TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
38’inci
Birleşim
15
Aralık 2017 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gensoru Önergeleri
1.- CHP Grubu adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç'un, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu hakkındaki sözleri sebebiyle ve görevini hukuk
içinde tarafsız bir şekilde yerine getirmediği iddiasıyla
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/18)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki Parlamento heyetinin,
İslamabad’da düzenlenecek Parlamento Başkanları
Konferansı’na katılmak üzere Pakistan’a ziyarette bulunmalarına
ilişkin tezkeresi (3/1377)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504)
A) ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE
TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1) Ceza ve İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile
Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE SAVCILAR KURULU
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, Zonguldak Milletvekili Hüseyin
Özbakır’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Adalet Bakanı Adbulhamit Gül’ün 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı’nın, İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekci’nin 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde CHP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- İzmir Milletvekili
Mustafa Ali Balbay’ın, Yunanistan’ın, işgal ettiği
adalardan bazılarına belediye başkanı
atadığına ilişkin açıklaması
4.- Tekirdağ
Milletvekili Emre Köprülü’nün, Ege’de anlaşmalarla egemenliği
Yunanistan’a bırakılmamış adalar ve kayalıkların
durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması
5.- Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın, görüşmeleri yapılan bakanlık bütçeleri
dışında başka konuları dile getirmenin iyi niyetli bir
yaklaşım olmadığına ve 1996 yılından bugüne kadar
hiçbir adanın hukuki veya fiilî durumunda değişiklik
olmadığına ilişkin açıklaması
6.- Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslan’ın, Türkiye'de yüz binlerce insanın ilk tapu
kadastro işlemlerinden dolayı mağdur olduğuna ve bu
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
Ezidilerin Ezi Bayramı’nı kutladığına, Meclisteki bir
danışman hakkında Ankara 13. İdare Mahkemesinin
verdiği karara ve Diyarbakır Valiliğinin İnsan Hakları
Film Festivali’ni yasaklamasına ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İzmir Milletvekili Mahmut
Atilla Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- Diyarbakır
Milletvekili Ziya Pir’in, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
11.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancı’nın, Zonguldak Milletvekili Hüseyin
Özbakır’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki ifadelerinin Halkların Demokratik Partisine bir
suçlama şeklinde değerlendirilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
14.- Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Mehmet Özhaseki’nin 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhaseki’nin, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp’in yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
17.- Zonguldak Milletvekili
Hüseyin Özbakır’ın, 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki ifadelerinde
HDP’nin tüzel kişiliğiyle ilgili bir suçlaması
olmadığına ilişkin açıklaması
18.- Tokat Milletvekili Kadim
Durmaz’ın, Tokat’ın Niksar ilçesinin Büyükyurt köyünde ahşap bir
evde çıkan yangında hayatını kaybeden çocuklara
Cenab-ı Hak’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
19.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Adalet Bakanı Abdulhamit
Gül’den, konuşmalar sırasında sordukları konular
hakkında açıklama yapmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Ezidi toplumunun Ezi
Bayramı’nı kutladığına ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Tokat’ın Niksar ilçesinin
Büyükyurt köyünde yangında hayatını kaybeden çocuklara Allah’tan
rahmet dilediğine ilişkin konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Elif
Doğan Türkmen'in, 2011-2017 yılları arasında göreve
başlayan veya çeşitli sebeplerle görevi sona eren Bakanlık
personeline ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/18886)
15 Aralık 2017 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Bir
gensoru önergesi vardır, önerge bastırılıp sayın
üyelere bugün dağıtılmıştır.
Şimdi
önergeyi okutuyorum:
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gensoru Önergeleri
1.- CHP Grubu
adına, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay,
Manisa Milletvekili Özgür Özel ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki sözleri
sebebiyle ve görevini hukuk içinde tarafsız bir şekilde yerine
getirmediği iddiasıyla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/18)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu, partisinin Trabzon'daki bir ilçe kongresinde
yaptığı açıklamada "Kılıçdaroğlu, sana
açık açık söylüyorum, sen bittin.” diyerek Sayın
Kılıçdaroğlu'nu açıkça tehdit etmiş, konuşmasının
diğer bölümlerinde iftiralar içeren, siyasi ahlaka sığmayan
seviyesiz sözlerle sindirmeye çalışmıştır. Aynı
tehditlerine sosyal medya üzerinden de devam etmiştir.
Siyasetçiler
arasında eleştiri ve şiddetli tartışmalar demokrasinin
işleyişi açısından son derece doğaldır.
Doğal olmayan, silahlı güçleri emri altında bulunduran bir
kişinin hakaret ve tehdide başvurmasıdır. Bu bakımdan
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Bakanlığının
gerektirdiği sorumluluğu yerine getirmemiş, mafyavari yöntemlere
başvurmuştur.
İçişleri
Bakanının sözleri kin ve nefretin olduğu kadar CHP'ye oynanan
komplonun da itirafı niteliğindedir. Bu ifadeleri kullanan
sıradan bir kişi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin
İçişleri Bakanıdır. Bu açıdan İçişleri
Bakanının sözleri basit bir tehdit değil, kolluk kuvvetlerine
talimat amacını taşıyan yasa dışı bir
girişimdir. Bu sözlerle Sayın Kılıçdaroğlu açıkça
hedef hâline getirilmiştir. Siyasetin antidemokratik bir şekilde
kolluğun bağlı olduğu bakanlık eliyle dizayn edilmeye
çalışılması, demokrasinin tasfiyesi anlamına
gelmektedir.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle, bulunduğu makam itibarıyla
tarafsızlık, hukuk içinde hareket etme ve İçişleri
Bakanlığını yasalara uygun olarak yönetme sorumluluğu
konusunda güveni tamamen yitiren İçişleri Bakanı Sayın
Süleyman Soylu hakkında Anayasa’nın 98 ve 99’uncu, TBMM
İçtüzüğü’nün 106’ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Engin
Altay Özgür
Özel
İstanbul Manisa
CHP
Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili
Engin
Özkoç
Sakarya
CHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü kapsayan
Danışma Kurulu veya grup önerisi daha sonra onayınıza
sunulacaktır.
Şimdi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve beraberindeki Parlamento
heyetinin, İslamabad’da düzenlenecek Parlamento Başkanları
Konferansı’na katılmak üzere Pakistan’a ziyarette bulunmalarına
ilişkin tezkeresi (3/1377)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman ve
beraberindeki Parlamento heyetinin İslamabad’da düzenlenecek Parlamento
Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Pakistan’a
ziyarette bulunmaları hususu 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
– Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün dördüncü tur görüşmelerini yapacağız.
Dördüncü
turda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye İstatistik
Kurumu, Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Adalet
Bakanlığı, Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi, Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (x)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (x)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ama milletvekilleri yerinde yok Sayın
Başkanım, 20 kişiyle bütçe döndürülüyor.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin
sisteme girmeleri gerekmektedir.
Dördüncü
turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına; Mersin Milletvekili Sayın Baki
Şimşek, Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta, Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı ve Afyonkarahisar Milletvekili Sayın
Mehmet Parsak.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Sayın Gülay
Yedekci, Ordu Milletvekili Sayın Seyit Torun, Bursa Milletvekili
Sayın Lale Karabıyık, Gaziantep Milletvekili Sayın Akif
Ekici, Sivas Milletvekili Sayın Ali Akyıldız, Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurt, Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz,
Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan, Ankara Milletvekili Sayın
Ali Haydar Hakverdi, Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek ve
İstanbul Milletvekili Sayın İlhan Cihaner.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına; İstanbul Milletvekili Sayın
Erdal Ataş, İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan, İstanbul Milletvekili
Sayın Celal Doğan, Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar
Başaran, Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş ve Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına; Gümüşhane Milletvekili
Sayın Hacı Osman Akgül, Kocaeli Milletvekili Sayın Sami
Çakır, İstanbul Milletvekili Sayın Osman Boyraz, Aydın
Milletvekili Sayın Mustafa Savaş, Erzurum Milletvekili Sayın
Zehra Taşkesenlioğlu, Kocaeli Milletvekili Sayın Cemil Yaman,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Galip Ensarioğlu, Muş
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Şimşek, Nevşehir
Milletvekili Sayın Ebubekir Gizligider, Konya Milletvekili Sayın
Muhammet Uğur Kaleli, Giresun Milletvekili Sayın Sabri Öztürk, Bursa
Milletvekili Sayın Zekeriya Birkan, İzmir Milletvekili Sayın
Mahmut Atilla Kaya, Zonguldak Milletvekili Sayın Hüseyin Özbakır,
İstanbul Milletvekili Sayın Fatma Benli ve Denizli Milletvekili
Sayın Cahit Özkan.
Şahıslar
adına, lehte, Kayseri Milletvekili Sayın Hülya Nergis; aleyhte,
Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.
Ayrıca,
Hükûmet adına da konuşmalar yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk
konuşmacı Sayın Baki Şimşek, Mersin Milletvekilli.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Şimşek, süreniz yirmi dakikadır.
Buyurunuz.
MHP
GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kırk sekiz yıldır Hakk’ın yolundayız,
milletin yanındayız. Her zaman insanımızın refah ve
mutluluğunu amaçladık ve amaçlamaya devam ediyoruz. Dik baş, tok
karın, mutlu yarın içi çalışıyor, çabalıyor,
adımlarımızı buna göre atıyoruz. Siyasetimizin öznesi
insandır. O hâlde, insanımıza mazeretsiz hizmet üretmek
boynumuzun borcudur, aynı zamanda manevi ödevimiz, siyasi görevimizdir.
Merhum Peyami Safa diyor ki: “Siyaset hayatın ta kendisidir.”
Değerli
milletvekilleri, tabii, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
üzerinde sözlerime başlamadan önce Bakanlığı ilgilendiren
Büyükşehir Belediyesi Yasası’yla ilgili bir giriş yapmak
istiyorum. Büyükşehir Belediyesi Yasası’ndan şu anda
büyükşehirde yaşayan insanların tamamı
rahatsızdır; Büyükşehir belediye başkanları
rahatsızdır, ilçe belediye başkanları
rahatsızdır; köylerde, beldelerde yaşayan, tüzel
kişiliklerini kaybetmiş olan vatandaşlarımız
rahatsızdır. Bütçeden sonra bütün siyasi partilerin el
birliğiyle Büyükşehir Belediyesi Yasası’nı yeniden gündeme
alarak bu yasada gerekli düzenlemeleri yapması ve buradaki
insanlarımızın mağduriyetini gidermesi gerekmektedir. Çevre
ve Şehircilik Bakanımızın belediyecilikten gelen bir Bakan
olmasını ve buradaki sıkıntıları çok iyi
bilmesini bir avantaj olarak görüyoruz. Bununla ilgili, Hükûmetin gerekli
desteği vererek Büyükşehir Belediyesi Yasası’nı yeniden
düzenleyip…
Şimdi,
düşünün bir büyükşehir belediyesini, kente 350-400 kilometre
uzaklıkta bir köydeki cenazenin defin işleminden sorumlu olacak.
Bazı günler, yaşıyoruz, köyden bir vatandaş arıyor,
diyor ki: “Mezar kazacağız, belediyenin kepçesi yok.” Belediyeyi
arıyoruz; tabii, 350-400 kilometredeki bir büyükşehir belediyesi
köydeki mezarlıktan sorumlu. Bu tip yetkilerin ilçe belediyesine
devredilmesi… İlçe belediyeleri, maalesef, yeni çıkan yasayla bir
müdürlük düzeyine düşmüştür. Büyükşehir belediye
başkanlığının bir tek fen işlerinin ya da yol
asfalt daire başkanlığının bütçesi birçok ilçe
belediyesinin bütçesinden daha fazladır. İlçe belediyeleri, çöp
toplamak, emlak vergisi toplamak dışında hizmet üretememektedir
çünkü bütçe yoktur, bu hizmetleri yapabilecek bütçe yoktur. Onun için,
Büyükşehir Belediyesi Yasası’nın mutlaka bütçeden sonra gündeme
alınmasını…
Yine,
belediyelerimizi ilgilendiren en önemli konulardan bir tanesi de taşeron
yasası. Taşeron yasasıyla birlikte, kamuda çalışan
işçilerin birçoğu kadroya alınacak, 400 binin üzerinde işçi
kadroya alınacak. Belediyeler, KİT’ler ve özel idarelerde
çalışanlar bu kapsamın dışında tutuldu.
Bunların belediye şirketlerine alınması… Bu da belediye
çalışanlarını son derece üzdü. Taşeron yasası
önümüzdeki hafta Meclise gelecek. Gelin, hep birlikte bu olayı kökünden
çözelim. Şimdi, yasayı çıkardık, yasa çıktıktan
bir hafta on gün sonra -mevcut hâliyle çıkarsa- belediyede
çalışan işçilerden 50’si, 100’ü emekli oldu, yeni işçi
alacağız, belediye ne yapacak? Size soruyorum. Bu işe giren
işçi neye göre alınacak? Bu, hangi haklardan faydalanacak? Burada
konulacak olan tarih şu anda 5 Aralık olarak düşünülüyor. 5
Aralıktan sonra işe girecek olan işçilerin konumu ne olacak?
Onun için, bu yasayı çıkarırken günübirlik bir çözüm
aramayalım. Büyükşehir Belediyesi Yasası’nda olduğu gibi,
sürekli uzatarak, tarih değiştirerek “Emlak vergisini öteleyelim, çöp
vergisini öteleyelim, bunları öteleyelim.” bu şekilde yapmayalım,
doğru düzgün bir yasa çıkaralım ve kamuda işe giren herkes
girdikten belli bir süre sonra tıpkı devlet memurlarında, 657’de
olduğu gibi bir deneme süresi, idarenin bunun asaletini onaylama süresi olsun,
daha sonra da hepsi tek bir kalemde devletin kadrolu işçisi olsun,
bunları ayrıştırıp her bir kuruma farklı bir
gözle bakmayalım.
Bir
de büyükşehir belediyeleriyle ilgili, belediye başkanlarıyla
ilgili, bunların… Bir belediye başkanı düşünün, kendi
belediyesinde çalışan 30-40 tane personelin yurt
dışına çıkışına izin verebiliyor ama
belediye başkanının kendisi yurt dışına
çıkmak için bakanlıktan izin alması gerekiyor. Biz burada bir
tezat görüyoruz. Yani belediye başkanının, bir büyükşehri
idare eden bir başkanın imzasıyla veya bir ilçe belediye başkanının
imzasıyla 30-40 tane adam yurt dışına çıkabiliyor ama
belediye başkanının kendisi İçişleri
Bakanlığından izin almadan yurt dışına
çıkamıyor. Burada bir adaletsizlik görüyoruz.
Yine
belediye başkanlarının özlük haklarıyla ilgili… Birçok üst
düzey bürokrat yeşil pasaporttan, VIP hizmetinden ve emeklilik
haklarından çok farklı şekilde istifade ediyorlar ama maalesef
300-400 bin nüfuslu kentleri yönetenler, milyonluk kentleri yöneten belediye
başkanları bu hizmetlerin birçoğundan faydalanamıyorlar. Bunlarla
ilgili de, yine belediye başkanlığından gelen bir Çevre
Şehircilik Bakanı olarak belediye başkanlarımızın
hakkını hukukunu savunmanızı bekliyoruz.
Tabii,
bugün asıl gündem maddemiz Tapu Kadastro. Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü bünyesinde yaklaşık 18 bine yakın
çalışan bulunmaktadır. Ve Tapu da gerçekten ülkede en önemli,
insanlarımız açısından en önemli kurumlardan bir tanesidir.
Ama maalesef Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün başta Genel Müdürü
olmak üzere birçok bölge müdürü, birçok Tapu Kadastro il ve ilçe müdürleri
görevlerinde vekâleten bulunmaktadır. Türkiye'nin birçok kurumunda
olduğu gibi Tapu Kadastroda da bu görevler vekâleten yürütülmektedir.
Bunların asaleten mutlaka atanması ve kendilerine güvenerek
bürokrasinin tıkanmadan işlerin daha hızlı…
Tapu
Kadastroda gerçekten çok faydalı hizmetler yapıldı. Yani bugün
talep almadan, vatandaşın memurla karşı karşıya
gelmesi engellenerek gerçekten yolsuzlukla, rüşvetle ilgili çok ciddi
tedbirler alındı. Tapu Kadastro çalışanlarının
zaten çoğunluğu gerçekten mesai mefhumu gözetmeden işlerini
yapan insanlar. Yalnız bunların özlük haklarıyla ilgili de
düzenlemelerin yapılması lazım. Tapu Kadastroda
çalışmayan, Tapu Kadastroyla ilgisi alakası olmayan birçok
bürokrat başka kurumlardan Tapu Kadastroya geçirilerek bunlara mevki,
makam verilmiştir ve Tapu Kadastrodaki bürokratların, şu anda
çalışan memurlarıın birçoğu kurum
değiştirmenin mücadelesini yapmaktadır, başka kurumlara
geçmenin mücadelesini yapmaktadır.
Onun
için, özellikle yaptığı işlem sayısına göre,
performansa göre Tapu Kadastro çalışanlarına mutlaka döner
sermayeden pay verilmesi, tapu kadastronun cazip hâle getirilmesi ve Tapu
Kadastroda çalışan insanlara, aynı noterlerde olduğu gibi
bir tapu sigortası getirilmesi gerekmektedir. Art niyet olmadıktan
sonra yapılan maddi hatalarda sigortalama yapılarak Tapu Kadastro
çalışanlarının haklarının korunması
gerekmektedir.
Tabii,
Türkiye'de terör ve işsizlikten sonra en önemli sorun planlamadır.
Türkiye, maalesef, zamanında iyi planlanamamış, gerçekten son
kırk, elli yılı çok kötü derecede kullanmış,
çarpık yapılaşmanın, betonlaşmanın
yaşandığı bir ülke hâline gelmiştir. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının planlamaya ciddi bir bütçe
ayırması gerekmektedir. Bu şekildeki yaklaşımlarla
Türkiye'nin planlaması daha on yıllar alacaktır. Türkiye'nin
tamamının, tarım alanlarının, turizm
alanlarının, konut alanlarının ivedilikle planlanması
gerekmektedir. Buna ne kadar para gidiyorsa yani TOKİ gerekirse 3-5 tane
projeden, milyon dolarlık konut yapmaktan vazgeçsin. Bu bütçeyi, gelin,
hep birlikte planlamaya aktaralım ve Türkiye'nin tamamını
planlayalım. Türkiye'de plansız bir bölge kalmasın ve doğru
düzgün planlamalar yapalım, yasaları değiştirelim,
İmar Kanunu’nu değiştirelim.
Modern
şehircilikte Düzenleme Ortaklık Payı’nı yüzde 35’ten yüzde
40’a çıkardınız; bu, doğru ve yerinde bir karardır ama
yüzde 40 bile şu anda kentlerde yoğunluğun fazla olduğu
bölgelerde talebi karşılayamamaktadır. Yoğunluk
artışları göz önünde bulundurularak, özellikle kent
merkezlerinde bu oranların daha da artırılarak… Çünkü
insanlarımızın birçoğunda, her evde neredeyse bir tane
araba var, birçok evde ikinci, üçüncü araba var. Trafik çilesi kentlerin
şu anda en büyük sorunu, otopark çilesi kentlerin en büyük sorunu ama
maalesef, o kadar çok yönetmelik değişikliği yapıyoruz,
“haziran yönetmeliği” diyoruz, çıkarıyoruz, bütün mimarlar,
mühendisler proje yetiştirmeye çalışıyorlar. “Ekim
yönetmeliği” diyoruz, “aralık yönetmeliği” diyoruz, sürekli
yönetmelik değişikliği yapıyoruz. Gelin, İmar
Kanunu’nu bütçeden sonra masaya yatıralım, hep birlikte, doğru
düzgün, herkesin anlayabileceği bir imar kanunu çıkaralım.
İmar Kanunu’nu açan her vatandaş ne yaptıracaksa yaptıracak
olduğu işle ilgili, kendisiyle ilgili bölüme baksın, net bir
şekilde ne olduğunu anlasın.
Ben,
bölgemde iki tane hastanenin yapılışı esnasında
bunların proje çalışmalarına ortak oldum. Hastane
inşaatı başlayıp bitinceye kadar üç dört defa yönetmelik
değişikliği oldu. Hem Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı İmar Kanunu’nda yaptığı
değişikliklerle hem Sağlık Bakanlığı kendi
yönetmeliklerinde yaptığı değişikliklerle…
Düşünün, bir hastanenin temeli atılıyor, inşaat devam
ediyor, “Efendim, oda büyüklükleri bu kadar olsun, asansör yönetmeliği
değişti, şöyle olsun, otopark yönetmeliği değişti
böyle olsun…” Yani 2017 yılında Türkiye'nin bu tip işlerle
uğraşmaması lazım, yasanın kökten
değiştirilmesi lazım ve değiştirildikten sonra da
herkesin bu yasanın arkasında durması lazım. Yani sürekli
yönetmelik değişiklikleriyle bu sorunları çözebilmemiz mümkün
değil.
Tabii,
çevreyle ilgili de gerçekten dünyada son otuz beş yılda
sanayileşme ve şehirleşmeyle beraber çok büyük çevre
sorunları ortaya çıkmıştır. Türkiye’de de çevre
kirliliği, maalesef, neredeyse seksen bir ilin tamamında mevcuttur.
2017 yılında Hükûmetin sosyal yardımlaşmadan kömür
dağıtmasını, kent merkezlerinde kömür
dağıtmasını ben yadırgıyorum. 2017
yılında artık kent merkezlerinde insanlarımızın
gerekirse doğal gaz faturalarına destek verelim, elektrik
faturalarına destek verelim. 1990’lı yıllarda
yaşadığımız hava kirliliği neredeyse yeniden aynı
seviyelere gelmek üzere. Yani bu kalitesiz kömür
dağıtımından Hükûmetin vazgeçmesini ve özellikle kent
merkezlerinde -köylerde ve beldelerde belki bu uygulamaya devam edilebilir ama-
kömür dağıtımının ivedi olarak yasaklanması
lazım.
Sosyal
yardımlarla ilgili de büyük sıkıntılar
yaşamaktayız. Şimdi, düşünün, bir belediye; doğru
düzgün yolu yok, vatandaşına doğru düzgün bir içme suyu
getirememiş, sosyal donatı alanlarını düzenleyememiş,
kentin birçok sorununu çözememiş; erzak yardımı yapıyor,
kömür yardımı yapıyor; gidiyor, vatandaşın, fakir
fukaranın sorununu çözeceğim diye uğraşıyor. Herkes
işini yapması lazım. Belediyenin görevi kentin altyapı
problemini çözmek, içme suyu problemini çözmek, doğru düzgün bir
kentleşme olması için çalışmaktır. Sosyal yardım
yapılacaksa bunları Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tek bir elden yapmalı ve tek bir elden bunun
kontrolü sağlanmalıdır.
Şimdi,
düşünün, 2017 yılında Türkiye’de 10 milyon aile sosyal
yardım alıyor, 10 milyon aile. Her bir ailede de 2 ya da 3
kişinin olduğunu düşünürseniz Türkiye’de 20-30 milyon insan
sosyal yardım alıyor; ülkenin hâlini düşünün. Bu, övünülebilecek
bir durum değildir. Hükûmet, önümüzdeki yıllarda, sosyal yardım
alan insanların sayısının azaltılmasını ve
kişi başı yapılan yardımların
artırılmasını sağlamalıdır, bu konuda
çalışmalar yapmalıdır.
Tabii,
TOKİ Türkiye'nin birçok yerinde konut projeleri yapıyor. Bunlarla
ilgili yapılan gerçekten güzel işler de var. Yani bugün, gerçekten,
bazı bölgelerde son yıllarda yapılan, kentlerin kimliğiyle,
dokusuyla uyumlu olan güzel projeler de var, ben bu projeler için teşekkür
ediyorum. Yani bugün, Nevşehir Avanos’ta yapılan proje, Urfa’nın
bazı bölgelerinde yapılan projeler gerçekten doğru projelerdir;
bölgenin kimliğiyle, dokusuyla uygun projelerdir. Ama TOKİ’nin geçmiş
yıllarda Bursa’da yapmış olduğu bir toplu konut projesi
var, Adana’da yapmış olduğu bir toplu konut projesi var; yani
düşünün, yazın 40-50 derece sıcaklık olan bir bölgede
balkonsuz, üç cephesi duvarla kaplı projeler
yapılmıştır. TOKİ bu projelerden vazgeçmeli,
önceliği kentsel dönüşüme ayırmalıdır, TOKİ’nin
öncelikli görevi budur. Boş hazine arazilerini -kime verirseniz- herhangi
bir müteahhide verip, oraya milyon dolarlık konut
yaptırılabilinir. Bunun için özel bir kabiliyet, özel bir maharet
gerekmiyor. TOKİ bütün mesaisini, bütün zamanını kentsel
dönüşüme ayırmalıdır. Maalesef kentsel dönüşümle
ilgili henüz istenilen seviyeye gelemedik. Hep konuşuyoruz, işte,
depreme dayanıklı şu kadar konut yapmamız lazım,
deprem olursa İstanbul’da bu kadar milyona yakın konutun
yıkılıp yeniden yapılması lazım diye ama maalesef
sorunların çözümünde yavaş kalıyoruz. Yani son otuz, kırk
yılda Türkiye'nin birçok yerini, gerçekten tabiat harikası olan
yerlerini betonlaşmaya çevirdik. Yani Muğla Güvercinlik; koyun önceki
hâline bakın, şu anki hâline bakın. Ayder’in on beş yirmi
yıl önceki hâline bakın, şu anki hâline bakın. Uzungöl’ün
on beş yirmi yıl önceki hâline bakın, şu anki hâline
bakın. Yani betonlaşmanın, çarpık
yapılaşmanın önüne geçmemiz lazım. Doğa hepimizin,
kentler hepimizin. Burada siyasi bir yaklaşımla yaklaşmayalım.
Burada bütün siyasilerin, Türkiye’de yaşayan bütün insanların vebali
var, sadece Hükûmetin vebali yok. Bu kentleri korumak hepimizin öncelikli
görevi, buna dönük çalışmalar yapmamız lazım.
Çevreyle
ilgili ben bölgemde yaşadığım bazı sorunlardan da
bahsetmek istiyorum. Tabii, Mersin’de Akkuyu’yla ilgili, nükleer santralle
ilgili çalışmalar devam ediyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
nükleer santral yapımına karşı değiliz. Yalnız,
denizin, doğanın, turizmin bu kadar canlı olduğu bir bölgede
Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapılması gerçekten çevre adına,
turizm adına maalesef hoş olmamıştır. Yine, Mersin
Silifke Yeşilovacık’ta yapılan, denizin içerisine yapılan
çimento fabrikası turizm açısından hoş
olmamıştır. Şu anda yine Mersin sahillerinde kurulacak olan
termik santrallerle ilgili önerge de verdik ama buna henüz bir cevap
alamadık. Bununla ilgili de bölgede büyük rahatsızlık
vardır. Mersin sahillerine… Yani bugün Mersin Silifke Dana Adası,
Boğsak; bu sahillerde denizin 8-10 metre dibini görebilmekteyiz, gerçekten
bir yeryüzü cenneti. Ama burada kurulacak olan balık çiftlikleriyle ilgili
de bölgemizde rahatsızlıklar vardır. Keşke bu tip
yatırımlar yapılmadan önce bir anket yapılsa, bir araştırma
yapılsa, insanlar bunu istiyorlar mı, karşılar mı...
Biz memleketimize yapılacak olan her türlü yatırımdan, çivi
çakan herkesten Allah razı olsun deriz. İnsanlarımızın
geçimlerini temin edebilmesi, üretebilmesi için… Üretmemiz lazım. Ama 350
kilometrelik sahil şeridi olan, turizme bu kadar uygun olan bir bölgede de
bu balık çiftliklerinin yapılması ne kadar doğru, bununla
ilgili de sorumluluk sahibi herkesin sesini yükseltmesini bekliyoruz.
Sayın
Bakanım, bir de tabii İller Bankasıyla alakalı… İller
Bankasından, bütün belediyelerin, kredi imkânlarından eşit
oranda faydalanabilmesi lazım, hibelerden faydalanabilmesi lazım.
Yani sadece iktidar partisi belediyelerinin değil, Türkiye'deki bütün
belediyelerin bu imkânlardan eşit olarak faydalanabilmesi lazım.
Şimdi,
TOKİ, Mersin’de bir çalışma yapacak. TOKİ buradan heyet
gönderiyor. Heyet, AK PARTİ ilçe başkanını veya
teşkilat başkanlarını alıyor, gidiyor, sahil geziyor.
Şimdi, Allah aşkına, o belediyeler MHP’li değil de AK
PARTİ’li olsaydı ne yapardı? TOKİ, ilk başta giderdi o
belediyeyi ziyaret ederdi, belediyeden imar planlarına bakardı;
doğru olan budur. “Biz burada bir çalışma yapacağız,
doğru yatırım neresidir, nereyi önerirsiniz, ne yapmamız
lazım?” derdi. Ama maalesef TOKİ’den gönderilen heyetler belediyelere
uğramıyor bile. Belediyelere uğramadan, işte,
birçoğunda da yanlış yer seçimleri yapılıyor,
yanlış tercihler yapılıyor.
Şimdi,
buradan arayıp Tarsus’ta yaşayan herhangi bir vatandaşa
sorabilirsiniz: Devlet hastanesinin yapılacağı yer doğru
mu, yanlış mı? 100 kişiyi arayın eğer 10’u derse
ki “Devlet hastanesinin yapılacağı yer doğru.” ben bu
kürsüden sizlerden özür dileyeceğim. Hep tepeden inme talimatla
yapılan işler maalesef yanlış oluyor ve -bölge
insanını- hem ulaşım olarak hem de kent merkezlerinde
trafiği yoğunlaştıracak şekilde bir yatırıma
giriyor. Yani bu tip yatırımlarda -bu belediyeler Türkiye
Cumhuriyeti’nin belediyeleri- siyasi partisi ayrı da olsa bütün
belediyelere, bütün kurumlara eşit yaklaşmamız lazım, o
anlayışla yaklaşım göstermemiz lazım; doğru olan
budur.
Bölgemizde,
yine Anamur’da devlet hastanesi yapılıyor ama 2 müteahhit işi
bırakmış gitmiş, şu anda 3’üncü müteahhit devrede.
Artık bu projelerin de ötelenmeden bir an önce bitirilmesi ve bölge
insanının hizmetine sunulması gerekmektedir.
Ben
Bakanımızın iyi niyetine güveniyorum, Komisyonda
yapmış olduğu açıklamalar gerçekten bizleri tatmin etti ama
bürokrasiden gerçekten bütün Türk milleti yılmış durumda. Yani
bir proje yapılmak isteniyor ama aylarca, yıllarca bu projenin hazırlanmasıyla
ilgili maalesef bakanlarımız, direkt Sayın Kalkınma
Bakanımız da emek verip uğraşmasına rağmen çok
zaman kaybediyoruz. Bir milletvekilinin görev süresi dört yıl; iki
yıl geçti, söz verilen projelerin birçoğunda maalesef kazma vuracak
hâle gelemedik. Bürokrasinin biraz daha hızlanması lazım. Yani
gerekirse özellikle büyük şehirlerde, yatırımlarla ilgili, büyük
şehir bazında, il bazında, valinin
başkanlığında komisyonlar kurulabilir, yapılacak
yatırımlarla ilgili daha ivedi kararların alınması
sağlanabilir. Yoksa “Efendim, Orman Bakanlığından izin
alacağız.” “Hazineye müracaat ettik, oradan evrak gelecek.”
“Başbakanlığa gidecek, takip ediyoruz, karar çıkacak.” Daha
sonra, bu işlerin kredisi var, finansmanı var, ihalesi var,
ilanı var, bir ihale süreci var…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika
rica ediyorum.
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayın.
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) – Ve aylar, yıllar, zaman kaybediyoruz
-bunlarla ilgili mutlaka düzenlemelerin yapılması- ülkenin kaybedecek
zamanı yok. Gerçekten bütün iç ve dış odaklar, yedi düvel
birleşmiş, ülkemiz üzerinde oyun oynuyorlar, İslam dünyası
üzerinde oyun oynuyorlar.
Ben,
buradan, başta Filistin halkı olmak üzere, Kudüs’te yaşanan
drama da artık bir son verilmesini, dünyanın jandarması olup
dünyaya kan kusturan Amerika Birleşik Devletleri’nin ve İsrail’in bu
bölgedeki projelerinden vazgeçmesini… Filistin’in kendisine dünyada sahip
çıkacak Türkiye Cumhuriyeti’nden başka bir ülke yok. Ülkemiz de bu
noktada gereken adımları -Sayın Cumhurbaşkanının
ve Sayın Genel Başkanımızın girişimleri
sonucunda- atmıştır ve Filistin’le ilgili gerekli kararlar
İslam İşbirliği Konferansı’nda
alınmıştır. Ben burada emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum. Filistin davası bizim davamızdır; bütün
Türk halkının, İslam âleminin davasıdır. Maalesef
Filistin’e birçok Arap ülkesi gerekli desteği vermemiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) - Ben bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin vatana, millete
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
İkinci
konuşmacı Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.
Sayın
Usta, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
MHP
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlarım. Bugün Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye
İstatistik Kurumu bütçelerini görüşüyoruz. Ben de Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz aldım. Bu iki güzide kurumumuzun bütçeleri üzerine
ve onların faaliyetleri üzerine görüşlerimi ifade etmeye
çalışacağım.
Tabii,
kendim de –biz Kalkınma Bakanlığına pek
alışamadık- Devlet Planlama Teşkilatının eski bir
çalışanıyım, Devlet Planlama Teşkilatı
uzmanıyım; yirmi altı buçuk yıl emeğim olan bir kurum.
Yani kurumun tarihinin yaklaşık yarısında varım, on
beş yıl da yöneticiliğim var.
Tabii,
Kalkınma Bakanlığı bütçesinde Türkiye'nin bütün meseleleri
konuşulabilir ancak bunu konuşacak vaktimiz yok. Bir de tabii,
bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde bir kısım hususları
dile getirmiştim, onlarla tekrara düşmemeye
çalışacağım. O yüzden, mesela, bizi tanıyan, ilk
konuşmamızı bilmeyen birisi “Şu konulardan Erhan Usta niye
bahsetmedi?” derse diye, özellikle ilk günde bahsettiğim için bugün
üzerinde durmayacağım konuları da şöyle sıralamak
istiyorum: Güven tesisi ekonominin en önemli meselesiydi, onun üzerine uzun
uzadıya durmuştuk; hukukun üstünlüğü meselesi, kurumların
itibarının artırılması, itibarının
korunması meselesi, Türkiye’de verimlilik, ekonomik güvenlik konusu,
kaynak tahsisindeki çarpıklık, orta gelir tuzağı ve bu
tuzaktan kurtulmak için eğitim, AR-GE ve teknoloji üzerinde
yoğunlaşmamız gereği, enflasyon –uzun uzadıya
konuştuk- iş gücü piyasası reformları ve kamu maliyesine
ilişkin analizleri ilk günde yaptığım için bugün
bunların üzerinde çok fazla durmak istemiyorum.
Şimdi,
tabii, en güncel ve sıcak konu üçüncü çeyrek büyüme meselesi. Üçüncü
çeyrekte, biliyorsunuz, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde
11,1’lik bir büyüme artışı oldu, reel olarak bir artış
oldu. Burada baz etkisinin önemli olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Baz
etkisi olmakla birlikte, tabii, güçlü bir büyüme. Ancak mevsimsel
düzeltilmiş olarak bir önceki çeyreğe göre
baktığımızda, büyüme 1,2. Aslında, ikinci çeyrek
büyümenin 2,2 olduğuna dikkat edersek, onu dikkate alırsak, bu
anlamda, büyümenin üçüncü çeyrekte yavaşladığını ifade
etmemiz lazım.
Tabii,
bundan da daha ötesi büyümede kalite sorunları var, yüzde 6,9’u tüketimden
geliyor, net ihracatın büyümeye katkısı düşüyor çeyrekler
itibarıyla. Önümüzdeki çeyrekte, büyük ihtimalle yeniden bir dengelenme
sorunuyla karşı karşıya kalacağız, bir
dengesizliğe doğru ekonomi hızlıca gidiyor.
İnşaat
yatırımları hiç arzu etmediğimiz şekilde aslında.
Kaynak tahsisinde çarpıklık konusu -daha doğrusu bu benim
açımdan- yani Hükûmet bunu arzu ediyor anlaşılan ki inşaat
üzerinden bu şekilde gidiyor, inşaat üzerinden büyüme modeli hâlâ
devam ediyor. Buradaki hızlı artış da aslında, Türkiye
ekonomisi açısından ekonomiyi tıkayan net bir durumdur.
Şimdi,
tabii, üçüncü çeyrek büyümeye ilişkin ve son büyüme rakamlarına
ilişkin ben, Sayın Bakanla kapsamlı bir notu
paylaştım, şöyle bir yaklaşık 30 sayfalık not ve
grafiklerin olduğu, kendi tahminlerimizin, kendi değerlendirmemizin
olduğu bir şeyi kendisiyle salı günü
paylaşmıştım, bugün de az önce kendisinden 10 sayfalık
buna ilişkin bir değerlendirme aldım. Tabii, o
değerlendirmeye çok fazla bakma imkânımız olmadı ancak
kısaca, değerlendirmeye bir baktığımda, hemen
şunu söyleyebilirim: Sayın Bakan, aslında, not bizi teyit
ediyor, onu söyleyeyim. Yani birçok şeyde, işte “Böyle olmakla
birlikte, sizin yaptığınız şey önemli bir gösterge
olmakla birlikte belirtilen hususlara dikkat edilmesi…” Öyle tabii, zaten, bire
bir yapacak hâlimiz yok; olsa ben TÜİK olurum. Yani 1 kişiyle, 2
kişiyle TÜİK’in yaptığı bütün fonksiyonları
yapamayız ancak dışsal olarak, dış verilerle, kamuya
açık verilerle TÜİK’in yaptığı bu büyüme verisini değerlendirmeye
çalışıyoruz. Bu işi birçok kurum da yapıyor,
akademisyenler yapıyor fakat burada yaptığımızda,
aslında, ciddi sorunların olduğunu ifade etmem lazım.
Özellikle birkaç konuyu…
Bir
defa, bu, hane halkı tüketimi… Biliyorsunuz, büyümenin yüzde 7’si hane
halkı tüketiminden geliyor. Bir defa, açıklanan veriler bu büyümeyi
hiçbir şekilde teyit etmiyor Sayın Bakan -isterseniz uzun
uzadıya işte bunun grafiklerini filan, burada, göstermeye çok
fırsat yok ancak- bunu teyit etmiyor. Bunu modellediğinizde, ben bu
hane halkı tüketiminin yüzde 6,9 büyümeye katkı verecek şekilde
yüzde 23,9’luk bir büyüme artışını bulabilecek birisini pek
fazla tahmin etmiyorum.
İnşaat
yatırımlarındaki artış konut kredileri tarafından
desteklenmiyor. Elbette tek gösterge değil ancak önemli bir gösterge.
Geriye doğru baktığımızda yani konut kredileri ile inşaat
yatırımları arasındaki o ilişkinin son dönemde
koptuğunu görüyoruz. O anlamda, baktığımızda, böyle
bir sıkıntının olduğunu ifade etmek isterim.
Diğer
bir husus: Zaten -yani normal vatandaşa- hayatın içerisine
girdiğiniz zaman, yüzde 11’lik bir büyüme hayatın içerisinde de çok
fazla hissedilmiyor. “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu büyümeye ne
kadar inandı?” diye düşünecek olursak bu büyümeye çok
inandığını düşünmüyorum yoksa faiz
artışının 0,50 değil, çok daha yüksek düzeyde
olması lazımdı. Tabii, burada ben, ilk günkü konuşmamda
“Türkiye ekonomisi yönetiliyor mu?” diye bir soru yöneltmiştim,
aslında bu sorunun ben önemli olduğunu düşünüyorum. Şöyle
bir şey var değerli milletvekilleri: Şimdi, hain bir darbe girişimi
oldu ülkede -büyüme zaten önceki çeyrekte biraz
yavaşlamıştı- büyüme yavaşladı. Hükûmet
haklı olarak büyümeyi artıracak bir kısım tedbirler
aldı; işte, Kredi Garanti Fonu, vergi indirimleri, bir
kısım, kamu maliyesine yük getirecek ve kredi genişlemesi
sağlayacak tedbirler aldı. Fakat bu tedbirler öyle bir
alındı ki ondan sonra bunun sonucunda ne oldu? Kamu
açıklarımız yaklaşık 2 puan bozuldu. Enflasyonumuz son
on dört yılın en yüksek seviyelerine geldi bu tedbirlerin önemli
etkisiyle. Ondan sonra, “Ya eyvah, kantarın topuzu -“Yüzde 11 çok yüksek,
çılgın büyüme.” diyenler için söylüyorum- fazla kaçmış,
gelin bunları sınırlandırmak için şimdi bir faiz
artışı yapalım. Cumhurbaşkanı oradan feryat
ediyor “Bu ülkede faizi artırırsanız enflasyonu
düşüremezsiniz." diye. Bu çelişkiyi şimdi kim giderecek? Türkiye’de
yüzde 11,1’lik bir büyüme yok arkadaşlar. Yani bu büyümeyi savunmak,
diğer taraftan, faizin artırılmasını da savunmak
anlamına gelir, bunu lütfen görelim. Burada bunu uzun uzadıya
konuşabiliriz. Bütün akademisyenlere, merak edenlere Sayın Bakana gönderdiğim
tabloların hepsini gönderebilirim. Bizim burada maksadımız… Bunu
zaten burada konuşmadan önce Sayın Bakana ifade ettim, ancak bunu
bugün burada konuşmayacaktım fakat bize gönderilen not bunları
gidermeye yönelik olmadığı için, o zaman bunları bir
kısım… Yoksa devletin verisine karşı bir güvensizlik
oluşturmak gibi bir amacımız asla olamaz, yine nihayetinde bu
verileri hepimiz kullanarak işimize, yolumuza devam edeceğiz.
Diğer bir sorun Sayın Bakanım, ithalat,
ihracat… Şimdi, bizim bir defa millî gelir serisinde ve bu son çeyrek
serilerinde ciddi bir deflatör problemi var. Şimdi, deflatör
dediğimiz şey enflasyon bir anlamda. Tabii, çok teknik olduğu
için, orada, hani çok sıkıcı olmak istemiyorum. Millî gelir cari
fiyatlar üzerinden yani o gün yaşanan fiyatlar üzerinden gidiyor fakat
büyüme dediğimiz rakam, seri, o cari fiyatlara bir deflatör uyguluyorsunuz
ve oradan büyüme rakamlarına, sabit fiyatlara geçiyorsunuz, kabaca olay
bu. Şimdi, burada kullanılan deflatörler ekseriyetle düşük ve
hep büyümeyi yukarıya çekecek şekilde, bütün marjinal büyümeyi
yukarıya çekecek şekilde kullanılmış. Bunun daha fazla
detayına girmeyeceğim çünkü burada epeyce bir vakit kaybettim.
Diğer bir husus da, bir şeyi daha söyleyeyim,
bu inşaat meselesinde de yani inşaatta İnşaat Maliyet
Endeksi’ni belki bir göstermekte fayda var.
Şimdi, inşaat deflatöründe aslında bir
problem var. Şöyle bir şey: Şu mavi olan çizgi TÜİK’in
kullandığı inşaat deflatörü, şu turuncu olan çizgi
Bina İnşaatı Maliyet Endeksi -ekrandan görünmesi için
gösteriyorum- diğeri de Hedonik Konut Fiyat Endeksi. Şimdi,
geçmiş yıllara baktığımızda üçü arasında bir
ilişki var ama daha sonradan Konut Fiyat Endeksi yukarıya doğru
gidiyor, Bina İnşaatı Maliyet Endeksi daha
aşağıda kalıyor. TÜİK, düşük olan deflatörü
kullanmayı tercih ediyor fakat bu son üç çeyrekte öyle bir durum oluyor ki
o yüksek olan deflatör son üç çeyrekte küçük gelmeye başlıyor. Bu
sefer TÜİK kararını değiştiriyor, bu sefer de
düşük gelen deflatörü kullanıyor. Böyle bir şey olmaz. Bir
şeyin standardı olur. Böyle, işine geldiği zaman şunu,
işine geldiği zaman bunu kullanma şeklinde bir deflatör
kullanımı TÜİK’e de bu ekonomiye de zarar verir.
Şimdi,
2016’nın sonunda TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) bir seri
düzeltmesi yaptı. Ben onunla ilgili değerlendirmeleri bu Meclis
kürsüsünden ifade ettim ama bütçe hasebiyle ilk kez gündemimize geldiği
için çok kısa bir şekilde… Yeni seri, kendi içerisinde
kırık bir seridir. Yeni serinin üstün yanları vardır ama bu
yeni seriye bakarken hiç kimse 2015 ile 2002’yi, 1998’i mukayese etmeye
kalkmasın. Şimdi, bir seri geriye gitmediği zaman diğer
serilerle zaten kırıktır ama bu seri, kendi içerisinde
kırık bir seridir. İşte, niye? 1998’de millî gelirde yüzde 2,4’lük
bir artış yapıyoruz ama son yılda, 2015 yılında yüzde
19,7’lik bir artış yapılıyor. Hatta, sadece artış
falan değil yani millî gelir rakamlarında da ciddi bir
artış var. Yani 2010 yılına kadar olan kısımda
ortalama düzeltme 0,1; bakın, büyüme rakamları sadece 0,1
düzeltilmiş, normaldir, elbette bir değişiklik olacak ama
2010’dan sonra büyüme rakamları eski serinin üzerine ortalama 2,7
artırılmış. Böyle bir şey olabilir mi? Bunun
nasıl bir izahı var? Bunun izahı şu: 2010 sonrasında,
bir kısım, ulusal hesapları güçlendirici işler
yapılıyor -bunlar takdire şayan, bunları takdir ediyoruz-
ancak bunu geriye götürürken problemle karşılaşılıyor.
Geriye böyle, makrodan çekildiği için, kendi içerisinde
kırılmış bir seriyle gidiliyor. Bunun düzeltilmesi lazım.
Hemen burada, yeri gelmişken Sayın Bakan, Devlet Planlama
Teşkilatının, Kalkınma Bakanlığının
güzel bir kitabı vardı, bu 1950 serisi… Bu seri
kırıklarına kısmen, böyle çözümler getirmeye yönelik bir
seridir. Bu, 2014’ten sonra çıkmadı, bunun bir an evvel
yayınlanmasının ben uygun olacağını,
kullanıcılar açısından faydalı
olacağını düşünüyorum. Yani büyüme oranlarını
bakın şöyle ifade edeyim ben, eski ve yeni seride. Turuncu eski seri,
maviler yeni seri. Bakın, şu, geçmiş yıllarda bire bir örtüşürken
2010’dan sonra yeni seride büyümenin bir anda
zıpladığını görüyoruz. Bunlar çok kolay izah
edilebilecek şeyler değil, tabii, bir izahı varsa Sayın
Bakan da buna ilişkin düşüncelerini bizimle paylaşır.
Şimdi,
diğer, bu ihracat, ithalat deflatörleriyle ilgili bir şey
yapılıyor -onun teknik sıkıntısına
girmeyeceğim- yapılan ihracatta yurt içi birim değerden yurt
dışı ÜFE’ye geçiliyor, bu doğru bir şey fakat
aynı işlem ithalat tarafında yapılmadığı
için ve bu sadece 2010 yılından sonra yapıldığı
için, bakın, bu büyümeye -bu size gönderdiğim sette yok, bu
çalışmayı sonra yaptık- sadece büyümeye 2015
yılında 0,9; 2013 yılında 0,8 gibi bir şok geliyor.
Bakın, hayat aynı hayat, yaşadıklarımız
aynı, döviz cinsinden gelirimiz giderimiz, her şeyimiz aynı
fakat bir metodoloji değişikliği sizin büyümenizi bir anda bir
puan değiştiriyor. Şimdi, e, buna bakmamız lazım yani
bunu, o zaman, mukayese ederken bu mukayeseler çerçevesinde yapılması
gerektiğinin ifade edilmesi lazım yoksa diğer türlü kamuoyunu bu
anlamda yanıltmış oluruz diye düşünüyorum.
Şimdi,
tabii, bu millî gelir meselesinde bir de şeyi söyleyeyim: Bu, Suriyeli
misafirlerimiz var, bunların tüketimleri var, üretimleri var,
çalışıyorlar, istihdamın içerisindeler, devlet bunlara para
harcıyor. Bunların hepsi millî gelir hesapları içerisinde yer
alıyor fakat nüfusun içerisinde yer almadığı için kişi
başı gelirde yer almıyor. Şimdi, Suriyelileri de dâhil
ettiğimizde kişi başı gelirde de bir değişiklik
olduğunu bir defa görmemiz lazım.
Son
olarak da bu üçüncü çeyrek şeyiyle ilgili olarak -bunu ilk günkü
konuşmalarımda da ifade etmiştim- tabii, TL cinsinden bir
artış olmakla birlikte, dolar cinsinden
baktığımızda son çeyrekte yüzde 1,5’lik küçülme var,
kişi başı gelirde de yüzde 2,8’lik bir küçülme var. Bu büyüme
rakamı, bizi, yaklaşmakta olduğumuz yüksek gelir grubu
ülkelerinden hızlıca uzaklaştıran bir büyüme
rakamıdır, daha doğrusu bir millî gelir rakamıdır.
Böyle bir millî gelir rakamına, yani çok güzel işler
yapılıyor anlamında sevinmek bilmiyorum nasıl
değerlendirilir? Yani hızla yüksek gelir grubundan bizi
uzaklaştıran bir sonucun bizi sevindirmemesi lazım diye
düşünüyorum.
Şimdi,
tabii, yeni millî gelir serisiyle sorunlar bir anda çözüldü. Geçen
yılın orta vadeli programını okuyun, Hükûmet beyannamesini
okuyun, kalkınma planını okuyun. “Türkiye’nin yurt içi tasarruf
sorunu var, yüzde 14.” diyorduk. Bir anda yüzde 25’e çıktı, 11
puanlık artış oldu. “Yatırım sorunu var Türkiye’nin.
Millî gelirin sadece yüzde 19’u kadar Türkiye yatırım yapıyor.”
diyorduk. Bir anda, efendim, o da 10 puan arttı, 29’lara, 30’lara filan
yükseldi. E şimdi, tamam bunlar olabilir. Bu millî gelir seviyesinin, bu
anlamda her şeyin doğru olduğunu düşünelim, ancak,
bunları o zaman politika dokümanlarına ve işlerimize
yansıtmamız lazım. Ben geçen sefer, bu millî gelir seviyesi
değiştiğinde “Türkiye pusulasını kaybetti.”
demiştim çünkü pusula yok elimizde. Yani bir anda her şey
değişmiş. Sorun olarak bildiğimiz sorun olmaktan
çıkmış, yeni sorunlar gelmiş. E o zaman bunlara bir doküman
ortaya çıkması lazım. Şimdi yeni orta vadeli program bunu
ne kadar karşılar diye baktığınızda bunu maalesef
karşılamaktan uzak olduğunu görüyoruz. Şimdi artık
şöyle birtakım önerilerde bulunmanız lazım bana göre.
Örnek, yani somutlaşması açısından, şimdi biz bireysel
emeklilikte bir devlet katkısı verdik, değil mi, yüzde 25. Bunu
niçin verdik? İşte tasarruflarımız yüzde 14 civarında
dedik. E şimdi tasarruf yüzde 25. Neredeyse sorun yok. Yani yine
gelişmekte olan ülkelerin 3-5 puan altında ama biz zaten o tasarruf
seviyesini hiçbir şekilde yakalayamayız. Şimdi bireysel
emeklilik yüzde 25 katkısının yıllık maliyeti 4 milyar
TL. Hani Sayın Cumhurbaşkanı bazı şeylere
anlaşılsın diye “katrilyon” diyor ya ben de katrilyon diyeyim. 4
katrilyon TL yıllık maliyeti. Yani oradan tasarrufa da yüzde 0,1-0,2
etki gelecek. Niye 4 katrilyon lira para ben… Zaten tasarrufum 11 puan
TÜİK tarafından artırılmış Allah’a çok
şükür. Niye o zaman ben bireysel emekliliğe yılda 4 katrilyon
lira harcayayım? Bunun düşünülmesi lazım. Bunun politika dokümanlarında
olması lazım. Bunun gibi size bir sürü örnek verebilirim. Bunlara bu
anlamda bakmak lazım. İşte tasarruf meselesi de şu:
Bakın, tasarruflarımız böyle. Mavi olanlar eski seri,
aşağı doğru gidiyor; şimdi yeni seri de bu.
Ha
bir şey daha: Türkiye kabile devleti değil diyoruz. Evet, değil.
Bin yıllık bir devlet geleneğimiz var, iki bin yıllık
devlet geleneğimiz var diyoruz. Türkiye’nin resmî olarak TÜİK
tarafından açıklanmış 2009 öncesi tasarruf rakamı yok
arkadaşlar. Ne olacak şimdi? Bu seriyi kim uyumlulaştıracak
Sayın Bakan? Yani ne yapacağız? Şimdi ben 2008
yılında hangi tasarrufu kullanacağım? Yeni serideki… Bunun
gerisi yok. Olur mu böyle bir şey? Nasıl kullanacağız bunu?
Buna bir bakmak lazım. Aynı şey diğer
yatırımlarda da var, başka şeylerde de var. Mesela biz
diyorduk ki: Merkezî yönetim bütçesinin faiz dışı
harcamaları yükseliyor, dolayısıyla bunların
aşağı çekilmesi gerekir. Grafiği şu. Hangi
yıllar? 2004-2015. Sayın Bakanın da görmesi için…
Şimdi,
burada, eski seri mavi olan. Bak, faiz dışı harcamalar. Bütçenin
faiz dışı harcamaları artıyor, dolayısıyla
kamunun payı çok yükseliyor, kamunun bunu disipline etmesi lazım. E,
yeni seride harcamalar aşağıya gidiyor. E, şimdi, o zaman
politika setlerimize buna göre bir bakmamız lazım. Yani aynı şey
vergide var. Biz, eski seride vergilerin millî gelir içerisindeki payı
artıyor diyorduk. E, şimdi, aşağı doğru gidiyor.
Buna bir bakmak lazım o zaman. O zaman bütün politika setlerimizi buna
göre değiştirmemiz lazım.
Yeni
Orta Vadeli Program’da buna ilişkin bir şey var mı? Yok. Yeni
Orta Vadeli Program diyoruz. İşte, programda kısa vadeli
tahminler… İşte çok iyi tahmin yapıyoruz diyoruz. 5,5
dediğimize bugün 6,7... İki ay üzerinden geçmeden bir büyüme tahmini
1,5-2 puan dünyanın hiçbir yerinde revize edilmez. Enflasyon 9,5 diyoruz;
beklenti anketi 10,7, Merkez Bankası 9,8 dedi, kasım sonucu 13.
Aralıkta baz etkisinden biraz gelecek ama 9,5 dediğiniz şey 12
gibi gelecek. Böyle bir tahmin olur mu? Cari açığa 39 milyar dolar
demişsiniz, asgari 43 milyar dolar civarında bir cari açık
gelecek.
Dolayısıyla,
ticaret hadleri, Sayın Bakan, bu çok önemli bir şey. Bunlara vaktim
kısıtlı olduğu için giremiyorum. Ama ticaret hadleri
2016’dan itibaren düşüyor. Bu, Türkiye'nin aleyhine olan bir şeydir.
Yani daha fazla mal ihraç edip daha az ithalat yapıyoruz. Aleyhimize
gelişen bir ticaret haddi var. Bu konu, üzerinde önemle durulması
gereken bir konu.
Kamu
maliyesinde girdi üzerinden övünmeyi bırakmamız lazım.
Eğitime şu kadar para ayırdık, AR-GE’ye bu kadar pay
ayırdık. E, ne oldu? Sonuç ne? PISA sonuçları ortada. Efendim,
diğer şeylerde, her birinde sonuçlar ortada. Dolayısıyla
şu “Harcadık.” diyerek övünme işinden vazgeçmemiz lazım.
Kamu
yatırımlarının millî gelir içerisindeki payı 2002
yılında yüzde 4,9 iken, şu anda 4,2; burada bir düşüş
var. Cari açık konusuna maalesef giremeyeceğim. Bir konu daha
şey yapıp ondan sonra kurumsal meselelere geçeceğim.
2009
yılından itibaren İstanbul’u finans merkezi yapma konusunda bir
proje başlatıldı. Bu, Ataşehir’deki inşaat projesini
demiyorum, onun ötesinde, vergi sistemi, şu bu filan. Devlet Planlama
Teşkilatı bu projenin koordinatörüydü. Ben de orada
başından itibaren, seçimler nedeniyle ayrıldığım
güne kadar koordinatör yardımcılığı yaptım. Biz,
o zaman, tabii, kapsamlı bir çalışma yaptık Planlamadaki
uzman arkadaşlarımızla birlikte.
Bu
Global Finans Merkezleri Endeksi var. O proje başladığında
İstanbul 72’nci sırada girdi Finans Endeksi’ne. Daha sonraki
çalışmalarımızda, Mart 2015’te 42’nci sıraya kadar
Türkiye’yi yükselttik biz. Ondan sora, 42’nci sıradan sonra tekrar
aşağıya bir iniş başladı, Türkiye 78…
Başladığından altı basamak daha altta, 42’ye göre
baktığımızda 36 basamak iki buçuk yılda
düşmüş. Tabii, ben bunu “Ben buradan 42’yken ayrıldım.”
deyip bununla ilişkilendirmek istemiyorum ancak buraya bir bakmak
lazım niye böyle bir şey oluyor diye.
Şimdi
istihdam meselesine giremeyeceğim ancak güçlü bir istihdam
artışı olduğunu söylemem lazım fakat diğer
sorunlar, istihdamdaki diğer sorunları göz ardı etmememiz
lazım.
Sayın
Bakan, değerli milletvekilleri; Devlet Planlama Teşkilatı önemli
bir kurumdur. Devlet Planlama Teşkilatı 2011 yılında
katledilmiştir. Bunu artık gidermek lazım, bunu düzeltmek
lazım. Ben Kalkınma Bakanlığındaki herkesin bu konuda
aynı şeyi düşündüğünü düşünüyorum. Özellikle yeni
sistemde mutlaka Cumhurbaşkanlığına bağlanması
lazım. Devlet Planlama Teşkilatını Bakanlığa
götüren bazı yükler vardır planlamada olmaması gereken, o
yüklerin hepsinden Devlet Planlama Teşkilatının
sıyrılması lazım ve makroekonominin daha fazla içerisinde
olan bir Devlet Planlama Teşkilatını biz artık görmek
istiyoruz.
Şimdi,
TÜİK’le ilgili olarak da… TÜİK önemli bir kurumdur. İlk
konuşmamda söyledim, bu vekâlet meselesinin bitmesi lazım,
Başkan dâhil, 50 üst yöneticinin 36’sı vekâletle yönetiyor. Hâlbuki
TÜİK -17’nci maddesinde- bilimsel ve teknik özerkliği olan bir
kurumdur. Bu kadar vekâletin olduğu bir yerde özerkliğin
olabileceğini ben düşünemiyorum.
Şimdi,
onun dışında, daha kaliteli istatistik üretme anlamında
birkaç önerim olacak. Bir defa, bilgi teknolojileri meselesi, TÜİK
tarafının, TÜİK’in gündemine mutlaka girmesi gereken bir
konudur. Daha fazla bilgi teknolojileri kullanarak veri toplaması
lazım. Mesela bunu süpermarketler üzerinden özellikle gıdada
yapabilir. Uluslararası kuruluşların talep ettiği istatistiklerin
yanı sıra ülke yönetimine ve politika gelişimine
ışık tutacak millî istatistiklerin de mutlaka üretilmesi
lazım.
İdari
kayıt konusu önemli. İdari kayıtlar konusunda epeyce de bir
mesafe katedildi ve İstatistik Konseyi toplantılarında biz de Planlama
olarak bunu sürekli dile getirdik. Ancak, sadece iş yeri istatistiklerinde
değil Sayın Bakan, hane halkı istatistiklerinde de idari
kullanımları artırmamız lazım. İstihdamdan
işsizliğe, konut sahipliği, gelir, maaş, ücret, çok ciddi
veriler var fakat bu verilerin hiç birisi, Bakanlıklardaki verilerin
önemli bir kısmı yani iş yeri istatistiklerinin
dışındakilerin idari kayıtları
kullanılmıyor. Burada bir sıkıntı varsa, TÜİK’e
bu verilerin açılması konusunda kanun yapmak gerekiyorsa kanun da
yapalım ancak TÜİK’in bu istatistikleri kullanması lazım.
Fakat bu istatistikleri kullanırken de idari kayıtların da
sıkıntılı olabileceğini düşünmesi lazım,
bunları analiz ederek kullanması lazım. Bu anlamda, ben,
TÜİK’te bir analiz dairesinin kurulmasını öneriyorum.
İstatistikler geldiği gibi olmaz, birbirleriyle uyumlu analiz edecek
istatistik üretenlerden…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) - Stajyerleri işçi saydırtıyor,
şişirmeye başladı biraz.
BAŞKAN
– Sayın Usta, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
ERHAN
USTA (Devamla) – Beş dakika konuşanlara da bir dakika verecekseniz,
doğrusal bir orantı yaptığımızda bana bir dört
dakika ilave vermeniz gerekiyor ama Sayın Başkan, nasıl
davranırsınız onu bilmiyorum yani. Yoksa beşe de bir,
yirmiye de bir filan, o pek olmaz.
BAŞKAN
– Konuşun, bakarız Sayın Usta.
ERHAN
USTA (Devamla) – Şimdi, yani TÜİK’in statüsünün yükseltilmesi
lazım. TÜİK önemli bir kurumdur arkadaşlar. TÜİK’in
üzerinde düşünmek lazım. TÜİK’te çalışan herkesin “Ben
TÜİK’te çalışıyorum.” diye gururlanacağı seviyeye
TÜİK’i getirmemiz lazım. Bu anlamda, pozisyonu, ta 70’inci
sırada protokolde yeri vardır; oraları düzeltelim, 4/C’lilerin
problemlerini düzeltelim, uzmanların problemlerini düzeltelim. Daha
sağlıklı istatistikle de daha sağlıklı politika
üretebiliriz. Bunun başka bir şeyi yok.
Bu
kır-kent meselesi… Yani büyükşehir yasası çıktı, bizim
kırlarımız oldu kent. Ya, TÜİK’in bunu dikkate
almaması lazım, bu idari bir bölünümdür. Yani, kırın
tanımı neyse küresel ölçekte, literatürde neyse o tanımdan
giderek kır-kent ayrımının yapılması lazım.
Şimdi, kır-kent ayrımı olmadığı gibi… Yani
bunu çok daha, aslında mahalle bazına taşımamız lazımken
kır-kent ayrımı bile Türkiye’de kalmadı. Bu, önemli bir
konu.
Tarım
istatistikleri meselesini daha önceden de gündeme getirdim ben. Burada ciddi
sorun var. Enflasyonda bilgi iletişim teknolojilerini hakikaten çok daha
iyi kullanmamız lazım. Süper marketlerden barkod sistemiyle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN
USTA (Devamla) – Bir dakikadan fazla istemiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Usta, lütfen tamamlayın.
ERHAN
USTA (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bu
önemli. Bu fiyat endeksleri meselelerini söyledik. Hizmet üretici fiyat
endeksinin de –bu teknik bir konu ama arkadaşlar bilirler- üretilmesi
lazım. İhracatta nasıl yaptıysak ithalatta da İthal
Birim Değer Endeksi’nin ötesinde bir fiyat endeksinin üretilmesi
lazım.
İş
gücü istatistikleriyle ilgili olarak da, hane halkı iş gücü
istatistiklerine ilişkin anket yöntemi idari kayıtlarla da
desteklenmeli ve il bazında yayınlar tekrar
gerçekleştirilmelidir. Gelir dağılımı ve
yoksulluğa ilişkin istatistiklerin üretildiği araştırmaların
örnek çapları artırılmalı, idari kayıtlarla
desteklenmelidir. İstatistik Konseyinin etkinliğinin
artırılması lazım.
Onun
dışında, TÜİK iletişim stratejilerinin bir gözden
geçirilmesi lazım ve bu çerçevede bakıldığında, ben,
çok daha iyi verilerle, çok daha sağlam politikaların… Eğer
böyle bir ihtiyaç varsa veriyi politika geliştirmek için
kullanırız ama veri ayrı bir tarafta, politika ayrı bir
tarafta olacak, birbiriyle alakası yoksa o zaman bu şekilde de
sistemi sürdürebilirsiniz. Benim başka bir diyeceğim yok.
Bütçelerin
hayırlı ve uğurlu olması temennisiyle Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Usta.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı.
Sayın
Kalaycı, sizin de süreniz yirmi dakika.
Buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; KOP, GAP, DAP ve DOKAP Bölge Kalkınma İdarelerinin
bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Bu vesileyle yüksek heyetinizi ve ekranları başında bizleri
izleyen aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.
Günümüzde
“kalkınma” sözü üzerinde hemen herkesin belirli bir fikri vardır ve
amaç, gerek ülkenin gerekse fertlerin refah seviyesini yükseltmektir.
Kalkınma konusu daima maddi yönüyle ele alınmaktadır, plan ve
programlar maddi değerlendirmeler temeline oturtularak
hazırlanmaktadır. Bir taraftan maddi kalkınma için yatırımlar
yapılırken, bunları işletecek insan unsuruna manevi yönden
gereken önemin verilmeyişi maddi kalkınmanın verimini
etkilemektedir.
Hızlı
ve dengeli kalkınmış bir ülke hâline gelebilmemiz manevi
kalkınmaya vereceğimiz önemle yakından ilgilidir. Manevi
kalkınma, maddi kalkınmanın ruhudur. Maneviyatsız, ne
kalkınmak ve ne de bu güzel vatanı koruyarak millî birlik ve
beraberliği muhafaza etmek mümkündür. Bizi biz yapan, bizi millet hâlinde
bir arada tutan, birlik ve beraberliğimizin mayasını
oluşturan unsurlar millî ve manevi değerlerimizdir. Millî ve manevi
değerlerimiz Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşı Veli, Yunus
Emre ve Hazreti Mevlâna gibi abide şahsiyetler tarafından
yoğurulmuştur. Bu değerlerimizi nesiller arasında güçlü bir
tarih, kültür ve medeniyet şuuruyla yaşatmak mecburiyetindeyiz.
Onların bizlere bıraktığı miras, millî birlik ve
manevi kalkınmamız için eşsiz imkânlar sunmaktadır.
Hazreti Mevlâna’nın
744’üncü Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri içinde
bulunduğumuz 7-17 Aralık tarihleri arasında Konya’da
gerçekleştirilmektedir. Etkinliklerin bu seneki teması
“Kardeşlik Vakti” olarak belirlenmiştir.
Aradığımız ve ihtiyacını derinden
hissettiğimiz kardeşliğin, barışın,
uzlaşmanın ve birlikte yaşamanın Mevlâna’nın ulvi
mesajlarında çıkarılmak üzere saklı durduğuna yürekten
inanıyorum. Hazreti Mevlâna bir gönül mimarıdır, bir sevda ve
sadakat mihveridir, daha çok bilinmesi, daha çok tanınması
lazımdır. Bu muhterem büyüğümüzü layıkıyla
özümsediğimiz, cesaretle anladığımız ve kutlu bir
emanet gibi benimsediğimiz sürece nifak ve husumet milletimizin
arasına sızamayacak, kötü ve kötürüm niyetler aradıkları
fırsatları bulamayacaklardır.
Vuslatının 744’üncü
senesinde Hazreti Mevlâna’yı saygı ve minnetle anıyor, ebediyete
irtihalini düğünü olarak gören bu yüksek ahlakı rahmetle, duayla yâd
ediyorum. Şebiarus’un hayırlara ve güzelliklere vesile
olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Hâlen devam eden
vuslat yıl dönümü etkinlikleri ve 17 Aralık Pazar günü
gerçekleştirilecek Şebiarus merasimi için yurt içinden ve yurt
dışından herkesi Konya’ya bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bölgesel kalkınma politikaları ve bu kapsamda yürütülen projeler,
bölgesel gelişmişlik farklarının fazla olduğu ülkemiz
açısından büyük önem taşımaktadır. Bölgesel gelişmeye
dair ulusal hedeflerin sistematik biçimde ortaya konduğu strateji belgesi
2015 yılında yürürlüğe konulmuştur. Bölgesel Gelişme
Ulusal Stratejisi, bölgesel gelişmenin koordinasyonu adına
atılan önemli adımlardan biri olmuş, bölgesel kalkınmayla
ilgili temel stratejileri belirleyen çerçeve belge niteliğini
taşımaktadır. Ancak strateji belgesinde detaylı ve somut
politika önerilerine yer verilmemiş, somut ifadeler kullanılmaktan
kaçınılmıştır.
Türkiye'de bölgeler
arası gelişmişlik farklarının azaltılması ve
bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesi amacıyla bölgesel
planlar hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Bu kapsamda KOP, DAP, DOKAP
ve GAP projeleri bölgesel gelişmişlik farklarının
azaltılması için yürütülen politikaların en önemli uygulamalarını
oluşturmaktadır.
1989 yılında
kurulan GAP Bölge Kalkınma İdaresi yirmi sekiz yıldır
önemli bir görev yapmakla birlikte, GAP projesi bitirilemediğinden
idarenin görev süresi sürekli uzatılmaktadır. GAP Master
Planı’nda 1 milyon 842 bin hektarlık bir alanın sulamaya
açılması planlanmıştır. Ancak bugüne kadar sulamaya
açılabilen alan 503 bin hektar düzeyindedir. Sulama
yatırımlarına hız verilmeli, su bekleyen mümbit topraklar
bir an önce suya kavuşturulmadır.
KOP, DAP ve DOKAP Bölge
Kalkınma İdareleri 2011 yılında çok sınırlı
görev ve yetkiler verilerek ve beş yıl süreyle kurulmuş ancak
hedeflere ulaşılamadığından süreleri 2019
yılı sonuna kadar uzatılmıştır. Altı
yıl geçmesine rağmen bu idarelerde henüz kurumsallaşma dahi
sağlanamamıştır. 64’üncü Hükûmet Eylem Planı’nda 2016
yılının ilk altı ayı içinde bölge kalkınma
idarelerinin kurumsal yapısının iyileştirileceği,
yönetim süreçlerinin ve personel yapısının geliştirilmesine
dönük düzenlemeler yapılacağı vadedilmekle birlikte hiçbir
şey yapılmamıştır. Konu 2018 yılı
programına bir tedbir olarak yeniden konulmuştur.
Bölge
kalkınma idarelerinde çalışan personel görevlerini zor
şartlar altında yerine getirmeye çalışmaktadır.
Personel sıkıntısı yaşayan bu idarelerde sektör
uzmanlarının çalıştırılması önem arz
etmektedir. Personel ihtiyacı başka kurumlardan geçici
görevlendirilen personel eliyle giderilmeye
çalışılmaktadır.
Bölge
kalkınma idareleri çalışanlarının özlük hakları
çok yetersiz durumdadır. Her ikisi de Kalkınma
Bakanlığına bağlı olan bölge kalkınma
idareleriyle kalkınma ajansları çalışanlarının
özlük hakları arasında büyük farklılıklar bulunmakta olup
ücret yönünden bir uçurum söz konusudur. Bölge kalkınma idarelerinin
kurumsal yapısının iyileştirilmesine, yönetim süreçlerinin
ve personel yapısının geliştirilmesine dönük düzenlemeler
bir an önce yapılmalı, personelin özlük hakları mutlaka
iyileştirilmelidir.
Bölgesel
kalkınma projeleri için önemli kaynaklar tahsis edilmiştir. 2008 ve
2009 yıllarında kabul edilen kanunlarla İşsizlik
Sigortası Fonu’ndan ve özelleştirme gelirlerinden ayrılan
kaynakların münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik yatırımlara tahsisi öngörülmüştür.
Hükûmet
2008-2012 dönemine dair GAP Eylem Planı’nı hemen uygulamaya
koymuştur. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra, 2015 yılında
2014-2018 dönemini kapsayan KOP, DAP, DOKAP ve ikinci GAP Eylem Planları
açıklanmıştır. Eylem planlarıyla GAP için 53,4 milyar
lira, DAP için 21 milyar lira, DOKAP için 10 milyar lira, KOP için 9,9 milyar
lira beş yıllığına tahsis edilmiştir.
Konya,
Karaman, Aksaray ve Niğde’den oluşan KOP bölgesi kapsamına geçen
yıl Nevşehir, Yozgat, Kırşehir ve Kırıkkale
illerimiz de eklenmiştir. Bu itibarla KOP Eylem Planı’nın
yenilenerek tahsis edilen kaynakların artırılması, özellikle
bölgeye başka havzalardan su getirilmesine yönelik projelerin KOP projesi
stokuna eklenmesi gerekmektedir. Kalkınma Bakanı geçen yılki
bütçe görüşmelerinde KOP, DAP, DOKAP Eylem Planlarını revize
edeceklerini söylemiş ancak bugüne kadar herhangi bir değişiklik
yapılmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülke tarım alanlarının çayır ve mera hariç
yüzde 19,5’ine sahip bulunan KOP illerinde toplam yüzölçümünün yüzde 48,7’sini
tarım alanları oluşturmaktadır. KOP bölgesinin, bu denli
yüksek oranda tarım alanı bulunmasına karşın su
kaynakları kısıtlıdır, arazilerin ancak üçte 1’i sulanabilmektedir.
KOP illerinden Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray’ın büyük bölümü ile
Ankara’nın küçük bir bölümünün içinde bulunduğu Konya kapalı
havzası ülkemizin sulanabilir alanlarının yüzde 17’sine
sahiptir. Buna karşın ülkemizin su kaynaklarının ancak
yüzde 4’ü bu havzada bulunmaktadır. Bundan dolayı dış
havzalardan su getirecek yeni projelere şiddetle ihtiyaç vardır.
Mavi
Tünel muhteşem proje ama Konya Ovası’nın su ihtiyacını
karşılamak için yeni projeler lazımdır. Toroslarda hâlen
değerlendirilebilecek imkânlar vardır. Ermenek Barajı’ndan,
Manavgat Çayı’ndan, Fırat Karasu’dan, Kızılırmak’tan,
Sakarya’dan su getirmenin yolları bulunmalı, KOP bölgesinin su
ihtiyacı karşılanmalıdır. Ermenek Çayı ve
Manavgat havzası, büyük Köprüçay, Aksu Çayı’ndan su getirecek
projeler üzerinde DSİ tarafından yapılan çalışmalar
bir an önce bitirilmeli ve projeler programa alınmalıdır.
28
Ekim 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Su Havzalarının
Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlanması
Hakkında Yönetmelik’te zirai amaçlı su kullanımıyla ilgili
bir atıfta bulunulmamış, havzalar arası su transferiyle
ilgili net bir durum ortaya koyulmamış, ülkenin gıda
ihtiyacı ve gıda stratejisinin önemi hiç dikkate alınmamıştır.
Havzalar arası su transferi olmadan uygulanacak havza bazlı su
planı özellikle Konya olmak üzere Orta Anadolu ve KOP illeri için bir zül
ve eziyet olacaktır. Bu itibarla, su kanunu çıkarılmasıyla
ilgili çalışmalarda sadece jeolojik veriler değil, tüm
mühendislik hizmetleri, toplum sosyolojisi ve çevresel etki
değerlendirmesi de dikkate alınmalı, su yönetimi ulusal bazda
ele alınmalı, teknik olarak mümkün olan bir havzada bulunan fazla
suların havzalar arası transferlerine imkân tanınacak bir
yaklaşım ortaya konulmalıdır.
KOP
bölgesinin karşı karşıya bulunduğu kuraklık
tehdidi önümüzdeki yıllarda sulu tarım alanlarında büyük boyutta
daralma olabileceğini göstermektedir. Bu yüzden bölgenin su
kaynaklarının sürdürülebilir kullanımının
sağlanması da büyük önem arz etmektedir. Toprak ve su
kaynaklarının etkin kullanımına ve sürdürülebilirliğin
sağlanmasına yönelik olarak tarım arazilerinin
toplulaştırılması tamamlanmalı, bölgedeki tüm alanlar
hızla basınçlı sulama sistemlerine geçirilmeli, su kaybına
neden olan eskimiş sulama altyapısı modernize edilmeli,
kuraklıkla daha fazla mücadele edilmeli, erozyon kontrol altına
alınmalı ve ağaçlandırma çalışmaları daha
fazla desteklenmelidir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin birbirinden farklı teşvik deneyimlerine
rağmen uygulanan teşvik tedbirleriyle de belirlenen hedefler bugüne
kadar tutmamış, farklı bedenlere hep farklı gömlekler
biçilmiştir. Mevcut teşvik sisteminin de bölgeler arasındaki
gelişmişlik farkının azalmasına çok fazla katkı
sağlamadığı ortadadır. Ülkemizde çeşit çeşit
teşvikler verilmekte, gel gelelim, “Teşvik verdik de sonuç ne oldu?”
diye gerekli değerlendirme yapılmamaktadır. Verilen
teşviklerin getirisinin ne olacağı, ne ekonomik katkı
sağlayacağı mutlaka irdelenmeli, teşviklerin sonunda ne
beklendiğinin fayda maliyet sonuçları ve bu elde edilemezse sonuçlarının
ne olacağı açıkça tanımlanmalıdır. Aksi takdirde,
dilek kuyusuna para atar gibi teşvik verilirse kaynaklar heba olur, olan
da zaten budur. Teşvik sistemi, bölgeler arasında dengesizlik de oluşturmakta,
komşu iller arasında rekabet yaratmaktadır. Mesela, bir
yatırımcı hemen yanında daha fazla teşvik
alacağı iller varken Konya’yı, hele ki Konya’nın ilçelerini
niye seçsin? Sadece il merkezlerine bakarak değerlendirme
yapılmamalıdır. Bugün, ilçeler kan kaybetmekte, güzelim köylerin
ve beldelerin durumu göç nedeniyle içler acısı olup giderek viraneye
dönmektedir. Bütünşehir yasası da iddia edilenin aksine göçü daha da
hızlandırmıştır. Şehirlerimiz göç nedeniyle
oluşan nüfus yoğunluğunu taşımakta güçlük çekmektedir.
İllerin ve ilçelerin sosyoekonomik gelişmişlikleri yeniden
belirlenerek teşvik sistemi gözden geçirilmelidir. Her bir yerleşim
biriminin potansiyeli değerlendirilerek odak, öncü ve destek sektörler
belirlenmeli, sektörel ve dar bölge teşvik sistemine geçilmelidir.
Hükûmet,
bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak
amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yönelik yeni bir
program daha hazırlamıştır. Sayın Başbakan, 2
Eylül 2016 tarihinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe
Merkezleri Programı, Yatırım ve Destek Hamlesi adı altında
bazı teşvik tedbirlerini kamuoyuna açıklamıştır.
Cazibe merkezleri programının kapsamı, kaynağı,
verilecek desteklerle ilgili temel hususlar 22 Kasım 2016 tarihli Resmî
Gazete’de yayımlanan 678 sayılı KHK’yle belirlenmiştir. 23
ilde özel yatırım teşvikleri verilmesini öngören programda,
yatırımcılar destek başvurularını 24 Ocak-27
Şubat 2017 tarihleri arasında yapmıştır. Toplam 92
milyar liralık yatırım ve 365 bin kişilik istihdam öngören
yatırım başvuruları henüz karara
bağlanamamıştır. Yatırımcılar şubat
ayından bu yana başvurularının sonucunu beklemektedir.
Sürecin uzaması, zaten yatırıma ihtiyaç duyulan bölgede
yapılacak yeni yatırımların da beklemeye geçmesine yol
açmıştır.
Geçen
yılki bütçe görüşmelerinde, Sayın Maliye Bakanı, bu program
için 2017 yılı bütçesinde yaklaşık 12 milyar lira kaynak
ayrıldığını da açıklamıştı.
İlginçtir, bu seneki bütçe konuşmalarında gerek Sayın
Başbakan gerekse Maliye Bakanı ve diğer ilgili bakanlar
tarafından hiçbir açıklama yapılmamış, programın
sözü dahi edilmemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı
Sayın Devlet Bahçeli, 29 Eylül 2016 tarihli basın
toplantısında, Başbakanın açıkladığı
programın genel olarak desteklenebilecek düzeyde olmakla birlikte, bu
programın üstünkörü hazırlandığı, bu itibarla revize edilerek
amaca uygun hâle getirilmesi gerektiği, aksi takdirde iyi niyetli bir
yaklaşımla hazırlandığı düşünülen bu
programın sonuçsuz kalmaya mahkûm olduğu uyarısını
yapmıştır. Ayrıca, açıklanan programın,
Milliyetçi Hareket Partisinin daha önce de kamuoyuna duyurulan ve
çağdaş gelişmelere göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu
Kalkındırma Programı ve kırsal kalkınma merkezleri
modeli adıyla revize edilen tarım kentleri veya merkez köyler
projeleri kapsamında ele alınmasını da samimiyetle
önermiştir. Yapılan bu uyarılar ve öneriler maalesef dikkate
alınmamıştır. Sonuç itibarıyla da, Hükûmet, Cazibe
Merkezleri Programının altında kalmıştır.
Vatandaşa
büyük umut verip sonrasında yüzüstü bırakmaya hiç kimsenin hakkı
yoktur. Şimdi de program teşviklerinde değişiklik
yapılacağı ve uygulamasının Ekonomi
Bakanlığına devredileceği ifade edilmektedir. Bölgede iyi
bir yatırım atmosferinin oluşmasını sağlayan
Cazibe Merkezleri Programı, Milliyetçi Hareket Partisinin önerileri de
dikkate alınarak revize edilmeli ve cazibesini kaybetmeden bir an önce
hayata geçirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, esasen bölgeler arası gelişmişlik
farklarının azaltılması amacıyla ülkemizin tüm
bölgelerinde cazibe merkezleri oluşturulmalıdır. Ülkemizde
bölgelerin sahip olduğu imkân ve potansiyelin sektörel haritası
çıkartılmalı, her bir bölgede potansiyeli yüksek ve başka
yerlere göre üstün olan sektörler desteklenerek belirli yöreler sektörel çekim
merkezleri hâline getirilmelidir. Ülkemizde mekânsal gelişme için plan
hazırlanmalı, küresel rekabet gücü yüksek yeni odaklar
oluşturulmalıdır. Marmara havzası dışında,
Konya, Kayseri, Mersin, Gaziantep gibi Anadolu’da yeni odaklar belirlenmelidir.
Bu kapsamda uygulanacak politikalar ve alınacak tedbirler ülke
kalkınmasına ve bölgeler arası gelişmişlik
farklarının azalmasına önemli katkı
sağlayacaktır.
Türkiye’nin
önünde Anadolu’yu yeniden şaha kaldırmak için yeni bir fırsat
vardır. Bugün hepimizi heyecanlandıran yerli ve millî otomobil
yatırımı mutlaka Anadolu’ya yapılmalıdır.
Anadolu’da da en uygun yer, merkez şehirlerden biri olan Konya’dır.
Ülkemizde otomotiv yan sanayi sektörünün lokomotifi hâline gelen ve en büyük
metal işleme kapasitesine sahip olan il Konya’dır. Konya, otomotivde
kaliteli ürünleriyle artık dünyada çok önemli bir merkez hâline gelmiştir.
Konya’da otomotiv adına her türlü üretim yapılmakta, otomobilin her
parçası üretilebilmektedir. Konya olarak, Türkiye’nin ilk yerli otomobil
fabrikasına ev sahipliği yapmak, Türk malı otomobile Anadolu’nun
damgasını vurmak istiyoruz. Konya Organize Saniye Bölgesi, yerli
otomobil yatırımı için talep edilen büyüklükte arsa tahsisi
yapmaya, gerekli tüm altyapıyı oluşturmaya hazır
olduğunu açıklamıştır.
Konya’da
savunma sanayisi yönünden de önemli bir potansiyel bulunmaktadır.
Beyşehir ilçemize bağlı Huğlu, Üzümlü ve Gencek’te yüz
yılı aşkın süredir av tüfeği üretilmektedir. Tümüyle
yerli ham madde kullanımı, nitelikli iş gücü, yüksek katma
değerli ve ihracata dönük üretim söz konusudur. Dünyada 2016
yılında yaklaşık 1 milyar dolarlık av tüfeği
ihracatı yapılmış olup Türkiye 138 milyon dolarla 2’nci
sıradadır. Av tüfeği ihracatımızın büyük
çoğunluğu Beyşehir’de bulunan firmalar tarafından
gerçekleştirilmiştir. Beyşehir Üzümlü ve Huğlu’da av
tüfeği ve askerî silah imalatı ve geliştirilmesi konusunda MEVKA
tarafından birtakım çalışmalar yapılmaktadır.
Başta Millî Piyade Tüfeği Projesi kapsamında, MPT-76 ve
diğer silahların üretimi için bölge değerlendirilmeli ve savunma
sanayisine entegre edilmelidir. Bölgede silah ihdas organize sanayi bölgesi de
mutlaka kurulmalıdır.
Selçuk
Üniversitesi tarafından Kalkınma Bakanlığına teklif
edilen Silah Sanayi Eğitim ve AR-GE Altyapısının
Güçlendirilmesi Projesi’nin desteklenerek 2018 programı çerçevesinde
uygulamasının sağlanmasını Konya olarak Sayın
Kalkınma Bakanımızdan bekliyoruz.
Bütçelerin
ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Kalaycı.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına dördüncü ve son konuşmacı,
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Mehmet Parsak.
Süreniz
yirmi dakika.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) – Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; Adalet Bakanlığı, Hâkimler
ve Savcılar Kurulu, Adalet Akademisi Başkanlığı, Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ile İşyurtları Kurumu
bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisi, siz
saygıdeğer milletvekillerini ve ekranları başında bizleri
izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Yine
bu vesileyle, yüksek yargı başkanlarımızdan başlayarak
üyelerimize, bürokratlarımıza, hâkimlerimize,
savcılarımıza, yazı işleri müdürlerimize, zabıt
kâtiplerimize, mübaşirlerimize, infaz koruma memurlarımıza yani
adalet ordumuzun bütün mensuplarına da buradan sevgilerimi,
selamlarımı, muhabbetlerimi gönderiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Adalet bütçesini görüştüğümüze göre, öncelikle
“adalet” mefhumu, “adalet” kavramı üzerindeki düşüncelerimizi
paylaşmak isteriz. Evet, esasen Plan ve Bütçe Komisyonunda da özetle ifade
etmeye çalıştığım gibi, önce insan
yaratıldı. İnsan yaratıldıktan sonra, onların ilk
çocukları arasında da deyim yerindeyse ilk adli vaka meydana geldi;
Habil ile Kabil arasında. Ve ondan sonra da adalet
arayışları başladı. Bundan çok uzun bir süre sonra
devlet ortaya çıkmaya başladı ve bugünkü modern anlamıyla
devlet bundan çok çok daha sonra ortaya çıktı. İşte, bu
ikisinin arasındaki ilişkiler çerçevesinde de bugün de hâlâ geçerliliğini
koruyan, bundan sonra da geçerliliğini koruyacağına emin
olduğumuz o en temel hakikat yani “Adalet mülkün temelidir.” ilkesi ortaya
çıktı. Evet, adalet mülkün temelidir.
Siyaset
bilimciler, anayasa hukukçuları devletin görevlerini tarif ederken,
bunları sıralarken buna ilişkin çok sayıda söz söylediler.
Evet, önce dışarıdan gelen tehditlere karşı milleti
korumak, sonra milletin içeride güvenlik, huzur ve asayiş içerisinde
yaşamasını sağlamak, milletin sağlık, eğitim
ve pek çok hizmetini yerine getirmek gibi devletin pek çok görevi
sayılabilse de bunların hepsini bir başlık altında
toplamak gerekirse herhâlde o görevin adalet olduğunu da ifade etmek
mümkündür. Öyle ki bir devlet, milletinin güvenliğini sağlarken,
milletine eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi hizmetleri yerine
getirirken ancak adaletli davranırsa o hizmetleri tam anlamıyla
yerine getirmiş olur; yok, eğer bu hizmetleri yerine getirirken
adaletli davranmıyorsa o hizmetlerin de tam manasıyla, kâmilen yerine
getirildiğini ifade edebilmek mümkün değil.
Bu
öneminden olsa gerek gene insanlık tarihinden bu yana bir taraftan mülkün
yani devletin temeline, adalete dinamit koymaya çalışanlar
olduğu gibi öbür taraftan da mülkün, devletin temelini korumaya,
kollamaya, güçlendirmeye çalışanlar var ve bu mücadele insanlık
tarihiyle yaşıt olmakla zannediyorum kıyamete kadar da sürecek
bir mücadele. Evet, gerçekten, bu mücadelelerin en son önemli örneklerinden bir
tanesini de 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu süreciyle başlayan ve
sonrasında 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimiyle sonuçlanan süreçte
bir kere daha yaşadık. Bu süreç her şeyden önce adalet ve hukuk
odaklıydı. 12 Eylül 2010 referandumunda -burada daha önce de
defalarca testini yaptım- değişen onlarca maddeyi hiç kimse
hatırlamaz ama iki önemli madde vardı ki bir tanesi Anayasa
Mahkemesinin yapısının değiştirilmesi, diğeri de
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının
değiştirilmesi. İşte, o Anayasa referandumunun da ne
yazık ki temelini oluşturuyordu ve hemen o Anayasa referandumundan
sonra Milliyetçi Hareket Partisinin ve Sayın Genel
Başkanımızın testi kırılmadan önceki onca
haklı ikazlarına, uyarılarına rağmen, önce Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ve bununla bağlantılı olarak ve
bundan sonra bütün hâlinde bir yargı sistemimiz ne yazık ki
–tırnak içinde söylüyorum- ele geçirilmesi bir yana, âdeta istila edildi.
Ardından gelen kumpas davaları, yargı üzerinden devletin,
siyasetin dizayn edilmesi çalışmaları, 7 Şubat 2012
MİT krizi ve devamındaki, bugün çok net ifade edebildiğimiz devlet
krizleri ve en nihayet, bu süreç 2014 yılından itibaren yargıda
bir devlet aklının ürünü olarak ortaya çıkmış,
yargıda birlik ruhunun başlatmış olduğu ve çok
kuvvetli bir mahiyette yürütmüş olduğu mücadelelerden sonra âdeta
köşeye sıkışmış olan hain terör örgütünün 15
Temmuz 2016’da Türk milletinin, Türk tarihinin en büyük ihanetlerinden birisi
olarak hain bir darbe girişimiyle neticelendi. Bu yüce Meclisin, Gazi
Meclisin çatısından bombalar yağdırıldı, Türk
devleti işgal edilmeye çalışıldı, Türk milleti iç
savaşla birbirine düşürülmeye çalışıldı.
İşte böylesi bir süreç içerisinde de adaletin ve yargının
ne derece önemli olduğunu bir kere daha gördük. Böylesi önemli bir mefhum
olan adaletin ve yargının bu önem ile mütenasip üzerine bir önem
gösterilmesi ve bu doğrultuda da bütçesi başta olmak üzere tüm
ihtiyaçlarının da, tüm faaliyetlerinin de bu doğrultuda
gerçekleştirilmesi gerektiğinden hiç şüphe olmasa gerek.
Nitekim, 15 Temmuzdan hemen sonra ülkemizde oluşmuş olan uzlaşma
ikliminin neticesinde 3 siyasi partinin birer temsilcisiyle kamuoyundaki
yaygın adıyla bir mini Anayasa komisyonu oluşturduk ve mini
Anayasa komisyonunda bütün bu anlattığım sebeplerle de
yargı odaklı bir çalışma gerçekleştirdik; adalet,
hukuk odaklı bir çalışma gerçekleştirdik ve 7 maddede de
önemli bir mutabakat sağlamışsak da ne yazık ki Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunda o gün itibarıyla tatminkâr bir mutabakat
sağlayamadığımızdan dolayı söz konusu Anayasa
değişikliği gerçekleşemedi ama hemen arkasından, bu
defa, 16 Nisan 2017 tarihi itibarıyla milletimizin halk oylamasıyla
benimsediği, tescil ettiği Anayasa değişikliklerimizde o
mini Anayasa komisyonunda mutabakat sağlanan yargı odaklı
maddelerin neredeyse tamamına yakınını söz konusu Anayasa
değişikliklerine işledik ve milletimizin bunu tescil etmesiyle
de ayrıca mutlu olduk. Söz konusu Anayasa değişikliklerinde yani
16 Nisan Anayasa değişikliklerinde Anayasa’mızın 9’uncu
maddesine “tarafsız” ibaresi eklemek suretiyle yargının
tarafsızlığına önemli bir vurgu yaptık.
Anayasa’mızın 125’inci maddesinin “Cumhurbaşkanının
tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî
Şûranın kararları yargı denetimi
dışındadır.” fıkrasını yürürlükten
kaldırmak suretiyle yargının alanını genişlettik,
yargı denetiminin alanını genişlettik. 142’nci maddede
disiplin mahkemeleri dışında askerî mahkemelerin
kurulamayacağını; 146’ncı maddede bundan hareketle, Anayasa
Mahkemesinde Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi
Başkanlığından gönderilen üyelerin hükümden
kaldırılmasını ve yine, 159’uncu maddesinde de son derece
önemli bir kurumumuz olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Hâkimler
ve Savcılar Kurulu adıyla yeni bir yapıya
kavuşmasını temin ettik. Bu değişikliklerle de, özde
bakıldığında, Hükûmet sistemimiz ve yönetimimize
ilişkin temel değişikliklerle birlikte ve az bunlar kadar
önemli, yargı sistemine yönelik esaslı değişiklikler
gerçekleştirdik.
Şimdi,
böylesi bir sürecin sonunda adaletin mülkün yani devletin temeli olduğu
gibi koskoca bir hakikatle karşı karşıyayız. Böylesi
bir süreçte adalete, yargıya güvenin yüzde 11’lere kadar düştüğü
gibi vahim bir hakikatle de karşı karşıya kaldık. Bu
vahim hakikati ortadan kaldırmaya yönelik önemli ve olumlu
adımların atılmış olduğu da bir gerçek, bir
hakikat. Özellikle yeniden ifade ediyorum: 2014’ten itibaren ortaya
çıkmış olan ve bir devlet aklı ürünü olarak gördüğümüz
yargıda birlik ruhu bunun için son derece önemli ama bütün bu hakikatlerle
birlikte adaletin ve yargı sistemimizin tüm sorunlarını çözemediğimiz
de bir başka hakikat olarak karşımıza çıkmakta. Ve ben
konuşmamın bundan sonraki aşamasında da yargı
sistemimize ve adaletimize ilişkin temel sorunları ve bunlara
ilişkin çözüm önerilerimizi başlıklar hâlinde sizlere arz etmek
istiyorum.
Bu
sorunlarımızı çözebilmek için her şeyden önce anayasal ve
yasal altyapımızı düzgün hâle getirmek zorundayız.
Özellikle, Anayasa değişikliği referandumumuzdan kaynaklanan
uyum yasaları başta olmak üzere ama bunlarla sınırlı
değil, tüm yasal altyapı çalışmalarımızda da son
derece hassas, titiz ve olması gerektiği gibi çalışmalar
yürütmek durumundayız.
Yasal,
anayasal altyapı meselelerini çözdükten ve belli bir aşamaya
getirdikten sonra ama en az bunun kadar önemli olarak yargı, adalet
personelimizin tüm sorunlarını çözmek zorundayız. Gerçekten,
adaleti tesis etmek istiyorsak her şeyden önce bu meseleyi de çözmek
zorundayız. Buna başlıklar hâlinde
baktığımızda, örneğin, adliye personeliyle ilgili
“adalet hizmetleri sınıfı” oluşturmak suretiyle adliye
personelimizin hakkı olan özlük hakları bakımından önemli bir
aşama katedebileceğimizi düşünüyoruz ama bunu hemen
yapamayacaksak özellikle ve yeniden tekrar etmek isterim ki yargı
teşkilatımızda adliye personelimiz arasında
mübaşirlerimiz var, bizim de bu yönde bir kanun teklifimiz var,
yargıda çok önemli bir yük taşıyan, son dönemde bu yükleri daha
da artan mübaşirlerimizin “Genel İdare Hizmetleri”
sınıfına geçmek gibi bir haklı beklentileri var. Hepsi 5
bin civarında olan mübaşirlerimizin bu haklı taleplerinin sonuca
kavuşması için, Sayın Bakanım, yarın bile değil
bu akşam sizin yapacağınız konuşmada, emin olun,
mübaşirler şu anda bir müjde bekliyor. Bunu buradan
aktarmış olayım.
Avukatlarımızın
-evet ben bir avukatım, Sayın Bakan bir avukat, şu anda Genel
Kurulda da pek çok avukat kökeninden gelen milletvekilimiz var- önemli
sorunları mevcut. Bu sorunları çözmek zorundayız. Bunların
içerisinde…
METİN
KÜLÜNK (İstanbul) – Bayağı çoksunuz hukukçular olarak.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Doğal olarak çokuz, Allah sayımızı da
artırsın.
METİN
KÜLÜNK (İstanbul) – O da güzeldi.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Bunların içerisinde, avukatlarımızın
içerisinde özellikle kamu avukatlarımızın da 3600 ek gösterge
talebi başta olmak üzere çok önemli ama küçük küçük talepleri var.
Tazminatlara ilişkin, ek ödeneklere ilişkin, bunlar da zannediyorum
kolayca çözülebilecek durumda. Sayın Adalet Bakanımızın,
Maliye Bakanıyla birlikte bu yönde yapacağı
çalışmalara da biz mutlaka yürekten destek vereceğiz.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Mühendisler ne olacak?
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Ee, onları da mühendisler ifade etsin sayın
milletvekilim.
Şimdi,
bunları hallettikten sonra…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Mavi pasaport, yeşil pasaport…
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Sayın Tanal, bu sorunların tamamını
burada ifade edemeyiz bu süre içerisinde.
Bu
personel taleplerini hallettikten sonra yargımızın fiziki
sorunlarını çözmek zorundayız.
Bakın,
Yargıtayımız, bugün ne yazık ki fiziki açıdan kötü
şartlar altında hizmet veriyor. Hâline mütenasip bir yerleşkeye
nakletmek zorundayız Yargıtayımızı. Ankara Adliyesi, ne
yazık ki çok dağınık bir vaziyette; avukatların oradan
oraya koşturduğu, hâkimlerin, savcıların, adliye
personelinin zorluklar içinde çalıştığı bir duruma
gelmiş vaziyette. Bunu mutlaka çözmek zorundayız.
FETÖ
davaları ve Olağanüstü Hâl Komisyonu bir an önce ama adaletten asla
ayrılmadan haklıyla haksızı, suçluyla suçsuzu ayırt
etmek ve bu konudaki haklı talepleri, beklentileri yerine getirmek
durumundadır. Bunca tutukludan, bunca hükümlüden de kaynaklı olarak
Ceza İnfaz Kurumumuz ile Tutukevleri ve İşyurtları
Kurumumuzda da çok önemli sıkıntılar var. Ne yazık ki
doluluk oranları haddini çok çok fazla aşmış durumda.
Nöbetleşe uyuyan mahkûmlar, tutuklular ve bu denklem içerisinde çok zor
şartlar içinde faaliyet yürütmeye çalışan
gardiyanlarımız. Bütün onların sorunlarını çözmek
zorundayız.
Türkiye
Adalet Akademisi… Yargıyı tesis ederken tabii ki
savcılarımızla, hâkimlerimizle çok önemli kararlar verir ve
özellikle 15 Temmuz süreciyle birlikte binlerce hâkim, savcı ya da o
cübbelere bürünmüş hainlerin ihraç edilmesi neticesinde ortaya önemli bir
boşluk çıktı. Bu boşluk önemli ölçüde doldurulmaya
çalışılmışsa da hâlen eksikliklerinin olduğu da
muhakkak ama bu nicelik sorunlarını çözerken bununla birlikte nitelik
sorunlarını da halletmemiz gerekiyor ki bunun da yolu Adalet
Akademisinin çalışmalarını güçlendirmekten geçiyor. Bu
vesileyle şu çağrıda da bulunmak istiyorum. Şu anda Adalet
Akademimizde eğitimlerini sürdüren, daha önce sürdürmüş olan ya da
bundan sonra sürdürecek olan hâkimlerimize, savcılarımıza sesleniyoruz:
Yargıya güven problemini çözecek, adaleti yeniden mülkün temeli hâline
getirecek en önemli vazife, hâkimlerimize, savcılarımıza
düşüyor. Bu çok büyük bir sorumluluk ve bu sorumluluk yerine getirilirken
hâkimlerimizin, savcılarımızın hiçbir kimseye, hiçbir
kuruma borcu yoktur. Hâkimlerimiz, savcılarımız sadece Türk
devletine, Türk milletine ve adalete borçludur ve bu borcun da ödenmesini
bekliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce de ifade ettim, Hâkimler ve Savcılar Kurulumuz
son Anayasa değişikliğiyle birlikte yeni bir yapıya
büründürüldü. Sadece yargı ve adalet sistemimizin değil, devletimizin
belki de en stratejik kurumlarından bir tanesi. Hangi sorunu varsa iki
edilmeden, bir an önce çözülmesi gerekir; daha iyi, daha güzel noktalara
taşınması gerekir; personelinin de, söz gelimi Hâkimler ve
Savcılar Kurulu müfettişlerinin özlük haklarına ilişkin
talepleri var, çözülmesi gerekir; fizikî problemlerinin bir an önce
halledilmesi gerekir.
Sözlerimin
sonuna doğru yaklaşırken sayın milletvekilleri, önemli bir
hususa da vurgu yapmak isterim. Özellikle son günlerde yargı
camiamızda, yargı kamuoyumuzda yeni bir kanun hükmünde kararname
çıkarılarak yüksek yargıya yönelik birtakım
değişikliklerin yapılacağı yönünde birtakım
değerlendirmeler var. Bakın, buradan önemle ve iyi niyetle
uyarıyoruz: Sayın milletvekilleri, 15 Temmuzdan önce
çıkardığımız ve -belki başka eşi benzeri
yoktur- darbe girişiminden dolayı Sayın
Cumhurbaşkanının on beş gün geçtikten sonra onaylamak
durumunda kaldığı bir kanunla yüksek yargıdaki üye
sayılarını azalttık. Onun üstünden bir buçuk sene daha
geçmedi. Şimdi, 100 civarında yüksek yargıda Yargıtaya, 15
civarında Danıştaya yeni üye atandı.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Sizin katkılarınızla.
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Bakın, biz katkılarımızın nerede
olduğunu, neye istinat ettiğini biliyoruz, bilmesi gereken herkes de
biliyor.
Sayın
milletvekilleri, bu mesele son derece önemli. Yüksek yargıda böylesi bir
değişikliği bugün itibarıyla doğru bulmuyoruz.
Özellikle FETÖ ve PKK başta olmak üzere, terörle mücadele eksenindeki
önemli davalar devam ederken, yüksek yargıya, kürsülerdeki terör mahkemesi
başkanlarından, başsavcılardan mutlaka bir hareketlilik
olacak. Talip olup gidemeyenler olacak, küskünlükler, kırgınlıklar
olacak, gidenlerden dolayı ilk derece mahkemeleri içinde ciddi
hareketlilikler olacak ve bunlar, sadece kendileri bakımından
değil, sonrasında çıkacak kararname, çıkmak durumunda
olacak kararnameyle, esasen tüm yargı sistemimizi bir kere daha belki de
altüst edebilecek. Sadece hâkimlerimiz, savcılarımız değil,
aileleri, çocukları da bunlardan etkilenebilecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Ek süre istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun, bir dakika…
MEHMET
PARSAK (Devamla) – Yani dememiz o ki sayın milletvekilleri, bu düzenleme
yanlıştır ama illa yapılacaksa bugün yapılması
yanlıştır, terörle mücadele davaları bittikten sonra
yapılmalıdır. O zaman yapılırken de gene, her zaman ve
her konuda olduğu gibi ehliyetten, liyakatten, adaletten uzaklaşılmamalıdır.
Sözgelimi on yedi yıl şartı daha aşağılara
düşürülmemelidir. Yargıda birlik ruhuna ve devlet aklına zeval
verilmemelidir.
Bu
duygu ve düşüncelerle -Sayın Bakanımızın ilk bütçesi-
Adalet Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı
olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Genel
Kurulu, siz saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları
başında bizleri izleyen milletimizi bir kere daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz Sayın Parsak.
Sayın
milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
konuşmacılarına geçiyoruz.
İlk
konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık.
Süreniz
yedi dakika Sayın Karabıyık.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Kalkınma Bakanlığı üzerine konuşma
yapacağım. Ama kalkınma deyince değinmeden
geçemeyeceğim. Düşününüz ki cumhuriyetin ilk yılları,
Kurtuluş Savaşı’ndan çıkılmış, yoksulluk,
fakirlik diz boyu ve cumhuriyetin o ilk yıllarında, on altı
yılın on yılında sadece bütçe fazlası var, on
altı yılın on yılında bütçe fazlası var ve de
başka bir rakamda, bakıyorsunuz, 1930’dan sonra sürekli de cari fazla
verilmiş. Bunları unutmayalım.
Şimdi
TÜİK konusuna biraz değinmek istiyorum. TÜİK, seri
değişikliği yaptı, yeni serilere geçti. Yeni serilerle
artık rakamları, oranları kıyaslamak biraz daha güç oluyor.
Neler yaptı TÜİK, şöyle bir bakalım: Bir kere, yeni seriye
geçtiğinde metodolojisi değişmiş oldu, anket soruları
değişmiş oldu, hesaplarda farklı sektörlerin
ağırlıklarını ve veri kaynaklarını
kullanıyorlar. Anket sorularının değişmesi, sonuçlarda
oldukça etkili oldu ki bunu burada bir konuşmamda dile getirmiştim.
Yine,
başka ne yaptılar? Şöyle bir durum var: Hükûmetin verileri aslında
Maliye Bakanlığından geliyor ama bunlar vergi iadeleri
rakamları. Yine ekonomideki yavaşlama, iktisadi verileri hesaplama
yöntemleri değiştirilerek maalesef perdelenmek durumunda kaldı
yani biz artık gerçek verileri göremiyoruz.
Buna
bir örnek vereyim size: 2012-2016 yılları arasındaki büyüme
oranı, yeni seriyle 2 katına çıkmış durumda, yeni
seriyle 2 katına çıkmış durumda. 2019 öncesi için ise bu
bağlantı sürdürülmediği için orada bir kopukluk söz konusu
seride yani 2009’la kıyaslamalarınız boşa çıkıyor.
Böyle de bir uyumsuzluk söz konusu.
Yine,
başka bir nokta TÜİK’te, ne var? 80 milyon nüfusun 4 milyona
yakını Suriyeli ve göçmen. Onların harcamaları ve
gelirlerinin hepsi, maalesef rakamlara yansımış değil. Bu
da kişi başı geliri çok farklı miktarda gösteriyor, bir
hata da buradan kaynaklanıyor. Aynı zamanda, istihdam, sanayi ve
dış ticaret rakamlarındaki değişmeler, büyüme
verileriyle maalesef uyuşmuyor değerli milletvekilleri.
Şimdi,
TÜİK ne yaptı? Şapkadan tavşan çıkardı, bir
büyüme oranı açıkladı. Tamam, güzel, rakam olarak, salt olarak
güzel. Bakın, şu anda on dört yılın en yüksek enflasyonu
var, en ağır borçlanma rakamları var. Gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde yüzde 1 ile 3 aralığında seyreden
faiz oranı, bizde yüzde 15’lere tırmanmış durumda.
İşsizlik çift hanelerde. Doğrudan sermaye girişi
azaldı, beşte 4’ü sıcak parayla finanse edilen bir cari
açık finansman yapısı var. Kredi Garanti Fonu’nun
desteğiyle, dopingiyle 210 milyar liralık bir rakamla destek verildi
ve makine teçhizat yatırımları arttı. Şu anda, bu
yıl için cari açığı kapatmak, zaten bir sorun değil
diye düşünüyorsunuz, “Sürdürebilmek marifet.” diyorsunuz. Şu anda 210
milyar dolar dışarıdan para girişi ve dönmesi lazım ki
cari açığı sürdürebilsin. Bu arada, enflasyon da yüzde 13’lerde,
bu da görünen rakam sadece. Ama ne oldu? Şapkadan tavşan
çıktı ve TÜİK yüzde 11,1 açıkladı.
Şöyle
bir kıyaslama yapmak istiyorum değerli milletvekilleri: 2002-2007
yılları arasında da bu ülkede bir büyüme gerçekleşti. Evet,
aslında bundan çok hoşnut oldunuz, tabii ki hoşnut oluruz ama
dünyada zaten öyle önemli bir küresel sermaye salınımı
vardı ki bütün ülkeler büyüyordu, Türkiye de büyüdü, tamam, büyüdü.
Şimdi, 2010-2017 arasında da büyüme var ama iki büyüme arasında
çok önemli farklar var.
Şimdi
size onu ifade etmek istiyorum, biraz gerçek rakamları görebilmemiz
açısından. Değerli milletvekilleri, 2002-2007 yılları
arasında büyüme vardı ama çekirdek enflasyon 4,8’di. 2002-2007
yılları arasında büyüme vardı ama dış borcun
millî gelire oranı yüzde 36’ydı ve yine o dönemde cari
açığın en az yarısı kadar doğrudan
yatırımla finansman sağlanıyordu bu ülkede. Şimdi,
2010-2017 yılları arasında da büyüme var ama çekirdek enflasyon
o tarihlerdeki gibi 4,8 değil, yüzde 12. Dış borç oranı, o
tarihlerdeki gibi yüzde 36 değil, yüzde 51 ve dışarıdan
gelen, doğrudan yatırım değil, sıcak para yani cari
açığın finansman kalitesi bozulmuş durumda, riske
girmiş durumda ve -ne kadarı- beşte 4’ü sıcak parayla
karşılanabilir durumda. İşte, büyümenin tabela büyümesi
olmasının sebebi budur değerli milletvekilleri.
Şöyle
bir istikrarımız var: “Kırılgan beşli” diye bir ifade
var biliyorsunuz. Kırılgan beşlide geçen yıl 5 ülke
vardı ve biz de vardık. Geçen yıl kırılgan
beşlideki 4 ülke yer değiştirdi, bu yıl onlar artık
yok, onların durumu düzeldi ama biz istikrarlı olarak
kırılgan beşlide şu anda devam ediyoruz.
Peki,
kalkınma diyoruz, büyüme diyoruz ama bunlar sözle olmuyor, doğru
ekonomi politikaları olacak, hukuk olacak, adalet olacak, evet ve her
şeyden önce eğitim sistemi olacak, sağlıklı ve
doğru işleyen bir eğitim sistemi olacak. Geleceği ideolojik
olarak şekillendirme hedefinde değil, gelecekte kalkınmayı
yaratacak bir eğitim sistemi olması gerekli çok değerli
milletvekilleri. Ama bizde eğitim sisteminin her gün biraz daha geriye
gittiğini görüyoruz. O zaman, Kalkınma Bakanlığı
bütçesini konuşurken önce bunu düşünmekte yarar var. Hâlen “Millî
Eğitime ayrılan bütçeden pay ayrıldı.” diye burada ifade
ediliyor. Allah aşkına, lütfen, açın, rakamlara bakın.
Bütçedeki rakama baktığınızda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LALE
KARABIYIK (Devamla) – Çok kısa, bitirmek üzereyim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayın.
LALE
KARABIYIK (Devamla) – Peki. Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, rakamlara baktığınızda, oranlara
baktığınızda, Millî Eğitim Bakanlığında
artan rakam personel giderleri kısmıdır. Eğitim
yatırımlarına ayrılan pay yüzde 4,8, geçen yıla göre
gerilemiştir. Siz bu ülkedeki okullar arasındaki nitelik, nicelik
farklarını ortadan kaldırmadan ve de siyasetten
arındırmadan siyasetin gölgesinde bir eğitim sistemiyle devam
ederken, kalkınmadan söz etmek hiç de mümkün görünmüyor.
Teşekkür
ederim.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Karabıyık.
Sayın
milletvekilleri, birleşime 13.30’a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
12.46
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet burada.
Şimdi
konuşma sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu
Milletvekili Sayın Seyit Torun’a aittir.
Sayın
Torun, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
CHP
GRUBU ADINA SEYİT TORUN (Ordu) – Salon da boş ama Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Evet, maalesef.
SEYİT
TORUN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanım, sunuş konuşmanızla başlamak istiyorum. Çok
güzel ifade etmişsiniz: “Yaşam devam edecekse havayı, suyu,
toprağı ve enerjiyi koruyalım, kirletmeyelim, tahrip etmeyelim
yoksa doğa felaketleriyle baş başa kalırız.” Ve
eklemişsiniz: “Emanet şuuruyla koruyoruz.” Buna yürekten
katılıyoruz. Ama bu sözlerin dilek ve temenniden çıkıp bir
an önce de uygulamaya geçmesini talep ediyoruz. On beş yıllık
iktidarınızda hava kirli, doğa talan, rant her yerde ama olumsuz
hiçbir şeyin sorumluluğu üzerine alınmıyor, hiçbir
olumsuzluktan pay çıkarılmıyor.
Havadan
başlayalım arkadaşlar. 2015 yılından başlayarak
ülkemizin neredeyse her ilinde PM10 olarak bilinen kirlilik değerleri
Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen değeri
aşmıştır. Bir tek Çankırı ili bu değerlerin
altında. Hepimizin, çocuklarımızın yaşamını
tehdit ediyor bu kirlilik. Doğaya bakalım örneğin, gerçekten
doğa talanı artık hemen hemen her bölgemizde ciddi anlamda devam
ediyor. Birinci derecede doğal sit alanlarında, ekolojik alanlarda,
ormanlarda, yaylarda, meralarda, sulak arazilerde maalesef HES’lerle, termik ve
nükleer santrallerle ve özellikle maden ve taş ocaklarıyla,
sermayenin önü açılarak, diğer taraftan da hukuki yönler
kapatılarak yoğun bir talan yaşanıyor. Bu talanın, bu
tahribatın sonucunda acaba elde ettiğimiz katma değer bizi
tatmin edecek mi? Doğayı
tekrar geri dönüştürürken acaba hangi maliyetlerle karşı
karşıya kalacağız?
Değerli
milletvekilleri, bu varlıklarımız inanın
acımasızca elimizden çıkıyor. Her yerde, gittiğimizde,
özellikle uçak seyahatlerinde de görüyoruz ki ormanlık
alanlarımız ve meralarımız her geçen gün bozuluyor.
Artık çocuklarımıza bırakacağımız emanetler
üzerine iyi şeyler söylememiz de çok mümkün değil.
Kayıplarımıza
bakın arkadaşlar, on beş yıldır ağaç dikiyoruz
diyoruz ama Avrupa’daki yeşil alan 20 metrekareyken bizde hâlâ bu
-kişi başına düşen- 5 metrekare. En fazla ormanlık alana
sahip 190 ülke arasında 139’uncu sıradayız. Doğayı
korumada 180 ülke arasında 177’nci sıradayız arkadaşlar.
Erozyonla kaybettiğimiz toprak miktarımız 1,2 milyar ton; 2,8
milyon hektar tarım arazimiz kaybedilmiş, tarımdaki istihdam
payımız 2002’de 7,5 milyon kişiyken 5 milyon kişiye
düşmüş ve ithal etmediğimiz tarım ürünü kalmamış.
HES’lerle hapsedilen akarsular, Yeşil Yol’la bitirilen yaylalar,
ekosistemde yaratılan geri dönüşsüz tahribat her geçen gün
artıyor. Uluslararası çevre sözleşmelerine
attığımız imzalar maalesef ülkemizde hâlâ
geçerliliğini korumuyor.
Biraz
önce, bu salona gelmeden önce de değerli arkadaşlar, Esenyurt
Belediye Başkanımızın da istifa ettiğini
öğrendik. Türkiye nüfusunun yüzde 40’ının
yaşadığı kentlerde artık belediye başkanları
seçilmiş belediye başkanları değil maalesef, ya görevden
alınmış ya açığa alınmış, millî
iradenin temsili gerçekleşmemiş.
Sayın
Bakanım çok tecrübeli, birikimli bir belediye başkanımız
aynı zamanda. Merak ediyorum, bu belediye başkanlarımız
görevden alınırken -kimi sağlık sebebini, kimi farklı
sebepleri gösteriyor ama- gerçek neden hiçbir türlü bize
açıklanmıyor. Kimi belediye başkanımız zorla, kimi
belediye başkanımız tehditle, kimi belediye
başkanımız da gözyaşları içerisinde istifa ediyor.
Bunu da anlamak mümkün değil.
Yirmi
yıldır Ankara ve İstanbul’da yaşanan ve parsel parsel
satılan bu şehirlerin hesabını kim verecek? Büyük
şehirlerimiz artık nefes alamaz hâle gelmiştir.
Cumhurbaşkanımız “İstanbul’a ihanet ettik, bizim de
hatamız var.” diye itiraf etti. Ertesi gün belediye meclislerinde AKP’li
üyeler ellerini imar planı değişikliklerine kaldırıp
indirmeye devam ediyor ve hâlâ dikey büyüme devam ediyor. Bunu her alanda, her
belediyede görmek mümkün. Yani buradan, acaba Cumhurbaşkanının
talimatlarını belediye başkanları mı anlamıyor,
yoksa duymazlıktan mı geliyor?
Kentsel
dönüşüm Sayın Bakanımızın çok iddia ettiği bir
proje, çok büyük bir hevesle girdi, çok iddialı girdi ama hâlâ,
bilemiyoruz, onu engelleyen konu ne? Bu noktada yeterli bir çalışma
yok, hâlâ deprem toplanma alanlarımız imara açılıyor, hâlâ
bu konuda gerekli kaynak da aktarılmış değil. Deprem bizi
korkutuyor, depremdeki ölü sayısıyla ilgili endişelerimizi dile
getiriyoruz ama maalesef, bu konuda da yeterli çalışmayı
göremedik.
Bir
de Sayın Bakanın MYK üyeliği döneminde Büyükşehir
Yasası’yla ilgili kendileriyle görüşmeler yapmıştık ve
bu yasayla ilgili görüş ve önerilerimizi de kendilerine takdim
etmiştik fakat o günden bugüne hâlâ bir gelişme olmadı.
Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin sorunları günbegün artarken, görev
ve yetkileri günbegün artarken maalesef kaynakları yeterli değildir
ve son günlerde de sürekli kulağımıza 81 ilin büyükşehir
yapılacağı ve bütün illerin bütünşehir kapsamına
alınacağı ifade ediliyor. Bununla ilgili de maalesef hiçbir
bilgi sahibi değiliz. Eğer bu yasa çıkarılacaksa da mutlaka
bütün siyasi partilerin görüşlerinin alınması ve onların da
bu konudaki birikimlerine mutlaka başvurulması gerekir.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – İnşallah çıkar, iyi bir yasa.
SEYİT
TORUN (Devamla) – İnşallah çıkar, evet, Sayın
Başkanım. Biz de bekliyoruz heyecanla çünkü belediyelerimiz gerçekten
çok büyük sorunlar yumağında çırpınıyorlar.
Aslında,
anlatılacak çok şey var ama bu kadar kısa sürede de anlatmak
mümkün değil. Yerel yönetimlerimiz gerçekten… Özellikle belediye
başkanlarımızın yurt dışı yasağı
olması bu ülkenin bir utancıdır, bir ayıbıdır.
Belediye başkanlarımızın sadece İçişleri
Bakanının oluruyla yurt dışına çıkması
dünyada da itibarımızı zedelemektedir ve seçilmiş
insanları da maalesef halkına karşı
itibarsızlaştırmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYİT
TORUN (Devamla) – Bu anlamda da Sayın Bakandan, Kabineden destek
bekliyoruz.
Ben
tekrar söylüyorum, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın bütçesini incelediğimizde,
yarısı personel giderlerine harcanmış, yarısı
personel giderlerine ayrılmış; beklerdik ki bu bütçe kentsel
dönüşüme, bu bütçe doğanın tahribatının giderilmesine,
bu bütçe çocuklarımızın yaşayacağı güzel bir
çevreye harcansaydı.
Hepinize
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Torun.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı İstanbul
Milletvekili Sayın Gülay Yedekci.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
CHP
GRUBU ADINA GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Dinle halkım, dinle
köylüm, dinle işsiz gencim, dinle emekli Mehmet amcam, dinle atanamayan
Mehmet Öğretmen; yitip giden senin geleceğindir. Dinle yandaş
medya, cesaretin varsa yayınla.
Milletimiz
için değil, müteahhitler için çalışan bir Bakanlık. Sizler
ekonomiyi sadece inşaat sektörüyle idare etmeye çalıştığınız
için, tabii ki her gördüğünüz yeşil alana, her gördüğünüz sosyal
alana, hatta okullara bile imar gözüyle bakarsınız; işinizi
çözmek için kendinize özel yasa değişiklikleri bile yaparsınız.
Şimdi
yeni bir moda başlattınız, daha doğrusu, bence yeni bir
taktik izliyorsunuz Şener Şen’in filminde olduğu gibi
“Yaptım ama hele bir sor bakalım niye yaptım?” diye. “Buralarda
yanlış yapmışız.” deyip, şimdi bizim sözlerimize
gelip yeniden hâlâ rant anlayışınıza devam ediyorsunuz,
ağacın yeşilini darphane kullanmadan dolara çeviriyorsunuz.
Peki, bakanların hiç haberi yok mu bu çalışmalardan,
ayakkabı kutularındaki paraların nasıl oraya
geldiğinden hiç haberleri yok mu?
Çevre
Bakanlığının görevi cazibe alanları yaratmak,
pazarlama yapmak değildir. Ülkemiz yazık ki dünyada çevre karnesi en
kötü ülkelerden bir tanesidir. Son iki yılda 33 basamak geriye giderek
99’uncu, doğayı ve yaban hayatı korumada 180 ülke arasında
177’nci olduk; kimlerle beraber, biliyor musunuz? Suriye, Irak, Afganistan ve
Somali’yle beraber. Plansız ve çarpık yapılaşma yüzünden
kıyılardan yaylalara, tarım arazilerinden kentlerin yeşil
alanlarına kadar yaşam alanlarını hızla
betonlaştıran Hükûmet, çevre karnesini düzelteceği yerde çevre
tahribatının en önemli sebeplerinden biri olan çarpık yapılaşmayı
yapan, Alpu Ovası’nın göbeğine termik santral dikmek isteyen,
Sinop’a nükleer santral dikmek isteyen Hükûmet, madencilik, sanayi ve
altyapı çalışmaları sırasında müteahhitlerden ÇED
raporu istemeyen Hükûmet, aslında, çevre anlayışını
ortaya koymuştur. Tek derdi inşaat sektöründen rant elde etmek olan
bir bakanlığın adına “Çevre Bakanlığı” demek
de aslında hiç yakışmıyor. “Beton mu, yeşil mi?” desem
betonu tercih edeceği kesin olan, çevreye, doğaya ve kente olan
ihanetlerinde “Kandırıldım.” diyerek kendine bir suç
ortağı arayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı.
Ben,
Çevre ve Şehircilik Bakanı olsam önce bir kent vizyonu ortaya
koyardım. İnsanların keyifle, huzurla, mutlulukla
yaşayabileceği bir kent nasıl olmalıdır, onu anlatmaya
çalışırdım ama “Namazda gözü olmayanın ezanda
kulağı olmaz.” misali, ne Bakanın ne de
Bakanlığın böyle bir amacı olmadığı için bu
bütçede bir kent vizyonu göremiyoruz.
Politikalarınızın
kentlerimizin boğazını sıkan bir el gibi çağdaş
kent yaşamını sonlandırmaya yönelik olduğu açıktır.
Şehre ihanet ettiğini söyleyen ve bu ihanetten sorumlu olduğunu
söyleyen anlayıştan, nükleer enerji santrallerine, termik santrallere
kıyı alanlarının kurban edilmemesi, yeşil alanların
imara açılmamasıyla ilgili olarak bir yaklaşım bekliyoruz.
Çakma kent anlayışınıza, çakma çevre
anlayışınıza da karnımız tok. Sizler dere
yataklarına inşaatlar yapanlarsınız, sizler boş
gördüğü her alanı imara açanlarsınız, kenti ve kentliyi
toprağa hasret bırakanlarsınız ve sorumlusunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Üzerimize
alınmıyoruz, Ataşehir’e diyor, İlgezdi’ye diyor.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Hepimiz biliyoruz ki
kentlerin katili sizsiniz. Oluşturmaya
çalıştığınız korku imparatorluğunu görüyoruz
ve sevginin olmadığı her yerin karanlık olduğunu biliyoruz
ve siz de biliniz ki sevgi cumhuriyeti korku imparatorluğunu yenecektir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Evet, bu bütçede mahsulünü toprakta yakan çiftçi yok,
torunlarına şeker bile alamayan emekli yok, işsizler yok,
gençler yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çevreciye bakın, yeri
kirletiyor Sayın Başkan, böyle çevrecilik mi olur ya?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Kadınlar yok;
kadınlar yok, kadınlar, kadınlar yok.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Çevre
kirliliği böyle olur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kürsüye saygılı ol.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Erzurum’da doğal gaz
parası olmadığı için…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yere atma, işçi alacak
onu, işçi alacak, yukarıya koy bari.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Erzurum’da, Erzurum’da…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yukarıya koy,
yukarıya, atma yere.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Duydun mu Erzurum diye bir
kent? Türkiye’de Erzurum var. Erzurum’da tezek yakan vatandaşın
bütçesi yok.
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Çevre
kirliliği bu işte.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Aldığı
burslarla geçinemeyip, inşaatta çalışmak zorunda kalıp
hayatını kaybeden öğrencinin bütçesi yok bu bütçede.
SALİH CORA (Trabzon) – Çevreyi kirletmeyelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Onları kavaslar
almasın, kendisi alsın, ayıp ya.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Atanamayan
sağlıkçılar yok. Bu bütçede 1 küsur milyon havale edebilen
öğretmenin bütçesi var ama emekli olduğu hâlde taksicilik yapmak
zorunda kalan öğretmenin bütçesi yok.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Taklit, Elitaş’ı
taklit ediyor, Elitaş’ı.
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Tiyatrocular var, tiyatrocular.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Ekmeğinin
gramajı azalan, çocuğuna ayakkabı bile alamayan işçinin
bütçesi yok bu bütçede.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İşte o yüzden
iktidar olamıyorsun on beş yıldan beri, ancak şov.
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – 50 kuruş yemekhane
zammı belini büken öğrenci yok bu bütçede. Kim var biliyor musunuz? 5
milyon euroyu yuvarlayabilen ve vergi borcu silinen…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Elitaş yaptı
onları, şovda geç kaldın.
ORHAN KIRCALI (Samsun) – Ne diyorsun ya? Şov mu
yapıyorsun oradan?
GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – …zenginken daha çok zengin
olabilen iş adamları var bu bütçede.
Ben halkımın seçtiği bu yüce milletin
milletvekiliyim.
SALİH
CORA (Trabzon) – Ataşehir’le ilgili bu belgeler hakkında ne
söyleyeceksin?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Yanlış yere geldin, tiyatroya gitmen lazım
senin.
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Ve millete hiçbir yararı olmayan, milletin hiçbir
kesimini içinde barındırmayan bu bütçeyi iktidara aynen iade
ediyorum.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Şov yapma ya, şov yapma!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Maaşını alma o zaman, olur mu?
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Ve biz artık millî bir bütçeyi hak ediyoruz.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Milletin kürsüsünde öyle bir hareket mi yapılır?
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Oradan konuşacağınıza
kalkacaksınız, neresinde işçi var, neresinde emekçi var,
neresinde öğrenci var, neresinde öğretmen var...
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Ayıp, ayıp, ayıp; milletin kürsüsünde öyle mi
yapılır?
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Sizin yaptığınız ayıp.
BAŞKAN
– Sayın Yedekci, lütfen Genel Kurula hitap edin.
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Yıllardır bu ülkeyi sömürüyorsunuz. Sizin
yaptığınız ayıptır.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Ne yapıyorsun, milletin kürsüsünde millete hakaret mi
ediyorsun? Millete hakaret ediyorsun sen şu anda, millete hakaret
ediyorsun.
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Biz bu ülke için gerekirse canımızı
veririz, sizin gibi lafta konuşmayız. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Hadi bakalım, şovunu yaptın, şovunu!
Ayıp, ayıp!
BAŞKAN
– Sayın Yedekci, ben rica ediyorum, siz toplayabilir misiniz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Almayın ya, almayın arkadaşlar.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Toplamayın ya, almayın arkadaşlar.
Kendin
topla onları!
BAŞKAN
– Sayın Yedekci, lütfen, rica ediyorum.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – İşte CHP zihniyeti.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan...
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Milletin kürsüsünde bu hakarettir ya, hakarettir
açıkça. Millete hakarettir bu.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu tarz, sadece Yeşilçam
tarzı şovlara cevap vermeyeceğim ancak şu çöplük hâline
getirdiği kürsüyü kavas arkadaşların toplamaması
lazım, kendisi toplasın Sayın Başkan.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Çöplerini topla, çöplerini; Sayın Vekil, çöplerini
topla!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Böyle kötü görüntü mü olur!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, ben sizden rica ediyorum; sonuçta bir milletvekili
konuşma yaptı, hitap etti ancak elindeki kâğıtları
yere attı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Çok ucuz bir hareket, herkes yapabilir onu!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Evvelsi gün de Mustafa Elitaş attı,
Mustafa Elitaş onların hepsini yere attı. Atmadı mı
Mustafa Elitaş hepsini?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Kürsüye koydu.
SALİH
CORA (Trabzon) – Yere atmadı.
BAŞKAN
– Dolayısıyla kavas arkadaşların bunları
toplamasından ziyade Sayın Yedekci’nin toplaması çok daha
şık olacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çok daha şık olacaktır.
Buyurunuz...
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Çöplerini topla! Çöplerini topla!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Toplayamazsa biz de toplarız ama kavas toplamayacak
onları.
BAŞKAN
– Bir saniye Sayın Turan.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Sayın Yedekci, bir saniye.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN
– Evet.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Ayıp ya, milletin kürsüsünden millete hakaret
ediyorsun.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, sizi dinliyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Emekçiye
saygısı olmayan, işçiye saygısı olmayan,
öğretmene saygısı olmayan, insanlara saygısı olmayan
bir bütçe yapanların kavas arkadaşların hakkını ve
hukukunu koruyormuş gibi tepki göstermelerini hiç doğru bulmuyorum.
Burada bizim açıkladığımız konularla ilgili “belge”
diye bağıran sayın grup başkan vekiline...
SALİH
CORA (Trabzon) – O kürsünün üzerine bıraktı, yere atmadı.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – ...grup başkan vekilimiz belgeyi götürdüğünde
kürsüden yırtıp atmıştır.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Kürsüye koydu o.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Benim konuşmama, ben kürsüden konuşurken,
arkadaşlar, konuşmam esnasında, konuşmamın mahiyetini
dahi kavramadan bana saldırmışlar, daha sonra kendi
arkadaşımız, kendisi yırtmasına rağmen, benim
konuşmamı AKP’li milletvekilleri yırtarak kürsüye ve
etrafına atmışlardır.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Etrafta yok, kürsüdeydi bir kere.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Şimdi, kalkıp da sanki burada çok
düşünüyorlarmış gibi numara yapmalarını -biz zaten ne
olduklarını, ne yaptıklarını biliyoruz- bunu
anlıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama, Sayın Meclis Başkanım, size
saygımız ve yönetiminize, anlayışınıza
karşı saygımız gereği biz bunun gereğini
yaparız, onlara olan saygımızdan değildir bu.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok özür dilerim.
Ben bir şey söylemek istiyorum, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, kavas arkadaşlarımızın
hakkını korumak hepimizin boynunun borcu.
Buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Toplanacak olsaydı biz toplardık her zaman
olduğu gibi. CHP kirletir, AK PARTİ temizler.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) - Çöplerinizi toplayın.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkanım, AKP her zaman
olduğu gibi şov yapıyor. Çevreyi kirlettiler, insanlar nefes
alamıyor, Zonguldak’ta insanlar kanser oldu, Türkiye’nin her yerinde
insanlar kanser, önce gitsinler, partiküllerini temizlesinler. 3 tane
kâğıdı yerden almak iş değildir. Burada millete
artistlik yapma!
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Kavaslara statü verin de ondan sonra kavaslar
hakkında konuşun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bakın, Sayın Başkan, burada, kavaslardan
kadrolu olan var, 4/C’li olan var, sözleşmeli olan var.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Sayın
Yedekci, teşekkür ediyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Mahmut Bey’e teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Kavaslara statü vermeyen, kavasları
sigortasız, kıdemsiz çalıştıranlar burada popülizm
yapmasınlar.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) - Ne alakası var!
BAŞKAN
– Kavasların hakkını hep birlikte koruyacağız.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Kavasların hiçbir hakkını
vermeyenler, kavasların hakkını savunuyormuş gibi
yapmasın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, grup başkan vekili
konuşurken konuşmacımıza “Yeşilçam şovları
yaparak.” diye sataşmada bulunmuştur.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Özür dilesin bu söyleminden.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Yeşilçam emekçilerine hakaret.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yedekci. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Turan, sonra sizi dinleyeceğim.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ömrü şovla geçen ve sadece şovla kendi
oylarını konsolide etmeye çalışan bir siyasi partinin
emekten yana bir bütçe talebimizin karşısında böyle cümleler
kurmasına aslında şaşırmadık ama biz milletin
vekilleri olarak her platformda her şekilde milletimizin hakkını
savunmaya devam edeceğiz. Bu bütçede işçi varsa eğer, emekli
varsa eğer, taksi şoförü varsa eğer, öğrenci varsa
eğer bana bir yerinde lütfen gösteriniz. Bu bütçede sadece yandaş
müteahhitler var, milletin anasına küfreden müteahhitler var…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ayıp ya, ayıp ya!
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) - …İstiklal Caddesi’nde terör olayı
olduğunda “Benim param çok, ortanca hanımımla gül
bırakıyorum, karanfil bırakmıyorum.” diyen müteahhitler
var.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Yakışmıyor ya! Hiç yakışıyor mu,
hiç yakışıyor mu?
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Bu anlayışın
karşısındayız, her şekilde de direneceğiz. Burada
göstermelik çevreci yaklaşımlarınızı istemiyoruz.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Milletin kürsüsünü kirletmeyin.
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – Alpu Ovası’na dikmek istediğiniz termik
santralden vazgeçiniz. Siz, denizlere, kıyılara
yaptığınız o dolgu alanlardan vazgeçiniz. “Kentsel
dönüşüm” adı altında milleti mülkiyetsiz bırakmaya
çalışmaktan vazgeçiniz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Niye söz verdiniz Sayın Başkan, niye söz
verdiniz, ne anlatıyor?
GÜLAY
YEDEKCİ (Devamla) – İnsanların tapusu sizin sayenizde
değersiz oldu. Bir kimlik vardı, bir tapu vardı, şimdi hiç
değeri kalmadı o tapuların. Hiç üzülmüyor musunuz, deprem
gelecek, insanlar ölecek, biz de toplanma alanlarını imara açtık
diye hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Birazcık da olsa
Allah korkusu duymuyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Ya insanlar
ölürse. Toplanma alanları da yok, nereye gidecek deprem olunca insanlar?
Boş… Sayın Bakan, diyor ki: “Söylemek istemiyorum ama deprem
olabilir.” Sayın Bakan, sizin söylemenize gerek yok, deprem toplanma
alanlarına yaptığınız çok katlı binalar sizin
yerinize konuşuyor, hatta en yüksek sesle haykırıyor.
Yüce
Meclisi selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) – Genel Başkan adayı falan mısın
Sayın Yedekci?
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Yedekci.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sözümün arkasındayım,
bütçede ne var ne yok hepsi zaten evraklarda var; bunları konuşup
tartışacağız akşama kadar. Ancak,
konuşmasından iki dakika önce gelip, kürsüye çıkıp,
kâğıtları yırtıp attıktan sonra
ayrılmanın ne demek olduğunu ben sizin takdirinize
bırakıyorum.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Elitaş’a sor, Elitaş’a.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Vatandaş anlar onu, sen anlamazsın ama
vatandaş anlar. İçi boş bütçe bu!
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Sayın Turan Yeşilçam emekçilerine
hakaret etmiştir, Yeşilçam emekçilerinden özür dilemesi gerekir.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187),
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, konuşmalara devam ediyoruz.
Dördüncü
sırada, Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
CHP
GRUBU ADINA AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Değerli
arkadaşlarım, biraz önce hep beraber yaşadık, “şov”
diyor, özellikle Grup Başkan Vekili Bülent Turan
arkadaşımızın açık ve net şovunu gördük.
Gerçekten şovmenler, gerçekten bugüne kadar…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Daha kürsüye çıkmadım ya.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Sen hayatta şov ne görmedin herhâlde ya.
AKİF
EKİCİ (Devamla) – “Daha neler gördünüz?” diyor. Tabii, daha neler
gördük, daha çok şov var sende Bülent Turan, sende çok şov var, çok
şovlar göreceğiz senden daha. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, evvelsi gün…
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Şu anda sen de şov yapıyorsun. Sen de şov
yapıyorsun şu anda.
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Ya, hepiniz birden konuşmayın, gelin
buradan konuşun.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Sen de doğru konuş, doğru konuş o zaman!
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Evvelsi gün, burada Mustafa Elitaş aynı
hareketi yaptı. Bizim grubun ne kadar beyefendi, efendi tavrını
hep beraber gördük.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Şu andaki ne?
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Yine kâğıtlar yırtıldı
atıldı buraya, bir tek kelime çıkarmadık. Burada tepkisini
koydu arkadaşımız, saygıyla
karşılayamadınız, karşılama durumu da yok zaten,
bunu da beklemiyoruz. Ben milletvekili arkadaşlarıma söylemiyorum,
özellikle AKP’nin yöneticisi ve Hükûmetine söylüyorum bu lafları.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Bütçeye gel, bütçeye!
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Aldanmayın arkadaşlar, yanlışa
“yanlış” demeyi, yanlışa “yanlış” deme
basiretliliğini gösterin, yanlışa “yanlış” deme
basiretliliğini hep beraber gösterelim.
SALİH
CORA (Trabzon) – Sayın milletvekili, bütçe hakkında konuşun!
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Lütfen “Bu ülke nereye gidiyor?” diyelim hep
beraber ya, lütfen. Ama deme cesaretiniz yok ki, deme cesaretiniz yok ki! Size
“konuşmayın” diyorlar konuşmuyorsunuz, “konuşun” diyorlar
konuşuyorsunuz değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Neyse,
ben gündeme geleyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, bugün GAP
bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve
hürmetle selamlıyorum değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, GAP, Türkiye’nin kırk yıllık projesi. Bu
kırk yılın on altı yılı da AKP Hükûmeti
tarafından yönetildi. GAP, bölgeler arasındaki
kalkınmışlık farkını kaldıracak,
barışı sağlayacak, terörü bitirecek idi ancak, ancak GAP’ta
bu hedeflere gidebilmek için yatırıma yönelmek gerekiyordu. AKP
zihniyetinde, AK PARTİ yönetim zihniyetinde, AK PARTİ hükûmetlerinin
zihniyetinde oluşmuş olan rant ve yandaşa pay sağlama
GAP’ta oluşamayacağı için, havuza pay atacak, havuza para atacak
sermaye oluşamayacağı için GAP projelerini yapmadınız.
Ne yaptınız? Otoyollar yaptınız. Ne yaptınız?
Köprüler yaptınız? Ne yaptınız? Havaalanı
yaptınız? Ha, bunlar yapılmalı mı?
Yapılmalı. Ama buradan havuza para geliyor, para. “100 milyon dolar
at.” Ben, bu 100 milyon doları nasıl atayım? Öbürü “Milletin…”
diyen yöne yöneldiniz çünkü ana zihniyette bu var. Ne var? Yolsuzluk var. Ne
var? Rant var. Ne var? Yandaşa fayda sağlamak var. Bunun
olmadığı yerde bu tür yatırımlar olmuyor değerli
arkadaşlarım, yapmıyorsunuz, maalesef yapmıyorsunuz…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – İddiasız konuşmamak lazım,
iddiasız konuşulmaz!
AKİF
EKİCİ (Devamla) - …ve siz milletvekili arkadaşlarımız
olarak da bunu yapan yöneticilerinize “Niye böyle yapıyorsunuz?”
diyemiyorsunuz; diyemiyorsunuz, dedirttirmiyorlar size, konuşturmuyorlar
ve siz de diyemiyorsunuz.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) - Suyunuzu için suyunuzu, rahatlarsınız.
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Yardım eder misin? Gel, yardım edersen
beraber içelim.
Değerli
arkadaşlarım, GAP’ta bu on altı yıl içerisinde nereye
geldiniz? İşsizliği had safhaya çıkardınız GAP
bölgesinde. Bugün Siirt, Bitlis, Batman’da -o bölgelerin milletvekilleri var-
işsizlik oranı yüzde 30’lara dayanmış, Türkiye
ortalamasının yaklaşık 2 katına çıkmış.
İşsizlik had safhaya çıkmış, yoksulluk had safhaya
çıkmış. Ben yine şunu söylüyorum arkadaşlar: Bu
yanlışları yapanlara, bu haksızlıkları yapanlara
“Neden yapıyorsunuz?” demiyorsunuz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; GAP dünyada eşi az bulunan
projelerden birisidir, dünyada eşi az bulunan millî projelerden birisidir.
Hep “millî” diyorsunuz, her sözünüzde, her cümlenizde millîlik var, millî,
millî, millî.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Ne güzel.
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Evet doğrudur, çok güzel, millî
olmalıyız. Ama niye bu millî projenin üzerine gitmiyorsunuz da
emperyalist bir projenin, Büyük Orta Doğu Projesi’nin Eş
Başkanı oluyorsunuz değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Nerede yaşıyorsunuz siz ya, nerede
yaşıyorsunuz?
AKİF
EKİCİ (Devamla) – BOP’a gitmiyorsunuz, BOP’u
değerlendirmiyorsunuz, BOP’un Eş Başkanı oluyorsunuz. Ha,
sonuç ne oluyor, nereye geliyoruz? Irak parçalanma eşiğine
gelmiş Mısır, Tunus, Cezayir, Fas’ın hâlini görüyorsunuz,
sıkıntı içerisindeler. Siz “Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın
Başbakan, sayın bakanlar; ne yapıyoruz biz? Bütün dünya
ülkeleriyle problemli hâldeyiz, bütün dünya ülkeleriyle sıkıntı
içindeyiz, Orta Doğu’da sıkıntı içindeyiz, herkesle
düşman hâlindeyiz. Bu yanlışları niye yapıyorsunuz?”
demiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bu işler biter, yarın milletvekilliğiniz
biter hepinizin de buradaki bakan arkadaşların da
bakanlıkları biter; halkımızın huzuruna
çıkarız, torunlarımızın huzuruna çıkarız,
bize sorarlar, bunun hesabını sorarlar, “Ne yaptınız
orada?” derler, “Niye seslenmediniz? Bu memleket bu hâle gelirken, Suriye’de
ateş yanarken benzin bidonunu eline alıp giden bir yönetime ses
çıkarmadınız.” derler. Benzin bidonunu elimize aldık
çıktık. Ne yaptık? Suriye’deki bu işin en büyük
müsebbiplerindeniz, buraya gelmesindeki en büyük müsebbiplerdeniz. 3 milyon
insan yerinden oynadı, 1 milyon insan canını kaybetti. 3 milyon
insan Türkiye’ye geldi, 600 bini de benim şehrimde. Bütün dünya
teröristleri ülkemize doldu. Yarın Suriye’de huzur bulunduğunda bu
teröristler nereye gidecek? Bunun hesabını nasıl ödeyeceksiniz
değerli arkadaşlarım? Nasıl ödeyeceksiniz bunun
hesabını? Bunun bedelini nasıl ödeyeceksiniz?
Torunlarınıza ne anlatacaksınız? Değer mi bu ya?
Değer mi bu kadar yolsuzluğa karşı sessiz kalmak?
Değer mi bu kadar yolsuzluğa karşı sessiz kalmak?
Değer mi? Değer mi? Soruyorum, değer mi bu kadar yolsuzluğa
sessiz kalmak? Allah için biriniz çıkıp demiyorsunuz: “Yeter
yediğiniz, doymadınız mı?” demiyorsunuz ya! (CHP
sıralarından alkışlar) Halkımız nereye
gelmiş, garibanlar nereye gelmiş, işsizlik nereye gelmiş,
yoksulluk nereye gelmiş; biriniz çıkıp demiyorsunuz, biriniz,
biriniz. 316 milletvekilisiniz ya, biriniz çıkıp demiyorsunuz ya! Çok
değerli arkadaşlar var içinizde tanıdığım. Deyin,
ne olacak ki ya? Çok çok sizi önümüzdeki dönem milletvekili yapmazlar ama
alnınız dik gezersiniz, şehrinize gittiğinizde
başınız dik gezersiniz, torunlarınıza hesap
verirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Alnımız da dik, başımız da
dik Allah’a şükür.
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Lütfen, lütfen, lütfen, yoksulluğun da,
haksızlığın da karşısında durabilecek bir
yapıya eyvallah deyin, her şeye eyvallah demeyin. Halkın
yanında olan bir zihniyete evet deyin, tek kişiye evet demeyin. Tek
kişinin ülkeyi nereye götüreceğini hepimiz görüyoruz. Bugün Suriye’yi
de görüyoruz, bu hâlini de görüyoruz. Ne talimat alırsanız ona göre
konuşuyorsunuz. Lütfen, Allah aşkına, ben halkım adına
rica ediyorum, bu yanlış zihniyetten vazgeçin.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Biz milletin yanındayız, siz kimin
yanındasınız?
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Söylenecek çok şey var, söylenecek çok
şey var değerli arkadaşlarım. Bu ülkeyi ne hâle getirdiniz,
FETÖ’yü ne hâle getirdiniz? Çok başka hazırlığım
vardı, başka bir gün… Burada bir resme bakıyorum, burada bir
resim var. İçinizde gördüğüm arkadaşlar var. Fetullah Gülen’in
yanında diz çökmüşsünüz ya!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Grup Başkan Vekiliniz var, Hanımefendi;
fotoğrafını burada görüyorum, görüyorum, siz de görüyor musunuz?
SALİH
CORA (Trabzon) – Tamam da ne alakası var?
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Diz çökmüş yanında, talimat almaya
gitmiş. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Ne alakası var?
AKİF
EKİCİ (Devamla) – 17-25 Aralık neymiş de… 17-25 Aralığa
kadar FETÖ’cüymüş 17-25 Aralıktan sonra FETÖ’cü değilmiş.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Ne alakası var onun?
AKİF
EKİCİ (Devamla) - Nedir bu 17-25 Aralık? Soruyorum size: Nedir,
17-25 Aralık nedir?
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Ekici.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – CHP’ye Genel Başkan tayini, CHP’ye Genel Başkan
tayini. Kasetle Genel Başkanın gelmesi demek.
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Yani 17-25 Aralığa kadar FETÖ’cüsünüz,
17-25 Aralıktan sonra…
BAŞKAN
– Sayın Ekici…
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Öyle bir yasa var mı? Öyle bir kanun var
mı? Anayasa’da nerede yazıyor? Hangi kanunda yazıyor? 17-25
Aralığa kadar FETÖ’cüsün, 17-25 Aralıktan sonra FETÖ’cü
değilsin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Ekici.
AKİF
EKİCİ (Devamla) – Yazıklar olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN
KIRCALI (Samsun) - Sana yazıklar olsun!
AKİF
EKİCİ (Devamla)- Teşekkür ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) - Sana yazıklar olsun!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Size olmuş, olmuş! Daha ne olacak?
Olanlara söylüyorum, olanlara yazıklar olmuş zaten. Olanlara
yazıklar olmuş, daha ne söyleyeyim?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Turan…
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Daha ne söyleyeyim size! (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Yakışıyor mu ya!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Yakışıyor, aynen,
yakışanı yapıyorum.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) - Ayıp ya!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) - Ben yakışmayan hiçbir şey yapmam!
İSMAİL
AYDIN (Bursa) - Yakışıyor, yakışıyor.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) - Ben yakışmayan hiçbir şey yapmam!
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Evet, sana yakışıyor!
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Yakışıyor.
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) - Yakışmayan hiçbir şey yapmam,
hiçbir şey yapmam!
BAŞKAN
– Sayın Turan, buyurun.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) - Şu anda yaptıkların sana
yakışıyor!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Sen boş konuşuyorsun bir defa ya,
şu an boş konuşuyorsun. Sen bomboş bir adamsın,
bomboş bir adamsın!
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Evet, doğru, sana yakışıyor şu anda
yaptıkların!
AKİF
EKİCİ (Gaziantep) – Bomboş bir adamsın!
BAŞKAN
– Sayın Ekici, lütfen…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sesini değil sözünü
yükseltmeli bir insan. Bu tarz konuşma üslubuyla ne CHP’ye ne AK
PARTİ’ye ne bu millete bir katkı sağlanır. Bütçenin bir
mehabeti vardı, onu da mahvettiler. İsteriz ki bütçe üzerine güzel
konuşmalar olsun, tartışmalar olsun.
Her
paragraf polemikti, hepsine cevabımız var. Örneğin, en
sonuncuyla ilgili şunu söylemek isterim -ama bir daha söylüyorum, usul
ekonomisi gereği kürsüye çıkmak istemeyeceğim- diyor ki bir CHP
vekili, metin elimde: “Fetullah Gülen’in davetlisi olarak ABD’ye giden 5
vekilden 4’ünün ulusalcı olması dikkat çekici.” İsimleri veriyor
ondan sonra.
Dolayısıyla
eski defterleri açacak olursak herkes altında kalabilir. Bu, doğru
bir üslup değil. Bütçeyi konuşalım. Çevre
Bakanlığı için söz aldı sayın vekiliniz, onu
konuşalım.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
AHMET
AKIN (Balıkesir) – Pasaportları çıkarın, pasaportları!
BAŞKAN
- Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım, bizim Cumhuriyet Halk Partisi
olarak hem Fetullah terör örgütü hem de diğer terör örgütleriyle ilgili
hem Türkiye’de görülen haksız davalarla ilgili hem gazetecilerin,
milletvekillerinin, yazarların hapse atılmasıyla ilgili
altında kalacağımız tek bir şey yoktur. Onun
altında kalacak ve millete hesabını verecek bir siyasi parti
varsa onun adı AKP’dir efendim.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Peki, kayıtlara geçti. Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.
Şimdi,
konuşma…
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) - Başkanım…
BAŞKAN
– Pardon, evet, Sayın Ilıcalı’nın bir söz talebi
vardı.
60’a
göre yerinizden bir dakika söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Ilıcalı.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum
Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, İstanbul Milletvekili
Gülay Yedekci’nin 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Biraz
önce Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Gülay Yedekci Hanımefendi
şehrimiz üzerinden -üzülerek- bir siyaset yapmış; bunu
şık bulmadığımı belirtiyorum. “Erzurum’u
tanıyan mı var?” demiştir. Erzurum Millî Mücadele’yi
başlatan bir şehirdir, Erzurum’u herkes tanır. Ayrıca, 12
Nisandan itibaren de Sayın Cumhurbaşkanımız Erzurum’un 2026
Kış Olimpiyatları aday şehri olduğunu dünyaya duyurmuştur;
dünya tanır.
Erzurum’un
konularıyla ilgili Erzurum’a bütçe ayrılıyor mu? Erzurum’a
yılda 2 milyar liralık bütçe ayrılmaktadır. Şu anda, 1
katrilyonluk bir tramvay projesini Ulaştırma
Bakanlığımız üstlenmiştir. Kalkınma
Bakanımız burada, teşekkür ediyorum; 1,5 katrilyonluk -eski
parayla- Söylemez Barajı’nı onaylamıştır.
Erzurum’un
durumunu Erzurumlulara sormak lazım, bir anket yapmak lazım.
Hanımefendi’den ricam, Erzurum üzerinde biz bütün milletvekillerimiz çok
iyi çalışıyoruz. Erzurum halkı bizi destekliyor.
Çok
teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Ilıcalı. Sanırım bir
yanlış anlaşılma var.
Sayın
Yedekci, sanırım siz de söz istiyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sataşma olmadı Sayın Başkan.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Ben bir bilgilendirme yaptım.
BAŞKAN
– Erzurum’la ilgili konuştuğu için, Ilıcalı cevap verdi,
şimdi Sayın Yedekci de düzeltmek istiyor.
Buyurunuz,
yerinizden.
2.-
İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Erzurum Milletvekili Mustafa
Ilıcalı’nın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, öncelikle
şunu söyleyeyim ki Erzurum’la ilgili Erzurum Milletvekilimiz Sayın
Ilıcalı’nın söylediği şeylerin dışında
Erzurum’da bir tablo var. Hep bir rakamlarla, insanları kandırmaca
şeklinde rakamlar söylüyorlar.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Görmeye gidecek misin, davet etti.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Ama benim söylediğim şey çok
açıktır. Mehmet amca, ben tanıyorum, Erzurum’da, doğal gaz
kullanacak parası yok, tezek yakıyor tezek. Benim söylediğim budur.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bağırmasın,
duyuyoruz, mikrofon var.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Bak, git Erzurum’a, gör bakalım; doğal gaz var
Erzurum’da, doğal gaz.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Karşıdaki AKP milletvekilleri de bunu
dinlemeyince ben ne dedim: Erzurum’u tanıyor musunuz? Erzurum diye bir
vilayet var, biliyor musunuz? Erzurum diye bir vilayetin olduğunu
biliyorsanız, bugün Erzurum halkına niye katkı sunmuyorsunuz?
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Sayın Vekilim, kaç yıl önce gittin Erzurum’a?
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Erzurum’un milletvekilisiniz. Erzurum’da biz ne
dedik: Doğal gaza indirim istedik. Siz niye istemediniz?
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – Cenaze törenini söylüyorsun herhâlde.
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) – Geldik, İstanbul Milletvekili olarak biz
istedik. Niye? Biz bütün ülkemizdeki bütün
vatandaşlarımızın huzurla ve keyifle
yaşamasını istiyoruz, bunun için de gereğini yapacağız.
ORHAN
KIRCALI (Samsun) – En son ne zaman gittin Erzurum’a?
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Yedekci.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Başkanım… Başkanım…
BAŞKAN
- Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.10
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı Sivas
Milletvekili Sayın Ali Akyıldız.
Süreniz
yedi dakika Sayın Akyıldız.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, basınımızın ve
Meclisimizin çok kıymetli çalışanları, değerli
bürokratlar ve ekranları başında bizleri izleyen çok
değerli yurttaşlarım; ben de hepinizi sevgiyle saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, dün “Benim bu ellerde çok alacağım var.” diye
hasret kaldığı o topraklara, Yama dağların eteklerinde
toprağa sırladığımız, Hakk’a
uğurladığımız büyük ozanımız Ali
Kızıltuğ’a Allah’tan rahmet diliyorum. Başta ailesi,
Mursallı kardeşlerim ve bütün sevenlerine de sabır ve
başsağlığı diliyorum.
Ve
ayrıca yine hak, hukuk ve adaletin yok sayılarak suçsuz ve masum
olmasına rağmen aylardır Maltepe Cezaevinde rehin tutulan Kadri
Enis Berberoğlu ağabeyimizi, Kıymetli Milletvekilimizi de
buradan saygıyla selamlıyorum ve konuşmamın sonunda da ona
buradan bir şiir hediye etmek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Kalkınma Bakanlığı Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine
söz almış bulunuyorum.
DAP’ın
amacı, bölgede kapsamlı bir dönüşümü gerçekleştirmek, bu
çerçevede tarımsal yapıda değişimi ve turizmde
sürdürülebilirliği sağlayarak sanayi, ticaret, ulaşım,
enerji gibi sektörleri güçlendirmek; eğitim, sağlık, kültür ve
diğer sosyal hizmetlere erişebilirliği artırmak; bölge içi
ve bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak;
yenilikçi bir yaklaşımla bölgenin rekabet gücünü geliştirmek;
bölgenin ekonomik ve sosyal kapasitesini güçlendirerek vatandaşların
refah düzeyini yükseltmektir.
Şimdi,
burada yazılı olan amaçları ve niyetleri okuduğumuzda,
gerçekten de herkesin hoşuna gidecek cümleler yazıyor burada. Lakin
gerçek hiç de böyle değil. Bölge içi ve bölgeler arasındaki
kalkınmışlık düzeyini ve gelişmişlik
farklarını azaltmak bir yana, bugün aralarında âdeta uçurum
olduğunu görmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Hâl böyleyken 2018
yılı bütçesini incelediğimde, 2018 yılı için
ayrılan ödeneklerde sadece ama sadece Kalkınma
Bakanlığının bütçesinin
azaltıldığını görünce önce gözlerime inanamadım,
galiba yanlış baktım diyerek tekrar bir daha dikkatlice
baktım ama maalesef, gördüğüm rakamlar gerçekti. Kalkınma
Bakanlığı bütçesine 2017 yılında ayrılan ödenek
tam yüzde 37,5 daha azaltılarak, 1 milyar 55 milyon 415 bin lira
azaltılarak 2018 bütçesi 1 milyar 764 milyon 378 bin TL’ye
düşürülmüş. DAP için ayrılan ödeneğe de baktım, keza
burada da aynı sıkıntıyı gördüm. DAP için ayrılan
ödenek de bir önceki yıl yani 2017 yılında ayrılan bütçeden yüzde 16
daha az bütçe ayrılarak 157 milyon 974 bin liraya düşürülmüş.
Demek “Ülkemizde kalkınmaya ihtiyaç kalmadı.” diye düşünmüş
olacak ki Hükûmet, bu parayı buradan alıp nereye vermiş? Diyanet
İşleri Başkanlığı bütçesine vermiş. Ne
yapmışlar? Efendim, Diyanet İşleri
Başkanlığının 2017 yılındaki bütçesi 6
milyar 867 milyon 117 bin lirayken 2018 yılı için Diyanet
İşleri Başkanlığına devasa bir bütçe, 7 milyar
774 milyon 183 bin lira ödenek ayrılmış. Hükûmete buradan
öneriyorum: Ayrı ayrı tam 11 tane bakanlığın
bütçesinden daha fazla olan bütçe Diyanet İşleri
Başkanlığına ayrıldıysa o zaman, siz gelin,
Kalkınma Bakanlığını Diyanet İşleri
Başkanlığına bağlayın, Kalkınma
Bakanlığı da bu yükten kurtulmuş olsun, ihtiyaç kalmamış
olur. (CHP sıralarından alkışlar)
Buradan Diyanet İşleri
Başkanlığına da öneriyorum: Tarımsal yapıdaki
değişim;, turizmdeki sürdürülebilirliği; sanayi, ticaret,
ulaşım, enerji gibi sektörlerin güçlendirilmesini; eğitim,
sağlık, kültür ve sosyal hizmetlere erişilebilirliği;
bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarını
azaltmayı da vereceğiniz fetvalarla zaten halledersiniz,
Kalkınma Bakanlığına da böylece yük kalmamış olur
diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2016 yılı Sayıştay
Denetim Raporu’nu inceledim. Öncelikle, buradan, Sayıştayda görev
yapan kardeşlerime çok çok teşekkür ediyorum. Güzel bir inceleme
yaparak önemli ve kıymetli bulduğum, çok kıymetli, değerli
15 tane bulgu tespit etmişler. Kurum ve kuruluşlara ait verilerin
teminindeki güçlükler nedeniyle izleme ve değerlendirme görevlerini
yeterince yerine getiremediklerini buradan haykırmışlar âdeta ve
buna rağmen, çok kıymetli 15 tane bulgu var. Şimdi, benim burada
o 15 tane bulguyu okuyup Sayın Bakana anlatacak kadar zamanım yok. Kendisi
isterse ben konuşmamdan sonra bu Sayıştay raporuyla ilgili 15
bulguyu kendilerine takdim ederim, yararlanmak
isterler belki diye düşünüyorum.
Sürem
az kaldı. Ben konuşmamın başında da söylemiştim.
Maltepe Cezaevinde rehin tutulan kıymetli vekil ağabeyimiz,
değerli Enis ağabeyimize buradan bir şiir hediye ederek
sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Yine,
Sivas Kangallı, rahmetli bir âşığımız, bir
ozanımız, kıymetli Muhlis Akarsu dizelerinde şöyle diyor:
“Gel
gardaşım ayrı gezme,
Kula
kulluk yakışır mı?
Zalıma
boynunu eğme,
Kula
kulluk yakışır mı?
Fırsat
sizde bile bile,
Dura
dura döndük sele,
Yirminci
asırda hele,
Kula
kulluk yakışır mı?
Akarsu
darda kalsa da,
Dünya
halkı hep ölse de,
Bunun
sonu ip olsa da,
Kula
kulluk yakışır mı?”(CHP sıralarından
alkışlar)
Bizler
de kula kulluk etmedik ve bundan sonra da kula kulluk etmeyeceğiz diyerek
tekrar hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Akyıldız.
Altıncı
konuşmacı, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Hüsnü Bozkurt.
Süreniz
yedi dakika.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sizi,
Başkanlık Divanını, Genel Kurulun değerli üyelerini,
ekranları başında bizi izleyen milletimizi saygıyla
selamlıyor, Yüce Mevlâna’yı bu Şebiarus öncesi saygıyla,
özlemle ve rahmetle anarken, onun hoşgörüsünün, akıl ve bilim yolunun
hepimize yol gösterici olması dileklerimi arz ederek başlıyorum.
KOP’la
ilgili konuşmadan önce, sadece sekiz gün önce, 7 Aralık 2017
Perşembe günü, bir basın açıklaması izledik Atina’da. Bir
tarafta Aleksis Çipras, öbür tarafta Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı sıfatıyla Sayın Recep Tayyip
Erdoğan. Çipras aynen şunu söyledi arkadaşlar: “Sayın
Erdoğan, Ege’deki ve Kıbrıs’taki fikir
ayrılıklarıyla ilgili bahsettiğinizi duydum. 43
yaşındayım. Bu mesele sürekli tartışılıyor.
Sevgili Cumhurbaşkanı, bu durum kırk üç yıldır devam ediyor.”
Buraya dikkat lütfen. “Kırk üç yıl önce yasa dışı bir
işgal olmuştu, bu nedenle bu konu ortaya çıktı.”
Şimdi, ben bunu canlı izledim arkadaşlar. Bekledim ki Sayın
Cumhurbaşkanı bir şeyler söyleyecek; söylemesi gerekir çünkü
kendi gözünün içine bakıla bakıla “Türkiye Cumhuriyeti devleti
Kıbrıs’ta yasa dışı işgalcidir.” denilmiş.
Böyle bir itham cevapsız bırakılamaz. O Kıbrıs
Harekâtı sırasında doktor üsteğmen olarak İpsala’da
görev yapan bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ve bugün de milletvekili
olarak bunun cevapsız kalmaması gerektiğini düşünüyorum, o
nedenle bu kürsüden şimdi Aleksis Çipras’a söyleyeceklerim var.
Sayın
Çipras, kırk üç yıl önce Kıbrıs’ta yasa dışı
bir işgal falan olmadı. Kırk üç yıl önce
Kıbrıs’ta, sizin bugün işgal ettiğiniz makamda bulunan
albaylar cuntasının teşvikiyle Nikos Sampson isimli bir EOKA
terör örgütü üyesi, Türk katili bir haydut bir darbe yaptı,
Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios İngiltere’ye kaçtı.
Şaşırdığı veya tahmin etmediği bir şey
vardı Nikos Sampson’un, Türkiye'de o zaman adam gibi adam bir
Başbakan ve adam gibi adam bir Hükûmet vardı. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Necmettin Erbakan vardı.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - O Başbakan ve o Hükûmet, Necmettin Erbakan
Başbakan Yardımcısı ve Meclisteki diğer partiler
Adalet Partisi, Süleyman Demirel, Milliyetçi Hareket Partisi, Alparslan
Türkeş ve diğerleri yekvücut oldular. Başbakan Bülent Ecevit,
İngiltere’ye gitti görüşmeler yaptı; sonra, Amerika Birleşik
Devletleri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Cyrus Vance masasının
karşısında otururken, Kissinger telefonun ucundayken geçti öbür
odaya Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’a emri verdi ve
Kıbrıs Harekâtı başladı. Nikos Sampson adadan kaçtı,
orada anayasal düzen tesis edildi ve Türk yurttaşların, Türk
soydaşların katlinin önüne geçildi.
Kırk
üç yıl önce Kıbrıs’taki bu yasa dışı darbe
önlendikten sonra Cenevre görüşmelerine Rumların uymaması sonucu
ikinci harekât yapıldı ve Kıbrıs’ta bugünkü statüko tesis
edildi. Orada kırk üç yıldır, artık, bu tür katliamlar
olmuyor. Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve 3 çocuğu
banyo küvetlerinde katledilmiyorsa ve bugün Kıbrıs’ta bir meşru
hükûmet varsa işte, o, kırk üç yıl önceki olayın sonucudur.
Tabii,
Sayın Çipras’a bunu söylemek yetmez. Bir başka şey daha söylemek
gerekirdi, onu da buradan biz söyleyelim, Çipras’a denmeliydi ki: “Sayın
Çipras, siz 2004’ten beri Ege’deki bizim 18 adamızda işgalcisiniz.
İşgalci olan Türkiye Cumhuriyeti devleti değil, Yunanistan
devletidir.” Bu, mutlaka söylenmeliydi. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunu söylemek, bu ülkenin Cumhurbaşkanı sıfatını
taşıyan bir kişinin görevidir. Eğer tarihi bilmiyorsa
öğrenmelidir ve mutlaka Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurunu Atina’da da
başka yerlerde de korumalıdır.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Koruyoruz, koruyoruz, merak etmeyin. Sayın
Cumhurbaşkanı her yerde koruyor.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) – Devletin onuru ona buna “Ey!” çekerek olmaz. “Ey!”
çekmek değil, gereğini yapmak gerekir.
Bakın,
bir şey daha söyleyeyim: Kudüs tabii ki bizim ilk kıblemizdir, çok
önemlidir. Kudüs için elbette gereken yapılmalıdır,
yapılıyor ama Kudüs için yaptığınızı
eğer 18 ada için yapmıyorsanız böyle parmak sallayıp da
vay, “tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet” bunları
etmeyeceksiniz.
ALİ
ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Öğrenmişsin, öğrenmiş, iyi.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) – Niye? Çünkü tek vatanınız, şu anda
üzerinde Yunanlıların olduğu biçimde, İzmir’de,
Aydın’da, Muğla’da bölünmüş. Tek bayrağınız tek
bayrak değil. Orada Yunan bayrağı dalgalandığı
sürece “tek bayrak” diyemezsiniz.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Sen başka bir ülkenin vatandaşı
mısın ya?
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) – “Tek millet” diyorsunuz, Yunan uyruklu 3 belediye
başkanı şu anda adalarda hüküm sürüyor ve “tek devlet”
diyorsunuz, hangi tek devletten bahsettiğinizi çıkıp
anlatacaksınız; Reza Zarrab’ın önüne yatan devlet mi…
NECDET
ÜNÜVAR (Adana) – Ne alakası var ya?
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) – …New York’ta bir mahkemede yargılanan devlet mi,
Tayyip Erdoğan’ın, Sayın Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı
yaptığı devlet mi, yoksa Fetullah Gülen’e teslim ettiğiniz
devlet mi? Şimdi, bunları niye söylüyorum sevgili arkadaşlar?
Bakın, burada 15 Temmuzdan sonra dört grup başkan vekili bir araya
geldi ve ortak bildiri açıklandı, Kudüs için bir ortak bildiri
açıklandı. Şimdi, burada dört partinin grup başkan
vekillerini göreve çağırıyorum: Sayın grup başkan
vekilleri, geçin Meclis Başkan Vekilimizle arka odaya, derhâl bir bildiri
kaleme alın ve Yunanistan’a Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, hani
sık sık diyorsunuz ya “Gazi Meclis, Gazi Meclis”… Bu Gazi Mecliste
bir bölgenin adını söyledi diye bir milletvekilini
dışarı çıkarıyorsunuz ama Yunan bayrağı
topraklarınızın üzerinde dalgalanıyor
kılınız kıpırdamıyor kardeşim. Bu katiyen
kabul edilemez. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Buna
karşı mutlaka, mutlaka bir ortak bildiri kaleme alacaksınız
ve diyeceksiniz ki: Ey Yunanistan, ya süresi içinde o adalardaki işgali
kaldır ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak biz o işgali
kaldırmayı biliriz. Şimdi, çıkın buraya söyleyin bu
adalar bizim mi değil mi? Ben size söyleyeyim, sizin Savunma
Bakanınız İsmet Yılmaz bu kürsüden dedi ki: “Evet,
Yunanistan bir fiilî durum yaratmıştır ama…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun, bitirin.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Devamla) - “…-ama yasalara göre ama Lozan Anlaşması’na
göre- o adalar bizimdir.” Peki, eğer o adalar bizimse İsmet
Yılmaz bu kürsüden gerçek dışı bir ifadede
bulunmadıysa bu Meclisin bütün milletvekillerinin, MHP’sinin de, HDP’sinin
de, CHP’sinin de, AKP’sinin de görevi Yunanistan’a hak ettiği
yanıtı vermek ve o adalardaki Yunan bayrağını
indirmektir. O bayrak orada dalgalandığı sürece bu Meclisin
hiçbir üyesinin aldığı hiçbir kuruş helal değildir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Bozkurt.
Sayın
Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Hatibin
konuşmasını hayretle izledik. Israrla “Tek
bayrağınız, tek vatanınız, tek devletiniz” demeyi bir
gaf olarak düşünmek istiyorum. Yoksa, buradaki 550 vekilin hepsi tek
bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet anlayışındaki
bayrağın, devletin ne demek olduğunu bilir diye
düşünüyorum.
İkincisi,
bu kürsüden ilgili bakanlarımız defaatle ifade ettiler, Lozan ve
devamındaki birkaç anlaşmada kayıt altına alınan
adalarla ilgili hiçbir çakıl taşının dahi o
anlaşmaların dışında değerlendirilmediğini
ifade ettiler. Yani bir ülke bizim bir çakıl taşımızı
alacak, biz de buna susacağız. Bunun hayali bile mümkün değil.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Evet, aynen öyle, susuyorsunuz.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) – Hadi be! Hadi be!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ancak… (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Devam edin Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ancak, daha önce de ifade edildi, “Lozan
Anlaşması yapılırkenki teknik şartlarda ifade
edilemeyen, haritada belirtilemeyen, kimin olduğunun adının
konmadığı bazı yerler var.” dendi. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da Yunanistan’da gururla
izlediğimiz yaklaşımı “güncelleyelim,
tartışalım, konuşalım” dediği bunlardır.
Dolayısıyla yeni bir işgal, yeni bir ifade, yeni bir
yaklaşım söz konusu değildir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Peki, kayıtlara geçti Sayın Turan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin diye
bunu söylüyorum.
Bir
kere oradaki adalarda fiilî bir durum yaratılmıştır.
Oradaki adalara Yunan generalleri çıkıp o adaların kendilerine
ait olduğunu tüm dünyaya göstermek istemişlerdir. Türkiye’de Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinden tek bir söz çıkmamıştır. Orada
diğer generaller ve subaylarla birlikte sanki şenlik havasında
eğlenceler düzenlenmiştir. Burada Bakanlarının da
kendilerinin de ifade ettiği gibi sanki suç Lozan
Anlaşması’ndaki teknik ayrıntılardaymış da
Lozan’ın değiştirilmesi gerekiyormuş imajı
yaratılacağına, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar
itibarlı duruşu Yunan adaları işgal edilirken gösterilseydi
onlar bu cesareti gösteremezlerdi. Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Hiçbir işgal söz konusu değil Sayın
Başkan.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Sayın Başkanım, bir yanıt vermek
istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN
– Kayıtlara geçer, buyurun oradan ifade edin.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Bakın, Lozan’ın güncellenmeye değil,
uygulanmaya ihtiyacı var; bu bir.
İkincisi,
bu adalara benzer -Sayın Bülent Turan’ın dikkatine arz etmek istiyorum-
25 Aralık 1995 tarihinde Bodrum açıklarında Figen Akat isimli
bir Türk teknesi Kardak kayalıkları önünde karaya oturdu. Kardak
krizi dediğimiz kriz çıktı. Yunan hükûmeti oraya savaş
gemilerini gönderdi ve Türkiye… O zaman Başbakan Tansu Çiller, aynen onun
sözleriyle -Başbakan Yardımcısı da bir Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı, şu anda tedavi gören sevgili Deniz
Baykal’dı- o hükûmet diyor ki: “Türkiye’nin egemenlik haklarından
vazgeçmesi mümkün değildir. Kardak kayalıklarından Yunan
bayrağı ya inecek, ya inecek. O asker oradan gidecek.”
Şimdi,
bakın, Sevgili Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın
Bülent Turan; Yunanistan’ın en büyük askerî üssü Türkiye
topraklarında, 5 bin askeri var, 18 üssü var.
Bakın,
bu üslerin bir kısmının fotoğraflarını Genel
Kurulun bilgisine sunuyorum: Burası Aydın Hurşit Adası,
burası Aydın Hurşit Adası, burası oradaki
mevzilenmiş toplar ve namlusu bizim ülkemize dönük.
Şimdi,
Sevgili Başkanım, Kardak kayalıkları adı üzerinde,
hâlbuki şu anda 18 adamızda Yunan işgali var, 2004
yılından beri devam ediyor. Şimdi, Sayın Bülent Turan
çıkıyor diyor ki: “Biz böyle bir işgali kabul etmeyiz.”
Ben
de aynı şeyi söylüyorum Sayın Turan, hiçbirimizin kabul etmesi
mümkün değildir.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Böyle bir şey var mı ya!
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Burada hangi partiden olursa olsun hiçbir
milletvekilinin kabulü mümkün değildir. Yetmez, gereğini yapmak
gerekir.
BAŞKAN
– Peki…
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Onun için, ben, tekrar, zatıalinizi de,
değerli grup başkan vekillerini de bu Meclisin böyle bir karar
alması ve bu kararı, Meclis olarak Hükûmete duyurması…
BAŞKAN
– Peki…
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Hükûmet üyelerine de şunu hatırlatmak
isterim: Her ne kadar irade saraya teslim edilmiş olsa da Sayın
Başkanım, Hükûmet, henüz Türkiye’yi yöneten parlamenter demokrasidir.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Hükûmetimiz görev başındadır. Ortak
sorumluluktur.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Süre verin de konuşsun. On dakika daha verin
konuşsun.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Bakın, bu, Anayasa’nın 3’üncü maddesinin
ihlalidir, “Türkiye Cumhuriyeti devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütündür.” diyor.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Bozkurt.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Ona atıfla Türk Ceza Yasası’nın 302’nci
maddesi de diyor ki: “Vatan topraklarının tamamını veya bir
kısmını yabancı devlet işgaline terk etmek vatana
ihanet suçudur. Cezası da müebbet hapistir.” (CHP sıralarından
alkışlar)
Lütfen,
herkes bunu böyle bilsin.
BAŞKAN
– Peki, teşekkürler Sayın Bozkurt.
Sayın
Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu konunun polemik konusu
olmasını açıkçası doğru bulmuyorum.
BAŞKAN
– Evet, lütfen.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bırakın adayı, toprağı, bir tek
çakıl taşı olduğu zaman bu milletin nasıl beraber
mücadele edeceğini tüm tarih bilir. Bırakın bir çakıl
taşı vermeyi, bir yerde… (CHP sıralarından gürültüler)
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Bakanınız söylüyor… Bakanınız
söylüyor…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ama dinlemezseniz olmaz ki arkadaşlar.
BAŞKAN
– Buyurun, konuşun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu tarz da doğru bir tarz
değil. En ağır ifadeyi kullanıyor arkadaşlar,
dinliyoruz sabırla, ağzımızı açınca
bağırmaya başlıyor. Bu doğru bir yaklaşım
değil. Bırakın biz de konuşalım, biz de söyleyelim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bağıran yok… Bağıran yok…
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Bağırıyorsunuz ya.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Şimdi, Fırat Kalkanı niçin yapıldı
Sayın Başkan, sormak isterim.
MUSTAFA
HÜSNÜ BOZKURT (Konya) – Fırat Kalkanı’yla adaların ne ilgisi var
Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Bırakın devleti, devlet olma ihtimaline
rağmen bu adımlar atıldı. Biz bunu affedemeyiz. O yüzden, o
hassasiyet ortak hassasiyettir. Az önce sayın konuşmacı
Yunanistan’da Çipras’ın söylediklerine karşı
Cumhurbaşkanımızın sessiz kaldığını
ifade etmişlerdi. Metin aynen elimde. Kırk üç yıldır devam
ettiğini söyledi Sayın Çipras. “Ben bu süreci takip ediyorum, kimin
minderden kaçtığını biliyorum. Asker bulundurmadan
bahsediyorlar, Yunanistan asker bulundurmadı mı?” diye aynı
çıkışı yapıyor. Cumhurbaşkanımızın
bizim hassasiyetimizi, bu ülkenin beraberliğini dışarıda
nasıl koruduğunu tüm dünya bilir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Turan.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Turan’ın
söylemlerinde ciddi bir yanlışlık vardır, bilgilendirmem…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan, kürsüde
konuşur.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Böyle olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Balbay, şimdi sizin diğer
konuşmacınızı çağıracağım. Eğer
varsa bir yanlışlık sayın konuşmacı düzeltsin.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Konuşmacı söylesin Sayın Başkan.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – 60’a göre söz istiyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bunun sonu yok ki Sayın Başkan o zaman.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, 60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
– Peki, 60’a göre size bir dakika söz veriyorum, buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bunun sonu yok ki o zaman.
BAŞKAN
– Sayın Turan, sayın milletvekili 60’a göre yerinden söz istiyor ama.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Biz kürsüye bile çıkmıyoruz ama gecikmesin diye.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Balbay.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Yunanistan’ın,
işgal ettiği adalardan bazılarına belediye
başkanı atadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Turan’a teşekkür ediyorum. Dün
Savunma Bakanı buradayken çok çırpındım söz için ama
başka bir ortam vardı. O, hani SİHA’larımız, adrese
teslim, her şeyi bulabilen SİHA’larımız acaba bu Ege’deki
adalarımızın en azından Yunan tabelasını
-bayrağına saygımız vardır her ülkenin- bir hedef
alamaz mı diye soracaktım ama şimdi Sayın Turan’a
soruyorum, Şehircilik Bakanının da burada olmasını
beklerdim.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Böyle bir şey var mı Başkan ya?
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Koyun Adası -önce Koyun Adası,
İzmir açıklarında- belediye başkanının adı,
Yunanistan Hükûmet kayıtlarında, Evangelos Angelakos. Bizim Koyun
Adamıza belediye başkanı atamışlar. İki,
Aydın açıklarındaki Eşek Adası’nın belediye
başkanı Kottoros. Muğla açıklarındaki Keçi Adası’nın
belediye başkanı Galouzis. Bu belediye başkanlarını ne
yapacaksınız? Türkiye’deki başkanları hapse atıp,
açığa alıp, kayyum atayıp işler yapıyorsunuz,
Yunanistan’daki bu adalara ne yapacaksınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Sayın Başkan, lütfen ya.
KASIM
BOSTAN (Balıkesir) - Ne alakası var şimdi ya.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan...
(AK
PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, zapta geçsin diye bir
şey ifade etmek isterim.
BAŞKAN
– Buyurun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Az önce, ara vermeden önce bir tartışma oldu
biliyorsunuz, bir polemik oldu. Meselenin önemine binaen söz almak istedim. Bakanlığımızla
görüştüm, Bakanımızın kendisiyle görüştüm, Türkiye
Cumhuriyeti devletinde hiçbir adanın iddia edildiği gibi işgali
söz konusu olmadığı gibi, Ege’deki fiilî veya resmî durum
1996’dan bugüne hiç değişmemiştir. Kardak krizine kadar olan
artı eksiyi bırakıyorum, Kardak’tan bugüne kadar hiçbir
şeyin değişmediğini ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Turan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) –
Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Fiilî durum, hem Türkiye’nin hem de
dünyanın bildiği üzere, oradaki adalarda şu anda
Yunanlıların cirit attığı. Kendilerinin, askerlerinin,
vatandaşlarının, belediye başkanlarının fiilî
durum yarattığı hem Türkiye’de hem dünya tarafından
bilinmektedir; bunu AKP gölgelemek istemektedir. Bu gerçeği dünya da
biliyor, Türkiye de biliyor.
BAŞKAN – Peki,
teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) – Sayın Başkan, ben de 3 belediye başkanı soruma
yanıt istiyorum.
BAŞKAN – Tamam, cevap
verirse verir yani ben…
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) – Yani 3 belediye başkanı, bu kişiler Yunanistan
kayıtlarında var.
BAŞKAN – Sayın
Balbay, siz soru sordunuz, onların takdiri, cevap verebilir de
vermeyebilir de.
MUSTAFA ALİ BALBAY
(İzmir) – Tamam, ben buna yanıt istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yedinci konuşmacı Tokat
Milletvekili Sayın Kadim Durmaz.
Sayın Durmaz, süreniz on
dakika.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADİM
DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri,
televizyonları başından bizi izleyen aziz milletimiz; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
2018 yılı
bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.
Bütçe bu ülkede yaşayan
her bireyin alın teridir, asgari ücretlinin sofrasıdır,
emeklinin maaşıdır, esnafın, sanatkârın
yaşamını sürdürmesidir. Bütçe memurun ay sonudur. Bütçe
çiftçinin tarlasıdır. Bütçe köylerimiz, kentlerimiz ve
yaşadığımız doğadır. Bütçe insan için,
yurttaş için vardır ve hâliyle en temel yurttaşlık
hakkıdır. Bütçe kalkınmanın, gelişmenin, refahın
da kaynağıdır.
Peki, bütün bunları
konuşurken, Hükûmet ağzından dinlediğimiz yüzde 11’lik
büyümeden söz edilirken yoksulun sofrasının büyümeyişi de çok
manidardır. Emeklinin, emekçinin maaşı erirken ekonomi
nasıl oluyor da büyüyor, bunu oldukça merak ediyoruz. 1970’li
yıllarda hayata başlayan genç bir öğretmendim, ay başı
maaş aldığımız zaman çocuklarımızın,
eşimizin, yakınlarımızın bizden beklentisi olan bir
şeyleri akçe ayırıp alabiliyorduk ama bugün böyle şeyler
artık Türkiye'de yaşanmıyor, değerli Hükûmetimizin
bunları bilmesi lazım. Köylünün sulanır arazisinin yüzde 70’i,
traktör varlığının da yüzde 85’i borcu yüzünden rehindir,
bu büyümeyi merak ediyoruz. Bu soruların cevabı aslında çok net.
AK PARTİ iktidarı
yoksulluğu yok etmeye değil, yoksulluğu büyütüp yöneterek
buralardan oy devşirip iktidar olmaya çalışıyor. 2002’de
yaklaşık 20 milyon civarında yurttaşımız kırsalda,
köylerde çalışıp üretirken, gelinen noktada, on altı
yıl sonra bugün 6,5 milyon köylü ancak köyde çalışıp
üretime katkı sunmaktadır. Yoksulluk fakirleri
doyuramadığınız için değil -bunun altını
çizmek lazım- sadece bir avuç yandaşı doyuramadığınız
için bir türlü bitirilemiyor. Oy alıp iktidar olabilirsiniz, makamlar,
mevkiler olur ama bilmelisiniz ki ülkemizin insanları mutlu değil.
Değerli milletvekilleri,
sürdürülebilir kalkınma, bir ülkenin çevresel, toplumsal ve ekonomik
yapısının dengeli bir şekilde gelişmesinin, toplumun
tüm kesimleri için çağdaş, demokratik ve sosyal adaletin
sağlanmasının adıdır. Sürdürülebilir kalkınmadan
söz ediyorsak eğer, kırsal ve kentsel alanda yerel ve bölgesel
ölçekte dengeli bir kalkınmadan bahsediyor olmamız gerekir. Bölgesel
ve yerel ölçekte stratejik ürünleri dikkate alan, tarımdan turizme,
enerjiden sanayiye kadar bütün sektörlerde teknoloji ve yenilikleri dikkate
alan ve çevresel sorunlara yenilerini ekleyen değil, bu sorunları
çözen bir kalkınma politikası geliştirmek zorundayız.
Bu
noktada, bölgesel kalkınma stratejileri ve yatırımları
hayati önem arz etmektedir. Bu yüzden kalkınma ajanslarını da
çok önemsiyoruz. Önemsiyoruz ama ne yazık ki kalkınma
ajanslarından beklediğimiz verimi de alamıyoruz. Bu ajanslar
bölgeler arası farklılıkları dengelemekle, haksız
rekabeti ortadan kaldırmakla ve bölgesel özellikleri
değerlendirmekle, üretimi, gelişmeyi sağlamakla, istihdamı
artırmakla görevlidir.
Bölgesel
düzeydeki önemli projelerden bir tanesi olan DOKAP’a dikkatinizi çekmek
istiyorum: Bugün DOKAP kapsamında olan illere baktığımızda
göç ve işsizliğin en büyük sorun olduğunu görüyoruz. Bizler
ödeneklerin ve bölgesel yatırımların
artırılmasını beklerken DOKAP kendisine tahsis edilen
mevcut ödenekleri dahi kullanamamıştır. Yine, 2014-2018 Eylem
Planı’nda yer alan projelerin önemli bir kısmı denetimsizlik
sonucu ne yazık ki süresinde tamamlanamamıştır. DOKAP
sorumluluğunda olup herhangi bir çalışma başlatılmayan
da 14 proje kayıtlarda mevcuttur. İşte bu plansız,
öngörüsüz, halkın ihtiyaçlarını öncelemeyen
yaklaşımlar yüzünden DOKAP ve ona bağlı iller yeteri kadar
kalkınamıyor, gelişemiyor ve göçü de durdurulamıyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DOKAP kapsamında olan illerde
işsizlik ve göç ortadan kalkmış mıdır? Hayır.
DOKAP projeleri bölgeler arası gelir eşitsizliğini ortadan
kaldırmış mıdır? Hayır. Peki, bizim bölge
ajanslarımız nasıl çalışıyor, gerçekten kentlerin
dokusuna uygun kalkınmayı sağlayacak projelere öncelik
tanıyor mu? Bu da hayır. En önemlisi, yapılan projeler
doğamıza, derelerimize, ormanlarımıza, bizden sonraki
nesillerin yaşamına kolaylık sağlıyor mu? Ne
yazık ki bu sorunun cevabı da hayır. DOKAP kapsamındaki
projeler, kamu kurumlarının yanı sıra, sivil toplum
kuruluşları, ticaret ve sanayi odaları, ziraat odaları,
ticaret borsaları ve üniversitelerle koordinasyon içinde yürütülmelidir.
Bu kuruluşları önemseyip koordinasyon içerisinde yatırımlar
planlandığında doğru sonuçların alınması da
kaçınılmazdır. Bu konuda yasal düzenleme gerekiyorsa hep
birlikte, tüm siyasi partiler ortak bir anlayışla kısa sürede
bunu hayata geçirmeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, bir başka önemli konu, ajansların denetimi konusu.
Bölgesel kalkınma ajanslarının etkinliğinin izlenmesi ve
değerlendirilmesi ne durumda, yeteri kadar bilgi sahibi miyiz?
Değiliz. Bu ajansların stratejik planlarında öngördüğü
hedefler ve harcadığı bütçe ile elde edilen
çıktıları karşılaştırarak bir performans
değerlendirmesi yapılıp bölge illeri birbirini tamamlayan bir
kalkınma yarışına tabi tutulmalıdır. Bölgesel
gelişmişlik farklarının azaltılması konusunu önemseyip
-üç, beş, on- daha uzun vadeli hedefleri ilan edip o hedeflere
kenetlenmeliyiz. İnsana ve doğaya dost, kentleri geliştirecek
sürdürülebilir projeler önceliğimiz olmalıdır. Belediyeler, asli
işleri için kesinlikle bu ajansların kaynaklarını kullanmamalıdır,
kullanmalarına da müsaade edilmemelidir; bunun için bir çerçevesi, bir
denetim mekanizması oluşturulmalıdır. Ajansların
denetimi olmazsa bilimden ve gelişmeden uzak sonuçların ortaya
çıkması da kaçınılmazdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DOKAP kapsamında olan iller
Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Samsun, Tokat ve
Trabzon’dur. Bu illerimiz, sanayileşmenin olmadığı,
tarım potansiyelinin ve kültürel varlıkların yeteri kadar ortaya
çıkarılmadığı, işsizliğin en üst seviyelerde
olduğu illerimizdir. Tokat en fazla ekilebilen sulu tarım arazisine
sahip, kıymetli ovaları olan da bir ildir ama yeni kaybettiğimiz
Ali Kızıltuğ’un dediği gibi, Tokat’ta da artık
köylerde bir ev orada kalmış, bir ev burada kalmış. Hatta
yine devamında, pınarları su vermeyen, güzellerin olduğu
köylerde artık o pınarların başında, taşında
baykuşlar tünemiştir. En fazla göç veren kentlerimizin
başında olan Tokat, gençlerimizin işsizliği,
KOBİ’lerimizin zorda, esnafın siftah yapmadan dükkân
kapattığı… Hatta 140 bin merkez nüfusu olan Tokat’ta icrada 46
bin dosyanın olduğunu da üzülerek buradan sizlere ifade ediyorum
değerli arkadaşlar.
Tokat,
tarihî dokuya sahip ama yeteri kadar yatırımlar almamış, bu
yatırımları alırken birçok değerini de kaybetmiş
bir il. Bizim yapmamız gereken, öncelikli projelere, sivil toplumla ortak
bir anlayışla öncelik tanıyıp Tokat’ın DOKAP
kapsamında olan diğer iller gibi acilen de SODES kapsamına
girmesidir diyoruz. Yine, Tokat’ta hayati önem arz eden, Tokat’ın
gelişmişliğine çok iyi dokunuşlar sağlayacak,
defalarca da bu kürsüden ifade ettiğim Niksar-Akkuş-Ünye yolu ve
1.600 rakımda bulunan 4.100 metrelik Çamlıbel Tüneli bitirilmek ve
özelleştirme havuzunda olan Turhal Şeker Fabrikası bir an önce
kooperatife, üreticilere, yöre halkına güvenle hizmet edecek hâle
getirilmek durumundadır.
Tokat,
hepinizin bildiği gibi birçok tarihî miras ve kültüre sahip de bir ildir.
Acilen, parasal gücü de yerinde olan Vakıflar bünyesinde, bir kanun
değişikliğiyle… Vakıfların, sadece Osmanlı’dan
gelen, Selçuklu’dan kalan tarihî değer ve mirasları restore edip gün
ışığına çıkarma değil, bizden önceki
medeniyetlerin Anadolu coğrafyasına bahşettikleri tarihî
dokuları da yasal bir düzenlemeyle, insanların görmesi, ülke
turizmine katkı sunması için hayata geçirmesine şiddetle ihtiyaç
var. Bu konuda da Hükûmet üyelerimiz burada, bir yasal düzenlemeyle...
Tokat’ta
da Sebastopolis var, üzerinde 200 hane oturmuş o tarihî dokunun.
Kıymetli arkadaşlar, Sebastopolis Antik Kenti 3 Efes
büyüklüğünde bir kent. Buradaki 200 haneyi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız buradan alıp şöyle uygun bir yakaya
götürdüğünde, işte buradaki medeniyet Türkiye turizmine “bacasız
fabrika” dediğimiz, doğayı, çevreyi rahatsız etmeyen bir
akar kazandıracak, Tokat’ın da çehresi değişecektir
diyorum.
2018
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum. Bizden, bu Parlamentodan duyarlılık
bekleyen değerli milletvekilimiz ve diğer tutuklu arkadaşlara
diyorum ki: Parlamento kendine gelmeli, hakkı, hukuku, adaleti başka
yerde aramadan burada tesis etmelidir.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.
Sekizinci
konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın Ömer Süha Aldan.
Buyurun
Sayın Aldan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yedi dakika.
CHP
GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı tahminî kurum toplam bütçe büyüklüğü
844 milyar lira, Adalet Bakanlığı bütçesi ise 13 milyar lira
olarak öngörülüyor yani Adalet Bakanlığına ayrılan pay
sadece yüzde 1,62’dir oysa cumhuriyetin kuruluş yıllarında
bakanlığa ayrılan pay oldukça yüksekti. Örneğin, 1924’te o
zorlu koşullarda Adalet Bakanlığı bütçe oranı yüzde
3,5’tu; 1932’de yüzde 3,94; 1934’te ise yüzde 4’tü. Bu açıdan, Adalet
Bakanlığına ayrılan ödeneğin yetersiz olduğunu
söyleyebiliriz.
Peki
“Bu ödenekler nereye harcanıyor?” dersek geçen yılki ödeneğin
yüzde 40,6’sı cezaevleri için harcanmış yani neredeyse bütçenin
yarısı mahpushanelere gitmiş. Cezaevleri tıka basa dolu,
hükümlü ve tutuklular sırayla uyumak zorunda kalıyorlar.
İktidar, ülkede cezaevi yapmaya yetişemiyor. Nitekim, 2018
yılında 38 yeni cezaevinin daha hizmete gireceği Komisyon
görüşmeleri sırasında önemli işmiş gibi anlatılmıştır.
Dünyanın hiçbir yerinde, sürekli cezaevi yaparak toplumsal barışı
sağlayan, çağdaşlaşan ve her şeyden öte suç
oranını düşüren bir ülke yoktur. Aslında suç, bir sonuçtur.
Bireyi suça iten nedenleri ortaya çıkarıp çözüm üretmek yerine bireyi
zorla terbiye ederek toplumsal huzuru sağlamaya çalışmak
çağ dışı bir yaklaşımdır. Bu açıdan
aklı başında iktidarların çıkış yolu,
cezaevi yerine üreten, istihdam sağlayan, vatandaşlarına gelecek
kaygısı yaşatmayan işletmeler açmak olmalıdır.
Keza, toplumsal kutuplaşma ve bu gerilimden kaynaklı konsolide
topluluklar üzerinden siyasi çıkış yolları aramak yerine
uzlaşı kültürünü geliştirmeye çaba gösterilmeli,
ötekileştirme anlayışından ve iktidar devletinin
yarattığı kahramanlık ya da mağduriyet gündemi
üzerinden ortak tutum dayatmalarından vazgeçilmelidir. Ülkeye egemen olan
anlayış değil, toplumun ortak değerleri esas
alınmalıdır.
Öte
yandan, Adalet Bakanlığının faaliyetleriyle ilgili övme söz
konusu olduğunda ya yargı reformu paketlerinden ya inşaat
çalışmalarından söz edilir. Yargı reformu paketleri
aslında bir önceki yasayı değiştirmekten ibarettir ve
özünde bunlar birer reform değildir, tamamıyla iş bilmemenin
sonucu olan yansımalardır.
Değerli
arkadaşlarım, yeni adliye binaları
yapıldığına ilişkin söylemlere gelince; 2002
yılından bu yana ülkede gelişmişliği sadece müteahhitlik
hizmeti sanan anlayışın bakış açısı sonucu,
hükûmet konağının alt katındaki derme çatma, toz içindeki
adliyelerden görkemli adliye saraylarına geçildiğini çoğu yerde
görmek mümkündür. Bugün büyük adliye sarayları, kampüs hâlinde cezaevleri
ve devasa duruşma salonları vardır, lakin bu binaların
içinde adalet yoktur. O derme çatma adliyelerde ve o zorlu koşullarda
dağıtılan adaletten bugün eser kalmamıştır.
Memlekette sadece mutlu azınlık yeni yargıdan memnundur, zira
onların adliyelik işleri yoktur çünkü yargı mensupları
onların cebine girene değil de muhaliflerin ağzından
çıkacak sözcüğe odaklı durumdadırlar. Bugünkü Türkiye’de en
ağır silah, ağızdan çıkan ve hoşa gitmeyen söz
olmuştur. Bugünün yargısında vicdanı bir tarafa
bırakmış, ön yargılı, empati yapmaktan uzak, kibirli
ve sonradan görme iktidar destekli azınlık dışında
kimsenin güvencesi yoktur. Bu güvensiz ortama yargı mensupları da
dâhildir. Onlar da hukuk devleti ilkesinin rafa kaldırıldığı,
hukukun üstünlüğünün önemsenmediği ve nihayet yargı bağımsızlığının
olmadığı ortamda çaresizdirler. Bu anlamda, bir kısmı
yürütmenin yörüngesinde rol almayı tercih etmişlerdir, önemli bir
bölümü ise olan biteni kaydederek zorlu koşullarda ilkesel davranmaya
çalışmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz sonrası
ihraç edilenlerle birlikte, adliyelerde kalan hâkim, savcı
sayısı 10 bindir. Şu anda sayı 15.600’e yükselmiştir,
yakın zamanda sayının 20 bin olması beklenmektedir. Bu da
şu anlama gelir: Şu anda yargıda görev yapacak hâkim,
savcıların yarısı ya bir yıllıktır ya da
-büyük bir bölümü de- en fazla bir buçuk yıllıktır.
Adliyelerdeki yargılamalar ne yazık ki maskaralık hâline
dönüşmüştür. Bu genç arkadaşlarımıza bu kadar yük
yüklenmemelidir, Adalet Akademisi üzerine düşen görevi yapmalı ve
bunların eğitimi üzerinde durmalıdır.
Değerli milletvekilleri, adliyelerde yazı
işleri müdürleri ve zabıt kâtipleri var. Bunlar gerçekten çok
ağır yük yüklenen insanlardır. Yaptıkları görevler
meşakkatlidir, riskli görevlerdir ve buna karşılık da
emeklerinin karşılığını alamamaktadırlar,
iş yerlerinde ezilmektedirler. Keza, risk tazminatı, yargı
ödeneği tazminatlarından yoksundurlar. Her şeyden öte,
cezaevlerindeki personele yönelik olarak bir ayrım yapılarak adliye
yazı işleri müdürleri ile mevcut zabıt kâtiplerinin
arasında ek gösterge konusunda bir ayrım
yapılmıştır. Bu ayrım derhâl giderilmeli, onların
ek göstergeleri de en az 3000’e çıkarılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Yargıtay ve
Danıştayda -sabahleyin Sayın Parsak da söyledi- şöyle bir
plan düşünülüyor: Sayı artırılmak isteniyor. Yani, Adalet
ve Kalkınma Partisinin bir anlamda desteğinin nereye kadar
süreceği aslında Yargıda Birlik Platformuna üye arkadaşlar
tarafından görülmüş olmalıdır. Şu anda
Yargıtayda, Danıştayda -bunu söylemek doğru değil ama-
düşünce itibarıyla ülkücüler ile sosyal demokratlar
çoğunluktadır. İşte, bu birliği bozmak adına,
tamamıyla bu yüksek yargıyı ele geçirmek adına bir kanun
hükmünde kararnameyle Yargıtay ve Danıştayın üye
sayıları artırılmak istenmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, İstanbul Milletvekilimiz Kadri Enis
Berberoğlu çok büyük haksızlığa
uğramıştır. Üç aydır onun dosyasının
üzerinde çalışıyorum. Bir milletvekiline bu
yapılıyorsa 80 milyon insanın yargıda hiçbir güvencesi
yoktur, gerçekten buna çok üzülüyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu
açıdan, yargıçların hukukun üstünlüğü ilkesi ve yargıç
güvencesi çerçevesinde gereken teminatının olduğu, yargı
yerlerinin birilerinin çıkar kapısı olmaktan
çıkarıldığı, güçler ayrılığı
ilkesi gereğince yargı
bağımsızlığının
sağlandığı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
SÜHA ALDAN (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Buyurun, lütfen bitirin.
ÖMER
SÜHA ALDAN (Devamla) – …yargının yürütme organının
cezalandırıcısı değil, milletin adına adil
kararların verildiği bir yer olduğu, yargının
toplumsal barış ve demokrasi işlerliğinde etken olduğu
bir Türkiye özlemiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Aldan.
Dokuzuncu
konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.
Süreniz
yedi dakika.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
yapıyoruz. Kimden ne kadar para toplayacağız, kime, nereye ne
kadar para aktaracağız, buna dair karar alıyoruz.
Getirdiğiniz
bütçeye baktığımızda Hükûmetin kimi sevdiğini, kimi
sevmediğini açıkça görüyoruz. Kimin sırtına borç
yüklediğini, kimin cebinde gözü olduğunu, kimi zengin edip
dokunmadığını bütçede açıkça görüyoruz.
Şöyle
ki şimdi, önce parayı nasıl topladığınıza
bir bakalım. Toplanan bütçenin yüzde 86’sı vergilerden oluşuyor.
Peki, bu vergiler neler? Bu vergilerin yüzde 65’i dolaylı vergiler, yüzde
35’i de doğrudan elde edilen vergiler. Bu büyük kısma önce bir
bakalım, bu yüzde 65 ne. Gelir durumuna bakılmaksızın
herkesten eşit oranda alınan KDV, ÖTV gibi tüketim vergileri bunlar,
vatandaşın ömrünü tüketen vergiler. Neler? Benzinden, doğal
gazdan, sudan, ekmekten yani yaşamsal faaliyetlerden alınan vergiler.
Peki, neydi bu oran? Yüzde 65. Geri kalan yüzde 35’i de doğrudan vergiler.
Bunlar da gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi doğrudan kazançlar
üzerinden alınan vergiler. Memurdan, işçiden, daha maaşı
eline değmeden aldığınız vergiler bunlar; bir de
kazancını gerçek olarak gösteren, vergi cennetlerine kaçırmayan
iş adamlarından topladığınız vergiler.
Şimdi, vatandaş yaşamak için tüketiyor, alırken vergisini
peşin peşin ödüyor. İşçi, memur hem tüketirken ödüyor hem
de çalışıp maaşını alırken, henüz eline
değmeden bu vergiyi ödüyor. Sizin vergiyi, bütçeyi zar zor geçimini
sağlamaya çalışan vatandaşın sırtına
yüklediğiniz çok açık. Gözünüz maalesef vatandaşın cebinde.
Diğer
taraftan, vergi cennetlerinde şirketler açıp Man’a, Malta’ya
paraları götürenler vergi bile vermiyorlar, bütçeye katkı bile
sunmuyorlar yerli ve millî beyefendiler. Bir de yandaş şirketler var
tabii. Milletin anasına küfreden, vergi borçlarını
sildiğiniz yandaş şirketler, onlardan da vergi alamıyoruz.
Vergiyi
vatandaştan topladık. Peki, bu paraları nereye harcıyoruz,
bir de ona bakalım. En çok yüksek maliyet borçlanmalarına gidiyor
yani tefecilere, hani şu faiz lobisine gidiyor. Bütçede
Cumhurbaşkanlığı bütçesine bakıyoruz, yüzde 30 zam
yapmışsınız, yüzde 30. Bunda örtülü israf hiç yok, örtülü
israf hariç burada. Savunmaya da yüzde 40 zam yapıyorsunuz.
Peki,
ya eğitim? Eğitime bir bakalım. Eğitimde yeni
yatırımlar için, öğretmen alımı, okul
yapımı; eğitim bütçesine, eğitim düzeyini destekleyecek bir
para ayırmış mısınız, ona bakalım: Bütçenin
sadece binde 24’ü, sadece binde 24’ü.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Eğitim, sağlık yüzde 45.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Millî Eğitim bütçesi 3’üncü bütçe ama
içinde bu yatırıma ayırdığınız, bütçenin
binde 24’ü. Sayın Başkan Vekili, bir bakın, binde 24’ü.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Çorumlu yapmaz bunu!
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Geri kalan eğitim bütçesinin tamamı
mevcut giderleri ancak karşılıyor. Bu ne demek? “Ataması
yapılmayan öğretmenler, okul bekleyen mahalleler, köyler daha çok
beklersiniz.” demek. Bu bütçe onu gösteriyor.
Bakınız,
bu bütçede eğitime destek yok; işçiye, memura maaş zammı
yok; çiftçiye destek yok. Bütçede barış yok, kavga var. Bütçede OHAL
var. Halka zam, saraya israf var bu bütçede. Vatandaşa üzerinden dahi geçmediği
köprünün vergisi var. Bir de ne var? Maalesef, bol miktarda hapishane var
Sayın Adalet Bakanım, hapishane var. Ülkemizde 384 hapishane var,
384. 207 bin kapasiteli bu hapishaneler ancak 230 bin mahkûm var. 23 bin
kişi fazla, 23 bin kişi üst üste yatıyor.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Ali Haydar, Çorum’a gel ya!
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – 700’e yakın 6 yaşından küçük
çocuk var hapishanelerde. Gazeteciler ve milletvekilleri var.
Buradan
Enis Berberoğlu şahsında bütün tutuklu vekillerimize selam
göndermek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – HDP’lilere de gönder, HDP’lilere de.
ALİ
HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Bütün bunların dışında,
cezaevlerinde ölüm var, ölüm. Son iki buçuk yılda 1.558 intihar
vakası yaşanmış, 1.558. Bunların yüzde 49’u da ölümle
sonuçlanmış maalesef Sayın Bakan.
Bütün
bu vahim sonuçlar ortadayken yandaş basın yeni cezaevi
açılacağı haberlerini müjde olarak veriyor, müjde. Diyor ki
“Müjde! Beş yıl içerisinde 288 yeni cezaevi açılması
planlanıyor.” Allah düşürmesin ama kimin yatacağı da belli
olmaz.
Ülkenin
tamamı OHAL uygulamalarıyla zaten açık cezaevine
döndürülmüş durumda. Her gün cezaevlerinden, mahkûmlardan hak ihlalleri ve
kötü muamele şikâyetleri almaktayız. Değerli arkadaşlar,
cezaevi açmak, daha daha yenilerini açmak, tıka basa buraları
doldurmak ülkemize hayır getirmez.
Cezaevi
sorunları nasıl çözülür? Önce dindar ve kindar nesil
yetiştirmekten vazgeçeceksiniz. Ülkede barışı ve huzuru
hâkim kılacaksınız. Vatandaşın cebinden elinizi
çekeceksiniz, vergi yükünü hafifleteceksiniz ve vatandaşı
rahatlatacaksınız. Vergiyi Malta’ya, Man Adası’na paraları
götürenlerden, gemicik alanlardan daha çok alacaksınız.
Çağdaş, bilimsel ve laik bir eğitim sistemini
destekleyeceksiniz. Böylece, suç oranı düşecek, işte o zaman
cezaevlerine ihtiyaç kalmayacak Sayın Bakan.
Barışın
ve huzurun hâkim olduğu, törenlerle hapishanelerinin
kapatıldığı bir ülke umuduyla Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Hakverdi.
Onuncu
konuşmacı Çanakkale Milletvekili Sayın Muharrem Erkek.
Süreniz
yedi dakika.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet Akademisi bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bağımsız
ve tarafsız yargı, bir hukuk devleti nasıl tesis edilir? Adalet
Akademisi bağımsız ve tarafsız değilse hâkim ve
savcıların bağımsız ve tarafsız olması mümkün
müdür? Çünkü hâkim ve savcılar adalet merkezinde eğitim görüyor,
oranın tedrisatından geçiyor. Adalet Akademisi
Başkanını Sayın Bakanın önerdiği 3 kişi
arasından Bakanlar Kurulu, Hükûmetiniz belirliyor. Başkan
yardımcılarını Adalet Bakanı görevlendiriyor yani
Türkiye Adalet Akademisi Hükûmetin, Adalet Bakanlığının bir
birimi hâline getirilmiş durumda. Oysa ne için kuruldu Adalet Akademisi?
Hani bağımsız olacaktı, hani güçlü olacaktı, hani
özerk olacaktı. Ve biz çok iyi biliyoruz ki bugün Adalet Akademisinde
eğitim gören hâkim ve savcı adayları aynı zamanda çok ciddi
baskılara maruz kalıyorlar. Belli cemaatlerin, belli ideolojilerin
temsilcileri Adalet Akademisinde belli organizasyonlarla hâkim, savcı
adaylarını tedrisattan geçiriyorlar yani geçmişten maalesef hiç
ders alınmadığını görüyoruz.
Anayasa’mızın
“Başlangıç” kısmında kutsal din duygularının
devlet ve politika işlerine asla
karıştırılamayacağı yazılıdır.
İşte Sayın Bakan, Adalet Akademisindeki eğitimlerde de,
hâkim, savcıların eğitimlerinde de kutsal din
duygularını adalet işlerine, devlet işlerine
karıştırmayınız, buna müsaade etmeyiniz. Bunun
acılarını çok yakın zamanda hep birlikte yaşadık.
Bakın,
bütün anayasalarda mahkemelerin bağımsız ve tarafsız
olduğu yazılır. Bu, Kore Anayasası’nda da vardır,
Suriye Anayasası’nda vardır, bütün anayasalarda yazar çünkü bir
devlet, zaten hukuk devleti olmak zorundadır ama işte, bunun
başlangıcı Adalet Akademisinden geçiyor. Eğer HSK 16 Nisan
2017 Anayasa değişikliğinden sonra bir kişi tarafından
belirleniyorsa ve Adalet Akademisi de maalesef bu hâldeyse, yürütmenin emrine
girmişse, bir siyasi partinin arka bahçesi hâline getirilmişse
işte o zaman hukuk devletini, bağımsız ve tarafsız
yargıyı tesis etmeniz mümkün değildir.
OHAL
sürecinde 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle hâkim ve savcı
adaylarının yazılı sınavındaki barajı da
kaldırdınız. Baraj 70 puandı. En yüksek puan alandan
başlayarak başarılı hâkim, savcı adayları
mülakata giriyordu. Oysa, şimdi, bir KHK’yla, OHAL KHK’sıyla baraj
kaldırıldığı için, yazılı sınavda 100
puan, 90 puan alan bir adayın yerine 55, 60 puan alan bir aday mülakata
çağrılabiliyor. Liyakati, hakkaniyeti, adaleti Adalet Akademisinde
yok ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın,
gerçek vatanseverlik adaleti tesis etmekle mümkündür çünkü devletin temeli
adalettir. Adalet çürürse, adalet çökerse, işte devletin bekası o
zaman ciddi anlamda tehdit altındadır. Mülakat komisyonunda da Adalet
Akademisi Başkanının fiilen ve başka kişilerin de
fiilen ciddi etkisi olduğunu biliyoruz. Mülakat komisyonuna atanan,
seçilen hâkim, savcıların yüzde 90’ının AKP’yle
bağlantılı olduğunu da biliyoruz. Bizzat AK PARTİ
yöneticileri hâkim, savcı yapıldı. İsimleri bunların
tek tek biliniyor, isimleri burada söylemeyeceğim. Bizzat AK
PARTİ’nin il yöneticileri, ilçe yöneticileri, meclis üyeleri hâkim ve
savcı yapıldı. Avukatlar arasından seçilen hâkim,
savcıların tamamı AK PARTİ yöneticilerinin
yakınları. Nasıl hukuk devletini tesis edeceğiz? Nasıl
tesis edeceğiz adaleti? Bunu nasıl yapacağız? Ama maalesef
böyle bir anlayıştan çok çok uzaklaştık.
Adalet
Bakanlığının bir de dergisi var, Adalet Akademisinin. Bu
dergide Fransa’daki OHAL deneyimiyle ilgili bir makale yazılmış.
Makaleden bir alıntıyı sizlerle paylaşıyorum: “OHAL
sürecinde askıya alınan temel hak ve hürriyetler teröristleri
yakalamaya ve terör eylemlerini önlemeye mi hizmet etmiştir yoksa
kutuplaşmaya, lekelemeye, ayrımcılığa,
yabancılaştırmaya ve güvensizlik ortamına sebep olarak yeni
radikalleşme kanallarının açılmasına mı?” diye
bir soru var, doğru bir tespit.
İşte,
Türkiye'de de OHAL süreci temel hak ve özgürlükleri askıya
aldığı için, hukuku askıya aldığı için,
maalesef artık terörle mücadeleyi aştı, bütün muhalefeti,
politik muhalefeti yok etmeye yöneldi. Ve Türkiye OHAL sürecinde hızla kan
kaybetmeye devam ediyor.
OHAL
Komisyonu Ocak 2017’de yürürlüğe girdi, Mayıs 2017’de
çalışmalarına başladı ve ancak temmuzda
başvuruları kabul etmeye başladı. 102 bin başvuru
karar bekliyor. Sayın Başbakan, kasımda ilk kararın
çıkacağını söyledi, ilk kararın
çıkacağını söyledi kasımda.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hangi kasım?
MUHARREM
ERKEK (Devamla) – Bakın, bugün günlerden ne? 102 bin başvuru;
aileleriyle ve dolaylı mağduriyetlerle birlikte çok ciddi bir
mağduriyet.
Yüz
binlerce insanı FETÖ'yle iltisaklı hâle getirdiniz. Bu arada,
Sayın Grup Başkan Vekili Elitaş’ın 17-25 Aralıktan bir
ay sonra sosyal medyaya yansıdı açıklamaları. Elitaş
diyor ki: “Fetullah Gülen örgütünün içine sızan –Fetullah Gülen’e,
Fetullah Gülen yapılanmasına toz kondurmuyor- o yapının
içine sızan unsurlar nedeniyle bu operasyonlar yapıldı. Biz
cemaati, bu yapıyı destekledik, teşvik ettik, içinde bulunduk.”
Bu ne demektir? Hukukçular var, herkes bunu çok iyi biliyor; terör örgütünün
hiyerarşik yapısı içerisinde olmamakla birlikte yardım ve
yataklık suçudur. Bugün siz binlerce insanı, on binlerce insanı
FETÖ’yle bu şekilde iltisaklılaştırarak
yargılıyorsunuz. Cumhuriyet savcıları acaba Elitaş
hakkında fezleke düzenleyecek mi?
Fetullah
Gülen’e övgüler düzen İçişleri Bakanı Mehmet Soylu;
konuşmalarını dinlediğim zaman hayretler içinde
kalıyorum.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) – Mehmet Soylu kim ya?
MUHARREM
ERKEK (Devamla) – Süleyman Soylu.
Süleyman
Soylu’nun konuşmalarını dinlediğimiz zaman görüyoruz ki
Fetullah Gülen’e âşık olmuş, âşık olmuş Fetullah
Gülen’e. Böyle bir İçişleri Bakanıyla FETÖ’yle mücadele edebilir
misiniz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
ERKEK (Devamla) – Sizin FETÖ’yle mücadeleniz kesinlikle samimi değil.
Tamamlayabilir
miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
MUHARREM
ERKEK (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, işte
bağımsız ve tarafsız yargı, hukuk devleti Adalet
Akademisinden başlıyor ama bunu
başaramadığımız için biz bu memlekette rüşvet
alanları yargılayamıyoruz, kara para aklayanları
yargılayamıyoruz, adaleti tesis edemiyoruz. Güçlünün haklı
çıktığı yerde adalet beklenmez. İşte memleketi
getirdiğiniz nokta bu.
Son
olarak şunu söylemek istiyorum: Adalet Akademisini iktidarın arka
bahçesi olmaktan çıkarın. Bütçe demek vergi demektir, toplanan
vergilerle bütçe yapabilirsiniz ama siz ne yapıyorsunuz? Bu memlekette
kendi ülkesinde vergi ödememek için vergi cennetlerinde şirket
kuranların hazırladığı bütçe halkın bütçesi asla
olamaz.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Erkek.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Konuşmacı, Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Elitaş’ın adını da vererek bir konuşmasından
bahsetti. O konuşmayı ben de izledim. Sayın Elitaş 17
Aralıktan önceki süreçte tüm cemaatlerin, devletin makul oranda
desteğiyle, teşvikiyle okul açmak, yurt açmak, yurt
dışında Türkçe öğretmek vesair gibi birtakım
gerekçelerle iyi işler yaptığını ancak 17 Aralıktan
sonra büyük yanlışlar yaptığını, bir terör örgütü
hâline geldiğini ifade ediyor. Dolayısıyla, o süreci
bağlarından koparmadan değerlendirmek lazım, ifade etmek
istedim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Turan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 11’inci
ve son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın İlhan
Cihaner. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Cihaner, süreniz yedi dakika.
Buyurunuz.
CHP
GRUBU ADINA İLHAN CİHANER (İstanbul) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Yargıda Birlik Derneği ve
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Şimdi,
bu Yargıda Birlik Derneği nereden çıktı diyecektir belki
bazı arkadaşlarımız. Bu kinayeyi konuşmanın
başına şu gerekçeyle ekledim: Sayın Parsak, Yargıda
Birlik Derneğinin ruhunun hâlâ yargıda geçerli olduğunu ve ona
olumluluk atfederek bir şeyler söyledi. Kuşkusuz, ben, Hâkimler ve
Savcılar Kurulu üzerine söz almış bulunuyorum.
Bir
kere, her şeyden önce tüm yargı emekçilerini saygıyla
selamlıyorum. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun, iktidar için, ülke için
ne kadar önemli olduğunu sanırım herkes teslim ediyordur. 2005
yılından bu yana yaşadıklarımız, özellikle
yargının Fetullahçı yapılanma tarafından ele
geçirilmesinden ya da onlara teslim edilmesinden sonra
yaşadığımız pratik, bunu iyice ortaya koydu. Asıl
iktidar kavgası, âdeta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ya da yeni
adıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulu etrafında verilir oldu, öyle
bir arenaya dönüştürüldü.
Ben,
cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığım dönemlerde bu
gücün çok böyle esprili bir anlatımı vardı; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun bir kadını erkek, erkeği
kadın yapma dışında her şeye gücünün yettiği
söyleniyordu. Gerçekten de öyle, mesleğe kabulden meslekten ihraç edilmeye
kadar, atama, terfi, her türlü yetki Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunda. Üstelik, bu yetki son zamanlarda, son yıllarda
artırıldı da. Biz, o zamanlar Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu ya da yargının sorunları
tartışıldığı zaman genellikle şunlardan
bahsederdik: İşte, bakan ve müsteşar orada, bu
bağımsızlığa aykırıdır, kendi
sekretaryası yok, bütçesi yok, dolayısıyla bunlar hep
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
azaltan unsurlardı. Ama şimdi artık bunların birçoğu
aşıldı. Sekreteryası var, Teftiş Kurulu HSK’ya
bağlandı, gücü arttı.
Peki,
gücü artan ve asıl görevi adalet hizmetinin yargı pratiğinin
tarafsız, adil ve etkin bir şekilde yürütülmesi olan HSK sahiden
güçlü mü, bu kurul lehine bu sorunlar çözüldüğü hâlde? Tabii,
kâğıt üzerinde arttı bunlar, gerçekten de yapılabiliyor.
Ama birkaç soru soracağım size. Özellikle birkaç gündür
yürüttüğümüz bütçe görüşmelerinin gerekliliğini,
anlamını da çok sorgulayan arkadaşlarımız oldu, belki
onu da ortaya koyacaktır. Bu, Ece Ayhan’ın muhteşem “Meçhul
Öğrenci Anıtı” şiirine nazire olsun. Aslında Meclisin,
devletin ve yargının tek ve ortak sorusu şu:
Cumhurbaşkanının istemediği bir kişi Hâkimler
Savcılar Kurulu üyesi olabilir mi yani bir kişi istemiyorsa
seçilebilir mi? Bütçede Cumhurbaşkanının isteğine
aykırı bir düzenleme geçebilir mi? HSK üyelerini sahiden Meclis mi
seçti?
Şimdi,
kâğıt üzerinde HSK üyelerini Meclis seçti, üstelik referandumda en
çok propaganda yapılan şeylerden biri buydu. Yargı
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
eklenerek yargının hem demokratik meşruiyetinin
artacağı hem de daha güçlendirileceği söyleniyordu. Ama biz
biliyoruz ki bu, Yargıda Birlik Platformu ve Adalet
Bakanlığının şimdiki koalisyon ortaklarıyla
birlikte -onlara 2 kişilik kontenjan verilerek- dışarıda
seçildi. Bunu nereden biliyoruz? Karma komisyonda, biliyorsunuz, her bir
seçilecek aday için 3 katı aday belirlenecekti -üye için- tamamı 34
oy aldı. 85 üye içerisinden 3’e inen adayların tamamı 34 oy
aldı. Sonra Genel Kurula geldi. Karma komisyonda oy verenler bile karma
komisyonda oy verdikleri adamlara oy vermediler, ilk baştan
seçileceğinin kim olduğu belli olan kişiler 330 oy ile 340 oy
arasında hepsi standart oy aldı. Dolayısıyla biz biliyoruz
ki HSK aslında başka bir mercide, başka bir yerde belirlendi ve
tamamını tek bir irade belirledi. Bunun önemi şurada: “Miş”
gibi yaptığımız yani yargı
bağımsızmış gibi, Meclis seçiyormuş gibi
yaptığımız zaman bunun yaratacağı
semptomların Türkiye’yi nereye götürdüğünü 15 Temmuzda çok net bir
şekilde gördük. Onun için “miş” gibi yapmamamız lazım.
Olabilir, böyle bir seçim yöntemi de olabilir. Nitekim, RTÜK modeli de
tartışılmıştı ama nasıl
yapılıyorsa adını öyle koyalım, kim seçiyorsa
adını öyle koyalım.
Şimdi,
yüz tane yüksek yargıç seçilecek. Burada da çok tehlikeli bir yol
açıldı, özellikle yüksek yargının seyreltilmesi yoluyla
kadrolaşma yöntemi seçildi. İnanın, iktidar
değişikliğinde aynısı olacak. Önce “Bunlar yetersiz.”
denilecek, sayıları artırılacak, sonra bir yasa çıkarılıp
ayıklanacak. Bu kısır döngü, bu yargı pratiği maalesef
devam edecek ve belki de şu andaki hâkim, savcıların
birçoğu şimdi verdikleri kararların hesabını,
Fetullahçı yargıçlar, savcılar nasıl veriyorsa onlar da
verecek, yeni bir hesaplaşma dönemine geçilecek.
2016
dönemi bütçesiyle ilgili HSYK üzerinde konuştuğum zaman hâkim,
savcılara bir çağrıda bulunmuştum. Yargı, toplumu bir
arada tutan değerleri, referansları üretir; o değerleri ve
referansları eğer üretmekten vazgeçer, tam tersi tahrip ederse
Türkiye artık kendisini bir arada tutacak değerlerden
uzaklaşmış olur ve çözülür.
Tam
burada birkaç örnek vermek istiyorum sizlere çünkü yargı dediğimiz
husus, tarafsız olmazsa olmaz. Örneğin, bir milletvekilimize
vatandaşın birisi “zibidi” demiş arkadaşlar. Cumhuriyet
savcısı buna takipsizlik vermiş. Lütfen düşünün, bir AKP’li
milletvekiline bir vatandaşın “zibidi” dediğini ve “Bu,
düşünce özgürlüğüdür.” diye takipsizlik verildiğini
düşünün.
Gene
bir milletvekilimize “Kahpesiniz. Ermeni’nin, Bizans’ın
uşaklığını hâlen yapıyorsunuz.” demiş,
kadın milletvekilimize. Buna da takipsizlik vermişler, “Ceza
verilmesine yer yoktur.” demişler, üstelik hukuksuz gerekçelerle. Ama bir
bakıyorsunuz, bizim parti Meclisinin yaptığı siyasi
eleştiri niteliğindeki bir açıklamaya hemen fezleke düzenleniyor.
Bunların hepsinin hesabı sorulacak, inanın bana sorulacak. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama burada önemli olan, toplumu bir
arada tutacak tarafsız ve bağımsız yargıyı bir
kere inşa edip yargının ele geçirilebilir bir şey
olmadığını ifşa etmek. Burada da en büyük görev aslında HSK’ya düşüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Cihaner, lütfen toparlayın, bitirin.
İLHAN
CİHANER (Devamla) – HSK’nın, öncelikle, üzerindeki siyasi vesayet,
Cumhurbaşkanlığı vesayeti ve yargıda birlik
vesayetinden kurtulması gerekir. Yargıda birlik vesayeti… Gerçekten
şu anda asıl dinamiği yürüten o görünüyor. Üstelik içindeki
sosyal demokrat ve milliyetçi unsurları da ayıklamak için yeni bir
hamle yaptıkları anlaşılıyor bu sabit genel kurul
uygulamalarıyla birlikte. Bundan kurtulmadıktan sonra sürekli
birbirinden hesap soran yargı pratikleri gelecektir. Artık bu
Fetullahçı yapılanma tehdidinin de önemli ölçüde ortadan
kalktığını kabul edip belki de başlangıçta uygun
olan bu sistemden vazgeçmek gerekir.
Bir
örnek daha vereceğim, eğer bunu da içinize sindiriyorsanız...
Arkadaşımın onayını almadım ama HDP Grup
Başkan Vekili Ahmet Yıldırım “padişah bozuntusu”
dediği için… Bakın, bizlere yapılan hakaretleri düşünün, ağır
küfürleri düşünün, hepsine takipsizlik veriliyor, “düşünce hürriyeti”
deniliyor ama “padişah bozuntusu” dediği için ertelemesiz, tedbire
çevirmesiz bir yılın üzerinde ceza aldığı için belki
de önümüzdeki günlerde milletvekilliği düşürülecek. Önümüzdeki dönem
AKP’li milletvekilleri için böyle bir pratik mi başlasın, böyle bir
intikam süreci mi dönsün?
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Cihaner.
Sayın
Köprülü, 60’a göre bir söz talebiniz var.
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Ege’de anlaşmalarla
egemenliği Yunanistan’a bırakılmamış adalar ve
kayalıkların durumuyla ilgili bilgi almak istediğine
ilişkin açıklaması
EMRE
KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, az önce de konu
hakkında konuşuldu ama bu konu çok önemli bir konu ve biz de bu vatan
toprağını korumak adına görev yapan milletvekilleri olarak
bazı hususlarda sorularımızı da sormak zorundayız.
Şimdi,
25 Mart 2015 tarihinde Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, o
tarihte Milliyetçi Hareket Partisiyle aralarında geçen bir
tartışma üzerine aynen şu konuşmayı yapıyor,
diyor ki: “Anlaşmalarla gerçekleştirilen bu düzenlemeye
karşılık EGAYDAAK’ların -yani Ege’de anlaşmalarla
egemenliği Yunanistan’a bırakılmamış adalar ve
kayalıkların- bir kısmı üzerinde Yunanistan’ın fiilî
uygulamaları vardır ancak fiilî devlet uygulamaları onların
yasal hukuki statülerini değiştirmez. Bu, uluslararası
mahkemelerin de vermiş olduğu karardır. Dolayısıyla bu
durumda EGAYDAAK’lar hukuken Türkiye Cumhuriyeti egemenliğindedir.”
Şimdi,
sayın grup başkan vekili diyor ki: “Hayır, böyle bir şey
yok.” Ama bugün Hükûmetin de bir bakanı olan o tarihteki Millî Savunma
Bakanı diyor ki: “Var.”
Şimdi,
bu ikisi arasındaki çelişki nedir? Fiilî uygulamalarda hangi adalar
tabidir; çıksınlar, açıklasınlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Söz veriyor musunuz Sayın Başkanım?
BAŞKAN
– Buyurun.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Açıklayacaksa verin efendim, açıklamayacaksa niye
veriyorsunuz?
5.-
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, görüşmeleri yapılan
bakanlık bütçeleri dışında başka konuları dile
getirmenin iyi niyetli bir yaklaşım olmadığına ve 1996
yılından bugüne kadar hiçbir adanın hukuki veya fiilî durumunda
değişiklik olmadığına ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bütçe
görüşmelerini yapıyoruz, her bakanlığın kendisiyle
ilgili gündemini burada tartışıyoruz. Bugünkü
Bakanlıklarımız Kalkınma, Çevre ve Şehircilik ile
Adalet Bakanlığımız. Konunun bunlarla ilgili olması
gerekirken, ısrarla başka konuları dile getiriyor olmanın
iyi niyetten yoksun bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Bu mudur cevap?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Söylemiştim, bir daha söylüyorum: CHP’nin Grup
Başkan Vekili Sayın Özkoç’la özel görüştük, bilgiyi
aktardım kendilerine. Dışişleri Bakanımız
komisyonda bununla ilgili çok ayrıntılı bilgi verdi. Bu
ayrıntılı bilgileri kamunun önünde konuşmanın
doğru olmadığını, bununla ilgili bilgileri
verdiğini ifade etmek istiyorum. Tekrar tekrar, bu konudan haberleri
yokmuş gibi bunu taşımanın da doğru
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Ama
net olarak şunu söyleyeyim: 1996 yılından bugüne kadar hiçbir
adanın hukuki veya fiilî durumunda değişiklik
olmamıştır.
Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Turan.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – 1996’dan önce var mı? Var.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi, konuşma sırası
Halkların Demokratik Partisi Grubunda.
İlk
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Erdal Ataş.
Buyurunuz.
(HDP sıralarından alkışlar)
Sayın
Ataş, süreniz on dakika.
HDP
GRUBU ADINA ERDAL ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığıyla ilgili gündem üzerinde konuşacağım.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, normalde insanın ve
canlı-cansız varlıkların tümünün yaşam
alanlarıyla ilgilenen Bakanlık. Doğal hâliyle, buraları
koruyan, buralardaki kültürel varlıkları, tarihî değerleri,
bütün burada insanların yaşam alanlarına yönelik yapılan
yapılaşmaların tümünü koruyan, onları bir şekilde,
doğanın diğer bileşenlerini de tahrip etmeden, onlara zarar
vermeden planlayan bir bakanlık olması gerekiyor.
Dünyada
-hemen hemen her alanında- çevre ve şehircilik
bakanlıklarının yaptığı hatalar, yanlış
projeler falan oluyor. Ama bizim ülkemizde öyle bir Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı var ki maalesef, bütün tarihî yerlerin tümünü,
parkları, meraları, zeytinlikleri, yeşil alanları, bütün koruma
alanlarının tümünü sadece ticaret mantığıyla, rant
mantığıyla ele alan, şehirlerin tümünü de tarihî
dokularıyla birlikte tahrip eden büyük, şekilsiz, zengin binalara
açan bir bakanlık rolü oynamaya başladı. Özellikle bu son
dönemde, bu birkaç yıllık süreç içerisinde bu tahribat tamamen bir
yıkıma dönüşmüş durumda. Zaten ekonominin bir bölümü yani
şu an bu millî savunmaya ayrılan 120 milyar için diyorum hani
Emniyettir, MGK’dır, MİT’tir, Jandarmadır, savunma sanayisidir,
müsteşarlıktır; buraya ayrılan bütün bu bütçenin
yanında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıysa nasıl
bu ülkenin olanaklarını -tarım alanlarını, tarihî
yerlerini, bütün bunların tümünü- ranta çevirerek gelir elde edip, bu
alanlara ya da bir şekilde yandaşlara sermaye sunabilirim biçiminde
neredeyse bir olay kurumu hâline dönüşmüş durumda. Yani kendisine
ayrılan bütçeyle oraları yenileme, çevremizi, doğamızı
yenileme, şehirleri bütün o doğal güzellikleriyle birlikte yeniden
yapma yerine, maalesef, bunların tümünü tümden yıkarak ranta çeviren,
âdeta izin verme kurulu biçimine dönüşmüş durumda. Her torba yasayla,
dikkat edilirse -bu son bir yılı bile incelediğimizde- çevreye
yönelik bir tahribat, şehirlere yönelik bir tahribat, kıyılara
yönelik bir tahribat gündemimize gelmektedir. Bir tarafta Zonguldak’ı,
Trabzon’u, diğerlerini hastaneler üzerine tartıştık,
kıyılar üzerine tartıştık; yine aynı şekilde
Sur’u, Cizre’yi, diğerlerini, şehrin neredeyse büyük bir bölümünü
binlerce yıllık tarihiyle birlikte yok eden, işte o zorla
kamulaştırma yasalarıyla tartıştık; meralara,
zeytinliklere, diğer bütün alanlara yönelik sanayi ve benzeri küçük bir
azınlığın rant alanlarını oluşturma üzerine
bütün o torba yasalarda getirilen yasaların tümünü tartıştık
maalesef.
Şehir
alanlarında bugüne kadar bu iktidar döneminde -bizzat kendi
ağızlarından ifade ettikleri gibi- ortaya çıkmış
olan yani şehircilikte ortaya çıkmış olan ihanet edilen
iller, parsel parsel satılan işte bu şehrin bütün değerleri,
cemaatlere ve diğer yerlere sunulan rant alanları, binlerce
yıllık tarihleriyle birlikte Sur ve benzeri yerleri zorla tahrip
edilen, yok edilen ve yeni biçimde yapılacak şekilde aslında
dalga geçilerek bütün o tarihleri yok eden, ranta açan; yol, köprü,
havalimanı projeleriyle İstanbul gibi şehirler başta olmak
üzere bütün şehirleri yok eden, bir daha geriye dönüşümü olmayan,
sadece para üzerine bir siyasetle ele alan; yine “kentsel dönüşüm”
adı altında insanların yaşam alanlarını daha
yaşanılır hâle çevirmek yerine, bunları tamamen büyük
binalara peşkeş çeken, onların rantını açan bir
anlayışla karşı karşıyayız.
Daha
bugün Esenyurt Belediyesi yani çok tartışılan Esenyurt
Belediyesinin Başkanı Necmi Kadıoğlu, bütün o
yıkımlarıyla birlikte tartışıldıktan sonra,
geride büyük tahribatlar bırakarak, yine görevini devrederek ayrılmış
oldu.
Cizre
ve Sur’a yönelik uygulanan politikalara o kadar karşı
çıkmamıza rağmen, güvenlik ve benzeri gerekçeler ileri sürülerek
İdil, Silopi, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova, hiç o hendek
meseleleri olmayan alanlar da dâhil olmak üzere bunların tümü yıkım
alanlarına çevrilerek oradaki halklar mağdur edildiler, kendi
ekonomik ve kültürel alanlarından koparıldılar, şehirlere
gönderilerek işsizler ordusuna katıldılar.
Avcılık
ve diğer meselede de hayvanlara, sokak hayvanlarına ve
diğerlerine yönelik büyük bir katliam hâlâ devam ediyor. Bu noktada da
maalesef, bunlar, bir şekilde, bu Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, ona bağlı olarak diğer
bakanlıklar tarafından engellenmek yerine daha çok özendirilmekte ve
bütün o sokak hayvanları dâhil, bunların tümü de yaşamları
boyunca şehirlerdeki otomobil ve benzeri kazalara terk edilmektedir.
Şimdi
tam teşekküllü bir yasa daha gündeme getirdiler yani bütün bu
tahribatların tümüne karşı sürdürülen mücadelelerle
kazanılan tüm haklar -mahkemelerin tümü- yeni bir yasa
tasarısıyla tekrar gündeme getirilerek kazanımların tümü
ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Yeni yasada ne var?
Üstün ulusal çıkarlar, kamu yararı, strateji, güvenlik, ülkenin
merkezî planları adı altında bütün koruma alanları yani
tabiat alanları, yaban hayatı koruma alanları -“mutlak koruma
alanı” olarak geçiyor bunlar- millî parklar, tabiat parkı, tabiat
alanı, tür ve habitatı koruma alanlarının tümü yani
altı tane statü biçiminde var olan, çevreyle ilgili olan bütün bu koruma
alanlarının tümü yeni yasayla birlikte tamamen ranta
açılmış olacak. Dört tane temel maddeyle bu meseledeki bütün o
koruma zırhlarının tümü kaldırılmak istenmektedir.
Nedir bunlar? Birincisi: Bütün o koruma alanlarının yanında,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütün diğer
bakanlıkları da bir tarafa bırakarak -yani Tarımdır,
işte Çevre ve Şehirciliktir, Turizmdir -diğerleri de dâhil-
bütün bu statülerin tümünü tek statüde toplayabilecek yani turizm alanında
tarihî bir kenti ya da herhangi bir merayı, diğerlerini, bir
parkı tek bir statüde toplayabilecek; bütün statülerin tümünü iptal etme
hakkına sahip olmuş olacak. Yine, bu statülerin hepsine yönelik
bunları daraltma, istediğini istediği biçimde bu koruma-kullanma
biçimindeki dört statüye indirerek, onları her şekilde rant
alanlarına açarak kullanılmasını sağlayacak. Yani bir
şekilde ÇED’lerle ya da mahkemelerle, diğer mücadelelerle birlikte
elde edilen bütün bu hakların tümü Bakanlığın bir
kararıyla birlikte ortadan kaldırılmış olacak ve bu
sürekli hâle getirilecek. Diyelim, bugün mutlak koruma alanı olan bir yer,
yarın bir şirket başvurduğunda, istenildiği anda
koruma alanı olmaktan çıkarılarak aynı anda tahribata
açılmış olacak. Bunların yapmış olduğu tahribatların
tümü hiçbir şekilde cezaya tabi tutulmayarak “Ya eski hâline getireceksin,
getiremezsen de küçük cezalar ödeyerek bu meseleyi kapatacaksın.”
biçiminde bir hakla da bir şekilde taahhüt altına
alınmış oluyor.
Doğaya
yönelik yapılan bütün mücadelelerin -Cerattepe’ye, Gezi’ye ve
diğerlerine yönelik- bir tanesini kışkırtma olarak ele
alıyor, diğerini dış güçlerin oyunu; Yeşil Yol’a
yönelik mücadelede “Havva ananın kaçak binası vardı. İşte,
onu orada ranta çevirmek için yapıyor.” diyor; diğer tarafta, “Bunlar
bir avuç köylü.” diyor Bergama’dakine, Munzur’dakine “Bunlar ideolojik
örgütlerin oyunu.” diyor; Hasankeyf’e “Siyaset rantı yapmak istiyorlar.”
diyor, Kaz Dağlarına “İşi olmayanlar ya da bundan
kendilerine sonuç çıkarmak isteyenler…” biçiminde suçlamalarla bu
mücadeleleri de ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Yenilenebilir
enerji noktasında, Bakanın dün ifade ettiği biçimde, 1.500 tane
HES ve diğer barajlar yapılacak; yine, aynı şekilde nükleer
santral yapılıyor. Dünyanın neresinde bu kadar baraj ve nükleer
santral yenilenebilir oluyor? Yani eskiden, Çernobil kazası
sonrasında bize “Karadeniz’de bir şey olmaz.” diyerek çay içen
bakanın yerine, şimdi de maalesef, Çernobil’i bizim ülkemize getiren,
Sinop’a getiren, Akkuyu’ya getiren bir bakanla karşı karşıyayız
ve bunu da halka “Biz yenilenebilir enerjide 1’inci sıraya
geleceğiz.” diyerek -nükleer enerjinin neresini yenileyebiliyorsa- bu
meselede de halkı kandırarak bu rant alanıyla bu meseleyi
maalesef insanların zararına, halklarımızın
zararına, ülkemizin zararına işlemeye çalışıyor.
Her
şey para değil. Yani elbette bu ülkenin ekonomisine yönelik
çalışmalar yapılabilir ama öyle bir an gelir ki paradan
vazgeçerek bu ülkenin zenginliklere sahip çıkmamız gerekiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDAL
ATAŞ (Devamla) – Bir dakika süre verir misiniz.
BAŞKAN
– Peki, buyurun, tamamlayın lütfen.
ERDAL
ATAŞ (Devamla) – Yani bütün bunların içerisinde bizim yapmamız
gereken; birincisi, bu ülkedeki bütün bu meslek örgütlerinin, yöredeki
halkların, onların kurumlarının, uzmanların ve
yereldeki o bütün kamu kuruluşlarının tümünün dâhil olduğu
konseptlerle projeler işletilerek, yarıştırılarak en
azından bu ülkede var olanı koruma, onlara yenilerini ekleme
siyasetiyle bu meseleyi sürdürmemiz lazım.
Tüm
bunların yanında, biz HDP olarak halklarla, ekoloji
kurumlarıyla, canlı, cansız varlıkların tümüne yönelik
yapılan bu tahribat projelerinin tümüne karşı çıkmaya,
ranta yönelik yapılan bütün bu politikaları da boşa
çıkarmak için mücadele etmeye devam edeceğiz diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Ataş.
İkinci
konuşmacı, İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığının
2018 yılı merkezî bütçesi için partim Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kalkınma, ekonomik açıdan büyümenin yanı
sıra, aynı zamanda refah seviyesiyle ve yaşam kalitesiyle
doğrudan ilişkilidir. Eğitim kalitesi, sağlık
hizmetlerine ulaşım, iş imkânları, gelir seviyesi,
donatı alanları yani çevresel etmenler doğrudan kalkınmayla
ilgilidir. Bu yüzden, bir ülkenin gelişmişlik göstergesini
yalnızca ekonomik büyümeyle ve verilerle açıklamak yeterli
değildir. Birleşmiş Milletler, bu anlamda, ülkelerin
gelişmişlik düzeyini ölçmek üzere bir araç geliştirmiştir.
Nedir bu araç değerli milletvekilleri? İnsani Gelişme Endeksi.
İnsani Gelişme Endeksi her biri alt endeksi olmak üzere 3
bileşenden oluşmaktadır; sağlık, eğitim ve gelir.
Birleşmiş
Milletler, ülkelerin gelişmişlik düzeyini ölçmek için 1990
yılından bu yana insani gelişme raporu
yayımlamaktadır. Son yayımlanan raporda 188 ülke yer
almıştır bu listede. Türkiye yıllar içinde eğitim,
sağlık ve gelir düzeyinde bir iyileşme göstermiştir ancak
dünya sıralamasına baktığımızda yeri 1995
yılından farklı değildir, 188 ülke arasında 71’inci
sıradayız. Ne yazık ki yirmi yılda ancak yerimizi
koruyabilmişiz ve ancak bunu başarabilmişiz. Diğer
alanlarda da durum iç açıcı değil. Hukukun Üstünlüğü
Endeksi’nde 113 ülke içerisinde 100’üncü sıradayız. Basın
özgürlüğünde 180 ülke içerisinde 155’inci sırasındayız.
Dünya Barış Endeksi’nde 163 ülke içerisinde 146’ncı
sıradayız. Hukukun üstünlüğü olmadan, basın özgürlüğü
olmadan, barış olmadan kalkınma olur mu değerli
milletvekilleri? Kalkınma Bakanlığının temel görevi,
ülkemizin doğal ve beşerî, iktisadi her türlü kaynak ve
imkânlarını tespit ederek takip edilecek iktisadi, sosyal ve kültürel
politika ve hedeflerin belirlenmesidir. Peki, Kalkınma
Bakanlığı bu hedeflerin neresindedir? Ülkenin en büyük gelir
kalemini vergiler oluşturmaktadır. Orta ve uzun vadeli
programların hiçbirisini maalesef tutturamıyoruz. Bu
plansızlık dönüp dolaşıp halka ödettirilmektedir. Etkin
işleyen bir iş gücü piyasası yıllardır
oluşturulamamaktadır. Yüksek katma değerli ürün üretemez
durumdayız. Yüksek teknolojili ürün ihracatımız son on beş
yılda yüzde 6 seviyelerinden yüzde 3 seviyelerine gerilemiş, katma
değeri yüksek ürün üretemez duruma gelmişiz. Yani on beş
yıldır iktidarda olan bir AK PARTİ olarak kendi
hedeflediğiniz programları bile tutturamadığınızın
bilincinde misiniz veya bu bilgiler size ulaşıyor mu?
Değerli milletvekilleri, beşerî sermaye ülkemizden
kaçıyor. Bu ülkenin gençleri, hayalleri olan insanları, fikri olan
insanları birer birer ülkeyi terk etmektedir. Üniversitelerin içi
boşaltılıyor, bilim üretemez hâle getiriliyor. Bu şekilde
kalkınma olur mu? Beşerî sermaye olmadan, fikir olmadan, hayal
kurmadan beşerî sermaye gelişir mi? Kalkınma olur mu?
Kalkınma neyle oluyor? Elbette ki üretimle oluyor. Üretimi kim yapar?
İşçiler, emekçiler yapıyor. İşçilerimizin durumu içler
acısı. Güvencesiz çalışma koşullarında, sömürü
düzeni içerisinde her gün onlarca işçi maalesef yaşamını
kaybetmektedir. Geçtiğimiz kasım ayında en az 170,
yılın ilk on bir ayında ise en az 1.851 işçi
yaşamını maalesef kaybetmiştir. Bu şekilde
kalkınma olmaz. İşçisinin güvenliğini sağlayamayan,
açlık sınırlarında ücret veren bir ülke maalesef
kalkınamaz.
AK PARTİ iktidara geldiğinde nüfusun yüzde 1'i servetin yüzde
38'ine sahipken şu anda yüzde 60'ına sahip arkadaşlar. Sermaye
sahipleri, müteahhitler, patronlar kalkınmış olabilir ama
işçi, memur, öğretmen, öğrenci, ev kadını, esnaf ne
yazık ki kalkınamıyor.
Kalkınmadan
bahsederken bölgesel eşitsizlikler hakkında da birkaç şey
söylemek istiyorum değerli milletvekilleri.
AK
PARTİ iktidara geldiğinde Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz
ne durumdaysa şimdi de aynı durumda, hatta bazı bölgelerimiz
daha da kötüleşmiş durumdadır. Kaynakların yerinde ve etkin
kullanımını sağlamak, yerel potansiyeli harekete geçirmek,
bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, bölgeler arası ve bölge
içi gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla
kalkınma ajansları kuruldu. Bunlara ciddi de kaynaklar
ayrılmaktadır ama ajansların bir stratejik planı yok.
Bakın, bunu ben demiyorum, Sayıştay denetim raporunda söyleniyor
bu hususlar: 26 adet kalkınma ajansının 13’ünün stratejik
planı yok. Planlama yapmadan, strateji oluşturmadan nasıl
kalkınma olacak? Bu ajanslarda çalışan insanlar yeteneksizler
mi? Neden strateji planları oluşturulmuyor? Bakanlık olarak bu
ajanslar ne sıklıkla denetleniyor? Kalkınma
ajanslarının görevini yapması gerekmiyor mu değerli
milletvekilleri?
TÜİK
2004-2014 yılları arasına dair bölgesel milli gelir vergisi
istatistiklerini açıkladı biliyorsunuz. İstanbul ve Marmara
Bölgesi’nin millî gelirdeki payı yükselmeye devam ediyor. Buna
karşın, İzmir başta olmak üzere Ege Bölgesi’nin millî
gelire katkısı düşmektedir. Yine, Ankara’nın millî gelire
katkısı düşmektedir. Yine, tarım ve turizm bölgesi olan
Antalya ve çevresinin millî gelire katkısı azalmaktadır.
Karadeniz şeridini oluşturan 18 ilin millî gelire katkısı
yine gerilemiştir. Doğu ve güneydoğudaki 21 ilin millî gelire
katkısı 2004’te yüzde 6,9 iken 2014’te ancak yüzde 7,1’e
yükselmiştir. Şimdi, bu veriler ışığında
kalkınmanın yeterli seviyede olduğunu söyleyebilir miyiz?
İstanbul ve Marmara Bölgesi dışında kalkınmadan
bahsedebilir miyiz?
Değerli
milletvekilleri, eğitim, sağlık, gelir seviyesi, hukukun
üstünlüğü, basın özgürlüğü, kalkınmayla aslında
doğrudan ilişkilidir. Kalkınmayla ilişkili bir diğer
şey de kültürel ve doğal zenginliklerdir. On beş yıllık
AK PARTİ iktidarı “kalkınma” adı altında bu ülkenin
doğal kaynaklarını ve kültür zenginliklerini yok etmektedir.
Hasankeyf bunun en önemli örneklerinden birisidir. Bildiğiniz gibi
Almanya, Avusturya ve İsviçre sosyal, kültürel ve çevresel etkileri nedeniyle
projeye desteklerini geri çektiler. Bizler ise ömrü yüz yıl bile olmayan
bir baraj için maalesef on iki bin yıllık bir kültürel mirası
yok etme kararı aldık. Kültür olmadan, tarih olmadan kalkınma
olamaz değerli milletvekilleri.
Yeşil
Yol Projesi de aynı. Turizm ve kalkınma için doğayı tahrip
etmeyen, ekolojik sisteme zarar vermeyen projeler üretmek zorundayız.
Bakın, Karadeniz Sahil Yolu Projesi’nin olumsuz etkilerini kısa
zamanda yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Set görevi gören
yol nedeniyle dereler, çaylar, nehirler maalesef denizlerle
buluşamıyor. Yaşanan her sel felaketi can alıyor, ekosistem
zarar görüyor, binlerce canlı hayatını kaybediyor. Siz su
ayırma ve su birleştirme çizgilerini doğada yok ederseniz bu tür
felaketlerle karşı karşıya olunacağını
bilmek zorundasınız. Doğa ve ekolojik duyarlılık
olmadan kalkınma olur mu? Elbette ki olmaz.
Son
olarak, Türkiye İstatistik Kurumuna yönelik birkaç şeyi de söylemek
istiyorum değerli milletvekilleri. Sizlerin de bildiği gibi,
istatistiki veriler geçmişi anlamanın, bugünü yönetmenin ve
geleceği planlamanın en önemli sayısal anahtarlarıdır.
Geleceğin sağlıklı bir biçimde planlanabilmesi, etkin
politikaların oluşturulabilmesi için Türkiye İstatistik Kurumu
çok önemli bir yerde durmaktadır. Ancak, ne yazık ki diğer
alanlarda olduğu gibi bu güzide kurumumuz da siyasal iktidarın
baskısından dolayı doğru
çalıştırılmamaktadır. Âdeta Hükûmete yönelik
eleştirilerde bir tampon vazifesi görmektedir bu kurum.
Bakın,
iktisat uzmanı Korkut Boratav Hoca aynen şunları söylüyor, size
aktarayım: "TÜİK'in yeni millî gelir hesapları
arızalıdır, güvenilmez öğeler içermektedir, olduğu
gibi kullanılması sakıncalıdır. Daha sonra, iktisatçıların
yapabileceği revizyon ve düzeltmeler de herkesin kullanabileceği
ortak bir veri tabanı oluşturamaz. TÜİK ısrar ettikçe
Türkiye ekonomisi üzerinde sağlıklı, güvenilir
çalışmaları kösteklemiş olacaktır.” diyor Hocam.
Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu en önemli iktisatçılardan
biri maalesef bunları söylüyor. Sırf Hükûmet biraz daha rahat hareket
etsin diye rakamlarla oynamak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden
birisidir.
Türkiye'nin
neye ihtiyacı var değerli milletvekilleri? Hangi alanlarda
eksiğiz? Neyi doğru, neyi yanlış yapıyoruz? Hangi
alanlara yatırım yapılmalı? Hangi yatırımlar daha
öncelikli? Sorun alanları neresidir? Bunları teker teker aslında
incelememiz gerekiyor. Bunlara dair güvenilir veriler olmadı mı
kalkınma da olmaz, ekonomik büyüme de olmaz, yatırım da olmaz.
Bu
anlamda TÜİK’in çalışmalarını bilimsel veriler
ışığında yapmasının önemini
hatırlatarak sözlerimi tamamlıyor ve hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Doğan.
Üçüncü
konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; inanın benim bu GAP’la ilgili konuşmalarım
neredeyse böyle mutat hâle geldi, altıncı, yedinci senedir
devamlı konuşuyorum.
Ben
bundan evvel neler konuştum diye geçmiş bütçe
konuşmalarımı aldım okudum, baktım ki bugün yine
aynı şeyleri söylemek zorundayım. Ve biraz da üzüldüm. Yani
keşke farklı durumlar olsaydı, gelişmeler, ilerlemeler,
çözülen problemler olsaydı da ben böyle 23 Nisanda aynı şiiri
her sene okuyan çocuklar durumuna düşmeseydim ama maalesef, dert aynı
olunca söylenecekler de tekrar tekrar aynı şeyler oluyor.
Şimdi,
“Nedir bu GAP?” denildiği vakit: GAP, tabii, Türkiye'nin
aşağı yukarı altmış yetmiş yıllık
bir hikâyesidir; ta, Menderes iktidarı döneminden başlayan, Süleyman
Demirel iktidarları döneminde devam eden ve bütün dünyaya o tarihler
itibarıyla -hatta bugün de belki yine öyle- Türkiye'nin en büyük projesi
olarak takdim edilen bir projesi.
Ve
yine devletin bütün raporlarında mutat bir ifade var yani her yerde geçen
bir ibare var, deniliyor ki: “GAP, Gaziantep, Adıyaman, Urfa, Mardin,
Diyarbakır, Şırnak, Siirt ve Batman illerini içine alan
mıntıkada bittiği vakit bütün -eski tabirle taallukatlarıyla
yani bağlantılarıyla birlikte- sanayisi, turizmi,
sağlığı, kültürü, eğitimiyle birlikte 3 milyon 800 bin
kişiye iş imkânı olacak.”
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Bunun yüzde 72’si de Antep’te.
ALTAN
TAN (Devamla) – Bunun nüfusa tekabül eden kısmı yaklaşık 20
milyon yani 1 haneyi bölgede ortalama 5 kişiden hesaplarsak 20 milyon bir
nüfus olacak.
Peki,
bugün ne kadar nüfus var? Yine 31/12/2016 tarihli nüfus kayıtlarına
göre bu saydığım illerde 8,5 milyon nüfus var yani
dışarıdan bugün itibarıyla bu proje
tamamlandığı vakit 11,5 milyon insan daha gelecek. E, bundan
daha güzel bir şey var mı, hadi olsun ama ne yazık ki
değerli arkadaşlar, yıllardır aynı şeyleri
söylüyoruz… GAP’taki barajların yüzde 90’i bitirildi şu an; mesela
bir Urfa Atatürk Barajı, Keban Barajı, Karakaya Barajı, Silvan
Barajı yani onlarca baraj ve gölet. Bunların bazıları yirmi
yıl evvel, yirmi beş yıl evvel bitirildi ama sulama
kanallarının bugün itibarıyla yine yüzde 60’ı henüz
bitmiş değil. Atatürk Barajı yirmi küsur sene evvel su tuttu ama
henüz o barajın suları Derik’i geçmiş değil yani
Viranşehir hududunu geçmiş değil.
Şimdi,
tabii, her sene soruyoruz: “Niye? Niye?” Ve benzer cevaplar alıyoruz.
İşte, efendim, bazı seneler “Ödenek yok.” deniliyor, bazı
seneler “Ya, bu sizin bildiğiniz gibi değil, bunlar öyle bir senede,
iki senede bitecek projeler değil, bunların zamanı var, müddeti
var, termini var.” vesaire vesaire, bazı seneler de “Efendim, bölgede
terör var, iş makineleri yakılıyor, müteahhitler engelleniyor,
dolayısıyla da bu barajların esas yapılamamasının
sebebi bu.” Değerli arkadaşlar, bunların hiçbiri değil,
maalesef değil, maalesef.
Şimdi,
zamana ve paraya gelince yani bir ve ikinci maddelere gelelim. Bu bir ve ikinci
maddelere baktığımız vakit Türkiye öyle işleri o kadar
kısa zamanda bitirmiş ki bir örnek vereyim size. Üçüncü boğaz
köprüsü, İzmit-Bursa yolu -işte meşhur Körfez geçişi-
Avrasya Tüneli, yine aynı şekilde şu an bütün hızıyla
günde 1.800 kamyon ve 200 iş makinesinin
çalıştığı büyük havaalanımız yani üçüncü
havaalanı, bunların ortalama bitirilme süreleri üçer yıl ve
bunların her birisi dev projeler yani 3 milyar dolarlık, 5 milyar
dolarlık, 10 milyar dolarlık projeler. Demek ki Türkiye’nin
parası da var, zaman da buna gerekçe değil.
Peki,
ne olabilir? İşte, üçüncü bir iddia: Efendim, terör olaylarından
dolayı bunlar bitmedi.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bunları devlet yapmadı Sayın
Başkan.
ALTAN
TAN (Devamla) – Devlet izin vermese, projesini vermese, ihalesini vermese…
Kredileri bütün içerdeki Halk Bankasından, Vakıflar Bankasından,
Ziraat Bankasından kaynaklandı. Sayın Tanal, ben şimdi
tekrar ben bunları bir iş adamı olarak da anlatmayayım,
nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Hayır, devlet ödemedi parasını, onu
söylüyorum.
ALTAN
TAN (Devamla) – Devlet kefil oldu bunların hepsine; iç kredilerine de,
dış kredilerine de, yani bu teferruatlara girmiyorum.
On
dakikamın bir buçuk dakikasını çaldınız Sayın
Tanal, sizden alacağım.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Özür dilerim.
ALTAN
TAN (Devamla) – Estağfurullah.
Yani
dolayısıyla devletin parası da var, gücü de var, zamanı da
var.
Tekrar
gelelim bu olaylar meselesine: Ya, siz Kulp’un dağlarında HES’leri
bitirdiniz, Kerboran’da, Tur Abdin ile Botan arasında Ilısu
Barajı’nı bitirdiniz. Atatürk Barajı bitti, Karakaya bitti,
Kralkızı bitti, Dicle Barajı bitti. Ee, peki, dağda bu
olaylar olmadı veya oldu da buna rağmen bu barajlar bitti de Urfa
Ovası’nda, Kızıltepe Ovası’nda, Diyarbakır
Ovası’nda niye bitmedi bu kanallar?
Değerli
arkadaşlar, bir derin devlet aklı olduğu kanaatindeyiz. Bölgede
bu 20 milyon nüfusun gelmemesi, toplanmaması, sosyoekonomik durumunun,
etnik yapısının, sosyal dengelerin halkın lehine
değişmemesi için, göçün batıya devam etmesi için maalesef bu
kanallar geciktiriliyor. Başka bir izahı yok. Yani bu konuyla ilgili
herhangi bir bakan veya Devlet Su İşleri Genel Müdürü, o işe
bakan Sayın Bakan Veysel Eroğlu çıksın desin ki:
“Kardeşim, bundan dolayı bitmedi.” AK PARTİ iktidara
geldiği vakit 2012 yılında bunlar bitecekti, sonra 2014’e revize
edildi, 2015’e, 2016’ya, 2017’ye; 2018’e geldik ne zaman bitecek belli
değil.
Sadece
Diyarbakır’da 500 bin kişiye yeni iş alanı açılacak
Silvan Barajı Projesi bittikten sonra. Bütün sosyal yapı
değişecek; kültür, ekonomi, ilişkiler, eğitim. Onun için
değerli arkadaşlar, bu konuda her yıl aynı şeyleri
söylüyorum, benzer şeyleri söylüyorum. Lütfen bir bakan veya Başbakan
çıksın bunlar niye bugüne kadar bitirilemedi anlatsın ama makul
bir şeyler söylesin; tabii, makul bir şey varsa. Bence yok, maalesef
yok.
Bir
de, bu “GAP” dediğimiz iş, işte adı üzerinde, sadece sulama
kanalı ve baraj işi değil; havaalanları var, otoyollar var,
üniversiteler var, demiryolları var. Birbiriyle bağlantılı
büyük bir proje. Bunun bir master planı var; elli senedir,
altmış senedir bir master planı var. Bunun ne kadar revize
edildiğini de bilmiyoruz. Yani, ben buraya gelmeden de bütün kaynaklara
baktım, bu revizeler yapıldı mı, yapılmadı
mı; ciddi bir revize yok. Mesela en önemli ayaklarından birisi
eğitimdir. Bugün Eskişehir, Konya ve Erzurum’daki -tekrar söylüyorum-
Eskişehir, Konya ve Erzurum’daki üniversitelerde okuyan öğrenci
sayısı 100 binin üzerindedir. Erzurum’un nüfusu -merkez nüfusunu
diyorum- 400 bindir; 100 binin üzerinde, 102 bin öğrenci var.
Diyarbakır, şehir merkezi 1 milyon küsur, vilayet nüfusu 1 milyon 674
bin; en eski üniversitelerden birisi, 1970’lerde kurulmuş, öğrenci
sayısı 32 bin. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinden daha az.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) - Niye?
ALTAN
TAN (Devamla) – Niye? Bir derin akıl orada 100 bin gencin
olmasını istemiyor. Çok güzel, Allah razı olsun, sordunuz:
“Niye?”
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) - Terör var, insanlar tercih etmiyor olabilir mi?
ALTAN
TAN (Devamla) – Hayır, kadrosu yok. Kadrolar boş kalsa
haklısınız.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) - Hayır.
ALTAN
TAN (Devamla) - Bakın, o kadar basit sorular soruyorsunuz ki. Şimdi,
eğer kadrolar olsa, 100 bin kişilik öğrenci olsa, sizin
dediğiniz gibi -tırnak içinde- terörden dolayı orayı
öğrenci tercih etmiyorsa, vallahi, diyeceğiz: “Kardeşim, devlet
okul açtı, tıp fakültesine 150 kontenjan verdi, 50 kişi geldi,
100 kişi gelmedi.” Kadrosu yok, yok. Peki, neden yok? Diyarbakır’dan
Avrupa’ya havayoluyla uçuşlar başlayacak, üç senedir “bugün, yarın,
öbür gün”; başlamıyor. Bazı günler günde 21 uçak iniyor, 21 uçak
kalkıyor Diyarbakır’dan, bütün uçaklar ful, tamamı ful.
Rakamları istiyorum ben -soru önergesi veriyorum- Türk Hava
Yollarından, Anadolujet’ten: “Ortalama yolcu sayınız nedir?
Ortalama bilet fiyatı nedir? Kâr nedir, zarar nedir?” “Şirket
gizliliğidir, bildirilmez.” diyor. Dolayısıyla GAP’ın bir
bütün olarak, değerli arkadaşlar, otobanıyla, Urfa-Habur
Otabanı’yla, Urfa’dan Mardin’e, Musul’a devam edecek demir yolu
hatlarıyla, her şeyiyle bir bütün olarak planlanması lazım.
Makul bir cevap bekliyoruz ama bulamayacağımızı biliyoruz.
Saygılar
sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Tan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli hatip
Şanlıurfa’dan çok bahsetti, Devlet Su İşlerinden,
Bakanlıktan bahsetti. Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesi, Atatürk
Barajı’na 8 kilometre uzaklıkta, hâlen içme suyu yok ve içme suyu
balık kokuyor.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın
Aslan, 60’a göre bir söz talebiniz var, buyurun, açıyorum mikrofonu.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Türkiye'de yüz binlerce insanın ilk
tapu kadastro işlemlerinden dolayı mağdur olduğuna ve bu
mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) – Teşekkürler.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı buradayken, Adalet
Bakanlığı buradayken ve özellikle Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü buradayken şu soruyu sormak istiyorum: Daha önce kanun
teklifi olarak da vermiştim, gerek bölgede gerek Türkiye'de yüz binlerce
insan Tapu Kadastro mağduru. Şöyle ki: İlk tapu kadastrolama
yapıldığı zaman birçok insanımızın,
yurttaşımızın tarlası, bağı bahçesi hazine
malına kaydedilmiştir ve Maliye, hazine dönem dönem bunu
satılığa çıkarıp vatandaşı,
yurttaşı mağdur etmektedir. Bu yüzden de bölgede ve Türkiye'nin
farklı illerinde bundan kaynaklı birçok cinayet
işlenmiştir. Bilge Köyü cinayeti bunun en somut, maalesef,
örneğidir.
Bölgede
iktidar milletvekilleri, örneğin Mardin’de -ben biliyorum- Derizbine’de,
Keferhuvar’da, Keferallap’ta, Kınderip’te, Epşe’de,
Şorızbah’ta, Hebsınes’te söz vermiştir, “Biz iktidara
gelince sizin bu mağduriyetinizi gidereceğiz.” demiştir ama
kanun teklifi verdim, reddetmişlerdir. Lütfen, bu konuda bizi bir
aydınlatsınlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) – Yurttaşın, vatandaşın
mağduriyetini neden gidermediler, neden kanun teklifimize “Hayır.”
dediler? Bu işte büyük bir vebal var. İnsanlara atalarından, dedelerinden
kalan işlenmiş tarla, bağ bahçe bir şekilde hazine
malına kaydedilmiş ve açık artırma usulüyle
başkalarına satılmaktadır, peşkeş çekilmektedir.
Lütfen
bu konuda da biz bilgi ve cevap istiyoruz.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Aslan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.21
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Sayın
Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
7.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in, Ezidilerin Ezi Bayramı’nı
kutladığına, Meclisteki bir danışman hakkında
Ankara 13. İdare Mahkemesinin verdiği karara ve Diyarbakır
Valiliğinin İnsan Hakları Film Festivali’ni yasaklamasına
ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün,
Ezidi toplumu tarafından her yıl üç hafta boyunca dokuz gün tutulan
orucun ardından kutlanan Ezi Bayramı ve bizler Ezidi toplumunun Ezi
Bayramı’nı kutluyoruz. Aynı zamanda IŞİD’in 2014’te
Şengal’e dönük saldırısı sırasında 5 ile 7
yaş arasındaki 3 Ezidi çocuk da Suriyeli bir aile tarafından
kurtarılıp Gaziantep’teki Irak Başkonsolosluğuna getirildi.
Vekilimiz Ali Atalan’ın da katkıları oldu burada ve vekilimiz bu
çocukların kurtarılması için destek veren herkese de
teşekkürlerini iletti. Bu arada binlerce kadın da hâlâ
IŞİD’in elinde bulunuyor. Bu bayramın onların
kurtuluşuna da vesile olmasını diliyoruz.
Sayın
Başkan, ufak bir noktaya daha değinmek istiyorum çünkü bu Meclis
çatısı altında hep beraber bulunuyoruz ve maalesef
danışman bir arkadaşımızla ilgili Ankara 13. İdare Mahkemesinin
verdiği, hakikaten, enteresan bir karar var. Anayasa Komisyonu
görüşmelerinden sonra, vekillerimizin protesto ederek Komisyonu terk
etmesinin ardından onlarla birlikte bulunan -ki sözleşmeleri
gereği danışmanlar vekillerle bulunmak durumundadır- bir
danışman slogan atmadığı sabit olduğu hâlde yani
orada herhangi bir şeye katılmadığı da sabit
olduğu hâlde bulunduğu ortamdan rahatsızlık
duymadığı gerekçesiyle ihraç kararına itiraza ret
kararı çıktı. Yani bugün gerçekten artık niyet okumayla
yargılamanın yapıldığı bir durumdayız.
Gerçekten niyet okumayla yargılamaların yapıldığı
bir dönemi yaşıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Rahatsızlık duymamak diye bir gerekçe olamaz.
Bundan, bu karardan biz de rahatsız olduğumuzu özellikle belirtmek
isteriz.
Aynı şekilde, Diyarbakır
Valiliğinin bugün İnsan Hakları Film Festivali’ni
yasaklaması da bir başka rahatsızlık duyduğumuz
konudur. Artık, bir film festivali, İnsan Hakları Film Festivali
de yapılamıyorsa bu ülkede, hakikaten, haklardan, adaletten söz etmek
yersizdir.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Kerestecioğlu.
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Ezidi
toplumunun Ezi Bayramı’nı kutladığına ilişkin
konuşması
BAŞKAN - Biz de Ezidi toplumunun Ezi Bayramı’nı
kutluyoruz. Ezidi Milletvekili Sayın Felaknas Uca şahsında
aslında tüm Ezidi halkının bayramını
kutladığımızı ifade ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi Halkların Demokratik
Partisi Grubu Adına dördüncü sırada yer alan İstanbul
Milletvekili Sayın Celal Doğan konuşacaktır.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
CELAL DOĞAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde
konuşacağım, Sayın Bakan yok. Sayın Bakan sabahleyin
buradaydı.
BAŞKAN – Sayın Bakan yok, evet ama...
CELAL DOĞAN (İstanbul) – Diğer
partilerin konuşmalarını izledi. Sıranın Halkların Demokratik Partisinde
olacağını da biliyor. Eğer buraya kasıtlı olarak
gelmiyorsa konuşmayı zayi sayıyorum, doğru bulmuyorum yani.
BAŞKAN
– Sayın Turan, ulaşabilir miyiz Sayın Bakana?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, tabii ki ulaşabiliriz,
Bakanımız burada, görüşmede şu an, hemen yan tarafta.
BAŞKAN
– Evet.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ancak, Hükûmetin temsilidir aslolan. Hükûmeti temsilen de
zaten Bakanımız burada, dolayısıyla biz görüşmeye
devam edelim derim ben.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ama Adalet
Bakanlığı.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, o genel görüşmelerde
olur. Siz bunu teamül hâline getiremezsiniz. Çok zaman bakanlar genel
görüşmelerde Hükûmeti temsilen bulunur ama münhasıran onun bütçesi
üzerine konuşacağız. Burada bulunmaması…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, buradaki yönetim tarzı İç
Tüzük’e göre yapılır. İç Tüzük’ün talep ettiği Hükûmet
temsilidir. Şu an Hükûmet temsil edilmektedir. Ama, ben ilaveten
söylüyorum, Bakanımızla görüşeceğim ve davet edeceğim.
Ama biz başlayalım, devam edelim görüşmelerimize.
BAŞKAN
- Peki, Sayın Doğan, o zaman isterseniz diğer
konuşmacıyı davet edeyim.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Hayhay, buyurun.
BAŞKAN
- Olur mu?
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Konuşacaksa, buyurun konuşsun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e uymaz.
BAŞKAN
– Bir beş dakika ara verelim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, Sayın
Başkan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Hayır, Sayın Başkan, Hükûmet var burada
zaten.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
dün de aynı şey yaşandı.
BAŞKAN
– Şimdi, Adalet Bakanlığıyla ilgili bütçede sayın
milletvekillerinin talebi Adalet Bakanının burada olmasını
istemeleri.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Adalet Bakanımızın müsteşarı
burada, bürokratları burada, kendisi takip ediyor zaten.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Turan, dün de
aynı şey yaşandı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
yoktu, aynı şekilde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yoktu;
geldiler, ara verildi ve geldiler. Yani dün de böyle oldu. O yüzden Sayın
Başkan, lütfen ara vermenizi rica ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Turan, beş dakika ara vereyim, siz ulaşmaya
çalışın, olur mu?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ulaşırız.
BAŞKAN
– Talebi iletin en azından.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ama bu, doğru bir usul değil Sayın
Başkan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Dün de böyle oldu.
BAŞKAN
– Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.44
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 16.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Celal Doğan konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
HDP
GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın teşrifi konusundaki
ısrarımın biraz da geçmişe dayalı hukukumdan
kaynaklandığını söylemek isterim. Çok saygıdeğer
bir seydanın torunudur o. Mehmet Emin Er’i tanımanızı
isterim, bilmeyenlerin de okumasını isterim. Bölgemizdeki kan
davalarının ıslahında tanıma şerefine nail
olduğum müstesna bir insandı. İlmi açısından zaten
söyleyecek hiçbir laf yok, söz konusu değildir. Devletin bürokrasisinde
bulunanların Tayyip Bey dâhil, Abdülkadir Aksu dâhil, Cemil Çiçek dâhil
çoğu tedrisatından geçmiş bir insandır. Kendisi ben
milletvekiliyken doğmuştur 1977 tarihinde. Bu nedenle o hakkım
var diye düşündüm, gelmesinde ısrar ettim. Teşekkür ediyorum.
Biraz
önce değerli arkadaşımın birisi Parlamentonun
katılımından şikâyet etti, eksik olduğunu söyledi. Bu
Parlamentonun kalabalığı sayısından gelmez, bu
demokrasinin mabedidir, Kurtuluş Savaşı’nda da açık
kalmıştır. O nedenle sayının azlığı
veya çokluğu çok fazla bir şey ifade etmez, bir kişi de olsa
konuşulur. Hükûmet var, tamamlandı, eksiksiz oldu. Şimdi
Parlamentoda kimse yoksa bile tarihine saygımızdan dolayı, bu
Meclisin geçmişinden dolayı sözlerimizi söylemeye devam
edeceğiz.
Aslında
bu yeni çıktı galiba, ben pek rast gelmedim üç
bakanlığın, dört bakanlığın bütçesinin aynı
günde görüşülmesine. Belki de faydalı oldu süre kazanma
açısından. Üç çok değerli bakan var. Konuşma
yapacağım bakanlık Adalet Bakanlığı ama -Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı var- Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Özhaseki yok ama yokken de onunla ilgili de bir şey
söyleyeyim.
Sayın
Özhaseki dört dönem belediye başkanlığı yapmış
değerli bir belediye başkanıdır. Ancak -onun
olmasını da özellikle isterdim- Türkiye'de temayüz etmiş
belediye başkanları vardır. Sayın Nalçacı vardı
Konya’da hatırlar mısınız? Onun memleketinde Sayın
Kavuncu vardır. Bugün Türkiye'de iki şehirde gecekondu yoksa
onların yaptığı imar sayesindedir. Eğer burada
olsaydı Sayın Özhaseki, o kendi ilinde farklı partilerden,
Cumhuriyet Halk Partisinden Bahçecioğlu da belediye
başkanlığı yaptı, acaba kimsenin ismini tabelalardan
sildi mi, kimsenin resimlerini oradan indirdi mi salonlardan veyahut da
Sayın Kavuncu’nun isimlerine bir leke getirdi mi; asla görmedim. Ama
şahsım on beş sene büyükşehir belediye başkanlığı
yaptım, şehrin her zerresinde emeği olan bir insanım,
Sayın Bakan da o şehirde doğmuş, büyümüş birisidir,
bıraktığımız Gaziantep’i, huzurlu şehri, temiz
havalı şehri Celal Doğan’ı itibarsızlaştırmak
adına Kilis’in ilçelerinin tümünde, Besni’de, Pazarcık’ta ve
Gaziantep’te adımıza yapılmış ne varsa –ki çoğu
talebim değildir, vilayetin verdiği isimlerden birisi de
yapmış olduğumuz bir ilköğretim okuludur- Celal Doğan
adının silinmesinde seyirci kalmak veyahut da buradan bir en azından
rahatsızlık duymamış olmanızı da bir bakan olarak
esefle karşıladığımı söylemek istiyorum.
Oradan,
Sayın bizim Çevre Bakanımıza şöyle de bir cümle sarf etmek
istiyorum: Hak teslim etmek diye bir şey de vardır, o nedir?
Türkiye'de Toplu Konut İdaresinin kuruluş tarihi AK PARTİ’den
öncedir ama çok başarılı olduğu alanlar da vardır.
Efendim, toplu konut şunu yaptı, bunu yaptı, rant yarattı,
doğrudur; özellikle yüksek gelirli gruplara hitap etti, doğrudur ama
Türkiye'nin çok yerinde on binlerce ve yüz binlerce ihtiyaç olan konutların
tekemmülünde, daha doğrusu inşasında gösterdiği sürat ve
performansı da takdir edip hak teslim etmek gerekir, bu bir.
İkincisi,
Sayın Özhaseki’ye bir tavsiyem var: AK PARTİ Grubundan özellikle
gündem yaratma konusunda Metin Külünk’ün rolünü üzerine almasından
vazgeçmesini tavsiye ediyorum. Türkiye'de çok skandal bir olay olduğu
zaman hemen bir “Deprem olacak.” lafını ortaya atmak Metin Külünk’ün
rolüdür, onu üzerine almamasını tavsiye ederim.
Bir
başka konu, Sayın Kalkınma Bakanımız burada,
Sayın Elvan, Gaziantep’i biliyorsunuz, Türkiye’nin gerçekten
saygıdeğer bir ilidir ve iftihar edeceğimiz bir şehirdir.
Bıraktığımda 585 fabrikanın üretim
yaptığı bir şehirdi ama bu Gaziantep’e yeterli değil.
7 milyar dolar ihracatı sadece Irak’a yapan bir şehirdi. Bu da yetmez
çünkü Kalkınma Bakanımızın mutlaka tespiti de
olacaktır, şu noktada olması gerekir: Kalkınma, inşaat
sektörüyle olmaz. Ara sektördür, lokomotif tarafları vardır,
işsizliği azaltır. Katma değer yaratmadan, istihdamı
özellikle sanayide ve katma değer yaratacak alana kaydırmadan ne ülkede
kalkınma olur ne millîlik olur ne huzur olur ne de refah olur. Bu nedenle
de 2 Bakan arkadaşıma da bütçelerinin hayırlı
olmasını dileyerek sözlerimi Adalet Bakanlığına
getirmek istiyorum.
Sayın
Bakanım, 1920’de Türkiye’nin ilk Adalet Bakanı Celalettin Arif
Bey’dir. Siz 84’üncü Bakansınız. Yani bugün Adalet
Bakanlarının sıralamasına baktığınızda
84’üncü bakan olarak, 1920’den yüz yıllık süreye üç kala çok temayüz
etmiş bir Adalet Bakanı ismi bulamazsınız. Başka
alanlarda bulursunuz. Örneğin eğitimde Hasan Âli Yücel gibi insanlar
var. Dış politikada çok değerli Dışişleri
bakanları var ama Adalet Bakanlığı temayüz etmiş bir
bakanın çıktığı bir alan olmamış çünkü bu
Bakanlık kurulduğundan bu yana -cumhuriyetle beraber yaşı-
hep sorunlu bir bakanlık hâline gelmiştir çünkü genellikle iktidarlar
bakanlıkları arka bahçesi olarak tutmaya
çalışmışlardır. Yani Bakanlığı her
iktidarın kendi elinde bir manivela olarak kalmasını arzu
etmelerinden kaynaklanan bir sorunla karşı karşıyayız.
Bu, özellikle siyasi davalarda net ve tescillidir. Adi suçlarda, özel hukukta
bu kadar baskın olmamasına rağmen siyasi davalarda sorunlu bir
bakanlık, daha doğrusu defolu kararları olan, skandallarla dolu,
sabıkalı bir adli yargı geçmişiniz var. Bunun çok bariz
örneklerini saymak gerekirse satırbaşı olarak, istiklal
mahkemeleri bunlardan birisidir, sıkıyönetim mahkemeleri birisidir.
Özellikle Ankara 1 No.lu Sıkıyönetim Mahkemesi; Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının idamına karar veren hâkim o kararı
verdiği gün, arkadaşımızın
asıldığında sırıtan, sırıtarak
idamı seyreden ama yemek yerken de boğazına kaçan lokmayla
boğulan bir şahıstır mahkemenin başkanı.
Kimdir
bu başkan? Aynı zamanda bir yargıç değildir, hukukçu
değildir, askeriyeden almış olduğu altı aylık
kurmay eğitimi ve iki senelik harp okulu eğitimiyle idam
kararına imza atarken neredeyse çiftetelli oynayan bir insandır.
Ama
sorun şudur: “Biz Denizleri astık ama terörü bitirdik.” diyenler, ne
terörü bitirebildiler ne de bugün çok üzerinde durduğunuz, yüreği
antiemperyalist atan, hayatı antiemperyalist mücadeleyle geçen Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarını asan anlayış Türkiye’de
bugün yeşermeye başladı. Yani dün Denizleri –antiemperyalistken-
arkadaşlarıyla birlikte “Rus uşağı, Moskof
uşağı” olarak itham edenler, bugün onun yerine Amerika’ya
karşı antiemperyalist kavgayı vermenin yoluna girdiler.
Bu
nedenle, zaman değişiyor, tarih değişiyor, koşullar
değişiyor. Yargının da değişmeyen sorunları
var. Nedir bu? Türkiye’de yargıyı kendilerinin arka bahçesi yapmak.
Yargının
tarzı… Aslında bizim dikkatimizi çekmesi gereken şu: Türkiye’de
olağanüstü hâllerde, demokrasinin askıya alındığı
hâllerde bakınız hep sorunlu siyasi kararlar
çıkmıştır. Bunlardan birisi, Yassıada’dır. Yani
Menderes ve arkadaşlarını asan yargının, hâkimin
beyanı aynen şudur: “Sizi buraya gönderen idare ve irade böyle
istemektedir.” Arkasından Türkiye’ye 12 Eylül geldi. Yine devlet güvenlik
mahkemeleri, idamlar… Bugünlerde, çok kısa süre önce, ölüm yıl dönümü
kutlandığı için söylemekte fayda var, Erdal Eren’i hepiniz
tanırsınız, duymuşsunuzdur daha doğrusu. Erdal Eren 17
yaşındaydı. “Bir sağdan, bir soldan.” diye 517 idam
kararı veren 12 Eylül rejiminin yirmi beş işinden biridir. Yani
o arkadaşımız 17 yaşındaydı. Yaşı
büyütülerek idam edilenlerden birisidir.
Şimdi
bunu şunun için söylüyorum: Adli tarihimizin bu karanlık
sayfalarından nereye geldik? 15 Temmuz 2016’daki FETÖ hareketine maruz
kaldık. “15 Temmuzun tahrip ettiği, devletin hangi organı yok?”
derseniz hiç birini saymak mümkün değil ama “En çok tahrip ettiği
yerler kim?” derseniz, bana sorarsanız birisi de yargı kesimidir. 4
bini aşkın bir yargıcı görevden atıyorsunuz ve siz,
şimdi, Türkiye’de bu koşullarda adaleti tevzi edecek bir sistemi
düzenlemeye çalışacaksınız. Onun için, işiniz çok zor.
Dokuz aylık bir bakansınız, bu nedenle size yük yükleyecek,
eleştiri getirecek vicdansızlığı üzerime alarak bir
eleştiri yapmak istemiyorum ama şunu da yapmak zorundayız:
Zihniyeti öğrenmeliyiz. Zihniyet çok önemli. Eğer siz… Gerçekten
geçmişte çektiğimiz bu iki sıkıntının sebebi
şu: Birisi devlet odaklı yargı, ikincisi imam odaklı yargı.
Bakınız,
kumpas davaları dediklerimiz… Nedir birisi? Özellikle Türkiye’de Ergenekon
gibi, Balyoz gibi, Casusluk gibi davaların tümünün kumpas olduğu
konusunda hemfikir oldunuz, hemfikir olundu. Kim bu kararların hayata
geçmesini ve Türkiye’deki yargı gündemine getirilmesini sağladı?
İmam odaklı anlayış. Nedir bu? Türkiye’de hukuka ve adalete
bağlı değil, vicdana bağlı değil, evrensel hukuk
değerlerine değil; bir imam anlayışının yani
FETÖ’cü anlayışın güdümünde getiren insanların koymuş
olduğu bir… Sonuçta Türkiye, bu yargıda tahribatı aldı.
Devlet odaklı dediğim zaman çoğunuz belki “Bu devlet bizim
devletimiz değil mi?” diye isyan edebilirsiniz. Bu devletin iki yüzü
vardır; silahı barış için kullandığında
barışı getirir, cinayet için kullandığında… Ki bu
devlette bunları çok yaşadık, örtülü devletin
yapılarını gördük, derin devletin yapılarını
gördük, arkadaşlarımızın nasıl bertaraf
edildiğini yaşayarak göregeldik, bazı hâkimleri sıraya
koyduğunuzda “Devlet mi, insan hakkı mı?” dediğiniz zaman,
onlar, işte, “devlet” diyeceklerdir. O “devlet” diyenler Menderes’i asan devlet
hâkimidir, Denizleri asan anlayıştır. Bu nedenle, Adalet
Bakanlığının önündeki süreçte, bu kadar tahribatı
yapan kadroların yok olduğu bir yerde ne yapması gerekir? Bence
sadece sizin değil, bütün bu Parlamentonun sorunu olacaktır.
İnanarak
söylüyorum, Halk Partilisi, MHP’lisi, HDP’lisi -sizin grubunuza söyleyecek bir
lafım yok, akçeli işler size ait, ihale yaparsınız, ceza
yaparsınız, şu yaparsınız, bu yaparsınız,
onlar bizim dışımızda- akçesiz hangi işinizi, adaleti
sağlama, adaletin inandırıcı olabilmesi, eksiksiz bir
yargının Türkiye’de işlev yapması konusunda ne zaman bizi
çağırırsanız biz kurşun asker gibi emrinizde
olacağız. Çünkü adalet sadece bize değil, herkese lazım
çünkü adalet bu ülkenin vazgeçilmez arananıdır. Bugün en çok
aradığımızın, nefes gibi, hayat gibi, su gibi
aradığımız adaleti yaşayarak görüyoruz.
Bu
Parlamentoda bulunması gereken milletvekillerimiz hapiste. Yargıtay
kararı, dahası Anayasa Mahkemesi kararı ortada dururken
içtihadını değiştirmesine neden olan hangi yasal
değişiklikler oldu? Anayasa Mahkemesi içtihadından vazgeçmesinin
gerekçesi, hâkim teminatının eksikliği ve korku cumhuriyetidir.
Korku cumhuriyeti halk üzerindekinin dışında hâkimler de bu
korkunun esiri olmamalıdır. Bunlar kendilerini güven içinde
hissetmelidirler. Güven içinde hissedebilmesi için yasal teminatının
olması gerekir. Türkiye’de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
hâkimlerin hakkını koruması gerekirken, Demokles’in
kılıcı gibi, yarın nereye gideceği konusunda
endişe içinde karar veren hâkimlerle karşı
karşıyayız. “Bu kararı vermezsem sürülürüm, bu kararı
vermezsem yargılanırım, tevkif olurum.” diyen hâkimler
biliyorum. Ama o kadar tahribata uğramışsınız ki
yargı olarak -karikatürize etmiyorum- yani dergilere geçecek şekilde
mahkeme kararıyla karşı karşıyayız. Bir asliye
ceza mahkemesinin kararını ibretlik için size hatırlatmak
istiyorum. Hâkimin verdiği mahkeme kararına bakıyoruz: “Türk
Ceza Kanunu’ndaki fiilin karşılığı iki yıldan beş
yıla kadar.” diyor. Hâkim kararının imza altına
aldığı kararda diyor ki sanığa “Git, iki ila beş
yıl arasında sana ceza verdim.” Mahkeme ilamı bu.
Şimdi,
bu nereden kaynaklanıyor? Türkiye’deki hukuk fakültelerinin seviyesini
bilmenizi istiyorum açıkçası.
Ben
iki yıl hukuk fakültesine derse gittim. Kavramlardan uzak, bir defa, hukuk
fakültesi demeye bin şahit lazım -sadece ceza hukukunda ve idare
hukukunda 7 profesörün olduğu okulda öğrencilik yaptım-
üniversitenin tamamında 1 profesör, 1 doçent, 1 asistan var; bunun
adı hukuk fakültesi olmaz. Sayın Bakan, yetkinizde değil ama
lütfen, bu görüşleri yetkililere anlatınız.
Birinci
şart: Türkiye’de yeni hukuk fakültesi açmayınız. Yeni hukuk
fakültesi açmak Türkiye’ye hizmet değildir. Yeni fakülte de açmak
aslında -çok övünüyoruz- doğru değildir, oradaki vatandaşa
müşteri göndermekten başka hiçbir anlamı yoktur. Eskiden bunu
askerler yapardı, bir yere bir acemi birliği açalardı veyahut da
bir tugay kurarlardı ve orada esnaf abat olurdu çünkü hazır
müşteri vardı. Şimdi, üniversiteleri beldelerdeki
işsizliği önleyeceği veya esnafa kazanç
sağlayacağı anlayışıyla kurulacak noktaya
getirdiniz. Açmayın bu üniversiteleri. Yüksekokul kalitesinde bile
değil, inanın, kreş kalitesinde olmayan üniversiteler var;
açmamak gerekir.
İki: Bu eksiği
gidermenin bir tek yolu var, eğer samimi olarak inanırsanız;
İstanbul Hukuk Fakültesi, Ankara Hukuk Fakültesi, Marmara ve Ege
Üniversitelerini nazara alınız. Sizin asgari 5 bin savcı ve
hâkime ihtiyacınız var, asgari. Ama partizanlık
anlayışıyla değil, arka bahçemiz olsun diye değil;
gerçekten, bu arkadaşlarımız Türkiye’de yargıya hizmet
edecek. On beş yıllık avukatları seçiniz ve bunları
bir Kurtuluş Savaşı’ndaki ülkenin savunmasına
çağırır gibi adaletin kurtarılmasına seferber ediniz.
Akademideki iki aylık bir eğitimle 5 bin hâkimi bu seviyedeki okullardan
mezun avukatlarla donatmazsanız ne sizin iktidar ömrünüz ne bizim ömrümüz
bu adaletin düzelmesini görme şansına sahiptir. Hukuk fakültesinden
yetişecek, beş sene sonra öğrenci mezun olacak, staj yapacak,
bilmem ne olacak, sonra gelecek, bu arkadaşımız Türkiye’de
hâkimlik yapacak, adalet dağıtacak; bu mümkün değil.
Asıl mesele, içinden
çıkılamaz -daha doğrusu adaleti kilitlediniz- bir çıkmaz
sokağınız var; sulh ceza mahkemeleri. Sulh ceza mahkemesinin
yetkilerinin bu hâle getirilmesi adalet tarihinde bir garabettir. Bir
sanık mahkemeye sevk edildiğinde savcılıktan sonra sulh
ceza hâkimine giderdi. Sulh ceza hâkimi ya tevkif eder veyahut da serbest
bırakırdı. O sulh ceza hâkiminin tevkif ettiği
vatandaşın itiraz edeceği bir yer vardı. Nedir o? Asliye ceza
hâkimine itiraz etmekti. Asliye ceza hâkimine gitmesinin sebebi nedir? Sulh
ceza hâkimi beş yıllık bir sicile sahipse asliye ceza hâkimi
asgari on beş yıllık sicilli bir hâkim, tecrübeli bir hâkimdi.
Şimdi siz ne yaptığınız? Sulh ceza hâkiminin
itirazını bir başka sulh ceza hâkimine
yaptırıyorsunuz. Şunu net söylüyorum: Cezaevlerinin
kapısının iki anahtarı var: Birincisi, açarken içeri
koyduğunuz insanlara; ikincisi, çıkarken kullandığınız
anahtar. Her ikisi de sulh ceza hâkimlerine teslim edilmiştir.
İddia etmiyorum, belki
çok ağır gelebilir, bunların tümü bilerek ve isteyerek seçilen
hâkimlerdir. Tümü bilerek ve isteyerek markaj altında girmiş
hâkimlerdir. Deniyor bu laf. Şimdi, bundan Türkiye'yi kurtarmanın
yolu, sulh ceza mahkemelerinin usuldeki eksiklerinde yani itirazda asliye
cezaya gitme konusundaki hakları teslim etmeniz gerekir, bir.
İkincisi: Son günlerde
kanun hükmündeki kararnamelerle ilgili bir laf duydum. Kanun hükmünde
kararnameyle, sulh ceza hâkimliğindeki takipsizlik kararlarının
yeni çıkan deliller karşısında yeniden mahkeme edilebilmesi
için savcının harekete geçmesi yetmiyor, o sulh ceza hâkiminden, o
güdümlü sulh ceza hâkiminden karar alacak, bu bir.
Zaman kalmadı, bir
dakika almaya çalışacağım ama keşke böyle
olmasaydı.
İkincisi: Zarrab
meselesi. Zarrab davasını bir millî dava kabul etmeyin. Millîlik
gerçekten çok farklı bir olaydır. Millîliğin
çıkış noktası Türkiye'de Müdâfaa-i Hukuktur,
antiemperyalist kavgadır. O güdümden, o anlayıştan gelmek
gerekir. Zarrab’ın davası “…”(x) meselesidir.
Sayın Cumhurbaşkanı belki de en iddialı lafı söyledi
“Biz ticaret yapma hakkına sahibiz, bunlar bizim komşumuz, Amerika
buna karışamaz.” Bu bir duruştur, bakın, bu bir
duruştur. Dünyada geçerliliği yoktur, bu konuda geçerliliği
olmaması yanında mahkemeler karşısında
geçerliliği de yoktur. Dünyadaki gelecek cezayı önlememizde bir
geçerliliği yoktur ama doğru dürüst bir duruştur.
Peki, o
zıkkımlanmaları nereye koyacağız biz, o ziftlenmeleri
nereye koyacağız biz? Amerika sana “Kardeşim ben senin
sanığını yargılamak için toplayayım.” demiyor.
“Sen benim sistemime girdin, dolarımı kullandın. Sistemime
girmek için, dolarımı kullanmak için de aracılar
kullandın.” diyor. Kimi kullandın? “Kamuda görevli insanlar
ziftlendiler.” diyor, “Çaldılar.” diyor, “Zıkkımlandılar.”
diyor. Keşke zıkkımlanmasalardı da ziftlenmeselerdi de
Amerika’nın emperyalist sistemli mahkemelerinde ülkemizi uluslararası
alanda Amerikan mahkemesine yargılatacak noktaya gelmeseydik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
tamamlayın.
CELAL DOĞAN (Devamla) –
Tamamlıyorum.
Bu kuş buradaydı,
biliyorsunuz. Bu pırlantada da ödül almış bir
arkadaştı. Hangi alanda? Mücevher. Dün mücevherdi, bugün teneke oldu.
Bu tenekeyi buradan nasıl gönderdiğinizi ben merak ediyorum. Elinizdeydi.
Eğer elinizdeki bu kuş uçmasaydı -Amerikan sisteminde
bildiğim kadarıyla gıyapta yargılama yoktur- hiç olmazsa o
rezilliği çekmezdik. Hepimizin arıdır, hepimizin namusudur ülke
adliyesine yapılacak, egemenliğimize bir darbedir.
Bu konuda sizin gerçekten
büyük kusurlarınız var, büyük eksiklikler var. Bunu şunun için
söylüyorum: Darbe oluyor, generalinizi yaver bağlıyor,
Dışişleri Bakanınızın özel odasına
FETÖ’cüler giriyor, Cumhurbaşkanlığı köşkünde koruma
yerinde ikinci sınıf değil, birinci sınıf emniyet
müdürleri FETÖ’cü çıkıyor.
Türkiye'yi
kim idare etti? Siz uyuyor muydunuz? Uyumamanız dileğiyle
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Biz bunlara cevap verdik defaatle.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Doğan.
Şimdi,
beşinci konuşmacı, Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar
Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
Buyurun.
HDP
GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında, Sayın Celal Doğan’dan
sonra, bu kadar tecrübeli birinden sonra konuşmak biraz zor. Ama Türk
hukuk sistemini, Türk adalet sistemini aslında bir çırpıda
özetleyen bir konuşma yaptı. Çok da ihtiyaç kalmadı bu
açıdan benim tekrar bir özet geçmeme.
Ama
bugün içerisinde bulunduğumuz koşullarda, en çok adaletsiz
olduğumuz, adaleti en çok aradığımız, adaletin
olmadığı bir ortamda Adalet Bakanlığının
bütçesini konuşmak da ayrıca trajikomik bir durum. Çünkü
bildiğiniz üzere uzun bir süredir zaten OHAL koşullarında
yönetiliyoruz. Adaletin tek bir cümleyle, tek bir kişinin
ağızından çıkan lafla tecelli ettiği bir süreçteyiz.
Aslında kanunların değil, fermanların
yayımlandığı bir süreçteyiz ve biz bu konuda da buradaki
bütçe üzerinde konuşmaya çalışıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, ben Adalet Bakanlığının bütçesinde Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün bütçesi üzerinde
konuşacağım. Adalet bakanlığının bütçesini
incelediğimizde bütçenin en büyük payının Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğüne ayrıldığını görüyoruz, yüzde
31,9. Türkiye’de Adalet Bakanlığının bütçesi en fazla
oranda buraya gidiyormuş.
İkinci
olarak da aslında verebileceğimiz çok önemli bir istatistik: Nüfus
oranına göre cezaevi nüfusunun en yüksek olduğu ülkeler
sıralamasında Amerika ve İsrail’den sonra 3’üncü ülke de
bizmişiz. Muhtemelen İsrail’de Filistinliler var, Türkiye’de de
Kürtler var.
Değerli
arkadaşlar, şimdi biz cezaevlerini konuşurken birazcık ceza
ve suçun tarihsel altyapısına da bakmak gerekiyor. Ceza ve suç
aslında yeni icat edilen bir durum değil, dünyanın ilk var
oluşundan beri, insanlık tarihinin ilk gününden bu yana hem bilinen
tarih, bilinmeyen, literatüre geçmiş, mitolojik metinlerde de çokça
üzerinde tartışılmış, konuşulmuş bir
durumdur suç ve ceza. Klan, kabile topluluklarından bugüne gelene kadar
aslında birçok cezalandırma yöntemi uygulanmış ama modern
hukuk sisteminde o, klan, kabilede olduğu gibi ailelerin öç alma usulü
şeklinde cezalandırma yöntemi bir tarafa
bırakılmış ve cezalar kişiselleştirilmiştir.
Yani modern hukukta, uluslararası kanunlarda da geçen cezanın
kişisel olduğu, şahsi olduğu ön kabulüyle
yaklaşılır eğer gerçekten bu uygulanırsa.
Ama
Türk hukuk sistemine baktığımızda, doğru, biz de
aslında hem Türk Ceza Kanunu’nda hem uluslararası kanunlarda Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer kanunlarda cezaların
şahsiliğini benimseriz ama maalesef Türkiye’de cezalar şahsi
uygulanmıyor; hem cezaevlerindeki usul açısından şahsi
uygulanmıyor, bir bütün topluma, aileye nüfuz edecek şekilde
uygulanıyor hem de cezaların diğer boyutunda artık
kolektifleşmiş, toplumsallaşmış bir cezalandırma
yöntemi uygulanıyor. Bunu en çok nerede görüyoruz? Aslında hiç
konuşulmayan ya da konuşulmak istenmeyen cenazelerde görüyoruz.
Öldürülenlerin cenazeleri, hayatını kaybedenlerin cenazeleri tahrip
ediliyor ve sosyal medyada paylaşılıyor. O kişiye bir
şekilde devlet ceza verdiğini düşünüyor ama yanında,
yetmezmiş gibi, ailesi ve toplumun bütününde cezalandırma yöntemine
gidiliyor. Bu, dediğim gibi cezaların şahsiliği ilkesine
tamamen aykırı bir yöntem olarak kullanılıyor.
Cezaevlerinde bu cezaların şahsiliği
nasıl yok sayılıyor? Sürgünlerle yok sayılıyor. Adalet
Bakanımız da burada, son süreç de en fazla sürgünlerin
yapıldığı süreçtir. Kişinin kendisi Diyarbakır’da
yargılanıyor ama ülkenin diğer bir ucunda, Edirne’de cezaevinde
tutuluyor. Bunun en önemli örnekleri aslında var: Bakın, Abdullah
Zeydan Diyarbakır’da yargılanıyor, ili Hakkâri, Edirne’de.
Sayın Selahattin Demirtaş Ankara’da yargılanıyor,
aslında Diyarbakır’da yargılanması gerekiyordu, ailesi
Diyarbakır’da, en uzak, en ücra köşeye, Edirde’ye gönderiliyor.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Bulgaristan kapısı kapalı
olduğu için gidemedi yani Bulgar kapısı açık olsa oraya
göndereceklerdi.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) – Tabii, oraya da gönderecekler.
Şimdi,
kişi zaten cezalandırılıyor, ayrıca yanında
ailesi de cezalandırılıyor, ailesi kişiyle
görüşemiyor.
Bunun
yanında nasıl bir cezalandırma yöntemi var? Özellikle telefonla
görüş hakkı son çıkan KHK’larla beraber çok fazla
kısıtlanmış durumda. Telefonla görüş hakları
kısıtlanıyor, aile görüş hakları
kısıtlanıyor, avukat görüş hakları
kısıtlanıyor, bir kez daha aile bir cezalandırma yöntemiyle
cezalandırılıyor.
Ayrıca
bununla da kalınmıyor, bildiğiniz üzere kişiye bir defa
ceza verildi mi bitti, o cezanın infazının dolması
gerekiyor, hapis cezasının. Bizde ayrıca bir ceza var mı,
hapis cezasından başka bir ceza, daha farklı bir ceza?
Bildiğim kadarıyla zaten idam kaldırıldı, bunun
yanında işkence de Ceza Kanunu’nda suç olan bir ülkeyiz,
uluslararası imzaladığımız sözleşmelerde de
işkencenin suç olduğunu kabul etmişiz ama cezaevinde ayrıca
cezalandırılıyor. Tek hücrede tutuluyor, kötü muameleye maruz
kalıyor. Kimlik dayatması nedeniyle Elâzığ Cezaevinde
mesela kırk beş gündür tutsaklar açlık grevinde, dört aya
yakındır aile görüşüne, telefon görüşüne, postaya
çıkamıyorlar; bu ayrıca bir cezalandırma yöntemidir,
ayrıca bir işkence yöntemidir arkadaşlar.
Zaten
Türkiye’de suç tanımı da çok geniş olduğu için, bakın,
Celal ağabey çok iyi açıkladı, istiklal mahkemeleri, DGM’ler,
özel yetkili mahkemeler, terör mahkemeleri, vesaire bizim adı
değişen ama sistemi değişmeyen bir mahkeme, bir
yargılama usulümüz var. Suç tanımımız da çok geniş,
düşünce suçlusuydu, siyasi suçluydu, en geldiğimiz nokta herkesi dibi
delik bir çuvala attınız “terörist” kavramı, herkes terörist bu
ülkede. Cezaevlerinin yarısı teröristle dolu; bir “tweet” atan da
terörist kabul ediliyor -dokuz yıl ceza alan var, “Hiç yok.”
demişlerdi bir ara- en ufak bir muhalif ses çıkaran da terörist
kavramı içerisine sıkıştırılıp cezaevine gönderiliyor.
Birincisi, zaten tutuklayarak, özgürlüğünden mahrum bırakılarak
bu insanlara bir işkence yapılıyor ama yetmiyor, kendine göre
bir hizaya çekmesi gerekiyor devletin. Bu nedenle de olmaması gereken…
“İşte biz kabile devleti değiliz.” dedikleri ama klan, kabile
mantığıyla hareket edilen ve bu mantıkla, öç duygusuyla,
hasmane bir tavırla cezaevindeki tutsaklara her türlü kötü muamele hak
görülüyor. Bir devlet kendi yurttaşına hasmane bir tavır
sergileyebilir mi? Bunun herhangi bir açıklanır tarafı var
mı? Suçu ne olursa olsun.
Burada
suçu tartışacak, burada cezayı verecek, bu cezayı
onaylayacak merci ne benim ne bu sıralarda oturan
arkadaşlarımız ne de cezaevi idareleri, cezaevi yönetimleri.
Cezaevi idaresi ve yönetimi infaz yapar, tek görevleri budur ama orada o
insanlara kötü muamele, işkence yapma hakkına sahip değillerdir.
Bakın, tutsaklar, mahpuslar gidiyorlar hastaneye, hastanede de ayrıca
kötü muameleye uğruyorlar. İşlemiş oldukları suçtan dolayı
gittikleri her hastanede ayrımcı bir tavra maruz kalıyorlar.
Bunları kendileri de söylüyorlar. Peki bu kadarla mı
sınırlı cezaevi meseleleri? Değil. Şu anda 1.000’den
fazla hasta tutsak var cezaevinde. Bakın, çözüm sürecinde bu konu
konuşuldu, bir mutabakata varıldı. Eğer bu devlet, iktidar
vatandaşına hasmane bir tavır takınmıyorsa cezaevinde
bu kadar hasta tutsak varken bunlarla ilgili bir düzenleme yapar. Adli Tıp
raporları var, Adli Tıp raporları olmasına rağmen
ölümleri bekleniyor cezaevinde. Daha birkaç gün önce bir cenaze
çıktı. Bu hasmane tutum değil de nedir?
Değerli
arkadaşlar, bir tane daha işkence yöntemi: Tecrit. Bugün,
İmralı Cezaevinden başlayan, Sayın Öcalan’la başlayan
ve Türkiye'nin birçok yerine yayılan, birçok cezaevine yayılan bir
insanlık suçu işleniyor; tecrit. Dediğim gibi tek bir
şekilde siz ceza verirsiniz ve infazını
gerçekleştirirsiniz, tecritte tutamazsınız ama aylardır,
yıllardır İmralı Cezaevindeki Sayın Öcalan, ailesiyle,
avukatıyla, herhangi bir kimseyle görüşemiyor. Neden?
İktidarın politik yaklaşımları nedeniyle ve bu peyderpey
diğer cezaevlerine de yansıyor.
Değerli
arkadaşlar, bunu sadece biz söylemiyoruz; uluslararası
sözleşmeler de söylüyor, bağımsız kurum ve kuruluşlar
da söylüyor: Tecrit insanlık suçudur. Bir insanı tecritte
tutamazsınız, kendi vatandaşınıza hasmane bir tutumla
yaklaşamazsınız; diyoruz, dinlemiyorsunuz.
Adalet
Bakanlığından cevaplanmasını beklediğim
başka bir soru var. 2016 yılında ve 2017 yılında CPT
Türkiye'deki cezaevleri için incelemeye geldi. Biliyoruz ki CPT
raporlarını açıklarken İçişleri Bakanının
onayı gerekiyor. Hükûmetten, iktidardan sorumuzdur: Madem her
defasında biz “Cezaevlerinde işkence var.” dediğimizde “Yok.”
diyorsunuz, madem cezaevlerinde işkence yok, neden CPT’nin
raporlarını açıklamasına izin vermiyorsunuz? Eğer
yoksa bir işkence, bırakın, CPT gelip yaptığı
gözlemleri kamuoyuyla paylaşsın. Biz söylemeyelim, siz söylemeyin…
Zaten bizim girişimize izin vermiyorsunuz. Bakın, iki buçuk
yıldır bizler cezaevlerine hiçbir şekilde gözlem için
gidemiyoruz, siz de gitmiyorsunuz. İnsan Hakları Komisyonunun iki
buçuk yılda gittiği üç beş cezaevi, o da belirlediği
cezaevleri; kendi bakış açısına göre belirlediği
cezaevlerine gitti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkanım, ben bir dakika daha alabilir
miyim?
BAŞKAN
– Tamamlayın, buyurun.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Devamla) – Biz gidemiyoruz, Meclisin Cezaevi Komisyonu da
gitmiyor; yurt dışından heyet geliyor, raporunu
açıklamasına izin vermiyorsunuz. Kapalı bir kutu hâlinde ne
olduğu bilinmeyen bir bölge hâline geldi. Zaten Türkiye’nin içerisinde
bulunduğu durum açık cezaevi hâlinde. Her gün cezaevi yapma müjdesi
veriyorsunuz; çevreleyin bütün Türkiye’nin etrafını, açık
cezaevi hâlindeyiz. Amenna, tamam, bunu da kabul ettik artık, en
azından biz bunun karşısında konuşabiliyoruz, bunu
kamuoyuyla paylaşabiliyoruz elimizden geldiğince. Peki, onlar?
Onların sağlığından da, güvenliğinden de,
hayatından da siz sorumlusunuz, iktidar olarak sorumlusunuz. Bu
raporların ne dediğini, nasıl bir sonuç
çıktığını da açıklamasına izin vermek
zorundasınız, bizim gidişimize de izin vermek
zorundasınız eğer zan altında kalmak istemiyorsanız,
eğer hâlâ işkencenin yokluğunu iddia ediyorsanız.
Bırakın, biz de gidelim, uluslararası kurumlar da gitsin,
bakalım var mı yok mu, hep beraber tescil edelim.
Teşekkür
ediyorum arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Başaran.
Altıncı
konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Adalet Akademisine ayrılan bütçe
görüşmeleri üzerine söz almış bulunuyorum.
Doğrusu,
Adalet Akademisi, hâkim, savcı adaylarının mesleklerine
başlamadan önce daha deneyimli kadroların yetişmesi
amacıyla rahleitedrisinden geçtikleri bir merkez; böyle tarif edebiliriz.
Yani hâkim, savcı adayları göreve başlamadan önce kendilerine
dair, görevlerine dair esasları, etik değerleri ve diğer
ayrıntıları bu kurumdan öğreniyorlar. Altı aylık
bir staj gibi düşünelim, altı ay adliyede, altı ay da burada bir
eğitime tabi tutuluyorlar ya da böyle iddia ediliyor.
Şimdi,
yani açıkçası, Adalet Akademisini konuşurken Adalet Akademisine
bağlı olmak dışında yargının içinde
bulunduğu durum ne? Yani o gencecik öğrencilerin, hâkim, savcı
adaylarının o eğitimde gerçekten ne gördüklerini, şu anda
hâkim ve savcıların daha çok nasıl karar verdiklerini,
bağımsız olup olmadıklarını,
bağımsız değillerse nasıl tarafsız
olabileceklerini değerlendirmemiz gerekiyor. Zira, söz konusu
akademilerde, kendilerinden daha deneyimli ve şu anda bütün dünyanın,
Türkiye’nin dehşetle izlediği kararları veren deneyimli hâkim,
savcılar eğitimci konumdalar. Şimdi, o eğitimciler bu
gencecik hâkim, savcı adaylarını nasıl eğitiyorlar,
hangi evrensel ilkelere göre eğitiyorlar, aslında budur bizim temel
tartışma konumuz.
Şimdi,
bu konuda yargıya ilişkin çokça şey söylendi, ben de bu kürsüden
çokça söyledim ama buna dair Yargıtay Başkanı İsmail
Rüştü Cirit’in sözü birçok şeyi açıklamaya yetiyor aslında,
diyor ki daha 15 Temmuz yaşanmamıştı: “Geçmişte
yargıya olan güven yüzde 70 idi, şimdi yüzde 30’lara düştü.”
Eminim şu anda bu 30’lar da yerlerde sürünüyor, hiç kimse aslında yargıya
güvenmiyor. Eminim iktidar partisi sıralarında oturan değerli
milletvekilleri de bu sıralardan kalktıktan sonra yargıya
güvenmeyecekler. Şu anda güveniyorlarsa da iktidar partisi milletvekili
oldukları için güveniyorlar ama biz yargıya güvenmiyoruz, güvenmemiz
için hiçbir sebep yoktur.
Şimdi,
diğer istatistiklere hiç gerek yok. Şöyle bir şey var: Türkiye,
HSK’yi ne kadar değiştirdi AKP iktidarı döneminde, bunu çok iyi
biliyoruz. 17-25 Aralıktan sonra HSYK’nin yapısı çokça
değişti, en son 2016 referandumuyla “HSK” olarak revize edildi ve
tümüyle yürütmeye bağlandı. Şimdi, Hâkimler Savcılar
Kurulunun tümüyle Hükûmete bağlandığı bir ortamda
yargı ne kadar bağımsız ve tarafsız olabilir? Bu -hiç
hukukçu olmaya gerek yok- herkesin değerlendirebileceği bir mevzudur.
Şimdi,
burada, adli yıl açılışları biliyorsunuz artık
Beştepe’de yapılıyor, orada yapıldı, sarayda. Hâkim,
savcı kura çekimleri bile Beştepe’de yapıldı ve bu
kurayı yaptıran ve iktidarda olan parti hâlâ “Yargı
tarafsız ve bağımsızdır.” diyor. Neye göre
tarafsız ve bağımsız oluyor? Tabii ki değildir yani
bunu usulen, sadece söylemiş olmak için söylüyorlar çünkü aksi hâlde bir
partinin yargısı, siyasallaşmış bir yargı hukuk
devletlerinde asla yer bulamaz.
Yani,
bununla ilgili şüphesiz çokça anekdot var yargının
bağımlılığına ilişkin ama hâkim,
savcıların bu konuda çok değerli görüşleri de var.
Değerli hocam, partimizin milletvekili Mithat Sancar’ın da bu konuda
TESEV’le birlikte yaptığı bir çalışmada çok
ayrıntılı değerlendirmeler var. Ben milletvekillerinden
gerçekten o kitabı özenle incelemelerini istirham ediyorum. Orada hâkim,
savcıların daha önceki yıllarda… 15 Temmuzdan sonra bu hâlde bu
itiraflarda bulunamazlar tabii. Onlar bile o dönem ne kadar zor durumda
olduklarını söylemişler.
Değerli
milletvekilleri, yargı tarafsızlığının ön
koşulu bağımsızlıktır. Bağımsız
olmayan bir yargı erki zaten tarafsız olamaz. Sicilini tutan,
maaşını veren, onu istediği yere atayan, onu istediği
yere sürgün eden, onu istediği zaman tutuklayan, onu istediği zaman
görevden alan bir kurul, bir iktidar karşısında nasıl tarafsız
olabilir yargı? Kendisine zarar gelmemesi için bu konuda gereken,
istenilen kararları, istenilen hükümleri vermek durumundadır. Bu
konuyu defalarca söyledik, yargı tarafsız değildir çünkü
bağımsız değil. Bağımsız olabilseydi,
birilerine bağlı olmasaydı, maaşını, özlük
haklarını, özgürlüğünü, kişi haklarını başka
bir kurumdan alıyor olsaydı şüphesiz yargı tarafsız
davranabilirdi ama şu anda bunun asgari koşulları yok.
Şimdi,
Adalet Akademisi demişken gerçekten “Adalet nedir?” diye bir sormak
lazım; hiç olmayan bir şey, Türkiye’de yok şu anda, adalet
değil, adaletsizlik hüküm sürüyor. Yani yaptığımız
araştırmalara göre, dünyada başka hiçbir soru bu kadar tutkulu
bir şekilde tartışılmadı, adalet kadar, başka
hiçbir soru bu kadar kan ve gözyaşı dökülmesine yine sebep
olmadı, başka hiçbir soru yine Eflatun’dan Kant’a yoğun bir
ilgiye mazhar olmadı. Adalet kavramı tarihsel arka planda da en çok
tartışılan kavramlardan biri. Bugün adaletin asgari
şartları nedir peki? Adaleti kavram olarak şöyle
tanımlayabiliriz sanırım: Herkesin hakkını
tanıma, karşılıklı zıt yararlar arasında
hakka uygun şekilde eşitlik veya dengenin
sağlanmasıdır ve adaletin tesisi için mutlak surette hukukun evrensel
ilke ve esaslarına uygun kanunların olması şarttır.
Tabii ki kanunların da toplumda yaşayan tüm bireylerin hak ve
özgürlüklerini eşit şekilde gözetmesi gerekir. Neresinden
tutalım? Bizim ülkemizde vekiller özgür değil, milletvekillerimiz
hapiste ve rehin. Kanunları yapan irade hapiste tutulurken kanunların
eşitliği gözetlediğini kim iddia edebilir? İktidar partisi
tarafından çıkarılan kanunlar tek taraflı bakışla
şu anda söz konusu.
Şimdi,
burada adalet nasıl sağlanır? Herkese eşit sağlanarak.
Daha dün 2932 sayılı Yasa’yla, Şark Islahat Planlarıyla,
Cumhuriyet Dönemi’ndeki daha birçok yasayla tehciri, sürgünü, asimilasyonu,
inkârı bu ülke yaşadı. Kürtler reddedildi, asimilasyon
uygulandı, inkâr edildi, katliama uğradı; Dersim’den,
Agıri’den, Koçgiri’den, Roboski’den bugüne geldik. Dün, çok iyi
hatırlarım çocukken, Kürtçe konuşulduğu için 2932
sayılı Yasa’yla -1991’de Özal kaldırdı- para cezası
veriliyordu. Bugün Meclis kürsüsünde kürdistan bölgesinden söz eden bir
milletvekilimiz ceza alıyor. Adalet bunun neresinde? Dün
konuştuğumuz için ceza alıyorduk, bugün de
konuştuğumuz için ceza alıyoruz, değişen hiçbir
şey yok. İşte, adaletsizliği ve adalet kavramının
nasıl yaşama geçtiğini buradan tartışmamız
lazım. Bu kürsüde düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa, bu kürsüde
biz kendi ana dilimizi savunamıyorsak, kendi kimliğimizi
savunamıyorsak, kendi kültürümüzü yansıtamıyorsak,
yaşadığımız coğrafyayı zikredemiyorsak bu
Parlamentoda da, bu ülkede de özgürlük de yoktur, adalet de yoktur. Bu nedenle
adalet akademilerinde ne üretildiğini çok merak etmiyorum. Çıkan
kararlardan, eğitimcilerin kim olduğundan… Onların
şahsından ari bir şekilde söylüyorum. Zaten durum ortada.
Şimdi
Adalet Bakanı burada, hazır buradayken Sayın Adalet Bakanı
ona da doğrudan sormak istiyorum. Birazdan belgeyi de kendisine takdim
edeceğim. AİHM’e gönderilen savunmada -Sayın Adalet Bakanı
ve Kurul bugün açıklama da yaptı- diyor ki: “Milletvekilliğinden
kaynaklanan haklar devam ediyor.” Yani bizim şu anda hapiste bulunan
eş genel başkanlarımız dâhil, milletvekilleri -Enis Berberoğlu
da dâhil- milletvekilliğinden kaynaklı haklarını
kullanabiliyorlarmış. Nasıl kullanıyorlar bilmiyoruz, bunu
bir izah etmelerini istiyorum. Burada oy veremiyor, hiçbir denetime
katılamıyor, Anayasa değişiyor görüşmelere
-taleplerimiz ısrarla olmasına rağmen- katılamıyor,
dört duvar arasında nasıl milletvekilliği yapılıyor,
gerçekten Sayın Adalet Bakanına soruyoruz.
Hadi
bunu da geçtim, her şeyi geçtim, biz cezaevindeki
arkadaşlarımızla görüşemiyoruz. Biz milletvekiliyiz, biz
milletvekili olarak haklarımızı kullanamıyoruz. Bu konuda
neden izin verilmiyor? Tek tek aramak, rica etmek, defalarca görüşmeyi
geçiyorum, istisnaları geçiyorum. Gerçekten bu ayrımcı
uygulamayı bugün bize izah edin. Biz eş
başkanlarımızı ve milletvekillerimizi neden ziyaret edemiyoruz?
Diğeri,
Demirtaş şahsında tüm vekiller için soruyorum, onun
şahsında tümü için: Dört yüz yedi gündür Demirtaş cezaevinde, 95
duruşması yapıldı. Neden Demirtaş’ı mahkemeye
çıkarmıyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, çok rica
ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “HDP’liler mahkemeden kaçıyor.”
diyordunuz ısrarla, şimdi neden mahkemeleri HDP’lilerden ve
Demirtaş’tan kaçırıyorsunuz, bunun izahını istiyorum.
Elimde
sizin adınıza imzalanan bir yazı var, cevap
alamadığım için buradan sormak zorundayım, Enis Yavuz
Yıldırım, Hâkim, Bakan adına, Genel Müdür. Ve bu
yazıda şunu söylüyor, diyor ki: “Silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan militan konumunda olan ve kamuoyu tarafından yakından
bilinen ve takip edilen…” devam ediyor “…olabileceği
değerlendirilmektedir…” Bu, sözünü ettiğimiz kişi Demirtaş.
Buna Yargıtay kararı ekleniyor ve diyor ki: “SEGBİS’te
savunmasının alınmasına…” Bu bir talimattır aynı
zamanda. Ve “Anılan Yargıtay ilamı uyarınca işlem
yapılması ve işlem yapılamaması hâlinde, gerekli
görülürse, günsüz olarak duruşma açılması.” diyorsunuz. Bu,
yargıya müdahaleyi siz mi yaptınız? Siz yapmadıysanız,
bugüne kadar onlarca defa bu kürsüden sorduk, neden yanıt vermediniz?
Demirtaş’ın mahkemeye çıkmamasının, vekillerin
çıkarılmamasının sebebi sizin talimatınız
mıdır? Şimdi bunu size de takdim edeceğim.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.
Yedinci
ve son konuşmacı Mardin Milletvekili Sayın Mithat Sancar.
Süreniz
on dakika Sayın Sancar.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Adalet Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz.
Sanırım şu an en derin yaralarımızın olduğu
alan adalet alanıdır. Adalet sadece Adalet
Bakanlığını ilgilendiren bir mesele değildir elbette,
başka boyutları da vardır ama “adalet” denince akla ilk gelen
şey hukuk ve yargıdır. Hukukta ve yargıda çok büyük, çok
büyük sarsıntılar ve yıkımlar yaşıyoruz, buna
gözümüzü kapatırsak bu yıkımların daha da
derinleşeceğinden çok ciddi endişe duyuyoruz. Aslında bütün
bunları tek tek verilerle anlatmak da mümkün, tarihten örnekler vererek de
bu konuda uyarılarda bulunmak da mümkün.
Öncelikle,
birkaç önemli sorunu ben de dile getireyim. Zaten benden önce konuşan
sevgili arkadaşlarım somut olaylarla ilgili yeterince örnekler
verdiler ama ben de burada belki zaman yetersizliğinden değinilmeyen
bir iki konuya işaret etme ihtiyacı duyuyorum.
“Yargı
tacizi” diye bir kavram vardır uluslararası literatürde de yer
alır, en çok da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında
adil yargılamanın ihlali olarak belirtilir. Yargı tacizi nedir?
Durup dururken, sağlam gerekçeler olmadan, deliller olmadan,
varsayımlara, hatta dedikodulara ve en çok da itirafçı
beyanlarına dayanılarak fezleke ve iddianame
hazırlanmasıdır. Şu an hazırlanan iddianamelerin çok
büyük bir kısmı temelden yoksun değerli arkadaşlar. Bundan
birkaç yıl önce HSYK’yla ilgili -o zaman HSYK’ydı- bir
çalışma yapmıştık ve bu da TESEV’den
yayımlandı. İddianamelerle ilgili bir çalışma
yapmıştım daha o gün ve otuz yıllık hukuk
hocalığı geçmişimde yaptığım gözlem ve
araştırmalara dayanarak bu kadar vahim iddianamelerin hiçbir dönemde
olmadığını söylemiştim, yanılmışım
çünkü sonrası geliyordu ve sonra gelen o tablo benim o söylediklerimin çok
naif olduğunu bana gösterdi.
Şunu
demek istiyorum: Son iki yılda hazırlanan iddianamelere
baktığımızda gerçekten hiçbir aklın ve vicdanın
kabul edemeyeceği nitelikte ithamlar ve ifadelerle doludur. Bunun adil
yargılama hakkını kökten yok ettiğini bilmek lazım,
dinamitliyor. Bu tür fezleke ve iddianamelerle şüpheli durumuna düşen
insan sayısının yaklaşık 7 milyon olduğunu
geçtiğimiz günlerde Yargıtay Başkanı söyledi. Düşünün:
Bir ülkede 80 milyonluk bir nüfus var ve yaklaşık her 10 kişiden
1’i şüpheli. Bu, Hükûmete ve tabii ki Adalet Bakanlığına
iki açıdan çok önemli sorular sormayı gerektiriyor. Gerçekten bu
kadar şüpheli varsa ve gerçekten bunlar şüpheliyse toplumun hukuk ve
adalet barışını sağlamakta yetersiz kalıyorsunuz,
başaramıyorsunuz, hukuk barışını ve adil bir
birlikte yaşam ortamını yaratamıyorsunuz. Eğer bunlar
biraz önce söylediğim gibi, temelsiz ithamlara, dayanaksız iddianamelere
ve keyfî soruşturmalara dayanıyorlarsa bu daha vahimdir. Demek ki
adil yönetmek gibi bir isteğiniz de yok, adalet gibi bir derdiniz de yok,
bu anlama gelir.
Şimdi,
Türkiye’de yargı taciziyle ilgili örnekleri sıralamaya kalksam burada
birkaç saat konuşmam gerekiyor. Geçen gün grup koridorunda absürt
fezlekelerle ilgili bir sergi açmıştık, sembolik bir sergi.
Sadece birkaç tanesine bakarsanız görürsünüz gerçekten. Ortada adalete
dayanan, eşitliği gözeten bir soruşturma ve yargılama
süreci yok değerli arkadaşlar. Siyasi hedeflere kilitlenmiş bir
hesap var. Bunun da tarihteki adı, literatürdeki adı “siyaseten
yargılama” ya da benim tercih ettiğim kavramla “siyasi
yargı”dır. Siyasi yargının amacı; kanunları
uygulamak, adaletin temel ilkelerini hayata geçirmek değildir; kendisine
düşman, hasım veya muhalif gördüğü kesimleri, iktidarın
yargıyı kullanarak sindirmesi veya tasfiye etmesidir, siyasi
yargı budur.
Çok
büyük siyasi davalar var tarihte, örnekleri var. Bu davaları yine çok uzun
uzun saymayacağım ama ilk akla gelen 3 tanesini söyleyeyim: Dreyfus
davası, Rosenbergler davası, Sacco ve Vanzetti davası.
Şimdi,
Dreyfus davasını biraz açalım, bize önemli dersler verir diye
düşünüyorum, önemli uyarılar buradan çıkabilir diye
inanıyorum. Dreyfus davası 1894’te bir casusluk iddiasıyla
başlamıştı fakat toplumdaki bütün önemli çelişkileri
bir katalizör gibi ayrıştırmıştı. Şu
okuduğum satırları ben 2010 yılında
yazmıştım, KCK davaları dolayısıyla
yazmıştım. Oraya bağlayacağım, buradan izninizle
birkaç paragraf okuyacağım. Dreyfus davası ile KCK
yargılamaları ve sonrası arasında ne gibi bir ilişki
var. Fransa sarsılıyordu. Biliyorsunuz, Dreyfus davasıyla ilgili
tartışmalar bugün de bitmiş değil. Dönemin çok güzel bir
analizini yapan çok değerli düşünür Hannah Arendt çok güzel özetlemişti
Dreyfus davasının özünü. Diyor ki: “Fransa ikiye bölünmüştü, bir
yanda Dreyfusçular, diğer yanda anti Dreyfusçular. Bu bölünme, 20’nci
yüzyılda da siyasi yansımaları bakımından
varlığını sürdürdü. ‘Anti Dreyfusçu’ terimi, cumhuriyet ve
demokrasi karşıtı ve ırkçı herkesi tanımlayan bir
sıfat olarak kullanıldı. Anti Dreyfusçular cephesi,
monarşizmden nasyonal Bolşevizm’e ve sosyal faşizme kadar
geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Cumhuriyete ve bütün demokratik
etkilere karşı reaksiyoner bir siper oluşturan silahlı
kuvvetlerdeki ‘çelik kast’ bu cephenin en önemli bileşeniydi. Vurgulamakta
fayda var, ‘Fransa Fransızlarındır.’ sloganı bu
cenahın en popüler sloganıydı.” Peki, daha sonra ne oldu? Bunun
karşısında bir anti Dreyfusçu cephe oluştu. Kim
kazandı ya da sonuç ne oldu? Maalesef “Fransa Üçüncü Cumhuriyeti anti
Dreyfusçuların bu ırkçı, faşist zihniyeti ve çabaları
dolayısıyla yıkıldı.” diye kayda geçiyor tarihçiler.
Onlar çok güçlü olduğu için mi? Hayır, anti Dreyfusçular çok güçlü
olduğu için değil ama Dreyfusçular yeterince güçlü
olmadığı içindi.
Şimdi,
ben buradan çağrı yapıyorum hem Hükûmete hem bakanlara,
milletvekillerine ve kamuoyuna: Bizim bütün siyasi davalara karşı
Dreyfusçu bir ruha ve tutuma ihtiyacımız vardır. Burada
uyarmıştım, “Bu davalar gelecek ve mutlaka iktidarı
vuracak.” diye. Yazı burada, 21 Ekim 2010. Oldu mu? Evet, oldu.
“Komplodur.” “Kumpastır.” dedik, sonra itiraf ettiler, cemaatçi polislerin
hazırladığı dosyalarla, cemaatçi savcı ve hâkimlerin
kararlarıyla bir siyasi tasfiye yürütülmek isteniyordu; aynen şimdi
olduğu gibi. HDP’ye yönelen, milletvekillerine, il, ilçe
teşkilatı yöneticilerine ve üyelerine yönelen davalar da böyledir.
Peki, bu kadar açık bir gerçeklik var, geldi ve darbeye kadar uzandı,
15 Temmuza geldi. 15 Temmuzla mücadele adına ilk el atılan alan
yargıydı, cemaatçi hâkim ve savcıları temizleyelim diye
başladılar. O gün o uyarıyı dikkate alsaydınız 15
Temmuz belki olmayacaktı. Buna benzer başka uyarılar da
yapıldı.
Geçen
günkü konuşmamda bir öneride bulunmuştum, Sayın Bakan da
buradayken bu öneriyi tekrar ediyorum. Eğer yargıdan bu kadar çok
sayıda insanı ihraç ediyorsanız…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayın Sayın Sancar.
MİTHAT
SANCAR (Devamla) – Tamamlıyorum.
Sanırım
toplam kadronun yüzde 25’i ihraç edilmiş durumda. İhraç edilen
herkesin mutlaka suçlu olduğunu elbette iddia etmem ben fakat ihraç, tek
başına önemli bir işlemdir. Hükûmet ihraç etmişse, bu
insanların hukuk ilkelerine ve adalet gereklerine göre faaliyet
yürütmediklerine kanaat getirdiği için yapmıştır. Gelin, bu
davaları, bu savcı ve hâkimlerin imzası bulunan davaları
nasıl yeniden değerlendirebileceğimize dair birlikte bir
çalışma yapalım. İzninize ve affınıza
sığınarak söyleyeyim, bu konuda epeyce çalışmam oldu
uluslararası örnekleri de kapsayan, hepsini emrinize sunmaya
hazırım. Birlikte kanun hazırlayalım. Grubumda çok
değerli hukukçu arkadaşlarım var, Mecliste de var.
Adaletsizliği yok etmezsek bu toplumu çürütürüz. Buna hiç kimsenin
hakkı yok.
Saygılarımla
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Sancar.
Sayın
milletvekilleri, şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
konuşmacılarına geçti sıra.
İlk
konuşmacı Gümüşhane Milletvekili Sayın Hacı Osman
Akgül.
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA HACI OSMAN AKGÜL (Gümüşhane) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın bütçesi üzerinde grubumuz adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Günümüzde
insanlığın ortak amacı, biyolojik çeşitliliğin
korunduğu, kaynakların sürdürülebilir kullanımının
benimsendiği, açlık ve yoksulluğun en aza indirildiği,
çevreyle dost, çevre kirliliğinin önlendiği, daha yeşil ve daha
yaşanabilir bir dünyaya ulaşmaktır.
Uluslararası
anlaşmalar çerçevesindeki sorumluluklarının bilincinde olarak
bütün insanlığı etkileyen çevre sorunları konusunda
yürütülen çalışmaların takipçisi olan ülkemiz ekonomi, enerji,
şehirleşme ve daha birçok alanda çevrenin korunmasını ön
plana çıkaran politikalar yürütmektedir. Bu kapsamda geçmiş
yıllardan günümüze nüfus, satın alma gücündeki artış ve
teknolojik gelişmelerin doğal sonucu olarak ülkemiz genelinde
üretilen atık miktarları artmaya devam etmektedir.
Özellikle
şehirlerimizin en önemli sorunu olan atıkların yönetimi,
sürdürülebilir ve entegre bir atık yönetiminin ihtiyacını
doğurmaktadır. Atıkların geri dönüşüm ve geri
kazanım süreci içerisinde değerlendirilmeden bertarafı hem
maddesel hem de enerji olarak ciddi kaynak kayıplarına sebep
olmaktadır. Teknik, ekonomik ve sosyal disiplinlerle çok yönlü
ilişkiler içerisinde olan sürdürülebilir atık yönetimi, atık
önleme, tekrar kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanıma
odaklanmayı, atık hiyerarşisi çerçevesinde atığın
oluşumundan nihai bertarafına kadar bir atık yönetim planı
hazırlanmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu
amaçla Bakanlığımızca doğal
kaynaklarımızın ve ekosistemlerin korunup geliştirilmesiyle
mevcut ve gelecek nesiller için sağlıklı ve yaşanabilir bir
çevre oluşturulmasını sağlamak üzere sürdürülebilirlik ilkesi
çerçevesinde uluslararası normlar ve ulusal öncelikler gözetilerek
strateji ve mevzuat geliştirme, atıkların kaynağında
en aza indirilmesi, sınıflara ayrılması, toplanması,
taşınması ve geri kazanılması, enerjiye
dönüştürülmesi ve nihai bertarafı konularında politika ve
strateji belirleme sorumluluğu çerçevesinde 2016-2023
yıllarını kapsayan Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı
hazırlanmıştır. Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem
Planı, gerek ulusal mevzuatımızın uygulanması gerekse
de Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmaları
doğrultusunda hazırlanmış bir çalışmadır. Bu
kapsamda, Türkiye genelinde 15 bölge ve 81 ilde atık yönetimiyle mevcut
durum analiz edilerek bertaraf yöntemleri belirlenirken bölgenin coğrafi
yapısı ve atık karakterizasyonu dikkate alınmıştır.
Atıkların türlerine göre kaynağında ayrı
toplanması, geri dönüştürülmesi, farklı yöntemlerle geri
kazanılması ve bertaraf yöntemlerinin ortaya konması
hedeflenmiştir. Aynı zamanda, doğal kaynakların
hızlı tüketiminin önüne geçilmesi amacıyla geri dönüşüm ve
kazanımla atıkların ekonomiye yeniden
kazandırılması sağlanarak ülke genelinde sürdürülebilir
atık yönetim stratejilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı çerçevesinde ortaya konacak
politika ve uygulamalarla ülkemizin hem daha iyi organize edilmiş entegre
ve kurumsal yapıya, güçlü bir atık yönetim sistemine sahip
olması hem de vatandaşlarımıza daha sağlıklı
ve daha temiz bir çevrede yaşama imkânı sağlanabilecektir.
AK
PARTİ olarak çevreyi gelecek nesillere karşı bir sorumluluk
bilinciyle ele almakta ve bir emanet olarak görmekteyiz. Ülkemizde 2002
yılında katı atık düzenli depolama tesisi sayısı
sadece 15 iken 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla 84’e
ulaşmıştır. Bu tesislerle 1.112 belediyede
yaklaşık 53 milyon nüfusa hizmet verilmektedir. 2023 yılı
hedefimiz, nüfusun tamamına bu hizmeti ulaştırmaktır.
Medeniyetimizin
üzerinde yükseleceğini düşündüğümüz şehirlerimizin
kültürümüzün renklerini yansıtan ve yaşadığımız
zamanın çizgilerini barındıran, altyapısı sağlam…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
HACI
OSMAN AKGÜL (Devamla) - …afetlere dayanıklı ve çevreye duyarlı
bir biçimde gelişmesini hedefliyoruz.
Sözlerimi
sonlandırırken Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı’nın
hazırlanmasına öncülük eden Çevre
Bakanlığımızı, bu çalışmanın
paydaşlarından olan ve Sayın Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye
Başkanlığı döneminde onun talimatlarıyla kurulmuş
olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki çevre yönetim
şirketi İSTAÇ AŞ’yi bu güzel çalışmalarından
dolayı tebrik ediyorum.
Bu
düşüncelerle 2018 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Akgül.
İkinci
konuşmacı Kocaeli Milletvekili Sayın Sami Çakır.
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime,
Amerika Birleşik Devletleri’nin Kudüs’ü başkent olarak tanıma
kararıyla ilgili düşüncelerimi ifade ederek başlamak istiyorum.
Emperyalist ve müstekbir kafa yapıları, kafalarında
kurguladıkları dünya düzeni putunun önünde insanın ve
insanlığın secde etmesini emrediyorlar. Bu anlayışı
peşinen reddettiğimi, alınan kararı
kınadığımı, bölgede bir Filistin meselesi
olmadığını, aksine, dünyanın bir İsrail sorunu
olduğunu ve dünyamıza giydirilmek istenen bu esaret
anlayışını ruh özgürlüğümüzle
tanımadığımızı,
tanımayacağımızı hatırlatmak istiyorum.
Rahmetli
Akif İnan’ın Mescid-i Aksa dizelerini sizlerle paylaşmak
istiyorum:
“Mescid-i
Aksa’yı gördüm düşümde,
Bir
çocuk gibiydi ve ağlıyordu.
Varıp
eşiğine alnımı koydum,
Sanki
bir yer altı nehri çağlıyordu.
Gözlerim
yollarda bekler dururum,
‘Nerde
kardeşlerim?’ diyordu bir ses,
İlk
kıblesi benim ulu Nebi’nin.
Unuttu
mu bunu acaba herkes?
Burak
dolanırdı yörelerimde,
Miraca
yol veren hız üssü idim.
Bellidir
kutsallığım şehir ismimden,
Her
yana nur saçan bir kürsü idim.
Hani
o günler ki binlerce mümin,
Tek
yürek hâlinde bana koşardı.
Hemşehrim
nebiler yüzü hürmetine,
Cevaba
erişen dualar vardı.
Şimdi
kimsecikler varmaz yanıma,
Müminden
yoksunum, tek ve tenhayım.
Rüzgârlar
silemez gözyaşlarımı,
Çöllerde
kayıp bir yetim vahayım.
Mescid-i
Aksa’yı gördüm düşümde,
‘Götür
Müslüman’a selam.’ diyordu.
‘Dayanamıyorum
bu ayrılığa,
Kucaklasın
beni İslam.’ diyordu.”
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hayatımızın
yaşadığımız şehir ve çevrenin
güzelleştirildiği kadar güzelleşeceğini biliyoruz. Ülke
kalkınma politikaları, bölgesel gelişme stratejileri ile bölge
plan kararlarının mekânsal organizasyonlarını
sağlamak, yerleşme ve yapılaşmaya yönelik mimarlık,
mühendislik, müteahhitlik ve müşavirlik düzenlemelerinin yanında,
doğal, tarihî ve kültürel değerlere sahip çıkarak onların
yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması
noktasında azami gayret gösterildiğini biliyoruz. Afetlere
duyarlı yerleşme, doğal ve kültürel varlıkların
korunması, kentsel dönüşüm, teknik ve sosyal altyapı, yerel
kalkınma, kentlilik bilinci, yönetişim ve yerel yönetimlerle ilgili
olarak yapılan ve yapılacak olan her çalışma, toplum,
çevre, şehir uyum ve güzelliğini hayata yansıtma anlamında
bir değer taşıyacaktır.
Çevre
ve şehircilik üzerine değerlendirme yaparken sadece yeşilin,
mavinin bir özleminden bahsediyor değiliz. Aslında her şeyin
yerli yerinde olmasını istediğimizi ifade ediyoruz. Ne görmek
arzu ediyorsanız karşılığını
bulabildiğiniz bir coğrafyanın insanlarıyız.
Aldığımız mirası bize bırakanların,
hayatı doğayla nasıl uyumlu hâle getirmeye çalıştıklarını,
eserlerindeki estetiği, göz zevkine nasıl hitap edildiğini,
camide bile ses yankısını dağıtıcı akustik
planlamayı asırlar önce düşünüp uygulayabildiği
gerçeğini bugün göz önünde bulundurabilmeliyiz. Yoldaki dikeni
başkasına zarar vermemesi için kaldırmayı bile inancın
bir parçası sayan bir kültür anlayışının
mensuplarıyız. Kıyamet koparken bile elindeki fideyi dikmeyi
öğütleyen bir rehberin yolları kirletenlerin nasıl kötü bir
iş yaptığını söylemesi yeşillendirmeye
teşvik ederken, çevre kirliliğine sebebiyet verebilecek en küçük bir
davranışı da menetmiş olmasından bugünümüze,
kendimize, kentlerimize, yaşamımıza bir şeyler
aksettirebilmek, bu bilinci yaşamın her alanında bir bütün
olarak uygulayacak bir programı kendimize şiar edinerek
yarınımıza taşıyacak bir davranış,
anlayış, eylem birlikteliğine yönlendirir diye ümit ediyorum.
Biz
estetiği arayan gözümüzle, suhuleti özleyen gönlümüzle, doğayla
barışık bir insan olma adına ne
yaptığımıza bakabilme ve hep birlikte bir şeyler
yapmanın gayreti içerisinde olabilme temennisiyle 2018 yılı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu ve
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Çakır.
Üçüncü
konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Osman Boyraz.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2018
mali yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve ekranları
başında bizleri seyreden aziz milletimizi en kalbî duygularla hasret
ve muhabbetle selamlıyorum.
AK
PARTİ hükûmetleri olarak yapmakta olduğumuz 16’ncı bütçemizin
öncelikle milletimize, ülkemize hayırlı olmasını
Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Bu tarihî başarının
altına imza atan milletimize de şükranlarımı sunuyorum.
AK
PARTİ iktidarları döneminde eğitimden sağlığa,
adaletten emniyete, ulaşımdan enerjiye, hemen hemen her alanda hülasa
yapılan destansı hizmetleri hepimiz yıllardır görmekteyiz,
gözlemlemekteyiz. Bugün de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün
yapmış olduğu çalışmaların bir
kısmını sizlerle paylaşacağım. Tabii, bu
yapılan hizmetlerin tamamını paylaşmaya ne
dağarcığımdaki kelimeler yeter ne de zaman yeter, bunun da
farkında ve bilincinde hareket ediyorum ama kısacası Tapu ve
Kadastroda neler yapılıyor onları da sizlerle
paylaşayım.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, Anayasa’mızın 35’inci maddesinde
yer alan mülkiyet hakkı, kişinin hakları ve ödevleri
arasında yer alan temel haklardan biridir. Bu hakkın tesisi,
muhafazası, tescili, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz
tarafından yerine getirilmektedir. Yaklaşık iki
asırdır halkımıza hizmet eden, “tapu gibi sağlam”
şiarıyla ülkemizde gayrimenkullerin kaydını tutan Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü, geçmişten edindiği tecrübeyi,
çağdaş, yenilikçi ve teknolojik yeniliklerle harmanlayarak
taşınmazlara ilişkin mülkiyet bilgilerini devlet güvencesi
altında muhafaza etmekte, güncellemekte ve milletimizin hizmetine
sunmaktadır.
Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, Türkiye kadastrosunun 2003 öncesinde ülke
genelinde yılda ortalama 350 biriminin kadastrosunu yaparken 2003
yılından sonra yıllık ortalama 1.750 birimin kadastro
çalışmasını yapmıştır. Bu şu demektir:
Eğer 2003’teki o sistem devam ediyor olsaydı bugün Türkiye’deki
kadastronun tamamlanması yaklaşık otuz beş, kırk
yıl sürecekti, daha otuz beş yıl olacaktı. Ama hamdolsun ki
her alanda, biraz önce de ifade ettiğim gibi, yapılan
çalışmalar sonucunda burada da destansı hizmetleri milletimizin
vicdanına havale ediyoruz ve milletimiz de gereğini yapıyor.
Kurumda
yapılan önemli değişikliklerden biri de TAKBİS Projesi. Bu
proje, mülkiyet bilgilerine sahip kişinin güvenli, güncel, hızlı
bir şekilde taşınmazlarla ilgili her türlü sorgulama, takip ve
stratejik bilgilerin yapıldığı bir e-devlet projesidir.
Ülkemizde taşınmazların haritaya dayalı tapu kayıt
sistemleri tamamlanmış, tapu kadastro verileri bilgi teknolojileriyle
entegre edilerek bilgi sistemleri üzerinde hizmet sunulmaya
başlamıştır. Yani bu şekilde devam eden bir hizmet
silsilesi.
Tabii,
gündemimiz çok yoğun ve sıcak olduğu için bazı şeyleri
de konuşmadan geçemeyeceğim. Tüm insanlığın ortak
değeri olan Kudüs hakkında da birkaç konudan bahsedeceğim. Biraz
önce değerli vekilimiz de çok harika bir şiirle bütünleştirdi.
Tarih boyunca köklü ve büyük medeniyetlere ev sahipliği yapan 3 semavi
dinin de kabul ettiği Kudüs, İslam medeniyetinde önemli bir yer
tutmaktadır. Tüm İslam devletlerinde önem verilen Kudüs, Yavuz Sultan
Selim döneminde Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine geçmiş
ve bu dönemden itibaren kutsal Kudüs şehrine önem verilerek imar
gelişmesi için önemli çalışmalar
yapılmıştır. Her türlü vergiden muaf tutulan Kudüs
şehrinin gelişmesinde Osmanlı sultanlarının, bu büyük
devlet adamlarının kurduğu vakıflar önemli bir yer
almıştır. Yönetimi altına giren bölgeleri işgal eden
değil, imar eden medeniyetimiz, mübarek ve şerefli belde kabul ettiği
Kudüs şehrini de imar etmiş ve faaliyetleri kayıt altına
alarak muhafaza etmiştir. Günümüze ulaşan bu kayıtlar da
göstermektedir ki geçmişle olan bağları arşivimizde
muhafaza edilen Kudüs, bizim geçmişimiz ve manevi değerlerimizdir.
Arşivimizde Kudüs’e ait 1865 ve 1917 tarihleri arasını kapsayan
47 adet zabıt kayıt defteri bulunmaktadır. Bu defterlerde
bulunan kayıtların da yaklaşık 37 bin adedi vakıf, 133
bin adedi özel mülkiyet, 18 adedi ise hazineye ait kayıtlardır,
toplamda ise 170 bin adet kayıt mevcuttur. Bu kayıtlardan da
anlaşılacağı üzere, her çağda, her dinde, her dilde
mübarek ve şerefli bir belde olarak tanıdığımız
Kudüs, arşiv kayıtlarımızdan da
anlaşılacağı üzere bir İslam beldesidir. Maalesef
yarım asrı aşan bir süredir kan ve gözyaşının
hüküm sürdüğü bu coğrafyada Kudüs bu yaranın sembol
şehridir. Dolayısıyla zulme maruz bırakılan bu
coğrafyanın mazlum insanları için tıpkı şairin de
ifade ettiği gibi “Zincirin altınsa da hatta, koparıp
kır/Susmak ne demekmiş, yere haykır göğe haykır/Vicdan
bile duymaz çıkmazsa bir ahı/Sessiz kölelerdir yaratan bin bir
ilahı.” Yine, bizim üstat şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Zulmü
alkışlayamam, zalimi asla sevemem/Adam, aldırma da geç git,
diyemem, aldırırım/Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı
tutar kaldırırım/Zalimin hasmıyım amma severim
mazlumu.” İşte, bu noktada “Güçlü olmak haklı olmak
anlamına gelmez, haklı olan güçlüdür.” diyerek
haksızlıkların karşısında elif gibi dimdik duran…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
OSMAN
BOYRAZ (Devamla) - …Birleşmiş Milletler kürsüsünde “Dünya 5’ten büyüktür.”
diye haykıran Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın şahsında İstanbul’da toplanan İslam
İşbirliği Teşkilatının almış
olduğu karar hepinizin malumu. Bu kararın tüm insanlığa
hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz
ediyorum ve bu duygu ve düşüncelerle 2018 mali yılı bütçemizin
hazırlanmasında emeği geçen başta iktidar olmak üzere,
öneri ve telkinleriyle yön veren muhalefet partilerine,
Bakanlığımızın bürokratlarına da teşekkürlerimi
sunuyorum.
Hepinize
hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Boyraz.
Dördüncü
konuşmacı, Aydın Milletvekili Sayın Mustafa Savaş.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma
Bakanlığımızın 2018 yılı bütçesini
konuşmak üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Kalkınma
Bakanlığımız, Devlet Planlama Teşkilatı
günlerinden beri ekonominin gizli kahramanı olarak bilinir. Bakanlık,
planlama geleneğiyle güçlü bir biçimde şekillenen kalkınma
sürecini bugün Kalkınma Bakanlığı olarak sürdürmektedir.
Küresel gelişmelerin yakından takibi, ülkemizdeki ve bölgemizdeki
değişimlerin iyi analiz edilmesi, ekonomik risklerin sürekli
öngörülerek politikaların buna göre şekillendirilmesi
Bakanlığın rolünü ortaya koymaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada ve bölgesinde parlayan bir
ekonomi olarak Türkiye, konumu nedeniyle dost-düşman herkesin dikkatini
çekiyor. Son on beş yılda yakaladığımız siyasi
istikrar, yüksek, sürdürülebilir bir ekonomik büyümenin de önünü
açmıştır. Bugün ekonominin istikrarlı büyümesinin tesadüfi
veya konjonktürel olduğunu düşünenler büyük bir yanılgıya
düşmektedir. Türkiye ekonomisinin sağlam temelleri, partimiz iktidara
geldiğinden beri hükûmetlerimiz tarafından uygulanan doğru
ekonomi politikaları, dinamik olan özel sektörümüz,
sağlıklı bankacılık sistemi ve kamu mali disiplini
sayesinde güçlü büyüme seyri devam etmektedir.
Dünyada
başka bir ekonomi yoktur ki 15 Temmuz gibi hain bir saldırı
sonrasında bütün piyasalarını çalıştırsın ve
bir yıl sonrasında da dünya ortalamasının çok üzerinde bir
büyüme performansını yakalasın. İşte, bu, Türkiye
ekonomisinin her türlü tehdide karşı ne kadar dirençli olduğunun
bir göstergesidir. Bugün geldiğimiz noktada, bu yılın üçüncü
çeyreğinde Türkiye G20 üyesi ülkeler arasında yüzde 11,1
oranında büyüyerek bir rekor kırmıştır. Bu
başarı hikâyesiyle hepimiz gurur duymalıyız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisinin bu dirençli
yapıya kavuşmasında bankacılık sektörünün
katkısı yadsınamaz. Nitekim, on beş yıllık
iktidarımız dönemi bankacılık sistemi için de bir
dönüşüm ve büyüme dönemi olmuştur. Bu dönemde bankacılık
sisteminin toplam aktifleri ve kredileri hızla büyümüştür.
Bankacılık sektöründe risk yönetim sistemlerinin gelişmesiyle,
uluslararası standartlara uyumun artmasıyla, etkin kamusal denetim ve
aktif kalitesindeki düzelmeyle birlikte 2005 yılından itibaren
sektöre yönelik yabancı sermaye ilgisi artmıştır.
Ayrıca, yapısal reformlarla birlikte bankacılık sektörü
sağlıklı bir bilançoya sahip olmuş ve bu sayede iç ve
dış faktörlerden kaynaklanan şoklara dayanıklılık
göstermiş, ekonomik faaliyetin finansmanında önemli bir rol
oynamıştır. Elde edilen siyasi ve ekonomik
başarıların arkasında akıl teri döken, planlı, kararlı
ve gayretli kadroların çalışmaları vardır. En
nihayetinde, bu büyük başarının arkasında ülkesine her daim
güvenen aziz milletimiz vardır. Siyasi ve ekonomik saldırılarla
Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya
çalışacaklarını zannedenlerin artık karşılarında
eski Türkiye'nin olmadığını anlamaları gerekir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz her zaman
yatırımları desteklemeye ve teşvik etmeye yönelik
politikaları uygulamaya koymuş, reel üretimi ve katma değer
artışını sağlamayı başarmıştır.
Bu kapsamda, bütçeden yatırıma ayrılan pay 2017 yılına
göre 2018 yılında yaklaşık yüzde 10 oranında
artırılarak 78 milyar TL’den 85 milyar TL’ye yükseltilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014-2018 yıllarını
kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’yla pek çok konuda yeni fikir ve
politikalar ortaya konulmuştur. Ülkemiz açısından iç ve
dış siyasi gelişmeler ve bunlara bağlı olarak ekonomik
açıdan zorlu bir dönem olmasına rağmen, kalkınma
planında yer alan politikaların hayata geçirilmesi için azami çaba
gösterilmiştir. Ülkemizin hedeflerine ulaşması için sanayimizi,
üretim yapımızı, tasarruf
davranışımızı, eğitim ve insan
altyapımızı dönüştürmek durumundayız. Bu
bakımdan, Kalkınma Bakanlığımızın ülkemiz
ekonomisi ve sektörleri açısından birer rehber niteliğinde olan
çalışmalarını son derece önemsediğimi ifade etmek
istiyorum. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hedeflerine
yönelik kararlı yürüyüşünü sürdürecektir.
Sözlerime
son verirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, 2018 yılı
bütçesinin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Savaş.
Beşinci
konuşmacı Erzurum Milletvekili Sayın Zehra
Taşkesenlioğlu.
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu
adına Kalkınma Bakanlığının bütçesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. 15 Temmuzda ikinci defa “gazi”
unvanını almış olan Meclisimizi saygıyla
selamlıyor, 2018 bütçemizin hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi olarak, bugün bir daha, 16’ncı defa bütçeyi
müzakere etmenin onurunu da yaşadığımı ifade etmek
isterim.
Bizler
kalkınma alanında yaptığımız
çalışmalarla hem ekonomik istikrarın korunmasını hem
yatırım ve sermaye ortamının geliştirilmesini hem de
istihdamın artırılmasını hedefledik. Ekonomide
kapsayıcı büyüme ve yüksek katma değerli üretime geçerek hem
bölgelerarası gelişmişlik farklıklarını kapatma
hem de toplumsal kalkınmayı gerçekleştirdik. Bunun en bariz
örneğini üç gün önce açıklanan büyüme rakamlarıyla gördük.
3’üncü çeyrekteki yüzde 11,1’lik büyüme rakamları, bizim aslında on
beş yıllık istikrarlı olarak sürdürdüğümüz ekonomi
politikalarının bir sonucudur. Bu oran G20 içinde en yüksek büyüme
oranıdır ve iftiharla söylememiz gerekiyor ki dünyanın en
hızlı büyüyen ekonomisi Türkiye ekonomisi olmuştur.
Büyüme
rakamları ekonominin şoklara ne kadar dirençli olduğunun da bir
göstergesi olmuştur ve aynı zamanda ekonominin güven içinde
olduğunun da bir belirtisidir. Yatırımlara daha fazla
harcayarak, üreterek ve ihracatı gerçekleştirerek bu büyümeyi
gerçekleştirdik. Ürettik çünkü, sanayi sektöründe yüzde 14,8; inşaat
sektöründe yüzde 18,7; ticaret, ulaştırma, konaklama ve buna benzer
sektörleri barındıran hizmet sektöründe yüzde 20,7 oranında
büyüme gerçekleştirdik.
Yatırdık,
özellikle gayrisafi sermaye yatırımlarını yüzde 12,4
arttırarak yatırımların güçlenmesini sağladık.
Ürettik, yatırdık ve sonucunda da ihracatı gerçekleştirdik.
Üçüncü çeyrekte ekonomimizi etkileyen en önemli gelişmelerden biri de
ihracatın yüzde 17,2 artırılması olmuştur.
Tabii
ki kalkınmanın en temel unsurlarından biri de beşerî
sermayenin geliştirilmesidir. Bu amaçla on beş yılda
eğitime ayrılan bütçemizi 3,5 katına çıkardık ve tüm
eğitim kademelerinde altyapıları geliştirerek
okullaşma oranımızı 2002’den 2017’ye kadar yüzde 110
artırdık.
Yükseköğretimde
yeni üniversitelerin açılması, mevcutların kapasitelerinin
geliştirilmesiyle 3,2 milyon öğrencimizi örgün eğitime
katmış olduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımız döneminde
kapsayıcı büyüme hedeflenmiş olup ekonomik istihdama, özellikle
kadınların çalışma hayatına ve iş gücü
piyasasına katılımlarını hedefledik. Bu bağlamda,
2010-2016 döneminde yıllık istihdam artış oranına
bakıldığında Türkiye, yüzde 3,7’yle OECD ülkeleri arasında
ikinci sırada yer aldı.
Ülkemizin
kalkınmasında, rekabet gücünün artırılmasında,
bölgesel gelişme potansiyellerinin harekete geçirilmesinde, özel kesimin
gelişmesinde, halkımızın refah seviyesinin
iyileştirilmesinde de zamanında tamamlanan kamu yatırımlarına
öncelik verdik. Bunun en bariz örneği, 2002 yılına kadar bir
kamu yatırımının ortalama tamamlanma süresi sekiz buçuk
yıl iken AK PARTİ iktidarları döneminde 3,5 yıla kadar inmiştir.
Yine,
yüksek teknolojiyi gerçekleştirmek için AR-GE’ye ayrılan bütçeyi
artırdık ve 2002 yılında 242 milyon olan bütçeyi 2017
yılında 2,8 milyar TL’ye çıkarmış olduk ve yine, AR-GE
personelimiz 2002 yılında sadece ve sadece 9 bin iken on beş
yılda 122 bin seviyelerine kadar çıkarmış olduk.
Kalkınmanın
en önemli ölçütlerinden biri de Birleşmiş Milletlerin İnsani
Gelişmişlik Endeksi’dir. 2002 yılında Türkiye İnsani
Gelişmişlik Endeksi’nde 88’inci sırada iken şu anda 71’inci
sırada yer almaktadır.
Yine,
2018 yılında tüm yaptığımız bu
çalışmalara devam ederek özellikle kamu yatırımlarına,
ekonomik ve sosyal alanda yaptığımız yatırımlara
devam ederek; altyapı yatırımlarının
geliştirilmesine, tarımsal üretimin artırılmasına,
sanayi üretiminin desteklenmesine, verimliliği artırıcı
e-devlet uygulamalarına ve üretim kayıplarının önlenmesine
yönelik devlet yatırımları desteklenecektir.
Son
olarak, kadim şehrim adına da Kalkınma Bakanıma, on
beş yılda toplamda 7 milyar liralık tarım, sanayi ve sulama
alanında yaptıkları değerli çalışmalar için çok
teşekkür ediyor, 2018 bütçemizin hazırlanmasında emeği olan
Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize ve hep beraber
onaylayacağımız için de bizlere şimdiden teşekkür
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Taşkesenlioğlu.
Altıncı
konuşmacı Kocaeli Milletvekili Sayın Cemil Yaman.
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CEMİL YAMAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; TÜİK bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle sizleri ve
ekranları başında bizleri izlemekte olan aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken insanlığın kanayan yarası Kudüs’e
değinmek istiyorum. Kudüs yeryüzünün ikinci mescidi. Müslümanların
ilk kıblesi Mescid-i Aksa asrısaadette Hazreti Ömer’in emaneti,
Selahaddin Eyyubi’nin rüyası ve mirası, Abdülhamid Han’ın “Kanla
alındı, bedeli de ancak kanla verilir.” dediği yer.
Medeniyetimizin üç önemli şehrinden biridir Kudüs. 1917’de Kudüs
Osmanlı egemenliğinden çıkmış ve İngilizlerin
işgaline girdiğinden beri sıkıntılı günler
yaşıyor. 1948 yılında işgal ettikleri Filistin
toprakları üzerine İsrail kuruldu ve Kudüs’ün batısını
işgal etti, 1967 yılında Altı Gün Savaşı’ndan
sonra Filistin’in büyük bir bölümünü ve Doğu Kudüs’ü de işgal
etmiştir. İsrail 1980 yılında Kudüs’ü başkent ilan
etti, buna karşılık Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi bu kararı kınayarak geçersiz sayan 478 sayılı
Karar’ını yayınladı. 6 Aralık 2017 gününe kadar hiçbir
ülke Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımazken Trump yönetimi
büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararını
imzalamış ve bölgeyi kaosa götürecek yeni planı devreye
koymuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği
“Bugün Kudüs’ün sahibi olduklarını sananlar yarın arkasında
saklanacak ağaç bile bulamayacaklardır.” sözünü tekrar
hatırlatıyor, başta Filistinli ve Suriyeli kardeşlerimiz
olmak üzere tüm mazlumların yanında olduğumuzu bir kez daha
belirtmek istiyorum. Ayrıca, Türkiye olarak Kudüs’ü, işgal
altındaki Filistin Devleti’nin başkenti olarak tanıyoruz ve tüm
dünyayı da aynı şekilde tanımaya davet ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin güzide bilimsel
araştırma merkezleri ham bilgilerin işlenerek yorumlanmasına
fayda sağlamaktadır. Dönemsel olarak ortaya konan raporlar, işin
uzmanları ve sokaktaki vatandaşlarımızın
yararlanmasına yöneliktir. Bu köklü kuruluşlardan biri olan
TÜİK, ulusal ve uluslararası platformlarda ülkemiz adına
yapılan sosyal ve ekonomik değerlendirmelerin sağlıklı
şekilde yürütülmesinde önemli bir yer tutmaktadır.
Ülkemizin
Onuncu Kalkınma Planı’nda yer alan dönüşüm programlarından
biri İstatistiki Bilgi Altyapısını Geliştirme
Programı’dır. Bu program, idari kayıtları, veri ve
bilgileri üretimde daha etkin kullanmak, kurumlar arası iş
birliğini güçlendirmek ve ulusal kayıt sistemi
standartlarını belirlemek olarak hedeflenmiştir. İdari
kayıtlara erişimin sonucunda TÜİK, doğrudan iş
yerlerinden anketle bilgi derlediği bazı
çalışmalarında saha uygulamasını sonlandırarak
çok büyük kaynak ve zaman tasarruf etmiştir.
TÜİK,
2017 yılında yürüttüğü 94 araştırma kapsamında 1
milyon 136 bin cevaplayıcı birimden bilgi toplayarak, toplam 353 adet
haber bülteni yayımlamıştır.
TÜİK,
uluslararası iş birliği çalışmalarına büyük önem
vermektedir. Ülkemizin dış politikasına uygun olarak,
çeşitli ülke ve ülke gruplarına yönelik ikili ya da çok taraflı
istatistik iş birliği projeleri yapmaktadır. Teknik yardım
programlarını yönetmek, iş birliği protokollerini imzalamak
ve uluslararası anlaşmalara uygun şekilde yürütülmesi
konularında kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmektedir.
Ayrıca, uluslararası kuruluşlar, ulusal istatistik ofisleri ve
bölgesel teşkilatlarla iş birliği
çalışmalarını sürdürmektedir.
Söz
konusu çalışmalar kapsamında, diğer ülkelerin istatistik
kuruluşlarının teknik kapasitelerinin güçlendirilmesi
amacıyla geniş bir coğrafyada danışmanlık hizmeti
de vermektedir. Özellikle İslam ülkeleri İstatistik, Ekonomik, Sosyal
Araştırma ve Eğitim Merkezi ve TİKA
Başkanlığının finansal destekleriyle Vietnam’dan
Endonezya’ya, Katar’dan Tacikistan’a ve Azerbaycan’a kadar birçok ülkeyle
deneyim paylaşmaktadır.
Sözlerime
son verirken 2018 bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor,
Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izlemekte olan aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Yaman.
Yedinci
konuşmacı, Diyarbakır Milletvekili Sayın Mehmet Galip
Ensarioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GALİP ENSARİOĞLU (Diyarbakır)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma
Bakanlığımıza bağlı GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının 2018 yılı bütçesi
üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.
Güneydoğu
Anadolu Projesi çok sektörlü, sürdürülebilir insani gelişmeye dayalı,
bölgenin rekabet gücünü artırmayı, ekonomik ve sosyal
bütünleşmeyi güçlendirmeyi hedefleyen, entegre bir bölgesel kalkınma
projesi olarak uygulanmaktadır. Temel amacı Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek bu yörede
yaşayan insanlarımızın gelir düzeyini ve yaşam
kalitesini yükseltmek, bölgeler arası farklılıkları
gidermek ve ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine
katkıda bulunmaktır.
Kalkınma
programları arasında ölçek, boyut ve hedefleri itibarıyla
dünyadaki en büyük atılımlardan biri olan Güneydoğu Anadolu
Projesi, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin,
Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerinin yer
aldığı, alan ve nüfus açısından ülkemizin
yaklaşık yüzde 10’luk bölümünü oluşturan Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde uygulanmaktadır.
9 ili kapsayan GAP bölgesinin
özelliklerinden birisi de Orta Doğu ve Kuzeydoğu Afrika’daki su
havzaları içinde gelişme ve değerlendirme potansiyeli en yüksek
havza oluşudur. GAP kapsamında 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali
ile 1,8 milyon hektar alanda sulama şebekelerinin yapımı ve
yılda 27 milyar kilovatsaat hidroelektrik enerji üretimi öngörülmüştür.
Tarım, sanayi, enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık,
kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarıyla bölgenin
ekonomik ve sosyal göstergelerinin ülke ortalamasına getirilmesi
hedeflenmiştir.
2008 yılında GAP
kapsamındaki bütün gelişmeler gözden geçirilmiş, master plan ve
bölge kalkınma planının hedefleri dikkate alınarak,
GAP’ın beş yıllık süre yani 2008 ile 2014 yılı
içerisinde, başta sulama yatırımları olmak üzere, temel
altyapı ve sosyal gelişim yatırımlarının hızlandırılması
ve tamamlanması amacıyla GAP Eylem Planı
hazırlanmıştır. Eylem planı kapsamında,
altyapı yatırımlarıyla birlikte bölgenin teknolojik
ilerleyişinde ve sosyoekonomik yapısında önemli gelişmeler
sağlayacak proje ve programlara öncelik verilmiş, Cazibe Merkezlerini
Destekleme Programı, SODES gibi yeni uygulamalar yer
almıştır. 2008-2012 yıllarında
uyguladığımız GAP Eylem Planı
çalışmalarıyla önemli bir performans sergilenmiş,
ayrılan kaynakların, verilen emeklerin
karşılığı alınmıştır. Planlı,
programlı ve disiplinli bir çabayla somut sonuçlar elde edilmiş, 2014
ve 2018 dönemini kapsayan ve sürdürmekte olduğumuz GAP Eylem
Planı’nın ikinci aşaması ise ilk beş yılda
güçlendirilen temellerin üzerine inşa edilmiştir. Kentleşme,
kültür turizmi, organik tarım, yenilenebilir enerji, lojistik, inovasyon
ve rekreasyon, sosyal, kurumsal gelişme ve özellikle beşerî
kaynaklarımız yeni dönemin önemli unsurları olmuştur.
GAP kapsamındaki
yatırımlara 2003-2016 döneminde 2017 fiyatlarıyla
yaklaşık 69,4 milyar TL kaynak ayrılmış, yüzde 85,6
nakdî gerçekleştirmeyle 55,1 milyar TL’si yatırıma dönüştürülmüştür.
2017 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi’ne tahsis edilen kaynak
yaklaşık 5,8 milyar TL olmuştur. GAP bölgesi
yatırımlarının merkezî bütçe içerisindeki payı 2003
yılı öncesinde ortalama yüzde 7 iken eylem planının
uygulanmasıyla birlikte merkezî bütçeden aldığı pay yüzde
14’lere kadar çıkmıştır. 2003 yılından beri bölge
yatırımlarına ayrılan yıllık yatırım
tutarı yüzde 10’un üzerindeki seviyesini korumaktadır.
Kuruluşundan bugüne,
bölgesel kalkınma alanında öncü kurum olan GAP İdaresi
Başkanlığı bölgede önemli bir kurumsal kapasite
oluşturmuştur. GAP İdaresi tarafından insan odaklı
sürdürülebilir bölgesel kalkınmayı sağlamak için
çalışmalar gerçekleştirilmekte ve bölgede model olabilecek
yenilikçi pilot projeler sergilenmekte ve yürütülmektedir. Bu çerçevede,
yürütmekte olduğumuz projelere 2017 yılında merkezî bütçeden
110,6 milyon TL ödenek ayrılmış, kasım ayı
itibarıyla 83 milyon TL’si harcanmıştır. 2018
yılı yatırım programında projeler için 118 milyon TL
ödenek tahsis edilmiştir.
Bu düşüncelerle GAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının 2018
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, şahsım ve grubumuz adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Ensarioğlu.
Sekizinci
konuşmacı, Muş Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN ŞİMŞEK (Muş) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
yılı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
DAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 8 Haziran 2011
tarih ve 642 numaralı Kanun Hükmünde Kararname’yle kurulmuştur. DAP
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı Doğu
Anadolu Bölgesi’nin sosyal, ekonomik kalkınmasını
hızlandırmak, bölgenin gelişmişlik seviyesini diğer
bölgelerle eşit duruma getirmek; uygulamaları yerinde koordine etmek,
araştırmak, planlamak, programlamak, projelendirmek, izlemek,
değerlendirmek amacıyla teşkil edilmiştir.
Bölgemizin
tarım ve hayvancılık bölgesi olması sebebiyle bitkisel
üretimde katma değerin ve sulanabilir arazinin artırılması
amacıyla 2013-2017 yılları arasında Küçük Ölçekli
Tarımsal Sulama Programı kapsamında 715 adet proje için 290
milyon TL ödenekle bölgede toplam 3.348 kilometre sulama şebekesiyle 133
bin hektar alan sulamaya açılmıştır.
Bölgede,
bitkisel ürünlerde üretimin, verimlilik ve çeşitliliğin
artırılması, ileri teknolojiye dayalı üretime
yönlendirilebilmesi, altyapı sorunlarının çözülmesi ve
tarımın bitkisel üretim sektöründe refah düzeyinin yükselmesi
amacıyla 2014 yılından bu yana 10,3 milyon TL ödenek tahsis
edilerek 50 proje desteklenmiştir. Bu kapsamda 775 dekar alanda meyve
bahçeleri ve uygulamalı sera alanları kurulmuştur. 76 adet
makine ekipman dağıtımıyla 21.373 dekar alanda yeni
çeşit yem bitkileri sağlanmıştır. Yine, küçük baş
hayvancılıkta hayvan hastalıklarının
yayılmasının önlenmesi amacıyla DAP idaresiyle Atatürk
Üniversite Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü iş
birliği ve yine, bölge üniversitelerinin ziraat ve veterinerlik
fakültelerinin fiziki altyapılarının iyileştirilmesi ve
çiftçilere yönelik konaklama dâhil uygulamalı eğitim imkânlarının
verilmesi amacıyla 10,8 milyon TL ödenek tahsis edilmiş, bölgede 3
adet çiftçi eğitim merkezi kurulmuştur. Mera
hayvancılığının geliştirilmesi ve bölge
çiftçilerinin gelir düzeyinin yükseltilmesi amacıyla 2014-2017
yılları arasında bölge illerinde 33,6 milyon TL ödenekle 166
adet içme suyu göleti ve tesisi kurulmuştur. Bölgede hayvan hareketlerinin
kontrol altına alınması, hayvan hastalıklarının
yayılmasının önlenmesi ve üretimde katma değerin
sağlanması amacıyla son üç yılda 45 milyon TL ödenekle 27
adet canlı hayvan pazarı ve 16 adet kesimhane gerçekleştirilmiştir.
Kişi başına düşen yeşil alan miktarlarının
artırılması amacıyla DAP bölgesinde rekreasyon
alanlarının geliştirilmesi kapsamında 11 adet proje için
34,8 milyon TL ödenekle 311 dekar yeşil alan oluşturulmuştur.
Bölgede kitap okuma oranlarını artırmak ve okuma kültürünü
geliştirmek üzere 12,2 milyon TL ödenekle 96 adet semt kütüphanesi
kurulmuştur. DAP bölesindeki sınır ilçelerin sosyoekonomik
gelişimi için Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Projesi kapsamında
2015 ve 2016 yıllarında 16,1 milyon TL ödenekle gençlik ve kültür
merkezleri, spor kompleksi, mobilite, köy okullarının
onarımı ve benzeri olmak üzere toplam 34 adet proje
desteklenmiştir. Bölge illerinde yaşayan 18 yaş altı
bireylerin bilim, kültür, sanat ve spor alanlarında yetenekleri
doğrultusunda gelişimlerine olanak sağlayacak ortamlar
sağlamak amacıyla muhtelif kültür projeleri kapsamında 2016-2017
yıllarında sinema salonu kurulumu, sanat atölyeleri, bilim
atölyeleri, yazar buluşmaları, dengbej buluşmaları ve
benzeri projeler olmak üzere toplam 7,5 milyon TL ödenekle 29 adet proje
desteklenmiştir. Evet, bir yandan otoyollar, tüneller, havaalanları,
şehir hastaneleri, barajlar, büyük sulama alanları gibi mega
projelere imza atarken diğer taraftan bölgelerimizdeki DAP gibi
kuruluşlarla da her noktaya ulaşmayı ihmal etmiyoruz ve
etmeyeceğiz.
2018
yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Dokuzuncu
konuşmacı Nevşehir Milletvekili Sayın Ebubekir Gizligider.
Buyurun
Sayın Gizligider. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Beş
dakika süreniz.
AK
PARTİ GRUBU ADINA EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
- Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi bütçesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
KOP
bölgesinde yer alan illerin eylem planı aracılığıyla
kalkınmalarını hızlandırmak ve bölgedeki
kalkınmaya yönelik yatırımların ve projelerin koordinasyon
hizmetlerinin yerine getirilmesi amacıyla Kalkınma
Bakanlığının bağlı bir kuruluşu olarak 2011
yılında faaliyetlerine başlamış; öncelikle Konya,
Karaman, Aksaray ve Niğde illeri ve son olarak da 2016 yılındaki
Bakanlar Kurulu kararıyla taleplerimiz doğrultusunda Nevşehir,
Yozgat, Kırşehir ve Kırıkkale illeri de bu alana
eklenmiştir. İdarenin sorumluluk sahasında bulunan il
sayısı 8’e, toplamda hizmet yüzölçümü alanı ise 95.579
kilometrekareye yükselmiştir. Tabii, bu kadar büyük bir alanda hizmet
ederken toplamda aslında 40 personeliyle faaliyetlerini yürütmekte ve 2017
yılı için 184,4 milyon lira bütçesi varken yüzde 15
artırımla 2018’de 213,3 milyona yükseltilmiş.
İnanıyorum ki bu bütçe ikiye de, üçe de, beşe de katlansa
saygıdeğer milletvekilleri, KOP İdaresi tarafından bir
kuruşu bile boşa harcanmayacak ve hâlihazırda bizim yeni
tanıştığımız bu hizmet çok daha verimli olmaya
devam edecektir. Yine, kendi bütçesinin yanında 2014 ve 2018
yılları arasını kapsayan Eylem Planı dâhilinde 92
eylem ve 243 proje için toplam 9,9 milyarlık bir yatırımın
da koordinasyonunu sağlamış yani hem bütçesi dâhilinde
yaptığı hizmetler var hem de koordine anlamında,
farklı bakanlıklarla ilgili bu hizmetleri yürütmüş.
Şimdi,
tabii, toplamda da baktığımızda üst kuruluş olarak
Kalkınma Bakanlığına dair konuşuyoruz. Ben size küçük
bir kalkınma anekdotu anlatmak istiyorum: Yıl 1990, yer
Nevşehir. Dönemin hükûmet partisi teşkilatı ve şehrin ileri
gelenleriyle birlikte -şehrin bir tane talebi var, Avanos-Ürgüp yol
kavşağında sürekli kazalar olmakta hem can kaybı hem mal
kaybı… Bakan da tanıdık bir bakan, isim vermeyeyim size-
hâlihazırdaki o yönetim, hep beraber, eşrafla birlikte, tek bir
talepleri doğrultusunda o dönemin kalkınmaya ilişkin faaliyetlerini
yürüten bakanına gider. İstekleri: Bir yonca kavşak
çalışması yapılabilir mi? Ne yazık ki alınan
cevap “Yer ile gök ne zaman kavuşursa Nevşehir’e de bu hizmet
gelebilir.” Şimdi, yer gök kavuşmadı elhamdülillah ama AK
PARTİ’ye kavuştu Türkiye ve sadece Nevşehir’de farklı
farklı formatlarda beşi aşkın bu hizmet devam ediyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi,
tabii, ben o dönemin siyasilerine asla, kesinlikle herhangi bir isnatta
bulunmak istemiyorum. Çünkü o dönemde IMF vardı, o dönemde koalisyonlar
vardı, rant vardı, ithalat vardı ama çok şükür o günler
geride kaldı ve inşallah geri gelmeyecek.
Bazı
tenkitleri dikkatle dinlemeye çalıştım, önemli bir
kısmının iyi niyetli olduğunu düşünüyorum ama Plan ve
Bütçe Komisyonunda da karşılaştığımız, yanlış,
yanıltıldıklarını düşündüğüm
milletvekillerimiz tarafından, istatistikler var. İşte “Toplam
nüfusun yüzde 1’i Türkiye’nin şu kadar zenginliğine hükmediyor.”
gibi. Bunlar doğru değil, bunlar hem milletvekillerimizi hem de
kendilerini yanıltıyor, bunu hatırlatmak istiyorum.
Tekrar
KOP’a dönecek olursak bizim henüz yeni
tanıştığımız bu hizmetin, gerçekten sadece
çiftçiye, sadece girişimciye değil, aynı zamanda KOP Okuyor
Projesi gibi öğrencilere yönelik de hizmetleri var. Bunları
hızlı geçeceğim. KOP Bölgesi Üniversiteler Birliğini
kurmuş durumda ve şimdi, bizi de çok ilgilendiren “turizm master
planı” dediğimiz çok önemli bir entegrasyona dair
çalışıyor.
Yine,
KÖSİP denilen Küçük Ölçekli Sulama İşbirliği Programı
var. Bunlar, inanın, el değdiği köylere âdeta can veriyor çünkü
bizler kıraç topraklardayız, Orta Anadolu’nun ortasında
tarım yapmaya çalışıyoruz. Örneğin, henüz
faydasını gördüğümüz, henüz hizmetini gördüğümüz bu proje
kapsamında bir köyümüzde, Gülşehir’in Gümüşkent köyünde
başlatılan sulama projesiyle 350’yi aşkın çiftçimiz bundan
faydalanıyor yani oradan gelen kâr üçe beşe katlanıyor ve
şimdi duyuyoruz ki -inşallah bunların da devam gelecek- köye
geri dönüş noktasında KOP’un katkısı var. Aynı
şekilde, Gülşehir’in Bölükören ve Hacıbektaş’ın Karaburna
köylerinde de devam eden iki projemiz var, yaklaşık 10 milyon TL
bunların bedeli olacak.
Vaktimiz
çok azaldı. Şunu da söylemek istiyorum: Kudüs; eninde sonunda bize
aitsin ve eninde sonunda bize döneceksin.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Gizligider.
Onuncu
konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Muhammet Uğur Kaleli.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET UĞUR KALELİ (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kalkınma
Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde söz
aldım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
KOP
coğrafyası, tarihî ve kültürel geçmişi olan kadim bir bölgedir.
Ülkemizin merkezi olan bu bölgenin gelişmesi Türkiye'nin
kalkınması anlamına gelir. KOP Başkanlığı,
2011 yılında 642 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle
“Konya, Karaman, Niğde, Aksaray illerimizi kapsar.” şeklinde
kurulmuştur. 2016 yılında Nevşehir, Yozgat,
Kırşehir, Kırıkkale illeri de ilave edilerek toplam 8
ilimize hizmet edecek hâle getirilmiştir. 96 bin kilometrekare yüz ölçümü
ve 4,5 milyon nüfusu ilgilendiren KOP bölgesinin kalkınması stratejik
önem arz etmektedir.
İdarenin
amacı, KOP bölgesinde yatırımları programlama,
geliştirme, izleme, değerlendirme ve koordinasyon hizmetlerinin
yerine getirilmesidir. Bu bağlamda 2014-2018 KOP Eylem Planı
hazırlanmış ve kamuoyuna açıklanmıştır. KOP
Eylem Planı’nın temel amacı, tarım sektörünün
geliştirilmesinin yanında bölgemizin tüm sektörlerinin de
kalkınmasıdır. Eylem planı, KOP bölgesini bütün olarak ele
alan entegre bir bölgesel kalkınma planıdır. KOP Eylem
Planı 5 ana eksenden oluşmaktadır: Toprak ve su kaynaklarının
kullanımı, ekonomik yapının güçlendirilmesi,
altyapının geliştirilmesi ve kentleşme, beşerî ve
sosyal yapının güçlendirilmesi, kurumsal kapasitenin
geliştirilmesi. 2014-2018 yıllarını kapsayan KOP Eylem
Planı için toplam 10 milyar Türk lirası kaynak tahsisatı
yapılmıştır, 2018 yılı ödeneği
yaklaşık 3 milyar Türk lirasıdır, idaremizin kurumsal
bütçesi için de 213 milyon 307 bin TL ödenek ayrılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, İbrahim suresi 32’nci ayetinin son bölümünde “…ve
nehirleri hizmetinize veren O’dur.” buyurulmaktadır. Orada,
nehirlerimizin, akarsularımızın içme suyu, tarımsal sulama,
taşımacılık, enerji üretimi ve benzer
ihtiyaçlarımızı karşılamak amacıyla etkin ve
verimli şekilde kullanılması vurgulanmaktadır.
Konya
Ovası denilince ilk aklımıza tarım sektörü gelir.
Tarımın yapılanması, geliştirilmesi için de su ve
enerji gereklidir. Bu arada, Hükûmetimizce KOP kapsamında Konya
Ovası’na su getirmek amacıyla yapılan Mavi Tünel ve diğer
projeler için teşekkür ediyorum. GAP, DAP ve TRAGEP havzalarında
olduğu gibi bölgesel sulama projesinin KOP bölgesi yani Orta Anadolu
Bölgesi için de uygulanması geleceğimiz açısından önem arz
etmektedir.
Ülkemizin
su varlığı 112 milyar metreküptür. Bunun yüzde 60’ını
kullanmamaktayız. KOP bölgesinde 4 milyar metreküp su mevcuttur, ihtiyaç
ise 10 milyar metreküptür. Ülkemizde yeterli su potansiyeli vardır ve
verimli bir şekilde kullanabilirsek tarım gelişir ve bu
gelişme de dışa
bağımlılığımızı azaltır.
Sulama
çözülmeden tarımın sorunu çözülmez. Su, tarım, enerji sektörleri
stratejik sektörlerdir. Stratejik sektörlerde ise maliyet hesabı
yapılmaz. Yeterli suyun dış havzalardan sağlanarak bir
eylem planıyla Orta Anadolu tarım alanlarıyla
buluşturulması tarım sektörü için önemlidir.
Başta
Orta Anadolu olmak üzere, ülkemizin tarım arazilerini sulayarak en yüksek
verimi almak ve Türkiye’yi dünyada 5’inci büyük tarım ekonomisi olan ülke
konumuna getirmeye yönelik projeleri yapmak hedefimizdir.
Sayın
milletvekilleri, ülkenin doğu-batı ve kuzey-güney kara yolu
bağlantılarının kesiştiği kavşak
noktasında yer alan KOP bölgesi, sahip olduğu jeopolitik konumu,
yeterli OSB sayısı, güçlü sanayi altyapısı ve esnek iş
gücü potansiyeliyle batı-doğu arasında bir kalkınma köprüsü
ve cazibe merkezi olmaya adaydır.
Yenilenebilir
enerji kaynaklarının enerji arzındaki payının
artırılması, Türkiye’nin enerji arz güvenliği
açısından büyük önem taşımaktadır. KOP bölgesi,
güneşlenme süresi ve kullanılmayan düz arazi
varlığıyla güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretiminde
ön plana çıkmaya başlamıştır.
Konya
ili Karapınar ilçesinin Bakanlar Kurulu kararıyla Enerji İhtisas
Endüstri Bölgesi ilan edilmiş olması da büyük bir
fırsattır. KOP bölgesinin sahip olduğu potansiyelleri kullanarak
tehditleri fırsatlara çevirerek ülkemizin yeni cazibe merkezi hâline getirilmesi
mümkündür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
MUHAMMET
UĞUR KALELİ (Devamla) – Sağ olun.
BAŞKAN
– Siz istemediniz ama ben yine de veriyorum.
Buyurun.
MUHAMMET
UĞUR KALELİ (Devamla) – Allah razı olsun, çok teşekkür
ederim.
Bu
amaçla, bölgede topyekûn bir yapısal dönüşüm programının
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kalkınmış bir KOP
bölgesi, Türkiye’nin 2023 ve 2071 yılı hedeflerine önemli
katkılar sağlayabilecektir.
Merkezî
yönetim ve KOP İdaresi bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Kaleli.
On
birinci konuşmacı, Giresun Milletvekili Sayın Sabri Öztürk.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Gazi Meclisi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Bugün burada kısa
adı “DOKAP” olan Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığının bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum.
Doğu
Karadeniz Bölgesi, zengin tarihî, kültürel değerleri, sahip olduğu
potansiyeli ve eşsiz doğal güzellikleriyle ülkemizin en önemli
bölgelerinden birisidir. Karadeniz Bölgesi’nin sahip olduğu
potansiyellerinin daha iyi değerlendirilebilmesi için 2011
yılında DOKAP kurulmuştur. DOKAP’ın merkezi Giresun
ilimizdir, hizmet alanı Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin,
Bayburt ve Gümüşhane illerimizdir. Tokat ilimiz de 2016 yılında
DOKAP bölgesine dâhil olmuştur, böylece hizmet bölgesi toplam 9 ile
çıkmıştır.
Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı ilk olarak DOKAP Eylem Planı’nı
hazırlayarak yürürlüğe koymuştur. DOKAP Eylem Planı’yla
DOKAP bölgesine gerçekleştirilecek kamu yatırımlarının
önceliklendirilmesi, özel sektör yatırımlarının bölgeye
çekilmesi için önemli adımlar atılmıştır. DOKAP Eylem
Planı’nın hazırlık aşamasında bölge geneli için
484 sorun ve bu sorun alanlarına ait 1.257 adet çözüm önerisi tespit
edilmiştir.
Tüm
bu çalışmaların sonucunda DOKAP Eylem Planı beş temel
eksen üzerine inşa edilmiştir. Bunlar: Turizm ve çevresel
sürdürülebilirlik, ekonomik kalkınma, altyapı ve kentsel
gelişme, sosyal gelişme, yerel düzeyde kurumsal kapasitenin
geliştirilmesi şeklindedir. DOKAP Eylem Planı’nın bütçesi
10,4 milyar TL olarak belirlenmiştir. DOKAP Eylem Planı dâhilinde
Yeşil Yol Projesi, bu kapsamda yollarda iyileştirme ve turizm
merkezlerinin imar planlarının yapılması, sertifikalı tohum
ve fidan üretimlerinin desteklenmesi, fındık ve çayda ürün
kalitesinin artırılması, arıcılığın
desteklenmesi, tıbbi aromatik bitkilerin envanterlerinin
çıkarılması gibi daha birçok alanda önemli ve vizyonel
çalışmalar planlanmıştır. DOKAP Eylem
Planı’nın uygulanması için 2014’ten itibaren 2018 yılı
sonuna kadar 10,4 milyar Türk lirası öngörülmüştür ancak 2017
yılı Eylül sonu itibarıyla planlamanın üzerinde 11,7 milyar
Türk lirası harcanarak bölgemize çok önemli bir kaynak
aktarılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DOKAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı birçok alanda proje
planlamış ve uygulamaya başlamıştır. Bu kapsamda,
yukarıda ifade ettiğim projelere ilaveten Doğu Karadeniz Turizm
Master Planı Uygulamaları Projesi, Yeşil Yol Güzergâhı
Üzerindeki Turizm Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi,
İnsan ve Yük Taşımacılığı İçin
Teleferik Sisteminin Araştırılması Projesi, DOKAP Bölgesi
Kültür Envanteri Projesi, Katı Atık Bertarafı İçin Düzenli
Depolama Alanlarının Araştırılması Projesi,
Tarımsal Araştırmalar Projesi, Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Araştırılması Projesi,
Hayvancılık Altyapısının Geliştirilmesi Projesi,
Bitkisel Üretim Altyapısının Geliştirilmesi Projesi, Küçük
Tarımsal İşletmelerin Geliştirilmesi Projesi gibi birçok
projeyi, birçok çalışmayı başarıyla hayata
geçirmiştir. DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığımız bizzat uyguladığı
Yeşil Yol ve diğer projelerle 2013 yılından bu yana toplam
278,3 milyon Türk lirası tutarında yatırımı bölgemize
kazandırmıştır.
DOKAP’ın
yürüttüğü en önemli projelerden -az önce ifade ettiğim gibi- bir tanesi
Yeşil Yol Projesi’dir. Bu proje bölgenin turizm alanında
şahlanışına âdeta vesile olacaktır. Yeşil Yol,
bölge illerinin yayla yollarının toplam 2.600 kilometrelik
kısmının aynı standartta turizm yol ağı olarak
iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Bu projede, bazı kesimlerin
iddiasının aksine, doğa katledilmiyor. Aksine, yeni bir yol
açılması da söz konusu değil. Bu 2.600 kilometrelik yolun zaten
1.000 kilometresi kara yolları ağında mevcut yol. Kalan 1.600
kilometrelik kısım ise vatandaşlarımızın yerel
ölçekte kullandığı mevcut yayla yollarıdır. Şu
anda bu 1.600 kilometrelik yolun 787 kilometrelik kısmında
çalışmalar tamamlanmıştır. Projenin kalan
kısmının, büyük bir oranda, 2018 yılı sonu
itibarıyla tamamlanması hedeflenmektedir.
Yeşil
Yol Projesi’yle doğayla uyumlu, turizm niteliği taşıyan,
yaylalarımızın güzelliğine yaraşır şekilde
yolların imar edilmesi hedeflenmekte. Böylece, Doğu Karadeniz’i
gezecek bir turiste Samsun’dan Sarp’a kadar yaylalardan muhteşem tabiat
güzellikleri içerisinde buraları görebilme imkânı
sağlanmaktadır.
Yeşil
Yol Projesi için il özel idareleri ve büyükşehir belediyelerine…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SABRİ
ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika daha ilave
edebilir misiniz?
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
SABRİ
ÖZTÜRK (Devamla) – …2013-2017 yıllarında DOKAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı tarafından 225,1 milyon TL
ödenek tahsis edilmiştir.
Sözlerime
son verirken 2018 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diler, DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının bölgemize
kazandırılmasında emeği geçen başta
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere
Sayın Başbakanımıza, bakanlarımıza ve ilgili tüm
taraflara şükranlarımı sunarım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
On
ikinci konuşmacı Bursa Milletvekili Sayın Zekeriya Birkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun,
süreniz beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri
izleyen çok kıymetli vatandaşlarımız; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Adalet Bakanlığının 2018
yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, güncel olması ve bir
hafta önce de Kudüs’te bulunmam sebebiyle ABD’nin işgalci İsrail’le
birlikte hareket ederek uluslararası kuruluşların,
Birleşmiş Milletlerin sayısız kararına rağmen
haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir şekilde işgali
meşrulaştırma çabalarını reddediyorum. Kudüs,
Filistin’in başşehridir, insanlığın ortak
değeridir. Tüm milletimizle beraber, her daim Filistin halkının
yanında olduğumuzu da buradan belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, adalet mülkün temelidir. Hukukun ve adaletin
olmadığı ülkelerin ayakta durması, insanlarının huzurlu
ve müreffeh yaşamaları mümkün değildir. Bu anlamda, Adalet
Bakanlığımızın çalışmaları ülkemiz ve
milletimiz için büyük önem arz etmektedir. On beş yılık AK
PARTİ iktidarında ülkemize birçok alanda hizmetlerin ve
yatırımların yapıldığı herkesin malumudur.
Bu hizmetler Adalet Bakanlığında da gerçekleşmiştir.
Yeni birçok adliye binası inşa edilmiştir. Artık, handan,
apartmandan bozma, kiralık, şehrin her tarafına
dağılmış, hâkimlerin çalışma odalarında
kurulan seyyar masalarda, kürsülerde, merdiven altlarında, bodrumlardaki
icra dairelerinde verilen adalet hizmetleri tarihe
karışmıştır. Hâkim ve savcıların rahat
çalışabildiği, milletimize yakışan yeni adliye
binaları hemen hemen her şehrimizde faaliyete geçmiştir. Bu
hizmetlerin yapımında emeği geçen başta Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere
Başbakanımıza ve Adalet Bakanlarımıza teşekkür
ediyorum.
Yine,
yıllardır konuşulan ama bir türlü hayata geçirilemeyen,
yargılamada ikinci denetimin yapıldığı istinaf
mahkemeleri kurulmuş, bölge adliye mahkemeleri hizmete
açılmıştır. Adaletin tecellisinde yeni bir incelemenin
yanında yargılamanın hızlanması, Yargıtay ve
Danıştayın da iş gücünün azalması sağlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, adaletin sadece fiziki şartların
sağlanması, binaların yapılmasıyla
gerçekleşmeyeceğinin bilincindeyiz. Adalet Bakanlığı,
hukuk devletinin gereği olan hukukun üstünlüğü, temel hak ve
hürriyetlerin korunması noktasında da birçok çalışma
gerçekleştirmiştir. Bu meyanda, usulüne uygun yürürlüğe giren
uluslararası antlaşmaların hukukumuzun bir parçası
sayılması suretiyle temel hak ve hürriyetlerin korunmasında ve
yargılamada evrensel ölçütler hayata geçirilmiştir.
Yine,
geçtiğimiz dönemde ara buluculuk yargılama usulü de
başlamıştır. Getirilen sistemle hızlı, ekonomik ve
her iki tarafın da rızasına dayanan bir yargılama
gerçekleşmektedir. Kısa zaman önce başlamış
olmasına rağmen sayısal verilere
bakıldığında, kasım 2017 tarihi itibarıyla,
yaklaşık 21 bin uyuşmazlıktan 19 bini uzlaşmayla
çözümlenmiş, başarı oranı da yüzde 90 gibi bir orana
ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, adaletin hızlanması, UYAP, SMS gibi teknolojik
altyapı çalışmaları da devam etmektedir. Ayrıca,
cezaevinde kalan vatandaşlarımızın ıslahı ve
topluma kazandırılması noktasında ceza infaz sistemimizde birçok
değişiklik gerçekleştirilmiş, yeni ve insan onuruna
yakışan ıslah evleri yapılmış ve
yapılmaktadır.
Ülkemiz
ve milletimiz zor bir dönemden geçmektedir. Yargı üzerinde yapılmaya
çalışılan 17-25 Aralık darbe girişiminin püskürtülmesi
gibi alçak 15 Temmuz darbe girişimini de hep birlikte engelledik. Bu darbe
girişiminin püskürtülmesinde Adalet Bakanlığının
değerli çalışanları hâkim ve
savcılarımızın emeği büyük ve takdire şayandır.
Fetullahçı terör örgütünün ülkenin anayasal düzenini değiştirmek
için adalet mekanizmasını bir manivela olarak kullanması birçok
tahribata neden olmuştur. Adalet Bakanlığımız,
yaptığı çalışmalarla bu tahribatı gidermiş
ve camianın içerisine sızan teröristleri temizlemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Adalet Bakanlığımızdaki personel
açığı da hemen hemen giderilmiştir. Özellikle hâkim ve
savcı alımlarında belli kıdem sahibi avukatların
mesleğe kazandırılmış olmalarından dolayı
bir avukat olarak Adalet Bakanlığımızı tebrik
ediyorum. Fizikî şartların iyileşmesi, nicelik olarak yapılan
çalışmaların yanında, adalet personelinin de nitelik olarak
yetiştirilmesi için meslek içi eğitimler de devam etmektedir. Adalet
Bakanlığımızın açıkladığı
verilerde birçok hâkim, savcımız yurt dışına
gönderilmiş, dil eğitimi, yüksek lisans ve uluslararası birçok
kuruluşta da incelemelerde bulunmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçen dönemde birçok
sıkıntıya, badireye, darbelere rağmen adaletin
gerçekleşmesinde hukukun üstünlüğünden ayrılmayan, özveriyle
çalışan adalet camiamızı bu çalışmalarından
dolayı kutluyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun tamamlayın.
ZEKERİYA
BİRKAN (Devamla) - Adalet Bakanlığının 2018
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, çok değerli Adalet Bakanımıza
ve çalışma arkadaşlarına başarılar diliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Birkan.
On
üçüncü konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla
Kaya.
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı Adalet
Bakanlığı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bize
göre demokrasi ve hukuk düzeni refahın, huzurun ve kalkınmanın
güvencesidir. Maalesef daha önceleri yargı bir vesayet odağı
hâline gelmiş, darbe kalkışmalarında darbecilere
mihmandarlık yapmış, hatta çoğu darbede de daha ilk
saatlerden itibaren darbecilere biat etmişti. Ancak bu sefer, 15 Temmuz
darbe kalkışmasının ilk anlarından itibaren millî
iradeye, demokrasiye, Anayasa'ya, hukuka sahip çıkan, ölümüne sahip
çıkan Türk yargıçları ve Türk milletinin hâkim ve
savcıları vardı. Ben bu Gazi Meclisin kürsüsünden hepsine
teşekkürlerimi iletiyorum.
2002’den
bugüne kadar, adalet sisteminin biriken sorunlarını çözmek adına
pek çok reform gerçekleştirdik. Vatandaşlarımızın hak
arama yollarını genişlettik. Bölge adliye mahkemeleri, bölge
idare mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla faaliyete geçmiş
oldu. Böylece Yargıtayın ve Danıştayın iş yükünü
azalttık. Uyuşmazlıkların -daha etkin bir yargılama-
daha hızlı şekilde çözümlenmesi sağlandı. 2002
yılından itibaren özellikle hâkim ve savcı sayılarımızda
çok ciddi miktarda artışlar oldu. Personel sayısında da
neredeyse yüzde 100’ün üzerinde bir artış yine sağlandı.
Özellikle hizmet binalarında… Bakın, metrekare olarak vereceğim:
2002’de 569 bin metrekareden şu an 3 milyon 803 bin metrekareye ve bitecek
inşaatlarla birlikte 6 milyon metrekareye ulaşılacaktır.
16
Nisan halk oylamasıyla birlikte yargının
bağımsızlığının yanına
tarafsızlığını da eklemiş olduk. HSK’nın
yeni oluşan yapısıyla yargının bağımsızlığı
ve tarafsızlığı daha da güçlendirilmiş oldu.
Muhalefetin
pek çok eleştirileri oldu. Bakın, şunu çok net şekilde
ifade ediyoruz: Şu an ceza ve infaz kurumlarımızda salt
gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu hiç kimse yoktur.
Anayasa'mızın 28’inci maddesinin (4)’üncü fıkrası
basın özgürlüğünün sınırlarını çok ciddi
şekilde belirlemiştir.
Bakın,
şu anda cezaevlerinde tutuklu olan, mesleği gazeteci olan
kişilere isnat edilen suçlara baktığımızda, anayasal
düzeni zorla değiştirmeye kalkmak, silahlı terör örgütüne üye
olmak, yağma, kasten öldürme, mühür bozma, silahlı tehdit, hakaret,
uyuşturucu madde ticareti, örgüt propagandası yapmak, tehlikeli madde
taşımak ve böylece gidiyor. Hukuk devleti ne yapacak, yani
mesleği gazeteci diye birisi mühür bozma, yağma, anayasal düzeni
zorla değiştirmeye kalkıştığında göz mü
yumacak? Bunu kabul etmemiz zaten mümkün değil.
Yine,
tutuklu milletvekili konusuna gelirsek; bakın, 20 Mayıs 2016’da
Anayasa’mıza eklediğimiz geçici 20’nci maddeyle birlikte yürürlük
tarihi itibarıyla ceza kovuşturmaları için dokunulmazlıkları
kaldırdık. Bu noktada pek çok milletvekili arkadaşımız
gitti, ifadelerini verdi, haklarındaki süreç devam ediyor ama bazı
arkadaşlar da bakın, kendi beyanları “Ben savcılara
çağrı yapıyorum, bize davetiye filan göndermeyin kardeşim,
gelmeyeceğiz; götürecekseniz bizi zorla götüreceksiniz.” dediler ve
davetiyeye rağmen gitmediler.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Yalan, yalan; bu, yalan.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) – Daha sonra savcılıklarca ve mahkemelerce
zorla getirme ve yakalama kararları çıkarıldı. Daha sonra
“Böyle bir uygulama olur mu?” dediler fakat ileriki aşamada gördük ki bu
sefer tutuklama kararı çıktı, tutuklama kararından sonra da
“Milletvekilleri tutuklu yargılanır mı?” dediler. Bakın,
öncelikle, dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra
milletvekillerinin, normal bir vatandaşımıza, yargı, isnat
edilen suça ilişkin hangi uygulamayı yapacaksa bu arkadaşlar
için de aynı uygulamaları gerçekleştirecek.
İkinci
hususu da hatırlatmak isterim: Bakın, şu anda iki milletvekili
yurt dışında, bir tanesi havaalanındayken, kaçarken
yakalandı ve biri, hakkında bir ilam çıktığı
hâlde hâlâ bulunamıyor.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Kim kaçıyordu ya, kim kaçıyordu?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kim kaçıyordu?
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) - Tabii, bakın, özellikle buradaki
konuşmalarından dolayı, kürsü masuniyeti, yasama
sorumsuzluğu, Anayasa’nın 83’üncü maddesi kapsamına giren suçlar
dolayısıyla netice itibarıyla
yargılandıklarını iddia ettiler.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) - Kaçan kim, kaçan, kaçan? Kaçanı bir söyleyin
bize.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) - Ben burada, bakın, bunun böyle
olmadığını söylüyorum. Şu an isnat edilen suçlara
baktığımızda, bir: Terör örgütü propagandası yapmak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Onu siz yazdınız, siz; onların
hepsini siz yazdınız.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – O tarafa bakın, hepsini göreceksiniz. Cemaatle
birlikte yürüyenin kim olduğunu göreceksiniz o zaman, bir bakın.
FETÖ’yle birlikte kimin on beş yıl boyunca yürüdüğünü, bir
bakarsanız çok net görürsünüz.
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) – İki: Örgüte bilerek ve isteyerek yardım
etmek. Terör örgütüne üye olmak. Suç işlemeye tahrik, suç işlemeye
azmettirme. Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme. Silahlı terör örgütüne
silah sağlama.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Metin Külünk şu anda onu Almanya’dakilere
yapıyor!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) – Bakın, hadise budur. Milletvekili olma
kimseye suç işleme hakkı vermez, suç işlerseniz
yargılanırsınız, daha sonra da cezasını
alırsınız, burası Türkiye Cumhuriyeti devleti.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Metin Külünk getirdi Almanya’dan, gidin ona sorun!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) – Tüm yaptığımız reformlar daha
fazla huzur ve daha fazla adalet içindir ve biz, bunları yollarda yürüyerek
değil, burada, bu yüce Meclisin çatısı altında, bazen de
muhalefetin yapmış olduğu katkılarla birlikte bu
reformları gerçekleştirmiş olduk.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Evet, doğrudur, muhalefet yardım etti size!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (Devamla) – Ben, Sayın Bakanımız Abdulhamit
Gül’ün şahsında Adalet Bakanlığımızın tüm
personeline, yargıçlarımıza, hâkimlerimize teşekkür ediyor
ve 2018 yılı Adalet Bakanlığı bütçesinin
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kaya.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye söylemek
istiyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Kerestecioğlu ve Sayın Özkoç…
Buyurun
Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın hatibin, hem gazetecilerle ilgili hem
milletvekillerinin tutukluluk hâliyle ilgili söyledikleri sözlerin hiçbir
tanesi gerçeği yansıtmamaktadır. Bir ülkede demokrasinin
varlığı, o ülkedeki insan haklarının iyileştirilmesiyle
ve hukukta adil yargılanmayla söz konusudur ancak hem tutuklu
milletvekillerimiz hem de gazetecilerimiz, şu anda, zorla gasbedilen
hürriyetlerinin cezasını çekmektedirler. AKP milletvekillerinin,
konuşmacı milletvekilinin konuşmasının tam tersine,
onlar, bu ülkenin özgürlüğü, demokrasisi ve çocuklarının
geleceği için, sadece ve sadece söz söyledikleri için cezaevinde
yatmaktadırlar.
Bilgilerine
arz ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Özkoç.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İzmir
Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
öncelikle, HDP’li tutuklu vekillerin şimdiye kadar 345 duruşması
yapıldı. Diğer partilerde bu sayı kaç ve gerçekten, AKP’li
kaç vekilin kaç duruşması oldu?
Şimdi,
bugün, az önce de bir danışmanımızla ilgili söylediğim
gibi, kendisi slogan atmadığı ya da o ortamda
bulunmadığı hâlde o ortamdan da rahatsız olmamış.
Nasıl bir yargı kararı olabiliyorsa işte adalet Türkiye’de
şu anda bu: Olmamış ama içinden ne geçiyor acaba? Düşüncesi
ne acaba? Sürekli bir algı yaratılarak HDP ve vekillerimiz
kriminalize edilmeye çalışıldı. Bir kere bu konuşma
tarzı bir hukukçunun yapabileceği bir konuşma tarzı
değil.
Sayın
Adalet Bakanı hukukçu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - …ve kendisi de herhâlde
polis fezlekelerinin bir karar olmadığının farkında.
Aslında kürsüde konuşan konuşmacının da farkında
olması lazım ama öyle bir dönemde yaşıyoruz ki at ortaya, suçu
sen at, ondan sonrasında ne çıkarsa çıksın, önemli
değil. Böyle bir şey yok, böyle bir usul yok.
Hani
“Biz yollarda yürümedik.” diyor ya Sayın Vekil, biz yollarda yürüdük, biz
yollarda yürüdük. O yollarda yürüye yürüye biz o uluslararası
sözleşmeleri, o hakları, o insan hakları belgelerini kabul
ettirdik. Bu ülkede birtakım şeyler olduysa haktan hukuktan yana,
bizim yürüdüğümüz yollarla oldu. Bizim vekillerimiz de işte onun için
yatıyorlar, düşünce için, ifade için.
Akın
Atalay benim otuz-kırk yıllık arkadaşımdır
Cumhuriyet gazetesinden. Kendi gitti ifade verdi. Niye tutuklandı? Kaçma
şüphesi mi vardı? Şimdi, baksınlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Almanya’dan geldi, yurt dışından geldi.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, yurt
dışından…
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yurt
dışından geldi kendisi, yurt dışından geldi ve
hâlen tutuklu. Yani gerçekten şu anda kendilerinin bakması gereken
yer, az önce Vekilimizin söylediği gibi, o Almanyalı Osmanlılar
mı ne, neler planlıyorlar acaba orada? Yurt dışında
yaşayan insanların güvenliğini tehlikeye atacak neler
planlıyorlar acaba? Türkiye devletinin kendi başını derde
sokmaması için öncelikle bunlara bakması lazım. Orada birtakım
tuhaf, meczup gibi insanlarla neler planlandığını ortaya
çıkarması lazım istihbaratın da Dışişlerinin
de.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Pir, Sayın Grup Başkan Vekiliniz cevap verdi.
Sayın
Bostancı, buyurun.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – O, grubumuzla ilgiliydi.
BAŞKAN
– Efendim?
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Orada şahsımla ilgili de bir
sataşma var.
SALİH
CORA (Trabzon) – Şahıs, isim kullanmadı. Hayır, isim
vermedi Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Neydi, hangisi?
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – O gece gözaltına alınanlardan birisi de
benim ve dedi ki: “O vekillere çağrı kâğıdı gitti.
Gitmedikleri için alındılar.” Bu yanlıştır ve
sataşmadır. Onu düzeltmek için söz istiyorum.
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) – Öyle bir şey demedim.
SALİH
CORA (Trabzon) – Hayır, hayır, öyle bir şey yok.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Sen öyle mi yaptın? “Gitmiyorum, kendileri zorla mı
alsın.” dedin sen?
SALİH
CORA (Trabzon) – Hayır, öyle bir şey söylemedi, isim kullanmadı.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Dur, dur, daha neler çıkacak, dur
bakalım.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Öyle mi dediniz? “Gelin, kendiniz mi alın.” dedin?
BAŞKAN
– Sayın Bostancı, buyurun.
9.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.
Biz
zikredilen yargılamalara ilişkin hukuki süreçlerin sonunda ilgili
kişilerin beraat etmelerini temenni ederiz bu yargılamalardan.
Arkadaşımız kürsüden yapmış olduğu konuşmada
hukuki safahata ve dosya münderecatına dair değerlendirmelerde
bulunmuştur.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bulunamaz işte.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Türkiye’de hukuk açık ve aleni süreçlerle
işler ve neticede kesinlikle hakkaniyet ve adalet esası tecelli eder.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Tayyip Erdoğan mahkûm olduğunda
hakkaniyet mi vardı? Yapma yani ya!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bizim burada siyasetçi olarak kimseyi yargılamak
gibi bir durumumuz ve konumumuz elbette söz konusu olmaz, bunları yapacak
olan hukuki yerlerdir. O çerçevede, arkadaşımızın
değerlendirmesinin hukuki değil, siyasi bir değerlendirme
olduğunu, hukukun kendi alanında sözünü söyleyeceğini unutmamak
gerekir.
Teşekkür
ediyorum.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Tayyip
Erdoğan’ın mahkûmiyeti hukuksal bir karar mıydı, doğru
muydu acaba? Öyle mi yargılandı Tayyip Bey? Yapmayın bunu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bu ülkede herkes siyasi
kararlarla yargılandı.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın
Pir, size de yerinizden mikrofonu açayım çünkü o akşam siz de
gözaltına alındınız ve daha sonra serbest
bırakıldınız.
Buyurun,
size bir dakika söz veriyorum.
10.-
Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla
Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, geçen sene, bundan on üç ay önce, o zaman Adalet Bakanına da
söyledim, burada da söylüyorum: Uluslararası bir platformda rezil bir
duruma düştü ve o zaman da dedim, hep bu yalanı atıyorsunuz
ortaya, diyorsunuz ki: “Çağrı kâğıdı gitti,
gelmediler.” Bana -ben kendim için konuşmak istemiyordum ama o duruma
getiriyorsunuz artık insanı- benim şahsıma, evime, büroma,
avukatıma çağrı kâğıdı gelmemiştir. Abdullah
Vekilimizin iki gün önce mahkemesi vardı, ona da tebliğ
edilmemiştir; buna rağmen alındı. Ben iki üç hafta önce
buradan da söyledim, bundan sonra o yalanı kullanan kim varsa alçak ve
şerefsizdir dedim şuradan, onu yineliyorum.
Terör
örgütlerine yardım ve yataklığa gelince: Videosunu ben kendim de
izledim, gazetelere de yansıdı, sizin milletvekilinizin Almanya’da
hangi adreste, hangi mafya örgütüne 20 bin euro verdiği ortaya
çıktı. Şu anda araştırmalar yapılıyor.
Bundan sonra da göreceksiniz daha neler çıkacak.
BAŞKAN
– Peki, teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Konuşma sırası Zonguldak Milletvekili Sayın Hüseyin
Özbakır’da.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖZBAKIR (Zonguldak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü ve İşyurtları Kurumunun 2018 yılı
bütçesi hakkında partim adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce bir hususu belirtmek istiyorum. Amerika Birleşik
Devletleri tarafından geçen hafta atılan talihsiz bir adım, Orta
Doğu’da yeni bir çatışmanın ayak sesleri hâline
gelmiştir. Orta Doğu’ya barış ve huzurun gelmesi ancak ve
ancak Filistin meselesinin hakkaniyetli bir şekilde çözülmesi sonucunda
gerçekleşecektir. Dünya döndüğü müddetçe Filistin halkının
yanında olacağımızın tüm dünya milletleri
tarafından bilinmesini istiyorum.
İzninizle
kurum hakkında sizlere birtakım bilgiler vermek istiyorum.
Aralık ayı başı itibarıyla ülkemizde 384 adet ceza ve
infaz kurumu vardır. Bu ceza ve infaz kurumlarının toplam
kapasitesi 207.579’dur. Söz konusu bu kurumlarımızda 5.316’sı
kadın olmak üzere 149.846 hükümlü, 4.791’i kadın olmak üzere 83.828
tutuklu bulunmakta olup toplam 233.674 kişinin barınması
sağlanmaktadır.
Fiziki
alanda bazı iyileştirmeler yapılmış ve mevcut ceza ve
infaz kurumlarımızın elektrik, su, doğal gaz, sıhhi
tesisat, çatı ve genel tadilatları kapsamında büyük ve küçük
onarımları yaptırılarak kurumlarımızın
fiziki şartları iyileştirilmiştir. Çocuk kapalı ceza
infaz kurumu olarak faaliyet gösteren 7 kurumumuzda ise çocuk hükümlü ve
tutukluların aile bağlarının kopmaması ve ruhsal
yönden kendilerini rahat hissetmeleri amacıyla toplam 17 adet aile
görüşme odası kurum içinde oluşturulmuş, kullanıma
hazır hâle getirilmiştir.
Hükümlü
ve tutukluların iaşeleri de Sağlık
Bakanlığının belirlediği günlük kalori ihtiyacına
göre hazırlanmaktadır. Hükümlü ve tutuklular için ve görevli personel
için 5 lira olan günlük iaşe bedeli yüzde 40 artırımla 7 liraya
çıkarılmıştır. Yine kurumda annesiyle birlikte kalan
çocuklar ve süt emziren hükümlü, tutuklu anneler ile hamile hükümlü ve
tutuklular için 7,5 lira olan iaşe bedeli 10 liraya
çıkarılmıştır. Ceza infaz kurumlarında
barındırılan çocuk hükümlü ve tutuklulara, diyetisyen ve doktor
kontrolünde, fiziksel, mental ve sosyal gelişimini kapsayacak
şekilde, günlük iaşenin yanında ilave olarak yüzde 20 daha fazla
ek gıda, meyve, bal, süt, tatlı gibi ürünler verilmektedir.
Diğer
taraftan, hükümlü ve tutukluların nakilleri için son sekiz yılda
1.196 ring aracı alınmış, toplam sayı 1.384’e
ulaştırılmıştır. Bunun yanı sıra, lüzum
görülen özel durumlarda hükümlülerin ve tutukluların nakli için özel uçak
bile kiralanmaktadır.
Sayın
Başkanım, şu anda cezaevlerimizin kapasitesi biraz yüksek
görülmektedir. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzce yapılan
çalışmalarla, birkaç yıl içerisinde bu halledilecek ve
cezaevleri daha rahat bir duruma kavuşturulacaktır. Cezaevlerimizdeki
62 bin olan terör tutuklu ve hükümlü sayısı şu anda 59.600’e
düşmüştür. Bunlardan 45.600’ü FETÖ tutuklusu, geri kalanı da PKK
ve diğer terör örgütlerine ait tutuklulardır.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Onun içerisine HDP’yi de koyuyor musunuz?
HÜSEYİN
ÖZBAKIR (Devamla) – Evet.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Yuh olsun, yuh! Seni nasıl seçenler oraya
gönderdiyse HDP’deki siyasetçileri de öyle göndermişlerdir!
HÜSEYİN
ÖZBAKIR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dâhilî ve haricî düşmanlara rağmen yüzde 11,1 oranda büyüyor
olmamız çok büyük bir başarıdır.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Sizi gönderen vatandaşsa beni gönderen de
vatandaştır!
HÜSEYİN
ÖZBAKIR (Devamla) – Bu başarı, milletimizin
başarısıdır. Bununla ne kadar gurur duysak azdır.
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) – Eğer bize öyle diyorsanız on misliyle size iade ediyoruz,
on misliyle!
BAŞKAN – Lütfen,
dinleyelim.
HÜSEYİN ÖZBAKIR
(Devamla) – Bu arada, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzün bünyesinde
bulunan genel müdüründen infaz koruma memuruna kadar tüm personelini kutluyor,
çalışmalarında başarılar diliyorum, kendilerine
sağlık ve mutluluklar temenni ediyorum.
2018 yılı
bütçesinin milletimize, devletimize hayırlı olmasını
diliyorum, siz saygıdeğer milletvekillerini sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Özbakır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Kerestecioğlu...
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın vekilimizin
sorusu üzerine “Evet, içine koyuyorum.” diyerek HDP’yi de terörist olarak ilan
etti.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) - Sen sordun, o da “Evet” dedi, ne var yani?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ne demek “Sordun ‘Evet’ dedi” ya?
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Ne demek yani burada?
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Sen sordun “Evet” dedi yani.
BAŞKAN
– Sataşmadan mı söz istiyorsunuz?
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Seni gönderen vatandaşsa, buradaki ne?
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) - Sus be! Hayret bir şey ya!
BAŞKAN
– Kim konuşacak?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Meral Vekilimiz
konuşacak.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Beştaş.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Zonguldak
Milletvekili Hüseyin Özbakır’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet Bakanı da burada. Hiç kimse, hiçbir milletvekili başka bir
milletvekiline “Siz teröristsiniz.” diyemez.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – “Terörist” diyen teröristin âlâsıdır!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Eğer terörist
arıyorsanız, eğer gerçekten terörist arıyorsanız kol
kola yürüdüğünüz Fetullahçıların şu anda terörizmden
içeride olduğunu unutmayın. Biz buraya sizler nasıl geldiyseniz,
hangi seçim süreçlerinden geçtiyseniz… Halkın oylarıyla ve iradesiyle
halkı temsil ediyoruz. Bu, büyük bir hadsizliktir. Bu, kepazeliktir. Bu
Parlamento çatısı altında bir parlamenterin bir gruba dönerek
“Sizler teröristsiniz.” demesi, kesinlikle büyük bir
bayağılıktır. Benim dilim ve kültürüm yetmiyor bunu
söylemeye. Eğer siz 6,5 milyon insana “terörist” diyorsanız bu ülkeyi
siz bölüyorsunuz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Öyle bir şey yok.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Eğer siz demokratik siyasette
ısrar eden, bütün bu baskıya rağmen, bütün bu hukuksuzluğa
rağmen hâlâ gelip burada demokrasiyi, hakları ve hukuku savunan bir
gruba bunu yapıyorsanız, siz bu ülkenin dörtte 1’ini, dörtte 1
yurttaşını gözden çıkarmışsınız
anlamına gelir.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – 6,5 milyon insana denmiyor, teröriste terörist deniyor. 6,5
milyon insana denmiyor, tekrar onu çok iyi bilin.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hiç alakası yok, biz Kürtleri seviyoruz.
Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok. Kürtlerle sorunu olan sizsiniz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz bu ülkede en az sizin kadar hak
sahibiyiz. Bu konuda sizden daha az, daha fazla bir hakkımız yok.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Kürtlerle sorunu olan sizsiniz.
Bırakın milletin yakasını ya! Kürt milletinin
yakasını bırakın!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sizler hangi haklara sahipseniz biz de
onlarız.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Sen kendini terörist kabul ediyorsan o başka.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bize “terörist” diyenlerin kendisidir
“terörist” diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) – Terörist demedi size, size öyle bir şey demedi,
olayı çarpıtıyorsunuz Meral Hanım.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bırakın Allah aşkına ya!
Kürtlere en büyük zararı siz veriyorsunuz, bırakın onların
yakasını! Bir halkı bu kadar mağdur edemezsiniz.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Beştaş.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, geçenlerde Osman Başkan,
burada bir kelime kullandı, o kelimeden dolayı iki gün oturuma
katılmasına izin verilmedi. Biz de aynı şekilde, grubumuza
dönerek “Evet, siz de teröristsiniz.” diyen bir şahsa şu anda
işlem yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN
– Ben tutanakları isteyeceğim Sayın Akdoğan,
tutanakları isteyeceğim, bakacağım. Tutanaklara bakıp
değerlendireceğim Sayın Akdoğan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
- Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Açık bir sataşma var Meral
Hanım’ın yapmış olduğu konuşmada.
BAŞKAN
– Buyurun.
3.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; bizim hatibimiz yapmış olduğu konuşmada
hapishanedeki tutuklu ve hükümlülere ilişkin sayı veriyor, tutanaklar
geldiğinde de bakarız. HDP Grubundan bir arkadaş sesleniyor:
“Bunun içinde, bu sayının içinde HDP milletvekilleri de var mı?”
diye, o da “evet” diyor. Bu söylenirken yapılan yargılamalara ve
oradaki hukuki değerlendirmelere atıfla söylenen bir ifade.
Şimdi, sizin buradan alıp böyle bir bağlama taşıyarak,
taşımakla kalmayıp aynı zamanda AK PARTİ’ye yönelik
bir suçlama ve bir gayretin içerisine girmeniz bu manada son derece ayıp
ve kabul edilemez bir ifade biçimi. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, bizim,
Halkların Demokratik Partisine yönelik elbette eleştirilerimiz var.
Üzerinde yer aldığı sosyopolitik zeminde “PKK” diye bir terör
örgütü olduğunu ve bu terör örgütünün buradaki siyaset üzerinde
kullandığı yöntemle nasıl tayin edici bir rolü ifa
ettiğini biliyoruz. Aynı sosyopolitik zemin, elbette meşru ve
demokratik zemin çerçevesinde çaba gösteren, burada temsil olan sizlerin de
üzerinde yer aldığınız zemin. PKK’nın buradaki tayin edici,
belirleyici, yönlendirici atmosferi Halkların Demokratik Partisinin
siyaset yapma usulünü, üslubunu önemli ölçüde etkiliyor. Bizim getirmiş
olduğumuz eleştiri bu çerçevede bir eleştiridir. İkisini
birbirine karıştırmayalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - Elbette buradaki sayın vekilleri de
halkımız seçiyor ve onlar o çerçevede geliyor. Ancak şimdi
burada söylenen eleştirilerden kasıtla, yok “Terör örgütüyle kol
kolaydınız, onlar içeriye girdi…” İşte bu da hem lafı
anlamamaktan kaynaklanan bir eksiklik hem de bir hadsizliktir. Aynen bu
lafları iade ediyorum.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yani gene aynı
sataşma bu sefer başka bir yönden geldi, sonunda da “hadsizlik” dedi.
Gene sataşmadan söz istiyoruz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, ben
sataşmadım…
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Daha neler?
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Sataşmadı canım!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Daha ne diyecektiniz?
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Hadi be!
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Devamla) - …sataşma olarak söylenen sözleri, biraz
önce söylenen sözleri aynen ifade ettim.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – En son siz mi konuşacaksınız her
seferinde?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz yapınca
eleştiri oluyor, biz yapınca sataşma mı oluyor?
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – O kadar niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN
– Sayın Kerestecioğlu, buyurun, size yerinizden söz vereyim.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yerimden değil,
sataşmadan efendim, sataşmadan söz istedim yani aynı
şekilde sataşma oldu.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Hayır, sataşma yok ki.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Bu ne ya? En son siz mi konuşacaksınız?
BAŞKAN
- Kim konuşacak?
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Yerinizde ifade edin, yerinizde.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Burada siyasetimizi
PKK’nin belirlediği…
BAŞKAN
– Kim konuşacak?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Meral Hanım…
BAŞKAN
– Buyurun.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Yerinden veriyor.
BAŞKAN
– Hayır, kürsüye davet ediyorum.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Yerinden istemişti.
4.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tartışmaları çok yaptık, gerçekten
artık yorulduk ve rahatsızlık duyuyoruz.
Bunu
söyleyen milletvekili arkadaşımız, biraz önceki hatip eski bir
savcıymış, bunu da yeni öğrendim. Bir savcının,
bir hukukçunun hukuki değerlendirmelerden ziyade…
SALİH
CORA (Trabzon) – Tutanaklara bakmak lazım.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ki Sayın Bostancı “Hukuki
değerlendirme.” dedi; bu hukuki bir değerlendirme değil, siyasi
bir değerlendirmedir. Yani şu anda birbirimize terörizmi, terörizmin
tanımını, geçmişini, Türkiye tarihini anlatacak
zamanımız yok ama şunu asla unutmayın: Türkiye’de bir Kürt
problemi vardır ve bu Kürt problemi çözülmediği müddetçe…
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – PKK problemi var.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Kürt problemi yok, PKK problemi var, Türkiye’de “Kürt
problemi” denilen bir şey yok!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …bu mesele kısır bir döngüde
tartışılmaya devam edecek.
Siz
sosyopolitik zeminde bizim politikamızı başkalarının,
PKK’nin ya da başka kuruluşların, illegal organizasyonların
tayin ettiğini söylediniz. Hayır. Bizim politikamıza “Bir
problem, bu bataklık meselesi.” diyorsunuz ya, onu biraz tahlil edin bir
akademisyen olarak. Şu anda bu ülkede Kürtlerin hak ve özgürlükleri
olmadığı için…
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Onun için kürsüde konuşuyorsun!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bizzat sizin iktidarınız
tarafından söylenen, PKK’nin 12 Eylülden doğduğunu söyleyen bir
partinin milletvekilisiniz. Eğer biz demokratik siyasette ısrar
ediyorsak tam da meselenin demokrasi zemininde çözümünü savunuyoruz.
SALİH
CORA (Trabzon) – Şu an kürsüde kim var?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Burada bu suçlamalar sizi bir yere
götürmez, bizi de götürmez. Biz ne dediğimizi gayet iyi biliyoruz.
Eğer demokratik siyasetle Türkiye’deki problemler çözülmezse maalesef biz
her gün toprağa can vereceğiz.
Bu
iş çözülmek zorunda, demokratik yollarla çözülmek zorunda, konuşmakla
çözülmek zorunda, bu çatı altında çözülmek zorunda. Böyle “hadsiziz”
“hadsizsiniz” gibi sorularla, cevaplarla çözemeyiz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Baltalamayacaksınız, hendekleri
açmayacaksınız, demokratik çözümler başladığında
açmayacaksınız hendekleri.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz bu ülkede FETÖ’yü getirip en üst
kurumlara yerleştirdiniz. Siz, bırakın belirlemeyi,
yerleştirdiniz ve şimdi temizlemeye çalışıyorsunuz; bu
bir realite. (HDP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – PKK’yla el ele, kol kola gezmeyi bırakın,
flörtü bırakın, gelin buraya oturun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Naci Bey, herhangi bir
sataşma yok konuşmada, gerçekten, açıkçası yok.
BAŞKAN
– Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, “Kürtlerin hak ve
özgürlükleri yok.” lafı son derece yanlış, Türkiye gerçekleriyle
bağdaşmayan, hak ve özgürlüklere ilişkin Türkiye’deki rayiç
uygulamaları sanki etnik temelde bir kesim bunlardan mahrum
kalıyormuş duygusu uyandırarak bir tür etnik…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Sanki” değil, biz mahkûmuz biz.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Onun için mi böyle konuşabiliyorsunuz?
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Kürtleri istismar ediyorsunuz.
BAŞKAN
– Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor arkadaşlar.
Buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) - …temelli bir siyasal yaklaşımı
tahakkümcü bir dille kurma çabasının ifade biçimidir bu. Literatüre
de bakarsanız buna ilişkin birçok değerlendirmeyi görürsünüz,
sadece burada değil, başka yerlerde de böyledir. Bu ülkede herkes hak
ve özgürlüklerden Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşları
olarak faydalanırlar, bunun dışındaki etnik temelli
değerlendirmeleri biz…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Bazıları daha eşittir.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bazıları daha eşit
Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) - …Türkiye'nin kardeşliği bakımından
problemli görürüz, etnik temelli bir
kışkırtıcılığın ifadesi olarak
değerlendiririz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben ana dilimde neden kürsüde
konuşamıyorum?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Diğer taraftan, AK PARTİ’yi FETÖ’yle
kol kola göstermek haksızlıktır, hadsizliktir. FETÖ’nün
hakkından gelen, bu çeteyi afişe eden, onu hapishaneye koyan elbette
Türkiye'nin hukuk sistemidir çünkü bir çeteyle, Türkiye Cumhuriyeti’ne,
demokratik zeminine kasteden bir yapıyla mücadele ederken hukuk bunu
yapacaktır ama aynı zamanda, demokrasinin, hakkın ve
özgürlüklerin arkasında sağlam bir siyasi irade olarak duran AK
PARTİ’nin buradaki rolünü ıskalayarak, görmezlikten gelerek bir tür
FETÖ suçlaması yapmak, işte bu da haksızlık ve
hadsizliktir. Kayıtlara geçsin diye söz aldım.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul) –
Kabul etmek zorunda değiliz.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) – Siz söylüyorsunuz.
MEHMET MUŞ (
İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre pek kısa söz…
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
kayıtlara geçsin diye söylemeyeceğim, açıkça sataşmadan söz
istiyorum.
ERHAN USTA (Samsun) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Usta, siz…
ERHAN USTA (Samsun) – Ben
tutanaklara geçmesi açısından bir şey ifade edeceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) – Az
önce, hatip “Kürt problemi” demiştir. Türkiye’de Kürt problemi yoktur,
Türkiye’de terör problemi vardır. Kürtler bizim kardeşimizdir. (MHP
ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kürtler, Kürt vatandaşlarımız
Türk milletinin, bu milletin şerefli birer üyesidir.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) – Kürtleri “problem” kelimesiyle yan yana kullanmayın
artık. Kürtler problem değildir bizim için.
ERHAN USTA (Samsun) – Hele
hele Milliyetçi Hareket Partisi, Bin Yıllık Kardeşliği
Yaşa ve Yaşat Mitingi yapmıştır.
Dolayısıyla, buna “Kürt problemi var.” demek Türkiye zaten...
BAŞKAN – Peki.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) – Terör problemi var. Kürt kardeşlerimizle bizim problemimiz
yok.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz problemsiniz.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) – Kürtler bizim kardeşimiz. Terör var, terör. Ondan bahsedin.
MERAL DANIŞ
BEŞTAŞ (Adana) – Siz problemsiniz, siz. Biz değil. Sizsiniz
problem.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Kerestecioğlu, siz mi konuşacaksınız?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
12.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün de birçok kez bu konuyu ifade ettik ve
gerçekten aslında hani SİHA’ları siz burada
alkışlarken ben nasıl o savaş araçlarını
dehşetle alkışlıyorsunuz…
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Rahatsız oluyorsunuz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) –
Yine alkışlıyoruz, yine alkışlıyoruz
SİHA’ları.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Buyurun, buyurun.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Rahatsız oluyorsunuz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) –
Onları yapan ellere kurban olalım.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU
(Trabzon) – Terörle mücadeleyi alkışlıyoruz biz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yani
alkışlayacağınızdan eminim ve insanları biz
işte bunu yapıyoruz, bakın ne kadar güçlüyüz, nasıl
aslında savaşmak için donanıyoruz diyerek kandırmaya
çalışacağınıza da eminim.
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Terörü bitirmek için, terörün kökünü kazımak için ne lazımsa
yapacağız.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bunu
başarabiliyorsunuz da. Doğru, başarılıyor bu.
İSMAİL TAMER
(Kayseri) – O SİHA’lar teröriste karşıdır, vatan hainlerine
karşıdır o SİHA’lar.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Zaten genel olarak
aslında tahakkümcü, otoriter devletlerin politikası budur ama bundan
ne siz kazanıyorsunuz ne biz kazanıyoruz. Ve dün de söyledim,
kalkıp…
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Sen kimsin ya?
İSMAİL TAMER
(Kayseri) – Siz kimsiniz, siz?
YUSUF BAŞER (Yozgat) –
Sen kimsin?
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Siz kimsiniz?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben Halkların
Demokratik Partisi milletvekiliyim. “Sen kimsin?” diyen kişinin de burada
tutanaklara geçmesini istiyorum. Buna “hadsiz” dememe herhâlde bir şey
demezsiniz Sayın Bostancı, sizin nezaketinizi bildiğim için o
uyarıyı sizin yapmanız gerekiyor.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Ya siz “Siz-biz” diyorsunuz. Onu yapan Türkiye Cumhuriyeti
devleti. “Sen kimsin?” diye ne muharebesinden…
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Teröristten bahsediyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kalkıp da
sıralara giriyorlar, sizlere soruyorlar “Bedelli askerlik istiyoruz.”
diyorlar.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin SİHA yapmasından
niye rahatsız oluyorsun? Benim derdim o.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz ama sürekli “Ver
mehteri, ver mehteri” şeklinde insanları âdeta savaşa
sürüklemeye çalışıyorsunuz. Kimse savaş istemiyor bu
ülkede.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Biz de istemiyoruz savaşı. Terör var, terör.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Teröristle mücadeleden niye rahatsız oluyorsun?
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – O kürsüden teröristleri bir sefer kınayın.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, müdahale edin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Kürt sorunu yoktur”
demek, bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin aynı geçmişte kimler
ne yapıyorsa o fabrika ayarlarına geri dönmesi demektir. Yazık
olan budur, yazık olan budur.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Geç onu, hikâye anlatma bize.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Dönün, aynaya bakın,
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Teröristleri bir sefer kınayın o kürsüden.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Niye teröriste “terörist” diyemiyorsun? Kendine bak sen!
İki yüzlü!
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Üç sene önce vaat
ettiklerinize bakın, yaptıklarınıza bakın ve bu
ülkenin ölümlerle yaşadıklarına bakın.
Ha,
bir de şu var: Siz Adalet Bakanlığı bütçesi konuşmak
istemiyorsunuz çünkü adalet sizde hiç yok. Anlaşılan bu. (HDP
sıralarından alkışlar)
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Hikâye… Geç, bunu geç.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Dağ anlayışında yok adalet, Türkiye
Cumhuriyeti’nde var.
BAŞKAN
– Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.25
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
Bostancı, söz talebiniz var.
Buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, esasen hiçbir
insanın, aklı başında hiçbir insanın, kitlelere
seslenen hiçbir siyasetçinin “Kan dökülsün, çatışma çıksın,
ülkede esenlik olmasın, insanlar birbirlerine karşı hasım
olsunlar.” şeklinde bir yaklaşımı olmaz. AK PARTİ
iktidarı yüzde 50 oy alarak iktidar olmuş, on altı
yıldır iktidarda olan bir parti. Bizim “Savaş olsun, savaş
çıksın. Aman ne güzel de çatışıyoruz.” şeklinde
bir yaklaşımımız kesinlikle söz konusu olmaz. Buradaki
temel husus şudur: SİHA’lar, İHA’lar vesaire, bunlara
ilişkin.
1984’ten
beri Türkiye, PKK’nın saldırısı ve tehdidi
altındadır. Halkın esenliği için devlet meşru
yöntemlerle terör örgütüne karşı mücadele etmektedir. Bu mücadeleyi, elbette,
çeşitli silahlarla, çeşitli araçlarla yapmak durumundadır. Bu,
“Aman ne güzel yapıyoruz, ne kadar memnunuz.” şeklindeki bir
yaklaşımla elbette sürdürülmez.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ama halkın esenliği, 80 milyonun
geleceği, terör örgütüne ve başka terör örgütlerine karşı
böyle bir mücadeleyi devletin ve elbette iktidar olan siyasetçilerin
sırtına bir ödev olarak yükler. Dolayısıyla bizim
yaklaşımımızı bu çerçevede görmek gerekir.
Ayrıca,
şunu unutmayalım: Bu ülkede her tür problemin konuşulup
tartışılacağı yer, akıl zemininde demokratik
zeminlerdir. Demokratik zeminleri korumak, burada halkın iradesinin
tecelli ettiği mecralara ilişkin ihtimam göstermek hepimizin boynunun
borcu. Bu Meclis Türkiye'nin meselelerini kışkırtıcı
olmaktan uzak bir dille ama Türkiye'nin önceliklerini, halkın da
önceliklerini hesaba katan bir akılla, meşruiyet ile gayrimeşru
çizgiye her zaman dikkat eden bir siyasal anlayışla sürdürmek durumundadır.
Hassasiyetlerimiz bu çerçevededir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Bostancı.
Sayın
Kerestecioğlu, buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği
bazı ifadeleri sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın
Bostancı’ya yalnız, bir noktanın eksik
kaldığını ifade etmek isterim. Belki kendisi daha sonra
tamamlayacaktır, özellikle terörle ilgili olan kısmını, bu
Parlamentodaki vekillerle ilgili. Bunu rica ettiğimizi belirtmek isterim.
Dün
buradaki alkışlar gerçekten bana, Körfez Savaşı
sırasında Irak’la ilgili nasıl böyle sanki ortada canlı yokmuş
ve hani bir çizgi roman ya da işte, başka bir şey, film
izletiliyormuş gibi gösteriliyordu o Körfez Savaşı
sırasındaki saldırılar, bir an hakikaten bunu
hatırlattı. Ben özellikle “SİHA’ları alkışlamak.”
derken de bunu kastediyorum, “Siz savaş istiyorsunuz.” değil
kastettiğim şey. Bu Parlamentoda ya da herhâlde ülkede kimsenin
savaş istememesi lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Doğal olanı budur.
Fakat dünya öyle bir hâlde ki, dünya aynı zamanda hani sadece terör sorunu
olarak adlandırılan sorunların yıllarca çözülemeyip ve
onlarca, binlerce can kaybından sonra insanların daha
akıllı davranıp, müzakereler yapıp barış
yollarını seçtiği yöntemleri de bilmektedir. Yapılması
gereken şey bir de budur, böyle yöntemler de vardır. Onun
dışında da hakikaten bu Parlamentoda özlediğimiz şey,
aslında başka başarıların
alkışlanmasıdır yani hakikaten savaş aletleri
değil, başarıların alkışlanmasıdır.
Bizim kastettiğimiz de bu anlamda budur.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce yaşanan tartışmada Sayın Nihat
Akdoğan’ın konuşan hatibe bir ceza verilmesi yönünde talebi
vardı. Tutanakları istedim, tutanaklara baktım. Şimdi,
sayın hatibin konuşması şöyle: “Cezaevlerinde 62 bin olan
terör tutuklu ve hükümlü sayısı şu anda 59.600’e
düşmüştür. Bunlardan 45.600’ü FETÖ tutuklusu, geri kalanı da PKK
ve diğer terör örgütlerine ait tutuklulardır.” diyor. Nihat
Akdoğan “Onun içerisine HDP’yi de koyuyor musunuz?” diye soruyor, Hüseyin
Özbakır “Evet.” diyor.
Şimdi,
burada bir sıkıntı var Sayın Bostancı -eğer
Sayın Özbakır buradaysa- çünkü şu anda tutuklu olan
milletvekilleri var cezaevinde, HDP’li milletvekilleri var, ayrıca HDP’li
yönetici ve belediye başkanları var. Bütün bunları eğer
terörist olarak gören bir anlayış varsa buna bir açıklık
getirmek gerektiğini ben de düşünüyorum.
Siz
mi söz alırsınız Sayın Özbakır yerine, yoksa kendisi
mi konuşur?
Buyurunuz.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Zonguldak Milletvekili Hüseyin
Özbakır’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki ifadelerinin Halkların Demokratik Partisine bir
suçlama şeklinde değerlendirilmemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Başkanım, Sayın Özbakır’la
konuştum. Sayın Özbakır’ın söylediği, tutuklu ve
hükümlülere ilişkin bir değerlendirme. Bir kolektif kimlik olarak
HDP’nin yeri elbette farklıdır. Aynı zamanda, tutuklu olarak,
hükümlü olarak HDP’ye de mensup kimi insanlar olabilir; bunlara ilişkin
kararı verecek olan hukukun kendisidir. İçerideki insanlardan bahsediyoruz.
Çeşitli partilerden insanlar olabilir. Sayın Nihat Bey oradan bir
değerlendirmede bulunuyor, o da “Evet.” diyor. Bunu böyle farklı bir
bağlama taşımak…
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) – Başkan, bağlamı kendisinin konuşmasında
zaten var.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Buradan ayrıca, böyle bir, sanki “teröristler” diye bir suçlama
yapılmış şeklinde bir yere götürmenin doğru
olmadığı kanaatindeyim.
HÜDA KAYA (İstanbul) –
Kendisi çıksın.
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) – Sayın Özbakır’ın yapmış olduğu
değerlendirme içerideki insanlara ilişkin hukuki bir
değerlendirmedir.
Yine, en başta, geçen
konuşmamda söylediğimi tekrar edeyim: Bizim temennimiz, bu tür isnat
edilen suçlardan, HDP’nin yetkililerinin, şüphesiz beraat etmesi ve
herhangi bir mahkûmiyet almamalarıdır ama buna karar verecek olan
hukukun kendisidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bostancı.
Şu anda iki
konuşmacı kaldı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, daha sonra da şahsı adına bir konuşmacı
var. Bu konuşmaları da dinledikten sonra bir ara vereceğim, o arada
bu konuyu tekrar arkada değerlendireceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi İstanbul Milletvekili
Sayın Fatma Benli, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA FATMA BENLİ
(İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye Adalet Akademisinin bütçesi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere
İnsan Hakları Haftası’ndayız. Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 69’uncu yıl dönümünü bu
hafta beraber kutladık ve biliyoruz ki, bizatihi uluslararası
sözleşmelerde hakların yer alması -eğer- adaleti gerekli
mekanizmalarla güvence altına almadığımızda fiilî
olarak uygulama imkânı bulmuyor. Günümüz, maalesef, insan haklarından
ve adaletten en fazla bahsedildiği, buna karşın da savaş,
terör, açlık, göç ya da buna benzer sebeplerle hakların en fazla
ihlal edildiği dönem olma özelliğini taşıyor. Adalet
ortadan kalktığında… En basitinden Amerika Birleşik
Devletleri’nin yakın tarihte Kudüs’le ilgili aldığı karar,
bizatihi devletlerin hak ve adaletin ortadan kalkmasına neden
olduğunu gösteriyor ya da İslam İşbirliği
Teşkilatının bizatihi Cumhurbaşkanımız
önderliğinde aldığı kararı, Kudüs’ün Filistin’in
başkenti olarak tanınmasına ilişkin kararı ve
özellikle de 10 bin kilometre öteden gelerek bu kararı desteklediğini
ifade eden Venezuela Başkanının ifadeleri, aslında adaletin
ırkla, dille, dinle, mezheple bir bağlantısının olmadığını
gösteriyor. Sonuçta, adalet evrensel bir terim, bizatihi kâinatın ruhu.
Adalet olmaksızın ne insan haklarından ne güvenlikten ne
haklardan ne de eşitlikten bahsetmek mümkün değil. Bu nedenle adalet
bizlerin vazgeçilmezi, bu nedenle özellikle ülkemizde, sadece bir senede 6
milyondan fazla davanın açıldığı ülkemizde her dava
için en hızlı ve etkin şekilde bireysel adaletin
sağlanması gerekliliği bugün bütçesini görüştüğümüz
Türkiye Adalet Akademisinin ne derece önem arz ettiğini gösteriyor.
Sonuçta
bu davaların adaletli bir şekilde sonuçlanmasının ana
zorunlu şekli nitelikli hâkimlere, nitelikli savcılara sahip
olmaktır. Hâkim ve savcıların meslek öncesi eğitimlerini
sağlayan, akabinde de tüm yargı mensuplarına değişen
yasalar hakkında meslek içi hizmet seminerleri veren, yaptıkları
konferanslarla, sempozyumlarla değişik hukuki konularda çözüm
arayışlarında bulunan, özellikle evrensel hukukun takip
edilebilmesi için 21 uluslararası kuruluşla, 96 farklı ülkeyle
iş birliği çalışması içerisinde bulunan, böylelikle
hâkimlerimizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ya da Avrupa Konseyi
gibi uluslararası kuruluşlarda staj yapmalarına imkân
sağlayan Adalet Akademisi her birimiz için özel bir önem arz etmektedir.
Sonuçta, akademinin başarısı uluslararası anlamda kabul
edildiği için, bugün artık 41 farklı ülkeden, İsveç’ten
İtalya’ya, Amerika’dan Çin’e farklı yabancı hâkimlerin, binlerce
hâkimin Türkiye'ye gelerek bu eğitimi alması
sağlanmıştır.
Adalet
Akademisinin, özellikle adaleti yerine getirmekteki başarısı,
uluslararası anlamdaki başarısı aslında hepimizin
başarısıdır. Çünkü adaletin sağlanmasını
gerçekleştirdiğimizde bundan sonra başka
haksızlıkların yapılmasını da engellemiş
oluruz. Ancak bu takdirde farklı insanların aynı
adaletsizliklere maruz kalmasını engellemiş oluruz. Böylece bir
anne bir gün karşımıza gelip de “Benim Yasin’im sadece 16
yaşındaydı. 5’inci kattan atıldı ve başı
taşla ezildi. Yakıldı ve cesedi bir çöp torbası gibi çöp
bidonuna atıldı. Madem bunu engelleyemediniz, bari başka
annelerin benimle aynı şekilde canı yanmasaydı.” demek
zorunda kalmaz. Bu acıları hep beraber yaşadık. Dünü
değiştiremeyiz ama bugün için ve bundan sonrası için beraber
mücadele etmemiz mümkün. Bu da adalet anlayışının fiilî
anlamda yerine gelmesi için hep birlikte mücadele etmemizle mümkün.
Bugün
tüm zorluklara rağmen bizatihi adalete karşı
gerçekleştirilen darbelere karşı bu Meclisin ortak bir
karşı duruş sergileyebilmesi, daha sonra halkımız
tarafından referandumla kabul edilen Anayasa değişikliğinde
yargının sivilleşmesinin sağlanması, Askerî Yüksek
Yargıtayın, askeri yüksek idare mahkemelerinin
kaldırılması ya da Anayasa gereği yargı yoluna
kapalı olan durumlarda yargının açılması aslında
adalet ilkesine ulaşılması adına çok önemli
adımlardır.
Sözümü
bitirebilir miyim Başkanım?
BAŞKAN
– Tabii, buyurun, tamamlayın.
FATMA
BENLİ (Devamla) – Sonuçta bugün adaleti gerçekleştirmek adına
bireysel olarak yaptığımız her davranış bizden
sonraki kuşaklara vereceğimiz o mirası göstermekte. Bunu daha
önce başardığımız gibi, bana göre sadece Adalet
Akademisine ya da sadece Adalet Bakanlığına
bırakılmaması gereken bu derece önemli bir görevi Mecliste bütün
toplumu temsil eden bireyler olarak hep beraber gerçekleştirebiliriz.
Bu
düşünceyle her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Benli.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına son konuşmacı Denizli
Milletvekili Sayın Cahit Özkan.
Süreniz
beş dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın Hâkimler ve Savcılar Kurulu bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Hâkimler
ve Savcılar Kurulu bilindiği üzere yargı
teşkilatının yönetimini ve denetimini gerçekleştirir.
Eğer Hâkimler ve Savcılar Kurulunu konuşuyorsak geçmişteki
yargı vesayetini mutlaka iyi idrak etmemiz gerekir. Yargı vesayeti
nedir, vesayetçi yargı nedir, bunu anlamak için son on beş, yirmi
yıllık süreçte yargıda yaşadığımız
tartışmaları analiz ettiğimizde doğru yola, doğru
sonuca varacağımıza inanıyorum.
Vesayetçi
yargı, darbecilerle, darbe anayasalarıyla şekillenmiş
yargı demektir. Vesayetçi yargı, millete hesap vermek yerine
darbecilerin kurmuş olduğu statükoyu koruyan yargı demektir.
Tarafsız, bağımsız, adil yargı ilkelerine uygun
yargılama yapmak ve adalet dağıtmak yerine statükoyu korumaktır.
İşte, onun için demokratik denetime açılması gerekiyordu.
Demokratik denetime açılmış, millet nezdinde meşruiyeti
olan bağımsız ve tarafsız yargı olabilmenin yolu
işte yüce Meclisin duvarında yazdığı gibi “Egemenlik
kayıtsız şartsız millete aittir.” anlayışına
uygun yargıyı inşa etmek demektir. İşte, AK PARTİ
hükûmetlerinden önce de var olagelen vesayetçi yargıyla mücadele tüm
hükûmetlerin temel meselesi olmuştur. Dünden bugüne tüm hükûmetler,
vesayetçi yargıyı demokratik meşruiyete sahip adil ve
tarafsız yargı hâline getirmek için mücadele ortaya koydular.
Bakınız,
geçmişte yargı adalet dağıtmıyordu, yargıya olan
güven tabana inmişti, her açılan 100 davanın maalesef
yarısına yakını beraatle sonuçlanıyor,
vatandaşlar haksız yere töhmet altında
bırakılıyordu. İşte, 1990’lı yıllarda siyasi
suikastlarla, toplumsal olaylarla yargı üzerinden toplumu ve bireyi
belirlemek ve belirli bir prototip üzerinden Türkiye’yi yönetmek isteyen
çevreler yargıyı kullandılar ve yargının o dönemdeki
kararlarına bakın; davalı-davacı, sanık-müdahil, hiç
kimsenin tatmin olmadığı kararlarla bu milleti karşı
karşıya getirdiler. Sözde “Millet adına karar veriyoruz.”
dediler, Türk milleti adına ancak taraflı, bağımsız
olmayan, statüko yanlısı, darbe zihniyetli statükoyu koruyan bir
anlayışla yargılama yapageldiler. İşte, onun için
yapmış olduğumuz tüm reformlarımızın –tabii ki
beş dakikaya sığması mümkün değil- ve yapmış
olduğumuz anayasal ve yasal düzenlemelerin tek bir gerekçesi vardı, o
da bağımsız ve tarafsız yargıyı inşa etmek.
Bizim
köklü bir geleneğimiz var, medeniyet değerlerimiz var ve modern
dünyanın da geliştirmiş olduğu, Avrupa Konseyinin, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye’yle ilgili vermiş olduğu
kararlar var. Gelişmiş demokrasiler var, meşruiyeti yüksek olan
yargı kararlarının gerçekleştiği ülkeler var. Tüm bu
ülkeleri örnek aldık ve yapmış olduğumuz anayasal ve yasal
reformlarla Hâkimler ve Savcılar Kurulunu bugünkü demokratik
meşruiyetine getirdik. İnşallah, Mecelle’de
yazdığı gibi… Ne diyordu Mecelle’de: “Tarafsız olacak,
hâkim hakim olacak, mekîn olacak, metin olacak, fakih olacak, halim olacak,
selim olacak.” Elhamdülillah bugün, yargımız nezdinde milletimizin
büyük bir güveni vardır. Bunu çok daha ilerilere götüreceğiz. Örnek
alacağımız müktesebatımız var, tarihsel zenginliğimiz
var. Diğer taraftan, gelişmiş demokrasilerin yargı
kurumları var; Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin düzenlemeleri var ve
İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar da
yapmış olduğumuz reformları doğrulamaktadır.
İnşallah,
bugüne kadar yapmış olduğumuz reformlarla yargı
teşkilatımız, çok daha demokratik, çok daha millet nezdinde
güveni tesis eden bir anlayışla geleceğe yürüyecek. Eğer
bir sabitemiz varsa bunu beraber ortaya koyalım. İşte,
Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olması, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin ve vermiş olduğu mahkeme kararlarının
gösterdiği istikamette, milletimizin adil, tarafsız ve
bağımsız yargı ihtiyacını karşılayacak
bir anlayışla, gelinen noktada inşallah yargımız,
milletimizin o ihtiyacını karşılayacaktır.
İnşallah,
2018 Hâkimler ve Savcılar Kurulu bütçemizin ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyor ve ülkemizin aydınlık, adil,
tarafsız ve bağımsız bir yargıyla geleceğe
yürümesini yüce Allah’tan niyaz ediyor, sizleri saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Özkan.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
şahsı adına lehinde olmak üzere Kayseri Milletvekili Sayın
Hülya Nergis.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
HÜLYA
NERGİS (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 2018 Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
dördüncü turunda şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetlerimiz
döneminde, 2002 yılından bu yana, insan hakları temelinde hukuk
devleti ilkesinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik önemli
adımlar atılmıştır. Kişisel verilerin
korunmasının bir hak olarak ilk defa düzenlenmesi, çocuk
haklarının ilk defa anayasal koruma altına alınması,
sendikal özgürlüklerin geliştirilmesi, kamu görevlilerine toplu
sözleşme yapma hakkı getirilmesi, partisinin kapatılmasına
beyan ve eylemleriyle sebep olan milletvekilinin vekilliğinin
düşürülmesini öngören Anayasa hükmünün kaldırılması
anayasal düzeyde kaydedilen bazı gelişmelerdendir.
Hükûmetlerimiz
döneminde, vatandaşlarımızın hukuki güvencesi
artırılmış ve hak arama yolları da
çoğaltılmıştır. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru imkânı, tüm idari ve hukuki süreçlerin tüketilmesinden sonra
vatandaşlarımızın başvurabileceği bir iç hukuk
yolu olarak sistemimize dâhil edilmiştir. Böylelikle, bir yandan,
vatandaşlarımızın mağduriyetleri hızlı
biçimde çözüme kavuşturulurken diğer yandan, ülkemiz aleyhine Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru
sayıları da ciddi oranda azalmıştır. Bu, yargı
sistemimizde, hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz en önemli
reformlardan biri olmuştur.
Yargıda
tarafsızlık kavramı bağımsızlık kadar
önemlidir. 16 Nisan 2017 tarihi, birbirini tamamlayan bu iki kavramın
anayasal düzeyde ifadeye kavuşması ve yargı sistemimizin
sivilleşerek normalleşmesi konusunda önemli bir milattır. Bu
tarihte gerçekleştirilen halk oylamasıyla Anayasa’nın ilgili
hükümlerinde köklü bir dizi değişikliğe gidilmiş ve
yargıyı ilgilendiren konularda yeniden yapılanma
sağlanmıştır. Disiplin mahkemeleri dışındaki
bütün askerî mahkemeler ile Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi kaldırılmıştır. Böylece Türkiye’de uzun
yıllardır tartışılan bir konu çözüme
kavuşturulmuştur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ismi
Hâkimler ve Savcılar Kurulu olarak değiştirilmiş, kurulun
yapısı ve üye seçim sistemi yeniden düzenlenmiştir. HSK
üyelerinin 7’sinin TBMM tarafından seçilmesi sayesinde millî iradenin
yargı üst yönetimine yansımasının yolu
açılmıştır. Bu adım, yargının demokratik
meşruiyeti ile hesap verilebilirliğini de güçlendirmiştir.
Hükûmetlerimiz
döneminde temel kanunlardan Türk Ceza Kanunu’yla başlayan
değişim süreci Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Türk
Ticaret Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’yla devam etmiştir.
Ayrıca Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma
Kurulları Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu,
Bilirkişilik Kanunu ve Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gibi
birçok düzenlemeyle önemli yenilikler getirilmiştir.
Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 158’inci maddesinde gerçekleştirdiğimiz
değişiklikle soyut ihbar ve şikâyetler için soruşturma
öncesi bir ön değerlendirme mekanizması oluşturulmuştur.
İş
uyuşmazlıklarının çözümünün uzaması bir yandan
işçilerimizi, diğer yandan işverenleri olumsuz etkilemekteydi.
Bu nedenle, iş uyuşmazlıklarının çözümünün çabuk ve
etkili bir biçimde yerine getirilmesi önem taşımaktaydı. Bundan
hareketle, 12 Ekim 2017 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 7036
sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’yla hukuk sistemimizde önemli
bir değişiklik yapılmıştır. Bu
değişiklikle bazı iş uyuşmazlıklarında ara
buluculuk dava şartı hâline getirilmiştir.
Görüşmelerini
sürdürdüğümüz 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın aziz milletimiz için hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyor ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Nergis.
Sayın
milletvekilleri, birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati:20.05
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Vecdi
GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi
sıra Hükûmet adına yapılacak olan konuşmalarda.
İlk
konuşmacı, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Mehmet
Özhaseki.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi beş dakika, buyurunuz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün
gerçekleştirdiği çalışmalar ve hedeflerimiz hakkında
bilgi sunmak istiyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakanlığımıza,
çevrenin ve tabiat varlıklarının korunmasından kentsel
dönüşümün yürütülmesine, her türlü ölçekte plan yapımı ve
onaylanmasından kamu binalarının yapımı, enerji
verimliliğinin artırılması, yapı malzemeleri ile
yapılan yapıların denetimine, ulusal coğrafi bilgi
sistemlerinin kurulmasından iskân projelerinin gerçekleştirilmesi ve
mahallî idarelere mali ve teknik destek sağlanmasına kadar çok
geniş bir yelpazeye yayılan görevler verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Sanayi Devrimi’yle birlikte
insanlar artık şehirlere yoğun bir şekilde göç etmeye
başladılar. Büyük şehirlerin oluşması, oralarda
insanların daha çok tüketmesine ve çok kirletmesine sebebiyet vermeye başladı.
Çok üretmeye başladık, çok tüketmeye başladık. Eskiden az
üretiyorduk, az tüketiyorduk ve çevreyi de kirletmiyorduk ama büyük
şehirlerin oluşumuyla birlikte bu denge de bozuldu ne yazık ki.
Eskiler derlerdi ki: “Hayat şu dört esas üzerine kaimdir: Birincisi hava,
ikincisi su, üçüncüsü toprak, dördüncüsü enerji.” Bunları kirletmemek
esas. Doğa bir denge üzerine yaratılmıştır. Eğer
bu denge bozulursa ve özellikle biraz önce saydığım dört ana
unsur kirletilirse yavaş yavaş başımıza felaketler
gelmeye başlayabilir yani kuraklıklar, seller, felaketler birbirlerini
kovalar.
Birleşmiş
Milletlerin yayınladığı rapora göre, 2050 yılında
dünya 9 milyar nüfusa ulaşıyor, israf
çılgınlığı artıyor, devasa büyüme
yaşamı ve ekosistemi zedeliyor. 1850 yılından bu tarafa
yapılan ölçümlerde dünya yüzey sıcaklığı artı 1
derece arttı, deniz seviyesi artı 19 santimetre arttı,
atmosferdeki karbondioksit oranı da yüzde 42 oranında arttı.
Artık dünyanın bir an önce çevre konusunda adım atması ve
birlikte çok önemli işler yapması zamanı geldi, geçiyor âdeta.
Çevreyi
bizler bir emanet olarak görüyoruz. Hakikaten, çocuklarımıza teslim
edeceğimiz en kıymetli varlığımız herhâlde çevre
olsa gerek. Burada Bakanlık olarak en çok
zorlandığımız konu çevre-yatırım dengesi. Bir
taraftan, yatırımlar yapılmak zorunda olan bir ülkeyiz,
gelişmekte ve kalkınmakta olan bir ülkeyiz; bir taraftan da o
yapılan yatırımların çevreyi kirletmemesi ve tahrip
etmemesi esas. İşte bu aradaki dengeyi kurmak bayağı zor
gözüküyor. Ancak, nasıl, bir arı bal yapmak için çiçekler üzerinde
gezer, polenleri toplar, sonra dünyanın en kıymetli yiyeceğini
yaptığında çiçeklere zarar vermezse, işte
yatırımlar hususunda da doğrusu bizim Bakanlık olarak
gayretimiz aynı nokta üzerinde devam etmektedir. Aslında, burada
sadece AK PARTİ’li değil, birçok MHP’li, CHP’li hatta HDP’li
arkadaşlara da teşekkürüm var çünkü çevrelerinde olan birtakım
çevre tahribatları konusunda gece gündüz demeden beni arıyorlar,
hepsiyle birlikte ortak olarak, o çevrede yaşanan felaketlerin üzerine
gidiyoruz ve hepsinden de sonuç alıyoruz. Bu noktada bize
yardımcı olan tüm arkadaşlarımıza da teşekkür
ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, son on beş yıl içerisinde yapılan
yaklaşık 15 başlıkta, Bakanlık olarak ortaya
koyduğumuz performansımızla ilgili birkaç bilgi vermek
istiyorum. Özelikle şimdi yeni başlattığımız
Bakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi’nde başlatıp gelecek sene Ankara’da tüm kamu
kuruluşlarına yaygınlaştıracağımız bir
projemiz var, Sıfır Atık Projesi. Bu Sıfır Atık
Projesi neticesinde, kaynağında önce
ayrıştırıyoruz, sonra da en son kalan, organik olarak
ortaya çıkan malzemeyi de gübre hâline getiriyoruz,
dışarıya sıfır atık olarak çıkıyor.
Bunu gelecek sene Ankara bünyesinde bütün kamu kuruluşlarında ve
topluca yaşanılan yerlerde uygulamaya başlayacağız,
sonra Türkiye’ye yaygınlaştıracağız. Bakın,
birkaç ay içerisinde, beş ay kadar bir süre içerisinde,
Bakanlığımızda başlatmış olduğumuz bu
çalışma neticesinde tam 58 ton kâğıt, 14 ton plastik, 3 ton
cam, 1,5 ton metal topladık. Arkadaşlarımızın
yaptığı hesaba göre, topladığımız
kâğıtlardan ve mâni olduğumuz bu israf neticesinde tam 980
ağacı kurtarmış olduk.
Bir
başka çalışmamız katı atık düzenli depolama
tesisleri hususunda. Değerli milletvekilleri, 2002 yılında
sadece 15 tane tesis vardı Türkiye olarak, ülke olarak; şimdi, bu,
2017 yılı itibarıyla 87’ye ulaşmıştır.
1.400’e yakın belediyemiz var, bunlardan 1.112’si yani 53 milyon nüfusa
hitap eden orandaki belediyemiz artık katı atık düzenli depolama
tesislerinden istifade ediyorlar. Yıl sonuna kadar 4 tesis daha devreye
giriyor ve bu tesislerden 180 MW’lık kapasitede elektrik de elde ediyoruz.
Tıbbi
atıklar konusunda eskiden ülke olarak herhangi bir şey yapmazken
şu anda 3 adet yakma tesisi, 58 adet tıbbi atık sterilizasyon
tesisi güvenilir bir şekilde yönetilmektedir.
Üçüncü
olarak, tehlikeli atık geri kazanım tesisi, bugün itibarıyla,
sayısı 434’e, tehlikeli atık düzenli depolama tesisi
sayısı da 8’e ulaşmıştır.
Bir
başka bu konudaki gösterge, atık suların alıcı ortama
verilmesi hususunda çevre kirliliğinin önlenmesi yani atık su
arıtma tesisleri hususu. 2000’li yılların başında
sadece nüfusun yüzde 35’ine hitap eden bölümde atık su arıtma
hizmetleri verilirken bugün itibarıyla ülke nüfusumuzun tam yüzde 82’sinin
dışarıya atmış olduğu atıkların hepsini
temizleyerek doğaya veriyoruz. Kurulu kapasitesi günlük 10 binin üzerinde
olan arıtma tesislerinin çıkışına da on-line izleme
tesisi kurduk. 2012 yılında 30 adet tesisle başlayan sürekli
atık su izleme çalışmalarında entegrasyonu sağlanan
tesis sayısı da günümüzde 220’ye yükselmiştir. Atık su
arıtma tesisi yönetimlerini teşvik etmek amacıyla, son altı
ayda, atık su arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde 50’sine
tekabül eden 216 milyon lirayı Bakanlığımız
karşılamıştır. 2017 yılında da 63 milyon
lira daha belediyelerimize bu konuda yardım yapılacaktır.
Ayrıca,
havza bazında su kalitesinin belirlenmesinde 6 havzada, 83 noktada
çalışma yapıyoruz. Denizlerde bütünleşik kirlilik izleme
çalışması ile tüm denizlerimizde kirlilik ekolojik ve kimyasal
kalite durumu izleme çalışması da yapılmaktadır. Bu
kapsamda, 272 noktada denizlerdeki kirliliği izleme altyapısı
kurulmuştur.
Mavi
bayraklı plaj sayımız 2002 yılında 151’ken 2017
yılında 454’e ulaşmıştır. Bu noktada dünya
2’ncisiyiz, inşallah yakında 1’inciliği de alırız.
Eskiden gemilerden atık alım hizmeti hiç verilmezken 2017
yılında 277 limanda atık alım hizmeti verilmektedir. Bu
konudaki bir başka çalışmamız hava kalitesi izleme
ağı hususudur. 2005 yılında 36 istasyonla başlatılmış
olan bu faaliyet bugün itibarıyla 81 ilimizde 253 istasyona
genişletilmiştir. Egzoz emisyonlarının ölçümü… Sürekli
ölçüm sistemiyle büyük sanayi tesislerinden 270 tesis ve bu tesislere ait 609
baca Bakanlığımız tarafından 7/24 gerçek zamanlı
olarak takip edilmektedir. Aslında, yaptığımız bütün
bu çalışmalar neticesinde 2012, 2014, 2016 ve 2017 yılları
Ozon Tabakasını Koruma Onur Madalyası’nı ülkemiz
almıştır.
Değerli
milletvekilleri, burada bir konunun daha altını çizmek istiyorum.
Belki sıkça konuşulan ve sizlerin de gündemine gelen bir konu,
küresel ısınma ve iklim değişikliği
insanlığın karşı karşıya
kaldığı en önemli çevre sorunu olarak uluslararası gündemde
de yer almaktadır. Ülkemiz iklim değişikliğiyle mücadelede
üzerine düşen görevi kararlılıkla yerine getirmektedir. 2004
yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesi’ne ve 2009 yılında da Kyoto Protokolü’ne
taraf olduk. Bu kapsamda, Ulusal İklim Değişikliği
Stratejisini ve İklim Değişikliği Eylem Planı’nı
da hazırladık. 21 Nisan 2016 tarihinde de Paris
Anlaşması’nı imzaladık. 2030 yılına kadar sera
gazı emisyonlarında yüzde 21’e kadar artıştan azaltım
yapabileceğimizi de Birleşmiş Milletler Değişiklik
Sekretaryası’na bildirdik. Bu noktada, kurulmuş olan Yeşil
İklim Fonu noktasında ise bir ihtilafımız var. Özellikle,
1992 yılında yurt dışında yapılan
Birleşmiş Milletlerin New York’taki toplantısına
Türkiye’den giden temsilcilerimiz -doğrusu, şimdiden rahmetlik
olanların isimlerini vererek sizleri rahatsız etmek istemiyorum ama-
oradaki sözleşmeler yapılırken “Biz gelişmekte olan ülke
değiliz, gelişmiş ülkeyiz, bizi oraya yazın.” demişler
ve öyle olduğu için de Ek 1’de emisyon azaltmak zorunda olan, Ek 2’de de
finansman desteğinde bulunmakta olan ülkeler sınıfına
yazılmışız. Arkasından, ek dışı olan
ülkeler sınıfına geldiğimiz zaman ise doğrusu, bizi
buraya şimdi almıyorlar. Diyorlar ki: “Siz hem para vereceksiniz hem
de finansman desteğinde bulunduğunuz gibi teknoloji
yardımında da bulunacaksınız.” Bunun haksızlık
olduğunu her gittiğimiz platformda izah ediyoruz. Şimdi öyle bir
manzarayla karşı karşıyayız ki, 1991-1992’de giden
arkadaşlarımızın hatası yüzünden Suudi Arabistan,
Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Brezilya, Güney Kore, Hindistan,
Singapur, Güney Afrika yardım alacak, finansman desteğinden,
Yeşil İklim Fonu’ndan istifade edecek ve aynı zamanda teknoloji
desteğinden de istifade edecek fakat Türkiye olarak biz oraya hem para
vermeye hem de aynı zamanda teknoloji desteğinde bulunmaya devam
edeceğiz.
Bunu
geçen sefer gittiğim Bonn’da, Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteriyle yaptığım bir saatlik görüşmede uzun uzun izah
ettim. Birçok dışişleri bakanıyla, çevre bakanıyla
konuştuğumuzda hiç kimse kendi pastasından bizlere pay
verilmesini istemediği gibi ayrıca da bizim oraya finansman
desteğinde bulunmamızı ısrarla istiyorlar. Ben de çıkacağımızı
söyledim. Ya bizi Yeşil İklim Fonu’na erişen ülkeler
sınıfına alırsınız, ek dışı
ülkeler sınıfına ya da Paris Anlaşmasını
Meclisimize getirip “Onaylamıyoruz.” diyerek onlara da
tavrımızı belli ettik. Önümüzdeki günlerde yapılacak bütün
toplantılarda herhâlde Türkiye'nin konusu birinci gündem maddesi olarak
yerini almaya devam edecek diye düşünüyorum ben. Çünkü biz iddiamızda
haklıyız.
Bir
taraftan da dünyayı kirleten ülkeler sıralamasına
baktığımız zaman, Çin yardım alıyor, tam yüzde
29,5 oranıyla dünyayı kirleten ülkeler sınıfında
1’inci sırada. Amerika Birleşik Devletleri zaten çekildiğini
söyledi, yüzde 15 civarında dünyayı kirleten ülkeler
sıralamasında. AB, 28 ülkeyle 9,6 oranında dünyayı kirleten
ülkeler sıralamasında yer alıyor. Bize durmadan oradan akıl
vermeye devam eden AB’den bahsediyorum. Hindistan 6,6, Rusya 5, Japonya 3,5,
Almanya 2 küsur, Türkiye ise 1’in altında. Hem az kirletiyoruz hem de
yardım etmek zorundayız, emisyonu da azaltmak zorundayız gibi doğrusu
zor bir durumla karşı karşıyayız. Ama haklı
olduğumuz konuyu her platformda biz de izah etmeye, bu konuda ülkemizin
iddialarını orada dile getirmeye de devam edeceğiz.
İnşallah bu haksızlık kalktığında Paris
Anlaşması’nı da buraya getirip, burada konuşup,
tartışıp yürürlüğe sokacağız, üzerimize
düşen neyse zaten onu yapmaya çalışacağız.
Aslında bizim yaptığımız çalışmalarda
çevreyi kirletmeme adına, küresel ısınma adına burada
sadece bizi bağlayan Paris Anlaşması değil, biz ülke olarak
zaten üzerimize düşeni yapıyoruz; biraz önce saymış
olduğum 12 maddedeki çalışmalar, hiçbiri Batı
tarafından bize deklare edilmeyen ve kendi içimizde bizim çevreyi koruma
adına, doğayı tahrip etmeme adına belediyelerimizle
birlikte yapmış olduğumuz çalışmalardan ibaret.
Onlardan da öğrenecek değiliz ama bir haksızlığın
giderilmesi noktasında biz burada iddiamızı güçlü şekilde
dile getirmeye de devam edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde çevre altyapısına yapılacak
yatırımlar için belediyelerimizin desteklenmesi noktasında da
önemli çalışmalarımız var. Bu noktada son on beş
yıl içerisinde 12.477 projeye Bakanlık olarak 1 milyar 511 milyon
lira da şartlı nakdî yardım yapılmıştır.
Ayrıca, Avrupa Birliği tarafından sağlanan mali yardımların
2007-2013 yıllarını kapsayan IPA 1 dönemiyle ilgili de ülkemize
çevre sektörü için 711 milyon avro bütçe tahsis edilmiştir.
Çevresel
etki değerlendirmesi noktasında, yatırımların çevresel
etkilerinin ölçülmesi ve gerekli tedbirlerin alınması yönünde önemli
bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. ÇED Yönetmeliği, Avrupa
Birliği uyum çalışmaları ve ülkemizin ihtiyaçları
doğrultusunda mayıs ayında revize edilmiştir. Yönetmelikte
halkın katılımı süreci daha da güçlendirilmiş ve
yönetmelik, sınır aşan hususlar hariç Avrupa Birliği ÇED
Direktifi’yle tam uyumlu hâle getirilmiştir. Burada konuşmacı
arkadaşlarımızdan birinin söylediği “Madencilik
projelerinde ÇED raporu istenmeyen bir Bakanlık.” ifadesi gibi bir
şeyi de doğrusu üzüntüyle dinledim; ÇED muafiyeti de asla söz konusu
değil, bunu da bilmemiz lazım.
Korunan
alanların tespiti, tescili, korunmasıyla ilgili de
Bakanlığımız önemli bir görev ifa etmektedir. Doğal
sit alanları, özel çevre koruma bölgelerinin tüm planlama ve uygulama
çalışmaları Bakanlığımız bünyesinde
yürütülmektedir. 21 ilde 27 adet tabiat varlıklarını koruma
bölge komisyonlarıyla doğal sit alanlarına ilişkin
vatandaş ve kamu kurumlarının talepleri hızlı ve etkin
bir biçimde sonuçlandırılmaktadır. Bu konuda yapılan
aslında birtakım yenileme çalışmaları noktasında
da doğrusu elimizdeki bütün bilgileri ilan etmeden önce Genel
Müdürlüğümüz bünyesindeki arkadaşlar bölgeye giderek
vatandaşı toplamakta, belediyeleri çağırmakta, sivil toplum
örgütleriyle toplantılar yaparak önümüzdeki süreçte kendi bölgelerinin
nasıl bir hâl alacağı hususunu da aydınlatmaktadırlar,
bu konuda da üzerimize düşeni hakkıyla
yaptığımızı zannediyorum.
Değerli
milletvekilleri, şehircilik alanında da birkaç şey söylemem
lazım. Özellikle şehirlerimiz çok eski ve kadim şehirler, hatta
şehirlerimizin tarihine baktığımız zaman devletlerin
bile hayatından çok eski olduğunu görürüz. Bu şehirler
canlı organizmalar, yaşıyorlar, taştan, topraktan ibaret
görmemek lazım, onların da bakım istediğini, devamlı
ihtimam göstermek gerektiğini de hepimizin bilmesi gerekiyor.
Bu
topraklar üzerinde, özellikle geçmişe ait iki önemli medeniyet kurduk;
birisi Selçuklu medeniyeti, birisi de Osmanlı medeniyeti. Şimdi,
inşallah, cumhuriyet medeniyetini kuruyoruz, ilanihaye ülkemizde huzur
içerisinde, bu medeniyeti inşa ederek hep birlikte barış
içerisinde yaşarız diye de temennide bulunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ancak
şehirlerimizi ifade ederken, hiç kimseyi kastetmeden, hiçbir partiyi de
özellikle burada kastımahsusa olarak söylemeden ifade etmem gereken birkaç
nokta var. Bizim, özellikle göçler noktasında, 1950’lerden başlayan
büyük şehirlere doğru akınların gelmiş olması
noktasında belediyelerimiz ne yazık ki hazırlıksız
yakalandılar, o göçler karşısında ne yapacaklarını
bilemediler, bazı belediyelerimiz de bu konuya biraz ideolojik
yaklaştılar. O zaman, 1950’li ve 1960’lı yıllarda
başlayan bu göç dalgası karşısında belediyelerimiz tam
bir hezimet yaşattılar desek doğru olur.
Bir
başka talihsizliğimiz de burada bizim geç planlama yapmış
olmamız. Türkiye'de ilk planlamalar neredeyse 1925’lere, 1930’lara denk
geliyor. New York’a gittiğimizde, Washington’a gittiğimizde
1711’lerde plan yapıldığını öğrendiğimiz
zaman, hakikaten bir Türk olarak benim moralim bozuluyor. Üç yüz, dört yüz
yıllık tarihi olan bir ülkede planlama üç yüz yıllık fakat
bizim ülkemize gelin, burada on bin yıldır yaşanan bir medeniyet
var, onlarca kavim yaşamış, medeniyetler kurulmuş, çok eski
şehirlerimiz var, kadim bir medeniyete sahibiz diye övünüyoruz fakat
planlamalarımız ne yazık ki seksen, yüz yıllık. Böyle
olunca, 2000’lere doğru geldiğimizde, bir taraftan göç dalgası
karşısında hazırlıksız yakalanmamız, bazen
ideolojik tavırlarımız, bazen doğrusu, işte, bu
planlamalardaki geç yaklaşımımız karşımıza
üzücü bir tablo çıkarıyor. Nedir bu? Birincisi,
sağlıksız şehirlere sahip oluyoruz. İkincisi de
kimliksiz şehirlere sahibiz. Bunu hepimizin kabul etmesi lazım.
Şimdi bizim hep birlikte başımızı iki elimizin
arasına alarak neler yapabileceğimiz hususunu “Sen yaptın, ben
yaptım.”dan çıkarak konuşmamız ve bu konuda doğru
adımlar atmamız icap ediyor.
Bu
anlamda planlama yapabilmek adına 1/100.000’likler yani çevre düzeni
planlamaları hususunda Bakanlık olarak biz yüzde 99’un üzerindeki
bölümü tamamladık, kentsel tasarım projelerini hazırladık.
Kentsel tasarım rehberlerini hazırladık. Bütün belediyelerimizle
içli dışlı bu konuda çalışmaya devam ediyoruz.
Ayrıca kıyı alanlarının planlanmasında, ülkemiz
bütünleşik kıyı alanları planlamasının
bitirilmesi hususunda da çok az bir eksiğimiz kaldı, onları da
yakında inşallah bitireceğiz.
Burada
imar mevzuatıyla ilgili bir hususun da altını çizmek istiyorum.
Belediyeci arkadaşlarımız bilirler, Planlı Alanlar Tip
İmar Yönetmeliği diye bir yönetmelik vardı. Orada
belediyelerimiz biraz serbest bırakıldığı için
ellerine geçen o yönetmeliklerden hangisi işlerine geliyorsa onu
uygulamaktaydılar. Şikâyetimiz şuydu: Müthiş bir istismar
kapısıydı. 100 metrekarelik bir inşaat yapma
hakkını bile orada 150-200 metrekareye kadar çıkaranları
gördük. Nasıl yapıyorlardı? 50 metrekarelik kış
bahçesi koyuyorlar, imardan sayılmıyor. 60 metrekarelik balkon
koyuyorlar, imardan sayılmıyor. Böyle olunca önümüze kocaman bir alan
çıkıyor, 100 metrekarelik evler, 250, 300 metrekareye çıkar hâle
gelmişti. Bunu herkes yapıyordu âdeta. İsim vermeme gerek yok,
şu parti, bu parti dememe gerek yok, isimleri, hepsi bende mahfuz zaten,
isteyene dışarıda veririm. İşte bunların önüne
geçecek şekilde bir Tip İmar Yönetmeliği hazırladık.
Orada imardan sayılmayacak alanları kestik ve belirledik. O miktar da
yüzde 35, onun dışına çıkamazlar yani girişlerindeki
hol boşlukları, asansör boşlukları, balkonları bunun
içinde çözecekler, istismar yok.
Bir
ikincisi de belediyelere göre farklı imar yönetmelikleri çıkabilir
hâle getirdik. İmarın değişmez yönetmeliklerini
yazdık, maddelerini yazdık ama bir de İstanbul ile
Şarkışla bir olmasın diye kendilerine
bıraktığımız özel alanlar var. Onlar da kendileri
bundan sonra belirlemeye devam edecekler.
Bu
arada, otopark yönetmeliği yakında çıkacak. Otoparkla ilgili
zorunluluk tam 3 katına çıkıyor. Eskiden 3 binaya 1 otopark
zorunluluğu varken şimdi her bağımsız birim için âdeta
bir otopark zorunlu hâle geliyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – O otopark paraları ne oldu Sayın
Bakanım, toplanan otopark paraları?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Eskiden “Toplanmış olan otopark paraları, otopark
dışında kullanılamaz.” diye bir hüküm vardı. Bu
toplanan ilçede, otopark yapacak olan büyükşehirlere gönderilmesinden
ziyade kendi bütçesinin içinde eritiyorlardı. Bunun da cezai bir
uygulaması olmadığı için herkes de o paranın üstüne
yatıyor, kullanıyor, başlarına da bir şey gelmiyordu.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yok, var; görevi kötüye kullanmanın Ceza Kanunu
madde 257’de karşılığı var Değerli Bakanım.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Ben
biliyorum, kimsenin başına hiçbir şey gelmedi şimdiye
kadar.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Şikâyet eden yok ki. Ben şikâyet ettim.
Benimkine de gayet rahat “Menfaatin, zararın yok.” dediler. Aslında
bakanlık olarak siz yapsanız herkes ceza yer.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Biz dinliyoruz Sayın Bakanım.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Görevi kötüye kullanma maddesinde şöyle bir şey var…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – “Zarar” diyor.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Ya
kendine bir şey almış olacak ya karşısındakine
vermiş olacak ya da kamuyu zarara uğratacak. Şimdi, otopark
parasını almış, belediyede kullanıyor, bunlardan
hangisi oluşuyor?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Amaç dışı ama.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Hukuk
böyle diyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yok, hukuk yerinde ama amaç dışı.
FATMA
BENLİ (İstanbul) – Değerli Vekilim, bitirsin, sorularda
sorarsınız.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Bakanım, devam edelim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Sayın Bakanım, Tanal her zaman söyler: Biz
dinliyoruz sizi.
BAŞKAN
– Sayın Tanal, Sayın Bakanı dinleyelim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yapıcı bir şey söylüyorum.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Ya,
sohbet ediyoruz, bir şey yok arkadaşlar.
NURHAYAT
ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Önemli bir konu bence.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Aslında çok güzel bir konu, Türkiye’nin kangren
olmuş bir konusu.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Evet
arkadaşlar, burada ben aslında -zaman kısıdı
başladı- iki şeye değinmek istiyorum. Birisi, depremlerle
ilgili. Evet, bu konuyu gündeme getirmek çok hoşuma gitmiyor ama
arkadaşlar, şunu bilelim: Bakın, ben elimde bulunan verileri
söylüyorum. Bunlar benim hayali olarak ortaya koyduğum ve ara ara gündeme
gelmek için söylediğim şeyler değil, bir.
Bu
ülkede son yüz yılda 6.00 ve üzerinde tam 56 tane deprem var, 100 bin
kişi kaybetmişiz, 100 milyar dolar zararımız var. Kuzey
Anadolu fay hattı da şu anda tehlike olarak kapımızda
duruyor. İster duymayın ister görmeyin isterseniz “Bu adam da ikide
bir neler söylüyor ya!” deyin ama böyle bir bela var.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Efendim, biz duyduk, deprem alanlarını
İstanbul’da imara açtılar Sayın Bakanım.
BAŞKAN
– Sayın Tanal, lütfen dinleyelim.
FATMA
BENLİ (İstanbul) – Bitirsin.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Toplanma alanlarını yani.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) – Ya Sayın Tanal, lütfen…
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Bakın arkadaşlar -toplanma alanlarıyla ilgili arkadaşlar
ara ara söylüyorlar- toplanma alanları şu: Zamanında ben de
belediye başkanlığı yaptığım için… “Toplanma
alanları” diye imar planlarında bir imar notu yok yani konut gibi,
ticaret gibi, yeşil alan gibi birtakım plan notları var ya
arkadaşlar, “toplanma alanları” diye bir şey yok. Belediye
başkanları AFAD’la bir araya gelirler, valilikle bir araya gelirler,
derler ki: “Boş alanlar nerede? Burada bir deprem olduğunda millet
nereye toplansın?” Bunun için, mülkiyet durumuna bakılmaksızın,
herhangi bir vatandaşa ait, imar durumu belli olmayan yerlerle ilgili
boş alanlar tespit edilir, kitaplara işlenir, kaymakamlara,
belediyelere verilir ve vatandaşa denir ki: “Deprem olduğunda buraya
geleceksiniz. Şurası çadır kent olacak, burası konteyner
olacak.” Fakat sizin yazdığınız yer Ahmet Efendi’nin
arsasıdır ve konut arsasıdır.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ama yeşil alanı
imara açtılar.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Hayır, Sayın Bakan, işlemeye mâni
bir şey yok, imara işlemeye mâni bir şey yok.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Bakın, şöyle: Bunları genellemeyle söylemek doğru olmaz ama
böyle yapılır bunlar. Zaten İstanbul’da en son yapılan
çalışmalar son derece gündeme geliyor. Şu anda 2.275 adet
toplanma alanı tespit edilmiş, bunun Anadolu Yakası
tarafında kimlere ait olduğu, Avrupa Yakası
tarafındakilerin hangileri olduğu hususu da tek tek
yazılmış. Burada eğer hakikaten birisi gelip de bir
yeşil alanı imara açıyorsa ondan büyük suç yok. Benim öyle bir
günahım yok, ne belediye başkanlığında ne şimdi
yaptığım bakanlıkta. Bunun da sonuna kadar
savaşını veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Daha yeni bakan
yalnız kendisi. Eskilerin suçu var.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Özellikle İstanbul’dan tapusunu alıp gelen insanları da
kapıdan geri gönderiyorum. Sadece kamuya ait planlar yapıyoruz. Yani
bir hastane planlaması veyahut da orada yapılması icap eden bir
sosyal konut planlamasıyla ilgili projelere biz imza atıyoruz. Bu
konuda aslında herkesin duyarlı olması kadar güzel bir şey
olamaz. Bu rezilliklerin önüne geçmenin tek yolu müşterek hareket etmek.
Şimdi, mesela Bakırköy’de bir hadise var, Garo Bey geliyor, Bakırköy
ekibi geliyor, birlikte hareket ediyoruz. Mâni olacağız
arkadaşlar, başka çaresi yok, yapmamız gereken tek şey bu.
Bu konuda duyarlılık gösteren herkese teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Onu önceki bakanlık verdi, sizden önceki
bakanlık izin verdi oraya. Yani işte en kötüsü de o.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamam, onu bu
bakanlık iptal etti.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Ben
size bir şey söyleyeyim mi arkadaşlar: İmarda müşterek bir
sorumluluk var, bunu samimi olarak söylüyorum. Lütfen, yıllarca belediye
başkanlığı yapan bir arkadaşınız olarak
dinleyin, imarda müşterek bir sorumluluk var. Şu anda imar
planları yapmaya yetkili eğer 10’dan fazla kurum varsa Türkiye’de
imarı takip edemezsiniz, çok zor.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Hele büyükşehirlerde.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Bir
de asıl plan yapma yetkisi belediyelerde. Belediye başkanları
beş yıllığına geliyor. Mesela benim
uyguladığım planlar… 1994’te Belediye Başkanı
olduğum hâlde, arkadaşlar, 1985’te yapılan planları uygulamaya
başladım, rahmetli Niyazi Bey’in planları. Şimdi ben
gittim, birisi daha uyguluyor aynı planları. Kim yaptı, kim
uyguladı, bambaşka bir alan olarak karşımızda duruyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Değerli Başkanım, eğer bir iki dakika daha verirseniz…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bence on dakika daha verin Başkanım, süresini
biraz ben aldım, özür dilerim.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Senden oldu zaten Mahmut Bey, ben biliyorum.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, buyurun, tamamlayın.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Efendim, şimdi, özellikle kentsel dönüşümle ilgili birtakım
planlar belirledik, esaslar belirledik.
Bakın,
şu esaslar hususunun üzerinde de bundan sonra ben ciddiyetle
duracağım: Eğer bir yerde kentsel dönüşüm yapıyorsak,
birincisi, yerinde dönüşüm esas. Yerinde dönüşüm sağlamayan
belediyelere izin vermeyeceğiz kolay kolay; yerinde dönüşüm esas.
İkincisi:
Evi yıkılan bir vatandaş varsa kesinlikle ona -bir belediye
veyahut da devlet, biz yapıyorsak- ev vereceğiz, bunu vermek
zorundayız.
Üçüncüsü:
Boşalttığımız alanlar sosyal donatı olacak. Bunu
sosyal donatı olarak getirmeyen belediyelere de izin vermeyeceğiz.
Bunun kötüye kullanılmış hâlini daha önce çok gördük, onlara da
izin vermeyeceğiz.
Bu
arada…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Hecinler’e ne yapacaksınız Bakanım,
şu anda Hecinliler sizi dinliyor, Düzce Hecinler? Düzce Hecinler çok
önemli.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Dinlesinler.
Özellikle
yeni yapılacak rezerv alanlardaki çalışmalar da mahalle
planı esaslı olacak yani hepimizin özlediği mahalle planı
var ya arkadaşlar, yüksek olmayan, konu komşu ilişkilerinin
sürdürüldüğü…
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Meydanları olan…
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Aynen
öyle.
O
tür gelen projelere izin veriyoruz, onun dışında da izin
vermiyoruz.
Ben,
müsaade ederseniz “terör bölgeleri” diye adlandırılan yedi bölgeyle
ilgili yaptığımız çalışmalardan da birkaç tane
örnek vermek istiyorum arkadaşlar. Oralarda 70 bine yakın
hasarlı ev vardı. Bunun nasıl olduğu hususunu çok
tartıştık, o yüzden oraya hiç girmiyorum ben. Yalnız, ben
işin yapımı tarafındayım şimdi. 26 bin
civarında kullanılamaz ev var. O evlerin hepsine başladık
ve yapıyoruz. Bu noktada, anlaşma oranlarımız
Şırnak’ta yüzde 93, Silopi’de yüzde 92, İdil’de yüzde 76,
Cizre’de yüzde 75, Hakkâri ve Yüksekova’da yüzde 51, Mardin’de de yüzde 66.
Niye bazıları düşük? Vatandaş -özellikle Yüksekova’da-
diyor ki: “Ben evimi tamir eder otururum. Sen bana paramı ver.” Biz de
“Burası dayanıksız, sağlam gözüktüğüne bakma ne olur,
yıkılır; gel sana temiz ev verelim.” diye çabalıyoruz
âdeta; emin olun bundan dolayı. Birçok yerde ben evler yaptım ve
teslim ettim ama bir kısmında da devam ediyor. Onlardan birkaç örnek
göstereyim ben size.
Arkadaşlar,
şu İdil’de devam eden inşaatlarımızın son hâli.
İdil’de ayrıca tek katlı evler vardı, vatandaş tek
katlı evler istediği için 350 civarında da şu evlerden yapıldı,
bahçeli. Bu evleri veriyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Çok güzel.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Silopi; arkadaşlar, Silopi’de yaptığımız evler
şunlar. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Tebrikler Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bu
evleri de teslim ettik. Tabii, bazı vatandaşlar…
BAŞKAN
– Sayın Bakan…
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bunları görelim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, üç dakika ek süre veriyorum.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
- Diğer sayın bakanın konuşma hakkından kesiyoruz
yalnız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – AK PARTİ adına kullanıyorsunuz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) - Benden de verelim bir beş dakika Sayın
Başkan ne olacak?
BAŞKAN
- Buyurun.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Arkadaşlar, Silopi’de yapılan çok katlılar da bunlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Çok güzel.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bu
animasyon değil ha, ona göre arkadaşlar.
Şimdi,
arkadaşlar, ben Sur’a gelmek istiyorum. Sur hepimizin bir değeri bana
göre. Orada bir çatışma yaşandı. Çatışma
yaşanan yerler Sur’un yaklaşık yüzde 35-40’ına tekabül
ediyor. Orada yapılması icap eden çok iş var. İçeride
hakikaten hepimizin rahatsız olduğu o yüksek katlılar
yapılmadan o kendine has geleneksel evlerin yapılabileceği bir
ortamı sağlayacağımız bir iş için emin olun gece
gündüz uğraşıyoruz.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Çıkmak istemiyorlar ama.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
-Oradaki çalışmalardan bazılarını size göstermek
istiyorum.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Çıkmak istemiyorlar, orada
yaşamak istiyorlar.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Şurası Yanık Çarşı. Şu andaki Yanık
Çarşı’nın hâli bu arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sokakları
sağlıklaştırmaya başladık orada. Gazi
Caddesi’ndeki görünüm arkadaşlar. Bu Gazi Caddesi’nin görünümü. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Aynı şekilde…
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) - Oradaki demografik yapıyı
değiştiriyorsunuz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
İzah edeyim. Müsaade ederseniz o konuyu da söyleyeceğim. Oradaki
vatandaşlara ne teklif ettiğimizi söyleyeyim ben.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Çıkmak istemiyorlar, şu
an kar kış koşullarında binlerce insan oradan göç etmek
istemiyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Siz bize hitap edin Sayın Bakan, biz
dinliyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Bakanım, biz dinliyoruz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Arkadaşlar, şu dükkânlar. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Yani 35 bin insanın sokakta
kalmasını alkışlıyorsunuz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Şu Ulu Cami’nin eski hâli arkadaşlar. Anadolu’nun en güzel, en eski
camisi burası, Hazreti Ömer döneminde yapılmış.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Diyarbakır’daki cami, Diyarbakır’daki.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Diyarbakır.
Son
hâli şu arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sur bölgesiyle ne ilgisi var? Sur bölgesi nerede, o
nerede?
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – İşte halka hizmet bu.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Arkadaşlar, Hazreti Süleyman Camisi ve sahabe türbelerinin olduğu
yer, bu eski hâli. Şu da yeni hâli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu da yeni hâli.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) - Tebrik ediyoruz Çevre ve Şehircilik
Bakanlığını.
NİHAT
AKDOĞAN (Hakkâri) – Bunu bir minnet olarak da sunmayın Sayın
Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Arkadaş, en azından bir teşekkür ederiz deyin, ne olur ya! Bir
şey gitmez ya! Teşekkür ederiz deyin ne var ya!
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) - Biz teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Olmaz, olmaz, derler mi! Çatlarlar söylerlerse!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Önemli olan milletin teşekkürü.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Orada
senelerce belediye başkanlığı yaptınız, niye
yapmadınız bunları o zaman ya?
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Tarihi yıktınız, tarihi.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -Bunu
sormaya hakkım var benim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar) Yapsaydınız. Şu evler
yapılıyor, arkadaşlar.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Orada bir değişiklik yok.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Peki, tarih var mı, kaldı
mı Sayın Bakan? Tarihten bahsedin. Beton dökmüşsün,
yapmışsın.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bak,
arkadaşlar, bu arkadaşlar bolca konuşuyor, Ulu Cami’ye
bitişik olan ev bu hâldeydi, tarih buydu.
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) - Tarih diye buna diyorlar Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
–İşte, tarih buydu; şimdi şu arkadaşlar, şimdi
tarih şu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) - İyi de on beş
yıldır iktidarda olan sizsiniz!
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Çok güzel oldu Sayın Bakan.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ellerinize sağlık.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ulu Cami’nin bitişiğinde ev yok, dükkânlar
var; ev değil ya dükkânlar var. Sayın Bakanım, Ulu Cami’nin
bitişinde dükkânlar var, ev yok, sizi yanıltıyorlar.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Mahmut Bey, lütfen ya... Ben Diyarbakır milletvekillerinden daha çok
gidiyorum oraya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) - Öyle mi hiç de
karşılaşmadık!
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Adım adım söylerim etrafını, adım adım söylerim
her tarafı. Hem de bu yaptığımız evi Ulu Cami’nin
imamına tahsis ettik, Ulu Cami’ye bitişik olduğu için. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ben biliyorum, bakın, o Ulu Cami’de namaz da
kıldım, herkesinkini Allah kabul etsin ama değil yani.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) – Allah
kabul etsin, ne güzel! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şu
da arkadaşlar Diyarbakır’da yaptığımız evler. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
bakın, Üçkuyular mevkisinde, Çölgüzeli mevkisinde yaklaşık 6.500
ev yaptık.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bir dakika daha verebilir misiniz Sayın Başkan?
Son bir dakika.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, son bir dakika, bitirin lütfen.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Vatandaşa diyoruz ki arkadaşlar, bakın o bölgede oturan, Sur’da
oturan vatandaşlarımız için söylüyorum. Bir: “Burada eviniz
yıkıldı mı?” “Evet, yıkıldı.”
“İstiyorsanız parasını verelim, arsası sizinse
arsanın parasını verelim.” Birinci tercih bu.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Özgürlükler parayla satılmaz Bakanım. Öyle
bir şey olabilir mi? Yani ben özgürlüğü alırım, parayı
basarım, yok böyle bir kural.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) - Verdiğiniz parayla evin tapusu alınmaz
Sayın Bakan, tapusu.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
Müsaade buyurun ya… Bir dakika ya...
İki:
Hazır ev istiyor musunuz? Hazır ev isterseniz, buyurun, şu
gösterdiğim evler var, çıkıp oturabilirsiniz.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) - Borç olarak veriyorsunuz Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla)
-Maliyetten yüzde 30 geriye çekiyoruz, neredeyse bedavaya bu evleri veriyoruz,
ikinci tercihimiz bu.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) - Bedava? Fiyatını söyleyin, fiyatını.
Bedavaymış!
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Yapmayın Bakanım,
yapmayın!
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Üç:
Diyoruz ki: Yerinde sen evini yapmak istiyor musun, evin
yıkılmış?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Gitmek istemiyor.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) –
“Yıkım parasını verelim sana, üstündeki projede
yardımcı olalım, evini yap.” diyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Ne kadar veriyorsunuz? “Bütün para” dediğiniz
ne? Bana bir fiyat söyleyin bakalım.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Dördüncü tercih: “Biraz beklersen bu tarihî evleri yapıyoruz, birinci
tercih hakkı sizin, size vereceğiz kardeşim.” diyoruz.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Kaç para alacaksın Bakanım,
kaç para alacaksın?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
“Sur’un içerisinde oturan insanlara vereceğiz.” diyoruz.
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Onlar çukur veriyor, siz ev veriyorsunuz.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Daha fazla para veren olursa ona vereceksiniz,
öyle mi?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kaç paraya
satacaksınız?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ya,
niye rahatsız oluyorsunuz şu söylediklerimden? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Onlar çukuru açıyor, siz ev veriyorsunuz
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hayır. Kaç paraya
satacaksınız?
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Hayır, kaç para alıyorsun?
Parayı söyle.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Benim soruma cevap verin.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ya,
bu söylediklerimden niye rahatsız oluyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Arkadaşlar, aynı zamanda, anlaştığımız her
vatandaşa “Evi boşalt” dediğimiz günden itibaren yeni evine
çıkıncaya kadar kaç ay geçmişse kira parası veriyoruz,
eşya parası da veriyoruz… (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Ne kadar veriyorsunuz? Kümeste kalacak kadar
mı?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Doğrusu, ben elimden geleni yapıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Helal olsun! Elinize sağlık!
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Tabii, tabii. Gidin, halkın içine bir
çıkın bakalım, çıkabiliyor musunuz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Özetle, arkadaşlar, bunlar bizim işimiz.
AYŞE
ACAR BAŞARAN (Batman) – Kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz!
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -
Hakikaten teşekkür almak için de yapmıyoruz. Devletin orada
şefkat kanadını göstermek için, yaraları
sardığını göstermek için, kardeşlik hukuku için
yaptığımıza inanıyoruz. Bir görev olarak
yapıyorum, bununla da şeref duyuyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar; HDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Sadece Diyarbakır’da değil,
Yüksekova’ya da yapıyoruz, Yüksekova’ya.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Kerestecioğlu, duyamıyorum sizi, bir saniye.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Bakan “Ben
oraya Diyarbakır vekillerinden daha çok gidiyorum.” dedi. Mevcut duruma
ilişkin kendi bilgilerini bir vekilimiz yerinden izah etmek istiyor söz
verirseniz.
BAŞKAN
– Tamam, yerinden.
Sayın
Yiğitalp, buyurun, mikrofonunuzu açıyorum.
Diyarbakır
Milletvekili olarak bir dakika söz veriyorum.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Mehmet Özhaseki’nin 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, Sayın
Bakan Diyarbakır vekillerinden daha fazla orada olduğunu söyledi.
Doğrudur, AKP vekilleriyle kıyasladığında doğru bir
şey yapıyor, herhâlde o eksikliği kapatmak için orada
kalıyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bu nasıl bir üslup Sayın Başkan?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Şunu söyleyelim: Sur’da hâlen
devam eden bir yasak var, 5 mahalle. Bir buçuk yıldır, operasyonun bittiğini
söyleyen İçişleri eski Bakanı Sayın Efkan Ala, hâlen yasak
devam ediyor, kimse oraya gidebilmiş değil.
35
bin insanın bu kar kış koşullarında elektrikleri
kesildi, suları kesildi, kanalizasyonları tıkatıldı;
zorla, zorun gücüyle göçe zorlanıyor. Oradaki insanlar bu koşullarda,
evlerinin bu hâliyle yaşamak istiyorlar; yerinden tadilat isterken siz
hangi hakla, hangi güçle, zorla insanları oradan gönderip, kendinize göre
bir ev tasarlayıp ve onların alım gücünün onlarca katı
üzerinden onlara satmayı ve bunu da bir marifet olarak anlatmayı
buradan söyleyebiliyorsunuz?
Ve
en kötüsü de buradaki insanlar 35 bin insanın göçünü
alkışlayabildiler. Sizi de biraz vicdanlı olmaya davet ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Yiğitalp.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, niye
alkışladığımızı herkes biliyor.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Bakan, söz talebiniz mi var?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Efendim, müsaade ederseniz kısaca izah edeyim.
BAŞKAN
– Size de bir dakika…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – 60’a göre söz istedim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Tamam Sayın Özkoç, size de süre vereceğim.
Buyurun
Sayın Bakan.
15.- Çevre
ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalp’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Biraz
önce hanımefendi oradan insanların zorla göç ettirildiğini,
kendimize göre planlayıp sattığımızdan falan
bahsediyor. Bakın, burada kendimize göre planladığımız
hiçbir şey yok. Orada sizin daha önceki belediyenizin yapmış
olduğu koruma amaçlı imar planı var. Duydunuz mu böyle bir
şey? Haberiniz yok.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Nereden biliyorsunuz
bilmediğimizi?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Bilmediğiniz için konuşuyorsunuz öyle. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Nereden biliyorsunuz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Koruma amaçlı imar planını uyguluyoruz orada, koruma amaçlı
imar planı.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Niye evi üstlendiniz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Kendimizin yaptığını nereden biliyorsunuz siz?
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Yani ne diyorsunuz siz,
anlayamadım ben. Sorarak buradan bir cevap mı bekliyorsunuz?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Arkadaşlar, ben size hitap ediyorum şimdi.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ne diyor, anlamadım ben.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Orada
hiç kimsenin tehcir edildiği yok, gönderildiği yok. Çıkan
vatandaşlara da biraz önce söylediğim tekliflerin hepsini tek tek,
tek tek izah ediyoruz…
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Binlerce yıllık tarihî
evler yıkıldı.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – …ve
anlaşma oranımız da orada zaten yüzde 100’lere
yaklaştı. Eğer dışarıdan ev istiyorsa eve
gidiyor, yerinde kalmak istiyorsa yerinde yaptığımız evleri
teklif ediyoruz, ilk çıktığı günden itibaren de kira
parasını ödemeye devam ediyoruz.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Binlerce yıllık tarihî
evler…
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Orada
hiç kimsenin mağduriyeti de yok, insanlar orada sadece evlerinin
hızlı yapılmasını istiyorlar.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ne ilgisi var?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Fakat
bu biraz zor oluyor. Niye zor oluyor? Bütün bu planlar yapıldıktan
sonra koruma kurullarına giriyor, koruma kurullarından onay
alıyor, onay aldıktan sonra yapıyoruz, o gecikmeden dolayı
haklılar.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Ya Bakanım, korunacak yer mi
bıraktınız? Yıktınız hepsini.
SİBEL
YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Bakan, binlerce
yıllık evler başlarına yıkıldı.
Üstten
bir dille buradan konuşmak için de “Beyefendi” demiyorsam size, siz de
bana “Hanımefendi” diye hitap edemezsiniz.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, buyurun.
16.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet
Özhaseki’nin 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşurken çok
dikkatle dinledim. Ben, Sakarya Milletvekiliyim aynı zamanda. Sakarya
deprem bölgesidir ve çok büyük acılar yaşadık orada.
Sayın
Bakan, siz anlatırken şöyle diyorsunuz: “Toplanma alanları yasal
olarak gösterilmiyor. Bu konuda vali, il koordinasyon kurulu bir araya gelerek,
belediye başkanlarıyla bir araya gelerek boş alanları -kime
ait olduğuna bakmadan- tespit ediyoruz ve o alanları
kullanacağız.” Şimdi, ben Sakarya’da yaşıyorum.
Sakarya’da toplanma alanı olarak kullanılacak eski stadın
bulunduğu yer şu anda satılmış durumdadır, 40
dönümlük bir arazi imara açılmış durumdadır. Eğer, bu
bölgelerdeki toplanma alanı olarak kullanılacak alanlar belediyeler
tarafından imara açılırsa buralar nasıl tespit edilip de bu
alanlar kullanılacaktır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, tamamlayın lütfen.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakan, deprem yaşamış olarak bir
şey söylüyorum: Deprem olduğu andan itibaren, ilk önce
canınızı kurtarmak için dışarı
çıkıyorsunuz, dışarı
çıktığınızda ailenize bakıyorsunuz “Nerededir?”
diye, ondan sonra kafanızı çeviriyorsunuz, bina tamamen
yıkılmış, enkazın altından sesler geliyor. O anda
aklınıza gelen şeyler şu: “Nereden yardım isteyeceğim?
Nereye gideceğim? Kime ulaşacağım?” Sakarya’da insanlar
hangi toplanma alanına ulaşacaklarını bilmiyorlar,
sağlık kuruluşlarının hangi bölgelerde
olacağını bilmiyorlar, makine ve teçhizatların hangi
okulların bahçesinde olduğunu ve nasıl ulaşılacağını
bilmiyorlar. Bugün bir deprem olsa Sakarya’da aynı acıyı ve
aynı çileyi yaşayacağız. Bunun için, toplanma alanları
zaruri olarak devlet tarafından “Bu bölgeler depremlerde toplanma
alanıdır ve burası kesinlikle imara
açılmamalıdır.” denmesi lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Söylemek istediğim bir iki şey daha var efendim.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Ben
dediğinizi anladım.
Teşekkür
ederim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakan, bir de deprem olduktan sonra –kusurla da
ilgili, geleceğim o konuya- vatandaşımız, o deprem
bölgesindeki insanlara kendi mallarıyla mülkleriyle ev yapıyorlar ve
veriyorlar. Yasa gereği, Sakarya’da da olduğu gibi, vatandaşlar,
bu evleri vatandaşa teslim edilmesi için devlete teslim ediyorlar. Ama
devlet burada maliyet bedeli de dâhil olmak üzere binaları vatandaşa
taksitlendirerek borca sokuyor, bu doğru değildir. Deprem vergisinden
her vatandaşımızdan para alınıyor, deprem vergisinden
alınan paralar buraya ödenmelidir.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkoç…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, Sur’da da,
eğer Sur’da yaşanan mağduriyetler varsa o evlerin içerisindeki
insanlar terörü beslemediler. Orada yaşayan insanlar masum, Türkiye
Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıdır. Terörü besleyen bir uzlaşı
sağlayacağız diye terörle ilgili militanları oraya sokup
orada tünellerin açılmasına, menfezlere bomba yerleştirilmesine
izin veren Hükûmetin kendisidir. Bundan sebep Sayın Bakan, oraya
girildikten sonra, o insanların evleri başlarına
yıkıldıktan sonra… “Al sana 30 milyar lira, çık buradan,
yeni evine geçmek istiyorsan şu kadar da para vereceğim.” diye yoksul
ve mağdur vatandaşa söylemek Türkiye Cumhuriyeti devletinin
vicdanıyla uyuşmuyor Sayın Başkan.
Saygılar sunuyorum.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - Ne anlatıyorsun ya, ne
alakası var? Ne anlatıyorsun, ne alakası var
anlattıklarının?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Soru-cevapta yapalım bunları
Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, izin verir
misiniz bir cümle bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce Sayın Bakan kürsüde
yaptığı işleri anlattı. Teşekkür ediyoruz, bir
dakika, artı iki dakika verdiniz, sonra sayın
bakanlarımızdan üç dakikayı ilave ettiniz. Sayın Bakan
burada icraatını anlatırken üç dakikayı veriyorsunuz ama
Sayın Grup Başkan Vekili, çıksın madem öyle, Sayın
Bakanla dışarıda görüşsün, Sakarya’yla olan meseleyi
anlatsın, izah etsin; güzel de fikirleri var, bunu yerine getirsin ama
böyle bir usul yok Sayın Başkan, lütfen ben de yapıyorsam beni
de uyarın.
Teşekkür ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, kayıtlara
geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, Meclisin
saygınlığına gösterdiğiniz hassasiyet için çok
teşekkür ediyorum. Az önce AK PARTİ milletvekilleri konuşurken
her biri hemen hemen sizden bir dakika ve sözlerini bitirmek için iki dakika
söz istediler. Böyle bir usul olmadığı hâlde siz onlara söz
verdiniz ve biz bunu gerçekten takdirle karşıladık. Bir bakan
konuşurken eğer sözü bitmediyse ona üç dakika, beş dakika söz
vermek gerekir çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanıdır…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Güzel.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – …hepimizin bakanıdır, hepimizi ilgilendirir.
Bir
grup başkan vekilinin bir başka grup başkan vekili
arkadaşının bir dakika fazla konuşmasını içine
sindirememesini de anlayışla karşılamıyorum.
Kendilerini bu konuda kınıyorum.
Sağ
olun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Kusura bakmayın, grup başkan vekilleri
usule en fazla uyan insanlar olmalı. Usule en fazla grup başkan
vekilleri uymalı.
BAŞKAN
– Peki, teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Usule en fazla grup başkan vekilleri
uymalı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Devam edelim Başkanım.
BAŞKAN
– Sayın Elitaş, tamam anlaşıldı, kayıtlara da
geçti eleştirileriniz, önerileriniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Usul dışına çıkanı
uyarmalı.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Çok ayıp böyle yaklaşımlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç ayıp değil, senin yaptığın
ayıp.
BAŞKAN
– Söz isteyen sonuçta bir milletvekili, bir grup başkan vekili…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Biraz hazmetmek lazım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, on dakika konuşarak
olmaz ama bu iş.
BAŞKAN
– …bir dakika az konuşmuş, bir dakika fazla konuşmuş, bunun
hesabını yapmayalım lütfen. Burada 80 milyon insan bizi izliyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, siz mikrofonu da açmadınız,
biliyorsunuz.
BAŞKAN
– Evet, açmadım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Mikrofonu açsak bir şey demeyeceğiz.
BAŞKAN
– Ama sözünü de kesemiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İşte nezaket gösteriyorsunuz. Aynı
nezaketi karşı tarafın göstermesi lazım.
BAŞKAN
– Ben herkese aynı nezaketi gösterdiğim için…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Aynı nezaketi AKP milletvekillerine de gösteriyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür
ediyoruz, nezaket gösteriyorsunuz.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim, sağ olun.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, Sayın Elvan size geçmeden önce, bir önceki
oturumda Sayın Özbakır yapmış olduğu konuşmada
“Cezaevlerimizdeki 62 bin olan terör tutuklu ve hükümlü sayısı
şu anda 59.600’e düşmüştür. Bunlardan 45.600’ü FETÖ tutuklusu,
geri kalanı da PKK ve diğer terör örgütlerine ait
tutuklulardır.” diye bir söz kullandı. Bunun üzerine Hakkâri
Milletvekili Sayın Nihat Akdoğan “Onun içerisine HDP’yi de koyuyor
musunuz?” diye soru sordu ve Sayın Hüseyin Özbakır “Evet.” diye cevap
verdi. Bunun üzerine hem HDP Grubu hem de Sayın Nihat Akdoğan’ın
Sayın Özbakır’a bir ceza verilmesi konusunda talebi vardı. Ancak
Sayın Özbakır, bu konuya ilişkin, bu konuya açıklık
getirmek üzere bir söz talebinde bulundu.
Şimdi
Sayın Özbakır’a söz veriyorum.
Buyurunuz.
17.-
Zonguldak Milletvekili Hüseyin Özbakır’ın, 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki ifadelerinde
HDP’nin tüzel kişiliğiyle ilgili bir suçlaması
olmadığına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÖZBAKIR (Zonguldak) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Ben
daha önce aslında söz isteyecektim, siz ara verdiniz, söyleyemedim.
Şunu
ifade edeyim ki: Ben uzun yıllar başsavcılık yaptım.
Bir kişi hakkında yapılan suçlamayla ilgili olarak kesin karar
verilmedikçe ben “Sen şusun busun.” diyemem, denmez çünkü o kişi,
hakkındaki hüküm kesinleşinceye kadar masum sayılır.
Şimdi,
burada ben konuşurken orada bir gürültü oldu ama “HDP’li” kelimesini ben
duymadım. Samimi söylüyorum, “HDP’li” kelimesini duymadım. Ben sadece
oradan “Tutuklu vekiller bu sayıya dâhil midir?” diye anladım. Ona
cevaben bu sayıya onlar da dâhildir, evet anlamında “Evet.” dedim,
yoksa HDP’nin tüzelkişiliğiyle ilgili benim bir kastım, suçlamam
yoktur.
BAŞKAN
– Peki, çok teşekkür ederiz Sayın Özbakır.
HÜSEYİN
ÖZBAKIR (Zonguldak) – Estağfurullah… Estağfurullah…
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Şimdi, sayın milletvekilleri, Hükûmet adına ikinci
konuşmacı Kalkınma Bakanı Sayın Lütfi Elvan.
Buyurunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi iki dakika.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçe
görüşmelerimizin hayırlı olmasını diliyorum.
Kalkınma
Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, GAP, DAP, KOP, DOKAP
Bölge Kalkınma İdarelerinin 2018 yılı bütçe
görüşmeleri vesilesiyle söz almış bulunuyorum.
Öncelikli
olarak Bakanlığım, bağlı ve ilgili
kuruluşlarıyla ilgili olarak görüşlerini, düşüncelerini ve
eleştirilerini dile getiren arkadaşlara huzurlarınızda çok
teşekkür etmek istiyorum.
Görüş
ve değerlendirmelerimi ise üç ana eksende sizlere sunmak istiyorum:
İlk olarak, dünya nereye gidiyor, Türkiye olarak bundan biz nasıl
etkilenebiliriz, nasıl ve ne şekilde yararlanabiliriz sorusuna cevap
vermeye çalışacağım. Bu bölümde, ayrıca, ülkemizdeki
son makroekonomik gelişmelere, yapısal reform önceliklerimize ve
kalkınma yaklaşımımıza ilişkin
değerlendirmelerde bulunacağım.
İkinci
bölümde ise Bakanlığımızın görev ve sorumluluk
alanı içerisindeki hususlarla ilgili değerlendirmede bulunmak ve
bölgesel gelişme perspektifimiz hakkında kısaca bilgi vermek
istiyorum.
Son
bölümde ise ülkemizi uzun vadede nereye götürmek istiyoruz, vizyonumuz nedir ve
bunun için neler yapacağız konusuna değinmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, küresel ekonomi artık yeni bir evreye girdi. Bu evre hem
riskleri hem de fırsatları beraberinde getiriyor. Kriz sonrası
özellikle gelişmiş ülkeler, para ve maliye politikalarında
alışılmışın dışında tedbirleri
devreye soktular. Tüm bu tedbirlere rağmen, dünya ekonomisi 2017
yılına kadar belirli bir toparlanma gösteremedi. Ancak, 2017
yılından itibaren görünümün ve bekleyişlerin
değiştiğine şahit oluyoruz. Gelişmekte olan ülkeler
yanında gelişmiş ülkelerde de hissedilebilir şekilde bir
toparlanma gerçekleşmeye başladı. Ekonomik iyileşmenin
süreklilik kazanma eğilimine girmesi, uygulanan mevcut politikaların
da gözden geçirilmesine yol açtı. Nitekim, başta FED olmak üzere,
bugüne kadar genişlemeci para politikaları izleyen merkez
bankaları da mevcut politikalarını gözden geçirdiler ve
geçirmekteler. Bunun sonucunda da kriz sonrasında uygulanan politikalardan
çıkış stratejilerini hayata geçirmeye başladılar.
Ekonomik
ve finansal gelişmeler açısından girdiğimiz bu evre,
teknolojik değişim ve dönüşüm hızını önceki
dönemden farklılaştırmaktadır. Bilgi ve iletişim
teknolojileri üretimin her alanına çok daha yoğun bir şekilde
nüfuz etmektedir. Yapay zekâ, nesnelerin interneti, büyük veri, bulut
bilişim alanındaki hızlı teknolojik ilerlemeler bilginin
paylaşılmasında ve etkin şekilde kullanılmasında
yeni bir çığır açmıştır. Dolayısıyla,
geleneksel üretim modelleri yerini dijital tabanlı yeni bir
yaklaşıma bırakmaya başladı ve endüstriyel değer
zincirleri daha fazla önem kazandı. Bahsettiğim tüm bu
değişim ve dönüşüm süreçlerinden Türkiye’yi ayrı
düşünmek mümkün değildir. Hükûmetimiz bu bilinçle hareket etmektedir.
Ülkemizin küresel dönüşüm sürecinden en etkin şekilde
yararlanması için planladığımız adımlar
kararlılıkla atılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, küresel kriz sonrası dünya durgunluğa girerken
birçok iç ve dış olumsuz gelişmeye rağmen, Türkiye bunun
tam aksi olumlu bir performans göstermiştir. Bakınız, rakamlar
oldukça çarpıcı. 2010-2015 yıllarında ülkemiz ortalama
yüzde 7,4 oranında büyüdü ve gelişmekte olan ülkelerin ortalama
büyüme hızı bu süreçte yüzde 5,5’tir, buna Hindistan ve Çin de dâhil.
Tek başına bu performans bile ülke olarak, Hükûmet olarak ödevimizi
başarıyla yaptığımızı göstermektedir.
Keşke 2016 yılı 7,4’lük ortalamayı daha da yukarıya
taşıdığımız bir yıl olsaydı ama
malumunuz, hain darbe girişiminin etkisiyle 27 çeyreklik büyümemiz sekteye
uğradı ve yılı yüzde 3,2’lik bir büyümeyle kapattık.
Bu oran sizlere düşük gelmesin. Emin olunuz ki bizim
yaşadıklarımız başka bir ülkede
yaşanmış olsaydı değil büyümek, çok büyük oranlı
bir küçülme söz konusu olurdu. Bu başarıda emeği geçen herkese
ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.
Bu
yılki büyüme performansımız ise gerçekten göz
kamaştırıcı. 2017 yılı üçüncü çeyrek büyüme
hızımız yüzde 1,1’le(x)
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en yükseği olarak
gerçekleşmiştir. Bu çeyrekte sanayi ve hizmetler sektörü katma
değerlerinde önemli artışlar kaydedilmiştir. Sanayi sektörü
yüzde 14,8; hizmetler sektörü yüzde 12,3’le gerçekten büyümemize önemli
katkı sağlamışlardır. Harcama yönüyle
bakıldığında ise yatırımlardaki
artışın özel tüketimin üzerinde olduğunu özellikle
belirtmek istiyorum.
İlk
dokuz ay gelişmelerine baktığımızda ise yüzde 7,4’lük
bir büyümeyi yakaladığımızı görüyoruz. Burada
yatırım, tüketim ve net ihracatın büyümeye hem pozitif hem de
dengeli bir katkı verdiğini görüyoruz. Niceliğin yanı
sıra bu büyümenin niteliği de oldukça sağlıklı bir
resmi ortaya koyuyor. Yıl sonunda OVP hedefimizin üzerine
çıkmayı hedefliyoruz. Sanayi üretimi, özellikle sermaye malı
imalatı, yüzde 80’leri bulan kapasite kullanım oranı ve yüzde
10’u aşan ihracat gibi göstergeler de bunu teyit ediyor. 2017 yılı
tamamı için en az yüzde 7’lik bir büyüme beklentimiz bulunmakta. 2018
yılı için ise yüzde 5,5’lik bir büyümeyi programladık. Dünyadaki
ekonomik canlanma devam ettiği sürece orta vadeli program hedefinin
üzerine de çıkabileceğimizi buradan ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, son dönemde, artan döviz kuru, gıda ve petrol
fiyatlarının etkisiyle enflasyon bir miktar yüksek seyretmektedir.
Özellikle gıdada tarladaki üretim aşamasından ürünün tüketiciye
ulaşmasına kadar geçen tüm süreçlerin iyileştirilmesi ve
maliyetlerin düşürülmesine yönelik önemli kararlar aldık, ilave
çalışmalarımızı da sürdürüyoruz.
Son
dönemde döviz kurlarında gözlenen yukarı yönlü hareketin temel
kaynağı, ülkemiz ekonomisine yönelik spekülatif ataklardır. Bu
sebeple kur üzerinde etkili olan bir dışsal baskı söz konusudur.
Dolayısıyla, kurda son dönemdeki dalgalanma mutlaka dengeye
oturacaktır.
Orta vadeli program döneminde
enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz ve
hedeflediğimiz seviyeye indireceğiz. İstihdamda ise değerli
milletvekilleri, Türkiye ekonomisi güçlü bir istihdam oluşturma
kapasitesine sahiptir. 2017 yılında büyüme hızındaki
artışlar iş gücü piyasası verilerine de
yansımaktadır. Son dört dönemdir önceki yılın aynı
dönemine göre 1 milyonun üzerinde net istihdam oluşturulmuştur.
Nitekim, bugün açıklanan eylül dönemi rakamları da bu trendin güçlü
bir şekilde devam ettiğini göstermektedir. Eylül ayı
itibarıyla, yıllık bazda, geçtiğimiz senenin aynı
dönemine göre 1 milyon 233 bin kişiye istihdam
sağlanmıştır. Bu doğrultuda, işsizlik
oranımız geçen yılın aynı dönemine göre 0,7
puanlık bir azalış göstererek yüzde 10,6 seviyesinde
gerçekleşmiştir. İşsizlik sigortası ve Sanayi Üretim
Endeksi verileri, ilerleyen dönemlerde işsizlik rakamlarındaki
gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir.
Bir diğer önemli alan da
değerli milletvekilleri, cari dengenin iyileştirilmesidir. Her ne
kadar yüzde 10’luk artışları aşan ve rekora doğru
giden bir ihracat performansımız olsa da büyüme performansımız,
yurt içi talepteki ivmelenme, uluslararası emtia fiyatlarında görülen
artış, kur ve parite etkisi cari açığın bu sene bir
miktar artmasına neden oldu ancak cari dengeyi orta vadede daha da
aşağı çekmek için önemli tedbirler aldık, almaya devam
ediyoruz. Katma değeri ve niteliği yüksek olan ürün ve hizmetlerle
daha fazla pazara ulaşılması, ithalata bağımlı
olduğumuz pek çok üründe yerlileşme sağlanması, küresel
tedarik zincirlerinde özel sektörün daha fazla yer almasının teşvik
edilmesi, yerli ve yenilenebilir enerji kaynak ve teknolojilerinin
kullanımıyla enerjide ithalata olan
bağımlılığın azaltılması, gümrük ve
lojistik işlemlerini kolaylaştırarak zaman ve maliyetten
tasarruf sağlanması önceliklerimiz arasında yer almaktadır.
Turizm stratejimiz ise ülke ve tür çeşitliliğini artıracak
şekilde yenilenecektir.
Cari dengeye
değinmişken ülkemizin dış finansman ihtiyacına
değinmeden olmaz diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
pek çok kesim tarafından “Türkiye'nin yıllık, cari açık
dâhil, kısa vadeli dış borcu yaklaşık 210 milyar dolar
ve bu rakam da millî gelirin yüzde 25’ine karşılık geldiği
için kırılganlık yaratıyor.” tespiti yapılıyor.
Ben bu konudaki yaklaşımın doğru
olmadığını düşünüyorum. Öncelikle belirtmek isterim ki
her ne kadar Türkiye'nin kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç
stoku toplamı ekim ayı itibarıyla yaklaşık 173 milyar
dolar olsa da bu tutarın yaklaşık 96 milyar doları mevduat,
gelir karşılığı olan hesaplar ve çok az da olsa
kamunun yükümlülüklerinden oluşuyor. 173 milyar doların 77 milyar
doları kredi borcudur. Bu miktar 2014’te 80,6 milyar dolar, 2015’te 79,2
milyar dolardı, geçen yıl 73 milyar dolar olarak gerçekleşti, bu
yıl bir miktar daha üzerinde. Ancak ben, iddia edildiği gibi
dış borcun finansmanında bir problem görmüyorum. Zaten Türkiye,
iktidarımız döneminde hiçbir zaman böyle bir durumla
karşılaşmadı.
Türkiye ekonomisinin en
önemli çıpalarından olan mali disiplinden asla taviz
vermeyeceğiz. 2016 yılında yaşadığımız
hain darbe girişimi ve büyüme potansiyelimizi düşüren diğer iç
ve dış gelişmeler maliye politikasında aktif bir tutum
alınmasını gerektirdi. Bu kapsamda, 2017 yılında bütçe
harcamalarının istihdam ve gelir oluşturacak alanlara
yönlendirilmesi, orta vadede büyümeye katkı sağlaması ve ekonomik
istikrarı desteklemesi amaçlandı. Bir başka ifadeyle, mali
alanımızı ihtiyaç duyulduğu anda, ihtiyaç duyulduğu
şekilde kullandık ve olumlu sonuçlarını hep birlikte
gördük. Türkiye gerek bütçe dengesi gerekse kamunun borç stoku oranları
açısından pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeden
daha iyi bir konumdadır.
Bugün burada özellikle
kırılgan beşliden bahsedildi çok değerli milletvekilleri,
Türkiye’nin kırılgan beşli içerisinde yer aldığı
ifade edildi. Ancak bunun da tamamıyla ön yargılı bir yaklaşımın
sonucu olduğunu buradan ifade etmek istiyorum, size de birkaç örnek vermek
istiyorum. Örneğin, kırılgan beşliden çıkarılan
Arjantin ve Brezilya. Bakınız, 5 gösterge itibarıyla 4
göstergede biz Arjantin ve Brezilya’dan çok daha iyi olmamıza rağmen,
sadece 1 göstergede Arjantin ve Brezilya’dan kötü olmamıza rağmen bu
ülkeler kırılgan beşliye dâhil edilmiyor ama Türkiye
kırılgan beşliye dâhil ediliyor. Örnek mi? Bakınız,
Arjantin’de kamu borç stokunun millî gelire oranı 53,4; Brezilya’da 83,4;
Türkiye’de yüzde 28. Bütçe açığı Arjantin’de yüzde eksi 6,6;
Brezilya’da eksi 9,2; Türkiye’de ise sadece 2 değerli milletvekilleri.
Cari açıkta bizden daha iyi konumdalar, onu söyleyeyim. Enflasyona
baktığımızda Arjantin’de yüzde 26,9; Türkiye’de ise
aşağı yukarı 11 civarında. Gayrisafi yurt içi
hasıla büyümesine bakalım: Arjantin’de 2,5; Brezilya’da 0,7;
Türkiye’de ise 7 civarında bir büyüme bekliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bakınız,
aldığımız 5 temel gösterge; 4’ünde Türkiye daha iyi ama
Türkiye’yi kırılgan ülkeler arasında tutuyorlar. Bunu özellikle
ifade etmek istiyorum.
Yatırımlara
baktığımızda, çok değerli milletvekilleri, son on
beş yılda yatırımların tam 4 kat
arttığını görüyoruz. 2002 yılında -kamu ve özel
yatırımları olarak söylüyorum- 2017 yılı
fiyatlarıyla -sabit fiyatlarla söylüyorum- 242 milyar liralık yatırım
yapılmışken 2017 yılında bunun yaklaşık 4
katı olan tam 929 milyar liralık yatırım
gerçekleştirilmiştir. Önümüzdeki yıl inşallah 1 trilyon
lirayı kamu ve özel kesim olarak birlikte aşacağız.
Değerli
milletvekilleri, unutulmamalıdır ki güçlü ve sürdürülebilir büyüme
yapısal reformlarla desteklenmediği sürece ulaşılabilir
değildir. Yapısal politikalarımız makro
politikalarımızın çok önemli bir tamamlayıcısı ve
sürükleyicisi olma özelliğini taşımaktadır. Evet, orta
vadeli programımızı açıkladığımızda
herkesin dikkatini çeken yegâne şey makro büyüklükler oldu. Üzülerek ifade
etmeliyim ki yapısal reform gündemi üzerinde medya başta olmak üzere
yeterince durulmadı. Başta döviz kuru olmak üzere bazı temel
ekonomik varsayımlarla programın asıl ruhu ve içeriği görmezden
gelindi.
Bu
vesileyle, aslında çok kısa da olsa orta vadeli
programımızda yer alan bazı hususlara değinmek istiyorum.
Büyüme ve istikrarımızın olmazsa olmazı makroekonomik
istikrar, verimli ve kapsayıcı büyümenin en önemli bileşeni olan
beşerî sermaye, iş gücü -bunlar
yoğunlaşacağımız alanlar elbette- ve büyümenin yüksek
oranlarda sürdürülebilirliği için yüksek katma değerli üretim,
kaliteli yatırımlarla birlikte nitelikli işlerin oluşturulması
için iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi,
kamuda kurumsal kalite ve hizmet sunumunun güçlendirilmesi.
Beşerî
sermaye alanında politikalarımız, eğitim seviyesi ve
kalitesinin artırılmasıyla iş gücü piyasasının
etkinleştirilmesine yöneliktir. Bu bağlamda, dijital dönüşüm ve
teknolojik değişime uyum, iş ve iş gücü arasındaki
beceri uyumunun artırılması, özel politika gerektiren
grupların istihdamının artırılması ve kayıt
dışı istihdamın azaltılması alanlarında tedbirler
getiriyoruz. Bu vesileyle taşeronluk yoluyla emeğini kazanan
işçi kardeşlerimize verdiğimiz sözü tutmanın da gururunu
yaşıyoruz. Yapacağımız bu düzenlemenin şimdiden,
emekçi kardeşlerimize ve ailelerine hayırlı olmasını
diliyorum.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Taşeron kalkmıyor, adı
değişiyor. Belediye şirketleri taşeron değil mi?
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Yine, orta vadeli programımızda
yoğunlaştığımız bir başka alan yüksek katma
değerli üretim. Eğer biz, ihracatımızı ve üretimimizi
daha fazla artırmak ve daha fazla katma değer elde etmek istiyorsak
mutlaka teknoloji yoğun alanlara yoğunlaşmak durumundayız.
Bu noktada da inşallah, orta vadeli program döneminde özellikle katma
değeri yüksek olan alanlara, evet, çok daha fazla
yoğunlaşacağız ve bu alanlara yönelik desteklerimizi daha
da artıracağız.
Kamuda
kurumsal kalitenin iyileştirilmesine yönelikse kamunun kamuyla olan
ilişkilerine, kamunun sivil toplum kuruluşlarıyla olan
ilişkilerine, kamunun vatandaşla olan ilişkilerine özel bir önem
vereceğiz. Kamunun kamuyla olan ilişkilerinde iş süreçlerinin
daha da kısaltılması, kamunun özel kesimle olan
ilişkilerindeyse kısa sürede özel kesimin taleplerinin
karşılanması ve vatandaş memnuniyetinin daha da
artırılması yine önceliklerimiz arasında yer alıyor.
Kıymetli
milletvekilleri, kalkınma için öncelikli ve gerekli şartın
makroekonomik istikrar olduğu açıktır. Kalkınma için önemli
bir kaldıraç olmakla birlikte yüksek büyümeyi kalkınmanın tek
belirleyicisi olarak da görmüyoruz. Bu bağlamda, kalkınmayı çok
daha kapsamlı ve geniş bir perspektifle ele alıyor ve
sürdürülebilir kalkınmanın gereklerini yerine getirmek için azami
gayret sarf ediyoruz. Her bir vatandaşımızın yaşam
kalitesini artırmak, geleceğe güvenle bakabilmesini sağlamak ve
gelir dağılımını iyileştirmek için
adımlarımızı kararlılıkla atıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde de
müsaade ederseniz -zamanımız da oldukça daraldı- bölgesel
gelişme alanına kısaca değinmek istiyorum.
Biliyorsunuz,
yerel ve bölgesel alanda bölgeler arası gelişmişlik
farkının azaltılması yönünde çaba sarf eden iki önemli kurumumuz
var, daha doğrusu iki önemli idare yapımız var: Bunlardan bir
tanesi bölgesel kalkınma idarelerimiz DAP, GAP, KOP gibi...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Bakan, Sayın Gül’ün süresinden iki dakika alıp size
veriyorum.
Sayın
Gül konuşunca artık Allah büyük.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Şöyle yapalım Sayın
Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun, iki dakika veriyorum. Ona Allah büyük.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – En azından, her
arkadaşımıza ilave bir süre veriyorsunuz.
BAŞKAN
– Tamam, o zaman önce onu kullanın.
Buyurun,
iki dakika.
Sonra
Sayın Gül’den alıp size iki dakika daha vereceğim.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – O zaman şöyle; çok kısaca,
müsaade ederseniz konuşmamın son bölümüne geçeceğim.
Biliyorsunuz,
On Birinci Kalkınma Planı çalışmalarına
başladık. Şu anda, aşağı yukarı 3.500
kişi bu plan çalışmalarında görev alıyor. Ayrıca,
yerel ve bölgesel düzeyde toplantılarımız olacak.
İnşallah, haziran ayı itibarıyla On Birinci Kalkınma
Planı’mızı -ki bu yüzüncü yılımıza ulaşma,
2023 yılı için son planımız olacak- gerçekleştirme
yönünde yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Sizlerin de katkıları son
derece önemli, bunu özellikle ifade etmek istiyorum, milletvekillerimizin
katkıları önemli.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – GAP ne zaman bitecek Bakanım?
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Birçok komisyonumuzla On Birinci
Kalkınma Planı çerçevesinde yine bir araya geleceğiz ve
Türkiye'nin önümüzdeki gelecek vizyonunu birlikte belirleyeceğiz.
GAP’a
gelince...
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – GAP ne zaman bitecek? Urfalılar sizi bekliyor
Sayın Bakanım.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Madem sordunuz, çok kısa da olsa
değineyim: Değerli milletvekilleri, son on beş yılda tam 65
milyar liralık GAP bölgesine kaynak tahsis ettik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ama yüzde 20’si yapılmış, yüzde 80’i
duruyor.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Lütfen beni dinleyin.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ama yüzde 80’i duruyor.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Ve 500 bin hektar alan sulamaya
açıldı. Her yıl, inanın, geçmişle
kıyasladığınızda geçmişin 2 katı ödenek
tahsis ediyoruz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Para var, iş yok.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Hayır, yapılıyor efendim,
yapılıyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yok, yüzde 20’si yapılmış.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Bakanım, biz dinliyoruz sizi. Biz
dinliyoruz Sayın Bakanım.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yüzde 80’i yapılmamış.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Bakınız, Silvan Barajı’mız
tamamlandığında sulama projelerinin yüzde 70’i
tamamlanmış olacak. Ilısu Barajı’mız
tamamlandığında…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ilısu Urfa’da değil ki, Ilısu’yla ilgisi
yok.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Lütfen müsaade edin.
…enerji
yatırımları açısından da yüzde 90’ını
tamamlamış olacağız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Karaman’a hızlı tren ne zaman gelecek Sayın
Bakan? Karamanlılar bekliyor.
ZEHRA
TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Bakanım, Erzurum’a ve
Doğu Anadolu’ya yaptığınız tüm katkılar için
teşekkür ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Estağfurullah, ben teşekkür
ediyorum.
Dolayısıyla,
Güneydoğu Anadolu Bölgemize gerçekten inanılmaz düzeyde
yatırımlar yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz, o
bölgemizin hakkıdır. O bölgemizin kalkınması,
gelişmesi için elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz. Bundan
sonraki süreçte de göstermeye devam edeceğiz diyor, hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Tanal bile alkışladı Sayın
Bakanım.
BAŞKAN
– Şimdi Hükûmet adına Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
otuz dakika.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın 2018 yılı bütçesini takdim
etmek, devam eden ve planlanan faaliyetlerimiz hakkında bilgi vermek üzere
huzurunuzdayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime,
inananların ilk kıblesi olan Kudüs’ümüze, Mescid-i Aksa’ya
yapılan hukuk dışı, insanlık dışı
uygulamaları şiddetle kınayarak başlamak istiyorum.
Birleşmiş Milletlerin yüzlerce kararına rağmen, bir hukuk
katliamı, bir haydut devlet anlayışıyla bir katliama, bir
hukuk katliamına seyirci kalmamak adına buradan bir kez daha ifade
etmek istiyoruz ki Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi,
bağımsız Filistin devletinin başkenti oluncaya kadar hiçbir
şekilde bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Esasen
yüzyıllardır Osmanlı’nın barış, selamet yurdu
olarak her inanç için -gerek Müslümanlar gerek Yahudiler gerek Hristiyanlar-
ortak kutsal bir mekân olan Kudüs’ün yine bu kimliğini ortadan
kaldırmak isteyenlerin bölge barışına, dünya
barışına hiçbir şekilde katkı
sunamayacağını da bütün dünya görmektedir.
Bu
vesileyle, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde Dönem Başkanlığını yapmış
olduğumuz İslam İşbirliği Teşkilatının
ülkemizde toplanarak dünya tarihine kayıt düşülmesi ve bu
toplantının yapılması gerçekten dünya
barışı, insanlık tarihi adına da çok önemli bir
adım olmuştur. Niyetimiz ve beklentimiz, bütün dünya ülkelerinin bu
alınan kararları tanıması, kabul etmesidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk devletinin en önemli unsuru
etkin işleyen bir yargı sisteminin varlığıdır.
Hukukun üstünlüğünü esas alan bir devlet modeli içinde yargı bir
hakem niteliğindedir. Bu işlevini yerine getirebilmesi, önüne gelen
sorunları nesnel ve adil bir şekilde çözmesine
bağlıdır. Bu özelliğiyle yargı, hukuku ölçülebilir bir
değer hâline getirir. Bu sebeple, yargı sistemimizi
vatandaşlarımıza hizmet eden bir araç olarak işlevsel kılmak
ve doğru işlemesini sağlamak en büyük önceliklerimiz arasında
olmaya devam edecektir.
Hükûmetlerimizin
son on beş yıldır takip etmiş olduğu yol, bu
önceliğe uygun bir reform çizgisidir. Adalet hizmetlerinin
geliştirilmesi, adalete erişimin güçlendirilmesi hiç eksilmeyen bir
dikkat ve heyecan olarak bu yıl da yine Hükûmetimizin en önemli
kararlarından ve yol haritalarından biri olacaktır.
Vatandaşlarımızın
daha hızlı, daha etkili, daha adil karar ve yargılama
süreçlerinden istifade edebileceği çalışmalar, bunlara yönelik
çalışmalar her alanda olumlu sonuçlarını vermektedir. Son
on beş yıl içinde adalet hizmetlerine merkezî bütçeden ayrılan
pay 2 kat artmış, kurumlarımızın fiziki
imkânları, yapısal dönüşümleri de hız
kazanmıştır. Adaletin fiziki çehresi kadar yeni kurumlar ve iyi
uygulama örnekleriyle de adalet hizmetlerinde anlayış ve kalite yine
yükselmiştir. Mevzuatımız demokratikleşme ve insan
odaklı bir yaklaşımla gözden geçirilmiş, temel
kanunlarımız da büyük ölçüde yenilenmiştir. Anayasal ve yasal
düzeyde gerçekleştirilen değişiklikler, bir taraftan temel hak ve
hürriyetleri güçlü bir teminat altına alırken diğer taraftan
yargının bağımsızlığını,
etkinliğini ve tarafsızlığını da güçlendirecek
önlemleri içermiştir.
Bildiğiniz
gibi, kişisel verilerin korunmasının bir hak olarak
düzenlenmesi, yine çocuk haklarının ilk defa anayasal koruma
altına alınması, yine sendikal özgürlüklerin
genişletilmesi, kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma imkânı
getirilmesi, siyasi özgürlüklerin genişletilmesi bu süreçte Anayasa’da
kaydedilen çok önemli gelişmeler arasında kısaca sayacağımız,
hükûmetlerimiz döneminde yapılan reformlardır. Temel hak ve
hürriyetlerin korunup geliştirilmesi ve ihlallerin önlenmesi amacıyla
ülkemizin kurumsal kapasitesi de geliştirilmiştir. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin ortaya koyduğu sistemin ikincillik prensibine
uygun olarak iç hukukumuzda oluşturduğumuz Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yolu da yine hükûmetlerimiz döneminde ortaya konan çok
önemli bir reformdur.
Yine,
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, idari işlemlerin
demokratik denetimine imkân tanıyan Kamu Denetçiliği uygulaması,
İnsan Hakları Dairesinin kurulması ve bu dairenin
Bakanlığımız bünyesinde müstakil hâle getirilmesi yeniden
yapılanmaya örnek olarak verilecek birtakım düzenlemelerdendir.
Yine,
2013 yılında kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonu da
çeşitlenen hak arama yolları arasına girmiş, kendi
vatandaşını başka kapılarda değil, kendisinin
denetime saydam ve şeffaf bir şekilde, devletin bu anlamda da varsa
bir hak ihlali kendi vatandaşına tazminatını
verebileceği şekilde bir düzenleme, saydam, hesap verebilir bir
yargı ve devlet sistemi anlamında çok önemli reformlar olmuştur.
Yine,
hükûmetlerimiz döneminde hak arama yolları daima açık
tutulmuştur. Son olarak Olağanüstü Hâl Komisyonunun kararlarına
karşı yine yargı yolunun, yargısal denetim yolunun
açılması da ve bu Komisyonun bağımsız bir şekilde
teşekkül ettirilmesi de bu anlamda ortaya konan önemli reformlardan ve
düzenlemelerden biridir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk yargı sistemi adına
yapısal dönüşümde çok önemli reformlardan birisi de 16 Nisanda
yapılan Anayasa değişikliğidir. Yüce Meclisin takdiri ve
milletimizin onayıyla bu tarihte gerçekleştirilen Anayasa
değişiklikleri yargıda iki temel değişimi yanında
getirmiştir. Birincisi, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
yapısının daha demokratik meşruiyete dayanması, millet
iradesinin tecellisi anlamında bir teşekkül ettirilmesi; ikincisi de
asker-sivil yargı ayrımının ortadan
kaldırılması. Burada bazı arkadaşlarımız da
dile getirdiler, “Hâkimler ve Savcılar Kurulu iktidar partisinin ya da
Cumhurbaşkanının iradesiyle teşekkül ettiriliyor.” diye bir
iddiayı kabul etmek asla mümkün değildir. Bakınız,
şimdiye kadar olmayan çok önemli bir değişiklik yapılmıştır.
Demokratik meşruiyet anlamında bir yargı üst bürokrasisi olan
Hâkimler ve Savcılar Kurulu milletin iradeleriyle seçilmiş
organların seçimine bırakılmıştır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun büyük çoğunluğunu
seçmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisini kim seçiyor? Millet seçiyor. “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” ilkesinin gerçekleşmesi
anlamında çok önemli bir değişikliktir. “AK PARTİ
istediği şeklide Meclisten seçer.” Bakın, değerli
arkadaşlar, bu çalışmayı yaptığımız
Anayasa çalışmalarında bütün partilere çağrıda
bulunduk ama Milliyetçi Hareket Partisiyle bu çalışmayı
milletimizin önüne götürdük.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bakanlık ile müsteşarlığı
çekip çıkaralım oradan Sayın Bakanım.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Ve orada bu çalışmayı
yaparken ortaya koyduğumuz “Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl
seçecek?”
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yok, Bakanlık ile müsteşarlığı
çıkaralım oradan o zaman, Hâkimler ve Savcılar Kurulunda.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Biz bunu üçlü olarak
çalıştığımızda konuştuk “Nasıl seçilsin?”
Orada birçok alternatif vardı ama biz seçim hususunda uzlaşmaya
dayalı “Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir uzlaşmayla seçilsin.”
yolunu tercih ettik. Nasıl?
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Çoğunluğun oyuyla seçiliyor.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – İlk turda öncelikli olarak 367 oy
gerekecek Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyesinin seçilmesi için. Yani,
Meclisin büyük bir çoğunluğunun, üçte 2 çoğunluğunun
ittifakıyla, uzlaşmasıyla seçilmesini öngördük. Ha, bu mümkün
değilse, Kurula kimse seçilmesin mi? Beşte 3 çoğunlukla
eğer Meclis bir çoğunluğa sahip olursa yine Hâkimler ve
Savcılar Kurulu üyelerini seçsin.
Bakın,
AK PARTİ’nin Meclisteki grubunun sayısı beşte 3 değil
arkadaşlar, 330 değil. Yani AK PARTİ “Ben oturayım,
Hâkimler Savcılar Kurulunu ben seçeyim.” dese, 330’u bulamazsa
seçemeyecek. Bunu Türkiye, dünya kamuoyuna hep bu referandum sürecinde
anlatmaya çalıştık ama hâlâ anlamayanlar, anlamak istemeyenler
var. Bir kez daha anlatıyoruz. Eğer bu uzlaşma Mecliste
sağlanamazsa Hâkimler ve Savcılar Kuruluna uzlaşmayı
sağlamak adına bu sistemin zorunlu olması için düzenlemeler
yapıldı. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Hâkimler Savcılar Kuruluna üye seçmesi hele bir milletvekilini neden
rahatsız eder?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Siz niye başkanısınız oranın o
zaman?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Tanal’ı uyarır
mısınız?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Milletimizin bu anlamda en memnun
olacağı -demokratik meşruiyet anlamında- hesap verilebilir
bir durum noktasına getirmiştir. Cumhurbaşkanımız
zaten Hâkimler ve Savcılar Kuruluna seçim yapıyordu, şimdi de 4
kişiyi Cumhurbaşkanının seçmesine ilişkin düzenleme
yapılmıştır. Yüzde 50+1’in oyuyla seçilen bir
Cumhurbaşkanının 4 kişiyi Hâkimler ve Savcılar
Kuruluna üye olarak seçmesi…
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Tarafsızlığı zedeler,
tarafsızlığı.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - …bu milletin, Türkiye’nin bütün genel
çoğunluğunda uzlaşmayla seçilen birisinin, 50+1 anlamında,
yarıdan fazlasının seçtiği birisinin Hâkimler ve
Savcılar Kuruluna isim belirlemesi neden rahatsız eder?
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanının orada olmasından
rahatsızız, Müsteşarın orada olmasından
rahatsızız, onları çıkarın.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Yani bunun temel noktası, milletin
iradesiyle Meclise seçilen milletvekillerinden, milletin iradesiyle
Cumhurbaşkanı olarak seçilen kişiden rahatsız
oluyorsanız bu milletin, 80 milyonun kendisinden rahatsız oluyorsunuz
demektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Konuştuğumuz adalet,
konuştuğumuz adalet.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Biz adaletin siyasallaşmasından
rahatsız oluyoruz.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – İkinci olarak, “yargının
siyasallaşması” dediğinizde, 27 Mayısta darbecilerin vatandaşlarımızı
yargıladığı darbe yargısına
“siyasallaşmış yargı” dersiniz. Eğer
siyasallaşmış bir yargıyı görmek istiyorsanız 27
Mayıstan sonra, 12 Eylül darbesinden sonra oluşturulan yargıya
karşı çıkmak lazım.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yine faşist sağcılar iktidardaydı,
biz değildik ki.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Yaşını büyüterek “Senin
yaşın 17, yaşını büyütüyorum senin, öyle idam
ediyorum.” diyen anlayış, işte “Yargı
bağımsız değil.” o tarihlerdedir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yine faşist darbe anlayışı.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Biz saray vesayetinden rahatsızız
yargıda, saray vesayeti istemiyoruz.
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) – Ya onu da istemiyoruz, bunu da istemiyoruz.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – 28 Şubatta apoletleri görerek
cübbelerini alıp apoletin karşısında selam duran yargı
bağımsız bir yargı değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Şimdi de saraya el pençe divan
duruyorlar.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - O gün bu vesayetçilere selam duranlar, o
gün bu vesayetçilere selam çakanlar yargı için hiçbir şekilde
kılını kıpırdatmamışlar. Bugün “Türkiye
Büyük Millet Meclisi HSK’ya üye seçsin, milletin oylarıyla
Cumhurbaşkanı seçilen birisi HSK’ya üye seçsin.” denildiğinde
neden rahatsız oluyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanın orada olmasından
rahatsızız.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Milletten rahatsız oluyorsunuz da o
yüzden karşı çıkıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Adalet Bakanının orada Başkan
olmasından rahatsızız.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Güvenilmeyen yargı istemiyoruz, güvenilen
yargı istiyoruz.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Siz isteseniz de istemeseniz de bugün
Türkiye’de yargı olağan mecrasına girmek üzeredir, girmesi
yönünde çok önemli adımlar atılmıştır.
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) – Bu tarzınızı hiç beğenmedim
Sayın Bakan, hiç yakışmadı yani.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Bakın, 27 Mayısta darbeciler
vatandaşlarımızı karşısına alıp
darbecilerin yargıladığı bir hukuk vardı, yargı
vardı. 12 Eylülde darbecilerin yargıladığı bir
yargı vardı, hukuk vardı.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Faturasını biz solcular çektik yine hepsinde.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Şimdi de sizin yargınız var,
şimdi de sizin yargınız var Sayın Bakan, değişen
ne?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – 28 Şubatta darbecilerin
yargıladığı bir hukuk vardı. 15 Temmuzdan sonra
darbecilerin yargılandığı bir hukuk var, yargı var.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kendi mahkemelerinizi kurdunuz, kendi
yargıçlarınızı atadınız.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Bugün darbeciler bağımsız
Türk yargısının karşısında hesap vermektedir.
Ay
yıldızlı bayrağından başka, Türk
bayrağından başka, İstiklal Marşı’ndan
başka, Anayasa’dan başka, hukuktan ve vicdandan başka hiçbir
yere kendisini, vesayetini teslim etmemiş, 1 dolara ruhunu Pensilvanya’ya
vermemiş Türk yargı mensuplarına hiç kimsenin söz söylemeye
hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) – “Evet” demek 50 milyon.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Sizin yol arkadaşlarınızdı
bir zamanlar onlar, siz koydunuz onları yargıya, siz soktunuz.
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) – 50 milyondan aşağısı
kurtarmıyor.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Siz atadınız o yargıçları,
hâkimleri.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Ya, niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Siz atadınız, siz.
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Niye rahatsız oluyorsunuz?
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) – Hiç yakışmıyor.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, buyurun, devam edin.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hikâye anlatmayın burada.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Ya, niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) – Niye rahatsız oluyorsunuz?
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Yo, olmuyoruz, gayet güzel cevap veriyoruz,
hiç de rahatsız olmuyoruz, siz niye oluyorsunuz bizim söylemlerimizden?
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Tamam arkadaşlar, devam ediyoruz.
Sayın
Bakanım, biz dinliyoruz sizi.
BAŞKAN
– Buyurun.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Cübbelerini ait oldukları ülke ve
terör örgütlerine bağlılıklarını, aidiyetlerini
gizlemek için kullanan terör mensupları yargıdan silinip
atılmıştır, silinip atılmıştır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Onu sizin Hükûmet aldı, biz almadık ki,
onları sizin Hükûmet aldı oraya.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Siz getirdiniz, sizin Hükûmetiniz getirdi.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - 17-25 Aralık yargı darbesiyle,
seçilmiş Hükûmete, millete, demokratik bir rejime karşı darbe
girişimi yapmak isteyenlerin hevesleri kursaklarında
kalmıştır.
Sayın
Tanal, duruşmalarda bazıları yapar -meslektaşım olduğu
için söylüyorum- duruşmanın huzuru anlamında biraz…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Mübaşir, mübaşir.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Devam edelim duruşmaya,
meslektaş olarak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Yargılama yapmıyoruz Sayın
Bakan, yargılamıyoruz.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) - Yargıyı
araçsallaştırarak sağlayamadıklarını 15 Temmuzda
kanlı ve hain bir darbe girişimiyle elde etme hevesleri
kursaklarında kalmıştır. O gece, Sayın
Cumhurbaşkanımızın yüreklerde tutuşturduğu
cesaret ateşi, milletimizi sokaklara, meydanlara dökmüş, darbeci
güruhu kendi sefaletlerinde boğmuştur. Milletimiz, liderine,
ülkesine, kaderine, hukukuna, demokrasisine ve cumhuriyetine sahip
çıkmış, FETÖ’cü hainlerin esaret girişimlerini,
hayasızca akını göğsünü siper ederek durdurmuştur. O
gece, Meclisimiz bir kez daha “Gazi” unvanını
almıştır. Bu vesileyle, o gece şehit olan tüm vatan
kahramanlarını rahmetle yâd ediyorum ve gazilerimize de Allah’tan
hayırlı uzun ömürler niyaz ediyorum.
Çok
değerli milletvekillerimiz, bu kanlı kalkışmanın
püskürtülmesinde bütün millî ve yerli unsurların, vatansever
askerlerimizin, kahraman polisimizin ve elbette cesur yargı
mensuplarımızın da çok büyük payı vardır. 15 Temmuz
gecesi hızla harekete geçen hâkim ve savcılarımız olaya
cesaretle el koymuş, soruşturmaları
başlatmışlardır. O gece tanklara, F16’lara vücuduyla siper
olan vatandaşlarımızla birlikte Türk yargısı da adliye
koridorlarında demokrasi nöbetlerini tutmaya
başlamıştır ve Türk yargı mensupları ve adliye
çalışanları hâlâ demokrasi nöbetlerini sürdürmektedir. Bu nöbet,
devam eden yargılamaların adil, hukuka ve hakkaniyete uygun bir
sonuca ulaşmasıyla toplum vicdanını rahatlatacak biçimde
suçluların hak ettiği cezayı bulmalarıyla sona erecektir.
Ülke
genelindeki bu davalar kesin hükme doğru hızla ilerlemektedir ve
esasen 15 Temmuzdaki kanlı tertibin parçası terör örgütü
mensuplarının çiğnedikleri hukukun ve ortadan kaldırmaya
çalıştıkları anayasal düzenin gereklerine uygun olarak adil
bir biçimde yargılanmaları da Türkiye'nin hukuk devleti olması
anlamında çok önemli bir noktada olduğunu tüm dünyada gözler önüne
sermektedir. Mahkemelerimiz bir mahkûmiyet otomatı gibi asla
çalışmamaktadır. Olaya ve delillere göre değerlendirme
yaparak suçluyu cezalandırmakta suçsuzu da ayırmaktadır.
Elbette
ne yaptıklarını en iyi bilen ve akıbetlerini az çok tahmin
eden bazı sanıklar bu davaları sulandırmak,
yargılamaları uzatmak ve hukuki süreci zehirlemek için ellerinden
geleni yapıyorlar. Ama milletimiz müsterih olmalıdır.
Mahkemelerde tiyatro oynayanlar ile “15 Temmuz bir tiyatrodur.” diyenleri tarih
asla ama asla affetmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yargılamalar
tamamlandığında bütün suçlular hak ettiği cezayı
alacak ve bugün duruşmalarda konuşan, gülen, itiraz ve alay eden
darbeciler ebediyen susacak ve bu aziz millete hiçbir zaman hiçbir kimse darbe
yapmaya cüret edemeyecektir. Bu vesileyle, görevlerini fedakârca, cesaretle
sürdüren yargı mensuplarımıza bu Gazi Mecliste milletimiz
adına, Bakanlığımız adına
şükranlarımı bir kez daha ifade etmek isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; pek çok ülke, hukuk ve adalet
sistemini artan ve çeşitlenen toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek
şekilde sürekli güncellemektedir. Dünya genelinde ortak bir sorun hâline
gelen mahkemelerin iş yükünü ortadan kaldırmak, daha hızlı
işleyen bir yargı sistemini ortaya koymak için daima bir
arayış hâlindedir. AK PARTİ reformcu bir partidir, daha
sağlam bir hukuk sistemi, daha güçlü demokrasi, daha geniş özgürlükler
bu kimliğin bileşenleridir. Özgürlük-güvenlik dengesini gözeterek
devleti ve kamu düzenini bu özgürlükleri yaşatan, vazgeçilmez temel bir
çerçeve olarak ayakta tutan yürüyüşümüzü devam ettiriyoruz. Son on
beş yılın reformları; demokratik kurumlarımızı
güçlendirmek, özgürlük alanını genişletmek, insan
haklarını korumak ve yüceltmek amaçları üzerinde
yükselmiştir. Yine reform çizgimizi aynı anlayışla
sürdüreceğiz, adalet hizmetlerinin kalitesini de daha fazla
artıracağız.
Cumhuriyetimizin
yüzüncü yılına yakışır bir adalet sistemini
milletimizin hizmetine sunmak için çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Bu kapsamda yeni vizyon belgelerimiz, stratejik belgelerimizde bu
hamleleri hayata geçirmeyi planlıyoruz. Önümüzdeki süreçte yargıya
olan güveni ve yargının etkinliğini, hızını daha
da artıracak reform paketini kamuoyumuzla paylaşacağız. Bu
reform paketinde toplumun gündemine giren birçok konuyu da düzenleme
imkânı bulmuş olacağız. Böylece hem vatandaşlarımıza
daha hızlı adalete erişim yollarını açmış
olacağız hem de yargının iş yükünün
azaltılması ve hızlandırılması için önemli
yeniliklere imza atacağız. Bu çerçevede, hukuki himaye
sigortasının geliştirilmesini sağlayacağız, elektronik
tebligatı yaygınlaştırarak masraftan ve zamandan tasarruf
sağlayacağız, küçük alacaklarda
vatandaşımızın yolunu icra dairesine düşürmeden, onu
icralık yapmadan borcun hızlı ve masrafsız bir şekilde
tahsili için yeni bir takip usulü oluşturacağız. Bunu yaparken
borçlu ile alacaklı arasındaki hassas dengeyi de muhafaza
edeceğiz, hem borçlu hem de alacaklının yararını esas
alacağız. Yine, bilişim entegrasyonunu, tüm kamu
kurumlarıyla entegrasyonu sağlayarak yargıda hantal işleyen
birtakım uygulamalara da son vermiş olacağız.
Boşanmış eşler arasında kangrene dönüşen bir
soruna da neşter vuracağız. En başta çocuğun
yararını gözeterek çocuk teslimini daha insani bir hâle getirecek
düzenlemeyi gerçekleştireceğiz. Keza, örgütlü suçlarla, toplumun,
milletimizin huzurunu bozan kabahat ve suçlarla daha etkin bir mücadele
edeceğiz. Yaşam tarzına müdahale anlamında suç teşkil
eden birtakım fiilleri tekrar gözden geçirerek bu hususta hiçbir
vatandaşımızın ötekileştirilmediği, yaşam
tarzına müdahale edecek fiiller anlamında, bu husustaki düzenlemeleri
de gözden geçireceğiz. Suç ve suçluyla mücadelede
soruşturmaların daha hızlı ve etkin bir şekilde
tamamlanması da yine bu dönemde önümüzdeki çalışma
başlıkları arasında yer alan bir düzenlemedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, mevzuatımızda, bu
meyanda olmak üzere adaletin sosyal hedefini gerçekleştirmek, yani
toplumdaki uyuşmazlıkları bir an evvel gidermek anlamında
çok önemli alternatif çözüm yöntemlerini, bildiğiniz üzere hükûmetlerimiz
hukuk âlemine kazandırmıştır. Bu çerçevede, Arabuluculuk
Kanunu’yla, hukuki uyuşmazlıklarda hızlı, ekonomik, gizli
ve gönüllü bir çözüm Türk yargı sistemine
kazandırılmıştır. Bu çerçevede, 7.539 ara bulucu
hizmet vermektedir. 11 Aralık tarihi itibarıyla toplam 24.162
uyuşmazlıkta ara buluculuk uygulaması yapılmış,
bunların 21.405’inde anlaşma sağlanmıştır ki bu
başarı oranı da yüzde 90 civarındadır.
Yine,
son olarak, İş Mahkemeleri Kanunu’yla birlikte 1 Ocaktan itibaren,
hukuk sistemimizde iş davalarında zorunlu ara buluculukla, alın
teri kurumadan vatandaşlarımızın hak ettiği
alacağı almasına yönelik bir düzenleme de malumunuz olduğu
üzere Meclisimizden geçmiştir.
Adalet,
esasen hak edene hak ettiğini vermektir ve gecikmeden, bihakkın ve
bir an evvel verme konusundaki bu çabaların
vatandaşlarımıza çok önemli katkılar sunacağına,
hükûmetlerimizin milletimize vermiş olduğu reformlar ve hizmetler
anlamında önemli bir halka olarak kazandırılacağına
inanıyoruz. Yine, bu alternatif yöntemleri de teşvik etmeye devam
edeceğiz.
Yine,
idarenin vatandaşla, idarenin idareyle yaşadığı
uyuşmazlıklar da mahkemelerin iş yükünü oldukça
artırmaktadır. Bu çerçevede, yine, 659 sayılı KHK’yı
da daha etkin hâle getirerek, dava veya takip yoluna başvurmadan, idarenin
idareyle, vatandaşın idareyle olan
uyuşmazlıklarının da sulh yolunun bir şekilde gözden
geçirilmesi, mahkemelerin iş yükünü azaltma anlamında da önemli bir
çalışma, bu hususta da çalışmalarımıza devam
ediyoruz.
Yine,
bildiğiniz üzere, çok değerli milletvekillerimiz, ceza muhakemesinde
de uzlaştırma müessesesi adına çok önemli adımlar
atılmıştır hükûmetlerimiz sayesinde ve bu sonuçlar
itibarıyla da 1 Aralık tarihinde 523 bin dosya tevdi edilmiş
uzlaştırmacılara, 200.711’i uzlaşmayla
sonuçlandırılmıştır. Yani bu ne demek? 200 bin
dosyanın savcılar ve ceza mahkemelerine gelmeden mahkemelerin iş
yükünü azaltması bakımından çok önemli bir sonuçtur.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ama hepsini gönderiyorlar, orada 300 TL de haksız
ücret veriliyor o uzlaşmacılara.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bu çerçeveyi artırarak sürdürmeye
çalışacağız.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine ceza adaleti sisteminin amaç
dışı kullanılmasını, meşgul edilmesini
engelleyecek tedbirleri de geliştirdik. Bu çerçevede son KHK’da
yapılan bir düzenlemeyle soyut ihbar ve şikâyetler için soruşturma
öncesi bir değerlendirme mekanizması kuruldu.
Vatandaşlarımıza bu düzenlemeyle lekelenmeme hakkını
getirmiş olduk yani bu düzenlemeyle bir kişi hakkında genel,
soyut ve asılsız birtakım isnatlar olursa savcı
yapmış olduğu soruşturmadan, incelemeden sonra
soruşturma açılmamasına karar verebilecek.
Bu
en son KHK’da çıkan düzenleme insan hakları anlamında
vatandaşlarımız için çok önemli bir düzenlemedir. Bunun şu
faydası olacak: Bir kişi şu sebeple ya da bu sebeple “Şöyle
bir yanlış yaptı, suç işledi.” diye haksız bir iftira
yaptığında savcı hâliyle o vatandaş adına hemen
bir dosya açıyor, şüpheli yapıyor ve gerekli kolluk hizmetlerini
sürdürüyor ama bununla beraber artık soyut, genel, asılsız
olduğunu gördüğü zaman savcı -bundan sonra birisi birini her
şikâyet ettiğinde kapısına, iş yerine, evine polis
gelmeyecek- onu araştıracak, soruşturma açmayacak.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Benimle ilgili her şikâyette dava açıyorlar.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Makul şüpheyi ne yapacaksınız?
“Makul şüphe” denen bir şey getirdiniz.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Bu konuda diğer birimlerde de
tutulan tutanaklar da kayıtlardan çıkartılacak, hiçbir
şekilde delil ve ihbar anlamında da kullanılmayacak. Bu da çok
önemli bir düzenlemedir.
Yine,
Mağdur Hakları Kanunu’muz da çok önemli bir düzenleme olarak
çalıştığımız diğer hususlardan biridir.
İYUK’ta, HMK’da, yine, Türkiye Adalet Akademisi, Noterlik Kanunu hususunda
da çok önemli çalışmalarımız var. Keza yargılamanın
çok önemli ve esas unsurlarından olan avukatlık mesleğinin daha
iyi bir hâle getirilmesi, avukatlık mesleğinin daha saygın bir
hâle getirilmesi anlamında da çalışmalarımızı,
barolarımızla, sivil toplum kuruluşlarıyla yapmış
olduğumuz bu konudaki tüm reformları, iyileştirmeleri
artıracağız.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Genç avukatların sorunları var
Sayın Bakanım.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Yeşil pasaport verecek misiniz avukatlara?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vaktim de yavaş yavaş sona eriyor. Özetle söylemek
istediğim hususları kısaca arz etmek istiyorum.
Bilirkişilik Kanunu 1 Ocak 2018’te yürürlüğe girecek
malumlarınız olduğu üzere ve yargılamada özellikle
bilirkişilik sisteminden kaynaklı olan bazı sorunların
giderilmesi anlamında da çok önemli bir reform, yine önümüzdeki dönemde
vatandaşlarımızın hizmetinde olacaktır.
Makul
sürede yargılanma, adil yargılanma hususunda tüm bu çabaları
artırarak sürdüreceğiz.
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Adli yardım uygulamalarında sorun
varmış.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Yine, adliyelerde 2002 yılında
9.349 olan hâkim, savcı sayısı yüzde 73 oranında
artmış, bugün itibarıyla 16.106 hâkim ve savcımız
vardır. Bu artış, yine iş yüküyle uyumlu olarak devam
edecektir.
Adliyelerde
ilgili birimlerde ve ceza infaz kurumlarında görev yapan personelimiz 2002
yılında 51 bin iken bugün 115.638’e çıkmıştır ve
bildiğiniz gibi, son KHK’da ceza infaz kurumlarımızda görev
yapan personelimize fiilî hizmet süresi zammını
tanımış olduk. Gerçekten büyük bir fedakârlıkla
çalışan infaz koruma memurlarımıza -özellikle bu darbe
yargılamaları -15 Temmuz sonrasında cansiparane
çalışan infaz koruma memurlarımıza ve tüm adliye
çalışanlarımıza ben buradan selamlarımı,
saygılarımı, muhabbetlerimi gönderiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Keza,
değerli arkadaşlar, sadece bu çalışanlar değil, adliye
personelimizin hepsi birbirinden değerli ve fedakâr çalışma
yapan arkadaşlarımızdır. Mübaşirlerimizle ilgili,
Maliye Bakanlığımızla gerekli
çalışmalarımızı yapıyoruz, genel idare
hizmetlerine alınmasına yönelik çalışmalarımız
devam ediyor. Hükûmetimiz bu konuda gerekli neticeyi aldığında
da inşallah bu müjdeyi vermeyi biz de arzu ediyoruz.
Avukatlık
yapanlar ve vatandaşlarımız da bilir ki mübaşirler
mahkemenin iş yükünü çeken en büyük, en esaslı mütemmim cüzdür.
Dosyaların tozunu, avukatların yükünü, nazını, kalemin
bütün yükünü çeken mübaşirler de gerçekten hak ettikleri bu değeri,
inşallah, şimdiye kadar verilen bu hizmetleri, bu husustaki
çalışmalarla… Zabıt kâtiplerimiz, icra kâtiplerimiz, hepsiyle
ilgili her zaman Bakanlığımız onların
yanındadır ve her türlü desteklerini de sürdürmeye ve eğitim
anlamında da desteklerimizi yapmaya gayret ediyoruz.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Kâtipler yetersiz Sayın Bakanım. Her hâkime 4
kâtip düşmesi gerekirken 2 kâtip düşüyor.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii ki yargıda değişimin ihmal edilemeyecek
bir boyutu da fiziki kapasitenin güçlendirilmesidir. Gerçekten merdiven
altı adliyelerden, hatta yine avukatlık yapan
arkadaşlarımız bilir, “Mahkemenin kâğıdı bitti.”
denilip avukatların el birliğiyle, imeceyle
kâğıtlarını verdiği, makinelerini
aldığı adliyelerden, bugün gerçekten fiziki anlamda çok önemli
noktalara gelmiştir adliyeler.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Ankara Adliyesi kaç parçaya bölünmüş Sayın
Bakanım? Ankara Adliyesi dağınık.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Zonguldak) – 4 tane adliye var Ankara’da.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Hükûmetlerimiz sayesinde 2003
yılından itibaren toplam 232 adalet hizmet binası inşaatı
tamamlanmıştır ve 3 milyon 800 bin metrekare kapalı alana
ulaşılmıştır. Hedefimiz, 6 milyon metrekareye
artırılarak bu hizmetlerin sürdürülmesidir.
UYAP’a
bir cümleyle ancak değinebileceğim. Gerçekten çok önemli bir hizmet
olan UYAP’ın da daha entegre edilerek SEGBİS’le birlikte
yargılamaların hızlanması ve bu hususta birtakım
mağduriyetlerin de ortadan kaldırılması hususunda çok
önemli gayretlerimiz vardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ceza hukukunun suç işleyenlere
yönelen özel dikkati, günümüzde önleme ve yeniden topluma kazandırma
hedefi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu konuda da ceza
infaz sistemi anlamında gerçekten çok önemli düzenlemeler
yapılmaktadır. Bu hususta da bu dönemde bu hizmetlerimizi sürdürmeye
çalışacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bu zorunlu müdafi ücreti ne kadar olacak Bakanım?
BAŞKAN
– Sayın Bakan, buyurun, tamamlayın.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime son verirken adalet hizmetlerini en üst seviyeye
yükseltme gayesiyle hazırladığımız,
vatandaşlarımızı, 80 milyon
vatandaşımızı hiçbir ayrıcalık ve
ayrımcılığa tabi tutmadan, bir tarağın eşit
dişleri gibi ve 80 milyonun birinci sınıf vatandaş olarak
adalet hizmetlerinden yararlandığı bir bütçeyi ve adalet
hizmetlerini vatandaşlarımıza sunmak için gayretlerimizi
sürdürmeye devam edeceğiz.
Ben,
bu vesileyle, Bakanlığımızın 2018 yılı
bütçesini Genel Kurulumuzun takdirlerine sunuyorum.
2018
yılı bütçemizin devletimize, milletimize, tüm yargı
teşkilatımıza hayırlı olmasını temenni
ederken, bu bütçeye destek veren başta Cumhurbaşkanımıza,
Başbakanımıza, Hükûmetimize, destekleri için teşekkürlerimi
sunuyorum.
Genel
Kurulun Çok Değerli Başkan ve üyelerini saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın
Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, Sayın Bakan
konuşmasında, Sayın Cumhurbaşkanının Hâkimler ve
Savcılar Kuruluna 4 kişiyi atamasıyla ilgili “Bu sizi niye
rahatsız ediyor?” diyerek bize sataşmada bulunmuştur, cevap
vermek istiyorum.
BAŞKAN
– Peki, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İki
dakika.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Adalet Bakanı Adbulhamit Gül’ün 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dördüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; gerçekten, iktidar partisine mensup milletvekilli
arkadaşlarımdan şunu bilmelerini rica ediyorum: Biz bazı
muhalefeti gerçekleştirirken sadece sizlere karşı çıkmak
için bir şey söylemiyoruz. Seçilmiş Cumhurbaşkanı ve
milletvekilleri bundan sonra birlikte seçime gidecekler.
Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulunun
4 üyesini atayacak; Bakan doğal üye, 5; bir de müsteşar yoktu,
müsteşarı da koyduk, 6. O hâlde, iktidar partisinin üyeleri de
seçilecek Cumhurbaşkanıyla birlikte 7 kişiyi belirleyecek.
Şimdi, bunlar ister AKP Hükûmetinden olabilir ister CHP ister başka
muhalefet partisine mensup iktidara gelen milletvekili olabilir. Türkiye'nin
adil yönetilmesi için, hâkimlerin ve savcıların kendi içerisinde
yaptığı seçimle bağımsız bir hâkimler ve
savcılar kurulu oluşturması gerekir. Bu, bunun üzerinde engeldir.
Biz bunun için karşı çıkıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ZEKERİYA
BİRKAN (Bursa) – Geçtik bunu ya?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben cevap veriyorum. Burası kürsü, daha sonra gene
gelirsiniz.
Arkadaşlar,
Sayın Bakana buradan sesleniyorum -kendilerini nasıl bu kadar
aklıyorlar, ona da hayret ediyorum- Balyoz ve Ergenekon davalarında
masum insanları, Zekeriya Öz’ün arkasında durarak
yargılatıp yıllarca içeride tutan bu yargı sistemine
verilen destek değil miydi? Sizin yargı sisteminiz değil miydi?
Mustafa Balbay orada oturuyor, beş yıl hücrede tuttunuz. Bu, masumiyet
karinesi midir? Ben şimdi soruyorum: Habur Sınır
Kapısı’na gönderdiğiniz hâkim ve savcılar Türkiye
Cumhuriyeti’nin hâkim ve savcıları değil miydi? (CHP
sıralarından alkışlar) PKK terör örgütüne onlara hakaret
ettirttiniz ve Türkiye’ye girmelerine, onlarca evladımızın
ölmesine neden oldunuz. Beğenmediğiniz mahkemelerde alınan
kararların hâkim ve savcılarını değiştirerek
kendi kararlarınızı dikte ettirdiniz. Bu mudur sizin adaletiniz?
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Özkoç.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
- Sayın Turan, sizi dinleyeceğim, bir saniye.
Sayın
Durmaz, sanırım, Tokat’ta şu an yaşanan bir olayla ilgili
bir bilgilendirme yapmak istiyor, 60’a göre söz veriyorum.
Buyurunuz.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
18.- Tokat
Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat’ın Niksar ilçesinin Büyükyurt
köyünde ahşap bir evde çıkan yangında hayatını
kaybeden çocuklara Cenab-ı Hak’tan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; akşamüzeri
aldığımız üzücü bir habere göre, Tokat ili Niksar ilçesi
Büyükyurt köyünde öğle sonrası çıkan bir yangında evin de
ahşap olması nedeniyle 5 yaşında Berkay Hüseyin, 2 yaşında Berilsu, 1 yaşında
Aleyna yaşamlarını acı bir şekilde,
hayatlarının körpe bir çağında kaybetmişlerdir.
Hayatını kaybeden bu körpe yavrulara Cenab-ı Hak’tan rahmet,
Şahin ailesine de başsağlığı diliyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Durmaz.
VII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Tokat’ın
Niksar ilçesinin Büyükyurt köyünde yangında hayatını kaybeden
çocuklara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Biz de yaşanan bu olaydan dolayı üzüntülerimizi ifade ediyor,
yaşamını yitiren çocuklarımıza Allah’tan rahmet
diliyoruz, Şahin ailesinin de başı sağ olsun diyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Allah rahmet eylesin.
Soru-cevaba
geçelim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Konuşacak bir kişi daha var Sayın Turan.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik Kurumu
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
- Aleyhte olmak üzere, şahsı adına Niğde Milletvekili
Sayın Ömer Fethi Gürer’de sıra.
Buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet Bakanlığının bu yılki bütçesini, geride
bıraktığımız dönemlerden çok farklı ve çok özel
bir zaman diliminde konuşuyoruz. Bu ülkedeki hâkim ve savcıların
üçte 1’i meslekten ihraç edildi, dörtte 1’i de hapse atıldı, çok
büyük bir bölümü hâlen hapiste. FETÖ üyesi olmakla suçlanan ve
yargılanmakta olan bu kişilerin sadece yüzde 15’i 2002 öncesinde
mesleğe kabulü yapılmış olanlar. Bunun
dışındakilerin tümü, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
göreve başlayan hâkim ve savcılardır. Krizin sorumlularının
bizi krizden çıkarmasını umuyoruz. Düşünün ki Adalet ve
Kalkınma Partisinin dahi milat kabul ettiği 17-25 Aralık
sonrası mesleğe kabul edilen hâkim ve savcıların yüzde
25’i, şimdi FETÖ üyesi olmaktan yargılanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlıkta 15 Temmuz sonrasında mesleğe kabulde
gösterilmesi beklenen tavrın tam da aksi bir istikamette uygulamalar
sürmektedir. Bu süreçte Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti en çok da
liyakati anlamış olmalıydı. Liyakat yerine sadakati tercih
ederek yandaşlar yaratmak hevesinin yeni sorunlar üreteceği
düşünülmelidir.
Bakanlık
sadece mesleğe kabulde değil, mesleğin içinde olan hâkim ve
savcılar için de hiçbir dönemde görülmeyen partizanlık örnekleri
sergilemektedir. Bakanlığın Adalet Bakanlığı
olduğunu düşündüğünüzde yaşananların siyasetin
doğal uzantısı olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Unutmayın ki ülkemizdeki bütün kumpaslar, yakın geçmişte
yargı üzerinden gerçekleştirildi. 2010 referandumunda Hâkimler ve
Savcılar Kurulu örgütlenmesinde gerçekleştirilen düzenlemeye “evet”
denilmeseydi 15 Temmuz olmazdı.
Değerli
milletvekilleri, yeni Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararnamesiyle hâkim ve
savcılar üzerindeki baskının dosyalardaki vicdan muhasebesini
etkileyen faktöre dönüştüğü ifade edilmektedir. Bitmek bilmeyen
demokrasi alternatifi bir rejime dönüşen OHAL, tutuklu
yargılamanın tuzu biberi olmaktadır. Uzun tutukluluklar OHAL’le
birlikte zirve yapmıştır.
Sayın
milletvekilleri, OHAL çerçevesinde çıkarılan kanun hükmünde
kararnamelerin anayasal denetiminin Anayasa Mahkemesi tarafından
yapılmaması hukuk devletini sorgulattırmaktadır. Hükûmetin
çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerde artık
yargısal denetimin olmaması Hükûmeti “Bildiğim bildik,
dediğim dedik.” anlayışına yöneltmiştir.
Ayrıca,
OHAL’in ilanıyla ilgisi bulunmayan kanun hükmünde kararnameler
çıkarılmaktadır. Yürütmeyi hukuksal açıdan denetleyen bir
organ mevcut değildir ama daha önemlisi, hukuku bir pranga gibi gören
yürütme, bu serbesti içinde hukukun evrensel kabulüne ulaşmış
ilkelerden de uzaklaşmaktadır. Çıkarılan kanun hükmünde
kararnameyle terörle hiçbir ilgisi bulunmayan insanlar kamu görevinden
uzaklaştırılmakta, çok çeşitli mağduriyetlere
uğramaktadır. Hukukçuların bütün dünyada kabul edilen ve
çağdaşlığın göstergesi sayılan “adalete
erişim hakkı” dedikleri bir haktan artık bu ülkede söz
edilememektedir. Mağdur edilen kişi, Venedik Komisyonunca zorla
kurdurulan OHAL İnceleme Komisyonuna başvuracak, 7 kişilik kurul
101 bin başvuruyu karara bağlayacak, bu karara karşı ancak
yargı yolu açılabilecek. Bu süreç de aylardır sonuç
getirmemiştir.
Ayrıca,
ülkemizdeki süreçten en çok etkilenenlerin başında savunma ve
avukatlar gelmektedir. Avukat olduğunuz için Sayın Bakan, size
avukatların sormamı istediği sorular var: Özellikle büyük
kentlerde, avukatların kimliğini okutarak girdiği adliyede x-ray
cihazından ve duyarlı kapıdan geçmesi sizi bir avukat olarak hiç
rahatsız etmiyor mu? Adliyelerde bir avukat tarafından
çıkarılmış bir olay biliyor musunuz ki bu muameleyi
avukatlara reva görüyorsunuz? Avukatlar, Avukatlık Yasası’na göre,
yargının kurucu unsuru değil mi? Türk Ceza Kanunu’nun 5’inci
maddesine göre, yargı görevi yapan değil mi? Öyleyse hâkim ve
savcıdan ne farkları var, aranarak giriyorlar? Bir avukat olarak bu
duruma nasıl seyirci kalıyorsunuz? Avukatı
itibarsızlaştırarak yargı
bağımsızlığı nasıl sağlanacak
Sayın Bakan?
Ayrıca,
adliye çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili biraz
önce söylediğiniz düzenlemelerin de bir an önce yapılmasını
diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER
FETHİ GÜRER (Devamla) – Bir dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın lütfen.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Devamla) – Sayın milletvekilleri, adalet, bu Adalet
Bakanlığına bırakılmayacak kadar önemlidir. Onun için
Cumhuriyet Halk Partisi olarak adalet duyarlılığını
yaratmaya devam edeceğiz. “Hak, hukuk, adalet” demeye ve adalet için
mücadeleye ara vermeyeceğiz. Haksız yere tutuklu Milletvekilimiz Enis
Berberoğlu, Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve gazetecilerin de bir an
önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyor, herkes için “Hak,
hukuk, adalet” diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Gürer.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Söz talebiniz mi var?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kısa bir söz talebim
var.
BAŞKAN
– Sayın Kerestecioğlu, buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül’den, konuşmalar sırasında
sordukları konular hakkında açıklama yapmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Adalet Bakanının
konuşmasını dinledik. Hani, buna herhangi bir müdahalede
bulunmak için değil, böyle bir şey yapmak istemem fakat vekillerimiz
sorular sormuşlardı ve muhtemelen de soru sırasında
şimdi gelmeyecek olabilir o sorular. O yüzden, Sayın Adalet
Bakanından mümkünse kendi değerlendirmesi içerisinde aynı
zamanda bu soruları da cevaplandırmasını rica
edeceğim.
Aslında
benim de sorularım var: Mesela, darbeden bahsettiniz ama siyasi
ayağının hâlâ neden yargılanmadığı
Türkiye’de merak konusu olmaya devam ediyor. “Bütçemiz arttı.” dediniz
fakat Sayın Selahattin Demirtaş’ı, yargılama giderleri gerekçesiyle
de duruşmaya getirmedikleri oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Daha yeni bütçede o.
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Celal
Doğan diyor ki: “O yeni bütçeye dâhil herhâlde.” Böyle bir durum var.
Bunun
dışında, hakikaten, neden mahkemeye çıkarılmıyor?
Bizler neden yeterince bir görüşme yapamıyoruz? Ve artık, bu
izin meselesiyle ilgili mesela, siz de adaletten yana bir hukukçu olarak
düşünürseniz, izne tabi olmanın kaldırılması gerekmez
mi? Siz bir yazı gönderdiniz mi “Sayın Demirtaş’ı mahkemeye
çıkarmayın.” diye? O da bir merak konusu. Hani, bu
açıklamayı biz sizin ağzınızdan duyarsak herhâlde daha
rahatlatıcı olacak.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Kerestecioğlu.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI (Devam)
1) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TAPU VE KADASTRO GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE
İSTATİSTİK KURUMU (Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GAP BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DOĞU ANADOLU
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) KONYA OVASI PROJESİ
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DOĞU KARADENİZ
PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ADALET
BAKANLIĞI (Devam)
1) Adalet
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Adalet
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) CEZA VE İNFAZ
KURUMLARI İLE TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU (Devam)
1) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) TÜRKİYE ADALET
AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Adalet Akademisi
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Adalet Akademisi
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU (Devam)
1) Hâkimler ve Savcılar
Kurulu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz. Bu yirmi dakikanın on
dakikası sayın milletvekillerine ait, geri kalan on dakika ise
sayın bakanlara ait.
Şimdi,
Sayın Durmaz’la başlayalım.
Buyurunuz.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum
Çevre ve Şehircilik Bakanımıza. Büyükşehir olmayan illerde
il özel idaresi köylerin çöplerini topluyor ve köylerdeki çöp konteynerlerini
bırakıyor ancak Anadolu’ya ve etrafımızdaki illere
baktığımızda, ne köylerde yeteri kadar çöp konteyneri
olduğu ne de çöplerin düzenli alındığı vaki değil.
O köylerin o güzel derelerine, köy girişlerine
bakıldığında çöp yığınlarından etraf
görünmüyor. Bunu yasal olarak zorunlu kılacak bir düzenleme yoksa acilen
çıkarılmalı. Bizden sonraki nesillere iyi bir çevre
bırakabilme adına bu konuda Sayın Bakanlığınızın
çalışmalarını öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Gürer…
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çevre
Bakanımıza soruyorum. Ülkemizin -küresel ısınmayla- ciddi
anlamda yer altı suları çekilmektedir. Bu bağlamda, kentlerde
çatı yağmur sularının, özellikle sitelerde, toplama depolarında
toplanarak atık su olarak değerlendirilmesi için Bakanlık olarak
yasal bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Kentlerde
hava kirliliği yeniden artmaya başlamıştır. Bunun
başlıca sebeplerinden biri kalitesiz olarak
dağıtımı yapılan kömürlerdir. Bunun önlenmesine
yönelik Bakanlığınızın kömürlerin kalitesiyle ilgili
denetimi var mıdır? Hava kirliliği riski olan illerimiz şu
anda hangileridir?
Sayın Bakan,
ayrıca, deprem konusunda genelde İstanbul’la ilgili
değerlendirmelerde bulunuyorsunuz. Ülkemiz deprem
kuşağında. Bu bağlamda, ülke genelinde yapılan
konutların kaçı incelendi? Kaç ilde, kaç kamu kurum ve
kuruluşunun deprem dönüşümü sağlandı? AFAD’ın
bazı illerde hâlen binası dahi yok. AFAD için olsun depreme
dayanıklı binalar yapılması düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Kayışoğlu…
NURHAYAT ALTACA
KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.
Sayın Adalet
Bakanı, Semih ve Nuriye iki yüz seksen ikinci günündeler açlık
grevinin. Semih yargılandığı davadan beraat etti, Nuriye de
ceza aldı fakat kesinleşmedi. Daha önce OHAL Komisyonuna bir
çağrı yapmıştınız, yaşam hakkı söz
konusu olduğu için bu kişilerin dosyasının öncelikli olarak
ele alınması konusunda. Tekrar bu konuda biz de sizi çağrı
yapmaya davet ediyoruz.
Bir diğer konu:
Ankara’dan meslektaşlarımız bu dağınıktan,
adliyelerin dağınıklığından şikâyetçi, bunu
toparlayacak mısınız, bununla ilgili bir planınız var
mı? Mesai arkadaşlarımız olan mübaşirlerle ilgili
genel idari hizmetler sınıfı konusunda çalışma
yaptığınızı söylediniz, bunun için tarih verebilir
misiniz?
Bir de aslında bir talepte bulunacağım.
Sayın Bakan, Adalet Akademisi konusunda, lütfen daha titiz
çalışmalar yapılması konusunda talepte bulunuyorum çünkü
geçenlerde Anayasa Mahkemesinde hâkim, savcı adaylarına bir panel
düzenleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) -
Konuşmacı Melih Gökçek, konu 15 Temmuz; yani
yakışmıyor.
BAŞKAN – Sayın Şimşek…
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Adalet Bakanımıza olacak. Sayın
Bakanım, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklu olan erlerden
hâlâ cezaevinde yatanlar var. Bunlarla ilgili, silah kullanmayanları
hâkimler, savcılar serbest bırakmakta belki tereddüt
yaşıyorlar. Yani Bakanlar Kurulunda bunu gündeme getirmenizi… 3
sayın bakanımız burada, bu erlerin -on, on beş günlük er
olanlar var içinde, tahsili olmayanlar var, ilkokul mezunu olanlar var- bu
dramı artık sona ersin, yeni yıla girerken bunların
ailelerine bir müjde verelim. Hâkimlere, savcılara bir telkinde bulunun.
Silah kullanmayanların tahliyesini aileleri istiyorlar.
Yine benzer şekilde, astsubay okulu öğrencileri
var tutuklu olan, hâlâ bunlardan cezaevinde olanlar var. Bu konuda 3 sayın
bakanımızdan da destek bekliyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Hürriyet…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – İlk sorum
Çevre Bakanına. Kuzey Marmara Otoyolu Projesi kapsamında
İzmit’te kamulaştırma bedelleri hâlâ ödenmedi, bu bedeller ne
zaman ödenecek? Gebze ve Çayırova ilçelerimizde Hürriyet ve Yavuz Selim
Mahalleleri başta olmak üzere çok sayıda mahallede tapu tahsis
belgeleri olduğu hâlde ve belediyeleriniz tapu sözü verdiği hâlde
sözler tutulmadı. İzmit’te de Cedit Mahallemizde kentsel dönüşüm
yapılmak isteniyor ama bu mahallelerde hep rant hikâyesi karşımıza
çıkıyor. Vatandaşa âdeta eziyet ediliyor. Buralarda ranta engel
olacak mısınız? Tapular verilecek mi? Belediyelerinizi ne kadar
denetliyorsunuz?
İkinci
sorum Adalet Bakanına. Bir avukat olarak, genç
meslektaşlarımızın mesleğin başında
yaşadığı mağduriyetler ile zorunlu müdafilik ve adli
yardım uygulamalarındaki sorunlar hakkında bir düzenlemeniz
olacak mı?
Hâkime,
savcıya verilen ama yargının kurucu unsuru avukatlardan
esirgenen yeşil pasaport avukatlara da verilecek mi?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Erdem…
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Adalet Bakanına. Ülkemizde yaşayan engellilerimizin yüzde
25 gibi bir kısmı araç sahibi. Otomobili olan kişilerin
araçlarının ÖTV’siz fiyatı 40 bin ila 60 bin Türk lirası
arasındadır. Elbette 200 bin liralık araç alabilecek
engellilerimiz de vardır ancak bu oran yüzde 5 civarındadır.
Engellilerimizin önemli bir bölümü devlet destekleriyle hayatlarını
idame ettirmektedirler ve araç alabilecek durumda olan engellilerimizin tercihi
küçük motorlu, yakıt sarfiyatı düşük araçlar. Ekonomik krizin
boyutu ortada. Çok sayıda borçlu engelli vatandaşımız
bulunmaktadır. 700 liralık telefon borcunu ödeyemeyen engelli bir
vatandaşımızın borcu faiziyle birlikte 7 bin ila 8 bin
liraya yükselmiştir. Bu ödemeyi yapamayan engelli
vatandaşımızın yakalamalı haciz kararı
çıkmıştır. Haciz konması, lakin engelli
vatandaşımızın kolu, bacağı olan aracına el
konmaması noktasında bir tedbiriniz olacak mı ya da bir
düzenlemeniz olacak mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Erdoğan…
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorularım
Sayın Çevre Bakanına. İmar planlarıyla
iktidarınız döneminde iskâna açılan tarım arazilerinin
miktarı ne kadardır?
Yine,
Muğla’nın yüzde 68’i orman. Yine, Muğla’nın önemli miktarda
kıyısı var, Kıyı Kanunu’na tabi alanımız çok
fazla. Tabii sit, tarihî sit, ÖÇK sorumluluk alanında bölgelerimiz var.
Toprak Koruma Kanunu da devreye girince ilde imar yapılabilecek alan yüzde
5.
Yukarıda
saydığımız gibi birçok kurumun yetkili olması
sebebiyle Muğla’da imar bütünlüğünü sağlamak çok zor. En önemli
sorun da kırsalda vatandaşın köyden mahalleye dönüşen
bölgelerde çoluk çocuğuna ev yapmasıdır. Sit
alanlarının daraltılması konusunda bir
çalışmanız var mı, varsa ne zaman sonuçlanacak?
BAŞKAN
– Sayın Yıldırım…
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.
29
Ekim 2016 tarihinden bu yana güvenlik soruşturması
tamamlanamadığı için atanamayan kaç kamu emekçisi vardır?
Bu sayının bakanlıklara ve illere göre
dağılımı nedir? Yine, aynı tarihten bu yana güvenlik
soruşturması olumsuz sonuçlandığı için atanmayan kaç
kamu emekçisi vardır, bu sayının bakanlıklara göre
dağılımı nedir?
Üçüncü
sorum: Güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanan kamu emekçilerine
hangi yasal gerekçeyle detaylı bilgi verilmemektedir?
Dördüncü
sorum: Güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanan kamu emekçilerinin
hak arama yolları neden kapatılmıştır?
Beşincisi:
Güvenlik soruşturması yasal süreden daha uzun sürede sonuçlanan kamu
emekçilerinin bekledikleri süre içerisinde yaşadıkları maddi,
manevi mağduriyeti gidermek amaçlı bir çalışmanız var
mıdır, var ise nelerdir?
Altıncısı:
Güvenlik soruşturmasıyla emekçileri fişleme, kodlama, ihbar,
keyfîlik ve benzeri gibi durumların yaşandığına dair
ciddi iddialar mevcuttur. Bu iddiaların doğruluk payı nedir?
BAŞKAN
– Sayın Doğan…
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, ilk sorum Sayın Çevre
Bakanına.
Özellikle
kentsel dönüşümle ortaya çıkan asbest lifleri halk
sağlığı açısından ölümcül bir tehdit içeriyor.
Türkiye’de 2011 yılında kullanımı yasaklanan asbest, eski
binaların yıkımıyla ortaya çıkarak kitlesel bir kanser
felaketine yol açabiliyor. Toplum sağlığı
açısından yaşamsal bir öneme sahip bu konuyla ilgili olarak ne
gibi önlemler almaktasınız?
İkinci
sorum Sayın Adalet Bakanına.
Türkiye,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından sık sık
tazminat ödemeye mahkûm edilmektedir. 2004-2016 yılları arasında
Türkiye, tam 258 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir.
Sorum
şu: OHAL’le yönetilen 2017 yılında Türkiye’den Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine kaç başvuru olmuştur ve 2018
yılında ne kadar tazminat ödemeyi öngörmektesiniz? Türkiye, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin en çok hangi maddelerini ihlal
etmekten tazminata mahkûm edilmektedir?
Ve
son sorum: Ülkemizde ceza infaz kurumlarında çalışan personel
zor koşullarda görev yapmaktadır…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Çam…
MUSA
ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, sorum Sayın Çevre ve
Şehircilik Bakanına.
Şu
anda televizyonda izlenmekte bütçe görüşmeleri. Karaburun Belediye
Başkanımız Sayın Ahmet Çakır ve Ambarseki köyü
Muhtarı, Ambarseki’de yapılacak olan balık çiftliğiyle
ilgili, Sayın Bakana ilgisi ve duyarlılığından
dolayı teşekkürlerini iletmektedirler.
Yine,
bir başka teşekkür: Urla Gülbahçe köyünde açılmak istenen
taş ocakları Sayın Bakanımızın ve ilgili
arkadaşlarımızın duyarlılığı sonucunda
durdurulmuştur. Bu nedenle Urla Gülbahçe köyü sakinleri ve Yüksek
Teknoloji Enstitüsü öğrencileri size teşekkürlerini iletmektedirler.
Sayın
Bakan, dün bir cenaze nedeniyle İstanbul’a gitmek durumunda kaldım.
Uçakla Sabiha Gökçen’e indim, oradan araçla Kağıthane’deki camiye
gittik ve cenazemizi defnettik. Yolun sağında ve solundaki o devasa
binaları, o iğrenç binaları gördüm. Kağıthane’den
sonra da dönüş için Atatürk Havalimanı’na gittim. Atatürk
Havalimanı’na giderken yine sağlı sollu, İstanbul’daki o
devasa binaları gördüm.
Lütfen,
çevreye karşı duyarlılığınızın devam
etmesini diliyorum. Teşekkür eder, başarılar dilerim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.
Sayın
bakanlar, sıra sizde.
Sayın
Özhaseki, buyurunuz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Efendim, sırayla arkadaşlarımızın sorularına
cevap vermeye çalışacağım.
Birincisi,
Kadim Bey’in sorduğu, köylerdeki çöplerin toplanması hususu. Bu
konuda, büyükşehir olmayan yerlerde çöplerin toplanması konusu il
özel idarelerine verilmiş bir görev olarak önümüzde duruyor. Bizlerden
onlar çöp konteyneri istediklerinde, bizim Çevre Yönetim Biriminde biriken
cezalardan oluşan bir fonumuz var, çöp konteyneri olarak onları
dağıtmaya devam ediyoruz. Eğer Tokat İl Özel İdaresi
bizlerden bu konuda bir yardım isteyecek olursa bir dilekçeyle müracaat
etsinler, çöp konteynerlerini vermeye devam edelim. Çöp konteynerinde
sıkıntı yok.
İkincisi,
çatı sularının kullanılmasıyla ilgili Ömer Bey’in bir
sorusu vardı. “Gri su” diye adlandırıyoruz bu suları.
Özellikle bu suların nasıl toplanacağı ve nasıl
kullanılacağı hususunda arkadaşlarımız yönetmelik
hazırlıyorlar. Akıllı şehirler ve akıllı
mahalleler konsepti içerisinde vazgeçilmezlerden birisi de oranın kendi
enerjisini üretebilen bir yapıya kavuştuğu gibi, bir taraftan da
oraya yağmış olan ne kadar su varsa onların bir yerde
toplanması, arıtıldıktan sonra kullanım suyu olarak
dışarıda kullanılabileceği bir ortama
kavuşturulması hedeflenen bir projedir zaten. Uzun süredir
arkadaşlarımızın bu konuda çalışmaları da
devam ediyor ama yönetmeliğini de hazırlıyorlar, yakında
çıkarırız onu.
Bir
başka konu hava kirliliğiyle ilgili. Şu anda Bakanlık
olarak tam 263 noktada hava kirliliğini ölçüyoruz. Tehlikeli
gördüğümüz yerlerde kısa, orta, uzun vadeli projeler yapıyoruz.
Hâliyle şehirde bulunan valilikler, belediyelerle ilgili
yaptığımız çalışma neticesinde o şehre uygun
olan eylem planlarını da kendilerine özellikle biz yönlendirerek
veriyoruz, neler yapılacağı hususunu da biz anlatıyoruz. Bu
kirlilikten nasıl kurtulunacağı hususunu çevre il müdürlüğümüzün
de içerisinde bulunduğu bir komisyon marifetiyle devam ettiriyoruz. Ama
şu anda, hamdolsun, kırmızı noktaya gelmiş olan bir
yer yok. Eğer kırmızı noktaya gelen yer olursa zaten
birinci tedbir olarak Enerji Bakanlığının doğal gazı
da o ile götürmesi öncelikler arasında diyerek de yeniden onları da
devreye sokuyoruz.
Son
üç yılda Türkiye ortalamasında yaklaşık yüzde 20 bir
iyileşme var. Bizim arkadaşlarımız, bürokratlar
çalışmalarına 2019 yılında AB normlarının
yakalanması üzerinde devam ediyorlar. İnşallah onu da
başarırız diye düşünüyorum çünkü her yıl
yaptığımız çalışmalardan verim alıyoruz,
gittikçe de seviye aşağı doğru düşüyor.
Kentsel
dönüşüm noktasında yeni yasaları hazırladık. Meclis,
inşallah, uygun çalışma ortamına girdiğinde ben biraz
önce kürsüde de izah etmeye çalıştığım kentsel
dönüşüm yasalarının temel, ana ilkelerini ve orada olması
gerekenleri tek tek izah ederek burada sizlerin de huzuruna getirmeye
çalışacağım. Şimdiye kadar yapılan uygulamalarda
birçok hatalar ve aksaklıklar var. Emin olun, şimdi izah etsem,
burada herkes “Doğru söylüyorsunuz.” der ama bu hatayı A partisi de
yapıyor, B partisi de yapıyor, C partisi de yapıyor. Bu
hatalardan ders alarak artık önümüze bakmamız lazım. Yani
durduğu yerde yoğunluk artırarak iş yapmak kentsel
dönüşüm değil bana göre. Kat yüksekliği vererek yarısı
müteahhide, yarısı vatandaşa, kentsel dönüşüm değil
bu. Vatandaşı yerinden çıkarıp bir yere götürmek,
olduğu yeri, boşalttığı yeri de büyük iş
merkezlerine satmak asla doğru bir hareket değil. Bütün bunların
tek tek temel prensiplerini yazdık. Getirdiğim zaman da öyle tahmin
ediyorum ki burada arkadaşlarımızın oy birliğiyle
geçecek bir konu diye düşünüyorum. 2012’de çıktığında
52 ilde belediyelerin bize talebi üzerine tam 209 tane riskli alan ilan
etmişiz, 639 bin bağımsız birim var burada. Riskli yapı
olarak da yani alan değil, tek tek bina bazlı olarak da 524 bin adet
bağımsız birim bize müracaat etmiş. Bu 524 bin
bağımsız birimden 400 bini yıkılmış ama
riskli alanlarda başarı oranı yüzde 11-12’lerde. Demek ki
doğru olan “alan bazındaki kentsel dönüşüm” Türkiye’de tam iyi
uygulanmıyor. O zaman, işte, bunun yasasını yapmak,
teşviklerini vermek, vatandaşı buna özendirmek, alan bazlı
dönüşüm yapmak esas. Alan bazlı dönüşüm yaptığımızda
ortaya hem mahalle konsepti çıkacak hem sosyal donatı alanları
düzgün bir şekilde verilmiş olacak. Özellikle İstanbul’da
binayı yıkıp yeniden yapsak bile, yoğunluk vermesek bile
bir şeyi çözmüyoruz ki; otoparkını çözmüyoruz, yeşil
alanını çözmüyoruz, sosyal donatıyı koymuyoruz.
İşte, bundan vazgeçeceğimiz temel prensiplerin hepsini kanun
olarak hazırladım.
Seyit
Bey gitti, o da sormuştu, Büyükşehir Belediyesi Yasası’yla
ilgili Genel Başkan Yardımcılığım
sırasında yaptığımız çalışmaları
Seyit Bey’le de paylaşmıştım. Üzerinde mutabık
kaldığımız metotları daha sonra İçişleri
Bakanlığına teslim ettik, inşallah, önümüzdeki günlerde o
da gelecek. Oralarda, kürsüde de Seyit Bey’in izah ettiği bir konu
vardı, bağımsız ilçelerin…
BAŞKAN
– Sayın Bakan, sürenin yarısı bitti ama siz devam ediyorsunuz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Ben,
müsaade ederseniz, Kalkınma Bakanımızın hakkını
kullanıyorum.
BAŞKAN
– Bilemem, siz bilirsiniz.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Soru
gelmedi, Lütfi Bey’in anlattığı her şey
anlaşıldığı için soru gelmemiş, onu ben
kullanıyorum şimdi.
Evet,
orada, özellikle bağımsız ilçelerde büyükşehrin zabıta
göndermesi, itfaiye hizmetlerini vermesi veyahut da mezarlık hizmetlerini
veriyor gibi olması hakikaten zor; bunların ilçelere
bırakılması doğru. O konularda hep mutabıkız,
inşallah, o da gelecek diye düşünüyorum ben.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – İlçe hiç yapamaz Başkan, o hiç yapamaz.
İlçe istimlak bile yapamaz, nereden yapacak?
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Mezarlık hizmetlerini verirler.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Hangi kaynakla yapacak?
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Bakanım, bu taslağı
bir de Komisyon üyelerine gönderin de bir görsünler yani bu
hazırladığınız taslağı, sonradan kavga
etmeyelim.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Kaynağını verirsen yapar ama istimlak
edemez, o imkânı bile yok.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Şimdi, burada imara açılan tarım alanlarının ne kadar
bir alan olduğu soruluyor. Doğrusu, elimizde öyle bir veri yok, bu
konuyu araştıralım ama en azından ben kendi namıma
söylüyorum, görev yaptığım hiçbir yerde, belediyelerde veyahut
da şu anda bakanlıklarda tarım alanlarından 1 milimetre
bile imara açılmış... Benim böyle bir günahım yok;
açılmasın diye de savaş veriyorum, kim getiriyorsa reddettirmek
için elimden geleni de yapıyorum o konuda, hiç kimsenin endişesi
olmasın. Eğer açılan bir alan varsa, isterseniz
araştırıp ben size bildireyim Sayın Vekilim.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Silivri’de açılıyor Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Silivri’deki verilen yeri biraz önce değerli vekilimiz verdi bana, ben
içeriden bilgi istedim. KİPTAŞ’ın yaptığı yeri
söylüyorsunuz galiba…
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Evet Sayın Bakan.
ÇEVRE
VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) –
Büyükşehir Belediyesinden bana gelen bilgi şöyle ama
araştırmadım, direkt gelen bilgiyi aktarıyorum ben size
şimdi: 5.000’liklerde ve 1.000’liklerde kesinleşmiş olarak
kentsel gelişim alanı olarak verilmiş. Kentsel gelişim
alanı olarak bir planda işli alan varsa, doğrusu, o imara
açılabilir alan demektir ama alt tarafın tarım alanı
olacağıyla ilgili bir kayıt orada yok gözüküyor. Ben
araştıracağım, eğer tarım alanıysa alt
tarafı, gerçekten, o mücadeleyi hep beraber verelim. O konuda kimsenin
endişesi olmasın.
BARIŞ
YARKADAŞ (İstanbul) – Engel olalım Sayın Bakan, on iki
katlı bir bina dikmek istiyorlar tarım alanının içine.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın
Elvan, buyurun.
KALKINMA
BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, soru yok ama sadece
bir düzeltme yapacağım kayıtlara geçmesi açısından.
“11,1”
yerine “1,1”(x) ifadesini
kullanmışım, o düzeltme açısından…
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın
Gül, buyurun.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum.
Ankara
Adliyesiyle ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Yeni
Büyükşehir Belediye Başkanımızla ilk atanır atanmaz
konuştuğumuz konu Ankara Adliyesi olmuştu. Bu konuda da AK
PARTİ Ankara milletvekillerimiz, hukukçu arkadaşlarımızla,
Bakanımızla da yoğun çalışma içerisindeyiz. Bu konuda,
hepsinin bir arada toplandığı, başkentimize
yakışır bir adliyeyi inşallah kazandırmış
olacağız. Adalet müzesiyle, kütüphanesiyle çok güzel, estetik bir
şekilde, cumhuriyetimize, başkentimize yakışır bir
adliyeyi inşallah kazandıracağız.
Nuriye
ve Semih’le ilgili, OHAL Komisyonuna bir çağrı hususunda…
Biliyorsunuz, OHAL Komisyonu bağımsız teşekkül ettirilen
bir komisyondur ancak elbette komisyon, bu hususla ilgili, bu hususla
alakalı, kamuoyundaki bu tür değerlendirmeyi kendileri takdir
edebilir, değerlendirebilir. Biz de bu konunun ivedilikle, tüm diğer
dosyaların da ivedilikle öne alınması, değerlendirilmesi
hususunda komisyonun takdirine… Elbette biz de bir kez daha ifade ediyoruz.
Sayın
Şimşek “Tutuklu erlerden hâlâ tutuklular var, silah kullanmayanlar
var.” diye bir soru sordu. Kendilerinin beyanlarına göre yani CTE’den
aldığımız bilgiye göre -bunlar çok sağlıklı
da olmayabilir ama beyanlarına göre- er ve erbaş olarak 317 kişi
şu anda tutukludur. Gerçekten mahkemelerimiz, er ve erbaşlarla ilgili
birçok… Sonuçlanan davalarla ilgili, beraatle sonuçlananların büyük
çoğunluğu erlerdir, erbaşlardır, öğrencilerdir. Bu
konuda mahkemelerimiz gerçekten titizlikle suçlu ve suçsuzu ayırt ediyor
ve çok az bir rakam, genel itibarıyla bakıldığında…
Bunlar da şehitlerimizin olduğu 15 Temmuz Köprüsü’dür,
vatandaşlarımızın şehit olduğu yerlerde, o esnada
bulunanlarla ilgili, diğerleriyle ilgili, dijital veriler ya da başka
delillerdir. Elbette biz, genel olarak bizim baktığımız
mahkemelerden çıkan sonuçlara göre bunu söylüyoruz. Ama bu konuyla ilgili
de elbette mahkemelerimiz titizlikle gayret ediyorlar.
Yine,
Sayın Erdem’in sorusunu, engelli vatandaşlarımızın
araçlarına haciz konulmaması hususunu Aile
Bakanlığımızla birlikte değerlendirelim. Onun
vatandaşlarımıza faydalı bir yönü varsa, bu konuda
suistimal edilmeyecek şekilde bir durum varsa değerlendirmeyi ben
Aile Bakanımıza da iletmiş olacağım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Bir de…
BAŞKAN
– Süre bitti Sayın Bakan.
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Yazılı cevap vereyim
diğerlerine.
BAŞKAN
– Yazılı cevap verebilirsiniz. Süre bitti.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bizim sorularımıza yanıt
alamadık Sayın Bakan.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bir iki dakika
ekleseydiniz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hiçbir sorumuza yanıt alamadık.
BAŞKAN
– İki dakika…
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Yazılı veririm.
BAŞKAN
– Peki, teşekkür ederiz.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.01
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 23.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Vecdi
GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
sırasıyla dördüncü turda yer alan bütçe ile kesin hesapların
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
27) ÇEVRE VE
ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI
1) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 67.948.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 320.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 5.180.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 821.976.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Çevre
Koruma Hizmetleri 362.779.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 663.890.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 660.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.922.753.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 2.627.272.186,00
Bütçe
Gideri 2.179.925.287,12
İptal
Edilen Ödenek 210.987.047,71
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 236.359.851,17
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
27.75) TAPU VE KADASTRO
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 987.043.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 197.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 987.240.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 1.094.975.415,92
Bütçe
Gideri 922.665.757,32
Ödenek
Üstü Gider 10.082,38
İptal
Edilen Ödenek 71.312.990,66
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 101.006.750,32
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 1.749.684.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 861.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 2.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 13.831.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.764.378.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kalkınma Bakanlığı 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma Bakanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Kalkınma Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.263.139.433,70
Bütçe Gideri 985.113.843,24
İptal Edilen Ödenek 278.025.590,46
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32.75) TÜRKİYE İSTATİSTİK
KURUMU
1) Türkiye İstatistik Kurumu 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 390.736.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.435.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 392.171.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu 2016 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye İstatistik Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 383.160.836,00
Bütçe
Gideri 286.784.662,26
İptal
Edilen Ödenek 96.376.173,74
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
İstatistik Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.34) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 4.387.800
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.709.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 140.481.200
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 146.578.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 145.467.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.110.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 146.578.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 85.603.000.00
Bütçe
Gideri 75.122.032,70
İptal
Edilen Ödenek 10.480.967,30
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 85.603.000,00
Tahsilat 78.859.635,58
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.54) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 275.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 157.699.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 157.974.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 155.770.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.203.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 157.974.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 115.499.873,00
Bütçe
Gideri 97.114.774,85
İptal
Edilen Ödenek 18.385.098,15
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 108.535.000,00
Tahsilat 120.435.428,45
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.55) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 346.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 212.961.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 213.307.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 151.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 212.001.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.155.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 213.307.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 138.165.117,00
Bütçe
Gideri 133.536.501,69
İptal
Edilen Ödenek 4.628.615,31
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 107.356.000,00
Tahsilat 115.035.541,69
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Konya Ovası
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.56) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 580.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 144.616.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 145.196.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 5.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 144.496.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 695.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 145.196.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 84.319.368,37
Bütçe
Gideri 82.995.730,83
İptal
Edilen Ödenek 1.323.637,54
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 76.300.000,00
Tahsilat 79.246.937,88
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Adalet
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
08) ADALET BAKANLIĞI
1) Adalet Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 1.860.291.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 224.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 11.853.890.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 13.714.405.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2016 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Adalet Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 11.232.908.942,60
Bütçe
Gideri 11.152.575.155,89
Ödenek
Üstü Gider 92.549,09
İptal
Edilen Ödenek 80.426.335,80
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Adalet Bakanlığı 2016 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.41) CEZA VE İNFAZ KURUMLARI İLE
TUTUKEVLERİ İŞ YURTLARI KURUMU
1) Ceza ve
İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.093.526.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.093.526.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Vergi
Gelirleri 532.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 52.013.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.018.528.000
BAŞKAN – Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 22.942.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 11.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
09 Ret ve
İadeler -500.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.093.526.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 2.973.410.000,00
Bütçe
Gideri 2.428.106.257,99
İptal
Edilen Ödenek 545.303.742,01
BAŞKAN – (A)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 977.979.000,00
Tahsilat 2.856.091.684,77
Ret ve İadeler 1.317.420,91
Net Tahsilat 2.854.774.263,86
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri
İş Yurtları Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet
Akademisi 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.10) TÜRKİYE ADALET AKADEMİSİ
1) Türkiye Adalet Akademisi 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 22.585.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 22.585.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 802.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 21.443.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 340.000
BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 22.585.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Adalet Akademisi 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 22.654.000,00
Bütçe
Gideri 17.533.537,30
İptal
Edilen Ödenek 5.120.462,70
BAŞKAN – (A)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 21.117.000,00
Tahsilat 15.067.146,23
Ret ve İadeler 192,00
Net Tahsilat 15.066.954,23
BAŞKAN – (B) cetvelini
kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye Adalet Akademisi 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Hâkimler ve
Savcılar Kurulu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
23) HÂKİMLER VE
SAVCILAR KURULU
1) Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 64.966.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 64.966.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 55.378.000,00
Bütçe Gideri 51.839.604,72
İptal Edilen Ödenek 3.538.395,28
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece,
dördüncü turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin
hesapları kabul edilmiştir; hayırlı olmalarını
temenni ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, dördüncü tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için 16 Aralık 2017 Cumartesi günü saat
11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.38
(x) 503, 504 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 11.12.2017 tarihli 34’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu birleşim tutanağının …….. sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu birleşim tutanağının …….. sayfasında yer almaktadır.