TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
40’ıncı
Birleşim
17
Aralık 2017 Pazar
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
altıncı tur görüşmelerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
2.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın, Başkanlığın
karşılıklı laf atmalara müsaade etmemesini istirham
ettiğine ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın, 2017/5 atamasıyla güvenlik
soruşturmasına takılanların bir an önce görevlerine
başlatılmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın,
Denizli Milletvekili Şahin Tin’in 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un,
Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Gölcük Tabiat Parkı’nın yapılaşmaya açılmasına ve
aylardır Meclise gelmeyen Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu’yla
ilgili İç Tüzük hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
7.- Van Milletvekili Lezgin Botan’ın,
Van’ın Gürpınar ile Saray ilçelerinde devlet hastanesi
olmadığına ve Erciş ilçesinde 2012’de bitirileceği
sözü verilen hastanenin de hâlâ bitirilmediğine ilişkin açıklaması
8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un,
Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’ın
yaptığı bir röportajda Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
9.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından on yıl
önce ihalesi yapılan Ayvacık-Taşova-Niksar yolunun
yapılması konusuyla ilgilenmesini talep ettiğine ilişkin
açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
11.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, PTT
mağdurlarının Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından açıklama yapmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
12.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muş’un, bütçe müzakerelerinde her siyasi partinin ve Hükûmetin kendi
zaviyesinden değerlendirmelerini yaptığına ve bu
tartışmaların milletin gözü önünde cereyan ettiğine
ilişkin açıklaması
14.- Sağlık Bakanı Ahmet
Demircan’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet
Arslan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un,
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı
açıklaması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Pulcu’nun 503 sıra sayılı
2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
altıncı tur görüşmelerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un,
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın,
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
10.- Trabzon Milletvekili Haluk
Pekşen’in, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Ahmet Arslan’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın altıncı
tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
11.- Ardahan Milletvekili Öztürk
Yılmaz’ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın altıncı tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
12.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın,
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Halkların
Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
17 Aralık 2017 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mücahit
DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40’ıncı Birleşimini
açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Gündemin
“Özel Gündemde Yer Alacak Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündemimize göre 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün altıncı tur görüşmelerini
yapacağız.
Altıncı
turda Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türkiye
Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı,
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu ile Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
II.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (x)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı Sayıştay
Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu İdaresine Ait
Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (x)
A)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ
BAKANLIĞI
1) Ekonomi
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ
TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL
HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Komisyon ve Hükûmet yerindedir.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere, turda yer alacak bütçelerle ilgili soru
sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri gerekiyor.
Altıncı
turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar
adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adınadır.
Söz sırası şöyledir: Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy,
Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan,
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalp, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail
Emrah Karayel, İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge, Denizli Milletvekili
Şahin Tin, İstanbul Milletvekili Hasan Sert, Adıyaman
Milletvekili Salih Fırat, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar, Tokat Milletvekili
Celil Göçer, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitil,
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Pulcu, Kütahya Milletvekili Vural
Kavuncu, Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey, Erzurum Milletvekili
Mustafa Ilıcalı, Kastamonu Milletvekili Murat Demir, Ağrı
Milletvekili Cesim Gökçe, Elâzığ Milletvekili Metin Bulut,
Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya…
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu, Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Antalya Milletvekili
Ahmet Selim Yurdakul, İzmir Milletvekili Oktay Vural…
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı, Burdur Milletvekili Mehmet Göker,
Bursa Milletvekili Erkan Aydın, Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak,
İstanbul Milletvekili Ali Özcan, Mersin Milletvekili Serdal
Kuyucuoğlu, İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen…
Şahıslar
adına, lehinde, Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu;
aleyhinde, İzmir Milletvekili Ali Yiğit…
Tabii
ki de Hükûmetin, Hükûmet adına sayın bakanların söz hakları
ayrıca vardır.
Şimdi,
altıncı turda gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına ve ilk söz sahibi, Bingöl Milletvekili Hişyar
Özsoy.
Buyurun
Sayın Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, lütfen, sürelere riayet edelim.
Sayın
Özsoy, sizin süreniz yirmi beş dakikadır. Süre uzatımında
bulunamayacağım.
Buyurun
efendim.
HDP
GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Genel Kurulu ve Divanı
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
4 Kasım 2016 tarihinden itibaren cezaevlerinde tutuklu bulunan
kıymetli eş başkanlarım Sayın Selahattin Demirtaş
ve Figen Yüksekdağ, yine grup başkan vekillerimiz İdris Baluken
ve Çağlar Demirel ve diğer vekil arkadaşlarımı
saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri
Bakanlığı bütçesi üzerine partim HDP adına söz
almış bulunuyorum. En sonda söyleyeceğimizi en başta
söyleyerek konuşmama başlamak istiyorum. Son sekiz yılın
Dışişleri Bakanlığı bütçesine
baktığımız zaman, 2010 yılında yeni parayla 1
milyarla başlayan bütçe geçen sene 3 milyara kadar çıkmış,
ek ödeneklerini bilmiyoruz ama 3 milyarın üzerinde para, bu sene de 3
milyar 300 milyon bütçe isteniyor.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz devletin bütçesi olmaz, halkın bütçesi olur
çünkü bu paralar halkın paraları, halktan alınan vergilerle bir
kısmını dış politikaya ayırıyoruz her
yıl bütçede ve bu bütçenin de halkın talepleri, istekleri
doğrultusunda kullanılmasını istiyoruz. Peki, öyle mi
oluyor? Geçen sene 3 milyar bir bütçeyle çalışan Dışişleri
Bakanlığının faaliyetlerinin bir sonucuna bakalım.
Birkaç örnek vereyim, bunları ileride detaylandıracağım,
örneğin, Amerika’yla ilişkiler bir önceki seneye göre çok daha
kötüleşmiş durumda. Avrupa’yla ilişkiler, Avrupa Birliği,
Avrupa Konseyi’yle ilişkiler kesilme noktasına gelmiş. Geçen
sene yaptığım konuşmada söylemiştim, Orta Doğu’da
bir tek Kürdistan Bölgesel Yönetimi kalmıştı Hükûmete dost
kalan, bu sene onu da kaybettiler bu Kerkük etrafında dönen
tartışmalar yüzünden. Nezaketen bile olsa “Mam Celal” dediğiniz
Sayın Talabani’nin cenazesine bir heyet bile gönderme nezaketi
gösterilemedi maalesef.
Bakıyoruz
ki Dışişleri Bakanlığının bütçesi
arttıkça Türkiye'nin dışarıda yaşadığı
sorunlar da artıyor. Yani bu para nasıl kullanılıyor, bu
bütçe nasıl değerlendiriliyor ki her geçen gün Türkiye'nin
dışarıdaki izolasyonu katbekat artıyor? Ahmet
Davutoğlu’na yapılan en büyük eleştiri dış
politikayı ideolojik temellerde yapması, bunun için de Türkiye'yi
yalnızlaştırmasıydı. Ahmet Davutoğlu gitti, bütün
faturayı kendisine kestiniz ama Ahmet Davutoğlu gittikten sonra da
dışarıda dostluklar artmıyor, azalıyor;
düşmanlıklar artıyor ve bunun ceremesini Türkiye'de yaşayan
bütün halklar bir şekilde çekiyor. Onun için, biz Dışişleri
Bakanlığının talep ettiği bu bütçeye karşı
olduğumuzu baştan ifade edelim.
Doğrusu,
Dışişleri Bakanının kendisi ve birlikte
çalıştığı arkadaşlara yönelik olarak şahsi
herhangi bir sıkıntımız söz konusu değil. Kendisine
bir görev verilmiş, Türkiye'nin dış politikasını
toparlamak. Yalnız, temel konsept yanlış olduğu için
dış politikadaki bu kırılmalar, bu izolasyonlarda çok fazla
sorumluluğu olmadığını da şahsen
düşünüyoruz. Daha genel bir konsept, Bakanlığın
dışında yoğunlukla belirlenen bir dış
politikanın icracısı durumunda maalesef Dışişleri
Bakanlığı.
Değerli
arkadaşlar, şu an Türkiye'nin bir dış politika konsepti
yoktur, herhangi bir konseptten yoksundur. Daha önce değişik
vesilelerle söyledik, mesela Atatürkçüler, Kemalistler sürekli “Yurtta sulh,
cihanda sulh.” diye bir kavramla giderler. Bir konsepttir; yanlış,
doğru, eksik, tartışırsınız ama bir konsepttir ya
da daha önce stratejik derinlik Sayın Davutoğlu’nun bir konseptiydi;
eksik olur, yanlış olur, hatalı olur ama bir konsept. Mevcut
durumda Türkiye Cumhuriyeti devletine Hükûmet eden AKP’nin herhangi bir
dış politika konsepti yoktur. Son derece konjonktürel, eklektik,
tutarsız, bir gün dediğini ertesi gün inkâr eden, hatta sabah
söylediğini -son Rusya örneğinde gördüğümüz- akşam inkâr eden,
içte dışta gerilimden beslenen, dışarıda da gayet
militarist bir söylem kullanan, tuhaf, ne olduğu belli olmayan bir
şey. Bir konsept diyemiyoruz yani kendi içsel
tutarlılığı olmayan bir dış politikadan
bahsediyoruz. Nedir bu? Türkiye Orta Doğu’daki ve küresel anlamda
yaşanan yapısal dönüşümlere ayak uydurmaya
çalışırken, doğrusu, ayak uyduramıyor, savruluyor.
Dış politikada bir uçtan diğerine savruluyor.
Hatırlayın,
hatırlatmak istiyorum: Trump gibi bir İslamofobik iktidara
geldiği zaman Hükûmete yakın olan çevreler Trump’a inanılmaz,
böyle, dikkatli davranıyorlardı, gönlünü hoş tutmaya
çalışıyorlardı. Çünkü Barack Obama’dan sonra Trump’la,
belki Amerika’yla ilişkileri toparlarız gibi
düşünüyorlardı. Aynen bu Meclis kürsüsünde şunu
söylemiştik, kendim söylemiştim: “Yani bir İslamofobik neocon
olan Trump gibi birisinden medet umar duruma gelmişsiniz. Bununla hiçbir
yere gidemezsiniz.” Ki en nihayetinde şu an “Trump da bizi sattı,
anlamadı.” noktasına gelmişsiniz.
Şu
an nereye savrulmuş? Şu an Rusya’ya doğru, böyle, ciddi anlamda
bir savrulma söz konusu. Ben Hükûmete yakın olan medyada dikkatle
izliyorum -çok eğleniyorum gerçekten- bir Putin methiyeleri düzüyorlar ki
aklınız hayaliniz durur. Diyorum kendi kendime, yakında
çocuklarına, Putin, Dugin falan ismi verecekler, Ivan, Igor diyecekler çocuklarına.
Çok acele etmesinler, iki yıla kadar -bakın burada söylüyoruz,
arkadaşlar, böyle, altını kalın çizsinler, kayıtlara
geçsin- “Rusya da bizi kandırdı.” noktasına gelecekler. Birazdan
sebeplerini detaylı bir şekilde anlatacağım.
Değerli
arkadaşlar, bölgesel ve küresel düzeyde yaşanan sorunların bu
ülkeye yansımalarını merkeziyetçi, totaliter, militarist,
faşist birtakım oluşumlarla karşılamak mümkün
değildir. Dışarıda ve bölgede yaşanan bu durumlar
Türkiye’de de ciddi anlamda birtakım siyasi kırılmalara,
gerilimlere sebebiyet veriyor. Şu an Türkiye’nin iç siyasetinde
yaşadığımız sorunların çok önemli bir
kısmı küresel düzeyde Avrupa’da, Orta Doğu’da yaşanan
sorunların Türkiye’de yarattığı sıkıntılara
ortak akılla cevap verememenin sonucudur. Hükûmet alıyor parayı,
istediği gibi kullanıyor, çok fazla muhalefete danışma gibi
bir derdi de söz konusu değil, muhalefetten gelen bütün eleştirilere
kulaklarını da tıkıyor, sonra sene sonunda geliyor, ben bir
daha para istiyorum diyor. Kusura bakmasınlar, biz bu bütçeye, bu
mantıkla örülmüş bütçeye, dışarıda, içeride sürekli
gerilim üreten bu bütçeye kesinlikle hayır diyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, Hükûmet, tabii, bunu yaparken sürekli olarak
dışarıda, bu yerlilik, millîlik kavramı var, bu arada çok
fazla kullanılıyor, ona dair bir iki kelam etmek istiyorum. Diyorlar
ki: “Dünya bizi kıskanıyor. Dünya bizi kıskandığı
için sürekli olarak bizim üzerimize geliyor.” Ben size birkaç tane rakam
vereyim. Dünya niye burayı kıskansın? Birkaç rakam vereyim.
Şimdi,
uluslararası camiada bir ülkenin prestiji yapılan sarayların
haşmetiyle falan ölçülmüyor, birtakım başka kriterler var.
Mesela ne? Mesela hukukun üstünlüğü, mesela insani gelişmişlik,
ekonomik gelişmişlik, demokratik kurumların işleyişi
gibi birtakım endeksler var, buraya bakarlar. Türkiye’ye bakalım:
Birleşmiş Milletlerin İnsani Gelişme Endeksi’nde Türkiye
71’inci sıraya gerilemiş, 2000’li yılların
başında Türkiye 45’inci, 50’nci sıralarda, gerileme var. Gazeteciler
meselesine hiç girmiyorum, Türkiye 180 ülke arasında 155’inci sırada,
muhtemelen bir sonraki yılın raporunda son 10’a girmeye aday, bu
tartışılıyor. 2004 yılında basın
özgürlüğü konusunda Türkiye 98’inci sıradayken tam 57 sıra
gerilemiş. OECD’ye üye 38 ülke arasında Sosyal Eşitsizlik
Endeksi’nde Türkiye 33’üncü sırada, yaşam memnuniyetinde 34, cinsiyet
eşitsizliğinde 35, eğitim kalitesinde 37, hava kirliliğinde
33, su kalitesinde 37 ve çalışma koşulları itibarıyla
38’inci ve son sıradadır. Dünya Türkiye’yi niye kıskansın?
Kıymetli arkadaşlar, bir örnek de şeyden vereyim, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine en fazla dava götüren, en fazla ceza alan
ülke de Türkiye, o konuda da şampiyon. Önümüzdeki yıl bu
şampiyonluğu… Hele bu komisyondan, bu ihraçlar yüzünden şu an
çalışmaları devam eden komisyondan mesele çıksın, iç
hukuk yolları bir tükensin, Türkiye dünyaya öyle bir rekor yazacak ki
insan hakları ihlalleri konusunda, bunu hiçbir ülkenin kırma
şansı bir daha olmayacak, ilelebet şampiyon olacak Türkiye. Yüz
binlerce insan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidecek. Sonra “Dünya
bizi kıskanıyor.” Neyi kıskanacak? Bütün bakanların, bütün
vekillerin, Başbakanın, Cumhurbaşkanının bindiği
arabaların hepsi Alman arabası; BMW’ler, Audi’ler şu kapının
önünde. Doğru dürüst üretebildiğimiz herhangi bir şey yok ya
bizim neyimizi kıskanacaklar? Dört tane parti var, bir defa yan yana gelip
herhangi bir konuda mutabık kalabilmiş değiliz bu ülkenin
geleceği konusunda.
Değerli
arkadaşlar, yerlilik ve millîlik söylemi içi boş, balon bir
söylemdir. Bu söylemin sebebi şudur: Evrensel standartlara ulaşma
iradeniz kalmadığı zaman işte popülist birtakım
söylemlerle yerlilik ve millîlik iddiası güdüyorsunuz. Bu yerlilik ve
millîlik iddiası gerçek anlamda bir yurtseverlik iddiası değildir
bize göre. Evrensel standartlara gelmeniz konusunda çok fazla eleştiri
geldiği zaman, “Efendim, biz Kopenhag’ın değil, oranın
kriterlerini değil Ankara’nın, Kasımpaşa’nın
kriterlerini…” diyorsunuz, kökeni budur. O standartlara
ulaşamadığınız zaman bunu bir şekilde
meşrulaştıracak birtakım ideolojik söylemler üretmek
zorundasınız, şu an yaptığınız da budur.
Nedir bu? “Hans’ın, George’un ne söylediği önemli değil.” diye
bir söylem vardı değil mi, Cumhurbaşkanı defalarca
kullandı bunu. Tamam, Hans’ın, George’un ne dediği önemli
değil, Ayşe ile Mehmet’in ne dediği önemli, çok güzel. Peki,
Ayşe ile Mehmet’ten aldığınız vergilerle Hans’ı,
George’u dışarıda ikna etmek için yüz milyonlarca doları
niye lobi şirketlerine aktarıyorsunuz? Hani Hans’ın, George’un
ne dediği önemli değildi? Hans’ın, George’un ne dediği önemli
çünkü Türkiye, dünyaya önemli oranda entegre olmuş bir ülke; ticari
anlamda olmuş, ekonomik anlamda olmuş, kültürel anlamda olmuş,
eğitim anlamında olmuş. Böyle izolasyonalist, kendi içinde
kapalı, bütün dünyaya meydan okuyan bir mantıkla giderseniz gideceğiniz
yer, duvara toslarsınız; ötesi, bu çok patolojik bir durumdur; bu
yerlilik, millîlik söylemi çok patolojik. Bakın, hastalıklı bir
söylemdir diyorum. Niye? Bunu da anlatayım: Yerlilik, millîlik adına,
bu son dönemde Türkiye'de yapılan bazı şeyler oldu. Sakın,
bunları istisnai uç durumlar olarak görmeyin. Burada üretilen, ülke
genelinde üretilen siyasal atmosferin yarattığı patolojik
durumlardır. Ne gibi durumlar? Şöyle: Hollanda’yla sorun
yaşıyorsunuz, bir protesto yöntemi olarak
yandaşlarınız portakala bıçak sokuyorlar ya; Rusya’yla
sorun yaşıyorsunuz, domates dişliyorlar. Geçen gün gördüm, Trump
Kudüs kararını tanıdıktan sonra, muhtar olduğu iddia
edilen birisi bir turpun üzerine Trump yazmış, turp kemiriyor.
Amerika’yla sorun yaşıyorsunuz, dolarla burnunu siliyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Çok derin bir örnek oldu bu! Bunu partiyle
ilişkilendirdiniz.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Hayır. Parti değil, yaratılan bu genel siyasal
atmosferin toplumda yarattığı patolojilerdir diyorum buna.
SALİH
CORA (Trabzon) – Hişyar Bey, verilecek örnek değil bu.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Medyasıyla, siyasetiyle dışarıya
karşı, çoğu zaman neredeyse yabancı
düşmanlığına, neredeyse değil, yabancı
düşmanlığına varan söylemler karşısında
halkım ne yapsın? Halkım da Hükûmetiyle dayanışmak
istiyor; istiyor, halkta suç aramayın ama öyle bir patolojik ortam
oluşmuş ki, işte, en son bir tane...
SALİH
CORA (Trabzon) – Ya, verilecek örnekleri ver.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Tamam, işte bir örnek veriyorum, ki yani ne, hangi
çılgınlık seviyesine geldiği görülsün diye bunları
veriyorum; polemik yaratmak için değil.
SALİH
CORA (Trabzon) – Örnek vermiyorsun, sataşma yapıyorsun.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Lütfen, rica ediyorum, bitireyim.
En
son, kalemşor bir yazar -eskiden bazen iyi yazılar da yazardı-
biliyorsunuz, ismini vermeyeyim.
SALİH
CORA (Trabzon) – Milletle alay ediyorsun.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Şöyle diyordu eskiden: “Hepimizin bildiği...”
SALİH
CORA (Trabzon) – Dışarıda ülkeyle alay ediyorsun, içeride
milletle alay ediyorsun.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Ya, bir dinle... Dinle...
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Ya, bir müsaade eder misiniz lütfen. Bakın, bitince
alırsınız, konuşursunuz. Lütfen, sabah sabah yorgunum
gerçekten, kahve içtim, kendime gelmeye çalışıyorum.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – İstersen domates vereyim de biraz...
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Vekilim lütfen... Lütfen...
Şimdi,
bakın, en son da daha dün, evvelsi gün eskiden iyi yazılarıyla
tanıdığımız, 1990’larda benim de okuduğum,
gerçekten İslami camia içerisinde böyle Gramsci okumuş falan,
entelektüel kalibresi yüksek bir adam olarak bildiğimiz -ismi lazım
değil- bir kalemşor demiş ki: “Kola içmeyin -çok özür diliyorum-
çişinizi için, daha iyidir.” Böyle yazmış ve bunun da
sağlıklı olduğunu söylemiş, duymuşsunuzdur
bazılarınız, sanki daha bir yıl önce kola
fabrikasını burada şeyle açmadılar gibi, Hükûmet Konya’da
kola fabrikasını açmamış gibi.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Gülüyorum Sayın Özsoy, bunlara gülüyorum.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bununla dış politika
yürümez.
AYŞE
DOĞAN (Tekirdağ) – Daha sonra kapandı kola fabrikası.
SALİH
CORA (Trabzon) – Başka örnekler verin.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Başka örnekler de var, geliyorum. Bunlar sadece durumun
vahametini göstermek için kullandığım örnekler.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Özsoy, siz akademisyensiniz, bunlar
konuşmanızı destekleyecek örnekler değil.
PERVİN
BULDAN (İstanbul) – Başkan, müdahale eder misiniz lütfen.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar…
BAŞKAN
– Arkadaşlar, müdahale etmeyin lütfen, müdahale etmeyelim.
Sayın
Özsoy, siz devam edin.
SALİH
CORA (Trabzon) – Seni ağır bir adam zannederdik ya, maalesef. Böyle
bir konuşma tarzı olur mu?
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Bakın, “Seni ağır bir adam zannediyorum.” diye
çirkin çirkin konuşmalar var Başkan burada. Terbiyesizlik
yapmayın.
SALİH
CORA (Trabzon) – Terbiyesiz sensin.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Yapmayın.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bakın, sabah sabah
yakışmıyor. Varsa sözünüz gelip kürsüde söylersiniz. Lütfen…
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Varsa sözünüz, müsaade istersiniz, gelirsiniz,
konuşursunuz burada.
BAŞKAN
– Gelirsiniz, söylersiniz. Niye müdahale ediyorsunuz? Müdahale etmeyelim
lütfen.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, devam edelim.
Şöyle: Bu son dönemde biliyorsunuz Kudüs meselesi yüzünden Amerika’yla,
İsrail’le ilişkiler iyice gerilmiş durumda. Öncelikle şunu
söyleyeyim: Trump’ın aldığı karar ve İsrail’in
Filistin’e seksen yıldır uyguladığı bütün politikaları
kınıyoruz, lanetliyoruz. Orada yaşananların hiçbir
şekilde savunulacak bir tarafı söz konusu değil. HDP olarak
bizim tavrımız bu konuda nettir. Bir işgal altındadır
Filistin ve Cumhurbaşkanının o gösterdiği haritaları,
samimiyetle söylüyorum, Orta Doğu dersi verirken sürekli
kullanıyordum. Yani son seksen yıl içerisinde adım adım
Filistin’in nasıl darmadağın edildiği, nasıl yok
edildiği ve nihai olarak İsrail devletinin Filistin’le anlaşma
değil, Filistin’i sonuna kadar yok etme; son toprak parçasına o
yerleşimleri yerleştirene kadar durma niyetleri filan söz konusu
değil yani. Böyle bir durum.
Şimdi,
kıymetli arkadaşlar, İsrail’le biliyorsunuz uzun bir dönem
ilişkiler sıkıntılıydı. Geçen seneden, evvelki
seneden itibaren bu ilişkileri yeniden toparlayalım diye Hükûmetin
girişimleri söz konusu oldu; karşılıklı
tartışıldı, konuşuldu, eninde sonunda bu Mavi Marmara
meselesi üzerine bir anlaşmaya varıldı ve o anlaşma
komisyona geldi, orada çok ciddi tartıştık.
CHP’li
arkadaşlar, sizlere de biraz dokunduracağım, siz de biraz lütfen
dinleyin. Biz yukarıda, bu komisyonda tartışırken çok sert
eleştirdik, bu Mavi Marmara anlaşmasının çok
sıkıntılı olduğunu söyledik ama o zaman Hükûmet
cenahından, AKP Grubundan arkadaşlar “İsrail önemli bir ülke,
bir şekilde İsrail’le ilişkileri toparlamamız gerekiyor.
Hatta Filistin’e en fazla İsrail’le ilişkilerimizi toparlayarak
yardımcı olabiliriz.” Medya yazıyordu “İnsani yardım
götürebiliriz.” vesair vesair.
O
anlaşma metninin en altında şöyle bir ibare de vardı: “Bu
anlaşma Ankara ve Kudüs’te eş zamanlı olarak
akdedilmiştir.” Yani Kudüs’ü Ankara’ya bir eş kent olarak
anlaşmanın altına da yazmışlardı. Orada çok sert
tartıştık, aşağıya indik, Genel Kurula. Bu Genel
Kurulda -bir iki istisna olabilir değişik partilerden, o an dikkat
etmiştim, şu an hatırlamıyorum- HDP dışında
hiç kimse çıkıp “hayır” oyu vermedi. CHP’li arkadaşlar,
yukarıda, komisyonda biz o anlaşmayı tartışırken
aslan yüreği yemiş gibi orada anlaşmayı yerden yere
vurdunuz; biz şuraya indik aşağıya, hiçbiriniz
anlaşmaya “hayır” oyu veremediniz, çekimser kaldınız
burada.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Yok, verdik.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Öyle, kayıtlara bakarız. Hatta bir vekiliniz
yanlışlıkla “hayır” oyu verdiği için şurada,
gözlerimin önünde grup başkan vekilinden fırça yedi “O oyunu gidip
sileceksin.” diye ve gidip sildi. Gidin kayıtlara bakın, görürsünüz.
Şimdi,
öyle oturup “Tel Aviv’den Kudüs’e çekin de büyükelçiliğinizi.” deyip rest
çekerek siyaset yapılmıyor, bu böyle bir şey değil.
İsrail’in Filistin’e uyguladığı politikalar konusunda
ilkesel ve kararlı bir tavır almak lazım. Biz şunu
söylemiyoruz: Efendim, İsrail bunu yaptı, siz de
karşılığında bunu yapın, rest çekin.
Arkadaşlar,
ortada iç politika malzemesi olarak kullanılan bir mesele söz konusu. Öyle
tek taraflı olarak “Biz ilan ettik. Alın işte, sizin restinize
rest; biz de Doğu Kudüs’ü başkent ilan ediyoruz.” Bu arada,
Dışişleri Bakanlığının sayfasındaki
çeviri ile anlaşma metni arasında da ciddi bir fark söz konusu
değerli arkadaşlar. Kimsenin Doğu Kudüs’ü Filistin’in
başkenti olarak tanıdığı yok, basında böyle
yazıldı o anlaşmaya istinaden, orada da bir
karışıklık söz konusu.
Şu
an Kudüs meselesi üzerinden iç politikada tekrar popülist söylemlerle bir zemin
bulma tartışması söz konusu, bunu da yanlış buluyoruz.
Netenyahu’ya, İsrail devletine Cumhurbaşkanının
söylediklerine katılıyoruz, katılıyoruz. Gerçekten
İsrail terör uyguluyor Filistinlilere, yerleşimler konusunda,
öldürülen çocuklar konusunda, terörist olarak cezaevine konulan Filistinli
çocuklar, birçok konuda, neredeyse katılmayacağımız bir
şey yok Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerine ancak
Netenyahu’nun bir tek sözüne katılıyoruz, vallaha dedi ki Netenyahu:
“Bu vicdan ve insanlık konusunda sizden ders alacak değilim.” Evi
camdan olan komşusunun evini taşlarken biraz dikkatli olmalı. Bu
ülkede kaç tane Kürt çocuğunun terörist olarak mahkemelerde
yargılandığını, cezaevine girdiğini biliyor
musunuz? O yasayı İsrail’in Filistin için uyguladığı
yasadan modelledi bu Hükûmet.
HALİS
DALKILIÇ (İstanbul) – Hiç yakışmadı, olmadı.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Tabii, çok fazla örneği yoktur çocukların terörist
olarak mahkemelerde yargılanmasının. Sizden önce İsrail
yapmıştı bunu, kayıtlara girin bakın.
Sonra
ne oldu? Sonra yüzlerce Kürt çocuğu cezaevlerine girdi, Pozantı’da
tecavüzlere uğradılar. İnsanlık dersi konusunda sadece son
iki yıla baktığımız zaman burada konuşsak buradan
Kudüs’e kadar yol olur. Sokak ortasında yedi gün bekletilen cenazeleri biz
konuştuk şu kürsüde. Daha geçen gün dördüncü duruşması
yapıldı Kemal Korkut’un; biliyorsunuz, “Nevroz” etkinliklerinde bu
sene çırılçıplak böyle vücudunu açmış,
“Silahsızım.” diyor, 50 tane kameranın önünde, canlı
yayında öldürüldü, canlı yayında. Bir polis
tutuklanmış değil; 4 tane duruşma geçti, daha bir polis
tutuklanmadı. Konuştuğu sözler yüzünden on üç aydır bizim
eş başkanımızı cezaevine gönderiyorsunuz, söz söyledi
diye cezaevine gidiyor; canlı yayında silahsız, savunmasız
insanı kameralar önünde öldüren insan cezaevine gitmiyor,
tutuklanmıyor. Kürt’ün kanı bu kadar mı ucuz ya? Karineye girmek
istemiyorum, yarıştırmak istemiyorum ama bu karineye
baktığımız zaman, son iki-üç yılda yaşanan onca
vahşete, onca ölüme, yıkımlara, bodrumlarda yakılan
insanlara, yakılan, yıkılan kentlere
baktığımız zaman, eviniz camdan.
SALİH
CORA (Trabzon) – Eren Bülbül’ü kim öldürdü? Biraz da ondan bahset.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Onun için kimseye böyle insanlık, vicdan dersi verecek
bir durumda değil bu Hükûmet.
Değerli
arkadaşlar, zaman azaldı, sadece bir iki konuda bir iki
düşüncemi daha ifade edip burada toparlamak istiyorum.
Son
olarak, çok ciddi bir iddia dolaşıyor biliyorsunuz. Almanya’da
birtakım çete örgütlenmelerine Türkiye’den, iktidar partisine mensup bir
milletvekilinin para verdiğine dair birtakım iddialar söz konusu.
Gerçekten iddia düzeyinde, bilmiyoruz, orada değildik, görmedik. Bu Osmanlı
Ocakları… Yok, ne?
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Almanya Osmanlıları…
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Ha, “Almanya Osmanlıları” diye. Bakın
fotoğraflarına görürsünüz zaten, ne menem insan olduklarını
görürsünüz orada. Birtakım telefon kayıtlarının olduğu
falan söyleniyor, bilmiyoruz yani bunlar tabii araştırılacak ama
böyle bir şey doğruysa bu çok korkunç bir durum. Yani, resmen
mafyatik örgütlerle neredeyse organik bağ diyebileceğimiz bir durum
söz konusu.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – PKK’yla bağınıza bakın ya.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Bilmiyorum ne olduğunu. Tabii, biz de merak ediyoruz,
bekliyoruz eğer böyle bir şey varsa… Yalnız, şu ana kadar o
vekil bu meseleyi yalanlayabilmiş değil. Yani “Bu yalandır,
böyle bir şey olmadı.” demiyor, sadece “Almanya beni takip ederken
Dışişleri Bakanını da dinlemiş. Bunun ahlaki,
hukuki bir tarafı söz konusu değildir.” diye bir şey
söylemiş fakat olayın içeriğine dair…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Bitti mi arkadaşlar?
Bitireyim
mi, bir dakika verir misiniz?
BAŞKAN
- Sayın Özsoy, ben başta da ifade ettim, söz uzatmayacağım,
lütfen…
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Otuz saniye verin, selamlayayım arkadaşları.
BAŞKAN
– Tamam, selamlayın.
Buyurun
lütfen.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) – Arkadaşlar, hemen bitiriyorum.
Sadece
şunu söyleyeyim: Bu vekilin “Sopayla Kürtlerin kafasını
kıracaksın, bunu videoya çekeceksin, Türk devletine göndereceksin,
devlet bunu internette yayınlayacak.” şeklindeki
konuşmalarının telefon dinlemelerine girdiği falan
söyleniyor, iddia; umarız doğru değildir.
Kıymetli
arkadaşlar, zamanınızı aldık, yirmi beş dakika;
sabrınız için teşekkür ediyoruz. Ancak dediğim gibi,
dış politika bu kafayla devam ederse muhtemelen 2018 yılı
içerisinde bu ülke çok daha ciddi badireler atlatacaktır. Bütçenin de
vallahi parasını da helal etmiyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre bir söz talebim
var.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Muş, 60’a göre yerinizden…
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; efendim, bir iddia dolaşıyormuş da bizim bir
milletvekilimiz varmışmış da orada işte bazı
mafyatik örgütlenmeler varmışmış da “mış”lar
üzerinden iddialar var da bunlar buraya taşınıyor.
Çıkın elinizdeki somut olan ne varsa burada konuşun; kimmiş
bu, nasıl olmuş, ne olmuş? “Birtakım telefon dinlemeleri
var da…” Partimizi, milletvekillerimizi mafyatik bir örgütlenmeyle ilişki
kurdurmaya çalışılıyor. Bu son derece üzücü. Sayın
hatibi dikkatle dinledim, verdiği bazı örnekler, ondan sonra,
partimiz ile oradaki birtakım illegal yapıları
ilişkilendirme çalışması son derece düşündürücü. Çünkü
şundan dolayı düşündürücü: Türkiye’nin bir terörle mücadelesi
söz konusu, Filistin’deki mesele ile Türkiye’nin terörle mücadelesini mukayese
ediyor. Filistin devleti işgal altında, toprakları işgal
edilmiş; Türkiye’de nasıl bir durum var? Türkiye’de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – …Türkiye’nin belli bir bölgesini ayırmaya
çalışan, koparmaya çalışan bir terör örgütüne
karşı büyük bir mücadele içerisinde, burada bütün milletvekillerinin,
burada kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir milletvekili olarak hisseden
herkesin bunun karşısında durması lazım, buna tepki
koyması lazım. O ikisini mukayese edip burada terör örgütünün yapmaya
çalıştıklarını meşrulaştırmaya çalışmak,
terör örgütüne hizmet eder. Buradaki durumla İsrail’deki
yapılanları da aslında haklı çıkarmaya
çalışmak gibi bir şey olur bu.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Netanyahu da aynı senin kafanda, o
da Filistinliler için aynı şeyi söylüyor, o da Filistinlilere
“terörist” diyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Bir diğeri, değerli milletvekilleri,
bakın, bizim güneydoğuda bazı bölgelerde terör örgütü egemenlik
alanı kurmaya çalışıyorken güvenlik güçleri mücadele
ediyordu orada. Orada, bakın, milletvekilleri var. İhbar ediliyor,
ihbar var. Burada polisler oraya gitmeye çalışıyor, müdahale etmeye
çalışıyor ihbar üzerine, orada biz şehit veriyoruz. Ne
arıyor milletvekilleri oradaki o egemenlik alanı kurmaya
çalışan eli silahlı teröristlerin arasında? Bunu sormaya
hakkımız yok mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Şimdi, sayın hatip bu kadar insan
haklarından örnek veriyor. Bakın, devlet mutlaka ki hukuka göre
hareket etmek zorundadır, hukukun dışında hareket edemez.
İnsan haklarına karşı da son derece
saygılıyız, hassas davranmak zorundayız. Ama burada
yapılan, sadece teröre karşı olan bütün operasyonları insan
haklarına yapılıyormuş gibi gösterip terörü
meşrulaştırmaktır.
Bakın,
Dürümlü köyünde 16 vatandaşımızın hiçbir cenazesinden eser
yok.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, kürsüden konuşsa daha iyi olur
gerçekten.
BAŞKAN
– Sataşmadan isteseydi sataşmadan verirdim ama yerinden istedi.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Yapan terör örgütüdür. Bir gün bir tanesi gelip de
şu kürsüden bunu ifade edemedi.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Özsoy, çıkın bunu bir söyleyin
bakalım.
BAŞKAN
- Teşekkürler Sayın Muş.
LEZGİN
BOTAN (Van) – 60 yaşındaki adama işkence etmek hangi aklın
ürünüdür? Ne alakası var? Terörle mücadeleymiş!
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Çıkın hadi söyleyin şunu: 16
kişiyi öldürdüler. Cenazelerinin bir parçası yok.
BAŞKAN
– Tamam Sayın Muş.
Sayın
Yıldırım, siz mi, Sayın Özsoy mu?
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Ben İç Tüzük 60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yıldırım, size de 60’a göre…
2.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım’ın, Başkanlığın
karşılıklı laf atmalara müsaade etmemesini istirham
ettiğine ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, öncelikle bu konuya girmeden önce ifade edeyim, daha sabah sabah,
hatibimiz konuşmaya başladığı andan itibaren
şurada zaten birkaç kişi olan AKP milletvekillerinin sataşmaya
başlaması işine aynı meyanda bizim cevap vermemize mahal
vermeden siz müdahale edin. Bunu özellikle istirham ediyorum.
İkinci
bir husus, artık insanlık suçuna tekabül edebilecek sivil
ölümlerinden söz ettiğimizde, ağır insan hakları
ihlallerinden söz ettiğimizde, bütün bu konudaki suçu, günahı
“terörle mücadele” adı altındaki halının altına
süpürülmesi mecrasını çoktan aştık. Ya, şunu
söylüyoruz: Kiminle neyin mücadelesini ediyorsanız edin. Şu ülkede
demokratik gösterilerde 30’un üzerinde çocuk son bir buçuk yılda öldürüldü,
sivil, şehrin ortasında. Bundan söz ediyoruz, onun ötesi
lafügüzaftır. Kiminle neyin mücadelesini ediyorsanız edin. Sivil
ölümlerinden söz ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Siz etmiyor musunuz mücadele?
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, ben de toparlıyorum.
BAŞKAN
– Siz de toparlayın lütfen.
Buyurun.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Yoksa, öbür türlü “Ben her türlü suça, günaha,
insanlık suçuna bulaşırım, bunu da ‘terörle mücadele’
adı altında kılıflarım, sarmalarım,
kapatırım.” diyorsanız, dünya, artık o kadar, bu
işleri yiyip yutabilecek kadar küçük bir dünya değil ve her şey
de sizin elinizde değil. Komünikasyon çağındayız, her
şey görülüyor.
Bakın,
tekrar söylüyorum: Demokratik eylem, etkinlik, gösterilerinde güvenlik
güçlerinin kullandığı silahlarla öldürülen çocuk
sayısı son bir buçuk yılda 30’u aşmıştır.
Bunun cevabını verin. Öbür türlü, kiminle mücadele ediyorsanız
edin.
Teşekkürler.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Siz etmiyor musunuz? Siz etmiyor musunuz Sayın
Yıldırım, onu da söyleyin.
BAŞKAN
– Teşekkürler.
Söz
sırası, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’a ait.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Partisiniz siz. Siz parti grubusunuz,
tavrınız koyun.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Partinin silahı mı olur?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Pir, ben Yıldırım’la
konuşuyorum.
Siz
iddianızı gelin, burada ispatlayın.
HİŞYAR
ÖZSOY (Bingöl) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özsoy, siz….
HİŞYAR
ÖZSOY (Bingöl) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili
terörü meşrulaştırdığıma dair çok ağır
bir ithamda bulundu. Bu konuda sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN
– Ona cevaben, Sayın Yıldırım aynı şekilde
cevabı verdi.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Hayır Sayın Başkan, ben yerimden söz
istedim.
HİŞYAR
ÖZSOY (Bingöl) – Sayın Başkan, terörü
meşrulaştırdığımı söyledi. Herhâlde bundan
daha ağır bir itham olamaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Meşrulaştırmıyorsa
kayıtlara geçti. Örgütü lanetliyorsa…
BAŞKAN
– O zaman, bir düzeltme yapacaksanız buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, örgütü lanetliyorsa
kayıtlara geçti zaten. Lanetliyor mu terör örgütünü?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Yok.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bakın, ben, gerçekten
Sayın Muş’tan önce sisteme sadece ilk hatırlatmayı yapmak
üzere girmiştim. Yoksa, bu konuyla alakalı değildi benimki.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen… Sataşma olursa sataşmadan söz
taleplerini karşılayacağım ama çok sık sataşma
olmasın, yerimizden de çok söz söyleyip her konuşmacıya da
müdahale etmeyelim.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili
Hişyar Özsoy’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un
yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HİŞYAR
ÖZSOY (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
Hatip, bakın, Amerika, Afganistan’da terörle mücadele ettiğini
söylüyor. İsrail, Filistin’de terörle mücadele ettiğini söylüyor.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Yazıklar olsun!
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) - Yemen’de Suud terörle mücadele ettiğini söylüyor, Esad
Suriye’de terörle mücadele ettiğini söylüyor.
Şimdi,
bu terörle mücadele kavramını açtığınız zaman
içinden çok fazla şey çıkıyor. Grup başkan vekilimiz
söyledi, çok fazla oraya girmek istemiyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Girin, girin.
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) - Şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Burada konuşmalar
yaptık, bakın, ya bu ülkede vali vali, insan cesetlerinin kediler
tarafından yenildiğini itiraf etti ya!
SALİH
CORA (Trabzon) – Hangi vali demiş?
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) - Bunu söylediğimiz için terörü mü
meşrulaştırıyoruz? Oh ediyoruz! Ya, bu terörü
meşrulaştırma mıdır?
Son
iki yılda 150’den fazla insan, çocuk… Yani parçalanmış ceset,
aileleri cesetleri alıp gömmeye çalışıyorlar; bize geliyor,
yaşıyoruz, yaşadığımız şeylerdir.
Eğer
samimiyseniz İsrail konusunda, şuna bir cevap verin: İsrail ile
Türkiye arasında, tırnak içinde söylüyorum, terörle mücadele
konusunda, Filistinlilere terör uygulayan İsrail’in, Türkiye’yle terörle
mücadele konusunda kaç tane anlaşması var? Bu ülkenin ordusunun
subayları İsrailli subaylar tarafından eğitilmedi mi? Özel
savaş konsepti uygulanmadı mı 90’larda?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Nerede yaşıyorsunuz Sayın Özsoy?
HİŞYAR
ÖZSOY (Devamla) - Askerî anlamda iş birlikleri yok mu? Ortak tatbikatlar
yapılmıyor mu? Birbirlerinden öğrenmiyorlar mı? El insaf!
Bunu dünya çarşaf çarşaf yazıyor. Açın uluslararası
hakemli bir dergide İsrail-Türkiye ilişkilerini, askerî
ilişkilerine bir bakın, orada size bütün anlaşma metinlerini
verirler.
Kimseyle
polemik yapmak gibi bir derdimiz yok, yalnız dışarıyla
konuşurken insan döner önce kendi evinin içine bakar, burada benim durumum
ne diye! Bunu söylemeye çalışıyoruz, öyle herhangi bir şeyi
meşrulaştırmak gibi bir derdimiz de yoktur.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Anlatmaya çalıştığımız
bu.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Özsoy’dan PKK’nın katliamlarına
bir şey söylemeyi beklerdim.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504)
(Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
- Söz sırası Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’a aittir.
Buyurun
Sayın Aslan.
HDP
GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, Sayın
Divanı saygıyla selamlıyorum.
Yine
son iki yıldır bütçe görüşmelerinde Mecliste aramızda
bulunmayan ve hukuksuz bir şekilde şu anda zindanlarda tutuklu
bulunan Sayın Eş Başkanlarımız Selahattin
Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ; Grup Başkan Vekillerimiz
Sayın İdris Baluken, Sayın Çağlar Demirel; Selma Irmak,
Abdullah Zeydan, Gülser Yıldırım, Ferhat Encü, Faysal
Sarıyıldız, Tuğba Hezer, Besime Konca, Mürsel Aydoğan,
Burcu Çelik ve Demokratik Bölgeler Partisi Başkanı Sebahat Tuncel ve
belediye başkanları nezdinde de Sayın Gültan
Kışanak’ı ve şu anda haksız yere içeride tutulan
yaklaşık 10 bin HDP’li ve DBP’liyi de buradan saygıyla
selamlıyorum.
Aynı
şekilde, İsrail’de aynı akıbeti yaşayan tutuklu
Filistin milletvekillerini, tutuklu Mısır milletvekillerini de
buradan selamlıyorum.
Yine,
haklarında hiçbir soruşturma, haklarında hiçbir kovuşturma,
hiçbir gözaltı, hiçbir tutuklama, hiçbir yakalama emri olmayan ve şu
anda hapislerde tutuklu bulunan 700 bebeğin de gözlerinden öpüyorum, o
günahsız ellerinden öpüyorum ve o kocaman yüreklerinden öpüyorum. Evet,
haklarında hiçbir tutuklama emri yok. 0-6 yaş arası şu anda
700 bebeğimiz cezaevinde. Bunlar hepimizin çocuğu, hepimizin
bebeği, hepimize Allah tarafından emanet edilen bireylerdir. Ve yine
şu anda haksız yere hapishanelerde bulunan 70-80-90
yaşlarındaki pirifânilerin de nasırlaşmış
ellerinden öpüyorum, kendilerine saygılarımı sunuyorum.
Arkadaşlar,
yarın Dünya Arapça Günü. Dünya Arapça Günü demişken, Hükûmet
yetkililerine bütçede Türkiye'deki Arap yurttaşlarla ilgili bir bütçe
ayrılıp ayrılmadığını da sormak istiyoruz.
Dilleriyle ilgili bir bütçe ayrılmış mıdır? Nitekim,
Türkiye'de yaklaşık olarak yüzde 10’a tekabül eden bir Arap nüfusu
vardır.
Dünya
Arapça Günü dolayısıyla ben hem Türkiye'deki Araplara hem dünyadaki
Araplara da bir Arapça mesaj vermek istiyorum, okumak istiyorum.
BAŞKAN
– Yalnız, kayıtlara geçmiyor, bunu biliyorsunuz değil mi?
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Biliyorum, teşekkürler.
BAŞKAN
– Yabancı bir dil olduğu için “bilinmeyen bir dil” diye geçiyor.
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Sorun değil. Barack Obama buraya
geldiğinde İngilizce konuşmuştu ve tutanaklara
geçmişti. On binlerce kilometre ötedeki insanların
konuştuğu dil tutanaklara geçiyor ama bizim Türkiye
vatandaşı, yurttaşı, insanı olarak, maalesef, ana
dilimizin tutanaklara geçmemesini de gerçekten yadırgıyorum.
Kaldı ki Arapçanın özel bir yeri vardır; Arapça, vahyin dilidir,
Peygamberin (AS) dilidir, Kur'an-ı Kerim’in dilidir.(x)
BAŞKAN
– Sayın Aslan, bak, siz anlıyorsunuz ama kimse anlamıyor.
Lütfen, Genel Kurulda bütün vekillerin anlayacağı bir dilde, Türkçe
konuşalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, belki küfrediyordur, böyle
bir şey olur mu?
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Türkçesini de söyleyeceğim Sayın
Başkan, az kaldı, bir paragraf kaldı.(x)
Hemen
Türkçesini de söyleyeyim, burada diyorum ki: Özelde Araplar, genelde bütün Orta
Doğu halklarının birliğe, beraberliğe ihtiyacı
var; yoksa hepimiz birer birer yutuluruz, birer birer yok ediliriz. Bizim
tarihte güzel isim bırakan isimlerin referanslarına ve onların
pratiğine ihtiyacımız vardır, bizim birliğe
ihtiyacımız var, bizim ittifakta, ittihatta, saadetimiz,
hayatımız gizlidir, bu şekilde bir mesaj verdim. Merak etmeyin,
kimseye küfretmedik, küfretmek için buraya çıkmadık.
Halkımızın ve bütün halkların haklarını savunmak
için buradayız.
Sayın
Dışişleri Bakanı da buradayken ve Sayın Meclisten
istirham ediyorum, Orta Doğu’yu aslında iki paragrafta Zülfü Livaneli
“Huzursuzluk” kitabında çok güzel özetlemiş, mutlaka o kitabın
da okunmasını tavsiye ediyorum. Bakın ne demiş? Kitapta,
gazeteci, Mardinli bir yaşlı bilgeyle sohbet ederken yaşlı
bilge gazeteciye diyor ki: “Harese nedir bilir misin oğlum? Harese Arapça
bir kelimedir. Hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan
türemiştir. Develere ‘çöl gemileri’ derler çünkü develer üç hafta boyunca
yemeden içmeden yürüyebilirler yani o kadar dayanıklıdırlar ama
bunların çölde çok sevdikleri dikenli bir bitki vardır, gördükleri
yerde o dikeni koparır ve çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin
ağzında yaralar açar. O yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan
dikenle karışınca bu tat, devenin daha çok hoşuna gider.
Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz
ve engel olunmazsa deve hayatını kaybeder. Bu bitkinin adı
haresedir. Demin de söyledim; hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler bundan
gelir. Bütün Orta Doğu’nun âdeti, hâli budur oğlum, tarih boyunca
birbirlerini öldürür ama asla kendini öldürdüğünü anlamaz, kendi
kanının tadından sarhoş olur.” Yani biz maalesef, Orta Doğu
insanı olarak, inanın, o develerden daha acınacak hâldeyiz, daha
sarhoş bir hâldeyiz. Biz, ölmelerle, öldürmelerle, bu sarhoşlukla
kendimizi öldürdüğümüzün, bitirdiğimizin farkında değiliz.
Sadece son iki yılda, kimi kaynaklara göre 3 bin, kimi kaynaklara göre 5
bin insanımızı kaybettik. Son otuz yılda 40 bin
insanımızı kaybettik. Yemen’de, Irak’ta, Lübnan’da, Libya’da,
Suriye’de son on yılda yüz binlerce insanımızı kaybettik.
Bakın, yüz binlerce diyorum, net rakam veremiyorum çünkü şu anda da
belki insanlarımız ölüyor. Yani insanlar bu kadar değersiz mi ki
yüz binlerle ifade ediyoruz, net bir rakam veremiyoruz?
Şimdi,
Sayın Bakan, bizim aslında düştüğümüz durum budur ve
içinden kurtulmamıza vesile olacak mesaj da içindedir. Bizim bu
sarhoşluk hâlinden, kan sarhoşluğu hâlinden bir an önce uyanmamız
gerekiyor. Zaten biz uyanmadığımız için on binlerce
kilometre öteden beyaz adam gelip Kudüs’ü işgal edebiliyor, gelip Kudüs’ü
bizden almaya çalışıyor, Müslümanlardan, Filistinlilerden.
Sadece Müslümanlardan, Filistinlilerden de değil, orada Hristiyanlar da
yaşıyor, Yahudiler de yaşıyor, farklı etnik dil,
mezhepler de yaşıyor. Bizim bu birbirimize düşme hâlimizi
fırsat bilen emperyalist, siyonist, kapitalist güçler istediği
şekilde aslında bizi oynatıyor, bizi maalesef istemimizin
dışında yönetiyor.
Maalesef
bazen Mecliste kavgalar oluyor. Aslında burası kavgaları
bitirme, sorunları çözme yeri olması gerekirken artık toplumun
aynası mıdır, yoksa toplum mu burayı kendine ayna
alıyor, böyle bir ters ilişki var ama siz de çok iyi bilirsiniz ki
insanlar birbirine düştü mü isterseniz bin, isterseniz bir milyar insan
olsun bir kişi o birbirine düşen bütün insanları hem soyabilir
hem tek tek hepsini katledebilir. Bizim şu anda içine düştüğümüz
durum budur.
İslam İşbirliği Teşkilatına
gelince: Birincisi, Doğu Kudüs kararı yetersizdir. Biz “doğu” ya
da “batı” diye ayırt etmiyoruz; Kudüs bir bütündür, Kudüs bir bütün
olarak vahyin merkezidir, bütün dinlerin kutsal mekânıdır.
Oranın özerk ve özgür bir şekilde yönetilmesi gerekiyor ama
İsrail devletinin boyunduruğunda ya da Amerika’nın
boyunduruğunda değil tabii ki. Çünkü sadece Kur’an’da ismi geçen 25
peygamberden 12 peygamber Filistin’de tebliğini yapmıştır.
Dolayısıyla orada, birçok peygamberin ümmeti vardır, halkı
vardır. Hepsinin eşit, adil, özgür bir şekilde yaşayabileceği
bir ortam tesis edilmelidir ve bu model, bütün Orta Doğu’ya, bütün dünyaya
da ilham olmalıdır, örnek teşkil etmelidir.
Şunu da söylemek istiyorum: Dış
ilişkilerde, özellikle Filistin konusundaki hassasiyet, Kudüs konusundaki
hassasiyet yani İslam İşbirliği Teşkilatı
ülkeleri kalkıp…. Evet, Kudüs için bir şeyler yapmak isteyen samimi
insanlar, halk var, halk üzerine düşeni yapıyor ama devletler,
yönetimler maalesef yapmıyor. Bakınız, Davos
çıkışından sonra İsrail’i OECD ülkelerine kabul eden
Türkiye olmuştur, veto etmemiştir; bu bir.
İkincisi, Dışişleri Bakanına da
sormak istiyoruz, hâlâ İsrail uçaklarına havada yakıt ikmali
izni var mıdır Türkiye’de, hâlâ yapılıyor mu? Bunun da
cevaplandırılmasını istiyoruz.
Üçüncüsü, Tel Aviv’in Türkiye Maslahatgüzarı
İsrail için 2015’te “İsrail bizim kardeş ülkemiz ve biz
ayrılamayız.” demiştir, öte yandan siz “terör devleti”
diyorsunuz, “işgalci devlet” diyorsunuz -biz de onların terör devleti
olduğunu ikrar ediyoruz, kabul ediyoruz, işgalci
olduklarını biliyoruz- ama bir karar verin, kardeşiniz mi
bunlar, terör mü bunlar, işgalci mi bunlar; bunu bilmeye
hakkımız vardır. Hem “terör devleti” diyeceksiniz hem de hâlâ
yürürlükte olan anlaşmalar var hem de hâlâ resmî tanıma duruyor,
askıya da almış değilsiniz yani siz bu terörü
meşrulaştırıyor musunuz? Hem “terörist” diyorsunuz hem
günbegün ticaret hacminizi artırıyorsunuz, askerî
anlaşmaları imzalıyorsunuz yani bu ne yaman çelişkidir?
Bunun da cevabını istiyoruz.
“Dünya 5’ten büyüktür.” söylemine gelelim. Güzel bir
söylem, gerçekten bir partinin, herhangi bir hareketin liderinin, işte,
kendine büyük idealler, hedefler koyması güzeldir ama bakın, bu
“Dünya 5’tir” dedikleri, işte, ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya.
Rusya’da tutuklu milletvekili var mı, Amerika’da var mı, tutuklu
gazeteciler, tutuklu belediye başkanları, içeride süt emen 700 bebek
var mı, bu 5 büyük ülkede var mı acaba? Yok. Nerede var?
Mısır ve İsrail’de var. O zaman ya söylemlerinizi
değiştirin yani kimi örnek alıyorsanız demokrasi, hak,
hukuk yolunda o yoldan ilerleyin, eyvallah, biz de sizi
alkışlayacağız ama yok öyle bir şey.
Bakın, neler oluyor şimdi onu bir söyleyelim.
Tüm İslam ülkelerinde hak mağduru, hukuk mağduru olanlar Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine ve uluslararası diğer
kuruluşlara başvuruyor ama ne ilginçtir ki hiçbir Batı
ülkesinden mağdur olduğunu, hukuken mağdur olduğunu
düşünen hiçbir insan hiçbir İslam ülkesinin mahkemelerine
başvurmaz ve hiçbir Müslüman Orta Doğu ülkesine de iltica etmez.
Neden? İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin
yurttaşları, vatandaşları Avrupa’ya, Amerika’ya iltica
eder? Neden oralara başvurur? Arkadaşlar, bu işte bir terslik
var. O zaman, bizim ilk önce kendimizi düzeltmemiz lazım. Selahaddin
Eyyubi Kudüs’e adaletle girmiştir, Kudüs, kapılarını adalet
sonucu Selahaddin Eyyubi’ye açmıştır ama ne tevafuktur ki bugün
on binlerce torunu hapiste ve ne tevafuktur ki bir torununun ismi de
Selahattin, o da şu anda içeride.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Söz sırası Van Milletvekili Bedia Özgökçe
Ertan’a aittir.
Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de öncelikle, bugün
hâlâ hapiste olan eş genel başkanlarımı ve değerli
milletvekili arkadaşlarımı, yine, tutsak edilen belediye
başkanlarımızı ve on binlerce tutukluyu buradan
saygıyla selamlamak istiyorum ve ekranları başında bizleri
dinleyen, sesimizin ulaştığı herkesi saygıyla sevgiyle
selamlamak istiyorum. Temel bakanlıklardan biri olan Ekonomi
Bakanlığı bütçesi üzerine ben de söz aldım.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi üçüncü
çeyrek büyüme verisi yüzde 11,1 olarak açıklandı. Bunun üzerine AKP
Hükûmeti temsilcilerinin de ekonomi politikalarını bu veri üzerinden
savunmaya başladığını görmeye başladık ve
kamuoyu önünde “Şaha kalktık, ekonomide dünya rekoru
kırıyoruz, büyüyoruz, coştuk, coşuyoruz.” gibi söylemlerle
bu veriyi siyasi alanda, siyasi çıkar sağlamaya tahvil ettiğini
görüyoruz ama bakıyoruz ki açıklanan bu rakamlara göre toplumda hiç
de öyle büyümenin getirmiş olduğu bir refah gözlenmiyor. Ekonomistler
bu büyümenin ne olduğunu açıklamaya çalışırken
ısrarla gerçeği yansıtmadığını, TÜİK’in
yeni hesaplama sistemi sebebiyle bu olağan dışı
rakamların ortaya çıktığını söylüyor.
Büyümenin gerçekleşip gerçekleşmediğini
anlamak için darbe girişiminin olduğu ve ekonominin küçüldüğü
dönemi değil 2017’nin ikinci çeyreğini esas alırsanız, o
zaman Türkiye'nin gerçekte yüzde 11,1 değil 1,2 düzeyinde büyümüş
olduğunu görürsünüz, hatta öyle ki imalat sanayi, tarım ve
gayrimenkulde veriler negatiftir. Örneğin tarımdaki negatif sonucun
nedenlerini açıklayalım. Arka arkaya ithal tarım ürünlerinde
gümrük vergileri sıfırlandı, vergi yükü
ağırlaştırılan çiftçi üretim yapamaz hâle geldi;
böylelikle tarımda eskiden kendi kendine yeten bir ülkeyken artık
hemen her şeyi ithal etmeye başlayan ve git gide dışa
bağımlı bir ülke hâline gelince elbette ki veriler de negatif
çıkıyor.
Bunun
yanı sıra, iddia edilen yüzde 11,1 büyümedeki payı aslında
kimlerin aldığına bakmak gerekiyor. Büyümede ücretlilerin
payı yılbaşından beri 4,5 puan azalmış ve yüzde
29’a düşmüştür, sermayenin payı ise 7,5 puan artarak yüzde
46,4’e çıkmıştır. Büyüyen toplum değildir bu rakamlara
göre, AKP’nin temsil ettiği büyük sermaye sahipleridir.
Öte
yandan, AKP Hükûmeti hem ücretliler hem de sermaye sahipleri
açısından kendisine muhtaç bir toplum yaratmak istiyor. Bunu, on
beş yıldır yapılan, bilinçli bir şekilde yapılan
sosyal politikaları terk ederek sosyal yardımlara yönelme
çabalarında görüyoruz. Bu nedenle büyüme tabana yayılmıyor,
topluma etki etmiyor. Büyümenin halka tek yansıması artan
vergilerdir.
Sayın
milletvekilleri, bu ekonomi politikaları gençlerimizi, onların
geleceğini ellerinden alıyor. TÜİK verilerine göre,
yaşı 15-29 arasında olan nüfus yaklaşık 8 milyondur.
Bu gençlerin 4,5 milyonu eğitim görüyor, 5,9 milyonu
çalışıyor, 2,2 milyonu ise hem eğitim görüyor hem
çalışıyor yani bir meşguliyetleri var. Geriye kalan üçte
1’lik kesim ise hiçbir şeyle uğraşmıyor, boş geziyor.
5 milyon 400 bin insandan bahsediyorum, genç insandan. İşte sizin bu
topluma hediyeniz budur, Ankara nüfusu kadar, hepsi birbirinden kıymetli
milyonlarca gencin geleceğini karartmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Eğer büyüme rakamlarını konuşacaksak bu sonuçlarla beraber
konuşmalıyız.
Sayın
Bakan, bu yaş grubu beş altı yıl sonra ne olacak, bunu
açıklayabiliyor musunuz? Okutamadığımız, iş
veremediğimiz milyonlarca insandan bahsediyoruz, gün geçtikçe umudu tükenen,
hayallerinden kopan, hayal bile kuramayan gençlerden bahsediyorum. Onların
offshore hesapları yok, onların gemileri, gemicikleri yok.
Üstelik
genç nüfusun içinde bulunduğu sıkışmışlık,
sizin politikalarınız nedeniyle genç kadınlarda iyiden iyiye
derinleşmiştir. Durumun vahameti şu rakamlarda gizli: Yine
TÜİK verilerine göre, yaşı 15-19 arasında olan her 100
kadından 28’i, yaşı 20-24 olan her 100 kadından 50’si ve
yine yaşı 25-29 olan her 100 kadından 55’i ne eğitim
alabiliyor ne de çalışıyor. İşte size büyüyen Türkiye
tablosu. Bu tabloda kadınların eğitim ve iş
yaşamındaki yerini bile sadece rakamlara göre
değerlendirdiğimizde bu bütçenin toplumsal cinsiyete duyarlı bir
bütçe olmadığını ve kadınların
önemsenmediğini, kadın politikanızın
olmadığını söylemek mümkün.
Evet,
ben dikkati bir başka noktaya daha çekmek isterim. İşsizlik
rakamlarından bahsediliyor, birçok konuşmada değinildi. Mevcut
rakamlara göre gerçekten çok yüksek ama şu hâliyle bir de
ayrımcı yönüne değinmek isterim, bölgesel düzeydeki ayrımcı
rakamlardan ortaya çıkıyor. TÜİK verilerine göre işsizlik
oranlarının en yüksek olduğu ilk 5 şehir Batman, Mardin,
Siirt, Şırnak ve Diyarbakır’dır ve oranları yüzde
20’ler civarında seyrediyor ama AKP’nin oy deposu olarak gördüğü
yerlere bakıyoruz; Konya, Karaman, Uşak gibi yerlerde yüzde 4’ler
seviyesinde. İşte, ayrımcılık bir de bu yönüyle devam
ediyor, dezavantajlılık bir de bu yönüyle devam ediyor, devletin
pozitif katkısının yokluğu burada da açıkça göze
çarpıyor.
AKP
Hükûmeti yakın dönemde Cazibe Merkezleri Programı’nı gündeme
getirdi. Bizler Hükûmetin zaten vergisini veren Kürt halkına bu paketi bir
lütuf olarak sunmasını öncelikle eleştiriyoruz. Eşit
yurttaşlık ve hakkaniyet kriterlerine göre, gerçek anlamda
kalkınma isteğine göre hareket edilmelidir ki eğer böyle bir
isteğiniz olsaydı öncelikle Kürt sorununun barışçıl
yöntemlerle çözülmesi gereğini önceleyen bir tutum
alırdınız, bunu göremiyoruz. Kürt sorununa ekonomik sorun olarak
bakanların sonu ve yeri bellidir. Bu programda öngörülen hizmet kategorilerinde
bile Kürt halkına bakış açınızın ne olduğu
ortaya çıkıyor. Örneğin program kapsamında 15 hastane
yapımı öngörülürken var olan karakollara ek 51 yeni karakol
yapımı öngörülüyor, kurulacak fabrikalardan da bahsediliyor. Siz
belki bu program kapsamında binalar yapabilirsiniz ama şunu sormak
lazım: Binasını yaptığınız fabrikaları
hangi yatırımcıya kurduracaksınız? Özellikle “terörle
mücadele” adı altındaki aşırı güvenlikçi
politikalarınız devam ederken ve OHAL hâlihazırda devam ederken
hangi yatırımcıya bu fabrikaları kurdurabileceksiniz?
Biz
benzer paketleri emin olun çok gördük; eskiden beri her gelen yeni hükûmet
böylesi paketleri hep bir lütufmuş gibi bir müjdeyle Kürt
halkının önüne getirdiler, Kürt sorununun çözümünü ekonomik
gerekçelere bağlayıp “çözüm paketi” diye sundular ama sonuçlar hiç
değişmedi. Bugüne kadar başarılı tek bir tane örnek
vermenizi istiyoruz yani tek bir tane örnek gösterebiliyor musunuz? Ecevit
döneminde de denenmişti, getirilmişti. Hiçbir tane cazibe merkeziyle
biz hâlâ karşılaşmış değiliz yani bu varsa
nerededir, hangi katkıyı sundular? Örneğin, vatandaşın
“Allah razı olsun.” diyebildiği tek bir proje var mı, merak
ediyoruz. Esas sorundan kaçarak başarılı
olunmayacağını daha şimdiden söyleyelim. Bir de zaten
başvurulara hâlâ yanıt verilmemiş olması da başlı
başına Kürt sorununa ve Kürt meselesine yönelik konjonktürel ve
ekonomik bakışınızın ne kadar ayrımcı
olduğunun da bir ifşasıdır. Bu tür programlarla Kürt
halkında ekonomik beklentiler yaratarak esas sorunu askıya almaya
çalışıyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, üçüncü çeyrekte Hükûmet bu sanal büyümeyi yaratabilmek
adına piyasaya kamu harcamaları altında dört koldan kredi
sağlamıştır, bu nedenle de karşımıza rekor
düzeyde cari açık ve bütçe açığı
çıkmıştır. Bir ülkede eğer cari açık 40 milyar
dolar, bütçe açığı ise 45 milyar dolara yükselmişse emin
olun, büyüme rakamları masaldan ibarettir.
Temel
bir bakanlık olan Ekonomi Bakanlığı, geçen yılki orta
vadeli programda 2017 yılı için yüzde 6 enflasyon tahmininde
bulunmuştu, şimdi ise bu yıl sonunda enflasyon
oranının yüzde 9,5 olacağı belirtiliyor. Hedeften sapma
yüzde 50 civarında, 50’nin üzerinde hatta.
Maliye
Bakanlığı, bütçenin yıl sonunda açık hedefini
tutturamayacağını, açıkça 2017 Yılı Mali Durum ve
Beklentiler Raporu’nda resmen kabul etti. Raporda, bütçe, başlangıçta
46,8 milyar lira açık verecek şekilde tahmin edilmişken Maliye
Bakanlığı, bunu, şimdiden 61,6 milyar lira açık
verecek şekilde revize etmiştir. Daha Hazine ve Maliye
Bakanlığı arasında dahi mutabakat sağlanamamaktır.
Bu rakamlar ortadayken bir yandan da büyüme gerçekleşiyorsa ekonominin
borçlanarak büyüdüğünü söylemek için bir ekonomist olmaya gerek yok.
Bu
noktada enflasyona da aslında değinmek lazım. Şöyle ki:
İlgili bakan ve bürokratlar “Önümüzdeki ocak ve şubat aylarında
yeniden düşecek.” diyorlar ama bu mümkün değil. Zira, Türkiye'de
enflasyon, sepetteki değerlendirme araçlarının içeriği
dolayısıyla yani sebze ve meyve fiyatlarına bağlı
olarak kış aylarında artar, yaz aylarında düşer.
İşte siz bunu kabul etmiyorsunuz ama kabul etmeli ve halkı
yanıltmamalısınız, enflasyon düşmeyecek. Yine, böylesi
bir büyüme stratejisinde enflasyonun yüksek çıkmasına da aslında
şaşırmamak gerekir. Türkiye’nin kendi öz sermayesinin
olmaması ve sizin borçla kalkınma politikalarınız devam
ettiği sürece bu enflasyon rakamları da yine asla düşmeyecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu Hükûmet eğer istikrarlı
bir büyüme gerçekleştirmek istiyorsa öncelikle gelir vergisi reformu
yapılmalı, rant ve servet bir an önce vergilendirilmelidir.
Özellikle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Cümlem ağzımda kaldı Sayın
Başkan, bağlayayım size zahmet.
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Bir dakika verin, bir şey olmaz.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
Buyurun,
siz de tamamlayın da, son cümlenizi başta söylerseniz böyle
yarım kalmaz.
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.
Akaryakıt,
elektrik, doğal gaz gibi günlük yaşamın vazgeçilmez unsuru olan
zorunlu ihtiyaçlarda KDV oranının yüzde 18’den yasadaki mevcut hâline
yani yüzde 10’a çekilmesi gerekir. Yine, özel tüketim vergisi amacına
uygun yani vergi oranı hâlihazırda sıfır olan elmas,
pırlanta gibi lüks tüketimden alınmalıdır; ÖTV bu amaçla
kullanılmıyor. Yine, Cengizlerin, Ogerlerin milyarlarca lira borcunu
silen vergi aflarına artık bir son verilmelidir. Son olarak,
bağımsız olması gereken Merkez Bankasının fabrika
ayarlarıyla kimse oynamamalı ve bu duruma son verilmeli ve
yatırım ortamına izin verilmeyen OHAL derhâl
kaldırılmalıdır diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Söz
sırası Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’a
aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Yıldırım, yoğun bir teveccüh var
şahsınıza.
HDP
GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler, sağ olun.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben bugün sağlık bütçesi
üzerindeki konuşmamı haksız, hukuksuz bir şekilde
cezaevinde rehin tutulan Grup Başkan Vekilim, meslektaşım Doktor
İdris Baluken’e adıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar) Bu vesileyle, tutuklu eş genel
başkanlarımı, milletvekili arkadaşlarımı buradan
yürekten selamlıyorum, onlar günbegün yükselen değerlerimizdir.
Aynı şekilde, bizleri ekranları başında izleyen
değerli halkımı, meslektaşlarımı,
sağlık emekçilerini saygıyla selamlıyorum.
Evet
arkadaşlar, sağlık üzerine konuşuyoruz. Sağlık,
Dünya Sağlık Örgütüne göre ruhen, bedenen ve sosyal olarak tam iyilik
hâlidir. Peki, ülke olarak, toplum olarak sağlıklı
mıyız? Tereddütsüz hayır. Bedenen iyi olabiliriz, ruhen ve
sosyal olarak iyi hâlde olmadığımızı iddia ediyorum.
Bu düşünceme çoğunuzun katıldığını da
rahatlıkla söyleyebilirim.
7
Haziranda tek başına iktidar olamayan, özellikle 15 Temmuz darbe
girişimini “Allah’ın lütfu” olarak değerlendiren AKP ve saray
iktidarı OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle toplumu germiş,
kutuplaştırmış, kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmiş,
ülkeyi âdeta barut fıçısına döndürmüştür. Bu kutuplaşmış
ve gergin ortamdan bir tek iktidar karşıtları değil,
iktidar yanlıları da mutsuz, dolayısıyla
sağlıksızdır.
Bir
toplumun bir kesimi mutsuzsa diğer kesimin mutlu olması
düşünülemez. Bu ortamdan saray da etkileniyor, kentler de etkileniyor,
köyler de etkileniyor, sokak da etkileniyor. TÜSİAD bile son
açıklamasında “Bize para puldan ziyade güvenlik lazım,
barış lazım.” diyerek OHAL’in kaldırılması
gerektiğini söyledi. Bu gergin, kutuplaşmış ortamdan
kurtulmanın çaresini Meclis yazmalı, biz hekimler
yazmalıyız.
İki
buçuk yıldır Meclisteyim ve bugüne kadar Sağlık Komisyonu
bir gün bile toplanmadı. Önceki Sağlık Bakanı
verdiğimiz bir gensoruda kendisini “savaş bakanı” olarak
tanımlamıştı, onu geçiyorum zaten ama yeni Sağlık
Bakanımız zamanında da bu Komisyon hiç toplanmadı.
Eğer komisyonlarımız çalışıyor olmuş
olsaydı maddi konulardan ziyade toplumsal barışı nasıl
sağlayabilirizi tartışırdık, atanamayan sağlıkçıları
tartışırdık diyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bugün ülke resmen tekçi zihniyetle
saraydan yönetilmektedir. Cumhurbaşkanını çok kutsuyor
olabilirsiniz, buna saygı duyuyorum ama onu gerçekten seviyorsanız
onun yanlışlarını, branşı olmadığı
konularda yanlış demeçlerini düzeltmelisiniz. AKP Grubu içerisinde
hiç doktor yok mu? Özellikle sağlık konusunda verdiği
yanlış demeçlerini birinizin eleştirdiğine şahit
olmadım.
Aile
planlaması üzerine gaf üstüne gaf yapıyor; kürtaja
karışıyor, çocuk sayısına karışıyor.
Aile planlamasının nüfus planlaması
olmadığını söyleyin kendisine bir zahmet. Geçenlerde
“Terörist aileler 10-15 çocuk doğuruyor, siz niye doğurmuyorsunuz?”
mealinde bir şeyler söyledi. Bir annenin 10-15 çocuk
doğurmasının hem anne için hem bebek için dünya kadar riskler
taşıdığını bir hekim kendisine
hatırlatmalıydı. Yok, 10-15 çocuk için çok eşliliği
savunuyorsa o daha da büyük bir garabettir.
MEHMET
ALTAY (Uşak) – Kaç kardeşsin?
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) – Cumhurbaşkanına şunu sormadan
geçemeyeceğim: Siz jinekolog musunuz, siz profesör müsünüz,
bilmediğimiz bir akademik kariyeriniz mi var? Ama suç Sayın
Cumhurbaşkanında değil, suç sizlerde arkadaşlar, suç
sizlerde, size bu konularda bilgi sunmayan veya sunma cesareti göstermeyen
danışmanlarınızdadır, doktorlarınızdadır.
Toplum
ve ülkenin sağlığı için buradan bir öneride bulunuyorum:
Sayın Cumhurbaşkanım, saraya başta muhtarlar olmak üzere
herkesi, her kesimi davet ediyorsunuz; genişletin, olabilir,
genişletin. Sizin söylediğiniz her sözü, cümleyi
alkışlayanlardan, sizi pohpohlayanlardan ne size ne de ülkeye hiçbir
hayır gelmez. Bir fetva çıkarın diyorum, sizi gerçekten
eleştirebilecek, yanlışlarınızı yüzünüze
karşı söyleyebilecek birilerini davet edin. Eleştiriye, öz
eleştiriye açık olun; bu hem size kazandırır hem de ülkeye
kazandırır düşüncesindeyim.
Değerli
milletvekilleri, sağlık sadece hastanede başlayan ve hastanede
biten bir süreç değildir. “Bilmem Sağlık
Bakanlığına şu kadar bütçe ayırdık, bu kadar
bütçe ayırdık, bütçenin şu kadarını personel giderine,
şu kadarını genel harcamalara ayırdık.”la bu işi
çözemezsiniz. Niye çözemezsiniz? Çünkü sağlıklı birey,
sağlıklı toplum sadece bütçeden Sağlık
Bakanlığına ayrılan payla, sadece rakamlarla izah edilecek
bir durum değildir. Bütçenin hepsini Sağlık Bakanlığına
ayırsanız dahi bu politikalarla toplumun
sağlığını düzeltemezsiniz. Yürüttüğünüz
politikalarla toplumun sağlığını bozuyorsunuz.
“İstikrar, istikrar” dediniz, bütün
istikrarsızlığınızla, yarının
belirsizliğiyle halkın sağlığını bozdunuz,
bozmaya devam ediyorsunuz.
Asgari
ücretin 1.400 TL olduğu bir ülkede işçinin, emekçinin sağlıklı
olmasını nasıl beklersiniz? Kamudan haksız, hukuksuz bir
şekilde ihraç ettiğiniz bir insanın sağlıklı
olmasını nasıl beklersiniz? “Her an kanun hükmünde kararnameyle
işimden, aşımdan olabilirim.” hâletiruhiyesiyle yaşayan bir
insandan sağlıklı olmasını nasıl beklersiniz?
Başına her hâlin gelebileceği OHAL yönetimindeki bir ülkenin
sağlıklı olmasını nasıl beklersiniz? Şiddet
ve savaş sarmalına sürüklediğiniz siyasi iklimden bu ortamda can
veren insanlar olduğu sürece sağlıklı bir toplumsal
yapı nasıl beklersiniz? HES’lerle, maden ocaklarıyla çevresini
kirlettiğiniz, yaşam alanlarını bozduğunuz insanlardan
sağlıklı olmasını nasıl beklersiniz?
Barış isteyen, başta akademisyenler olmak üzere herkesi
işten atarsanız, sınavda 90 puan alanı eleyip 50 puan alanları
mülakatla işe yerleştirirseniz, bugün Parlamentonun 3’üncü büyük
partisi olan HDP’nin eş genel başkanlarını,
milletvekillerini cezaevinde rehin tutarsanız, her gün vekillerin
vekilliğini düşürmeye kalkarsanız ve halkın yüzde 80, yüzde
90 oylarla seçtiği belediyeye el koyarak, eş
başkanlarını içeri atıp yerlerine kayyum atayarak; kayyum
olarak vali, kaymakamlar atayarak sağlıklı bir ortam
yaratamazsınız. Yüz yıllık Kürt sorununu “kürdistan” “Kürt
illeri” “Amed” “Dersim” kelimelerini kullanan milletvekillerini Meclisten
atarak, cezalar vererek sağlıklı bir ülke
yaratamazsınız. Kürt düşmanlığı üzerinden içeride
çete kalıntılarıyla, mafya bozuntularıyla, faşist
çevrelerle; dışarıda dün “katil” dediğin, Orta Doğu’yu
kana bulamakla suçladığın Esad’la iş birliğine
hazır olduğunu deklare ederek toplumsal barışı ve
sağlığı sağlayamazsınız. Kısaca,
yürüttüğünüz yanlış politikalarınızla toplum
sağlığını bozdunuz, toplumu hasta, hastanelik ettiniz.
Sağlıklı
bir birey, sağlıklı bir toplumdan bahsetmek isterseniz bunun ön
adımı barış ve huzur ortamının
sağlanmasına yönelik politikaların bir an önce yürürlüğe
girmesidir. Savaş ve şiddet ortamında ne sağlıklı
bir birey olur ne de sağlıklı bir toplum. Savaş bütçesi
hazırladığınız zaman işin doğası
gereği eğitime, sağlığa, adalete yeterli imkân ve
zaman ayıramazsınız.
Bütçeye
bakıyoruz: Sağlığa 37 milyar, güvenliğe 90 milyar
ayrılmış bir bütçeyle karşı karşıyayız.
Bakın, bugün atama bekleyen, çoğu açıkta 450 bin
sağlık çalışanı var, 450 bin. Güvenlik
soruşturması nedeniyle bekletilen binlerce doktor, hemşire, ATT,
tıbbi sekreter, teknisyen vesaire sağlık emekçisi var.
“Paramız var.” diyorsunuz. Maliye Bakanı nerede?
BAŞKAN
– Bugün Maliye bütçesi yok da, burada yok kendileri.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Ekonomi Bakanı var Vekilim.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) – “Paramız var.” diyorsunuz, “Sağlıkta da
personel açığı.” var diyorsunuz. Peki, tamam, paramız var,
güzel; sağlıkta da personel açığı var. Niye
bunları almıyoruz o zaman? Evet, adil bir şekilde,
aldıkları puanlara göre sırayla atamalarının
yapılması elzemdir. Daha önce ek kontenjan sözü verilmişti.
Bunun da 2018 bütçesi içinde mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Her konuda
binlerce mesaj, mail ve telefonlar alıyoruz. Bu konuda hazırladığım
bir dosyayı Sayın Sağlık Bakanına vereceğim, yeni
Sağlık Bakanımızın bu konuya eğileceğini
umuyorum.
Her
tarafa tıp fakültesi açıyoruz ancak öğrencilerin yeterli
donanımla yetişmesi için altyapı kurmadan tıp fakülteleri
açıyoruz. Ciddi bir eğitim almadan doktor temin etmeye
çalışmak halk sağlığını tehlikeye atmak ve
aynı zamanda tıp öğrencilerine yapılan ciddi bir
haksızlıktır. Maalesef, iyi hekim yetişmiyor
arkadaşlar. Bunun nedeni tıp öğrencileri değil,
altyapı yetersizliği, ekip ve ekipman eksikliği, sizin gibi
düşünmeyen, haksız, hukuksuz yere ihraç edilen doktor ve öğretim
elemanı açığı ve yanlış uygulamalardan, tam
uygulanmayan uygulamalardan dolayı, tam gün yasasından dolayı
devletten özel sektöre beyin göçü nedeniyledir.
“Sağlıkta
harikalar yarattık.” diyorsunuz ancak gidin devlet hastanelerine, bir
doktorun gün içinde baktığı hasta sayısına bir
bakın. O doktorlar insanüstü bir çaba sergiliyorlar ancak ne yazık ki
hem kendileri hem de hastalar bu durumdan mağdur oluyor. Hastayı
geçtim, bu çalışma koşullarında performans dayatması doktoru
hasta etmiş durumda. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık
Bakanlığının bütçesi görüşülürken 2018’de emekçi
lehine, sağlık çalışanları lehine yatırımlar
noktasında, hizmet noktasında bir artış ve iyileştirme
yok.
Evet,
savaş bütçesi artıyor, başka şeyler de artıyor. Ne
artıyor mesela? Doktora şiddet artıyor, kadına şiddet
artıyor, antidepresan ilaç kullanımı artıyor;
uyuşturucu madde bağımlıları, intiharlar, iflaslar, cinsel
tacizler, ahlaksızlıklar, boşanmalar, enflasyon ve döviz
kurları artıyor; sarayın bütçesi artıyor. Sarayın
bütçesi arttığı zaman biz “Niye bunlar artıyor?”
dediğimiz zaman, “İtibardan tasarruf olmaz.”
mantığıyla cevaplar veriliyor. İş sultanların
sarayına gelince itibardan tasarruf olmaz ancak halkın
sağlığına gelince mi tasarruf var? Bakın, her
şeyden tasarruf olur ama candan yani sağlıktan tasarruf olmaz.
Gariban halk, sağlığından tasarruf edecek, can
acısını görmezden gelecek, saray itibarından tasarruf
etmeyecek, öyle mi diyorsunuz? Hangi itibardan bahsediyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Beş dakika daha.
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, beş dakika daha.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) – Hayır, tamamlıyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, tamamlayın.
BEHÇET
YILDIRIM (Devamla) – Tamamlıyorum, fazla uzatmayacağım.
Gariban
halk, sağlığından tasarruf edecek, can
acısını görmezden gelecek, saray itibarından tasarruf
etmeyecek öyle mi? Biz böyle düşünmüyoruz arkadaşlar. Hangi itibardan
vazgeçeceğiz, itibarımız
mı kaldı? Ülkenin itibarını getirdiğiniz hâl ortayken
ortada bir itibar çıkmadı. Bence oradan, saraydan tasarruf edin,
halkın sağlığını bozmayın. Bakın, sizin
için, ülke için yararlı bir şey söylüyorum arkadaşlar: En
sağlıklı, en maliyetsiz proje nedir biliyor musunuz? Ciddi ve
samimi bir barış projesidir diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Süreniz var, devam edebilirsiniz Sayın Yıldırım.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Adıyamanlısın ne de olsa.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkür ederim, sağ olun.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Yalnız,
şunu söyleyeyim: Siz 8 kardeştiniz değil mi, öyle
hatırlıyorum ben.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) – 10, 10.
BAŞKAN
– Allah sağlık, afiyet versin.
Ama
Cumhurbaşkanımızın tavsiyesine uymuş, 3
kotasını da doldurmuş biliyorum ben Behçet Bey’i, her ne kadar
eleştirse de.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Cumhurbaşkanından önce olmuş onlar,
milattan önce.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Yıldırım, söz mü istediniz?
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Çok kısa, yerimden Sağlık
Bakanımıza bir soru sormak istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, lütfen.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım’ın, 2017/5 atamasıyla güvenlik
soruşturmasına takılanların bir an önce görevlerine
başlatılmaları gerektiğine ilişkin
açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, şimdi, bir şekliyle bize, inanıyorum ki,
farklı partilerden milletvekili arkadaşlarımızın
telefonuna ulaşan bu (2017/5) atamasıyla güvenlik
soruşturmasına takılanlar nereye başvuracaklar?
Telefonlarımızı nasıl elde etmişlerse doğal
olarak, haklı olarak dünden beri bize SMS atıyorlar.
Şimdi,
düşünün Sayın Bakanım, biz bilişim
çağındayız, iletişim çağındayız. Güvenlik
soruşturmalarını yapmanın binbir türlü yolu var. Altı
yedi aydır, hatta bir yıldır bekleyen var. Bu ülkede bir buçuk
yıl önce bir darbe girişimi oldu diye, hatta alçakça bu ülkenin
yönetimine el koyanlar olmak istedi diye biz bütün
yurttaşlarımızı ve emekçilerimizi potansiyel suçlu olarak
göremeyiz. Sizden istirhamım, bir an önce bu güvenlik
soruşturmalarının tamamlanarak bu gençlerimiz hak ettikleri
sınavlarını geçtikleri görevlerine başlamalarıdır
diyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Konuşmamda cevap vereyim.
BAŞKAN
–Konuşmasında cevap verecek Sayın Bakan.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Söz sırası Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’e
aittir.
Buyurun
Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cezaevinde
olan eş başkanlarımı, milletvekili
arkadaşlarımı, belediye başkanlarımı, meclis
üyelerini ve bu uğurda mücadele eden, demokratik siyaseti esas alan ve
insanlık mücadelesi veren, cezaevinde ve her yerde olan bütün
yurttaşları, arkadaşlarımı sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Evet,
bugün, Sağlık Bakanlığının bütçesi üzerinde
konuşuyoruz. Sağlık Bakanlığı, en basit hâliyle,
adından da görüleceği üzere sağlıktan sorumlu fakat
Hükûmetinizin politikalarıyla birlikte sağlıksızlık
üzerine kurgulanan ve sağlıkta dönüşüm politikasının
yansıması sonucu sağlığı bozulmuş mutsuz
bireyler ve toplumlarla karşı karşıyayız yani bir
bütün olarak aslında Türkiye halkları şu anda hem mutsuz hem
sağlıksız.
Bakanlığınız
sağlık kurumlarını şirketleştirerek bu hizmetin
sosyal rolünü kaybettirdi ve sağlıksızlıktan para
kazanmaya, hatta daha çok nasıl para kazanabilir, onun
çalışmasını yürütmeye başladı. Bunu nereden
anlıyoruz? Bunu özel hastanelerin ha bire artmasından anlıyoruz.
Bunu nereden anlıyoruz? Devlet hastanelerinde şirketlerin ve
şirketleşmenin sürekli önünün açılmasından anlıyoruz.
Bunu nereden anlıyoruz? Şehir hastanelerinin
oluşturulmasından anlıyoruz. Bunu yine nereden anlıyoruz?
Hastanelerin âdeta bir fabrika gibi çalışmasını esas alan
politikanızdan anlıyoruz. Peki, sağlığa bütçeden
ayrılan para miktarı nedir? Yüzde 5’tir arkadaşlar. Yüzde 5
oranında sağlığa para ayrılmış. Bir de bunun
kendi içindeki farklarını söyleyeyim: Bu payın sadece
yarısı hastanelere ayrılmış. Hastanelere ayrılan
paranın da yüzde 78’i personel giderleri. Bu durumu hesaba
kattığınızda, sağlık harcamalarının
neredeyse tamamı yani yüzde 92’si SGK aracılığıyla
yani çalışanlardan alınan primlerle karşılanıyor.
Aldığınız vergileri sağlığa değil
saraya, savaşa, sermayeye harcadığınız;
sağlık, eğitim gibi kamusal, toplumsal hizmetlere
harcamadığınız için halk sağlığı
giderlerini, sigorta primi, katkı payı, ilave ücret, fark ücreti,
otelcilik hizmeti gibi 14 kalemde yurttaş cebinden ödemek zorunda
kalıyor. Tüm bunları ortak değerlendirdiğimizde yatırım
da dâhil olmak üzere personel giderleri dışında neredeyse pay
ayrılmamış olmasıyla, biz, sağlık hizmeti ancak
karşılandığında ücret ödenmesi gibi bir mantıkla
karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bunun özü
şöyle oluyor: Paran varsa yaşarsın, paran yoksa ölürsün.
Peki,
bunun dışında ne var arkadaşlar? Sağlık, piyasaya
kan veren bir tüketim aracı olmamalıdır. Hepimiz böyle
düşünüyoruz ve böyle söylüyoruz, daha doğrusu HDP olarak biz böyle
düşünüyoruz, biz böyle söylüyoruz. Biz ne diyoruz? Sağlık
doğaya, yaşama, insana saygı duymalı ve insan odaklı
olmalıdır. Sağlık sadece hizmet alanı değil
aynı zamanda kültürel bir yapıdır. Fakat kültürel
yapının da en önemli ayağı nedir? Koruyucu sağlık
hizmetleridir. Bunun, sosyal devlet olmanın da gereği koruyucu
sağlık hizmetleri üzerinden bir hizmet üretmesi gerekir. Bunu nereden
yapıyor? Bunu aile hizmetleri üzerinden yapıyor.
Peki,
aile hizmetlerine baktığınızda, aile hekimlerine
baktığınızda, aile hekimlerinin mevcut durumu nedir, onu da
size kısaca bir anlatmak istiyorum: Onlar da kendi içinde bir rekabete
dönüşen, tamamen ticari odaklı, rant odaklı… Mecburlar. Yani bu
politika insanları birbiriyle rekabete zorluyor. Ekonomik endekse
bakıyor ve dolayısıyla sağlık çok geri planda
kalıyor, yani tali yerde kalıyor. Ve sağlık hizmetleri
üzerinden ayrılan koruyucu hizmetlerine baktığınızda,
payı çok çok düşük bir rakam. Temel sağlık göstergelerine
baktığınızda, yaşam beklentisi, bebek ölüm hızı,
iyileştirme için yapılan koruyucu sağlık hizmetleri esas
alınmalı ama bu da yok. Ve bunun gibi, verdiğimiz, ödenen
paralar daha çok hastane, tedavi ve ilaçlara gidiyor. En maliyetli olan da
şu anda baktığınızda tedavi hizmetleri ve hastanede
yatış hizmetleri, bu kalemlerdir. Oysa koruyucu sağlık
hizmetleri en uygun, en ekonomik ve bu Türkiye bütçesi açısından da
en önemli, esas alınması gereken bir durumdur. Kişi
başına koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan bütçe
nedir? 97 liradır. Peki, kişi başına sağlık
harcaması ne kadardır arkadaşlar? 524 liradır. Yani bu çok
büyük bir rakam, neredeyse 4 katı gibi bir rakama denk geliyor. Yani
Hükûmet hasta olmamız için 97 lira harcarken, hasta olduğumuzda 524
lira harcıyor.
Şimdi,
koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli birimi olması gereken
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ilk aşaması,
aile hekimliğinin –az önce bahsettiğim gibi- tamamen özgür, eşit
ve herkese ücretsiz sağlık hizmetleri vermesi üzerinden
konumlandırılması gerekir. Ama bu da performans eksenli, rekabet
eksenli gidiyor.
Peki,
bunun dışında ne var arkadaşlar? Bunun
dışında görüyoruz ki, hastayı müşteri olarak gören bir
hizmet ve bakış açısına sahip Sağlık
Bakanlığı ve bu müşteri olarak görmesi daha çok
kazanmayı, şirketlere daha çok kazandırmayı, sermayeye daha
çok kazandırmayı esas aldığı için,
dolayısıyla insanlar daha fazla hasta olmak zorunda ve o
hastalıktan daha çok para kazanmak zorunda. Kazan, kazan, kazan
mantığıyla bakıyor buraya ve bu, gerçekten kamusal hizmet
olarak baktığınızda kamusal hizmet değil, tamamen
ticarileşen, tamamen şirketlere havale edilen ve onun üzerinden paraya
dönüşen bir mevcut durum.
Peki,
koruyucu sağlık hizmetlerinde durum bu iken, bakalım hasta
olduğumuz zaman neler yaşıyoruz; hastalara sunulan hizmetler ve
hastaneler ne durumda? “Hastane” dediğimiz zaman ilk aklımıza
gelen şehir hastaneleri; kamu-özel
iş birliğiyle hazırlanmış ve bunu “ginger”larla
süsleyen, AVM’ye dönüştüren, büyük, devasa koridorları olan, devasa
odaları olan, birbirine ulaşımı, erişimi çok zor olan
mekânlardan bahsediyoruz. Bu mekânlar öyle mekânlar ki koridorlara
-kaybolursanız- bir numara verilmiş, oraya “Kaybolursanız lütfen
bu numarayı arayınız.” diye… Böyle tersinden, trajikomik bir
durum. Bunu -şehir hastanelerinin şu anda aktif olduğu yerler de
var- gidip, bakıp görebilirsiniz.
Şehir
hastanelerinin dışında bir de ne var? Şehir hastanelerinin
içinde süit odalar var yani kendi içinde sınıf farkı gözeten,
kamusal hizmet olan ama kendi içinde özelleştiren, hizmetinde
sınıf farkı esasına dayanan bir hizmet
anlayışı var; bunu da söyleyelim.
Peki,
bilemediğimiz ne var? Bunlar böyleyken şehir hastanelerinin
bilemediğimiz neleri var arkadaşlar? Kamuoyuna maliyetini bilmiyoruz.
Şehir hastaneleri konusunda Bakanlığınız
tarafından hiçbir veri açıklanmıyor; ya açılan
mahkemelerden ya da basında yer alan haberlerden bilgi alabiliyoruz. Bu
konuyla ilgili birçok defa konuştuk, “Kamuya, zarardan başka bir
şey getirmeyecek.” dedik ama buna rağmen devam eden bir
ısrarınız var. Peki, nesillere bir borç yükü
aktarılıyor, bunu nasıl açıklayacağız? AVM
mantığıyla yaptığınız, hasta garantisi
verildiği ve kredilerine kefil olunduğu bu hastane görünümlü
şirketlerin kamuya yararını açıklamanızı
istiyoruz; Bakanın özellikle şehir hastanesi konusundaki
bakış açısını çok merak ediyoruz. Aynı zamanda,
bu şirketlerle yapılan sözleşmelerde maliyeti nedir? Bizim yapmış
olduğumuz hesaplamalara göre dört-beş yılda bu kendini amorti
ediyor, sonrasında yirmi yıl boyunca ödenen kiralar tamamen sermayeye
kâr olarak kalıyor, bunu nasıl açıklayacaksınız, bunu
da sormak istiyorum. Ve bununla birlikte, son beş yılda
sağlık emekçilerine yönelik yaklaşık 40 bin şiddet
olayı gerçekleşmiştir, günde ortalama 22 sağlık
emekçisi şiddet görmüştür, dizilerde sağlık emekçilerine
açık şiddet çağrıları vardır ve bu açık
şiddet çağrıları insanları buna özendirmektedir.
Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin, ekip uyumu,
sağlık biriminin yönetici desteğiyle negatif, hasta
sayısıyla pozitif ilişkisi vardır. Çok hasta bakmak, orada
hekim ve sağlık çalışanlarının tahammülünü,
çalışma azmini, motivasyonunu bozduğu gibi, oraya giden
hastayı da aynı tahammülsüzlükle karşı karşıya
getiriyor; dolayısıyla, bunlar, şiddeti körükleyen ve
şiddet zemini yaratan sebeplerden biridir. Bunun üzerinden de bir siyaset,
bunun üzerinden de akılcı bir mantık, akılcı bir
politika üretmek gibi bir sorumluluğa sahiptir. Bunun
dışında, bu şiddeti durdurabilmek için hızlıca
ortak bir yol almanın, biz, buradan direkt teklifini sunuyoruz; nasıl
yol alınabilecekse, biz, parti olarak da bunun önünde,
çalışmasında hazır olduğumuzu tekrar deklare etmek
istiyoruz.
Bir
de en önemlisi arkadaşlar, sağlık bireysel bir mesele
değildir. Sağlık, koordineli yürütülen, çalışma
barışını esas alan, toplumsal barışı esas
alan ve herkesin kendini güvende hissettiği bir yaşam biçimiyle
gerçekleştirilir ve burada rolü sadece Sağlık
Bakanlığı değil, bir bütün olarak bütün
bakanlıkların, vekillerin ve toplumun önde gelen kanaat önderlerinin,
STK’ların, sivil toplum örgütlerinin de fikri ve onların da
ortaklaşmasıyla, ortak bir yol haritasıyla bu iş çözülebilir.
Bunun yegâne çözümü de her zaman söylediğimiz gibi kalıcı
barıştır, onurlu barıştır; bu da KHK’lar
üzerindeki OHAL’in, devam eden KHK’larla insanların bir gecede işsiz
kalmasını engelleyen bir siyasetle ancak gerçekleşebilir. Ve
sağlıkta yapılan tüm uygulamaların dışında
da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve
bakanlıkların bir bütün olarak, Hükûmetin politikaları bize
şunu gösteriyor ki özel sigortacılık mantığıyla
yapılan sigortalar işletmeye başlayacak yani herkes temel bir
sigorta yaptırmak zorunda kalacak ve tedavisi, maliyeti yüksek olan
hastalar ek bir prim ödemek zorunda kalacak. Yani özel sağlık
sigortaları zorunlu hâle gelecek, özel sağlık
sigortalarında prim daha yüksek bir rakamdan ödenecek, eğer
rahatsızsa onun için ayrıca bir prim ödemek zorunda kalacak; kendi
içinde sürekli ticarileşen, kendi içinde “para, para” diye bakan bir
zihniyete sahip.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) – Son, talepleri de söyleyeyim.
BAŞKAN
– Tamamlayalım lütfen.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) – Yıllarca okuyup atama bekleyen
yaklaşık 500 binin üzerinde sağlık emekçisi var
arkadaşlar.
Bunların
içinde anestezi teknisyenleri var, anestezi teknikerleri var, patoloji
teknisyenleri var, patoloji teknikerleri var ve bize sürekli
ulaşıyorlar. Az önce Behçet Vekilimiz de ısrarla,
altını çizerek söyledi; bunun ısrarla, biz de altını
çizerek söylüyoruz, mağdur edilen, sürekli talep eden ama bir cevap
alamayan bu yurttaşlarımızın da sağlık
emekçilerinin de sorunlarının çözülmesi üzerinden mutlaka ve mutlaka
bir siyaset geliştirilmelidir. Buradan somut bir cevap bekliyoruz. “Tamam,
olacak, üç ay sonra, beş ay sonra…” değil, gerçekten nedir? Direkt,
hiç dolandırmadan, lafı dolandırmadan, mevcut durumu bize
aktaracak bir cevap bekliyoruz.
Hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına son söz Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’a aittir.
Buyurun
Sayın Tan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı bütçesiyle ilgili
huzurlarınızdayım.
Tabii,
bu on dakikalık konuşmamı birkaç parçaya bölmek zorundayım.
Kara yollarından başlayacağım.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’nin bu kara yolu politikası Demokrat Parti
döneminden beri, Marshall yardımlarından beri
tartışılıyor yani Türkiye, bugün herkesin kabul ettiği
gibi, maalesef, uluslararası güçlerin de yönlendirmesiyle demir yolundan
ziyade kara yollarına yönlendirildi ve demir yolları çok uzun
yıllar ihmal edildi.
Bunun
derinliklerine girmek istemiyorum. Dediğim gibi, ancak üç dört dakika kara
yollarıyla ilgili konuşabilme imkânım var. Ben, önce, bugün,
kara yollarının genel perspektifiyle ilgili bazı
eleştirilerimi sizlere sunacağım.
Türkiye’de
bugün iktidarın en fazla övündüğü işlerden birisi veya halka
gösterdiği işlerden birisi duble yollardır, kara
yollarıdır. Ancak, maalesef, tek tek bütün projeleri, bütün
yolları inceleyelim; mesela ben kendi bölgemden bir iki örnek verebilirim
size: Diyarbakır-Batman kara yolu, Diyarbakır-Silvan kara yolu,
Diyarbakır-Urfa kara yolu, Diyarbakır-Mardin kara yolu, bunlar son on
beş yıl içerisinde en az üç sefer, dört sefer sökülüp tekrar yapılmıştır.
Birinci eleştiri noktası budur. Bunun rakamları vardır,
maliyetleri vardır, dosyaları vardır. Dediğim gibi, bu
teferruatlara girmiyorum. Büyük bir kaynak israfı olduğu
kanaatindeyiz yani ne yapılacaksa bir seferde, doğru düzgün, tekrar
tekrar yapboza girmeden bunların yapılma mecburiyeti vardır.
İkinci
itirazımız şudur: Türkiye, yine birçok projesini çok kısa
bir zamanda bitirmekle övünmektedir. Türkiye’nin birçok projesi vardır.
Birkaç gün önce tekrar burada konuştuk. İzmit Körfez Geçişi,
Osmangazi Köprüsü, üçüncü köprü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray ve birçok
proje çok kısa zamanda bitirildi diye halka defaatle gösterilmektedir ama
Türkiye’nin can alıcı bazı projeleri vardır,
yıllardır bunlar maalesef bitememiştir. “Nelerdir?” diye soracak
olursanız Sayın Bakanım, bunlardan birisi Mersin-Antalya yoludur
yani yıllardır devam ediyor, ben de gidip geliyorum ama hâlâ bitmedi,
çok uzun bir zaman.
Bunlardan
ikincisi, Niğde-Ankara Otobanı’dır. Bütün Güneydoğu
Anadolu’yu ve Çukurova’yı direkt Ankara’ya bağlayan bir
otobandır. Maalesef Niğde-Ankara Otobanı da gerekçesi ne olursa
olsun yıllardır bitirilememiştir. Bu devlet bu gerekçeleri
aşabilecek güçtedir çünkü bunu göstermiştir daha dev projelerle.
Yine
aynı şekilde, Urfa-Habur Otobanı… Yani Türkiye’nin bütün belli
başlı otobanları bitmiş veya bitme aşamasında
veya ihaleleri yapılmış durumdayken Urfa-Habur Otobanı,
yine aldığımız bilgilere göre –son Karayolları Genel
Müdürlüğünü ziyaret ettim, yetkili arkadaşları- önümüzdeki
beş yılın içinde bile yatırım programında
değildi.
Bir
diğer itirazımız -her bütçe görüşmelerinde gelip itiraz
ediyorum, burada olduğum müddetçe de itiraz edeceğim- bu yolun
güzergâhıdır. Mevcut “İpekyolu” dediğimiz, Urfa-Habur
İpekyolu ki neredeyse otoyol standardındadır
aşağı yukarı. Mevcut hazırlanan proje, neredeyse buna
paralel götürülmektedir. Bazı yerlerde bu paralellik, özellikle Nusaybin
geçişinde 3 kilometreye kadar inmektedir. Biz ısrarla bunu biraz daha
kuzeye çekerek Siverek, Diyarbakır ve Batman’ın da istifade edebileceği,
dağlık alandan geçmesini önerdik. Geçen dönemde -Sayın Mehmet
Şimşek dâhil, AK PARTİ’nin Batman Milletvekili Ziver Özdemir
dâhil- biz hep beraber bir alternatif güzergâh çalışması da
yaptık, getirdik ama maalesef o dönemdeki Karayolları Genel Müdürünü
aşamadık.
Sayın
Binali Yıldırım Ulaştırma Bakanıyken “Alternatif
bir güzergâh hazırlatın.” diye talimat verdi, teşekkür ediyorum
buradan. Ama öyle bir alternatif güzergâh hazırlandı ki Dargeçit’e,
Kerboran’a kadar yol götürüldü. “Sayın Bakanım, bakın,
bunların dediği hayalî, bu iş zaten olmuyor.” denildi. Hâlbuki
-benim babam Karayollarında çalışan bir kişi 1967’lere
kadar, ben Diyarbakır Karayolları Bölge Müdürlüğünün bahçesinde
büyüdüm- kendim inşaat mühendisiyim, bunu hazırlayanların hepsi
inşaat mühendisi; bütün kriterlere rağmen, maalesef, biz bunu da
aşamadık.
Sayın
Bakanım, bu konuda da tekrar tatminkâr yani istimlak, tarım
arazileri, maliyet, bakım, buna girecek trafik sayısı yani
topyekûn bu kriterleri biliyoruz, bunlarla ilgili bir yeni hassasiyet… En
azından biz yanlış bir şey istiyorsak bile -ki AK
PARTİ’li bakanlar da bunun içinde vardır, Sayın Mehdi Eker de bu
projeyi destekliyordu o dönemde, Sayın Kutbettin Arzu da- en azından
bizim -tırnak içinde- yanlışlığımızı
bize ve Meclise anlatarak ikna edin bizleri.
Yine
bu yollarla ilgili bir diğer mevzu çevre yollarıdır.
Diyarbakır çevre yolu 4 parçadan oluşmaktadır. Bunun birinci
etabının, Urfa-Elâzığ ayrımı, 13 kilometresi
bitirilmiştir ama diğer, Urfa-Batman-Mardin yol ayrımı
yıllardır bitmemiştir, bitirilememiştir. Evvelki yıl
tek bir geçiş verilecekti, bu yıl da verilememiştir. Öbür,
doğu ve kuzeybatı ayağı olan 2 parçasında ise daha
projeler bile bitirilememiştir. Mardin çevre yolu, Kızıltepe
çevre yolu, Çınar çevre yolu, Midyat çevre yolu, Viranşehir çevre
yolu, Ergani çevre yolu… Bunları tek tek takip ediyorum, bunların
tamamının projeleriyle ilgili bilgilerim var. Maalesef, bunlar da
bugün itibarıyla henüz ihale edilememiştir.
Değerli
arkadaşlar, sivil havacılık konusunda da bir iki şey
söylemek istiyorum. Bu sivil havacılık mevzuunda mânia hatları
hâlâ tartışılmaktadır yani Diyarbakır’da da Batman’da
da Ankara’da da Adana’da da… Mesela Adana’da Emniyet Müdürlüğünün beş
katı kesilmek zorunda kalmıştır. Bu konuda da yine, sürekli
değiştirilmeyecek, belli uluslararası kriterlere bağlı
kesin bir hattın ortaya konulması lazımdır. İki
yıl evvel bu çalışma yapıldı, ondan da bilgim var. 14
havaalanıyla ilgili bu raporlar, tutanaklar, haritalar bitti ama maalesef
yine hâlâ bu itirazlar mahkemelerde devam ediyor. Yani bu konuda da gerekirse
yönetmeliklerle gerekirse yeni düzenlemelerle bu sorunların
aşılması lazım.
Kars-Tiflis-Bakü
Demir Yolu açıldı, hayırlı uğurlu olsun ama biz…
Türkiye'nin yıllık 20 milyar dolara yakın ihracatı olan bir
bölge yani Antep, Bağdat, Basra’ya kadar olan hattı söylüyorum. Bugün
bir Diyarbakır-Mardin-Erbil ve Kerkük demir yolu artık elzem hâle
gelmiştir, bu konuda da mutlaka ciddi bir çalışmanın
yapılması lazım.
Sayın
Sağlık Bakanım burada. Ben sağlıkla ilgili
konuşmuyorum ama hem eski bir arkadaşım, dostum olduğu için
bir ricam var; Diyarbakır’la ilgili üç büyük hastane projesi var
Sayın Bakanım. Bu projeler toplam 1.200 yataklı, sizin
malumatınız vardır mutlaka. Bunlarla ilgili, mevcut Bölge
Araştırma Hastanesinin yanında 700 dönüm bir alan var. Bunun imar,
itiraz, mülkiyet sorunları gerekçe gösterildi, yıllarca bunların
temeli atılmadı ama bunların tamamı bitti ve iki
yıldır bitmiş durumda yani yeni değil. Bu sefer… Tabii, bu
ihale sistemlerini çok fazla bilmiyorum, dediğim gibi… “İnşaat
mühendisisin, nasıl bilmiyorsun?” diyeceksiniz, 120 sefer
değişmiş. Bize Sağlık Müdürlüğünün söylediği
şu: “Bunlar büyük bir ihale.” Yani işte bu yeni yap-işlet-devret
veya başka bir sistemle -tam olarak bilemiyorum onları- ihale
edilmiş. Diyarbakır’la ilgili bir sorun yok ama o paketin içindeki
diğer illerle ilgili sorun olduğu için Diyarbakır
başlayamıyor. İstirham ediyoruz, bizi en azından
ayırın yani bizim sorunlarımız bitti; ciddi
sağlık sorunlarımız var, ciddi problemlerimiz var. 1.200
yatak çok ciddi bir yatırım, bir an evvel bunun
başlamasını rica ediyoruz.
En
sonunda da… Değerli arkadaşlar, bu büyüme hızı yüzde 11
olarak açıklandı. Bir fıkra anlatmak istiyorum size. Karadenizli
bir vatandaşımızı doktora götürmüşler. Perişan
bir hâlde, ölmek üzere. Doktor muayene etmiş “Amca, senin kalbin benden
sağlam, böbreklerin 20 yaşındaki genç gibi, ciğerin,
dalağın, gözün, her şey sağlam.” demiş. “Allah’a çok
şükür, elhamdülillah, sapasağlam ölüyorum; her yerim sağlam, ben
ölüyorum.” demiş. Bu yüzde 11 büyüme kime yansıyor? İşçiye,
memura, tüccara… Diyarbakır’da devlet işte bu KGF fonundan -2
katrilyon- 2 milyar kredi dağıttı. Millet, bütün tüccar
aldı bu borcu, götürdü, öbür bankalardaki borcuna verdi. Durum yine
aynı şekilde devam ediyor yani üretimde, ithalatta, ihracatta bir
artı yok.
Wikipedia
yasağı mutlaka kaldırılmalı arkadaşlar. Yani bu
yasak artık bugünkü dünyada mümkün değil. Çocuklarımız
evlerinde ödev yapamayacak hâle geldiler. Yani dünyanın en büyük
ansiklopedisi. Bunun da bir an evvel çözülmesini diliyorum, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunu adına ilk söz, Kayseri Milletvekili
İsmail Emrah Karayel’e aittir.
Buyurun
Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin
ve bundan sonraki tüm Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu sözcülerinin
konuşma süreleri beşer dakikadır, lütfen süreye riayet edelim,
siz de biz de zorda kalmayalım.
AK
PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikli
olarak 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseri’de bombalı araçla
gerçekleştirilen 14 askerimizin şehit olduğu terör
saldırısının yıl dönümünde tüm şehitlerimize
Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı, gazilerimize uzun ömürler dilerim. Bu
vesileyle, başta PKK olmak üzere, DEAŞ, PYD, YPG ve bütün terör
örgütlerini lanetle kınıyorum.
Bugün
Dışişleri Bakanlığımızın 2018
yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Dışişleri Bakanlığımız, büyük Türkiye'nin
yurt dışı ayağını oluşturan
çalışmaları ve çalışanlarıyla büyük Türkiye'nin
yurt dışında tanınması, yerleşmesi ve
dış siyasetinin uygulanmasını amaç edinmiş, devlet ve
Hükûmet hedeflerimizi yurt dışına taşıyan âdeta
devletimizin yurt dışındaki sinir uçlarıdır. Yurt
dışıyla ilgili siyasetimizin sahadaki
uygulayıcısı, gerektiğinde ülkemizin yurt
dışındaki ilk savunma hattı, ilk iletişim
noktası, sınırlarımız dışında
yaşayan vatandaşlarımızın hamisi ve kültür
coğrafyamızda daha etkin hâle gelmemiz için yapılacak çalışmaların
öncüsüdür. Türkiye, dış politikasında ülkemizin menfaatlerini,
adaleti ve merhameti temel eksen olarak belirlemiştir. Ülkemizde,
bölgemizde ve dünyada barış, istikrar, güvenlik ve refahın hâkim
olması için var gücümüzle çalışmaktayız.
Bölge
barışının en temel konularından birisi Filistin
meselesidir. Filistin’de her gün hak ihlalleri, zulümler, baskılar
sürerken, İsrail’e destek mahiyetinde, ABD’nin Kudüs’ü siyonizmin
başkenti olarak tanıma kararı, en hafif tabiriyle akıl
tutulmasıdır. Bu karar sadece uluslararası hukukun ihlali
değil, aynı zamanda insanlık vicdanına da vurulmuş
ağır bir darbedir. Bu karara ilk karşı çıkan ülke
Türkiye olmuştur. Türkiye'nin çağrısıyla derhâl
İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği
Teşkilatı zirvesinde Doğu Kudüs Filistin’in başkenti ilan
edilmiş ve dünya ülkeleri bu kararı tanımaya davet
edilmiştir. Türkiye, dünyanın kalbi olan bu coğrafyada istikrar,
güven ve umut abidesi olarak yükselmeye devam etmektedir ve edecektir. Türkiye
sadece bu milletin ve bölgenin değil, dünyadaki mazlumların da
hamisi, beklenen ve özlenen barışın da adaletin de
temsilcisidir.
Türkiye,
Suriye ve Irak’taki istikrarsızlıktan beslenen DEAŞ, PKK, PYD,
YPG gibi bölgenin en kanlı terör örgütleriyle kıyasıya bir
mücadele içindedir. DEAŞ’ın sınırlarımıza yönelik
saldırılarına karşı Fırat Kalkanı
harekâtı gerçekleştirilmiştir. Emperyalistler, tüm terör
örgütlerini kendi kirli emellerini hayata geçirmek için bir araç olarak kullanmakta
ve böylece Türkiye'nin yükselişini engellemeye
çalışmaktadırlar.
Ayrıca,
15 Temmuzda gerçekleştirilmek istenen millî egemenliğimize,
demokrasimize yönelik darbe teşebbüsüne kalkışan FETÖ terör
örgütüyle mücadelemiz de küresel ölçekte kararlılıkla devam
etmektedir.
Cumhurbaşkanımızın
belirttiği gibi, DEAŞ’ı icat eden kimse PYD’yi kuran da odur.
PYD’yi parlatan kimse Kuzey Irak yönetimini bağımsızlık
ilanına sürükleyerek Irak’ın
istikrarsızlığını derinleştirmek isteyen de odur.
Tabii aynı güçlerin FETÖ’yü kendi koruma kalkanlarının içinde
besleyip büyütmeye devam ettiklerini de unutmamak lazım. Suriye
bağlamında, Rusya ve İran’la Astana toplantılarından
olumlu sonuçlar alınmış, ateşkes
pekiştirilmiştir. Rusya Federasyonu’yla ilişkilerimiz olumlu bir
zemine oturtulmuştur.
AB
ilişkilerinde Türkiye'nin nihai ve stratejik hedefi AB’ye tam üye
olmaktır, AB’yle katılım süreçleri devam etmektedir. Evet,
Avrupa’daki seçimler münasebetiyle aşırı sağ partilerin
söylemleri başarılı olmuş, Avrupa’da bir
aşırı sağ parti yükselişi gözlenmektedir ve bu da
Avrupa’nın önündeki en büyük problemlerden bir tanesidir.
Ayrıca,
Çin Halk Cumhuriyeti’yle birlikte “Kuşak ve Yol” olarak
adlandırılan girişimle modern İpek Yolu’nun hayata
geçirilmesinin bölgesel kalkınma, istikrar, refah, kültürel etkileşim
ve milletlerimizin temasının artması açısından olumlu
sonuçları olacağını düşünmekteyiz.
Bütün
bu açıklamalara ek olarak, Körfez bölgesinde, Balkanlarda, Kafkasya’da,
Orta Asya cumhuriyetleri ile Asya ve Latin Amerika ve Afrika ülkeleriyle
iş birliğimizi geliştirmek için üst düzey temaslar gerçekleştiriyoruz.
Dış
politikamızın asli unsurlarından biri de yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızdır.
Yurt dışındaki vatandaşlarımız ve sahip
oldukları haklar sonuna kadar korunmaktadır.
Evet,
süremizin sonuna geldik. Tabii, yurt dışındaki
başarılarımızın tamamını buradan beş
dakika içinde anlatmam mümkün değil. Bu vesileyle, hizmeti geçen herkese
teşekkür ediyor, Dışişleri Bakanlığı
bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ ve
Komisyon sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Söz
sırası İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge’ye aittir.
Buyurun
Sayın Bürge. (AK PARTİ ve Komisyon sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, aziz milletimiz;
Dışişleri Bakanlığımızın 2018
yılı bütçesi hakkında AK PARTİ’miz adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri, aziz milletimizi,
gönül coğrafyamızdaki bütün kardeşlerimizi saygıyla
selamlıyorum.
İktidara
geldiğimiz 2002 yılından bu yana dış
politikamızın ekseni insandır. İnsani politika
anlayışımızda zor durumda olan insanların
yardımına koşmaktayız. Nerede bir soydaşımız
varsa, nerede bir dindaşımız varsa, nerede bir
vatandaşımız varsa orada olmaya yeminimiz var diyoruz, bu amaçla
yürümüyor âdeta koşuyoruz. Ecdadımızın izinde lafta
değil, icraatta var olduğumuzu gösteriyoruz.
Dışişleri
Bakanlığımız bütün teşkilatlarıyla birlikte
dünyanın her yerinde, aziz milletimize yapılanların
yanında, gönül coğrafyamızda mağdur ve mazlumların
hemen yanı başındayız. Sayın
Cumhurbaşkanımız, liderimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın
talimatlarıyla yurt içinde olduğu gibi, yurt dışında
da Başbakanımız, Hükûmetimiz, Dışişleri
Bakanımız başta olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarımızla
inşa faaliyetlerimize devam ediyoruz. Nerede? Afrika’da. Nerede? Avrupa’da.
Nerede? Türk dünyasında. Nerede? Dedelerimize yorgan döşek olmuş
Balkan coğrafyasında.
Saygıdeğer
milletvekilleri, zamanımın darlığı sebebiyle sizlere
yurt dışındaki bütün faaliyetlerimizi tek tek anlatacak
değilim ancak bazı konulara değinmek istiyorum: İnsani
yardımlarda rakam olarak ABD’den sonra 2’nciyiz, dünya 2’ncisiyiz.
Bakanlığımızın yurt dışı
temsilciliklerinin sayısının, 2002’de 163’ken, şu an 236
olduğunu söylemek istiyorum. Batı’nın yıllardan beri
sömürdüğü, sömürmeye devam ettiği bütün Afrika ülkelerinde var olmaya
devam ediyoruz. 3,5 milyona yakın Suriyeli kardeşimizi misafir
ediyoruz. Ayrıca, büyükelçiliklerimizin koordinatörlüğü
doğrultusunda belediyelerimizle, TİKA’mızla, YTB’mizle, Yunus
Emre’mizle, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle birçok hizmetlere
imzamızı atıyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, her ne kadar muhalefet partilerinin bazı temsilcileri
ileri geri laf etse de, iftira atsa da, hakaret etse de, küfretse de fikir
olmayan kafada küfür olur diyor, kötü söz sahibine aittir diyor ve geçiyorum.
AK
PARTİ Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın uluslararası siyasetteki etkin rolüne de
değinmeden geçmek istemiyorum; mesela Yunanistan, mesela Sırbistan,
mesela son zamanlarda Kudüs’le ilgili yapılan çalışmalar.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias diyor ki:
“Ülkemizin meseleleri Recep Tayyip Erdoğan’la çözülür.” Mesela,
Yenipazar’da bütün kardeşlerimizin Recep Tayyip Erdoğan’ı
nasıl karşıladığını ve bunun arkasından
da Cumhurbaşkanı Vucic’in “Kendi ülkemde Recep Tayyip Erdoğan’a
gösterilen ilginin yarısı bana gösterilse dünyanın en mutlu
insanı olurum.” dediğini... İslam İşbirliği
Teşkilatıyla bütün Müslüman ülkeleri bir araya getiren ve bir mesele
noktasında ilk defa bir araya gelmiş olması yine
Cumhurbaşkanımızın birlikte hareketiyle söz konusudur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un
“Kıssadan Hisse” şiiri şöyledir: “'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif
ediyorlar;/Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” Ülkemizin istiklal
ve istikbal mücadelesi verdiği bu dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü de
hatırlayalım: “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk
istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî
bedhahların olacaktır.” diyor. Bu bedhahlara, sadece bunlara
yazıklar olsun diyor, hem yurt içindeki hem yurt dışındaki
hizmet erlerini de saygıyla selamlıyorum.
Başta
Dışişleri Bakanlığımızın bütçesinin,
ülkemizin bütçesinin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı
Hak’tan niyaz ediyor, her birinize, aziz milletimize
saygılarımızı arz ediyorum. (AK PARTİ, Komisyon ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bürge.
Şimdi,
Denizli Milletvekili Sayın Şahin Tin’dedir sıra. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Tin.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ŞAHİN TİN (Denizli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ekonomi
Bakanlığımızın bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ olarak on beş yılda ekonomi
alanında uygulamaya koyduğumuz doğru ve sürdürülebilir
politikalar sayesinde ekonomide tarihî başarılara imza attık.
İktidara geldiğimiz ilk günden bu yana ulaşımdan
sağlığa, eğitimden enerjiye, sanayiden tarıma kadar
her alanda hizmet destanları yazdık. Ayrıca bilişim, AR-GE,
savunma sanayisi ve otomotiv gibi birçok yenilikçi alanda reformlar
gerçekleştirdik. 15 Temmuz hain darbe girişimi başta olmak üzere
ülkemize ve ekonomimize yapılan birçok saldırılara rağmen
ekonomide millî bir yükseliş ortaya koyduk.
Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimiz
2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatımızı 2016
yıllında 4 kat artırarak 143 milyar dolara
ulaştırdık.
ERHAN USTA (Samsun) – İthalatı ne
yaptınız?
ŞAHİN TİN (Devamla) - 2017 yılı
Kasım ayı sonu itibarıyla ihracatımız yıllık
bazda 156 milyar dolara ulaştı. 2017 yılı sonu
itibarıyla da 160 milyar doları aşarak ihracatta tarihî bir
rekora daha imza atmış olacağız. Yaşanan küresel krize
rağmen son yedi yılda 6,6 milyonluk ilave bir istihdam ile dünya
rekoru kırdık. Ekonomimiz 2003-2016 yılları arasında
ortalama 5,6 büyüdü. 2017 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamına
göre yüzde 11,1’lik büyüme oranıyla dünya ekonomisinde bir numara olduk.
Özellikle imalat sanayisinde kapasite kullanım oranımızı
son dokuz yılın en yüksek seviyesine, yüzde 80’lere kadar yükselttik.
Bu da 2018 yılında da özel sektörün yatırımları ve
ekonomik büyümemizi artırarak devam edeceğini göstermektedir.
Seçim bölgem olan Denizli’miz sanayisiyle büyüyen,
gelişen, emek ve iş üreten, istihdam sağlayan örnek
şehirlerimizden bir tanesidir. Denizli ilimiz 2002 yılında 680
milyon dolar ihracat gerçekleştirirken bugün dünyanın 170 ülkesine
2,4 milyar doları aşan bir ihracat gerçekleştirmektedir.
İhracatçılarımızı ve
yatırımcılarımızı her zaman destekledik,
Eximbank, KOSGEB ve Kredi Garanti Fonu gibi kuruluşlarımız
aracılığıyla sağlanan destekler başta olmak
üzere. Uygulanan vergi indirimleri ve prim ertelemeleri gibi teşvikler
sayesinde üretim, istihdam ve yatırım kapasitemizi kararlı bir
şekilde artırıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu işler öyle kolay olmuyor.
Cumhurbaşkanımızın tüm yurt dışı
seyahatlerinde iş adamlarını yanında götürüp yeni iş
bağlantıları yapmalarına imkân sağlamasıyla
oluyor. Masa başından yönetimle değil, sahada çözüm ve karar
mekanizmasını çalıştırarak mümkün oluyor, bürokrasiyi
azaltmakla mümkün oluyor. Ekonominin başına sektörün içinde
yoğrulmuş, Anadolu esnafının, üreticinin, sanayicinin ve
ihracatçının derdini bilen, dünya ekonomisine hâkim, yerli bir
Ekonomi Bakanıyla oluyor; Amerika’dan ithal bakanlarla, IMF’li
Cottarelli’lerle bu işler olmuyor. Medeniyetimizin bize mirası olan
değerlerimizi her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmak için gece
gündüz demeden gayret eden, İslam coğrafyasındaki
mazlumların tek umudu olan Filistin’in başkenti Doğu Kudüs olsun
diye haykıran liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın millî ve yerli gayretleri sayesinde oluyor. Dış
güçlerle bir olup milletimizin geleceğine saldıranlar iftiralarla
ülkemizi karanlığa götüremeyecekleri iyi bilmelidir. Artık bu
milletin değerlerine laf söz etmeyi bırakın, hainlik
sokağından çıkın, ne kadar uğraşırsanız
uğraşın bu gemiyi asla batıramayacaksınız, bu
aziz millet buna asla izin vermeyecek. (AK PARTİ ve Komisyon
sıralarından alkışlar)
Bu
düşüncelerle Ekonomi Bakanlığımızın 2018
yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor,
emeği geçen başta Ekonomi Bakanımız Sayın Nihat
Zeybekci olmak üzere tüm bakanlık çalışanlarına
teşekkür ediyor, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve
Komisyon sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Söz
sırası, İstanbul Milletvekili Hasan Sert’e aittir.
Buyurun
Sayın Sert. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA HASAN SERT (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ekonomi Bakanlığı bütçesi üzerinde
konuşma yapmak için AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu, dışarıda
bekleyen, bizleri izleyen değerli bürokratları ve aziz Türk milletini
saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Ekonomi
Bakanlığının bütçesiyle ilgili bazı rakamları
ifade etmek istiyorum: Ekonomi Bakanlığı 2018 yılı
bütçesi toplam 4 milyar 413 milyon 914 bin liradır. Bunun 222 milyon lirası
-yaklaşık olarak veriyorum- personel giderlerine, 26 milyon lirası
SGK devlet primlerine, 101 milyon lirası mal ve hizmet alımı
giderlerine, 21 milyon lirası sermaye giderlerine, 11 milyon lirası
borç verme yöntemlerine ama ana omurgayı teşkil eden harcamalardan 4
milyar 30 milyon lirası da cari transfer işlemlerine tahsis
edilmiştir.
Nedir
bu cari transfer işlemleri? Türkiye’de ekonominin gelişmesi için
ihracatın artırılması, işsizliğin
düşürülmesi, istihdamın yukarıya çekilmesi için
ihracatçılara ve yatırımcılara daha fazla destek vermek
amacıyla yapılan harcamalardan teşkil olmaktadır.
Bunları yaparken Ekonomi Bakanlığı toplam 8 genel müdürlük,
ihracat ithalat, Avrupa Birliği genel müdürlükleri başta olmak üzere
6 başkanlıkla yönetilmektedir. Bunları yaparken sahanın
ihtiyaçları göz önüne alınarak 46 ayrı destek programıyla
reel sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak destek
programlarıyla desteklenmeye çalışmıştır.
Bunların içinde UR-GE destekleri, fuar destekleri, yurt
dışı pazar destekleri başta olmak üzere 46 destek,
üreticinin, yatırımcının ve ihracatçının
hizmetine sokulmuştur. Bu desteklerin içinde Kalkınma
Bakanlığının, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının, Eximbank’ın, TÜBİTAK’ın ve
KOSGEB’in verdiği destekler hariçtir.
Yine,
bugün geldiğimiz noktada, özellikle 2017 yılının üçüncü
çeyreğinde yüzde 11,1 büyüyen ülkemiz ekonomisi Avrupa Birliği
ülkelerinin ve özellikle de Çin ve Hindistan gibi yüksek seviyede büyüme
hızlarına alışmış ülkelerin kafasını
karıştırmış, Avrupa Birliği, gelişmiş
20 ülke ve OECD ülkeleri içerisinde 1’inci sıraya oturmuştur.
Yine,
2005 yılında yüzde 62 civarında olan ihracatın
ithalatı karşılama oranı 2016 yılında yüzde 70
olarak gerçekleşmiştir. 2002 ve 2016 dönemlerinde toplam 50.738
farklı yatırım Ekonomi Bakanlığı tarafından
desteklenmiştir. Yine bu destekler kapsamında ülkemize 639 milyar
Türk liralık yatırım gerçekleşmiştir.
Yine,
1984-2002 döneminde 14,6 milyar dolar yabancı sermaye çeken ülkemiz,
2003-2016 yani AK PARTİ iktidarları döneminde 171 milyar 500 milyon
civarında yabancı yatırımı Türkiye’ye çekmeyi
başarmıştır.
Yine,
2002 yılında ülkemizde faaliyet gösteren 5.600 uluslararası
sermayeli şirket varken 2016 yılında bu sayı 50 binin
üzerine çıkmıştır.
Sayın
Başkan ve değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi,
çalışan, üreten, işleyen, koşturan dinamik bir yapıya
sahiptir. Ekonomisi sağlam temeller üzerine inşa edilen bir ülke
olarak yapısal reformlar, tasarrufu artıracak programlar ve
teşvikler günden güne hayata geçirilmektedir, bundan sonra da bu
gerçekleştirilmeye çalışılacaktır.
Son
olarak... Bütçe görüşmelerinin başladığından bu tarafa
yani 11/12/2017 tarihinden bugüne kadar gruplar arasında 223
arkadaşımız bütçe konusunda görüşmeler
yapmıştır. Bunların içerisinde genellikle konulara
bağlı kalınmakla birlikte, bazı
arkadaşlarımız da konu dışına çıkarak
saptırmalarla ülkedeki refahı, ilerlemeyi durdurma ve bölücülük
üzerinde bazı çalışmalar yapmıştır. Bu özellikle
ülkede terör örgütlerini destekleyen ve bölücülük noktasındaki
konuşmalarla ülkedeki huzuru bozmak isteyen arkadaşların
konuşmalarını kınadığımı da ifade etmek
istiyorum.
Bu
arada, sevgi ve saygılarımı sunar hepinizi Allah’a emanet
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Söz
sırası, Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’a aittir.
Sayın
Fırat, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA SALİH FIRAT (Adıyaman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle ekranları
başında bizi izleyen vatandaşlarımızı ve Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AK
PARTİ iktidara gelir gelmez Sağlıkta Dönüşüm Programı
uygulamaya başlamış ve genel sağlık sigortası,
aile hekimliği, SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı
hastanelerinin tek çatı altında birleştirilmesiyle
sağlık hizmetlerine erişimi
kolaylaştırmıştır.
İktidara
geldiğimizden bu yana kadınlarımıza sunulan
sağlık hizmetlerinde de önemli gelişmeler yaşadık.
Seksen bir ilde 265 sağlık tesisinde bebekleri hastanelerde tedavi
gören anneler için 1.587 yatakla Anne Misafirhanesi Projesi’ni sürdürüyoruz.
Yine, 237 merkezde 830 doğum odasıyla kliniklerin kalitesini
artırıyor ve bu şekilde doğum salonlarından doğum
odalarına geçmiş bulunuyoruz. Ülkenin geleceğinde beşeri
sermayeyi ve aileyi baz alan sistemimiz vesilesiyle sağlıklı
nesiller yetiştirmek adına yeni doğanlarda tarama ve destekleme
programı geliştirmekteyiz. Bütün bu çalışmalar
ışığında yapılan hizmetler sonucu bebek ölüm
oranı hızında bin canlı doğumdan 31,5’ten 7,5’e
düşmüştür. Yine beş yaş altı çocuk ölümlerinde bu oran
40’lardan 9’lara düşmüştür. Ayrıca anne ölüm oranları 100
bin –canlı- doğumdan 65’lerden 14’lere düşmüştür.
Değerli
milletvekilleri, 878 hastane, 481 diyaliz merkezi, 12 üremeye
yardımcı tedavi merkezi, 2.548 112 istasyonu, 7.756 aile
sağlığı merkezi, 970 toplum sağlığı
merkezi, 148 toplum ruh sağlığı merkezi ve 619.012 personel
ile en iyi şekilde sağlık hizmeti sunan
Bakanlığımızda çalışanlara teşekkür
ediyorum.
Yine,
yurdumuzun her köşesinde sağlık
çalışanlarımızın vatandaşın derdine çare
olmak için hiçbir ayrım gözetmeden en ulvi duygularla ve azimle
çalıştığını biliyorum. Bu vesileyle değerli
sağlık çalışanlarımızı bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Söz
konusu sağlık olunca her şeyi seferber eden Hükûmetimiz hastane
öncesi acil sağlık hizmetlerinde de günümüz itibarıyla 4.952
ambulans, 32.309 personel, 2.582 istasyon ile hizmet vermektedir. Aralık
2017’ye kadar 17 helikopter, 2 uçak ambulansımız ile toplam 39.083
hasta nakledilmiştir. Yine ayrıca, 6 deniz ambulansımız ile
12.865 hastamıza hizmet verilmiştir. 257 adet kar paletli, 22 adet “snowtruck”,
63 adet dört sedyeli, 91 adet yoğun bakım ve obez ambulansı ile
60 adet motosikletli acil müdahale ekibi halkımıza hizmet
vermektedir.
Bunların
dışında, ülkemizde 1 milyonu aşkın ilk yardım
sertifikası almış vatandaşımız
bulunmaktadır. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
felsefemiz çerçevesinde sertifikalı ilk yardım eğitimlerini
ücretsiz hâle getirerek ülke genelinde ilk yardımcı
sayımızı artırmış bulunuyoruz. Her yıl yaklaşık
200 bin vatandaşımıza ilk yardım eğitimi verilerek,
ölüm ve sakat kalma oranlarını en aza indirecek ilk müdahaleyi mümkün
kılma çabasındayız. Aralık 2017 itibarıyla ülke
genelinde 210 bini aşkın vatandaşımızın ilk
yardım eğitim sertifikası almasını
sağlamış bulunmaktayız.
Bu
veriler ışığında, sağlığa
yaklaşık 127 milyar TL kaynak ayrılan 2018 yılı
bütçesinin kabul edilerek hayırlı hizmetlere vesile
olmasını diliyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve Komisyon
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
6’ncı
sırada, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Günnar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 2018 yılı Sağlık
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, devletin milletine verdiği değeri, şefkati,
güveni en net biçimde sergilediği ve hissettirdiği hizmet alanı
sağlıktır. Hayatımızın, mutluluğumuzun ve huzurumuzun
ve hatta dualarımızın ana temasıdır sağlık.
Aziz milletimiz, AK PARTİ iktidarından önce, maalesef doktor
bulamayan, hastanede koğuş sisteminde yatan, ambulans gördüğünde
şaşırıp heyecanlanan, bebek ölümlerinden tutun da akut ve
kronik tedavi edilebilir hastalıklardan şifa bulamayıp dünya
standartlarının altında ölüm yaşı ortalamalarıyla
yaşam mücadelesi veriyordu. Çok parası olan, yurt
dışına; altını olan, kuyumcuya; geçim
kaynağı ineği olan, kasaba koşarak malını mülkünü
satar, Ankara’ya ve İstanbul’a giderek hastanelerde tedavi olmaya
çalışırdı. Sonra milletin acısını,
sızısını, sıkıntısını
yüreğinde hisseden AK PARTİ hükûmetleriyle sağlıkta
dönüşüm için düğmeye basıldı. Şimdiyse ülkemizin her
köşesinde, her birisi neredeyse yoğun bakım ünitesi düzeyinde
olan ambulans hizmetlerinden tutun da helikopter ve uçak ambulanslara
varıncaya kadar dünyanın her yerinden hastalarımıza yüksek
kalite standartlı hastane ve kliniklerimizde hizmet vermekteyiz.
On
beş sene öncesinde, hastalanan yabancı futbolcuları veya yurt
dışından özel sigortalı gurbetçilerimizi yabancı
devletlerin uçak ambulanslarıyla kendi ülkelerine götürdüklerini
gazetelerde, manşet haberlerden okurduk. Bugün Uzak Asya’dan Afrika’ya,
oradan Avrupa’ya bir vatandaşımız hastalandığında
kendi hekimlerimize teslim etmek için uluslararası da çalışan
uçak ambulanslara sahibiz.
Çok
değil, on beş yirmi sene önce 50 yaş üstü
insanlarımızın dişsizlikten avurtları çökmüş
yüzlerini resmedecek kadar fakirliğimizi ve sağlık
imkânlarından yoksun olduğumuz günleri buradaki sayın milletvekilleri
çok iyi hatırlayacaklardır. Nereden nereye geldik! Öyle yerlere
geldik ki, çok şükür Allah’a, artık sağlık turizminde de
ülkemiz hızla ilerlemektedir ve gelişmiş ülkelerden bile
yabancı uyruklu hastalar uçaklar dolusu bir şekilde Türkiye'ye
gelmektedir.
Koruyucu
ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde üstün seviyelere
ulaştık, üstelik OECD ülkelerinde kişi başına
düşen hekim ve hemşire oranlarında alt sıralarda
olmamıza rağmen. Fedakâr, cefakâr sağlık
çalışanlarımızın ekonomik gelir seviyesi durumu on beş
yıl öncesiyle kıyaslanamayacak derecede iyi durumdadır. Çok
şükür, bugün sağlık çalışanlarımızın
aldıkları ücretler geçmişe göre iyileştirilmiştir.
Ancak hâlen daha, başta hekimlerimiz olmak üzere sağlık
çalışanlarımızın öncelikle emeklilikle ilgili özlük
haklarının iyileştirme beklentilerinin olduğu
gerçeğini de göz ardı etmemekteyiz. Özlük haklarının daha
da iyileştirileceği hususunda başta Sağlık
Bakanımız Sayın Ahmet Demircan ve Hükûmet yetkililerimizin
gayret edeceklerine olan inancımız tamdır.
Halkımızın
sağlık hizmetlerinden memnuniyeti 2002’lerde yüzde 39’lar
seviyesinden bugün yüzde 76’lar seviyesine çıkmasına rağmen
sağlıkta hizmet kalitesi ve memnuniyetinin artırılması
ve sürdürülebilirliği için AK PARTİ azimle çalışmaya devam
etmektedir. Toplum sağlığı merkezlerinden süper lüks
konfora sahip devlet ve şehir hastanelerine kadar “Sağlıkta
Lider Türkiye” hedefine doğru hızla ilerlemekteyiz. Bu
başarılarda şüphesiz sağlıkta dönüşüm
talimatını verip bugünlere gelmemizi sağlayan ana unsur, kurucu
Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu vizyondur.
Bu
vesileyle Sağlık Bakanlarımıza, tüm hükûmetlerimize ve
milletvekillerimize şükranlarımızı sunarken zor
şartlara rağmen, saldırılara aldırmadan kahramanca
sağlık hizmeti sunmaya çalışan hekimlerimiz ve
hemşirelerimiz başta olmak üzere bu kutsal görevi ifa eden
değişim ve dönüşümün icracıları sağlık
çalışanlarımıza minnet ve şükranlarımla
teşekkür ediyorum.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Usta, 60’a göre söz talebiniz var.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Samsun Milletvekili
Erhan Usta’nın, Denizli Milletvekili Şahin Tin’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şahin
Bey de burada, az önce konuşmasında -tabii, aslında ciddi bir
sataşma var ama ben sataşmadan söz almayacağım- 57’nci
Hükûmeti eleştirdi kendine göre iki nedenle, işte, bir, ithal bakan
filan türü bir şey söyledi. Unutulmasın ki şöyle veya böyle
57’nci Hükûmet ciddi bir şekilde bu ülkede reform
yapmıştır, bu reformlar Türkiye’yi belli bir yere
taşımıştır. O Hükûmetin başlattığı
ekonomik program da bu Hükûmet tarafından resmî olarak 2008 Mayıs
ayına kadar sürdürülmüştür. Ondan sonra da o programdaki maliye
politikasındaki disiplin, para politikasındaki disiplin
sürdürülmektedir; bu bir.
İkincisi:
2002 yılı 36 milyar dolar ihracat rakamı olduğundan
bahsediyor, bugünkü ihracat rakamını söylüyor, güzel. Yani bir dönemi
kötülemeden de kendi yaptığınız işleri
anlatabilirsiniz, methedebilirsiniz. Yani tabii, hemşehrisine bir miktar
böyle bir iltifat etmek istemiş olabilir. Şimdi, Ekonomi
Bakanlığı da hep aynısını yapıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
ERHAN
USTA (Samsun) – Şimdi ithalat-ihracat birlikte seyreder, birlikte gider
Sayın Başkan. Yani eğer hakikaten politika yapmaksa amaç ona
diyecek bir şey yok ama bu ülkenin hayrına bir şeyler
konuşacaksak ihracata baktığımız kadar
karşılığında ithalata bakacaksınız. Birtakım
malı getiriyorsunuz, montaj sanayisinde gayet ileriyiz, elektronikte
birçok alanda montaj yapılıyor. Yani yüzde 95’ini ithalat
yapıyorsunuz, yüzde 5 katma değerle ihracat yapıyorsunuz.
İhracatı söyleyeceksiniz, ithalatı söylemeyeceksiniz. Bu
ithalattan kim sorumlu? Bu ithalatı bu ülke yapmıyor mu? Bu
ithalattan bu Bakanlık sorumlu değil mi? Örneğin 2002
yılında 36 milyar dolar ihracattan 2017 yılında OVP
rakamlarına göre 156,5 milyar dolar ihracata geçilecek. Artış ne
kadar? 120 milyar dolar. 2002 yılındaki 51,6’lık ithalattan da
şu anda yine OVP’ye göre 222 milyar dolar ithalata gidecek.
Artış ne kadar? 170 milyar dolar.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - MHP’nin
konuşmacıları yok mu Sayın Başkan?
ERHAN
USTA (Samsun) - Kat olarak ne kadar? İkisi de 4,3 katına
çıkıyor. Şimdi, bunları niye konuşmuyoruz? Yani bunu
konuşmamanın bu ülkeye bir faydası var mı? Bunu sormak
istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Söz sırası Tokat Milletvekili Celil Göçer’e aittir.
Sayın
Göçer, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA CELİL GÖÇER (Tokat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve milletimizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar öncelikle sizlere
sağlık ve afiyet diliyorum, Allah hiçbirinizin ağzının
tadını bozmasın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Amin.
CELİL
GÖÇER (Devamla) – Bu temenni Anadolu irfanının dillendirdiği çok
güzel bir duadır. Ağız tadı, sağlığın
ve yaşam kalitesinin bir göstergesidir aslında. Şimdi, en son
nezle ya da grip olduğunuz bir günü hatırlayın,
yediğinizin, içtiğinizin tadını alamazsınız. Bir
hekim olarak takip ettiğim hastalarda, özellikle malin hastalarda “Hocam
içtiğim bir bardak suyun tadını alsam her şeyimi verirdim.”
diyen çok hastamı gördüm. O yüzden bu duayı çok önemsiyorum.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ Hükûmetleriyle beraber Türkiye’ye ağız
tadı geldi. Değerli arkadaşlar, önceden millete efendilik yapan,
tepeden bakan zihniyet yerine millete hizmet eden zihniyet hâkim oldu.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – O 150 bin lira maaş alan milletvekilleri...
CELİL
GÖÇER (Devamla) – Sağlık hizmetlerinde de aynı şekilde
milletin ağzının tadının bozulmaması için
çalışıyoruz. AK PARTİ, devleti, Hükûmeti; geçmişiyle,
tarihiyle, geleneğiyle barıştırdı. Daha önceden
geleneğe, tarihe ön yargı gözlükleriyle bakıyorduk ama
şimdi aynen Goethe’nin ifadesinde olduğu gibi “3 bin yılık
tarihine hâkim olmayan, 3 bin yıllık hesap yapamayan bir insan
günübirlik yaşar.” dediği gibi Anadolu’da binlerce yıldır
oluşan irfanı AK PARTİ değerlendirdi ve sağlıkta
da aynı şekilde bu irfanı, bu kültürü, bu tecrübeyi
geleceğe taşımaya çaba sarf etmektedir. Buradan hareketle
diyoruz ki: Anadolu’da yaşamış olan Galen de bizimdir, İbni
Sina da bizimdir. O yüzden koruyucu sağlık hizmetlerinde değerli
arkadaşlar -ki sağlığın esası koruyucu sağlıktır-
hekimliğin esası hastalandırmamaktır. Bu anlamda,
milletimizin koruyucu sağlık hizmetlerinde geleneksel ve
tamamlayıcı tıbbın uygulamalarından da
faydalanabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmıştır
değerli arkadaşlar. Bütün dünyada bu böyledir.
Şimdi,
AK PARTİ’mizin hükûmetleri sağlık tesislerinde, alt yapıda
çok önemli iyileştirmeler yaptı. Bundan sonraki sağlık
politikalarımızın esası, ana felsefesi koruyucu
hekimliktir. Şehir hastanelerini ve sağlık göstergelerini
değerli arkadaşlarım benden önce ifade ettiler ama değerli
arkadaşlar, biz bu ülkenin çocuklarını sağlıklı
bir şekilde geleceğe taşımak için
çalışıyoruz. Bakın, çok önemli göstergeler var bebek ölüm
hızında, anne ölüm hızında; ambulans sayımızda,
yoğun bakım yatak sayılarımızda, nitelikli yatak
sayılarımızda çok önemli artışlar var. Bunlar hiç
kimsenin, özellikle benden sonra da konuşacak muhalefetten değerli
hekim arkadaşlarımızın, bilim insanlarının göz
ardı edemeyecekleri gerçekler ama değerli arkadaşlar, öncelikle
bu olumlu rakamların yanında biz olumsuz olanları da görüyoruz.
Bakın, mesela obezite artıyor, diyabet artıyor ama bu, bütün
dünyada artıyor değerli arkadaşlar, yüzde 30’a varan bir
obezite, yüzde 12 civarında bir diyabet var. Buradan bir hekim olarak,
aynı zamanda, değerli vatandaşlarıma ve siz değerli
arkadaşlarıma gıda tüketirken, gıda alırken üzerindeki
ambalajlara dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatıyorum.
Halk
Sağlığı Kurumumuz, şimdiki adıyla Halk
Sağlığı Genel Müdürlüğümüz sağlıklı
yaşam, hareketli yaşam, tuz kısıtlama, diyabet kontrol
programlarıyla çok önemli başarılara imza attılar. Bundan
sonra da hedefimiz, bu ülkenin çocuklarının sağlıklı
bir şekilde geleceğe taşınmasıdır değerli
arkadaşlar. Çünkü bizim siyasetimiz, politikamız insan odaklıdır.
İnsanı güçlendirirsek, insanın
sağlığını tahkim edersek ve hastalandırmaz isek
eğer, en büyük gücümüz sermayemiz olan insanımızı,
çocuklarımızı geleceğe sağlıklı bir
şekilde taşımış olacağız diye
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, şu ana kadar Hükûmetlerimizde görev yapan değerli
bakanlarımıza, çok kıymetli bürokratlarımıza ve çok
fedakâr sağlık çalışanlarımıza, hepsine bu
başarıdan dolayı teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
2018
yılı bütçemizin bereketli olmasını, hayırlara vesile
olmasını diliyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Söz
sırası, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet İlker Çitil’e
aittir.
Sayın
Çitil, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET İLKER ÇİTİL (Kahramanmaraş) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz
adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, Amerika Birleşik Devletleri
Başkanının Kudüs için almış olduğu hukuksuz
karar, bizler için yok hükmündedir diyorum. Ve Müslümanlar, Yahudiler ve
Hristiyanlar için kutsal bir şehir ve 3 dinin de kutsal merkezi olan Kudüs
hâlen Müslümanlarındır. Bu karar, bizim için hukuksuz bir
karardır. Amerika Birleşik Devletleri’nin ve destekçilerinin bundan
sonraki süreçte de olabilecek bu tür davranışlarına
karşı, tüm İslam ülkeleri olarak toplu bir şekilde
düşüncelerimizi, tepkilerimizi de dile getirmek durumunda olduğumuzu,
bunu da layıkıyla ve en güçlü bir şekilde
yapacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.
Genel
Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın çağrısıyla 13 Aralık 2017 tarihinde
dünyanın başkenti İstanbul’da bir araya gelen 49 Müslüman ülke
tarafından Kudüs Filistin’in başkenti olarak ilan edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm dünyaya seslendiği
gibi, Müslümanlar asla çaresiz değildir, güçsüz değildir, iman varsa
her zaman imkân da vardır. İnanç, sabır, azim ve mücadele
olduğu sürece aşamayacağımız hiçbir engel yoktur.
Bu
vesileyle Filistinli kardeşlerimizin her zaman yanında olduğumuz
gibi, bugün de yanlarında olduğumuzu ayrıca ifade etmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bulaşıcı hastalıklarla örgütlü mücadele
ülkemizde 1800’lü yıllarda çalışılmaya
başlanmıştır. II. Mahmut’un emriyle karantina için ilk defa
bir Meclis yani “Meclis-i Tahaffuz” adı altında bir Meclis
toplanmış, 1838 yılında göreve başlamış ve
kurulduğu günden bu yana da çeşitli isimler alan Genel Müdürlüğümüz
1924 yılında Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü
ismini almıştır. İstanbul’da bulunan Genel
Müdürlüğümüz Sultan Mahmut Köşkü olarak adlandırılan binada
hizmet vermeye devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık Bakanlığımızın
dünyaya açılan penceresi olan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü uluslararası önemi haiz, halk
sağlığı risklerinin ülkemize girmesini önlemek
amacıyla uluslararası giriş noktalarında gerekli her türlü
sağlık tedbirlerini almak, halk sağlığını
etkileyecek etkenlere karşı alınacak kontrol önlemlerini
belirlemek ve uygulamakla görevlidir. Ulusal ve uluslararası
anlaşmalar ve sözleşmelerden kaynaklanan yetkileri kullanarak
görevlerini yerine getiren ve Osmanlı’dan bu yana kadar yaklaşık
iki asırdır kesintisiz hizmet vermekte olan kurumumuz geçtiğimiz
yıllardaki ve günümüzdeki küresel salgın hastalıklarda uygulanan
acil müdahalelerle ülkemizin önemli bir kuruluşu olduğunu ortaya
koymuştur ve koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, kurumumuz; sağlık denetimleri, seyahat
sağlığı hizmetleri, tele sağlık hizmetleri, gemi
adamları sağlık işlemleriyle ilgili hizmetleri yerine
getirmektedir. 2017 yılında kurumumuz tarafından 33.237 gemiye
serbest pratika, 33.197 gemiye patenta verilmiş, ayrıca 3.112 gemiye
de sağlık sertifikaları düzenlenmiştir. Seyahat
sağlığı hizmetleri kapsamında da yurt
dışına seyahat edenlere karşılaşılabilecek
risklerle ilgili bilgilendirme yapılmış, 44.785 kişiye
seyahat sağlığı hizmeti verilmiştir. 22.294
sarıhumma, 11.129 tifo aşılaması, 18.118 kişiye
sıtmadan korunmaları için kemoprofilaksi
yapılmıştır. 2017 yılında tele sağlık
hizmetleri kapsamında ulusal ve uluslararası sularda 1.247 vakaya
uzaktan sağlık danışmanlığı hizmeti de
verilmiştir. Gemi adamları sağlık işlemleriyle ilgili
hizmetler kapsamında 42.590 kişiye de gemi adamı
sağlık sertifikası düzenlenmiştir. Görev alanıyla
alakalı olarak da Türk limanları arasında seyreden, yabancı
ülke limanlarından Türk limanlarına gelen ve Türk
boğazlarından transit geçen gemilerden uluslararası ve ulusal
mevzuata dayanılarak sağlık resmî gelirleri de elde
edilmektedir. Bu gelirlerden ülke altyapısına sağlık
katkısı sağlaması amacıyla Sağlık
Bakanlığı tarafından belirlenen kamu hastanelerine de
tıbbi cihazlar için alım yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri olarak milletimizin bizi iktidara
taşıdığı günden bu yana sağlık
politikalarında yapmış olduğumuz çalışma ve köklü
düzenlemelerin temelinde “İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.” anlayışı vardır. İnsan merkezli
yaklaşımla birey ve toplum sağlığını korumak
ve geliştirmek amacıyla tüm risklerle mücadele etmek, yaşam
kalitesini yükseltmek amacımızdır.
Bu
duygu ve düşüncelerle 2018 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, tüm heyetinizi ve ekranları başında
bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum. Tüm sağlık emekçilerimize,
bakanlarımıza, Recep Tayyip Erdoğan’a, bizi politikalarıyla
yönlendiren reisimize teşekkür ediyor, sıhhatli, hayırlı
uzun ömürler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz Sayın Çitil.
Söz
sırası İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Pulcu’ya aittir.
Sayın
Pulcu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu
Tasarısı bugünkü görüşmelerinde Türkiye İlaç ve Tıbbi
Cihaz Kurumu bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
bir eski Türkiye hatıramla başlamak isterim. Ağabeyimle
öğrenciyiz, 1 yaş aramız var. Annem BAĞ-KUR emeklisi.
Tabii, sık sık “Evladım, ilaçlarım bitti, alır
mısınız?” der. Ağabeyim bana acı acı bakar, ben
ona acı acı bakarım. O “Kardeşim, sen git.” der gibi bakar,
ben ona “Ağabey, sen gitsen iyi olur.” der gibi bakarım. Neticede
anne, gideriz. Tabii, başımıza gelenleri hepimiz biliyoruz. Bir
kuyruğa gireriz, minimum iki üç saat bekleriz, iki üç saatin sonunda bize
derler ki: “Mesai bitti, yarın gel.” veya “İlaçlar yok, haftaya gel.”
Haftaya aynı macera tekrar devam edecektir.
Yeni
Türkiye’nin hikâyesi şu: Yeni Türkiye'de eczaneden anneme telefon
ediyorlar, diyorlar ki: “Teyze, ilaçların bitti, istersen sen gel al,
istersen biz getirelim.” Annem de yaşlı olduğu için “Siz
getirirseniz memnun olurum." diyor, ilaçlar ayağına kadar
geliyor. Biz de bu acı tatlı hatıralarla dolu anekdotu on
beş yıllık iktidarımızda Sağlık
Bakanlığının attığı devasa
adımların bir numunesi, bir nişanesi olarak keyifle
anlatıyoruz.
Tabii,
biz iktidar olduğumuz için bardağın dolu tarafını
görmek, boş olan tarafını da doldurmakla yükümlüyüz. Muhalefetin
gereği de bardağın boş olan tarafına işaret
etmek, doldurulması yönünde çeşitli teklifler yapmak ve bu
muhalefette olmanın hem gereği hem görevi. Buraya kadar bir problem
yok. Problem şurada başlıyor, özellikle ana muhalefetten
bahsediyorum, bardağın tamamı eskiden doluydu, hepsini
boşalttınız, on beş senede tek bir doğru adım
atmadığımız noktasında ısrarcı olması.
Şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Sanki on
beş senedir güçlü bir teveccüh yok, bizim grup dün gelmiş yarın
gidecekmiş gibi marjinal bir grupmuş muamelesi görmekten doğrusu
memnun değilim, bu siyasi nezakete de siyasi akla da
sığmadığını düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe konusunda öne sürdüğümüz
son derece olumlu rakamlara rağmen istatistik bilimi manipülatif, tersyüz
edilebilir bir branştır, dolayısıyla, sık sık
tersyüz edildiğini görüyoruz. Bu vesileyle ben çok istismar edilemeyecek
rakamlardan bahsetmek istiyorum, sebebi de şu Sayın Başkan, siz
benim son konuşmamda yine Başkandınız, Anayasa referandumu
sırasında sıkı, sert bir muhalefetle
karşılaştım, o gruptan bir arkadaş “CHP hep iktidar,
hep iktidar.” diye bağırdı, kayıtlarda var. Ben de bu
vesileyle şu rakamları hatırlatıyorum. Evet, hakikaten
CHP’nin başarısı var 1946’da yüzde 85,4 oy almış,
tabii gizli tasnif. İlk seçimlerde yüzde 39’a düşüyor, 1961’de bir
başarısı var, üç aziz şahsiyetin asılması
sonrası yüzde 36,7. Sonra Karaoğlan efsanesinde bir başarı
var, yüzde 33,3. Rahmetli Erbakan Hocamızın desteğiyle bir
hükûmet kuruluyor. 1977’de bir başarı var, yüzde 41,4. Kuzey
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın rüzgârına
rağmen alınan bir oydur ve tek başına iktidar olmaya
yetmemiştir.
Bir
parmak hesabı yapıyorum. 1987, 1997, 2007, 2017, kırk sene eder.
2002’ye gelelim. 5 tane genel seçim, 3 tane yerel seçim, 3 referandum
olmuş. Sonuçlar yüzde 25-26 civarında bir kilitlenme durumu. Durum
böyleyse -ki böyle- o zaman benim teklifim şudur: İktidarın on
beş senelik yıpratıcılığına rağmen
niçin AK PARTİ’ye millet hâlâ teveccüh ediyor ve muhalefette olmanın
avantajlarını biz niçin kullanamayıp yüzde 25’e
çakılıp kaldık?
Bu
duygu ve düşüncelerle, Sağlık
Bakanlığımızın attığı devasa
adımları, daha ziyade adımlar atmasını sizden ve bütün
üyelerimizden bekliyorum. Bu bütçenin de aziz milletimize hayırlı olmasını
diliyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akar…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sağlık
Bakanlığı konusunda projelerini söyleyen hatip, Cumhuriyet Halk
Partisinin geçmişiyle ilgili…
BAŞKAN
– Neden yüzde 25’e çakıldığınızı sordu.
Buyurun,
izah edin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Birkaç şey vardı, hangisini sayayım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “Altmış yıldır
sağlıklı bir gelişme göstermediğinden bu hâldeler.”
dedi.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Sağlıkla alakası bu mu yani?
BAŞKAN
– Lütfen…
Buyurun.
Sataşmadan
iki dakika süreyle söz veriyorum.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Pulcu’nun 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
Halk Partisinin yıllar içerisinde aldığı oy
oranlarını da ifade ederek Cumhuriyet Halk Partisinin işte olumsuzluklarını
da söyleyerek, işte Menderes’in asılması, gizli tasnifi de
söyleyerek aslında biz Cumhuriyet Halk Partisine eleştiride
bulunmuştur. Ama şunu iyi düşünelim ve unutmayalım
arkadaşlar: Cumhuriyet Halk Partisi…
MEHMET
ALTAY (Uşak) – Açık tasnif miydi?
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Evet, gizli tasnif yapılmıştır, sadece bir
ilde yapılmıştır.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Son referandumda yaptığınız
gibi.
HAYDAR
AKAR (Devamla) – Bir ilde yapılmıştır. O dönemin
Cumhurbaşkanı bu olaya müdahale etmiştir ve 1950 yılındaki
seçimlerde de -Cumhurbaşkanı denetiminde- sağlıklı
sonuç alınması için elinden geleni yapmıştır. Seçim
sonuçları bugünkü gibi teknoloji olmamasına rağmen o günü
akşamı alınan seçim sonuçlarıyla da Cumhurbaşkanı
derhâl görevi, seçilen partiye tevdi etmiştir ve
ayrılmıştır görevden; bu da biline. Yani demokrasiyle
Cumhuriyet Halk Partisi ülkeyi buluşturmuştur ve
taçlandırmıştır.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Çok partililiğe geçti.
HAYDAR
AKAR (Devamla) - Herkesin korkusu var bugünlerde, acaba kaybettiğinizde bu
kadar rahatlıkla teslim edecek misiniz korkusu var. İşte, bu
korkuyu yenmenin nedeni de bu.
MEHMET
GÖKDAĞ (Gaziantep) – 7 Haziranda olduğu gibi.
HAYDAR
AKAR (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bir başka boyutu: Cumhuriyet
Halk Partisinin yaptıklarına baktığınızda,
bugünkü yapılanlara baktığınızda, yaklaşık
60 milyar dolara yakın özelleştirme yapmışsınız;
tümü de cumhuriyetin değerleri, Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan ve
Cumhuriyet Halk Partisinin tek tek illerde yaptığı tesisler
olduğunu görüyorsunuz.
Yine,
bir başka boyut: Cumhuriyet Halk Partisini tartışmaya sizin ne
bilginiz ne de -ben de biraz size sataşayım- tecrübeniz yeter.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkeye katmış olduğu değer,
işte, bu sıralarda oturmanızdır, gerekçesi de
oturmanızdır. Aslında bunu düşünseniz bile Cumhuriyet Halk
Partisini bu kadar eleştirmez ve yermezsiniz. Sadece tarihin bu
sayfalarına bakın, sizin için Cumhuriyet Halk Partisinin ne demek
olduğu, ülke için ne demek olduğunu çok rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Birleşime
yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Mücahit DURMUŞOĞLU
(Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40’ıncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Söz
sırası, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’ya aittir.
Buyurun
Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı bütçesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı -kısa adı
ile TÜSEB- kuruluş yasası 2014 yılında
çıkarılmış, 2015 yılında
başkanının atanmasıyla teşkilatlanma
çalışmalarına başlamıştır. Kuruluş
yasası görüşmelerinde benim de yer aldığım bu
enstitünün, ülkemiz açısından en yararlı kurumlardan birisi olduğuna
yürekten inanıyorum.
TÜSEB
temel olarak, sağlığın AR-GE’sini yapmak, kanser ve
diğer süreğen hastalıkları yönetmek, üniversite ve sanayi
iş birliğiyle bilginin ürüne dönüştürülmesi, sağlık
hizmet ve standartlarının belirlenmesi, sağlık
politikalarının geliştirilmesi, yerli ilaç ve tıbbi cihaz
üretimi için endüstriye bilimsel katkı, planlı ve sürdürülebilir
kalkınmaya destek sağlanması için kurulmuştur. Bünyesinde
Biyoteknoloji, Kanser, Anne, Çocuk ve Ergen Sağlığı, Halk
Sağlığı ve Kronik Hastalıklar, Geleneksel ve Tamamlayıcı
Tıp, Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon ve
Sağlık Politikaları Enstitüleri kurulmuştur.
Bilim
ve teknoloji alanında gelişmelerin en hızlı ve belirgin
şekilde uygulamaya geçtiği alanlardan birisi de
sağlıktır. Sağlıkta, tanı ve tedavide ilaç
sektöründe baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. e-tıp
uygulamaları, telerobotik teknoloji, “uzay neşteri” denilen cihazla
kanser hastalarında radyocerrahi, anne karnında iken yapılan
ameliyatlar, sürekli yenilenen tıbbi cihazlar bu gelişmenin de
göstergeleri. Biyoteknoloji, rejeneratif tıp ve kök hücre, genom
çalışmaları, beyin ve sinir modülasyonu, dönüşümsel
tıp, yapay zekâ ve robotik teknoloji üzerinde çalışmalar
hız kesmiyor.
Sağlıkla
ilgili bilimsel araştırmaların yapılması ve
desteklenmesi amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’nde National
Institutes of Health, İngiltere'de Medical Research Council ve National
Institute for Health Research, Fransa'da Inserm ve Almanya'da Max Planck
Enstitüleri gibi teşkilatların kuruluşları doksan yıl
öncesine dayanıyor. Bizler özellikle 8-14’üncü yüzyıllar
arasında bilim dünyasına çok orijinal ve yeni bilgiler, buluşlar
sunan bir medeniyetin bugünkü temsilcileriyiz ama şunu kabul edelim ki:
Bugün için biz sağlıkta tüketici durumundayız; çoğunlukla,
gelişmiş ülkelerin ürettikleri bilimi, araç ve gereci ve
ilaçları kullanıyoruz. Bu nedenle ülkemizdeki bilim insanlarına
önemli görevler düşüyor.
Enstitünün
Kurucu Başkanı olan Fahrettin Keleştemur Hocamız, görev
aldığı günden beri özveriyle görev yapıyor. Kendisine ve
Enstitü hocalarımıza teşekkür ediyorum.
Enstitünün
İstanbul’da bulunan merkezinde obezite, diyabet gibi kronik
hastalıklarla ilgili temel bilim araştırma merkezi kurma
çalışmalarına başladılar. Ankara Mavi Göl
Yerleşkesi’nde de kanser araştırma merkezi kurulacak. Aynı
yerleşkede kısa bir süre önce Aziz Sancar'ın da
açılışına katıldığı ve kendi
adını taşıyan bir araştırma merkezi kuruldu. Bu
merkezde genom araştırmaları laboratuvarı kurulacak ve
Türkiye Genom Projesi'nin referans merkezi olacak.
Genom
biliminin önümüzdeki yılların en önemli araştırma
alanlarından birisi olacağı, artık bilim dünyası
tarafından kabul edilmektedir. “Kişiye özel tıp” diye
tanımlanabilecek, insanların gen analizi yapılacak, buna göre
hangi hastalıklara eğilimli olduğu, hangi tedavilerden yarar
göreceği belirlenecek.
Ankara Mavi Göl
Yerleşkesi’nde Türkiye'nin ihtiyacını karşılayacak
ölçekte bir ulusal biyobanka kurulma çalışmaları da
başlamıştır. Bu sayede, özellikle kanser başta olmak
üzere, ileri düzeyde bilimsel çalışmalar yapılabilecek ve ayrıca Türk bilim insanlarının, evrensel
bilime katkı sağlama özelliğinde olan uluslararası çok
merkezli çalışmalara katılmasına imkân
sağlanacaktır.
TÜSEB ayrıca stratejik
öneme de sahip olan plazma ve plazma ürünleri, aşı ve ilaç
çalışmalarına destek verecek. TÜSEB'in
katkılarıyla, hâlen bir üniversitemizde
bu hastalar için faz 1 aşı üretimi
dünyada ilk defa olmak üzere patent almıştır.
Yine 2017
yılında TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Programı
başlatılmış, ilk ödüller sahiplerini bulmuştur.
Yurt dışında, çok sayıda,
sağlık alanında çalışan yüksek vasıflı
araştırmacılarımız mevcuttur. Bunlar
da inşallah ülkemiz bünyesine kazandırılacaktır.
Özetle, burada
görüşülmekte olan Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı bütçesinin
ülkemiz için çok yararlı olacak
çalışmalarda kullanılacağını ümit ediyorum. Bu duygularla bütçemizin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Söz sırası, Kars
Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey’e aittir.
Sayın Beyribey, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) – Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarının 2018 yılı bütçesi vesilesiyle grubumuz
adına görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızda
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insan yaşamındaki en önemli değer
zamandır. Zamanın iyi kullanılması gerekir çünkü bir
dakika, bir saniye değil, bir anın bile yaşamımızdaki
önemi, herkesin hayatındaki bir noktasında farkında olduğu
süreçtir. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı işte zamanın en iyi kullanılması
konusunda taş üstüne taş koyan bir felsefeyle
çalışmalarına devam etmektedir. AK PARTİ hükûmetlerinin son
on beş senede attığı her adım, yaptığı
her yatırım, siyasi olarak dünyanın en zor
coğrafyasından birinde olan ülkemizi de dünyada söz sahibi ülkeler
arasına sokma gayretindendir.
2003 yılına göre,
ulaştırma ve iletişim alanında geldiğimiz nokta
hepimiz tarafından malumdur. Bakanlığımızın son
on beş yıldaki performansı sadece ülkemizde değil,
uluslararası kamuoyunda da dikkat çekmektedir. Ulaşım ve
iletişim yatırımlarıyla ilerlemenin önü
açılmış, kara yolu taşımacılığıyla
geçmişten günümüze toplum refahının gelişmesinde ve
kalkınmasında en temel itici gücü olarak hizmet vermiş, kara
yolu sektörünün diğer sektörlerin itici gücü olması
dolayısıyla da etkisi doğru orantılıdır. Bu
nedenle diğer sektörlerin gelişmesi, kara yolu gelişmesiyle
birlikte olmakta, bölgesel eşitsizlikler ortadan kaldırılmakta
ve bertaraf edilmektedir. Yurdumuzun her noktasında eşit, kaliteli ve
kesintisiz ulaşımın sağlanması için ilk etapta kara
yolu çalışmalarıyla başlanmış, 2003
yılında 6 bin kilometre olan bölünmüş yol, bugün 25.700
kilometreye, yine otoyol uzunluğu 1.700 kilometreden 2.600 kilometreye
çıkmış, bölünmüş yolla bağlı 6 ilimiz varken
bugün 76’ya çıkmış ve hızla devam etmektedir. Önümüzdeki
yıllarda bütün illerimiz bölünmüş yollarla teker teker birbirine
bağlanacaktır.
Ülkemizde
dünyanın dördüncü büyük köprüsü olan Osman Gazi Köprüsü, alternatif
ulaşım koridoru olan Kuzey Marmara Otoyolu ve Boğaz’ın iki
yakasını birbirine bağlayan dünyanın en büyük platformlu
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yanı sıra Boğaz’ı da denizin
altından Avrasya Tüneli’yle bağlamışız ve bu
hizmetlerimizden yararlanılmaktadır.
Seçim
bölgem olan Kars’ta da kara yollarında şu ana kadar 22 kilometre olan
bölünmüş yol, 210 kilometreye çıkmış, son hızla devam
etmekte ve bütün yollarımız bitme yoluna gitmektedir.
Kara
yollarıyla yapılan yatırımlarla beraber demir yolu
seferberliği başlamış, demir yolu
yatırımları, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın 2003 yılındaki talimatıyla makûs talihinden
kurtarılmış, yeniden devlet politikası hâline
gelmiştir. Bakanlık, cumhuriyet tarihinin en büyük yatırım
seferberliğine başlayarak yolcu ve yük
taşımacılığında etkin, güvenli ve ekonomik bir
ulaşım politikası benimsemiştir. 2003 yılından
bugüne kadar 436 kilometre hat, 1.213 kilometre yüksek hızlı tren
işletme hattına girerek toplamda 12.600 kilometre demir yolumuz
oluşmuştur. Türkülerimize konu olan “Kara tren gecikir, belki hiç
gelmez.” dönemi kapanmış, yerine “Yüksek hızlı tren
yetişir, hiç gecikmez.” dönemi başlamıştır.
Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımlarıyla
gerçekleştirilen, Asya Kıtası’nı Avrupa Kıtası’na
bağlayan Bakü-Tiflis demir yolu hattının açılmasıyla birlikte
Kars, ticari merkez hâline dönüşecektir. 13 Mart 2009’da hizmete giren
yüksek hızlı tren işletmeciliğinde dünyanın 8’inci,
Avrupa’nın 6’ncısı unvanını kazanan ülkemizin
adı, Türkiye Cumhuriyeti…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YUSUF
SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) – …bizlere bu ilkleri yaşatan
liderin adıysa Recep Tayyip Erdoğan’dır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu
vesileyle Bakanlığımızın bütçesine hayırlı
olsun diyor, başta Cumhurbaşkanımızın,
Başbakanımızın ve Bakanımız Ahmet Arslan’ın,
bürokratlarının ve çalışanlarının
başarılarının devamını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Söz
sırası, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’ya aittir.
Buyurun
Sayın Ilıcalı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; 2018 Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Bu
bütçe için yapmış olduğum çok ayrıntılı
hazırlık var. Tamamen teknik bilgileri içeriyor. Burada bulunan tüm
muhalefet, iktidarla paylaşıp sonunda da buradan, bu kürsüden
herkesin desteğiyle ayrılacağımı zannediyorum çünkü
Ulaştırma Bakanlığını anlatmak bir
şanstır, bir başarı hikâyesidir. Bundan önceki efsane
Ulaştırma Bakanımız Binali Bey’e, ondan sonra bugünkü
Bakanımız Ahmet Arslan Bey’e, yine, destek veren bugünkü
Başbakanımıza, Cumhurbaşkanımıza, değerli
bürokratlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Gayrettepe metrosundan başla, o zaman biz de
teşekkür edelim.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) - Değerli Vekilim, dinle.
Bakın,
ülke hepimizin, hepimizin ülkesi, gurur duymamız lazım. Şöyle
bir coğrafyadayız: Asya, Avrupa, Kafkasya. Bakın, ne diyor
burada? Yaklaşık olarak 1,03 trilyon liralık bir gayrisafi millî
hasıla. Bizim ülkemizin… Özür dilerim, 1,54 milyar insan, 35,7 trilyon
liralık bir gayrisafi hasıla, 6,8 trilyon dolarlık bir ticaret
hacmi; böyle bir yerdeyiz. İşte, bu coğrafyada bulunan bu ülkede
ulaşım altyapısını oluşturmak lazım; ulusal,
uluslararası, kent içi.
Ekonomi
Bakanımız da burada. Değerli Bakanım, ulaştırmada
ilk ders: Ulaştırma ekonominin itici gücüdür. Erzurum
Milletvekiliyim, biraz önce Kars vekilimiz konuştu, bu bölgelerin
kalkınması ancak böyle ulaştırma yapılarıyla
olur.
Peki,
ne olmuş, Ulaştırma Bakanlığı son on beş
yılda ne yapmış? Asistanlığımdan bu zamana, otuz
beş yıldan daha fazla sürede, “cek, cak, cak” derken
ulaştırma alanında on beş yılda onurla gururla 362
milyar liralık bir yatırım yapılmış; bakın,
kara yolu, haberleşme. Yani bu ne demek? 362 milyar dolar
yatırım yapıldı, ne oldu, bu ne getirdi, bunu sizlerle
paylaşmak isterim. On beş yılda yapılan 144 milyar
liralık yatırımın gayrisafi yurt içi hasılaya etkisi
286 milyar, 639 bin kişilik yeni bir istihdam demek. Ya, bu, ne
yapılır, bunun neresini eleştirelim? Teknik bilgi, rakamlar…
Desteklememiz, teşekkür edip varsa öneri sunmamız lazım. Peki,
yatırımlar diyoruz, bu yatırım yapıldı, ne oldu,
bazı eleştiriler getiriyoruz. Yatırımın tasarruf
etkisine bakalım. Zaman tasarrufu, araç işletme giderleri, bunlara da
baktığımız zaman on beş yılda -dikkatli dinleyin
değerli vekillerim- 11 milyar dolar tasarruf sağlanmış. Ya,
bu, ne kadar güzel bir şey.
Peki,
bunun haricinde, trafik güvenliği… Her gün mesela söz alıp size
trafik güvenliğinden bahsediyorum. O bölünmüş yollarla, 20 bin
kilometre yapılan bölünmüş yollarla yüzde 62, ölümlü kazalarda… 100
milyon taşıt/kilometreye düşen rakam azalmış. Ne kadar
güzel, canları kurtarmaya başlamışız.
Peki,
bunların haricinde, “demir yolu” demişiz. Atatürk döneminde, o günkü
şartlarda yapılan demir yolu, hayranım yani üniversitede de
anlatırken. Ondan sonra başlamış bir duraklama devri, ta
2002’ye kadar. 2002’den sonra ne olmuş? İşte yüksek
hızlı tren 1.213 kilometreye, bu hatlarda taşınan yolcu 34
milyon yolcuya çıkmış. “Peki bu demir yolu
yapılmış da kardeşim sen Erzurum Milletvekilisin, senin
bölgen nasıl?” İşte burada görüyorsunuz, Erzurum-Erzincan
Projesi yapılıyor, Erzincan-Kars Projesi hazırlanmış,
Kars-Tiflis-Bakü açılmış. Yani bölgelerimiz, Erzurum-
Erzincan-Kars, Pekin ile Londra hattında kalmış. Ya bu
-inşallah- o bölgeye ne biçim ekonomik katkı sağlayacak.
Peki
bunun haricinde, Marmaray, bakın bugüne kadar 213 milyon yolcu
geçmiş. Avrasya Tüneli’ni mi sayayım çift katlı?
Bunun
haricinde, tabii, Erzurum Milletvekili olduğum için Erzurum’dan da
bahsetmek lazım. Erzurum için de yaptıklarınızdan
dolayı size sonsuz teşekkür ediyorum. Yani Erzurum’a bugün bakın
5 milyar 137 milyon liralık bir yatırım yapılmış,
2003 ile 2017 arasında. Hani denildi ya, bir sözcünüz dedi ya “Erzurum’a
ne yapılmış?” Bakın, sadece ulaştırmada 5 milyar
137 milyon. Şuraya bakın ya, Ovit Tüneli, Bakanım teşekkür
ediyoruz, tek tüp açtınız, resmî açılışı
yapılacak, 15 kilometre. Biz bu parayı almak için IMF’den neler
çekeriz? Bugün böyle bir tünel yapıyoruz, Erzurum’u sahile
bağlıyoruz. Diğer hızlı trenlerle beraber doğuyu
batıya bağlıyoruz. “Erzurum’da -size çok teşekkür ediyorum-
ne yapıldı?” diyor.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) – Doğal gaz?
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – 19 kilometrelik tramvayı üstlendiniz, sizden Allah
razı olsun. Bu, 2026 kış olimpiyat şehri tramvayla beraber
inşallah 2018 yatırım programına da alınacak,
Erzurum’un tramvayı olacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Parasını Kocaeli veriyor, Kocaeli’ye niye
yapmıyorlar Zeki Aygün? Erzurum’a bizim verdiğimiz parayla
yapıyorlar, Kocaeli’ye niye yapmıyorlar? Ulaştırma
Bakanlığı niye üstlenmiyor?
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Erzurum’da başka… Biraz ilave verebilir misiniz bu
kadar hazırlığıma karşılık?
BAŞKAN
– Efendim, o hazırlığınızı bir dahaki sefere grup
adına, çok kısa…
Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Ilıcalı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Teşekkür ve önerilerimi söyleyeceğim.
Değerli
Bakanım, iktidar milletvekili olarak yapılanları anlatarak
önerim şu: Ne olursunuz, bizim de Erzurum bölgesindeki
havaalanının uluslararası havaalanına
açılmasını istirham ediyoruz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yazıklar olsun size ya! Yazıklar olsun!
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Başkan, grupların uzlaşısı var,
bir dakika verelim.
BAŞKAN
– Bir dakika yetmez ki. Hazırlığı çok Sayın
Ilıcalı’nın, anlatacağı çok şey var.
ERKAN
HABERAL (Ankara) – Benim hakkımı da verin, istirham ediyorum.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Bunun haricinde, bölgenin kalkınmasında çok
önemli olan...
BAŞKAN
– Çok teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Başkanım, bir dakika...
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Buraya gel, burada söyle.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Erzurum-Aşkale ayrımı Konaklı yolunun
2018 yatırım programına alınması,
Erzurum-Tortum-Kireçli tünelinin yatırım programına
alınması, Çat-Yavi-Mercan yolunun yatırım programına
alınması.
BAŞKAN
– Çok teşekkür ediyorum. Sayın Ilıcalı, çok sağ olun.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Bir de trafik güvenliği sizi çok ilgilendiriyor. Bunu
da ne olursunuz Hükûmet projesi yapalım. Günde 20 kişi
hayatını kaybediyor.
Teşekkür
ediyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Muhalefet partisi gibi söylüyorsunuz.
MUSTAFA
ILICALI (Devamla) – Muhalefetin desteğini göremedim yani ne dedim? Destek
vereceğinizi zannetmiştim.
Teşekkür
ediyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yanınızdayım hocam,
yanınızdayım. Bravo! 19 kilometreyi koparmışsın,
bizim Zeki Aygün oturuyor orada, Kocaeli’ye bir şey almıyor.
Alkışlıyorum seni! Seni alkışlıyorum valla!
Alkışlıyorum! Valla alkışlıyorum ya!
BAŞKAN
– O kadar çok şey yapılmış ki, ne yapsın Sayın
Ilıcalı, yetiştiremedi tabii ki.
Sayın
Murat Demir, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun
Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MURAT DEMİR (Kastamonu) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğümüzün 2018
yılı bütçesi üzerine grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bir
ülkenin gelişmişlik ve kalkınma düzeyini belirleyen temel
faktörlerin başında ulaşım hizmetleri gelmektedir. AK
PARTİ iktidarları döneminde, insan merkezli toplumun tüm
katmanlarını ve ülkemizin tüm bölgelerinin ihtiyaçlarını
dikkate alan öncelik ve önem planlaması yapılarak bir
ulaşım politikası geliştirilmiş ve uygulanmıştır.
Temel hedefimiz, toplumumuzun huzuru ve mutluluğudur.
Karayolları
Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda 2017 yılı itibarıyla
67.592 kilometre yol ağı bulunmaktadır. Bu yol
ağının 40.786 kilometresi sathi kaplama olup 23.387 kilometresi
BSK kaplama, 3.419 kilometresi ise diğer yollardır.
19.778
kilometre yol yapılarak bölünmüş yol ağımız, toplamda
25.879 kilometreye ulaşmış olup 76 ilimiz birbirine
bağlanmıştır. Son on beş yılda 908 kilometre
otoyol yapımıyla toplam otoyol ağımız 2.622
kilometreye ulaşmıştır. 2003 öncesi yıllık
ortalama 7 bin kilometre asfalt çalışmaları ve onarımı
yapılmakta iken 2003-2016 yılları arasında yıllık
ortalama 16.710 kilometre çalışma yapılmıştır.
Tünel yapım çalışmaları kapsamında 2003-2017
yılları arasında 352 kilometre uzunluğunda 239 adet tünel
yapılmış olup bugün itibarıyla tüm yollarımızda
toplam 402 kilometre uzunluğunda 322 adet tünel hizmet vermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle benim bölgemde bulunan
Karayolları 15’inci Bölge Müdürlüğü tarafından bölgemizde
2003-2017 yılları arasında 817 kilometre bölünmüş yol
yapılmıştır. 2000 yılı sonuna kadar 100
kilometrelik bölünmüş yol yapıldığı düşünülürse
bu artış yüzde 818’e tekabül etmektedir. Yine 15’inci Bölge
Müdürlüğünce kara yolu yatırımlarında 1993-2002
yılları arasında 508 milyonluk harcama yapılırken
2003-2017 yılları arasında bu rakam 9 milyar TL’ye
ulaşmıştır. Bölgemizde 15’inci Bölge Müdürlüğü
tarafından planlanan işlerin toplam bedeli ise 17 milyar 750 milyon
TL’dir, bu rakam oldukça büyük bir rakamdır ve bu rakamın da en
önemli kısmı, 5,5 milyarlık gibi bir kısmı da
Cide-Çatalzeytin arası bölünmüş yol olarak kalan Karadeniz Sahil Yolu
kısmıdır. Böyle zor coğrafyaları bile tünelle delip
viyadüklerle geçiyoruz ve Allah’ın izniyle zoru başarıyoruz.
Sayın Başbakanımızın da söylediği gibi
“Yolları böldük, hayatları birleştirdik; yolları böldük,
gönülleri birleştirdik.”
Ayrıca
“Kesinlikle yapılamaz, yapılması mümkün değil.” denen
Anadolu’nun aziz dağı Ilgaz delindi, geçtiğimiz yıl hizmete
girerek Ankara-Kastamonu arasını üç buçuk saatten iki saate
düşürerek ekonomiye ciddi katkı sağladı. Ilgaz 15 Temmuz
İstiklal Tüneli, Bakanlığımızın ve
Karayolları Genel Müdürlüğümüzün bir yüz akıdır ve şu
an hâlihazırda trafiğe açılan en uzun tüneldir.
Takdir
edersiniz ki beş dakikalık süre içerisinde Karayollarının
yapmış olduğu hizmetleri anlatmak burada mümkün değildir,
bunun için saatler, günler yetmez. Ben bu vesileyle, Türkiye’nin geleceğe
yolculuğunu, yürüyüşünü emin adımla gerçekleştiren
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın
Başbakanımıza, AK PARTİ iktidarlarının
kadrolarına, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığına, Karayolları Genel Müdürlüğümüze
teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanımız ve Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da
dediği gibi, Ferhat misali, dağları dele dele geliyoruz.
Sayın
Başkan, günlerdir Mecliste ada sulandırılmasıdır
gidiyor. Dünya denizcilik ticaretini bilmeyenler, maalesef boş boş
konuşuyor ve âdeta denizcilik camiasını küçümseme ve karalama
kampanyasını başlatmışlar.
Dünya
denizcilik ticaretinin yüzde 85’i deniz
taşımacılığıyla yapılmaktadır. Dünya
üzerindeki denizcilik şirketleri, çoğu gemilerini çeşitli
ülkelerdeki bayraklara kaydettirmektedir. Bu başlıca ülkeler,
Marshall, Malta, Liberya, Panama gibi ülkelerdir. Bu kayıtlı
şirketler, birer gemi sicil şirketidir. Bu sicil şirketleri, tüm
dünya denizcilik şirketleri tarafından kurulmaktadır. Ülke
şirketleri bu bayraklarla dolaşan önemli başlıca ülkeler
Amerika, Almanya, Japonya gibi, Çin gibi ülkelerdir.
Bunların
her biri gemi üzerinde kayıtsız sicil şirketleri olduğundan
dolayı, para transferi vesaire de olmaz. Bu şirketler ana
şirketlerden yönetilir. Sadece bazı ülkelerin bayrakları, dünya
deniz taşımacılığında daha üst
sınıflarda ve prestijli kabul edildiği için rekabet giderlerinin
artırılması ve limanlarda kolay dolaşımın
sağlanması için bu şirketler kurulur. Artık bu yalan ve
iftira tiyatrosundan vazgeçilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Şimdi de Ağrı Milletvekili Cesim Gökçe konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Gökçe. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Pardon, eğer acil değilse -çağırdım- ya da hemen
söyleyecekseniz…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Konuşmacıdan sonra şey yapalım.
BAŞKAN
– Sonrakinde, tamam, kusura bakmayın, fark etmedim.
Buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA CESİM GÖKÇE (Ağrı) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Bugün,
dünyayı kontrol etmeye çalışan güç odakları siyasi,
ekonomik ve kültürel birçok bileşenden meydana geldikleri küresel sistemle
coğrafyamızı yeniden dizayn etmeye
çalışmaktadırlar. Küresel güç düzeninde, hiçbir ilke, ahlak,
kural tanımadan işgal, yağma, kan ve gözyaşı
vardır, yağmalama ve işgale direnenleri cezalandırma
vardır. Sistemin en büyük açmazı ve tehlikesi, dizginlenemeyen
hırsı ve açgözlülüğüdür. Gölgesinden faydalanmadıkları
ağacı bile kesmek bunların âdeta sünnetindendir.
Komünizmin
çökmesi ve bu tehdidin ortadan kalkmasıyla mevcut küresel sistem
sorgulanmaya başlandı. Bunu bilen küresel sistem aktörleri, komünizmi
temsil eden kırmızının yerine yeşili yani
İslam’ı koymak suretiyle yeni bir düşman icat etmiş ve o
günden bugüne İslam tehdidi ve tehlikesiyle kendilerini
kurgulamışlardır.
1989
yılında komünizmin çökmesinden sonra Türkiye’yi de Amerika’nın
yeni politikalarına uyumlu hâle getirmek için darbeler
yapılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, İsrail’in
Filistin’deki soykırımına “…”(x) dediği için,
“Dünya, 5’ten büyüktür.” dediği için, küresel sistemi
eleştirdiği için terör örgütlerinin ipleri
bırakılmış, 15 Temmuz darbe teşebbüsü
planlanmıştır. Türkiye örneğinden hareketle FETÖ, PKK,
DEAŞ, DHKP-C gibi farklı ideolojilere sahip terör örgütleri
arasındaki dayanışma, bu örgütlerin aynı patrona hizmet
ettiğini göstermektedir. Terörizm, mevcut hâliyle kapitalist sistemin icat
ettiği son endüstridir.
ABD
ve İsrail’in, herkesi susturduğunu, sindirdiğini,
bastırdığını düşündüğü bir anda, İslam
dünyasının, Sayın Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde, mukaddesatı olan Kudüs için bir araya gelmesi ve
hakikati haykırması, aldığı kararla ABD’yi uyaran,
kınayan, eleştiren bir manifesto ortaya koyması onlar
açısından büyük hayal kırıklığı
olmuştur. İslam İşbirliği Teşkilatının,
en yüksek katılımla gerçekleştirilen zirvede işgalci terör
devleti İsrail ve ABD’ye misillemede bulunarak aldığı
karar, çok önemli bir kilometre taşı oluşturmaktadır.
Haçlı-siyonist
ittifakına, faşistlere, zalimlere, gaddarlara ve zorbalara
karşı fiilen tepki vermek, rest çekmek, insani, İslami ve ahlaki
bir gerekliliktir. Orta Doğu, artık isyanlardan, savaşlardan,
küresel haramilik düzeninden tevhit, adalet, barış, birlik,
kardeşlik ve hikmeti esas alan, fıtrata uygun değerlerle
kurtulabilir. Bunun için biz bugün artık ayağa kalktık,
tarihimizi ve kişiliğimizi yeniden keşfettik; dik duruşun,
onurun, özgürlüğün, yerliliğin ve millîliğin ne olduğunu
öğrendik.
Bu,
yeniden dirilişin, yeniden tarih yazmanın, yeniden ayağa
kalkmanın mücadelesidir. Ülkelerimizin, şehirlerimizin,
insanlarımızın üzerindeki yüz yıllık
ağırlıktan kurtulma, ayaklarımızdaki ve
zihinlerimizdeki esaret zincirlerini kırma mücadelesidir. Biliyorlar ki
Türkiye ayağa kalkarsa Kudüs korunur, Mekke korunur, Medine korunur, tarih
dirilir, coğrafya dirilir, Müslüman dünya dirilir, kadim şehirlerimiz
şenlenir. Onun için yeniden başlatılan ve Müslümanları
tarih dışına itmeyi amaçlayan büyük istilanın en vahim
tablosuyla karşı karşıyayız.
“Savaşı
İslam’ın kalbine ve merkezine taşıyacağız.”
diyenler, İslam iç savaşı projesi yapanlar, Irak’tan,
Afganistan’dan, Libya’dan, Suriye’den İslam’ın kalbine, Kudüs’e,
Mekke ve Medine’ye yöneldi. Bu uğursuz rüzgârı tersine çevirmekten
başka ihtimalimiz yok. İslam yurdunu istiladan ve ihanetten
temizlemekten başka yolumuz yok. Bir kez daha esaret altına girmeye
ve bu hesaplaşmayı bir daha kaybetmeye hiç tahammülümüz yoktur. Bu
hesaplaşmanın Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Acem’i yoktur.
Kudüs’ü
savunmak, sadece mazlum Filistin halkının sorumluluğu
değil, İslam kimliğine sahip milyarların
sorumluluğudur diyorum ve bu duygu ve düşüncelerle 2018 bütçemizin
hayırlı olmasını temenni eder, saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Evet
Sayın Özkoç, sizi dinliyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– İsterseniz 60’a göre yerinizde…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Olur.
BAŞKAN
– Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; önceki konuşmacımız Cumhuriyet Halk
Partisinin açıkladığı offshore ülkelerindeki
şirketlerle ilgili belgeler üzerine “Yalan ve iftiralardan vazgeçin.”
diyerek bir sataşmada bulunmuştur ancak ben sataşmadan söz
almadım. Teşekkür ediyorum, 60’a göre de söz verdiniz. Sadece
kayıtlara geçsin diye ifade ediyorum,
açıkladığımız belgelerin hepsi gerçek belgelerdir ve
cumhuriyet savcılığının bizden istediği belgeleri
biz kendilerine ilettik. Burada da defalarca basına ve ilgili
milletvekillerine de ilettik.
Ancak,
buradan bir şey daha ifade etmek istiyorum. Bunu sadece biz söylemiyoruz,
bunu Hükûmetiniz de söylüyor, bakanlarınız da söylüyor. Vergi Usul
Kanunu’nda, 2006 yılında yayınlanan maddeye uygun olarak,
(7)’nci fıkrasına uygun olarak… Orada diyorsunuz ki: “Bu offshore
ülkeleri açıklanacak ve bunlara hangi kurum olduğuna
bakmaksızın yüzde 30 vergi kesilecek.” Eğer bu olursa zaten bu
sorun temelden çözülecektir. Bunun bir an önce gerçekleşmesi gerekir.
Böylece bu tartışmalara bir son verelim.
BAŞKAN
– Teşekkürler, kayıtlara geçmiştir.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Söz sırası Elâzığ Milletvekili Metin Bulut’a aittir.
Buyurun
Sayın Bulut.
AK
PARTİ GRUBU ADINA METİN BULUT (Elâzığ) – Sayın
Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu bütçesi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Kısa
adı BTK olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile
ülkemizin bilişim sektörüne ilişkin bazı bilgileri sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Elektronik
haberleşme sektörünü düzenlemek ve denetlemek amacıyla 2000
yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk sektörel düzenleyici kurumu olan
BTK öncelikli olarak sürdürülebilir bir rekabet ortamı oluşturmayı
ve tüketicileri korumayı hedeflemiştir. Bu kapsamda, 2003
yılından bu yana konulan çalışmalar neticesinde, 2016
yılı sonu itibarıyla bilgi ve iletişim teknolojilerinin
pazar büyüklüğü iletişim teknolojileri için 64,7 milyar TL, bilgi
teknolojileri için 29,6 milyar TL olmak üzere toplam 94,3 milyar TL’ye
ulaşmıştır. 2003 yılında geniş bant abone
sayısı 19 bin ve mobil abone sayısı 28 milyon iken, 2017
Eylül ayı itibarıyla da geniş bant abone sayısı 67,9
milyona ulaşmış, mobil abone sayısı ise 77,9 milyona ulaştırmıştır.
Tabii, bu hızlı artışta 2009 yılından itibaren
sunulmaya başlanan mobil geniş hat internet hizmetinin etkisi elbette
ki büyük olmuştur. Eylül 2017 itibarıyla mobil geniş bant abone
sayısı 56,5 milyonu aşarken, 2010 yılında 150 bin olan
fiber abone sayısı Eylül 2017’de de 2,2 milyona
ulaşmıştır. Elektronik haberleşme sektöründe
işletmecilerimizin 2003-2017 Eylül arasındaki dönemde
yapmış oldukları toplam yatırım tutarıysa 113,8
milyar TL’yi bulmuştur.
Çok
kıymetli arkadaşlar, 3 Kasım 2002 tarihi Türkiye’nin kaderi için
nasıl bir dönüm noktası olmuşsa, o gün itibarıyla
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız olan
Sayın Binali Yıldırım’ın vizyoner bakış açısı
da ve bununla alakalı atmış olduğu adımlar da
bilişim sektörünün kaderi için gerçekten bir dönüm noktası
olmuştur. Bunlardan en önemlisi elektronik haberleşme sektörünün
kaderini değiştirecek olan 4,5G yetkilendirmesiyle
gerçekleşmiştir. Bu adımla tamamen ithalata dayalı bir
sektör olan elektronik haberleşmede kullanılan ürünlerin yüzde 45’e
varan oranlarda yerli malı belgeli ürünlerden karşılanması,
yüzde 10’luk kısmının da KOBİ’lerden
karşılanması şartı getirilmiştir. Yine, ULAK
Projesi’yle de 4,5G teknolojisinde millî ve yerli baz istasyonu
geliştirilerek bu üretim planlanmıştır, şu anda üretim
aşamasındadır.
Çok
kıymetli milletvekili arkadaşlarım, konuşmamı
bitirmeden önce dünyanın ve bizlerin gündeminde olan Kudüs meselesi ve
İslam İşbirliği Teşkilatı hakkında da birkaç
şey söylemek istiyorum. Donald Trump’un yapmış olduğu
talihsiz açıklamanın ilk dakikalarından itibaren
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
göstermiş olduğu tavır ve İslam İşbirliği
Teşkilatını Dönem Başkanı olması
sıfatıyla olağanüstü zirveyle toplaması, İstanbul’da
bunların toplanması dünya kamuoyunda gerçekten çok büyük bir ses
getirmiştir. Başta ülkemizde olmak üzere dünyanın her
tarafında gösterilen haklı tepkilerin alınan karar üzerinde
onarıcı etkilerini zaman içerisinde inşallah hep birlikte
göreceğiz. Farklı kesimlerin de bizimle birlikte aynı tepkiyi
vermiş olması gerçekten çok kıymetlidir.
Yine,
bu Meclis çatısı altında bulunan tüm siyasi partilerimizin
birlikte kayıt altına almış olduğu güçlü tepki,
niteliği ve talebi açısından da tarihe düşülmüş
kıymetli bir nottur diye düşünüyorum.
Sürem
bitti.
Bu
kanun tasarısının ülkemize, milletimize hayırlı ve
uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygı ve
muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına son konuşmacı
Kırşehir Milletvekili Salih Çetinkaya.
Buyurun
Sayın Çetinkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Türk
sivil havacılığı, son on beş yıldır
istikrarlı bir biçimde büyümekte ve 2023 hedeflerine adım adım
yaklaşmaktadır. Türkiye, hava ulaştırmasında merkez
konumuna gelmiş ve İstanbul Atatürk Havalimanı yolcu
sayısı bakımından Avrupa’da 5’inci ve dünyada 14’üncü
sıraya yerleşmiştir.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetlerinin çalışmaları
sonucunda atıl olan havaalanlarımız kullanıma
açılmış ve modernize edilerek kapasiteleri
artırılmıştır. Bunun yanında, yeni
havaalanları projelendirilerek yapımlarına
başlanmıştır. 2003 yılında 26 olan aktif
havalimanı sayısı bugün itibarıyla 55’e
ulaşmıştır. 162 olan uçak sayımız yüzde 218
artışla 515’e, hava yolu işletme sayısı 13’e, hava
taksi işletme sayısı 42’ye, genel havacılık işletme
sayısı 74’e, balon işletme sayısı 26’ya, bakım ve
eğitim işletme sayısı 135’e ve yer hizmetlerinde
çalışma ruhsatlı şirket sayısı da 45’e
ulaşmıştır. Hava ulaştırma anlaşmamız
bulunan ülke sayısı 2003 yılında 81 iken bugün
itibarıyla 169’a yükselmiştir. Dış hatlarda uçuş
ağımıza 236 yeni nokta ekleyerek bugün yurt
dışında 296 noktaya uçuyoruz. Sivil havacılıkta
istihdamda da büyüme sağlanarak 2003 yılında 65 bin
civarında olan çalışan sayısı 2016 sonu
itibarıyla 191.709’a ulaşmıştır. Bu gelişmelerin
bir sonucu olarak, son on dört yılda sektörün cirosu 2,2 milyar dolardan
tam 20 milyar dolara ulaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, ülkemiz uluslararası sivil
havacılık organizasyonlarında etkin bir şekilde görev
almaktadır. Bunların yanında, kurucu üyeleri arasında
olduğumuz fakat altmış altı yılı aşkın
süredir temsil imkânı bulamadığımız Uluslararası
Sivil Havacılık Organizasyonunda 172 üye ülkenin 156’sının
oyunu alarak yönetim kurulu üyesi seçilmiştir. Türkiye’nin yolcu
sayısı, uçak trafiği denetim rakamlarıyla dünyada rekor
üstüne rekor kıran bir ülke olmakla kalmayıp üyesi olduğu
uluslararası örgütlerin karar alma mekanizmalarına dâhil olması
da bugün sivil havacılığın dünya ölçeğinde
geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ olarak havacılık sektörünün ihtiyaç ve
beklentilerini karşılayacak adımları atma konusunda büyük
titizlik göstermekteyiz.
Konuşmamın
sonunda bir iki hususu belirterek sözlerime son vereceğim. İlimiz
Kırşehir, seçim bölgemiz Kırşehir. Sayın
Ulaştırma Bakanım, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi
Kırşehir’de de gerçekten tarihî yatırımlara imza
atıyorsunuz. Sizi ve ekibinizi tebrik ediyorum, tüm çalışma
arkadaşlarınıza da başarılar diliyorum.
Sayın
Bakanım, şimdi, Kırşehir Kesikköprü-Ortaköy yolunun
-bölünmüş yol- BSK olarak 26 Aralık 2017’de ihalesi
yapılacaktır, hayırlı olsun. Hemşehrilerime de buradan
duyurmak istiyorum. Sayın Bakanım, Kesikköprü-havaalanı
arası 38 kilometre kalıyor. Bizim kullandığımız
havaalanı Kapadokya Havaalanı. Bu 38 kilometrenin projesi
tamamlandı, inşallah yatırım programına teklif
edilecek, bu yatırım programından da inşallah 2018
yılı içinde de ihalesinin yapılmasını önemle
bekliyoruz.
Şimdi,
Kırşehir çevre yolu 25 kilometre. Uzun süredir bekliyoruz bunu.
Sayın Başbakanımız Kırşehir mitinginde de bundan
bahsetmişti. İnşallah projesi tamamlandı, yatırım
programına da alınmasını ve ihale edilmesini talep
ediyoruz.
Ben
sözlerimin sonunda 2018 yılının ve bütçesinin hayırlara
vesile olmasını Rabb’imden niyaz ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH
ÇETİNKAYA (Devamla) – Emeği geçen tüm bürokratlarımıza,
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza teşekkür
ediyorum.
2018’in
barışın, kardeşliğin hâkim olduğu bir yıl
olmasını da temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
Böylece,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır. Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına konuşmacılarda.
İlk
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Sayın
Ayhan, sizin konuşmanız ve bundan sonraki grubunuz adına tüm
konuşmalar yirmi dakika süreyle
sınırlandırılmıştır.
Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
Ekonomi Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, en sondan söyleyeceğimi baştan ifade etmek
istiyorum. Bizim bu konulardaki eleştirilerimiz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yaptığımız eleştiriler, Türkiye
ekonomisinin sorunlarının çözümüne, toplumsal huzur ve refahın
artırılmasına yöneliktir. Ülkemizin kalkınması ve
milletimizin hak ettiği refah seviyesine ulaşılması için,
Türkiye'de ekonomi alanında hızlı bir reform gündemi
oluşturulmalı ve bu uygulanmalıdır. Tabii ki bütün
bunları söylerken eleştirilerimizi de söyleyeceğiz, müspet
yönlerini ifade ederken olumsuz gelişmelerin düzeltilmesi amacıyla da
bu hususları beyan edeceğiz. Konuşmamın
başlangıcında bazı olumsuz hususları, gelişmeleri
ifade ederek, bunların düzenlenmesini, değiştirilmesini, bunlara
yönelik gelişmelerin müspete çevrilmesini talep ediyoruz, bunun için ilk
başlangıçta bazı tenkitlerimizi ifade edeceğiz.
Şimdi,
Sayın Bakanım, siz olmasanız hakikaten bütçe çok büyük
sıkıntı içinde. Bu dâhilde alınan KDV kasım
ayında yüzde 24 düştü, ithalde alınan KDV de yüzde 28
arttı. Ocak-kasımda dâhilde alınan KDV yüzde 2,7 arttı,
ithalde alınan da yüzde 29,7 arttı. Yani burada yaklaşık
100 milyar TL bütçeye bir gelir kaydediliyor, bu, kabaca 29-30 milyar
civarında. Hakikaten, siz bu ithalatı yapmasanız, bütçe
açığı iyice yukarı gidecek. Biz, tersinden bakarak olaya
bir bakalım dedik.
Şimdi,
diğer taraftan, gerek ette gerekse diğer tarım ürünlerinde
vergileri düşürüyorsunuz ama düşürmek çare olmuyor. Bakın, ette
daha önce yaptınız. Diyanet Vakfı bu işi daha güzel
yapıyor. Nasıl yapıyor? Yurt dışında bir
kurbanı buradan yaklaşık 200 lira daha aşağı
temin ediyor baktığınız zaman. Bir de bunu incelemek
lazım.
Ben
bunu 2013’te bütçe görüşmeleri sırasında -o zaman siz Bakan
değildiniz- ifade ettim. Ama o zaman yapılan yanlışlar hâlâ
devam ediyor. Sanki gümrüğü açınca, oranlar düşünce içeride
fiyatları dengeliyorsunuz ama içeriye yaptığınız
tahribatın farkında olmuyorsunuz.
Geçen
yıl ben yine bu Bakanlığın bütçesini görüştüm,
“Talimatla faizi, seferberlikle kuru düşürüyorsunuz.” diye söyledim.
Hakikaten 2,85 -yüzde 10 köpüğü de dikkate alırsanız- sizin
söylediğiniz tarihten bu yana kurda yaklaşık yüzde 40 bir
şey var. Diğer taraftan “faiz, faiz” diyordunuz, siz “faiz” dedikçe
faiz de yüzde 8’den 13,5’a geldi; 13,25’e geldi. Oradaki artış da
yaklaşık yüzde 65.
Şimdi,
bu konularda hassasiyetle durulması lazım, bu konuların iyi
incelenmesi lazım.
Şimdi,
hep söylüyorum, ekonomi yönetimi her gün beyanat verme yarışına
girmek yerine kendi alanındaki yere odaklansa, o alana odaklansa ülke
açısından çok daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Bir
diğer taraftan, bu teşvikler olsun, dâhilde işleme izin
belgeleri olsun, Resmî Gazete’de yayınlıyorsunuz.
Sayın
Bakanım, sizden hassaten rica ediyorum, şu sektörel ara
toplamlarını bir koyun oraya ya da Excel’le bize gönderin, biz
kendimiz toplayalım. Rica ediyorum bürokrat arkadaşlardan, bunu
sağlamakta zorluk oluyor. Belki bir değerlendirme yaparsak sizin de
faydanıza olur.
Bir
diğer husus, bu TMSF’ye devredilen terör örgütü FETÖ’ye ait
şirketlerin DFİF’ten, teşvikten, bu dâhilde işleme izin
belgelerinden ne kadar istifade ettiklerine dair bir araştırma
yaptırmanızı sizden istiyoruz, talep ediyoruz.
Tabii,
biz baştan söyleyelim bütün bunları, söyleyeceklerimizi, şimdi
de genel bir değerlendirme yapalım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; dünya ticaretinin
arttığı bir dönemdeyiz. Nitekim, dünya ticaretine ilişkin
uluslararası kurumlar da tahminlerini yukarı doğru revize
ettiler. Dünya Ticaret Örgütü, 2017 yılındaki dünya ticaret hacmine
ilişkin tahminini yüzde 1,2 puan artırarak 3,6’ya çekti. 2018
yılında ise küresel ticarette yüzde 3,2 oranında artış
var. Diğer taraftan, IMF tahminine göre dünya mal ve hizmet ticaretinin
2017 ve 2018’de yaklaşık yüzde 4’er artması öngörülüyor. Dünya
konjonktüründe son on beş yılda yaşanan zor sürecin
atlatılmaya, büyüme dinamiklerinin harekete geçmeye başladığı
bir döneme giriyoruz. ABD’de ve önemli ticaret partnerlerimizden Avrupa
Birliğinde 2017 yılı, ekonomik olarak toparlanmanın
ivmelendiği bir yıl olmuştur. 2018 yılı büyüme
tahminleri de yükselmektedir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; küresel ticaret artarken Türkiye’nin
bundan daha fazla pay alması gerekir. Nitekim, 2017 yılındaki
ihracat performansında dünyadaki bu olumlu gelişmenin havası yok
değil. Aynı zamanda avro-dolar kurundaki yükselmenin
ihracatımızı dolar cinsinden daha yüksek rakamlara
taşıdığı da bir vakıa. 2017 yılında net
ihracatın büyümeye yüzde 1,3 katkı sağlayacağı tahmin
ediliyor. Geçen yıl negatif, eksi 1,3’tü. Bu yılın üçüncü
çeyreği itibarıyla yüzde 11’lik büyümeye net ihracat
katkısı sadece binde 3. Büyüme nereden gelmiş? 7 puanı hane
halkı tüketiminden; 3,6 puan yatırımlardan; binde 3 puan da
devlet tüketiminden. “Bu büyüme planlanarak, bilerek yapılan bir
büyümedir; verdiğimiz desteklerin, yatırımların, ilgili
politikaların başarılı bir sonucudur.” diyorsunuz, bu şekilde
beyanlarınız var. İhracatın katkısı düşüyor.
Bunu herhâlde planlamamıştınız. Büyümeye en az katkı
veren alan, bu sizin uğraştığınız alan. Bu konuda
eskiden bir sorumluluk ve görev almış olan bir
arkadaşınız olarak da şapkayı önümüze koyup ciddi
olarak hep beraber düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.
2018
yılında Orta Vadeli Program’da büyümeye ihracattan yüzde 0,8 yani
binde 8 katkı hedefleniyor. Program döneminde bu daha sonra binde 7’yi
aşmayacak. Geçmiş dönemlerde bu negatifti ama gelecek dönem için de
hedefler makul bir şekilde belirlenmiş demek mümkün mü? Bunu
söyleyebilir miyiz? Yani burada, ihracatta ve dış ticaret dengesinde
bir yapısal dönüşüm ve ciddi bir yatırım ile katma
değer artışı beklenmediği anlaşılıyor.
Yoksa ihracatın katkısını daha yüksek tutabilirdiniz. Oysa
Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda büyüme hikâyesinin net ihracata,
yatırımlara ve üretime dayalı olması gerekiyor.
Koyduğunuz hedeflerde, bütçe hedeflerinde, maalesef, böyle bir perspektifi
yakalamak mümkün değil.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ihracatta hedefi
tutturamadınız demek mümkün. Hedefi kendinize
yaklaştırdınız. Geçen yıl içinde, 2015 ve 2016
yıllarında da 3 tane orta vadeli program hazırlandı.
2015’teki Orta Vadeli Program’da 2017 hedefi 170 milyar dolardı. 2016 yılında
hazırlanan Orta Vadeli Program’da ise 175,8 milyar dolar. 2016 revizede
ise bu hedefi 153,3 milyar dolara çektiniz. 2018-2020 yani son Orta Vadeli
Program’da hedef 156,5 milyar dolar ve siz bunu nihayet
tutturacaksınız. Hedefi kendinize doğru, ne yapıyorsunuz,
çekiyorsunuz.
ERHAN
USTA (Samsun) – Haluk Bey, Onuncu Plan’da hedef ne olmuş?
EMİN
HALUK AYHAN (Devamla) – OVP’de siz “100 milyar dolar” diyorsunuz, evet -2010
planı için de- 2023’e baktığınız zaman da oradan,
nereden geliyor? 250 milyar doların üzerinde değil mi, gitmek için,
aradaki fark. Evet, maalesef orada öyle bir terslik var.
Şimdi,
2018’i, 2023’ü… 2010 yılındaki ihracatın kaç olacağına
henüz net bir şekilde karar vermiş değilsiniz. Orta vadeli
programda 2020 yılı ihracat hedefi 195 milyar dolar. 2023
yılında 500 milyar dolar hedef vardı. İhracatta baz etkisi
yarattınız Sayın Bakanım. Bu ülkenin ihracatı
artırmaya en fazla ihtiyacı olan dönemde, üstelik TL yüzde 40
değer kaybetmişken, ihracat geriliyordu. Bu yıl
ihracatımız artıyor, ne güzel ama ithalat artışı
bu artışın 2 misli oran olarak, dış ticaret
açığı bu artışın 3 misli oran olarak. Maalesef,
onca açıklanan teşvik ve döviz kurlarındaki hızlı
yükselişe rağmen, ihracatta sürdürülebilir bir artış gerçekleştirebildiğimizi
ülke olarak söylememiz mümkün gözükmüyor. İnşallah biz
yanılıyor oluruz, hep beraber bunu yapmış oluruz.
Dış ticaret açığı ihracattan hızlı
artıyor.
Bakınız,
kasım ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına
göre yüzde 11 arttı, ithalat yüzde 21 arttı, dış ticaret
açığı yüzde 52,4 arttı. Ocak-kasım on bir aylık dönemine
baktığımız zaman, ihracatta bir önceki yıla göre yüzde
10 oranında artış var, ithalatta yüzde 17 artış var,
dış ticaret açığında yüzde 33,3 artış var.
İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 68’e
geriledi. Geçen yıl bu, aynı dönemde yüzde 75,7’ydi. En fazla ithalat
yine ham madde, ara mallar grubunda yapıldı. Ocak-kasım ara
malı ithalatı yüzde 27 arttı, yatırım malları
ithalatı yüzde 10,5 geriledi. Peki, bu rakamlar neyi ifade ediyor?
İhracat artışının 3 katından fazla -oran olarak-
dış ticaret açığı artıyor. Üretimin ithalata
bağımlılığı hızla yükselmeye devam ediyor.
İhracat artışı yatırımları yeterince
sürükleyemiyor. Yatırım malları ithalatındaki gerilemeden
bu görülüyor.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2017 yılı Ocak-Kasım
döneminde sektörlerimizin dış ticaret performansına
baktığımızda, ihracat açısından bu bize önemli
ipuçları veriyor.
Sayın
Bakan, tekstilde iyiyiz, tarımda iyiyiz, otomotivde iyiyiz. İyilik
izafi. Yani burada dış ticaret fazlamız var; tekstilde 10,8
milyar dolar, otomotivde 8,5 milyar dolar, tarım ürünlerinde 2,7 milyar
dolar fazlamız var. Buna mukabil, demir çelik sektörü ihracatı 7,4
milyar dolar, ithalatı 15,1 milyar dolar, bizim
açığımız bu sektörde 8,3 milyar dolar. Petrokimyada dış
ticaret açığı 16 milyar dolar. Makine, elektronik sektöründe
dış ticaret açığı 18,7 milyar dolar. Elektrikli makine
ve cihazlarda dış ticaret açığı 11,7 milyar dolar.
Enerji sektöründe ise -rakamları, ithalat ve ihracatı zamandan dolayı
vermiyorum ama- dış ticaret açığı 23,3 milyar dolar.
Sonuç
olarak, Sayın Bakanım, biz dış ticarette açık üretme
dinamiklerini yok etmiş değiliz, yok edememişiz. Bunların
neyse tedbirleri alalım. Getirin buraya, biz de destek verelim. Neticede
sizin yapacağınız müspet bir olay memleket için. Getirin, onlara
destek verelim. Bakın, AKP döneminde 2,5 trilyon dolar ithalat
yaptık; 1,6 trilyon dolar ihracatımız var, 950 milyar dolar
neyimiz var, dış ticaret açığımız var. Bunun
sadece 300 milyar doları sizin Bakanlık
yaptığınız dönemde, aşağı yukarı.
Şimdi, dış ticaret aleyhimize gelişmiş. Dış
ticaretin temel yapısal sorunları çözülemediği gibi, bunun
yansımaları bu verilerden ortaya çıkıyor. Hâl böyleyken
sadece “İthalat artıyor.” diye sevinmek, en hafif ifadeyle,
doğruyu söylememek olur. Bu rakamlara sadece bakmak, aynı zamanda
doğruyu okuyup gereken tedbirleri, uzun süredir alınmayan tedbirleri
almak zorundayız. Bu manzarayı değiştirmek için
alınacak yapısal tedbirlere biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
katkı vermeye, her türlü katkıyı vermeye, desteği vermeye
hazırız.
İhracatın
yerli girdi ve katma değer ağırlıklı olması için
teşvik verin, dâhilde işleme rejiminin
sınırlarını yeniden çizin. Tütünü bile bunun içine dâhil
etmeye başladık. Böyle olursa yerli üretim ne olacak? KDV terkin
sistemini, yerli kullanımını özendirecek şekilde yeniden
düzenleyin. Katma değerli ihracat yapmaya teşvik edin. Her sektöre
değil, hedef sektörlere teşvik verin. Hedef ülkelerin gerçek
potansiyellerini belirleyin. Burada ciddi çalışmalar yapın. Bu işlerle
çözmemiz lazım.
Dâhilde
işleme, Türk sanayisinin ve ihracatının ithalat
bağımlılığını giderek artırıyor.
İthalat yapmadan ihracat yapamaz hâle geldik. Esasen dâhilde
işlemenin neresinden tutarsanız tutun kanayan bir yara; sanayimizi
kemiriyor, ihracatımızı da gerçekten kemiriyor. Gelinen noktada,
2017 yılında toplam ihracatın yüzde 40’ı dâhilde
işleme rejimi kapsamından yapılmış; bu, 2002’de yüzde
18’di. Bazı sektörlerde bu oran yüzde 70’lere ulaşıyor. 2017
yılında ihracat gerçekleşme oranı yüzde 50’ye
düşmüş. Sayın Bakan, bu, 2008’de yüzde 91
civarındaydı. Yurt içinde katma değerli ürün üretilmesi,
markalaşma, yüksek teknolojili ürün üretimi istiyorsak yerli girdi
kullanımını özendirecek tedbirleri almamız lazım.
Dâhilde işleme olmadan bazı sektörlerde üretim yapmak bile zor hâle
gelmiş.
Şimdi
-vaktim kalır mı bilmiyorum- teşvik sistemine de
değineceğim, en önemli hizmetlerinden biri ihracatçı ve
yatırımcılarımızın desteklenmesi konusu. Son üç
yılda sanırım beş kez değişti, torba yasalarla
ilave istisnalar geldi; öyle ki mevzuat yapanlar bile işi takip edemez
hâlde, iş âlemi bunları takip etmek için danışman tutuyor.
Son olarak, serbest bölgede faaliyet gösteren firmalara da 5’inci, 6’ncı
bölge teşviklerinden yararlanma imkânı geldi. 2017 yılının
on bir aylık döneminde 6.266 belge düzenlediğinizi söylüyorsunuz,
“rekor” diyorsunuz; 84 milyar Türk lirası sabit yatırım
tutarı, öngörülen istihdam 176 bin ancak bunlardan 4, 5, 6’ncı
bölgelerde 1.123 adedi var, sabit sermaye yatırım tutarının
1/8’i burada. Bütün bunları söyledikten sonra bu teşvikleri yeniden
düzenleyin. Adamına göre teşvik olmaz, adamına göre pasaport
olmaz, adamına göre vergi olmaz, adamına göre af olmaz, adamına
göre imar olmaz, adamına göre yatırım olmaz. Bütün
bunların, teşvik sisteminin hedeflerle mütenasip olması
lazım. Hedefler neydi? Büyük ölçekli ve stratejik
yatırımları teşvik etmek, 5 ve 6’ncı bölgedeki
yatırımları artırmak. Ancak sonuçta teşviklerden son
derece sınırlı bir kısmı bu amaçlara hizmet
edebilmiş, bunu bazı birlik başkanları da söylüyor. Bugün
verilen bu verimsiz teşviklerin faturasını bütçe
açığı olarak, enflasyon olarak ödemek zorunda kalıyoruz.
Serbest bölgeler tıkandı. 19 milyar dolar ticaret hacmimiz var, 5
milyar dolar sanıyorum ihracat yapıyoruz. Burada bir
sıkıntı hasıl oldu.
Transatlantik
hususunda çok hızlı gidiyordunuz, orada genel gidişatta bir
sıkıntı oldu.
Sonuç
olarak, bizim, ihracatın dış girdi
bağımlılığını ve düşük teknoloji
yoğunluğunu aşmamız lazım. Teşvik sisteminden
dâhilde işlemeye, ihracat desteklerinden dış pazarların
çeşitlendirilmesine kadar pek çok alanda ciddi tedbirlere
ihtiyacımız var.
Ben
bütçenin hayırlı olması dileğiyle yüce heyete saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
Söz
sırası, Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’a aittir.
Buyurun
Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlarım;
2018 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemizde
sağlık sektörü büyüklüğü yaklaşık 230 milyar TL.
2023’te ise 580 milyar TL olacağı, kamu sağlık
harcamalarının ise 2018’de 126 milyar TL olacağı tahmin
edilmektedir. İşte, küresel güçler ve sermaye bu pastayı sadece
kendileri paylaşmak ister. Bu nedenle, bir ülkede uygulanan
sağlık politikaları o ülkenin huzuru, refahı ve geleceği
açısından çok önemlidir.
Sağlık
Bakanımız Ahmet Demircan’ın bu göreve daha yeni geldiğini
biliyoruz. Birazdan yapacağımız eleştirilerin muhatabı
henüz kendisi değil ancak sağır sultanın bile artık
bildiği, yanlış ve Türk milletinin çıkarlarına
aykırı olan sağlık politikalarını devam
ettirmeyeceğini umuyorum. Bunu kalben istirham ediyorum.
Az
sonra sadece menfi eleştirilerde bulunmayacağım, müspet
gelişmeler için takdirlerimizi de sunacağız ve yapıcı
önerilerimizi de Milliyetçi Hareket Partisi olarak belirteceğiz. Memleket
için, büyük Türk milleti için iyi olan şey bizim için de muhakkak iyidir.
Sayın yeni Bakanımızın eleştirilerimizi dikkatle
dinleyeceğini ve gerekli politik veya idari değişiklikleri
gündeme alacağını düşünüyorum.
AKP
Hükûmeti sizlerin de bildiği gibi 2003 yılından beri
sağlık alanında Sağlıkta Dönüşüm
Programı’nı uygulamaktadır. Peki, 2003 yılında Dünya
Bankası, IMF ve Dünya Sağlık Örgütünün ortaya koyduğu ve
önceki Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ’ın
uyguladığı bu yurt dışı kaynaklı
Sağlıkta Dönüşüm Programı başarılı mı,
Türk milletinin menfaatine mi? Gelin, şimdi ulusal ve uluslararası
göstergelerle değerlendirerek, tarafsız olarak, algı operasyonu
yapmadan hep birlikte değerlendirelim. Bir ülkede uygulanan
sağlık politikaları başarılı ise 4 parametrede
düzelmeler meydana gelir. Uyguladığınız politika
başarılı ise sağlık göstergelerinde iyileşmeler
olur; vatandaş, finansal riskten korunur ve verilen sağlık
hizmetlerinden memnun kalır, ayrıca, sağlık sisteminin
sürdürülebilirliği sağlanır.
Sağlık
göstergelerindeki iyileşme açısından ilk parametre bebek ölüm
hızıdır. Siz, sadece 2002 yılı ile 2017 yılı
arasındaki iki rakam açısından değerlendirme
yaparsanız yanlış yapmış olursunuz çünkü Sayın
Bakanım, değerli milletvekilleri; 2010 yılından 2017
yılına kadar maalesef son yedi yıl içerisinde bebek ölüm
hızı binde 10’larda sabit olarak kalmış ve
düşmemektedir. Aynı verileri bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri
de içine kapsayan uluslararası göstergelerle
değerlendirdiğimizde yani OECD verilerine
baktığımızda, bundan iki yıl önce, 2015
yılında bebek ölüm hızı OECD ülkelerinde binde 3,9, Avrupa
Birliğinde ise binde 3,4’tür ama aynı tarihte Türkiye’deki rakam ise
binde 10,7’dir.
Sevgili
vatandaşlarım yani uygulanan Sağlıkta Dönüşüm
Programı’yla son yedi yıldır maalesef bebek ölüm
hızları düşmemektedir. Aynı konu anne ölüm oranlarında
da mevcuttur. Son altı yıl içerisinde anne ölüm oranları binde
15’lerde sabit kalmıştır. O zaman, burada bir sorun vardır,
bu soruna dikkat çekmek gerekir ve bunu düzeltmek için de birlikte hareket
etmemiz gerekir.
Bir
övünülen konu ise “Sağlık hizmetlerine erişimi
kolaylaştırdık.” diyorsunuz. Rakamlar açısından
doğru. 2002 yılında toplam muayene sayısı 302 milyon,
2016 rakamlarıyla ise 685 milyon toplam muayene sayısına
ulaştık. Yani bu ne demektir? 2002 yılında bir kişi
bir yıl içerisinde doktora 3,2 kez başvururken 2017 yılında
tam 8,6 kez doktora başvurmuştur. Ayrıca, 2015 yılında
80 milyonluk ülkemizde 110 milyon 95 bin kişi acil servise
başvurmuştur. Peki, ülkemiz genç bir nüfusa sahip olmasına
rağmen muayene sayısındaki bu kadar artışın
sebebi nedir? Sebep, kışkırtılmış
sağlık talebidir. Peki, bu nasıl sağlanıyor ülkemizde?
Bizim ülkemizde maalesef performans sistemi denilen bir sistem var. Yani siz
doktora diyorsunuz ki: Ne kadar çok hasta bakarsanız o kadar para. Ne
kadar çok tetkik isterseniz o kadar para. Dolayısıyla bir doktor
günde 80-100 hastaya bakmak zorunda kalmaktadır. Bir hastaya yedi dakika
ayırmaktadır. O zaman hastalara yeterli vakit
ayıramadığı için hastalardaki tanı ve tedavilerde
gecikmeler meydana gelmektedir. AKP Hükûmeti son on yıl içerisinde
hastanelerimizi tomografi, MR gibi cihazlarla detaylı olarak
donatmıştır. Doğrudur ancak ülkemizde uygulanan bu
performans sistemi nedeniyle bakın, 2016 yılında, sadece bir
yıl içerisinde 80 milyonluk bir nüfusumuzda çekilen tomografi
sayısı 15 milyondur, MR sayısı 12 milyondur. Gerçekten
bunlar korkunç sayılardır. Peki, uygulanan politikayla hastalık
sayılarımız azalıyor mu diye baktığımızda,
2015 yılında 7 milyon olan diyabetli yani şeker hastası
sayımız 2017 yılında 10 milyona
yaklaşmıştır. 2016 rakamlarıyla 20 milyonun üzerinde
hipertansiyonlu hastamız vardır. 2 milyonun üzerinde kanserli
hastamız, 2017 yılında 3 milyon 260 bin depresyonlu hastamız
vardır. Yani sağlık göstergelerinde maalesef özellikle son yedi
sekiz yıldır düzelme yoktur.
Peki, bu arada pozitif bulgular var mıdır?
Tabii ki vardır. Örneğin SSK, BAĞ-KUR, Emekli
Sandığı demeden sağlığı bizim de ifade
ettiğimiz ve daha önceden de belirttiğimiz gibi tek çatı
altında topladınız. Yoğun bakım yatak
sayıları arttı, 112 acil sağlık istasyonları
arttı, ambulans sayıları arttı ve çeşitlendi,
ağız ve diş sağlığı merkezlerinin
sayısı arttı, aile hekimliği kapsama alanı ve
niceliği arttı. Bunlar olumlu gelişmelerdir; teşekkür
ediyoruz.
Bir
diğer önemli parametreyse vatandaşı finansal riskten
korumadır. Bakın, Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla
15 kalem adı altında katkı payı almaya
başladınız; daha, hasta telefonla randevudan başlıyor,
reçete katılım payı, laboratuvar ve tetkik ücretleri, 4 ilaçtan
sonra tekrar para, üniversitelerimizde ve devlet hastanelerimizde hoca
farkı… Bu 15 kalem adı altında vatandaşlarımızdan
para aldığınız için, 2003 yılında uygulanan bu
sistemle 2009 yılında vatandaşlarımızın cebinden
maalesef 8,1 milyar TL çıkmıştır; bu rakam 2017 yılıyla
22 milyar TL’nin üzerindedir.
Peki,
bunu başka bir parametreyle değerlendirirsek Dünya Sağlık
Örgütünün ifade ettiği gibi, bir hanenin gıda harcamaları
dışında yıllık gelirinin yüzde 40 ve daha
fazlasını sağlık için harcadığı miktar olan
katastrofik sağlık harcaması maalesef ülkemizde son üç
yıldır on binde 30’lardan aşağıya düşmemektedir.
Bu nedenle, ben şimdi buradan Sayın Bakanım size soruyorum: O
zaman niye genel sağlık sigortası adı altında prim
topluyorsunuz? Üstelik bu yetmiyor, detaylı tüm tetkik ve tedavilerin
yapılması için aynı arabalara kasko sigortası
yapıyoruz ya onun gibi tamamlayıcı sigorta için ek para
istiyorsunuz; bu mu sosyal devlet, bu mu adalet?
Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bütün önerilerimizle hazırız ve
ilk önerimizi yapıyoruz: Özellikle, emeklilerden başlamak üzere, tüm
vatandaşlarımızdan alınan katkı paylarının
ortadan kaldırılması için vermiş olduğumuz teklif
şu an Meclistedir.
Peki,
sağlık politikalarını değerlendiren bir diğer
parametre nedir? Vatandaşlarımız verilen sağlık
hizmetlerinden memnunlar mı? Bütün gerçekleri açıklıkla
söylememiz gerekiyor. Evet, memnuniyet yüzde 39’lardan yüzde 75’lere
çıkmıştır ancak son altı yıldır aynı
seviyede kalmıştır. Peki, niçin artış olmuyor? Bunun
sebebi bilimsel olarak nedir Sayın Bakanım biliyor musunuz? Hem
hastalarımızın hem de sağlık
çalışanlarımızın birlikte memnuniyetini
sağlayamadığınız takdirde bu memnuniyet oranları
hangi anketi yaparsanız yapın aynı seviyede kalır.
Dolayısıyla, buradan bu önemli noktayı da belirtmek istiyorum
çünkü ülkemizde şu an 871 bin sağlık personeliyle hizmet
vermekteyiz. Daha önceki Bakanımız ve uygulanan politikalarla dediniz
ki: “Doktor sayısı az, hemşire sayısı az bunları
artırmamız gerekir.” Ve o yüzden şu anda ülkemizde farklı
illerde 84 yere tıp fakültesi açtınız. Doğru, fakat
tıp fakültesini açmak, o binayı dikmek, oraya öğrenci alıp
başarılı bir hekim oluşturmak için yeterli değil çünkü
oralarda akademik kadro eksikliği var, donanım eksikliği var ve
fiziksel yetersizlik var. O zaman ne oldu? Oradaki öğrenciler büyük
şehirlere, Gazi Üniversitesine, Hacettepeye falan geldiler. 100
kişilik amfide 300 kişiye ders vermek zorunda kaldık. Bunun bir
an önce düzeltilmesi gerekir. Aynı hata nerede gerçekleşti?
“Hemşire sayısı az.” diye sağlık meslek
yüksekokullarını açtınız ve oradan o kadar çok hemşire
mezun oldu ki şimdi ne yaptınız biliyor musunuz? Onları
atayamadığınız için “yardımcı hemşirelik”
kavramı getirdiniz. Bu, dünyanın hiçbir yerinde maalesef yok.
Bir
diğer önemli konu aile hekimliği. Biz şu anda 2016
yılı rakamlarıyla 3.520 aile hekimiyle hizmet vermekteyiz. Aile
hekimi uygulaması başladığında hekimlerimiz büyük bir
heyecanla ve enerjiyle mesleklerini severek birinci basamak sağlık
hizmetlerini yani koruyucu sağlık hizmetlerini vermeye
başladılar. Bu, çok sevindirici bir olaydı ülkemiz için,
gerçekten doğru bir hamleydi. Ancak aile hekimlerinin sırtındaki
yük günden güne giderek artmaya başladı. Üstelik sağlık
hizmeti vermek için fedakârca çalışan hekimlerimiz, bu yük
altında maalesef son nefeslerini vermek üzereler çünkü statü
belirsizliğinden başlayıp nöbet uygulamaları, defin
ruhsatı, okul servis şoförleri muayene raporları, kayıt
dışı gerçekleşen doğumların resmîleştirilmesi
ve takip işinin aile hekimlerinin yükünün üzerine bindirilmesi, günden
güne artan giderler ve eleman ihtiyacının giderilememesi gibi
sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Bu durum kabul
edilemez. Hekimlerimiz sağlık mı dağıtacak, koruyucu
tıp uygulamalarını vatandaşlara mı
ulaştıracak yoksa kendi görev tanımı içinde olmayan ek
görevlerle mi uğraşacak? Böyle bir aile hekimliği sistemi olmaz.
Bakın,
sadece eleştirmiyor ve önerilerimizi de sunuyoruz çünkü Milliyetçi Hareket
Partisi olarak sağlık politikalarımız hazır. Bu
kapsamda Milliyetçi Hareket Partisinin önerileri.
1)
Aile hekimlerinin esas görevleri olan koruyucu sağlık hizmetleri
imkânının tanınması.
2)
Aile hekimlerine ödenen cari giderlerin artırılması ve ücret
kayıplarının giderilmesi.
3)
Aile sağlığı çalışanlarının
açığının giderilmesi.
4)
Aile hekimlerinin yeni birimleri açılırken planlı ve
programlı bir açılım sağlanması.
5)
Kronik hastalıkların takibi için doğru ve planlı bir sistem
getirilmeli.
6)
Sağlık raporları için doğru bir algoritma çizilerek bunun
uygulamaya geçirilmesi.
Peki,
şimdi, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı genel olarak
Uluslararası Sağlık Endeksi açısından
değerlendirelim. Bakın, İnsani Gelişim Endeksi
açısından 188 ülke arasında ülkemiz maalesef 71’inci
sırada. Sağlık Endeksi açısından
baktığımızda ise 187 ülke arasında 69’uncu
sırada. Peki, sağlık hizmetlerinin kalitesinin incelendiği
uluslararası makalelerde 188 ülkede kaçıncı sırada?
Maalesef 103’üncü sırada. O zaman, başarılı bir
sağlık politikası uygulanmamaktadır. Bir şeyler
yapmamız lazım. Bunu hep birlikte el ele vererek
yapacağımıza inancımız tamdır çünkü
sağlık, siyasetüstü bir konudur.
Gelelim
sağlık çalışanlarımızın sorunlarına.
Ben de bir doktorum, bu yüzden konuyu çok iyi biliyorum. Maalesef
doktorlarımız ve sağlık
çalışanlarımızın çalışırken ve emeklilikte
aldıkları maaşlar artık kabul edilemez düzeyde Sayın
Bakanım ve çalışırken aldıkları döner sermaye
emekliliğe yansımamaktadır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bunun için ne yaptık? Sevgili vatandaşlarım, bunun için
hem çalışırken hem de emeklilik anında
maaşlarını, özlük haklarını artırmak için kanun
teklifimiz hazır Sayın Bakanım. Bu Mecliste bunu hep birlikte
gelin düzeltelim, onlara bir müjde verelim. Bir diğer önergemiz ise yine
hazırlamış olduğumuz döner sermayenin emekliliğe
yansıtılması programı. Bu önerge de hazır Sayın
Bakanım.
Bir
diğer önemli konu ise on üç yıldır Sayın
Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakan ve
bakanlarımızın özellikle 14 Martta müjde olarak verdiği
yıpranma payı. Ama bir türlü bu yıpranma payı getirilmiyor.
Biz peki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne yaptık? Önerimizi
hazırladık, her dört yıla bir yıl yıpranma payı
öneriyoruz Sayın Bakanım.
Bir
diğer önemli konu ise sağlıkta şiddet. Sevgili
vatandaşlarım, sizlere hizmet veren bu sağlık
çalışanları var ya onların inanın -resmî rakamlarla
söylüyorum devletin rakamlarıyla- yüzde 70’i maalesef şiddetle
karşılaşıyor. Bu şiddetten -bu oluşan
sorumluluktan, olan olayların nedeninden- orada çalışan
sağlık personeli suçlu değil, bunun suçlusu sistem, bu sistemi
düzeltmemiz gerekir. O yüzden, peki biz ne yaptık? İşte,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sağlıkta şiddetin önlenmesi
için detaylı olarak bir program hazırladık. Buradan ben dört
partiye de sesleniyorum: Gelin, hep birlikte bu şiddetin önlenmesi için
bir komisyon kurup bunu bir an önce halledelim.
Bir
diğer önemli konu ise yardımcı sağlık personeli.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) - Biz hazırız.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Devamla) - Teşekkür ederim.
Şu
anda 450 bin atanamayan yardımcı sağlık personeli var. 2016
yılında 10.895, 2017 yılında 16.737 kişi
atadınız. Ancak sayı çok büyük Sayın Bakanım. Ek atama
sözü de yerine getirilmedi. Peki, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne
öneriyoruz? Özellikle şehir hastaneleri ve açılacak yeni yaşam
merkezlerinde en azından 2018 yılında 60 bin yardımcı
sağlık personeli ataması için kanun teklifini verdik. Şimdi
peki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda sadece atama
sayılarının artırılmasını mı
öneriyoruz? Hayır. Yapıcı muhalefet çerçevesinde önerilerimiz
şu şekilde: Bir, sadece diploma alanların atanmasının
sağlanması, sertifikayla atamanın artık durdurulması.
Yükseköğretim Kurulu ve Sağlık Bakanlığının
iş birliği çerçevesi içerisinde sağlık istihdam
politikalarının ve eğitim kontenjanlarının doğru
tayin edilmesi, ihtiyaç olmayan bölüm ve kontenjanların bir an önce
dondurulması. Çünkü bu politikaları yapmadığınız
takdirde yardımcı sağlık personelini mezun ediyorsunuz
ancak onlar atanamıyor. Şu anda bizi dinliyorlar. İnanın
çok zor durumdalar Sayın Bakanım. Dolayısıyla bu
politikayı bir an önce belirlememiz gerekiyor.
Şimdi,
son olarak, Sağlıklı Dönüşüm Programıyla peki bu
sağlık sistemi sürdürülebilir mi diye bakalım.
2002
yılında toplam sağlık harcaması 18 milyar
civarındaydı, 2017 yılında bu rakam 137 milyar TL’ye
çıkmış vaziyette ve maalesef son on beş yılda Sosyal
Güvenlik Kurumuna aktarılan para ne kadar biliyor musunuz? 843 milyar,
yani eski parayla 843 katrilyon. Peki, ben şimdi buradan soruyorum: Bu
sistem sürdürülebilir mi? Mümkün mü? Mümkün değil.
Peki,
o zaman, son olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak siz sağlık
politikası olarak ne öneriyorsunuz diye vatandaşlarımız ve
saygıdeğer siz milletvekilleri soruyorsanız, bunları tek
tek ifade ediyoruz:
1)
Tedavi edici sağlık hizmetlerinden ziyade acilen koruyucu
sağlık hizmetlerine önem vermelisiniz. Yani hastalık
oluşmadan önce önlemeniz ve hastalık oluşmadığı
için de tedavi edici hizmetlerde bir azalma, hastanelere hastaların
başvuru sayısında azalma ve dolayısıyla sağlık
harcamalarında azalma sağlarsınız.
Örnek
olarak, sigara içimi eşittir akciğer kanseri. Ne yapıyoruz?
Sigarayı önlüyoruz. İki; uyuşturucu için işte komisyon
kurduk; bunu önlediğimiz takdirde hastanelerde
yığılmayı azaltacağız.
Kronik
hastalıklar; işte, şeker hastalığı, işte,
hipertansiyon, hepsi için birinci görev kimdedir? Aile hekimlerimiz ve koruyucu
sağlık hizmetlerindedir. Buraya önem vermemiz gerekiyor.
2)
Birinci basamak sağlık hizmetlerini yeniden
yapılandırmamız gerekiyor. Ne demek bu? Kalite, koordinasyon ve
hasta mutluluğunun sağlandığı geliştirilmiş
multidisipliner merkezler. Yani bu merkezin içerisinde laboratuvar, röntgen
gibi birimlerin, diş hekiminin, psikoloğun, fizyoterapistin ve
diyetisyenin bulunduğu temel birinci basamak sağlık
hizmetlerinin bulunduğu bir merkezin kurulması lazım. Bunun için
adımlar atıyorsunuz, teşekkür ederiz.
3)
Kültür değişimi sağlanmalı. Ne demek bu? Yüksek
performanslı sağlık sistemleri getireceksiniz. Yani
sağlık çalışanlarını değersizleştirme
politikalarından uzaklaşacaksınız, iş birliği
içerisinde karar alacaksınız; hasta ve sağlık
çalışanlarını birlikte mutlu edeceksiniz.
4)
Performans sistemini uygulayacak iseniz, o zaman hacim değil, değeri
ön plana çıkartacaksınız.
5)
Hesap verebilir sağlık kurumlarını
oluşturacaksınız.
6)
Eğitim, AR-GE çalışmaları ve enformasyon teknolojileri gibi
özellikle araştırmalara yönelen, işte, biraz önce belirtilen
enstitülerin sayısını artıran bir Türk sağlık
sisteminin kurulmasının sağlanması lazımdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
SELİM YURDAKUL (Devamla) - Son bir dakika… Cümlemi tamamlıyorum.
BAŞKAN
– Uzatmadık ama buyurun, tamamlayın lütfen.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Devamla) - Son, son cümle.
BAŞKAN
– Tamamlayın.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Devamla) – Son olarak şunu ifade ediyorum:
Vatandaş ve sağlık çalışanlarını göz ardı
eden, ülke gerçeklerini göz önüne almayan, tüm ilgili tarafların
görüşünü ve onayını almayan hiçbir sağlık sistemi
başarılı olamaz.
Konuşmama
son verirken, 2018 yılı Sağlık Bakanlığı
bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor,
saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Şimdi
söz sırası, İstanbul Milletvekili Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğlu’na aittir.
Buyurun
Sayın İhsanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri
Bakanlığı 2018 mali yılı bütçesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlar, sözlerimin başında Sayın
Bakana ve Bakanlığının güzide temsilcilerine hoş
geldiniz der, başarılar dilerim.
Son
günlerde ülkemizi, 1 milyar 600 milyon nüfusuyla İslam dünyasını
ve Hak seven bütün insanları meşgul eden Kudüs-ü Şerif konusuyla
başlamak istiyorum. Bunda da, Genel Başkanımız Sayın
Devlet Bahçeli’nin sırf partimizin değil bütün Türk milletinin
hissiyatını ifade eden şu veciz cümlesini iktibas etmek
istiyorum, Sayın Bahçeli diyor ki: “Kudüs ecdadımızın
mirası, imanımızın mihrabı, anılarımızın
Zeytin Dağı’yla simgeleşmiş, Harem-i Şerif’le
mühürlenmiş ilk kıblesidir.”
13
Aralık 2017 Çarşamba günü İstanbul’da toplanan ve şimdi
resmî adını okuyacağım zirve toplantısı,
İslam Zirvesi Toplantısı yani Amerika Birleşik Devletleri
yönetiminin Kudüs-ü Şerif’i işgalci güç İsrail’in sözde
başkenti olarak tanıması ve Amerika Birleşik Devletleri
Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınacağına ilişkin
açıklaması sonrasında durum değerlendirmesi maksadıyla
Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı. Bu, zirvenin resmî
adı.
Ben
bu konuda ilk önce şunu söylemek istiyorum: Bu hususta tebriklerimi sunmak
istiyorum. Türkiye'nin çok kısa bir zamanda bu toplantıyı
akdetmesi ve başarılı bir organizasyon ve zor şartlarda
konsensüsle, diplomatik bir maharetle sonuç bildirisi sağlamış
olması önemsenmesi gereken bir husustur, bir başarıdır.
Kabul edilen 23 maddelik zirve bildirisinin en önemli maddesi 8 no.lu maddedir.
Müsaadenizle onu burada aynen okuyorum. 8’inci madde: “Doğu Kudüs’ü
Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan ediyor -yani zirveye
katılan devletlerin adına- ve bütün devletleri, Filistin Devleti’ni
ve Doğu Kudüs’ün onun işgali altındaki başkenti
olduğunu tanımaya davet ediyoruz.”
Şimdi,
aziz arkadaşlar, Türk milleti ve devleti hiçbir zaman Kudüs’ü,
Kudüslülerin, Filistinlilerin kaderini yalnız
bırakmamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın
sonunda bile yani 1917’de Kudüs’te -tam yüz sene önce Aralık 1917’de
Osmanlı ordusu çekilirken orada- bir irtibat ofisi kurmuştur. Daha
sonra Kudüs İngiliz mandası altına giriyor. 1918-1947 tarihleri
arasında Türkiye Kudüs’te başkonsolosluk açmıştır.
1947-1980 yılları arasında Kudüs’ün “corpus separatum”
statüsünde yani Birleşmiş Milletlerin taksim kararından sonra
hiçbir devletin egemenliği altında olmaması ve Kudüs’ün bir
ayrı “entite” olması, “corpus separatum” olması, Türkiye
Cumhuriyeti Başkonsolosluğu olmuştu. İsrail’i tanıyan
ilk İslam ülkesi Türkiye olmuştur ve 1967 savaşı
sonrasında Kudüs’ün batısında yani İsrail’in 1948’de
işgal ettiği Batı Kudüs’teki konsolosluğunu kapatıyor
ve doğuda bir konsolosluk açıyor. O bakımdan Doğu Kudüs’te
kançılarya açılıyor ve bu 1980’e kadar faaliyetine devam ediyor.
Knesset’in yani İsrail Parlamentosunun Kudüs’ü başkent ilan etmesine
kadar Türkiye orada, 1980’e kadar.
Tabii,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İsrail’in bu
kararını kabul etmiyor ve Kudüs’ün statüsünü muhafaza yani “corpus
separatum” olarak muhafaza edilmesini bağlayıcı kararına
Amerika da “evet” demiştir. Türkiye, 1992 senesinde Kudüs’e yeniden bir
başkonsolosluk açmıştır fakat Türkiye’nin
açtığı başkonsolosluk -çok büyük bir incelik var burada-
Tel Aviv’e bağlı değildir, doğrudan doğruya Ankara’ya
bağlıdır, Dışişleri Bakanlığına
bağlıdır; bu da Türkiye’nin o günden beri, baştan beri daha
doğrusu, 1947’den, 1948’den beri Kudüs hakkındaki sağlam
duruşunu göstermektedir.
Bugüne
göre Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu, 1992’den bu yana defakto
olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Filistin Devleti ve Filistin Ulusal Yönetimi
nezdindeki temsilcisi olarak görev yapmaktadır ve 2005 yılından
bu yana başkonsolosluğumuzun başında Türk
diplomatlarının büyükelçi rütbesinde olan değerli
mensupları vardır. Şimdi, bizim istediğimiz şudur:
İslam ülkelerinin sırf Güvenlik Konseyi kararının
lafzıyla yetinmesi değil, fiilî olarak Doğu Kudüs’ü Filistin’in
başkenti olarak tanımaları. Şimdi, geçen çarşamba
günkü toplantıdan sonra bütün gözler, özellikle İslam
dünyasındaki gözler Türkiye'nin üzerindedir. Şimdi, yani zirveden
çıkan kararın ve sonuç bildirgesindeki 8 numaralı kararın
nasıl uygulanacağını bütün dünya merak ediyor.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, Filistin’le ilgili
İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde,
kurulduğu günden beri yani 1969’dan bu yana, elli seneden bu yana çok
kararlar var, çok zirveler var. Bunların çok azı maalesef
uygulanmıştır. Ben Kudüslülerle ilgili siyasi olmayan bir büyük
plan yaptım, sırf Kudüs ahalisini Kudüs’e bağlamak için
onların barınma, sağlık ve eğitim
ihtiyaçlarını karşılayacak bir plan yaptık ve bunu
devletlerin dışişleri bakanları toplantısında
geçirdik, zirvelerden geçirdik. Uygulamaya geldiğimiz zaman her ülke dedi
ki: Ben zaten Filistin’e yardımcı oluyorum, buna lüzum yok falan.
Peki niye imza attınız? Ya, işte, toplanılınca at
imza… Ben korkuyorum ki bu 23 maddenin bazıları takip edilmediği
takdirde uygulanmayacak. Türkiye'nin de zirve başkanlığı
için bir sene daha süresi kaldı. İnşallah bu sene içerisinde
Sayın Bakan, himmetiniz ve gayretinizle bu 23 karardan
bazılarını tatbik etme imkânımız olur.
Şimdi,
benim gözümde bu zirvenin esas itibarıyla gözden kaçmaması gereken en
büyük başarısı, bölgemizin semalarında dolaşan ve
mezhebi çatışmayı körükleyen akbabaların kara emellerine
hizmet etmemesidir. Burada Şii-Sünni kavgasını körüklemek
isteyenlerin, bu zirvenin bu bildirisiyle, bu varlığıyla
-istediklerimizin hepsi olmasa bile- bir süre için, bu akbabaların bed
emelleri gerçekleşmemiş oluyor. Bu bakımdan, bu, çok önemlidir;
bölge ülkelerinin mezhebî çatışmanın uçurumuna
yuvarlanmaması için bu momentumu yaratmıştır, bunu korumak
lazım ve bunu daha ileriye götürmek lazım.
Benim
zirveyle ilgili ikinci mülahazam şudur: Katılanlara
baktığınız zaman Asya grubundan çok daha büyük
katılım ve daha yüksek katılım görürsünüz. Bununla da Asya
grubunun halk kamuoylarının Filistin ve Kudüs konusundaki
hassasiyetinin hep diğer bölgelerden daha fazla olduğunu görürsünüz.
Burada yine bu zirvedeki gördüğümüz realitelerden bir tanesi, Arap
ülkeleri arasındaki çekişmelerin devam etmesidir, Kudüs’le ilgili
olarak da devam etmesidir. O bakımdan, bu çekişmenin, önümüzde,
uygulama safhasına geçtiğimiz zaman menfi bir şekilde
etkileyeceğini beklemek lazım. Burada, tabii, bu mülahazayla da
şunu söylemek istiyorum: Türkiye’nin, kardeş kavgası ve
çekişmelere taraf olmamasıdır. Bunun tekrar altını
çizme ihtiyacı duyuyorum çünkü Türkiye’nin yüksek menfaati, herkesle beraber,
hakkaniyet içerisinde iyi münasebet kurmaktır.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli meslektaşlarım; ülkemizin son
yüz yıllık tarihinde dış politika bakımından en
hassas, en muhataralı, en riskli ve herkesin beka endişesi içinde
olduğu şu anda, hep beraber dış politika
bakımından göz önünde bulundurmamız gereken temel iki
mülahazayı yüce Meclisin ve Sayın Bakanımızın
dikkatine arz etmek istiyorum.
Birinci
tarihî mülahaza şudur: Biraz önce söylediğimiz gibi, Aralık
1917’de Osmanlı ordusu, devletimizin dört yüz sene sulh ve sükûn
içerisinde koruduğu o topraklardan ayrılırken yaralı olarak
ayrılmıştır, büyük kayıplar vererek
ayrılmıştır, hezimete uğrayarak
ayrılmıştır ama oradan çıkanlar, oradan çıkan
genç zabitan ve bunlar arasında genç general olan Mustafa Kemal Paşa
bir dersle çıktılar. Ve o genç general Türkiye Cumhuriyeti devletini
kurduğu zaman, tavsiye olarak, Dışişleri
Bakanlığımıza yaptığı tavsiyeler
arasında bunu söylemişti. Ben bunu geçen sene burada 9 Aralık
2016’da söyledim. Atatürk diyor ki: “Araplar arasındaki kavgaya taraf
olmayınız.” Yani, Filistin cephesinde, Suriye’de acı tecrübelere
sahip olan bir general, yeni devleti kurarken ve devlet yerleştikten sonra
hariciyesine bu tavsiyede bulunuyor. Yüz sene önceki durum neyse, bugünkü durum
odur. Aktörlerin isimleri değişmiştir, aktörlerin hüviyetleri
değişmiştir ama aynı senaryoları görüyoruz. O
bakımdan, bizim de bu konuda biraz daha dikkatli olmamız lazım
gelir. Ben bu konuşmayı, Atatürk’ün bu sözlerini, Mecliste 9
Aralık 2016 tarihinde Bakanlığımızın yeni
bütçesiyle ilgili söylemiştim.
Şimdi,
bu tarihî mülahazadan sonra, dış politikamızla ilgili ikinci
mülahazaya yönelmek istiyorum. Türkiye 1960’lı yıllardan itibaren
dış politikasında ayarlamalar yapmaya
başlamıştır. Nedir bu ayarlamalar? 1950’li yıllarda
Türkiye Batı güdümünde teslimiyetçi bir tavırdaydı. 1960’lı
yıllardan itibaren Türkiye, dış politikasını, NATO
üyesi olduğu hâlde, Sovyetlere karşı bütün askerî sadmeleri ilk
karşılayacak ülke olmasına rağmen, o günkü hükûmetler
Sovyetlerle iyi iş birliği yaptı ve Türkiye, ağır
sanayinin, sanayinin temelini o günlerde Sovyetlerden yani Ruslar’dan
aldığı yardımlarla yaptı. Yani o günlerde NATO’nun
nükleer füzeleri, roketleri Sovyetler Birliğine yönelikken, iki
taraflı, atom bombaları hazırken Rusya’dan teknoloji
“know-how”ı, kredisi ve teknoloji alıyordu Türkiye.
1960’lı
yıllardan sonra 1970’li yıllar devam etti. 1990’lı
yıllardan sonra çok boyutluluk daha arttı çünkü iki kutuplu dünya
bitti, Berlin Duvarı yıkıldı ve Türkiye, hem Doğuyla
hem Batıyla hem İslam dünyasıyla hem Afrika’yla, herkesle çok iyi
gitti. Fakat bu, maalesef, 2011 senesine geldiğimizde Arap Baharı
denilen o büyük felaket herkesi şaşırttı, halkın
kitlevi şekilde sokak hareketleri, hürriyet, ekmek ve onur peşinde
büyük kavgaları -bildiğiniz kavgalar- herkesi
şaşırttı. Tabii bu “Arap Baharı” tabiri
yanlış bir tabirdir; daha çok, ilk önce İngiliz parlamenterler
ve siyasetçiler kullandı. Bunun benim gözümdeki en uygun tabiri
“despotların sonbaharı”dır çünkü despotlar tek tek gitti;
kalanları da var ama onlar da gidecektir çünkü artık halklar hür
yaşamak istiyor, demokrasi istiyor, iyi yönetim istiyor. Şimdi,
Türkiye bu 2011’deki hadiseleri maalesef tam kavrayamadı. Birçokları
da kavrayamadı ama biz de kavrayamadık ve biz çok farklı
sinyaller vermeye başladık, bugünkü hâle geldik. Ben bugünkü hâlin ne
olduğunu tavsif etmek istemiyorum, kimsenin de gönlünü kırmak
istemiyorum ama şunu söylemek istiyorum: Bugün, her şeyden önce
yapılması gereken husus, dış politikamızı
bulunduğu istikametsizlik hâlinden kurtarıp yeni şartlar
muvacehesinde millî menfaatleri azami ölçüde temin eden soğukkanlı
üsluba dönmek lazım ve eskiden olduğu gibi çok yönlü politikalar
takip etmek lazım ve sakin diplomasiye önem vermek lazım.
Şimdi,
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Orta Doğu’daki
hadiseler durmayacak. Yani Astana’daki, Soçi’deki, Cenevre’deki kararlardan
sonra, işte son anlaşmaya varıldığı zaman
Cenevre’de -bizim için Lozan neyse Suriye için de bir Cenevre olacak- orada
bizim yer almamız lazım ve Türkmenlere yer vermek lazım yani
Türkmenlerin de unutulmaması lazım. Fakat benim söylemek
istediğim başka bir şey var: Şimdi, bu Orta Doğu’da
hiçbir zaman huzur olmayacak. Neden olmayacak? Çünkü müesses bir nizam, bir güç
dengesi yok. Osmanlı bitti yüz sene önce, İngilizler, Fransızlar
geldi, Sykes-Picot haritası çizildi, “Şurası senin, burası
benim.” ve onların arasındaki denge, Fransa-İngiltere
arasındaki denge İkinci Dünya Savaşı’nda başladı,
ondan sonra Amerikalılar girdi, İngilizler çekildi, Fransa da daha
önce çekildi, Amerikalılar Orta Doğu’yu hallaç pamuğu gibi
attılar -işte, Irak’taki yaptıkları, burada
yaptıkları- ve bugün Rusya yeniden girdi, üsler kurdu. Neden? Çünkü
güç boşluğu var, “power vacuum”u var. Şimdi burada “power
vacuum”unu yani güç boşluğunu doldurmak için Orta Doğu’da yeni
bir nizamın kurulması lazım. Bu yeni nizam nasıl kurulur?
Bu nizamı iyi düşünmek lazım ve öncülüğünü yapmak
lazım. Ben bir Türk vatandaşı olarak, İslam
İşbirliği Teşkilatı eski Genel Sekreteri olarak
şunu görüyorum ve iddia ediyorum ki bunu ancak bu bölgenin içinden Türkiye
yapabilir. Bu nasıl olacak? Tarih bilenler, Avrupa tarihi bilenler
Vestfalya Anlaşmaları diye bir şey bilirler. Bu, Avrupa'daki
kilise savaşlarının, din savaşlarının sonunda
Avrupa ülkelerinin ulaştığı bir anlaşma ve orada
“sovereignty” kavramı, “egemenlik” “hükümranlık” kavramı ilk
defa çıkıyor 1670’li yıllar falan. O zaman “Siz benim
egemenliğimi tanıyacaksınız, ben de sizinkini
tanıyacağım. Siz benim sınırlarımı,
topraklarımı tanıyacaksınız, ben de sizinkini
tanıyacağım.” Bu Vestfalya Anlaşmaları Avrupa'nın
girdiği bütün savaşlar -Birinci ve İkinci Dünya
Savaşları dâhil olmak üzere- tekrar barışın tesisi ve
dengelerin korunmasını sağlamıştır. Orta
Doğu’da bu yok çünkü biz çıktıktan sonra ganimet peşinde
girenler yeni sistemi kuramadılar. İkinci Dünya Savaşı
geldi ve onlar silindi. Ondan sonra şunlar girdi, bunlar girdi, bugünkü
hâli…
Bu,
şimdi, Fas’tan İran’a, İran’dan Yemen’e kadar bütün Orta
Doğu’nun bütün ülkelerinin gireceği ve bir uzun vadeli, uzun nefesli
bir çalışmanın gereği 21’inci yüzyılda Vestfalya
Anlaşmaları’ndan alınan ilhamla artı ikinci bir faktör, o
da şudur: Bu savaşlarda yıkılan ülkelerin yeniden inşa
edilmesi. Buradaki iç paralar yani burada savaşa harcanan paralar
özellikle petrol zengini ülkelerin ve İslam Kalkınma
Bankasının ve diğer uluslararası bankaların buna
girmesi lazım yani çok yönlü bir çalışmaya ihtiyaç var. Ben bu
konuda yurt dışında bir tebliğ vermiştim, makale
olarak yayınladım, arzu edenlere gönderebilirim.
Son
olarak Sayın Bakanım, zatıalinizden bir ricam var, bizim Dışişlerimizin
daha iyi çalışması için bölge uzmanlarına ihtiyaç var.
Şimdi, Türkiye'nin ve Osmanlı Devleti’nin ilk temsilciliği
kurduğu günden bugüne iki yüz yirmi beş yıl geçmiştir ve
dünyanın her tarafında sefaretimiz var. Şimdi, bunların
bölge uzmanlarına, ülke uzmanlarına ihtiyacı var, çift lisan
bilen yani mahalli dilleri, İngilizceyi, Fransızcayı demiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN
USTA (Samsun) – Sayın Başkan, bir dakika süre verir misiniz.
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayalım.
EKMELEDDİN
MEHMET İHSANOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.
Mahalli
dilleri de bilen insan; eğer Türkiye gerçekten büyük dış
politika yürütmek istiyorsa -ki hakkıdır Türkiye'mizin- bunun
enstrümanları bunlardır.
Ben
bu sözlerimle, tekrar, size, bu başarılı zirveyi
topladığınız için ve başarılı bir bildiri
hazırladığınız için tebriklerimi sunmak istiyorum.
2018
yılı için Dışişleri Bakanlığı
bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı, İzmir
Milletvekili Oktay Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Vural, buyurun, kürsü sizi hasretle bekliyor.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının
bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu
vesileyle Sayın Mesut Yılmaz’a ve ailesine sabır ve
başsağlığı, merhum oğullarına da Allah’tan
rahmet diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 1946’dan bu yana 70’inci bütçeyi görüşüyoruz. Bugüne
kadar milletimizin varlıklarını ve kaynaklarını kullanarak
ülkemize hizmet eden tüm hükûmetlere, sayın bakanlarına,
bakanlık çalışanlarına, yatırım yapan, hizmet
eden özel sektör ve çalışanlarına teşekkür ediyorum.
Milletimiz
adına bütçeyi yapma hakkı parlamentoların en önemli görevidir
ama maalesef, bütçeler ve görüşmeleri polemik dışında
yeterince ilgi çekmemektedir. Bu bakımdan yürütmenin Türkiye Büyük Millet
Meclisine sorumluluğu ve bütçe görüşmelerinin etkinliğini ve
kalitesini artırmak durumundayız.
Esasen,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını ihtisas
komisyonları aracılığıyla yürütmekle birlikte bütçe
ekseninde bu ihtisas komisyonlarının hiçbir fonksiyonu yoktur. Bu
bakımdan ihtisas komisyonlarını bu sürece dâhil etmemiz
gerekmektedir. Bütçe kararları farklı grup ve insanların
menfaatlerini, hayat standartlarını etkilemektedir.
Kapsayıcı bir değerlendirme yapmak için bütçe
görüşmelerinde mesleki ve sivil toplum örgütlerinin
katılımını sağlamalıyız.
Her
bütçe döneminde önümüze ciltler dolusu dokümanlar gelir. 5018 sayılı
Kanun, hazırlanacak raporları ve paylaşılması gereken
bilgileri belirlemiştir: Stratejik plan, performans raporları, idari
faaliyet raporu, mali durum ve beklentiler raporları. Öngörülen
raporların öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilgili komisyonunda
ele alınması gerekmektedir. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet
Meclisine dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet genel
değerlendirme raporu, mali istatistikleri değerlendirme raporu, genel
uygunluk birimi ve kamu iktisadi teşebbüsleri raporlarını
göndermektedir. Bunun dışında Sayıştayın,
aynı zamanda, kamu idareleri denetim raporlarını da Türkiye
Büyük Millet Meclisine göndermesi gerektiği kanaatindeyim. İdarelerin
temmuz ayı içerisinde kamuoyuna açıkladıkları
yılın ilk altı ayı gerçekleşmeleri ve önümüzdeki
altı ayın beklentileri hakkındaki raporlar da,
değerlendirmeler de Sayıştay tarafından ele
alınmalı ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bu konuda bir
değerlendirme sunulmalıdır. Öte yandan, kanun tekliflerinin
ekonomik ve sosyal etkilerini ortaya koyan düzenleyici etki analizleri de
Sayıştay tarafından yapılarak Meclise gönderilmelidir.
Sayın
milletvekilleri, bu rapor ve bilgiler istikametinde, Bakanlık
çalışmaları hakkında bazı değerlendirmeleri
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Faaliyet
raporunda, bazı göstergelere ait sapmalar hakkında ikna edici
açıklamalar yapılmadığı ifade edilmektedir.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Sayıştay Denetim Raporu’nda doğru ve güvenilir bilgi açısından
eksikler bulunmasına rağmen tüm önemli yönleriyle doğru ve
güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varılmıştır.
Kamu-özel
iş birliği modeliyle yürütülen işlerde yatırımı
tamamlanmış projelerin “duran varlık” kayıtları
yapılmamıştır, bunların takriben değeri 100
milyon dolardır.
Bu
projelerde özellikle dikkat edilmesi gereken husus, bu konuda verilen
garantiler, dolara dayalı fiyatlama unsurları ile kamunun
karşılaştığı yükümlülüklerdir.
Bakanlığın bu yükümlülüklerin karşılığı
bütçe açığının yüzde 5’ine tekabül etmektedir.
Tespitlerden
birisi de personel tedarikine ilişkin hizmet alım ihalelerinde
gerekli ve yeterli katılım ve rekabet ortamı
sağlanmamasıdır.
Burada
taşeron çalışanların durumuna değinmek istiyorum.
Aslında taşeron çalışanların kadroya geçirilmesi,
Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan işçilerin
açtığı dava sonucunda hukuki boyut kazanmıştır.
İşçiler davayı kazanmış, 2012’de Yargıtay
onaylamıştır. 2015’te hepsinin kadroya geçirileceği müjdesi
verilmiş olmakla birlikte hâlen bu düzenleme beklenmektedir. Bu mücadeleyi
sürdüren Karayolu işçilerini kutluyor ve tüm taşeron işçilerin
kadroya alınma umudu olmuşlar ve bu umudun gerçekleşeceğini
umut ediyorum ben de.
İşlerin
temel ihale usulleri tercih edilerek ihale edilmemesi, gerekli şartlar
oluşmadığı hâlde istisnai bir ihale usulü olan
pazarlık usulü tercih edilerek ihale edilmesi kanuna ve ihale ilkelerine
aykırılık teşkil etmektedir.
Yine,
döner sermaye tarafından toplanan kara yolu yetki belgelerinin
aslında önemli bir kısmında yetki verilmeyen kayıt
dışı kara yolu taşıma aracı tespit
edilmiştir. Dünyanın en pahalı yakıtını kullanan
kara yolu taşımacıları, alfabenin her harfi kadar belgeyi
ücret karşılığında almaktadır. Döner sermayeye
verilen bu para karşılığı yaklaşık 350
milyon TL’dir ama döner sermaye 25 milyon TL zarar etmektedir. Bu belge
karşılığında kara yolunda hizmet veren özellikle
esnafa ne tür bir hizmet karşılığı
yapıldığı konusunda da açıkçası
açıklayıcı bir bilgi yoktur. Ulaştırma sektörünün
ekonomik ve sosyal hayata katkıları ulusal düzeyle
sınırlı olmayıp jeostratejik konumu nedeniyle bölgesel ve
küresel ekonomiye de tartışmasız katkı sağlamakta,
millî entegrasyonun parametrelerinden birini teşkil etmektedir. 2018
yılında, cari fiyatlarla özel kesim sabit sermaye
yatırımları içinde ulaştırma yüzde 33,5, kamu sabit
sermayeleri içerisindeyse yüzde 34,9 payı vardır.
Sayın
milletvekilleri, 1.000 kilometrekareye düşen kara yolu uzunluğu
Türkiye'de 83 kilometre iken AB ortalaması 435 kilometredir. Bölgesel
kalkınma ve gelir eşitsizliği bakımından altyapı
yatırımları önemlidir. 2003 yılında 63.244 kilometre
kara yolu ağı 2017 yılında 67.614 olmuştur.
Yaklaşık yüzde 7'lik bir artış vardır. Akdeniz
Bölgesi’nde artış yüzde 2,6’dır, Doğu Anadolu’da 10,2
artış, Ege Bölgesi’nde artış binde 2’dir, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde yüzde 14,1, İç Anadolu Bölgesi’nde yüzde 11,4,
Karadeniz Bölgesi’nde artış yüzde 9,6 olmuştur. Marmara
Bölgesi’nde ise azalma vardır; binde 7. Kara yolu ağ uzunluğunda
toplam artış düşük olmakla birlikte Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgeleri ile Karadeniz’de daha fazla artış
sağlanması olumludur.
AKP
hükûmetleri bölünmüş yola ağırlık vermiştir. Bu
tercihin güvenlik, konfor ve trafik açısından olumlu olduğu,
ancak yapım kalitesinde sorunların olduğu düşünülmektedir.
Bütün bunlara rağmen trafik kazaları azalmamıştır.
Toplam kaza sayısı 2003’e göre 2016’da yüzde 159
artmıştır.
Otoyolların
bakım maliyetleri açısından şu hususlar dikkat çekicidir: 1
kilometre otoyolun bakım maliyeti 2006’da 27.286 TL iken 2016’da 159.290
TL olmuştur, artış yüzde 480’dir. Devlet ve il yollarında 1
kilometre bakım maliyeti, incelendiğinde, emanet bakımda 2006
yılında 9.203 TL, 2016 yılında ise 24.408 TL olmuştur;
artış yüzde 165’tir. İhaleli bakımda ise 1 kilometre
bakım 2006’da 2.166 TL iken 2016’da 21.241 TL olmuştur, artış
yüzde 880’dir. 2006-2016 yılları arasında Tüketici Fiyat
Endeksi’nin yüzde 118, Üretici Fiyat Endeksi’nin ise yüzde 96
arttığı dikkate alındığında, birim maliyet
bakım maliyetlerindeki artış dikkat çekicidir.
2003
yılında demir yolu hat uzunluğunun toplamı 10.959 kilometre
iken 2016’da 12.532 kilometre olmuştur, artış yüzde 14,35’tir.
1.000 kilometrekareye düşen demir yolu uzunluğu Türkiye’de 13
kilometre iken AB ortalaması 50 kilometredir.
Ülkemizde yüksek
hızlı trenlerin yapımına Ankara bağlantılı olarak
devam edilmektedir. 2001 yılında 57’nci Hükûmet döneminde yurt
çapında hızlı tren ağının
oluşturulmasına yönelik bir sunum, o zamanlar gazetelerde
“Hızlı Tren Geyiği” olarak manşetlere
taşınmıştı. Bu geyiğin boynuzları 57’nci
Hükûmet döneminde Ankara-İstanbul hattının ilk
etabının ihalesi, daha sonra Marmaray Boğaz Tüp Geçişi ve
Ankara-İzmir fizibilite etüdüyle büyümeye
hazırlanmıştı. Bugün hızlı tren hat
uzunluğunun 1.213 kilometreye ulaşması ve 1.870 kilometre daha
yapılmasının öngörülmesi, geyiğin boynuzlarının
yaygınlaşması o zaman bu değerIendirmeleri yapanların
ibret alması gereken bir husustur.
57’nci Hükûmet döneminde
yatırım programına alınan ve bugün tamamlanmış
olan Kars-Tiflis-Bakü demir yolu ile Marmaray, doğu-batı demir yolu
ulaşım koridoru açısından ülkemizin rekabet gücüne önemli
katkı sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri,
sekiz komşu ülkeyle olan kara sınırlarının üç
katı kıyı şeridi, üç kıtanın ulaşım
hatlarının kesişme noktasındaki konumuyla Türkiye deniz taşımacılığı
yönünden ayrıcalıklı bir konumdadır. Maalesef
limanlarımız yetersizdir. Dış ticaret yüklerimizin deniz
yoluyla taşınmasında Türk Bayraklı gemilerin
taşıma oranı yüzde 12'dir. On beş yıllık dönem
içerisinde başlanan ve tamamlanan bir büyük bölgesel liman projesi
maalesef bulunmamaktadır.
Ülkelerin ekonomisinin
gelişmesinde ve küreselleşmesinde en önemli unsurlardan biri lojistik
sektörüdür. Dünya Bankasının yayınladığı Küresel
Lojistik Performans Endeksi’nde Türkiye 2016 yılında 3,42 puanla 160
ülke arasında 34'üncü sıradadır. Lojistik sektörünün
gelişmesinde coğrafi bir avantaj tek başına yetmemektedir,
bunun üzerinde fiziksel ve kurumsal altyapılara coğrafya gibi dikkat
edilmelidir.
Havacılık
sektöründe yük ve insan taşımacılığının
giderek arttığı bir dönemdeyiz. 57’nci Hükûmet döneminde
hazırlanmış atıl havaalanlarını
etkinleştirme, iç hat ve bölgesel uçuş piyasasını
genişletmeye yönelik Türk-Jet Projesi perspektifinde bugün AnadoluJet ve
diğer özel sektörlerle beraber havacılık sektöründeki
atılımın Türk ekonomisi açısından ne kadar kazanç
olduğu açıktır.
2007'den 2015-2016 dönemine
kadar yolcu trafiğinde lineer bir artış olmuştur.
İstanbul, Türkiye'nin dışarıya açılan kapısı
konumuyla bu trafiğin merkezinde yer almaktadır. İstanbul'un ilave
bir hizmet kapasitesi oluşturacak bir şekilde havalimanına
kavuşması bu ivmenin devam ettirilmesini sağlayacak gerekli bir
koşuldur.
2016'ya göre 2023
yılında Türkiye'de günlük ilave 1.371 uçuş gerçekleşmesi
beklenmektedir. Eurocontrol'ün 2035 ve 2050
yılı öngörülerine göre uçuş trafiğinde 2035
yılında yüzde 30, 2050 yılında yüzde 50 talep
fazlalığı gerçekleşecektir. Bu talep
fazlalığını karşılamak için muhakkak teknik
engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri,
sanal yeni dünya düzeni elektronik platformlar üzerinde kurulurken bu
platformun altyapısı olan elektronik haberleşme teknolojileri de
sürekli olarak gelişerek, değişerek hayatımızı
daha kapsayıcı hâle getirmektedir. Geniş bant internet aboneliğinde
durum şudur: DSL’de yüzde 10,2; kabloda yüzde 1 ve fiberde yüzde 2,6 abone
penetrasyonu bulunmaktadır. Oysa OECD’de bu penetrasyon ortalaması
DSL 12,9; kablo 9,8; fiber yüzde 6,4 şeklindedir.
Ülkemizdeki sabit geniş
bant penetrasyon oranı yüzde 13,9 iken OECD ortalaması yüzde 30,1;
mobil geniş bant penetrasyon oranı ülkemizde yüzde 70 iken OECD
ortalaması yüzde 99,4’tür. Elektronik haberleşme altyapı
büyüklükleriyle ilgili olarak Avrupa Birliğinin 2020 için Avrupa’da genel
olarak 30 megabit/saniye internet bağlantısının
sağlanması, hanelerin en az yüzde 50’sine 100 megabit/saniye
hızında internet hızının verilmesi stratejik hedefinin
ülkemiz tarafından da aynen benimsenmesi gerekmektedir.
Özelleştirme
sonrası, sektörün amiral gemisi olan TÜRK TELEKOM AŞ’nin
düştüğü durum çok önemli bir risk teşkil etmektedir. Bu riskin
sektöre, kuruma zarar vermeyecek şekilde milletimizin menfaatine
yürütülmesi gerekir. Bu safhada, özellikle TÜRK TELEKOM’un özelleştirilme
safhası ile özelleştirme sonrasındaki gelişmelerin de
ayrı bir paragraf içerisinde ayrıca değerlendirilmesi ve gerekli
derslerin çıkartılması gerekmektedir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizin önemli altyapı ihtiyacı
bulunmaktadır. Bu ihtiyacı gidermek için önemli kaynaklar
kullanmaktayız. Rekabet gücü temin eden gelişmeler, sahip
olduğumuz veya satın aldığımız kaynakların
daha iyi kullanılmasını öğrenmekle sağlanabilir.
Sermaye yaratımı kadar önemli olan ise mevcut sermayenin
etkinliğidir. Eğer sermaye stoku etkin kullanılmazsa yeni oluşturulan
sermayenin de ekonomiye katkısı, olabileceğinin çok altında
olacaktır. Altyapı etkinlik parametresinde yüzde 1'lik bir
artış ekonomik büyümede, kamu harcamalarının aynı
oranda artışından tam 7 kat daha fazla bir etki
yapmaktadır. İyi bir altyapı verimliliği
artırımı sermaye birikimini, eğitimi,
yaratıcılığı ve teknoloji transferini kamçılar.
Bu bakımdan, ulaştırma ve haberleşme altyapısına
yatırım kadar, verimli kullanılmasını sağlamak
son derece önemlidir.
Sayın
milletvekilleri, bu safhada, küresel seviyede üç gelişmeden bahsetmek
istiyorum. Bunlardan birincisi, Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”
çerçevesinde “Yeni İpek Yolu Projesi”. İpek Yolu, doğu ve
batı arasında tarihî ticaret ve etkileşim kanalı oldu.
Ekonomik güç Atlantik Okyanusu’na kayınca İpek Yolu’nun önemi
azaldı. Sabri Ülgener de Osmanlı iktisadının daralmasını
bu ticaret yollarının değişmesine bağlamaktadır.
Önümüzdeki
dönemde ekonomik güç tekrar Asya’ya doğru kaymaktadır. Bu proje Orta
Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika, doğu ve güneydoğuyu,
Asya’yı birbirine bağlayan ticaret koridorları
yaratacaktır. Özellikle bu projede Marmaray, Bakü-Tiflis demir yolu büyük
önem kazanmıştır. Çin’den başlayıp Orta Asya üzerinden
Türkiye’ye ve Avrupa’ya olacak bu demir yolu hattının Trans-Sibirya
demir yolundan 2 bin kilometre daha kısa olması, deniz
taşımacılığına göre yarım nakliye süresi
tasarrufu öngörmesi beklenmektedir. Bu bakımdan, kadim İpek Yolu’nun
en önemli merkezlerinden birinin Türkiye olacağı
değerlendirilmektedir ve bu şekilde Türkiye Asya pazarına da
daha rahat girebilecektir.
İkinci
gelişme ise kutuplarda yaşanmaktadır. Küresel
ısınmayla birlikte kutup denizinde deniz ticaret yolları daha
fazla artacaktır ve etkinlikle kullanılacaktır. Kuzey
okyanustaki ticaret yolu, Kuzeybatı Avrupa ile Asya arasındaki mesafeyi
yüzde 40, Amerika Birleşik Devletleri’nin doğusu ile Asya
limanları arasındaki mesafeyi de yüzde 20 azaltacaktır. Bu
gelişme küresel ticaret koridorlarını ve ticareti yeniden
şekillendirecektir, hatta yeni Orta Doğu jeopolitiğinin
kutuplarda yaşanacağı dahi söylenmektedir.
Bir
diğer gelişme de sanayi devriminin dördüncü
aşamasıdır. Sanayi 4.0 dönüşümünün merkezinde
akıllı fabrika, akıllı şebeke, akıllı
lojistik ve akıllı ev ve binalar gibi akıllı
altyapılar arasında internet üzerinden kurulan ara yüzler yer
almaktadır. İş ve sosyal ağlar arasında giderek artan
etkileşim sanayi 4.0 dijital dönüşümde çok önemli bir yere sahiptir.
Tüm bu ağlar arası iletişim ve etkileşim, sanayi 4.0
tarafından sağlanan her şeyin interneti, hizmetlerin, verilerin,
insanların internetiyle mümkün kılınmakta ve bu durum gelecekte
ortaya çıkacak devasa değişimleri hazırlamaktadır.
Aslında haberleşme sektörlerindeki gelişmeler yeni ticaret
yollarının yollarını da sağlamaktadır. Özellikle
internetin, e-piyasaların gelişmesiyle birlikte siber tehditlerin
ortadan kaldırılması, aynı zamanda kendi toplumumuzu
koruyacak “network” ağlarının rekabet gücü yüksek seviyede
geliştirilmesi önem kazanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu küresel gelişmeleri dikkate
almak, stratejik önceliğimizin üretim ve ticaret merkezleri ile şehirlerimiz
arasındaki ağı verimli bir şekilde büyütmek ve kullanmak,
haberleşme altyapısını güçlendirmek, Avrupa Birliği
genelinde lojistik entegrasyonlar sağlamak ve global lojistik
ağlarına dâhil olmak ve Asya’yla bağlantıları
güçlendirmek en önemli önceliğimiz olmalıdır.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına tahsis edeceğimiz
bütçeyle ülkemiz ve milletimiz için yapacağı hizmet ve
yatırımlarda Bakanlığa, Sayın Bakana ve
çalışanlarına başarılar diliyorum. Milletimizin helal
kazançlarla verdiği vergiler karşılığında
yapacağınız bu hizmetlerde Nizamülmülk’ün Siyasetname’sindeki
şu ifadesini hatırlatmak istiyorum: “İyi bir idare kanallar,
köprüler, şehirler kurar ama bundan daha önemlisi adaletle hükmeder çünkü
ülke kanunla genişler ve dünya düzene girer, ülke zulümle eksilir ve dünya
bozulur.”
Hukuk
ve adalet ölçülerine riayet ederek bu bütçeyi kullanmanızı diliyor,
yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Böylece,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi,
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ilk söz Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz’a
aittir.
Sayın
Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on altı dakika.
CHP
GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Dışişleri Bakanlığı bütçesi
üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce hemen şunu belirteyim: Bir ülkenin dış
politikası, içerideki gelişmelerden ayrı ve
bağımsız olarak değerlendirilemez. Eğer içeride
gazeteciler tutuklanıyorsa, milletvekilleri hapse atılıyorsa,
yargı işlevini tam manada yapamıyorsa ve Meclisin
etrafından dolanılıyorsa o ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün
değil, özgürlüklerden bahsetmek mümkün değil. Bir süre önce burada,
bu Meclis çatısı altında birlikte
çalıştığımız, esasen aynı havayı
soluduğumuz milletvekilleri maalesef bugün hapiste. Ben şahsen
Sayın Berberoğlu’nun ve hatta Sayın Baluken’in niye hapiste
olduğunu anlayamıyorum. Bunlar Meclise bomba mı getirip
koydular, ne yaptılar? Bunu, açıkçası 101 gün esaret
yaşamış birisi olarak söylüyorum, ben bunu demokratik bir ülkede
içime sindiremiyorum. Bunu öncelikle konuşmamın başında
belirtmek istiyorum.
Şimdi, Türkiye’de bir
millîlik ve yerlilik tartışması almış
başını gidiyor. Nedir millîlik ve yerlilik? Size birkaç örnek
vermek istiyorum, bunlardan bir tanesi Libya’yla alakalı. Kıbrıs
Barış Harekâtı olduğu zaman, o zaman Türkiye’ye silah
ambargosu koymamış tek ülke Libya’ydı ve onun lideri Muammer
Kaddafi’ydi ve hatta savaş başladığı zaman Muammer
Kaddafi, o zaman, saat gecenin ikisinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Trablus’daki başkonsolosunu ve maslahatgüzarını arayarak “Bir
ihtiyacınız varsa biz onun gereğini yapalım. Emperyal
ülkelerin böyle dönemlerde saldıracağını biliyoruz ama
sizin yanınızdayız, bütün depolarımız ve
hangarlarımız Türkiye'ye açıktır.” diye mesaj
vermişti. Ve zaman geçti, Kaddafi devrilmeden üç ay önce Trablus’ta Avrupa-Afrika
zirvesi yapıldı. O zaman, Avrupa liderleri, o zamanki Başbakan
Sayın Erdoğan’ın masaya gelip oturmasını istemediler.
Kaddafi rest çekti ve o dönemde, getirdi, masasında başköşeye
oturttu -üç ay sonra, bir anda Kaddafi
şeytanlaştırıldı- ve o ziyarette Kaddafi İnsan
Hakları Ödülü verildi, 250 bin dolar alındı. Ama ne oldu sonra?
Sonra, Kaddafi, insan haklarına aykırı hareket ettiği
gerekçesiyle devrilmek istendi. Kaddafi bizi masaya davet etmişti; biz
Kaddafi’nin başına masayı ve Kaddafi’yi devirdik. Herhâlde
millîlik böyle bir şey olmamalı.
İkinci konu Irak’la
ilgili. Irak’ta, Müslümanlara düşman, nefret kusan, Orta Doğu’yu
kendi emellerine göre şekillendirmek isteyen bir ABD Başkanı,
Türkiye üzerinden Irak’a saldırmak istedi. 60 bin Amerikan askerini buraya
yerleştirmek ve havaalanlarımızı,
limanlarımızı sanki babasının malıymış
gibi tekeline almak istedi. O dönem, oradaki vahşete ortak olmamak için, o
zamanki Meclis, 1 Mart tezkeresini bu salonda gömdü ama birileri onu
alkışladı ve onaylatmak istedi ve o dönemde de ABD’de at
pazarlığı yapılıyordu, para pazarlığı.
Herhâlde böyle bir şey olmamalı millîlik.
Bir başka konu
Suriye’yle alakalı. Suriye’de Esad’ı devirmek için o zaman Obama ve
onun Dışişleri Bakanı Clinton’ın binbir
tezgâhıyla yola çıkıldı ve maalesef o dönemde Esad’ı
devirmek için destek verirken birileri, biz ona karşı
çıktık. Bugün farklı bir tablo ortaya çıktı ve
millîlikle ilgili ciddi manada sorgulanması gereken bir tablo çıktı.
Bugün Suriye’de yıkım var, Irak’ta yıkım var; camiler,
hüseyniyeler, havralar, hepsi bombalandı, millet birbirine düşürüldü
ama o pisliğe çok şükür biz ortak olmadık grup olarak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Suudi
Arabistan, Atatürk’ün mozolesini ziyaret etmemek için kırk dereden su
getirdi ve devlet protokolü değiştirildi. Hatta, o zaman Çankaya
Köşkü’nde olacak görüşmeler Çankaya Köşkü’nde
yapılmadı, Swissotel’de yapıldı. Vefat eden Kral Abdullah,
bir tarafına o zamanki Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü,
bir tarafına da o zamanki Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ı aldı, anlaşmalar orada imzalandı. Kral
öldükten sonra Türkiye’de bir günlük yas ilan edildi, ulusal yas ilan edildi.
Şimdi, aynı Kralın torunu, aynı Kralın yeğeni
bugün Filistin davasını, Kudüs’ü tam sırtından
bıçakladı. Bunun için mi siz protokolü değiştirdiniz? Bunun
için mi bütün bunları yaptınız? Millîlik herhâlde parasal
konular olmamalı, başka şey olmalı.
İsrail…
İsrail’de, Mavi Marmara gemisi yola çıktığında esasen
Mavi Marmara gemisinin başına neler geleceğini aklı
başında olan herkes biliyordu. Ne oldu? 9 vatandaşımız
İsrailli askerler tarafından katledildi, öldürüldü.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Uluslararası sularda.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Evet, uluslararası sularda katledildi. Ve İsrail o
dönemde de, seçim öncesi dönemlerde de “terör devleti” ilan edildi. Biz
İsrail’le yatıp İsrail’le kalktık. İsrail’in ne kadar
acımasız, vahşi ve terör örgütü olduğunu duyduk ama sonra
gecenin bir buçuğunda, bu Mecliste, İsrail askerlerinin katlettiği
bizim vatandaşlarımızın hatırası çiğnendi ve
İsrail askerleri Türkiye’deki bütün yargısal süreçlerden affedildi.
Şimdi,
Kudüs’le ilgili konuya gelince… İsra, miraç; Peygamber Efendi’mizin miraca
yükseldiği ve İslam’ın ilk kıblesi olan Kudüs bizim
namusumuzdur. Bu konuda siyasi partiler arasında hiçbir fark yoktur, evet,
hiçbir fark yoktur ama bir gerçeği belirtmek isteriz: İstanbul’da
alınan karar yeni bir karar değildir, 1969’dan beri İslam
Konferansı Örgütünün almış olduğu bütün kararlarda
Doğu Kudüs işgal altındaki Filistin devletinin başkenti
olarak hep zikredilmiştir, yeni bir karar yoktur. Yeni olacak şeyi
söyleyeyim: Sayın İhsanoğlu’nun söylediği gibi, eğer
bu karar uygulanırsa yeni bir şey olacak, yoksa uygulanmazsa
İslam Konferansı Teşkilatının almış
olduğu diğer kararlar gibi bu da çöpe gidecek.
Bu
vesileyle somut bazı hususlara değinmek istiyorum. Bunlardan bir
tanesi hiç şüphesiz Kıbrıs’tır. Bakınız, ocak
ayında KKTC’de Parlamento seçimleri olacak, şubat ayında ise Rum
tarafında Cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak. Bizim
müzakere süreci çökmüştür, bunu 50 defa söyledik, müzakerelerle
Kıbrıs konusunun halledilmesi mümkün değildir. Kapsamlı
çözüm, âdeta taviz çözümüne dönüşmüştür. Böyle bir ortamda buna bir
son vermek lazım. Bu Meclisin, bu bütçe yılında yeni bir bütçeyi
görüşürken tarihî bir karar alması lazım, KKTC’nin
uluslararası olarak tanınmasına yönelik bir karar alması
lazım. Biz işgal altındaki Kudüs’ün, Doğu Kudüs’ün
Filistin’in başkenti olduğunu kabul ederken diğer taraftan
devlet olarak kurduğumuz KKTC’yi tanıtmama konusunda sessiz kalamayız,
bu konuda ciddi bir duyarlılık ve duruş sergilememiz lazım.
İkinci
konu Ege adalarıyla ilgilidir. Bakınız, bizim -hep
tartışılır- egemenliği tartışmalı yani
Ege’de kime ait olduğu tam olarak belli olmayan ama açıkça bir
anlaşmayla Yunan tarafına verilmediği için kendimizden
saydığımız adalarla alakalı, ada, adacık ve
kayalıklarla alakalı… Sayın Başbakan bunları biraz
geçiştirdi, “İşte, kayalar falan.” dedi. Ama şu gerçeği
bilelim: 156 tane formasyon var Ege’de, 156 tane. Bugün Ege’nin yüzde 43,5’i Yunanistan
tarafından kontrol ediliyor, sadece Türkiye tarafından yüzde 7,5’i
kontrol ediliyor, diğeri de uluslararası sular ve 12 mile
çıktığı zaman Ege’nin yüzde 70’i Yunanistan tarafından
kontrol edilecek. Ve bizi Ege’de boğuyorlar, tatil planı bile yapamayacağız
çünkü Ege’de çıkılacak bir yer kalmıyor.
Peki,
konu nedir? Konu şudur: Evet, biz “AKP, adaları işgal ettirdi.”
demiyoruz, böyle bir iddiamız yok.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – İlk defa söylediniz, bravo!
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Hayır, biz bunu hep söylüyoruz ama siz işgale ses
çıkarmıyorsunuz, işgale ses çıkarmıyorsunuz.
İşgal devam ediyor, ses çıkarmıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
“İstikşafi
görüşmelerle bu işi halledelim.”, hallolmuyor. Bakınız,
bununla ilgili, açık açık söyleyeyim: 156 tane ada, adacık ve
kayalığın sadece 2 tanesinin ismi belli. Nedir? Doğu ve Batı
Kardak. Diğerleri açıkça Yunanistan’a devredilmemiş. 18’i
unutun, 156 tane formasyon var ve eğer her kayacığın, her
adanın ekonomik bölgesi, kara suyu, kıta sahanlığı ve
diğerleri düşürüldüğünde de Ege’nin tamamı gidiyor. Bir
örnek olsun diye söylüyorum, Ege Denizi’nde su üstündeki bir taşın
388 kilometrekare bir alanı kapsayacağını düşünelim.
Yani, kaya değil sadece, deniz alanından bahsediyoruz. Peki, ne
yapmak lazım? “Efendim, biz ne yapalım şimdi, savaş edip
bunları mı götürelim? E, işte, bunları istikşafi
görüşmelerle hallediyoruz. Bunların bir kısmı da Atatürk
zamanında zaten işgal edilmiş.” Ne olursa olsun, biz kendi
toprağımıza, kendi suyumuza, kendi denizimize sahip
çıkmalıyız.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Öztürk sana ne oldu bugün?
Doğruları konuşmaya başladın.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Ben hiçbir zaman yanlış konuşmadım
Sayın Bakanım.
Bizim
ortak bir duyarlılık… Bu, millî bir davadır.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Grubuna anlatsana, kim
zamanında işgal edilmiş, bir anlat, boş boş
konuşmasınlar.
BAŞKAN
– Sayın Bakanım, müdahale etmeyelim.
Sayın
Yılmaz, Genel Kurula hitap edin lütfen.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Siz işgale ses çıkarmadınız,
geçiştiriyorsunuz. İşgal olmuş ama sizden bir tane nota
çıkmıyor. İstikşafi görüşmelerle gidiyormuş
iş, istikşafi. Ya, istikşafi görüşmelerle bir şeyin
halledilemeyeceğini sağır sultan bile biliyor.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Niye başlattınız o
zaman?
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Siz durdursaydınız, durdurun.
Neyse,
ben şunu bitireyim.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – İnsicamını bozuyor.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, ilave iki dakika alacağım,
özür diliyorum.
Şunu
söyleyeyim: Peki, ne yapmak lazım, ne olması lazım? “Efendim,
biz bir şey yapamıyoruz. Bu konuları gündeme getirirsek, aman,
savaş çıkar.” Ya, siz Amerika’ya kafa tutuyorsunuz, yeri geldiği
zaman Rusya’ya kafa tuttuğunuzu söylüyorsunuz, Avrupa Birliğine
tutuyorsunuz, dura dura Yunanistan’dan mı korkuyorsunuz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Menbiç’e giriyor zaten.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Açık açık bunların tek tek isimlerini
açıklayıp uluslararası kamuoyuna duyurmak lazım
bunları, o zamandır işte siyaset. (CHP sıralarından
alkışlar)
NİHAT
ÖZTÜRK (Muğla) – Savaş mı istiyorsunuz ya?
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Kimsenin savaş filan istediği yok ama Yunanistan
göze alıp sizinle mi savaş edecek?
Üçüncü
konu… Sayın İhsanoğlu bilir “custodian of the two holy mosques”
der, Sayın Bakanım, biliyorsunuz. Ne demek? İki kutsal caminin
koruyucusudur Suudi Arabistan Kralı güya. Ya, Filistin’i
satıyorsunuz, nasıl koruyucu olacaksınız, nasıl
olacak? Siz buradaki zirveye, bir; kendiniz gelmiyorsunuz, ayrıca normalde
o zirvenin ruhuna uygun seviyede de birisini göndermiyorsunuz. Nasıl
olacak? Şimdi ben size açık açık söylüyorum. Niçin kuruldu
İslam Konferansı Teşkilatı?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Kudüs’ün Ürdün’dür, Suudi
Arabistan değildir, doğru bilgi ver.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – İyi de neden kuruldu İslam Konferansı Örgütü?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Çok yanlış bilgi
veriyorsun. Oranın hamisi Suudi Arabistan değildir, Ürdün’dür.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Efendim, müsaadenizle…
Neden
kuruldu İslam Konferansı Teşkilatı? Filistin davası ve
Kudüs konusunda kuruldu. Bugün Suudi Arabistan ikisine de ihanet etmişse
İslam Konferansı Örgütünün merkezinin Suudi Arabistan’da
olmaması gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Koskoca CHP
alkışlıyor.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – İki; gelelim sizin konunuza Sayın Bakanım,
biz onları biliyoruz. Ürdün bugün, Harem-i Şerif’in denetimi bugün
Ürdün’ün elindedir, Ürdün vakıflarının elindedir. Madem
Filistinlileri biz desteklemek istiyoruz, madem Filistinlileri ulusal olarak
güçlendirmek istiyoruz, o zaman onun da Filistinlilere devredilmesi gerekiyor.
Biliyor muydunuz Harem-i Şerif’in Ürdün vakıflarının elinde
olduğunu? Devredilmesi lazım. Yani boşuna konuşmamak
lazım, siyaset boş konuşma sanatı olmamalı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir
başka konu, şimdi, efendim, Suriye’yle ilgili olarak görüşmeler.
Cenevre görüşmeleri çöktü. Peki, şunu söyleyelim…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Efendim, size ayrılan sürenin sonuna geldik.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Bir dakika, bir dakika…
BAŞKAN
– Tamam, toparlayın bir dakikada, buyurun.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Onu Sayın Bakanımızın konuşma
süresinden alalım.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Memnuniyetle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Nezaket gösteriyor Sayın Bakanım. Bakan
Bey verir; iki meslektaş, verir herhâlde.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Şimdi, millî konularda son bir şey
söyleyeceğim. Bakınız, sizin şu trolleri acilen yok etmeniz
lazım, trollerle siyaset yapıyorsunuz siz. Bakın, daha dün
benimle ilgili ne çıkmış biliyor musunuz? Yazmış ki:
“Kontrollü esaret.” Vay be! Utanmıyor musunuz ya? Bre ahlaksızlar,
utanmıyor musunuz? Ben yüz bir gün esaret yaşadım.
Utanmıyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Bunu
yazan alçaktır. Sizin bunları da kınamanız lazım,
bunları kınarsanız ancak biz size saygı duyarız, biz
de vatana sahip çıkarız. İnsanları kendi ülkelerinden soğutmayın.
İnsanlara bu ülkeyi sevdirin, soğutmayın.
Herkese
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ikinci söz Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı.
Buyurun
Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık Bakanlığının 2018 bütçesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Haksız ve hukuksuz yere işlerinden atılan,
işlerini geri alabilmek için tam iki yüz seksen dört gündür açlık
grevi yapan ve yaşamlarını yitirme riski her geçen gün artan
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın ölümünü seyretmekle kalmayan herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakan, bu bütçeyi acaba kim için yaptınız, halk için mi? Keşke
öyle olsaydı. Öyle bir sistem kurguladınız ki sağlık
için para harcadıkça hastalar bir türlü iyileşmiyorlar. Her bir
vatandaşımız, 80 milyonun tamamı yılda
yaklaşık 9 kere doktora gittiği hâlde bir türlü iyileşmiyor
bu sistemde. Sizin rakamlarınıza göre tüketilen ilaçlar, kutu
sayısı bazında da, para bazında da her geçen yıl
arttığı hâlde hastalar bir türlü şifa bulmuyor. Bu işte
bir yanlışlık var. Vatandaşlar 2002 yılında
cebinden 35 dolar para harcarken sağlığa, bugün 100 doların
üzerinde para harcadığı hâlde iyileşmiyor. Bu işte bir
yanlışlık var. Bu bütçe eğer halk için
yapılmış olsaydı Sayın Bakan, daha önce kendi
aşımızı üretirken bugün kendi kızamık, difteri,
boğmaca, tetanos aşısını bile üretemeyen bir ülke
konumuna gelmezdik. Bu bütçe halk için yapılmış olsaydı AKP
Hükûmeti halktan bıçak parası almazdı. Bakanlık bıçak
parası alır mı? Maalesef alır, hem de iki türlü alır.
Bir “Cebine nüfus cüzdanını koyan herkes özel hastane dâhil bütün
sağlık kurumlarına, istediği hastaneye gidecek.” diyen
Sağlık Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanına inanan
vatandaşlar, 2008 yılında özel hastaneye gittiklerinde
tedavilerinin yüzde 30’unu cebinden ödedi, 2009’da bu oran yüzde 70’e
çıktı, 2012’de bu oran yüzde 90’a çıktı, 2013’ten bugüne
kadar ise yüzde 200’ünü, yanlış duymadınız -sizin eseriniz
Sayın Bakan- yüzde 200’ünü cebinden ödüyor. Bunun adı bıçak
parası değil de nedir?
Ayrıca,
hastalarımız kamu hastanelerinde tam on beş yerde katkı ve
katılım payı ödüyor yani Sağlık
Bakanlığı kamu hastanelerinde de halkımızdan
bıçak parası alıyor.
Eğer
bu bütçe halk için yapılmış olsaydı sezaryen yüzde 53,1
olmazdı, antidepresan ilaç kullanan vatandaş sayısı her
geçen gün artmazdı, kanser her geçen gün artmazdı, her beş
dakikaya bir randevu verilmezdi, hastalar polikliniklere para ödeyemediği
için acil servislere hücum etmezdi. Sayın Bakan, bu bütçe halk için
olsaydı uyuşturucu madde bağımlılığı
yüzde 678 -Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun-
artmazdı. Eğer bu halkın bütçesi olsaydı ülkenin
doğusundaki bebek ölümleri ve anne ölümleri ülkenin
batısındakinden kat kat üstün olmazdı. Halkın
sağlığını koruyucu olan hizmetlere bütçenizin sadece
yüzde 5,5’ini ayırmazdınız o zaman.
Sayın
Bakan, istediğiniz kadar para ayırın, olağanüstü hâl
koşulları devam ettiği sürece toplumun
sağlığı bozuluyor, bozulmaya da devam edecek. Bunun
müsebbibi sizsiniz. “Yarın içeri atılabilirim, yarın
işimden olabilirim.” endişesi insanları hasta eder, psikolojik
olarak sıkıntıya sokar, spastik kolon yapar, ülser yapar;
bunların müsebbibi sizsiniz.
Peki,
diyelim ki halk için yapılmadı. Acaba sağlık
çalışanları için mi bu bütçe? Keşke öyle olsaydı.
Eğer öyle olsaydı bugün atama bekleyen 500 bine yakın
sağlıkçı olmazdı. Bakın, yanlış duymuyorsunuz,
500 bin sağlıkçı atama bekliyor. 2017’de
yaptığınız atamaları bir türlü göreve
başlatmadınız. Şu veya bu sebeple 2018 yılında
-eğer bu sağlıkçıların bütçesi olsaydı, hadi
akılcı bir rakam vereyim- hiç olmazsa 30 bin sağlık
personelinin atanacağını buradan müjdelerdiniz.
Hastalar
doktor beklerken sırf AKP karşıtı olduğu için, daha da
pis durumu, babaları AKP karşıtı olduğu için
oğulları, kızları olan doktorları bugün
bekletmezdiniz. Bu bütçe sağlık çalışanlarının
bütçesi olsaydı tıpkı söz verdiğiniz gibi yıpranma
payını verir ve emeklilikte iyileştirme yapardınız.
Tutun şu sözünüzü Allah aşkına. Eğer bu bütçe
sağlık çalışanlarının bütçesi olsaydı
aynı günde 3 doktor birden intihar etmezdi Sayın Bakan, 2016
yılında 11.867 sağlık çalışanı şiddete
maruz kalmazdı Sayın Bakan.
Peki,
hadi vazgeçtik halktan da, sağlık çalışanlarından da.
Acaba, bu bütçe sağlık yatırımlarının bütçesi mi?
Mümkün değil, keşke öyle olsaydı. Eğer öyle olsaydı
yatırımlara sadece yüzde 5,5 para ayırmazdınız.
Peki,
bu bütçe kimin bütçesi? Kime yarıyor? Her ne kadar bu bütçede görünmese de
şehir hastaneleri yoluyla inşaat patronlarına yarıyor, faiz
baronlarına yarıyor, onların yerli iş birlikçilerine ve
Hükûmet yanlısı olan bir güruha yarıyor. Bu bütçe maalesef
onların bütçesi olmuştur.
Bütçenize
koymuşsunuz; Somali’de, Mogadişu’da bir hastane yapıyorsunuz, 58
milyondan fazla ödenek ayırmışsınız. Güzel,
yapmayın demiyoruz. Madem muktedirsiniz, madem Somali’ye böyle bir hastane
yapabiliyorsunuz, neden kendi ülkemize hastane yapmıyorsunuz, benim sorum
bu. Neden yap-kirala-devret sistemiyle tam da yirmi beş yıl süreyle
bu baronlara milletin parasını peşkeş çekiyorsunuz. Hani
yerliydiniz, hani millîydiniz? Bu mudur yerlilik, millîlik? Adına
“şehir hastanesi” dediğiniz yapılar, bakın millete nasıl
kambur getiriyor?
Bir:
Bütün arazileri bedava veriyorsunuz. İki: Şirketlerin
aldığı krediye hazine garantisi veriyorsunuz. Üç: Kur
artışı çok fazla olursa kur farkı ödemeyi taahhüt
ediyorsunuz. Her türlü vergiden muaf tutuyorsunuz. Her türlü İhale
Kanunu’ndan muaf tutuyorsunuz. Hastanenin bazı bölümlerini “Al,
işlet.” diyorsunuz. Hastane çevresine otel, AVM yaptırıp,
“Onları da işlet.” diyorsunuz. Bütün bunların üzerine fahiş
fiyatlarla bu hastanelere kiracı giriyorsunuz. Bütün bunlar yetmezmiş
gibi yüzde 70 doluluk garantisi veriyorsunuz.
Bakın,
bir iki örnek vereyim: Kayseri, sabit yatırım -yuvarlak rakam
veriyorum- 400 milyon, kira bedeli 130 milyon yani üç yılda kendini amorti
ediyor; yirmi beş yılda 3,5 milyar ödeyeceksiniz, fazla ödeme
miktarı 3 milyar.
Bir
başka örnek vereyim: İstanbul İkitelli, sabit yatırım
ücreti 500 milyon. Peki kira? 250 milyon; ya, iki yılda kendini amorti
ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Lütfen toparlayalım, bitirelim.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – İki yılda kendini amorti eden bir sisteme siz
fazladan 6 milyar Türk lirası para ödüyorsunuz. Peki, bunlar önlenebilir
miydi, bunlar yapılmayabilir miydi? Evet. Nasıl? Adam gibi bir araya
gelecektik, bütün bunları konuşacaktık. Peki, ben size
soruyorum: 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra, tam yirmi altı
aydır Sağlık Komisyonu sağlığı görüşmek
üzere kaç kere toplandı? Sıfır. İnanabiliyor musunuz, sıfır
kere toplanmıştır? Biz nasıl bu ülkeyi idare edeceğiz?
(CHP sıralarından alkışlar)
DİDEM
ENGİN (İstanbul) – İnsana bu kadar değer veriyorlar, insana
bu kadar değer.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Bu karamsar tablodan bir çıkış var mı?
Elbette var, elbette var. Çözüm? Çözüm, herkesin eşit,
ulaşılabilir, kaliteli ve bıçak parası ödemediği
sosyal demokrat ve halkçı bir sistemdir. Peki, bunu kurgulamak mümkün
müdür? Elbette. Vergi ödememek için Man Adası’na gidenler varsa o
ahlaksızları yakalayın yeter.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Söz sırası, Burdur Milletvekili Mehmet Göker’e aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Göker, Sayın Özcan sizi davet edecekmiş ama biz davet etmiş
olduk ancak yoğun bir teveccüh aldınız.
Buyurun
efendim.
CHP
GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) – Teşekkür ederiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce, eski
Başbakanımız Mesut Yılmaz’a, yaşadığı
acıdan dolayı başsağlığı diliyorum, Allah
kimseyi evlat acısıyla sınamasın diyorum.
Her
ne kadar Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz
almış olsam da gündemde malumunuz iki konu var; biri Man Adası,
diğeri şeytan.
Birinci
madde olan Man Adası çok konuşuldu ama bu bir mâniyle
değerlendirilmedi. Burada belge gösterdik, “sahte” dediniz,
“Savcılığa gidin.” dediniz, gittik, yine kabul etmediniz.
Şunu
söylemek istiyorum: Halkbank size bağlı değil mi? Beş
dakikada getirir bu evrakları önünüze koyarsınız, fotokopileri
de bizlere verirsiniz, ondan sonra bakarız ki bu gerçekler nedir, halk da
karar verir; hangimiz mankafalı, hangimiz değil. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada sizi göreve davet etmekten
başka bir şey gelmiyor elimizden.
Bu
konuda, biraz da ironik olması açısından sizler için bir mâni
derledim:
“Bakanının
adı Süleyman,
Hısım
akraba oldu kodaman.
Her
gün yaparsın Rus’a kompliman,
Size
göre kıskanıyor bizi Alman.
Saraydan
bakınca görülüyor her şey sütliman,
Orta
direkte dağıldı şanzıman.
Biz
de diyoruz ki nerede diploman?” (CHP sıralarından alkışlar)
İkinci
gündem maddemiz olan şeytana gelecek olursak… (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Valla gülme, durum acı.
Papa
çıktı dedi ki: “Şeytan etten kemikten
yaratılmıştır, hatta adı soyadı bile var.” Biz,
bunu duyunca gerçekten bu adamın bunadığını
düşündük ama bunun bir spor yazarı olduğunu söyleseydi,
inanın biz de bilirdik, çok da kolay tahmin edebilirdik. Çünkü niye?
1970’lerde atlasta Filistin’in yerini bile bilmezken, Deniz Gezmiş
dediğiniz o devrimciler Filistin mücadelesinde İsrail’e
karşı omuz omuza mücadele etti. (CHP sıralarından
alkışlar) Siz, yıl olmuş 2017, uçağınızla,
korumanızla Gazze’ye gidemezken onlar Filistin halkı için
İsrail’e karşı mücadele verdi. Tabii, buradan şeytana
nasıl geleceğiz? Bir BOP Eş Başkanıyla devrimci bir
Deniz Gezmiş’i ancak şeytan bir araya getirebilirdi.
Şimdi,
burada bizim üzüldüğümüz taraf şu: Bir insanı güzellerken dahi
solcu bir kişiden medet ummanın bence sizin tarafınızdan
bir eziklik olması lazım. Memlekette adam mı kalmadı?
“Abdülhamit” de diyebilirsiniz, hatta “İbrahim” var ya da “cübbesiz Ahmet
Hoca” deyin, bak, o daha çok uyuyor. Bir de şu var içinizde mesela, mühim
değer, dün akşam televizyondaydı, belki izlemişsinizdir;
çıktı “Yurtta sulh, cihanda sulh.” terimini “içi boş bir laf”
olarak tanımladı. E tamam, “saçlı Burhan Kuzu” da
diyebilirsiniz. Vallahi uyar, billahi de uyar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
bütçenin içeriğine geldiğimizde... Sayın rahmetli Demirel’e
gazeteci bir soru sorar, der ki: “Ülkenin durumu nasıl?” Sayın
Demirel “İyi.” der. Gazeteci şaşırır, muhalefettedir
ve ülkenin tablosuna “iyi” demektedir. Ama Demirel devam eder, der ki: “Bir
kelimeyle iyi ama iki kelimeyle iyi değil.” Sizlere tavsiyem, kelime
kapasitenizi en azından ikiye çıkarın, memleketin hâlini
göreceksiniz.
Şimdi,
gelinen nokta itibarıyla, özgürlüklerden tasarruf ederseniz bu memlekete
zulüm gelir; memleketin yaşadığı tam da budur.
Sağlıktan tasarruf ederseniz ölüm getirir; memlekete
getirdiğiniz bütçenin de amacı budur.
OHAL
ve KHK’lar nedeniyle tüm özgürlüklerin rafa
kaldırıldığı bir ülkede en zor günlerimizi
yaşıyoruz. Gazeteciler, milletvekilleri, muhalif herkes tutuklu ve içeride.
Gösterdiğimiz her belge asılsız, gösterdiğimiz her “tape”
montaj, her konuşma sahte. Muhalefet edersek “FETÖ’cü.”
Bakın,
geçen gün Bakanınız -şimdi Başbakan
Yardımcısı oldu- dedi ki: “Beni geçmişteki söylemlerimle
FETÖ’cü ilan edenler asıl FETÖ’cüdür.”
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Bu nasıl bir laf?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru bir laf.
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Bence de doğru bir laf. Biz FETÖ’yü çok severdik
eskiden, bildiğiniz gibi değil!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hâlâ seviyorsunuz, hâlâ çok seviyorsunuz.
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Ama kim olduğunu bilmiyoruz. Gelip birlikte
Pensilvanya’ya gitsek, kim olduklarını bize gösterseniz
tanırız, tanışıklığımız yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Pensilvanya’ya gidenlere sor.
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Eğer bu memlekette bir samimiyet testi olsa…
Ha,
şunu da ilave edelim bu arada: Bakanınız çıktı dün,
Süleyman Soylu, televizyonda dedi ki: “Çok değerli, kıymetli bir
arazide oturuyoruz.” Buradan kendisine söylüyorum: Bu toprak kanla, canla alınmış,
bize vatan yapılmıştır. Burası sizin
aklınızda yatan paralardan kaynaklı şekilde
değerlendirilebilecek bir arazi değildir. Bunu da kenara,
aklınıza yazın. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Parsel değil burası, parsel değil!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Partilerinden arazi olanlara teslim edildi!
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Samimiyet testine girsek bu yaptığınız
konuşmalarla sınıfta kalmanız işten bile değil.
Mercimekten samana kadar her şeyi ithal ederken
Başbakanımız çıktı: “Tarımda 1’inciyiz.” dedi.
Buna siz inanıyor musunuz? Ben inanmıyorum. Mazotun litresi
olmuş 5 lira, köylü tarlasını ekememekte, ekse bile para elde
edememekte, parasını alsa çocuğunu tedavi ettirecek, kendi
sağlığını tedavi ettirecek sağlık
ocağı kalmamış, çocuğunu okutacak okul
kalmamış. E burada nasıl 1’inci oluyoruz, nasıl çağ
atlıyoruz, bunu da gerçekten bir soru işareti olarak kenara
koymamız lazım.
Bir
diğer konumuz, samimiyetsizsiniz çünkü yüzde 6,9’u özel tüketimden
kaynaklanan bir büyümeyi yüzde 11,1 büyüdük diye bu insanlara, bu halka
anlatmaya, yutturmaya çalışıyorsunuz. Samimiyetsizsiniz çünkü
Aile Bakanınız burada çok güzel laflar ederken bir müftünüz
çıkıp diyor ki: ”9-15 yaşındaki kız
çocuklarının evlendirilmesi çocukların babadan
hakkıdır.” Arkadaşlar, bunlar çocuk. Bunlara müdahale etmeyecek
misiniz?
Samimiyetsizsiniz
çünkü kendi ilim olan Burdur’da Atatürk posterini ve Türk
Bayrağı’nı bir ardiyeyi kapatmakta kullanan bir müdürü,
kadınlarımıza, kızlarımıza şehvetle bakan
bir sözü hadis diye yutturan bir müdürü aldınız, vekâleten
yürüttüğü göreve asaleten atadınız.
Arkadaşlar,
buradan size tavsiyem halkla birlikte olmanız, gerçekten samimi
davranmanız çünkü Türkiye tek ve bu ülkede hep beraber
yaşıyoruz.
Hepinizi
ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Elitaş, buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın milletvekili kürsüde konuşurken…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Duyamıyoruz, Sayın Elitaş’ı
duyamıyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz sonra kürsüye geçtiğimde dinlersiniz
eğer Sayın Başkan izin verirse.
…AK
PARTİ iktidarını samimiyetsizlikle, bizleri samimiyetsizlikle
suçladı.
BAŞKAN
– Sayın Elitaş, iki dakika süre veriyorum. Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada
konuşurken samimi olmak gerekir çünkü burası milletin kürsüsü.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Kesinlikle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Gerçekleri ifade etmek gerekir çünkü burası
milletin kürsüsü.
Oradaki
bütçe rakamlarıyla ilgili olan konular Türkiye’de yaşayan
insanların refah seviyesini artırır veya artırmaz, “Biz
iktidara geldiğimizde şunu yapacağız.” diye ifade
edilebilir ama bütçeyle alakalı olmadan, sadece AK PARTİ’yi ve AK
PARTİ’lileri eleştiren bir söylem… Biraz önce konuşan
arkadaşlarımız sert şeyler de söylediler.
Dışişleriyle ilgili konuşan arkadaşımız
meslekten geldiği için konuyla ilgili meseleyi söyledi. Aytuğ
Atıcı mesleki olarak Sağlık Bakanlığında
görev yaptı. Ben arkadaşımız kim diye baktım, arada
sırada gelenlerden tahmin ediyorum. (CHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET
GÖKER (Burdur) – Yok yok, devamlı buradayım.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – En devamlı milletvekillerimizden.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Baktım burada, tıp doktoruymuş…
MEHMET
GÖKER (Burdur) – Ahmet Davutoğlu’yla karıştırmayın
beni.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Davutoğlu değil o.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …ortopedi uzmanıymış, travmatoloji
uzmanıymış.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Aynen, aynen!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Yani burada çok travmatik bir konuşma
yaptı.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Sizin için travmatik olabilir gerçekler.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Halkbankla ilgili bir şeyler söylediniz. Az
önce Sayın Aytuğ Atıcı da ifade etti, dedi ki: “Man
belgelerini getireceksiniz, yapacaksınız.” Hayattaki en kötü şey
iftira atmaktır.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Temize çıkartın işte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Açık ve net söylüyoruz, Sayın Genel
Başkanımız, Cumhurbaşkanımız diyor ki: “Eğer
Türkiye’de benim yakınlarım, akrabalarım Man Adası’na bir
para gönderdiyse istifa etmeye hazırım. Eğer sen bunu ispat
edemezsen gereğini yapar mısın?” diyor. Ortada bir şey yok.
(CHP sıralarından gürültüler)
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) – Ses yok.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Elitaş, Sayın Bülent Turan
paranın geldiğini kabul etti ama.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, ben de
açık ve net söylüyorum: Sayın Kılıçdaroğlu’nun FETÖ
internet sitesinden aldığı, “Fuat Avni” denen ahlaksızın
internet sitesinden aldığı belgelerle yurt dışına
bir para çıkıyorsa ben de milletvekilliğimden istifa etmeye
hazırım. (CHP sıralarından gürültüler)
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Offshore hesaptır, para çıkmaz. Offshore
hesaptır. Bırakın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Aklınız Man’da, fikriniz Man’da,
kafanız Man’da, bırakın Allah aşkına ya! Biz
gerçekleri konuşalım.
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Neyi bırakacağız? Bırakmayız,
sonuna kadar takipçisiyiz.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Bülent Turan kabul etti Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir saniye, teker teker…
Sayın
Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, iftira atmakla suçladı
konuşmacıyı. Bu yüzden, konuşmacıya sataşmadan
söz hakkı vermenizi istiyorum.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Aynı gerekçeyle ben de isteyeceğim şahsıma
sataştığı için Sayın Başkan.
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) – Sana sataşmadı ya!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – İsmimi anarak…
BAŞKAN
– Sayın Göker, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim, buyurun.
4.- Burdur Milletvekili
Mehmet Göker’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konu
samimiyetten geldiyse bunu şöyle özetleyebiliriz Sayın Elitaş:
2012’de Genel Başkanınız çıktı Kayseri’de “Terör
örgütüyle pazarlık yapan haindir, şerefsizdir. İspat edin,
istifa edeceğim.” dedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “AK PARTİ’li” dedi. Bak, iyi dinle, iyi bak.
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Tamam, AK PARTİ’li. MİT nereli? MİT’in
Başkanı, bizden mi?
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Milletvekili adayı oldu.
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Milletvekili adayınız oldu. Ne oldu? İstifa
geldi mi? Gelmedi. (CHP sıralarından alkışlar)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Ne oldu Elitaş, ne oldu?
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Peki, referandum sürecine gidiyoruz. Referandum sürecinde biz
dedik ki: Cumhurbaşkanının bu Meclisi feshetme yetkisi
vardır. “İspatlayın, istifa ederim.” dedi. İspatladık
mı? İspatladık. Üstelik kendi
kitapçığınızdan ispatladık. İstifa geldi mi?
Gelmedi. (CHP sıralarından alkışlar)
İşte,
bizim samimiyetten kastımız, samimiyetten söylediğimiz,
anlaşılması gereken de budur.
Madem
samimiyet konusundan girdik, bakın, bir il başkanınız
çıktı dedi ki: “Tayyip Erdoğan bizim için ikinci peygamber
gibidir.” Bir şey söylediniz mi bu adama?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Saçmaladı dedik, görevden aldık, farkında
değilsin sen.
MEHMET
GÖKER (Devamla) – Peki, hâlen milletvekiliniz var. “Tayyip Erdoğan
Allahuteala’nın bütün vasıflarını üzerinde toplayan
liderdir.” dedi. Bir şey söylediniz mi?
BAŞKAN
– Sayın Göker, lütfen, inançlarla, değerlerle…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Saçmaladı diyoruz. Onu öyle demedi, yalan
söyleme.
MEHMET
GÖKER (Devamla) – “Saçmaladı.” demekle olmaz, atacaksınız.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Öyle diyen milletvekilimiz yok, il
başkanımızdı o, gitti.
BAŞKAN
– Dilimize dikkat edelim, kullandığımız dil hassas olsun.
Bunlar üzerinden, bu değerler üzerinden siyaset yapmamak lazım.
Sayın
Atıcı, isminizi zikretti, evet, dinledim ama bir saniye… Yalnız
şunu söyledi…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ama iyi konuştu dedim, mesleki konuştu
dedim.
BAŞKAN
– İyi bir şekilde “Sayın Atıcı gayet
sağlıkçıdır, konuyla ilgili konuştu.” dedi. Onun
dışında?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ama kötü konuştuysa onu bilmem.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, iki kere adımı andı.
Birincisinde -sizin de söylediğiniz gibi- iltifat etti, teşekkür
ederiz. İkincisinde de yine ismimi anarak Man Adası’yla ilgili iftira
ettiğimi söyledi.
BAŞKAN
– Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.
5.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hemen
bir söz geliyor oradan “Sakalları ne zaman keseceksin?” diye. Şu
halkın canına kasteden olağanüstü hâl uygulaması
bittiği gün keseceğim Allah’ın izniyle. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Yakışıyor, kesmene gerek yok.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Şimdi, Sayın Elitaş, peşinen kendi
üzerinize aldığınız için kendi ayağınıza
sıktınız. Tutanakları getirtin bakın. Ben, Türkiye’de
vergi kaçırmak için Man Adası’na giden ahlaksızlar varsa bunları
yakalayın yeter dedim. Niye üstünüze alındınız
anlamadım; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar)
İki:
Diyelim ki biz sahte belgeler verdik. Ne güzel, devlet sizde, Hükûmet sizde,
her şey elinizde, çıkın deyin ki: “Kardeşim, bakın,
şu sebepten dolayı bu belgeler sahtedir.” ve bizi bitirin. Ya, siz
bizi bitirmek istemiyor musunuz? HDP’yi bitirdiniz, bitirmeye
çalıştınız.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – HDP bitmez hocam, bitmez.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – MHP’yi bitirmeye çalıştınız.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Memleketi bitirdiniz.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Yahu memleketi bitirdiniz, bir biz kaldık direnen. Ya,
elinize fırsat verdik, dedik ki al bizi bitir. Niye bitirmiyorsunuz?
AHMET
HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bittiğinizin farkında
değilsiniz.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Bana ve halkımıza şunu söyleyeceksiniz, hiç
mugalata yapmaya gerek yok, halkımıza şunu söyleyeceksiniz: Bir
cumhurbaşkanının oğlu -para gider gelir, şu olur, bu
olur- 1,5 milyon doları nasıl çevirir?
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Paranın geldiğini Bülent Turan kabul etti
Sayın Elitaş.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Cumhurbaşkanının yakınları 1,5
milyon değil 15 milyon doları nasıl çevirir? Gider para, gelir,
ha, bunlar ticaret olabilir, yasal olabilir, ben bilmem.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Bir özel kalem müdürünün hesabına 1 milyon 250 bin
dolar niye gelir Sayın Atıcı?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hâlâ yalanlarla iman ediyorlar ya!
AYTUĞ
ATICI (Devamla) – Bir iddia var ortada, bu iddiayla ilgili elimizde belgeler
var. Bu belgelerin asılları, bu belgenin dip koçanları sizde
yahu. Ya, bu belgenin dip koçanları sizde. Çıkaracaksınız,
diyeceksiniz ki: “Dip koçan budur, gerçeği budur.” biz de
kabulleneceğiz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ismimden bahsederek “Niye
alınıyorsunuz, niye güceniyorsunuz?” diye ifade etti. Bizim,
“İftira atıyorsunuz, yalan söylüyorsunuz.” diye söylediğimiz
şeyleri sanki ben bu işi yapmışım gibi, benim
çocuklarım varmış gibi ifade etti. İzin verirseniz...
AYTUG
ATICI (Mersin) - Öyle söylemedim ama buyurun konuşun.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Elitaş.
Lütfen
bu polemiği bitirelim sayın milletvekilleri.
6.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ben anatomiden anlamam, bilmem, herkesin
mesleği farklı ama iktisadi iyi bilirim, maliyeyi iyi bilirim.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Parayı da iyi bilirsin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Parayı da iyi bilirim.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Bilirsin, bilirsin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu, burada
konuşurken “Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesi” dedi.
Arkasından bir arkadaşımız, maliyeyi iyi bilen, Kurumlar
Vergisi Kanunu’nu iyi bilen bir arkadaşımız “Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun 30’uncu maddesi.” diye bir not gönderdi, düzeltti. Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun 30’a 7’si var, Sayın Özkoç da az önce ifade etti. 30’a 7’de der
ki: “Türkiye’den başka bir ülkeye para gönderilirken bunun
kaynağından kesilmesi gerekir, yüzde 30.” Niye? “Başka ülkede
eğer anlaşma varsa, bu anlaşmada vergi oranları bizden
düşükse bu para yurt dışına giderken yüzde 30 vergi
kesilir.” der. Bu giden para, bu söylenen para...
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Kolayı var, araştırma komisyonunu kur,
bütün partiler orada bunu tartışalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Kılıçdaroğlu “Hesap
uzmanıyım.” diyor.
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Bu iki dakikalık iş değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bugün, şimdi, denemek için...
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Özkoç, Sayın Özcan’a bir havale
göndersin, denemek için yapsın.
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Bu iki dakikalık iş değil!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Otur yerine, korsan yayın yapma, otur.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) - Sayın Elitaş, Sayın Bülent Turan kabul etti
paranın geldiğini, basında açıkladı bütün
kameraların önünde.
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Sen konuşma!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sustur şunu Başkan.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, sakin olun, lütfen.
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Bana bir daha elinin kaldırırsan sana o
kürsüyü yasaklarım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Para göndersin. Bu para Amerika Birleşik
Devletleri üzerinden gitmek mecburiyetinde. Yurt dışında...
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Kendine gel!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, şu adamı ya
tedavi ettir... Tedavi ettir şu adamı.
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Kendine gel!
BAŞKAN
– Sayın Milletvekili, istirham ediyorum, lütfen, siz de kendinize gelin.
Buyurun
lütfen.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bakın parayı Sayın Tanju Özcan’a,
birbirinize gönderin, bu para Amerika’dan gider. Hesap uzmanı
olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu eğer “SWIFT”’i
bilmiyorsa yazık yani onun tahsiline de yazık, hesap
uzmanlığı dönemine de yazık.
İLHAN
CİHANER (İstanbul) - Sayın Elitaş, gelir vergisi, gelir
vergisi...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Kılıçdaroğlu ne dedi biliyor
musunuz?
İLHAN
CİHANER (İstanbul) – Gelir vergisi ödenmiş mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – “Benim çocuklarımla ilgili bir şey
yaptıysam, bir şey bulabilirseniz istifa etmeye hazırım.”
İşte, bütçe konuşmasında Sayın Mehmet Muş...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – ...buz devrini anlattı, ne olduğunu, buz
gibi kesilip kaldınız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
İLHAN
CİHANER (İstanbul) – Satılan firmanın mal
varlığı ne? Gelir vergisi ödenmiş mi? İki net soru.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Direkt Genel Başkanımızı hedef alan
sataşmalarda bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
Lütfen
bu son olsun.
Sayın
milletvekilleri, kendi meramınızı anlatırken
başkasını töhmet altında bırakmayalım.
7.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle bu kürsüden konuşma yapan
arkadaşımızın HDP ve MHP’yle ilgili söylediği sözler
yanlış anlaşılmıştır, yanlış ifade
kullanılmıştır. İktidar partisi elbette ki muhalefet
partilerini bitirmekle ilgili uğraşacaktır ve onları
küçültmekle ilgili uğraşacaktır. O anlamda bir söz
söylemiştir. Bunun bu şekilde anlaşılmasını rica
ediyorum sizlerden. Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, yapmayın gözünüzü seveyim, biz ülke menfaatleri için
söylüyoruz, MASAK da net olarak açıklıyor. Başbakanın
çocuklarının offshore şirketlerinde hesabı var mı, yok
mu? Bu ülkelerde şirketiniz var mı, yok mu? Soruyoruz, Bumerz
şirketinin ortakları kimdir? Man Adası’nda bir odada “Bellway”
denilen 1 sterlinlik şirket ile “Bumerz” denilen... Oradan
aldığı paraları döviz kuru bozdurmak üzerinden yani ihracat
değil, ithalat dışı döviz bozdurmak yani ticaret yapmadan
para aktarmaktan bahsediliyor makbuzlarda.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Para nereye gitti geldi?
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Bellway şirketinden…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Nerede o şirket, nerede?
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Bakın, Man Adası’nda… Man Adası’nda adresini
verdik.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Kılıçdaroğlu’nun kılavuzunun
ne olduğu anlaşıldı.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Bumerz şirketi Man Adası’nda. Üstelik bir şey
daha söyleyeyim mi? Sayın Başkan, bir şey daha söyleyeyim mi? O
belgelere iyi bakın, aynı odanın içinde. Şimdi, siz
diyorsanız ki “Yalan söylüyorsun.” alalım belgeleri, burada bir
araştırma komisyonu kuralım, birlikte hesap sorun bize. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve o araştırmada siz üye
olarak daha fazla olun.
ÖZKAN
YALIM (Uşak)- Evet ya, araştırma komisyonu kurulsun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) - Allah aşkına, bunu çarpıtarak bir yere
varamazsınız. 2006’da çıkan yasanın gereğini yerine
getirin. Bu offshore ülkeleri hangisidir, açıklayın.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Bütün millet aydınlansın bu konuda!
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Oraya ne kadar para gönderiliyorsa yetimin fukaranın
vergi hakkında, onların parasından alalım, biz bu defteri
kapatalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Dünyada “offshore” diye ilan edilen bir ülke var
mı? Dünyada “offshore” diye ilan edilen bir ülke var mı?
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
ALİ
ÖZCAN (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40’ıncı
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
- Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi,
söz sırası Bursa Milletvekili Erkan Aydın’da. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
Aydın, buyurun.
Süreniz
sekiz dakikadır.
CHP
GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sağlık
Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bütçesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Aslında dört buçukta
mesaj attık ama bu istifa polemikleri yüzünden bir yarım saat,
kırk dakika geciktik. Ben de diyorum ki: İstifa etmiyorsunuz çünkü bu
durumdan istifade ediyorsunuz diyorum ve gündemdeki konuşmama
başlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, Dostoyevski’yi hepiniz bilirsiniz, herkesin
bildiği, okuduğu meşhur Rus yazar. Çok anlamlı bir öyküsü
vardır, adı Timsah. 27 Mayıs 1960 ihtilali sırasında
Haldun Taner tarafından radyo oyunu olarak gündeme getirildi ancak bir kez
oyun radyodan yayınlandı ve hemen yasaklandı. Rahmetli Zeki
Alasya ve Metin Akpınar da gencecikken bu oyunu seslendirmişlerdi.
Korkuyla beslenmiş, açlıkla
sınanmış, yoklukla terbiye edilmiş, doymak bilmez bir
timsah midesi. Bu midenin lokmaları gibi duranlar da ekmeğini
taştan, nasibini düşten çıkaranlar. Timsah cam ekranlarla
büyülenmiş, yolsuzlukla, fesatla, rüşvetle üstü örtülmüş devasa
bir bataklıktadır. Evet, o bataklıkta timsahın
dişlerini ilk gösterdiği gün 17 Aralık 2013’ün bugün de 4’üncü
yıl dönümü. Keşke o gün 3 bakan Rıza Sarraf’a teslim
olacağı yerde burada Millet Meclisinde aklamasaydınız da
gönderseydik Yüce Divana bugün ülkemizde Amerika’da davanın sonucunun ne
olacağını her gün hepimiz düşünerek geçirmeseydik. Hak
ettiği cezayı keşke Türk yargısı burada verseydi. Bu
yolsuzluğun, bu rüşvetin hesabını eğer halkımıza
ödetmeye kalkarsanız biz de diyoruz ki rüşveti alanlar o kesilecek
cezanın, Halk Bankasına gelecek cezanın bedelini ödesinler.
Evet, konumuz sağlık. Şimdi, hastanın
müşteriye dönüştüğü, hekimin ve sağlık
çalışanlarının âdeta birer sağlık kölesi
olduğu, çalıştığının hakkını
alamadığı -yirmi dört saate yakın nöbetler tuttuğu- bu
sağlık sistemi içerisinde şehir hastaneleri; timsahın
çarklarının arasında bulunan şehir hastaneleri. Nasıl
mı? Örnek verelim, Adana Şehir Hastanesi. Şimdi, eğitim
hastanesi ilan edilmiş ama içinde kütüphanesi yok, kitapları
toplatılmış, eğitim alanı yok, toplanma alanı
yok, buradaki doktorlar için buluşma alanı yok. Neden? Çünkü
şartnamede yazmıyor. Ameliyathanede kesici alet var ama delici alet
yok, soruyorlar, şirket “Şartnamede yazmıyor.” diyor. Evet,
bildiğin depoları boşaltmış ama aynı şirket
hastanenin en üst katını kral süiti yapmış.
Bakın,
Sayın Bakan… Sayın Bakan buradaydı, o da gitmiş. Bu misafir
kral süitinde neler var? Misafir odası, toplantı masası, çok
affedersiniz, çift kişilik yatak var. Bir hastanede çift kişilik
yatak niye olur, onu da Sayın Bakan gelince bir açıklasın, kral
süitinde.
Şimdi,
buralarda, kral süitine erişir mi bilmeyiz ama enfeksiyonlar
artmış derecede. Ben Komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda
Sayın Bakana sordum, buraların, sağlık
dışındaki, hastane dışındaki kalan alanların
kiralanacağı ve şirketin buradan rant elde edeceğini
sordum, o da “Öyle bir şey yok.” dedi, sözleşmeden çıkardı.
Sözleşmeyi de bilmediğimiz için tabii, doğru mu,
yanlış mı bilemedik. Ama, bakın burada, daha cuma günü
Rönesans Grup, burada yazıyor, orada mail atmış. Ne
yapmış Rönesans Grup? “Adana Şehir Hastanesinin dış
alanlarında kiralama başvuruları toplanmaya başladı.”
48 tane dükkân tanesini neredeyse 20 bin liradan kiraya veriyor, aylık 1
trilyona yakın -eski parayla- kira geliri elde ediliyor. Altına da:
“45 bin kişinin ziyaret ettiği hastaneye büyük yatırım
fırsatı.” Sanki AVM açıyor, AVM’nin üzerinden de rant geliri
elde edeceğiz diye… Bunları da bir güzel bölmüş, şuralara
da demiş: 1 ile 15 arası eczane, medikal malzeme, optik, çay
alanı, işte, anne, baba, çocuk giyimi, sağlıklı
yaşam, spor alanı gibi şehir hastanesi adı altında
aslında bildiğiniz bir AVM açıp -buradan da biraz önce
diğer arkadaşlar anlattı- kazandığı rantın
yanına bir de bunları eklemiş. Sayın Bakan umarım
gelir de cevap verir çünkü Komisyonda bunun olmayacağını
söylemişti ama maalesef bunların hepsi var.
Gene,
bu şehir hastanelerinde biliyorsunuz, İstanbul Ticaret Odası
Başkanı İbrahim Çağlar’ın ölümünden sonra bu,
hastanelerdeki hastane enfeksiyonu çok gündeme geldi. Bunların da sebebini
biraz araştırdığımızda on beş
yılın sonunda, Türkiye’de hastane mikrobundan ölen kişi
sayısı 3 ölümden 2’si olmuş. Bir meslektaşım kırk
yedi yıllık eczacı, Sağlık Bakanlığına
mektup yazmış -bürokratları burada- kendisi de aynı zamanda
bir üretici. “Yıllardan beri mesleki alanda vicdan azabı çekiyorum.”
diyor mektubunda. “Hastane mikrobu önlensin diye neredeyse tüm hastanelerde
kullanılan antiseptik ve dezenfektanların tamamına
yakını merdiven altında üretiliyor.” diyor. 9 firmanın 33
tane ürününü almış, kendi firmasında analiz ettirmiş,
Sağlık Bakanlığına da göndermiş. Bunlarla ilgili
seri numarası, ismi, hepsi var -ben vermiyorum- demiş ki: “Bunlarla
ilgili işlem yapın.” Peki, ne olmuş? Merdiven altı
üreticilere işlem yapılacağına kime işlem
yapılmış? Bunları bulan, teşhir eden “Bu ölümler
önlensin.” diyen meslektaşımıza, kırk yedi yılık
bir eczacıya işlem yapılmış. Umarım -Sayın
Bakan geldi, müsteşar burada, bürokratları orada- önlenir.
Gene,
bugün bir haber var, acillere kamera konulacakmış, hastanelerin
acillerindeki yoğunluk kamera sistemiyle azaltılacakmış.
Nasıl olacak merak ediyorum. Herhâlde BBG evi gibi canlı yayın
verilerek o hastaların acillerde yaşadığı
sıkıntılar mı çözülecek yoksa neye fayda sağlayacak?
Sayın Bakan konuşmasında izah ederse seviniriz.
Gene,
gelelim eczacılıkla ilgili olan sorunlarımıza:
Sağlıkta dönüşümle başlayan aslında sağlıkta
çöküş olan sistemin bugün geldiğimiz noktada eczacılar için tam
bir hezimete dönüştüğünü görüyoruz. 2009-2012 yılları
arasında yürürlükte olan global bütçe, bugün hukuken olmasa da fiilen
yürürlükte olan global bütçe eczaneleri mahvetmiş. Bunlarla ilgili de
-süre yetmediği için hızlıca geçiyorum- yapılması
gereken, eczanelerin yüzdelik ve sabit kâr marjlarının
iyileştirilmesi gerekiyor Avrupa’da olduğu gibi.
Gene,
“eczane hizmet bedeli” adı altında mesleki hakkın verilmesi
gerekiyor. Eczacılar için yeni istihdam alanlarının
açılması gerekiyor. Yeni eczacılık fakültelerinin
açılmaması çünkü mevcut olanlarla binlerce işsiz eczacı
kadrosu oluşuyor. İlaç politikaları hazırlanırken
eczacı örgütlerinin de dâhil olduğu bir mekanizmanın
oluşması, gıda takviyelerinin Tarım
Bakanlığı tarafından değil Sağlık
Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılıp
özellikle merdiven altı üretimin önüne geçilmesi, eczane
dışına çıkan ürünlerde reklamın olmaması ki ilaç
hepimizin de bildiği gibi dozunda, formunda ve süresinde
kullanıldığında fayda eden bir zehirdir ama siz bunlarda
ilacın reklamını yaparsanız birçok ölüme sebep
olabilirsiniz.
Son
olarak da… Sayın Bakan, sağlıkta atanamayan sağlık
çalışanlarıyla ilgili ekim ayı sonunda
atayacağınızı söylemiştiniz. Bütçede gene sorduk, o
zaman da cevap vermediniz. Net bir cevap istiyoruz. 2018 yılında kaç
sağlık çalışanı atamasını
yapacaksınız? Atama sözü verilmiş, onay çıkmış
ama güvenlik soruşturması bitmediğinden dolayı atanamayan
sağlık çalışanlarıyla ilgili…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN
AYDIN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Süreniz
doldu.
ERKAN
AYDIN (Devamla) – …ne zaman atama yapacağınızın net olarak
sizden cevabını bekliyoruz diyorum ve bu şartlar altında bu
bütçenin halkımızın sağlığına iyi
gelmeyeceğini, halkımızın sağlığını
daha da kötüleştireceğini gördüğümüzden dolayı bütçeye ret
veriyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Aydın.
Söz
sırası Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir saniye Sayın Çamak.
Sayın
Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçsin diye
söylüyorum: Bir önceki oturumda yaptığım konuşmaları
tutanaktan inceledim. Sayın grup başkan vekilimizin dediği gibi
kastım, AKP’nin diğer muhalefet partilerini siyaseten bitirmesi olayıdır.
Söylediklerimde herhangi bir yanlış yoktur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN-
Tamam, tutanaklara geçmiştir.
Mersin
Milletvekili Hüseyin Çamak konuşacaktır.
Sayın
Çamak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakika.
CHP
GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı ve Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu bütçeleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Şu an ekranlarda bizi izleyen
vatandaşlarımızı, Meclis çalışanlarını,
basın emekçilerini ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kamu
Hastaneleri Kurumu, Halk Sağlığı Kurumu noktasında
iktidarın ciddi bir başarısızlık sergilediği
ortada. İktidar da bu hataları ve başarısızlığı
görmüş olacak ki bunları değiştirme yoluna gitti. Ki bu
durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini yok saymak anlamına
gelmektedir. Sağlık enstitülerinin ise sadece kâğıt
üzerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye
Halk Sağlığı Kurumunun sorumluluk alanlarından olan
çalışma sağlığı ve güvenliği konusu
Türkiye’nin kanayan yarası olmaya devam etmektedir. Kasım ayında
en az 170 ve yılın ilk on bir ayında ise en az 1.850’yi
aşan işçinin çalışırken yaşamını
yitirdiği bir ülkede bu rakamlar sorumluluk makamında oturanları
en azından huzursuz etmelidir. Fakat bu yaşananlara rağmen
yürürlük tarihi üç kez ertelenen İş Güvenliği
Yasası’nın hâlen bahsi bile geçmemektedir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun malî
saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkesi gereğince de oldukça sorunlu
bir geçmişi var. Kurumla ilgili bu yılın Sayıştay
raporlarında kuruma ait alacakların sağlıklı bir
şekilde kayıt altına alınmadığı,
bunların takip ve muhasebeleştirilmesi noktasında ciddi
aykırılıklar olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca
kuruma bağlı döner sermaye işletmelerinin mali tablolarında
alacaklara ilişkin yapılan incelemelerde alacakların
gerçeği tam ve doğru yansıtmadığı belirtilmiştir.
Bakınız,
Türkiye Halk Sağlığı Kurumuna bağlı bazı
müdürlüklerde araç kiralama hizmet alımı
yapıldığını biliyoruz. Hükûmet taşıt
alımına sınır getirince kurumlar hâliyle araç kiralama
yöntemine başvuruyor. Fakat Sayıştay raporlarında kurumun
araç kiralama işine ait hak ediş ödemelerinde mevzuata
aykırılıklar tespit edilmiştir. Bu durum yüklenici firmalar
konusunda ciddi kuşkular uyandırmakla birlikte kamunun zarara
uğratıldığı gerçeğini de ortaya koymaktadır.
Değerli
milletvekilleri, “İşsiz evlat vergisi” olarak
tanımladığınız genel sağlık sigortası
mağdurlarının borçlandırılma sorunu aynı
şekilde devam etmektedir. Gençlerimizin milyarlara varan
borçlanmalarına rağmen acil durumlar dışında herhangi
bir sağlık güvencesi olmayan bu vatandaşların hastanelerde nasıl
perişan olduğunu görüyoruz.
Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin sürdürülen
Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında artmaya
başladığı görülmektedir. OHAL ve KHK’lar eliyle binlerce
sağlık çalışanı işinden, ekmeğinden edildi,
atamalar süresince yürütülen güvenlik soruşturmaları genç hekimleri
bezdirmiş durumda ve tüm yetersizliklere rağmen mesleklerini
hakkıyla icra etmeye çalışan hekimlere uygulanan performans
sistemi tüm yakıcılığıyla sürdürülüyor.
Sayın
Bakan, öyle zannediyorum ki siz de ihtisas yaptığınızda
hocalarımız ne yapardı? Hasta bakmazlardı, polikliniğe
inmezlerdi, o görevi asistanlar ve başasistanlar yapardı,
sıkıştıkları zaman hocalarına
danışırlardı ama şimdi hastanelere gittiğimiz
zaman polikliniklerde hocaların çalıştığını
görüyoruz. Bunu sorduğumuz zaman hocalara ki defalarca sordum “Ne
yapalım? Performans sisteminden sonra ayda ek 2 bin lira gelir elde etmek
için bunu yapmak zorundayız…” Lütfen sizden meslektaşlarım
adına ve bilim adına rica ediyorum, bu performans sistemini
artık sonlandırınız ve buna bir çözüm bulunuz.
Halkımızın
en iyi sağlık hizmetleri alması hepimizin arzusudur ama bunun
nasıl sağlandığı önemlidir. Örneğin, şehir
hastanelerinin uzun süreli anlaşma gereği yirmi beş yıla
ulaşan değeri nedir, onu bile tam bilmiyoruz. Öyle
anlaşılıyor ki halkımız bu durumda uzun süre borç
ödemek zorunda kalacaktır.
Diğer
taraftan, üniversite hastaneleri ciddi bir borç batağındadır;
bunu siz de biliyorsunuz, hâlen milyonlara varan borçları var. Çok
sayıda malzeme bedelinin ödenmemesi doktorları vicdanlarıyla
baş başa bırakmaktadır. Bir işlemi bir defada
yapması gereken bir hekim -bakıyorsunuz biri ödeneceği için-
örneğin, endoskopi yaptı, bir hastanın
bağırsağında diyelim ki 10 tane polip var ve bu polipleri
bir seansta alması gerekirken Sosyal Güvenlik Kurumu birine ödeme
yaptığı için ya 1’ini alıyor veyahut da zamanını
vererek, vicdanı elvermediği için 10’unu almaktadır ama Sosyal
Güvenlik Kurumu 1 polipin parasını ödemektedir. Lütfen bunları
yeniden değerlendiriniz ve yeniden bir ayarlama yapınız.
Değerli
arkadaşlar, halk sağlığında önceliğimiz, koruyucu
hekimlik olmalıdır. Sağlık Bakanı, bütçe sunumunda
bununla ilgili birçok açıklama yaptı ama önemli olan, bu
açıklamaların uygulanabilmesidir.
Hava
kirliliği ülkemizin önemli bir sorunu olmaya devam etmektedir. Bu
mevsimde, özellikle yoksul halkın yaşadığı kesimlerin
bulunduğu bölgede hava kirliliğinden geçilmiyor; bunun da nedeni,
hepimizin bildiği gibi, düşük kaliteli kömür tüketimidir. Mevcut
olanlara ilaveten, ülke neredeyse baştan sona kömürle çalışan
termik santrallerle doldurulmaya çalışılıyor. Ayrıca,
tüm canlılar için son derece tehlikeli olan nükleer santral kurulumunda da
iktidarın ısrarcı olmasına anlam veremiyoruz.
Temiz
ve yenilenebilir enerji önceliğimiz olmalıdır. Türkiye’de bu
alanla ilgili sektörler son yıllarda kendisini fazlasıyla geliştirdi
ve bununla ilgili yatırımlar da yapılmaya devam ediyor.
Diğer
bir husus: OECD ülkeleri içinde diyabet oranı artışı en
yüksek olan ülkeyiz. Bu anlamda, obeziteyle mücadele bir devlet politikası
hâline getirilmelidir.
Glikoz
kullanımı ülkemizde, gelişmiş ülkelerin kabul ettiği
standartların üzerinde olsa da maalesef buna da uyulmamaktadır ve
bununla ilgili herhangi bir denetim olmadığı için de
yediğimiz dondurma dâhil -dikkat ediniz, dondurma dâhil arkadaşlar,
bunu belki bilmiyorsunuz- hani “Çok sert bir dondurma; ne kadar güzel, ne kadar
sert.” diyorsunuz, o dondurmaya glikoz maddesi katıldığı
için sertleşiyor. Baklava sertse, ertesi gün yumuşamıyorsa ve
sert olarak kalıyorsa bu glikozdan imal ediliyor arkadaşlar, bunu
biliniz. Çocuklarınıza yedirmeyin. Neredeyse bütün tatlılarda
kullanıldığını, araştırmalarımda
-bizzat araştırdım arkadaşlar- bizzat gördüm bunun böyle
olduğunu.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye nüfusu yaşlanmaktadır. Yaşlı
bakım yatağı çok yetersizdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
ÇAMAK (Devamla) – Bir dakika rica edeceğim Sayın Aydın.
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayın.
HÜSEYİN
ÇAMAK (Devamla) – Çünkü hepimizi ilgilendiren konular.
Geriatri
bilimiyle uğraşan bilim adamlarından edindiğim bilgiye
göre, şu anda Türkiye'nin 130 bin yaşlı bakım
yatağına gereksinimi varken 25 bini özel, 10 bini devlet olmak üzere
sadece 35 bin yatak mevcut. Yaşlılarımızı
yaşamlarının son günlerinde rahat ettirmek hepimizin görevi
olmalıdır.
AKP
iktidarının getirdiği kapalı alanlarda sigara içimini
yasaklaması kararı bir sağlıkçı olarak başta beni
çok heyecanlandırmıştı ama ne yazık ki son
yıllarda ilk yıllardaki sıkı denetim
yapılmamaktadır ve kapalı alanlarda sigara kullanımı
çok yaygın bir şekilde devam etmektedir.
Bu
bütçeye genel olarak baktığımızda, kamu-özel
ortaklığı ve iş birliği modeliyle son dönemde
gerçekleştirilen ve sözleşmelere dayalı olarak verilen
garantilerin devlet hazinesine ve bütçeye getirdiği olası risk ve
yüklerin gerçek boyutu hesaplanmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN
ÇAMAK (Devamla) - Sonuç olarak, insanı ve insan
sağlığını önemsemeyen, bu ülkenin
kaynaklarını birilerine peşkeş çeken bu bütçeyi ülkemizin
yararına görmüyor ve “Hayır” diyoruz.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Çamak.
Sayın
Özcan’a ve Sayın Botan’a 60’a göre söz vereceğime söz vermiştim.
Ama Sayın Özcan otuz saniyede bitireceğinizi söylemiştiniz.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, Gölcük Tabiat Parkı’nın yapılaşmaya
açılmasına ve aylardır Meclise gelmeyen Konya Milletvekili Ahmet
Davutoğlu’yla ilgili İç Tüzük hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Bolu’da an itibarıyla büyük bir infial var. Gölcük Tabiat
Parkı yapılaşmaya açılıyor ve Uzungöl gibi olacak
endişesi var. Ben Hükûmetten bir yetkilinin Bolu Belediye
Başkanına “Dur” demesini bekliyorum. Eğer bu tarihî
sorumluluğu yerine getirmezseniz ben AKP Hükûmeti olarak bırakın
vicdanen rahatsız olmayı, öbür tarafta Allahutaala’ya da hesap da veremezsiniz
diye düşünüyorum. Bu doğal güzelliği bozmayın.
İkincisi
Sayın Başkan, bir konu beni çok rahatsız ediyor, ona vurgu
yapmak istiyorum. Sayın Davutoğlu aylardır yok. Sayın
Davutoğlu’yla ilgili İç Tüzük hükümleri uygulanacak mı
uygulanmayacak mı, merak ediyorum. Bana millet olarak boşuna maaş
ödüyoruz gibi geliyor kendisine.
BAŞKAN
– Sayın Botan…
7.- Van Milletvekili Lezgin
Botan’ın, Van’ın Gürpınar ile Saray ilçelerinde devlet hastanesi
olmadığına ve Erciş ilçesinde 2012’de bitirileceği
sözü verilen hastanenin de hâlâ bitirilmediğine ilişkin
açıklaması
LEZGİN
BOTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanımıza bir sorum olacak. Sayın Bakan, malumunuz,
Gürpınar ilçemiz 30 bine yakın nüfusu olan bir yer ve
Gürpınar’ın hastanesi yok, Gürpınar’da devlet hastanesi yok.
Orada daha önce bir sağlık merkezi açılmıştı
belediyemiz tarafından, kayyum tarafından kapatıldı. Yine
Saray ilçemizde, nüfus 25 bin civarında, aynı şekilde devlet
hastanesi yok. Keza Erciş de 200 bin nüfuslu bir ilçemiz. Oradaki hastane
2012 yılında bitirilecekti fakat hâlen bitirilemedi. Daha önceki
Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ bir ay içinde
bitireceğini söylemiş, bir ay sonra kabine değişikliği
olunca herhâlde sözünü mü unuttu veya… Burada bu vesileyle size de
hatırlatalım, devamlılık esastır.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN
– Teşekkürler.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Söz sırası İstanbul Milletvekili Ali Özcan’a aittir.
Sayın
Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili kardeşlerim; ben de bugün ulaştırma, denizcilikle
ilgili, o gündemle ilgili görüşlerimi açıklamak için partim
adına burada konuşma aldım.
Eski
Başbakanımız Sayın Mesut Yılmaz’ın oğlunun
ölümü hepimizi üzmüştür. Tanrı’dan rahmet diliyorum, ailesine
başsağlığı diliyorum.
Ben
bir Karayolcuyum, Karayollarında çalıştıktan sonra iş
adamı oldum. Her türlü sıkıntıya, her türlü ödeme
sıkıntısına rağmen Karayollarında
çalışan emekçi kardeşlerime, bürokratlara, tüm
çalışanlara hatta henüz alıp alamamakta karar veremediğiniz
taşeron işçilerine, işlerini düzgün, haysiyetli yapan,
kapalı kapılar ardında iş almayan, ihale alan iş
adamlarına huzurunuzda teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Elbette
Türkiye yerinde sayamaz. Tabii, işler yapılacak, büyük işler
yapılacak hem de kaynakların bol olduğu dönemlerde önemli
işler yapıldı Türkiye'de, saymakla bitmez ama hangi ihale
yöntemiyle, nasıl, hangi fiyatla ve kimlere, bu ihaleler nasıl
yandaşlara verildi? Bunları yüreğiniz yetiyorsa bir
araştırma komisyonu yapalım, burada konuşalım diyorum.
Size
çok güveniyorum, geçen gün bütçede de söyledim, sizin döneminizde böyle
şeyler olmayacağını varsayarak bu konuşmamamı
yapıyorum Sayın Bakan. Yaptığınız büyük
işlere kim karşı çıkabilir ki? Ülkeyi
kalkındıran, ülkenin refah seviyesini artıran işlere hiç
kimse karşı çıkamaz. Planlı, programlı, projeleri
belli, projesi belli, keşfi belli, ihale yöntemi de adil ve şeffaf
olan ihalelere ne ben ne de kimse karşı çıkamaz ve kimsenin
kayrılmadığı, birilerinin ötekileştirilmediği bir
ihaleye ve yatırımlara hiç kimse karşı çıkamaz.
Bir
inşaat stoku var, bir de ihale stoku var. Düne kadar hiçbir şey
olmayan, on yıl önce hiçbir şey olmayan firmalar –ki burada
bürokratlarımız da biliyor, Sayın Bakan da biliyor, bunlar
zamanında yanımızda taşeronluk yapmış insanlar-
bakıyorum şimdi bir ihale stoku içerisindeler. Bir dönem
itibarlı, kaliteli, bütün kurumlarda itibar gören firmaların elinde
iş yok; bu arkadaşlar bir ihale stokuyla büyümüş değil
büyütülmüş firmalar olarak dünyada örnek gösterilecek bir yöntemle
şişirilmiş, hormonlu firmalardır.
Asla
değiştirilemeyen bir ihale kanunu yapmaya var mısınız?
Bir buçuk yıl önce ben böyle bir kanun teklifi verdim. O zaman Sayın
Başbakanımız Ulaştırma Bakanıydı, ona
verdim; ben Ulaştırma Komisyonundayım, Ulaştırma
Komisyonumuza da verdim, şimdi geçen gün yapmış olduğumuz
toplantıda da verdim. Gelin, hiç olmazsa, bir daha yolsuzlukların
konuşulmadığı ve çağımıza uygun, ülkemize
uygun bir ihale kanunu yasasını bu Meclis çıkarsın, bu
şeref de bize nail olsun. Bir daha onlarca, bir daha 200 defa İhale
Yasası değişmesin, bu ayıpla yaşamayın.
“Yolları
böldük, gönülleri birleştirdik.” Ya, nerede birleştirdiniz? Bir
partinin iki eş başkanı hapiste, onlarca milletvekili hapiste,
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili suçsuz olarak hapiste! Gönülleri
birleştirdiniz... Siz olsa olsa toplumu karpuz gibi ikiye böldünüz, karpuz
gibi ikiye böldünüz. (CHP sıralarından alkışlar)
Terzi
Niyazi’yle Diyarbakır’da hapishanedeyiz, hâkimin karşısına
çıktık, hâkim dedi ki Terzi Niyazi’ye: “Sen bu memleketi böleceksin.”
“Hâkim bey, hâkim bey, bu memleket hıyardır ikiye böleyim!"
dedi. Maalesef, siz hıyar gibi ikiye bölmek istiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Yapma ya!
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Kanun hükmündeki kararnamelerle, OHAL’le ve...
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Terzi bile bölemezken sen nasıl böyle diyorsun ya!
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Sen gel, burada konuş.
BAŞKAN
– Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
Siz
Genel Kurula hitap edin Sayın Özcan.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Dakikamı falan işgal etme.
BAŞKAN
– Buyurun, tamam, konuşun, Genel Kurula hitap edin Sayın Özcan.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Kimin canı istiyorsa burada birer saat
konuşalım, yazılı değil, ülkemizi konuşalım,
kardeşliği konuşalım, kutuplaşmayı
konuşalım, kanun hükmündeki kararnameleri görüşelim, OHAL’leri
görüşelim.
Arkadaşlar,
şimdi, Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olduğu şey,
barış, huzur ve güvendir. Anket yapıyorlar, bütün partinin
seçmenleri olarak burada birleşiyoruz, yüzde 70 burada birleşiyoruz.
Gelin, bir araya gelelim, ülkemizi barış diliyle ve barış
davranışlarıyla bu kanun hükmündeki kararnameleri ortadan
kaldıralım, OHAL’i kaldıralım ve ülkemizin birliği ve
bütünlüğü için çalışalım. Ekonomik meseleler, dış
meseleler, hepsi bizden bunu bekliyorlar, bunu yapmak zorundayız.
Geldiğiniz zaman “Yoksulluğu kaldıracağız.” dediniz,
“Yolsuzluğu kaldıracağız.” dediniz, “Yasakları
kaldıracağız.” dediniz. Yasaklar fazlasıyla var, yoksulluk
had safhada; yolsuzluk bize göre var, size göre yok; adı bile olmasın
ya!
Siyasetçi
en çok, en çok kendisine, üzerine yapışacak şaibelerden kendini
korumalı ve kollamalıdır. Yolsuzluğun adı bile
olmasın, gelin bunu sağlayalım. Ama, ne yaptınız? Siz,
yasamayı, yürütmeyi, yargıyı birleştirdiniz, yok ettiniz,
tek adam egemenliğinin emrine verdiniz ve bizi kandırdınız
ya, bizi kandırdınız. Bu 3Y’ye ben çok sevinmiştim,
meğer sizin 3Y anlayışınız buymuş.
Bana
zaten bir süre vereceksiniz, 60’tan dolayı.
BAŞKAN
– Siz devam edin efendim.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Gelin, biz bu bütçemizi Sayıştaydan
kaçırmayalım, denetimden kaçırmayalım. Denetim çok güzel
bir şeydir. Muhalefet iyi bir şeydir. Muhalefete dayanın,
tahammül edin. Muhalefetsiz iktidar yapamadığınız ortada.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen tamamlayın.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Bu yüzden dayatmalı sayısal çoğunluğunuza
dayanarak her şeyi, koşa koşa gelip maddeleri bilmeden el
kaldırıp gitmeyin. “Milletvekili” dediğiniz şey, partisini,
gerekirse Genel Başkanını kapalı kapılar ardında
yanlışlarından dolayı eleştirebilme gücünü göstermeli
ama bunlar sizde yok maalesef.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Nerede!
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Ve bu, Sayıştaydan
kaçırdığınız bu bütçe bana göre, her şeyi kaçak
yaptığınız gibi -bu bütçe de- kaçak bütçedir
arkadaşlar, kaçak bütçedir bu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ulaşım,
hele büyükşehirlerde, felaket. Engelliye bakalım, hamile
kadınlarımıza bakalım, çocuklarımıza bir
bakalım, kent içi ulaşımda kaç engel aşarak bir yerden bir
yere gidiyorlar? Bunları halletmemiz lazım. Her şey
bölünmüş yol değil, her şey çift yol, duble yol, duble yol,
duble yol değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ÖZCAN (Devamla) - Yoksullarımız en pahalı ulaşım
aracını kullanıyorlar; belki de aldıkları o asgari
ücretin üçte 1’ini, dörtte 1’ini buna veriyorlar.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – İstanbul’un ihtiyacı metrodur. Metro olmadan
ulaşımı çözme imkânımız yoktur arkadaşlar.
Şimdi, bütün çağdaş ülkelerde toplu taşımadaki pay
yüzde 75 ila 95 oranındadır, İstanbul’da bu yüzde 18 ila 20’dir.
Bugüne kadar ulaştığımız metro 160 kilometredir.
Belediyelerin yapacağı iş değildir, onu da zaten Ankara’da
yaptınız. Siz Ulaştırma Bakanı olarak ve biz
Ulaştırma Komisyonu olarak bu konuları hep birlikte almamız
lazım, muhalefet de bunun içerisinde olması lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz, sağ olun Sayın Özcan.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Ben de teşekkür ederim.
Eğer
millî konular konuşulacaksa, bazı şeyler konuşulacaksa…
Biraz önce ben orada fevri hareket ettiğimin farkındayım,
hepinizden özür diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz Sayın Özcan.
ALİ
ÖZCAN (Devamla) – Ama cevap veren arkadaşın da benden veya Meclisten
özür dilemesi lazım diye düşünüyorum. Bu tür şeyler… Orada
söylediğim gayet yalın bir şey, iki dakikaya sığmaz.
Eğer bir siyasetçi için bir iddianız varsa onu ispat etmek
karşı tarafa aittir. “Hukuk” deyince, siyasetçi, iddia
karşısında ispatla mükelleftir, ispat etmek
zorundasınız.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) – İşte bunu doğru söylediniz.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Çok doğru. CHP’nin ispat etmesi gereken…
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.
Şimdi
söz sırası Mersin Milletvekili Sayın Serdal Kuyucuoğlu’na
aittir.
Sayın
Kuyucuoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakika.
Buyurun.
CHP
GRUBU ADINA SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 2018 yılı
Karayolları Bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Evet,
bir süredir bakanlarımız -Ekonomi Bakanımız buradaydı,
dışarı çıkmış herhâlde- Türkiye'de rekorlar
kırdığımızı ifade ediyorlar. Ben birkaç gazete
başlığını sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın
“Bu yıl 12.800 şirket iflas bayrağını çekecek.” diyor;
şimdi, bu, bir ay içerisinde çıkan gazetelerde. Mehmet
Şimşek diyor ki: “Türkiye'nin algısı bozuk.” Bu Hükûmetin
bir Başbakan Yardımcısının ifadesi. Yine “Dövizle
borca yasak.” “23 bin KOBİ’ye dövizle borçlanma yasağı geldi.”
Bu da Hükûmetin kararı. Ondan sonra başka bir başlık “En
hızlı ekonomi.” diyor.
Şimdi,
burada bir çizelge var bakın. Şimdi “En hızlı ekonomi.”
“Ekonomik olarak büyüdük.” diyoruz. Bakın, 2013 yılında
kişi başı millî gelirimiz 12.480 dolar. 2017 yılında
ne diyor? 10.582 dolar. Demek ki ekonomi pek de öyle iyi gitmiyor.
Başka
bir şey: Bugün yabancı bankalar, Türk bankalarının
vasıta olmasına rağmen, Türk firmalarına teminat mektubu
vermiyor. Yurt dışında iş yapan
arkadaşlarımız bunu biliyorlar. Böyle bir
sıkıntıyla karşı karşıyayız.
Hükûmetin
2023 hedefleri vardı. Neydi bu hedefler? Son birkaç yıldır hiç
bahsedilmiyor. 500 milyar dolar ihracat, 25 bin dolar kişi başı
millî gelir. Ne oldu bu hedefler? Hiç bahsedilmiyor. Bugün 10 bin
dolarlardayız kişi başı millî gelirde.
Evet,
şimdi Ulaştırma Bakanlığının bütçesiyle
ilgili konuşuyoruz. Ulaştırma Bakanlığı 25,4
milyar Türk lirasıyla en fazla yatırım yapan Bakanlık.
Ancak Sayın Ulaştırma Bakanından -ki daha önce bizim
Komisyonumuzda görevliydi- ne bir brifing aldık ne de bu yatırımlarla
ilgili, maalesef, bir bilgi aldık, Komisyon çalışmadı.
Kaldı ki Komisyonda da gerçekten bu konuyla ilgili iyi fikirleri
olabilecek, faydalı olabilecek arkadaşlarımız var.
Bildiğiniz
gibi, Karayolları, özel bütçeli bir kuruluş ve kurumun kamu-özel
iş birliğiyle yaptığı birçok proje var ve bunlar da
Türkiye ekonomisi açısından ciddi riskler oluşturuyor. Bu
projeler sadece Karayollarıyla da kısıtlı değil,
başka projeler de var ve Türkiye ekonomisi için bunlar telafisi güç
sonuçlar doğurabilecek riskler taşıyor.
Karayolları
Genel Müdürlüğünün Sayıştay denetim raporlarına ve mali
tablolarına yansıtılmayan iki büyük proje var; bunlardan birisi
Gebze-İzmir Otoyolu Projesi, diğeri Kuzey Marmara Otoyolu Projesi ve
bu iki projeden dolayı da verilen garantinin miktarı 56 milyar 800
milyon TL.
Değerli
vekiller, Osmangazi Köprüsü’yle ilgili bir konuyu da sizinle paylaşmak
istiyorum, Bakanımız da burada, bu sözleşmenin süresi yedi
yıl. 20 Mart 2013 tarihinde sözleşme imzalanmış, 20 Mart
2020’de de bitmesi gerekiyor. Oysa projenin bir kısmı Osmangazi
Köprüsü geçişi ne zaman açıldı? 12 Temmuz 2016’dan itibaren
paralı geçişe açıldı yani projenin tamamlanmasından
dört yıl önce açıldı. Şimdi, soru şu: Bu geçiş
ücretleri yapımcı firmaya veriliyor mu? Taahhüt edilen 40 bin araç
geçiş ücreti ödenmekte midir? Ödeniyorsa bu devletin zararı
değil midir? Çünkü 2020’de bitecek proje 40 bin geçişe göre 2020 için
hesaplanmıştır, Bakandan bu sorumun cevabını
bekliyorum.
Yine,
duble yollar da maalesef, seçime yönelik kalitesiz yapılması
nedeniyle birkaç sene içerisinde tekrar elden geçirilmek zorunda
kalınıyor ve bu bir israf oluyor.
Evet,
değerli milletvekilleri; bir Çukurova Havalimanımız var, bunun
da temeli 2013’te atıldı. Daha sonra firma iflas etti. 2016’da
açılacağı söylenmişti, yenilendi, yeniden ihaleye
çıkarıldı, 2017 yılı martında tekrar temeli
atıldı ama üstyapısı hâlâ ihale edilmedi, sadece
altyapı ihalesi. Bu şartnameye göre de Temmuz 2018 tarihinde yani
yedi ay sonra bunun bitmesi lazım. Şimdi, bunun keşif bedeli 224
milyon lira. Geçen on aylık sürede –yedi ay kaldı- on üç milyon
liralık hak ediş yapılmış. Yani bakın, 224 milyon
liralık keşif bedeli var, yapılan iş 13 milyon lira.
Evet,
ara ara ifade ediyor Bakanımız. Ne diyor? “İşleri üç
yılda bitiriyoruz.” Şimdi, Çukurova Havalimanı’nda olduğu
gibi, biliyorsunuz Mersin-Antalya duble yolunun da 1985’te temeli
atıldı. Kaç sene olmuş?
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Otuz iki yıl.
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Devamla) – Yani...
Şimdi
hâlâ devam ediyor. Demek ki…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Bunlar vatandaşın vergisiyle yapılıyor.
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Devamla) – Başka bir şey, bu yıl
yapımcılara bir yıl için öngörülen ödemelerin de yüzde 6’sı
ödeniyor Sayın Bakan. Bu da işlerin çok uzayacağını
gösteriyor. Demek ki, Bakanın maalesef “üç yıl” söylemi doğru
değil.
Bir
ülkenin ekonomik kalkınması ve sosyal gelişimi
açısından demir yolları ulaşımı çok önemlidir.
Güvenli, konforlu, hızlı, çevre dostu ve enerji tasarrufu
sağlayan bir ulaşım türüdür. Ülkemizde 1923-1940
yılları arasında 3.208 kilometre demir yolu
yapılmıştır. Bu, müthiş bir gelişme çünkü o zaman
ne teknoloji var ne de imkân var. Yani senede 180 kilometre demir yolu
yapılmış. AKP’nin dönemindeyse yapılan 121 kilometredir.
Yapılan
iyileştirmeler neticesi Ankara-Konya ve Ankara-Eskişehir hatları
üzerinden yapılan taşımacılık oranları da önem
arz ediyor. Nitekim 2012 yılı verilerine göre, Ağustos 2011’de
işletmeye açılan Ankara-Konya hattında taşıma
payı yok denecek kadar az iken yüzde 54’lere çıkmış.
Aynı şekilde Ankara-Eskişehir arasında yüzde 8 olan yolcu
taşıma yüzde 72’ye çıkmış. Çok ciddi bir
artış var. Bu rakamlar da şunu ifade etmek için yeterlidir:
Hızlı tren hatları kamu kaynağıyla
yapılmış ve piyasa için kârlı hâle gelmiştir. Demir
yollarına daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor.
Bu
arada Mersin’in Taşucu Limanı özelleştirildi ve daha aktif hâle
gelecek. Ancak Sayın Bakan biliyor ki demir yolsuz liman olmaz.
Taşucu Limanı’nın demir yolu yok. Ne yapılması
gerekiyor? Mersin’deki biten demir yolu hattının Taşucu’na kadar
uzatılması gerekiyor. Başka bir şey, Taşucu’ndan da
Karaman’a bağlanması gerekiyor çünkü İç Anadolu’nun -Konya,
Karaman- ihraç kapısı olarak Taşucu Limanı
kullanılacak. Türkiye'nin buna ihtiyacı var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Devamla) – Bir dakika ilave ederseniz…
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.
Yine,
raylı sistemlerle ilgili kısa bir konuyu paylaşmak istiyorum.
Ankara, İstanbul, Konya, Erzurum, Antalya, Gaziantep ve İzmir kent
içi raylı sistemlerle ilgili Sayın Bakanlık yatırımlar
yapıyor, üstleniyor. Şimdi, Mersin’imiz de 1 milyonu aşan nüfusu
olan bir kent ve bu kentlerin birçoğundan da daha büyük ama bugüne kadar
raylı sistemi yok, kent içi trafiğinde ciddi sorunlar var ve bu konuyu
da Ulaştırma Bakanlığının üstlenmesini
bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – 60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, 60’a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Başbakan Yardımcısı Recep
Akdağ’ın yaptığı bir röportajda Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teşekkür ediyorum.
Akşam
A Haberde yaptığı bir röportajda Sayın Bakan Recep
Akdağ, Kılıçdaroğlu’yla ilgili “Böyle ana muhalefet
anlayışı gerçekten olmaz. Sayın
Kılıçdaroğlu’nun bu tavrı aslında son derece pespaye
bir tavır, kötü bir tavır. Bundan vazgeçmezse kendisi zarar görecek.”
diyerek Sayın Genel Başkanımızı tehdit etmiştir.
Sayın
Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, sizin bütün
tehditlerinize rağmen mazlumun ve masumun hakkını korumaya devam
edecektir, asla tehdit ve iftiralarınıza boyun eğmeyecektir. Bu
tehdidi yapanlar hakkında da yasal işlemler
başlatılacaktır.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Söz sırası, İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’e
aittir.
Buyurun
Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2018 bütçesinde Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, sene 2001, aylardan Ağustos, hepinizin malumu, cumhuriyet
tarihinin 39’uncu partisi kuruluyor ve bizler şahitlik ediyoruz.
“Demokrasi” “özgürlük” “adil yargı” lafları havalarda uçuşuyor.
Baskı ve korkudan arınmış bir toplum resmî çiziliyor.
İfade özgürlüğünün dünya standartlarında inşa
edileceği, düşüncenin özgürce ifade edileceği vaatleri ardı
ardına sıralanıyor. O gün sansüre “Hayır.” diyenler, o gün
halkın haber alma özgürlüğünü savunanlar yani siz, Adalet ve
Kalkınma Partisi, on beş yılda, cumhuriyet tarihinde
görülmemiş derecede büyük korku ve baskı rejimini inşa ettiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, “BTK” deyince aklınıza ne geliyor? Benim aklıma
sadece “sansür” geliyor arkadaşlar. Bir de Sayın
Cumhurbaşkanının söylemiyle “pislik yuvası”, yüzde 85’i
FETÖ’cü olan TİB’in yetkilerinin verildiği kurul geliyor. Pislik
yuvasına dönüşen devletin en önemli kurumlarından birinin pislik
yuvasına dönüşmesine göz yumanlara hesap sorulmuyor, yargı
önünde, cemaate TİB’i peşkeş çekenlere hesap sorulmuyor ama BTK
tarih yazan icraatlara imza atıyor. Ne yapıyor? Binlerce erişimi
engelliyor. Bakın, size bir örnek vereceğim: “Sendika.org”. Hepiniz
bilirsiniz, on yedi yıl önce kurulmuş bir site. İlk defa 2015
Temmuz ayında iletişimi durdurulmuş yani erişim
engellenmiş, sonra ne olmuş? Siz TİB’i
dönüştürmüşsünüz ama 61 defa tekrar engellenmiş yani
FETÖ’cülerin yaptığını şimdi de siz yapıyorsunuz,
hiç değişmeden devam ediyorsunuz ve ağlanacak hâlime gülüyorum,
ağlanacak hâlimize gülüyorum ki “sendika.org” yöneticileri Guinness
Rekorlar Kitabı’na başvurmuşlar, en çok erişimi engellenip
sonra erişim engelini aşan site olarak bir başvuruda
bulunmuşlar.
Biliyorsunuz,
piyanoyu tutukladık, İnsan Hakları Anıtı’nı
gözaltına aldık, Wikipedia’yı durdurduk; e, Freedom House diyor
ki: “100’den fazla gazeteci tutuklu.” Diyeceksiniz ki: “O zaman, neyimize
lazım teknoloji 4.0, neyimize lazım yapay zekâ ve neyimize lazım
sürücüsüz araba, elektrikli araba?”
Ben
de burada AR-GE’yi, bilimi, teknolojiyi konuşmak isterdim ama
bunların gelişebilmesi için üç şeye ihtiyaç var; özgürlüğe,
demokrasiye ve altyapıya. Biraz önce, özgürlüklerin nasıl
sınırlandığını söyledim. Peki, altyapıya
geldiğimizde elimizde öyle bir enkaz var ki arkadaşlar. “Turp”
diyoruz ya kaç gündür turp, turp; bu ne heybeye sığıyor ne
halının altına gizleniyor ne de akla, vicdana
sığıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Önümüzde
bir TÜRK TELEKOM var, TÜRK TELEKOM -Sayın Bakanımız da burada-
2005 yılında, hatırlayın, özelleştirildi, dünyaya
anlatıldı. Dediler ki: “Özelleştirme şampiyonuyuz,
tarihimizin en büyük özelleştirmesi.” Kime verildi? Hariri ailesinin
kontrolündeki Oger grubuna verildi. Ne kadara? Yüzde 55’i 6 milyar 550 milyon
dolara verildi, peşinat olarak da yüzde 20’si alındı. Yüzde 5
indirim alma hakkı vardı Hariri ailesinin, eğer parayı
peşin ödeseydi yüzde 5 indirim alacaktı ama almadı. Biz merak
ettik, neden almıyor diye. Sayın Bakanıma da soruyorum: Neden?
Çünkü Hariri ailesinin şöyle bir planı varmış -artık
bu işin arkasında hangi turplar varsa- TÜRK TELEKOM’un hisselerini
rehin vermek ve hızlı bir şekilde bu borcu kapamak. Yani ne
yaptı? 6 milyar 550 milyon doları öderken önce 1,3 milyar
peşinat verdi, sonra ilk taksiti ödedi 1,4 milyar, sonra 2006’da
hisselerin yüzde 19,8’ini ipotek ederek bir kredi aldı, sonra da Mart
2007’de verdiği ipotekle bütün borcu kapattı. Bu bilgilerin hepsini
TÜRK TELEKOM’un sitesinde net bir şekilde görebilirsiniz ve konsolide
finansal tablolar ve bağımsız denetim grubu da bunu denetlemiş.
Ama nasıl bağımsız denetçiyse -Sayın Bakan da lütfen
incelesin- 2007 ve 2008 raporları arasında bir çelişki var.
Nasıl bir çelişki? Birinde diyor ki: “31 Aralık 2007’de bütün
hisseleri Citygroup’a OTAŞ vererek borçlandı.” İkinci rapor 31
Aralık 2008’de de bu borçlanmanın
yapıldığını ifade ediyor. Ben bunun da ne
dediğini merak ediyorum, acaba sözleşmedeki bir eksiklikten mi
kaynaklanıyor çünkü bir imtiyazlı sözleşme var ama OTAŞ hep
bunun arkasından dolaşmış. Ama milletin vergileri,
halkın, fakirin fukaranın zar zor ödediği o abonelik ücretleri
birilerinin cebine girmiş. Sayın Bakana defalarca sorduk, “Ya, bunlar
borcu borçla kapatıyor, kârı da cebine koyuyorlar Sayın
Bakanım, nasıl oluyor bu iş?” dedik. Önce dediler ki:
“TELEKOM’un hiçbir borcu yok.” Hatta, biliyorsunuz, bir Yiğit Bulut var,
sarayın danışmanlarından Yiğit Bulut, diyor ki 6
Şubat 2007’de Yiğit Bulut, bakın okuyorum: “Özelleştirme
tarihinin en büyük skandalıdır.” Geçen aylarda ne demiş, 3 Ekim
2017’de? “Ey cahiller, TELEKOM’un bir kuruş borcu yok.” Hâlbuki
görüşmelerde Sayın Bakan da açık açık söyledi ki
OTAŞ’ın borçları gırtlağa gelmiş, batmak üzere.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) –
TELEKOM’un yok. Bakan adına söyleme, kendi adına söyle.
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) – Niye 180 derece bir dönüş var Yiğit Bulut’ta
söyleyeyim: Çünkü Yiğit Bulut 2014’te bağımsız yönetim
kurulu üyesi olmuş bu özelleştirme skandalına giren o kuruma.
Bakın,
tabii, her gün bir tartışma var. Türkiye tarihinin en önemli
kurumlarından biri, ta Osmanlı’dan geliyor emin olun TELEKOM’un
tarihi. Ama şunu göz ardı etmişiz: 2005 yılında bu
kurumu özelleştirirken hiçbir mesleki yeterliliği olmayan yani hiçbir
know-how’ı olmayan bir firmaya Türkiye tarihinin en önemli kurumunu teslim
etmişsiniz. Hangi gerekçeyle? Dünyada onlarca, yüzlerce kurum var ve
Türkiye tarihinde Osmanlı’dan gelen bir alt yapı var. 30 milyon
kilometre bakır tel var, bunları imtiyazlı kullanma
hakkını da bu firmaya vermişsiniz. Peki, altyapıda bir
değişim olmuş mu Sayın Bakan? Ne yazık ki
altyapıda bir gelişme olmamış.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Kredileri hangi bankadan almış?
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) – Hâlâ 300 bin kilometrelik bir fiber altyapısına
sahibiz ve teknolojik geliştirmeleri sağlayabilmemiz için gerekli
olan, örümcek ağı gibi tüm ülkeyi saran bir internet
altyapısına sahip değiliz.
Şimdi
de farklı alternatifler konuşuluyor, diyorlar ki: “Borcu yani bu,
OTAŞ’ın aldıkları borcu biz TELEKOM’un gelecekteki
kârlarıyla konsolide edebiliriz, bu işi çözebiliriz.” Ben de diyorum
ki matematik çok çok açık Sayın Bakanım…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) – Bir dakikada toparlayacağım efendim.
BAŞKAN
– Bir dakika çok mühim. Yirmi dakika da olsa bir dakikada hepsini
toparlıyoruz. Bundan sonra sadece bir dakika verelim bütün
arkadaşlara.
Buyurun
efendim.
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) – Sayın Bakan diyor ki “Borçları gelecekte
masraflarını karşılar.” Yani yirmi bir
yıllığına vermişler TELEKOM’u, borç batağına
girmiş. Şimdi geriye dokuz yıl iki buçuk ay kalmış.
Hadi dolar cinsinden hiç değer kaybetmemiştir diyelim. Şu an 2,8
milyar dolara denk geliyor değeri, kazanabileceği, gördüğüm
kadarıyla. Biz diyorduk ki: “Siz dörtte 1’ine sattınız bu
kurumu, peşkeş çektiniz.” “Hayır.” diyorlardı. Ama Halep
oradaysa arşın burada. Şimdi “Dokuz yılda 5,4 milyar
doları sübvanse eder, karşılayabilir.” diyorlar. Ben tekrar
söylüyorum: Altın yumurtlayan tavuğu kiraya vermek
ahmaklıktır.
Şunu
tekrar göstermek istiyorum: Buyurun, TELEKOM’un OTAŞ’a
dağıttığı temettü 2006’dan 2015’e kadar 5,7 milyar
dolar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hangi bankalara borcu var? Türk bankalarına.
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) – Keşke siz hazineden borçlansaydınız bu 5,7
milyar doları; 6,5 milyar doları rahatlıkla on senede
ödeyebiliyormuşsunuz, net bir şekilde görüyoruz. Ülkemizin
geleceğine en önemli katkıyı sağlayacak bir firmayı
da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ONURSAL
ADIGÜZEL (Devamla) – …yabancı sermayeye peşkeş çekmeseydiniz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Ne kadar KDV ödemiş, ne kadar kurumlar vergisi
ödemiş? KDV’yi de söyle, kurumlar vergisini de söyle.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Onların hepsi dâhil zaten, biraz daha
konuşabiliriz, saatlerce konuşabiliriz, hepsi dâhil. KDV, kurumlar
vergisi, hepsi zaten hazinenin içinde. Onu OTAŞ ödüyor, sen de ödeyeceksin
zaten.
BAŞKAN
– Sayın Usta, 60’a göre söz talebiniz var, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Samsun Milletvekili
Erhan Usta’nın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından on yıl önce ihalesi yapılan
Ayvacık-Taşova-Niksar yolunun yapılması konusuyla
ilgilenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Ulaştırma Bakanımız hazır buradayken bir konuyu gündeme
getirmek istiyorum. Bu, bizim orada önemli bir konu;
Ayvacık-Taşova-Niksar yolu, Sayın Ulaştırma
Bakanımız, yaklaşık on yıl önce ihale edilmiş bir
yol fakat on yıldır hemen hemen yapılan hiçbir şey yok. Ben
yerinde de gördüm, bir kısım toprak çalışması
yapılmış ancak oraya kaç tane taşeron geldiyse hepsi
bırakıp gitmiş, orada bir sıkıntı var.
İşte, oradaki dedikodulara göre, doğrudur,
yanlıştır, onu bilemem ancak zamanın bir bölge müdürünün
oğlu almış herhâlde bu ihaleyi fakat bu iş burada bitmiyor
Sayın Bakan yani on yıldır hiçbir şey
yapılmamış bir proje. Sizden istirhamımız, bu olaya
bir el atmanız çünkü bölgemiz açısından önemli. Orası zaten
sefaletin yaşandığı bir yer, burası da bu yolun
yapılması yani Ayvacık’tan Taşova’ya, Niksar’a
bağlantının kurulması her tarafın gelişmesi
açısından orada önemli. Konuyla ilgilenmenizi, artık olmuyorsa
bu iş bu ihalenin iptal edilip yeni bir ihale yapılarak bu işin
bitirilmesi yönünde bir adım atılmasını sizden talep
ediyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK
VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşen.
Sayın
Pekşen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; çok bilindik bir sözle başlamak
istiyorum, bütün Türkiye'nin aşina olduğu bir sözle. AK PARTİ
Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanının bir
anısı var, anlatıyor, diyor ki: “Asım Ağabey bana
sordu ‘Tayyip Hoca, fakir niye fakirdir, biliyor musun?’ diye ve
arkasından, bilmiyoruz Asım Ağabey, niye fakirdir, anlat dedik.
Asım Ağabey dedi ki: ‘Fakir çalmasını iyi bilmediği
için fakirdir.’ dedi.”
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Olur mu böyle bir şey ya! Zenginlerin hepsi
çalıyor mu! Saçma sapan…
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Evet, not ettik, videosunu indirip izleyebilirsiniz.
Bakın, bu, şu anda Türkiye’de dramatik bir durum.
Adalet
Bakanlığının kayıtlarına göre 28 milyon
yurttaşımız yani yaşı 18’in üzerinde olan tam 28
milyon yurttaş icra takibine verilmiş, yani her 2 kişiden 1’i
icra takiplik olmuş. Niçin icra takiplik olmuş, işte ona
bakalım. Ona nasıl bakalım? Sayıştay raporlarına
bakarak bakalım. Diyor ki Sayın Nurettin Canikli: “Bu
Sayıştay raporları TBMM’ye gelirse bizi duman ederler.”
Sayıştay raporlarını TBMM’ye getirtmemek için elinizden gelen
her şeyi yaptınız ama geldi. Şimdi Sayıştay
raporlarının içerisindeki yolsuzluğu anlatmaya kalksam sekiz
dakika değil seksen gün yetmeyecektir. Onun için, bir geçeyim, TRT’yi
geçelim, oradaki yolsuzlukları; yeni eklenen ÇAYKUR var ileride
paylaşacağız onu; Türkiye Kömür İşletmelerinin Garp
Linyitlerini de geçiyorum; gelelim şu Halkbanka. Şu Halkbanka
baktığınız zaman bu kadar fakir fukaralığın,
yoksulluğun niye olduğunu şöyle özetleyerek anlatıyoruz.
Bakın,
Sayıştay raporunda –dileyene de sayfa numarasını veririm-
diyor ki aynen şöyle: “Cari dönemde bankanın takip tutarı önceki
yıllarına göre -icra takibine verdiği bankanın- yüzde 22,7
oranında ve 1 milyar 166 milyon TL artış göstermiştir.
Dönem içerisinde takibe aktarılan tutarsa önceki yıllara göre yüzde
53,5 oranında artmıştır. Buna karşılık,
takipten yapılan tahsilatlarsa önceki döneme göre yüzde 9,9
azalmıştır.” Yani yüzde 53 oranında icra takibi
oranında artış var, takiplere rağmen yüzde 10 oranında
azalmış. Peki ne olmuş? İcra takibine verilen firmalara
baktığınız zaman pazarlama grup yapısına göre
takipteki kredilerde en büyük artış yüzde 52,2’yle
KOBİ’lerdeymiş yani üreten, istihdam eden şirketlerdeymiş,
yüzde 52,2’yle. En büyük azalış ticari kredilerde 19,3’le, maalesef
kurumsal yapıya ilişkinmiş. Yani bir bakıyoruz ki “Cari
dönemde kurumsal krediler 40,5 artmış.” diyor. Ne olmuş yani?
Sayıştayın deyimiyle anlatalım: “İhale
Bakanlıktan, ihale devletten, ihalenin parası da devletin bakanlığından,
garanti de devletin bankasının hazinesinden, oradan.” Peki, ne
olmuş sonra? Sonra yandaş parayı almış, bankaya
borcunu ödememiş, almış Man Adası’na götürmüş,
işte bilmem başka yerlere taşımış götürmüş
parayı.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Kurumsallardaki ödenme oranı…
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Durun, durun, sabır, sabır bakın,
hepsini tek tek anlatacağım.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Niye çarpıtıyorsun söylediğin
şeyi?
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Dışarıda, “tweet”lerde “Ekonomik kriz” diye
bağırıyordunuz.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Ama asıl sorun nerede olmuş biliyor musunuz?
Şimdi, Enerji Bakanlığını denetlemiş, TKİ’yi
denetlemiş, demiş ki: “6 tane enerji santrali ihalesi verdiniz.” Bu 6
tane enerji santrali ihalesinde -aynen cümle şu- diyor ki: “Bu
santrallerin yapılma olasılığı
sıfırdır.” Bu santrallere ilişkin iki ayrı düzen
kurulmuştur: Bir; açık kömür sahalarını alıyorlar,
oradaki kömürü kullanıyorlar ama Türkiye'nin 3,6 milyar tonluk rezervinin
yüzde 2’si bu yüzde 2’nin dışında kömür çıkarmıyorlar.
Yarın, açık sahalardaki kömür bitince kuyulardan kömür çıkarmayacaklar.
Niye? Çünkü maliyeti çok yüksek. Ne olacak o zaman? TKİ onlara, o
santrallere kömür vermeyi garanti etmiş. Nereden verecek? O kuyulardan
verecek. Nasıl verecek? Bugünkü maliyetlerinin belki de 2 katı, 3
katına verecek. Böyle bir soygun düzeni olabilir mi?
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Ne soygunu ya!
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Soygun düzeninin bir başka aşamasına
gelelim: 2006 yılında Fak-Fuk-Fon 500 bin ton kömür
dağıtıyor; 2017’de dağıtılan kömür 2,2 milyon
ton, maliyet tonu 100 lira.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – İyi de bunları Enerji
Bakanlığının bütçesinde niye konuşmadınız?
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Peki, hazineden alınan pay ne kadar? 420 lira. Son
tarihteki rakam 480 lira. Bırakın, attık 60 lirayı, 420’yi
baz alalım. Ne kadar büyük bir yolsuzluk, tam 1,5 milyar dolar. Halk
Bankasında takipteki alacak miktarı 2,5 milyar dolar, yalnızca
Fak-Fuk-Fon’da bir yılda vatandaştan dolandırılan para 1,5
milyar dolar.
Devam
edelim: Şu Gayrettepe metrosunu sık sık soruyordum, Sayın
Bakana da sordum, bir süre cevap alamadım. O kadar ki, Allah’ın bir
lütfu, denk geldi; bakın, şimdi Ulaştırma Bakanı
burada ama Dışişleri Bakanı da burada diye bakıyorum,
yokmuş.
Sayın
Ulaştırma Bakanı, itiraz ediyor firmalar -Gayrettepe metrosuna
katılan firmanın bir tanesi- Karayolları diyor ki: “Bu
firmanın yeterlilik belgesi sahtedir.” Karayolları Genel
Müdürlüğü Dışişleri Bakanlığına yazı
yazıyor, diyor ki: “Bu firmanın yeterlilik belgesinin sahte
olduğuna ilişkin itiraz var.” O ihalenin
yapıldığı tarihten bugüne kadar aradan bir yıl geçti,
Dışişleri Bakanlığı bu konuda size bir cevap
verdi mi? Bize gelen bilgiler, Dışişleri
Bakanlığının, bu sahte belgeye ilişkin sorulan soruya
cevap vermediği ve sümen altı ettiği yönündedir. Size bir tek
şey hatırlatırım: Bir; sahte belgeyle Gayrettepe üçüncü
havalimanı metrosunda 300 milyon euroluk bir yolsuzluk vardır, tam
300 milyon euro. Bu yolsuzluğun üzerine Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün
ve yarın mutlaka gidecektir. Bunların zaman aşımına
uğraması diye bir şeyi asla aklınızdan geçirmeyin.
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Önce kanıtlayacaksın, sonra “yolsuzluk”
diyeceksin. Öyle olur mu?
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Yüce Divanda bu mutlaka masaya konulacaktır. Siz
ve bürokratlarınızla ilgili çok açık söylüyorum ki bürokratlar
gelecekte… Arkadaki bürokrat arkadaşlar duysunlar; daire başkanı
ve onun üzerindekiler hani “olur” verirler ya, mahkemenin
karşısına çıktığı zaman hepsi şunu
söyler: “Bakan talimat verdi.” Mahkeme hiçbirini tanımaz. O dizin var ya,
o imza dizini içerisinde parafı atan da, imzayı atan da, hepsi o
milyon dolarlık yolsuzluklardan sorumludur.
Bir
başka soru daha sorayım Sayın Bakan.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Ver savcıya ya onları. Elinde ne varsa ver
savcıya.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Sizin döneminizde bu 21/b’ye göre yapılan
ihalelerin hangisinde 21/b koşulları var?
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Belgeleri ver savcıya.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Ver savcıya.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Size bunu ısrarla sorduk, bunların
hiçbirisine cevap vermediniz. 21/b’deki ısrarınızın
haklı, kabul edilebilir, vicdani, hukuki bir gerekçesini buraya
geldiğinizde söylemenizi bekliyorum. Eğer 21/b’ye ilişkin bu
ülkenin hazinesini ipotek almaya devam edecekseniz, Sayın Bakan, size çok
özet bir şey söyleyeyim: Ben Yüce Divanda çok avukatlık yaptım,
Yüce Divanın merdivenlerini iyi bilirim ve bir ara
bürokratlarınızla Yüce Divanı bir gezin. Hazır şimdi
gitmişken Bakan olarak gezin, orada gelecekte neler olabileceği
konusunda daha önemli bir adım atmış olursunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Kendine iş çıksın diye başlama,
iş çıkmaz buradan. Sana iş çıkmaz AK PARTİ’den, sana
iş çıkmaz.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, şurada uçağı
görüyorsunuz değil mi? Bakın, uçakları görüyor musunuz?
Havacılık, Türkiye’nin havacılığı. Bakın,
bunlar ne biliyor musunuz? FETÖ’nün el konulan hava yolu şirketlerinin
uçakları. Ne oldu bu uçaklar? Bu uçaklar
yandaşlarınızın, bakanlarınızın
altında. Çatır çatır AKP kongrelerinde bu uçakları
kullanıyorlar ama parasını, bu uçakların gaz
parasını, konma, konaklama, pilot maaşlarını, her
türlü giderini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Kim karşılıyor?
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Toparlayabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Süre doldu, lütfen tamamlayın.
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Burası çadır devleti mi ya? Bunlara filan
nasıl müsaade edecek? Böyle bir şey mi olur ya?
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Bu uçakların tüm giderlerini işte o -soruyor
Asım ağabey “Fakir niye fakirdir?”- elektrik parasından, su
parasından, gaz parasından ödeyen vatandaşın cebinden
alıyorsunuz. Niçin satılmıyor bu uçaklar? Madem bunlar Türkiye
Cumhuriyeti devletine zarar vermiştir niçin satılıp bedeli hazineye
irat kaydedilmiyor? On dakikadır bunların satılma süreleri.
Sayın
Dışişleri Bakanı, size bir soru sordum, soruya lütfen cevap
verirseniz çok mutlu olurum.
Şimdi,
elhak finale gelelim ve söyleyelim. Değerli milletvekilleri, Atatürk Orman
Çiftliği’nin 50 milyon lirası ya, 50 milyon lira; dondurma
satıyor, işte, orada bilmem maden suyu satıyor, şunu
satıyor, bunu satıyor, 50 milyon lirası Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından gasbedilmiş. Bu vicdani mi?
O
hâlde gelelim elhak finale.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Nasıl gasbedilmiş?
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Şimdi, bugün 17 Aralık, önemli bir gün. 17
Aralık, biliyorsunuz, Türkiye’de uzun dönemdir Parlamentoda en çok
konuşulan konudur. Ben şöyle bir öneride bulunacağım: 17
Aralık, “zafer çalanındır bayramı” ilan edilsin.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir söz talebim var.
BAŞKAN
– Sayın Muş, 60’a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş’un, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip kendince bazı
açıklamalarda bulundu. Hem hüküm verdi hem kendini iddia makamına
koydu, bazı Sayıştay raporlarından bahsetti. Kendisine
buradan çağrıda bulunuyorum: Yarın pazartesi günü, elinde iddia
ettiği ne kadar kendi söylemlerinde suç teşkil eden, suç unsuru olan
doküman varsa -ki bunların bir kısmının Sayıştay
raporları olduğunu söylüyor- bunları hemen, bakın, hemen
pazartesi günü işi gücü bıraksın, hemen bunları
savcılığa götürsün, suç duyurusunda bulunsun ve bu işin
takipçisi olsun. O süreçle alakalı da gelsin burada Genel Kurulu kendisi
bilgilendirsin.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Şimdi
şahıslar adına ilk söz…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, sisteme giremiyorsunuz herhâlde, onu bir okutmak
lazım.
Buyurun,
60’a göre size de bir dakika süre verdim.
11.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, PTT mağdurlarının Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından açıklama yapmasını
beklediklerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakanım, ilk önce şunu söyleyeyim
istiyorum: Onlarca telefon geliyor -Ulaştırma Bakanına
sesleniyorum buradan- PTT mağdurlarından şu anda
telefonlarımız kilitlenmiş vaziyette. Konuşmanız
esnasında onlara cevap vermenizi rica ediyorlar.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) –
Soru-cevap kısmında sorulur, ben de cevap veririm, yirmi dakikam var
çünkü.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakanım, biz de bir şeyi iletiyoruz, bu
kadar sinirli olmayın. Az önce hatibe de bu şekilde
davrandınız. Ben 60’a göre söz istedim, buradan size de duyuruyorum.
Bir nezaket ölçüsü içerisinde hareket ediniz, tamam mı?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) – Bana
cevap hakkı verirseniz cevap veririm Başkanım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Efendim, bu konularla ilgili, Komisyondaki
arkadaşlarımızın hepsi savcılıklara suç
duyurularını yapıyorlar, hepsini takip ediyoruz. Bu konularda
yolsuzluk, hırsızlık ve milletimizin vergilerinden çalınan
her kuruşun hesabını soracağız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu
Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma Ajansları
Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Şimdi, şahıslar adına ilk söz lehte olmak üzere Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu’na aittir.
Sayın
Köseoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
altıncı turunda bütçe lehine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizdeki tüm
milletvekillerimizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz
milletimizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarında istikrarın somut bir
göstergesi olarak 16’ncı Hükûmet bütçesiyle karşınızda
olmanın onur ve gururunu yaşıyoruz. Bütçe dönemleri, devletlerin
gelecek yıla hazırlandığı, geçmişi muhasebe
ettikleri dönemlerdir. Bizler şu an hem geçmişi değerlendirmek
hem de geleceği inşa etmek adına önemli bir süreci
yaşıyoruz. Her yeni bir yılın arifesinde, her yeni
başlangıçta olduğu gibi gelecek dönemi beraberce inşa
etmeye gayret ediyoruz.
AK
PARTİ hükûmetleri döneminde Türkiye’nin 3 kat büyüdüğü
tartışmasız bir gerçekliktir. Bu nedenle, bütçenin içindeki
rakamlardan ve maddi verilerden bahsetmek yerine ülke olarak
yaşadığımız bu süreçte parti ayrımı gözetmeksizin
hepimizin muhasebe etmesi gereken durumları, bu konuya ilişkin
düşüncelerimi burada sizlere ifade etmek istiyorum. Malumunuz olduğu
üzere, yaşadığımız zorlu coğrafya, özellikle
Irak’ta ve Suriye’deki istikrarsızlık ülkemizi ciddi anlamda olumsuz
etkilemektedir. Dünyada en çok mülteci barındıran ülke olan Türkiye,
bir yandan milyonlarca insanı kan ve savaşın getirdiği
felaketlerden korurken diğer yandan da FETÖ, DAEŞ, PKK gibi terör
örgütleriyle ciddi bir mücadeleyi gerçekleştirmektedir. Üstelik, Türkiye
sistematik olarak ulusal ve uluslararası
istikrarsızlaştırma ve itibarsızlaştırma
çabalarıyla karşı karşıyadır. Bu nedenle
hepimizin bunca zorlukla mücadele eden ülkemizin yanında olan
duruşumuzu bir kez daha muhasebe etmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Bütün
dünyanın kabul ettiği üzere Türkiye sadece Türkiye’den ibaret bir
ülke değildir. Bütün dünya Türkiye’siz bir dünya siyasetinin
olamayacağını artık kabul etmektedir. Türkiye sadece kendi
coğrafyasının değil, dünya mazlumlarının da umudu
olduğunu en son Kudüs olayında bir kez daha tüm dünyaya net bir
şekilde göstermiştir. Ülkemizin ciddi bir güç merkezi olduğu, bu
nedenle sürekli ayaklarına prangalar vurulmaya
çalışıldığı gerçeği ortadayken özellikle
uluslararası arenada dönen oyunlar karşısında hiçbir siyasi
argümanın arkasına sığınmadan hepimizin görevi
ülkemizin yanında açık ve net bir duruş gösterebilmektir.
Nasıl ki 15 Temmuzda bu ülkenin iradesine karşı vahşice bir
saldırı söz konusu olduğunda siyasi görüş ayırt
etmeksizin Yenikapı ruhuyla bir araya gelinebildiyse, nasıl ki Kudüs
söz konusu olduğunda dört parti bir araya gelerek ortak bir deklarasyon
yayınlayabilmişse aynı birlik ve beraberliğe bugün ve
gelecekte çok daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 15 Temmuzun bir uzantısı olarak sadece Türkiye’ye
değil, İslam coğrafyasına yönelik gerçekleştirilen tüm
saldırılara karşı muhalefetten de beklentimiz, Türkiye
Cumhuriyeti’ni güçsüzleştirmek için çaba sarf eden şer odaklarını
sevindirmek yerine, Türkiye’nin yanında olmak, ülke menfaatlerinin
gerektirdiği her konuda bu ülkenin millî birlik ve beraberliğini
temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımıza destek olmak, en
azından köstek olmamaktır. Maalesef, kendi içimizdeki birlik ve
beraberliği sağlama, millî çıkarlarımız
doğrultusunda ortak bir duruş sergileyebilme noktasında hâlen
ciddi zafiyetimiz söz konusudur. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu yegâne husus
kendi aramızdaki farklılıklar ne olursa olsun, iktidarın ve
muhalefetin millî menfaatlerin gerektirdiği her noktada bir olabilmeyi
başarabilmesidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ancak bunu başardığımızda gelecek
nesillere çok daha güzel bir Türkiye’yi bırakma imkânına sahip
olacağız. Örneğin, ülkemizin 2017 yılının üçüncü
çeyreğinde yüzde 11’i aşan bir büyümeyi gerçekleştirmiş
olması ve yine Sayın Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde millî istihdam seferberliğiyle son bir yılda 1,5
milyon insanımıza istihdam sağlanmış olması
sadece Hükûmetimizin değil, ülkemizdeki tüm insanlarımızın
gurur duyması gereken Türkiye’nin bir başarısıdır. Bu
noktada beklentimiz marifetin iltifata tabi olduğu gerçeğini
unutmadan yapılanları en azından takdir edip daha iyisini yapma
noktasında sizlerin de katkı sunmanızdır. Hazır bir
muhasebe dönemi içerisindeyken, bir bütçeyi görüşüyorken bu anlamda tüm
siyasi partilerin millî menfaatlerimiz karşısındaki tutumunu
muhasebe edeceğini ben umut etmek istiyorum…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ayşe Hanım, söylüyoruz ama dinlemiyorlar.
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Devamla) – …çünkü hepimiz geleceğe karşı
sorumluyuz, sonuçta başka bir Türkiye yok, doğusuyla,
batısıyla muhteşem bir coğrafyada yaşıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – İnsanlar niye göçüyor Trabzon’dan Ayşe Hanım?
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Devamla) - Bir Trabzon milletvekili olarak gururla
söylüyorum ki diğer tüm illerimiz gibi Trabzon da bizim, Hakkâri de bizim,
Van da bizim; bu ülke hepimizin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Her yer Trabzon!
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Devamla) – Sahip olduğumuz bu güzelliklerin
kıymetini bilip daha iyisini yapma görevi de yine hepimizin.
2018
yılı bütçemizin ülkemize ve memleketimize hayırlar getirmesini
yüce Allah’tan niyaz ediyor, emeği geçen herkesi tebrik ediyor, Gazi
Meclisi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Allah’a
emanet olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Konuşmacıyı tebrik ediyorum, çok güzelce konulara değindi,
güzel de ifade etti. Biz de konuşması içerisinde geçen bu yüzde 11
büyümeyi kabul ediyoruz. Yüzde 11 Türkiye büyüdüyse ekonomik olarak, Hükûmetten
rica ediyoruz bu yüzde 11’i emekliye de yansıtsınlar, taşerona
da yansıtsınlar…
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Yansıyor zaten, merak etmeyin; yol, su,
elektrik olarak…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – …işçiye, çiftçiye de yansıtsınlar,
çalışan tüm emekçilerimize bu yüzde 11’i muhakkak
yansıtsınlar; takipçisi olacağız.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz, kayıtlara geçmiştir.
Ve
böylece söz sırası Hükûmette. Hükûmet adına dört sayın
bakan var, sırasıyla söz alacaklardır yirmişer dakikayla,
öyle mutabık kaldılar.
Hükûmet
adına ilk söz, Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekci’ye aittir.
Sayın
Zeybekci, süreniz yirmi dakikadır.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Saygıdeğer
Başkanım, çok değerli milletvekilleri, konuşmama
başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, 2018
yılı Bütçe Kanunu’nun milletimize ve ekonomimize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum.
Tabii,
bir konuşma metni hazırlamıştık, bu konuşma
metninin amacı da Türkiye’mizin şu andaki mevcut durumu ve gelecekle
ilgili gerek Hükûmetimizin gerekse Bakanlığımızın
planlarını, programlarını, hedeflerini ve
çalışmalarını anlatmak ve geçmiş
performansımızla ilgili de detaylar vermekti. Yalnız,
konuşmalar sırasında gördük ki “Hafızayıbeşer
nisyan ile maluldür.” derler ve o bir daha kendini burada gösteriyor. 2001-2002
yılı dönemine atıfta bulunmayın ki ben karakter olarak da
bugüne kadar hiç öyle bir şey yapmam, geçmiş dönemlerle ilgili de
tabii ki bazı tespitlerde bulunmak lazım.
Denizli
Milletvekilimiz Sayın Şahin Tin konuşması
sırasında “Dışarıdan atanan değil, Türkiye’nin
bakanlarıyla, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin
Başbakanı ve hükûmetleriyle bu ekonomik başarılar
sağlandı.” dediğinde, nedense bu dönemde sağlanan
başarılarla ilgili “Efendim, şurasında bu var,
burasında bu var, yüzde 11 değil de ‘Yüzde 1.500 büyüdük.’ deseniz
bile inanmıyoruz”a varan şeyler söylendi.
Şöyle
bir hatırlayalım neler oldu diye. Bu dönemde bunu söylerken
2001-2002’yi tek başına alırsak hata yaparız. 2001-2002 bir
sonuçtur. 1999, 2001 ve 2002 de bir sonuç itibarıyla gelmiştir. Carlo
Cottarelli Türkiye’ye geldiğinde -IMF’nin Türkiye Masası Şefi-
Türkiye’nin Başbakanı, bakanları, Hükûmeti içtimaya bir sonuç
itibarıyla gelmiştir ve Türkiye’ye “IMF’nin kredi dilimlerinden -her
biri 750 milyon dolar, 1 milyar dolar, 1.250 milyar dolarlık- birini
Türkiye’ye serbest bırakmıyoruz. Şartımız var,
Başbakanın da daha üzerinde bir yetkiyle “O onaylamadan hiçbir
şey yapamazsınız.” şartıyla bir Bakan dayatmasını
Türkiye maalesef bu dönemde yaşamıştır. Neden geldik bu
noktaya, nereden geldik buraya? 1990’ların başında, 1991’den
itibaren, maalesef yine 16 Nisanda tarihin derinliklerine gömdüğümüz
koalisyon hükûmeti sistemi, “İktidar olayım da hükûmete geleyim de ne
olursa olsun.” diyen o anlayışın sonucu olarak… Orada şöyle
dendi, hatırlayın: “Onlar ne veriyorsa beş fazlası benden.”
Ve bu memleketin 38 yaşındaki erkekleri, 35 yaşındaki
kadınları emekli edildi. Öyle bir ekonomi yarattık ki 1999,
2000, 2001, 2002’de bu noktaya geldi ve bu ülkenin -2002 yılı
rakamlarıyla söylüyorum- toplanan vergilerinin yüzde 87’si faize
gidiyordu. Geriye kalan yüzde 13’le ne yapabilirseniz yapın ve bu yüzde
13’le hiçbir şey yapamadığı için Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti, Dünya Bankasına, IMF’ye, uluslararası kuruluşlara
teslim oldu hazinesiyle beraber ve aynı dönemde…
Bakın,
şurada, elimde, muhtelif defalarda yazılmış olan taahhütler
var, bunun altında dönemin Başbakanı, Başbakan
Yardımcılarının imzaları var. Tarihler: 28 Ocak 2002,
18 Ocak 2002, 3 Nisan 2002, 20 Kasım 2001, 3 Mayıs 2001, bu
tarihlerde yazılmış olan… Bay Köhler, Uluslararası Para
Fonu Başkanı. Burada şöyle söylüyoruz… Burada, hepsi elimizde,
Ekonomi Bakanlığının arşivinde,
kayıtlarında.
ERHAN
USTA (Samsun) – Daha sonra niyet mektubu yazılmadı mı Sayın
Bakan? Çok ayıp ya!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – 9’uncu maddede Türkiye’nin
bankaları, kamu bankalarıyla ilgili -kamu bankaları Halk
Bankası, Ziraat Bankası ve Vakıflar Bankası. Vakıflar
Bankası tam anlamıyla bir kamu bankası sayılmaz ama üçüyle
ilgili de- atıfta bulunarak “Bunların özelleştirilme sürecinin
tamamlanması, özelleştirilemiyorsa kapatılması” diye bir
taahhüt var. Sonuç olarak ne oldu? Bakın, kamu bankalarının 2001
yılındaki kamu zararları 22,9 milyar TL. Peki, bugün ne oldu?
Halk Bankası, Vakıflar Bankası ve Ziraat Bankası son on
beş yılda 82,8 milyar TL sadece kâr etti.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Nereden?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Söz konusu bankaların aktif
toplamı 2002 yılında 67 milyar TL, bugün 805 milyar TL.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Nereden kâr elde etti?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Türkiye ekonomisinden kâr ediyor
bunlar, Türkiye’nin büyüyen ekonomisinden kâr ediyor, gelişen
ekonomisinden kâr ediyor.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Altın ticaretinden?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Nereden kâr edecekti? Başka
yerden mi kâr edecek? Milletin, ülkenin ticaretinden, özel sektörün
ticaretinden, çalışan bankalardan ve sistemden kâr edecek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Aldığı rüşvetlerden?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın, sadece rakamlar konuşsun, sadece ekonomi konuşsun. Bu
bölümü toparladıktan sonra Türkiye’nin geleceğiyle ilgili ne kadar
aydınlık günlere doğru, ne kadar güzel günlere doğru
gittiğimize şöyle bir bakalım.
Bakın,
bir rakam daha söyleyeyim, bir vakıa da anlatayım size ki
ibretliktir: Bir gecede 100 civarında Halk Bankası ve Ziraat
Bankası şubesi kapatıldı bu ülkede ve sonuç itibarıyla
tamamen kapatılacaktı. Yani, bizim Halk Bankasına olan ilgi hep
vardı zaten, ortadan kaldırmaktı amaç. Vakıflar
Bankası satışa çıktı bu ülkede.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – O zamanlarda rüşvet ve yolsuzluk yoktu.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Vakıflar Bankası
satışa çıkarıldı, Vakıflar Bankasının
tamamına, bir Fransız bankası -adını da söyleyeyim-
Societe Generale Bank bu ülkeye yapılabilecek en büyük hakaretlerden
birini yaparcasına şunu söyledi, dedi ki, Vakıflar
Bankasını yani ecdadın bize emanet ettiği, Türkiye’nin
gayrimenkuller anlamında en zengin bankasına üzerindeki bütün
gayrimenkulleriyle beraber şunu söyledi: “Vakıflar
Bankasını lütfederim, alırım ama sermayesine 750 milyon
dolar daha ilave ederseniz nakit olarak alırım.” Bedavaya,
sıfır bedelle... Ve sonunda ne oldu? 2003 yılında nisan
ayında, mayıs ayında aynı kurumlara bir daha yazı
yazıldı, dendi ki: “Taahhütlerimizden vazgeçiyoruz, Halk
Bankasını ve Ziraat Bankasını kapatmıyoruz,
Vakıflar Bankasını da satmıyoruz.” (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ve
sonra ne oldu? Ve 2003, 2004 ve 2005 yılında Vakıflar Bankası
dünyanın en hızlı büyüyen bankası oldu ve 2005
yılının sonunda Vakıflar Bankasının yüzde 20’si
Borsa İstanbul’da halka arz edildi. Neye biliyor musunuz? Yüzde 20’si
1.750 milyar dolara gitti, yüzde 20’si. Yani, “Nereden nereye gedik.” diye
söylüyorum. Sadece…
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Sayın Bakan,
ekonomiye gel ekonomiye, bırak bankaları.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ekonomi, ekonomi… Pes yani pes!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Bunlar ekonomi değilse ben
sana ne diyeyim? Dışarıda gezmeye git.
TAHSİN
TARHAN (KOCAELİ) – Tefeciler büyüyor…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Eğer bunlar ekonomi
değilse, bunlar performans değilse ben sana ne anlatayım daha
başka?
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Yani…
TAHSİN
TARHAN (KOCAELİ) – Dolar ne oldu dolar? İşsizlik ne oldu?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Dolarla ilgili… Ona geleyim ben
sana, bak.
TAHSİN
TARHAN (KOCAELİ) – Yoksulluk ne oldu?
BAŞKAN
– Müdahale etmeyelim lütfen.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
şimdi…
ERHAN
USTA (Samsun) – İthalatı bir konuşalım, ithalatı.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Yardıma muhtaçları anlat.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Dolarla ilgili tabii ki şunu
da söyleyeyim, size anlatayım.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ayakkabı kutularındakilerini.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Sıfırlayamadığınız
dolarlar.
ERHAN
USTA (Samsun) – 650 milyon dolardan aldığın cari
açığı 43 milyar dolara getirdin, bir onu konuş da.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hani, şu Halk Bankası Genel Müdürünün evindeki…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Şimdi, “Türkiye'nin kurla
ilgili zafiyet yaşamasını gerektirecek hiçbir şey yoktur.”
diye bunu defalarca belirttik, defalarca söyledik. Ve en sonunda, bir gün bir
açıklamada bulundum, dedim ki: Türkiye'nin toplam mükellefiyetleri, toplam
kamu ve özel mükellefiyetleri, kısa vadeli borçları 114 milyar
dolardır. Merkez Bankasının -yanıma almayı
unutmuşum, herhâlde arkadaşlarımızın orada kaldı-
stokları altınla beraber 120 milyar dolardır. Sadece özel
sektörün döviz tevdiat hesaplarında olan yurt içinde -yurt
dışındakileri değil- 220 miyar dolar veya 260 milyar dolar.
Fazlası var eksiği yok. Soruyorum, böyle bir şirketin pasifinde
borçları var kısa vadeli, aktifinde de Merkez Bankasının
varlıkları, altını artı özel sektörün de
varlıkları.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu kadar faizi nereye ödüyoruz o zaman?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Şimdi, onu biraz önce dedim, sen
anlamadın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Nasıl anlamadım? Sen anlatamadın.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Yüzde 87’si faize gidiyordu vergi
gelirlerinin. Türkiye'nin şu anda topladığı vergilerin
yüzde 10’u faize gidiyor; karın ağrısı bu zaten.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Yatırımı nerede yapıyorsunuz?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Biz de buna inanıyoruz değil mi? Tabii…
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Biz de buna inanacağız…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Türkiye’den yeniden yüzde 87’yi
almak isteyenlerin karın ağrısı var.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Tabii, inanıyoruz biz de buna (!)
ERHAN
USTA (Samsun) – Ödemeler dengesindeki faizi bir söyleyin, bırakın ilk
faizi.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
şimdi, ben size aradaki soruları söylemeye çalışayım.
Türkiye’nin…
ERHAN
USTA (Samsun) – Sayın Bakan, 240 milyar dolar faiz ödedik Sayın
Bakan! İşinize geldiği yeri konuşuyorsunuz!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Türkiye’nin… Orta vadeli programda
konuşmacılardan bir tanesi dedi ki: “Türkiye, ihracat rakamları
itibarıyla, ihracat hedeflerine hedefleri kendine yaklaştırarak
ulaşmaya çalışıyor.” Hayır, 2017 yılında
ihracat hedefi 153 milyar dolardı orta vadeli programda, sonra revize
ettik 156,5 milyar dolara koyduk ve şimdi de inşallah tarihi zirveye
2017 yılında yaklaşacağız yani
aşacağız.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Fiyat artışı…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Kaldı ki bu tarihi zirveyi,
adını koyduğumuz o dönemde, 2014 yılında
ihracatın içinde 13 milyar dolar altın vardır.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Fiyat artışıyla…
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Reza’nın altınları!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Bu dönemde altınla aradaki
fark 8 milyar yani 8 milyar daha fazlasıyla aşmış
olacağız.
Hedefimiz
şuydu: Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak biz ihracat
hedeflerimizi açıklarken “Dünya ihracatından yüzde 1,5 pay
alacağız.” diye açıkladık.
Açıkladığımız yılda dünya ihracatı 19
trilyon dolardı. Türkiye’nin hedef olarak koyduğu yüzde 1,5;
açıklanan yıldaki yüzde 0,83 Türkiye’nin ihracatının dünya
ihracatından payı; hedefimiz 1,5. Yıl 2014, dünya ihracatı
19 trilyondan 16,5 trilyona düştü; yıl 2016, 15,9 trilyona
düştü; 2017, 2018, 2017’de 17 trilyon dolara çıkıyor.
Peki,
Türkiye’nin dünya ihracatından aldığı pay nereye geldi?
Yıl 2004 yüzde 0,68, yıl 2017 yüzde 0,91...
ERHAN
USTA (Samsun) – İthalat, ithalatla geldi!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – 2018 hedefi 0,95; 2019 hedefi 0,98;
2020 hedefi 1,01; 2021 hedefi 1,15 yani hedefimize doğru gidiyoruz.
Şöyle
bir şey var…
ERHAN
USTA (Samsun) – İthalatla övünüyorsunuz, ithalatla!
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Yani ekonomide sorun yok, hiçbir sorun yok, her şey
iyi!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
ihracatımızla ilgili bu hedeflerden sonra gelelim şimdi,
ithalatımızla ilgili rakamları da şöyle gerçek
anmalarıyla bir ortaya koyalım.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Sayın Bakan, söylesene ekonomi gayet iyi diye; ben de
alkışlayacağım.
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Tahsin bir dinle ya, ondan sonra soru sor.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Anlatmıyor ki, başka şeyler anlatıyor.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Ne anlatıyor? Başka ne anlatabilir
Ekonomi Bakanı? Ekonomiyi anlatıyor. Sağlık
Bakanlığını mı anlatsın, biraz sonra
Sağlık Bakanlığı.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN
– Sizin istediğiniz şeyi anlatmak durumunda değil. Herkes
kürsüde özgürdür.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Şimdi, yüzde 11,1 büyüdük.
Dünyadaki bütün ekonomilerin, ekonomistlerin söylediği bir şey
vardır: “Öyle bir büyümemiz olsun ki, bu büyüme ihracata, üretime ve
yatırımlara dayansın.” Yüzde 7,4 büyüdük, yüzde 7,4’lük
büyümemizin tam yarısı 3,76’sı üretime, ihracata ve
yatırımlara dayanıyor. Amaç bunu sürdürülebilir hâle getirmek.
Yüzde 11,1’lik büyümenin içinde -biraz önce yine rakam olarak… Bazen böyle,
rakamların istediğinizi alırsınız- ihracatın
etkisi 7,46’nın içinde yüzde 1,5 seviyesindedir ama son ay, on birinci
aydaki yani son üçüncü çeyrekteki toplam büyümemizi aldığımız
zaman yüzde 3,5 seviyesindeki ihracatın büyümeye katkısı
ithalatın da yukarıda olmasından dolayı 0,4 civarında
gerçekleşiyor.
Bakın
burada şunu görüyoruz, trajiktir bu. 16 Nisan referandumundan sonra
ararken bir yerde bir şey gözüme çarptı. Üstat Necip Fazıl
Kısakürek 16 Nisan 1956 yılında bir şey söylüyor, Büyük
Doğu dergisinde yayınlanmış olan bir sözü bu. Diyor ki:
“Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürmek için vatanı
düşürmeye bile razıdır.” 1956 yılı 16 Nisan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Böyle şey olur mu ya? Bu ne biçim bir
yaklaşım!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Rakamlarla ilgili…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakan, bu ne biçim bir yaklaşım! Böyle
şey olur mu, ne demek istiyorsunuz?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …rakamları kötü gösterme
adına ellerinden ne gelirse yaparlar, yeter ki Türkiye’nin rakamları
kötü olsun, yeter ki büyüme rakamları olmamış olsun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Lütfen uyarır mısınız? Ne demek istiyor
ya? Böyle şey olur mu ya?
BAŞKAN
– Sayın milletvekili…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN
– Sayın Özkoç… Gerektiğinde cevabını verirsiniz.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Ben sadece bundan altmış
yıl önce söylenmiş olan bir sözü söylüyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Ne demek bu? Uyarın lütfen. Uyarın! Böyle şey
olur mu?
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, lütfen… Söz veririm, cevap verirsiniz.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sonra dünya büyüme rakamları
açıklanıyor. Büyüme rakamlarıyla ilgili deniyor ki: Büyüme
rakamlarıyla ilgili yüzde 1.500 deseniz ne fark eder?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sen ekonomiyle ilgili konulara bak!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Ben demedim bunu siz dediniz, ben
söylemedim.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Haddinizi bilerek konuşun! Ne demek vatana ihanet! Öyle
yok!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Haddimi senden öğrenecek
değilim, haddimi de senden öğrenecek değilim.
BAŞKAN
– Lütfen, lütfen, Sayın Özkoç..
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Haddini bil de konuş! Vatana ihanet eden sensin!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Ben sana ne söyleyeceğimi
söylüyorum; hadi, otur yerine!
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Özkoç, lütfen, bakın, kürsüde hatip var. Yerinize
oturun!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Terbiyenizi takının da konuşun!
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sonra söz alır
konuşur, ağzını bağlayan yok.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – İhracatımız yüzde
10,4 arttı…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Burada kabadayılık yaparak bir şeye
varamazsın.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Öyle mi?..
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, istirham ediyorum, lütfen, dinleyin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne demek vatana ihanet?
BAŞKAN
- Sonra, sataşmadan isterseniz söz alın.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Bunun bir kere lamı cimi var
mı? Eğer yüzde 10,4’lük büyümeye siz, yüzde 11’lik bir büyümeye
eğer dil uzatırsanız Türkiye’de emeğe dil
uzatmışsınızdır, özel sektöre dil
uzatmışsınızdır; ihracatçıya, üreticiye,
yatırımcıya dil uzatmışsınızdır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sen ekonomiyi anlat burada, milleti nasıl
batırdığını anlat, milleti nasıl fakir fukara
yaptığını anlat!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sen dil uzatırken ses
çıkarmayacağız, biz burada bunlara cevap verirken haddimizi
bilecekmişiz!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne demek bu! Yüzün kızarmadan konuşacaksın…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, Sayın Özkoç, lütfen.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Haddimi senden
öğrenmeyeceğim, asla! Senden öğrenecek hiçbir şeyim de
yoktur.
Bak,
ne diyor?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne demek; haddini bil de konuş.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Had bildirmek senin haddin
değil!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, cevap verirsiniz, lütfen oturun yerinize.
Yakışmıyor, lütfen…
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir üslup yok.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Lafını geri aldırın, lafını
geri alsın.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, cevap verirsiniz, lütfen…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Söylediği sözü geri alsın.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, cevap verirsiniz lütfen.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burayı kim yönetiyor
ya?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Böyle şey olmaz.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Burayı kim yönetiyor?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir bakan kürsüden böyle konuşamaz. Muhalefete
söylediği sözü geri alsın.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, lütfen istirham ediyorum, bakın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Yok öyle!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
sayın milletvekilleri; Allah aşkına, biz
yaptıklarımızla övüneceğiz, yaptığımız
işlerle övüneceğiz. Bugün ekonomiyi anlatıyoruz burada,
yaptığımız performansı anlatıyoruz, Türkiye’nin
performansını anlatıyoruz, ihracatımızı
anlatıyoruz, geldiğimiz noktayı anlatıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, FETÖ’den el konulan Turkuaz Tekstili
anlatsın! 1619 Kulelerini anlatsın! Madem anlatmak istiyor,
bunları anlatsın o zaman.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hiçbir şey anlatmıyorsun, demagoji yapıyorsun.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Kıskanıyorsan ne
yapayım ben sana! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Senin haddin değil muhalefete “Vatan haini” demek!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, istirham ediyorum. Sayın Özkoç, lütfen…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Lütfen beni değil onu uyarın.
BAŞKAN
– Bakın, ben gerekirse onu da uyarırım ama lütfen, Grup
Başkan Vekili olarak dinleyeceksiniz, gerekirse cevabını
vereceksiniz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Doğru bir dil kullansın, onu uyarın.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Bakan, lütfen…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Kullandığım dilde…
Sadece ve sadece üstat Necip Fazıl Kısakürek’in 1956
yılında söylediği sözü tekrar ettim. Ne var bunda? Yaran yoksa
gocunmazsın.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, alçakça konuşuyor, alçakça konuşuyor. Necip
Fazıl Kısakürek’i alet ederek konuşuyor.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sen öyle değilsen
gocunmazsın. Gocunma! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) - Alçakça konuşuyor! Böyle bir şey olmaz!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, istirham ediyorum, lütfen… Lütfen yerinize buyurun.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Necip Fazıl Kısakürek’in
iktidarla ilgili söylediği sözü söylüyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ(Sakarya) – Bu alçaklıktır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Özkoç...
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Böyle konuşamaz!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Alçak sensin! Sensin alçak!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Alçak sensin!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, bakın, sizin yaptığınız doğru
değildir!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Alçak sensin!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, konuşma!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Haddini bil de konuş!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Alçak sensin! Alçak sana benzer!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sensin alçak!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, yerinize oturun lütfen, yerinize oturun.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Otur yerine, otur! Terbiyesizlik etme!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Aynı senin gibidir!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Böyle şey olmaz!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Böyle dengesizlik olur mu!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bütün muhalefet partilerine “vatan haini” diyor.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, kalkar cevabını verirsiniz, lütfen… Böyle
değil ama. Bu şekilde, bu tarz bir muhalefet…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Kimseye söylediğim bir söz var
mı benim, kimseye attığım bir laf var mı?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Olur mu böyle şey?
BAŞKAN
– Cevabını verirsiniz Sayın Özkoç.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Türkiye’nin performansını
anlatıyorum, Türkiye’nin gerçeklerini anlatıyorum.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Bir tek siyasetçiye, milletvekiline
hakaretim oldu mu?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sen ekonomiyi anlat, Ekonomi Bakanısın!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Bir kişiye hakaretim oldu mu?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ekonomiyi anlat!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bilmediğin şeyler onlar!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, lütfen…
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Böyle bir şey olmaz ya!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Otur yerine!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Öyle şey yok!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sen karar veremezsin ne yapacağına!
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Haydar, sus sen Haydar! Otur yerine!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, yerinize oturur musunuz lütfen.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sayın Başkan, en az
beş dakikalık, altı dakikalık bir zamanım var.
BAŞKAN
– Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Bakan.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Ben Genel Kurula hitap ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Genel Kurula hitap etmiyorsun!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 2017
yılı Ocak-Kasım döneminde Türkiye’de...
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Alkışlayın, 1619 Kulelerini
alkışlayın. Alkışlayın Turkuaz Tekstili, FETÖ’den
el konulan Turkuaz Tekstili.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Bakın, Türkiye’nin
ihracatıyla ilgili…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Alkışlayın kardeşim!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Yarası olan gocunur.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Alkışlayın! Biz vatan hainiyiz ya, siz
alkışlayın onları.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hiç yakışıyor mu bir grup
başkan vekiline?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sayın Başkan…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Onlar vatansever(!)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, kesin sözünüzü lütfen.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kürsüden, milletin kürsüsünden hiçbir
milletvekiline…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – O kürsüyü o “vatan haini” dediğin insanlar kurdu bu
ülkede.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Sensin be vatan haini!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …hiçbir siyasi partiye “vatan
haini” denmemiştir ve denemez de.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sen dedin az önce! Geri al!
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Ya, sana mı dedi be! Sen niye üstüne
alınıyorsun, yaran mı var? Anlayışın mı
kıt?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Demedim.
BAŞKAN
– Bakın…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sen öyle anladıysan ben ne
yapayım sana ya?
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, dinleyin lütfen.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Senin anlayış kabiliyetin
öyleyse ben ne diyeyim sana? Üstat Necip Fazıl’ın söylediği bir
söz, altmış yıl önce söylediği bir söz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Kimi kastederek söylediğini açıklasın!
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) - “Muhalefet” dedi. “Muhalefet” deyince sen misin
sadece?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Yani, Türkiye’nin
performansını kötülemek için elinden geleni yapacaksın…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Tutanakları çıkartalım efendim, lütfen, rica
ediyorum.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …Türkiye’yi aynı dönemlere
döndürmek için de elinden geleni yapacaksın…
ALİ
ŞEKER (İstanbul) - Türkiye’yi bugünlere o dediklerin getirdi!
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Ya, dinle be!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …Türkiye’nin büyümesine dil
uzatacaksın, ihracatına dil uzatacaksın…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Konuşmayacak mıyız ya?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Konuşmayacak mıyız?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Konuşmayacak mıyız?
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sen konuşmayacaksın!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …istihdamına dil
uzatacaksın, Türkiye’nin etkinliğine dil uzatacaksın…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Vatan haini mi oluyoruz?
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Otur be, otur!
HASAN
TURAN (İstanbul) – Otur yerine, otur, otur!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Senin istediğin gibi mi konuşacağız biz?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …yüzde 87 faize para ödeyen
Türkiye…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sen yalan söyleyeceksin, biz susacağız, öyle mi?
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, lütfen…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …garip gurebanın vergisini
faize ödeyen Türkiye, bugün yüzde 10’a getirmiş, bunu
beğenmeyeceksin…
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Kaç daire parası ödüyorsunuz faizle?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …bunu söyleyen bir Ekonomi
Bakanına oradan ağzına geleni söyleyeceksin, “Alçak!”
diyeceksin…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bize “vatan haini” diyen alçaktır! Sen alçaksın!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
HASAN
TURAN (İstanbul) – Sensin! Alçak sensin!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Yüce Meclisin takdirine arz
ediyorum!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, lütfen, istirham ediyorum ama…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Yüce Meclisin takdirine arz
ediyorum! (AK PARTİ sıralarından bir grup milletvekilinin CHP
sıralarına yürümesi)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ne var? Ne var?
BAŞKAN
– Oturunuz yerinize!
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – “Alçak” demediğim hâlde
“alçak” diyen de alçaktır!
HASAN
TURAN (İstanbul) – Bu ne şerefsizlik ya! Böyle şerefsizlik olur
mu?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ne var?
BAŞKAN
– Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.46
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40’ıncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Ekonomi
Bakanımız Sayın Nihat Zeybekci’nin sözü yarım
kalmıştı.
Beş
dakikalık bir süreniz kalmıştı, buyurun Sayın
Zeybekci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; tabii, biraz önceki Ekonomi
Bakanlığı olarak sunumumuz sırasında ekonomiyle ilgili
rakamları verirken, geçmiş ile bugünü kıyaslarken ve hatta -ki
oradaki hassasiyetimin de altını çizerek söylediğim- 2000, 2001,
2002 yıllarında Türkiye’nin geldiği durumun sebeplerini,
1990’ların başındaki popülist yaklaşımların
Türkiye’yi getirdiği noktayı ve Türkiye’deki Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetlerinin düştüğü durumu özetleyip de o gün ile bugünü kıyaslarken
vermiş olduğumuz rakamlar tamamen ekonomiyle ilgiliydi.
Bu
arada tabii ki, gece gündüz koşturan… Hakikaten gecemiz gündüzümüz yok. 15
Temmuz ihanet girişiminde, burada, bu Meclisteyken, yüce Meclisteyken, bu
Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanırken, içeri girerken, üzerimize
binlerce kurşunla ateş edilirken o gece İstanbul’a gidecektik
23.50 uçağıyla ve ertesi gün de Başbakanımızın
başkanlığında toplanıp pazartesi günü Bakanlar
Kurulundan çıkarak Türkiye’de büyüme seferberliği, ihracat
seferberliği için yeni kararlarımızı
açıklayacaktık ve yine de açıkladık, yine de Türkiye on
beş aydan bu yana kesintisiz bir şekilde ihracatını
artırıyor ve birçok ayda da iki haneli artırıyor.
Bunun
arkasında büyük bir emek var, bunun arkasında çok büyük bir
çalışma var, bunun arkasında işçi kardeşlerimizin
emeği var, bunun arkasında ihracatçılarımızın
emeği var, üreticilerimizin emeği var.
Bakın,
bazı şeyler söyleyeyim size: 2017 yılında bugün
itibarıyla vermiş olduğumuz teşvik belgelerinde adet
bazında yüzde 51, istihdam bazında yüzde 61, rakam bazında yüzde
80, geçtiğimiz yıla göre, artış var. Bunun gelecekte yani
2018’de ve devamında sonuçlarını yaşamaya devam
edeceğiz.
Dünyanın
en iddialı yatırım teşvik sistemini devreye koyduk; proje
bazlı yatırım teşvik sistemi, terzi usulü teşvik
sistemi. Şu an itibarıyla Hükûmetimiz, Bakanlar Kurulunda
yaklaşık olarak 70 milyar TL’nin üzerinde teşvik belgesiyle
ilgili çalışmalarını yaptı, bitirdi ve yıl
sonundan önce bunları da ilan edeceğiz, bunlar da üzerine ilave gelecek
ve Türkiye artık global ekonomide kendi devlerini yaratacak. Bunların
peşindeyiz.
Türkiye,
her şeye rağmen son çeyrekte dünyada büyümede 1 numara olmuş ve
toplamda baktığımız zaman da 7,4’lük büyümesiyle de yine de
dünyada 1 numara olmuş, G20’de, OECD üyesi ülkelerde. Evet, Türkiye'nin
enflasyonla mücadelede sıkıntıları vardır, istihdamla
ilgili sıkıntıları vardır, işsizlikle ilgili
sıkıntıları vardır ama geldiğimiz noktada her
yıl 1,1 milyon vatandaşına istihdam sağlamak zorunda olan
Türkiye, yüzde 6’nın altında bir büyümeyi sağlarsa
zarardadır, ziyandadır.
Bunları
yaparken, bunları gerçekleştirirken de, Meclisimizde bunları
size arz ederken yüce Meclisin onayına Ekonomi
Bakanlığının bütçesini sunarken de tabii ki bunun
sevgisiyle, sevdasıyla çıkıyoruz ama bunları yok
varsaydığınız, bunlar olmamış gibi varsaydığınız
zaman da ağırımıza gidiyor.
Hayatım
boyunca ne siyasete ne de hiçbir siyasi partiye hakaret etmedim. Hiçbir zaman
için de “hain” demedim “alçak” demedim “şerefsiz” demedim çünkü ne
yapacaksak siyasetle yapacağız, ne yapacaksak da siyasi partilerimizle
yapacağız, ne yaparsak da Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
onayıyla yapacağız.
Maalesef,
konuşmamda on üç dakikam kalmıştı ki -Sayın
Başkan beş dakika verdi, ben kendisinden tekrar istirham
edeceğim uzatmasıyla ilgili- ondan sonra konuşma
imkânımız kalmadı. Bir arkadaşımız yüzlerce defa
şahsıma “alçak” diye bağırdı, yüzlerce defa...
AYŞE
SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Kabul edilemez.
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Böyle bir şeyi kabul etmiyoruz, kendilerine…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – ...ve sabrettim, durdum, sustum,
ağzımdan çıkan o “alçak” kelimesini yüce Meclisin huzurunda
söylemiş olmaktan dolayı da üzgünüm. Dedim ki: “Sensin o.” Bir daha
asla kullanmayacağım, bir daha asla bu kardeşinizin
ağzından öyle kelimeleri duymayacaksınız.
1956
yılında üstat Necip Fazıl Kısakürek’in söylediği söz,
tam anlamıyla “Bugün bizdeki muhalefet” deyip o güne hitap eden bir
sözdür, bununla hiç kimseyi kastetmedim, hiç kimseyi de hedeflemedim.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Kabul etmiyoruz.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Kabul etmemek sizin
hakkınızdır, buraya çıkarsınız, söylersiniz ama
burada konuşan bir konuşmacıya, bir bakana yüzlerce defa “alçak”
denir mi?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne demek istediğinizi söyleyecek misiniz Sayın
Bakan?
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bakın, bugün bizler siyasetçisiyle, bürokratıyla,
ihracatçısıyla, işçisiyle üretim ve ihracat ailesiyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen, iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Türkiye -namerdi bırak, merde
bile muhtaç olmayacak- Gazi Mustafa Kemal’in gösterdiği muasır
medeniyet ve daha ilerisine geçmek için büyük bir yarış içindedir.
Uluslar yarışı vardır bugün, milletler
yarışı vardır, ülkeler yarışı vardır.
Bu yarışta tabii ki bize çelme takmak isteyenler olacaktır.
Bölgesel menfaatleri, bölgesel çıkarları olanların da
Türkiye’yle ilgili hesapları olacaktır, herkes isteyecektir. 236
milyar dolarlık millî gelirin olduğu bir dönemde, toplam vergi
gelirlerinin yüzde 87’sini faiz olarak alanlar, bugün 870 milyar dolara
gelmiş olan Türkiye’nin vergi gelirlerinin yüzde 87’sini tekrar almak
isteyeceklerdir. Bugün yüzde 10, hedefimiz bu yüzde 10’u da vergi gelirlerinden
sıfıra indirmek, hedef bu. Bu hedefi de Allah’ın izniyle
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye, bugün
ihracatımızla ilgili, büyümemizle ilgili, üretimle ilgili büyümek
zorunda ama büyürken de üretimle, ihracatla, istihdamla ve yatırımla
büyümek zorundadır ve bununla ilgili de çok önemli kararlar
alındı. Bunlara “tesadüf” derseniz, kabul edemeyiz, Hükûmetimize de
hakaret olarak kabul ederiz, parti olarak da hakaret kabul ederiz.
Bunların hepsi çok ince çalışıldı, en ince
detayına kadar gergef gibi işlendi, planlandı ve bugün bu
sonuçlar alınıyor. 2018 yılında Türkiye yine büyümeye devam
edecek. Yine Türkiye, ihracatını artırmaya devam edecek. 2018
sonu itibarıyla Türkiye, 170 milyar dolarlık ihracat hedefini de
geçecek.
İthalatla
ilgili de değerli arkadaşlar, Türkiye’nin yüzde 11’lik bir ihracat
büyümesi vardır, yüzde 16,5’luk bir ithalat büyümesi vardır,
altını çıkardığımız zaman da yüzde 9,5’lik
bir ithalat büyümesi vardır. Tüketim mallarında, tüketmediğimiz
zaman, ithal etmediğimiz zaman hiçbir şey olmayacak ürünlerde
sıfırdır ithalat artışımız.
BAŞKAN
– Sayın Bakan…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sadece ham madde ve üretim
mallarındaki ithalatımız yüzde 27 artmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN-
Sayın Bakan, bir dakika daha ek süre vereceğim.
Yalnız,
kastınızı bir daha net bir şekilde ifade edebilirseniz az
önceki yanlış anlaşılmayla ilgili, bunun
açıklığa kavuşması lazım. Gerçi biz anladık
kastınızın ne olduğunu. Tekrar…
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Saygıdeğer
Başkanım, son derece açıktır. Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki konuşmamda, biraz önceki konuşmamda açıkça da
söyledim: Bu Mecliste, burada, bu kürsüden hiç kimsenin haddine değildir
hiçbir siyasi partiye “hain” demek. Ağzımızdan da böyle bir laf
çıkmamıştır, çıkamaz da zaten, bize de
yakışmaz. Ha, bir karar verecekse, millet, yüce millet bu kararı
verir.
Evet,
Saygıdeğer Başkanım, son rakam olarak da şunu
söyleyeyim, böylelikle Ekonomi Bakanı olarak kapatmış
olayım: Ekonomi Bakanlığının sizlere takdim olunan
amaç ve faaliyetler doğrultusunda kullanmak üzere 2018 yılı
bütçesi toplam 4 milyar 413 milyon TL’dir. Bunun 222 milyon TL’si personel, 26
milyon TL’si SGK primleri, 101 milyonu mal ve hizmet alımı, 21
milyonu sermaye giderleri, 4 milyar 30 milyonluk kısmı da
ihracatçımıza verecek olduğumuz destekler ve teşviklerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir
dakika…
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Son dönemi söyleyeyim.
BAŞKAN
– Son cümleleriniz… Bitirin lütfen.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Bunun içinde Eximbank’ın,
ihracatçıya vermiş olduğu 40 milyar dolarlık kredinin faiz
destekleri yoktur. Bunun içinde ihracatçılarımıza verilmiş
olan, dâhilde işleme izin belgesi kapsamında sağlanmış
olan gümrük vergisi avantajları yoktur. Bunlarla beraber
topladığımız zaman ihracatçımıza vermiş
olduğumuz, üretime vermiş olduğumuz destekleri takdirlerinize
arz ediyorum.
Bu
duygularla tekrar yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. 2018
yılı bütçemizin Hükûmetimize, ülkemize ve Meclisimize
hayırlı olmasını dileyerek sizleri Allah’a emanet ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, Sayın Bakanın Cumhuriyet Halk Partisini
hedef alan sataşmalarından dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun.
İki
dakika süre veriyorum, lütfen…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bana herhâlde daha fazla verirsiniz diye düşünüyorum.
BAŞKAN
– Sataşmalarda iki dakikadan fazla vermiyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bakana yedi, sekiz dakika oldu.
BAŞKAN
– O, on dakikasını hiç konuşamamıştı zaten.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hemen şunu söyleyeyim: Sayın Bakanın
rakamlarıyla, ekonomi rakamları ile bizim elimizdeki ekonomi
rakamları birbirini tutmuyor.
YUSUF
BAŞER (Yozgat) – Seninkiler yanlış.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Devlet, on beş yılda 757 milyar lira faiz
ödemiş. Şu anda, Haziran 2017 sonu itibarıyla 432,4 milyar dolar
olarak Türkiye dış borçta bir yükselmeyle karşı
karşıya. Kamunun dış borcu on beş yılda 43,6
milyar dolar büyümüş; 43,6 milyar dolar. Özel sektörün dış borcu
300 milyar dolar sınırını aşmış. Devlet,
borç stokunun, rekor borçlanmayla, 2017 sonunda 900 milyar liraya
ulaşabileceği tahmin ediliyor.
Siz
kendi rakamlarınızı söyleyeceksiniz, biz de kendi
rakamlarımızı, doğru rakamları, gerçek rakamları
millete buradan duyuracağız. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunları söylerken eğer diplomatik bir dil…
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – İyi de rakamları yazanlar bilmiyor da siz mi
biliyorsunuz?
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Müsaade ederseniz! Her şeye de
karışmayın, ayıp oluyor.
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, konuşun lütfen.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Rakamları yazanlar bilmiyor da siz mi biliyorsunuz?
ŞAHİN
TİN (Denizli) – Az önce siz de müsaade etseydiniz…
HÜSEYİN
BÜRGE (İstanbul) - Biraz önce siz de müsaade etseydiniz…
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Siz müsaade ettiniz mi?
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Siz bunları diplomatik dille söylerseniz biz de
bunları diplomatik bir dille söyleriz ama siz ya da bir başkası
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisine bir gönderme
yaparak “vatan haini” derse, kim olursa olsun, onun
karşılığını alçaklıkla alır; bu,
kesinbekes böyledir. (CHP sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) – Yine aynı şeyi söylüyorsunuz ya.
Ayıp ya!
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – Ama “Ben vatan haini demedim.” derseniz o zaman “Siz de alçak
değilsiniz.” deriz.
TAHİR
ÖZTÜRK (Elâzığ) – Öyle bir şey yok ya!
ŞAHİN
TİN (Denizli) – O zaman, sen de özür dileyeceksin.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) – O yüzden net ve açık söylüyoruz: Bize “vatan haini”
diyen herkes alçaktır. Demeyen? Demeyenin alçaklıkla bir alakası
yoktur.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Bir dahaki sefer kuşlardan haberleri doğru
alın!
BAŞKAN
– Sayın Özkoç, sizin nezaketiniz gereği… Bakın, kastını
ifade etti, siz de en azından bir incelik gösterip bu noktada
yanlış anlaşılma…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayhay. Kastımı aşan, Bakanı kıran
herhangi bir şey söylediysem kusura bakmayın.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) – Öyle bir şey ifade etmedi, Ekonomi Bakanı
kastını ifade edemedi, biz de anlamadık ne demek
istediğini.
BAŞKAN
– Bir saniye… Sayın Özkoç’la konuşuyorum, sizinle konuşmuyorum.
Lütfen…
DİDEM
ENGİN (İstanbul) – Ama, sürekli “Sayın Özkoç, Sayın
Özkoç...”
BAŞKAN
– Evet.
DİDEM
ENGİN (İstanbul) – Niçin Sayın Bakana uyarıda
bulunmuyorsunuz?
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Söyledim efendim. Biz burada birbirimizi kırmaya
değil… Ben Sayın Bakanı da kırmak istemiyorum, hiç kimseyi
de kırmak istemem.
BAŞKAN
– Tamam.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir nezaket ve diplomasi ölçüsünde, Sayın Bakan rakamlar
verirken dinliyoruz. Kendisi bize karşı bu sözü nasıl
söylemediğini ifade ettiyse ben de aynı şekilde “alçak” sözünü…
BAŞKAN
– Tamam, geri alıyorsunuz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – …ona öyle söylemediğimi ifade ettim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
ERHAN
USTA (Samsun) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Sayın Usta, buyurun.
ERHAN
USTA (Samsun) – Sayın Bakan konuşmasında 57’nci Hükûmet dönemini
kastederek “IMF Şefi Carlo Cottarelli’nin önünde içtimaya duruyordu
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanları.” diye açık bir
sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum.
BAŞKAN
– İsterseniz yerinizden söz vereyim Sayın Usta.
ERHAN
USTA (Samsun) – Fark etmez ama biraz uzun olacak.
BAŞKAN
– Peki.
Buyurun.
9.- Samsun Milletvekili
Erhan Usta’nın, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN
USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu
devleti yönetenler, ülkede siyaset yapanlar olarak hepimizin amacının
ülkeyi ileriye götürmek olması gerekir. Biz bu anlayış
içerisinde siyaset yapıyoruz. Dolayısıyla geçmişteki bir
hükûmete, Sayın Bakanım, böyle bir ifadeyi kullanmanızı ben
doğrusu yakıştıramıyorum. Yani Türkiye Cumhuriyeti
devletinin hiçbir hükûmeti hiçbir IMF şefinin önünde içtimaya
durmamıştır. Bakın, bir de ayrıca sonradan diyorsunuz
ki: “Türkiye Cumhuriyeti teslim oldu.” Bu ifadeler yakışık
almıyor. Bu devlet, hepimizin devleti. Yani geçmişteki bir siyasi
partiyi, bir hükûmeti küçültmek, ülke olarak hepimizi küçültür, bunlardan
kaçınmak lazım. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Bunun
dışında, kamu bankaları aslında hiç konumuz
değildi, kamu bankalarıyla ilgili burada bir şey konuşan da
olmadı, Sayın Bakan kamu bankaları konusu üzerinde ısrarla
durdu. Şimdi, orada şuna bakmamız lazım: Kamu
bankaları 1990’lı yıllardaki pamuk destekleme primlerinden
alın da bir sürü nedenle hakikaten bir borç batağına batmıştı
ve hiçbir şey, borç içerisinde gözükmüyordu. 57’nci Hükûmet
geldiğinde bankacılıkla ilgili bir reform yaptı,
ayrıca kamu bankalarıyla ilgili hem yönetimini yeniden ele alarak
bağımsız bir yönetim getirdi hem de orayı, sermayesini
güçlendirmek için ciddi bir özel tertip ihraç yapıldı. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Aynen öyle, bravo.
ERHAN
USTA (Devamla) – Şimdi, daha sonraki kamu bankalarının
performansında bunu görmezden gelemezsiniz. Yani orada ciddi bir rakam
verildi, 30-40 milyar dolar civarında bir parayı kamu bankasına
verdikten sonra elbette o kamu bankasının performansının
iyi olması lazım, yönetimi de düzeltildi. Daha sonradan da diyelim ki
güzel yönetildi, bugünkü durumlara geldik. Yani bunların
başını söylemeden, sadece sonunu söyleyerek…
Şimdi,
kamu bankalarının performansıyla övünüyoruz bugün, o kamu
bankalarına verilen özel tertip Hazine tahvillerinden dolayı borç
stoku arttı, ondan dolayı da o günkü hükûmeti yeriyoruz. Böyle bir
çelişki olabilir mi? Bakın, o günkü hükûmet neler yapmış
-bunları defalarca burada söyledik- yani şimdi aklıma gelenleri
hemen, çok hızlıca… Sosyal güvenlik reformu. Gelir gelmez sosyal
güvenlik reformunu yapıyor, gelir gelmez bankacılık reformunu
yapıyor, İşsizlik Sigortası Fonu’nu kuruyor; 57’nci Hükûmet
yapıyor bunları. Bütçe kapsamının genişletilmesi, kara
deliklerin kapatılması anlamında ciddi tedbirler alıyor.
Özel gelir ödeneklerini kaldırıyor, fonları tasfiye ediyor.
MEHMET
GÖKDAĞ (Gaziantep) – Bugüne kadar da o politikalarla geldiler zaten.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN
USTA (Devamla) – Sataştığı şeyden dolayı
Sayın Başkanım, ne fark edecek yani?
BAŞKAN
– Peki, tamamlayın lütfen bir dakikada.
ERHAN
USTA (Devamla) – Bizim amacımız kimseyi yermek değil, yani iyi
yapılan şeyleri söylüyoruz.
Döner
sermayelerin sayısının azaltılması. Faiz
dışı bütçe uygulaması, bakın, o zaman
başlatılıyor. 2002 yılında sizin
devraldığınız hükûmet millî gelire oran olarak, millî
gelirin yüzde 3,4'ü kadar faiz dışı fazla veriyordu, o faiz
dışı fazlalar bütçedeki o faiz yükünü azalttı. Bugün ne
kadar veriyor? Bugün 0,6 faiz dışı açık veriyoruz, 4 puan.
Millî gelirin yüzde 4'ü ne demek biliyor musunuz? 120 katrilyon lira demek. 120
katrilyon lira; performans, o güne göre, bugün kötüleşmiş.
Bunları görmeden nasıl bunları konuşabiliriz
amacımız eğer bu ülkeyi ileri götürmekse?
Bankacılık
reformları, BDDK’nın kurulması, kamu bankalarının
sermayelerinin güçlendirilmesi, kamu bankalarındaki statü
değişikliği, Merkez Bankasının
bağımsızlığı, enflasyon hedeflemesi rejimine
geçilmesi…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Bunlar ne yaptı o zaman ya? Övünüyorlar.
ERHAN
USTA (Devamla) – …düzenleyici, denetleyici otoritelerin kurulması,
borçlanma, Kamu Finansmanı Kanunu, Kamu İhale Kanunu, KİT’lerde
görev zararı alacaklarının sona erdirilmesi, KİT’lerde
personel rasyonalizasyonu, kamu yatırım programının
rasyonelleştirilmesi, bunların hepsi bu dönemde yapılan ve
ülkeye bugün de faydası olan reformlardır. Bu reformları
görmeden, sadece o döneme suçlamada bulunmak doğrusu
yakışmıyor. Ama biz şu sorulara cevap beklerdik: Mesela 590
milyar dolar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Bir dakika daha ver canım, ne olacak. Bizden
alın.
EMİN
HALUK AYHAN (Denizli) – Bir dakika daha Sayın Başkan.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, verin bir dakika daha,
soruları var.
ERHAN
USTA (Devamla) – Sayın Bakan, ben bunu bütçenin tümü üzerindeki
konuşmalarımda ifade ettim. 590 milyar dolar net dış kaynak
kullanıldı hükûmetleriniz döneminde. Bu paraları nerelerde, bu
ülkenin üretken yatırımları için ne kadar kullandık? Bunun
bir izahatını verin.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Milletin bilmesi lazım bu konuları.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – İnşaata, betona gömdüler, betona.
ERHAN
USTA (Devamla) – Siz dış ilişkilerden sorumlu
Bakansınız. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkürler Sayın Usta.
ERHAN
USTA (Devamla) – Bir rakam daha vereceğim.
659
milyon dolar sadece… Bakın, 1 milyar dolar bile değil. 1 milyar dolar
bile olmayan bir cari açıkla bu ülkeyi teslim aldınız, şu
anda 43 milyar dolar cari açık var. Bunları konuşmamız
lazım eğer biz bu ülkeyi ileri götürmek istiyorsak.
Çok
teşekkür ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
Sayın
Yıldırım, sisteme girmişsiniz.
60’a
göre, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım’ın, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın altıncı tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, az önce burada, şu Meclisin mehabetine yakışmayan,
kürsüden ve sataşmalarda kullanılan sözcükler üzerine ara
sonrası söz alan Sayın Bakan “Ben şu Parlamentonun hiçbir
üyesine, hiçbir siyasi parti grubuna, hiçbir şahsiyetine dönük asla insan
onurunu incitecek sözler söylemedim.” demişti. Kendisine
hatırlatıyoruz: Eş Genel Başkanımız için burada
ağza alınmayacak, ifade edemeyeceğim sözler sarf etmişti.
Biz de aynı seviyeden kelimelerle sosyal medyadan ve basın
bildirileriyle kendisine iade etmiştik. Bir nedamet getirmediği ve
özür dilemediği sürece aynı seviyeden kelimelerle cevap vermeye devam
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Söz sırası Sağlık Bakanı Sayın Ahmet Demircan’a
aittir.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Pardon Sayın Demircan, Sayın Muş’a da bir söz vereyim.
Buyurun
Sayın Muş, 60’a göre.
13.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muş’un, bütçe müzakerelerinde her siyasi partinin ve
Hükûmetin kendi zaviyesinden değerlendirmelerini yaptığına
ve bu tartışmaların milletin gözü önünde cereyan ettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada bütçe müzakerelerini yapıyoruz. Her parti grubunun
seksen dakika süresi var. Her parti grubu kendi zaviyesinden
değerlendirmelerini yapıyor; kendisi rakamlar açıklıyor,
istatistikleri kendi politikaları çerçevesinde görüyor, yorumluyor ve
burada halka anlatıyor bunları. En son Hükûmet çıkıyor,
Hükûmet de yaptıklarını, yapacaklarını burada izah
ediyor. Bütün bu tartışmalar milletin gözü önünde cereyan ediyor ve
vatandaş, hem reel hayatta yaşadığını hem
söylenenleri çok iyi şekilde değerlendiriyor. 80 milyon bizim nüfusumuz
var. Yönlendirme yapmak gibi bir imkânınız yok. Bu
değerlendirmeler neticesinde beş yılda bir, dört yılda bir
Türkiye’de seçimler yenileniyor ve vatandaş ya iktidarı
değiştiriyor ya “Devam.” diyor. Dolayısıyla biz
tartışmalarımızı bu seviyede götürürsek hem Meclisin
ağırlığına hem Gazi Meclisin ruhuna daha uygun hareket
etmiş oluruz hem de milletimiz meramımızı daha iyi anlar
diye düşünüyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Şimdi, Sağlık Bakanı Sayın Ahmet Demircan’ı
kürsüye davet ediyorum.
Süreniz
yirmi dakikadır Sayın Bakanım.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım, bizi televizyonları başında
izleyen sevgili milletim; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Yapmakta olduğumuz çalışmaların hayırlara vesile
olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.
Sağlık
Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. 2018 bütçesi, bütçe
çalışmaları içerisinde Sağlık Bakanlığı
bütçesini de konuşmak bugün nasip oldu. Tabii, Sağlık
Bakanlığı bütçesini konuşurken bu kadar adrenalin
deşarjı olmuş bir ortamda, sağlıklı bir ortamda
konuşuyoruz demekte zorlanacağım ama adrenalinin
zararını hepimiz biliyoruz. Adrenalinin zararlarından kendimizi
koruyalım.
Evet,
sağlık hizmeti büyük bir fedakârlıkla yapılan bir hizmet.
Büyük bir fedakârlıkla bu hizmeti yapan ve bu alanda çalışan
doktorlarımızı, hemşirelerimizi, ebelerimizi ve tüm
yardımcı sağlık personelimizi de saygıyla, muhabbetle
ve takdirle selamlıyorum.
Sağlık
her şeyin başı. Kanuni’nin şiirini hepimiz biliyoruz,
burada bir kere tekrar edeceğim: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet
gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Sağlık,
siyasetüstü bir alan ve siyasetüstü yaklaşmamız gereken bir alan;
hepimizi aynı şekilde etkiler, hepimizi aynı şekilde
ilgilendirir ama elbette ki siyasetin sağlık hizmetini yerine
getirmede programları olacak, projeleri olacak. Bu konuda da
programlarını halkına anlatan ve o programın
uygulanması için halktan destek alan, güç alan iktidar, o
programını uygulamak için yetki alacak Meclisten. Bugün
yaptığımız, bu programımızı millete söz
verdiğimiz şekilde uygulayabilmek için bütçe yetkisini almak üzere
burada çalışmalarımızı yapıyoruz.
Az
önce değerli grup başkan vekilimin de söylediği gibi, siyaset,
gerçekten milletin iradesinin, devletin sahibi olan milletten devleti yönetme
hakkını almak için milletin iradesinin tahsil edilmesinde
yapılan bir faaliyet. Her şey milletin gözü önünde oluyor. Bu
faaliyetleri yaparken fikirlerimizi, düşüncelerimizi özgürce ifade
edeceğiz, tenkitlerimizi yapacağız ama asla hakaret
etmeyeceğiz, tehdit etmeyeceğiz, iftira atmayacağız. Bu
ölçülere uyduğumuz sürece çözemeyeceğimiz sorun yoktur,
başaramayacağımız da iş yoktur. Sonunda kararı
elbette ki millet verecek. Bugün burada sağlık bütçesi ve diğer
bütçelerin görüşülmesi esnasında hassaten ben kendi
Bakanlığımla ilgili olarak değerli milletvekillerinin
göstermiş olduğu yapıcı muhalefet ve tenkitlerini de o
düzeyde yapmış olmalarından dolayı da teşekkür
ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık 7/24, stop etmeden
çalışan bir makinedir. Böyle bir makinenin içinde her şeyi
doğru ve yerinde yapmak zorundayız, en ufak bir hata ve en küçük
ihmale yer yok. Dolayısıyla, sağlık hizmetlerinde
başarılı olabilmek için, başarılarımızın
ne durumda olduğunu anlayabilmek için de durum tespiti yapmak
zorundayız. Durum tespiti: Neredeyiz şu anda, elbette ki bu
bulunduğumuz noktaya nereden geldik, gelecekte nereye gitmek istiyoruz?
Bunları da paylaşmak isteyeceğim. Nerede olduğumuzu tespit
etmek için iki yol var; geçmişimize bakmak, geçmişten buraya nereden
geldik, bir de diğer ülkeler arasında yerimiz nerede?
Sağlık
hizmetlerinde, geçmişe baktığımızda gerçekten Türkiye
çok önemli mesafeler katetti. Ben bir doktorum, genel cerrahi mütehassısı
olarak hastanelerde çalıştım, devlet hastanesinde ve
çalıştığımız ortamları biliyoruz. Yani
ameliyathaneden çıkan hastamızın, ameliyat sonrası
(post-op) bir hastanın bakılabildiği yer olurdu, ya onu hemen
oradan alırdık, yeni gelen hastayı oraya yatırırdık
veyahut da onu yatıramadan 6 kişilik, 8 kişilik
koğuşlarda yatağına alırdık. Bu zorluklar
vardı, bunları hep beraber yaşadık. Ama şimdi
görüyoruz ki biz nitelikli yatak noktasında hedefimizi
gerçekleştirmiş durumdayız. Hastanelerimizi yenileme noktasındayız
ve yeniledik, yenilemeye de devam ediyoruz.
ERKAN
AYDIN (Bursa) – Yoğun bakımlarda yer yok.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Yoğun bakım
yataklarımız dünya standartları noktasında ve hatta Türkiye
için belirlenen hedefi de geçmiş noktada.
Diğer
taraftan, elbette ki mekânlar değil sadece sağlık, aynı
zamanda o mekânlarda sunulan imkânlar ve o imkânları o mekânlarda
kullanacak olan kadromuz, sağlık çalışanlarımız.
Bu üçlüyü birlikte değerlendirmek zorundayız. Sağlık
çalışanlarımızın da özlük haklarını
geliştirmek zorundayız. Bu konuda verilmiş sözleri önümüzdeki
günlerde inşallah yerine getirmek bizlere nasip olacak; yıpranma
payı gibi, emeklilik gibi.
Yine,
personelimizle ilgili -hemen gündeme getirildi, ben de burada paylaşmak
istiyorum- sağlıkta şiddet konusu gerçekten kabul edilebilir bir
şey değil. Şifa dağıtan ellere el kaldırmak bir
topluma, bir halka, hakikaten, o çalışanlara karşı
yapılmış büyük bir haksızlıktır. Toplumumuza
bunun da yakışmadığına inanıyoruz. Böyle
davranışlarda bulunanları halkımızın da
milletimizin de kınadığını biliyoruz. Ama bizim buna
ait bir düzenleme yapmamız lazım. Biz idare olarak, devlet olarak bu
insanların, çalışanların hukukunu ve ortamlarını
korumak zorundayız; haklarını, onurlarını korumak
zorundayız. Bir düzenleme yapılmıştı yani
sağlık çalışanına görevi başında
saldırıda bulunan tutuklanarak yargılanıyordu ama Ceza
Muhakemeleri Usulü Yasası’na uymadığı gerekçesiyle bu iptal
edildi. Yeni bir düzenleme yaparak bu konuda sağlık
çalışanlarını koruyacak tedbirleri almamız lazım.
Şimdi,
üç bölümde konuşmamı dizayn etmiştim: Birinci bölümde, nereden
Türkiye’de bu noktaya geldik, bulunduğumuz noktaya; ikinci bölümde bu
haklarla, özgürlüklerle ilgili, sağlık
çalışanlarının emekleriyle ilgili düzenlemeler; üçüncü
bölümde ise geleceğe dönük yapacağımız
çalışmalar.
Göstergelere
değinildi, temel sağlık göstergelerine. Doğumda beklenen
yaşam süresi… Elbette ki geçmişle kıyaslayacağız,
muhakkak ki 2002 ile 2017’yi kıyaslayacağız ama değerli bir
konuşmacı kardeşim bir önceki konuşmalardan birinde dedi
ki: “2010’larla da kıyaslamak lazım.” Doğru. Hani AK
PARTİ’nin kaçamayacağı bir durum da şu: On beş
yıldır, on altı yıldır iktidarda kalmışsanız
hep iktidara geldiğiniz noktadan bugünü kıyaslayamazsınız,
kendi içinizde, kendinizle de yarışmak zorundasınız, AK
PARTİ kendisiyle de yarışmak zorunda. Onu da
yapacağız, yapıyoruz da. Ama geçmişi tam
hatırlayabilmek için bu, temel sağlık göstergelerinde…
Doğumda
beklenen yaşam süresi yıl olarak 72,5’ti, şimdi 78; bu iyi bir
gelişmedir arkadaşlar. Bebek ölüm hızı bin canlı
doğumda 31,5’ti, 2015’te 7,5; 2016’da 7,3 oldu. Bu iyi bir gelişme
ama burada duracak mıyız? Hayır. Elbette ki bu göstergelerin
daha da iyileştirilmesi için gayret göstereceğiz,
çalışacağız. Ama bu noktaya gelmiş göstergeler
artık limite yaklaşmaktadır. Onları bir önceki gibi
hızlı bir şekilde değiştirmek kolay değil ama
mutlaka onları da düzeltmek, değiştirmek görevimiz.
5
yaş altı ölüm hızı 40’tan 9,4’e; anne ölüm oranı
64’ten yani 100 bin canlı doğumda 64’ten 2015’te 14,6… 2016’da mesela
14,7 görülmüş; kendi rakamımız bu. Bir ölüm hadisesi fazla olsa
rakam oynuyor çünkü limite yaklaşıldı.
Cepten
yapılan sağlık harcamasının toplam sağlık
harcamasına oranı 19,8’den 16,3’e, katastrofik
(yıkıcı) sağlık harcamaları on binde 81’den 29’a…
Bir önceki yıl 30, 2016’da 29. Bunlar, doğru, olumlu gelişmeler.
Bunları daha da ileri götürmek için elbette üzerimize düşeni yapmak
zorundayız.
Değerli
milletvekilleri, gene birkaç örnek sunacağım burada zikredilen
konulardan. Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri için ayrılan
bütçe konusunda tenkitler, eleştiriler aldık ama gerçekten reel
rakamlarla kıyasladığımızda 2002’de 3,5 milyar olan
koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan para şimdi onun 3,5
katı; 12,7 milyar lira yani hem oransal olarak 3,5 katı hem de miktar
olarak, rakam olarak yüksek. Yani koruyucu sağlık hizmetlerine de
gereken önemi veriyoruz. Bunu hepimiz biliyoruz;
sağlıkçıların, bütün vekil
arkadaşlarımızın bildiğine inanıyorum.
Sağlığı kaybettikten sonra tekrar kazandırmak zordur
ama kaybetmeden önlemekse daha kolay ve daha ucuzdur. O nedenle koruyucu
sağlık hizmetleri daha bir önem kazanmakta ve bu dönemde bunlar için
yaptığımız çalışmaların, koruyucu
sağlık hizmetleri için yaptığımız
çalışmaların en büyük adımı aile hekimliğidir.
Şu anda 23 bin civarında aile hekimi kardeşimiz
çalışıyor, bu sayıyı 35-40 bin düzeyine getirip aile
hekimi başına düşen nüfusu 2.000- 2.500 rakamına getirmek
istiyoruz.
Aşılama,
koruyucu sağlık hizmetlerinde gerçekten çok başarılı
olduğumuz bir alan. 2000’lerde, 2002’lerde, 2004’lerde bu yüzde 82-85’ler
düzeyindeyken beşli aşı ve üçlü aşıda 98 düzeyinin
üzerine geçmiş bulunuyoruz ki bu fevkalade güzel bir neticedir
arkadaşlar.
Bir
konu var, bugünlerde gündemde olan bir konu, onu da zikretmek istiyorum,
koruyucu sağlık hizmetleri içine aldığımız ve
takip etmekte olduğumuz bir konu. Gelişen dünyada ve gelişen
toplumumuzda hastalığın tipleri de değişiyor.
Şimdi, çocuk yaşta daha önceden karşımıza çıkan
hastalıklar daha çok enfeksiyon hastalıklarıydı,
bulaşıcı hastalıklardı. Onlarla yapılan
mücadelede belli bir başarı elde edildi. Şimdi,
karşımızda, hiç beklemediğimiz “obezite” diye bir sorunla
karşı karşıya kaldık. Bulaşıcı olmayan,
kronik hastalıklar arasında sayılabilecek bir konu ki 2009’dan
beri bu konuyu takip ediyoruz, üç yılda bir yaptığımız
çalışmalarda en son rakamlar şöyle arkadaşlar: 2009’da 6
ila 9 yaş düzeyindeki çocuklar arasında yüzde 6,5 obezite varken
2013’te 8,3; 2016’da 9,9. Bu bize, sadece Sağlık
Bakanlığının değil, komple, muhalefetin
iktidarın, hepimizin bu konuda birlikte çalışmamızı
gerektiren bir sorun olduğunu gösteriyor. Çünkü, çocuklarımız
geleceğimiz, geleceğimizin sağlığını tehdit
ediyor.
Bunun
yanında, obeziteyle birlikte artış gösteren diyabette de
sıkıntımız olduğunu biliyoruz ve bu konuyla ilgili de
tedbirlerimizi, çalışmalarımızı yapıyoruz.
Diyabette maalesef OECD ülkeleri içerisinde Türkiye 2’nci sırada. Bu hiç
iç açıcı bir rakam değil.
Hareket
konusu toplumu tehdit eden bir diğer unsur, gençlerde özellikle. Hareketsizlik
bir tehdit edici unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Teknoloji bağımlılığıyla karşı
karşıyayız. Böyle bir durumun da bir şekilde mücadele
edilmesi gereken bir sorun olduğuna, yine sadece Sağlık
Bakanlığının başarabileceği bir iş
olmayıp topyekûn toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Tütünle
mücadele konusundaki mücadelemiz sürüyor. Önümüzdeki günlerde düzenlemeleri
yenileyeceğiz. Bu konuyla ilgili, ocak ayında, sağlıkla
ilgili bir yasa paketi geçireceğiz. Bu paketi hazırlama aşamasında,
hazırlamadan daha, komisyondaki arkadaşlarımızla da ve
ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla da -sadece bu tütünle ilgili
değil, diğer konularda da- paylaşacağız. Çünkü,
sağlıkla ilgili düzenlemeler toplumun tümünü ilgilendiren
düzenlemelerdir.
Ben
hızla gidiyorum. 112 Acil’le ilgili elbette ki bir kıyaslama
yapacağım çünkü bu konuda fevkalade güzel bir noktadayız.
2002’de 500-600 civarında ambulansımız varken şimdi 5 bin
noktasını bulmak üzereyiz, 4.926 kara ambulansımız var. 17,
artı şimdi 3 tane de kurtarma özelliği olan helikopter de
alıyoruz, 20 tane helikopter ambulansımız var. 4 tane uçak
ambulansımız var, 2 tanesinin ihalesi yeni yapıldı.
PERVİN
BULDAN (İstanbul) – Yeterli değil Sayın Bakan.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Deniz ambulansımız -bot
ambulansımız- var ve şimdi, Bakü-Tiflis-Kars demir yolu
açıldıktan sonra -bir tasarı üzerinde
çalışıyoruz, daha gerçekleşmiş değil- vagon
ambulans düşünüyoruz çünkü o bölgede tren 150 kilometre hızla yolcu
taşıyacak. İnşallah, Türkiye'deki hatlar daha da
gelişir. Böyle bir çalışmanın içerisindeyiz.
Hekime
müracaat sayısıyla ilgili değerlendirmeler oldu. Tabii ki bunu,
bu kadar artışı iki şekilde izah edebiliriz: Birincisi,
önceki kayıtlar noktasında yeterli kayıtlar var mıydı
elimizde? Çünkü yüzde 3 oranında, daha doğrusu, yılda nüfus
başına 3-3,5 kere hekime gitme
alışkanlığımız, AK PARTİ iktidarı
döneminde sekiz 8,5’lara, 9’lara ulaştı. Bunu bir tenkit konusu da yapabilirsiniz,
ki yapıyor arkadaşlarımız. Yani acaba toplumun
sağlığından çok mu şikâyeti var da gidiyor? Bir de
şöyle bakabiliriz: Yani o kadar kolay ulaşılıyor ki
sağlıkta hizmete...
Geleceğim
atamalar konusuna da. Güzel, teşekkür ederim,
hatırlattınız.
Sağlıkta
hizmet konusunda, vatandaş hastaneye gitmek istediğinde hastaneye ulaşabiliyor
ve onu da dikkate almak lazım.
Nitelikli
yatak oranımız -oranı veriyorum- 2002’de yatakların yüzde
6’sıydı, 2016’da yüzde 52, 2017’de yüzde 59’a çıkacak
arkadaşlar, yatakların yüzde 59’u nitelikli olacak. 2018’de bu yüzde
70, 2023’te bütün yatakları nitelikli hâle getirmek istiyoruz.
Hızla
geçiyorum, sağlıkta insan gücüne geliyorum, elbette önemli. Pratisyen
açığımız var ama öngörümüz şudur ki: Beş veya
altı yıl içerisinde Türkiye’nin pratisyen açığı
kapanıyor, o sayıya ulaşıyoruz. Bunu öngördüğümüz için
Tıpta Uzmanlık Sınavı’na -TUS- katılma
kontenjanını 6 binden 8 bine çıkardık bu sene, 2 bin daha
kota artırdık ki uzman açığını kapatalım.
BEHÇET
YILDIRIM (Adıyaman) – Kalite, kalite.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Bu, güzel bir uygulama.
Şimdi
geliyorum atamalar konusuna.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Güzel bir haber verin.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Arkadaşlar, şunu da
paylaşayım: 2017/5 ataması, toplam yerleşen personel
sayımız yani kura çeken personel sayımız 12.380, bunlardan
11.233’ünün ataması yapıldı. Yani 12.380 personelimizden
11.233’ünün ataması yapıldı, kalan 1.147 kişinin ise
güvenlik soruşturmaları, değerlendirmeleri devam ediyor.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Çok gecikti.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Biz mümkün olduğunca bu güvenlik
soruşturmalarında atamadan yana tavır içindeyiz çok açık
bir şekilde çünkü bizim ihtiyacımız var. Bizim
ihtiyacımız olan bu kadroların görev yapmalarını istiyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu ne kadar sürecek Sayın Bakanım?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Bunu kestirmek zor oluyor. Ben ekim
ayında bunu bitiririz diye düşünmüştüm ama bitmedi ama eridi
yani sayı 1.143’e düştü, mümkün olduğunca hızlı bir
şekilde gidiyoruz. Zaten önümüzdeki iki hafta, üç hafta sonra da yeni bir
kura çekilecek, kura dönemi geliyor. İnşallah, onlarda daha
hızlı ilerler.
Arkadaşlar,
personel alımı… Tabii ki burada bütün izleyicilerimiz de,
sağlık çalışanları ve sağlık mesleğini
edinmiş ama atanamamış kardeşlerimiz de merak ediyor.
Rakamlar şu anda ham rakamlar ama şu kadarını söyleyeyim:
2018 yılı içerisinde, bir kere 9 bin doktor
atayacağımızı tahmin ediyoruz en azından, onlar zaten
otomatik, mecburi hizmetten dolayı alıyoruz; 27 bin ebe ve
hemşire kadrosu oluşturmaya gayret ediyoruz ve bunu
tamamlayacağız inşallah. Taşeronlarla ilgili yasal
düzenlemenin bitmesini bekliyoruz. Bu konudaki yasal düzenlemeden sonra
ihtiyacımıza göre bu sefer artık taşeron işçi
alınmayacak, yeni düzenlemeye göre alınacak, orada da
ihtiyacımızı karşılayacak rakamı
alacağız.
Biz,
sağlık çalışanlarının çok büyük bir
fedakârlık içerisinde hizmet verdiklerine inanıyoruz çünkü OECD
ülkeleri içerisinde gerek hekim sayısı gerek hemşire
sayısı açısından en az sayıyla en yüksek hizmeti
üreten bir ülkeyiz. Ben tekrar buradan sağlık
çalışanlarına -doktoruyla, hemşiresiyle, yardımcı
personeliyle- takdirlerimi sunuyorum, kendilerine çok teşekkür ediyorum.
İnşallah onların şartlarını daha iyi hâle getirmek
bizim de görevimiz.
Arkadaşlar,
benim kalan kısımda arkadaşlarımızın değindiği
konuları tek tek ele alma imkânım yok, onları yazılı
olarak cevaplayacağım, not aldık,
ulaştıracağız milletvekili arkadaşlarımıza.
Sayın Başkanım, bir dakika eklerseniz sadece şehir
hastaneleriyle ilgili birkaç cümle zikretmek istiyorum.
Arkadaşlar,
şehir hastaneleriyle Türkiye bir büyük sorunu aslında çözüyor.
Meseleyi şöyle görelim: Türkiye bu hastaneleri yaptırıyor ve
taksitle satın alıyor. Şu anda kaynağımız yok ki
alalım. Bunlar kira değil yani burada algıyı bir
düzeltelim. Bu şehir hastanelerine bizim ödeyeceğimiz…
ERKAN
AYDIN (Bursa) – Değerinin 5 katı alıyor Sayın Bakan.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – 7 katı, 5 katı.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Taksit ama.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Ama 7 katı.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Bu bir taksitle bizim oluyor.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Arsa da bizim.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Ve şu anda biz 42 bin yatak ilave
etmiş olacağız Türkiye’ye.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Orada devlet büyük zarara uğruyor.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Biz kendimiz, kendi inşaat
gayretimizle bunu yapıyoruz, yetmiyor…
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Yirmi yıl kendine çalışıyor;
taksit.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – O doğru bir şey değil.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Tabii, bunları
tartışacağız, elbette siz de görüşlerinizi
söyleyeceksiniz ama şunu şöyle bilelim: Bizim Türkiye’de
vatandaşımızın hak ettiği, layık olduğu,
yüksek standartta sağlık hizmeti alabileceği mekânları
üretmek için önümüzde iki yol vardı.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Biz kendimiz üretelim.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Kendi tasarruflarımızla bunu
yapabilirdik, kendi vergilerimizle yapabilirdik; yapabildiğimizi
yapıyoruz zaten, normal devlet hastaneleri, onlar da standardı yüksek
hastane ama yapamayacağımız kısmını da
dış kaynak kullanarak yapıyoruz.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Devlet bankalarından alın krediyi.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Devamla) – Bu da ülkemizin ve milletimizin hak
ettiği bir neticedir.
Ben
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum; sağ olun, kalın
sağlıcakla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Atıcı…
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçmesi için
söylüyorum. Sayın Bakan 42 bin yeni yatak ekleneceğini söyledi.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Toplamda.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bu doğru bir bilgi değil.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Eksiltecekler o kadar.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Hayır, toplamda şehir
hastaneleri 42 bin.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Çünkü Sayın Bakanlığın
yaptığı anlaşmada diğer yatakları azaltıp
yerine bunları koyacaklar yani bütün şehir hastaneleri
bittiğinde Türkiye’nin yatak kapasitesi bir tek yatak dahi
artmayacaktır. Bu, Bakanlığın kendi bilgisidir.
İki,
“Kira bedeli değil.” diyor Sayın Bakan ama yaptığı
sözleşmelere baksın, tamamında “kira bedeli”dir. Evet, bu
hastane bizim olacaktır yap-kirala-devret yöntemiyle, adı da
böyledir. Biz kira ödüyoruz, ortalama üç yılda sahip
olacağımız hastanelere yirmi beş yıl kira ödüyoruz.
Arzu ederse ne kadar zararda olduğumuzu kendisine ben daha sonra arz
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Ben yerimden cevap vereyim izninizle
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
- Sayın Bakan…
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Bir cümle yerimden cevap vereceğim
efendim.
BAŞKAN
– Tamam, bir cümle, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Sağlık
Bakanı Ahmet Demircan’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Şimdi, arkadaşlar, ben
asistanlığımda, uzmanlığımda uzun süre kiralarda
kaldım, evlerde kirada durdum; çıktığımda,
ayrıldığımda yani kirada kaldığım evlerden
ayrıldığımda hiç kimse “Şimdi burası sizin.”
deyip vermedi. Yani kiralamada kaldığınız yer sizin olmaz.
Bu bir yanlış tercümedir, doğrusu bunun taksitlidir; biz bunu
taksitle alıyoruz, yaptırdık, ekleri alıyoruz.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Söz sırası Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Sayın Ahmet Arslan’dadır.
Sayın
Bakanım, buyursunlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) –
Saygıdeğer Başkan, değerli arkadaşlar,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de Bakanlığımız,
ilgili, ilişkili kurum ve kuruluşların 2018 yılı
bütçesi çerçevesinde görüşlerimizi dercetmek ve buradaki öneri,
eleştiri, tavsiyeleri de dilimin döndüğünce cevaplamak üzere kürsüdeyim,
saygıdeğer heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Elbette
ki görüşmelerimizin ülkemiz için, milletimiz için hayırlı
sonuçlara vesile olmasını diliyorum ve bugüne kadar her kim ki
taş üstüne taş koymuşsa, her kim ki bu ülkenin geleceği
için, insanlarımızın geleceği için bir çivi
çakmışsa hepsine çok çok teşekkür ediyoruz. Ahirete irtihal
edenler var, onları da rahmetle yâd ediyoruz.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı olarak biz
yaklaşık 100 bin kişilik bir aileyiz. Hizmet
aldığımız firmaları, hizmet
aldığımız şirket personelini de sayarsanız 250
bine yakın çalışma arkadaşlarım var. Onlara da
buradan, 780 bin kilometrekarenin her neresinde çalışıyorlarsa
kolaylıklar diliyorum, teşekkür ediyorum.
Değerli
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; müsaadenizle on
beş yılda yaptıklarımız uluslararası
araştırma şirketleri marifetiyle nasıl görülüyor,
nasıl bir anlam yükleniyor, böyle bir çalışma
yaptırdık. O çalışmayı Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun
uzun arz etmiştim ancak burada kısa olarak saygıdeğer
hazırunun bilgilerine sunmak isterim.
2003-2016
sonu itibarıyla ulaştırma altyapısında
yaptığımız rakamları o yılki kurlarla ele
alırsanız 144 milyar dolarlık yatırım
yapmışız. Bunun 76 milyar doları kara yolları, 22
milyar doları demir yolları, 9 milyar doları hava yolları,
2 milyar doları denizcilik ve 35 milyar doları da haberleşme
sektöründe. Bütün bu çalışmaların gayrisafi yurt içi
hasılaya etkisi 286 milyar dolar yani oluşan hasılanın
yaklaşık üçte 1’i bu sektörden oluşuyor ve yine istihdama katkısı,
her yıl oluşturulan ilave istihdama katkı yaklaşık 639
bin kişi.
Yine,
yapılan bu 144 milyar dolarlık yatırımda sadece 2016
yılında 11 milyar dolarlık tasarruf sağlanmış.
Zaman tasarrufu 2,7 milyar dolar, araç işletme giderleri ve yine
yakıt tasarrufundan dolayı 3,9 milyar dolar, kazalardaki azalma ve
bunun iş gücüne tesiri 3,4 milyar dolar, çevreye olan faydaları da
kurtarılan 3 bin ton kâğıt ki bu 50 bin ağaç, bir
başka anlamda 20 hektar orman anlamına geliyor. 782 bin ton da
karbondioksit salımında azalma olmuştur.
Ulaştırma
ve haberleşme yatırımlarının doğrudan veya
dolaylı etkilediği sektörlerin gayrisafi katma değer içindeki
payı yüzde 36 ve yine, ulaştırma altyapı
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla oranı, OECD
rakamları kullanılarak 15 örnek ülke çalışması
yapılmış, ülkemiz 2002 yılında 14’üncü sırada gayrisafi
yurt içi hasılanın binde 4’üyle; 2015’te binde 10’uyla yani yüzde
1’iyle 7’nciliğe çıkmışız, bugünkü rakamlarla da yüzde
1,6’sıyla 2’nciliğe çıkmışız. Bu, ülkemizdeki
gayrisafi yurt içi hasıla ulaştırma altyapı
yatırımları oranı anlamında çok önemli bir rakam.
Burada
ifade edildi, konuşma ücretleri haberleşme sektöründe bundan on
beş sene önce 29 dolar/sent, bugün 2 dolar/sent. Bu kıyaslama önemli.
Turist
sayısı 14 milyon, bugün 25 milyonun üzerine çıkmış
durumda. Elbette ki ulaşım ve erişimde yaptıklarımızdan
kaynaklıdır.
Hakeza
Evrensel Hizmet Fonu’ndan sosyal amaçlılara birçok çalışma
yaptık, yapmaya devam ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, müsaadenizle yapılan yorumlara, eleştirilere cevap
vermeye çalışırken bir taraftan da nereden nereye geldiğimizi
ifade etmek isterim. Kara yollarıyla ilgili elbette ki şöyle bir
ifadede bulunuldu: “Kara yolu ağı oranı artmıyor.”
Doğrudur ancak mevcut ağın standardının yükseltilmesi,
bölünmüş yol, sıcak asfalt hâline getirilmesi çok önemli, bu konuda
da yaptığımız herkesin malumu, 6.100 kilometrelik
bölünmüş yol bugün itibarıyla 26.017 kilometredir, 26 binin üzerine
çıktık değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yine, değerli arkadaşlar,
sadece bölünmüş yollardan dolayı yıllık elde ettiğimiz
tasarruf -ben az önce bütün sektörleri vermiştim- 17 milyar Türk
lirasının üzerinde.
2017
yılında bugün itibarıyla -artık bugünden sonra
bölünmüş yol yapamıyoruz çünkü kış mevsimi geldi- 2.318
kilometre bölünmüş yol yapmışız. Bu da AK PARTİ’nin de
kendi rekorudur. Bunu da saygıdeğer hazırunun bilgilerine arz
etmek isterim. İnşallah bu bütçeyle önümüzdeki yıl bu rekoru da
kıracağız, 2.225 kilometre sıcak asfalt yapacağız
ve rekorumuzu yenilemiş olacağız. Bunu saygıdeğer
hazırunun bilgilerine sunmak isterim.
Bu
sene yaptığımız tünel miktarı 42 adet, tam 87
kilometre. Seksen yılda ülke olarak yaptığımız 50
kilometre tünel, 2017 yılında rekorla 87 kilometre tünel bitirdik.
Böylece toplam tünel uzunluğumuzu 433 kilometreye çıkardık.
Hakeza köprü ve viyadüklerde de yine 2017 yılı içerisinde tam 57
kilometre köprü ve viyadük bitirdik. Bu da yine kendi rekorumuzdur. On beş
yıldır rekorları kırdığımız gibi
bununla da rekorları artırmaya devam ettik.
Değerli
arkadaşlar, demir yolu sektöründe bugüne kadar, bugünkü birim fiyatlarla
yani Kalkınma Bakanlığının yeniden değerleme
oranlarını dikkate aldığınızda 66 milyar Türk
lirası para harcamış durumdayız ve 1.213 kilometre yüksek
hızlı tren hattı olmak üzere 10.959 kilometrelik
hattımızı 12.608 kilometreye çıkarmış
durumdayız ve bu rakamın yanı sıra şu an 4 bin
kilometreye yakın -bunun 3.160 kilometresi hızlı tren ve yüksek
hızlı tren olmak üzere- demir yolu hattında
çalışıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, havacılık sektörü, hepimizin malumu,
yıllık 34,5 milyon yolcu taşıyorken -iç hat, dış
hat- bu sene 2017 itibarıyla yine rekor bir rakamla, 195 milyonla
kapatacağız. Bugüne kadar en yüksek rakam 183 milyondu. Bu sene
inşallah 195 milyonluk rekor bir rakamla kapatmış
olacağız.
Havacılık
sektöründe geldiğimiz noktayı göstermek adına üçüncü
havalimanı çok önemli, ülkemizin dünya havacılık
pastasından pay alması adına önemli ama bir başka önemli
konu, dünya havacılık otoritesi olan Uluslararası Sivil
Havacılık Örgütünün konsey üyesiyiz. Kaç sene? Altmış
altı yıl önce konsey oluşturulurken resen bir atama
yapılmış, ondan sonra hiç üye olamamışız. Biz
şimdi 172 ülkeden 156’sının oyunu alarak konsey üyesi olduk.
Bunun şöyle bir…
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Kim, kim? Sayın Bakan, o bürokrat nerede? Niye onu
atamıyorsunuz o zaman Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne?
BAŞKAN
– Sayın Pekşen, müdahale etmeyelim.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, Haluk Bey’in söylediği bürokrat Genel Müdür
Yardımcısıdır; dünyanın birçok yerinde bizim adımıza
yetkiler alıyor, sorumluluklar alıyor. Kendi marifetidir, önemlidir,
teşekkür ediyorum ama ülkeniz başarılı değilse,
ülkeniz dünyada söz sahibi olamıyorsa, Dışişleri
Bakanlığınız her ülkeyle diyaloğu ilmek ilmek
örmüyorsa konsey üyesi olamazsınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İşte biz 172 üyenin 156
tanesinin oyunu alarak dünyada kararları takip eden, kararların
arkasından sürüklenen değil, karar veren ülkeler
arasındayız. Bu çok önemlidir değerli arkadaşlar, bunu da
ifade edeyim.
Benzer
bir başarı: Denizcilikle ilgili de rakamlar hep ikiye katlandı.
Vaktinizi almamak adına sadece şunu söyleyeyim…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Demir yolları gibi olmasın.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Müsaadenizle demir yollarına geleceğim. Hiç merak etmeyin, daha dokuz
dakika var. Başkan da bir iki dakika zaman ekler.
Değerli
arkadaşlar, denizcilikle ilgili de 1 Aralıkta Dünya Denizcilik
Örgütü, IMO’nun Londra’da toplantıları vardı. Orada da 159 üye
ülke oy kullandı. 1’inci sırada Singapur 142 oy aldı, 2’nci
sırada Türkiye de 138 oyla dünyanın karar vericileri arasında yer
aldı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu,
Türkiye’nin geldiği yer anlamında çok önemlidir. On beş
yıldır Cumhurbaşkanımızın riyasetinde,
Başbakanımızın önderliğinde denizcilikte çok yol
aldık, bu onun bir göstergesidir, onların hepsine teşekkür
ediyorum. Bu bilinmeli ki her bir arkadaşım zaten benim adıma
orada, her bir arkadaşımın başarısı zaten sizin
adınıza Ulaştırma Bakanlığının
başarısıdır, Türkiye’nin başarısıdır
buna hiç şüphe olmasın. Ama, Dışişleri
Bakanımız burada, saygıdeğer Dışişleri
Bakanıma ve ekibine tekrar çok teşekkür ediyorum. Her yerde bu
işleri kovaladıkları için bu başarılar geliyor.
Değerli Bakanım, ekibinize çok çok teşekkür ediyorum. Çünkü,
ekip her platformdaki başarı adına gecesini gündüzüne
katıyor, bizim arkadaşlarla birlikte çok ahenkli çalışmalar
yapıyorlar.
Söylenebilecek
çok şey var ama ben müsaadenizle biraz da soru-cevap şeklinde giderek
kalan zamanı değerlendireyim. “Demir yolları ihmal edildi.”
dendi, “Yüzde yüz kalıbımı basarım.” denen bir cümle.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, yokluk zamanında, Osmanlı
İmparatorluğu döneminde demir ağlarla bu ülkeyi örmek için
gecemizi gündüzümüze katmışız. Yılda ortalama 134 kilometre
demir yolu yapmışız. Sonra? Sonra 2003’e kadar, elli yıl
ihmal etmişiz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Osmanlı döneminde Almanlar ve
İngilizler yapmış, imtiyaz vermişiz, sonra satın
almışız; doğru söylüyorum, doğru.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
“Cevap ver.” dedin, veriyorum.
Değerli
arkadaşlar, elli yılda yapılan demir yolu miktarı 945
kilometre; elli yıl, yıl başına 18 kilometre düşüyor.
Peki, sonra ne olmuş? O kaderine terk edilen demir yolları,
Sayın Cumhurbaşkanımız, onun ekip arkadaşları
sayesinde tekrar devlet politikası hâline gelmiş ve bugün ortalama 138
kilometre demir yolu yapmış durumdayız. Ancak, memnuniyetim
şu değerli arkadaşlar: Şu an tam 3.971 kilometrede
çalışıyoruz; 4 bin kabul edin, beş yılda
bittiğini kabul edin, ki birçoğu erken bitecek, yılda ortalama
800 kilometre eder. 800 kilometre nere, elli yılda yapılan 945
kilometre nere? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, öyle bir şey yok, on beş
yılda 103 kilometreyi geçmemiş.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, dün Artvin’deydim, size bir örnek vereyim: Bu
ülke seksen yılda 50 kilometre tünel yapmış sadece Artvin’de,
dikkatinizi çekerim bir ilde on beş yılda
yaptığımız tünel miktarı 47,5 kilometre.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – 7 kilometrelik tüneli bitiremediniz ya. Borçka-Artvin
arasındaki tüneli açamadınız ya.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, Cankurtaran Tüneli, değerli arkadaşlar
bitirdik. Hani diyorlar ya: “Niye hukuka uymuyorsunuz?” Değerli
arkadaşlar, hukuka uyduğumuz için devamındaki viyadükte mahkeme
kararlarını bekledik çünkü firmalar mahkemeye götürdüler. Nitekim o
karar netleşti, viyadük yapılıyor, Sayın
Başbakanımız dün açıkladı, ocak sonu itibarıyla…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – İnşallah… İnşallah…
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
İnşallah, Cankurtaran Tüneli açılıyor. O da yetmiyor, o da
bitmiyor, Cankurtaran Tüneli ile Borçka arasında 11 kilometreyi de,
inşallah, bölünmüş yol hâline getiriyoruz, standardını
yükseltiyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Adaleti kınamazsınız, adaleti.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bir hakkı teslim edelim, BTK’nın
açılışı nedeniyle (Bakü-Tiflis-Kars) burada teşekkür
edildi, ben de teşekkür ediyorum.
Demir
yollarını ihmal etmediğimizin başka bir göstergesi:
Yıllık 488 milyonluk bütçesinden yıllık 14 milyar bütçeye
gelmiş durumdayız. Değerli arkadaşlar, bu ihmal
etmediğimizin bir göstergesi. Değerli arkadaşlar, denildi ki…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Borç nereden nereye geldi Sayın Bakan? 2 milyardan, 16
milyara geldi borç.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Müsaadenizle cevap vereyim, müsaadenizle.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ben de cevap vereyim Sayın Bakanım.
BAŞKAN
– Sayın Akar, lütfen müdahale etmeyin.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Kadıköy-Pendik bitmedi daha,
Kadıköy-Pendik.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Diyarbakır-Batman…
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Boş ver Kars’ı, Kadıköy-Pendik,
çaldı gittiler zemini.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Sirkeci-Halkalı bitmedi.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Örnek olsun diye söylüyorum: Diyarbakır-Batman, Diyarbakır-Silvan, Diyarbakır-Mardin,
Diyarbakır-Urfa arası yol -Başkan Mardin deyince gözüme
bakıyorsun- 3-4 kere söküldü yapıldı.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Hazır hattın üstüne döşeyemediniz
Kadıköy’de.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, bu iş uzmanlığı gerektirir. Nedir o
uzmanlık? Önce bölünmüş yol yaparsınız, trafik altında
yaparsınız; sonra, sıcak asfalt yapmak için bitümlü temel tabaka
yaparsınız, onu bitirirsiniz servis altında; sonra, binder
tabakayı yaparsınız, onu bitirirsiniz; sonra, aşınma
tabakasını yaparsınız. Bilmeyen zanneder ki aynı
işi söküyorlar, 4 kere yapıyorlar ancak bu işin
uzmanlığı bunu gerektiriyor.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakanım, Kadıköy-Pendik,
Kadıköy-Pendik demir yolu hattı ne oldu?
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, Mersin-Antalya arası çok önemlidir; 42
kilometre kısaltıyoruz, onlarca tünel yapıyoruz, şu an
biten 15 tane tünel var, 60 tane köprü var, 1 tane viyadük, 16 tane köprülü
kavşak var. Önemli bir koridordur, iki arabanın yan yana
geçemediği eski yollardan standardı yüksek bölünmüş yol hâline
getiriyoruz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yirmi dakika bana versinler, bir de ben anlatayım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Muhteşem çalışmalar yapılıyor. Gidip görmenizi
özellikle öneririm.
Niğde-Ankara
arası, evet, otoyol eksikti, ağustosta yer teslimini yaptık,
şu an 75 kilometrede çalışılıyor ancak biz eskisi gibi
sadece basit bir işi şaşaayla, gazetelerle, televizyonlarla
yapmak zamanından geldik…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – 5 defa açılış yapıyorsunuz aynı proje
için ya.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – …3
milyar TL’lik işte temel atma bile yapmadığımız için
kimsenin haberi yok ama 75 kilometrede çalışılıyor.
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Bakan, 93 kilometrelik yolu bitiremediniz on
yıl oldu.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar “Şanlıurfa-Habur otoyolu alternatif
güzergâh.” denildi, doğrudur, proje çalışıyoruz.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Kadıköy-Pendik demir yolu ne oldu?
Haydarpaşa’dan Pendik’e gidemedik.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Ancak yaklaşık dört katına çıktığı için biz
orijinal belirlediğimiz güzergâhta yapmak durumundayız. Birçok çevre
yolu söylendi, 81 ilde, sadece illerde değil, ilçelerde de çevre yolu
yapıyoruz;bunu herkes bilsin.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Uşak çevre yolunun iki yıl önce bitmesi
gerekirdi, Uşak çevre yolunun iki yıl önce bitmesi gerekiyordu, hâlâ
yarı olmadı.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, yirmi dakika süre verin, ben de
anlatayım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Efendim, “Wikipedia niye kapalı, niye yayınlarına izin
verilmiyor?” Bu kadar terörle mücadele ediyorken, bu kadar güvenlik korucumuz,
polisimiz, askerimiz oralarda şehit oluyorken bizi dönüp terör
örgütleriyle birlikte hareket eden ülke konumuna sokan Wikipedia’nın
elbette ki yayını durdurulur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Çocuklar ödev yapamıyor, ödev.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Atatürk’e hakaret eden Wikipedia’nın elbette ki yayını
durdurulur. Bu hatalı yayınları düzeltmek için editörler
vardır, editörleri yasaklarsan elbette ki yayın durdurulur. Kusura
bakmasın, kusuru kendilerinde arasınlar.
Söylenebilecek
çok şeyim var ama Sayın Oktay Vural’ın çok güzel yorumları
vardı, kendilerine müteşekkirim, orta koridorun avantajlarından
bahsetti, zaten ona inandığımız için orta koridoru
güçlendirmek adına olağanüstü çalışmalar yapıyoruz,
geliştiriyoruz.
“Kaza
sayısı arttı.” yorumu yapıldı, doğrudur, kaza
sayısı arttı rakamsal olarak ancak unutmayın ki 8,5 milyon
araba 22 milyona çıktı.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, oransal olarak arttı, rakamsal olarak
değil.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
İnsanımızın yaşam konforu arttığı için
hareketliliği arttı. Bakın dünya bunu nasıl kıyaslar?
100 milyon taşıt/kilometre başına kaza ve ölümle
kıyaslar. 100 milyon taşıt/kilometre başına 5,72
ölümden 2,17’ye düşmüşüz; yüzde 60’ın üzerinde azalma. Yetmez
diyoruz çünkü parti olarak politikamız bu, yetmez daha fazlası,
inşallah daha fazlasını da yapacağız.
“Demir
yollarında ve kara yollarında kilometre başına bakım
masrafları arttı.” dendi, yüzde yüz doğru bir tespit. Sebebi:
Yüz sene önce yapılan demir yollarını kaderine terk
etmiştik, bakım yapmıyorduk; kara yollarını kaderine
terk etmiştik, bakım yapmıyorduk. Biz şimdi
bakımları, iyileştirmeleri, modernizasyonu
yaptığımız için elbette ki bakım masrafları
artacaktır, artıyor, nitekim bunun gereğini yapıyoruz.
Sayın
Başkanım, 60’a göre söz almalarda da sorular soruldu, bana birkaç
dakika müsaade ederseniz hemen bitireyim.
Değerli
arkadaşlar, “Yolları böldünüz, gönülleri birleştirdiniz
diyorsunuz ama toplumu ikiye böldünüz.” dediniz. Doğrusu bunu kim
yaptı bilmiyorum ama benim bildiğim, geçmişte Kars şehir
değildi, geçmişte Ağrı şehir değildi, batıda
yapılıyor doğuya “gerek yok” deniyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Bakan, iki dakikada tamamlayın hepsini.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) – Bu
ülke seksen bir ili birbirinden ayırmayarak her yere aynı kalitede,
aynı konforda hizmet götürerek işte herkesi birleştiriyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Kocaeli hariç, Kocaeli hariç.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) - Bu
ülke hava yolunu halkın yolu yaparak Yüksekova’daki annemizin de
İstanbul’daki çocuğuna gitmesini sağlıyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, Kocaeli’ye getirmiyorsunuz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) - Bu
ülke bilişim sektöründe çok yol alarak ninenin torunuyla görüntülü
konuşmasını sağlıyor. Onun için çok şey
söylemeyeyim ama yani…
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Trabzon’a bir gelin Sayın Bakan.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) - Sayın Bakan, somut bir soru sordum.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, müsaadenizle, burada seksen dakika boyunca
sorular soruldu, onlara cevap vereyim.
“Osmangazi
Köprüsü erken bitti, niye garanti veriyorsunuz?” Yap-işlet-devreti
bilenler, yap-işletin ne demek olduğunu bilenler, işler erken
bitince milletin hizmetine sunularak ülke olarak katma değer
oluşturulmasının ne demek olduğunu bilenler zaten bunun
böyle olduğunu bilir.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Günde 23 bin araç geçmediğinden dolayı Türkiye’ye
verdiği zararı ne yapacağız?
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – TELEKOM, TELEKOM Başkan! Sayın Bakan,
TELEKOM!
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Günde 23 bin araç geçmiyor.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – BOTAŞ…
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, soru çok ama “Sendika.org sitesi niye 60 kere
kapatıldı?” 62 kere kapatılmış, 60 da değil.
Niye? Çocuklara cinsel taciz, müstehcenlik, fuhuş ve kumar oynanması
dâhil bütün bunlara imkân sağlandığı için
yasaklamışız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Hiç bakmamışsınız, hiç!
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Yetmiyor, Atatürk aleyhine suçlar işlemişler;
yasaklamışız, yasaklamaya devam edeceğiz, bu konuda hiç
şüpheniz olmasın.
TELEKOM’la
ilgili benim ağzımdan denildi ki “Bakan bütçede dedi ki ‘TELEKOM
kefil olmuş.’” Değerli arkadaşlar, TELEKOM hiçbir şeye
kefil olmamıştır, hiçbir borcu yoktur ancak TELEKOM’un
ortağı kendi hisselerine dayanarak borç almıştır.
Şüpheniz olmasın ki TELEKOM bizim gözbebeğimizdir,
verdiğimiz her türlü desteklerle çok iyi durumdadır, çok iyi durumda
olmaya devam edecektir. Ha “Hiç yatırım yapılmadı.”
denildi, şu ana kadar 28 milyarın üzerinde yatırım
yapmış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Artık siz Doğu’ya yatırım
yapıyorsunuz, Ege’ye yatırım yapmıyorsunuz yani Sayın
Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Değerli Başkanım, bir dakika daha istirham ediyorum ve
bitiriyorum müsaadenizle.
BAŞKAN
– Lütfen, tamamlayalım, bitirelim artık.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Bir iki yıl önce bitmesi gereken Uşak çevre yolu
hâlâ bitmedi.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) –
Arkadaşlar, arkadaş, cümlenin başı şu, cümlenin
başı şu: “Biz AK PARTİ iktidarı olarak millete
hizmetkâr olacağız.” dedik “Halka hizmeti Hakk’a hizmet bilerek
çalışacağız.” dedik ve ondan korkup, bundan korkup iş
yapmamazlık etmeyeceğiz. Kimden korkacağız? Vatandaştan
ve yüce Rabb’imden. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu konuda hiç şüpheniz olmasın ki eğer işimizin
gereğini yapmamış olursak asıl korkmamız lazım;
onun için 4.966 ihale yapmışız, bunun 155’i 21’inci maddeye
göre. 362 değişik firma çağırmışız, 120
tanesi ihale kazanmış; öyle 3 firma, 5 firma yok ve yine burada talihsiz
bir açıklamaydı “Yüce Divanın koridorlarını görmek”
Yüce Divanın koridorlarını görmekten korkanlar iş yapmaz
zaten. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) Biz milletimize güveniyoruz, kendimize güveniyoruz.
Nitekim, bir belgeyle ilgili burada konuşuldu. Savcılık
soruşturma yapmış, Azerbaycan’dan belgeleri istemiş ve
belgelerde herhangi bir sıkıntı olmadığını
görüp…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
…”Kovuşturmaya, soruşturmaya gerek yoktur.” demiştir, bunu da
söyleyeyim.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ama sorumuza cevap vermedin Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, emeği geçen çok arkadaşım var.
Arkadaşlarıma teşekkür ederek… Komisyondan başlamak üzere
sizin katkılarınıza teşekkür ediyorum. Bütçemiz
inşallah hayırlı, uğurlu olsun. Saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın
Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım, hatip, soru soran
arkadaşlarımızın konuşmalarını amacı
dışında farklılaştırarak ifade edip bizim
arkadaşlarımıza sataşmada bulunmuştur. Onursal
Adıgüzel… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) - Sataşma yok.
BAŞKAN
– Bir saniye, bir saniye…
Kimin
ismini zikretti? Neden sataştı?
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Ben TELEKOM’dan bahsettim ve Bakanın
konuşması…
BAŞKAN
– Şimdi, TELEKOM’dan sadece siz bahsetmiyorsunuz, herkes bahsediyor.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – “Sendika.org” dedi.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Bir dakika, söyleyebilirim Sayın…
BAŞKAN
- İsminizi verdi mi?
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, bir kelime…
BAŞKAN
– Şimdi, eğer grubunuza yönelik ya da şahsınıza
yönelik bir şey varsa bana söyleyin. Yoksa herkes tek tek “Ben şundan
bahsettim…” Sayın Özkoç, takdir edersiniz ki bu doğru bir usul
değil. Ben bunu sataşma gerekçesi olarak görmedim. Sizden…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim…
BAŞKAN
– Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Konuşmacı hatip, defalarca, bizim arkadaşlarımızın
sorduğu soruları amacı dışına çıkartıp
çarpıtarak ifade etmiştir.
BAŞKAN
– Kesinlikle…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Defalarca yapmıştır.
BAŞKAN
- Sayın Özkoç, hayır.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – “Sendika.org”ta…
BAŞKAN
- Hiçbir isim kullanmadı, isim zikretmedi.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – “Sendika.org”u soran var.
BAŞKAN
- Kim sordu, ne sordu, onları bilemiyoruz.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – İtham etti yani.
BAŞKAN
- Tutanakları çıkartır bakarız. Ne zamana gelir,
bilemiyoruz onu da.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, ima etti.
ONURSAL
ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, “Sendika.org”u
anlatırken ve kendi bütçe konuşmasını anlatırken zaten
direkt atıf yaptı.
BAŞKAN
– Hayır Sayın Adıgüzel, lütfen, istirham ediyorum…
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – “Sendika.org”u itham etti.
BAŞKAN
– Sizin… Sayın…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – O cümleyle o milletvekili anlaşılıyor.
BAŞKAN
– Grubunuza yönelik herhangi bir şey varsa ya da bire bir de
şahıs olarak herhangi bir şahsı ilzam eden bir şey
varsa ona söz veririm.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – “Sendika.org”u itham etti, yanlış bilgi
verdi.
BAŞKAN
- Ama onun dışında, böyle, herkesin sorduğu soruya
“Sayın Bakan cevap verdi.” diye herkes gelsin burada, o zaman,
sataşmadan söz alsın; Sayın Özkoç, böyle bir usul var mı
ya?
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, böyle bir şey
yapmadığımı siz de gayet iyi biliyorsunuz.
BAŞKAN
– Siz öyle diyorsunuz: “Arkadaşlarımızın sorduğu
sorulara Sayın Bakan cevap verdi, arkadaşlarımızın
sorularını yanlış yorumladı.”
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ancak Sayın Bakanı dakikalarca kürsüde idare
ettiniz. Cumhuriyet Halk Partisini kasteden sözler söylüyor. Kürsüde
sataşma…
BAŞKAN
– Ne söyledi? Bana söyleyin, tamam, ne söyledi?
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, benim iddia ettiğim bir
konuda…
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Gerçek dışı beyanlar söyledi ya.
BAŞKAN
– Hangi gerçek dışı beyan?
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – “Sendika.org”ta öyle bir şey yok.
BAŞKAN
– Tamam, grup adına Sayın Pekşen mi, kim konuşacak? Bir
kişi…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet.
BAŞKAN
– Tamam, Sayın Pekşen, buyurun, grup adına.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
“Sayın Bakanın cevabını beğenmedik.” diye sataşma
mı olur? Sayın Başkan, lütfen…
BAŞKAN
– Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.- Trabzon Milletvekili
Haluk Pekşen’in, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslan’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; “Sayın Bakanın cevaplarını
beğenmedim.” diye hiç söz almadım. Sayın Bakanın
açıklamalarına birkaç tane de ben soru sorayım Sayın Bakan…
MEHMET
MUŞ (İstanbul) - Ya, sataşmalar vardı?
HALUK
PEKŞEN (Devamla) – Aynı zamanda sataşmaya cevap veriyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) - Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) - Sayın Bakan, iktidarınızın
döneminde kaç tane hava yolu şirketinin battığını
biliyor musunuz? Ben söyleyeyim: 15 tane hava yolu şirketi
batırdınız.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Geçen hafta anlattın Sayın Pekşen
bunları.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) - Bu iktidarınız dönemindeki uçan yolcu
sayısının 2001 yılında devletin
planladığı bir sayı olduğunu biliyor musunuz
Sayın Bakanım?
Peki,
başka bir şey daha sorayım: Sayın Bakan, sizin az önce
söylediğiniz o belgenin sahte olmadığına dair
savcılığın takipsizlik kararı var ya, o takipsizlik
kararıyla ilgili Karayolları Genel Müdürlüğünün
Dışişleri Bakanına sormuş olduğu sorunun,
Dışişleri Bakanlığından gelmiş olan,
Azerbaycan Hükûmetinden alınmış olan cevabını bize
gönderir misiniz, alabilir miyiz sizden? Biz de öğrenmek istiyoruz.
Gerçekten, o belge Türkiye'de çok ciddi bir tartışma konusu.
Savcılığa o Azerbaycan’dan belge gelmiş mi, görmek
istiyoruz o belgeyi de.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) –
Savcılık raporunu gönderirim.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) - Bir başka konu da şu: Sayın Bakan, bu
Sivil Havacılıkta o “Türkiye'nin yüz akı” olan arkadaş
sizin Hükûmetinizden önce de yine IATA’da Türkiye'nin seçtirmiş
olduğu çok başarılı bir bürokrattır.
İktidarınız on beş yılında genel müdür
yardımcısıydı. O zaman da genel müdür
yardımcısı, şu anda da genel müdür
yardımcısı. Dünya sivil havacılığını
yönetiyor ama Sivil Havacılık Genel Müdürü olarak onu
atamadınız. Peki, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde
atadıklarınızı bir araştırır
mısınız? İlzam etmek istemiyorum, bir hukukçuyum, nezaket
içerisinde söyleyeceğim, bağlayıcılığı
olmasın diye söylüyorum ama İçişleri Bakanlığıyla
bir görüşün. Oraya atanmış olanlar Silahlı Kuvvetlerden
hangi gerekçeyle atılmışlar acaba? Bir onları da araştırın,
bir de onlara bakalım Sayın Bakan.
Peki,
ben bir şey daha sorayım: Sayın Bakan, bu davet usulüyle
vermiş olduğunuz 21/b’ye göre firmaların bir
kısmını açıkladınız. 144 milyar dolarlık
iş vermişsiniz. Ben de öğrenmek istiyorum: Bu 144 milyar doların
kaç milyar doları davet usulüyledir?
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) - Soruları yerinizden sorsaydınız.
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak
Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Şimdi söz sırası Dışişleri Bakanı
Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’ndadır.
Buyurun
Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) - Ulaştırma Bakanı bizim
sorularımıza cevap vermedi Sayın Başkan. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ha “bitti” diyorsunuz ama yol bitmedi, çevre
yolu bitmedi!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri… Sayın Yalım…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ama benim sorularıma cevap vermedi.
BAŞKAN
– İstirham ediyorum… Sayın Bakanı kürsüye davet ettim.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Efendim, Sayın Muş meşgul ediyor.
BAŞKAN
– Lütfen, sessizce dinleyin, varsa cevabınız, sataşmadan söz
isterseniz değerlendiririz, eğer sataşma varsa da söz veririz.
Buyurun
Sayın Bakanım.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Sizi ve yüce Meclisimizin çok değerli üyelerini
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bakanlığımızın
bütçesi üzerinde gerek Bütçe Komisyonunda gerekse bugün Genel Kurulda
görüş belirten, katkı sağlayan tüm arkadaşlarıma çok
teşekkür ediyorum. Elbette dış politika millî politikadır
ve dış politikada iktidar, muhalefet milletçe bir bütün olarak
hareket etmemizde her zaman fayda vardır.
Geçtiğimiz
bir yıl yani bir önceki bütçe tartışmasından bu yana geçen
bir yıl Türkiye için ve dünya için de kolay bir yıl olmadı, hele
hele bizim gibi zor bir coğrafyada yaşayan ülkeler için çok kolay
olmadı ama olumlu gelişmeler de var. Geçen sene bu vakitler Halep’te
bombalanan kadınları, çocukları konuşuyorduk ve oradan
insanları nasıl kurtardığımızı,
kurtaracağımızı konuşuyorduk ama bugün Suriye’de
siyasi çözüme nasıl geçebiliriz, onu konuşuyoruz. Çünkü Türkiye’nin
öncülüğünde -Rusya’yı ve İran’ı da dâhil ederek- Astana
süreci ve diğer, Soçi sürecinde attığımız adımların
neticesini aldık, çatışmalar büyük oranda durduruldu ve güven artıcı
adımların atılmasını sağlıyoruz; şimdi
siyasi sürece geçmek için, ülkeyi seçime hazırlamak için var gücümüzle
çalışıyoruz.
Türkiye,
bu zor süreçte de çok dinamik, çok yönlü, proaktif bir dış politika
izledi ama dış politikamızın temel prensiplerinden de hiç
taviz vermedi. Her şeyden önce girişimci ve insani bir dış
politika izliyoruz. Girişimci dış politika, aslında
insanımızın girişimci ruhunu yansıtıyor, insani
dış politika da Türk milletinin vicdanını
yansıtıyor ve ecdadımızdan aldığımız da
bir mirastır, bunu hep birlikte yürütmeye çalışıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Elbette “Yurtta sulh,
cihanda sulh.” ilkesinden de hiçbir zaman vazgeçmedik. Bu demek değildir
ki herkesle her gün dost olacaksınız, ilelebet dost
olacaksınız ya da tam tersi, herkesle sürekli dost
olmayacaksınız. Dış politikada, uluslararası
ilişkilerde bir tek prensip vardır: Sürekli dost da olmaz, sürekli
düşman da olmaz. Dolayısıyla, doğruları söylerseniz,
yanlışların karşısında dik durursanız
dostunuz da artar, düşmanınızın sayısı da artar.
Biraz önce çok değerli Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanımız güzel bir haberi bizlerle paylaştı. Siz
diyorsunuz ki: “Türkiye'nin itibarı sarsılıyor.” Hayır, Türkiye’yi
kıskananlar var, çekemeyenler var, karşı olanlar var,
bunları görüyoruz. İşte, Almanya’da hükûmet kuruluyor. Hükûmet
programını açıklarken “Türkiye'nin Avrupa Birliğine
alınmaması birinci önceliğimiz, bunun için müttefik
arayacağız.” diyor. Şimdi, Almanya’yla bizim bir problemimiz mi
var? Yok.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Avusturya o.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Özür dilerim, Avusturya.
Teşekkür ediyorum düzeltme için.
Şimdi,
bu Avusturya’yla bizim ne problemimiz var? Yok. Demek ki onlarda problem var.
Fakat diğer taraftan doğru olanların da yanında durursak,
dik durursak Türkiye'nin itibarı artıyor. Sayın
Bakanımız söyledi, dünyadaki oy kullanan ülkelerin dörtte 3’ünün
oyunu alarak tekrar Uluslararası Denizcilik Örgütüne seçildik. Aynı
şekilde UNESCO’nun İcra Komitesine aday olduk, Avrupa’dan bizimle beraber
4 ülke yarıştı ve UNESCO’ya üye olan dünyadaki ülkelerin üçte
2’sinin oyunu alarak, Almanya gibi bir ülkeyi saf dışı
bırakarak seçildi Türkiye Cumhuriyeti devleti. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Türkiye'nin itibarı olmasa bu
seçimleri nasıl kazanacak? Dünyadaki ülkelerin üçte 2’sinin oyunu bir
seçimde almak her ülkenin harcı değildir, başarabileceği
bir şey değildir. Almanya gibi dünyanın en güçlü ülkelerinden
birisi bile başaramamıştır. Dolayısıyla, biz
doğru bildiğimiz istikamette emin adımlarla ilerleyeceğiz.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Bakanım, 2026 Kış Olimpiyatları için de
destek bekliyoruz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Evet, olimpiyatları da
inşallah Erzurum’a kazandıracağız Mustafa Bey. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, istikametimizden şaşmıyoruz.
Elbette bir yıl içinde olduğu gibi bundan sonraki süreçte de
Türkiye'nin uluslararası camiada itibarının
artırılması için çalışacağız,
açılım politikalarımızı devam ettireceğiz ve en
son Asya’da ASEAN’da statü elde ettik, ortaklık statüsü. Afrika’da
büyükelçilik sayımız 41’e yükseldi, geçen sene 39 diyorduk. Latin
Amerika açılımımız devam ediyor, Asya Pasifik
açılımlarımız devam ediyor, en az gelişmiş
ülkelere yönelik politikalarımız devam ediyor. Uluslararası
örgütler nezdinde Medeniyetler İttifakı gibi, Barış
İçin Arabuluculuk gibi inisiyatiflerin eş
başkanlıklarını başarılı bir şekilde
sürdürüyoruz. Ama mücadele de ediyoruz. Neyle mücadele ediyoruz? Yurt içinde
olduğu gibi, yurt dışında da teröristlerle, terör
örgütleriyle mücadele ediyoruz. PKK’yla Türkiye içinde nasıl mücadele
ediyorsak Irak’ta da mücadele ediyoruz, Suriye’de de mücadele ediyoruz,
Avrupa’da da mücadele ediyoruz, özellikle faaliyet gösterdiği ülkelerde de
onlarla mücadele ediyoruz. Avrupa Parlamentosunun, en son, özellikle
PKK’yı Avrupa binalarına sokmama kararını da olumlu
karşılıyoruz. Bu konuda da çok ciddi girişimler
yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
15
Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ’yle de mücadelemizi
sonuna kadar sürdüreceğiz, milletimize sözümüz var ve FETÖ’yle
mücadelemizi esasen beş temel eksende yürütüyoruz.
Birincisi:
FETÖ’nün üyelerinin, teröristlerinin değişik ülkelerde
yakalanması ve bize teslim edilmesi. Çok sayıda ülkeden FETÖ’ye
bağlı, darbeyle de yakından ilgisi olan teröristleri teslim
aldık.
İkinci
ise FETÖ terör örgütünü, terör örgütü olarak uluslararası alanda ilan
etmektir. Geçen seneden bu yana İslam İşbirliği
Teşkilatında, aynı şekilde -burada arkadaşlarıma
da özellikle teşekkür ediyorum- Asya Parlamenterler Asamblesinde, yine
İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento
Birliğinde FETÖ’yü terör örgütü ilan ettirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Birleşmiş Milletler
organlarından FETÖ’nün kuruluşlarını, tüm o gazetecilerini,
vakıflarını, hepsini attırdık. Şimdi
AGİT’ten de attırıyoruz. Bir komisyon kurdurduk, bir panel,
artık, AGİT toplantılarına katılacak sivil toplum
örgütlerini inceleyecek ve içindeki teröristleri ayıklayacağız.
Dolayısıyla FETÖ’yle mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğiz
ve “Türk” ismini kullanmalarına müsaade etmiyoruz. Türk
Bayrağı’nı suistimal etmelerine izin vermiyoruz. Türk
Bayrağı’nı şerefliler, şerefli insanlar en
yükseklerde, burçlarda taşıyabilir; şerefsiz insanlara Türk
Bayrağı’nı suistimal etme fırsatını hiçbir zaman
vermeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Zarrab da kullandı Türk
Bayrağı’nı.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
aynı şekilde, yurt dışındaki FETÖ’ye iltisaklı
kuruluşların kapatılması, okulların
kapatılması ya da Maarif Vakfına devredilmesi için tüm
arkadaşlarımızla yoğun
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ve milletimize söz
verdiğimiz gibi, bu hainler nerede olursa olsun bunların peşini
bırakmayacağız.
Bizim
Avrupa Birliğiyle bir sorunumuz yok ama Avrupa Birliği şunu
anlamalı: Avrupa Birliği Avrupa’dan büyük değildir. Büyük
Avrupa, Avrupa Birliğinden büyüktür; tıpkı
Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi, dünyanın
beşten büyük olduğu gibi. Avrupa Birliği bunu anlayamıyor,
büyük Avrupa’yı göremiyor, vizyonu göremiyor ve diğer ırkçı
akımlarla, yabancı düşmanlığı, İslam
düşmanlığı gibi akımlarla Avrupa güç kaybediyor. Ve bu
trendi tersine çeviremezsek, bizim desteklerimize rağmen çeviremezse
Avrupa Birliğinin geleceği de pek aydınlık değil,
maalesef. Dolayısıyla, biz güçlü bir Avrupa, güçlü bir Avrupa
Birliği istiyoruz; çifte standartlardan uzak, ikiyüzlülükten uzak.
Türkiye
düşmanlığının… Siz sanıyor musunuz ki sadece
Erdoğan düşmanlığı? Doğru, güçlü Türkiye’nin
güçlü lideri Recep Tayyip Erdoğan doğruları söylediği için
ve dik durduğu için düşmanı da artıyor. Fakat, en son
Norveç’te ki Norveç Hükûmetinin ve NATO Genel Sekreterinin burada bir kabahati
yok, soruşturma da yapılıyor, onlar da açıkça özür
dilediler, Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte cumhuriyetimizin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ü düşman olarak hedefe koymalarının
sebebi, esasen, bunlardaki, onu yapanlar ve bunu destekleyenlerdeki Türkiye
düşmanlığı, Türk düşmanlığı ve
İslam düşmanlığıdır. Sadece Recep Tayyip
Erdoğan düşmanlığıyla basite indirgemeyelim
arkadaşlar, bu kadar basit değil. Bunu her platformda bir
kardeşiniz olarak görüyorum ve bunu gerçekten böyle görmenizi tavsiye
ediyorum. Sadece hükûmete indirgemeyin, yanılırız.
Bazı
sorunların çözülmesi için de yoğun çaba sarf ettik. Mesela,
Kıbrıs bunlardan bir tanesi. Çözülmedi ama sorumlusu biz
değiliz. Rum tarafı bu parametrelerle yani o günkü parametrelerle bir
çözüm istemedi; yönetimi, gücü, ekonomiyi Türklerle paylaşmak istemediği
için çözüm olmadı. Bu parametrelerle de bir çözüme
ulaşamayacağımız kanaatine vardık.
Dolayısıyla, artık bundan sonra hangi adımı
atacağımız, ne yapacağımız konusunda Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle de hemfikir olduk. Şimdi güneyde ve
kuzeyde seçimler var, seçim öncesi zaten bunları
tartışmanın bir anlamı yok, seçim malzemesi yapılamaz,
bu millî bir politikadır. Dolayısıyla, özellikle KKTC’deki
seçimlerden sonra oturacağız, konuşacağız, birlikte
neler yapacağımızı inşallah
değerlendireceğiz. Ama bu süreçte tabii ki KKTC’nin
tanıtımı için adım atmamız lazım ama Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni zaten Türkiye tanıyor, Meclisten yeni
bir tanıma kararı çıkarmaya gerek yok ama pasaportunun daha
fazla ülkede geçerli olması için, daha fazla ülkede, şehirde
temsilcilik açılması için hep birlikte -iktidar, muhalefet-
çalışalım çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
üzerindeki izolasyonların kalkması gerekiyor, Avrupa Birliği bu
konuda da sözünde durmadı.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye bugün MIKTA’nın Dönem
Başkanlığını yürütüyor, Asya Parlamenterler Asamblesinin
Dönem Başkanlığını yürütüyor İslam
İşbirliği Teşkilatının Zirve
Başkanlığını Cumhurbaşkanımız
yürütüyor, D8 Dönem Başkanlığını yürütüyor. Elbette
tüm bu örgütlerin daha faal, daha aktif olması gerekiyor. Bunların
reforme edilmesi için de yoğun çaba sarf ediyoruz ve aktif dönem
başkanlıklarını arkadaşlarımızla yoğun
çalışarak başarılı bir şekilde sürdürmeye
çalışıyoruz ve insani dış politikamızı tüm
dünya geneline yaymaya çalışıyoruz. Bakınız,
Rohingya’daki ve Bangladeş’teki o Müslüman kardeşlerimize biz elimizi
uzatmasaydık kimse oraya gitmezdi. Cumhurbaşkanımız gür
sesiyle onların sorunlarını dünyanın huzuruna yani
Birleşmiş Milletlere ve tüm dünya kamuoyuna duyurmasaydı dünya
hâlâ görmezden gelecekti. Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatıyla, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’yle beraber
oraya gittik, o insanların hangi şartlarda olduğunu gördük.
Gelecek hafta Başbakanımız Binali Yıldırım Bey de
inşallah oraya gidecek. Başbakan Yardımcımız Recep
Akdağ da gitti. Bir taraftan hem Myanmar hem Bangladeş’teki bu
kardeşlerimize insani yardımları götürüyoruz hem de
kalıcı bir çözüm bulmak için uluslararası camiayla beraber
yoğun çaba sarf ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, iki tane konuyu sizlerle beraber -sizler de gündeme
getirdiniz- değerlendirmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, Kudüs konusu.
Kudüs, maalesef, İsrail’in işgali altında, hem de uzun bir
zamandır. Cumhurbaşkanımız tüm konuşmalarında
haritada gösteriyor. Bugün Amerika’nın aldığı karar,
uluslararası hukuka aykırıdır, Birleşmiş
Milletler kararlarına aykırıdır ve bu konuda da zaten
Meclisimizde de görüş ayrılığı yoktur;
Amerika’nın bu yanlış adımdan vazgeçmesi lazım, geri
adım atması lazım. Amerika’nın attığı bu
adım, esasen bölgede kaosa yol açtı ve sorunları daha da
karmaşık hâle getirdi.
Biz
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Başkanı
olarak Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla çok
önemli bir zirve gerçekleştirdik. Ekmeleddin İhsanoğlu Bey de
eski Genel Sekreteri olarak ki bana göre gelmiş geçmiş en
başarılı İslam İşbirliği Teşkilatı
Genel Sekreteriydi, tüm çalışmalarından dolayı kendisini
bir kere daha tebrik ediyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar) Kendisinin de katılımıyla çok…
MUSA
ÇAM (İzmir) – Cumhurbaşkanı adayı seçildiğinde
bunları söylemiyordunuz ama Sayın Bakan.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Sen adını ezberleyemedin.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Adaylıkta karşı
karşıya kaldığın zaman yarışabilirsin ama
Mevlüt Çavuşoğlu’nu bilen herkes bilir, Antalya’da da A partisi, B
partisi değil, doğru yapan herkesi destekliyoruz, Antalya'da Cumhuriyet
Halk Partili belediye başkanlarını da destekliyoruz, MHP’li
arkadaşlarımızı da destekliyoruz. Doğruları
söylemek lazım Musa Bey.
MUSA
ÇAM (İzmir) – Cumhurbaşkanı adayıyken söylemedik laf
bırakmadınız.
BAŞKAN
– Musa Bey, çam deviriyorsun, ona göre.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Onlara destek, bize kayyumlar, değil mi?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Şimdi, orada çok önemli
kararlar aldık ve aldığımız bu kararların
uygulanması için de hep birlikte çalışmamız lazım. Bir,
Amerika’yı bu kararından vazgeçirmemiz lazım; iki,
bağımsız bir Filistin Devleti’nin yani Doğu Kudüs’ün
başkenti olduğu bağımsız bir Filistin Devleti’nin
tanıtımı için yoğun çaba sarf etmemiz lazım.
LEZGİN
BOTAN (Van) – Kudüs’ü niye ikiye bölüyorsunuz ki?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, bizim
aldığımız kararlar -Amerika o kararı alır, bu
kararı alır, hukuk dışıdır- Birleşmiş
Milletler kararlarına, Güvenlik Konseyi kararlarına uygundur,
uluslararası hukuka uygundur. Şu anda Kudüs işgal
altındadır ve Kudüs'te bizim başkonsolosluğumuz var. Esasen
1925 yılında kurulmuştur. Osmanlı zamanında ve yine
İngiliz mandası döneminde 9 tane başkonsolosluk kurulmuş, 1
tane de Vatikan temsilciliği. O günden bu yana maalesef, İsrail
işgali olduğu için hiçbir ülkenin başkonsolosluğunun
açılmasına izin verilmemiştir. Biz 2005 yılından bu
yana buraya büyükelçi düzeyinde başkonsolosluk gönderiyoruz ve 2012
Birleşmiş Milletlerde gözlemci üye statüsünden sonra da Filistin’in,
büyükelçi başkonsolosumuz güven mektubunu Filistin Devlet
Başkanı Abbas’a sunmaktadır Ramallah’taki sarayında ve biz
Filistin mücadelesini ve Kudüs mücadelesini sonuna kadar hep birlikte
inşallah arkadaşlar, sürdüreceğiz, sürdürmemiz lazım. Bu
konularda aldığımız kararların takipçisi olalım
ama lütfen Amerika’nın aldığı bir kararda bile
iktidarı böyle boşa düşürmek, ofsayta düşürmek ya da
köşeye sıkıştırmak için bu tip şeyleri
kullanmayalım.
Bu
söylediklerim aynı şekilde Ege adaları için de geçerlidir.
Bakınız, CHP Genel Başkan Yardımcısı bizim de eski
mensubumuzdur ve kendisi de söyledi, “AK PARTİ iktidarında bu adalar
şöyle oldu, fiilî durum oldu diyemeyiz." dedi. Doğru söyledi ve
geçmişinden de bazı örnekler verdi, ben detaylara girmek istemiyorum
çünkü bu, hassas bir konu. Daha önce bu konu açıldığı zaman
genel başkan yardımcılarına dedim ki: Bu bir millî
politikadır, hassas bir konudur, bu konuda hamaset yapmayalım. Bu
konuda iktidarı zora düşürmeye çalışmayalım, bunu
yaparsanız hiç zararlı çıkmayan iktidar partisi olur ve
zararlı çıkan da geçmişte buna göz yuman partiler olur dedim,
dostane söyledim, Bütçede de söyledim ve kapalı oturumsa kapalı
oturum, aynı şekilde genel başkanlara gelip bilgi verebilirim
dedim. Davet ettiniz, tarih verdiniz de gelmedim mi?
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Yok, biz 5-6 defa size ulaşamadık.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ben size dedim ki: Ne zaman genel
başkan çağırırsa gelmeye hazırım. Ben genel
başkana tarih vermem, ben Dışişleri Bakanıyım,
gelen muhalefet de olsa, görüşünü paylaşmasak da yer yer
ağır da eleştirsek bir partinin genel başkanına
saygı duyarız. Ne zaman bizi çağırırsa, gerek MHP
Genel Başkanı gerekse CHP Genel Başkanı ne zaman
çağırırsa geliriz. Hiç…
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Edirne’ye gidebilir misiniz?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bilmiyorum, sizde genel
başkan var mı bilmiyorum da…
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – 2 tane vardı, içeri attılar.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Edirne Cezaevine gidebilir misiniz?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Cezaevine gidemeyiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Bunu alkışlayacak ne var Allah’ını
seversiniz?
AHMET
YILDIRIM (Muş) – İnsan biraz mahcup olur, kızarır ya!
Gülüyorsunuz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar,
bakınız…
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Edirne Cezaevine de gider misiniz?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bir saniye lütfen…
Bakınız,
bu konunun, bu sorunun sebebi nedir biliyor musunuz? Bu sorunun sebebi, 1914’te
6 devletin imzaladığı bir anlaşma var. 6 devlet
kararı, hani adalar ona verildi, buna verildi. 1923 Lozan Barış
Anlaşması var, 1947 Paris Barış Anlaşması. Bu
anlaşmalarla Ege’de karasuları, kıta sahanlığı,
uçuş, hava sahası, FIR hattı dediğimiz hatlar
belirlenmediği için bazı adacıklar konusunda boşluklar olmuş.
Türkiye “Bizim.” demiş, Yunanistan “Bizim.” demiş. Esasen 1996’ya
kadar bu sorun devam etmiş. Kardak sorunundan sonra Türkiye, bu sefer,
Yunanistan’a yazdığı yazılarla bu sorunu dile
getirmiş. Kardak sorununa kadar, 1996’ya kadar ne olduysa olmuştur.
Tekrar ediyorum ve altını çiziyorum: 1996 Kardak krizinden sonra
adaların fiilî ve hukuki durumunda hiçbir değişiklik
olmamıştır, ne olduysa önce olmuştur.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Ama işgal var, işgal, işgal sonuçta.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ne olduysa önce olmuştur.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – E ne olursa olsun.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bunun da sorumlusu AK PARTİ
değildir.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Ya siz hükûmetsiniz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – AK PARTİ’den önce iktidarda
olan partilerdir. Sen de söyledin ki “Atatürk’e kadar gider.” dedin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – O başka bir şey.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Ne ise ama bunu çözmek gerekiyor.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Karşılıklı
konuşmasın Sayın Başkan, hiçbir şey anlamıyoruz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Evet, çözelim, bunu da çözelim
ama lütfen AK PARTİ döneminde işgal edilmiş gibi yalan bilgiler
sunmayın.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Biz hiçbir zaman…
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sizlere hangi bilgiler,
yanlış bilgiler nereden geliyor, biz bunları da biliyoruz.
Dolayısıyla AK PARTİ’yi köşeye
sıkıştırmak için bu tür konuları suistimal etmeyin
arkadaşlar. Size, Öztürk Bey’e şunu da söyledim: Gelin oturum da yapalım,
gelin Bakanlığa -çünkü arşivlerimizi alıp da sağa sola
götüremeyiz- arşivlerimizi gösterelim, kimin ne zaman ne sorumluluğu
var, bunları görsün. Bunları defalarca söyledim. Bunu yapmak yerine
iktidarı köşeye sıkıştırmaya
çalışmayın.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, üç
dakika daha…
BAŞKAN
– Lütfen, iki dakikada toparlayın.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ulaştırma
Bakanımıza üç dakika verdiniz.
Peki,
ben size şunu sormak istiyorum…
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) – Bugüne kadar niye işgal edilmedi Sayın
Bakan?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Daha önce işgal edildi
beyefendi, 1996’dan önce! Duymuyor musun! Anlamıyor musun! Sağır
mısın!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama böyle olmaz ki!
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – 1996’dan önce işgal edildi
beyefendi! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) 1996’dan önce, 1996’dan sonra değil!
NİYAZİ
NEFİ KARA (Antalya) – Ne zamandır maden
çıkarıyorlardı? Ne zamandır tatbikat
yapıyorlardı?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – El kol hareketi yaparak
konuşma be! El kol hareketi yaparak konuşma! Adam gibi konuş!
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, lütfen…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakan, size hakaret eden yok, kesinlikle
yanlış.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – On defa söyledim, duymuyor musun!
Duymuyor musun 1996’dan önce! Kendi genel başkan
yardımcınız söyledi “Atatürk döneminde işgal
edilmiştir.” diye, ben söylemedim.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Atatürk demedim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, çok güzel gittiniz ama son dakikada…
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ama söylüyorum, anlatıyorum…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama böyle davranılmaz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, böyle olmaz ama.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Tamam, sussunlar, anlatayım
o zaman.
BAŞKAN
– Tamam sayın milletvekilleri, istirham ediyorum… Bakın, güzel güzel
gidiyordu, hepinizin de katılacağı şeyler ifade ediyordu.
Lütfen, müdahale etmeyelim.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Lastik patladı!
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Peki, ben şimdi size bir
soru sormak istiyorum: İstikşafi görüşmeler ne zaman başladı?
Rahmetli İsmail Cem döneminde. Reddimiras yapacaksanız, ayrı bir
şey. Neden? Çünkü Kardak sorunundan sonra kıta
sahanlığı, kara suları, ekonomik bilmem alanlar, hava
sahası ve aidiyeti belli olmayan adacıklar, adalar. Bunlar
Yunanistan’la görüşmek için başlatıldı. Yani bu
sorunları bir bütün içinde, bir paket içinde Yunanistan’la görüşerek
nasıl çözeceğimize karar vermemiz lazım. Yani bunun
alternatifleri var: Diplomasi yoluyla çözebilirsiniz, uluslararası mahkemeye
götürebilirsiniz, asker gönderip adaların hepsini alabilirsiniz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hadi alalım hep beraber!
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Yani seçenekleri söylüyorum ben.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Tamam, biliyorum.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Ama İsmail Cem döneminde
–Allah rahmet eylesin- diplomasi yolu seçilmiş. İstikşafi
görüşmeler 7 tur yapılmış bizden önce, biz de bu
istikşafi görüşmelerin devam ettirilmesi kararı aldık ki
Yunanistan’la diplomasiyi sürdürüyoruz, bunlara bir çözüm bulmamız
lazım. Sonuçta buradan anlaşma çıkmazsa…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Lütfen, bir dakikada toparlayın. Sayın Ulaştırma
Bakanımızla aynı şeye ulaştırmış
olalım sizi de.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Anlaşma çıkmazsa
değerli arkadaşlar, yani biz burada gene, biraz önce söylediğim
gibi, istediğimiz alternatifi -yüce Meclis karar alır- kullanırız
ama bu, millî bir politikadır. Bu, sokakta konuşulacak ve onu bunu
zor durumda bırakacak bir konu değildir. Defalarca söylüyorum
bakın size, burada bizim hiçbir günahımız yok, ne olduysa
1996’dan önce oldu arkadaşlar. Gelin, arşivlerle, belgelerle size
bunları anlatalım. Çağırın, genel başkanlar
çağırsın gelip bizzat ben anlatayım arkadaşlar.
Anlatalım ki… Biz, şimdi, bir çalışma grubu kurduk
askerlerle beraber, Millî Savunma Bakanlığında. Ve oturuyoruz,
konuşuyoruz; bu sorun nedir, ne adım atabiliriz? Gerginliği
artırmakta mı fayda var, azaltmakta mı fayda var? Biz bunların
hepsini detaylı, titiz çalışıyoruz ya. Bunlar millî
konular. Biz de hamaset yaparız. Sizi suçlamak çok kolay; açarım
belgeleri veririm basına, kimin imzası var, kim suistimal…
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Ver Sayın Bakan.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Verin, verin.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Veririm yani ama bunlar
doğru şey değil.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Bizi tehdit etmeyin.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Tehdit etmek için söylemiyorum
ama doğru değil diyorum. Bakın, bundan biz zarar görürüz Türkiye
olarak sonuçta arkadaşlar. Sonuçta, değerli arkadaşlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Açarsanız bir teşekkür
edeyim efendim, bitiriyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür edin efendim.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum
arkadaşlar özellikle bütçemizi desteklediğiniz için. CHP grup
başkan vekili, “Türkiye yüzde 11 büyüdü, işçiye de, emekliye de, onlara
da pay düşsün.” dedi. Ben de diyorum ki: Bizim Bakanlığın
bütçesine de biraz pay düşsün. Bütçemizin artması gerekiyor ama “Buna
da şükür.” diyoruz.
Çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir saniye, sırayla.
Sayın
Özkoç…
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
esnasında Sayın Öztürk Bey’in adını da vererek…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İki
dakika süreyle…
Lütfen,
yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.
IV.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Ardahan Milletvekili
Öztürk Yılmaz’ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın altıncı
tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Bakanımız söyledi ama ben şunu söyleyeyim: Ben en az
iki defa Bakanlığı aradım, kendim aradım.
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Arayınca ne oldu?
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) - İki, kaldı ki burada gizli saklı olacak bir
şey yok. Siz hiç kimseden korkmuyorsunuz. Burada gerekirse kapalı
oturum yapmak gerekiyor ve bu konu millî bir konuysa biz bunu
tartışacağız.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Tamam, yapalım.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Siz işgalin devam etmesini örtüyorsunuz çünkü
işgal devam ediyor, adalarda işgal devam ediyor. Ne ise
konuşalım.
Biz
size illa “Siz şunu yaptınız, bunu yaptınız.” diye bir
suçlama getirmiyoruz ama…
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – “Örtüyorsunuz.” Ne demek? Ne
demek “Örtüyorsunuz.” Ne biçim konuşuyorsun? Ne demek “Örtüyorsun.”?
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Niye peki çıkarıp söylemiyorsunuz, niye millete
açıklamıyorsunuz? Korkacak ne var burada, burada korkacak ne var?
BAŞKAN
– Genel Kurula hitap edin lütfen.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Sen bir avuç insana sahip çıkamadın.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Bu işler “Başkonsolos
ben değildim aslında.” demeye benzemez.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Lütfen… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Şimdi, sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Siz, bana neyi konuşacağımı tarif
etmeyin, benim söylediğim açık. Siz istiyorsanız bu
adaları, 156 tane ada, adacık ve kayalığı
getirirsiniz, bu Mecliste isim isim açıklar, dünyaya deklare edersiniz,
biz sizin arkanızda oluruz. Biz size demiyoruz ki savaş açın.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – CHP’nin geçmişine bak, ne yaptığına
o adalara, sonra gel burada hesap ver.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – O adalar bugün işgal altında. O adalara bugün
sahip çıkmıyorsak hiçbir zaman sahip çıkamayız. Efendim,
falan devirde olmuş, şu devirde olmuş, neyse ne. Ama biz bu
kendi toprağımıza, kendi karasularımıza, kendi
alanlarımıza sahip çıkmayacak mıyız yani ne olursa
olsun, biz buraya sahip çıkamayacak mıyız?
Efendim,
istikşafi görüşmeler devam ediyor.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Evet.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – Yüz yıl mı devam edecek, bin yıl mı
devam edecek? Vermiyor Yunanistan. Gelip Genelkurmay Başkanı
oraları silahlandırıyor, oralar üzerinde uçuyor, oralarda âdeta
şov yapıyor. Biz buna göz mü yumacağız, buna göz mü
yumacağız biz, buna göz mü yumacağız? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bizim buna göz yummamamız lazım.
Biz gerçeği öğrenmek istiyoruz. Açarsınız, neyse onu
konuşuruz ve ortaya çıkar. Ondan sonra da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
ÖZTÜRK
YILMAZ (Devamla) – …sahip çıkmamız gereken ne varsa biz muhalefet
partisi olarak size destek oluruz.
Teşekkür
ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – 1947’de On İki Adalara niçin sahip
çıkmadınız?
ÖZTÜRK
YILMAZ (Ardahan) – Siz bir kere…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen… İstirham ediyorum.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Bakan “Sizde genel başkan var mı?”
diye sorarak bütün grubumuzu töhmet altında
bırakmıştır.
BAŞKAN
– Tamam, buyurun.
Size
de iki dakika süre veriyorum.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Bilmiyordum.
BAŞKAN
– Yani, “eş başkan” “genel başkan” belki…
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Partiler Kanunu’nu da mı bilmiyorsunuz?
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Bilmiyorum, vallahi bilmiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun.
12.- Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım’ın, Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu’nun 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Bakan, o kadar ucuz değil bu iş. Bir
siyasi parti, Parlamentonun üçüncü büyük grubu, ikinci büyük muhalefet partisi
ne grup başkansız ne de genel başkansız olmaz.
Ama
şunu soruyorsanız söyleyelim: Biz tek adam rejimine de tek adam
partisine de karşı olduğumuz için bizde genel başkan yok,
bizde eş genel başkanlık var ve 2 tane var. Ama bunlar, siyasi
soykırım operasyonları kapsamında şu anda biri Edirne,
biri Kandıra Cezaevinde iktidarınızca rehin tutuluyor.
Bakın,
siz konuşma akışınızda iki defa
tıkandınız. Birincisi, “Biz, CHP’li belediyeler, MHP’li
belediyeler…” dediniz; DBP ve HDP’li belediyelere gelince kendi siyasi
emellerinizin önünüze çıkarmış olduğu engeller maalesef
boğazınızın düğümlenmesine sebep oldu.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Antalya’da yok ki.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) – Aynı şey, bu genel başkanlık
mevzusunda da böyledir. Biz dış politikada zikzaklar çizen değil
-açık söylüyoruz- bütün devletler için geçerli olan genel bir evrensel
doktrinden söz ediyoruz. Kendi içinde ilkesel tutumunu o ülkeyi oluşturan
halklara, kültürlere, inançlara karşı tesis etmemiş
olanların ellerinin uluslararası toplum nezdinde güçlü olabilmesi
mümkün değildir.
Bakın,
İsrail’e, Yunanistan’a, Amerika’ya, Rusya’ya, İran’a, Irak’a ve
bilcümle bütün uluslararası toplumda kullandığınız
cümlelerin size dönebilecek içteki defektleri vardır.
Biz
açık, mesela, bu konunun özeti olarak soruyoruz: İsrail bir terör
devleti ise ivedi olarak ticari, askerî, diplomatik, siyasi bütün
ilişkilerinizi kesersiniz. Beklediğimiz budur, yapabilene.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Usta, siz de sisteme girmişsiniz.
60’a
göre söz veriyorum, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Samsun Milletvekili
Erhan Usta’nın, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Ahmet Arslan’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
altıncı tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Ulaştırma Bakanı konuşmasında, milletvekilimiz Oktay
Vural Bey’in konuşmasına atfen, bakım harcamalarının
artmasını “Bakım ihmal edilmişti. Biz bakıma daha
fazla kaynak harcadık.” şeklinde açıkladı. Orada Oktay
Vural Bey’in aslında ifade ettiği husus… Birim maliyetlerin yani
kilometre başına bakım birim maliyetlerinin çok fazla
arttığını ifade etmişti. Notlarından ben şimdi
söylüyorum, mesela şunu söylemişti: 2006 ile 2016 mukayesesi yaparak
otoyol bakım maliyeti 2006’da 27.286 lirayken 1 kilometre için 2016’da 159
bin liraya, yüzde 480’lik bir artış; devlet ve il yollarında
emanet usulünde 9 bin liradan 25 bin liraya, yüzde 165’lik bir artış;
ihaleli bakımlarda da 2.166 liradan 21.241 liraya, yüzde 880’lik bir
artış olduğunu ifade etti ve buna ilişkin kendisi sizden
aslında bir açıklama talep etmişti. Eğer bu konuda
Sayın Bakan bir açıklama yaparsa seviniriz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
Sayın
Özkoç, buyurun.
60’a
göre…
16.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın altıncı
tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın
Bakanım, çok açık ve net bir şeyi ifade etmek istiyoruz. Beni
dinliyor musunuz, duyabiliyor musunuz, bilmiyorum ama Sayın Genel
Başkanımızdan bizi bilgilendirmekle ilgili herhangi bir randevu isterseniz
bu randevuya her zaman kapımız açık. Sayın Genel
Başkan Yardımcımız sizden iki defa randevu istedi, size
ulaştırılmadıysa özel kaleminize lütfen sorunuz.
Bir
şeyi daha ifade etmek istiyorum Sayın Bakanım. Bizim
uluslararası ilişkilerimizde millî birlik ve beraberlik içerisinde
olmamız gerekir. Bizim her türlü tehdide karşı iktidarıyla,
muhalefetiyle birlikte olmamız gerekiyor ama sizden gerçekten bir şey
rica ediyoruz: Bunun için hazırız, bilgilendirilmeye
hazırız, ortak hareket etmeye hazırız ama kürsüde bize
gösterdiğiniz tavrı lütfen dışarıda bizi tehdit
edenlere de gösterin.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyoruz.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Ne gösterdim ya?
II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak
Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞI (Devam)
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Dışişleri
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)
1) Sağlık Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sağlık Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER
SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık
Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ
CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE SAĞLIK
ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
– Şimdi, şahıslar adına son söz aleyhinde olmak üzere
İzmir Milletvekili Ali Yiğit’e aittir.
Sayın
Yiğit, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
ALİ
YİĞİT (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bütçe tasarısı
üzerine aleyhte kişisel görüşlerimi sunmak için söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, genel olarak bütçeler geçmişin hesabının,
geleceğin de planlamasının yapılmış olduğu
görüşmelerdir. Ancak ne yazık ki ülkemizin ve
çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren bu kadar önemli bir
tasarıda, muhalefetin düşünceleri, uyarıları, önerileri hiç
dikkate alınmamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, âdeta Hükûmetin
gönderdiği her tasarıyı kabul eden, onaylayan bir kurum hâline
dönüştürülmüştür. Oysa herkes yanılabilir, herkes
aldatılabilir. Bunu, acı da olsa öğrenmiş olmanız
gerekir. Devamlı şunu söylediniz: “Allah bizi affetsin.” Bir daha
sakın demeyin çünkü doğruları yapmaya çalışın.
Değerli
milletvekilleri, bütçe görüşmeleri başladığından beri
kürsüye çıkan bütün Hükûmet yetkilileri ve iktidar partisi milletvekilleri
dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisi içinde olduğumuzdan, büyüme
rakamlarından söz etmekte, neredeyse Türkiye’ye çağ
atlattıklarını iddia etmektedirler ama inanın, gerçekler
böyle değildir. Enflasyon, işsizlik çift haneli rakamlara
ulaşmış, ekonomik daralma nedeniyle açılan her 3
işletmeden 1’i kapanmıştır. İnsanlar
yarınından vazgeçmiş, bugünü kurtarma derdine
düşmüşlerdir. Bu çalışanlar, bu üretenler, emekliler
hiçbiri hâlinden memnun değil. Dolayısıyla, bu güçlü ekonomi ve
büyüme masalları hiç kimseye inandırıcı gelmiyor.
Bakınız
değerli arkadaşlar, İngiltere kökenli Legatum Enstitü diye bir
enstitü var. Bu enstitü her yıl ülkelerin refah seviyesiyle,
insanların memnuniyetiyle ilgili bir araştırma yapıyor. Bu
araştırmada, ekonomi, adalet, sağlık, özgürlük,
eğitim, işsizlik, iş ortamı, sosyal güvence gibi sekiz alt
başlık yer almakta ve bu alt başlıkların altında
da 104 değişken göz önüne alınarak değerlendirmeler
yapılmaktadır. Bu enstütünün geçen hafta açıkladığı
2017 raporuna göre Türkiye 149 ülke arasında ne yazık ki 88’inci
ülke. Dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisinin içinde olmakla övünen ve
çağ atlattığını söyleyen ülkemiz –lütfen dikkat edin-
güvenlikte 133’üncü, kişisel özgürlüklerde 105’inci, sosyal sermayede
96’ncı, iş ortamında 91’inci, eğitimde 80’inci, yönetimde
70, ekonomik nitelikte 55, doğal çevrede 54 ve en iyisi ne biliyor musunuz
değerli arkadaşlar? Sağlıkta 53’üncü sıradayız
Sayın Bakanım yani yine de kutluyorum Sağlık
Bakanımızı, bu konuda iyiyiz demektir.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Teşekkür ederiz.
ALİ
YİĞİT (Devamla) - Oysa dünyanın ilk 20 ekonomisi içinde yer
alan diğer ülkelerin neredeyse tamamı, bu kriterlere göre de
rapordaki ilk sıralarda yani ilk 20’nin içinde yer almaktadır.
Olması gereken de zaten budur değerli arkadaşlar. Demek ki bir
yerlerde yanlış yapılıyor, bu yanlışın bütün
faturasını millete çıkarıyorlar. Bunun en büyük örneği
ise bu yılın bütçesine konulan koşullu yükümlülüklerdir.
“Koşullu
yükümlülükler” başlığı altında bütçe kalemine
baktığımızda, toplam 6,2 milyar TL ödenek
konulacağı ve bu ödeneğin “kamu-özel iş birliği
projeleri” diye adlandırılan otoyol köprüleri ile şehir hastaneleri
için kullanılacağı ifade edilmektedir. Buna göre 2018
yılında ulaştırma projeleri için 3,6 milyar TL, şehir
hastaneleri için de 2,6 milyar TL ödenek konulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim, tekrarlamakta
da yarar var. Kamu yapar anlarım, özel yapar onu da anlarım ama
bizdeki gibi kamu-özel iş birliğini hiç anlamıyorum. Parayı
devlet buluyor, krediyi devlet veriyor, teminatı devlet veriyor,
yıllık kazancı garanti ediyor, birilerine para
kazandırıyor. Az kazanmışsa devlet onu da telafi ediyor.
Bunun için bu bütçeye “koşullu yükümlülükler” diye bir kalem ekleniyor,
kalıcı hâle getiriliyor. Bu bağlamda, henüz bitirilmemiş
projelere önümüzdeki yıllarda yenilerinin de ekleneceği göz önüne
alındığında, bu rakam giderek büyüyecek ve âdeta kara bir
deliğe dönüşecek, bunun altından ne devlet ne vatandaş kalkamaz.
Taahhüt edilen ödemelerin dolar ve ABD bazındaki enflasyon oranlarına
göre yapılacağı da düşünüldüğünden acilen bu konuda
önlemlerin alınması gerekir. Onun için, biraz olsun muhalefetin de
sesine kulak verin ve bu yanlıştan dönün. Hükûmeti bu konuda
uyarıyor, geleceğimiz adına yeni bir planlama yapmaya davet
ediyorum çünkü bu gemi batarsa hepimiz altında kalacağız
değerli arkadaşlar.
Bir
daha, tekrar “Allah bizi affetsin.” demeyin. Fakirleşen bir halk var, her
gün değişen bir dış politika var yani kötüye giden bir ülke
durumundayız. Demokrasi ve insan haklarında hiçbir şey
değişmiyor, iflas etmiş bir ülkeyiz.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Yiğit.
Böylece
altıncı turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz yirmi dakika süreyle. Bu
sürenin on dakikasını soru sormak üzere sayın milletvekillerine
tevdi edeceğim, kalan on dakikayı da cevap için sayın bakanlara
söz vereceğim.
Sayın
Özdemir, buyurun.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
bugün Sakarya Caddesi’nde üniversiteli gençler yolsuzlukları protesto
ettikleri için gözaltına alındı. Hükûmetinizin görevi,
yolsuzlukları protesto edenleri gözaltına almak değil. 17
Aralık gibi anlamlı bir günde tekrar hatırlatmak isteriz ki asıl
yolsuzluklarla mücadele edin ve yolsuzlukları kontrol altına
alın.
Sorularıma
geçmek istiyorum. Ekonomi Bakanına sormak istiyorum. Dünyanın en
yüksek büyüme oranlarıyla övünmekle meşgulken, TÜİK, Avrupa
Birliği İstatistik Ofisi verilerini paylaştı. Satın
alma gücü paritesi, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla Endeksi’nin
sonuçlarına göre, 28 Avrupa Birliği ülkesi ortalaması 100 iken
bu değer ülkemiz için 64 yani Avrupa Birliği ülkeleri
ortalamasının yüzde 36 gerisinde kaldık. Bu durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz? Ekonomi büyürken emeklinin, işçinin, çiftçinin,
çalışanın satın alma gücünün, refah düzeyinin
düşmesini nasıl açıklıyorsunuz?
Son
olarak da Ulaştırma Bakanına…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Doğan…
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) – Sayın Sağlık Bakanına soruyorum:
Bazı kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık
birimlerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesine
ilişkin 5283 sayılı Kanun gereği, Sosyal Sigortalar
Kurumuna ait olan ve rayiç bedeli karşılığında
devredilmesi öngörülen 370 adet sağlık tesisinin bedeli niçin henüz
ödenmedi? Bunun, SSK’nın yani bugünkü SGK’nın finans dengesini
olumsuz bir şekilde etkilediği belirtilmektedir.
Ayrıca,
İçişleri Bakanına soruyorum: Malatya’da evleri işaretlenen
Alevi yurttaşlarımıza karşı yapılan bu provokasyonla
ilgili işlemin safahatını öğrenmek istedim. Hâlâ cevap
vermedi ve dönmedi, buradan cevap bekliyorum.
Ayrıca,
yatak başı olmak üzere şehir hastanelerinin maliyeti neden
kamuoyuyla paylaşılamamaktadır? Kurumun bu konuda
yaklaşık maliyet hesabı yok mudur?
Ayrıca,
az önce yine kürsüden Sayın Bakan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dışişleri
Bakanına soruyorum: Kamuoyunu yıllardır meşgul eden 18 ada
konusunda AKP Hükûmeti hâlâ net bir açıklama ve bilgi vermemektedir. Lozan
Barış Anlaşması başta olmak üzere, çeşitli
uluslararası egemenlik anlaşmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti
egemenliğinde olan bu adalara Yunanlıların yerleştiği
ve Yunan bayrakları asıldığı yolunda bilgiler
vardır. Hatta geçtiğimiz dönem Başbakan olan Ahmet
Davutoğlu’nun fiilen Yunan işgalinde, hukuken Aydın ilimize
bağlı Marathi Adası’nı ziyaret ettiği kamuoyuna yansımıştır.
Türkiye’nin
16 Nisan Pazar günü referandum heyecanı yaşadığı sıralarda,
Yunan Savunma Bakanı Kara Kuvvetleri Komutanıyla birlikte
Aydın’a bağlı Eşek Adası’na helikopterle gitmiş,
hatta Bakan ve beraberindeki heyetin gelişi sırasında Yunan
askerleri de Aydın Eşek Adası’nda kuzu çevirmiştir.
Orkestra kuran askerler de sözlü sazlı eğlence düzenlemiştir.
4
Temmuz 2003’te askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde “Müzik
notası mı?” diye dalga geçip, Rıza Sarraf gibi bir şarlatan
için “Bizim vatandaşımız.” deyip Amerika’ya anında nota
verdiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Tanal…
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Dışişleri Bakanına. Birinci soru şu: Filistin devleti,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımış mı?
Soru
iki: Filistin’e ekonomik ambargo uygulandığı zaman, insani
yardım amacıyla Mavi Marmara gemisiyle yardım
götürüldüğünde 9 vatandaşımız şehit edilmişti. O
dönem biz İsrail’e “haydut devlet” dedik, “terörist devlet” dedik ama
sonunda gidip anlaşma yapıldı. Bugün için yine aynı
şekilde “İsrail bir terör devletidir.” deniyor. İsrail’le
yaptığımız anlaşmaları iptal edecek misiniz?
Eğer cevabınız “Hayır.” ise bu durumda siz teröristlerle
iş birliği yapmış olmuyor musunuz? Yoksa yine, tekrar
“Kandırıldık, bilmiyorduk.” deyip işin içinden çıkmaya
mı çalışacaksınız?
Bir
başka sorum da Ulaştırma Bakanına, bunu Özkan Yalım
arkadaşımızın talebiyle soruyorum: Uşak çevre yolu
ihalesi yapıldı. Yüzde 50’si bitti ancak henüz diğer yüzde 50’si
bitmedi. Ne zaman bitecek?
Başka
soru…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Durmaz…
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, üçüncü bütçedir soruyorum: Tokat-Niksar-Ünye-Akkuş yolu
2018’de bitecek mi, programa alınacak mı? Devamında, Ankara’ya
gideceğimiz, Turhal-Zile çevre yolu programınızda var mı?
Yine,
16 Nisana kadar 2 uçak indirdiğiniz Tokat Havalimanı’na, yenisi
yapılana kadar, Siirt’e bulduğunuz çözümle Tokat’a bir çözüm
düşünüyor musunuz?
Yine,
Sağlık Bakanına sorum: Sayın Bakanım, ülkemizde ebe,
hemşire, sağlık memuru ve doktor ihtiyacı ortadayken bu
çalışanlara, atama bekleyenlere verecek bir müjde müjdeniz var
mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Erdoğan…
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Ulaştırma Bakanına ilk sorum: Hükûmetimizin “Göcek Tüneli bedava
olacak.” vaadi ne zaman gerçekleşecek? Vatandaşlarımız
Göcek Tüneli’nden ne zamandan itibaren bedava geçecekler, birinci sorum bu.
İkinci
sorum: Ankara-Esenboğa Havalimanı arasında ne zaman metro
yapılacak?
Sayın
Sağlık Bakanı, Ortaca Devlet Hastanesi yılan hikâyesine
döndü, bunun inşaatı ne zaman bitecek? Bir tarih verirseniz çok
memnun oluruz.
Ayrıca,
ataması yapıldığı hâlde göreve başlayamayan
sağlık personeli ne zaman görevine başlayacak? Sağlık
çalışanlarına uygulanan şiddetleri ne zaman
önleyeceğiz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Özdiş…
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az
önce Ulaştırma Bakanımız “sendika.org”un
kapatılmasıyla ilgili çocuklara cinsel taciz, müstehcenlik,
fuhuş ve kumar oynanmasına dahli olarak imkân
sağladığını söyledi. Görüyoruz ki Sayın Bakan
Hükûmet gibi yine kandırılmış oluyor. “Sendika.org”
yolsuzluklarla, çocuk istismarı yapan vakıflarla,
IŞİD’çilerle mücadele eden, yayın ilkesi olan bir internet
sitesidir. Eğer bundan rahatsız oluyorsanız direkt
çıkıp bunu söylemeniz lazım Sayın Bakan, aksi takdirde
iftira atmış oluyorsunuz. Sizi derhâl “sendika.org” yöneticilerinden
özür dilemeye çağırıyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Çam’ın yerine Sayın Bircan…
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Yok böyle bir şey, “sendika.org”la ilgili böyle
bir şey yok!
ERDİN
BİRCAN (Edirne) – Sorum Ulaştırma Bakanına: Sürekli dile
getirdiğimiz bir yol var, Keşan-Enez yolu. Bu yol referandum öncesi
yatırım programına alındı.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Sizi kandırmışlar Sayın Bakan,
sizi kandırmışlar!
BAŞKAN
– Belki de sizi kandırıyorlardır Sayın Özdiş, niye bu
kadar bağırıyorsunuz? Lütfen… Sorunuzu sordunuz.
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Haksızlık yapılıyor.
NECİP
KALKAN (İzmir) – Adam ağzını açmadı ya.
ERDİN
BİRCAN (Edirne) - Ama ödenek tahsisi hâlen yapılamadı. Bu
Keşan-Enez yolunu daha önce de siz “Biliyoruz.” demiştiniz Sayın
Bakanım, planları hâlâ ortada yok. Keşan-Enez yolu için ödenek
ne zaman serbest bırakılacak, çalışmalar ne zaman
başlayacak, yol ne zaman tamamen bitecek?
İkinci
sorum: Keşan-Yayla sahilinde dalgakıran, mühendislik hatası yüzünden
doğayı, tarihî eserleri ve yurttaşlarımızın evini
tahrip etmeye devam ediyor. Dalgakıran hatalı
yapıldığı için sahil kullanılamamakta, limanın
içine kum dolmakta, limanda su derinliği 1 metreye indiği için küçük
balıkçı tekneleri dahi limana giriş çıkış
yapamamaktadır. Dalgakıranın yarattığı
tahribatı neden gidermiyorsunuz?
BAŞKAN
– Sayın Şimşek…
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Ulaştırma Bakanına olacak. Sayın Bakanım, Adana-Mersin
yolu toplam 60 kilometredir. Seçimlerde bu yolun sekiz şerit
olacağıyla ilgili sinevizyonlar bütün Mersin ve Adana halkına
gösterildi. Sadece 8 kilometrelik bir kısmın ihalesi
yapıldı. Burada da yolda bir çalışma görmemekteyiz, sadece
bir köprülü kavşak ve hemzemin geçit çalışması
yapılmaktadır. Bu gidişle Adana-Mersin yolunun bitmesini biz on
beş yirmi yıla kadar göremeyeceğiz. Bunu, daha hızlı,
daha büyük ödenekler ayırarak ve ihalenin devamını yaparak -50
kilometrelik kısmında henüz bir ihale yoktur- gündeminize
almanızı bekliyoruz.
İkinci
sorum Sağlık Bakanına. Sayın Bakanım, “Tarsus Devlet
Hastanesinin ihalesi 15-20’si arası yapılacak.” deniyordu.
İnşallah, bir defa daha erteleme olmaz.
Bir
de Anamur Devlet Hastanesi… İki müteahhit işi bıraktı,
şu anda üçüncü müteahhit çalışıyor; çok geç kalınmıştır.
Bunlarla ilgili, Mersin’in iki ucundaki iki büyük ilçemizle ilgili hastane
projelerinin bir an önce bitirilmesini bekliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Sayın Yıldırım’ın yerine Sayın Botan…
LEZGİN
BOTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Ulaştırma Bakanına. Sayın Bakan az önce
konuşmasında, büyük şehirlerin, 81 vilayetin tümünün çevre
yollarının yapıldığını söylüyor. Ancak Van
büyükşehir statüsünde olmasına rağmen yedi yıldır
çevre yolu sıkıntısı yaşıyor ve buna
bağlı olarak ciddi bir mağduriyet var.
Yine,
Van ile Urmiye arasında tren yoluyla yolcu
taşımacılığının modernizasyonunu
sağlama konusunda bir çalışma var mı?
Yine,
Van-Urmiye, Van-Tahran arasında hava yoluyla birtakım imkânları
sağlama durumunda bir çalışma var mı?
Onun
dışında, Kuzgunkıran’da bir tüp geçit yapıldı;
bir göz yapıldı, otuz yılda hâlen ikinci bir göz yok. Bu konuda
bir çalışma var mı?
Yine,
bölgenin iki büyük metropolü Van, Diyarbakır ve Urfa arasında
hızlı tren seferleri için bir çalışma var mı? Bu
konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Kalaycı…
MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sorum
Sayın Ekonomi Bakanına. Ara malı ithalatı bu
yılın ilk on aylık döneminde 140 milyar dolara yükselerek 129
milyar dolarlık toplam ihracatı aşmış durumdadır.
Bu artış nereden kaynaklanmıştır? Teşvik
sisteminin ara malı ithalatının azaltılmasına bir
faydası olmamış mıdır?
İkinci
sorum: İllerin ve ilçelerin güncel sosyoekonomik gelişmişlik
durumu da belirlenerek teşvik sisteminde bir değişikliğe
gidilecek midir? Sektörel ve dar bölge teşvik sistemine geçmeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Sayın Kayan, size de “Çok kısa, hemen ifade ederseniz söz
vereceğim.” demiştim.
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Sağlık Bakanına ve bir sorum da Ulaştırma
Bakanına. Kırklareli Devlet Hastanesinde server çok ağır
çalışmaktadır, bu nedenle de bir hastaya yaklaşık
kırk beş dakika gibi bir zaman ayırmak zorunda kalıyor
doktorlarımız ve bu da büyük bir sıkıntı yaratıyor.
Özellikle bu hastaların kimliklerinin ortaya çıkması ve reçete
yazımında büyük sorunlar vardır.
Ulaştırma
Bakanımıza soracağım soru ise Kırklareli’nin
Pınarhisar ilçesinde iki tane çimento fabrikası ve bir kireç
fabrikası vardır. Bu fabrikalardan çimentoyu ve kireci kamyonlar E5’e
ve TEM’e ulaştırmak için 30 kilometrelik bir yolu geçmektedirler ve
bu yol da beş köyün içinden geçmektedir, büyük sıkıntı
yaratmaktadır. Bu köylerin çevre yolları ne zaman olacaktır?
Ayrıca,
Lüleburgaz-Hayrabolu ve Malkara yolu tek şerittir ve büyük bir
sıkıntı yaratmaktadır, bunun mutlaka duble yol olması
lazımdır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Akar, siz de kısaca bir sorun, olmazsa Sayın Bakana
ilave söz veririm.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – İlave verin Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Ulaştırma Bakanına sorum. 1.213 kilometre hızlı tren
hattının yapıldığını ifade etti. Şu an
itibarıyla Ankara-İstanbul hattında hızlı tren
çalışıyor ve Konya-İstanbul-Ankara hattında tren
çalışıyor. Bu 1.213 kilometrenin bana nerede
çalıştığını, hangi şehirler arasında
olduğunu izah ederse çok mutlu olurum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Şimdi
soruları cevaplandırmak üzere sırayla, önce
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na
söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Çavuşoğlu.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Okan
Gaytancıoğlu 18 adaları sordu. Biraz önce konuşmamda da
arkadaşlar bazı kelimeler kullandı. İhtilaf 1996’ya kadar
sürmüştür. 1996’dan sonra da bu ihtilafın çözümü için istikşafi
görüşmeler başlatılmıştır. 1996’ya kadar
ihtilafta da iktidarımızın hiçbir sorumluluğu yoktur, tam
tersi CHP yönetimlerinin vardır.
Ben
de buradan Sayın Gaytancıoğlu’na soru sormak istiyorum:
Reddimiras mı yapacaksınız ya da 1996 öncesi ihmallerinizden
dolayı özür mü dileyeceksiniz? Çünkü siz bana bunu sorarsanız ben de
size karşı sorarım.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Cevap verelim o zaman.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Sayın Tanal, İsrail’le
ilişkileri düzeltmek için üç şart koştuk. Birincisi özür, resmen
özür dilendi Türkiye’den. Bir: İsrail özür diledi ilişkileri
düzeltmek için. İki: Tazminat ödedi.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Tazminat ödemedi.
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Hayır, ödedi.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Sadaka…
DIŞİŞLERİ
BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) – Aynı şekilde, insani
yardımların önündeki engelleri kaldırdı. Sayın
Cumhurbaşkanımızın koyduğu üç şartı İsrail
karşıladığı için ilişkileri normalleştirdik
ve o şartlar yerine gelinceye kadar da normalleştirmedik. Bunu da
söylemek isterim.
Sorularınız
için de çok teşekkür ediyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Cevap kalmadı ki.
BAŞKAN
– Evet, Ekonomi Bakanı Sayın Zeybekci, buyurun.
EKONOMİ
BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Özdemir’in ekonomi dünyası, satın alma gücü paritesine göre, Avrupa
Birliğiyle ilgili sormuş olduğu sorudan dolayı
teşekkür ediyorum. Çünkü AK PARTİ hükûmetlerinin on beş
yılda Türkiye’yi nereden nereye getirdiğinin en güzel göstergesi
budur.
2002
yılında Türkiye’de kişi başına düşen millî
gelirimizin Avrupa Birliği vatandaşlarına oranı Avrupa
Birliğindeki vatandaşın yüzde 37’siydi. 2017’de açıklanan
rakamlara göre, satın alma gücü paritesine göre Türkiye’de kişi
başına düşen millî gelirimiz Avrupa Birliği
vatandaşlarının yüzde 64’üne geldi. Evet, yüzde 100’ünün de
üzerine geçmekle ilgili yolculuğumuz devam edecek. Ayrıca IMF’nin en
son açıklamış olduğu rakamlara göre de -satın alma
gücü paritesine göre- Türkiye, dünyanın 15, Avrupa’nın da 5’inci
büyük ekonomisi hâline geldi.
Sayın
Mustafa Kalaycı’nın sormuş olduğu soru… Evet, 2017
yılında ara malı ve ham madde ithalatımız yüzde 27
arttı ve yüzde 11 seviyesindeki altın hariç
ithalatımızın artışının en önemli sebebidir.
Çünkü dünyada enerji ve ham madde fiyatlarındaki artıştan
kaynaklanan bir artıştır bu. Peki, bunu telafi etmek için
teşvik sistemimizde bununla ilgili düzenleme var mı? Evet, birebir,
şu anda Proje Bazlı Yatırım Teşvik Sistemi’mize göre
70 milyar TL’lik yatırım bu alanlara yapılacaktır. En büyük
alan yani cari açık verdiğimiz, dış ticaret
açığı verdiğimiz alan petrokimya alanıdır. Burada
üç dört tane büyük yatırım geliyor ve diğer alanlarda yani bizim
bu açığı verdiğimiz alanlarda da gerek metalürjide gerek
sağlık teknolojilerinde yatırımlar bu alanlarda
yapılacak.
Aynı
soru içindeki diğer soru da… “İllerde ilçelere göre daha geniş
kapsamlı, daha daraltılmış alanlarla bölgesel
teşviklerimiz yeniden değerlendirilecek mi?” Hayır ama bununla
ilgili yani normal, şu andaki bölgesel teşvikimizin yeniden
düzenlenmesiyle ilgili bir çalışma olabilir. Ama öncelikli olarak
cazibe merkezleriyle ilgili getirmiş olduğumuz teşvik sistemi
şu anda Bakanlar Kurulu kararı olarak yayımlanmak üzere sevk
edildi. Diğer taraftan da Proje Bazlı Yatırım Teşvik
Sistemi’miz önümüzdeki yıl dünyanın en iyi sonuç alınan proje
bazlı teşvik sistemi olarak da devrede olacaktır.
Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Sağlık
Bakanı Sayın Demircan…
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğan’ın SSK’yla ilgili… Sosyal Güvenlik Kurumuna ait iken
Bakanlığımıza devredilen binaların bedellerinin
ödenmesi; devam ediyor bu peyderpey, daha bitmiş değil.
Şehir
hastanelerinin yatak başı maliyetine gelince, şehir
hastanelerinin sabit yatırım tutarları ihale aşamasına
göre belirlendiği için bununla ilgili bir teknik çalışma
yapıyoruz. Bunu önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız.
Kadim
Bey’in sorusu vardı, atama bekleyenlere müjde olarak… 2018 bütçesinde biz,
sağlık çalışanları için -hedeflediğimiz atama
sayısı- ebe, hemşire ve sağlık personeli için 27
binlik bir atamayı hedefliyoruz, bunu inşallah 2018’de hedefine
ulaştırırız. Doktorlar biliyorsunuz, Mecburi Hizmet
Yasası’na tabi olduğu için mezun olunca kurasını çekiyor.
Sayın
Erdoğan’ın sorusu var: Muğla’da Ortaca Devlet Hastanesi, bu,
geçici kabul aşamasında, şu anda bitmiş durumda,
hastanemiz, geçici kabulü yapıldıktan sonra taşınacak.
LEZGİN
BOTAN (Van) – Sayın Bakan, Erçiş Devlet Hastanesi ne olacak, o konuda
da sormuştum; gözü kulağı bizde milletin.
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Onlarla ilgili yazılı cevap
vereceğim, onları merak etmeyin.
Mersin
Tarsus Devlet Hastanesi 600 yataklı, ihale aşamasında. Yine,
Mersin Anamur Devlet Hastanesi 150 yataklı, yüzde 60 inşaatı
gerçekleşme aşamasında.
Kırklareli’de,
devlet hastanesinde “server”ın yavaş çalışmasını
not aldık, onu derhâl yenileyeceğiz, değiştireceğiz.
Ben
teşekkür ediyorum.
Diğer
konulardaki soruları da yazılı olarak cevaplayacağız.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Güvenlik soruşturması sebebiyle
atanamayanlar ne olacak?
SAĞLIK
BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Yazılı olarak bildireceğiz
Sayın Erdoğan.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Şimdi,
cevaplandırma sırası Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan’dadır.
Sayın
Arslan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) –
Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın
Erhan Usta’nın hemen iki sorusuyla başlayayım.
Birincisi:
Ayvacık-Taşova yoluyla ilgili soruları vardı. 1’inci
kısım, 35 kilometrede çalışma devam ediyor, diğer
“Sıkıntı var.” dediği 42 kilometrede ihaleyi tasfiye
ediyoruz, yeniden ihale edeceğiz; onu çözmüş olacağız,
ifade edeyim.
Sayın
Oktay Vural’ın cevap vermemi istediği sorusuyla ilgili ise özellikle
otoyollarda yapısal takviye ve büyük güçlendirme
çalışmaları artık bu dönemde yapıldığı
için belli bir süre geçti, onlardan kaynaklı olarak otoyollarda kilometre
başına yüksek, bölünmüş yollarda da özellikle -BSK
onarımları belli bir süre geçip BSK yenilenme ihtiyacı
olması nedeniyle- münferit olarak bu iki kısımda fiyat yüksek,
dediğiniz doğru çünkü, zira, büyük güçlendirmeler ve onarımlar
var.
Bir
de yine, Sayın Vural’ın özellikle personel temininde
Sayıştayın “Rekabet yok diye bir eleştirisi var.”
demişti, o, gemilerdeki gemici personelle ilgili ihaledir. Zira,
yaklaşık 100 bin gemicimiz var ve uluslararası sularda
çalışıyorlar. Dolayısıyla biz gemilerde gemici
bulmakta zorlanıyoruz. İhaleye çıktığımız
zaman da şirketler gemici bulamayacakları için çok fazla şirket
bu işe teklif vermiyor; ondan kaynaklanıyor, onu ifade edeyim.
Sayın
Pekşen, “FETÖ uçakları şimdi bakanların altında.”
dedi. Sayın Pekşen, TMSF iki tane hava taksi işletmesini
devralmış durumda; uçağın birini Jandarma Genel
Komutanlığına satmış, diğerini ise ticari olarak
şu an işletiyor. Herhangi bir şekilde, herhangi bir kimsenin
kullanımı söz konusu değil.
Son
on beş yılda batan şirketleri söylediniz. “Charter” sefer yapmak
üzere yetki almış ancak faaliyetini durdurmuş on üç tane
şirket var. bu sektörde birçok kişi bu anlamda yetki alıyor
ancak daha sonra yetki belgesini iptal ediyor; o zaman onda da yapabilecek bir
şeyimiz yok.
Uşak
çevre yoluyla ilgili soru geldi. 30 kilometrenin ikmal ihale sürecini
başlattık; onu ifade edeyim.
Sayın
Durmaz’ın Tokat Havaliman’ıyla ilgili ifadeleri vardı. Siirt’te
çözüm bulduk Sayın Durmaz ancak Tokat, Siirt gibi değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) – Tokat
rüzgâr yönüne uygun değil, ters olduğu için zaten yeniden
havalimanı yapıyoruz. Siirt’teki çözüm keşke Tokat’a uyabilseydi
o zaman yeni havalimanı yapmaya gerek kalmazdı onu söyleyeyim.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Çamlıbel Tüneli Sayın Bakanım…
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) –
Şimdi, müsaadenizle onlara yazılı cevap vereyim ama Sayın
İbrahim Özdiş’e özellikle çok çok teşekkür ediyorum çünkü
tutanaklara baktığımda kullandığım ifade
yanlış bir anlama gelebiliyor. “Sendika.org”la ilgili engelleme 8/A
maddesi yani millî güvenlik ve kamu düzeniyle ilgilidir; onu özellikle
vurgulayayım. Eğer farklı anlaşılıyorsa direkt
özür dileyim çünkü gerçekten önemli. (CHP sıralarından
alkışlar) Ancak bunun dışında 62 tane daha kapatma var
ki onlar benim söylediğim maddeler kapsamındaki o, 8’inci madde, 8/A
değil. Buna açıklık getirme şansı
yakaladığım için teşekkür ediyorum.
Van’la ilgili
Kuskunkıran ikinci tüpün ihale süreci gerçekleşti; onu ifade edelim.
Van çevre yolu ne yazık ki daha önce imara itirazdan kaynaklı
kalmıştı, şimdi Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü
18’inci madde uygulaması yapıyor, bitmek üzere; o biter bitmez -çünkü
her şeyimiz hazır, yatırım programında da var- onun
gereğini yapacağız.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Kalanları da yazılı olarak
cevaplarsınız.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK, HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) –
Değerli Başkanım, çok soru vardı ama müsaadenizle
diğerlerine de, inşallah, yazılı cevap verelim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Böylece sırasıyla
altıncı turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve
bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Başkan, 60’a göre söz talebi
var.
BAŞKAN
– Artık oylamalara geçtik.
Dışişleri
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
11)
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI
1) Dışişleri
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 2.981.869.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 83.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 20.016.000'
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 126.328.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 168.170.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 13.914.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 3.310.380.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Dışişleri Bakanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.839.437.289,90
Bütçe Gideri 2.760.524.996,15
İptal Edilen Ödenek 50.354.958,35
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 28.557.335,40
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Ekonomi
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
28) EKONOMİ
BAKANLIĞI
1) Ekonomi
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 95.536.800
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.278.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 4.316.099.200
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.413.914.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Ekonomi Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.734.624.848,00
Bütçe Gideri 2.675.045.632,72
İptal Edilen Ödenek 59.579.215,28
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
15) SAĞLIK
BAKANLIĞI
1) Sağlık
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 234.509.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 17.660.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 37.319.217.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 37.571.386.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sağlık Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.560.382.591,02
Bütçe Gideri 4.504.789.443,76
Ödenek Üstü Gider 25.092,14
İptal Edilen Ödenek 55.618.239,40
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 46.824.093,70
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.19) TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 15.286.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.885.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 137.139.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 155.311.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Vergi
Gelirleri 230.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 749.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 21.886.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 252.635.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 441.031.206,72
Bütçe Gideri 209.038.561,15
İptal Edilen Ödenek 231.992.645,57
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 173.112.300,00
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 208.860.000,00
Tahsilat 261.762.730,10
Ret ve İadeler 154.994,40
Net Tahsilat 261.607.735,70
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.59) TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ
KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 59.099.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 641.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 74.985.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 134.725.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 92.720.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 40.005.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 2.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 134.725.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 124.496.562,66
Bütçe Gideri 109.330.463,87
İptal Edilen Ödenek 15.166.098,79
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Gelir Tahmini 112.364.000,00
Tahsilat 115.534.676,39
Ret ve İadeler 904.706,11
Net Tahsilat 114.629.970,28
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.62) TÜRKİYE
SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 34.653.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 685.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 17.828.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 53.166.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 51.965.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.200.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 53.166.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 41.598.005,00
Bütçe Gideri 3.309.680,01
İptal Edilen Ödenek 38.288.324,99
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Gelir Tahmini 41.598.000,00
Tahsilat 4.447.565,91
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
15.75) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 12.664.644.302,06
Bütçe Gideri 12.688.158.374,67
Ödenek Üstü Gider 56.188.872,75
İptal Edilen Ödenek 32.674.797,00
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.161.031,48
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
15.76) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.219.476.171,93
Bütçe Gideri 9.193.910.057,65
Ödenek Üstü Gider 88.130,30
İptal Edilen Ödenek 25.654.244,58
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 14.065.583,85
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2018 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
34) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 16.429.156.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.642.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 14.906.902.000
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 232.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 104.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 31.338.036.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 27.988.263.644,44
Bütçe Gideri 26.314.940.128,53
İptal Edilen Ödenek 1.673.323.515,91
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 1.479.679.962,40
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.52) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 217.624.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 25.008.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 17.860.063.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.568.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 18.104.263.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.662.298.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 16.392.285.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 49.295.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 385.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 18.104.263.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 21.534.478.117,31
Bütçe Gideri 21.461.022.125,37
İptal Edilen Ödenek 24.431.271,42
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 49.024.720,52
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 12.369.075.000,00
Tahsilat 22.909.651.098,03
Ret ve İadeler 1.945.309,59
Net Tahsilat 22.907.705.788,44
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü
2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.02) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 146.657.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 23.500.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 2.894.843.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 3.065.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.803.402.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 261.598.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.065.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.608.510.000,00
Bütçe Gideri 2.608.087.406,29
İptal Edilen Ödenek 422.593,71
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 2.518.210.000,00
Tahsilat 2.612.512.091,42
Ret ve İadeler 4.424.685,13
Net Tahsilat 2.608.087.406,29
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.49) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 4.836.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 677.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 37.292.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 42.805.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 49.387.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 25.113.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 74.500.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 44.302.638,00
Bütçe Gideri 39.326.689,83
İptal Edilen Ödenek 4.975.948,17
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 72.750.000,00
Tahsilat 57.696.358,83
Ret ve İadeler 106.471,00
Net Tahsilat 57.589.887,83
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece,
altıncı turda yer alan kuruluşların bütçeleri ve kesin
hesapları kabul edilmiştir, hayırlı olmalarını
temenni ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, altıncı tur görüşmeleri
tamamlanmıştır. Programa göre kuruluşların bütçe ve
kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için 18
Aralık 2017 Pazartesi günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyor, hepinize hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma Saati:
21.54