. Peki, bu kadar büyüme var
da bu rakamlar niye böyle? Esnafa bastık, 505 milyar -bakın
arkadaşlar, 550 milyar, katrilyon yani eski parayla- para dağıtılmasına
rağmen takipteki KOBİ sayısı 340 bin ve 25 milyar lira
borç. Bunun bir yerinde bir hata var; ya büyüme doğru değil ya bu
esnafın söyledikleri doğru değil.
Şimdi, buradaki asıl mesele şu:
Tamam, büyüme refah demektir. Peki, refah artışı esnafın ve
diğerlerinin üstüne yapılabiliyor mu, buna bir bakmak lazım,
buna bir bakalım. Yani eğer enflasyon yüzde 10’un üzerindeyse, büyüme
de yüzde 11,1 ise bu büyümeden esnafın da köylünün de işçinin de
memurun da pay alması lazım. Peki, alıyor mu? Hayır,
enflasyon altında vatandaş eziliyor.
Konuşacak çok şey var ama bana göre en
önemli konuyu sizlerle paylaşıp konuşmamı bitireceğim.
Şimdi, bu Zarrab meselesiyle ilgili Sayın Bakanımıza bir
soru soracağım. Birincisi: İran’la ticaret, Rıza Sarraf
denen şarlatan yerine daha düzgün insanlarla neden yapılmadı?
Sorunun biri bu.
İkincisi: O dönemde devlet aklı bunun
şarlatan ve casus olduğunu neden anlayamadı? Bunlara cevap
bekliyoruz.
Sayın Bakan, diğer bir sorum da…
Başkanlığınızın Başmüfettişi Mehmet
Eryılmaz tarafından hazırlanan, Ağustos 2014’te sunulan 651
sayfalık rapor var. Bu raporla ilgili bugüne kadar ne işlem
yaptınız? Bu raporda ne yazıyor? Sayın Bakanım, neden
bunun gerekleri yerine getirilmedi ve Türkiye’nin başına bu kadar
çorap örüldü?
Bir başka soru, bunu da sizden almak isterim:
Türkiye’nin bu seneki altın ihracat rakamlarına baktım.
Altın ihracat rakamları 6,1 milyar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Budak, sözlerinizi
tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
İhracat rakamı 6,1 milyar. Bu 6,1
milyarlık ihracatın 5 milyar dolarlık bölümü Birleşik Arap
Emirlikleri’ne gidiyor. Bunun sırrı nedir? Ve 14 milyar dolarlık
da ithalat var. Biz altın üreticisi ülke değiliz, ihracat
yapıyoruz; 14 milyar dolarlık bir altın ithalatı var, bunun
gerekçesi ne? Geçmişteki gibi bir altın hareketi mi? Bu hareketin
gerekçeleri ne? Birleşik Arap Emirlikleri’ne 5 milyar dolarlık
altın ihracatının gerçeği ne? Türkiye altın üreticisi
değil, işlediğini satarsa ihracat sayılır. 2012 büyüme
rakamlarında yüzde 1 altının etkisi vardı. O zaman da böyle
rakamlar vardı. Ben buna dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 2012’de olanlar
da bugün ortalığa pislik olarak dökülüyor. Ve bugün izaha muhtaç
rakamlar bunlardır.
Sürem bitti. Söylenecek çok şey var.
İnşallah daha sonraki seferlerde de bunları söyleriz.
Hepinize saygılar ve sevgiler. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Budak.
Şimdi söz sırası Çorum
Milletvekilimiz Sayın Tufan Köse’ye aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Köse, süreniz sekiz dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Rekabet Kurumunun bütçesi hakkında söz
aldım.
Rekabet Kurumu, mal ve hizmet
piyasalarının serbest ve sağlıklı bir rekabet
ortamı içinde teşekkülünün sağlanması amacıyla
kurulmuş bir bağımsız denetim kuruluşu. Şöyle
baktığımızda, bu kuruluş bağımsız
mı, bağımsız olması mümkün mü? Bütün üyeleri,
başkan ve üyeleri iktidar tarafından atanan bir kurumun
bağımsız olması düşünülemez. Şeffaf mı?
Şeffaf olması da düşünülemez. Tanımında “Hiçbir organ
ve makamdan emir ve talimat almaması gereklidir.” diye yazıyor, böyle
bir durum mümkün mü Türkiye Cumhuriyeti’nin bulunduğu 2017
yılında? Türkiye’de yargı bile bağımsız
değil. Rekabet Kurumu Başkanı burada mı bilmiyorum, “Ben
bağımsızım, bağımsız karar vereceğim.”
diyecek olsa şaş kaza vallahi, ya FETÖ’cü diye cezaevine
tıkılabilir ya görevinden uzaklaştırılabilir, her
şey başına gelebilir yani yargının bile
bağımsız olmadığı bir yerde Rekabet Kurumunun
bağımsız olması düşünülemez. O anlamda da Rekabet
Kurumu görevini layıkıyla yapmamakta ve iktidarın sopası
olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, ben Rekabet Kurumu hakkında
da konuşacağım ama genel olarak bu kurum hakkında, rekabet
hakkında biraz çeşitlemeler yapacağım.
Şimdi, geçenlerde Sayın Başbakan bir
konuşma yapmış, diyor ki kamu görevlilerine: “Kaynakları
kullanırken âdeta kılı kırk yarın.” “İsraftan
uzak durun.” “Kibirlenmek yok, böbürlenmek yok, tevazudan vazgeçmeyin, her
yaptığınızın hesabını hem Hakk’a hem halka
vermek zorundayız.” demiş.
Şimdi, Rekabet Kurumu hakkında bazı
dedikodular geziyor, Sayın Başkan ya da Sayın Bakan bu konularda
bilgi versin istiyoruz. Rekabet Kurumunun Ankara’nın en gözde yerinde,
Bilkent’te bir binası var, binasına son günlerde tadilat
yapıldığı ve odalarına banyo, duş, vesaire
eklendiği söyleniyor. Ben merak ediyorum gerçekten, yani evden duş
alıp çıkıyorsunuz, Rekabet Kurumunda ne iş
yapıyorsunuz ki de duş almanızı gerektirecek bir ortam var;
bunu izah ederseniz seviniriz.
Şimdi, geçmişte Amerika Birleşik
Devletleri İstanbul’daki büyükelçiliğini Ankara’ya
taşımakta biraz zorlandı, birkaç sene aradan sonra
taşıdı. Ben, bunun sebebini araştırdım
-başka sebepleri de olabilir ama- sebeplerinden birisi de Ankara’nın
o dönemki sosyal donatılarının yeterli olmaması diye izahat
verdiler. Şimdi Ankara’nın sosyal donatıları Allah’a
şükür 2017 yılında çok güzel; çok güzelken, kurumun merkezi Ankara’dayken
kurum tutuyor yirminci yıl kutlamalarını İstanbul’da
yapıyor. Yani, bir Ankara-İstanbul rekabeti mi yaratmak istiyorlar
hani Rekabet Kurumu ya; bunu merak ediyorum, bunu öğrenmek istiyorum.
Tabii, gitmişler orada, öyle alelade bir otelde de kalmamışlar,
çok lüks bir otel -reklam olmasın diye ismini vermek istemiyorum-
başka otellerden de fiyat almışlar mı bunu da merak
ediyorum? Örnek olsun, sadece basit bir odanın konaklaması
kahvaltı dâhil 340 dolar yani yaklaşık 1.300 lira. Suit odalar
ki, suit odalarda da kalmışlardır, 3.600 lira.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Gecelik mi?
TUFAN KÖSE (Devamla) – Tabii gecelik, 929 dolar bir
geceliği.
Kral dairesi de var, onlar çok daha pahalı,
onları söylemiyorum; orada kaldıklarına inanmak bile istemem.
Yani, 3.600 liralık bir odada kalacak kadar israfı niye
yapıyorsunuz bu kadar yoksul bir ülkede yaşarken, dünyada
yoksulluğun en fazla olduğu ülkelerden birisi olduğumuz hâlde?
Yani, bu konu aydınlatılması gereken bir konu ki Başbakan
da bu anlamda israfın haram olduğunu söylüyor. Yani
Ankara-İstanbul rekabeti mi yaratıyorsunuz bunu merak ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
Rekabet Kurumu görevini yapmıyor dedim. TESK verilerine göre -az önce
Sayın Çetin Osman Budak da söyledi- 2017 yılında 70 bin esnaf
iş yerini kapatmış, 70 bin esnaf kepenk kapatmış,
küçük esnaf -hepimiz biliyoruz- zincir mağazaların
karşısında eziliyor. Zincir mağazalar neredeyse köylere
girmiş yani 81 il, 800’den fazla ilçe, binlerce mağaza. Köylere kadar
giren bu zincir mağazalar varken hâlâ iktidarın temsilcileri
çıkıyor geliyor, burada diyorlar ki: “Ahi Evran, Ahilik
geleneği, dayanışma…” Ya, şu
yaptıklarınızı ve bu zincir mağazaların
ulaştığı sayıyı eğer Ahi Evran duysa, bilse
inanın yattığı yerde yatamaz, kemikleri sızlar.
Yine, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı geçtiğimiz günlerde et ithalatı yaptı
biliyorsunuz. Et ithalatını, etleri satmak üzere köylere kadar giren
bu iki zincir mağazaya verdi -onların da isimlerini vermiyorum- yani
böyle bir ortamda rekabet etmek ya da böyle bir ortamda esnafın
yaşaması mümkün müdür, Rekabet Kurumuna sormak istiyorum?
Arkadaşlar, İran’la altın ticareti…
Bakın, İran’la altın ticareti, önüne yatılan, efendim,
madalya takılması gereken, cari açığın yüzde 15’ini
kapatan Reza Zarrab diye -şimdi “şarlatan” diyorsunuz ama o zaman
şeref madalyası takmak istiyordunuz- bu adama ve Halk Bankasına
verilmiş. Yani, Türkiye’de başka altın ticareti yapacak iş
adamı kalmadı mı da sadece Reza Zarrab’a veriliyor ya da başka
kamu bankası… İlla kamu bankası üzerinden yapılacaksa Halk
Bankasından yani Genel Müdürü rüşvetçi olan Halk Bankasından
başka banka yok muydu da Halk Bankasına verildi? Niye “Burada
haksız rekabet var.” diye Rekabet Kurulu bu işlere el uzatmadı?
Yani illa şikâyet etmek mi gerekiyor? Şikâyet etmek sizin… Kendiliğinizden
bu konularda ön alamaz mıydı Rekabet Kurumu? Almamış ve
bugün ülkemizi Amerika’da ve dünyada rezil eden bir tablo ortaya
çıkmış.
Şimdi, tabii, kurumlar görevlerini yapsalar…
Gelişmiş demokrasilerde kurumlar görevlerini yaptığı
için ülkeler başka yerlerde rezil olmuyor. İşte, Rekabet Kurumu
ya da mahkemeler zamanında görevlerini yapsalar da bunları
yargılasalardı bugün biz bu duruma düşmüş
olmayacaktık.
Şimdi, yine, şey var, Genelkurmay
Başkanımız var Hulusi Akar. Yine Rekabet Kurumunun konusu bu da.
Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı, 15 Temmuz darbe girişiminin
engellenmemesi ve sonra da aydınlatılmaması için kendi
aralarında böyle tatlı bir rekabete girdiler, tatlı bir
rekabete; daha sonucunu da almış değiliz. Bu Hulusi Akar
tutmuş, Kayseri’de bir cami yaptıracakmış,
yaptırsın, Allah hayrını da kabul etsin. Tabii, çok okul
eksiği de varmış ama okul eksiği de önemli değil, öyle
takdir etmiştir, o da doğrudur. Şimdi, Büyükşehir Belediye
Başkanı Mustafa Çelik açıklama yapmış, diyor ki:
“Birçok hayırseverimiz bu camiyi yaptırmak istiyordu ama biz,
şehrin mezarlığı şehrin bütününü ilgilendiriyor diye
teklifleri kabul etmedik. Mevzubahis Genelkurmay Başkanı olunca ona
hayır diyemedik.” E, burada da bir haksız rekabet var. Sıradan
vatandaşlar oraya cami yaptırmak, hayır işi yapmak isterken
engelleniyor, Büyükşehir Belediyesi izin vermiyor, Hulusi Akar deyince -ki
rekabeti de bilir Hulusi Akar, işte rekabet ettiler dedim MİT
Müsteşarıyla- Hulusi Akar mevzubahis olunca oradaki camiyi
yaptırma iznini Hulusi Akar’a veriyorsunuz.
Şimdi, yine rekabet diyeceğim.
Arkadaşlar, bir de soylu Bakanımız var biliyorsunuz, Süleyman
Soylu. İftirada, karalamada -ben tam adını söylemeyeceğim-
övgüde -onun seviyesine düşmek istemediğim için söylüyorum- bununla
rekabet edebilecek herhangi bir siyasetçi, bürokrat veya Türk
vatandaşı ben tanımıyorum. Şimdi, Sayın
Cumhurbaşkanı hakkında ben şimdi bu sözleri söylesem
vallahi AKP sıralarından birileri beni burada kürsüden indirmeye ve
dövmeye kalkabilir. Bu vatandaş “Paçalarından yolsuzluk akıyor.”
demiş “Boyan döküldü Recep Tayyip Erdoğan.” demiş, “Kendisini
padişah olarak görüyor.” demiş, “Başbakan, rantın
babası.” demiş. Şimdi, bununla biz nasıl rekabet
edeceğiz, böyle bir iftirayla? (CHP sıralarından
alkışlar) Sayın Başbakana, Recep Tayyip Erdoğan’a bu
kadar iftira atmış, dönmüş, bu soylu Bakanımız
dönmüş, Sayın Genel Başkana -ya, sen arkana
almışsın devasa İçişleri Bakanlığı
bürokrasisini, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma, en son sen
tehdit edeceksin, birilerini tehdit edeceksen- diyormuş ki:
“Kılıçdaroğlu, senin aklın gibi ipin de çürüktür, sen onu
da beceremezsin, sana açık açık söylüyorum, sen bittin.” Hadi oradan,
haddini bil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TUFAN KÖSE (Devamla) – Sayın
Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum.
Buyurun Sayın Köse.
TUFAN KÖSE (Devamla) – Ben onun seviyesine
düşmek istemiyorum.
Şimdi, tabii, daha sonra Sayın
Başbakan hakkında, şimdiki Cumhurbaşkanımız
hakkında da çok övgü dolu sözler söyledi. “Kanım akmadan senin
yanından ayrılmayı Allah bana nasip etmesin.” de diyor. Yani
neyi gizliyorlar, neyi gizliyor, neyi saklıyor belli değil. Ben
inanıyorum, çok uzun bir zaman geçmeden aradan Sayın Genel
Başkan Kılıçdaroğlu için de övgü sözleri dizebilir. Biz ona
da inanmayacağız. Sevgili AK PARTİ’li milletvekili
arkadaşlarım, sevgili vatandaşlarım, Sayın Soylu’nun
ne övgüsüne ne iftiralarına sizler de inanmayın.
Rekabet Kurulu görevini yapmıyor
arkadaşlar. Beş tane şirket 300 milyar dolarlık ihale
almış, hiçbir soruşturma yok haklarında. Buna benzeyen
onlarca, yüzlerce örnek var. CHP’li belediyelerde müfettişler kadrolu
personel gibi çalışıyor, mesela orada da bir haksız rekabet
var. Yani gitsinler AK PARTİ’li belediyelerde de çalışsınlar.
Neresinden tutsak Rekabet Kurumu boş bir kuruluş, iktidarın
sopası olmuş. O nedenle biz bütçeye “hayır” diyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Şimdi söz sırası Balıkesir
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Akın’a aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Akın, buyurun.
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir) –
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
bütçesi üzerine grubum adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, iktidarın
ikide bir de “millet yararına, kalkınma dostu, millî, yerli” diyerek,
hatta en son da şimdi “akıllı kömür” diyerek yeni yeni
yandaşa proje kazandırma projeleri hızla devam ediyor.
Bakın en son da Akkuyu Nükleer’in temeli atıldı.
Hayırlı olsun. Yalnız bu Akkuyu Nükleer’in halka bir
faydası yok. Kime faydası var? Yandaşa ve yandaş sermayeye
faydası var. Şimdi, halkımıza katkısı yok
diyoruz. Neden diyoruz, onu da izninizle anlatmak istiyorum.
Bakın, TETAŞ
aracılığıyla verilen fiyat garantisinin rakamı tam
12,35 dolar/sent yani ne kadar? 47 lira. 47 lira bugün için, dolar bazında
olduğu için. Şu an serbest piyasada elektrik fiyatı ne kadar?
15-17 lira arası. Yani bu demek oluyor ki aynı köprülerdeki gibi çok
daha büyük bir yük vatandaşın sırtına bindirilecek.
Sayın Bakan, bu şekilde, bu tip
uygulamalarla elektrik fiyatlarından yakınan
halkımızın faturasını nasıl indireceksiniz? Bunu
anlatırsanız çok mutlu olacağız.
Çok değerli arkadaşlarım, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı bin megavatlık RES, YEKA
ihalesini 3,48 dolardan yaptı. Yani bu ne kadar ediyor? Yaklaşık
13 lira 2 kuruş. Diğeri ne kadardı? 47 lira.
Şimdi, mevcut kaynaklarımızın
yetmediği üzerine kurulan bu tez ve nükleerden başka hiçbir
alternatifimiz yok yanıltmacasının geçerli
olmadığı artık bütün dünya tarafından
açıklanıyor. Geçen gün bir bilimci dedi ki “Dünyanın
elektriğini bile yenilenebilirle karşılayabiliriz.”
Şimdi, ben bunu sormak istiyorum: Buradaki
ısrar niye? Buradaki ısrar vatandaşın elektrik
fiyatını düşürmek mi, yoksa yandaşı daha da fazla
zengin etmek mi?
Şimdilerde bir de bu nükleerle ilgili bir
gelişme oldu, inşallah Sayın Bakanımız buna da cevap
verir. Bu şirket, Rus şirketi “CEO”sunu tek denetleyici olarak
yönetmeliğe koydurdu, anlaşmaya.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bakın, Rus devleti, şirketi bütün bu tedbirleri neredeyse tüm
kaymaklı ihaleleri alan yandaşlara güvenmediği için aldı.
Kesinlikle bu karar bu yandaş şirketlere güvenilmediği için
alındı. Şimdi, Rusların bile güvenmediği ve aynı
zamanda milletimize rahatlıkla küfreden, hakaret eden bu kişiye siz
neden güveniyorsunuz? Bunu açıklarsanız mutlu olacağız.
Çok Değerli Sayın Bakanım, demin
söyledim, “akıllı kömür” diye bir şey çıktı.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Bakan dinlemiyor ki!
AHMET AKIN (Devamla) – Bu akıllı kömür ne
yönden akıllı, nesi akıllı bunu da kamuoyuna
anlatmanızı sizden rica ediyorum.
Bakın, Hükûmetin politik
başarısızlıkları ortada yani burada sekiz dakika
değil, Sayın Başkanım on dakika verse anlatmamıza
imkân yok. Yalnız şöyle bir durum var: Dünya Madenciler Günü’nde
maalesef 3 tane maden kazası, maden cinayeti işlendi orada; “iş
kazası” diyelim, “iş cinayeti.” Maalesef kara elmas buradaki
işçilerimize, madencilerimize tabut oluyor değerli arkadaşlar.
Çok acıdır ki Zonguldaklı bir
madencimiz şöyle diyor: “Aşağıda ölüm var, yukarıda
açlık. Aşağıdaki ölüm olasılık, yukarıdaki
açlık kesin.” İşte, işin özeti bu. Bunu Zonguldaklı
madencimiz gayet güzel şekilde özetlemiş.
Değerli arkadaşlar, bakın,
madencilerimize ölümü gösterip sıtmaya razı eden AKP Hükûmetinin ta
kendisidir. Güvencesiz, sendikasız, yerin tam 7 kat dibinde, ekmek
parası için ölümü göze alarak çalışan maden işçilerinin
Hükûmetin gözünde zerrece değeri yok; bunu işçilerimiz dâhil biliyor.
Maalesef bunun ortadaki tespiti ve belgesi de bu ülkenin yönetiminin en
tepesindekinin, maden kazalarına “fıtrat” demesinden geçiyor.
Olması gereken, elbette, sahip olduğumuz zenginliklerimizi ortaya çıkartıp
bunları kamusal bir anlayışla üretmektir ama gelin, görün ki
mevcut iktidar döneminde redevans sistemiyle, taşeronlaşma yöntemiyle
madencilik sahaları özel sermayeye peşkeş çekiliyor. Peki,
madencilerimizin çalışma koşulları, ücretler ne oluyor?
Daha da kötü hâle geliyor.
Sayın Bakanım, madenciliği güvenceli
hâle getirmek zorundasınız. “Fıtrat” diyerek, “kaçak” diyerek,
“Denetleyemedik.” diyerek, “Terör tehlikesi vardır.” diyerek bundan
sıyrılamazsınız. Nasıl yandaşa sahip
çıkıyorsanız madenciye de sahip çıkmak ve onun güvenliğini
sağlamak zorundasınız; bu, sizin asli görevinizdir.
Çok değerli arkadaşlarım,
halkımız da, ayrıca, biliyorsunuz, her hafta benzine zam
olayını televizyonların karşısında
öğreniyor. Öyle bir duruma geldi ki: Bir gün zam, bir gün indirim; bir gün
zam, bir gün indirim. Ama ortada olan durum şu: Hükûmet vatandaşa
kaşıkla verip kepçeyle geri alıyor maalesef. Hükûmetin bu durum
için açıklamasıysa: Otomatik olarak kurulmuş bir sistem var,
buna ne bakanlıklar karar veriyor ne Hükûmet karar veriyor ne de Enerji
Bakanlığı karar veriyor.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Ama Sayın Bakan
dinlemiyor ki.
AHMET AKIN (Devamla) – Sayın Bakanım, biz
de burada halkın adına konuşuyoruz, lütfen sekiz dakika
saygı göstermeyi öğrenin, ayıp ya! (CHP sıralarından
alkışlar) Burada konuşuyoruz, orada yüzümüze bakmıyorsunuz.
İkide bir “Sayın Bakanım” diyorum, “Sayın Bakan” dahi
demiyorum, orada sohbet ediyorsunuz.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Külünk, başka
zaman yapın, iş takiplerini başka zaman yapın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Dinliyor zaten,
ne yapsın daha? Konuşmanı yap.
SALİH CORA (Trabzon) – Genel Kurula
konuşacaksın, Bakana değil.
AHMET AKIN (Devamla) – Onun için sizden rica
ediyorum dinlemenizi.
BAŞKAN – Sayın Akın, buyurun.
AHMET AKIN (Devamla) – Bakın, madem bu fiyatlar
otomatik olarak düşüyorsa kur düştüğü zaman neden fiyatlar
düşmüyor? Milletin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz? Bakın,
siz benzin istasyonlarını, akaryakıt depolarını vergi
dairesine çevirdiniz, vergi dairesine, bunu herkes biliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Metin, Almanya’dan
çağırıyorlar, rahat bırak Bakanı.
BAŞKAN – Sayın Akar, lütfen efendim.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Seninle birlikte
gideceğiz.
AHMET AKIN (Devamla) – Yalnız biz
ısınmadan örnek verelim.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
ısınmayan bir evde yaşayabilir misiniz, bunu size soruyorum.
Yaşayamazsınız ama doğal gazdan, sanki çok önemli bir lüks
malzemeymiş gibi, ÖTV ve lüks tüketimmiş gibi yüzde 18 KDV
alıyorsunuz.
Sayın Bakanım, tam bir sene evvel, evlerde
ısınma amacıyla kullanılan doğal gazla ilgili bir
kanun teklifi hazırladım. Burada evlerde ısınma
amacıyla kullanılan doğal gazın hem ÖTV’sinin
alınmaması hem de KDV’sinin yüzde 1’e düşmesi için bir teklif
verdim. Bütçe görüşmelerinde de size tekrar bununla ilgili bilgi verdim.
Şimdi, sizden ricamız… 2012 yılında Dünya Enerji Konseyi
Türk Milli Komitesi de bunun bu şekilde yapılmasını size
tavsiye etti. Zaten siz de her fırsatta Hükûmet olarak halktan yana
olduğunuzu, işte “Biz her zaman halkımızın
yanındayız.” diyorsunuz. Onun için, diyoruz ki: O zaman gelin, buna
destek verin, el birliğiyle iktidar muhalefet milletin ısınma
faturasını düşürelim. Zaten BOTAŞ’ın artık vergi
şampiyonu olduğunu bilmeyen de kalmadı yani “Para yok.” deme
hakkınız da yok.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
normalde hükûmetlerin hesabı tam bağımsız bir ülke
yaratmaktır ama 2000 yılında, geldiğimiz noktada ülkemizin
bağımsızlığı, enerjide dışa
bağımlılığı yüzde 67’ydi, şu anda yüzde 76.
Yani herkes gidiyor başka yere, biz gidiyoruz tersine. Bu şekilde tam
bağımsız bir Türkiye'yi nasıl yaratacağız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) - Başkanım, bir
dakika rica edebilir miyim, bir de konuşamadım.
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Akın, buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Âdet hâline geldi
ya.
AHMET AKIN (Devamla) – Sayın Bakanım, biz çözüm
önerilerimizle ve yapıcı muhalefetimizle hep sizlerle beraber olduk
çünkü bu enerjinin, enerji politikasının partisi olduğuna
inanmıyoruz. Onun için el birliğiyle çözmek için mücadele ediyoruz.
Biz bunun için bir proje geliştirdik, enerji kooperatifçiliği.
Bununla ilgili uygulamalar da var. Bu enerji kooperatiflerini gelin, el
birliğiyle büyütelim, Türkiye’nin her yerine bunu lanse edelim ve bu
şekilde ülkemizin ucuz elektriğe kavuşmasını, halkımızın
elektrik piyasasının içinde olmasını el birliğiyle
yapalım.
Sayın Bakanım, bir konu daha var,
zamanım yeterse onu da söylemek istiyorum.
Bu arada biz enerji kooperatiflerimizi
belediyelerimizde kurmaya başladık. İnşallah, Allah’ın
izniyle yakın zamanda üretime geçeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir konu daha var, bu konu çok önemli:
Eskişehir’de, Eskişehir’in gövesinde, Alpu Ovası’nda, verimli
topraklarda, buğday deposunda termik santral yaptırılmak
isteniyor.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Amasra’ya
da yapıyor, üç bin yıllık geçmişi olan Amasra’ya da
yapıyor.
AHMET AKIN (Devamla) – Allah aşkına,
Sayın Bakanım, siz bu işi bilen birisiniz. Oraya termik santral
yapılabilir mi? Onun için bu konuda da sizden destek istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) – Ayrıca, son olarak,
Sayın Bakanım, sizlerin görevi Balıkesir’den Van’a, Hakkâri’den
Edirne’ye bütün vatandaşlarımıza ucuz elektrik, ucuz doğal
gaz sağlamak, halkımızı sömüren, kamu
kaynaklarını yandaşlara peşkeş çeken ihaleler
düzenlemek değil. Sizden ricamız yüzünüzü halka dönün. Bu ülkede
çocuklarını ısıtamadığı için Emine Akçaylar
ve anneler intihar etmesin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akın.
Şimdi söz sırası Kocaeli
Milletvekilimiz Sayın Haydar Akar’a aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Akar.
Sayın Akar, süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; Enerji
Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşacağız, 2018
bütçesini değerlendireceğiz. Bir de Enerji
Bakanlığının faaliyetlerini şöyle gözden
geçireceğiz. Ben burada Enerji Bakanlığındaki yolsuzluklara
ya da Türkiye’de bugünlerde yaşanan adalar polemiğine falan girmeyeceğim,
direkt Enerji Bakanlığını konuşmak istiyorum. Konum da
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu nedir?
Elektriği, doğal gazı, petrolü ve LPG’yi denetleyen,
lisanslarını veren, tarifelerini tespit eden, ihaleler yapan bir
kurum. Peki bu kurum… Önce elektrikten başlayalım isterseniz. Biraz
evvel arkadaşım da anlattı, elektrik bugün 2 sentten yola
çıkıyor üretim tesislerinden, ortalama 2 sentten yani 7 kuruş
Türk parası karşılığı, 7 kuruştan yola
çıkıyor elektrik. Bunun içerisinde hidroelektrik santralleri var
termik santralleri var, bunun içerisinde doğal gaz dönüşüm
santralleri var ve rüzgâr enerjisi ile güneş enerjisini de katabiliriz. Bu
7 kuruştan yola çıkan elektrik 16 kuruşa dağıtım
şirketlerine veriliyor. Verilme gerekçesi arkadaşlar, sizlerden önce
yani on beş yıllık AKP iktidarından önce
başlatılan doğal gazla elektrik üretimi ve yap-işlet-devret
modellerinden kaynaklanıyor çünkü garanti alımları verildiği
için ve doğal gazın fiyatı pahalı olduğu için bir anda
o 7 kuruşluk elektrik 16 kuruştan satılmak zorunda kalıyor.
Peki, vatandaşa böyle mi yansıyor? Hayır. Dağıtım
şirketleri, 5 kuruş da orada konuluyor ve 21 kuruş
vatandaşa yansıyor.
Şimdi, dağıtım şirketleri
deyince daha önce bunu TEK diye bildiğimiz, bizim çocukluğumuzda TEK
vardı, daha sonra beş altı kuruma ayrıldı,
bunların hepsi dağıtımdan vazgeçtiler ve 12,3 milyar dolara
bu dağıtım şirketleri özelleştirildi. Aslında dağıtım
şirketlerinin tüm altyapısı devlet tarafından
vatandaşların vergisiyle yapılan bir altyapıydı. Bu
dağıtım şirketlerin süreleri tamamlandığında
tekrar bunların geri döneceğini umuyorum. Tabii, 21 kuruşa
vatandaşa ulaşan bu elektriğin dağıtım şirketlerinden
sonra fiyatı bir anda ne oluyor; artmaya başlıyor. Buraya
gelmeden önce bu doğal gazı açıklamak istiyorum. Ya,
Bakanın açıklamalarında da var. Geçen gün bir grubun işte
termik santral hikâyesini anlatırken yerli kaynaklara dönülmesi
gerektiğini, kömüre dönülmesi gerektiğini söylüyor. Bunu söyleyen
aynı Bakan nükleer santralin yapılması için de çaba sarf ediyor.
Bakın, nükleer santralde, toplam 2 nükleer santralde yaklaşık
8.800 megavatlık bir elektrik üretilecek. Hatırlayın, daha
önceki Enerji Bakanı döneminde Afşin Elbistan’daki kömür kaynaklarımızdan
8 bin megavatlık elektrik ürütme şansımızın
olduğunu ifade ettiler. Hatta Dubaili bir firmayla da anlaşma yapmak
üzereyken bozulmuştu. Termik santrali uzun uzun konuşabiliriz ama
nükleer santrale bugün için Türkiye'nin ve gelecek için Türkiye'nin ihtiyacı
yok, aslında kömür kaynaklarımız bunun için yeterli. O günü
konuşurken -yanlış hatırlamıyorsam- “7 milyar
kilovatlık elektrik üretecek.” dedikleri santral de ithal kömürle elektrik
üretecek bir santral çünkü Hattatların Taşkömürü Kurumundaki faaliyetlerine
bakarsanız -bugün 5 milyon tondan 1 milyon tonun altına
düşmüş taş kömüründeki- taş kömürünü ele geçirme
faaliyetlerine bakarsanız o şirketin ne kadar sabıkalı
olduğunu, Türkiye için bir şey yapmayacağını, sadece
kendi ceplerini doldurmak için adım atacağını
açıklıkla ifade edebilirim. Onun için nükleer santralin bir
başka boyutu var: Yaptığınız anlaşma nedeniyle,
bakın, 7 kuruşa mal olan bir elektrik, garanti alımla 50
kuruşa alınacak. Yani neye alınacak? 12,5 sente alınacak,
bugünkü fiyatlarla söylüyorum, 50 kuruşa. Bunun vatandaşa yansımasını
biraz sonra söyleyeceğim. Ne söyleyeceğim? 21 kuruşa
dağıtım şirketlerine mal olan elektrik, bu nükleer
santraller geldiği zaman belki de 40 kuruş, 50 kuruştan
dağıtım şirketlerine gelmiş olacak. 21 kuruşa
gelen bu birim fiyata, üzerine -1 kilovatsaatlik elektrik-
dağıtım bedeli adı altında 11,57 kuruş daha
ekleniyor. Dağıtım bedeli nedir biliyor musunuz arkadaşlar?
Dağıtım bedelinin içinde tel var, dağıtım
bedelinin içerisinde direk var, trafo var, kayıp kaçak var, işletme
var, bakım var yani elektriğiniz kesildiğinde, bir arıza
yaptığında çağırıyorsunuz ya
dağıtımcı şirketi tamir etmesi, onarması için,
işte içerisinde onun da maliyeti var, onun içerisinde sayaç okuma var;
buna “dağıtım bedeli” diyorlar. Dağıtım bedeliyle
beraber, birim fiyat toplamda 33,180 kuruşa çıkıyor. Burada
dikkat edilmesi gereken konu şu: Bu hükûmetler döneminden önce tüm
yatırımlar vatandaşın ödemiş olduğu vergilerle
yapılıyordu. Hatta güzel bir söz vardır: “Vergi ödeyin ki size
yol, su, elektrik olarak geri dönsün.” Artık, dönmüyor; yol, su, elektrik
olarak dönmüyor çünkü vatandaş kendi yatırımını kendi
yapıyor. Çektikleri 1 metre teli de diktikleri her direğin
parasını da aboneden tahsil ediyorlar.
Hemen peşinden yüzde 1’lik Enerji Fonu ve yüzde
2’lik TRT payı var. Enerji Fonu için aslında yasa şunu diyor:
“Bu dağıtım şirketleri tarafından kendi
kârlarından yüzde 1 olarak altyapı için devlete ödenecek para.” Bunu
da faturaya yansıtıyorlar. Bugün tüketiciler mahkemeye verse bu yüzde
1’lik payı çatır çatır geri alırlar. Ama, binlerce
insanın mahkemeye verme şansı olmadığı için yüzde
1’iyle ne yapıyorlar; gidiyorlar vatandaştan alıyorlar. Oldu mu
size 33 kuruş elektrik; bakın, 7 kuruşla yola çıkan
elektrik. Sonra da bütün bu vergilerin bir de KDV’sini alıyorlar. KDV’sini
aldıktan sonra -yüzde 18- 41 kuruş, 41,19 kuruş. Kaça
çıkmıştı yola bu elektrik? 7 kuruşa
çıkmıştı. Tam 6 katına vatandaşa
satıyorsunuz.
Sayın Bakan, on beş yıldır
ülkeyi yönetiyorsunuz. Ülkeyi yönetmek için vatandaşın
oylarını talep ettiğinizde, refah getireceğinizi ifade
etmiştiniz. Peki, refah bunun neresinde? 200 kilovatlık elektrik
yakan bir standart aile, 43 lira ödemesi gereken faturayı 82 lira olarak
ödemek zorunda kalıyor.
Şimdi, çok güzel bir şey
yapmışlar, diğer ülkelerle
karşılaştırmışlar. Plan ve Bütçede elektrik
fiyatlarını diğer ülkelerle
karşılaştırmışlar, OECD ülkeleriyle
karşılaştırmışlar. Sayın Bakan ya kendini
çok zeki zannediyor ya da bürokratları çok zeki zannediyor. İkisinde
de doğal gazda da elektrikte de en ucuz elektrik satan 1’inci ülke, 2’nci
ülke konumuna konuşlandırmışlar.
Şimdi, bakıyorum, bir tane örnek vereyim:
Mesela, Lüksemburg bunların yaptığı sıralamada 8’inci,
10’uncu sırada pahalı elektrik satan ülke olarak gözüküyor. Biz de
2’nci sırada gözüküyoruz yani ucuz elektrik sattığımızı
iddia ediyorlar. Bizdeki asgari ücret 305 euro -euro bazında
yapmışlar- 2 bin euro Lüksemburg’ta. 2 bin euro ayda cebine koyan
vatandaşın ödediği elektrik fiyatı ile 305 euro cebine
koyan vatandaşın elektrik fiyatı aynı. Şimdi, Bakan
diyor ki: “En ucuz elektriği biz satıyoruz.” Ya bürokratları
aklımızla dalga geçiyor ya Bakan çok zeki, kendisi
aklımızla dalga geçiyor bizim. Yemezler Sayın Bakan! (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, sürem çok az kaldı doğal gaza girmem
lazım, her biri ayrı bir konu tabii bunların. Şimdi,
“Doğal gazı 79 ile getirdik, 300 küsur tane ilçeye getirdik.” diyor.
Bir analiz yaptım, konutlarda doğal gaz kullanım oranı
sadece yüzde 6 arkadaşlar. Niye yüzde 6 biliyor musunuz? Vatandaşın
doğal gazı kullanabilmesi için, kombisinden tesisatına kadar,
bir asgari ücretlinin bir yıllık maaşını vermesi
lazım tesisatı yaptırabilmesi için.
İkincisi: Yüzde 6,7 ama yüzde 6,7
oranının yüzde 80’i de on beş yıllık AKP
iktidarından önceki dönemlerdeki doğal gazı getiren hükûmetlerin
gittiği şehirlerde. 5 tane şehir var; İstanbul, Ankara,
İzmir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) – Saymama müsaade edersiniz
diye umuyorum.
BAŞKAN – Sayın Akar, sözlerinizi
tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Devamla) – İstanbul, Ankara,
İzmir, Kocaeli ve Bursa illeri yüzde 75’ini kullanıyor konutlarda
arkadaşlar doğal gazın. Yani, Bakan diyor ki: “Biz doğal
gazı getirdik.” Getirdin ne oldu? Kapıya bıraktın,
şehrin girişine bıraktın. Sonra? Dağıtım
şirketlerine ihale ediyorlar. Eskiden dağıtım
şirketleri yoktu, devlet yapıyordu, her yere getiriyordu. Benim bir
Akmeşe beldem var Kocaeli’de, İZGAZ özel dağıtım
şirketlerine satıldıktan sonra tam on yıldır oraya
doğal gaz gitmesi için uğraşıyoruz. Ha, bu
dağıtım şirketleri kendi ceplerinden yapmıyorlar bu
yatırımı, yine abonelerden alıyorlar bunun
parasını. Orada bir dezavantajı var dağıtım
şirketlerinin, yirmi iki yıla yayıyorlar bunun geri
dönüşümünü, bu nedenle de bugün doğal gazı
dağıtamıyorlar. Gerçi çok da önemli değil
dağıtmaları çünkü yüzde 100’ü -yüzde 1 falan diyorlar Türkiye
üretimi ama- yabancı bu doğal gazın arkadaşlar.
Evet, şimdi söylemek istediğim son söz
şu: Yani devlet vergilerle vatandaşı hırpalıyor,
vatandaşı yaşamaz hâle getiriyor, sıkıntısı
büyük. Ben de merak ediyorum: Eğer Man Adası’na siz suda, elektrikte,
doğal gazdaki vergileri vermemek için gidiyorsanız bize de söyleyin,
biz de oraya gidelim, aboneliklerimizi orada açtıralım diyor,
hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Akar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Akar,
getir o giden dekontları, getir. Hâlâ getiremiyorsun, hâlâ getiremiyorsun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çok boşuna
konuşuyorsun! Hakikaten çok boş adamsın!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sensin boş
adam! Senden boşu yok bu Mecliste be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen çok boş
adamsın!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dekontları
getir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İki senedir grup
başkan vekilisin, iki senedir aynı şeyleri tekrarlıyorsun, ezberlenmiş
cümleleri.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dekontları
getir, İstanbul’daki adamların listesini getir. Atıyorsun
boyuna. Atıcı, atıcı… Sadece atarsın sen!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çok boşsun Mehmet, çok
boş!
BAŞKAN – Sayın Akar, teşekkür ettik.
Şimdi söz sırası Balıkesir
Milletvekilimiz Namık Havutça’ya aittir.
Sayın Havutça, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) –
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Değerli Başkan, değerli milletvekilli
arkadaşlarım; Bor Araştırma Enstitüsü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii “bor” denildiğinde Suudi Arabistan’da
petrol ne ise, Rusya'da doğal gaz ne ise Türkiye'de de borların dünya
stratejik önemi bütün tarafsız, taraflı, herkes tarafından kabul
edilmektedir.
Bakın “borlar” denilince akla hemen
özelleştirme uygulamaları geliyor. Neden öyle Sayın Bakan? Çünkü
Osmanlı Dönemi’nden beri dünyanın en stratejik madeni olarak
yabancı şirketler tarafından işlenmiş olan bor
madenleri, sürekli uluslararası emperyal şirketlerin
ağzını sulandırmıştır.
Bakın, Türkiye'nin önüne borların
özelleştirilmesiyle ilgili argümanlar sürekli gelmiştir ve biz o
zaman Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımızla
bölgeye giderek, o zaman benim bölgemde bulunan Eti Bor AŞ’yi inceleyerek,
sendikalarla görüşerek borların ülkemiz için ne kadar stratejik
olduğunu bir kez daha orada ifade ettik.
Değerli arkadaşlarım, bugün
borların özelleştirme kapsamından çıkarılması
isabetli olmuştur. Bakın, o kadar önemli ki dünya bor rezervlerinin
yüzde 75’e yakını yani dörtte 3’ü bizim topraklarımızda.
İkinci üretici ABD ve Rusya. ABD ve Rusya'daki bor madenlerinin 2040 ve
2050 yıllarında tükeneceği ifade edilmektedir. Bu, şu anlama
geliyor: Bakın, bugün uzay sanayisinden kimya sanayisine her türlü alanda
sanayinin tuzu olarak değerlendirilen borlar, Türk evlatlarının,
evlatlarımızın, torunlarımızın geleceğini
şekillendirecek. Peki, biz bu piyasanın neresinde varız? Biz ne
üretiyoruz? Biz, maalesef, hâlâ dünya bor piyasasının yüzde
36’sını yani çok büyük bir miktar yaratmasına rağmen
işlenmiş sanayi ürünleri satamıyoruz. Yani borun
hamallığını biz yapıyoruz, parasını bor
çıkarmayan ülkeler kazanıyor. Böyle bir tabloyla karşı
karşıyayız. Peki, bu noktada BOREN (Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü) niye kuruldu? Denildi ki: Bu kıymetli
madenden rafine ürünler üretilmesiyle, uç ürünler üretilmesiyle ilgili, AR-GE
çalışması yapılmasıyla ilgili bir kurum kuruldu. Peki,
bugüne kadar incelediğimizde, Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğinin yaptığı tespiti aynen sizlere okuyorum. “Dünya
rafine bor ürünleri pazarının bugün için toplam 2,5 milyar Amerikan
doları olduğu varsayılıyor. Türkiye'nin bugün için bu
pazardaki payı 899 milyon dolar civarında.” Eti Maden 1978-2000
yılları arasında yaklaşık 400 milyon dolar
yatırım yapmış ve bunun
karşılığında arkadaşlar, 2,8 milyar gelir elde
etmiş. Ve yine 2001-2014 arasında 1 milyar 240 milyon dolar
yatırım harcaması yapmış, 7,1 milyar dolar gelir elde
etmiş. Şimdi, bu kadar önemli yatırımlarla bu kadar kârlar
elde etmiş. Ve yine, ne yazık ki “BOREN’le Eti Bor arasında
kurumun güçlü bir AR-GE altyapısı ve donanımı olmakla
birlikte bugüne kadar kayda değer bir çalışmanın
yapıldığını söylemek zordur." diyor TMMOB. “Zaman
zaman gerek kurumun kendi olanakları gerekse üniversitelerle iş
birliği içinde bir kısım araştırma
çalışmaları yapılmışsa da bunlar bir strateji
içerisinde araştırma sonucu uygulama alanlarıyla ilgili
planlamalar, bir yayın altyapısı ve referans oluşturma
hedefi doğrultusunda yapılmamıştır. Eti Maden
araştırma ve geliştirme çalışmaları
açısından korumacı bir tavır sergilemiştir ve BOREN’le
Eti Bor arasında bir uyum sağlanamamıştır.”
Sayın Bakan, bakın, Türkiye'de sanayinin
altyapısının temeli enerjiye dayanıyor. Bugün Türkiye’mizde
benim bölgemde, Balıkesir’de…
Sayın Bakan, bakın Sayın Bakan, size
sesleniyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Dinlemiyor, dinlemiyor.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Balıkesir borun
merkezi. Balıkesir’de doğal gaz çevrim santralleri
yapılıyor. Ya, bizim ülkemizde doğal gaz var mı? Rusya’dan
getirilen doğal gazlarla Erdek Körfezi’nin kenarına iki tane çevrim
santrali yaptınız. Çanakkale’de onlarca termik santral
yapılıyor Rusya’dan gelen kömürle. Bizim topraklarımızda
kömür var mı o bölgede? Bizim ülkemiz rüzgâr enerjisi ve güneş
enerjisi cenneti, bunu bütün bilim adamları söylüyor. Çanakkale Körfezi
gibi bir körfezin kıyısına, Erdek Körfezi’nin
kıyısına durmadan doğal gaz, kömür santralleri
yapılıyor. Bizim ülkemizde çıkmayan kömürle, bizim ülkemizde
olmayan doğal gazla biz neyin geleceğini planlayacağız?
Bakın, buradan sesleniyorum: Gelin, o bölgede
rüzgâr enerjisi santrallerini, güneş enerjisi santrallerini, borları
atıl olmaktan çıkarıp evlatlarımızın bir
zenginliği olarak kullanalım. Borlardan biz… Durmadan
işçilerimizle ilgili ilk yapılan şey… Özelleştirme
kapsamında taşeronlara verilen bir hizmet var orada. Bakın,
taşeron sistemini kaldıracağınızı
söylediğinizde bölgemizde bizim, gerek belediyede gerek Eti Bor’da
çalışan taşeron kardeşlerimizde büyük bir sevinç
yarattı. Buraya gelmeden Eti Bor’da güvenlik hizmeti veren bir
kardeşim “Namık ağabey, bu taşeron, kamuya geçme işi
bizi de kapsayacak mı?” dedi. Soracağım dedim Sayın Bakana.
Sayın Bakan, size soruyorum: Bu Eti Bor’da güvenlik görevlisi olarak görev
yapan taşeron işçi kardeşimiz kadroya alınacak mı?
Onların adına soruyorum. Ben alınmayacağını
biliyorum çünkü uzun yıllardır, 2011’den bu yana burada milletvekili
olarak çalışıyoruz; burada sizin, işçinin, köylünün,
memurun, öğretmenin lehine bir tek yasa
çıkarmadığınızı biliyorum. Buradan da bir
aldatmaca olduğunu biliyorum. O bakımdan, az sonra, inşallah,
işçilerimizle ilgili müjdeli haberlerinizi verirseniz, Eti Bor’da güvenlik
elemanı olarak çalışan kardeşimizin kadroya
alınmasını görürüz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
burada bütçe görüşmeleri başladığından beri Türk
halkı, bizden kavgasız, gürültüsüz sorunlarının çözümünü
tartışmamızı bekliyor ve gözleri bizim üzerimizde.
Şimdi bir yolsuzluk tartışmasıdır başladı.
Ataşehir Belediyesiyle başlayan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanının çok isabetli bir şekilde, bağırıp
çağırmadan… Arkadaşlar, 2011’de milletvekili olduk. Biz ne
yaptık? Mal beyanlarımızı Meclise verdik. Şimdi, bir
siyasetçi olarak bu yolsuzluk işini, bağırıp
çağırmadan şunu yapmamız lazım: Rıza
Yalçınkaya, Namık Havutça, Tanju Özcan, Haydar Akar, milletvekili;
mal beyanında bulunmuş, annesinin, babasının, amca oğlunun,
teyze oğlunun ne kadar mal varlığı varsa… 2011
yılından bugüne kadar Namık Havutça’nın ne kadar malı
var, bunu tespit etmek bir saatlik iş. Giderseniz tapu dairesine, hatta
gitmeye de gerek yok, tapudan derhâl bunları
çıkarırsınız. Bağırmaya çağırmaya ne
gerek var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çocuklar dâhil.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Sayın Genel
Başkan ne dedi? “Benim, ailemin, hısımlarımın
akrabalarımın mal varlığını,…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Sayın Başkanım,
müsaade eder misiniz…
BAŞKAN – Sayın Havutça, sözlerinizi
tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – “…bunu ortaya
koyalım.” dedi. Gayet basit. Belediye başkanımızla ilgili
bizim aynı saldırı var.
Ben buradan şu çağrıyı
yapıyorum: Başta İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olmak üzere Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı,
hepsinin anasının, babasının, kardeşinin, bütün
hısımlarının mal varlığını
açıklamaya davet ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Enişte, enişte…
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Hesabını versin.
Ve aynı zamanda yargılamaya başlayacaksak bakanlardan
başlayalım, o milyon dolar rüşvet alan bakanlardan
başlayalım.
Ailesi Lozan göçmeni olan bir aile olarak
söylüyorum: Lozan güncellenmez, Lozan uygulanır. Dün sayın bakan
diyor burada, Gümülcineli bakan: “Benim de ailem Selânik’ten geldi.” Hiçbir
Selânikli Lozan’ın güncellenmesini istemez, Lozan’ın
uygulanmasını ister.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Havutça.
Şimdi söz sırası Sinop
Milletvekilimiz Sayın Barış Karadeniz’e aittir.
Buyurun Sayın Karadeniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA BARIŞ KARADENİZ (Sinop) –
Sayın Başkanım, Sayın Divan, değerli milletvekillerimiz,
ekranları başında bizleri izleyen güzel ülkemin güzel
insanları; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya, Sayın
Özcan, Sayın Havutça, lütfen efendim…
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Bugün
konuşmamı, ülkemize bela etmek üzere olduğunuz ve
çalışmalar yaptığınız nükleer santraller üzerine
yapacağım.
Temiz enerji kaynaklarına yönelen bir dünya
var. Nükleer lobilerinin yalanlarına kanmayın sevgili
arkadaşlarım. Dünya nükleer santrallerin atıklarıyla hâlen
uğraşıyor, çözemedi. Siz “Nükleer santral yapacağım.”
diyorsunuz. Rica ediyorum, bırakın bu işleri, ülkenin gerçek
sorunlarına yönelin, bu ülke ancak böyle kurtulur.
Japonya yapım bedelini 16 milyar dolar
açıklarken siz 20 milyar dolardan bahsediyorsunuz. Bu durumda enerji
politikanızın koskoca bir yalan olduğu ortaya çıkıyor,
tamamen ranta yönelik bir politika. İthal kömürlerle termik santraller
yapmaya kalkıyorsunuz. Ülkemizin dört bir tarafını
mahvediyorsunuz, Amasra gibi güzelim yerleri mahvediyorsunuz. Bir de yirmi
yıl elektrik alım garantisi vererek nükleer santral yapmaya
kalkıyorsunuz. Kimi kandırıyorsunuz? Birilerinin cebi dolsun,
birileri zengin olsun diye ülkenin millî kaynaklarını yok etmeye
hakkınız yok. “Her şeyi millî yaptık.” diyorsunuz ya, millî
eğitim sistemini çökerttiniz, millî olan kaynakların üstüne çöktünüz,
üstüne üstlük rüşveti de millî yaptınız.
AKP Genel Başkanı “İstanbul’a ihanet
ettik.” diyor, peşine özür diliyor. FETÖ’yü başımıza bela
ettiniz, sonra “Kandırıldık.” dediniz. Habur Sınır Kapısı’ndan
teröristleri davul zurnayla soktunuz, tekrar “Kandırıldık.”
dediniz. Barzani’ye arka çıktınız,
kandırıldınız. Kardeşiniz Esad’dı, sonra Esed
oldu, şimdi gene Esad olma yolunda devam ediyor; burada da tebrik ederim.
Siz de biliyorsunuz Suriye politikasının yanlış
olduğunu. Bir sürü cana mal oldu; analar ağlıyor, yürekler
sızlıyor. Daha doğmamış çocuğun bile
hakkını yiyorsunuz. Aslında kandırılan siz değilsiniz,
“Kandırıldık.” diye ülkenin masum vatandaşlarını
kandırıyorsunuz. Her “Kandırıldık.” dediğinizde
faturayı bu masum vatandaş ödüyor. 2002 yılında ülkenin
başına geldiğinizde ülkeyi adaletle yöneteceğinizi iddia
ettiniz, ülkeyi kalkındıracağınızı söylediniz. Adınızda
“adalet” var ama ülkedeki adaleti mahvettiniz. “Kalkınma” dediniz, sadece
yandaşları kalkındırdınız.
Biz dünyada büyük bir tarım ülkesiydik.
Mısırı, buğdayı, pirinci, mercimeği, samanı,
eti ithal eden bir ülke olduk. Üretim kaynaklarını da bu arada
kuruttuk. Üreticiyi destekleyeceğinize ithalatı desteklediniz.
“Türkiye’de tarım bitsin, vatandaş üç kuruşa muhtaç olsun, biz
de üç kuruş verelim, mecbur edelim.” mantığı
yanlış bir mantık. Saraylarda ülkenin sefasının
sürülmesiyle olmaz bu işler.
Millî eğitim sistemini doğru hamlelerle
bir yere getirebiliriz, inşa edebiliriz; ülkede birlik ve huzur
sağlarsanız, şu OHAL’i de kaldırırsanız adaleti
yeniden tesis etmek için adımlar da atabiliriz ama nükleer santral
belasını başımıza bela ederseniz bunun geri
dönüşü olmaz arkadaşlar. Biz Karadeniz’de Çernobil felaketinin
etkilerini hâlen yaşıyoruz. Bunun geri dönüşü yok. Yani burada
“Kandırıldık.” deseniz de hiçbir şey ifade etmiyor.
Dünya nükleer atık sorunu yaşıyor.
2002 yılında bu ülkenin başına geldiğinizde her
şey iyiydi, Çernobil faciasında bir bölge mahvolmuştu.
Şimdi, iktidarınızda tüm ülkeye bir felaket
yaşatıyorsunuz. Bu felaketi artık siz de kontrol edemiyorsunuz.
Aynı nükleer santral atıklarının dünyada kontrol
edilemediği gibi sizin de atıklarınız biri Pensilvanya’da,
biri de New York’ta; kontrol dışı, kontrol de edemiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Ülke bedel öderken elde
ettiğiniz kârlar da Man Adalarında. Millî servetlerimiz de saraya
harcanıyor arkadaşlar. Bu ülkeyi mahvetmeye hiç hakkınız
yok.
Gelelim güzel Sinop’umuza, Türkiye’mizin cennetine.
Bizim derdimiz, eğitim, kültür ve turizm şehri olmak. Sizin derdinizi
ben bir türlü anlayamadım. Plansız ve yanlış enerji ve
yanlış yatırımlarınızla Sinop’u mahvetmek mi
istiyorsunuz acaba? Cennetin ortasına bir gün termik santral
yaptırmaya kalktınız Sayın Bakan. Birileri para kazansın
diye şimdi Mavi Bayraklı denizlerimize balık çiftlikleri
kurdurmaya çalışıyorsunuz. Bir sürü HES yaptınız,
milletin cebindekini aldığınız gibi
akarsularımızın can suyunu da aldınız. Şimdi,
nükleer santral yapmaya kalkıyorsunuz. TAEK’in internet sitesine bugün
baktım, gördüm ki “Nüfusu az olan yerlere nükleer santral yapmak
doğru olur.” diyor. Bu ne demek? Sinop’u siz çoktan gözden
çıkarmışsınız. Nereden temiz para kazanırız
değil, bu ülkeyi nasıl kalkındırırız, onun
hesabını yapın; bu bir kardeş tavsiyesi.
Yaptığınız zararların faturalarını
nasıl vatandaş ödüyorsa, bu vatandaş bu faturayı size
ağır şekilde ödetir bir gün, hiç şüpheniz de olmasın.
Güzel Sinop’umuza bir gelin. Ben bu kürsüden bir gün
bütün milletvekillerimizi Sinop’a davet etmiştim. Biz misafirperveriz. Ne
kadar yanlış yaptığınızı, enerji
politikalarınızı Sinop üzerinde nasıl yanlış
uyguladığınızı göreceksiniz. Biz eğitim
şehri olmak istiyoruz arkadaşlar. İlimizin okullarında bir
sürü öğretmen açığı var, gelin, onlara bakın. Bir sürü
öğrenci kalacak yurt bulamıyor. Başarılı fen lisemizin
kontenjanını azalttınız. İlimizin üniversitesinde 64
ÖYP’li arkadaşımız daimî kadro için bekliyor. Sayın Rektör
diyor ki: “Ben Sinop’u çok seviyorum.” Yani nasıl oluyor bu Sinop sevgisi,
ben hayret ediyorum. Bu ne sevgi, bu ne aşk! Sayın Rektör -ona da
sesleniyorum- ver kadroyu, ilimizi eğitimde kalkındıralım;
ben de sizi eğitime attığınız bu temelle bir sefer de
buradan alkışlayayım.
Sinop’umuzun, ülkemizin nükleer santrale
ihtiyacı yok arkadaşlar; temiz, yenilenebilir enerji
kaynaklarına ihtiyacımız var, bunun için mücadele etmemiz
lazım. Bu AKP Hükûmetinin Sinop’a ne kastı var, çok merak ediyorum.
Nerede insan sağlığına, doğaya zarar verecek bir yatırım
varsa hemen adres Sinop.
ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Bakan dinlemiyor.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Bartın
da var, Bartın Amasra da var.
BARIŞ KARADENİZ (Devamla) –
Bartın’ı da dinlemiyor Sayın Bakan zaten.
Gelin, Sinop’tan başlayalım, yandaşa
değil, vatandaşa hizmet etmeye. Nükleer santral için ve
yanlış enerji politikaları için kullanılacak bugünkü Enerji
Bakanlığının bütçesini kesinlikle oylamıyorum,
Allah’ınızdan bulun diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karadeniz.
Bakınız, sayın milletvekilleri…
SALİH CORA (Trabzon) – Böyle bir üslup var
mı Sayın Başkanım? Böyle kaba konuşulur mu ya?
BAŞKAN – Bir dakika efendim.
Sayın Cora, lütfen…
SALİH CORA (Trabzon) – Ama kaba konuşuyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakanın…
SALİH CORA (Trabzon) – İncitici
konuşuyor.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Cora, başka
bir konuyu söyleyeceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bağırmadan konuşun lütfen, burada kimseyi
azarlamıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın
bakanların sizleri dinlemediği konusunda şikâyette
bulunuyorsunuz. Buraya gelenler sayın milletvekilleri. Şimdi,
yanına kadar gelmiş bir milletvekiline Sayın Bakan “Ben seni
dinlemeyeceğim.” mi desin? Bunu siz yapıyorsunuz. Sayın
bakanları serbest bırakın. Burada birbirinden değerli dört
bakanımız var, onlar da Genel Kurulu dinleyeceklerdir, hatibi
dinleyeceklerdir, ona göre mutlaka cevap vereceklerdir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kime söylüyorsunuz, bana
mı söylüyorsunuz! Hâlâ orada.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Hâlâ orada.
BAŞKAN – Sayın milletvekillerinin
anlayışına teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası Zonguldak
Milletvekilimiz Sayın Şerafettin Turpcu’ya aittir.
Sayın Turpcu, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞERAFETTİN TURPCU
(Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar, ekonomide
rakamların işine geldiği kısımlarını
söyleyip işine gelmeyen kısımlarını atlayarak bir
Türkiye resmi çiziyor ancak Hükûmet yetkililerinin bize
anlattığı Türkiye ile yaşadığımız
Türkiye çok farklı. Yolsuzluk, yoksulluk ve işsizlik artarak
ülkemizin en başta gelen sorunları olmaya devam ediyor.
En genel anlamda yoksulluk, ekonomimiz şöyle
büyüdü, böyle büyüdü istatistikleri yayınlanırken halkın
cüzdanının boş olmasıdır. AKP muhafazakâr mahalleleri
kendi çıkarları için oy deposu olarak kullandı. Belki bu
mahallelerden milyonerler çıktı ama şimdi bu mahalleler AKP
öncesine göre çok daha yoksullar. Kendi zenginlerinizi yarattınız ama
oylarını aldığınız halk daha da
yoksullaştı. İşte sizlerin izlediği ekonomi
politikasının özeti budur.
Değerli milletvekilleri, büyümenin beş
kötü türü vardır:
İşsiz büyüme: Sağlanan büyümeye
karşın işsizliğin artması.
Acımasız büyüme: Sağlanan büyümeye
karşın gelir dağılımının bozulması.
Dilsiz büyüme: Sağlanan büyümeye
karşın demokratik hak ve özgürlüklerden yoksun kalınması.
Köksüz büyüme: Sağlanan büyümeye
karşın toplumsal değerlerde yozlaşma ve kültürel
kimliğin kaybedilmesi.
Geleceksiz büyüme: Sağlanan büyümeye
karşın çevrenin yok edilmesi, gelecek nesillerin dikkate
alınmaması.
Tabii, bir de bu 5’inin aynı anda
gerçekleştiği bir ülkede bu durumla övünebilen bir AKP iktidarı
var.
Değerli milletvekilleri, çok az kesimin
yaşam standardı ciddi şekilde yükseltilirken halkın ezici
çoğunluğununki günden güne düşürülmektedir. Birileri refah
içinde, diğerleri ise yarından emin olmadan yaşamaya devam
etmektedirler.
Bu bahsetmiş olduğumuz olumsuz tablodan en
fazla etkilenen şehirlerin başında, AKP iktidarının
hiç umursamadığı, hiçbir gelecek sunmadığı
Zonguldak gelmektedir. Bir şehir düşünün, 1970’li, 1980’li
yıllardaki istihdam yapısı, görünümü ve sosyokültürel
yapısı bugünden çok iyi olsun. Türkiye'de kendine özel ilk
paramız, ilk özel radyomuz, ilk tenis kortlarımız, golf
sahalarımız, güzel sinemalarımız vardı. Bir şehir
düşünün, emeğin başkentiyken bugün yoksulluğun,
işsizliğin ve göçün başkenti hâline gelmiş olsun. Bir
şehir düşünün, kömür havzası ruhunu yandaşların
rantı için ithal kömürlü termik santral planlarına teslim etmek
zorunda bırakılmış olsun. Arka arkaya ithal kömüre
dayalı termik santraller yapıldığı için, hava kirliliği
sebebiyle sağlıklı bir yaşamın imkânsız
olduğu bir şehir hâline geldik. Gerçek olan, bu güzel şehrin
eskiden sahip olduğu pek çok özelliğini günümüzde kaybetmiş
olmasıdır. Orhan Veli’nin şiirinde yazdığı emekçi
kenti Zonguldak yok artık.
Bunları söylerken sanayimiz kömür tüketmekten
vaz mı geçti de Zonguldak bu hâle düştü? Hayır, tam tersine,
yerin altında kömürümüz, yerin üstünde işsizlerimiz varken işçi
açığı nedeniyle yatırım yapılmadığından
yılda 1 milyon tonun altına düşmüştür üretimimiz. Bunun karşılığında,
6,5 milyon tonu demir çelik sanayisinde kullanılan, koklaşabilir
olmak üzere 36 milyon ton taş kömürü ithal ediyoruz. Yaklaşık 4
milyar dolar, eski parayla 16 katrilyona yakın para ödüyoruz her yıl.
Kendi kaynaklarını yok sayan,
kaynaklarını kullanmayan bir ülkenin kalkınması mümkün
müdür? Zonguldak’ın ayağa kaldırılması ülke
ekonomisine çok ciddi katkı sağlayacaktır yani ülkemiz
kazanacaktır. Bir zamanlar 3 il olacak kadar büyüyen ve ülkenin sanayisini
âdeta sırtında taşıyan Zonguldak göç nedeniyle erimektedir.
Geçmişte mükellefiyet kanunuyla ülke sanayisinin gelişmesi için zorla
madende çalıştırılan Zonguldaklılar, bugün yine zorla
işsizliğe, açlığa ve göçe mahkûm edilmektedirler.
Değerli milletvekilleri, Anadolu’nun
tamamını, İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlere
göç ettirmek beraberinde birçok sorunu getirmektedir. Göçle birlikte
şehirlerimizin hazmetme kapasitesinin üzerine çıkılarak
çarpık kentleşmeye neden olunmakta, aynı zamanda şehirlerimiz
ve insanlarımız doğal afetlerden çok daha fazla etkilenir hâle
gelmektedirler. Sayın Cumhurbaşkanının “İstanbul’a
ihanet ettik, hâlâ da etmeye devam ediyoruz.” sözü kulağınıza
küpe olsun. Yaptığınız, dünün mücahitlerinden bugünün yandaş
müteahhitlerini yaratmış olmanız, bununla övünebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, İstanbul
çarpık kentleşme nedeniyle ülke kaynaklarını yutan bir kara
delik hâline gelmiştir. Anadolu’nun büyük şehirlere göçü yerine
insanlara kendi memleketlerinde istihdam olanaklarının
sağlanması lazımdır. Yüz yetmiş yıllık üretim
kültürü geçmişi olan, ancak bugün bitme noktasına gelen taş
kömüründen bahsediyoruz.
Zonguldak, ülkemizin sanayisini kurmak ve
geliştirmek uğruna 5 binden fazla maden şehidi vermiştir.
Tabii, sizler Zonguldaklı maden şehitlerini maden şehidi
saymadınız, diğer maden şehitlerimizden
ayırdınız, haklarını vermediniz. Her türlü teröre
karşı verdiğimiz şehitlerimiz ile 15 Temmuz
şehitlerimizi böldüğünüz gibi maden şehitlerimizi de böldünüz,
bununla da övünebilirsiniz Sayın Bakan.
AKP öncesi TTK’nin 18 bin olan işçi
sayısı 8 binin altına düşürülmüştür bugün. Sürekli
yerli kaynak vurgusu yapan iktidar, her bakan değiştiği vakit
-tabii, bu politikalar da değişiyor- TTK’ye işçi
alınmadığından bu duruma düşmüşüzdür. Bu büyük
bir çelişkidir.
Değerli milletvekilleri, hasta garantili
hastanelere, yolcu garantili havaalanlarına, araç garantili köprülere
verilen garantilerin paraların akıtıldığı üç
beş rantçının dışında kimseye bir faydası
yoktur; onlara kârı vardır, ülkeye zararı vardır. Buralara
verilen teşvikler TTK’ye verilip yandaşlar yerine ülkenin
kazanması sağlanamaz mıydı? Zonguldak Ankara’ya
ödediği verginin bugün dahi çok altında yatırım alıyor
yani Zonguldak hazineye verdiğini bugün yine alamıyor.
Değerli milletvekilleri, yüz yılı
aşkın bir rüya olan Filyos Vadisi Projesi şimdiye kadar hayata
geçirilebilmiş olsaydı yeni ufuklar, yeni ekonomi hamlesi yaratarak
kömür havzasının geleceğine çok parlak bir alternatif
yaratabilirdik. Üniversitemiz geçmişten bu yana büyütülse, şehrimiz
Filyos Vadisi’yle, doğayla barışık, istihdama yönelik
yatırımlara ek olarak Filyos Vadisi üniversitesiyle desteklenseydi
ilimizin sosyal ve ekonomik gelişimine ciddi katkı
sağlardı. Çaycuma Saltukova Havaalanı’nda iç hat seferleri söz
verildiği gibi -bütün bakanların, başbakanların- başlatılsaydı
bölge mahrumiyet bölgesi olmaktan kurtulabilirdi.
Kendinizin öve öve bitiremediğiniz yol yapma
maharetinizi keşke tarihe “bitirilemeyen Zonguldak yolları” olarak
geçen yollarımız için gösterebilseydiniz, o zaman Zonguldak
yolları “Aşkımız Zonguldak-Ereğli yolu gibi olsun, hiç
bitmesin.” diye dalga konusu olmazdı gençlerimizin ağzında.
Almanya’da Türklerin yaşadığı
kömür havzası Ruhr’da istihdam azalınca çalışanlar
alternatif mesleklere yönlendirildi, Zonguldak’ta ise tam tersine
işsizliğe, açlığa ve göçe mahkûm edildi. Bu hangi adalete,
hangi vicdana sığar? Zonguldak’a, Osmanlı’dan bu yana ülke
ekonomisine verdiği katkı ve vefa borcu örneği olarak özel bir
statü uygulanmalı, özel teşvik kapsamına alınmalı ve
göç durdurulmalıdır.
Tüm bu gerçeklere rağmen belki yine
yollarımız yapılmayacak, yine yatırım
alamayacağız ama size gerçekleri anlatmaktan yılmayacak, hak
ettiğimizi alıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Bu düşüncelerle 2018 bütçesinin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Turpcu.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
son konuşmacı İstanbul Milletvekilimiz Sayın Dursun Çiçek.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Çiçek, süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığı ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı
bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve bizi izleyen vatandaşlarımızı
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti zor bir coğrafyada yer
almaktadır. Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu üçgeninde ve
medeniyetlerin, siyasi ve ekonomik çıkarların
çatıştığı bir bölgede güçlü güvenlik kuvvetleri
olmadan, güçlü ekonomi olmadan ve güçlü devlet kurumları olmadan ayakta
durmak, huzur ve güven içinde yaşamak mümkün değildir. Bu noktada,
Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin önemli olduğunu
vurgulamak istiyorum. Bakanlığın bütçesi yaklaşık 40
milyar lira, Savunma Sanayii Müsteşarlığının bütçesi
66 milyar lira. Dolayısıyla, 100 milyarı aşan bir
değerin, cumhuriyetin kurucu ilkelerinden biri olan “Yurtta
barış, cihanda barış” ilkesi gereği olarak Türkiye’nin
dostluklarını sağlamlaştıran ve çoğaltan,
düşmanlıkları dostluklara çeviren bir dış politika
içerisinde harcanmasını, kullanılmasını, özellikle
Savunma Bakanlığından rica ediyoruz. Bu
sağlandığı takdirde, cumhuriyetimizin kuruluş
döneminde olduğu gibi savunmaya ayrılan bu kaynakları başta
eğitim, kültür ve altyapı hizmetleri olmak üzere
vatandaşımıza hizmet, huzur ve refah için kullanma imkânı
ortaya çıkacaktır.
Başta terör olmak üzere iç ve dış
tehditler altında bulunan Türkiye’de, fiziki şartlar itibarıyla
en zor kamusal görevlerin başında, mutlaka takdir edeceksiniz ki
askerlik ve polislik gibi güvenlik kuvvetleri gelmektedir. Askerlik, vatan ve
millet için, milletin huzur ve güvenliği için şehit ve gazi
olmayı göze almak, bunun için yemin etmek demektir. Sayın
Başkanım, aracılığınızla Başbakana ve
Millî Savunma Bakanımıza sormak istiyorum: “Görev bitmeden mesai
bitmez.” diyen, yedi gün yirmi dört saat canı ve kanı pahasına
görev yapan askerlerimizin ve polislerimizin özlük haklarının
iyileştirilmesi için Hükûmetin bir çalışması var
mıdır? Şehit ve gazilerimiz ile onların
yakınlarına bu milletin şeref ve vefa borcu vardır.
Özellikle, 15 Temmuz şehit ve gazilerine pozitif ayrımcılık
yapıldığı konusunda kamuoyunda somut delillerle desteklenen
iddialar mevcuttur. Şehit ve gazilerimiz, farklı zamanlarda
çıkarılan yasalarla bazı özlük haklarına
kavuşmuştur. Bu hakları eşitlik ve adalet ilkesinde
birleştiren bir temel yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisinden
çıkarılması, bu kesimde yaşanan sorunları, huzursuzlukları
ortadan kaldıracaktır. Şehit ve gazi sağlık
haklarının milletvekilleriyle eşitlenmesi dâhil, tek bir temel
yasayla bütün şehit ve gazilerin özlük haklarını düzenleyen,
Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu
yasayı esas alan bir temel yasa çalışmanız var mı?
Emperyalizmin hizmet hareketi olan ve 15 Temmuz hain
saldırısı sonrasında herkesin öğrendiği FETÖ
saldırıları sonucu, başta yargı ve Türk Silahlı
Kuvvetleri olmak üzere, devletin temel kurumları itibar ve güven
kaybına uğramıştır. İhraçlar ve yasal
soruşturmalar nedeniyle, bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetlerinin acil
ihtiyacı eğitimli personeldir. Eğitimini tamamlamış,
rütbe takmayı ve vatan hizmetine başlamayı bekleyen on binlerce
genç subay, astsubay, uzman adayları hiçbir güvenlik soruşturması
yapılmadan kapının önüne konulmuş ve fişlenmiştir.
Bunların kazanılması konusunda yine
Bakanlığımızın bir çalışması var
mıdır? Bu gençlerin, kurulan komisyona başvuru hakkı da
olmadığı dikkate alındığında, bunları
sisteme kazandırmak, devletine kazandırmak herkesin borcu, vicdan
borcu değil midir?
Türkiye'de 5 çeşit askerlik var. Bu
askerliğin, adalet ilkesi kapsamında, vatan borcuna uygun olarak tek
tip uzman askerlik sistemiyle değiştirilmesi konusunda ilgililere
öneriler götürdük, teklifler yaptık. Bu konuda Bakanlığımızın
bir çalışması var mıdır? Ne zaman Millet Meclisinin
gündemine bu konu gelecektir? Çünkü bedelli tartışmalarıyla
askerlik sistemi yıpratılmaktadır.
Emperyalizmin ve siyonizmin hizmet hareketi olan
FETÖ militanlarının, 15 Temmuz kanlı darbe girişimine giden
süreçte onlara cesaret veren ve önünü açan Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk
gibi kumpas davalarının savcısı olmaktan istifa ettiniz mi?
Yoksa hâlâ aynı davalarda, Beşiktaş’ta millî orduya kumpas kuran
firari sözde savcılar Zekeriya Öz ve Fikret Seçen gibi FETÖ
militanlarının yanında durmaya devam ediyor musunuz? (CHP
sıralarından alkışlar)
Başta Türkan Saylan, İlhan Selçuk, Yarbay
Ali Tatar, Albay Murat Özenalp, Amiral Cem Aziz Çakmak, Kuddusi Okkır,
Kaşif Kozinoğlu gibi kumpas davalarında yıllarca
mağdur ettiğiniz, hayatlarını, sağlıklarını,
hak ve özgürlüklerini yıllarca çaldığınız insanlardan
ne zaman özür dileyeceksiniz? Onların maddi ve manevi
kayıplarını telafi edecek yasal düzenlemeyi ne zaman Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getireceksiniz?
İslam coğrafyasında
yıllardır kan ve gözyaşına, milyonlarca insanın
evinden ve yurdundan olmasına neden olan, Irak, Suriye ve Libya gibi
ülkelerde iç savaşa yol açan Büyük Ortadoğu Projesi eş
başkanlığından istifa ettiniz mi? Geçmişte olduğu
gibi, siyonizmin ve emperyalizmin temsilcileriyle aynı masada resim
vermeye devam edecek misiniz? Mavi Marmara katliamından sonra
anlaştığınız, şimdi “terör ve işgal devleti”
diye nitelediğiniz İsrail’le Kudüs konusunda yine ileride
“Şartlar değişti.” diye masaya oturacak mısınız?
Millî Savunma Bakanlığı ve Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 40 bine yakın sivil memur görev
yapmaktadır. Bunların özlük hakları, yıpranma
tazminatları, liyakate göre terfileri, orduevi ve lojman
ihtiyaçlarının iyileştirilmesine yönelik olarak bir
çalışmanız mevcut mudur?
Türkiye’nin güvenliği için dostluk
ilişkilerimiz güçlü olan komşularımız olmalı.
İran, Rusya, Yunanistan, Suriye ve Irak dâhil
komşularımızla dostluk ilişkileri kurmalıyız.
Bunun temelleri sağlam olmalı.
Kerkük Havalimanı’na uçuşlar, Kerkük’te
Türk kültür merkezinin kurulması, Ovaköy Sınır
Kapısı’nın açılması, bu bölgeyle ticari
ilişkilerin geliştirilmesi, Musul-Kerkük merkezli bir özerk bölge
kurulması konusunda Hükûmetin bir çalışması var
mıdır? Bu konuda somut adımlar atmak için neyi bekliyoruz?
Cumhuriyet değerlerinin iktidar olduğu ilk
seçimlerden sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin
itibarsızlaştırılan kurumlarını,
yargıyı, Türk Silahlı Kuvvetlerini, polisi, Millî
İstihbarat Teşkilatını tekrar milletin güven duyduğu
kurumlar hâline getireceğiz, kamuda liyakati esas alacağız ve
kapatılan askerî okulları, eğitim kurumlarını yeniden
açacağız, emir ve komuta birliğini sağlayacağız.
Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Bütçemizin hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Çiçek.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Hakverdi, buyurun,
talebiniz…
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın
Başkanım, Ali Kızıltuğ’la ilgili yerimden bir dakika
söz almak istiyorum, bugün defnedilecek.
BAŞKAN – Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Hakk’a yürüyen halk ozanı Ali
Kızıltuğ’un ailesine ve yakınlarına sabır
dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Büyük halk ozanlarımızdan Ali
Kızıltuğ dün Hakk’a yürüdü. Hak’tan geldiğine ve Hakk’a
döneceğine inanırdı. Bugün Divriği’nin Mursal köyünde
kendisinin bedenini sırlayacak arkadaşlarımız.
Biz biliyoruz ki bir ulusun türkülerini yapanlar
yasalarını yapanlardan daha güçlüdür. Bir yıldır tedavi
görüyordu Ali Kızıltuğ ve son zamanlarda kendisinden türkü
istediğimizde “Hastayım imanım, gayrı soluğum
yetmiyi.” diyordu.
Ben buradan büyük ozan Ali Kızıltuğ’a
saygı ve sevgilerimi sunuyorum, ailelerine ve yakınlarına
sabır diliyorum, devridaim olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Hakverdi.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün,
Başkanlık Divanı olarak halk ozanı Ali
Kızıltuğ’a Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Biz de Başkanlık Divanı
olarak büyük ozan Ali Kızıltuğ’a Allah’tan rahmet diliyoruz, tüm
sevenlerine ve yakınlarına başsağlığı
diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 12.47
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.34
BAŞKAN: Başkan
Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, söz verebilir misiniz?
BAŞKAN – 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
konuşmalar başlayacaktır. Konuşmalara geçmeden önce…
Sayın Başkan, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, halk ozanı Ali
Kızıltuğ ile ölümünün 40’ıncı yıl dönümünde
Oğuz Atay’a Allah’tan rahmet dilediğine ve bugün 89’uncu doğum
günü olan Cengiz Aytmatov’u rahmetle andığına ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Halk ozanımız Ali
Kızıltuğ’a Allah’tan rahmet diliyoruz. 73 yaşında
vefat etti. Türk halk kültürüne büyük emek vermiş bir
sanatçımızdır.
Aynı zamanda, bundan kırk yıl önce
vefat etmiş olan büyük yazarımız Oğuz Atay’a bir kez daha
buradan rahmet diliyorum. “Tutunamayanlar”, “Korkuyu Beklerken”, Mustafa
İnan üzerine yapmış olduğu çalışmalar bugün de
güncelliğini koruyor.
Yine, Türk dünyasının iki Cengiz’inden
birisi olan Cengiz Aytmatov bundan seksen dokuz yıl önce
doğmuştu. Kitaplarını hepimiz biliyoruz; “Toprak Ana”
“Beyaz Gemi”, Şair Aragon’un dünyanın en büyük aşk hikâyesi
olarak tanımladığı “Cemile”nin yazarı. Seksen
yaşında vefat etmiş olan Cengiz Aytmatov’u buradan bir kez daha
rahmetle anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Biz teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına ilk konuşmacı İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kerestecioğlu, süreniz on beş
dakika, buyurun.
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU
DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı bütçesi üzerine grubum adına
konuşuyorum. Bakanlığın bu kitapçığına
baktığımızda, görüyoruz ki 2002 yılında Mecliste
24 kadın vekil var, 2015’te ise 81 vekile ulaşmışız. 7
Haziranda bu sayı 97’ydi. 2002’den bugüne yüzde 10’luk bu
artışı bu Mecliste gerçekleştiren mensubu olmaktan gurur
duyduğum Halkların Demokratik Partisidir. Ancak, şu anda
Türkiye, buna rağmen, 81 kadın vekille 186 ülke arasında 132’nci
sırada yer almakta. 4 vekilimizin vekilliğinin düşürülmesiyle de
sanıyoruz ki dibi görmeye az bir zaman kaldı.
Çalışma yaşamındaki
kadınların yalnızca yüzde 34,3’ü bir işte
çalışıyor veya iş arıyor. 4 milyon kadın hiçbir
sosyal güvencesi olmadan kayıt dışı
çalışıyor. AKP iktidara geldiği ilk günde kadın-erkek
eşitliğine inanan, kadınlar için özgür ve eşit bir hayat
düşleyen bir parti değildi. Kadın ve aileden sorumlu bakanlıktan
kadının adının Recep Tayyip Erdoğan’ın
talimatıyla silinmesi de bunun açık bir göstergesidir. Bu dönemin
farkı Hükûmetin artık demokrasinin asgari standartlarından olan
toplumsal hareketlerle ve hak temelli kuruluşlarla ilişkileri tamamen
yok etmesidir. Bırakın ilişki kurmayı KHK’lerle bu
kurumların kapatıldığı bir dönemi yaşıyoruz.
Kadın Sığınakları
Kurultayı’nda, sığınak alanında çalışan
Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar yirmi yıldır bir
araya geliyorlar, yirmi yıldır düzenli bir şekilde bir araya
geliyorlar. Geçtiğimiz ay yine kurultay toplandı fakat
kurultayın parçası olan birçok dernek KHK’lerle
kapatılmış olduğu için maalesef dernek sıfatıyla
kurultaya katılamadılar. Bunların yanı sıra burada
saymakla bitiremeyeceğimiz Ağrı, Batman, Bitlis, Van, Mersin
gibi pek çok ilde onlarca kadın danışma merkezleri ve iki
sığınak da kapatıldı. KHK’lerle yaklaşık 26
bin kadın ihraç edildi, en az 30 kadın gazeteci gözaltına
alındı, 16 kadın gazeteci tutuklu. Tüm bunlar olurken
Bakanlık bunlara ilişkin açıklama yapmak bir yana her
yaptığı açıklamada Hükûmeti destekledi.
Değerli arkadaşlar, bizler ilk günden beri
sokağın, kadın hareketinin sözünü bu Meclise taşımaya
çalıştık. Gültan Kışanak ve daha pek çok belediye
başkanı Türkiye’de ilk defa kadın daire başkanlıkları
kurdu. Kadınlar için önemli bir bütçe ayırdılar, özel programlar
oluşturdular fakat Eş Genel Başkanımız Figen
Yüksekdağ dâhil olmak üzere 5 kadın vekilimiz ve 27 kadın
belediye eş başkanımız, binlerce kadın üyemiz bugün
hapiste, 97 kadın belediye eş başkanımız görevden
alındı. Bugün onların bu sıralarda kadınların
bütçeye ilişkin sözlerini dile getirmeleri gerekirdi fakat ne yazık
ki bütçeye de açıkça yansımış olduğu gibi, Hükûmet
kadınlar için değil savaş politikaları için bütçe
ayırıyor. Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Savunma Sanayi
Müsteşarlığı gibi bakanlık ve kurumların toplam
bütçesi yaklaşık 100 milyar lira iken Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına ayrılan bütçe merkezî bütçenin yüzde 4’ünü
oluşturuyor ama bu rakam da aldatıcı olmasın;
Bakanlık, bütçesinin neredeyse tamamını sosyal yardımlara
ayırmış. Kreş için bütçe var mı? Yok.
Kadınların insanca işlerde çalışması, istihdam ve
eğitim programları için bütçe var mı? Hayır, yok.
Sığınak için bütçe var mı? Yok. Sığınaklarda
23 bin kişilik nüfus için sadece 1 kişiye yer var.
Bu kitapçıkta, yine, aynı sayfalarda
-milletvekili artışlarını gösteren- anne ölümlerinde
düşüş olduğundan ve doğum öncesi sağlık
hizmetlerinden de söz ediliyor. Eminiz ki Sayın Bakan bebek ölümlerinde de
ciddi bir düşüş olduğunu söyleyecektir. Her şeyin millîsini
seven bir politikanız var ya. Oysa, sağlığın millîsi
olmaz, şiddetin millîsi olmaz; dolayısıyla, anne ve çocuk
ölümlerinin de millîsi olmaz. Biz, içinde yaşadığımız
toplumu bir bütün olarak görmekten yanayız. Bugün, neredeyse beş
yıldır birlikte yaşadığımız Suriyeli
mültecilere baktığımızda oradaki anne ölümlerinin hiç
hesaba katılmadığını, kayıt dışı
bırakıldığını görüyoruz. Yine, yeni bir
uygulamayla 7 ay altı erken doğumlardaki bebek ölümlerinin de
kayıt dışı bırakıldığını ve
verilere yansıtılmadığını görüyoruz. Eğer
veri toplayacaksanız arkadaşlar, hile yapmayın çünkü söz konusu
olan sizin itibarınız değil, kadınların ve
çocukların sağlıklı yaşam hakkıdır.
2016 Yılı Faaliyet Raporu’na göre, Bakanlık
bütçesinin yalnızca 9,5 milyonu Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğüne harcanırken Bakanlık
aracılığıyla yapılan sosyal yardımlar toplam 22
milyar 499 milyon lira tutarında. Elbette sosyal yardımlar bir
devletin olmazsa olmazıdır fakat esas olan, herkes için istihdam
yaratmak, çalışanların da insanca yaşayacağı
ücretler almasını sağlamaktır. Üstelik ev işleri ve
bakım emeğinin yanında yoksul haneleri geçindirme görevi de
kadınların omuzlarında. Başvuru sahiplerinin yani bu sosyal
yardımlar için başvuru sahiplerinin yüzde 80’i kadınlar. Sosyal
yardımlardan yararlanmak isteyen kadınlar sürekli bu kurum ve
vakıfları dolaşmak zorunda bırakılıyorlar. Sosyal
yardımların artmasıyla övünen bir siyasi anlayış çözüm
odaklı bir sosyal politika asla üretemez.
Değerli arkadaşlar, devletin görevi
yurttaşlarını korumak, onlara insanca bir hayat sunmaktır.
Bu nedenle bütçe de toplumda var olan eşitsizlikleri yok etmeyi
hedeflemelidir. Örneğin, kadınlar da kendilerini erkekler kadar
güvende hissediyorlar mı, sokaklarda, evlerinde güvendeler mi? Bir
haksızlık karşısında kadınlar rahatlıkla
adalete erişebiliyorlar mı? Eğer erişebilselerdi bu kadar
çok kadın cinayeti yaşanıyor olmazdı. Fakat Hükûmet kendisini
bu alanda uzun yıllardır çalışan kadın örgütlerinden
soyutladığı için ve şiddete karşı bütünlüklü bir
politika izlemediği için bu sorunu çözemiyor, çözemez de. Hâlen bu ülkede
Dayağa Karşı Kampanya’da ta 1987’de kadınların ortaya
koyduğu mücadelenin izleri sürüyor, bunun üzerine doğru dürüst
konulan hiçbir şey yok.
Arkadaşlar, kadınlar karakollardan geri
döndürülüyorlar. Diyor ki polisler: “Sen de biraz alttan alsaydın.” “Önce
bir kocanla ya da ağabeyinle konuşalım, bakalım onlar ne
diyor?” “Kocanla görüşelim, gözünü korkuturuz, bir daha yapmaz.” Böyle
diyorlar ve bunları söyleyen kollukla ilgili görevi ihmalden yasal
işlem başlatmak istediğinizde de İçişleri
Bakanlığı izin vermiyor ve süreçler çok yavaş işliyor.
Şiddete, cinsel suçlara karşı bu konuda uzmanlaşmış
kolluğun görevlendirilmesi gerekiyor, cinsel saldırı suçunu
soruşturacak olan uyuşturucu operasyonuna katılan polis
değildir, bunlar uzmanlık isteyen alanlardır. Yargı
sürecinde de kadınlar karakollarda yaşadıklarına benzer
muameleleri görüyorlar ve kadınlar mahkemelerden, tüm bu süreçlerden
nefret eder hâle geliyorlar ve dolayısıyla da adalete
erişememiş oluyorlar. Bu ülkede, koruma kararı almış
olmasına rağmen kadınlar öldürülüyorsa koruyucu mekanizmalar
bilerek ve isteyerek işletilmiyor demektir, önleyici tedbir diye bir
tedbir de zaten yok demektir, devlet şiddeti önleme yükümlülüğünü
yerine getirmiyor demektir.
İstanbul Sözleşmesi’nde de, hani o çok
“İstanbul’da imzalandı ve ilk biz imzaladık.” diye övünülen
İstanbul Sözleşmesi’nde de ifade edilir: “Şiddetin temelinde
kadın-erkek eşitsizliği vardır.” Ancak Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine
2008’den sonra yeni bir eylem planı dahi hazırlamadı. Mecliste
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
çalışmıyor. Nedenini Komisyon Başkanına
sorduğumuzda “Yerelde faaliyet yürütüyoruz.” diyorlar. Şimdi,
yıllardır kadınlar için çalışan, adı sanı
bilinen kadın kurumlarıyla
çalışmadığınıza göre herhâlde yerelde valilerle,
kaymakamlarla çalışıyorsunuz. Nasıl bir yerel
çalışma bu, gerçekten merak ediyoruz. Birleşmiş Milletler
Kadınların Siyasete Katılımı Projesi’ni yürütüyor
KEFEK ancak âdeta bizi siyasete katmamak için uğraşıyor. Ülkede
kadınlara yönelik bunca ayrımcılık ve şiddet varken
KEFEK toplantı yapmıyor, çalışmıyor ve
Birleşmiş Milletler fonlarıyla yaşayan bir dernek gibi
davranıyor âdeta. Bunu dernekler yapıyorlar zaten. Bu Mecliste, bu
Komisyonun toplanması, tartışması, şiddeti önlemek
için önerileri konuşması gerekiyor.
Evet, değerli arkadaşlar, bu ülkede,
kadınlar iş bulmak, güvenle yaşamak, mutsuz bir evlilik
içindelerse hayatlarını tek başına idame ettirebilmek
isterken, yapay gündemler yaratılarak Boşanmaların Önlenmesi
Komisyonu gibi komisyonlar kuruluyor.
Komisyon raporunda, boşanma ve şiddet
süreçlerinde zorunlu danışmanlık ve ara buluculuk
uygulanması, çocuklarla cinsel ilişkide rıza aranabileceği
ve böyle durumlarda taciz eden kişiyle çocuğun evlendirilmesi yoluyla
taciz edenin cezadan kurtulmasının uygun olabileceği,
kadına yönelik şiddet vakalarını da içerebilecek aile
hukukuna dair tüm davaların ailenin bütünlüğü için kapalı
yapılması yani tüm duruşmaların kapalı
yapılması, dolayısıyla –defakto- burada kadın
örgütlerinin davaların dışında bırakılması yani
müdahil olmasının engellenmesi gibi öneriler var.
Bu önerilerin her biri İstanbul
Sözleşmesi’ne aykırı. Eğer siz bunlara
inanıyorsanız, o zaman İstanbul Sözleşmesi’ni neden
imzaladınız? Ya da GREVIO’nun sizden istediği raporda neden
bunların hiçbirisi yok, başka şeylerden söz ediyorsunuz?
Kadınlar yaşamak, doyasıya
yaşamak, insanca bir işte çalışmak, insanca bir ücret
almak, gelecek kaygısı yaşamamak ve eğitim alabilmek
istiyorlar. Kadınlar toplumu ikiye bölen, medeni haklarını
tehdit eden müftülük nikâhı gibi kanun değişikliklerini
istemiyorlar. Kadınlar çocuk bakımının, yaşlı
bakımının kendi sırtlarında olmasını
istemiyorlar. Bakanlığınızın her mahalleye kreş
açmasını, yaşlı bakımevlerinin
yaygınlaşmasını istiyorlar. Bugün kadınların
erkek egemenliğinden kaynaklı sorunlarını çözme iradesi
gösteren bir kadın bakanlığına her zamankinden daha fazla
ihtiyacımız var.
Değerli arkadaşlar, kiminiz
Osmanlı’yı, kiminiz hem Osmanlı’yı hem genç cumhuriyeti,
kiminiz ise sadece cumhuriyeti çok seviyorsunuz değil mi? İşte,
oralardan bir ses, Halide Edip kadınlara şöyle sesleniyordu:
“Osmanlı kadınlarının terakki yolundaki mesailerinin henüz
bir tarihçesi olmaması, onların bir şey yapmamış
olmaları anlamına gelmez. Bugün, bu saat, ben size hitap ederken, siz
beni dinlerken şüphesiz biz de tarih yazıyoruz demektir.”
Yine, 1923’te Kadınlar Halk
Fırkasını ve daha sonra Türk Kadınlar Birliğini kuran
Nezihe Muhiddin ise oy hakkını canları pahasına almaya ne
kadar kararlı olduklarını şu sözlerle ifade ediyordu: “Biz
seçim haklarımızı elde etmeye dayalı idealimizden
vazgeçmiş değiliz. Biz bundan vazgeçersek derneğimizin bir
varoluş gerekçesi kalmaz. Davamızın zaferi için ölünceye kadar
çalışacağız. Bizim yaşamımız buna yetmezse
hiç olmazsa bizden sonra gelenler için ortalığı temizlemiş
oluruz.”
Evet, kadınlar sizden iaşe değil,
haklarını istiyorlar. Osmanlı’dan bugüne tarih yazan
kadınların devamıyız biz.
O günlerden bugünlere taşınan başka
sözler de vardı, tıpkı dün Meclis Genel Kurulunda asla
söylenmemesine cümbür cemaat karar verdiğiniz “kürdistan” sözü gibi. 1936
yılında, yani Ayşe Nur Bahçekapılı’nın Mecliste
Başkanlık yaptığı günden seksen bir yıl önce
Meclis Başkanlığı yapan Abdülhalik Renda mebuslar
tarafından verilen tahriri okurken “kürdistan” kelimesini
kullandığında Türkiye bölünmemişti.
Atatürk, ölmeden iki yıl önce, 1936
yılında, teşkilat ve hükûmet hakkında verdiği teklifi
konuşurken “Pek doğru, İngiliz’den bahsetmek istemediğim
için bu noktayı dercetmedim efendim. Hakikaten İngilizler daha evvel
bütün Kürdistan’ı iğfal etmek -affedersiniz- Türk…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak için bir dakika
ek süre veriyorum.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) – Teşekkür ederim.
“…vesaire dindaşlardan ayırmak için
tasavvur içinde…” diye devam eden konuşmasını
yaptığında Türkiye bölünmedi.
Yine, 24 Mart 1919’da Savaş İşleri
Bakanlığına gönderdiği mektupta “Benim Anafartalar’da,
Kürdistan’da, Suriye’de başlarında bulunmaktan kıvanç
duyduğum kahraman ordular haydutların değil, Osmanlı
ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur.” dediğinde de
bölünmedi ve AKP Başkanı Erdoğan bu konuşmaların
birçoğunu kaynak göstererek “’Kürdistan’ kelimesini kullanan zamanın
mebusları da mı bölücüydü?” derken de bölünmedi. Bugün bu ülkenin
bölünmesini isteyen tek bir kişi yok bu Mecliste ve bir ülkeyi bölecek
olan, tarihî, coğrafi tanımlar, aidiyetler, kimlikler değil,
şiddettir, ötekileştirmedir ve ayrımcılıktır
sevgili vekiller.
Ben bu nedenle, yine Halide Edip’in sözleriyle
bitirmek isterim. “Bugün, bu saatte, ben size hitap ederken, siz beni dinlerken
şüphesiz biz de tarih yapıyoruz demektir.” Dün de hep birlikte tarih
yaptınız. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Şimdi söz sırası, Ağrı
Milletvekilimiz Sayın Dirayet Taşdemir’dedir.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Taşdemir, süreniz on beş
dakika.
HDP GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR
(Ağrı) – Teşekkür ediyorum Başkan.
Değerli Başkan, sevgili milletvekilleri;
ben Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesi
üzerinde söz hakkı almış bulunmaktayım ama bu bütçe
görüşmelerine ilişkin görüşlerimi ifade etmeden önce, dün burada
Urfa Milletvekilimiz Sayın Osman Baydemir’in şahsında
aslında partimize yönelik gerçekleştirilen bu linç kampanyasına
yönelik birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında her gün
bu Meclis kürsüsünde milliyetçilik propagandası yapılıyor. Buna
karşı tek bir söz söylenmiyor ama Osman Vekilimiz burada
görüşlerini ifade ettiği için aslında ülke bekasının
Kürt gerçekliğini kabul etmekten geçtiğini, özcesi bunu ifade
ettiği için dün cezalandırıldı, açıkçası bir
lince maruz kaldı.
İnsan hakları literatürü küçümseniyor,
alaya alınıyor. İl yöneticileriniz, vekilleriniz,
atadığınız valiler, aslında
ayrımcılığı neredeyse alenen savunan cümleler sarf
ediyor. Daha geçen gün bile televizyonda yandaş bir gazeteci açıkça
işkenceyi savundu, tek bir itiraz gelmedi sizden ama mesele muhalefete
saldırmak olunca değersizleştirdiğiniz bu kavramlara dört
elle sarılıyorsunuz. Ayrımcılık, bir kişiye, bir
gruba belli özelliklerinden dolayı ön yargılı davranmaktır.
Dün söylemlerinin tek bir cümlesinde ayrımcılık yoktu ama siz
“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği.”
cümlesinde bile ayrımcılık görüyorsunuz çünkü Kürt’ün kendisine
“Kürt” demesine bile tahammül etmiyorsunuz.
Yıllarca “kürdistan” teriminin yasak
olması yüzünden onun yerine “Anadolu” terimi kullanıldı. Saidi
Nursi risalelerindeki “kürdistan” kelimesi “şarkiyat” olarak
değiştirildi. Türkiye’de “Batılı” diye bir kimlik
olmamasına rağmen “Doğulu” diye bir kimlik icat edildi. Bu
kavramlara tahammül edemediğiniz için yıllar boyunca Türkçe
öğretmenliği yapılarak yeni ambalaj kavramlar üretildi.
Kürdistan tarihî, coğrafi, kültürel bir
gerçekliktir. Bu kavramı biz icat etmedik. Her fırsatta
mirasını üstlendiğiniz Osmanlı İmparatorluğu’nun
temel metinlerinde bu kavram çokça geçti. Bugün bu ülkede ismi mahallelere,
okullara verilmiş Evliya Çelebi’nin “kürdistan”ınını bir
okuyun deriz. Cumhuriyet Dönemi de tabii ki buradan farklı değil.
Mustafa Kemal’in Kürt aşiret reislerine çektiği telgrafta, Sovyet
Rusya Dışişleri Komiseri Çiçerin’e yazdığı
mektupta, bazı Meclis konuşmalarında “kürdistan” dediğini,
Birinci Meclisin Kürdi üyelerine “kürdistan mebusu” dediğini biliyoruz.
Bugün bu konuşmaları yaptığımız Meclisin
kütüphanesinde bile isminde “kürdistan” kelimesi geçen tam 128 yayın var.
Değerli arkadaşlar, dün yaşanan
tartışmaların özünde yüzyıllık Kürt sorunu var. Bu
sorun demokratik bir şekilde çözülmedikçe bu tartışmaları
daha çok yapacağız burada. Çözüm süreci boyunca ne Kürt’ten ne de
barıştan rahatsızdınız. Günübirlik taktiklerle büyük
sorunları çözemezsiniz elbet. Yarın ittifaklarınız
değiştiğinde ne yapacaksınız, ne diyeceksiniz Kürt
halkına? Bu yanardöner siyasetten vazgeçebilseydiniz ne Kürt sorun olurdu
sizin için ne de kürdistan sorun olurdu. Yok diyorsunuz, yok mu olduk? Bin yıl
önce de vardık, bin yıl sonra da var olmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Aile
Bakanlığının bütçesine ilişkin görüşlerimizi de
ifade etmek istiyorum. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
aslında ne aile ne de sosyal politikalar bakanlığı. Bu
Bakanlık artık tam anlamıyla bir sosyal yardım bakanlığı.
Bütçesine bakıyoruz, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün
bütçesi azaltılırken Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün
bütçesi ha bire artıyor. Gündemine bakıyoruz, sadece aralık
ayı içerisinde, sosyal medya hesabından yapılan 71
paylaşımdan sadece 7’si kadınlarla ilgili. Her gün bir
kadın cinayetinin yaşandığı bir ülkede
paylaşımların çoğu tekçi siyasetin propagandasından
ibaret. On beş yıllık AKP iktidarının kendisi, bizzat
politikalarıyla, cinsiyet eşitliği ve kadın özgürlüğü
mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koydu.
AKP’nin en ilerici olarak takdim edildiği
dönemlerde bile AKP gerçek yüzünü her zaman kadınlarla ilgili
politikaları üzerinde ortaya koydu. İleride okullarda
cinsiyetçiliğe giriş diye bir ders açılırsa AKP’nin bu politikaları
birer birer bu okullarda okutulacak.
Aile Bakanlığının geçen
yıldan bu yana kadınlarla ilgili üç projesi var. Bunlardan biri ta
2013 yılından beri “On ilde ‘Neşe Fabrikaları’ adıyla
kreş açacağız.” dedikleri Annemin İşi Benim
Geleceğim Projesi. Sayın Bakan geçenlerde İş’te Kadın
Zirvesi’nde 81 ilin organize sanayi bölgelerinde yeni kreşler
açacakları müjdesini vermişti. Yeni vaatlerde bulunmadan önce,
2013’ten beri vaat edilen kreşleri neden açmadınız, önce onun
açıklamasını kadınlara yapmanız gerektiğine
inanıyoruz.
İkinci proje, AKP’nin ihale kralı,
BOTAŞ yolsuzluk davasıyla bildiğimiz, işçi ölümleriyle
hatırladığımız Limak Holdingle yürütülen Türkiye'nin
Mühendis Kızları Projesi.
Hatırlarsanız, 4 eski AKP milletvekilinin
yöneticisi olduğu TOMA üreticisi Katmerciler Şirketi Limak’la
birlikte bu yıl savunma şirketi kurmuştu.
Kadınlarla ilgili çalışmalar iş
adamları için AKP’den iş bağlama aracı hâline
dönüşmüş durumda. Türkiye’de özellikle yandaş dernekler öyle bir
hâle getirildi ki dernek adı altında paralel bakanlıklar
oluştu. Bakanlıklar bu derneklere para aktarma aracı hâline
getirildi. Hükûmetin kadın derneği KADEM, lüks binalarla dikkat
çekiyor. Reza Zarrab’ın kefalet başvurusu dilekçesinde TOGEM-DER’e
2013’ten beri düzenli olarak para yağdırdığı ortaya
çıktı.
Bakanlığın üçüncü projesi ise 500
kadına mesleki beceri kazandırılmasının
hedeflendiği “Fiilî Kadın Ustalar” projesi. Bir kadın
derneği olsa anlarız, koskoca Bakanlığın 28 milyon
çalışmayan kadın için hedefi 500 kadına mesleki eğitim
vermek mi olmalı? Çalışan kadınlar Hükûmetin sözüne uyup 3
çocuk doğururlarsa tam on altı yıl istihdamdan uzak kalacaklar.
Bu ne demek? Ucuz ücretle yükselme olanağı olmadan emekliliği
unutarak hem çalış hem de 3 çocuğa bak demek. Kadınlara önerilen
21’inci yüzyılın köleliğidir.
Bu projelerden anlıyoruz ki
Bakanlığın kadın gündemi, sadaka bakanlığına
dönüştürülmeye çalışılan bir bakanlığın
üzerine serpilmiş bir sostan ibaret.
Cumhurbaşkanı kadın-erkek
eşitliğine inanmadığını açıkça beyan
ettikten sonra “eşitlik” kelimesi bütün kamusal metinlerden siliniyor.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı 2013’ten sonra
hazırlanmadı. Kadın istihdamının
artırılmasıyla ilgili genelgede “eşitlik” kelimesinin
geçtiği 3 düzenleme de metinden çıkarıldı.
Yıllardır TBMM bünyesinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun kapatılıp yerine aile ve sosyal politikalar komisyonu
kurulması gibi bir hedefin olduğunu biliyoruz. “Eşitlik”
kelimesinden bu kadar korkmak kadınlardan korkmaktır.
21’inci yüzyıl faşizminin en önemli
özelliği, erkeklere kadın-erkek eşitliğiyle ellerinden
alınan reisliği geri verme vaadidir; emekçi olarak kaybettikleri
statülerini bir kadın üzerinden hegemonya kurarak devam ettirebildikleri
bir zemin yaratılmasıdır. Biz AKP’nin kadınların yaşamını
ilgilendiren tek bir projesini biliyoruz, o da her eve bir reis projesi,
erkekliğin kışkırtılması projesi.
2002-2015 arasında tam 5.406 kadın
yaşamını yitirdi. Bakın, bu yıl Kırşehir
nüfusu 5 bin arttı. Bir ilin nüfusunun artışından fazla
kadın kıyımı yaşanmış. Bu ülkede artık
her şey yasak, bir tek ölüm serbest. Aslında yeni dönem seçim
sloganı olarak da en çok “kadınlara ölüm serbest”i de
kullanabilirsiniz. Kadınlar resmen hayatta kalabilmek için yeni
stratejiler üretmek zorunda kalıyor. Suriye’de IŞİD’e katılıp
bir yıl sonra Türkiye’ye dönen Ahmet K. karısını öldürmeye
çalıştığında karısı kurtulmak için ölüm
numarası yapmak zorunda kalıyor. Yine Sakine, maruz
kaldığı şiddete boşanmadan katlanabilmek için eşiyle
tam otuz iki yıl konuşmadı.
SALİH CORA (Trabzon) – PKK’nın
katlettiği Kürt kızlarından bahset.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) - Ama
Türkiye’de kadına yönelik şiddetten daha vahim olan bir şey var,
o da nedir diye sorarsanız, vahim olan şey, Çorum’da AKP’li İl
Meclis Başkanı Halil İbrahim Kaya’nın hem de kadınlara
seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıl dönümünde
yapılan etkinlikte “Ne yapalım kadınlar öldürülüyorsa? Adam,
öldürüyorsa cezasını çekiyor. Erkekler öldürülmüyor mu?”
diyebilmesidir. Böyle birinin bir ilde meclis üyesi olabilmesidir vahim olan. Kadınlarla
tokalaşmayı ateş tutmaya benzetenlerin üniversitelere rektör
olabilmesidir. Başörtüsüz kadınları mağazalardaki
ambalajı açık ürüne benzeten kişilerin müftü
yapılmış olmasıdır. “Kadın-erkek
eşitliğine inanmıyorum.” diyen birinin Cumhurbaşkanı
olmasıdır. Ölü kadın bedenlerini çıplak olarak teşhir
edenleri savunanların bakan, vekil olabilmesidir. Bırakın
sokakları, Meclisin ta kendisi de şiddet ve küfür mekânı hâline
getirilmiştir. Şiddetten vahim olan şey, bu şiddete çözüm
olmakla yükümlü siyasi iradenin bizzat şiddet üretmesidir.
AKP’nin kadınlara bakışı,
Sayın Bakan da dâhil, dillerinden düşmeyen
“kadınlarımız” söyleminde yatıyor. Sormak istiyoruz:
Kadınlar çocuk mu, yaşlı mı, engelli mi ki onları
bağımlı nüfusla aynı kefeye koyuyorsunuz? Bu hitap biçimi,
kadınları yetişkin ve kendine yeterli bireyler olarak kabul
edemediklerinin yansımasıdır aslında.
Biliyorsunuz güzel bir deyimimiz var, “Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz.” diye. E, bakıyorsunuz AKP’ye
1.394 belediye başkanı adayından sadece 7 kadın belediye
başkanı olabildi. Uzun süredir ilk defa zaten kadın işi
olarak görülen Aile Bakanlığı dışında bir
bakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
bir kadın bakana teslim edildi.
AKP bugün kota uygulamalarıyla
tartışmaya devam ediyor ancak bizler kota uygulamasını da
aşarak eş başkanlık uygulamamızı 2014
yılında tüm yönetim katmanlarında hayata geçirdik. Daha önce
belediyecilik binalardan ibaretti, erkek yönetimi hâkimdi; bizler binaları
insanlaştırdık, yönetimleri kadınlaştırdık.
İşte kadın partisi olmak budur; kadınların evde, sokakta
ve siyasette tek güvencesi olmak budur.
Mecliste Meclisin tek kadın grubunun üyeleri
olan kadın vekillerimiz hâlâ tutuklu. Cezaevindeki Eş
Başkanımız Figen Yüksekdağ’ın vekilliği
Erdoğan’a siyaset yolunu açan maddeyle düşürüldü. Dikkatinizi çekmek istiyoruz:
Faysal Sarıyıldız hariç, bugüne dek vekilliği
düşürülenlerin tamamı kadın milletvekillerimizdir. Siyasetin bu
şekilde kadınsızlaştırılmaya
çalışılması, aslında Türkiye'nin
siyasetsizleştirilmeye çalışılmasıdır. AKP’nin
kadın düşmanı politikalarının turnusol
kâğıdı belediyelerimize atanan kayyumların
icraatlarında görülüyor. Hem devletle hem erkek egemen sistemle mücadele
ederek seçilmiş vekillerimiz, kadın belediye eş
başkanlarımız tutuklandı. 8 Mart etkinlikleri düzenlemek,
kadın çalışmaları yürütmek gibi faaliyetler terör faaliyeti
olarak iddianamelere konuldu. Örneğin, tutuklu bulunan Selma Irmak’ın
“Kadın yaşamdır, yaşam ise kadınların
direnişiyle olacaktır.” cümlesi iddianamede yer aldı.
Çağlar Demirel’in, cansız bedeni günlerce yerde bekletilen Taybet
ananın cenazesine katılımı suç unsuru olarak kabul edildi.
Figen Yüksekdağ “Yaşamın ve özgürlüğün orta yerinde dimdik
ayaktayız. Kadınlar boyun eğmedi, eğmeyecek.” dediği
için yargılanıyor. Ne bekleniyor? Kadın siyasetçiler sadece
yardım ve iaşe miktarlarını mı açıklasın?
Sizin yaptığınız gibi, kadın faaliyeti olarak sünnet
törenleri örgütleyip kan bağışı kampanyaları mı
yapsınlar? Kadın dernek ve yapılarının
kapatılmasının tek sebebi, ülkenin batısında yürütülen
kadın çalışmalarının Kürt kentlerinde yürütülüyor
olmasıdır. Bunu yaparak Türkiye’de kadın hareketini
bölebileceklerini sandılar ama kadın örgütleri “Mühürlenen sadece
mekânlar, biz her yerdeyiz.” açıklamasıyla Türkiye'nin dört
yanında yanıt oldular.
Cinsiyetçiliğin bu kadar
tırmandırılması, kadınların yaşam
tarzının hedef hâline getirilmesi, kadın kurumlarına
yönelik baskılar elbette tesadüfi değil. Bu özgürleşmenin
yaratacağı toplumsal değişimde tekçi siyasetin
barınmasının imkânsız olduğunu siz de biliyorsunuz.
Kadın ve özgürlük kavramlarının yan yana durması bile
tüylerinizi diken diken ediyor. Kadınların hep birlikte
cinsiyetçiliğe karşı mücadelesinin neler yaratabileceğini
biliyorsunuz. İşte, bu yüzden, ırkçı, cinsiyetçi
söylemlerle kadınları bölmeye çalışıyorsunuz.
Cumhurbaşkanının Türk kadınlarına yönelik “Kürt
kadınlarından daha çok doğurun.” anlamına gelen
çağrısı kadınları doğuran, doğurmayan; Kürt,
Türk olarak bölmektir, asıl ayrımcılık ise budur.
Kadınları birbirine, hatta kendine düşman etmeye
çalışırken yaptığınız projelerin hiçbir
anlamı kalmıyor.
Türkiye’deki kadın hareketi dünyada
eşitlik ve özgürlük için mücadele eden tüm kadınların gücü ve
heyecanıyla birlikte mücadele veriyor. Bu gücün kaynağı, her
türlü toplumsal sorunun çözümü için gidilen Muşlu Gevri nine, 75
yaşına rağmen zindanlarda tutulan Sise ninedir. Bu gücün
kaynağı, aynı zamanda, Latin Amerika’nın işgaline
karşı mücadele vermiş kadınlardır, İsrail’de
barış mücadelesi veren “Siyahlı Kadınlar”dır, birinci
intifadada, özgürlük simgeleri hâline gelen kadınlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Bir
cümle kaldı.
BAŞKAN – Sayın Taşdemir, sözlerinizi
tamamlayın efendim.
Bir dakika ek süre veriyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Devamla) – Bir
dakika bile sürmez.
Kürt kadın siyasetinin yaşam devrimcileri,
Rojava’yı bir kadın devrimine dönüştüren binlerce
kadındır. O yüzden, sanmayın ki karşınıza
aldığınız şey Türkiye’deki kadın mücadelesidir,
karşınızda, tarihler ve coğrafyalar ötesinde
eşitsizliğe duvar ören sayısız kadının
ısrarı dimdik duruyor.
Şu an bizi izlemekte olan, cezaevlerinde sadece
muhalif kimlikleriyle siyaset yaptıkları için bulunan herkesi bir kez
daha buradan saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Taşdemir.
Şimdi, söz sırası…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun
talebinizi alayım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
konuşmacı, dün burada Sayın Osman Baydemir’le ilgili Meclis
Genel Kurulunun almış olduğu hukuki bir kararı linç olarak
tanımlamıştır, bu açıkça bir sataşmadır.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, Meclise
söyledi. Siz niye… Siz mi karar aldınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ayrıca,
başka sataşmalar da var, takdir ederseniz sataşmadan…
BAŞKAN – Sayın Bostancı, tabii ki siz
Grup Başkan Vekilisiniz. Genel Kurulumuz bir karar almış, bu
karara herkesin saygı duyması gerekir, tutanaklara da böylece
geçmiş olsun. Konuyu uzatmayalım lütfen. Başka bir arkadaşa
söz vereyim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Burada bir sataşma yok yani.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Ben görüşlerimi ifade ettim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Başka sataşmalar
da var. O çerçevede, uygun görürseniz söz almak istiyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Başka neymiş?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Her şeyi
söyledi, var bu.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Başka varsa
olabilir, başka olabilir.
BAŞKAN – Mesela, ne dedi, neden sataştı?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yani,
Sayın Genel Başkanımızın kadın-erkek
eşitliğini reddettiği şeklinde kendi ifadesi var diyerek
kastın ötesinde farklı bir bağlama taşınmıştır.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Kendisi söyledi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Evet, “Fıtratında yok.” dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu yine
açık bir sataşmadır.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir sürü, hepsi
sataşma, baştan sona sataşma.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kürtleri inkâr
ettiğimiz iddiası bir sataşmadır. Ben sadece bir tanesinden
söz ettim.
BAŞKAN – Tamam, yerinizden bir dakika söz
verelim Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İzin
verirseniz, sataşma çerçevesinde…
BAŞKAN – Sataşma…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Bunun neresi sataşma?
BAŞKAN – Karşı görüş belirtmek
de sataşmaya giriyorsa Sayın Bostancı, buyurun. Siz deneyimli
bir milletvekilisiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Başkanım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Amacım
germek değil Sayın Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Bütün gün boyunca gerçekten, bu yüzden sataşmadan söz
alabiliriz Sayın Başkan yani karşı görüş belirtmek,
dediğiniz gibi.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Ağrı
Milletvekili Dirayet Taşdemir’in 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; buraya cevap vermeye gelirken
“Ben de lafı gediğine oturtayım.” şeklinde bir
tarzımız yok. Sadece konuyu açıklığa kavuşturmak
kastıyla, burada haksız gördüğümüz ifadelere ilişkin bir
açıklama getirmek kastıyla söz aldım.
Bu, dün alınan karara katılmayabilirsiniz,
itiraz edebilirsiniz. Zaten, Sayın Ahmet Yıldırım burada
bir konuşma da yaptı, itirazlarını da söyledi ama sonuçta,
sizin de bir parçası olduğunuz Meclis Genel Kurulu bir karar
almış. Bunu “linç” diye tanımlamak yanlış olur.
Sonuçta, bu konulara ilişkin mülahazalarımız olabilir ama
hepimizi bağlayan hukuki uygulamalara ilişkin değerlendirme
yaparken eleştirinin ötesine geçecek bir dil kimse için iyi olmaz.
Kürt gerçekliğini inkâr ettiğimiz iddia
ediliyor. Her demokratik ülkede bütün siyasetler sosyolojik gerçeklikle
barışır, barışmadan zaten siyaset yapamaz. Bu ülkede
Kürtler vardır, bu ülkede Kürtler Mecliste de vardır, sadece sizde
değil, bütün partilerde vardır. Bizim
anlaşamadığımız husus şu: Sizin “Kürt” derken
kastettiğiniz ideolojik ve politik tanımlama ile bizim “Kürt”ten
kastettiğimiz ideolojik ve politik tanımlama birbirine uymuyor, zaten
o yüzden Kürtlerin bir kısmı size oy veriyor…
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Siz niyet okuyorsunuz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - …Kürtlerin
büyükçe bir kısmı da diğer partilere,
ağırlıklı olarak AK PARTİ’ye oy veriyor.
Dolayısıyla siz kendi tanımlamanızı,
yaklaşımınızı sanki bütün Kürtleri kucaklıyormuş
gibi bir iddiayla ortaya koyarsanız yanlış yaparsınız,
Kürtlere de haksızlık yaparsınız. Ayrıca Türkiye
Cumhuriyeti’nin hem içerideki hem de yurt dışındaki,
Suriye’deki, Irak’taki Kürtlere ilişkin yaklaşımlarını
da hatırlayalım. Bu son derece doğaldır elbette, Türkiye’de
akrabaları olan insanları buradaki bir siyasi iradenin
dışarıda da takip etmesi olağandır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) -
Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
Sayın Bostancı konuşmasında sataşmadığı
için İç Tüzük 69’a göre söz istemeyeceğim, ancak karşıt
görüş ve doğru olmayan bir iki nokta ifade etti, İç Tüzük 60’a
göre yerimden söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Şimdi, Kürt’e dair bu ülkede ne kaldı son
iki buçuk yılda? Bakın, dün örneğini verdim, 1990’lı
yılların o ağır çatışmalı
koşullarında, ağır OHAL ve faşizm koşullarında
Kürt bilgelerinin, yaşlılarının, Musa Anterlerin, Fakih
Hüseyin Sağnıçların, Abdurrahman Dürrelerin, Süleyman
İnanoğlularının açtığı Kürt Enstitüsü
ideolojik, politik değil, dil, kültür, edebiyat kurumuydu. Onu kapatma
utancı bu iktidara yeter diyorum ben. Kürt’ün televizyonu yasak, Kürt’ün
gazetesi yasak, Kürt’ün dil, kültür, edebiyat kurumları yasak, “Efendim,
biz Kürt’e karşı değiliz...” Neyini bıraktınız
Kürt’ün ya? Sadece kendinize göre muhayyel bir Kürt oluşturdunuz. Kürt’ün
sadece beyninizde olan ama toplumsal yaşamda karşılığı
olmayan bir hayalini bıraktınız ki Kürt halkı bunları
not ediyor Sayın Bostancı. Sizi de, bizi de izliyor, takdir
edecektir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu
değerlendirmelerin hiçbir cümlesine, hiçbir harfine
katılmıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Mesela enstitünün
kapatıldığına katılıyor musunuz,
katılmıyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, malumunuz
gündemimiz üçüncü turda yer alan kurumların bütçe ve kesin
hesaplarının görüşülmesidir. Bu doğrultuda gündemimize
devam ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi, söz sırası Van
milletvekilimiz Adem Geveri’ye aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Gevheri, süreniz on dakika.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ADEM GEVERİ (Van) –
Değerli Başkan, saygıdeğer vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, biz de gerçekten, parti grubumuz adına,
olağan olarak halkımızın bize verdiği sorumluluk
temelinde, bütçe görüşmeleriyle ilgili kendi partimizin düşüncelerini
ayrıntılı bir şekilde belirtmek isterdik ama maalesef
Mecliste her gün yaşadığımız bu darbe ve maalesef linç
operasyonları bizim bütçedeki niceliksel değerler ve istatistiki
rakamlardan önce adalete, hakka ve hukuka atıf yapmamız
gerektiğini tekrar bize hatırlatmaktadır. Bunları söylerken
elbette ki ben bir parti kimliğiyle konuşuyorum ama emin olun vicdan
ve adalet bütün siyasal, politik görüşlerin üstündedir, ideolojilerin
üstündedir ve nitekim eğer burada biraz sonra zikredeceğim ifadeye
hepiniz katılmıyorsanız siz de bana hak vereceksiniz ve
kesinlikle karşı çıkıp tabii ki benim yanlı tutum
aldığımı söyleyeceksiniz.
Sayın Cumhurbaşkanı biliyorsunuz “Bir
milletin tarihini belirleyen değerler bütün yasaların,
anayasaların üzerindedir.” diyordu ve nitekim buna özellikle atıf
yaptığı en yakın yasa ve anayasa 12 Eylül cunta
anayasasıydı. Nitekim, bu 12 Eylül cunta anayasası yüzünden
bugün vekiller içeride, vekiller burada söz hakkından mahrum
bırakılmakta, kendi değerlerine ve halkın, milletin ortak
değerlerine yaptıkları atıflar, tanımlamalardan
dolayı maalesef parayla cezalandırılmaktadırlar. Bu, utanç
bir şeydir, utanç duyulacak bir şeydir. İnsanlar maddi
değerleriyle sınanmakta, halkın verdiği sorumluluk ve o
sorumluluk karşısında aldığı ana sütü kadar helal
hakkı ve hukukuyla sınanmaktadır. Bu Meclise saygı
duyuyorum ama alınan bu karara saygı duymuyorum, maalesef bu karara
emeği geçen zihin dünyasına sahip insanları şiddetle burada
protesto ediyorum. Bu halkın değerlerine karşı bu kadar
mı acımasız ve sorumsuzsunuz? Ben, burada Türkiye
Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı ve seçilmiş bir milletvekili
olarak konuşuyorum. Beni buraya gönderen halkın adı Kürt’tür. Ve
biraz önce grup başkan vekili de belirtti: “Elbette ki Kürtlere
saygımız var, Türkiye’de Kürtler yaşıyor ve sizin gibi
düşünmesek de değer veriyoruz, işte, Kürt’ümüz de var,
milletvekilimiz de var, açılımlarımız da var.” Peki, bu
Kürt’ün bir coğrafyası yok mu? Adı kürdistan değil mi
arkadaşlar?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Değil, değil.
ADEM GEVERİ (Devamla) - Ve nitekim, bununla
ilgili tekrar belirtmeme gerek yok, defalarca arkadaşlarınız,
Sayın Cumhurbaşkanı ve birçok milletvekili, yazar, aydın,
gazeteci, âlim belirtmedi mi kürdistan diye bir coğrafyanın tarihte
kimi zaman idari bir federal sisteme dönüştürüldüğünü Selçuklular
tarafından, Osmanlılar tarafından? Hatta Meclis kürsüsünde,
Meclis tutanaklarında cumhuriyetin asli unsuru olarak kürdistan ve Kürt
halkından bahsedilmiyor mu? Biz bunları siyasi, politik bir
tartışmaya dönüştürmek için kullanmıyoruz. Bunlar bizim
değerlerimizdir ve asla ve asla bu değerler karşısında
pes edeceğimizi bekleyemezsiniz.
Bakın, burada Kürtçe konuşmam gerekiyordu
ama maalesef bunu da yüz yıllık bir faşizan rejim
tarafından yasaklandığı için halkımın
yaşadığı ıztırapları, halkıma reva
görülen zulümleri en azından Türkçe anlatma adına maalesef bu
utancı burada bir tarafa bırakıp karşınıza
çıkmaya çalışıyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Çok ayıp, çok
ayıp!
ADEM GEVERİ (Devamla) - Neden ben de sizin gibi
rahat konuşamıyorum? Çünkü Türkçeyi kullanamıyorum, ana dilim
değil.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Git evinde
kullan.
ADEM GEVERİ (Devamla) - Bu kadar basit, bunu
isterseniz cezalandırın, mahkûm edin, idam edin…
HASAN SERT (İstanbul) – Propaganda
yapıyorsun, propaganda.
ADEM GEVERİ (Devamla) - …bu, bir hakikattir ve
nitekim bu hakikatle ilgili Ali Şeriati’nin belirttiği çok güzel bir
cümle var: “Bir toplumda adalet yoksa o anti İslamidir.” Kendisi
İslami değerlere sahip bir aydın olduğu için söylüyorum.
Mecliste de İslam’a ve İslami değerlere hem inanan hem de
değer veren milletvekilleri olduğu için söylüyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Burada
vatandaşlık hukuku geçerli ama etnik kimliklerin
siyasallaşması değil. Vatandaş Türkçe konuşuyor.
ADEM GEVERİ (Devamla) – “Doğallıktan
uzaktır böyle bir adaletsiz toplum.” ve diyor ki: “Bozuktur böyle bir
toplum.” ve diyor ki: “Yok olmaya mahkûmdur maalesef.” ve son diyor ki:
“Evrensel sisteme zıttır.”
Arkadaşlar, bu sadece Türkiye'nin, Türkiye’de
yaşayan etnik unsurların, egemen unsurun, siyasi politik bir partinin
sorunu değil; bu, insanlığın sorunudur, vicdanın
sorunudur. Onun için ben gerçekten değer verdiğim, önemsediğimiz
bu makama sonsuz bir saygıyla burada konuşuyorum ama
yakıştırmadığım hiçbir, hiçbir kararı da
burada saygıyla karşılamıyorum, karşılamayacağım
ve tekrar tekrar protesto ediyorum.
Herhangi bir milletvekili olabilir, bu Sayın
Osman Baydemir’di dün ama yıllar önce Merve Kavakcı’ydı
hatırlıyorsanız.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Aynı şey
değil, kusura bakmayın.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Daha beteri.
ADEM GEVERİ (Devamla) – 28 Şubatta benim
de ailemin mağduru olduğu bir dönemde sevgili mazlum
bacılarım, başörtüsünden dolayı zulüm gören bu iktidardan…
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Merve Kavakcı
eline silah alıp dağa çıkmadı.
ADEM GEVERİ (Devamla) – …geçmiş
iktidarlardan dolayı zulüm gören o bacılarım ne diyordu?
“Başörtüsünü kafamdan alabilirsiniz, bizi mecbur kılabilirsiniz
başı açık bir şekilde topluma çıkmaya ama bu
kalbimizden, bu beynimizden, özgür irademizden asla bu başörtüsünü
sökemeyeceksiniz.” Aynen ve aynen katıldığım gibi burada da
bunları söylüyorum.
Ben, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı…
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Aynı şey
değil, teşbihinizde hata var, hata.
BAŞKAN – Sayın Erdoğan, lütfen…
ADEM GEVERİ (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti’nin
bütün vatandaşlarını temsilen burada bulunan bir milletvekili
olarak halkımın bütün değerlerini burada temsil ediyorum; içinde
Kürt de var, içinde kürdistan da var, kürdistan tarihî de var, kürdistan
tarihînin şanlı İslam tarihî de var; buyurun bunu içimizden
sökün.
Bu nedenle arkadaşlar, ricamız sizden bu;
bu tür değerleri kaşımayın. Ortak vatan, birlikte ortak bir
gelecek perspektifi çerçevesinde halkların
ortaklaştığı bütün unsurların burada birlikte
barış vesilesiyle kurmaya çalıştığı bir
Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet birlikte yaşanır kılmanın
tek bir yolu…
RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Vatandaşlık
hukukundan geçer.
ADEM GEVERİ (Devamla) - …Ali Şeriati’nin
bahsettiği adil bir toplum, adil bir rejim ve bunun devamında özgür
bir gelecek kurmanızdır. Aksi takdirde maalesef “yüce” diye
belirttiğimiz ne bir kurum ne bir değer gelecekte ortada kalacaktır.
Değerli arkadaşlar, birkaç tane bütçe
görüşmesiyle ilgili noktaya da atıfta bulunmak istiyorum, özellikle
bölgemle ilgili. Maalesef sınır ticareti yapmak zorunda kalan
vatandaşlarımız, yeteri kadar yasal güvenceler ve
kolaylıklara sahip olmadığından dolayı devletin
“kaçakçılık” olarak tanımladığı, kendi
sınırlarını açmak suretiyle, birkaç bidon mazot ya da
birkaç torba pirinç alıp satmak için canını ortaya koymakta hâlâ
ve nitekim 2016’ya kadar, özellikle de AKP iktidarları döneminde 113
vatandaşımız katledilmiştir. Bu sadece Türkiye’de güvenlik
güçlerinin katlettiği, sınırda katlettiği insanlar,
İran’da, Irak’ta ve Suriye’dekileri hiç saymıyorum ve buna benzer bu
trajediler sadece bu dönemde değil, 1943’te biliyorsunuz 33 kurşunla
anılan Van’daki köylülerin katledilmesi, Roboski’de 2011’de 36
insanımızın katledilmesi, paramparça edilmesi bunlara yine bir
örnek.
Siz sınır
kaçakçılığını önleme adına bu insanları
katlederken millet Man’da, millet bilmem başka âlemlerde, özellikle vergi
cennetinin olduğu bölgelerde maşallah trilyonları götürüyor.
Bunun hesabını bile soran yok. 3-5 memur bir şekilde yasal
boşluklardan istifade ederek ya da kimi iş birlikçi tüccarlarla
yolsuzluk yaparken bunlara operasyon yapılıyor ama yapılan
operasyondan haberimiz var, onun dışında sonuçlarından
haberimiz yok. Nitekim geçen ay da 2 defa Van’daki gümrük kapısında
yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda açığa çıkan
durumun sonucunu hiçbir şekilde öğrenemedik, soru önergesi
verdiğimiz hâlde.
Şimdi, bunlara bile çare bulamayan en tepede
yapılan yolsuzlukları ve vergi cennetlerine kaçırılan
paraların elbette ki hesabını veremeyecek. Onun için özellikle
de Gümrük ve Ticaretle ilgili halkın mağduriyetini gidermek
istiyorsak önce bu yolsuzluk ve usulsüzlüklerin önünü almak, daha sonra
eşit, adil, paylaşımcı bir ticari sistemle
halkımıza daha müreffeh bir gelecek ancak sağlamamızla
mümkündür. Aksi takdirde maalesef bu bütçeler
karşılığını bulmayacaktır.
Hepinizi selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Geveri.
Sayın Akçay, talebiniz…
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Van Milletvekili Adem Geveri’nin 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biraz evvel kürsüde
konuşma yapan konuşmacı 2 defa tekrarlayarak burada dün
alınan kararları ve bazı hususları protesto ettiğini
söylemiştir. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kendisini
şiddetle protesto ediyoruz, bu bir.
İkincisi: Cumhuriyetimizi faşistlikle
nitelemek kadar haksız ve vahim bir tanımlama ve itham olamaz.
Eğer cumhuriyetimiz faşist olsaydı kendileri burada, bu yüce
Meclisin bir mensubu olamazdı ve bu kürsüde de konuşamazdı. O
nedenle cumhuriyet sayesinde burada bulunduklarını idrak etmelerini
diliyorum; artık bölücülük yapmaktan da vazgeçmesini diliyor ve
bekliyoruz. Bu, resmen… Bu çatı altında kimsenin memleketin
altını üstüne getirmeye hakkı yoktur, bölücü ifadeler kullanmaya
da hakkı yoktur.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın milletvekilleri, ben de Geveri’nin
konuşmasını dikkatle dinledim. Bu noktada tutanakları da
inceleyeceğim. İç Tüzük’e aykırı bir tutum varsa, bir
işlem yapılması söz konusuysa, gerekiyorsa tabii ki
yaparız. Tekrar söylüyorum, ben de dikkatle inceledim, tutanakları da
istettim, biraz sonra geldiğinde de inceleyeceğim.
Bu arada, başka…
Sayın Özel, söz talebiniz mi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var efendim, aynı konuda.
BAŞKAN - Buyurun.
9.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Van Milletvekili Adem Geveri’nin 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
dün yaşananlardan sonra Cumhuriyet Halk Partisinin tutumunu açıkça
söylemiştik. Ne devrin Başbakanının ne de dün konuşma
yapan hatibin kullandığı kelimenin kullandığı
anlam ne olursa olsun her iki durumda da -ki çok dikkatle dinledik- Cumhuriyet
Halk Partisinin kabul edemeyeceği ifadeler olduğunu ancak Cumhuriyet
Halk Partisinin, kürsü dokunulmazlığı ve milletvekillerinin
kullandıkları ifadelerden dolayı Meclisten
çıkarılmasına, para cezasına çarptırılmasına
kategorik olarak karşı olduğunu ifade etmiştik, bu
görüşümüzü bir kez daha paylaşıyoruz.
En şok edici görüşlere dahi tahammül
mecburiyetimiz var ancak tabii bu, biraz önceki hatibin “Yüz yıllık
faşizan rejim” terimiyle, Türk’ün, Kürt’ün birlikte
kurtardığı, kurduğu ve o günden bugüne kadar sürmüş
olan cumhuriyet rejimini nitelemesini kesin bir dille
kınadığımızı, kabul etmediğimizi ve böyle
bir ifadenin ne Meclise ne kendi siyasetlerine ne Türkiye’ye bir katkı
sağlayamayacağını da ifade etmek isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
Sayın İnceöz…
10.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Van Milletvekili Adem
Geveri’nin 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de az evvel hatibin
konuşmasını… Özellikle dünkü olaya vurgu yaparak protesto
ettiğini belirtti; aynı şekilde biz de protesto ediyoruz. Dün
burada yaşanan vakıa öyle kendiliğinden, kanuna, nizama uygun
olmayan bir şey değildi; burada olan şey şuydu: Anayasa
belli, İç Tüzük belli; dünkü gelinen noktada İç Tüzük’ün
uygulanması, Anayasa’nın uygulanması. Burada 161, oradaki
fıkrada ne deniliyor: Anayasal düzene, Türkiye’nin idari
yapısına ilişkin… Ee, ilk dört maddesi çok açık ve net bir
şekildeyken, burada benzer bir şekilde dünkü olayı protesto
etmesi… Anayasa ve İç Tüzük’ten kaynaklanan uygulama çok yerinde,
doğru.
Bu değişikliği Türkiye Büyük Millet
Meclisi yaptı. Bu çatı altında bu şekilde ayrımcı
bir konuşma yapmasını da ayrıca
kınadığımı özellikle belirtmek istiyorum. Türkiye’nin
her tarafında, 81 ilinde nereye gitsek Türk, Kürt, Laz, Çerkez hepsi
beraber, omuz omuza, birlikte millet olma, geçmiş tarihinde nasılsa
geleceğe de aynı tasavvurla bakmaktadır.
LEZGİN BOTAN (Van) – Hepsi lafta kalıyor,
lafta. Demagoji yapıyorsun!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Burada dil
ayrımcı bir dildi; bunu da kınadığımı
özellikle belirtmek istiyorum.
Burada şunu da söyledi ki Kürtlere… Mesele Kürt
meselesi değil. Biz burada “Kürt kardeşlerimiz” diyoruz, “Et
tırnak olmuşuz.” diyoruz.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Öyle
deyince kardeşlik oluyor(!)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ne yaparlarsa
yapsınlar zihinlere bu ayrımcılık tohumlarını
ekemeyecekler.
Bizden önce, iktidarımızdan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bir daha
açmanızı istirham ediyorum, cümleyi tamamlayacağım.
BAŞKAN – Lütfen tamamlayın Sayın
İnceöz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – On beş
yıllık iktidarımız boyunca da inkâr ve asimilasyon
politikalarına karşı olduğumuzu belirttik.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Çok komik.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Bugün
yapılan şey terörle mücadeledir. Terörü görmezden gelenin, terörü yok
sayanların, teröristleri görmeyenlerin bu şekilde çıkıp da
meseleyi sadece bir Kürt meselesi gibi addetmesi… Kürtler ile teröristleri çok
net ayrı tuttuğumuzu, Kürtlerimize “kardeş” dediğimizi,
geleceğe birlikte baktığımızı…
LEZGİN BOTAN (Van) – Onun için mezar
taşındaki Kütçe ismi siliyorsunuz. Utanın ya, ayıptır
ya!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - İşte,
bugün mücadelenin adı da “terörle mücadele.” Bununla onu birbirine
karıştırmamak lazım.
Bu anlamda, ayrıca, ana dil…
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Ahmed-i Hani’nin anıtını niye yıkıyorsunuz, orada
tabelayı niye indiriyorsunuz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Türkiye
Cumhuriyeti’nin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bu Meclis
çatısı altında konuşacağı dil bellidir: Resmî
dili Türkçedir.
LEZGİN BOTAN (Van) – Kardeşlikmiş!
Al, başına çal kardeşliği!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) -
Dolayısıyla, Kürtçe’nin önündeki engelleri de kaldıran hükûmet
bizim hükûmetlerimizdir. Kürtçe konuşmak yasaktı, Kürtçe isim vermek
yasaktı, Kürtçe yayınlar yasaktı. Bugün TRT Kürtçe yirmi dört
saat yayın yapabiliyor, mecmualar var.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Sizin propagandanızı yapıyor, yirmi dört saat AKP’nin
propagandasını yapıyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ama bu tutulup
da eğer teröre araç yapılıyorsa elbette ki orada mücadeleler
devam edecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
İnceöz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
11.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, toplumların
ancak kendi tarihlerini, geçmişlerini, hataları gördükleri ve
eleştirdikleri zaman ilerleyebileceklerine ve halkın temsilcisi
olarak eleştirilerini yapmak zorunda olduklarına ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
toplumlar ancak kendi tarihlerini, geçmişlerini, aynı zamanda
yaptıkları hataları gördükleri ve eleştirdikleri zaman
ilerlerler. O yüzden, bugün konuştuğumuz bütçe aslında halkların
bütçesi olamamaktadır. Ama örneğin Kanada, Kızılderililerle
gerçekten yüzleştiği için, onlara yaptığı zulmü
açıkça belirtip özür dilediği için bugün bütçesi fazla vermekte ve
fazla gelen bütçeyi de halka dağıtmaktadır; örtülü ödeneğe,
varlık fonlarına aktarmamaktadır.
Şimdi, biz ileri bir ülke olmak istiyorsak
geçmişimizle de yüzleşmek zorundayız. “Et tırnak”
“Kardeşiz.” deniyor ya; bunlar sadece sözle, hamasetle olmaz. Tırnak
ete batıyor bugün, tırnak ete batıyor bugün. Bugün Kürtçe
tabelalar kaldırılıyorsa bir zaman
yaptığınız şeyi bugün yapmıyorsunuz demektir, siz
de aynı devlet geleneğine dönüyorsunuz demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Tamamlayacağım.
BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Bunları eleştirmek bölücülük değildir. Aynen
Sayın Özgür Özel’in de ifade ettiği gibi, şok edici
düşünceler dahi ifade edilebilir düşüncelerdir. Düşünce ve ifade
özgürlüğü eğer bir Mecliste yoksa zaten vatandaşların arasında
hiç yoktur ki bugün yaşadığımız da budur. Bu yüzden,
düşünceleri yüzünden binlerce insan cezalandırılmaktadır.
Biz eleştirilerimizi yapmak zorundayız, bunun yeri
burasıdır. Biz halkın temsilcisi olarak buradayız, Kürt
halkının da temsilcisi olarak buradayız. Ben bir Kürt Vekil
değilim, aidiyetimle şununla bununla konuşmak durumunda da
değilim ama ben insan hakları savunucusu olarak her türlü hakkın
savunucusu olmak durumundayım. Bu ülkede ancak barış
sağlanırsa hakikaten bütçeler işte fazla verebilir, o
savunmalara harcanan paralar insanların iyiliği için, geleceği
için harcanır. Herkesin beklediği de budur. Kimse evine ölü gelmesini
beklemiyor, kimse evine şehit gelmesini beklemiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, bir dakika… Sayın Akçay
söze girmişti, onun talebini alacağım, sonra size söz
vereceğim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kayıtlara
geçsin diye söz aldım.
BAŞKAN – Buyurun o zaman.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Cumhuriyet
tarihî boyunca Kürtlere ilişkin bir konu tartışılırken
Filiz Hanım’ın Kanada’daki Kızılderilileri örnek vermesi o
kadar haksız, o kadar yersiz, o kadar iddialı, o kadar benzemez bir
olaydır ki bunu çok talihsiz buluyorum ve çok protesto ediyorum.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Siz demediniz mi Dersim’den özür dileyeceğiz?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Memlekete bu kadar
yabancısınız ki.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi,
Amerika, bakın, hepimiz ne olduğunu biliyoruz. Benzetme
yapacaksanız az çok benzeyecek bir örnek üzerinden gideceksiniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Oranın tarihiyle ilgili bir örnek verdim, oranın
tarihi de o.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Amerika Kıtası’nda
beyazlar geldiğinde…
LEZGİN BOTAN (Van) – Sayın Başkan…
Sayın Başkan…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …Cortes ve
adamları geldiğinde….
LEZGİN BOTAN (Van) – Diyarbakır’daki mezar
taşındaki Kürtçe ismi kayyumun eliyle silmeyi neye
bağlıyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …Amerika
Kıtası’nın sahibi Kızılderililerdir,
İnkalardır, Azteklerdir, kabilelerdir. 30 milyon…
LEZGİN BOTAN (Van) – Utanmıyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Milletvekilim…
LEZGİN BOTAN (Van) – Kürtçe ismini mezar
taşından sildiniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Dinler misin?
Dinler misin?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Dinle! Dinle! Dinle!
Utanması gereken biri varsa sizsiniz!
BAŞKAN – Böyle bir üslup yok ama Sayın
Milletvekilimiz. Lütfen, yerinize oturun, gerekirse size de söz vereyim.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sen terörü
desteklerken utanmıyor musun?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – 30 milyon
Kızılderili vardı.
LEZGİN BOTAN (Van) – Bu faşizm değil
mi? Bu ırkçılık değil mi? Bu ayrımcılık
değil mi? Bu hürmetsizlik, saygısızlık değil mi?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım…
LEZGİN BOTAN (Van) – Mezar taşındaki
Kürtçe ismi sırf Kürtçedir diye kayyum sildi bakın.
Ayıptır!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Çok ayıp,
çok ayıp! Bak, yaptığın çok ayıp!
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Botan… Sayın Botan…
LEZGİN BOTAN (Van) – O kayyumunuza söyleyin, o
terbiyesizliği yapmasın, Kürtçe ismi oraya yazsın tekrar.
Ayıptır, ırkçılıktır,
ayrımcılıktır!
BAŞKAN – Sayın Botan, böyle bir üslubumuz
yok, böyle bir usulümüz de yok, lütfen… Gerekirse size de söz veririm.
LEZGİN BOTAN (Van) – Bırakın bu
hamaseti, bırakın.
BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, beyazlar Amerika’ya geldiğinde Amerika’da 30 milyon
Kızılderili vardı, geldiler ve yukarıdan
aşağıya bütün topraklarını talan ettiler, bu
insanları öldürdüler. 30 milyon Kızılderili’den iki yüz yıl
içerisinde 2 milyon Kızılderili kaldı. Filiz Hanım’ın
yaptığı benzetmeye bakın. Bu, kabul edilemez.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bu kadar tarih
biliyor. Ne yapsın?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Bostancı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Ben buna bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Son olsun lütfen Başkanım.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – İsterseniz, Erkan Bey’den sonra da verebilirsiniz, fark
etmez.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yok, yok, madem cevap verecek
cevaplasın daha sonra…
BAŞKAN – Yok, buyurun.
12.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Şimdi, bir ülkenin tarihinde ne
yaşanmışsa benzetme bire bir burayla olan bir benzetme
anlamında söylemedim, ben bunu bütçeye bağladım zaten. Orada
yüzleşildi yaptığı hatayla diye. Şimdi, Kanada bunu
yapmış; Fransa’yı örnek verdiğimde Cezayir’i örnek
verebilirim; Amerika’yı örnek verdiğimde Vietnam’ı örnek
verebilirim, başka yerleri örnek verebilirim. Yani sonuçta bu kalkıp
da aynen Kızılderililer ne yaşadıysa burada da değil
ki. Bu ülkede de yaşanmışlıklar var, işte,
bunları biz kabul etmediğimiz zaman zaten tarihimizle
yüzleşemiyoruz ve ilerleyemiyoruz; bunu kastediyorum. O nedenle hiç böyle
protesto edilecek bir şey görmüyorum. Önemli olan, biz de eğer
bütçede refah istiyorsak yolsuzluk yapmayacağız, onun
dışında da kendi yaptığımız tarihî
hatalarımızla yüzleşeceğiz ki herkesle birlikte bir yol
yürüyebilelim, geleceğe gerçekten umutla bakarak akabilelim. Gençler bunu
daha fazla anlıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Akçay, buyurun.
13.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, milletvekillerinin bütün milleti
temsil ettiklerine ve İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bir hususu hatırlatmak için söz aldım:
Anayasa’mızın 80’inci maddesi “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri,
seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti
temsil ederler.” diyor. Beni şu halk seçti veya şu kesim seçti, ben
şu bölgenin milletvekiliyim diyemeyiz. Seçildiğimiz bir seçim bölgesi
vardır, adı da seçim bölgesidir. Seçim bölgeleri de seçim kanununa
göre belirlenmiştir ve artık burada bir oy ayrımı veya
bölge veya bir etnisite veya herhangi bir hususu kullanmak bir bölücülüğü
ifade eder. Anayasa’mızın bu hükmü son derece açık ve nettir.
Yüzleşme bahsine gelince, öncelikle tabii,
terör örgütlerinin, kan dökenlerin, askerimizi, polisimizi, masum
vatandaşlarımızı alçakça katledenlerin ve bunların destekçilerinin
bir yüzleşme yapması gerekiyor. (MHP sıralarından
alkışlar) Zaten bu hadise millet vicdanında yerini bulur.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Akçay.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.53
BAŞKAN: Başkan
Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
dördüncü konuşmacı Gaziantep Milletvekilimiz Mahmut Toğrul
olacaktır.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Toğrul, süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Enerji
Bakanlığının bütçesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yine, cezaevinde rehin tutulan eş genel
başkanlarımızı, milletvekillerini, grup başkan
vekillerimizi burada saygıyla selamladığımı ifade
etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, bazı sosyolojik,
tarihsel, coğrafik hakikatler zamanın iklimine bağlı olarak
zaman zaman inkâr edilebilir, zaman zaman reddedilebilir, zaman zaman da
maalesef dün olduğu gibi yanlış bir şekilde buradan,
Meclisten çıkarılmaya neden olabilir ama bunların hakikat
olmasını değiştirmez.
Değerli arkadaşlarım, söz konusu
bütçemiz de maalesef, zamanın iklimine göre hazırlanmış bir
bütçedir. 2018 bütçesinin gelirlerinin dağılımına
bakıldığında bütçenin yüzde 88,5’inin vergilerden,
kalanının ise harçlar, elektrik, doğal gaz fiyatlarına
yapılan yüksek zamlar, cezalar ve diğer gelirlerden
oluştuğu görülecektir. OHAL koşullarında
hazırlanmış olan bütçe, otoriterleşmenin,
muhafazakârlaşmanın, savaşın ve güvenlikçi
politikaların finansmanının asıl olarak halktan toplanan
vergilerle gerçekleştirilmekte olduğunu açıkça ortaya
koymaktadır.
Hepimizin bildiği gibi, Türkiye enerji konusunda
bugün petrol ürünlerinde yüzde 93, doğal gazda yüzde 99 oranında
dışa bağımlıdır. Türkiye’de şu anda var olan
dışa bağımlılık yeni düzenlemelerle doğrudan
çok uluslu sermayeye tümüyle bağımlı hâle gelmiştir.
Yap-işlet-devret, yap-işlet gibi finansman modelleri ve işletme
hakkı devirleriyle yapılan özelleştirmeler ile bu bir kamu
hizmeti olan enerji alanı yargının denetimi
dışına çıkarılmış ve günümüzde çok uluslu
sermayenin insafına terk edilmiş durumdadır.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli
konu, nükleer enerjiye bakışımızdır. Rusya enerji
arzı ülke imajına zarar vermemek ve sağlam bir gelir
kaynağını kaybetmemek için uçağının Türkiye
tarafından düşürülmesini bir enerji silahına
dönüştürmüş durumdadır. Rusya elindeki enerji kozunu oldukça ekonomik
kullanırken, Türkiye tarafının jest üstüne jest
yapmasının gelecekte başka krizlere yol açma riskinin
olduğunu görmemiz gerekiyor. Akkuyu Nükleer Enerji Santrali ihalesi gibi,
yaptığımız jestlerle daha da göbekten Rusya’ya
bağımlı olmaktan başka bir şey yapmamış
olursunuz.
Dünyada özellikle gelişmiş ülkeler
doğayı kirletmeyen ve toplumsal maliyetleri daha az alternatif enerji
üretimleriyle enerji sorunlarını çözmeye başlamış ve
nükleer enerjiden vazgeçme yoluna girmişken Türkiye’nin ise tam tersi, bu
konuda iştahı kabarık bir şekilde istekli davranması
anlaşılmazdır, abestir. Nükleerin riski ve zararları
açıkça biliniyor olmasına rağmen, Hükûmet yetkilileri ve
işin muhataplarının neredeyse her platformda nükleer enerjinin
çevreci ve güvenilir olduğunu söylerken, hangi saiklerle söylediklerini
kamuoyu anlamakta zorluk çekmektedir.
Yine, diğer bir yandan, dünyada birçok ülkede
kömürle çalışan termik santraller genellikle arazinin maliyet
yaratacağı kirlilik, gürültü, iklim değişiklikleri ve
estetik kaygılar nedeniyle nüfusun yoğun olarak
yaşadığı yerleşim yerlerinden uzağa
kurulmuşken ülkemizde durum tam tersidir. Yatağan,
Afşin-Elbistan, Çan, Amasra örneklerinde olduğu gibi, nüfusun
kirlilikten etkilenme olasılığı göz ardı edilerek
kömürle çalışan termik santraller yerleşim yerlerinin hemen
yakınına rahatlıkla kurulabilmişlerdir.
Madenler konusuna gelince, bugün geldiğimiz
noktada rant sağlama faaliyeti madencilik sektörünün en temel sorunudur.
Siyasi iktidar 16 Haziran 2012 tarihinde yayınladığı bir
genelgeyle bütün maden ruhsat ve izinlerini Başbakanın onayına
bağlamış, kanunla kazanılmış haklar hukuka
aykırı bir şekilde genelgeyle
kısıtlanmıştır. Sayın Bakan birkaç gün önce
çıkmış, kaçak kömür madenciliği konusunda mücadele
edeceklerini, denetimi artıracaklarını ve her üç ayda bir
denetim yaparak bu işi sıkı tutacaklarını söylüyor.
Sayın Bakana “günaydın” demek istiyoruz. Kaçak madenleri tespit
etmediğiniz ve doğru düzgün denetim yapmayıp “Bu işin
fıtratında ölüm vardır. Ölüm, madencinin kaderi. Madenciler
güzel öldüler.” dediğiniz için yaşamı, emeği hiçe sayan
salt ekonomi endeksli yaklaşımınızın faturası:
2002’de iktidarı devraldığınızdan bu yana madenlerde
çalışan 400’ün üzerinde ocağa ateş düşmesine neden
oldu. Bu katliamlar, vicdanın ve insanca yaşamın ekonomik
hırsa kurban edilmesinden başka bir şey değildir. Soma’da,
Şırnak’ta, Ermenek’te, Şirvan’da, Zonguldak’ta ve Amasra’da
yaşadığımız ve iş cinayetlerine dönüşen
madenci ölümlerinin asıl sorumlusu kamusal
varlıklarımızı ve hizmetleri talana açan, emekçiyi
güvencesiz çalışmaya zorlayan ve daha fazla ölüm getiren
politikalarınızdır.
Değerli milletvekilleri, bakın, iş
kazaları ülkemizde birer cinayete dönüşmüştür. Bu kazalar
önlenebilir ve öngörülebilirdir. Maden kazalarının faciaya
dönüşmesini engellemek elimizdedir. Devlet Denetleme Kurulunun
hazırladığı rapora göre, iş cinayetlerine maruz
kalıp hayatını kaybeden işçilerin yüzde 53,56’sı kömür
ve linyit çıkartılması faaliyet kolunda çalışanlardan
meydana gelmektedir. Madenlerdeki iş cinayetleri ve Hükûmetin
sorumluluğu bizzat devletin üst düzeydeki yetkili kurumları
tarafından açıkça ifade edilmek zorunda
bırakılmıştır. Özellikle baraj ve hidroelektrik
santrallerin toplum ve doğa üzerinde yol açtıkları
yıkımların altını da çizmek gerekiyor. “Kalkınma”
adı altında yerel toplulukların ve halkların yaşam
alanları ellerinden alınıyor, göçe zorlanıyor ve
asimilasyona tabi tutuluyor. Bugüne kadar yapılan 1.500 baraj ve HES
projesinden kaynaklı 400 bin insan, topraklarını
bırakıp göçe zorlanmış, bir o kadarının da
yaşamı elinden alınmışken yapımı planlanan 2
bin baraj ve HES projesiyle de 1 milyona yakın insan mağdur
edilecektir. Ömürleri otuz kırk yıl olan HES’lerin tümünün bitmesi
durumunda Türkiye'nin enerji ihtiyacının sadece yüzde 5’ini
karşılayacak olması, Hasankeyf gibi mirasımızın,
Dersim’de olduğu gibi inanç değerlerimizin suyun altına
gömülmesine, talanına, yıkımına değer mi?
Devlet Su İşlerinin 2007 yılında
faaliyet raporunda da belirttiği barajlarda amacın güvenlik
olduğu açıktır. Hükûmet, uluslararası literatüre yeni bir
kelime katmıştır, o da “güvenlik barajı”.
Değerli milletvekilleri, bir de gelelim sizin
destan gibi elektrik faturalarınıza. Bir elektrik faturasına kaç
soygun sığar değerli arkadaşlarım? Bakın, bir
elektrik faturasında 10 soygun var. Yakında 11’incisini de yani
savaş bütçesini de bu fiyatlara eklerseniz kesinlikle bizler
şaşırmayacağız.
Değerli arkadaşlar, elektrik 7 kuruşa
mal olurken elektrik bedeli, kayıp kaçak bedeli, dağıtım
bedeli, perakende satış bedeli, iletişim bedeli, sayaç okuma
bedeli, Enerji Fonu, TRT payı, belediye tüketim vergisi ve KDV’yle 45
kuruşa halka ulaşmaktadır.
Değerli arkadaşlar, 2018 bütçesinin
içeride ve dışarıda savaşa göre düzenlenmiş
olduğu açıkça ortadadır. Ne de olsa “Ülkemiz
yakılıyor, yıkılıyor ve bölünecek.” gibi yaygaralarla
savaş politikasının yükünü halka yüklemeye devam ediyorsunuz.
Güvenilir enerji konusunda maalesef, hiçbir çabanız yok, onu da
tekelleştirmeye çalışıyorsunuz.
Sayın Enerji Bakanı burada bizi dinlemeye
herhâlde… Özel olduğunu biliyoruz ama en azından bu bütçe
görüşülürken burada olsaydı iyi olurdu. Burada ona birkaç soru
yöneltmek istiyorum değerli arkadaşlar. Güneş enerjisiyle ilgili
küçük ölçekli enerji üreticilerine milyarlarca ceza neden kesilmiştir? Bu
cezaların bin megavatlık yenilenebilir enerji kaynak alanı
ihalesinin Kalyon Gruba verilmesiyle aynı döneme denk gelmesi tesadüf
müdür? Hükûmetinizin güneş enerjisi piyasasında küçük ölçekli
üreticiyi üretimden dışlayarak Kalyon Grubu gibi Hükûmete yakın
şirketlere tekel hâline getirmeyi mi amaçlamaktasınız?
Sayın Enerji Bakanının bunlara cevap vermesi gerekir.
Aslında Sayın Enerji Bakanının başka sorulara da cevap
vermesi gerekir. Özellikle yaz saati konusunda ısrarı,
Sayıştay raporuna rağmen ısrar etmesi, olmayınca da
kanun ve hukukla oynayarak arkadan dolanmasını buradan kendisine
sormak isteriz, nedir bu ısrar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Sayın
Başkan, bir dakikada bitireceğim hemen.
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak için bir dakika
ek süre veriyorum.
Buyurun Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Hâlbuki yüzde 7,7 maliyet artışına
neden olduğu raporlarda açıkça belirtilmesine rağmen bu
ısrar devam ediyor, çocuklarımız sabahın köründe okullara
gitmek zorunda bırakılıyor.
Değerli arkadaşlar, bir başka nokta
da, evet, barış zamanında sorun olmayabilir ama savaş
dönemlerinde, çatışma dönemlerinde Rusya’nın Sayın Enerji
Bakanıyla ilgili iddialarını ve sonrasında yine WikiLeaks
belgelerine, Red Hack belgelerine, e-maillere yansıyan o sorulara da
bugüne kadar bu halka doyurucu bir cevap vermemiştir. Bu cevapları
Sayın Bakandan bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Toğrul.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
çok kısa bir yerimden söz talebim var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim de var Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Yıldırım.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, 4
bakanlığın bütçesinin görüşmelerinin
yapıldığı sırada Genel Kurulda sadece 1 bakanın
bulunmasına ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Başkan, gerçekten biz
bir yılın merkezî bütçe yasa tasarısını
hazırlıyoruz burada, onu tartışıyoruz, onun üzerine
konuşuyoruz ve şüphesiz her bakanlık önemli ama dört önemli
Bakanlığın bugün bütçesi görüşülüyor. Şimdi burada
sadece bir Bakanımız oturuyor, o da Hükûmet sıralarında çok
ortada değil, neredeyse milletvekillerine, bize yakın oturuyor. Hani
oturduğu yeri bir latife olarak söylüyorum ama şimdi düşünün, az
önceki hatibimiz, bizim partimiz tarafından Enerji
Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşmak üzere
görevlendirilmiş bir arkadaşımız ve önemli sorular sordu.
Şimdi, bürokratlar şüphesiz not alıyordur ama Bakan Beyin burada
olması… Ya da ülkenin en önemli problemi olan aile ve kadın
politikaları açısından şimdi Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı da yok. Bu, bizim, özellikle Hükûmetin bütçeye verdiği önem ve
nerelerde hazırlandığı konusundaki kaygılarımızı
haklı çıkaran bir yaklaşımdır diyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Özel, sizin de mi talebiniz var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
15.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrak’ın Genel Kuruldaki tutum ve davranışlarına ve 4
bakanlığın bütçe görüşmeleri yapılmasına
rağmen Genel Kurulda sadece 1 bakanın bulunmasına ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
aynı sebepten söz istemiştim, biraz önce iktidar partisi grup
yöneticilerine de ifade ettim. Kısa süreceğini söylediler ama
şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın
diğer bakanlardan ne farkı var, ben merak ediyorum. Bugün sabah
geldiği andan itibaren yanındaki bakanla sohbet ediyor, arkasına
dönüyor, başkasıyla sohbet ediyor, milletvekilleri zaten bolca,
diğer bakanlara gitmedikleri kadar nedense ona gidiyorlar, hiç kimse
olmazsa telefonla oynuyor. Fatma Hanım, Berat Bey’den fırsat buldukça
-onun lafa tutmasından- dinlemeye çalışıyordu, baktı o
gitti, o da gitti. Bir tane Bakan var, dört bakanlık yerine. Bu,
yürütmenin yasamaya saygısızlığıdır. Bu, içinden
çıkılmış olsa da kuvvetler
ayrılığının ayaklar altına
alınmasıdır. Bu, hep bizim şikâyet ettiğimiz,
Parlamentoyu zayıflatan, hiçleştiren ve iktidar
odağını bir başka yere taşıyan ve Parlamento
üzerinde vesayet kuran bir odağın güvenini arkaya almaktır. Bu,
doğru bir şey değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu, sürdürülemez. Sizden
ricamız: Kısa bir ara verip AKP grup yönetimi sayın
bakanları çağırsın, gelip de…
Özür dilerim, toparlayabilir miyim, bir cümle.
BAŞKAN – Sayın Özel, mikrofonunuzu
açtık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
sizden ricamız: Kısa bir ara verelim, AKP grup yönetimi sayın
bakanları arasın, çok insani, çok gerekli, çok acil bir şey
varsa bilelim.
Bir de şu var: Yazıktır, dün Mehmet
Şimşek söz hakkı bittikten sonra beş dakika erken
ayrılmak için gezdi, bütün gruplardan müsaade istedi. Ayşe Nur
Bahçekapılı -dün sert bir polemik yaşadık ama- bir gün önce
tansiyonunu ölçtürmek için revire gidecek, gruplara bilgi verdi. Şimdi,
Berat Albayrak’ı farklı kılan ne? Berat Albayrak burada gruplara
bir şey söylemeden -kendi grubunun haberi yok, bilmiyorum size bilgi verdi
mi- nasıl oluyor da buradan ayrılıyor gidiyor? Bu doğru bir
şey değil.
Lütfen, bir ara verin… Herkes ya görevini
yapsın ya da kimse böyle Meclisi hiçe sayacak bir küstahlık içinde
davranmasın.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın İnceöz söz istemiş.
Buyurun.
16.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine,
bütçenin bir yatırım bütçesi olduğuna ve bütçede terörle
mücadele için ayrılan kaynağa itiraz etmenin ülkenin birlik ve
beraberliğine itiraz etmek olduğuna ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada şahsileştirerek bir
eleştiride bulunmanın doğru olmadığını
özellikle belirtmek istiyorum. Elbette ki haberimiz var. Bakanlarımız
biraz sonra gelecek. İmzalamaları gereken önemli evraklar vesaire
var. Onu özellikle bilgilendirme noktasında söylüyorum ama şahsileştirerek
“Bir ayrımcılık mı var, nedir, ne değildir ya da
milletvekili arkadaşlarım…” Milletvekili
arkadaşlarımız her zaman burada, Kabine de bu tarafta
olduğunda, burada çalışmalar sırasında da benzer
görüntülere her zaman rastlıyoruz. Bunu, buradan böyle
cımbızlayarak sanki bir ayrımcılık var, başka bir
şey oluşturuyor görüntüsü içerisinde söylemenin doğru ve yerinde
olmadığını özellikle belirtmek istiyorum.
Bir başka itiraz noktam da “vesayet kuran bir
odağa” demek. Bu cümleyi reddediyorum. Böyle bir şey yok. Vesayetle,
darbelerle, muhtıralarla mücadele ederek bugünlere gelen partimizin bir
başka şekilde bir başka kanaldan, bir başka odaktan sanki
bir vesayet odağı oluşturmaya çalışıyormuş
gibi ilzam ve ithamı reddediyorum.
Bir başka itirazım da şuna olacak:
“Bazen hatipler çıkıp burada savaş politikası…” Geçmiş
dönem bütçelerinde de benzer konuşmalar yapıldı ve her
konuşmada söylendiğinde biz de şunu söyledik: Bizim bütçemiz
savaş bütçesi değildir. Bizim bütçemiz yatırım bütçesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Lütfen
açalım Başkan.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, devam edin.
Buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Hazırlamış olduğumuz bütçeler bundan önceki bütçeler gibi
yatırım bütçesidir, hizmet bütçesidir. Merkezinde milletimiz,
bizatihi milletimizin ta kendisi vardır, onlara hizmet etmek için. Bugün
Türkiye'nin dört bir tarafında yapılan yatırımlara
baktığımızda, bölgesel farklılıkları
gidermek, doğusuyla batısı, kuzeyiyle güneyi arasındaki
ekonomik anlamdaki tüm farklılıkları giderebilmek için hazırlanmış,
iyi çalışılmış bir bütçedir.
Lakin şu da gözden kaçmamalıdır ki:
Türkiye zor bir coğrafyadır ve coğrafyalar insanların bazen
kaderleridir gerçekten. Evet, bu coğrafyada özellikle 2015’ten itibaren,
seçimlere gittiğimiz o süreçte, ülkemizin içerisinde
tırmandırılmaya çalışılan terör eylemleri,
terörle mücadelemiz, onun dışında yine güney koridorunda hemen
oluşturulmaya çalışılan terör devletçiklerine elbette ki
müsaade etmeyeceğiz hem içeride hem dışarıda. Hangi terör
örgütü bir araya gelirse gelsin, hangileri kol kola girerse girsin, kimler
bunun taşeronluğunu yapmaya çalışırsa
çalışsın biz onlarla mücadele etmeye devam edeceğiz.
Elbette ki bu bütçede buna ilişkin, terörle mücadele noktasında da
bir kaynak olacaktır. Buna itiraz edenlerin aslında ülkenin birlik ve
beraberliğine, 780 bin kilometre kare, 80 milyonun da bir ve bir arada
yaşama kaderine, idealine itiraz ettiğini unutmamak gerekir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İnceöz.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
ben sadece kayıtlara geçmesi açısından…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Yıldırım...
AHMET YILDIRIM (Muş) – Şimdi, bakın,
farklı düşünüyoruz ki ve toplumsal meselelere farklı
bakıyoruz ki farklı partiler içerisinde örgütlenmiş ve yer
almışız. Bütçeye “yatırım bütçesi” deyip bu bütçeye
iftira atıyor olabilirsiniz, ben böyle görüyorum. Ancak, başka
nitelemelere, “savaş bütçesi” “rant bütçesi” “sermaye bütçesi” “erkek
egemen bütçesi” “talan bütçesi” demek bir siyasi bakış
açısıdır. Farklı açılardan bakıyoruz. Kalkıp
bunu başka yerlere çekmenin… Şimdi Hükûmet üyelerinin burada
olmaması neymiş? Terörle mücadeleymiş. Burada
olmamalarını eleştirmek onu zafiyete uğratmak
mıdır yani? Ne yani, Allah aşkına, böyle bir şey
olabilir mi?
Sadece kayıtlara geçmesi için söylemek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
Sayın Bakan….
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin.
Benim, tabii, Sayın İnceöz bir bütçe
sunumuna girişince bir yerden sonra dikkatimden kaçmış.
Eğer sayın bakanların burada olmamasını
eleştirmek terörle mücadeleyi zaafa uğratıyor diyorsa, ben
artık pes diyorum, başka bir şey demiyorum.
Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sen geç
kaldın Sayın Özel, yakalayamadın yani.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Akıllara ziyan yani.
BAŞKAN – Zannediyorum bir önceki konuşma
için demiş olabilir Sayın Başkan.
Sayın Bakan…
17.-
Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin, bütçe görüşmeleri
sırasında bakanların Genel Kurulda bulunamamalarının
zorunlu sebeplerden kaynaklandığına ve Hükûmetin temsil
edildiğine ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Biraz önce bakanlarımız yani burada
olmayan 3 bakanımız da acil ve ertelenemez bir olay ve gelişme
nedeniyle beni bilgilendirdiler ve gittiler. Aynen öyle, evet yani burada
şey yok, aynen birebir söylüyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz grup başkan
vekilliği yaptınız. Grup başkan vekillerine bilgi verseniz
“Hayır.” mı deriz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – İzin verirseniz… Yani yöntem olarak oraya
verilebilir, buraya verilebilir ama bana bilgi verdiler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, olur mu? Hayır. Siz
grup başkan vekilliği yapmış birisiniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Çünkü Hükûmeti birlikte temsil ediyoruz.
Dolayısıyla teorik, teknik olarak bakıldığında…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, böyle bir şey olur mu
ya?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – İzin verirseniz…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bir eksik varsa
gidereceksiniz kardeşim! Öyle gelecek, orada oturacak ya da ara
vereceğiz hep beraber, bekleyeceğiz, işini yapsın,
imzasını atsın.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şey yok. Bakın…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Bakan bir
meramını anlatsın, ben de gerekeni söyleyeceğim.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hükûmetin, elbette bütün
bakanlarımızın sonuna kadar burada bulunmaları ve
konuşmaları dinlemeleri, ona göre de gerekirse cevap vermeleri veya
bilgilendirme yapması normaldir, doğaldır; bu, normal
olanı. Ama bakın, sabahleyin ben de on bir buçukta gelmek durumunda
kaldım, yarım saat geç kalmak durumunda kaldım çünkü çok acil,
gerçekten, yurt dışıyla bağlantılı bir
gelişme oldu ve o nedenle arkadaşlarımı da bilgilendirdim,
bakan arkadaşlarımı da bilgilendirdim ve geç geldim, gelmek
zorunda kaldım. Aynı durum diğer bakan
arkadaşlarımız için de geçerli, maalesef hayat devam ediyor, bu
çalışmaların yürütülmesi gerekir. Hele içinde bulunduğumuz
şu dönemde hakikaten çok yoğun çalışmalar söz konusu.
Arkadaşlarımızın da bu kararları almaları
gerekiyor, o istişareleri yapmaları gerekiyor, o görüşmeleri
yapmaları gerekiyor. Beni de bilgilendirdiler ve gittiler. Hepsi bu kadar.
Yoksa, “Efendim, Mecliste bulunmayalım, milletvekillerini dinlemeyelim.”
ya da “Meclise karşı bir irade ortaya koyalım.” gibi bir
düşünce söz konusu değil, kimsenin aklının ucundan bile
geçmez. Ama mecburiyetleri var, bunu da anlayışla
karşılamamız gerekir. Ha, yöntem olarak şunu
söyleyebilirsiniz: Yani grupları dolaşır gitmeden önce,
olabilir, yani bir yöntemdir ama olmayabilir de, illa öyle olması da
gerekmez. Temsil noktasına bakıldığında Hükûmet temsil
ediliyor burada. Yoksa hiçbir arkadaşımızın bulunmamak
için, sadece burada bulunmamak için öyle bir amaçla, öyle bir hedefle
burayı terk etmesi söz konusu değil, böyle bir şey söz konusu
olamaz. Bunu da belirtmekte fayda var.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, faiz yüzde 12,75’e çıkarılmış
Merkez Bankası tarafından, dolar da uçmuş.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yani bakanlarımız
olmadığı için mi?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sanıyorum ani gelişme bu olsa gerek.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Bakanların Genel Kurulda
bulunmamaları konusuna ilişkin konuşması
BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri,
kuşkusuz, Hükûmet adına bir bakanımız burada oturup
Hükûmeti temsil edebilir. Ancak, bir bütçe çıkarıyoruz, on iki ay, üç
yüz altmış beş gün bu bütçe Türkiye’nin gündeminde olacak,
ilgili bakanlıkların gündeminde olacak. Dolayısıyla,
sayın bakanlarımızın kendilerine tahsis edilen rakamlar ve
yasamaya olan saygınlıktan dolayı burada bulunmaları gerekir,
geçmişten gelen teamüller de o yöndedir. Zannediyorum, çok acil bir durum
söz konusu olduğu için iki bakan aramızdan
ayrılmıştır. Ben de bu süre içerisinde Sayın
Bakanlarımızla arkada görüşmeler yaptım, yapıyorum.
Açıkçası, Divanımız olarak bize de bilgi vermediler ama ben
de on dakika süre veriyorum. Zannediyorum, iktidar partisi grup başkan
vekilimiz gerekli görüşmeleri yaptı, “On dakika içerisinde
gelecekler.” dedi, gelmezlerse birleşime ara vereceğim, bilginiz
olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) – Böyle bir usul yok.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bu
doğru bir üslup değil Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dünkü usule itiraz etmediniz,
bugünkü usule itiraz ediyorsunuz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bu
doğru bir usul değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ona da yanlış
deseydin şimdi başka bir şey konuşulurdu.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – O da
yanlış, biz “doğru” demedik ki.
ZEYİD ASLAN (Tokat) – Yani senin
yaptığını yapabiliriz, bağıra çağıra,
bağıra çağıra şey yapabiliriz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oturduğu sürede dinlese
bile yeter bak, oturduğu sürede bile dinlese.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Özel mi idare edecek burayı, lütfen! Ben
bunaldım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İdareye karışan
mı var? Alkış yapmakta mı suç kardeşim? Başkan
karar vermiş, alkışladık, size ne?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Sayın Özel, geç, oraya otur “Yanlış yapmam.” diyorsan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eğer
meraklıysa Meclis Başkan Vekili olsun.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Evet, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Erdal Ataş
konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın Ataş, süreniz on dakika.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA ERDAL ATAŞ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
coğrafyamızın emekçiler tarafından üretilen, aslında
esası, hemen hemen tamamının emekçiler tarafından üretildiği,
vergiler ve diğer meselelerle merkezîleştiği ekonomisinin bir
yıl sonraki sürecine yönelik planlamasını konuşuyoruz. Ama
tabii ki ekonomi ve politika genel olarak dünyadaki toplumsal sistemden
bağımsız bir şey değil. Dünyada nasıl bir
toplumsal sistem varsa ekonomi de ona bağlı olarak, politik olarak
bölüşülerek paylaşılıyor. Yani dünyadaki olanakları
eğer sosyal bir devlet biçiminde ele alırsak o zaman halka daha
uygun, daha adil biçimde yansıyan bir ekonomiye dönüşebileceği
gibi, “kapitalist” “emperyalist” dediğimiz sermayenin vahşi
sömürüsüne bağlı ele alındığında, maalesef bütün
bu sermayenin tamamı, işçi ve emekçilerin karşıtı
olarak, küçük bir azınlığı destekleyen bir ekonomiye
dönüşmektedir.
Bugün dünyada kapitalist emperyalist sistem hâkimdir
ve bu sistemin doğasında şu vardır: Bir, özel mülkiyeti
destekliyor; ikincisi, ona bağlı olarak kâra dayalı üretimi
güçlendiriyor ve bunu tetikliyor, aynı şekilde bu küçük
azınlığın elinde biriken bu ekonominin de küçük bir
azınlık tarafından yönetilmesini içeren bir yönetime
dönüşüyor. Doğal hâliyle, doğa tahribatı, buna
bağlı olarak işçi ve emekçilerin sömürülmesi, yine “serbest
piyasa” adı altında yapılan zamlar, diğerleri ve
benzerleriyle gündem epey işçi ve emekçilerin aleyhine gelişmiş
oluyor ekonomik olarak.
Bizim ülkemizdeki mevcut iktidar da aynı
şekilde kapitalist emperyalist sistemin bir parçası olarak sermayeyi
destekleyen bir anlayışla ekonomiyi ele almakta. Bu
coğrafyamızda şu an yani diyelim ki her yılki dünyadaki
koşullara bağlı olarak gelişen ekonomiye bağlı
olarak gelen gelirler de yine aynı o siyasete bağlı olarak küçük
bir azınlığın daha fazla kâr sömürüsü için, yine bu küçük
azınlığın daha fazla bu ülkede silaha ve benzeri meselelere
yatırım yaparak kendi özel mülkiyetini güçlendirmesi, tekellere
dönüştürülmesi için kullanılıyor. Yine bunu destekleyen
hükûmetler ve siyaset alanları da tekçi bir zihniyetle
başkanlıkları, krallıkları, küçük azınlık
yönetimlerini destekleyen bir siyasetle bu meseleyi yürütmüş oluyor.
Kapitalizmin kriz biçiminde geliştiği
durum da zaten buradan meydana geliyor. Yani sermaye kesimleri işçi ve
emekçileri sömürerek, onları yoksullaştırarak metalar ve
sermayeler elde ediyor, sonra da bu metalarını, ne olursa olsun, silah,
araç, gıda, giyim ne olursa olsun bunların tümünü de işte bu
işçi ve emekçilere satmaya çalışıyor. Yoksullaşan
işçi ve emekçiler bu meseleyi alamadığında onlar da
doğal hâliyle krize girmekte ve bir şekilde bunun yükleri de yine
işçi ve emekçilerimize yansıtılmaktadır.
Bizim ülkemizde sadece kapitalizmi destekleyen, onun
işleyişiyle, onun anlayışıyla hareket eden bir
iktidar, bir hükûmet yok. Aynı zamanda bu iktidar ve hükûmet… Ki dünyada
krizler gelişebilir, bu, kapitalizmin doğasıdır, asla
kaçınılmaz olarak bunun içerisinde debelenmek zorundadır.
İşçi ve emekçilere bunun bütün sonucu da çıksa bu krizler
sonucunda bu iktidarlar kapitalist sistemle birlikte yok olup gidecekler, bunu
biliyoruz. Ama bizim coğrafyamızda, bu kapitalist sistemi, işçi
ve emekçileri sömüren bu kapitalist sistemi desteklemenin yanında, onu
bütün vahşiliğiyle uygulamanın yanında bir de tarihsel
sorunlarıyla… Yani bu ülkenin toplumsal meselelerine yönelik oldukça
tekçi, ayrımcı yaklaşan bir siyaset anlayışı söz
konusu.
Bu siyaset anlayışı, ekonomide
dünyada yaşanan, Orta Doğu’da yaşanan, bizim
coğrafyamızda yaşanan krizleri de daha fazla
derinleştirmekte ve ülkemizdeki halkların üzerine binen yükleri
artırmaktadır. Bugün bizim ülkemizde var olan bütün bu ekonomik
daralmanın, işçi ve emekçilere yönelik yaşanan bütün bu
krizlerin tümünün sebebi aslında uygulanan siyasetle alakalıdır.
Coğrafyamızda büyük bir ekonomik kriz var
kapitalizme dayalı, sermayeye dayalı; bunun yanında büyük de bir
siyaset krizi söz konusu. Bizim ülkemizde herkes içeride yani böyle bir
gerçeklik var. Siyasetçi içeride, gazeteci içeride, akademisyen içeride,
muhalifler içeride, üçüncü büyük partinin eş başkanları,
milletvekilleri içeride, belediye başkanları içeride, insan hakları
savunucuları içeride. İnsan hakları noktasında şu an
en alt düzeye inmiş ülkelerden bir tanesindeyiz. Bu koşullarda,
ortaya çıkmış olan bu atmosfer içerisinde “Kürt” ismi,
“kürdistan” ismi, tarihte kullanılmış olan bunların tümü de
maalesef yasaklı hâle getirilerek cezalarla baskıya
dönüştürülmüş durumda.
OHAL’le ülke yönetiliyor bir seneden fazladır.
Dönemsel olarak bu meseleler elbette geçici olarak ele alınabilir, bunlar
anayasalarda var. Ama bizim ülkemizde muhalefeti bastırmak, bu ülkede hak
talep eden, demokrasi talep eden, barış talep eden kesimleri
bastırmak için OHAL ve KHK’ler açıktan bir silaha
dönüştürülmüş; hukuk ve Anayasa zaten kötüydü, zaten 12 Eylülden
besleniyordu, tamamen bir kenara bırakılarak daha da tekçi, daha da
faşist, daha da baskıcı hâle getirilmiş durumda.
İşsizlik 6 milyona ulaşmış
durumda. Yani resmî rakamlarda normalde 3,5-4 milyona yakın olarak
gösterilse de şu an gelinen aşamada sendikaların gösterdiği
verilere göre 5 milyonu aşmış durumda, 6 milyona
yaklaşıyor. Bu, bizim ülkemizde 26 tane şehrin nüfusu. Çocuklar
ve diğerleri çıkarıldığında bu ülkede
yaklaşık olarak 40 tane şehir işsiz durumda. Yani
bunların bir bütünü böyle.
Yoksulluk 5.100 liraya ulaşmış
durumda sendikaların yaptığı araştırmaya göre,
açlık sınırıysa 2 bin lira düzeyinde. Bizim ülkemizde ise
maalesef asgari ücret 1.400’lerle övünen bir hükûmetin elinde
şekillenmiş oluyor.
Euro ve dolar, maalesef bu ülkenin yıllık
gelirinin yüzde 20’sini bir şekilde yok ederek havaya uçuran bir siyasetle
yükseltiliyor. Dış ve iç politikadaki hatalı tutum maalesef bu
meseleyi bugüne getirdi. Az önce de grup başkan vekilimizin söylediği
gibi, yine euro, dolar da büyük bir yükselişle şey oldu. Eğer
bizim ülkemiz dışa bağımlı olmasaydı, euro,
dolarla alakası olmasaydı o zaman şunu diyebilirdik: “Ya, bize
ne, yükselirse yükselsin.” Ama ekonominin yüzde 90’ının onlara
endeksli yürüdüğü bir ortamda doların 3 bin liradan 4 bin liraya
çıkması demek 800 milyar gelirin 200 milyarının havaya
uçması demek. Bu da bu ülkede yaklaşık olarak 10 milyon
işçinin iki yıllık asgari ücret değerine tekabül
etmektedir.
Ama bizim Hükûmetimiz ne yapıyor? Bütün
bunları kapatmak için yani siyasi ve ekonomik krizi kapatmak için Kudüs,
Lozan ve benzeri meseleleri gündeme getirerek Yunanistan’la alakası
olmayan bir Lozan tartışması… Yine, aynı şekilde, bu
ülkede kendisinin de daha önce tek hükûmet dönemlerinde de
atıldığı, kendisinin de Mavi Marmara’da altına imza
attığı Kudüs meselesine, Trump imzalamış diye bu meseleye
kızmaktadır. Elbette Kudüs’le ilgili yapılan bütün meselelere,
inanç merkezi olarak bu meseleye karşı çıkmalıyız ama
buna en son karşı çıkması gereken iktidar maalesef AKP’dir
çünkü daha bir yıl önce bunun altına Kudüs ile Ankara arasındaki
imzayı Trump’tan önce atmış bir hükûmettir.
Tüm bunların yanında, ekonomi nereye
gidiyor? Az önce grup başkan vekili söylüyordu: Savaş bütçesi.
Tamamen bir savaş bütçesi planlanmış durumdadır. 120 milyar
TL savunma sanayisine ayrılmış durumda, resmî rakamlarda
belirtilen. Ayrıca fonlardan gelenlerle birlikte 160’ı zorlayan bir
ekonomi maalesef o alana yatırılmış olacaktır. Bununla
bu ülkenin sağlık, ekonomi, eğitim ve o dediğimiz
diğer bütün alanların sorunları çözülebilecekken maalesef bu
mesele bir şekilde savaş bütçesi olarak baruta yatırılarak
ortadan kaldırılmaktadır. Ülkemizdeki sorunları çözmeyen,
sadece savaş siyasetiyle bu meseleyi ele alan anlayış nasıl
krizlerden kurtulamayarak çözümsüzlükle bugüne kadar geldiyse bu
anlayış da çok daha kısa süre içerisinde maalesef kaybedecek ama
aynı zamanda bu ülkenin işçi ve emekçileri kaybedecektir.
Denetleme açısından da böyle.
Sayıştayın bu meseleyi denetlemede bütün raporlarını
inceledim, hepsinde şey yazıyor: “Bu uyumsuzdur, muhasebe uyumsuzdur.
2015 daha açıklanmadı. Diğeri birbiriyle uyumsuzdur.” Yine,
aynı şekilde bu Müsteşarlık ile Bakanlık
arasındaki uyumsuzlukları ifade ediyor. Yine, bir şekilde tahsis
edilen araçlardan tutalım da her noktada bir uyumsuzluk ve bir
şekilde temizlenemeyen, aklanamayan bir ekonominin olduğu açıktır.
Vicdani ret ve askerlikle ilgili diğer meselelerde,
yine, yanlış yürütülen siyasetlerden kaynaklı askerlikte
yaşamını yitiren insanlara yönelik uygulanan yok sayma
politikalarının tümü de aynı şekilde devam ediyor.
Bizim HDP olarak asla böyle bir savaş
politikasına, tekçiliğe hizmet eden, savaşa hizmet eden, sermaye
ve ranta hizmet eden, zorbalığa hizmet eden, kapitalizme hizmet eden,
sömürüye hizmet eden bu mevcut bütçeyi kabul etmeyeceğimiz
açıktır. Biz daha çok halkların yararına olan,
barışı, demokrasiyi, özgürlüğü savunan, halk için, emekçiler
için bölüşümü sağlanan bir ekonomiden yanayız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ataş.
Şimdi söz sırası, Mardin
Milletvekilimiz Sayın Mithat Sancar’a aittir.
Sayın Sancar, sizin aleyhte beş dakika söz
hakkınız, talebiniz var. Grupların yapmış olduğu
anlaşma gereğince Başkanlık Divanı üyeleri olarak
bizler de sürenizi on beş dakikaya çıkartıyoruz. Süreniz on
beş dakika.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlar, Parlamentonun
işlevsizleştirilmek istendiğini uzun süredir dile getiriyoruz,
zaten bu yönde atılan adımlar da son derece somut bir şekilde
karşımızda duruyor.
Parlamentoyu yeni sistemde işlevsizleştirmenin
ötesinde mevcut şartlarda da etkisiz kılmanın yöntemleri
kullanılıyor iktidar grubu tarafından. Mesela, her türlü
eleştiriyi teröre destek ya da terörle mücadeleyi zayıflatma
şeklinde nitelendirmek bu yöntemlerden biridir.
Bir diğeri, İç Tüzük’te yapılan
değişikliğin dünkü uygulanma şeklidir. Dün, Sayın
Baydemir konuşmasında “kürdistan” kelimesini
kullandığı için İç Tüzük’ün 161’inci maddesi gerekçe
gösterilerek iki birleşim çıkarma ve ayrıca para cezasına
çarptırıldı. Sayın Baydemir ne demişti: “Ben Kürt
halkının bir evladı olarak, kürdistandan gelen bir temsilci
olarak konuşuyorum.” Peki, bunun hangi gerekçeyle ceza sebebi
yapıldığını anlatabiliyor mu iktidar partisi
temsilcileri? Hayır. Şunu soruyoruz apaçık, şunun
cevabını da açık bekliyoruz, bunu komisyon, alt komisyon ve
Genel Kurul tartışmalarında da sorduk, dedik ki: “Bakın, bu
değişiklik kötüye kullanılmaya müsaittir. Düşünce
özgürlüğünü ortadan kaldıracaktır, inkârcılığı
hortlatacaktır, ırkçılığa yol açacaktır.” Alt
komisyon raporlarını, tutanaklarını, komisyon
tutanaklarını ve Genel Kurul konuşmalarını lütfen
tekrar inceleyiniz; onlar da bize dediler ki: “Hayır efendim, biz genel
olarak ‘kürdistan’ kelimesinin kullanılmasını yasaklama
niyetinde değiliz, amacımız bu değil.” İkili
görüşmeler yaptık iktidar grubunun çeşitli temsilcileriyle.
Onlar bu konuşmalarda da aynı şeyleri tekrar ettiler. Üstelik
teklifin ilk gelen şeklinin çok daha esnek ve muğlak olduğunu
kabul ettiler, onu değiştirdiler. Alt komisyondaki
değişikliğin de yeterli olmayacağını belirttik,
komisyon aşamasında birlikte bir değişiklik üzerinde
çalıştık iktidar temsilcileriyle ve fakat neden ve nasıl
olduğunu çok iyi bildiğimiz gerekçelerle o görüşmelerden de bir sonuç
alamadık. Neden ve nasıl olduğunu biliyoruz çünkü burada bir iktidar
hesabı var, iktidarı sürdürme hesabı var. O kadar
açıktır ki, şu an, AKP’nin desteğine muhtaç olduğu bir
partinin ısrarı üzerine bu değişiklikler yapıldı
ve dünkü uygulama da bunun bir yansımasıdır. Bunu iktidar
partisi temsilcileri de bize bizzat söylediler. Rahatsız
olduklarını gelip söyleyen çok sayıda AKP milletvekili var.
Bunların adını elbette ben söylemeyeceğim ama onlar bu
vicdan muhasebesini en fazla yapmak zorunda ve durumunda olan değerli insanlardır.
Kürdistan kelimesi ve burada kullanılan
şekli nasıl bir ceza konusu olabilir? Bakın, şu an, bu
ifadeyi dışarıda kullandığınızda
Yargıtay içtihatlarına göre kesinlikle suç değildir, ötesini
söylemek de suç değildir. Size, sadece son iki yılın
Yargıtay içtihatlarından çok kısa bilgiler aktaracağım.
2017, en son, 16. Ceza Dairesi kararı: Bir konuşmasında “Siz
Kürt halkını yok edemeyeceksiniz, diz çökertemeyeceksiniz. ... Apo,
... kürdistan.”(x) şeklinde slogan
atan şahsın bu ifadelerini ifade özgürlüğü çerçevesinde
değerlendirmiştir Yargıtay 16. Ceza Dairesi, karar ve esas
numarası buradadır.
Sadece çok çarpıcı olanları
aktarıyorum, çok sayıda var arkadaşlar. Üzerinde kürdistan
yazılı ve sarı, kırmızı, yeşil renkler olan
tişörtle vesikalık fotoğraf çektirdiği için yargılanan
şahısla ilgili de bunun da ifade özgürlüğü çerçevesinde
olduğunu söylemiştir Yargıtay 16. Ceza Dairesi.
18. Ceza Dairesinin de var
benzer kararları. Yine “... Apo, ... kürdistan.”(x)
sloganının atılmasını ifade özgürlüğü olarak
görmüştür. Sayın Baydemir’in dün burada kullandığı söz
bundan daha mı şoke edici? Hayır.
Demek ki dün Genel Kurulda
Türkiye hukukuna göre, Yargıtayın içtihatlarına, yeni, birkaç ay
önceki içtihatına göre asla suç kabul edilmeyen bir fiilden dolayı,
tamamen özgürlük kürsüsü olması gereken bu platformda “Ben kürdistandan
gelen bir temsilciyim.” sözünü kullandığı için milletvekilimiz
cezalandırılmıştır; vahimdir, ayıptır,
günahtır.
Devam edelim. “Kürdistan
neresi?” diye sordu Sayın Başkan Vekili. Bunu bize sormayın.
Tamam, bize sorabilirsiniz, biz de size tarihî kaynaklarla, coğrafi
kaynaklarla, siyasi kaynaklarla cevap veririz ama bana göre siz Sayın
Erdoğan’a sorun. Sayın Erdoğan’a 1991 Kürt Raporu’nu
hatırlatarak sorun, ne demek istemiş: “Bugün ‘doğu ve güneydoğu
sorunu’ olarak adlandırılan sorun, aslında bir Kürt sorunudur.
Sorun gerçekte ulusal bir sorundur yani bir Kürt sorunudur. Bugün ‘doğu ve
güneydoğu’ olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski
devirlerinde ‘kürdistan’ olarak adlandırılan coğrafyanın içinde
yer alan bölgelerdir.” diyor. Cevabı aldınız mı? 1991 Kürt
Raporu, Sayın Erdoğan’ın imzasıyla
yayımlanmış.
Bu yetmiyorsa başka şeyler aktaralım.
19 Kasım 2013 konuşmasını, Sayın Erdoğan’ın
Başbakan olarak grupta yaptığı konuşmayı hepiniz
çok iyi hatırlıyorsunuz ve defalarca da buradan tekrar edildi. “Bu
millet köksüz değildir.“ diye başlıyor Sayın Erdoğan.
“Bu millet reddimiras yapacak, ecdadını unutacak, ecdadına
sırt çevirecek bir millet değildir. Çok uzağa gitmeye gerek yok
şurada. Doksan yıl, yüz yıl öncesine gidin. MHP’nin, CHP’nin
yöneticileri şurada, Meclis kütüphanesinde gitsinler, Meclis
zabıtlarını, gizli celse zabıtlarını okusunlar.
Milletvekilidirler, okuma hakları var; gitsinler okusunlar. Bugün MHP ve
CHP neye karşı çıkıyorsa orada, ilk Meclis
zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyleri
göreceklerdir, hem de en başta Gazi Mustafa Kemal’in nutuklarında
göreceklerdir. ‘Kürt’ kelimesini bu Mecliste göreceklerdir. ‘Gürcü’, ‘Laz’,
‘Arap’, ‘Boşnak’ kelimelerini o zabıtlarda göreceklerdir. ‘Kürdistan’
kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler.” ve “(Büyük
alkış)” diye AKP’nin kendi sitesinde yayınladığı
tutanaklarda yer alıyor, “(Büyük alkış)”. Devam ediyor:
“Aslında Osmanlı’ya gittikleri zaman doğu ve güneydoğunun
kürdistan eyaleti olduğunu göreceklerdir, kürdistan milletvekillerinin
olduğunu göreceklerdir.” devam ediyor. Bugün bu konuşmayı burada
yapsa bence milletvekilliğini düşürmeniz gerekecek eğer dünkü
karar esas alınırsa.
Değerli arkadaşlar, dönemsel ihtiyaçlara
ve iktidar hesaplarına bakarak bu tür uygulamalara gitmenin bu ülkede hiç
kimseye faydasının olmadığını tarih çok açık
gösteriyor. En açık kavradığı anlar da AKP’nin işte
bakın, bu anlardır. Şimdi neden bundan vazgeçiyorsunuz? Neden,
iktidar hesabı için. “Dün dündür, bugün bugündür.” mü diyeceksiniz? Deyin,
söyleyin, “Söyledik, inkâr ediyoruz arkadaş.” deyin.
Yine komisyon toplantılarında apaçık
belirttik size, burada da anlattık. Değerli arkadaşlar, büyük,
vahim bir yanlış yapıyorsunuz. Özgürlükleri ve demokratik
siyaseti ortadan kaldırırsanız bu ülkede acıyı
büyütürsünüz. Yapmanız gereken şey, özgürlükleri ve demokratik
siyaseti alabildiğine genişletmektir. Burada hekim milletvekilleri
vardır, yanlış bir teşbihte bulunursam lütfen onlar
bağışlasınlar en başta, özgürlükler ve demokratik
siyaset şu diz kapağındaki kıkırdak doku gibidir, var
olduğu sürece ne işe yaradığını fark etmeyiz.
Özgürlükleri iyice kıstığınızda, demokratik siyaseti
devre dışı bıraktığınızda şu
kıkırdak dokuyu iki dizin arasından çıkarırsınız,
kemiklerin birbirine sürtünmesine yol açarsınız. Kemiklerin birbirine
sürtünmesinin, ağrıların en vahimi olduğunu
sanırım bu işin uzmanları teyit edeceklerdir.
HDP’yi ve özgürlükleri öyle terörize etmeye
kalkmakla, sindirmeye çalışmakla yaptığınız
şey nihayetinde bu kıkırdak dokuyu kurutmaktır. Biz burada
bütün gücümüzle, bütün samimiyetimizle bu toplumda olabilecek kemik
sürtünmelerinin önlenmesi için çalışıyoruz. Sayın Baydemir
dün burada ısrarla “Bu çatı Kürtlerin ve Türklerin çatısı
olsun diye uğraşıyoruz.” dedi. Buna rağmen dinlemediniz.
Geçmişle yüzleşmeden söz etti biraz önce Sayın Naci
Bostancı. Keşke Naci Bostancı burada olsaydı da 2013-2014
yıllarında çalışan çözüm süreci komisyonunun
başkanı olarak orada tartışılanları
hatırlatsaydı; orada neler konuşuldu, neler söylendi. Sayın
Grup Başkan Vekilimiz Kerestecioğlu da belirtti, geçmişle
yüzleşmek bir erdemdir. Ben demiyorum sadece, yine Başbakan
olduğu dönemde Erdoğan söylüyor. Aktarayım, 2005 Diyarbakır
konuşması: “Her ülke geçmişinde hatalar
yapmıştır. Biz de pek çok zorluğun harmanından geçerek
geldik bugünlere. Büyük devlet, güçlü millet kendisiyle yüzleşerek,
hatalarını ve günahlarını masaya yatırarak
geleceğe yürüme güvenine sahip millet ve devlettir.” Sadece bu mu?
Hayır. Dersim’le ilgili “O bir katliamdır. Eğer özür dilemek
gerekiyorsa devlet adına ben özür diliyorum.” dedi, demedi mi? Çıkardı
belgeleri, CHP Grubuna doğru gösterdi ya da CHP’lilere hitaben “Bakın
işte, Dersim’in katliam olduğunu bu belgeler gösteriyor.” Peki, biz
söyleyince neden zorunuza gidiyor? Eğer Sayın Erdoğan’ın o
sözleri doğruysa, sizin bugün yaptığınız nedir? Siz geçmişi
inkâr ettiğinizi açıkça dile getirirseniz samimiyetle
alkışlayacağım. “Biz reddimiras yapıyoruz.” deyin.
Aynen, Erdoğan’ın cumhuriyet için söylediği “Reddimiras
yapılmaz, biz buna karşıyız anlayışı
doğru değildir.” deyin. “Reddimiras yapıyoruz.” deyin.
Gelelim hukuki veçhesine: Değerli
arkadaşlar, şu an Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı sicilinde kayıtlı “Kürdistan”
adı taşıyan partiler var ya. “Kürdistan Özgürlük Partisi.
Kuruluş tarihi: 11/12/2014. Adresi ve üye sayısı…” Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı sitesinde yer alıyor.
“Kürdistan Sosyalist Partisi. Genel
Başkanı… Kuruluş tarihi: 30/5/2016.”
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Savcılar
burada efendim.
MİTHAT SANCAR (Devamla) – “Türkiye Kürdistan
Demokrat Partisi.” Bunlar resmen kurulmuş. Yarın öbür gün buraya
temsilcisi gelse, kendi partisinin adını kullandığında
suç işlemiş olacak.
Bu ne şizofrenidir? Siyasi ve hukuki
şizofreniyi bu ilkeye reva gören anlayışı şiddetle
reddediyoruz. Bu ülkeye siyasi ve hukuki şizofreni yaratmak sadece
acıları büyütmek, sorunları çözümsüzlüğe mahkûm etmek
anlamına gelecektir.
Millî Savunma Bakanlığı bütçesine
gelince: Çok kısa bir şey söyleyeceğim. Evet, bu bir savaş
bütçesidir, doğrudur. Barış dönemi bütçesi böyle olmadı.
Sayın Bakan burada. Çok kısa, rakamlarına,
ayrıntısına girmeyeceğim, süre bitiyor. 2013 ve 2014
yılları Türkiye’de çözüm süreci yürütüldüğü dönem. Bu iki
dönemin bütçesi ile 2017 bütçesi arasında Millî Savunma
Bakanlığı için yapılan artış yüzde 20 değil,
yüzde 40 değil, yüzde 50 değil arkadaşlar, yüzde 100’dür.
Eğer kendi içinizde bu kadar ağır tahribatları olmuş
bir sorunu, on yıllardır yaşanan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Devamla) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen,
bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun Sayın Sancar.
MİTHAT SANCAR (Devamla) – Teşekkürler
Sayın Başkanım.
...bu çatışmaları
barışçıl yollarla çözmeyi denerseniz Millî Savunma
Bakanlığına değil sağlığa, eğitime,
kadının haklarını geliştirmeye, çocuklara bütçe
ayırırsınız.
Şimdi, çıkıp büyük ihtimalle iktidar
sözcüleri yine “terör” “destek” falan diyecekler. Değil arkadaşlar,
değil. Dünyada bu sorunu görüşerek diyalogla çözmeye
çalışan sayısız ülke örneği vardır. Ben çözüm
sürecinde akil insanlar heyeti üyesi olarak daha önce de söyledim, Hükûmete,
dönemin iki Başbakanına bu konuda raporlar sundum hem temsil
ettiğim grup adına hem şahsım adına. Bu tecrübelerin
ne kadar değerli olduğunu orada gördük. Şimdi yapmamız
gereken şey derhâl barış ortamı yaratmaktır.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Sancar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dün yapılan uygulamayla
alakalı… İç Tüzük’ün 161’inci maddesine göre burada bir uygulama
yapıldı ve hatip “Bunu iktidar partisi izah edebiliyor mu,
çıksın da izah etsinler.” gibi grubumuza bir sataşmada
bulunmuştur. 69’a göre söz talep ediyorum efendim.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
“Der gibi…” Demiş mi, der gibi mi?
BAŞKAN – Bir dakika efendim…
Sayın Muş, az önce buna benzer bir
değerlendirme yapıldı. Bir önceki grup başkan vekillerimiz
gereken cevabı verdiler. Dolayısıyla kayıtlarda var,
tutanaklarda var. Siz yeni geldiğiniz için bilginiz
olmadığını düşünerek bunu söylüyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Konuşma yeni
yapıldı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Tekrar edildi.
BAŞKAN – Sayın hatip de aynı
şeyi söyledi. Sayın İnceöz buradaydı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ben söyledim, o
ayrı bir şey ama tekrar etti.
BAŞKAN – Yani…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, konuşuldu, cevabını verdik, aynı konuşma,
benzer konuşma tekrarlanıyor burada.
BAŞKAN – Peki.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Tekrar ediliyor,
tabii.
BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya meydan
vermeden… Söz veriyorum Sayın Muş, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin Milletvekili Mithat
Sancar’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidara geldiği
ilk günden itibaren özgürlükleri genişleten bir parti olmuştur.
Türkiye’de demokratik siyaset alanı herkese açıktır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ya, şaka mı
yapıyorsun? Sayın Başkan, ne biçim söz bu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siyasetin
kapalı olduğu kimse yoktur veya AK PARTİ’nin kimseyi terörize
falan ettiği de yoktur. Eğer birileri terörize olduğunu
hissediyorsa onlar kendi kendilerini terörize etmişlerdir, terör
örgütlerinin güdümüne girmişlerse buna bizim yapabileceğimiz bir
şey yoktur.
Bakın, dün, buradaki hadise, İç Tüzük
161’inci maddeye göre “Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü esasında Anayasa’da düzenlenen idari yapısına
aykırı tanımlamalar yapmak.” Ben İstanbul Milletvekiliyim,
İstanbul bir il, İstanbul’u temsilen buraya geldim. Başkası
İzmir’den geldi, bir başka arkadaşımız Tokat’tan
geldi. Türkiye'nin 81 vilayetinden buraya gelen milletvekilleri var…
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Milletvekillikleri düşürüldü.
MEHMET MUŞ (Devamla) - …ve hepimiz o ilden milletvekili
seçilmiş olarak mazbatamızı alıp geldik. Mesela
Şanlıurfa’dan seçilip buraya gelenler var ama siz burada farklı
bir bölgeden, farklı bir idari yapılanma varmış gibi
“Oranın temsilcisiyim.” derseniz, bu, az önce size okuduğum
Anayasa’ya ve İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin son paragrafına
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, bir diğeri:
Cumhuriyet Dönemi’nin ilk döneminde… Sadece az önce burada hatibin sözünü
ettiği bölgeyle alakalı değil, Türkiye'nin farklı
bölgeleriyle alakalı da farklı tanımlamalar
kullanılıyordu Osmanlı Dönemi’nde. Sonra, Türkiye Cumhuriyeti
devleti kuruldu, anayasalar kabul edildi, yasalar yapıldı, idari
yapısı teşekkül ettirildi ve ondan sonraki süreçte Türkiye
Cumhuriyeti devletinde veya Meclisinde konuşuluyorken buna uygun şekilde
hareket edildi. İkide bir Cumhurbaşkanımızın o
dönemlere yaptığı atıf ısıtılıp
ısıtılıp burada okunuyor.
Bakın, biz, hiçbir zaman ırkçı bir
parti olmadık, Türkiye'nin bütün değerlerini, bütün
unsurlarını, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşları
olarak kabul ettik.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Daha üç yıl önce
söyledi, üç yıl…
MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın değerli
milletvekilleri, bizim ilkemiz şudur…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) - Tek millet, tek bayrak,
tek vatan, tek devlet.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Tarih değil, üç
yıl…
MEHMET MUŞ (Devamla) - Sayın
Cumhurbaşkanımız bu görüşlerini Diyarbakır’da halka
hitap ediyorken de ifade etmişti.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Bunu dün söyledin zaten.
MEHMET MUŞ (Devamla) - Türkiye,
batısıyla doğusuyla, kuzeyiyle güneyiyle bir bütündür; 80 milyon
yurttaş eşit haklara, özgürlüklere sahiptir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Dün aynı şeyi söyledin ama.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Muş.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Kelimesi kelimesine aynı şeyleri söyledin dün.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Yıldırım,
talebinizi alayım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Tabii ki.
Sayın Başkan, hatip sataşmadan söz
aldı ama şöyle bir cümle kullandı: “Terör örgütünün güdümüne
girmiş” diye partimizi itham etti oysa bizim partimiz, on beş
yılın sonunda canavarlaşarak bu ülkeye darbe yapacak kadar gözü
dönmüş bir terör örgütüyle on beş yıl yol yürümedi ve ona darbe
zeminlerini sunmadı, güdümüne de girmedi. Bu, açık bir
sataşmadır. İç Tüzük 69’a göre sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Sancar
grubumuz adına konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Sancar, buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
3.- Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MİTHAT SANCAR (Mardin) – Esasen zaten
sataşmamıştım Sayın Başkan, yani görüşlerimi
dile getirdim, bir sataşma yoktu.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ya, o da görüş
belirtiyor, niye çıktın o zaman?
MİTHAT SANCAR (Devamla) – Şimdi, bizim
verdiğimiz örnekler kurucu Meclisin örnekleridir, şunu demek
istiyorsanız açık söyleyin, rica ediyorum, istirham ediyorum: “Bu bir
dönemdi, kapandı gitti.” Değerli arkadaşlar, “Gazi Meclis” diye
burada sürekli konuşanlar Gazi Meclisin kurucu kadrolarına saygı
göstermezlerse, onların söylediklerini artık zamanı geçmiş
ve bir karşılığı olmayan sözler olarak gösterirlerse
açıkça söylesinler, bilelim.
İkincisi: Sayın Erdoğan bir kere
söylemedi ki bunu, sadece Sayın Erdoğan kullanmadı ki
“kürdistan” kelimesini; pek çok vekiliniz ve sözcünüz kullandı. Yüz
yıl önceden söz etmiyoruz, dört yıl önceden söz ediyoruz. Daha dört
yıl önce yapılan konuşmaları eğer “Biz yok
sayıyoruz, tanımıyoruz.” derseniz buna bir şey demem.
Bir diğer nokta: Değerli arkadaşlar,
tekrar tekrar anlatmaya çalışıyoruz, demokratik siyaset ne kadar
önemli “Efendim, yok etmedik.” Daha dün demokratik siyasete ağır
darbe örneğiydi verdiğiniz karar. Genel Kurulda “evet” oyu
kullananların eminim, bundan şüphem yok, büyük çoğunluğu üç
yıl sonra belki pişman olacaklar çünkü elektronik yoklama
yapıldı ve herkesin adı orada. “Kürdistan” kelimesini buraya
sokarken, daha doğrusu bu İç Tüzük değişikliğini
yaparken “‘Kürdistan’ kelimesinin kullanılmasını
engellemiyoruz.” dedi temsilcileriniz, dünkü karar “kürdistan” kelimesini
kullanan herkese keyfince ceza vermenin yolunu açmıştır Genel
Kurul çoğunluğuyla. Kalkın söyleyin, samimi olun “‘Kürdistan’
kelimesini yasaklıyoruz arkadaş, kullanmayın burada.” Öyle
“Kullandı, bölücü oldu.” değil, bir bölgenin adını
anıyoruz. Bölücülük, bunu yasaklamaktır, inkârdır bölücülük.
Bizim yaptığımız demokratik birlikteliği
kuvvetlendirme çabasıdır.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, yerimden 60’a göre söz talep edebilir miyim?
BAŞKAN – Sayın Akçay, söz talebiniz var.
Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
18.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mardin Milletvekili Mithat
Sancar’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Sancar biraz evvel
konuşmasında, bu İç Tüzük görüşmeleri Anayasa Komisyonunda
yapılırken görüşmeler yaptıklarını ve bu konuda
çalıştıklarını ifade etti. Tabii, kimlerle
çalıştıklarını bilmiyoruz ama tahminim Anayasa
Komisyonunun sayın üyeleriyle görüşüldü ve bu da doğaldır.
Yani bu görüşmelerin, çalışmaların,
tartışmaların yapılması kadar doğal bir şey
olamaz fakat doğal olmayan husus, bu Adalet ve Kalkınma Partisi ile
Milliyetçi Hareket Partisinin birlikte verdiği bu İç Tüzük teklifinde
bir iktidar hesabı görmüş olmasıdır. İç Tüzük
değişikliği -tekraren ifade ediyorum- ortak bir mutabakatla
teklif edilmiştir, tam bir uzlaşma hâlinde tek bir metindir, hiçbir
surette “O, onu dedi, bu, şunda ısrar etti.” diye bir durum söz
konusu değildir, olmamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Burada, iktidar partisi
Adalet ve Kalkınma Partisi ile muhalefet partisi Milliyetçi Hareket
Partisinin bir mutabakatı ve iş birliği söz konusudur, bir
pazarlık veya hesap söz konusu olmamıştır. Nasıl
Sayın Sancar’ın yaptığı bu görüşmeler ve geçmişte
zaman zaman yapılabilen birtakım uzlaşmalar doğalsa, bu
ortak teklif de son derece doğaldır, açıktır, nettir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Muş, buyurun.
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre bir söz talebim olacaktı.
Sayın Başkan, az önce, Sayın
Yıldırım, işte bu FETÖ’nün darbe yapmasını
Hükûmetimize bağladı. Bakın, biz 17-25’ten beri büyük bir
mücadeleyle FETÖ örgütüyle mücadele eden bir partiyiz, bir iktidarız.
LEZGİN BOTAN (Van) – Her istediğini veren
bir Cumhurbaşkanı var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biz FETÖ’yle
mücadele ediyorken sizin Genel Başkanınız neredeydi, biliyor
musunuz? FETÖ’nün kanalları kapatılıyorken “Medyama dokunma!”
diye onların ekranlarındaydı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – O zaman o FETÖ değildi.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Hayır, gerçekten utanın yani!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biz FETÖ’yle
mücadele ediyorken, bakın, burada “Medyama dokunma!” kampanyası
yapılıyorken, biz bu kanalların üzerine gidiyorken Genel
Başkanınız buradaydı.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Ne zaman gittin? Daha düne kadar kürsüde onları övüyordun, “Hoca Efendi,
Hoca Efendi” diye söylenip duruyordunuz. “Hoca Efendi” diye tepelere
çıkarttınız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Görüyor musunuz?
Tanıyorsunuz değil mi Genel Başkanınızı? Bak,
şunu da göstereyim. Burada da var. Hem Kanaltürk’e gitmiş, hem Bugün
TV’ye gitmiş. İyi bakın bunlara Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Ne kadar komik ya!
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Sizin el bağladığınız fotoğrafları da
gördük.
MEHMET MUŞ (İstanbul) –
Dolayısıyla bu mücadeleyi veriyorken, efendim, şimdi, AK
PARTİ bu mücadeleyi veriyor, AK PARTİ kiminle mücadele veriyorsa
zaten, hemen, bakıyorsunuz, karşı tarafına HDP geçmiş
oluyor.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Ne zaman mücadele ettiniz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür
ederim.
Bunları hatırlatmak istedim Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
açıkça Eş Başkanımızı… (HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
dakika… Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor arkadaşlar.
Talebinizi alayım Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – …hedefe koyarak, yok
efendim, FETÖ’nün kanallarıyla bir arada bulunarak; yok, teröristlerle
yandaşlıkla suçlayarak sataşmada bulunmuştur, İç Tüzük
69’a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bütçe
görüşmeleri yapıyoruz. Takdir edersiniz ki, bakın, dört
Sayın Bakan burada, sizleri saygıyla selamlıyorlar. Az önce
tartışmanın bir bölümü buradan başlamıştı.
Şimdi yine bütçenin dışına çıktık. Aslında
dünden beri konuşulan konuda farklı şeyler söylemiyorsunuz
sadece farklı kişiler, farklı arkadaşlar söylüyor. Sözler
aynı. Tutanaklara bakıyorum. O nedenle, son kez, bir sataşmaya
meydan vermeden… Size söz veriyorum Sayın Yıldırım,
buyurun.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kesinlikle muradım burada polemik
çıkarmak, burada bir kişinin yapmadığı bir pratik veya
amelle onu suçlamak değil ama şimdi gerçekten insan söylemeden
edemiyor. Şu kürsüden yıllar yılı, defalarca “büyük bilge
insan” diye biz tanıtmadık, prezente etmedik, şurada oturan
bakanlarınız yaptı. Veya biz sırf böyle çakma bir tarikatın
liderinin karşısına geçip ne başımızı örttük
ne önümüzü ilikledik ne de hazır olda durmadık, böyle sıra
sıra dizilmedik. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz sonradan
gittiniz. Bak, burada da sıra sıra, bak, burada da var.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Veya biz onları Türk
dilinin mimarı, yaygınlaştırıcısı olarak
görmedik veya biz onlara parsel parsel araziler vermedik.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biz mücadele
ediyorken bunlar…
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bu yaklaşım
biçimi, 15 Temmuzu anlamama, onun devamının hazırlanmasına
zemin sunmadır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Zorunuza gitti,
değil mi? Ne arıyorsunuz burada?
MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Sonradan keşfettiniz
siz.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – 15 Temmuz bir gecede
gelmedi, 15 Temmuz yılların birikimidir, 15 Temmuz bu cemaati
canavarlaştırmadır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada ne
arıyorsunuz, canavarın yanında ne işiniz var?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AHMET YILDIRIM (Devamla) – 15 Temmuz kara harp
okullarında, hava harp okullarında, 15 Temmuz ihalelerde, 15 Temmuz
fersah fersah arsalarda, 15 Temmuz bürokrasiyi onlara teslim etmede, ruhunu ona
teslim etmededir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bak, burada neyi
teslim ediyor?
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ve rahat olun, sizin
yayın kuruluşlarınıza da bir saldırı olursa HDP
evrensel normlardan gücünü aldığı ilkesel tutumunu sürdürecek…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tabii, FETÖ’nün
kanallarında, öyle mi?
AHMET YILDIRIM (Devamla) – … basın, ifade
özgürlüğü adına her yayın kuruluşuna sahip
çıktığı gibi çıkacak. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi
demokrat oldun.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Biz ancak Allah’a
inandığımız için secde ederiz, ancak Allah’a
inandığımız için… Kadın arkadaşlarımız
inanıyor, iman ediyor ve başını örterler. Çakma bir tarikat
liderinin karşısında başımızı örtmeyiz,
hazır ola geçmeyiz, onlara boyun eğmeyiz; yargıyı,
eğitimi, orduyu, emniyeti de onlara teslim etmeyiz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bak, burada ne
işiniz var, çakma tarikatın kanalında ne işiniz var?
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Telefonlarınızı gönderin, bir incelensin, bakalım ne
çıkacak sizden.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bak, Sayın
Yıldırım, burada. Biz mücadele ediyorken siz
oradaydınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
açıklama hakkı çerçevesinde size ve sayın milletvekillerine
karşılıklı sataşmadan dolayı söz verdim.
Karşılıklı konuşmalar yapılmış,
düzeltmeler yapılmış ve cevaplar verilmiştir. Açıklama
hakkı karşılıklı kullanılmıştır.
Artık gündem üzerinde görüşmelere geçiyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ENERJİ
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına son konuşmacı İstanbul Milletvekilimiz
Sayın Celal Doğan.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
Sayın Doğan, süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört sayın
bakanın bulunduğu bir bütçede genellikle bütçeye giriş yapmadan,
buralara değinmeden konuşma yapıldığını
biliyorum. Aslında dün vuku bulan olay üzerine söz aldım ve sarahata
kavuşturmak açısından da düşüncelerimi arz etmek için
buradayım ama dört bakanın bulunduğu bu toplantıda
kendileriyle ilgili de bir cümle sarf etmemeyi saygısızlık
sayıyorum.
Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanımızın Türkiye’deki ağır sorunların en
başında gelen kadın meselesinde alması gereken çok yol
olacağını… Yüzyılların bir birikimi olarak size
devredilmiş, ülkemize devredilmiş, kadına bakışın
getirdiği bir sonuç olan bu çileyi bir an önce sarahata kavuşturup
çözmesi konusunda bütün Parlamentonun size yardımcı
olacağına inanıyorum ve başarılar diliyorum.
Enerji konusunda söyleyeceğim -ihtisas
alanım değil ama- çok kısır günler yaşayan bir
dönemden de geçtik biz. Ben hatırlarım, Türkiye'nin 4 milyar dolar
dış ihracatı vardı, 2 milyar 750 milyon sadece petrol
ithaline para ayırabiliyorduk ve çoğu zaman hastanelerde film alacak
para dahi bulunmuyordu. Ha bu, sadece geldiğimiz bu noktada sizin eseriniz
değil, herkesin katkılarına teşekkür ediyorum ama uzun
cumhuriyet hükûmetleri… Özellikle barajlar konusunda, özellikle yapılan
yatırımlar konusunda, alınan mesafe konusunda cumhuriyetimizin
bugün o noktada olmadığını, belli mesafeler
aldığını saygıyla, şükranla görüyorum.
Yine Millî Savunma Bakanımız Sayın
Canikli burada. Türkiye’deki bütün demokratik engellerin veyahut da dumura
uğrayan demokrasinin, kurumsallaşmayan demokrasinin altındaki en
büyük problemlerin… Türkiye'nin bir darbeler ülkesi olduğunu, askerî
rejimlerin gelişmelerin ve demokrasinin önündeki en büyük engellerden birisi
olduğunu yaşayarak öğrenen birisiyim. İnşallah,
bulunduğunuz Bakanlıkta bu anlayışın bazen münferit
olarak, daha doğrusu, bazen kurumsal olarak, bazen hiyerarşi
içerisinde, bazen hiyerarşi dışında -15 Temmuzda gördüğümüz
gibi- bir daha tekerrür etmemesi konusunda gereken tedbirlerin
alınması hususunda size de başarılar diliyorum.
Şimdi, aslında o kadar çok söylenecek laf
var ki hangisine gireceğimi pek bilmiyorum ama çok da kısa bir sürem
var.
Şuradan başlayalım: Size bir tavsiyem
var; siz iktidar partisisiniz, iktidar partisinin olgun olması gerekir ve
her zaman da bir cümlesinin eksik olması bu Parlamentonun işlevi
açısından zorunludur.
Bir tavsiyem daha: Asla FETÖ konusundaki havuzlara
girmeyin. Bu havuzda yüzme şansınız yok, doğru
değildir. Bu konuda başkalarının söylediği laflara,
sözlere laf yetiştirme yarışından da vazgeçilmelidir, bu
doğru değildir; âcizane bir ağabeyiniz olarak söylüyorum.
FETÖ’ye karşı mücadelenizi biliyorum, görüyorum. Ülkenin kılcal
damarlarına girmiş bu melanet anlayışının
nasıl palazlandığını da bütün kamuoyu ve bütün Türkiye
biliyor. O nedenle bu havuzda yüzmenizi dilemiyorum.
Bir başka konu: Özellikle cumhuriyetle ilgili
-arkadaşımızın yaptığı konuşmada-
algı açısından müthiş bir noktaya getirdiniz Parlamentoyu.
Bizim cumhuriyetle bir sorumuz yok. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve
özgür yurttaşları olmak istiyoruz. Bu cumhuriyetin kuruluş
iradesine baktığınızda da aşağı yukarı
çıkış orijini odur. 1921 Anayasası’na baktığınızda,
Türk’ü de, Kürt’ü de, Laz’ı da, Çerkez’i de bu ülkenin esas ve birinci
sınıf vatandaşıdır. Kurtuluş
Savaşı’nı bunlar birlikte yapmışlardır ama
cumhuriyetin, bütün bu güzelliklere rağmen, yaptığı bütün
başarılara rağmen, yolda giderken sapkınlıkları
da açıkça olmuştur. Bunlardan biri de şudur: Lozan’la teminata
bağlanan Kürt halkının haklarının da Türkler kadar
eşit olacağı konusundaki meselede maalesef yeteri kadar sonuç
almış değiliz. Bu, bizim sorunumuzdur. Bu, bizim cumhuriyetten
vazgeçmemizi, bizim devletimizin aleyhine bir beka sorunu hâline getirmemizi
gerektirmez. O nedenle bizim meselemiz cumhuriyetle değildir; cumhuriyetin
eksiklerinin giderilmesi konusunda geçmişte yapmayanları, şimdi
de yapmayanları eleştirme konusundaki görevimizi yerine getirmek
zorundayız.
Bu cumhuriyet diğer cumhuriyetlere de pek
benzemez. Eğer bu cumhuriyetin nimetlerinden yararlanan insanlar olarak
değerini bilebilseydik, bu cumhuriyetin… İslamköylü Süleyman
Demirel’i Cumhurbaşkanı yapan Kaptan Ahmet’in oğlu Recep Tayyip
Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapan, bu cumhuriyetin
eşitlikçi değeridir. Bu nedenle, bizim cumhuriyetle sorunumuz yok.
Cumhuriyetin eksiklerinin giderilmesinde hepimizin sorunlarının
olması gerekir, onu yapıyoruz.
Bir başka konu: Buradaki
arkadaşlarımızın dün özellikle Osman Bey meselesinde
müthiş bir yanılgıya düştüğünü zannediyorum. Onu
şunun için söylüyorum: Sizin kuruluş felsefenize, partinizin
yapısına baktığımızda, özgürlükler konusunda
alabildiğine önü açık, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı kardeş,
herkesi kardeş sayan, ifade özgürlüğü konusunda hiçbir ket ve engel
tanımayan, hatta “Ben Türkiye’de Kürt devleti kurmak istiyorum,
ayrılmak istiyorum.” diyen düşüncenin suç
sayılmayacağı, partilerinin kuruluşuna müsaade edecek
noktaya gelmiştiniz. Bu doğrudur, yanlıştır, ayrı
bir konu. Sakın kimsenin aklına… “Halkların Demokratik
Partisinin temsilcisi ‘Kürt devleti kuralım.’ icazeti istedi.”
anlamında almayın bunu. Bu, bir fikir özgürlüğü meselesidir.
İki: Parlamentoların işlevleri
statüko değildir, tutuculuk değildir. Belki Türkiye'nin gelecekte
daha iyi bir ülke olabilmesi için idari yapısının
değişmesi konusunda zaman zaman Türkiye’de tartışmalar
olmadı mı? Türkiye’de eyalet sistemi tartışmaları olmadı
mı? Belki şunu da hatırlatmak gerekir: Rahmetlik Özal iyi ki
sizin zamanınızda yaşamadı. Yaşasaydı belki de
siz Özal’ı kendi ellerinizle de linç edebilirdiniz. Özal’ın
şöyle bir anlayışı vardı: “Kürdistan’ı yani Güney
Irak’ta, daha doğrusu Kuzey Irak’ta Kürt devletini biz
kurmalıyız, bizim himayemizde kurulmalı.” dediklerinde, acaba
siz adamı yaşatır mıydınız? Bu noktadan buraya
nasıl gelebildiniz? Böyle başlamadınız siz. Ne oldu size? Şimdi,
oturuyorsunuz… Bu koca Parlamento neye karşı direndi? 15 Temmuzda
elinde silahlar, uçaklar buraların üzerinde uçuyor, bir avuç insan
faşizme karşı, darbeye karşı, ülkeye el koyacak
insanlara karşı burada toplanıp direnç gösteriyorsunuz. Silah
vardı, top vardı, kurşun vardı. Ama dün bir
arkadaşımız, asla ve kata söylemediği, söylemek
istemediği sözü niyet okuyarak… “Ben kürdistan temsilcisiyim.” demedi,
“Ben kürdistan milletvekiliyim.” demedi, “Kürdistan bölgesinden geliyorum.”
dedi. Bir coğrafi terimi bu Parlamentoyu yıkacak kadar topa, tüfeğe
karşı… Gazi Meclisin sıfatına yakıştı
mı bu yani? Çocuklarınıza bırakacağınız
güzel bir miras değil bu. Ben Sayın Osman Baydemir’in son
konuşmasını da dinledim. “Biz Türkiye milletvekiliyiz, ülkenin
her zerresinde bizim hakkımız var, her zerresinde kulu ile
kölesiyiz.” Bu cumhuriyeti... Kürtler ve Türkler Çanakkale’de aynı
mevzilerde ölmediler mi? Kıbrıs’ta birlikte ölmediler mi? Galiçya’da,
çölde, Sina’da beraber ölmediler mi? E, şimdi “Kürt” lafı
geçtiği zaman potansiyel suçlu kabul edecek hâlde muamele
yapıyorsunuz.
Bu partiyi, Halkların Demokratik Partisini
terörle eş değer göstermek için, sırf o uğurda
yapılmadık iftira ve küçültme konusundaki tavrınız eksik
olmadı. Ben milletvekiliyim. Milletvekili değil miyim, kabul ediyor
musun milletvekilliğimi? Siz bize milletvekili muamelesi
yapmadınız. Siz partimize parti muamelesi
yapmadığınız gibi, şahsım da dâhil, milletvekili
muamelesi yapmadınız bize siz. Benim arkadaşlarım hapiste,
ziyarete gitmek istiyorum, Adalet Bakanlığından izin
alamıyorum. Ama bir Cumhuriyet Halk Partili arkadaşım diyor ki:
“Filan gün Selahattin Bey’e gittim, sana selam getirdim.” Benim
ağrıma dokunuyor, sizin ağrınıza dokunmuyor mu? Bu
nedenle de arkadaşlar, mesele şu: Bu siyasetle bu Parlamentoyu, daha
doğrusu bir grubu bile, milletvekillerini eşit yönetemiyorsanız,
bu doğru bir şey değil.
İki, bu anlayış şuraya
götürecektir: Türkiye’de Çerkez Ahmet vardır, Dersimli Ali vardır,
Kürt Osman vardır. Yakında, galiba, biz bu deyimleri kullanırsak
Parlamento kürsüsündeki sarf edeceğimiz bu cümlelerle büyük ihtimalle
Osman’a reva gördüğünüz muameleleri bize de göreceksiniz.
Çok sözlerin hepsini Mithat Bey söyledi. Bu kürsüde
Dersimli Diyap Ağa… Seyit Rıza olayı, Türkiye’deki
acılardan birisi değil midir?
Sayın Erdoğan şu cümleyi söylemedi
mi? “Ey Kılıçdaroğlu, ben Dersim’le yüzleşmek istiyorum,
sen yüzleşebiliyor musun?” demedi mi?
Bu ülkenin iki Cumhurbaşkanı, biri
İsmet Paşa, biri Celal Bayar, birisi Kürt Raporu’nu birisi Şark
Raporu’nu hazırladı. Celal Bayar’ın Şark Raporu hemen
yayına girdi, daha doğrusu dağıtıldı, millet
muttali oldu. İsmet Paşa’nın Kürt Raporu seksen beş
yıl Başbakanlığın kasasında tutulu kaldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DOĞAN (Devamla) – Bitirebilir miyim
Sayın Başkan müsaade ederseniz?
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamanız için bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Doğan.
CELAL DOĞAN (Devamla) – Sağ olun.
Bunu şunun için söylüyorum: Lütfen,
geçmişi ve geleceği, daha doğrusu yakın tarihinizi bilmek
istiyorsanız… Cumhurbaşkanlığı yapmış 2
şahıstan bahsediyorum; bu bölgelerdeki incelemeleri yaparken
kullandıkları “Kürt” terimini, coğrafi olarak verdikleri
sıfatı, bu halkın düzeltilmesi gereken sorunlarının
yanında nasıl yer aldıklarını açık açık
ortaya koyuyorlar. Ama maalesef, siz, bu noktaya geldiniz.
MHP’li arkadaşlarımdan bir istirhamım
var: Siz bütün konuşmalarınızda “Kürt kardeşlerimiz bizim
bir parçamızdır.” diyorsunuz, “Çanakkale’de birlikte öldük.”
diyorsunuz, “Galiçya’da, Kıbrıs’ta birlikte öldük, yan yana öldük.”
diyorsunuz ama o kardeşinizin, doğduğu bölgenin adını
söylemesini çok görüyorsunuz, çok görmeyin lütfen. Başka
yorumlamayın, sizden ricam bu.
Bu Parlamentoda hepimizin birlikte
çalışmasına ihtiyaç var. Batacaksak da birlikte
batacağız, çıkacaksak da birlikte çıkacağız.
Bizim ne gidecek başka vatanımız var… Biz birlikte yaşamak
zorundayız. Eşit şartlar altında bu ülkenin birinci
sınıf vatandaşı olmaya devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan,
60’a göre pek kısa bir söz… Cevap verme niteliğinde olmayacak fakat
bir şeye açıklık getirmek durumundayım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Celal
Doğan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Bakın, burada hiç kimse, şu Parlamentoda
görev yapan ya da Türkiye’de yaşayan hiç kimse milletin birbiriyle
arasına bir ayrım koyamaz; biz iktidar olarak hiçbir zaman
koymadık.
CELAL DOĞAN (İstanbul) –
Yaşıyorum ya bunu, yapmayın; ben yaşıyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Türkiye'nin
kuruluşunda Türkler de, Kürtler de, diğer etnik unsurlar da hep
beraber mücadele ettiler ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
LEZGİN BOTAN (Van) – O kayyumları kim
atadı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bütün
konuşmalarımıza bakın, “ 80 milyon bir ve beraberdir...”
Fakat sanki şöyle bir şey oluşturulmaya
çalışılıyor: “‘Kürt’ lafı geçtiğinde potansiyel
suçlu ilan edilecek neredeyse.” Yok böyle bir şey. Bizim, Kürt kökenli
vatandaşlarımıza karşı herhangi bir ön
yargımız, husumetimiz olamaz ama birilerinin varsa onu bilmiyorum.
Birileri böyle bir algı oluşturarak buradan siyasi bir malzeme elde
etmek istiyorsa onları bilmiyorum. Ama ben daha önce de defaatle söyledim:
Ben Karadenizliyim. Benim bu ülkede ne kadar payım varsa, hakkım ve
hissem varsa aynı haklara ve hisseye bir Kürt kökenli vatandaş da
sahiptir. Bu gerçek değiştirilemez. Bir diğeri, Çanakkale…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tabii ki
cumhuriyeti hep beraber yaşatacağız. Şunu söyleyebiliriz:
Benim, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bir vatandaş olarak
farklı sorunlarım olabilir. Bunları iyileştirmek, düzeltmek
hepimizin görevi ama bizim aynı zamanda karşı karşıya
kaldığımız ve uğraştığımız
bir sorun da var; bunu unutmamak gerekiyor.
Türkiye 1980’den beri terörle mücadele ediyor,
terörle amansız bir mücadele veriyor ve askeri şehit eden, polisi
şehit eden, sivil vatandaşı şehit eden bir terör örgütü
var. Şimdi, biz terör örgütüne karşı mücadele etmek
durumundayız, 80 milyonun refahı için, huzuru için bunu yapmak
zorundayız, bu ülkenin bir ve beraber kalması için bunu yapmak zorundayız
ama bu terör örgütüne karşı yapılan mücadeleyi Kürtlere
karşı yapılıyormuş gibi söylemek, nitelendirmek, bu
haksızlık olur, bu insafsızlık olur; lütfen, bunu
yapmayalım.
Teşekkür ederim.
CELAL DOĞAN (İstanbul) – Biz
yaşadıklarımızı söylüyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
21.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Celal
Doğan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, bu kısa açıklamama vesile olan
konuşmayı yaptığı için Sayın Celal Doğan’a
da teşekkür ediyorum.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 80 milyonun
-bunu bütçe görüşmemde ve geçtiğimiz hafta, merhum Alparslan
Türkeş’in 100’üncü doğum yılı vesilesiyle
yaptığım konuşmada da ifade ettiğim üzere- en ufak
düzeyde bir farklılığını ayrılığa,
ayrıcalığa, ayrımcılığa gerekçe saymayı
kesinlikle ve şiddetle reddeden, bütün milleti tasada, kıvançta ortak
gören bir anlayışa sahibiz ve asla ve kata etnik köken
ayrımı da yapmayız, bunu da hangi adla yapılırsa
yapılsın bir bölücülük sayarız. Yani bunu sadece birkaç gündür
yoğunlaşan tartışmalar itibarıyla söylemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayrıca, biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak 81 ilde ve hemen hemen bütün ilçelerimizde teşkilatlanmış
ve 80 milyon vatandaşımızdan milyonlarca oy alarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinde temsil edilen bir siyasi partiyiz. Ne parti
mensuplarımızın ne oy veren ne oy vermeyen
vatandaşlarımızın etnik kökenleriyle, ana dilleriyle, hayat
tarzlarıyla ilgilenmeyiz. Biz, tasada, kıvançta ortak bir Türk
milleti olarak kabul ederiz kendimizi ama arkadaşlarımız,
insanlarımız kendilerini -Sayın Doğan’ın da ifade
ettiği gibi- çeşitli sıfatlarla, isimlerle tanımlayabilir,
bu da doğaldır, bizim kültürümüzün de bir gereğidir, bundan da
bir rahatsızlık duymayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın Başkanlar, ikiniz de mi
istiyorsunuz?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Yani normalde oraya
bakılırsa ikimizin de konuşması lazım ama biz hani
gündemi meşgul etmemek adına sadece Sayın Kerestecioğlu…
BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu,
buyurun.
22.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Mehmet Muş sürekli
söz aldığı ve zaten hep aynı şeyleri söylediği
için stenograf arkadaşların da yazarken hiç zorluk çekmediğini
düşünüyorum. O yüzden, kendisini kendisine havale ediyorum yani onun
söylediklerine cevap vermeyeceğim. Sadece, hani “Ayrımcılık
yok.” dendi ya, ayrımcılık var mı yok mu, ben bugünle
ilgili bir örnek vermek istiyorum.
Sayın Selahattin Demirtaş’ın bugüne
dek farklı mahkemelerde 95 duruşması görüldü, istisnasız
hepsine katılma talebi vardı ve hepsi reddedildi,
katılamadı. Şimdi, bugün sabah saat dokuzda Diyarbakır 7.
Asliye Ceza Mahkemesinde duruşması vardı ve mahkeme de Edirne
Cezaevine yazı gönderdi yani dedi ki: “Mahkemede hazır
bulunmasını istiyoruz.” Peki, Edirne Cezaevinden ne cevap geldi
dersiniz? Mahkemeye gelen cevapta, görev yoğunluğu sebebiyle
duruşmaya getirilemeyeceği söylendi Sayın Demirtaş’ın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız efendim,
buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Şimdi, gerçekten merak ediyoruz, görev
yoğunluğu nedir? Mıntıka temizliği mi yapıyorlar?
Mutfakta mı işleri var? Yani üçüncü büyük partinin bir Eş Genel
Başkanı “görev yoğunluğu” denilerek 95 kez götürülmediği
yere, 96’ncı kez de mahkemeye nasıl götürülmez? Bunun adı
ayrımcılıktır ve zaten Adalet Bakanına bunu soruyoruz
ama bunu sormak da nafile çünkü Adalet Bakanlığının da
aynı şekilde, getirmek isteyen mahkemelere “Siz emin misiniz,
güvenliği sağlayabilecek misiniz?” diye yazı
yazdığını da biliyoruz, talimat verdiğini de
biliyoruz. Ve hakikaten, aslında Sevgili Celal Doğan -üstüne söz
söylenmesini gerektiren hiçbir şey yoktu- ne kadar
ayrımcılık olduğunu ifade etti. Biz cezaevindeki
arkadaşlarımızı göremiyoruz, bundan daha büyük de bir
ayrımcılık olamaz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, söz almayacaktım fakat üslup doğru bir üslup değil.
BAŞKAN – Sayın Başkanım,
bakın, lütfen siz Grup Başkan Vekilisiniz, bir talebinizi iletin
önce.
Buyurun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bakın, benim şahsımı hedef alarak, böyle
küçümseyen bir edayla, böyle kibirli bir edayla bir şeyler söylüyor.
Şunu söyleyeyim: Ben burada gerçekleri hatırlatmaya devam
edeceğim. Gerçekler, Sayın Kerestecioğlu, sizin
canınızı acıtabilir…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Ama biraz başka şeyler söyleyin, arada cümle
değiştirin mesela.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – …sizin
hoşunuza gitmeyebilir…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Bizimkiler de senin
hoşuna gitmeyebilir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – …ama siz aynı
şeyleri söylerseniz, bizden aynı şeyleri duyacaksınız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Siz de sabahtan beri aynı şeyleri söylüyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Siz de bizden
duyacaksınız Sayın Mehmet Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunu sakın
unutmayın, daha da fazla duyacaksınız Sayın
Kerestecioğlu.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Siz de bizden duymaya
devam edeceksiniz.
BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir
Sayın Muş.
Sayın Özel, talebiniz mi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
23.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, tutuklu milletvekilleriyle ilgili
işlemlerde ayrımcılık yapıldığına ve
partiler arasında bir diyalogla Meclisteki gerginliği ve
eşitsizliği çözmek gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
şimdi, bu Parlamentoda herhâlde son zamanlarda en çok tekrarlanan
sözlerden bir tanesi, haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytandır... Şimdi, eğriye eğri, doğruya
doğru, HDP’nin söylediği bazı sözlere nasıl reaksiyon
verdiğimiz ve rahatsız olduğumuz bazı konular da ayrı
ama biz 3 partiden tutuklu milletvekilleri varken ayırmadan hepsine
gittik, hepsinde makul sürede izin alıyorduk. Bu dönem kendi tutuklu
milletvekilimiz var. HDP’li tutuklu milletvekilleri, Sayın Grup
Başkan Vekili -ben kendim ziyaret ettim mevkidaşımı- için
izin istediğimizde aynı makul sürede izin alıyoruz. HDP
milletvekilleri, kendi eş genel başkanlarına, grup başkan
vekillerine aylarca izin alamıyorlar.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Hiç alamadık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Adalet Bakanına sorunca
da “Tüm partilere eşit davranıyoruz.” diyor. Şimdi -dürüstlük
üzerine- siyasetin en önemli erdemi dürüstlük, en önemli eleştiriye
açık konusu da tutarsızlıktır. Bütün analoji onun üstüne
kuruluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, tamamlayınız
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün mantığı,
dünya siyaset tarihi boyunca da böyle şekillenmiştir. Siyasi rakipler
bir tutarsızlığın üstüne gider ve kendi
tutarlılığı ve dürüstlüğünün de yüceltilmesini
isterler. Şimdi, göz göre göre bu çatı altında “Biz herkese
eşit davranıyoruz, ayrımcılık yapmıyoruz.”
derseniz... Biz yaşadığımızdan biliyoruz, biz izin
isteyince bir günde giderken HDP’li arkadaşlar kendi
arkadaşlarına altı ayda izin alamıyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Hiç alamıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Hiç alamıyoruz.”
diyorlar.
Bunun hukuki bir gerekçesi varsa, mantıklı
bir gerekçesi varsa savunulabilecek bunu dürüstçe söylemek lazım. Yoksa da
göz göre göre, bu kadar gerçek dışı bir konuyu yokmuş gibi
de anlatmamak lazım. Burada bu konuşmayı yapmanın bana
siyasi bir faydası yok.
Bir de bir şeyin altını çizeyim.
Sayın MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay çok dikkatli bir üslupla çok
önemli bazı şeyler söyledi, partilerinin Kürt vatandaşlarla
ilgili yaklaşımı… Bizim buradan, bu bütçe görüşmelerinden
şöyle bir şey çıkarmamız lazım: Bütçe sadece rakamlar
değildir. Ülke gergin. Milletvekilleri her gün, iki kere, yumruklaşma
noktasından dönüyorlar. Partiler arası bir diyalog grubu mu kurulur,
sizlerin başkanlığında mı yapılır; oturup
hiç değilse Parlamentonun, partiler arasındaki diyalog ve tutuklu
milletvekilleriyle ilgili partilerin uğradıkları
ayrımcılıklar... Bizim de rahatsız olduğumuz bir sürü
husus var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok özür dilerim.
BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de başta Meclis
Başkanının ve Meclis bürokrasisinin bizlerle kurduğu
eşitsiz ilişkiler üzerinden, davranışlar üzerinden... Ama
HDP’nin ortaya koyduğu tablo da mühimdir, Milliyetçi Hareket Partisinin
üstlendiği siyasi misyon ve onun adına konuşan grup başkan
vekilinin ortaya koyduğu dil de çok önemlidir. Yani, kimse kimseyi
ayrımcılıkla da suçlamamalı ama bir yumuşamaya ihtiyaç
var, karşılıklı oturmaya. Bu kürsüde ne konuşulacak,
ne konuşulmayacak onları bile... Dün mesela arkada bir şey oldu,
“Burada yazan çerçevede demedik.” dediler. “Demediyseniz sorun yok.” diye bir
anlayış gelişti ama onu oraya taşıyacak bir
sakinliğe kavuşamadan oradan gerildi, buradan bilmem ne oldu ve belki
konuşarak aşabileceğimiz bir mesele bir başka boyuta gitti.
Burada siz de inisiyatif alabilirsiniz, diğer grup başkan vekilleri
de alsın, yapıcı bir şekilde, bu Meclisin gerginliğini
de, üretilen eşitsizliği de çözmemiz lazım. Milletvekillikleri
sürdüğü sürece bütün milletvekilleri buradaki 4 partinin namusudur, böyle
bakmak lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – İzin
şartı kaldırılsın Başkan.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Meclis
Başkanı başkanlığında 4 Meclis başkan vekili
olarak yapılan toplantıda tutuklu milletvekilleriyle görüşme
konusunun gündeme getirildiğine ve kendisinin de bu konunun takipçisi
olacağına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biz de
geçtiğimiz hafta Sayın Meclis Başkanımızın
Başkanlığında 4 Meclis başkan vekili olarak bir
toplantı gerçekleştirdik. Sayın Buldan bu talebi o
toplantıda gündeme getirdi. Sayın Başkanımızın
yani Meclis Başkanımızın ifadelerini söylüyorum, bu konunun
hassasiyetine Sayın Buldan değindi, Sayın
Başkanımız da Sayın Bakanla, Hükûmetle, Başbakanla
gerekli görüşmeleri yapacağını ve bunun bir
haksızlık olduğunu, bu görüşmelerin olması
gerektiğini ifade etti.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kaç defa
görüştüler.
GARO PAYLAN (İstanbul) – İki
yıldır aynı şey.
BAŞKAN – Ben, bildiğimi söylüyorum
arkadaşlar.
Sayın Buldan da bizzat o toplantıya
katıldı. Dolayısıyla, böyle bir mağduriyetin veya
böyle bir haksızlığın giderilmesi yönündeki, benim de
bizzat, bu talebinizi gündeme getirip bunun arkasını takip
edeceğimizi bilmenizi istiyorum değerli arkadaşlar.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Sayın Başkan, Bakan izni kaldırılmalı. Bakan izni
yoktu eskiden, AKP’yle birlikte geldi, milletvekilleri cezaevini istediği
zaman ziyaret edebiliyordu. Bu antidemokratik tutumun da ortadan
kaldırılması lazım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önümüzdeki
günlerde Adalet Bakanının bütçesi de gelecek biliyorsunuz Genel
Kurula, orada bunu fazlasıyla konuşma şansımız
olacaktır mutlaka.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Tanal, bir talebiniz var
herhâlde, buyurun.
Önce talebinizi iletin.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Böyle bir usul yok
Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Talebim şu
Sayın Başkanım: Şimdi, biz Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Genel Kurulundayız. Bu Genel Kurulda tam 2010 tane ampul var. Bu, ilk
yapıldığı zaman 14 vatlık ampuller
kullanılıyordu, sonra 24 vatlık oldu.
BAŞKAN – Siz uygulamayla ilgili bir dakika söz
mü istiyorsunuz? 60’a göre bir söz mü istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet efendim.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın
Başkan, böyle bir usul yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Niye yok öyle bir usul? Milletvekili konuşur yani.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yeni usuller
geliyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Önemli bir husus.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Böyle bir usul yok
Sayın Tanal, bütçeyi görüyoruz, ampulü değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İşte bütçe
ampulle ilgili, tam Enerji Bakanlığı işte, tabii…
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Tamam da kürsüde
ifade edersiniz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
24.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Genel Kurul salonundaki
aydınlatma ve ısıtmaya ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; arkadaşlarımız diyor ki: “Biz bütçeyi
görüşüyoruz.” Zaten tam da bütçeyle alakalı. Enerji Bakanı
burada ve tam da Enerji Bakanlığının bütçesini
konuşuyoruz.
Ampulden rahatsız olmayın değerli
vekilim.
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Siz
rahatsız oluyorsunuz ampulden, siz rahatsız oluyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda tam 2.010 tane ampul var. Meclis ilk
yapıldığı zaman bu 2.010 ampul 16 vatlıktı, sonra
24 vatlık oldu, sonra 28 vatlık oldu, şu anda en son 34
vatlık.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Yani…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gerçekten, bazen
bakıyorsunuz, bu aydınlatmadan çok fazla rahatsız oluyor
arkadaşlarımız, kimisi ta, Genel Kurulun arka taraflarına
gidiyor. Onun için sizden istirhamım buna bir düzen getirmeniz.
İkinci bir konu da şu: Klimalar… Bazı
yerlerde klimalar yanıyor çok sıcak, bazı yerlerde çok
soğuk yani burada bu klimalarla ilgilenen hiç personel yok mu?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Yöneticiler uyuyor mu Sayın Başkan?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Konu
anlaşılmıştır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Genel Sekreterlik çalışanları bunu
dikkate alacaktır mutlaka.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.45
BAŞKAN: Başkan
Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Hatice
Dudu Özkal’a aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Özkal, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HATİCE DUDU ÖZKAL
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın bütçesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli milletvekilleri, güçlü kadın, güçlü
aile, güçlü toplum anlayışını sloganlaştıran Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, adı üstünde, aile
ve sosyal politikayla ilgili her alanda politikalar üretiyor. Toplumun her
kesimindeki dezavantajlı herkese Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızla ulaşarak yaralarını
sarıyor, devletin şefkat elini uzatıyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımızın ifadeleriyle, garip gurebanın,
fakir fukaranın, elhasılı kimsesizlerin kimsesi olmak için
çıktığımız bu yolda kadınlar, engelliler,
yaşlılar, çocuklar, dul ve yetimler, şehit aileleri ve gaziler,
ihtiyacı olan herkese Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız sayesinde değiyoruz, dokunuyoruz, hizmet
götürüyoruz.
Hükûmete geldiğimiz ilk yıllarda sosyal
yardım ve sosyal hizmetler için ayrılan miktar 1,3 milyar iken bugün bu
miktar 45 milyar TL’yi aşmıştır. Milletin
parasını yine millete hizmet olarak döndüren Hükûmetimiz
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” felsefesiyle
toplumun her kesimi için yaşanabilir bir Türkiye inşa etmeye
çalışıyor.
Değerli milletvekilleri, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımız, dezavantajlı kesimleri kendi
sosyal ortamından koparmadan normalleştirmeyi hedefleyen politikalar
üretmiştir. Bu kapsamda YADES Yaşlı Destek Programı
sayesinde artık yaşlılarımız evde bakım hizmeti
alabiliyorlar. Evde bakımı mümkün olmayan ya da kabul etmeyen
yaşlılarımız da yaşlı bakım rehabilitasyon
merkezlerinde hizmet alıyorlar.
Geleceğimizin teminatı
çocuklarımızın da ailelerinin yanında büyümelerini
sağlamak için Aileye Dönüş ve Aile Yanında Destek
Uygulaması’yla son on beş yılda 11.333 çocuğumuz ailesinin
yanına döndürüldü. Bu kapsamda 107.127 çocuk desteklendi. Bununla birlikte
Gönül Elçileri Projesi’yle koruyucu aile yanına yerleştirilen 5.545
çocuğumuz bulunuyor. Ayrıca muhtaç asker çocuğu
yardımı kapsamında babası askerde olan çocuklara, öksüz ve
yetim yardımı kapsamında annesi ve babası vefat etmiş
on sekiz yaşından küçük çocuklara da nakdi yardım
yapılıyor.
Engelli vatandaşlarımızın da
kendi ortamlarında bakımları için tüm imkânlar seferber
ediliyor. Aile yanında mümkün olmayan engelliler için de Umut Evleri
Projesi’yle hizmet veriliyor.
“Kadına şiddet insanlığa
ihanettir.” sloganıyla hareket eden kadına şiddetin önlenmesi ve
koruyucu tedbirlerin alınması için ŞÖNİM’leri hayata
geçirdik. Bunun yanında eşi vefat eden 281 kadın nakdi
yardımla destekleniyor.
Pozitif ayrımcılıkla
kadınlarımızı her alanda olduğu gibi iş
hayatında da destekleyerek kadın girişimciliğini ve
istihdamını artırdık. 2005 yılında yüzde 20 olan
kadın istihdam oranını 2017 yılında yüzde 29’a yükselttik.
Çalışan annelerimizin
çocuklarını bakıcılara bırakmadan yetişmesini
sağlamak amacıyla Büyükanne Projesi hayata geçirildi. Babalık
izni de yeniden düzenlendi. Göz bebeğimiz şehit ailelerimiz ve
gazilerimizin de her zaman yanında olduk.
Kıymetli milletvekilleri, Türk toplumunda aile
en önemli unsurdur. Hükûmet olarak aile birliği ve dirliğinin
kurulmasına büyük önem veriyoruz. Vatandaşlarımıza sadece
maddi destek sağlamak dışında 627 bin gence evlilik öncesi
eğitim verilmiştir. ASDEP Projesi ile de Aile, Sosyal Destek
Programı hayata geçirilmiştir.
Kıymetli milletvekilleri, bu ve benzeri
anlatmaya yetiştiremediğimiz yüz binlerce, yüzlerce hizmet ile
toplumumuzun tüm kesimlerinde bireyin diğer bireyden farkı olmadan
topluma adaptasyonu için çalışıyoruz. En başarılı
olduğumuz alanlardan birisi olan Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımız, bütçesinin tek kuruşunu bile zayi
etmeden milletimize hizmet yolunda harcamaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son
verirken, 2018 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özkal.
Şimdi, söz sırası Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Nursel Reyhanlıoğlu’na aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Reyhanlıoğlu, süreniz beş
dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA NURSEL REYHANLIOĞLU
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kültürümüze, gelenek ve
göreneklerimize, maneviyatımıza şöyle bir
baktığımızda, geçmişten bugüne aile
kavramının bizler için çok önemli olduğu aşikâr. Bizler
ilerlemenin, büyümenin ve gelişmenin düzenli ve sağlam aile
yapısından geçtiği inancına sahibiz. “Güçlü aile, güçlü
toplum” anlayışıyla yola çıkmıştık.
Sayın Bakanımız bu ilkeyi güncelledi. Artık “güçlü kadın,
güçlü aile, güçlü toplum” diyoruz çünkü biliyoruz ki aile, toplum ve devletin
gelişmesi kadının gelişmesiyle doğru
orantılı. Kadın ne kadar başarılı,
sağlıklı, öz güvenli ve mutlu olursa temelini
oluşturduğu aile ve dolayısıyla toplum da o kadar
sağlıklı ve sağlam olacaktır.
Bildiğiniz üzere AK PARTİ, sessiz
devrimlerin partisi. Ülkemizin gelişimine büyük katkı
sağlayacak, çığır açacak birçok yeniliği ve
gelişimi belki de çok hızlı bir şekilde hayata
geçirdiğimiz için ve yenilik üzerine yenilik
kattığımız için ya da yine kendi
başarılarımızla yarıştığımız
için büyük ilerlemeler AK PARTİ’de “olması gereken” olarak
görünmekte.
AK PARTİ’yle birlikte Türkiye yeniliğe,
değişime, gelişime alıştı; toplumda “Yaparsa AK
PARTİ yapar.” anlayışı gelişti. On beş yıl
önce AK PARTİ hükûmeti göreve gelmeden önceki Türkiye ve on beş
yıllık AK PARTİ hükûmeti Türkiye’si kıyaslaması
yapıldığında, bu sessiz devrimlerin Türkiye’de neleri
değiştirdiğine hep birlikte tekrar tekrar şahit oluyoruz.
Çocuk, kadın, aile ve toplum hizmetleri,
dezavantajlı gruplar, yabancı uyruklular, şehit
yakınları, gaziler ve sosyal yardımlarda grafikler hep olumlu
yönde seyretmekte olup çok daha fazlası için el birliğiyle
çalışıyoruz.
Aile bağlarının öneminden bahsettik.
Aile yapıları bozulan ülkelerde özellikle gençler üzerinde terör,
uyuşturucu belası, kargaşa ve kaosu net bir biçimde görüyoruz.
Ecdadımızdan bize miras olan sağlam aile
yapımızın bozulmasına izin vermiyoruz, daha da güçlenmesi
için çalışıyoruz.
Devlet koruması altındaki çocuklar
artık koğuş tipi yurtlarda değil çocuk evleri ve koruyucu
ailelerin yanında. “Haydi Kızlar Okula!” diyerek
başladığımız yolumuzda, ciddi okullaşma
oranı sonrası artık “Haydi kızlar mühendisliğe,
yöneticiliğe!” diyerek yıllar yılı erkek işi olarak
görülen alanlarda kadının gücünü ve başarısını
destekliyoruz.
Kadına yönelik fiziki ve ruhsal şiddetle
mücadele etmeye sonuna kadar varız ve çocuğu teröristlerce
kaçırıldığı için belediye önünde açlık grevi
yapan annelerimizin destekçisiyiz.
Erken yaşta evliliklerle mücadelemize devam
ediyoruz. Milletin vekili olsanız bile kadın olduğunuz ve sadece
başörtüsü taktığınız için, sözüm ona, had bildirmek
istenen, psikolojik şiddet uygulanan, utanç tablosu linç
kampanyalarının bir daha yaşanmaması için çaba sarf
ediyoruz. Ancak yine bir belediye meclisinden, konuşmak istediği
için, kovulan bir kadın belediye meclis üyesine şahit oluyoruz.
Kocanın karısını dövmesini haklı bulan zihniyetleri
görüyoruz ve bu zihniyetin tam karşısındayız.
Kadını istismar eden, aşağılayan her türlü
düşünce bizim inancımıza da kadim medeniyetimize de terstir. Bu
noktada liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Geleceğin
güvenli, huzurlu, adil, müreffeh dünyasını yerkürenin her
köşesindeki kadınlarımızla birlikte kuracağız.”
sözünden güç alarak çalışıyoruz.
Şunu da belirtmek isterim ki 15 Temmuz hain
darbe girişiminin önlenmesinde gözlerini kırpmadan
hayatlarını ortaya koyan, vatanı için can veren
şehitlerimizin yakınları ve yine vatan savunmasında
şehit düşmüş polis, asker, tüm şehitlerimizin
yakınları ile tüm gazilerimiz bizim göz bebeğimiz. Onlardan
aldığımız destekle onlar için var gücümüzle
çalışmaya devam edeceğiz.
Bu düşüncelerle 2018 yılı bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Reyhanlıoğlu.
Şimdi söz sırası Düzce
Milletvekilimiz Ayşe Keşir’e aittir.
Sayın Keşir, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Keşir, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE KEŞİR
(Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının 2018 yılı bütçesini
konuşmak üzere grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden evvel dün tarih yazılan
bir günü burada tekrar yâd etmek istiyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında dün
İslam İşbirliği Teşkilatı tarihî bir karara imza
atarak hem mazlum coğrafyaların sesi olmuş ve tüm dünyaya bu
mazlum coğrafyaların sesini duyurmuştur. Tüm bu mazlum ülkeler
adına ve aziz Türk milleti adına başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu karara imza atan herkese
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
hükûmetleri iktidara geldiği günden bu yana Anayasa’nın sosyal devlet
ilkesi ete ve kemiğe bürünmüştür. 17 yaşından beri
dezavantajlı kesimlerle çalışan bir milletvekiliyim. Sosyal
devlet ilkesi siyasette ilk defa AK PARTİ döneminde büyük bir paradigma
değişikliği yaşamıştır. Yoksul, engelli,
kimsesizlerle ilgili on beş yıldır yaptığımız
çalışmaları burada tek tek anlatacak değilim, beş
dakikaya sığdırmamız da mümkün değil bunu ama şu
çok önemlidir: Bu on beş yıldır yaptığımız,
sosyal politikalar alanında yaptığımız düzenlemeler,
fırsat eşitliği, eşit yurttaşlık haklarına
erişimde dezavantajlıların ve umuda erişimlerinde, hayata
ve geleceklerine umutla bakmalarında önemli, devrim niteliğinde
düzenlemelerdir.
Sosyal politikaların bütüncül bir şekilde
ele alınması, çözüm odaklı yaklaşımın bir
parçasıdır. Hiçbir sosyal konu, hiçbir sosyal sorun bir
diğerinden ari ve ayrı değildir. Ailenin güçlendirilmesi ile
kadın, engelli, çocuğun güçlendirilmesi asla birbirinin alternatifi,
hasmı ve rakibi değildir. Ailenin güçlendirilmesinden, çözüm üretim
kapasitesinin artırılmasından, güçlü ve sağlıklı
aile yapımızı çoğaltmaktan korkmayınız. Burada
farklı politik çıkarımlar yapmak insanlık gerçeğini
reddetmektir. Sosyal politikalara bütüncül yaklaşım amacıyla tüm
hizmet alanları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
adı altında 2011 yılında tek çatı altında
toplanmıştır.
Değerli milletvekilleri, sosyal
politikaların temeli fırsat eşitliğinin
sağlanmasıdır. En önemli fırsat eşitliği
aracı olan eğitime erişim önündeki engellerin
kaldırılması temel politikamız olmuştur. Çünkü
kadın ve dezavantajlı kesimlerin eğitim ile karar alma
mekanizmaları ve istihdama katılımının artırılması
en önemli mihenk taşıdır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde
zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılması,
taşımalı eğitim, şartlı nakit transferleri,
başörtü özgürlüğünün sağlanması ve benzeri pek çok
düzenlemeyle bugün 2002 yılında 13,5 olan kız çocuklarının
üniversiteleşme oranı 44,4’e yükselmiştir. Geçmişte
kadının eğitime erişiminde en büyük engeli koyanların,
ikna odalarının mimarlarının bugün kadın
haklarının üzerinden AK PARTİ’yi sözde vurmaya kalkmaları
bir hezeyandır, ayinesi iştir kişinin.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
kadının güçlenmesine ilişkin tüm konulara ciddiyetle
yaklaşmış, bu konuyu siyasete sadece malzeme yapanlara
icraatlarıyla cevap vermiştir. 2004 yılında Anayasa
değişikliği, 2005 yılında Töre, Namus Cinayetleri
Araştırma Komisyonu başta olmak üzere TCK’de ve Anayasa’da
devrim niteliğinde pek çok düzenlemeler yaptık. Elbette işsiz
erkeğin eşine şiddet uygulamasını makul görenler, bu
devrim niteliğindeki düzenlemeleri anlamakta zorlanacaklardır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İstanbul Sözleşmesi’ni Parlamentodan
geçiren ilk ülke, uyum yasası olan 6284 sayılı Yasa’yı
geçiren ilk ülke olarak duyduğumuz gurur sadece AK PARTİ’lilerin
gururu değil, sizlerin de Türkiye adına gurur, duyacağı bir
konudur.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, son istihdam
hareketinde 6,5 milyon kişiyi yeni istihdama kazandırmış,
bunların 3 milyonu kadındır yani yaklaşık yüzde 50’yi
yakalamış durumdayız. Ama aradaki fark, geçmiş dönemden
günümüze gelen kadınlar arası yapılan ayrımcılıktan.
Eğitime erişimdeki sıkıntılardan dolayı
kadının istihdama erişememesinden oluşan aradaki farkı
ancak kapatmaya çalışıyoruz.
Mesleğim olan gazeteciliğe 1989
yılında engellilerle başladım. O gün Türkiye'de engellinin
adı yoktu ve engelliler sokağa dahi çıkamazlardı. 2005
yılında çıkardığımız yasayla ve
oluşturulan mevzuatla bugün engellilerin eğitim, istihdam ve
eşit vatandaşlık hakları güvence altına alınmıştır.
Elbette -az önce de ifade ettim- on beş yılda
yaptığımız, büyük bir paradigma değişikliğiyle
yaptığımız bu devrim niteliğindeki düzenlemeleri tek
tek rakamlarla burada anlatmam mümkün değil çünkü sosyal devlet sadece
rakamlardan da ibaret değildir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyor, 2018 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Keşir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Başkan, talebinizi
alayım.
LALE KARABIYIK (Bursa) – Kısa bir söz talebim
var Sayın Başkan, 60’a göre kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Karabıyık.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
25.-
Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, Düzce Milletvekili
Ayşe Keşir’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partisinden sayın hatip
konuşurken Sayın Genel Başkanımızın daha önce bir
yerde bahsettiği bir konuşmadan böyle bir alıntı yapıp
onu yanlış bir şekilde yorumladı. Sayın Genel
Başkanımızın orada ifade ettiği konuşma
“Ekonomisi bozuk her erkek eve gelsin de eşini dövsün, bu normaldir.”
anlayışında değildi. Bunu bu şekilde anlamış
olmak en büyük gaftır her şeyden önce. Bütün araştırmalar
şunu gösteriyor ki bir ülkede yoksulluk varsa, işsizlik varsa,
borçlar artmışsa suçluluk oranları artıyor. Yani demek
istedi ki Sayın Genel Başkanımız: “Siz önce kadına
şiddeti ortadan kaldırmak istiyorsanız yoksulluğu da
işsizliği de bitirmeniz lazım.”
AYŞE KEŞİR (Düzce) – O açıklama
günü niye sesiniz çıkmadı?
LALE KARABIYIK (Bursa) – Yoksa “Orada
yaptığı çok normal bir harekettir.” gibi kesinlikle ne Genel
Başkanımız ne de bizim...
SALİH CORA (Trabzon) – O ifadenin mazereti
olamaz.
LALE KARABIYIK (Bursa) – Ama siz algı
yönetimini kullanmak istediğiniz için, algı yönetiminde
başarı sağlamak istediğiniz için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Bursa) – ...orasından
bakıyorsunuz. Bunu hiçbir genel başkanın söylemesi mümkün
değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE KEŞİR (Düzce) – O açıklama
yapıldığı gün bu açıklamayı beklerdik sizden
Sayın Vekil.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...
Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187),
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi söz sırası,
Eskişehir Milletvekilimiz Emine Nur Günay’dadır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Günay, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE NUR GÜNAY
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, gayrisafi yurt içi
hasıla üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 11,1 büyüdü.
Şimdi, esas hedefimiz, bu hızlı ve güçlü büyümeyi sürdürülebilir
ve kapsayıcı büyümeye dönüştürmek. Kapsayıcı büyüme
dediğimiz zaman da ekonomik büyümeden en fazla payı alan ve her
toplum grubunun payının arttığı bir büyümeden
bahsediyoruz. Yani aynı zamanda, yalnız ekonomik büyümeyi değil,
bu büyümenin sosyal, kültürel, siyasi ve çevresel boyutunu da göz önüne
alıyoruz. Bu bağlamda, ilk aşamada, Türkiye tarihinde devrim
niteliğinde düşük gelir ve dezavantajlı grupların refah
düzeyini artıran sosyal politikalar uygulanmıştır. Dönem
itibarıyla bir sonraki faza geçilmiş, bu grupların ekonomik ve
sosyal entegrasyonuna, eğitim ve istihdama yönelik politikalar hayata
geçirilmektedir.
Kapsayıcı, inovatif politikaların
hedefinde kadınlarımız da yer almaktadır.
Kadınların iş gücüne katılımını iki boylamda
ele alabiliriz. İlki, eğitimli kadınlarımızın
ilgili sektörlerde çalışması ve yönetici
pozisyonlarını alması. İkincisi ise, dezavantajlı grup
içinde yer alan eğitim ve fırsat eksikliği nedeniyle ekonomik ve
sosyal alanda yer alamamış kadınlarımız.
Doğasında üretkenlik ve
yaratıcılık olan kadınlarımızın iş
gücüne katılım oranı hızla artmaktadır. 2004
yılında kadınların iş gücüne katılım oranı
yüzde 23,3 iken 2017 Ağustosunda yüzde 34,3’e yükselerek 11 puan
artmıştır, aynı dönemde bu oran erkeklerde 3,2 puan
artmıştır. İstihdam oranı ise kadınlarda 2004
yılında yüzde 20,8’ken 2017 yılında yüzde 29,1 olmuş
yani 8,3 puan artmıştır. Erkeklerde 2004’te 62,7 olan istihdam
oranı, 2017’de yüzde 67,3 olurken 4,6 puan artmıştır. Son
on yılda kadın istihdamındaki artış, erkek
istihdamındaki artışın 2,5 katından fazla olmuş
ama bu yeterli değil, 2023 hedefimiz yüzde 41 kadın istihdamı
oranına ulaşmaktır. Ancak, kadınlar için bu oranları
hâlâ yeterli bulmuyoruz.
Girişimcilik, Türkiye ekonomisi için önemli
başlıklarımızdan birisidir ve bugün 4 milyon 800 bin
girişimcinin yüzde 17’si yani 816 bin kişisi kadındır. Son
bir yılda kadın girişimci sayısı yüzde 18
artmıştır. Kadınlarımızın
yaratıcılığı ve üretkenliğini gelir getirici
alanlara kanalize ederken yalnız ekonomik değil, sosyal, kültürel,
siyasi hayata da entegre etmemiz çok önemlidir.
Türk kadınının bilinci,
sorumluluğu, çalışkanlığı ve
ulaştığı başarı hiçbir şekilde tesadüf değildir.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız tarafından
kadınlarımızın girişimcilik kabiliyetlerinin
artırılması ve ekonomide bir aktör olarak yer
almalarını sağlamak için “Kadın Koop” hazırlanarak
uygulamaya konulmuştur. Proje kapsamında bugüne kadar
yaklaşık 2.600 kişiye verilen eğitimlerle
kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılmalarına
fırsat oluşturulması, gelir elde ederek kendilerine olan öz
güvenlerinin artırılması, bölgesel istihdama katkıda
bulunulması, kooperatifler aracılığıyla demokratik
anlamda yönetim tecrübesi sahibi olmaları hedeflenmektedir. Kadın
girişimcilerin talepleri doğrultusunda tabandan gelen bir hareketle
kurulmaya başlanan kadın kooperatiflerinin sayısı, 2017
Aralık ayı itibarıyla 163’e ulaşmıştır.
Kadınlarımızın girişimcilik
eğitimleri ve onların bunları fırsata dönüştürmesi,
ülkemizin her köşesinde devam etmektedir. 2012 yılında 509
kadınımız kendi işini kurarken 2017 yılında
10.370 kadın kendi işini kurmuş -dikkatinizi çekmek isterim-
beş yılda yüzde 194 artış gerçekleşmiştir. Bu,
yadsınamaz bir gerçektir. Yine, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
verilerine göre, Türkiye genelinde esnaf ve sanatkârların yüzde
16’sını kadınlar teşkil etmektedir. Kısacası,
ekonomiyi canlandırmaya dönük önlemlerin kadın istihdamını
artırmaya da yer vermesi hem çok önemli bir atıl kaynağın
ekonomiye kazandırılmasını sağlayacak hem de
sürdürülebilir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
EMİNE NUR GÜNAY (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
…büyümeye hizmet edecek hem kayıt
dışılığı azaltacak hem de toplumsal
sorunların yok edilmesi için gerekli altyapıyı
sağlayacaktır.
Demografik fırsat penceresi Türkiye için genç
nüfus ve artan iş gücüyle birlikte ekonomik büyüme için
fırsattır ama unutmayalım, Türkiye'nin elinde hâlihazırda
kullanmadığı potansiyel bir iş gücü var, o da
kadınlar. Kadınlara güvenimiz tamdır; yeter ki kadın
istesin, yeter ki fırsat eşitliği verilsin. Güçlü kadın, güçlü
aile, güçlü toplum, güçlü ekonomi diyor ve sizleri saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Günay.
Şimdi söz sırası Karaman
Milletvekilimiz Sayın Recep Konuk’a aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Konuk, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP KONUK (Karaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ekonomi için
ticaret, vücuttaki damarlar gibidir. Mal ve hizmet ticaretinde akış
ne kadar düzenli ve hızlı ise ekonomi o kadar sağlam ve
sağlıklıdır. Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımızın görevi, ticareti hızlandırmak
ve ticarette güven ortamını tesis etmektir. Ticaret nasıl
hızlandırılır? Ticaretin önündeki fiziki ve bürokratik
engelleri kaldırarak. Bu yeter mi? Elbette yetmez. Ticaret için
elverişli psikolojik ortamı ve ticareti canlandıracak güven
ortamını da oluşturmamız lazım. Bu ticaret
ortamını nasıl tesis edersiniz? İşte, bunun ete
kemiğe bürünmüş hâli, 2002 yılından bu yana AK PARTİ
hükûmetlerinin yaptığı işlerdir.
Dünün Türkiye'sinde yaprak kımıldasa,
rüzgâr tersten esse alışveriş durur, gümrük
kapılarından ne mal girişi ne de çıkışı
olurdu. Bir Cumhurbaşkanı ile bir Başbakanın Anayasa
tartışması faizleri fırlatır, dövizi uçurur, esnafa
kepenk kapattırır, fabrikaların çarklarını durdururdu.
Birçok gazete haberi piyasaları sallardı. Bunlar, Türkiye için geride
kalmış kötü hatıralardır.
Eski Türkiye'nin yıllarca üzerinden
atamayacağı ticari hayatın işleyişini allak bullak
edecek bir ihanet girişimini 15 Temmuzda yaşadık. Bu hain
kalkışma hem ülkemizin sağlam ekonomik yapısı hem milletimizin
feraseti, özellikle de Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımızın on dört yıl kuyumcu hassasiyetiyle
inşa ettiği ticari düzeni sayesinde hasarsız
atlatıldı. Ticari hayatın ve sanayinin içinde olan biri olarak
söylüyorum: Hadiseden yirmi dört saat sonra fabrikaların çarkları
dönmeye başladı, ürün sevkiyatı neredeyse duraksamadan devam
etti, tırlarımız gümrük kapılarından ihraç
ürünlerimizi dış pazarlamaya nakletmeye devam etti. Türkiye'de hiç
kimse stokçuluğa yeltenmedi, karaborsacılar zuhur etmedi. Niye? Çünkü
hiçbir bomba, hiçbir kurşun ticari hayatın teminatı altına
aldığı güven zırhını delemedi.
Nitekim Avrupa Birliği ile ABD’nin negatif
tutumlarına, ekonomimizi hedef almalarına, güneyimizde ve kuzeyimizde
sıcak çatışmalar olmasına rağmen ekonomimize ve
ticaretimize yönelik her suikast girişimi o güven zırhından geri
döndü. Nasıl? Bakanlığımız önlem aldı,
yönlendirdi, iş dünyamız da Bakanlığımızla
yakın çalıştı. Peki, ne oldu, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığımız ne yaptı da ticaret hem
hızlandı hem de güven ortamı pekişti? Bakın ne oldu?
İhracatımız 36 milyar dolardan 150 milyar dolara
çıkmasına rağmen ortalama gümrük işleme süresi 2002’de 15
saat 2 dakika iken bu süre 2 saat 40 dakikaya indi yani dış ticaretin
aort damarlarındaki akış 4 kattan fazla arttı. Gümrüklerde
ileri teknolojinin kullanımı, MERSİS, çek dâhil, ödeme sistemine
getirilen güven, piyasa denetiminde proaktif yaklaşım gibi onlarca
yenilik ve yeni yaklaşım, ülkemizdeki ticari hayatı
hızlandırdı hem de ticari hayatta güven çıtasını
yukarı çekti.
Artık rüzgârda savrulmuyoruz. Ülkelerin ticari
hayatını yerle bir edecek siyasi gerilimlerden etkilenmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Konuk, sözlerinizi
tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
RECEP KONUK (Devamla) – Çevresinde yaşanan
savaşları bile hasarsız atlatabilen bir ticaret düzenine
sahibiz. Yıka yıka değil, yapa yapa ilerleyen ve lojistik
merkezleri, İpek Yolu ve evraksız gümrük işlemleri gibi
projeleri hayata geçirmeye hazırlanan ve ticaretimizi de geleceğe
hazırlama konusunda kararlılığını ortaya koyan
Bakanlığımızın 2018 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Konuk.
Şimdi söz sırası Yozgat
Milletvekilimiz Sayın Abdulkadir Akgül’e aittir.
Sayın Akgül, Sayın Başkanım,
özlemiştik sizi.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULKADİR AKGÜL
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde grubumuz
adına Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve yüce
milletimizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, size de
başarılar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığımızın
çalışmalarını beş dakikaya sığdırmak
mümkün değil. Özellikle son yıllarda, mensubu bulunduğum orta
ölçekli küçük esnaf ve sanatkârlarla ilgili çalışmalar takdire
şayandır. Tabii, bunların hepsini buradan
sıralayamayacağım fakat çok önemli bazılarını
bütün esnaf ve sanatkârlarla paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakanım, eğer müsaade
ederseniz, dün Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı,
bugün de sizin açıklamanız gereken bir şeyi -ancak buraya benim
çıkışımı 1,5 milyon esnaf duymuş, şimdi
dinliyorlar- müsaadenizle ben söyleyeyim o şeyi.
Peki, Sayın Bakanım.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu yıl
içerisinde esnafa ve sanatkârlara verilen destek oldukça önemlidir özellikle
23,5 milyarı bulan devlet desteği. Son yetmiş senede verilen
paranın toplamı kadar bu yıl esnafın üzerinde 23,5 milyar
kredi desteği var yani 23,5 katrilyon. Bu, yüzde 4 faizle bir iki
masrafıyla beraber yüzde 6’yla esnaf ve sanatkâra destek amaçlı
veriliyor.
Bazıları şunu diyebilir:
“Esnafın işi bozuk, onun için kredi alıyor.” Onun tersini
söyleyeyim ben: Bu 26,5 milyar lira son on sene içerisinde esnaf ve sanatkâra
verilen faizli destek, para, 65 katrilyon lira, 65 milyar lira (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) ve bu 65 milyar liranın hepsi
döndü sıfır takiple. Yani demek ki alan işliyor,
çalıştırıyor, kazanıyor ve geri ödüyor. Onun için de
buna vesile olan Hükûmetimize, Cumhurbaşkanımıza,
bakanımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu yıl içerisinde özellikle esnafa vermiş
olduğumuz müjdeler arasında, eskiden 5 bin lirayı zor
verdiğimiz dönemlerden bugün eğer esnaf ve sanatkâr kendisine dükkân
alıyorsa 500 bin lira, on yıl vadeli, yüzde 5 faizle kredi
imkânı çıktı; eğer kendine ticari araba alıyorsa
çalıştırmak üzere 500 bin liraya kadar yüzde 4-5 faizle ve on
yıla kadar kredi imkânı çıktı. Bunlar büyük müjdeler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Özellikle bizim teşkilatlarımıza
verilen müjdeler arasında, elli yıldır özlemle beklediğimiz
ve kooperatiflerimize büyük destek sağlayacak, yaklaşık 53 bin
kooperatife, elli yıl içerisinde yapamadığı,
başaramadığı kooperatif genel kurullarının üç
yılda bir yapılması imkânını sağlayan
değerli bakanımıza, bu yıl içerisinde bu imkânı
geçirip kanunlaştıran bakanımıza teşekkür ediyorum.
Yine, bizim özlemle beklediğimiz,
kooperatiflerin üçüncü şahıslarla yapmış olduğu ticari
muamelelerde kurumlar vergisine tabiydik, bir kanunla kurumlar vergisinden muaf
da tuttuğu için ona da bu çalışmalarından dolayı
teşekkür ediyorum. Ama en çok da bugün bu müjdeyi verecek olan… Şu
müjde: Esnaf ve sanatkâr yanında bir kişi
çalıştırıyorsa, çalıştıracaksa bunun
maaşının yarısını devlet ödeyecek yani altı
aylığını devlet verecek -bütün vergisini,
sigortasını- altı ayını çalıştıran. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, 1,5 milyon esnaf ve
sanatkâr için gerçekten beklentinin çok üzerinde bir müjde. Onun için, sebep
olanlara, bu işte çalışanlara, çalıştıranlara çok
çok teşekkür ediyorum. Yani esnaf bir kişiyi yanına işçi
olarak alırsa, bir kişi çalıştırırsa, sizin
yakın tanıdığınız esnaflar, yanında bir
kişi çalıştırırsa altı aylık
maaşını, sigortasını, primini devlet ödeyecek,
altı ayını esnaf ödeyecek. Şimdilik üç yıl böyle devam
edecek. Bu imkânlar esnaf ve sanatkâr için veriliyor. Esnaf ve sanatkârın
daha, çok şeylere ihtiyacı var; evet ama kredi konusunda
yapılmayanlar bu dönemde yapılmıştır. Bu iş için
sebep olanlara tekrar huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, özellikle esnaf ve
sanatkârların dost kapısı, iyi gün dostu TESKOMB -mensubu
olarak- bugün Türkiye’de 10 bin yöneticisi ile bin kooperatifiyle hizmet
vermektedir. Türkiye’nin en başarılı kuruluşudur, o kuruluşun...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Sen bana iki
dakika verirsin Başkan, dostluğumuz var.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akgül. Böyle
müjdeli haberler verdikten sonra niye söz vermeyeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Allah razı
olsun.
Özellikle, değerli arkadaşlar, bakın,
Kredi Garanti Fonu var Türkiye’de, bir de TESKOMB var. Sayın Bakanım,
Kredi Garanti Fonu’nun vermiş olduğu kredilerde eğer kredi geri
dönmüyorsa hazine karşılıyor ama bir de TESKOMB var; biz esnafa
23,5 katrilyon para veriyoruz, para dönmüyorsa devlet değil, biz
karşılıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama onu da eşe
dosta dağıtıyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) – Ne alakası var?
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – 1,5 milyon eşim
dostum var benim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Mesela söyleyeyim
size.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Bakın, ben
1,5 milyona veriyorum, 1,5 milyon esnaf dostum var benim. Eşe dosta
nasıl vereceğim? 1,5 milyon kişiye veriyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki, şimdi
vereceğim sana.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Ama benim 1,5
milyon dostum var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Güzel.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Allah razı
olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akgül.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, ben bir
milletvekiliyim. Bir sendika başkanı olsam, bir kamu kurumunda olsam
istifa etmeden milletvekili olmam mümkün değil. Değerli
arkadaşım gayet rahat, gazetede çıkan manşetlerle, 75
milyon maaş alan…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Ben kaliteli
adamım, 150 alıyorum, ne 75’i be!
MAHMUT TANAL (İstanbul) - …ve hâlen dört tane
ayrı yerden maaş alan bir arkadaşımız ve aynı
şekilde bu Yozgat ilimizin Aydıncık ilçesinde bir başka
siyasi partiden milletvekili adayı olduğu için “Siz eğer onu
orada kooperatif başkanlığından almazsanız kredi
vermem.” Kredi verdiği kim? Oradaki ilçe başkanının
eşi. Orada aynı zamanda belediye meclis üyesine esnaf
olmadığı hâlde kredi vermiş durumda. Bu şekilde de
olayları var ve “Körler sağırlar birbirini ağırlar.”
derler ya, Sayın Bakanımız beyefendiye, hatibe ne vermiş?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bu, neye göre
konuşuyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, şahsiyatla uğraşıyor. Gitsin, basın
toplantısı yapsın.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Orada bir plaket
vermiş. Ne zaman? 7 Aralıkta. Kimin başkanı olarak? TESKOMB
Başkanı olarak.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Burada o, bakanı
övüyor; bakan, orada onu övüyor. Böyle bir bütçe olabilir mi Sayın
Başkanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür
ederiz. Maksat hasıl olmuştur.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, Tanal hangi maddeye göre konuşuyor? Korsan
konuşma yapıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye sayın milletvekilleri…
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ama korsan
konuşma yapıyor. Hangi maddeye göre söz verdiniz?
BAŞKAN - Bir saniye…
SALİH CORA (Trabzon) – Gitsin, basın
toplantısı yapsın.
BAŞKAN - Sayın Başkan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Parlamento hukukuna
göre.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir
milletvekili ayağa kalkıp bir talepte bulunduğu zaman onu
dinlemek, benim Başkanlık Divanı üyesi ve Başkan olarak
görevim ama arkadaşımız talebini uzun tuttu, bir dakikalık
konuşma yapmış gibi oldu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özür dilerim uzun
tuttuğum için.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Başkan, bir
dakika sayın milletvekilleri…
Dolayısıyla her milletvekilimizin, burada
kürsüde konuşma hakkı vardır. Gerekçesini söylediği zaman
İç Tüzük’ün verdiği yetkiyi kullanırım.
Arkadaşımız gerekçesiyle birlikte konuyu da anlatmış
oldu, maksat hasıl oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
26.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TESKOMB Başkanının
milletvekili olmasının kabul edilebilir bir şey
olmadığına ve bu konuda bir açıklama beklediğine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii,
sayın milletvekilinin kendini ifade ve cevap hakkı var, ona
saygı duymak lazım ama şunu… Kamu kurumu niteliğindeki
meslek örgütleri, çok sayıda meslek kuruluşunun
başındakiler, sendikalar, hepimiz -ben Türk Eczacıları
Birliği Genel Sekreterliğinden- süresi dâhilinde istifa edip aday
olduk. Bu kanun koyucunun bir mantığı var, belli görevlerdeki
kişilerin siyasetle ilişkilerini kesmesi gerekiyor; onu uzun uzun
tartışmayalım. Bu konuda bir hukuki boşluktan mı
yararlanılıyor, bir başka şey mi var bilmiyorum ama bu
konuya bir açıklık getirirse… “Dört yerden maaş
alıyorsun.”u tasdik edip, “75” deyince “Yok, şu kadar alıyorum…”
Milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler var. Bir eksiklik
varsa Plan ve Bütçe Komisyonuna gelir -Sayın Elitaş bakar, biz
bakarız- ilgili düzenlemeyi yapalım. Eğer bu söylenen gazete
haberleri gerçek değilse de o konuyu duymak isteriz. Ama Esnaf Kefalet
Kooperatifi Genel Başkanının bir siyasi partiden milletvekili
olması kabul edilebilir bir iş değildir. Bu, bugün için kabul
etseniz yarın için başka bir sakınca doğurur, genelin
menfaatlerine aykırı olması. Bir açıklama bekleriz.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Ben açıklama
yapmak için söz istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Durmaz, sisteme girmişsiniz, önce
gerekçenizi söyleyin ayağa kalkarak lütfen.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Az önce konuşulan
borçlandırma rakamları ve esnafa verilen kredilerle ilgili bir cümle
edeceğim yerimden, söz verirseniz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmaz.
27.-
Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Yozgat Milletvekili Abdulkadir
Akgül’ün 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
KADİM DURMAZ (Tokat) – Önce, Sayın
Başkanımıza Türkiye’deki esnaflara verdiği hizmetlerden
ötürü teşekkür ederiz. Kendisini de bölgesinden de, bölgemizden de tanıyıp
biliyorum. Ama arkadaşlar, esnaf geleneğinde bir şey
vardır, aramızda esnaf olanlar da iyi bilirler, derler ki
sıkıntıya düştüğünde: “Falan esnaf da bankaya
düşmüş.” Böyle, uzun uzun borçlandırmak, her yıl da bu
katlayan rakamlarla buradan esnafa verilen borçları sanki hibe
karşılığı veriyormuş gibi açıklamak, özünde
ülkemiz esnafının ne durumda olduğunun, on beş
yıllık bir iktidar eliyle net bir göstergesidir.
Sayın Başkanımdan şunu
beklerdim: “Biz bu kadar daha, bu kadar daha veriyoruz” değil, “Arkadaşlar,
Türkiye’de esnafın işi fevkalade iyi gidiyor, artık biz
kooperatifleri kapatacağız.” demesini beklerdim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Durmaz.
Sayın Akgül…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Müsaade ederseniz,
ismim geçtiği için sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Peki, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile
Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın
yaptıkları açıklamaları sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Başkanım,
tabii, biz burada bu kanunları geçirirken sizin de büyük desteğinizi
aldık. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
da tam destek verdiler, aldık.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Esnafla ilgili olarak.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Ama bunları
çıkaran, Bakanlığımızdır ve teşekkür etmek
borcumuzdur.
Tabii, ben devlette hiç çalışmadım,
memur olarak hiç çalışmadım, sakıncalıydım, beni
memur yapmadılar; iş müfettişi oldum, bir hafta
çalıştırmadılar. Ben devletten bir kuruş para
almıyorum.
Kooperatif de zaten 15-20 kişinin bir araya
gelip kendi ceplerinden para koyup, sermayesini koyup birleştirdiği
yerlerdir, onlar da seçtiği adamın parasını kendileri verirler.
Ben 15 bin lira para alıyorum. İlk dönem milletvekilliği
yaptığımda başkanlık yapmadım ama sizin burada üç
dönem milletvekilliği yapan, iki dönem milletvekilliği yapan
İzmir Milletvekili arkadaşınız benim kooperatifimde, ben
onun genel başkanıyım. Mehmet Ali Susam hem milletvekilliği
yaptı hem kooperatif başkanlığı yaptı benim gibi,
siz de hiçbir şey söylemediniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, benim istifa etmem mesele değildir.
On beş yıldır ben orada seçiliyorum. Rakip
çıkmadığı için, her yerde seçimlerde aday çıkar, bana
aday çıkmadığı için, rakip çıkmadığı
için, 1,5 milyon insanın temsilcisi olduğumdan
bıraktırmıyorlar bana; keşke bıraksalar, ben de
ikisini yapamıyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Aday olmayın, aday.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Teşekkür
ederim. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Akgül.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, sisteme
girmişsiniz.
Buyurun Sayın Başkanım.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
28.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül’ün
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
Sayın Akgül Türkiye'de 25 bin eczacıya gitse “Kim görevi
bırakmasaydı?” dese, eğer 100 tane “Özgür Özel”
dışında bir cevap çıkarsa ben de kendisine hiçbir şey
demeyeceğim ama mesele şu…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O, anayasal bir
kuruluş ama.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, bu tip
başkanlıklar siyasetle birlikte yürürken yarın çok başka
sonuçlar doğurabilir. Bu işe sade kendi zaviyenizden bakmayın.
Ha, 15 bin lira para milletvekilliğiyle
bağdaşır, bağdaşmaz… Şunu söyleseniz
alkış alın…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Alıyorum
zaten.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Beni bırakmadılar
ama ben de şöyle bir karar verdim: Milletvekili maaşı
dışında bana oradan ödenen maaşı Mehmetçik
Vakfına bağışladım.” deseniz ben de
alkışlardım. O parayı alıp da harcamakla övünmek yakışmaz.
Teşekkür ediyorum.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sen benim
harcadığımı nereden biliyorsun ya?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkanım, özür dilerim.
BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun, talebinizi
söyleyin önce.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Talebim şu:
“Mehmet Ali Susam istifa etmedi.” dedi. Bununla ilgili, partimize
sataşmada bulunmuştur. Mehmet Ali Susam istifa etmiştir. Mehmet
Ali Susam 8 Ağustos 2007 tarihinde istifa etmiştir…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Benim
başkanım, benim, benim. Hâlâ başkanım benim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – …ve Mehmet Ali Susam
milletvekili olduğu dönemden itibaren istifa etmiştir, maaş da
almamıştır. Kaç para maaş alıyorsa onu söyleyin.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Ya, Başkan,
bak…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu maaş ne
ahlakidir, bu maaş ne vicdanidir, bu maaş ne kanunidir.
RECEP ŞEKER (Karaman) – Ya, otur ya bir!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Böyle bir şey
olabilir mi?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani kendisi
kooperatif başkanı, Bakan orada onu övecek. Böyle bir şey olmaz.
O da çıkıp Bakanı övecek. Burası âdeta körler
sağırlar birbirini ağırlar şeyi olmamalı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bu neye göre
konuşuyor ya?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakandan izin
alıyor, diyor ki: “Sayın Bakanım, ben anlatabilir miyim.”
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın
Başkan, Tanal neye göre konuşuyor, hangi maddeye göre konuşuyor?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakan da gidiyor,
diyor ki: “Başarılı kooperatif başkanı…” Böyle bir
şey olabilir mi?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Hangi maddeye göre
konuşuyor ya?
BAŞKAN – Maksat hasıl olmuştur
Sayın Tanal.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Başkanım,
bakın, velev ki arkadaş bilmiyor, velev ki ben ona anlatayım.
Mehmet Ali Susam oda başkanı…
BAŞKAN – Kuliste birbirinize
anlatırsınız; burada gerek yok, kuliste
anlatırsınız.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) –
Hayır, hayır, şimdi anlatsın ama. Kayıtlara girsin ama
ya.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Abdulkadir,
kayıtlara girsin, kayıtlara.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Buyurun, buyurun, kulis olmaz. Biz de bilelim.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Biz de merak ediyoruz, nasıl götürmüşler paraları.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, okuyorum,
Mehmet Ali Susam’ın beyanını okuyorum size, dilekçesini…
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın
Başkanım, bakın, ağır sataşma bu.
BAŞKAN – Sayın Akgül, talebinizi önce
iletin, ben o gerekçeye göre söz vereceğim. Önce, buyurun...
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Ağır
sataşma, ağır sataşma…
BAŞKAN – Buyurun, dinliyorum şimdi. Oradan
talebinizi iletin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Konuş da
kayıtlara girsin.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Söz istiyorum.
BAŞKAN – Sataşmadan söz istiyorsunuz, onu
söyleyin.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Şimdi, tabii,
ben sakin olmaya çalışıyorum, sakin sakin konuşmaya
çalışıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle olun tabii.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Kendisine de
söyledim “velev ki” diye… Tabii, bizim işimizi bilmediği için…
Kooperatif başkanı benim başkanımdır, Mehmet Ali Susam
hâlâ başkandır, istifa etmemiştir. Sen her şeye internetten
baktığın için, burada konuştuğun için, hepsini
bilemezsin. Esnaf odasından istifa etti, kooperatiften değil.
Kooperatiften istifa etme yok. Çünkü geçen sene ben milletvekili olduğumda
beni şikâyet ettiler Yüksek Seçim Kuruluna, milletvekilliği
düşsün diye şikâyet ettiler. Yüksek Seçim Kurulu oy birliğiyle
“Hayır, alakası yok. Devam edebilirsin.” dedi, onun için geldim. Yani
Yüksek Seçim Kurulu “Bizimle alakası yok.” dedi. Bırakmama
değil, ben 2007’de milletvekili oldum, bıraktım zaten. Ama
hiçbir ilgisi olmadığı için, Yüksek Seçim Kurulu “Devam.”
dediği için ben devam ettim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2007’de istifa ettin, sonra
nasıl geldin ağabey?
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Ben, ikinci dönem…
Bir de bu dönem seçildiğimde…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ha, 1 Kasımda geldin.
ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Bakın, sizin
gibi değil. Milletvekili olduktan sonra bazıları seçildiği
yerin kapısının önünden geçemiyor. Ben milletvekilliği
yaptım, dört sene sonra, benim odama kimse oturmamış, “Ne olur
gel.” dediler, gittim. Ne yapayım yani. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ya, bu “velev ki”ye cevap vereceğim. Vallahi…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oraya git git de maaş
alıyorsun.
BAŞKAN – Sayın Akgül…
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Abdulkadir
Başkan, daha zamanın var, hibeleri anlatsana.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkanım, sayın hatip benim bu işlerden
anlamadığımı söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama bu
doğru bir iş değil Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gayet rahat, ben
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekilimizin yazılı
dilekçesini okuyorum: “Cumhuriyet Halk Partisinden İzmir Milletvekili
seçilen Mehmet Ali Susam olarak İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odaları
Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığından istifa
ediyorum.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru
söylüyor, o doğru söylüyor.
BAŞKAN – İkisi de doğru söylediler
Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, bu
yanlış söylüyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Hayır,
odadan istifa… Kooperatiften istifa etmedi dedi. Aynı şeyi söyledi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – “Siyaset yaparken
ticaretin içinde bulunmayı etik olarak doğru
bulmadığımı ifade ediyorum.” Tüm şirketlerden de
ayrıldığını söylüyor.
Şimdi aynı etiği, aynı
saygıyı sayın hatipten bekliyoruz biz.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Benim saygım
sana mı sorulmuş ya! Adamın canını sıkmayın!
Velev ki…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kızma. Niye
kızıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bakın, Sayın Başkan, bu doğru bir usul
değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aksi takdirde, bu
şekilde 4 tane kooperatiften maaş alması, milletvekili
maaşı alması, emekli maaşı alması etik
değil, ahlaki değil.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Elitaş, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
29.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Yozgat Milletvekili
Abdulkadir Akgül’ün TESKOMB Başkanı olmasıyla ilgili konuyu
ahlakla ifade etmenin doğru olmadığına ve bu konuda müracaat edilirse Meclis
Başkanlığının gereğini yapacağına
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, yönetim tarzınıza karışmıyorum, orada
Başkanlık Divanı olarak İç Tüzük’e uygun bir şekilde yönetmeye
gayret ediyorsunuz. Fakat burada bir milletvekiliyle ilgili bir konuyu
-biliyorsunuz şahsiyatla uğraşmak İç Tüzük’e
aykırı bir durum- açıklayacağım diye ayağa kalkan
bir milletvekilinin tekrar ederek o konunun ısrarla üstünde durmasına
herhâlde müsaade etmemeniz gerekir diye ifade ediyorum.
Anayasa’nın 82’nci maddesi açık,
milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler var. Bu
arkadaşlarımız, eğer bu konuyla ilgili bir şey varsa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına müracaat ederler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapalım bunu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli
milletvekilimizin bu konuda, Anayasa’nın 82’nci maddesine göre Meclis
Başkanlığı araştırmasını yapar,
değerlendirir.
Mehmet Ali Susam’la biz de birlikte görev
yaptık, Sanayi Komisyonu üyesi arkadaşımızdı,
odalardan istifa etti. Birlikte çıkardığımız kanunda,
biliyorsunuz, odalar birliği meclis üyesi olanların dahi milletvekili
olurken adaylık müracaatında istifa etme mecburiyetleri vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Belediye
meclisi üyesi de olduğu takdirde de istifa etme mecburiyetleri vardı;
hatırlayın, 2006 yılında birlikte
çıkardığımız kanundu bu, sonra bu kanuni düzenlemeyi
de kaldırdık. O zaman Sayın Susam esnaf ve sanatkârlar
odalarındaki üyeliğinden, başkanlığından istifa
etti, esnaf kefalet kooperatifi başkanlığı devam etti;
kooperatif başka, oda başka. Sayın Akgül kooperatif
başkanıdır ve Sayın Susam da kooperatif başkanı
olarak devam etmişti. Bunu etikle, ahlakla ifade etmek, burada bir
milletvekilini rencide etmek için söylemek doğru bir iş değil.
Anayasa 82’nci madde açık, bununla ilgili Sayın Tanal veya sayın
Cumhuriyet Halk Partisi yetkilileri müracaatlarını yaparlar, gereğini
Meclis Başkanlığı yerine getirir.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Elitaş.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
4.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün,
milletvekili aday adaylığına başvurularda birlik ve
kooperatif başkanlıklarından istifa etme zorunluluğunun
bulunmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 23’üncü
ve 24’üncü Dönemde milletvekilliğimizi yapan Sayın Susam’ı ben
de yakinen tanıyorum. Geçmişte ben de esnaf odaları
başkanlığı yaptım. 2006’da, Sayın
Elitaş’ın dediği gibi, ben de aday olurken esnaf odaları
başkanlığından istifa ettim. Kooperatiflerden istifada,
böyle belirli bir kanun olmadığı için mecburiyet gerekmiyor.
Maksat hasıl olmuştur. Sayın
milletvekilimiz, Sayın Susam da bu Parlamentoda dokuz yıl süreyle
görev yapmıştır, şimdi milletvekilliği görevi
bittikten sonra İzmir’de kooperatif başkanlığına devam
etmektedir. Kendisini de bu anlamda yargılamış gibi gözüksek de
aslında hakkını verme noktasında bir düşüncemi ifade
ettim.
Hepinize teşekkür ediyorum arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkanım, özür dilerim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok uzadı,
bu doğru bir şey değil efendim, açık oturuma dönüyor bu
iş Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kanunun arkasına
sığınarak etik değerlerden vazgeçemeyiz, etik değerler
kanunun üstündedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir Sayın
Tanal.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine
Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına şimdi söz sırası Kilis
Milletvekilimiz Sayın Reşit Polat’a aittir.
Sayın Polat, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA REŞİT POLAT
(Kilis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabet Kurumu
hakkında grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel
Kurulu ve aziz milletimizi hürmet ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, rekabet
kurumları, yaşadığımız bu çağda modern bir
ekonomi olmanın olmazsa olmazlarındandır. Ülkemizde de
Anayasa’mızın 167’nci maddesi devlete piyasaların
sağlıklı ve düzenli işlemeleri için gerekli tedbirleri
alma, tekelleşme ve kartelleşmeyi önleme görevi vermiştir. Bu
doğrultuda, yüce Meclisimiz 1994 yılında 4054 sayılı
Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u kabul etmiştir. Rekabet
Kurumuysa 1999 yılı sonu itibarıyla kuruluşunu tamamlayarak
faaliyete geçmiştir. Rekabet Kurumu, yirmi yıldır, ülkemizdeki
tüm mal ve hizmet piyasalarında rekabetin sağlanması,
korunması ve geliştirilmesi amacıyla faaliyetlerini
yürütmektedir.
Rekabet Kurumu tarafından yakın zamanda
OECD’yle ilgili rehber esas alınarak hazırlanan etki
değerlendirmesi çalışmasında, 2014-2016 döneminde
alınan toplam 23 adet Rekabet Kurulu kararının tüketicilere
sağladığı tahminî faydanın 2016 fiyatlarıyla
yaklaşık ortalama 3,3 milyar TL, toplamdaysa 9,9 milyar TL
seviyesinde olduğu ortaya konulmuştur.
Evet, bütçe yapıyoruz; bütçenin yüzde 50’sinin
faize ödenmediği, konut edindirme yardımı, zorunlu tasarruf
kesintilerinin olmadığı, IMF’ye kuruş borcun
olmadığı, Merkez Bankası döviz rezervinin 100 milyar dolar
civarında olduğu, eğitime, sağlığa en yüksek
bütçenin ayrıldığı, 80 milyar TL’nin sadece
yatırımlara ayrıldığı, duble yolların,
otoyolların, devasa köprülerin, tünellerin, şehir hastanelerinin,
dünyanın en büyük havaalanının yapıldığı,
vesayetçilerin, cuntacıların –inşallah- olmadığı,
demokrasinin tam olarak tecelli ettiği, insan haklarını,
özgürlükleri destekleyen, milletimizin refah seviyesini daha da artıracak
bütçe yapıyoruz. Sadece millî iradenin tecelli ettiği büyük ve güçlü
Türkiye için, çocuklarımızın geleceği için, sosyal hukuk
devleti anlayışı içinde, sosyal yardımların ihtiyacı
olan herkese ulaştırıldığı, engellilerin,
öksüzlerin, yetimlerin, kimsesizlerin şefkat eli olmak için bütçe
yapıyoruz. Modern gümrük sahalarıyla ihracatçı ve
ithalatçının ticaretini geliştirmek için her türlü
kolaylığı sağlayan bir anlayışla ülke ekonomisini
büyütmek için bütçe yapıyoruz. GES’lerle, HES’lerle, RES’lerle, nükleer
enerji santralleriyle, enerji sektörüne yaptığımız bütün
büyük yatırımlarla Türkiye'nin enerjide dışa
bağımlılığını azaltmak ve cari
açığı tetikleyen enerji ithalatını minimize etmek,
yerli ve millîleştirmek için bütçe yapıyoruz. Altay tankıyla,
ATAK helikopteriyle, Mehmetçik piyade tüfeğiyle, üreteceğimiz
savaş uçağıyla savunma sanayisinde dışa
bağımlılığı azaltmak için, terör
unsurlarını bu topraklardan temizlemek için bütçe yapıyoruz.
Büyük ve güçlü Türkiye hedeflerinin teker teker gerçekleştiği,
liderimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
önderliğinde 2023, 2053, 2071 hedeflerine emin adımlarla
ilerlediğimiz dev bir bütçe yapıyoruz. Milletimizin desteğiyle
daha güçlü bütçeler yapmaya devam edeceğiz, mazlumların sesi olmaya
devam edeceğiz. Müslüman ülkelerini Batı karşısında
ezilmesine müsaade etmemek için bütçe yapacağız.
2018 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Polat.
Şimdi söz sırası Konya
Milletvekilimiz Sayın Ömer Ünal’a aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Ünal, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER ÜNAL (Konya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının 2018 yılı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülke ekonomisinin sürdürülebilir şekilde
büyümesi için gerekli en temel ihtiyaçlardan birisi kesintisiz, kaliteli,
çevreye uyumlu ve rekabetçi enerji arzıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı tarafından, arz güvenliğinin
sağlanması kapsamında, proaktif stratejilerle birlikte arz
güvenliğini güçlendirecek uygulamalar devreye alınmaktadır.
Bu bağlamda, birincil enerji kaynakları
açısından ülkemizin dışa
bağımlılığının azaltılması, arz
güvenliğinin tahkiminin sağlanması, enerji altyapısının
güçlendirilmesi ve enerji verimliliğinin önceliklendirilmesi ancak ve
ancak yapılacak yatırımlarla mümkündür. Bu
yatırımların gerçekleşmesinde de gözetilen en önemli husus,
çevreyle uyum içinde kurulacak yenilenebilir enerji kaynaklı santrallerde
yerli teknoloji ve yerli ekipman kullanım oranının
artırılmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde, Sayın
Bakanımızın yakın zaman önce duyurusunu
yaptığı ve tamamıyla yeni bir model olan Yenilenebilir
Enerji Kaynak Alanları yani YEKA’ya kısaca değinmek istiyorum.
Bu model sayesinde, gerek yenilenebilir enerjinin kullanımının
artırılması gerekse de yerli üretimin ve yerli teknolojinin
AR-GE çalışmalarıyla gelişmesi
amaçlanmıştır. Bu kapsamda, bildiğiniz gibi, Konya
Karapınar’da bin megavat kurulu gücünde dünyanın en büyük güneş
santrali kurulacaktır. Bu santralin büyüklük açısından dünyada
bir ilk olması yine iktidarımıza nasip olmuştur.
Karapınar’da kurulacak elektrik enerjisi üretim
tesisinin fabrikanın üretime geçtiği tarihten itibaren otuz altı
ay içinde tamamlanması öngörülmüştür. Yarışmayı kazanan
tüzel kişi, proje kapsamında bir AR-GE merkezi kuracak ve fotovoltaik
modül teknolojileri konusunda araştırma faaliyetleri yürütecektir.
Ayrıca, Karapınar YEKA GES-1’in kurulum ve işletilmesinde en az
yüzde 90 ve AR-GE faaliyetlerinde ise en az yüzde 80 yerli istihdam
gerçekleştirilecektir. Ayrıca, elektrik üretim tesisinde
kullanılacak yardımcı aksamın da yurt içinde faaliyet
gösteren üreticilerden temin edilmesi ve yerli malı belgesine sahip
olması gerekmekte olup bu yöntemle yenilenebilir enerji üretiminde yerli
sanayi desteklenecektir.
Kurulacak olan entegre fabrikada üretilecek
güneş modüllerinin toplam yerli katkı oranı yüzde 60 ile yüzde
70 arasındadır. Yerli katkı oranının yüksek
olması, ülkemiz ekonomisine doğrudan ve dolaylı olarak
katkılar sağlayacaktır.
Karapınar Projesi’nde olduğu gibi,
ülkemizin geleceği açısından yerli katkı oranı yüksek
olan rüzgâr türbinlerinin üretilmesi çok önemlidir. 2019 yılında
yerli üretim rüzgâr türbinlerinin sisteme entegre edilmesi
planlanmaktadır. YEKA RES-1 Projesi kapsamında elektrik üretim
tesislerinin kurulumu, işletilmesi, fabrikada çalışan personel,
AR-GE proje çalışmaları, ayrıca yan sanayi dikkate
alındığında yaklaşık 3.750 kişilik istihdam
imkânı sağlanacak olması da önemli bir katma değerdir.
Ülkemizde kurulacak fabrikada üretilecek rüzgâr türbinlerinin de toplam
yerlilik oranı en az yüzde 65 gibi yüksek bir seviyede olacaktır.
Fabrika ve AR-GE merkezinde kurulum ve işletilmesinde olmak üzere en az
yüzde 90 ve AR-GE faaliyetlerinde en az yüzde 80 yerli istihdam zorunludur. Bu
kapsamda kurulacak rüzgâr santralleriyle 1 milyar dolardan fazla
yatırım yapılacaktır. Gerek güneş panelleri ve
aksamı gerekse rüzgâr türbinlerinin üretilmesi ve benzer modellerin
sayısının artmasıyla ülkemiz, önümüzdeki yıllarda bu
alanda imalatçı konuma gelerek dünyada söz sahibi olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin sahip olduğu tüm enerji potansiyellerimizi
değerlendirebilmek maksadıyla denizlerimizde de arama faaliyetleri
yürütülmektedir. Bu amaçla günümüz teknolojilerine sahip Barbaros Hayrettin
Paşa sismik arama gemisi hizmete alınmış olup sismik veri
toplama çalışmalarına devam etmektedir. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı Karadeniz’de özel şirketlerle ve ilgili
kuruluşları aracılığıyla deniz sondajları
gerçekleştirmiştir. Yine, Doğu Akdeniz’de de sondaj
çalışmaları yapılmıştır. Önümüzdeki dönemde
de bu aramalar yoğun şekilde devam edecektir.
Tüm bunlar göstermektedir ki iktidarımız
döneminde uygulanan ve planlanan enerji politikaları asla ve asla günü
kurtarmak değil, tam aksine ülke geleceğine önemli
yatırımları kazandırmak önceliğindedir.
Bu vesileyle 2018 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını diliyor, Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Şimdi söz sırası Zonguldak
Milletvekilimiz Faruk Çaturoğlu’na aittir.
Sayın Çaturoğlu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇATUROĞLU
(Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2018 yılı bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, TTK Karadon
Müessesesinde geçen gün yer altında şehit olan ve bugün toprağa
verdiğimiz şehit madenci kardeşimiz Fevzi Dereli
şahsında tüm maden şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum, ruhları şad olsun diyorum.
Değerli arkadaşlar, ABD Başkanı
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan
kararını kınadığımı belirtiyor ve tüm
dünyayı, başkenti doğu Kudüs olan bağımsız Filistin
devletini tanımaya davet ediyoruz. Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında
toplanan İslam İşbirliği Teşkilatının
aldığı tarihî kararlar Cumhurbaşkanımızın
dünya lideri olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Kendisiyle ne
kadar gurur duysak azdır.
Değerli arkadaşlar, burada konuşmama
geçmeden önce, CHP Grubu adına konuşan Şerafettin Turpcu
Milletvekilimiz Zonguldak’ta bazı işlerin akıbetiyle ilgili
bilgiler vermiş ve kendine göre fikirler beyan etmiştir. Şunu
söylemek isterim ki AK PARTİ iktidarı boyunca, özellikle son
yıllarda gerek kara yolu ve gerekse diğer altyapı
çalışmalarında gereken bütün çalışmalar
yapılmaktadır. Zonguldak’ta yol yapmanın güçlüğü
ortadadır ancak bunu hemen şöyle ifade etmek istiyorum: Sayın
Turpcu bu konuda söz söyleyecek son kişidir çünkü Sayın Turpcu’nun
üstlenmiş olduğu birtakım kamu yatırımları,
şirketlerinin iflas etmesi neticesinde yarım
kalmıştır. Bunlardan en önemlisi de 400 yataklı Atatürk
Devlet Hastanesidir. Üç yıldan beri yüzde 7 seviyesinde
kalmıştır. Sağ olsun, Bakanlığımız bu
konuda gerekli tedbirleri aldı ve inşallah en yakın zamanda ihalesi
yapılacak, yapımına devam edilecek. Şunu hatırlatmak
istiyorum: Sırça köşklerde yaşayanlar komşusunun
camına taş atmamalılar. Atalarımız böyle
söylemişler.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz ekonomisinde
son on beş yılda önemli atılımlar gerçekleştirilmiş
ve ekonomik büyüklük olarak büyük gelişmeler
yaşanmıştır. En son, üçüncü çeyrekte yakalanan yüzde 11,1
büyüme hızı önemli bir hızdır ve bu ekonomik büyümenin
sağlanmasında enerji sektörünün de çok önemli bir rolü vardır.
Enerji tüketimi ile kalkınma arasında önemli bir bağlantı
vardır.
Bu arada, cari açığımızın
çok büyük bir kısmının… Daha doğrusu, cari
açığımızdan fazla enerji ve maden
ithalatımızın da olduğunu göz önüne
aldığımızda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın
yerli ve millî kaynaklar noktasında almış olduğu
kararların ne kadar isabetli olduğunu da buradan anlatmamıza
bile gerek yoktur. Türkiye ekonomisinin yüksek ve istikrarlı büyüyebilmesi
için mümkün olan bütün yerli kaynakların enerji üretimi amacıyla
değerlendirilmesi öncelikli bir husustur. Bu doğrultuda, kömür
kullanımına ilişkin, dünyada birincil enerji arzının
yüzde 30’u, elektrik üretiminin ise yüzde 41’i kömürden
sağlanmaktadır. Bundan dolayı ülkemizde de büyük bir kömür arama
faaliyeti başlatılmış ve buna süratle devam edilmektedir.
Zonguldak kömür havzamızda yapılan arama ve sondaj
çalışmaları neticesinde 1,3 milyar ton olan taş kömürü
rezervimiz 1,53 milyar tona yükseltilmiştir.
Zonguldak bölgemizde 2 adet termik santral
bulunmaktadır. Bunların tam kapasiteyle
çalıştıklarında 10,2 milyon ton kömüre ihtiyaç
duydukları ve bunun da 8,4 milyon tonunun dışarıdan ithalat
yöntemiyle karşılandığı göz önüne
alındığında, millî kömür seferberliğinin Zonguldak ayağının
ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkmaktadır. Burada
yapılan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın ilgili
kuruluşlarla yapmış olduğu sözleşmeler gereği, bu
kömürlerin tamamı Zonguldak taş kömürü havzalarından
sağlanacaktır değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – Devam edeyim
Başkanım.
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum.
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – Bu yapılan
yeni çalışmalar neticesinde de bölgemizde yaklaşık 6.500
kişiye yeni istihdam imkânları da sağlanacaktır. Bu
şekilde önemli miktarda kömür rezervimizi ekonomimize
kazandırmış olacağız. Buradaki amacımız,
bunları tam sağladığımız takdirde, enerjimizin
dışa olan bağımlılığının yüzde 14
oranındaki kısmı azalmış olacaktır.
Sayın milletvekilleri, tabii ki bütün bu
çalışmalar Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımızın gözetimi altında
yapılmaktadır. Ben, başta Sayın Bakanımız olmak
üzere Enerji Bakanlığının bütün
çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyor,
2018 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını Cenab-ı Allah’tan temenni ediyor, sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Çaturoğlu.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Sayın Turpcu, buyurun, talebiniz?
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) –
İsmimi anarak konuştuğu için onlara cevap vermek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, buna
cevap…
BAŞKAN – Sataşmadan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkana
sorun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşma
değil efendim, sataşma mı bu?
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, olur
mu?
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar, bir
dakika…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dinlememişsin
ağabeyciğim.
BAŞKAN – Ben hatibi dinledim, siz
kaçırmış olabilirsiniz. “Sayın Turpcu bu konuda en son
konuşacak kişidir.” dedi. Efendim, özel bir ticari durumunu, söz
konusu sorununu gündeme getirdi ve “O inşaat da yarım kaldı.”
dedi.
Sayın Elitaş, ben iyi duydum ve dinledim.
Onun için, lütfen müdahale etmeyelim Sayın Başkan.
Sayın Turpcu, buyurun, sataşmadan
dolayı size söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu’nun, Zonguldak Milletvekili Faruk
Çaturoğlu’nun 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sayın
Başkan, değerli Genel Kurul üyeleri; öncelikle, ben sayın
milletvekilinin konuşmasıyla ilgili hastane kısmına cevap
vermek istiyorum, sonra da kendisine bir soru soracağım.
Şimdi, burada Bayındırlık veya
Ulaştırma Bakanlığının elemanları varsa
bilirler, ihale fesih vardır, tasfiye vardır. Projede artış
oldu -yüzde 10’u geçen işler, biliyorsunuz, tasfiye olur- sizin
Bakanlığınız yani Sağlık Bakanlığı
bunu TOKİ’ye söyleyerek tasfiye etti. Şimdi, kaç sene oldu, niye
ihale yapmadınız? Bizim bir işimiz de Akdeniz Üniversitesinde
devam ediyor, orada da -325 yataklı hastane- yüzde 40 Bakanlar Kurulu
kararıyla geçti, orası devam ediyor. Burası da devlet işi,
o da devlet işi.
Şimdi, niye ihale etmediniz diye soruyorum.
Yani bizim bitirmediğimiz bir iş yok, Bakanlık tasfiye etti.
Akdeniz’de Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 40 keşif
artışını yaptı, orası devam ediyor, herhâlde
biter yakında.
Şimdi, ben size bir şey soruyorum:
Eşiniz Alaplı’da FETÖ’nün himmet paralarının
toplanmasında rol aldı mı almadı mı?
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sataşmadan
söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çaturoğlu, dinliyorum
sizi.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Efendim, bizi,
FETÖ’yle eşimi bağdaştırmak suretiyle, hem de hastane
konusunda yanlış bilgi vererek sataşmada bulunmuştur.
Söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çaturoğlu.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) –
Alaplı’da konuşulanları söylüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Dedikoduları bu Meclis kürsüsüne getirmesin Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kendisi öyle yaptı, bizim
hatip normal bir konuşma yaptı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Dedikoduları buraya getirmesin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O “İflas ettin.” dedikodu
değil mi?
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Doğru,
hastane iflas etmiş.
8.-
Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’nun, Zonguldak Milletvekili
Şerafettin Turpcu’nun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Değerli
arkadaşlar, eğri oturup doğru konuşalım. Bir işin
içinden çıkamadığınız zaman o insanı veya
yakınlarını FETÖ’cü olarak ilan etmek bu memlekette
alışkanlık hâline geldi değerli arkadaşlar.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Siz yapıyorsunuz
onu.
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – Ben, bu sevgili
kardeşimizle birlikte bir okul açılışında da böyle bir
konuda muhatap oldum.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Senin
sevgili kardeşin değilim.
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – Kendisine bu
işlerle alakalı olmadığımızı, hiçbir
rolümüzün olmadığını… Bizi Alaplı’da yaşayanlar
da bilir, Zonguldak’ta yaşayanlar da bilir, eşimin böyle bir
şeyle de hiç alakası ve ilgisi yoktur, tamamen yalan ve
iftiradır. Şiddetle ve nefretle sizi kınıyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Hastane konusuna
gel.
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – İkinci konuya
gelince değerli arkadaşlar: Hastane konusunda, Sayın Turpcu,
hatırlı kişileri ortaya koymak suretiyle…
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sizden
torpil yaptım yani öyle mi?
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) - …kendisi tasfiye
değil, tasfiye ettirilmiştir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak!
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) - Proje
değişikliği yoktur.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sizden
torpil kullandım, öyle mi?
Sizi söylüyor Sayın Bakanım.
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) - Aynı proje
ihaleye çıkmıştır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İktidarda CHP mi var?
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – Ama Sayın
Turpcu gelsin, burada desin ki… Hangi hayırlı partiliyi, hangi
hayırlı CHP’liyi devreye sokmuş da bu işi
yaptırmıştır…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nerede
yaptırmış?
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – …burada millete
anlatsın, burada millete izah etsin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nerede
yaptırmış, hangi bakanlıkta?
FARUK ÇATUROĞLU (Devamla) – Zonguldak’taki
hastaneyi dört yıldır yapmayarak atıl bırakan Sayın
Şerafettin Turpcu’dur, bir de pişkin pişkin
sırıtmaktadır. Seni Zonguldak ve Türkiye halkına havale
ediyorum.
Sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çaturoğlu…
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Ahlaksız!
Ahlaksız herif!
BAŞKAN – Lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ahlaksız sensin!
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) –
Ahlaksız sensin! Ahlaksız sensin!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Konuşma lan,
konuşma!
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak)- Sensin
ahlaksız!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşma!
BAŞKAN – Sayın Çaturoğlu, lütfen…
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İftira
atıyor ama ya, iftira atıyor.
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Kimmiş lan
FETÖ’cü!
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) –
Ahlaksız sensin!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Şerefsiz
herifler! Kimmiş FETÖ’cü lan!
NİHAT YEŞİL (Ankara) –
Şerefsizin daniskası sensin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Utanmaz adam! Niye hakaret
ediyorsun! Niye hakaret ediyorsun adama!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Doğru
konuş! Kime hakaret ediyorum!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cevabını ver adam
gibi, niye hakaret ediyorsun!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İftira
atıyor ya, iftira atıyor ya.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sayın
Başkan, aynı konuyla ilgili…
BAŞKAN – Dinliyorum Sayın Turpcu.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) –
Başkanım, aynı konuyla ilgili söz almak istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olur mu ya? Durduk yerde
hakaret ediyorsun adama.
NİHAT YEŞİL (Ankara) –
“Şerefsiz!” diyorsun!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Artistlik yapma,
hakareti o yaptı bize.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen diyorsun!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İftira
atıyor, ne yapsın ya?
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Hakareti o
yaptı, böyle bir hakkı yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen söylüyorsun, sen
küfrediyorsun! Niye küfrediyorsun adama, niye hakaret ediyorsun!
BAŞKAN – Sayın idare amirleri,
milletvekili arkadaşlarımızı yerine oturtur musunuz.
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Adama niye
“Şerefsiz!” diyorsun? Ayıp, sana yakışıyor mu!
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Şerefsiz!
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Şerefsiz
olan sensin!
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Demin
“sevgili kardeşim” diyordun, senden kardeş olur mu?
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sayın
Başkan, görüyorsun yani.
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Senden
kardeş olur mu?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
tutanaklara, kayıtlara geçiyor.
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Ceza verin,
en az iki gün.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – O
da yaralayıcı, kaba bir laf.
BAŞKAN – Sayın Turpcu, buyurun.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
9.-
Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu’nun, Zonguldak Milletvekili Faruk
Çaturoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) – Sayın
Bakanım veya bakanlarım -orada birden fazla olduğu için
söylüyorum- şimdi, bu milletvekilinin söyledikleri… Yani siz bir
yığın ihale veriyorsunuz. Tasfiye nedir? Fesih nedir? Yani benim
sizleri etkileyecek kadar gücüm nereden gelmektedir? Böyle bir şey var
mıdır? Olamaz.
Şimdi, bu arkadaşımız
şaşırmış, eşiyle ilgili böyle derin
konuşmalar var; önce bunun hesabını ver. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Ayıp ya!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İftira atma,
yazık ya, yazık ya! Durup dururken bir hastane ihalesi niye tasfiye
edilsin? Var mı elinizde bir belge?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Elinde belge varsa
çıkar söylersin.
ŞERAFETTİN TURPCU (Devamla) – Bir dakika,
bir dakika… Otur orada, otur! Otur orada! Otur yerine! Otur yerine!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
şahsiyatla uğraşmayalım lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın,
Sayın Başkan, İç Tüzük 157 şahsiyatla
uğraşmayı yasaklamıştır.
BAŞKAN – Söylüyorum Sayın Başkan,
lütfen siz oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, bu
uyarı cezasını gerektirir, uyarır mısınız
lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, “Şerefsiz!” diyor.
BAŞKAN – Kürsüde hatip var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Uyarır
mısınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Elitaş, siz
mi yönetiyorsunuz, Başkan mı yönetiyor?
BAŞKAN - Sayın Turpcu, buyurun.
ŞERAFETTİN TURPCU (Devamla) – Şimdi,
ben sayın bakanlarıma soruyorum: Bu tasfiyeyle…
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Aile
dedikodusu yapıyorsun burada ya, ayıp ya! Ne alakası var,
adamın eşinden bilmem ne…
ŞERAFETTİN TURPCU (Devamla) – Bir dakika
ya!
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
Buyurun Sayın Turpcu.
ŞERAFETTİN TURPCU (Devamla) – Niye burada
bizi küçük düşürüyor? Ayrıca, sizin ekonomi politikalarınız
yüzünden Türkiye’de bir yığın zora düşen şirket var.
Biz çalmamışız çırpmamışız, kırk bir
yıllık şirketimiz kayyuma düşmüştür.
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Onu söyle, tamam.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – İşi
bitirememişsin ama.
ŞERAFETTİN TURPCU (Devamla) – Bu kadar
basit. Yani bunu burada konuşmak sana yakışıyor mu bir
Zonguldaklı olarak? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Turpcu ve Sayın Çaturoğlu aynı bölgenin milletvekilleridir.
Önümüzdeki süreç içerisinde yine, gerek Zonguldak’ımıza gerekse
Türkiye’ye hizmet etmek durumunda kalacaklardır. Dolayısıyla
özel, ailevi ve ticari konuların da burada konuşulması çok
şık olmamıştır.
Gündeme devam ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi söz sırası,
Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Zeki Aygün’e aittir.
Sayın Aygün, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ AYGÜN (Kocaeli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu 2018 yılı bütçesi için AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu bu yıl 16’ncı kuruluş yıl dönümünü idrak
ediyor. EPDK, enerji piyasalarının serbestleşmesi, rekabete
açılması ve rekabetten sağlanan faydaların tüm kesimlere
hakkaniyetle bölüşmesi için çalışıyor; bu amaçla lisans
veriyor, piyasaların işleyişine ilişkin kuralları
belirliyor, tarifeleri onaylıyor, piyasaları izliyor ve denetliyor;
bütün bunları tüketicilerimizin en yüksek standarttan enerji ve hizmet
satın alması için yapıyor.
Geldiğimiz aşamada enerji
piyasalarında rekabet her geçen gün artıyor. Piyasalarımızda
çok sayıda gerçek ve tüzel kişi faaliyet yürütüyor. Elektrik
piyasasında 2.215, doğal gaz piyasasında 315, petrol
piyasasında 13.347, LPG piyasasında 10.857 olmak üzere toplam 26.734
adet lisanslı işletme bulunuyor. Çıkarları birbirinden
farklı bu kadar çok işletmenin aynı hedefe yönlendirilmesi hiç
de kolay olmasa gerek. Bu kolay olmayan işi EPDK özveriyle
çalışarak gerçekleştiriyor. Bu noktada, EPDK nihai olarak
almış olduğu bir kararla serbest tüketici limitini 2 bin
kilovatsaate düşürdü. Böylelikle, talep tarafının
yaklaşık yüzde 95’i elektriğini, fiyatını ve
koşullarını müzakere ederek dilediği tedarikçiden alma
hakkına kavuştu. Hedef, mümkün olan en kısa sürede bu limitin sıfırlanmasıdır.
Doğal gaz piyasasına yönelik
çalışmalarımızda öne çıkan husus, şehirlerimizde
doğal gaz dağıtımının alt
yapısının kurulmasıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye kurulmuyor?
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – 2002’de konutta 5
şehrimizde, sanayide ise sadece 9 şehrimizde kullanılabilen
doğal gaz, gelinen noktada yapılan ihaleler sonucunda yurt genelinde
kullanılabilir hâle gelmiştir.
Şimdi burayı iyi dinle.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen beni dinlemedin ama.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bugün itibarıyla 78
ilimiz ve 363 ilçemizde doğal gaz uygulanmıştır. 2018
yılı itibarıyla, 81 il merkezimizin tamamında konutlarda
doğal gaz kullanılmaya başlanmış bulunacaktır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O doğal gazın
yüzde 78’i 5 ilde kullanılıyor Zeki Aygün, 40 milyon konuttan sadece
13 milyonunda kullanılıyor.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Vereceğim cevabını,
bekle.
Hedefimiz, doğal gazdan istifade eden
ilçelerimizin sayısının da artırılmasıdır.
Akaryakıt piyasalarımız da
genişliyor, büyüyor. Son on yıllık süre zarfında
akaryakıt tüketimi yüzde 50 artarak 26,7 milyon tona, depolama kapasitesi
de yüzde 50’lik artışla 12 milyon metreküpün üzerine
çıkmıştır. Akaryakıt Kalitesi İzleme Sistemi
(AKİS) oluşturulmuştur. Yapılan çalışmalarda,
ülkemizde piyasaya arz edilen akaryakıtın yüzde 99,35’i teknik
düzenlemelere uygun olarak görülmüştür. Bu başarı oranıyla
ülkemiz, Avrupa’nın en fazla akaryakıt tüketen 6 büyük ülkesi
arasında akaryakıt kalitesi açısından ilk sırada yer
almıştır.
Çevre dostu kabul edilen LPG’nin ülkemizde
yaygınlaşması için EPDK önemli düzenlemeleri hayata
geçirmiştir. Bu sayede bugün Türkiye dünyanın en büyük 14’üncü LPG
pazarı, otogaz kullanımı açısından ise dünyada
Kore’den sonra 2’ncidir. Türkiye, otogaz kullanan araç sayısı ve
istasyon sayısı bakımından ise dünya lideri olmuştur.
Bu bütçe, enerji piyasalarında faaliyet
gösteren gerçek ve tüzel kişilerden tahsil edilen lisans katkı
payı, iletim ek ücreti vesair gelirlerle karşılanmaktadır.
Gelirlerin yaklaşık yüzde 33’ünün elektrik piyasasından,
yaklaşık yüzde 19’unun doğal gaz piyasalarından,
yaklaşık yüzde 40’ının petrol piyasalarından ve yaklaşık
yüzde 8’inin de LPG piyasalarından elde edilmesi öngörülmektedir.
Çalışmaların hızla devam eden EPDK, bugünden sonra
aynı özveriyle piyasaların gelişimi için çalışmaya
devam edecek, tüketicilerin sürekli ve kaliteli hizmetten istifade etmesi
sağlanacaktır.
EPDK’nin 2018 yılı bütçesinin ülkemize
hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Başkanım, Haydar Beyin bir cevabı
var. Bununla ilgili, müsaade ederseniz...
BAŞKAN – Süreniz var, devam edin efendim, daha
var süreniz.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Evet, Posco’da siz,
işçilerin hakkını arayarak onları kapının önünde
desteklediniz ve burada salı günü yapacağınız şovu da
yapmadılar. Ben o 17 işçiyle görüştüm. 17 işçiyi
dinledikten sonra işverenle görüştüm, sendikayla görüştüm.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Eyvallah, sağ ol,
teşekkür ediyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Sonuç,
sonuç...
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – 40’ı 25/(II)’den
atılmış, 28’i de...
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Sonuç,
sonuç...
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Sonucu bekleyin ya, ne
kadar sabırsızsınız.
28’i de hakları verilerek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – O 40’ın 12-13’ü...
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Yeni
işçi alımında ön ayak olduğunuz söyleniyor Zeki Aygün, ne
diyorsunuz? Yeni işçi gönderiyormuşsunuz çıkarılan
işçilerin yerine.
BAŞKAN – Sözlerini tamamlamanız için bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Aygün.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ver, ver, ver! İki
dakika da benim için ver.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Atılan
işçilerin 12-13’ü militan seviyesinde, işverene hakikaten hakaret
eder şekilde konuşmuştur. Ama o 40’ın diğerleri...
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Eyvah eyvah!
Eyvah eyvah! Herkes militan, size göre herkes militan!
BAŞKAN – Sayın Hürriyet...
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) –
Mahkeme kararı mı var?
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – DVD’leri var.
Diğerlerine haklarını verecek
şekilde çalışıyoruz, aldıkları zaman siz de takip
edersiniz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
İnşallah, hadi bakalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Zeki
Bey yine kürsüde...
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bizim amacımız
şov yapmak değil, işçinin hakkını aramaktır ve
onlara da bunu telkin ettik ve...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo, tebrik ediyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Yeter ki
çözün de, sözünüzü tutun da.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Çözeceğiz ama siz
karıştırmayın.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
Tutamayacağınız sözleri vermeyin de.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bakın, o sizin
lafınız çok erken söylenen bir laftır.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Tutamayacağınız
sözleri vermeyin Zeki Aygün. Yeter ki tutun sözlerinizi, onaylamasını
da biliriz, merak etmeyin.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Çok erken söylediniz bu
lafı, utanacaksınız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Hürriyet, lütfen efendim...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Efendim, Sayın
Başkan...
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aygün.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan...
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar, durun,
hatibi uğurlayalım, bir yerine otursun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Zeki
Bey’e teşekkür ediyorum, kentimin milletvekili. Onunla, üç hafta önce
burada...
BAŞKAN – Sayın Akar, talebinizi dinliyorum
şimdi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – ...kürsüde bir
münazaramız oldu Posco işçileriyle ilgili, yine şov yapmakla
itham etti beni. İzin verirseniz, 69’a göre bu söz hakkımı
kullanmak istiyorum, sataşmadan dolayı söz hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – Evet, soy isminizi andı.
Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan değerli milletvekilleri;
şov falan yapmıyoruz. Ben kapısına da gitmedim, Posco
işçileriyle de görüşmedim ayrıca, onu da söyleyeyim ama bilgiler
hafızamda taze. 90 Posco işçisi, sendikalı olabilmek için
müracaat ettikleri için işten atıldılar.
Şimdi, Zeki Bey’in “Çözüm getiriyoruz.”
dediği olay nedir biliyor musunuz? İşverenle bir anlaşma
yapmış, işveren şunu söylüyor, Zeki Bey de sendika başkanına
telefon etmiş ve görüşmüşler sendika başkanıyla:
“Sendikal haktan dolayı açtıkları mahkemeden eğer
davanızı geri alırsanız sizin ihbar ve kıdem
tazminatlarınızı vereceğiz, bir başka yerde de
referans olacağız.” Hani o kötü 25/II, yüz kızartıcı
maddeden attıklarından dolayı bunu geri alacaklarını
hatta itibarlarını iade edeceklerini sendikalı olmak isteyen
işçilere söylüyor, Zeki Bey de buna ön ayak oluyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Oyun içinde
oyuna alet oluyor.
HAYDAR AKAR (Devamla) - O gün de bugün de
söylüyoruz, aslında yasalar çok açık, belli bir sürede üretim
düşer, şu düşer, bu düşer, işçi çıkarma eylemi
yapabilir bir işveren ama eğer işçiyi çıkarmışsa
bir süre işçi alamaz. O gün gazetelere ilan vererek işçi
alınmıştır hatta şapkalarındaki baretlere de
“yeni işçi” diye işaret koymuşlardır, öyle
çalışıyorlar.
Zeki Bey, gel bu işi çözelim, bu
arkadaşlarımızın ekmeğiyle oynamayalım, tekrar
işe iade edilmelerini sağlayalım; söz veriyorum, Türkiye’nin
huzurunda size teşekkür edeceğim, sizi alkışlayacağım.
Ama 1.400 lirayla geçinen işçiyi atan işverenle beraber olup da
“Sizin haklarınızı, ihbarınızı,
tazminatınızı aldıracağım, 25/(II)’den
vazgeçirteceğim, bakın başınızın çaresine.”
diyorsan, o da başka bir mesele.
OKTAY ÇANAK (Ordu) – Bakırköy Belediyesine
söyle onu.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sizi o işçilere
şikâyet ediyorum, o işçilerin ailelerine şikâyet ediyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Zaten
mahkemeyle alacaklar o haklarını.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Niye şikâyet ediyorum?
O zaman da söyledim, o işe giren işçilerin yüzde 90’ı…
OKTAY ÇANAK (Ordu) – Bakırköy Belediyesine
söyle onu.
HAYDAR AKAR (Devamla) - …AKP il
başkanlığında tespit edilen listelerle, size oy veren
insanlar. Bize de oy vermiyorlar, onu da söylüyorum açık açık, net söylüyorum.
OKTAY ÇANAK (Ordu) – Hep aynı şeyleri
söylüyorsun.
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Hep
aynı şeyleri söylüyorsun.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Ekmekten yanayız biz.
Teşekkür edeceğimi bir kez daha ifade ediyorum bu işi
başardığınızda.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Haydar Akar,
sandıkta kimin kime oy verdiğini nereden biliyorsunuz?
OKTAY ÇANAK (Ordu) – Bakırköy Belediyesi…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, Bakırköy
Belediyesiyle ne işi var bu işin, ne alakası var Bakırköy
Belediyesiyle?
OKTAY ÇANAK (Ordu) – İşinize gelmiyor.
BAŞKAN – Sayın Çanak, lütfen efendim.
Teşekkür ediyorum Sayın Akar.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sataşmada bulundu,
söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İthamda
bulundu, sataşma da değil Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aygün, az önce bir
örneğini yaşadık. Bakın, ben bölgeyi yakinen tanıyan
bir milletvekiliyim. Bilecik Milletvekiliyim.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Ama yok, ben
sataşmayacağım.
BAŞKAN – Orada sorun olabilir, o yerel
gazetelerde, internet sitelerinde milletvekillerini birbirine düşürmek
isteyen anlayışa karşı belki de birlikte hareket etmemiz
gereken konular olacaktır. Bunu lütfen, daha fazla uzatmadan, bölgenin
milletvekilleri olarak sizlerin bir araya gelip çözeceğinizi umut
ediyorum.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Çözeceğiz ama bunu
çözememekle suçluyor, ismimi de veriyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir sataşma yok ya.
Çözerse teşekkür ederiz dedik.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
Sataşmadı ki Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim
lütfen.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, bu
sataşmadan ziyade atışmaya döndü.
BAŞKAN – Atışmaya döndü, bu son
olacak, evet.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
sataşmadan söz talebine itiraz ediyorum. Çözerse teşekkür
edeceğimi söyledim, sataşmadım ki.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Haydar, müsaade et de
biz konuşalım.
BAŞKAN – Buyurun.
11.-
Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; burada 68 işçiyi
düşünen insanlar, işçi hakkını ararken bunları
sokağa dökerek, burada şov yaparak çözülmez bu iş. Bu iş
taraflarla konuşarak…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ya, kim sokağa
döküyor Zeki Bey? Allah aşkına ya, lafınızı bilin de
konuşun! Kim sokağa döküyor bu insanları? Bu insanlar ekmek
peşinde, ekmek! Siz geçinin 2 bin lirayla, siz geçinin bin lirayla ya.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Ben taraflarla
konuşarak çözüyorum.
Bakın, burada işveren, sendikaya
karşı olarak söylemedi. İşçi ile işveren
arasındaki sendikal hakların kullanılması onların
kanuni hakkıdır; ona bizim bir şey diyeceğimiz yok.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Siz neden
bahsediyorsunuz Allah aşkına! Bu insanlar evine ekmek götüremiyor,
ekmek!
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Ama biz konuşarak
taraflar arasında bu işi çözmek istedik, siz ise şov yaparak
çözmek istiyorsunuz, kapı önünde, gidip orada demeçler veriyorsunuz,
geliyorsunuz burada salı günü şov yapacaktınız.
Bunları biz engelledik. Niye engelledik? Çünkü işveren şunu
dedi: “Evet, biz sendikalı olarak onları suçlamıyoruz ama
buradaki işverene hakaret, bizim konuyu çözmek için görüşme
yaptığımız arkadaşlardan hareket neticesinde
şeylerimiz var; bunları alamayız ama diğerlerini alma
noktasında gayret sarf edeceğiz.” Biz de bunu arkadaşlara
anlattık. 25/(II)’den atılanlara da tekrar haklarını verme
noktasında iyi niyet gösterecekler. Bu iyi niyeti nasıl gösterecek
işveren?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
Haklarını zaten mahkemeyle alacaklar Zeki Bey.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Siz onları
bağırtarak, kapının önüne getirerek olmaz bu iş.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Onu lütuf
yapmanıza gerek yok, zaten haklarını alacaklar mahkemeyle.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – O zaman…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ya, bu
insanların istediği başka şey, siz neden bahsediyorsunuz
ya! Yapmayın bunu, ne olur. Şu anda demagoji yapıyorsunuz,
şu anda algı yönetiyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, bunu yapmana gerek yok,
onlar hakkını alır. Sen işe iade ettirebiliyor musun, onu
söyle.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Bakın, siz bunu
burada işi çözmek için değil, siz burada bu işin üzerinden
nemalanmak için yapıyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne kadar kibar konuştum
ya.
ZEKİ AYGÜN (Devamla) – Ama biz buna müsaade
etmedik, etmeyeceğiz de. Biz yine çözmek için çaba sarf edeceğiz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zeki
Aygün.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
lütfen, son verelim artık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
tekrarlamam gerekiyor mu?
BAŞKAN – Gerekmiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Zeki Bey aynı
şekilde, biraz evvelki şekilde sataşmalarına devam
etmiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onunla ilgili
cevap verdi zaten Haydar Bey.
BAŞKAN – Maksat hasıl olmuştur
Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hasıl olmadı
efendim, hasıl olsaydı Zeki Bey aynı şeyleri
tekrarlamazdı.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hasıl
olmadı efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Dışarıda görüşsünler efendim, sizin odaya geçsinler,
görüşsünler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İzin verirseniz, ben de
İç Tüzük’ten doğan haklarımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Akar, Sayın Zeki Aygün
konuşmasında isminizi vererek size bir sataşmada bulunmadı,
konuyla ilgili değerlendirme yaptı. Sayın Hürriyet de konuya
hâkim. Dolayısıyla siz bölge milletvekilleri olarak bir araya gelir,
bu işi çözersiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 3’ünüz bir
araya gelin, 4’ünüz bir araya gelin konuşun; doğru söylüyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
evet, devam ettirmek istemiyorum baktığınızda ama ben Zeki
Bey’in söylediklerini düzelteceğini düşündüm yani “Yasal, biz
onların ihbar ve kıdem tazminatları için uğraşıyoruz.”
diyor. Zaten mahkeme sonucu bunu alacaklar. Bunu bizim burada
çıkarttığımız, yasama görevi
yaptığımız yasalarla temin ediyorlar.
Efendim, biz buraya getirecekmişiz onları,
şov yaptıracakmışız. Herkesin ekmeğini arama
hakkı vardır. İşçi kardeşlerimizin buraya gelmesi
şov değil, sizin için şov olabilir ama şov değil,
ekmeklerini arıyorlar, 1.400 lirayı arıyorlar, 1.400
lirayı. Onlarla geçinen ailelerden, çocuklardan bahsediyoruz.
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Belediye
başkanından sopa yiyen işçiyi de bir getir buraya ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz şunu söylediniz
bana cevap verirken: “Evet, geri döndürmek için elimizden geleni
yapacağız.” dediniz.
MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Belediye
başkanından sopa yiyen işçiyi de bir getir buraya ya, onun
hakkını da bir savun!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şunu söyleyin: Biz geri
döndürtmek istemiyoruz bunları, işveren tazminatlarını
versin, işte 25/(II)’den atılma nedenleri ortadan kalkacak. Böyle bir
şey yok, böyle bir şey yok.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.
Kayıtlara geçmiştir sözler.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi söz sırası
İzmir Milletvekilimiz Sayın Necip Kalkan’a aittir.
Sayın Kalkan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA NECİP KALKAN
(İzmir) – Sayın Başkanım, Çok Değerli Divan,
kıymetli milletvekilleri; efendim, Enerji Bakanlığına
bağlı Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün 2018 yılı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hani malzeme
yasaktı! Hani materyal getirmek yasaktı!
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Fotoğraf yoktu!
NECİP KALKAN (Devamla) – Efendim, buraya
çıkarken izin alarak elimde üç tane madde getirdim: Bir tanesi bor, borun
hamı, borun yarı işlenmişi, borun işlenmişinin
işlenmişi. Tabii bunun daha 30 katına kadar devamı var.
Konum Bor Enstitüsünün yaptıkları ama bor madeniyle ilgili size
birkaç cümle söylemek istiyorum.
Son on yılda, on beş yılda
altından ziyade konuşulan bir maden var, bir element var, adı da
bor. Bor öyle bir element, öyle bir maden ki ta Sümerler zamanında
kullanılmaya başlanmış, ta Mısır’da
mumyalamışlar, Arabistan’da kullanılmış, Almanya’da
kullanılmış, böyle bir element. Cenab-ı Allah’ın
takdiri ya, bu element dünyada en fazla Türkiye’de bulunuyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakın, rapor aldım,
elimde. Türkiye’de bulunan bu element, Türkiye’de tespit edilen bor rezervleri -diğerleri
ilave edilmeden- tam 851 bin ton; takribî dünyada bulunanların yüzde 72’si
Türkiye’de. Hatırlayın, baba Bush Irak işgalinde “Ne petrolü,
mühim olan bor madeni.” demedi mi? Buna benzer bir cümle
kullanmıştı.
Şimdi, bu bor madeni bizden sonra Rusya’da ve
Amerika’da var, oranları da yüzde 8-9. Bu bor madeni dünyada tam 400
bileşimde, 400 noktada kullanılıyor. Dünyadaki bu bor madenî,
tespit edilen rezervlere göre kırk sene sonra bitiyor. Kimde kalıyor
bor madeni? Türkiye’de kalıyor. Türkiye kırk yıl sonra burada
çok farklı şeyleri söyleyecek. Bu bor madeniyle ilgili bir rakam daha
vereyim size: Türkiye’nin bugünkü -on beş gün sonra yıl bitiyor- maden
ihracatı 4 milyar 700 milyon dolar. Bu bor öyle bir madde ki ben iddia
ediyorum -tek başına sadece bor, işlenmişi veya yarı
işlenmişinin toplamı- inanın bu toplam maden
ihracatından fazla Türkiye’ye gelir getirecek. “Niye bunu söylüyorsun?”
Niye mi söylüyorum, hemen örnek vereyim…
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – On beş
yıldır Bakanlık ne yapıyor Sayın Vekil?
NECİP KALKAN (Devamla) – Bakın, bu bor
madeni nerelerde kullanıyor? Cam sanayisinde, seramik sanayisinde, nükleerde,
askerî zırhlı araçlarda, elektronik, bilgisayar sanayisinde,
iletişim araçlarında, çimentoda, metalürji ve enerji, otomobil,
tekstil, ilaç, kozmetik, tıp, temizleme, beyazlatma sanayisinde -saysam
daha beş sayfa sayacağım- fiber optik, kauçuk, plastik,
fotoğrafçılık, patlayıcı maddeler… Böyle devam eden
bir listede, böyle bir maddenin sahibiyiz. Bu madde bizde var iken ama dedikodu
ortamında, sağ olsun yerli, bu işi kullananlar, bizim önümüzü
kapatsınlar diye “Bu maddeyi çok abartıyorsunuz, göründüğü kadar
değil.” diyorlar. Dünyada 400 maddede kullanılan başka bir maden
daha var mı?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Muhalefet
milletvekili gibi konuşuyorsunuz Sayın Vekilim.
NECİP KALKAN (Devamla) – Bakın, işte
bu madde, Türkiye’nin cari açığının kapanmasında
-bugün Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakanın
yapmış olduğu- istihdam politikasında çok önemli.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Necip Bey, korkumuz,
Varlık Fonu’na devredildi.
NECİP KALKAN (Devamla) – Bir dakika
babacığım, müsaade et. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KADİM DURMAZ (Tokat) – Endişemiz odur.
NECİP KALKAN (Devamla) - Çünkü maden
ihracatında, madende işçi çarpan sayısı 1’e 8’dir.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Denetimsiz Varlık
Fonu’na devredildi.
NECİP KALKAN (Devamla) - Bazı sektörlerde
1 adam çalıştırırsan maden sektöründe 8 adam
çalıştırmak zorundasınız yani bu maden sektörünün bor
kısmı da hem istihdam hem de Türkiye’nin millî gelirine çok büyük bir
katkıda bulunacak bir element.
Şimdi, ilk teşekkürüm kime? Türkiye, bu
madenin kıymetini, değerini görmüş ve bu kıymetin,
değerin üzerine 2003 yılında Bor Enstitüsünü kurmuş. Ben o
tarihte Bor Enstitüsünü kuranlara, Genel Müdürüne, Müsteşarına,
Komisyonuna, Bakanına şükranlarımı sunuyorum ki en
faydalı enstitü. Amacına ulaşan bu Enstitünün…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalkan, istiyor musunuz
süre?
NECİP KALKAN (Devamla) – Evet, lütfen.
BAŞKAN – Peki, sözlerinizi tamamlamak için ek
bir dakika süre veriyorum.
Buyurun.
NECİP KALKAN (Devamla) – Bor Enstitüsü bugün,
Türkiye’ye hem içte hem dışta 850 milyon dolarlık -bu seneki
rakamları öğrendim, size dönüyorum- gelir getirmiştir.
Şimdi, bakın, dönün arkanıza, böyle
bir maden var mı? Onun için bu madeni desteklemek lazım. Son olarak
ne yapmak lazım? Vakit dar, söyleyemiyorum. Sayın Bakanım,
sizden ricam…
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Satmamak
lazım.
NECİP KALKAN (Devamla) - Buranın bütçesi
biraz az. Bu bütçe, 2018 bütçesi 16 milyon 293 bin. Bu enstitüden
beklentilerimiz ışığında, bunu biraz daha, bu sene
olmadı, bari öbür seneye artıralım. Borla ilgili organize ve
ihtisas sanayi bölgeleri kuralım. En önemlisi de, bor kimyasallarıyla
ilgili tesislere ham madde garantisi verelim, gelişsin diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, iyi günler
diliyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kalkan.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Tam bizim
düşüncelerimizi söylediniz.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Ilıcalı…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Ben bir söz alabilir
miyim Değerli Başkanım?
BAŞKAN - Talebiniz nedir? Duyamadım.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Talebimiz şu:
Burada, bayağı, bazı zamanlar böyle, tansiyon yükseliyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisine güzel bir… (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir dakika
efendim…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Böyle,
tartışmalar oluyor, tansiyon yükseliyor. Bir güzel haberi
paylaşmak için söz istiyorum. Şu anda, İstihdam
Şûrası’ndan geliyorum. Ülkem adına gururlandım, Meclisle
paylaşmak istiyorum müsaadeniz olursa.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İç Tüzük 60’a göre pek
kısa bir söz…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – 60’a göre…
BAŞKAN – Buyurun, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
30.-
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Külliye’de
yapılan İstihdam Şûrası’na ve ödül alan illere ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Çok teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
Şu anda, ben Külliye’de yapılan
İstihdam Şûrası’ndan geliyorum. Türkiye, daha bir yılı
geçirmeden -bir yıl olmamış- 1,5 milyon kişiye iş
vermiş; bu çok önemli ve anlamlı bir rakam. Bunun için, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızın desteği, valilikler, yerel
yönetimlerle beraber böyle bir başarı elde edilmiş
Cumhurbaşkanımızın himayesinde.
İstihdamda ödül alan illeri söylüyorum…
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Neresi,
neresi?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Muş gibi, Ardahan
gibi, Bayburt gibi, Muğla gibi, İstanbul gibi; ödül
alınmış. Türkiye 11,1’lik bir büyüme elde etmiş. Bu
güzellikleri de Mecliste paylaşmanın yararlı
olacağını düşündüm.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Erzurum da var mı?
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Emeği geçen herkese,
iş adamlarımıza teşekkür ediyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Erzurum yok mu?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Erzurum, Erzurum…
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Bana da söz
verdiğiniz için size çok çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Ilıcalı.
Sayın Elitaş, sisteme girmişsiniz.
31.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, konuşmalar
sırasında materyal kullanımına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce sayın milletvekilimiz güzel bir
konuşma yaptı, Türkiye'nin cevherleriyle, madenleriyle ve önemli bir
madeniyle ilgili bir konuşma yaptı, bütün siyasi parti grupları
da bunu keyifle izlediler, kendisine teşekkür ediyorum.
Yalnız, buradan bazı
arkadaşlarımız, bu materyaller çıktığında “İç
Tüzük’e aykırı mıdır, değil midir?” diye bir soru
sordular, bana sordular “Sayın Elitaş nedir?” diye, o da “İzin
aldım.” dedi, sizden izin aldı mı bilmiyorum. Ama İç
Tüzük’ün 160’ıncı maddesinin (6)’ncı fıkrasına
bakarsak ki İç Tüzük’e koyarken Komisyonda ve Genel Kurulda da
tartıştık: “Genel Kurulun çalışma düzenini ve huzurunu
bozucu döviz, pankart ve benzeri materyali getirmek ve kullanmak.” Yani bu, o
zamanki Komisyon tutanaklarında da var olan, konuşmayı tamamlayıcı
olan şeylerle ilgili istisnanın var olduğunu biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ki
doğrusu, bir konuşmacının o materyali gösterip
Başkanlık Divanından izin alması esastır,
doğrudur. “İzin aldım.” dedi, herhâlde sizden almıştır.
BAŞKAN – Siz de bunun için mi söz
aldınız yani şimdi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet efendim.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum
Sayın Elitaş.
Sayın Akar, talebinizi alayım önce.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
Necip Bey güzel bir konuşma yaptı. Bir iki takviye yapmak istiyorum.
60’a göre, izin verirseniz bir açıklamada bulunmak istiyorum bor madeni
hakkında.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Haydar Bey bugün
bayağı formunda.
BAŞKAN – Söyleyin hemen, kayıtlara geçsin.
Buyurun.
32.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, İzmir Milletvekili Necip
Kalkan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Necip Bey gerçekten de Türkiye'nin önemle üzerinde
durması gereken bir madenden bahsetti ama o maden bir taş
arkadaşlar, taş olarak işe yaramıyor. Avrupa ülkeleri veya
diğer dünya ülkeleri bizden ithal ediyor bu taşı ve daha sonra,
doğru, kimyasal hâle dönüştürerek, bir çözelti hâle dönüştürerek
satıyorlar.
Bizim en büyük ihracatımız Çin’e. 1 milyar
doların üzerindeydi daha önceki yıllarda, 850 milyon dolara
düştüğü de doğrudur. Düşme gerekçesi şu: Çin, cam
elyafta kullandığı bor çözeltisini, bizim ürettiğimiz bor
çözeltisini kullanmama kararı aldı yani artık kendi bulduğu
başka bir madenle, maddeyle değiştirme kararı aldı. Bu
bizi bekleyen büyük bir tehlike bor için. Borda yapılması gereken şey,
bilim adamlarını bir araya getirip, AR-GE’yi artırıp
kimyasal çözelti oranımızı, çözeltilerimizi bulmaktır.
Ayrıca, bordan üretilen bir deterjan var,
herkese tavsiye ediyorum, marketlerde satılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Eğer gerçekten
madeninize sahip çıkmak istiyorsanız, bu bordan üretilen
deterjanı almanızı tavsiye ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.
Sayın Özel, buyurun.
33.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, konuşmalar sırasında müzakerelerin
kalitesini artırmaya yönelik materyal kullanımının
olabileceğine ve İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hani güneş
tutulması, ay tutulması kadar nadir olacak bir olayla karşı
karşıyayız; Sayın Elitaş’la aynı görüşü
paylaştığımı ifade etmem lazım, İç Tüzük
konusunda.
Necip Bey önemli bir konuşma yaptı,
konuşmasını üç objeyle destekledi; hem yerli bir kuruluşa
destek verdi, yeni ürününe dikkat çekti hem bor tuzundan bahsederken ne
olduğunu gösterdi. Bunlar Meclisteki müzakerelerin kalitesini
artırmaya yönelik işler, müzakerelerin düzenini bozmaya yönelik
olmadığı için -ve ben bu konunun altını çizmek
istiyordum- Elitaş da benzer bir şey söylediği için aynı
kanaati paylaşıyoruz.
Sayın Necip Kalkan’ın
konuşmasından kendi adıma çıkardığım özet de
demek ki bor madenini, bir kere özelleştirmemek lazım, yok
pahasına satmamak lazım, kıymetini bilmek lazım, güvencesiz
bir şekilde Varlık Fonu’na da devretmemek lazım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akkaya, söz talebiniz mi
var? Talebinizi alabilir miyim, yüksek sesle bir söyler misiniz?
YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Biraz önce sayın
konuşmacı, bir ödül töreninden geldiğini söyledi ve bir
yılda 1,5 milyon fazla istihdam yaratıldığını
ifade etti. Bu rakamların doğru olmadığını,
Sosyal Güvenlik Kurumunun verileri, kayıtlı istihdam
rakamlarıyla çeliştiğini ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, bütçe görüşmelerine
devam ediyoruz. Takdir edersiniz ki her milletvekili
arkadaşımızın gerek kürsüde gerekse bir dakikayla sözlerine
ben de destek vermek istiyorum ama bütçe görüşmelerimize devam etmek
durumundayız.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeden yerinizden
bir dakika açıklama yapın Sayın Akkaya.
Buyurun.
34.-
İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın, Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, bu sataşma değil
tabii ki. Biliyorsunuz, 2017 yılında istihdamın
artırılması için işverenlere birçok teşvik
yapıldı; bu doğruydu, eksiklikleri vardı, olabilir ama amaç
doğruydu. Ama bu süreç içinde Türkiye'de üretim
yapılmadığı için işverenlere verilen bu yeterli desteğe
rağmen istihdam sağlanamadı.
Sosyal Güvenlik verilerine göre, 2017
yılında geçtiğimiz aya kadar tam zamanlı çalışan
işçi sayısı 240 bin civarında. Sayın milletvekili
stajyer ve kursiyerlerin de dâhil edildiği bir rakamı söylüyor.
Stajyer ve kursiyerler bu sistemin içine girdiği zaman
yanıltıcı bir rakam oluyor. Bunu yüce Meclisin bilgilerine
sunmak istiyorum. Esas rakam 240 bin civarındadır.
Teşekkür ediyorum
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Akkaya.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187),
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi, söz sırası
Aksaray Milletvekilimiz Mustafa Serdengeçti’ye aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Serdengeçti, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SERDENGEÇTİ
(Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu bütçesi hakkında grubum adına söz almış
bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde nükleer teknoloji
ve enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımının
sağlanması, geliştirilmesi ve düzenlenmesi konusunda tek yetkili
kuruluş olan TAEK 2017 Yılı Yatırım Programı
içerisinde birçok projeyi hayata geçirmiştir. Parçacık
hızlandırıcı teknolojisine yönelik çalışmalar
bağlamında bir ilk olan yerli proton
hızlandırıcısı tasarım ve mühendisliği
projesi tamamlanmıştır. Bu tesiste yerli olanaklarla nükleer
tıpta kullanılan radyoizotop ve radyofarmasötikler üretilecek ve
sağlık kuruluşlarımızın kullanımına
sunulacaktır. Bu amaçla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan
sözleşmeyle daha önce ülkemize ithal edilen bu ürünlerin 2018
yılında kamu hastanelerine satışına
başlanılacaktır.
Diğer önemli bir gelişme de ülkemizde
iyonlaştırıcı radyasyon metrolojisi alanında referans
laboratuvar olacak İkincil Standart Dozimetri Laboratuvarının
ülkemize kazandırılmasıdır.
Resmî açılışı 23 Ağustos
2017 tarihinde Sayın Bakanımız Berat Albayrak tarafından
yapılan bu laboratuvarla ülkemizde sağlıktan sanayiye, çevreden
nükleer enerjiye kadar her sektörde ihtiyaç duyulan radyasyon ölçüm
cihazlarının kalibrasyonlarının güvenle yapılması
mümkün hâle gelmiştir.
TAEK yatırım programları içerisinde
ülkemizde nükleer bilim ve teknolojinin geliştirilmesi konusunda hâlen
birçok proje yürütülmektedir. Proton hızlandırıcı tesisinde
üniversitelerle iş birliği içerisinde AR-GE
amaçlı radyoizotop üretimi ve değişik malzemelerin uzay
şartlarında maruz kaldıkları radyasyonun test
edilebilmesini sağlamak üzere projelere devam edilmektedir. Ayrıca
günümüzde uzay araçları, denizaltı çalışmaları,
sağlık uygulamaları ve düşük akım gerektiren
mikroelektromekanik sistemler gibi, birçok alanda kullanılabilecek nükleer
pil konusunda AR-GE çalışmasına da 2017 yılında
başlanmıştır.
Yürütülmekte olan
bir başka projeyle de biyolojik zararlılar ve çevre
koşullarından dolayı tahribat görmüş kâğıt,
ahşap, tekstil, deri ve taş gibi malzemeden yapılmış
ve kültürel varlık olarak değerlendirilmekte olan eserlerin radyasyon
ışınlama teknolojisinin kullanımıyla dezenfeksiyonu ve
korunmasının sağlanması amaçlanmaktadır.
TAEK'in
üstlendiği en önemli görevlerinden biri de hiç şüphesiz Akkuyu ve
Sinop Nükleer Güç Santrali'nin günümüz uluslararası nükleer güvenlik ve
emniyet anlayışına uygun olarak inşa edilmesi,
işletmeye alınması, işletilmesi ve denetlenmesidir. TAEK'in
takip ettiği ve lisanslandırdığı ve Akkuyu Nükleer
AŞ'nin sunduğu proje takvimine göre, santralin ilk ünitesi 2023 yılında
işletmeye alınacaktır. TAEK’in, başta nükleer güç santralleri
olmak üzere, tüm çalışmaları, Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı ve OECD'ye bağlı Nükleer Enerji Ajansı’yla iş
birliği içinde yapılmakta olup şu ana kadar yapılan
denetlemelerde herhangi bir aykırı durumla
karşılaşılmamıştır. Ayrıca ajansın
bu konuda TAEK'e özel takdirleri bulunmaktadır. TAEK ayrıca birçok
uluslararası kuruluşla iş birliği yapmaktadır. 2015
yılında ortak üyesi olduğumuz CERN Avrupa Nükleer
Araştırma Merkezi çalışmalarında ülkemizi temsil
etmektedir. Ülkemiz, Orta Doğu Sinkrotron Işığı Deneysel
Bilim ve Uygulamaları Uluslararası Merkezi’nin (SESAME) kurucu
üyeleri arasındadır.
Değerli
milletvekilleri, nükleer güç santralleriyle birlikte bilimsel ve teknik
çalışmalar yapacak bir kurum olarak TAEK’in yeniden
yapılandırılması ve bağımsız bir nükleer
düzenleyici kurumun oluşturulması ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Bu amaçla hazırlanan kanun
çalışmaları son aşamasına gelmiştir. Söz konusu
kanun çalışmasıyla düzenleyici ve denetleyici faaliyetlerin daha
etkin olarak yürütülmesinin yanı sıra, nükleer teknolojide AR-GE ve uygulama
çalışmalarının geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Değerli milletvekilleri, çağdaş
uygarlık düzeyine çıkmayı nihai hedef kabul eden ülkemiz,
mutlaka atom, çekirdek ve çekirdek altı bilim ve teknolojisini
öğrenmelidir. Bu konuda bilim adamları yetiştirilmeli, bilim
üretilmeli ve bu bilim teknoloji ve sanayiye transfer edilmelidir. Bu gayenin
gerçekleşmesine en büyük katkıyı yakın zamanda
tanışacağımız nükleer güç santrallerinin
yapacağına inanıyoruz.
İnsan sağlığına nükleer
teknoloji kullanarak hizmet eden bir bilim adamı olarak, nükleer güç
santrallerinin sadece ülkemizin ihtiyacı olan elektrik
ihtiyacını karşılamayacağı, bunun yanında,
ülkemizde nükleer bilim ve teknolojinin önünü açacak ve öncü olacak bir
atılım olarak görüyor ve destekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SERDENGEÇTİ (Devamla) - Emeği
geçen herkese, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan ve Sayın Bakanımız Berat Albayrak olmak
üzere, bütün Enerji Bakanlığı bürokratlarına gönülden
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu vesileyle 2018 merkezi yönetim bütçesinin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, herkese
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Serdengeçti.
Şimdi söz sırası Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Mehmet Uğur Dilipak’a aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Dilipak, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET UĞUR
DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MTA bütçesi konusunda lehte söz almış bulunuyor, bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda Kudüs
meselesinin esas özü, Orta Doğu’daki yer altı kaynaklarına sahip
olma meselesidir. Gazze açıklarında doğal gazın
bulunmasıyla İsrail terör devletinin Gazze’ye olan ilgisi bir anda
artmıştır. Bu ve buna benzer sebeplerle tüm Orta Doğu’yu
yönetilebilir olmaktan dışarı çıkartmaktadırlar. Tabir
yerindeyse “Cambaza bak, cambaza.” tabiriyle Kudüs konusunda da bu sefer
kafalarını sert kayaya çarptılar, farkında değiller.
Artık, güçlü ve tam bağımsız Türkiye var. Bu dönen
dolaplara “hayır” diyebilen bir Türkiye var. Bölgesinde figüran
değil, oyun kurucu bir Türkiye var. Bunun en somut göstergesi, dün Türkiye
öncülüğünde toplanan İslam İşbirliği
Teşkilatının Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak
tanımasıdır. Bugün ise Fransız Le Monde gazetesinin
“Erdoğan, ezilen Müslümanların savunucusu olarak karşımıza
çıkıyor.” şeklindeki manşeti bunun en somut göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, bu manada
baktığımızda, bağımsız, yerli güçlü Türkiye
hedefi çerçevesinde MTA stratejik bir öneme sahiptir. Kısaca özetlersek:
Türkiye ilk defa dünyadaki son sistemlerle MTA Genel Müdürlüğü tarafından
uzaktan algılama sistemiyle tüm yer altı kaynaklarını
tekrardan güncellemektedir. MTA’nın uydudan almış olduğu
verilerle 3 boyutlu analizler yapılmakta, bu da millî yeraltı
kaynaklarımızın tamamıyla uygun bir konumda
gerçekleşmesini sağlamaktadır, bu da yeni millî MTA’nın
oluşmasına en önemli güveni teşkil etmektedir.
AK PARTİ’nin, AK PARTİ’li hükûmetlerin
temel hedefleri, millî kaynaklarımızın kullanılması,
dışa bağımlılığın azaltılması
doğrultusunda Türkiye'deki kömür rezervlerini -taş kömürleri hariç-
8,3 milyar tondan 2 katı olan 17,3’e çıkartmıştır. Son
bir yılda MTA’nın yapmış olduğu
araştırmalarda yaklaşık olarak 1,6 milyar ton yeni kömür
rezervleri bulunmuştur, bu da millî ekonomimize 30-35 milyar dolarlık
yeni katkı sağlanması demektir. Güçlü Türkiye işte böyle
oluşuyor.
Aynı şekilde, jeotermal kaynaklar
konusunda MTA’nın araştırmaları ümit vericidir. Bu konuda
ise Avrupa’da 1’inci sırada yer almaktayız. Seçim bölgem
Kahramanmaraş’ta ise 2002-2016 yılları arasında,
baktığımız zaman, havza bazlı yatırımlarda,
jeotermal de dâhil olmak üzere, 58 trilyonluk MTA’nın
yatırımını görmekteyiz, bunun gerçekleşmesi de 49
trilyondur.
Değerli arkadaşlar, küreselleşen
dünyada yer altı kaynaklarımızı bu kadar aktif
kullanmamız, onları millîleştirip ekonomiye
kazandırmamız bu toprakların düşmanları emperyalistleri
fevkalade rahatsız etmektedir. Bölgesinde figüran değil, oyun kurucu
olduğumuzu bir kez daha belirtiyorum. Bu işler oturduğumuz yerde
olmuyor, çalışmakla, üretmekle oluyor. Onun için, dünyada herkes
krizdeyken biz son çeyrekte yüzde 11 büyümeyi gerçekleştirdik.
Bu kürsüden bazı konuşmacıların
“Faiz lobisi ne yapar?” diye başlayan konuşmalarına cevap
veriyorum. Ne yapar biliyor musunuz? Ülkede yüzde 11’lik büyüme
sağlandığında bunları görmeyip ekonomik tetikçiler
vasıtasıyla, bazılarının dediği gibi, şu
bozuk, bu bozuk diye yakarırlar. İşte, bu, faiz lobisinin
ekmeğine yağ sürmektir. İşte, bunun adına bizler
“ekonomik tetikçilik” diyoruz. Bu büyümeye ancak şapka
çıkartılır, kıskançlık da hasetlik de yapılmaz.
Bu tür yerli eleştirileri yapanlara “Yerli, millî olun.” diyoruz,
“Ekonomik tetikçilikten vazgeçin.” diyoruz. Büyük Türkiye geliyor.
Bu vesileyle 2018 yılı bütçemizin
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Dilipak.
Şimdi söz sırası İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Erkan Kandemir’e aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Kandemir, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ERKAN KANDEMİR
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı Millî Savunma Bakanlığı
bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın hemen başında, son
günlerdeki Kudüs merkezli tartışmalara değinerek başlamak
isterim.
Malumunuz olduğu üzere, dün, İslam
Konferansı Örgütü, Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak
tanıyarak tarihî bir karar verdi. Küresel siyasi ve iktisadi
kurumların, uluslararası teşkilatların siyasetsizliğe
gömüldüğü bir dönemde İslam İşbirliği
Teşkilatının aldığı bu karar son derece önemli.
Bu tarihî kararın alınmasında, dönem
başkanlığını yapan ülkemizin, Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğinin de önemli bir rol
oynadığı çok aşikâr.
Hamaset ile hakikat arasında çalkalanan bir
siyasi atmosferde sağlam zemine basan, potansiyeliyle reel gücünü mezceden
bir adımdır bu. Bu karar, önümüze çıkan baş etmek zorunda
kaldığımız hiçbir meselede geri adım atmayan,
değere referans vererek siyaset üretmenin gereğini yapan bir
bakış açısının liderliği olarak
okunmalıdır. Gelişen olaylar bazen sizin
dışınızda gelişse de aldığınız
pozisyon tarihin kaydına girer. Eylemsizliğin yüceltildiği,
pasif izleyici olmanın kutsandığı bir dönemde ülkemiz AK
PARTİ iktidarında hep ahlaki bir yerde durdu, güce teslim olmayan
yeni bir siyaset dili oluşturdu. Bu coğrafyanın bir çocuğu
olarak statükoyu yaran bu karardaki liderliği için Sayın
Cumhurbaşkanımıza ve bu meseleyi millî bir mesele olarak ele
alan tüm siyasi gruplara şükranlarımı sunarım.
Değerli milletvekilleri, dünya önemli bir zaman
diliminden geçiyor, sıra dışılıkların öne
geçtiği bir tarih diliminde yaşıyoruz. Haksızlıklar,
eşitsizlikler, adaletsizlikler beraberinde çatışmaları,
savaşları ve ölümleri getiriyor. Ötekileştirme, kendi
acısını mutlaklaştırma, trajedilerin
sıradanlaşması günlük birer pratik hâline geldi. Terör
örgütleri, kirli ittifaklar ve maalesef bazen de açıktan
aldıkları desteklerle yeni imkânlar elde ediyor. Öte yandan ülkeler
siyasal pozisyonlarını alırlarken hızla uzun vadeli iş
birliklerinden kısa vadeli ittifaklara dönüyorlar. Bu ittifaklarla
terörizm üzerinden hızlı siyasal neticelere ulaşma, terör
örgütleri üzerinden sorunları yönetme tercihi, karşı
karşıya kalınan sınamaların ciddiyetini ortaya
koyması anlamında çok önemli. Bu tavrın üreteceği
felaketlere hazırlıklı olunması anlamında
farkında olunması konusunda çok önemli diye düşünüyorum.
İşte tarihin tam böyle aktığı bir virajda krizler,
yaşanan gelişmeler güçlü bir savunmaya ve bunu sağlayabilecek
teçhizatı üretebilecek bir savunma sanayisi altyapısına sahip
olma gereğini ortaya koyuyor. Türkiye, bugün bölgesinde yaşanan
meselelerde proaktif bir pozisyon alabiliyorsa bunda savunma sanayisindeki
gelişmelerin rolü olduğu aşikâr. Savunma sanayimizin
millîleşmesinin ne derece hayati olduğunu, birden fazla terör
örgütüyle mücadele ederken müttefiklerimizden yeterli desteği
alamadığımızı da bir kere daha görmüş olduk.
Değerli milletvekilleri, bölgemizde 2012-2016
yılları arasında beş yıllık dönemde bir önceki
beş yıla göre silah satışları yüzde 10 civarında
artmış. Yönetim krizleriyle çevrelenmiş bir coğrafyada
yaşıyoruz. Konuşması kolay, yapması zor bir iş
savunma sanayisinde etkili olmak, savunma sanayisini millîleştirmek.
Ülkemiz, hamdolsun, son yıllarda bu konuda dünyaya dudak ısırtacak
başarıların altına imza attı. Dışa
bağımlılık her yıl bir miktar daha azalmakta; 2002’de
yüzde 80’ler civarında olan dışa bağımlılık
bugün yüzde 40’lar seviyesine düştü; yerli-millî katkı oranı ise
yüzde 60’ların üzerinde. Böyle bir coğrafyada savunma sanayimizin
millîleşmesi, yerlileşmesi, gelişmesi hepimizin gururu, sahip
çıkmamız gereken bir alan.
Ben, bu vesileyle, büyüyen bu rakamların,
gelişen, güçlü ve caydırıcı Türkiye’nin
fotoğrafını verdiğini düşünüyor, buna inanıyor,
emeği geçen başta Sayın Bakanımız olmak üzere tüm
personele yürekten teşekkür ediyor; bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor; heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kandemir.
Şimdi söz sırası Muğla
Milletvekilimiz Sayın Nihat Öztürk’e aittir.
Sayın Öztürk, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ÖZTÜRK
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Millî
Savunma Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
İçinde bulunduğumuz Orta Doğu
coğrafyası geçmişte de günümüzde de birçok savaşa,
acıya ve gözyaşına şahitlik etmiştir. Orta Doğu
coğrafyası her dönem güç savaşlarına sahne olmuştur.
Bazen iç savaşları tetiklemek, bazen iktidarları devirmek için
taşeron terör örgütlerini kullanmışlar ama sürekli olarak bölge
üzerindeki oyunları asla bitmemiştir. Eminim bundan sonra da bu
hamlelerine devam edeceklerdir.
Böyle bir coğrafyada ayakta kalmanın,
egemen bir güç olarak kendi milletini geleceğe emin adımlarla
ulaştırmanın, küresel barış ile huzur
ortamının sağlanması için millî bir orduya, güçlü bir
savunma sanayisine ihtiyacımız vardır.
Güçlü bir ordu ancak güçlü bir ekonomi ve güçlü bir
demokrasi temelinde mümkün olabilir. Bu noktada, özellikle millî savunma
sanayisinin geliştirilmesinin bu topraklarda, bu bölgede, bu
coğrafyada özgürce yaşamamız için hayati önem
taşıdığının altını çizmemiz gerekiyor.
Günümüzde savaşlar, ordular arasında
doğrudan bir muharebe şeklinde değil, terör örgütleri
vasıtasıyla, dolaylı vekâlet savaşları biçiminde
yürütülmektedir. Dolayısıyla, terör örgütleri, diğer risk ve
tehdit unsurları, dinamik bir dönüşüm süreci içerisinde sürekli
olarak yeni imkânlar ve yetenekler elde etmektedir. Türkiye olarak FETÖ’sünden
PKK’sına, DHKP-C’sinden, El Kaide ve DEAŞ’ına kadar geniş
bir yelpazede terör örgütleriyle kararlı bir şekilde mücadelemiz
devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, Millî Savunma
Bakanlığımız, AK PARTİ hükûmetleri döneminde birçok
yeniliğe imza atmıştır. Geçmişte uçak
fabrikalarımızı, silah fabrikalarımızı
kapatıp hazır ürün alma anlayışından artık yerli
ve millî üretim anlayışına geçiş
yapılmıştır. Bu anlayış farkı ordumuzun
yerli ve millî unsurlarla desteklenmesine olanak
sağlamıştır. Daha önceleri ülkemizin ihtiyaç duyduğu
silahların temininde zorluk çıkaran ülkelere verilecek en güzel
cevap, Hükûmetimizin izlemiş olduğu yerli ve millî üretim modeli anlayışıdır.
Millî silahlara sahip ve milletin emrinde bir ordu
vurgusu, bence çok önemlidir. Özellikle doğuda hain PKK’lı
teröristlerle ve yandaşlarıyla verdiğimiz mücadelede bizlere
hazır silah sistemlerini satan ülkelerin nasıl kendi
çıkarlarına ters düşen millî politikalarımız söz
konusu olduğunda bizlere dayattıkları “Bizim
sattığımız silahları terörle mücadelede
kullanamazsınız.” şeklindeki telkinleri ve hemen silah
ambargosundan bahsetmelerini hatırlarsınız. Hatta bugünlerde de,
birtakım, sözde müttefik olduğunu söyleyen bazı ülkelerin
aynı tarzda kararlara imza atmaya çalıştığı da
hepimizin malumudur. Daha da vahimi, millî bir proje olan İHA ve
SİHA’ların varlığından sadece terör örgütleri
değil, terör örgütlerine destek olanların da rahatsız
olduğunu görmek bizleri derinden yaralamaktadır.
İnşallah, cumhuriyetimizin
kuruluşunun 100’üncü yılında Türkiye, savunma sanayisinde kritik
teknolojileri geliştiren ve dışa
bağımlılığını minimize etmiş bir ülke
konumuna yükselecektir. Yerli ve millî olma kavramlarının önemini 15
Temmuz gecesi bir kez daha hep birlikte gördük. Ruhunu FETÖ’ye, bölücü örgüte
veya başka illegal örgütlere satmış, asker kıyafeti
giymiş teröristlerin bu vatan ve bayrak altında yerleri asla yoktur.
O gece kahramanlık destanı yazan, milletin yanında duran
askerlerimiz ve polislerimiz başta olmak üzere, vatanı için
canını ortaya koyan tüm güvenlik güçlerimize bu millet adına
huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
15 Temmuz ihanet gecesini Marmaris’te
yaşamış ve cumhurun reisine, cumhuriyete ve demokrasiye sözde
değil, özde destek olmuş bir kardeşiniz olarak, bugün
Amerika’daki davayı FETÖ’cülerle beraber izleyenlerin, 15 Temmuz gecesi ve
sonrasında özellikle o hainlerin yargılandığı
davaları Muğla’da nasıl sahipsiz bıraktıklarına
hep birlikte şahit olduk. Amerika’daki davayı izleyip buradan AK
PARTİ’yi ve liderini hedef almaya çalışan FETÖ’cülerin
attığı iftiraları sanki doğruymuş gibi
paylaşıp FETÖ’cülerin iftiralarına sığınanlar, 15
Temmuz gecesi Marmaris’te bizleri, arkadaşlar, yalnız
bıraktılar. Dedim ki kendi kendime: “15 Temmuz gecesi belki
işleri vardır, gelememiş olabilirler, Marmaris’te de destek
olamamış olabilirler, davaları takip ederler.” diye
düşündüm ama bir baktım ki 15 Temmuz gecesi bizi orada sahipsiz
bırakanlar, o hainlerin davalarının görüldüğü Muğla
mahkemelerinde de yine bizi sahipsiz bıraktılar. Onlar tercihlerini
Amerika’daki orta oyununa saklamışlardır yani bunu görmüş
olduk .
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Öztürk.
Buyurun.
NİHAT ÖZTÜRK (Devamla) - Dedim ki kendi
kendime, “Hadi 15 Temmuz gecesi bizi aramadılar, destek olmadılar, o
hainlerin yargılandığı Muğla’daki darbe
davalarını takip ederler, orada bize destek olurlar.” diye
düşündüm, ona da katılmadılar. Bu davaların yerine,
Amerika’da görülen başrolünü FETÖ’cülerin oynadığı
tiyatroyu tercih ettiler. Bu durumu milletimizin takdirine
bırakıyorum.
En zor şartlar altında hiçbir
fedakârlıktan kaçınmadan vatanımız,
bayrağımız ve bölünmez bütünlüğümüz için mücadele eden
güvenlik güçlerimize bu vesileyle şükranlarımızı arz
ediyorum ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize de
şükranlarımızı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken
2018 yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Öztürk.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
yerimden kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
35.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Muğla Milletvekili Nihat Öztürk’ün 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan,
Sayın Öztürk’ün konuşmasını dinledim. Tabii “Marmaris’te o
gece bizleri yalnız bırakanlar kimdir?” diye kastettiğini
bilmiyorum, o gece Marmaris’te bir milletvekilimiz olsaydı orada olurdu.
Ankara’da bulunan bütün milletvekillerimiz burada o hain darbe girişimine
karşı hem halkı direnmeye çağırmış hem de
kendi direnişlerini ortaya koymuştur.
Bilgi olarak, bu Meclise yapılan
saldırıyla ilgili davada suçtan doğrudan zarar gören
sıfatıyla o gece burada bulunan bütün milletvekillerimiz teker teker,
Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal olarak; ayrıca, darbe ana davasında
ve İstanbul’daki darbenin 15 Temmuz Şehitler Köprüsü davasında
Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal olarak müdahillik talebinde bulunmuş. Bu
davalar Darbe Komisyonundaki milletvekillerimiz ve siyasi alandaki
davaları izleyen komisyonumuz tarafından izlenmekte, düzenli olarak
raporlanmaktadır. Eğer Marmaris’teki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın
Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …müdahillik taleplerinde
suçtan doğrudan zarar görmeyle ilgili bir hassasiyet olduğundan
Marmaris’teki Cumhurbaşkanına suikast davasıyla ilgili böyle bir
başvurumuz olmamış olabilir ama davayı izleme noktasında
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir eksikliğimiz varsa da ancak buradan
bunu gidermek üzere notumuzu alırız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Açıklama
yapabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Neyle ilgili?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Bu konuyla ilgili…
BAŞKAN – Bir ayağa kalkar
mısınız? Talebinizi öyle iletin.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sisteme girdim
Başkanım.
BAŞKAN – Ayağa kalkıp talebinizi öyle
iletin Sayın Vekilim.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sayın
Başkanımın söylediği sözleri teyit etmek maksadıyla.
Yani bizim amacımız kimseyi herhangi bir töhmet altında
bırakmak değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, tamam, yok,
yanlış bir anlaşılma olmuş.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sadece şunu
söylemeye çalışıyorum: Ben Marmaris’te yaşayan bir
milletvekiliyim, 15 Temmuz gecesi on buçuktan sonra oradaydım. Yani
Sayın Cumhurbaşkanımız gidene kadar ve oradan meydana ve
sonrasına kadar biz oradaydık.
Benim söylemek istediğim şey şu:
Türkiye'nin dört bir yanından tüm belediyeler, herkes seferber
olmuşken biz Marmaris’te o seferberliği görmedik. Yani ondan
bahsettim, yoksa kimseyi yani biz…
BAŞKAN – Anladım.
Kayıtlara geçti Sayın Öztürk.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Bizim söylemek
istediğimiz buydu yani ortalık ayağa kalkmışken bizim
yanımıza hiçbir yerel yönetici gelmedi. Yerel yönetim anlamında
söylüyorum. Böyle bir ufak bir şey var, yoksa milletvekillerimizi suçlamak
için değil.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anladım.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Çünkü o gece burada
zaten hep beraber bir şey içerisindeydik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
tutanağa geçsin, ben de o kadar söyleyeyim.
BAŞKAN – Evet.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zaten ben de davayı
izlemekte bir eksik varsa notumuzu alırız dedim. Ama Marmaris’teki
durumda, hani, belediye Cumhuriyet Halk Partisinin olduğu için… Tabii,
Sayın Cumhurbaşkanının çok ciddi bir koruma ekibi ve o
konuda Millî İstihbarat Teşkilatının yaptığı
görev bir ihtiyaç doğurmamış olacak ki öyle bir başvuru mu
olmadı, öyle bir şeye ihtiyaç duyulmadı. Yoksa, o konuda
Cumhuriyet Halk Partisinden bir talepte bulunulsaydı canını bu
uğurda vermeye hazır olan Cumhuriyet Halk Partisi iki dozer bir
kepçeyi esirgemezdi.
Bu da kayıtlara geçsin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 15 Temmuz günü
her şey kendiliğinden oldu yalnız, taleple olmadı.
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Taleple oldu,
biz buraya gelirken böyle şeyler olmadı ya.
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Balbay, talebiniz nedir
efendim, alabilir miyim?
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Marmaris o
gece çok önemliydi. O gece Marmaris’ten yapılan haberler de çok önemliydi.
Gazetecilik bakımından bir konuya açıklık getirmek
istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Balbay.
36.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Muğla Milletvekili
Nihat Öztürk’ün 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Öztürk’ün konuşmasını ben
de dikkatle dinledim. Özünde, muhalefet partilerini, herkesi yanına
çağırması, “Hep birlikte mücadele edelim.” demesi olumludur.
Sayın grup başkan vekilimiz de altını çizdi ne
yaptığımızın.
Ama o gün Marmaris’te en aktif çalışan,
Cumhurbaşkanının nerede olduğunu,
Cumhurbaşkanının ne dediğini ve darbeye karşı ilk
neler söylediğini en aktif duyuran gazeteci Gökmen Ulu idi, o da bunu
yapmaktan tutuklandı. Bu da maalesef Türkiye’nin bir başka
fotoğrafıdır diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ne alakası
var?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Balbay.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) ENERJİ
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına son konuşmacı İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Şirin Ünal.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Ünal, süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma
Sanayi Müsteşarlığımızın 2018 yılı
bütçesi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
buluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk savunma
sanayisinde özellikle son on beş yılda yapısal bir
değişim yaşanmış ve yeni düzenlemeler
yapılmıştır. Türkiye’de savunma sanayisi alanında
kullanılabilecek mevcut tüm sektör kabiliyetleri, KOBİ
imkânları, araştırma kuruluşları kapasiteleri ile
üniversitelerdeki bilgi birikimleri harmanlanmış ve tüm bunlar
savunma sanayisinin gelişmesine ve üretkenliğine katkı
sağlamıştır. Bu sayede savunma sanayisi alanındaki millî
firmalarımız kendilerini yenilemiş, güçlenmiş ve birçok teknolojiye
sahip olması ve bu teknolojileri ülkenin diğer kaynaklarıyla
geliştirmeleri sağlanmıştır. Yapılan
çalışmalarla ülkemizin askerî ve kamu güvenlik kurumlarının
ihtiyaçları özgün çözümlerle karşılanabilir hâle gelmiştir.
Aynı zamanda, son dönemde üretilen savunma sanayisi ürünlerinin
uluslararası pazar payının artması, ülke ekonomisine katma
değer sağlamasına, savunma sanayisinin gelişmesine ve
sürdürülebilirliğine katkıda bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarları olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin
özellikle son on beş yılda bütün modern silah ve teçhizat
ihtiyaçlarını öncelikli olarak Türk savunma sanayisi tarafından
tasarlanan, geliştirilen ve üretilen ürünlerle karşılamayı
hedefledik. Tüm adımlarımızı bu hedef doğrultusunda,
sanayimizin Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacını
karşılaması için attık. Askerî ve güvenlikle ilgili
platform, sistem ve teçhizatların üretiminin ve tedarikinin yanında,
bunların idamesinin, bakım ve onarımlarının
yapılması da büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda tam
bağımsız bir ülke olarak savunma ve güvenlik konularındaki
sanayimizin de yerli üretimler yapması ve millî ürünler sunması ve
hatta bunu yurt dışına ihraç etmesi de çok önemlidir.
Silahlı Kuvvetlerimize ve diğer kamu
güvenlik kuruluşlarımıza çok sayıda platform ve sistemler
kazandırılmış ve kazandırılmaktadır.
Teknolojik yetkinlik kazanılması için üniversiteler,
araştırma kurumları, bu alandaki KOBİ’ler ve diğer yan
sanayi ve sektörler ile AR-GE projeleri hayata geçirilmektedir.
Bu kapsamda savunma sanayimizdeki gelişmeleri
kısaca şöyle ifade edebiliriz: Birincisi, savunma ve
havacılık ciromuz 6 milyar Amerikan dolarının üzerine
çıkmıştır. Savunma ve havacılık ihracatımız
yaklaşık 2 milyar dolara ulaşmıştır. AR-GE
harcamaları 2016 yılı sonu itibarıyla 1,25 milyar ABD
doları seviyesine çıkmıştır ancak biz AK PARTİ
olarak bunları da yeterli bulmuyoruz çünkü Türkiye çok daha iyilerine
layık diyoruz.
Hamdolsun, savunma sanayisinde yerlilik
oranını her geçen gün artırıyoruz. On beş yıl
önce yüzde 18’ler düzeyinde olan bu oran bugün yüzde 65 seviyesinin üzerine
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) İnşallah, 2023 hedeflerimize
ulaştığımızda, bir elin parmaklarından daha az
sayıda kalan jet uçağı, uydularımızı uzaya
taşıyacak balistik füze gibi ihtiyaçlarımızı da
karşıladığımızda bu oran inşallah yüzde
100’e çıkacak diyorum.
2017 yılına gelindiğinde ASELSAN
Anonim Şirketimiz dünya sıralamasında 57’nci,
TUSAŞ’ımız 61’inci ve ROKETSAN Anonim Şirketimiz de 98’inci
sırada listede yer almışlardır, eskiden böyle bir şey
yoktu.
Değerli milletvekilleri, Türkiye artık
kendi silahını, kendi savaş gemisini, kendi tankını,
kendi insansız hava araçlarını ve helikopterlerini yapabilecek
kadar büyük bir ülke olmuştur. Güçlü Türkiye'nin teminatı olan AK
PARTİ’yle dışa bağımlılık son
bulmaktadır. Savunma ve güvenlik teknolojilerinde uluslararası
ortamda lider ve yol gösterici bir Türkiye için gerekli
atılımları yaparak hedeflerimize ulaştığımıza
yürekten inanıyorum.
Ülkemizin, bölgesinde ve dünyada değişen
koşullar karşısında savunma sanayisi
ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanabilmesi için var
gücümüzle çalışmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi
olmasın.
Sözlerime son verirken
Müsteşarlığımızın da bu konudaki üstün gayret ve
çalışmalarını -Sayın Bakanımızın
yönlendirmeleri doğrultusunda- takdirle
karşılayacağımı temenni ediyor, 2018 yılı
bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum, selam ve
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.01
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.54
BAŞKAN: Başkan
Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın Deniz
Depboylu’ya aittir.
Sayın Depboylu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde
görüştüğümüz Aile ve Sosyal Bakanlığı Bütçe
Tasarısı’yla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama
başlamadan önce yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir sosyal
sözleşme olarak bütçenin önemi kamu kaynaklarının nasıl
toplandığı, nereye ve nasıl harcandığıyla
ilgilidir. Gelirde ve harcamalarda esas olan milletimizin faydası
olmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
vatanımızın, devletimizin ve milletimizin bekası,
refahı her zaman önceliğimiz ve hassasiyetimizdir. İyi, güzel,
doğru yapılan her uygulamanın destekçisi olmakla birlikte,
yapılan yanlışları ve eksiklikleri de görüp Hükûmeti
uyarmayı da aynı hassasiyetle muhalefetten kaynaklanan görevimiz
olarak kabul etmekteyiz.
Bakanlığın üstlendiği görevlere
göre eleştiri ve önerilerimizi belli başlıklar altında
toplamak istiyorum ki bunlardan ilki sosyal yardımlar. Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı 2016 İnsani Gelişmişlik
Raporu’nda Türkiye 188 ülke arasında ne yazık ki 71’inci sırada.
2014’te yayımlanan raporda 69’uncu sıradaydık. Eşdeğer
hanehalkı kullanılabilir fert gelirine göre Gini katsayısına
baktığımız zaman, 2006’da 0,428, 2016’da 0,404 olarak
görüyoruz. Bir iyileşme görülüyor ama 2014 ile 2015 rakamlarına
baktığımız zaman da daha önce
yakaladığımız iyi oranların iki yıldır
kötüleştiğini görmekteyiz, bu şekilde de söyleyebiliriz.
TÜRK-İŞ her ay açlık ve yoksulluk
sınırını açıklıyor: Ekim 2017, 4 kişilik bir
ailenin açlık sınırı 1.544 lira, yoksulluk
sınırı 5.030 lira. Baktığımız zaman,
bırakın yoksulluk sınırını, asgari ücretin
açlık sınırının da altında olduğunu
görmekteyiz. 11 milyon emeklinin ağırlıklı olarak yine bu
rakamların altında emekli aylığı aldığını
da hesaplarsak, işsizliğe de baktığımızda -ki 3
milyon 443 bin gibi bir rakam verildi son açıklamalarda- işsiz
olduğu hâlde iş aramayanları da dâhil ettiğimiz zaman bu rakam
5,6 milyona yükseliyor; işsizlik oranı yüzde 10,7; genç işsizlik
oranı yüzde 21,1.
Ayrıca TÜİK’in verilerine de
baktığımız zaman, ne eğitimde ne istihdamda bulunmayan
öğrencilerimizin, daha doğrusu gençlerimizin -öğrenci
değiller çünkü eğitimde de yoklar- oranı yüzde 26,7. Bütün bu
rakamları dolaylı yoldan bir hesapladığımızda, baktığımızda
bize muhtaç sayıda ne kadar çok insanımızın olduğunu
gösteriyor. Ama ne yazık ki sosyal yardımlara
baktığımızda sistemli bir şekilde bu
yardımların işlemediğini görüyoruz. Sistemde kimlere hangi
şartlarda, ne miktarda, ne zaman, ne kadar sosyal yardım ve sosyal
hizmet yapılacaktır sorusunun cevabını bulmak mümkün
değil. Sistem bir hak olarak değil, bir lütuf olarak
yardımları düzenlemekte. Sağlanan yardımların
standardı düşük. Yardımlar daha ziyade siyasi iktidarın
takdirlerine göre yapılır gibi bir görüntüye sahip. Sistem,
keyfîliklere ve siyasi kullanıma müsait durumda. Bu yardımlar için
etkili kontrol ve denetim sistemi bulunmamakta. Yardımlar hak temeline
dayandırılmamıştır, ortak terminolojisi de yoktur.
Yoksullukla mücadelede en önemli araçlardan birisi
aile yardımları olmasına rağmen Türkiye’de sigorta kolu
olarak henüz aile yardımı yürürlüğe girmemiştir. Aile
yardımları sigortası, primli sistem içinde işleyen ve aile
kurmaktan doğan sosyal güvenlik risklerine karşı aileye sosyal
güvenlik yardımı sağlayacak bir sigorta sistemidir. Bu, siyasi
seçimlerden önce bizim hazırladığımız
kılavuzumuzda da mevcuttu. Uluslararası Çalışma
Teşkilatının 102 sayılı Sosyal Güvenlik
Sözleşmesi kapsamında mevcut 9 ilişkinin 8 tanesi uygulamada ama
aile yardımları sigortası henüz uygulamaya geçmiş
değil. Aile yardımları sigortasının mutlaka uygulamaya
konulması gerekmektedir.
Şehit ve gazilerle ilgili olarak söylenecek
aslında çok söz var. Gazilerimiz ve şehitlerimiz bizim onurumuz,
geride bıraktıkları aileleri ise bizim emanetlerimiz.
Şehitlerin ve vefat eden gazilerin ana ve babalarına bağlanan
aylık her biri için asgari ücretin net tutarından az olmamak üzere
artırılmalıdır. Şehit çocuklarının hepsine
iş hakkı verilmelidir. Şehidin anne ve babasının
yaşlı ve bakıma muhtaç olabileceği de düşünülerek
işe alınan şehit kardeşlerinin ailesine yakın yerlerde
istihdam ettirilmesi önemli bir konudur. Maluliyetlerinden dolayı
çalışma ortamında sıkıntı çeken gazilerimize üç
bin altı yüz günde emekli olabilme hakkı tanınmalıdır.
Şehit ailelerine sağlanan ÖTV’siz araç alma imkânından terörle
mücadelede gazi olanlar da yararlanabilmelidir. Şehit ve gaziler
arasında ayrım yapılması kabul edilemez. Kore,
Kıbrıs, güneydoğu veya 15 Temmuz fark etmez, hepsinde de
aynı değerde mücadele gösterilmiş; vatana, millete,
bayrağa, cumhuriyete sahip çıkılmış,
vatandaşlarımız ama sivil, ama asker, polis, bu uğurda
şehit düşmüş veya gazi olmuşlardır. Bu sebeple, uygulamalarda
yapılan düzeltmeler yerinde olmuş, haksızlıkların
önüne geçilmesi bizim nazarımızda da olumlu
karşılanmıştır.
En son çıkarılan torba yasada bir husus
var ki hizmetli statüsünde çalışan gazilerimiz memur statüsüne
alındı. Bu güzel bir uygulama. Biz bunu Komisyonda Milliyetçi Hareket
Partisi olarak da desteklemiştik ancak bizim bir önerimiz daha vardı
ki şehit yakınları ve gazi çocukları için de bu hakkın
tanınmasını istedik. Maalesef kabul edilmedi, bu da dikkate
alınmalıydı diyoruz.
Kore ve Kıbrıs gazilerimizin
yıllardır çözüm bekleyen sorunları var. Muharip gazilerimize
şeref aylığı ödenmesinde aylık bağlanma gerekçesi
olan vatana hizmet kriteri dışında bir kriterin esas
alınması suretiyle, şeref kriterinin
farklılaştırılması kabul edilemez. Muharip gazilerin
gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine aynı
tutarda şeref aylığı bağlanmalıdır. Muharip
gazilerimizin çoğuna devlet ödünç madalyası maalesef
verilememiş, verilmemiş. Ayrıca, muharip gaziler faizsiz konut
kredisinden ve diğer bazı haklardan da yararlanamıyorlar. Evli
olan şehidin ailesine yine TOKİ’den konut sahibi olması
hakkı verilirken -yine benzer bir sorun burada da var- onu yetiştiren
anne babasına bu hak tanınmıyor mesela. Bu imkân evli olan
şehitlerin anne ve babasına da tanınmalıdır. Ordu ve
polis vazife malulü gazilerimizin mağduriyetlerinin de tabii ki bunun
ardından dikkate alınması gerekiyor.
2013 yılında vazife malullerinin
aylıklarında iyileştirme yapılarak yüzde 25 zam
verilmiştir ancak rütbeli ordu ve polis vazife malulleri maalesef bu
artıştan yararlanamamıştır. Yine, ordu ve polis vazife
malulleri de yüzde 25 maaş artışından
yararlandırılmalı ve çalışmaya
başladıklarında aylıkları kesilmemelidir. Terörle
mücadelede de malul sayılmayacak derecede yaralanan ve malul sayılmayan
gazilerimiz maalesef hiçbir haktan yararlanamamakta, özellikle de kendilerine
gazilik unvanının verilmemesi kendilerini çok üzmekte. Terör
mağdurlarına yüzde 40 engellilik oranıyla aylık
bağlanırken yüzde 40’ın üzerinde engellilik oranı olan ama
malul sayılmadığı için aylık bağlanamayan
gazilerimiz bulunmakta. Sağlık sorunları devam eden bu
arkadaşlarımızın katılım payı muafiyeti bile
yok. Terörle mücadelede büyük kahramanlık gösteren malul sayılmayan
gazilerimizin öncelikle onurla taşıyabileceği madalyalarının
kendilerine verilmesi gerekiyor ve gazilik unvanının verilmesi gerekiyor.
Kimseye muhtaç olmadan hayatlarını devam ettirebilmeleri için
öncelikle iş hakkı tanınmalı, serbest seyahat kartı ve
faizsiz konut kredisi hakkı verilmeli, özellikle de sağlık
hizmetlerinde katılım payı muafiyeti
tanınmalıdır.
Kadınlarla ilgili söylenecek aslında çok
söz var. Öncelikle, üzülerek belirtmeliyim ki KEFEK’te
yaptığımız çalışmalara rağmen bu yıl da
hazırlanan bütçede cinsiyete duyarlı bir bütçeleme hiçbir
bakanlık tarafından yapılmamış. Bakanlıklar
bütçenin kadınlar ve erkekler için eşit, cinsiyet açısından
da tarafsız olduğunu iddia edebilirler tabii ki ama böyle davranmak,
böyle bir yaklaşım kadın ve erkekler arasındaki
eşitsizlikleri göz ardı etmiş olur. Bu konuda da Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının takipçisi olması
gerektiği kanaatindeyiz.
Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığınız konuşmada, 2016-2020
yıllarını da kapsayan eylem planında kadına yönelik
şiddetle ilgili etkin mücadele vereceğinize dair bilgi vermiştiniz.
Niyet olarak kararlı ve azimli olduğunuzdan hiç şüphemiz yok
ancak üretilen politikalar yetersiz ve kifayetsiz kalıyor olmalı ki
kadına yönelik şiddetin olmadığı bir tek gün
yaşamıyoruz. Son on beş yılda kadına yönelik
şiddet yüzde 140 arttı. Ben burada rakamları vermeyeyim,
rakamları zaten hepimiz biliyoruz, çok üzücü. Komisyon
çalışmaları için ziyaret ettiğimiz iller vardı,
illerde bürokratlar kadınların sığındıkları
konukevlerinden ve burada verilen bazı eğitimlerden bahsettiler; işte,
aile içi iletişim, roller, etkileşim veya uyumla ilgili. Çok güzel,
verilsin, bunlar değerli eğitimler ama bu eğitimlerin
kadınlardan önce kadınları oraya sığınmak zorunda
bırakan erkeklere verilmesi gerekiyor bence. Bu konuda yapılan
çalışmaları ben pek göremedim raporlarınızda.
Kadınlar bu eğitimlere açık, her şekilde alıyorlar da
önemli olan erkeklere ulaşmak, bu eğitimden
yararlanmalarını sağlamak. Kadına şiddet uygulayan
erkeklere verilen cezaların yetersizliği veya salıvermeler
şiddeti artırıyor, buna dikkat etmek lazım. Ayrıca
erkeğe de kadına verildiği gibi psikososyal destek verilmeli.
Nihayetinde kadına şiddet uyguladığında bir
şekilde o da bu yaşamında bu mağduriyeti farklı
şekillerde yaşayacaktır. Stres yönetimi ve öfke denetimi, bunlar
çok önemli konular.
Çocuklarla ilgili olarak, çocukların
korunması bizim en hassas olduğumuz nokta ama ne yazık ki
kadına yönelik şiddetin arttığı bu dönemde çocuklara
yönelik istismarın da arttığını görüyoruz. Tabii ki
buna sebep olan… Son dönemde gerçekten istismarda bir artış var, bunu
kabul etmek lazım ama bu konuya bir başka pencereden daha bakmak
gerekiyor. Buradaki artan miktarda bir etken daha var; artık,
kadınlar da çocuklar da susmamaları gerektiğini, yardım
istemeleri gerektiğini yavaş yavaş öğreniyorlar bence.
Aslında burada bizim dikkat etmemiz gereken, arkasından çıkacak
çirkinlerden ürkmeden çalıyı tepmeye devam etmek çünkü yardım
almak isteyen ama bunu nasıl isteyeceğini bilmeyen çok sayıda
çocuk ve kadın mevcut.
Risk haritalarının oluşturulması
önemli. Okullarda ve çocukların bulunduğu her kurumda
uzmanların, ruh sağlığı uzmanlarının
görevlendirilmesi çok önemli.
Yine, başka bir tehdit madde
bağımlılığı. Son altı yılda 17 kat
arttı, 10 yaşa kadar düştü ilk madde kullanımı.
Bununla ilgili de etkin mücadele yapılması gerekiyor.
Yine, okullaşmayla ilgili Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir oran verdiniz, dediniz ki: “Ülkemizde kız çocukları
için ortaöğretim kademesinde net okullaşma oranı 2002-2003
öğretim yılında yüzde 45,2 iken, 2016-2017’de yüzde 82,4’e
yükseldi.” Güzel, başarı ne kadar artarsa biz o kadar mutlu oluruz
çünkü o kadar çok çocuk eğitime katılmış demektir ama bu
ilk hedef, asıl hedef çocukların okula devam edebiliyor olması.
Millî Eğitim Bakanlığının
2013’te sunduğu bir rapor var. 174.625 öğrenci ilköğretim
kurumlarını terk etmiş, 2014 yılında da bu 234.932
olmuş. Millî Eğitim Bakanlığı bir daha bir istatistik
vermedi, bu çocukların cinsiyetlerinin ne olduğunu, kaçta kaç
olduğunu belirtmedi. Bunu da zaten internetten kaldırdı ama
arkasından 2014-2015’te Eğitim Reformu Girişimi bir anket
istatistik açıkladı. Bu da Türkiye’de yüzde 38 oranında
öğrencinin eğitimi terk ettiğiyle ilgili, terk edenlerin yüzde
39,9’unun da kız olduğu. Bu çocuklara ne oldu? Bu çocuklar
çalışmaya mı zorlandı, evlenmeye mi zorlandı,
eğitim hakları neden gasbedildi? Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bu sorunu görüp peşine düştü mü,
araştırdı mı, merak ediyoruz.
Yine başka bir sorun, 18 yaşından
önce evlendirilen çocuklar. TÜİK bir istatistik yapıyor ama bu
istatistiği 16-17 yaş resmî evliliklere göre yapıyor ama biz
biliyoruz ki çocuk yaşta evlendirilenlerin evlenme şekli resmî
olmayan şekilde. Bunun da araştırılması gerekiyor.
TÜİK rakamları sizi aldatmasın. Eğer gerçek rakamı
görmek istiyorsanız Sağlık Bakanlığının
doğum yapan anne yaş oranlarına bakmak lazım. Maalesef
15-19 yaş arasında doğum yapan annelerin oranı yüzde 5. Bu
da ne kadar ciddi bir rakam olduğunu gösteriyor. 15 yaşında bir
çocuğun anne olabilmesi için herhâlde 13 yaşında falan
evlendirilmiş olması gerekiyor. Yine, bazı illerimizde bu oran
yüzde 9’a kadar yükseliyor, bunları da gördük. Küçük yaşta, yasal
olmayan yollarla evlendirilmiş çocukların, şöyle bir neler
yapıldığına baktığımızda, bu çocuklar,
bir şekilde doğum sırasında geldiğinde, çocuk
doğururken fark ediliyor, eşine ceza veriliyor veya annesi,
babasına ceza verilenler var ama bir şey benim dikkatimi çekti: Peki,
neden bugüne kadar, bu birlikteliğe sebep olmuş, dinî nikâh yoluyla
küçük yaşta kızları evlendiren bir tek kişi bile ceza
almamış? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konu
üzerinde çalışıyor mu, onu da merak ediyorum.
ASDEP Projesi, aileyle ilgili olarak güzel bir
proje. 61’inci Hükûmet, 65’inci Hükûmet, bütün bu sıralarda
bahsedilmiş ama tamamen uygulamaya geçirilememiş. Bu projenin tamamen
uygulamaya geçmesi, başta toplum ruh sağlığının
korunması, şiddetin, bağımlılığın ve
istismarların önüne geçilmesi açısından çok önemli. Zira bir
yandan işsizlik, yoksulluk, bir yandan karmaşık, girift
ilişkiler, değişen dünya ve aynı zamanda zayıflayan
sosyal destek ağları bireyleri iyice sıkıntıya
sokuyor. Ki son yıllarda baktığımızda, Türkiye’de
antidepresan kullanımı dokuz yılda yüzde 160 artmış
durumda. Her 10 kişiden biri antidepresan kullanıyor ve daha da
kötüsü antipsikotik kullananların sayısı da çok fazla
artmış. İntihar oranları artıyor. İnsanlar
kendilerine uzanacak yardım eli bekliyor. Bu yardımın devlet
eliyle sunulması çok önemli ve profesyonellerce verilmesi gerekiyor, bu da
çok önemli bir husus. Yine, artan boşanma oranlarını da dikkate
aldığımızda aile danışmanlığının
ve boşanma danışmanlığının önemini de bir
kez daha hatırlatmak istiyorum.
Engellilerimizle ilgili, en çok sosyal
dışlanmaya maruz kalan grup olması sebebiyle hassasiyetimizin
yüksek olması lazım. Türkiye’deki engellilerin belirlenmesiyle ilgili
olarak en son çalışma 2002 yılında yapılmış,
başka yok. On beş yıllık süre içinde sadece 2010
yılında veri tabanındaki engelli
vatandaşlarımızın sorun ve beklentileri
çalışması yapılmış. Bu konuda ciddi bir
çalışma yapılması gerekiyor. Yine, engellilere yönelik
istihdam politikaları büyük ölçüde kota tekniğine dayanıyor.
Kamu kurumlarının çalıştırmak zorunda olduğu
engelli kontenjanı oranı yüzde 3. Bu, başka ülkelerde yüzde 5.
Türkiye’de de yüzde 5 oranına çıkartılması, istihdam
alanının engellilerimiz için genişletilmesi gerekiyor.
Engelli ve yaşlı aylığı
için birlikte yaşadıkları hanedeki bireylerin de yoksul
olması şartı aranıyor. Bakıma ihtiyacı olan
engellinin evde bakımı için aileye ödenen destek nedeniyle engelli
aylıkları kesilmektedir. Ailesinin geliri esas alınarak “Muhtaç
değilsin.” diye aylığı kesilen engelliler yasal olarak
muhtaç olmasalar da bu defa ne oluyor? Ailelerine muhtaç hâle düşüyorlar.
Yaşanan mağduriyetin giderilmesi için, engellilerin
muhtaçlığının belirlenmesinde hane başına
düşen gelir uygulamasından vazgeçilip kendi gelirinin esas
alınmasına yönelik düzenleme yapılmalı, engellilerin
yaşadığı mağduriyet giderilmelidir.
Ülkemizde engelliler kendi aralarında eşit
fırsatlara da sahip değil. Engellilerin malul sayılması ve
maluliyet aylığı bağlanması konusunda farklı
uygulamalar bulunmakta. Engellilerin eşit fırsata sahip olabilmeleri
kapsamında, doğuştan ya da sigortalılıktan önce
engelli olanların da 5510 sayılı Kanun’un malul sayılma ve
maluliyet aylığı bağlanmasıyla ilgili hükümlerinden
yararlandırılması gerekmekte.
Yaşlılarımız için söyleyebileceğimiz
bence en önemli şeylerden biri onlara ciddi anlamda hassas
davranmamız gerekiyor. Onların otel gibi, yatılı okul gibi,
bugün kapattığımız çocuk yetiştirme yurtlarına
benzeyen ortamlarda yaşamlarının devam ettirilmesi yerine -yine
sevgievlerine benzeyen çocuklar için açtığımız- kendilerine
uygun yapılarda, en iyi koşullarda yaşamlarının devam
ettirilmesinin sağlanması da önemli bence.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı ek ders
karşılığı çalışan meslek
elemanlarının haklarıyla ilgili de sorun var. Bu
arkadaşlarımız haklarını alamamakta. Aynı
işi yapıp kadrolu çalışanların yarısı kadar
maaş alan ve ek ders karşılığı çalışan
personel aynı zamanda yıllık izin, hastalık izni,
doğum izni, süt izni ve tazminat hakları olmadığı için
taşeron yasasına dâhil edilmek istiyor. Unutmamamız gerekiyor ki
emek ve çalışmada ayrımcılık olmamalıdır;
Anayasa’ya aykırıdır bu durum, aynı zamanda kul hakkı
yemektir.
Ben, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı çalışmaları dışında
burada Aydın milletvekili olarak hazır Enerji Bakanımız da
buradayken bir konuyu daha dikkate sunmak istiyorum, kendisi de burada.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi,
Aydın’da jeotermal enerjilerle ilgili yaşadığımız
ciddi bir sorun var. Jeotermal enerji bizim de bildiğimiz gibi
yenilenebilir bir enerji ancak Aydın’da öyle bir noktaya geldi ki
Aydınlıların doğal olarak büyük bir tepkisini kazanmakta bu
santraller. Neden? Çünkü 5 megavata kadar elektrik üreten tesislerin
kuruluşunda ÇED raporu aranmıyor. ÇED raporu aranmayınca bugüne
kadar Aydın’da olanı ben size ifade edeyim: Birinci derecede
tarım bölgelerine, evlere yakın yerlere, Menderes Nehri’ne yakın
yere ve yine Magnesia Antik Kenti’nin sınırlarının içine
dahi kuyular kazıldı. Bu kuyuların kazılmasıyla
birlikte ilk başta atık suları dışarıya
atılıyor. Bu tesislerin çok üzülerek söylüyorum ki belli bir
kısmı etik kurallarla çalışmıyor, reenjeksiyon
kurallarına uymuyor, buharı reenjekte etmek yerine gecenin belli bir
saatlerinde havaya salıyor. Tarım il müdürlüğünün
yaptığı çalışma var, ADÜ’nün yaptığı
çalışma var. Bu çalışmalarda özellikle santral
etrafındaki toprakta, ağaçlarda ve ürünlerde bor tespit edilmiş
durumda. Bu da Aydınlıları ciddi şekilde kaygılandırıyor
çünkü sağlık sorunları arttıkça Aydınlılar, bunun
jeotermal enerjiden kaynaklandığını haklı olarak
düşünerek tepki gösteriyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) – Bir dakika daha rica
edebilir miyim?
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Depboylu.
Buyurun.
DENİZ DEPBOYLU (Devamla) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, biz özellikle bu sorunun üzerinde
durulmasını istiyoruz. Öncelikle ÇED raporu aranmamasının
mantığını anlayamıyoruz, ÇED raporunun aranması
gerektiğini düşünüyoruz. O kadar çok sayıda kuyu
açılıyor ki bu kuyuların bu kadar çok sayıda
açılması normal midir? Dünyanın en iyi incirini yetiştiren
Aydın’da incire verebileceği zararın hesaplanması
yapılmış mıdır? Çünkü incir üretiminde belli bir nem
oranı gerekiyor.
Yine, doğaya verdiği zararın, havaya,
karaya, toprağa, insana, canlıya verdiği zararın
araştırılması açısından belli bilimsel
çalışmaların yapılması gerektiğine
inanıyoruz. ÇED raporunun alınması gerektiğine
inanıyoruz. Denetimlerinin en iyi şekilde yapılması
gerektiğini düşünüyoruz ve bu konuyla ilgili aslında bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin önerge de
sunmuştuk; Adalet ve Kalkınma Partisindeki Aydın milletvekili
arkadaşlarımızın da aynı görüşte olduğunu
biliyorum. Bu konuyla ilgili de özel hassasiyetinizi rica ediyorum. Temiz
enerjiye karşı değiliz ama uygun yapılması yolunda
talebimiz var.
Teşekkür ediyorum, saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Depboylu.
Şimdi söz sırası, Antalya
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Günal’a aittir.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bugün Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
bütçesi üzerinde bazı tespitlerimi ve onunla ilgili bazı konularda
sizlerle görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, Bakanlığın adı Gümrük
ve Ticaret. Tabii bunu, Sayın Tüfenkci gelmeden, öncesinde de söylüyoruz
ama “ticaret” deyince İngilizcesine de baktığınız
zaman hep dış ticaret anlaşılıyor. Tabii bizde bu iç
ticaret oluyor. Tabii “gümrük”ün iç ticaretin yanında işi ne diye
arada takılıyoruz, hâlâ aynı şey devam ediyor.
Dün, Hazine, SPK, BDDK bütçelerinde konuşurken
ekonomi kurumları arasındaki koordinasyonun, bakanlıkların
koordinasyonunun önemli olduğunu, alınan önlemlerin
uygulanmasında ve başarıda önemli olduğunu
söylemiştim. O kaldığımız yerden Gümrük ve Ticaret
Bakanlığıyla ilgili olarak da devam etmemiz gerekiyor çünkü…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Adını ne yapalım?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Önerimiz var Haydar Bey,
sana MHP’nin bu konudaki önerilerini ayrıntılı söyleyeyim,
birazdan da söyleyeceğim de biraz uzun. Onun için ben esasa gireyim
müsaade ederseniz.
Buradaki söylemek istediğim şu: Birçok
bakanlık farklı şekillerde bölündüğü için o günün
konjonktürüne uygun bir şekilde bölündü. Bu fonksiyonları ifa ederken
de birtakım aksaklıklar yaşanıyor. Bunu niye söylüyorum?
Şimdi, yeniden burada konuştuğumuz kalkınma planı
sonrası öncelikli dönüşüm programları açıklandı. Ben
de tabii doğal olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
üzerine düşen sorumlulukları nedir, ithalata
bağımlılığın azaltılması, yurt içi
tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi gibi
her bakanlığa sorumluluk üstlenmesi için biliyorsunuz görevler
verilmişti, acaba nedir, performans raporlarında durum neydi, sonucu
ne oldu, kriterleri neydi diye Bakanlığın biraz web sitesini
karıştırdım, yayınlarını
karıştırdım. O arada birtakım yetki
karışıklıklarını yeniden gördüğüm için
baştan bunu dikkate getirmek istedim değerli arkadaşlar. Niye
öyle söylüyorum? Çünkü birçok bakanlık olunca bakıyorum ki bir
dönüşüm programıyla ilgili aslında iki üç
bakanlığın yapması gereken şey sekiz on tane ayrı
bakanlığın görev tanımına girmiş. Takibi
nasıl olacak, ne yapacak; sürekli olarak plan, program
uğraşıp duruyoruz. Yirmi beş tane öncelikli dönüşüm
alanı belirledik. Bugün onlardan bir iki tanesi hassaten bu
Bakanlığımızla da daha yakından ilgili, birçok kesişenler
var.
Şunu söylüyorum özetle: Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu bakanlıkların ayrı ayrı, böyle kişiye göre,
birtakım fonksiyonlara göre ayrılmasını değil,
gümrüğün dış ticaretin olduğu bakanlıkta olması
lazım diye düşünüyoruz. Bakanlığın adı Ekonomi,
orada dış ticaret var. Yeniden
bu vesileyle dün söylemiş olduğum kurumsal reformlar
yapılırken, yapısal reformlar yapılırken bunların
dikkate alınması için söylüyorum. Biz, tek bir Ekonomi
Bakanlığı öngörüyoruz. Bununla beraber de sanayi ve ticaretin de
-iç ticaret, dış ticaret bir arada- beraber olması gerektiğini
öneriyoruz. Geçmişten bugüne de seçim beyannamelerimizde bu
açıklamalar var.
Şimdi bu kapsamda ithalata olan
bağımlığın artırılması ve bu yurt içi
tasarrufların artırılmasıyla ilgili şeylere
baktık. Bunlarla ilgili de çok fazla doyurucu bilgi bulamadım. Yani
performans raporlarında birtakım rakamlar var ama Sayın Bakan o
konularda da bize biraz daha bilgi verebilirse memnun oluruz. Artı yine bu
görevlerin arasında olan tüketicinin bilinçlendirilmesi, tasarrufların
artırılmasıyla ilgili kısımda Bakanlığa
düşen görevler var. Ben bu konuda da küçük bir uyarı yapmak
istiyorum. Sürekli olarak televizyonları seyrediyoruz Sayın
Bakanım. Yani öyle reklamlar geliyor ki gidip hemen bir ev
alasınız geliyor. Şimdi bir tasarıdan bahsediyor, henüz
ortada proje var, hiçbir şey yok, orada birtakım olmuş
bitmiş şeyler gösteriliyor. Hem siz bir taraftan “Tüketiciyi
bilinçlendirelim, yanıltıcı reklam olmasın, RTÜK’le iş
birliği yapalım.” diye bir sürü madde koymuşsunuz. Ben sabah
yine kahvaltı ederken baktım, o reklamlara bakınca sanki her
şey bitmiş gibi. Ama sonra bakıyorum henüz daha proje ortada,
başka bir şey yok, satışa başlamışlar. Daha
önce bunlarla ilgili düzenlemeler yapmıştık sizlerin de
komisyona getirdiği önerilerle. Ama bunların uygulaması
nasıl oluyor? Şu anda gördüğümüz biraz daha sanki bunlara çok
dikkat edilmiyor gibi. Hem Rekabet Kurumunun hem de Bakanlığın
bu konuda biraz daha inisiyatif alması gerekir gibi geliyor bana. Bu
konuda özellikle bazı çalışmaların yapılması
gerektiğini düşünüyorum. Hassaten de en çok bu konut, inşaat
alanındaki reklamlar sürekli olarak televizyon reklamlarının çok
büyük bir kısmını oluşturuyor. Niye onu söylüyorum?
Aşırı derecede -dün de konuştuk- inşaat sektörüne
bağımlıyız ve stokta da acayip bir şişme var.
Yarın Türkiye’nin farklı bir şekilde Türk usulü bir Mortgage
kriziyle -ben öyle tabir ediyorum konut kredileri olduğu için bizde-
karşılaşmaması için bu konuda hem tüketicinin
bilinçlendirilmesi hem finans kurumlarının ve Rekabet Kurumunun bu
konuda önlem alması, gerekli uyarıları yapması gerekir diye
düşünüyorum. O nedenle bu hususun bir kez daha altını çizmek
istedim.
Değerli arkadaşlar, tabii bunlarla ilgili
de dediğim gibi tek tek baktım, güzel güzel şeyler var
Sayın Bakanım. Yani program izleme rapor taslakları var,
onları çok güzel buldum ama yıllık faaliyet raporunun
dışında -şimdi Kalkınma Bakanlığına da
buradan söylemiş olalım, oradan da arkadaşlar var- bu
dönüşüm programlarının hangisi hangi aşamada, ne oldu
koordinatör bakanlık söylüyor ama bu vesileyle sizinle ilgili
olanları da duyabilirsek memnun olacağız. İnşallah
sonuçlarla ilgili de bize böyle güzel tablolar sunulur diyelim.
Bu vesileyle, hakikaten Bakanlığın
takdir ettiğim bir şeyini de söyleyeyim: Dış ticaretle
ilgili, ticaretle ilgili veriler, gerçekten -başka şeyler ararken
buldum çünkü bazen dağılımlarını ülke bazında,
ihracat, ithalat, gruplar bazında, mal bazında arıyoruz bir
yeknesaklık hepsinde bulamıyoruz- onlarla ilgili güzel şeyler
gördük. Ama yine performans kriterleri arasında olan ESBİS’le ilgili,
esnafın açılışı, kapanışı, siciliyle
ilgili birtakım şeyler değişik yerlerde değişik
şekillerde yer alabiliyor; TESK’te ayrı, Bakanlıkta ayrı,
TOBB’un verdiği şeyler ayrı geliyor. Farklı farklı
baktığımız zaman hem şirketlerle ilgili hem de esnafla
ilgili birtakım verilerin biraz daha elden geçirilmesi gerekir gibi
geliyor bana. Bu koordinasyonla ilgili de zannediyorum burada görevler
vardı, onlara da biraz dikkat etmemiz lazım.
Tabii, adıyla ilgili ve yapısıyla
ilgili söyledik ama adında “gümrük” var. Her seferinde
konuştuğumuz gümrük birliği meselesi burada yeniden gündeme
geliyor.
Değerli arkadaşlar, biz tabii ki zaman
zaman, hem Dışişleri Bakanlığı hem Avrupa
Birliği Bakanlığı bütçesi geldiği zaman
yıllardır konuşuyoruz. Şu anda Avrupa Birliği ile
geldiğimiz nokta… Gümrük birliğiyle ilgili son
tartışmaları hep beraber izledik hatta “Biz bu gümrük
birliğini güncellemeyiz.” diye ara sıra bazı siyasiler
konuşuyor ama bizim aleyhimize artık işleyen bir süreç var
Sayın Bakanım. Yani geçmişte evet, teknoloji transferi olsun,
rekabetle ilgili birtakım hususlar olsun belli sektörlerde oralardan bilgi
transferi, teknoloji transferi olsun lehimize olan süreçler vardı.
Şimdi baktığımız zaman, üçüncü ülkeler açısından
birtakım diğer anlaşmalarla ilgili aleyhimize olan hususlar var.
Bunun öncelikle gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle
bazı ülkelerle yaptığımız ticari anlaşmalar
açısından gümrük birliği artık aleyhimize doğru dönmeye
başlamış. Avrupa Birliğiyle ilgili
yaptığımız görüşmelere bakınca da maalesef
müzakere sürecinin tıkandığını görüyoruz. Yani, ortaya
konulan maddelerin birkaç tanesi açıldı, onlar da öyle kaldı;
seçim sürecindeki, Avrupa’da yaşanan seçimler nedeniyle de yaşanan
birtakım tartışmalar sonucunda akamete uğradı. Bunu, oturup,
yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor; yani, nereye gidecek, ne olacak, bunun
faydası ne, zararı ne? Çünkü, ucube bir şekilde, üye olmadan
gümrük birliği imzalayan tek ülke biziz; yani, tam üye olmadan
anlaşmayı imzalamış olan biz varız. Tamam, o zaman
belki “Gerekliydi.” dedik, baktık ama hâlâ, üyelik süreci akamete
uğramış durumda, ne olacağı belli değil. Benim
hep -arkadaşlarım biliyor- tabirim: 1963 senesinden beri bir türlü
evliliğe gitmeyen, uzatmalı bir nişanlılık diyorum;
hâlâ olmadı. Gidiyoruz, geliyoruz, bir bahane çıkarıyorlar;
gidiyoruz, geliyoruz, başka bir şeyler çıkıyor. Artık
siyasi olmanın ötesinde, başka kriterler de çıkıyor. O
nedenle, bu hususun gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Türkiye’nin aleyhine olan konularda birtakım çalışmaların
yapılması ve bu revizyona zorlanması, olmuyorsa da bir noktadan
sonra nişan yüzüğünün atılması gerekiyor diye söylüyorum.
Tabii, bunu söylerken, öbür taraftan, yine,
aslında dün Türk Cumhuriyetleriyle, Türk devletleriyle, İslam
ülkeleriyle yapmış olduğumuz İslam İşbirliği
Teşkilatının toplantısı vardı; orada İSEDAK
bünyesinde yapılan çalışmalar var, tercihli ticaret
anlaşmaları var ama özellikle Türk Cumhuriyetleriyle
yapacağımız birtakım şeylerde de bunu gözden geçirmek
gerekir diye daha önce sayın bakanlara öneri getirmiştik. Şimdi,
tekraren, yine söylüyorum: Yani, burada eğer bir gümrük birliği,
alternatif bir şey olacaksa Türk devletleri arasında bir gümrük
birliği için çalışılması gerektiğini defalarca
dile getirdik.
Değerli arkadaşlar, dün burada sizlerle
konuşurken, partimizin kurucusu merhum Alparslan Türkeş’in 100’üncü
doğum yılı nedeniyle bazı sözlerinden bahsetmiştim,
ekonomi politikalarına ilişkin. Kendisi bu konuda da
vaktizamanında, Türkçülük, Turancılık davası 1944
yılında başladığı zaman hâkimin
karşısında o uyarıları yapmıştı, Türk
dünyasıyla ilgili. Bugün yeniden onu anarken onun şu sözlerini
sizlerle yeniden paylaşmak istiyorum, tabii konjonktür
değişince, İkinci Dünya Savaşı sırasında
böyle bir tutuklama dalgası Türkçülerle ilgili başlayınca
Türkeş de o şekliyle davaya çıkarılmış ve diyor
ki burada: “Diğer sanıklar gibi bana da vatan hainliği isnat
edilmiştir, bunu şiddetle reddederim. Ben yeryüzünde her şeyden
çok milletimi ve vatanımı severim.” Ve 1990’lı yıllara
ışık tutarcasına Sovyetler Birliği’nin
dağılabileceğini, Turancılık hareketlerinin de
hızlanabileceğini, Rus ve İngiliz işgali altındaki
Türk topraklarının esaretten kurtulabileceğini şöyle
söylüyor: “Efendim, mesela 1917’de olduğu gibi, 1965’te veya 1989’da
Rusya’da bir ihtilal zuhur edebilir. O zamana kadar Türkiye harp endüstrisi
bakımından da ilim ve irfan bakımından da ilerlemiş
bulunur ve Türkiye müzaheretiyle bu birliğe doğru yürünebilir.
İşte, bu, bir fırsattır.” Ta o günden yapmış
olduğu öngörü 1991’e geldiğimizde gerçekleşmiş oldu.
Aynı konuda 1933 yılında Mustafa
Kemal Atatürk’ün yapmış olduğu uyarı vardı
değerli arkadaşlarım: “Ta o zamandan bugün Sovyetler
Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir, bu dostluğa ihtiyacımız
vardır fakat yarın ne olacağını bugünden kestiremeyiz.
Tıpkı Osmanlı gibi Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir,
ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler
avuçlarından kaçabilirler, dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.
İşte, o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim
orada dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır, onlara
sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız
o günü susup beklemek değildir, hazırlanmak lazımdır.
Nasıl hazırlanılır? Manevi köprüleri sağlam tutarak.
Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür yani köklerimize
inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz.
Onların bize yakınlaşmasını beklemeyelim, biz onlara
yakınlaşalım.” diyor.
Bugün biz de bu şartlarda diyoruz ki: 1933
yılında Atatürk’ün, 1944 yılında merhum Türkeş’in
söylemiş olduğu öngörüler gerçek çıktı ama biz onların
söylediği gibi hazırlanmadığımız için bugün hâlâ
o sıkıntıları yaşıyoruz. Bu konuda da yeniden,
değerli arkadaşlar, Türk birliğini gerçekleştirmek üzere,
onların ideallerini gerçekleştirmek üzere bir taraftan bu
söylemiş olduğum Türk Cumhuriyetleri arasında bir gümrük
birliği üzerinden Türk ekonomik topluluğunun
altyapısını oluştururken, öbür taraftan da bütün mevcut
birlik ve kuruluşlarla ilişkilerini devam ettirmelidir diye
düşünüyorum. Tabii, o zaman da söylendiği gibi, bizim millî
menfaatlerimiz çerçevesinde çok yönlü bir dış politika izlememiz
gerekiyor. Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri, Avrasya, Şanghay
İşbirliği Örgütü, Rusya, Çin herkes bunları konuşuyor.
Bunların hiçbirisi birbirine alternatif veya birbirini engelleyen
kuruluşlar değil. Türkiye bunların ortasında kendi millî
çıkarları doğrultusunda millî bir dış politika izlemek
zorundadır. Ve bu kapsamda, burada da ifade ettiğimiz gibi, millî bir
dış politika izler, buradaki ekonomik entegrasyonu sağlayacak
şekilde bu yeni modelleri eğer uygulayabilirsek Türk devletleri
arasında bu iş birliğini geliştirme şansımız
olur. Bunun için de öncelikle daha önce de bahsetmiş olduğum tüm Türk
Cumhuriyetlerinin de üye olduğu, ilave olarak Afganistan, Pakistan,
Tacikistan, İran’ın da üye olduğu Ekonomik
İşbirliği Teşkilatının etkin bir şekilde
çalıştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı da burada, onun da bu
kapsamda… İran’da şu anda merkezi bulunuyor ama İslam
İşbirliği Teşkilatı çok daha büyük bir teşkilat
olduğu için orada ortak kararları almak, birtakım ticaret
anlaşmalarını uygulamaya geçirmek daha çok zaman alıyor ve
kurumsal işleyiş biraz daha ağır oluyor. Onun için bu
kapsamda hem İran’la hem de diğer komşularımızı
rahatsız etmeden ama buradaki tercihli ticaret anlaşma sistemini
erken bir şekilde eğer uygulamaya geçirebilirsek buradan
başarıyla çıkarız ama bunu yaparken çok dikkatli olmak
lazım. Örneğin, Ecobank kuruldu İstanbul’da olmak üzere,
bazı kurumlar İran’da, bazıları bizde. Ama şimdi etkin
bir şekilde çalıştıramadığımız zaman
baştan ölü doğmuş oluyor. O kuruma gereken önemin, değerin
siyasi iktidar tarafından da verilmesi lazım, bir devlet
politikası olarak bunları önceliklendirmemiz lazım. Aksi
takdirde bunları yapma şansımız olmayacak. Neden öyle
söylüyorum? Dünyanın gittiği bu yeni süreçte çok kutuplu bir
uluslararası ilişkiler düzeni tesis ediliyor. Şu anda,
işte, az önce söyledim, önemli enerji, ulaştırma, altyapı
projelerini de içeren Çin’in inisiyatifiyle yeni İpek Yolu dediğimiz
kuşak projesi başlamış durumda. Türkiye de bunun geçiş
güzergâhlarında bulunuyor. Bütün bunları dikkate
aldığımız zaman, bu yeni dünya düzeninde, Türkiye'nin, kendi
bölgesinde güçlü bir ülke olarak, hep bahsettiğimiz 2023 lider ülke
vizyonunu gerçekleştirebilmesi için bu eksen içerisinde yer alması ve
çok yönlü bir dış politika uygulaması gerekiyor değerli
arkadaşlar. İşte, bunun için 21’inci yüzyılın
doğal kaynaklar ve enerjiye dayalı bu yeni jeopolitiğine uygun
olarak, ekonomik, kültürel, tarihî, askerî gücünün farkında olarak Türkiye
merkezli yeni stratejiler geliştirmek zorundayız. Bu
söylediğimiz uluslararası bütünleşme çabalarını da
bunun bir örneği olarak söylüyorum. İşte, bunu
gerçekleştirdiğimiz zaman Türkiye olarak Doğu ile Batı
arasında veya Avrupa ile Asya arasında basit bir köprü değil,
aslında bir sentez olan, tarihin derinliklerinden süzülüp gelen ve
Osmanlı’da zirvesini bulan, yıllarca, yüzyıllarca dünyaya nizam
vermiş köklü bir devlet geleneğinin temsilcisi olan Türkiye,
küreselleşmenin ve içinde yaşadığımız bu
değişim sürecinin dinamizmini arkasına alarak insani bir
küreselleşmenin sağlanmasında ve adil bir düzenin
kurulmasında önemli bir rol alabilecektir. İşte, o zaman Türkiye
merkezli bir medeniyet dediğimiz yeni bir süreçte insanlığa,
dünya barışına, öncelikle Türk ve İslam ülkelerine
katkıda bulunabilecek bir başarıyı yakalamış
olacağız. Bunu yakaladığımız zaman da hani
medeniyetler çatışması üzerine dünyanın gidişini
kurgulayan Huntington’ın söylediği medeniyetler
çatışmasındaki Doğu ve Batı çatışması
değil, o zaman ortak kültüre sahip olarak, Türkiye’yle beraber ortak
kültüre sahip olan Türk Cumhuriyetleri ve orada Budist diye
söylenen -dinler arası çatışmada- Çin’i veya Hinduizm’in
temsilcisi olan Hindistan’ı ve diğer kültürleri de dikkate alarak bir
çalışma yaptığımız zaman, işte, medeniyetler
çatışması tezinin yanlışlığını
Türkiye bu bölgede ortaya çıkararak önümüzdeki süreçte medeniyetler
uzlaşmasıyla dünya barışına katkıda
bulunabileceğini ortaya koymuş olacaktır.
Eğer uzun
vadeli millî bir strateji izlersek -az önce söylemiş olduğum
başta Türk Cumhuriyetleri ve İslam ülkeleri eksenli olarak- bu
kapsamda da bölgemizde barışı tesis edecek bir
yaklaşım içerisinde olabilirsek bütün bu entegrasyon
sağlandıktan sonra bu bölgede öncelikle 2023’te hemen -bazı
hedeflerin gerisinde olsak da- bölgesel bir lider olma idealimize,
sonrasında da 2053’te Türkiye’nin süper güç olmasını fethin
600’üncü yıl dönümünde sağlayabilecek bir çalışmanın
içerisinde olmalıyız. Bunun için de ivedilikle ekonomik ve sosyal
alandaki reformlarda uzlaşmamız ve bu konuda
çalışmamız gerekiyor, bunlara yoğunlaşmamız
gerekiyor. İnşallah, önümüzdeki süreçte, bütçeden sonra, öncelikle
uyum yasaları çıktıktan sonra bu ekonomik ve sosyal konulardaki
reformlarla ilgili çalışmaları da hızlandırır,
ülkemizin kaybettiği zamanı telafi ederek hak ettiği yeri
almasını hep birlikte sağlarız diyorum.
Bütçenin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şimdi söz
sırası İstanbul Milletvekilimiz İzzet Ulvi Yönter’e aittir.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Yönter,
süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA
İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; geçtiğimiz pazartesi gününden bu tarafa 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarı ile 2016 Yılı
Kesin Hesap Kanun Tasarısı’nı bu kutlu çatı altında
görüşüyor ve konuşuyoruz.
Bugün bütçe
sürecinin üçüncü turundayız. Bu kapsamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Ulusal Bor Araştırma
Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğünün bütçe ve kesin hesap görüşmeleri çerçevesinde parti
grubumuzu temsilen söz almış bulunuyorum.
Sözlerimin başında muhterem heyetinizi ve
ekranları başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığının bütçesi üzerine değerlendirmelerde
bulunacağım. Bu bütçe değerlendirmeme geçmeden önce, Millî Savunma
Bakanımızın burada olmasından da cesaret alarak, özellikle
ASTTASAK mağdurlarının, yani 12’nci dönem astsubay
kursiyerlerinin mağduriyetlerinin çözülmesiyle ilgili adımların
atılmasını istirham ediyoruz. Çünkü bu kardeşlerimiz
arasında suçu günahı olmayan kişiler var ve bunlar bir an önce
mesleklerini icra etmek istiyorlar.
İkincisi ise yine, sizi görmüşken uzman
çavuşlarımızın kadroya alınmalarıyla ilgili
gerekli tavır, mücadele ve inisiyatif alırsanız 80 bin
kişilik uzman camiasını, uzman çavuş camiasını
çok mutlu edeceksiniz. Aynı zamanda, milletimiz bu konudan çok mutlu
olmuş olacak. Sizden özellikle istirhamımız bu yönde Sayın
Bakanım. Çünkü millî enerjinin diri durması, dik tutulması lazım.
“Millî enerji” derken kastımız, mağdur olan tüm kardeşlerimizin
taleplerinin, ihtiyaçlarının karşılanmasından geçiyor.
Atanamayan öğretmen dersek, onların mutlaka taleplerinin çözülmesi
lazım. İşte, taşeron firmalarda çalışan
kardeşlerimizin elinden tutulması lazım. Böylelikle bu millî
enerji hak ettiği ve layık olduğu alana takdir edersiniz ki sevk
edilmiş olacak. Biz, Hükûmetimizden, sayın bakanlarımızdan
bu mağduriyetlerin çözülmesi hususunda istirham ediyoruz,
ricamızı ifade ediyoruz.
Bilindiği üzere, enerji, ekonomik ve sosyal
ilerlemeyi sağlayan, hayat kalitesini iyileştiren en önemli
faktördür. Nüfus ve demografik değişiklikler enerji talebinin
miktarını ve kompozisyonunu önemleyen önemli bir parametredir.
Değerli arkadaşlarım, enerji, öyle ki
bir devlet kuran, bir devlete yön veren, bir milletin kaderini belirleyen, bir
milletin jeopolitik havzasına aynı zamanda istikamet çizen önemli bir
değer. 7’nci yüzyılda Arabistan’da bir girişimci, Kureyş
Kabilesi’nden bir girişimci -ismi El Hücacül Behizi- bir maden bulur, bu
madenin ismi Babül Dehap’tır, bu madenden yaklaşık olarak 50
milyar dolarlık altın çıkarır ve sonraki yıllarda
İslam devleti Efendimiz’in açmış olduğu
çığır doğrultusunda, yol doğrultusunda kıtalara
ulaşır ve hak etmiş olduğu seviyeye gelir.
Burada enerjinin önemini ihmal etmek takdir edersiniz
ki mümkün değil. Dünya nüfusu şu anda sürekli artıyor, bunu
kabullenmemiz lazım. Ve hâlen 7 milyarı aşan nüfusun 2040
projeksiyonu kapsamında 9 milyara ulaşacağı
anlaşılıyor. Gelecek yıllarda, önümüzdeki süreçte Çin’in
toplam nüfusunu aşması beklenen Hindistan’ın 2040’ta 1,6
milyarlık bir nüfus seviyesine ulaşacağı da şimdiden
tahmin ediliyor. Dünya nüfusunun kentleşme oranı ise şu zaman
diliminde yüzde 55’lere yaklaşmışken, 2040’ta yüzde 63’lere
ulaşacağı öngörülüyor. Uzun dönemde, 2040 yılına kadar
ortalama yüzde 3,4 büyümesi beklenen dünya ekonomisi, nüfus
artışı, sanayileşme ve kentleşme, aynı zamanda
doğal kaynaklara ve enerjiye olan talebi de önemli ölçüde
artıracaktır. Bu aslında kaçınılmaz bir gerçektir.
Yapılan projeksiyon çalışmaları, mevcut enerji
politikalarının devamı hâlinde 2040 yılında dünya
enerji talebinin ortalama yıllık yüzde 1,4’lük artışla,
günümüze göre yüzde 43,5 daha fazla olacağına işaret etmektedir.
Ülkemizin de mesela, elektrik enerjisi talebi artış oranı son on
dört yılda yıllık ortalama yüzde 5,5 olarak
gerçekleşmiştir. Gün geçtikçe hem dünyada hem de ülkemizde enerjiye
olan talep, malumlarınız olacağı üzere, sürekli
tırmanış hâlindedir. Türkiye'nin kişi başı
elektrik tüketimi 2016 yılında 3.500 kilovatsaati geçmiş
durumdadır. Kişi başı elektrik tüketimi genel olarak
ülkelerin ekonomik gelişmişliği arttıkça, takdir
edeceğiniz üzere, artış göstermektedir. Bu, her yönüyle
doğal bir sonuçtur.
Dünyada kişi başına ortalama 3.060
kilovatsaat elektrik tüketilirken bu oran Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde 5.500
kilovatsaat seviyesine çıkmaktadır. Ülke bazlı
bakıldığında, Amerika Birleşik Devletleri’nde
kişi başı elektrik tüketimi 13 bin kilovatsaat, Japonya’da 7.750
kilovatsaat, Almanya’da 7.270 kilovatsaat, Çin'de ise 3.500 kilovatsaat
seviyesindedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz birincil enerji talebinin 2030 yılına kadar
2 kat artacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki yıllarda enerji
politikalarımızda köklü bir değişiklik yapmaz isek talep
artışının fosil yakıtlarla karşılanması
da kaçınılmaz olacak. Talep artışının fosil
yakıtlarla karşılanması ise yine tahmin edeceğiniz
üzere, ithalatımızın dolayısıyla cari açığımızın
daha da artmasına neden olacak. Bu sebeple, enerji
yatırımlarının önemi daha da artmaktadır.
Enerji yatırımlarımızın
yüzde 68,51’i termik santrali, yüzde 14,8’i rüzgâr enerjisi santrali, yüzde
10,92’si hidroelektrik santrali, yüzde 5,75’i biyokütle, atık
ısı, jeotermal ve yüzde 0,02’si ise güneş enerjisi santrallerinden
oluşmaktadır. Ülkemizin enerji yatırımlarına olan
ihtiyacı artmasına rağmen 2018 yılı bütçesinde
Türkiye'nin en büyük yatırımcı bakanlıklarından
sayılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2018
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’na
baktığımızda bütçeden alacağı pay -altını
çiziyorum, dikkatinizi çekiyorum- sadece binde 31’dir. Türkiye'nin 2018
yılı bütçe giderlerinin 762,8 milyar lira olarak
yansıdığı bütçe tasarısına göre Enerji
Bakanlığımızın gün geçtikçe artan ülkemizin enerji
ihtiyacını ve yapacağı yatırımları 2,3
milyar lirayla karşılamaya çalışılacağı
anlaşılmaktadır. Bu konuda Enerji Bakanımıza Allah
kolaylıklar versin diyorum çünkü zor bir iş.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın
Berat Albayrak Plan ve Bütçe Komisyonundaki Enerji Bakanlığı
bütçesi sunumunda “Kapsayıcı, bütüncül ve milletimizin sosyal
refahını yükseltme odaklı yaklaşımı esas almak
suretiyle bu yıl hepimizin malumu millî enerji ve maden politikası
stratejilerimiz belirlenmiş olup bu stratejileri üç ana sacayağı
üzerine inşa ettik. Birincisi enerji arz güvenliği, ikincisi
yerlileştirme, üçüncüsü de öngörülebilir piyasalar olacak şekilde
ifade ettik.” demiştir. Sayın Bakanın bu açıklamasıyla
gelinen nokta aslında ümit vericidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1
Kasım seçim beyannamemizde de enerji alanında yaşadığımız
sorunların çözümünde millî bir enerji politikası
oluşturulması gerektiğini ifade etmiştik. Sayın
Bakanın bu konuda güçlü vurgu yapması da Hükûmet adına
memnuniyet verici. Çünkü ülkemizin özellikle enerji arz güvenliği
açısından sorunlarının giderilmesi ve millî bir enerji
politikası için enerji ham maddelerinde dış
bağımlılığının azaltılması, bunun
için, kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede
değerlendirilmesine, enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke
çeşitliliğinin sağlanmasına, etkin bir talep yönetimiyle
enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde
gerçekleştirilmesine, çevreye dost ve duyarlı bir anlayışa,
gelişmiş atık kontrol ve bertarafına, havza ve kaynak
planlanmasına dayalı bir yaklaşıma, enerjinin çevre ve insan
sağlığına zarar vermeden üretilmesine, enerji
verimliliğinin üretimden tüketime bütün alanlarda güçlü ve
çeşitlendirilmiş finansal araçlarla desteklenmesine ülkemizin elbette
ve takdir edersiniz ki şiddetle ihtiyacı vardır.
Bu çerçevede, Türkiye’de yenilenebilir enerji
yatırımlarını teşvik politikası kapsamında
büyük ölçekli yenilenebilir enerji kaynak alanları
oluşturulmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının
etkin, verimli kullanılması ve üretimde, tesislerinde kullanılan
ekipmanın yurt içinde üretilmesi ya da yurt içinden temin edilmesi de önem
arz etmektedir. Millî enerji politikasının temeli aslında budur.
Ülkemizde özellikle güneş ve rüzgâr enerjisi
Türkiye ekonomisi açısından önemli fırsatlar sunmaktadır.
Türkiye, Avrupa’nın en yüksek güneş enerjisi potansiyeline sahip
ülkelerinden birisidir ancak ülkemiz bu büyük potansiyelin şu an
itibarıyla altındadır. Ne var ki güneş enerjisi
alanında son yıllarda önemli bir ivme yakalanmış
olması da bizleri memnun etmektedir.
Şu kadarını söylemeliyim ki 2018
yılı bütçesinde Enerji Bakanlığına ayrılan binde
31’lik payla, millî enerji ve maden politikasının kendi
kaynaklarımızla değil, yap-işlet veya yap-işlet-devret
modelleriyle uygulanacağı, enerji yatırımlarının
finansmanının bu şekilde sağlanacağı
şimdiden bellidir, açıktır ve ortadadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; enerji konusunda yıllardır çözülemeyen en büyük
sorunumuz, enerji ithalatının toplam ithalat içindeki
payıdır. Bu pay, yine takdir edeceğiniz üzere, oldukça
yüksektir.
Birincil enerji kaynakları içerisinde
doğal gazda yaklaşık yüzde 98, petrolde ise yaklaşık
yüzde 91 oranında dışa bağımlılık önemli bir
arz güvenliği riski oluşturmaktadır, ki inanıyorum Hükûmet
de bundan rahatsızdır.
Millî bekamızın muhafazasının
yanında enerji bekasını da düşünüp dert etmemiz
şarttır, kaçınılmaz millî bir görevdir. Arz güvenliği
sorununun aşılması için petrol ve doğal gaz
aramalarına devam edilmesi, eş zamanlı olarak mevcut yerli
kaynakların, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Arz güvenliğinin bir başka önemli boyutu
ise ithal enerji kaynaklarının ve ithalatın
yapıldığı ülkelerin çeşitlendirilmesidir. Özellikle
dünya genelinde 2014 yılının başından bu yana enerji
fiyatlarında önemli bir düşüş yaşanmıştır.
Türkiye 2014 yılında 242,1 milyar dolar ithalat yaparken enerji
ithalat rakamı bu toplam tutar içerisinde 54,8 milyar dolar olmuştur.
Yaklaşık bu, toplam ithalatın yüzde 22’sine tekabül etmektedir.
2016 yılında ise 198,6 milyar dolar ithalat
gerçekleşmiştir. Bunun 27,1 milyar doları enerji
ithalatıdır. Burada da enerji ithalatının toplam ithalat
içindeki payı yüzde 13 düzeyindedir. Ocak-Ekim 2017 dönemi itibarıyla
da 190,3 milyar dolar ithalat gerçekleşirken 29,8 milyar dolar enerji
ithalatı şu an için gerçekleşmiş durumdadır. Burada da
oranımız yüzde 15,7 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye net enerji ham maddesi ithalatçısı
olarak dünyada 10 ila 11’inci sırada gidip gelmektedir. Enerji
ithalatı dış ticaret açığı üzerinden de
baskı oluşturmakta, yukarı yönlü baskı yaratmaya sürekli
devam etmektedir.
Altın ithalatındaki güçlü seyre ilave
olarak enerji ithalatı da dış ticaret
açığını yukarı yönlü maalesef
tırmandırmaktadır. Ekonomik aktivitedeki toparlanma ve petrol
fiyatlarındaki yükselişin etkisiyle enerji ithalatı ocak-ekim
döneminde yıllık bazda yüzde 36,1 ile hızlı bir
şekilde artmıştır. Bu verilerin de gösterdiği üzere,
ülkemizde cari açığın çözümü için enerjide yeni çözüm ve yerli
kaynakları harekete geçirmemiz elzemdir. Bu, hepimiz için, devletimiz
için, milletimiz için yeni bir ufuk demektir. Aynı zamanda, enerji
bekası için kaçınılmazdır. O hâlde, ülke içerisinde
alternatif ve yerli kaynaklara verilen önemin artırılması
yoluyla enerji ithalat seviyesinin azaltılması mümkün olacaktır.
Türkiye elektrik enerjisi tüketimi 2016 yılında 278,4 milyar
kilovatsaat olarak gerçekleşmişti. Elektrik tüketimi 2017
yılı Temmuz ayı sonu itibarıyla da bir önceki
yılın temmuz ayı sonuna göre yüzde 4,7 artarak 167,1 milyar
kilovatsaat, elektrik üretimi ise bir önceki yılın temmuz ayı
sonuna göre yüzde 6,7 oranında artarak 167,3 milyar kilovatsaat olarak
gerçekleşmiştir. Elektrik tüketiminin 2023 yılı baz
senaryoya göre yıllık ortalama yüzde 4,8 artışla 385
teravatsaate ulaşması da beklenmektedir. 2017 yılı Temmuz
ayı sonunda toplam elektrik kurulu gücümüzde 2.049 megavatlık
artış yaşanmış olup kurulu gücümüz 2017 Temmuz sonu
itibarıyla 80.546 megavata çıkmıştır. 2017 yılı
Temmuz ayı sonu itibarıyla elektrik üretimimizin yüzde 34’ü
doğal gazdan, yüzde 31’i kömürden, yüzde 24’ü hidrolik enerjiden, yüzde
6’sı rüzgârdan, yüzde 2’si jeotermal enerjiden ve yüzde 3’ü diğer
kaynaklardan elde edilmiştir. Burada ithalat yoluyla
karşıladığımız doğal gazın elektrik
üretimindeki payının çok yüksek olduğunu elbette ve
malumlarınız olacağı üzere yıllardır söyledik,
söylemeye de devam ediyoruz. Bu konuyla ilgili
uyarılarımızı da sürekli yaptık fakat ne var ki bu
sorun yıllardır ve yıllarca çözülememiştir. 2017
yılı Temmuz ayı sonu itibarıyla Türkiye'nin kurulu gücü içerisinde
EÜAŞ yüzde 25,1; serbest üretim şirketleri yüzde 61,1; yap-işlet
santralleri yüzde 7,6; yap-işlet-devret santralleri yüzde 1,7;
işletme hakkı devredilen santraller yüzde 2 ve lisanssız
santraller de yüzde 2’lik paya sahiptir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madencilik alanında ise bilinen maden rezervlerimize
ilave olarak yeni rezervler bulunmalıdır. Kıymetli madenler
cevher olarak ihraç edilmek yerine yüksek teknoloji kullanarak katma
değerli yeni ürünlere dönüştürülmesi suretiyle satılması
sağlanmalıdır. Bu konuda AR-GE faaliyetlerine daha fazla kaynak
ayrılmalıdır. Madencilik sektörünün sanayiyle entegrasyonu
sağlanarak dünya pazarlarında katma değeri yüksek ürünlerde söz
sahibi bir ülke yani stratejik avantajımız olan, mukayeseli bir avantajı
olan ülke hâline gelmemiz de ana hedef hâline gelmelidir. Bunun için başta
bor, soda, krom, mermer, demir gibi madenlerin üretimleriyle bunları uç
ürünlere dönüştüren sanayi sektörü bir bütün olarak düşünülmeli ve
ele alınmalıdır. Bu kapsamda millî bir madencilik
politikası ve stratejisi de millî enerji içerisinde mutlaka
düşünülmeli, hayata geçirilmelidir.
Sözlerimin sonuna gelmiş bulunuyorum çünkü
zamanımız daraldı. 2018 yılı bütçesinin milletimize,
devletimize hayırlar getirmesini ve yeni umutlar sağlamasını
Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Yönter.
Şimdi, söz sırası İstanbul
Milletvekilimiz Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu’na aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın İhsanoğlu, süreniz on dakika.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA EKMELEDDİN MEHMET
İHSANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 mali yılı Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
ve Sayın Bakana, Bakanlık mensuplarına ve iftihar ettiğimiz
ordumuzun güzide temsilcilerine hoş geldiniz diyorum.
Millî Savunma Bakanlığının
bütçesini, her şeyden önce, ülkemizin içinde bulunduğu iç ve
dış sıkıntıların muvacehesinde
değerlendirirken bazı hususları göz önünde bulundurmak
lazım. Bir yanda ülkemizin üzerine bir kara bela gibi çöken meşum 15
Temmuz darbe teşebbüsü, diğer yanda
sınırlarımızın hemen ötesinde terörist
oluşumların yoğunlaşması ve yabancı güçlerin üs
kurması bu değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.
Uluslararası hukuka dayalı ve millî menfaatlerimizin gereği
olarak ülkemizin sınırları dışında yapmaya mecbur
olduğu askerî harekâtın yanı sıra ordumuzu içten etkileyen
karışıklıkları göz önünde bulundurmak lazım. Zira
ordumuzun sağlam ve sağlıklı bir ortam içerisinde gücünü
pekiştirmesi, vatandaşlarımıza güven,
düşmanlarımıza korku telkin eden bir konumda olmasını
temin etmek bizim öncelikli hedeflerimizin, vazifelerimizin başında
olmalıdır.
Bu çerçevede, Millî Savunma
Bakanlığının ismiyle müsemma “millî” vasfı Milliyetçi
Hareket Partisi için çok anlamlı bir sıfattır. Bu vasfı,
aynı zamanda hepimize terettüp eden birtakım sorumlulukları da
beraberinde getirmektedir. Bu anlayış içerisinde,
Bakanlığımızın 2018 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını temenni ederek şu
mülahazalarımı dikkatinize sunmak istiyorum:
Bir: Nitelikli insan gücü ihtiyacı.
Karşı karşıya olduğumuz iç ve dış
sıkıntılar, her şeyden önce ordumuzun en iyi şekilde
eğitilmiş nitelikli personelle mücehhez olmasını gerekli
kılmaktadır. Ülkenin savunması ve maruz kalacağı
tehlikeleri bertaraf edebilmesi için ordunun, her alanda iyi yetişmiş
insanlara ve kadrolara ihtiyacı vardır. Günümüz şartlarında
ihtiyaç duyulan personelin yetiştirilmesi kadar bu personelin elde
tutulması da büyük önem arz etmektedir. Bugünkü durumda görüyoruz ki
ordumuzun birtakım sıkıntıları bulunmaktadır.
Ordumuzun bünyesinde akademik unvana sahip, akademik
çalışmalar yapan pek çok güzide askerimiz vardır. Ancak bu
kişilerin sayısı artmakta değil, giderek azalmaktadır.
Ordumuzda kronik bir hâl alan, nitelikli personeli elinde tutamama sorunu
vardır. Son dört beş sene içerisinde alanında üstün cesaret ve
feragat madalyası sahibi olanlar dâhil, yüzlerce nitelikli asker ordudan
ya kendi istekleriyle istifa etmiş veyahut emekli olmuşlardır.
Ordudan kendi isteğiyle ayrıldıktan sonra dünyanın önde
gelen üniversitelerine ya da silikon vadisine giderek orada araştırmalara
katılan çok değerli eski askerlerimiz vardır. Ordumuzun
entelektüel sermayesi, 15 Temmuz sonrasında yaşanan ihraçlarla büyük
oranda darbe yemiştir.
Bunun yanı sıra, ordumuz, nitelikli
personeli en iyi şekilde yetiştirmeye gayret etmelidir. Ordumuzun
personel yetiştirme konusunda stratejik bir vizyonu ve planlaması
olması gerekmektedir. Bu konuda gerekli çalışmaların
yapılmasını beklemekteyiz.
Bundan sonra temas edeceğim husus
kapatılan askerî okullar konusudur. Meşum 15 Temmuz darbe
girişimi sonrası çeşitli gerekçelerle kapatılan askerî
okullar ve ilişiği kesilen öğrenciler hakkındaki bazı
mülahazalarımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.
Sayın İhsanoğlu, buyurun.
EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (Devamla)
– Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan askerî okul-askerî akademi
ayrımı neden kaldırılmıştır? Bunun yerine
bir çatı yapı olan Millî Savunma Üniversitesi kurulmuştur. Bu
üniversitemizin başarılı olmasını temenni ediyoruz. İhtiyaç
duyulan personeli yetiştireceğine olan inancımı ifade etmek
isterim ancak dünyadaki örneklerine bakacak olursak mesela Fransa’da Ecole
Militaire-Academie Militaire var yani okul ile akademi birbirinden farklı.
İngiltere’de, Amerika’da askerî kolej var, askerî akademi var.
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde var, bizde de Osmanlı’dan,
III. Selim’den bu yana bu gelenek var. Yani Kuleli Askerî Mektebini falan
kapatmak niye? Bilmiyorum yani duvarlar darbe yapmaz, personel yapar, insanlar
yapar. O insanları da o şeyin içerisine koysanız da darbe
yapmaz, başka yere de koysanız… Onun için bunu yeniden görüşmek
lazım.
Kanun hükmünde kararnameyle mağdur olan askerî
personel konusunda ise şunu arz etmek istiyorum: 15 Temmuzun üzerinden bir
buçuk yıla yakın zaman geçmiştir. Bu süre zarfında
haklarında herhangi bir adli, idari soruşturma açılmadan kanun
hükmünde kararnameyle ihraç edilmiş vatandaşlarımız
vardır. Bu insanlar masumiyetlerini ispat edecekleri bir imkândan veya bir
makamdan mahrumdurlar, kendilerine ihraç sebepleri hâlâ bildirilmiş
değildir. Bu vatandaşlarımız, yeni kurulan OHAL
Komisyonunun vereceği kararı beklemektedirler. İhraç sebepleri
bilinmeyen, bildirilmeyen, ihraç sebepleri hakkında kendilerine savunma
yapma imkânı verilmeyen pek çok akademik insan böylece mağdur,
beklemektedir.
Benim temas etmek istediğim sondan bir önceki
husus, bizim daha önce verdiğimiz soru önergesiyle ilgili Sayın
Bakanım, bir de bu terörle mücadele kapsamında yaralanan
askerlerimizin gazi sayılmasına ilişkindir. Bu kapsamda 31
Mayıs 2017 tarihinde Sayın Başbakana bir soru önergesi tevcih
etmiştik. Terörle mücadele kapsamında yaralanan er, erbaş,
astsubay ve subaylar, malullük derecesine göre gazilik payesini
kazanmaktadırlar. Belirlenen malullük derecesinin altında olan
askerlerimiz, iki parmağı eksik olsa da, kalbine çok yakın bir
yerden kurşun yemiş olsa da gazi sayılmamaktadırlar. Bu
konuda gerekli çalışmaların yapılmasını ve
askerlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesini temenni ederiz.
Zatıalinize bu önergemizin bir suretini konuşmamın sonunda arz
edeceğim.
Son olarak, sınır dışı
harekât hakkında şu mülahazamızı, şu
görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz: Irak ve Suriye
topraklarının Türkiye için güvenlik tehdidi olmaktan
çıkarılması birinci önceliğimiz olmalıdır.
Ülkemiz ve ordumuz, sınırlarımızın ötesinde yuvalanan
terör unsurlarının tasfiyesi için uluslararası hukuktan
kaynaklanan bütün hakları sonuna kadar kullanmalıdır. Aynı
şeklide, Irak ve Suriye topraklarında Türkiye’ye düşman terörist
oluşumların önlenmesi hayati önemdedir. Sınır bölgemizde
varlık gösteren terör unsurları, yeniden kurulacak Suriye devletinde
birtakım haklara sahip olmak istemektedirler. Bu unsurların
planlarını akim bırakmak için gereken siyasi adımların
da atılması gerekmektedir, askerî adımlar bu hususta yeterli
değildir.
Önce Cerablus, sonra El Bab, daha sonra
İdlib’de karargâh kuran ve buraları bir barış bölgesi
hâline getiren ordumuzun buralardaki konumunu tahkim edecek,
varlığını güçlendirecek askerî adımların
yanı sıra siyasi adımların da atılması büyük önem
taşımaktadır. Bu vesileyle,
sınırlarımızın ötesinde şehadet şerbetini
içen şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.
Sayın Başkan, Değerli Bakan,
değerli milletvekilleri; son cümle olarak, ülkemizin göz bebeği,
güven kaynağı, medarıiftiharı ordumuzun yurdun
güvenliğini sağlayan, vatandaşlarımızın beka
endişesini ortadan kaldıran ve düşmana korku veren
caydırıcı bir güç olması temennisiyle Millî Savunma
Bakanlığımızın 2018 yılı bütçesinin
hayırlı uğurlu olmasını temenni eder, hepinizi
saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
İhsanoğlu.
Şimdi söz sırası Erzurum
Milletvekilimiz Sayın Kamil Aydın’a aittir.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Aydın, süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) –
Sağ olun.
Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri;
Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili, Milliyetçi
Hareket Partisi adına düşüncelerimizi ifade etmek üzere söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, malumunuz, 15
Temmuz hain kalkışması, Türk milletinin yüksek
bağımsızlık iradesi, kararlılığı ve
demokrasiye olan inancı sayesinde başarıyla
püskürtülmüştür. Buna mukabil, 248 şehit, 2.193 gazimizle
ağır bedeller ödenmiştir. Dahası, FETÖ’nün, bir ahtapot
misali, devletin en önemli kurumlarında sinsi varlıklarının
ve faaliyetlerinin faturası da ağır olmuştur. Emniyet,
Millî Eğitim, Dışişleri gibi en ağır bedeller
ödeyerek ayakta durmaya çalışan diğer bir kurumumuz da Türk
Silahlı Kuvvetleridir. Dolayısıyla, büyük bir travma atlatan ve
her anlamda, bu hain darbenin neden olduğu yaralarını sarmaya
çalışan Türk Silahlı Kuvvetleri, bütün imkân, kabiliyet ve
binlerce yıllık muazzam bir birikim sonucu elde edilmiş
tecrübesiyle yeniden moral ve motivasyon kazanmaya
çalışmaktadır.
Bizler, hem yasama organı hem de milletimizin
ordu-millet sosyolojik gerçeğinin farkında olarak bu yeniden moral ve
motivasyon kazanmada üzerimize düşen katkıları sağlamak
zorundayız. Bu görev ve sorumluluğumuzu elzem kılan diğer
önemli bir husus da içeride çok boyutlu bir terörle yoğun mücadele,
dışarıda ise Türkiye'yi en yumuşak ifadeyle köşeye
sıkıştırma plan ve projelerini bozma adına büyük
özveriyle yapılan mücadele gerçeğidir.
Sayın milletvekilleri, bu bağlamda
üzerimize düşen görev ve sorumluluk, NATO şemsiyesi altında veya
uluslararası toplantılarda itibarsızlaştırılmaya
çalışılan Türk Silahlı Kuvvetleri ve onun şerefli
mensuplarına her zamankinden daha fazla sahip çıkıp, her kurumda
olduğu gibi, içlerinden çıkan bir avuç hainden ari tutarak bu zorlu
mücadelelerinde yanlarında olmak ve
karşılaştıkları sıkıntılarında
çözüme ulaşmasında “ama”sız, “fakat”sız yardımcı
olmaktır. Bunu ifade ederken, tüm Türk Silahlı Kuvvetlerini tek bir
vücut ve onun şerefli mensuplarını da hayati uzuvlar olarak
görüp rütbeli-rütbesiz, uzman-sözleşmeli, sivil-asker ayrımı
yapılmaksızın taleplerini karşılamada iyi niyetle
elimizden geleni yapma zorunluluğumuz bulunmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Millî Savunma
Komisyonu üyesi olarak, bugüne kadar elimize gelen bilgiler, belgeler,
aldığımız brifingler hatta yaptığımız
toplantılar ve bize ulaşan talepler ışığında
birkaç alt başlıkla sunmaya çalışacağım bu
iyileştirme konularını, burada Sayın Savunma Bakanı ve
onun seçkin bürokrat ve ordu mensuplarına iletmekte yarar görüyorum.
Bunların başında, özellikle, gerek
müsteşarlığın ve gerekse Türk Silahlı Kuvvetlerinin
tüm çalışanlarının çalışma ve özlük
haklarının düzeltilmesi öncelikli talebimiz.
İki: Yapılan yeni düzenlemeler sonucu,
mesleki uzmanlıkları ve bireysel tercihleri dikkate alınarak,
özellikle gerçekten uzman yetkililerin kendi tercihlerine göre… Bu tercihleri
de özellikle -önceden olduğu gibi- kendi kuvvet komutanlıklarına
bağlı ilgili birimlerde çalışmaktır şayet bir
şüphe veya suç unsuru yok ise.
Üçüncü talebimiz: Efendim, terörle mücadele eden
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, ailelerinin özellikle,
tayin, izin ve görevlendirme başta olmak üzere, çeşitli
sıkıntı ve talepleri bulunmaktadır. Bu konuda da yine
gereğinin yapılması noktasında talebimiz çok
açıktır.
Dördüncü talebimiz: Yeniden yapılanmaya giden
askerî okullarda ve sağlık kurumlarında binlerce
yıllık askerî geleneği temelden sarsacak uygulamalardan oldukça
uzak durmaya çalışalım.
Beş: Astsubayların ek ödemeler ve
tazminatlarının diğer rütbelilerde olduğu gibi emekliliklerine
yansıtılması için gerekli düzenlemenin yapılması.
Yine, yüksekokul mezunu astsubaylara yeni göreve
başlayan 657’ye tabi diğer memurlarda olduğu gibi aynı
özlük haklarının sağlanması.
Öte yandan, uzmanların sözleşme süreleri,
çalışma şartları, maaşları iyileştirilip
kanayan yara hâline gelen ruhsatlı silahlarının temin edilmesi.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde sivil memur
statüsünde görev yapanların görev tanımlarının, özlük
haklarının ve tazminatlarının çok net ve şeffaf bir
yapıya kavuşturulmasını talep ediyoruz.
Diğer önemli bir husus, yine, bu sivil
memurların özel hizmet tazminatlarının
artırılması ve diğer kolluk kuvvetlerinde olduğu gibi
harç ve vergilerden muaf tutulmaları gerekmektedir.
Şimdi, bir de buna ilaveten, son günlerde tekrar
sanki bir vampir gibi hortlayan… Özellikle, bizim güzide kurumlarımız
var TSK’ye bağlı, evet, gurur kaynaklarımız, burada
isimlerini zikretmekle gurur duyuyorum, ASELSAN’ımız var,
TUSAŞ’ımız var, ROKETSAN’ımız var,
HAVELSAN’ımız var, İŞBİR’imiz var, ASPİLSAN’ımız
var. Burada gerçekten bizim güzide bir beyin takımımız,
evlatlarımız çalışmaktadır. Bir ara yok olmak
üzereydi, 2008’den bu yana bu kurumlarımızda çok yüksek kalibreli çalışan
evlatlarımızın, özellikle mühendis ağırlıklı
arkadaşlarımızın, efendim, nedensiz, sebepsiz böyle cinayet
süsü, intihar süsü verilerek kayıplarına tanıklık
etmekteyiz, çok yakın geçmişte böyle bir şey yaşadık.
Bunu da dikkate alarak çok ciddi bir araştırma yapılmasında
yarar var diyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bir hususu
daha ilave etmek istiyorum. Şimdi, bu kurumsal göz bebeğimizin ifa
ettiği görevlerin yanı sıra bir de gerçekten vatanına,
milletine, devletine, bayrağına, ülkesinin birlik, beraberliğine
umarsız, “fakat”sız bağlı olup hizmet veren bir kitlemiz
var, bunlar korucularımız. Özellikle bu anlamda, bu
korucularımızın da beklentileri -sadece özlük hakları
kadrolular için- kadrosuzların da bir iki talepleri var: Harç ödemeden
silah hakkı alma sağlanması, maaşlarının
iyileştirilmesi, çalışanlar için söylüyorum. Bir de gönüllü
korucular her şeye razılar ama SSK primlerinin sizin
tarafınızdan ödenmesini talep ediyorlar.
Son olarak, özellikle 15 Temmuz alçak
kalkışması sonrası 248 şehidimizin ailelerine ve 2.193
gazimize ve ailelerine analarının ak sütü gibi helal olan
birtakım hakların verilmesine tanıklık ettik, buna destek
olduk ve bunu çok içtenlikle, saygıyla karşıladık. Öte
yandan, bugüne kadar çeşitli vatan savunmalarında ve üstlendikleri
görevlerde şehitlik ve gazilik unvanı alanların ve ailelerinin
sahip olduğu hakların da iyileştirilerek ortak bir yapıya
dönüştürülmesi yerinde olacaktır kanaatindeyiz.
Bir diğer küçük bir husus da -yine bir parantez
açmak istiyorum- terörle yoğun mücadelede bulunmuş, gerçekten,
sayıları azımsanmayacak oranda, bu vatana umarsız,
karşılıksız her türlü fedakârlığı
yapmış gönüllü bir grup var. Ben Yusuf Bey’le, Komisyon
Başkanımızla tanıklık ettim, bu
arkadaşlarımız Meclisimizde bulunan bütün siyasi gruplara
ziyaretlerde bulundular. Bunlar yaklaşık 15 bin civarında üyesi
olan bir grup. Bunlar kendilerine nasıl bir isim koymuşlar biliyor
musunuz değerli milletvekilleri? “Terörle Mücadele Sırasında
Yaralanıp Gazi Sayılmayanlar Derneği.” Şimdi, inanın
bu insanlar vatan savunmasında şerefleriyle mücadele vermişler
ve bu şereflerinin simgesi olarak vücutlarının herhangi bir
yerinde mermi ve şarapnel parçası taşıyorlar. Şimdi,
ben çok duygulandım ve gerçekten mahcup oldum. Mademki böyle bir bütçe
görüşüyoruz, ne olur, biz bu arkadaşların da bu taleplerini,
bunu da arasına katarak… Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük devlettir,
alicenaptır, bunu sağlayacağına inanıyorum diyorum.
Özellikle bu defteri kapatıp -savunmayı-
bir küçük parantezle… Sayın Enerji Bakanımız da buradalar,
özellikle Kabinedeki özgül ağırlığının da
farkındayız, biliyoruz; Erzurum adına, temsilcisi olduğum
ilim adına bir talepte bulunmuştuk. Efendim, istatistikler şunu
söyler: Türkiye’nin en soğuk şehri ama en sıcak
insanlarının…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla) -
…barındığı, devletinin, vatanının, milletinin
yanında olan…
BAŞKAN – Sayın Aydın, sözlerinizi
tamamlamak üzere ve Erzurum için -tabii, tamamlamak için- bir dakika ek süre
veriyorum efendim.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
KAMİL AYDIN (Devamla) – Çok teşekkür
ediyorum.
Sağ olun, sizi mahcup etmeyeceğim efendim.
Şimdi, gerçekten istatiksel olarak böyle bir
yer. Hani Evliya Çelebi’nin de ifade ettiği gibi, gerçekten biraz
abartılı da olsa ama kış ağır ve zor geçiyor,
bedeller çok yüksek. Ekonomik olarak da baktığımız zaman
sanayi bölgemiz de değil ama gerçekten burası çok soğuk,
ağır bedeller… Erzurum merkezli bütün Doğu Anadolu’yu
aslında kastediyorum. Doğal gaz noktasında, bu, ticaretin ana
unsuru da yani çok alana çok indirim olmuyor mu? Çok tüketene çok indirim
olmuyor mu? Yani 1 kilo domates 1 lirayken, üç kilo domates 2 lira oluyor
pazardaki çok basit bir mantıkla. Dolayısıyla ben sizden
şehrim adına -bunu biz Milliyetçi Hareket Partisi kanun teklifi
olarak da verdik- ne olur Sayın Naci Ağbal’ın kendi ilini de
ihtiva eden o üç il için yaptığı indirim girişimini -biz de
sizi fahri hemşehri kabul ediyoruz- Erzurum merkezli bütün Doğu
Anadolu illerinde bu vergiden bir muafiyet ya da bir indirim istiyoruz.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Destek olun, sadece destek.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Ben teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, şimdi Hükûmet
adına konuşmalara geçiyoruz. Hükûmet adına söz süresi seksen
dakika.
Sayın bakanların konuşması
belirlenmiştir. Bu sıralamaya göre ilk söz, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’ya aittir.
Sayın Kaya, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, konuşma süreniz yirmi dakika.
Buyurun.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
kapsamında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
faaliyetleri hakkında konuşma yapmak üzere huzurlarınızda
bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye olarak artık gündem belirleyen, kendi
eksenini oluşturan, dünya siyasetine yön veren bir ülke konumundayız.
Geçen hafta Kudüs konusunda siz değerli milletvekillerimizle tek ses, tek
yürek olarak imzaladığımız metnin akabinde dün Sayın
Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle İslam
İşbirliği Teşkilatının sergilediği duruş
ve açıklanan son derece önemli kararlar, sadece milletimizin değil,
uluslararası hukuka saygılı, mazlum ve mağdur
coğrafyaların yanında yer alan tüm milletlerin göğsünü
kabartmış, umut ışığı olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son on beş yılda sosyal devlet uygulamalarında
da âdeta sessiz bir devrim gerçekleştirdik. Bakanlık olarak
zamanın ruhunu yakalayan, dönüşümü esas alan bir yaklaşımla
yeni hizmet modelleri geliştirmeye ve ortaya çıkan yeni sosyal
ihtiyaçlara yönelik çözümler üretmeye önem veriyoruz.
Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl
dönümüne hazırlanırken mutlu birey ve güçlü ailelerden oluşan
müreffeh bir toplum hedefiyle çalışmalarımıza devam
ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çocuklarımızın sağlıklı
gelişimlerinin aile ortamında yaşamalarıyla mümkün
olacağına inanıyoruz. Bu amaçla çocuklarımızı
kuruluş bakımına almadan önce öncelikle sosyal ve ekonomik
desteklerden yararlandırıyoruz. Böylece çocukların kendi
ailelerinden kopmalarının önüne geçiyoruz.
Bu kapsamda şu an tam 107.127 çocuğumuz
için ailelerini ve çocuklarımızı madden ve manevi olarak destekliyoruz.
Yine, kuruluş bakımı altındaki
çocuklarımızın aile ortamı içinde yetişmeleri için
koruyucu aile uygulamamıza son derece önem veriyoruz. Bugün 5.564
çocuğumuz koruyucu aile yanında yaşıyor ve sıcak bir
yuvanın tadını çıkarıyor. Sadece 2017 yılında
1.053 çocuğumuzu koruyucu aileye kavuşturduk.
Gururla söylüyorum ki bu yıl çocuk hizmetleri
alanında çok önemli, tarihî bir dönüşümü gerçekleştirdik. Ülke
genelinde koğuş tipi hizmet veren çocuk yuvalarımız ve
çocuk yetiştirme yurtları dönemini tamamıyla kapattık,
dönüştürdük. Buralardaki çocuklarımızın tamamını
ev tipi modelimizle buluşturduk. Korumamız altında bulunan
14.032 çocuğumuz artık ev sıcaklığını
hissederek daha özel bir bakımla yaşamlarını sürdürüyor.
Geçtiğimiz haziran ayında, sokakta
çalıştırılan çocuklara yönelik yeni bir uygulamayı
hayata geçirdik. Bunun için 111 mobil ekip kurduk ve uygulamanın dört
ayında 5.069 çocuğumuza ulaştık ve destek verdik.
Yine, yayın hizmetlerinde RTÜK’le iş
birliği içerisinde aile ve çocuk dostu yapım ve dizilerin teşvik
edilmesi uygulamasını da ocak ayı itibarıyla
başlatıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadının güçlü olduğu bir ülkede aile ve toplum
da güçlü olur. Bundan hareketle, Bakanlık olarak
çalışmalarımızda güçlü kadın, güçlü aile, güçlü toplum,
güçlü Türkiye hedefiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Kadının güçlenmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi,
erken yaşta ve zorla evliliklerle mücadele konularında
hazırladığımız üç eksenli eylem planlarını
hassasiyetle uyguluyoruz. 2018-2023 Kadının Güçlenmesi Strateji
Belgesi ve Eylem Planı’nı 2018 Ocak itibarıyla uygulamaya
koyuyoruz. Kadınların güçlendirilmesine yönelik bu strateji belgemiz,
eğitim, sağlık, istihdam, karar alma mekanizmalarında kadınların
sayısının artırılması, medya ve göç olmak üzere
altı ana başlıkta düzenlendi. Bakanlık olarak kadına
yönelik öncelikli çalışma alanlarımız,
kadınlarımızın iş gücüne
katılımının artırılması, kadın
istihdamının artırılması ve kadın
girişimciliğinin desteklenmesidir. Bu amaçla, kadının
iş ve aile yaşamının uyumlu hâle getirilmesi amacıyla
önemli düzenlemeler yaptık. Çalışan kadınların
hamilelik, doğum ve süt izinlerinin kullanımına yönelik esnek
çalışma modelini getirdik. Doğum nedeniyle ücretsiz izinde geçen
sürelerinin derece, kademe ilerlemesinde değerlendirilmesini
sağladık.
Kadın istihdamı kapsamında
yaptığımız çalışmalarla, 2005 yılında
yüzde 23 olan kadınların iş gücüne katılım
oranını bugün yüzde 34’lere yükselttik. Evet, bu da yetmez diyoruz;
2023 hedefimiz doğrultusunda, iş gücüne katılım oranını
yüzde 41’e çıkartmak üzere durmadan çalışıyoruz.
Diğer yandan, son on yıl içinde ülkemizde
istihdamını sağladığımız 6,5 milyon
kişinin 3 milyonunu kadınlar oluşturmakta. Bu da yüzde 50’ye
yakın bir oran. Sonuçta, bu sayede kadın istihdam
oranımızı da yüzde 20’lerden 29,1’lere çıkarttık.
Yılların açığını kapatma yolunda hızla
ilerliyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımız bugün
kadın istihdamını destekleyecek yeni bir programın da
müjdesini verdi. Sanayi sektöründeki mesleklerde düzenlenecek iş
başı eğitim programlarına ve mesleki eğitim
kurslarına katılan kadınların 2-5 yaş arasındaki
çocukları için aylık 400 lira bakım desteği İŞKUR
tarafından 2018 yılında verilmeye başlanacak. Bu da
kadınlarımız için hayırlı olsun diyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer yandan, ülkemizde kadın
girişimciliğini teşvik ediyoruz. Kadınlarımıza
girişimci olmaları hâlinde pozitif destek veriyoruz. Bu çerçevede
birçok program uyguluyoruz. Bunlardan biri olan mikro kredi programımızla
2017 yılı itibarıyla 160 bin kadınımıza
ulaştık. Evet, kendilerine yaklaşık 700 milyon liralık
finans desteği sağladık. Bakanlık olarak, kadının
güçlenmesine yönelik bütün üst politika belgelerimizde de kadın
girişimciliğinin desteklenmesine ayrı bir önem verdiğimizin
de bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Bu yıl da -sevindirici bir haberi de sizlerle
paylaşmak istiyorum- kadın girişimci sayımız, bir
önceki yıla kıyasla yüzde 18 oranında artmış durumda.
Bu gelişmenin de çok önemli olduğunu düşünüyorum ve bu konuda
uyguladığımız politikalarla ne kadar doğru bir yolda
olduğumuzu da bu gelişmenin gösterdiğine inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; memnuniyetle ifade etmeliyim ki son on beş yılda
özellikle kız çocuklarımızın okullaşma
oranlarında çok önemli gelişmelere hep birlikte şahitlik ettik.
Kızlarımızın ortaöğretimde net okullaşma
oranını son on beş yılda yüzde 44’lerden yüzde 82,4’e
yükselttik. Yükseköğretimde kızlarımızın
oranını tam 3,3 kat artırdık ve bu oranı yüzde 44,4’e
ulaştırdık, 2002’de bu oran sadece yüzde 13,5’tu; bunun da
altını çizmemiz gerektiğine inanıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Eğitim alanında elde ettiğimiz
başarılar erken yaşta ve zorla evliliklerle mücadelemizde de
bize çok büyük destek oluyor. Son on beş yılda, 10-16 yaş
grubunda evlenen kız çocuklarımızın toplam evlilikler
içindeki oranı yüzde 8,1’den yüzde 4,6’ya gerilemiş durumda ancak bu
düşüşü de asla yeterli bulmadığımızın
altını çizmek istiyorum ve ülke ortalamasının üzerindeki 8
il için özel bir pilot çalışma
başlattığımızı da buradan bir kez daha ifade
etmek istiyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hatay
müftüsüne de bir lafınız olacak mı Sayın Bakan?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - Hedefimiz, erken yaşta ve zorla
evlilikleri tamamen önlemektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kadına şiddet insanlığa ihanettir.
Medeniyet değerlerimizde asla şiddete yer yoktur. Biz, şiddete
karşı mücadelemizi şiddete karşı sıfır
tolerans ilkesiyle yürütüyoruz. Şiddet, sebebi ne olursa olsun, kimden
gelirse gelsin asla mazur gösterilemez. 2012 yılında
çıkardığımız Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ülkemizde şiddete
uğrayan kadınlar için tarihî bir adımdır. Kadına
yönelik şiddetin önlenmesinde eğitim ve farkındalık
çalışmalarının çok önemli olduğuna inanıyoruz; bu
konuda yüz binlerce kamu görevlisine, kolluk kuvvetlerimize,
ağırlıklı olarak erkeklere eğitimler veriyoruz.
Bakanlık olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi, koruyucu ve
önleyici tedbir kararlarının etkin olarak uygulanması
amacıyla şiddet önleme ve izleme merkezlerimizde, konukevlerimizde 7
gün 24 saat kesintisiz hizmet veriyoruz. Şu an 68 ilde bulunan şiddet
önleme ve izleme merkezlerimizi yakın zamanda 81 ilimize de
yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Ülke genelinde 102’si Bakanlığımıza
ait olmak üzere 137 kadın konukevinde şiddet mağduru
kadınlara ve beraberindeki çocuklara hizmet veriyoruz ve 3.500 kapasiteyle
bu hizmetimizi sürdürüyoruz.
Şiddetle mücadelede bilgi ve iletişim
teknolojilerinde de faydalanıyoruz. Elektronik izleme sistemiyle takip
uygulamasını haziran ayı itibarıyla 6 pilot ilde hayata
geçirdik ve çok olumlu geri dönüşler aldığımızı
ifade etmek istiyorum.
Yine, Bakanlığımız veri
sistemini Haziran 2017’de Adalet Bakanlığının UYAP
sistemine entegre ettik, yakın bir gelecekte POLNET sistemiyle de
entegrasyonu tamamen sağlayacağız. Böylelikle şiddet
vakalarına daha hızlı ve doğrudan müdahale imkânı
bulacağız. Bütün bu çalışmalarımız şiddetin
önlenmesi bakımından son derece önemli.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ailenin birey ve toplum açısından üstlendiği rol çok özel ve
asla ikamesi yok. Bakanlık olarak aileye yönelik faaliyetlerde koruyucu ve
önleyici hizmetlerde rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini bir
bütünlük içinde yürütüyoruz. Aile Eğitim Programı’mızla 710 bin
vatandaşımıza eğitim verdik.
Yine, Evlilik Öncesi Eğitim
Programı’mızla ülke genelinde 3.500 eğiticimizle 630 bin
gencimize ulaştık. Bu vesileyle Sayın Fatma Kaplan Hürriyet’in
hem geçtiğimiz yıl hem de bugünkü bütçe görüşmelerinde gündeme getirdiği,
belediyelerin evlilikle ilgili kitap konusuna da değinmek istiyorum.
Esasen bu konuda geçtiğimiz yıl, Sayın Kaplan Hürriyet’e
Bakanlığımızın yayınlarını
yollamıştık ama maalesef, kendisi bu yıl da geçen sene
toplatılan o kitapları kürsüden göstermeyi tercih etti; keşke,
bizim Aile Eğitim Programı setimizi ve üç kitabımızı
gösterseydi.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
Başkanlarınıza yaptırım uyguladınız mı
Sayın Bakan? Belediye başkanlarınıza yaptırım
uyguladınız mı? Bunlara ne kadar bütçe ayırdınız?
Belediyeden ne kadar para ödediniz? Hasan Çalışkan’a bir
yaptırım uyguladınız mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Sosyal politikalar uygulamasında yeni
bir dönemi başlattık. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar) Aile Sosyal Destek Programı’nı hayata
geçirdik. Böylece ailelerin sosyal yardım ve hizmet
anlayışlarını yerinde tespit ediyoruz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Belediye
başkanlarınıza ne yaptırım uyguladınız
Sayın Bakan?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Bakanım, siz devam edin.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - İhtiyaca göre kamu hizmet…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Neden sesiniz
çıkmadı? Neden önergeme cevap vermediniz?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Ben gerekeni yaptım, o kitaplar
toplatıldı Fatma Hanım, lütfen…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Bakanım, siz cevap vermeyin.
BAŞKAN – Sayın Hürriyet, Sayın
Bakanı dinliyoruz.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – O zaman niye
cevap vermiyor?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Dinlersen cevap
verecek ama dinleme adetin olmadığı için dinlemiyorsun.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Gerekeni yaptım ve onlar
toplatıldı.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Başkanım, lütfen ihtar edin.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Çok önemli bir konunun altını
çizmek istiyorum değerli milletvekillerimiz. Aile Sosyal Destek Programı’mız
ASDEP, yine ben bakan olduktan kısa bir süre önce tamamıyla hayata
geçen bir projemiz. 1.500 ASDEP personelimiz şu anda bizzat sahada elinde
tabletleriyle, bilgi işlem altyapısıyla, ev ev, kapı kapı
dolaşarak arz odaklı bir hizmet anlayışıyla vatandaşlarımıza
hizmet ediyor. 1.500 yeni ASDEP personelimizin de alımlarını
yaptık, önümüzdeki günlerde eğitimlerini tamamlayacağız ve
onlar da sahada arz odaklı hizmet anlayışıyla vatandaşlarımıza
hizmet edecekler. Yine 2018 yılı içinde 1.500 yeni ASDEP personeliyle
birlikte 2018’de 4.500 ASDEP personelimizle arz odaklı hizmet
anlayışımızı geliştireceğiz.
Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu
Bölgelerimizde aile destek merkezlerini kadınların güçlendirilmesi,
ayrıca….
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Sayın
Bakan “toplattım” dediğiniz kitap hâlâ internetten
satılıyor, farkında mısınız?
BAŞKAN – Sayın Hürriyet, lütfen efendim.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hâlâ satılıyor
efendim bu kitap!
BAŞKAN – Sayın Hürriyet…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
“Toplattık” dediğiniz kitap hâlâ satılıyor Sayın
Bakan, satılıyor!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, lütfen müdahale edin ya, böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Bakan
konuşuyor. Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN - Sayın Hürriyet…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Bakın,
internete girin, hâlâ satılıyor.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Nasıl
toplattınız bu kitabı?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Başkanım, lütfen müdahale edin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Bakanım, ek süre vereceğim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, soru-cevapta sorsun sorusunu.
BAŞKAN – Buyurun.
Genel Kurula hitap edin.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu
Bölgelerimizde aile destek merkezlerini kadınlarımızın
güçlendirilmesi, ayrıca devlet-millet kaynaşması
sağlaması bakımından çok önemli bir hizmet olarak
görüyoruz. Son bir buçuk yılda aile destek merkezi sayımızı
35’ten 121’e çıkarttık. Aile destek merkezlerimizde mesleki
kurslardan tam 140 bin kadınımız faydalandı.
Dolayısıyla bu iki bölgemizde kadınların ihtiyaç
duyduğu, kendilerine sosyal, kültürel ve mesleki alanlarda imkân ve destek
sağlayan bu kapsamdaki merkezlere erişim problemi
bulunmamaktadır. 140 bin kadınımıza Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hizmet sunduk.
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Kadın
merkezlerini kapattınız ya, kadın merkezlerini
kapattınız!
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - Bakanlık olarak göç, terör, doğal
afet ve acil durumlarda vatandaşlarımızın yanında yer
alıyoruz. 81 ilde uzman ekiplerimizle birlikte son iki yılda 380 bin
vatandaşımıza psikososyal destek hizmeti sunduk.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uyuşturucu ve madde
bağımlılığı insan ve toplum
sağlığı üzerindeki yıkıcı tesiri olan, aile
bütünlüğünü de ciddi etkileyen bir tehdit. Bu konudaki
çalışmalarımızı Uyuşturucuyla Mücadele Eylem
Planı doğrultusunda ilgili sekiz bakanlığımızla
birlikte yürütüyoruz. Tıbbi tedavi sürecini tamamlayan
vatandaşlarımızın toplumsal entegrasyonunu sağlamak
amacıyla 2017 yılı içerisinde sosyal uyum merkezleri projemizin
pilot uygulamasını dört merkez açarak hayata geçirdik. 64 bin
kişiye madde bağımlılığından korunmaya
yönelik eğitimler verdik. Ayrıca 2017’de Yeşilayla birlikte
yaptığımız protokol kapsamında
bağımlılıkla mücadele eğitimleri kapsamında 60
bin kişiye daha bu eğitimleri verdik.
Biz farklılıklarımızı
zenginliğimiz olarak görüyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımızın Roman vatandaşlarımıza
yönelik başlattığı açılım çerçevesinde Roman
Strateji Belgemizi hazırladık. Bu strateji belgesi kapsamımda
sağlık, eğitim, sosyal yardım, istihdam, barınma gibi
alanlarda ilgili kurumlarla iş birliği içerisinde
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. On iki ilimizde
SİROMA projemiz kapsamında 4 bini aşkın kamu kurum
görevlisine sosyal içerme eğitimleri verdik. 15 bin Roman
vatandaşımızı da ihtiyaç duydukları kamu hizmetlerine
doğrudan yönlendirdik.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin ekonomi alanında sağladığı
başarılarla birlikte son on beş yılda sosyal
yardımlara ayrılan mali kaynağı 1,4 milyardan 38 milyar
liraya yükselttik.
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Marifet mi?
İş verin iş, vatandaş iş istiyor, sadaka değil.
Marifet gibi anlatıyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Marifet gibi
anlatıyorsa dinleme o zaman!
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – İhtiyaç sahibi insanlarımıza
daha fazla ulaşıyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde sosyal yardım
programları sayısını 4’ten 39’a çıkarttık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün sizlerin huzurunda, Sayın
milletvekilleri…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Marifetmiş
gibi anlatıyorsa dinlemeyeceksin, çıkacaksın. Sizi dinledik biz,
gık çıkardık mı? Allah Allah ya! Dinleme!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) – Bugün sizlerin huzurunda 40’ıncı
yardım programımızın da çalışmalarını
tamamladığımızın bilgisini vermek istiyorum.
Artık ihtiyaç sahibi tüberküloz ve SSPE hastalarına yönelik de yeni
bir düzenli yardım programını başlatıyoruz. Sosyal
yardım programlarımızın sunumunda da insanı merkeze
alan bir yaklaşımı getirdik. 2002 yılı öncesinde
vatandaşlarımız sosyal yardım hizmetinden faydalanmak için
kapı kapı dolaşarak belge tamamlarken bugün dünyada örnek
gösterilen bir sosyal yardım bilgi sistemimiz sayesinde tek merkezden tüm
işlemlerini yapabilmekteler. Bugün günlük harcama düzeyi 4,3 doların
altında yaşayan vatandaşlarımızın nüfusumuz
içindeki oranını, 2002’de yüzde 30 olan bu oranı yüzde 1,5’un
altına düşürdük. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu noktada hükûmetlerimiz döneminde uyguladığımız sosyal
politikaların somut çıktılarını almaya
başladığımızı görüyoruz.
Dünya Bankasının iki ay önce
yayınladığı rapora göre ülkemiz dünyada yoksulluğu son
on beş yılda en fazla azaltan ülke olmuştur. Evet, ülkemizde
yoksullukla mücadelede son on beş yılda kaydettiğimiz
başarı objektif verilere göre uluslararası camia tarafından
da tescil edilmiş olmasına rağmen hâlâ hükûmetlerimiz döneminde
ülkede yoksulluğun arttığını söylemeye devam
edilmesini anlamak mümkün değil. Artık bu konuda bu ezber
uluslararası alanda da tescilli bir şekilde bozulmuştur.
Ezberlerinizi değiştirmenizi diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı 2016 İnsani Gelişmişlik Raporu’na göre Türkiye,
insani gelişme açığını en hızlı kapatan
dokuzuncu ülke olmuştur.
Bakanlık olarak istihdam dostu sosyal
yardım yaklaşımına da büyük önem veriyoruz. 2018
yılı başı itibarıyla yürürlüğe girecek olan
düzenlememizle, sosyal yardım alan hanelerde yaşayan
çalışabilir durumdaki bireylerin istihdamı hâlinde bir yıl
süreyle işveren sigorta primini Bakanlık olarak biz üstleniyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; engelli ve yaşlı
vatandaşlarımızın hayatın her alanında aktif
olarak yer almaları, sağlıklı, mutlu bireyler olarak
yaşam sürmeleri temel hedefimiz. Engelli ve yaşlı hizmetlerinde
aile yanında bakımı destekleyen sosyal politika
uygulamalarını hayata geçirdik. Bugün engelli evde bakım
aylığı uygulamasından yaklaşık 500 bin engelli ve
yaşlı vatandaşımız yararlanmakta.
Engellilerimizi istihdam konusunda da desteklemeye
devam ediyoruz. 2012 yılında başlattığımız
ve dünyada bir ilk olan EKPSS uygulaması çok önemli bir adımdır.
EKPSS’nin geçerlilik süresini de iki yıldan dört yıla çıkarttığımızı
belirmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - 2002’de 5.777 olan engelli memur
sayımızı bugün 50 bine çıkarttık. 2018
yılında 5 bin engelli vatandaşımızın daha kamuda
istihdamını gerçekleştireceğiz.
Yine, bugün Sayın
Cumhurbaşkanımız, engellilerimizin istihdamının
desteklenmesi için bir müjde daha verdi: Engellilerimizin, İŞKUR
tarafından sağlanan kendi işini kurma hibe desteğini 36
binden 50 bin liraya yükselttik.
Yaşlılarımızın, aile ve
toplumdan kopmadan, mutlu bireyler olarak hayat sürmeleri önceliğimiz. Bu
nedenle, yaşlılarımız için de aile yanında destek
sağlıyoruz. Aile yanında bakımı mümkün olmayan
yaşlılarımıza huzurevleri ve yaşlı bakım
rehabilitasyon merkezlerimizle yatılı hizmet veriyoruz; 26 bin
yaşlımıza yatılı hizmet veriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehit yakını ve gazilerimiz milletimizin
bizlere emaneti. Bu vesileyle, şehit ve gazilerimize minnet ve şükran
duygularımı bir kez daha huzurlarınızda ifade ediyorum. Bu
anlayışla, yılda iki defa olan şehit yakını ve
gazi atamalarında süre sınırını kaldırdık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, iki dakika
verirseniz…
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Bakanım.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - Hak sahipleri belirlenir belirlenmez
atamalarını yapıyoruz. Terör mağduru sivil
vatandaşlarımızın anne ve babalarının da istihdam
hakkını kullanmalarını sağladık.
Yine, şehit yakını ve gazilerimize
yönelik ücretsiz seyahat hakkı, faizsiz konut kredisi, eğitim
desteği, ÖTV muafiyeti gibi birçok alanda sosyal ve ekonomik destek
veriyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çocuk, engelli, yaşlılarımıza yönelik
hizmet kuruluşlarımız ve sosyal hizmet merkezi
inşaatlarımıza devam ediyoruz. Bakanlığımızın,
2018 yılı için tasarıda öngörülen bütçe tutarı 26 milyar
690 milyon liradır. Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan da yaklaşık 6,6
milyar, sosyal yardım harcamalarında kullanılmak üzere,
bütçemize planlanmıştır. Bu kaynağın yüzde 96’sı
sosyal yardım ve sosyal hizmetlerde kullanılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - Bakanlığımızın
çalışmalarında kamu kurum ve kuruluşların,
üniversitelerin, STK’lerin, yerel yönetimlerin ve gönüllülerimizin destek ve
katkılarına özel önem veriyoruz.
Değerli milletvekilleri, bir küçük düzeltme
daha: Sayın Fatma Kaplan Hürriyet, Bakanlığımızın
Sosyal Destek Hattı’nı 184 olarak söylediniz, oysa numaramız
183’tür, düzeltmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – 183. O sehven
söylendi Sayın Bakan. Sizin vekiliniz “175” dedi, en azından.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (Devamla) - 2018 yılı bütçemizin ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.43
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi Hükûmet adına ikinci
konuşmacı -sayın bakanların kendi aralarında
yapmış olduğu anlaşma gereği söz süreleri yirmi
dakikadır- Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Bülent Tüfenkci.
Sayın Tüfenkci, süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (AK PARTİ ve Komisyon
sıralarından alkışlar)
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
2018 mali yılı bütçe kanun
tasarısı kapsamında Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının bütçesini sunmak ve bu vesileyle de
Bakanlık faaliyetlerini sizlerle paylaşmak üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. 2018 mali yılı bütçe yasa
tasarısının hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Allah’tan temenni ediyorum.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olarak
hedefimiz, Türkiye’nin ticaretinin daha kolay ve daha güvenli
yapıldığı bir ülke konumuna gelmek. Özellikle,
gümrüklerimizde tam otomasyona geçişle gümrük işlemlerinin ve ticari
işlemlerin süresini kısaltan, maliyetleri azaltan ve güvenliği
artıran çalışmaları ön planda tutuyoruz. 2017’de ülkemiz
merkezî yönetim vergi gelirlerinin yüzde 21,5’ine tekabül eden 92 milyar 651
milyon TL’yi gümrüklerimiz aracılığıyla tahsil ettik. 2017
yılı Ocak-Kasım döneminde 74.947 firma ihracat, 80.458
firmamız da ithalat işlemi gerçekleştirdi. Bu dönemde toplam
dış ticaret hacmimiz 354 milyar dolar oldu.
Değerli arkadaşlar, özellikle gümrüklerde
ticareti kolaylaştırmak için birçok çalışmamız var.
Gümrük işlemlerinde gerekli belgelerin kâğıt ortamından
elektronik ortama aktarılması yönünde
çalışmalarımız sürüyor ve bunda gerçekten büyük bir
başarı sağladık. Geçmişe göre, gümrüklerdeki iş
ve işlem süreleri çok kısaldı ve Allah’a hamdolsun -buradaki
bugünkü görüşmelerde de görüldüğü gibi, muhalefette de veya
diğer sektör paydaşlarında da- artık gümrük işlemleri
bir sorun olmaktan çıktı, çok kolaylaştı ve
basitleşti. Bununla beraber, artan dış ticaret hacmimize bir
ivme kazandırdık.
Neler yaptık gümrüklerde? Özellikle gümrük
beyannamelerinde tescil ve onay işlemlerini birleştirdik. Gümrük
beyannamesinin her aşamasında beyan sahibini bilgilendirdik, yükümlü
geri bildirim sistemini hayata geçirdik ve artık ihracat yapan, ithalat
yapan yükümlülerin gümrüklerdeki her aşamayı e-postayla kendilerine
bildirir hâle geldik. İhracat işlemlerinde e-fatura
uygulamasını başlattık.
Önemli bir çalışmamız ise
Hükûmetimizin, Başbakanımızın da çok önem verdiği,
hızla hayata geçirdiğimiz dış ticaret
erbabımızın zaman ve maliyet tasarrufunu sağlayan Tek
Pencere Sistemi oldu. Bugün birçok kurum ve kuruluş bu sisteme entegre
olmuş durumda. 21 kurum ve kuruluşla Tek Pencere Sistemi hayata geçti,
118 belge artık tek bir noktadan elde edilebilir hâle geldi. Özellikle
piyasa gözetimi ve denetimini de Tek Pencere Sistemi’yle entegre eder hâle
getiriyoruz. Böylece piyasa gözetimi ve denetimi sonucunda bir eşyayla
ilgili olumsuzluk çıkması durumunda
eşyanın gümrük beyannamesiyle bağlantı kurularak bu
kapsamda diğer eşyalar hakkında da gerekli önlemlerin
alınması sağlanacaktır.
Yine, Konteyner ve
Liman Takip Sistemi’ni, Liman Tek Pencere Sistemi’ni, yine veri
değişimini -ki İran ve Gürcistan’la bu veri
değişimlerine başladık- yine özellikle,
ihracatçımıza büyük kolaylık sağlayan Yetkilendirilmiş
Yükümlü Uygulaması’nı hayata geçirdik. Yetkilendirilmiş yükümlü
nedir değerli arkadaşlar? Güvendiğimiz ihracat firmalarına
“Artık, gümrüklere gelmeden fabrikanızda bu işlemleri
yapabilirsiniz.” dedik ve yetkilendirdiğimiz insanlara güvendik, onlara bu
yetkiyi verdik ve baktığımız zaman, bugün itibarıyla
201 tane yetkilendirilmiş yükümlü firmamız, şahsımız
var. Baktığımız zaman, bu firmalar
ihracatımızın yüzde 25’ini, ithalatımızın ise
yüzde 29’unu gerçekleştirmiştir. Şimdi, bir şey
yapıyoruz; artık, bu Yetkilendirilmiş Yükümlü
Uygulaması’nı KOBİ’lere de indirmek için çalışma
yapıyoruz. İnşallah, 2018’de KOBİ’lerimizi de bu kapsama
alarak iş ve işlemleri, ihracatı daha kolaylaştırmış
olacağız.
Değerli
arkadaşlar, yine, gümrüklerde izin ve belgelerde kâğıtsız
ortama geçtik. Uluslararası ticari taşımalara kolaylık
getirdik. TIR Ön Beyan Uygulaması ve Karayolunda Transit Rejiminde Ön
Beyan Uygulaması’nı başlattık. Transit işlemlerini
kolaylaştırdık. Yine, özellikle, hızlı kargo
taşımacılığını kara yoluna da açtık.
Bunun bir faydası, e-ticarette de kolaylaştırmayı
sağlamış olduk.
Özellikle, Gümrük
Eşya Takip ve Analitik Performans Ölçme Sistemi (GET-APP)’ı hayata
geçirdik. Bununla, (GET-APP)’la, artık, ihracatçımız
oturduğu yerde, bürosunda, masasında mobil uygulamalarla kendi
eşyasının gümrüklerde hangi aşamada olduğunu
canlı olarak izleyebilecek. Bunu hayata geçirerek esasında biz, mükellefe
kendimizi de denetlettiriyoruz. Yani gümrüklerde işlemler aksıyor mu?
Hangi aşamada aksıyor? Ne kadar ücret ödeniyor? Bunların
tamamının canlı olarak görünmesini sağladık ve bu,
özellikle ihracatçılarımız tarafından veya
ithalatçılarımız tarafından büyük bir beğeni
sağladı. Böylelikle keyfî uygulamalara ve kötü performanslara,
beklemelere, yüksek maliyetlere son vermek istiyoruz.
Yine, sorun olan laboratuvarları da
tekleştiriyoruz. Böylelikle özellikle
ihracatçılarımızın ve
ithalatçılarımızın böyle, kamu kurumları arasında
dönmesini, evrak takip etmesini engellemiş oluyoruz.
Gümrük kapılarımızı dünyaya
açıyoruz, özellikle yeniliyoruz. Sarp Gümrük Kapısı’nın
inşaatı devam ediyor. 2018’in Mart veya Nisan ayında
inşallah hizmete alacağız. Kapıköy Gümrük Kapısı’nın
inşaatları devam ediyor, yine aynı tarihlerde hizmete
alacağız. Hamzabeyli Gümrük Kapısı’nın kasım
ayında temelini attık, inşallah onu da hızlı bir
şekilde inşa edip bitireceğiz. Gürbulak kapımızı
2018’de ihale ediyoruz. Habur’u da aynı şekilde yapıyoruz.
Karkamış Gümrük Kapısı’nı -Suriye’yle- yeni bitirdik
ve gerçekten çok modern, güzel bir kapı oldu ve işler hâlde şu
anda, çalışıyor. İpsala, Pazarkule, Dereköy, ve Posof’taki
Türkgözü gümrük kapılarımızı da yenileyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, tabii, biz
bunları yaparken özellikle ülkemizdeki kaçakçılıkla mücadelede
önemli görevler alıyoruz. Organize suç ve suç örgütlerinin
finansmanını sağlayan, toplum sağlığını
ve kamu düzenini bozan, ekonomik olarak ülkemizi zarara uğratan,
uyuşturucu, sigara ve akaryakıt başta olmak üzere, her türlü
kaçakçılığa karşı kararlı bir mücadele veriyoruz.
Gümrük kapılarımızda
kaçakçılıkla mücadelede dünyada geliştirilen en son
teknolojilere sahip cihaz ve ekipmanları, sistemleri kullanıyoruz.
Gümrük kontrollerinde etkin ve hızlı işlem yapılmasına
özellikle önem veriyoruz. 2017 yılı başından bugüne kadar
5.633 olayda toplam 2 milyar 225 milyon TL değerinde kaçakçılık
olayını ortaya çıkardık. Sigara kaçak oranlarını
yüzde 21’lerden yüzde 10’lara düşürdük ve özellikle bu noktada 2,5 milyar
TL ülkemizin vergi kaybını da önlemiş olduk.
Yine, özellikle bir önceki yıla göre, 2017’de
uyuşturucu yakalamalarında miktar bazında yaklaşık 8
katlık bir atış gerçekleştirilmiştir. Araç ve
konteyner tarama sistemleri başta olmak üzere, birçok teknik cihazla
kaçakçılığı önlemeye devam ediyoruz.
17 gümrük kapımızda Plaka Tanıma
Sistemi’ni hayata geçirdik. Artık durdurup evrakları kontrol etmeden,
plakaları tanıyarak geçişleri hızlandırmış
olduk.
Değerli arkadaşlar, tren X-ray tarama
sistemlerini Kapıköy’de hayata geçirmiştik şimdi
Kapıkule’de de aynı şekilde, trenleri de X-raydan geçirebilecek
sistemi kurduk ve işler hâle getirdik.
Bakanlığımızın komuta merkezinden 7/24 sınır
kapılarımızdaki yolcu ve kargo uçakları ile kara
sularımızda seyir hâlindeki gemileri anbean takip ediyoruz.
Akaryakıt kaçakçılığıyla
mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Akaryakıt
Kaçakçılığı Bilgi Sistemi veri tabanını
hazırladık ve diğer bakanlıklarla beraber, müşterek
şekilde, etkin bir şekilde üzerine gidiyoruz ve burada -özellikle
yakalamaların- artık fiziki anlamdan çok evrak üzerinde
sahtekârlığa gittiğini de görerek bu noktada da önlemlerimizi
alıyoruz.
Bugüne kadar, özellikle 2017 yılında,
gümrüklerde bekleyen 117 milyon TL tutarındaki eşyanın
imhasını gerçekleştirdik ve 151 milyon TL’lik satılabilir
eşyaların, özellikle araç ve diğer eşyaların da
satışını gerçekleştirmiş olduk ve döner sermaye
gelirlerimizi 2016 yılına göre yüzde 21 oranında
artırdık.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; ticaret erbabımızla sürekli istişare içindeyiz.
Esnafımız, tacirimiz bu toplumun omurgasıdır. Onların
önünü ve yolunu açmak için çalışıyoruz. Ticaret
hayatının geliştirilmesi ve yatırım
ortamının iyileştirilmesi amacıyla çok çeşitli
düzenlemeler yaptık. Örneğin, daha önceleri üç günde kurulan bir
şirketi şimdi yarım günde kurar hâle getirdik ve 100 bin TL’lik
bir şirketin kuruluş maliyetleri 4 bin TL civarındayken
şimdi 875 TL’ye indirdik, 100 bin TL sermayeli bir şirketi yarım
günde kurar hâle getirdik ve bunu elektronik ortamda da sağlar hâle
getirdik. (AK PARTİ ve Komisyon sıralarından alkışlar)
Yine, almış olduğumuz kararla, bu
Meclisten geçen uygulamayla çeke güven ve itibar kazandırdık. Bugüne
kadar bu uygulamayla, karekodlu çekin hayata geçmesiyle beraber özellikle,
baktığımız zaman, karşılıksız çek
miktarında büyük bir düşüş gözlemlendiğini görüyoruz. Geçen
yılın aynı dönemine göre karşılıksız çekte,
tutar olarak yüzde 38, adet olarak da yüzde 43 azalma oldu. Bu, ekonominin
iyileşmesinin bir göstergesi olmakla beraber, aynı zamanda karekodlu
çek de artık, karşılıksız çek oranlarının ne
kadar azaldığını görmemiz bakımından önemli bir
uygulamadır.
Yine, özellikle esnaflarımızın,
KOBİ’lerimizin, küçük işletmelerimizin finansmana erişimi
noktasında yeni bir düzenlemeyi de hayata geçirdik, Taşınır
Rehni Yasası’yla beraber, özellikle küçük esnaflarımızın,
çiftçilerimizin, tacirlerimizin yeni bir finansman modeline
kavuşmasını sağladık. Burada da Taşınır
Rehni Yasası’yla beraber 2017 yılında 13,8 milyar TL’lik bir
taşınır mal rehni gerçekleştiğini, kredi imkânı
gerçekleştiğini görüyoruz.
MERSİS’le şirket kuruluşu ve
diğer ticaret sicil işlemlerini çok daha kolay ve güvenli hâle
getirdik. MERSİS, Türkiye'nin dört temel veri tabanından biridir.
Önümüzdeki dönemde ülke düzeyindeki tüm ekonomik verileri MERSİS’e dâhil
edeceğiz.
Sebze ve meyve ticaretinde zayi
oranlarının düşürülmesi ve kayıt
dışılığın azaltılması noktasında
önemli aşamalar kaydettik. Hal Yasası’nı yeniden
işleyeceğiz ve hazırlayacağız, önümüzdeki dönemde
sizin huzurunuza getirerek sebze ve meyve ticaretini toptan, bütüncül bir
açıdan yeniden düzenlemiş olacağız.
Değerli arkadaşlar, özellikle üretici
örgütlerine önem veriyoruz, kooperatiflerimize önem veriyoruz ve
kooperatiflerimizi ekonominin unsurları hâline getirmek istiyoruz.
Üreticilerden tüketicilere tedarik zincirini kısaltarak tüketicilerin
uygun fiyata mal almasını sağlayıcı düzenlemeleri de
hayata geçiriyoruz. Özellikle lisanslı depoların 2017
yılında faaliyetlerinin arttığını, lisans
başvurularının arttığını görüyoruz.
Lisanslı depoların ülkemizin tarım ticaretinde çok önemli bir
rol oynadığını biliyoruz ve buna yönelik
teşviklerimizi hayata geçirdik. Özellikle 2017 yılının ilk
on ayında, faaliyetteki lisanslı depo işletme
sayısının yüzde 123, lisanslı depo kapasitemizin de yüzde
110 artış sağladığını... 2015’te 9 olan
faaliyet izni almış lisanslı depo işletme sayısı
bu sene 38’e ulaşmıştır ve baktığımız
zaman 2015’te 435 ton olan lisanslı depo kapasitesi bugün 1 milyon 694 bin
200 tona çıkmıştır. Kuru üzüm, Antep
fıstığı ve kuru kayısıyı da lisanslı
depo kapsamına aldık ve bu depoların da inşası
başladı. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarımız, lisanslı depodan sonra Ürün İhtisas
Borsasını da kurduk. Bildiğiniz gibi, 10 Ağustos 2017
tarihinde Resmî Gazete’de yayınlandı ve bunun hukuki
altyapısını oluşturduk. Şimdi çok kısa bir zaman
içerisinde de şirketi kurarak Ürün İhtisas Borsasını da
hayata geçiriyoruz. Özellikle bu lisanslı depolara konulan ürünlerin ve
karşılığında alınan senetlerin bu borsalarda
işlem görmesini istiyoruz ve bu anlamıyla biz bunun
altyapısının da gerçekleştirilerek derinliği olan bir
borsa oluşmasını istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz, elektronik
ticaretin düzenlenmesi noktasında da birtakım düzenlemeleri hayata
geçirdik ve elektronik ticarette güven damgasının oluşması
noktasında, Güven Sağlayıcı Kurumlar Yönetmeliği’ni
çıkartarak bu noktada da elektronik ticarette güveni sağladık.
Elektronik ticarette yine Bilgi Sistemi ve Bildirim Yükümlülükleri
Hakkındaki Tebliğ de 11 Ağustos 2017 tarihinde yürürlüğe
girdi ve bu noktada da özellikle ticari elektronik ileti şikâyetlerinin bu
havuzda toplanarak hızlı bir şekilde dönüş
sağlanmasını gerçekleştireceğiz.
Yine tüketicinin korunması noktasında
TÜBİS’i hayata geçirdik ve bu, tüketicilerimizin hak arama
yollarını genişletti ve kolaylaştırdı. Tüketici
hakem heyetlerini yeniden yapılandırıyoruz ve bu tüketici hakem
heyetlerinin etkin olması, verimli olması ve hızlı
olması noktasındaki çalışmamızı da bitirdik.
Yakında bunu da hayata geçireceğiz.
Değerli arkadaşlar, ithalatta risk
esaslı denetimi hayata geçirdik ve bu noktada da bu sistemin -özellikle
ödül alan bir sistem- baktığımız zaman, tüketiciler
tarafından da ciddi anlamda ithalatta kolaylık
sağladığını görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlarımızı biz büyütüp tüccar,
tüccarımızı büyütüp sanayici, sanayicimizi büyütüp
ihracatçı yapmak istiyoruz. Biraz önce arkadaşlar burada ifade
ettiler. Ben bir kez daha verileri vereyim, takdiri size bırakayım.
AK PARTİ iktidara gelmeden önce esnafımız yüzde 47’den kredi
kullanıyordu ve o gün, 2002 yılında kredi kullanan esnaf
sayımız 63 bindi, bugün kredi kullanan esnaf sayımız 450
bin ve kullandıkları kredi faizi de yüzde 4 veya vadeye göre yüzde 5.
O gün 5 bin lira almak için kapı kapı dolaşan
esnafımız -o da o krediyi alırsa -yüzde 47 faiz, bir de yüzde 16
komisyon veriyordu, 5 bin liranın 2.500 lirasını peşin
olarak bankada bırakıyordu. Bugün o komisyon yüzde 1,5’e, faiz
oranları da yüzde 4’e, 5’e düşmüş durumda.
Şimdi, bazı arkadaşlarımız,
bu kredinin çoğalmasında Hükûmetimize teşekkür edeceğine
sanki Hükûmetimiz bu noktada esnaflarımıza destek vermiyor gibi bir
tavır hâline getiriyorlar. Açıkça söylesinler, esnafa kredi vermemek
mi lazım, yoksa esnafın finansmana erişimini
kolaylaştırmak mı lazım. Biz, esnafımız ne zaman
dara düşerse Hükûmet olarak yanındayız. Bugün
Cumhurbaşkanımız da bu müjdeyi verdi. Esnafımız,
imalat sanayisinde çalışan esnafımız yani marangozumuz,
yani kaportacımız, yani mobilyacımız, bu noktada, yanında
bir işçi çalıştırdığında o bir işçinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Devamla) – İki dakika Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bakan, sözlerinizi
tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Devamla) - …bir maaşını biz vereceğiz, SSK’si de vergisi
de dâhil, bir maaşını da işveren. Adı da: “Bir senden
bir benden”.
Dolayısıyla, bunu da sadece esnaflara
veriyoruz. (AK PARTİ ve Komisyon sıralarından
alkışlar) Diğer ticaret erbabına, sanayiciye bizim
desteğimiz devam ediyor. Nasıl desteğimiz? Artı ilave
istihdam sağladıklarında, onun zaten SSK vergilerini ve
diğer stopajını bizler ödüyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kapanıyor
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Devamla) - Ama şimdi sadece esnafa getirdik Ömer Bey. Senin için getirdik
onu da. Biz Niğde kazansın diye getirdik, Aksaray kazansın diye,
Tokat kazansın diye, Malatya kazansın diye -çünkü orada küçük esnaf
var- küçük esnaf kazansın diye. Dolayısıyla, biz her zaman
esnafımızın yanındayız.
Şunu da açıklayayım değerli
arkadaşlar, Başkan müsaade ederse: Şimdi, iş yerini terkin
eden esnaf sayısı 2017 yılında 87 bin, açılan 211.075.
Terkin edenlerin çoğu iflas ettiklerinden terkin etmiyor ya emekli oluyor
ya büyüyor tüccar oluyor ya da sanayici oluyor; onun için kapatıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - AVM’ler
yüzünden, AVM’ler.
BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen
Sayın Bakan.
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI BÜLENT TÜFENKCİ
(Devamla) – Ve baktığımız zaman, “Peki bu, tüccar
nasıl olmuş?” diye baktığımızda da kurulan
işletme sayısı 124.507, ticaret, sanayi odasına 2017’de
kayıt olan işletme sayısı, kapanan işletme
sayısı 26 bin yani 4 katı, 5 katı açılan işletme
var, beşte 1 de kapanan işletme var. Dolayısıyla “Esnaflarımız
terkin...” derken sanki hepsi iflas etmiş de kapanmış gibi ifade
edilmesin, bunların bir kısmı emekli oluyor, bir kısmı
iş yerini kapatıp ticaret, sanayi odalarına kayıt oluyor,
bir kısmı da sanayici oluyor, bir kısmı da borsaya gidiyor.
Dolayısıyla, bu bilgileri de verip doğru bilgilendirmek
lazım.
Ben, bütçemizin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum, saygıyla sizleri selamlıyorum.
(AK PARTİ ve Komisyon sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - AVM’leri
şehir dışına alalım Sayın Bakan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Tüfenkci.
Şimdi söz sırası Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Berat Albayrak’ta.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Albayrak, süreniz yirmi dakika.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Gazi Meclisimizin Sayın
Başkanı, değerli vekiller, kıymetli dostlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkelerin enerji taleplerindeki artış ile
büyüme rakamları arasında çok yakın bir ilişki vardır.
Ekonomimiz 2003 ve 2006 yılları arasında ortalama yüzde 5,6
büyümüş olup şüphesiz bu büyümede enerji ve doğal kaynaklar
sektörü hayati bir rol oynamıştır. Enerji ve doğal
kaynaklar alanında bugüne kadar yaptıklarımızla yetinmeden
ülkemizi ve milletimizi daha ileriye taşımak için çok yoğun bir
gayret içerisinde, tüm bu alanlardaki stratejilerimizi, millî enerji ve maden
politikası kapsamında enerji arz güvenliği, yerlileştirme
ve öngörülebilir piyasalar başlığı üç ana
sacayağı altında inşa etmeye bildiğiniz gibi bu
yıl başladık. Bu politikayla enerjide dışa
bağımlılığın azaltılması, sürekli ve
düşük maliyetli enerji ve ham madde arzı sağlanması, enerji
piyasalarında serbestleşme, enerji verimliliği ve yerli
teknolojinin geliştirilmesi ana hedefimiz olmaktadır.
Ülkemizin enerji ve maden ithalatı son on yıl
ortalaması yaklaşık 55 milyar dolar seviyesinde olup cari
açığımız geçtiğimiz yıl 32 milyar dolar
hesabından yaklaşırsak yaklaşık 1,5 katından
fazla bir noktaya ulaşmaktadır. İşte, bu manada daha çok
yerli, daha çok yenilenebilir parolasıyla ortaya koyduğumuz millî
enerji ve maden politikası stratejimiz doğrultusunda enerji
portföyümüzdeki yerli ve yenilenebilir enerji payının
artırılması için çok yoğun bir süreç başlattık.
Bu çerçevede, yerli kömürle birlikte yenilenebilir enerji
kaynaklarımız çevreci bir anlayışla, sürdürülebilirlik
ilkesi doğrultusunda azami seviyede değerlendirilmektedir. Son iki
yılda güneş ve rüzgâr başta olmak üzere 7 bin megavata
yakın yerli ve yenilenebilir kaynaklı elektrik üretim santralini
devreye aldık. Yüzde 45 ile 50 bandına
çıkardığımız yerli kaynaklardan elektrik üretim
payımızı, inşallah, toplam portföyün üçte 2’sini yerli ve
yenilenebilir kaynaktan oluşturma, üretme noktasında bir hedefle çok
daha ileriye taşıyacağız.
Değerli milletvekilleri, petrol ve doğal
gazda yüzde 90’ın üzerinde bir oranda malumunuz dışarı
bağımlıyız. Buna rağmen, izlediğimiz güçlü enerji
diplomasisi ve politikalarıyla on beş yıldır bu alanda
hiçbir sorun yaşamadan, tedarik krizi yaşamadan halkımıza
enerji arz güvenliğini kesintisiz sağladık. Bu çerçevede,
ithalata bağımlılığın kontrol altına
alınması noktasında, mümkün olduğu en üst düzey ölçüde
kaynak ve güzergâh çeşitliliğini en üst noktaya taşımak
için çok yoğun çalışıyoruz.
Ayrıca, depolama ve LNG alanında son iki
yılda çok önemli altyapı yatırımlarını hayata
geçirdik. İzmir’de devreye aldığımız, Türkiye'deki ilk
sıvılaştırılmış doğal gaz
gazlaştırma terminali, FSRU terminali geçtiğimiz yıl sonu
devreye alındı. Bu yıl, inşallah,
açılışını aralık ayı, olmadı ocak
ayı -hazır- Hatay Dörtyol’da devreye alarak Türkiye'nin ikinci FSRU
LNG tesisini rekor bir sürede, iki yılda devreye alacağız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunların yanında, Marmara Ereğlisi
LNG Terminali ve EgeGaz Enerji Terminalinde gerçekleştirdiğimiz
kapasite artışlarıyla birlikte LNG altyapımızdan
sisteme gaz basma kapasitesini son iki yılda 34 milyon metreküpten 117
milyon metreküpe çıkardık.
Ayrıca, Silivri doğal gaz depolama
kapasitemiz ölçüsünde, bu tesislerimiz ve devreye aldığımız
Tuz Gölü Projesi’yle birlikte -ki ilk fazını bu
yılbaşı itibarıyla devreye aldık- bu yıl sonu
itibarıyla 2015 Aralık ayına kıyasla, yine, günlük sisteme
gaz basma kapasitemiz 190 milyon metreküpten 288 milyon metreküpe iki yıl
içerisinde çıkmış oluyor.
Doğal gazın
yaygınlaştırılması çalışmaları altında
çok yoğun bir yatırım süreci devam ediyor. Bugün itibarıyla
78 ilimiz ve 390 ilçemize doğal gaz ulaşmış bulunmakta.
İnşallah, bu çerçevede, 55 milyon vatandaşımıza
ulaşım imkânı ve 45 milyon vatandaşımızın
kullandığı bir doğal gaz altyapımız mevcut. 2018
sonuna kadar 81 ilimizin tamamına doğal gaz ulaşmış
olacak. İşte, bu yıl içinde de bu yıl sonu itibarıyla
da yaklaşık 100 ilçemize daha ve 2019 yılı sonuna kadar da
toplamda 222 yeni ilçemize de doğal gaz konforunu inşallah
ulaştırmış olacağız.
Diğer yandan, doğal gaz ve petrol arama
çalışmalarımız kapsamında Barbaros Hayrettin Paşa
ve Oruç Reis gemileriyle hem Akdeniz hem de Karadeniz’de detaylı sismik
aramalar yürütüyoruz. Ayrıca, temin ettiğimiz, bu yıl sonu
itibarıyla Türkiye’ye ulaşacak olan yeni sondaj gemimizle birlikte
hem Akdeniz’de hem de Karadeniz’de kendi gemimizle kuyularımızı
kazmaya başlayacağız. Artık bundan sonra Akdeniz’de -bütün
dünyaya buradan sesleniyorum- Türkiye olarak sondaj faaliyetleri, petrol ve gaz
arama faaliyetleri noktasında Türkiye’nin sahip olduğu, Türk
Bayrağı’nın dalgalandığı gemilerimizle yelken
açıp dolaşacağız. Kimse kusura bakmasın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hangi ülkelerle ekonomik
zone anlaşması yaptınız? Nasıl dolaşacaksın?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Kıymetli hazırun, hamdolsun, enerjide
geldiğimiz durum ortadadır. 2003 yılında 32 bin megavat
civarında olan kurulu gücümüz 2017 sonu itibarıyla 85 bin
megavatı geçmiştir. Vatandaşlarımızın elektrik
talebinin güvenilir ve kesintisiz bir şekilde sağlanması
noktasında 2016-2020 yılı yatırımı
kapsamında iletim altyapısına 30 milyar TL’lik bir
yatırım paketi açıkladık. Bugüne kadar yani bu 30
milyarlık, beş yıllık planın iki yıl sonu
itibarıyla 5,1 milyar TL’lik kısmı iletim, 8 milyar TL’lik
kısmı dağıtım altyapısı olmak üzere 13,1
milyar TL’lik kısmı tamamlanmış durumdadır.
Yatırımlar sayesinde temmuz ayında
elektrik sisteminde 47.660 megavat puant yüküyle gerçekleşen tüm
zamanların rekoru elhamdülillah herhangi bir kısıntıya ve
kesintiye maruz kalmadan gerçekleşmiştir. Bu yapılan
çalışmalar, yatırımlar ve kapasite artışları
neticesinde ülkemiz elektrik enerjisi alanında ihracatçı konuma
geçmiş, vatandaşlarımıza düşük maliyette enerji
arzının sağlanması önemle üzerinde durduğumuz
konulardan biri olmaya her zamandan daha fazla devam etmiştir.
Bu kapsamda, 28 Avrupa Birliği ülkesi
içerisinde doğal gazda hem konut hem de sanayide en ucuz 1’inci ülkedir
Türkiye; elektrikte sanayide 1’inci, konutta da 2’nci sıradadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Koca bir yalan bu ya, koca
bir yalan ya. Gündüz açıkladım burada, doğruyu söyleyin,
başımızı öne koyalım ya.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Raporları veririm size.
Kıymetli hazırun, yenilenebilir enerjiden
maksimum seviyede yararlanılması düşüncesiyle çok yoğun bir
çaba içerisindeyiz. Son on yıllık dönemde gerçekleşen elektrik
üretim tesisi yatırımlarının kurulu gücünün
yarısından fazlası, son on yıldaki tüm elektrik
yatırım kapasitesinin yarısından fazlası yerli ve
yenilenebilir kaynaklardandır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) 2017 yenilenebilir enerji kapasite artışları
dikkate alındığında Türkiye Avrupa’da jeotermalde 1’inci,
biyokütlede 2’nci, güneşte 3’üncü, rüzgârda 4’üncü, hidrolikte ise 5’inci
sırada bulunmaktadır. Önümüzdeki on yıl içinde rüzgâr ve
güneşin her biri için 10 bin megavat ilave kurulu gücü inşallah
devreye alacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hidroelektrik enerjide 34 bin megavatı, jeotermal
enerjide ise 1.500 megavatı geçecek ve biyokütlede de 1.000 megavat kurulu
gücün üstüne çıkacağız inşallah.
Yenilenebilir enerji kaynaklarımızın
daha etkin ve verimli bir şekilde kullanılması ve yerli
teknolojinin geliştirilmesi amacıyla Yenilenebilir Enerji Kaynak
Alanları (YEKA) Modeli’ni hayata geçirdik ve bu Yenilenebilir Enerji
Kaynak Alanları (YEKA) Modeli dediğimiz sistemle birlikte çok önemli
adımlar attık. Bunlardan bir tanesi olan, özellikle güneş ve
rüzgâr kaynaklı santraller için yerli üretim katkı oranı yüksek
aksam ve bileşenler artık ülkemizde üretilecek olup fotovoltaik
güneş modülü üretecek olan bu kapsamdaki ilk fabrika ve AR-GE merkezini
önümüzdeki yıl sonu, temelini de inşallah önümüzdeki hafta 21
Aralıkta Ankara’da açıyor olacağız ve bu şu demektir:
2018 bitmeden “Made in Turkey” Türk malı ilk güneş panelleri
Türkiye’de üretilmeye başlanacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bir diğer katkısı, teknoloji
transferi, ülkemizin gelişmesine ilerleme noktasında katkı
sağlayacak ve bütün bu imkânlar yenilenebilir enerji alanındaki AR-GE
faaliyetlerinin gelişmesine katkı sağlayacak. Bunun
yanında, daha düşük fiyatlarla elektrik temin edilecek ve kurulacak
fabrikalar sayesinde yerli istihdam sağlanarak kalifiye insan
kaynağı ülkemizde oluşmaya başlayacak bu sektörde. Daha önce
yerlilik desteğiyle birlikte –burası önemli- kilovatsaat
başına azami 20 dolar/sent olan güneşte alım fiyatı,
bu model, mart ayında gerçekleşen ilk bu model sayesinde 6,99 sente
düşmüştür. Rüzgâr enerjisi alanında, yine aynı
şekilde, yaklaşık 11 dolar/sent olan 1 kilovatsaat elektrik
alım bedeli 3,48 dolar/sente düşerek bu alanda bir dünya rekorunu
ortaya koymuştur. Ayrıca, TEİAŞ tarafından haziran
ayında rüzgâr enerjisi ön lisans başvuruları için yapılan
yarışmalarda ihaleye çıkan 710 megavat kapasite, bu anlamda 10
bin megavatın üzerinde başvuruyla, tüm bu noktadaki çıkan
rakamla YEKDEM’deki bugünkü fiyatların yarısından daha
düşük bir maliyetin ortaya çıkmasıyla yeni bir başarı
resmi ortaya koymuştur.
Verimlilik alanında 2023 hedeflerine
erişilmesi amacıyla 2017 ve 2023 dönemini kapsayan Ulusal Enerji
Verimlilik Eylem Planı’nı hazırladık. Yüksek Planlama
Kurulundan imzalar çıktı, 2018 yılı ilk çeyreği
itibarıyla bunun lansmanını inşallah yapacağız.
Ve bu çerçevede, yaklaşık 8 milyar dolardan daha fazla bir tasarruf
öngörülen eylem planımız, 2018 yılıyla başlayacak olan
enerji verimliliği yılının da öncüsü olacak.
Kıymetli hazırun, yoğun sondaj ve
arama çalışmalarımız kapsamında MTA devrim
niteliğinde bir süreci başlattı. 2002 yılında 32 bin
metre sondaj yapan MTA, AK PARTİ iktidarında, bugün itibarıyla
baktığımızda 1 milyon metrelere ulaşan bir rekora
ulaşmıştır. Yeter mi? Yetmez. İnşallah, 2018
hedefimiz 2 milyon metre, 2019 3 milyon metre. Hedefimiz neresi? Dünyada bu
ligde en ileri ülkelerin seviyesine ulaşmak. Kim bunlar? Avustralya,
Kanada, Güney Afrika; yılda 5-6 milyon metre. Kamu-özel, 2020
yılına kadar, inşallah, Türkiye yılda minimum 5-6 milyon
metre sondaj yapan, bu sondajlarıyla çıkardığı
değerlerini ülke ekonomisine -sadece ithalatın önünü keserek
değil, ihracat noktasında da- katma değer üreten bir hususa
taşıyacaktır.
Yoğun arama çalışmalarımız
ilk meyvelerini vermeye başlamış, sadece son bir yılda
toplam Türkiye kömür rezervinin üzerine 1,5 milyar ton yeni kömür rezervi ilave
ederek toplam kömür rezervimizi 17,3 milyar tona taşımış
bulunmaktayız.
Ülkemizin tüm bu çerçevedeki stratejilerini
perçinlemek için bilimsellikten uzaklaşmamak, en ileri teknikleri en
doğru metotlarla birleştirmek için ülkemizin jeofizik ve jeokimya
haritalarını 2018 itibarıyla artık bitiriyoruz. Türkiye'nin
yerinde, havasında, suyunda, altında, üstünde ne var; ortaya
çıkarıyoruz.
Tespit ettiğimiz yeni kaynaklar, kömür
kaynaklarımızı doğru, finanse edilebilir ve düşük
maliyetle ekonomimize kazandırmak, enerjiye dönüştürmek ve bu anlamda
daha ileri bir noktaya taşımak için akıllı kömür
stratejisini üç önemli yaklaşım üzerine inşa ettik. Bu
yaklaşımın temelini, bir; insan odaklı, iki; bilim
odaklı, üç; şeffaf ve açık yönetim yaklaşımları
oluşturmaktadır. Bu stratejiyle kömürde hedeflerimize güvenli
madencilik kültürünü tesis ederek çevreyle uyumlu bir şekilde ulaşmak
zorundayız. Kömür kullanımına ilişkin, Uluslararası
Enerji Ajansının 2017 yılında yayınladığı
raporlara bakıldığında, Almanya elektrik üretiminin
yaklaşık yüzde 44’ünü kömürden sağlamaktadır. Bunun
yanı sıra, elektriğin Polonya’da yüzde 81’i, Hindistan’da yüzde
75’i, Çin’de yüzde 70’inden fazlası kömürden sağlanmaktadır;
dünya ortalamasının ise yaklaşık yüzde 40’ı kömürden
sağlanmaktadır. Türkiye'de bu oran yüzde 31-32’dedir ve bunun
yarısı yerli kaynaklardandır. İşte,
amacımız, yerli kaynak payını toplam kömürün içerisinde
daha yukarıya taşımak için ithale karşı yerli kaynak
ve yerli kömüre teşvik ve destek mekanizmasını da malumunuz
üzere bu yıl devreye aldık. Yerli kömüre dayalı, ilave 5 bin
megavat kurulu gücü hedefliyoruz. Bu çerçevede, mevcut yerli kömür
kaynaklı tesislerden elektrik alımı yaparak sistem çok ciddi bir
noktaya taşındı.
Bunun ötesinde, çevrecilik özelinde
baktığımızda, yine aynı ajansın raporunda,
emisyon salınımında, kişi başı emisyon
salınımında Amerika Birleşik Devletleri 15,5 ton, Kanada
15,3 ton, Japonya 9, Almanya 8,9-9 ton, Hollanda 9,2, Lüksemburg 15,5 ton iken
Türkiye’de bu oran 6,07’dir. Dünyayı Batılı ülkelere
kıyasla en az kirleten ülkelerden biri olmaya devam edeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu çerçevede
bakıldığında yeter mi? Yetmez. Ülkemizde eski santraller
var, eski teknoloji, çevresellik noktasında özellikle filtreleme ve baca
gazı arıtma sistemleriyle ilgili yenilenme. Geçtiğimiz ay tüm bu
santral sahipleriyle toplantı yaparak 2019’a kadar eski baca gazı
sistemlerine sahip tüm santrallerin yenilenmesiyle ilgili protokolü
imzaladık. 2019’da artık Türkiye’de çevreyi kirleten eski hiçbir
santral inşallah kalmayacak.
Ülkemizde üretilen ve ihraç ettiğimiz maden
ürünlerinin katma değeri artırılarak çıkarılan
madenlerimizin işlenmiş ürün olarak ihracatını
sağlamak kapsamında atılan adımlara… Demin, malum, Necip
Bey gayet popüler bir şekilde, güzel bir sunumla boru hepimize bir kez
daha tanıttı. Bu çerçevede, bor ihracatında konsantre
ürünlerinin payını azaltıp rafine ürünlerinin payını
artırma yönünde önemli adımlar attık.
2002 yılında yüzde 65 rafine, yüzde 35
konsantre ürün şeklindeki satış kompozisyonunu yüzde 97’den daha
fazla bir rafine bor ürünü noktasına taşıyarak daha katma
değerli bir noktaya ulaştırmış olduk. Ancak, gayet
güzel bir sürprizi önden açıkladı Necip Bey. Daha katma değerli
bir ürüne dönüşmesi noktasında… Toplam satışta Türkiye
rekoru bu yıl sonu itibarıyla geliyor, yaklaşık 2,2 milyon
ton ihracatla Eti Maden firmamız tüm zamanların en büyük
satış rakamına ulaştı. Bu daha başlangıç. Ne
dedik? Katma değer. Bormatik deterjan, Borgübre, ocak ayında
bunların lansmanını yapacağız. Ama büyük sürpriz, buradan
açıklamayayım, 2018’in ilk çeyreğinde Türkiye’nin borda
nasıl katma değerli bir stratejiyi yeni bir lansmanla ilk çeyrekte
inşallah sizinle paylaşacağız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Artan elektrik enerjisi talebimizin
karşılanmasıyla ilgili ithal kaynaklara
bağımlılığın azaltılması
açısından nükleer enerjinin arz kaynaklarımız arasına
dâhil edilmesi için önemli adımlar atıyoruz. Dünyada elektrik
üretiminin, AB ortalamasında yüzde 30’undan, Amerika’da yüzde 20’sinden,
Fransa’da yüzde 77’sinden, Macaristan’da yüzde 52’sinden, Güney Kore’de yüzde
30’undan fazlası nükleer enerjiden sağlanmaktadır. Amerika’da
99, Avrupa’da 132 tane olmak üzere dünyada toplam 448 tane nükleer santral
faaliyette, 58 tanesi de inşaat hâlindedir. Bu kapsamda da Türkiye için
çok önemli bir stratejik anlam ifade eden Akkuyu ve Sinop’taki santrallerimizde
önemli aşamalar kaydedilmiş olup hızla süreçler devam etmekte,
üçüncü santralle ilgili çalışmalarımız son
hızıyla devam etmektedir.
Yerleştirme ve teknoloji transferi stratejimiz
kapsamında nükleer teknolojilere sahip olmak da bizim için büyük önem arz
etmektedir. Nükleer teknolojiyle elektrik üretiminin yanı sıra
nükleer tıptan tarıma, uzay çalışmalarından sanayiye
kadar barışçıl amaçlı çok geniş bir yelpazede tüm
dünyanın kendisine helal kıldığı bu alanı
inşallah kullanacağız. Ülkemizin geleceği ve
çocuklarımızın yarınları için yüklenmiş
olduğumuz bu emanetin farkındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Sayın Başkanım, iki dakika rica
edeceğim.
BAŞKAN – Sayın Albayrak, lütfen
sözlerinizi toparlayın, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Bu çerçevede, Sayın İzzet Bey’in de
bahsettiği gibi Millî Enerji ve Maden Stratejisi kapsamında büyük bir
yük yüklendik. Niye “millî” diyoruz? Niye “yerli ve millî” diyoruz? “Yerli ve
millî olmak” ne demek?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın
Bakan, kaç tane Bormatik alan milletvekili var, bir de onu sorun.
BAŞKAN – Sayın Gürer…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Siyasi alanda, askerî alanda, ekonomik alanda,
enerji alanında, kültür alanında, her alanda yerli ve millî olmak,
çok çalışmak, ülkemizi namerde muhtaç etmemek zorundayız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Niye “yerli ve millî”
diyoruz? Ülkemizin, milletimizin acısıyla dertlenmek, sevinciyle
sevinmek zorundayız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Millî tarım
politikasını açıkladınız, altı ay sonra et ithal
etmeye başladınız. Ne oldu millî tarım politikası?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Türkiye inancına, değerlerine, tüm bu
altyapıya karşı çıkan, savaş açan bir manada yerli ve
millî olamaz. Yerli ve millî olacaksak yabancı güçlerin, dış
mihrakların maşası olamayız, halkın
karşısında olamayız. Biz yerli ve millîysek, Türkiye’nin
sınırları dışından bu ülkeye operasyon çekmeye
çalışanların kuklası olamayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi
tamamlayın.
Ek bir dakika söz veriyorum.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Dolayısıyla tüm bu çerçevede, milletin
gözünün içine baka baka yalan söyleyemeyiz, milletin gözünün içine baka baka
iftira atamayız, milletin gözünün içine baka baka tüm bu çerçevede bu
aşk ve bu sevdadan uzak duramayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 15 Temmuz bize şunu gösterdi ki
bu millet, bu bölge ve küresel süreçte büyük bir kıyamet senaryosuyla, yüz
sene sonra büyük bir kurtuluş savaşıyla bir kez daha
karşı karşıyadır. Tüm milletime sesleniyorum: Bu
ülkenin başında gerek Cumhurbaşkanıyla gerek
iktidarıyla yerli ve millî, sapına kadar sapasağlam bir iktidar
vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Allah bu
milleti tüm bu alanlarda aziz kılacaktır, bundan hiçbir şüphemiz
yok.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ama paralar
Panama’da.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Ama gün, 15 Temmuzdan sonra 80 milyonun idrak
ettiğini göremeyip, birilerine maşa olup, birilerinin
oyuncağı olup, bu milletin değerlerinden uzak kalıp tüm bu
çerçevede aklını, vicdanını ve en önemlisi ülke
davasını kaybedenlerin davasının günü değildir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Paralar
nerede paralar? Paralar nerede, hangi adada?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Millî paralar nerede?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (Devamla) – Son sözümü söyleyerek, tüm bu çerçevede şunu
söylemek istiyorum: 2018 yılı Enerji Bakanlığının
bütçesi yerli ve millî, 80 milyonun kucaklandığı bir Türkiye’yle
inşallah hayırlara vesile olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kimin okullarında
okumuş bu? Merak ediyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Cemaat okullarında
okumadınız mı Sayın Bakan, cemaatin okullarında
okumadınız mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen daha şortla
gezerken biz yerli ve millîydik.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Cemaatin
okullarında okuyan sizsiniz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın
Başkanım, 60’a göre bir söz rica edebilir miyim?
BAŞKAN – Sayın Akın, talebinizi
alayım.
Buyurun.
AHMET AKIN (Balıkesir) – Talebim şöyle:
Sayın Bakan “Biz milletin gözüne baka baka yalan söylemiyoruz.” dedi fakat
buradaki bilgiler doğru değil yani burada halkımız
kandırılıyor. Burada birinci…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yerinden bir dakika verin
Başkanım.
BAŞKAN – Kısa bir söz mü istiyorsunuz?
AHMET AKIN (Balıkesir) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, soru-cevap kısmı var, sorsun sorusunu arkadaş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah, ne
tahammülsüzlük. Biz Bakana söz verilsin, zaman verilsin diye söylüyoruz, sen
buna itiraz ediyorsun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Özel,
bak, herkes tezini savunuyor; o, tezini ortaya koydu, Bakan tezini ortaya
koydu. Böyle bir usul yok ki “Bizim dediğimiz doğru…”
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz Bakana ek süre verilmesini
savunduk ya, Allah Allah.
BAŞKAN – Lütfen grup başkan vekillerimiz…
Sayın Akın, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
37.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Berat Albayrak’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Şimdi, Sayın Bakanı dinledik, sanki
başka bir ülkede yaşıyoruz gibi kendimizi hissettik. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Zaten öylesiniz.
AHMET AKIN (Balıkesir) –
Dağıttıkları, verdikleri kitapta “Bütçe Sunumu” diyor ve
burada resmen millet kandırılıyor. Bakın, “Sanayide en ucuz
Türkiye.” diyorlar, eğer öyle olsaydı Allah aşkına
sanayiciler rekor kırardı, çoğu kan ağlıyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Eylül, ekim ayında rekor kırdı
zaten.
AHMET AKIN (Balıkesir) – Bakın, buradaki
rakamlar hesaplanırken satın alma gücü paritesine göre
hesaplanması lazım. Buradaki rakamlar kendi kafalarına göre
hesaplanmış. Onun için biz ilk sırada değiliz ucuzlukta,
15’inci sıradayız. Onun için Sayın Bakandan bunu rica ediyoruz,
yanındaki arkadaşlara yeniden talimat versin ve bize doğru
belgelerle gelsinler lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Akın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, söz talebiniz mi var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
38.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrak’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
sayın bakanları dinledik, Sayın Bakanın kendi konusuyla
ilgili -tabii, rakamlarda mutabakatımızın
olmadığı kısımlar var, anlattıklarına
itirazımız var ama- son iki dakikaya kadar bir bakan sunumu dinledik,
herhangi bir tepki de olmadı ama son iki dakikada tabii, içine biraz argo
da katarak -o çok hoş değil ama- kendilerinin yerli ve
millîliğini anlatıyor. Karşılarında bu ülkenin
muhalefet partileri var; sadece iktidar değil, muhalefet partileri de bu
ülkenin ulusal çıkarlarını sonuna kadar savunan partiler ve Allah’a
şükürler olsun bizim içimizde kazandığı paranın
vergisini vermemek için vergi cennetlerine kaçan, bunun için oralarda
organizasyonlar kuran ve alın terinin en kutsal olduğu yerde vergiden
kaçınmak için şirket kuranlar ve oranın eski CEO’ları yok.
Çok teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bu bir sataşmadır
Sayın Başkan. Bakanın cevap vermesi lazım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Muş, söz talebiniz mi
var?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet Sayın
Başkan, 60’a göre.
Buyurun Sayın Muş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, Bakana
sataştı.
39.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, burada yapılan konuşmaları, “Bu, Bakan
konuşmasıydı.” ya da “Bu, Bakan konuşması
değildi…” Sayın Grup Başkan Vekili kendisine böyle bir görev
addetmiş, kim konuşma yapıyorsa “Bu bakandır, bu
değildir...” Bunun takdirini yapacak siz değilsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Millet bize böyle bir görev
vermiş. Sayın Bakan iktidar olacak, ben de onu
eleştireceğim kardeşim, görevim bu benim. Doğruya
doğru diyeceğim, yanlışa yanlış diyeceğim.
Benim işim bu. Benim işim bu kardeşim. Millet böyle bir görev
vermiş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sizin
konuşmalarınızı da sayın bakanların
konuşmasını da millet izliyor. Konuşmanın ne
olduğunu, ne olmadığını millet burada dinleyecektir, bunun
takdirini yapacaktır. Kimse size bir konuşma bakan
konuşması mıdır, milletvekili konuşması
mıdır, başka bir konuşmadır gibi bir görev yüklemedi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yarın sen muhalefet
olduğunda öyle yapmazsın. Nasıl muhalefet
yapacağımı bana tarif etme Mehmet Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz kendi
politikalarınızı, kendi fikirlerinizi, iktidara geldiğiniz
zaman enerjide neler yapacağınızı çıkıp
anlatırsınız, sizi millet takdir ederse, sizi millet
beğenirse iktidara getirir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen de muhalefetteyken öyle
uysal muhalefet olursun.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdiye kadar
getirmediğine göre, ilelebet muhalefette kaldığınıza
göre de söylediğiniz tezler millet tarafından takdir edilmemiş.
Bunu özellikle hatırlatmak isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Muş.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muhalefeti anlatma.
İktidar ol, iktidar.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – Hükûmet adına son
konuşmacı Bakan, Millî Savunma Bakanı Sayın Nurettin
Canikli.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Canikli, süreniz yirmi dakika.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmelerin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Konuşmamın hemen başında ve bu
vesileyle, bu ülkenin bağımsızlığı, birliği
beraberliği için bugüne kadar terörle mücadele sırasında veya
yurt dışı harekâtlarda ülkemizin birliği ve bütünlüğü
için şehit olan kahramanlarımızı, kahraman askerlerimizi,
güvenlik güçlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. Gazilerimize de
buradan sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyorum ve bugün
terörle mücadelede ülkenin savunulmasında Türkiye’nin dört bir
tarafında ve sınır ötesinde görev yapan güvenlik güçlerimize de
burada Türkiye Büyük Millet Meclisinden selamlarımızı
gönderiyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii, son
yıllarda, gerçekten hem küresel ölçekte dünya genelinde hem de bölgemizde
risklerde ve güvenlik algısında çok ciddi artışlar söz
konusu. Özellikle Türkiye’ye yönelik tehdit faktörleri çok büyük oranda, gözle
görülür bir şekilde, hissedilir bir şekilde artmıştır
ve artmaya devam etmektedir. Bu artışın kaynağı
Türkiye değildir, Türkiye içinden kaynaklanmamaktadır; tamamen
uluslararası konjonktür ve gelişmelerle
bağlantılıdır. Yani Türkiye içinde üretilen bir tehdit ve
güvenlik riskinden bahsetmiyoruz. Bizim irademizin dışında -öyle
söyleyelim- ve küresel ölçekte ve artan oranda bir tehditle Türkiye
karşı karşıyadır.
Uzun yıllardan beri, tabii, Türkiye özellikle
terörle mücadelesini sürdürüyor. Ama son yıllarda terörle mücadelenin hem
boyutu hem biçimi, içeriği hem de bu sürece dâhil olan aktörlerin
özellikle küresel ölçekte olması farklı bir boyut
kazandırıyor. Bugün Türkiye dünyanın en kanlı üç terör
örgütüyle doğrudan mücadele etmektedir. Bir başka ifadeyle, görünürde
başka şekilde ortaya çıkmış olsa da, o şekilde
sunulmaya çalışılsa da aslında bu terör örgütlerinin nihai
hedefi Türkiye’nin bütünlüğüdür, Türkiye’nin
bağımsızlığıdır. Bu, bölücü terör örgütü
için de geçerlidir, DEAŞ için de geçerlidir, FETÖ terör örgütü ve
diğer terör örgütleri için de geçerlidir.
Bunu aslında biz en son Rakka’da yaşanan
hadiselerde, daha önce de Mümbiç’te benzer bir fotoğrafı
görmüştük; tabloyu hep birlikte, dünyanın gözü önünde
seyretmiştik. Son dönemde Rakka’da yaşananlar, aslında bu
cümlenin ne anlama geldiğini, nasıl somuta indirgendiğini
göstermektedir. Birbirlerine temelden, tabandan zıt gibi gözüken,
karşıtı gözüken, birbirlerine düşman gözüken iki terör
örgütünün nasıl dayanışma içinde oldukları Rakka’da, bütün
dünyanın gözü önünde, tartışmaya mahal bırakmayacak
netlikte açığa çıkmıştır, ortaya
çıkmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hedef Türkiye’dir, Türkiye’nin bütünlüğüdür. Geriye
kalanların hepsi mizansendir ve roldür kesinlikle. Buna benzer hadiseler
önümüzdeki günlerde daha da net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Ayrıca, buna ilave olarak, bu terör örgütlerini
de kumanda eden, onları yönlendiren, onları yönetenlerin de aynı
kaynak olduğu yine bu olaylarla bugün çok net bir şekilde
görülmüştür ve hepimiz tarafından açık bir şekilde
izlenmektedir. Hem bölücü terör örgütü hem de DEAŞ ve Fetullahçı
terör örgütünün yine aynı güç -ismine ne derseniz deyin- tarafından
yönetildiğini, desteklendiğini, finanse edildiğini, silah ve
mühimmat desteği sağlandığını bugün biliyoruz.
Dolayısıyla Türkiye bu tehditlere karşı elbette kendi güvenliğini
sağlamak durumundadır. Bu bir görevdir, bu bir yükümlülüktür, bu
boynumuzun borcudur. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Çok
gündeme geldi, bir “savaş bütçesi” tanımı olarak ifadeler söz
konusu oldu. Bu açıdan bakıldığında bunların
gerçeği yansıtmadığı çok açık ve
tartışmasızdır. Bu tehditlere karşı Türkiye
mücadele etmek durumundadır ve ediyor. Ayrıca bu mücadeleyi Türkiye
kendi kaynaklarıyla, kendi imkânlarıyla yapmak durumundadır. Bu
gerçeği de biz çok sayısız kere ve acı örneklerle
öğrenmiş bulunuyoruz.
Ülkenin güvenliğini, ülkenin
bağımsızlığını, birlik bütünlüğünü
başka hiçbir kimsenin, kişinin, grubun, müttefikin, ülkenin
insafına bırakamayız, onların merhametine terk edemeyiz.
Öyle bir şey söz konusu olduğunda Türkiye’nin bütünlüğünün çok
ciddi olarak tehlikelerle karşı karşıya olduğunu
görebiliyoruz. Şu anda bunların hepsini toplu olarak ve çok kısa
zaman dilimi içerisinde yaşıyoruz. Ya da şöyle söyleyelim:
Eğer biz on beş yirmi yıl önceki savunma
imkânlarımızla bugün karşı karşıya
kaldığımız tehditleri savuşturmak istemiş
olsaydık çok büyük bir ihtimalle bunu yapamazdık, en hafifinden bu
mücadeleyi çok daha büyük bedeller ödeyerek yapmak zorunda kalırdık
her açıdan. Çünkü, bugün, hepiniz biliyorsunuz, takip ediyoruz ve
izliyoruz, dostlarımız, müttefiklerimiz bu toprakları teröre
karşı, dışarıdan yapılan saldırılara
karşı savunmak için bize ihtiyacımız olan sistemleri,
silahları ve bunların üretiminde kullanılan girdileri örtülü bir
şekilde, örtülü ambargo yoluyla vermemektedirler. Her geçen gün şiddetini
artırmaktadır bu olay. O nedenle, eğer özellikle son
yıllarda ortaya konulan savunma sanayisindeki performans olmamış
olsaydı, bu müttefiklerimize, dost bildiklerimize güvenerek büyük oranda
ve sadece bu toprakların savunulması ve bu güvenliğin sağlanması
gibi bir politika öncellenmiş olsaydı Türkiye gerçekten bugün -o
ifadeyi tabii dikkatli seçmek durumundayız- çok büyük
sıkıntılarla karşı karşıya kalırdı
ve bu toprakların özgürlüğünün sürdürülmesi çok zor olabilirdi.
Bugün, bütün bu şartlara rağmen hem
saldırıların çok büyük oranda artması hem de küresel
ölçekte bir… (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye efendim…
Sayın milletvekilleri, bakınız, çok
önemli bir konuda Sayın Bakanımız sunum yapıyor, içeride
ciddi bir şekilde bir uğultu var, gürültü var, lütfen, sükûnete davet
ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – AKP’liler
dinlemiyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - …boyuta geçmesi nedeniyle özellikle bu dönemde
buna ihtiyacımız var. Bunların geliştirilmesi gerekiyor,
bunlar kolay işler değiller. Biraz sonra, bakın, bu konuda
ayrıntılarını daha sonra vereceğim. Çok canlı bir
örnek olması açısından... Yine tartışılıyor,
zaman zaman da gündeme geliyor yani nedir millîlik, nedir bunların yurt
içinde üretilmesi, nasıl ete kemiğe bürünür, nasıl somuta
indirgenir? Bakın, birkaç gün önce yaşadığımız
bir hadise var, onu burada sizinle paylaşmak istiyorum. Su üstü ve alçak
irtifa hava arama radarı talebi söz konusu oldu. Bu, Deniz Kuvvetlerinde
kullanılan bir sistem, normalde yurt dışından temin
ediliyor. Onu da söyleyeyim, İsveç’te bir firmadan temin ediliyor. Toplam
ihtiyacımız 25 tane. 1 tanesinin ithal fiyatı 8 milyon dolar.
İlk başta, ilk planda 6 taneye ihtiyacımız var. Tümünü
ithal ettiğimiz zaman ödememiz gereken fatura -bunlar olmazsa olmaz bir
sistem gemilerimiz açısından, korvetlerimiz için önemli bir sistem- toplam
200 milyon dolar. Biz şimdi bunu ASELSAN üzerinden yüzde 100 millî
imkânlarla üreteceğiz. Tanesini 1,2 milyon dolara üretiyoruz, sözleşmeyi,
anlaşmayı yaptık ASELSAN’la. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Toplamını da 26,5 milyon
dolara üretiyoruz. 200 milyon dolar bir tarafta, 26,5 milyon dolar bir tarafta.
Tamamen yerli imkânlarla, tamamen kendi savunma şirketlerimiz
vasıtasıyla bunu gerçekleştiriyoruz. “Millî” dediğimiz
hadise bu işte, geliştirmeye
çalıştığımız hadise bu işte. Ve en önemlisi,
tam kritik bir zamanda, anda, ihtiyacımız olduğu anda çok
rahatlıkla örtülü ya da açık ambargo uygulayabiliyorlar.
Yine, bununla ilgili somut bir örneği sizinle
paylaşmak istiyorum: Makina Kimyanın geliştirdiği
“Fırtına obüsü” dediğimiz çok güzel bir silah sistemimiz var,
gerçekten çok etkili, dünyada da talep ediliyor. Bunlarda Alman MTU
motorları kullanılıyor. Bu ürünü satmak, ihraç etmek için Azerbaycan
ve Suudi Arabistan’la çok yüksek miktarda sözleşmeler imzalandı fakat
motor Alman motoru olduğu için, Almanya bunların üçüncü ülkelere
ihracatına izin vermediği için bu ihracatı
gerçekleştiremedik. Şimdi bunların motorlarının da
yüzde 100 yerli yapılması için çok büyük gayret sarf ediyoruz.
İnşallah en kısa zamanda bunları
gerçekleştireceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu basit bir örnek. Hemen hemen
kullandığımız sofistike ürünlerin tamamına
yakınında buna benzer sıkıntılarla karşı
karşıya kalıyoruz ve en son hem Alman Savunma Bakanı ile
hem de Amerikan Savunma Bakanıyla yaptığımız
görüşmelerde Alman ve Amerikan firmalarının örtülü olarak
uyguladıkları ambargo listelerini kendilerine takdim ettik,
kendilerine verdik. Yani açıktan söylemiyorlar ama geciktiriyorlar,
göndermiyorlar ve bunların tamamının da parasını
peşin olarak gönderiyoruz, gönderdiğimiz ürünler aynı zamanda.
Bunun da altının çizilmesi gerekiyor. Ama bu görüşmelerden sonra
-aşağı yukarı iki buçuk ay oldu- hiçbir gelişme
olmadı. Tabii, biz gerekli tedbirlerimizi alıyoruz yani
hesabımızı kitabımızı bugüne kadar
söylendiği gibi taahhütler ve beyanlar esas alınarak
gerçekleştirmiyoruz. Çünkü başka konularda da biz, mesela PYD, SDG
konusu… Bugüne kadar koalisyon oluşturan ülkelerden ve özellikle Amerika
başta olmak üzere, PKK terör örgütünün Suriye kolu olan PYD’yle
ilişkilerinin konjonktürel, taktiksel ve geçici olduğunu
sayısız kereler bize belgelere de yansıyacak şekilde ifade
ettiler ve DEAŞ terör örgütüyle mücadele bittikten sonra aralarındaki
ilişkinin, her türlü ilişkinin biteceğini bize ifade ettiler.
Şimdi DEAŞ terör örgütü büyük oranda ortadan
kaldırıldı, temizlendi, hatta tamamen de diyebiliriz ama
şimdi başka formlarla, başka yöntemlerle bu ilişkinin devam
ettirileceğini söylemeye başladılar. Yani biz onların o
zamanki söylemlerini de esas almıyoruz zaten çünkü o kadar çok tecrübe
yaşadı ki Türkiye her alanda, onlardan bir başka örnek de bu.
Biz hesabımızı
kitabımızı şuna göre yapıyoruz: PYD bir terör
örgütüdür, PKK terör örgütünün Suriye uzantısıdır
tartışmasız bir şekilde ve bunu ispat eden bütün belge,
doküman, fotoğraf, hepsini müttefiklerimize de verdik, her
görüşmemizde dosya oluşturup kendilerine veriyoruz. Ve öyle bir silahlandırıldı
ki 25-30 bin kişilik bir orduyu donatacak şekilde son derece modern
silah, araç, mühimmatla donatılmış vaziyette aynı zamanda.
Dolayısıyla biz artık beyanlara güvenemiyoruz, araziye
bakıyoruz, ülkelerin, söyleyenlerin ne yaptıklarına bakıyoruz,
ne söyledikleriyle ilgilenmiyoruz, ne yaptıklarına bakıyoruz.
Politikalarımızı, tedbirlerimizi de ona göre alıyoruz ve
geliştiriyoruz. Ve o nedenle biz, PYD bu çerçevede bir terör örgütüdür,
PKK’nın Suriye uzantısıdır, aynı terörist havuzundan
beslenmektedir ve bütün her şeyi ortaktır -bu da
tartışmasız bir şekilde -onun için PYD teröristlerinin
olduğu her yer bizim açımızdan bir tehdittir, tehdit unsurudur,
uluslararası hukukun bize verdiği haklar çerçevesinde o tehdidi
ortadan kaldırmak için her zaman, her türlü adımı da
atarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim bu
konudaki ölçümüz de, kriterimiz de budur. O nedenle… Ama biz her zaman yine
müttefiklerimize, doğrunun yapılması için, adalete uygun bir
şekilde politika üretmeleri için bütün ortamları deniyoruz ve fırsat
bilerek meramımızı, derdimizi en etkili şekilde anlatmaya
çalışıyoruz, o kanalları elbette hiçbir zaman
kapatmıyoruz. Ama diğer taraftan da farklı nedenlerle bizim
edilgen bir şekilde bunlardan kendimizin kontrol edemeyeceği bir
kulvara girmemize de kesinlikle müsaade etmememiz gerekiyor. O nedenle biraz
önce örneğini verdiğim ona benzer silah sistemlerinin yerli olarak
geliştirilmesi gerekir.
Bakın, yine 2004 yılında
-biliyorsunuz- terörle mücadelede gerçekten özellikle çok büyük istihbari bilgi
sağlayan insansız hava araçlarını satın aldık.
Yanlış hatırlamıyorsam 15 tane satın aldık. Ama
hiçbir zaman etkili bir şekilde kullanamadık. Çok ciddi paralar
ödedik. Çünkü üretilen istihbarat yani bu İHA’lar, İsrail’den
satın aldığımız İHA’lar yoluyla üretilen
istihbarat -ki bizim özellikle harekâtımızın da esas
kaynağı bu istihbarat sonuç itibarıyla, Hava Kuvvetlerimizin
yapacağı operasyonların kaynağı da bu istihbarat-
süzgeçten geçerek Türkiye’ye aktarıldı ve daha sonra biz çok büyük
oranda dağı taşı bombaladığımızı
anladık maalesef.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
- Hâlen bombalıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Evet, aynen öyle, bunu görüyoruz. Ve ayrıca,
bir arıza meydana geliyordu, altı ayda teknisyenler İsrail’den
gelmiyordu.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
- Bombalamayın o zaman.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanımızın
da söylediği gibi “Kötü komşu ev sahibi yapar.” biraz da ondan.
Şimdi bizim geliştirdiğimiz İHA ve daha sonra SİHA
bugün dünyanın en iyilerinden bir tanesi, hatta en iyisi diyebiliriz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Özellikle SİHA’ya en
iyisi diyebiliriz.
Bakın, son günlerde uluslararası
ziyaretlerde yaptığımız görüşmelerde -ülke ismi
vermeyeceğim- mesela bir saatlik görüşme yapıyoruz, kırk
beş dakikası Türkiye’nin bu geliştirdiği, Baykar’ın
geliştirdiği SİHA’nın satın alınması için
bize talep olarak geçiyor; bir saatlik görüşmenin kırk beş
dakikası böyle geçiyor. Kaç tane örnekle karşılaştım,
bizzat kendim yaşadım. Tabii, gurur duyuyoruz, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Millî Savunma Bakanı olarak gurur duyuyoruz çünkü sonuç
itibarıyla bu teveccüh esas itibarıyla Türk milletine, Türkiye
Cumhuriyeti devletine. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Aslında tabii, birçok alanda çalışma
yapılıyor; bunları anlatamıyoruz, konuşamıyoruz
doğal olarak çünkü ayrıntılarına giremiyoruz. Çok
sınırlı şekilde bazı çalışmaları da
kamuoyuyla paylaşmak lazım, yani milletin bunları bilmesi
gerekiyor. Hani hep konuşuyoruz, anlatıyoruz, işte, kaynaklar
aktarıyoruz da bunlar ne oluyor, nereye gidiyor sorusunu vatandaş
elbette soruyor; dolayısıyla ya da işte, hep söylüyorsunuz,
konuşuyorsunuz, anlatıyorsunuz da sonuçta ne var ortada, ne
ürettiniz? Elbette sadece bir SİHA’dan oluşmuyor. Ha,
SİHA’yı da söyleyeyim, yüzde 96 oranında yerlilik oranı söz
konusu. Dünyanın hiçbir yerinde bir ürün hangi ülke üretirse üretsin böyle
bir millîlik oranına sahip değil, hangi ürün için söylerseniz
söyleyin. Bu SİHA yüzde 96 yerlilik özelliğine sahiptir.
Şimdi, bu noktada konu
açılmışken geliştirdiğimiz bazı ürünleri... Biraz
da morale ihtiyacımız var o anlamda. Ama dediğim gibi, çok
sınırlı oranda verebiliyoruz bu bilgileri, o açıdan
affınızı istirham ediyoruz.
Şimdi, biliyorsunuz hava savunma sistemi
noktasında sıkıntımız var, özellikle balistik
tehditlere karşı Türkiye’nin bunları füzeyle karşılama
noktasında sıkıntıları var. Biz esas itibarıyla
hava savunma sistemimizi uçak üzerine kurmuşuz; o da pahalı bir
yöntem. Dolayısıyla burada bir açığımız var. Uzun
zamandan beri Türkiye olarak çalışıyoruz bu açığı
kapatmak için. Acil ihtiyacımızı karşılamak için S-400
füze sistemini biliyorsunuz satın aldık ve 2019 yılında
bunlar teslim edilecek. Hemen şunu da söyleyeyim, hiçbir problem yok.
Anlaşma sağlandı, ön avans ödemesi de yapıldı; sadece
krediyle alakalı konuları birkaç gün içerisinde
sonuçlandırıp devam edeceğiz. Ama biz, esas itibarıyla -bu
geçici- acil ihtiyacımızı karşılamak için… Ama tamamen
kendi kontrolümüzde, kullanımının tamamı kendimize ait olacak,
onu da söyleyelim.
Onun dışında, millî olarak
geliştirmemiz için EUROSAM konsorsiyumuyla niyet beyanını
imzaladık. Muhtemelen ocak ayı sonuna kadar da
Cumhurbaşkanlarının -yani hem Fransa hem Türkiye
Cumhurbaşkanımızın- huzurunda anlaşma da imzalanacak.
Bu da son derece önemli; kritik alan teknolojilerden bir tanesidir. Ülkeler bu
anlamda ikiye ayrılıyor: Bu teknolojiye sahip olan ülkeler, sahip
olamayan ülkeler. Ve biz bir noktaya geldik şu anda. Mesela bunun -tabii,
bire bir değil ama- öncüsü konumunda olan, 280 kilometre menzilli
-isimleri, tabii, tam ezberleyemedim şu anda- füzeyi mayıs
ayında test ettik ve son derece başarılı bir şekilde
bu test gerçekleşti; yani, orada bu da bizim bu alanda sınıf
atladığımızın en önemli işaretlerinden bir
tanesidir. Bunu da inşallah… Evet, Bora füze sistemi -11 Mayıs 2017
tarihinde test ettik- karadan karaya atılan… Ama bunların
mantığı aynı; elbette aynı şey değil, biraz
önce söylediğimiz hava savunma füze sistemiyle aynı şey
değil ama mantığı aynı. Yani, bu teknolojiye bu
noktada sahip olduğunuzda ondan sonrasını geliştirmek daha
kolay oluyor. 280 kilometre menzilli, çok önemli; buna da, bu teknolojiye de
dünyada son derece sınırlı sayıda ülke hâkim. 11 Mayıs
2017’de de test ettik, başarılı bir şekilde test ettik ve
280 kilometre uzaktaki hedef sıfır hatayla vuruldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, sözlerinizi
tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yine, Fırat Kalkanı operasyonu
sırasında bazı tanklarımız antitank füzeleriyle
vuruldu; orada bazı sıkıntılar yaşadık. Tabii,
biz ilk defa, bu anlamda, yoğun bir şekilde bir sınır ötesi
harekâtı orada gerçekleştirdik. Sonra, “Orada karşı
karşıya kaldığımız
sıkıntıları nasıl giderebiliriz? Özellikle
tankların karşı karşıya kaldığı
antitank füzelerinden nasıl korunabiliriz?” diye ciddi bir
çalışma yapıldı ve şu anda sona gelindi. Mart
ayından itibaren tanklarımıza monte etmeye
başlayacağız. Sistem şu: Hangisi olursa olsun, hangi ülke
tarafından üretilirse üretilsin “Aktif Zırh Koruma Sistemi” diyebileceğimiz
bir sistemi Türkiye geliştirdi. Son derece sınırlı birkaç
ülke sahip bu teknolojiye. Teknoloji şu: Bir radar sistemi var tankın
üzerinde, gelen mühimmatı atıldığı andan itibaren
tespit ediyor, onu izliyor, tanka yaklaştığı andan itibaren
de kendisi bir mermi patlatıyor veya bir mühimmat patlatıyor, o
mühimmattan da parçacıklar çıkıyor.
Sayın Başkan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan,
tamamlayınız lütfen.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.
300, 400, 500 ve onlar mutlak surette o gelen
antitank mühimmatıyla temas ediyor ve tanka ulaşımını
engelliyor.
Bakın, değerli arkadaşlar, “cek
cak”tan bahsetmiyorum, bunu yaptık Türkiye'ye. (AK PARTİ ve Komisyon
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Yaptık
Sayın Bakanım, yaptık.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - İyi
yaptınız!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bu çok önemli. Bu, aslında, gelecekte bütün
alanlarda kullanılacak savunma sisteminin de omurgasını
oluşturan bir sistemdir. Hem gemilerimiz açısından, ilgili
arkadaşlarımız var, bilirler belki, “Korkut” diye bir sistem
var, onun da mantığı aynı. Aslında füze savunma
sisteminin de mantığı aynı.
Bakın, S-400; S-400 sistemi, gelen balistik
füzeye bire bir çarparak ortadan kaldırmaz tehlikeyi,
yaklaştığı anda belli bir mesafede çok yoğun bir
patlatma meydana getirir ve o patlatmanın etkisiyle gelen balistik füze
imha edilir. Bunlar çok önemli teknolojilerdir, anlatması kolay ama -belki
zor, bilemiyorum- tabii o teknolojiye ulaşılması o kadar kolay
değil. Bütün sistemlerde aslında bundan sonraki dönemde bu sistem
yoğun olarak kullanılacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Türkiye bir yerinden yakaladı artık
bunu ve bırakmayacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkan, bir konu var izninizle,
kısa bir süre, onu unuttum. Eğer müsaade ederseniz… Yarım
dakika…
SALİH CORA (Trabzon) – Keyifle dinliyoruz
Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Sayın Bakan, ben de çok süre
vermek istiyorum ama sistem, İç Tüzük müsaade etmiyor ama çok önemli bir
konuya değindiniz. Bu Bakanlığın ismi Millî Savunma
Bakanlığı, millî bir konu.
Buyurun, bir dakika daha vereceğim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Diğerleri
gayrimillî mi Sayın Başkan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Genelkurmay Başkanımıza yönelik
olarak, inşaatı başlamış bir camiye aile olarak
yaptıkları katkıdan, bir maddi destekten yola çıkarak
haksız birtakım spekülasyonlar ve saldırılar söz konusudur.
Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bakın, Genelkurmay Başkanımız
ailesiyle birlikte, akrabalarıyla birlikte inşaatı devam eden
bir camiye, tamamının finansmanı değil, imkânları
ölçüsünde bir destek sağlıyorlar ve kesinlikle hiçbir şekilde
duyulmaması ve isimlerinin de verilmemesi hassasiyetiyle bunu, bu
yardımı yapıyorlar. Genelkurmay Başkanımız ve
ailesi. Fakat oradaki Belediye Başkanı bütün şeye rağmen bu
bilgiyi kamuoyuyla paylaşıyor ve babasının ve annesinin
ismini veriyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ne ayıp
şey!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Finansmanının tamamı Genelkurmay
Başkanımızın ailesi tarafından
yapılmamaktadır, bir yardımdır -gönüllerinden geçmiş-
oradaki camiye, inşaatı daha önce başlamış olan camiye
bir yardımdır. Bunun neresi yanlış? Hiçbir yeri
yanlış değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bunun üzerinden spekülasyon yapmak ve Genelkurmay
Başkanımızla ilgili haksız birtakım töhmetlerde
bulunmak doğru değil.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Belediye
Başkanının yaptığı yanlış.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Füzelerden
camiye ne ara geçtiniz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Bütçemizin hayırlara
vesile olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Nereden
bulmuş o parayı?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Canikli.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, 60’a göre bir dakika…
BAŞKAN – Sayın Özel, söze mi girdiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Girmiştim Sayın
Başkan. Sayın Canikli’nin bir sözü üzerine bir konuya
açıklık getirmek istedim.
BAŞKAN – Buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
40.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Millî Savunma Bakanı Nurettin
Canikli’nin 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Sayın Canikli
büyük bir heyecanla anlattı. İlk başta “Sayın Canikli’nin
eğitimi Millî Savunma Bakanlığına uygun mu?” falan
tartışmaları vardı. Bize hani dediniz ya: “Gülüyorsunuz, cek
cak…” Aramızdaki konuşma şu, gecenin bu vaktinde de o şeyi
paylaşalım: Birincisi, konuya fevkalade adapte olduğunuzu
aramızda konuştuk. İkincisi, heyecanınızı
askerden yeni gelmiş bir asteğmenin -hepimiz yaptık bunu- orada
gördüğü yüksek teknolojili silahları anlatırken ki hâline
benzettik. Söz isterken geriye dönerken de -tam füze sistemini
anlatıyordunuz- bir füze sistemi gibi dönüp sözü alınca,
kaldığınız yere dönünce arkadaşlar “Sayın Bakan
füze başlığı gibi döndü.” dediler ona güldük. Bunu da
sizinle paylaşmış olalım, yoksa başka bir şey yok.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Pir, talebinizi alabilir miyim? Nedir?
ZİYA PİR (Diyarbakır) – 60’a göre bir
açıklamada bulunmak istiyorum. SİHA’larla ilgili farklı bilgiler
var.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Pir.
41.-
Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in, Millî Savunma Bakanı Nurettin
Canikli’nin 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Şimdi, tabii ki Sayın Bakanın
yapmış olduğu sunumu biz dikkatle izledik, orada söylenecek
elbette çok şey var. Daha önce gruplar adına konuşanlar herhâlde
bazı şeyleri söylemişler fakat SİHA’yla ilgili bir bilgi
ben de vermek istiyorum. Siz dediniz ki: “Yerli SİHA’lar dünyanın en
iyileri veya en iyisidir.” Şimdi, biz de bu konuları az çok bilen
insanlarız. Dünyanın hiçbir yerinde şu anda önde gelen
Batılı ülkeler SİHA üretimine devam etmemektedir. Şundan
dolayı: SİHA’lar yapay zekâyla çalışan makinelerdir ve
onların insan monitoring ve tanıma sistemleri henüz
gelişmemiştir. Dolayısıyla, üretici ülkeler, Sırbistan
bile şu anda onları durdurmuş, daha laboratuvara almış
durumda çünkü eğer şu anda onları kullanırsanız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Durduralım
mı istiyorsunuz, ne istiyorsunuz? Daha gelişmişini mi
istiyorsunuz?
BAŞKAN – Devam edin kayıtlara geçsin
sözleriniz Sayın Pir.
ZİYA PİR (Diyarbakır) – Eğer
onları kullanırsanız, şu an, bugün itibarıyla sivil
unsurlarla sivil olmayan unsurları ayırt edemiyorsunuz ve
-tırnak içinde söylüyorum- kazalar meydana geliyor. Bu yüzden dünya
SİHA’ların üretimini şu anda geri bırakmış
durumda. Yani en iyilerinin Türkiye’de olduğunu da ben kabul etmiyorum
çünkü Türkiye'de bu tür kazalar olabiliyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pir.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, kısa bir
açıklama yapabilir miyim bununla ilgili izin verirseniz?
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
Önemli bir konu sayın milletvekilleri lütfen.
42.-
Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin, Diyarbakır Milletvekili
Ziya Pir’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim.
Geliştirdiğimiz SİHA görüntü
sistemleri son derece hassas. Ben kendim bizzat gördüm, yerdeki toplu
iğneyi 12 bin fitten tespit edecek kadar hassas görüntü sistemlerine
sahip. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Yani görerek yapıyorsunuz!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Ve bir şey daha söyleyeyim. Bir Kara
Kuvvetleri karargâhında Hava Kuvvetleriyle koordineli bir
şekilde Kandil’e yapılan canlı operasyona katıldım,
SİHA’ların da katıldığı bir operasyonu izledim.
Şimdi, biliyorsunuz, tabii, bu CİRİT füzelerini atıyor, o
da yerli yani SİHA’lar CİRİT füzelerini atıyor, 12 bin
fitten 8 kilometre hedefe gönderiyor. Tabii, onlar da bu mühimmatın yüzde
100'ü de patlamıyor yani yüzde 95’i patlıyor ama bu çok yüksek bir
oran. Benim izlediğim bir tanesinde de bir mühimmat patlamadı fakat
teröristin kafasına çarptı. İsabet oranı o kadar yüksek ki.
Aynen öyle, ben kendim izledim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yani teröristin kafasına çarptı ve öyle imha etti,
normalde patlaması gerekirdi belli bir şeye gelince. O nedenle, biz
iddialıyız -yine de temkinli konuşuyorum- dünyanın en
iyilerinden bir tanesi.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
çok kısa bir söz rica edeceğim.
BAŞKAN –
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
43.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, silahların
ne kadar iyi yapıldığı ifadelerinin
alkışlanması karşısında dehşete
kapıldığına ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Gerçekten antimilitarist
bir insan olarak yani şu anda bunun, savaş aletlerinin böyle bir
heyecanla alkışlanması ve silahların ne kadar iyi
yapıldığının alkışlanması
karşısında dehşete kapıldığımı
ifade etmek için söz aldım. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Geç onu sen, geç! Kimse savaş yanlısı
değil, merak etmeyin. Savaş yanlısı sensin be!
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) – Teröristi anında vururuz. Teröristi niye savunuyorsun?
Avukatı mısın, niye savunuyorsun?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen...
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hani buradan isterdim
ki... Bu arada bu hamasetler yapılırken Türkiye’de sosyal medyada
1’inci sırada “Bedelli ne zaman gelecek?” diye soruyor gençler.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Sizin yüzünüzden, sizin!
ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) – Teröristin avukatı mısın sen?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – İşin böyle bir
yanı var. İnsanlar öyle savaşmak falan istemiyorlar.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – O dehşete sen teröristlerin şehit ettiği
askerlerde kapıl.
MUSTAFA ILICALI
(Erzurum) – Şehidin kanı yerde mi kalacak?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – İsterdim ki burada
alkışlar, işte, “Türkiye’de bir genç bilim alanında şunları
yaptı, Türkiye’de kadınlar şu noktaya geldi.” şeklinde
olsun. Savaşı, silahı alkışlıyorsunuz.
Yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından “Teröristleri sen
destekliyorsun ya!” sesi)
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Onlar için de aynı şeyi söyleyin bakalım. Bir
kelime edebiliyor musunuz?
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, lütfen...
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN TETKİK
VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, bakanların konuşmaları
bitmiştir.
Son söz
milletvekilinindir gereğince, şahısları adına lehindeki
konuşmacı Bursa Milletvekilimiz Sayın Bennur Karaburun’a aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Karaburun, süreniz beş dakika.
BENNUR KARABURUN (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın lehinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım.
Öncelikle dün 59 ülkeyle, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında
İslam İş Birliği Teşkilatı Olağanüstü
Zirvesi Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşmiştir. 1947’den
günümüze Filistin toprakları maalesef İsrail tarafından
işgal edilmiştir ve bu yaptığıyla İsrail,
kendisinin bir terör devleti olduğunu göstermiştir. Kudüs bizim göz
bebeğimiz, ilk kıblemiz. Osmanlı torunları olarak, Türkiye
olarak, Kudüs’ü korumaya, kollamaya devam edeceğiz. Kudüs bizim
kırmızı çizgimizdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bizler tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet
düsturuyla ülkemizi daha müreffeh yarınlara ulaştırmak için
mücadele etmekteyiz. Din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız başta olmak
üzere, tüm bakanlıklarımızla
çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız,
Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim ve Yayın Dairesi
Başkanlığı, Şehit Yakınları ve Gaziler
Dairesi Başkanlığı, Sosyal Yardımlar Genel
Müdürlüğü gibi yoğun mesai harcayan müdürlüklerle birlikte,
vatandaşlarımıza bir lütuf olarak değil, hak temelli
çalışmaları sürdürmektedir.
Engelli bir milletvekili olarak sizleri kendi
yaşanmışlığım üzerinden
Bakanlığımız ve Hükûmetlerimizin öncesini ve mevcut
durumunu mukayeseye davet etmek istiyorum.
Ben 1996 yılında bir trafik kazası
geçirdim ve beş buçuk ay yoğun bakımda kaldım. Bu süreç
içerisinde annem ve babam sabahın beş buçuğunda kalkıp
yoğun bakım hastası olan bana ilaç almak için kuyruğa
girerlerdi. Kuyruğa girmeleri de bir şey ifade etmezdi, sıra gelirse
ve ilaç varsa alabilirlerdi. Düşünsenize, ben bir yoğun bakım
hastasıyım ve ilaç temin etmek için ailem dışarıda
çırpınıyordu. İş bununla da bitmiyordu, ameliyat
olacağım, “bıçak parası” dedikleri bir meblağ ödemek
zorundasınız.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hâlâ var
bıçak parası.
BENNUR KARABURUN (Devamla) – Ya da solunum
cihazına bağlanmak için birinin bir an önce ölmesini bekleyeceksiniz;
o ölecek ki makineye siz bağlanacaksınız.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Şimdi de öyle Bennur Hanım, bunun için aramıyorlar mı sizi?
BENNUR KARABURUN (Devamla) – Yoğun
bakımdan çıksanız normal odada yatacak yer yok.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Telefonunu vereyim, Mudanya’da yoğun bakımda…
BAŞKAN – Sayın milletvekilli, lütfen
efendim…
BENNUR KARABURUN (Devamla) – Kimi servislerde 2
kişi yatıyorken kimi servislerde de 2 kişi bir yatakta
yatıyordu.
Bu arada, ben SGK’liyim ve SGK’nin
başındaki Genel Müdürümüz “SGK’yi ben batırmadım.” diyor.
Buna en büyük şahit olarak SGK’yi sizin
batırdığınızı bunları yaşayan biri
olarak söylüyorum; bizleri ve nice aileleri de batırdınız. Hesap
uzmanı olduğunuzu söylüyorsunuz, niçin şu gelinen noktaya siz de
gelebilmek için çalışmadınız? Niçin yolsuzluklara mahal
vererek bunca insanın ahını aldınız? Bu millet sizi affetse
de Allah affeder mi bilmem.
Sosyal güvencenizin hiçbir şey ifade
etmediği günler, dolayısıyla annem ve babamın o zamana
kadar yaptığı birikimlerini “Kızımın canı
sağ olsun.” diyerek harcadığı günlerdi ve ben,
onların, buradan haklarını helal etmesini istiyorum ama en çok
da Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın
hakkını helal etmesini istiyorum çünkü AK PARTİ Hükûmetiyle
Türkiye'nin yüzü gülmeye, gelişmeye ve değişmeye başladı.
Biz engelliler olarak, Türk vatandaşları olarak rahat nefes almaya
Sayın Cumhurbaşkanımızın sayesinde başladık.
Ve buradan şunu anladık ki: Bir idareci olarak sadece hesaplardan
anlamış olmanız yeterli değil, bunun için koskocaman bir
yürek yeterdi ve o yürek Sayın Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip Erdoğan’da ziyadesiyle vardı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sonuç olarak, atalarımızın
dediği gibi “At binenin, kılıç kuşananın”dı.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
İşte, ata binemiyor, binemiyor ata.
BENNUR KARABURUN (Devamla) – Birçok spekülasyon
yapmaya çalıştılar fakat halkımız her şeyin
farkında. Yalanlarıyla asla bir yere varamayacaklarını
anlayamayan bazı insanlar, kirli iftiralarıyla hâlâ daha
saldırıyorlar. Hâlâ daha anlamıyor musunuz? Tam 11 defa seçim
kaybettiniz, daha neyin peşindesiniz? Gelin, birlik olalım ama
maalesef, bu birlikteliği sağlayacak iradenin sizde
olmadığını da biliyoruz. Çünkü sizlerin, bir maşa
görevi yaparak size hükmedilen görevi yapacağınızı
biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hiç
yakışmadı size, hiç yakışmadı.
BAŞKAN – Sayın Karaburun, sözlerinizi
tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
BENNUR KARABURUN (Devamla) – Gelin, size hükmeden
şu eli birlikte kıralım. Bu ülkenin refahı için
çalışalım. Çocuklarımıza onur ve gururla
yaşayabilecekleri, yarınları birlikte inşa edecekleri
günleri birlikte yapalım diyor, yüce Meclisi saygıyla sevgiyle
selamlıyor, bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Karaburun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun, talebiniz…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
sayın hatibi dikkatle dinledik, benim tekrar etmemem gereken ifadeler var.
Kendisinin sözlerine karşı, grubumuz adına cevap
hakkını müsaade ederseniz Sayın Genel Başkanın o
dönemde de mesai arkadaşı ve Ankara Milletvekilimiz Bülent
Kuşoğlu verecektir.
BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.-
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Bennur
Karaburun’un 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur görüşmelerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu ülke büyük
sıkıntılardan geçti biliyorsunuz, bu sağlık alanında
da sosyal güvenlik alanında da büyük sıkıntılar
yaşandı. SSK, 1945 yılında kuruldu. Prim ödeyen
işçilerimiz vardı, işverenlerimiz vardı, hastane yoktu,
sağlık kurumları yoktu ve SSK 500’e yakın sağlık
tesisi yaptı, hastane yaptı. Çünkü Sağlık Bakanlığı,
bu devlet bu yatırımları yapacak durumda değildi. Bu ülke
büyük sıkıntılarla bu yatırımları yaptı.
Şimdi de aynı şekilde, bakanlarımızı dinliyoruz,
birçok yatırım yapılıyor. Sayın Karaburun bir SSK’li
olarak büyük sıkıntılar çekmiştir, haklıdır ama bir
milletvekili olarak burada o bütçe görüşülmezken her vesileyle bu
konuları dile getirmesini çok yadırgıyorum, üzülüyorum, şu
anda da nasıl cevap vereceğimi bile bilemiyorum kendisine. Hakikaten
üzülüyorum, bu konular istismar edilecek konular değil çünkü çok önemli
konulardır. (CHP sıralarından alkışlar) Devlet çok zor
şartlar altında o yatırımları
yapmıştır. Bu fakir millet, bu fakir devlet bu
sıkıntıları çekmiştir. Onların sebebi de
Sayın Kılıçdaroğlu değildir, onları bu ülkeye mal
eden, sosyal güvenlik bilinci aşılayan kişidir.
Bugün bu konu o kadar ciddi bir konu ki Türkiye'nin
geleceğidir bu konu. Ya, bu sene için bile, bakın sadece bu sene için
bile 127 milyar lira hazineden transfer vardır, 127 milyar lira. Bu
hızla artmaktadır. Bu konu speküle edilecek bir konu değil.
Hepimizin çok ciddi, devlet ciddiyeti içerisinde bu konuyu düşünmemiz,
tartışmamız gerekirken bu konuyu maalesef, bu şekilde
istismar etmemize üzülüyorum. Ama kendisine hiçbir şey söylemiyorum, bir
SSK’li olarak haklıdır, bir vatandaş olarak haklıdır,
devletin göreviydi ama o dönemde de Sayın Genel Müdürümle, şimdiki
Sayın Genel Başkanımla bu konularla ilgili elimizden geleni
yaptık, çok da başarılı çalışmalar yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Sadece
üzüldüğümü belirteyim, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kuşoğlu.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Sayın Başkan, bir söz istemiştim ama. Dün yaşanan bir
konuyla ilgili bir söz istemiştim.
BAŞKAN – Sayın Yarkadaş, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
44.-
İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, 75
yaşındaki Kezban Saçılık’a Yüksel Caddesi’nde polisler
tarafından yapılan muameleye ilişkin açıklaması
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın hatibin az önce söylediği
sorunların tamamı bugün hastanelerde yine yaşanıyor, onunla
ilgili bir şey söylemeyeceğim ama esas dikkat çekmek istediğim
nokta şu: KHK’yle işine son verilen Veli Saçılık’ın
kolu 1999’da yaşanan cezaevi operasyonlarında koparıldı. O
gün annesi, oğlunu ve oğlunun kolunu ararken polisler tarafından
yerlerde sürüklendi; üstündeki etek çıkarıldığı için o
günden bugüne etek giyemiyor ve pantolonla dolaşıyor; büyük bir travma
yaşıyor. Bugün Kezban ana, tıpkı 1999’da olduğu gibi
oğlunun peşinden koşarken yine polisler tarafından Yüksel
Caddesi’nde yerlerde sürüklendi, gözlüğü kırıldı ve
gözlüğü kırıldığı için de yüzü yaralandı.
Şurada da kameraya göstereyim.
Lütfen, Yüksel Caddesi’ndeki bu eziyete, bu
işkenceye artık son verin. 75 yaşındaki bir anneyi yerlerde
sürüklemek hiç kimseye yakışmıyor, hepimizin
vicdanlarını yakıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yarkadaş.
Bu bahsettiğiniz konu bugün mü gelişti
Sayın Vekilim?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Bugün yaşandı
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Peki.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, üçüncü
turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi yirmi dakika süreyle soru ve cevap
işlemine geçiyoruz.
Sisteme giren milletvekillerimizi sırayla
sunmak istiyorum: Sayın Gürer, Sayın Hürriyet, Sayın Tanal,
Sayın Erdoğan, Sayın Sertel, Sayın
Kayışoğlu, Sayın Ahrazoğlu, Sayın Tor, Sayın
Hüda Kaya, Sayın Havutça, Sayın Hakverdi, Sayın Sarıhan,
Sayın Aydın, Sayın Durmaz, Sayın Arslan.
İlk söz Sayın Gürer’de.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Enerji
Bakanına sorum: Dünya Bankası kredisiyle finanse edilen BOTAŞ
Erzincan Kompresör İstasyonu yapım işinden iki yıl sonra öz
kaynakla karşılanan Eskişehir Kompresör İstasyonu bedeli
arasında Erzincan Kompresör İstasyonu yapım işi aleyhine
yüzde 37 fark vardır. 21,8 milyon dolar maliyet farkı çok uçuk
değil mi? Coğrafi şartlar, kaynaklara olan mesafe, yöresel
iş gücü imkânıyla, iklim koşulları, üç aylık
yapım süresi farkıyla bu açıklanabilir mi? Bu konuda daha
kapsamlı bir inceleme yapılacak mıdır?
Sayın Millî Savunma Bakanına sorum: Cumhurbaşkanının
bir açıklaması dayanak gösterilerek bedelli askerlik için çok
sayıda soru geliyor. Hükûmet olarak bu konuda bir
çalışmanız var mıdır?
İkinci sorum da: Uzman çavuşların
taleplerinin sizlere kadar ulaştığını
düşünüyorum. Bu konuda 2018 yılı için bir düzenleme ve
iyileştirme yapılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.
Sayın Hürriyet…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Aile Bakanına sorum: Az önce
kürsüden Sayın Bakan, bugün de bahsettiğimiz, konu ettiğimiz
skandal kitapları toplattıklarını söyledi. Ama bakın,
internete girdiğimizde bu toplattıklarını iddia ettikleri
kitaplar, ne hikmetse internetten gayet uygun bir fiyata satışa
sunulmuş, serbest bir şekilde, herkesin alabileceği şekilde
satılıyor. İşlerine gelmediği zaman Wikipedia’yı
bile, Twitter’ı bile kapatan Hükûmet, ne hikmetse şu kadar basit bir
şeye bile engel olamıyor. Yalan söylüyorsunuz demeyeceğim ama doğru
söylemiyorsunuz ne yazık ki, doğru bilgi vermiyorsunuz.
Bunun üzerine şunu da sormak istiyorum: Bu
kitaplara milletin parasıyla kaç lira ödendi? Bu kitapları kimler
onayladı? Yazarları hakkında ve dağıtan belediye
başkanları hakkında herhangi bir yaptırım
uygulandı mı? Bunların da cevabının verilmesi
gerekiyor Sayın Bakan.
Diğer bir konu da: Yine, kürsüde söylediği
kısa “183” yardım hattını, sehven kürsünün de vermiş
olduğu dil sürçmesiyle birlikte “184” dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Ama zaten
iddia ettiğim de buydu. Vekillerin bilmediği şeyi vatandaş
nasıl bilecek? Bakan bundan hayıflanacağına, vekillerin
bile bilmediği bir konuyu vatandaşa nasıl anlatacağız
diye hayıflanacağına, “Ah ah, ne güzel, vekiller bile bilmiyor.”
diyerek alkış tufanı arasında bununla övünüyorsa başka
bir şey demiyorum. Siz neyin kafasını yaşıyorsunuz
demek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Hürriyet.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli bakanlar, Rıza Sarraf’la birlikte
Amerika’da tutuklu bulunan Hakan Atilla’nın bugün son çıkan
haberlerde itirafçı olduğu yazılı. Bu Hakan Atilla Halk
Bankası Genel Müdür Yardımcısıydı. Bununla devlet,
ücreti vekâlet sözleşmesi yaptı mı? Yaptıysa, kaç dolar
üzerinden yaptı? Ne kadarı peşin ödendi? Ne kadarı daha
ödenmedi? Bu itirafçı oldu, devlet aleyhine bu şekilde beyanlarda
bulunuyor, devlet bu kaptırdığı parayı nasıl geri
alacak? Vadesi gelmemiş olan ücreti vekâlet sözleşmesinde para varsa
bunları ödeyecek mi? Bu konularda ayrıntılı bir vaziyette
Genel Kurula bilgi verir misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, gazi sayılmayan gazilerin
haklarını ne zaman vereceksiniz? Gaziler arasındaki
farklılıkları ne zaman gidereceksiniz?
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığında ek ders karşılığı
çalışan elemanlar taşeron yasasına dâhil olacaklar mı?
Yabancı işletmelere ne kadar maden
işletme ruhsatı verilmiştir? Maden işletme ruhsatı
verilen yabancı şirketler içerisinde ABD ve İngiliz
şirketlerinin payı nedir?
Emlak müşavirleri odasını ne zaman
kuracaksınız?
Yine, 4736 sayılı Yasa kapsamında 65
yaş üstü vatandaşlarımıza taşıma hizmeti veren
dolmuşçulara ayda en fazla 750 TL ödenmektedir. Bu durum
dolmuşçuların iflasına sebep olacaktır.
Dolmuşçuların yaptığı hizmetin
karşılığını tamamen ödemeyi düşünüyor
musunuz?
Yine, Muğla’mız, mermer üretiminde önemli
bir il. Mermerlerimizin önemli bir kısmı blok olarak ihraç
edilmektedir. Mermer bundan sonra üretimi mümkün olmayan bir şeydir,
stoklarımız da sınırlıdır. Bunların
işlenerek ihracatını sağlamak konusunda özel bir
çalışma var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Erdoğan.
Sayın Sertel…
ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın bakanlara sormak istiyorum: Türkiye’nin
her yerinden bize dert yüklü, sıkıntı yüklü telefonlar geliyor.
Örneğin Türkiye’nin turizm merkezi olan Aydın’ın
Kuşadası ilçesinde 250 civarında otel var. Kuşadası’ndaki
bu otellerin büyük bir bölümü kışın da turizme açık
oluyordu fakat, ne yazık ki, bugün aldığım telefonlarda
Kuşadası’nda sadece bugün 45-50 civarında otelin
açıldığını ve birçok personelin de işsiz
bırakıldığını öğrendim. Yani yüzde 20-25’lerle
çalışılmış geçen yaz boyunca.
Bir de Mardin Midyat’tan gelen telefonu söylemek
istiyorum. Mardin- Midyat arasındaki yol artık ulaşılamaz
noktaya gelmiş. Bütün araç sahipleri, o hatta çalışan, giden
araçlar gerçekten büyük sıkıntı çekiyorlarmış, Midyat
halkı size iletmemi söyledi. Biraz da Mardin Midyat’a gerçekten…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Sertel.
Sayın Kayışoğlu…
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) –
Teşekkürler.
Kadınlar tacize uğrayınca kendileri
kamera kayıtlarını toplayıp emniyete gidiyor, buna
rağmen karakoldan geri çevriliyorlar ve sosyal medya
aracılığıyla failleri bulmaya çalışıyorlar.
Dünya Ekonomik Forumu Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye 144
ülke arasından 131’inci sıraya gerilemiş durumda, Bahreyn bile
126’ncı sıraya yükselmiş. Türkiye’de 2015 yılında
kız çocuklarının okulu bırakma oranı yüzde 37,6; bu
konuda Avrupa birincisiyiz. İstanbul Sözleşmesi hâlâ
uygulanmıyor. ŞÖNİM’ler yetersiz ve etkili değil.
Kadınların istihdama katılımları düşük, ücretleri
erkeklerle eşit değil. Çocuk yaşta evlilikler cezasız
bırakılıyor. Üstelik erkek egemen düzen SMS ve faks
aracılığıyla boşanma fetvası veriyor. Ve kız
çocukları anaokullarında erkek çocukların ayağını
yıkıyorlar. Bütün partiler mutabıkken hâlâ bu çatı
altında daimî bir çocuk hakları komisyonu kurulmadı.
Sayın Aile Bakanı, siz ne iş
yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kayışoğlu.
Sayın Ahrazoğlu…
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) –
Sayın Bakanım, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ısrarla gündeme
getirdiğimiz taşeron işçilerin kadro konusu nihayet Meclis
gündemine taşınmıştır. Genel ve katma bütçeli idareler
ile belediye ve il özel idarelerinde taşeron işçilere kadro
verileceği, KİT’lerde çalışanlara verilmeyeceği
basında yer almıştır. Sayıları 900 bini
bulacağı açıklanan taşeron işçilerine kadro
verilmesinde KİT’lerde çalışanların mağdur
bırakılması hak ve adalet anlayışına
sığmamaktadır. 900 bin işçiye kadro verilecekse
KİT’lerde çalışan 40 bin taşeron işçiye de pekâlâ
kadro verilebilir. KİT’lerdeki taşeron işçileri bu haklardan
mahrum etmemenizi, yasanın ölü doğmamasını; ayrıca,
Orman Bakanlığına bağlı mevsimlik işçilere de on
aylık çalışma hakkı verilmesi yerine kadroya
alınmasını talep ediyor, bu konuda yardımlarınızı
bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Ahrazoğlu.
Sayın Tor…
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) –
Sorum Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Berat
Albayrak’adır.
Kahramanmaraş Elbistan ve Afşin ilçe
halkı A ve B termik santrallerinin baca gazları is, pis, zehirli
duman gibi çevreye verdiği zararlardan dolayı fevkalade mustariptir.
Yörede kanser vakalarının arttığı her gün
yazılıp çizilmektedir. Hava kirliliği “Kanser olmadan uyanmak
dileğiyle” “Elbistan’a vapur gelmiş haberimiz yok.” gibi yorumlara
sebep olmaktadır. Elbistan’da geçen sene sudan binlerce
insanımız hastanelik olmuştur. Kış mevsimi nedeniyle
kömür tüketiminden kaynaklanan hava kirliliği çok önemli boyutlara
ulaşmıştır. Yıllardan beri “Geldi, gelecek.” denen
doğal gaz maalesef bu yıl da gelmemiştir. Sorum: Elbistan’a,
Afşin’e doğal gaz ne zaman gelecektir? Süreyi kısaltmanın
bir yolu yok mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.
Sayın Hüda Kaya…
HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Yüzlerce sağlıkçımız şu
anda canlı yayında bizleri dinlemekteler. Sayın bakanların
da dikkatine bunu sunuyorum: 1.295 sağlıkçı şu an hâlâ
atanmadı, güvenlik soruşturmalarının sonucunu bekliyorlar.
Yıllardır evlenemeyenler, evine ekmek götüremeyenler, çocuklarının
ihtiyacını göremeyenler, kiralarını ödeyemeyenler var ve
acilen bu probleme bir hayırlı sonuç ve müjde haberini bizden
bekliyorlar.
İkincisi, Sayın Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı -700 civarında çocuk, bebek şu anda anneleriyle birlikte
hapishanedeler- yurtlarda olan çocukların aile ortamını
aratmayacak şekilde şartlara kavuşturulduklarından
bahsettiler. Fakat cezaevlerinde bebekleriyle, çocuklarıyla olan bu
kadınların… Aynı zamanda dışarıda yüzlerce çocuk,
annesiz ve aileye muhtaç bir şekilde özlemle hak ve adaletin
gerçekleşmesini bekliyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hüda
Kaya.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Bununla ilgili, adaleti
gerçekleştirmek noktasında, bu çocukları da ailesiz, annesiz,
sahipsiz bırakmama noktasında politikalar geliştirmek gerekli
değil midir?
Aynı zamanda bir de şu çok önemli bir
vurguydu: Hep hayır ve hasenattan da örnekler verdi Sayın Bakan.
Özellikle kadınlarımız bu politikaların kurbanı
durumundalar. İnsanlarımıza, başta kadınlar olmak
üzere, hayır hasenat ve sadakaya muhtaç politikalar geliştirilerek
onları muhtaç hâle getirmekle değil, muhtaçlıktan kurtaracak
politikalar ve pratikler geliştirilmeli değil midir?
BAŞKAN – Son söz, Sayın Havutça…
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Millî Savunma Bakanımıza soruyorum:
Sayın Bakan, 15 Temmuz gecesi zorunlu silah altında olan erlerimizin
o gece tesadüfen komutanlarının emriyle sokaklara
çıktığı ve bu hain darbe girişimine bulaştırıldıkları
ifade ediliyor. Aileler bize bu erlerin durumunu soruyor.
Diğer sorum da Sayın Enerji
Bakanımıza. Ulusal Bor Araştırma Enstitüsünün, BOREN’in
bugün itibarıyla uç ürün olarak hangi ürünleri ortaya koyduğunu
kamuoyu merak ediyor. Etimatik ve tabii ki Bor-Tarımın dışında
hangi çalışmaları yapmıştır? BOREN’in Eti Bor
AŞ’yle nasıl bir iş birliği içerisinde olduğu da
kamuoyu tarafından merak ediliyor.
Ayrıca, Çanakkale Boğazı’nın
kenarında hâlâ Rusya’dan gelen kömürlerle termik santral
yapılmasına izin verecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Sayın Bakanlar, hangi bakanımızdan
başlıyoruz?
KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye efendim.
Buyurun Sayın Milletvekilim.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Yöremizden Gümrük ve
Ticaret Bakanımızı burada görünce ceviz üreticileri bir soruyu
paylaşmamı istediler. İzniniz olursa ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Vakit kalırsa vereyim efendim.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bedelli askerlikle ilgili Sayın Gürer, yanlış
not almadıysam bir soru yöneltti. Şu an itibarıyla gündemimizde
bedelli askerlik konusu yok, bunu çok net bir şekilde söylememiz
gerekiyor. İçinde bulunduğumuz ortamda zaten böyle bir uygulama
doğru da olmaz çünkü çok ciddi bir mücadele yürütülüyor ve bizim
sistemimizde de yükümlülük esası çerçevesinde…
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan, ileride
olabilir mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, yani tabii, on yıl
sonrasıyla ilgili bir şey söyleyemem ben size, beş yıl
sonrasıyla ilgili bir şey söyleyemem. Ama şunu söylüyorum biraz
daha açmak açısından: Öngörülebilir bir zaman dilimi içerisinde yani
şu an itibarıyla, içinde bulunduğumuz an, dönem itibarıyla
böyle bir çalışmamız, böyle bir düşüncemiz yok.
Ayrıca, uzman çavuşlarla ilgili birkaç
sayın milletvekili tarafından yöneltilen sorular oldu, Sayın
Kamil Aydın da dâhil. Uzman erbaşlara ilk nasıp istihkakı
ve zatî demirbaş tabanca satın alma hakkının verilmesiyle
ilgili düzenleme bu son KHK’de muhtemelen yasalaşacak, tahmin ediyoruz yani
olağanüstü bir şey olmazsa, onu buradan ifade etmiş olalım.
Ayrıca, yine, uzman erbaşlara bedelsiz tabanca tahsisi konusunda da
çalışmalarımız devam ediyor.
15 Temmuz gecesi verilen talimat çerçevesinde o
görevi yapan ya da yapmak durumunda olan askerlerle ilgili durum, bu konu,
idari çalışmalar, idari tahkikat süreci tamamlanmış ve
yargıya intikal etmiş durumda. Bütün bu çalışmalar şu
anda yargı tarafından yürütülmektedir ama şunu söyleyeyim, orada
genel ilke şu: Doğru, gerçekten sonuç itibarıyla bir emirle
karşı karşıya kaldığında askerin
yapacağı şey belli, ona direnmesi mümkün değil. O gece
kendi iradesiyle, hareketleriyle, tavırlarıyla aktif olarak destek
vermeyenlerin tamamına yakını zaten bırakıldı,
tahliye edildi ama ateş açan, insanları yaralayan ya da öldüren ya da
başka şekilde doğrudan darbe teşebbüsüne destek
anlamına gelecek fiillerde, hareketlerde bulunanlarla ilgili olarak da
doğal olarak, onların bu fiillerinin
karşılığı olarak bir müeyyide uygulanması
kaçınılmaz. Ama dediğim gibi, sonuç itibarıyla, bütün bu
süreç yargı tarafından yürütülecek ve sonuçlandırılacak.
Yine, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu
Beyefendi’nin soruları oldu. Bunlardan bir tanesi FETÖ’den ihraç edilen
bazı personelin veya kişilerin mağduriyetleriyle alakalı.
Orada, biliyorsunuz, uzun zamandan beri çalışmalar
yapılıyor; KHK ekinde ihraç edildikleri için itiraz hakları
yoktu, şimdi o süreç de başlatıldı. Olağanüstü Hal
İşlemlerini İnceleme Komisyonu kuruldu, faaliyetine de
başladı, hatta ilk kararlarını vermeye başladı.
Bu, tabii, önemli ama daha önemlisi bu kararlara karşı iç ve
uluslararası yargı yolunun açık olması.
Dolayısıyla, bu Komisyonda istediği karar gelmediği
takdirde ilgili kişinin yargıya ve onun sonunda da iç hukuk
yollarının tüketilmesinden sonra uluslararası alana, hukuka
taşıması mümkün.
Bir de askerî öğrencilerle ilgili, yani darbe
teşebbüsünün gerçekleştiği o günlerde askerî öğrenci
olanların, biliyorsunuz FETÖ iltisakı ve irtibatı nedeniyle
onların askerî öğrencilikle ilişkileri kesildi. Bununla ilgili
de -yine burada da gündeme geldi- çok soru geliyor, burada tabii şöyle bir
durum söz konusu yani belli bir tarihten itibaren örgütün, tüm askerî
okullardaki sınav sistemini bütünüyle ele geçirdiği ve o dönemlerde
girenlerin tamamının bu sistemden yani örgütün kontrolünde
girenlerden oluştuğu için bu illiyet bağı, bu iltisak
otomatik olarak görülüyor, böyle kabul ediliyor. Ama bunların da komisyona
ve akabinde yargıya, yargı yoluna başvurma imkânları var,
bu konu da açık.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, tabii
şuradan gireyim, ucuz mu, değil mi, kimin listesi, kimin değil,
kime neyi inandıracağız onu da bilmiyorum ama Avrupa
Birliğinden bahsediyorsak Avrupa Birliğinin en muteber kurumu
EUROSTAT, Avrupa Birliği İstatistik Enstitüsünün
yayınladığı raporlara bakacağız. Şimdi, bu
raporlara baktığımızda, internet sitesinden bugün sabah
aldığımız printlere baktığımızda,
Türkiye 28 Avrupa Birliği ülkesi içerisinde doğal gazda, hem konutta
hem sanayide birinci, Türkiye elektrikte, sanayide birinci, konutta da ikinci
ülke. Tabii ki en ucuz, Türkiye en ucuz ülke.
Şimdi, “Bu, sanayiye yansıyor mu?” Yani
şimdi bunu da araştırmadan söylemek ilginç. Türkiye üçüncü
çeyrek sanayi rakamı 2011’den sonra en büyük rekoru kırdı. Ekim
ayı sanayi üretim rakamı tüm zamanların rekorunu kırdı
ve bunları müteakip Türkiye’nin üçüncü çeyrek büyümesi yüzde 11,1’le dünya
rekoru kırdı. Şimdi, bu noktada ekim ayı rakamları da
gösteriyor ki bize Allah’ın izniyle son çeyrekte de sanayinin, enerjinin
maliyet noktasında rekabetçi olması ve sanayiye destek olması
noktasında doğal gazın, dördüncü çeyrekte de inşallah rekor
bir büyümemiz geliyor. Demek ki rakamlar yalan söylemiyor. Asgari ücret içindeki
payı -hemen bu raporda bunları dağıttım- 1 Ocak 2002
itibarıyla Türkiye'de asgari ücret içerisindeki elektrik tüketimi, bir
evdeki 200 kilovatsaatlik elektrik tüketiminin payı yüzde 20,1. 1 Ocak
2017 yılı itibarıyla bir ailenin ortalama 200 kilovatlık tüketiminin
asgari ücret içindeki payı yüzde 20,1’den 5,9’a düşmüş AK
PARTİ iktidarında.
Doğal gaza bakalım: 1 Ocak 2002
itibarıyla Türkiye'de bir ailenin ortalama 125 metreküplük tüketimi,
asgari ücret içerisindeki doğal gaz fiyatının
ağırlığı yüzde 32,2 iken 1 Ocak 2017 itibarıyla
bu rakam yüzde 9,8’e düşmüş. Daha çok
çalışacağız, inşallah, bu oranı daha da
düşüreceğiz, Türkiye ekonomisine katkı olması
açısından bunu da ileriye taşıyacağız.
Fahrettin Oğuz Bey Kahramanmaraş A-B
Santrali baca gazıyla ilgili sordu. Biliyorsunuz, A Santrali kapalı,
B Santralinin baca gazı arıtması mevcut. Doğal gaz
anlamında, ilçeye doğal gazı bağladık, santrali de
bağlanmak üzere geliyor. O konuyu da merak etmeyin, birkaç hafta
içerisinde o da bitiyor. Onun dışında, şuraya dikkat etmek
istiyorum.
On saniyem kaldı ama Sayın Başkan,
bize bir dakika verirsiniz.
Ben, şimdi konuşmamda “Yerli, millî.”
dedim. Şimdi “Yerli, millî.” deyip bir refleks veriyorsak bir gocunma
unsuru oluşturur bu. Şimdi buraya baktım, bir gocunma yok; bir
de bakıyoruz, başka yerden bir gocunma var. Şimdi, demin
Bakanımız dedi ki: “Yerli İHA.” Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en
büyük projelerinden, en önemli projelerinden biri. Bunu bir de kime
karşı kullanıyoruz? Terörizme karşı, terörle
mücadeleye, ülkemizi bölmeye çalışanlara karşı.
Şimdi, yerli, millî İHA’lar; yine birileri
gocunuyor. Bakın, arkadaşlar, demin şunu anlatmaya
çalıştım: Türkiye, kapısında büyük bir savaşla
karşı karşıya. Kendi savaşı değil,
cumhuriyet tarihimizin geçtiğimiz yüzyıl nasıl bir Kurtuluş
Savaşı varsa bölgede bununla karşı karşıya.
MUSA ÇAM (İzmir) – Siz
karıştırdınız ortalığı, siz
karıştırdınız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Yerli ve millî duruş noktasında, 15
Temmuzdan sonra nasıl bu millet yekvücut olarak bu sürecin
karşısındaysa bu Meclis de, bu çatı da, tüm bireyler de bu
noktada birlik içerisinde olmak durumundadır. Ben buna inanır, bunu
söylerim ama Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyeti devletine... Çünkü “devletçilik”
diyeceğiz, “milliyetçilik” diyeceğiz, “cumhuriyetçilik”
diyeceğiz, “halkçılık” diyeceğiz çünkü devletimizin yanında
duracağız. 17-25; kim yapmış ki bu operasyonu… Bugün, dört
sene sonra hangi ülkenin arkasından kim operasyon çekiyor, kim şak
şaklıyorsa emin olun 80 milyon bu tiyatroyu izliyor ve görüyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Görüyor, görüyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Devletimizin yanında yer
alacağız. Türkiye’ye kim ihanet ediyor, kim operasyon çekiyor, bunun
farkında olacağız.
Ha “yerli ve millî” dediğimizde de, o zaman
bakacağız kim gocunuyor, kim gocunmuyor? Elhamdülillah, Türkiye
Cumhuriyeti devleti yanlış bir şey yemedi ki karnı
ağrısın.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Devlet
yemez, devlet yemez; iktidar yiyebilir.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Her zaman şunu söylüyoruz: Bu ülke, bu
iktidar, Allah’ın izniyle bu coğrafyadaki bütün bu kıyamet
senaryolarına rağmen her zamankinden daha güçlü adımlarla
yarına ilerleyecek inşallah.
Milletimiz şundan emin olsun: On beş
yıldır bu iktidar, bu Cumhurbaşkanı, bu ülkenin
başında; Başkumandanıyla nasıl büyük bir mücadele
verdiyse kefeni cebinde, bundan sonra da verecek. Dünyanın dört bir
tarafına da buradan seslenerek söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Türkiye’yi
kötü yönetmezseniz kimse operasyon çekemez Sayın Bakan Türkiye’ye.
Türkiye’yi kötü yönetiyorsunuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Niye
gocunuyorsun, niye?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bakanlar.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kötü
yönettiğiniz için bu durumda Türkiye. Türkiye’ye onun için operasyon
çekiyorlar.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Niye
gocunuyorsun?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Kötü
yönetiyorsunuz Türkiye’yi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bizim kompresör
işine de bir cevap verseniz Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
45.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrak’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerindeki soru-cevap işlemi sırasında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir
Türkiye Cumhuriyeti Bakanına gösterilmesi gereken saygı çerçevesinden
çıkmamaya çalışıyoruz ama karşı taraf elinden
geldiği kadar -hangi sebepledir bilinmez- bir tartışma zemini
arıyor kendisine.
Öyle bir konuşma yaparız ki, öyle
yazışmaları okuruz ki, öyle siparişlerden bahsederiz ki hiç
isim vermeyiz, kimin nasıl gocunup nasıl
hopladığını geçen seneki gibi görürüz.
Bugün, burada 15 Temmuzdan bahsediyor. Bütün
darbeler doğası gereği iktidar partisine yapılır ama
herkes döner muhalefetin tavrına bakar. Kendisi son derece güvenli
yerlerde bir gece geçirirken, hiç hedef olmayan Meclisi hedef yapıp
yaptığı ilk konuşmayla AK PARTİ Grubundan ayakta
alkış almış olan birinin grup başkan vekilliği
yaptığı bir partinin karşısına geçip de 15 Temmuz
üzerinden hamaset yapmaya çalışmak en fazla akla şunu getirir:
Beni Gülseren Hasyamanlar diye bir ilkokul öğretmeni yetiştirdi,
Bornova Anadolu Lisesinde, Ege Üniversitesi Eczacılıkta okudum. O
gece tepemize bomba atanların yetiştirdiği birinden yerlilik,
millîlik aklı alacak değiliz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Özel.
Sayın milletvekilleri…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre bir söz…
BAŞKAN – Bir saniye efendim, tamam, gördüm.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim okulum belli, benim
okulum belli. Ben gitmedim İzmir’de Yamanlar Kolejine, Bornova Anadolu
Lisesine gittim ben.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, zaman
yetersizliğinden dolayı sayın vekillerimizin sorduğu
bazı sorulara kuşkusuz Sayın Bakanlarımız
yazılı olarak cevap vereceklerdir. Dört tane…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Aile Bakanına
verilebilir.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Daha Komisyondaki
cevaplar gelmedi Sayın Bakan, Komisyondaki cevaplar gelmedi daha.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın
Başkanım, kadın tek Bakan, zaten erkek Bakanlar ona söz
vermediler, hâlbuki ilk önce onun konuşması lazımdı, en
azından bir kadın Bakan olarak konuşsun.
BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap vermek istiyor
musunuz şimdi sorulara, yoksa…
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Ben yazılı cevap
vereceğim.
BAŞKAN – Yazılı cevap vereceksiniz.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Yalnız Özgür Bey’e cevap vermek
istiyorum müsaade ederseniz. Mikrofonu açarsanız Özgür Bey’e cevap vermek
istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, size bir şey
demedim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, nezakette bir
sıkıntımız yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, ben bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim. Daha Plan ve Bütçe
Komisyonundaki sorularımızın cevabı buraya henüz gelmedi.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – O gece siz buradaydınız, biz
de buradaydık ama Sayın Bakanımız güvenli yerlerde
değil, F16’ların altında, ateşlerin altında…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben biliyorum onun nerede
olduğunu, biliyorum.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - …milletin içine, Atatürk
Havalimanı’na Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte
giderken…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben biliyorum onun nerede
olduğunu, biliyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Siz sorulara
cevap verin Sayın Bakan.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - …sizin Genel Başkanınız
o gece kontrollü bir şekilde kaçmıştır, 80 milyon da Genel
Başkanınızın kaçışını izlemiştir.
O gece güvenli bölgeye gidenler sizin Genel Başkanınızdı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Kadınlarla ilgili sorulara cevap verin, niye bu kadar
kadın ölüyor?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Sadece Cumhurbaşkanı, sizin için varsa yoksa
Cumhurbaşkanı, kadınlar yok, kadınlar yok!
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Ben sorulara cevap veririm Sayın
Kerestecioğlu, neden rahatsız oluyorsunuz!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Neden rahatsız oluyorum, kadınlar ölüyor diye
rahatsız oluyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Gülen
suratlarla fotoğraf veriyorlardı ama. “Allah’ın lütfu”
diyorlardı. Allah’ın lütfuydu, ne oldu?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Siz Cumhurbaşkanınıza böyle güzellemeler
yaparken kadın ölümleri durmuyor.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Ben güzelleme yapmıyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Ne yapıyorsunuz Allah aşkına?
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Olan gerçeği söylüyorum burada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Yazıktır ya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
46.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Betül Sayan Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın üçüncü tur
görüşmelerindeki soru-cevap işlemi sırasında
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
kendisine ayrılan süreyi kendine sorulan soruları cevaplamak yerine
böyle bir polemiği tercih etmesi ayrı bir şey. Biz
yaptığı görev gereğince hep ayrı bir yere koyup
ayrı bir dil seçmişizdir kendisiyle ilgili. Mesele burada kendini
savunmaktan aciz gördüğü birini savunmaksa onu bilmem.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) – Sürekli tahrik ediyorsunuz ya, sürekli
tahrik ediyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başbakanın nerede
olduğunu biliyoruz, Sayın Genel Başkanımızın bize
verdiği talimatı biliyoruz. 15 Temmuz gecesini bu ülkenin ortak
değeri olmaktan kendisine bir siyasi çıkış noktası,
bir koruma noktası olarak görenlere söyleyecek sözümüz şudur: Biraz
önce söylediğim sözü Sayın Bakana söylemedim. Biz devletin, devlet
parasız yatılı imkânlarıyla okurken cemaat okullarında
burslu okuyan adam tenekeyi parlatsan da çeyrek altın etmeyeceğini
gösterdi bu akşam, onu söyledim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.06
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.22
BAŞKAN: Başkan
Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 37’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) REKABET
KURUMU (Devam)
1) Rekabet
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Rekabet
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
ENERJİ PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) ULUSAL
BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MADEN
TETKİK VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî
Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
Savunma Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
H) SAVUNMA
SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bütçe üzerindeki
oylamaların çok zaman aldığı malumlarınızdır.
Grupların mutabakatıyla, dünkü birleşimde olduğu üzere,
bugün ve bundan sonraki turlarda kurum bütçelerinin bölümlerinin adları
okunmadan sadece kod numaraları belirtilerek oya sunulacaktır. Kod
numaralarının karşılığı bölüm
adlarını bir defalığına bilgilerinize
sunacağım: “(01): Genel Kamu Hizmetleri, (02): Savunma Hizmetleri,
(03): Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri, (04): Ekonomik İşler ve
Hizmetler, (05): Çevre Koruma Hizmetleri, (06): İskan ve Toplum
Refahı Hizmetleri, (07): Sağlık Hizmetleri, (08): Dinlenme,
Kültür ve Din hizmetleri, (09): Eğitim Hizmetleri, (10): Sosyal Güvenlik
ve Sosyal Yardım Hizmetleri;
Gelir cetvellerinde 1’inci düzey gelir
kodlarının açıklanması yani adları ise
aşağıdaki şekildedir:
(01): Vergi Gelirleri, (02): Sosyal Güvenlik
Gelirleri, (03): Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri, (04): Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler, (05): Diğer
Gelirler, (06): Sermaye Gelirleri, (08): Alacaklardan Tahsilat, (09): Ret ve
İadeler”
Şimdi, sırasıyla üçüncü turda yer
alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
24) AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 505.695.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 152.642.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 26.032.169.000'
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 26.690.506.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 22.079.932.656,31
Bütçe Gideri 21.838.164.165,95
Ödenek Üstü Gider 21.607,05
İptal Edilen Ödenek 241.589.542,36
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 200.555,05
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
31) GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI
1) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 1.030.850.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 85.883.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 121.825.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.238.558.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.209.550.167,00
Bütçe Gideri 1.030.010.849,58
Ödenek Üstü Gider 2,59
İptal Edilen Ödenek 179.539.320,01
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 48.053.219,35
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.07) REKABET KURUMU
1) Rekabet Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 46.644.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 37.856.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 84.500.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.016.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 82.484.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 84.500.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Rekabet
Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Rekabet
Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Rekabet Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 91.450.000,00
Bütçe Gideri 71.362.432,57
İptal Edilen Ödenek 20.087.567,43
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 69.500.000,00
Tahsilat 65.525.165,92
Ret ve İadeler 701.494,12
Net Tahsilat 64.823.671,80
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler … Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu 2016 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
20) ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI
1) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 700.497.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 37.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 4.333.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 444.241.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 1.237.400.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.386.508.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.922.828.118,00
Bütçe Gideri 1.514.934.824,97
İptal Edilen Ödenek 407.893.293,03
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.05) ENERJİ
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 18.330.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 30.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.700.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 224.984.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmeteri 1.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 247.045.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 213.032.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 37.888.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
09 Ret ve
İadeler -3.875.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 247.045.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 283.058.976,87
Bütçe Gideri 256.911.693,20
İptal Edilen Ödenek 26.147.283,67
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 217.290.000,00
Tahsilat 265.775.319,86
Ret ve İadeler 8.863.626,66
Net Tahsilat 256.911.693,20
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.26) ULUSAL BOR
ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
1) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Ekonomik İşler
ve Hizmetler 16.293.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 16.293.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 10.943.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.350.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 16.293.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 14.090.390,00
Bütçe Gideri 6.955.045,14
İptal Edilen Ödenek 7.135.344,86
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 13.962.000,00
Tahsilat 12.295.834,62
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ulusal
Bor Araştırma Enstitüsü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.27) TÜRKİYE ATOM
ENERJİSİ KURUMU
1) Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 25.343.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.545.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 155.979.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 184.867.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 18.650.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 165.967.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 250.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 184.867.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye
Atom Enerjisi Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 176.948.698,58
Bütçe Gideri 131.054.559,83
İptal Edilen Ödenek 45.894.138,75
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 6.155.931,43
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 166.756.000,00
Tahsilat 139.089.857,86
Ret ve İadeler 331.727,11
Net Tahsilat 138.758.130,75
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.40) MADEN TETKİK
VE ARAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 110.583.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 33.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.450.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 584.540.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
06 İskan
ve Toplum Refahı Hizmetleri 1.329.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 699.935.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 110.600.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 485.685.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 98.650.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 694.935.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 462.201.210,94
Bütçe Gideri 362.364.068,36
İptal Edilen Ödenek 99.837.142,58
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.643.405,69
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 442.857.000,00
Tahsilat 413.352.977,48
Ret ve İadeler 29.849.827,93
Net Tahsilat 383.503.149,55
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı
2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09) MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 339.964.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 40.029.462.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 11.628.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 21.185.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 40.402.239.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Savunma Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Millî
Savunma Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 38.337.055.205,57
Bütçe Gideri 26.281.760.996,48
İptal Edilen Ödenek 11.821.049.919,55
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 10.954.690.788,07
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Savunma Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.28) SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma Sanayi Müsteşarlığı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
02 Savunma
Hizmetleri 66.011.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 66.011.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 88,000'
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 20.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 65.903.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 66.011.000
Savunma
Sanayii Müsteşarlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma
Sanayi Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Savunma Sanayii
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 74.267.750,00
Bütçe Gideri 62.743.162,10
İptal Edilen Ödenek 11.524.587,90
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 57.377.000,00
Tahsilat 60.681.694,05
Ret ve İadeler 30.528,39
Net Tahsilat 60.651.165,66
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayii
Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece üçüncü turda yer
alan kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları kabul
edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.
Sayın Muş, söz talebiniz var.
III.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
47.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, bütçe görüşmelerinde
yapılan değerlendirmelere ve bazı konuların
şahsileştirildiğine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Daha önce bir söz talebim vardı fakat ara
vermeden önceydi bu talebim.
Bugün dört bakanlığın bütçelerini
görüştük. Önemli tartışmalar
yaşandığını düşünüyorum. Herkes tezini ortaya
koydu, bütün gruplar, en son Hükûmet burada tezini ortaya koydu. Daha sonra, maalesef,
hiçbir zaman tasvip etmediğimiz, etmeyeceğimiz; mesele, politikalarla
değil de iş yine şahsileştirmeye geldi. Geçen sene
tıpkısının aynısını duyduğumuz sözleri
-bakın, tıpkısının aynısını geçen
bütçede- aynı şekilde bu bütçede de tekrar duymak zorunda
kaldık. Bir laf vardır: “Önce lafa bakarım laf mı diye,
sonra söyleyene bakarım adam mı diye.” Dolayısıyla
lafın nereden söylendiğine, kimin söylediğine bakar ona göre bir
değerlendirme yapmak gerekir ki biz bu değerlendirmeyi
yapıyoruz. Hiçbir zaman politikaların haricinde, uygulamaların
haricinde Meclis… “Efendim, öyle şeyler var ki…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Öyle şeyler
okurum ki, öyle şeyler var ki elimde…” Ne olduğu belli değil, ne
idiği belirsiz, onlarla tehditvari Meclisin
ağırlığına, şurada
tartıştığımız konuların
ağırlığına yakışmayacak öyle bir acziyet
içine düşülmüş ki nereden geldiği, ne olduğu bilinmeyen,
ellerinde olduğunu iddia ettiği “Yazışmalar okurum,
işte, sizi mahcup ederim.”
Sözlerimi Ziya Paşa’nın bir sözüyle
bitiriyorum: “Necâbet vermez asla üniforma, zerdûz palan vursan merkep yine
merkeptir.”
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Muş.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın İnceöz, talebiniz var
mı sizin?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Var, var.
BAŞKAN – Buyurun.
48.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, yapılan görüşmelerde
konuların şahsileştirilerek ve şahsi sataşmalarla
bakanlıklar üzerinde âdeta bir rol biçmeye
çalışıldığına ve Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sayın grup başkan
vekilimizin sözlerine ilave olarak bugün görüşmelerine
başladığımız dört bakanlığın bütçesinde
sabah özellikle ve hassaten rica etmiştik. Her seferinde de söylüyoruz
Meclisin mehabetine uygun, usul, üslupla konuşalım diye ve bugün
gördük ki çok normal, mutat bir görüşme gerçekleştirdiğimiz sırada
özellikle konuların şahsileştirmeyle, şahsi
sataşmalarla bakanlıklar üzerinde âdeta bir rol biçmeye
çalışıldığını söyledik ve uyarılarda da
bulunduk zaman zaman.
En son Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekilli konuşması içerisinde, ki konuşmasının
tamamına girmeyeceğim. Bunu özellikle şiddetle
reddettiğimizi ve bu sözün söyleyene ait, söyleyenin üzerine
yapışacağını, bunun tutanaklarla da sabit
kılınacağını belirtmek istiyorum. “Adam, tenekeyi
parlatsan da çeyrek altın etmeyeceğini gösterdi.” sözü üzerine
yapıştı. Bakın, ben şunu sormak istiyorum: Adama
sormazlar mı 15 Temmuz gecesi tankların yanına gideceksin,
oradan kontrollü bir şekilde kaçacaksın, sonra bir belediye
başkanının evinde sabaha kadar televizyondan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sen Amerika’ya
gidip secde ettiğinde neredeydin?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Tünelde
saklanan kim?
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Senin
Başbakanın neredeydi? Ayıp be!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Açarsanız
sözlerimi tamamlayacağım.
BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın
İnceöz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Tünelde
saklanıyordu, tünelde.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – …orada
izleyeceksin sonra bir vakit çıkacaksın 15 Temmuz gecesine “kontrollü
darbe” diyeceksin. Adama demezler mi tenekeyi parlatsan da sen altın dahi
etmiyorsun ve bu boş tenekeden ses çıkmaya devam ediyor, demezler mi?
Bu sözleri kendilerine aynen iade ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sen o diz
çökmeyi yaptığına ne diyorsun?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
İnceöz…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Siz de
biliyorsunuz ki bunda alkışlanacak bir şey yok yani.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Geç onları,
sen geç! Herkes rüştünü ispat etmiş burada. 17-25 Aralıktan
sonra sen git televizyonlarında ağla, medyalarına konuş,
ondan sonra gel burada temcit pilavı gibi aynı şeyleri söyle.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen,
Sayın Bakan konuşuyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – O
fotoğrafı biz çektirseydik neler söylerdiniz Sayın İnceöz?
Pensilvanya’ya gitseydik.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Vallahi ne
söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın, biz sözlerimizi
söylemekten çekinmeyeceğiz.
BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri
lütfen, Sayın Bakan konuşuyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Grubunuzu
susturun Sayın Başkan.
49.-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın, Manisa
Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – İki tane
konu dikkatimi çekti konuşmada, şahsım üzerine söylendiğini
bildiğim için yanlışları düzeltmekte önem addediyorum.
“Cemaatin okulunda
burslu...” Evet, cemaatin okulunda ama burslu okumadım, bir.
İkincisi: Otuz
beş sene içerisinde cemaatin yüzlerce okulunda okuyan yüzbinlerce,
milyonlarca gençten bir tanesiyim. Ama öyle bir anne baba yetiştirdi ki
beni hiçbir zaman ama hiçbir zaman aklımı bir beşere kiraya
vermedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Elhamdülillah, öyle vermedim ki, beni o dediğiniz güruh öyle iyi bilir ki
-geçmişi araştırın, nasıl bilirler- kimin oğlu
olduğumu, nasıl bir hayat yaşadığımı.
FATMA KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli) – Bilirler, çok iyi bilirler!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Hiçbir zaman
inandığımdan geri durmadım. Bunu böyle bir düzeltelim.
Tıpkı o okullarda okuyup da tüm mezunlarının FETÖ’cü
olmadığı gibi, bu ülkede o okullarda okumuş FETÖ’cü olmayan
yüzbinlerce gencimiz var, aklını kiraya vermemiş bu çerçevede
insanlarımız var.
HÜDA KAYA
(İstanbul) – Onun için mi hesap açanlar içeride?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – Gelelim
ikinci konuya: Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki: “O gece
kaçtınız, saklandınız.” Ben öyle anladım,
yanlış anladıysam düzeltin. Benim o gece nerede olduğumu 3
evladımla önce Allah, sonra bu milletim, sonra da bu tarih biliyor ve
yazacak. Ben şunu ifade ediyorum: Kimin nerede olduğunu hem
Cenab-ı Allah biliyor, hem tarih biliyor, hem de bu millet biliyor. Biz
hiçbir zaman… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben 12
Eylül darbesinde hapse girmiş yazar bir insanın oğluyum. Ne
darbeden korktum ne ölümden korktum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ
(İzmir) – Vay!
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) – 15 Temmuzda,
en ön safta, bu darbede de bu darbenin birinci hedefi olan insanın
yanından -elhamdülillah, benim için bir altın madalyasıdır-
bir saniye bile ayrılmadan bu mücadelede en önde yer almak için gayret
ettim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla sözüm şudur: Bu iki söz üzerine açıklama
yapılması gereği hasebiyle bunu söylemek istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.
HÜDA KAYA (İstanbul) – Sorumuzun
cevabını alamayacak mıyız Başkan, sorular sorduk?
50.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat
Albayrak’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
oylamadan önce söz istemeyip oylama geçtikten sonra bu sözü istediler, ben de
anlayışla karşıladım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ondan önce
istedik Başkan.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkana sor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Niyet okuma,
ondan önce istedik.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, lütfen düzeltin.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Daha oylamaya
başlamadan önce istedik, yine niyet okumaya devam edin, tabii tabii.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, lütfen düzeltin, ne zaman istediğimi biliyorsunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Öncesinde
istedik.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On beş dakikalık
verilen aradan sonra Sayın Mehmet Muş’un verdiği, okuduğu
kısa dörtlük kendisine yakışmıştır.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Aynen.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kime
yakıştığı belli oldu.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hanımefendinin
yapmış olduğu benzetmelere karşı, onun neyi kutsal
görüp…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ben benzetme
yapmadım, ben tespit ettim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …kimin, nasıl bir
şahsiyetin karşısında, normalde baş örtmediği hâlde
orada baş örtecek kadar kutsal gördüğünü tarih yazacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu demagoji
hiç yakışmıyor size Özgür Bey, yakışmıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, bir cemaatin
okulunda okumuştur.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Bunlarla bir
yere varamazsınız, onu söyleyeyim, ekmek çıkmaz size burada.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer şu an Bakan
olmasaydı, şu anda o geceyi birlikte geçirdiği ve ülkenin en
kudretlisi olarak gördüğü kişinin yanında ve damadı
olmasaydı, yüzbinlerce, o okulda okumuş ve tek suçu o okulda okumak
görülen kişi gibi…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Haydi
canım!
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Hadi be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …örneğin memuriyetten
ihraç edilmiş, hapishaneye atılmış olacaktı. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – 15 Temmuz
turnusol kâğıdıdır Özgür Bey, 15 Temmuz turnusol
kâğıdıdır. Herkesin rengini ortaya koymuştur.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade edin Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugün sadece ve sadece o
okulda okudukları için içeriye atılanlar varken…
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hiç öyle bir
şey yok.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Geç onu, geç! Geç onu
be! Geç onu, avukatlığını yapıyorsun hâlen burada!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …şimdi burada, kasım
kasım kasılıp “Ben orada burslu okumadım da Fetullah
Gülen’in okulunda aldığım eğitim için bir de üstüne para
verdim.” diye böbürlenmek ayrı bir şey.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – FETÖ’nün avukatlığını
yapma!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakanın
dediği gibi bitirelim. Ben biraz önce yaptığım
konuşmalarda Sayın Bakanın hiç ismini vermedim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Haydi ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim gocunduysa o cevap verdi.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Haydi be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Haydi gidelim!
Sayın Başkan, şunu düzeltin lütfen:
Ben aradan önce…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Bir saniye efendim.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Söz aldık.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Kaçmak
yakışır size.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben
birleşime ara vermeden önce Sayın Muş’un kayıtlarda ismi
vardı. Daha sonra ben…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ben de
açıklama için söz aldım.
BAŞKAN - Evet, İnceöz’ün de vardı.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Evet.
BAŞKAN - Biz de gereğini yaptık,
burada problem de yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür
ederiz.
BAŞKAN - İlave edeceğiniz…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan,
şu var: Oylamaya geçilmeden önce talebini tekrar etse söz vermeyecek
miydiniz? Yoksa, oylama boyunca orada oturup da “aman oylamalar rahatlıkla
geçsin ondan sonra…”
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ya, öyle oldu,
böyle oldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Arkadaşlar,
herkes alacağını aldı.
Sayın Başkan, siz biliyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, üstüne
kim alındıysa, gocunduysa millet gördü.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Arkadaşlar,
Ziya Paşa’nın bir lafı var, onu hatırlatın.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın İnceöz, söz talebiniz
mi var?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Söz istiyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, buyurun.
51.-
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın
Başkanım, nedense bu terör örgütlerine laf edilince, nedense gerçekler
söylenince her seferinde bu fotoğrafın gündeme gelmesi ne
acıdır, ne sıkışmışlıktır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir açıkla o zaman, bir
açıkla neden örttün başını orada. O kadar mı kutsal
gördün onu? O kadar mı kutsal gördün?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bak, çok
ayıp tamam mı! Benim bunun dışında her yerde
başımı örttüğüm zamanlar oluyor, yarın da örtüp
gelmeyeceğimi kimse garanti edemez.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ört gel,
başımla beraber. FETÖ’ye niye örttün? Çok mu kutsal gördün?
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sana ne be! Sana
ne! Sana mı düştü? Ya, namaz kıldı da öyle örttü yoksa
başı her zaman örtük değil. Böyle bir şey yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kutsal görmüş! Sen de
oradaydın.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Tamam, ben de
oradaydım. Namaz kıldığı için örttü.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ama bir
kadının başörtüsü örtmesi, örtmemesi… Bunlar çok ayıp
şeyler. Sanki bununla sıkıştırabilecekler, bununla söz
söylemekten geri bırakılacağımı zannediyorlar.
Bakın, o fotoğrafın çekildiği
tarih 2013’ten öncedir. 17-25 Aralıkta biz buna “emniyet ve yargı
darbesi” derken, siz gittiniz onların medyalarına, Bank
Asyalarına para yatırıp gözyaşı döktünüz, bir de
utanmadan, sıkılmadan burada fotoğrafın sorgusunu yapacak
muhatabımız asla olamazsınız. Bunlarla bizi
korkutamazsınız, çekinmiyoruz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından karşılıklı laf atmalar) Sözlerimizi
söylemekten çekinmiyoruz.
ŞAHİN TİN (Denizli) – Bunlardan prim
çıkmaz, boş verin, uğraşmayın bunlarla ya, bunlar sizi
iktidar yapmaz. Boş yere konuşmayın.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, üçüncü tur
görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, programa göre
kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla
görüşmek için 15 Aralık 2017 Cuma günü saat 11.00’de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.59