TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
39’uncu
Birleşim
16
Aralık 2017 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504)
A) İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI
1) İçişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel Komutanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik Komutanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANLIĞI
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME
İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1) Kültür ve Turizm Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve Turizm Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET TİYATROLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Yel’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Tunceli Milletvekili Alican Önlü’nün 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur
görüşmelerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önder’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, eski Başbakan Mesut
Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna Allah’tan rahmet ve
ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, eski
Başbakan Mesut Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna
Allah’tan rahmet ve ailesine başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, eski Başbakan Mesut
Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna Allah’tan rahmet ve
ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, eski
Başbakan Mesut Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna
Allah’tan rahmet ve ailesine başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
5.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, eski Başbakan Mesut
Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna Allah’tan rahmet ve
ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
6.- Kocaeli
Milletvekili Zeki Aygün’ün, CHP Çankaya Belediyesinde çalışan 12
işçinin sendikalaşma nedeniyle işten
çıkarıldığına ve Kocaeli Milletvekilleri Fatma
Hürriyet Kaplan ile Haydar Akar’ı, bu konuyu çözmeleri için göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Murat Araç’ın Antalya
Emniyet Müdürlüğünde intiharı olayıyla ilgili açıklama
beklediğine ve Cem Küçük ile Fuat Uğur’un bir televizyon
programındaki işkenceyle ilgili ifadeleri nedeniyle
savcıları göreve çağırdığına ilişkin
açıklaması
9.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
12.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldrırım’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
17.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine,
18.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin
Altay’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın,
Muğla’nın Seydikemer ve Ortaca bölgesindeki kamuoyuna yansıyan
işkence olayıyla ilgili İçişleri Bakanından bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
22.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Çankaya Belediyesindeki işlerinden
çıkarıldıkları söylenen 12 işçinin aslında
Çankaya Belediyesine hizmet veren bir firmadaki işlerinden
çıkarılmış olduklarına ve Çankaya Belediye
Başkanı Alper Taşdelen’in firmayla görüşerek bu
işçilerin işlerine dönmesini sağladığına
ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak eski
Başbakan Mesut Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna
Allah’tan rahmet ve ailesine başsağlığı dilediklerine
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Muğla’daki işkence olayıyla
ilgili bir Meclis kararı bulunmadığına ilişkin
konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, 2017 yılı Haziran ayında
yapılan 106’ncı Uluslararası Çalışma
Konferansı’nda kabul edilen, 16 Haziran 2017 tarihli ve 205
sayılı “Barış ve Direnç İçin İstihdam ve
Saygın İş Tavsiye Kararı” hakkında Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe müzakereleri
sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulmasına
ilişkin tezkeresi (3/1378)
16 Aralık 2017 Cumartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Barış KARADENİZ (Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
39’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
İyi çalışmalar diliyorum.
Program uyarınca bugün beşinci tur
görüşmelerini yapacağız.
Beşinci turda İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı,
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile Türkiye Yazma
Eserler Kurumu Başkanlığı bütçe ve kesin hesapları yer
almaktadır.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (x)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere
turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen sayın
milletvekillerinin sisteme şimdi girmeleri gerekmektedir.
Beşinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
AK PARTİ Grubu adına Kilis Milletvekili
Mustafa Hilmi Dülger, Şanlıurfa Milletvekili Kemalettin
Yılmaztekin, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel, Kütahya Milletvekili
Mustafa Şükrü Nazlı, İstanbul Milletvekili Serap Yaşar,
Antalya Milletvekili Atay Uslu, Rize Milletvekili Hikmet Ayar, Ankara
Milletvekili Ahmet Gündoğdu, Çorum Milletvekili Salim Uslu, Konya
Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir, Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlu…
(Uğultular)
Biraz sessiz olabilir miyiz lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Biraz ara
verin.
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz… Ben gerekli
ihtarı yapıyorum, lütfen arkadaşlar.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Biraz ara
verin, bu merasim bitsin, ondan sonra başlayalım.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Peşin
peşin tebrik ediyorlar.
BAŞKAN – Lütfen, biraz sessiz olabilir miyiz?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Peşinen
tebrik ediyorlar herhâlde.
BAŞKAN – …Sakarya Milletvekili Mustafa
İsen, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu,
Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt, Tekirdağ
Milletvekili Ayşe Doğan konuşacaklardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, Kahramanmaraş Milletvekili
Fahrettin Oğuz Tor, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya ve Ankara
Milletvekili Mustafa Mit konuşacaklardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Manisa
Milletvekili Özgür Özel, İstanbul Milletvekili Engin Altay
konuşacaklardır.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, İstanbul Milletvekili Hüda
Kaya, Tunceli Milletvekili Sayın Alican Önlü, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalp, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder söz
alacaklardır.
Şahıslar adına, lehte İstanbul
Milletvekili Abdullah Başcı; aleyhte olmak üzere Sırrı
Süreyya Önder söz alacaklardır.
Şimdi, AK PARTİ Grubu adına
yapılan konuşmaları dinleyeceğiz.
İlk olarak Kilis Milletvekili Sayın
Mustafa Hilmi Dülger konuşacak.
Buyurun Sayın Dülger. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığımızın 2018 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış
bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri
izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, vatanın
bölünmezliği, birliği uğruna şehit olarak Hakk’a yürüyen
kaymakamlarımızı, güvenlik mensuplarımızı
anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu
uğurda mücadele ederken gazi olan milletimizin evlatlarına da
şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca, yaşadıkları
öz yurtlarında garip, öz yurtlarında parya yapılmaya
çalışılan Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere
tüm mazlumları selamlıyor, haklı Kudüs davası sadece
onların değil, bizimle beraber tüm İslam âleminin
davasıdır diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, farklı kültürlerin bir arada
yaşayabildiği bir medeniyet havzasının tam da
ortasında yer almaktadır. Kadim bir medeniyetin evlatları olarak
iki bin yılı aşkın devlet geleneğine sahip bir
milletiz. 2018 yılı bütçe teklifini görüşmekte olduğumuz
İçişleri Bakanlığımız da gelenek ve kurum
hafızası olan bir Bakanlık olarak güvenlik dengelerinin
hızlıca değiştiği bir coğrafya ve zaman dilimi
içerisinde ülkemizin her köşesinde huzur ve güvenliği sağlamak,
vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini özgürce rahat
bir ortamda kullanabilmelerini sağlamak gibi ulvi bir görevi yerine
getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında görev alanı insanımızın
doğumundan ölümüne kadar devam eden bir süreci kapsamakla birlikte,
İçişleri Bakanlığının görev alanı güvenlik
ve huzurun temini, kamu düzeni ve güvenliğin sağlanması gibi bir
görünüm arz etmektedir. Bu görüntünün oluşmasındaki ana etken coğrafyanın
içinden geçtiği süreç ve bu süreçte ülkemiz üzerine oynanmaya
çalışılan oyunların varlığı önemli bir yer
tutmaktadır. İşte bundan dolayı
Bakanlığımızın bugün mesaisinin büyük
çoğunluğunu terörle mücadele oluşturmakta ve her geçen gün bu
konudaki başarı grafiğinin yükselmesi milletimizi sevindirirken
hain emel besleyenleri de yeise sevk ettiği memnuniyetle görülmektedir. Bu
görevini yerine getirirken yirmi dokuz yıl görev yaptığım
ve mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğum
Bakanlığımız demokrasi, hukuk devleti ve sivil
seçilmiş iradenin yanında durmaktan asla taviz vermemiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işte bu nedenle Türkiye’nin millî güvenliğine tehdit
teşkil eden terör örgütleriyle hiçbir örgüt ayrımı yapmadan,
teröre bulaşmış hiçbir teröristin de gözünün yaşına
bakmadan mücadelemiz kararlılıkla sürmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu dönemde ülkemiz, tarihinin hiçbir döneminde
olmadığı kadar ve aynı merkezden yönetildiği bilinen
FETÖ, PKK, PYD, DEAŞ ve sol terör örgütlerinin eylemleriyle karşı
karşıya kalmıştır. En sonunda 15 Temmuz gecesi hain
darbe girişimi akamete uğratılmış ve bu suça
bulaşanlar adliye önünde hesap vermektedirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye gerek güvenlik tedbirleriyle gerek
operasyonlarıyla gerekse demokratik siyaset alanını genişleten
adımlarıyla yaşanan bu terör ve şiddeti bitirme
noktasında kararlıdır. Türkiye’nin terörle mücadelesi kadar
terörizmle yapmış olduğu mücadele de ayrıca bir önem arz
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ayrıca son bir yılda kırsalda yapılan
operasyonlarda 3.069 terörist etkisiz hâle getirilerek örgütün beli
kırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yukarıda sıraladığımız
görevlerin yerine getirilmesi esnasında
Bakanlığımızın ana omurgasını teşkil
eden mülki idare amirlerinin bu konudaki çaba ve
fedakârlıklarını da anmadan geçemeyeceğim. Taşrada
devletin ve Hükûmetin temsilcisi olan mülki idare amirlerinin yetki, görev ve
sorumlulukları ile özlük hakları arasında denge
kurulacağına ve Bakanlığımızın bu konuda
gerekli çalışmalarını yapacağına da
inancımız tamdır.
Vatandaşlarımızın korku ve
endişeden uzak, huzur ve güven içinde bir yaşam sürdürebilmesi için
çalışan Bakanlığımızın tüm mensuplarına
teşekkür ediyor, 2018 yılı bütçesinin hayırlara vesile
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Dülger.
AK PARTİ Grubu adına ikinci olarak
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaztekin
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yılmaztekin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda grubum
adına İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve Gazi Meclisi hürmetle
selamlıyorum.
Her sene bütçe görüşmelerinde büyük
tartışmalar eşliğinde felaket senaryoları yazılsa
da, aradan geçen on beş yıl, bütçe yapmak konusunda bizim ehil
olduğumuz gerçeğini defalarca teyit etmiştir. Millî gelirin on
beş yıl içinde 236 milyar liradan 763 milyar liraya yükselerek yaklaşık
3 kat artmış olması, üçüncü çeyrekte yüzde 11,1 büyüyerek Çin,
Singapur, Hindistan gibi önemli ülkeleri geride bırakarak dünya birincisi
olmamız âdeta malumun ilamı niteliğindedir.
Kıymetli milletvekilleri, 16 Nisanda
gerçekleşen referandumla bir üst lige çıkma
kararlılığını gösteren Türkiye, artık 2023 hatta
2071 hedeflerine emin adımlarla koşan ve gelecek kaygısı
taşımayan bir ülkedir. Burada temsilcisi olmaktan her daim şeref
duyduğum memleketim Şanlıurfa’nın yüzde 71 evet oyuyla,
Harran ilçemizin de yüzde 97 evet oyuyla Türkiye birincisi, Akçakale ilçemizin
de yüzde 95,23 evet oyuyla üçüncü olduğunu burada iftiharla
hatırlatmak istiyorum. Güçlü ve büyük Türkiye için verdikleri bu
anlamlı destekten dolayı bütün hemşehrilerime bir kez daha
şükranlarımı sunuyorum.
Kıymetli milletvekilleri, emperyal
ağababaları Türkiye’ye içeride FETÖ ve PKK, dışarıda
DAEŞ terör örgütüyle uğraşan ve enerjisini buna harcayan bir
ülke rolü biçmiştir. Biz bu rolü elimizin tersiyle itip bu ahlaksız
kukla terör örgütlerini esfeline gömüp bizzat teröristin ağabeyi rolündeki
terörist devletlerle muhatabız artık. Allah’ın izniyle
bunların hepsinin üstesinden gelecek güce de kararlılığa da
sahibiz elhamdülillah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü bu millet 17-25 Aralık FETÖ darbesini
unutmadı ki bunun devamı niteliğindeki Amerika’daki Zarrab
şarlatanı üzerinden kurulan kumpasa inansın. Bu millet Urfa
sınırının yanı başındaki Tel Abyad vesair
yerlerde sözde savaşlarla DEAŞ’lı teröristlerin 20 kişilik
PYD’li teröristlere koskocaman şehirleri anahtar teslim verme
tiyatrolarını hiçbir zaman unutmadı. “Böyle bir
başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede
gerçekleştiremezsiniz.” diyen parti başkanlarına inanmadı
ve unutmadı. “Birlikte iyi salladık.” diyerek kol kola girenleri hakikaten
bu millet iyi salladı, bunu da unutmadı. “Kudüs Yahudilerindir,
İsrail’in başkentidir.” diyen parti başkanlarını
belleğimize kazıdık. Türkiye’de darbe ve işgal
girişiminde tutuklanan generaller için “Müttefikimizdir.” diyenleri
unutmadık, gününü bekliyoruz. 7 Haziranda Sayın
Cumhurbaşkanımız için “Yeni bin yılın Selahaddin’i son
metroda durduruldu” manşeti atanları da unutmadık çünkü bu
millet dünya nizamına “devleti ebet müddet” felsefesini getiren bir
millettir. Bu felsefeyi çevreleyen iki tane hassas çizgi vardır: Birisi,
Şeyh Edebali Hazretleri’nin, Devlet-i Aliyye’nin kurucusu Osman Gazi ve
onun şahsında bugün bizlere “İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.” çizgisi; ikincisiyse “Ya devlet başa ya kuzgun
leşe.” felsefesidir çünkü devlet mühimdir.
Cennetmekân Sultan Abdülhamit Han’ın yüz
yıl ötesinden seslenişi ve bizlere öğüdüyle: “Bu devlet bin
kılıç darbesiyle kuruldu, bir kılıç darbesiyle
yıkılmaz.” Bu topraklara kök saldık, öldürülmekle bitmeyiz. Biz
bu toprakları kanla suladık, bizden olmayana ektirmeyiz. Bu gökyüzü
bizimdir; bizden habersiz uçan kuş leş olacaktır. Devlet
hâkimdir. Bizler de, evelallah, her hainin hakkından geliriz. Bunun için,
Türkiye her daim var olmalıdır çünkü devletim, milletim, vatanım
ve bayrağım umuttur mazluma, tıpkı esir ilk kıblemiz
El Aksa gibi; mukaddesimiz Kudüs’ün beklediği gibi bir umuttur Türkiye.
Yeryüzünde herkes korkutulup sindirilse de, Kudüs’ü kaderine terk etse de
Türkiye Kudüs’e sahip çıkmaktan vazgeçmeyecektir. Bu, bizim tarihe
borcumuzdur; liderimizin ve bizim borcumuzdur.
Öyle bir lider düşünün ki siyasi hayatı
boyunca milleti adına öfkelenen, ülkesi için kükreyen; Türkiye’nin
hasımlarına karşı şedit, milletine karşı
kucaklayıcı olan; egemen güçlere, sermaye ve medyaya karşı
denge hesapları yapmayan, bunların karşısında ellerini
ovuşturmayan; benim için, sizler için, milleti için gövdesini
taşın altına koyan, hepimiz adına kavga veren,
canını ortaya koyan; her türlü ahlaksız, ihanet dolu saldırılara
karşı susmayan, herkes susarken konuşan, herkes sinerken haykıran;
umutların tükendiği zannedilen zamanlarda, hüzünlü anlarda bir öz
güven abidesi olarak milletinin önünde yürüyen bir liderden bahsediyoruz:
Hamdolsun Recep Tayyip Erdoğan, onunla bu yolda bu ümmet, Kudüs’ün
korunması ve Allah’ın adının anılması için
ebabilleri beklemeyecektir diyor, sözlerimin sonunda 2018 yılı
bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını
Yüce Rabb’imden niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yılmaztekin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkanım… Sayın Başkanım, hatip konuşmasında
“Bizden habersiz uçana leş olacaktır.” Bu cümle kabul edilebilir bir
durum değildir. Yani, burada, Türkiye'de insanlar özgür düşünecek…
SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) – Ya,
sizi kastetmedi.
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür
ederim. Her konuşmadan sonra bir düzeltmen olarak söz almanız
doğru bir şey değil. Lütfen… Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizden istirham
ediyorum, böyle bir şey olamaz. “Bizden habersiz uçan leş
olacaktır.” Ne demek bu?
BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına
şimdi de Aksaray Milletvekili Sayın Cengiz Aydoğdu
konuşacaklar.
Buyurun Sayın Aydoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU
(Aksaray) – Sayın Başkan, yüce Meclisin kıymetli üyeleri;
bütçesini görüştüğümüz İçişleri Bakanlığı,
bakanlıkları kurmaya başladığımız yakın
çağlarda devlet olarak kuruldu. İki bakanlık yaptı
Osmanlı önce: Hariciye, Dâhiliye. Umur-u Mülkiye Nezareti olarak kurduk
İçişleri Bakanlığını, daha sonra iki tane daha
ilave ettik: Harbiye, Maliye. Uzun süre devlet bu dört konuda düşünüldü:
Dâhiliye, Hariciye, Maliye, Harbiye. 1960 yılında, biliyorsunuz,
kanun sayımız sıfırlandı, 27 Mayıs 1960
ihtilalinden sonra. 1960 yılında çıkan 1 no.lu Kanun’la “Bakanlık”
ibaresi ve “İçişleri Bakanlığı” ibaresi benimsendi. O
güne kadar Dâhiliye Vekâleti olarak geldi.
Değerli arkadaşlar, İçişleri
Bakanlığı içeride, Dışişleri
Bakanlığı dışarıda, sadece bu iki bakanlık
devleti temsil yetkisini haizdir. Mensupları Türk
Bayrağı’nı yanlarında taşıyabilirler,
kanunlarımız bunu amirdir. Bu temsiliyet İçişleri
mensupları için hem bir imtiyaz hem bir mesuliyettir, çok çetin bir
sorumluluğu ihtiva eden hem bir görev hem de bir şereftir.
Şimdi, bu ağır ve onurlu görevin bütçesini görüşüyoruz.
Valilerin, kaymakamların, bekçi babaların, polis ağabeylerin,
şehirlerin emini belediye başkanlarının, itfaiye erlerinin,
temizlik işçilerinin, kumandanların, jandarma erlerinin, nüfus memurlarının
bütçesini görüşüyoruz. Onlar gece gündüz çalışırlar,
açlıkla susuzlukla mücadele ederler, yağmurda, karda,
fırtınada, depremde her türlü zorlukla uğraşırlar,
sadece doğal zorluklarla değil, insani zorluklarla da
uğraşırlar; hesaba gelmez insani dramlar, ihanetler, tuzaklar,
ölümler, zulümler ve 20’nci yüzyılda iyice incelmiş, âdeta zulmün
sanat hâline gelmesi olan, “terör” denen o müthiş hengâmeyle de
uğraşırlar.
Değerli arkadaşlar, terörle
uğraşmak, öngörülemeyen, kabul edilemeyen, insanın
insanlığını muhafaza ettiği sürece kabul
edemeyeceği, insanlık dışı şeylerle
uğraşmak demektir. Terörle uğraşmak öncelikle terörizm
fikriyle uğraşmaktır, memleket evladının eline kan,
yüreğine kin bulaştıran bölücülük fikriyle
uğraşmaktır. Bu manada terörle uğraşmak bir memleket
için çok çetin bir sınavdır. İçimizden devşirdiği
kişileri kendi anne babalarının temsil ettiği dünyaya
kurşun sıkar hâle getirmek; böyle bir ihanetle uğraşmak
dünyanın en zor şeylerindendir. Empati yapmanın imkânsız
olduğu noktadır burası çünkü terörle mücadele eden güvenlik
güçlerimizin neler hissettiklerini anlamak, o zor şartların içinde
yaşamadan mümkün değildir. Biraz önce
şakalaştığı, takıldığı,
güldüğü, dokunduğu arkadaşının az sonra kör bir
kurşunla şehit olmasına şahit olmanın hâletiruhiyesini
yaşamadan hiç kimse tahayyül edemez. Bu itibarla teröre karşı
durmak insani ilk şarttır, teröre karşı durmak
insanlık şartıdır; her türlü siyasi hesabı
anlamsızlaştıran bir noktadır burası. Geçtiğimiz
20’nci yüzyıl propagandayı keşfetti. Terör, propagandanın
silahlı olarak yapılmasıdır. Hangi fikir olursa olsun
propagandası yapıldığı anda faşizm hâline gelir.
Bugün evimizi, yurdumuzu, yuvamızı bize çok gören, hanemizde tünemek
isteyen baykuşlar kalplerimize fitne tohumu ekmek istediler ve başaramadılar.
Bu millet, kalben millet olmuş insanlardan müteşekkildir. Bu vatanda
huzurun bekçisi, vatanın mimarı, semalarımızda dalgalanan,
hürriyetimizin ve istiklalimizin sembolü bayrağımızın
gönderi kalplerimizde sakladığımız şeylerdir.
İçişleri Bakanlığı bize şehitlerimizin
mirasıdır. Bütçeleri bereketli ve mübarek olsun diyorum. Her zaman
kalben millet olan 80 milyon kalbin inşa ettiği büyük bir kalp olan
yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum, hürmetlerimi arz ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Aydoğdu.
AK PARTİ Grubu adına dördüncü olarak
Tekirdağ Milletvekili Sayın Mustafa Yel konuşacaklar.
Buyurun Sayın Yel.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA YEL
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
2018 Yılı Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Devletin ve milletin can ve mal emniyetini koruyan,
suç ve suçlularla mücadele eden, suç işlenmesi hâlinde suçları aydınlatarak
suçluları adli mercilere intikal ettiren silahlı genel
kolluklarımız olan jandarma ve polis teşkilatlarımız
insan merkezli, saygın, güvenilir ve kaliteli hizmet veren
teşkilatlarımızdır. Ülkemizin toplam nüfusunun yüzde 79’u
polisin görev ve sorumluluk bölgesinde, yüzde 21’i ise jandarma bölgesinde
yaşamaktadır. Emniyet ve Jandarma teşkilatlarımız
görevlerini yerine getirirken hukukun üstünlüğünü,
insanımızın temel hak ve özgürlüklerini, demokratik toplum
düzenini korumayı, açıklık ve şeffaflığı,
hesap verebilirliği esas almaktadır. Ülkemizin ve milletimin bölünmez
bütünlüğü ile vatandaşımızın can ve mal
güvenliğini hukuk çerçevesi içesinde canı pahasına sağlayan
ve mevcut huzur ortamının devam etmesi için büyük
fedakârlıklarla çalışmalarına devam eden Jandarma ve
Emniyet teşkilatımız özellikle terörle mücadelede her türlü hava
ve arazi şartlarında görevlerini üstün cesaret ve feragatle
yapmakta, bu uğurda gerektiğinde şehit ve gazi vermektedir.
Toplumsal olaylarda can ve mal kaybının önlenmesi, suçun
oluşmasının engellenmesi, huzur ve güven ortamının
temin ve devamlılığının sağlanması ve
suçlularla etkin mücadele için güvenlik güçlerinin modern araç, gereç ve
diğer ihtiyaçlarının zamanında ve yeterli miktarda
karşılanması konusuna Hükûmetimizce özel bir önem verilmektedir.
Hükûmetimiz döneminde Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde standart bir
zırhlı olarak 46.223 taşıt alımı
yapılmıştır. Emniyet teşkilatımıza suç ve
suçlularla mücadelede daha aktif rol alabilmesi için 1 adet personel ve malzeme
nakil uçağı ile 2 adet keşif gözetleme uçağının
yanı sıra 19 adet helikopter alınmıştır.
Ayrıca 22 adet mini İHA, 5 adet taktik İHA ile 6 adet midi
İHA da aktif olarak görevlerde kullanılmaktadır. Ayrıca 12
adet taktik insansız hava aracı tedarik edilmesi de planlanmaktadır.
Jandarma Genel Komutanlığımıza 3 adet keşif
uçağı alınmış olup 2 adet daha keşif
uçağı tedarik çalışmaları devam etmektedir. Son bir
yıl içinde 64’ü Jandarma SİHA füze atışıyla olmak
üzere toplam 390 terörist İHA ve keşif uçağı
desteğiyle etkisiz hâle getirilmiştir. Bugün Emniyet Genel
Müdürlüğüne ait 11, Jandarma Genel Komutanlığına ait 4 adet
kriminal laboratuvarla hizmet verilmektedir. Bugüne kadar ülke genelinde 63
ilimizde Jandarma Entegre Muhabere ve Bilgi Sistemi kurulum
çalışmaları tamamlanmıştır, 18 ilde sistem
kurulum ve ihale çalışmalarına devam edilmektedir. Jandarma
Genel Komutanlığımıza 2017 yılında 100 adet Kobra
tekerlekli zırhlı araç, 100 adet Ejder Yalçın zırhlı
aracı ve 90 adet Kirpi alınmıştır. Emniyet ve Jandarma
teşkilatlarımız -memnuniyetle ifade edelim ki- çağın
gerektirdiği imkânlara sahip olan ve ileri teknolojiyi başarıyla
kullanabilen güvenlik teşkilatları hâline gelmiştir. Suçla
mücadeleye oldukça önemli katkı sağlayan Kent Güvenlik Yönetim
Sistemi’nin 81 ilimiz, 479 ilçemizde kurulumu tamamlanmıştır. 15
ilçemizde ise kurulum çalışmaları ve ihale işlemleri devam
etmektedir. 2005 yılından bu yana Kent Güvenlik Yönetim Sistemi
kurulumları için genel bütçeden 765 milyon lira
harcanmıştır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığımızca huzur ve güvenliğimize, birlik ve
beraberliğimize kasteden FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C ve diğer terör
örgütleri, insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı ile
kaçakçılık, narkotik ve diğer her türlü suçla mücadelede etkin
ve kararlı bir politika yürütülmektedir.
İçişleri Bakanlığımız
olarak, yurt içerisinde yapılan ve teröre karşı verilen
mücadelede başarıyı görmezden gelmek mümkün değildir. Millî
ve yerli silahlarla, İHA’larla, SİHA’larla, helikopterlerle terörün
inine giren güvenlik güçlerimiz çok büyük başarılara imza atmakta ve
göğsümüzü kabartmaktadırlar. Başta Sayın
Bakanımızın nezdinde tüm güvenlik güçlerimizi kutluyor, tebrik
ediyorum.
Hükûmetimiz ve güvenlik güçlerimiz var güçleriyle
gece gündüz terörle mücadele ederken bu mücadeleden
rahatsızlığını çeşitli şekillerde gösteren
Cumhuriyet Halk Partisinin tüm milletimizin tepkisini çeken CHP Malkara ilçe
kongresinden önce, kongre salonunun önünde, kendi bayraklarının
yanında HDP bayraklarının da asılmasıydı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Başka bir
şey bulamadın mı arkadaş, sabah sabah ya!
MUSTAFA YEL (Devamla) - Şimdi, ilçe
yöneticileri “Yanlışlık oldu.” diyorlar da milletimiz merak
ediyor: Neden başka bir partinin bayrakları değil de HDP’nin bayraklarıyla
bu yanlışlık yapılmıştır?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Gerçekle ilgisi
olmayan şeylerden medet umuyorsunuz ya! Hiç yakışıyor mu
şu anda bu?
MUSTAFA YEL (Devamla) - CHP artık Atatürk’ün
CHP’si değil, Kılıçdaroğlu’nun CHP’sidir.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Ne alakası
var ya!
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ne alakası
var?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Ne
alakası var ya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA YEL (Devamla) - Fabrika ayarlarından
çoktan uzaklaşmış olan CHP’nin, neye ve kime hizmet ettiğini
merak ediyoruz.
MELİKE BASMACI (Denizli) – O zaman sizinki
hangi AK PARTİ, hangi AK PARTİ; Başbakanın mı,
bakanın mı, Cumhurbaşkanın mı, hangisinin ki? Öyle
şey mi olur ya!
MUSTAFA YEL (Devamla) - Sözlerime son verirken
terörle mücadelede şehit düşen askerlerimize…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA YEL (Devamla) - …polisimize ve köy
korucularımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve
afiyetler diliyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Olmayan
şeyleri varmış gibi anlatıyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Doğru
bilgi verin kurula, doğru.
MUSTAFA YEL (Devamla) - Selam ve saygıyla yüce
Meclisi selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yel, teşekkür
ediyorum.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Sizinki hangi AKP;
Bülent Arınç’ın mı, Davutoğlu’nun mu, kimin?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özkoç…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – CHP’ye sataşmada
bulunmuştur, söz rica ediyorum efendim.
BAŞKAN – Hiçbir şey duymadım
gürültüden.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sabah sabah
sakin giden ortamı bozdu arkadaş ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Cumhuriyet Halk
Partisini “Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi değildir.” diye
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika… (CHP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – HDP
bayrağı her yere yakışır ya, üzülmeyin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yok öyle bir
şey. Yok, olmayan bir şeyi anlatıyor.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Tekirdağ Milletvekili
Mustafa Yel’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Atatürk ve Cumhuriyet Halk
Partisinin ilişkisi, Atatürk ile cumhuriyetin ilişkisi, Atatürk ile
Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun
ilişkisi etle tırnak gibidir.
Vatanımıza ve milletimize, laik,
demokratik cumhuriyetin ilelebet yürüyebilmesi için Atatürk ilke ve
inkılaplarından hiç ayrılmadığını,
Cumhuriyet Halk Partisi, siyasi kuruluşundan itibaren kendi duruşuyla
kendisini ifade etmiştir. Zaman zaman bayrakların
asıldığı yerlerde başka siyasi partilerin de
bayraklarının asılması ve seçim propagandalarında
bunların yan yana gelebilmesi çok doğalken bunu alıp da bunun
üzerinden Cumhuriyet Halk Partisinin Atatürk’le olan ilişkilerini
bağdaştırmak, en hafif tabiriyle, gerçekten bu konuda riyakârca
davranmak demektir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, lütfen bu kürsüden
konuşurken kendi geçmişinize bakarak konuşun. Fetullah terör
örgütüyle iç içe olan, PKK terör örgütüyle masaya oturan, Habur Sınır
Kapısı’ndan onları Türkiye'ye alan ve onları kucaklayan,
Abdullah Öcalan’ı gerçekten bir bilen ilan eden siz, kendi liderinize ve
kendi Hükûmetinize bakın, başkaları sizi ilgilendirmez. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Muş…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Aynalar her zaman
doğru söyler Engin Başkan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) –
Işığın açısına bağlı.
BAŞKAN – Doğru söylüyor Sayın Önder.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın hatip konuşmasında partimize açık bir
sataşmada bulunmuştur. Terör örgütleriyle ilişkilerimizden
bahsetmiştir, bunu iddia etmiştir dolayısıyla bu açık
bir sataşmadır; tasvip etmediğimiz ifadeler
kullanmıştır, bununla ilgili bir söz talebimiz olacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika.
MELİKE BASMACI (Denizli) –
İlişkilerinizi söyledi.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sataşma
değil ki o, ilişkileriniz vardı.
MELİKE BASMACI (Denizli) – İlişkinizi
anlattı, doğru.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gereksiz bir polemiğe girecek
değiliz.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Siz
başlattınız.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Siz
başlattınız, siz girdiniz.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Biz, terör örgütleriyle
her türlü mücadeleyi veren bir partiyiz. Devlet, çeşitli dönemlerde terör
sorununun çözümüyle ilgili…
DURSUN ÇİCEK (İstanbul) – Masaya oturur.
MEHMET MUŞ (Devamla) - …adımlar atar,
atmıştır da.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yani Öcan’la siz
oturdunuz…
MELİKE BASMACI (Denizli) – Yani masaya oturuldu
o zaman.
MEHMET MUŞ (Devamla) – Bizim dönemimizde
terörün çözümüyle alakalı da adımlar atılmıştır.
Terör örgütünün tasfiye edilmesi için terörle çetin bir mücadeleyi de veren
yine AK PARTİ hükûmetleridir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde kolluk
kuvvetlerinin tam entegrasyonuyla tam bir uyum içerisinde önemli
başarılar elde edilmiştir. Bunu unutmamak lazım.
Bir diğeri, Fetullah Gülen terör örgütü.
Bununla alakalı… Bir kişinin, bir kurumun ya da bir yapının
suç işleyene kadar ve işledikten sonraki süreçle alakalıdır
bu süreç. Siz bugün burada oturuyorsunuz, herhangi bir suç işlemediniz ama
yarın öbür gün bir suç işlediğiniz zaman orada hukuk devreye
girer, orada bizim yaklaşımımız da farklı olur. Dolayısıyla
meseleye bu açıdan bakmak lazım.
Bakın, ben buradan… AK PARTİ hükûmetleri,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin FETÖ terör örgütünün örgütlü bir şekilde
suç işlemeye başladıktan sonra verdiği mücadelede…
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Ya,
baştan beri işliyorlar, baştan beri.
BAŞKAN – Sayın Özdiş…
MEHMET MUŞ (Devamla) – …arkadaşlar, o
yapının gazetelerinin kapanmaması için orada direnen, o
yapının kurumlarının kapanmaması için onların
önünde polisin karşısına dikilen, 30 Mart 2014 seçimlerinden
önce FETÖ’nün kanalına çıkıp “Recep Tayyip Erdoğan kaçacak,
göreceksiniz, seçimin sonucunu beklemeyecek.” diyecek kadar küçülen siyasi bir
anlayışa hiçbir zaman sahip olmadı. Ne oldu? Tayyip Erdoğan
dimdik burada. Başbakandı, Cumhurbaşkanı seçildi ama
FETÖ’nün kanalında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET MUŞ (Devamla) – …onun
kaçacağını iddia edenler nerede? İlelebet muhalefette.
Sanırım, ana muhalefet görevlerini de bu gidişle kaybedecekler.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Muş, teşekkür
ederim.
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “Ana muhalefet” diyerek
bizi hedef gösterip, Fetullah Gülen terör örgütünün televizyonlarıyla olan
ilişkilerimizden bahsedip sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum
efendim.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.
3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; televizyonları
başında bizi seyreden herkese buradan seslenmek istiyorum: Cumhuriyet
Halk Partisi, 17-25 Aralık dönemini, AK PARTİ Hükûmeti gibi
kendilerine bir komplonun kurulduğu ve bir darbenin
yapıldığı bir tarih olarak görmüyor. Cumhuriyet Halk
Partisi, 17-25 Aralık dönemini, düne kadar kol kola giren…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kanallarında
niye vardınız, onu söyleyin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …devletin her birimine
özenle Fetullahçı terör örgütünün elemanlarını yerleştiren,
ona “Biz sizin için daha başka ne yapabiliriz? Sizin için dershaneler
açtık, üniversitelere katkılarda bulunduk,
olimpiyatlarınızın önünü açtık. Bizden ne istediniz de
vermedik?” diyen kol kola girmiş iki örgütün,(x)
17-25 Aralıkta kendi çıkarları ve duruşları yüzünden
birbirine düştükleri ve onların kendi yaptıkları yolsuzluk,
hırsızlıkları Türkiye’ye ve dünyaya ifşa ederek
Türkiye'nin itibarını beş paralık ettikleri dönemin
tarihidir. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Basına gel,
basına.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - 17-25 Aralık
tarihi, bir utanç tarihidir. 17-25 Aralık tarihi, elimle gösterdiğim
gibi, 4 bakanın Türkiye'nin tertemiz sayfalarına kapkara
yazılıp bir kişinin onları canı pahasına
koruduğu bir dönemdir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Fakir fukaranın,
garip gurebanın parasının yendiği dönemdir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, çok açık bir soru sordum.
Bakın, şurada ne arıyorlar? Onu
sordum. Kameralar çeksin, bakın. Şunu sordum ben ya… Çok açık.
Bakın, şunu sordum, şu soruyu. Bak “Kaçacak.” diyorlardı
“Tayyip Erdoğan kaçacak.” diyorlardı. Şuna cevap istedim ben,
geçin diğerlerini, şuna, şuna… Herkes görsün. (CHP
sıralarından gürültüler) Herkes görsün, herkes.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir sakin olalım,
daha yeni başladık, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, konuşmacı konuşmasını yaparken terör
örgütlerinden bahsetti.
BAŞKAN – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Arkasından, AK PARTİ’yi de onun içerisine sokarak “her iki örgütün”
diye ifade etti. Tutanakları lütfen inceleyin. Eğer
konuşmacı terör örgütüyle AK PARTİ’yi eş değer
tutuyorsa… Dün Sayın Pervin Buldan bir hareket yapmıştı,
konuşmacı “Ben yanlış anlaşıldım, o anlamda
söylemek istemiyorum.” dedi, tutanaklara bakın. Eğer bizi terör örgütü
olarak niteliyorsa gereğini yapmanızı istirham ediyor,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç…
Sayın Özkoç, isterseniz bir tutanaklara
bakayım, bir dil sürçmesidir büyük bir ihtimalle.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bakmadan söyle,
bakmadan söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Düzeltme
yapıyorsa…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, hiç önemli
değil. Fetullah cemaatiyle AK PARTİ Hükûmetinin iç içe olduğunu
burada ifade ettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, tutanakları lütfen inceleyin, gereğini yapmanız
gerekiyor.
BAŞKAN – Ben bir tutanaklara
bakacağım Sayın Özkoç.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gazeteye cevap
alamadık, gazeteye.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sözümün tamamı,
Fetullah cemaatiyle… Fetullah da bir örgüttür AKP Hükûmeti de kendi hükûmet
olarak, parti olarak bir örgüttür. Her ikisi de iç içedir. Bu Fetullah
cemaatiyle bu AKP Hükûmeti geçmişte iç içedir, birlikte yol yürümüşlerdir.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Yazıklar olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Özkoç, tamam, teşekkür
ederim. Tutanaklara bakacağım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sözüm bu kadar
açıktır, bir adım da geriye atmam. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Tamam Sayın Özkoç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Özkoç, aynen biraz önce ifade ettiğim
kararında direniyor. AK PARTİ’yi bir terör örgütüyle eş
değer tuttuğunu… “O da aynı örgüttür.” ifadesini
kullanıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Aynen öyle
söylüyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Aynı menzile
yürüyordunuz Sayın Elitaş, âşıktınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Dün Sayın
Pervin Buldan -tutanakları incelerseniz- atılan bir lafa,
milletvekili arkadaşımızın verdiği cevap çerçevesinde
“Eğer bunu düzeltmezseniz İç Tüzük'ü uygulayacağım” diye
söyledi. Arkadaşımız düzeltmeyi yaptı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hiç alakası yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lütfen
tutanakları inceleyin, açık ve net beyanını yapıyor.
İç Tüzük'ün 161’inci maddesini uygulamanızı istiyorum.
BAŞKAN – Bir tutanakları
inceleyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Peki Sayın
Başkan.
Ama açıkça beyan etti Sayın Başkan.
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Terör
örgütüyle AK PARTİ’yi yan yana gösteriyorlar.
BAŞKAN - Daha sonra bu konudaki
kararımı sizlere bildireceğim.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine
Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına
beşinci olarak şimdi de Kütahya Milletvekili Sayın Mustafa
Şükrü Nazlı konuşacak.
Buyurun Sayın Nazlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığımızın bünyesinde olan Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile Sahil Güvenlik
Komutanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Siz değerli milletvekillerimizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Son on beş yılda milletimize ve ülkemize
olan sevdamızla AK PARTİ Hükûmetleri olarak çok büyük hizmetler,
yatırımlar ve köklü reformlar gerçekleştirdik. Türkiye için bir
yandan vesayet odakları, antidemokratik unsurlar, dış
müdahaleler ve terör örgütleriyle mücadele ederken, diğer yandan
Türkiye'nin daha demokratik, daha özgür, daha müreffeh, huzurlu ve güvenli bir
ülke olması için adımlar atarak ülkemizin çehresini
değiştirdik. Demokratikleşme adımları ekonomiyi,
dış politikayı, sosyal hayatı doğrudan etkileyerek
ülkenin her alanda büyümesine destek oldu. Bizim köklü ve kadim geleneğimiz,
Şeyh Edebali’nin o güzel ifadesiyle “İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.” ilkesi üzerine inşa edilmiştir. Devlet, insan
için vardır, insana hizmet için vardır; insana değer vermeyen,
insanını öteleyen, dışlayan, vatandaşlar arasında
ayrım yapan, kendini vatandaşına karşı koruma
altına alan bir devlet hizmet üretemez, hakları güvence altına
alamaz, ülkeyi büyütemez. Son on beş yılda devleti milletin
hizmetkârı yapabilmek, devlet ile millet arasındaki güven sorununu
ortadan kaldırmak ve milletimize öz güven kazandırmak için AK
PARTİ olarak büyük gayret sarf ettik. Bu süreçte “Demokrasi ve
kalkınma yerelde başlar.” anlayışıyla yerel yönetimler
reformunu gerçekleştirdik. KÖYDES, BELDES, Köye Dönüş ve
Rehabilitasyon, SODES Programı, terör mağdurlarının
zararlarının tazmin edilmesi gibi projelerle sosyoekonomik alanda
önemli adımlar attık. Teşvik Yasası’yla bölgeler arası
gelişmişlik farklarını en asgari düzeye indirdik,
refahı en küçük yerleşim birimlerine kadar
yaygınlaştırdık.
Yine bu süreçte kalkınma hamlelerine paralel
olarak terörle mücadele, demokratikleşme ve hukuk alanlarında her
biri sessiz devrim olarak adlandırılan dev adımlar attık.
Ne güvenlikten ne de demokrasiden taviz verdik. Toplumsal barışı
tesis etmek için ezber bozan bir yaklaşımla yeni bir güvenlik
paradigması tesis ettik. OHAL uygulamasını, devlet güvenlik
mahkemelerini ve özel yetkili mahkemeleri kaldırdık; 2010
yılında da Kamu Düzeni Müsteşarlığını
kurduk.
Türkiye bir yandan terörle mücadele etmek zorunda
bırakılırken bir diğer yandan terörden, savaştan ve
işgallerden zarar gören tüm mazlum coğrafyaların
sığınağı, aynı zamanda Adriyatik’ten Kafkaslara,
Orta Doğu’dan Çin Seddi’ne, Asya’dan Afrika çöllerine kadar geniş bir
coğrafyada umut ve moral kaynağı olmuştur. Türkiye bugün
insan onurunun ve hayat hakkının güvencesi ve
insanlığın son kalesidir. Tarihin akışı
içerisinde belirli dönemlerde önemli kırılmalar yaşanır,
işte tam böyle bir zamanda küresel, konjonktürel ve jeopolitik risklerle
karşı karşıyayız. Haritalar yeniden çiziliyor ve biz,
buna, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la
güçlü bir şekilde itiraz ediyoruz. Bunun bedelini bazen teröre, bazen
darbe girişimlerine maruz kalarak ödüyoruz. 15 Temmuzda, millet olarak bir
araya gelerek millî birlik ruhunu ortaya koyduk ve tüm saldırıları
püskürttük. Türkiye, aynı zamanda, bugün, PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi
dünyanın en tehlikeli üç büyük terör örgütüne karşı birlikte
mücadele etmektedir. Teröre çok büyük bedeller ödemiş ve ödemekte olan insanımız
bu tehdide boyun eğmemiş ve terörün hedeflerine ulaşmasına
fırsat vermemiştir. AK PARTİ, terör örgütleriyle iş
birliği yapan değil, terörün bu topraklardan kökünü kazıyan bir
iktidar olarak tarihe geçecektir, bunu da buradan özellikle ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle tüm şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum. Ülkemizi teröre karşı koruma görevini
üstlenen ve canlarını siper etmekten kaçınmayan tüm güvenlik
güçlerimize görevlerinde muvaffakiyetler diliyorum.
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığımızı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığımızı bu anlamda sağladıkları
katkılar nedeniyle kutluyor, 2018 yılı bütçesinin ülkemiz ve
milletimiz adına hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi de İstanbul
Milletvekili Sayın Serap Yaşar konuşacak ama Sayın
Yaşar bir dakika…
Sayın Özkoç’un bir söz talebi var.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın
hayatını kaybeden oğluna Allah’tan rahmet ve ailesine
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
geçmiş dönemde Başbakanlık yapmış ve ülkemize
çeşitli hizmetlerde bulunmuş Sayın Mesut Yılmaz’ın
oğlunun intihar ederek vefat ettiği haberini almış
bulunmaktayız. Kendisine ve ailesine başsağlığı
diliyoruz efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Biz de o konuyla ilgili arkadaşlarla
konuştuk şimdi, bir netleşme olmamıştı, geçti
artık.
Sayın Elitaş, buyurun.
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, eski
Başbakan Mesut Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna
Allah’tan rahmet ve ailesine başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce bu hadiseyi biz de
duyduk. Sayın Mesut Yılmaz’dan teyit edelim diye aradık.
Uçaktaymış, koruma amiriyle görüştük. Maalesef oğlunun
hayatını kaybettiğini öğrendik. Sayın Mesut
Yılmaz’a, Sayın Başbakana taziyelerimizi iletiyoruz,
başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Yılmaz
ailesinin acısını paylaşıyoruz. Merhuma Allah’tan
rahmet diliyoruz. Başları sağ olsun.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Akçay…
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, eski Başbakan Mesut
Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna Allah’tan rahmet ve
ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN AKÇAY (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, maalesef, eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın
kıymetli evladı Yavuz Yılmaz’ın hayatını
kaybettiğini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Yılmaz ailesine
taziyelerimizi iletiyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet diliyoruz. Allah kimseye
evlat acısı vermesin diyoruz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın
Kerestecioğlu…
4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, eski
Başbakan Mesut Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna
Allah’tan rahmet ve ailesine başsağlığı
dilediğine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz de Sayın Mesut
Yılmaz ve ailesine başsağlığı dileklerimizi
iletiyoruz. Gerçekten büyük bir acı evlat acısı.
Sağ olun.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak eski
Başbakan Mesut Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna
Allah’tan rahmet ve ailesine başsağlığı dilediklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN – Biz de Divan
olarak haberi öğrendik şimdi. Ben, kâtip üyeler ve Divan olarak, eski
Başbakanlardan Sayın Mesut Yılmaz’ın ailesine, kendisine
taziyelerimizi bildiriyoruz. Tabii ki çok büyük bir acı evlat acısı,
Allah kimseye yaşatmasın. Merhuma da Allah’tan rahmet diliyoruz,
Yılmaz ailesine de sabırlar diliyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Evet, İstanbul Milletvekili
Sayın Serap Yaşar konuşacak.
Buyurun Sayın Yaşar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SERAP YAŞAR
(İstanbul) – Teşekkürler.
Ben de sözlerimin başında eski
Başbakanlarımızdan Mesut Yılmaz ve ailesine
başsağlığı ve sabır diliyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi
Meclisimizi, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin en başında, günümüze kadar
süren en eski mülteci dramının yaşandığı
Filistin’den bahsetmek istiyorum. Yakın bir zamanda Amerika
tarafından Birleşmiş Milletler kararlarına,
uluslararası hukuka ve tarihî gerçeklere aykırı biçimde Kudüs
İsrail’in başkenti ilan edildi. Biz de Türkiye olarak Sayın
Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde İslam
İşbirliği Teşkilatını olağanüstü toplayarak
Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti ilan ettik. Doğu Kudüs,
Filistin’in başkentidir. Bu kararın, mazlum Filistin halkına ve
bölgeye hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bulunduğumuz
coğrafyada göçlere alışık olmamıza rağmen, daha
öncekilerle karşılaştırılamayacak ölçüde büyük bir göç
akımıyla karşı karşıyayız. Tüm dünya için
yönetilmesi güç bu insani kriz, gurur duyarak ifade etmem gerekir ki ülkemizde
olabildiğince başarılı biçimde yönetilmektedir. Bazı
aksaklıklara rağmen kurumlarımızın fedakârca
çalışmaları, toplumumuzun yüce gönüllülüğü, sürecin olumlu
yürümesinde önemli bir yere sahiptir. Dünyanın hiçbir yerinde kendi
nüfusunun 3 katı mülteci barındıran başka bir şehir
yoktur ama bizim Kilis’imiz böyle bir şehirdir. Kilis’i ve Kilislileri
buradan saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Göç meselesi, sosyoekonomik, kültürel, fırsat
ve kriz boyutları bir arada olan bir meseledir. Göçmen
politikalarımız da asimilasyon değil, entegrasyon üzerine
kuruludur. Sadece Suriyeliler için değil, Arakanlılar, Filistinliler
için, inanç, etnik köken, mezhep, coğrafya farkı gözetmeksizin tüm
insanlık için gereken çabayı göstermeye devam edeceğiz.
Biliyoruz ki insanlara savaştan ve terörden arınmış, kendi
vatanlarından daha konforlu bir yaşam kimse sunamaz. Dolayısıyla,
kendi ülkelerinde yaşanan insani dram sona erdiğinde mülteci
kardeşlerimiz de hasretle yanıp tutuştukları
vatanlarına geri döneceklerdir.
Saygıdeğer milletvekilleri, göç tek
başına iyi veya kötü değildir. İyi planlanıp
yönetildiği zaman size bir iyilik olarak da dönebilir. Göçmenlerin
bulundukları ülkelere ekonomik katkıları ve toplumsal katma
değerleri de göz ardı edilmemelidir. Türkiye, bugün, göç
açısından sadece bir transit ülke değil, bir hedef ülke
konumundadır da ve bu, bizim ülkemizin gelişmişliğiyle
ilgili bir durumdur.
Sayın milletvekilleri, 2013 yılında
ülke olarak göçü yönetme konusunda önemli yasal düzenlemeler yaptık. Bu
bağlamda, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu kabul
ettik. Aynı tarihte de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü faaliyete
geçti ve çok yeni bir kararla bundan böyle göçmen konularının daha
iyi ve verimli koordine edilmesi için bütün mültecilerle ilgili yetki Göç
İdaresi Genel Müdürlüğüne verildi.
Değerli milletvekilleri, AB üyesi devletlerin
göç konusuna yönelik kötü uygulamaları ve insanlık
dışı yaklaşımlarından uzun uzun
bahsetmeyeceğim ama öyle bir konu var ki özellikle dile getirmek
istiyorum. Bugün, Avrupa’da binlerce mülteci çocuk kayıp. Konunun önemine
binaen tekraren söylüyorum: Avrupa topraklarında binlerce çocuk
kayıp. Bu çocukların akıbetleri bilinmediği gibi tam
sayıları da tespit edilebilmiş değil. “Kayıp çocuklar
sorunu pek çok boyutu olan mülteci krizinin bir parçasıdır.”
diyebilirsiniz ama içinde masum ve savunmasız yavruları
barındırdığı için bütünü aşan, iç burkan, yürek
yakan çok önemli bir parçadır. EUROPOL raporuna göre 2015 ve 2016
yılları içerisinde 10 binin üzerinde mülteci çocuk Avrupa
Birliği ülkelerinde kayboldu. Böylesi bir tabloda normal olan, bütün
dünyanın ayağa kalkmasını beklemekti ancak bugüne kadar
herhangi bir çalışma yapılmadı. Akif’in “Nefes değil o
soluklar, kesik kesik feryat.” dediği sessiz yardım
çığlığı kimseyi harekete geçiremedi. Biz bu feryada,
bu sessiz çığlığa duyarsız kalamazdık. Herkesin
bildiği ancak görmediği bu drama dikkat çekmek için, benim de üyesi
bulunduğum Avrupa Konseyi Karma Parlamenter Meclisinde Göç Komisyonunda
çalışmalar yürüttük ve bir rapor yazılmasını önerdik.
Bu önerimiz kabul gördü. Geçen haftaki toplantıda da bu raporu yazmakla
görevli raportör olarak seçildim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SERAP YAŞAR (Devamla) – Sayın
Başkanım, çocuklarla ilgili…
BAŞKAN – Peki. Bir dakika ek süre vereyim size.
Buyurun.
SERAP YAŞAR (Devamla) – Sayın
Cumhurbaşkanımızın bu konudaki çağrısı,
Avrupa’da kayıp göçmen ve mülteci çocuklar raporuna ilham olacak, bu
yaralı ve karanlık konuya çözüm üretmek inşallah yine bu millete
ve bizlere nasip olacaktır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; son olarak, bugün bütçesini görüştüğümüz,
kurulduğu günden bu yana fedakârca çalışan Göç İdaresi
Genel Müdürü başta olmak üzere kurumun tüm çalışanlarını
kutluyor, 2018 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yaşar.
Şimdi de Antalya Milletvekili Sayın Atay
Uslu konuşacak.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Serap Hanım’ı kutluyorum. Serap
Hanım, Avrupa’da kaybolan göçmen çocukların izlenmesi konusunda
komisyonda raportör oldu. Bu konu önemliydi; 3,5 milyon
sığınmacıya; 4,5 milyon göçmene ev sahipliği yapan bir
ülkenin bir milletvekili olarak bunu takip etmemiz önemliydi; sizi kutluyorum.
SERAP YAŞAR (İstanbul) – Çok teşekkür
ederim.
ATAY USLU (Devamla) – Tabii, Avrupa yalnızca
çocuklar konusunda değil, başka konularda da insan hakları
ihlalleri yapıyor. Biz Suriyelilere sağlık, eğitim,
istihdam piyasasına erişim, sosyal yardımlar konusunda ciddi
hizmetler yapıyoruz. Hakikaten tüm dünya bizi alkışlıyor.
Ama insan haklarının kaynağı olduğunu iddia eden
Avrupa’da ise çok ciddi insan hakları ihlalleri var. Danimarka Meclisi
sığınmacıların ziynet eşyalarına ve paralarına
el koyma kararı aldı. Macaristan çekilen tel örgülerin üzerinden
geçen herkesi suçlu sayıyor. Danimarka’dan çok ilginç bir örnek var;
Danimarkalı çocuk hakları savunucusu, yazar Zornig ve eşi,
Suriyeli bir aileyi arabalarında taşıdıkları için,
evlerinde kahve ikram ettikleri için ve tren biletlerini aldıkları
için para cezasına çarptırıldılar. Âdeta nezaket burada suç
kapsamına alınıyor. Bu iş burada durmuyor; Yunanistan Göç
Politikaları Bakanı Mouzalas diyor ki: “Belçikalı
meslektaşım ‘Sığınmacıları denize geri dök.
Üzgünüm ama boğulup boğulmamaları umurunda değil.’ dedi.”
diyor. Evet, Almanya’da sığınmacıların değerli
eşyalarına el konuyor. Bunlar artırılabilir.
Bakıyorsunuz, bunlar, farklı ihlaller ortada.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa’daki bu
gidişat kendi değerlerine ters, varsa medeniyetlerine
aykırı bir durum. Dünyanın bugün bu olaya yeni bir çözüm
getirmesi gerekiyor. 1951 Cenevre Sözleşmesi var; âdeta sığınmacılarla
ilgili anayasa, bugüne kadar ciddi görevler ifa etmiş ama bugün yetmiyor.
Bakıyorsunuz -biraz önce de söylediğim gibi- âdeta insanların
ölümüne izin veriliyor. Bugün Akdeniz, dünyanın en büyük
mezarlığı hâline geldi. Hiç kimsenin kılı kıpırdamıyor,
üstüne de nefret suçu işleniyor. Yabancılaşma ve ötekileşme
yükseliyor. Almanya’ya, Hollanda’ya bakıyorsunuz, Fransa’ya
bakıyorsunuz; ırkçı partiler, âdeta İkinci Dünya
Savaşı öncesindeki o faşist partiler -düşünce-
yükselmiş, yüzde 14’lere ulaşmış. Bir çözüm bulunması
gerekiyor. Bugün atmosferin moleküler yapısını
değiştiren ülkeler için bağlayıcı bir Paris
Şartı var ama insanlığın kültürel ve yaşam
kromozomlarını etkileyen bu insani dramlar için ortada hiçbir
inisiyatif yok, var olan inisiyatiflerin hepsi yetersiz. Çözüm ne? Bence külfet
paylaşımını yeniden yerleştirmenin, herkesin
yararına göç yönetim felsefesinin yer aldığı, kabul ve uyum
ilkelerinin olduğu uluslararası yeni bir inisiyatife ihtiyaç var.
Türkiye buna hazır; İstanbul, Gaziantep, Mardin, Kilis, Urfa, Anadolu
sözleşmesi diyebiliriz biz buna, bunu yapma zamanının
geldiğini düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız
diyor ya: “Dünya 5’ten büyüktür.” Evet, o 5 ülke 1950’lerin paradigmasıyla
dünyayı yönetmeye çalışıyorlar. İflas ettiğinin
en büyük işareti Akdeniz’de ölen çocuklardır, Aylanlardır,
Ümranlardır. Dolayısıyla biz dünya 5’ten büyüktür diyoruz. Bu
anlamda, Türkiye önderlik yapmaya hazırdır, yeni bir inisiyatif
oluşturulması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ciddi
çalışmalar yapıyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bu
konuda artık -dün Sayın Başbakanımız
açıkladı- ana koordinatör oldu, göçle ilgili her türlü işlemleri
yapacak. Zaten bugüne kadar bu işi başarıyla götürüyordu.
Türkiye’de 4,3 milyon göçmen var, onların tüm işlemlerini
yapıyordu.
Göç İdaresi çok farklı hizmetler
yapıyor, çok başarılı hizmetler yapıyor, bir tanesi de
yabancılarla iletişim merkezi. Geçen ay İngiltere’de Avrupa
çağrı merkezleri arasında en iyi çağrı merkezi seçildi;
2 dalda ödül aldı, 6 dilde hizmet veriyor. Bu başarıları
nedeniyle İçişleri Bakanlığımızı, Göç
İdaremizi kutluyorum.
Göç İdaresi bütçesinin, İçişleri
Bakanlığı bütçesinin hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın milletvekilleri Hükûmet de bir
başsağlığı dileğinde bulunacak Sayın Mesut
Yılmaz’a.
Buyurun Sayın Soylu.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
5.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, eski Başbakan Mesut
Yılmaz’ın hayatını kaybeden oğluna Allah’tan rahmet ve
ailesine başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Teşekkür ediyorum.
Eski Başbakanlarımızdan eski Rize
Milletvekili Ahmet Mesut Yılmaz’ın ve Berna Yılmaz
Hanımefendilerinin oğlu Yavuz Yılmaz’ın bu sabah 09.00’da
İstanbul Emniyet Müdürlüğünün verdiği bilgi doğrultusunda
vefat ettiğini öğrenmiş olduk. Olayın haber
alınması üzerine gerek İstanbul Valimiz gerek İstanbul
Emniyet Müdürümüz gerekse de Beykoz Emniyet Müdürümüzle hemen temas kurduk,
olay yerine intikal ettiler. Sayın Ahmet Mesut Yılmaz -eski
Başbakanlarımızdan- şu anda Amerika’dan dönüyor, uçak
yolculuğunda ve biz amcalarıyla temas kurduk. Allah rahmet eylesin,
Allah mekânını cennet eylesin. Olayla ilgili
arkadaşlarımızın, olay yeri incelemenin gerekli çalışmaları
sürüyor. Ben de bütün Yılmaz ailesine ve özellikle Mesut
Yılmaz’ı sevenlere başsağlığı diliyorum,
Allah rahmet eylesin.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soylu.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç İdaresi
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına
şimdi de Rize Milletvekili Sayın Hikmet Ayar konuşacak.
Buyurun Sayın Ayar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HİKMET AYAR (Rize) –
Evet, ben de konuşmama başlamadan önce, eski
Başbakanlarımızdan Rizeli hemşehrim Sayın Mesut
Yılmaz’ın oğlunun vefatına üzüldüğümü ifade etmek
istiyorum. Kendisine başsağlığı diliyor, sabırlar
diliyorum, Allah kimseye evlat acısı tattırmasın diyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
2018 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın görev alanına
giren bazı konulara temas ederek düşüncelerimi sizinle paylaşmak
ve sizleri biraz eskilere götürmek istiyorum. Hatırlayın,
sağlıkta dönüşüm yapıldı ve sosyal güvenlik
kurumları -SSK, Emekli Sandığı, BAĞ-KUR- sorunsuz ve
sancısız bir şekilde birleştirildi, hizmetlerin
niteliği ve niceliği iyileştirildi. Bütün bunlar tek
başına bir başarı hikâyesidir. Katkısı olan
herkese bir kere daha teşekkür ediyorum.
Yine, hatırlayın: “SSK hastanelerinde
kuyruklar önlenemez, bitirilemez.” deniliyordu. “Önleyebilecek birileri
çıkarsa elini öperim.” diyen bakanları hatırlıyorum.
Şimdilerde ise dünya standartlarının çok üzerinde
sağlık hizmeti sunulmaktadır benim ülkemde.
Sayın milletvekilleri, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın en önemli görevlerinden
biri, hiç şüphesiz, kayıt dışı istihdamla mücadeledir.
İktidara geldiğimizde kayıt dışı istihdamın
yüzde 52’lerde olduğunu hatırlatmak isterim, bugün ise yüzde 35’lere
düşmüş, daha da düşme eğilimindedir.
Çokça eleştirdiğimiz asgari ücretlerin
nereden nereye geldiğine bakalım. Yine, çokça eleştirilen emekli
maaşlarının nereden nereye geldiğine bakmak istiyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Millet aç,
millet aç.
HİKMET AYAR (Devamla) – Buradan tüm
emeklilerimize ve asgari ücretle çalışanlarımıza
saygılarımı sunuyorum. Hem emekli maaşları hem de
asgari ücret 2002 yılından bu yana nominal olarak yüzde 700’ün
üzerinde artış göstermiştir, reel olarak da yüzde 100’ün
üzerinde bir artışı ifade etmektedir. Reel olarak yüzde 100
artmak demek… Her şey 2002’deki gibi devam etseydi, emeklilerimize ve
asgari ücretlilerimize enflasyon oranında bile zam verilseydi bugün
aldıkları maaşların yarısını
alacaklardı.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Yanlış hesap.
MELİKE BASMACI (Denizli) – Enflasyon
rakamlarını kim yapıyor, Başkanı olmayan TÜİK mi
hesaplıyor?
HİKMET AYAR (Devamla) – Evet, daha çok
iyileştirmek için gayret ediyoruz, gayret ediyoruz, gayret edeceğiz
elbette ama buralara nerelerden geldiğimizi de unutmamalıyız.
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sizin hesap
makinesi yanlış, makinenin pili bitmiş.
HİKMET AYAR (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, kamuda istihdam edilen engellilerimizin
sayısının AK PARTİ iktidarları öncesinde sadece 5.777
iken bugün 52 binlerin üzerine çıktığını da
hatırlatmak istiyorum.
AK PARTİ öncesi vergi gelirlerinin yüzde
86’sı faiz giderlerine ayrılırken bugün bu oranın yüzde
11’lere düştüğünü biliyor muyuz? Bu kıyaslamaları
istediğiniz her alanla ilgili yapabiliriz ve aynı sonuçlara
ulaşırız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yüzde 11 mi?
Son rakamlar yüzde 14, yalnız.
HİKMET AYAR (Devamla) – Bunlar rakamlarla
oynamak değil, rakamların dilidir, rakamları
konuşturmaktır.
Sayın Bakanım, bugünlerde
çalışmalarınızı bitirerek kamuoyuna deklare
ettiğiniz taşeron işçiler meselesinde gösterdiğiniz gayret
her türlü takdirin üzerindedir. İnşallah, en güzel şekilde
tamamlanacaktır.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ne zaman tamamlanacak, ne
zaman?
MELİKE BASMACI (Denizli) – Kaç kişi, hangi
kurallarla, hangi şartlarda, kimler, hangi mülakat?
HİKMET AYAR (Devamla) – Yine, mevsimlik
işçilerle ilgili aldığınız inisiyatife de
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
Bakanlığınızın yaptığı bu denli
başarılı çalışmalara rağmen, daha yapacak çok
işiniz var, elbette bunun farkındasınız.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Daha yeni Bakan oldu, ne zaman
yapacak?
HİKMET AYAR (Devamla) – Toplumun her kesimine
bir şekilde dokunan bir bakanlığı yönetiyorsunuz, Allah
yardımcınız olsun.
Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade ettiğim bir
hususu burada tekrar etmek istiyorum. AK PARTİ iktidarlarında
gençlere değer verdik, birçok düzenlemeler yaparak gençlerin hem siyasette
hem de iş hayatında önünü açtık.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
İşsizlik yüzde 24’ten aşağı değil, yüzde 24.
MELİKE BASMACI (Denizli) – O gençliği
demiyor ama vekilim.
HİKMET AYAR (Devamla) – Ancak devlete
çalışan gençlerle ilgili bazı kısıtlamaların
varlığını biliyoruz. Bir genç devlette
çalışıyorsa sekiz yıl çalışmadan görevde yükselme
sınavına giremiyor, atanmasından bahsetmiyorum, sınava bile
giremiyor. Bu durum gençlerimizin motivasyonunu olumsuz etkilemekte,
körelmelerine sebep olmakta, hatta bazı başarılı gençlerin
devletten ayrılmasına sebep olmaktadır. Bu konuda da bir
çalışma yapılması hayırlı olur diye
düşünüyorum.
Tekrar, 2018 yılı bütçemizin
hayırlı olmasını diliyor, sizleri ve aziz milletimi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayar.
AK PARTİ adına dokuzuncu olarak Ankara
Milletvekili Sayın Ahmet Gündoğdu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET GÜNDOĞDU
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızın bütçesi üzerine grubum adına söz
almış bulunuyorum.
2002 yılında, ekmeği büyütme,
vesayetten kurtulma, özgürlükleri genişletme ve “Lider ülke Türkiye.”
diyerek yola çıktık. Bugün, emekçi kardeşlerimiz başta
olmak üzere onların maaşlarındaki iyileştirmeler, Gezi
hareketi gibi, 17-25 Aralık hareketi gibi ve 15 Temmuz girişimi gibi
illegal teşebbüslere rağmen büyüyerek devam ediyor. 2002
yılında en düşük devlet memuru maaşı 392 TL iken bugün
2.721 TL, yüzde 594 büyüme; ortalama memur maaşı 578 TL iken
şimdi 3.277 TL, yüzde 467 büyüme; en düşük emekli memur
maaşı 377 TL’den 1.871 TL’ye, yüzde 397 büyüme; en düşük SSK
emekli maaşı 257 TL iken şimdi 1.485 TL, yüzde 478 büyüme; en düşük
BAĞ-KUR esnaf emekli maaşı 149 TL iken şimdi 1.330 TL,
yüzde 794 büyüme; en düşük BAĞ-KUR çiftçi emekli maaşı 66
TL iken şimdi 1.057 TL, yüzde 1.506 büyüme; 65 yaş
aylığında, asgari ücrette, muhtar aylıklarında da
aynı büyümeyi görüyoruz. Enflasyonu çıkardığımızda
reel büyümenin de yüzde 61 ila yüzde 44 arasında
değiştiğini görmek mümkün.
Bu süreçte işçi ve işçi
sendikacılığı mevzuatında barajların indirilmesi,
esnetilmesi, İş Sağlığı ve Güvenliği
Yasası’nı çıkarmak, İş Kanunu’nu değiştirmek
gibi iyileştirmeler –altını çizerek söylüyorum- memur
sendikacılığında, memurlar için ilk kez toplu sözleşme
hakkının verilmiş olması elbette çok önemli.
Sözleşmelilikten kadroya geçirilen yüz binler -en son 900 civarında
taşeron- 4/C’li ve mevsimlik işçilerle ilgili yapılan düzenleme
de bu yürüyüşün artarak devam ettiğini gösteriyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Düzenleme var
ama kadro yok.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Ama ben burada daha
önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum değerli
arkadaşlarım. Dün çalışma hakkı ve çalışma
hakkına kavuşabilmek için eğitim hakkının önünde
engeller vardı, başörtüsü yasağı, katsayı engeli gibi,
bunları kaldırdık.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kaç
sendikalı işçi var Sayın Başkan? 15 milyondan 1 milyon
sendikalı işçi var, Sendika Başkanlığı
yaptınız.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) - Eğitim,
öğretim, çalışma ve siyaset hakkını tam manasıyla
getirmiş olduk. Dün, derin devlet adına haddi bildirilen
başörtülü milletvekilleri vardı, bugün millet adına zalimlere
had bildiren milletvekillerimiz, başörtülülerimiz var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
İşçileri anlat, işçileri.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Daha da
altını çizerek bir şeyi netleştiriyorum. Gençliğe hep
önem veriyoruz denilmişti ama gençlere ilk kez seçilme hakkını
tanıyan iktidar biziz. Kadına seçilme hakkı 1930’larda
verilmiş ama başörtülü kadına seçilme hakkını da ilk
kez biz verdik.
En önemlisi milletin, ümmetin ve dünya
mazlumlarının umudu olan Türkiye inşası. Evet, 15 Temmuz
yeniden diriliş destanıdır, hep beraber yazdık,
teşekkür ediyorum. 16 Nisan ülkenin istikrarı adına erken
seçimlerin, koalisyonların, Güneş Motel olaylarının bitmesi
adına yeniden yükseliş destanıdır, destek veren herkese
teşekkür ediyorum. Amerika’nın Kudüs kararı dünyanın 15
Temmuzudur. Evet, dünyanın 15 Temmuzuna da bu Meclis sahip çıkıp
Kudüs’e sahip çıktığı için teşekkür ediyorum. Elbette
İslam İşbirliği Teşkilatının ilk kez güçlü
oranda kardeşlerine sahip çıkmasını önemsiyorum ama bu
sahip çıkışa Türkiye’nin liderlik yapmış
olmasını, dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın
yapmış olmasını da anlamlı buluyorum, gurur duyuyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Galaksi, galaksi, dünya
değil!
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Siyonizm öldürme
esasına dayanır. Dün “…”(X)
derken, “Dünya beşten büyüktür.” derken bunun altını çiziyorduk.
Şimdi, burada iki örneği sizlerle paylaşarak sözlerimi
tamamlamak istiyorum.
Sayın Başkanımızdan bir dakika
süre istirham ediyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Az da memurla
işçilerin sorunlarını anlat, eski başkansın
Başkanım. Memurla işçilerin durumlarına değin az da.
BAŞKAN – Peki, buyurun devam edin Sayın
Gündoğdu.
AHMET GÜNDOĞDU (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, bugün yaşanan belki bir dinler savaşı
değil ama kesinlikle insanlık savaşı. Dün, Amerika’dan
Gazze’ye gelen, Gazzeli çocuklara sahip çıkan Rachel Corrie’ye terörist
devlet İsrail’in komutanı -arz-ı mevûd, haşa- muharref Tevrat’ın
diliyle “Rachel, sen bizdensin. Tanrı Yehova bu çocukları öldürmemizi
emrediyor.” dediğinde “Bu masum yavruları öldürmek bizdense ben
bizden değilim.” dediği için önemsiyorum. Bugün dünya insanlık
ailesinin de bunun yanında yer almasını önemli buluyorum.
Kurucu Genel Başkanım merhum Mehmet Akif
İnan şöyle söylüyordu: “Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde/
Götür Müslüman'a selam diyordu./ Dayanamıyorum bu ayrılığa/
Kucaklasın beni İslâm diyordu.” Bugün Mescid-i Aksa’nın,
Kudüs’ün kucaklanmasında öncülük yapan ülkeme ve emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
2018 bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Gündoğdu.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İsrail’le
ticari ilişkileri keselim. İsrail’e ekonomik destek vermeyelim,
ticari ilişkileri keselim.
BAŞKAN – Şimdi, Çorum Milletvekili
Sayın Salim Uslu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM USLU (Çorum) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin hemen
başında Sayın Mesut Yılmaz’a ve Yılmaz ailesine
sabır ve başsağlığı diliyorum.
Çözüm odaklı düşünen herkesin eminim çok
heyecan duyduğu bir konuda, Mesleki Yeterlilik Kurumunun 2018 bütçesi
hakkında görüşlerimi AK PARTİ Grubumuz adına sizlere
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizin
değerli milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri; hepinizin
bildiği üzere bugün uluslararası alanda güçlü ve saygın bir ülke
olmanın en önemli ölçütlerinden biri sağlıklı ve
istikrarlı gelişme gösteren güçlü bir ekonomiye sahip olmaktır.
Şüphesiz bunu sağlayabilmenin yolu da birbiriyle uyumlu mesleki
eğitimden ve istihdam politikalarının uygulanmasından
geçmektedir. İstihdam edilebilir niteliklere sahip yeterli sayıda
iş gücünün yetiştirilmesi elbette çok büyük önem arz etmektedir.
Çalışma hayatının ihtiyaç duyduğu ve beklentilerini
karşılayacak olan nitelikli iş gücünün ülkemize küresel düzeyde
rekabet avantajı kazandıracağı hepimizin
malumlarıdır. Bugün, özellikle gelişmiş sanayi ülkelerinde
örgün ve yaygın eğitim anlayışının, mesleki ve
teknik eğitimin meslek standartları ve yeterliliklere uygun nitelikte
verilmesi ve bu sayede eğitimde etkinliğin, ekonomide
verimliliğin ve rekabet gücünün artırılması için elbette
çözümler üretilmektedir. Bu anlamda da dünyada uygulanan en yaygın
yöntemlerden birisi, mesleki yeterliliği şeffaf ve güvenilir bir
şekilde ortaya koyan standartlara ve akreditasyona dayalı, kalite
güvencesi sağlanmış ölçme, değerlendirme ve belgelendirme
sistemlerinin kurulup işletilmesidir.
5544 sayılı Yasa’yla 2006
yılında kurulup 2008 yılında da Avrupa Konseyince Europass
merkezi olarak yetkilendirilen MYK, eğitim ve istihdam ilişkisini
güçlendirerek Türkiye’de insan kaynaklarına yeni bir bakış
açısı getiren, yeterlilik kavramı çerçevesinde mesleki ve teknik
eğitimin yeniden yapılandırılmasını sağlayan
önemli bir yapıyı oluşturmaktadır. Mesleki eğitim ve
iş gücünün nitelikli hâle getirilmesi işçiye öz güven
kazandıracak, işçiyi özgürleştirecek, istihdam
planlamasıyla MYK politikaları buluşturulduğunda da daha
verimli, tecrübeli, üretken iş gücü piyasası oluşacaktır.
Bizlere de heyecan veren tam da burasıdır.
MYK’nin eğitim ve istihdam dünyasının
tüm aktörleriyle uyum içinde oluşturup yürürlüğe koyduğu ulusal
meslek standartları ülkemizdeki mesleki ve teknik eğitim
müfredatının temelini oluşturmaktadır. Ülkemizde de MYK,
uluslararası norm ve standartlara uygun bir şekilde ulusal meslek
standartlarını ve yeterlilikleri oluşturarak akredite sınav
ve belgelendirme sistemiyle çalışma hayatına nitelikli eleman
kazandırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; on bir başarılı yılı geride
bırakan MYK önemli çalışmaların altına da
imzasını atmıştır. Çalışma hayatına
nitelikli eleman kazandırmak, örgün ve yaygın mesleki eğitim
müfredatlarına esas teşkil etmek üzere bugüne kadar paydaşlarla
birlikte toplam 850 meslek standardının hazırlanmasına
ilişkin iş birliği ortamı oluşturulmuş ve 754
ulusal meslek standardı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe
girmiştir. Takiben de, standartlarda yer alan mesleki bilgi, beceri ve
yetkinliklerin ölçülüp belgelendirilmesine yönelik usul ve esasları
düzenleyen 419 Ulusal Yeterlilik yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Meslek standartları ve yeterliliklere
dayalı olarak ölçme ve değerlendirme faaliyeti gösteren
uluslararası akredite 100 sınav ve belgelendirme kuruluşu MYK
tarafından yetkilendirilmiştir. Geçtiğimiz günlerde de Çorum
Hitit Üniversitemizde dört tehlikeli iş kolunda sınav yetkilendirme
belgesi verilmiştir, hayırlı olsun. Bu kuruluşlar 81 ilde
MYK’nin denetimi ve gözetimi altında aktif bir şekilde faaliyetlerini
sürdürmektedir ve yıllık sınav kapasitesi 1 milyon 900 bin
kişiye ulaşmıştır.
Söz konusu kuruluşlar tarafından
yapılan teorik ve pratik sınavlar sonucunda bugüne değin 260 bin
kişi başarılı olarak MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi almaya
hak kazanmıştır.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere ülkemizde iş kazalarının
yoğun olarak yaşandığı başta inşaat sektörü
olmak üzere tehlikeli ve çok tehlikeli mesleklerde çalışanlar için
MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunlu hâle getirilmiştir. Belge
zorunluluğu getirilen mesleklerde çalışanların MYK
sınavlarında başarılı olmaları hâlinde sınav
ve belge ücretleri elbette MYK tarafından karşılanmaktadır.
On yıldır gündemde, beş
yıldır da hazırlık çalışmaları sürdürülen ve
ülkemiz eğitim, öğretim ve yeterlilik sisteminde reform yaratacak
Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi’nin MYK tarafından hayata geçirildiği
hepimizce malumdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uslu, tamamlayın
lütfen. Bir dakika ek süre veriyorum size de.
SALİM USLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi bu yıl Avrupa
Komisyonu tarafından onaylanarak kabul edilmiş, böylece ülkemizde
verilen diploma ve belgelerin kalite güvencesi sağlanarak Avrupa’da
Yeterlilik Çerçevesi oluşturulan sayılı ülkeler arasında
yer almıştır.
Kurum kültürü ve personel rejimiyle ülkemizin örnek,
saygın ve en başarılı kurumlarından birisi olan
MYK’nin 2018 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diliyorum ve bu vesileyle MYK’ye emek verenleri kutluyorum. Sivil siyaseti
savunan değerli milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Şimdi, on birinci olarak AK PARTİ Grubu
adına Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir konuşacaklar.
Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR
(Konya) – Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Sayın
Başbakanımız Mesut Yılmaz’ın oğlunun vefatı
münasebetiyle Yılmaz ailesine ve bizzat kendisine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Amerika’nın Kudüs’ü başkent olarak
tanıma kararını kınıyorum ve bundan cesaret alan
İsrail’in Filistinlilere reva gördüğü zulümleri de telin ediyorum.
Devlerin kıvranışına, cücelerin
çırpınışına aldırmadan tarihin en büyük iman
devini ayağa kaldırmak için gecesini gündüzüne katan Türkiye’yi de
şahsım adına saygılarımla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İkinci Dünya Savaşı’nı takip
eden yıllarda dünyanın ikili büyük süper güç sistemiyle
avutulduğu dönemde bu iki büyük süper güçten birisi Türkiye’nin
başkentinde adı önce “Orta Doğu Yüksek Teknolojisi Enstitüsü”,
daha sonra “Orta Doğu Teknik Üniversitesi” olan bir eğitim kurumu
kurar fakat ne hikmetse bu eğitim kurumundan mezun olanlar bu eğitim
kurumunu kuran süper gücü değil de tam aksine nasıl olduysa karşıdaki
süper gücü desteklerler ve emperyalizme karşı sloganlar atan bu
vatandaşlarımız, eğitilmiş insanlarımız daha
sonra emperyalizme hizmet eder hâle gelirler ne yazık ki.
İLHAN CİHANER (İstanbul) – Yok öyle
bir şey!
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Tabii.
Ondan sonra da ayrılıkçı
birtakım hareketlerin de ne yazık ki içerisinde bulunurlar.
Tamamı böyle değildir, istisnalar her zaman vardır.
İstisnaları bir kenara bırakıyorum.
“Yakın Doğu” tabiri bize ait
değildir, “Orta Doğu” tabiri de bize ait değildir. Kendisini
dünyanın merkezine konuşlandıran bir gücün
tanımladığı, kendisine göre doğuyu, batıyı
tarif ettiği sisteme, coğrafi anlayışa, siyasi düzenlemeye
ve altyapıya uygun olarak bu güç bize “Yakın Doğu”,
birtakım yerlere de “Orta Doğu” adını uygun görmüştür.
Orta Doğu Teknik Üniversitesinin kurulduğu günlerde yine “Orta
Doğu”yla alakalı olmak üzere kısaca “TODAİE” olarak bizim
bahsettiğimiz Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü de
kurulmuştur. 1958 yılında Türkiye tarihten getirdiği
refleksleriyle bu kurumu millîleştirmeye ve yerlileştirmeye
kalktığında da karşısında kurucuları
bulmuştur. Ama 1958’de başlayan bu çaba nihayet semeresini
vermiş ve bugün TODAİE bizim özlediğimiz anlamda hizmet veren
bir enstitü durumuna gelmiştir. Ama yeterli midir diyecek olursanız
yeterli değildir.
Şimdi TODAİE’nin yaptığı
faaliyetler incelendiğinde bugüne kadar 6 bin mezun verdiğini
görmekteyiz ki hakikaten takdire şayandır. Hâlen de bünyesinde 10
yüksek lisans, 2 doktora programını devam ettirmektedir ve bin kamu
görevlisi burada eğitimlerini sürdürmektedir. Kısa süreli eğitim
alanlar ise 2017’de 107 branşta 7.400 sertifika
almışlardır. Bunlar tabii rakamlar, bu rakamları Sayın
Enstitü Başkanımıza ulaştığınızda siz
de rahatlıkla elde edebilirsiniz.
Ben rakamlar üzerinde daha çok durmaktan ziyade
birtakım hususlara temas ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Bugün 32
ülkeden 60 yüksek lisans, 20 doktora öğrencisi bu enstitüde eğitim
görmektedir. Bizim dışarıya açılan eğitim
kurumlarımızın başında gelen bu enstitü,
faaliyetlerini büyük bir ciddiyetle, büyük bir olgunlukla ve hakikaten tarihten
aldığı bir güçle sürdürmektedir. Bu bakımdan ne kadar
kendilerini tebrik etsek azdır. 2023 hedeflerine
baktığımızda da tarihî bağlarla bağlı
olduğumuz gönül coğrafyamızın uzandığı
bölgelere ve soydaşlarımızın yaşadığı
bölgelere uzanan ve bunlardan yüzde 5’ini hedefleyen bir hedef ortaya
konulmuştur ki hakikaten bu, kurumun nasıl göz bebeği bir kurum
olduğunu ortaya koymaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın
Başkan, selamlayıp bitireceğim.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın
Özdemir.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor, hürmetlerimi arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Şimdi de Sakarya Milletvekili Sayın Recep
Uncuoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın Uncuoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP UNCUOĞLU
(Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
sözlerimin başında eski Başbakanlarımızdan Mesut
Yılmaz’ın oğlunun vefatı dolayısıyla
duyduğum üzüntüyü ve kederi paylaşmak istiyorum. Değerli
ailesine sabırlar, merhuma Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.
Ben de Devlet Personel
Başkanlığının 2018 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Devlet Personel Başkanlığı,
kuruluşundan bu yana elli yedi yıldır kamu hizmetlerinin
düzenli, süratli, etkin ve ekonomik bir biçimde yürütülebilmesi amacıyla
devlet personel rejiminin temel ilke ve politikasının, devletin ve
diğer kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş, görev ve
yetkilerinin kamu hizmetlerinin ülkenin kültürel, sosyal, ekonomik
koşullarına ve hukuki esaslarına uygun olacak biçimde
düzenlenmesi gibi görevleri yürütmektedir.
Geriye dönüp baktığımızda, pek
çok alanda olduğu gibi kamu personel rejiminde de geçmişin
katmerleşmiş, kangren hâlini almış birçok meselesine AK
PARTİ hükûmetlerimizce birer birer çözüm getirildiğini görmekteyiz.
Bunlardan bazılarını hatırlatmak gerekirse -bir zamanlar
meşhurdu- Tasarrufu Teşvik Fonu Hükûmetimiz döneminde tasfiye
edilmiş ve bu fonda nemalarıyla birlikte biriken 15,1 milyar lira hak
sahiplerine ödenmiştir. Aynı şekilde, konut edindirme hesaplarında
biriken 3,5 milyar lira da hak sahiplerine ödenmiştir. Özelleştirme
uygulamaları sonrası iş akdi feshedilen personelin 2004
yılından itibaren kamu kurumlarımızda geçici personel
olarak istihdamı sağlanmış, geçici personelin de özlük
haklarında iyileştirmelere gidilmiştir.
5620 sayılı Kanun’la kamuda
çalışmakta olan 214 bin geçici işçi, 632 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve 6495 sayılı Kanun’la da 300 bin sözleşmeli
personel kadroya geçirilmiştir.
Tekrar hatırlatmak gerekirse, engelli
kadrosundan da memur alımı büyük ölçüde artırılarak, 2002
yılında sayısı ancak 6 bine yaklaşan engelli memur
sayısı ağustos ayı itibarıyla 52 bini de
aşmıştır.
Her zaman şükran ve minnet duyduğumuz aziz
şehit ve gazilerimizin yakınlarından, sadece son dört yıl
içerisinde, 21.617’sinin memur kadrolarına atanması
gerçekleştirilmiştir.
Yine, kimsesiz çocuklarımız için de 3.251
kadro daha ilave ilana çıkılmış olup inşallah bu ay
içerisinde bu kardeşlerimizin atamaları da gerçekleştirilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; memurlara ilave 1 derece verilmesi, vekil din görevlilerine
kadro verilmesi, disiplin affı çıkarılması, aile
yardımı ödeneğinde çocuk sınırlamasının
kaldırılması ve yardım ödeneği tutarının
artırılması, banka promosyonlarının personele
ödenmesi, sendika üyesi kamu çalışanlarına toplu sözleşme
ikramiyesi ödenmesi, sözleşmeli personele eş durumu sebebiyle nakil
hakkı verilmesi, kamu personelinin izin sürelerinde artış
yapılması, tatillerde izinsiz olarak il dışına
çıkış yasağının kaldırılması gibi
kamu personelinin özlük haklarını düzenleyen birçok mevzuatta kamu
çalışanlarımızın beklentilerine uygun düzenlemeler
yapılmıştır. Bunlarla yetinmeyip, uzun yıllardan beri
taşeron statüsünde çalışmakta olan işçi
kardeşlerimizin sorunlarının çözülmesi için Sayın
Cumhurbaşkanımızın talimatıyla
Başbakanımızın koordinasyonunda hazırlanan yeni
tasarıyla da 900 bin emekçimize sürekli kadrolara geçiş
imkânları sağlanarak çok önemli bir düzenlemeyi de inşallah hayata
geçirmiş oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetlerimizce kamu
çalışanlarımız enflasyona ezdirilmemiştir, her zaman
enflasyonun üzerinde artışlar sağlanmıştır. 2002
Aralık-2017 Temmuz döneminde TÜFE’deki kümülatif artış yüzde 252’yken
aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur maaşı
2002 Aralık ayında 397 liradan 2017 Temmuz ayında 2.721 liraya
çıkarılmıştır; artış yüzde 593
olmuştur, enflasyondan arındırılmış reel
artış ise yüzde 97’dir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2010 yılı Anayasa değişikliğiyle de
kamu görevlilerine tanınan toplu sözleşme hakkının
kullanımına ilişkin süreçler Devlet Personel
Başkanlığımız tarafından yürütülmektedir. Bu
yıl ağustos ayında gerçekleştirilen dördüncü dönem toplu
sözleşme görüşmeleri sonucunda kamu
çalışanlarımızın ve emeklilerimizin
aylıklarının 2018 yılında altı aylık
dönemler hâlinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) – Sayın
Başkan, müsaadenizle…
BAŞKAN – Peki, tamamlayın.
RECEP UNCUOĞLU (Devamla) – …yüzde 4 ve yüzde
artı 3,5, 2019 yılında ise yine altı aylık dönemler
hâlinde yüzde 4 artı yüzde 5 oranında artırılması
üzerinde mutabakat sağlanmıştır. Ayrıca,
gerçekleşen enflasyon oranının öngörülen zammı
aşması durumunda da aradaki enflasyon farkı çalışanlarımıza
ve emeklilerimize ödenecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Devlet Personel Başkanlığı, tüm kamu
personelinin kamu hizmetlerini vatandaşımızı memnun edecek
biçimde, etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilmesi adına
işe alınmalarından yetiştirilmelerine, çalışma
koşullarının düzenlenmesinden hukuki ve mali statülerinin
belirlenmesine kadar gereken personel yönetiminin icrasında 32 milyon lira
gibi bir bütçeyle birçok önemli görevi yerine getirerek ülkemize hizmet etmeye
devam etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle Devlet Personel
Başkanlığımızın 2018 yılı bütçesinin
hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sakarya Milletvekili Sayın Mustafa İsen’i
dinleyeceğiz şimdi.
Buyurun Sayın İsen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA İSEN
(Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
Yılmaz ailesine başsağlığı ve sabır
dileyerek konuşmama başlamak istiyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, doğu ile batının,
geleneksellik ile modernliğin birbiriyle kaynaşarak âdeta iç içe
geçtiği, bu ilişkilerin küresel ölçekte canlılık ve
dinamizm kazandırdığı bir kültür coğrafyasında
yer almaktadır. Ülkenin gerek politika gerekse ekonomi ve sosyal hayatta
elde ettiği başarıların ardında bu zengin, kültürel
birikim vardır. Türkiye modernleşme çabalarında geleneğin
zenginliği ile evrensel değerlerin gücünü birleştirmeyi
başarmış bir ülkedir. Kültür politikası olarak benimsenen
ve hiç aksatılmadan uygulanması gereken temel
yaklaşımın özeti de yerellik ile evrenselliğin, gelenek ile
modernliğin insani ve bireye saygılı ölçüler içinde bir sentez
hâline getirilmesi ve sürdürülmesidir.
AK PARTİ iktidarları döneminde her alanda
büyük bir ivme yakalayan Türkiye, kültür ve turizm alanında da önemli
aşamalar katetmiştir. 2017 yılında ülkemize gelen turist
sayısı yeniden yükselmeye başlamış ve planlanan
çerçevede seyretme eğilimi göstermeye devam etmektedir. Biz turizmi salt
ekonomik bir girdi olarak anlamıyoruz, tam tersine turizmi ülkeler ve
toplumlar arasında birbirlerini tamamlayıcı unsur olarak
görüyoruz.
Ülkemizde geçen yıl basılan kitapların
tirajı 634 milyondur. Bunun 54.452’si basılan kitap
çeşitliliğini içermektedir. Bu rakamın yaklaşık
beşte 1’i çevirilerden oluşmaktadır. Bu tablo bize şunu
göstermektedir ki Türkiye kitaba ve okumaya ilgi gösteren bir ülkedir. Çeviri
oranları ise bu ülkenin dünyaya ne kadar eklemlendiğinin bir
başka göstergesidir.
Son dönemde kamuoyunda çok duyulmasa da ben bir
hususa dikkat çekmek istiyorum. Bakanlık e-kitap neşriyatında
önemli bir rol üstlenmektedir ve bunlar Bakanlığın web
sayfasında, sanal ortamda dünyanın her tarafından izlenebilecek
bir konumdadır.
Ayrıca, belirtmek gerekir ki dünyanın en
zengin yazma koleksiyonuna sahip olan bu ülkenin yazmaları ücretsiz olarak
web üzerinden araştırıcıların hizmetine
sunulmaktadır. Bu arada, yine Hükûmetlerimiz döneminde
başlatılan TEDA Projesi’yle Türkiye'nin zengin edebî birikimi
dünyayla paylaşılma imkânı elde etmektedir.
2016 yılında gençlerin kültür ve sanat
faaliyetlerine katılımını artırmak ve sanatın
çeşitli dallarında geliştirebilecekleri projeleri hayata
geçirebilmelerini sağlamak amacıyla GENÇDES Programı hayata
geçirilmiştir.
Kültür merkezlerinin sayısı 2002
yılında 42’yken 2017 yılında bu rakam 212’ye
yükselmiştir.
Yaklaşık iki ay önce kurulan ve
şahsımın da Başkanlığını
yaptığı Kültür Varlıkları Araştırma
Komisyonu çalışmalarında daha çok Kültür ve Turizm
Bakanlığıyla iş birliği yapılmaktadır.
2003-2017 yılları arasında yurt dışından iadesi
sağlanan kültür varlıklarımızın sayısı
toplam 4.272’ye ulaşmıştır. Almanya, Amerika Birleşik
Devletleri, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Danimarka, Fransa, İngiltere,
İrlanda, İskoçya, İsrail, İtalya, Macaristan, Moldova,
Polonya, Portekiz ve Rusya olmak üzere toplam 54 dosyayla ilgili
çalışmalar devam etmektedir. Komisyon olarak, belirlediğimiz
ülkelere önümüzdeki günlerde ziyaretler yapacağız; orada bu
topraklara, bu medeniyete ait olan eserleri ülkemize geri kazandırmak için
girişimlerde bulunacağız.
Değerli milletvekilleri, kanımca bir
ülkenin gelişmişliğini gösteren en önemli kriterlerden birisi de
kültür ve sanat faaliyetlerinin ne kadar yerelleştiği hatta ne kadar
STK’ler eliyle yürütüldüğüdür. Sevinçle ifade etmek gerekir ki AK
PARTİ iktidarları döneminde belediyecilik yol, su, kanalizasyon
kıskacından kurtularak gerçekten insana dokunan bir aşamaya
yükselmiş ve bu anlamda kültürel faaliyetler bizim
belediyeciliğimizin en önemli etkinlik alanlarından birisi hâline
gelmiştir. Seçim bölgem olan Sakarya Büyükşehir Belediyesini bu
manada iyi örneklerden birisi olarak zikretmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İsen, bir dakika ek
süre vereyim, toparlayın lütfen.
MUSTAFA İSEN (Devamla) – Sakarya’da inşa
edilen kültür merkezleri yanında her ay düzenli kültür sanat faaliyetleri,
kurulan
kütüphaneler, orkestra ve korolar, sempozyumlar, Büyükşehir Akademi gibi
nitelikli kurumsal çalışmalar, yayınlar ve Sapanca Şiir
Akşamları gibi uluslararası etkinlikler bu çerçevede
zikredebileceğim birkaç önemli örnektir.
Kültürel alandaki
çalışmalar ufuk çizgisi metaforu gibidir yani ne yaparsanız
yapın, daha yapacak çok işiniz var demektir. Bizim
kültür davamız, şu anda olduğumuzdan çok daha ileri gitmeyi
gerekli kılar. AK PARTİ olarak kültür, sanat bayrağını
her zaman daha ileriye taşımayı kendimize şiar edindik.
Bugünümüz dünümüzden daha iyi, yarınımız ise bugünümüzden daha
iyi olacaktır.
Bakanlık
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyor
ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın İsen.
AK PARTİ Grubu
adına on dördüncü olarak Çankırı Milletvekili Sayın
Muhammet Emin Akbaşoğlu konuşacak.
Buyurun Sayın
Akbaşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın 2018 yılı bütçesi
hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı, millî, manevi, tarihî,
kültürel ve turistik değerleri araştırmak, geliştirmek,
korumak, yaşatmak, benimsetmek ve bu suretle millî bütünlüğün
güçlenmesine katkıda bulunmak üzere yurt içinde ve dışında
teşkilatlanmış bir kuruluştur. Millî kültürümüz,
inancımıza, ilim ve irfana, örf ve âdetlerimize, hak ve hakikate,
adalet ve merhamete, velhasıl güzel ahlaka dayanmakta, Hazreti
Mevlâna’nın pergel metaforuyla millî ve yerli, aynı zamanda evrensel
mahiyet arz etmektedir.
Millî kültürümüz
Hoca Ahmet Yesevi’nin, Şeyh Edebali’nin, Hacı Bektaş-ı
Veli’nin, Ahi Evran’ın, Yunus Emre’nin yoğurduğu sağlam
temeller üzerine bina edilmiştir. Din ve devletimizin, vatan ve
milletimizin, millî
kültür ve millî şuurla ortaya çıkardığı hakkı
üstün tutan medeniyet uygulamaları, İngiliz tarihçi Toynbee’nin
ifadesiyle ideal devlet sistemini ortaya çıkarmış, böylelikle
tam 4 asır Bosna’da Sırpları, Hırvatları; Kudüs’teyse
Hristiyanları ve Yahudileri temel hak ve özgürlükler ekseninde bir arada
yaşama ve yaşatma tecrübesini tüm insanlığa en mükemmel
şekilde göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, 1071’de Malazgirt
kapısından girdiğimiz Anadolu coğrafyasında, rahmet ve
merhamet medeniyetinin biricik rehberi Efendimiz’in (AS) tüm insanlık için
örnek ahlakının öğrenildiği, öğretildiği,
yaşatıldığı ve yayıldığı müessese
olarak ilk dârülhadis Çankırı’mızda inşa edilmiş
Taş Mescit’tir. Bu sebeple, ahilik ve yâran kültürünün temsilcisi olan
Çankırı’mız, Anadolu’nun tadı, tuzu, mayası
olduğu kadar, aynı zamanda kilit taşıdır da.
Yüzyıl önce, kuvveti üstün tutan ve bizi
tarihten silmek isteyen Batılı güçler harekete geçtiklerinde, Gazi
Meclisin önderliğinde, dedelerimiz, hep birlikte işgale
karşı durarak birinci istiklal mücadelesini verdiler. Bu mücadelede
İnebolu, Kastamonu, Ilgaz, Çankırı, Ankara hattı,
Bakanlığımızın tesciliyle “istiklal yolu” olarak
tarihe geçti. Ne büyük tevafuktur ki yüzyıl sonra 15 Temmuz
uluslararası darbe ve işgal girişiminde Sayın
Cumhurbaşkanımızın “Haydi meydanlara!”
çağrısıyla Sayın Başbakanımız da aynı
yolu takip ederek Ilgaz, Çankırı, Ankara hattından Gazi
Meclisimize intikal ederek bu emperyalist girişimin aziz milletimiz
tarafından püskürtüldüğünü tüm dünyaya ilan etti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bunu hazmedemeyen kurulu müfsit dünya sistemi,
Birinci Dünya Savaşı’nın ikinci yarısında akim kalan
Sevr operasyonunu, şahsi menfaatlerini müstevlilerin emelleriyle tevhit
etmek isteyen dâhili ve harici bedhahların yardımıyla bir an
evvel tamamlamak ve Nil’den Fırat’a büyük İsrail’i
gerçekleştirmek istiyorlar. Tanrıyı kıyamete zorlama
sapkın düşüncesiyle, evanjelik Hristiyanlar ile Yahudi siyonistlerin
Müslüman görünümlüler arasından FETÖ ve DAİŞ gibi
devşirdikleri, PKK ve PYD gibi oluşturdukları maşalarla
medeniyetler çatışması ve tarihin sonu tezlerine dayanarak
Kudüs’ü bu sebeple İsrail’in sözde başkenti ilan ediyorlar. ABD’nin
bu yöndeki kararı uluslararası hukuka ve insanlığa
karşı küresel 15 Temmuz darbe ve işgal girişimidir.
Türkiye'nin liderliğinde toplanan İslam İşbirliği
Teşkilatının İstanbul deklarasyonu ise bu kararı
buruşturup tarihin çöp sepetine atmıştır elhamdülillah. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte, bu ahval ve şerait içerisinde
bütün dünya bilsin ki 15 Temmuzda başlattığımız ikinci
istiklal yürüyüşümüz, Gazi Meclisimizin rehberliğinde “Dünya 5’ten
büyüktür.” diyen Cumhurbaşkanımız ve
Başkumandanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde
Kudüs-ü Şerif’in…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) -
…özgürlüğüne kavuşması, böylece adil ve merhametli yeni bir
dünyanın kurulmasıyla sonuçlanacaktır. Bunun için birlik ve beraberliğe
her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Zira, girmeden tefrika bir
millete, düşman giremez; toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bu çerçevede, yerel, ulusal, bölgesel ve küresel
anlamda Bakanlığımızın üzerine düşen görevleri
başarıyla ifa edeceğine inanıyor, bütçenin bereketli
olması dileğiyle hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Akbaşoğlu.
Şimdi de Çorum Milletvekili Sayın Lütfiye
İlksen Ceritoğlu Kurt konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİYE İLKSEN
CERİTOĞLU KURT (Çorum) – Ben de sözlerime başlamadan evvel,
Yılmaz ailesine, hassaten Berna Yılmaz Hanımefendi’ye
başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2018 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı’nda Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ve Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
iktidarı olarak millî şuur bilincini yansıtabilmenin en önemli
mihenk taşlarından birinin de kültür olduğuna inanmaktayız.
Kültür, bir milletin karakterinin göstergesidir. Asırlardır bu
coğrafyada ilmek ilmek işlenmiş tarihi, kültür
değerlerimizle birleştirip hem kendi toplumumuza hem de dünya
milletlerine sergilemekteyiz. İktidarlarımız döneminde opera ve
balede ve devlet tiyatrolarında gözle görülür bir pozitif artış
görülmüştür. Kadim Anadolu coğrafyası birçok aydın
yetiştirmiş ve bizler de bu sürece elimizden geldiğince
katkıda bulunmaktayız. Opera, bale, çok sesli müzik ve ilgili
diğer tarih sanatlarını toplumun tüm kesimlerinin yararına
sunmak misyonunu taşıyan ve bu sanatların Türkiye ve dünyadaki
gelişmelerini takip ederek bunları kurumun sanatsal faaliyetlerine
yansıtmak, ülkemizin dört bir yanına ulaştırmak,
sanatseverlerle buluşturmak amacında olan Devlet Opera ve Balesi,
sanatın tüm disiplinlerinden unsurlar taşıyan ve büyük bir ekip
çalışması gerektiren kültür ve sanat turizminin
geliştirilmesine de katkı sağlayan projeler
geliştirmektedir.
Kurum, ülkemizin her köşesinde opera ve bale
etkinliklerini sergileme çabasının yanı sıra,
uluslararası alanda da ülkemizi başarıyla temsil etmektedir.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü yalnız opera ve bale
sanatlarını sergilemekle sınırlı kalmayıp
faaliyet gösterdiği il ve bölgelerde eğitim amaçlı toplumu
bilgilendirme ve bilinçlendirmeye yönelik çalışmalarını
asli görevleri içinde görmekte ve bu yönde etkinlikler geliştirmektedir.
Türk bestecilere, koreograflara ve yazarlara destek verilirken eserlerinin
sahnelenmesi için çalışmalar yürütmekte ve bu eserleri satın
alarak daha çok eserin üretilmesini teşvik etmektedir. Geçen hafta Ahmet
Ümit’in Çorum ve Hitit uygarlığında adaleti anlatan
“Nihatta’nın Bileziği” romanından uyarlanan Nihatta
operasının prömiyerindeydik, teşekkür ediyoruz kendisine de.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bugün 6
ilde 9 salon kapasitesiyle 5.104 koltuğa sahip olan sahnelerde 2016-2017
yılı içinde 678 temsil yapmıştır. Yurt içinde
2016-2017 sanat sezonunda Adana, Amasya, Aydın, Bayburt, Bolu, Bursa,
Çorum, Giresun, Gümüşhane, Hatay, Kastamonu, Sinop ve Trabzon illerine
turneler gerçekleştirmiş, yurt dışında da Gürcistan
Batum’da “Güldestan” balesini sergilemiştir.
Tüm bunların yanı sıra Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürlüğünce çocuklara yönelik 111 temsil verilmiş,
243 eğitim konseri gerçekleştirilmiştir. 2000 ve 2002
yılları arasında 212 bin olan Devlet Opera ve Balesi ortalama
seyirci sayısı günümüzde 2015-2017 yılları
aralığında yüzde 83 gibi bir artışla 388 bine
ulaşmıştır. Ayrıca, İstanbul’da 2019
yılında tamamlanması hedeflenen Atatürk Kültür Merkezi
binası Devlet Opera ve Balesince sahne olarak kullanılacaktır.
Ülkemizin sosyoekonomik ve kültürel
kalkınmasına, bölgesel gelişmesine katkılarının
artırılması yönünde önemli bir görev üstlenmiş olan Devlet
Tiyatrolarımız ise 1949 yılından beri bu görevi yerine
getirebilmek için repertuarını büyük bir titizlikle
hazırlamıştır. Devlet Tiyatroları 2002 yılına
kadar 12 ilde 28 sahnede hizmet verirken bugün itibarıyla ülkemiz
genelinde 23 ilde 65 sahnede tiyatro izleyicilerini buluşturmaktadır.
Devlet Tiyatroları son on beş sezonda temsil sayısını
yüzde 67, seyirci sayısını yüzde 50
artırmıştır; sanatsal faaliyetlerini başarıyla
sürdürmektedir.
Devlet Tiyatrolarının en önemli
faaliyetlerinden biri de uluslararası tiyatro festivalleri
gerçekleştirmektir. Ceza ve tevkifevlerinde bulunan mahkûmlara, hiç
tiyatro izlememiş çocuklarımıza, hastanelerde yatan çocuklarımıza
ve sokak çocuklarına atölye çalışmaları yapmaktadır.
Genel Müdürlük, belediyeler, sivil toplum örgütleri, kamu kurum ve
kuruluşlarıyla ortak yürüttüğü iş birliği sayesinde
hiç tiyatro izlememiş yaşlılarımıza, korumaya muhtaç
kadınlarımıza ve çocuklarımıza da oyunları
ücretsiz olarak sergilemektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerek Devlet Opera ve Balesi gerekse Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüklerimizin faaliyetlerinin artarak devam etmesini görmekten
duyduğum memnuniyeti ifade eder, heyetinizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AK PARTİ Grubu adına son olarak
Tekirdağ Milletvekili Sayın Ayşe Doğan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE DOĞAN
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce Sayın Mesut Yılmaz ve değerli
eşlerine, ailesine Allah’tan sabırlar diliyorum.
2018 yılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Başkanlığı bütçesi üzerine konuşmak için söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
6093 sayılı Türkiye Yazma Eserler Kurumu
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’la 2010 yılı sonunda
kurulmuş olup, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı
özel bütçeli bir kuruluşumuzdur.
Değerli milletvekilleri, 2017 yılı
faaliyetleri kapsamında Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı
Topkapı Sarayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve İstanbul
Arkeoloji Müzesi Müdürlüklerinde bulunan yazma eserler dijital ortama
aktarılmıştır. Ayrıca başkanlık
kütüphanelerindeki yazma eserler sayısal ortama aktarılmış
ve yüksek çözünürlüklü görüntüler araştırmacıların
hizmetine sunulmuştur.
Binbir (1001) Eser Projesi kapsamında bugüne
kadar tercüme, edisyon kritik, eleştirmeli neşir ve
tıpkıbasım yoluyla 100’e yakın eserin yayımı
gerçekleştirilmiştir. Yayımlanan eserler bilim ve felsefe, dinî
ilimler, tarih ve toplum bilimleri ve edebiyat ve sanat gibi geniş bir
yelpazede neşredilmektedir. Ayrıca birçok eser
tıpkıbasım yoluyla yayımlanmaktadır.
Başkanlığımızca
çıkarılan eserler bir taraftan satışa sunulurken diğer
taraftan kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum
kuruluşları ve üniversite kütüphanelerine, ücretsiz kullanıma
sunulmak amacıyla bağışlanmaktadır. Yaklaşık
12 bin kadar yazma eser satın alınmak suretiyle kütüphane
koleksiyonlarına eklenmiştir. Diğer kütüphanelerden 42.333 eser
devralınmış, 210 eser özel şahıslar tarafından
Başkanlığımıza
bağışlanmıştır.
Süleymaniye Tıp Medresesi’nin restorasyonu
tamamlanmıştır. Darüşşifa binası restorasyonu
2018 yılı yatırım programına
alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılı
programı kapsamında önceki yıllarda takip edilen projelerin
icrasına devam edilecektir. Takip edilen projelerden 1001 Eser Projesi ile
Yazma Eserlerin Korunması Projesi sürekli projeler olup uzun yıllar
itibarıyla devam edeceklerdir.
1001 Eser Projesi kapsamında kültür ve medeniyetimizin
klasik eserlerine ilişkin çeviri, çeviri yazı, eleştirmeli metin
ve tıpkıbasım çalışmaları ile içerik
incelemelerini yayımlamaya devam edecektir.
2018 yılında 30 klasik eserin
yayımlanması planlanmaktadır. Yayımlanan eserlerin kamu
kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları ve
üniversite kütüphanelerine ücretsiz kullanıma sunulmak amacıyla
bağışlanması uygulamasına devam edilecektir. Bu yolla
ülkemiz kütüphanelerinin zenginleştirilmesi ve yazma eserlere olan ilginin
artırılması amaçlanmaktadır.
Yazma eser kütüphanelerindeki eserler üzerinde her
türlü kuru temizlik, belgeleme çalışmaları devam ettirilecektir.
Topkapı Sarayı ve İslam Eserleri
Müzesi’nde bulunan eserlerin sayısallaştırılmasına
yönelik çalışmalar devam ettirilecektir.
Başkanlığımıza ait
kütüphanelerde bulunan eserlerin görüntülerinin yenilenmesi ve görüntüsü
olmayan eserlerin dijitalleştirilmesine devam edilecektir.
Yazma eserlerin korunması ve
kaybolmalarının engellenmesi açısından
şahıslardan ve sahaflardan eser satın alınarak kütüphane
koleksiyonlarına eklenecektir. Yurt dışında
satışa sunulan yazma eserlerin satın alınarak
koleksiyonlarımıza kazandırılması
sağlanacaktır.
Yazma eserler portalı sistemi
geliştirilerek görüntü ekleme ve eşleştirme
çalışmalarına devam edilecektir.
Yazma eser kütüphanelerinin
altyapılarının iyileştirilmesi sağlanacaktır.
Sözlerime son verirken Bakanımız
Sayın Numan Kurtulmuş’un şahsında Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı personeline teşekkür ediyor, 2018
yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Doğan.
Böylelikle AK PARTİ Grubu adına
yapılan konuşmalar tamamlanmış oldu.
Sayın Aygün, sisteme girmişsiniz, bir
talebiniz mi vardı?
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Evet.
BAŞKAN – Bir dakikalık bir açıklama
için talepte bulunuyorsunuz.
Buyurun, bir dakika veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
6.- Kocaeli
Milletvekili Zeki Aygün’ün, CHP Çankaya Belediyesinde çalışan 12
işçinin sendikalaşma nedeniyle işten
çıkarıldığına ve Kocaeli Milletvekilleri Fatma
Hürriyet Kaplan ile Haydar Akar’ı, bu konuyu çözmeleri için göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sayın
Başkanım, CHP Çankaya Belediyesinde çalışan 12 işçi
dün beni aradılar. Sendikalaşma için, Çankaya Belediyesinden 12
işçi bir hafta önce işten çıkarıldı. İşçi
haklarını Posco’da arayan Kocaeli milletvekili arkadaşlarım
Fatma Hürriyet Kaplan ve Haydar Akar’ı göreve davet ediyorum.
İşçiler pazar günü CHP Genel Merkezine yürüyecekler. İşçileri
karşılayıp işçilerin Çankaya Belediyesine geri
alınmaları konusunda söz vermelerini istiyorum. Bu konuyu
çözemezlerse Posco işçileri için söylediklerini boş tenekeye vurma
olarak görüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ses, ses; duyamıyoruz,
biraz yüksek sesle.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Gelmedi mi?
BAŞKAN – Sayın Akar, lütfen.
Evet, Sayın Aygün…
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Kayıtları
alıp okuyabilirler Sayın Başkanım sesimi duymadılarsa.
Ben gerekeni söyledim, kayıtlarda var.
BAŞKAN – Bitti mi Sayın Aygün?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Birleşime otuz dakika ara
veriyorum, söz hakkınız baki…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN - …grup başkan vekillerini de
toplantıya davet ediyorum.
Kapanma Saati: 12.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.39
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39’uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.
Evet Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ara vermeden evvel söz
talebim vardı.
BAŞKAN – Demiştim. Bir dakika size
bulunduğunuz yerden söz vereyim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, 69’a
göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sataşmadan değil, yerinizden
söz vereceğim Sayın Akar. Lütfen…
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, sizi
kırmak istemem ama bir bilgi açıklayacak olsam, sizden…
BAŞKAN – Ben de sizi kırmak istemiyorum.
Lütfen… Size yerinizden bir dakika söz veriyorum. Ben onu kastetmiştim
zaten.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İç Tüzük’e göre bir
milletvekilinin hakkı olan sataşmadan söz isteme hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – Evet…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sizin de bunu demokratik
tutumunuzla bu şekilde değerlendireceğinizi düşünüyorum.
BAŞKAN – Sayın Akar, biliyorum ama ben de…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Müsaade ederseniz… Müsaade
ederseniz…
BAŞKAN – Sayın Aygün yerinden
açıklama yaptı, size de şimdi yerinizden bir dakika söz vereyim,
uzatmayalım bu tartışmayı, lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
Sayın Aygün’ün yerinden açıklama yapması onun takdiriydi. Ben
İç Tüzük’ün bana vermiş olduğu hakkı kullanmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim,
İç Tüzük yerinden konuşmaya yerinden söz hakkı verir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İsmimi kullanarak, daha
önce de “Şov yapıyor.” diye nitelendirdiği bir açıklama
yapmıştır; izin verirseniz kürsüyü kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – Bir sataşma yapmadı size
ama.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yaptı efendim,
bakın, isterseniz okuyayım.
BAŞKAN – Ne dedi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “Kocaeli milletvekili
arkadaşlarım Fatma Hürriyet Kaplan ve Haydar Akar’ı göreve davet
ediyorum.” diyor.
BAŞKAN – Evet…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “İşçiler pazar
günü CHP Genel Merkezine yürüyecekler. İşçileri karşılayıp
işçilerin Çankaya Belediyesine geri alınmaları konusunda söz
vermelerini istiyorum.” Gayet net bir şekilde…
BAŞKAN – Evet, ben de veriyorum size yerinizden
söz. Göreve davet ediyor ve sizden bir açıklama bekliyor, ben de size
yerinizden açıklama için söz veriyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akar,
tartışmayalım, lütfen.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Eğer ismimi
açıklamasaydı, ben Çankaya Belediyesiyle ilgiliyse bu
açıklamayı yerimden yapabilirdim -bakın, şimdi söz
vermiş olsaydınız tamamlanmıştı konuşma- ama
ismimi geçirerek yaptığı için, sataşmadan, 69’a göre söz
istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Akar, sadece
isminizin geçirilmiş olması, bakın, bir sataşma gerekçesi
olamaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama Sayın Başkan,
benim haklarımı kim koruyacak Allah aşkınıza?
BAŞKAN – Burada da sadece isminizi sizin…
MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – “Göreve
çağırıyorum.” derken görev yapmadığını ima
ediyor.
BAŞKAN – Açıklama bekliyor sizden,
herhangi bir sataşma söz konusu değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şimdi, bakın,
sataşmayı isterseniz izah edeyim.
BAŞKAN – Süre açısından bunu
yapıyorsanız, ben gereğini yerine getireceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben
kürsü…
BAŞKAN – Lütfen, buyurun yerinize, ben size
süre açısından zaten gereğini yerine getireceğim.
Sayın Akar, lütfen, tartışmayın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
benim İç Tüzük haklarımı sizler korumak zorundasınız.
BAŞKAN – Koruyorum ve söz veriyorum size.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Göreve çağırarak
aslında görev yapmadığımı, bunlarla
ilgilenmediğimi ifade etmiştir kendisi. Bu nedenle de bir
sataşmadır bu 69’a göre.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Açık bir
sataşma, gerçekten.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kime sorarsanız sorun,
açık bir sataşmadır ve ben bu kürsü hakkımı kullanmak
istiyorum. Milletvekilinin kürsü hakkı engellenemez Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, Engin Özkoç bana oradan
onaylayıcı bir işarette bulunduğu için size söz
vereceğim iki dakika Sayın Özkoç’un hatırına.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama İç
Tüzük hatıra istinaden delinmez Sayın Başkan.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Akar’ın da
hatırı var Başkan.
BAŞKAN – O da işin esprisi.
Buyurun Sayın Akar.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli Milletvekili Zeki Aygün’ün
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Biraz zor oldu söz almamız ama yine de
teşekkür ediyorum.
Evet, Zeki Aygün’ün -orada oturuyor kendisi- bu
noktaya gelmesi gerçekten memnuniyet verici. On beş yıllık AKP
iktidarı döneminde, yedi yıllık benim milletvekilliğim döneminde
bir AKP milletvekilinin bir işçi hakkını
aradığına şahit olmadım. Posco’daki hak aranırken
“Şov yapıyor.” diye ifade ettiği ve “Şov
yapıyorsunuz.” diye ifade ettiği, hatta 90 işçinin Meclise
gelmelerini engellediği için bununla övünen bir noktadan, zihniyetten,
emek yanlısı bir zihniyete evrilmesini gerçekten
alkışlıyorum.
Şimdi konuya gelince: Çankaya Belediyesiyle
olayın bir ilgisi yok. Çankaya Belediyesiyle ilgisi şöyle yok: Bir
defa, hizmet alımı yöntemiyle alınan bir işten bahsediyoruz
ve 600 işçiden bahsediyoruz. Şirketin adı da elimde.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Taşeron
oluyor herhâlde öyle mi?
HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, taşeron,
haklısınız.
İşte taşerona tam bu noktada
karşıyız, bunlarla yaşamamak için taşerona
karşıyız ve hepsinin, eğer belediyede hizmet edecekse,
belediyelere hizmet edecekse kadrolu işçiler olması gerektiğini
zaten söylüyoruz, yıllardır da söyledik ve söylemeye de devam
ediyoruz.
Bu, hizmet alımı yöntemiyle, ihale
yöntemiyle işi almış bir firma, 600 işçi
çalıştırıyor. Kendi iş kollarında olmamasına
rağmen sendikalılaşmaya çalışmışlar, grev
kararı almışlar ve mahkeme kararıyla grevleri iptal
edilmiş, grev yapmalarına izin verilmemiş.
Ben şimdi Zeki Aygün’ü davet ediyorum, bu 12
işçi arkadaşın -bıraksın CHP Genel Merkezini çünkü
işveren CHP değil, işveren Çankaya Belediyesi değil-
önlerine geçsin, Meclise getirsin ama bir şey daha rica ediyorum, önce
kendi kentindeki işçilerin problemlerini çözsün, onların dertlerine
derman olsun ve bundan sonra muhtemelen gelecek olan taşeron
yasasında amacımız sadece adını değiştirmek
değil, yasanın adını değiştirmek değil,
gerçekten o emekçi kardeşlerimizin haklarını vermek olsun diyor,
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özkoç, bir açıklama
yapacaksınız herhâlde, tutanaklarla ilgili bir görüşme
yapmıştık sizinle, tutanaklara geçen beyanınızı
düzelteceksiniz, kastınızı açıklayacaksınız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
7.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması (x)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
arkada birlikte görüştük.
BAŞKAN – Evet.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) –
Türkiye Büyük Millet Meclisinin temayülü gereği, orada tutanaklara da
baktık, gördük ki orada “örgüt”ten bahsetmişim ama “terör”
dememişim. Fakat “örgüt”ü de açıklamak isterim. Türk Dil Kurumuna
göre “Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya
gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu
birliktir.” Benim sözümün bunun dışında bir başka
kastı yoktur Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – AK PARTİ hakkında
söylediğiniz “örgüt” kelimesi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet, evet.
BAŞKAN – Peki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A) İÇİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk olarak, Muğla Milletvekili Sayın
Mehmet Erdoğan konuşacak.
Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi beş dakika.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı,
Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk
milletini saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
vatanımızın ve milletimizin bütünlüğü için gözünü
kırpmadan canını veren şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum. Yine, aziz vatan topraklarını korumak için
canını ortaya koyan gazilerimize selamlarımı ve
saygılarımı sunuyor, ömürlerinin geri kalan kısmında
huzurlu ve mutlu bir hayat diliyorum.
Değerli milletvekilleri, terörle mücadele
konusunda göstermiş oldukları kararlı çalışmalardan
dolayı Sayın İçişleri Bakanına, İçişleri
Bakanlığı çalışanlarına, valilerimize,
kaymakamlarımıza ve bütün güvenlik güçlerimize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadele
konusundaki kararlılığın son terörist bertaraf edilinceye
kadar devam etmesi gerektiğine inanıyoruz. Güvenlik güçlerimiz ve
İçişleri Bakanlığımız arkasına bakmadan
yoluna devam etsin. Büyük Türk milleti ve Milliyetçi Hareket Partisi sonuna
kadar onlarla beraberdir.
Ülkemiz, tarihinde hiç olmadığı kadar
ağır bir baskı altındadır. Bir yanda FETÖ/PDY, PKK,
DHKP-C, DAEŞ, PYD, YPG gibi eli kanlı terör örgütlerinin hedefindeyken
diğer yandan da bu terör örgütlerine eskiden gizli kapaklı
yardım ve yataklık yapıp şimdilerde bunu açıkça
yapmaktan çekinmeyen küresel güçlerle de mücadele etmekteyiz. Belirtmem gerekir
ki tüm bu terör örgütleri ve türevleri hedef birlikteliklerini, eylem
birlikteliği hâline dönüştürmüştür. Bu eylem birlikteliği
ciddi bir durumdur. ABD’nin başını çektiği bazı
ülkelerin, içinde bulunduğumuz coğrafyada ve komşu ülkelerdeki
hassas dengeleri bozacak yaklaşımları maalesef aranan huzuru
daha da ulaşılmaz yapmakta, istikrarsızlığı
derinleştirmektedir. Tabii, tüm bu gelişmeler ülkemizi yakından
ilgilendirmekte, toprak bütünlüğümüzü ve bekamızı tehdit
etmektedir. Unutulmamalıdır ki tüm bu gelişmelerin
karşısındaki en büyük silahımız birliğimiz,
dirliğimiz ve ortak duruşumuzdur. Bu sebeple devletimizin
bekasını hedef alanlara karşı içimizdeki “ben”i atıp
yüreklerimize “biz”i yerleştirmemiz zaruri bir hâl
almıştır. İşte Milliyetçi Hareket Partisinin
duruşu tam da bunu ifade etmektedir.
Değerli milletvekilleri, diğer yandan,
bugün muhatap olduğumuz terör tehdidi çok yönlü ve içinde girift
ilişkiler barındıran bir hâl almıştır.
Dolayısıyla uygulanacak olan terörle mücadele stratejileri de buna
göre şekillenmeli, sadece kahraman güvenlik güçlerimizin silahlı
mücadelesiyle sınırlı kalmamalıdır.
Bir dönem güney sınırlarımızda
DAEŞ’li militan sayısının 40 bine
ulaştığı bilinmektedir. Ülkemizin ve koalisyon güçlerinin
DAEŞ’le yaptığı mücadele sırasında bu militanların
bir kısmı ortadan kaldırılmıştır. Ancak
gözlemlerimiz ve edindiğimiz bilgiler gösteriyor ki DAEŞ
militanlarının önemli bir kısmı sahipleri tarafından
güvenli bir şekilde Suriye-Irak bölgesinden
çıkartılmıştır. Bu militanlar buharlaşmadığına
göre nereye gitmişlerdir? Bunlardan ne kadarı ülkemize gelmiş ya
da gelmeye çalışmaktadır? Yani PKK ve DAEŞ üyesi
teröristlerin Türkiye’ye sızma girişimlerine dikkat edilmelidir.
Hatırlanırsa, daha geçtiğimiz aylarda seçim bölgem
Muğla’da, Lazkiye üzerinden deniz yoluyla ilimize geldiği tespit
edilen teröristlerin, güvenlik ve istihbarat birimlerimizin titiz ve
olağanüstü çalışmalarıyla 8’i canlı, 6’sı ölü
olarak ele geçirilmiştir.
Diğer operasyonlar ve sızma
girişimlerine bakıldığında, teröristlerin ülkemize
sızma şekillerinin değiştiği ve hedef illerin
batıya doğru kaydığı gözlemlenmektedir. Bununla ilgili
bazı önlemlerin alınması gerektiği muhakkaktır.
İstihbarat teşkilatlarımız ve bağlı birimler yeni
yapılanmayla birlikte güçlendirilmeli, daha etkili istihbarat
çalışmaları yapılabilmesi için kurumlar ve birimler arası
koordinasyon muhakkak geliştirilmelidir.
Sınır güvenliği konusunda, özellikle
kara sınırlarımız hususunda bazı tedbirler
alındı, bunun devamı muhakkak getirilmelidir. Ülkemizde ve
bölgemizdeki gelişmelerin Sahil Güvenliğin terörle mücadele içindeki
yükünü artıracağı açıktır. Bu kapsamda Sahil Güvenlik
ekiplerine terörle mücadele edebilecek, tıpkı kara
sınırlarında olduğu gibi sınır güvenliğini
tam manasıyla sağlayabilecek donanım ve personel desteği
sağlanmalıdır. Bu gereklilik, Muğla ilimizin Seydikemer ve
Köyceğiz ilçelerinde düzenlenen terörle mücadele operasyonlarında
etkisiz hâle getirilen teröristlerin deniz yoluyla ülkemize giriş
yaptığının tespit edilmesiyle bir kez daha ortaya
çıkmıştır.
Terör örgütü mensupları kabaca yönetici,
militanlar ve sempatizanlar olarak 3’e ayrılabilir; bu, FETÖ için de PKK
için de DAEŞ için de diğer terör örgütleri için de geçerli bir
durumdur. Bu sebeple terörle mücadelede yönetici ve militanlara kesin sonuç
alınabilecek nokta operasyonlar düzenlenmeli ve bunlar etkisiz hâle
getirilmelidir. Bu arada sempatizanları dağıtacak ciddi bir
stratejik plan hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Geçmişte
düşülen hatalar tekrarlanır ve terörle mücadelede aksi bir sistem
hayata geçirilirse sempatizanların da militanlaşacağı
unutulmamalıdır. FETÖ, PKK, DAEŞ gibi örgütlerin hedef
birlikteliğinin yanında eylem birlikteliği içinde de olduğu
ortadadır. Bu sebeple terör örgütlerinin hepsine aynı şekilde
muamele edilmelidir. Güvenlik güçlerinin içindeki FETÖ/PDY artıkları
dikkatle takip edilerek ayıklanmalıdır. Bunların
arasında eğitimli ve önemli bilgilere sahip olan kişiler
bulunmaktadır.
Yeri gelmişken, güvenlik güçlerimizin
arasından FETÖ/PDY’yle irtibatlı ve iltisaklı olduğu
gerekçesiyle ihraç edilenlerin haricinde aylardır açıkta bekleyenler
de bulunmaktadır. Bu durumun da bir an önce
sonuçlandırılması, suçsuz olanların görevlerine iade
edilmeleri, hainlerin de defterinin dürülmesi yerinde olacaktır. Çünkü bu
süreçte yaşanan ve yaşanacak olan bazı mağduriyetler
FETÖ’nün ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe
yaramamaktadır. Yani kendi elimizle sempatizanları militan, normal
vatandaşları sempatizan durumuna getirmeyelim, bu işleri
yaparken devlet aklıyla hareket edelim.
Terörle mücadelede terörün finansmanının
engellenmesi hususuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Kaçakçılıkla
mücadele edildiği muhakkaktır. Ancak her sene söylüyorum, bu sene
yine tekrar edeceğim, hâlâ İçişleri
Bakanlığının karşısında kaçak sigara satılmaya
devam ediliyor. Nereye giderseniz gidin “ucuz mazot” tabelalarıyla
karşılaşıyoruz. İnsan kaçakçılığı
da maalesef… İşte birkaç gün önce botlarımız Dikili
açıklarında gene bir sürü mülteci yakaladı. Biliyorum, güvenlik
güçlerimiz başarılı operasyonlara da imza attılar, buradan
onlara da teşekkürlerimi sunuyorum. Ancak, gözümüzün önünde olan bitenleri
söylemek ve bunlarla ilgili gerekli tedbirleri de almak zorundayız.
Terörle mücadelede üstünde durulması gereken
bir diğer husus da algı yönetimidir. Terörle mücadelede algı
operasyonunun çok önemli olduğu bilinen bir gerçekliktir. Ama ülkemizin
bütün istihbarat kuruluşları bir araya gelerek bu manada ciddi bir
algı oluşturup bu algıyı devletimizin yönetmesini bugüne
kadar maalesef başaramamışlardır. Mesela, geçtiğimiz
günlerde SDG’nin sözcüsü Talal Silo örgütten ayrılmış ve önemli
itiraflarda bulunmuştur. Hem oradaki PKK-PYD
bağlantısını hem de PKK-PYD’nin küresel güçlerle olan
bağlantısını detaylı bir şekilde ifşa
etmiştir. Bunlara, tırlarla ne kadar silah getirildiğini, bu
silahların söylenildiği gibi kayıt altına falan alınmadığını,
silahların nereden gelip nereye gittiğinin belli
olmadığını açıkça ifade etmiştir. Ayrıca
teröristlere nasıl maaş ödendiğini de
anlatmıştır. Ancak bu konu ne Türk medyasında
karşılık bulmuş ne de istihbarat örgütlerimiz bu konuda bir
algı oluşturma işini başarabilmişlerdir. Algı
oluşturma konusundaki eksikliğimizin muhakkak giderilmesi ve
algının devletimiz tarafından yönetilmesi
sağlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe
girişiminden sonra güvenlik kuvvetlerimizin ve istihbarat birimlerimizin
yükü ciddi manada arttı. Tabii, burada güvenlik görevlilerimiz iki önemli
işe yoğunlaştı: Birisi, kendi içlerindeki hainleri
temizlemek, diğeri de devletin bütün kademelerindeki kamu görevlilerini
gözden geçirmek ve ihanet şebekesine dâhil olanları tespit etmek. Bu
şekilde, 22 binden fazlası Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde
olmak üzere 100 binden fazla kamu görevlisi kanun hükmünde kararnamelerle ihraç
edilmiştir. Hâl böyle olunca, bütün kamu kurumları, kamu görevlerinin
aksamaması için boşalan kadrolara daha fazla atama yapma
ihtiyacıyla karşı karşıya kalmıştır.
Yeni atanan bütün kamu görevlilerinin hakkında da güvenlik
soruşturması yapılması önemli bir ihtiyaç hâline gelmiştir.
Bu ihtiyaç, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tarafımızca da gerekli
görülmektedir ancak bu sürecin uzaması önemli bir sorundur, bu konuda
makul ve mantıklı bir takvim belirlenmeli, belirlenen süre içerisinde
bu güvenlik soruşturmalarının tamamlanması
sağlanmalıdır. Bu konuyla ilgili olarak bize her gün bir sürü
talep gelmektedir. Yine, sosyal medyada da bu kamu kurumlarına atanan
birçok insan bu konuyu konuşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, İçişleri Bakanlığı bütçesini
görüşüyoruz. Konuşmamın bu bölümünde, İçişleri
Bakanlığına bağlı kuruluşlarla ilgili bazı
değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın
İçişleri Bakanının Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunumu
sırasında hiç yer vermediği Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı bulunmaktadır. Bu kurumun, bir dönem
“çözüm” adlı çözülme sürecinin sekretaryasını yaptığını
biliyoruz; şimdilerde ne iş yaptığı, ne işe
yaradığı tarafımızca bilinmemektedir. Bu
bakımdan, bu kuruma ihtiyaç olmadığını ve
kapatılmasının daha yararlı olacağını
düşünmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, mahallî idarelerle
ilgili değerlendirmemi Bütçe Kanunu’nun 10’uncu maddesi üzerinde
yapacağım konuşmada detaylandıracağım ancak bu
bölümde bütünşehir yapılanmasıyla ilgili birkaç cümleyi de
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bütünşehir uygulaması bir
derebeylik sistemidir. Bazı belediyelere kayyum atanarak, bazı
belediye başkanları istifa ettirilerek bu sıkıntı
çözülemez. Köylerimiz yok olmuştur, beldelerimiz yok olmuştur,
ilçelerimiz de yok olma yolundadır. Bu derebeylik yasasının,
muhakkak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz kanun teklifi
çerçevesinde ele alınıp düzeltilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 15 Temmuzdan sonraki düzenlemelerle Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlıkları da doğrudan İçişleri
Bakanlığına bağlanmıştır. Dolayısıyla,
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında iş birliği ve
koordinasyonu sağlamak daha da kolaylaşmıştır, esasen
bu güzel de bir gelişmedir. Ancak yaşanan 15 Temmuz hain darbe
girişimi sonucu İçişleri Bakanlığına
bağlı bütün güvenlik ve istihbarat birimlerimiz ciddi yara
almıştır.
Şimdi, yapılması gereken önemli
işler vardır. Öncelikle, eksilen kadrolar, liyakati, ehliyeti ve
devlete sadakati esas alan bir mantıkla süratle doldurulmalıdır.
İstihbarat birimleri güçlendirilmelidir, bu birimlerin içerisindeki
FETÖ/PDY artıkları başta olmak üzere, devlete sadakat
noktasında sıkıntısı olan bütün paralel devlet
yapılanmaları temizlenmelidir. Toplumun huzurunu sağlamakla görevli
olan bu güzide birimlerimizin içerisinde yeni paralel devlet
yapılanmaları oluşumlarına izin vermeme konusunda gerekli
tedbirler sürekli hâle getirilmelidir. Bütün güvenlik birimlerinde
çalışan personelin maaş ve özlük hakları
eşitlenmelidir. Mesela, Jandarma Özel Harekât ile Polis Özel Harekât
arasındaki özlük hakları bakımından fark kalmaması
lazım, il emniyet müdürlerimiz ile il jandarma komutanlarımız
arasında fark kalmaması lazım. Polislerimizin 3600 ek gösterge
sorunu Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde yer
aldığı gibi muhakkak çözülmelidir. Uzman
jandarmalarımızın önemli sorunları vardır. Uzman
jandarmaların askerî eğitimleri hizmetten
sayılmalıdır, aynı işi yapan silah
arkadaşları gibi bu kahramanlarımızın da mali ve
sosyal hakları diğer meslektaşlarıyla aynı konuma
getirilmelidir. Son dönemde şehadete ulaşan uzmanlarımızdan
bir kısmı kendilerini savunacak silahları
olmadığı için şehit olmuştur. Bu sebeple bu
kardeşlerimizin zatî silahları hususu muhakkak çözülmelidir;
artık bu bir sorun olmaktan çıkmış, ölüm kalım
meselesi hâlini almıştır. Yine bu kardeşlerimizin bir
başka sorunu da sözleşmelerinin sona ermesi durumunda işsiz,
aşsız ortada kalmalarıdır. Her ne kadar kanunen uzman
çavuşlarımızın başka kurumlara atanması mümkün
ise de bu atanma şartlarını haiz binlerce uzman çavuşumuzun
işsiz olarak ortada dolaştığı bir realitedir.
Değerli milletvekilleri, özellikle Emniyet
teşkilatında çalışan sivil memurlarımız
teşkilatın üvey evladı konumundadır. Bize ulaşan
bilgilere göre, son bir ay içerisinde Emniyet teşkilatımızda
çalışan 3 sivil memurun intihar ettiği de düşünülürse sivil
memurlarımızın sorunlarının masaya
yatırılması ve sağlıklı bir çözüme
kavuşturulması önem arz etmektedir.
Bugüne kadar sivil memurların önünü açacak
herhangi bir görevde yükselme sınavı
yapılmamıştır. Diğer Emniyet personelinin
yararlandığı yıpranma, ek ödemeler ve taltiflerden
yararlanmalarının önü açılmamıştır. Bundan
sonrası için sivil memurlara da Emniyet teşkilatının öz
evlatları olduğunu hissettirecek bir şekilde
davranılması gerektiğine inanıyoruz.
Diğer yandan, terörle mücadele konusunda gözünü
kırpmadan görevini yapan, çatışmaya girmiş,
yaralanmış ancak yüzde 40’tan az kalıcı engeli olduğu
için gazi sayılmayan gazilerimizin durumunun da çözüme kavuşturulması
gerekmektedir. Bunlara da bir madalya ve emrihak vaki olunca
tabutlarının üzerine Türk Bayrağı örtmeleri çok
görülmemelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emniyet hizmetleri içerisinde sınır güvenliği
her zaman önemli bir yere sahiptir. Son zamanlarda özellikle güney
sınırlarımız başta olmak üzere,
sınırlarımızda alınmakta olan fiziki güvenlik
tedbirlerinin yerinde olduğunu düşünüyoruz ve bu uygulamanın
süratle bütün kara sınırlarımızda devreye
sokulmasının faydalı olacağına inanıyoruz. Bu
konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü desteği vermeye
hazırız.
Ancak, ülkemizin üç tarafının denizlerle
çevrili olduğunu unutmamalıyız. Değişik terör
örgütleri tarafından deniz sınırlarımızın da
uyuşturucu kaçakçılığı, insan kaçakçılığı,
terör örgütü mensuplarının ve militanlarının ülkemizden kaçırılması
ya da ülkemize getirilmesinde daha yoğun kullanılmaya
başladığı açıktır. Bu sebeple deniz
sınırlarımızın güvenliğinin de
artırılması gerekmektedir.
Bu manada, Sahil Güvenlik birimlerinin terörle
mücadele konusunda eğitimlerinin artırılması, araç gereç
bakımından güçlendirilmesi ve deniz
kıyılarımızın zapturapt altına alınması
zorunludur. Öncelikle yaz aylarında turizmdeki hareketlilikten istifade
ederek terör örgütlerinin de deniz yolunu kullanmasını önlemek
amacıyla kıyılarımızı daha iyi kontrol
altında tutmamız gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son yıllarda güvenlik hizmetleri içerisinde özel güvenlik
birimlerinin payı da hızla artmaktadır. Ancak burada da bu
hızlı gelişmenin içerisinde sağlıksız ve sorunlu
bir yapılanmayla karşı karşıyayız. Bugün özel
güvenlik personeli sayısı Emniyet Genel Müdürlüğündeki personel
sayısını geçmiştir, yine özel güvenlik belgesi alan
kişilerin sayısı da neredeyse 1 milyon sınırına
dayanmıştır. Özel güvenlik sektörüne
baktığımızda özel güvenlik hizmetinin ucuz ve genç güvenlik
personeli gibi algılandığı da bir gerçekliktir. Özel
güvenlik hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanması
bakımından ortak sisteme girişin de kontrol altına
alınması, sistemin içerisindeki insanların emekli oluncaya kadar
çalışabileceği bir ortamın oluşması ve diğer
güvenlik birimlerimizde olduğu gibi özel güvenlik birimlerimizin de hizmet
içi eğitimlerinin sürekli hâle getirilerek güvenlik hizmetleri
içerisindeki gelişmelere adapte edilmeleri sağlanmalıdır
yani bir defalık sertifika eğitimiyle bu eğitimin
geçiştirilmesi yeterli değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Göç İdaresi Genel Müdürlüğüyle ilgili de birkaç
hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Maalesef, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü denince aklımıza doğrudan Suriye’den ve
başka ülkelerden gelen mülteciler gelmektedir. Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü çatısı altında gerçekleştirilen uygulamalar
bu mültecileri sanki Türk vatandaşlığına hazırlar gibi
olmamalıdır, mültecilerin geldikleri ülkelerdeki
karışıklıklar bitince geriye dönecekleri şekilde
hazırlanması daha doğru olacaktır. Yine, aynı
şekilde, bu durum devlet politikası hâline de getirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bütün kişisel verilerimizi tutan Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri
arasına ehliyet ve pasaport işlemleri de dâhil edilmiştir. Bu,
desteklediğimiz bir gelişmedir ve bu uygulama sayesinde 5 bin polis
ehliyet ve pasaport bürolarından asayiş hizmetlerine geçmiştir
ancak Nüfus Genel Müdürlüğüne bu işi yüklenecek, kaldıracak
yeterli kadro verildiğini söylemek oldukça zordur. Yine, yetkili sarı
sendika yaptığı sözleşmeyle Nüfus
çalışanlarının fazla mesai haklarının
yarısını kaybetmesine sebep olmuştur. Nüfus
teşkilatının kadro açığının süratle
tamamlanması, çalışanların maaş ve fazla
çalışma ücretlerinin ödenmesi önemlidir.
Bu arada bir konuya daha dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. Son yıllarda yaşanan telefon
dolandırıcılığı hadiselerine göz
attığımızda, vatandaşlarımızı arayan
dolandırıcılar savcı, Emniyet görevlisi vesaire gibi
birilerinin adını kullanmakta ancak aradıkları
kişilere kendilerine ait bütün kişisel bilgilerini sayarak aranan
kişi üzerinde bir baskı oluşturmaktadırlar. Bu
bakımdan, kişisel verilerin güvenliği konusu her zamankinden
daha çok önem arz etmektedir. Bilindiği gibi, Nüfus idaresi kişisel
bilgilerimizi 2 bin civarında kuruluşla paylaşmaktadır. Bu
paylaşımların sınırlarının çok iyi
belirlenmesi ve denetimlerinin de bihakkın yapılması
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mülki idare, idare tarihimiz içinde önemli bir yere sahiptir.
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu vali ve
kaymakamlarımızın konumunu, görev ve yetkilerini çok
detaylı bir şekilde tanımlamaktadır. Vali ve kaymakamlarımız
Türk devletinin üniter yapısının önemli bir harcıdır,
devletimizin bekası için önemli bir meslek camiasıdır.
Aslına bakılırsa, mülki idare amirlerini en aktif olarak
kullanan hükûmetler de AKP hükûmetleri olmuştur. Örneğin, KÖYDES,
BELDES, Köylere Hizmet Götürme Birlikleri gibi yerel kalkınma programları
mülki idare amirleri tarafından yürütülmüş ve bu sayede mülki idare
amirlerimiz Anadolu’muzun önemli hizmetlere kavuşmasında etkin bir
rol oynamıştır, bu konuda da oldukça başarılı
olmuşlardır. Yine, 15 Temmuz hain darbe girişiminin önlenmesi
konusunda da ülkemizin dört bir tarafındaki vali ve
kaymakamlarımız ciddi inisiyatif ve sorumluluk almışlar ve
o gün bu darbenin bastırılması konusunda önemli görevler
üstlenmişlerdir. Yine AKP hükûmetleri İçişleri
Bakanlığı dışında da mülki idarenin
yetişmiş insan kaynağından çokça istifade etmiştir.
Hatta nerede sıkıştılarsa, nerede yetişmiş adam
bulmakta zorlandılarsa oraya bir mülki idare amiri götürmüşlerdir.
Son dönemde belediyelerde görevlendirilen kayyumların tamamının
mülki idare amiri olması da bunun yakın bir örneğidir ancak
başta 6360 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 694
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 187’nci maddesiyle düzenlenen, il
sağlık müdürlerine il içinde personel nakil ve görevlendirme
işlemlerini yapma yetkisinin verilmesi gibi kararlarla mülki idare
amirlerinin yetkileri de bu dönemde her ne hikmetse tırpanlanmaya devam
etmektedir.
Sayın Bakan, ne üzücüdür ki mülki idarenin
yetkilerini tırpanlayan 694 sayılı KHK’nin altında sizin de
imzanız var. Keşke o işe orada müdahale edip bu işi düzeltebilseydiniz.
Bu gibi uygulamalarla mülki idare amirlerinin yetkileri daraltılmakta,
mülki idare amirliği müessesesi adım adım
aşındırılmaktadır. Bu gidiş doğru
değildir. Bu gidişe bir “dur” denmesinin zamanı gelmiş,
geçmektedir.
Sayın Bakanım, bakın, bir şair
mülki idarenin hâlini, görüntüsünü nasıl tarif ediyor: “Kötüye giderken
milletin hâli / Güven kapısıdır kaymakam, vali / Mülki amirin
oyman altını / Boynunuza olur bütün vebali / Devletin temel
taşıdır onlar / Askerin, polisin başıdır onlar /
Kaygıları millî birlik, bütünlük / Bu yola baş koyan
kişidir onlar / Boşaltman içini, kesmen dalını /
Bağlamayın ayağını, elini / Sokmayın yeter ki siz
burnunuzu / Mülki amir korur devlet malını / Yetişmiş
insanlar millî servettir / Vatandaş gözünde vali devlettir / Böyle bir
kurumu gözden çıkarmak / Kasıtlı değilse, kesin gaflettir.”
Evet, şairin mülki idareye
bakışı bu. Umarım siz de mülki idareye
bakışınızı değiştirirsiniz, mülki idarenin
erozyona uğrayan gücünü yeniden geriye verirsiniz.
Yine, AKP iktidarına kadar geçen sürede mülki
idare amirleri her zaman yargı mensuplarından daha fazla maaş
almışlardır. Ancak, geldiğimiz durumda, mülki idare
amirlerinin maaşları da ciddi bir erozyona uğramıştır.
Mülki idare amirlerimiz dört gözle kendilerinin maaşlarını hâkim
ve savcılara eşitleyecek bir babayiğit beklemektedir. Sayın
Bakanım, bu babayiğit siz niye olmayasınız? Bunu bir an
önce çözün.
Bu duygu ve düşüncelerle, 2018 yılı
bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını niyaz ediyorum.
2018 yılının ülkemiz açısından güvenli ve huzurlu bir
yıl olması temennisiyle yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, bir söz rica ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
8.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Murat Araç’ın Antalya
Emniyet Müdürlüğünde intiharı olayıyla ilgili açıklama
beklediğine ve Cem Küçük ile Fuat Uğur’un bir televizyon
programındaki işkenceyle ilgili ifadeleri nedeniyle
savcıları göreve çağırdığına ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Bugün haber aldığımız elim bir olay var.
İki buçuk yıldır kayıp olan, babasının Emniyete
kayıp başvurusu yaptığı Murat Araç, Antalya
Emniyetinde intihar ettiği söylenerek babasına haber veriliyor. Fakat
ilk önce Gazipaşa İlçe Jandarma perşembe akşamı
babayı arıyor ve diyor ki kayıp başvurusu üzerine:
“Sanıyoruz sizin oğlunuz bulundu.” O da teyit etmek için
“Fotoğrafını da bana yollar mısınız? Kendisiyle
görüşmek istiyorum.” diyor. Telefonla kendisiyle görüşüyor, ondan
sonra Jandarmadan fotoğrafını da yolluyorlar ve ertesi sabahsa
Jandarmaya baba kalkıyor geliyor Ceylânpınar’dan, ondan sonra
Jandarmaya geçmek istiyor, onlar diyorlar ki: “Bizden Emniyete teslim edildi,
şu anda bizde yok.” Antalya’ya geçiyor, Emniyeti aradığında
da orada kendisine böyle birinin olmadığı söyleniyor ve akabinde
de sabah, bu sabah “Morgda birisi var, o olabilir. Bir cenaze var morgda, gidin
teşhis edin.” deniyor. Baba gidiyor “Fotoğrafta yani yüzünde hiçbir
şey yoktu Jandarma bana fotoğrafını gönderdiğinde.”
diyor ama kafası paramparça, her yerinde darp izleri var ve bu
şekilde teşhis ediyor bu ölümü. Şimdi, Sayın
İçişleri Bakanı da buradayken hani bunu bir
araştırıp açıklık getirmesini kendisinden istiyoruz.
Bir şey daha, müsaade ederseniz, ben ifade
etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın
Kerestecioğlu, bir dakika ek süre daha veriyorum.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Teşekkür ederim.
Şimdi, gerçekten, bu günlere dönmememiz
lazım. Yani bu, bu şekilde gerçekleştiyse çok vahim bir hadise.
Gencecik bir çocuk, 1998 doğumlu Murat Araç. Ben aynı zamanda
şununla ilgili de Meclise ve aslında savcılara bir
çağrı yapıyorum: Daha çok yakın, birkaç gün öncesinde
televizyonlardan Cem Küçük ve yanında da Fuat Uğur bir
“İşkence nasıl yapılır?” anlatısı
yaptılar. Ve bununla ilgili sadece Diyarbakır Barosu sağ olsun
suç duyurusunda bulundu. Ama buradaki ifadeler hakikaten korkunç. Diyor ki:
“Ya, adamları bir konuştursanıza. Elimizde çok önemli, üç kritik
FETÖ'cü var. Bak, sana, işte, MOSSAD teknikleri anlatayım, işte,
havlu tekniği var, biliyorsun, yüze havluyu atıyor.” gibi ifadeler
kullanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Yani buna, hani bugünlere döndüysek hakikaten hepimize
yazık. Bu nedenle bununla ilgili de savcıların harekete geçmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Peki.
Teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Açıklama mı
yapacaksınız?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Soylu.
Bir açıklama yapacak Sayın Bakan.
9.- İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu’nun, İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Özellikle sayın milletvekilinin söylemiş olduğu
konuda bir açıklama yapma zarureti var. Dediğiniz doğrudur yani jandarma
tarafından bir yol kontrolünde aranan bir şüpheli şahıs jandarma
tarafından alınmış, daha sonra Antalya Emniyet
Müdürlüğü Teröre gönderilmiştir. Ve o esnada 2’nci katta Terörde
herhangi bir şey yokken… Ailesine haber verilmiş
-çağrılması konusunda ailesinin- emniyet müdürlüğü de bu
konudaki gerekli girişimleri ortaya koymuştur. 2’nci kattan camdan
atlamak suretiyle intihar etme yolunu seçmiştir. Ve dün bütün uğraşılara
rağmen -hastaneye kaldırıldı, kurtarılmak istendi-
kurtarılamadı. Yani bu konuda -Allah muhafaza- sizin
söylediğiniz gibi herhangi bir değerlendirme söz konusu
değildir.
Orada böyle bir fotoğraf ortaya koyarsanız
bu bizi üzer. Yani on binlerce kişi gözaltına alınıyor
Türkiye'de. Kimisi FETÖ'den, kimisi DEAŞ’tan, kimisi PKK’dan, kimi
DHKP-C’den. Ve benim İçişleri Bakanlığım dönemimde de
ondan önceki dönemlerde de bu olaylar yaşanmıyor. Yani sizin
söylediğiniz gibi, “geçmiş dönemleri hatırlatır olaylar”
gibi ifade ederseniz bu konuyla ilgili biz… Dün Sayın Emniyet Genel
Müdürümüze de söyledim, hemen oraya müfettiş gitti yani bu, nasıl
oldu, nasıl gerçekleşti ve nasıl bir dalgınlık
esnasında buradan aşağıya atladı? Bu konuyla ilgili
arkadaşlarımız bütün soruşturmaları yapıyor.
Buradaki niyet apaçıktır, aranan bir kişi, ailesine de haber
verilerek aslında kendisi de Antalya’ya çağırılıyor
ama maalesef böyle bir… Aranan kişi de olsa, suçlu da olsa böyle bir
müessif olay hepimizi üzer. Onun için gerekli bütün soruşturmalar,
araştırmalar yapılıyor ama olay olduğu andan itibaren
bizim bilgimiz çerçevesinde -gerek Emniyet Genel Müdürümüzün gerek benim gerek
Müsteşarımızın- bu konudaki soruşturmalar da
müfettiş marifetiyle tamamlanacaktır. Biz olayın tüm çerçevesiyle,
Jandarma, Emniyet noktasında böyle olduğunu biliyoruz ve bu konuda da
gerekli bütün araştırmalar yapıldıktan sonra
değerlendirmeler yapılacaktır.
Emniyet Genel Müdürümüz de hatırlattı, son
zamanlarda şöyle bir istihbarat var, buna ait bizim de birtakım
tedbirlerimiz söz konusu: Özellikle PKK terör örgütü
“Yakalanacağınız zaman bu konuda böyle davranın.” diye
gerek telsiz görüşmelerinden gerekse de bizim özellikle Bingöl
Şenyayla’da yakalamış olduğumuz, bizim “kütüphane” diye
nitelendirdiğimiz 552 bin dijital belgede net bir şekilde
okuduğumuz bir değerlendirmesi var ve bunlar yeni. Mesela
İzmir’de polisin kuşattığı bir PKK terör örgütü
mensubu biliyorsunuz boğazını kesti kendisi ve polis
arkadaşlarımız onu hastaneye yetiştirdiler ve
hayatını kurtardılar; teslim olmamak için
boğazını kesti. Tabii, bu talimat hangi örgüt mensubuna ne kadar
ulaşmıştır, bunu bilemeyiz ama böyle bir talimatın da
varlığını arkadaşlarımıza biz ilettik, bu
konuda gayet tedbirli olmaları lazım geldiğini de kendilerine,
kendi talimatlarımızla beraber ortaya koyduğumuzu ifade etmek
isterim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, çok kısa bir şey…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
10.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Bakan, benim gençliğim 12 Eylülde ve
sonrasında geçti. Gerçekten, emniyet, bütün bu şaibelerden uzak
durmak için, özellikle kendi himayesinde olan insanların ciddi bir
şekilde korumasını üstlenmek durumunda olan bir kurumdur. Yani
hiçbir yerinden kuş uçurtulmayan, hani bazen insanlarla nezarette
görüşmeye gittiğinizde dahi böyle yanına
yaklaştırılmayan bir yerdir.
Şimdi, bu son yaptığınız
açıklamada, siz bunu bir bilgi olarak yapmış olabilirsiniz,
gerçekliği de olabilir ama aynı zamanda, bence riskli bir
açıklamadır, aynı şeyi emniyet görevlilerine de
yapmanız gerekir çünkü bu açıklamanız, aynı zamanda, bu tür
olabilecek her olayda, “Zaten böyleydi, örgüt böyle diyordu.” gibi şeyleri
de getirebilir. Bunu samimiyetle söylüyorum yani önemli olan o zamanlara
dönmemektir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Bununla ilgili bir cümle söylemek durumundayım.
BAŞKAN – Sayın Soylu, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Bundan çok yakın bir zaman önce, bir DEAŞ mensubunu
yakalayan polis ekibimiz, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne DEAŞ mensubunu getirdi. Bir anlık dalgınlıkla
DEAŞ mensubu Emniyet görevlimizi, polisimizi şehit etti.
Şimdi, bunu meşrulaştırmak için
böyle bir şeyi söylemek son derece yanlıştır, böyle bir
şey söylemeyiz, tam tersi “Bu tip yaklaşımlar var, bu tip
yaklaşımlara karşı tedbirlerinizi en üst şekilde
alın.” diye bizim talimatlarımız söz konusu, bunu burada ifade
etmek için söyledim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Ve bağımsız adli tıp incelemeleri de
gerek.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine
Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına ikinci olarak Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz
Tor konuşacaklar.
Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ilgili
kuruluşlar bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2018 bütçesinin,
atanamayan öğretmenlerimize, atanamayan
sağlıkçılarımıza, mühendislerimize, teknik
elemanlarımıza, üniversite, lise mezunlarımıza, kısaca
işsizimize iş, hastalarımıza şifa,
borçlularımıza ödeme kolaylığı, dardaki
vatandaşlarımıza geçim kolaylığı, gurbetçilerimiz
için şanla şerefle Türk olmanın gurur ve şuurunu
yaşamalarına ve yaşatmalarına, terörün, yolsuzluğun,
israfın, ayrımcılığın son bulmasına,
milletimizin birlik ve beraberliğine, barışa, huzura,
hoşgörüye, engelli vatandaşlarımız için engelsiz bir
yaşama vesile olmasını diliyorum; son aşamaya geldiği
ifade edilen taşeron işçilerine kadro
çalışmalarının, hak, hukuk, adalet, eşitlik ilkelerine
uygun olarak, birine kadro verilirken diğerini mahrum bırakmadan,
kimsenin mağdur edilmediği bir şekilde çalışma
barışına da katkı sağlayacak bir çalışmayla
bir an önce Meclise getirilmesine ve fazla bekletilmeden
kanunlaşmasına da vesile olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe, fonksiyonu
itibarıyla kamu kaynaklarının elde edilmesi ve
kullanılması olduğuna göre, kaynakların elde edilmesinde ve
kullanılmasında, dağıtılmasında Hükûmetin hak,
hukuk, adalet ve eşitlikten ayrılmaması en büyük
dileğimizdir.
Çalışma hayatının, sosyal
güvenlik sisteminin çok sayıda ve önemli problemleri vardır. Bu yirmi
dakikalık kısa süre içerisinde bunları başlıklar
hâlinde bile saymamız mümkün olmayacaktır. Bu sebeple ben birkaç
konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay
raporlarında yer alan çok ciddi ve vahim tespitlerden
bahsetmeyeceğim. İncelendiğinde görüleceği üzere
Sayıştay raporları Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu açısından maalesef
en hafif deyimiyle, üzülerek söylüyorum, çok ciddi, üzücü tespitlerle doludur.
Kurumsallaşmış yapıların olduğu modern
toplumlarda bir kurum hakkında böyle bir denetim raporu düzenlenemez,
düzenlenirse o kurum kapatılır. Acı olan, Sayıştayımızın
kıymetli denetim elemanlarının büyük emeklerle
hazırladıkları bu raporlardan ders alınmamasıdır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının 2016 yılı raporunda yer alan birkaç
bulgudan bahsetmek istiyorum. Birincisi, katılım öncesi yardım
aracı kapsamında kullandırılan fonlar, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı muhasebe işlemleri ve mali
tablolarında yer almamaktadır, mali tablolar doğru bilgi
sunmamaktadır. İşçi ücretlerinden ceza olarak kesilen
paraların muhasebeleştirilmesinde, harcanmasında ve
raporlanmasında 5018 sayılı Kanun hükümlerine uyulmamıştır.
Değerli milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Kurumu
2016 yılı Sayıştay Başkanlığı Denetim
Raporu ise tek kelimeyle bence fecaattir. Raporda her biri birbirinden önemli
29 bulgu yer almaktadır. Bu bulgulara göre, sorumluluk mevkisindekilerin
gözlerine uyku girmemesi gerekir. Kısaca rapor “Saldım çayıra,
Mevla’m kayıra.” diyor, açık gerçek budur. “Neden?” derseniz, bu
kurumun 2016 sonu itibarıyla icraya intikal etmemiş ve
yapılandırma başvurusu yapılmamış 1/A
kapsamında 25,5 milyar lira, 1/B kapsamında 13,3 milyar lira,
yapılandırma kanunlarına göre 1/A, B, C kapsamında 36,8
milyar lira, yine 2016 sonu itibarıyla icra takibinde toplam 45,1 milyar
lira tutarında kurum alacağı vardır.
Örnek çok. Sadece, geçici bir hesap olan emanetler
hesabında dahi 2014 yılında 8,8 milyar lira, 2015
yılında 8,3 milyar lira, 2016 yılında ise 13,9 milyar lira
tutarında bakiye mevcuttur. Hatta mahsup edilmesi muhtemel ve mümkün
bulunan on-line banka tahsilatlarının dahi mahsup edilmeksizin emanet
hesaplarında bekletildiği görülmüştür. Bunun tutarı ise 2
milyar liranın üzerindedir.
Kıymetli arkadaşlar, ben bin liradan
bahsetmiyorum veya raporlar 100 bin liralardan, milyonlardan bahsetmiyor, 10
milyarlarca lira kurum alacağından bahsediyor.
Değerli milletvekilleri, biz 5 milyar lira kredi
için yabancıya el açıyoruz. Yabancıya el açmamıza gerek
yok. SGK’nin alacağını yarıya indirelim, çeyreğe
indirelim, yeter diyorum. Niye derseniz; 2016 sonu itibarıyla 5 milyar
liradan fazla para kurum alacağı şüpheli hâle gelmiştir.
Zaman aşımıyla ilgili tablolarda hiçbir bilgi yoktur. Böyle
giderse daha da artacaktır. SGK’nin icrada 45,1 milyar lira parası
yatmaktadır. Bugün Sosyal Güvenlik Kurumunun toplam alacağı 120
milyar liraya yaklaşmıştır kıymetli arkadaşlar.
Burada Sayıştayın her bir bulgusu içinizi acıtacak
mahiyettedir. Hangi birini söyleyeceksiniz, anlatılması,
değerlendirmesi günler alır. Geçiyorum ve sonuç olarak diyorum ki:
Tabiri caizse SGK ölmüş, ağlayanı yok görünümündedir. Okuyanlar,
raporları anlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bir anekdot: Erzurumlu
hocaya eşi hamile olan bey “Neyimiz olacak?” diye sormuş, hoca “Gayet
basit, Allah vekil, ya oğlan olacak ya kız.” demiş. Niye böyle
oluyor, niye alacaklar birikiyor, takip edilmiyor, şüpheli hâle geliyor?
Ben de gayet basit diyorum. Onu da açıklayayım: Bakınız,
SGK’nin Eylül 2017 itibarıyla toplam 27.521 personeli görev
yapmaktadır. Bunların yüzde 77’sine karşılık gelen
21.056’sı yükseköğrenimlidir. 17 binden fazla kişinin memuriyet
kıdemi on yıldan fazladır. İçlerinden 278’i yüksek lisans,
8’i doktora derecelidir. İçlerinde eli öpülesi, çalışkan,
dürüst, fedakâr yüzlercesi vardır. İçlerinde Türkiye'nin en iyi
işvereni, muhasebecisi, tahsisçileri mevcut olduğu hâlde çoğu
Ankara’da dayı bulamadığı için unvan
alamamışlardır. Mevzuattan bihaber birçok kişi
sınavsız yükseltilirken bunların emekleri boşa
çıkmıştır. Sonuç: Heyecan, moral, motivasyon dip
yapmıştır. Bu durumda, dar anlamda, SGK’nin
açığının 34 milyar lirayı bulması gayet normaldir
diyorum. Ne ekerseniz onu biçersiniz. Bunları, otuz yıla yakın
bu kurumda çalışan, yakinen bilen biri olarak söylüyorum, gerçek
budur, heyecan dip yapmıştır.
Sayın Bakan, şimdi size,
yaptığınız bir atamadan çok kısa bahsedeceğim.
Bu, heyecanın neden dip yaptığı hakkında bir fikir
verebilir sanıyorum. Örneğimizde, atamasını
yaptığınız kadın kardeşimizin toplam on yıl
civarında hizmeti vardır. SGK’ye beş, altı ay önce Jandarma
Genel Komutanlığından naklen gelen kardeşimizin unvanı
memurdur. Bir ay önce SGK’nin Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğüne daire
başkanı olarak atadınız. Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü
ki diğer görevleri yanında, bilgisayar yazılım ve
donanımı gibi bilişim hizmetlerini yerine getiren teknik bir
genel müdürlüktür. Siz, burada yıllardır çalışan,
uzmanlaşan, unvan bekleyenleri dışlarsanız onlar da sizi
dışlar diyorum; hatta daha da ileri giderek söylüyorum ki emin olun
size beddua ederler, benden söylemesi. Tabii, bu kardeşimizi on
yılını doldurur doldurmaz memuriyetten daire
başkanlığına sıçrattığınıza göre
sıradan birisi de olmasa gerekir. Başka örnekler var mıdır?
Çoktur. Böyle olunca elbette SGK de geriye gidecektir.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılı
bütçe açığının bir önceki yıla göre yüzde 6,9
artışla 65,9 milyar TL’ye ulaşması öngörülmüştür. 2017
yılı tahmini 46,9 milyar liraydı. 2017 yılında
gerçekleşme tahmini 61,7 milyar liradır. 2017 yılında
tahminde 15 milyar lira yanılma vardır. 2018 yılı
gerçekleşme tahmini ise 65,9 milyar TL’dir. Sonuç: Bütçe
açıkları ciddi rakamlara ulaşmıştır. Faiz
harcamaları da her geçen yıl artmaktadır. 2018 yılında
71,7 milyar olarak tahmin edilmektedir. Bütçe açıkları, faiz
harcamaları çok büyük rakamlardır.
Çok önemli diğer bir konu, Sosyal Güvenlik
Kurumunun açıklarıdır. Açık 2015 yılından bu yana
üç kat artmıştır. 2016 yılında toplam açık 20,3
milyar TL iken, 2017 yılının ilk sekiz ayında toplam 21,5
milyar TL açık vermiştir, 2017 tahmini
aşılmıştır, yıl sonu itibarıyla 32 milyar
TL’yi aşması kuvvetle muhtemeldir, 2018 yılında 34 milyar
liraya yükselecektir. Sosyal Güvenlik Kurumu açıkları yani kara delik
gittikçe büyümektedir. Nüfusun yaşlandığı da hesaba
katılırsa belki de en önemli, en önce çözmemiz gereken konu Sosyal
Güvenlik Kurumu açıklarının azaltılmasıdır.
Sürdürülmesinde ciddi sıkıntılar olan sosyal güvenlik sisteminin
gelir-gider dengesinin gün geçtikçe bozulması bütçe dengeleri
açısından da alarm vermektedir. KİT finansman dengesi 2016
yılında 8,4 milyar lira, 2017 yılında 2,8 milyar lira fazla
vermişken 2018 yılında 5,3 milyar lira açık beklenmektedir.
Değerli milletvekilleri, sermaye giderleri 2017
yılında 70,5 milyar lira öngörülmüşken 2018 yılında
öngörülen miktar 69,8 milyar liradır. Yatırım bütçesinin
artmaması hoş değildir. Kısaca, bütçe açığı
66 milyar, faiz gideri 70 milyar, sosyal güvenlik sistemine aktarılan 34
milyar, KİT’ler için 5,3 milyar, topladığımızda 175
milyar lira, buna karşılık yatırım bütçemiz 70 milyar
lira; acı olan bu. İşimiz zordur. Böyle devam ederse
işsizliği önleyemeyiz, kredi borcunu ödeyemeyen kişi
sayısı, karşılıksız çek sayısı,
protesto edilen çek sayısı ayrı ayrı milyonları
geçecektir. Peki, ne yapılmalıdır? Yapılacak şey çok
çalışmaktır, çok tasarruf etmektir, işi ehline vermektir,
geçmiş yıllarla mukayese yaparak övünmemektir, nihayet herkes
görevini yapmaktadır, hamaset yapmamaktır, haktan hukuktan, adaletten
ayrılmamaktır, gerçeklerle yüzleşmektir.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılında
asgari ücret 1.300 liradır. 2017 yılında, bu, 1.404 liraya
çıkmıştır, artış 7,9’dur yani 8 diyelim. 2017
yılında enflasyon bir önceki yılın aralık ayına
göre yıllık yüzde 12,8 oranında gerçekleşmiştir.
Aralık ayı enflasyonu yüzde 1’in altında bile çıksa
aralık ayı dâhil bir önceki yılın aynı ayına göre
yıllık enflasyonun yüzde 12’den aşağı olmayacağı
kesindir. 2017 yılında asgari ücretteki artış yüzde 8, on
bir aylık enflasyon yüzde 13; enflasyon asgari ücreti tuş
etmiştir, gerçek budur. Dar gelirlileri çok daha fazla etkileyen
sektörlerdeki fiyat artışı çok daha yüksektir. Gıdadaki bir
aylık artış Ocak 2017’de yüzde 6,7; giyim ve ayakkabıda
Nisan 2017’de yüzde 9,13; Ekim 2017’de yüzde 11,51 olarak
gerçekleşmiştir.
Son çıkan torba yasayla bazı vergilerin
artırılması, akaryakıt ve döviz kurlarının
fiyatlarının yükselmesi ve diğer etkenler birlikte
değerlendirildiğinde enflasyondaki artışın devam
edeceği görülmektedir. Asgari ücretle çalışanlar tahmin
edilmeyen veya yanlış politikalar nedeniyle yüksek çıkan
enflasyonun ceremesini çekmişlerdir 2017’de.
Başbakan Yardımcısı Mehmet
Şimşek’in ifadesine göre, enflasyondaki yükselişin daha çok
gıda fiyatlarından kaynaklandığı göz önüne
alınırsa, düşük ücretle çalışanlar
bakımından durum çok kötüdür. Vergiler ve akaryakıt
fiyatlarındaki artışlar 2018 yılına
yansıyacaktır. Hane halkı, firma ve ülkenin toplam borcu
artmaktadır. 2017 sonu itibarıyla banka kredileri ve kredi kartı
borçlarını ödeyemeyenlerin sayısının 1 milyonu
bulacağı dikkate alındığında, 2018
yılında asgari ücretin yüzde 20’nin üzerinde
artırılması gerekmektedir. Bu yapılmadığı
takdirde gelir dağılımı asgari ücretle çalışanlar
bakımından aleyhine daha da bozulacaktır.
Sayın Bakan, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun 1
Aralık 2017 tarihinde ilk toplantısını yaptınız.
Hafta sonu Ankara’nın üç beş değişik semtinde
dolaştım. Burada semt ismi vermiyorum ama biliniz ki iki üç odalı
bir yerin aylık kirası 700-800 liradan aşağı
değildir. Arka cephe, güneş görmeyen, zemin kat 2 artı 1 yerler
bile 600-650 TL’den az değildir. Bu sebeple, ilk toplantıda
“İşçi ve işverenlerden fedakârlık bekliyoruz.”
beyanınızdan “işçi” bölümünü çıkarmanızı
bekliyoruz. Yükselen enflasyonla hayat pahalılığı sürekli artarken,
aldığı 1.404 lira maaşla kira veren, çocuk okutan,
elektrik, doğal gaz, pahalı su ücreti ödeyen ücretli zaten
geçinemezken nasıl fedakârlık yapacaktır? Bıçak kemiğe
dayanmıştır, kemerde sıkacak delik
kalmamıştır. Lütfen bunu görün, duyun diyorum.
Değerli milletvekilleri, kıymetli
arkadaşlar; Anayasa’mızın 5’inci maddesi devletin temel amaç ve
görevlerini, 49’uncu maddesi çalışma hak ve ödevini, 55’inci maddesi
ise ücrette adaletin sağlanmasını düzenlemiştir. Bir bütün
olarak baktığımızda, devlet, çalışanların
hayat seviyesini yükseltmekle; çalışma hayatını
geliştirmek için, çalışanları, çalışmayı
desteklemekle ve çalışma barışını sağlamak
için gerekli tedbirleri almakla görevlidir. Çalışanların
yaptıkları işe uygun, adaletli bir ücret elde etmeleri ve sosyal
yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri almakla
görevlidir.
Taşeron işçilerinin ücretleri düşük
ve adil değildir, yasal yardımlardan yararlanamazlar. Ücret ve
çalışma şartları hayat seviyelerini yükseltmek, insan
olarak maddi ve manevi varlıklarının gelişmesi için asla
yeterli değildir. İş güvenceleri iki dudağın
arasındadır, iş güvenceleri yoktur. Bu iş yerlerinde
çalışma barışı sağlanamamıştır.
Bunlara başka ilaveler de yapmamız mümkündür. Bu düzen Anayasa’ya
uygun bir çalışma düzeni değildir; bunun adı -Milliyetçi
Hareket Partisi deyimiyle- örgütsüzlüğü, güvencesiz
çalışmayı, kayıt dışılığı ve
kuralsızlığı tetikleyen; insan onuruna yaraşır
düzgün iş tanımını yok sayan, çalışma
hayatının dengelerini bozan işçi çalıştırma
düzenidir. İşte bunun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak
“Köleliği andıran işçi çalıştırma düzenidir.”
olarak tanımladığımız bu konuda, devletin asli ve
sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron
işçilere kadro verileceğini taahhüt ettik.
Başka bir taahhüdümüz de geçici, mevsimlik ve
kampanya işlerinde çalışanların
yaşadığı sorunların çözüme
kavuşturulmasıdır. Her ne kadar, Adalet ve Kalkınma
Partisi, dün, köleliği andıran işçi çalıştırma
düzeninin ortadan kaldırılmasını seçim beyannamelerinde
taahhüt etmese de bugün geldiği noktayı çok önemsiyor ve
destekliyoruz. Diyoruz ki: Milliyetçi Hareket Partisi, köleliği
andıran işçi çalıştırma düzeninin
kaldırılması için size her türlü desteğe hazırdır.
Ancak Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Bakanın
açıklamalarına göre, genel ve katma bütçeli idareler ile belediye ve
il özel idarelerinde çalışan taşeron işçileri 4/B’li olarak
kadroya alınacaktır, ifade edilen toplam sayı 850 bin-950 bin
civarındadır.
Sayın Bakan, güvenlik soruşturmasına
evet diyoruz ancak sözlü sınav çok tehlikelidir. Sözlü sınav demek,
torpil demektir. Şimdiye kadar yapılan uygulamalara
baktığımızda, sözlü sınavın ciddi kayıplara
yol açtığı şeklinde ciddi iddialar vardır.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet yetkililerinin
açıklamaları arasında KİT’lerde çalışan taşeron
işçilerin de kadroya alınacağı yer
almamıştır. Yansıyan bilgilere göre, KİT’lerde
çalışanlar bu haktan istifade edemeyecektir. Bu çok haksız bir
durumdur. İnşallah yanılırız, yanılmaktan da
şahsen seviniriz.
Ancak biz, Sayın
Cumhurbaşkanının “Bu işte taşeron olmaz.”
beyanını önemsiyoruz. Toplam 850-950 bin kişiye kadro verilirken
KİT’lerde çalışanları ayırmak, başta
Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olacaktır.
EÜAŞ’te, PTT’de, TCDD’de, öğretmenevleri ve akşam sanat
okullarında vekil imamların, sağlıkçıların,
diğer KİT’lerde aynı işi yapan, aynı odada, aynı
mekânda çalışanların farklı işlemlere tabi
tutulması asla hakça değildir, kabul edilemez.
Konuya emek olarak baktığımızda,
KİT’lerde çalışanlar bizzat doğrudan üretim süreçlerinde
yer aldıkları için daha yoğun emek sarf etmektedirler. Biz
hiçbir ayrım yapılmadan tüm taşeron işçilerine kadro
verilmesi gerektiğini, KİT’lerin ayrılmasının hak ve
adalete, hakkaniyet ve ahlaka uygun olmayacağını
düşünüyoruz. KİT’lerde toplam 40 bin civarında taşeron
işçisi olduğu göz önüne alındığında, KİT
çalışanlarının sayısı kadro verilecek toplam
sayının ancak yüzde 5’i mertebesindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) –
Tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Tor,
bir dakika ek süre veriyorum size de.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) – Devletimiz
büyüktür. Devlete düşen hak ve hakkaniyete uymaktır, adalete
uymaktır. Devlet birilerine kadro verirken birilerini mahrum
bırakamaz. Kaldı ki KİT’lerde çalışan taşeron
işçileri bu ülkenin kalkınmasına, üretimine önemli katkılar
sağlayan, fedakâr arkadaşlarımızdır. KİT’lerde
çalışanların bu imkândan mahrum edilmesi toplumsal
barışa ve huzura da katkı sağlamayacaktır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının ve Hükûmet yetkililerinin
Sayın Cumhurbaşkanının konuyla ilgili beyanını
önemsemelerini bekliyoruz. Genel, katma bütçeli idarelerde, belediyelerde, il
özel idarelerinde taşeron olmazsa, Cumhurbaşkanının
deyimiyle, KİT’lerde de taşeron olmaz. KİT’lerde
çalışanlara kadro verilmemesi yasanın ölü doğmasına,
binlerce emekçinin mağdur olmasına, toplumsal barışın
bozulmasına sebep olacaktır.
Bu ve diğer birçok sebeple, MHP olarak dilek ve
temennimiz, KİT’lerde çalışan taşeron işçilerine de
kadro verilmesidir çünkü hiçbir işçimiz köleliği andıran bu
çalıştırma düzenine layık değildir diyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü
olarak Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya konuşacaklar. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Karakaya.
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Devlet Personel
Başkanlığı, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi
Enstitüsü ile Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz
Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren en önemli kurumlardan bir
tanesi Devlet Personel Başkanlığı. Devlet Personel
Başkanlığının işi gerçekten çok zor, zor bir
görevi var çünkü bugün itibarıyla ülkemizde memur, işçi,
sözleşmeli personel, geçici personel statüsünde çalışan 3 milyon
341 bin kamu çalışanı mevcut. Üzülerek ifade ediyorum ki 3,5
milyona yakın olan kamu çalışanlarımızın
neredeyse tamamına yakını mutsuz, sorunlu ve rahatsız
durumda. Bunun nedeni ise sistemdeki kronikleşmiş bazı sorunlardır.
Öncelikle mevcut sistemimizdeki bozuklukları dile getirmek istiyorum,
tabii bunların tamamını buradan saymak bu kısıtlı
süre içerisinde elbette mümkün değil.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde
çalışma hayatına baktığımızda kamu
personelinin işe girme aşamasından başlayarak
emekliliğe kadar hatta emekli olduktan sonra bile adaletsiz bir sistemin
içerisinde yer aldığını hepimiz biliyoruz. Öncelikle
işe girişlerinde, özellikle de mülakat aşamasında objektif
kriterlerin belirlenmediği ve birçok gencimizin haklarının
yenildiği yaygın bir kanaattir. İlerleme ve yükselmede liyakat
yerine kayırmacılığın yaygın olarak
uygulandığı malumlarınızdır. Kamu personelinin
maaşları yetersizdir. Çoğunun elde ettikleri gelir yoksulluk
sınırının maalesef altındadır. Ayrıca
çalışanlar arasında büyük bir ücret adaletsizliği söz konusudur.
Birçok kurumda kamu çalışanlarına mobbing, taciz, tehdit ve
yıldırmaya dayalı haksızlık ve adaletsizlikler
yapılmaktadır. Özellikle bu mobbing uygulaması, bununla ilgili
bazı yasal düzenlemeler, mevzuata ilişkin birtakım düzenlemeler
yapılmış olmasına rağmen yine yoğun bir
şekilde kamu kurumlarında devam etmekte ve bunlar sistematik olarak
da bazı siyasi görüş ya da gruplar adına maalesef devam
ettirilmektedir. Tüm bu zorluklara rağmen çalışmaya devam eden
ve emekliliğe hak kazanan çalışanlarımızın asıl
sıkıntısı ise emekli olduktan sonraki durumları.
Çalışırken aldığı maaşla bile zor geçinen
kamu çalışanlarının emekli olduktan sonra
maaşları yarıya kadar düşmekte ve ciddi bir geçim
sıkıntısı yaşamaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu
saydığım örnekler tüm kamu çalışanlarının
yaşadıkları ortak sorunlar. Tabii, tüm istihdam türlerinin
kendisine has da farklı farklı, kendilerine özgü, özel sorunları
da var; bunlara elbette burada giremeyeceğiz.
Yine, kamu çalışanlarının
dışında tabii, diğer alanlarda da çalışma
hayatıyla ilgili çok ciddi sorunlarımız var. Biraz önce,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan Kahramanmaraş
Milletvekilimiz Fahrettin Oğuz Tor Bey bunların önemli bir kısmına
değindiler, tekrar olmaması açısından buralara girmek
istemiyorum. Bu noktada yine, kamu çalışanlarıyla alakalı
olarak çok elzem gördüğümüz çalışma gruplarının
bazılarının sorunlarını dile getirmek istiyorum. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bunları sürekli olarak buralardan hep
dikkatlerinize getirmeye çalıştık, birçoğuyla ilgili
maalesef bir çözüm üretilmesi söz konusu olmadı.
Yıllardır uzman
erbaşlarımızın derdini anlatıyoruz, çare
arıyoruz, iktidardan bir adım bekliyoruz artık. Bildiğiniz
gibi, uzman erbaşlar terörle mücadelede en önlerde, göğüs göğse
çarpışan, vatanı için gözünü kırpmadan canını
veren kahramanlarımızdır. Bu kardeşlerimizin çok ciddi
sorunları var. Bildiğiniz üzere, orduevleri askerî personeller için
açılmıştır ve kamuda görev alan tüm memurlar
tarafından kullanılmakta ancak uzman erbaşlarımız
bunlardan istifade edememektedir. Lojman konusu yine, uzman
erbaşlarımızın önemli sorunlarından bir tanesi.
Çalışma şart ve esaslarına yönelik, bunlarla ilgili olarak
hâlâ bir yönetmelik maalesef hazırlanmış değil.
Uzmanların sözleşmeli statüleri kaldırılmalı ve bu
kardeşlerimize kadro verilmesini Sayın Bakanımızdan
özellikle rica ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, taşeron konusunu
biraz önce Sayın Fahrettin Tor Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
gündeme taşıdı; özellikle belediye ve KİT’lerdeki
taşeronda çalışanlara kadro verilmemesi tabii önemli bir
eksiklik. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak taşeronlara kadro
verilmesini, daha doğrusu bu taşeron sorununun çözülmesi konusunda
seçim beyannamemizde bir taahhüdümüz olmuştu; taşeronlar konusunda
yapılan bu girişimi destekliyoruz ancak eksik olduğunu ifade
ediyoruz.
Yine, taşeron konusunun uygulama
sırasında, uygulanmasından kaynaklanacak başka sorunlar
olacağını ben vakit yeterse buradan ana
başlıklarıyla da olsa ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak özellikle uzman erbaşlarla ilgili sorunları
yakından takip ediyoruz ve bu konuyla ilgili bir Meclis
araştırması önergesiyle konuyu yine Genel Kurul gündemine
taşımıştık. İstanbul Milletvekilimiz Sayın
İzzet Ulvi Yönter bu konuların sürekli takipçisi durumunda ve sonuna
kadar da takip edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Emniyet
teşkilatı mensupları kardeşlerimizin durumu da maalesef hiç
iyi değil. Polislerimizin çalışma süre ve şartları çok
ağırdır. Buna rağmen taban maaşları, senelik ve
haftalık izinleri ile fazla mesai ücretleri tatmin edici durumda
değil. Tamamına yakını yükseköğretim mezunu olan polislerimiz,
Avrupa Birliği ülkelerindeki polislerden 2 kat daha fazla çalışmakta
ancak yarısı kadar maaş almaktadırlar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına buradan
bir kez daha polislerimize 3600 ek gösterge istediğimizi beyan ediyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) – 3600’ü istiyoruz.
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Sayın Bakan, bu konu
çözülene kadar usanmadan bıkmadan konuyu gündeme getirmeye devam
edeceğiz. Ayrıca ikinci emir konusunun bir düzenlemeyle mutlaka halli
yoluna da gidilmelidir.
Ben, bu vesileyle, hem uzman
erbaşlarımız hem de polislerimizin problem ve
sorunlarını gündeme getirdikten sonra, burada Sayın
İçişleri Bakanına da özellikle son dönemlerde terörle mücadele
konusunda göstermiş olduğu başarılı
çalışmalardan dolayı da teşekkür etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, öğretmenlerimizin
de birçok sorunu var, atama bekleyen binlerce öğretmen var. Hâlâ
öğretmenlerin ek göstergeleri 3600’e çıkarılmadı, ek ders
ücretleri ile eğitim öğretim tazminatları yükseltilmedi,
eğitime hazırlık ödenekleri maalesef artırılmadı.
Akademisyenlerimizin de fazlasıyla
sıkıntıları var. Ben, zaman dolayısıyla sadece
bir tanesine değineceğim; o da özellikle kadro konusuyla
alakalı. Taşrada bir şekilde çözülüyor olsa da özellikle
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde doçentlik unvanını
alıp hâlâ araştırma görevliliği kadrosunda çalışan
bilim insanlarımız var. Hakikaten bu bunlar için ayıptır
yani araştırma görevliliği kadrosunda maaşını
alacak, özlük haklarını alacak ama bunlar doçentlik
unvanını almış olan insanlar. Doçentlikte beş
yılını tamamlamış, profesörlük hakkını elde
ettiği hâlde kadrosuzluktan bekleyen çok sayıda insanımız
var. Yine üniversitelerimizin birçok bölümünde açıklar, öğretim üyesi
açığı olmasına rağmen diğer taraftan kendi
imkânlarıyla doktorasını bitirmiş, dünya çapında
yayınlar yapmış ve aynı şekilde ödüller almış,
hatta buluşlar yapıp gazetelerde anlatılan, göğsümüzü
kabartan ama kadrosu olmayan çok sayıda bilim insanımız var.
Üniversitelerdeki bu kadro sorununun bir an önce çözülmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, daha önce bu kürsüde
birçok platformda gündeme getirdiğimiz bir konu da itfaiyeci
kardeşlerimizin sorunlarıydı. Yangın söndürmeden arama
kurtarmaya, denetimden eğitime oldukça geniş bir alanda faaliyet
yapmaktadırlar. Bu denli önemli ve geniş bir alanda görev
yapmalarına rağmen maalesef itfaiyecilik, polislik ya da
öğretmenlik gibi bir meslek grubu hâline hâlâ getirilebilmiş
değil. Üç yüz yılı aşkın bir tarihi olan
itfaiyecilerimizin mesleki statüleri yoktur, yani itfaiyecilik bir meslek
olarak kabul edilmemektedir. Birçok meslek sınıfında
yıpranma tazminatı verilirken en çok hak etmelerine rağmen böyle
bir hakları bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ayrıca itfaiye
veya yangın söndürme işlerinde çalışanlara kanun
gereği uygulanması gereken altmış günlük fiilî
çalışma süresi zammı maalesef uygulanmamakta, sadece gitmiş
olduğu yangın söndürme saati, zamanı süresince fiilî hizmet
süresi verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, yıllardır
taşeron işçilerimize kadro sözü verilmesine rağmen somut bir
adım atılmamıştı. Son günlerde Sayın
Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Sayın
Çalışma Bakanı tarafından yapılan açıklamalar
hepimizi umutlandırdı. Aslında Sayın Çalışma
Bakanımız da buradayken şu konunun da altını çizmekte
fayda var: Biz bu girişimi eksik buluyoruz ama destekliyoruz. Bununla
birlikte, böyle bir ihtiyaç neden duyuldu, toplumda bu kadar istek ve arzu
neden oluştu? Bunun sebebini hepimiz biliyoruz. Bunun sebebi özellikle
taşeron uygulamasının bir istismar aracı hâline gelmesiydi.
Peki, şöyle bir geriye gittiğimizde böyle bir uygulamaya neden
geçilmişti? Hatırlayın, üniversitelerde yayınlanan
makalelere, kürsülerdeki konuşmalara bakın, bu uygulamalarla biz kamu
kurumlarında onları asli görevlerine döndürecektik, verimliliği
artıracaktık, başka şeylere neden olacaktı.
“Outsource” diyorlardı, dışarıdan hizmet satın alma;
bunu da kimse yere göğe koymuyordu.
Peki, bugün bu hâle niye geldi, neleri eksik
yaptık? Bunları da çok iyi analiz etmemiz lazım, çok iyi
çalışmamız lazım. Madem taşeron işçilik bir
kölelik hâline dönüştürüldü, kamunun bir kesiminde bunu düzeltme
ihtiyacı duyuyoruz, peki diğer tarafında “KİT’lerde ve
belediyelerde bunu neden yapmıyoruz?” sorusunu da bizim sorma
hakkımız doğacaktır.
Onun için bunların bir bütün olarak incelenmesi
gerektiğini, yarın, üç ay ya da bir yıl sonra yine aynı
şeylerle, verimlilik, asli işlere, görevlere, fonksiyonlara odaklanma
gibi gerekçelerle tekrar baştan aynı şeylere başlayacaksak
bunların tedbirlerini de bugünden çok iyi bir şekilde düşünmemiz
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, tabii, burada bir
başka önemli sorun da şu: Bu taşeron uygulamasını
kaldırırken taşeron sisteminin içerisinde olan 17 bin firma,
bunlarda çalışan 150 bine yakın işçi söz konusu;
bunların da ne olacağını… Yani bir tarafta bir
mağduriyeti giderirken diğer tarafta da yeni mağduriyet alanları
da oluşturmamamız gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Bunlarla ilgili de
mutlaka bir çalışmayla -yapılacak düzenlemeye dâhil edilerek-
gelinmesi gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Karakaya.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son
olarak Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Mit. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA MİT (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Kültür ve
Turizm Bakanlığı bütçesi hakkında, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Türk-İslam medeniyetinin eseri yüksek
Türk kültürüdür. Türk milletini istiklal davasında birleştirip
dünyaya esareti değil hürriyeti haykıran, devletin ve milletin
bekası için yedi düvelle savaşan, yeni Türk devletini kuran, Türk
kültüründen beslenen irade ve düşünce sistemi olan Türk
milliyetçiliğidir. Binlerce yıllık Türk tarihi içinde
oluşan ve gelişen Türk kültürü de dünya kültür mirasının
çok önemli bir parçasıdır. Bu sebep dolayısıyla, Türk
tarihi ve Türk kültürü dikkate alınmaksızın dünya tarihi ve
dünya kültür tarihi yazılamaz.
Şüphe yoktur ki, Türklüğün büyük medeni
vasfı ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonra da geleceğin yüksek
medeniyet ufkundan bir güneş gibi doğacaktır. Yüksek bir
medeniyetin vârisleri olarak bize intikal etmiş maddi ve manevi kültür
varlıklarımızı muhafaza etmek, anlamak, geliştirmek ve
gelecek nesillere aktarmak millî bir vazifedir. Geçmişten gelen medeniyet
ve kültür değerlerimizi zamanın idrakine söyletmek, yeni bir terkiple
medeniyetimizi eski ihtişamına yakışır şekilde
muasır medeniyet seviyesine çıkarmak hem millî hem de insani
görevdir.
Beşeriyet, içerisinde bulunduğu kaostan
ancak merkezinde insan, hedefinde insanlık olan medeniyet hamlesiyle kurtulacaktır.
Türk milletinin cevherinde mevcut olan istidat ve yüksek kabiliyet insanlığın
ufkunda yeni bir ümit, yeni bir medeniyet hamlesi ortaya
çıkaracaktır. Tarih buna şahittir. Türk-İslam medeniyeti
insanlığın kendini en yüksek surette idrak ettiği “altın
çağ” olarak tarihte yerini almıştır. Türk-İslam
medeniyeti çevresinde ortaya konulmuş olan maddi ve manevi eserler
işte bu yüksek medeniyetin şahitleridir. Kültür eserlerimiz mazi ile
istikbal arasında bağlantı kuran en değerli hazinelerdir.
Tarihî yürüyüşümüzün millî, dinî ve insani esaslarını
canlandırarak yeni bir medeniyet hamlesi başlatmak
heyecanındayız. Batı medeniyetinin de muhtaç olduğunu
düşündüğümüz bu hamle de ancak Türk milliyetçilerinin
omuzlarında yükselecektir.
Değerli milletvekilleri, siyasi ve edebî
metinler olan Orhun Abideleri, Orta Asya’da kilometrelerce yer altında
açılan mühendislik usulü su kanalları, binlerce kilometre menzile
dizilen kervansaraylar, köprüler, Tac Mahal, altın şehir
İsfahan, dünyanın incisi İstanbul, Selimiye ve Süleymaniye ve
bütün selatin camiler imar ve mimarlık eserlerimiz olarak medeniyetimize
şahitlik etmektedir. Bu medeniyetin zihnî arka planında şüphesiz
ki yüce dinimiz İslam ve yüce kitabımız Kur’an vardır.
Fergana Vadisi’nden Endülüs’e, gönül ve düşünce
dünyamızın ürünlerinden Dîvânu Lugâti’t-Türk, vakıflar, Kutadgu
Bilig, Mesnevi, Firdevsî’nin Şehname’si, BinBir Gece Masalları,
İhvan-ı Safa Risaleleri, Bostan ve Gülistan, Hâfız’ın
Dîvanı, Yesevi’nin hikmetleri ile binlerce ilmî, edebî ve felsefi eserler
gerçek anlamda keşfedilmeyi beklemektedir.
Büyük ilim adamı, bestekâr, şairlerimizden
birkaçını ismen ifade etmek isteriz: İbni Sina, Farabi, Gazali,
büyük mezhep imamlarımız, Mevlâna, Hacı Bektaş-ı Veli,
Hacı Bayram-ı Veli, Sadi Şirazi, Akif, İkbal, Fuzuli,
Yunus, Şeyh Galip, Karacaoğlan, büyük Itrî, Dede Efendi, Hacı
Arif Bey ve Münir Nurettin Selçuk.
Değerli Milletvekilleri, kültür ve medeniyet
kavramları uzun süre tartışılmıştır.
İttifak ile medeniyet bir inanç ve o inanca bağlı ahlak
nizamı, bu inanç ve ahlak sisteminin belirlediği istikamet ve
nitelikte meydana gelen eser ve ürünler ise kültür olarak
tanımlanmaktadır. Bir diğer ifadeyle, bu tanımlamadan
hareketle hayatın anlamını ve gayesini medeniyet belirlerken,
kültür, değişen şartlarda hayatı sürdürmek için medeniyetin
ruhuna uygun biçimde fiiller ve eserler meydana getirmektir.
Batı medeniyeti; ilim, ilim zihniyeti, ilmin
hayata uygulanışı olan teknik, insan haklarını teminat
altına alan hukuk ve hürriyet üzerinde yükselmiştir. Nasıl
tanımlarsak tanımlayalım, iki yüz yıllık Batılılaşma,
çağdaşlaşma maceramız, medeniyet ve kültür
kavramlarındaki farklı anlayışlar sebebiyle hâlâ
tartışmalara yol açmaktadır. Bir medeniyet veya kültürün
bütünüyle alınmasının mümkün olmadığı ilmî bir
hakikattir. Ziya Gökalp ve Mümtaz Turhan da medeniyet ve kültürün bire bir
kopya edilemeyeceğini ilmen ortaya koymuşlardır. Ancak
medeniyetlerin gelişip güçlenmesi, kendisinden önceki ve
çağdaşı medeniyetlerin tefekkür sistemlerinden etkilenmesiyle
mümkündür. Türkiye’nin medeniyet ve kültür bakımından geri
kalmışlığı, halkın cehaletinden değil
aydınların kemiyet ve keyfiyet bakımından
kifayetsizliğinden doğmaktadır. Yeterince ne Avrupa’yı
tanıyoruz ne de kendimizi tanıyoruz. Kendini tanımak
marifetlerin marifetidir. Kendini bilen Rabb’ini bilir. Şairin dediği
gibi, biz de derya içinde olmasına rağmen deryadan haberi olmayan
balıklar gibiyiz; içinde yaşadığımız ummanı
tanımamaktayız.
Değerli milletvekilleri, bir milletin
hayatında kültür davası, alfabeyi okuma ve ezberleme davası
değildir, kafayı, kalbi ve bedeni geliştirme ve yetiştirme
davasıdır. Dalından kopan bir yaprağın akıbetini
rüzgâr tayin eder, o artık herhangi bir istikamette esen rüzgârın
esiridir; ülkemizin hazin hikâyesi de budur.
Kültür savaşında en müessir silah
şuurdur, milliyetçiliktir. Bir milletin öz değerlerini, öz
varlığını koruması ve geliştirmesi millî
şuurla mümkündür. Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır
şartları karşısında ifade etmek ve hatırlatmak
isterim ki milliyetçiliğe karşı çıkmak, kale
kapısını düşmana açmak demek olur.
Medeniyetler parayla değil ilimle, irfanla,
imanla, ahlakla kurulurlar. İlimden, irfandan, imandan, ahlaktan
uzaklaştığında ise yıkılırlar. Kültür
meselesinde yapılanları parayla ölçmek, sanat eserlerini ticari emtia
hâline getirmek kültür ve medeniyete en büyük ihanettir. Övünülecek olan dünya
çapında sanatkârlar ve dünya çapında eserlerdir.
Değerli milletvekilleri, geçmişimizle
tanışmak, geçmişimizle barışmak, geçmişimizin
farkına varmak gelecek için en sağlam yoldur, en gerçekçi
haritadır, pusuladır. Bu anlamda ve gerçekte kökü mazide olan atiyiz.
Geçmiş de bizimdir, gelecek de bizimdir. Geçmişi inkâr, kendini
inkâr, kendini tahrip demektir. Geleceği görememek hamakatlerin
hamakatidir.
Bugün itibarıyla gerek Batı medeniyetine ve
gerekse Türk-İslam medeniyetine ait bilgi, belge ve eserler hakkında
malumat sahibiyiz ve bu eserlere ulaşma imkânlarımız da
vardır. İnsanlığın binlerce yıllık
müktesebatını hiçbir komplekse kapılmadan tetkik etmek,
araştırmak, anlamaya çalışmak ve zamanın idrakiyle
yeni bir terkibe tabi tutmak ve gelecek nesillere aktarmak yegâne doğru
yoldur. Bu yolda muhtaç olduğumuz şey, millî ve insani bir görev
şuuruyla her şeyden önce samimiyet ve çok ama çok çalışmaktır.
Bu konuda devlete, topluma düşen görev, ilim adamları ile
sanatkârların hür ve mutlak şekilde kendilerini idrak edebilecekleri
uygun iklimi tesis etmektir. Ancak ilim ve sanatın zemini olan
üniversitelerdeki sayısal artış ve sistem
değişikliği dolayısıyla Sayın
Başbakanın “Üzerinde yeterince düşünülmemiş.” ifadesi
üniversitelerin hâlini ortaya koyması açısından, medeniyet ve
kültür hamlesi adına tam anlamıyla hayal
kırıklığıdır.
Değerli milletvekilleri, 14 Temmuz 2004 tarih
ve 5225 sayılı Kültür Yatırımlarını ve
Girişimlerini Teşvik Kanunu önemli bir eksikliği
gidermiştir. Uygulamada görülen eksiklik ve
yanlışlıkların en kısa zamanda çözülmesi
gerekmektedir.
Kültür ve Turizm
Bakanlığınca 1’incisi 1982’de, 2’ncisi 1989’da ve 3’üncüsü de bu
sene düzenlenen Millî Kültür Şûrası’nda ortaya konulan raporlar çok
önemli tespit ve öneriler içermektedir. Başarılı bulduğumuz
Millî Kültür Şûrası’nın her yıl tekrarlanması, bir
önceki yıl toplantısında ortaya konulan tespit ve önerilerde
gerçekleşme ve alınan mesafelerin değerlendirilmesi, beklenilen
fayda açısından çok önemlidir. Şûra kapsamında
oluşturulan 17 komisyonun sunduğu raporlarda ortaya konulan öneri ve
teklifler ısrarla takip edilmelidir. Bunlar arasında yer alan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde münhasıran kültürle ilgili özel bir
komisyon kurularak komisyonun kültür alanındaki bütün aktörlerin
görüş ve beklentilerinin dile getirileceği bir platform olarak görev
görmesi önerisi öncelikle ve mutlaka yerine getirilmelidir. Keza, 2017
yılında 9’uncusu gerçekleştirilen Milletlerarası Türk Halk
Kültürü Kongresi’ni kültür alanında atılmış çok önemli bir
adım olarak görüyor, sürekli hâle getirilmesinin de gerekli olduğunu
ifade ediyoruz. Yazılı medeniyet ve kültür eserlerimizin
kataloglanması ve bazı eserlerin yayınlanmasında
şimdiye kadar yapılan çalışmaları takdirle
karşılamaktayız. Kültür Bakanlığımızca
1990’lı yıllarda yayınlanan Yazma Eserler Kataloğu, akademi
ve araştırmacılar açısından çok önemli olup acilen
güncellenmelidir. Kültür mirası olarak bize intikal etmiş bulunan
eserleri akademi araştırmacısına ve okuyucusuna
sunmamız gerekmektedir. Yazma Eserler Daire
Başkanlığının muhtelif yerlerde bulunan nadir 182 bin
yazma, 331 bin matbu, toplam 513 bin eseri uygun 22 kütüphanede toplama,
elektronik ortamda okuyucuya sunma, restorasyonlarını yapma, günlük dile
çevirerek tıpkı basımlarıyla birlikte yayınlama
çalışmalarını ilim ve kültür hayatımız için çok
önemli buluyor ve takdirle karşılıyoruz. Bu konuda emeği
geçen tüm
görevlilere teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bazı şehirler
vardır ki bizzat kendisi sanat eseridir, tarihtir, kültürdür.
İstanbul dünyanın incisi, kültür ve medeniyetin merkezidir.
Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle İstanbul
katledilmiştir, İstanbul’a ihanet edilmiştir. Bütün bunlar
yapılırken Kültür Bakanlığı derin bir sessizlik
içindedir.
Osmanlı’nın ilk payitahtı olan
yeşil Bursa, Bursa’nın kalbine hançer gibi saplanmış
TOKİ cinayetiyle de yeşil Bursa katledilmiştir.
Tanpınar’ın tasvir ettiği Bursa’dan eser kalmamıştır.
Bursa’yı boydan boya ikiye bölen ucube raylı sistem, bir başka
katliamdır.
Bursa’da Gökdere Medresesi restore edilmiş,
tesis olarak nitelenerek “Tesisimizde çeşitli toplantılar,
nişan, kına gibi etkinlikler yapılabilmektedir.” diyerek
kullanıma açılmıştır. Bu kapsamda, Medrese içindeki
mescidin mihrabı bir perdeyle kapatılmak suretiyle elde edilen
mekânda çalgılı çengili nişan ve kına törenleri
yapılmaktadır. Yıllarca eğitim ve öğretim verilen
medresenin vakfiyesinde vakıf mütevellisi olacak kişilerde, medresede
okuyup tahsil yapma şartı koşulmuştur. Ama Gökdere
Medresesi şimdi, çalgılı çengili bir işletmeye
dönüşmüştür. Bize ve Kültür Bakanlığına düşen,
Gökdere Medresesi’nin vakfiyesinde kayıtlı olduğu üzere, bir
eğitim ve tahsil mekânı olarak değerlendirmek, mescidi ise
yeniden ibadete açmaktır.
Mevleviliğin Konya'dan sonraki en büyük merkezi
olan Yenikapı Mevlevihanesi’nde, edep dışı bir
şekilde, kitap ve proje tanıtım toplantıları
yapılmaktadır. Yenikapı Mevlevihanesi Itrî, Hammamizade
İsmail Dede Efendi, Şeyh Galip, Ali Nutkî gibi bestekâr ve
şairlerin yetiştiği bir irfan ocağıdır.
Davetliler için semahaneye yani zikirhaneye
koltuklar doldurulmuş, podyum kurulmuş, projeksiyon cihazları
getirilmiş; davetliler ayakkabılarıyla girdikleri semahanede
sıra sıra dizilmişlerdir. Mevlevihanenin asırlar önce
yaşamış şeyhlerinin kabirleri ve sandukalarının
bulunduğu bölüm semahane yakınındaki mahfilde
bulunmaktadır.
Bizim kültürümüzde bir tekke veya bir başka
kapalı mekândaki türbelere sırtınızı dönmeniz büyük
ayıp ve büyük edepsizliktir. Kültür aynı zamanda değerler
sistemini ve bu değerler sistemini anlayış ve
yaşayışı da ifade eder. Bu bakımdan, edebe uygun,
mahiyete ve manaya uygun davranmak herkesten önce bu değerlere önem
verdiklerini iddia edenlerin uyması gereken hususlardır.
Sayın Cumhurbaşkanının
“İstanbul’a ihanet ettik.” ikazına rağmen Topkapı
Sarayı’nın Has Bahçesi’nin imara açılması ihanette
ısrardan başka bir şey değildir.
Yine son günlerde tartışılan; müze ve
ören yerlerinin gişe işletmeciliğinin ihaleyle şirketlere
devredilmesi, bir İsviçre şirketine ihale edilmesi asla kabul
edilemez. Kültür ve Turizm Bakanlığımız gişe
işletmeciliği yapacak bilgi, görgü ve tecrübeye sahiptir. Bu
bakımdan, gişe işletmeciliğinin mutlaka Bakanlık
kadrolarıyla yapılması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türk-İslam
medeniyetine ait bu coğrafyada yazılmış bütün eserlerin
hiçbir ayrıma tabi tutulmadan, hiçbir komplekse kapılmadan, hiçbir ön
yargıya kapılmadan ilim ve sanat camiasına
kazandırılması gerekmektedir. Halk kültürünün yazılı
ve sözlü edebiyatımıza ilişkin derlemelerinin daha kapsamlı
ve devamlı bir çalışmayla ilim ve sanat âlemine
aktarılması gerekmektedir.
Vakıf medeniyeti
anlayışının gerçek manada hayata geçirilmesi için
diğer kurumlarla ortak çalışma yapılması ve
vakıfların vakıf olmasına çalışılması
gerekmektedir.
Bütün sanat dallarında geçmişte verilen
eserler ve zamanımıza ait eserlerin envanteri sürekli güncellenerek
sanat eserlerinin her an el altında bulunabilir hâle getirilmesi
gerekmektedir. Türkiye dışı Türk topluluklarının ilim
ve sanat eserlerinin Türk ilim ve sanat âlemine kazandırılması
için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu
kapsamda, rahmetle andığımız Nevzat Kösoğlu’nun
editörlüğünde, Kültür Bakanlığınca yayınlanan 32
ciltlik “Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi”nin
önemli bir başlangıç olduğunu biliyor, emeği geçenlere de
teşekkürü borç biliyoruz.
Mimari kültür varlıklarının
tafsilatlı envanterinin çıkarılması, aslına uygun
olarak restorasyonu ile gayesine uygun kullanımı için gerekenlerin
yapılması gerekmektedir.
Devlet tiyatrolarının yaygın hâle
getirilmesi, sayılarının artırılması, geniş
halk kesimlerine yönelik olarak ücretlerin sembolik hâle getirilmesi
gerekmektedir.
Müzeciliğin geliştirilerek geniş halk
kesimlerine açılması, giriş ücretlerinin de yine sembolik hâle
getirilmesi gerekmektedir.
Devlet Opera ve Balesinin daha geniş halk
kesimlerine açılması için gereken önemin verilmesi gerekmektedir.
Kültür varlıklarımızla alakalı
olarak faaliyet gösteren birden çok kamu kurum ve kuruluşumuz
bulunmaktadır. Bu yapı, dağınıklığa sebep
olmaktadır. Bu dağınıklığın da en kısa
zamanda giderilmesi için tedbirler alınmalıdır.
Medeniyetler müzesi olan ülkemizde kültür turizmine de
gereken önem verilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
Anayasa’mızın 63’üncü maddesinde devlet, tarih, kültür ve tabiat
varlıklarının ve değerlerimizin korunmasını
sağlamak, destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak üzere görevlendirilmiştir.
Yine, Anayasa’mızın 64’üncü maddesiyle sanat eserlerinin ve
sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve
sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri almak, devletin
görevleri arasında sayılmaktadır.
Kültür mirasımıza ait eserler üzerinde
yaptığımız değerlendirmelere ilaveten günümüzün
sanatkârlarına ve günümüzün eserlerine de gerekli önem verilmelidir.
Korsan yayın faaliyetleri en adi
hırsızlık kapsamında değerlendirilerek mutlaka
engellenmelidir.
İlim adamları ve
sanatkârlarımızın eserlerinin yayınlanmasında bir
ajans kurularak, basım ve dağıtım da dâhil, uygun ortamlar
yaratılmalıdır.
Ticari değeri düşük olmasına
rağmen, nitelikli ilim ve sanat eserlerinin ilim ve sanat âlemine
kazandırılması için Bakanlık tedbir almalıdır.
Gençlerimizin kültürel ve sanatsal faaliyetlere
katılımını artırmak maksadıyla
başlatılan GENÇDES Projesi ısrarla takip edilmeli,
sonuçları ölçülerek kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN HABERAL (Ankara) – Bir dakika ek süre Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Mit, bir
dakika ek süre vereyim size de.
MUSTAFA MİT (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk-İslam medeniyet ve
kültürünü savunuyoruz. Bizim milliyetçiliğimiz Kur’an ve sünnetle çatışmayan
bir milliyetçiliktir. Merhum Alparslan Türkeş ve Erol Güngör
hocamızın tabiriyle, bizim milliyetçiliğimiz kültür
milliyetçiliğidir diyor, bütçenin hayırlara vesile olmasını
dileyerek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mit.
Böylelikle Milliyetçi Hareket Partisi adına
yapılan konuşmalar da sona ermiş oldu.
Sayın milletvekilleri, şimdi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun konuşmacılarını dinleyeceğiz.
İlk önce Aydın Milletvekili Sayın
Bülent Tezcan konuşacak.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün acı bir haber aldık, geçmiş dönem
Başbakanlarından Sayın Mesut Yılmaz’ın oğlunun
vefat haberini aldık. Öncelikle merhuma Allah’tan rahmet diliyoruz,
Sayın Mesut Yılmaz’a ve bütün ailesine de
başsağlığı dileklerimizi ve sabır dileklerimizi
paylaşıyoruz. Allah kimseye böyle bir acı vermesin.
Değerli arkadaşlar, İçişleri
Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz. Mutlaka bütün
bakanlıkların bütçesi önemli, devlet bütçesi önemli ama
İçişleri Bakanlığının bütçesi bütün bunların
içerisinde bir başka özellik gösteriyor. Nedir o da? Sözünü ettiğimiz
Bakanlık ülkede huzuru sağlamakla sorumlu bir bakanlık, iç
güvenliği sağlamakla sorumlu bir bakanlık, düzeni
sağlamakla sorumlu bir bakanlık. Yani ülkenin huzuru, güvenliği,
düzeninden bu Bakanlık sorumlu her şeyden önce.
Bu bütçe görüşmesini ne yazık ki
Türkiye’nin huzur ve güvenliğinin kalmadığı bir ortamda
yapıyoruz. Ülkenin huzur ve güvenliği arayışının
yüksek düzeyde olduğu bir süreçten geçiyoruz.
Değerli arkadaşlar, anketlere
bakıyorsunuz, anketlerde güvenlik ihtiyacı üst sıralara
yükselmiş; vatandaş kendisini güvende hissetmiyor, endişe
yüksek. Uyuşturucu kullanımı yüzde 678 artmış AK
PARTİ hükûmetleri döneminde. Uyuşturucu kullanımı yüzde 678
artmış; fuhuş yüzde 790 artmış. Kadına
şiddet, çocuk tacizi, suç oranlarının sürekli artış
gösterdiği bir süreçten geçiyoruz ve böyle bir tabloda asayişle,
güvenlikle, huzurla sorumlu olan Bakanlığın bütçesini
görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanlığının bir vizyonu olmak zorunda. Nedir o vizyon? O
vizyon, huzurlu, güvenli, düzenli bir ülke yaratma vizyonu. Bu endişeyi ortadan
kaldırmak zorundasınız. Şimdi bakıyoruz, bütçesini
görüştüğümüz Bakanlığın böyle bir vizyonu var mı?
Ne yazık ki yok. Ne yazık ki yok. Peki, niye yok?
Bakanlığın vizyonu olabilmesi için önce Bakanın vizyonu
olması lazım. Bakanlığın başındaki
İçişleri Bakanının böyle bir vizyonu olması
lazım. Oysa Bakanın vizyonunu tarif edelim dediğimizde üç kelime
çıkıyor karşımıza: Tehdit, şantaj, hakaret. (CHP
sıralarından alkışlar) İçişleri
Bakanının vizyonu tehdit, şantaj ve hakaretten ibaret. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) – Tehdit yok, tespit.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi, çok
tuhaftır, huzur ve düzeni sağlamakla sorumlu bir bakan, huzur ve
düzeni bozan, güvenlik endişesi yaratan bir bakana dönüşmüş; çok
açık. Ülkede huzur ve güveni bozan, güvenlik endişesi yaratan birinci
derecede sorumlu hâline gelmiş Bakanlığın
başındaki kişi.
Ergen çocuk gibi. Nerede bir siyasi polemik varsa
hemen atlıyor üzerine. Ya, bir dur, düşün, sen İçişleri
Bakanısın, bulunduğun makamın
ağırlığına bir bak. Nerede bir tartışma varsa
hemen atlıyor içerisine. Yani bugün İçişleri
Bakanlığının başında, ergen çocuk tutumu
içerisinde birisi var. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Ayıp,
ayıp!
HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Böyle olur mu
ya!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Kılıçdaroğlu ağzıyla yanıt verdi!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Buradan nasıl bir
vizyon çıkarsa bu vizyonla önümüzdeki süreçte Bakanlığın
bütçesini görüşeceğiz.
BAŞKAN – Sayın Tezcan, şahsiyatla
uğraşmayalım lütfen.
GÖKCEN ERDOĞAN ENÇ (Antalya) – Bütçe
konuşuyoruz biz Başkan!
FUAT GÖKTAŞ (Samsun) - Size iyi yakışıyor
o. O tarif size iyi yakışıyor.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
Sayın Tezcan, siz de şahsiyatla
uğraşmayın lütfen.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, şimdi, Sayın Bakan geçenlerde çıktı, Genel
Başkanımıza hitaben, ana muhalefet partisi Genel
Başkanına hitaben -sözün tamamını söylemeyeceğim-
şunları söyledi… Milletin vicdanına bırakacağım
bu söylenen sözleri, milletin ahlakına, terbiyesine, edebine,
vicdanına bırakacağım. Bakın söylediği söze,
İçişleri Bakanı söylüyor: “Sen bittin. Bittin sen. Sen bittin.”
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Siyaseten bitti,
siyaseten.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – “Alçaksın,
şerefsizsin…” İfadeler bunlar. Bunlar benim ifadem değil. (CHP
sıralarından “Yuh, yuh!” sesleri, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
çalışma düzenini bozmayalım.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, ekranlardan bizi izleyen sevgili vatandaşlarım; bu
dil, İçişleri Bakanlığı makamını işgal
eden birine yakışacak bir dil mi? Bu dil, üçüncü sınıf
mafya babalarının kullandığı dil değil mi? (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bunu söyleyince niye rahatsız oluyorsunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Kılıçdaroğlu ağzı bu!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bu ağız, üçüncü
sınıf mafya babası ağzı değil mi, niye
rahatsız oluyorsunuz?
FUAT GÖKTAŞ (Samsun)- Ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Vicdanlarınıza
bırakıyorum.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Dinime küfreden Müslüman
olsa be!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bakın, bir
sıradan bakanlıktan bahsetmiyoruz; İçişleri
Bakanlığı. Emrinde silahlı güçlerin olduğu
bakanlık. Burada yazıyor, Bakanlığın bütçe sunumunda.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Türkiye
Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı…
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Emniyet personeli, jandarma,
sahil güvenlik, güvenlik korucuları, korucular; yarım milyon
silahlı güç var elinde. Yarım milyon, 500 binden fazla bunların
sayısı. Yarım milyon silahlı gücü emanet ettiğiniz
birisi. 49,5 milyar bütçe teslim ediyorsunuz. 49,5 milyar bütçe teslim ediyorsunuz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Dağda terörist
kalmadı. Rahatsız mı oldun?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Türkiye
Cumhuriyeti devletinin korucuları, Türkiye Cumhuriyeti’nin polisi, Türkiye
Cumhuriyeti’nin jandarması. Bireysel değil, devletin o.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Çok
çalış sen de İçişleri Bakanı ol.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – PKK, FETÖ deyince
ağırına mı gitti?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Hiç gürültü
çıkarmayın, hiç gürültü çıkarmayın.
Şimdi, bu dili kullanan, bu üçüncü
sınıf mafya babası ağzını kullanan kişinin
elinde 49,5 milyar lira devlet bütçesi var, yarım milyon silahlı güç
var.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Devletin bütçesi
o, devletin.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Türkiye Cumhuriyeti
devletinin İçişleri Bakanı. Emniyet teşkilatı Türkiye Cumhuriyeti’nin,
kişinin değil.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Milletin takdirine
bırakıyorum, milletin takdirine bırakıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Hakaret etmeyelim lütfen, temiz bir
dille konuşalım Sayın Tezcan.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bu, Çevre ve
Şehircilik Bakanı değil konuştuğumuz bakan, dikkat
edin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşma var Mehmet
Özhaseki’ye.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Aslan gibi, helal
olsun.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Dikkat edin. Silahlı
gücü olan bir bakanın oturduğu makamı arkasına alarak
sağı solu tehdit edebileceği bir koltuk değil.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Bittin.” diyen
Kılıçdaroğlu’na “Bittin.” dedi. Siyasi bitiş o.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bugün bunu belki
memnuniyetle karşılıyor olabilirsiniz ama oradan sağı
solu, hesabını yapmadan tehdit edenlerin tehditleri bir gün size de
yönelir, size de yönelir; ne olacağını o zaman görürsünüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH CORA (Trabzon) – Sen kime “Diktatör.”
diyorsun?
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Tehdit tek senin
Genel Başkanına ait sanki, başka hiç kimse yapamaz. Sen kendi
Genel Başkanına bak, kendi dediklerine.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Ha, şimdi, şu
bilinsin: Bunu biz korktuğumuz için söylemiyoruz. Ne söylerseniz söyleyin
korkmayacağız. Bizi korkutmaya gücünüz yetmez ama bir şeyi
yerleştirmek zorundayız.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Bizim öyle bir
derdimiz yok ki zaten.
İSMAİL TAMER (Kayseri) –
Korkacağınız bir şey söylenmedi ki.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Teröristler
kaçsın, teröristler.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Burada, devletin tepesinde
kriminal siyaset inşa ediliyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu, devletin tepesinde kriminal siyaset
inşasıdır ve bu, devletin bakanlarının üslubu olamaz.
Ha, bu kimin üslubu olur, söyledim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Kılıçdaroğlu’nun da olabilir.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bu, mafyanın üslubu
olur. Devletin tepesinde kriminal siyaset inşa etmek, mafyatik iktidar
arayışıdır, mafyatik iktidar arayışı.
Vazgeçin bu mafyatik iktidar arayışından, vazgeçin mafyatik
iktidar arayışından.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bir de CHP’nin üslubu
olur o.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sizin
yıllardır mafya düzeniniz vardı, onu yıktık, o ne
oldu?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bakın, demek ki
bundan sonra sadece kirli siyasetle mücadele etmeyeceğiz. Bugüne kadar
kirli siyasetle mücadele ediyorduk, bu kriminal değil ve bu mafya
ağzından sonra görüyoruz ki artık mafyatik iktidarla da mücadele
ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Bundan sonraki süreç öyle bir sürece
gidiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Ha, değerli milletvekili
arkadaşlarım, hangi partiden olursanız olun, bunun altından
siz de kalkamazsınız. Böyle bir kriminal siyaset, böyle bir mafyatik
iktidar arayışı sizi de boğar, sizi de boğar, siz de
kalkamazsınız bunun altından.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Vay be!
Yiğide bak!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Milletin iktidarı,
kriminal falan değil.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, bu tablo
nasıl bir Türkiye yaratıyor bakın, nasıl bir Türkiye
yaratıyor? Hani işinize gelince diyorsunuz ya
“Dışarıya karşı beraber olalım, el ele birlikte
mücadele edelim, Amerika bize karşı, Orta Doğu bize
karşı.” İyi, güzel de, buna karşı bir ortak tutum
almak zorundasınız, siyaseti kriminalize ederek değil; siyasette
ortak noktaları büyüterek ancak buna karşı milletin
beraberliğini sağlayabilirsiniz.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne zaman
yanımızda olacaksınız, ne zaman?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, belediyelere
aynı anlayış üzerinden, bu mafyatik ve kriminal
yaklaşım üzerinden belediye başkanlarına dönük bir
operasyon başladı. Nasıl başladı bu iş? Önce
kirli bir pazarlık önerdiler, bakın, kirli bir pazarlık. Neydi o
kirli pazarlık? Dediler ki, önce kendi belediye başkanlarına:
“Ya istifa ya mahkeme. Ya istifa edersin ya mahkemeye gidersin.”
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Yanlarında
mıydın?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Hayır, ben
söylemiyorum, AK PARTİ Genel Başkanı Sayın
Erdoğan’ın kendi sözüdür. “İstifa etmezlerse ya görevi suistimal
ya görevi ihmal suçu vardır, İçişleri Bakanlığı ve
savcılar devreye girer.” diye o söyledi, ben söylemiyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Öyle bir şey
demedi.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Öyle bir açıklama
yok.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Yok öyle bir
şey.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Şimdi, bu sözün
üzerine yani ben merak ediyorum, istifa edince suç ortadan kalkıyor mu?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Öyle bir açıklama
yok.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – İstifa ettiği
zaman suç diye bir şey yok mu? Yani “Ya istifa ya mahkeme.” diye bir kirli
pazarlığı önerdiler, bazılarını istifa
ettirdiler, kimisi ağlayarak istifa etti.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – O senin uydurman,
sen uyduruyorsun onu.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – İstifa edenlerle
ilgili adli soruşturma yok, kapattılar üstünü.
Şimdi, gelelim bize. Döndüler, bize de
akıl verdiler, dediler ki: “Bu kirli pazarlığa siz de girin, siz
de kendiniz yapın gereğini, istifa ettirin, yoksa sizinkilerle ilgili
de aynısını yapacağız.” Bize de şantaj…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kim demiş
onu?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Kimin söylediğini
de duyalım lütfen.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kim dedi, ne
zaman dedi, nerede dedi, nasıl dedi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Biz çiğ yemedik,
karnımız ağrımıyor. Bizim tutumumuz çok
açıktır. (CHP sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Size o tehdidi
yapanı da söyler misiniz?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – O tehdidi yapan çok
açık -siz biliyorsunuz- söyledi.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Söyler misiniz,
duyalım.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – “Siz de dönün, size de
geliyor sıra.” dedi.
Şimdi, aramızdaki farkı söyleyeyim
size…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Erguvan ne olacak? Buz ne
olacak?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Aramızdaki farkı
söyleyeyim: Sayın Genel Başkanımız bütçe
konuşmasının başlangıcında, açış
konuşmasını yaparken çok net bir şey söyledi, dedi ki: “Cumhuriyet
Halk Partili belediye başkanlarından…”
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Yalova mı?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – “…boğazından
haram lokma gireni yaşatmam.” dedi.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Yalova, Yalova.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bizim tutumumuz bu,
“Boğazından haram lokma gireni ben yaşatmam.” dedi. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) – O da tehdit,
“Yaşatmam.” demek ne demek? “Yaşatmam.” demek de tehdit.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siyasette
yaşatmam…
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi, bu sözü bir
yere koyun.
SALİH CORA (Trabzon) – Bu, mahkeme adına
açıklama değil mi?
BAŞKAN – Sayın Tezcan… Sayın Tezcan…
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Genel Başkanın
sözünü bir yere koyun.
BAŞKAN – Sayın Tezcan…
SALİH CORA (Trabzon) – “Yaşatmam.” demek,
mahkeme adına açıklama değil mi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi, sizin Genel
Başkanınız ne dedi, bir de ona bakalım…
SALİH CORA (Trabzon) – Nasıl bir tehdit?
Bu, tehdit değil mi?
BAŞKAN – Sayın Tezcan, bir
dakikanızı rica ediyorum.
SALİH CORA (Trabzon) –
Kılıçdaroğlu kaçıncı sınıf mafya o zaman,
söyle! “Yaşatmam.” demek ne demek?
ALİ ŞEKER (İstanbul) – “Siyaseten
yaşatmam.” demek.
BAŞKAN – Bakın, sayın milletvekili
arkadaşlarım, sayın konuşmacı konuşurken
alkışlanıyor doğal olarak, laf atılıyor
doğal olarak ama bunun bir sınırı var.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Süreyi
kullanacağız değil mi Başkanım?
BAŞKAN – Tabii ki süreyi ekleyeceğim,
aşk olsun, rica ederim Sayın Tezcan.
Bunun bir sınırı var, lütfen
konuşmacıyı dinleyelim, daha sonra grup başkan vekilleriniz
cevap verecek. Bunu ben de duymuyorum, ben de anlayamıyorum bu
kakofoniden.
Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kimse anlamıyor
Sayın Başkan!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Başkanım,
sadece siz değil, kimse anlamıyor ne konuştuğunu!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, şimdi, bizim Genel Başkanımızın
söylediğini ifade ettim, “Boğazından haram lokma gireni
yaşatmam.” dedi, biz açığız. Şimdi, sizin Genel
Başkanınız ne diyor? Diyor ki: “İstifa edersen
İçişleri Bakanlığı soruşturma açmaz, istifa
etmezsen İçişleri Bakanlığı devreye girer.”
Şimdi, bu iki tutum arasındaki farkı milletimize havale ediyorum,
milletin vicdanına havale ediyorum. Sizin vicdanınız
körelmiş olabilir ama milletin vicdanının hâlâ sağlam
olduğunu biliyorum. Hâlâ sağlam olduğunu biliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Tamam, söz
milletin.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Onu biz de söylüyoruz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Tabii, aslına bakarsanız,
sizin belediyelere nasıl baktığınızın ifadesini
en iyi bilenlerden birisi bugün İçişleri Bakanlığı
koltuğunda oturan Sayın Süleyman Soylu’dur. 2008 yılında
bunu çok iyi tespit etmiş.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Mehmet
Bekaroğlu ne diyordu Sayın Tezcan?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bakın, 2008
yılı Aralığında ne söylüyor AK PARTİ Hükûmeti ve
belediyeleriyle ilgili biraz önceki tabloyu tescil eden bir söz.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Yalova?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kadın
kontenjanından giren Mehmet Bekaroğlu ne diyordu?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – “Paçalarından
yolsuzluk akıyor. Türkiye'de ihale ve yandaş belediyeciliği
yapılmaktadır.” diyor.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Size söylüyor onu, size, size!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Battal’dan
bahset, Beşiktaş Belediye Başkanından bahset.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Kim söylüyor? Bugünkü AK
PARTİ İçişleri Bakanı söylüyor. Kime söylüyor? AK
PARTİ hükûmetlerine söylüyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Size söylüyor, size!
SALİH CORA (Trabzon) – Bekaroğlu sizin
için ne diyordu? Bekaroğlu ne diyordu?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi ben Sayın
Bakana soruyorum: Hani diyor ya “Türkiye'de ihale ve yandaş
belediyeciliği yapılıyor.” diye, şimdi eline
aldığın o haksız kılıçla bu
anlayışın taşeronluğunu mu yapıyorsun, bu
anlayışın taşeronluğuna mı soyundun? (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, biz bu kirli
pazarlığın parçası olmadık, olmayacağız da.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Başka
pazarlıklar yapıyorlar.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Biz hukuk içerisinde
sorulacak her hesapta varız, siyaset zeminindeki her mücadelede de
varız, olmaya da devam edeceğiz ama yapılan iş halkın
iradesine darbedir. Belediye başkanlarının görevden
alınması, haksız ve hukuksuz yere görevden alınması
halk iradesine darbedir. Şantajınızı kabul etmeyen
Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarına saldırı
yapılması, sadece Cumhuriyet Halk Partili vatandaşlara
değil halkın iradesine darbedir, darbeci iktidara pabuç
bırakmayacağız, darbeci iktidara pabuç
bırakmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ağlamak
istiyorum, çok duygusal bir konuşma!
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bu bir sandıksız
iktidar arayışıdır, sandıksız iktidar
arayışıdır.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Siz iyi
bilirsiniz onu.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Türkiye'yi
sandıksız iktidara hazırlamanın peşindesiniz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – O sizin
geçmişinizde var, o sizin geçmişinizde var Bülent Bey.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi İstanbul’u
kaybedeceğinizi anladınız, Ankara’yı kaybedeceğinizi
anladınız…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) –
Sandıksız iktidar sizin ana konunuz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – …büyükşehirleri
kaybedeceğinizi anladınız, yerel yönetimleri
kaybedeceğinizi anladınız, büyük genel iktidarı da
kaybedeceğinizi anladınız…
MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Anlat, anlat,
heyecanlı oluyor, anlat.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – …başarılı
olan belediye başkanlarına saldırıp, sindirip, korkutup
hizmet üretemeyen bir yerel yönetim yaratarak yeniden belediyeyi alacağınızı
sanıyorsunuz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kaç seçim
geçirdin, kaç? Kaç tane seçim yaptın sen?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Ama zulümle abat olan
olmamıştır, siz de abat olamayacaksınız, siz de abat
olamayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kaç seçimi
kaybettin, onu söyle bakalım.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi, tabii, biz
burada çıkıp böyle olunca… Aradaki farkı biraz önce söyledim,
bizim belediye başkanlarımız çıktı gitti,
savcılığa dilekçe verdi, “Kardeşim, benim
boğazımdan haram lokma geçmedi. Ben ağlayarak istifa ettirilecek
belediye başkanı da değilim. Gelin, mal
varlığımı araştırın.” dedi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) –
Beşiktaş’a bak, Beşiktaş’a.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Araştırdılar, hiçbir şey çıkmadı, akladılar.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Öyle değil o,
öyle değil.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi, bunun
üzerinden bir tezgâh kurup Genel Başkanın üzerine gitme hesabı
yaptınız…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – 15 Şubatta
dava, 15 Şubat. Bekle bakalım.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – …Genel Başkanın
mal varlığına buradan gidebilir miyiz diye yaptınız.
Tezgâh belli, onu biliyoruz. Vatandaşın buna kanacağı,
inanacağı yok. Bir tarafta helal kazançla alınmış
mütevazı bir ev, öbür tarafta bir sterlinlik şirketle 15 milyon
dolarlık ticaret, öbür tarafta 15 milyon liralık ticaret. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Haramın ne
olduğunu biliyor musun?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Helal kazançla
konuşulan evi tartıştırarak o haram ticaretin üstünü
örtmenin peşine düştünüz, bu telaşın içerisine girdiniz.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Rezidans, rezidans.
“Ev” deme, ayıp oluyor ya. Rezidans var ortada, rezidans.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ya, millet merak
ediyor, Şişli’yle Yalova’dan bahset.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ev diye rezidans
alıyorlar.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Ama size bir tavsiyem var:
İki cihan bir araya gelse zerre vicdan kabul etmez bu
karşılaştırmayı, iki cihan bir araya gelse zerre
vicdana anlatamazsınız bunu, anlatamazsınız. Yok öyle
yağma.
Şimdi, biz dedik ki: “Gelin, Genel
Başkanın mal varlığını
araştıralım.”
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kızı
kaç paraya aldı evi? Kızının aldığı evi
söyle, kaç paraya aldı?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Ödünüz patladı,
bahane aradınız araştırmamak için. Yahu, niye korkuyorsunuz?
Senaryo diyorlar, oyun kuruyormuşuz, tezgâh yapıyormuşuz!
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O denetim Hükûmet içindir
kardeşim.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Oyun kuruyorsak oyunu
boşa çıkarın, buyurun araştırın. Niye
korkuyorsunuz? Oyunu boşa çıkarın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Çıkaramazsınız çünkü
arkasından size uzanır diye korkuyorsunuz. Ya, yeminle, sizin
üstünüze gelmeyeceğiz, hadi gelin bakalım, artık cesaretle
araştıralım, gelmeyeceğiz üzerinize.
Yapamazsınız, yapamazsınız.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Hadi oradan.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şimdi, Sayın
Bakan, Sayın Soylu bu telaş içerisinde biraz önce söylediğim bu
beyhude çabayla ortaya atladı ve bir söz ortaya attı, konuşmaya
başladı. Şimdi, tabii, bunu söylerken sözün ölçüsünü
kaçırdı. Ölçüsüz sözü maharet sananlar bir gün kendi sözleriyle
tokatlanırlar, tıpkı Sayın Soylu gibi. 2008’de bakın
ne diyor AK PARTİ Genel Başkanı için: “Gündüz imamı, gece
papazı oynuyor.” Ben söylemiyorum, Süleyman Soylu’nun sözü. (CHP
sıralarından alkışlar) “Gündüz imamı…”
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Size söylüyor,
size.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Kime söylediğini
göstereceğim.
Erdoğan için söylediği söz bu: “Gündüz
imamı, gece papazı oynuyor.” Sayın Bakan, kilisenin
papazını söylüyorsun da bu kilisenin zangocu kim, zangocu? Bir de
zangocunu söyle bakalım. Papazı söyledin, zangocu söyle. (CHP
sıralarından alkışlar) Eğer zangoçluk görevini yapmak
sana düştüyse…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Sayın
Başkanım, tamamlıyorum.
BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika daha ek
süre veriyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – On saat verin, boş
konuşuyor Başkanım, on saat verin.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Kilisenin
papazını söyledin, zangocunu söylemedin. Zangoçluk görevi sana
mı düştü? Kilisenin zangocu sensen -bir şeyi itiraf edeyim- bu
görevi bihakkın yerine getirdiğine hiç şüphe yok ama zangoçlara
da gelecek yok, zangoçlara da gelecek yok, onu bilmende fayda var. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu bütçeyi reddediyoruz.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bütçeyle ilgili bir
şey dinleyemedik ki; bir kelime yok bütçeyle ilgili, bir kelime.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Böyle bir bütçe
Türkiye’nin hiçbir geleceğine cevap vermeyecektir. Bu bütçeye “hayır”
diyeceğiz. Bu bütçe zangoçların bütçesidir, zangoçların bütçesi;
“hayır” diyeceğiz.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Teröristlerle
mücadele edenlerin bütçesi.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bu bütçe dağda
terörist bırakmayan bakanlığın bütçesidir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Oyumuz Muharrem
İnce’ye.
BAŞKAN – Sayın Tezcan, aramızda
Hristiyan olan sayın milletvekilleri var. Kilise ve zangocu
aşağılayarak… (AK PARTİ sıralarından “Öyle
yaptı.” sesleri, CHP sıralarından gürültüler)
Öyle yaptıysanız eğer bu hoş bir
durum değil. Dediğim gibi, aramızda Hristiyan olan
milletvekilleri var, onların da inançlarına saygı göstermek
gerekiyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – İnançlara
saygı göstermiyor Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bakana söyle,
Bakana.
BAŞKAN - Onu örnekleyerek,
aşağılama anlamında ironi yaparak onu söylediyse eğer
-ki öyle söyledi- biraz yakışık almadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Örnek değil,
söylediğini söylüyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.
Açar mısınız mikrofonunuzun sesini?
Oradan konuşun, dinleyelim, herkes duysun Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, Sayın Tezcan yapmış olduğu
konuşmada şahsa ilişkin eleştiriler de
yapmıştır, aynı zamanda iktidara, AK PARTİ Grubuna
yönelik eleştiriler de yapmıştır. Belediyelere ilişkin
yapılan kimi tasarrufları “kirli pazarlık” olarak
nitelendirmiş, “darbeci iktidar, sandıksız iktidar
arayışı” demiştir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hükûmet var
orada, Hükûmet cevap versin, Hükûmet var. “AK PARTİ” demedi ki, “Hükûmet”
dedi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bunlar
açık bir sataşmadır AK PARTİ Grubuna.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) –
Teşekkürler.
BAŞKAN – Lütfen yeni bir sataşmaya neden
olmayalım.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; öfke ve
kızgınlık, konuşan kişiyi hakkaniyet ve adalet duygusundan
uzaklaştırır. O yüzden, eleştireceğimiz konular da
olabilir, bunları ifade ederken arkasında bir hırsın, bir
öfkenin, saklı bir husumet duygusunun olduğu konuşmalardan
kaçınmak gerekir.
Şimdi, Sayın Tezcan Sayın
Bakanın bazı ifadelerine ilişkin eleştiriler yaptı ama
bu eleştirileri dile getirirken eleştirdiği mantığa ve
söyleme uygun bir dil kullandı: “Ergen çocuk” dedi, “üçüncü
sınıf mafya babası” dedi, “mafyatik iktidar arayışı”
dedi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hepsini dedi
vallahi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Tamam, muhatabı orada,
cevap versin.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kendileri der, hak
ettiğini alınca kızar.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bakın,
birtakım ifadeleri, kabul edilemez, akıl, mantık
dışı, siyasi müzakerelerin dışında bir dil olarak
söylüyorsak benzeri bir dile müracaat etmeyeceğiz. Sayın Tezcan sakin
bir üslupla ama aynı zamanda benzeri bir dille mukabele ettiğinde,
unutmayın, bu tür sözler her zaman mukabilini çağırır.
Anlayış anlayışı, öfke öfkeyi çağırır.
O yüzden kullandığımız dile dikkat edelim. Sayın
Kılıçdaroğlu “Boğazından haram lokma gireni
yaşatmam.” diyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Partide
yaşatmam.” diyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Mafyanın kralı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bakın,
ben bu sözü duyduğumda aklıma 1930’lar Amerika’sını anlatan
“Bir Zamanlar Amerika” filmindeki replikler geldi. Bu uygun bir ifade
değil, bu demokratik bir iradenin yaklaşımı değil.
Ayrıca, yolsuzluklara yönelik bir irade
beyanında bulunan siyasetin, bu konular söz konusu olduğunda çok dikkatli
olması lazım gelmez mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Son bir dakika Sayın
Başkan, son bir dakika.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok öyle bir
uygulama.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Bu kürsüde
Ataşehir konuşulurken yolsuzluklar karşısında
dikkatiniz ve ihtimamınız varsa baştan sona engellemeye, itiraz
etmeye, itibarsızlaştırmaya çalışmazdınız.
Teşekkürler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey rıza
gösteriyor, bir dakika verebilirsiniz Sayın Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kürsüyü
işgal mi ediyorsun Sayın Bostancı, kürsüyü işgal mi
ediyorsun? (AK PARTİ sıralarından “Ayıp ya!” sesleri)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Altay espri yaptı arkadaşlar.
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
ikinci olarak Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç konuşacaklar.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özkoç, sizin de süreniz yirmi
dakika.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın
Başkan…
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sayın
Başkan, bir dakika söz istemi var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – 60’a göre yerinden bir
dakika Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hatip kürsüde ya!
BAŞKAN – Sayın Özkoç, sizi biraz kürsüde
bekletebilir miyim?
Buyurun Sayın Eseyan.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya böyle bir
uygulama var mı hatip kürsüdeyken! Hatip kürsüdeyken 60’a göre bir dakika
söz verildiğinin örneği yok bu Parlamentoda!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Altay mı yönetiyor Parlamentoyu?
BAŞKAN – Ben Sayın Özkoç’la işimi
hallediyorum, siz karışmayın.
Sayın Özkoç, izin verirseniz, bir de kusura
bakmazsanız lütfen.
Buyurun Sayın Eseyan, yerinizden bir dakika.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
11.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Tezcan, konuşmasında, özellikle
pek çok itiraz edilecek şey söyledi ama herhâlde arka planındaki
Hristiyan vatandaşlarla Hristiyanlık kavramının ne kadar
olumsuz olduğunu gösteren işte “papaz” gibi, “zangoç” gibi, “kilise”
gibi…
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
İçişleri Bakanınız söyledi, senin İçişleri
Bakanın.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Benim sözüm değil
ya, benim sözüm değil!
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – İtiraz etmeyin.
Hristiyanlıkla ilgili önemli değerleri bir
hakaret ve ön yargılı bir itham olarak kullandı.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Onu Soylu’ya
sor, Soylu’ya.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Onu Soylu
söyledi, Soylu.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Ben bir Hristiyan
vatandaşı olarak bunu şiddetle kınıyorum ve özür talep
ediyorum. Lütfen... (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
“Özür dile!” sesleri)
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Onu söyleyen Soylu,
Soylu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özür dilemediler
Sayın Başkan. Özür dilemesi lazım.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ İDARESİ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Sayın Özkoç,
anlayışınızdan dolayı teşekkür ederim.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Rica
ederim efendim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Gerçekten, ülkesine hizmet etmiş, hatta
Başbakanlık yapmış bir kişinin bugün
yaşadığı acı hepimiz için çok sıkıntı
verici olmuştur. Evladını kaybeden bir babaya, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanlığını yapmış bir kişiye
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına tekrar
başsağlığı diliyorum. Allah sabır versin.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bülent
Tezcan’ın bahsettiği konu Sayın Bakanın
açıklamalarıyla ilgilidir ve Sayın Bakanın sözleridir,
Sayın Bülent Tezcan’ın sözleri değildir. Arkadaşlar, bir
kere bunu net olarak görelim.
İkincisi: Sayın grup başkan vekili de
-birbirimize sabrederek, beraber dinleyerek; ben hiçbir şey demiyorum,
daha da sözümün başındayım; ilk önce bir ne dediğime
bakın, ondan sonra- konuşmasında gerçekten bir öfke dalgası
olduğunu söylüyor. Arkadaşlar, burada hatip konuşurken
karşı taraftan onlarca kişi aynı şekilde
bağırırsa o öfke dalgasının nereden geldiğini hem
muhalefet hem de milletimiz görüyor; buna dikkat etmemiz gerekiyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Siz de dikkat
edin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bir insanın sözünün itibarı her
şeyden önemli. Biz, burada birlikte milletvekilliği yapıyoruz.
Birbirimizin sözünün gerçekten arkasında durabileceğiz mi
duramayacağız mı, bu sözün sahibi olabileceğiz mi
olamayacağız mı, bu, milletvekillerinin izlediği bir şeydir
ve bizim de itibarımızı gösterir.
İnsan, geçmişte yaptıkları ve
söyledikleri sözlerin doğruluğu ve söylediği sözlerin
arkasındaki duruşuyla itibar kazanır. Soyluluk, dürüstlük,
itibar sizin nasıl bir hayat yaşadığınızı
belirler.
Burada farklı siyasi partilerden olan gruplar
bulunmakta. Hepimiz, kendi inancımız, dünyaya
bakışımız açısından bedeller ödedik. Kendi
davasında dik durmak, bedel ödemek, ülken ve milletin için
inandığın ideolojinin arkasından gitmek
yaşamınızda yapabileceğiniz en önemli, onurlu görevdir.
Size inanan kitleler sözünüzün doğruluğuna itibar ederek
peşinizden gelirler. Düşünürler ki: “Bu sözlerin sahibi benim dünya
görüşümü paylaşmaktadır.” Yeri gelir bu sözlerin arkasında
durarak bazı insanlar mücadelede her şeyi göze alırlar ve o
kişinin peşinden giderler. Bugün söylediğiniz sözü yarın
inkâr eder, sonradan söylediğiniz sözleri bugün inkâr ederseniz sözünüzün
itibarı kalmaz, aslında kendinizin de itibarı kalmaz hem millet
nezdinde hem çevrenizde hem de yaşadığınız ülkede.
Sözünün itibarı olmayan kişi, bir davada o davanın
başından beri var olmayan, emek vermemiş, söylediği
sözlerle savrulmuş, geldiği yeri itibarsız
kılmış, bugün dâhil olduğu yere evvelden hakaret etmiş
bir kişisiyse, o davaya ömrünü vermiş ve zikzaklar çizmeyen, sözünün
güvenilirliği olan kişiler “Sen bizim aramızda ne
arıyorsun?” deme hakkına sahiptirler. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir ülkeyi yönetiyoruz, iktidarıyla
muhalefetiyle yönetiyoruz. Farklı düşünüyor olabiliriz, farklı
fakat ciddiyet, sorumlu bir davranış içerisinde bu ülkeyi yönetmek
hepimizin görevi.
Şimdi, Sayın Süleyman Soylu,
İçişleri Bakanımız eğer söylediği sözlerin
arkasında duran, verdiği sözlerden taviz vermemiş ve kendi
inandığı davasında söylediği sözlerden kitleleri
arkasından sürüklemiş bir kişiyse, o zaman
yaptığı görevi hakkıyla yapıyor demektir.
Fakat, sizden rica ediyorum, Google’a girin
“Süleyman Soylu” yazın, tire koyun, bir de “Fetullah Gülen” yazın.
Şimdi, çıkan videodan…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Burada
İçişleri Bakanlığı bütçesi mi var, gensoru mu var ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Müsaade ederseniz…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ya, bütçe mi var,
gensoru mu var?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Müsaade ederseniz
söyleyeyim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
konuşmacıyı dinliyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – İçişleri
bütçesini görüşüyoruz, bunun başındaki adamın, kişinin
ne durumda olduğunu, nasıl bir saygınlık içerisinde
olduğunu buradan ifade etmek zorundayız.
Aynen şöyle diyor: “Sayın Bahçeli,
Fetullah Gülen hakkında, diğer taraftan ise İsa Gök yine
Fetullah Gülen ve onunla birlikte hizmette bulunan insanlar hakkında çok
önemli ve ipe sapa gelmez ama bir merkezden yönetildiği apaçık olan
açıklamalarda bulunuyor.” diyor. Bunun tesadüf olduğunu bana kimse
söylemesin.
“Bakın, buradan Türkiye’yi takip edenleri
uyarıyorum.” Sözünün itibarı olan bir adam olarak oradan sesleniyor:
“Türkiye’yi takip edenleri uyarıyorum, Türkiye’yi yönetenleri de
uyarıyorum. Bu aynen 28 Şubat gibi, bu aynen 12 Eylül öncesi gibi
büyük bir senaryodur. Derin devlet, bütün ama bütün her şeyiyle birlikte
harekete geçmiştir.” Bakın, şimdi asıl konuya geliyoruz.
“Bütün dünyanın üzerinde ittifak ettiği, dünyanın her
noktasında okullarıyla, eğitime yapmış olduğu
seferberliğiyle ve dünyanın her noktasında hem diyaloğa hem
de dinler arası bir uzlaşmayı sağlayabilecek, kavgayı,
gürültüyü, düşmanlığı, nefreti ortadan kaldıracak bir
anlayışı ortaya koymaya çalışan mümtaz bir
şahsiyet Fetullah Gülen Hoca Efendi’ye karşı ciddi bir
saldırı vardır.” diyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Terör örgütü olmadan
önce… Sonra siz başladınız.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Nasıl
arkasında durduğunu görüyoruz. Devam ediyor, “Bu
saldırının sebebi Fetullah Gülen değildir.” diyor. Daha
sonra Zekeriya Öz’le ilgili, hepinizin bildiği malum kişiyle ilgili
sözlerini söylemeye başlıyor. “Cemaat dövülerek ve cemaat üzerinden
başka bir algı oluşturularak Türkiye’de 12 Haziran 2011
tarihinde yapılacak seçimlerde iktidarın rengini ve Türkiye’nin
değişim yönünü bir şekilde etkilemeye
çalışıyorlar. Bu adamlar iktidar hırsı, siyaset
hırsı, derin devlet anlayışının Türkiye’de egemen
olma sürdürülebilirliğini öyle bir şekilde talimatla bina ediyorlar
ki ben yakında siyaset yapmayacağım ama bunları da görüyor
ve üzülüyorum.” diyor. Bunu dedikten çok yakın bir zaman sonra AK
PARTİ Hükûmetine katılıyor. “Hakkında bütün dünyanın
övgüler düzdüğü, aslında bütün ülkemizin minnettar olması
gereken bir anlayışa, çirkin bir saldırıya da muhatap
olmamak lazım fakat yine de insanın içi hazmetmiyor, çok samimi
söyleyeyim ki benim içim de hazmetmiyor. Benim bunu -bakınız, çok
açık söylüyorum- Müslümanlık adına, Anadolu insanı
adına, Türklük adına, milliyetçilik adına ve bu ülkenin
geleceği adına kabul etmem mümkün değildir. Fetullah Hocaya ve
Zekeriya Öz’e sahip çıkılması gerekir.” diyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şimdi de
İçişleri Bakanı.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – “Türkiye’de dört
yıldan beri hiç kimsenin cesaret edemediği, daha önce cesaret edilip
bunu canıyla ödeyen insanlardan sonra bir kez daha bu iş için
adım atan bir kişi çıktı -Kim? Zekeriya Öz- arkadaşlarıyla
birlikte çıktı. Evet, siyasi irade de bunun arkasında oldu.”
Hangi siyasi irade? AK PARTİ Hükûmeti. Bunu kim söylüyor? Sayın Soylu
söylüyor. “Bunun hakkını teslim etmek lazım. Türkiye’de olmayan,
olması hiçbirimiz tarafından hayal dahi edilemeyen, hepimizin siyasi
ve ülkenin geleceğiyle ilgili beynimizi, aklımızı
formatlayabileceğimiz bizi doğru bir yöne çekti.” diyor. Kim için?
Zekeriya Öz için. “Bu ülkede haksızlık yapan insanların
haksızlığın yanına kâr kalmayacağını,
bu ülkede el altından Türkiye’nin yönetilemeyeceğini, Türkiye’nin
şeffaf bir devlet olduğunu, demokratik bir devlet olduğunu,
hukuk devleti olduğunu bir tek adam, işportacının oğlu
yani Zekeriya Öz ortaya koydu.” diyor.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Devleti
işportaya düşürdüler.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O zaman belgelere dava
açtırmak istiyorsunuz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Onlara
karşı yaptığı mücadeleyi de anlatın, onları
da anlatın.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Değerli
milletvekili arkadaşlarım, şimdi, bu kadar kendisini Fetullah
Gülen cemaatine ait hisseden…
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hiç
alakası yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) –…bu kadar kendisini
Zekeriya Öz savcısının yaptığı işlerin
doğruluğunu addeden kişi daha sonra “Bu sümsük mü bu
davaları yapan?” diyor Fetullah Gülen için, “Bu sümsük mü?” Sözünün
arkasında duran kişi değil.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Kim diyor, kim
diyor, ben anlayamadım.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Süleyman Soylu diyor
ki: “Bu sümsük mü bu davaları yapan kişi?”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Aynı şeyi
Süleyman Soylu mu diyor? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özcan, lütfen.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bir
Süleyman Soylu hepinize yeter.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kendi hatibine laf
atıyor Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Şimdi, Süleyman
Soylu kendi partisinden ihraç edilen bir kişi, ancak söz itibarından
bahsediyoruz ya değerli arkadaşlarım, kendi partisindeyken
bakın sizler için ne söylüyor.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Soylu hangi
kovanınıza çomak soktu da bu kadar bağırıyorsunuz ya?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – “At üstünde
durmayı beceremeyen Başbakan, sen kimsin Menderes kim?
Paçalarından yolsuzluk akıyor.”
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – CHP’yi ne
kadar korkutmuş...
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Burada söylüyor, AK
PARTİ’ye söylediğini burada ifade ediyor. “Boyan döküldü Recep Tayyip
Erdoğan. Başbakan rantın babasını getirdi. Kendisini
padişah olarak görüyor.” sözlerini sarf ediyor. Bu ağır
ithamları sarf ettiği kişiye karşı onun partisine
geçme sözünü aldıktan sonra söylediği sözse çok dikkat çekici: “Allah
şahittir ki bütün bedenim kan gölüne dönse de Tayyip Erdoğan’ın
arkasından ayrılmayacağım.” diyor. Bir insan bu kadar
mı zikzak çizer, bir insan sözünün arkasında bu kadar mı durmaz?
(CHP sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bir tane de son bir
yılda etkisiz hâle getirilen terörist sayısını soruver ya,
bir de bunu soruver!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Sen makama bu kadar
mı düşkünsün ki her şeyi söylediğin bir AK PARTİ
hükûmetine dâhil olmak için bu kadar yan çiziyorsun? Yazıklar olsun,
yazıklar olsun!
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu CHP’nin
karın ağrısı nedir, onu merak ediyoruz. Onu söyle esas,
CHP’nin karın ağrısı nedir, onu söyleyin.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu sözleri söyleyen Süleyman Soylu, az önce
arkadaşımızın da burada ifade ettiği gibi, gerçekten
İçişlerini yönetiyor. İçişleri
Bakanlığını yönetirken Zekeriya Öz nerede? Kaçak. Zekeriya
Öz’le ilgili yaptıkları ne? Bilinmiyor.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Zekeriya Öz’ün nerede
olduğunu biliyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Binlerce kişi
tutuklanıyor. Dün öyle söyleyen, bugün böyle söyleyen; dün başka bir
partideyken bu partiye hakaret eden, bu partiye geçince Fetullah Gülen’e
“sümsük” diyen bir kişinin Türkiye Cumhuriyeti’nde İçişleri
Bakanlığı yaparken sözünün güvenilirliğine nasıl inanacağız,
bunu size soruyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Engin Bey,
anlaşılan, onlar ne tarafa gidiyorsa doğru o taraftadır
demektir, doğru yolda devam edecek Soylu.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Sen kendi Genel Başkanına hakaret
etmişsin, kendi Genel Başkanına.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, Sayın Süleyman Soylu size hakaret etmiştir.
FATMA BENLİ (İstanbul) –
İçişleri Bakanlığına ne zaman geleceksiniz,
Bakanlığın çalışmalarına ne zaman geleceksiniz?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Sayın Süleyman
Soylu, burada bir tek söz söylendiği zaman hepinizin ayağa
kalktığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a
hakaret etmiştir. Sayın Süleyman Soylu…
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Sana ne, zoruna mı
gitti?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Elbette ki bana ne,
elbette ki bana ne. Sadece sizin ağrınıza gitmiyor, bizim de
ağrımıza gidiyor. Elbette ki bana ne.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz
hakkımızı savunuruz Engin Bey.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu CHP’nin
zoru ne, CHP’deki zor ne, onu söyle.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Biz şimdi çok
üzülüyoruz. Kendisine hakaret eden, size bu kadar ağır sözler
söyleyen, sizin davanızın içinde olmayan…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz
hakkımızı savunuyoruz, siz kendi hakkınızı
savunun.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – …sizin davanızda
hiçbir şekilde yer almayan bu kişiyi, Süleyman Soylu’yu tüm bu
sözleri söyledikten sonra nasıl oldu da içinize sindirdiniz de kucaklar
hâle geldiniz, Türk milleti onu merak ediyor, Türk milleti merak ediyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – O, bizim şerefimizdir.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Terörle nasıl
mücadele ettiğini de merak ediyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Onlara karşı
verilecek sözünüz var.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Kasetli
adamı nasıl sindirdin içine, kasetli?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Kasetle kasketi
karıştırdınız galiba siz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlar, gerçekten, bir mafya ağzıyla
konuşan ve gerçekten, sözünün güvenilirliği olmayan kişi
kalkıyor diyor ki Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal
Kılıçdaroğlu için “Sen bittin.” diyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Kendisi zaten
bitti de.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Siyaseten diyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - “Senin boynuna…”
diyerek ilmik geçireceğini ima ediyor.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Evet, siyaseten
bitmiştir.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Süleyman
Soylu’nun arkasındayız biz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Ben şimdi buradan
çok açık, milletimin huzurunda söylüyorum: Biten bir kişinin bir
başkasını bitirme şansı ve haddi yoktur, bundan herkes
emin olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Sözünün
itibarı olmayan, dün birisini överken ona “sümsük” diyen, dün “Sen attan
düştün, senin itibarın yok. Sen şöyle yaptın, böyle
yaptın.” dedikten sonra…
SALİH CORA (Trabzon) – Size ne!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …bugün kalkıp da
“Ben onun için kanımı, canımı veririm.” diyen bir
insanın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun karşısında kayadan kopartabileceği
bir toz dahi olamaz, hiçlikle mükelleftir, hiçlikle. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Niye bu kadar
önemsedi?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bravo, bravo!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Sayın Süleyman
Soylu’nun arkasında karanlık ilişkiler olabilir.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Kasetli
genel başkanı nasıl sığdırıyorsun sen, he?
Nasıl içine sığdırıyorsun, kasetle genel başkan
olan bir adamı he? (CHP sıralarından “Yeliz!” sesleri ve
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekiliniz konuşuyor, lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Sayın Süleyman Soylu’nun
arkasında Fetullah cemaati olabilir.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Onun
arkasında sadece Türk milleti var.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Süleyman Soylu’nun
arkasında kendisinin konuştuğu, oluşturduğu yeni bir
derin devlet anlayışı olabilir.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bütçeye
gel, bütçeye.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Ama hiç kimse
unutmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti’nin, Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanının arkasında millet vardır, Cumhuriyet
Halk Partisi vardır…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Belli, olan biten belli.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …cumhuriyetin tertemiz
bir geçmişi vardır, bunu hiç kimse unutmasın. (CHP
sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - En doğru
konuştuğunuz söz bu, en doğru sözünüz bu.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Onun için elli
seneden beri iktidar olamadınız, millet var arkanızda,
altmış beş senedir, evet!
ORHAN KIRCALI (Samsun) - Genel
Başkanının arkasında kasetler var, unutma.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – FETÖ’nün
kumpasıyla lider olmuş bir adamdan bahsediyorsunuz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Şimdi, ben sizleri
-konuşmamı yaptım- büyük bir şaşkınlıkla
izliyorum. Az önce, İçişleri Bakanlığında oturan bir
kişinin sizlere yaptığı hakaretleri video deliliyle sizlere
anlattım, sizlere nasıl hakaret ettiğini. Az önce,
İçişleri Bakanlığında oturan bir kişinin sizin
Başbakanınıza, sizin Cumhurbaşkanınıza
yaptığı hakaretleri anlattım.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Yalova’da ne oldu,
Yalova’da? Yalova’da ne oldu acaba?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Şimdi, gerçekten
şaşkınlıkla ben de milletim de sizi izliyor.
FATMA BENLİ (İstanbul) –
Bakanlığın bütçesi ne oldu?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Peki, bu kadar
-açık olan- sözünün arkasında durmayan, sözünün itibarı olmayan
bu kişiye AKP milletvekilleri neden sahip çıkıyor diye merak
ediyor milletim. Hepimiz soruyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Sana ne?
Sana mı soracağız?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Millet, Soylu’nun
terörle mücadelesini de iyi izliyor.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Sizin
kaypak duruşunuzu da.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Evet, hepimiz
soruyoruz: Dün, “Ben bu insanlar için her şeyimi veririm,
arkasındayım.” diyenlere karşı…
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu millet
bizim arkamızda, bu millet, Soylu’nun arkasında, terörle mücadelenin
arkasında.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …onun arkasında
dururken bugün sizin partinize girebilmek için yaptığı her
hakareti, söylediği her sözü nasıl içinize sindiriyorsunuz merak
ediyorum.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ya bizim
partimizin hukukunu biz koruruz, siz kendinize bakın. Biz kendi partimizin
hukukunu koruruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Sayın
Cumhurbaşkanı ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki AK PARTİ Hükûmeti
böyle bir kişiyi eğer orada tutuyorsa bunun bir tek nedeni olabilir,
o kişiyi orada bulunduruyorsa bir tek nedeni olabilir. Kendi
davasında çalışmış arkadaşlarının,
kirlenmemiş olan arkadaşlarının orada bulunup bu
işlere karışmasından daha çok, bu davada, ne
yapacağı belli olmayan, sözünün de itibarı olmayan bir
kişiyi orada bulundurup ona her şeyi yaptırtabilmek için orada
tutuyordur. Bir tek nedeni budur, bir tek nedeni budur. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) –
İtibarın ölçüsü milletin desteğidir.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Onun için, biz bu
kürsüden diyoruz ki: Sözünün itibarı olmayabilir,
karşılığı olmayabilir ama hiç olmazsa AK PARTİ
Hükûmeti, burada bu kişiye karşı “Yeter artık; nerede
olduğu belli olmayan, ne söylediği belli olmayan, liderimize hakaret
eden, partimize hakaret eden bir İçişleri Bakanı o koltukta
oturamaz.” desin. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) –
Anlaşıldı, okların yönünü bir kez daha takip ediyoruz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Sayın
Özkoç, “CHP’yle yol ayrımına geldiğimi duyurmak istiyorum.
Atatürk’ün kurduğu bir parti nasıl olur da terörist vekiller için
savaşır?” Bu, sizin sözünüz mü?
BAŞKAN – Süreniz bitti, size bir dakika daha ek
süre vereyim, tamamlayın lütfen Sayın Özkoç.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bütçeye ne
zaman geleceksiniz?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, siz bütün bunları düşünürken ben size bir şey
söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti yalnız değildir, Türkiye Cumhuriyeti
bu tür ucuz kabadayılıklara pabuç bırakacak bir cumhuriyet
değildir, Türkiye Cumhuriyeti’ne böyle bir Bakan layık değildir;
Türkiye Cumhuriyeti…
BAŞKAN – Şahıslara hakaret etmeyelim
Sayın Özkoç, lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – …Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
dediği gibi liyakat sahibi, dürüstlük içerisinde olan insanların bu
ülkeyi yönetmesine ihtiyaç duymaktadır.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Kaseti saymazsak
değil mi, kaseti saymazsak.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu millet
kimin ne kadar liyakatli olduğunu görüyor, ona göre kıymet veriyor. Bu millet sizi de görüyor, sizi de.
Dün neredeydiniz, bugün niye geldiniz; ne var bugün?
FATMA BENLİ (İstanbul) –
İçişleri Bakanlığının bütçesi ne oldu?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Tezcan, size söz
vereceğim. Umarım bir açıklama yapacaksınız.
Buyurun.
Yerinizden lütfen, bir sataşma yok çünkü
yerinizden.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Ama Hristiyan
vatandaşlarımıza…
BAŞKAN – Sayın Tezcan, sataşma
olduğu zaman kürsüden söz veriyoruz. Siz buyurun yerinize geçin.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Hayır, hayır;
anladım Sayın Başkan, anlatayım da…
BAŞKAN – Açıklama yapacaksınız.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Hayır, izah
edeyim, vermezseniz geçeceğim yerime.
BAŞKAN – Sayın Tezcan, bakın,
yerinize geçin, ben size yeterli süreyi vereceğim, lütfen.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Yerinden, yerinden; öyle
şey yok.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Yerine, yerine.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Hristiyan
vatandaşlara hakaret ettiğimi söyledi Sayın Eseyan, böyle bir
şey söylemedim.
BAŞKAN – Ama bu, şahsınıza bir
sataşma değil, size böyle bir itham geldi, siz açıklama
yapacaksınız şimdi.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – 69’a göre söz
istiyorum. Bir cümle söyleyeceğim Başkanım.
BAŞKAN - Lütfen buyurun yerinize.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Peki, tamam.
BAŞKAN – Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
12.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, İstanbul Milletvekili Markar
Eseyan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Markar Eseyan biraz önce,
söylemediğim sözü söylemişim gibi ifade etti. Hristiyan
vatandaşlara… (AK PARTİ sıralarından “Söyledin, ayıp
ya!” sesleri, gürültüler)
Sayın Başkan, Hristiyan vatandaşlara
hakaret ettiğimi ifade etti, bu doğru değil.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – İnkâr ediyor,
CHP’nin ruhunda var. Bunların ruhunda var.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Sen söyledin, sen!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Bakın, söylenen
söz, benim sözüm değil, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun
sözüdür. (CHP sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ne konuştuğunu
duyduk!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – 2008 yılında
aynen şu ifadeyi kullanmıştır: “Gündüz imamı, gece ise
papazı oynuyor.” Bu söz bana ait değil.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “Zangoç”u açıkla,
“zangoç”u!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Ben, şimdi,
savundukları İçişleri Bakanının sözünü tekrar ettim.
Bu sözde bir hakaret arıyorsa, onu Sayın Süleyman Soylu’ya soracak,
birincisi bu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İkinci mesele, eğer Sayın Eseyan
aşağılama arıyorsa ve bu konuda ciddi bir
rahatsızlığı varsa, Genel Başkanlarının
“Affedersin, Ermeni dediler.” sözünü hatırlaması lazımdı.
Teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ona cevap verdi
Sayın Başkan.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
“Affedersin, Ermeni dediler.” dediğinde neredeydin Markar!
BAŞKAN – Sayın Tezcan, sizin
konuşmanızda, Sayın Soylu’nun geçmişte ne söylediğini
burada ifade etmeniz gayet net anlaşıldı; o, sizin cümleniz
değildi, iddianıza göre, Sayın Soylu’nun geçmişte
söylediği bir şeyi burada tekrar ettiniz ama ondan sonra “zangoç” ve
“kilise” üzerinden siz bir benzetme, aşağılayıcı bir
benzetme yaptınız.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sayın
Başkan, siz müdahale etmeyin!
BAŞKAN – O zaman şöyle yapalım, ben
tutanakları getirteyim…
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Bir müsaade edin…
BAŞKAN - …tutanakları birlikte
inceleyelim, gereğinde size de söz veririm.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sayın Başkan,
o zaman müsaade edin açıklayayım, eğer söylediğiniz
“zangoç”la ilgiliyse, onunla ilgili müsaade edin, açıklayayım.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Tezcan, bakın,
tutanakları getirteceğim. Şimdi, “Ben söyledim.” “Sen söyledin.”
polemiğine girmeyelim…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gündeme devam edelim
Sayın Başkan.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Ben “zangoç” sözünü
söyledim Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tamam, ben, şimdi…
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – …eğer oysa, niye
söylediğimi, müsaade edin açıklayayım.
BAŞKAN – Sayın Tezcan, tutanakları
getirteceğim, söz veriyorum, size, okuyunca söz vereceğim.
Teşekkür ederim.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Anladım.
BAŞKAN – Sayın Eseyan…
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Tezcan ismimi geçirerek…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım…
Sayın Başkanım…
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Bir dur be!
BAŞKAN – Sayın Özkoç, Eseyan’ı
dinliyorum.
Buyurun Sayın Eseyan.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – …bir cevap
hakkı ortaya çıkardı, 60’a göre bir söz hakkı istiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama arkadaşlar,
böyle sözlerle olmaz! Bu, nasıl bir ifadedir ya! Bir grup başkan
vekiline… Nedir yani? Burada konuşuyoruz arkadaşlar ya! Nedir yani?
BAŞKAN – Yerinizden size de söz vereyim,
sataşma olarak algılamıyoruz, yerinizden söz vereceğim.
Siz de Sayın Eseyan, geçin yerinize. Sayın
Eseyan, size hakaret etmedi, şahsınıza hakaret etmedi. Bir
açıklama yapmak istiyorsunuz, lütfen yerinize buyurun. Size bir
dakikalık süre vereceğim.
Buyurun Sayın Eseyan, bir dakika.
13.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, CHP Sözcüsü Sayın Tezcan baltayı taşa vurdu.
Kendisi de farkında. Burada yapmış olduğu, yani güya
Sayın Bakanımıza kendi hezeyanlarını ifade ederken,
hele hele şu anda Noel günlerini yaşadığımız bir
süreçte, hem kilise hem işte, sonuçta papaz ve zangoç gibi, hani cami
olur, imam olur… Bunlar dinlerin önemli şahsiyetleri ve mekânları.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa)
– Kasten yaptı.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Bunu sanki gerçekten
-tırnak içerisinde- aşağılık bir işmiş gibi
hakaretamiz bir noktada söyledi. (CHP sıralarından gürültüler)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Yuh
olsun ona, yuh!
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Şimdi, bunu
gerçekten kabul edip saygıdeğer bir tavırla bir
yanlışlık olduğunu… Bir özür dilemesi gerekiyor. Burada bu
lafı gerçekten boğuntuya getiremez. Bu konuda demagoji yapamaz.
Açık bir hakaret var. Ben özür talep ettim, başka bir şey
söyledi kendisi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Eseyan.
Tutanakları getireceğim, getireceğim
tutanakları, birlikte, ondan sonra, o zaman ayıklayacağız.
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
sizden rica ediyorum. Şimdi, grup başkan vekillerinin söylemesi
gereken şeyler var. Grup başkan vekillerinin söylemesi gereken
şeyleri siz söyleyince size olan saygımızdan biz cevap veremez
hâle geliyoruz. Sizden rica ediyorum, grup başkan vekilleri eğer söyleyecek
sözleri varsa bize cevap versinler.
BAŞKAN – Tabii ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şimdi, buradaki
arkadaşların da konuşmanın bütününde ne olduğu çok
açık ve net bir şekilde ifade edilen ve söz konusu Sayın
Süleyman Soylu’nun sözü olan bir konuşmayı sanki Bülent
Tezcan’ın sözüymüş gibi burada demagoji yapıp da Süleyman
Soylu’nun söylediği bütün sözleri gerçekten “hükümsüzdür” gibi kılmak
anlayışındaysalar…
BAŞKAN – Yo, yo, böyle bir şey…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – …bunu onlar da
beceremez, hiç kimse beceremez çünkü artık Sayın Sayın Soylu,
milletimizin hafızasına kazınmıştır.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Tutanaklar gelecek. Bu konuyla ilgili
açıklamayı ve gerekli, ilgili kişilere de konuşma
hakkını tanıyacağım, bundan kuşkunuz
olmasın.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacak.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve
Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla selamlarım.
Bugün burada İçişleri
Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz ancak bu bütçe
görüşmeleri, herhangi bir İçişleri Bakanlığı
bütçesi gibi müzakere edilebilecek bir durumda değil. Nedir bütçe? Bütçe,
tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır; bütçe, fakir fukaranın,
garip gurebanın, atanamayan meslek sahiplerinin, ay sonunu getiremeyen
emeklinin, dünyanın en yüksek oranında vergisini ödeyen asgari
ücretlinin, borç batağındaki çiftçinin, işsiz gezen gencin
aslında umududur. Bu ülkedeki vergi adaletsizliğiyle, asgari
ücretlilerin vergi ödediği ama Man Adası’na şirket
kuranların vergiden kaçtıkları, kaçınabildikleri adaletsiz
bir düzende yaşıyoruz.
Bugün İçişleri Bakanlığı
bütçesi görüşüyoruz. Bu bütçeyi görüşmeden önce bu İçişleri
Bakanı için bir gensoru verdik, bilerek, tam üç gün önce. Üçüncü gün
dağıtıldı, dündü, odalarınıza geldi. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubundan bu gensoruyu İçişleri
Bakanının bütçesinden önce görüşmeyi talep ettik, bugün. Çünkü
İçişleri Bakanlığı, herhangi bir bakanlık
değildi. Ancak, son dönemdeki hâl ve gidişat, tavırları,
çıkışları, hezeyanlarıyla İçişleri
Bakanı kendisine bir bütçe emanet edilebilecek bir devlet adamı
çizgisinden de uzaklaşmıştı.
“İçişleri Bakanlığı
bütçesi” deyip geçmeyin, doğru ellerde kullanılması lazım.
Anadolu’nun en ücra köşesinde görev yapan jandarma erinin
kumanyasıdır İçişleri Bakanlığı bütçesi.
Yirmi dört saat uykusuz çalıştırılan, kaskını
yastık yapıp kendisini bir köşe başında dinlendiren
Çevik Kuvvet polisinin sabah eve giderken yeni doğmuş bebeğine
aldığı süttür İçişleri Bakanlığı
bütçesi. (CHP sıralarından alkışlar) Sahil Güvenlik
Komutanlığında gencecik bir astsubayın bir yuva kurma
ümididir İçişleri Bakanlığı bütçesi. Ama ya doğru
ellerde kullanılmazsa? Doğru ellerde kullanılmazsa Berkin
Elvan’ı vuran gaz fişeği, Ethem Sarısülük’ü vuran mermi,
Veli Saçılık’a sıkılan plastik mermi (CHP
sıralarından alkışlar) Nuriye ve Semih’in açlığa
yatan bedenlerine destek vermek için gidenlere vurulan cop, sıkılan
gaz, sınırı geçip Türkiye topraklarına atılabilecek
birkaç tane roketatar, sivil halka acımasızca saldıran esedullah
timlerine verilebilecek bir destek, Yüksekova’da tutukluk yapıp
yanlışlıkla 4 sivil genci başından vuran, daha sonra
Süleyman Soylu’nun taziyeye gittiğinde “Tutukluk mutukluk hikâye, bu
başta duran operatörün FETÖ’cü olduğunu biliyoruz, artık
onları buradan temizliyoruz, cezasını çekecek.” deyip…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Yalan söylüyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …altı ay sonra, o
“FETÖ’cü” dediği, “Tutukluk mutukluk yok, biz biliyoruz meseleyi.”
dediği kişi tahliye olup göreve devam ederken ailelerin Süleyman
Soylu’ya ulaşamaması durumudur eğer kötü ellerde kalırsa
İçişleri Bakanlığı bütçesi. (CHP
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Sen yalan söylüyorsun!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Peki, başka ne olabilir
kötü ellerde kalırsa İçişleri Bakanlığı bütçesi?
Cumhurbaşkanının konutuna yerleştirilen böcek olabilir
arkadaşlar. Birilerinin özel hayatını gizlice izleyen kamera
olabilir. Rus Büyükelçisine sıkılan bir silahtaki kurşun, o
Türkiye-Rusya ilişkilerini yeniden bozmaya çalışan provokasyonun
bütçesi olabilir İçişleri Bakanlığı bütçesi. 15 Temmuz
darbe girişiminde sivil halka yönelen bir polis aracından açılan
ateş, o aracın mazotu olabilir. 15 Temmuz darbe girişiminden
sonra tutuklanan ama o gece darbeye karışmadıkları hâlâ
daha açıklanamayan o koskoca yapının hâlâ ne kadarının
içeride olduğunu bilemediğiniz şüpheli bir durumu da
İçişleri Bakanlığına vereceğiniz bütçeyle
sürdürüyor olabilirsiniz.
Man Adası belgeleri açıklandı ve
hemen ardından, Sayın Bakandan, değil bir bakana, bir kamu
görevlisine yakışmayacak tehditler geldi. Kimseye
yakışmayacak, sokak ağzı denilebilecek, mafya tetikçisinin
ağzına bile… Duyduğunuzda tüylerinizi ürperten bazı
açıklamaları Sayın Bakan Sayın Genel
Başkanımız için söyledi. O, herhangi bir kamu görevlisi
değil. Emrinde 268 bin kişilik polis, 179 bin kişilik jandarma,
50 bin kişilik korucu, Emniyet istihbarat, Jandarma istihbarat, hepsinin
elinde olduğu birisi dönüp bir partinin genel başkanına “Sen
bittin.” derse, bu, bir mafya bozuntusunun tehdidinden çok daha ciddiye
alınması gereken bir tehdittir.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu bir siyasi
tehdit.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Emrinde siyasiler, emrindeki
polisler ve bütün bir istihbarat yapısı duruyorken, böylesi bir
bütçeyle birlikte ve emrindekiler devlet adına ve hepimiz adına silah
kullanma yetkisine sahip -asker dışındaki- tek varlıkken,
Sayın Bakan bu ifadeleri kullanırken dikkat etmelidir ve o makam
hukuka en çok riayet etmesi gereken makamdır. Ama Sayın Bakan sadece
tehdit mi etti? Şantaj da yaptı, dedi ki: “Ey
Kılıçdaroğlu, daha dur bakalım, turpun büyüğü
heybede!”
Sayın Bakan, hukuka en çok uyması gereken
bakanlığın başındasınız. Hukuk devletlerinde
heybe olmaz, hukuk devletlerinde turp olmaz. Eğer bir turp varsa o turp
derhâl çıkarılır, gereği yapılır. Heybe olmaz.
Bir suç isnadı varsa, iddianame olur, savcı olur, hâkim olur,
gereği yapılır. Ama bugün “Sen Man Adası’nda bunları
söylerken ‘Gözlerinden öperim.’ dedin, ben de bunu söylerken gözlerinden
öpüyorum…” (CHP sıralarından alkışlar) “…Sen ‘özel kalem
müdürü’ dedin, ben de özel kalem müdürü diyorum.” derseniz, işte bu,
şantaj: “Bu hamle, senin o hamlene karşı yapılmış
hamledir, devam edersen biz de devam edeceğiz.” demektir. Meselenin
zorluğu da meselenin sıkıntılı tarafı da tam da
buradadır.
Bir bakan, bu kadar önemli bir bakan, hepimiz
açısından önemine kimsenin laf söylemediği bir
bakanlığın başındaki bir kişi, peki, işi
gücü bırakır da neden bir muhalefet partisinin liderine muhalefet
etmeye başlar, hakaret eder, iftira eder, tehdit savurur ve bunu
çıldırmışçasına, hezeyan hâli içinde yapar? Aklı
başında düşünen herkes şunu öngörebilir: İki tane ana
sebebi olabilir, iki sebebi. Birisi, son derece kurumsaldır ve bunlar
siyasetin içinde vardır, partinin, kendisine verdiği bir görevdir,
bütün sözcülere, bütün bakanlara ya da sadece Süleyman Bey’e -ve şu- “Biz
bundan sonra bu Man belgelerini her gün gündemde tutacağız.” diye bir
görev verilmiş olabilir.
Peki, böyle bir görev var mı? Önce belgeler
çıktı. Belgelerin çıkacağı söylendi. Adalet ve
Kalkınma Partisi “Böyle belgeler yok.” dedi. Genel Başkan belgeyi
gösterdi. “Belge var ama sahte.” dedi. Sahteliği için araştırma
komisyonunu kuralım dedik. “Hayır” oyu verdi, “Sahte değil ama
fotokopi, gerçeğini görmeden inanmayız, basına
dağıtın.” dedi. Basına dağıttık.
“Basına dağıtılanlar da fotokopi, fotokopi, sahte
hükmündedir, cesaretiniz varsa savcılığa verin.” dedi.
Savcılığa verdik ve o gün AKP’nin bundan sonraki kurumsal
tavrını Adalet ve Kalkınma Partisinin Sözcüsü Mahir Ünal
açıkladı, çıktı, dedi ki: “Bundan sonra CHP’nin
açıkladığı belgeler, hiçbir şekilde bizim
siyasetimizin gündeminde yer almayacaktır.” Bu, stratejik bir
karardır ve Allah için, oturup şurada birlikte
konuştuğumuzda kabul edelim, bu karara milletvekilleriniz uyuyor, bu
karara grup başkan vekilleriniz uyuyor, bu karara bütün bakanlar uyuyor,
bu karara Başbakan uyuyor ve bu karara Sayın Cumhurbaşkanı
uyuyor ve belgeleri konuşmuyorlar, biz konuşalım istiyoruz. Ama
belgelerin bilinirliğini kendi kamuoyunuza da taşımamak
adına veya hangi saikle aldığınız bir kararsa bu
stratejik karara uyuyorsunuz.
Kim uymuyor? Bir tek kişi uymuyor: Süleyman
Soylu. (CHP sıralarından alkışlar) Ne yapıyor? Gece
gündüz o belgelerle yatıyor, o belgelerle kalkıyor. Türkiye'nin dört
bir yanına gidiyor, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na
hakareti o belgeler üzerinden yapıyor, Sayın Genel Başkana iftiraları,
hakaretleri ardı ardına sayıp istifaya davet ediyor,
ardından gece evine gidiyor, sosyal medyadan belgeleri
tartışmaya devam ediyor çarpıcı “caps”lerle. Peki niye
yapıyor bunu, parti kararına rağmen? O zaman mesele kurumsal
değil, kişisel. Burada iki ihtimal var, biri özel sorunları
olabilir, o, bizim konumuz değil, özel hayatla ilgili sorunlar değil
ama partisi içinde kendine özgü sorunlar olabilir, işte o, bizim konumuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi iddia ediyorum, iddiamız şudur:
Süleyman Soylu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan sonrası Adalet ve
Kalkınma Partisi için genel başkan projesidir ama bu, bugünün projesi
değildir; bu, kendisinin projesi de değildir; bu, yaklaşık
dokuz on yıllık bir FETÖ projesidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ne niyet okudun be! Vay
be!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gelişinize
bak! FETÖ’nün projesi, senin Genel Başkanın!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eğer dinlemeye
sabrederseniz bu konudaki kanıtlarımı, argümanlarımı
ifade edeceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tek FETÖ projesi,
Kılıçdaroğlu’nun başkan olması.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – FETÖ projesi,
senin Genel Başkanın!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakan,
2008 yılında, Demokrat Partiye 2008’in Ocağında Genel
Başkan olur.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Al, belge salla, belge!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – 2009’un Mayısına
kadar Genel Başkandır ve başta Recep Tayyip Erdoğan olmak
üzere, Adalet ve Kalkınma Partisine...
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Önce
salladığınız bir belge vardı, şimdi desteksiz
atıyorsunuz!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – ...etkin bir muhalefet
değil, eleştiri değil, ağır eleştiri değil,
hakaret değil, düpedüz küfür düzeyinde ifadeler kullanmaktadır.
İfadeleri burada tekrar edip bu konuşmanın insicamını
bozmak niyetinde değilim. Biraz önce teker teker sayıldı, fazlasının
olup eksiğinin olmadığını hepiniz biliyorsunuz.
Peki, daha sonra ne olur? Genel Başkanlık
görevini yaparken, bir ifadeyle, “FETÖ’nün Süleyman Soylu’yu yanına
verdiği adam” denen, cemaat terminolojisiyle kendisinden sorumlu bir “abi”
vardır, abinin adı Vedat Demir. Vedat Demir, FETÖ tarafından
Süleyman Soylu’nun yanına verilmiş, kendisi tarafından Demokrat
Partide Genel İdare Kurulu üyesi yapılmış ve o FETÖ’cü
kişi, Süleyman Soylu size en ağır hakaretleri yaparken yanı
başındadır ve destekçisidir. Yani siz 17-25 Aralığa
“Cemaatin gerçek yüzünü gördüğümüz gün.” diyorsunuz ya, kendi
açınızdan da bunu savunuyorsunuz ve inanıyorsunuz ya, ben size
şunu söylüyorum: Haklısınız, 17-25’te cemaatle çelişki
su üstüne çıkmıştır ama adamların niyeti, 2008-2009’da
sizin alternatifiniz olarak belki bir parti geliştirmeye
çalışırken, sonra taktik değişecek, Süleyman Soylu en
ağır hakaretlerini yaparken FETÖ’cülerin desteğini
almaktadır. “Hadi canım sen de, nereden söylüyorsun bunu?” 2009’un
Mayısında, Hüsamettin Cindoruk “Bana makosenlerimi giydirmesinler,
ben Demokrat Partiyi bir cemaatin partisi hâline getirmem.” der, kendisiyle
karşılıklı rekabete girer.
Çetin bir rekabette iki taraf birbirini iki
sağlam tezle suçlamaktadır. Süleyman Soylu’nun Sayın Hüsamettin
Cindoruk’a suçlaması şudur, der ki: “Partiyi, Balyozcuların,
Ergenekoncuların, darbecilerin partisi yapacak, buna izin vermem.”
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Şizofrenik bir durum bu.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Oysa Hüsamettin Cindoruk da
ona, partiyi bir cemaate bitiştirdiğini, bir cemaatin
yapısı hâline getirdiğini, buna izin vermemek için aday
olduğunu söyler. Sayın Soylu, kongrede bu ağır
eleştirileri, izin verilerek yapılan eleştirileri “Çok ayıp.”
diyerek geçiştirir, kongreyi kaybeder, bir ay sonra koşarak
soluğu Abant toplantısında alır. Abant
toplantısındaki konuşması manidardır ve aynen şu
şekilde söylemektedir…
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Bu tarafa bakma, kimse inanmıyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …“Küçük partilerin siyasette
zorlukları var, bu zorlukların en başında finansman gelir.
Yanınızda işi bilen, finansman yaratacak kişileri partilere
dâhil etmezseniz bu konuda partiler çok zorlanır.” der. Yer Abant, konu
siyasetin finansmanı, “İşi bilen adamları partiden
çıkarırsanız çok zorlanılır…” Ya, kendi, işi
bilenlerden…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Doğrusu yok
Bakanım, gerek yok, doğrular ortadadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Aksini
ispatlarsınız.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Devam ediyorum: Abant
toplantısından ayrılır ve ardından, Sayın
Süleyman Soylu, Demokrat Partinin bir önceki genel başkanı ancak
üyesi sıfatıyla siyasete devam etmektedir.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Yalan söylüyorsun!
NİHAT YEŞİL (Ankara) - Yalanı
sen söylüyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Peki, o sert Süleyman Soylu,
yaklaşmakta olan 12 Eylül 2010 referandumuna doğru ne yapmaya karar
vermiştir? Yine, yanında Vedat Demir olduğu hâlde, Süleyman
Soylu demokrasi buluşmalarının baş aktörüdür ve iki ay
içinde 50 tane şehir gezer.
SALİH CORA (Trabzon) – Senaryo yazıyorsun,
senaryo!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Demokrasi
buluşmalarında sonuna kadar “evet”i savunur büyük bir
başarıyla, büyük bir üstünlükle ve acayip bir finansmanla.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Şizofrenik bir kurgudur!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bugün Cumhuriyet Halk Partisi
altmış gün içinde 50 tane şehir geçecek bir şey planlasa
Parti Saymanımız Haluk Hoca’nın geçireceği kalp spazmı
bir yana, zor organizasyondur, büyük organizasyondur.
Ama bunu Demokrat Parti finanse etmemiştir. Kim
finanse etmiştir? Belki Süleyman Soylu finanse etmiştir, cebinden.
Buna inanmak isteriz ama kendisi, Demokrat Partiden, o tarihte kurumsal parti
görüşü “hayır” oyu vermek olduğu hâlde “evet”e
çalıştığı için ihraç edilir. İhracından
sonra partinin saymanı, bütün il başkanlıklarına kendisini
suçlayan bir yazı yollar, “On dört ayda 12 milyon TL para harcadı.”
der ve bunun üzerine Süleyman Soylu’yla mahkemelik olurlar. Mahkeme
saymanın lehine sonuçlanacaktır, itiraz da Danıştay
tarafından reddedilecektir. Mahkemeye sunulan belgeler çok konuşulur;
iç çamaşırı, minibarın parası, kişisel birçok
harcama.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – CHP’nin
harcaması ne olacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – CHP’den
bahsediyorsunuz herhâlde siz.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hayır, bu
harcamaların hesabı Anayasa Mahkemesinde elbette verilir…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – 3,3 milyon ceza
yemişsiniz yani; 3,3 milyon.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – CHP’den
bahsediyorsun!
SALİH CORA (Trabzon) – Ne anlatıyorsun?
Ayıp ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …ama iç
çamaşırına, minibardan içilen suya, içeceklere kadar
parasını partiden veren birisinin bir kampanyayı partisiz
şekilde, iki ayda 50 ile gidecek, salonları tutacak, sesli araçları
düzenleyecek parayı nereden bulduğu konusunda yine cevap yanı
başındaki Vedat Demir’dir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – En son 100 bin
lira daha…
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Devam ediyoruz: 12 Eylül
2010’da balkondan teşekkürler yapılırken bağımsız
içgüdücülere, demokrasi buluşmasının yiğit
evlatlarına, Pensilvanya’ya, oraya buraya süreç artık Süleyman
Soylu’nun, bir başka partide başkan olmayan Süleyman Soylu’nun Adalet
ve Kalkınma Partisine getirilip monte edilme sürecidir. Bu sırada
“Kim götürdü?” “Kim yaptı?” “Kim etti?”; ayrı tartışmalar
ama üyelik günü Vedat Demir’in açıklaması: “Doçent Doktor Demir: ‘AK
PARTİ’ye güç katacaktır.’” demiş ve bu Vedat Demir demokrasi
buluşmalarıyla ilgili ve Demokrat Partinin Ergenekoncu
istilasına girdiğiyle ilgili Mahmut Övür’e önemli şeyler
söylemiş. Bu Vedat Demir’le birlikte Sayın Süleyman Soylu’nun, Adalet
ve Kalkınma Partisine katıldığı günden aylar önce,
şubat ayında Pensilvanya’ya gittiği ve Fetullah Gülen’le konuştuğu
iddia edilmektedir. Çıkıp eğer kendisi Fetullah Gülen’le,
yanında Vedat Demir olduğu hâlde, görüştüğünü kabul ederse
başka bir şeydir, siyaseten tartışılır;
reddedilirse tarih vereceğim birazdan söz alarak ve o tarihte kendisinin
nerede olduğunu ispatlamasını isteyeceğim ama bu
süreçlerin… (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu süreçlerin sonunda şöyle bir
şey diyebilirsiniz: “Ya, Vedat Demir FETÖ’cü olabilir, Süleyman Bey’e
yanaşır, Süleyman Bey’le birlikte siyaset yapar; AKP’ye
yanaşır, AKP’ye gelir, yardımcı doçentken doçent, profesör
olur Süleyman Bey AKP’de siyaset yaparken ama 17-25’ten sonra Vedat Demir
aklını başına almıştır belki.” Yok. Vedat
Demir, 15 Temmuz gecesi, daha sonradan güvenlik güçlerince ele geçirilen
-Sayın Bakanın da vücut diliyle tasdik ettiği- WhatsApp ya da
byLock yazışmalarında “Hocam, bu darbe başarılı
oldu oldu, olmazsa eğer hepimiz perişan olduk, tek adam
diktatörlüğü.” diye mesaj atmıştır; 15 Temmuz
akşamı. Bu, ispata muhtaç bir konu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Hayır, Sayın Bakanın elindeki bu
bilgi, Sayın Vedat Demir’i… Bakanın değil, o dönemin
İçişleri Bakanının elindeki bu bilgi Sayın Vedat
Demir’i tutuklatmış 8 Ağustos günü; bu WhatsApp
yazışmaları, terör örgütüyle irtibat, iltisak ve sürekli
haberleşmeden dolayı önce ihraç edilmiş, 8 Ağustos günü de
tutuklanarak cezaevine konmuştur. Peki, o Vedat Demir daha sonra ne
olmuştur? Daha sonra, Sayın Bakan birkaç ay sonra İçişleri
Bakanı olmuş -mahkeme dosyasına ne girmiş ne
çıkmış, onu çok merak ediyoruz ama- Vedat Demir tahliye
edilmiştir. [CHP sıralarından "Yuh" sesleri,
alkışlar(!)]
Sabah gazetesinin kupürü: “FETÖ davasında
skandal tahliye”. Bu, sizin yakından takip ettiğiniz, bildiğiniz
gazetenin vurgusu. Ayrıca, şunu da söylemek isterim: Buna tepkiyi
gösteren -şuradan bularak göstermek isterim, tam söylediklerini söylemek
için- sadece, Berat Albayrak’ın gazetesi olan Sabah “Skandal tahliye”
dememiş…
SALİH CORA (Trabzon) - Ne alakası var ya?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …örneğin Cem Küçük
“Bunlar net FETÖ’cü, nasıl tahliye edersiniz?” diye yazarken, darbe
girişimini darbe girişiminden önce bilen Fuat Uğur “Bunları
koruyan bir el var, bunları koruyan el, kimdir?” sorusunu köşesinden
sormuştur.
Şimdi, biz şunu soruyoruz: Bir
matruşkadan bahsettiniz Sayın Bakan. Bu cemaat uzun vadeli bakar. Bu
matruşkanın içi açıldıkça bir tane çıkar…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) –
Kılıçdaroğlu’na benziyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …içi açıldıkça bir
tane daha çıkar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …içi açıldıkça bir
tane daha, bir daha, bir daha, bu biter…
BAŞKAN – Tamamlayın bir dakikada.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Buyurun, bu güzel
tanımlamayı yapıyorsunuz da bu matruşkalardan, acaba
içinden çıkacak son isim, son resim siz olmayasınız sakın.
(CHP sıralarından alkışlar)
Adalet ve Kalkınma Partililere sesleniyorum,
şunu söylüyorum: FETÖ bir hastalıktı, biz erken teşhis
ettik. “Bünyeyi sarıyorum, damarlardan ilerliyorum, kaplıyorum.”
diyordu. Doğru, orada, bir yerden sonra anladınız, mücadeleye 15
Temmuzdan sonra başladınız…
SALİH CORA (Trabzon) – Siz ne zaman mücadele
edeceksiniz?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …hastalık geriledi,
geriledi, geriledi.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Siz ne zaman
başlayacaksınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Eczacı kimliğimle
söylüyorum, virütik hastalıklar geriler, geriler, geriler ama bir virüs
yaşam ortamını kaybettiğinde kristalize olur; günler,
aylar, yıllar, on yıllar durur, yeni bir besi ortamı
bulduğunda yeniden büyüyebilir. Şimdi karşımızda
kriptonun kriptosu, en kripto, polikripto derken acaba bir virüs olarak bünyede
bir Fetullah Gülen’in Recep Tayyip Erdoğan sonrası AKP Genel
Başkanı projesi o günü kristalize hâlde bekliyor mudur? Bu soruyu
kendinize sorun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Paranoyak
olmuşsun, paranoyak.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Siz kendinize
bakın, kendinize. Siz kendi işinize bakın, bizim iç
işlerimize karışmayın.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Senaryo!
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, konuşmacı en son cümlesinde “Adalet ve Kalkınma
Partili milletvekillerine soruyorum…” diye ifade ederek, hem daha önceki
süreçte de bize Man belgeleriyle ilgili kısımda sataşmada
bulunmuştur, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika Sayın
Elitaş.
Biz burada İçişleri
Bakanlığının bütçesine değil, Süleyman Soylu
hakkında bir gensoru görüşmesine başladık ama gündeme de
sahip çıkacağız bir yandan da; artık takdir sizin.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Evet, gensoru
görüşüyoruz, onu sorduk zaten biz de.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gensoruyu geçtiler
Sayın Başkan, işimiz var.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Zaten
Çalışma Bakanlığının bütçesini konuşan yok,
Turizm Bakanlığının bütçesini konuşan yok,
bunların varsa yoksa dertleri İçişleri Bakanı; bütçeyi de
konuşan yok zaten.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
beşinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce Özgür Bey bir şey ifade etti, Demokrat
Parti zamanında iddialar, ithamlar, 12 milyon liralık
kısım… Bakın, bir şeyi söylerken kendinizde problem
olmaması lazım. CHP’ye 3,3 milyonluk rekor ceza… (CHP
sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) –
Bırak şimdi bunları.
BAŞKAN – Lütfen! Söz kesmeyin, lütfen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Cezanın
içinde ne var? CHP, parti harcaması gibi gösterilen sakız, sucuk, iç
çamaşırı gibi kişisel harcamalar nedeniyle
cezalandırıldı.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Ne bu,
ne bu?
ERDİN BİRCAN (Edirne) – Kendinize
bakın, kendinize. Kendinize bakın, Cumhuriyet Halk Partisine
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın,
Cumhuriyet Halk Partisi sakız, sucuk, iç çamaşırı nedeniyle
cezalandırıldı. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ya, illa
disiplin hukukunu uygulamam mı gerekiyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın
Özgür Özel bir matruşka çıkardı, matruşkanın
içerisinden de bir resim çıkardı, işte “Acaba FETÖ
kriptoları soktu mu?” diye. Şu elimde gördüğünüz şey,
şu anda sizin milletvekiliniz, yazdığı yazı. (AK
PARTİ sıralarından “Ooo” sesleri, gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – O ne öyle?
SALİH CORA (Trabzon) – Kimmiş o?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Fetullah
Gülen’in davetlisi olarak ABD’ye giden 5 vekilden 4’ünün ulusalcı
olması dikkat çekici.”
SALİH CORA (Trabzon) – Allah Allah, kim onlar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kim var? Tezcan
var. Öbür arkadaş milletvekili değil herhâlde, daha önce Genel
Başkan Yardımcısıydı.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gökhan
Günaydın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kim var? Özkoç
var.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Vay, vay,
vay!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Biri kim? Grup
Başkan Vekili. Diğeri kim? Genel Başkan
Yardımcısı. Acaba FETÖ sizi kripto olarak mı oraya soktu?
Özgür Özel’e sorun, bana sormayın, Özgür Özel’e sorun.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Eğer siz
kriptoysanız konuşun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İki, bir
mesaj okuyacağım: “CHP’yle yol ayrımına geldiğimi
duyurmak istiyorum.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Atatürk’ün
kurduğu bir parti nasıl olur da terörist vekiller için
savaşır?”
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Kim dedi bunu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - İnternete
girerseniz… Biraz sonra söyleyeceğim.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ha, Özkoç
onun için bağırıyordu demek ki.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Arkasından
diyor ki: “Namuslu adam gibi bu teröristlerin
dokunulmazlığını kaldıracak mısın yoksa
teröristlerin önüne mi yatacaksın?”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kime söylüyor?
Kılıçdaroğlu’na söylüyor. Söyleyen kim? İnternet sitesine
girerseniz, “Engin Özkoç Kılıçdaroğlu’na savaş açtı.”
diye girerseniz bunu görürsünüz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hadi oradan sen de!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Elitaş, teşekkür
ederim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Grubunuzu bir sustursanız…
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Partimize ve
şahsımın adını vererek sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Belge konuştu,
sataşmadı ki, belge var. Siz hep hikâye anlattınız. Belge,
belge…
7.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilli arkadaşlarım…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Çalma kapımı,
çalarlar kapını.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Orada, şimdi az
önce, Sayın Grup Başkan Vekilinin büyük bir belgeyle gösterdiği
gazete kupürü ve o belgede…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Niye rahatsız
oluyorsunuz?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – …o gazete kupüründe
bizim Fetullah Gülen’in davetlisi olarak gittiğimizi söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben
söylemiyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Sen… Kim söylüyorsa…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Barış
Yarkadaş söylüyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bunu ispat etmezseniz,
onun davetlisi olarak gittiğimizi ispat etmezseniz namertsiniz, tamam
mı? Açık ve net.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben
söylemiyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Barış
Yarkadaş söyledi, Barış.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Arkadaşlar,
heyecanlanmayın ya, heyecanlanmayın.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Yok, heyecanlı değiliz
ya.
MEHMET METİNER (İstanbul) –
Barış, neyi kastettin Barış?
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz sadece millete
hizmet için heyecanlanırız, başka bir iş için
heyecanlanmayız.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Davetsiz mi
gittin o zaman, davetsiz mi gittin?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Şimdi ben size
başka bir soru soruyorum: Oradaki o toplantıda AK PARTİ Genel
Başkan Yardımcınız var mıydı, AK PARTİ’li
milletvekilleriniz var mıydı, AK PARTİ’de şu anda grup
başkan vekilliği yapmış arkadaşınız var
mıydı, gelin, onu buradan açıklayın. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Barış
söylüyor, Barış söylüyor diyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “Biz beraber gittik.”
niye demedin? Belge açıklayacaktın hani?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Yıldırım’a
söz vereceğim.
AHMET YILDIRIM (Muş) – İç Tüzük 60’a göre
söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
14.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldrırım’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Elitaş’ın burada “terörist
vekiller” diyerek…
HİLMİ BİLGİN (Sivas) –
Elitaş demiyor onu ya!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Biz söylemedik, onlara
söyle.
AHMET YILDIRIM (Muş) – …daha hiçbiri hakkında
hüküm yokken kendilerinin o atıfla itham edilmesi sözünü
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TAMER DAĞLI (Adana) – “Tweet” atana söyle,
“tweet”i kim atmışsa ona söyle.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tamam, buyurun, buyurun.
TAMER DAĞLI (Adana) – “Tweet” atana söyle onu.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Elitaş demedi ya,
yazılanı okudu. Gidin ona sorun.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hatibin ne dediğini
çok iyi anladık.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Yıldırım’ı dinliyorum.
Buyurun Sayın Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
süremi yeniden başlatın.
BAŞKAN – Yeniden başlatıyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Şimdi, bakın,
bu Parlamentoda terörist vekil yoktur ama teröristlerin iddianamelerinin
arkasına sığınarak onları rehin alan bir siyasi
iktidar vardır.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Geç o işi, geç, geç
o işi!
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bunu kabul edecekler.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Arkanızda terör
örgütleri vardı.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Öbür türlü, bakın,
510 iddianamemizin 350’si teröristler tarafından
hazırlanmış iddianamelerdir.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) –
Sırtınızı nereye yaslamıştınız?
AHMET YILDIRIM (Muş) - Aynaya bakın…
MUHAMMET BALTA (Trabzon) –
Sırtınızı nereye yaslamıştınız,
sırtınızı?
AHMET YILDIRIM (Muş) - …kimlerin teröristlerle
birlikte hareket ettiğini iyi görürsünüz diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
15.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Yıldırım bana ithafen bir şey söyledi. Aslında
Sayın Yıldırım iyi dinleseydi bu sözün sahibinin kim
olduğunu söyledim ben yani Sayın Yıldırım’ın
kınaması gereken kişi ben değilim.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Niye
kullanıyorsunuz o zaman?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bunu
paylaşan kişi ne diyor?
AHMET YILDIRIM (Muş) –
İnanmıyorsanız niye kullanıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “CHP’yle yol
ayrımına geldiğimi duyurmak istiyorum. Atatürk’ün kurduğu
bir parti nasıl olur da terörist vekiller için savaşır?” diyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Eğer itibar
etmiyorsanız niye kullanıyorsunuz Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bana niye
söylüyor bunu? Olay bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Evet, ben de bunu söylemeye
çalıştım ama olmadı.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bülent Tezcan
epeydir bekliyor. Tutanak burada, elimde, okuyorum: “Kilisenin
papazını söyledin -yani bunlar artık Sayın Soylu’ya hitaben
söylenmiş olan şeyler- zangocunu söylemedin. Zangoçluk görevi sana
mı düştü? Kilisenin zangocu sensen -bir şeyi itiraf edeyim- bu
görevi bihakkın yerine getirdiğine hiç şüphe yok ama zangoçlara
da gelecek yok, zangoçlara da gelecek yok, onu bilmende fayda var.” bir.
İki: “Böyle bir bütçe Türkiye’nin hiçbir
geleceğine cevap vermeyecektir. Bu bütçeye ‘hayır’ diyeceğiz. Bu
bütçe zangoçların bütçesidir, zangoçların bütçesidir, ‘hayır’
diyeceğiz.”
Buyurun.
Çünkü gerçekten burada bir inancın
çalışanlarına ve o inanca bir hakaret var.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yorum yapma, yorum yapma!
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok böyle bir
hakkınız ya!
BAŞKAN – Buyurun, açıklama yapın.
Lütfen, iki dakika; önemli bir konu, iki dakika
açıklama yapın, lütfen.
16.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’ın, 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, söz çok
açıktır. Burada Sayın Soylu’nun “Gündüz imamı, gece ise
papazı oynuyor.” sözü var. (AK PARTİ sıralarından “Geç,
geç” sesleri, gürültüler)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Zangoca gel, zangoca.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Bir dakika ya, bir
dakika… Bir dakika ya, dinleyin bir dakika…
BAŞKAN – Arkadaşlar, duymuyorum.
Bakın, konu önemli, bir inanç konusu, açıklama yapıyor. Bir
dakika…
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Tutanaklar okundu. Bu
söz İçişleri Bakanının sözüdür. Papazlık görevini ya
da değerli papazları ya da imamları küçümseyen ben değilim.
Bu sözün içerisinde papazlara dönük bir hakaret ve küçümseme olduğunu
herkes biliyor. Bunu söyleyen Bakanın kendisi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Şimdi gelelim benim sözüme. Ben diyorum ki: “Peki
Sayın Bakan, papazı açıkladın, o zaman zangoç kim?” Zangoç
nedir? Kilisede çan çalma görevini yapan değerli bir kilise görevlisidir,
din görevlisidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Şimdi,
zangocun…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Zangoç nerede? Zangoç
kim?
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Bakın, bakın
sözlüğe.
BAŞKAN – Ama duymuyorum ben.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Bir müsaade… Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Ama duymuyorum sayın
milletvekilleri.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Kıvırma!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Rahatsız olmayın,
rahatsız olmayın, anlatıyorum.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Anlat, anlat,
heyecanlı oluyor!
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Zangocu ben
küçümsemedim. Ama bu bir kinaye sanatıdır, bu bir söz
sanatıdır.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ama teşbihte de
hata olmamalı.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sen papazı
küçümseyerek konuşmaya başlıyorsan zangoçtan da rahatsız
olacaktın Sayın Başkan. “Görevin bu işin çanını
çalmaktır.” diyorum, bu bir kinaye sanatıdır yoksa zangoçlara
dönük herhangi bir şekilde olumsuz düşüncemiz olmaz. Her din kutsaldır,
her dinin emekçileri saygıdeğerdir, hiçbir din için hiçbir
ibadethanede görev yapana hakaret etmeyi düşünmedik, düşünmeyiz
hiçbir zaman. “Affedersiniz, Ermeni” demedik, demeyiz; bu kadar. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Eseyan, yerinizden bir
dakikalık bir açıklama talebinde bulundunuz.
Buyurun.
17.-
İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, ben Sayın Tezcan’dan sadece çok açık olan bir hakarete
karşı bir özür beklemiştim bir Türkiye Cumhuriyeti Hristiyan
vatandaşı olarak ama mugalata yaptı, özürden kaçtı. Bu bir
özür değildir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
“Affedersin, Ermeni” ne oldu? “Affedersin, Ermeni” ne oldu? Ona niye cevap
vermiyorsun!
MARKAR ESEYAN (İstanbul) –
Dolayısıyla, kendi bağımsız sözleriyle, Sayın
Soylu’nun dışında -onun kastetmediğini, biz biliyoruz- onun
dışında kullandığı, sanki zangoçluk
ayıplı bir işin bir parçasıymış gibi, böyle bir
benzetme yaparak… Bu, bir kinaye değildir, teşbih değildir,
doğrudan hakarettir. Gerçekten topu taca atarak özür dilememiştir.
Ben şahsen reddediyorum; bu bir özür değildir, bu mugalatadır.
Protesto ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ
(Sinop), İshak GAZEL (Kütahya)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 39’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son olarak
İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Süleyman Soylu yok, ilgili
Bakan yok.
ENGİN ALTAY (İstanbul) –
İçişleri Bakanı yok.
BAŞKAN – Geliyor Sayın Bakan, geliyor,
geliyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlgili Bakan yok, olmaz
ama ya.
BAŞKAN – Sayın Altay, arkadaşlar “‘Ve
Engin Altay...’ diye anons et.” dedi ama yapamadım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Ve…” Çok
teşekkür ediyorum. Başka bir zaman yaparsınız.
BAŞKAN – Sizi sevdiklerinden dolayı.
Buyurun.
Geçmiş olsun, ne oldu ayağınıza?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kürsüye
yavaş yavaş geldim ki tribünler dolsun diye.
BAŞKAN – Ha, evet.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ama Bakan
istifa etti herhâlde, yerinde yok.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
On altı yıldır bu Meclisteyim.
Mecliste, bir siyasi parti grubunun oturduğu sıralardan çok gürültü
ve uğultu çıkarsa orada mahcubiyet vardır, orada utanç
vardır, orada üzüntü vardır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu yüzden, Sayın Bülent Tezcan’a, Sayın Engin
Özkoç’a, Sayın Özgür Özel’e teşekkür ediyorum. Meclisin tümünden
uğultu çıkarsa korkmak lazım, durum vahimdir.
Şimdi, 30 Temmuz 2003, Çarşamba, 113’üncü
Birleşim: Ben burada kürsüye çıkmışım,
başlamışım. Kürsüye çıkmadan iki dakika önce bir haber
gelmiş, “Devrin Başbakanı bir kaza geçirdi.” diye. Ben
demişim ki tutanaktan okuyorum: “Sayın Başbakan da küçük bir
kaza geçirmiş. Kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.” Ben
böyle demişim, şimdi bu Hükûmetin bakanı o zaman “Ata binmesini
bilmeyen adamdan bir şey olmaz.” demiş. Aramızdaki fark bu,
aramızdaki fark bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir konuyu
açıklığa getirmemiz lazım, kavuşturmamız
lazım, mutabık olmamız lazım; o da şu: “Hizmet
hareketi” diye bilinen, “Fetullah Gülen cemaati” diye bilinen örgüt,
yapılanma 17-25 Aralıktan sonra mı FETÖ oldu, 15 Temmuzdan sonra
mı FETÖ oldu? Şimdi, siz, hep birlikte ve haklı olarak
kendinizce diyebilirsiniz ki: “Efendim, 17-25 Aralıktan sonra biz,
bunların terörist, adi, alçak olduğunu anladık.” O zaman
sorarlar, derler ki… Bizim Muharrem İnce bir soru önergesi vermiş,
demiş ki uzatmayayım: “17-25 Aralık sonrası FETÖ okullarına
aktarılan, hani bir kanun çıkardık ya özel okullarda okuyan
çocuklara devlet para veriyor, vesair vesair; kaç para?” Devrin Millî
Eğitim Bakanı da yazmış, namuslu namuslu yazmış:
“113 milyon 973 bin 279 lira para verdik.” demiş. Bu FETÖ… Bu Hükûmet,
terör örgütlerinin finansmanını sağlamaktan yargılanmalı
eğer FETÖ 17-25 Aralıktan sonra FETÖ olduysa yani hizmet hareketi
17-25’ten sonra terörist olduysa. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şunu kabul etmek
durumundasınız: Parayı siz vermişsiniz. Onun için biz
diyoruz ki: Sizin “hizmet hareketi” diye tanıdığınız,
sıfatlandırdığınız, hepsi hakkında, en
başındakinden ara unsurlarına kadar övgüler düzdüğünüz
hareket, 15 Temmuzda gerçek yüzünü göstermiş ve bu bayrağa, bu
millete, bu Meclise adi, hain bir kalkışma yapmıştır
ve terör örgütü olmuştur. Bir kere burada, kendi aranızda bir
mutabakat sağlayın. Zira 17-25 Aralıktan sonra da çok
sayıda AK PARTİ’li belediyenin FETÖ’cü olarak şimdi kaçan, yurt
dışına kaçan, yakalanan, tutuklanan iş adamıyla çok
güzel ilişkileri var.
Gelelim ana konuya. Sayın Kültür Bakanı ve
Sayın Çalışma Bakanı kusura bakmasın. Bugün onlara,
onların bütçelerini önemsemediğimizden değil ama onlara
ayıracak zamanımız yok, daha mühim işlerimiz var, devletle
ilgili endişelerimiz var, devletle ilgili kaygılarımız var.
Değerli arkadaşlar, şimdi, söyleyeni
unuttum, bana da birisi söyledi, Bostancı gibi bir yerden okumadım, o
çok okuyor: “Bir delille kırk akıllıyı ikna ettim,
kırk delille bir ön yargılıyı ikna edemedim.” Ben bazen AK
PARTİ Grubunu, yanlış anlamayın, biraz buna benzetiyorum.
Bakın, yanlış anlamayın, bir ön yargıdan bahsediyorum.
Bir siyasi sahiplenme en doğal hakkınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bağırmasan daha
iyi olacak.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ama arkadaş, biz
AK PARTİ Genel Başkanına, Cumhurbaşkanına “diktatör”
falan deyince -savcılar ha bire dava açıyor, nihayet bana da
gelmiş, teşekkür ediyorum o savcıya- hoplayıp…
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – İki
tane gelmiş.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bana iki tane
gelmiş.
…zıplıyorsunuz da yani AK PARTİ Genel
Başkanı hakkında bunca laf eden, laf ettiği belli, bilinen
bir Sayın Bakanın çıkıp da bununla ilgili de bir samimi öz
eleştiri yapmadığı hâlde, bakıyorum, AK PARTİ
Grubumuzun bir grubu…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapmış ki
burada zaten.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Tümünü kastetmem mümkün
değil, zaten katılımdan da belli. AK PARTİ Grubunda
Sayın Bakanın çok sahiplenilmediğini de görüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, peşin hüküm vermek doğru
olmadı. Bir belediye için peşinen “hırsız” demeniz görevi
kötüye kullanmanızdır, orada yargı var. Hükmü verecek Bakan
mı, Bakanlık mı, yargı mı? Burada kusur
işlediniz.
Bir de arkadaşlarım söyledi ama şu
turpun büyüğünü merak ediyoruz, şu heybedeki turpun büyüğünü
merak ediyoruz ama iftira değil, devletin imkânlarıyla,
müfettişleriyle bir abluka değil. Ben bu kürsüde yalan söylersem
namussuzum, şerefsizim; biraz sonra ortaya koyacağım iddialarla
ilgili ama benim ortaya koyduğum iddialarla ilgili bu kürsüye gelip bu
milletin vekillerine yanlış evrak, yalan söyleyen de namussuz ve şerefsizdir!
(CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, senin heybendeki
büyük turpu bilmem ama yani CHP’yle ilgili turpu bilmem ama Sayın Bakan,
ben sizin heybenizin biraz sıkıntılı olduğunu
düşünüyorum.
Şimdi, AK PARTİ, kandırılmakta
çok mahir olan AK PARTİ, bu sefer -üzülerek söylüyorum-
kandırılan İçişleri Bakanı tarafından
kandırılmıştır. Sayın Bakan, sizi
kandırdılar, sizi kandırdılar. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunun altını çizmek istiyorum. Ya da -ikisinden
birini kabul edeceksiniz- daha önce AK PARTİ, FETÖ’yü taşeron olarak
kullanarak yaptığı kumpasları şimdi Sayın
Bakanı taşeron olarak kullanarak yapmaya devam ediyor. Ya o ya bu;
birinden birini seçin, üçüncü bir seçenek yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, devlet akıl
gerektirir, sağduyu gerektirir, basiret gerektirir. Devlet milletindir,
Hükûmet partinindir, AK PARTİ Hükûmetidir. Evet, işte “67’nci
Cumhuriyet Hükûmeti” dense de Hükûmet partinizindir. Devlet hepimizin. Bu
devleti zafiyet içine düşürmek, bu devletin itibarına halel getirmek,
kuvvetler ayrılığı prensibini ortadan kaldırmak sadece
CHP’ye değil, AK PARTİ’ye, AK PARTİ’ye oy veren 23 milyon vatan
evladına da açık bir ihanettir. Hükûmetler kurulur,
yıkılır; hükûmetleri yıkmak için muhalefet partileri el
birliği yapar, güç birliği yapar ama devlet yıkılırsa
millet de yıkılır. Bu yüzden, devletin itibarı, devletin
güvenirliliği, devletin adilliği ve gücü için hukukun
üstünlüğünden ve kuvvetler ayrılığından
ayrılmamak gerekir. Yıkılan devletlere bakın, hepsi,
yönetenlerin adalet duygusunu kaybetmesinden sonra önce zafiyet içine
düşmüş, sonra çöküşe maruz kalmıştır. Onun için
devlet erkini yönetenlerin ayrılmamaları gereken çok şey var ama
bir tanesi var ki adalet duygusu. Burada siyasi mülahaza olmaz, siyasi
değerlendirme olmaz, siyasi kaygı olmaz. “Ben buradan böyle yaparsam
şuradan şunu alırım.” olmaz. Hükûmet
etmenin yerini hükmetmek alırsa devlette çürüme başlar. Bu Hükûmetin
yaptığı, saygıdeğer milletvekilleri, odur. Bu Hükûmet,
AK PARTİ’nin içinden çıkan bu Hükûmet, hükûmet etmeyi hükmetmekle
karıştırarak Türkiye’yi bir büyük felakete
hazırlamaktadır. Risk almak yerine maceraperestlik
yapılırsa, basiret yerine belagatle sorunlar çözülmeye
çalışılırsa olmaz. Sağduyunun yerini hırs
alırsa, olgunluğun yerini ihtiras alırsa toplumu gerersiniz.
Güven yerini şüpheye bırakırsa, mütevazılık yerini
şımarıklığa bırakırsa devlette dökülme
başlar. Devleti dökmeyin, devleti koruyalım. Yıllar boyu
-cumhuriyet tarihini ve öncesini de sayarsak- bu topraklardaki bu milletin
evlatlarının kurduğu devletlerin çöküşlerine,
sonuçlarına baktığınızda orta yerde olan budur.
Devleti, millete ve muhalefete karşı bir şemsiye gibi değil
de bir siper gibi kullanırsanız, bu milleti de bölersiniz. Devlet,
sizin için, Hükûmet için, çoğunluk partisi için millete ve muhalefete
karşı kullanacağınız bir siper değildir; olsa
olsa bir şemsiye gibi, hepimizi, 80 milyonu, Kürt’üyle Türk’üyle,
doğulusuyla batılısıyla, varsılıyla yoksuluyla
hepsini bir arada tutarsa devlettir. Milleti bölmeyin.
Biz bugüne kadar
olduğu gibi, bundan sonra da AK PARTİ’yle ve AK PARTİ’nin
içinden çıkmış buradaki Hükûmetle münakaşa etmeye, kavga
etmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. Ama, şimdi, Sayın
Bakanın son zamanlardaki tutumu gerek Genel Başkanımıza
yönelik… Ben eminim, o gece “Keşke ağzımdan bu laflar
çıkmasa.” dediğinden. Ama siyaset erdem gerektirir.
Ağzımızdan çok laf çıkmıştır, çok
istemediğimiz laf çıkmıştır. Eskiler bilir, benim de
çok çıkmıştır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biliriz, biliriz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gelmişimdir,
“Olmadı.” demişimdir, “Yakışmadı.” demişimdir.
Biz Sayın Bakandan bunu beklerken Sayın Bakan bir konuyu internet
üzerinden de kaşımaya devam ediyor; yetmiyor, bir belediyemize yönelik
hukuk dışı bir işlemde bulunuyor. Oraya biraz gireceğim,
oraya biraz gireceğim. Mehmet Muş pazartesi günü otuz beş dakika
serbest atış yaptı, şimdi oraya gireceğiz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hedefi iyi
buldu, hedefi buldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sen de kaledeydin.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet… Yok, yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hepsi 12’dendi.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Belli, uğultu
başladı, rahatsızlık var arkadaşlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Hepsi
12’dendi” diyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, samimiyetle
söylüyorum. Önce peşin bir çağrı yapıyorum, peşin:
Şu, Ataşehir Belediye Başkanının avukatının,
bugün ya da dün, idari mahkemeye başvurusu. Hepinizi severim. 3 isim
sayacağım, 3 isim. Hepinize güvenirim, onlara özel hukukum da
olduğu için ayrıca güveniyorum: İsmet Uçma, Doğan Kubat,
Naci Bostancı. AK PARTİ’nin bu 3 sayın milletvekili…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Adamların
vekilliğini bitirdin be!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Hayır, hayır,
özel hukukum olduğu için onları saydım.
BAŞKAN – Aşk olsun Engin Altay!
ENGİN ALTAY (Devamla) – “Hepinizi severim.”
dedim Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şimdi sen
bittin Engin, bittin.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu 2 evrakı
vereceğim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Mustafa Elitaş,
Kayseri?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın
Bostancı, 80 milyonun önünde soruyorum ve sana bir teklifte bulunuyorum:
Al bunları, incele.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Mahkeme ne
olacak?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Oraya geleceğim,
asıl mahkemeye geleceğim işte.
İncele, dersen ki “Bu evrak, belediye
başkanının görevden alınmasını gerektiren bir hâli
kapsıyor.” Şerefsizim, ben de seninle beraber: “Evet, Bakan iyi
yapmış.” diyeceğim. Var mısın? (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – O dosyalarda olmayan da
vardır.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne diyeceğiz,
anlamadım?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bekle…
Şimdi, bakın, ben size samimiyetle
söyleyeyim, Mehmet Muş’un iddialarına da cevap gibi değil ama 8
tane ana başlık var, beş dakikada süre var.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Cevap olsun
canım!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Cevabı veremiyorsun
ama.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hatibin
insicamını bozmayalım.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Arkadaşlar, bir
dinleyin, kimseyi haksız yere yargılamayın.
Birinci iddia, yakınlarının mal
varlığının artışı. İstanbul Anadolu
Cumhuriyet Başsavcılığı -tarihlerle vakit
kaybetmiyorum, hepsi burada var, Bostancı’ya da vereceğim- 3
Ağustos 2017’de takipsizlik vermiş.
Erguvan Parkı… AK PARTİ’li meclis üyeleri
şikâyet etmiş, edebilirler, hakları. Bütün belediyelerimize
müfettiş gönderin, samimiyim bunda, hepsine gönderin ama nezaket diye bir
şey var, öyle kaba tehdit olmaz; “Ben belediyeleri indirdim, sen de
indir.” diye. “Ver belgeyi.” Genel Başkanımızın dediği
o işte. “Bana ver, kirliliğe bulaşan bir belediye
başkanıyla ilgili somut belgeyi ver. Önce ben kulağından
tutayım, partiden atayım, sonra sen yargıya götür.” diyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle demiyor işte.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Erguvan Parkı’na
AK PARTİ’li meclis üyeleri suç duyurusunda bulunmuş, soruşturma
açılmış, takipsizlik verilmiş. Bunlar itiraz etmiş
takipsizliğe. Veren kim? Müfettişler, devletin müfettişi,
Bakanın müfettişi. Danıştaya gidilmiş,
Danıştay da itirazı reddetmiş. Daha önce Buz Residence…
Bu, Buz ile Man benzemez.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Buzgate.”
ENGİN ALTAY (Devamla) – Biri Man, biri Buz;
ayrı iş.
Hem İçişleri müfettişleri hem
İstanbul Büyükşehir müfettişleri incelemiş,
soruşturmaya konu bir durum tespit edememiş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neyi
incelemiş, onu da söyleyin.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Mehmet, burada
doğruyu söyleyeceksen, gel sabaha kadar konuş, yalan söyleme.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neyi
incelemişler, onu söyle.
ENGİN ALTAY (Devamla) – İtiraz
edilmiş buna da. Kime? İçişleri Bakanlığı
müfettişlerinin ve İstanbul Büyükşehir denetmenlerinin ya da
müfettişlerinin de raporuna, bu da ret. Buz Residence’ta kamunun 5 bin
metrekare değil, 186 metrekare yeri var, kat karşılığı
yapılmış.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Çarpıtıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben evrakları
veririm.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Çarpıtıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kamunun veya
belediyenin orada bir arsası da yok.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Temizleyemezsiniz, çarpıtıyorsunuz.
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Ya, biraz
sabret!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müsaade
edin, o ihtarı ben yapayım.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Bakan, biraz
sonra inşallah zamanım kalır.
Eğer bu Erguvan Barış Parkı,
aynı şekilde… Şu anda, mal varlığıyla ilgili
devam eden bir mahkeme, dava var; bir de yıkılmayan binalar, “Niye
yıkmadın bunu?” diye. Türkiye'de bütün belediyelerin böyle sorunu
vardır. Yıkım kararı alınır, hiçbir belediye de
burayı yıkamaz, vatandaşın zor şartlarla yaptığı
2 katlı evi hiçbir belediye de yıkmaz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Sahibi kim?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Fakat asıl bir
şey var ki konut alanına yapılan binanın özel okula devri,
iddialardan biri de bu. Özel okulun ruhsatını Millî Eğitim
Bakanlığı verir, ayrı da belediye buraya 987 bin lira ceza
kesmiş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne zaman
kesmiş?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ceza kesimine itiraz
olmuş, kesilen cezaya da mahkeme demiş ki: “Fonksiyon
değişikliği idari para cezasını gerektiren bir durum
değildir.”
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Aylık kaç para kira alıyor?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kirayı kim
alıyor, ona sor Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Kirayı, savunduğun belediye başkanı
alıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bunu bir kan
davasına çevirirsen, ben de şimdi bir iki kan davalık konu
açarım burada, merak etme.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Aç, açmazsan… (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Devamla) – Tamam açarım, dur,
bekle.
BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Mafya
mısın, Bakan mısın? Terbiyesiz!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Grup
Başkan Vekiliniz kürsüde. Lütfen…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Anlayamıyoruz
Sayın Başkan, anlayamıyoruz, duyamıyoruz.
BAŞKAN – Ben de duyamıyorum.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Daha vahimini
söyleyeyim, bu iddiadaki en vahim durum şu: Metropol Ataşehir, proje
Emlak Konut Gayrimenkulün, bir kamu projesi. Emlak Konut imara aykırı
inşaat yapmış, Battal İlgezdi göz yummak suretiyle menfaat
temin etmiş. Kimden? TOKİ’den. Bu evrak diyor ki: “TOKİ yani
devlet, Battal İlgezdi’ye rüşvet verdi.” Bu konuyla ilgili
TOKİ’den hangi yönetici hakkında işlem yaptın? (CHP
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Biraz sonra savcının belgelerini anlatırız.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Yani devletin de
belediyeye rüşvet verdiğini iddia eden bir evrakla karşı
karşıyayız.
Değerli arkadaşlar, zamanım az,
sonuç… (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Bu insani bir şeydir, Allah size
sağlık versin. Benim sinüslerimde sorun var.
BAŞKAN – Doğru, doğru.
Buyurun Sayın Altay.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Âmin, âmin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Allah sana da
uzun ömür versin.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sinüzitiniz var,
tedavi edelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Her şeye
rağmen tuzun kokmadığını düşünüyoruz. Dün
yapılan iptal davasında bütün belgeler var. Bakanlığın
bu konuda iki basın açıklaması var. Sayın Bakan, birinci
basın açıklamasında yer alan “Yakınlarına çıkar
sağlama.” isnadını ikinci basın açıklamasında
niye çıkardınız?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Hiç alakası yok.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ya, ya… Tabii, otur,
“Alakası yok.”
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Kısa açıklama olsun.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Gel, 3 milletvekilin
incelesin diyorum, 3 AK PARTİ milletvekiline verelim, incelesin diyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Bu iş ayağınıza dolanıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Görevden
uzaklaştırmaya gerekçe, delil gizleme ve karartma.
Şimdi, 2009’dan 2017’ye kadar sekiz yılda
bu belediyeye gitmeyen müfettiş kalmamış. Bu belediyenin
evraklarının tamamı adliyelerde, tüm belgeler idari ve adli
mercilerde ve siz görevden uzaklaştırıyorsunuz “delil karartır”
diye. Bu, hukuki dayanağı olmayan siyasi bir karardır.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Biraz sonra üzüleceksin, savcının beyanını
okuyunca üzüleceksin.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sen bunu kine
çevirirsen…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Çevirmem.
ENGİN ALTAY (Devamla) – …kan davasına
çevirirsen…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Kine çevirip çevirmeyeceğimi Kılıçdaroğlu
bilir.
BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayalım lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) – …bu elindeki devlet
imkânıyla o belediye başkanımızı o belediyeye
sokmayabilirsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ama bunun vebali kamu
vicdanında da ağır olur, senin için de ağır olur. Niye
ağır olur? Sen insansın, önce bir insansın.
BAŞKAN – Sayın Altay, bir dakika ek süre
vereyim size, tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir insan haksız
yere, hukuksuz yere elindeki devlet imkânını böyle hoyratça, böyle
kindarca kullanmaz ama demin, Türkiye'ye nasıl bir devletin lazım
olduğunu sizlerle paylaştım. Allah’ım devleti biraz önce
saydığım anlayışla yönetecek ve bu milletin
birliğini bozmayacak devlet adamlarını bu ülkeye nasip etsin.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Bakan, altını çize
çize bir şey söyledim, AK PARTİ’yle kavga etmek, sizin bizimle kavga
etmeniz olması gerekendir, tekrar söylüyorum: Devleti siper alıp ana
muhalefeti sindireceğinizi zannediyorsanız, çok
yanılırsınız.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bize
lazımsınız, öyle bir şey yok.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Böyle muhalefet
bulunmaz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bunun bedelini belki
sen, ben ödemeyiz; bunun bedelini bu ülke öder, bu millet öder. Bu millete bunu
yapmaya kimsenin hakkı yok. Sizin parti içinde bir sorununuz varsa, bir
sicil affına tabi tutulmak istiyorsanız buradan size o yönüyle de
ekmek çıkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, konuşacağız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Altay, teşekkür
ederim.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bitiriyorum, bitti
zaten.
Konuşacağız. Teklifim geçerli. Biraz
önce ismini saydığım 3 sayın milletvekili benden bu
belgeleri gelip alabilirler. Onlara güveniyorum.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Süreniz bitti, süreniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Onlar derse ki “Evet,
burada sıkıntı var.” ben de diyeceğim. Hodri meydan!
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Kartonlar…
ENGİN ALTAY (Devamla) – E, orada ne var?
İsterseniz onu açmayayım.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Tamam. Süreniz bitti.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bence açmayayım,
siz merak edin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Kartonları
unuttunuz, onları alın oradan, kartonları.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Unutmadım.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Unuttunuz onları.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bakın,
bırakayım buraya, siz açın isterseniz. Açayım mı?
MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Yok, yok…
BAŞKAN – Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun konuşmaları da tamamlanmış oldu.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Muş mu, Sayın
Bostancı mı?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Benim
şahsıma bir atıfta bulundu da.
BAŞKAN – Peki.
Önce Sayın Bostancı, buyurun.
Yerinizden açıklama mı
yapacaksınız?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
Süreniz bir dakika.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
18.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Başkanım, Sayın Engin Altay’a öncelikle grubumuza yönelik
sözlerin içinde geçen zarif ifadeleri ve güven belirten sözleri için
teşekkür ediyorum. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun tamamını
seviyoruz ve esasen, Engin Bey’i da ayrıca severiz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hangi Engin’i?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın
Engin Altay’ı. İki Engin’i de severiz, Özgür Bey’i de severiz.
BAŞKAN – Ama Engin Bey beni sevmiyor galiba,
ismimi saymadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – 3 kişi
saydım, 10 kişi sayacak hâlim yok ya.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şimdi,
Sayın Başkanım, şüphesiz, karşılıklı
güven duygusu da var fakat mesele şu: Kamuyu ilgilendiren hukuki
işlemlere ilişkin biz özel hukuka dayalı bir anlayışla
soruşturma, inceleme yapamayız. Burada devletin yürüttüğü bir
soruşturma var. Bu soruşturma kendi mantığı, kendi
referansları, kendi değerlendirmesi üzerinden yürümek durumunda. Biz,
şüphesiz burada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın Sayın
Bostancı, bir dakika ek süre veriyorum size.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Biz burada
karşılıklı güven, karşılıklı sempati
duyguları içerisinde bütün bunları siyasi olarak müzakere ederiz ama
toplum vicdanında karşılığı olacak değerlendirmeyi
asıl yapacak olan kamunun kendisidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Sayın Muş, sizin talebiniz nedir?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, benim de 60’a göre bir söz talebim var.
BAŞKAN – Evet…
Gerekçesi nedir? Yerinizden mi?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yerimden talep
edeyim.
BAŞKAN – Buyurun bir dakika…
19.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin
Altay’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Altay az önce konuşurken, benim de ismime
atıfta bulunarak, bütçe görüşmelerinin ilk günü
yaptığım konuşmayla ilgili bazı şeyler söyledi.
Ben kendisine şu tavsiyede bulunuyorum: O
konuşmayı alıp sakin bir kafayla evinde izleyebilir, Genel
Başkanlarına da izletebilir ve orada vicdanlarıyla bir karar
versinler.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de aynı
şeyi söylüyorum.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ve burada
hararetle, heyecanla “Yok böyle bir şey demeye gerek yok.” Rahat olun.
Sayın Altay, “…”(x)rahat ol. Müfettişler
işin içerisinde, mahkeme işin içerisinde, işin içinde ne var ne
yok ortaya çıkacak, hep beraber göreceğiz. Yargıya intikal
etmiş bir süreç var. Önümüzdeki günlerde bazı duruşmalar olacak,
ortaya çıkan başka belgeler var. Hep beraber işin içinde ne var
ne yok, yapılan işlem ahlaki mi, hukuki mi, haram geçmiş mi
geçmemiş mi, bunlar ortaya çıkacak. Hep beraber göreceğiz. Ondan
sonra bakalım siz ne yapacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim ama
Sayın Altay sizin konuşmanızla ilgili olumsuz bir şey
söylemedi, “Dikkatlice de dinledim.” dedi. Şimdi hakkını teslim
etmek lazım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben “Sakin ol.”
dedim.
BAŞKAN – Buyurun.
20.-
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür
ederim.
Herhâlde Sayın Muş beni tam
dinlememiş. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak diyorum
ki: Bize ya da bütün fark etmez, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin
tamamına müfettiş gitsin. Bir suç unsuru, bir usulsüz durum tespit
edilirse hepsi yargıya verilsin. Bunda bir sorun yok. Bizim verilmeyecek
hesabımız yok diyoruz. Suça bulaşmış biri varsa,
sizden önce biz gereğini yaparız diyoruz.
Ama, yani “Yıkılması gereken
binayı niye yıkmadın?” diye yürüyen bir mahkemesi olan belediye
başkanını koltuğundan kaldırtmak, hukuk dışılıktır;
bunu söylüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Muş diyor ki: “Sunulacak deliller var.” Bu
cumhuriyet savcıları soruşturma belgesini Muş’la mı
paylaşıyorlar? Bunu bir açıklasınlar bir zahmet.
Bakanlıkla mı paylaşıyorlar bu konuyu? Güya bu
soruşturmalar gizli.
BAŞKAN – Sayın Tanal, grup başkan
vekiliniz konuştu.
Buyurun, yerinize oturun.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, 60’a göre yerimden bir söz istiyorum.
BAŞKAN – Grup başkan vekili olarak
mı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yok,
hayır.
BAŞKAN – Şahsınıza?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Şahsıma.
BAŞKAN – Belki vekâlet vermiştir grup
başkan vekilleriniz diye düşündüm.
Buyurun, bir dakika.
21.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın,
Muğla’nın Seydikemer ve Ortaca bölgesindeki kamuoyuna yansıyan
işkence olayıyla ilgili İçişleri Bakanından bilgi
almak istediğine ilişkin açıklaması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, doğrusu İçişleri Bakanı buradayken
bir soru sormak istedim, takip ettiğim bir olay.
Muğla’nın Seydikemer ve Ortaca bölgesinde
4 Ekimde bir işkence olayı kamuoyuna yansımıştı,
hatta burada, Mecliste yine Sayın Bahçekapılı Meclis Başkan
Vekiliydi ve dört partinin grup başkan vekilleri bu çıplak ve
işkence görüntülerini kabul edilemez bulduklarını ve
kınadıklarını söylediler. Bunun üzerine müteaddit defalar
önergeler de verdik ve ben bizzat Muğla’ya da gittim. Şu anda bir
kısmı tutuklu onların. Bu işkenceye, en vahim görüntülere
dair bir soruşturma var mı, açığa alınan bir kolluk
gücü var mı diye doğrudan sormak istiyorum çünkü bizim soru
önergelerimize ve araştırma önergelerimize yanıt bulamadık.
Ayrıca, bu konuda kamuoyuna yansıyan da hiçbir bilgi yok çünkü görüntüler
çok açıktı yani yüzler belli ve jandarmanın bu görüntüleri
çektiği de sabit. Biz savcılıkla da görüştük, orada baroyla
da görüştük. Bu konuyu yanıtlamanızı rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Ben yanıtlayayım mı bunu Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Soylu’nun bir açıklama
talebi var.
Buyurun Sayın Soylu.
22.-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Şimdi, bunu daha önce ifade ettim ama tekrar burada ifade
edeyim. PKK terör örgütü, biz hattı Hakkâri-Şırnak, aynı
zamanda doğu sınırı yani İran sınırımız
Ağrı ve Tendürek-Ağrı hattında kurunca Lazkiye
üzerinden yeni bir tertiplenme içerisine girdi. Bu, yaklaşık bizim
altı ay, yedi ay önce almış olduğumuz bir istihbarattı
ve Lazkiye üzerinden, özellikle Akdeniz ve Ege kısmına yönelik, bir
terör grubu ve bu konuda eylem yapabilme kabiliyetine sahip
hazırlıklı bir grup göndereceği konusunda bir
istihbaratımız oldu. Biz, bunun üzerine, özellikle bu bölgede çok
ciddi bir önlem aldık ve şunu da söylemem gerekir: Türkiye'nin bir
bölgesinde bir terörist yakaladık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Başkan, ben işkenceyi soruyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
– Ben söyleyeceğim ama bunu, bir saniye…
Bir terörist yakaladık ve bu,
yaklaşık 27 kişilik bir grubun Lazkiye’de eğitildiğini
ve eğitildikten sonra da özellikle Türkiye'nin turizm bölgelerine yönelik
bir terör eylemi yapabileceklerini ifade etti, tek tek de isimlerini verdi ve
bunun üzerine, burada, gerek Sahil Güvenlik Komutanlığı gerek
Jandarma gerek Emniyet gerekse tüm istihbarat yapımız tedbir
aldık ve burada bunların sahile çıkabileceği zamanı
gözlemlemeye başladık ve burada bu sahile çıkmayı
gözlemlemeye başladığımız andan itibaren iki ayrı
grup -birisi daha önce çıkmıştı- daha önce çıkan grup
ile bu grubu birleştirebilmek için bunları takip ettik ve bunlar bir
yerde birleştiği andan itibaren -burada insanlı keşif
uçaklarımız var, bütün hava görüntülerimiz var, o bölgede
insansız hava aracımız yok ama insanlı keşif
uçağımız var- ikisinin birleştiğini bulduğumuz
bölgede –bir arabayla beraber yaptılar- biz burada bunlara operasyon
gerçekleştirdik ve daha sonra da takip ederseniz, bundan sonra bir
operasyon daha yaptık, hepsini yakaladık.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Onları biliyorum Sayın Bakan, işkenceyi soruyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
– Bir saniye…
Bunu bir işkence olarak nitelendirmek… Meclis
böyle bir karar almış ama ben şunu söyleyeyim: Bakın,
adamın söylediği enteresan, diyor ki: “Bunlar canlı bomba olma
niteliğindeki insanlar ve bu canlı bomba olma niteliğindeki
insanlar tehdit içermektedir.” Şimdi, sen emniyet görevlisisin,
jandarmasın ve polissin, böyle bir ihbar alıyorsun ve bu ihbarı
aldığın andan itibaren bu ihbarın bütün
doğruluğu, bütün izlemesi ve bütün sürecini de tespit ediyorsun.
Tespit ettikten sonra bunları yakalıyorsun, elbiseleriyle mi
tutarsın? Hayır, elbiseleriyle tutmazsın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Çırılçıplak yüzüstü yatırmışlar.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon)
– Bakın, bir şey söyleyeyim: Dünyanın hiçbir yerinde bu
elbiseleriyle beraber tutulmaz. O canlı bomba konusunda Türkiye daha önce
çok tecrübeler yaşadı ve bu tecrübeleri bir daha yaşamamak için
yaptığı, orada, onların canlı bomba olup
olmadığı… Ki araçların içerisinde çıktı,
gösterdikleri yerde bombalar çıktı. Şimdi, onların yani
Lazkiye’den gelenlerin önemli bir bölümü, önemli bir bölümü değil, hepsi hapistedir.
Yani buradan sanki birilerinin ayrıldığı diye bir şey
söz konusu değil.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Ölenlerin otopsi raporu da verilmedi.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Bir saniye… Burada, arkadaşlarımızın
yaptığı bir tedbirdir ve bu tedbiri orada… Orada problem
şudur: Ha, bu fotoğraf çekilecek de bu fotoğraf servis edilir
mi, edilmez mi; bu tartışılabilir bir şeydir. Bunun servis
edilmesinin bir anlamı yoktur ama orada, özellikle güvenlik güçlerimizin
kendi adlarına almış olduğu tedbir. Bakın, ben, size,
yaklaşık böyle beş altı tane çok yakın bir zamanda
başımıza gelmiş ve bu konuda, canlı bombaların
kendilerini infilak ettirmesi suretiyle güvenlik kuvvetlerimizin şehit
olduğu olayları ardı sıra söyleyebilirim. Buradaki
almış oldukları tedbir yanlış bir tedbir
değildir. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun, böyle bir tehlikeyle
karşı karşıya kalındığı andan itibaren
bu tedbir alınır. Bunların terör örgütü üyesi
olduklarını hem daha önce biz takip ettik hem de
yakalandıkları zamandan itibaren bunlar bir şekilde kendileri de
bu konudaki değerlendirmeleri ortaya koydular ki şeyleri gösterdiler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soylu.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın,
Muğla’daki işkence olayıyla ilgili bir Meclis kararı
bulunmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Benim de bir açıklama yapmak
durumum var. Öncelikle…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) –
Sayın Bakan, siz işkenceyi, o zaman, kabul ettiniz. Yani “O uygulama
doğruydu.” diyorsunuz. Yüzüstü, çırılçıplak
yatırılma ve resim çekme…
BAŞKAN – Ben konuşuyorum Sayın
Danış Beştaş, müsaade eder misiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Bu, işkence olur mu Allah aşkına! Orada bir tedbir
alınıyor, güvenlik kuvvetleri ne yapsın?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ama biz
Meclisin kararından söz ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Danış
Beştaş, Meclisin böyle bir kararı yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Var,
kınama kararı var.
BAŞKAN – Hayır, Mecliste böyle bir karar
alınmadı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Dört
grup, Başkanlık Divanında karar alındı.
BAŞKAN – Hayır, Sayın Bakan da
aynı açıklamayı yaptı, Mecliste böyle bir karar
alınmadı.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sayın
Bakanım, o teröristlerden bir tanesi Köyceğiz’de pazar yerinde
kendini patlattı.
BAŞKAN – Bir dakika, müsaade edin, ben içinde
olduğum için açıklama yapacağım, lütfen.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Meral
Hanım’ın size söylediği teröristlerden bir tanesi…
BAŞKAN – Bu belgeyi, bu fotoğrafı
internette yayınlandıktan sonra siz gösterdiniz…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Evet.
BAŞKAN – …ara verdik, içeride grup başkan
vekilleri de geldi…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamam.
BAŞKAN – …bunun kabul edilemez olduğunu
birlikte söyledik.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamam,
onu söylüyoruz zaten.
BAŞKAN – Ama işin arkasını,
önünü, sağını, solunu bilmiyorduk. Sayın İçişleri
Bakanı yurt dışındaydı, başkan
yardımcısıyla görüştüm, başkan yardımcısının
da olaydan haberi yoktu. Daha sonra, İçişleri Bakanı geldikten
sonra biraz önce burada yaptığı açıklamayı bildirdi,
açıkladı. Ben de bunu söyledim, olay bundan ibarettir, Meclis bu
konuda hiçbir karar almadı. Lütfen tahrif etmeyin hiçbir şeyi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Karar”
derken, dört grup başkan vekilinin ortaklaşa bir açıklama
yaptığını söylüyoruz.
BAŞKAN – Hayır, biz içeride sohbet
esnasında bunların kabul edilemez bir fotoğraf olduğu
konusunda -ben de dâhil olmak üzere- düşüncemizi açıkladık.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Şimdi ne değişti?
BAŞKAN – Erhan Usta da açıkladı.
Böyle bir karar alınmadı Mecliste.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz
kürsüden söylediniz.
BAŞKAN – Böyle bir karar zaten alınamaz,
İç Tüzük’te böyle bir şey yok, mümkün değil böyle bir şey.
Lütfen…
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz
Meclis Başkan Vekili olarak kürsüden söylediniz.
BAŞKAN – Böyle bir karar asla
alınmadı, teknik olarak da mümkün değil, tahrif etmeyelim
lütfen.
Teşekkür ederim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Normal mi Başkan?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Niye tahrik olsun
Sayın Başkan?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz
tahrik etmiyoruz, siz tahrik oluyorsunuz. Niye tahrik olsun?
İşkenceden söz ediyoruz ya.
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bir saniye…
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Sayın
Başkan, bu konuyla alakalı bir şey söylemem lazım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – 60’a göre…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yerinden bir dakika
versenize Sayın Başkan.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Yani Muğla’da,
Sayın Bakanımızın söylediği teröristlerden bir tanesi
Köyceğiz’de pazar yerinde kendini patlattı.
BAŞKAN – Tamam, Sayın Bakan
açıkladı zaten.
NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Ama onu
atlamış olabilir.
5 tane terörist de tam…
BAŞKAN – Ben işin o yönünü
tartışmıyorum. Sayın Bakan o konuyu açıkladı.
İşin Meclisi ilgilendiren bölümüyle ilgili söylemek istediğim
şeyler vardı, onları açıkladım.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016 Yılı
Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış Denetim Genel
Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET TİYATROLARI
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına ilk olarak İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul
Kürkcü konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) –
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; Halkların Demokratik
Partisinin İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine tutumunu
açıklamak için buradayım.
Sözlerime başlamadan, şimdi aramızda
olmaları zorbaca engellenmiş olan cezaevindeki eş
başkanlarımız ve milletvekillerimizi buradan sevgi ve
saygıyla selamlıyorum, elbette bütün cezaevlerindeki devrimcileri ve
elbette halklarımızı da.
İçişleri Bakanlığı
bütçesini Millî Savunma Bakanlığı bütçesiyle beraber 2018
bütçesi için bir okuma kılavuzu olarak değerlendirebiliriz. Maliye
Bakanı 2018 bütçesinde en fazla millî eğitime kaynak
ayrıldığını, sağlık ve eğitime bütçeden
ayrılan payın yüzde 40 civarında olduğunu söylemişti.
Bu sunuşta görünüşte bir yalan yoktu ama eğitim ve
sağlık bütçelerinin yüzde 80’inden fazlasını bürokrasi ve
cari harcamaların oluşturduğu apaçık ortadayken, her iki
bakanlığın yatırım bütçelerinin toplamının
Millî Savunma bütçesinin yanına bile yaklaşamadığı
biliniyorken o zaman bütçe tartışmasının asıl öneminin
nerede olduğunu görebiliriz. Bütçe tartışmasının
asıl önemi, rakamların gerisindeki hakikate, rakamların
gerisindeki hayata dönmek, rakamların örtüsü altından gerçekleri
çıkartmak.
Bu bütçeden savunma ve güvenliğe ayrılan
toplam pay 106 milyar 910 milyon 745 bin Türk lirası, iç güvenliğe
ayrılan toplam pay 51 milyar 441 milyon 339 bin Türk lirası.
Sunuşla yetinmezsek, bütçenin fonksiyonel dağılımına
bakarsak görürüz ki önümüze konulan bir kamu hizmeti bütçesi değil, bir
savaş ve iç güvenlik bütçesidir. İçişleri
Bakanlığının bütçesinin savunuluşu da tıpkı
genel bütçenin savunuluşunda olduğu gibi gerçekleri baş
aşağı getiriyor, toplumsal hakikati görmemizi ve onu
anlamlandırmamızı önlüyor.
Bu bütçenin sunuşu, herhangi bir demokratik
rejimde bir içişleri bakanının, hatta hükûmetin kendisinin
görevden çekilmesinin, istifasının gerekçesi olabilirdi. Binlerce
yurttaşını etkisiz hâle getirmek, on binlercesini gözaltına
almak veya tutuklatmak bir iç güvenlik aygıtı için bir
başarı öyküsü olmuş olabilir mi? Yurttaşını
öldürmek, onu hapishaneye tıkmak neden ötürü bir başarı
gerekçesi sayılsın? İyi bir iç işleri yönetimi
açısından asıl başarı, yurttaşını
hiçbir zaman çatışmaya sürüklemeyecek, özgürlüğünü doya doya
yaşayabileceği; tercihlerini, dilini, kültürünü, kimliğini ve
inançlarını eşit haklı olarak diğer yurttaşlarla
paylaşacağı bir yaşamı güvence altına almak
olabilirdi.
İçişleri Bakanının
sundukları kadar sunmadıkları da hakikati yurttaşlardan
saklıyor. 2017’nin ilk on bir ayında İçişleri
Bakanının emri altındaki kolluk güçleri tarafından yargısız
infaz edilen, “dur” ihtarına uyulmadı diye veya rastgele ateş
açılması sonucu 36 kişi yaşamını yitirdi, 12
kişi de yaralandı. İçişleri Bakanlığına ait
zırhlı araçların çarpması sonucu 6’sı çocuk, toplam 23
kişi yaşamını yitirdi, 46 kişi de yaralandı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfına
2017’nin ilk on bir ayında işkence ve kötü muameleye maruz
kaldığı iddiasıyla toplam 570 kişi başvurdu.
Başvuranların 328’i aynı yıl içinde işkence ve kötü
muameleye de uğradıklarını belirttiler. İnsan
Hakları Derneğinin verilerine göre 2017 yılının ilk on
bir ayında 423’ü gözaltında -kaba dayak ve diğer yöntemlerle-
1.855 kişi ise gözaltı yerleri dışında ve güvenlik
güçlerince müdahale edilen toplantı ve gösterilerde olmak üzere toplam
2.278 kişi işkence ve kaba muameleyle karşılaştı.
İçişleri Bakanlığı bunları da başarı
hanesine yazacak mı?
İçişleri Bakanlığının
emrindeki kuvvetlerin marifetince gerçekleşen bütün bu işlemlerin
maliyeti Türkiye’nin Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından gözetim
altına alınması, Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Yüksek Komiserliği ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları
Komiserliği tarafından ağır insan hakları ihlalleri ve
vahim katliamlara ilişkin ciddi iddialarla suçlandılar.
Türkiye eğer bugün uluslararası camia
tarafından bir haydut devlet olarak suçlanmıyorsa, böyle
nitelenmiyor, böyle muamele görmüyorsa bu, Türkiye’nin büyük insani ve ekonomik
potansiyelinin yüzü suyu hürmetinedir. Hükûmet yatıp kalkıp
vatandaşının, aydınlarının demokratik ve
toplumsal güçlerinin, emekçilerinin, kadınlarının, Kürtlerin ve
Alevilerin yeni bir Türkiye potansiyeli yaratma mücadelesinin uluslararası
camiada yaratmış olduğu saygınlığa dua etmelidir.
İçişleri Bakanlığının,
Hükûmetin ve AKP Genel Başkanının bütün eylemlerinin
meşruiyet gerekçesi terörle mücadeleden ibarettir. AKP’nin
hikmetihükûmetine göre terörle mücadele olağanüstü hâlin, olağanüstü
hâl de insan hakları ihlallerinin mücbir sebebidir. Her şeyden önce,
bir ülkenin olağanüstü hâlle yönetilmesi, bunun zorunda kalmak, bir
hükûmet için dünyanın neresinde olursa olsun övünülecek bir şey
değil, bir utanç vesilesidir. Bu, “Ben memleketi yönetemiyorum. Milletin
rızasını, halkın rızasını kaybettim, buna
sahip değilim. O yüzden halkın bütün haklarını ve bütün
özgürlüklerini şimdi askıya alıyorum.” demektir, bununla
övünülemez ama Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve
Hükûmeti için bu bir gelecek vaadidir. Doğrusu, yurttaşını
öldürmeyi Meclise bir başarı öyküsü diye anlatan bir rejimin
başka bir vaadi de olamazdı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Terörist, terörist!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Terörist de sizin
bir yurttaşınız, o yüzden yurttaşlarınızı
eşit haklı olarak görmeye alışınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Terör faaliyetini
durdurmak için, engellemek için yapıyoruz. Kendini mi patlatsın
vatandaşların içerisinde?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Cezaevlerinde
köleleriniz değil, yurttaşlarınız var.
Çatıştığınız insanlar, haklarını
güvence altına alamadığınız yurttaşlarınız
ve onların hepsinin yaşarken haklarını gözetmek, mahkûm
olarak hakkını gözetmek, sanık olarak hakkını
gözetmek, çatıştığınız insan olarak
hakkını gözetmekle yükümlüsünüz; hükûmet olmak böyle bir şeydir.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kamunun ortak
menfaatlerini gözetiyor Hükûmet.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Hükûmeti bir çeteden
ayıran, hükûmeti bir terör örgütünden ayıran şey işte
budur: Hukukun yüksek ilkelerine uyması.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 80 milyonun
hakkını, hukukunu gözetmektir. Teröristlerin, hukuksuzluğun,
zorbalığın, yağmanın değil, 80 milyonun
hakkını, hukukunu gözetmektir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Ama bunları
bir kenara atmışsanız, eğer siz bir olağanüstü hâl
rejiminin bir parçası olarak kendinizi ebedileştirmeyi
öngörmüşseniz o zaman yapılacak bir şey yok. O zaman zaten niçin
bir Hükûmet bütçesi tartışıyoruz, niçin bir Anayasa’mız
var, niçin uluslararası sözleşmeler var, niçin bunların içinden
konuşuyoruz, niçin? Çünkü biz modern bir devlette olduğumuzu
varsayıyoruz. Bunun bir varsayımdan ibaret olduğunun ben farkındayım,
merak etmeyin, sizin için bir hayal kuruyor değilim ama önünde sonunda
kendinizi bağladığınız sözleşmeler var.
Meclis, ihtilaflı konuları
tartışmaya sıra geldiğinde apansız bir amneziye, bir
unutkanlığa yakalanıyor. Unutkanlık
hastalığı bu Meclisin yakasındaki en büyük illettir.
Nasıl 1920 Meclisinin bütün tutanaklarını, 1924, 1930 Meclisinin
bütün tartışmalarını unutmaya karar verip bunu İç
Tüzük’ünün dışına attıysa şimdi daha bundan üç
yıl önce bu Meclisin bir Komisyonunun Hükûmete tavsiyelerini, yol
göstericiliğini ne kadar çabuk unutuyor. Bu Komisyon Türkiye Büyük Millet
Meclisine şu tavsiyede bulundu: Türkiye’de süregiden
çatışmayı terörizm kapsamı içerisinde
değerlendiremeyiz. Terörizm amaçsız bir isyandır, bir isyan ise
çözülmemiş bir çelişkidir. O nedenle, bu çelişkinin çözümü
bakımından şiddetin dışındaki yöntemleri
arayıp bulmakla hem Hükûmeti görevlendirdi hem de bu Meclis bunu
gerçekleştirmek için bir kanun çıkarttı. Kendi
çıkarttığı kanunu unutup, bu hâl çaresini bir kenara koyup
kanunun gereğini yapmayan bir Meclis, olsa olsa bir unutkanlık
hastalığına yakalanmıştır. Ama bu
unutkanlığın bir sebebi var, durup dururken bu olmadı.
Çözüm süreci dediğimiz şey, Türkiye’de yurttaşın elini ve
zihnini ilk defa serbest bıraktı.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Devlet 80 milyon
vatandaşına şefkat yüzünü gösteriyor, teröriste şefkat yok!
Teröriste şefkat yok, hukuksuzluğa.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Başkanım
müdahale eder misiniz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Halının
altına süpürülmüş, toprağın altına sürülmüş bütün
meseleleri Türkiye tartışmanın yolunu, yordamını
buldu. Türkiye, kendisinin başına Osmanlı’dan miras
kalmış bütün sorunları çözebilmek için var gücüyle
tartıştı. Halkın 2013-2015 arasındaki, 2015
ortasına kadarki parlayan zekâsını, neşesini, birbirini
anlama çabasını ne kadar çabuk unuttunuz? İnsanların
birbirini öldürmemeye alıştığı, hiç kimsenin hiç
kimseyi hakkı için, ihkakıhak için öldürmediği bir iki yıl.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Silahları niye
bırakmadılar? Onlara niye bir şey yok?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya siz
oraya konuşmak için mi oturdunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Silahları niye
bırakmadılar o zaman? Onlara da bir şey söyleseydiniz ya.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Türkiye’de
gençlerin, onların ailelerinin, askere alınmış
üniformalı gençlerin yaşama geri dönüşleri, onların
köylerine, doğdukları köylere tabutlar içerisinde değil davul
zurnayla geri dönüşlerinin yaşandığı iki yıldır.
Bu iki yılı sona erdiren şey sizin iktidar tutkunuz.
SALİH CORA (Trabzon) – Sizin
ikiyüzlülüğünüz!
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Silah
baronlarının, petrol şirketlerinin, faiz lobilerinin
taşeronluğunu yapmayı bıraksaydınız…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Sizin Türkiye
toplumunun önünüze çıkarttığı yeni toplumsal tabloyu
tanımama ısrarınızdı. Sizin partinizi iktidardan etti
bu millet. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde ilk defa Kürt meselesinin çözümünü
bayrak edinmiş, demokratik hakların Türkiye’ye hâkim
olmasını bayrak edinmiş olan bir parti, Türkiye halklarının
önemli desteğini aldı. Meclis kompozisyonu, demokrasi ve özgürlükler
yönünde değişti. İşte sizin olağanüstü hâl
ihtiyacınız o gün doğdu, o gün siz olağanüstü hâl olmadan
bu memleketi yönetemeyeceğinizi, savaş olmadan memleketin
başında güç sahibi olamayacağınızı gördünüz.
Bütün bu nedenlerle, şimdi karşı karşıya
kaldığımız meseleler üstümüze üstümüze geliyor ama size
şunu söylemek isterim: Bir siyasal sorun çözülmemiş bir
çelişkidir. Bu çelişkiyi şiddetle ezmek isteyebilirsiniz ama
sosyal, tarihî ve politik meseleler, çelişkiler şiddetle çözülemez;
onlar anlaşılarak ve onlar kendi çözüm yollarının önü
açılarak halledilebilir. Siz diyorsunuz ki: “Çözülmemiş Kürt
meselesi.”
SALİH CORA (Trabzon) – Kürt meselesi yok, PKK
meselesi var.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – “Osmanlı
İmparatorluğu’ndan müdevver ve sadece Türkiye'nin değil,
aynı zamanda Irak ve Suriye’nin de meselesi olan bu Kürt meselesini biz
şiddetle, sorunu imha ederek çözebiliriz.”
Sevgili arkadaşlar, ben, bu yolda
çalışan bir düzine hükûmet biliyorum. Türkiye, 1991’den beri
hükûmetler boyu ve hükûmetler boyu bu sorunu şiddetle çözmenin yolunu
aradı, buldu.
SALİH CORA (Trabzon) – Ne geçti elinize?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sonunda, bugün,
“Sen haklıymışsın.” diye hapisten çıkarıp elini
öptüğünüz Genelkurmay Başkanı dedi ki: “Biz, bu meselenin böyle
çözüleceğini sanmakla çok yanıldık. Altı defa
bitirdiğimizi düşündük fakat yedinci defa yeniden
doğmasının önünü alamadık çünkü aslında mesele askerî
değildi, mesele teknik değildi; mesele tarihseldi, politikti,
kültüreldi.”
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O konularda Hükûmet
tamamen yolunda devam ediyor. Sosyal, kültürel, eğitim
çalışmalarıyla Kürt’üyle, Türk’üyle 80 milyon
vatandaşımızı kucaklıyoruz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sevgili
arkadaşlar, sizin, tarihsel, kültürel ve politik çözümünüz şudur: Bu
halkın kendisine sözcü, temsilci ve kendi kendini yönetmek için
seçmiş olduğu belediye başkanlarını yerinden almak,
oralara kayyum atamak; böyle olamadığını, böyle
yapamadığınızı gördüğünüz zaman da halkın
üzerine asker salmak.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama Kandil’e
sırtınızı dayadınız. Terör örgütüyle
bağlantınızı kesebildiniz mi?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Dinle... Dinle...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sevgili
arkadaşlar, bu iş böyle sürmez. Ben size derim ki: Eninde sonunda
hakikatler kendilerini dayatırlar. Hakikatler kendilerini
dayattığında, bir hükûmet hakikaten hükûmetse bunu çözmek için
inisiyatif alacaktır. Bunu çözmemenizin sonucunun ben size ne
olacağını söyleyeyim: İster istemez bu
çatışmayı Türkiye'nin tamamına yayacaksınız ve
şimdiden yayıyorsunuz çünkü bu, aslında bir çözüm
bulduğunuz için de değil; bu, çözüm bulmamak için bulduğunuz bir
çaredir. Sürekli gerilim, sürekli kutuplaşma içinde ancak durumu idare
edebileceğinizi düşünüyorsunuz. O nedenle kendi belediye
başkanlarınızı da görevden almaya, kendi belediyelerinize
kayyum atamaya başladınız. İşte, İçişleri
Bakanlığının karşımıza koyduğu tablo
budur.
Sevgili arkadaşlar, size şunu söylemek
isterim: Türkiye’nin özgürlüğü ve geleceği, Kürt meselesini
demokratik ve siyasal yollardan çözüp çözmeyeceğine
bağlıdır çünkü Türkiye’nin bütün olağanüstü rejimleri…
SALİH CORA (Trabzon) – Daha ne
yapacağız? Daha ne yapacağız?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – …Türkiye’deki bütün
diktatöryal yönelimlerin hepsi Kürtlere boyun eğdirmek içindir.
SALİH CORA (Trabzon) – Kürt değil, PKK;
karıştırıyorsun sen, kavramsal çarpıtma
yapıyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Kürt’ü
sömürgeleştirmek için Türk’e faşizm dayatmak; bütün hükûmetlerin
denediği yol budur ve böyle çözülmemiştir. Bir: Türkler faşizme
razı değildir. İki: Kürtler sömürgeye razı
değildirler. (HDP sıralarından alkışlar) O nedenle
bütün Türkler şunu bilmelidirler, şunu akıllarından ve
kalplerinden hulusikalple geçirmelidirler: Kürt’ün baskı altında
olduğu yerde Kürt’e hakkıhayat yoktur. Türk’ün hayatı ve
hakkı Kürt’ün özgürlüğüne, Kürt’ün özgürlüğü Türk’ün hayat ve
hakkına bağlıdır.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürt
vatandaşlarımızı temsil edemezsiniz. 80 milyonun Hükûmeti,
80 milyonun devleti Türkiye Cumhuriyeti.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bu ikisinin de
hakkını birlikte gözeten bir siyaset; işte Halkların
Demokratik Partisinin siyaseti budur. (HDP sıralarından
alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Siz önce terör
örgütleriyle aranızdaki bağı kesin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bunca zulüm
altında bu partiye diz çöktürememeniz, onu siyasi haritadan silememeniz; 1
Kasım 2015 zeminlerinde hâlâ durmaya devam etmeniz bundandır.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Biz PKK’ya diz
çöktürüyoruz, PKK’ya, Kürtlere değil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – İçişleri
Bakanlığının bütçesi bir savaş ve olağanüstü hâl
bütçesi olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – PKK diz çökecek,
Kürtler değil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – …ister istemez bu
çelişkileri yeniden üreteceği için çözümü daha da
güçleştirecektir.
SALİH CORA (Trabzon) – Ertuğrul Bey,
konuyu çok çarpıtarak anlatıyorsunuz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Başkan, bir
dakika bitirmem için…
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika ek süre daha
veriyorum.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Fakat çare yok
sevgili arkadaşlar. Bir halk nasıl yaşamak istiyorsa, nasıl
olmak istiyorsa öyle olur, eninde sonunda olur. Türklerin yabancı
işgalinden kendilerini kurtarmak nasıl iradesiyse Kürtlerin de kendi
istedikleri gibi yaşamak onların iradesi. Bu iradeyi
tanıdığımız gün hem özgürlük hem eşitlik hem
adalet yeni bir Türkiye’nin kurulmasının mihenk taşı olacak.
Hepinize akıl, feraset, cesaret diliyorum.
Hoşça kalın. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Turan…
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan,
zabıtlara geçsin diye söylemek istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN – Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Sizin iktidar ruhunuz
savaş çıkartan…” Çok böyle afaki cümleler kullandı sayın
hatip. Öncelikle bunu reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Çözüm
sürecinde kimin ne yaptığını, hangi sosyal kesimin, hangi
partilerin nasıl tavır aldığını tüm
arşivlerde, tüm toplum biliyor ve izliyor.
Hükûmet risk aldı, büyük adımlar
attı, demokratik gelişimler sağladı ancak yirmi
dakikalık konuşmada herkese laf söyleyen, jandarmadan polise,
askerden korucuya, İçişlerinden Hükûmete laf söyleyen hatibin tek laf
söylemediği yer terör örgütü. Aslında bu tavır, silahlara
susturucu olan bir tavır, çözümü de bitiren tavır diye cevap vermek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan….
BAŞKAN – Sayın Yıldırım…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
ben de kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Bizim bu bütçeye
“savaş, OHAL, KHK’ler ve aşırı güvenlikçi bütçe” dememizden
rahatsız olanlar kendilerini Norveç’te mi sanıyor,
İskandinavya’da mı sanıyor?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Türkiye’deyiz,
Türkiye’de.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Bütün haberlerin, o
bıktırıcı söylemlerinin üzerine şu Meclisi ölümler ve
ölü sayıları üzerinden yarıştırma
anlayışının…
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Biz kimseyi örnek
almıyoruz, onlar bizi örnek alsın.
AHMET YILDIRIM (Muş) – …mantığı
bir aşırı çatışma ve savaş
mantığına dayanmaktadır, bir de ancak bu tarihten ve
yakın geçmiş tarihten ders almamışlıkla açıklanabilir,
başkaca bir izahı yoktur diyorum.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
konuşmacıya söz vereceğim ama Sayın Akar’ın bir
ricası vardı, yerinden bir açıklama yapacak.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir müjde verecek de
efendim.
BAŞKAN – Efendim?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir müjde verecek
efendim.
BAŞKAN – İşte öyleymiş, son anda
onu gördüm.
Buyurun Sayın Akar.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
23.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akar’ın, Çankaya Belediyesindeki işlerinden
çıkarıldıkları söylenen 12 işçinin aslında
Çankaya Belediyesine hizmet veren bir firmadaki işlerinden
çıkarılmış olduklarına ve Çankaya Belediye Başkanı
Alper Taşdelen’in firmayla görüşerek bu işçilerin işlerine
dönmesini sağladığına ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Biraz evvel Kocaeli Milletvekili Sayın Zeki
Aygün bizi göreve davet etmişti, Fatma Kaplan Hürriyet ile beni göreve
davet etmişti. Nedeni, Çankaya Belediyesinden atıldığı
iddia edilen 12 işçiyle ilgiliydi. Aslında atılan
arkadaşlar Çankaya Belediyesinden değil, hizmet aldığı
bir firmadandı.
Başkanımızla
yaptığımız görüşme sonrasında
Başkanımız derhâl konuyla ilgilenmiş, firmayla
görüşmelerini sağlamış ve 12 işçinin tekrar işe
döndürülmesi sağlanmıştır. (CHP sıralarından
alkışlar) Evet, Çankaya Belediye Başkanımız Alper
Taşdelen’e teşekkür ediyoruz emeğe verdiği değerden
dolayı.
Ben de şimdi sevgili arkadaşım,
milletvekili sevgili arkadaşım Zeki Aygün’ü bizim gibi şov
yapmaya davet ediyor ve Posco işçilerinin de sorununu çözmesini
bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına ikinci olarak İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya
konuşacak.
Buyurun Sayın Kaya.
Süreniz on beş dakikadır. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine
söz aldım fakat hem iç hem de dış meselelerle ilgili bazı
vurgulamalarda bulunmaya çalışacağım.
Öncelikle, bizleri izleyen sevgili
halkımıza ve bizleri izleyen sevgili arkadaşlarımıza
sonsuz saygı ve sevgilerimi burada iletiyorum.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz
günlerde, çarşamba günü, biliyorsunuz, İslam İşbirliği
Teşkilatı İstanbul Zirvesi gerçekleşti. Bu vesileyle Kudüs
meselesine kısmen, birazcık şöyle genel bir çerçeveden
değinmek istiyorum.
SALİH CORA (Trabzon) – Kudüs konusunda ne
düşünüyorsunuz?
HÜDA KAYA (Devamla) – Sevgili arkadaşlar,
biliyorsunuz, Kudüs bir barış yurdudur yani “Darüsselam”, selam,
barışın evi, barış yurdu, “Jerusalem” yani zeytin
diyarıdır. Süleyman Peygamber’in verdiği bir isimdir ve Allah da
kutsal kitaplarda bu isimle anmaktadır. Kudüs sadece ne Arapların ne
de Yahudilerindir, barışa inanan herkesin yurdudur.
Kur’an’a göre İsrail “Tanrıya geceleyin
yürüyen” demektir, aynı zamanda Yakup Peygamber’in adıdır.
Kur’an’da miraç ayeti denilen ayet aslında bunu anlatmaktadır.
Kudüs’e yani gerçek adıyla “barış yurdu”na yürüyenlere
“İsrail” denilerek barışa yürümenin Allah’a doğru bir
yürüyüş olduğu belirtilir. Mescid-i Aksa da, Kudüs de, Filistin de ne
kadar Müslümanların veya Araplarınsa en az o kadar Yahudilerin ve
Hristiyanlarındır da, Kur’an bunu savunur. Aksini iddia edenlerin ne
Kur’anî ne tarihî ne vicdani ellerinde bir delil, bir kaynak yoktur.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Kudüs Müslümanlarındır, Müslümanların.
Kudüs siyonistlerin değildir.
HÜDA KAYA (Devamla) – Yahudilere ve Hristiyanlara
göre ne kutsalsa ve neden kutsalsa zaten o yüzden Müslümanlar için de
kutsaldır.
KEMALETTİN YILMAZTEKİN
(Şanlıurfa) – Kudüs Müslümanlarındır, siyonistlerin
değil.
HÜDA KAYA (Devamla) – İbrahim, Musa, Davut,
Süleyman, İsa ve diğer peygamberler, zaten hepsi aynı zamanda
Müslümanların da peygamberidir. Evrensel barış için ilahi bir
pilot bölgedir Kudüs. Varlığını adalete ve barışa
yani Yaradan’a armağan edenlerin yoludur Kudüs. Vahyin ve tarihin bu
gerçekliği gözler önüne sermesi bizleri Kudüs’ün evrensel barış
için ilahi bir pilot bölge olarak atandığını gösterir.
Kudüs bu kutlu görev için âdeta her yönden donatılmıştır.
Adaletin egemen güç olup olmadığını anlamak için bir
laboratuvardır aynı zamanda. Kudüs’e bakın, eğer zorba,
baskıcı, dayatmacı ve egemenlik altındaysa bilin ki dünyada
zorbalık, sömürü egemendir ve halklar ezilmektedir, esirdir. Kudüs özgürse
-bu, ancak dini adalet ve eşitlik olan bir sistemle olur- o zaman kitaplı-kitapsız,
tek tanrılı-çok tanrılı-tanrı tanımaz tüm
halkların özgür olduğuna karar verebiliriz. Bu özgürlük
insanların sadece bedenlerinin, mallarının ve
düşüncelerinin değil; zihinlerin ve akıl edecek kalplerin
tabulardan, ön kabullerden, yargılardan, Rab edinilen, sömürücü, dinci
geçinen adamların zehirli virüslerinden, modernizmin, kapitalizmin ve
adı günümüzde “din” diye geçen sapkın kültür ve geleneğin afyon
olduğu için hissedilmeyen sömürüsünden ve dayatmalarından
kurtuluş olacaktır. Hikmeti yoldaş edinen aklın,
barışseverlerin ve varlıklarını ayrım gözetmeden
bütün insanlığa, iyiliğe ve hakikate adayan direnişçilerin,
erdemi esas alan ebrar, iyiler topluluğunun yürüyüş
rotasıdır, sılası ve yolu evrensel düzlemde Kudüs yani
“Darüsselam” “Jerusalem” yani
barış yurdudur. Ve vahye göre, belirleyici alametlerden, ayetlerden
bazıları bu yolun yolcularının gözlerinin önüne serilir ki
Kudüs kutlu bir bölgedir, mübarek bir bölgedir, bereketli bir bölgedir.
Bereketinden kasıt, tabii ki, toprakların verimli ve kutsal
olması demek değildir, yolunun ve misyonunun kutlu olması,
mübarek olmasıdır. Yani Kudüs tüm insanlığın
barış yurdu olarak pilot bölge olmasıyla mübarektir. Kim ki
barışa adanır ve bunun mücadelesini verirse mübarek ve kutsal
olan bir işi yapmaktadır. Adı “barış yurdu” olan Kudüs
barış yolcularına Rab tarafından verilen bir rotadır.
Biliyorsunuz ki, değerli arkadaşlar,
başta da belirttiğim gibi, geçtiğimiz hafta İstanbul’da
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi
yapıldı. Trump’un Kudüs’ü İsrail’in başkenti kabul etme
kararına karşı Türkiye'nin çağrısıyla, ev
sahipliğinde yapıldı bu zirve. Orada alınan kararla
Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu ve ülkeleri bunu
tanımaya çağrı kararı ilan edildi. Bu karar günlerdir iç ve
dış kamuoyunda büyük bir hamasi dille tarihî ve
kutsallığıyla anlatılmaya çalışılıyor.
Vakit yok, yetmeyecek, bununla ilgili, bunun ne kadar içi boş ve sahte bir
politika, insanları aldatan, kandıran bir söylem olduğunu delilleriyle
anlatacağım ama yettiği kadar ifade etmeye çalışacağım.
Böylesine vahim bir kararı topluma ve dünya
kamuoyuna bir kutsallık, bir kahramanlık destanı gibi
anlatabilme cambazlığına cidden çok
şaşırıyorum. Doğu Kudüs’ün başkent kararı
Birleşmiş Milletler kararının bile gerisindedir
arkadaşlar. Kudüs’ün “doğu” ve “batı” diye bölünmesini kabul
etmeyen Birleşmiş Milletler kararını bile geçip Kudüs’ün
bölünmesini meşru kabul etmektir bu karar. İsrail’in iki devletli çözüm
formülünün yumuşatılmış bir versiyonudur arkadaşlar.
İsrail, Riyad’da, Mahmud Abbas’a zaten iki yönetimli bir formülü kendileri
teklif etmişlerdi. Tek fark neydi? Filistin’in başkenti Doğu
Kudüs değil, Kudüs’ün dışında olan Abu Dis
kasabasıydı.
Nitekim, İslam İşbirliği
Teşkilatı kararından sonra Netanyahu çıkıp şunu
ifade etti, aynen bu düşüncemizi, sözümüzü teyit edercesine. Dedi ki: “Biz
de Kudüs’ün sadece İsrail başkenti olduğunu söylemiyoruz ki.”
Çünkü onlar da zaten iki yönetimli bir teklifi kendileri sunmuşlardı.
Kudüs’ün, 1980 yılında, İsrail Parlamentosu tarafından
İsrail’in ebedî başkenti ilan edildiğini biliyorsunuz. Amerika
Kongresinde ise 1995’te bu karar kabul edilmişti ve aradan geçen bu yirmi
iki sene içerisinde, gelip geçen tüm başkanlar, her altı ayda bir
ulusal güvenlik gerekçesiyle bu kararı erteliyorlardı, ta ki
geçtiğimiz günlerde Trump’ın açıklamasına kadar.
Cumhurbaşkanı, İslam
İşbirliği Teşkilatını liderler seviyesinde
olağanüstü toplantıya çağırdığında, iki
önemli ülke, bölgenin, Arap dünyasının, İslam dünyasının
bölgesel anlamda iki önemli ülkesi olan Arabistan ve Mısır, buna üst
düzeyde katılma tenezzülünde bile bulunmadı. 57 ülkeden 20 ülke
sadece üst düzey katılım sağladı. Arabistan, üstüne,
bırakın siyasi bir temsiliyeti sağlamayı, Din
İşleri Başkanını gönderdi. Bu ne manaya geliyor?
“Alınacak siyasi bir karara ben şimdiden şerh koydum.” demektir
arkadaşlar.
Bütün bu eleştirilerimize rağmen, şu
gerçeği de elbette görmemiz gerekiyor: Filistin meselesinde, Arap
ülkelerinin gelenekçi, saltanatçı, mezhepçi, menfaatçi
tavırlarını hatırlatmaya gerek yok. Neden diyorum bunu? Yıllardır
olduğu gibi, bu son Kudüs meselesinde de yine Arap olmayan iki ülke
toplumu ve kamuoyu bu konuda tepki gösterdi; biri Türkiye oldu, biri İran
oldu. Halkı Müslüman olan 56 ülkenin yönetimlerine baktığımızda,
neredeyse hemen hepsi kendi halkıyla kavgalı, muhalefete tahammülleri
olmayan, farklı düşünceleri mahkûm eden, özgürlüklere düşman
muamelesi yapan, aile ve efradını, yandaşlarını abat
edip halkına karın tokluğuna kölelik yaşamı dayatan
yönetimlerdir. Böyle ülkelerin alacağı karar da, işte ancak adaletsizliğini
kendi toplumlarında gideremeyen, özgürlükleri, demokratik gelişmeleri
sağlayamayan bu ülkelerin alacağı karar da İsrail’in
ekmeğine yağ sürecek böyle bir karar olabilir ancak. Başkenti Doğu
Kudüs olarak kabul etmek, İsrail’in Kudüs’teki işgalci
varlığını meşru kabul etmektir arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bir de geçtiğimiz
ay, daha bir ay olmadı, 25 Kasımda Suudi Arabistan’ın ev
sahipliğinde Riyad’da yapılan İslam İşbirliği
Teşkilatı Savunma Bakanları Toplantısı’na Türkiye de
dâhil olmuştu. Davet edilmeyen birkaç ülke vardı, bunlardan ikisi
İran ve Katar’dı. Bu toplantıda, Savunma Bakanları
Toplantısı’nda gösterilen, açılışta gösterilen bir
videoda Filistin direniş örgütleri terör örgütü olarak gösterildi. “Bugün,
biz Doğu Kudüs’ün başkent olduğunu dünyaya ilan ediyoruz. Dünya
ülkelerini buna davet ediyoruz.” diye karar alan ülkeler, Filistin direniş
örgütlerinin terör örgütü olarak gösterilmesine -Türkiye dâhil-
ağızlarını açıp tepki göstermediler. Dolayısıyla
neresinden baksak elimizde kalan bir içi boş karar var.
Yine, Şaron’la yıllar önce beraber
konuşma yaparken o zamanın Başbakanının
“İsrail’in ve Yahudi milletinin başkentine hoş geldiniz.”
cümlesine gülümseyerek karşılık vermesini de videoda hepiniz
izlemişsinizdir.
Kaldı ki geçen sene -bakın, 2016, daha çok
uzun bir zaman değil- Mavi Marmara Anlaşması bu Mecliste
tartışılırken, altında “Türkiye'nin başkenti
Ankara, İsrail’in Kudüs.” yazılı olan o anlaşmaya bu Mecliste,
HDP hariç bütün partiler “evet” oyu verdiler ve bu karara itiraz eden tek parti
bizim partimiz HDP oldu arkadaşlar.
Evet, arkadaşlar, Kudüs bir insanlık
davasıdır ve sahte, yapay hamasetlerle bu insanlık davası
kirletilmemelidir. Kirli politikalar genelde vatan, bayrak, din
istismarlarıyla gözlerden kaçırılır, gündemler
saptırılır. Şimdi de Allah’ın lütfu olan bir Kudüs
konusu var; yandaş ekranlara baktığınızda, gerçeklerin
çarpıtılmasıyla insanlar nasıl yalanlarına hipnoz
oluyor, anlamak mümkün.
Yıllarca gittiğim Filistin mülteci
kamplarında, üç, dört nesildir aileler, bir gün evlerine döneceklerine,
özgürlüğe kavuşacaklarına olan umutlarını kaybetmeden,
hâlâ, Kudüs’teki ve diğer işgal bölgelerindeki evlerinin
anahtarlarını kutsal bir emanet gibi saklıyorlar. İş
birlikçi ve saltanat hırslarıyla politika yapanların ihanetinden
dolayı on yıllardır insanlar insanca, özgür yaşama sahip
olamıyorlar arkadaşlar.
Hani bir Hanzala var, bilirsiniz; Filistin’le
ilgilenen herkes Naci El Ali’nin Hanzala’sını bilir, güneşe
sırtı dönük olan Hanzala’yı. Küskündür Hanzala. İşte o
Hanzala, terk etmek zorunda kaldıkları şehirlerine, yakılan
yıkılan köylerine hasret kalanlar özgürce geri döndüklerinde yüzünü
güneşe dönecek. İşgal altında olan Filistin’in
Hanzala’sına selam olsun. Yıkılan, viran edilen köylerine,
şehirlerine hasret bütün Hanzalalara selam olsun. Barışa
inananlar olarak bir gün hepimiz yüzümüzü güneşe döneceğiz Hanzala
gibi.
İnanıyorum ve hepinize teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaya.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
üçüncü olarak Tunceli Milletvekili Sayın Alican Önlü
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Önlü. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığının 2018 yılı bütçesi üzerinde partim
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Bu bütçe, toplumun ana damarlarını
oluşturan emekçileri, işçileri, barış, demokrasi ve
eşitlikten yana olan, eşit, birlikte yaşamı savunan yani
tüm toplumun kendisini sindirmeye yönelik bir bütçedir. Peki, iktidarın
politik tercihlerini yansıtan ve toplumla ilişkilerinin âdeta
aynası olan böyle bir bütçenin bugün önümüze konulması bizi
şaşırtmış mıdır? Tabii ki değil. Çünkü
inkârcı, kadın karşıtı, doğa talancısı,
asimilasyoncu bir ittifaktan başka bir bütçe beklemek eşyanın
doğasına aykırıdır.
Sayın milletvekilleri, bu sözler
ışığında yakın tarihimizi tekrar bir gözden
geçirmekte fayda vardır. 7 Haziran 2015 seçimlerinde ortaya çıkan
iradeyi tanımayan AKP iktidarı, Kürt sorununun demokratik zeminde
çözüm olanaklarını devre dışı bırakarak
izlediği inkâr, imha, asimilasyon politikalarıyla Kürt sorununa
yaklaşımı yeniden askerî, militarist boyuta
tırmandırmıştır. Bu süre zarfında, her ne kadar
İçişleri Bakanlığınca inkâr edilse de 16 Ağustos
2015 tarihinden başlayarak her adımı
varlığını kanıtlayacak şekilde Kürt illerinin
yakılması, yıkılması şeklinde hayat bulan
çöktürme eylem ve planı devreye sokulmuştur ve yine iktidar, 15
Temmuz darbe girişimini çöktürme eylem planıyla eksik kalan yönlerini
tam anlamıyla hayata geçirmek için kendisine bir fırsat zemini olarak
yaratmıştır. Ardından çöktürme eylem planının
devamı niteliğinde olan, 16 bölge ilini kapsayan -valiliklerine
yollayan- Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Yaşar Güler ve
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun imzasını
taşıyan üç hilal operasyonu genelgesi yollanmıştır. Bu
genelgenin güvenlik ve asayişi sağlamaya yönelik tedbirler
kısmında “Hiç kimseye merhamet duygusuyla yaklaşılmayacaktır.
İstihbarati çalışmalara yerel halkın katılması
sağlanacaktır. Önceden belirlenen hedefler ayrım
yapılmaksızın imha edilecektir. Operasyon güçlerine
yardımda eksiksiz kalan unsurlar gözetim altına
alınacaktır. Psikolojik üstünlüğün sağlanması için
bütün imkânlar kullanılacaktır.” gibi ifadeler talimatta yer
almıştır. Bu genelgeye
imza atan ve talimata yer veren kişilerin kendisi ve zihniyeti,
geçmişten tanıdığımız zihniyet ve
politikalardır. 1990’larda yargısız infazların, faili belli
katliamların, işkencelerin, kayıpların, kendi deyimiyle bin
operasyon sorumlusu Mehmet Ağar’ın çırağı
İçişleri Bakanlığının başına
getirilmiştir ve hocasından devraldığı mirasla, bugün
çöktürme eylem planı, üç hilal operasyonuyla bu mirası devam ettirmektedir.
O dönem, bütün katliamlar Tansu Çiller, Doğan Güreş, Mehmet Ağar
ittifak eliyle yapılıyordu. Bugün ise aynı zihniyet kendisine
yeni ittifaklar bulmuştur. 1990’lı yıllarda katliamları
güya gözyaşı dökerek kınayanlar, bugün Kürt illerini, ilçelerini
yerle bir ederek sivilleri...
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, hatip, ısrarla burada daha öncede konuştuğumuz
üzere “Kürt illeri” ifadesini kullanıyor, tutanakları istiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
böyle bir usul yok. Sayın Başkan...
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) - Kürt söz konusuysa
devlet aynı devlettir, hükûmetler değişebilir ama zihniyet
aynı zihniyettir.
BAŞKAN - Tutanakları istettim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunu kullanamaz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – İstedim tutanakları.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Hepsi de “özgürlük ve
demokrasi” diye geldiler ama faşizmde durdular.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunu kullanamaz
Sayın Başkan. Türkiye Cumhuriyeti’nin illeri vardır.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Bu katliam ve
yıkım politikalarının en geniş
uygulandığı alan İçişleri Bakanlığı ve
Jandarmadır. Kürt’ün benliğinde daha dün gibi taze duran, insanlık
suçu niteliğinde uygulamaları sağlayan ve geçmişi olan ve
kendi dönemlerinde, sorumluluk dönemlerinde bölgede koruculardan
oluşturulan “hançer tim”ini oluşturan ve bunların bölgede birçok
hak ihlalinde katliamlarda yer almasını sağlayan ve sorumluk
düzeyindeki kişilerdir.
Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz darbe
girişimi hemen sonrasında yani 20 Temmuz AKP darbesiyle birlikte tüm
muhalif kesimlere yönelindi, OHAL uygulamalarıyla, çıkarılan
KHK’lerle ülke bir faşizm ortamına çevrildi.
Sayın milletvekilleri, çatışmalı
ortamın tekrar başlamasıyla birlikte insan hakları
ihlalleri ve sivil katliamlar hız kazandı. Sadece Dersim’de kolluk
kuvvetlerinin uygulaması sonucu 6 sivil yurttaşımız
hayatını kaybetti, 3 sivil yurttaşımız ağır
yaralandı, tedavisi yapılmadan tutuklandılar. Yine bölgede,
Bayraktar SİHA’larla direkt hedef alınarak katledilen sivillere
ilişkin valiler hiçbir soruşturma, araştırma yapmadan,
olaylardan hemen sonra yapmış oldukları açıklamalarda sivilleri
“iş birlikçi” ve “örgüt mensubu” olarak lanse ederek işledikleri
insanlık suçlarını örtmek istediler. Sadece on ayda 9’u çocuk,
30 kişi zırhlı araçlarla katledildi.
Aynı hukuksuzluk bugün bu Parlamento
çatısı altında da yaşanmaktadır. AKP Genel
Başkanının defalarca, işine geldiği zamanlarda
kullandığı “kürdistan” “Dersim” “Dersim katliamı” gibi
kavramlar bugün bizler tarafından kullanıldığında linç
gerekçesi yapılmaktadır. AKP Genel Başkanı, Dersim
1937-1938’de yaşananlar için “katliam” kavramını
kullanmıştır ve devamında “Eğer devlet adına özür
dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür diliyorum.” demiştir.
Ancak şu çok iyi bilinmelidir ki Dersim, kürdistan
coğrafyasının bir bölgesidir ve 1937-1938’de yaşananlar
sadece katliam değil…
BAŞKAN – Sayın konuşmacı…
Sayın konuşmacı… Sözünüzü kesmek durumundayım. Israrlı
bir şekilde…
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) -…fiziki ve kültürel bir
soykırımdır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tahrik var Sayın
Başkan, bu kadar tahrik olmaz ki!
BAŞKAN – Bakın, sözünüzü kesmek
zorundayım.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Bir kez daha
hatırlatırım ki…
BAŞKAN – Sayın konuşmacı…
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) - …soykırımla,
katliamlarla…
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) –
Mikrofonunu kesebilirsiniz Sayın Başkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yazılı metni
hazır verdikleri için bölemiyor.
BAŞKAN – Sayın konuşmacı,
ısrarlı bir şekilde ikaz gelmesine rağmen, Dersim’in Kürt
coğrafyasında bir bölge olduğunu söylüyorsunuz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Türkiye Cumhuriyeti
devletinin bir ili. Bilmiyorsan belle!
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Coğrafya da bölge
değil midir?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Kürt coğrafyası”
demiyor efendim, “kürdistan” diyor.
BAŞKAN – Lütfen, böyle bir şey yok.
Lütfen… Dikkatli olun bundan sonra, lütfen…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, tutanakları istiyoruz.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Peki, Genel
Başkanınız “Dersim” derken neresiydi?
BAŞKAN – Onu bağlamından koparıp
söylemeyin, ortaya koymayın.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – “Dersim” derken
devletin idari yapısında bir il var mıydı?
Başbakanınız…
BAŞKAN – Genel Başkanım ve
Cumhurbaşkanım 1921 Anayasası’nı anlatırken
kullandı “kürdistan” kelimesini. Lütfen, tahrif etmeyelim.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır Sayın
Başkan, nereden çıkarıyorsunuz bunu? Sayın Başkan,
bakın, siz ikaz edebilirsiniz ama “Size ikaz geldi.” diyemezsiniz; o
sıra orayı ikaz edemez çünkü.
BAŞKAN – Ben kendim zaten ikaz edecektim,
oradan da geldi aynı şekilde. Lütfen…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Hayır, aynı
şeyi orası yapamaz, o zaman ben de başka partiden biri
konuşurken ikaz edebilir miyim?
BAŞKAN – Öyle şey olur mu?
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ya, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin milletvekilisin!
BAŞKAN – Buyurun, devam edin…
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Kürdistan’ın da
“Dersim” diye bir ili yoktur.
LEYLA BİRLİK (Şırnak) –
Vardır.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Yoktur.
Yemininize sadık kalın!
BAŞKAN – Lütfen, dikkatli olun
konuşmanızda, özenli davranın.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Genel
Başkanınız “Dersim” derken devletin idari yapısında…
BAŞKAN – “Dersim” demenizi eleştirmiyorum,
“Dersim” demenizi eleştirmiyorum; “Dersim, Kürt bölgesidir, kürdistanın
bir bölgesidir.” demenizi doğru görmüyorum.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Ben size söylüyorum.
Demin diyor ki: “İdari yapıya…”
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Dersim, Türkmen
bölgesidir.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Türkmen bölgesi midir?
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Tarihi de
bilmiyorsunuz.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Tamam.
Dili ne? Türkçe midir?
KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sen tarihini
bilmiyorsun!
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Dili ne? Dili Türkçe
midir?
BAŞKAN – Sayın konuşmacı, devam
edin, süreniz geçiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, istiyorum tutanakları.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – AKP iktidarı,
partimiz üzerindeki baskılarıyla partimizi siyasetten tasfiye,
örgütsel olarak işlevsiz kılmak istemiştir.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Parti kapatmaya biz
engel olduk, siz “hayır” oyu verdiniz.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – 4 Kasım darbesiyle
eş genel başkanlarımızı, milletvekillerimizi, parti
meclisi, MYK üyelerimizi, il, ilçe örgütlerimizi, parti üyelerimizi kapsayacak
4.500 kişi rehin alınmıştır. Bölgede “Terörle mücadele
ediyorum.” adı altında aslında Kürtlerle mücadele ederek bir
terörizm uygulanmaktadır. Kürtlerin yerel seçilmişleri olan eş
başkanlar, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri, muhtarlar
rehin alınarak, belediyelere kayyum atanarak belediyeler
gasbedilmiştir.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Rehin diye bir şey
yok ya, tutuklu.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Kayyumlar Kürt
halkının diline ve kültürüne saldırarak ilk önce Kürtçe
tabelaları, Kürt hafızasında bulunan ve tarihinde yer alan
Ahmed-i Hani, Orhan Doğan gibi şahsiyetlerin heykellerini
kaldırmış; Roboski, Uğur Kaymaz’ın heykelleri
kırılıp yere atılmıştır. Dersim
belediyesinin tabelası indirilmiş, park, cadde, sokak isimleri
asimilasyona uygun olarak Türkçeleştirilmiştir.
AKP Genel Başkanı, 14 yaşındaki
bir çocuğu gözaltına alan İsrail askerlerine “Bu ne
vicdansızlıktır? Bu ne kahpeliktir?”, İsrail devletine de
“Çocuk katili bir ülke.” demiştir.
YUSUF BAŞER (Yozgat) – Niye rahatsız
oluyorsun?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Peki, Van’da,
polislerin kamera karşısında çocuğun kolunu büküp
kırdığı güvenlik güçleri için de aynı ifadeyi
kullanabilir mi?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Bununla onun ne
alakası var ya?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Peki, Diyarbakır
“Nevroz”unda Kemal Kurkut’u sırtından vurarak güvenlik güçlerinin
bağlı bulunduğu yer ve iktidara ne diyecektir?
Ayrıca, hukukun, vicdanın, adaletin
ortadan kaldırıldığı tam da bu dönemde Maçka’da 15
yaşındaki Eren Bülbül’ü çatışma ortamına götürüp
ölümüne neden olanlardan hesap soruldu mu? Bu ülke…
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Oradaki
PKK’lılardan sorulsun önce.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Eren Bülbül’ü
şehit eden kim?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Götüren kim?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ne demek “Götüren
kim?” ya!
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Götüren ne diye
götürdü?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Şehit eden
kim?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Asker miydi, polis
miydi, güvenlik gücü müydü?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Bir kere,
şehit edeni savunuyorsun sen.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Annesi ne dedi size?
BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın
Önlü.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bakın, kim
olursa olsun adaletin önünde herkes hesap verir.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Annesi ne dedi?
“Defalarca çocuğumu aradılar ve karşı çıktım.”
Güvenlik gücü müydü, İçişleri Bakanlığına
bağlı mıydı, maaşlı mıydı?
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Vatan hainlerinden
vatanını savunuyordu o çocuk.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Türkiye
Cumhuriyeti’nin adaletinin önünde hesap verir.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – “Örgütle mücadele” diye
bir görevi mi vardı o çocuğun?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yazıyı kim
verdi sana, yazıyı “Oku.” diye?
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Kim götürdü?
BAŞKAN – Sayın Önlü…
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – PKK’ya
sırtını dayayanlar da hesap verir.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – 14
yaşında vatanını savunanları siz de şehit
ediyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Erdoğan…
Sayın milletvekilleri, bir müsaade edin…
Buyurun, tamamlayın.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Yine en temel insan
haklarının yaşandığı… Ama “terörle mücadele” ismi
altında “JÖH” ve “PÖH” diye isimlendirilenler, operasyonda
hayatını kaybedenlerin bedenlerinin fotoğrafını
çekerek ırkçı sembol ve yazılarla sosyal medyada
paylaşmıştır. Paylaşımların düzenli ve
operasyon sahasında personel tarafından yapılması,
personellere ilişkin herhangi bir uygulama, soruşturma
yapılmaması bu durumun bakanlık ve bağlı
bulunduğu birimin bir politikası olduğunu gösteriyor.
Çöktürme ve üç hilal planı kapsamında il,
ilçeyi yıkıma uğratıp sivilleri katleden, “esedullah timi”
denen ve tıpkı IŞİD’in kullandığı yöntemleri
bölgede kullanarak halk üzerinde, siviller üzerinde terör estirmektedir. Yine,
1990’larda sivilleri hedef alan, katleden, faili belli cinayetlerde rol alan
JİTEM’in bugünkü oluşumu esedullah timleridir.
Ülke içinde Kürtlere ve muhaliflere karşı
her türlü mücadeleyi yetersiz gören AKP, yetmediği gibi, Kürt ve muhalif
nerede varsa ona karşı hukuk dışı örgütlemelere
gitmiştir. “Kesin” demiyorum ama cevaplanması gereken, son dönemlerde
epeyce de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – …basında yer alan
ama AKP yetkilileri tarafından hiçbir cevapla açıklanmayan…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önlü.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – …Almanya’da, bir AKP
milletvekilinin reisliğinde oluşumlara gidildiği söyleniyor.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kim verdi metni size ya
“Oku.” diye?
BAŞKAN – Sayın Önlü, teşekkür ederim,
süreniz bitti, ek süre de verdim size.
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Soruyorum ben size,
yetkili kimse, çıkar, açıklar. “Almanyalı Osmanlı”
adında bir oluşuma gidildiği, bunun, özellikle Kürtlere
karşı, oradaki muhaliflere karşı hukuk dışı
kullanıldığı söyleniyor.
BAŞKAN – Sayın Önlü, süreniz bitti.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yazıyı ne
zaman verdiler size?
BAŞKAN – Süreniz bitti, ek süre de verdim size,
lütfen…
ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Konuşmacı,
konuşması esnasında sıklıkla ve ısrarla
Türkiye’mizin bazı illerini ve bölgesini “Dersim bir kürdistan bölgesidir.”,
sıklıkla “Kürt ili, Kürt illeri” demek suretiyle belli yerleşim
yerlerini etnik tanımlara göre tanımlama yapmıştır.
Bu, bölücülüktür ve resmen de ırkçılıktır. Bunu öncelikle
reddederiz ve İç Tüzük hükümlerinin de işletilmesini istiyoruz.
BAŞKAN – Tutanakları istettim Sayın
Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet.
BAŞKAN - Sayın Muş…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu konuda yeterince
tartışma yapıldı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bunu bir provokasyon olarak
değerlendiriyoruz, ısrarla ve inatla değerlendirmeyi.
Türkiye’nin yerleşim yerlerinin isimleri bellidir, seçim bölgeleri
bellidir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Türkmeneli’ne
“Türkmeneli” deyince bir şey olmuyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Belli etnik özelliklere göre
yerleşim yerlerinin tanımlanması hukuken de, siyaseten de, her
bakımdan da yanlıştır. O bakımdan bu konuda gereken
özenin ve hassasiyetin gösterilmesi gerekir. Bu konuda milletimizde ve
Meclisimizde belli bir hassasiyet varken bu hassasiyetin üzerine üzerine
ısrarla gidilmesini bir provokasyon olarak değerlendiriyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Tutanaklar gelecek, inceleyeceğim,
gereğini yaparız.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, konuşmasında bizim 7 Haziran iradesini
tanımadığımızı, inkâr, ret, asimilasyon
politikalarına döndüğümüzü, bunları
uyguladığımızı söylemek suretiyle partimize bir
sataşmada bulunmuştur; bununla alakalı 69’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş, iki
dakika... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Tunceli Milletvekili Alican Önlü’nün 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
beşinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 7 Hazirandan sonra bir hükûmet
kurulamadığı için Türkiye’de seçimler 1 Kasımda yenilenmek
durumunda kalmıştır ve millet tekrar bir değerlendirme
yapmak suretiyle bugünkü Meclis tablosunu oluşturmuştur.
Hiçbir zaman ırkçı, hiçbir zaman reddeden
bir parti olmadık, milleti olduğu gibi kabul eden, değerleriyle
kabul eden bir parti olduk; bunun böyle bilinmesini isteriz.
20 Temmuzda burada alınan olağanüstü hâl
kararı sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin Parlamentosu
tarafından onaylanmış ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Parlamentosu tarafından süreleri uzatılmıştır. Bu
Parlamentoyu milletin reyleriyle buraya gelen 550 milletvekili
oluşturmuştur ve bunların kararıyla bu
alınmıştır. Dolayısıyla, alınan karar
milletin temsilcileri, milletin vekilleri eliyle
alınmıştır, bunu darbe diye nitelendirmek fevkalade
yanlıştır.
Biz, değerli milletvekilleri, terörle mücadele
ediyorken ses hep bu taraftan geliyor. Bıkmadan, usanmadan terör örgütünün
meşrulaştırmak istediği ne varsa bu parti grubu bunu burada
dillendiriyor; bunların görevi bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bütün süreçlere, bütün konuşmalara bakın,
kendilerine verilen görev budur, bunun dışında hareket etme
kabiliyetleri zaten yoktur.
Bakın -polisimizi şehit eden-
çatışma yaşanıyor, 2 terörist ölü olarak ele geçiriliyor, 1
polisimiz şehit oluyor; bir milletvekili olarak siz nerede olursunuz?
Polisin yanına gidersiniz. Ama neredeler? Teröristlerin
başındalar. Dolayısıyla, burada çıkıp ahkâm
kesmenin bir anlamı yoktur. Terörle mücadeleyi de bizim
vatandaşlarımıza karşı yapılıyormuş gibi
bir algı oluşturmak hiç kimsenin haddine değildir.
Dert ne biliyor musunuz sayın milletvekilleri?
PKK istediği gibi hareket edemiyor, Kürt vatandaşlarımız
rahat bir şekilde nefes alıyorlar. Kim Kürtlere saldırdıysa
Kürtlerin katili onlardır, devlet değildir. Kim PKK’yla iş
birliği yapıyor, onlarla beraber hareket ediyor, onların
ideolojisini meşrulaştırmaya çalışıyorsa Kürt
kökenli vatandaşlarımızın katili onlardır; onlar
ırkçıdırlar, onlar faşisttirler.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Muş, teşekkür
ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
konuşmasının başından sonuna kadar grubumuzu
göstererek hakarette bulundu. İç Tüzük 69’a göre sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.
9.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, hatibimizin konuşmasını
yaparken kullanmış olduğu kavramlar ve vermiş olduğu
örneklerin iki bağlamı var.
Birincisi: Erdoğan’ın daha önce
yapmış olduğu konuşmalar ki işte konjonktürel olarak
dilini değiştiren, düşüncesini değiştiren, siyaset
yapma biçimini değiştirenlerden olmadığımız için
bunlara alışık değiliz ve yerimizi korumaya, tarihsel,
coğrafik, sosyolojik kavramları da bağlamını aynen
coğrafyadan, tarihten, sosyolojiden aldığı biçimiyle
kullanacağız; hiç kimse bu konuda tereddüt etmesin. Bunu nereye
yorumluyorsanız yorumlayın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Birazdan
yorumlayacağız.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bir gün işte
işinize geldiği zaman “Dersim katliamı” diyeceksiniz,
“90’lı yılların kanlı belası” kavramlarını
kullanacaksınız, yeri geldi defalarca neden “kürdistan”
kavramının kullanılması gerektiğini söyleyeceksiniz.
Öyle tarihsel kavramları, siyasi konjonktürünüzü
değiştirdiğiniz için, bizim de değiştirerek
kullanmamızı ya da kullanmayı yasaklamaya uymamızı
bekleyemezsiniz.
Bir diğeri, hatibimiz, çöktürme planı
kapsamında süregiden bir tomar insanlık dışı
uygulamadan söz etti. Siz “Böyle bir plan yok.” dediniz. Ekim 2014’te Millî
Güvenlik Kurulunda karar altına alınan çöktürme planını hep
reddettiniz. Ama gün geldi bakın, internetten girin bakın; 9
Şubat 2016 tarihinde Başbakan Davutoğlu, Başbakanlıktan
alınmadan, devrilmeden üç buçuk ay önce, Hollanda dönüşü uçakta
gazetecilerin sorularını yanıtlıyor ve diyor ki:
“Doğrudur, Ekim 2014’te bütün güvenlik birimlerine
hazırlığınızı yapın, ‘Harekete geçin.’
dediğim anda geçeceklerini formüle eden bir karar aldık.” Bugün
devrilmiş olabilir, siz sırtınızı ona dönmüş
olabilirsiniz, onu kurtlar sofrasına atmış olabilirsiniz ama
devlette süreklilik gereği biz o gün söylenilmiş olanların, o günden
beri, ondan önceden beri kullandığımız bütün
iddialarımızı doğrulayan boyutlarını kullanmaya
devam edeceğiz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, 60’a göre yerimden söz talebim vardır eğer uygun
görürseniz.
BAŞKAN – Buyurun, yerinizden bir dakika…
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Ahmet Davutoğlu bizim partimizin Genel
Başkanlığını yapmış, Başbakanlık
yapmış bir siyasetçidir, partimizin milletvekilidir. Öyle biz, hiçbir
milletvekilimizi kurtların sofrasına atmadık, atmayız da.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Bir konferans veremiyor
ya.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başbakanın yapmış olduğu ifadeler, kullanmış
olduğu ifadeler… Sayın Başkan, devlet ve ülkeyi yönetenler
vatandaşlarının refah ve huzurunu sağlamakla yükümlüdürler.
Pek çok kaynaktan devleti idare edenler bilgi alır, takip eder. Eğer
orada vatandaşın can ve mal güvenliğini, eğer orada
asayişi, eğer orada nizamı bozucu çalışmalar veya
faaliyetler varsa tabii ki buna göre, buna karşı
hazırlıklarını yapacaklardır. Bundan daha doğal
hiçbir şey olamaz. Bunu sanki çok anormal bir şeymiş gibi bu
kürsülerden ifade etmek son derece yanlıştır. Mutlaka ki devlet
hazırlık yapacak. 80 milyonun can ve mal güvenliğini korumak,
asayişi temin etmek Anayasa’nın bir hükûmete, bir devlete
yüklediği en önemli görevlerden bir tanesidir. Devlet her zaman teyakkuzda
olacaktır, her zaman gözü açık olacaktır, her zaman
yanlış gördüğü, nizamı bozan unsurlar varsa onlarla
alakalı gereğini yapıp tasfiyesini yapacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Yıldırım…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Ben de kayıtlara
geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Devlet hukuk
dışına çıkamaz. Devletin “Ben terörle mücadele ediyorum.”
adı altında –deyip- sivillerin ölümüne… Bu sivillerden 70
yaşındaki bir kadının bir hafta yerde kalmasını,
sokakta cenazesinin kalmasını burada geçen yıl Başbakan
Yardımcısı Tuğrul Türkeş’e sorduğumuzda hem
olayı kabul etmişti hem de “Belediyenin göreviydi onu
kaldırmak.” diye söyleyip bugün hatibimizin iddia ettiği birçok şeyi
kabul etmişti.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Doğru
söylemiş, belediyenin görevi.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bir de Davutoğlu’na
sahip çıktığınızı, yıllarca ders
verdiği üniversitede bir konferans verememe hâline düşmesini
sessizlikle karşılamanızdan da biliyoruz ne kadar sahip
çıktığınızı! (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz işinize
bakın Sayın Yıldırım, siz işinize bakın!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına dördüncü olarak Şanlıurfa Milletvekili Sayın
İbrahim Ayhan konuşacaklar.
Buyurun Sayın Ayhan. (HDP
sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bir devre kaybı
geldi herhâlde!
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) –
Nasıl?
AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) - Yeni gördük de
“Devre kaybı mı geldi?” diyor.
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) – Beni
mi?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – İlk defa görüyoruz
da onun için.
BAŞKAN – Yok, hayır, Sayın Ayhan
devam eden milletvekillerimizden.
İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) –
Sürekli buradayım, siz yoksunuz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan...
HDP GRUBU ADINA İBRAHİM AYHAN
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve bizi
izleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, AKP’li arkadaşlarda böyle laf atma,
sataşma gibi bir gelenek mi olmuş, geçmişten mi gelmiş
bilmiyorum ama…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bugüne mahsus.
İBRAHİM AYHAN (Devamla) – Bugüne mi
mahsus, bilmiyorum.
Benim tarzım da değil, öyle şey etmek
de istemiyorum. Tabii, ben, biraz önce yapılan
tartışmaların da gerçekten hedeflemiş olduğumuz seviye
itibarıyla, yapmakta olacağımız ve tahayyül ettiğimiz
Türkiye itibarıyla da çok talihsiz tartışmalar olarak
değerlendiriyorum. Yani insanların düşüncelerini, fikirlerini
söyleme özgürlüğünün olması gerektiğini en fazla savunan biri
olarak ve bunun en fazla olması gereken yerin de Meclis olması
itibarıyla bu geri tartışmaların, bu kendine göre
tartışmaların burada bir siyaset malzemesi olarak
yapılmasını da asla doğru bulmuyorum. İnsanlar
tartışmalıdır, tartışmayan insanlardan
korkulmalıdır. İnsanların düşüncelerini
açıklamaması bizi daha fazla tedirgin etmelidir, daha fazla “Ne
yapmalıyız?” noktasına sevk etmelidir. Dolayısıyla
insanların düşüncesini açıklamasını
-düşüncelerini beğenmeyebilirsiniz, belki size tekrar da
olacaktır ama- yadırgamamak, bunu saldırıyla, bunu
farklı niyet okumalarla değerlendirmemek gerekiyor. Bunu ifade etmek
istedim.
Değerli arkadaşlar, biz Çalışma
Bakanlığının bütçesi üzerine Plan ve Bütçe Komisyonunda da
epeyce konuştuk. Özellikle Çalışma
Bakanlığının bütçesinin, çalışma
alanının çok yoğun ve çok sorunlu olması itibarıyla
oldukça eleştiriye açık bir bütçe olduğunu öncelikle ifade etmek
gerekiyor. Şu anda bizim bu bütçeyi konuştuğumuz gün
itibarıyla bugün Soma’da bir maden ocağında 1 işçi ne
yazık ki yaşamını yitirmiştir 2017 yılında,
günümüze kadar son on bir ayda 1.851 işçi “iş cinayetleri”
dediğimiz cinayetlerle ne yazık ki yaşamını
yitirmiştir. Ucuz iş gücü ve güvencesiz çalışma koşullarına
mahkûm edilen çalışanlar yaşamını yitiriyor ve
insanlar ekmek kazanmak için, para kazanmak için, evine aş, ekmek götürmek
için yaşamını yitirmek zorunda kalıyor.
Dolayısıyla bir bu noktayı ifade etmek gerekiyor.
İkincisi, Türkiye’de ekonomik göstergeler
giderek kötüleşirken çalışma yaşamında da iş
cinayetleri, işsizlik, ücret eşitsizliği gibi temel konu
başlıkları yaşamın bütün alanına
yansımaktadır. Çalışma Bakanlığı ne
yazık ki şu ana kadar işsizlik başta olmak üzere iş
güvenliği, eşit ücrete yönelik çalışmalarda
sınıfta kalmıştır, buna ilişkin çok ciddi, çok
kalıcı çalışmalar yapmamıştır. Âdeta,
denilebilir ki Çalışma Bakanlığı işsizlik bakanlığı
olmuştur.
Bakın, daha dün, TÜİK, işsizlik
rakamını açıkladı; 10,6 olarak açıkladı ve onda
bir hafta önce büyüme rakamları açıklandı; yüzde 11,1 olarak
açıklandı. İşsizlik geçen aya göre yüzde 0,6
azalmış ama büyüme yüzde 11,1 olmuştur; bu büyük bir makas
açıklığıdır, bu büyük bir çelişkidir. Eğer
büyüyorsak işsizliğin de azaltılması gerekiyor, eğer
büyüyorsak ücretlerin de artmış olması gerekiyor,
çalışanların ücretlerinde de iyileşme olması
gerekiyor, esnafın ticaretinde de iyileşme olması gerekiyor,
çiftçilerin yaşamında da iyileşme olması gerekiyor; yani
bütünen aslında yaşamda iyileşme olması gerekiyor ama
büyüme rakamları, emeğiyle, ücretiyle çalışanlara
yansımıyor. Kime yansıyor? Bir avuç finans sektörüne, paradan
para kazanan bir avuç kesime yansıyor.
Dolayısıyla, hazine garantili fonlarla,
piyasaya sıcak para sürülmesiyle ortaya çıkarılan büyüme tamamen
hormonal bir büyümedir, tamamen sanal bir büyümedir ve bu büyüme reel üretime
yansımamıştır, reel üretimde herhangi bir
yansıması olmamıştır. Bakın, tarımda
olmamıştır; yüzde 2,8 tarımda büyüme olmuştur, yüzde
18,7 inşaat alanında büyüme olmuştur, imalat sanayisinde büyüme
yüzde 14 civarında kalmıştır. Yani bir ülkede tarım
eğer büyümüyorsa ekonominin büyümesi de mümkün değildir. Bir ülkenin
temel ekonomisinin motoru tarım ve tarım sanayisidir ve buradaki
büyüme eğer gerçekleşmiyorsa dolayısıyla burada doğru
bir ekonomik büyümeden bahsetmek çok da gerçekçi değildir. Yani reel
sektörde bir büyümeden söz etmek mümkün olmamıştır;
dolayısıyla bu konu çok önemli.
Bir diğer konu ise işsizlik. Bakın,
işsizlik çığ gibi büyüyor. Yani 3 milyonun üzerinde, resmî
rakamlara göre 3 milyon 600 bin civarında işsiz var şu anda
Türkiye’de ve bu işsizlerin çoğu genç nüfustur. Diğer taraftan,
işsizlik büyürken Çalışma Bakanlığı kendi bütçe
sunuşunda 29 kez istihdamdan bahsetmiştir. Ne gariptir ki istihdamdan
bu kadar bahseden Çalışma Bakanlığı 2018 işsizlik
hedefini de 10,7 koymuştur yani bu yılki hedefi olarak
koymuştur. Yani, siz istihdamı bu kadar artıracaksanız, bu
kadar istihdam alanı yaratacaksanız ve sizin görevlerinizden biri bu
istihdamı yaratmaksa işsizliği düşürmeniz gerekiyor.
Şimdiden, peşinen, 2018 yılında Çalışma
Bakanlığının işsizliği düşürmeyeceğine
dair bir vaadi söz konusudur; bu da çok ilginç bir çelişkidir.
Diğer taraftan, bu İŞKUR meselesi…
Yani, İŞKUR hakkında o kadar çok şey söylenebilir ki son Sayıştay
raporlarında da bu kendini açık bir şekilde ortaya koyuyor. 2006
yılından beri İŞKUR Sayıştaya düzenli bir
şekilde bilgi vermemektedir; bakın, devletin bir kurumuna,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı
olan bir kurum rapor sunmamaktadır. Ve İŞKUR neye hizmet
etmektedir? Siyasal iktidarın kendi seçmenlerini tatmin etme ve bunun
üzerinden seçmen oluşturma maksadıyla politik bir alan olarak
kullanılmaktadır. Yani, işsizliği… İş güvencesini,
istihdamı geliştirmesi gerekirken, bunu yaygınlaştırması
gerekirken tamamen bir siyasal anlayışın yani AKP
anlayışının bir alanı olarak değerlendiriliyor ve
illerde, ilçelerde AKP’nin il ve ilçe örgütlerinin, kendi yandaş
kesimlerinin arpalığı olarak değerlendiriliyor.
Bakın, 2017’nin sanırım Eylül
ayındaydı, bir gazetede İŞKUR’la ilgili büyük bir vurgun
ortaya çıkmıştı. Bu vurgun neydi? İşte,
İŞKUR üzerinden çeşitli patronların, işçileri oraya
yönlendirerek, işçiler için ödemeleri gereken sigorta primlerini
İŞKUR’a ödettirerek ve orada da çok düşük bir ücretle, bir
vurgun süreci yaşandı, öyle bir olay yaşandı. Bu bile
Çalışma Bakanlığı açısından oldukça önemli
bir şeydir. Yani, Çalışma Bakanlığı eğer
Sosyal Güvenlik Kurumuyla bu iş yerlerini denetlemiyorsa, bu iş
yerleri üzerinde bir denetim mekanizması kurmuyorsa bu,
Bakanlığın oldukça eksik yaptığı ve
Bakanlığın oldukça sorumluluk alanı içerisinde olan bir
husustur.
Diğer bir konu ise “denetim” dediğimiz…
Denetim çok sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmiyor.
Örneğin -basına da yansıdı- 1.308 muhtarın primi yatırılmamış,
ve SGK 6 milyon civarında zarara uğratılmıştır.
Dolayısıyla bu muhtarlar kaçak bir şekilde
çalıştırılmıştır yani bu da
Çalışma Bakanlığının denetimi ve kontrolü
altında olan bir alandır. Buna benzer birçok alanda Çalışma
Bakanlığının yeterli denetimi yapmamasından
kaynaklı büyük vurgunlar ve büyük kayıplar gerçekleşmektedir.
Diğer bir konu, geçtiğimiz günlerde
çıkarılan ara buluculuk yasasıdır. Bakın, ara
buluculuk yasası zaten önceden vardı. Önceden var olan bir
yasayı tekrardan işçi aleyhine çıkarmak sermayeden yana,
patrondan yana bir tutum almaktır. Zaten mevcut İş Kanunu
gereği patrona karşı zayıf olan işçi korunurken ara
buluculuk sistemiyle siz ne yaptınız? Patrona karşı işçiyi
daha zayıf bir noktaya getirerek ara buluculuk şartıyla
işçinin hak aramasının önünü kestiniz. Dolayısıyla bu
da iş yaşamında, çalışma yaşamında
işçinin aleyhine gerçekleştirilen bir düzenlemedir ve bunun da bir an
önce gözden geçirilmesi gerekiyor.
Diğer bir konu, OHAL kapsamı ve KHK’lerle
birlikte Çalışma Bakanlığının aslında
koruması gereken bir alanda yaşanan hak ihlalleridir. Özellikle kamu
çalışanları bu süre içerisinde, son bir-bir buçuk
yıllık süre içerisinde büyük bir hak ihlaline maruz bırakılmışlardır.
Nedir bunlar? İşte, OHAL boyunca 111.588 kamu emekçisi yani kamu
çalışanı ihraç edilmiştir. İdari işlemle ihraç
edilen, açığa alınan, sözleşmesi yenilenmeyenlerle birlikte
bu sayı 130 binin üzerine çıkmıştır.
İhraçların büyük kısmı da Millî Eğitim
Bakanlığında yapılmıştır. 33.227 Millî
Eğitim personeli ihraç edilmiştir. Devlet üniversitelerinde bu paydan
nasibi alan 5.717 akademisyen, 1.306 idari personel ihraç edilmiştir.
Hâlen de işte bu OHAL Komisyonu denilen, hak aramalarına
yönlendirilen yerlerden onlara yönelik bir cevap gelmemiştir ve bunlar
hukuksuz bir şekilde, tamamen keyfî ve niyet okuma yöntemiyle, ihbarlarla
ve benzeri yaklaşımlarla ihraç edilmişlerdir ve bu kamu
emekçileri, ihraç edilen kamu emekçileri için yargı yolu hâlen de
kapalıdır.
Diğer bir konu, taşeron konusu; özellikle
çokça konuşulan, son günlerde çokça gündeme getirilen ve bizim de
aslında defalarca bu taşeron uygulamasının yanlış
olduğunu söylememize rağmen bir taşeron düzenlemesi geliyor.
Aslında taşeronun kendisi yasa dışı bir şey,
taşeronlaşmanın kendisi yasa dışı bir şey.
Hükûmet şimdi bu yasa dışı bir şeyi, yasal bir
düzenleme yapacakmış gibi topluma sunmaya çalışıyor.
Yani insanların yasa dışı bir şekilde
çalıştırılması ne kadar kabul edilemez ise onu yeniden
düzenlemek için yasa çıkarmak da o kadar kabul edilemez bir şeydir.
Dolayısıyla bu da büyük bir çelişkidir. Bugün işçiyi bir
taşerondan alıp başka bir taşerona vermek çok marifet
değildir. Bu, şuna benziyor: Yani babasının
şiddetinden kaçan bir kızın koca şiddetine maruz
bırakılmasıdır. Yani siz özelden alıyorsunuz, belediye
şirketine veriyorsunuz; güvence, kadrolu çalışma, ücretlerinde
iyileştirme gibi herhangi bir şey yapmıyorsunuz.
Dolayısıyla bu bile büyük bir saptırmadır ve onların
haklarını savunmaya yönelik ifade edilen hiçbir şeyin doğru
olmadığını gösteren bir uygulamadır.
Bir diğer konu, özellikle bu OHAL süresince
çalışanların grev yapma hakkı... İşte, AKP Genel
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi “Biz,
OHAL’i işverenlerin daha iyi kâr etmeleri için ve işverenlerin lehine
ilan ettik.” söylemi bile başlı başına bu OHAL rejiminin
neye ilişkin, neyin çıkarına, neyin faydasına
kullanıldığının da göstergesidir. Yani burada
işçiler korunmuyor, burada çalışanlar korunmuyor, burada
çalışanların hakları korunmuyor; tamamen onları sömürü
ve artı, değer baskısı altında tutan kesimlerin
çıkarlarını korumak için kullanıyor OHAL. O açıdan da
bu OHAL uygulaması da oldukça yanlış, oldukça eşitsiz ve
hukuksuz bir uygulamadır, çalışma yaşamını da ciddi
bir şekilde tehlikeye sokan ve iş yaşamındaki
barışı ortadan kaldıran bir uygulamadır ve OHAL’in de
bir an önce kaldırılması gerekiyor. Yani Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı üzerinden o kadar çok söylenmesi
gereken şey var ki belki bu süremiz yetmeyebilir.
Arkadaşlar, öncelikle tekrar etmek gerekirse
insanların işsiz bırakılması, insanın
ekmeğe, beslenmeye, gıdaya maruz bırakılması ve buna
mahkûm edilmesi kadar çok utanç verici bir şey yoktur. Bunu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Yani bir yerde işsizlik varsa orada ciddi bir
insan hakkı ihlali vardır. Bir yerde insanın işsiz bırakılarak
terbiye edilmesi gibi bir politika yürütülüyorsa bu asla ve asla kabul edilecek
bir şey değildir. Bu, hiçbir şekilde ne demokratiktir ne
özgürlükçüdür ne de eşitlikçidir; demokratik yaşama, eşit ve
özgür yaşama uymayan bir uygulamadır. Bugün sadece Türkiye'de
değil, Türkiye'nin bağlı olduğu sistemin
gerçekleştiği bütün yerlerde paradan para kazanma sisteminin, finans
sektörünün ve kapitalizmin hüküm sürdüğü her yerde işsizlik
çığ gibi büyümektedir. Bugün yapılması gereken, emekten
yana, eşitlikten yana adaletli bir bütçe oluşturmaktır; bunun
için de toplumun tüm kesimlerinde bir gelir eşitliğini
sağlamaktır, bunu gerçekleştirmektir, bunu sağlayabilecek
adımları atmaktır. Aksi takdirde insanları işsiz
bırakarak, insanları terbiye etme anlayışı kesinlikle
kabul edilebilir bir uygulama, kesinlikle kabul edilebilir bir
anlayış değildir.
Değerli arkadaşlar, konuşmamı
Nazım Hikmet’in bir dizesiyle bitirmek istiyorum. Nazım Hikmet
özellikle der ki:
“Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu çağrı bizim, bu memleket bizim.”
diyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – İlk defa bütçe
üzerinde konuşan milletvekilisiniz, tebrik ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ayhan, teşekkür
ederim, sağ olun.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
şimdide Diyarbakır Milletvekili Sayın Sibel Yiğitalp
konuşacak.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ekranları karşısında bizi izleyen ya da izlemeyen,
yüreği insanlık için çarpan, insanlık sevgisi için mücadele
eden, emeğe saygı duyan, kadın özgürlüğüne saygı duyan
bütün halkımızı, yurttaşları, başta cezaevinde
olan arkadaşlarımı saygıyla sevgiyle selamlayarak
konuşmama başlamak istiyorum.
Evet, şimdiye kadar bugün hariç 27
başkanlık, kurul; 7 bakanlık bütçesi altmış saat içerisinde
konuşuldu ve bunlar konuşulurken STK’lerin, sendikaların,
odaların, muhalif kesimin ve bu minvalde söyleyebilecek sözü olan hiçbir
insanın düşüncesi burada yok. Burada -nasıl bir OHAL bütçesi
olduğunu- olağanüstü hâlden geçmenin herkes için rutine döndüğü
bir dönemden geçiyoruz. Öyle ki az önce işkence var mı, yok mu,
yapıldı mı... Muğla’da 7 insan çırılçıplak
soyulup işkence yapıldı mı, yapılmadı mı?
Bu, işkence midir, değil midir? Buna cevap verilmesi gerekirken arka
planı dolduran, rutin, bilindik, klişeleşmiş, halkta
artık bir karşılığı olmayan bir sürü sözle bu
açıklanmaya çalışıldı. Bunun en kötüsü, en trajik
olanı da şudur: “Ben bunun -hukukçu kimliğiyle- arkasına,
önüne bakmıyorum, işkence olarak bakmıyorum.” gibi birtakım
yaklaşımlar gösterildi. Bu bir trajedidir. Özellikle
hukukçuların bunun üzerinden bir cümle kurmasını beklerim.
Evet, resmî verilere
göre işsizlik oranı, eylül döneminde 10,6 düzeyinde
gerçekleşmiştir, her 5 gençten 1’i işsizdir. Genç
kadınlarda ise işsizlik oranı yüzde 36’dır. TÜİK’in
açıkladığı işsiz sayısı 3,4 milyon ama
DİSK-AR’ın raporuna göre gerçek işsiz sayısı ise 6
milyona yakındır. Bu sayı içerisinde, çalışma
yaşamında erkeklere göre çok daha dezavantajlı konumda olan
kadın işsiz oranı 14,9 iken kentsel kadın eşitsizliği
ise yüzde 34,2’dir. Bununla birlikte, aslında kadına nasıl
bakılıyor? Kadının ekonomideki, çalışma
hayatındaki yeri nedir, nasıl bir siyaset üretiliyor? Ben biraz da
bunu anlatmak istiyorum. En başta şunu söyleyelim: Şu ana kadar
AKP’nin on beş yıllık iktidarı döneminde 20 binin üzerinde
insan iş cinayetinde hayatını kaybetmiştir, bir savaş
ölçeğinde can kaybı vardır. Bunu tartışmak
istediğimizde bile herhâlde bunu da başka bir şeye
bağlarsanız ama hiç olmazsa buna bari bir cümle kurun. Yani 20 binden
fazla insan niye hayatını kaybetti? Biz burada ne yapalım? Bunu
söyleyin bari. Buna da bir cevap vermiyorsunuz. Her şeyiyle, gerçekten,
inanılmaz üzücü bir dönemden geçiyoruz. İnsanlar
çırılçıplak soyuluyor, bunu tartışmak istemiyorsunuz.
20 binden fazla insan öldü diyorum arkadaşlar, on beş yılda 20
binden fazla insan öldü ve iş cinayetinden öldü. Bunlara karşı
bir denetim mekanizması oluşturalım diyorum, maalesef o da yok.
Evet, ben, kadın bakış
açınızı biraz anlatmak istiyorum rakamlarla. Mesela, Dünya
Ekonomik Forumu Global Gender Gap Endeksi’nde -küresel ücret
eşitsizliği endeks olarak- 2016 sıralamasına göre Türkiye
144 ülke içerisinde ücret eşitsizliğinin en yüksek olduğu
15’inci ülke. Bizimle beraber kim var bu listede, söylemek istiyorum ben size:
Bahreyn, Mısır, Umman, Ürdün, Arabistan, Fas ve Yemen var. Bu endeks
bize ne söylüyor? Dünyada kadınlar ile erkeklerin eşit iş
yapmalarına rağmen aldıkları ücretlerin arasındaki
farkın en yüksek olduğu 15’inci ülkenin Türkiye olduğunu
söylüyor.
Bir başka örnek daha vermek istiyorum. Türkiye,
kadınların iş gücüne katılımı ve istihdamı
bakımından -hem Avrupa’da hem OECD ülkelerinde- dünyada 189 ülke
arasında sondan 20’nci. Türkiye kadın istihdamında sadece
Suriye, Irak, Yemen, Pakistan, Moritanya gibi bazı Orta Doğu ve Asya,
Afrika ülkelerini geride bırakacak düzeyde bir
başarısızlığa yani çok büyük bir başarıya
sahip; çok demokratik, insanlar ölmüyor; herkes düşüncesini özgürce ifade
ediyor, öyle ki üç yıl önce söylediğinin üç yıl sonra daha
üstünü söyleyebiliyorsun! Gün geçtikçe, her geçen gün nasıl bir demokratik
ülkede yaşıyorsak… Gerçekten hayal bile edemiyorum.
Evet, ben hızlıca diğer konulara
geçmek istiyorum. Mevsimlik işçileri söyleyeceğim arkadaşlar.
Yine, mevsimlik işçiler de 300 bin olarak gösteriliyor Bakanlıkta ama
gerçekte 1 milyonun üstünde mevsimlik işçi var. Bu mevsimlik
işçilerin yaşam biçimi nedir? 6,5 milyon insan nerede
yaşıyor? Sağlığa, eğitime erişimi nedir?
Buna dair bir politika var mı? Çalışma
Bakanlığının da bunun üzerinden bir söz kurmasını
bekliyoruz.
Çocuk işçilerden bahsetmek istiyorum. Çocuk
işçiler, bakın, en önemli trajedi burada yatıyor. Lütfen
dinleyin, lütfen, bunu ön yargısız bir dinleyin. Bir bakın,
nasıl bir politika ürettiğinizi bir görün.
DİSK GENEL İŞ’in
hazırladığı Türkiye’de Çocuk Olmak Raporu’na göre çocuk
işçi sayısı 2 milyon, yüzde 78’i kayıt dışı,
her 10 çocuktan 8’i kayıt dışı çalışıyor.
Genç işçi sayısı 708 bin; 558 bin kayıt dışı,
150 bini sigortalı. 2013’te en az 59 çocuk, 2014’te en az 54 çocuk,
2015’te en az 63 çocuk, 2016’da en az 56 çocuk, 2017’nin on bir ayında ise
en az 49 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bu
çocuklar okula gitmiyor. Bu çocukların geleceğini nasıl tahayyül
ediyorsunuz? Mademki bu böyledir, çocuklar bir ülkenin geleceğidir;
çocukların yaşamını tarlalarda, iş cinayetlerinde,
çocuk gelinlerde ya da kayıtsız, güvencesiz yerlerde mi
kurguluyorsunuz? Çocuklar için ne vadediyorsunuz? Hükûmet olarak çocuklar için
ne vadediyorsunuz? Hükûmet olarak kadınlar için ne vadediyorsunuz? Hamaset
yapmadan ne yaptığınızı burada anlatırsanız
biz de sizinle bununla ilgili tartışmaya gireriz.
Az önce “Bütçe üzerinde ilk defa konuşan
milletvekilisiniz.” diyorlar. Doğru, biz hep bütçe üzerinde konuştuk
ama siz lafları cımbızlayarak, bağlamından kopararak
kendinizce muhalefet yapmak, kendinizce… Diyordunuz ya “Oğlan bizim,
kız bizim; biz çalarız, biz oynarız.” Bu böyle değil yani
böyle hayat sürmez. Biz burada oldukça bunun muhalefetini yapacağız.
Çocuk işçiler üzerinden -özellikle bir kadın bakan olması
sebebiyle buna dair hassasiyetini düşünerek- nasıl bir
planlamanızın olduğunu özellikle sizden istirham ediyorum; buna
dair nasıl bir planlamanız var, bu çocuk işçilere
karşı nasıl bir projeksiyonunuz var? Lütfen, bu konuda bize
bilgi verirseniz iyi olur. Çünkü niye söylüyorum, daha geçen ay, 9 Kasımda
Urfa’nın Harran ilçesinde pamuk tarlasında çalışan 14
yaşındaki Beşar Güneş dinlenmek üzere girdiği pamuk
yığınlarının arasında uykuya daldı ve
diğer işçiler topladıkları pamukları onu fark
etmedikleri için üzerine attılar ve o çocuk havasız kalarak
hayatını yitirdi. Şimdi, çocuklar böyle bir durumda. Çocuklar
açısından, gelecek vadeden hiçbir şey, maalesef, göremiyoruz.
OHAL’leri normalleştirmeye çalışma halleriyle de bu iş
yürümez, sürdürülemez ve sizler de bunu yürütemiyorsunuz, yapamıyorsunuz.
Bunu da söyleyerek son olarak şunu söylemek
istiyorum: Şimdi, bir de Çalışma Bakanının emekçiler
üzerinden bir cümlesi olmuştu, çok talihsiz bir cümle, şunu söyledi,
dedi ki: “Biz emekçilerden yani daha doğrusu işçi ve işverenden
fedakârlık bekliyoruz. Karşılıklı fedakârlık
aslında birlikte kazanmayı getirir.” Doğrudur. Fedakârlığı
kim yapacak? Asgari ücretli mi yapacak ya da böyle, az önce bahsettiğim
güvencesizler mi yapacak ya da “657” dedikleriniz, her gün
özelleştirdikleriniz mi yapacak? Birileri 45 milyarlarla, 50 milyarlarla
konuşurken, oynarken, milyarlarca, trilyonlarca saatlerle gelip burada
bunun pozunu verirken ve en küçük bir soruşturmaya tabi tutulmazken
onların vebalini milyonlarca insan mı çekecek? Bunu sormak istiyorum.
Nasıl olacak? Hangi fedakârlıktan bahsediyoruz? Fedakârlık
değil, olması gereken şudur: Eşit, güvenceli ve özellikle
kadın özgürlükçü bir siyaset izlemenizi istiyoruz. Bunun da yolu yöntemi
bellidir, açıktır. Bir an önce bu yolsuzluklar,
hırsızlıklar üzerindeki yaklaşımınızı,
tutumunuzu netleştirip milyon dolar üzerinde hırsızlık,
yolsuzluk yapan bakanların veya bunun üzerinde ifade kuran kimse,
itirafçıların -sizin deyiminizle itirafçı, bizim deyimimize göre
tanık- onların ne dediğini, muhatapları üzerinden
nasıl bir noktaya geldiğini burada bir açıklamanızı
öneririz. Bu ülke sizler için vergi cennetidir çünkü vergilerinizi burada
yatırmıyorsunuz ama bizim için vergi cehennemine dönüştü,
emekçiler için vergi cehennemine dönüştü.
Buradan hareketle şunu söylüyoruz
Halkların Demokratik Partisi olarak: Güvenceli, eşit, kadın
cinsiyetine eşitlikçi bir siyaset yapmanızı ve özellikle
kadına iş hayatında, ekonomide sözünü söyleyen, kendini ifade
eden, üreten bir insan odaklı bakmanızı temenni eder ve bu
temenniyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
Son olarak Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder
konuşacak.
Buyurun Sayın Önder. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sabah burada üzücü bir
olay haber aldık, bir eski Başbakanın oğlu
hayatını kaybetmişti. Şimdi, hepinizin
tanıklığına müracaat ederek mevzuya girmek istiyorum. Hep
beraber üzüntülerimizi bildirmedik mi? HDP de, HDP Grup Başkan Vekilimiz
Filiz Kerestecioğlu diğer partiler gibi üzüntüsünü beyan etmedi mi?
Etti. En azından, sabah burada olan herkes ve tutanaklar tanık.
Gazetelere bakıyorum, en azından iki gazeteyi isim vererek
söyleyeyim: Sabah ve Hürriyet, ana akım sayılacak iki gazetede diyor
ki: “Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi
Hareket Partisi temsilcileri Mecliste üzüntülerini beyan ettiler.” Şimdi,
bir gazete olsa dersin ki direktörü ya da Anadolu Ajansı mahreçli bir
şey olsa dersin tek kaynaktan almışlar, olduğu gibi
kullanmışlar. Her birinin muhabiri ayrı fakat haberde HDP yok.
Sayfaların imajını aldım, bende duruyor, isteyene
gösterebilirim, çıkmadan önce de baktım, siz de
baktığınızda göreceksiniz.
Peki, bu ne?
SALİH CORA (Trabzon) - Tekzip gönderin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Tekzibe ne gerek
var. Tekzibe ne gerek var. Tekzip edilecek olan bu ülkedeki bu
baskıcı, sansürcü ve işi sadece gazetecilik olmayıp türlü
çeşitli ticari, sınai faaliyetlerle Hükûmete göbekten bağlı
olan sermayenin, tekelci sermayenin aynı zamanda gazeteciliği bir kâr
alanı olarak görüp oradan…
CELAL DOĞAN (İstanbul) – Nemalanması.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Nemalanması.
Teşekkür ederim Celal Bey.
Niye böyle? Çünkü verilen kati bir talimat var:
“HDP’yi görünür kılmayacaksınız.” Biz…
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – CHP mi dedi bunu?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Kimin verdiğini
çok iyi biliyorum. Sabahtan beri dikkat ediyorum Sayın Vekil, laf
atıyorsun, bana yapmanı önermem. Cebinde üç dört tane lafın daha
varsa buyur devam edelim. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Geçen seferde de
öyle dediniz. Geçen seneki konuşmanda da böyleydi.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – CHP
yaptırmıştır. İşte söylüyorum: CHP
yaptırmıştır. Üç tane partiyi söylüyorsun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – CHP’den niye bu
kadar korkuyorsunuz? Bu nasıl bir öz güvensizliktir? (HDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
CAHİT ÖZKAN (Denizli) – CHP
yaptırtmıştır.
BAŞKAN – Karşılıklı
konuşmayın, lütfen.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Kendinizi yeri geldi
mi cihan fatihi zannediyorsunuz, ondan sonra aklınız fikriniz CHP’de.
SALİH CORA (Trabzon) – CHP’yi savunmak size mi
düştü?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Bu ülkede sansür
var. Bu sansür başka bir şeylerin de habercisi, başka bir
şeyin. Neyin habercisi? HDP ve onun temsil ettiği değerler, en
normal insani faaliyetlerinde bile kamusal alanın dışına
itilmeye çalışılıyor. Bu, KHK ihraçlarında böyle; bu,
toplantı, gösteri izinlerinde böyle; en sıradan bir faaliyette bile
HDP kamusal alanın dışına atılmak isteniyor. Biraz
önce de bir başka versiyonunu seyrettik.
Bu ülkede sizin Hükûmetiniz ve Sayın
Başbakan bir ilde bir havalimanına bir şahsiyetin, değerli
bir şahsiyetin adını verdi; Şerafettin Elçi
Havalimanı. Şırnak havalimanının adı
Şerafettin Elçi Havalimanı. Ve değişik zamanlarda
Şerafettin Elçi’nin adının niye verilmesi gerektiğine
gerekçe olarak “Türkiye’de Kürt vardır, ben de Kürt’üm.” dediği için
Yüce Divanda yargılanıp haksız yere, nahak yere hapis
cezası almasını ve cezaevinde yatmasını gösterdi.
Devran değişti, sular aktı. Şimdi, toplumsal meseleler
konjonktüre göre eğilip bükülecek meseleler değil. Dün, Kürt
olduğunu, “Kürt var.” dediğini teyit ettiği için adını
bir havalimanına layık gördüğünüz bir şahsiyeti ve onun
kullandığı kavramı bugün buralarda menetmeye
çalışıyorsunuz. Yol mu? Değil. Faydası var mı?
Yok. Hiçbir kitapta yeri var mı? Asla. Peygamberiniz bununla amel
etmiş mi? Etmemiş. Neyi referans alarak ve ne umarak böyle
yapıyorsunuz?
Kürt halkı -ben de söyleyeyim de bir
yaptırım uygulanacaksa bana da uygulansın- bunun bedelini ve bu
konudaki artık “trajikomik” mi diyeyim, “iğrenç” mi diyeyim,
“çapaklı” mı diyeyim, hangi kavramı Meclis mehabetine uygun
buluyorsanız onu yakıştırın… Önce dediler ki:
“‘Nevroz’ diye bir şey yoktur.” Kürt halkı bu anlayışı
iyi tanıyor. “‘Nevroz’ Türk bayramıdır.” dediler. Kürtlerin
yaklaşımı da “Orta Doğu halklarının
bayramıdır.” şeklindeydi.
Sonra devir değişti ve ilk “Nevroz”
kutlamasında Cizre ve Nusaybin’de 92 kişiyi hedef gözetmeden
tarayarak öldürdüler, sadece kendi bayramını kutlamak isteyen
insanları. 1992 yılında Mehmet Muş, hemen bakabilirsin.
Ardından dediler ki… Olağanüstü hâl valisi
vardı, hırsızlıkla suçlanmıştı -hani
devletin gizli ödeneğini İstanbul’a atanınca yanında
getiren- Allah amelince rahmet etsin. “Terör” dediğin zaman
hırsızlığın her türü mübahtı, 2 milyon
markını -şimdi kalmadı- yanında getirdiği
açığa çıktı, “Aman, terörle mücadele…” falan, her
şeyin üzerine bir şal. O kutladı, Diyarbakır’daki kamu
müdürlerini bile toplayamadılar. Devlet bir toplumsal bayrama, bir
halkın bayramına müdahil olursa böyle oluyor. Ateşten atlarken
de tamponunu yaktı, o Kürt gençleri gibi atlayamadılar, resmî tören
bu kadar olur.
Sonra devlet tekâmül etti, dedi ki:
“Kutlayabilirsiniz ama “Nevroz”u ‘w’yla değil ‘v’yle
yazacaksınız.” Kürt’ün çilesi bir türlü bitmiyor. “Nevroz”u “w”yla
yazdığı için bu ülkede hapis cezası alan yüzlerce insan
var. Niye? Alfabedeki bir harfi bir bölücü propaganda sayma zekâsı
akıllara seza. İçinizde değerli Kürt vekilleri var, bunun, bu
dönemin ayrıntılarını sorun,
yakıcılığını sorun, size anlatsın.
Şimdi, Ladino dilinde bir deyim var “…”(x) der. “O tozlar bu çamurları
getirdi.”
Bizim sizden farkımız şu: Bakın,
bir müşterek tavır içine girdiğimizde bile kamusal alanda
görülmüyoruz ve bir başöğretmen edasıyla -öğretmenleri
aşağılamak şey değil ama- sürekli yerindelik denetimi
yapacak bir Meclis Başkan Vekiline de ihtiyacımız yok. Ne
dediğini bilen, ağzından çıkanın nereyi gittiğini
bilecek kapasitede, kalibrede insanlarız. (HDP sıralarından
alkışlar) Ve bu Mecliste “Bu kürsüde ne söyleyemiyorsunuz ki
silahlı mücadeleye gidiyor bu insanlar?” diye Başbakanınız,
Başbakan Yardımcınız, bakanlarınız defalarca bu
kürsüde söyledi. En etkilisi Sayın Arınç’ın
konuşmasıydı: “Bu kürsüye gelecekler, hoşumuza giden
gitmeyen ne varsa söyleyecekler. Bu da bizim görevimizdir.” Sayın
Kurtulmuş’un bu konuda ne düşündüğünü gerçekten merak ediyorum.
“Kürdistan”ı siz bir coğrafi deyim olarak
ya da bir tanımlama olarak ya da bir kavram olarak beğenmiyor
olabilirsiniz, sizin tüylerinizi diken diken ediyor olabilir. Burada “Benim
yurdumun, halkımın adı söylenemiyor.” duygusunu bir gence
verirseniz, dünyanın bütün OHAL bütçelerini, tankını, topunu,
tüfeğini bir araya getirseniz o gencin önüne mâni olamazsınız.
Siz zannediyor musunuz biz kalpsiz insanlarız,
yitip giden canlara en az sizin kadar yanmıyoruz? Bunların hepsinin
giden müşterek geleceğimiz olduğu konusundaki basiretimiz sizden
bir saç teli kadar beri zannediyor musunuz? Bu nasıl bir
akıldır, bu nasıl bir kavrayıştır? Giden herkesle
beraber; asker, polis, gerilla, suçlu, suçsuz… Hepsi geleceğimizin ortak
kaybıdır. En az sizin kadar biz de yanıyoruz. Bizim sizden
farkımız “Yüz yıldır kullanılan yöntem bu meseleyi
daha da derinleştirmiş. Kardeşim, başka bir yol mümkündür
ya da mümkün müdür?” sorusunu sormamız. İşte sizin hepinizden
burada ayrılıyoruz. Sadece bunu yapmıyoruz, bunun için bedel
ödüyoruz. Önceki gün bütçe konuşmam vardı ama aynı zamanda zorla
getirmem de vardı. Önceki günkü Millî Savunma bütçesinde barış
sürecini anlatacaktım, barış paradigmasını
anlatacaktım ama mahkemelerde sürünüyoruz. Dinlenmiyoruz. Hâkim diyor ki:
“Müşterimiz çok, işimiz çok, seni mi dinleyeceğiz?” Ama içeri
atarken, fezlekeler hazırlanırken hiç böyle demiyordunuz
“İşimiz çok falan filan.” diye.
Şimdi, normalde, Kültür
Bakanlığı üzerine konuşacaktım fakat yaşananlar
bir akıl yitimi. Bu yolda ısrar edebilirsiniz. Şüphesiz,
çoğunluğunuz var, bir arkadaşımızı daha… Bir
vekil kürsü dokunulmazlığıyla, kürsü
bağışıklığıyla… Kürsüde söylenen söze para
cezası ne demek yahu? Dava paraysa hepimiz bunun parasını
öderiz, inandığımız şeyleri söylemekten bir dakika
beri durmayız. (HDP sıralarından alkışlar) Şu
gruba bakın, bu gruptaki her birinin bu uğurda ödediği bedeller
canından, malından, yakınlarından, itibarından feragat
etmekle temayüz etmiştir, bu üç kuruş paradan mı
korkacağız? Ama bunun aksi bir yol mümkün. Bu bir
çılgınlık, bunun nereye varacağı belli olmaz. Orhan
Miroğlu buraya çıkıp “Ben Türkmen’im.” mi diyecek? Mehmet
Metiner buraya çıkıp “Ben Türkmen’im.” mi diyecek? Bu, buraya
götürür.
Faşizm, söz söyletme mecburiyetidir. Türkiye
İşçi Partisi Meclise ilk girdiğinde -Meclis tutanaklarında
var- şöyle bir anlayış vardı: Oturumu yöneten başkan
vekili oturumu kesiyor “Efendim, nazarıdikkatimi celbetti, kürsüdeki
konuşmacılar komünizmi telin ederken Türkiye İşçi Partisi
sıralarından hiçbir alkış gelmiyor.” diyor. Bu Meclis böyle
başkan vekilleri de gördü, böyle mi anılmak istiyorsunuz?
Kültür meselesine… Sayın Başkan, benim
beş dakika da şahsi konuşma hakkım var, onu bu
konuşmaya dâhil edebiliyor muyuz?
BAŞKAN – Edemezsiniz çünkü orada aleyhe
konuşacaksınız.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – E, canın
sağ olsun, tamam, vakit kaybetmeyelim.
BAŞKAN - Teknik olarak mümkün değil.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Başka zaman
yapıldı Sayın Başkan.
Kültürü yok ki bu ülkenin…
BAŞKAN – Benimle bir alıp
veremediğiniz var ama ilgiyle dinliyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Böyle
anılmanıza kalbim razı değil, ondan olabilir mi?
BAŞKAN – Onu söylerseniz rahatlatıcı
olur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, son konuşmacıysa...
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın
Başkan, son konuşmacı, olur, son konuşmacı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Böyle
anılmanıza…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ver Başkan, beş
dakikayı da ver.
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Hakkımız
olanı bile alamıyoruz. Önemli değil, beş dakika sonra
konuşuruz. Yok, konuşma…
AHMET YILDIRIM (Muş) – Pardon, özür diliyorum
Sayın Başkan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Süre
çalışıyor Ahmet, süre çalışıyor, taksimetre
gidiyor.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
grupların uzlaşısı var bu konuda, sadece iletmek isterim.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Süremi dondurun
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Beş dakikayı ekleyemiyorum,
o başka bir koşul.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Ya, tamam,
eklemeyin, durun konuşayım ya.
BAŞKAN – Herkes konuşuyor, ben
konuşunca kızıyorsunuz, anlamadım ki.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Şimdi, kültürü
yok ki bu ülkenin bütçesi olsun. Kültür meselesinde “kültür endüstrisi” denen
bir kavramı tartışmamız gerekiyor. Geç kapitalizmin
kalbidir kültür endüstrisi ve kültürü oluşturan her bileşenin
değerinin, duygusunun, düşüncesinin, inancının, bilgisinin,
sanatının, geleneğinin, göreneğinin sermaye
kılındığı bir sistemdir. Sermaye
kılınınca ne olur? Bu Hükûmetin en çok
yakındığı şey: “Kültür alanında biz bir hegemonya
oluşturamıyoruz.” Bu benim tercümem. Onlar diyorlar ki: “Sanat
alanını, kültür alanını başkaları belirliyor.”
Ben de kısacık bir şey söyleyeyim:
TRT’de Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması var. Siz hiç
denk geliyor musunuz ya da izliyor musunuz bilmiyorum. Alfabeden önce
Kur’an-ı azimüşşanla tanışan bir kardeşinizim
ben. O zaman amme cüzünün arkasında fiyatı yazmazdı, “hediyesi”
yazardı. Kur’an-ı Kerim’in arkasında da fiyatı
yazmazdı, “hediyesi” yazardı, paraya tahvil edilemeyeceği için.
Şimdi, her günün 1’incisine 2 altın,
2’ncisine 1 altın, en son, en güzel tilavet edene de 50 altın,
Sayın Bakan, ödül veriyorlar. Kur’an’ı bir yarış
metaına… Kültür endüstrisine kafa yormanızı öneriyorum.
Değerli danışmanlarınız var. Bir Kur’an-ı Kerim -bu
kadar uhrevi- masivaya bu kadar çevrilebilir mi, böyle teşvik edilebilir
mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – İyi ki dolar
vermiyoruz, iyi ki dolar vermiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Önder, şimdi bir
düzenleme yaptık, size beş dakika daha veriyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
biz beş dakikayı istemiyoruz, sadece bu süresinden uzatma istiyoruz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Tamam, benim ek
süremi verin, o beş dakikayı en sonunda kullanayım.
BAŞKAN – Peki, o zaman bir dakika ek süre
veriyorum size.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Hani olmuyordu?
BAŞKAN – Şimdi yaptık onun
düzenlemesini.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Ya, işte biz de
onu söylüyorduk.
BAŞKAN – Buyurun devam edin konuşmaya, hiç
uğraşacak hâlim yok.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Onun için, bu olgu,
“kültür endüstrisi” denilen… Siz, bu neokapitalizmin bütün sistemini, bütün
piyasa sistemini uygulayarak İslami kültür geliştiremezsiniz,
boşa yeteneksiz insanlara para, kaynak falan -bu milletin- ayırmayın.
Bunu en iyi idrak edebilecek insanlardan birisiniz. Sizin var mı bu
vahşi neoliberal sisteme, bu kapitalist sisteme bir eleştiriniz?
“Hegemonyayı sağlamış.” dediğiniz o sosyalist sol
sanatçılar var ya, ömür boyu bir ekmeğin peşinde koştular.
Orhan Kemal’in hayatını okuyun, doyduğu, iki hafta üst üste
doyduğu, evine ekmek götürdüğü vaki değildir.
Şimdi, bir tanım kullanacaktım, geri
vazgeçtim, gerçekten kaba olur. “Sarayda yaşayan saraylı gibi
düşünür.” Marx söylemiş, canı rahmet istedi. Sarayda yaşayıp
halkın ya da muhafazakârlığın ya da kutsalın
sanatı yapılabilemez de onun için siz geridesiniz, bir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – İki, sanat da
olsa bir bedel ödemeyi göze almak gerekir. Sizin tırnağı
taşa değen bir tane “sanatçı” diye
tanımladığınız insan yok. Olması da mümkün
değil.
BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Getirdiniz, hat ile
tezhip ve bir de tespihi eklediniz, bu üçüyle de ne sanat olur ne
muhafazakârlık olur ne Müslümanlık olur…
BAŞKAN – Süreniz bitti, teşekkür ederim
Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – …olursa
neoliberalizmin, böyle bir şeyin kötü karikatürü olur. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Senin hakkından
Allah gelir ya, başka bir şey demiyorum. Senin hakkından ancak
Allah gelir. O kadar dil uzattın ki Kur’an-ı Kerim’e de, okuyana da.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Devam edeceğim
abla, sonra söylersin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Önder
fetva vermeye de başladı.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Ancak Allah gelir
senin hakkından. Ama bize de gösterir yani. Seni Allah’a havale ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, şahsı adına lehte olmak
üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Başçı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben
konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş konuşacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada yapılan konuşmalarda tamamen
çarpıtma olan, hiç doğru olmayan meseleler gündeme getirildi.
Şunu açık ve net şekilde ifade ediyoruz: Bu ülkede Kürt de
vardır, Türk de vardır. Ben Türk’üm, Türk olduğumla gurur
duyuyorum, Kürt kardeşim de Kürt olmakla gurur duyacak. Kürt’üm ben,
Türk’üm ben, bu ülkede yaşayan insanım ben, Türkiye’yim ben. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bu ülkede 80 milyon
vatandaş, 780 bin kilometrekarelik alanda yaşayan herkes bu
vatanın evladıdır.
Burada yapılan konuşmalarda kimse kimsenin etnik kimliğiyle
uğraşmıyor ama niyet bölücülük olduğu takdirde, PKK terör
örgütü hainlerinin bu ülkeyi bölmek için yaptıkları mücadeleyi,
gayretleri burada ifade etmeye kalktığınız takdirde bu
memlekette yaşayan herkes buna itiraz eder; Kürt de itiraz eder, Türk de
itiraz eder, bu ülkenin evladı olan herkes itiraz eder. Biz, Kürtler
adına konuşup Kürtlerin temsilcisi diye kendisini ifade eden ama
bölmek için gayret gösterenler kimlerse onlara itiraz ediyoruz.
Bu ülkeyi kırk yıldır bölmeye
çalışan, bu ülkenin evlatlarını yok etmeye
çalışan, güvenlik güçlerini şehit eden, bu ülkenin
yavrularını, Kürt gençlerini tehditle veya kandırarak dağa
kaldıran, bu vatana saldırtan kimse onlar bizim
düşmanımızdır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Biz bu ayrımı yapıyoruz. Sen eğer
burada kalkıp da “kürdistan” diye bölmeye çalışırsan, orada
haritada bir bölge ifade etmeye çalışırsan… O haritada
şeklini çizdiğin yer Türkiye toprağını bölmek demektir.
Buna hiç kimse müsaade etmez.
Açık söylüyorum: Türkiye’de yaşayan Kürt
kardeşlerimin -yüzde 99’u demiyorum- yüzde 99,9’u bu ülke
toprağı için canını verecek, şehit olacak sevdalı
insanlardır. Ancak binde 1’lik kısım bu ülkeyi bölmek için,
askerine, korucusuna, Kürt kardeşime saldırabilmek için ihanet
çemberi içerisinde bulunan, dağa kaldırılan vatan hainleri
olabilir. Bu, Kürt’ün içinde de vardır, Türk’ün içinde de vardır. Bu
ülkeyi kim bölmek istiyorsa o bizim düşmanımızdır, bölgede
yaşayan Kürt kardeşimin de düşmanıdır; bunu iyi
görmeniz lazım. Eğer siz kalkıp da “kürdistan temsilcisiyim”
diye çıkarsanız… Siz burada hiç o kelimeleri kullanmadınız,
“Kürtlükten dolayı şöyle oldu…” Hiç kimse bunu söylemiyor. “Kürt’üm.”
diye de şerefle söyleyebilir, “Türk’üm.” diye de şerefle
söyleyebilir. Her dinden mensup dinini de bu şekilde açık
yüreklilikle ifade edebilir. İşte değerli kardeşimiz ifade
etti.
Bugün, az önce öğrendim, Ezidi bir
kardeşimizin bayramıymış veya oruç günüymüş. Ondan,
sizden bir milletvekilinden tarifini aldım. Sizin orucunuz ile bizim
orucumuz arasında hiç… Buradaki hanımefendi… Hanımefendi deyince
de kızan bazıları var ama sayın milletvekili…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Ha, bu doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani, orada,
bizim, bu ülkede yaşayan insanların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, ek bir dakika
süre veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Her türlü etnik
yapı, her türlü dinî inanç bizim başımızın
tacıdır, yeter ki kötü niyet olmasın, yeter ki bölme amaçlı
olmasın, yeter ki bu memlekette yaşayan insanların
barış ve kardeşliğine engel olacak hiçbir şey
yapmasın.
Tekrar ediyorum, altını çiziyorum: Bu
ülkede yaşayan, bu vatan için canını veren, yüz yıl önce
cumhuriyet kurulurken, Kurtuluş Savaşı verilirken, Çanakkale’de
şehit olanlar hepimiz ecdadıdır. Al
bayrağımızın rengi Kürt’ün de Türk’ün de kanıyla
boyanmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Al bayraktaki hilal şehitleri, bu ülkede yaşayan
herkesi tarif etmektedir. Yıldız şehidimizin ta kendisidir. Ne
diyoruz? Tek millet diyoruz, tek bayrak diyoruz, tek vatan, tek devlet diyoruz.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Hani kardeşlik?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ancak binde 1
bunu inkâr ediyor. Türkiye’de yaşayan herkes, Kürtlerin de yüzde 99,9’u az
önce söylediğim dört unsuru açık ve net bir şekilde dile
getiriyor.
Onun için, değerli milletvekilleri, bizim hiç
kimsenin etnik yapısıyla, inancıyla hiçbir problemimiz yok.
Herkes gururla her şeyi ifade edebilir.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) –
Kürtçe tabelaları indirdiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama kim ki bu
ülkeyi bölmek istiyor, kim ki hain teröristleri burada savunmak istiyor, ona
kusura bakmayın, biz müsaade etmeyiz. Çünkü burası, Türkiye
Cumhuriyeti’nde yaşayan yüzde 99,9’u vatan sevdalısı olan
vatandaşların temsilcisi, Türk milletinin temsilcisi Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Burada bu Meclisin mehabetine, vatanın birliğine
ve beraberliğine uymak mecburiyetindedir. Aksi hâlde, İç Tüzük’ün
verdiği ne varsa demokratik Tüzük kuralları çerçevesinde, -zorla
değil- kurallar çerçevesinde bunu da yerine getireceğimizi ifade
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
gerek dört gün önce hukuktan, vicdandan, ahlaktan yoksun bir kararla
çıkarma cezası alan hatibimizin söylemediği bir söyleme
atıfta bulundu…
SALİH CORA (Trabzon) – Sataşma yok ki.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Öyle bir şey yok
“Ben kürdistan temsilciyim...” Gerekse…
BAŞKAN – Öyle bir şey var Sayın
Yıldırım.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Bir dakika Sayın
Başkan. Yok öyle bir şey. Tutanak var, siz de okudunuz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Aç oku, aç oku
tutanağı.
BAŞKAN – Yani ben o olayın içinde
olduğum için itiraz etmek zorunda kaldım.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Okuma yazman yok
mu? Tutanağı okusana.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Artı, sürekli
grubumuzu kastederek birçok haksız eleştiride bulundu ve İç
Tüzük 69’a göre sataşmada bulunmuştur.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ne var
sataşacak ya?
SALİH CORA (Trabzon) – Sataşma yoktu
aslında.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Tutanağı
okumasını bilmiyorsun herhâlde. Aç oku tutanakta yazıyor
açık açık.
BAŞKAN – Buyurun iki dakika.
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur
görüşmelerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Kürt meselesi ve Kürtlerin bu ülkeye
aidiyet ve sahiplenme duygusunu ve buna dair yaşadıkları
sorunları böyle gelip bu kürsüde coşkun ve taşkın sellerle
bezenmiş duygularla örtmek mümkün değildir. Siz demek ki hâlâ Kürt’ün
son iki buçuk yılda yaşadığını anlamamak
üzerinden bir siyaset güdüyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben vatansever
Kürtlere de tercümanlık yaptım.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ve şunu söyleyeyim:
Bakın, çok basit bir logaritması var bu işin. Bu akşam
Cumhurbaşkanı çıksın desin ki “Biz Kürt meselesinde yeniden
diyalog ve barış müzakere yöntemlerini esas alacağız.”,
şu grubun hepsi değişecek. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sizin
anladığınız tarzda değil! Silahları getirecek
vakit bulmak için değil!
AHMET YILDIRIM (Devamla) – İki buçuk
yıldır söylenen cümlelerin hepsini değiştireceksiniz.
İtiraz ettiğimiz nokta budur.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Geçiniz o
zamanları. Lafügüzafları geçin, geçin.
SALİH CORA (Trabzon) – Biz Kürtlerle zaten
diyalog hâlindeyiz Ahmet Bey.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Bir kişiye
bağımlı değildir, binlerce yıllık tarih, yüzlerce
yıllık geçmiş bir kişiye bağlı değildir.
Demek ki Kürt kardeşmiş.
SALİH CORA (Trabzon) – Bizim Kürtlerle
problemimiz yok.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Ve her şeyi PKK’yle
ilişkilendirdiniz.
SALİH CORA (Trabzon) – Bizim terör örgütüyle
problemimiz var, bizim PKK’yla problemimiz var. Bizim Kürt kardeşlerimizle
hiçbir problemimiz yok.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – Beş yüz yıl
önce bu coğrafyada yaşamış olan ve Kültür
Bakanlığı tarafından kitabı basılmış
olan Ahmedi Hani’nin neyinden rahatsız oldunuz da onun adının
verildiği bir kültür merkezini kapattınız? Neyinden
rahatsız oldunuz? Melaye Cızirî’nin, Ahmedi Hani’nin
adının verildiği tabelalar neden indirildi?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Doğru söylemiyorsun.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Onu da geçiyoruz, toplam
6 belediyede sadece Kürtçe tabelayı niye indirdiniz? Hani Kürt
kardeşti, hani herkes eşitti?
SALİH CORA (Trabzon) – Kürtçe tabela yine var,
bak şurada var, bak. Kürtçe tabela burada var, Ahmet Bey, burada var.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Var, var.
SALİH CORA (Trabzon) - Burada Kürtçe tabela
var. Tabelayla problemimiz yok, dille problemimiz yok, PKK’yla problemimiz var.
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Onu da geçiyorum, 1992’de,
bakın söyledim, tümüyle dil, kültür çalışması, edebiyat
çalışması yapmak için o kanlı ortamda
açılmış olan ve Kürt ak sakallıların, bilgelerin,
melelerin, seydaların açmış olduğu İstanbul Kürt
Enstitüsü niye kapatıldı? Siyasi bir kurum değil, dil kurumu,
kültür kurumu. İtiraz ettiğimiz nokta budur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SALİH CORA (Trabzon) – O belediyeler
paralarını nereye gönderdiler? O paralar hangi dağa gitti?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
AHMET YILDIRIM (Devamla) - Mızrak çuvala
sığmıyor. Bu işler de öyle coşkun ve... (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir müsaade edin sayın
milletvekilleri.
AHMET YILDIRIM (Devamla) – ...taşkın
duygularla bezenmiş cümlelerle geçiştirilebilecek bir mesele
değildir diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yıldırım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, tutanaklara geçmesi açısından bir cümle, izin
verirseniz.
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bizim Kürt kardeşimizle
problemimiz yok, tekrar altını çiziyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama diliyle var,
kültürüyle var, edebiyatıyla var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bizim PKK’yla
problemimiz var, bizim teröristle problemimiz var, terörist zihniyetle
problemimiz var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.29
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya),
Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 39’uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187),
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi Hükûmet adına ilk önce Kültür ve
Turizm Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş konuşacaklar.
Buyurun Sayın Kurtulmuş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize iyi
akşamlar diliyorum, hepinize en içten selamlarımı sunuyorum.
Her ne kadar Kültür ve Turizm
Bakanlığıyla ilgili muhalefet partilerinden fazla bir eleştiri
gelmediyse de -her ne kadar Engin Altay Bey de bizi biraz böyle kenara
bıraktı ama- biz de Bakanlıkla ilgili olarak
yaptığımız ve yapmayı düşündüğümüz
hususları yüce Meclisle paylaşma imkânı bulacağız bu
vesileyle.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim:
Türkiye’deki Kültür ve Turizm Bakanlığının ana meselesi
Türkiye'nin millî, kültürel bağımsızlık mücadelesinin motor
gücü olmaktır. İki asırdır, Türkiye, maalesef bir büyük
kültürel bağımsızlık mücadelesi veriyor. Başka
medeniyetlerin, başka kültürlerin etkisi altında, Türkiye, kendi
kültürünü oluşturmak, uluslararası alanda, millî değerleri
üzerinde, millî kültürünün gücü üzerinde yükselme mücadelesi veriyor. Bu
çerçevede, Türkiye'nin millî, kültürel bağımsızlık mücadelesi
ile ekonomik, teknolojik bağımsızlık mücadelesi de
aslında son iki asırda birbiriyle eş zamanlı olarak giden
iki önemli mücadele alanını, fikrî ve siyasi mücadele
alanını oluşturuyor.
Değerli milletvekilleri, kültür ve turizm, her
ikisi birbirinden nitelikleri itibarıyla farklı olmakla birlikte, her
iki alanda yapılan çalışmaların bir diğerini
etkilediği, güçlendirdiği önemli alanlar. Bu çerçevede, Türkiye
kültür bakımından belki de dünyada hiçbir ülkeye nasip olmayan büyük
bir zenginliğe, büyük bir kültürel çeşitliliğe ve derinliğe
sahip; Troya’dan Osmanlı medeniyetine kadar yaklaşık 24 büyük
medeniyete ev sahipliği yapmış olan bir coğrafyada
yaşıyoruz. Bizim millî, kültürel bağımsızlık
mücadelesinden kastımız bu topraklara ait, bu coğrafyaya ait
hangi kültürel birikim varsa, bunların hepsine sahip olmak, bunların
hepsini değerlendirmek ve bunların hepsinden de geleceğe
ilişkin istifade etmektir. Bu çerçevede, Türkiye, hiç abartısız
söylemek gerekirse, bu coğrafyadaki zenginlikleri ve derinlikleri
dolayısıyla dünyanın en önemli arşivini, dünyanın en
büyük kütüphanesini oluşturmaktadır. Dünyanın ilk tarım
merkezleri, dünyadaki ilk denizcilik faaliyetleri, dünyada -bu anlamda-
paranın ilk uygulamaya girdiği yer, ticaretin bir şekilde
kurumsallaştığı mekân olarak Anadolu
coğrafyasını, Türkiye coğrafyasını görmek
mümkündür.
Bu çerçevede, kültürdeki bu zenginliğimiz,
derinliğimiz ve çeşitliliğimiz aynı zamanda turizmdeki
gücümüzü de oluşturuyor. Turizmde de ülkemizin coğrafi konumu,
doğal güzellikleri ve bu tarihî, engin zenginlikleri Türkiye turizminin de
en büyük gücünü oluşturuyor. Onun için diyoruz ki: Kültür ve turizm
alanında yapacağımız faaliyetleri, “Geçmişi
yaşatırken geleceği yaşayan büyük Türkiye” idealiyle ortaya
koymak durumundayız.
Bu çerçevede, Kültür ve Turizm
Bakanlığı olarak önümüzdeki dönemde turizmdeki hedeflerimizi üç
ana strateji üzerine oluşturuyoruz. Bunlardan biri ürün
çeşitliliğidir. Kültür turizmini, kongre turizmini, sağlık
turizmini, yayla turizmini, spor, kış ve gastronomi
alanlarındaki turistik faaliyetleri de en üst düzeye çıkarmak için
gayret sarf ediyoruz. Ayrıca, Türkiye, turizmde istediği hedeflere
ulaşabilmesi için sadece geleneksel pazarlarını değil, bu
geleneksel pazarların yanında yeni pazarları da oluşturmak,
özellikle Asya ülkelerine açılmak mecburiyetindedir. Çin, Hindistan,
Japonya, Endonezya, Malezya ve Güney Kore, bu 6 ülkenin toplam nüfusu dünya
nüfusunun yarısından fazladır ve bu ülkelerin hepsinin ortak
özelliği de son derece güçlü bir yeni orta sınıfa sahip
olmasıdır. Turizm stratejimizin üçüncü önemli alanı ise
özellikle son yıllarda gelişen İslam
karşıtlığı, yabancı
düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığına
karşı kültürü ve turizmi bir yumuşak güç olarak kullanmak ve
bununla ilgili değerlerimizi üreterek dünyada güçlü bir Türkiye
algısının oluşmasına katkı sunmaktır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu çerçevede, 2017 yılı içerisinde iki önemli
şûraya Kültür Bakanlığı olarak ev sahipliği
yaptık. Bunlardan birisi, 3-5 Mart tarihleri içerisinde, yirmi sekiz
yıl aradan sonra tekrar gerçekleştirdiğimiz Türkiye 3’üncü Millî
Kültür Şûrası’dır. Bu millî kültür şûrasında ilgili
bütün taraflar ve arkadaşlar bir araya gelerek çok verimli bir
çalışmaya imza attılar, bu şûranın strateji belgesi
oluştu. Şimdi, bundan sonra -konuşmasında ifade eden
bazı arkadaşlarımız da oldu- bunu bu strateji belgesi
çerçevesinde kültür alanında yapacaklarımızı bundan sonraki
yıllarda adım adım takip edeceğiz ve her yıl olmasa
bile belli aralıklarla millî kültür şûrasının
toplanmasını da sağlayacağız. Bir diğer önemli
toplantı ise 3’üncü Turizm Şûrası idi. 2002 yılından
bu yana yani on beş yıldır yapılmamış olan bu
şûrayı da 1-3 Kasım tarihleri arasında Ankara’da,
Sayın Cumhurbaşkanımızın
başkanlığında ve gözetiminde yaptık ve fevkalade
olumlu sonuçlar ortaya çıktı. 13 komisyonda detaylı olarak
turizmle ilgili bütün konuların gündeme geldiği bu
toplantının önemli özelliklerinden birisi de turizmle ilgili 8
bakanlığın -bakan arkadaşlarımızın hepsine
ayrı ayrı teşekkür ediyorum- bir masa etrafında bir araya
gelerek sektörün kendileriyle ilgili sorunlarını dinlemesi ve onlara
cevap vermesiydi, bu da önemli bir koordinasyonu ortaya koydu.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
birkaç tane önemli projemizin de, bu az süre içerisinde, altını
çizerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Turizm sektörümüzün yeniden
canlandığını ifade edebiliriz. 2014 yılında en
maksimum seviyeye çıkmış olan turizm sektörü maalesef bir
taraftan terör, bir taraftan 15 Temmuzdaki FETÖ darbesinin sonrasında
oluşan hava, bir taraftan Rusya’yla yaşadığımız
uçak krizi ve özellikle de son iki üç yıl içerisinde Avrupa’da
gelişen seçim kampanyaları sırasında maalesef Türkiye
karşıtlığı olarak karşımıza çıkan
son derece sert bir Türkiye düşmanlığı Türkiye turizminin
ciddi bir şekilde gerilemesine neden oldu. 2016 yılı en dipte
olduğumuz yıldı, çok şükür 2017 yılının ilk
on aylık verilerine baktığımız zaman geçen
yılın ilk on ayına göre yüzde 28’lik bir artışla
turist sayısı ekim ayı sonu itibarıyla 29,1 milyon
seviyesinde gerçekleşmiştir, yıl sonu itibarıyla da 31,4
milyon seviyesine geleceği görülüyor. Yıl sonu itibarıyla da
turizmdeki gelirimiz 26 milyar dolar seviyesine ulaşacaktır.
Bizim 2023 hedefimiz, 2023’te 50 milyon turist ve 50
milyar dolar turizm sonucuna ulaşmaktır. İnşallah Turizm
Şûrası’nda elde ettiğimiz verilerle turizmi on iki aya
yayacağız, farklı ürünlerimizi ortaya koyarak bütün
bölgelerimizi, yedi bölgemizi de turizmin merkezi hâline getirmeyi
başaracağız.
Projelerimizden birkaç tanesini sizinle
paylaşmak istiyorum. Bunlardan birisi geçtiğimiz aylarda
İstanbul’da büyük bir lansmanla Türkiye kamuoyuna
tanıttığımız İstanbul AKM’nin Yenilenme
Projesi’dir. İstanbul AKM gerçekten fevkalade güzel bir mühendislik
projesiyle halkımızın iftiharı olan bir uluslararası
proje hâline dönecek. Alanla birlikte, Taksim Meydanı’yla birlikte
bütünleşerek 4.835 kişinin katılabileceği, büyük ve küçük
salonlarıyla bir kültür havzası hâline gelecektir. AKM
yaklaşık 100 bin metrekarelik kapalı alanıyla da bir büyük
kültür vadisi olacak, uluslararası kongrelerin, konferansların,
sergilerin düzenlendiği ve en güzel özelliğiyle de içeride ana
salondaki etkinliğin binanın dış cephesinden
vatandaşlara yansıtıldığı mükemmel bir proje
olarak 2019 yılı içerisinde inşallah faaliyetine
başlayacaktır.
Yine, İstanbul’daki önemli projelerimizden
birisi Rami Kışlası Projesi’dir. Rami Kışlası
Projesi’nin 1’inci etabı bitmiş, 2’nci etabının ihalesi
yapılmış, 3’üncü etabı da ihaleye çıkma
hazırlıkları içerisindedir. Rami Kışlası tam bir
kitap havzasına dönüştürülecek, 7 milyona yakın kitabı
barındıran bir büyük kütüphanesinin yanında mücellithanesiyle,
hatta kâğıt üretim atölyeleriyle, mürekkep üretim atölyeleriyle
kitaba ilişkin ne varsa hepsinin bir arada olduğu muazzam bir kültür
vadisine inşallah dönüştürülecektir.
Yine, İstanbul’da sadece İstanbul’la
ilgili değil, bütün Türkiye’nin övünç projelerinden birisi olacak olan
projemiz Kuleli Askerî Lisesinin ulusal bir müze hâline getirilmesidir. Öndeki
tarihî binanın Millî Savunma Bakanlığınca bize devri
gerçekleşmiş, biz de hemen proje çalışmalarına
başladık ve arkasından Türkiye’de müzeyle ilgili kim varsa
hepsinin katılacağı bir büyük çalıştayla Kuleli Askerî
Lisesini Anadolu toprakları içerisinde var olan bütün medeniyetlerin
hepsinin eserlerinin sergilendiği bir büyük ulusal müze hâline
dönüştüreceğiz. Yaklaşık 32 bin metrekarelik bir alan
üzerine oturacak ve 25 bin metrekarelik bir kapalı alanda inşallah
Kuleli Askerî Lisesi bir ulusal müze olarak Türkiye’nin
medarıiftiharı olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, önemli bir
başka projemiz de İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin restorasyonunun
tamamlanmasıdır. Yapıldığı zaman dünyanın en
önemli arkeoloji müzelerinden birisiydi, uzunca bir süredir tamirat, tadilat,
restorasyon çalışmaları devam ediyor ve inşallah bunu da
hızlandırarak en kısa süre içerisinde yeniden bütün bölümlerini
açacağız ve bu iftihar vesilemiz olan, Afganistan’dan Balkanlara
kadar, Afrika’nın içlerine kadar bu geniş coğrafyanın bütün
arkeoloji birikimini ortaya koyan hem de mimari bir şaheser olan
İstanbul Arkeoloji Müzesini yeniden ziyaretçileriyle
buluşturacağız.
Ankara’daki önemli bir projemiz de,
yapıldığında yine önemli bir proje olarak gündeme
gelmiş, maalesef, 1991’de başlanılmasına rağmen
ağır aksak yürüyerek bugüne kadar gelmiş olan ve bir türlü
tamamlanamamış olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası binası. Bu binanın bitirilmesi ve 2019 yılı
içerisinde bu binanın da hizmete açılması için gerekli
çalışmaları gerçekleştiriyoruz. 2.012 kişilik bir
büyük salonu, onun yanında koro elemanlarının çalışacağı
binasıyla önemli bir binamız olacak ve Ankara’nın önemli kültür
merkezlerinden biri hâline gelecektir.
Ayrıca, 2018 yılı içerisinde
birçoğumuzun, özellikle Ankara milletvekillerimizin üzerinden ısrarla
durduğu Ankara AKM’nin yenilenmesi projesini de ele alacağız.
2018 yılı içerisinde mesafe alacağımızı,
sonuçlandıracağımızı ümit ediyorum ve Ankara’da
-hakikaten- hepimize yakışır bir kültür merkezinin
oluşmasına gayret sarf edeceğiz.
Yine, önemli projelerimizden biri, Fuat Sezgin
Kütüphanesinin İstanbul Gülhane’deki yapımı
tamamlanmış, yaklaşık 35 bin eserlik bu kütüphanenin -biliyorsunuz
son derece nadir yazma eserleri de kapsıyor- yaklaşık 12 bin
adedî ülkemize getirilmiş, gerisinin de getirilmesi için Alman
makamlarıyla birlikte çalışmalar sürdürülüyor.
Bakanlığımızın
yapmış olduğu desteklerden birkaç tanesini sizlerle paylaşmak
isterim: Bunlardan bir tanesi GENÇDES yani gençlere vermiş olduğumuz
desteklerdir. Eser üretim desteği, etkinlik ve proje destekleri ve
sanatsal faaliyetler destekleriyle birlikte diyebilirim ki
Bakanlığımızın sanata verdiği en önemli
desteklerden birini oluşturan projemiz GENÇDES Projesi’dir ve çok
sayıda gencin sanat hayatına atılması, cesaretlenmesi,
ürünlerini bir şekilde seyircileriyle, izleyicileriyle buluşturma
imkânına kavuşması bu şekilde sağlanabilmektedir.
Yine, Bakanlığımızın müze
ve ören yerlerine verdiği destek devam etmekte, 201 müze ve 138 ören yeri
olmak üzere bu müzelerin hepsine desteklerimiz sürüyor ve 238 özel müze
faaliyetleri var. Bunlara da desteklerimiz devam ediyor, artan bir şekilde
bu destekleri sağlıyoruz.
Bizim önem verdiğimiz ve önümüzdeki
yıllarda sürdüreceğimiz bir diğer projemiz de Sinemaya Gitmeyen
Çocuk Kalmasın Projesi. Ekim ayında
başlattığımız bu projeyle yıl sonuna kadar 1
milyon çocuğun, ortaokul ve lise seviyesindeki 1 milyon çocuğun
sinemayla tanışmasını sağlamak
amacımızdır. Önümüzdeki yıllarda da Millî Eğitim
Bakanlığıyla ve belediyelerle birlikte bu projeyi sürdürmeye
devam edeceğiz.
Bir başka desteğimiz, seyahat acentelerine
verilen destektir. Seyahat acentelerine yaklaşık 565 milyon lira bu
yıl içerisinde destek verildi. Şimdi, desteği biraz daha
değiştiriyoruz, yüksek sezonda getirene daha az, düşük sezonda
getirenlere ise daha fazla destek vererek desteklerimizi on iki aya
yayıyoruz ve Türkiye’nin bütün limanlarını da bu anlamda kapsam
içerisine almaya çalışıyoruz. En son Konya ilimizi de 14’üncü
ilimiz olarak destek kapsamındaki havaalanlarının içerisine
soktuk.
Kültür altyapısı ve kültür merkezlerine
olan desteklerimiz devam ediyor. Kütüphanelerimizle ilgili
başlattığımız kütüphanelerin yaşayan mekânlar
hâline gelmesi, sadece kitapların rafta durduğu, insanların
soğuk mekânlar olarak baktığı yerler değil, içinde
olan çocuklarımızın, özellikle gençlerimizin gerçekten yirmi
dört saat istifade ettiği mekânlar hâline dönüştürülmesini
sağlamaya çalıyoruz ve 2017 yılı sonuna kadar 87 il halk
kütüphanemizin de gece 22.00’ye kadar açık kalmasına ve
buraların yaşayan mekânlar hâline gelmesine inşallah önem
veriyoruz.
Yine, tiyatroyu geniş kitlelerle
buluşturabilmek için devlet tiyatrolarımız faaliyet gösteriyor, 2016-2017
tiyatro sezonunda yaklaşık 1 milyon 750 bin izleyici
tiyatrolarımızla buluşmuş, 150 oyun sergilenmiş, bu
oyunlardan 73’ünün yerli oyunlar olduğunu da ifade etmek isterim.
Yine, önemli bir gelişme sinema sektöründeki
gelişmedir. Biliyorsunuz dizi sektöründe dünyada Amerika’dan sonra ikinci
ülkeyiz ve Türkiye sinemaya verilen desteklerle birlikte bu yıl 145 tane
sinema filmi üretmiş olan bir ülkedir. Bu rakamın 2002
yılında 30 olduğunu sizlere hatırlatmak isterim. Çok ufak
dokunuşlarla, desteklerle sinema sektörümüzde önemli bir gelişmenin
olduğunu ifade etmek isterim. Bu bağlamda Türkiye Avrupa’da yerli
sinema filmleri bakımından Avrupa birincisi olan ülkedir, yüzde 54
yerli film seyredilen bir ülkedir ve gerçekten önemli bir destek sinemaya
verilmeye gayret ediliyor. Bu meyanda Sayın Semih Kaplanoğlu’nun
Buğday filmi Tokyo’da bizim desteklediğimiz bir film, bu yıl
içerisinde ödül almıştır; Ayla filmimiz de yine
Bakanlığımızın desteklediği bir film ve bu film
de bu anlamda Oscar Akademi Ödülleri’ne Türkiye’nin adayı olan bir film
olmaya hak kazanmıştır.
Bir başka önemli alan Yunus Emre
enstitüleridir. Yunus Emre enstitüleriyle ilgili sadece şu rakamı
vermek isterim: 112.230 kişiye Türkçeyi öğretmiş olan yurt
dışındaki iftihar edeceğimiz kurumlarımızdan
birisidir. 54 merkezimiz var. 85 üniversiteyle de irtibatlı olarak Yunus
Emre enstitülerimiz çalışmalarına devam ediyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu
süre içerisinde Türkiye’nin yurt dışındaki görünürlüğünü
artırmak ve temsil gücünü artırmak için olağanüstü bir gayret
sarf ediyoruz. Bu çerçevede Çin Halk Cumhuriyeti’nde eylül ayında, 10-15
Eylül tarihlerinde yapılan Dünya Turizm Örgütü’nün Genel Kuruluna
katıldık, orada birkaç oy farkla Türkiye olarak yönetim kurulu adaylığını
kaçırdık, inşallah bir dahaki sefer kazanacağız. Ama
hepimizin iftiharla, hele hele Türkiye’ye karşı bu kadar
birtakım negatif algı operasyonlarının olduğu bu süre
içerisinde Türkiye’nin UNESCO üyeliğini, yönetim kurulu üyeliğini
kazanmış olması büyük bir başarıdır, emeği geçen
bütün arkadaşları tebrik ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine aynı şekilde, 2 Ekimde Fransa’da
OECD’nin 100’üncü Turizm Bakanları toplantısına
katıldık. Bu hafta içerisinde de 11 Aralıkta Maskat’ta
İslam İşbirliği Teşkilatı Kültür Bakanları toplantısına
katıldık. Bu İslam İşbirliği Teşkilatı
Kültür Bakanları Toplantısı’nda elde ettiğimiz iki
başarıyı da Genel Kurulla paylaşmayı arzu ederim.
Bunlardan birisi, önümüzdeki yıl yapılacak olan Birleşmiş
Milletler Dünya Ticaret Örgütü ve UNESCO ortak toplantısının ev
sahibi ülkesi Türkiye olacaktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bizim girişimimizle bu toplantıyı Türkiye’ye
aldık.
Ayrıca, bu toplantıda, tam da
İsrail’in Kudüs’ü ilhak etme –Amerika Birleşik Devletleri’nin
kararını aslında öyle okumak lazım- İsrail’in Kudüs’ü
tamamıyla ilhak etme girişimine karşı Kudüs’ün çok
kimlikli, çok dinli, çok kültürel yapıya dayanan kadim bir şehir
olduğu ve Kudüs’ün bu özelliğinin korunmasının da
uluslararası camianın üzerinde bir sorumluluk olduğunu Türkiye’nin
gayretleriyle nihai bildiride ortaya koyduk ve bu bildiri de kabul edilmiş
oldu.
Ayrıca, bu sene içerisinde
yaptığımız faaliyetlerle UNESCO; İstanbul, Kütahya ve
Hatay’ı yaratıcı şehirler listesine aldı. Ayrıca,
ıslık dili ve Hıdırellez, somut olmayan kültür
miraslarımız arasına girdi, Afrodisias da somut kültürel
miraslar arasına girmiştir.
Yine, 2018 yılı içerisinde Kastamonu
ilimiz TÜRKSOY tarafından Dünya Türk Kültür Başkenti olarak kabul
edildi; hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kastamonu bu yıl içerisinde
bütün dünyaya tanıtılacaktır.
Yine, 2018 yılı Troya Yılı.
Troya Yılı dolayısıyla da Çanakkale’nin, Troya’nın,
eski, bu kadim kültürün bütün dünyaya tanıtılmasını
sağlayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) – Bir dakika istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tabii ki Sayın Bakan, ek süre
veriyorum bir dakika.
Buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) – Şunu da ifade etmek isterim: Bundan sonra her yıl,
2019’da, 2020’de, devamlarında bir Türkiye markası
oluşturmanın yanında, herhangi bir yerimizi, bölgemizi bir dünya
markası hâline getirmeye çalışıyoruz.
Değerli kardeşlerim, değerli
milletvekili arkadaşlarım; yurt dışına
kaçırılan eserlerin de hafiye gibi takipçisiyiz. Bu yıl
içerisinde 44 tane tarihî eserimiz Türkiye’ye getirilmiştir. En son
Edinburgh’daki Altın Taç, Karya medeniyetine ait olan Altın
Taç’ın buraya ait olduğu, Karya’ya ait olduğu tespit edilmiş,
tescil edilmiş ve bunun da getirilmesiyle ilgili süreç takip edilmektedir.
56 tane eserin de peşindeyiz; bunların da takibiyle ilgili,
inşallah, sonuç elde edeceğiz.
Ben, ayrıca, iki kanunumuzun detayına
giremiyorum; bunları sizlerle paylaşmak isterim: Sinema kanununu,
inşallah, önümüzdeki günlerde Meclise getiriyoruz. Ayrıca fikir ve
sanat eserleri kanununu önümüzdeki günlerde Meclise getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Beş dakika verin ya.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Efendim, bir beş dakika
daha verelim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) – Böylece fikir ve sanat eseri sahibi olan bütün insanların
haklarının, hukukunun korunmasını
sağlayacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Soylu kırk dakika
kullanıyor. Yirmi dakika Bakana çok az oldu.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) – Son iki cümle…
BAŞKAN – Bitmedi mi?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) – Bir cümle…
BAŞKAN – Peki, buyurun, bir dakika daha.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Efendim, Soylu’nun süresinden
veriyorsunuz ama değil mi?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) – Bütün bunlardan sonra şunu da söylüyorum: Değerli
arkadaşlar, Kültür Bakanlığı bütçeden çok fazla pay alan
bir Bakanlık değil.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - En başarılı
Bakanlık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çok önemli.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI NUMAN KURTULMUŞ
(Devamla) - Meclisin dikkatlerine bunu, bir Kültür Bakanı olarak, arz
etmeyi vazife telakki ediyorum. İnşallah önümüzdeki yıllarda
bunu daha fazla genişletme imkânımız olur.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Mesut Yılmaz’a, eşi Berna Hanım’a da
oğulları dolayısıyla, bu acı kayıpları
dolayısıyla bir kez daha başsağlığı
diliyorum. Allah rahmet eylesin. Acılarını
paylaşıyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Yıldırım, bir
açıklama yapacak mısınız?
AHMET YILDIRIM (Muş) – Biraz sonra…
BAŞKAN – Peki.
Sayın milletvekilleri, şimdi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına söz vereceğim ancak
Sayın Bakana söz vermeden önce okutacağımız bir
Başbakanlık tezkeresi vardır. Bu tezkere, ülkemizin de üyesi
bulunduğu Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO)
Anayasası’nın 19’uncu maddesi gereğince hükûmetlerin
Uluslararası Çalışma Konferanslarında kabul edilen
sözleşme ve tavsiye kararları hakkında yasama organına
bilgi sunulmasına dairdir.
ILO Anayasası’nın gereği olan
Başbakanlık tezkeresini okuttuktan sonra Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanına öncelikli olarak bu konuda söz vereceğim.
Başbakanlık tezkeresini okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, 2017 yılı Haziran ayında
yapılan 106’ncı Uluslararası Çalışma
Konferansı’nda kabul edilen, 16 Haziran 2017 tarihli ve 205
sayılı “Barış ve Direnç İçin İstihdam ve
Saygın İş Tavsiye Kararı” hakkında Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından bütçe müzakereleri
sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi sunulmasına
ilişkin tezkeresi (3/1378)
13/11/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2017 yılı Haziran ayında yapılan
106’ncı Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul
edilen, 16 Haziran 2017 tarihli ve 205 sayılı “Barış ve
Direnç İçin İstihdam ve Saygın İş Tavsiye Kararı”
hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından
bütçe müzakereleri sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi
sunulmasına ilişkin ilgi yazı ve ekinin suretleri ilişikte
gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Binali
Yıldırım
Başbakan
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Tezkereyle ilgili bilgi verildikten sonra Hükûmet
adına konuşmanızı yapmak üzere sürenizi tekrar
başlatacağım Sayın Bakan.
Süreniz yirmi dakika olacak, bütçeyle ilgili
görüşmeniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Teşekkürler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, asgari
ücrete “2.300 lira.” de, hepimiz alkışlayalım seni buradan
kafadan. Bir moral motivasyon alkışı yapalım size.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun lütfen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, kıymetli
milletvekilleri; Uluslararası Çalışma Örgütü Ana
Sözleşmesi’nin 19’uncu maddesi, Uluslararası Çalışma
Konferansı’nda kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararlarının
üye ülke hükûmetlerince bilgilendirme amacıyla yetkili makama
sunulması öngörülmektedir. Geçtiğimiz haziran ayında
Uluslararası Çalışma Örgütünün 106’ncı Uluslararası
Çalışma Konferansı’nda kabul edilen ve konferans sonunda
yapılan oylamada ülkemiz tarafından da kabul edilmesi yönünde oy
kullanılan Barış ve Dayanıklılık İçin
İstihdam ve Saygın İş tavsiye kararı hakkında
kısaca bilgi vereceğim.
Çatışma ve afetlerin tekerrürü, küresel
mülteci krizi tüm dünyada istihdama dayalı müdahale gereksinimini artırmıştır.
16 Haziran 2017 tarihli ve 205 sayılı Barış ve
Dayanıklılık İçin İstihdam ve Saygın İş
tavsiye kararı üye ülkelere çatışma ve afetten kaynaklanan kriz
durumlarının önlenmesi, iyileşmenin, barışın ve
krize direncin sağlanması amacıyla istihdam ve saygın
işle ilgili olarak alınması gereken önlemler hususunda yol
göstermektedir. Üye ülkeler üzerinde herhangi bir
bağlayıcılığı olmayan, daha ziyade rehber
niteliği taşıyan bu tavsiye kararı giriş bölümü hariç
14 bölümden, 49 maddeden oluşmaktadır. Söz konusu tavsiye
kararında özetle üye ülkelere çatışma veya afetin hemen
sonrasında iyileşmenin sağlanmasında ve direncin
inşasında kapsamlı ve sürdürülebilir bir istihdam stratejisi
kabul etmesi ve uygulaması, istihdam ve saygın işle ilgili
önlemler alırken iş yerinde temel ilke ve haklara, diğer insan
haklarına ve ilgili uluslararası iş gücü standartlarına
saygı göstermesi tavsiye edilmektedir.
Tavsiye kararı, çatışma ve afetlerden
kaynaklanan, kriz durumlarından etkilenen ekonominin her sektöründeki tüm
çalışanları, iş arayanları ve işverenleri
kapsamaktadır. Üye ülkelerden kriz sonrası mümkün olduğunca
çabuk temel gelir güvencesi sağlamaları, ulusal mevzuatı ve
uluslararası anlaşmaları dikkate alarak kapsamlı sosyal
güvenlik programları ve diğer sosyal koruma mekanizmalarını
geliştirmelerini, kriz sonucu daha da kırılgan hâle gelen
göçmenler ve mülteciler de dâhil olmak üzere tüm dezavantajlı gruplara
odaklanarak aktif iş gücü piyasası politikaları geliştirmeleri
ve uygulamaları istenmektedir.
Krizin sonuçlarından biri olan mülteci
akını durumunda, üye ülkelerin eşit yük ve sorumluluk
paylaşımının önemini kabul etmeleri, çok sayıda
mülteci kabul eden az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin
desteklenmesi için uluslararası iş birliği ve
dayanışmanın güçlendirilmesi, mültecilerin saygın işe
ve geçim fırsatlarına erişimlerinin sağlanması,
ülkelerinde güvenlik durumunun elverişli olması hâlinde gönüllü geri
dönüşlerinin kolaylaştırılması için üye ülkelerle
iş birliği yapılması öngörülmektedir.
Çatışma veya afetle ilgili öngörülebilir
risklerin olduğu ülkelerde üye ülkelerin işçi veya işveren
örgütleri ve diğer paydaşlara danışarak
dayanıklılık inşa etmek, krizleri önlemek, azaltmak ve
krize müdahale için riskleri tanımlamak, değerlendirmek ve acil
müdahale etmek gibi eylemler yoluyla önlem almaları gerektiği ve
tavsiye kararında yer alan tüm önlemlerin sosyal diyalog mekanizması
içerisinde geliştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Tavsiye kararında üye ülkelerin kriz
durumlarına hazırlık ve müdahalede Birleşmiş
Milletler, uluslararası finansal kurumlar, diğer bölgesel ve
uluslararası mekanizmalar yoluyla ikili veya çok taraflı
anlaşmalarla iş birliğini kuvvetlendirmeleri teşvik
edilmektedir.
Yüce Meclisin bilgilerine saygılarımla arz
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi, Hükûmet adına
konuşmanıza başlayabilirsiniz.
Sürenizi yeniden başlatıyorum. Süreniz
yirmi dakika.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Bu şekilde hızlıca okuyarak çok fazla
zaman almadan ülkemizin yükümlülüğünü yerine getirmeye
çalıştık. Teşekkür ediyorum.
Çok kıymetli Başkanım, değerli
milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızın ve ilgili kuruluşlarımız
olan Mesleki Yeterlilik Kurumu, Devlet Personel Başkanlığı
ve TODAİE bütçesiyle ilgili ve 2016 yılı kesin
hesabının görüşmesi vesilesiyle söz almış bulunuyorum,
sizlerin huzurundayım, bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle,
hürmetle selamlıyorum.
Öncelikle 2018 yılı bütçemizin ve
Bakanlığımın bütçesinin de ülkemize, milletimize,
çalışma hayatımıza, iş dünyamıza hayırlar
getirmesini diliyorum. Gerek komisyon aşamasında Plan ve Bütçe
Komisyonundaki arkadaşlarımıza gerekse Genel Kurulda sürece
katkı sağlayan tüm milletvekillerimize ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışanlarına da huzurlarınızda teşekkür
etmek istiyorum. Gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse bugün her ne kadar
ana muhalefet partimiz çok önemli bulmadığını ifade ederek
Engin Bey, daha önemli işlerimiz var o yüzden bugün Çalışma
Bakanlığıyla ilgili görüşlerimizi sunmayacağız,
dedi, ben yine diğer partilerimize teşekkür ediyorum.
Görüşlerinin tamamını not aldığımızı,
tüm görüş ve önerileri de dikkate aldığımızı
huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Sözlerime başlamadan önce
Başbakanlarımızdan Sayın Mesut Yılmaz’a ve
kıymetli eşi Berna Hanım’a da acı kayıpları
nedeniyle -bütün hepimizi hüzünlendirdi, üzdü-
başsağlığı dileklerimi iletiyorum ve evlatlarına
Allah’tan rahmet diliyorum.
Biliyorsunuz Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı toplumumuzun her kesimine dokunan birçok paydaşla
birlikte çalışma yapmayı gerektiren, çalışma
hayatının birçok dinamiğini içinde barındıran,
ülkemizin tam merkezi konumunda olan bir Bakanlık. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, on beş yılda bu bilinçle çalışma
hayatımızın, iş gücü piyasamızın ve sosyal
güvenlik sistemimizin kronikleşmiş birçok sorununa yenilikçi çözümler
üretilmiş, birçok devrim niteliğinde çalışma hayata
geçirilmiştir. Bugün Türkiye'nin büyüyen ekonomisiyle tam uyum içerisinde
sağlam temellere oturmuş bir çalışma hayatımız ve
sosyal güvenlik sistemimiz bulunmaktadır.
Tüm bunlara değinmeden önce izninizle ülkemizle
ilgili verileri de vermeden önce dünyadaki durumu kısaca sizlerle
paylaşmak istiyorum. 2008-2009 küresel ekonomik krizinin ardından
2006 yılında büyüme oranları o güne kadarki en düşük
seviyelerde gerçekleşmiştir. Hâlâ birçok küresel ekonomi içerisindeki
ülke kriz öncesi ekonomik büyüme seviyelerine gelememiş durumda. Dünya
Ekonomik Görünümü Raporu’na göre 2017 yılında küresel
büyümenin yüzde 3,6, 2018 yılında da yüzde 3,7 olacağı
beklenmektedir. Ülkemize baktığımızda, bu durumun aksine,
iki çeyrek üst üste büyümenin ardından üçüncü çeyrekte de yüzde 11,1’lik
büyüme performansına ulaşarak, Çin’i ve Hindistan’ı geride
bırakarak dünyanın 1’inci ekonomisi durumuna gelmiş
durumdayız. 2017 yılında da inşallah büyümemizin yüzde 7
olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.
Daha bir sene
öncesine baktığımızda hain bir darbe girişimiyle
karşı karşıya kalan ülkemize karşı, yine tüm uluslararası
kuruluşların kriz senaryoları ürettiği, ülkemize yönelik
algı operasyonlarının içeride ve dışarıda
sürdüğü, umutsuzluk pompalanmaya çalıştıkları bir
ortamda Türkiye’nin büyüme konusunda bu kadar tarihî bir seviyede performans
gerçekleştirmiş olmasının da bir başarı hikâyesi
olarak değerlendirilmesi gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) – Aynı oranda işçi sayısı artmadı.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Bir yandan
küresel ekonomilerde yaşanan süreçler, diğer taraftan ülkemizin
jeopolitik konumu nedeniyle coğrafyamızda yaşanan sorunlar ve
ülke içerisinde FETÖ, DAEŞ, PKK gibi eli kanlı terör örgütlerine
karşı da mücadelemizi sürdürürken bu oranlara ulaşmış
durumdayız.
Hedefimiz ve
arzumuz, bu büyüme oranlarının istihdam oranlarına da aynı
şekilde, aynı seviyede ulaşması. Bu anlamda da
geçtiğimiz gün, dün TÜİK tarafından hane halkı iş gücü
anketlerimiz açıklandı. Şu anda iş gücümüz 1 milyon 128 bin
kişi artarak 32 milyon 215 bin seviyesine ulaşmış durumda.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) – Ya, nerede artırdınız bunları Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) –
İş gücüne katılım oranımız da yüzde 53,6’ya
yükselmiş durumda. İstihdam oranlarımıza
baktığımız zaman da yine yüzde 47,9 gibi yüksek bir
seviyeye geldiğini görüyoruz. İşsizlik oranlarını
geçtiğimiz yılın aynı dönemiyle
kıyasladığımızda 2016 yılı Eylül ayında
yüzde 11,3 olarak gerçekleşen işsizlik oranımız da
düşüş eğilimini sürdürerek şu anda yüzde 10,6 olarak gerçekleşmiş
bulunuyor.
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) – Stajyer öğrencileri sayarak olmaz Sayın
Bakanım.
ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK BAKANI JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Yine, hane
halkı iş gücü anketi sonuçlarımıza
baktığımızda kadınların şu andaki
yaşadığımız büyüme sürecine etkisinin yüksek oranda
olması bizleri sevindirmiştir. Az önce HDP’den de milletvekillerimiz bu anlamda bazı vurgular
gerçekleştirmişlerdi. Özellikle kadınların iş gücüne
katılım oranı geçen yılın aynı dönemiyle
oranladığımızda 1 puan artmış durumda şu
anda. 10 milyon 470 bin kadının iş gücünde olduğunu
görüyoruz. Yine, kadın istihdam oranımızda da 1,1 puanlık
bir artış söz konusu. Yüzde 29,4 oranıyla yaklaşık 500
binlik bir kadın istihdam artışı gerçekleştirmiş
durumdayız.
Bu, bizim için tesadüf değil. Son on
yıldaki performanslarımıza baktığımızda,
Türkiye’nin istihdam yaratma kapasitesiyle gerek OECD içerisinde gerek Avrupa
Birliği ülkeleri içerisinde oldukça başarılı bir performans
gösterdiği uluslararası istatistiklerde de teyit edilmektedir.
(Gürültüler)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, lütfen
biraz sessizliğimizi koruyabilir miyiz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Son on yıla
baktığımızda, yaklaşık 6 milyon 445 bin
kişiye Türkiye istihdam yaratmış durumda. Bu istihdamın da
3 milyonunu kadınlar oluşturmuş durumda. İnşallah
önümüzdeki dönemde hayata geçireceğimiz politikalarda, orta vadeli
programımızda, kalkınma planlarımızda, ulusal istihdam
stratejimizde ortaya koyduğumuz hedeflere ulaşma konusunda,
kararlılığımızla birlikte, bu
kararlılığımız sonucu oluşacak adımlar
sonucunda da rakamlarımızın pozitif seyirde devam edeceğine
inanıyoruz.
Bu anlamda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı olarak yoğun bir çalışma içerisindeyiz.
Geçmişten bugüne de zaten on beş yıl içerisinde de
çalışma hayatı odaklı, iş gücü piyasası
odaklı olarak çok önemli adımlar atılmıştı. Bu
bağlamda, İŞKUR’un şu anda çok kilit bir konumda
olduğunu ifade etmek istiyorum.
AK PARTİ olarak, AK PARTİ hükûmetleri
olarak attığımız adımlarla kurumsal kapasitesini
geliştirdiğimiz, aktif iş gücü programlarıyla hizmet
yelpazesini daha da güçlendirdiğimiz İŞKUR, 2003
yılında 65.398 kişiyi işe yerleştirirken kasım
ayı itibarıyla 982.758 kişiyi işe yerleştirmekle çok
yüksek bir performansa, tarihimizin en yüksek oranlarına
ulaşmış durumda.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan,
buralarda çok ayrımcılık oldu ama. AK PARTİ’li belediyelere
çok kadro verildi, CHP’li belediyelere hiç kadro verilmedi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Yıl sonuna kadar inşallah 1
milyon kişiye ulaşmayı hedefliyoruz.
Yine, işe yerleştirme hizmetlerinin
yanı sıra, az önce de söyledim, iş gücümüzün yeni nitelik ve
becerilerle iş gücü piyasasının ihtiyaçları
doğrultusunda hazırlanması gerekiyor. Bu bağlamda, Türkiye
İş Kurumu aktif iş gücü programlarını çok güçlü
şekilde uyguluyor. Mesleki eğitim kurslarımızdan bu
yılın ilk on bir ayında 108 bin kişi faydalanmış.
2003-2017 dönemine baktığımızda, 1 milyon 405 bin
kişiyi mesleki eğitim kurslarından geçirdiğimizi görüyoruz.
Yine, son dönemde uygulamaya başladığımız ve iş
gücü piyasamıza çok olumlu katkı sağladığını
istatistiklerde de gördüğümüz işbaşı eğitim programlarımızdan
yine bu yılın ilk on bir ayında 279 bin kişinin
faydalandığını, girişimcilik eğitimlerimizden de
85 bin kişinin faydalandığını ifade etmek istiyorum.
Önümüzdeki dönemde de yenilikçi uygulamalarla, online hizmetlerimizi
artırarak proaktif bir vizyonla ve gençlerimizi,
kadınlarımızı, engellilerimizi önceleyen
programlarımızla inşallah Türkiye'nin istihdamla ilgili
hedeflerine ulaşmasına daha yüksek oranda katkı sağlama
hedefindeyiz.
Bu bağlamda, geçtiğimiz hafta içinde
Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla
bir sene önce başlayan Millî İstihdam Seferberliği’nin
sonuçlarını paylaştığımız bir program
gerçekleştirdik. Gerçekten, dokuz ay gibi bir süre geçmesine rağmen
Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla,
iş dünyamızın yoğun katkısıyla Türkiye'de
istihdam konusunda, ek istihdam yaratma konusunda 1,5 milyon gibi önemli bir
rekora imza atılmıştır. Biz bu konudaki
adımlarımızı bu Millî İstihdam Seferberliği’mizin
ikinci fazını da bu hafta içerisinde yine Sayın
Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla bu kez
“Artı 2 İstihdam” hedefiyle başlatmış durumdayız.
Başlattığımız programımızda da yeni bir
istihdam paketini kamuoyuyla paylaştık. Biz bu paketin de, kamuoyuyla
paylaştığımız ve iş dünyasının
görüş, önerileriyle, diyalogla, istişareyle
hazırlanmış, tamamen ihtiyaçları göz önünde bulundurarak,
taleplerini dikkate alarak hazırladığımız paketimizin
de önümüzdeki dönemde oldukça katkı sağlayacağına,
hedeflere ulaşmada, inanıyoruz.
Yeni bazı süreçleri ortaya koyuyoruz. Bugüne
kadar uyguladığımız teşvik programlarında sektör
bazlı teşvik sürecini başlattık. İmalat ve
bilişim sektörümüzü bu dönemde öncelikli sektör olarak belirledik.
Endüstri 4.0’ın tartışıldığı, işte,
büyüme oranlarına üretim ve istihdam süreçlerinin daha fazla
katkısını istediğimiz bu süreçte bilişim ve imalat
öncelikli sektörlerimiz oldu. Bugüne kadar asgari ücret üzerinden
uyguladığımız teşvikleri artık, prime esas
kazancın tavanı üzerinden, inşallah, bu sektörlerde uygulamaya
başlıyoruz. Bu, gerçekten hem iş dünyasında, sanayi
sektöründe, bilişim sektöründe ücretlerin de inşallah, yukarı doğru
bir seyirde ilerlemesine katkı sağlayacak bir istihdam teşvikidir.
774 TL ile 1.884 TL arasında ek istihdam sağlayan
işverenlerimize prim desteğimizi gerçekleştireceğiz. Burada
maaş aralığı da asgari ücretten 4.740 TL’ye kadar
değişen bir yelpazede olacak.
Yine, önemli bulduğumuz, bu teşvik
kapsamından faydalanan kadınlar ve gençlere on sekiz ay faydalanma
imkânı getiriyoruz. İş verenlerimiz “Önümüzü göremiyoruz.
Teşviklerle ilgili bir yıllık teşvikler devreye giriyor.”
diye bizle bazı görüşlerini paylaşmışlardı. Bu
teşvikimizin süresini de 2020 yılına kadar, inşallah,
sürecek şekilde organize ettik.
Yine, esnafımız, tüccarımızla bu
dönemde öncelikli olarak çalışma yapacağız. Bununla da
yetinmeyeceğiz, inşallah, önümüzdeki dönemde esnafımıza
yönelik yeni paketlerimiz de sırayla uygulanacak. “Bir senden, bir benden”
diye gerçekten heyecan uyandırdığını da
gördüğümüz bir uygulamaya başlayacağız. 1-3 kişi
arasında çalışanı olan, ustalık belgesi olan, imalat
yapan, inşallah, esnaflarımıza 18-25 yaş grubunda
gençlerimizi ek olarak istihdam ettiklerinde bunların ücretleri, primleri,
vergileri dâhil olmak üzere, bir ay biz karşılayacağız, bir
ay esnafımızın karşılamasını
uygulamamızda planlamış durumdayız.
Yine, iş dünyamız tarafından
işbaşı eğitim programlarımızın süresinin
artırılması talebine karşılık vermiş
durumdayız; burada da bilişim ve imalat sektöründe altı aya
kadar çıkardık.
Burada benim önem verdiğim,
kadınların iş gücü piyasasına girişi anlamında
işbaşı eğitim programlarının, mesleki eğitim
kurslarının önemine gönülden inanıyorum. Bu kapsamda, çocuk
bakım yükümlülüğüyle karşı karşıya olan
kadınlarımızın bu yükümlülüğü sebebiyle uzak
kalmamaları adına yeni bir uygulamayı başlattık.
İnşallah, bu yeni başlattığımız
uygulamayı da Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızla, ilgili bakanlıklarımızla
pilot uygulamasında sonuçları gördükten sonra daha da genişletme
imkânına ulaşabilmeyi umut ediyoruz. 2-5 yaş arası
çocuğu olan kadınlarımıza mesleki eğitim
kurslarımıza ve iş başı eğitim
programlarımıza katılımları hâlinde 400 TL’lik bir
bakım desteği inşallah nakdi olarak vermiş
olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Diğer taraftan, geleceğin meslekleriyle
ilgili gençlerimizi daha güçlü hazırlayabilmek için yeni teşvikimiz
devreye girdi, 75 TL’ye kadar cep harçlığı vereceğimiz ve
dokuz aya kadar süren eğitimlerimiz olacak. İş dünyamız
“Aradığımız elemanı bulamıyoruz.” diye bizlere
bazı yakarışlarda bulunuyordu, bunu artık sona
erdireceğiz inşallah, bundan sonra “Aradığım elemanı
bulamıyorum.” şeklinde bir cümle işverenlerimizden
duymayacağız çünkü eğitim konusunu artık birlikte
gerçekleştireceğiz. MEGİP diye
başlattığımız projemizle ilkini TOBB’la
imzaladık, yine çatı örgütlerimizle, işveren örgütlerimizle
protokollerimizi imzalayacağız. İşverenlerimizin ihtiyaç
duyduğu nitelik neyse imkânları onlara sunacağız ve kendi
eğitim programlarını uygulama imkânı
sağlayacağız. Bunları da işbaşı eğitim
programlarıyla bir arada gerçekleştireceğiz.
Ne istihdamda ne eğitimde olan gençlerimiz
bizim için bu dönemde önemliydi, “NEET” diye nitelendiriyoruz. Bu gençlerimizle
de ilgili kupon yöntemiyle inşallah önümüzdeki dönemde esnek,
gençlerimizin kendi ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda dizayn
edecekleri, gerçekten 10 bin TL’ye kadar gençlerimize katkı
sağlayacağımız bir yeni modeli de hayata geçireceğiz.
Yine, İçişleri Bakanımıza
teşekkür ediyorum, yeşil pasaport konusu gençlerimizin istihdama
girmesiyle alakalı olarak 18-25 yaş arasındaki gençlerimizin bir
engel olarak önlerinde durduğunu bizlere toplantılarımızda
ifade etmişlerdi. Şimdi eğer kayıtlı olarak
çalışırlarsa artık yeşil pasaportları iptal
olmayacak, yetim aylıkları iptal olmayacak, bunun da gençlerimize
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Engellilerimizle ilgili geçtiğimiz haftalarda
bir müjde açıklamıştık zaten, ek bir engelli istihdamı
kamuda memur olarak atamalarını inşallah 2018’in ilk
çeyreğinde ve son çeyreğinde 5 bin olarak
gerçekleştireceğiz. İlk atamamızı mart ayında
yapacağız. Buna ek olarak girişimcilik desteği verdiğimiz
engelli kardeşlerimizde bu destek 36 bin lira olarak gerçekleşiyordu,
bunun rakamını da 50 bin TL’ye çıkarmış
durumdayız.
Pasif istihdam programlarımızı
uyguluyoruz. İşsizlik ödeneği, biliyorsunuz, işsizlik
sigortamız anlamında önemli. Hem burada hem Plan Bütçede sorulan ve
gündeme getirilen bazı konular vardı. 2017 Kasım ayı itibarıyla
5 milyon 766 bin kişiye işsizlik ödeneği ödemesi
gerçekleştirmiş durumdayız. Bu kapsamda toplam 18,1
milyarlık bir ödememiz olmuş. Diğer taraftan, kısa
çalışma ödeneğinden 229 bin kişi, Ücret Garanti Fonu’ndan
69 bin kişi, iş kaybı tazminatından 33 bin kişi ve
doğum sonrası kadınlarımıza verdiğimiz kısa
çalışma ödeneğinden de -2016 yılı Nisan ayında
başlamıştık- 11 bin kişinin
faydalandığını ifade etmem gerekiyor. Pasif ve aktif
iş gücü programlarımızı uyumlu olarak, birbirleriyle
eş güdümlü olarak, inşallah, sürdürmeye devam edeceğiz. 30
Kasım 2017 tarihi itibarıyla da İşsizlik Sigortası
Fonu’muzun 115 milyar lirayı aşmış durumda olduğunu da
ifade etmem gerekiyor. Yıl sonu itibarıyla da inşallah 116
milyar olmasını bekliyoruz.
Mesleki Yeterlilik Kurumu bizim için önemli. Bugüne
kadar 754 ulusal meslek standardını yürürlüğe koymuş
durumdayız. 1 milyon 900 bin kişiye de bu kapsamda sınav
gerçekleştirdik. 106 sınav ve belgelendirme merkezini akredite ettik.
Kıymetli milletvekillerimiz, biliyorsunuz, 2008
yılında bir sosyal güvenlik reformu gerçekleştirdik. Bu da
ülkemiz ve bölgemiz açısından aslında milat niteliğindeydi.
“Herkese sağlık güvencesi” sloganıyla yola
çıkmıştık, hamdolsun ki buna ulaştık. Şu
anda bütün vatandaşlarımızın tamamına hizmet veren, hepsini
kapsama alan, şemsiyesi altına alan bir sosyal güvenlik sistemine
sahibiz. İnşallah, sosyal güvenlik sistemimizin de mali
yapısının sürdürülebilir bir hâle gelmesi için var gücümüzle
çalışıyoruz. Sosyal güvenlik sistemimizin kapsamının
oldukça genişlemiş olduğunu, hizmetlerinde ciddi bir
çeşitlilik olduğunu tekrardan ifade etmek gerekiyor.
Sayısal büyüklükleri doğru yorumlamak ve
analiz etmek, bizlere gerçekte hangi noktada olduğumuzu gösterecektir.
Burada bazı oranları ifade etmek istiyorum. Özellikle MHP’den
Milletvekilimiz Fahrettin Bey bazı rakamlar söyledi ama bunlarla ilgili
vereceğim rakamlar herhâlde gerçek tablonun ne olduğunu daha net
olarak ortaya çıkaracaktır. Şu anda Sosyal Güvenlik Kurumumuzun
gelirlerinin giderlerini karşılama oranı yüzde 71’den yüzde 93’e
on beş yılda çıkmış durumda. Devlet katkısı
hariç, gelirlerin giderleri karşılama oranı yüzde 71’den yüzde
77’ye yükselmiş durumda, prim gelirlerinin giderlerini karşılama
oranı 2002 yılından bu yana yüzde 53’ten yüzde 67,2’ye
gelmiş durumda.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Bakan, bir buçuk
dakika kaldı, şu asgari ücrete bir gelin artık.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Bizim için önemli bir performans
göstergesidir, prim gelirlerinin emekli aylıklarını, sağlık
giderlerini karşılama oranı –bu tüm dünyada da kullanılan
bir argümandır- 2002 yılında yüzde 61 iken şu anda yüzde
73’e çıkmış durumda.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Emeklilikte
yaşa takılanlar var, onları da emekli edelim Sayın Bakan,
durum iyiyse.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Bu kapsamda, hastane
sayımızın 2.396’ya, eczane sayımızın 24.900’e
kadar da çıktığını ifade etmem gerekiyor.
Diğer taraftan, aktif sigortalı
sayımız da 2017 yılı Eylül ayı itibarıyla 22
milyon 327 bin kişiye ulaştı, pasif sigortalı
sayımız 11 milyon 373 bin kişi. Bu bağlamda aktif-pasif
oranına da baktığımız zaman 1,97’ye yükselmiş
durumda. Güçlü bir sosyal güvenlik sistemimiz var ve inşallah, bunu daha
da güçlendirmek için biz bütün ekibimizle birlikte, hep birlikte
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Taşeron
ile asgari ücreti de söyleyin de dinleyelim. Taşerona gelin,
taşerona.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – On beş yıldır
emeklilerimizle ilgili, esnafımızla ilgili, çiftçilerimizle ilgili,
kamu çalışanlarımızla ilgili, işçilerimizle ilgili çok
ciddi çalışmalar yapıldı.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Taşeron… Asgari ücret…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Şu anda sadece asgari ücret…
Gündemde olan iki konu var, eğer bir dakika daha alabilirsem o iki konuya
daha değinip, inşallah sözlerimi tamamlayacağım.
BAŞKAN – Tabii ki.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – AK PARTİ hükûmetleri döneminde
asgari ücret hiçbir zaman popülizm malzemesi yapılmadı.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Bakanım, kaç
kişiyi kadroya aldığınızı soruyorlar,
bilmiyorlar, öğrensinler.
BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Çok yakın zamanda, bir iki gün
içerisinde bütün detayları herkes, tüm kamuoyu öğrenmiş olacak.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O da bilmiyor ki.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ama
televizyonda izleyenler sizi bekliyorlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Yani şöyle söyleyeceğim:
Şu anda 100 bin kişi kamuda işçi olarak
çalışıyor. Biz ilk verdiğimiz rakamla 450 bin kişiyi
amasız, fakatsız kadroya alacağız dedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, bir dakika
daha süre veriyorum size.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Sayın
Cumhurbaşkanımız bunun açıklamasını grup
toplantımızda yaptı. Biraz sindirmekte zorluk çekiyorsunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Belediyelerdekiler ne olacak?
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) –
İşsizlik oranı nedir Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – 4,5 katına kadar, mevcuttaki
çalışanları, taşeron kardeşimizi kadroya
alıyoruz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Siz 900 bin
kişiyi kadroya alıyor musunuz?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sakin olun, kanun
teklifi gelecek, göreceksiniz, durun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Belediyelerimizdeki 400 bin
kardeşimizi, belediye iştiraklerinde gayet de iyi şartlarda
istihdamlarını sağlayacağız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Belediye
şirketine değil, belediyeye alın, belediyeye alın. Belediye
iştirakine değil, belediye kadrosuna alın.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Belediye iştirakine
değil.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
Sayın Gürer, Sayın Özcan…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Geçici mevsimlik işçilerimizin
çalışma ödeneğini… Kabulleneceksiniz inşallah. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – BİT’ler ne olacak?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Belediye
iştiraki belediye kadrosu değildir, belediye kadrosuna alın
onları.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Geçici mevsimlik işçilerimizin
çalışma süreleri beş ay yirmi dokuz gündü, gelen talep
doğrultusunda onu da dört ay kadar daha uzattık. 4/C’li
çalışan kardeşlerimize de benim kamu görevlileri toplu
sözleşme sürecinde sözüm vardı…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) –
Yanıltıyorsunuz, belediye kadrosuna alın, belediye iştiraki
kadro değildir.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkanım,
vakit kalmadı.
BAŞKAN – Konuşuyor ama. Bekleyeceksiniz,
dinleyeceksiniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Belediyenin kadrosuna alın
ne alıyorsanız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün pis işleri KHK’yle
yapıyorsunuz, bunu da yapın, zahmet etmeyin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – …Allah’a çok şükür onu da gerçekleştirdik
ve 4/C’deki kardeşlerimizin de 4/B’ye geçişlerini
sağlayacağız.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Hani kadro?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Şu anda 900 bin emekçimiz
yapacağımız çalışmaların kapsamında.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 900 bin kadro sözü var, “250
bin vereceğiz.” diyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Asgari ücretle ilgili de dün iki
farklı toplantı gerçekleştirdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika daha süre
vereyim, tamamlayın lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Asgari ücreti
de 2 bin yapın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Net asgari ücrette reel olarak yüzde
111 artış yapmış bir iktidarız.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Biz dedik diye.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Bu anlamda, asgari ücreti, az önce de
söyledim, hiçbir zaman siyasi popülizm malzemesi yapmadık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Asgari ücret ülkemiz açısından
önemli denge ücretidir. Az önce bakış açımızı
söyledim. Teşvik sistemimizde bile asgari ücretten daha da yukarı
çıksın diye ücretler, yeni bir dizayna gitmiş durumdayız.
Asgari ücret üçlü yapıda, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından
belirlenen bir ücret. İşçilerimizle, işverenlerimizle Hükûmet
olarak ikinci görüşmemizi yaptık. İnşallah, mutabakatla,
tüm kesimler için faydalı olacak, her kesimin beklentisini
karşılayacak bir ücreti de yine AK PARTİ iktidarı olarak
biz belirleyeceğiz diye ifade etmem gerekiyor.
Emekçilerimiz, işverenlerimiz, çiftçilerimiz,
emeklilerimiz, inşallah yakın zamanda onlarla ilgili de güzel
çalışmalarımız olacak.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Perişanlar
Sayın Bakan, perişanlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – Her kesim, toplum, 80 milyon
vatandaşımız için güçlü politikalar üretmeye, on beş
yıldır yaptığımız gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Devamla) – …bundan sonra da güçlü bir şekilde
çalışmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Bu sürece olumlu katkı
sunduğunuz için…
Bütçemiz inşallah hayırlı uğurlu
olsun diyorum.
Yüce Meclisimizi, milletvekillerimizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür
ederiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 21.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 39’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, biraz önce,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun grup üzerine yapılan
konuşmalarında Sayın Alican Önlü’nün kullandığı
bazı kavramlar vardı. Tutanakları aldım, inceledim. Keza
Bütçe Kanun Tasarısı’na da Halkların Demokratik Partisi
tarafından verilen muhalefet şerhini de inceledim. Bu kullanılan
kavramın muhalefet şerhinin Bütçe Kanun Tasarısı’nın
431 ve 471’inci sayfalarında kullanıldığı gibi
“Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kentler”
şeklinde bir ifadeyi kastettiği şeklinde bir değerlendirmem
oldu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sanırım buna kimsenin de
itirazı yok. Bu nedenle herhangi bir işlem yapmaya da gerek görmüyorum.
Şimdi, Sayın İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu konuşacaklar.
Buyurun Sayın Soylu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz kırk dakika.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Arkadaşlar, kendisi
getirsin, siz niye yardımcı oluyorsunuz?
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – CHP’nin
dosyaları arkadaşlar!
BAŞKAN – Lütfen sessizliğimizi muhafaza
edebilir miyiz sayın milletvekilleri.
Buyurun Sayın Soylu.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Daha var
mı, daha var mı?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen;
konuşmacı kürsüde, hazırlığını yapıyor,
sessizliğimizi muhafaza ediyoruz. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok saygıdeğer
milletvekilleri; bugün, İçişleri Bakanlığının
bütçe sunumu vesilesiyle huzurlarınızdayım. Gerek bütçemizin
gerek bu yılımızın gerekse önümüzdeki
yılımızın, hem ülkemize hem milletimize hem de
insanımıza hayırlar getirmesini dileyerek sözlerime başlamak
istiyorum.
Aslında, bugün, burada, bir yıl boyunca ve
önümüzdeki bir yılda bu ülkenin huzuru, asayişi,
insanlarımızın bir arada kardeşçe yaşayabilmelerini
temin edebilmek için, bir taraftan etrafımızdaki coğrafyada
göçle karşı karşıya kaldığımız, hepimizin
acı hatıraları ama henüz belki de yaşını
doldurmayan çocukların travmaları ve vicdanımızı
sorgulamayla karşı karşıya kaldığımız
mücadelede neler yaptığımızı anlatmak isterdim. Neler
yapıldı? Türkiye'nin ne büyük ülke olduğunu ve bunun yanı
sıra bir taraftan belki de 2018’in en temel problemlerinden birisi olacak
ve her birimizin işimizi bir kenara bırakıp ülkemizi ve
nesillerimizi ve geleceğimizi tehdit eden uyuşturucuyla nasıl
mücadele edeceğimizi konuşmak isterdim.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kim tutuyor
sizi, konuşun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, bir taraftan DEAŞ, bir taraftan FETÖ, bir taraftan PKK,
bir taraftan DHKP-C gibi, özellikle 15 Temmuz sonrası “Evet, Türkiye’yi
zayıf yakaladık.” deyip bizi devreden çıkarabilmek, bizi
hedeflerimizden uzaklaştırabilmek için çaba sarf edenlere
karşı şu Meclisin ortaya koymuş olduğu iradeyle de
bugün sınırlarımızda, kırsalda,
sınırımızın ötesinde ve gözünü kırpmadan,
mağaraya girerken şehit olacağım, olmayacağım
hesabını yapmadan, sadece bu ülkenin başına musibet
olmuş birtakım belalardan bu ülkeyi kurtarmak üzere üzerine
düşen görevi yapanların ortaya koymuş olduğu
kahramanlıkları sizinle paylaşmak isterdim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Burada, bir taraftan bunları ortaya koyar ve
gerçekleştirirken diğer taraftan, biraz önce vizyonsuzlukla
suçlandığımız bir anlayış içerisinde aslında
nasıl bir vizyon oluşturmaya
çalıştığımızı ve bu vizyonun Türkiye'nin
geleceğine ait bir siyasi partinin, bir Hükûmetin, bir liderin
önderliğinde nasıl şekillendiğini, 2016’nın, 2017’nin
tarihsel süreci içerisindeki sorumlulukların hep birlikte nasıl
taşındığını sizinle paylaşmak isterdim,
keyifle anlatmak isterdim. Bir taraftan, beşerî ve lojistik kapasitemizi
artırmamızın temel felsefesinin ne olduğunu yine keyifle
anlatmak isterdim.
Nasıl Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
nasıl Sahil Güvenlik Komutanlığının; nasıl, bir
taraftan, jandarmamızın; nasıl, o birbirlerinin PTS’sini, plaka
tanıma sistemini görünce mutlu olan jandarmanın, polisin bir arada
“Evet, bir kabiliyetimizi, bir kapasitemizi daha geliştirdik…” Bir
taraftan, teröristi kaçırmamak için, insanlarımızın
evlerinde rahat ve huzurlu uyumalarını temin edebilmek için,
çocuklarımızın okullarına rahat gidebilmelerini
sağlayabilmek, alışveriş merkezlerinde hafta sonu rahat bir
şekilde ailelerin alışverişlerini yapabilmesini temin
edebilmek için alışveriş merkezlerinden mobil istasyonlara kadar
her yerde nasıl bir entegrasyon sağladığımızı
keyifle size anlatmak isterdim. (CHP sıralarından gürültüler)
AHMET AKIN (Balıkesir) – Anlatıyorsun
zaten.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Anlat, anlat!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ve yine sizlere, bütün saatim boyunca; bu ülkede hizmet
kalitemizin, kamu verimliliğimizin, yalınlaştırma
anlayışımızla vatandaşımıza vereceğimiz
hizmette nasıl birtakım bürokratik katmanın
azaltılacağını ve birçok işlemin rafa
kaldırılacağını ve vatandaşımızın
artık rahatlayacağını size anlatmak isterdim. (CHP
sıralarından gürültüler)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Anlatıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, önemli olan, önemli birtakım ortak politika belgeleri
gerçekleştirmek ve bu ortak politika belgeleriyle, bizden önce olanlardan
bizden sonra olanlara, bana nasıl devredilmişse bizden sonrakilere de
bir politikanın nasıl yürütülebileceğini devredebileceğimiz
bir anlayışı onlarla paylaşmayı ve sizlerle
paylaşmayı anlatmak isterdim.
Ve yine, aslında belki de kamu sistemimizin en
temel isteklerinden biri olan performans ölçmeyi, değerlendirmeyi,
eksiklerimizi görme ve tamamlamanın kendi sistematiğimiz içerisinde
nasıl olduğunu anlatmak ister ve aslında Hükûmetimizin ortaya
koymuş olduğu bu politikaların nasıl
Bakanlığımızda gerçekleştiğini sizinle
paylaşmak isterdim.
Bu kadar da değil aslında. Yine anlatmak
istediğim çok önemli ama çok önemli bir mesele daha var, o da şu:
Evet, bu ülkede tam 2017 yılı içinde, tamamlanmadan, 2.140 teröristin
nasıl etkisiz hâle getirildiğini ve bir rekor olarak dağda
bayırda, karda, sonbaharda, kışta 2.500 metre, 3 bin metre
yukarıda, girilemeyecek denilen yerlere girerek
sığınaklardaki mühimmatları, sığınaklardaki
silahları, bu ülkede bizim evlatlarımızın nasıl ama
nasıl bir şekilde yok ettiğini anlatmak isterdim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ve yine anlatmak isterdim ki terör örgütüne on bir
ayda, geçen yıl toplam 633 katılım varken, bu yıl sadece ve
sadece 117 katılım olduğunu ve bu 117 katılımdan da
kasım ayında sadece 4 katılım olduğunu anlatmak
isterdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Senden önceki
bakan hiç çalışmamış!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine anlatmak isterdim, son otuz yılın en
başarılı ve en düşük katılımını
gerçekleştirdiği bir yılın bu Meclisin teröre karşı
gösterdiği iradeyle beraber sağlandığını.
Şuna inanın ki ortaya koyduğunuz iradenin, şu anda ta
Şırnak, Şemdinli’nin ötesindeki Zer Tepe’de, bizim
topraklarımızda değil başka topraklarda ay
yıldızlı bayrağı diken insanın, oradaki bizim
evlatlarımızın, Mehmetçik’imizin tam da vücudunun bütün her
tarafında kendisini hissettirdiğini anlatmak isterdim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Yine size anlatmak isterdim, acaba bizim
evlatlarımız sokağa çıkarken “Bu ülkenin polisi, bu ülkenin
istihbaratı, bu ülkenin Jandarması ne yapıyor; güvenli midir,
değil midir?” derken, 675 önemli olayı engelleyen
kahramanlarımıza hepinizin huzurunda burada teşekkür etmek
isterdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ve yine aynı kahramanlarımızın
ana muhalefet partisinin yürüyüşünde hem de gecesini gündüzüne katarak
hiçbir şey düşünmeden, sadece ve sadece o yürüyüşün
sağlıklı bir şekilde hitama erebilmesini sağlayabilmek
için elinden geleni nasıl ortaya koyduğunu sizinle paylaşmak
isterdim. (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Size rağmen!
VELİ AĞBABA (Malatya) – O yürüyüşü
yapan demokrasi kahramanlarına “terörist” diyen siz değil miydiniz?
BAŞKAN – Sayın Akar ve Sayın
Ağbaba, çalışma düzenini lütfen bozmayın.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine sizinle paylaşmak isterdim, bu ülkenin en önemli
onurlarından birisi olan, dün Heronları onları İsrail’den
alırken, dün Predator’leri Amerika’dan isterken, bize vermezlerken bizim
evlatlarımız ay yıldızlı armayı o insansız
hava araçlarının göğsüne bastığı zaman
aslında bizim geleceğimize ait ve bu ülkenin girilmesine ait bir
anlayışı gerçekleştirdiklerini ve bizim
evlatlarımızın, ay yıldızlı nüfus
kâğıdı olan evlatların bunu yaptığını
ve sonucunun da ayda 2 bin saat havada gezen ve bu ülkeyi
sıkıntıya uğratmaya çalışanlara karşı
bu ülkenin güvenliğini ve esenliğini koruduğunu anlatmak
isterdim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İlk defa mı oldu
bunlar?
BAŞKAN – Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizden önce yok muydu?
BAŞKAN – Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nasıl bir şey bu
ya!
BAŞKAN - Bakın, İç Tüzük’ün 157’nci
maddesini uygulamak zorunda bırakmayın beni. (CHP
sıralarından gürültüler)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Sizden önce
olmuyor muydu bunlar?
BAŞKAN - Lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, size anlatmak isterdim, bu ülkede özellikle bizim
insanımızın ticaretini rahat yapmasını temin edebilmek
için, insanımızın yarına esenlikle bakabilmesini temin
etmek için, bu kadar işimizin arasında FETÖ’yle
uğraşırken, terörle uğraşırken, asayiş ve
uyuşturucuyla uğraşırken, evet, “Acaba burada FETÖ gider de
birisi boşluğu doldurmaya çalışır mı?” diye
organize suç çetelerinin bir şekilde kendilerini palazlandırmasına
fırsat vermemek için, bir taraftan FETÖ organize örgütüyle, FETÖ suç
örgütüyle uğraşırken, diğer taraftan da 2014’te 146 olan,
2015’te 155 olan, 2016’da 129 olan, 2017’de de 244 olan organize suç çetelerine
ve toplam neredeyse her yılları ikiye katlayan organize suç örgütü
mensuplarının gözaltına alındığı,
tutuklandığı 829, hâlâ bugün devam eden, yıl sonuna kadar
devam eden ve milletimizin ticaretini...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Niye artmış acaba
bunlar, niye artmış?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – ...milletimizin yarınlarına ulaşmasına
çalışmasını engelleyen bu organize suç örgütlerine
nasıl cevap verdiğimizi, nasıl hadlerini bildirdiğimizi
size anlatmak isterdim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Yine, ifade etmek istiyorum ki, yine size anlatmak
isterdim... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir
dakikanızı rica edebilir miyim?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Buyurun efendim.
BAŞKAN – Bakın, bu kadar kişi var
salonda, bir tek sesini yükselterek konuşan Sayın Akar ve Sayın
Ağbaba. Grup Başkan Vekiliniz itiraz ediyor, yine onu da dinlemiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Atın
şunları dışarı Sayın Başkan ya!
BAŞKAN - Lütfen...
Buyurun Sayın Bakan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Konuşmayacak
mıyız?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ses
çıkıyorsa sıkıntı var demektir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Bakanım,
biz sizi dinliyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, size anlatmak isterdim. (CHP sıralarından
gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Fethullah’a “hoca
efendi hazretleri” dediniz demeyelim mi?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Evet, 2010 yılından 2017 yılına kadar
Türkiye’de uyuşturucu mücadelesiyle bu kadar sıkıntılı
bir süreç geçirmemize rağmen, dikkat edin, 21 bin emniyet amirimizden,
emniyet yöneticisinden 8 bin kişi kalmasına rağmen, herkes
dişini tırnağına takarak bir büyük mücadeleyi ortaya koydu
ve 119.619 uyuşturucu operasyonu, toplam 126 binden 167.173’e de
uyuşturucu şüpheli sayılarını çıkardık.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Cevap versene sen,
sorulara cevap ver ya!
MEHMET MUŞ (İstanbul) – CHP’den çok ses
çıkıyor, sıkıntı var.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yetmedi, yine ifade edeceğim size, bir taraftan ele geçirilen
toplam kokain miktarını geçen sene 506’dan bu sene 1.406 kiloya
çıkardık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunlar öyle kolay olan işler değildir, oturduğunuz yerden
görülen işler falan değildir; hayatınızda hayal
edemeyeceğiniz, hiçbir zaman da hayal etmek durumunda
olmayacağınız işlerdir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – On beş
senedir siz yönetiyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Bir taraftan ecstasy miktarını, evet, yaklaşık
3 milyon 783 binden 8 milyon 339 bine yıl bitmeden
yakalamalarını çıkaran buradaki
teşkilatımızı, jandarmamızı, polisimizi hepinizin
huzurunda tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ele geçirilen -ki en önemli meselelerden bir tanesi-
metamfetaminin yani bunun en önemli ana maddelerinden biri olanın,
neredeyse 2 katından daha fazla olduğunu ve
yakalandığını sizlere anlatmak isterdim. Ve yine sizlere
anlatmak isterdim, özellikle asetik anhidritin 1.588 litreden 20.453 litreye
çıktığını sizinle paylaşmak aslında ne büyük
bir kahramanlığı… Bir taraftan terör örgütünün finansal
kaynaklarını keserken diğer taraftan da çocuklarımıza
illet olmaya çalışan ama hâlâ tedirginliği
yaşadığımız bir meselede 2018’de daha çok önemli
sonuçlar almamız gerektiğini sizinle paylaşmak isterdim. Yine
sizinle paylaşmak isterdim, ele geçirilen Captagon miktarının
geçen sene 12 milyonken şu anda 28 milyon 326 bin 220’ye
çıktığını ve bunun 2 katından daha fazla bir
noktaya çıktığını ama bunun hâlâ bizim için yeterli
olmadığını sizinle paylaşmak isterdim. Ve yine
söylemek isterim ki, bütün bunlarla birlikte belki de en önemlilerinden bir
tanesi, ele geçirilen eroin miktarının 5.585 kilodan 17.186 kiloya
çıkarıldığını ve hâlâ büyük bir mücadelenin
ortaya koyulduğunu ve bunun, evet, bir taraftan koordinasyonla, bir
taraftan da entegrasyonla geliştiğini bir şekilde sizinle
paylaşmak isterdim. (CHP sıralarından gürültüler)
EREN ERDEM (İstanbul) – Efkan Ala
uyuşturucuya göz mü yummuş? Serbest mi bırakmış?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Yine bunun yanı sıra, bir taraftan, evet, bunu yaparken…
EREN ERDEM (İstanbul) – Efkan Ala göz mü
yummuş uyuşturucuya? Seyirci mi kalmış Efkan Ala?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - …bir taraftan 44.038 kişinin FETÖ münasebetiyle görevinden
uzaklaştırıldığını ve ihraç edildiğini…
EREN ERDEM (İstanbul) – Efkan Ala uyumuş
mu? Captagon’u serbest mi bırakmış?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - …aynı zamanda da FETÖ’yle ilgili 21 önemli operasyon ve
çalışma yapıldığını ve her birinin de
başarılı bir şekilde Türkiye'nin her tarafında
gittiğini anlatmak isterdim.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Anlat, anlat!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Demin Antalya’dan bir arkadaşımız aradı, “Allah
razı olsun.” dedi. Bu devlette görev yapan… Biz bu işin nasıl
sonuçlanacağını düşünüyorduk. Bir taraftan asayişle
devam ederken “Bu FETÖ illeti nasıl çözülecek, nasıl hücrelerine
girilecek?” diye beklenirken…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – CHP rahatsız
oluyor, CHP bunlardan rahatsız oluyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – …bir taraftan CHP’nin kaset şantajı
soruşturmasını kimin yaptığını, bunları
kimin organize ettiğini biraz sonra anlatacağım ve onlara niçin
dokunulmadığını bir şekilde burada ortaya
koyacağım ve gerçekleştireceğim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ortakları
say! Ortakları sayar mısın?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, 15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren, 159.506 kişinin
gözaltına alındığını, 47.523 kişinin de
tutuklandığını sizinle paylaşmak istiyorum, evet,
bütün bunları anlatmak istiyordum.
EREN ERDEM (İstanbul) – Efkan Ala niye
yakalamamış, Efkan Ala?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Aslında, anlatacağım başka işler de
vardı; Meclisimize söylemek zorunda olduğum, bu on beş
aylık, on altı aylık görev sürem içerisinde gördüğüm, bir
siyasetçi olarak gözlemlemeye çalıştığım, nasıl
bir süreç ortaya koymamız lazımgeldiğini… Endişelerim
vardı. Afganistan’daki afyon üretim miktarının yüzde 85
arttığını, önümüzdeki yıl Türkiye’ye gelebilecek eroin
miktarının daha fazla olacağını, bunun için her
birimizin sorumlu olması lazımgeldiğini, yüzde 85 kadar artan
bir eroinin Türkiye için ciddi bir tehlike olabileceğini sizinle
paylaşmak isterdim.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Önergeleri
niye reddediyorsunuz o zaman?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, esas itibarıyla burada sizinle paylaşmak isterdim;
bir taraftan, dünyanın yeni normalinin ne olduğunu, niçin
İngiltere’de Londra’da ağır makineli özel harekât polislerinin
ana caddelerde gezdiğini, niçin Fransa’da Paris’te gezdiğini, niçin
Hamburg’da gezdiğini, niçin Amerika’da Las Vegas’ta gezdiğini. Acaba,
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra, sırf İkinci Dünya
Savaşı’nın etkilerini ortadan kaldırabilmek için
oluşturulan Avrupa Birliğinin ve bir taraftan da Doğu Blokunun o
duvarlarının yıkılmasının aslında hiçbir
işe yaramadığını; 21’inci yüzyılın
hiçbirimizin ama hiçbirimizin tahmin etmediği gibi bir tabloyla
karşılaştığını, vekâlet
savaşlarının ne olduğunu; bir taraftan DEAŞ’in
nasıl üretildiğini ve aslında Suriye’de, Irak’ta neler
yapılması lazımgeldiğini ve bizim ülkemizin hangi
tedbirleri alması lazımgeldiğini; kendi güvenlik
bağlamımızda bu yeni normalin güvenlik açısından,
ekonomi açısından, demokrasi açısından, uluslararası
ilişkiler açısından bize neyi oluşturmaya
çalıştığını, bu yeni normali iyi anlamamız
lazımgeldiğini ve bütün dünyada bu yeni normali anlayanların
ancak başarılı olabileceğini sizinle paylaşmak
isterdim.
Bir taraftan da esas itibarıyla, bütün bunlarla
birlikte bizim “Büyük Türkiye” hikâyesinin çocukları olduğumuzu,
ecdadımızda, tarihimizde, manevi mirasımızda
Osmanlı’nın ve Selçuklu’nun bize bu hikâyeyi
bıraktığını, bize koskoca bir Kızılelma
bıraktıklarını ve o Kızılelma’yı bir
şekilde yarına taşıma zorunluluğumuzun olduğunu
burada ifade etmek ve anlatmak isterdim. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar) O güzel hikâyemizi, cumhuriyetle
süslediğimiz güzel hikâyemizi daha sonra nasıl acılarla,
nasıl travmalarla yok etmek istediklerini, bizi korkutarak ve ürküterek
yok etmek istediklerini ama bugün, emrinde çalışmaktan onur duyduğum
Recep Tayyip Erdoğan’ın bu Kızılelma’ya bu ülkeyi
ulaştırmak için nasıl adım atmaya
çalıştığını size anlatmak isterdim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Çok tarihî ve samimi birtakım
değerlendirmelerde konuşmamın sonunda bulunacağım,
hayatınızda hiç yüzleşmediğiniz şeylerle
karşı karşıya kalacağım. Şunu ifade etmek
istiyorum, çok samimi değerlendirmelerde, çok samimi anlatımlarda
bulanacağım.
Bakın, biz siyasetçiyiz. Biz, halkın
karşısında, ailemizin karşısında, bakkalın
karşısında şeffaf insanlarız. Biz, birilerinin
yetiştirmesi hiç olmadık. Biz, birilerinin güttüğü ve
yürüttüğü adamlar olmadık. Biz, Allah’ın önüne secdeye
eğildiğimiz zaman “Ya Rabbi! Senden başkasına
tapmıyoruz.” diye dua eden ve ondan korkan ve ondan umut eden bir
yaratığız, bir insanız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sağ tarafa
bak, sağ tarafa!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Biz, geçmişte ne yaşadığını bilen bir
anlayışın kendisiyiz.
Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Bizim
hikâyemizde tahta sandık var, bizim hikâyemizde tahta idam sehpası
yok. Bizim hikâyemizde demokrasi var, bizim hikâyemizde darbe yok. Bizim
hikâyemizde insanlara hürmet var, iftira yok, onların altına çelme
atmak yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim
hikâyemizde -bu millete- idam edilmesine rağmen korkmayan, ürkmeyen Adnan
Menderes’in davasını, Özal’ın davasını,
Erbakan’ın davasını -hangi mesele olursa olsun- yarına
taşıyan bir anlayışın kendisi var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bizim hikâyemizde arkamızda
bıraktığımız kirlilikler ve pislikler yok. Biz
siyasetçiyiz, ailemizin yüzüne bakarken, çoluk çocuğumuzun yüzüne bakarken
onun yüzüne nasıl baktığını bilen,
kursağımızdan helal lokma geçmesinin sadece bizimle alakalı
değil, bu dünyayla ve öteki dünyayla alakalı olduğunu bilen,
Allah’tan da korkan, milletten de korkan insanlar olarak burada siyaset
yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dosyalar
açıldı, CHP’nin dosyaları.
SALİH CORA (Trabzon) – Anlamaz onlar, anlamaz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şunu hatırlıyor musunuz? Şu idam
fotoğrafını hatırlıyor musunuz? Bu idam
fotoğrafına nasıl gidildiğini hatırlıyor musunuz,
bu idam fotoğrafına? (CHP sıralarından gürültüler)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) –
Hatırlayamazlar, hafızaları yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Demagoji yapma,
demagoji yapma.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Rahatsız
oldular, rahatsız.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şimdi Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimize de bir
şey söylemek istiyorum. Bakın, bu travmaları yaşadık
hep beraber. Cumhuriyet Halk Partisinin içinde bir grup -aynen bugün
olduğu gibi- Cumhuriyet Halk Partisini kendi kurulduğu ideallerin
dışında başka bir noktaya taşımaya
çalışmaktadırlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen kendi işine bak,
kendi işine!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu, 1960’ta yaşandı. Bu, bizi temel değerlerimizden,
manevi değerlerimizden, millî değerlerimizden
ayırdığı noktada yaşandı.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen bilir misin
millî değerin ne olduğunu? Sen anlar mısın o işten?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla)
– Bu, 1980 darbesine giderken, Türkiye’yi sağ sol
çatışmasının içine sokarken inadına fitleyerek
yaşandı. Bu, 28 Şubatta bu ülkenin kendi değerlerini
ötekileştirmeye çalışırken alkışlayanlar
tarafından yaşandı, bu her zaman yaşandı.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen millî misin?
BAŞKAN – Sayın Ağbaba…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – İçinizdeki, Cumhuriyet Halk Partisi kendi içerisindeki bu
fitne odağını tarumar etmedikçe, yok etmedikçe yetmiş bir
yıl daha iktidara gelemeyecektir, bunun böyle olmasını bilin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, burada ne yazıyor? Bakın,
bugün aynı iftiralar var. “Cesetler, yem makinelerinde
kıyılıp toz hâline getirilmiş.” Bu nerede? Bu,
İstanbul Üniversitesindeki çocuklar için. Bunun ne olduğunu söyleyeyim
mi? Belki Cumhuriyet Halk Partisi tarihini bilmiyorsunuzdur ama anlatayım.
Cumhuriyet Halk Partisinin tarihî bir Genel Sekreteri vardı, Kamil
Kırıkoğlu; ben hatıralarını okudum, sizden
kaçınızın okuduğunu bilmiyorum. Kâmil
Kırıkoğlu İsmet İnönü’ye diyor ki: “Böyle bir şey
yokmuş, biz ne yapacağız?” “Bırak, vatandaş, millet
öyle bilsin.” diyor. Hatıralarında var, okuyun, okuyun, okuyun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Biz partimizin
geçmişiyle gurur duyuyoruz gurur! (CHP sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Evet, darbenin hemen sonrasında…
Ben seksen dakika sesimi çıkarmadan
iftiralarınızı dinledim, onlara da cevabı vereceğim.
Suçlular, evet burada İsmet İnönü’nün darbeyi yapan askerlerle… (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – …şimdi bizim çocuklarla yaptığımız
“çak”ı var. Evet, bir taraftan bütün bunların sonucunda… (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan… Sayın Bakan…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - …rahmetli Adnan Menderes’in idamı var. (CHP
sıralarından gürültüler)
Yine, bunun ötesinde, Türkiye’nin en önemli maliye
politikalarının evet, duayeni olarak bilinen Hasan Polatkan’ın 4
milyon lira zimmetinde çıktığı iftirası -geliyor
şimdi, geliyor- evet, yine aynı anlayışın, aynı
iftira anlayışının, aynı hakaret
anlayışının sonucu. (CHP sıralarından gürültüler)
Siz ne zannediyorsunuz? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı… Ve Akis dergisi bu,
bu dergiyi iyi bilirsiniz. Biz çocukluğumuzda bu dergilerle büyüdük, bu
dergilerin hangi haksızlıkları ortaya koyduklarıyla
büyüdük. Ama, bunu kin gütmedik, hepiniz kin gütmediğimi biliyorsunuz…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Deniz Gezmiş,
Ali İhsan Korkmaz…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - …bana ne zaman telefon açtıysanız, hangi kamusal ve
kurumsal meseleyi söylediyseniz Cumhuriyet Halk Partili hiçbir milletvekiline
sırtımı dönmeyen, her meselesini kanuni çerçeve içerisinde
yerine getiren bir insanım.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Göreviniz
sizin, lütuf değil ki, göreviniz o sizin.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Biz bundan kin duymuyoruz. O, Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki
fitne grubu ve bugün Cumhuriyet Halk Partisinde bir grubu teslim alan o fitne
grubunun oluşturduğu hadisenin ta kendisiydi. (CHP
sıralarından gürültüler) Evet, bir Cumhurbaşkanına ve
şurada görün, ne yaptıklarını. Hâlâ bitmiş değil,
şu iftiralar, Eskişehir Örf ve İdare Komutanı…
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Atma yere, atma.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Yere atma,
grubunuz kızıyor. Grubunuz kızıyor, yere atma.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Bakan, yere
atmayın ama ya.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - İsmine bile bakmıyorum, ezberledim; biz
çocukluğumuzda böyle büyüdük. Bize Bedii Kireçtepe kimdir diye sorarlarsa
Eskişehir Örf ve İdare Komutanı olduğunu biliriz,
üniversite imtihanında gelebilecek bir soru olduğunu bildiğimiz
için; bizi ne zannediyorsunuz? Biz demokrasiyi bedava mı kazandık?
(CHP sıralarından gürültüler) Bu ülke demokrasisi de idamlarla
kazanıldı; bu ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı
hapse girerek kazandı. Evet, büyük bir mücadeleyle beraber
kazanıldı.
Ha, demin Özgür Özel’in söylediği,
hayatımın en şerefli anlarından birisi olarak
gerçekleştirdiğim siyasi hayatımın bir bölümünde… Evet, bir
şey söyleyeyim Özgür Bey, paranla ne kadar siyaset yaptın bilmiyorum,
paranla ne kadar bir parti yönettin onu da bilmiyorum, bir partiyi nasıl
idare ettin, kredi kartından bir partinin bütün arabalarının
mazotlarını karşıladın mı onu bilmiyorum. Ben
bedava konuşmuyorum, beraber siyaset yaptığım binlerce
insan var, beraber mücadele ettiğim. (CHP sıralarından
gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Özgür Özel hiç
Fetullah’ı övmedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Cindoruk öyle demiyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Ve bir şeyi daha söyleyelim, şirketinden 2 milyonluk, 2,5
milyonluk…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Cindoruk öyle
demiyor ama.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - …parayı partiye ne zaman ayırdın onu da bilmiyorum.
İstanbul’a döndüğün zaman iki tane evini sattın, ondan sonra
kiraya çıkıp çıkmadığını bilmiyorum. Biz
namuslu adamlarız. Namusumuzu üç beş tane çıyana yedirmeyiz,
bilmenizi isterim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Üç beş tane
çıyana yedirmeyiz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bravo(!)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hadi oradan,
hadi oradan!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şu, attığınız iftiralardan bir tanesi:
“Bayar’ın 103 milyon lira bankada hesabı çıktı.” Yalan,
yalan, hem de külliyen yalan.
EREN ERDEM (İstanbul) – Aç sor, Gültekin
Başak’a sor, herkese sor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çok rahatsız
oldular, çok.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Namuslu insanları, onurlu insanları, evet
itibarsızlaştırmak için yapılan hikâyelerden bir tanesi bu.
Ve bu da, burada da köpek davası var. Hani bana
söyledin ya, burada da köpek davası var. Ve yine söylemek istiyorum,
sadece ona mı yaptınız? Hayır. Bu da Rahmetli Özal. Özal’a
dansöz kıyafeti giydirdi bu zihniyet. Bu anlayış Rahmetli Özal’a
dansöz kıyafeti giydirdi.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Kendine gel! Ne
alakası var?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Niye milletle irtibat kuramıyorsunuz? Niye hâlâ yüzde
26’dasınız, yüzde 25’tesiniz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Son
yaptırdığımız araştırmada yüzde
21’lerdesiniz. Yanlış bir politikayla beraber gidiyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Malta’ya gel,
Man’a gel!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Size bu başlık bir şey hatırlatıyor mu?
Hatırlatıyor mu size bu başlık? “Sultan 1. Turgut’a ANAP
Sarayı.”
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Aynısı…
Aynısı…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Hatırlatıyor mu, saray muhabbeti size bir şey
hatırlatıyor mu?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hatırlatıyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Padişah… Bunlar size bir şey hatırlatıyor mu?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hatırlatıyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla)
– Ve en son, Man Adası…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – İftira
mı? Aa, ne ayıp!
TANJU ÖZCAN (Bolu) – İftira mı olmuş,
ne olmuş?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bakın, bir şey söyleyeyim, çok rahat olun, siz de rahat
olun, biz de rahat olalım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Celal
Bayar’ın oğlu CHP’ye oy verdi. Adnan Menderes’in oğlu CHP’ye oy
verdi.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bakın, burada Cumhurbaşkanımız ne diyor? Diyor
ki: “Eğer, bizim söylediğiniz yakınlarımın hesabı
varsa ben istifa etmeye hazırım.”
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Biz ispat
ettik, siz istifa etmediniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Sizin ve müstevlilerin en önemli amacı, tekrar söylüyorum, sizin
ve müstevlilerin en önemli amacı Tayyip Erdoğan’ı siyasetten
diskalifiye etmek değil mi? Elinize fırsat geçti, Genel
Başkanınız çıktı…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Siz
istiyorsunuz onu, siz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bakın, bir gün dahi siyaset yapmasam, Türkiye de bilsin bunu,
namusum ve şerefim üzerine söylüyorum…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hep öyle diyorsun ya!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu işin peşini ben de arkadaşlarım da
bırakmayacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hep öyle diyorsun, hep,
hep!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bunu ispat edeceksiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne ispatı istiyorsun?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu Man Adası’nı ispat edeceksiniz, Genel
Başkanınız ispat edecek. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Evet, daha bitmedi, daha bitmedi, şunu…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Namus
sözlerini kaç oldu veriyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sırf yalansın be!
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Sayın Bakan, onlar
anlamaz, boşver!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Bu da mı yalan, bu yalan mı, bu?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – 15 Temmuz
gecesi.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Ben İstanbul’da doğdum büyüdüm. Ben İstanbul’da
doğdum büyüdüm. Otele almadılar ha! Crowne Plaza’yı biliyor
musunuz, Sheraton Oteli’ni biliyor musunuz?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Başbakan
neredeydi, Başbakan?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Bahçelievler’de Adela Oteli’ni biliyor musunuz?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Başbakan
neredeydi?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Size o çerçevede elli tane otel sayarım ben, elli tane. Ben
İstanbul’da ilçe başkanlığı yaptım,
İstanbul’da il başkanlığı yaptım.
Aranızdakiler tanırlar beni ve orada, İstanbul’da neyin nerede
olduğunu bilirim. Hangi yalan bu? Hangi otel almaz? Benim Jandarma
Komutanım girdiği, telefon açmak için kapısını
çaldığı eve alınıyor da senin Genel Başkanın
niçin bir eve alınmaz, niçin bir otele alınmaz? Yalan! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Ve burada bir şey daha var, 2010 bu, 2010, sızlanma, 2010
bu, 2010.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tahammüllü
olacağız. Lütfen.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ya, tünelde geçirdi
Sayın Başbakan! Sen neredeydin, sen!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu diyor ki: “Ben darbe olsa tankın önüne çıkardım.”
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yalancı!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Oyuncak tankın önüne mi çıkarsın sen? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Sen hangi
tanktaydın?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Oyuncak tankın önüne mi çıkarsın, ha, oyuncak
tankın önüne mi? Evet, daha yalanları bitmedi. Şunu söyleyecek…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hanginiz
çıktı o tanklara?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Biraz önce bana müeddeplik dersi veren, edep dersi veren
arkadaşlarıma söylüyorum, sizlere söylüyorum: “Bu Hükûmette 4 tane
‘byLock’çu var.” dedi, “Bu Hükûmette 60 tane milletvekili var.” dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 180, 180.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Ben İçişleri Bakanıyım, 4 tane “byLock”çu
bakanı bulsun, istifa etmeyen namerttir; namerttir, ha, namerttir! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kaç kere
verdiniz o sözleri, tutmuyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - “60 tane…” 60 tane değil, bak söylüyorum, 1 tane milletvekili
AK PARTİ’li “byLock”çu bulsun, bir gün görev yapan şerefsizdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hadi iyisiniz
“byLock”çular!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Ne oldu, ne oldu, size söylüyorum, ne oldu? “Altın klozet…”
Eğer bu lafı söyleyeceksen oraya gitmeyeceksin, milletin evine,
Külliye’ye gitmeyeceksin. Altın klozeti, “Sarayda altın klozet var.”
diye bir yalanı bütün dünyaya anlatan…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ülke için gitti oraya, senin
için gitmedi!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - …Rahmetli Turgut Özal’ın saray hikâyesiyle bu işi
birleştirmeye çalışan bir yalan.
Bitmedi daha. Peki bu… (AK PARTİ
sıralarından “Ooo” sesleri)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yavaş gel, yavaş!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yo, yo, yo… Bunun ne olduğunu gördünüz mü? [CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]
Peki, bu döneklik değil de ne? Bana diyorsunuz
ki: “Sen döneksin.” Bana diyorsunuz değil mi? Ben ne
yapmışım? Sizin arkadaşınız söyledi. (CHP
sıralarından gürültüler) Sizin arkadaşınız bana
“dönek” dedi. Şimdi, gelelim işin bir tarafına, bana “dönek”
diyorsunuz değil mi? (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Aynen… AKP’ye…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Cevaplarını verirsiniz sonra. Lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ben nereden geldim buraya? Bakın samimi bir kanaatimi
söyleyeyim. (CHP sıralarından gürültüler) Onu da
anlatacağım.
2009 yılında siyaset yapmaya son verdim.
(CHP sıralarından gürültüler) Dinlerseniz, neden olduğunu
söyleyeyim…
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Bakan,
CHP’de büyük sıkıntı var.
BAŞKAN – Ama çok ayıp gerçekten. Bu nedir
ya! Kahve mi burası, sokak arası mı ya! Lütfen… Elinizi
ağzınızın arasına alarak bağırıyorsunuz
ya! Duymuyorum ki hiçbir şey!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – 2008’in on birinci ayında, Demokrat Partinin Genel
Başkanıyken…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bakan sokak diliyle
konuşuyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Bakan, sen bize anlat, onlar tutanaktan okur.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Sorduğu sorunun bir cevabını veriyorum da onun için…
Dinlerseniz öğrenirsiniz. 2008’in on birinci ayında, yerel seçimlere
gitmeden önce, Demokrat Partide olağanüstü kongrede kazandığım
genel başkanlıktan sonra olağan kongre yaptık ve genel
başkanlığı aldım ve 29 Mart mahallî seçimlerine
gittik. Hedefimiz vardı, “Yüzde 5 oy almazsak bırakacağız.”
dedik, çok net ve beş aylık genel başkanım, kongreden sonra,
2,5 yılım var, kimse bana bırak demiyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yüzde 5 değil
yüzde 8 demiştin.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ama.. Yüzde 4 ve… Ben ne aldığımızı
biliyorum. 150 belediye 50 tanesi ilçe, 1 tanesi il ve o biraz önce
bahsettiği 12 milyon lira… O gün Cumhuriyet Halk Partisinin seçim
kampanyası parasının ne kadar olduğuna baksın. Ben
Anayasa Mahkemesinde aklanmış biriyim, sizin gibi sınıfta
çakmış, sınıfta kalmış yapıda bir insan
değilim. Ne yaptığınızı, Kanaltürk’ü nasıl
devşirdiğinizi, diğer tarafta neler
yaptığınızı hep beraber biliyoruz. (AK PARTİ
sıralarından “Ooo” sesleri)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu ne biçim bir
tanımlama? Böyle söylenmez ki!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) - Ben ilçe kongresi hesabının nasıl olduğunu
bilirim, il kongresi hesabının nasıl olduğunu bilirim,
çocukluğumdan itibaren bu işlerin içerisindeyim ve ifade etmek
istiyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Partiyi
kapattın.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Evet, kongre kararı aldık. Kararı da Genel
İdare Kurulu almadı, ben bizatihi tek başıma aldım,
onlar direndiler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim kapattı o zaman
partiyi?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ve netice itibarıyla kongreye giderken Tansu Çiller bana dedi
ki: “Bu partiyi Hüsamettin Cindoruk’a bırakma.” Dedim ki: “Ben aday
olmayacağım ve siyaset yapmak istemiyorum. Bıraktım
artık bu işi.”
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bugüne gel,
bugüne!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ve ondan sonra rahmetli Aydın Menderes -aramızda biz
Demokrat Partiye kızımız derdik, o kendi ‘kızı’ derdi-
“Kızımızı birilerine bırakma.” dedi.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne biçim tanımlama
bu ya? Bu ne biçim bir tanımlama? Bu çok ayıp ya! Böyle söylenmez ki
ya!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, rahmetli Celal Bayar’ın torunu Profesör Emine Gürsoy
Naskali -isim veriyorum- “Eğer bırakırsan bu yanlış
olur.” dedi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Niye
bıraktın?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – İfade edeceğim: Ve yine onun ötesinde, Allah rahmet
eylesin, eski İçişleri Bakanı, evet, “Harp Okulunda intihar
etti.” denilen Namık Gedik’in oğlu Arda Gedik bana uzun bir mektup
yazdı. “Sadece ben değil, bu memlekette bu işe inananların
hiç biri sana hakkını helal etmez, bunu bırakma.” dedi ve ben
Genel Başkan olmak istemedim. Eşim şahit, hanımım
şahit; sabaha kadar uyku uyamadığım, sağa sola
döndüğüm nadir gecelerden bir tanesidir “Ben yapmak istemiyorum.” diye.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– Kadınlara yönelik verdiğiniz örnek…
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Sabah çıktım, sadece “Allah’ım
bana bir yüzleşme imkânı ver.” dedim ve o yüzleşme
imkânını yaptım. Konuştum, sonucuna da bakmadım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– O örnekle kadınları rencide ettiniz. O örnekle kadınları
rencide ettiniz.
BAŞKAN – Sayın
Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul)
- Olur mu öyle şey? Olur mu öyle şey?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ve kongre salonunu terk ettim, gittim.
BAŞKAN – Sayın
Tanal… Sayın Tanal, lütfen.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ve şunu söyleyeyim: Dediniz ki…
MAHMUT TANAL (İstanbul)
– O örnekle kadınlar rencide ediliyor! Terbiyesizliğin lüzumu yok!
BAŞKAN – Lütfen… Oturun
yerinize! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yerinize oturun!
Yerinize oturun!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) –
Seksen dakika konuştunuz, dinledik be! Seksen dakika dinledik be
yalanlarınızı!
BAŞKAN – Herkes yerine
otursun lütfen.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) – CHP’de büyük sıkıntı var, dosyaların açılmasını
istemiyorlar.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Dediniz ki, şu TÜRGEV yalanı..
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) –
Aç, aç!
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Hatırlıyorsunuz değil mi
Ataşehir’deki TÜRGEV yalanınızı?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Aç,
aç; devam et!
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Yine, hatırlıyor musunuz acaba
“Yüzde 26 almazsam bırakırım.” diyen Genel
Başkanınızın söylediği yalanı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) –
Hayır, Demokrat Partiyi anlatıyordun, ne oldu? Demokrat Partiye ne
oldu?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Yine hatırlıyor musunuz? Yani
YSK’yle ilgili attığınız yalanı ve şimdi onunla
ilgili karşı karşıya kaldığınız sonucu,
YSK yalanını hatırlıyor musunuz Güroymak’la alakalı?
Yine, hatırlıyor musunuz Taner
Yıldız’la ilgili attığınız yalanı?
Yine, hatırlıyor musunuz Açe’ye giden
paralarla ilgili attığınız yalanı?
Yine, hatırlıyor musunuz Tayyip
Erdoğan’ın İsviçre’de 8 ayrı hesabı bulunduğuyla
ilgili yalanı?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Çıkacak,
onların hepsi çıkacak, merak etme! Hepsi çıkacak onların!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine hatırlıyor musunuz, evet, Cumhuriyet iddianamesinde
“Savcı FETÖ’den tutuklandı…”
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Hiçbiri yalan
değil.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şimdi, bana siz “Dönek.” dediniz, değil mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ben döneğim?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Öyle mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Peki, size, incitmeden, bir şey söyleyeyim ya: İçinizde
beraber siyaset yaptığımız arkadaşlar var. Hadi ben
sağdan sağa geldim, Demokrat Partiden AK PARTİ’ye geldim; Tayyip
Erdoğan bizi sağa sola yem ettirmedi, kendisi topladı bu ülkeye
hizmet etmek için. [AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından alkışlar(!)]
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Helal olsun be(!)
Bravo(!)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Peki, ben sağdan sağa geldim. Peki, benimle aynı
sıralarda siyaset yapan ve yıllarca CHP’ye karşı siyaset
üreten arkadaşlarım, onlar sizinle beraber, sağdan sola
geldiler. Peki, 1980 öncesi ülkücü olanlar sizinle beraber.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Senin gibi
küfreden yok bizde!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Biz onun için “Dönek.”
demiyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Öyle mi? Söylerim, söylerim.
Ve yine…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Onun için “Dönek.”
demiyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Öyle mi? Onun için “Dönek.” demiyorsunuz, öyle mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Değildir.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Onlar dönek değil?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
Söylediklerinizi bildiğiniz için, onca söylediğinizi inkâr
ettiğiniz için...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Siz kendi arkadaşlarınıza içinizdekileri
söyleyemediğiniz için benim üzerimden söylüyor ve hakaret ediyorsunuz!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, hayır,
hayır!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yazıklar olsun size! [AK PARTİ sıralarından
“Bravo!” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından
alkışlar(!)]
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bravo(!)
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Paçalarından
pislik akıyor.” diyen yok bizde! “Paçalarından pislik akıyor.”
diyen yok!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ve yine hakaret dosyası, bunlar da hakaretler. Belki
hatırlarsınız diye bunları da tek tek size
anlatacağım, siz hangi hakaretleri yapmışsınız.
Öyle mi? Evet. Tayyip Erdoğan’ın kandan beslenen birisi olduğu
hakaretini etmişsiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Paçalarından
pislik akıyor.” diyen sen değil miydin?
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) –
Söylemişiz işte. Söylemek istediklerimizi söylemişiz bal gibi.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – “Hırsız” demişsiniz,
“Hükûmet=hırsızlık”, yetmedi, “engerek ve çıyanlar”
demişsiniz, hakaret… Kemal Kılıçdaroğlu söylüyor
bunları, başkaları değil.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Muhalefet,
söyleyecek tabii.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yine, onun ötesinde, söylemek istiyorum, evet, evet: “Cezai
ehliyeti yok.” demişsiniz; ne demek istediğinizi biliyorsunuz
herhâlde? Yine, “Zihinsel engelli.” demişsiniz. Daha yetmedi, yine
“Milletin anasını belleyenlerin adayı.” demişsiniz. Daha
yetmedi, “namussuz” demişsiniz, “geri zekâlı” demişsiniz,
“cahil” demişsiniz, “şerefsiz” demişsiniz. (CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET MUŞ (İstanbul) – CHP’den çok ses
geliyor ya!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – “Diktatör bozuntusu” demişsiniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Öyle mi?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Öyle mi müeddepler? Öyle mi edepliler? Daha, “densiz,
ahlaksız, din tüccarı, ahlaktan uzak” demişsiniz. Daha… Yeter…
Evet, “Bu vatana ihanet eden birilerini arıyorsanız bunlar vatan
hainidir, sarayda oturanların başıdır.” demişsiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Doğru söylemişiz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Daha yetmedi, daha ötesi var. “Reyhanlı’da ölen 51
kişinin katili Recep Tayyip Erdoğan’dır.” demişsiniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ya, sizin dediklerinizi
biz niye muhatap alalım?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Daha ötesi var, bak, “Kan dökülmeden başkanlık gelmez.”
demişsiniz.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – “Paçalarından
yolsuzluk akıyor.” diyen biz miydik? Allah Allah!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Daha ötesi var: “FETÖ’ye, PKK’ya, IŞİD’e yataklık
eden saray ve AKP.” demişsiniz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sadede gel,
sadede!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Evet, ve yine, daha ötesi var, daha da ayıbı var:
“Kürsüde konuşurken benim adımı yolsuzlukla anarsan ‘ana…’”
demişsin, kalmışsın.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yiğitse
söylesin, yiğitse! Delikanlıysa söylesin gerisini!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Daha ötesi var, küfür etmeye ramak kalmış. Daha ötesi
var. CHP’liler, evet, sizin grubunuz, bizim hepimize “Tayyip’in piçleri”
demiş. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kim, ne zaman?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Nerede demiş,
nerede demiş? Ayıp ya!
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Onu biz değil,
sayın bakan söyledi, biz söylemedik onu ya!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Sesinizi çıkarmamışsınız, yazıklar
olsun size! Size yazıklar olsun! Size yazıklar olsun! (CHP
sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yok öyle bir şey.
Yalan söylüyor! Terbiyesizlik yapma!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Evet, en son ahlaksızlık da bu, en son, en son.
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kendi bakanınız
söyledi, kendi bakanınız; en son “Zarrab’ın önüne yatarım.”
diye kendi bakanınız söyledi onu. Ayıp ya!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Evet, Aile Bakanı… Bakın, hanımlar size söylüyorum:
Sesiniz niye çıkmıyor, sesiniz niye çıkmıyor? (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – “Aile Bakanı birilerinin önüne yatmış vaziyette.”
demişsiniz. Şimdi…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Biz demişiz!
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kendi bakanınız
söyledi bu lafı ya! Ayıp ya! Muammer Güler’e gidin, o lafı
Muammer Güler söyledi kendisi, “Reza Zarrab, ben senin önüne yatarım.”
demişti.
MEHMET MUŞ (İstanbul) –
Sıkıntı var CHP’de, çok ses geliyor. Sıkıntı var,
CHP zorda kaldı.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bitiyor, bitiyor, bitiyor.
Bak, öğrenin, hani “Ben aday
olmayacağım.” deyip de evin önünden çıktıktan sonraki kaset
kumpasından 122 byLock’çu çıktı, 122; 122 byLock’çu.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Sana ne? Sana
ne?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Yetmedi, bunu kim söylüyor? Bunu ben mi söylüyorum.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – O sizin
ortağınız, sizin ortağınız. FETÖ sizin
ortağınız.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Hadi ben muhalifim size. Bunu kim söylüyor: Birgül Ayman Güler. Ne
diyor? Dediği çok basit. Evet, “30 Mart seçimlerinde cemaat ile CHP
ittifak etti.” diyor.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – O bize
yakışmaz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Zekeriya Öz sizin
ürününüz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Evet, yine bu kırmızı byLock’çu danışman
kimin, kimin bu kırmızı byLock’çu danışman?
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Kılıçdaroğlu’nun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Kimin? Kılıçdaroğlu’nun.
Yine, evet, bu Ekrem Dumanlı’yla oturan kim?
Kim?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Zekeriya Öz kimin
çocuğu? FETÖ ile AKP’nin çocuğu. Kimin çocuğu Zekeriya Öz?
Zekeriya Öz’ü kim yaptı?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Tarihi ne, tarihi, tarihi? 17 Mayıs 2015. Tarihi ne, buna
cevap verin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Al sana cevap,
al! Al, al, buna bak! (CHP sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu, bu… Buna kim… Sen bunun tarihine bak, tarihine.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Al, al, al!
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Onu inkâr eden yok.
Başka kapıya! Onu herkes biliyor.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu kim, bu? Bu? Koza İpek ziyaretiniz… Evet,
gözyaşları, arkadaşımızın gözyaşları…
Şunu bildiniz mi? Şunu bildiniz mi, şunu? Şunu, şunu?
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Vedat Demir’den
bahsetsene, Vedat Demir.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Vedat Demir
kimdi? Vedat Demir’i bir anlatsana. Kimdi Vedat Demir?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şunu bildiniz mi, şunu? Şu FETÖ raporu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Devam edin siz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şu FETÖ raporu, 15 Temmuz 2016 tarihli. Evet, siz bu FETÖ
raporunda Meclis komisyonunun kararıyla… Burada okumayacağım
size, alıp okuyun ama milletimiz bilsin ki bu FETÖ raporu diyor ki: “17-25
Aralıktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi FETÖ terör örgütüyle iş
birliği yapmıştır.” Bu raporda var bu, bu raporda. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Devleti FETÖ’ye
teslim eden sizsiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ha, bu rapordan sonra sizin milletvekiliniz, komisyon
milletvekiliniz Aytun Çıray var ya, Aytun Çıray diyor ki…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – “Bakın, ‘Ortada bir darbe girişimi yok. Bu konuda önceden
hazırlanmış bir senaryonun hayata geçirilmesi söz konusu.’ Biz
bu görüşe katılmıyoruz. Ortada gerçekten bir darbe girişimi
olduğunu söylüyoruz.” 13 Ekim 2016, komisyon raporlarında... Sonra
“kontrollü darbe” lafını size kim üfledi, onu söyleyeceksiniz, kim
üfledi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Zekeriya Öz’e
zırhlı Mercedes veren kim? Zekeriya Öz’ün altına
zırhlı Mercedes verdiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bunu hatırlıyor musunuz Bank Asyayı? Yine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
kaç dakika verdiniz?
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bakın, başka konuşmacıların… (AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN – Hiçbir şey duymuyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şunu son söyleyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Bakanım, bir dakika müsaade eder misiniz?
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Bakan.
Sayın Elitaş’ı dinliyorum, lütfen.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Zekerya Öz’e
zırhlı Mercedes veren kim?
BAŞKAN – Veli Ağbaba susarsa
duyacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, az önce konuşmacılara sataşma var diye ara
verdiniz, kestiniz; o kestiğinizi de, konuşmacılara makul süre
verdiniz.
BAŞKAN – Biliyorum, biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lütfen,
Sayın Bakana seksen dakika iftira attılar, onun da cevabını
vermesi gerekiyor.
BAŞKAN – Biliyorum, sözünü kestim, süresini
aldım, biliyorum, devam edin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Pardon, buyurun.
Bak, Sayın Engin Altay, burada konuşma
yaparken dediniz ki: “Hangi grup bağırırsa orada bir
rahatsızlık var.” (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – E, dönsenize Veli Ağbaba’ya.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz Sayın
Bakanı seksen dakika eleştirdik. Sayın Bakan an itibarıyla
eleştirilerimizin hiçbirine cevap vermedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Veriyor,
hepsine cevap veriyor.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sizce de uygunsa
üç dakika verin, eleştirilerimize cevap versin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tamam.
BAŞKAN – Üç dakika veriyorum. Peki muhalefetin
istediğini kırmayalım. Üç dakika Sayın Bakan.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Eleştirilere cevap
verecek.
FATMA HÜRRİYET KAPLAN (Kocaeli) –
Eleştirilere cevap verin o zaman.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Susarsanız üç dakikadan bitireceğim. Susturacak
mısınız?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Engin Bey zaten verdirdi o
süreyi, bitmişti süre.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Bakan, sen bize anlat, önemli şeyler söylüyorsun.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu son, ondan sonra eleştirilere cevap vereceğim. 6
Aralık 2013 tarihinde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu
Amerika’ya gidiyor.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – 17-25’ten on gün
önce.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bu tarih size 17-25 Aralığı hatırlatıyor
mu?
MEHMET MUŞ (İstanbul) – On gün önce…
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Zekeriya Öz konusunda, Genel Başkanınız benden iki
buçuk yıl sonra sahip çıktı, iki buçuk yıl sonra.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Altına
zırhlı Mercedes verdiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – FETÖ’yle ABD’de 17-25 pazarlığı. Bir şey
hatırlatıyor mu bu size? Kimle görüştü burada?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ona kediler güler,
kediler!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Nerede Zekeriya
Öz, nerede?
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de gittim,
ben de oradaydım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şimdi, Vedat Demir diye bir şey söyledin değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, evet.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Şimdi bizim grubumuz da dinlesin. Sana şöyle
söylemişler “Vedat Demir’i Demokrat Partinin Genel İdare Kuruluna
birileri koydu.” değil mi? Öyle.
MEHMET MUŞ (İstanbul) – Öyle mi
demişler?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle demedim. “Sen onu
Demokrat Partinin Genel İdare Kuruluna aldın.” dedim, tutanağa
bak.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “O FETÖ projesi” dedin.
“Vedat Demir’i FETÖ’cüler koydu.” dedin, tutanaklarda var.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bak, sana ben Vedat Demir’i anlatayım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anlat.
BAŞKAN – Şimdi, cevap veriyor Sayın
Bakan, lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Çokta şaşıracaksın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anlat.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Koltuğunun altına da kitabı alacaksın. Ben
1983’te 14 yaşındayken Doğru Yol Partisinin gençlik
kollarındaydım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyledir tabii.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Gaziosmanpaşa’dan ben, Beyoğlu’ndan da o. Vedat
Demir Yeni Asya cemaatine intisaplıdır. Doğru Yol Partisini
bilenler bilir -Bülent Bey burada, bilir- Doğru Yol Partisi Kutlular ile
Yeni Asya cemaatiyle beraber siyaset yapma kabiliyeti olan bir
anlayıştaydı. Bunlar da oradaki çocuklardı.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – İtiraflara bak!
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Yıllarca beraber siyaset yaptık.
Onlar Yeni Asya cemaatini temsilen orada oldu, biz gelenekten Demokrat Partiyi,
Adalet Partisini, Doğru Yol Partisini temsilen orada onlarla bir arada
olduk ve Vedat Demir’le 1990 yılına kadar, gençlik kollarına
kadar beraber siyaset yaptık.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan, Vedat Demir FETÖ’cü mü, değil
mi?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Ben Vedat Demir’i, ilçe başkanı
olduktan sonra görmedim. Size bir şey söyleyeyim. Vedat Demir’i nerede
gördüm biliyor musunuz? Vedat Demir’i yıllar sonra Cumhuriyet Halk
Partisinin milletvekili olan... (CHP sıralarından gülüşmeler)
Gülme, gülme, bak,
bilmediğine gülme, üzülürsün ya!
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Bırak, Allah’ını seviyorsan ya! Ne alakası var,
onu söyle.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Üzülürsün ya!
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Onun söylediğiyle ne alakası var?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Vedat Demir’i Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekili olan, gazeteciliğin de duayeni olan -sizin
açınızdan- Oktay Ekşi’nin yanında gördüm.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Ne var?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Oktay Ekşi Basın Konseyi
Başkanıydı.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) – Seni anlatıyordu ona, seni.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Oktay Ekşi -bizatihi kendi ifadesi-
Türkiye’deki en iyi iletişimci diye onu kendisine Basın Konseyi Genel
Sekreteri yaptı. (AK PARTİ sıralarından “Aa” sesleri)
İki: Ben Oktay
Ekşi’yle bunu defalarca konuştum, o zaman Vedat’la
konuşmuyordum. Vedat’ı akademisyen diye 2008 yılında
Demokrat Partinin Genel İdare Kuruluna ben aldım, doğru.
Yeni Asya
cemaatinde...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bunu açıklamam lazım.
BAŞKAN – Söz
veriyorum, devam edin Sayın Bakan.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) – Bir dakikada toparlasın.
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Bir şey daha söyleyeyim: Akademisyen
diye, orada ben aldım. 2009’da onun akademisyenliği bitti, daha
doğrusu görevimiz bitti. Vedat 2010 yılında... Vedat’ın tek
bir özelliği var, herkes bilir bunu. Kaç yılına kadar? 2013
yılına kadar.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – FETÖ’cü mü, değil mi?
İÇİŞLERİ
BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Devamla) – Doğumundan itibaren anti FETÖ’cüdür, bak, anti FETÖ’cüdür Vedat,
iyi bilirler.
ALİ ŞEKER (İstanbul) – Niçin
attınız?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – İyi anla, bak, anti FETÖ’cüdür. Ne zaman? 2010’da biz
referanduma çalışmaya başladık mı? 40 kişi bir
araya geldik, arkadaşlarımız, Demokrat Partide siyaset yapan.
Herkese uyarılarda bulundum, Vedat’a dedim ki: “Bu Zaman gazetesi aleyhine
ve Ekrem Dumanlı’nın aleyhine konuşmayacaksın.” “Neden?”
“Biz bir çalışma yapıyoruz, ‘Evet’e çalışıyoruz,
işi bozma.” Ve beraber bir çalışma yürüttük. Ne zaman ki Vedat
Amerika’ya gitti… Amerika’ya gidene kadar da birlikteydik. İstanbul’a
geldi, İstanbul Üniversitesinden Amerika’ya gitti. Amerika’da -bunu da
bizim arkadaşlarımız, herkes bilir- Vedat orada Fetullah
Gülen’in cemaatine intisap etti. Ve biz hepimiz Vedat’ı
ayıkladık. Twitter’dan… Bak, Vedat’ı, Amerika’da bir noktadan
sonra, Twitter’dan sonra kınadık ve “Yanlış
yapıyorsun.” dedik. Ne zaman Türkiye’ye geldiğini, ne zaman içeriye
girdiğini, ne zaman içeriden çıktığını… Hiç beni
ilgilendirmiyor. Babam olsa, FETÖ’yle ilişkiliyse gereğini yapmazsak
namerdiz, o kadar açıktır. Boş verin o işleri. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir şey daha söyleyip, kapatıyorum, bir
müsaade edin.
BAŞKAN – Son bir dakika,
uzatmayacağım sürenizi, lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bir iddiada daha bulundu, dedi ki: “Finansını, o
referandumdaki finansı kim sağladı?” Değil mi, bu iddiada
bulundun değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bulundum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Biraz önce bana birçok mesaj geldi. İlk toplantıya
Tire’de başladık. Tire’de…
SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Bakanım,
Ataşehir’den de bahsedin.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ataşehir’i, özel çağıracaklar beni,
anlatacağım.
SALİH CORA (Trabzon) – Eyvallah.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu gensoruda
anlatırsınız.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Gensoruda anlatacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tamam.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – İzmir’de ilk toplantıyı Tire’de yaptık. Tire’de
arkadaşlarımızın parası yoktu. “Nasıl para
toplayacağız da salon tutacağız?” diye
düşünüyorlardı. Tarihî bir hikâyedir. Ve bu Tire’de herkes
tarafından bilinen bir hikâyedir. Toplantı yaparken köyden Mehmet Ali
amca diye bir adam geldi, hiçbir şey sormadı. Biz çünkü hasbi yola
çıkmıştık. Bu memlekette bir daha idamlar olmasın diye
yola çıkmıştık. Ve bu oyunu siz bozdunuz biliyor musunuz,
Anayasa Mahkemesine gidip HSYK işiyle siz bozdunuz. Ve yine ifade etmek
istiyorum, hasbi yola çıkmıştık. “Evlatlarım, paranız
yoktur, bir 500 lira verelim.” demiş. Ve yine orada Gökçe, babası çim
adam satıyordu, lokantaya olan borcumuzu da babasının çim
adamlarıyla takas yaparak kapattı. Sonra Çorum’da
arkadaşlarımızla beraber oturduk ve para topladık. Bizim
ses arabamız yoktu. 50 tane vilayete kendi imkânlarımızla
gittik. Biz namuslu adamız ve biz açık adamız. Arkamda bir tane
ama bir tane leke bulunursa, bilmenizi istiyorum ki siyaset yapan da
çocuklarının yüzüne bakan da namusuzdur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Son cümlem, bu cümlem tarih için önemli.
BAŞKAN – Daha süre veremem.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Tamam, vermeyin.
Bu, benim milletime de sözümdür. Bir şey
söylemek istiyorum. Söylemek istediğim şu…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayıtlara
geçiyor, kayıtlara geçiyor.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) –
Başkanım, açın. Başkanım, açın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açın,
duysunlar Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen,
sekiz dakika süre verdim, dokuz oldu. Lütfen… Sessiz kalın, dinleyelim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Bir şey söylemek istiyorum: Allah bize fırsat
vermiş, Tayyip Erdoğan gibi bir dünya lideriyle burada siyaset
yapıyoruz. Ben siyaseti bırakmıştım ve bir daha
yapmayacaktım ama bunu bundan üç ay önce söyledim ve bugün sözümdeyim:
Tayyip Erdoğan’ın siyaseti bıraktığı gün bir daha
siyaset kapısının içerisinden girmeyeceğim, hiç merak
etmeyin, hiç merak etmeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dedi, dedi. Bu
kıyağımı unutmasın Berat Albayrak. Berat Albayrak bu
kıyağımı unutmasın.
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Daha önce de
bırakmıştın!
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Devamla) – Ben, hayatımın bu millete ait en büyük hizmetini buradaki
arkadaşlarımla AK PARTİ’nin şerefli bayrağı
altında yapıyorum ve orada tamamlayacağım.
Allah yardımcımız olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Kavaslar
toplamayacak onları! Kavaslar toplamayacak!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır! Kavaslar almayacak
onları! Onları kavaslar almayacak!
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Bakan
toplayacak!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
dakika… Bir dakika, durun…
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Artistik yapan
Bülent Turan temizlesin.
BAŞKAN – Bir dakika, durun…
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir dakika
Başkan, yere attı kartları “iftira” diye. Kâğıt
yırtmakla onun ne farkı var?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kavaslar almayacak!
BAŞKAN – Söz talebinde bulunacak olan grup
başkan vekilleri var.
Ben sizden daha akıllıyım, o yüzden
susun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – O ne demek?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Nereden
biliyorsun, belki ben daha akıllıyım! Sen bunu nasıl
söylüyorsun?
BAŞKAN – Şimdi ara veriyorum, buradaki
dağınıklığı milletvekili arkadaşlarımız
toplayacak, kavaslar değil.
On dakika ara.
Kapanma
Saati: 22.22
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya),
Barış KARADENİZ (Sinop)
-----0-----
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 39’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, sayın
hatip konuşması esnasında Cumhuriyet Halk Partisine yönelik çok
hızlı sataşmalarda bulunmuştur. Bu sebepten söz istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi size söz vereceğim ama
oturumu değiştirdiğimiz için sataşmadan dolayı
veremem, vermeyeceğim ama konuşma hakkınız için sizi
kürsüye davet ediyorum.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN – Grup adına mı
konuşacaksınız?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun beş dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
25.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben konuşmama
başlarken hepinize hitaben çok içten duygularımı ifade etmek
istemiştim ve size söylemiştim, gerçekten devleti yönetmek, devlet
içerisinde millete karşı sorumlu olmak, bunların hepsi bir
anlayışla olur; sorumluluk anlayışıyla, ciddiyetle
olur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
biz burada 3 grup başkan vekili, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın
grup sözcüsü, 4’ümüz birden Sayın Bakanla ilgili hem çok ciddi sorular
sorduk hem de kendisini ilgilendiren, aynı zamanda Hükûmetinizi ve
iktidarınızı ilgilendiren, aynı zamanda milletimizi
ilgilendiren sorular sorduk. İsterdik ki biz bu soruların
cevabını bu konuşma içerisinde kendi konuşma süresine
sayın bakanlarımızın konuşmalarını ilave
ettik.
REŞAT PETEK (Burdur) – Dinlemediniz ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Onun üzerine biz grup
başkan vekilleri olarak söyleyeceği bir şey var mı acaba,
geri kalmış mıdır diyerek biz dokuz dakika daha
konuşmasını istedik Sayın Başkandan.
REŞAT PETEK (Burdur) – Grubunuz dinlemedi ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Fakat söyledikleri
hiçbir şeyde sorduğumuz sorulara size yönelttiği,
Cumhurbaşkanına yönelttiği, Hükûmetinize yönelttiği hiçbir
şeye cevap vermedi.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bu görüşme
bütçe görüşmesi. Siz şahsıyla uğraştınız.
Bütçeyle ilgili hiçbir şey söylemediniz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Şimdi, gerçekten
bu bir vicdani muhasebe meselesidir. İçişleri
Bakanlığı koltuğunda şu anda devam eden Sayın
Süleyman Soylu istiyoruz ki bir devlet ciddiyetiyle gerçekten bu sorulara
makul, ikna edici cevaplar versin fakat maalesef bunların hiçbir tanesi
olmadı. Saydığı liderlere, burada bahsettiği
kişilere çok büyük saygımız var. Bizim, Türkiye'de siyaset
yapan, Türkiye'de elini taşın altına sokan, emek veren
siyasetçilere saygımız var. Ben az önce konuşmama başlarken
dedim ki: Sizler ve burada oturanlar bir davanın içerisinden geliyoruz,
inandığımız bir davanın içinden geliyoruz, bedel
ödediğimiz bir davanın içerisinden geliyoruz. Bu ülke daha iyi bir
ülke olsun, bu cumhuriyet daha iyi bir cumhuriyet olsun, bu ülke hem içeride
hem dışarıda daha itibarlı olsun diye mücadele ediyoruz.
Buna karşın Sayın Süleyman Soylu’nun daha önceden ifade
ettiği ve söylediklerinin hem Hükûmetiniz açısından hem
milletimiz açısından kabul edilebilir olmadığını
buradan ifade ettik fakat tam o kadar uzun bir konuşma süresi içerisinde
ne Sayın Özgür Özel’in söylediği ve sorduğu sorulara ne
Sayın Engin Altay’ın ifade ettiklerine ne Sayın Grup Sözcümüz
Bülent Tezcan’ın sorduklarına ne benim söylediklerime cevap verdi.
Değerli arkadaşlarım, sizi biz bu
çatının altında birlikte görev yapan
arkadaşlarımız olarak görüyoruz. Hiç kimse birbirinin
düşmanı değildir. Birbirimizi ayrıştırmak
istemiyoruz, birbirimizi yok etmek istemiyoruz ve biliyoruz ki yok ederek asla
var olamayız. (CHP sıralarından alkışlar) Ama herkes
söylediği sözün ve yaptığı işin arkasında
durmalıdır, yeri geldiği zaman da “Evet, ben bunu yaptım,
kusura bakmayın.” diyebilmelidir. Eğer bunu diyemezse, o zaman, sizin
yaptıklarınızın ve çektiklerinizin ve iddia ettiklerinizin
ne anlamı kalacak? Eğer doğru ile yanlışı
ayıramazsak, iyi ile kötüyü ayıramazsak, o zaman, doğruyu yapan
insanların, mücadele eden insanların ne anlamı kalacak?
İşte tam da bu yüzden biz bu yanlışın düzeltilmesi
için fırsat verdik, ancak bu fırsat maalesef değerlendirilemedi.
Milletimiz adına üzgünüz, milletimiz adına gerçekten kırgınız;
milletimiz adına, yaşanan bu olaydan dolayı da kim olursa olsun
vicdani muhasebesini yapmasından yanayız.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Başka konuşma talebi yok herhâlde.
Teşekkür ederim.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Şimdi, son konuşmacı
olarak ve aleyhte konuşması için Ankara Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’i kürsüye davet ediyorum.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, Sayın
İçişleri Bakanı burada bir kısmı tarihe dayanan ve
ortak hafızamızda hoş çağrışımları
olmayan dosyaları gösterdi, belki de bu kürsü tarihinin gördüğü en
kalabalık dosyayla geldi. Buradan şunu hatırlatmak zarureti de
hasıl oldu. Hani burada pankartlarla, afişlerle, fotoğraflarla
konuşmak artık men edilmiş bir şeydi?
ŞAHİN TİN (Denizli) – Siz de
yaptınız ama.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Biz rehin
alınan arkadaşlarımızın bir fotoğrafını
koyduğumuzda ya da kürsüye getirdiğimizde kıyamet kopuyordu. Bu
çifte standarda bir dikkat çekeyim, bu beş dakikada ne yapayım, ben
de Sayın İçişleri Bakanı gibi “Şunu diyecektim ama
vakit yok, bunu diyecektim ama vakit yok.” diyeyim. (Gülüşmeler)
Fakat söz konusu mesele iftiradan
açılmışken ben bekledim ki güncel bir iftira da burada dile
getirilmiş olsun. O da şu: İçişleri
Bakanlığımız, biliyorsunuz yayıncılık
işine de el attı, Nuriye ve Semih için İngilizce ve Türkçe olmak
üzere kitap bastırıldı ve bu Bakanlığın bir
kolluk bakanlığı olduğunu unutup hüküm tesis ettiler.
Dediler ki: “Bunlar teröristtir.” Biliyorsunuz, bu KHK mezalimiyle
ekmeğinden edilmiş 2 kardeşimiz ve bunu protesto etmek için
açlık grevine başlamışlardı. Önce hiçbir şey
söylenmedi, grev uzadıkça bunların olmayan suçları ihdas edildi.
Şimdi ben Sayın Bakana soruyorum, madem
CHP bütün iddialarından vazgeçti, böyle, söyledikleriyle ters
orantılı bir final yaptılar. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
NİHAT YEŞİL (Ankara) – Öyle bir
şey yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Vazgeçmedik.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Ben de sorayım:
Şimdi, “terörist” dediğiniz insanlardan birisi mahkeme kararıyla
beraat etti. Bu durumda sizin yayınladığınız o kitap
da bir iftira niteliği taşımıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) - Örgüte yardım ve yataklığı var.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Örgüte yardım
ve yataklık…
BAŞKAN – Daha sonra cevap verirsiniz Sayın
Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU
(Trabzon) – Örgüte yardım ve yataklığı var, ötekisi de
altı yıl üç ay ceza yedi.
BAŞKAN – Sayın Bakan, sonra size söz
veririm, cevap verirsiniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Birisi dedim zaten.
Fakat bu ülkede mahkemelerin nasıl işlediğini gün gün
deneyimleyen bir vekilim ben.
Veya farz edin ki ikisi de ceza aldı.
İçişleri Bakanlığının görevi midir bir
mahkûmiyeti önceden bir kitap olarak basıp, daha bir mahkeme kararı
hasıl olmadan… Ya da şöyle sorayım: Sizden korkmayan bir
yargıç var mı? “Başıma bir iş gelebilir, bir imzayla
ben de KHK’yle aşımdan, işimden edilebilirim.” diye
düşüneceklerini hiç düşünmez mi insan? İftiraysa bunu da bir
gözetmeniz ya da en azından kendinizle bu konuda bir yüzleşmeniz
gerektiğini düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Sen iftira
atıyorsun.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.
Bir şey söylemek isterim size.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Özkoç…
Burada çifte standart uygulaması yok Sayın
Önder çünkü sizler de belki hatırlarsınız ama grup başkan
vekiliniz bilir, konuşmacının konuşmasını
destekleyici materyali burada göstermesinde hiçbir problem yok,
kararımız budur. Dolayısıyla da çifte standart yoktur.
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, Sayın
Hatip…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Bu arada…
Özür dilerim Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Estağfurullah.
BAŞKAN – Ben size söz vermedim, Özkoç’u
dinliyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Hayır,
hayır…
BAŞKAN – Sayın Özkoç’u dinliyorum, sonra
sizi dinlerim Sayın Önder, müsaade edin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Tamam.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Hatip “CHP
iddialarından vazgeçti.” diyerek bir iddiada bulunmuştur,
sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum efendim sataşmadan.
BAŞKAN – Peki, iki dakika, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya
Önder’in 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın beşinci tur görüşmelerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Değerli
arkadaşlar, hiçbir iddiamızdan geri adım atmış
değiliz. İçişleri Bakanımızın yönelttiğimiz
tüm sorulara en yakın zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde cevap
vermesini istiyoruz, en yakın zamanda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gensoru var ya,
gensoruda olur.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Hiçbir
iddiamızdan, kendisiyle ilgili söylediğimiz, devletimizin
itibarıyla ilgili söylediğimiz bütün bunlarla ilgili
söylediğimiz hiçbir şeyden geri adım atmadık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Devamı
gensoru da.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Evet, gensoru önergesi
verdik, çok da haklı olarak verdik. Gensoru önergesiyle ilgili
geldiğimiz gün İçişleri Bakanına tekrar bu soruları
tek tek soracağız ve cevabını isteyeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, burada oturan
herkes bir şeyi bilmelidir: Türkiye Cumhuriyeti’nde bu vatanın
karış karış toprağını savunmak için
kanını veren, şehit düşen, annelerin önüne şehit
cenazeleri giden evlatlarımızla burada anlatılan, onların
başarısını kendi başarısı gibi gösteren
anlayışın hiçbir alakası yoktur. (CHP sıralarından
alkışlar)
FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Allah Allah!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Türkiye’de, Türkiye
Cumhuriyeti’nde Fetullahçı terör örgütüyle ilgili olup da Emniyet
teşkilatına yerleşmiş olan kişilerin
dışında; canla başla uğraşan, Jandarmasından
tut Emniyet teşkilatına kadar, onlarla gurur duyduğumuz gibi,
onları anlatıp, onların başarısını
anlatıp, milletimizin çocuklarının
başarısını anlatıp kendisini temize çıkartmak
anlayışıyla bunun hiçbir alakası yoktur.
Biz çok net bir şey söylüyoruz: Biz bu
vatanımızın çocukları için bütün vicdanımızla
onların arkasındayız. Bu vatanın bir karış
toprağına kendi kanı ve canı pahasına mücadele eden
kardeşlerimizin arkasındayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Ama Sayın Süleyman
Soylu’nun sorduğumuz sorulardan kaçacak hiçbir yeri yoktur, bunların
er ya da geç cevabını millete vermelidir. (CHP sıralarından
alkışlar)
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) –
Kaçtığı da yok zaten.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Sayın milletvekilleri…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Önder, evet, sizin bir
talebiniz vardı.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Soru-cevaba
başlayacağız Başkanım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Sadece bir açıklama.
BAŞKAN – Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
26.- Ankara
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Biz tam da kürsünün
böyle kullanılması gerektiği noktasındayız. Her türlü
materyal… Benim dikkat çekmek istediğim bu çifte standart. Tabii ki, hatip
orada anlatımını destekleyecek her türlü enstrüman, yayın,
görsel, video ne lazımsa yapmalı. Yani ona bir açıklık
getirmek istedim.
BAŞKAN – O zaman yine ortaklaşıyoruz,
çifte standart yok yani, yine de aynı noktaya geldik.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Ankara) –
Ortaklaşmıyoruz, çifte standart var.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A)
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1)
İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B)
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D)
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) GÖÇ
İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
H) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
I) KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI (Devam)
1) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kültür ve
Turizm Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K)
TÜRKİYE YAZMA ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Evet, şimdi yirmi dakikalık
soru-cevap işlemini yapacağız. Bu bölümün on dakikasında
sayın milletvekillerine soru sormaları için söz vereceğim.
Diğer geri kalan on dakikasında sayın bakanlar sorulan sorulara
cevap verecekler.
Sayın Özdemir’den başlıyoruz.
Buyurun Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına
sormak istiyorum: Sayın Bakan, ne eğitimde ne istihdamda olan
üniversite mezunu oranı yüzde 43 iken sadece kadınlarda bu oran yüzde
51’e çıkmıştır, bu konuda ne düşünüyorsunuz, acil bir
önlem alınacak mı? Zira, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı bütçe
sunuşunda kadınlarla ilgili olumlu bir tablo çizerken bu durumdan hiç
bahsetmedi.
Ayrıca, kadın istihdamını
artırmaya yönelik kamuda ve özellikle de özel sektörde çalışan
kadınların istihdamını artırmaya yönelik kreş,
bakım, annelik izni gibi destekleyici uygulamalar maalesef hükûmetleriniz
döneminde yeterli düzeye ulaşmamıştır. Kadınlar
açısından –övünçle- sosyal yardımlara bağımlı ve
sorun çözmeyen politikalarınıza devam edecek misiniz?
Son olarak da, esnek çalışma sistemi ve
kadın istihdamıyla ilgili bir geri bildirim, sonuç analizi
yapıldı mı acaba?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Adıgüzel…
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanına sormak istiyorum: Yeni taşeron yasasıyla birlikte
KİT’lerde çalışanlara kadro konusunda bir mağduriyet
yaratıldığı görünüyor. 69 kurumdan binlerce işçi
mağdur ediliyor. Anayasa'nın eşitlik ilkesine de uymayan bu
uygulamayla işçiler modern köleliğe mahkûm edilecekler. Bu konuda bir
çözüm öneriniz var mı? KİT’lerde çalışan binlerce işçi
sizden müjde bekliyor.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın Hürriyet…
FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sorum bütün bakanlara: Terörle mücadele
sırasında doğu ve güneydoğuda yaralanmış ancak -yüzde
40- Sağlık Raporu Yönetmeliği nedeniyle bir türlü gazilik
haklarını alamayan binlerce yurttaşımız, vatan
evladımız var.
“15 Temmuz gecesi tırnağı çizileni
gazi sayarım.” dedi Sayın Başbakan Binali
Yıldırım ve bununla ilgili hemen ardından bir KHK
çıktı. Ama hâlâ bu vatan evlatlarımız terörle mücadelede
yaralandığı hâlde, kalbinde kurşunla yaşamaya devam
ettiği hâlde ne yazık ki bu haklarını alamıyorlar.
Sayın Başbakan, “7 bakanlığa talimat verdim, bu iş
çözülecek.” dedi ama aylar geçti, hâlâ… Bu 7 bakanlık kimdir? Ne
çalışma yapmıştır? Bu çalışmalar ne zaman
sonuçlanacak ve bu insanlar ne zaman gazilik haklarını alacak, merak
ediyorum
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Akçay…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yanlışlık
var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Engin'e söz vereceğim,
Sayın Akçay'ın bir mazereti var, onu bildirdiler, şimdi
Sayın Akçay konuşacak, sonra devam edeceğiz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Mazeretim nedeniyle söz aldım.
Sorum Çalışma Bakanına. Bu
emeklilikte yaşa takılanlara yönelik bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz? Yaş haddinden emeklilik hakkı
kazandığı hâlde prim gün sayısı eksik olduğu için
emekli olamayanlara belirli bir süreye kadar borçlanma hakkı vererek, bu
durumdaki vatandaşlarımıza emeklilik hakkı vermeye yönelik
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda
belirtilen çıraklar ile meslek liselerinde okurken veya
yükseköğrenimleri sırasında staja tabi tutulan
öğrencilerin, çıraklık ve staj sürelerinin
sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas
alınmasına yönelik bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan,
arkadaşlarımıza da teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.
Sayın Engin…
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Sorum
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına. Umutla Meclisteki bütçe
görüşmelerini izleyen vatandaşlarımızın
sorunlarını dile getirmek istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda
Sayın Bakana sorduğum ama yanıtlarını vermediği
soruları şimdi Genel Kurulda tekrar soruyorum.
1) Emeklilikte yaşa takılanların
sesini ne zaman duyacaksınız? Neden 2018 bütçesinde bu konuyu
değerlendirmeye almadınız ve neden bu konudaki
sorularımızı yanıtsız bırakıyorsunuz?
2) Bir kadın bakan olarak doğum
borçlanması konusunda anneler arasında ayrımcılık
yapıldığının farkında mısınız?
Doğum borçlanması bekleyen anneler için ne zaman harekete
geçeceksiniz? Bir an evvel bu konuda sizden somut adım bekliyoruz.
3) Staj dönemlerinin emeklilik borçlanmasına
dâhil olmasını bekleyen staj mağdurları için bir
yanıtınız var mı? Bu sorunu ne zaman çözeceksiniz?
4) 2000 yılı ve sonrasında emekli
olan vatandaşlarımız için intibak zammı düzenlemesini ne
zaman yapacaksınız?
Yanıtlarınızı bekliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gürer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Çalışma Bakanına soruyorum:
Belediyelerde taşeron çalışanı belediye şirketlerine
alacağınızı söylüyorsunuz. Bu, kadro değildir.
Belediyenin çoğunda kendi şirketlerinde çalışanlar var.
Esas olan, onları belediye kadrosuna alacak mısınız? Tüm
taşeronlara, çalıştığı kurumda, asıl
işi yapanın asıl kadroya alınması ve eşit
işe eşit ücret verecek misiniz? Yardımcı zabıta olarak
görev yapanlar, Millî Eğitim, aile hekimliği, yüksek hızlı
tren, sağlık çalışanları, Kızılay gibi
kurumlarda çalışanları kadroya alacak mısınız?
KİT’lerde çalışanlara kadro verecek misiniz? Karayolları,
şeker fabrikası, ÇAYKUR çalışanlarının
çalışma süresinin altı aydan dokuz aya çıkarılması
kurum inisiyatifine bırakılıyor. Bu çalışanları
kadroya neden almıyorsunuz? Bunlarla ilgili kadro düzenlemesi neden
yapmıyorsunuz? İşveren çalıştırmazsa ne olacak?
Emeklilikte yaşa takılanların hakkını 2018’de verecek
misiniz? 900 bin kişiye kadro sözünüz var. “Ama”sız, “lakin”siz
çalıştığı kurumda doğrudan kadroya
alınmalarını sağlayacak mısınız? Sözünüzde
durmanızı bekliyoruz.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Yalım…
ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Çalışma Bakanına
soruyorum: Sayın Bakan, özellikle şeker fabrikalarında, çay
fabrikalarında, Toprak Mahsulleri Ofisinde yani tüm KİT’lerde
çalışan çok sayıda işçi var. Bu şeker fabrikalarında
çalışan güvenlik görevlileri, çaycısı, temizlikçisi sizin şu
andaki düzenlemenize göre kadroya geçebilmektedirler ancak esas
çalışan, o şekeri üreten, o pancarı işleyen
işçiler maalesef kadroya girememekle karşı karşıyalar.
Bunların da kadroya alınmasını özellikle talep ediyoruz ve
de kadroya alınırken tüm işçilerin hiçbir imtihan sürecine
girmeden, herhangi bir çifte standart uygulanmadan tamamının kadroya
alınmasını özellikle de talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Akın yerine Sayın Sarıhan…
ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Sayın Başkan,
ben de Çalışma Bakanına sorumu yönelteceğim.
Kendilerinin hazırlamış olduğu
broşürde “Çalışma yaşamında güvenli esneklik
yaklaşımıyla iş gücüne katılım ve
kayıtlı istihdamı artırmayı hedefledik.” diyorlar. Ama
biraz önce arkadaşlarım tarafından da sorulan,
kadınların yarı zamanlı çalışması hâlinde
emeklilik hakları nasıl olacak? Bu konuda kadın
kuruluşlarının ciddi eleştirileri var, kendilerinin de
hatırındadır.
Ayrıca, kadınlar, gençler, engelliler ve
eski hükümlüler ile aynı zamanda diğer dezavantajlı kişi ve
gruplara özel kurs ve programlar düzenlediklerini ifade ediyorlar. Bu
programların sonrasında bu kesimin iş bulması konusunda
herhangi bir girişimleri olacak mı? Yani sadece meslek mi
öğretilmiş olacak kendilerine, yoksa öğrendiklerinin
karşılığında bir iş bulma olanakları da
olacak mı?
Diğer sorum da çocuk işçiliği…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldırım
yerine Sayın Yiğitalp…
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
– Sorum üç bakana.
2015-2017 yılları arasında kadın
cinayetlerinde son derece yüksek bir artış yaşanmaktadır,
siz bunu artış olarak görüyor musunuz? Ve sayısı giderek
artan erkek şiddeti olaylarının önlenmesine ilişkin bir
çalışmanız var mıdır?
Sürekli hedef hâline gelen Alevi
yurttaşlarımız, son dönemlerde, iktidarın
kutuplaştırıcı, ötekileştirici dil ve
politikalarından dolayı hedef hâline gelmiştir. Daha önce
Adıyaman, Antep ve İstanbul’da yaşanan ve en son da Malatya’da
Alevi yurttaşlarımızın evlerinin işaretlenmesi bu
yurttaşlarımızı tedirgin etmiştir. Alevi yurttaşlarımıza
yönelik işlenen nefret suçlarından dolayı iktidarınız
döneminde kaç kişi hakkında işlem yapılmış,
kaçı cezalandırılmıştır? Alevi yurttaşlarımıza
yönelik bu tür saldırıların önlenmesine yönelik bir
çalışma yürütüyor musunuz?
Son sorum: Dünya mirası kabul edilen
Adıyaman Nemrut Dağı’ndaki Kommagene Krallığına
ait heykellerin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
6’ncı sınıf Kur'an-ı Kerim dersi için hazırlanan kitaplarda
çocuklara “put” olarak gösterilmesini nasıl açıklayabiliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.
Sayın Ahrazoğlu…
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) –
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza soruyorum.
PTT, TÜRK TELEKOM, Devlet Demiryolları gibi KİT’lerde
çalışan 40 bin işçiye kadro verilecek midir? Bu konunun
açıklığa kavuşması gerekir.
Ayrıca, sigortalılıktan önceki
doğumla ilgili herhangi bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
İçişleri Bakanımıza sorum:
Ülkemizde 80 bin civarında servis aracının bulunduğu
bilinmektedir. Bunun 40 bin tanesi öğrenci servis aracıdır.
Hazırlanan bir yönetmelikle, okul servislerinde üç nokta emniyet kemeri ve
oturmaya duyarlı sensör takılması zorunlu hâle
getirilmiştir. Bu 40 bin araçta bu değişikliğin
yapılması hâlinde kesinlikle verilen süre yetmeyecektir. Ayrıca,
Emniyet Genel Müdürlüğünün 81 il valiliğine gönderdiği
yazıyla yedi gün süreyle kayıt yapabilen ön dış ve iç
kamera cihaz sisteminin kurulması istenmiştir. Özellikle Hatay’daki
şoför esnafından ve diğer illerdeki şoför esnafından
gelen şikâyetlerde kayıt cihazlarını bulmalarının
mümkün olmadığını söylemektedirler.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Benim de sorularım Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanına.
1) Ekonomide yüzde 11,1’lik bir büyüme açıklandı.
Enflasyonun yüzde 12’lere ulaştığı bu ortamda
açıklanan büyüme rakamlarına göre asgari ücreti net 2 bin liraya
çıkarmayı düşünüyor musunuz?
2) Açlık sınırının 1.850
lirayı aştığı bugünlerde 11 milyon emeklinin
açlık sınırının altında bir geliri olduğu
bilindiğine göre emeklilerin gelirlerinde herhangi bir iyileştirme
yapmayı düşünüyor musunuz?
3) Basından öğrendiğimiz
kadarıyla kamudaki taşeron işçilerin tamamını kadroya
almayacaksınız. Neden kamuda böyle bir ayrıma gidiyorsunuz?
Örneğin, KİT’lerde çalışan taşeronlar acaba başka
ülkenin çalışanları mı?
4) Milyonlarca özel sektör taşeronu var, onlara
bir iyileştirme var mı?
5) Mevsimlik çalışan tarım
işçilerine yönelik bir iyileştirme var mı?
6) Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
bir çalışmanız var mı?
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Son olarak Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sorularım Sayın Kültür ve Turizm
Bakanımıza. Sarıgerme’de yapılması planlanan spor
kompleksiyle ilgili herhangi bir çalışmanız var mı, varsa
bu ne zaman sonuçlanacak?
Yine, Muğla’da çok sayıda tarihî alan var
ancak bu alanların her birisinde parça parça kazılar
yapılmaktadır. Devletin gücünü belli bir noktada
yoğunlaştırarak belli alanları daha hızlı ortaya
çıkarma konusunda bir çalışmanız olacak mı?
Yine, yöremizde turizm sadece sezonda
yapılabilmektedir, hâlbuki yöremizin ciddi bir potansiyeli vardır,
burada kışın da turizm yapılması mümkündür. Burada
özellikle sağlık turizmini teşvik edecek bir özel
çalışma yapılırsa bu aynı zamanda bölgemizde
kışın kültür turizmi yapılmasını da mümkün hâle
getirecektir. Bu konuda bir çalışma yaparsanız çok mutlu
olacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın bakanlar buyurun.
İki dakika süremizi aştık, size
ekleyeceğim cevap vermeniz anlamında.
Önce kim cevap veriyor?
Buyurun Sarıeroğlu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Çalışma hayatımızla ilgili bu
kadar soru alıyor olmak da önemli bir şey ama Bakanlık bütçemiz
görüşülürken de keşke Cumhuriyet Halk Partisindeki vekillerimiz
görüşlerini paylaşabilseydi daha da memnun olurduk, hem de sizlerin
görüşlerini almış olurduk. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
cevap veriyor Sayın Bakan. Ama olmaz ki böyle.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Sırasıyla Sayın
Özdemir’in sorusundan başlamak istiyorum ne eğitimde ne istihdamda
olanlarla alakalı olarak. Şu anda tam da üzerinde en çok çalıştığımız
konulardan birisi bu, tüm dünya ülkelerinin de üzerinde kafa yorduğu
konulardan birisi. OECD geneli de 15-29 yaş olarak
gruplandırdığımız genç kesimin şu anda ortalama
NEET seviyesi yüzde 14,8. Ülkemizle ilgili verdiğiniz seviye 2005
yılına ait bir oran, yüzde 43,6. Allah’a çok şükür ki hayata
geçirdiğimiz politikalarımızla şu anda bu oranı yüzde
28,2’ye düşürmüş durumdayız.
Kadınlarda bu şu anda bu oranı yüzde
28,2’ye düşürmüş durumdayız. Kadınlarda bu oran
birazcık daha yüksek, belirttiğiniz gibi. Önümüzdeki dönemde ortaya
koyacağımız bir Gençlik İstihdam Planı’mız var.
Bakanlığa geldikten sonra sosyal paydaşlarımızla
yaptığımız ortak akıl toplantılarında bu
planın revizyonuna ilişkin adımlarımızı attık.
Aktifleştirme programlarımızı devreye sokacağız.
İŞKUR’umuzun da bundan sonra gençlere daha çok hizmet verecek bir
vizyona gelecek şekilde faaliyet alanlarının yenilenmesiyle
ilgili konuşmamda da noktaları ifade etmiştim. Özellikle
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu hafta
açıkladığı istihdam seferberliği kapsamında
devreye soktuğumuz işbaşı eğitim programlarımız,
geleceğin meslekleriyle ilgili ve daha çok gençlerimizin ilgi
göstereceği programlar, diğer taraftan iş hayatına
girdikten sonra işte yeşil pasaport gibi, yetim aylığı
gibi kesintilerin birazcık bu istihdama girişte engel olduğuyla
ilgili tespitlerimiz olmuştu. Bunları yeni istihdam paketimizde
devreye soktuk. İnşallah uygulayacağımız
aktifleştirme programlarımızla, mesleki eğitim tabii ki bu
anlamda çok önemli. Okul-özel sektör iş birliğini, üniversite-sanayi
iş birliğini geliştirecek programlarımızla birlikte bu
oranlarda daha da geriye gidişi sağlayacağımıza
inanıyoruz. Bununla ilgili hedeflerimizi ortaya koyduk.
Kadın istihdamı konusu on beş
yılda gerçekleştirdiğimiz politikalarla en büyük
başarı hikâyemizin ortaya konduğu alanlardan biri. Bununla ilgili
şu anda geldiğimiz seviyelere yine konuşmamda
değinmiştim: Toplam son on sene içerisinde 7,5 milyonluk bir
istihdamımız var, bunun 3 milyonunu kadınlar oluşturuyor.
Şu anda yüzde 34 oranını geçen bir iş gücüne
katılım oranına sahibiz. Özellikle biz kadınların
iş gücüne katılım oranlarında bu kadar artış
yaşanmasından dolayı -1 puanı aşan- çok büyük
memnuniyet duyuyoruz. Bu alanla ilgili kadın güçlü olursa Türkiye'nin
güçlü olacağına inanıyoruz, kalkınmanın da temel
unsurunun içinden geçtiğimiz dönemde kadınlar ve gençlerin
sinerjisine bağlı olarak güçlü bir unsur olduğuna
inanıyoruz, politikalarımızı bu temelde belirliyoruz.
Yine göreve geldikten sonra, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı
döneminde kadın istihdamının geliştirilmesiyle ilgili bir
eylem planımız vardı. Kadın İstihdamı İzleme
Kurulumuz var. Bu kurulun hemen aktif şekilde çalışmasıyla
ilgili olarak adımlarımızı attık, ilgili bütün sivil
toplum örgütlerimiz, akademisyenlerimiz, paydaşlarımızla
toplantılarımızı gerçekleştirdik ve bu Başbakanlık
genelgemizin revizyonuyla ilgili çalışmalarımızı
başlattık.
Diğer taraftan, çok uzun süredir, on
yıldır uygulanan çok ciddi teşviklerimiz var. Bunları tek
tek sayabilirim ama sayarsam diğer konulara giremem. Mesleki yeterlilik
belgesi olan kadınlarımızın kırk sekiz ay süreyle,
diğer taraftan mesleki eğitim almış
kadınlarımızın Türkiye İş Kurumunda
yaptığımız faaliyetleri, işbaşı eğitim
programları ve mesleki eğitim kurslarımız -Şenal
Hanım’ın da sorusuna cevaptır genç ve kadınlarla
alakalı- bunların hepsi istihdam garantili olarak düzenlenen
kurslardır. Minimum yüzde 50 istihdam garantisi isteyerek biz bu
kurslarımızı düzenliyoruz ve bu kurslardan da ciddi şekilde
olumlu sonuçlar elde ettiğimizi ifade etmem lazım. Bunların da
rakamlara yansıması net. Bizim, İŞKUR tarafından
özellikle gerçekleştirdiğimiz faaliyetlere
kadınlarımızın ilgi ve alakasının çok yüksek
olduğunu ifade etmem gerekiyor. Mesleki eğitim
kurslarımızdan son on iki yıldır 753 bin kadın
faydalanmış, toplamda 1 milyon 405 bin; yarısı kadınlardan
oluşuyor. Yine, işbaşı eğitim
programlarımızdan faydalanan kadın sayımız 408 bin;
yine, toplamın yarısına, yüzde 50’ye denk gelen bir biçimde.
Şimdi, bu oranlarımızı daha da artırmak için, yine,
Cumhurbaşkanımızın açıklamış olduğu
istihdam seferberliği programımızda, işbaşı
eğitim programlarımıza ve mesleki eğitim
kurslarımıza giden 2-5 yaş arası çocuk bakma
yükümlülüğü olan kadınlarımıza ilk defa 400 TL’lik bir
destek imkânı da, çocuk bakım desteği de vereceğiz. Bu
oranlarla birlikte inşallah, bizim faaliyetlerimizden kadınların
daha çok faydalanmış olacağını ve istihdama
katılımlarının, iş gücü piyasasına
girişlerle ilgili engellerin ortadan kalkacağını düşünüyoruz.
Güvenceli esnek çalışma modelleriyle
ilgili paydaşlar arasında çok görüş farklılıkları
var ama güvenceli esnek çalışma modellerini de, özellikle
kadınlar ve gençlerle ilgili olarak, güçlü bir alternatif olarak, sosyal
devletten bahsediyorsak, çalışmayla ilgili her alanı düzenlemek
Bakanlık olarak sorumluluğumuzdaysa, bu alternatifi kurallı
olarak, güçlü olarak kadınların ve gençlerin önüne bir tercih olarak
sunma zorunluluğumuz var. Bundan sonrası, biz kuralları
belirledikten sonra, bu uygulamaları ortaya koyduktan sonra tercihin
kadınlara ve gençlere bağlı olduğunu düşünüyoruz. Bu
anlamda da güvenceli esnek çalışma modelleri tüm dünyada uygulanan
modellerdir; geçiş dönemlerinde geçici olarak, hayatlarındaki
yaşanan süreçlerle bağlantılı olarak, dönemsel olarak
tercih edilebilir. Bu dönemselliğe bağlı olarak emeklilik ve
alacakları aylıklarla ilgili durumlar zaten sonuçlanır.
Diğer taraftan, çocuk işçiliği ve
mevsimlik tarım işçileri sizin üzerinde durduğunuz bir konu
oldu. Çocuk işçiliği konusu göreve geldiğimiz andan itibaren
Türkiye'nin en önemli başarı hikâyelerinden birinin olduğu alanlardan
biri.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – O soru gelmedi
size, taşerona gelin, vakit bitti. Basına anlatıyorsunuz,
Meclise de anlatın! Vakit bitti, taşerona gelin, taşerona!
BAŞKAN – Sayın Gürer…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ama sorulara
cevap vermiyor.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Ek süre verin Sayın
Başkan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Biz çocuk işçiliğine
sıfır tolerans ilkesiyle yaklaşıyoruz. Ben özellikle
tarlada çalışan çocuklarla alakalı olarak son iki aydır
denetim faaliyetlerimizin gerek Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından gerek
İş Teftiş tarafından gerçekleştirildiğini burada
ifade etmem lazım.
Mevsimlik geçici işçilerle ilgili olarak da bir
Başbakanlık genelgemiz var. Göreve geldikten sonra
yaptığım ilk faaliyet de Polatlı’da mevsimlik geçici
işçilerimizin bulunduğu yerleri ziyaret etmek olmuştu. Pilot
projelerimizi hayata geçirdik Bursa’da, Eskişehir’de, Sakarya’da, Ordu’da,
Şanlıurfa’da. İnşallah, önümüzdeki dönemde de insan onuruna
yaraşır çalışma şartlarına ve yaşam
şartlarına kavuşmaları için Başbakanlık
genelgemiz kapsamında bütün kurum, kuruluşlara, bütün
bakanlıklara görev ve sorumluluklar verilmiş durumda, bununla ilgili
ödenekler ayrılmış durumda ve bununla ilgili de disiplin
sağlanacağına inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bir beş
dakika daha verin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bakan, artı iki dakika
veriyorum.
Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Az, beş
dakika verin.
BAŞKAN – Sayın Gürer, lütfen… Daha sonra
yazılı olarak cevap verir sayın bakanlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Sayın Vekilim, burada
sorduğunuz sorulara daha yeni size yazılı olarak cevap gönderdim
zaten. İnşallah, cevaplayamazsam da yazılı olarak
göndeririz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) –
Sayın Bakan, Komisyona geldik “gelmedi” diyorsunuz ama olmaz bu, düzeltin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Bizim bir şeyden kaçmak gibi
durumumuz yok. Bunlar, vatandaşlarımızdan da bize sürekli geliyor
ve zaten bilgilendirme yapıyoruz. En çok cevap verdiğim
vekillerimizden birisiniz, lütfen…
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yok,
taşeronlar bizi izliyor da.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Bu şekilde zamanımı
almış oluyorsunuz.
Gazilerimizle ilgili de Bakanlar Kurulumuzda
Sayın Başbakanımızın talimatıyla Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımızın koordinasyonunda
İçişleri Bakanlığımız, Savunma Bakanlığımız,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak biz ortak
bir çalışma içerisindeyiz. Gazilerimizin, şehit ailelerimizin
tüm sorunlarıyla ilgili bütüncül bir çalışma içerisinde
olduğumuzu burada ifade edeyim ama konunun sahibi Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımızdır.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili
olarak da: Biliyorsunuz, emekli aylığı bağlanabilmesi için
ne kadar prim ödenmesi, ne kadar çalışma yapılması
kanunlarımızda belirtilmiş durumda.
Taşeron konusunda…
KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Bakanım,
Komisyonda sorulan soruların cevaplarının Bakanlık bütçesi
görüşülene kadar verileceği sözünü verdiniz.
BAŞKAN – Sayın Durmaz, lütfen…
KADİM DURMAZ (Tokat) – Komisyon
Başkanımız da burada.
BAŞKAN - Sayın Durmaz…
Sayın Bakanın cevap verme süresini
uzatmayacağım. Lütfen, müdahalede bulunmayın süreye.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Bu konuşulan
konuların hepsi yazılı olarak size soruldu.
BAŞKAN - Sayın Durmaz…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Hepsine de yazılı olarak cevap
vereceğiz.
KADİM DURMAZ (Tokat) – Ama Bakanlık
bütçesi görüşülmeden önce verecektiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Yapıldı, benim onayımdan
henüz geçmediği için, yoğun bir çalışma temposunda
olduğumuz için… Ama hepsi cevaplandı. Gelecek hafta olur. Cuma günü
itibarıyla, dün itibarıyla arkadaşlarımızın göndermiş
olması gerekiyor. Bu anlamda, cevap veremeyeceğimiz hiçbir soru yok.
On beş yıldır zaten bizim çalışma hayatına
ilişkin yaptıklarımız ortada.
Vatandaşlarımızın gönlüne girmişiz ki on beş
yıldır iktidardayız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – İşsizlik
arttı, işsizlik.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) – Bu anlamda, çalışma
hayatının her alanına ilişkin çalışma
içerisindeyiz, içinde olmaya da devam edeceğiz.
Taşeronda çalışan kardeşlerimiz
de merak etmesinler, yaklaşık iki gün içerisinde
çalışmamız tamamlanmış ve inşallah yasal zemine
kavuşma konusunda adımlarımız atılmış
olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
JÜLİDE SARIEROĞLU (Ankara) - Bütün sorularınızın
cevabı orada yazılı olarak yer alacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Süremizi doldurduk ve aştık, kalan
sorulara sayın bakanlar lütfen yazılı olarak cevap versinler.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Hep
aynı taktik, hep aynı taktik! Sorularımızın
cevabını ne burada ne Plan Bütçede yazılı olarak
vermediniz. Sorularımızı yanıtsız
bırakmanızı vatandaşlarımızın vicdanına
havale ediyoruz.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi
sırasıyla beşinci turda yer alan bütçeyle kesin hesapların
bölümlerine geçilmesi hususunu, bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
İçişleri
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1) İçişleri Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 5.337.301.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.657.110.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 6.507.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 300.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
GENEL
TOPLAM 7.300.918.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) İçişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.026.669.720,84
Bütçe Gideri 8.343.015.327,47
Ödenek Üstü Gider 21.858.550,73
İptal Edilen Ödenek 705.512.944,10
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 440.125.707,13
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.82) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 577.784.500
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 26.366.222.500
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 5.531.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 843.117.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 27.792.655.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 18.962.242.109,11
Bütçe Gideri 22.333.596.366,44
Ödenek Üstü Gider 4.802.689.532,88
İptal Edilen Ödenek 1.429.751.213,87
Ertesi Yıla Devredilen 1.321.913.246,78
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet
Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.81) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 193.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 13.308.169.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 2.846.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 13.311.208.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma
Genel Komutanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma
Genel Komutanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.605.606.274,87
Bütçe Gideri 8.890.050.083,98
İptal Edilen Ödenek 714.356.888,49
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 714.558.477,89
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.84.) KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ
MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 18.373.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 18.373.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 20.837.888,00
Bütçe Gideri 18.072.365,91
İptal Edilen Ödenek 2.765.522,09
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.83) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik Komutanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 682.700.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 682.700.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir
Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 654.438.183,44
Bütçe Gideri 516.398.666,81
İptal Edilen Ödenek 137.936.370,59
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 137.354.805,47
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.85) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 430.326.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 430.326.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 378.808.908,10
Bütçe Gideri 297.588.043,82
İptal Edilen Ödenek 81.220.864,28
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 70.837.436,10
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
18) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 131.641.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 14.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.518.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 696.059.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 120.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 58.907.213.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 59.738.565.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 43.603.570.248,00
Bütçe Gideri 43.556.543.751,89
İptal Edilen Ödenek 47.026.496,11
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 2.444.243,00
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.50) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 18.674.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 260.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.428.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 26.362.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 28.084.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 6.067.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 34.151.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 19.651.970,00
Bütçe Gideri 12.434.697,43
İptal Edilen Ödenek 7.217.272,57
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 13.498.000,00
Tahsilat 13.698.179,89
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.07) TÜRKİYE VE
ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 10.160.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 900.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 473.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 8.027.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 19.560.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.602.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 17.935.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 23.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 19.560.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 17.940.500,00
Bütçe Gideri 17.447.393,35
İptal Edilen Ödenek 493.106,65
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 16.742.000,00
Tahsilat 17.343.051,60
Ret ve İadeler 3.025,00
Net Tahsilat 17.340.026,60
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
18.75) DEVLET PERSONEL BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel Başkanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 31.139.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 6.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 833.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 31.978.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 33.195.000,00
Bütçe Gideri 28.381.116,07
İptal Edilen Ödenek 4.813.883,93
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Personel Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
21) KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
1) Kültür ve Turizm Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 637.611.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 619.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 31.418.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.320.671.00
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 14.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 2.006.670.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 3.997.003.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kültür ve Turizm
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.621.548.684,64
Bütçe Gideri 2.643.629.379,06
Ödenek Üstü Gider 19.954,52
İptal Edilen Ödenek 976.135.308,55
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 873.013.552,37
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kültür
ve Turizm Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.16) DEVLET OPERA VE
BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 29.967.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.474.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 387.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 266.463.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 300.291.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 4.363.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 293.767.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.161.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 300.291.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2)Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 269.961.550,00
Bütçe Gideri 257.463.020,72
İptal Edilen Ödenek 12.498.529,28
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 269.562.000,00
Tahsilat 259.822.438,95
Ret ve İadeler 26.773,35
Net Tahsilat 259.795.665,60
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.15) DEVLET
TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 25.868.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 5.253.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 212.505.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 243.626.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 8.372.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 233.212.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.042.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 243.626.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Devlet Tiyatroları
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 237.261.153,00
Bütçe Gideri 227.254.680,96
İptal Edilen Ödenek 10.006.472,04
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 224.822.000,00
Tahsilat 227.312.637,76
Ret ve İadeler 2.425,85
Net Tahsilat 227.310.211,91
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Devlet
Tiyatroları Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.53) TÜRKİYE YAZMA
ESERLER KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 11.367.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 3.280.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 19.878.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 34.525.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B)
cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 795.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 33.545.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 185.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 34.525.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2018 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Yazma Eserler
Kurumu Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 35.778.022,00
Bütçe Gideri 30.930.273,41
İptal Edilen Ödenek 4.847.748,59
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 30.208.000,00
Tahsilat 30.683.781,90
Ret ve İadeler 240,00
Net Tahsilat 30.683.541,90
BAŞKAN – (B) cetvelini kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 2016 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekileri, böylece, beşinci turda yer alan kuruluşların
bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir; hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, beşinci tur görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Programa
göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için 17 Aralık 2017 Pazar günü saat
11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, iyi geceler
diliyorum.
Kapanma
Saati: 23.40
(x) 503, 504 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 11.12.2017 tarihli 34’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 109’uncu sayfasında “Açıklamalar” bölümünde yer almaktadır.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelime ifade edildi.
(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 30’uncu sayfasında yer almaktadır.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.