TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43’üncü
Birleşim
20
Aralık 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Cezayir
Ulusal Halk Meclisi Dışişleri, İşbirliği ve Göç
Komisyonunun vaki davetine icabetle 24-27 Aralık 2017 tarihlerinde
Cezayir'e ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1382)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu
ve Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter
Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak
üzere Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi müteakiben
uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/1383)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
(1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 504)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI
1) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Parlamentolar Arası Futbol Turnuvası’nda
şampiyon olan ve milletvekillerinden oluşan futbol
takımını tebrik ettiğine ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, konuşmalarda Arapça kelimelerin
tutanaklara “Türkçe olmayan dil” olarak geçtiğine ilişkin
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul
Milletvekili Garo Paylan’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, İstanbul
Milletvekili Garo Paylan’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, İstanbul
Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bitlis Milletvekili Mahmut
Celadet Gaydalı’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur
görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 2017 Yılı Orta
Vadeli Program ve program tanımlı dokümanlara
bakıldığında 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 1,5
faiz dışı açık olmasının beklendiğine
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in,
Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ve taşeronla ilgili düzenlemenin KHK’yle
yapılmasının doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Maliye Bakanı
Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Maliye
Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Maliye
Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Gençlik ve Spor
Bakanı Osman Aşkın Bak’ın 503 sıra sayılı
2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde soru-cevap
kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
14.- Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın,
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
15.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın,
İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Maliye Bakanı
Naci Ağbal’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016
Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur
görüşmelerinde soru-cevap kısmında yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın,
1978 Kahramanmaraş olaylarının dış ve iç
provokatörlerin tezgâhladığı bir oyun olduğuna ve yeni
olaylara fırsat vermemek için 2011’den itibaren yıl dönümü
toplantılarına izin verilmediğine ilişkin
açıklaması
18.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Çanakkale Milletvekili
Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
19.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın,
taşeron işçilere KHK’yle kadro verilmesinin olağanüstü hâl
ilanına sebep olan olaylardan olmadığından Anayasa’ya aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak
Milletvekili Özkan Yalım’ın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
21.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
22.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak
Milletvekili Özkan Yalım’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
23.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, siyasi partilerin,
bu ülkenin çok renkli, çok dilli, çok kimlikli, çok kültürlü
farklılıklarını siyaseten oya devşirmek adına
insanları bölmelerinin bu ülkeye verilebilecek en büyük zarar
olduğuna ilişkin açıklaması
26.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir’in,
Ağrı’da yaşanan fişleme olayına bir açıklık
getirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması
27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında yaşananlara
ve hatibin konuşmasının sonlandırılması gibi bir
yöntemi kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın,
Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Aksaray
Milletvekili İlknur İnceöz’ün yaptığı
açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul
Milletvekili Hüda Kaya’nın 503 sıra sayılı 2018
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504 sıra
sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Çanakkale
Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun,
Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında şahsına ve CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, D8 ülkeleriyle
yapılan ihracat ve ithalat verilerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent
Tüfenkci’nin cevabı (7/18172)
2.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, danışmanlık hizmeti veren
şirketlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı
(7/18317)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2018 mali
yılı içerisinde Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarca Adıyaman'a aktarılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/18887)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2018 mali
yılı içerisinde Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarca Adıyaman'a aktarılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/18905)
20 Aralık 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
İyi
çalışmalar diliyorum sayın milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Cezayir
Ulusal Halk Meclisi Dışişleri, İşbirliği ve Göç
Komisyonunun vaki davetine icabetle 24-27 Aralık 2017 tarihlerinde
Cezayir'e ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1382)
Sayı : 83924060-873-201039 15/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
bir heyetin, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Dışişleri, İşbirliği
ve Göç Komisyonunun vaki davetine icabetle 24-27 Aralık 2017 tarihlerinde
Cezayir'e ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Anılan
heyetin söz konusu Cezayir ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6’ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN
– Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi “Özel Gündemde Yer Alacak İşler”
kısmına geçiyoruz.
Gündemimize
göre 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Program
uyarınca bugün dokuzuncu tur görüşmelerini yapacağız.
Dokuzuncu
turda Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü,
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, Maliye Bakanlığı,
Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi,
Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçe ve kesin hesapları ile
gelir bütçesi yer almaktadır.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 503) (x)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2016
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174 Adet Kamu
İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1187),
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan
2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016
Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 504) (x)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI
1) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN
– Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Bilindiği
üzere, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin
şimdi sisteme girmeleri gerekmektedir.
Dokuzuncu
turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum:
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın
Mustafa Açıkgöz, Trabzon Milletvekili Sayın Salih Cora, Kastamonu
Milletvekili Sayın Metin Çelik, Kayseri Milletvekili Sayın Sami
Dedeoğlu, Niğde Milletvekili Sayın Erdoğan Özegen,
İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Başcı, Manisa
Milletvekili Sayın Recai Berber, Ordu Milletvekili Sayın Ergün
Taşcı, Kırklareli Milletvekili Sayın Selahattin Minsolmaz
ve İstanbul Milletvekili Sayın Aziz Babuşcu
konuşacaklardır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ise Kocaeli Milletvekili Sayın Saffet
Sancaklı, Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay ve İstanbul
Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacaklardır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ise İstanbul Milletvekili Sayın
Erdoğan Toprak, Hatay Milletvekili Sayın Hilmi Yarayıcı,
Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara, Ankara Milletvekili
Sayın Bülent Kuşoğlu, İzmir Milletvekili Sayın Kamil
Okyay Sındır konuşacaklardır.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Celal
Doğan, Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman,
İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan, Bitlis Milletvekili
Sayın Mahmut Celadet Gaydalı ve Van Milletvekili Sayın Nadir
Yıldırım konuşacaklardır.
Şahsı
adına, lehte olmak üzere Sivas Milletvekili Sayın Selim Dursun,
aleyhte olmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın Celal Doğan
konuşacaklardır.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçenin gelirleri 684.402.835.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 10.870.759.000 Türk lirası öz
gelir,78.630.932.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere
toplam 89.501.691.000 Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 4.608.757.000
Türk lirası öz gelir, 64.348.000 Türk lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 4.673.105.000 Türk lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna
bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin net finansmanı 16.000.000 Türk lirası olarak
tahmin edilmiştir.
BAŞKAN
- Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz alan
konuşmacıları dinleyeceğiz.
İlk
olarak Nevşehir Milletvekili Sayın Mustafa Açıkgöz
konuşacak.
Buyurun
Sayın Açıkgöz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın
Başkanım, çok kıymetli Divan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, Gazi Meclisin vefakâr çalışanları;
bugünün ilk konuşmacısı olarak hayırlı ve bereketli
bir çalışma diliyor, aziz milletimizi nezdinizde saygıyla
muhabbetle selamlıyorum.
Her
alanda olduğu gibi, ümmetin ve milletin lideri Sayın Recep Tayyip
Erdoğan önderliğinde AK PARTİ hükûmetleri olarak, spor tesisi
alanında da yüz yıldır yapılmayan on beş yılda
yapılmış, birçok Avrupa ülkesinden daha ileri spor tesisleri
ülkemize kazandırılmıştır. Kapalı spor salonu
olmayan ilimiz hatta ilçemiz kalmamıştır. Bugün, bütün
şehirlerimizde hatta ilçelerimizde, bırakın toprak sahayı,
birden çok yeşil saha ve sentetik saha bulunmaktadır. Bugün,
Nevşehir’imizde, 7 tane kapalı spor salonuyla, 15 yeşil
sahasıyla, 2 sentetik sahasıyla, yarı olimpik yüzme havuzuyla ve
birçok tesisiyle gençlerimize ve spor severlere hizmet verilmektedir.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; ben buradan bir
çağrı yapmak istiyorum: Gelin, spor yapıp genç kalalım.
Sayın Bakanımızın da içinde bulunduğu –kendisi de
gerçekten iyi bir stoperdir- Parlamenter Spor Kulübü olarak geçmiş dönem
milletvekillerimiz ve bugünkü milletvekillerimizle salı ve perşembe
sabahları MTA’nın spor sahasında antrenman yapıyoruz; hem
genç kalıyoruz hem sağlıklı kalıyoruz hem
dostluğumuzu, arkadaşlığımızı
pekiştiriyoruz hem de katıldığımız bütün
turnuvalarda kupaları toplayıp ay yıldızlı
formayı en iyi şekilde temsil ediyoruz.
Ben,
buradan, değerli bütün milletvekili arkadaşlarımı sabah
spora bekliyorum. İnşallah, sağlıklı kalalım,
neşeli kalalım.
TAMER
DAĞLI (Adana) – Son şampiyonluğu da aldık.
MUSTAFA
AÇIKGÖZ (Devamla) – Evet, son şampiyonluğumuzu da Antalya’da
kazanmıştık. Hepinizi bekliyorum inşallah salı ve
perşembe sabahları MTA’ya. İnşallah, genç ve dinamik
kalalım.
Tabii,
yine, ben buradan bir çağrı yapmak istiyorum: Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz, dünyada
eşi ve benzeri olmayan, doğal güzellikleriyle, balonlarıyla,
ören yerleriyle, peribacalarıyla ve doğal butik otelleriyle
Kapadokya’mızda, Nevşehir’imizde Süper Birinci Lig
takımlarını ve lig takımlarını kamp yapmaya, yaz
kampını yapmaya davet ediyorum. “Niye Nevşehir? Niye Kapadokya?”
diyecek olursanız çünkü doğal güzellikler arasında antrenman
yapma ve bulunduğu rakım itibarıyla, havasıyla sporcu
sağlığına en uygun, en doğal şartları
içermektedir.
Yine,
Kapadokya’mız, biliyorsunuz, otelleriyle, tesisleriyle gerçekten bu
altyapıya hazır. Yerel yöneticileriyle, değerli milletvekilleriyle
ve misafirperver halkımızla ben bütün lig takımlarını,
Göztepe’mizi, Adana’mızı, Malatya’mızı,
Antalya’mızı, inşallah, yaz kamplarını Kapadokya’da,
Nevşehir’de yapmaya davet ediyorum. Ayrıca, bütün milletvekili
arkadaşlarımızı ve değerli halkımızı da
yine Kapadokya’mıza davet ediyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; devlerin
kıvranışına, cücelerin çırpınışına
aldırmadan tarihin en büyük iman devini ayağa kaldırmak için
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
liderliğinde gecemizi gündüzümüze katıp çalışıyoruz.
O, öyle imanlı bir dev ki zalime dur diyen, mazlumun elinden tutan,
gittiği yere barış, huzur, esenlik götüren, bu çarpık,
bozuk düzende elif gibi dimdik duran bir Türkiye’dir. On beş
yıldır dünyanın her yerinde mazlumların gür sesi, ümmetin
umudu Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
zalimlere karşı dik durdu; korkmadan, yılmadan, yorulmadan da
mağdurların yılmaz savunuculuğuna devam etti. Biz bu
zulümlere karşı sağır, dilsiz, vurdumduymaz olamayız,
kayıtsız kalamayız. Milletin lideri her platformda haklı
seslenişini dile getirirken Asım’ın nesli de yerli ve millî
değerlerini yaşayarak, yaşatarak en güzel örneği
teşkil etmeye devam edecektir.
Kudüs’ün
sahipsiz olmadığını dünyaya gösteren Sayın
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. 1516
yılında Osmanlı Devleti hâkimiyetine alınan Kudüs, 1917
yılının sonuna kadar huzur, kardeşlik, barış
kenti olarak kaldı. Üç dinin kutsal şehri Kudüs, saygıyla yaşanılan
bir şehirken terörle anılan bir şehre dönüştürülmeye
çalışılıyor. Ama unutulmasın ki Türkiye son sözünü
söylemedi, kimse de sabrımızı ve gücümüzü sınamaya
kalkmasın. Yerli ve millî gücümüzle barışın savunucusu,
zalimin hasmı, mazlumun hamisi olmaya devam edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öz yurdundan uzakta yaşayan
bütün Müslüman kardeşlerimize selam olsun. 15 Temmuz 2016’da millî
demokrasi destanı yazan, can veren, gözlerini kırpmadan şehadete
koşan, yurdumuza alçakları uğratmayan, gövdelerini siper ederek
o hayasız akını durduran şehitlerimize, kutsiyeti ve vatanı
uğrunda şehadet şerbetini içen tüm şehitlerimize Allah’tan
rahmet diliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bir dakika verelim size.
MUSTAFA
AÇIKGÖZ (Devamla) – Az kaldı zaten Başkanım, bir dakikaya gerek
kalmaz.
BAŞKAN
– Peki, buyurun.
MUSTAFA
AÇIKGÖZ (Devamla) – Hangi dinden, dilden, milletten olursa olsun, terör devleti
İsrail’in Filistin’deki işgalinin son bulması için
uluslararası kamuoyunda çaba sarf eden barış elçilerine
şahsım ve mazlumlar adına teşekkür ediyorum.
Bu
vesileyle kutlu belde Kudüs’e selamlar sunuyorum.
Sizleri
saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlarım.
2018
bütçemizin hayırlı uğurlu, bereketli olmasını, ümmete
ve millete hayır getirmesini temenni ediyorum inşallah. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Parlamentolar
Arası Futbol Turnuvası’nda şampiyon olan ve milletvekillerinden
oluşan futbol takımını tebrik ettiğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bu sene Parlamentolar Arası Futbol
Turnuvası’nda 1’inci olan, şampiyon olan ve sadece milletvekili
arkadaşlarımızdan oluşan futbol
takımımızı da tebrik ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Ankara) – Şike var, şike (!)
BAŞKAN
– Şike filan yok.
Yeni
şampiyonluklar bekliyoruz sizden.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
(Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve
Denetim Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
(Devam)
BAŞKAN
– AK PARTİ Grubu adına ikinci olarak Trabzon Milletvekili Sayın
Salih Cora konuşacak.
Buyurun
Sayın Cora. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin
de süreniz beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2018 yılı Gençlik ve Spor
Bakanlığı Bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizin siz kıymetli üyelerini
ve ekranları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
konuşmamda, AK PARTİ iktidarı döneminde, özellikle sporda
tesisleşme ve sporcu yetiştirme hususlarını ele almak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye, son on beş yılına
baktığımız zaman, belki de Avrupa’da spora en çok
yatırım yapan ülkelerin başında gelmektedir. Spor Genel
Müdürlüğümüz yurt genelinde stadyumlar ile yüzme havuzları, futbol ve
basketbol sahaları, tenis kortları ve gençlik merkezleri, yine,
atletizm pistleriyle beraber birçok yatırımı hızla
tamamlamıştır. Mevcut spor tesislerinin bakım ve
onarımı tamamlanmış, modernizasyonu
gerçekleştirilmiştir. Bunları yaparken kalkınmada öncelikli
bölgelere özellikle önem gösterdik. Sadece son altı yılda 1.160 spor
tesisinin hayata geçirilmesini sağladık.
Tesisleşme
ve altyapı alanında yapılan bu yatırımlar sayesinde
ülkemiz uluslararası alanda dev spor organizasyonlarına ev
sahipliği yapmıştır. Dünyada ses getiren
organizasyonları gerçekleştirdik. Futbolda Şampiyonlar Ligi’ne
ev sahipliği yaptık. U21 Dünya Futbol Şampiyonası,
Erzurum’da Kış Oyunları, Trabzon’da EYOF Gençlik
Olimpiyatları, Dünya Basketbol Şampiyonası; bunun gibi, sporun
her alanında önemli organizasyonları gerçekleştirdik.
Özellikle
Dünya Basketbol Şampiyonası’nın ardından, Türkiye'nin
Amerika Birleşik Devletleri’ne yenilip 2’nci sırada
tamamladığı Basketbol Şampiyonası’nın
ardından FIBA Genel Sekreteri Patrick Baumann altmış
yıllık dünya şampiyonaları tarihinde en
başarılı organizasyonun Türkiye tarafından
gerçekleştirildiğini, yaklaşık 200 ülkede 1 milyar
seyircinin organizasyonları takip ettiğini ifade etmiştir. Bir
taraftan tesisleşme hamlesi, diğer taraftan dev organizasyonlara ev
sahipliği yapma kapasitesine çok şükür ulaştık.
Peki,
şimdi hedefimiz nedir? Burası önemli. Değerli arkadaşlar,
ekonomik büyüklüğüyle dünyanın ilk 20 ülkesi, G20 içerisinde yer alan
ülkemizin sporda da ilk 20 ülke içerisinde yer almasını sağlayacak
üst düzey rekabete hazır sporcular yetiştirmemiz gerekmektedir. Biz,
Hükûmet olarak ortaya koyduğumuz vizyonla sporun önündeki en önemli fiziki
engelleri ortadan kaldırdık, daha da ötesi, “Devlet, sporun ana
sponsorudur.” sözünü layıkıyla yerine getirdik. Yetenekli
sporcuların keşfedilmesi ve geliştirilmesi amacıyla Türkiye
olimpiyatlara hazırlık merkezleri, TOHM merkezleri kurduk. Lakin
sporcu yetiştirmek sadece devletin görevi değil, federasyonların
da görevidir. Federasyonlarla ilgili özerklik kanunu çıkardık ve her
zaman da federasyonlarımıza gerekli destekleri sağladık.
Yani hülasa, sporda inşaatçılık yani tesisleşme konusunda
aldığımız yolu şimdi de sporda çiftçilik yönüyle ele
alıp birçok hususta hedeflerimizi gerçekleştirmek zorundayız.
Takdir edersiniz ki bu uzun ve meşakkatli bir yoldur.
Bu
konuda sizlere Çin bambu ağacının hikâyesinden bahsetmek
istiyorum. Aslında sporcu yetiştirme ile Çin bambu
ağacının hikâyesi birbirine çok benzemektedir. Çin bambu
ağacının önce tohumu ekilir, sulanır, gübrelenir, bir
yılın sonunda hasat beklenir; bakılır ki bir
yılın sonunda tohum toprağın üzerine dahi
çıkamamıştır. Tekrar sulanır, gübrelenir, ikinci
yıl beklenir; ikinci yılın sonunda bakılır ki tohum
yine yeşermemiştir. Üç yıl, dört yıl, böyle derken nihayet
beşinci yılın sonunda tohum filizlenmiştir, bambu
yeşermeye başlamıştır, altı haftanın sonunda
bambu ağacı 27 metreye yükselmiştir. Yani bambu ağacı
altı haftada mı 27 metre boyuna ulaşmıştır,
beş yıl altı haftada mı 27 metre boyuna
ulaşmıştır? Olaya bu açıdan
baktığımız zaman tabii ki beş yıl altı
haftada, büyük bir sabırla, bilgiyle, ilgiyle, usta çiftçilerin elinde
bambu, köklerini göğe doğru yükseltmiştir. Bu durumu sporcu
yetiştirmeyle de değerlendirdiğimiz zaman, biz de sporcu
yetiştirme hususunda, yukarıda bahsettiğim çalışmalar
doğrultusunda tohumları ektik, planlı bir şekilde bir
sistem ve disiplin dâhilinde ilgiyle ve sabırla istediğimiz hasada
kavuşacağız. Yetiştirmekte olduğumuz
başarılı sporcularla hedeflerimizi gerçekleştireceğiz,
bu merhaleye geleceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Artık hasat toplama aşamasındayız. Dünya çapında,
çiftçilerle yani antrenörlerimizle bu yolu kararlılıkla devam ettirip
başaracağız.
Bu
duygu ve düşüncelerle bütçemizin hayırlı, uğurlu
olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Cora.
AK
PARTİ Grubu adına üçüncü olarak Kastamonu Milletvekili Sayın
Metin Çelik konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, AK PARTİ Grubu adına konuşacak olan
konuşmacıların konuşma süreleri beş dakikadır.
Buyurun,
başlayın Sayın Çelik.
AK
PARTİ GRUBU ADINA METİN ÇELİK (Kastamonu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Spor Genel Müdürlüğümüzün 2018
yılı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz aldım. Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Spor
Genel Müdürlüğümüz, bir taraftan sporun her branşıyla ilgili
tesisler yaparken bir taraftan da ülkemizde sporun geliştirilmesi için
birçok önemli organizasyona imza atmaktadır. 2011-2017 yılları
arasında toplam 1.162 proje yatırım programında yer
almış olup bu projeler, 72 adet yüzme havuzu, 324 futbol sahası,
286 gençlik merkezi, 286 spor salonu, 30 atletizm pisti, 32 adet stadyum, 34
gençlik, izcilik ve kamp eğitim merkezi, 8 adet buz pateni salonu, 9 kayak
tesisi, 4 güreş alanı, 3 atıcılık tesisi, 74 tribün
modernizasyonu ve aydınlatma gibi yatırımlardan
oluşmaktadır.
2017
yılı itibarıyla 832 adet proje tamamlanarak hizmete
sunulmuş, 186 projenin yapımı devam etmekte, 144 tesisin proje,
ihale ve arsa tahsisi çalışmaları sürmektedir. Bu süreçte, ilim
Kastamonu’da da birçok spor salonu, futbol sahası ve diğer tesisler
yapılmış, gençlik merkezi ve sporcu fabrikasıyla birlikte
yapılan yüzme havuzu inşaatı devam etmektedir. Yeni kapalı
spor salonumuz yatırım programında olup arsa tahsisi
işlemleri sonuçlandırılmıştır.
İnşallah, en kısa sürede yapımına
başlanacaktır. Ayrıca, bunlara ilaveten, Spor Toto Teşkilat
Başkanlığımız tarafından yapımı
üstlenilen 2.220 mahalle tipi futbol, voleybol ve basketbol sahasından
1.244 tanesi hizmete sunulmuş, diğerlerinin yapımı devam
etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanlığımız bütçesi...
TOKİ ve belediyelerle yapılan protokoller kapsamında, toplam 405
bin seyirci kapasiteli 13 adet modern stadyum yapılarak hizmete
açılmış, toplam 370 bin seyirci kapasiteli 19 stadyumun
yapım çalışmaları devam etmektedir. Tesisleşme
noktasındaki bu gelişmelerle birlikte, sporun tabana
yayılması, ülkemizin uluslararası alandaki başarılarının
artması ve başarılı sporcuların desteklenmesi yönünde
yapılan çalışmalar da devam etmektedir. Bu bağlamda, 2003
yılından bu yana sürdürülen yoğun çalışmalar neticesinde,
lisanslı sporcu sayımız 848 binden 8 milyona yükselerek 10 kat
artmıştır.
2010-2011
eğitim öğretim yılından itibaren Spor Genel
Müdürlüğümüzce organize edilen okul spor faaliyetlerine katılan
öğrenci sayısı her geçen yıl artmaktadır. Bu
faaliyetlere 2011 yılında 21 branşta 529 bin öğrenci
katılmışken bu yıl 40 branşta 2 milyon 226 bin
öğrenci iştirak etmiştir.
Yine,
sportif altyapımızın geliştirilmesi, daha fazla müsabaka
yapılması, kulüplere ve millî takımlara altyapı
oluşturulması, ulusal düzeyde sürdürülebilir yetenek takip sistemi
oluşturulması hedefleri doğrultusunda oluşturulan Anadolu
Yıldızlar Ligi Projesi ve üniversite öğrencilerimizin sadece
sportif değil, sosyal ve kültürel gelişimlerine de katkı
sağlayacağına inandığımız ÜNİLİG
Projesi başlatılmış olup her geçen yıl bu liglere
katılan sporcu sayısı artmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, spor kulüpleri olmadan sporda hiçbir gelişme
kaydedilemeyeceği aşikârdır. Bu gerçeğe rağmen, 2002
yılında sadece 17 spor kulübüne 317 bin TL yardım
yapılırken, 2017 yılında 684’ü engelli branşlarda
faaliyet gösteren spor kulübü olmak üzere toplam 1.279 kulübe 11 milyon 600 bin
TL nakdî yardım yapılmış, 2002’den bu yana 12 binden fazla
spor kulübümüze yapılan nakdî yardımlar 160 milyon TL’yi
aşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, arz etmeye çalıştığım rakamlar,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
gösterdiği istikamet ve hedefler doğrultusunda, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde her alanda olduğu gibi sporda tesisleşme,
sporun tabana yayılması, ülkemizi uluslararası alanda başarıya
taşıyacak sportif altyapımızın geliştirilmesi
anlamında da çok büyük bir mesafe katettiğimizi açıkça ortaya
koymaktadır. Son yıllarda, Türkiye’nin birçok branşta
birbirinden önemli ve marka uluslararası organizasyona ev sahipliği
yapabilmesi, tesisleşme noktasındaki büyük ilerleme, kulüpleşme,
lisanslı sporcu sayısındaki artışla birlikte
şampiyonalara katılım ve buna bağlı olarak artan
sportif başarıdan kaynaklanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; FETÖ, PKK, DAEŞ ve diğer
terör örgütleriyle yapılan tüm engellemelere, partimizi kapatma
girişimine, Gezi kalkışmasına, 17-25 Aralık ve 15
Temmuz darbe girişimlerine rağmen Türkiye’yi on beş yılda 3
kat büyüttük. Bu girişimlerin devamı niteliğinde
gördüğümüz, ülkemizi sıkıntıya sokmak için ABD’de devam
eden sözde dava tam anlamıyla bir tezgâhtır. Bütün bunlara
rağmen, bugün Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde, her alanda büyüyen ve gelişen, başta…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN
ÇELİK (Devamla) – …Kudüs meselesi olmak üzere kutsallarımıza
yapılan saldırılar karşısında İslam dünyasına
önderlik yapan bir ülkedir. İnşallah, daha büyük başarılara
hep birlikte yürüyeceğiz.
Bu
duygularla Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyor, 2018 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
AK
PARTİ Grubu adına şimdi de Kayseri Milletvekili Sayın Sami
Dedeoğlu konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Dedeoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor
Bakanlığının Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
Genel Müdürlüğü 2018 yılı bütçesi üzerine konuşmak üzere AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen Kayserili
hemşehrilerimi ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündemimizle
ilgili konuya başlamadan önce, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in
başkenti olarak tanımasına ilişkin kararını
şiddetle kınıyorum. Kudüs, miraca açılan kapının
eşiğidir. Kudüs, yeryüzünün ikinci mescididir. Kudüs,
insanlığın mabedi, tevhidin simgesi, tarihimizin ayrılmaz
parçasıdır. Kudüs, gökte yapılıp yeryüzüne indirilen
şehrin adıdır. Kudüs, üç büyük semavi dinin merkezidir. Kudüs,
sana aziz Türk milletinden selam gönderiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gençlerimiz bizlerin en
kıymetli varlığıdır. Onların hayata
hazırlanmalarını asla tesadüflere bırakmayız,
bilmediğimiz, güvenmediğimiz ellere asla emanet etmeyiz. Gençlere
yapılan yatırım, şüphesiz, yatırımların en
kıymetlisi ve en kutsalıdır. Aynı zamanda, en uzun vadeli
ve kalıcı yatırımdır.
Türkiye
Cumhuriyeti genç nüfusuyla bugün Avrupa’nın en güçlü ülkesidir.
Gençliğimiz, geleceğimizin teminatıdır. Onları hayata
hazırlarken başta alkol, uyuşturucu, fuhuş, kumar gibi
çağın her türlü kötü alışkanlıklarından korumak
devlet olarak en öncelikli görevimizdir. Bu meyanda, yükseköğrenim
gençlerimizin maddi ve manevi yönden desteklenmesine özel çaba sarf ediyoruz.
Genç
nüfus, kalkınmanın ve gelişmenin en temel unsurudur.
Gençlerimiz, geçmişte hep sorunlarla boğuşmuş ve kendisini
özgür bir şekilde ifade edebilme imkânına sahip
olamamıştır. İktidarımız, gençliğe
yapılan her yatırımı geleceğimizin rotasını
çizmekle eş değer kabul etmiş, daima da bu bilinçle hareket
etmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1962 yılından itibaren,
sınırlı sayıdaki öğrencilere sadece öğrenim
kredisi verilirken 2004 yılından itibaren tüm öğrencilere kredi,
başarılı ve ihtiyaç sahibi öğrencilere ise burs
verilmektedir. AK PARTİ 2002’den bugüne kadar, Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu çatısı altında üniversite öğrencilerimize
destek noktasında âdeta bir çığır açmıştır.
Kredi
ve Yurtlar Kurumu bütçesi 2002 yılında 494 milyon TL iken 2017
yılında yaklaşık 23 kat artışla 11 milyar 337
milyon TL’ye ulaşmıştır. 2018 yılı bütçesi, 2017
yılı bütçesine göre yüzde 23 artışla 13 milyar 900 milyon
TL olarak tasarlanmıştır. 2002 yılında öğrenim
kredisi aylık 45 TL iken 2018 yılında 470 TL’ye
ulaşmıştır. Yüksek lisans öğrencilerine bu rakamın
2 katı, doktora öğrencilerine ise 3 katı olarak ödenmektedir.
Yaşamın
her alanında olduğu gibi, AK PARTİ iktidarı
geleceğimizin teminatı gençlerimiz için tüm imkânları sonuna
kadar kullanmaktadır. 2002 yılında 451.550 öğrenciye
öğrenim kredisi verilmekteyken 2017 yılından itibaren 1 milyon
151 bin 888 öğrencimiz bu imkândan faydalanmaktadır. 2017
yılı burs alan öğrenci sayımız 451 bin, toplam 1
milyon 602 bin 966 öğrenciye burs ve öğrenim kredisi ödemesi
yapılmaktadır.
2002
yılında 77 il 59 ilçede 190 yurtla hizmet verilmekteyken bugün 81 il
243 ilçede 758 yurtla üniversite öğrencilerimize hizmete devam
edilmektedir. Bununla beraber, 2002’de yatak kapasitesi 190 bin iken 2017
yılında 652.549 yatak sayısına ulaşılmıştır.
Şehit
bekâr ise kardeşine, evliyse çocuklarına; gazi bekâr ise kendisine,
evliyse çocuklarına, sağlık kurulu raporu yüzde 40 üzeri engelli
olduğu tespit edilen öğrencilere, anne ve babası vefat
etmiş öğrencilere, lise ve dengi öğrenimlerini devlet
yurtlarında tamamlayan öğrencilere ücretsiz barınma ve öncelikle
burs verilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum size Sayın Dedeoğlu.
SAMİ
DEDEOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Geçmiş
yıllarda yurtlarımızdaki doluluk oranı yüzde 60, yüzde 70
iken, son yıllarda yüzde 100’e ulaşmıştır. Yeni,
modern binalarla temizlik, güvenlik ve yirmi dört saat sıcak su
imkânları yanında, ortak ders çalışma alanları,
kantin, kafeterya gibi sosyal ortamlarda hizmet verilmektedir.
2018
yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı
olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
AK
PARTİ Grubu adına şimdi de Niğde Milletvekili Sayın
Erdoğan Özegen konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Özegen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ERDOĞAN ÖZEGEN (Niğde) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2018
yılı bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütçeler, aslında içinde bulunduğumuz
yılın konuşulduğu, bir sonraki yılın da,
önümüzdeki bir yılda da konuşulacak olanların siyasi ve mali
sonucudur. Böyle bakıldığında, AK PARTİ
iktidarları döneminde, geçmişe göre ülkemizin 3 kat daha
büyüdüğünü görüyoruz. Bütçeler üzerinde çeşitli eleştiriler,
yorumlar, rakamlar, elbette ki konuşacağız ama bu resme baktığımızda,
AK PARTİ iktidarları döneminde 3 kat büyüyen bir Türkiye var. Bu da
bize şunu gösteriyor ki iktidarımızın ortaya koyduğu
yönetim anlayışı, güçlü ekonomi, kaliteli demokrasi ilkesiyle,
on beş yıl içerisinde ülkemizdeki bütün engellemelere rağmen demokrasiyi
geliştirdiğini, ekonomiyi de 3 kat büyüttüğünü görmekteyiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, öyle ki bugün geldiğimiz noktada, kriz tellallarına
rağmen, 2018 yılında AB tanımlı borç stokumuzun
gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 28,5 seviyesinde. Genel devlet
açığının gayrisafi yurt dışı hasılaya
oranının ise yüzde 1,9 olarak gerçekleşmesini beklemekteyiz.
Bu
oranlar, Maastricht Kriterlerinin oldukça altındadır. Bir başka
ifadeyle, iktidarlarımız öncesinde toplanan her 100 liralık
verginin 86 lirası faize ve rantiyeye gitmekteyken bugün toplanan her 100
liralık verginin 12 lirasının faiz giderleri için
kullanılacağı öngörülmektedir. Bu da
iktidarımızın rantiyeye değil, ülkemizi şantiyeye
dönüştüren yönetim anlayışının bir göstergesidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İşte
bu sayede ulaşımdan eğitime, sağlıktan tarıma ve
savunma sanayisine kadar her alanda milletimizin takdirini kazanan hizmetlerin
yapılmasına vesile olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu yapılanların hangi şartlarda
yapıldığı da son derece önemlidir. Bütün bunlar, iktidara
geldiğimizde nasıl bir Türkiye resmi vardı,
hatırlayınız. Önce bürokrasinin direnişi, arkasından
birçok vesayet odağının darbe planları, Irak
savaşı, partimize açılan kapatma davası, 27 Nisan
e-muhtırası, 367 Anayasa krizi, hepsinin üzerine de 2008 dünya
ekonomik krizi, Danıştay saldırısı, Rahip Santoro
cinayeti ve birtakım faili meçhul cinayetler serisi, Gezi eylemleri,
MİT krizi, 17-25 Aralık kalkışması, hendek-çukur
eylemleri ve terör örgütlerinin tamamının ülkemize
saldırıya geçtiği dönemler, Suriye savaşı, ülkemizde
misafir etmek durumunda kaldığımız 3 milyon Suriyeli
kardeşimiz, mülteciler, Rusya krizi ve bunların hepsinin üzerine
malum 15 Temmuz hain darbe girişimi. İşte bunlara rağmen
Türkiye 3 kat büyütülebilmiştir.
Peki
hangi şartlarda bir ekonomi devralmıştık? Hazinesi iflas
etmiş, dış borçlarını ödemekte zorlanan bir ekonomi.
İşte, bu tablo karşısında ekonomimizi 3 kat büyüten,
içeride ve dışarıda saydığım bunca sorun ve
krize, darbe girişimlerine rağmen engin ferasetle Türkiye’yi yönetme
feraseti gösteren Cumhurbaşkanımız, Genel
Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere her seçimde partimize güvenerek oy veren aziz Türk milletine ve AK
PARTİ kadrolarına şahsım ve milletim adına
şükranlarımı sunuyorum.
Yine
2018 yılı bütçesi de işte şu söylediğim
anlayışla hazırlanmıştır: Özellikle Maliye
Bakanımız ve ekibi gerçekten üretimin, reel sektörün tüm sosyal
kesimleri de gözetecek şekilde yanında olan bir dizi mali reformlar
yaparak 2018 yılı bütçesini de Parlamentonun huzuruna
getirmiştir. Ben kendisine ve ekibine özellikle teşekkür ediyorum.
Yine,
2018 yılı bütçesinin hazırlanmasında büyük emeği
geçen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDOĞAN
ÖZEGEN (Devamla) - …Sayın Başbakanımız Binali
Yıldırım Bey’e ve tekraren Sayın Maliye
Bakanımıza, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, Genel Kurulda
eleştiri ve katkılarını sunan siz değerli milletvekili
arkadaşlarımıza ve fedakârca çalışan bürokrat arkadaşlarımıza
teşekkür ediyor, bütçemizin aziz milletimize ve yüce heyetinize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri ve
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özegen.
AK
PARTİ Grubu adına şimdi de İstanbul Milletvekili Sayın
Abdullah Başcı konuşacak.
Buyurun
Sayın Başcı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH BAŞCI (İstanbul) – Sayın
Başkanım, kıymetli milletvekilleri; 2018 yılı Maliye
Bakanlığı bütçesi lehinde AK PARTİ Grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri
Bakanının, Mekke’yi müdafaa eden kahraman komutanımız
Fahrettin Paşa’ya ve Sayın Cumhurbaşkanımıza
karşı alçakça saldırılarını bir kez daha
kınıyorum.
Kudüs,
Müslümanların ilk başkentidir, başkent olarak da
kalacaktır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
Trump’ın aymaz tutumunu da şiddetle kınıyorum.
Geçtiğimiz
günlerde vefat eden, partimizin kurucularından, aynı zamanda
İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar
Bey’e, yine bir kalp krizi sonucu vefat eden AK PARTİ Taşkent
İlçe Başkanı Abdulbaki Acet Bey’e bir kez daha Cenab-ı
Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum.
Sayın
Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2018 yılı, AK PARTİ
hükûmetlerinin hazırlamış olduğu 16’ncı bütçedir. Bu
bir rekordur. Türk ekonomisi küresel krizden sonra büyüme performansı
bakımından güçlü bir görünüm ortaya koymuştur. Bu dönemde
uygulanan ekonomik politikalar, dinamik özel sektörümüz,
sağlıklı bankacılık sistemi ve kamu mali
değerleriyle güçlü büyüme trendini yakalamıştır.
Ekonomimiz, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra yapılan menfi
propagandalar, terör saldırıları, iç ve dış etkenler,
turizmdeki daralma ve zayıf dış talep nedeniyle olumsuz yönde
etkilenmiştir. Ancak Hükûmetimizin aldığı makroekonomik
politikalar sonucunda ekonomimiz hızla toparlanmış, yerinde ve
zamanında alınan tedbirler sayesinde 2017 yılı ilk
yarısında yüzde 5,1 büyümeyi gerçekleştirmiştir. Bu büyüme
performansıyla G20 ülkeleri arasında Çin ve Hindistan’dan sonra en
hızlı büyüyen 3’üncü ülke olmuştur. Tüm bu veriler
ışığında 2017 yılı üçüncü çeyreğinde
yüzde 11,1 büyüyerek yeni bir rekora imza atmış, büyümede dünya
lideri konumuna gelmiştir. Yıl sonu tahminlerimiz de yüzde 7,5 olarak
hesaplanmıştır.
Bu
yüksek büyüme ve güçlü performansla ülkemiz, gelişmiş ülkelerle
arasındaki gelir farkını azaltmaktadır. Türkiye, kriz
sonrası dönemde hem bütçe açığı hem de borç
bakımından hem gelişmiş hem de gelişmekte olan
ülkelerden pozitif yönde ayrılmıştır. Kriz sonrası
dönemde gelişmiş ülkelerde yüksek düzeyde olan bütçe
açığı, gelişmekte olan ülkelerde bozulan bir trend
göstermiştir. Alınan radikal kararlar sonucu bütçemiz faiz bütçesi
olmaktan çıkmış, hizmet bütçesine dönüşmüştür. 2002
yılında bütçenin yüzde 86’sı faize gidiyordu, 2017 yılında
bu yüzde 12’lere kadar düşmüştür. İnşallah 2018
yılında yüzde 10’un altına düşüreceğiz.
Ekonomide
yakaladığımız güçlü büyüme trendi, ekonomik istikrar ve
güçlü kamu maliyesi dengeleri, birbirini desteklemek suretiyle, borçlanma
ihtiyacını düşürürken kamu reel borçlanma maliyetlerini önemli
ölçüde aşağıya çekmiştir.
Gelişmişliğin
ön şartı eğitimdir. Nitelikli eğitimin sağlanması
amacıyla, daha önceki yıllarda olduğu gibi 2018
yılında da en büyük payı yine eğitime
ayırmış bulunmaktayız. 2018 yılında eğitime
ayırdığımız rakamı 134 milyar liraya
çıkarıyoruz. Bu şekilde bütçenin yüzde 18’ini eğitime
ayırıyoruz, bir diğer deyişle, toplanan vergilerin yüzde
22’sini eğitime harcayacağız.
Yine,
vatandaşlara sunduğumuz sağlık hizmetlerinin kalitesini
artırarak, ruhen ve bedenen sağlıklı nesillerin
yetişmesi için hizmet kalitesini sürekli yükseltiyoruz. Bu kapsamda
sağlık alanındaki harcamalarımızı,
tıpkı eğitim alanında olduğu gibi, 2018
yılında 127 milyara çıkarıyoruz. 2002 yılında
bütçenin yüzde 11,3’ü olan sağlık harcamalarımızı 2018
yılında yüzde 16,6’ya çıkarmış bulunmaktayız.
Ekonomi
politikalarımızın önemli etkenlerinden birini de bölgesel ve
kırsal kalkınma oluşturmaktadır. Buralara da yüksek ölçekli
kaynaklar ayırıyoruz. Bu vesileyle, 2017 yılında yakaladığımız
güçlü performansı önümüzdeki dönemlerde de devam ettireceğiz.
2018
yılı bütçemizin ülkemize, milletimize, kurum ve
kuruluşlarımıza hayırlı olmasını temenni
ediyorum, Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Başcı.
Şimdi
de Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber konuşacak, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Berber, sizin konuşma süreniz on dakika çünkü Sayın Babuşcu’nun
konuşma süresini sizin sürenize ekledik.
AK
PARTİ GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım,
saygıdeğer vatandaşlarımız; 2018 yılı Gelir
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve
şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, bir devletin başta savunma, adalet, güvenlik, eğitim gibi kamu
hizmetlerinin en önemli finansman kaynağı vergilerdir. Aynı
zamanda maliye politikasının da önemli araçlarından biri olan vergi
uygulamalarında ülkemizin en önemli kuruluşu olan Gelir İdaresi
Başkanlığının 2018 yılı bütçesi 3,2 milyar
TL olarak öngörülmüştür.
Gelir
İdaresinin en önemli görevi, mükellef haklarını gözeterek ve
vergiye gönüllü uyumu sağlayarak vergilerin zamanında ve tam olarak
ödenmesini temin etmektir; gönüllü uyumun sağlanamadığı
durumlarda bunun gerekçelerini analiz etmek, uyum risklerini tespit etmek,
değerlendirmek ve bu risklere göre onlara yönelik tedbirler almaktır.
Bundan dolayıdır ki Gelir İdaresi Başkanlığınca
daha kaliteli, hızlı ve kapsamlı hizmet sunma
anlayışı benimsenmiş ve bu çerçevede birçok uygulama hayata
geçirilmiştir.
AK
PARTİ hükûmetleri döneminde gelişmiş ekonomilerin vergi
idareleriyle aynı perspektifte 2005 yılında Gelirler Genel
Müdürlüğü, Gelir İdaresi Başkanlığı olarak
yeniden yapılandırılmış ve günümüze kadar birçok
yeniliğe imza atmıştır. Mükellef odaklı
bakış açısıyla kaynaklarını etkin ve verimli
kullanmak suretiyle gelişen ekonomik hayatı yakından takip
etmiş, uygulamalarına da bu doğrultuda yön vermiştir. Bugün
Başkanlığa doğrudan bağlı olarak 30 vergi dairesi
başkanlığı, 453 vergi dairesi müdürlükleri, 479 mal
müdürlükleriyle vatandaşlarımıza hizmet verilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlere Gelir İdaresi
Başkanlığının mükelleflere sunulan hizmet kalitesinin
yükseltilmesi amacıyla teknolojik imkânların vergilendirmede
kullanılmasına yönelik çalışmalarından bahsetmek
istiyorum.
Bilindiği
üzere, vergi tahsilatında en önemli unsurlardan biri vergi bilincinin
toplumda geliştirilmesidir. Buna yönelik olarak Gelir İdaresi
Başkanlığınca birçok etkinlik ve uygulama hayata
geçirilmiş, bu kapsamda Vergi İletişim Merkezi’yle mükelleflere
danışmanlık hizmeti veriliyor, her yıl yapılan Vergi
Haftası etkinlikleriyle mükellefler ziyaret edilerek sorun ve önerileri
alınıyor, Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılan
ortak çalışmalarla da öğrencilere vergi bilinci konusunda
eğitimler veriliyor. 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla
Vergi İletişim Merkezi 610 binin üzerinde danışmanlık
hizmeti vermiştir.
Ayrıca,
günümüzün temel olgusu olan bilgi toplumuna katkı sağlamak adına
mükellefin bilgiye anında ulaşması için e-posta, kısa
mesaj, rehber, broşürle bilgilendirme çalışmaları
sürdürülmektedir. Mükellef Geri Bildirim Sistemi’yle mükelleflerimizin sorun ve
önerileri alınmaktadır.
Gelir
İdaresi Başkanlığı, mükellef haklarını
gözeterek yüksek kalitede hizmet sunmak amacıyla teknolojinin bütün
imkânlarını kullanmaktadır. Bu kapsamda, vergi beyannameleri
başta olmak üzere bildirimler ile birçok konuda işlemler tümüyle
elektronik ortama aktarılmıştır; e-fatura, e-arşiv,
e-defter bunlardan birkaçıdır. Bu uygulamalarla mükelleflerimizin
vergi ödevlerini yerine getirirkenki maliyetleri ciddi oranda
azalmıştır. Ayrıca, daha ileri bir uygulamayla, önceden
hazırlanmış kira beyan sisteminin kapsamını
genişleterek 1 Mart 2016 tarihinden itibaren hızlı beyan
sistemine geçilmiş; bu kapsamda, mükellefler, kira gelirlerinin yanı
sıra, ücret, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç
iratlarından elde ettikleri gelirlerine ait beyannamelerini vergi
dairelerine gitmeden, bir uzman yardımı almaya gerek
kalmaksızın internet erişimiyle her ortamdan masrafsız
şekilde verebilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, kayıt
dışılık dünyanın her yerinde ülkelerin ekonomik
yapısını bozan, haksız rekabete yol açan, gelir
dağılımının yapısını olumsuz etkileyen
en önemli unsurlardan biridir. Aslında ekonomik faaliyetleri
“kayıtlı-kayıt dışı” diye ayırmak vergi
kaçırmanın masum ve normal görünmesine yol açmaktadır.
“Kayıt dışı faaliyet” demek vergi
kaçakçılığı demektir. Kayıt dışı
ekonomiyle mücadele kapsamında, Gelir İdaresi
Başkanlığı koordinasyonunda, 2008-2010, 2011-2013
dönemlerini kapsayan eylem planları başarıyla
uygulanmıştır. Diğer taraftan, vergiye gönüllü uyumun
artırılması ve kayıtlı ekonomiye geçiş
kapsamında daha önce uygulanan iki eylem planını daha da ileriye
götürerek Gelir İdaresi Başkanlığı, Kayıt
Dışı Ekonominin Azaltılması Programı Eylem
Planı’nı 15 kurumun sorumluluğu, 51 kurum ve kuruluşla
birlikte yürütmektedir.
Esasen
bugün, eskiye göre vergide vatandaşlarımızı motive eden en
önemli husus vatandaşın ödediği vergilerle hükûmetlerimizin her
alanda gerçekleştirdiği yatırımlardır ve hizmetlerdir.
İnsanımız hayatın her alanında, ulaşımda,
sağlıkta, eğitimde yani günlük hayatında kendisine dokunan
her alanda devletin hizmetlerini yaşıyor ve görüyor,
dolayısıyla da bu aslında vergi ödemede vatandaşı
motive eden en önemli hususlardan biri çünkü vatandaş verdiği
vergilerin artık kendisine hizmet olarak, eser olarak döndüğünü
bizzat günlük hayatında da yaşıyor ve bununla ilgili
sonuçları bizzat görüyor.
Değerli
arkadaşlar, yeri gelmişken tabii, bu hizmetleri veren 38 bin fedakâr
çalışanıyla Gelir İdaresi
Başkanlığımız, Gelir İdaremizin ücretsiz
çalışanları konumunda olan 100 binlere varan
meslektaşımız, muhasebeci, mali müşavir, yeminli mali
müşavirlerimiz ile vergisini tam ve zamanında ödemeye gayret eden,
bilinçli hareket eden vatandaşlarımıza, vergi mükelleflerimize
huzurlarınızda teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum.
Konuşmamın
bu bölümünde şu hususa da değinmek istiyorum: Bugün, dönemimizde
vergi idaresinde Gelir İdaresi Başkanlığı ve vergi
denetiminde Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı olarak belki de
gelir idaresinin Maliye Bakanlığı kurulduğundan bu yana gerçekleştirilen
en önemli reformları olarak hayata geçirilmiştir. Şimdi, Maliye
Bakanımızın da sık sık açıkladığı
üzere, önümüzde, bizi bekleyen ve Maliye Bakanlığından beklediğimiz
en önemli reform var. Artık, 21’inci yüzyılda -daha önce gerçekten
sistem olarak çok güzel dizayn edilmiş gelir vergisi, kurumlar vergisi,
katma değer vergisi başta olmak üzere- vergi sistemimizin yeniden ele
alınıp… Çünkü geçtiğimiz yıllarda, özellikle son katma
değer vergisinin uygulamaya girdiği 1984 yılından bu yana
çok değişiklikler oldu; pek çok kanunla, hatta vergi kanunu olmayan
kanunlar içinde yapılan düzenlemelerle çok değişiklikler oldu ve
dolayısıyla da takip etmek artık uzmanların bile
zorlandığı bir hâle geldi. Nasıl Türk Ticaret Kanunu’nu hep
birlikte geçen dönemde baştan sona ele alıp yeniden düzenledik,
şimdi de vergi kanunlarımızın inşallah, Maliye
Bakanlığımızın, Gelir İdaremizin
çalışmalarıyla başta Katma Değer Vergisi Kanunu olmak
üzere Kurumlar Vergisi, aynı şekilde Gelir Vergisi Kanunu’nun 21’inci
yüzyılda, yeni dönemde, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet
Sisteminde uygulanmak üzere yeniden alınıp -belki tabii ki teknik
konularda çok uzmanlık, ihtisas isteyen insanların
çalışabileceği ama- vatandaşın artık neyin
vergilenip neyin vergilenmediğini çok rahat bilebileceği bir sisteme
geçmemiz gerekiyor. Bunun da esasında, temelinde yatan, bizim vergi
kanunlarımız, zamanında, biliyorsunuz, vergilendirilecek
kazançları saymıştır yani şunlar, şunlar,
şunlar tadadi olarak sayılmış; hâlbuki artık
vergilendirilmeyecek kazançları istisna olarak belirtmek, Türk
vatandaşı olan, Türkiye’de ikamet eden şahıs ve
kurumların bütün vergi gelirlerinin vergiye tabi olduğunu belirtmek,
belki bu kapsamda işte, veraset ve intikal vergisi gibi servet vergisi mahiyetindeki
vergileri de bir kazanç, irat olarak değerlendirip… Yani daha
doğrusu, bütün vergileri yeniden dizayn etmek suretiyle hem
çatısını hem de detaylarını artık takip
edilebilir, güncel hâle getirmek, yeni bir sistem kurmak gerekiyor. Maliye Bakanlığının
hem yapısal olarak bugüne kadar gerçekleştirdiği reformlar hem
de ekonominin kayıp ve kaçaklarına yönelik almış
olduğu önlemlere paralel olarak bugün geldiğimiz noktada buna çok
büyük ihtiyaç var.
Ayrıca,
Maliye Bakanlığı geçmişte hep klasik olarak “Vergi
indirimine karşıdır.” diye algılanmıştı ama
bugün hem 2008 krizini atlatmamızda yani Türkiye’de
-Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle- 2008 dünya krizi teğet
geçtiyse bunda en büyük paylardan birisi Maliye Bakanlığına
aittir çünkü çok radikal bir şekilde vergi indirimleriyle ekonominin önünü
açmıştır, 2009 yılından itibaren Türkiye yeniden çok
yüksek oranlarda büyümeye kavuşmuştur. Bugün yine dünyanın en
önemli, en büyük büyümesini gerçekleştirmişse Türkiye ekonomisi,
geçtiğimiz aylarda, biliyorsunuz, belli mallardaki katma değer
vergisinin indirimiyle bu ekonomilere sağlanan destekle bu
gerçekleşmiştir. Dolayısıyla artık vergi
politikalarını bir maliye politikası ve ekonomi politikası
aracı olarak etkin bir şekilde kullanmasından dolayı da
Maliye Bakanlığımızı ve Gelir İdaremizi tekrar
tebrik ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RECAİ
BERBER (Devamla) - 2018 yılı bütçemizin milletimize, Maliye
Bakanlığımıza, ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Berber.
AK
PARTİ Grubu adına şimdi de Ordu Milletvekili Sayın Ergün
Taşcı konuşacaklar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Taşcı.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Kamu İhale Kurumunun bütçesi üzerinde
konuşmak istiyorum. Kamu alımlarında saydamlığı,
rekabeti, kaynakların verimli kullanılmasını, hesap
verilebilirliği, kamuoyu denetimini, güvenilirliği ve eşit
muamele sağlanmasını temel ilke olarak kabul eden 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’yla Kamu İhale Kurumu
kurulmuş ve bu kanunun sözleşmeye ilişkin süreçleri 4735
sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’yla yürürlüğe
girmiştir. Kamu İhale Kurumu 2015 ve 2016 yılı verilerine
bakıldığında millî gelirimizin yaklaşık yüzde
7’sini ve toplam kamu harcamalarının yaklaşık yüzde 20’sini
oluşturan, mali büyüklüğü düzenleyen, denetleyen özerk bir kurumdur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu İhale Kurumuna baktığımızda kanunundan
kaynaklı olarak üç ana görevi bulunmaktadır. Düzenleme, denetleme ve
eğitim görevi. Kurum düzenleme görevini ifa ederken ortaya çıkan
sistemdeki tıkanıklıkları aşmak, yeni ihtiyaçlara
cevap vermek ve uygulamayı daha işler hâle getirmek için sektörde yer
alan aktörlerin ve kamu kurum ve kuruluşlarının da
görüşlerini almak suretiyle zaman zaman mevzuat
değişikliğine gitmektedir. Takdir edilir ki ihale hukuku dinamik
bir alandır. İhtiyaçlar değiştikçe, teknoloji
geliştikçe ve bu bağlamda kamunun ihtiyaçları
farklılaştıkça, özellikle ikincil mevzuatta değişiklik
yapılması kaçınılmaz bir hâl almaktadır. Bu türden
yapılan değişiklikler yalnız ülkemizde değil, Avrupa
Birliği üyesi ülkelerde de sıklıkla
karşılaşılan bir durumdur. Zaman zaman, mevzuatın
sık değiştirildiğine ilişkin sitemler dile
getirilmekte; bu mevzuattaki bütün değişiklikler uygulama
deneyimlerinin mevzuata aktarılmasından ibarettir. Çünkü
alıcı ve satıcıların bulunduğu ve bu
satıcıların eylemlerinin ancak gerçek piyasa koşullarında
ölçülebildiği kamu ihaleleri gibi bir alanda yürürlükten önce pilot
uygulama yapma şansı yoktur. Bu nedenle herhangi bir hukuk
kuralının uygulama yeteneğini ancak yürürlükten sonra anlama
olanağı vardır. Bilhassa kurum, 2015 ve 2016 yılındaki
sistemi rahatlatan, hizmetlerin ve eserlerin önündeki engelleri kaldıran,
bürokrasiyi hafifleten değişikliklere imza atmıştır.
Örneğin, belli limitin altında kalan mal ve hizmet alımları
ihalelerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi imkânının
getirilmesi yani küçük tutarlı ihalelerin EKAP üzerinden elektronik
ortamda yapılabilmesi, aşırı düşük teklifler konusunda
sistemi rahatlatan adımlar ve sadeleştirmeler, idareler
tarafından yapılan tebligatların EKAP üzerinden yapılarak
muhtemel zaman kayıplarının önüne geçilmesi gibi birçok
adım sistemi rahatlatmıştır. Dolayısıyla
Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) sistemi daha fazla
işlevsel hâle getirilmeli ve geliştirilmelidir. Sertifikasyon
sistemine geçişin de böylece temelleri atılmış olacak,
yakın bir gelecekte istekliler tarafından belge
sunulmaksızın ihalelere katılımın önü
açılmış olacaktır.
Yine
bir başka görev denetleme görevi. Kamu alımlarında özellikle
Kamu İhale Kurumuna ilişkin ihalelerin denetlenmediği
şeklinde iddialar dile getiriliyor. Kamu İhale Kurumunda denetlemeyi
şikâyet ve itirazen şikâyet başvurusu üzerine yapan ve
yargı öncesi idari başvuru olan bir süreç vardır. Burada da
yaklaşık 100 ihaleden 4 tanesi kuruma itirazen şikâyet olarak
gelmektedir. Buradaki şikâyetin niteliğine ve kurumun incelemedeki
başarısına baktığımız zaman, Kamu İhale
Kurumunun incelemesi sonrası kararlar yargıya gittiğinde
yargının yüzde 90’a yakını kurul yönünde karar vermekte ve
Kamu İhale Kurulu kararlarının yüzde 80’inde de yargıya
gidilmemekte. Bu, kurumun ciddi bir inceleme yaptığını
gösteriyor.
Yine
burada eğitim faaliyetiyle ilgili, kurumun güzel
çalışmalarına ilişkin bir iki örnek vermek gerekir. Kurum,
bütün paydaşlarla ihale süreçlerini etkin bir şekilde,
kaynakların verimli kullanılmasını değerlendirmek
üzere üniversitelerle ciddi bir iş birliği yapmakta ve akademik
anlamda ihale hukukunun temelleri oluşmakta. Burada da Kamu İhale
Uzmanları Derneğinin akademik anlamda bir yayınını
başarılı olarak görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERGÜN
TAŞCI (Devamla) – Bu vesileyle ben kurumun bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Taşcı.
AK
PARTİ Grubu adına son olarak Kırklareli Milletvekili Sayın
Selahattin Minsolmaz konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi, Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
üzerine konuşmama başlamadan önce, kaos ortamının merkezi
hâline getirilmeye çalışılan ilk kıblemiz Kudüs’te ve
dünyanın dört bir yanında yaşanan insan hakları
ihlallerinin son bulmasını diliyor, barışın egemen
olduğu eşit ve adil bir dünya temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
kurulduğu günden bu yana devletin asli görevi olan eğitim,
sağlık, güvenlik, adalet ile özel sektör tarafından
üstlenilemeyecek, yüklenilemeyecek altyapı yatırımlarına
yönelmesini, ekonominin ise pazar mekanizmaları tarafından daha
sağlıklı bir şekilde yürütülmesini hedeflemektedir. Bu
kapsamda gerçekleştirilen özelleştirilme uygulamalarıyla
rekabete dayalı piyasa ekonomisi oluşturulmak için devletin
sınai ve ticari faaliyetleri en aza indirgenmeye
çalışılmaktadır. Nitekim, devlet bütçesi üzerindeki
KİT finansman yükü azaltılarak kamu şirketlerinde halka arz
yöntemiyle özelleştirmeler yapılmıştır. Bunların
devamında, atıl tasarruflar ekonomiye
kazandırılmış ve sermaye tabana yayılarak büyük
yatırımların önü açılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
açık rekabet koşulları, şeffaflık, hesap verebilirlik
ve katılımcılık temel ilkeleri doğrultusunda
yaptığı özelleştirme ihalelerinde rekabet
ortamının sağlanmasını, en yüksek değerin
bulunmasını ve özelleştirilen kurumlarda
çalışanların mağdur edilmemesini ön koşul olarak
belirlemiştir. Bu kapsamda, bugüne kadar toplam 38.239 kişiye
çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında 4/C statüsünde
çalışma imkânı sağlanmıştır. Hükûmet olarak
özelleştirme uygulamalarının her adımında hesap
verebilir olmayı önemseyerek gerçekleştirilen tüm özelleştirme
ihalelerinde kamuoyuna açık ve şeffaf bir şekilde bilgi
verilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
yüzde 84’ü lisans ve lisansüstü eğitime sahip, her biri alanında
yetkin çeşitli statüdeki 298 personeliyle “Rekabet gücüne sahip bir
Türkiye” hedefine ulaşmak amacıyla canla başla
çalışmaktadır. Bununla beraber Özelleştirme İdaresi,
iktidarımız boyunca çok önemsediğimiz kadının iş
hayatına katılması idealinde de örnek gösterilebilecek güzide
kurumlarımızdan biridir. Başta cinsiyet
ayrımcılığı olmak üzere her türlü ayrımcılığın
önlenerek fırsat eşitliğinin sağlanması, idarenin
insan kaynakları yönetiminin temel ilkelerinden biridir. Bu çerçevede
yüzde 42 olan kadın personel oranıyla Türkiye ortalamasının
çok üzerinde bir kurumdur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde
gerçekleştirilen ve sözleşmeye bağlanan özelleştirme
uygulamaları tutarı 60,8 milyar dolar düzeyindedir. Bu rakam, bugüne
kadar yapılan uygulamalardan sağlanan toplam gelirin
yaklaşık yüzde 90’ına tekabül etmektedir. Son dönemde
özelleştirme çalışmalarını yürüttüğümüz en önemli
alanlardan bir tanesi de enerji sektörümüzdür. 2012 yılından 2017
yılı Kasım ayına kadar geçen süreçte yaklaşık 6
bin megavat kurulu güçteki 10 termik santral ile 1.120 megavat kurulu güçteki
71 hidroelektrik santralin özel
sektöre devredilerek gerçekleştirilen elektrik üretiminin
özelleştirmelerinin işlem büyüklüğü 11,5 milyar dolar
çerçevesinde gerçekleşmiştir. Termik santrallerin
özelleştirilmesi öncesinde 2012 yılında kurulu güç bazında
yüzde 56,6 olan özel sektör payı bu çerçevede yüzde 75,5’a yükseltilmiştir.
Rekabetin ve verimliliğin artırılması, kamunun üzerindeki
istihdam ve finansman yükünün azaltılması, potansiyel büyümeyi
yukarı çekebilmek adına inovasyonun teşviki ve
altyapıların iyileştirilmesi büyük katkı sağlayan
özelleştirme uygulamalarıyla mümkün olmaktadır ve bunlar yine
makroekonomik çerçevede devam edecek politikalarımızdan bir
tanesidir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığımızın 2018 yılı
gider bütçesinde 22,6 milyon personel ve güvenlik giderleri; 6,8 milyon mal ve
hizmet alım giderleri; 3,6 milyon cari transferler ve sermaye giderleri
olmak üzere toplam 33 milyon seviyesinde ödenek teklif edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, iktidarımız
döneminde sağladığımız güven ve istikrar ortamı
sayesinde rekorlar kıran, ülkemizde rekabetçi piyasanın
oluşmasında başaktörlerden biri olan, şeffaf ve hesap
verebilir yapısıyla faaliyetleri titizlikle yürüten Özelleştirme
İdaresi Başkanlığımızın
çalışanlarını buradan takdirle, saygıyla
selamlıyorum ve bütçemizin ülkemize ve Özelleştirme İdaremize
hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Minsolmaz.
Böylelikle
AK PARTİ Grubu adına olan konuşmalar sona ermiş oldu.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun konuşmacılarını
dinleyeceğiz.
İlk
olarak Kocaeli Milletvekili Sayın Saffet Sancaklı konuşacaklar.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika Sayın Sancaklı.
MHP
GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi ekranları
başında izleyen büyük Türk milletine de saygılarımı
sunuyorum.
Biraz
Türk sporunu konuşacağız bugün. Tabii, Türk sporuyla hepimiz
ilgileniyoruz. Bugün, Türkiye’de 80 milyon nüfustan belki de -bebekleri
saymazsanız- 60 milyonun üstünde insan sporla ilgileniyor, en azından
bir takım tutuyor hepimiz spor yapmasak da. Türk sporunun durumu vahim.
Neden vahim? Bugün biraz bundan bahsetmek istiyorum, sonradan da belki hep
beraber bir çözüm önerisi bulabiliriz.
Tabii,
buraya gelen Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekili
arkadaşlarım yaptıkları icraatları anlatmak için hep
2002’den bahsediyorlar, 2002’den sonra şöyle oldu, böyle oldu. Tabii,
bazıları da abartıyor, kendimiz oradan dinlerken sanki 2002’den
önce bu Türkiye yokmuş, Türk sporu da yokmuş, hiçbir şey de
yokmuş gibi bir hava esiyor. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu, doğru değil.
Biraz
ben de bahsedeyim 2002’den öncesine ve sonrasına spor açısından.
Tabii, 2002’den sonra Adalet ve Kalkınma Partisi bir şeyi çok iyi
becerdi, hem de Avrupa düzeyinde, belki de dünya standartlarında becerdi.
Nedir bu? Tesisleşme. Bugün futbol statlarına
baktığımızda, bizim oynadığımız
dönemleri bile kıyasladığımızda olağanüstü bir
gelişme var. Gerçekten, yapılan statlar, tesisler olağanüstü;
bütün konuşmaları yaparken, sporla ilgili bütün bu övgüleri
konuşurken büyük ihtimalle Sayın Bakan da biraz sonra
konuşmasında yaptığı tesisleri anlatacak, diyecek ki:
“Şu kadar tesis yaptık, bu kadar vardı şu kadar oldu,
sporcu sayımız -işte biraz evvel bir vekil
arkadaşımız da söyledi- 800 binden 8 milyona çıktı.”
Bunların hepsi çok güzel veriler ama eğer sonunda başarı
gelmiyorsa ve genel olarak, global olarak baktığımızda
eğer Türk sporu ilerlemiyorsa bütün bunların çok büyük bir
anlamı yok. Mesela 2002’den önce Türkiye’de değerli bir futbol
takımımız, Galatasaray’ımız UEFA Kupası’nı
aldı, arkasından Süper Kupa’yı aldı. 2002 Dünya
Kupası’nda da Türk Millî Takımı’mız büyük bir gururla
beraber dünya 3’üncüsü oldu, hepimiz hatırlıyoruz, 2002’nin herhâlde
temmuz ayı falandı.
Şimdi,
futbolda 2002 senesinde dünya 3’üncüsüyüz, geçen kasım ayında
açıklanan sıralamada 42’nciyiz yani 3’üncülükten 42’nciliğe.
Maçlar oynanmıyor şimdi, çok geri gidemeyiz ama maçlar başlasa
belki -büyük ihtimalle- daha da geriye gideceğiz. Peki, nasıl oluyor
bu kadar tesisleşme yapılmış, bu kadar imkân var, Türk
ekonomisi de büyüdü gerçekten, veriler ortada -bu kadar imkân varken, bu kadar
tesis varken- başarı neden geriye gidiyor, neden başarı
yok? Biraz onlardan bahsedeceğim.
Şimdi
-Türk sporunda, daha doğrusu- dünya ülkelerinin sporunu ölçerken
olimpiyatlara bakılıyor. Bildiğiniz gibi birçok branşta
olimpiyatlara katılınır ve ülkenin hâli ortaya çıkar.
2002’den sonraki yapılan üç olimpiyat da Türk olimpiyat tarihinin en kötü
üç olimpiyatı Sayın Bakan, derece olarak.
Aldığımız madalyaların da ciddi bir bölümü
devşirme sporculardan. Şimdi, o zaman sormak lazım: Bu kadar
imkân var, bu kadar paramız var, bu kadar tesisimiz var neden bu
durumdayız?
Birinci
nedeni: Her şeyi çok siyasallaştırdınız. Özellikle bu
federasyon seçimlerinde seçimleri yaparken “Yakınlarımız olsun,
bizim partililerimiz olsun, milletvekillerinin, bakanların akrabaları
olsun.” şeklinde yönetimleri yaparak Türk sporunun altına dinamiti
koydunuz.
Şimdi,
tabii, en çok popüler olan futboldan biraz bahsedeyim ben örnek olsun diye, en
çok ilgi çeken spor dalı olduğu için. Ben burada birkaç defa
konuşma yaptım Türk sporu için, Türk futbolu için. Buradaki vekil
arkadaşlarımızla dışarıda, kuliste ne zaman otursak
bana sordukları soru şu: “Bizim takımın hâli ne olacak?
Şu takımın, bu takımın hâli ne olacak? Türk futbolunun
hâli ne olacak?”
Ben
burada aslında birkaç defa anlattım: Şimdi, bir Türkiye Futbol
Federasyonu var. Futbol Federasyonu Başkanı hiçbir futbol maçına
gidemiyor arkadaşlar, her gittiği yerde yuhalanıyor,
şampiyon olan takıma kupasını vermeye gidemiyor. En son,
geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımız da
Beşiktaş’ın bir maçına gitmişti, Futbol Federasyonu
Başkanı yine yoktu orada.
Şimdi,
neyi zorluyoruz anlamadım ben. Bir başarısızlık var,
inanılmaz bir uçuruma giden bir Türk futbolu var, o adamları niye
hâlâ orada tutuyorsunuz? Şimdi, bir de ben bunları söylerken de
şöyle düşünmeyin ha: Saffet Sancaklı acaba birini mi istiyor
Futbol Federasyonu Başkanı olsun veyahut da bir ekibi mi istiyor veya
Milliyetçi Hareket Partilileri mi oraya istiyor? Hiç öyle bir şey
istemiyor arkadaşlar. Ben Peygamber Efendimiz’in dediği
“İşi ehline verin.” sözünden çıkarak, onu istiyorum.
Ha,
size de buradan bir şey daha söylüyorum: Şu andaki Futbol Federasyonu
bitmiştir, çok fazla da duramazlar ama eğer bu adamlar gidip yerine
aynı tarz adamlar gelecekse hiç değiştirmeyin;
bırakın, Türk futbolu nasılsa uçurumdan düşmüş
aşağı, düştüğü yerde devam etsin.
Şimdi,
Türkiye bütçesi bu kadar büyümüş, bu kadar tesis yapılmış,
futbol kulüplerine bu kadar para yatırılıyor… Birkaç tane
istatistiki bilgi vereceğim, okuyacağım size buradan:
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un şu anda net
borcu 7 milyar lira, eski parayla 7 katrilyon lira. Sadece bunların
faizini ödeseler, yıllık yüzde 10 desek faizine 700 milyon lira
yapar, yani 4 kulübe bölsek, işte 160, 170, 180’er milyon lira sadece faiz
ödeyecekler. Bu kulüpler battı arkadaşlar.
Şu
anda bu 1. Lig dediğimiz kulüplerden birkaç kulübün borcunu söylüyorum:
Samsunspor 45 milyon, Eskişehirspor 197 milyon, Manisaspor 60 milyon,
Gaziantepspor 113 milyon; bunlar sadece 1. Lig’de oynayanlar. 2. Lig’de Mersin
İdmanyurdu 160 milyon, Karşıyaka Spor 54 milyon; amatör kümede
Orduspor 84 milyon. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum: O
kadar batmış ki her şey ama biz bu taraftan sadece milleti
kandırarak, bu yapılan saçma sapan bazı spor
programlarıyla, işte bazı görüntülerle Türk futbolunun çok iyi
durumda olduğunu anlatıyoruz.
Arkadaşlar,
şu anda Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzon dâhil 2.
Lig’e düşmesi lazım “mali fair play”den dolayı.
Avrupa’da
6’ncı ligiz para olarak. En son ihalede, biliyorsunuz, yıllık
600 milyon dolar sadece yayın geliri var ama şu anda
takımların 2. Lig’e düşmesi lazım bu mali verilerden
dolayı. Niye düşürmüyorlar? Koskoca Türkiye Ligi, koskoca büyük
takımlar; Avrupa’nın 6’ncı ligi para olarak, imkân olarak, statü
olarak. Nasıl olacak? Bak, bir gün gelecek -çok uzun değil ha- bu
takımlar küme düşecek.
Şimdi,
hatırlarsınız, bu son beş yılda 7 futbol
takımımız on dört yıl men cezası aldı Avrupa
kupalarından. Cezalar şöyle geliyor: Avrupa kupalarından men,
para cezası, puan silme cezası, sonra küme düşme cezası.
Şu anda puanı silinen takımlar var: Mesela 1. Lig’den
Balıkesirspor’un 3 puanı, Eskişehirspor’un 3 puanı,
Manisaspor’un 9 puanı, Gaziantepspor’un 3 puanı; 2. Lig’den
Bucaspor’un 3 puanı, Kocaeli Birlikspor’un 3 puanı, Mersin
İdmanyurdu’nun 9 puanı, Karşıyaka’nın 6 puanı,
Orduspor’un 12 puanı silinmiş.
Şimdi,
bütün bunlar varken bu Futbol Federasyonu ne iş yapar Sayın Bakan?
Birisi bir anlatsın ya. Türk futbolu uçurumun dibine gitmiş
artık, biz hâlâ böyle sanal şeylerden bahsediyoruz. Allah’tan bu sene
Beşiktaş Futbol Takımı Avrupa kupalarında
olağanüstü bir çaba sarf ediyor, olağanüstü bir başarı
gösteriyor da biraz tutunuyoruz.
Artık
Millî Takım’ımızın maçlarını seyreden kaç
kişi var? Millî Takım’ın durumu ortada, skandallar ortada. En
son, birkaç ay önce Ampute Millî Takımı -Allah razı olsun-
Avrupa Şampiyonu oldu da bir sevindik. Şampiyon olmadan önce
Türkiye’nin yüzde 90’ı “ampute”nin ne olduğunu bilmiyordu.
Şimdi,
tabii, ne yapmak lazım? Ya bu çökmüş sistemi kenara
atacağız, adam gibi bir sistem kurulacak… Bu sistem de nedir? FIFA ve
UEFA kurallarında, Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde
-işte, Almanya’da, İspanya’da, Fransa’da- nasıl bir sistem
kurulduysa getirip o sistemi kuracağız. İsimler hiç önemli
değil. Bu kadar milletvekili var burada. Sayın Bakan, Spor
Bakanısınız, ben de eski Millî Takım futbolcusuyum. Bana
“dünyanın en büyük kulübü” dediğimiz işte Manchester, Barcelona,
Real Madrid kulüp başkanlarının bir tanesinin ismini söylesin
birisi burada veya Almanya Futbol Federasyonu Başkanının ismini.
Arkadaşlar, sistemi kurmuşlar, isim önemli değil.
Türkiye’de
çok mutlu olacak şeyimiz kalmadı. Ülke büyük saldırı
içerisinde, her taraftan saldırıyorlar bize. Bu insanlar mutsuz, bir
sürü derdimiz var. Bir nebze olsun sporla, özellikle futbolla insanları
mutlu edebiliriz ama doğruyu yapmak şartıyla.
Mesela,
bir futbol kulüpleri yasası var yedi yıldır bekleyen. Sizden
önceki Sayın Bakan da 2017 Nisanında yaptığı bir
konuşmasında “Lig bitene kadar bu yasa çıkacak.” Yasa bir türlü
çıkmıyor, büyük ihtimalle siz de böyle devam ederseniz çıkaramayacaksınız.
Nedeni de şu: Güzel hazırlanmış bir yasa, gerçi dar bir
çerçevede, dar insanların hazırladığı bir yasa ama
olsun ona da razıyız şimdilik. Yasanın bir maddesi
şöyle diyor: “Futbol kulüpleri, yönetenler, kulüp başkanları ve
yöneticiler bulundukları dönemdeki borçlardan kişisel olarak
sorumludur.” Sadece maddenin bir tanesi. O madde bile çok şeyi
değiştirilebilecek Türk futbolunda. O zaman bakalım bu borçlar
olacak mı? Bu kulüpleri yönetirken böyle babalarının
çiftliği gibi mi yönetecekler? Hepsi holding patronu, holdingleri
almış başını gidiyor, kulüplerin mali yapısı
ortada. Kötü bir haberim var size, çok yakında büyükleri bile Süper Lig’de
seyredemeyebiliriz. Bu yasa çok önemli, bir an önce geçmeli.
İkinci
bir konu: İşte, bu yabancılardan bahsediyoruz, Millî
Takım’da oyuncu yok. Biz alt liglerde ne yapıyoruz? Alt liglerde,
özellikle 2. ve 3. Lig’de bir problem var Sayın Bakanım, sizin de
haberiniz var bu konuda. Bu anlattıklarımın zaten büyük bölümü şahsınızla
alakalı değil çünkü yeni Bakan oldunuz, inşallah bunları
düzelteceksiniz ama neticede AK PARTİ iktidarlarıyla gelmiş olan
bir gelenek var.
Bu
2. ve 3. Lig takımları var, bunlar altyapı sayılıyor.
Oradan oyuncular gelecek Süper Lig’e, top oynayacak, oradan Millî Takım’a
gidecek. Kulüplerin gelirini söylüyorum 2. ve 3. Lig’in gelirlerini, net
gelirlerini, lütfen iyi dinleyin. 3. Lig takımının geliri 1
milyon 400 bin lira; bunun 770 bini Futbol Federasyonu’ndan 630 bini Spor
Toto’dan. 2. Lig takımında biraz fazla, federasyondan 830 bin, Spor
Toto’dan 945 bin yani 1,5 milyon lira gelirleri var. Peki, giderleri kaç
bunların? Minimum 4 milyon, maksimum 15 milyon TL. Bu 15 milyon TL’yi
harcayanların hepsi belediye takımları, belediye destekli ve
bunların aşağı yukarı yüzde 99’u da iktidar partisinin
belediyeleri, destekliyorlar. Evet, desteklesinler, önemli değil ama
desteklerken de 1908’de kurulmuş Vefa, Beylerbeyi, Beykoz
Takımları amatör kümedeyken beş sene önce kurulmuş
Başakşehir Spor da Avrupa kupalarında oynuyor, bunda da bir
anormallik var.
Şimdi,
tabii, ne yaptınız? Bunlara gelen bu paralar var, işte, söyledim
size burada, Spor Toto’dan gelen 3. Lig’e 630 bin, 2. Lig’e de 945 bin. Ligin
beşinci, altıncı haftası Spor Toto Genel Müdürü diyor ki:
“Tasarrufa gidiyoruz, bu paraların da yüzde 50’sini kestik.” “Ya,
nasıl kesersiniz? Biz transferimizi ona göre yaptık,
harcamalarımızı ona göre yapıyoruz.” diyorlar. “Vallahi,
Spor Bakanlığımızın bütçesinde kısıtlama
var, tasarrufa gidiyoruz.” “Ya, siz tasarrufa gidiyorsunuz da biz zaten
yetişemiyoruz. Biz kulüplerin kapısına kilit
vuracağız.” diyorlar.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru değil bu.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Sayın Bakan, ben anlatayım, doğru
olmadığını siz burada söylersiniz. Ben bunları bizzat
muhataplarıyla toplantı yaparak gözlemliyorum, yoksa kafamdan
uydurmuyorum.
Sonradan
bu arkadaşlarımız geliyorlar, işte, Spor Toto Genel
Müdürüyle görüşüyorlar herhâlde, onunla görüşüyorlar, bununla
görüşüyorlar, bir türlü çözüm bulunamıyor, diyorlar ki: “Ya, biz,
Ankara’da bir toplanalım, bununla ilgili bir toplantı yapalım,
problemi çözelim aramızda.” Bunlar kaç kişiler, bu söylediğim,
saydığım takımlar? Çok çarpıcı sayılar:
Süper Lig ve 1. Lig’de 36 takım var, 2. ve 3. Lig’in toplam
sayısı 90 takım. 3.700 civarında profesyonel futbolcu var
Türkiye profesyonel liglerinde, bu benim bahsettiğim 2. ve 3. Lig’de
2.700; yani aşağı yukarı belki yüzde 70’i. Bu 90 tane
kulübün 45 tanesi şehir kulübü. Bu şehirlerin nüfuslarının
hepsini topladığınızda 35 milyon kişiden bahsediyoruz.
Bunlar sıkıntıda, belediye desteği olmayan kulüpler
kapısına kilit vuracaklar. Bunlar da diyorlar ki: “Hadi gel,
Ankara’da bir toplanalım, bununla ilgili bir toplantı yapalım.
Bunu nasıl çözelim?” Futbol Federasyonu Başkanı, her işi
çözen, büyük düşünür, büyük futbol adamı Yıldırım Bey
diyor ki: “Gel, bir görüşelim seninle.” Çağırıyor, “Bak,
sakın böyle bir toplantı yapmayın, Hükûmete karşı
isyan olarak algılanır.” diyor. Bak, bak, şimdi, adamların
düştüğü duruma bak, Futbol Federasyonu… Sana ne? Ne Hükûmete
karşı isyanı? Bu adamlar zor durumda zaten, toplantı
yapacaklar, gelip burada bir bildiri yayınlayacaklar ve kamuoyuna
duyuracaklar, bundan daha doğal bir şey var mı? Yok “Hükûmete
karşı bu isyan sayılır, gelin ben size ödenek
ayıracağım, lütfen bu konuyu kapat.” Ya, böyle bir
anlayış olur mu? Ya, bu adamların derdi var, bu adamların
derdinin çözülmesi lazım. Bunların derdi nasıl çözülecek? Bir
iki not aldım. Yani bunlar da şey ha, kanserli hastaya ağrı
kesici vereceğiz.
Bir:
Bu İddaa oranlarında beş yıldır aynı para
ödeniyor bunlara. İşte, dış sahada kazanırsa 65 bin,
iç sahada kazanırsa 55 bin, beraberliğe 45 bin, mağlubiyete de
35 bin. Beş yıldır aynı para ödeniyor bunlara. Lütfen, bu
İddaa’daki para oranlarında -beş yıl öncesindeki dolar kaç
paraydı, şimdi kaç para- ona göre bir düzenleme yapılıp
bunların gelirinin artırılması lazım.
Bir
de yayın gelirinden on üç yıldır 1 kuruş para gitmiyor.
Aslında 2. ve 3. Liglere, oraya gitmesi gereken para yüzde 35
civarında. Eğer bu yayın gelirlerinden oraya biz para
aktarmazsak bu kulüpler kilit vuracaklar kapılarına. Mesela
İngiltere’de nedir bu oran? Yayın gelirinden alt liglere yüzde 20
veriliyor, Almanya’da yüzde 20, İspanya’da yüzde 18. Şimdi, bir, biz
bu yayın gelirinden bunlara para ödememiz lazım. Bir de çok önemli
bir şey söylüyorum: Bu 2. ve 3. Lig takımı maçlarını
lütfen TRT yayınlasın Sayın Bakanım. Televizyonlarda
programlar yapılıyor altışar saat, beşer saat, dörder
saat. Tam bilmiyorum TRT’de kaç tane kanal var ama bayağı bir kanal
var. TRT herhâlde Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağ’a bağlı. Lütfen, bu konuda bir müdahale edin. Eğer
bunların maçları, 2. ve 3. Liglerin maçları televizyonlarda
yayınlanırsa bu, kulüplere nasıl bir nefes olur? O zaman
sponsorlar bunlara sponsor olmak ister, saha içi ve forma reklamı için
gelirler ve bunlar biraz olsun nefes alırlar. Sizden özellikle bunu rica
ediyorum.
Bir
de bu 3. Lig’de oyuncuların askerlik problemi var. Süper Lig, 1. Lig, 2.
Lig profesyonel, askerliğini öteleyebiliyor, bu çocuklar 3. Lig de profesyonel
olmasına rağmen öteleyemiyor. Bunun da sayısı oldukça
fazla. Bu çocuklar futbol kulüplerinden eziyet görüyorlar. Alacağı
var, diyor ki: “Paramı ver.” “Buraya imza at alacağım yoktur
diye, yoksa seni askeriyeye bildiririm.” diyor. Evlenip boşanan çocuklar
var, eşleri bunları boşadı. Tatile gidiyorlar, başka
bir kimlikle otelde kalıyorlar. Sizden rica ediyorum, bunu da sizinle daha
önce görüştük, bu konuya siz de çok sıcak bakıyorsunuz.
Sayın Savunma Bakanımızla bir görüşüp, lütfen bu konuyu
gündeme getirip halledelim.
Bir
konu daha var burada, daha önce de bahsetmiştim, bu BESYO
atamalarıyla ilgili: Şimdi, bu beden eğitimi ve spor
yüksekokullarını bitirip şu anda boşta olan 50 bin
civarında çocuk var. Bunların hepsi sporcu yetiştirecek,
yöneticilik yapacak ve Türk gençliğini, Türk sporunu ön plana
çıkarabilecek arkadaşlar. Büyük ihtimalle, tabii, Spor
Bakanlığında bu kadar yer de olmayabilir, bu kadar kadro da
olmayabilir ama bu çocuklara bizim bir çare bulmamız lazım. Bunlar
sağlıklı bedenler, sağlıklı beyinler. Bunlar
gitmişler, okulu bitirmişler, çıkmışlar, şu anda
amelelik yapan var, simit satan var veya bilmem nerede bir şey yapan var.
Bunlar Türk gençliğini ileriye götürecek, olimpiyatlarda aldığımız
bu kötü dereceleri belki artıya çevirebilecek vatansever
kardeşlerimiz. Lütfen -bunlarla ilgili de sadece Spor
Bakanlığı olmayabilir- hep beraber bunlara bir çözüm
bulalım.
Bunun
dışında önemli bir konu var: Yasa dışı bahis.
Şimdi, bu yasa dışı bahisle ilgili önümde bir iki tane veri
var. 2003 senesinde aşağı yukarı 2 milyar dolara yakın
Türkiye’den para çıkıyordu yurt dışına, bizde bahis
yoktu, bu internet sitelerinden. Devlet de dedi ki: “Bunu biz kontrol
altına alalım.” ve “İddaa” diye bir şey kurduk; tamam, bir
problem yok fakat verilere baktığımızda bu İddaa ne
iş yapar, onu merak ediyorum. 2003 senesinde 2 milyar dolarlık yasa
dışı bahis oynanırken İddaa kurulduktan sonra, 2017’de
15 milyar dolara çıkmış. 2003’te bu İddaa bayileri kurulduğunda
1.100 tane bayi açıldı. O zaman bana gelip birçok kişi “Ne olur
araya gir de bu Spor Bakanlığından ben de bir tane bayilik
alayım.” diyordu, bunun için millet birbirine neredeyse silah çekiyordu.
Ama ne olduysa 2013’ten bu yana özellikle, yaklaşık, 1.350 tane bayi
kepenk kapatmış. 2015’te 490, 2016’da 360 bayilik iptal edilmiş.
Şu anda da Spor Toto’nun elinde 1.200 tane makine var, bunu da kimseye
veremiyor. Nedeni ne biliyor musunuz? Doğru dürüst yönetilemiyor.
Şimdi,
İddaa oranlarına bakıyorsunuz, bir de yasa dışı
iddia oranlarına bakıyorsunuz, aralarında uçurum var.
İddaa’ya bakıyorsunuz, 3-4 maç oynamazsan oynayamıyorsun, bunun
gibi birçok uygulama var, oranlar günübirlik değişiyor. Bu sefer
insanlar normal bahis oynamıyor, gidiyor, nasılsa internetten yasa
dışı bahsi oynayabiliyor. Hep kasaya, hep kasaya yöntemiyle
yönetiyorsunuz bu İddaa’yı. Eğer buna böyle devam ederseniz, bir
tane İddaa bayisi kalmayacak Türkiye'de. Bu 15 milyar dolar… Yani 2 milyar
dolar bayiler açılmadan önce yasa dışı bahis varken
şimdi 15 milyar dolara çıktıysa, bundan sonra çok yakın bir
zamanda açacak bayi bulamayacaksınız. Lütfen buna da müdahale edin.
Tabii,
çok konu var. Deveye sormuşlar: “Boynun neden eğri?” Demiş ki:
“Nerem düz ki nereyi anlatayım sana.”
Şimdi,
burada iki tane de özel isteğim var, Sayın Bakanım sizinle de
konuştuk. Bir tanesi: Biz eski millî futbolcular… Adam 20 defa, 30 defa,
50 defa, 80 defa İstiklal Marşı’nı okutmuş yurt
dışında, futbol hayatı bitmiş… Ben milletvekili
olmasam… Diyelim ki 3. Lig’de bir maça gideceğim,
Alibeyköyspor-Yeşildirek Spor maçına, ben milletle kuyruğa
giriyorum, bilet alıyorum ve içeriye öyle giriyorum. Benim gibi çok yok,
toplasan belki Türkiye'de 50-100 kişi. Sizden şunu rica ediyorum: Bu
arkadaşlarımdan hiçbiri bilet parasından kaçınmıyor
ama ben 50 defa İstiklal Marşı’nı okuttuysam yurt içinde,
yurt dışında, futboldan sonra da bir değer verilmesini
istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Bir serbest
giriş kartı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) - Belli bir millî sayısını ayarlayalım
-neyse o sayı- onun üstündekilere serbest giriş kartı verelim.
Ben 15 yaşında genç takımda oynarken amatör kümede, benim
serbest giriş kartım vardı.
BAŞKAN
– Sayın Sancaklı, süreniz doldu. Bir dakikada toparlar
mısınız rica etsem.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – İki dakika…
BAŞKAN
– Veremeyeceğim, bir dakikada toparlayın.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Sayın Bakana hiç sataşmadım daha.
BAŞKAN
– Yirmi dakikadır konuşuyorsunuz Sayın Sancaklı.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Yok, hiç sataşmadım.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Eski takım
arkadaşım.
BAŞKAN
– Bir dakika ek sürenizi veriyorum.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – İkinci bir konu da Sayın Bakan -bunu da sizinle
konuştuk- biz milletvekilleri maça giderken Spor
Bakanlığına yazı yazıyoruz. Siz sağ olun, hiç
kimseyi kırmıyorsunuz, herkese imza atıyorsunuz ama bu bizim
gücümüze gidiyor, bunu da sizinle konuştuk niye böyle oluyor diye. Dediniz
ki: “Yeterli koltuk sayımız yok, ona göre ayarlama yapıyoruz.”
Ama benim şahsen çok gücüme gidiyor. Yardımcımı
arıyorum, diyorum ki: “Spor Bakanlığına yazı yaz.”
Haber bekliyoruz bakan imzalayacak mı imzalamayacak mı gideceğim
maçı diye. Onun için lütfen bu uygulamaya bir son verin, bunu illere
bırakın, il müdürlüklerine, onlar hallederler.
Şimdi,
bütün bunları anlattım, anlattım, daha çok şey var. Ben
Sayın Bakanımızı tanıyorum, benim eski
arkadaşım -hâlâ da arkadaşım yani eski arkadaşım
derken- bu problemleri kim çözecek Sayın Bakan? Bu Anadolu çocuklarının
bu problemlerini kim çözecek?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz çözeceğiz.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Sen çözmeyeceksin, ben çözmeyeceğim, bu Meclis
çözmeyecek, kim çözecek bunların problemlerini?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Biz çözdük ve çözmeye devam
edeceğiz.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Evelallah, Sayın Bakanımız da burada.
SELAHATTİN
MİNSOLMAZ (Kırklareli) – Saffet Başkan, biz arkadaş
değil miyiz?
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Tabii ki arkadaşız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Biz bu problemleri hep beraber çözeceğiz
arkadaşlar.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hep beraber çözdük, çözmeye devam
edeceğiz.
SAFFET
SANCAKLI (Devamla) – Hep beraber biz buradayız, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak buradayız, ne lazımsa buradayız. Ben de bu Meclisin tek
millî sporcusu olarak buradayım. Ne yardım gerekiyorsa da yapmaya
hazırız.
Beni
dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum.
Bütçemiz
hayırlı olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Sancaklı.
Şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Erkan Akçay konuşacak.
Buyurun
Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on beş dakika.
MHP
GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi
Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama
öncelikle maliye politikasını değerlendirerek başlamak
istiyorum. Maliye politikasının 4 temel alt politikası var;
vergi, harcama, borçlanma ve diğer politikalar. Diğer politikalar
bahsinde de alt başlık itibarıyla bütçe politikasını,
vergi dışı gelirleri, özelleştirmeyi, parayı, faizi,
teşviki, dış ticaret politikalarında hem ekonomi hem de
maliye politikaları olarak sayabiliriz.
Maliye
politikasında amaç, sadece bütçe dengesi değildir. Ekonomik
dengesizlikleri gidermek için de özellikle para politikasıyla ve saydığım
politikalarla eş güdüm hâlinde maliye politikaları uygulanır.
Maliye politikasının başarısı, kamu kesimi dengesinin
açık verip vermediğine, vermişse bu açığın hangi
düzeyde olduğuna, kamu borç yükünün düzeyine bakılarak ölçülür. Bütçe
açığının millî gelire oranı bakımından son
yıllarda nispeten başarılı bir maliye politikasından
bahsetmek mümkün, ancak bu maliye politikası sürdürülebilir bir hâlde mi,
ona bakmak lazım. Maliye politikasındaki göreli başarı
bütçenin temel geliri olan vergi gelirlerinden ziyade çoğunluğu tek
seferlik vergi dışı gelirlerden kaynaklanıyor. Ayrıca,
kamu-özel iş birliği, yap-işlet-devret modeliyle yapılan
otoyollar, köprüler, şehir hastaneleri gibi Hazine garantili bazı
projeler var. Bu projelerin hayata geçişinde sorunlar var ve bu projeler
maalesef, ileride kamu harcamalarında büyük artışlara sebep
olacaktır. 206 milyar lira tutarında 211 projede Hazine garantisi 420
milyar Türk lirası. Sadece 18 şehir hastanesine devletin
ödeyeceği kira bedeli ise 115 milyar lirayı bulacak. Kamu borç stoku
göreceli olarak dengedeyken özel kesim borç stoku ve hane halkının
borçluluğu da artmaktadır, rakamlara girmiyorum. Bütçe
açığı artarken cari açık da artıyor, ithalatsız
üretim de yapamıyoruz, tüketim de yapamıyoruz ve ithalatsız
büyüyemiyoruz. Tüketimi artırmak için de yine maliye
politikasını devreye sokuyorsunuz. 2017 yılı içinde devreye
giren maliye politikası uygulamalarını başlıklar
hâlinde saydığımızda istihdamı artırmaya yönelik
tedbir ve teşvikler, küçük ve orta ölçekli firmalara sağlanan
finansman desteği, konut ve dayanıklı tüketim malları
sektörlerine yönelik vergi indirimleri getirildi, 2018 yılı için de
benzer müdahalelerin yapılacağı açıklandı. Bu
uygulamalara tüketim artırılıp ekonomiye geçici bir bahar
havası yaşatıldığını, aynı şekilde
vergi gelirlerindeki artışla da bütçeye kaynak
aktarıldığını söylemek mümkün ancak bu gelişmeler
sürdürülebilir olmayınca geleceğe yönelik bir öngörüde de
bulunamıyoruz.
Özetle,
ezcümle ifade edecek olursak, maliye politikasının verimliliği ve
sürdürülebilirliği bağlamında önemli soru işaretleri
vardır.
Bu
noktada bütçe verilerine ilişkin bazı önemli gelişmeleri de
paylaşmak istiyorum. 2017 yılında vergi gelirlerinin, hedefin
9,4 milyar lira üzerinde gerçekleşerek 520 milyar lira olması bekleniyor.
Buna rağmen torba yasalarla başta kurumlar vergisi, özel tüketim
vergisi ve motorlu taşıtlar vergisi olmak üzere vergi
artışları yapıldı. Asıl vergi
artışları önümüzdeki günlerde olacaktır. Harçlar, damga,
ÖTV ve gelir vergisi dilim tutarları inşallah bir ok gibi
fırlamaz. Yılbaşından önce “güncelleme” adı
altında vergi artışları olacağını da tahmin
etmek zor değildir.
Vergi
tahsilatı artmakta, ancak buna karşılık vergi kalitesi de
azalmaktadır, bozulmaktadır. 6736 ve 7020 sayılı borç
yapılandırması kanunları kapsamında 30 Eylül 2017’ye
kadar vergi daireleri tarafından 22,5 milyar lira tahsil edildi. Bu rakam,
ocak-eylül döneminde tahsil edilen 385 milyar liralık tahsilatın
yüzde 6’sına denk gelmektedir. Bu gelirler 2019 yılından
itibaren olmayacağına göre yerini yeni vergiler alacak demektir.
Ayrıca ek tahsilata rağmen ocak-ekim döneminde vergi tahsilat
oranı da yüzde 75’te kalmıştır.
Sayın
Maliye Bakanı, mükelleflerin 150 milyar TL tutarında katma değer
vergisi alacağı olduğunu ifade etmişti. Şu an bu tutar
herhâlde 160 milyar liraya yükselmiştir. Bu tutar, fazladan tahsil edilen
ve mükellefe iade edilmesi gerekecek tutardır. 160 milyar, 2017
yılı bütçe gerçekleşme beklentisi olan 612 milyar liranın
yüzde 26’sına denk gelmektedir ki çok büyük bir rakamdır. Maliyenin
mükellefe borcu olan veya fazla tahsil edildiğini söyleyebileceğimiz
yani iade edilecek KDV olarak ifade edilen bu tutar kamu istatistiklerinde
gözükmüyor. Sayın Bakan, otuz yıllık uygulamanın sonucu olarak
bu durumun çözüleceğini açıkladı. Burada açıklanması
gereken husus, 160 milyar lira mükellefe ödenecek mi, yoksa silinecek mi?
Nasıl çözülecek?
2017
bütçe açığı hedefi 47 milyar liraydı, bugün hedefin -yüzde
32 üzerinde- 62 milyar TL gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Yılın
ilk altı ayında beyaz eşya, mobilya ve konut sektöründe
teşvikler verilirken yılın sonlarına doğru meyve suyu
ve limonataya ÖTV getirildi. Hükûmetin, uzun vadeyi bir tarafa
bırakın, orta ve kısa vadede dahi ekonomiyi okuyup bir öngörüde
bulunmakta sorunlar yaşadığını görüyoruz.
Tarımda
yanlış vergi politikası devam ediyor. Çiftçi kazanmadan vergi
ödüyor. Yüksek mazot ve gübre fiyatları nedeniyle üretim ve
taşıma maliyetleri artıyor ve tüketici yüksek fiyattan
tüketiyor.
Bazı
vergi artışları enflasyon artışına neden olurken
enflasyonun artması da bazı vergi türlerinde zincirleme olarak
artışa neden olmaktadır, rakamlara girmiyorum.
Firmaların
kârlılığı düşerken bankaların
kârlılığı artıyor. Kurumlar vergisi mükellefleri
incelendiğinde yarısının zarar beyan ettiği görülmektedir.
Kâr eden mükelleflerin gelir tabloları incelendiğinde finansman
giderlerinin sürekli arttığı görülmektedir. Firmaların
finansman giderleri brüt satış kârının yüzde 25’ine
dayanmıştır. Finansman giderinin faaliyet kârına oranı
ise yüzde 70’leri geçmiştir. Bunun sonucu olarak firmaların
kârlılığı düşerken bankaların sürekli olarak
kârlılıklarını artırdıklarını
görüyoruz.
Kamu
bankalarından elde edilen temettü gelirlerinde beklenenin üzerinde
artışlar olmuştur. Kamu bankalarının yanı
sıra özel bankalar da kârlarını katlayarak
artırmış, vergi rekortmenleri arasında en üst
sıralarda yer almıştır ve vergi rekortmenleri listesinin
ilk 10 sırasında 8 banka ve 2 kamu kurumu yer alıyor; BOTAŞ
ve Elektrik Üretim AŞ.
Bir
önemli husus, vergi kayıtlı sektörlerden alınmaktadır.
Yapılan her vergi düzenlemesi kayıtlı ekonomiyi arttırmak
yerine kayıtlı mükelleflerin vergi yükünü arttırmak üzerine
kurulmuştur ve vergiler daha çok akaryakıt, sigara, otomotiv, cep
telefonu, bankacılık faaliyetleri, faiz ile buna bağlı vergiler
üzerinde yoğunlaşmıştır.
Maliye
politikasındaki görünen en önemli sorun olarak ifade edeceğimiz
önemli göstergelerinden birisi de vergi gelirlerinin millî gelir içindeki
payıdır ve bu oran 2016’da yüzde 17,5’tu, 2017 beklentisi de yüzde
17,1’dir. 2016’dan 2017’ye geçerken bu orandaki düşüş dikkat
çekicidir. Geçtiğimiz günlerde açıklanan, yüksek büyümeyi besleyen
özellikle tüketim ve dış ticaret gibi alanlardaki artışa
bağlı olarak dolaylı vergilerdeki artışa rağmen
bu oran düşmektedir.
Değerli
milletvekilleri, vergi, sadece kamu harcamalarının bir finansman
aracı değildir, aynı zamanda vergiciliğin sosyal boyutu da
vardır ve bu da yıllar içerisinde gün geçtikçe önem
kazanmaktadır. Bu önemin adına biz kısaca “vergilemede adalet”
diyoruz veya “vergi adaleti” diyoruz. Ülkemizde vergi adaleti de giderek
bozulmaktadır. Vergi adaletinin en önemli göstergesi de dolaylı ve
doğrudan vergilerin mukayesesidir. Dolaylı vergilerin toplam vergi
gelirleri içindeki payı 2016’da yüzde 69’dur, 2017 yılı Ekim
ayı itibarıyla da bu yüzde 67’dir.
Türk
vergi sisteminde önemli gördüğümüz bazı hususlar da
şunlardır: Vergi mevzuatındaki değişikliklerin
sıklığı yatırım kararlarındaki
öngörülebilirliği azaltıyor. Vergi mevzuatı
karışık bir yapıda. Kayıt dışı ekonomi,
vergi istisna, muafiyet ve indirimleri vergi adaletini bozduğu gibi vergi
uyumunu da zorlaştırıyor ve vergi yükümlülüğünü
zamanında yerine getiren mükellefleri âdeta cezalandıran aflar vergi
adaletini de bozuyor, vergi bilincini de zayıflatıyor. Buna
karşılık, vergilerini düzenli ödeyen mükelleflerin mutlaka
ödüllendirilmesi gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bakanlıkların
olduğu gibi Maliye Bakanlığının da bir
mutfağı var. Binlerce Maliye çalışanının gözü
kulağı bugün burada, Meclisimizdedir. Merkez ve taşra
teşkilatlarıyla beraber Maliye Bakanlığında ve Gelir
İdaresinde çalışma barışı maalesef
kalmamıştır ve Maliye personeli huzursuzdur. Aynı masalarda
aynı işi yapan personel farklı maaş ve özlük haklarına
tabi tutulmuşlardır. “Eşit işe eşit ücret”
sloganıyla çıkarılan ancak hangi işin hangi işe
eşit olduğu tanımlanmayan 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname sonrasında oluşan ücret farklarından kaynaklı
haksızlıklar altı yıldır kronikleşmiştir.
Uzmanlar
arasında merkez-taşra ayrımı devam ediyor. Bu,
haksızlıktır. Uzmanın merkezi, taşrası olur mu?
Uzman uzmandır.
Gelir
uzman yardımcılığına giriş sınavlarında
sadece tek il tercihinde bulunulması nedeniyle yüksek puanlı pek çok
kişinin başarısı ve hakkı heba edilmektedir. Bunun en
az 2 veya 3 il tercihine çıkarılması çok yerinde olacaktır.
Bir
de verilen sözlere bakalım. Sayın Maliye Bakanı 17 Martta
Konya’da, 30 Martta Sakarya’da defterdarlık uzmanlığı için
kurum içi uzmanlık sınavı açılacağını ifade
etti ancak dokuz aydır bir gelişme yok. Yine, 8 Nisanda Gelir
İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra
teşkilatı kadrolarındaki personel için kurum içi uzmanlık
sınavı açılacağını ifade etti ve sekiz aydır
herhangi bir gelişme yok.
Maliye
personeli verilen sözlerin gereği olarak bugün Sayın Bakandan bir
müjde beklemektedir. Uzmanlık kadrolarındaki merkez-taşra
ayrımına son verilmelidir.
666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kaldırılan fazla
çalışma uygulaması yeniden başlatılmalı;
bayramlarda, idari izinlerde çalışan personele fazla
çalışma ücreti verilmelidir.
Gelir
uzmanlarının geçmişte yapılan ortak sınavlardan
kaynaklanan mağduriyetleri hâlâ giderilmemiştir. Bu konunun mutlaka
bir şekilde çözüme kavuşturulması gerekir.
Engelli,
teknisyen yardımcısı, yardımcı hizmetliler
sınıfı ve diğer personel için görevde yükselme ve unvan
değişikliği sınavı açılmalıdır.
Çalışanlara
ödenen özel hizmet tazminatları, diğer kamu kurumlarında
aynı unvanda çalışanlara ödenen tazminat oranlarına
getirilmelidir. Taşrada görev yapan müdürlerin ek göstergeleri de
yükseltilmelidir.
Muhasebe
ve Millî Emlak denetmenlerinin emsallerine göre düşük olan görev, yetki,
sorumluluk ve özlük hakları düzeltilmelidir.
Gelir
ve gider birimlerinde çalışan personele kurum içi uzmanlık
sınavı açılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tekrar
ediyorum: Gelir ve gider birimlerinde çalışan personele kurum içi
uzmanlık sınavı mutlaka açılmalıdır.
Sözlerime
burada son verirken muhterem heyetinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi
Başkanlığının bütçesinin ve tüm bütçenin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şimdi
de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın İsmail Faruk Aksu konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on beş dakika.
MHP
GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Kamu Gözetimi, Muhasebe
ve Denetim Standartları Kurumu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları
başında bizi izleyen muhterem vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun
iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler
yaşayamaz.” diyerek istikbal ve istiklalimiz için ekonominin önemini
vurgulamıştır. Bu anlayıştan hareket eden kurucu
kadrolar, cumhuriyetimizin ilk yıllarında iktisat
politikasının temel hedefini “güçlü bir millî ekonominin
kurulması” olarak belirlemiştir. Özel sektörün yeterli sermaye birikimine
sahip olmaması sebebiyle birçok sanayi tesisi, ekonomik büyümenin ve
kalkınmanın esas unsuru olan devlet tarafından
kurulabilmiştir.
Nitekim,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından geçen kısa sürede
çok sayıda fabrika, banka, kurum ve kuruluşla ülkemizin hızla
kalkınması için önemli hamleler yapılmıştır.
1930’lu yıllardan itibaren kurulan kamu iktisadi teşebbüslerinin
temel amacı, üretimin yetersizliğinin giderilmesi olmuştur. Özel
girişimler eliyle ürün arzının başlamasıyla ise birçok
KİT’in varoluş amacının ortadan kalktığı
düşüncesiyle bu kuruluşların özelleştirilmesi gündeme
gelmiştir.
Türkiye'de
1994 sonrasında başlayan özelleştirme uygulamalarında asli
amaç, kamu kuruluşlarının sermaye piyasalarında halka arz
yoluyla satılması suretiyle sermayenin tabana
yayılmasıdır. Ancak mezkûr tarihlerde kamu
işletmeciliğinin geldiği durum bahane edilerek bu
kuruluşların ne olursa olsun elden çıkarılması
gerektiği anlayışı hâkim olmuştur. Böylesi bir
anlayışa dayanan özelleştirme politikası da özelleştirmeler
yoluyla kamu kaynaklarının tabana yayılmasını,
rekabetçi bir piyasanın oluşmasını, üretimin ve
istihdamın artırılmasını sağlamaktan uzak
kalmıştır.
Bize
göre, özelleştirmeyle ekonomide rekabet ortamının tesis
edilmesi, kamu maliyesi üzerindeki yükün hafifletilerek kaynakların etkin
kullanılması, üretim ve istihdam artışı
sağlanması, teknoloji transferi ve ihracat kapasitesinin
geliştirilmesi amaçlanmalıdır. Devlet tekellerinin yerini özel
sektör tekellerinin alması önlenmeli, uygulamada şeffaflık ilkesi
tam anlamıyla hâkim kılınarak kamu vicdanını
rahatsız eden hiçbir girişime izin verilmemelidir.
Son
on beş yıllık özelleştirmelere
bakıldığında, blok satışların toplam
satışlar içerisindeki payı yüzde 32, tesis ve varlık
satışlarının oranı yüzde 50 olmuştur. Halka arz
yoluyla yapılan satışlar toplam satışlar içerisinde
sadece yüzde 14’lük paya ulaşabilmişken borsada yapılan
satışlar ise yüzde 2 seviyesinde kalmıştır. Bu tablo,
özelleştirme politikalarının asli amaç ve hedeflerine
ulaşamadığını ve sermayenin tabana yayılması
bakımından etkin olamadığını göstermektedir. “Al,
ne yaparsan yap.” şeklindeki yanlış özelleştirme
politikaları sonucunda birçok kuruluş özelleştikten sonra kapatılmış,
üretimin devamı sağlanmamış, kuruluşların mal
varlıkları, arazi ve diğer gayrimenkulleri başka amaçlarla
kullanılmış veya satılmıştır.
Türkiye
1985-2017 döneminde toplam 68,2 milyar dolar tutarında özelleştirme
yapmıştır. Bunun 60,2 milyar doları yani yüzde 88’i 2003
sonrasında gerçekleştirilmiştir. Birçok stratejik kurumun
satılmasına ve büyük özelleştirme gelirine rağmen 2002’de
129,5 milyar dolar olan dış borcumuz 2017’nin ikinci çeyreği
itibarıyla 432,4 milyar dolara çıkarak yüzde 234 oranında
artmış, kişi başına düşen dış borç
miktarı da 5.400 doları geçmiştir. Özelleştirme gelir
hedefinde istenilen sonuç elde edilememiş, gayrisafi hasılaya oranla
binde 6’lık 2017 yılı özelleştirme gelir beklentisinin de
ancak üçte 1’ine ulaşılabilmiştir.
Rekabetçi
bir özel sektörün daha verimli olacağı yaklaşımına
dayanan özelleştirmelerle, üretimin ve istihdamın
artırılmasıyla kamu maliyesi üzerindeki yükün hafifletilmesi
yönündeki beklenti de gerçekleşmemiştir. Özellikle tarımsal
kuruluşların özelleştirilmesi kırsal kalkınma
politikalarını sekteye uğratmış, tarımsal üretimi
azaltmış, çiftçimizi mağdur etmiş, işsizliğin ve
büyük kentlere göçün önemli bir sebebi olmuştur. Bu durum, tüm kamu
politikalarının birbiriyle uyumlu bir şekilde belirlenmesi ve
uygulanmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha
göstermiştir.
Değerli
milletvekilleri, özelleştirmelerde ve diğer kamu ihalelerinde temel
ölçü, millî kaynaklarımızın korunması, yetim
hakkının ve kamu yararının gözetilmesidir. Bu sebeple,
özelleştirme süreçlerinin aynı zamanda yolsuzluklarla mücadele
anlayışı içinde değerlendirilmesi de bir zarurettir. Zira
özelleştirme uygulamaları yer yer kamudaki çürümüşlüğün,
siyasetçi-iş adamı-bürokrat üçgeninde gelişen yolsuzluk ve
usulsüzlüklerin kendini gösterdiği bir alan olabilmektedir. Kasasında
bulunan nakit miktarına veya üretimin devamı yerine, sadece
gayrimenkulleri için özelleştirilen, özel vergi düzenlemeleriyle mali
avantaj sağlanan ve şeffaflık temelinde eksiklikler bulunan
özelleştirmeler de maalesef ki yaşanmıştır.
MHP
olarak beklentimiz, millet emaneti olan devlet idaresinde yolsuzluklara
fırsat verilmemesi, yetim hakkına el uzatanlardan hesap
sorulmasıdır; özelleştirme uygulamalarının hukuki
boşluklardan kaynaklı suistimallere fırsat vermemesi, devletin
sahip olduğu imtiyazlar ve varlıkların satışında
kamusal faydanın yeterince dikkate alınması, kritik
sektörlerdeki özelleştirmelerde millî, stratejik tercih ve önceliklerin
göz önünde bulundurulmasıdır.
Burada
dikkat çekmek istediğim bir konu da Tapu Kanunu’nda ve Sermaye
Piyasası Kanunu’nda yapılan değişikliklerle herhangi bir
şarta bağlı olmaksızın, mütekabiliyeti de esas almayan
bir yaklaşımla yabancılara mülk satışına imkân
verilmiş olmasıdır. Bu durum, ülkemizin millî güvenliğinin
ve stratejik önceliklerinin göz ardı edilmesine yol açılabilecek
mahiyette bir düzenleme olup yargı süreçlerinden sonra satışlara
kısmi bir sınırlama getirilmiş olması da bu yöndeki
riskleri bertaraf etmemiştir.
Özelleştirmeyle
ilgili son olarak da 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu’na ilişkin
Sayıştay Raporu’ndaki bazı tespitlere değinmek istiyorum.
Raporda, doğrudan temin ve pazarlık yöntemiyle yapılan mal
alımları tutarının yüzde 10 limitini fazlasıyla
aştığı yönünde bir tespit bulunmaktadır. Doğrudan
alımların toplam ödenek içindeki payının yüzde 23’e
ulaşmasına rağmen, yasal zorunluluk olduğu hâlde Kamu
İhale Kurulunun uygun görüşünün alınmamış olması,
Sayıştay raporunda da belirtildiği üzere mevzuata
aykırılık teşkil etmektedir. 2015 Sayıştay
Raporu’nda da yer alan ve idarece gereğinin yapılacağı
cevabı üzerine izlenecek hususlar arasına dâhil edilen bu
hatanın 2016’da da devam ettiği anlaşılmaktadır.
Esasen bütçe yılı başında ödeneklerin tespiti ve ihtiyaç
planlamasının gerçekçi bir şekilde yapılması
doğru olanıdır. Bununla birlikte, doğrudan temin yoluyla
mal alımında öngörülen yüzde 10 sınırının
aşılması söz konusu olduğunda Kamu İhale Kurulunun
uygun görüşünün alınması zorunludur.
Diğer
taraftan, büyük bir kurumsal yapı ve yetişmiş insan
kaynağına sahip olduğu hâlde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının asli görevi kapsamındaki birçok
işi danışmanlık firmaları
aracılığıyla yaptırdığı görülmektedir.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yılın
Sayıştay raporunda bu danışmanlık meselesi
eleştirilmiştir. Bu yolun yaygınlığı, kamu
kaynaklarının ne ölçüde yerinde kullanıldığı
konusunda kamuoyunda kuşku uyandırmaktadır. Bilindiği gibi
denetimin bir amacı da idarenin geliştirilmesine katkı
sağlamaktır. Bu sebeple, idarelerin denetim sonuçlarının
gereğini mutlaka yerine getirmeleri gerekmektedir. Her yıl aynı
tespitlerin yapılması denetim sonuçlarının idare
tarafından ciddiye alınmadığı anlamına gelecektir
ki bu da yönetimin temel fonksiyonlarından olan denetimin amacına
ulaşmasına engel olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, kamu alımları potansiyeli oldukça yüksek olan
Türkiye’de Kamu İhale Kurulunun uygulamada görülen sorunları da
giderecek şekilde ihale sistemini iyileştirecek, ortaya çıkan
sorunlara müdahale edebilecek ve tarafsız çözümler üretebilecek bir
yapıda olması gerekir. Bilindiği üzere 4 Ocak 2002 tarihinde
kabul edilen 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’yla yolsuzluklara
zemin hazırlayan unsurların ortadan kaldırılması
amaçlanmıştır. Türkiye’nin yaptığı en önemli
reformlardan birisi olan bu düzenleme, 2003’ten itibaren mezkûr amacın
gerçekleşmesine mani olabilecek istisna hükümlerle
değişikliğe uğramıştır. İhale
yasasında fonksiyonel veya kurumsal istisnalar oluşturmak, kamu
harcamalarının uygunluğu ve denetlenmesi ile ihalelerin
güvenilirliği konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır.
Ülkemizde 2016 yılında bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde
30’unu teşkil eden 173,7 milyar liralık kamu alımı
yapılmış, 2017 yılının ilk dokuz ayında ise
bu tutar 178,8 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Kuşkusuz, bu
kadar büyük ve önemli bir mali alanın hukuki altyapısının,
uygulamada istismara imkân vermeyecek şekilde tanzim edilmesi
şarttır.
İhale
yasasının çıkartıldığı ilk yıllarda,
örneğin 2003 yılında, açık ihale usulüyle yapılan kamu
alımlarının oranı yüzde 82 ve pazarlık usulüyle
yapılan kamu alımlarının oranı yüzde 17 olarak
gerçekleşmişken 2016 yılında açık ihale usulüyle yapılan
alımların oranı yüzde 73’e düşmüş, pazarlık
usulüyle yapılan alımların oranıysa yüzde 26’ya
çıkmıştır. Bu dönemde doğrudan temin yoluyla
yapılan alımlar 8 kat artmıştır. Kamu
alımlarının genel ihale usulleri yerine doğrudan temin
suretiyle yapılması, yolsuzluk ve usulsüzlüklere açık bir ortam
oluşturmakta, yolsuzluk iddialarını da beraberinde
getirmektedir. Oysa yolsuzluklarla etkin bir mücadele için öncelikle buna zemin
hazırlayan hukuki, idari ve kurumsal eksikliklerin giderilmesi,
caydırıcı müeyyidelerin getirilmesi, etkin bir denetim
mekanizmasının oluşturulması ve insan gücü kalitesinin
iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, suistimale açık alan
hâline gelen istisna uygulamalarına da son verilmelidir.
Hizmetlerin
sağlıklı bir zeminde yürütülmesi için denetim vazgeçilmezdir.
Denetimsiz ihalelerde nelerin eksik ya da yanlış olduğu
bilinmeyecek, ihale sürecinin iyileştirilmesi mümkün olamayacaktır.
Bu doğrultuda, Kamu İhale Kurumunun ihale sistemine yönelik olumsuz
müdahaleleri önleme ve sistemi geliştirmede etkinlik kazanması icra
bağımsızlığı içinde hareket ederek kuruluş
gayesini tam anlamıyla yerine getirmesi ve uygulamadaki eksikliklerini
gidermesi bir zarurettir.
Öte
yandan, kamu ihaleleri çerçevesinde yerli üretimin desteklenmesinin de önemli
bir ihtiyaç olduğunu değerlendiriyoruz. Esasen, bu yönde bazı
düzenlemelerin yapıldığı da bilinmektedir. Kurumun
yayınladığı istatistiklerden
anlaşıldığı kadarıyla, bu kapsamda yabancı
isteklilere açık olan 17.158 adet ihalenin yüzde 34’ünde yerli malı
lehine fiyat avantajı uygulanmıştır. Bu yöndeki
düzenlemelerin millî sanayinin ve yerli üreticinin güçlendirilmesi adına
olumlu olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, finansal piyasalardaki derinlik ve ekonomik yapılardaki
karmaşıklık güvenilir bilginin önemini artırmış,
mali bilgilerin uluslararası seviyede karşılanabilir
olmasını zorunlu kılmıştır. Spekülasyonlara
açık finansal piyasalarda özellikle küçük yatırımcının
ani dalgalanmalar karşısında hakkının ve
güvenliğinin korunması ise bu alandaki kurumların gerekli
tedbirleri almasıyla mümkün olabilecektir. Piyasaların
kullandığı en önemli bilgi kaynaklarından biri olan
finansal tablolardaki bilgilerin tam, doğru, gerçeğe ve ihtiyaca
uygun olması piyasaların etkin işlemesi bakımından çok
önemlidir.
Hatırlanacağı
gibi gelişmiş ülkelerde yaşanan iflaslar ve muhasebe
skandalları, 2000’li yılların başından itibaren pek
çok ülkede düzenleme ve denetleme yetkilerini haiz bağımsız kamu
gözetimi kurumlarının kurulmasına yol açmıştır.
Bu amaçla, ülkemizde de Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu kurulmuştur. Amacı, ilgililerine tam, gerçeğe ve ihtiyaca
uygun karşılaştırılabilir bilgi vermek olan kurumun,
uygulamalarıyla, finansal bilgilerin ölçülmesinde ve tabloların
değerlendirilmesinde bağımsız bir güvence olması
mutlaka sağlanmalıdır.
Bu
düşüncelerle, kurumların 2018 yılı bütçelerinin ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Gazi Meclisin siz
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Sayın
milletvekilleri, böylelikle Milliyetçi Hareket Partisinin grup adına
konuşmaları da bitmiş oldu.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşmaları
dinleyeceğiz.
İlk
olarak İstanbul Milletvekili Sayın Erdoğan Toprak
konuşacaklardır.
Buyurun
Sayın Toprak. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlarım.
Ben
bütçenin mali konusuna değinmeyeceğim.
Gönül
ister ki daha çok imkânımız olsun, bu ülkenin gençlerine, sporuna
daha çok pay ayıralım. Ama başka eksikleri de söylemek isterim.
Söylerken de Sayın Bakanın amatör kulüplerden gelmiş
olmasını, federasyon başkanlığı yapmış
olmasını Türk sporu için bir şans olarak görüyorum. Umut ederim
ki daha önce bu kürsülerde söylediğimiz ama dikkate alınmayan,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından söylendikten sonra dikkate
alınan o konuların tahribat yarattıktan sonra göz önüne
alınmasının bu dönem olmamasını temenni ederim.
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkede dopingi dile getirdik, bu ülkede yabancı
devşirme sporcuların sorunlarını dile getirdik, stat
isimlerinin arena olmasının
yanlışlığını bu kürsüden defalarca dile getirdik
ve bu ülkenin kurucusu olan Ulu Önder Atatürk’ün isminin sökülüp arenalara
çevrilmesinin yanlış olduğunu dile getirdik ama bizim
söylediğimiz ne hikmetse dikkate alınmadı ama Sayın
Cumhurbaşkanı söyledikten sonra apar topar arenalar gitti. Peki,
arenalar gitti de yerine ne geldi? Arkadaşlar, arenalar gittiğinde
yerine tekrar Atatürk isminin geri gelmesini arzu ederdik ama gelmedi; Bursa
Atatürk Stadı “Bursa Stadyumu” oldu, Antalya Atatürk Stadı “Antalya
Stadyumu” oldu, Afyon Atatürk Stadı “Kocatepe Stadyumu” oldu, Konya Atatürk
Stadı “Konya Stadyumu” oldu. Yani bunun altındaki
mantığı çok anlamış değilim. Biz geçmişimize
sahip çıkamazsak, geçmişteki değerlerimizi onore edemezsek bizim
geleceğimiz olmaz. Bu ülkeye hizmet eden herkesi bizim saygıyla
anmamız lazım. Hele Mustafa Kemal Atatürk gibi bu ülkede
bağımsızlık, özgürlük, özgürce ezanın okunması
için büyük mücadele veren önderin isminin sökülmesini üzüntüyle
karşılıyorum.
Sayın
Bakanı Plan ve Bütçede sunumunda takip ettik, dediler ki: “8 milyona
çıktı lisanslı sporcu sayısı.” Aldıklarında
800 bindi, 8 milyona çıktı. Bundan çok mutlu olduk yani 1’e 10
artış bizi mutlu eder. Peki, aynı oranda başarı var
mı? Aynı oranda başarı yok.
Başarıya
baktığınızda, eskiden dünya 3’üncüsü bir millî takım
vardı, şimdi play off’lara dahi kalamayan bir millî takım var.
Oradan çok acı bir örnek daha söyleyeyim: 2011’den beri Suriye
savaşta, kendi ülkesinde idman yapamıyor, Suriye Millî
Takımı play off’lara kalıyor ama Türk Millî Takımı
play off’lara kalamadı. 12 Dev Adam vardı, 12 Dev Adam gruptan
çıkamadı. Filenin Sultanları vardı, Filenin Sultanları
ne hâlde belli değil. Türkiye’nin halterle dünya gururu vardı, Naim
Süleymanoğulları vardı, Halil Mutlular vardı, halter bugün
yasaklı federasyonlar arasında arkadaşlar. Neden? Dopingli
olduğu için Halter Federasyonu yasaklılar listesinde. Eskiden
bazı sporcular dopingden dolayı yasaklı konuma gelirdi ama
şimdi bakıyorsunuz federasyonlarımız yasaklı durumda.
Bu, Türkiye’nin en büyük açmazlarından bir tanesi.
Bütçeye
büyük paylar ayırdıklarını söyledi AK PARTİ’li
milletvekili arkadaşlarım, sporun başarısından,
statların güzelliğinden bahsettiler. Arkadaşlar, önemli olan o
statlar değil, önemli olan o statlarda
yarıştıracağınız evlatlarınızdır.
Eğer siz oralarda evlatlarınızı
yarıştıramıyorsanız, orada devşirmelerle veya
büyük transferlerle getirdiğiniz sporcular yarışıyorsa
orada bir sorun vardır, bu bir.
İkinci
bir noktaya daha değineceğim. Sayın Bakanım, özellikle
sizden rica ediyorum, statların çok amaçlı olması lazım.
Yani, statlar sırf yılda 17 tane maç oynanan, 365 günün 17 günü
kullanılan statlar olmamalı. Biz bu kadar zengin bir ülke
değiliz. Statları çok amaçlı yapacaksınız, orada
antrenmanlar da olacak, orada öğrenciler de gelip sporda idmanını
yapacaklar ama anlaşılan, yanlış algı şu: “Statları
yaptık her şey bitti.” Statlarla, betonla Türk sporu kalkınmaz,
betonla Türk gençliğini de kalkındıramazsınız. Bugün
gelinen noktaya bakın.
Türk
gençliğinin en büyük sorunlarından bir tanesi amatör liglerdir.
Sayın Bakan, siz Amatör Kulüpler Federasyonundan geliyorsunuz. 6 bin tane
amatör spor federasyonu var, hepsinin durumu içler acısı,
kapılarına anahtar vurulmak üzere. Hoca desteği yok, finansman
desteği yok, federasyonlar üvey evlat olarak bakıyor. Neden? Çünkü
federasyonun 250 tane üyesi var, 6 bin tane amatör kulübün oradaki temsili 10
kişi, 10 üye. Diğer tarafta, Süper Lig’de bir takımın o
kadar üyesi var. Niye amatör kulüplerle uğraşsın?
Amatör
kulüplerin başında bir bela daha var. Kendilerinin vergi verdiği
belediyeler onların semt sahalarını elinden alıyor. Semt
sahalarını elinden almak da yetmiyor, o bölgedeki
topladığı vergilerle spor kulüpleri kuruyorlar, profesyonel
kulüpler kuruyorlar. Arkadaşlar, belediyelerin görevi o semtteki
gençliğe hizmet etmektir, Süper Lig’de takım kurmak değil. Süper
Lig’de takım kuruyorlar, o bölgeden topladıkları vergileri
oralara, transfere harcıyorlar; bu da yetmiyor, o bölgede yetişen
Türk gençlerinin önünü kesiyorlar yani gençliğimizin önünü belediyelerle
yok ediyoruz.
Federasyonlarda
durumlar içler acısı. Türk sporunda başarıdan bahsediyoruz.
Arkadaşlar, Türk sporunda başarıdan bahsediyoruz ama Türk
sporunu devşirmelere emanet etmişiz. Yani, bakın, masa tenisinde
Melek Hu, Ahmet Li, Bora Vang, Cem Zeng, Şirin He. Kim bunlar? Bunlar Türk
Millî Masa Tenisi Takımı oyuncuları. Peki, bir tane Türk var
mı Sayın Bakanım? Yok.
Sonra,
atletizmi kime teslim ettiniz? Afrikalılara. Kenya’dan Amos Kibitok’u Aras
Kaya yapmışız, Mirriam Maiyo’u Meryem yapmışız,
Stanley Kiprotich’yu Ali Kaya yapmışız, Vivian Jemutai’yu da
Yasemin Can yapmışız. Ya arkadaşlar, böyle Türk sporu bir
yere gelmez, başarıdan da bahsedemezsiniz. Yani bana ondan sonra
“Türk sporu başarılı.” diyorsunuz. Başarının
karnesi nedir arkadaşlar biliyor musunuz? Olimpiyatlardır. Yani
burada üç tane belediyenin yaptığı organizasyonlarla kendimizi
aldatmayalım. Bu tip organizasyonları yapın ama bu, bizim
başarı ölçümüz değil.
Bakın,
olimpiyatlarda, 2004’te 11 tane madalya var, 2008’de 7’ye düşmüş, 1
tanesi dopingli, gitti. 2012’de 4 tane var, 3 tanesi dopingli, o da gitti, 1
tane kaldı. 2016 Rio Olimpiyatları’nda 8 tane var, orada da ne kadar
dopingden gider onu bilmem. Yani koskoca bir Türkiye’nin, 8 milyon
lisanslı sporcusu olan bir Türkiye’nin 1 madalya almasına
başarı denebilir mi, size soruyorum?
Arkadaşlar,
işte biz bu gençlere sahip çıkamadığımız zaman,
gençlik iki tarafa doğru kayıyor; bir tanesi sentetik
uyuşturucu. Türkiye sentetik uyuşturucu cenneti hâline gelmiş.
Bu evlatlar hepimizin, bu salonda bulunan hepimizin evlatları. Sentetik
uyuşturucu kullanan 1 milyon 300 bin Türk genci var çünkü siz bunları
sporda yeterince o sporun kolu kanatları altına alamadığınız
için, eğitimle…
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – O rakamlar nereden?
ERDOĞAN
TOPRAK (Devamla) – Bakarsan öğrenirsin.
Bonzai
ne kadar olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? 5 TL. AMATEM’leri
yapıyorsunuz. Ben de görüyorum ki sorunu siz de fark etmişsiniz,
teşekkür ederim. AMATEM’leri yapmanızı da doğru buluyorum.
Gençlerimizin oradan kurtarılmasını saygıyla
karşılıyorum. AMATEM’lerin sayısı şu anda
60’larda ve hızla da artıyor, doğru ama bu çözüm değil.
Çözüm: Bu gençlere daha fidanlığında sahip çıkmak yani
AMATEM’ler kanalıyla değil.
Bir
başka nokta da -benden önce Saffet Bey söyledi- gençleri kumara teslim
ettik. Bu ülkede eğitime, Vikipedi’ye ulaşım yasak ama
kumarhanelere ulaşım serbest ve kumarla Türk gençliğinin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDOĞAN
TOPRAK (Devamla) - 50 milyar dolarlık bir rant döndüğünü görüyoruz.
BAŞKAN
– Bir dakika daha ek süre vereyim Sayın Toprak, tamamlayın lütfen.
ERDOĞAN
TOPRAK (Devamla) – Sevgili Başkanım, Sayın Bakanım;
hızla süremi bitireceğim. Acil olan 12 madde var, onları size
yazılı olarak vereceğim Sayın Başkan izin verirse.
1)
Acilen spor şûrasını toplayın.
2)
Federasyonları gözden geçirin. Türk gençliği federasyonların
keyfine bırakılmayacak kadar önemlidir. “Federasyonlar özerk.”
diyebilirsiniz. O zaman, Spor Bakanlığının bu kadar
başarısızlığı görüp de federasyonlara el
koymamasını da yanlış bulurum. Federasyonlar
babalarının çiftlikleri gibi 150 ile zaman zaman 300 delege
arasına sıkıştırılmış, sen, ben, bizim
oğlan oynuyor, Türk sporuna böyle başarı gelmez. Türk sporunun
gelişimi anaokulundan başlayarak taramalarla bu ülkenin gençlerini
tertemiz bir şekilde spora atmakla olur. Burada size 12 tane maddem var,
bunu size takdim edeceğim. Bu ülkenin gençleri hepimizin.
Açıkça
söylüyorum: Sporla ilgili hangi adımı atarsanız atın olumlu
tüm adımlarda Cumhuriyet Halk Partisi olarak arkanızdayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERDOĞAN
TOPRAK (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi olarak parti ayrımı
yapmıyoruz çünkü bu gençlik hepimizin.
Hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Toprak.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına ikinci olarak Hatay Milletvekili Sayın Hilmi
Yarayıcı konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Yarayıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakika.
CHP
GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de Spor Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri, yüce heyeti,
ekranları başında bizleri izleyen bütün vatandaşlarımızı
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, “spor” dediğimiz için elbette, hemen birkaç gün
önceki olay geliyor aklımıza. Eski sporcu ve şimdilerin futbol
yorumcusu Rıdvan Dilmen’in Deniz Gezmiş’in parkası üzerinden
yaptığı bir değerlendirmeye ve benzetmeye değinmek
isterim.
Sayın
Dilmen’e bir şeyi hatırlatmak isterim. Deniz Gezmiş’i Deniz
Gezmiş yapan parkası değil, onun cüretkârlığı,
yüreği, bilinci, cesareti, bilgisi ve
haklılığıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Niye astınız o zaman? Siz astınız.
HİLMİ
YARAYICI (Devamla) – Onu da anlatırım. Sataşmadan ayrıca
söz alacağım o zaman.
Öncelikle,
Deniz demek, hiçbir çıkar gözetmeden ezilen halkların yanında
olmak, onlar için bedel ödemektir; yeri geldiğinde yüreğiyle,
silahıyla Filistin’de Filistin halkının yanında olmak
demektir; yeri geldiğinde 6’ncı Filo’yu kıble edinenlere
karşı korkmadan Amerikan askerlerini sille tokat denize dökmektir;
yeri geldiğinde ülkemizi Amerikan üsleriyle dolduranlara karşı
“Bağımsız Türkiye” şiarıyla eyleme geçmektir. Kimse
bizim değerlerimizi emperyalistlerle iş tutanlara (….)(x)
deyip Yahudi lobilerine İsrail’le ilişki kurmak için milyon dolarlar
harcayan, Filistin davasını ne yazık ki 20 milyon dolara
satılığa çıkaranlarla bir tutmasın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; adı çeşitli dönemlerde
değişse de ilk temelleri 1922 yılında atılan Spor
Genel Müdürlüğü 1938 yılında kurumsal kimliğine
kavuşmuş köklü bir kurumumuzdur. Kuruluş amacı da
Anayasa’nın 59’uncu maddesinde yer alan “Devlet, her yaştaki Türk
vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını
geliştirecek tedbirleri alır; sporun kitlelere
yayılmasını teşvik eder.” ilkesini hayata geçirmektir.
Ancak AKP iktidarıyla devlet bu alandaki sorumluluğunu adım
adım terk etmektedir. Son zamanlarda bir furyadır gidiyor, il müdürlükleri
sahip oldukları tesisleri bir bir federasyonlara devrediyor. Türkiye'nin
başkentinde artık yoksul çocukların ücretsiz spor
yapabileceği bir jimnastik salonu, bir atletizm sahası yoktur. Birçok
ilde bu ve benzeri birçok tesis federasyonlara devredildiği için spor
tesislerinden ücretsiz yararlanma devri sona ermiştir ne yazık ki
çünkü devredilen tesislerden federasyonlar ücret almaktadır,
bağımsız oldukları için de Spor Genel Müdürlüğünün bir
yaptırımı olamamaktadır. Bu durum, Anayasa’nın 59’uncu
maddesine açıkça aykırıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin devlette kadrolaşma
tutkusunun tüm devlet kurumlarında olduğu gibi Spor Genel
Müdürlüğünde de yarattığı tahribata değinmeden geçmek
olmaz. Bu kurumda on yıldır görevde yükselme sınavı
yapılmamaktadır. Çalışanların gelecekleri için kariyer
planlaması yapabilmeleri fiilen mümkün değil. Artık AKP’li
değilseniz bu kurumda şef bile olmanız mümkün değil.
Danıştay
defalarca sınavsız görevde yükselmenin önünü kapattığı
hâlde Danıştay kararlarını yok sayan iktidar sürekli
kanunun etrafında dolandı. Başaramayınca da, teşkilat
yapısını değiştiren 6639 sayılı Torba Kanun
ve 638 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle il, ilçe gençlik
hizmetleri ve spor müdürlükleri ve şube müdürlükleri başta olmak üzere
birçok unvanlı kadroda görev yapan personeli “başkaca hiçbir
işleme gerek kalmadan” ibaresiyle görevlerinden alarak hepsini
araştırmacı kadrosuna atadı. Bugün yüzlerce il, ilçe müdürü
atıl bir pozisyonda sadece bankamatik memuru olarak görev yapmak zorunda
kalmıştır.
Peki,
yerine ne konuldu? Yerine, gençlik hizmetleri ve spor ilçe müdürü, gençlik
merkezi müdürü ve yurt müdürü kadrolarına her bir kadro için bir defaya
mahsus olmak üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun
“Hizmet süreleri ve eğitime ilişkin şartlar taşıyanlar
arasından atama yapılacak.” maddesi getirilerek sınavsız
yükselmenin önü açıldı. Yıllardır şef unvanıyla
görev yapan personel yerlerinde bırakılarak üç dört yıllık
memurlar bir anda şeflerinin üzerlerinde bir pozisyonda yer aldılar.
Bununla kalsa iyi ama bununla yetinilmedi, çünkü kurum dışından
getirilen ne kadar imam, uzman çavuş varsa kuruma getirilip unvan verildi.
Kurumun asli personeli ise boynu bükük kaldı.
Ağızlarını her açtıklarında “kul hakkı”
diyen iktidara sormak isterim: Kul hakkı yemek bu değilse nedir?
Yandaşlara
unvan dağıtmada sınır tanımayan Genel Müdürlük
bağımsız spor federasyonlarında görev yapmak üzere durmadan
federasyon genel sekreterliği kadrosu dağıtmaktadır. Sormak
isterim: Hangi yetkiye dayanarak bağımsız spor
federasyonlarına genel sekreter ataması yapıyorsunuz?
Federasyonların gönderdiğiniz genel sekreterlere görev vermeyip
dışarıdan yüksek maaşlarla genel sekreter görevlendirmesi
yaptığını bilmiyor musunuz? Dahası, Sayıştay
denetçilerinin, bağımsız spor federasyonlarında memur
görevlendirmelerinin hukuksuzluğu üzerine on yıldır uyarı
yaptığını da mı bilmiyor musunuz? Buna rağmen
yandaşlarınıza ballı kadro dağıtarak kamuyu
zarara uğratmaya ne hakkınız var?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, personel
mağduriyetleriniz bununla da sınırlı değil.
Bakanlık merkez teşkilatında görev yapmakta olan personelin
çocuklarına Kredi ve Yurtlar Kurumunda kontenjan hakkı verilirken,
taşra teşkilatında görev yapan personelin çocukları bundan
muaf tutulmaktadır. Burada adalet nerede, hakkaniyet nerede, anlamak
mümkün değil.
Konuşmamda,
sürekli “bağımsız spor federasyonları” terimini
kullanıyorum ama federasyonların bağımsız falan
olduğu yok. Federasyonların neredeyse tamamına
yakınının devletin gelirleri olmadan ayakta durmaları
imkânsız. Spor Toto Teşkilatının
sağladığı bütçe olmasa, neredeyse hiçbir federasyon ayakta
kalmayacak. Spor Toto Teşkilatının reklam anlaşması
karşılığında federasyonlara kaynak aktarması ise
kamudan federasyonlara kaynak aktarma amaçlı kanuna karşı
hiledir, kimse kimseyi kandırmasın. Bu kaynak aktarımı ve
Genel Müdürlüğün spor kulüplerine maddi yardımları federasyon
seçimlerinin de belirleyicisidir. Yani parayı veren yönetimi de belirliyor
ne yazık ki. Böyle olduğu için de Bakanlık bürokratları
veya iktidara yakın olanlar federasyon başkanı olmaktadır.
Şimdi
size sormak isterim: Halter branşında, başta Halil Mutlu olmak
üzere ömrünü bu branşa veren deneyimli birçok antrenör dururken,
Bakanlık bürokratınızın bu branşa nasıl bir
katkısı oluyor acaba? Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz
Naim Süleymanoğlu gibi şampiyonlar şampiyonu bir sporcumuzu da
bu nedenle küstürmüş olduğunuzu, sanırım en iyi Halter
Federasyonu camiası ve Federasyon Başkanı bilir.
Federasyonları elinizde tutmak için federasyon seçimlerinde
Danıştay kararlarını açıkça çiğnediniz. Bu hukuk
tanımaz tutumunuza yargı da “dur” dedi. Güreş Federasyonu
seçimlerinin iptalini, Jimnastik Federasyonu seçimlerinin iptali takip etti.
Yakında kalan diğer federasyonların seçimlerinin mahkeme
kararıyla iptal edileceği kesin gibi görünüyor. Siz keyfî
şekilde davrandıkça, hukuk bir şekilde gelip
ayağınıza dolanıyor. O yüzden, sizi, spora siyaset
bulaştırmama adına, federasyondan elinizi çekmeye davet
ediyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yarayıcı.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, şimdi de Antalya Milletvekili Sayın
Niyazi Nefi Kara konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Kara. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakika.
CHP
GRUBU ADINA NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018
yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
Sayın Bakana ilk bütçesinin hayırlı olmasını
diliyorum. Kendisinden üniversite öğrencilerimizin barınma ve burs
sorunlarını çözecek kararlı bir tutum izlemesini,
izleyeceğini de bekliyoruz.
“Kredi
Yurtlar Kurumu” dediğimiz zaman hepimizin aklına ilk olarak
üniversite öğrencilerinin kalacağı devlet yurtları geliyor.
Özellikle üniversite sınavlarının
açıklandığı dönemlerde yurt talebiyle aranmayan
milletvekili yoktur. Hepimiz günlerce gençlerimiz tarafından defalarca
aranıyoruz, bir umut. Neden peki? Çünkü açılan üniversite
sayısı, okuyan üniversite öğrenci sayısı ile devlet
yurtları ve yatak kapasitelerinin sayısı son derece
orantısız.
Son
on beş yılda üniversite sayısı 2,5 kat, öğrenci
sayısı ise 3,5 kat artmıştır. On beş yıl
içerisinde elbette yurt ve yatak kapasitesi de arttı. Sayın
Bakanın Komisyondaki bütçe sunuşunda verdiği rakamlara göre 2002
yılı sonunda 77 il ve 59 ilçede toplam 190 yurtta 182.258 yatak
sayısından, 8 Kasım 2017 tarihi itibarıyla 81 il, 242 ilçe
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde toplam 757 yurtta 623.568 yatak
sayısına ulaşılmıştır. Peki, şu anda
üniversite eğitimi alan öğrenci sayısı kaç? 7 milyonun
üzerinde.
Millî
Eğitim Bakanlığının verilerine göre dernek ve
vakıflara ait 2.160 yurtta 112.423 öğrenci kalıyor. Bir de
üniversitelerin kendi kampüsleri içerisinde özel ya da Kredi Yurtlara bağlı
olmayan 50 bin civarında yatak bulunuyor.
Baktığımızda, 7 milyon üniversite öğrencisi için bu
rakamlar 800 bine anca ulaşıyor yani üniversite öğrencileri
arasında yurtlarda barınma oranı yüzde 10. Bu rakam
İngiltere’de yüzde 24, Avrupa ortalaması ise yüzde 18. Sayın
Bakandan bu oranı yükseltmesini bekliyoruz, yanındaki Maliye
Bakanından da parasını söke söke alacağına
inanıyoruz.
Maalesef
önümüzdeki tablo, yurt ve öğrenci sayıları arasındaki
orantısızlık nedeniyle, yükseköğrenim gören gençlerimizin
en önemli sorununun barınma sorunu olduğu gerçeğini ortaya
koyuyor. Bu sorun ne şekilde çözülüyor? AKP iktidarı, Kredi ve
Yurtlara bağlı yurtların yetersizliği nedeniyle
gençlerimizi cemaatlere ait yurt ve evlere mahkûm ediyor. Sizleri defalarca
uyardık ama sizler “Yaşamadan bilemeyiz. Ne kötülüğünü gördük?”
mantığıyla devam ettiğiniz ülke yönetim
anlayışında gençlerimizi cemaatlere mahkûm etmenin sonucu 15
Temmuz hain darbe girişimini gördünüz. FETÖ’cü yapılanmaya ait
olduğunu söylediğiniz 821 yurdu kapattınız ancak bedelini
milletçe ödüyoruz. Bizler her defasında söyledik: Cemaat ve tarikatlar
devletin çözüm ortağı olamaz, olmamalı. Eğer
Anayasa’mızda sosyal bir devlet olduğumuz belirtiliyor ve eğitim
hakkı anayasal hak olarak teminat altına alınıyorsa
gençlerimizin ve öğrencilerimizin cemaat ve tarikat tarzı
yapılara mahkûm edilmesinin önüne geçmek zorundasınız.
Bütçenizin
Komisyonda görüşüldüğü 8 Kasım 2017 tarihinde ise Resmî
Gazete’de yayımlanan bir yönetmelikle Bakanlar Kurulu tarafından
vergi muafiyeti tanınan vakıf ve kamu yararına çalışan
dernekler olarak yükseköğretim yurtlarında beslenme ve barınma
yardımı yapılacağı duyuruldu yani bu vakıflara
yeni bir bütçe ayırdınız. Peki, hangi vakıflar? Ensar,
TÜRGEV, TÜGVA. Bu yardımlar KYK bütçesinden aktarılacak. Zaten
Google’a girip “cemaat yurtları” yazdığınızda ilk
sırada sponsorlu olarak TÜRGEV ve TÜGVA çıkıyor. Bir kriter
getirdiniz bu yönetmeliğin uygulanmasında “KYK yurtlarının
bulunmadığı yerlerde yapılması için öncelik
vereceğiz.” diye. Yani devlet yurt yapmak yerine bu görevi yine cemaat ve
tarikatlara bırakacak.
KYK
yurdunda kalamayan, cemaat ve tarikat yurtlarında kalmayı tercih
etmeyen öğrenciler için özel yurtların fiyatlarının ne
kadar yüksek olduğuna da değinmek gerekirse ortalaması 1.500
liradır. Bu ücretleri karşılayamayacak, asgari ücretle geçinen
bir aile, çocuğunu nasıl okutacak? Barınma hizmeti üniversitede
okuyan tüm gençlerimize eşit koşullarda ve devlet güvencesi
altında verilmeli.
Gelelim
burs ve kredilere. Sayın Bakanım, Komisyonda verilen bilgilere göre
2017 yılında 1 milyon 235 bin 898 öğrenciye öğrenim
kredisi, 400.288 öğrenciye ise burs verilmektedir. Bu kredilerin geri
ödemesi olmadığını Sayıştay belirtiyor ancak bu
öğrenim kredilerinin ve burslarının da yükseltilmesi gerekiyor,
en azından kalacakları yurt ücretlerini karşılayacak
şekle getirilmesi gerekiyor.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Daha fazlasını veriyoruz.
NİYAZİ
NEFİ KARA (Devamla) – Eğitime, yurtlara yatırımlar
yapılsa… Ama ne yazık ki iktidar üniversite, okul ya da öğrenciler
için yurtlar yerine cezaevlerine yatırım yapmayı tercih ediyor.
(CHP sıralarından alkışlar)
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Ya, bırakın, bizim zamanımızda
yurt mu vardı yani yurt mu yapılıyordu Türkiye’de? Bu kadar
mı çarpıtılır yani.
NİYAZİ
NEFİ KARA (Devamla) – Okul, yurt yerine cezaevi yapmaya devam ederseniz…
Size buradan kaç kez söyledim, Sayın Bakanıma da söyledim, Manavgat
Ilıca’da turizmin göbeğine cezaevi inşaatı
yapılıyor.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Sizin yaptığınızın 10
katı yurt yaptık biz. Cumhuriyet tarihinde yapılanın 10
katı yurt yapmışız, konuştuğun şeylere bak!
NİYAZİ
NEFİ KARA (Devamla) – Sayın Bakan, Adalet Bakanlığına
bunun için yatırım parası vereceğine buraya okul, fuar
alanı, yurt yapılsın. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu bir kez daha söylüyorum: Manavgat’a böyle bir
yatırım olmaz. Turizmin göbeğine cezaevi yatırımı
olmaz. Bin keredir söylüyoruz, Manavgatlılar bundan rahatsız. Yani
böyle bir şey olamaz.
Gençlerimiz
uyuşturucuya mahkûm kalmış durumda. Bununla uğraşan
milletvekili arkadaşlar var iktidarda ama önleyemezsiniz. Bunun için
çocuklara kalacakları yeterince yurt yapalım, bunun için spor
alanları açalım, daha çok spor alanı açalım çünkü
bunları yaparsanız bunun önüne ancak öyle geçeriz. Eğitime ve
spora ne zaman yatırım yaparsanız uyuşturucunun önüne o
zaman geçersiniz, bu tarikatların elinden o zaman
kurtarırsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Bakanım, kurumunuz bütçesinin görüşüldüğü gün Komisyonda
uyuşturucuyla mücadeleden bahsettiniz. Bu konuda önerilerimizi söyledik.
Sözlerimi
tamamlarken belirtmek isterim ki iktidara geldiğimizde bir yıl içinde
yurt sorununu çözecek tüm projelerimiz hazır. Size bu konuda suçlama
getirmiyoruz çünkü görevi yeni aldınız. Bundan önceki Spor
Bakanı dedi ki: “Biz bir yıl içinde bütün kampüslerde öğrenciler
için yurt yapacağız.” Hani nerede? (CHP sıralarından
alkışlar)
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yapıyoruz canım.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Yapılıyor, yapılıyor. Sen geç
bunları. Ya, oradan gidemezsin, orası çıkmaz sokak sana,
çıkmaz sokak! Girme o yola girme!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sen bize anlat, biz dinliyoruz, bize anlat lütfen.
NİYAZİ
NEFİ KARA (Devamla) – Bunun için sizin yapacağınıza
güveniyoruz. Yapmazsanız zaten bir yıl sonra iktidara
geldiğimizde…
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Olmayacak öyle bir şey, olmayacak!
NİYAZİ
NEFİ KARA (Devamla) – …Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkın
iktidarında halkın çocuklarına yurtları
yapacağız.
Saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Sizin hedefiniz 25 artı 1. 50 artı 1
alabilecek misin?
NİYAZİ
NEFİ KARA (Antalya) – Alacağız, alacağız, hiç merak
etme.
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yarayıcı…
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Senin Genel Başkanın ne dedi? “25
artı 1” Türkiye’deki barem 50 artı 1.
NİYAZİ
NEFİ KARA (Antalya) – Alacağız, hiç merak etmeyin.
BAŞKAN
– Bir dakika… Sayın milletvekilleri, Sayın Yarayıcı’yı
dinliyorum.
Buyurun.
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkanım, demin konuşmamda Deniz
Gezmiş’i anlatırken, Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Bey
“Siz astınız.” deyip partimize bir sataşmada bulunmuştur.
İzin verirseniz cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Konuşmada sataşmadan söz alınmaz Sayın
Başkanım. Kürsüdeki sataşıyor, biz sataşamayız
ki, laf atılır.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Nereden çıkarıyorsun?
BAŞKAN
– Bir dakika… Ben öyle bir şey duymadım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Evet… Duydunuz mu?
BAŞKAN
– Öyle bir şey duymadım.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Tutanaklara bakın bence.
BAŞKAN
– Tutanaklara bakalım ama öyle bir şey duymadım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Her laf atana cevap verilirse çalışılmaz ki.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Ona söyleyelim “Söylediniz mi?” diye soralım
Sayın Başkan.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ben duydum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Tutanaklara bir bakalım, sonra karar veririz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Ama belki Bülent Bey kendisi söyler.
BAŞKAN
– Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.26
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Yarayıcı…
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkanım, tutanaklara
bakacağınızı söylemiştiniz. Baktınız mı
acaba?
BAŞKAN
– Tutanaklar gelmedi henüz, gelince…
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Ama Bülent Bey kabul ediyor zaten Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Size isterseniz bir dakikalık açıklama hakkı vereyim.
Buyurun
Sayın Yarayıcı.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Hatay Milletvekili Hilmi
Yarayıcı’nın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın
yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Elbette
biz dün olduğu gibi bugün de hiçbir idamı savunmadık,
savunmuyoruz ve savunmayacağız. O döneme ilişkin yapılan
yanlışın da arkasında değiliz.
Bir
iki şeyi hatırlatmak isterim izin verirseniz: Elbette 28 CHP’li
idamla ilgili “evet” oyu vermiş ama oradaki milletvekillerinin tamamı
o dönemde Cumhuriyetçi Güven Partisine girmek üzere hazırlıklar
yapmış ve parti karşısında çalışmaya
başlamışlardır. Dolayısıyla 48 kişi
“hayır” oyu vermiş; 47’si Cumhuriyet Halk Partisi, 1’i Türkiye
İşçi Partisi milletvekili ve çok daha önemlisi, dönemin Genel
Başkanı İsmet İnönü ve Genel Sekreter Bülent Ecevit
“hayır” oyu vermiştir dolayısıyla bu da partinin kurumsal
oyudur.
Bu,
o gün “hayır” diyenlerin geleneğini temsil ettiğimizi
hatırlatma anlamında aldığım bir sözdür. “Evet” oyu
verenlerin tamamı zamanla Cumhuriyet Halk Partisinden tasfiye
edilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİLMİ
YARAYICI (Hatay) – O gün dönemin geçiş hükûmeti “3 sizden, 3 bizden, 3
onlardan” deyip intikam duygusuyla hareket etmiştir. Bu tür idamlara
karşı durulması gereken doğru tavrı her zaman
sahiplendiğimizi, sahipleneceğimizi bir kez daha söylüyor, Denizlerin
yarattığı tüm değerleri savunmanın coşkusunu,
sahiplenmenin coşkusunu bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yarayıcı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Teşekkür ediyoruz, kurumsal olarak bakıyoruz
meseleye.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 504) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
(Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
(Devam)
BAŞKAN
– Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak.
Buyurun
Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on altı dakika.
CHP
GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maliye
Bakanlığı ve bağlı ve ilgili kuruluşlar bütçeleri
üzerinde söz aldım Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına.
Değerli
arkadaşlarım, ben 2011 yılından beri Maliye
Bakanlığı ve bağlı ve ilgili kuruluşlar bütçeleri
üzerinde söz alıyorum, hemen hemen her sene Maliye
Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşuyorum. Plan ve Bütçe
Komisyonu üyesiyim.
Geçmişteki
konuşmalarıma -bu sefer- bir bakayım dedim; hangi konuları
eleştirmişim ağırlıklı olarak, bu sene ne
değişmiş, onu bir göreyim istedim. İnanır
mısınız –yani bunu çok samimi olarak söylüyorum- geçmişteki
konuşmalarımda yaptığım eleştiriler bugün de
aynen geçerli, aynen geçerli; ilave olarak yeni eleştiri konuları söz
konusu. Yani eleştirdiğimiz birçok konu, Maliye
Bakanlığıyla ilgili olarak olumlu hâle dönüşmemiş,
maalesef bir artış söz konusu olmuş eleştirilerimizde.
Şöyle bir şey var, şöyle bir farklılık buldum, onu
unutuyor insan zaman içerisinde: Geçmişteki eleştirilerimizde
Sayın Maliye Bakanı veya Maliye Bakanlığını
savunanlar, iktidar mensupları şöyle diyorlarmış: “Tamam,
siz eleştiriyorsunuz bütün bunları ama yabancılar bizi takdir
ediyor, takdir.” O zaman öyleymiş, 2014’ten önce “Yabancılar bizi
takdir ediyor.” deniliyormuş; artık biliyorsunuz, 2014’ten sonra
yabancıların da takdiri söz konusu değil, takdir de bitti,
sadece eleştiri var. Aslında, artık, Hükûmeti, iktidarı
iktidar partisine mensup milletvekilleri de çok net olarak eleştiriyorlar.
Eleştirilmesi de gerekir, bu hepimizin görevi yasama organı olarak
ama bu eleştiriler sonucunda da Maliye Bakanlığının,
iktidarın, diğer bakanlıkların gerekli düzeltmeleri
yapması lazım. Maalesef, olmayan eksiklik bu.
Peki,
benim geçmişten beri yaptığım, bugün de geçerli olan
eleştiriler nelerdi? Bunları böyle bir sıraya dizmeyeceğim,
gelişigüzel söylüyorum; bir tanesi, mükellef sayılarıyla ilgili.
Mükellef sayısı bir türlü Maliye Bakanlığında
artmıyor. Hâlen, Maliye Bakanlığının gelir vergisi
beyannameli faal mükellef sayısı 2 milyonun altında, 1 milyon
881 bin diye geçiyor. 2002 yılında, 2000’lerin başında da
bu 1 milyon 700 bin küsurdu, 1 milyon 800 bine yakındı, şimdi de
öyle. Bir türlü artmıyor. 2019’da seçim olursa
hayırlısıyla, erken yapılmaz da 2019’da olursa, yurt
dışındaki seçmenlerimizle birlikte 60 milyona yakın seçmen
söz konusu olacak yani 18 yaş ve üstü 60 milyon seçmen söz konusu olacak,
kişi var. Gelir vergisi mükellef sayısı 2 milyonu bile bulmuyor.
Böyle bir anormallik olabilir mi? Bir anormallik var burada değil mi?
Demek ki büyük bir potansiyel var ama bir türlü bunu Maliye
Bakanlığı mükellefiyete dönüştürememiş. Ki teknoloji
konusunda biz eleştiri getirmiyoruz, Maliye Bakanlığı
hakikaten teknolojiyi iyi kullanan bir bakanlık diye biliyoruz, hiçbir
şekilde bütçesinde bir kısıtlama söz konusu değil, ne
isterse o konuda Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi olarak
yatırım yapabiliyor, buna rağmen, mükellef sayısında
herhangi bir artış söz konusu değil. Ne söz konusu? Gayrimenkul
sermaye iratları mükellefiyetinde, onların faal mükellef
sayısında bir artış söz konusu, yüzde 353 artmış
2002’den beri, anormal bir artış var orada, yüzde 353’lük bir
artış söz konusu. Yani kira geliri elde edenlerde bir artış
söz konusu olmuş, onlar bildiriliyor ama diğer beyannameli
mükellefiyetlerde bu artışı bir türlü realize edemiyor Maliye
Bakanlığı.
Diğer
bir konu, OVP ve OVMP’yle ilgili yani orta vadeli program ve orta vadeli mali
programla ilgili. Bunun zamanında çıkmaması, içerik olarak
birçok yanlışın olması… Maliye
Bakanlığının önemli katkı verdiğini biliyorum, onun
için söylüyorum. Bunun uygulamasıyla ilgili hâlâ yine eleştirilerimiz
mevcut.
Yedek
ödenek, ödenek üstü harcama konusu var. Her sene eleştiriyoruz, Maliye
Bakanlığı maalesef bu konuda bütçe hakkını,
halkın bütçe hakkını ve Türkiye Büyük Millet Meclisini istismar
ediyor, yasama organını istismar ediyor, hâlen buna da devam ediyor.
Bu senenin bütçesi de aynı şekilde kanuni değişiklikler
yapılmasına rağmen -kanunda bazı değişiklikler
yapılıp bu yetki artırılmasına rağmen- bu
istismar devam ediyor.
Dördüncü olarak vergi aflarını hep her sene
söylemişiz. Vergi afları yine aynı şekilde gündemde, daha
geçen sene bir vergi affı çıkardık ve bunu 3 kez yineledik,
aynı affı 3 kez yineledik tekrar tekrar. Vergi afları Maliye
Bakanlığını yıpratan bir konu, kimse vergi ödemek
istemiyor, “Vergi affı nasıl olsa çıkacak.” diye kimse vergisini
ödemiyor, bu duruma düşüldü maalesef. Çok önemli
yanlışlıklar yapılıyor Maliye
Bakanlığında maalesef bu konuyla ilgili. Kaçıncı defa
af çıktı artık sayamıyoruz bile ve beklenti yaratıyor
artık, kimse vergi ödemiyor sırf bu nedenle.
Beşinci olarak bazı gelirlerin ve
harcamaların bütçe dışına alınmasının bütçe
disiplini ve ilkeleri açısından yarattığı sorunlar söz
konusu. Her sene bunu eleştiriyoruz, bu sene de bizim muhalefet
şerhimizde bu konu ayrıntılı olarak var, çok güzel bir
şekilde işlenmiş, çok önemli bir konu. Birçok fon maalesef bütçe
dışına çıkarılıyor. Birçok harcama, gelir, mesela
bedelli askerlik gibi konular, oradan elde edilen gelirler bütçenin
dışına alınıyor, hazineye aktarılıyor ama
bütçeye gelir olarak dâhil edilmiyor; birçok da buna benzer gider var aynı
şekilde bütçe dışında tutuluyor. Detayına
indiğimiz zaman -muhalefet şerhimizde var- E cetveliyle ilgili Sayıştayın
denetimine çıkarılan, 5018 sayılı Kanun’un denetiminin
dışına çıkarılan birçok konu var, bunları Maliye
Bakanlığı muhakkak sahiplenmeli. Maliye Bakanlığı
daha doğrusu kendisini sahiplenmeli bunlarla. (CHP sıralarından
alkışlar)
Altıncı olarak vergi mevzuatı ve vergi
yükü konusunda iyileşmeler yapılması gerektiği konusuyla
ilgili eleştirilerimiz var. Vergi mevzuatında iyileştirmeler
yapılması gerekir demişiz her sene hemen hemen, Maliye
Bakanlığı da “Haklısınız, yapıyoruz.”
demiş hatta Maliye Bakanlığı birkaç kere “Gelir ve Kurumlar
Vergisi Kanunu” gibi bir birleştirme yaptı, bunları
birleştirdi, getirdi; Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyon kurduk,
çalışmaya başlandı, geri çekildi; sonra tekrar getirildi
buna benzer bir çalışma, sonra o da geri çekildi. Böyle bir
çalışma şu anda yok. Şimdi sorsam Maliye Bakanı
diyecek ki: “Getiriyoruz, en kısa zamanda getireceğiz.”
Getiremeyecektir, ben buradan onu tekrar ifade edeyim, çok iyi biliyorum ki
getiremeyecektir ve bu getirememe yüzünden, yapamama yüzünden, Maliye
Bakanlığının ne yaptığını bilememesi,
bir stratejisinin olmaması yüzünden bu sene motorlu taşıtlar
vergisinde böyle bir anormal artış söz konusu oldu. “Yüzde 40’ı
yüzde 25’e düşürdük.” dediler ama o da yüzde 37,5; piyasadaki en fazla
kullanılan otomobil segmentine bakarsanız o da öyle. Kurumlar vergisine
de yüzde 10 ilave olarak zam yapıldı. Bütün bunlar biliyorsunuz,
ortalıkta bir stratejinin olmamasının sonucu ki “Kurumlar
vergisini daha da düşüreceğiz, daha makul seviyelere çekeceğiz.”
diyen, “Vergide indirim yapacağız, oranlarında indirim
yapacağız.” diyen Sayın Maliye Bakanıdır, hemen
arkasından da bu, kurumlar vergisi artışını yapmak
zorunda kalmıştır.
Dolaylı
vergilerin anormal ağırlığı, harcamaların
vergilendirilip kazançların vergilendirilmemesi konusu var. Biliyorsunuz,
dolaylı vergiler bizde ağırlıkta, yüzde 70’e
yaklaştı, o civarda ve biz kazancı değil de harcamayı
vergilendiriyoruz. Harcamanın vergilendirilmesi büyük bir adaletsizlik
yaratıyor vergide. Çünkü sabah kalktığınızda elektrik
düğmesine basıyorsunuz, musluğu açıyorsunuz; hepsi vergi,
taşıta biniyorsunuz vergi ama kazanç aynı şekilde
vergilendirilmiyor maalesef. Kazancın vergilendirilmemesi büyük bir vergi
adaletsizliğine yol açıyor. OECD içerisinde bu konuda maalesef biz
şampiyonuz.
Bu,
denetim konusu var. Cumhuriyetin en başarılı kurumlarından
bir tanesiydi Hesap Uzmanları Kurulu, Osmanlı’dan kalma çok
başarılı bir kurum Maliye Teftiş Heyeti; bunlar
kaldırıldı maalesef, bu başarılı kurumlar
kaldırıldı. Yerlerine kurulan denetim birimi maalesef,
geçmişteki gibi etkili çalışan bir piyasada mükellefler nezdinde
olumlu bir etki yaratan yani ondan çekinilen kurumlar değil artık
maalesef. En son 2016’yla ilgili olarak da bir veri var elimde, Maliye
Bakanı artık bunları açıklamıyor çünkü
açıklanacak veriler değil. 6.861 kişi incelenmiş 2016’da,
150 milyon vergi tarh edilmiş; komik rakamlar tabii bunlar. Ama, önemli
olan Maliye Bakanlığının -ki bütün dünyada öyledir,
Türkiye’de de öyleydi- denetim elemanları vasıtasıyla etkili
olmasıdır, kurulları vasıtasıyla etkili
olmasıdır, o yok, o yok artık ve Maliye
Bakanlığının böyle bir ağırlığı
yok, etkisi yok maalesef; sıkıntı orada. Yani, sadece konu denetim
değil çünkü genel anlamda Türkiye’de teftiş heyetleri
kaldırıldı, denetim yok artık; her türlü yolsuzluğa
açık bir Türkiye var. Yolsuzlukların ne kadar olduğunu, kimler
tarafından yapıldığını bile tespit edemiyoruz
artık, bu durumdayız maalesef denetim konusuyla ilgili olarak.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Başka bir ülkede mi
yaşıyoruz?
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Varlık barışıyla ilgili
olarak… Şimdi vergi afları konusu ayrı, servet affı,
varlık barışı gibi konular ayrı. Bir de bunlarla
ilgili olarak eleştirilerimiz olmuş. Mesela, geçmişte de
varlık barışı gibi, servet affı gibi bir şey
çıkarıldı. 70 milyara yakın o tarihte
hatırlıyorum bir beyanda bulunuldu, 10 milyarı
gerçekleştirildi, 10 milyarı getirildi, 10 milyar üzerinden -yüzde
3’tü galiba- 279 milyon lira vergi alındı. Ya, Maliye
Bakanlığı bunu yapar mı? 279 milyon lira için Maliye
Bakanlığı itibarsızlaştırıldı.
Şimdi,
en son getirilen bir tane varlık barışı daha var. Ne kadar
kişi beyanda bulundu, ne kadar para geldi, kaç kişidir bunlar;
Sayın Maliye Bakanı bununla ilgili açıklama yapamıyor.
Yapamıyorsanız o zaman çıkarmayın bunu, bu Maliye
Bakanlığı bu kadar ucuz bir bakanlık mı? Bu devlet bu
kadar ucuz mu? (CHP sıralarından alkışlar)
Açıklamasını yapamıyorsunuz, kanun
çıkarıyorsunuz, sonuçlarını bilmiyorsunuz,
sonuçlarını açıklayamıyorsunuz. Nasıl bir iştir?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yapmayın, mensubu olduğunuz
bakanlığa bu kadar yüklenmeyin.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Evet, ben oradan yetiştim, ocağım
orası ama mensubu olduğum bakanlığın bu hâle
düşmesinden utanıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Utanmayın.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Utanıyorum maalesef. Maliye
Bakanlığı en etkili bakanlıktır, devletin
Bakanlığıdır, devlet adına yapar bu işleri;
hakikaten öyledir, bunu samimi olarak ifade ediyorum.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Devlet adına yapıyoruz her
şeyi.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Maliye Bakanlığı devletin gücünü
gösterir, etkisini gösterir.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Devletin gücü de var.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Maliye Bakanlığı bu hâle
düşer mi? Bu hâle düşürülür mü Maliye Bakanlığı? Onun
için ben zaten böyle içim cızırdayarak konuşuyorum, bir
muhalefet milletvekili olarak konuşmuyorum ki Sayın Bakan. Sizin de
aynı acıyı hissetmeniz lazım, aynı
sıkıntıyı hissetmeniz lazım. Siz orada olmayıp da
bir başkası olsaydı, dışarıdan birileri
olsaydı bu kadar dertlenmezdim. Siz bilen birisi olarak, aynı
ocaklardan yetişmiş birisi olarak bunları daha iyi anlıyor
olmanız lazım; sıkıntı o zaten.
Sayıştay
raporları konusu var. Sayıştay raporları önemli,
Sayıştay denetimi çok önemli. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütme
erki üzerinde yaptığı denetim çok önemli. Bununla ilgili her
sene eleştiriyoruz; ne amortismanlarıyla ilgili ne
taşınırlarla ilgili ne de mali tablolarla ilgili bir türlü bir
standart tutturulamadı. Maliye Bakanlığının bu konuda
eksiği var, Maliye Bakanlığının bu konuyu desteklemesi
lazım ama maalesef, bu konuyla ilgili olarak da hâlâ eleştirilerimiz
devam ediyor.
Bütçede
tasarruf konusu var. Değerli arkadaşlar, bu sene de bütçede güya
tasarruf yapılıyor. Başbakanımız açıkladı
-ilk geldiği zaman- bütçe sunumu sırasında “Bundan sonra
şatafat yok.” dedi. Hatırlıyor musunuz? Birkaç sene önce, AK
PARTİ iktidarının Başbakanı, seçimlere Genel
Başkan olarak giren Sayın Ahmet Davutoğlu, ilk
icraatlarından biri olarak “tasarruf” demişti ve tasarruf konusuyla
ilgili olarak verdiği ilk örnekte -yani şaka değil, laf olsun
diye değil- plaket tasarrufunu açıklamıştı hatırlıyor
musunuz? Böyle bir paragraf da cümleleri var, bir paragraf; plakette tasarruf.
Tasarruf unutuldu gitti, plakette de tasarruf olmadı tabii ki hâlen onlar
devam ediyor.
CELAL
DOĞAN (İstanbul) – Kenan Evren’in eseri o, plaket de veriliyordu. Hak
etmeyene veriyorlardı.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Evet kendilerine plaket veriyorlardır,
doğrudur.
Bu
senenin bütçesi güya tasarruf bütçesi; yüzde 18’lik bir artış var,
genel olarak bütçede enflasyonun üzerinde bir artış var. Bütçe
kalemlerine bakıyorsunuz tasarruf yok, tam tersine harcamalarda
artış var, vergilerde artış var, zamlarda artış
var. Allah kolaylık versin, bu bütçe nasıl uygulanacak, bu bütçe
nasıl tutturulacak; ben şimdiden öngöremiyorum geleceğimizi, bu
yılın sonunu.
Ek
bütçe konusu var, bütçe hakkının bir anlamda Maliyece gasbı. Bu
sene de ek bütçe çıkarılması gerekirdi biliyorsunuz. Maalesef
Maliye Bakanlığı bunu gerçekleştirmedi, yine torba kanuna
bir madde ilave ederek bu bütçe gasbını yaptı ki bu, halkın
bütçe hakkının gasbıdır maalesef. Geçmiş yıllarda
yaptığı gibi, bu yedek ödenek, ödenek üstü harcama
konularında yapması gereken ek bütçeyi yapmadığı gibi
bu sene de aynı hatayı yaptı.
Zaman
hızla geçiyor, fark etmemişim.
Dönüşüm
programlarıyla ilgili Onuncu Beş Yıllık Kalkınma
Planında 25 başlıkla dönüşüm programları vardı.
Bunlara -2014’ten başladı- para ayrılırdı; onlar da
söz konusu değil, hiç göremiyorsunuz, unuttuk bile.
Kayıt
dışı ekonomi konusunda da tam bir
başarısızlık var. “Yeni serilere göre nedir kayıt
dışı ekonomimiz?” diye soruyorum oran olarak. Geçmişte
“Yüzde 32’den yüzde 26,8’e düşürdük.” diyen Maliye
Bakanlığı yaptığı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bir süre daha
alabilirsem tamamlarım.
BAŞKAN
– Bir dakika ek süre vereyim size Sayın Kuşoğlu.
Buyurun.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.
Maliye
Bakanlığı, bu kayıt dışı ekonomi konusunda
başarısız. Şu anda ne kadarlık bir kayıt
dışı ekonomimiz var, onu kendisi de bilmiyor.
Bu
rüşvet ve yolsuzluk konusu, Maliye Bakanlığının
konusudur, OECD’de sahip çıkması gereken bir konudur. FATF’ın
rüşvet ve yolsuzlukla mücadele amacıyla benimsediği, siyasi
nüfuz sahibi kişilere, bakın, siyasi nüfuz sahibi kişilere
yönelik bir tavsiyesi vardır. Siyasi nüfuz sahibi kişiler,
siyasetçiler ve yüksek bürokratlar, askerî ve sivil, bunlarla ilgili bütün para
geliş gidişlerinin MASAK’a bildirilmesi gerekir normal olarak.
Çıkarılan yönetmelikler ki 3 kere Bakanlar Kurulu bu konuda
değişiklik yaptığı hâlde son yıllarda bu konuyla
ilgili düzenlemeyi hâlâ yapmamıştır, siyasetçilerle ilgili para
geliş gidişlerini yönetmeliğe almamıştır. Bu,
Maliye Bakanlığının en büyük utancı olması
gereken bir konu, maalesef böyle. Yönetmeliğine almıyor, FATF’ın
benimsediği ilkeyi yönetmeliğine almıyor, 12 no.lu tavsiye.
Varlık Fonu, değerli arkadaşlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne yönetmeliği? Hangi yönetmelik?
MUSA
ÇAM (İzmir) – FATF’ın 12 no.lu tavsiyesi.
BAŞKAN
– Peki, Sayın Kuşoğlu, bir dakika daha ek süre vereyim size.
Buyurun.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan
nezaketinize.
Dolayısıyla
bu Man Adası, Malta belgeleri gibi konular konusunda Maliye
Bakanlığı üzerine düşen görevi yerine getirmemiştir
maalesef.
Birçok
konu daha var ama çok kısa olarak Kamu İhale Kurumuyla ilgili olarak
şunu sormak istiyorum: Kamu İhale Kurumu 4734 sayılı
Kanun’un 5’inci maddesinde belirtilen idareler bu kanuna göre yapılacak
olan ihalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi,
güvenilirliği, kamuoyu denetimini bütün bu ilkeleri -2017’de herhâlde 200
milyar liranın altında bir ihale yapıldı- ne kadarında
gerçekleştirmişlerdir, bu altı ilkeyi bir arada kaçında
gerçekleştirmişlerdir, kaç liralık ihalede gerçekleştirmişlerdir,
Maliye Bakanı cevap verebilirse çok memnun olacağım.
Özelleştirme
konusu maalesef çok olumsuz. Bugün özelleştirilen kurumların hepsine
ihtiyaç var.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına son olarak İzmir Milletvekili Sayın
Kamil Okyay Sındır konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
sekiz dakika Sayın Sındır.
CHP
GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Kamu İhale Kurumu ve
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Yüce milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde söz almış olduğum Kamu İhale
Kurumunun yasal dayanağını oluşturan Kamu İhale Kanunu
kabul edildiği günden günümüze kadar geçen süreçte 46 kez
değişikliğe uğratılarak istisnaların
azaltılması, denetimlerin etkinleştirilmesi ve Avrupa
Birliği mevzuatına aykırı düzenlemelerin
kaldırılması gerekirken tam tersine istisna düzenleyici madde
sayısı 7’den 21’e artırılmış ve Kamu İhale
Kurumu daha da pasif hâle getirilmiştir.
Bilindiği
gibi rekabet, Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesinde yer alan kamu ihale
sisteminin temel ilkelerinden belki de en önemlisidir. Rekabet ilkesine göre
kamu ihalelerine mümkün olduğunca fazla isteklinin katılması ve
dolayısıyla devletin ihtiyaçlarının en uygun bedelle karşılanması
esastır. Ancak son zamanlarda ilan yapılmaksızın yürütülen
pazarlık usulü ihaleler ve belli istekliler arasında yapılan
ihaleler açık ihale usulü yerine tercih edilmeye başlanmıştır.
Bunun sonucunda da devletin kasasından yaklaşık yüzde 20
oranında daha fazla para harcanmaktadır. 2016 yılı
istatistiklerine göre kamu alımlarının miktar olarak yüzde
27’si, tutar olarak ise yüzde 20’den fazlası pazarlık veya istekliler
arasında ihale usulüyle yapılmıştır ki bunun toplam
tutarı yaklaşık 30,3 milyar liraya karşılık
gelmektedir.
Ayrıca,
burada belirtilen rakamlar içerisinde özel hukuku olan ve “ticari sır”
olarak tanımlanan kamu-özel iş birliği projeleri
kapsamındaki şehir hastaneleri örneğin ve Kamu İhale Kurumu
kapsam ve denetimine alınmayan TMSF, kalkınma ajansları, Türkiye
Yatırım Destek Ajansı, Varlık Fonu gibi kamu
kaynağı kullanan ama kanundan istisnai durum olarak yararlanan
kurumların hiçbir alımı yer almamaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu bağımsız bir düzenleyici
ve denetleyici kurum statüsündedir. Kurumun ve kurulun yönetim
kadrolarında liyakate dayalı görev atamalarından
uzaklaşıldıkça etkin, verimli ve kaliteli denetim yapılma
imkânı da maalesef ortadan kalkmaktadır. Bugünkü hâliyle ihale
sistemimiz can çekişmektedir. Kamu maliyesini düzeltmek için daha fazla
vergi alıp vatandaşların cebine göz dikmektense ihale sistemini
daha rekabetçi, daha şeffaf, daha etkin ve daha verimli hâle getirmek daha
önemli ve elzem olan çözümdür.
Değerli
milletvekilleri, biraz da şu şehir hastaneleri meselesine, özellikle
kamu-özel ortaklığına bir özelleştirme alanı
olması ve yatırımın finansmanı ve kamusal
denetlenebilirliği açılarından değinmek istiyorum.
Hâlihazırda
31 adet şehir hastanesi kamu-özel ortaklığı projeleri
kapsamında gündemde olup 21’inin sözleşmeleri
imzalanmıştır. Kamu-özel ortaklığı proje
yatırımlarında 6428 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin
(5)’inci fıkrası uyarınca, ihale usullerinden herhangi birisinin
uygulanabilirliği konusunda getirilen esneklikle, doğaldır ki,
ihalelerin belli istekliler arasında veya pazarlık usulüyle
yapılması tercih nedeni olacaktır. Bunun anlamı: “Ben
istediğimi ihaleye çağırırım ve istediğimle
işi pişiririm.”dir.
Kamu-özel
ortaklığı şehir hastaneleri projelerinde,
bakınız, süreç nasıl işliyor: Devlet, proje
fizibilitelerini ve diğer ön hazırlıkları yaptıktan
sonra, bu projenin yapımı için az önce bahsettiğim esnek ihale
yöntemlerinden birisiyle özel şirketlere, ticari sır olan, özel bir
sözleşmeyle ve ÇED kapsamı dışında olacak şekilde
veriyor. Devlet, aynı zamanda, inşaat alanı olarak hazine
arazisini bedelsiz veriyor, devrediyor. Dış kredi ihtiyacı
duyacak olan bu şirketlere, projenin en az yüzde 20’lik
kısmını öz kaynaklarıyla yapmak zorunda olsalar da, çok
büyük finansman gerektirdiğinden, ihtiyaç duyacakları ek finansman
için kullanacakları kredi için hazine garantisi veriliyor ve ödeme
güçlüğü çekerlerse de borçlarını hazine üstleniyor. Ayrıca,
şirketlere devlet tarafından vergi indirimleri, muafiyetler, SGK
primlerinde indirimler ve benzeri çeşitli teşvikler veriliyor. Bu
yeter mi? Tabii ki yetmiyor. Devlet, özel şirketler tarafından
inşa edilen bu hastaneleri ortalaması yirmi beş yıl süreyle
kiralıyor ve bu da yetmez, bir de yüzde 70 doluluk garantisi veriyor.
Hastanelerin yatak başına inşaat alan büyüklüğü de
normalden -devletin yaptığı yatırımlara göre- en az 2
kat fazla olduğu gibi, ayrıca şirkete ödenen iki ila dört
yıllık kira bedelleriyle yatırımın geri ödenebiliyor
olması, yani kendini amorti edebiliyor olması israfın ve kamu
zararının da net bir göstergesidir. Bu arada, hastaneyle birlikte
yapılan otopark, kafeterya, restoran, otel ve benzeri ticari
alanları, hatta laboratuvarlar, görüntü merkezleri ve benzeri alanları
da isterlerse şirketler işletebiliyor ve devlet, şirketlerden bu
alanlarda ayrıca hizmet satın alıyor.
Hâlihazırda
her ne kadar şeffaflıktan uzak ticari sır olsa da sadece bilgi
sahibi olabildiğimiz ve tamamlanmış olan 14 hastane projesinde
devletin yirmi beş yıllığına yaklaşık 50
milyar lira kira, 19 milyar lira hizmet bedeli olmak üzere toplam 69 milyar
lira kira bedeli yükümlülüğü altına girdiğini söyleyebiliriz. Bu
yükümlülüğün Kamu İhale Kurumu ve Sayıştay denetimine tabi
olmadan, özel hukuka bağlı oldukları için Kamu İhale Kurumu
raporlarında da yer almadığını ve bunun kamudan özel
sektöre kaynak aktarmaktan, diğer bir deyişle tüyü bitmemiş
yetimin hakkının yandaş şirketlere yedirilmesinden
başka bir şey olmadığının altını
çizerek belirtmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, en samimi duygularımla sormak istiyorum: Bu düzene ne
denir? Dilim varmasa da söyleyeceğim. Bu bir soygun düzenidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak parti
programımızda da tanımlandığı üzere
özelleştirme bir amaç olmamalıdır. Özellikle son on beş
yılda AK PARTİ hükûmetleri döneminde ulusal sanayimizi
yabancılaştırma, kamu işletmelerini kapatma ve kamu
malının yağmalanmasına dönüşen ilkesiz
özelleştirme süreçlerine şiddetle karşı olduğumuzu
belirtmek isterim. Kamu ekonomik girişimleri, geçmişten günümüze,
ülkemizde demokrasinin derinleştirilmesine, sanayileşmenin
kökleşmesine, ekonomik ve toplumsal gelişmenin
hızlandırılmasına, gelir dağılımının
iyileştirilmesine, bölgeler arası dengesizliklerin
azaltılmasına çok önemli katkılarda bulunmuşlardır
ancak son yıllarda izlenmiş olan sanayileşmeyi, reel sektörleri
ve kamu ekonomisini dışlayan politikalar sonucu bu kuruluşlar,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına devredilerek
teknolojilerinin yenilenmemesi, idame ve yenileme
yatırımlarının gereğince yapılmaması ve
politik müdahaleler nedeniyle verimlilik ve etkinliklerinde ciddi
kayıplara uğratılmışlar ve nihayetinde yok
pahasına haraç mezat satılmışlardır ve
satılmaktadırlar. Özellikle son yirmi yıldır ülkemizin
stratejik mal ve kamusal yarar amaçlı hizmet üreten en temel kamu
işletmelerinin, fabrikalarının, en kârlı ve stratejik
nitelikli entegre sanayi kuruluşlarının ulusal çıkarlar ile
ulusal sanayinin gerekleri hiç umursanmadan, çalışanların hakları
korunmadan ve ek istihdam yaratma koşulları getirilmeden,
yabancı veya yerli alıcı farkı gözetmeden, işletmede
teknolojik yapılanma, idame, modernleşme veya genişletme
yatırımları dahi öngörülmeden özelleştirilmeleri
ekonomimize, istihdama ve dolayısıyla geleceğimize vurulan en
büyük darbe olmuştur. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının verilerine göre AK PARTİ
iktidarı döneminde 63,2 milyar dolar karşılığında
kamu varlıklarımız haraç mezat satılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL
OKYAY SINDIR (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika izin istiyorum,
bitmek üzere.
BAŞKAN
– Buyurun bir dakika ek süre vereyim size Sayın Sındır.
KAMİL
OKYAY SINDIR (Devamla) – Diğer yandan TÜRK TELEKOM’un,
TÜPRAŞ’ın, PETKİM’in, TEKEL sigara işletmelerinin, TEKEL
alkollü içki işletmelerinin ve daha nicelerinin yabancılara
satılmış olduğunu unutmayalım.
Şimdi
sormak istiyorum: Millî ve yerli olmak bu mudur? Devletin hüküm ve tasarrufunda
olan taşınmazların, varlıkların hatta ulusal
güvenliğimizi tehlikeye sokacak düzeyde en stratejik önemi olan
kuruluşların yabancılara devredilmesi midir? Sayın
Başbakan 2018 bütçe konuşmasında insanı merkeze alan bir
bütçe olduğundan bahsetti oysa görünen o ki bu bütçe insanımızı
merkeze değil hedefe alan, millî ve yerli olmaktan uzak, halkına
değil faiz lobileri ve tefecilere çalışan bir bütçedir.
Yüce
Meclisinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Sındır.
Böylelikle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar sona ermiş
oldu.
Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun konuşmacılarını
dinleyeceğiz. İlk olarak Iğdır Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Maliye Bakanlığı bütçesi hakkında
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerine aslında çok rakamlara boğmadan,
halkımızın anlayacağı bir dille anlatmaya
çalışacağım.
Şimdi,
2018 yılı bütçesi için, AKP Hükûmeti, önümüze bir bütçe koymuş;
özetle şunu söylüyor: “2018 yılı içerisinde 762 milyar harcama
yapacağım.” diyor. Yani bütün bakanlıklar, Hükûmet böyle,
kendince harcamalar yapacak ama bu işin yükünü de Sayın Maliye
Bakanının sırtına yüklemiş bulunuyorlar. Niye böyle?
Çünkü 762 milyar harcamanın kaynağını bulmaları
gerekiyor. Sayın Maliye Bakanı haydi uğraş bize bu
kaynağı bul.
Doğrusu
Sayın Maliye Bakanının birikimi, tecrübesi ve deneyiminden hiç
şüphemiz yok. Eğer iş Sayın Maliye Bakanına
bırakılırsa hakikaten sadece geçen 2017 bütçesi değil, 2018
yılı içerisinde de elinden gelen çabayı göstereceğine hiç
kuşkumuz yok çünkü koşuşturuyor. Yurt dışına
gidiyor, Türkiye’de yatırım yapacak yatırımcı bulmaya
çalışıyor, onları ikna etmeye çalışıyor,
yurt içerisinde yatırımcıyı teşvik ediyor.
İş alanları doğsun ve gelir kaynakları artsın
diye elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor. Gösteriyor da ama
Sayın İçişleri Bakanı buna izin vermiyor, sokakta
vatandaşı dövüyor, yürüyene gaz sıkıyor, bilmem,
dağları taşları bombalıyor, yasak bölgeler ilan
ediyor. Onunla yetinmiyor Adalet Bakanı önüne gelen her şeyi hukuk,
kural, kaide tanımadan yargı üzerinde bir vesayet oluşturuyor,
yüzlerce binlerce insanı cezaevine tıktırıyor. Millî
Savunma Bakanı sınır boylarında ha bire tatbikatlar,
operasyonlar âdeta bir savaş havası yaratıyor.
Şimdi,
yabancı yatırımcı Türkiye’ye niye gelsin, yabancı
sermaye niye gelsin? Gelmediği gibi ülke içindeki sermaye de hem
yargı güvencesi olmadığı için hem belirsizlik olduğu
için yurt dışına kaçmaya çalışıyor. Geriye tek
bir şey kalıyor Sayın Maliye Bakanının elinde, bu
kaynağı yaratmak için yani bu harcamaların
karşılığını bulmak için bir yere yüklenmesi
lazım. Yükleneceği tek alan da çalışanlar,
çalışan 80 milyon yoksul halkımız. Onların cebinden
alacak, nasıl alacak? Vergilerle alacak. Peki, ne kadar vergi alacak bu
yıl içerisinde? 667 milyar vergi toplamayı hedefliyor. Bu vergiyi
nasıl alacak? Bu verginin de yüzde 75-80’ini dolaylı vergilerden
alacak. Yani bir işçiye 1.404 lira asgari ücretten ödeme yapacak, o
işçi dönecek alışveriş yaptığı her üründen
tekrar Maliye Bakanlığına ya da bu Hükûmete vergi ödemek zorunda
kalacak. Doğrudan kestikleri kesintiyi saymıyorum. Şimdi, böyle
olunca da ha bire yüklen çalışanın, garibanın,
işçinin, köylünün sırtına, dolaylı vergilerden topla;
yetmedi yıl içerisinde, geçen torba yasada olduğu gibi, bir maddeyle
ek kaynak oluşturmak için bir çırpıda 37 milyar civarında
bir ek vergiyi tahsil etmeye çalış. Böyle olunca, tabii, değerli
arkadaşlar, bir vergi adaletinden, bir vergi hukukundan bahsetmemiz de
mümkün olmuyor.
Şimdi,
saydığım, özellikle güvenlikçi bakanlıklar bol keseden
harcama yaparken, bütçeleri oldukça yüksek tutulurken örneğin, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı gibi bakanlıklar da boynunu
büküyorlar, artık kendi paylarına ne verilirse ancak o kadar
harcıyorlar. Ama diğer saydığım, Millî Savunma
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet
Bakanlığı gibi bakanlıklar -Hükûmetin despotik yönetimini,
totaliter yönetimini halkı baskılamak adına- istediği
şekilde kaynakları harcayabiliyorlar.
Şimdi, tabii, “Bu
bütçede bir bütçe adaleti, bütçe hukuku, eşitliği var mı?”
derseniz, yok. Bu bütçeye baktığımız zaman, bu bütçe, AKP
iktidarının politik, ekonomik ve sosyal bakış açısını
ortaya koyuyor, toplumsal sınıf ve tabakalar arasındaki
ilişkiyi belirleyen bir bütçe. Az kazanandan az alan, çok kazanandan da
çok alan, dolayısıyla aldığı kaynakları toplumun
en yoksul, en alt kesimlerinin ihtiyaçlarına aktaran ve sınıflar
arası sömürü düzenini yok etmeye yönelik bir bütçe değil. Dolayısıyla
bu bütçe, tamamen, sermayedarların, mülk sahiplerinin yani kapitallerin
çıkarlarını koruyan, sömürüye dayanan bir bütçedir. Bu böyle
olunca da bu bütçenin adaletsiz bir bütçe, hukuksuz bir bütçe olduğunu
söylememiz mümkündür. Elbette Halkların Demokratik Partisi olarak ve bir
milletvekili olarak böyle bir bütçenin bizim vicdanımızı temsil
ettiğini, bütçede bizim vicdanımızın olduğunu
dolayısıyla Türkiye'de büyük çoğunluğu teşkil eden, nüfusun
yüzde 90’ına yakınını teşkil eden yoksulların,
çalışanların vicdanını da temsil ettiğini
söylemek mümkün değil Sayın Bakan. Bu, olsa olsa sermayedarı
koruyan bir bütçe.
Bakın, bu bütçenin temel
üç özelliği var: Biri, güvenlikçi, savunma ve savaş konsepti üzerine
inşa edilmiş bir bütçedir. İkinci bir özelliği, sermayeyi,
sermayedarı yani sömüreni koruyan bir bütçedir. Üçüncü bir özelliği
de farklı inançları yok sayan, mezhepçi bir bütçedir. Çünkü, bu
bütçede, örneğin, Sünni İslam mezhebinin dışındaki hem
diğer Sünni İslam mezheplerine hem diğer inançlara yönelik bir
hak, bir pay yoktur dolayısıyla bu yönüyle de mezhepçi bir bütçedir.
Bunları görmek lazım, yoksa rakamlar içerisine girip şu kuruma
şu kadar para, şu kuruma bu kadar para, az mı
aktarılmış, çok mu aktarılmış derdinde
değiliz.
Bakın, bu
söylediğimi sadece ben iddia etmiyorum, Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek bir
açıklamasında ne demişti? Biz, 17-18 milyar Türk lirası
ilave bir kaynak ayıracağız savunma sanayisi için, Millî Savunma
Bakanlığı için. Önümüzde iki yol var: Biri nedir? Borçlanma
yöntemiyle kaynak elde edeceğiz, ikincisi vergi yükleyerek, yeni vergiler,
vergi kaynakları yaratarak yani vergilerden bu kaynağı elde
etmiş olacağız. Biz ikinci yolu seçtik, biz işte vergi
üzerinden bu kaynağı yaratmaya çalıyoruz dedi. Bu açıkça
bir itiraf, yani bu bütçenin bir güvenlikçi bütçe olduğunun açık bir
itirafı. Bence Sayın Mehmet Şimşek dürüstçe bu bütçenin bir
savaş bütçesi olduğu niteliğini de ortaya koymuştur.
Bakın, mesela, ben çok
basit bir örnek vermek isterim asgari ücretli üzerinden: Bir asgari ücretli bir
ay çalışır, bir ay aralıksız çalışır,
net kazandığı para ne kadar? 1.404,06 lira, net
kazandığı bu. Bu parayı da ay içerisinde KDV, ÖTV veya
-varsa, diyelim ki bir şekilde birikmişse parası- motorlu
taşıtlar vergisi gibi dolaylı vergiler ödeyerek harcıyor
yani 1.404 liranın tümünü kendi ihtiyacı için harcamıyor. Peki,
bu bir ay çalışan asgari ücretli işçi, devlete ne
kazandırıyor? O bir ay çalışıyor, 1.404 lira
alıyor. Bakın, devlete ne kazandırıyor: 817,76 lira da
devlete para kazandırıyor. Yuvarlak bir hesapla Türkiye'de 6 milyon
asgari ücretli olduğunu varsayarsak sadece asgari ücretli
çalışanların her ay devlet bütçesine
kazandırdığı para 5 milyardır. Bir yıllık
toplamı 60 milyar, sadece asgari ücretlinin
kazandırdığı para. Peki, sermayedar ne
kazandırıyor? Bir de bir dolar milyarderini düşünün, o da
bankaya para yatırıyor, dolar bazında yatırıyor, dolar
faizi alıyor ya da euroya yatırmışsa euro faizi
alıyor, yani döviz faizinden sadece vergi kesiliyor. Hem döviz
bazında, döviz artışından zenginleşiyor hem de elde
ettiği faizden de para kazanıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Bir dakika süre alabilir miyim?
BAŞKAN
– Bir dakika size de vereyim, talep ettiniz.
Buyurun.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla
hiç çalışmadan, hiçbir riske girmeden parası para
kazanmış oluyor. E, madem böyle, o zaman asgari ücretlinin ücretini
artırın. Devlet, asgari ücret 1.404 lirayken 817 lira
kazanıyorsa demek asgari ücret 2 katına çıksa, örneğin
2,500 liranın üzerine çıkmış olsa o oranda devlete de para
kazandırmış olacak. Yani iş alanını ne kadar
çoğaltırsanız, üretime yönelik istihdam alanını ne
kadar çok artırırsanız doğal olarak devlete, bütçeye
gelecek pay da o oranda artacak. Ama siz bunu yapmıyorsunuz,
yatırım alanlarını, istihdam alanlarını
daraltıyorsunuz, sermayeye çalışıyorsunuz. Her gün milleti,
yurttaşı, vatandaşı dövüyorsunuz, adaleti ayaklar
altına alıyorsunuz, vesayet uyguluyorsunuz, dağları
taşları bombalıyorsunuz, var olan sermaye de güvenli yere kaçar,
yurt dışına kaçıyor. Böylece de bedeli de ödeyen 80 milyon
yurttaşımız oluyor diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına ikinci olarak, İstanbul Milletvekili
Sayın Garo Paylan konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Vicdanlı…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Vicdanlı konuşacağım.
BAŞKAN
– Sayın Paylan, ben de bana gülümsüyorsunuz zannettim, Bakana
gülümsüyormuşsunuz.
On
dakika süreniz.
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine
konuşuyoruz. Maliye Bakanlığı ne iş yapar
arkadaşlar, ne iş yapar? Vallahi bizim Maliye Bakanımız
hiçbir iş yapmıyor, hiç çalışmıyor. Ne oluyor biliyor
musunuz? Tüketim üzerinden vergileri topluyor, vatandaşlar benzin
istasyonlarına gidiyor, sigara alıyor, evde musluğunu
açıyor, elektrik düğmesine basıyor Maliye Bakanının
hesabına trink paralar düşüyor, trink paralar düşüyor.
HALİL
ELDEMİR (Bilecik) – Ne güzel sistem.
GARO
PAYLAN (Devamla) – Ne güzel, ne güzel sistem. Tüketim üzerinden vergileri
alıyor, vergileri topluyor.
E,
arkadaşlar, böyle olmasa çok güzel olurdu, nasıl olsaydı iyi
olurdu biliyor musunuz? Hepimizin geliri eşit olsaydı bunda bir
sıkıntı olmazdı ama bakın, toplumun yüzde 1’i gelirin
yüzde 25’ini alıyor, bakın, bir daha söylüyorum.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yeni bir şeyler söylemek
lazım.
GARO
PAYLAN (Devamla) – Thomas Piketty açıkladı, yeni verileri
görmüşsünüz, toplumun yüzde 1’i gayrisafi yurt içi hasılanın
yüzde 25’ini alıyor. Peki, en fakir yüzde 50 ne alıyor bu paydan? En
fakir, bakın yüzde 50 diyorum, bu gelirin yüzde 14’ünü alıyor
arkadaşlar, yüzde 1 yüzde 24’ünü alacak, en fakir yüzde 50 gelirin yüzde
14’ünü alacak. Ondan sonra hepimiz vergilerde eşit olacağız,
vergileri tüketim üzerinden vereceğiz ve eşit olacağız.
Maliye Bakanının hesabı bu. Bakın, demokrasilerde bu
işler nasıl yürüyor? Demokrasilerde bütün vatandaşlar maliye
idaresinden korkar, tir tir titrerler. Amerika’da bir IRS vardır, IRS’den
en zengini de en fakiri de korkar, gider vergisini ya isteyerek ya zorla
tıkır tıkır öder, gelirine göre öder. Avrupa’da vergi
kuruluşları vardır, bunlar özerk kuruluşlar. Özerk olmasa
bile her türlü gelir üzerine yürüyebilen, servet üzerine, gelir üzerine
vergilere yürüyebilen kuruluşlardır. Ama bakın, bizim Maliyemiz
ne yapıyor? Oturuyor yerinde, tüketici üzerinden vergileri topluyor, ondan
sonra diyor ki: “Ben vergileri topladım arkadaş. E ne yaptım?
Bütçeyi de az bir açık verdim, geçirdim.” Ama sosyal adalet?
Arkadaşlar, Anayasa’mıza göre Türkiye Cumhuriyeti devleti sosyal bir
hukuk devleti ama Maliyemiz sosyal bir maliye bakanlığı
değil çünkü vergileri servete ve gelire göre toplamıyor. Ondan sonra
diyor ki: “Ekonomi büyüdü, büyüdü.” Arkadaşlar, gelin, şu
Kızılay’a beraber gidelim. Maliye Bakanım, gelin, şu
Kızılay’a beraber gidelim, dolaşalım esnafları.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ben her gün gidiyorum, sen gidebiliyor
musun?
GARO
PAYLAN (Devamla) – Esnaflar “Siftah yapmıyorum. İşlerim geriye
gitti.” diyor. Maliye Bakanı diyor ki: “Ekonomi yüzde 11 büyüdü.” Ya “Kim
büyüdü?” diye soruyorum. Kimin büyüdüğü belli; küçük bir kesim finans
sektörü, bazı zenginler, o yüzde 1’lik kesim büyüyor. Bakın, hani
sizin yandaş müteahhitler var ya o yüzde 1 büyüyor. Geriye kalan büyük
çoğunluk borçlar ve vergiler altında inim inim inliyor
arkadaşlar.
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Mutluluk parayla değiştirilemez.
GARO
PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar “Maliye ne iş yapar?” diye
bir kez daha söylüyorum: Vergilerin büyük çoğunluğu dolaylı
vergilerden, vergiyi gelir ve servete göre almıyor.
Bakın,
Hükûmette ekonomiden sorumlu Devlet Bakanımız, Başbakan
Yardımcımız Mehmet Şimşek yıllardır “Rant
vergisi alacağız.” diyor, alamıyor. Niye?
Cumhurbaşkanı istemiyor; Maliye Bakanı engel oluyor, rantlar
üzerinden, büyük gelirler üzerinden vergiler alınmıyor.
Ve
bir maliyenin en büyük gücü nedir biliyor musunuz? “Nereden buldun?” diye
sorabilmesidir. “Nereden buldun?” diye sorabiliyor musunuz Sayın Bakan?
Gidiyor, bir adamın vergi levhasına bakıyorsun, 10 bin lira
vergi vermiş, bir bakıyorsunuz 2 milyonluk Mercedes’e biniyor. 10 bin
lira vergi veriyor, 2 milyonluk Mercedes’e biniyor. Daha ben bugüne kadar bir
Maliye Bakanının çıkıp da “Arkadaş, sen bana 10 bin
lira vergi vermişsin, 2 milyonluk Mercedes’e nasıl biniyorsun?” diye
sorduğunu görmedim.
Bakın,
geçenlerde birtakım belgeler çıktı: Panama belgeleri geçen
yıl çıktı, iki ay önce Malta belgeleri çıktı,
yakın zamanda Man belgeleri çıktı. Şimdi tartışma
şu boyuttaydı: Para gitti de geldi de, yok oraya gitmemişti de,
yurt içindeki bankalara transfer olmuştu…
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – “Gitmesi gelmesi” önemsiz mi?
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bunlar konuşuldu. Ama Başbakan ne dedi?
“Arkadaş, benim çocuklarım ticaret yapıyor.” Doğru,
yapabilir ama vergi cennetlerinde mi yapması lazım? Bu ayrı bir
soru. Siyasi etik ve siyasi ahlak sorusu.
Veya
Sayın Cumhurbaşkanının akrabalarıyla ilgili…
Bakın, Man belgeleriyle ilgili, arkadaşlar, para geldiydi, gitti de,
gelmedi de, yurt içine transferdi… Esas sorulması gereken soru şu,
Maliye Bakanının esas sorması gereken soru şu: Ya Ziya
İlgen emekli bir öğretmen. Bir öğretmen kaç lira maaş
alır arkadaşlar?
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – On beş senedir ticaretle uğraşıyor.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Ziya İlgen gibi öğretmen 3 bin lira maaş
alır, bakın, 3 bin lira maaş alır. Bir yılda 36 bin
lira yapar.
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Paylan, on beş senedir Ülker
bayiliği yapıyor.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Hadi, yirmi beş yıl çalıştı, 1 milyon
lira yapar arkadaşlar.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen, konuşmacıyı dinliyoruz.
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Yanlış söylüyor ama.
BAŞKAN
– Sonra cevap verirsiniz. Lütfen…
GARO
PAYLAN (Devamla) – Yani öğretmenlik hayatı boyunca alabileceği
maaş toplamı 1 milyon lira. Bakın, 1 milyon lira. Bütün
öğretmenlik hayatında hiç para harcamasa bütün parasını
tutsa 1 milyon lira.
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Paylan, öğretmen değil, ticaret
erbabı.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Ya Ziya İlgen Beyefendi… 15 milyon lira para bir yerden
bir yere transfer olmuş, neresi olduğu ayrı bir konu. Diyorlar
ki: “Ticari sır.” Ya Maliye Bakanımız hemen ne yapmalı?
“Sayın Ziya İlgen, gel bakalım -bir yazı yazar- sen bu 15
milyon lirayı nereden buldun arkadaş?” diye sormalı. Sordunuz mu
Sayın Maliye Bakanı? Sordunuz mu Sayın Maliye Bakanı?
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Paylan, hepsi yanlış. Rakam
yanlış, bilgin yanlış, adam öğretmen değil.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Soramaz… Soramaz…
Veya
Sayın Başbakanın oğullarına “Serveti nereden buldun?”
diye sorabilmeli. Veya herhangi bir vatandaş, az vergi verip çok harcayan
herhangi bir vatandaşa “Nereden buldun?” diye sorabilmeli. Bunu
soramadığı zaman ne olur biliyor musunuz? O ülkede vergi ahlakı
olmaz. “İmam böyle yaparsa cemaat ne yapar?” diye o ülkede maalesef vergi
ahlakını oturtamazsınız, yoksulların sırtına
binersiniz.
Bakın,
bizim bir… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MURAT
DEMİR (Kastamonu) – Sadece şov yapıyorsun.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Paylan’ın
kulakları doğrulara kapalı.
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Söylediklerin yanlış.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yalan söylüyorsunuz, sonra soru
soruyorsunuz.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Siz devam edin Sayın Paylan.
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Söyleyenlerin kuyruğuna takılma,
yanlış yapıyorsun.
ABDURRAHMAN
ÖZ (Aydın) – Üç gün önce ne dediniz? Papaz-Zangoç muhabbetine niye itiraz
ettiniz?
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, konuşmacıyı dinleyelim, gerekli
cevaplar verilir, lütfen…
GARO
PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, MASAK diye bir kuruluşumuz var
değil mi? Sayın Maliye Bakanı, MASAK ne iş yapar? Mali
Suçları Araştırma Kurulunuz var değil mi? Ya,
Allah’ınızı severseniz Amerika’da Zarrab davası sürüyor.
Bakın, Zarrab’a da bir avukat tuttunuz, Sayın Maliye Bakanı
sizin parayla bir avukat tuttu ülkemiz biliyor musunuz, sizin vergi
gelirleriyle, dar gelirlilerin verdiği vergilerle bir avukat tuttu, Rocco
diye bir avukat, çok da pahalı bir avukat, bizim vergilerle tuttu. O
avukat ne dedi biliyor musunuz? “Zarrab Süleyman Aslan’ı satın
almış.” dedi. Allah Allah; bak, “Satın almış.” diyor.
Ne demek bu? O evde çıkan ayakkabı kutularındaki para, satın
almak için kullanılmış demek. Açık bir iddia, bu durumda
MASAK ne yapar? Maliye Bakanlığı ne yapar? Hemen der ki: “Gel
buraya Süleyman Aslan. Arkadaş, sen ‘Bu ayakkabı kutusundakilerle
imam hatip okulu yapacağım.’ diyordun, bak, seni satın
almışlar, gel bakayım ne diyorsun bu konuda?” Yaptınız
mı Sayın Maliye Bakanı bugüne kadar? “Bu paralar nereden
çıktı, sen satın alınmışsın. Bak, benim
tuttuğum avukat sana ‘Satın alınmışsın.’ diyor,
ne diyorsun?” diyor mu? Demiyor.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Faizini ödediler, faizini.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Nedir efendim? Man belgeleri ortada, ayakkabı
kutuları ortada ama harekete geçmeyen bir Maliye Bakanı, Maliye
Bakanlığı ve MASAK var. Böyle bir ülkede vergi ahlakı olmaz
arkadaşlar, böyle bir ülkede vergi ahlakı olmaz, asla olamaz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Böyle bir ülke yok ki.
GARO
PAYLAN (Devamla) – Bakın, ne oldu biliyor musunuz sonucunda? CHP “Man
belgeleri” deyince hemen karşı atak geldi: Ataşehir Belediyesi.
“Hani, ben yaptım arkadaş ama, bak, benim açığımı
çıkarırsan ben de sana yönelirim.” dediler ve böyle bir yürümeye
kalktılar.
İLKNUR
İNCEÖZ (Amasya) – Üstünü mü örtseydim?
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bunun sonucunda da son birkaç gündür değişik bir
sükût görüyorum arkadaşlar, artık CHP daha az “Man” diyor, AKP de
daha az “Ataşehir” diyor, ilginç bir sükût var ortalıkta. (HDP
sıralarından alkışlar)
MURAT
DEMİR (Kastamonu) – Man’da bir şey yok, boş boş
konuşma. Onlar fiyasko çıktı.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Bakın, bu sükût kabul edilemez. Bu sükût kabul
edilemez. Neyse bu ülkenin yargı mercileri, Maliye Bakanlığı,
MASAK’ı -hırsızlık, yolsuzluk, uğursuzluk neredeyse-
ortaya çıkmalı, yargı mekanizmalarını devreye
geçirmelidir. Bununla ilgili iddialar Türkiye yargısının önüne çıkmalıdır.
Amerikan yargısında bizim
hırsızlığımızın, yolsuzluğumuzun
yargılanması bu Meclisin, bu ülkenin utancıdır. Gelin, el
birliğiyle bu utancı kaldıralım arkadaşlar.
MURAT
DEMİR (Kastamonu) – Ne bağırıyorsun?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – FETÖ’yle aynı söylemleri
söylüyorsun Sayın Paylan. FETÖ’yle aynı çizgidesin. Gerçi
şaşırmamak lazım, aynı zihniyet.
GARO
PAYLAN (Devamla) – Bakın, 17-25’in -FETÖ diyeceksiniz biliyorum- komplo,
kumpas meselesiyle ilgili, o ayrı bir konu. Sizin bakmanız gereken
komplo, kumpas değil, olayın hırsızlık,
uğursuzluk, yolsuzluk bölümü. Siz Sayın Maliye Bakanı “Nereden
buldun?” diye soracaksınız. MASAK’ı devreye geçireceksiniz,
“Nereden buldun?” diye soracak. Yoksa bu ülkede bu ahlaksızlıkla, bu
vergi ahlaksızlıklarıyla yürüyemeyiz arkadaşlar.
VEDAT
DEMİRÖZ (Bitlis) – Mükelleflere hakaret ediyorsun. “Ahlaksızlar.”
diyemezsin.
GARO
PAYLAN (Devamla) - Vergi ahlakını yaratacak şey Maliyenin bu
konuda hangi iddialar varsa üzerine gitmesidir diyorum.
Hepinize
saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yakıştı mı
Sayın Paylan?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Altay, buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre pek kısa bir söz
talep ediyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, peki, yerinizden pek kısa bir söz veriyorum size bir dakika.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Paylan’ın konuşmasını dikkatle dinledim. Baştan çok
güzel şeyler söyledi, sonra nereden esti, niye esti bilmiyorum, CHP’nin
daha az “Man” dediğini söyledi. Biz bir şeyden korkmayız, bir
şey iddia ettiysek sonuna kadar da peşinde dururuz. Sayın Paylan
herhâlde birkaç gündür gazete okumuyor, televizyon seyretmiyor.
AHMET
YILDIRIM (Adıyaman) – Korktuğunuzu söylemedi Engin Başkan, bir
bilimsel kuşkuyu dile getirdi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Genel Başkanımız daha dün bir
özel kanalda, Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel de dün basına bir
açıklama yapmak suretiyle, bir adım da ileri giderek –Sayın
Paylan, isterseniz sana da gönderelim- Man belgelerini hem İçişleri
Bakanına hem Başbakana adrese teslim postaladı. Man belgeleriyle
ilgili iddialarımızın da arkasındayız, Ataşehir
Belediyesine yapılan hukuksuzluğun da
karşısındayız ve sonuna kadar takipçisi olacağız.
Genel
Kurulu bilgilendirmek istedim. Arz ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Altay.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bir söz talebim olacak.
BAŞKAN
– 60’a göre mi?
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Evet.
BAŞKAN
– Buyurun, yerinizden, bir dakika.
3.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
az evvel hatibin konuşmasındaki ahlak dersini… Mecliste ahlak dersi
alacağımız son kişi siz olabilirsiniz,
olamazsınız; onu da özellikle belirtmek istiyorum. (HDP
sıralarından gürültüler)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Size ne dedi ki ya?
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Bu ne biçim konuşma!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Konuşmalarınızı reddediyorum. Öyle
çıkıp da kürsüde münferit ifadelerle iddialarda bulunmak, burada
olmayan kişiler hakkında ilzam etmek, Maliye
Bakanımızı sorgulamaya kalkmak sizin haddiniz olamaz; onu
belirtmek istiyorum, bir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)
İkincisi,
Ziya İlgen dediğiniz kişi…
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) – Çok ayıp! Çok ayıp!
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Lütfen, mikrofon kesilmeden devam etmek istiyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Siz de arkadaşlarınıza söyleseydiniz
kesilmesin diye.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ziya İlgen dediğiniz kişi -önce dersine
çalışacaksın, kürsüye çıkmadan- 1990’lı yıllardan
beri Ülker bayiliği yapan, ticaretle iştigal eden bir kişidir.
Onun çıkıp da yok “öğretmen” de yok “Şu kadar maaş
alıyor.” da burada olmayan kişiler hakkında… Bakıyorum da son
zamanlarda şöyle bir dil tutturulmaya çalışılıyor…
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Yakında buraya taşırsınız
zaten onları.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Amerika’daki davadan da medet umulmaya
çalışılıyor; çok yazık, çok acınası bir
durum, onu özellikle belirtmek istiyorum.
Burada,
Ziya İlgen’in durumu, ekonomik, neyse, Maliye de orada, ilgililer de
orada, ilan ediyoruz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, açarsanız sözlerimi
tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
Bir
dakika ek süre veriyorum.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bu kısmı böyle geçiyorum.
Burada
çıkıp da böyle iddialarda bulunmak… Varsa elinde bir şeyin,
müddei iddiasını ispat etmekle mükelleftir.
Bir
başka konu: Hâlâ ayakkabı kutuları, hâlâ ayakkabı
kutuları…
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Yargılamadınız çünkü.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Bu ayakkabı kutularından medet ummayı
bırakın artık. 17-25 Aralık, Emniyetin ve
yargının apaçık bir darbesiydi. Bu ülkede, seçilmiş millet
iradesine gem vurulmaya çalışılıyordu. O, bugün Amerika’da
güya davada ifade veren, tanık olan kişinin burada 17-25
Aralığı reddedip de orada dediği ifadelere bakar
mısınız? Polis fezlekesini hatırlatan kişi, Hüseyin
Korkmaz FBI’dan 50 bin dolar para alıyor, aylık kirasını o
ödüyor, o davada tanık oluyor ve burada tutuklu olduğu süre
içerisinde 17-25 Aralıkta “Hiçbir ilgim yok.” diyen adam o davanın
tanığı oluyor. O davanın savcısına bakın, o
davanın yargıcına bakın…
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Elli yıl da geçse o
hırsızlığı örtemezsiniz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – FETÖ’cülerle iç içe gelmiş, asıl konu
mecrasından uzaklaşılmış, konu yolsuzluk üzerinden
Türkiye…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Açarsanız Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Tamamlayın ama, “Son bir dakika.” demiştim, lütfen tamamlayın
siz de.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Ben de iki dakika üzerinden iki dakika isterim Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Bir dakika, böyle bir pazarlığımız yok.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Ben de çıkar oradan, kürsüden devam ederim.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, son bir
dakikanızı veriyorum, tamamlayın lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – 17-25 Aralıkta
Emniyet ve yargı üzerinden yapılamayınca, 15 Temmuzda
yapılamayınca, Gezi eylemlerinden netice alınamayınca, güya
İran’a ambargonun delinmesi üzerinden… Ama hiç o konu konuşulmuyor.
Neymiş efendim, yolsuzluk, vesaire… Zarrab’ın kendi ifadesi var, niye
söylenmiyor burada? “Buradan kurtulmak için yalan söylemekten başka çare
yok.” diyor. Tanığa bakıyorsunuz FETÖ’cü, savcısına
bakıyorsunuz FETÖ’cü, ilişkileri var, iç içe girmiş, sonra da
yazık, buradaki muhalefet, birtakım muhalefet oradaki davadan,
Hükûmete yönelik davadan, Cumhurbaşkanımızın adı orada
harf harf yazılacak, burada da bunlardan medet umulacak. Yazıklar
olsun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yazıklar olsun! Siz
de gittiniz oradan…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Yazıklar olsun!
Konuşma!
GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Önce Ahmet Yıldırım, sonra
siz.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yazıklar olsun! Siz
de oraya gittiniz el pençe durdunuz.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Senin gibi sefillere
cevap verecek hâlim yok.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, lütfen,
konuştunuz, şimdi Sayın Yıldırım’ı dinleyeceğim.
Buyurun.
AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan,
sayın hatip hem hatibimiz Sayın Garo Paylan’a şahsi olarak
sataştı hem de grubumuzun adını ifade ederek “Sizden ahlak
dersi alacak değiliz.” diyerek grubumuza sataştı; hem sayın
hatibimizin hem de benim ayrı ayrı sataşmadan söz talebim var.
BAŞKAN – Şimdi, bir dakika, size grup olarak
söz vereceğim ama Sayın Paylan’la ilgili olarak Sayın Paylan’a
soracağım. Ne dedi sizinle ilgili?
GARO PAYLAN (İstanbul) – “Ahlak dersi
alacağımız son kişi sizsiniz.” dedi.
BAŞKAN – Şimdi, önce bir grubunuzu…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – “Son kişi
sensin.” demedim, “Sen bile değilsin.” dedim.
GARO PAYLAN (İstanbul) – “Sizsiniz.” dedi,
tutanaklara bakın efendim.
BAŞKAN – Peki, bakacağım sizinle ilgili
tutanaklara.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Dahasını da
söylüyorum, sözümden geri adım atarsam namerdim.
BAŞKAN – Sayın Yıldırım,
buyurun, size iki dakika veriyorum.
Sayın Paylan, tutanağa bakacağım.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Son kişi bile
değilsin sen bu Parlamentoda.
BAŞKAN – Sayın İnceöz, lütfen…
GARO PAYLAN (İstanbul) – Ahlaksızlık
yapma! “Son kişi bile değilsin.” diyor.
SELİM DURSUN (Sivas) – Ahlaksız sensin!
ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Terbiyesizlik yapma be! Biraz
saygılı ol.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Çok
ayıp!
BAŞKAN – Sayın İnceöz…
Sayın Paylan…
Sayın milletvekilleri…
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ayağa
kalkıyorsan yürümeyi de bileceksin. Anladın mı?
BAŞKAN – Sayın İnceöz…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Ya, sen kimsin? Ne biçim konuşma bunlar?
HÜDA KAYA (İstanbul) – Elini sallama! Elini sallama!
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Elimi sallarım.
Sen kimsin? Karışma!
BAŞKAN – Sayın İnceöz…
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) – Sayın Başkan, hep temiz dile davet ediyorsunuz,
temiz bir dile davet edin lütfen.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Çıkacaksın,
benim Cumhurbaşkanıma hakaret edeceksin, yanlış şeyler
söyleyeceksin…
BAŞKAN – Sayın İnceöz, lütfen…
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.49
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Buyurun
Sayın Yıldırım, size söz vermiştim sataşmadan,
iki dakika.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın, Aksaray Milletvekili İlknur
İnceöz’ün yaptığı açıklaması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, eğer bir ülkede ülkenin sahip olduğu
servetler zenginler ve yoksullar arasında orantısız bir biçimde
dağılmışsa orada servet
dağılımının ahlakından söz edilemez; eğer
çok ultra zenginlerle açlık sınırının altında
olanlardan aynı oranda vergi alınıyorsa orada vergi
ahlakından da söz edilemez. Bundan rahatsız olanlar ise mevcut
düzenin ve ahlaka tekabül etmeyen bu sistemin savunucuları olurlar.
Ben
hiçbir şekilde seviyemi az önceki hatip gibi bir bütün olarak grubumuzu
ilzam eden seviyeye düşerek de konuşmayacağım. Ama ben
aşırı tepki gösterenlerin sıkıntısını,
meramını anlıyorum. Açık söylüyorum, buradan az önce
sataşan iki üç kişinin bir aynı karede Pensilvanya’da bulunma
hâlleri onların en büyük sıkıntısı olabilir.
Bir
diğer husus, bakın, bizi Amerika’dan medet ummakla suçlayanlar çok
iyi bilsinler ki, çok şükür, Allah’a binlerce kere şükür olsun ki biz
Pensilvanya’dan hiçbir zaman medet ummadık. Hiç şöyle bir şey
düşünebiliyor musunuz: Hani bizim uhrevi inancımızın
üzerine de halel düşürerek çakma bir tarikat liderinin karşısında
hazır ola geçenler eğer bugün milletvekili değil, memur
olsalardı kendilerini KHK’yle kapının önünde bulurlardı.
Şimdi
soruyorum, açık söylüyorum: Sayın İnceöz o resimle birlikte, o
tasvip edilmeyen görüntü içerisinde bir öğretmen, bir doktor, bir memur
olarak bulunsaydı başına neler gelmişti? İktidar
mensubu olmak insanları bütün suçlardan, günahlardan azade kılmaz.
Boğazına kadar bir çakma tarikat şeyhinin suçuna, günahına
kadar bulaşmış olanlardan bizim alacağımız ahlak
dersi falan yoktur. Şunu ifade edelim, bakın arkadaşlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Sataşmada uzatmıyoruz Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) – Bakın, yerinden söz alan hatibe -vermezseniz
gerçekten bir şey demeyeceğim- 3 defa uzatma verdiniz. Ben de,
arkadaşım söz almasın, onun yerine kısa bir uzatma
istiyorum sözümü tamamlamak için.
BAŞKAN
– Peki, Sayın Paylan’ın yerine bir dakika ek süre veriyorum size,
buyurun.
AHMET
YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir de söyleyelim, biz her
şeyi şeffaf yaparız. Dün gittik bütün milletvekillerimizle
birlikte Ankara Adliyesine, bu iktidarın övgüsüne mazhar olmuş,
plaketlerine mazhar olmuş, ödüllerini almış; bu ülkenin
dış ticaret açığının yüzde 15’ini
kapattığını, böyle, göğsünü gererek söylediğinde
Başbakanın, Bakanların kucakladığı zatın ve
sizin ona karşı tutmuş olduğunuz avukatın
itiraflarından ötürü suç duyurusunda bulunduk. Biz güney New York’ta devam
eden mahkemenin, Hakan Atilla ve Rıza Sarraf’la sınırlı
olmadığını çok iyi biliyoruz. Biz o iddiadayız ve
yargı mercisini de harekete geçmesi için çağırıyoruz.
Eğer
-Allah muhafaza- o görüntüler, o suçlar, o günahları muhalefet partisinden
birileri işlemiş olsaydı şimdi çoktan
dokunulmazlığı kaldırılmış, vekilliği
düşürülmüş, belki de cezaevine tıkılmıştı.
Ama o günlerin de geleceğinden zerre şüphe etmiyoruz diyorum.
Bütün
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Altay…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce, oturumu kapatmadan
Sayın İnceöz’ün grubumuza ve HDP’ye yönelik ithamlarından
dolayı sataşmadan söz talep ettik, tam olarak şöyle dediniz:
“Önce Sayın Yıldırım’a vereceğim, sonra size
vereceğim.” Dolayısıyla, İç Tüzük’e göre aynı oturum
içinde olmak zorunda sataşma ama siz kapatmadan sataşmadan söz
vereceğinizi beyan ve taahhüt ederek kapattınız. Sözünüz
geçerliyse ben de sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
– Sözüm geçerli tabii ki.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN
- Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
İki
dakika…
2.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün
yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; hiç gerilmeye gerek yok. İnsanların,
toplumların, siyasi partilerin başına değişik
hadiseler gelir. Topluma hesap veren, verme anlayışında olan
siyasi partiler -ki hepsinin öyle olması gerekir- çıkar, bir iç
muhasebe yapar. Nitekim AK PARTİ Genel Başkanı
Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ki: “Bizi kandırdılar -o da
kandırılmaktan yorulmadı ama- Allah’ım affetsin, milletim
affetsin.” Bu bile belki bir muhasebedir ama burada şunu derseniz olmaz:
“Efendim, 17-25 Aralık da bir darbedir. Efendim, 17-25 Aralık da bir
kumpastır.” Böyle mi diyorsunuz? Böyle diyorsunuz. Peki, AK PARTİ
gibi on beş senedir ülkeyi yöneten bir parti böyle adi, hain bir kumpasa,
böyle bir darbeye, yıllarca partinizde ve ülkede hizmet etmiş
bulunan, devlete mülki amir olarak hizmet etmiş bulunan Zafer
Çağlayan’ı, Muammer Güler’i, Egemen Bağış’ı,
Erdoğan Bayraktar’ı niye yem eder? Niye o adamları
bakanlıktan alaşağı eder, sonra Parlamentodan
uzaklaştırır? Bu, ayıp değil mi? Çıkın, “Ey
Zafer Çağlayan, özür diliyoruz; Ey Muammer Güler, özür diliyoruz.” deyin
ve adamların itibarını iade edin. Eğer hakikaten 17-25
Aralığın bir darbe olduğunu düşünüyorsanız size
yakışan bu 4 bakanın itibarını iade etmektir; bir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Diğer
konu: Sayın Paylan, bir şeyler kaşımak istiyorsan
kaşınalım karşılıklı. “CHP orayı
bıraktı, AKP bıraktı.” bunlar çok doğru laflar ve
işler değil. Biz bu konudaki iddialarımızı ortaya
koyduk…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (Devamla) - …ama bir haftadır bu Mecliste söylediğim bir
şey daha var: Beyler, Hükûmetler yıkılmak için vardır ama
devleti korumak herkesin görevidir. Altını çizerek bir şey
söylüyorum, bir uyarı yapıyorum, aslında tarihî bir uyarı
da yapıyorum. Ama görüyorum, çoğunluk partisi bunu dikkate
almıyor, takdir onların…
HARUN
KARACA (İstanbul) –Yıkılmaz, seçimle gider.
ENGİN
ALTAY (Devamla) – Ne? Hükûmetler seçimle yıkılır tabii, hayret
bir şey ya.
Bu
kafa iyi bir kafa değil, sizin kafanız iyi kafa değil, onu da
söyleyeyim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Altay.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, bir önceki hatip,
konuşmasında ismimi zikrederek direkt beni söyledi, bana da
açıklama gereği doğmuştur.
BAŞKAN
– Açıklamaya gerek var Sayın İnceöz, çünkü gerekçeyi tutanaklara
yazdırmak zorundayız, o yüzden gerek var.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – “Sayın İnceöz” demek suretiyle
şahsımı ilzam edecek şekilde…
BAŞKAN
– Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.- Aksaray Milletvekili
İlknur İnceöz’ün, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırım’ın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki: Bütçe görüşmeleri
başladığından beri hep söylüyoruz, Meclisin mehabetine
uygun davranalım. Bu anlamda da, dün de nöbetçiydim, burada oldukça
konuşmacıları, hatipleri olabildiğince azami sabır
göstermek suretiyle dinledik. Elbette ki iktidara, bu anlamda hoşgörü
göstermek, bu anlamda anlayış göstermek gerekmektedir ama bazen bu
kürsüde öyle konuşmalar yapılmakta ki burada ne yaparsanız
yapın, hangi ruh hâli içerisinde olursanız olun hakikaten sabrın
taştığı zamanlar oluyor. Bu, iktidar milletvekilleri,
iktidar üyelerine düştüğü kadar, grup başkan vekillerine
düştüğü kadar buradaki hatiplere ve diğer parti grup başkan
vekillerine ve milletvekillerine de düşmektedir. Elbette ki biliyoruz,
sırtımızda yumurta küfesi var, 80 milyonun ve dünyada bizden
medet uman pek çok insanın sorumluluğu, yükümlülüğü içerisinde
iktidara geldiğimiz günden beri hareket ettik ve bundan sonra da hareket
etmeye devam edeceğiz. Zaman zaman burada çıkılıp konuşmalar
yapılıyor. Biz şunu söylüyoruz: Eleştiri yapabilirsiniz ama
eleştiriyi, eğer eleştiri sınırlarını
aşıp haddi aşar şekilde kişiselleştirirseniz,
şahsileştirirseniz, ilzam ve itham ederek burada olmayan insanlar
hakkında, cevap veremeyecek durumda “Çamuru atayım ama izi
kalsın...” Yok öyle, çamuru attığın zaman o çamur eline
bulaşır.
Şimdi
gelelim diğer konuya: 17-25 Aralıktan önce -2013’ten önce- üstelik
öyle bir ziyaret olmaksızın o an çekilmiş bir fotoğraf
karesi üzerinden, burada, çıktığımda her söylediğim
sözün canınızı yaktığını hissettiğinizde
çıkıp bu fotoğraf gündeme gelecekse çok acı. Orada herhangi
bir şey olmadan... Belki kimlerin ne fotoğrafları var,
onları bilemem. Şunu da özellikle belirtiyorum: Ey milletim, burada
bütün o KHK’lerle yapılan meslekten atılmalar, ihraçlar, vesaire...
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Başkanım, 15 Temmuz gecesi siz
buradaydınız.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Ne alakası var?
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki, burada bir
kriter vardır, kriter nedir? 17-25 Aralıktan sonra yardıma devam
ediyorsan... Bir sürü şartlar koyduk, neden bu şartları koyduk?
Hiç kimseye haksızlık yapılmasın,
haksızlığın karşısında hep beraber
durabilelim diye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Ki o fotoğraf çok eski bir fotoğraf
olmasına rağmen her seferinde temcit pilavı gibi getirip burada
konuşarak canımızı yakabileceğini...
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Siz bize sataşma yaparsanız biz de getiririz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – ...ve bizi, doğruyu söylemekten
alıkoyabileceğini zannedenler yanılıyorlardır.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Başkanım, 15 Temmuz gecesi
buradaydınız siz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Hem 17-25 Aralıktan sonra bu kürsüde yine Emniyet
ve yargı darbesine ilk sözü, itirazı eden kardeşiniz...
BAŞKAN
– Sayın İnceöz, teşekkür ederim.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – 15 Temmuz gecesi buradaydınız
Başkanım siz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – ...hem de 15 Temmuza karşı da burada pek çok
milletvekili arkadaşımızla darbe ve muhtıralara
karşı da bir duruş sergilemiş kardeşiniz olarak
söylüyorum sizlere.
BAŞKAN
– Sayın İnceöz...
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) – Başkanım, 15 Temmuz gecesi
buradaydınız.
İLKNUR
İNCEÖZ (Devamla) – Kayıtlara girsin diye söyledim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Yıldırım...
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, siz de bir hukukçusunuz, burada
değerli hukukçular da var. Türk Ceza Kanunu’nda “Bu Gülenci terör
örgütüyle münasebette bulunmuş, iş tutmuş olanların suç
fiilleri ya da isnatları 17-25 Aralıktan önceyse hükümsüzdür,
sonraysa hüküm dâhilindedir.” diye bir madde var da biz mi bilmiyoruz?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Evet.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Gerçekten biz mi bilmiyoruz? Böyle bir şey yok.
İkinci
bir husus: Sayın Altay “Eğer kaşımaksa, burayı
karıştırmaksa maksadınız...” diye başlayarak
bizim sayın hatibimize sataşmada bulunmuştur.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – “Karıştırma” demedim “kaşımak”
dedim, kaşımak.
BAŞKAN
– Öyle dedi.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – İç Tüzük 69’a göre Sayın Paylan’a
sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN
– Hayır. Sayın Paylan’la ilgili bir şey söylemedi Sayın
Altay.
Lütfen...
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Paylan’a yönelik söyledi.
BAŞKAN
– Hayır. Sayın Altay genel bir şey söyledi.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Sayın Paylan’la ilgili herhangi bir sataşmada bulunmadı.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Kaşıma sataşma mıdır ya?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
adını verdi.
BAŞKAN
– Sayın Ahmet Yıldırım’la konuşuyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Adını verdi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Bir meseleyi kaşımak sataşma
mıdır ya?
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Hayır, hayır, öyle bir şey yok.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bir dinleyin beni.
Tamam,
o zaman Sayın Paylan yerinden İç Tüzük 60’a göre bir kısa
açıklamada bulunacak.
BAŞKAN
– Bakın, siz burada iki dakikalık sataşmadan dolayı söz
aldığınızda “Paylan’ın yerine de
konuşacağım.” dediniz, sürenizi uzattım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, ondan sonra olmuş bir
konuşmadan söz ediyorum. Sayın Altay’ın konuşmasına
açıklık getirmek istiyor sayın hatip.
BAŞKAN
– Hayır, Sayın Engin Altay’ın konuşmasında Sayın
Paylan’a hakaret, sataşmayla ilgili hiçbir şey yok.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tutanağa
bakarsanız göreceksiniz.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Açıklama yapmak istiyor Sayın Başkan
İç Tüzük 60’a göre.
BAŞKAN
– O zaman size vereceğim.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Hayır, Sayın Paylan…
BAŞKAN
– Hayır, yok. Niye Paylan açıklamada bulunuyor?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Adını verdi.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, onun adı geçti.
BAŞKAN
– Bakın, açıklama talebi şahsın kendisi tarafından
yapılır…
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN
– …sataşma varsa grup başkan vekili talep eder. Siz şimdi
Paylan’ın yerine açıklama yapmak için benden söz talebinde
bulunuyorsunuz.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Hayır, kendisi yapacak.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Hayır, kendisi yapacak Sayın Başkan. Ben
sataşmadan söz istedim, şimdi kendisi yerinden İç Tüzük 60’a
göre açıklama yapmak istiyor.
BAŞKAN
– Siz sataşmadan söz istiyorsunuz, size sataşmadan vereceğim.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Hayır.
BAŞKAN
– Sayın Paylan’a da yerinden bir dakika mı söz vereceğim?
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Evet, bir dakika söz istiyorum, sataşmadan
istemiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Buyurun, oturun.
Peki,
bir dakika yerinizden Sayın Paylan, sataşma talebi yerine geçmek
üzere.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Garo
Paylan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, AKP şöyle davranıyor: Sanki o 17-25
operasyonlarıyla bu darbeci yapı, bu Fetullahçı yapı
devreye geçmiş gibi davranıyor ama o yapının gadrine
uğrayan bu gruptaki arkadaşlarınız ve bu grubun
dayandığı sosyolojidir arkadaşlar. KCK
operasyonlarıyla bizim binlerce arkadaşımız yıllarca o
yapının düzenlediği dosyalarla hapis yattı. Hrant Dink
cinayetindeki rollerini biliyorsunuz. Bütün bunlarda o yapıyla birlikte
yürüyordunuz. Siz 17-25 Aralıkta uyandınız. 17-25
Aralığın darbe dinamiği boyutunu, evet, bir kenara
bırakalım, orayla ayrıca yüzleşelim ama
hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet boyutunu ne yapacağız?
Az önce bir milletvekili arkadaşımız diyor ki: “Kanun
dışı bir şey yok.” Sayın milletvekili, “Kanun
dışı bir şey yok.” diyorsunuz, peki ahlaki mi, hukuki mi,
vicdani mi? Bu ayakkabı kutuları hukuki mi? Soru sormayacak
mıyız? Vatandaşın sırtına yüklenirken Maliye
Bakanı, bütün bu ayakkabı kutularındaki paraların
hesabını sormayacak mıyız?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Paylan.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1187), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca
Hazırlanan 2016 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
ve 2016 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile
2016 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 504) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR KURUMU
(Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU (Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM
STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ (Devam)
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili
Sayın Mahmut Celadet Gaydalı konuşacak.
Buyurun
Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
HDP
GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi adına,
Kamu İhale Kurumu ile Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının 2018 bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım.
2017
yılı bir hayır getirmedi. İnşallah 2018 yılı
huzur, barış ve mutluluk getirir ümidiyle, esir tutulan başta
eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz olmak üzere,
tüm tutuklu ve hükümlüler ile yakınlarını ve kamuoyunu
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, son on yılda kamuya ait birçok alanda özelleştirmeler
yapıldı. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı verilerine göre, 267 kuruluşta hisse senedi
veya varlık satış devir işlemi yapıldı ve bu
kuruluşların 257’sinde hiç kamu payı kalmadı.
Son
otuz yılda özelleştirmeden elde edilen 68 milyar dolar gelirin 60 milyar
dolardan fazlası AKP döneminde gerçekleştirildi yani ne varsa
satıldı. Ekonomik bir gelir olarak kulağa hoş gelebilir ama
unutulmamalı ki özelleştirmeler yüzlerce tekel işçisini
işinden, yine yüzlerce maden işçisini canından etti. Sermaye
daha fazla kazanma hırsıyla insanların canını hiçe
saydı.
Özelleştirmelerle
devlet sadece denetleme görevi yapacak. Tabii, denetlenecek derken
şirketleri kastetmiyorum, greve giden işçi var mı yok mu, o
denetlenecek. Yoksa, alan memnun satan memnun.
Değerli
milletvekilleri, bir diğer husus da kamu ihaleleriyle ilgilidir. 22 Ocak
2002 yılında Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
Kamu İhale Kanunu, AKP iktidarı döneminde üzerinde 42
değişiklik yapılarak neredeyse bambaşka bir kanun hâline
getirilmiştir. Özellikle usulsüzlüğün ve hukuksuzluğun en çok
baş gösterdiği alan olan ihalelerle ilgili olarak kanun
kapsamının genişletilmesi gerekirken her yapılan
değişiklikle daha da esnetilmiş, kanun neredeyse kadük
kalmıştır. Sadece 2016 yılı içerisinde 3’ü Resmî
Gazete ilanı, 3’ü KHK ile 4734 no.lu Kamu İhale Kanunu toplamda 6 kez
değiştirilmiştir. Ayrıca, Hizmet Alım İhaleleri
Uygulama Yönetmeliği, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama
Yönetmeliği, Danışmanlık Hizmet Alımı
İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Çerçeve Anlaşma İhaleleri
Uygulama Yönetmeliği ve Elektronik İhale Uygulama
Yönetmeliği’nde 7, Kamu İhale Genel Tebliği’ne alınan
kanunlarda ve uygulama yönetmeliğinde ise 9 değişiklik
yapılmıştır.
Kanunda
yapılan değişikliklerle Kamu İhale Kurumu
işlevsizleştirilmiş, ihalelerde artık bir
şeffaflıktan söz etmek mümkün değildir. Uluslararası
Şeffaflık Örgütü Transparency International verilerine göre Türkiye
2014 yılında 45 puanla 64’üncü sırada yer alırken 2015
yılında 42 puanla 168 ülke içerisinde 66’ncı sıraya
gerilemiştir.
Bakın,
AKP iktidarı döneminde Adalet Bakanlığında, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda, Millî Eğitim
Bakanlığında, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığında, Devlet Malzeme Ofisi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları İşletme Genel Müdürlüğünde yapılacak
alımlar; AR-GE faaliyetleri kapsamında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumunda, et ve balık ürünleri için Et ve Balık
Kurumu Genel Müdürlüğünden, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel
Müdürlüğünden yapılacak alımlar gibi geniş bir saha bu kanun
kapsamı dışında bırakılarak âdeta sermaye
sahiplerine sunulmuştur. Boru hatları ile petrol taşıma
anonim şirketi BOTAŞ tarafından ithalat yoluyla yapılacak
spot sıvılaştırılmış doğal gaz
alımları, vakıf kültür varlıklarının onarım
ve restorasyonu, TRT Genel Müdürlüğü kurumundan mal ve hizmet
alımları gibi alanlar da bu kanun kapsamı dışında
bırakılmıştır.
Buradan
sormak istiyorum: Bu kadar çok çeşitli ve devletin denetiminde olması
gereken alanların Kamu İhale Kanunu dışında
bırakılmasının gerekçesi nedir? Mesela, Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı üretim yapan okullar ve merkezler
Kamu İhale Kanunu’nun dışında
bırakılmıştır. Okullarda, 450 bin derslikte
etkileşimli tahta alınmış ve hâlâ 250 binin üzerinde
akıllı tahtaya ihtiyaç bulunmaktadır fakat Kamu İhale
Kurumunun denetiminden uzak olduğu için maliyeti bilinemiyor.
Değerli
arkadaşlar, kanunlar bir şeyleri korumak ve denetlemek adına
çıkarılır. Bugüne kadar yapılan değişiklikler
resmen kanunu vasıfsızlaştırmak adına
yapılmıştır. Enerji, su, telekomünikasyon gibi alanlarda
mal ve hizmet alımı da bu kanun kapsamından
çıkarılmış yani enerjiyi, suyu ve iletişimi
denetleyemeyen bir kanun ortaya çıkarılıp “Bunu,
kolaylaştırmak için yaptık.” demek kolay yutulur bir lokma
yapmak anlamına gelir.
Değerli
milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesinde kamunun
yapacağı ihalelerde uygulanması gereken temel yöntemlerin
açık ihale ve belli istekliler arasında ihale olduğu açıkça
belirtiliyor. Kanun koyucu, kamu kaynağı kullanan idare ihaleleri
mümkün olduğunca herkese açık yapsın, kamu kaynakları etkin
ve verimli kullanılsın diye bu iki yöntemi zorluyor. Pazarlık
usulüyle ihale ise çok özel koşullarda uygulanabilecek istisnai bir
yöntem. İdare ancak bu özel koşullarda pazarlık usulüyle ihale
açabilir. Kamunun bu yöntemle yaptığı ihalelerin tutarı
2016’da yüzde 86 artarken, bu yılın ilk altı ayında
pazarlık usulüyle yapılan ihalelerin tutarı geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde 175 artarak 16,8 milyar TL’ye
çıkmış durumdadır.
Değerli
milletvekilleri, ihaleler ve kamusal harcamalar açık, şeffaf ve
denetlenebilir olmadığı sürece yolsuzlukla mücadele sadece lafta
kalır. Yolsuzluklar da toplumun çürümesine ve büyük bir kesimin de
yoksullaşmasına yol açar.
Sadece
iş yapmak marifet değildir. Mühendisliğin tarifi, “Bir
aptalın 2 liraya yaptığı işi 1 liraya
yapmasını bilen insan.” olarak yapılır. Bir işin
kaliteli ve ekonomik yapılmasının tek yolu vardır;
şeffaf, denetlenebilir ve sorgulanabilir olarak yapılabilmesidir.
Bunu sağlayamadığımız sürece yolsuzluğu,
hırsızlığı önleyemeyiz. Sayın Bahçeli fiilî
duruma hukuki formül bulmada çok yeteneklidir, bu konuda niye bir formül
geliştirmediğini merak ediyorum doğrusu.
Değerli
milletvekilleri, ben sizlerle bir anımı paylaşayım. 1980’li
yıllarda proje müdürü olarak çok uluslu bir şirkette Umman
Sultanlığı’nda çalışırken her yılın bu
aylarında genel müdürlük bir tamim yayımlardı
“Yılbaşı nedeniyle kabul edebileceğiniz hediyeler listesi”
diye. Bu liste başlardı “1 kutu bisküvi, 1 kutu çikolata, hediye eden
şirketin logosu üzerinde olmak üzere saat veya kalem, 1 sepet mango…” diye
uzar giderdi. Tabii, o zamanlar bütçeden ayrılan AR-GE fonları ve
teknoloji bugünkü gibi gelişmiş değildi. Çikolata
kutularına dolar balyaları ile altın doldurulmasıyla
çikolatanın daha uzun saklanabileceği, hediye elbiselerinin içlerine
harçlık bırakılmasıyla çanta tasarrufu edileceği,
ayakkabı kutularının kasa olarak kullanılmasıyla
ayakların parlayacağı ve ayak kokusu giderici etkisinin
olduğu teknolojisi ve icadı gerçekleşmemişti.
Bilmem
farkında mısınız, anlamsız bir şekilde Meclis
kavşağında bir kol saati heykeli bulunuyor. Her ülkede
geniş meydanlarda halkın buluşma alanı ve zamanı
belirlemesi açısında saat kulesi yapılması âdettendir fakat
kavşaklarda ya o şehrin sembolü veya hikâyesi olan bir anıt
yapılır. Mesela Van’da kedi heykeli, Diyarbakır’da karpuz
heykeli, Denizli’de horoz heykeli. Bu anlamsız ama manidar, ahtapot gibi
dört kollu kol saati heykelinin Meclis kavşağına
konmasını siz nasıl yorumluyorsunuz bilmiyorum ama bir defa Ankara’yı
temsil eden bir heykel olmadığı aşikâr. Bu saatin içine
“RZ” harfleri veya şirket logosu konsa anlamlı olacak, bütün
halkımız cari açığı yüzde 15 azaltan hayırsever
iş adamını yâd edecektir. Bir de, kimsenin bu saate
baktığını zannetmiyorum. Çalışıyorsa günde 2
defa 17:25’i gösteriyor ama çalışmıyorsa akrep ve yelkovanı
5 rakamının üzerinde birleştirirsek hem tekçiliğin sembolü
hem de milat olarak kabul ettiğiniz 17-25’in sembolü olur. Ama yeni
Başkanımız Sayın Tuna ince düşünceli bir
insandır, nasıl dinozor heykelini bir kavşaktan
kaldırıp ait olduğu yere naklettiyse bu saat heykelini de
buradan kaldırıp ait olduğu yere naklettirecektir. Hani her
zaman kullandığımız bir deyim var, kendini bilmez, haddini
bilmez birkaç kişinin hatası topluma veya cemaate mal edilemez diye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Bir dakika ek süre vereyim size Sayın Gaydalı.
Tamamlayın
lütfen.
MAHMUT
CELADET GAYDALI (Devamla) – Teşekkür ederim.
Aksi
takdirde, bu ayıp Meclise mal edilecektir.
Sayın
Bahçeli’nin 14 Temmuz 2016 tarihindeki dost tavsiyelerini de size
hatırlatmak istiyorum. Sayın Bahçeli “Başınızı
kumdan çıkarmayın.” demişti o tarihte. “Sular durulsun,
ortalık yatışsın, bilmediğiniz sularda kulaç
atmayın. Okyanus ötesinde yandaş hâkim ve savcı da
bulamayabilirsiniz.”
Bir
anekdotla sözlerimi bitirmek istiyorum: Haramda huzur ararsan huzur sana haram
olur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HPD sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.
Sayın
Akçay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı’nın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
konuşmacı, biraz evvel kürsüdeki konuşmasında, her meseleye
formül bulan Sayın Bahçeli buna da bir formül bulursa memnun
olacağı anlamında ifadeler kullandı. Tabii, hangi meseleye
ne gibi bir formül istedi pek anlayamadık ama Milliyetçi Hareket
Partisinin ülkemizin bütün meselelerine ilişkin programı, çözüm
önerileri vardır, onu formül şeklinde de ifade edebilirsiniz.
Ayrıca,
14 Temmuzla atıf yapılan konuşma ve bütün konuşmalar da
yazılı ve kayıt altındadır. Biz, görüşlerimizin
hâlâ arkasındayız ve savunmaya da devam ederiz. Geçmişte
söylenen sözlerin isabeti, aradan kısa bir süre geçtikten sonra zaten
yaşanan hadiselerle ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayınız Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – …konjonktürle de teyit edilmektedir.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Ben teşekkür ederim Sayın Akçay.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı Kalkınma
Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1188) ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
(Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
(Devam)
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu adına şimdi de
İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya konuşacak.
Buyurun
Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
vekiller, değerli arkadaşlar; her ne kadar, sıraların onda
9’u neredeyse boş olmasına rağmen…
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Konuşmaya geçin lütfen.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Başüstüne!
HÜDA
KAYA (Devamla) - …ben öncelikle bizleri izleyen değerli
halkımızı ve zindanlarda bizleri izleyen değerli
dostlarımızı, arkadaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, zaman zaman bu kürsüde dünden bugüne
yaşadığımız bazı gerçeklikleri, tezatları ve
çözüm yollarını konuşuyoruz, tartışıyoruz. Ciddi
bir darbe tarihi ve tecrübesi yaşayan bir toplum olarak bugün
yaşadıklarımızla kıyas ettiğimizde, tarifler,
kelimeler yetersiz kalıyor. “Atanmışların değil
seçilmişlerin Türkiyesi” olacak diyen AKP, hiçbir darbecinin yapmadığı
kadar atanmışların tahakkümünü gerçekleştirdi. Millî
iradeyi, seçilmişliği tarumar etti. “Üstünlerin hukuku değil,
hukukun üstünlüğü” diyerek seçim kampanyası yapan AKP iktidarı,
dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, üstünlerin hukukunun
kitabını yazıyor. Eşi benzeri görülmemiş yolsuzluklar,
rant, put dikme yarışı yaparcasına yüksek tepelere yüksek
yapılar dikme yarışı, çoklukla övünme, katliamlar,
infazlar, işkenceler. Hak talep eden terörist oluyor, adalet isteyen
bölücü oluyor, “özgürlük” diyen anında kendini hapiste buluyor. Yönetimde
hak, adalet, sevgi ve barıştan başka her şey var oldu.
Adalet sarayları, adalet için değil ak saray için
çalışır oldu.
Daha
önce bir seçim konuşmamda şunu belirtmiştim: Evi halktan
ayrı olan Hak’tan kopmuştur, Hak’tan kopan halktan kopmuştur.
Adı ister ak saray olsun ister beyaz saray olsun ister Emevilerin
yeşil sarayı olsun, saraylardan zulüm beklenir ki işte, saray
zulümle abat olmaya çalışıyor ama zulümle abat olunmayacağını
yaşayan ve tarih okuyan herkes biliyor.
“Bu
ülkede zengin ile fakir aynı haklara sahiptir.” diyen
yalancıdır. “Bu ülkede Türk ile Kürt aynı haklara sahiptir.”
diyen yalancıdır. “Bu ülkede Sünni ile Alevi aynı haklara
sahiptir.” diyen yalancıdır, gerçekleri görmüyordur. “Kadın ile
erkek bu ülkede aynı haklara sahiptir.” diyen, yine yalancıdır.
“Bu ülkede hırs ve rant uğruna doğaya tecavüz
yarışı yapılmıyor.” diyen, ya gerçeği görmüyordur
ya da yalancıdır.
İnsan
hakları çerçevesinde konuştuk defalarca bu kürsülerden, ahlak
değerleri kapsamında konuştuk, “hak” dedik, “adalet” dedik,
barışı anlattık; kulak asan olmadı. Hukuk sizin
hukukunuz olmasına rağmen hukuku anlattık, politik kriterleri,
teamülleri anlattık; hiç oralı olmadı iktidar. Üstünlerin hukuku
bile yetmedi. Halkımızın yaşadığı ve
şahit olduğumuz acıları sizlere anlatmaya
çalıştık, halkımızın taleplerini, bizlerden ve
sizlerden beklentilerini anlattık; gürültü patırtı oldu ya da
duymazlıktan geldiniz.
Zaman
zaman, burada, şahsen Kur'an’dan, vahiyden örnekler verdim ki belki, o çok
dilinize pelesenk ettiğiniz kitap, peygamber aşkına gerçekleri
anlayabilirsiniz sandık; yine yüzler çevrildi, yine yüzler
asıldı. Belki milliyet, hamaset, tekçi politik kuşatmalar ve
sahte kutsallıklar içinde göremediklerinizi vahyin gerçekliği içinde
görebilirsiniz diye düşündüm, hakikati fark edebilirsiniz diye umut ettim,
sizlerle paylaştım, duymazlıktan geldiniz. “Şu ‘terör,
bölücülük’ dediğiniz hangi hak talebi, hangi çözüm arayışı
Kur’an’a aykırı? Hodri meydan!” dedim. “Gelin bunları
tartışalım, konuşalım, ben de ikna olayım.”
dedim, “Kur’an hâkim olsun.” dedim, hiç oralı olmadınız.
İftira, yalan, fitne, hakikati örtme, gerçekleri çarpıtma
dışında hiçbir işlevi olmayan bir ana akım havuz
medyası ürettiniz. Bugün “en büyük terör örgütü” dediğiniz, sizin
ifadenizle “FETÖ”nün yıllarca en büyük yardım ve
yardakçılığını yaptınız ve o yapıyla
tarihin en büyük ittifakını yapan sizler, sadece ve sadece çıkar
ve rant kavganız oldu diye, kendi aranızda rant
hesaplaşması, ihtilafınız oldu diye insanlara bir 17-25
darbesi diye yutturmaya çalışıyorsunuz. 6 Kasım siyasi
darbeleri unutup yolsuzlukların üstünü örtme girişimleri,
aranızdaki çıkar hesaplarının ayyuka
çıktığı, aşikâr olduğu dönemler bir darbe
değil, olsa olsa kendi aranızdaki çekişmeleri örtme sürecidir.
Evet,
sevgili arkadaşlar, bakın, bugün bütçe konuşuyoruz. Garo
Vekilimiz ve diğer arkadaşlarımız bütçenin
tezatlarıyla, çarpıklıklarıyla ilgili çok güzel
açıklamalar yaptılar. Sizlere bir dörtlük okumak istiyorum
değerli arkadaşlar, sevgili iktidar vekili arkadaşlar. Hani bir
zamanlar sistem muhalifiyken dillerinizden düşürmediğiniz bir dörtlük
vardı. Pek çok şairden işinize gelenleri alıyorsunuz, bugün
de hâlâ alıyorsunuz, sağ-sol demeden pek çok şairin sözlerini
kullanıyorsunuz ama o çok itibar ettiğiniz, dilinizden
düşürmediğiniz Necip Fazıl’ın şu sözünü artık
yıllardır sizlerden hiç duymuyorum:
“Allah’ın
on pulunu bekleyedursun on kul;
Bir
kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu
taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın,
kefenimin kefili karaborsa!”
İşte
bugün Necip Fazıl’ı dillerinden düşürmeyen, felsefesini kendine
referans ettiğini her fırsatta ifade eden sizler, bugün bu kurt
paylaşımının gerçekliğini, pratiğini
yaşatıyorsunuz sevgili arkadaşlar. Dünkü inkârcılara,
zorbalara boyun eğmedik çok şükür, bugünkülere de boyun
eğmeyeceğiz; bugünkü haksızlıklara, bugünkü zulümlere,
baskılara da boyun eğmeyeceğiz. Hak bizi haktan, adaletten,
sevgiden, barıştan, özgürlükten ayırmasın. Hem saraydan,
saltanattan ve şatafattan hem de Hakk’tan ve halktan yana olunamaz. Ya
halkın ve Hakk’ın yanında olunacak ya sarayın ve zulmün
yanında olunacak. Bu, tarihsel bir gerçekliktir.
Gelin,
yüzümüzü saraylara değil, saltanata değil; hakka, adalete, vicdana,
kardeşliğe, insanlığa çevirelim değerli
arkadaşlar.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Allah soracak bu son konuşmayı.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Yazık, yazık!
HÜDA
KAYA (Devamla) – Şunu ifade etmek istiyorum: Bunları ben size bütün
yüreğimle, samimiyetimle söylüyorum. Vicdanınızla dinleseniz
karşı çıkacak tek bir virgül, nokta dahi bulamazsınız
değerli arkadaşlar.
Bakın,
burada, şu imtihan dünyasında yüz yüzeyiz ve burada birbirimizle bir
hukukumuz oluyor.
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Evet, imtihan dünyası, doğru.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Burada vahiyden bahsediyorum, adaletten, haktan bahsediyorum
ama siz yalanların üstünü örtmek için şamata
çıkarıyorsunuz, kavgadan, kargaşalıktan medet umuyorsunuz,
yalandan medet umuyorsunuz arkadaşlar. Sadece gerçekleri
paylaşalım; adalete, hakka, hakikate birlikte sahip
çıkalım, ülkemizi güzelleştirelim diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – İlahî adalete inanan biri olarak o kürsüden
yaptığınız konuşmayı Rabb’im size soracak.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Hakk’a tabi olanlardan olsun.
(Hatip
tarafından Taha suresinin 47’nci ayetikerimesinin okunması)
“Hidayet,
doğruluk Hakk’a tabi olanların üzerine olacaktır.” Sizleri buna
davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Allah size bu
konuşmanın hesabını soracak nasıl olsa bir gün, hiç
önemli değil. Özgürsünüz, orada her şeyi söyleme hakkına
sahipsiniz.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) – Söylenenler ile söyleyenlerin uyumlu olduğu
günleri de görürüz inşallah.
HÜDA
KAYA (İstanbul) – İnşallah, inşallah. İktidar
saflarında da bu gerçeklikleri, bu güzellikleri paylaştığınızı
göreceğiz inşallah.
BAŞKAN
– Sayın Kaya…
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Söyleyin, söyleyin, Rabb’im soracak.
AHMET
GÜNDOĞDU (Ankara) – Söyleyenler ile söylenenler uyumlu olur inşallah.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Tahrik etmeye çalışıyorsanız bu
grubun hiçbiri o tahrike gelmez.
BAŞKAN
– Sayın Turan, sizi dinliyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, konuşmacı
konuşması sırasında grubumuzu kastederek “Zulümle abat
olunmaz.” dedi, “Atanmışların iktidarını
hazırladınız.” dedi, çok sayıda ifadede bulundu. Cevap
vermek istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN
– İki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
görüşmelerinin son birkaç gününe geldik. Elimizden geldiğince
suhuletle, sağduyuyla bu süreci bitirelim istiyoruz. Bu konuda da
partilerimizin büyük çoğunluğu destek oluyorlar, hatta tüm
partilerimiz destek oluyorlar ancak her partiden birkaç
arkadaşımız geliyor, tabiri caizse, kin kusuyor ve gidiyor. Ama
Allah’tan ki partilerin tümü, totalde baktığımızda, bütçe
görüşmelerinin mehabetini, saygınlığını bilen
insanlar, değerlendiren insanlar. Ümit ediyorum, diğer
arkadaşlarımız da bu tarz kin kusan
arkadaşlarımıza örnek olurlar, sağduyuyu,
soğukkanlılığı telkin ederler, onların da
bütçeyle ilgili görüşlerinden istifade ederiz.
Az
önceki konuşmanın neresini düzelteyim diye baktım, inanın,
baştan aşağı problem. Biz bu dilin niçin böyle
olduğunu biliyoruz. Kandil’de kuzu kesilip de Ankara’da aslan olmaya
çalışanların niçin bunu yaptığını biliyoruz.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Oslo’daki görüşmeleri de biliyoruz.
BÜLENT
TURAN (Devamla) – Ama bu size yakışmıyor arkadaşlar,
yazık. Bu dil, birleştirici bir dil değil. Bu ülkede Kürt ile
Türk’ün, Alevi ile Sünni’nin, kadın ile erkeğin eşit
olmadığı iddiası önce bu milletin kendisine hakarettir.
Başından beri atanmışların değil,
seçilmişlerin gösterdiği yolda beraber yürüyelim diye büyük bedeller
ödeyen parti bizim partimiz. Kapatma davasından tutun, 17 Aralıktan
tutun, 15 Temmuza kadar niçin milletle beraber yol yürüdüğümüzü herkes
biliyor.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, Oslo’daki görüşmeleri yürüten de bu
parti.
BÜLENT
TURAN (Devamla) – Bunun bedelinde neler
yaşadığımızı herkes biliyor.
Bakınız,
değerli arkadaşlar, 17-25 Aralıkla ilgili iddianızı
bir daha ifade ettiniz. Sizin takdiriniz, saygı duyuyorum. Zekeriya Öz’ün
iddianamelerine iman edecekseniz, buyurun edin.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Zekeriya Öz’e iman eden sizsiniz!
BAŞKAN
– Sayın Şeker, lütfen...
BÜLENT
TURAN (Devamla) - Biz bunun ne demek olduğunu, o yargı
girişiminin, darbe girişiminin niçin olduğunu çok iyi biliyoruz.
Hatta bunu Türkiye anladı, seçimlere gittik, gereğini yaptı. Bu
konunun 15 Temmuzu hazırlayan bir altyapı olduğunu herkes gördü
zaten ama dön dolaş başa gel ve 17 Aralığın
iddianamelerine iman eden bir tarzla bunu tekrar et, bu doğru bir
yaklaşım değil.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Turan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Sayın Altay...
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Aslında sataşma var denebilir ama sayın
grup başkan vekilinin Zekeriya Öz’ü bizden önce İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu’ya hatırlatmasında fayda görüyoruz,
tutanaklara geçsin diye söylemek istedim. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜDA
KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Sayın Kaya, nedir talebiniz?
HÜDA
KAYA (İstanbul) – Nefret kusmakla, yalan söylemekle itham etti. Kandil’de
kuzu...
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bunlar söylendi bize Sayın Başkan?
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Yapmadınız mı?
HÜDA
KAYA (İstanbul) – Ben orada gayet samimi hitap ettim.
BAŞKAN
– Şimdi, bu cümleleri sarf etti...
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Kandil’de kuzu kesip bir
şeyler...
BAŞKAN
– Sayın Kerestecioğlu, burada bir usul var. Grubunuz ilzam edildiyse
grubunuz adına sataşmadan söz istersiniz, kime vereceğinizi
gösterirsiniz veya siz talep edersiniz, uygun görürsem
çağırırım.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Demin “Öyle
yapmayın.” dediniz, o yüzden Hüda Hanım konuşuyor.
BAŞKAN
– Şimdi, siz talep ediyorsunuz, gerekçesini Sayın Kaya söylüyor. Bunu
usulüne uygun yapalım, biz de ona göre kararımızı verelim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sataşmadım Sayın Başkan, konuşmaya
şerhimi düştüm.
BAŞKAN
– Sizi dinliyorum Sayın Kaya, nedir talebiniz?
HÜDA
KAYA (İstanbul) – Sataşma olduğu için söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN
– Nedir sataşma gerekçesi?
HÜDA
KAYA (İstanbul) – Nefret kusmaktan bahsetti, bu benim yapıma
aykırı, böyle bir şey olamaz. Yani böyle bir bölücülük...
BAŞKAN
– “Bazı milletvekilleri.” dedi, siz kendinizi o kategoriye
sokuyorsanız...
HÜDA
KAYA (İstanbul) – Bana cevap verdi.
BAŞKAN
– Bakın, “Bazı milletvekilleri, âdeta kin kusarcasına...”dedi.
Siz kendinizi o kategoriye sokuyorsanız iki dakika buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz sürekli ama, hani “Siz
kendinizi böyle görüyorsanız...” Bu lafı mutlaka etmek
zorundasınız yani Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hiç duymuyorum, hiç duymuyorum.
5.- İstanbul Milletvekili Hüda
Kaya’nın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
HÜDA
KAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkan.
Değerli
arkadaşlar, olabildiğince, gerçekten yüreğimle konuşuyorum,
sizlerle hakikati paylaşmaya çalışıyorum.
SALİH
CORA (Trabzon) – Yüreğinle değil, talimatla konuşuyorsun.
HÜDA
KAYA (Devamla) - Laf atmayalım, bir dinleyelim, müsaade edin.
BAŞKAN
– Sayın Kaya, siz konuşun, ben gerekli ikazları yaparım.
Lütfen…
HÜDA
KAYA (Devamla) – Yani sizlerle güzel bir şekilde, doğru,
inandığımız şeyleri… Burada zaten bizim aynı
renkten olmak diye bir zorunluluğumuz yok sevgili arkadaşlar.
Aynı partide olanlar bile, bir ailede aynı anne babadan
kardeşler olunsa bile, insanlar farklı düşünebilirler,
farklı zevk ve tercihleri olabilir.
SALİH
CORA (Trabzon) – Şiddet içerikli konuşuyorsunuz, tahrik edici
konuşuyorsunuz. Barıştan söz etmeniz gerekirken neler
söylüyorsunuz.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Müsaade edin, lütfen…
Fakat
burada biz ayrı bir partiyiz. Zaten demek ki duruş ve
referanslarımızla bir farklılığımız var ki…
Burada birbirimizi eleştirmek doğaldır.
SALİH
CORA (Trabzon) – Eleştiri değil, hakaret yapılıyor.
HÜDA
KAYA (Devamla) - Bu eleştiriler nefret sebebi olamaz.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Referans aldığınız yer PKK olunca
böyle oluyor. Doğru söylüyorsunuz, doğru!
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, bir uyarın o zaman.
SALİH
CORA (Trabzon) – Biz eleştiriye tahammül gösteririz, biz eleştiriye
sabır gösteririz ama tahakküme sabır gösteremeyiz.
HÜDA
KAYA (Devamla) – Benim için nefret sebebi nedir, biliyor musunuz
arkadaşlar?
AHMET
SAMİ CEYLAN (Çorum) – Hakaret içeriyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan,
yine mi duymuyorsunuz?
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…
HÜDA
KAYA (Devamla) - Ramazan arifesiydi, mübarek aylardaydık, tam ramazana girmek
üzereydik.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Referansınız PKK olunca böyle oluyor, yapacak
bir şey yok.
HÜDA
KAYA (Devamla) - Bu ülkenin, AKP Genel Başkanı…
SALİH
CORA (Trabzon) – AK PARTİ, “AKP” değil.
HÜDA
KAYA (Devamla) – …AKP Genel Başkanı bir söz sarf etti, benim tüylerim
diken diken oldu ve dedim ki: Allah’ım, karşısındakiler,
Kur'an’dan, haktan, adaletten haberdar olanlar, vicdanı olan vekiller
“‘Başkanım, bu yanlış.’ demiyorlar mı?” diye
düşündüm. “Acımayın, acırsanız acınacak hâle
gelirsiniz.” demişti.
SALİH
CORA (Trabzon) – Hangi anlamda söyledi bunu, hangi anlam?
HÜDA
KAYA (Devamla) - Hâlbuki biz “Merhamet edesiniz ki merhamet edilesiniz.” diyen
Peygamber’in takipçisiyiz diyoruz…
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – “Devlet başkanı” sıfatıyla
konuşuyor hanımefendi o, “devlet başkanı”
sıfatıyla; “imam” sıfatıyla konuşmuyor, “devlet
başkanı” sıfatıyla konuşuyor.
HÜDA
KAYA (Devamla) - …ama insanlara nefret, acımasızlık enjekte
ediliyor. Doktorlar artık çocuklara televizyon izlemeyi yasak ediyorlar
küfür öğreniyorlar, şiddet öğreniyorlar, nefret
öğreniyorlar diye. Bu bizim medyamız değil, sizin ortaya
çıkardığınız bir medya arkadaşlar.
Teşekkürler.
(HDP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu adına derken…
Sayın
Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – İzin verirseniz zabıtlara geçsin diye
söyleyeceğim sadece.
Sayın
Cumhurbaşkanının teröre, teröriste karşı
“Acımayın, acırsanız acınacak hâle gelirsiniz.”
dediğini herkes biliyor. Bu millete, 80 milyona, hatta tüm insanlara
merhametli olma iddiamızı koruyoruz başından beri ama
teröriste, teröre acımadık, acımayacağız Sayın
Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak
Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 504) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
(Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
(Devam)
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu adına şimdi de
İstanbul Milletvekili Sayın Celal Doğan konuşacak.
Sayın Celal Doğan’ın şahsı adına da bir
konuşması olduğundan iki konuşmayı
birleştiriyoruz.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on beş dakika.
HDP
GRUBU ADINA CELAL DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi
üzerine Halkların Demokratik Partisinin görüşlerini arz etmek için
huzurlarınıza geldim. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gençlik
ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine söz edeceğim ama
Sayın Maliye Bakanımız da burada, bir iki cümle de onun için
sarf etmek istiyorum eğer müsaade ederseniz.
Çok
tartışılıyor “Bu bütçeler kimin için yapılır?”
“Bu bütçeler kimin bütçesidir?” Tarih boyunca bizim ülkemizdeki bakış
açısı şu olmuştur genellikle: Biz gelişmekte olan bir
ülkeyiz. Sermaye temerküzünün iki yolu vardır, ya emekten
çalınır ya sermaye sahiplerinden çalınır. Bunlardan çalmadan
Türkiye’de sermaye temerküzü olmaz, bu eşyanın doğal hâlidir.
Türkiye’de, bütçeler genellikle, çok istisnai hâller hariç –Sayın Temizel
burada, bir iki bütçede işçiler ve köylüler için, özellikle taban
fiyatlarda ve işçilerin ücretlerinde yapılan iyileştirmenin
dışında hiçbir bütçe- sermayenin dışında hayat
bulmamış bütçelerdir. O nedenle, Sayın Bakanı fazla da
sıkıştırmayın, bu konuda üzerine gitmeyin. Özü
şudur: Gelişmekte olan ülkelerin kaderi maalesef budur. Bunun tersini
yapmak sosyalist partilerde, sosyal demokrat düşüncenin egemen olduğu
bütçelerde olabilir; bunu da sağlarsanız gelir yaparsınız.
Rahmetli
Özal da bana bu cümleyi aynen böyle söylemişti. “Çok rakamlardan
bahsediyorsunuz.” dedim. “Siz de gelirsiniz bir gün, biriktirdiğim
sermayeyi sosyal demokrat olarak emekçilere verirsiniz.” demişti. O
nedenle, bu kısmı böyle geçeyim. Ve Sayın Bakana da bütçe
çalışmalarında başarılar diliyorum.
Bakanlığın
tarihçesine baktığımızda Sayın Gençlik ve Spor
Bakanımız, daha önce bu Bakanlık bir bakanlığın
bünyesinde genel müdürlük olarak görev yapmıştır, bilahare devlet
bakanlarının birisine verilen bir görevdi, sonra Türkiye’de müstakil
Gençlik ve Spor Bakanlığı kurumu ihdas edildi; siz de onlardan
birisiniz. İçimizden bir arkadaşımızsınız,
spordan geliyorsunuz. O nedenle, sizin dilinizi anlamaya
çalışıyoruz, sizin de bizim dilimizi rahat
anlayacağınıza inanıyorum. Bahsedeceğim konuların
çoğu aslında, sizin Bakanlığınızı da
aşan konular, sadece sizinle ilgili değil, Maliye Bakanlığını,
Millî Eğitim Bakanlığını, Aile
Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Bakanlığını,
sizi ve İçişleri Bakanlığını ilgilendiren
müşterek sorunlardır.
80
milyonluk bir nüfusa sahibiz. Genç bir nüfus olduğumuz iddia ediliyor. Bu
genç nüfus, şimdilik “genç nüfus” sayılabilir ancak ileride,
doğum oranları açısından meseleye bakarsanız,
yaşlı olmak durumuna da gidebiliriz. Bunun sayısı…
Sayın Cumhurbaşkanımızın “3 çocuk, 4 çocuk”
anlayışı belki bir ilaç olabilir. Hep şeyde de “4”
söylüyor, ne diyor? “Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak.” 4, Rabia
4, buna döndü. Şimdi, inşallah, bir gün de Allah için, Muhammet için,
iman için, din için de bir tane isterse 8 çocuğa da varırsak
şaşırmayın. Ama bu, ülkenin nüfusunun kaliteli
olmasını sağlamaz, olsa olsa çok nüfus olur.
Bakabileceğimiz kadar, eğitebileceğimiz kadar,
sevebileceğimiz kadar çocuk doğaldır, dahası, olması
gereken odur, Türkiye'nin buna yönlendirilmesi gerekir.
Böylece
hem rakamların sonuçları… OECD’nin, daha doğrusu
uluslararası kuruluşların vermiş olduğu
rakamlardır. OECD ülkeleri içinde en mutsuz gençlere sahip ülkelerden
biriyiz. Bu gençlerimizin okuma meselesine gelince, daha doğrusu,
üniversiteye iştiyak ve arzularına baktığımızda,
gençlerimizde müthiş bir iştiyak ve arzu var çünkü
halkımızın, büyük çapta, yapısı hep şuna
özendirilmiştir: “Devletin kapısına bir adım at, belki
ekmek sahibi olursun.” Yani aileler çocuklarını daha çok
-okutmanın yolu- bir iş bulma arzusuyla üniversitelere seferber
ederler ama ne yazık ki Türkiye’de üniversitelere seferber edilen
gençliğin geldiği nokta şudur: İşsizler ordusu
yaratıyoruz. Bu kadar masraf ediyoruz, bu kadar emek veriyoruz, sonunda,
yetiştirdiğimiz bu insanların çoğu işsizler ordusuna
katılarak bir nevi, Türkiye'nin bu kez bedbaht insanları hâline
geliyorlar. Sonuçta şu çıkıyor ortaya: Açıkçası,
Türkiye’de gençleri, üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamama
endişesi, işsizlik korkusu, yaşamlarına müdahale
endişesi, bir başkası da özgürlüklerinin
kısıtlanması sonucunda Türkiye’yi terk etme yani ülkeden kaçma
noktasına taşıdığımız bir insanlar grubu
hâline getiriyoruz.
“Genç” demişken, aslında üzerinde
durulması gereken en önemli konulardan birisi gençlerin fonksiyonu ve
gençlere bakışımızın değerlendirilmesi gerekir.
“Genç” dediğin, dünyanın her ülkesinde ülkenin lokomotifi,
değişimin ve dönüşümün, devrimciliğin lokomotifi ve
dinamizmidir. Demokrat ülkeler gençlerin isyanlarını,
başkaldırılarını, taleplerini makul düzeyde
değerlendirirler ve o ülkeler gençlerin taleplerini çözerler, absorbe
ederler ve ülkelerini kaosa götürecek anarşi ve terör olaylarıyla,
şiddetle karşılaşmazlar. Ama bütün dünyada şu
görülmüştür ki bütün demokratik olmayan otoriter rejimler gençlerin
arzularına kulaklarını tıkarlar ve
tıkadıkları zaman da gençlerin bu dinamizmini yok etmek ve imha
etmek anlayışını Türkiye’de gündeme getirirler, koyarlar.
Gençler, genellikle iki tane güçle karşı
karşıya kalır. Birisi, “gerontokrasi” yahut “jerontokrasi”
dediğimiz yaşlıların, babaların ve annelerin,
ebeveynlerin “aman oğlum şuna karışma, buna karışma”,
aman çocuğumun başına bir felaket gelmesin diye onları
sindirmeye çalışan bir anlayıştır. Diğer tarafta
da otoriter devlet gücünü gençlerin önüne dikenler ve çok zamandır bunu
Türkiye’de yaşadığımız gibi, 12 Martlar, 12 Eylüller…
Binlerce gencimizi, aynı noktadan organize edilmesine rağmen,
aynı noktadan ortaya konulan bir oyun olmasına karşın
-sağda ve solda- binlerce gencimizi çatıştırdılar.
Bunların büyük bir kısmı, 12 Eylülde, 517’si idama mahkûm oldu,
bunun 50 tanesi asıldı, idam edildi. Çünkü otoriter rejimlerin
anlayışı şudur: Asmayalım da besleyelim mi?
Onların düşüncesi, beslemeyelim, asalım zihniyeti gençlerin
Türkiye’de muhatap olduğu devlet anlayışıdır. Bu,
otoriter rejimlerin tümünde böyledir ve böyle gitmiştir. 12 Eylülde…
Türkiye’de genç bir jenerasyondur 68 kuşağı, Türkiye’deki
dinamizm, bütün dünyadaki ülkelerin dinamik gruplarından birisidir ve
bunlar özellikle değişim ve dönüşümün önünü
açmışlardır ama Türkiye’de 12 Martın simge isimlerinden
Deniz Gezmiş -herkes kendisine göre farklı değerlendirebilir-
enternasyonal bir devrimcidir. Hem anti Amerikancıdır, sonuna kadar
sosyalisttir. Son nefesinde, Türkiye’de asılırken “Yaşasın
tam bağımsız, gerçekten demokratik Türkiye!” demiştir. O
nedenle o arkadaşlarımızı tekrar saygıyla
anıyorum. Değerlendirmelerinin farklı olması çok da bir
şey değiştirmiyor.
Bir
başka şey söylemek istiyorum. O dönemin gençleri genellikle gerçekten
toplumla iç içe, halkı yanına alarak işlem, daha doğrusu
eylem yapan insanlar değildi. Ama Gezi olaylarına geldiğimizde
farklı bir manzarayla karşılaştık. Gezi
olaylarının, Sayın Cumhurbaşkanımız genellikle
yurt dışı ülkelerin bir oyunu olarak, daha doğrusu ortaya
koyduğu bir oyun olarak sahnelendiğini düşünmektedir. Bana
sorarsanız yaşama olan müdahalenin getirdiği endişe
neticesinde, bizden çok farklı olarak, bizim annemiz ve babamız
koyduğumuz eylemlere karşıyken onlar anasıyla,
dayısıyla, halasıyla danasıyla, soyuyla sopuyla, herkesle
oradaydı çünkü değişime müdahaleyi içine sindirmek istemiyordu.
Bu nedenle, bütün bu talepleri yerine koyup değerlendirirsek, doğru
değerlendirirsek, doğru teşhis koyarsak bu sorunlar ileride
ülkenin başında çözmek zorunda kaldığı bela olarak
kalmazlar. Hep şunu görüyorum: Türkiye’deki bütün şiddet
olaylarının altındaki meselelere konmamış doğru
teşhis, sonuç ile sebebi birbirine katarak yeniden maruz
kaldığımız muamelelerin başında yanlış
teşhis ve çözümü demokratik yoldan arayıp bulamamanın sonucuyla
karşı karşıya kalıyoruz. Bugün Türkiye’de gelen
şiddetin en büyük sebeplerinden birisi de açıkça odur. Sebep-sonuç
meselesi doğru tahlil edilmelidir. Çare, teşhis doğru konmalıdır.
Yaklaşım tarzı demokratik ve özgürlüklerden yana
olmalıdır. Ondan sonra ben inanırım ki Türkiye’de
bataklıkların kurutulması sivrisineklerin üremesine mâni olacak
en büyük tedbir ve en büyük ilaçtır.
Sayın
Bakan, aslında sizinle konuşmamız gereken büyük meselelerin
birisi de belki bu gençliğin dışında sporu
konuşmamız gerekir ama gençlerle ilgili en son şunu da
söyleyeyim: Türkiye’de size bağlı 600 bin yatak olduğunu
düşünüyorum. Rakamlar yanlış olabilir. Yani, 81 ilde Gençlik ve
Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumunun
uhdesinde 600 bin yatak var. Ama, bu, gençlerin arzularının sadece
yüzde 13’ünü falan karşılayacak noktada. Diğer tüm gençlerin
gideceği yerler, ya cemaatlerin ya tarikatların ya sivil toplum
örgütlerinin veya ne nedenle kurulduğunu bilmediğimiz birtakım
kuruluşların yurtlarında çocukları
barındırıyoruz.
Yani,
Türkiye’de 15 Temmuzu yaşadık. 15 Temmuzu yaşayan bir ülke bu
çocukların nasıl yetiştirildiğine dair ve… Türkiye’de
kurşun sıkacak güce gelmiş bir örgütün eline gençleri terk
ettiğimizde ileride akıbetimizin bundan farklı
olmayacağını görmemiz gerekir. Yani, kıssadan hisse
şudur: Türkiye’de her hâlükârda gençlerin barınma sorunları,
yeme sorunları gibi konuların mutlaka devlet tarafından
karşılanması vazgeçilmez olmalıdır,
başkalarının insafına Türkiye terk edilmemelidir.
Değerli
arkadaşlarım, geçenlerde burada isimler üzerine çok
tartışma oldu, hatta birbirimizi kıracak noktalara gelecek, bir
arkadaşımıza da ceza intisap edecek şekilde bir
tartışma yapıldı. Nedir? “kürdistan” dedi. Dün de
yanılmıyorsam “Dersim” lafı geçti.
Şimdi,
Sayın Bakan burada, Türkiye’de Futbol Federasyonu var, Futbol
Federasyonuna bağlı kulüpler var. Şimdi, bir örnek vermek
istiyorum size. Türkiye’de siz bir futbol takımının elinde
kılıç, belinde silah veyahut da elinde taş ve sopayla sahaya
çıktığını gördünüz mü hiç? Ben görmedim. Ama,
Türkiye’de Amedspor diye bir takım var. Amedspor federasyonun tescil
ettiği bir kulüp. Şimdi, sorsam size, Amed sanki kürdistandan gelme,
Kürtçeden gelme, Kürtlerin mutlaka tapmak istediği bir kelimenin
sahibiymiş gibi anlamlandırmak isterler. Amed bildiğim
kadarıyla Diyarbakır’ın eski ismidir. Medlerden,
atalarından kalmış bir şehrin ismidir. Amedspor Türkiye’nin
neresine gittiyse “Kahrolsun Kürtler, kahrolsun PKK.” diye sloganlara maruz
kaldı. Çok yerde bu arkadaşlarımız oraya gitmekten
pişman oldular. Şimdi Amedspor’u biz alalım, Güneydoğu
Anadolu dediğiniz tabirle, Kürt halkının yaşadığı
dediğiniz şehirlere hapis mi edelim? Bingöl, Bitlis, Siirt,
Diyarbakır etrafından çıkarmayalım mı bunları,
orada mı kalsınlar? Kendi arasında mı lig yapsınlar?
Amed iyi niyetle kurulmuş bir spor takımı olarak gittiği
her yerde bu muameleye maruz kaldı. Bu muameleyi o stattaki çocuklar
yapmadı aslında. Bizim ektiğimiz tohumların, bizim
siyasette verdiğimiz mesajların, bizim HDP’ye
bakışımızın, bizim Kürt halkına
bakışımızın doğurduğu bir sonuç olarak o
arkadaşlarımız gittiği yerlerde hem şiddete maruz
kaldılar hem de slogan olarak tahkir edildiler. Burada Ankaragücü
maçında, Sayın Bakan mutlaka muttali olmuştur, bu
arkadaşlarımız, arkadaşlarımızın
yöneticileri şeref tribününden aşağı atıldılar.
Şimdi, biz nasıl birbirimize yaklaşacağız? Sporda
bile, bir spor takımını bile içimize sindiremezsek nasıl bu
işi götüreceğiz ben merak ediyorum; bir.
İki,
Sayın Bakan, spor demişken aklıma şu geldi: Özellikle sizin
zamanınızda mutlaka bunu çözmek zorundayız. Türkiye’de
profesyonel futbolun bir ciddi yasaya ihtiyacı var, kulüpler yasasına
ihtiyaç var. 4 milyar dolar borcu olan kulüplerin geldiği bu noktada
Dernekler Kanunu’yla bu spor kulüplerini yürütemezsiniz. Gaziantepspor diye birtakım vardı, efsane bir
takımdı; o takım bugün ikinci lige düşecek bu sene,
gelecekte amatöre düşecek. Hırsızların elinden devlet bunu
almadı çünkü İçişleri Bakanlığının denetimi,
maalesef, işlev görmedi. Şimdi, kulüpleri mutlaka, Futbol
Federasyonumuzu özerk kabul ediyoruz; doğru ama beni mazur görün, kusura
bakmayın, zorunuza gideceğini de zannetmiyorum; Türkiye’de gerek
Futbol Federasyonu gerek Basketbol Federasyonu gerekse Voleybol Federasyonu
gibi çok federasyonun yüzde 99,9’u işaretle seçilmektedir. Tıpkı
AK PARTİ il ve ilçe kongreleri gibi seçilmektedir. Hiç kimse aday olma
cesaretini göstermemektedir. Kim işaretlenmişse o oraya başkan
olmaktadır. Delegeler itaatkâr, başkanlar da orada esir
düşmüş hâlde. Bu nedenle Türk futbolunun bu anlayışla
kurtulması mümkün değil. “Tesis sorunu” diyorsanız ben size bir
yol göstereyim, arzu ederseniz size geleyim yardım da edeyim bu konuda.
Türkiye’de İmar Kanunu’nda yapılacak bir tek cümlelik
değişiklik… İmar Yasası’nda biliyorsunuz yüzde 35’le
parselasyon yapılırdı şimdi yüzde 40’a
çıkartıldı. Bu yüzde 5’i sadece spor alanlarına tahsis
ederseniz yani rant için kullanmazsak buradan elde edilecek saha
sayısı 100 bindir. 24 bin şu anda Türkiye’de lisanslı
teknik direktör var. 14 milyon gencimiz var Sayın Bakan. Türkiye’de sporun
kaynağının bu olması gerekir. Avrupa’da 3 milyon Türk var,
7 ülkeye, millî takımlara futbol servisi yapıyor. Biz, 80 milyondan
hiçbir halt üretemiyoruz. Demek ki bir yanlışımız var yani
sistemimizde bir eksiklik var.
Sporda
yapılması gereken şudur: On yıllık bir programla, bu
kadar başarısız bir Millî Takım’ı hazmetmek doğru
değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL
DOĞAN (Devamla) – Sizden bir dakika isteyeyim mi Sayın Başkan,
istiyorsanız istemeyeyim?
BAŞKAN
– Peki.
Buyurun,
tamamlayın lütfen.
CELAL
DOĞAN (Devamla) – Şöyle bitireyim müsaade ederseniz: Bizde sistem
eksikliği var ve on yıllık bir program eksikliği var. Bunun
mutlaka yapılması gerekir, yapıldığı zaman
Türkiye Millî Takımı futbolcularının kendi
altyapımızdan yetiştirilme şansı var. Ben bunu kendi
kulübümde yaşadım. Antepspor olarak 1-2 yabancının
dışında 11 futbolcunun 9’u Antep’ten veyahut da çevre illerden
gelen çocuklardı. Bizde insan var ama tarla yok, eğitim yok,
yetiştirilecek adam yok, bu konuya eğilecek bir anlayış
yok.
Baskette
büyük bir sorun var, özellikle Euroleague’de büyük bir sorun var. Genç
çocuklarımızın hiçbirisi oynama şansı bulamıyor
çünkü Euroleague’de, Avrupa Şampiyonluğu’nda, çok ciddi müsabakalarda
herkes yabancıları oynatıyor. Buna mutlaka bir çare bulunmalıdır
yoksa basketbolun bundan on yıl önce almış olduğu mesafeden
çok aşağıya düştük, daha da aşağıya
düşebiliriz diye düşünüyorum.
Çok
değerli bir Gençlik ve Spor Bakanlığı Genel Müdürümüz var,
amatörden geldi. O arkadaş buranın çamurlarını ve
buranın tozunu yutan insandır, sizin için bir şanstır, Türk
sporu için de bir şanstır.
Saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup konuşmaları
da tamamlanmış oldu.
Şimdi,
Hükûmet adına yapılacak olan konuşmalara sıra geldi.
İlk
olarak Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Ağbal. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz
otuz dakika.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, çok
değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde
parti grupları tarafından yapılan değerlendirmeler,
görüşler ve eleştiriler hakkında kendi görüşlerimi ifade
etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Maliye Bakanlığı bütçemizin
memleketimize hayırlar getirmesini ayrıca niyaz ediyorum.
Biliyorsunuz
Maliye Bakanlığı devletin gelirlerini toplayan, bütçesini yapan,
harcamalara ilişkin bütün süreci yöneten, devlet mallarına ilişkin
uygulamaları bilfiil yapan bir bakanlık; başka çok farklı
alanlarda da fonksiyonlarımız var. Bununla beraber burada tabii en
önemli konu kamu kaynağının toplanması, kamu
harcamalarının yapılması ve bu anlamda da hesap
verebilirlik ve şeffaflığın sağlanması. Bugün
burada yapılan değerlendirmelerde zaman zaman Maliye
Bakanlığının görevlerini ne ölçüde yaptığına
dair birtakım değerlendirmeler oldu. Şunu çok rahat bir
şekilde söyleyebilirim ki; son on altı yıldır Maliye
Bakanlığında olağanüstü bir değişim ve
dönüşüm var. Maliye Bakanlığı her alanda kendisini
yenileyen, dönüştüren, çağın gereklerine, bugünün
ihtiyaçlarına uygun bir şekilde kendisini yeniden
yapılandıran bir bakanlık görünümünde. 1990’lı
yıllardaki Maliye Bakanlığına
baktığımız zaman harcamalarının
hesabını veremeyen, hatta harcamalarını bilemeyen,
kayıtlarını doğru düzgün tutamayan, şeffaf olmayan ve
hesap veremeyen kamu hesapları çerçevesine sahipti. AK PARTİ olarak
Hükûmete geldikten sonra Maliye Bakanlığının görev ve
yetkilerini artıran ve özellikle kamu harcamalarında hesap
verebilirliği ve şeffaflığı artıran uygulamalar
yaptık. Bugün hayretle karşılıyorum. Bazı
arkadaşlar diyorlar ki: “Biz harcamalara ilişkin bir şey
göremiyoruz.” Önceden hiçbir şey göremiyordunuz. Şimdi her ay Maliye
Bakanlığı şeffaf bir şekilde Muhasebat Genel
Müdürlüğünün sayfasında her bir harcamanın en detaylarına
kadar kamuoyuyla paylaşıyor. Dolayısıyla kamu
harcamalarına ilişkin en şeffaf, en hesap verilebilir bütçe
uygulamaları da AK PARTİ hükûmetleri döneminde gerçekleştirildi
ve bunu biz daha da ileriye taşıma gayreti ve çabası
içerisindeyiz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayıştay raporlarını niye
yollamıyorsunuz o zaman?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Vergi uygulamalarında da
baştan beri ifade ediyoruz, AK PARTİ hükûmetleri vergi adaletinin
gerçekleşmesi noktasında, verginin tabana yayılması
noktasında son on beş yılda önemli mesafeler kaydetti. Bu
anlamda bakıldığında -biraz önce burada eleştiri
konusu yapıldı- katma değer vergisi, doğru, dolaylı
bir vergidir ama AK PARTİ hükûmetleri döneminde özellikle düşük ve
orta gelirli grupların en fazla harcama yaptığı alanlarda
katma değer vergisi oranlarında önemli indirimler yaptık.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – ÖTV getirdiniz…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Eğitimde, sağlıkta,
temel gıda maddelerinde ve yine birçok sosyal alanda yüzde 18 olan katma
değer vergisi oranlarını ya yüzde 8’e indirdik ya da yüzde 1’e
indirdik. Tarım kesimine yapmış olduğumuz KDV düzenlemesiyle
en son, yemde ve gübrede KDV’yi sıfırladık.
Onun
için, vicdanlı bir bütçe arıyorsanız AK PARTİ bütçeleri her
zaman için vicdanı esas alan, vatandaşı esas alan bütçeler
yapmıştır. Vergide adalet arıyorsanız AK PARTİ
hükûmetleri vergi adaletini gerçekleştirme noktasında en hassas
hükûmetler olmuştur. Bu dönemde gelir vergisi oranlarını
düşürdük mü? Düşürdük. Kurumlar vergisi oranlarını
düşürdük mü? Düşürdük.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Matrahları ne yaptınız? Matrahları ne
yaptınız, dilimleri? Dilimleri nasıl ayarladınız?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Katma değer vergisi
oranlarında özellikle sosyal harcamalara dönük, sosyal gruplara dönük
birçok düzenleme yaptık mı? Yaptık. Vergi adaletini eğer
arıyorsanız son on beş yılda verginin toplandığı
kaynaklara bakacak olursanız, bu dönemde düşük ve orta gelirli
grupların üzerindeki vergi yükünü azaltan bir vergi politikamız oldu.
2008
yılında asgari geçim indirimini kim getirdi? AK PARTİ olarak,
özellikle, bugün asgari ücretle çalışan kesimlerin vergi yükünü
aşağıya çekmek için asgari geçim indirimi uygulamasına 2008
yılında başladık ve bu sayede bugün artık asgari
ücretle çalışan bir kişinin ödediği vergi yüzde…
Bakın, normalde nominal vergi oranı yüzde 15’tir…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Yüzde 22, ortalama.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …ama asgari ücretli üzerindeki bugün
efektif vergi yükü yüzde 5 ile yüzde 0 arasındadır, kişinin
çocuk sayısına göre, evlilik durumuna göre.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ortalama yüzde 22’sini vergi olarak veriyor asgari ücretli,
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Özellikle 3 çocuktan sonra hiç vergi
almıyoruz.
O
açıdan, bu on beş yılda yapmış olduğumuz bütün
bütçelerde merkeze vatandaşı aldık, merkeze milletin
yararını aldık ve bütçeleri yaparken her zaman için
vatandaşa hizmet götürmek üzere bütçeler yaptık. Şimdi, burada
şaşırıyorum bazı konuşmaları dinlediğim
zaman. Yani, 2000’li yıllarda veya biz Hükûmete gelmeden önce nasıl
bir bütçe yapılıyordu bu ülkede? Bütçe yapıyorsunuz,
yarısı faize gidiyor. Ne anladık? Geriye ne kaldıysa “Allah
bereket versin.” deyip o paralar harcanırdı.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Az vergi alıyorlardı da onun için yarısı
gidiyor oraya. Şimdi çok vergi alıyoruz ama…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Ama şu anda…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Silaha gidiyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …bütçe harcamalarının yüzde
90’dan daha fazlası nereye gidiyor arkadaşlar? Vatandaşa
gidiyor, eğitime gidiyor…
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Silaha gidiyor, silaha.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – 112 milyar silaha gidiyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …sağlığa gidiyor,
altyapı yatırımına gidiyor, hastaneye gidiyor, baraja
gidiyor, yola gidiyor.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – 112 milyar…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
arkadaşlar söyledi. Bu bütçe ne bütçesidir?
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Savaş bütçesidir.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Savaş bütçesi.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Bu bütçe terörle mücadele bütçesidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – Savaş bütçesidir.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Terörle mücadele etmek için, ülkemizin
iç güvenliğini…
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – S-400’ü nereye atacaksınız?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …ülkemizin dış
güvenliğini sağlamak için…
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sorunları çözemezseniz savaş
bütçesi yapacaksınız.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - …bu ülkenin bütçesinden ne gerekiyorsa
sonuna kadar yapacağız. Bizim kimseyle savaşımız yok.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Sizin, milletle savaşınız var.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Bizim, evet, terörle mücadelemiz var.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – S-400’ü nerede kullanacaksınız Sayın
Bakan?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Terörle mücadele etmek için savunma,
güvenlik birimlerimizin ihtiyacı olan kaynak neyse sonuna kadar
kendilerini destekleyeceğiz. Ama bu bütçe vatandaşın bütçesi. Bu
bütçeden fakir fukaraya da, engelliye de, dezavantajlı bütün gruplara da
ilk defa AK PARTİ hükûmetleri döneminde başlayan yardımlar
yapılıyor, hizmetler gidiyor. Eskiden…
DİDEM
ENGİN (İstanbul) - Sizden önce hiç yapılmadı mı?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir sakin
olun ya, niye şey yapıyorsunuz?
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) – Sataşıyorsunuz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Sakin sakin dinleyin, Sayın Paylan
gibi bağırttırmayın beni.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Ben konuşmada çok sakindim.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Yani, Sayın Paylan çıktı
buraya, bağırıp bağırıp bir şeyler
konuşmaya çalışıyor. Buna gerek yok, sakin olalım.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, lütfen, şahsiyatla uğraşmayalım.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Ahlak, ahlak, vergi ahlakı…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar…
MUSA
ÇAM (İzmir) – Sayın Bakan, siz de bağırın, siz de
bağırın.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar -Sayın Çam’a da selam veriyoruz oradan- bizim bütçemiz
işçiye de çalışana da kaynak aktaran, onun yanında yer
alan, ona hizmet eden bir bütçedir Sayın Çam.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Zenginin bütçesi…
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) – İşçiye, emekçiye ne var? İşçiye
emekçiye zam var Sayın Bakan, başka bir şey yok.
ÖZCAN
PURÇU (İzmir) – Sayın Bakan…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – İnşallah, bizim bütçemiz
Roman vatandaşlarımıza da hizmet eden bir bütçedir. Bizim
bütçemiz halk neredeyse, vatandaş neredeyse ona hizmet eden bir bütçe
olmuştur.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Mesela akaryakıttaki vergi oranı ne Sayın
Bakan?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – O açıdan, arkadaşlar, bütçede
memnuniyet kime aittir? Vatandaşa aittir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sudaki, doğal gazdaki, elektrikteki vergi oranları
nedir? Vatandaşa nasıl hizmet edeceksiniz?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – On beş yıldır,
bakın, bu sene arkadaşlar -burayı bir özellikle dinleyin,
hafızanızda tutun bunu- AK PARTİ hükûmetleri 16’ncı defa
bütçe yaptı. Yapıyoruz, şu anda 16’ncı bütçeyi
imzalıyoruz. Hiçbir hükûmete nasip olmadı. Demek ki biz doğru
işler yapıyoruz, demek ki biz vatandaşın
yanındayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
On beş yıldır bu bütçeyi yapan Hükûmete, AK PARTİ
hükûmetlerine vatandaşımız her defa destek oldu, yanında
oldu, zor gününde destekledi.
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) – Hileyle yapılan seçimlerde…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Biz de her zaman vatandaşın
yanında olduk, onu da özellikle ifade edeyim.
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) – Hileyle yapmayın seçimleri, bir
çıkalım meydana, görelim bakalım.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Arkadaşlar, kaç defa meydana
çıktık? Her meydana çıktık, millet meydanda herkesin
puanını verdi…
TÜRABİ
KAYAN (Kırklareli) – Her seçimde nedense bir kedi giriyor trafolara.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Bakanı dinliyoruz, lütfen…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – …ve o puanlara göre de, Allah bize
nasip etti, 16’ncı bütçemizi yapıyoruz. Hayırlı uğurlu
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 16’ncı bütçe
herkese nasip olmaz. İnşallah, daha nice 16’ncı bütçeler
diliyorum. Burada, inşallah, 2018 yılında yapmış
olacağımız bütçe de vatandaşımıza hizmet edecek;
dezavantajlı gruplara, sosyal gruplara destek veren bir bütçe olacak.
HALİL
ETYEMEZ (Konya) – Sayın Bakanımızla gurur duyuyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, sessizliğimizi koruyalım lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir başka konu, madem bugün Maliye
Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz. Maliye
Bakanlığında nereden baksanız yirmi dokuz yıllık
bir hizmetim de var, bürokrat olarak burada dirsek çürüttük, hizmet ettik,
gayret ettik, öğrendik, arkadaşlarımızla 1990’lı yılların
zorluklarını da memur olarak yaşadık. Allah nasip etti,
bugün huzurlarınızda Bakan olarak bu bütçeyi savunmak nasip oldu
bana, Rabb’ime şükürler olsun. Bu imkânı bana veren başta
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza,
bütün Meclis grubumuza, milletimize şükranlarımı arz ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben
1989 yılında Maliye Bakanlığında göreve
başladığımda -ki mali müfettiş olarak göreve
başladım- hiç unutmuyorum…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Memur maaşı alamıyordunuz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yok, memur maaşı
alıyorduk, sorun yok orada. Hiç unutmuyorum. Eski Maliye
Bakanımız da burada.
O
zaman, biliyorsunuz, Maliye Teftiş Kurulu vardı, Hesap Uzmanları
Kurulu vardı, Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı
vardı ve vergi denetmenleri vardı ve herkes aynı şeyi
söylerdi: “Ya, bu kurullar… Aynı anda üç tane kurul var, denetim birimleri
çok başlı, denetimde bir başıbozukluk var.” Yani vergi
denetimi yapılıyor ama aynı anda dört denetim birimi,
birbirinden habersiz, ortak bir plan ve program olmaksızın vergi
denetimi yapıyor ve bu vergi denetimi yapılırken de aslında
çok da profesyonelce denetim usulleri de yerine getirilmiyor. “Ne yapalım?
Gelin, bu kurulları birleştirelim.” Sene kaç arkadaşlar? 1989
yılı, Tandoğan’da Ziraat Bankasının toplantı salonunda
bütün Bakanlık mensuplarıyla beraber geniş bir katılımcının
katıldığı bir toplantıda bunların
söylendiğini hatırlıyorum.
Ama
bakın, 2011 yılına kadar bu kurulların birleştirilmesi
meselesi gerçekleştirilmedi ve aslında hesap uzmanının da
maliye müfettişinin de gelirler kontrolörünün de herkesin… Sayın Bakana
sorsam aynı şeyi mutlaka söyleyecektir. “Ya, bu çok başlı
yapının mutlaka kaldırılması lazım.”
şeklindeki uygulamayı biz 2011 yılında hayata geçirdik ve
2011 yılında ilk defa bütün denetim birimlerini tek çatı
altında topladık ve bu sadece tek çatı altında toplamak
değil, gerçekten ilk defa vergi denetiminin çehresini
değiştiren, denetime yaklaşımını
değiştiren ve mükellef haklarını da temel alan bir Vergi
Denetim Kurulu kurduk. Allah nasip etti, bu kurulun kuruluşunda
müsteşar olarak ben de hem fikren hem de gayretle bir pay sahibiyim.
Aradan altı yıl geçti, 2018 yılına giriyoruz acaba vergi
denetiminde bu yeni yapı önceki yapılarla mukayese edildiği
zaman bir ileri gidiş midir, bir geri gidiş midir? Buna bakmak
lazım, önemli bir şey. Vergi denetimi konusu hakikaten önemli bir
konu çünkü mükellefin, vatandaşın, vergi denetiminden ne kadar
çekindiğini bilen bir insanım. Bir vergi denetimi elemanı
telefon ettiği zaman veya bir yazı geldiği zaman gerçekten
vatandaş ürkebiliyor, çekinebiliyor.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Artık çekinmiyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Acaba başıma bir
sıkıntı gelir mi diyebiliyor. Bu tür endişelere ben hak
veriyorum. Yani masanın o tarafında da bulunmuş bir
insanım. Onun için her zaman dedik ki: Vergi denetiminde vatandaşın
hakkı ve hukuku, mükellefin hakkı ve hukuku merkezde olsun, Vergi
Denetim Kurulu bu şiarla çalışsın. Vatandaşı
baştan vergi kaçıran olarak gören bir anlayış, zihniyet
doğru bir zihniyet değil ve Vergi Denetim Kurulunu kurarken ve
şu son altı yılda da inanın
çıkarttığımız kanunlarla,
çıkarttığımız yönetmeliklerle,
çıkarttığımız genelgelerle her zaman bunu önceledik.
Şimdi,
burada Sayın Kuşoğlu konuştu, teşekkür ediyorum.
Kendisinin bu konudaki duyarlılığı benim açımdan da
önemli, aynı duyarlılıkları paylaştığımızdan
da bir şüphe etmiyorum, sadece yaklaşımımız
farklı. Yani yönetim organizasyon literatüründe çok güzel bir laf
vardır: Bir kurum, bir kurul, organizasyon dış çevrede ve iç
ihtiyaçlarda meydana gelen değişime kendisini ayak uyduramazsa yani
kendisini değiştirip dönüştüremezse o takdirde değişim
ve dönüşüm dış koşullar itibarıyla gelir sizin bir gün
kapınıza dayanır. Söyledim demin, 1989 yılında hem bu
ihtiyacı ifade edeceksiniz hem de 2011 yılına kadar bu
ihtiyacın karşılanması noktasında atılacak bütün
adımlara ya engel olacaksınız ya da bir şekilde
bunları savuşturmaya çalışacaksınız. Neden? Ben
merkezli bir anlayışla. Yani önce ben sonra Türkiye, önce ben sonra
vergi mükellefi. Yok arkadaşlar böyle bir şey. Yani Allah
şahittir, Vergi Denetim Kurulunu kurarken bütün amacımız
şuydu: Önce vatandaş. Yani vatandaş ne bilir müfettişi,
hesap uzmanını, vatandaşı ne ilgilendirir o. Vatandaş
karşısında bir tane denetim elemanı görüyor. O denetim
elemanı eğer saygınsa, mesleğini iyi yapıyorsa,
mükellefe iyi davranıyorsa, onun hakkını ve hukukunu koruyorsa,
onun lehine olan delilleri de denetiminde gözetiyorsa o zaman o kişinin
devlete, Hükûmete, millete olan saygısı artar. Bu bilinç içerisinde 4
tane ayrı unvan olmasının vatandaşa ne değer
kattığı var? Ama siz şöyle bakarsanız: Birtakım
ayrıcalıklı gruplar oluşturalım, birtakım
imtiyazlı gruplar oluşturalım, bunların hiçbir
standardı olmasın, kuralı olmasın, kaidesi olmasın,
istedikleri gibi kendi kendilerine kamu-özel sektör içerisinde top çevirsinler,
şöyle olsun, böyle olsun... Çok daha fazla şey söyleyebilirim ama
söylemiyorum. Dolayısıyla Maliye Bakanlığında Vergi
Denetim Kurulunun kurulması meselesi bir zihniyet dönüşümüdür, bir
anlayış değişimidir ve vatandaşı merkeze de alan
bir anlayıştır.
2011
yılında ne yaptık? 4 unvan vardı, onları tek unvana
düşürdük, vergi müfettişliğine. Yani sizi ilgilendirir mi
unvanının A, B, C olması? İlgilendirmez. Dedik ki:
“Vatandaşın karşısına tek bir unvanla
çıkalım.” Bu, geriye gidiş değil; bu, aslında, ileriye
atılan önemli bir adım. Eskiden 4 ayrı birim ayrı ayrı
plan yapardı, ayrı ayrı denetim planı yapardı. Bir
vergi dairesinde zavallı mükellef, bir hesap uzmanına vergi denetimi
veriyor, inceleme başlamış; öbür tarafta Maliye Teftiş
Kurulundan da bir inceleme gelirdi veya vergi dairesinde teftiş var,
gelirler kontrolörü yapıyor, Maliye müfettişi de gelirdi aynı
kontrole. Düşünebiliyor musunuz, bir Bakanlık içerisinde 4 ayrı
birim, 4 ayrı bakanlık gibi çalışıyor. Doğru bir
şey mi? Biz onu tek bir yapı altında birleştirdik.
Vatandaş şikâyet ederdi “Kardeşim, üç ay önce gelirler
kontrolörü inceledi, şimdi de vergi denetmeni inceliyor, üç ay sonra
müfettiş inceliyor." diye. Niye? Kimsenin öbürünün ne
yaptığından haberi olmazdı. Bu doğru bir şey mi?
Dolayısıyla, burada mükellef haklarını esas alan bir
düzenleme yaptık.
Sayın
Kuşoğlu burada dedi ki: “Vergi Denetim Kurulunun denetim
sonuçlarını Maliye Bakanı açıklayamıyor.”
Kuşoğlu’nu buradan cevap vermeye çağırıyorum. 2016
Yılı Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporu ve bu faaliyet raporu
herkese açık bir şekilde internette de var. Ve diyor ki: “6 bin tane
inceleme yapmışsınız.” Yok arkadaşlar, çok açık
bir şekilde Maliye Vergi Denetim Kurulu 2016 yılında 49 bin
inceleme yapmış, bir yılda 49 bin inceleme. Peki, 2011
yılında, Vergi Denetim Kurulu kurulmadan önce, 4 tane kurulun
olduğu 2011 yılında kaç yapılmış? 16 bin
yapılmış. Diyor ya bana arkadaşlarımızın
bazıları burada “Denetim yapılmıyor. Denetim
yapılmıyor.” bir de yüksek sesle bağırıyorlar burada,
sanki yüksek sesle bağırınca korkacağız. 16 bin
sayısından 49 bin sayısına gelmişiz
dolayısıyla vergi denetimini son altı yılda da önemli
ölçüde artırdık.
Baştan
söyleyeyim kimseye sataşmıyorum, hemen buradan sataşma
çıkarmayın, onu da özellikle ifade edeyim.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Kime
sataştığınızı biliyoruz Bakan, biliyoruz.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Kimseye
sataşmıyorum.” deyince sataşılmamış mı
oluyor?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eskiden
bu 4 tane kurul vardı ya, 4 tane kurul, sayısı kaçtı
bunların? 4.900 kişi çalışıyordu, 4.900 kişi.
Şu anda Vergi Denetim Kurulunun denetim elemanı sayısı kaç
arkadaşlar? 8.200. Niye inceleme sayılarımız artıyor?
Çünkü denetim kapasitemizi 2 kat artırdık. Yani “Burada denetim
yapılmıyor, kayıt dışı ekonomiyle mücadele
edilmiyor.” diyenlere selam olsun. Biz denetim elemanlarının
sayısını da artırdık, incelemeleri ve denetlemeleri de
artırdık.
Sonra,
övünerek söylediğimiz bir şey vardı “Bizim meşhur muavin
yetiştirmelerimiz var arkadaş. Muavinleri biz muavin
yetiştirmelerde yetiştiriyoruz.” denirdi ama bazıları hiç
denetim almazdı “Vergi denetmenleri, ne gerek var canım, onlar
denetim almasa da olur.” denirdi ama aslında en fazla denetim
eğitimine ihtiyacı olan da onlardı çünkü en fazla denetimi de
onlar yapıyor. Vergi Denetim Kurulunu kurduğumuz andan itibaren…
Bugün hepiniz Eskişehir Yolu’ndan gidiyorsunuzdur, Halkbankın
karşısında Vergi Denetim Kurulu
Başkanlığının devasa bir eğitim merkezi var.
Burada faaliyet raporunda da var, ilk defa Türkiye'de vergi denetim
elemanlarına standartları belirlenmiş yüksek kalitede
eğitim veriyoruz. Ne eğitimi veriyoruz? Vergi mevzuatı
eğitimi veriyoruz, meslek standartları eğitimi veriyoruz,
mükellef hakları eğitimi veriyoruz. En önce öğrettiğimiz
şey şudur: Önce mükellef hakları. Mükellef haklarını
öğrenmeyen, mükellef haklarına özen göstermeyen bir denetim
elemanı, denetiminde vatandaşı asla gözetmez. Bundan önce var
mıydı “mükellef hakları eğitimi” diye bir eğitim?
Bundan önce mükellef denetimlerine ilişkin bir standart var
mıydı? Vergi denetimine ilişkin olmak üzere, bakın, şu
anda bu Eskişehir yolunda bahsettiğim Vergi Denetim Kurulunun
eğitim merkezinde 2 bin denetim elemanı her yıl önceden
standartları belirlenmiş eğitimler alıyor.
Dolayısıyla burada bir uzmanlaşmayı da
sağlıyoruz.
Mükellef
haklarını sağlayacak şekilde portallar açtık.
Artık, vatandaş, kendisiyle ilgili yapılan denetimin her
aşamasını kendisi görebiliyor; artık, her aşamada
arkadaşlar -bilenler biliyor bunu- denetimin her aşamasında
mükellef kendisini daha iyi savunabiliyor. Eskiden hesap uzmanı,
müfettiş rapor yazardı yani görmek mümkün mü? “İhbarname gelsin
de o zaman gör.” denirdi. Şimdi öyle değil arkadaşlar, raporun
taslağını mükellefe veriyoruz. Daha vergi denetim raporu
sonuçlanmadan mükellef, kendisi hakkında hazırlanan taslak denetim
raporunu görüyor. Eskiden, vatandaş kendisini savunabilir miydi? “Git,
mahkemede savun.” denirdi. Şimdi diyoruz ki: Rapor yazılsa bile Vergi
Denetim Kurulu bünyesinde kurulan rapor değerlendirme kurullarında
rapora karşı kendisini savunabilecek. Artık, Vergi Usul
Kanunu’nda değişiklikler yaptık mükellefin kendisini
savunabilmesi için.
Şimdi
buradan arkadaşlar söylüyorlar: “Vergi denetimi nereye gitti?” Ben
biliyorum o geçmişi. Alırsın incelemeyi, üç yıl bekletirsin
“Askere gittim. Yurt dışına gittim. Pikniğe gittim. Oraya
gittim, buraya gittim.” diye. Zavallı vatandaş üç yıl dört
yıl beklerdi ki vergi denetimi bitsin.
Sayın
Kuşoğlu, altı ayda vatandaş bitirmek zorunda artık
denetimi, en fazla bir yılda, o da denetimin türüne bağlı
olarak. Yani denetim bahsine hiç girmeyin. Denetim bahsinde -burada polemik
yapacak hâlim yok, bu işi yapmış bir insanım- denetim
konusunda yaptığımız çok şey var, daha yapmamız
gereken işler de var. Biz şunu kabul edelim, o eski
anlayıştan vazgeçelim. Biz vatandaşımıza güveniyoruz,
vatandaşımıza inanıyoruz. Vergiyle ilgili yükümlülüklerini
yerine getirme noktasında ona yardımcı olmamız lazım,
ona iyi niyetle yaklaşmamız lazım. Denetim, devletin gücüdür ama
denetimi keyfîliğe dönüştürmek kimsenin hakkı ve haddi de
değildir, denetim elemanı da, Maliye Bakanlığı da
vergi denetimini yaparken sonuna kadar mükellefin hakkına, hukukuna riayet
edecek.
O
açıdan bakıldığında Vergi Denetim Kurulu
yapısı vergi denetiminde Türkiye'yi ileriye götüren, kayıt
dışı ekonomiyle mücadelede etkinliği artıran ve
gerçekten de verginin tabana yayılması ve önleyici denetim
anlayışının gelişmesine katkı veren bir yapı
olmuştur. Daha çok yapacağımız şey var yani vergi
denetim elemanlarının gerek mesleki yeteneklerinin
geliştirilmesi, ahlaki standartlarının geliştirilmesi ve
uygulanması konusunda daha çok iş yapacağız.
Şimdi,
arkadaşlar bana diyorlar ki: “Kayıt dışı ekonomiyle
mücadele ediyor musunuz?” Daha bir ay önce -ben de aynı kanaatteyim
“gecikmiş” de dense haklıdır- bir risk analiz merkezi kurma
noktasında Meclisten bir yetki ve görev aldık. Aslında vergi
denetimi, vergi kaçağıyla veya kayıt dışı
ekonomiyle mücadele etme noktasında Gelir İdaresi
Başkanlığının bir risk analiz merkezine sahip
olması, gerçekten ihtiyaç çünkü hem vergi denetimlerinin doğru
yapılması hem de Sayın Paylan’ın bahsettiği gibi
vergisini bilerek ödemek istemeyenlere çok daha hızlı, çok daha etkin
bir şekilde varabilmek için bütün ekonominin izlenmesi lazım,
kayıtların takip edilmesi lazım. Ama kusura bakmasın
Sayın Paylan yani burada “Kanunlarla bize verilmeyen yetkileri
kullandın mı Sayın Maliye Bakanı?” diye bize
parmağını gösterme hak ve hukukunu da kendisinde görmesin.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Kanunları beraber yapalım.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yani “Nereden buldun?” sorusunu sorma
konusunu tartışabiliriz yani ne kadar olmalı, ne kadar
olmamalı, hududu nereye kadar gitmeli, bunun hukukiliğini
sağlamak ve korumak için neler yapılmalı, bunların hepsi
konuşulmalı ama biz burada vergi denetim kapasitesini
geliştirdikçe, mükellefe ilişkin kayıtları ve belgeleri
daha yakından izledikçe… Aslında ben ona hep “önleyici ve
caydırıcı vergicilik” diyorum. Mesele, kişi vergisini
ödemedikten sonra onu yakalamak değil, baştan onu bu
davranıştan alıkoymak. Bunun yolu da mükellef hakkında daha
fazla bilgi sahibi olmak, mükellefin ekonomik faaliyetlerini izlemek ve ona
“Evet, ben senin faaliyetlerini izliyorum, biliyorum.” diyebilmektir. Bana
“IRS”i diyorsunuz. Ben de diyorum aynı şeyi. Neden? Aynı
şey. Yani IRS’in yaptığıyla şu anda bizim yapmak
istediğimiz şey aynı şey.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Yapın o zaman.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yapıyoruz zaten Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Nerede yapıyorsunuz?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Yani burada, arkadaşlar…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – IRS “Nereden buldun?” diyor ama.
BAŞKAN
– Sayın Paylan, lütfen…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Arkadaşlar, burada birbirimizle
“Sen şunu yaptın, ben bunu yapmadım” tartışmasına
girmeye gerek yok. Hepimizin bulunduğu noktalardaki ortak sorumluluğu
ve görevi, memleketimizi daha ileriye götürmek, daha iyi şeyler yapmak,
vatandaşa gereken değeri ve önemi vermek.
Yani
şöyle bir ayrımı yapıyoruz artık: Bütün mükelleflere
baştan suçlu gözüyle bakan bir anlayış, yılların içine
sinmiş bir anlayış. Bu anlayışı terk ediyoruz.
Vatandaşa güveneceğiz, vatandaşa inanacağız,
vatandaşla bilgileri paylaşacağız ve ben inanıyorum ki
vatandaş kendisine yaklaşıldığı zaman, kendisi
bilgilendirildiği zaman vergiye uyum konusunda da aslında son derece
gönüllü. Nereden mi biliyorum? Maliye Bakanlığı olarak zaman
zaman mükelleflerle topladığımız bilgileri
paylaşıyoruz ve görüyoruz ki mükelleflerle bilgileri
paylaşıyorsanız mükellef ne yapıyor? Size, buna olumlu
cevap veriyor. Bu son derece önemli. Onu da özellikle söyleyeyim.
Yine
burada konuşuldu değerli arkadaşlar, yani “Varlık
barışını niye getirdiniz eskiden?” dendi. Evet, biz
vatandaşlarımızın yurt dışındaki
varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi için yaptık. Sanki
öyle bir konuşuluyor ki varlık barışı gibi bir
düzenlemeyi dünyada bir tek Türkiye yapmış, başka hiçbir ülke
yapmamış. Bugün en gelişmiş ülkelerden -en son Amerika
Birleşik Devletleri şu anda yapıyor- birçok ülkeye kadar hepsi
ne yapıyor?
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Hiçbir şey yapamadınız?
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Yüzde 15 vergi alıyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Arkadaşlar, vergi alıp
almamak konusu bir politik tercihidir.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Bir senedir hiçbir şey yapamadınız,
bir adım gitmedi.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Her yıl yapın.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Burada kalkıp şu kürsüde “Bu
yaptığınız düzenleme, uluslararası hukuka
aykırıdır, şöyledir, böyledir.” dediniz Sayın
Bekaroğlu,
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Öyle dedik.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Sonuç ne oldu? Türkiye’nin
yapmış olduğu bu düzenleme OECD’de değerlendirildi ve bütün
uluslararası hukuk normlarına uygun olduğu da teyit edildi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Ne yaptınız bu Varlık Fonu’yla,
ne yaptınız? Başkan değiştirdiniz, başka hiçbir
şey yapamadınız.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Şaşırıyorum, ne
kadar böyle gözümüz kör, ne kadar böyle ön yargılıyız Sayın
Bekaroğlu? Sayın Bekaroğlu, gerçekten
şaşırıyorum. Biraz daha vizyonumuzu, arkadaşlar,
geniş tutalım, eski alışkanlıklarımızdan
kurtulalım, dünyada ne oluyor ne bitiyor bakalım, uluslararası
alanda kim ne yapıyor ne yapmıyor bakalım, Türkiye’de
yapılanları da bunun üzerinden değerlendirelim. Tabii bu, bir
vizyon meselesi. O vizyona, inşallah, bir şekilde herkes o noktaya
gelir diye de düşünüyorum.
Yine,
burada, özellikle büyüme konusunda birkaç şey söylendi.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Kim büyüyor?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Yani “2017 yılında büyümede
yüzde 11’i sağladınız, işte, ne olacak, yüzde 1 yaptı
bunu.” gibi şeyler söylendi.
Değerli
arkadaşlar, yani hiç polemik yapmaya gerek yok. Türkiye ekonomisi, 2017
yılının ilk üç çeyreğinde yüzde 7’nin üzerinde büyüdü. Bu
büyüme, tek başına sadece bir veya iki sektöre bağlı, bir
ve iki sektörde kalan bir büyüme olmadı. Bütün sektörlere yaygın,
bütün sektörlerde görülen bir büyüme ortaya çıktı. Bu açıdan
baktığımızda, 2017 yılında ortaya çıkan
büyüme özellikle yatırıma, ihracata ve üretime dayalı bir büyüme
olması bakımından da son derece önemli. 2017
yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 11 büyüdük. Bu büyüme
oranı, bana göre, sadece 2017 yılının üçüncü çeyreği
için önemli değil, aslında 2018 yılı için de son derece
ümit verici bir gelişme.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, ne üreterek büyüdük? Ne yaptık da
büyüdük?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Yani Türkiye ekonomisi, 2016’nın
dördüncü çeyreğinden beridir arka arkaya dört çeyrektir büyüyor. 15 Temmuz
alçak darbe girişimini bir tarafa bırakacak olursanız,
2016’nın üçüncü çeyreğinden önceki onlarca çeyrektir Türkiye
ekonomisi sürekli büyüdü.
Bu
şunu gösteriyor: Türkiye ekonomisi, 2018 yılında da bu büyüme
trendini devam ettirecektir. Özellikle yatırım harcamalarında,
makine teçhizat harcamalarında üçüncü çeyrekte ortaya çıkan
gelişmeler son derece önemli. Bugün kapasite kullanım
oranlarında gelinen nokta artık yatırımcıya şu
mesajı veriyor: Ne yapmanız lazım? Kapasite kullanım
oranlarında yüksek seviyelere geldiğinize göre ilave
yatırım yapmanız lazım. Nitekim, ilave
yatırımların da sinyalleri ikinci çeyrekten itibaren gelmeye
başladı.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Hayal, hayal.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Önce inşaat harcamalarında
bir artış gördük, en son üçüncü çeyrekte makine teçhizat
harcamalarında yüksek oranlı bir artış geldi.
İnşallah, arkadaşlar, 2018 yılı 2017 yılına
gibi, büyümenin olduğu, yatırımın olduğu,
istihdamın olduğu…
Bana
da bir dakika süre verecek misiniz Sayın Başkan?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– İsterseniz, talep ederseniz düşünürüm.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Evet, birkaç dakika.
BAŞKAN
- Peki, bir dakika lütfen…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
İnşallah
bu yıl sonunda da 2017 yılı bütçesine ilişkin güzel
neticeleri alacağımızı şimdiden görüyorum. AK
PARTİ hükûmetleri olarak son on beş yıldır bütçe
performansı bakımından sağladığımız bir
disiplin var, sağladığımız bir başarı var.
Bu senenin sonunda da -buradaki yapılan konuşmaları da not
aldım- göreceksiniz bütçemiz, orta vadeli programda öngördüğümüzden
daha başarılı bir performans ortaya koyacak. Yıl sonunda
burada bütçe disiplinine ilişkin yapılan bütün lafların aksine,
bütçe dengesinde de gerçekten AK PARTİ hükûmetleri açısından
başarı grafiğinin devam ettiğini ortaya koyan bir sonuçla
karşılaşacağız.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – En kötü yıldı, en kötü.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – 2018 yılı büyümenin devam
ettiği, yatırımın, üretimin, istihdamın,
ihracatın artarak dalga dalga millete, memlekete
yayıldığı bir yıl olacak.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Yüzde 1…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Ben, 2018 yılı bütçesinin bu
anlamda, ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bakan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Akçay’ın daha önceden söz talebi olmuştu, sırayla
geleceğim Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Peki Başkanım.
Sayın
Akçay, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, 2017 Yılı Orta Vadeli Program ve program
tanımlı dokümanlara bakıldığında 2017 yıl
sonu itibarıyla yüzde 1,5 faiz dışı açık olmasının
beklendiğine ilişkin açıklaması
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir
iki konuda bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Bu
faiz dışı fazla, açık çalışması 1999
yılı sonunda sosyal güvenlik reformlarıyla birlikte, önce
adı konulmadan başlatılmakla birlikte, en son 57’nci Hükûmetin
2002’de hükûmeti şimdiki Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetine
devrederken, 2002 sonu itibarıyla, millî gelire oran olarak millî gelirin
yüzde 3,4’ü kadar faiz dışı fazla veriyordu. Devredilen bu,
yüzde 3,4 faiz dışı fazla. Şimdi, 2017 Yılı Orta
Vadeli Program’a ve program tanımlı dokümanlara
baktığımızda 2017 yıl sonu itibarıyla yüzde 1,5
faiz dışı açık olması bekleniyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen. Bir dakika ek süre veriyorum size Sayın Akçay.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Bu da yaklaşık 45 milyar liraya tekabül ediyor.
Evet,
kurumlar vergisi yüzde 30’dan yüzde 20’ye indi ve hangi şartlarda
indirildiğini de biliyoruz. Geçen kasımda da 20’den 22’ye
çıktığını da hatırlatmak lazım. Demek ki
maliye politikası uygulamalarında olabiliyor böyle bir durum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim ben de Sayın Akçay.
Sayın
Kerestecioğlu…
7.- İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın
503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ve taşeronla ilgili düzenlemenin KHK’yle
yapılmasının doğru olmadığına ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Öncelikle,
Sayın Maliye Bakanı “Denetimle ilgili konuşuyorlar, sanki
korkuyoruz.” dedi. Muhalefetin yeri, hiç iktidarı ya da Maliye
Bakanını korkutma yeri değil, eleştirme, olan eksikleri,
gördüğü eksikleri söyleme yeridir. Sorun, modern binalar yapıp
personel almak ya da eğitim yapmak değil, gerçekten bazı
şeyler, daha süslü kelimeler olabilir ama özellikle genelde halkı
denetlemek için denetmen alan Maliyenin, iktidarın en zengin olanlara
sayısını bile bilemediğimiz vergi afları getirmesidir
ve aynı zamanda torba yasalarla o vergiden kaçınmaların yani
adalara, oraya, buraya kaçan paraların denetiminin de engellenmesi ve
sanki bunun bir yasal düzenlemeyle düzenlenmesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – HDP Grubu yeniden
yapılandırma kanunlarına destek vermedi mi?
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen. Bir dakika ek süre veriyorum.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi, OECD
verilerine göre tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerin gerçekten
en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz, demokratik ülkelerde ise
doğrudan vergiler yüksektir. Maalesef, sizin dediğiniz, “denetim”
“bina” “eğitim” gibi sözler, bu ülkenin, Mutluluk Endeksi’nde 78’inci
sırada olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Bir
de çok önemli bir konu var Sayın Başkan, yani size de özellikle
Mecliste bir görüş alışverişi yapılmasını
gerektiren bir şey olduğu için ifade etmek istiyorum. Bugün
basına taşeronla ilgili düzenlemenin KHK’yle
yapılacağına ilişkin bir haber düştü. Şimdi, bu,
gerçekten, yüz binlerce insanı ilgilendiren bir düzenlemedir ve bunun bu
şekilde yapılması, başka önemli düzenlemelerin de bu
şekilde yapılmasının yolunu açacaktır. Meclis tatile
girmeden, aslında, hep birlikte bu düzenlemenin konuşulması ve
herkesi memnun edecek biçimde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Lütfen, tamamlayayım,
bir cümle zaten, bitiriyorum.
BAŞKAN
– Ama tamamlayın, bakın, üç dakika oldu, lütfen.
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Meclis tatile girmeden,
herkesi gerçekten memnun edecek şekilde bu düzenlemenin
tartışılarak yapılması lazım. Aksi takdirde yeni
yıla girerken bundan ciddi olarak aslında halkımız
mağdur olacaktır. KHK’yle taşeron düzenlemek asla bir yol
değildir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Altay, buyurun lütfen.
8.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Kısa
bir arzım, bir de talebim var. Maliye Bakanımızı dinledik.
Maliye önemlidir; devletin, dolayısıyla milletin parasını
toplayan ve uygun şekilde sarf eden bir kuruluş. Şunu merak
ediyorum: Benim şimdi bir param olsa, faiz almak istiyorsam onu götürür
bankaya yatırırım; yok, paramı evde tutuyorsam, ben faiz
istemiyorumdur. Hâl böyleyken, şimdi, bu meşhur ayakkabı
kutularındaki para bir süre alıkonuldu ya, sonra devlet buna bir de
faiz ödedi. Ben, şimdi, Sayın Bakandan… Bence ve kamu vicdanınca
bu “rüşvet parası” olarak bilinen bu paraya devletin maliyesi kaç
lira faiz ödedi, merak ediyorum; bu, arzım.
Talebim şu: Sayın Bakan konuşmasında
İstanbul Milletvekilimiz ve aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonu
Üyesi olan Sayın Mehmet Bekaroğlu’nun daha önce
yaptığı bir konuşmaya atfen kendisini vizyonsuzlukla itham
etmek suretiyle de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok
canım.
BAŞKAN – Yok, hayır.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, aynen öyle.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Öyle
bir ifadem olmadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ağır bir
sataşmada bulundu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hiç
böyle bir ifadem olmadı.
BAŞKAN – Buyurun, bitirin siz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir milletvekilini 80
milyonun önünde vizyonsuzlukla itham etmek sataşma değilse onun
takdirini vicdanınıza bırakıyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) –
Kesinlikle öyle bir beyanatım olmadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın
Bekaroğlu’na cevap hakkı, sataşmadan söz talep ediyoruz.
Arz ederim.
BAŞKAN – Sayın Altay, elbette ki bir milletvekilini
vizyonsuzlukla suçlamak, bir sataşma nedenidir.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ama
olmadı.
BAŞKAN – Ama Sayın Ağbal, Sayın
Bekaroğlu’na yönelik böyle bir ithamda bulunmadı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bulundu yahu herkes
duydu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Nasıl
bulunmadı ya? Bütün salon duydu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) –
Hayır.
BAŞKAN – Hayır, bakın, çok iyi dinledim
Sayın Altay. Önce Sayın Bekaroğlu’nun yapmış
olduğu bir konuşmayla ilgili bir açıklama getirdi –ben hatta
Sayın Bekaroğlu bir açıklama talebinde bulunur diye
düşündüm- sonra da genel olarak “Vizyonumuzu daha çok
genişletmeliyiz.” dedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yani
olumlu manada söyledim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İki dakika,
biter.
BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, lütfen,
şimdi Sayın Bakan burada, sizi kastettiyse
açıklamasını yapsın…
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İsim verdi,
nasıl kastetmedi yani?
BAŞKAN – …eğer kastı öyleyse tabii ki size
söz vereceğim sataşmadan dolayı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Öyle ama Başkan.
BAŞKAN – Bir dakika…
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) –
Sayın Başkanım, kesinlikle Sayın Bekaroğlu’nu
kastederek ve anladığı manada bir ifade kullanmadım. Tam
tersine, olumlu bir manada, ülkeyi ileriye götürmek için vizyon sahibi olmak…
“Hep beraber inşallah bu vizyona beraber geliriz.” dedim yani.
BAŞKAN – Evet, böyle dedi, Sayın
Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Olay böyle
değildi ama, ben açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Sizinle ilgili bir şey yok.
Yerinizden bir dakika söz vereyim size.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım,
bitmedi efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şöyle: Bir
düzeltme talebimiz de Sayın Kuşoğlu için var. Grubumuz
adına Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşan
Sayın Kuşoğlu’nun Meclise ve millete yanlış bilgi
verdiğini söyledi Sayın Bakan. Bu bir sataşma olmasa da bir
tashihi gerektirir.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) –
Doğru.
ENGİN ALTAY (İstanbul) – Uygun görürseniz bir
dakika Sayın Kuşoğlu…
BAŞKAN – Tamam, şimdi bir dakika Sayın
Bekaroğlu’na vereceğim, diğer bir dakika sözü de Sayın
Kuşoğlu’na vereceğim.
Buyurun Sayın Bekaroğlu.
Süreniz bir dakika, uzatmayacağım sürenizi,
lütfen toparlayın.
9.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu’nun, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503
sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
biz Varlık Fonu’nu hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda iki
yönde eleştirdik. Bir: “Varlık Fonu’nun kurulabilmesi için,
diğer örneklerde olduğu gibi bir varlığın
bulunması gerekiyor; ya dış ticaret fazlası ya doğal
gazdan, petrolden bir zenginliğin, gelecek kuşaklar için bu
varlığın değerlendirilmesi. Bu amaçla kurulmuştur
Varlık Fonu.” dedik.
İkinci
eleştiri alanımız: “Bu Varlık Fonu’nun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetiminden kaçırılması yanlıştır.”
Çünkü 200 milyar dolardan söz ettiler, “Bu 200 milyar doların mutlaka
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetiminde olması gerekir.” dedik. Bizim
yaptığımız eleştiri budur. Bu, vizyonsuzluk falan
değildir.
Kaldı
ki Varlık Fonu’na mevcut varlıkları yerleştirerek
onları ipotek ederek borç bulacağız, bunun yanlış
olduğunu söyledik. Eğer böyle bir arayış vizyonsa
Sayın Bakanımıza söyleyecek bir lafımız yok.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Peki, buyurun Sayın Bakan.
Sayın
Kuşoğlu, size sonra söz vereceğim.
Bir
dakika size de söz veriyorum Sayın Bakan.
10.- Maliye Bakanı Naci
Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Bekaroğlu,
anlaşılıyor ki o anda konuşmamı dikkatlice takip
etmemişsiniz.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Bak, bir de “Takip etmediniz.” diyorsunuz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Varlık Fonu’nu kastederek
cümleleri kurmadım. İsterseniz tutanakları getirelim.
BAŞKAN
– Evet.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Varlık Barışı
Kanunu’ndan bahsettim, Varlık Fonu’ndan bahsetmedim ve “varlık
barışı” diye sizin tabir ettiğiniz düzenleme, Komisyonda ve
Genel Kurulda görüşülürken devamlı bir şekilde bunun
uluslararası hukuka aykırı olduğunu iddia ettiniz. Ben
oradaki argümanlarınıza karşılık olarak ve varlık
barışı bağlamında konuştum. Onun için, Sayın
Bekaroğlu’nun kalkıp hiç bahsetmediğim Türkiye Varlık
Fonu’yla ilgili bir meseleyi bu meseleyle bağlamasının…
Açık söyleyeyim, anlaşılıyor ki dikkatlice dinlememiş.
Maliye
bakanlarını dikkatli dinleyin.
MUSA
ÇAM (İzmir) – Bu olmadı, bu olmadı.
BAŞKAN
– “Varlık barışı” dedi, Sayın Bekaroğlu.
Evet,
Sayın Kuşoğlu, buyurun.
11.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlu’nun, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Yani Varlık Fonu’yla ilgili söylediklerim
doğru, değil mi?
BAŞKAN
– Sayın Kuşoğlu’nu dinliyoruz.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Varlık Fonu’yla ilgili
eleştirilerimiz doğrudur.
BAŞKAN
– Sayın Kuşoğlu’na söz verdim. Saygılı olalım
lütfen.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, teşekkür ederim açıklamalarınız için.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Varlık
barışını söyledim.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Varlık barışını da
konuşuruz, kimlerin parası geldi, nereden geldi, hangi adalardan
geldi…
BAŞKAN
– Sayın Bekaroğlu, Sayın Kuşoğlu’na söz verdim.
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – …bunların hepsini konuşuruz
Sayın Bakanım.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Boşa konuşuyorsun.
BAŞKAN
– Lütfen…
MEHMET
BEKAROĞLU (İstanbul) – Bunların hepsini konuşuruz sizinle.
Nasıl vergilerin kaçırıldığını, hepsini
konuşuruz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Boşa konuşuyorsun.
BAŞKAN
– Sayın Bekaroğlu, lütfen… Ayıp oluyor ama Sayın
Kuşoğlu’na ayıp oluyor. Söz verdim, söze başladı.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, teşekkür ederim açıklamalarınız için.
Denetimle
ilgili olarak benim aldığım, verdiğim rakamlar, Gelir
İdaresi Başkanlığının faaliyet raporundandı.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – O, vergi dairesi müdürlerinin…
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) – 6.182 inceleme yapılmış, 150 milyon
liralık bir tarhiyattan bahsediyordu, ben onları verdim. Vergi
denetiminin etkili olması benim dileğim, siz de bunu
aşağı yukarı biliyorsunuz -benzer yerlerden geliyoruz- daha
etkili olması lazım ama piyasadaki mükellefler aynı seviyede
kişiler değil. Özellikle kurumlar vergisi mükellefleri, kurumlar
vergisini ödeyenler, ilk bin mükellef yüzde 60-70 gibi bir oranda, kurumlar
vergisini ödüyor. Onun için çok daha üst düzeyde uzmanlaşmış
denetim elemanlarına, farklı denetim elemanlarına ihtiyaç var.
Hesap Uzmanları Kurulu, Maliye Teftiş Heyeti bu anlamda fonksiyon
gören kurumlardı, yetişmiş birikime sahiplerdi. Bu birikimi yok
ettiler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Bitti mi Sayın Kuşoğlu?
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) – Sürem bitti Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Peki.
Buyurun
size de bir dakika.
12.- Maliye Bakanı Naci
Ağbal’ın, Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, müsaade
ederseniz burada da Genel Kurulumuzu bilgilendireyim.
Sayın
Kuşoğlu kendi ifadeleriyle mükellefler arasında
farklılık yapılması, vergi denetimi bakımından
farklı denetim elemanlarının farklı mükelleflere yönelik
ayrı ayrı denetim yapmaları ihtiyacından bahsetti. Ama
unutmayın Sayın Kuşoğlu, Vergi Denetim Kurulu bir kurul
olmakla birlikte içinde 4 farklı grup var, daha önceki kurulların
hiçbirisinde olmayan. Sizin ifade ettiğiniz büyük ölçekli mükelleflerle
ilgili denetimleri yapmak üzere ayrı, uzmanlaşmış, standartları
belli bir grup başkanlığı var. Yine, daha önce
olmadığı hâlde transfer fiyatlama ve uluslararası ticaretle
ilgili ayrı bir grup var. Yine, küçük ve orta ölçekli işletmeler için
ayrı bir denetim grubu var. Bir de daha önce hiç olmayan, organize vergi
kaçakçılıklarıyla mücadeleyle ilgili grup
başkanlıkları var. Yani sizin ifade ettiğiniz uzmanlık
ihtiyacını biz tek kutuplu da görmedik, 4 kutuplu gördük.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama
rica ediyorum. Az önce…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümünde değiliz, lütfen…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, çok kısa bir
açıklama yapmak istiyorum 60’a göre.
BAŞKAN
– Gündemimize hâkim olmamız gerekiyor. Soru-cevap bölümünde gerekli
açıklamaları ve soruları sorarsınız.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – 60’a göre talep ediyorum efendim.
BAŞKAN
– Nedir, ne açıklayacaksınız?
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Önemli bir konuyla ilgili açıklama istiyorum 60’a
göre.
BAŞKAN
– Nedir konunuz?
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Taşeronla ilgili bir açıklama yapmak
istiyorum, Sayın Bakan açıklama yapmadı çünkü.
BAŞKAN
– Şu anda taşeronu görüşmüyoruz, Maliye Bakanlığı
bütçesini görüşüyoruz.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Efendim, önemli bir konu. Yarın Meclis tatile
gidecek deniyor. Bakın, yıl başına kadar kamuda
taşeron düzenlemesinin yapılacağı iddia edildi.
BAŞKAN
– Sayın Kerestecioğlu bu konudan bahsetti.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Ama Sayın Bakan bir cevap vermedi.
BAŞKAN
– Şu anda Meclis bütçeyi görüşüyor.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Ama Sayın Bakan bir cevap vermedi.
BAŞKAN
– Bu konu da gündemimizde değil.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Ama yarın Meclis tatil olacak, yarın Meclis
tatil olacak.
BAŞKAN
– Soru-cevap kısmında sorarsınız Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Yarın Meclis tatil olacak
BAŞKAN
- Soru-cevap kısmında sorarsınız Sayın Paylan.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Yarın Meclisin tatil olacağı bilgisi
var.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
(Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
(Devam)
BAŞKAN
– Hükûmet adına Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Osman
Aşkın Bak konuşacak.
Buyurun
Sayın Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
yirmi dakika.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığının
2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesini sunmak ve 2016 Kesin
Hesabını görüşmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulumuzu, Genel Kurulumuzun tüm üyelerini ve yüce milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçe
konuşmasına başlamadan önce, geçtiğimiz pazartesi günü
evladı Yavuz Yılmaz’ı ebediyete uğurlayan eski
Başbakanlarımızdan ve benim de hemşehrim olan Sayın
Mesut Yılmaz Beyefendi’ye, eşlerine ve tüm yakınlarına bir
kez daha sabır dileklerimi iletiyor, merhuma Allah’tan rahmet diliyorum.
Gençlik
ve Spor Bakanlığı olarak gençlik alanında yürüttüğümüz
faaliyet ve sunduğumuz hizmetlerle gençlerimizin hayata daha iyi
hazırlanmalarını, çocukluk ile erişkinlik arasındaki
gelişim dönemlerini en verimli şekilde geçirmelerini
amaçlıyoruz. Son yıllarda çok önemli çalışmalara imza atan
Bakanlığımız bünyesinde gerçekleştirmeyi
planladığımız proje ve faaliyetler için 2018
yılında ihtiyaç duyduğumuz bütçe miktarları, merkez
teşkilatı birimleri için 191 milyon 392 bin TL, Spor Genel
Müdürlüğü için 1 milyar 284 milyon 808 bin TL, Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü için ise 13 milyar 889 milyon 262 bin
TL’dir.
Gençlik
ve Spor Bakanlığı olarak öncelikle Kredi ve Yurtlar
Kurumumuzdaki gelişmeleri aktarmak istiyorum.
Bakanlığımız, 2002 yılında 77 il ve 59 ilçede 190
yurtta toplam 182.258 yatak sayısından 18/12/2017 tarihi
itibarıyla 81 il, 243 ilçe ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde
762 yurtta toplam 626.945 yatak sayısına
ulaşmıştır. Sadece 2017 yılında 127 adet 95.376
kapasiteli yurt binasını hizmete açtık. Sayın
Bakanımız burada, kendisine teşekkür ediyorum gösterdikleri
çabadan dolayı, ekibiyle beraber çok teşekkür ediyorum.
Şimdi,
Kredi Yurtlar Kurumu olarak 2013 yılında 287 bin olan yatak
sayımızı 2014 yılında 367 bine, 2015 yılında
455 bine, 2016 yılında 556 bine, 2017 yılı sonu
itibarıyla da -daha tamamlanacak yurtlarımız da var- 650 bin
sayısına ulaştıracağız. Hedefimiz, bu
sayıyı 2020 yılında 860 binin üzerine, 900 bine
taşımak. Tabii, burada çaba gösteren, destek veren herkese
teşekkür ediyoruz.
Şimdi,
bize bir eleştiri yapıldı, başvuran öğrencilerin
yerleştirme oranlarıyla alakalı. Bize bu yıl 392.329
öğrencimiz yurtlara yerleşmek için başvurdu, bunlardan
327.136’sını yerleştirdik yani yerleşim oranı yüzde
83,41. Dolayısıyla, bu noktada 2013’teki rakamı buraya
taşıyan, desteği olan herkese teşekkür ediyoruz.
Şimdi,
kampüslerde yurt yapımlarıyla alakalı bilgileri arz edeyim.
Şimdi, şu anda sadece 2016 ve 2017 yıllarında kampüs
içerisinde yurt yaptık. 22 tane yurt yapmışız, bu yurtlarda
38.157 yatak var. Şimdi, bizim hedefimiz, kampüs içerilerine yurt yapmaya
devam etmek, bu sayıyı yükseltmek için. Önümüzdeki yıl, 2018 ve
2019’da, başta büyük şehirler olmak üzere, İstanbul, Ankara,
Antalya, İzmir ve diğer şehirlerimiz olmak üzere, yani
öğrenci yerleştirmekte sorun yaşadığımız,
arsa sorunu yaşadığımız illerde üniversite
kampüslerinde yurt yapmaya devam edeceğiz. Bunun için üniversitelerle
temasa geçtik. Daha önce de temaslar yapılmış ve bu şekilde
yurt yapmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla, bunun avantajı
ne? Öğrencimiz için avantajı şu: Bir: öğrenci yolda zaman
kaybetmiyor. İki; öğrenci bir para, otobüs gidiş gelişi
için bir ücret vermiyor. Üçüncüsü; daha da güvenli yani kampüs içerisinde hem
bizim güvenliğimiz var hem de üniversitenin güvenliği var. Dolayısıyla,
öğrencilerimizin çok daha iyi şartlarda, iyi noktalarda ikamet
etmeleri için yurtlarımızda hazırlıklarımızı
yapıyoruz.
Peki,
başka ne yaptık? Öğrencilere verdiğimiz kredi
miktarını artırdık. 2002 yılında 45 liraydı,
bugün -2018 yılı başından itibaren- bu rakam 470 TL’ye
çıktı. Dolayısıyla, bize başvuran öğrencilerimize
-şu anda 1 milyon 650 bin öğrenciye- burs ve kredi veriyoruz,
başvuran herkese kredi veriyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu noktada, Maliye Bakanlığımıza
teşekkür ediyoruz.
Peki,
başka ne yaptık? Yemek yardımı. Günlük, öğrencilere
sabah kahvaltısı, bir de akşam yemeği veriyoruz. Bunun için
de bu yıl itibarıyla günde 11 TL’ye çıkardık
öğrencimize gıda yardımını yani çocuğumuz
kalktığı zaman sabah kahvaltısını yapmadan okula gitmesin,
geldiği zaman da 3-4 çeşit akşam yemeğini yesin.
Şu
anda, 4 yıldızlı otel standartlarına sahip
yurtlarımız var; 3 kişilik odalar, 4 kişilik odalar; eski
sistemde ranzalı -15 kişilik, 20 kişilik- odalar vardı.
Biz, bir yandan yeni yurtlar yapıyoruz ve bu yurtlarda da konforu
artırıyoruz. Öğrencilerimiz memnun. Memnuniyet oranıyla
ilgili yaptırdığımız bir çalışmada; 4
üzerinden 3,56. Dolayısıyla, öğrencilerimiz bu noktada bizden
memnunlar ve biz onlara hizmet etmeye devam edeceğiz. Bu noktada, gençlerimize
güveniyoruz, onlara hizmet etmeye devam edeceğiz çünkü onlar bizim
geleceğimiz.
Diğer
bir konu -burada bahsedildi- uyuşturucuyla mücadele. Şimdi, bizim,
Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak en çok üzerinde durduğumuz
konulardan bir tanesi de uyuşturucuyla mücadele. Bu noktada -ben
geldiğim günden beri de ifade ediyorum- uyuşturucuyla mücadelede en
etkin yöntem sporun gücünü kullanmak. Yani spora yaptığınız
1 liralık yatırım size 4 lira olarak geri dönüyor, nasıl
dönüyor? İşte, spor vasıtasıyla gençlerimizi biz spor
sahalarına taşıyoruz, havuzlara taşıyoruz, spor
salonlarına taşıyoruz; sokaklarda olmuyorlar. Sokaklarda
uyuşturucu çetelerine biz bu fırsatı vermeyeceğiz; amatör
spor kulüplerimizle beraber, spor tesislerimizle beraber, mahallî idarelerimizle
beraber uyuşturucuyla mücadeleye devam edeceğiz. Burada sporun gücü
şu: Önleyici gücü var yani çocuklarımızı spora
taşıdığımız zaman, o çocuk enerjisini
atıyor, bir çevre ediniyor, disipline oluyor, dolayısıyla
yalnız kalmıyor, uyuşturucunun bulunduğu, kol gezdiği
veya yer aldığı ortamlarda bulunmuyor. Biz onları daha
güvenli, kendini geliştireceği, sağlığını
geliştireceği ortamlara taşıyoruz.
Başka
ne yapıyoruz? Bu çocuklarımıza yaptığımız
yatırımda sağlıklı bir nesil önemli. Bizim en büyük
gücümüz insan gücümüz, gençlerimiz. Gençlerimize güveniyoruz.
Dolayısıyla, bu sayede de spor yapan gençlerimiz daha az doktora
gidiyor, daha az hastalanıyor, daha az ilaç kullanıyor, daha az film
çektiriyor. Dolayısıyla sağlıklı bir nesille beraber
bunun karşılığını almış oluyoruz. Bu
noktada amatör spor kulüplerimiz…
Ben
de amatör spor kulüplerinin içerisinden gelen birisiyim, amatör spor
kulüplerinde yöneticilik yaptım, federasyon başkanlığı
yaptım, pek çok kulüpte, profesyonel kulüpte de yöneticilik yaptım.
Bizim gençlerimize dokunacağımız en önemli alanlardan bir tanesi
de bu spor kulüpleri. Bu noktada, Gençlik ve Spor Bakanlığı
olarak biz mahalle aralarına basket potaları yapıyoruz, amatör
sahalar yapıyoruz, Spor Toto Teşkilatımızla, Spor Genel
Müdürlüğümüzle, mahallî idarelerle birlikte bu tesisleri ülkemize
kazandırıyoruz. Dolayısıyla gençlerimiz, bu ülkenin
yarınları olan gençlerimiz bu tesislerden yararlanıyor.
Yaklaşık
13 bin amatör kulübümüz var. Ben geçtiğimiz ay Amatör Spor Kulüpleri
Konfederasyonunun Genel Kuruluna katıldım. Bu Genel Kurulda onlarla
sorunları üzerinde görüştük. Bu görüşmeler çerçevesinde de biz
onlara şunu söyledik: “Bize yer gösterin, birlikte, mahallî idarelerle
beraber sizlere saha yapalım, daha çok gencimizi spor tesislerine
taşıyalım çünkü uyuşturucuyla mücadelede, kötü
alışkanlıklarla mücadelede en önemli argüman bu.” Biz sporun
birleştirici gücünü, sporun gücünü kullanmak istiyoruz.
Bakın,
2017 yılında amatör spor kulüplerimize 192.100 adet eşofman
takımı, 189.400 adet tişört ve şort takımı,
187.740 adet yağmurluk, 186.950 adet spor çantası vesaire olmak üzere
toplam 20 milyon 500 bin liralık ayni yardım yapmışız.
Nakdî olarak da 13 milyon TL yardım yapmışız. Yani, amatör
kulüplere yardımımızı yapıyoruz. Bunu artırarak
devam edeceğiz. Spor Toto Teşkilat
Başkanlığımızın desteğiyle, Spor Genel
Müdürlüğümüzün desteğiyle ve mahallî idarelerle beraber bunu
yapıyoruz.
Onun dışında, burada sayın
vekillerimiz ifade ettiler, dopingle mücadele. Ben de geçtiğimiz dönem
Dopingle Mücadele Komisyonu Başkanlığı yaptım. Doping
sporun kanseridir. Bu noktada, dopingle mücadelede 2013 yılında
yaşadığımız sıkıntıları süratle
aşarak… 2013’te 176 tane numune çıkmıştı, şu anda
bu numune sayısı 21’lere düşmüştür. Dolayısıyla,
bu noktada, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum; kendisi
dopingle mücadele noktasında, 2014’te, 2015’te ve 2016, 2017
yıllarında dopinge sıfır tolerans noktasında etkin bir
mücadele gösterdiler. Kendisine ve ekibine teşekkür ediyorum.
Aynı zamanda, dopingle mücadeleyle ilgili bir yasa
tasarısı hazırladık, inşallah onu da Meclise
getireceğiz. Bu noktada desteğinizi istiyoruz çünkü bu kanseri,
sporun kanserini buradan çıkarmamız gerekiyor.
Sonra, yasa dışı bahisle ilgili bazı
şeyler söylendi. Yasa dışı bahisle ilgili olarak da Spor
Toto Teşkilat Başkanlığı olarak biz bazı
düzenlemeler talep ettik. Bu düzenlemelere sizler destek verdiniz, çok
teşekkür ediyoruz bu noktada. Şu anda yasa dışı
bahisle mücadele kapsamında atılan ilk büyük adım, 2013
yılında gerçekleştirilen kanun değişikliği. Bu değişiklikle,
yasa dışı bahis oynatanlara verilecek hapis cezaları
artırılmış ve yasa dışı bahis oynayanlara
ilk defa para cezası getirilmiştir. Sonra, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı
yüzlerce yasa dışı bahis sitesi hakkında erişim
engellemesi kararı vermiştir. Yasa dışı bahis
sitelerine ilişkin ihbarların tümü titizlikle
değerlendirilmekte, yasa dışı bahis
oynattığı tespit edilenler için suç duyurusunda bulunulmakta ve
buna ilişkin açılan kamu davaları “müdahil” sıfatıyla
takip edilmektedir.
Bakanlığımız ve Maliye
Bakanlığının önderliğini yaptığı bir
çalışma grubu oluşturulmuş ve yasa dışı
bahisle mücadele kapsamında bir eylem planı
hazırlanmıştır. Bu eylem planında
kararlaştırılan konuların bir sonucu olarak 694
sayılı KHK’yle yapılan değişiklik neticesinde,
soruşturma makamlarının yasa dışı bahis suçu
kapsamındaki yetkileri artırılmış, daha derin ve
sağlıklı soruşturma yapılabilmesi mümkün
kılınmıştır.
Yasa
dışı bahsin cazibesini artıran en büyük nedenin daha yüksek
ikramiye dağıtım oranlarıyla oyun oynatılması
olduğu bilinmektedir. Bu nedenle Spor Toto Teşkilat
Başkanlığınca, oynatılan oyunlara ilişkin
ikramiye dağıtım oranlarının yeniden düzenlenerek
rekabet avantajının sağlanması ve bu sayede yasa
dışı bahsin azaltılarak kamu kaybının önüne
geçilmesi hususunda çalışmalar yapılmaktadır.
Bayilik
iptalleriyle ilgili bazı eleştiriler oldu, bu noktada da bilgi
vereyim. Teşkilat Başkanlığımız, bahis
oyunlarının sorumlu bahis ilkeleri çerçevesinde ve toplumsal
yapıya zarar vermeyecek nitelikte gerçekleştirilmesi hususuna büyük
önem vermektedir. Bu kapsamda, teşkilata bağlı bayilikler
düzenli olarak denetlenmekte ve mevzuata aykırı işlem tesis
ettiği belirlenenler iptal edilmektedir. 2007-2017 yılları
arasında toplam 1.432 Spor Toto bayisi hakkında iptal kararı verilmiştir.
Bunun sebebi: Kapatılan bu bayilerin büyük çoğunluğunu 18
yaşın altındaki çocuklara oyun oynatma, yasa dışı
bahis ve kumar oynatma gibi mevzuata aykırı fiiller
gerçekleştirdiği tespit edilen bayiler oluşturmaktadır.
Şimdi,
gençlerimizle buluştuğumuz bir nokta da gençlik merkezlerimiz.
Şu anda sayısı 280’lere dayandı, önümüzdeki yıl bunu
300’ün üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Bu noktada da gençlerin bir
araya geldiği, çeşitli aktivitelerde bir arada olduğu, spor
yaptığı, kültürel etkinlikler yaptığı, sanatsal
etkinlikler yaptığı ortamlar. Aynı zamanda, biz dijital
ortamı da gençlerle burada yaşıyoruz, robotik
çalışmaları gençlerle burada gerçekleştiriyoruz ve onlarla
bir arada olmaya devam ediyoruz.
Onun
dışında 6222 sayılı Yasa’yla ilgili bazı eleştiriler
yapıldı. Biz 6222 sayılı Yasa’yla ilgili İçişleri
Bakanlığı ve Adalet Bakanlığıyla birlikte çok
titiz bir çalışma yürüttük. Bu noktada, sporda şiddetin
önlenmesiyle alakalı, kulüplerimizle bir araya geldik, onlarla ilgili
olarak taraftar gruplarının eğitilmesinden tutun da, izleme
sisteminden cezaların artırılmasına kadar pek çok konuyu
değerlendirdik. Çok yakında bunları da
yasalaştıracağız. Dolayısıyla bu noktada sizlerden
de destek istiyoruz. Sporda şiddeti asla kabul edemeyiz, tasvip edemeyiz
ve sporda “fair play” ruhunun etkin olduğu bir ortamı arzu ediyoruz.
Spor
tesislerine gelince: Spor tesislerini, tabii, arkadaşlarımız
ifade etti. Spor tesisleri envanterine baktığımız zaman da
şu anda 3.488 adet spor tesisi var. Bunların 1.327’si futbol
sahası, 842’si spor salonu ve böyle gidiyor. Daha önce, 2002
yılı öncesindeki spor tesisi sayımız 1.575’miş, biz
sadece on beş yıl içerisinde 1.913 adet spor tesisi
yapmışız. Bu spor tesislerini niçin yapıyoruz?
Gençlerimizin spor yapması için, daha başarılı olması
için yapıyoruz. Dolayısıyla, şu anda Türkiye dünyada spora
en fazla yatırım yapan ülke konumundadır. Bu noktada da
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, hükûmetlerimize
teşekkür ediyoruz. Gerçekten, her gittiğimiz noktada, her ilde
tesisler, spor salonları var; ilçelerde var, hatta beldelere kadar,
köylere kadar spor sahaları yapıyoruz gençlerimizin sporla bir arada
olması için.
Başka
bir konu: 2., 3. Lig kulüpleriyle ilgili bazı eleştiriler oldu,
işte, Spor Totonun onlara desteğiyle alakalı. Şu anda tüm
futbol kulüplerine 2004-2017 yılları arasında Türk Spor Toto
Teşkilatımız 2 milyar 500 milyon lira sadece isim hakkı
için ödeme yapmış. Spor kulüplerimizle toplantı yapıyoruz,
Kulüpler Birliğiyle bir araya geldik, 1. Lig kulüpleriyle bir araya geldik,
önümüzdeki hafta da 2. Lig Kırmızı Grup, Beyaz Grup; 3. Lig
Birinci Grup, İkinci Grup ve Üçüncü Grup kulüpleriyle bir araya
geleceğiz. Kendilerinin herhangi bir gelir kayıpları yok,
olmayacak ve biz onlara daha fazla destek olmaya
çalışacağız.
Onun
dışında, tabii, bizim için en önemli şey, Kulüpler
Birliğiyle şu ana kadar 3 defa toplantı yaptık, Futbol
Federasyonuyla bir araya geldik. Sporun gelişmesi için, futbolun
gelişmesi için, altyapı yatırımlarını birlikte
yapmayı planlıyoruz. Nasıl, Almanya takımı
başarısız olduğu zaman altyapıya büyük
yatırım yaptı, biz de altyapıya yatırım yapmak
durumundayız. Bunu kulüplerimizle görüşüyoruz. Onlara bu noktada,
saha konusunda olsun, diğer konularda olsun destek vermeye devam
edeceğiz.
Bu
gençler bizim gençlerimiz, onlara güveniyoruz. 2. ve 3. Lig kulüplerinin de
güçlü olmasını istiyoruz, o noktada her türlü diyaloğa
hazırız. Fakat şunu unutmamamız lazım: Kulüplerin
borçlarıyla alakalı konular ifade edildi. Bu noktada yönetimsel
hatalar vardır, bu yönetimsel hatalar da… Kulüp yöneticilerinin transfer
noktasında veya altyapıdan yetiştirmedikleri için
yaşadıkları sorunlar vardır, hatalı transferler
vardır, bazı şeyler söz konusudur ama şunu da ifade edeyim:
Biz Türk sporunun, Türk futbolunun gelişmesi için altyapıya
yatırım yapmalıyız; bunun örnekleri var, geçmişte de
yaşadık. İnşallah, hep beraber, bütün camiamızla,
bütün kulüplerimizle beraber bu altyapı sorununu çözüp… Örnek kulüpler
var, bakıyoruz, Altınordu Kulübü var bu noktada
başarılı. Bazı kulüpler yatırım yapıyorlar.
Bursaspor yatırım yapıyor, Trabzonspor yatırım
yapıyor. Geçen hafta Bursaspor-Trabzonspor maçını
izlediğimizde altyapıdan yetişmiş 5 oyuncuyu gördük,
gerçekten gurur duyduk, bunların sayısının
artmasını istiyoruz. Dolayısıyla bunun için de Futbol
Federasyonuyla beraber…
Askerlikle
ilgili konuyu gündeme getirdi Sayın Vekilimiz Saffet Bey, kendisi de bu
işin içerisinden geliyor. Ben de yöneticilik yaptığımda
aynı sorunlarla karşılaştım. Bu konuyu Asker Alma
Dairesi Başkanıyla ben görüştüm, Millî Savunma
Bakanımızla görüştüm. Yasada şu ifade ediliyor: “Türkiye
Profesyonel 1. veya 2. Futbol Liglerinde yer alan takımların
kadrolarında bulunan profesyonel futbolcuların…” demiş. Buraya,
tabii, bir alt ligin de ilave edilmesi lazım; bu noktada birlikte
çalışırız. Bu, çözüm gerektiriyor. Yalnız şunu
unutmamamız lazım: Geçmişte bununla ilgili bazı
suistimaller oldu, siz de bunu biliyorsunuz, o suistimallerin olmaması
için de birlikte bunu önleyecek adımlar atmamız lazım.
Onun
dışında, ülkemiz yapılan tesislerle pek çok organizasyona
ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz aylarda Avrupa Basketbol
Şampiyonası’nı organize ettik, Samsun’da İşitme
Engelliler Olimpiyatları’nı organize ettik, Erzurum’da Kış
Olimpiyatları’nı organize ettik ve Trabzon’da Gençlik
Olimpiyatları’nı organize ettik. (AK PART sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla pek çok organizasyonu
başarıyla gerçekleştirmektedir ülkemiz. Bu noktada, biz
gençlerimize güveniyoruz, kulüplerimize güveniyoruz.
Tabii,
spor siyasetüstü, burada herkesten destek görüyoruz. Spor kulüpleriyle ilgili
öneriler de oldu. Spor kulüpleri yasasını Kulüpler Birliğiyle ve
diğer taraflarla görüşüyoruz, onu da Meclise getireceğiz. Bu
noktada irade oluştu ve sizlerin de destekleriyle beraber Türk sporunda
sorunları giderecek, bir çözüm üretecek bu yasayı da getireceğiz.
O noktada da sizlerden destek bekliyoruz.
Biz,
tabii, büyüyen, gelişen, güçlü Türkiye’yi istiyoruz. Bu noktada, ülkemizin
uluslararası arenada başarılı şekilde temsil
edilmesini arzu ediyoruz. İnşallah, olimpiyatlarda da, 2020 Tokyo
Olimpiyatları’nda da başarılı sonuçlar almak için gerekli
proje ve çalışmaları yapıyoruz. Şu anda havuzumuzda
yaklaşık bine yakın sporcu var, bunları da birer proje
olarak düşünerek Türk Bayrağı’nı uluslararası arenada
en yükseğe çekmek için hep beraber çalışacağız.
Gençlerimize
güveniyoruz, ülkemizin gençlerine güveniyoruz. Gençlik ve Spor
Bakanlığı olarak her zaman sizin yaptığınız
eleştirilere, önerilere açığız. Destekleriniz için
teşekkür ediyorum.
Herkese
saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi
söz sırası, şahsı adına lehte olmak üzere
konuşacak olan Sivas Milletvekili Sayın Selim Dursun’da.
Buyurun
Sayın Dursun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SELİM
DURSUN (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında şahsım
adına, lehte söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve yüce
heyetinizi, aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dokuzuncu tur görüşmelerimizi
yaptığımız 2018 yılı bütçesi, önceki bütçelerimiz
gibi, milletimizin refah ve mutluluğunu, ülkemizin büyümesini ve
gelişmesini, insanımızın yaşam standardını
yükseltmeyi hedefleyen bir bütçedir. On beş yıllık AK PARTİ
hükûmetlerimiz döneminde uygulanan başarılı ve ihtiyatlı
politikalar sayesinde ezber bozan çalışmalara imza
atılmıştır. Belki her birimiz unutmuş olabiliriz ama birkaç
örnek vermek gerekirse, Türk lirasından 6 sıfır
atılması, IMF borçlarının sıfırlanması, faiz
giderlerinin millî gelire oranının yüzde 14,4’ten yüzde 1,9’a
gerilemesi… Bu sayede küresel krizlerden en az şekilde etkilenen
ekonomimiz bu yılın üçüncü çeyreğinde 11,1; son on beş
yılda da 3 kat büyümeyi başarmıştır.
Sayın
milletvekilleri, atalarımızdan bize miras olan devleti ebet
müddetimizi geleceğe taşıyacak olan gençlerimizle başlamak
istiyorum. Onlara şükranlarımı sunuyorum. Gençlerimizin
vatanı, bayrağı ve devleti için 15 Temmuz gecesi hain FETÖ'cü
darbecilere karşı nasıl bir duruş sergilediklerini hepimiz
yakinen biliyoruz. İşte, biz bu gençlerimize de 18 yaşında
seçme ve seçilme hakkını sağladık. Oluşturulan gençlik
merkezleri aracılığıyla da millî, ahlaki, insani ve
kültürel değerleri benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini,
vatanını ve milletini seven, sanatsal ve sportif alanlarda kendini
geliştirmiş ve topluma karşı sorumluluk duyan, akıl
teri ile alın terini birleştiren güçlü bir gençlik yetiştirme
gayretlerimiz devam etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Kredi Yurtlar Kurumu olarak da öğrencilerimizin daha iyi
şartlarda eğitim görmesi, barınması için yapılan
çalışmalar devam ediyor. Sayın Bakanımız da
bahsettiler, daha önce 190 yurdumuzda 182 bin öğrencilik yatak kapasitesi
varken bugün itibarıyla 758 yurtta 653 bin yatak kapasitesine
ulaşılmıştır.
Bu
arada, Sivas’ımızda ihalesi yapılan 10 bin öğrenci
kapasiteli yurdumuz ve olimpiyat şampiyonumuz Taha Akgül kardeşimizin
isminin verildiği kapalı spor salonumuz ve de stadımız için
de teşekkür ediyor, hayırlı olmasını diliyorum;
Sayın Bakanımıza ve emeği geçen arkadaşlara
teşekkürlerimi sunuyorum.
1
milyon 603 bine yakın öğrencimize burs verilmektedir, kredi
verilmektedir. 2002’de 45 lira olan bu burs ücreti 2018 yılı
itibarıyla 470 lira olacaktır. Siyaset
anlayışımız “İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.” ilkesine ve vatandaşlarımızın müreffeh
bir hayat sürmesine odaklı olduğu için ülkemizin kaynakları
faize değil yatırımlara aktarılmıştır. Aziz
milletimizin AK PARTİ’mize on beş yıldır vermiş
olduğu güven ve destekle, büyük ve güçlü Türkiye hedeflerimize
ulaşmak için, mali disiplinden kopmadan, daha çok çalışıp
daha çok üreteceğiz inşallah.
Bütçemizi
hazırlayan başta Maliye Bakanımıza ve emeği geçen tüm
arkadaşlarımıza, geçmişten bugüne emeği geçen tüm
kardeşlerimize teşekkür ediyoruz. Bu vesileyle de, 2018
yılı bütçemizin ülkemize, bölgemize, mazlumlara, mağdurlara
faydalı olacak şekilde, hayırlı olacak şekilde
gerçekleşmesi dileğiyle yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi tekrar
saygıyla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Dursun.
SELİM
DURSUN (Devamla) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, dokuzuncu turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemini yapacağız.
Süremiz
yirmi dakika; bu sürenin on dakikası soru sorması için sayın
milletvekillerine, diğer on dakikası ise cevap vermesi için
sayın bakanlara aittir.
Sayın
Özdemir, sizden başlıyoruz.
Buyurun.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüzde
11 büyüme rakamları gündemdeyken ve oldukça atıf
yapılırken, enflasyon artışı, işsizliğin
giderek artması -ki özellikle neredeyse her 4 gençten 1’i işsiz- ve
gelir dağılımı adaletsizliği ortada, servet
dağılımındaki fark giderek açılıyor ama ben,
burada, özellikle Maliye Bakanına öğretmenlerden bahsetmek istiyorum.
Sayın
Bakan, öğretmenlerin yüzde 95’i maaşları yetersiz olduğu
için geçinemediklerini söylüyor; yüzde 20’si ek iş yapıyor, yüzde
20’den fazlası da kredi borcu olduğunu söylüyor ki Millî Eğitim
Bakanlığınızın açıkladığı
Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki en önemli bulgu, öğretmenlerin toplum
nezdindeki itibarının giderek azaldığı.
Bu
noktada, 2018 bütçesinde, özellikle, tabii ki öncelik mesleklerini icra
edemeyen, atanamayan öğretmenler ama öğretmenlerin maaşı
konusunda bir düzenleme olacak mı?
Gençlik
ve Spor Bakanımıza da sormak istiyorum. Şöyle ki: Üniversite
kampüslerindeki yurtlara özel önem verdiğinizi söylediniz ki bildiğim
kadarıyla siz de İngiltere’de eğitim aldınız, oradaki
kampüs üniversitelerinin durumunu biliyorsunuz. Biz, burada, ben
hatırlamıyorum, kaç tane üniversite açtık, açıkçası,
tabela üniversitesi gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Tümer…
ZÜLFİKAR
İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Maliye Bakanı, yaklaşık 1
milyon 760 bin dekar alana sahip Adana ili Aşağı Seyhan
Ovası sulamasının, ileriki zamanlarda sulama suyu temininde
yaşanacak problemlerin çözümü için basınçlı borulu şebekeye
dönüştürülmesi gerekmektedir. Aşağı Seyhan Ovası’nda
tüketilen sulama suyu miktarı yıllık ortalama 1 milyar 900
milyon metreküp olup, ihtiyaç duyulan bu miktarın ancak 1 milyar 510
milyon metreküpü karşılanabilmektedir. Basınçlı borulu
şebekeye geçildiğinde en az 665 milyon metreküp su tasarrufu
sağlanacağı hesaplanmaktadır.
Öte
yandan, yenilemeden kaynaklı sulanacak ilave yaklaşık 1 milyon
dekar tarım arazisinde yaklaşık 600 milyon lira değerinde
tarımsal gelir artışı beklenmektedir. Şebekenin
basınçlı boru şebekeye dönüştürülmesi için sulama suyunun
santralden türbinlenmeden alınması söz konusu olabilecektir. Bu
bakımdan, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
tarafından özelleştirilmesi planlanan Seyhan 1, Seyhan 2 ve
Yüreğir Hidroelektrik Santrallerinin özelleştirme programından
çıkartılması büyük önem arz etmektedir. Bu konudaki hassasiyet
bölge ve ülke tarımı adına çok önemlidir.
Çok
teşekkür ederim.
BAŞKAN
– Ben de teşekkür ederim Sayın Tümer.
Sayın
Topal yerine Sayın Köksal…
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sorum Gençlik ve Spor
Bakanına.
Gençlik
ve Spor Bakanlığının onayıyla Spor Genel
Müdürlüğü Tesislere Ad Verme Yönetmeliği’ne göre seçim bölgem
Afyonkarahisar’da bulunan spor kompleksi ve spor salonlarına Kocatepe,
Zafer, Çiğiltepe ve Tınaztepe isimleri verilmiştir. Cumhuriyetin
kazanıldığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşmana balyoz
gibi yumruğu indirdiği topraklarda onun isminin hiçbir tesise
verilmemesinin gerekçesi nedir? Sayın Bakan bu yanlıştan dönecek
midir? Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum: Onun isminin tabelalardan
kaldırılması ya da tesislere verilmemesiyle
Afyonkarahisarlı hemşehrilerimizin gönlünden, yüreğinden Mustafa
Kemal Atatürk sevgisini silmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
BAŞKAN
– Sayın Özdiş…
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Limonata,
gazoz, meyve suyu gibi ürünleri ÖTV kapsamına aldınız yani
bildiğimiz basit bir limonatadan bile özel tüketim vergisi alınacak.
Doğal gazdan, güneş kreminden ÖTV alıyorsunuz ancak
pırlanta ve elmasta ÖTV sıfır. Aynı şekilde yat ve
teknelerin kullandığı motorinde ÖTV yok ama binbir emek vererek
ürününü hasat etmeye çalışan gariban çiftçimizin
kullandığı motorinde ÖTV var. Bir çiftçinin traktörünün ülke
ekonomisinde yarattığı katma değeri düşünün, bir de
bir iş adamının yatının yaktığı ÖTV’siz
mazotu. Sizin adaletiniz bu mu Sayın Bakan?
Şimdi
tekrar soruyorum buradan: Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan
çiftçimizin çektiği çileyi ne zaman bitireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim ben de.
Sayın
Erdoğan…
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk
sorum Sayın Gençlik ve Spor Bakanına: Muğla Ortaca
Sarıgerme mevkisindeki bütün işletmeler spor kulüplerinin kamp
yapabileceği bir spor kompleksinin yapılacağı günü dört
gözle beklemektedir. Gençlik ve Spor Bakanlığımızın bu
konuda bir çalışması var mıdır?
İkinci
sorum Maliye Bakanımıza: Muğla Tarım İl Müdürlüğü
bir yazı yazıyor Tarım Bakanlığına, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesine göre
sözleşmeli pozisyonda görev yapan personele seyyar görev tazminatı
veya geçici görev yolluğu ödenip ödenemeyeceğini soruyor. Cevap
olarak da sözleşmeli personel çalıştırılmasına
ilişkin esasları belirleyen 6/6/1978 tarih 7/15754 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı’yla yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel
Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar’ın
3’üncü maddesine göre, sözleşmeyle çalıştırılacak
personele sözleşme ücreti dışında herhangi bir ödeme
yapılamayacağı ifade ediliyor. Aynı araçla göreve giden iki
ziraat mühendisinden 4/B’li olana bunlar ödenmezken diğerine ödeniyor. Bu
adaletsizliği gidermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Sayın Demir yerine Sayın Yiğit…
ALİ
YİĞİT (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum
Maliye Bakanlığına: Sayın Bakan, bir yıl önce yine
burada sormuştum. Büyükşehirlerde özel idareler
kapatılırken mallarını ve çalışanlarını
o bölgedeki yerel yönetimlere devrettiniz. O gün sormuştum. İzmir ve
Muğla gibi Cumhuriyet Halk Partisinin iktidar olduğu yerlerde
mülklerin tamamını hazineye, sizlere veya kendi bünyenizdeki
valiliklere devrettiniz. Ama öbür illerde, AKP’nin iktidar olduğu illerde;
Bursa, Trabzon, Balıkesir gibi illerde ise bakıyorsunuz, oradaki
yerel yönetimlere teslim ettiniz. Yani bizim belediyelerimize
çalışanları verdiniz ama mülklere el koydunuz. Bununla ilgili ne
düşünüyorsunuz?
İkinci
sorum Gençlik ve Spor Bakanına: Atatürk Stadı’nın
tadilatının yapılacağını… Biz merak ediyoruz
İzmir olarak, bu Atatürk Stadı’nda maçlar ne zaman oynanacak? Bununla
ilgili bilgi verirlerse memnun olacağız.
BAŞKAN
– Sayın Yalım…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlk
sorum Sayın Maliye Bakanına: Sayın Bakan, Uşak ili ve
ilçelerinde mal müdürlüklerinde oldukça fazla boş kadro var. Maalesef,
kadro yetersizliği sebebiyle çalışanlar işlerini
yetiştirememektedirler, bundan dolayı da özellikle yeni kadrolar
talep etmektedirler. Yeni kadrolara ne zaman atama yapacaksınız?
İki:
Son yapılan yapılandırmalardan dolayı, biliyorsunuz
ekonominin de ciddi derecede verdiği sıkıntıdan dolayı
bazı yapılandırmaları bir veya iki taksit ödeyemeyen firma
veya vatandaş var. Bu yapılandırmaları bozulan kişi
veya firmalara yeni bir düzenleme yapmayı planlıyor musunuz?
Üçüncü
sorum: Dijital para olan bitcoinle ilgili bir planlama veya bir
politikanız var mı veya bununla ilgili düşünceleriniz nedir?
Şimdi
sorum Spor Bakanımıza: Sayın Bakan, biraz önce
konuşmanızı dinledim. Çok sayıda yurt
yaptığınızı ve yatak sayısını
arttırdığınızı siz de söylediniz ve de takdirle
karşılıyorum ancak son cemaat yurdu kalmayıncaya kadar bu yurtların
yapılmasına lütfen devam ediniz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim ben de.
Sayın
Kayan... Yok.
Sayın
Tüm yerine, Sayın Tarhan.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Maliye Bakanına: Vatandaşın üzerinde ekonomik baskı her
geçen gün artmaktadır. İktidar yetkilileri asgari ücretle geçinmeye
çalışan vatandaşlarımızdan fedakârlık beklerken
örtülü ödeneğin ne kadar olduğu bilinmemektedir. Gelir
dağılımında adaletsizliğin giderilmesi ve
istihdamın artırılması için, asgari ücret üzerindeki vergi
ve sigorta primi yükünün OECD ortalamasına getirilmesi ve dolaylı vergilerin
azaltılması konusunda bir çalışmanız var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Arslan...
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Başbakana ve aynı zamanda Maliye Bakanına
soruyorum: Başta Maliye Bakanlığı olmak üzere, Ekonomi
Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlıklarının resmî sitelerinde ülkemizin
kurtarıcısı ve kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün
resimlerinin kaldırılmasının nedeni nedir?
Saydığım bakanlıkların dışındaki
bakanlıklarda Atatürk’ün resmi dururken bu bakanlıklardan
kaldırılması konusunda bilginiz var mı? Varsa neden
müdahale etmiyorsunuz? Başbakan olarak, Atatürk’ün resimlerinin
kaldırılmasından rahatsızlık duymuyor musunuz?
Atatürk’ün resmini kaldıran bakanlıklara emir vererek
Ata’mızın resmini sitelerine ne zaman koyduracaksınız?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Çam...
MUSA
ÇAM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gençlik
ve Spor Bakanına bir sorumuz var: Sayın Erdoğan Toprak
yabancı sporcuların isimlerini saydı. Yerli sporcu
yetiştirmeye ne zaman başlayacaksınız? Bununla ilgili bir
hazırlığınız var mı?
Sayın
Maliye Bakanımıza: On beş yıllık özelleştirmenin
toplam tutarı ne kadardır ve önümüzdeki süreçte özelleştirme
programı içerisinde olan işletmeler nelerdir? Bunlarla ilgili
nasıl bir hazırlık yapılıyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Bakanlar, buyurun.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Yirmi saniye var Sayın Başkanım
daha.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, “Soru-cevapta
sorarsınız.” demiştiniz, soru-cevapta da söz vermediniz.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, sorum kısa zaten.
BAŞKAN
– Sayın Paylan, sorular belli bir sistem içine giriyor, o sistemde on
dakikada nereye gelirsek onu soruyoruz.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, 60’a göre en az
söz veren Başkan Vekili sizsiniz.
BAŞKAN
– Sayın Paylan, lütfen…
Sayın
Bakanlar, buyurun, cevap sürenizi başlatıyorum.
On
dakika süreniz.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Öncelikle,
Sayın Özdemir gelir dağılımıyla ilgili
değerlendirmelerde bulundu. Kendimizin istatistik ofisinin ürettiği
rakamlarla konuşmayacağım.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Kendimizin değil, TÜİK’in Gini
katsayısı…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – OECD’nin OECD üyesi ülkelerle ilgili
gelir dağılımı çalışmasındaki rakamları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – TÜİK’in Gini katsayısına baktınız
mı?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bakın, “Gini katsayısı”
diye bir katsayı var; bu, 1’e doğru yaklaştıkça gelir
dağılımın bozulduğunu gösterir, sıfıra
doğru geldikçe de gelir dağılımındaki iyileşmeyi
gösterir. Sizlerle de paylaşabilirim bunu.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuk.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Evet, evet, artıyor.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Gittikçe bozuluyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bakın, 1980’li yıllarda
Türkiye için bu katsayı 0,43 iken…
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – 2002’den 2015’e bakın.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Özdemir, lütfen… Cevap veriyor
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – …bu rakam 1990’lı yıllarda
0,49’a çıkıyor yani 1990’lı yıllar Türkiye’de gelir
dağılımının bozulduğu yıllar oldu.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Şu anda daha da bozuldu.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Şu anda bu rakam Türkiye’de 0,39’a
kadar geriledi yani AK PARTİ’nin görevde olduğu on beş
yılda…
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Daha da kötü.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – …Türkiye’de gelir
dağılımında 1980’li yıllardan daha iyi, 1990’lı
yıllardan çok daha iyi bir gelir dağılımıyla
karşı karşıyayız.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuluyor.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Servet dağılımı ne oldu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Daha ilginç bir şey daha
söyleyeyim. Bakın, arkadaşlar, bunları okuyun, bunları
takip edin.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Okuyoruz. Servet dağılımı ne
oldu?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – OECD, yapmış olduğu
çalışmada tabii ki sadece Türkiye’yi değerlendirmedi, OECD üyesi
bütün ülkelerin gelir dağılımındaki değişimi
inceledi ve bu çalışmada, birçok OECD üyesi ülkede, özellikle 2000’li
yıllardan sonra gelir dağılımında önemli bozulmalar
meydana geldi. Bu ülkeler içerisinde Danimarka, Norveç, Finlandiye, İsveç,
Macaristan, İtalya, Japonya, İngiltere, İsrail, ABD…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Yapmayın, yapmayın.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yani bakın, bu OECD ülkelerinde,
2000’li yıllar sonrası dönemde gelir dağılımda bozulma
yaşanırken son on beş yılda AK PARTİ hükûmetleri,
ülkemizde gelir dağılımını 1990’lı
yılların çok ötesine, 1980’li yıllardan da daha iyi bir noktaya
getirmiş oldu.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Tam tersi, tam tersi!
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – Tam tersini söylüyorsun.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuluyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Arkadaşlar, ben söylemiyorum,
OECD’nin istatistikleri söylüyor.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Beş yıldır bozuluyor.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hadi, TÜİK’in istatistiklerine
tahammül edemiyorsunuz da OECD’nin istatistiklerinden ne istiyorsunuz? Bari
onlara tahammül edin.
ALİ
ŞEKER (İstanbul) – OECD’nin istatistikleri burada.
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Bir Gini katsayısının
tanımına bakın.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan cevap veriyor, lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Diğer taraftan, arkadaşlar,
şunu net bir şekilde ifade edeyim: Son on beş yıldır
gerek kamu çalışanlarının özlük haklarında gerek
emeklilerimizin mali ve sosyal haklarında önemli iyileştirmeler oldu.
Son on beş yılda, bir kere, kamuda çalışan personel
arasındaki ücret adaletsizliğini giderdik; 2008 yılında
başladık, 2011 yılı geldiğinde kamuda eşit
işe eşit ücret prensibini hayata geçirdik ve yine, bu dönemde de
kamuda çalışanların reel olarak elde ettikleri gelirlerde önemli
artışlar meydana getirdik.
Bir
örnek vereyim: 2002 Aralık ile 2017 Kasım arası gerçekleşen
enflasyon yüzde 269. Aynı dönemlerde, farklı öğretmen
maaşları için -farklı farklı rakamlar var ama- en
düşük artış oranı yüzde 461. Enflasyon nominal olarak yüzde
269 artmış, biz öğretmen maaşlarında nominal olarak
yüzde 461 ila yüzde 523 artış yapmışız.
Dolayısıyla bugün, 2002’yle mukayese ettiğimiz durumda çok rahat
bir şekilde görüyoruz ki bütün kamu
çalışanlarımızın özlük hakları bu dönemde daha da
iyileşti.
Bu
arada, tabii, yeri gelmişken Sayın Akçay’a teşekkür ediyorum,
biraz önce konuşmalarında ifade ettiler, ben de buradan kendilerine
teşekkür ediyorum. Maliye Bakanlığında, bugün,
çalışan arkadaşlarımız var, gece gündüz gayretle çalışıyorlar.
Bu arkadaşlarımızdan bir grubu geçmiş yıllarda
yapılan sınavlar sonucunda memurluk kadrolarından uzmanlık
kadrolarına geçtiler. Bu konuda -Sayın Akçay’ın da işaret
buyurduğu üzere- haklı bir talep var. Bakan olarak ben bu konuda,
çalışanlarımızın bu talebini haklı görüyorum.
Hatta geçen sene içerisinde, bu konuyla ilgili kanun tasarısı
taslağını da Başbakanlığa gönderdim. Bu konuyla
ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Sayın
Başbakanımıza da arz ettim bu konuyu. İnşallah,
yakın bir zamanda Maliye Bakanlığı
çalışanlarının bu kurum içi uzmanlığa geçiş
sınavıyla ilgili de olumlu bir adım atacağız. Ben,
gösterdiği duyarlılıktan dolayı Sayın Akçay’a da, MHP
Grubuna da teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Teşekkürler.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Daha önce de bu konular farklı
milletvekillerimiz tarafından ifade edilmişti, onu da ifade edeyim.
Sayın
Tümer sulamayla ilgili bir konudan bahsettiler. O konuda detaylı bilgim
yok, ilgili bakana sormak gerekir.
Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, ben diğer konularla ilgili
-Sayın Bakanıma da sorulan soruları gözeterek- belki sonraki
sorularda cevap veririm.
GARO
PAYLAN (İstanbul) - Taşerona gelemediniz Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Bakanıma, müsaadenizle,
sözü vermek istiyorum.
ZİYA
PİR (Diyarbakır) – Bitcoin vardı Sayın Bakan.
BAŞKAN
– Evet, daha önümüzde maddeler var, tabii, cevap verebilirsiniz,
yazılı da cevap verebilirsiniz.
Buyurun
Sayın Bakan.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Öncelikle,
Musa Çam Bey’in sorduğu soruda yabancı sporculardan bahsedildi. Bizim
gençlerimiz de yetişiyor. Şu anda bizim, olimpiyat hazırlık
merkezlerimizde bin sporcumuz yetişiyor ve bunlar, şu ana kadar
yapılan dünya şampiyonalarında 13 altın, 12 gümüş, 21
bronz yani 46 tane madalya almış sporcularımız.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Yarısını da geri alırlar.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Avrupa şampiyonasında 51 tane
altın, 44 tane gümüş, 79 tane bronz madalya almışlar,
toplam 174 madalya almışlar; Avrupa Gençlik Oyunları’nda toplam
12 madalya almışlar. Dolayısıyla yeni
şampiyonlarımız yetişiyor. Örneğin, voleybolda bizim
çocuklarımız 23 yaş altı bayanlarda dünya şampiyonu
oldular. Voleybol erkeklerimiz Avrupa şampiyonu oldu. Şu anda,
özellikle, benim Güreş Federasyonu Başkanlığı
yaptığım süreç içerisinde yetiştirmiş olduğum,
bizzat emeğim olan Taha Akgül, kendisi 5 Avrupa, 2 dünya ve bir olimpiyat
şampiyonu olmuştur. Rıza Kayaalp, aynı şekilde
-kendisini genç millî takımdan itibaren tanır, bilirim- kendisinin de
7 Avrupa şampiyonluğu, 2 dünya şampiyonluğu ve 2 olimpiyat
3’üncülüğü var dolayısıyla sporcularımız
yetişiyor. Bakın, eskirimde Enver Yıldırım,
İbrahim Ahmet Acar yetişiyor. Onun dışında, jimnastikte
Tutya Yılmaz, Ferhat Arıcan, İbrahim Çolak, Göksu Üçtaş
yetişiyor. Gençlerimiz yetişiyor tesisler yapıldıkça.
Önceden damı akan tesisler vardı, parkesi yoktu, bir şeyi yoktu.
Tesisler oldukça zaten sporcularımızı oraya yönlendiriyoruz, çok
daha başarılı olacaklar. Kulüplerimize de destek vermeye devam
ediyoruz. Dolayısıyla yeni şampiyonlar, yeni
başarılı sporcular…
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Sayın Bakan, statlar boş, statlar boş. Niye?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalnız şunu ifade edeyim. Şu anda
yapılan 34 tane tesis var, 13 tanesi tamamlandı, 6 tanesi inşaat
hâlinde. Bakın, dünyanın en genç tesisleri bizde, 1,7 yaş
ortalaması var. Biz aynı zamanda Avrupa Futbol
Şampiyonası’na da adayız, tesislerimizi geziyorlar.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli)
– Olimpiyat Stadı ne olacak? Boş boş yatıyor, rüzgâr
esiyor.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dolayısıyla tesislerimizde gençlerimiz
yetişiyor. Mesela Mete Gazoz, okçuluk Avrupa 2’ncisi.
Diğer İzmir
milletvekilimizin…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya
Osman, 80 milyonda iki tane isim söylüyorsun.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Binlerce var, merak etmeyin binlerce gencimiz
var, siz merak etmeyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Atma gözünü seveyim ya, atma!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –
2020 Tokyo olimpiyatlarında bakın…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Fransa’da kaç amatör sporcu var,
İngiltere’de kaç, onları söyle?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –
Bakın, şunu ifade edeyim: Şu anda, İzmir Atatürk
Stadı’nda müsabakalar oynanıyor; e-bilet sistemi var,
Karşıya ve Altay orada oynuyor. Şu anda İzmir’de 3 tane
stat yapıyoruz ama sizin engellemelerinize rağmen yapmaya
çalışıyoruz, sizin engellemelerinize rağmen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 15 bin kişilik stada 12
araçlık park koymuşsun, 12 araçlık; 15 bin kişilik stada.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –
Onları görüyoruz. İzmir’e 3 tane stat yapılıyor ama hâlâ
imar problemiyle karşı karşıyayız.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Alışmışsınız
kaçağa maçağa.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –
Şunu söyleyeyim: Merak etmeyin, Okul Spor Federasyonuna yatırım
yapıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz orada kaçak
yaptırmayız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kaçak yapıya
karşıyız Sayın Bakan, AKP’li belediyelerle
karıştırmayın.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –
Bu yıl 60 milyon TL harcadık, 100 milyon TL daha
harcayacağız. Gençlerimizin önünü açıyoruz, bu ülkenin yeni
şampiyonları çıkacak, hiç merak etmeyin. Gençlerimize güvenin,
biz gençlerimize güveniyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yeni Avrupa, dünya olimpiyat şampiyonları
çıkacak, hiç kuşkunuz olmasın. Hiç kuşkunuz olmasın,
antrenörlerimizle bunlar çıkacak.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, on beş yıldır neredesiniz?
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – On beş senedir yetiştiremediniz.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz buradayız. 2020’de de
karşılaşacağız. Şampiyonlar bizim
şampiyonumuz. Yeni şampiyonlar var.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Göreceğiz. Bir on beş sene daha bekleyeceğiz!
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bakın, Metehan Başar,
benim zamanımda yıldızlarda güreşiyordu, gençlerde
şampiyon oldu, Fransa Paris’te dünya şampiyonu oldu. Kaç
yaşında oldu? Yeni şampiyonlar geliyor. Merak etmeyin,
altın madalyalar gelecek. Biz güreşçilerimize,
sporcularımıza güveniyoruz. Eskrimde gelecek, jimnastikte gelecek,
yüzmede gelecek, hiç merak etmeyin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Gelsin, gelsin.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Gelsin.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tabana
yayılmıştır, tesisler vardır.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Nerede? Hangi tabana?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Her yerde havuz var.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Biz görmüyoruz.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sizleri de bekliyoruz,
çocuklarınızı getirin. Yeni şampiyonları bu ülke
yetiştirecek, hiç merak etmeyin.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yok işte, yok Sayın Bakan, yok.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Diğer sorulara yazılı mı cevap
verecek Sayın Bakan?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yok, ben size anlatırım,
şimdi zaman kalmadı.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Bakan bizim sorumuza da cevap vermedi.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan...
MUSTAFA
AKAYDIN (Antalya) – Osman Bey sakin olun ya, kıpkırmızı
olmuşsunuz.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sakinim ben.
BAŞKAN
– Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor yalnız Sayın
Akaydın.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakan İzmir’e yapmayı
planladıkları kimi hizmetleri bizim engellediğimizi iddia etti.
Sataşmadan söz almayacağım ama müsaadenizle şuna cevap
vermemiz gerekir.
BAŞKAN
– Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın
Bak’ın 503 sıra sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 504 sıra sayılı 2016 Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde soru-cevap
kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakan, devlet işi ciddi bir iştir,
size ciddiyeti öğretme anlamında demiyorum ama mensup olduğunuz
partinin geleneğinde kara düzen iş yapmak, başına buyruk
iş yapmak çok yaygın. Nitekim, partinizin Genel Başkanı,
İstanbul’a imar bakımından ihanet ettiğini ve hâlâ
edildiğini de itiraf etmiştir. Bizim, İzmir’deki belediye
başkanlarımızın, Büyükşehir ve ilçe belediye
başkanlarımızın İzmir’e ihanet etmek ve ettirmek gibi
bir lüksü yoktur, niyetleri de yoktur. Durum bundan ibarettir.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun.
14.- Gençlik ve Spor Bakanı
Osman Aşkın Bak’ın, İstanbul Milletvekili Engin
Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz, o tesisleri mevcut
statların yerinde yapıyoruz. Alsancak Stadı’nı -1940’lardan
beri maç oynanıyor orada- aynı yerde yapıyoruz,
Karşıyaka Stadı aynı yer, Göztepe aynı yer. Bizim
yaptığımız bu, başka bir yerde yapmıyoruz, olay
bu.
TAHSİN
TARHAN (Kocaeli) – Nasıl engelliyorlar, niye engelliyorlar, açıkla?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Niye engelliyorlar?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Çok kısa, müsaadeniz var mı efendim?
NURETTİN
DEMİR (Muğla) – Kaç sene oldu Sayın Bakan ya siz de
biliyorsunuz.
BAŞKAN
– Buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakan, 15 araçlık otoparkı olan
stat dünyada var mı? 15 araçlık, planınızda 15 otomobilin
sığacağı bir otopark ve stat öngörürseniz bu akla, bilime,
mantığa aykırıdır, bunun için de belediyelerimiz
usulüne uygun, mevzuata uygun değil diye müşkülat
çıkarmış olabilir; çok da iyi yapmışlar ayrıca,
teşekkür ederim belediyelere.
BAŞKAN
– Sayın Altay, teşekkür ederim.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Başkanım, bir dakika…
BAŞKAN
– Peki, buyurun.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tabii, İzmir CHP’li
belediyeler tarafından yönetiliyor. Biz orada metro hatlarının
her hatta gittiğini biliyoruz, toplu ulaşım var, sonra, oraya
yürüyerek gidilebiliyor, müthiş bir ulaşım
yatırımı var, altyapı yatırımı var dolayısıyla
tesislerimiz orada olacak. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Olmadı, olmadı.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – CHP’li belediyeler bu işi biliyor desenize.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yani merak etmeyin. Bakın,
statlar için otopark gerekmiyor, dünyanın pek çok yerinde oraya metrolarla
gidilir, ulaşılır, vatandaş yürüyerek gidiyor, oralar
şehrin merkezinde.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – 15 araçlık, 15 araçlık, yöneticilerin
araçlarına olmuyor.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan itiraf etti, CHP’li belediyeler
işi biliyor, altyapıyı iyi yapıyorlar,
ulaşımı iyi çözüyorlar.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dolayısıyla yani
şunu görün. O kadar müthiş bir ulaşım ağı
kurdunuz ki İzmir’e, o yüzden çok önemli, biz önemsiyoruz onu, merak
etmeyin.
Teşekkür
ediyorum.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Size de örnek olsun CHP’li belediyeler.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Bostancı…
15.- Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.
İstanbul
çok geniş bir medeni coğrafyanın göz bebeği olan bir
şehirdir, tarihî bir kimliği vardır. İstanbul’un bu
kimliğini korumak, bunun üzerine ihtimam göstermek, titizlenmek herkesin
görevidir. Burada, siyasi rekabetin ötesinde ortaklaştırıcı
bir yaklaşımı ifade etmek, kastına yönelik Sayın
Cumhurbaşkanının, Genel Başkanımızın
ifadesini farklı bir bağlamda değerlendirmenin doğru
olmadığı kanaatindeyiz. Zaman zaman, bu kürsülerden farklı
partilerden arkadaşlarımız kimi konulara ilişkin bu
ortaklaştırıcı dili ifade ediyorlar. Bu tür
yaklaşımlar, bu tür değerlendirmeler eğer başka bir
açıdan bakarsanız, siyasetin o klişe diliyle eleştirilmeye
de açık olan unsurlardır. O bakımdan, kimi ifadeleri kendi
bağlamı içerisinde görmek, işaret ettiği husustaki
titizliğe ve ihtimama ortak olmak daha doğru olur diye
düşünüyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.46
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilginize sunacağım…
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN –
İşleme başladım.
Buyurun.
III.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu
ve Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter
Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları
oluşturmak üzere Başkanlık Divanında yapılan
incelemeyi müteakiben uygun bulunan üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi
(3/1383)
20/12/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2'nci maddesine göre Türkiye-AB
Karma Parlamento Komisyonu, Güney Doğu Avrupa İş Birliği
Süreci Parlamenter Asamblesi’nde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek
grupları oluşturmak üzere, aynı kanunun 12'nci maddesi
uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi
müteakiben uygun bulunan üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
TÜRKİYE-AVRUPA
BİRLİĞİ KARMA PARLAMENTO KOMİSYONU
(TR-AB KPK)
TÜRKİYE DELEGASYONU ÜYELERİ
Cengiz
Aydoğdu |
(Aksaray)
|
Ertan
Aydın |
(Ankara)
|
Zühal
Topcu |
(Ankara)
|
Niyazi Nefi Kara |
(Antalya)
|
Sena
Nur Çelik |
(Antalya)
|
Hüseyin
Şahin |
(Bursa)
|
İsmail
Aydın |
(Bursa)
|
Zehra
Taşkesenlioğlu |
(Erzurum)
|
Arzu
Erdem |
(İstanbul)
|
Durmuş
Ali Sarıkaya |
(İstanbul)
|
Erkan
Kandemir |
(İstanbul)
|
Markar
Eseyan |
(İstanbul)
|
Onursal
Adıgüzel |
(İstanbul)
|
Selina
Doğan |
(İstanbul)
|
Sibel
Özdemir |
(İstanbul)
|
Burhanettin
Uysal |
(Karabük)
|
İsmail
Emrah Karayel |
(Kayseri
) |
Vural
Kavuncu |
(Kütahya)
|
Mithat
Sancar |
(Mardin
) |
Nurettin Demir |
(Muğla) |
Mustafa
İsen |
(Sakarya)
|
Mehmet
Kasım Gülpınar |
(Şanlıurfa) |
Osman
Baydemir |
(Şanlıurfa) |
Özkan
Yalım |
(Uşak)
|
Burhan
Kayatürk |
(Van)
|
GÜNEYDOĞU AVRUPA İŞ
BİRLİĞİ SÜRECİ PARLAMENTER ASAMBLESİ
(GDAÜ PA)
TÜRKİYE DELEGASYONU ÜYELERİ
Asıl
Üye
Cengiz Aydoğdu (Aksaray)
İsmail Aydın (Bursa)
Hüseyin Bürge (İstanbul)
Aykut Erdoğdu (İstanbul)
Ali Atalan (Mardin)
Yedek
Üye
Feleknas Uca (Diyarbakır)
Zehra Taşkesenlioğlu (Erzurum)
Azmi Ekinci (İstanbul)
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
Mahmut Kaçar (Şanlıurfa)
BAŞKAN – Bilginize sunulmuştur.
Buyurun Sayın Özdemir.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın
Başkan, Sayın Maliye Bakanı benim sormuş olduğum soru
üzerine kendi istatistiklerimizi ürettiğimize dair bir cevap
vermiştir. Ben bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – O bölümü geçtik ama şimdi oylamaya
geçiyoruz Sayın Özdemir.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan,
sataşma yok, polemik yok.
DİDEM ENGİN (İstanbul) – Seslenmişti,
siz duymadınız ama az evvel.
BAŞKAN
– Şimdi, sataşmadan dolayı söz veremem, oturum
değişti.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Sadece 60’a göre… Oturumdan önce istemiştim
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Yerinizden bir dakika söz verebilirim, sataşmadan veremem.
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – “Sataşma” demedim zaten.
BAŞKAN
– Bir dakika; buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- İstanbul Milletvekili
Sibel Özdemir’in, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 504
sıra sayılı 2016 Yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın dokuzuncu tur görüşmelerinde soru-cevap
kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Bakan, ben sorumda bir veri vermedim
ama kullanmış olduğum veriler TÜİK’in
açıklamaları, yani devletin resmî kurumunun.
Gini
katsayısı 2014 yılında 0,391, 2015’te 0,397, 2016
yılında 0,404 yani bir artış eğilimindedir, gelir
adaletsizliği bir artış eğilimindedir. OECD ülkeleri
arasında Gini katsayısı en kötü olan üçüncü ülkeyiz. Servet
dağılımında da aynı, gelirin en yüksek yüzde 20’siyle
en düşük servete sahip olan yüzde 20 arasındaki fark da,
artış yine TÜİK’in resmî verilerine göre…
Yine,
Eurostat’ın açıkladığı son rakama göre satın alma
gücü paritesinde de 28 Avrupa Birliği ülkesi ortalamasının yüzde
36 gerisindeyiz.
Benim
sorumun bağlamı, bu kadar gelir adaletsizliği varken yoksulluk
sınırının altında yaşayan öğretmenlerin
gelirleriyle ilgili bir düzenleme yapacak mısınız? Siz bu soruma
cevap vermek yerine istatistikleri yanılttığımız… Biz,
devletin resmî kurumlarını kullanıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
2018
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak
Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
A) GENÇLİK VE SPOR
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gençlik ve Spor Bakanlığı
2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
(Devam)
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) YÜKSEKÖĞRENİM
KREDİ VE YURTLAR KURUMU (Devam)
1) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) MALİYE BAKANLIĞI
(Devam)
1) Maliye Bakanlığı 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Maliye Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) GELİR İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) KAMU İHALE KURUMU
(Devam)
1) Kamu İhale Kurumu 2018
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu İhale Kurumu 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ÖZELLEŞTİRME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) KAMU GÖZETİMİ,
MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) GELİR BÜTÇESİ
(Devam)
BAŞKAN
– Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla dokuzuncu turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümleri ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Gençlik
ve Spor Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
29) GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI
1) Gençlik ve Spor
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 13.951.315.500
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 2.617.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 157.279.500
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 14.111.212.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Bakanlığı
2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Bakanlığı
2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Gençlik ve Spor Bakanlığı 2016
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.956.240.000,00
Bütçe Gideri 9.884.739.216,10
İptal Edilen Ödenek 71.500.783,90
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gençlik ve Spor Bakanlığı
2016 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.14) SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Spor Genel Müdürlüğü 2018 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 47.788.400
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 19.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.077.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 3.472.500
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 1.232.451.100
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.284.808.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.150.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.220.558.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 62.100.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.284.808.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Spor Genel Müdürlüğü 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.928.032.176,86
Bütçe Gideri 1.919.649.131,89
İptal Edilen Ödenek 8.383.044,97
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 1.131.912.000,00
Tahsilat 1.884.660.923,02
Ret ve İadeler 62.950,11
Net Tahsilat 1.884.597.972,91
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Spor Genel Müdürlüğü 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.13) YÜKSEK ÖĞRENİM KREDİ VE YURTLAR
KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 130.024.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 395.500
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 109.459.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 13.658.383.500
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 1.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 13.899.262.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 495.202.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 12.699.262.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 194.798.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 510.000.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.899.262.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2)Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 11.832.666.238,00
Bütçe Gideri 11.601.637.270,10
İptal Edilen Ödenek 231.028.967,90
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 9.377.831.000,00
Tahsilat 11.264.319.353,49
Ret ve İadeler 17.498.772,79
Net Tahsilat 11.246.820.580,70
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar
Kurumu Genel Müdürlüğü 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12) MALİYE
BAKANLIĞI
1) Maliye
Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 127.423.731.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 214.234.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân
ve Toplum Refahı Hizmetleri 2.649.002.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 2.847.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 73.489.971.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 203.779.785.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Maliye Bakanlığı 2016 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 153.533.298.531,00
Bütçe Gideri 152.238.015.362,54
İptal Edilen Ödenek 1.295.283.168,46
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye
Bakanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12.76) GELİR
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 3.215.009.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 5.512.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 997.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 3.221.518.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Gelir İdaresi Başkanlığı
2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.970.252.705,00
Bütçe Gideri 2.875.481.703,31
İptal Edilen Ödenek 94.771.001,69
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir
İdaresi Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.06) KAMU İHALE KURUMU
1) Kamu İhale Kurumu 2018 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 13.844.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 130.156.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 144.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 84.328.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 59.672.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 144.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2018
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
2) Kamu İhale Kurumu 2016 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 156.820.000,00
Bütçe Gideri 153.776.820,24
İptal Edilen Ödenek 3.043.179,76
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 132.000.000,00
Tahsilat 157.548.923,85
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu 2016
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 17.013.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 663.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 15.323.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 32.999.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 491.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 32.508.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 32.999.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 32.959.373,00
Bütçe Gideri 29.331.461,82
İptal Edilen Ödenek 3.627.911,18
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 30.804.000,00
Tahsilat 30.887.254,49
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE
DENETİM STANDARTLARI KURUMU
1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu 2018Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 620.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler
ve Hizmetler 42.810.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 43.430.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 8.700.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 33.950.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 780.000
BAŞKAN
– Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
TOPLAM 43.430.000
BAŞKAN – Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim
Standartları Kurumu 2016 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumu 2016 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 35.970.000,00
Bütçe Gideri 20.947.171,84
İptal Edilen Ödenek 15.022.828,16
BAŞKAN
– (A) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kesin
hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 35.970.000,00
Tahsilat 23.383.598,63
Ret ve İadeler 6.156,50
Net Tahsilat 23.377.442,13
BAŞKAN
– (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2016 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece dokuzuncu turda yer alan kuruluşların
bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, dokuzuncu turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla
birlikte 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarılarının 1’inci maddeleri kapsamına giren bakanlık
ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve
finansmanla ilgili 2’nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış
bulunmaktadır.
Şimdi,
program uyarınca, sırasıyla 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın maddelerini görüşüp
oylamalarını yapacağız.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider
bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım.
2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU
TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir, Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1- (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği
üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve
Kontrol Kanununa ekli;
a) (I)
sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine 751.299.665.000 Türk lirası,
b) (II) sayılı cetvelde
yer alan özel bütçeli idarelere 88.528.812.000 Türk lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara
4.673.105.000 Türk lirası, ödenek verilmiştir.
BAŞKAN
– 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gelir
bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve finansman
MADDE 2- (l) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde
yer alan genel bütçenin gelirleri 684.402.835.000 Türk lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
10.870.759.000 Türk lirası öz gelir, 78.630.932.000 Türk lirası
Hazine yardımı olmak üzere toplam 89.501.691.000 Türk lirası,
c) (III) sayılı cetvelde
yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 4.608.757.000
Türk lirası öz gelir, 64.348.000 Türk lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 4.673.105.000 Türk lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman: Bu Kanuna
bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin net finansmanı 16.000.000 Türk lirası olarak
tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi,
2’nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım:
B – CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
2018 Yılı Bütçe Geliri |
01 Vergi
Gelirleri 667.319.541.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 20.198.613.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 2.770.621.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 50.874.832.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 12.105.149.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 451.572.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Toplam
Bütçe Geliri 753.720.328.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ret
ve İadeler (-) 69.317.493.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Net
Bütçe Geliri 684.402.835.000
BAŞKAN
– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denge
MADDE 3- (1) 1 inci maddenin birinci
fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2
nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini
gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.
BAŞKAN
– 3’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İsmail
Faruk Aksu konuşacaktır.
Buyurun
Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri, 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın dengeye ilişkin 3’üncü maddesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye
ekonomisinde büyüme ve istihdam göstergelerinde kısmi iyileşmeler
olsa da işsizlik azaltılamamakta, enflasyon yükselmektedir Kurlar
riskli bir görünüm sergilemekte ve yüksek özel sektör borçluluğu dikkate
alındığında bankacılık sistemi kaynak
yetersizliğiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Piyasa faizlerini yükseltmekte olan bu yapı yatırım
isteğini azaltmakta ve yatırıma dayalı büyümeyi de
sınırlamaktadır.
Nüfusun
yüzde 15’i hâlâ yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır.
TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları
Araştırması’na göre eş değer hane halkı
kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak
belirlenen yoksulluk oranı yüzde 21,2 olmuştur. Gelir
eşitsizliği bir önceki yıla göre artmıştır. Bugün
iş aramadığı hâlde iş bulduğunda
çalışabilecek durumda olanlar dâhil edildiğinde gerçek
işsiz sayısı 5 milyon 472 bin kişiye, işsizlik
oranı ise yüzde 16,5’e ulaşmıştır. Gençler
arasındaki işsizlik oranı yüzde 20, eğitimde de istihdamda
da olmayanların oranı ise yüzde 26,1’dir. (Gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
Bir
dakika Sayın Aksu… Ekleyeceğim sürenize.
Sayın
milletvekilleri, lütfen… Sayın bürokratlar, uzmanlar, lütfen…
Görüşmelere devam ediyoruz biz, lütfen…
Buyurun
Sayın Aksu.
Sürenize
ekleyeceğim bir dakika.
İSMAİL
FARUK AKSU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ
olun.
Yüzde
13’e yükselen enflasyon dar gelirli vatandaşlarımızın
hayatını zorlaştırmakta, ekonominin geleceğinden de
ümitsiz hâle getirmektedir. Nitekim TÜİK’in son verilerine göre Tüketici
Güven Endeksi bir önceki aya göre yüzde 3,2 oranında
azalmıştır. Aynı endeks içinde gelecek on iki aylık
dönemde genel ekonomik durumun daha iyi olacağı yönündeki beklentinin
yüzde 3,7; hanenin maddi durumunun daha iyi olacağı beklentisinin de
yüzde 2,8 oranında azaldığı görülmektedir.
Hazinenin
bütçe açıklarını kapatmak için piyasadan yüksek miktarda para
çekmesi, kamuya borç olarak verilen kaynaklar nedeniyle iç piyasada özel
sektörün yatırım ve üretim için kullanacağı kaynakları
sınırlamakta ve bu durum, faizleri ve borçlanma maliyetlerini
yükseltmektedir.
Tüm
bunlar, ekonomide işlerin istenen düzeyde gitmediğini, büyümenin ve
istihdamın kalitesinin iyi olmadığını, hayatın
pahalandığını, esnafın, çiftçinin, emeklinin geçimini
borçlanarak sürdürdüğünü göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, kamu kesiminde hesaplar bütçe üzerinden
yapılmaktadır. Gelir ve gider dengesinin kurulması, kamu
hizmetlerinin sunumunda aksaklıkların ortaya çıkmaması
açısından önemlidir. Giderlerdeki artışlar gelirlerin
giderleri karşılamaması sonucu borçlanma ihtiyacını
ortaya çıkarmakta, artan bütçe açığı da kamunun daha fazla
borçlanmasına yol açmaktadır.
Bütçe
harcamaları, ana kalemler itibarıyla, faiz dışı
harcamalar ve faiz harcamalarından oluşmaktadır. Bütçe dengesi
devletin giderleriyle gelirlerinin eşitliğini ifade etmekteyken faiz
dışı denge bütçeden ödenmesi gereken faiz hariç gelir ve harcama
dengesini ifade etmektedir. Bir ekonomide bütçe gelirleri eğer bütçenin
temel giderlerini yani faiz dışı giderlerini
karşılayamıyorsa, kamu kesiminin borcu olmasa ve faiz ödemek
zorunda da kalmasa bile giderlerini karşılayacak kadar gelire sahip
olmadığı anlamına gelecektir.
2017
yılında bütçe toplam 61,7 milyar lira açık verirken faiz
dışı denge de 4,2 milyar lira açık verecektir. 2002
yılında faiz dışı fazla veren bütçemizin 2017’de faiz
dışı dengede de açık vermesi, Türkiye ekonomisinin
bankacılık sistemiyle birlikte en önemli çıpası olarak
kabul edilen mali disiplinden uzaklaşıldığı
anlamına gelmektedir. Mali disiplinden uzaklaşılması, bütçe
açığının dolayısıyla borçlanma gereğinin
artması ve faizlerin yükselmesi yanında, bütçedeki harcama
kalitesinin düşmesi, isabetsiz harcamalarla büyüme oranlarının
uzun dönemde gerilemesi ve ekonominin yavaşlaması anlamına da
gelmektedir. Borç yerine sermaye biriktiren, enflasyon yerine istihdam
oluşturan bir ekonomide büyümenin motoru tüketim değil, yatırımlar
olmalıdır. Ancak 2018 bütçesinin en güçsüz yönlerinden biri de
yatırım harcamalarıdır. 2018 için 68,8 milyar TL olarak
öngörülen sermaye giderleri, 66,2 milyar TL olan 2017 bütçesindeki seviyesinden
sadece 2,6 milyar TL fazla olup 2017 yılı gerçekleşme tahmini
olan 70,5 milyar TL’nin de altındadır. Yatırım
harcamalarının 2018’de gayrisafi yurt içi hasılaya
oranının 2017’deki yüzde 2,3 seviyesinden yüzde 2’ye gerileyecek
olması, zaten yetersiz olan yatırımların daha da azalacağı
ve orta vadeli büyüme hedeflerinden feragat edileceği anlamına gelmektedir.
Ayrıca, Türkiye’nin uluslararası doğrudan
yatırımlardan aldığı pay hâlâ yüzde 1’in altında,
0,69 seviyesindedir. Oysa emsalimiz olan gelişen ülkelerde bu oran daha
yüksektir. Örneğin Brezilya’da 3,7; Hindistan’da 2,5; Meksika’da 1,7’dir.
Bu veriler, torba kanunlarla getirilen palyatif çözümler yerine,
yatırımları özendirecek kalıcı yapısal
tedbirlerin alınması zaruretine işaret etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2018 bütçe gelirlerinin 599,4 milyar liralık
kısmının vergilerden sağlanacak olması, vergi
gelirinin toplam bütçe gelirinin yüzde 86’sına tekabül ettiğini
göstermektedir. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 53,5’u ise sadece
ÖTV ve KDV’den tahsil edilecektir. Vergi geliri içinde dolaylı vergilerin
payının bu denli yüksek olması, vergi tabanını
genişletmek ve kayıt dışılığı azaltmak
yerine, vatandaşlar üzerindeki vergi yükünü artırma
kolaycılığına kaçıldığı anlamına
gelmektedir. Bu durum, şüphesiz ki vergilendirmedeki adaletsizliği
daha da derinleştirecektir. Veriler bütçe açıklarının, harcamalarda
tasarrufa gitmek yerine, vergi artışları yoluyla
kapatılmaya çalışılacağına işaret
etmektedir. Ancak vergi artışı ağırlıklı bu
tedbirlerin olumsuz etkileri önümüzdeki dönemde muhakkak ki görülecektir. Bu
artışlar hem enflasyonu yükseltecek hem de yatırım ve
üretim üzerinde olumsuz baskı oluşturacaktır. Ayrıca,
vergilerin enflasyona ve bütçeye etkisi yanında ekonominin
işleyişi üzerindeki muhtemel saptırıcı etkilerinin de
hesaba katılması gerekmektedir.
2017
yılı genel devlet gelir ve harcamalarına
bakıldığında, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde
1,4’ü kadar öngörülen borçlanma gereği, 1 puanlık sapmayla yüzde
2,4’e yükselecektir. Borçlanma gereğindeki bu ilave açığın
temel nedeni, bütçe gelirlerinin hedeflenen seviyenin altında
gerçekleşmesidir. Hedeflenenden daha az gelir toplanması ise verginin
önemli bir bölümünün kayıt dışılık yoluyla
kaybolması anlamına gelmektedir. Kayıt
dışılığın yüksek seyrettiği bir dönemde bütçe
açıklarını vergi oranlarını yükselterek kapatmaya
çalışmak ise hedefi tutturma konusundaki kuşkuları
artırmaktadır. Vergi gelirlerindeki performans düşüklüğü
vergi dışı gelirlere de yansımıştır.
2017
yılı programında genel devlet dengesinde vergi
dışı gelirlerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı
yüzde 1,8 olarak programlanmışken yüzde 1,6 olarak
gerçekleşecektir. Özelleştirme gelirlerinde gayrisafi yurt içi
hasılaya oranla yüzde 0,6’lık 2017 yılı beklentisi ancak
üçte 1’ine ulaşabilmiştir.
Türkiye'nin
bu sorunları aşması için makroekonomik tedbirlerle birlikte
hukuk, kamu yönetimi, eğitim ve sosyal güvenlik gibi sosyal sektörlere
ilişkin adımları da acilen atmasını zorunlu
kılmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, her ne kadar
2018 bütçesinde 65,9 milyar TL açık, 5,8 milyar TL faiz
dışı fazla verileceği öngörülmekte ise de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Ek süreniz veriyorum Sayın Aksu.
İSMAİL
FARUK AKSU (Devamla) - …mevcut performans ve ekonomik gidişat dikkate
alındığında bu hesapların tutması zor
görünmektedir. Zira bütçe gelirleri içinde özelleştirme gelirleri gibi
vergi dışı bazı geçici nitelikli gelirler bulunmakla
birlikte, asıl olan kalıcı gelirlerin niteliğidir. Bir
defalık gelirler geçici iyileşme görüntüsü verse de bu gelirler
azaldıkça aradaki fark ya vergileri artırarak ya da borçlanılarak
giderilmektedir ki bu yük de yine dar ve sabit gelirli
vatandaşlarımızın omuzlarına yüklenecektir. Bununla
birlikte, 2018’de vergi artışı yerine tasarruf esaslı bir
mali disiplinle hem daha az borçlanılabilecek hem faiz oranları
aşağıya çekilebilecek hem de özel sektöre
yatırımları için daha fazla kaynak ayrılabilecektir.
Bu
düşüncelerle bütçenin hayırlı olmasını, milletimizin
huzurlu ve güvenli geleceğinin inşasına katkı
sunmasını diliyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Aksu.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Mehmet Tüm
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 bütçesinde “Denge” üzerinde söz almış
bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan
otuz dokuz yıl öne Maraş’ta tarihimizin en vahşi
katliamlarından biri yaşandı. 120 yurttaşımız
acımasızca öldürüldü, 400 yurttaşımız yaralandı.
Bu katliamda çocuklar, hamile kadınlar, 90 yaşındaki insanlar
acımasızca katledildi. Bu katliamda yitirdiğimiz canları
bir kez daha burada saygıyla anıyorum. Aradan tam otuz dokuz yıl
geçmesine rağmen bu katliamla hiçbir şekilde yüzleşilmedi.
Alevilerin acıları o günden bu yana dinmedi. Bugün de Maraş
Valiliğinin anma etkinliğini yasaklaması bu acıları
daha da derinleştirdi. Bu yasağı asla kabul etmiyoruz. Buna izin
vermeyen anlayışı şiddetle kınıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulda iki haftadan beri bütçe
tasarısını konuşuyoruz. 80 milyon
yurttaşımız işçisiyle, esnaf ve emeklisiyle sadece bu
bütçenin kendileri için ne ifade ettiğini merak ediyorlar. Sizin burada
“Bütçe artıyor.” veya “Ekonomi büyüyor.” sözleriniz halkımıza
hiç inandırıcı gelmiyor. “Ekonomi yüzde 11 büyüdü.” diyorsunuz
ama halkın ekonomisi büyüdü mü? Hayır. Ekonomik büyüme emeklinin
geçim derdini çözdü mü? Hayır. İşçiler, emekçiler, esnaflar,
köylüler geleceğe güvenle bakabiliyor mu? Hayır. Bu bütçe 80 milyon
vatandaşın değil, yandaşın, rantçının,
faizcinin, tefecinin bütçesidir. Biz bunu gayet iyi biliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, konumuz denge olduğu için burada asıl
vatandaşın cebindeki dengeyi konuşmak zorundayız.
Halkımız gittikçe daha da yoksullaşıyor. TÜRK-İŞ’in
rakamlarına göre kasım ayındaki açlık sınırı
1.567 liraya, yoksulluk sınırı ise 5.105 liraya çıktı.
Ülkemizde 7 milyon asgari ücretli açlık sınırının
altında yaşıyor. İnsanlar temel ihtiyaçlarını
bile karşılayamıyorlar. İnsanlar bir bankanın
kartıyla diğer bankanın borcunu kapatıyor. “16 Nisan
referandumunda ‘evet’ çıkarsa ekonomi şaha kalkacak.”
demiştiniz. Şimdi enflasyon oranları yüzde 17’leri geçti.
İşsizlik durmadan artıyor. Torba yasayla gıdadan enerjiye
kadar tüm tüketim kalemlerine zam yapıldı. Gelir vergisine zam
yapıldı, kiralar arttı. İletişim vergileri 2
katına çıktı. Dolardaki artış vatandaşı
etkilemiyor diyorsunuz ama dolar artınca benzin, ulaşım,
doğal gaz fiyatları arttı, dışarıdan ithal edilen
her şeye zam geldi. “Ekonomimiz coştu.” diyorsunuz ama halkın
ekonomisi kan ağlıyor. Ülkede hiç kimsenin iş güvencesi yoktur.
Şimdi taşeron işçilere kadro sözü verip onları seçim için
kandırmaya çalışıyorsunuz. Artık sizin bu yalanlarınıza
hiç kimse inanmıyor.
Değerli
milletvekilleri, bütçedeki gelirin en önemli ayağı vergilerdir.
“Millî güvenlik” dediniz, vergilere zam yaptınız; “Savunma
harcamaları var.” dediniz, vergileri artırdınız; “millî
mesele” dediniz, yeni vergiler çıkardınız. Bu vergilerle
sarayın örtülü ödeneğini sürekli artırdınız. Buradan
sizlere soruyorum: Cumhurbaşkanlığına ve
Başbakanlığa kaç defa ek ödenek çıkardınız?
Saraya para yetmedi diye bu yıl sarayın örtülü ödeneğini kaç
defa artırdınız? Saraya bu kadar cömert olup açlık
sınırının altında yaşayan milyonlarca insana
neden bu kadar cimri davranıyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Hiç öyle değil ama.
MEHMET
TÜM (Devamla) - Bir taraftan fakir fukaradan topladığınız
vergileri örtülü ödeneklere, gizli hizmet giderlerine aktarıyorsunuz,
diğer taraftan ÖTV, KDV, MTV, ÖTV’nin KDV’siyle, maaş kesintileriyle
halkımızı perişan ediyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bu bütçe tasarısında adalet yok, eşitlik yok,
vicdan yok, denge yoktur; içinde bulunduğumuz bu tablo bir utanç
tablosudur. Bu bütçe vatandaşa denge değil, vatandaşın tüm
dengesini bozan bir bütçedir. Emekliler hastaneye gidemiyor, 14 kalemden fazla
kesinti yapılıyor. Çiftçi mazot ve gübre fiyatından dolayı
üretim yapamıyor, her şey dışarıdan ithal ediliyor.
Yerli üretici onlarca vergi altında eziliyor ve yok ediliyor ama AKP
iktidarı olarak sizler işinizi çok iyi biliyorsunuz, bu anlamda sizi
kutluyorum. Vergi cennetlerine milyonlarca dolar vergi
kaçırıyorsunuz, bir de utanmadan yerli ve millî olmaktan söz
ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, 80 milyonluk ülkenin vergileri yandaşa, rantçıya,
faizciye, tek adamın harcamalarına ve lüks araçlarına gidiyor.
Hesap sorduğumuzda AKP’nin Genel Başkanı bizlere “Ana ihanet
partisi ülkeye yaptıklarımın hiçbirini görmüyor.” diyor. Biz ülkeye
yaptıklarını çok iyi görüyor ve biliyoruz. Asıl ihanet, 80
milyonu yoksullaştırıp Man Adası’na vergi
kaçırmaktır; asıl ihanet, İranlı bir sahtekârdan
rüşvet alıp ülkemizin itibarını beş para etmektir;
asıl ihanet, ülkeyi parsel parsel teröre, rantçıya, yandaşa
peşkeş çekmektir... (CHP sıralarından alkışlar)
…asıl ihanet, ormanlarımızı, derelerimizi,
doğamızı millete küfredenlere teslim etmektir; asıl ihanet,
FETÖ’yü bu ülkenin başına bela etmektir…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sahip çıkmaktır, sahip.
MEHMET
TÜM (Devamla) - …devletin tüm kurumlarını, orduyu, yargıyı
FETÖ’ye teslim etmektir; asıl ihanet, FETÖ ne istediyse hepsini vermektir.
Kimin ihanet içinde olduğunu halkımız çok iyi biliyor.
Değerli
milletvekillerim, sizlere bir ihanet örneği daha anlatacağım,
sabredin. Diyanet İşleri Başkanlığı
geçtiğimiz gün “Millî piyango haramdır.” diye bir açıklama
yaptı. Diyanet İşlerinin bütçesi 12 bakanlıktan daha
fazladır ama bütçeden bu kadar pay alıp yaptıkları tek
şey saray fetvacılığıdır.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Çok ayıp çok.
MEHMET
TÜM (Devamla) - Diyanetin bütçesi her yıl katlanarak artıyor ama
yetmiyor, 2018’de tam 1 milyar lira daha artış yapılıyor.
Şimdi buradan soruyorum: Ülkede…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bunlar bizim kurumlarımız.
SALİH
CORA (Trabzon) – Provakatif bir konuşma yapıyorsun.
MEHMET
TÜM (Devamla) - Dinle, dinle, şimdi soruyorum, önce buna cevap ver.
SALİH
CORA (Trabzon) – Meclisin insicamını bozuyorsunuz. Sayın Tüm,
geriyorsunuz ortamı geriyorsunuz.
MEHMET
TÜM (Devamla) - Ülkede başka dert kalmamış gibi utanmadan
çıkıp millî piyangoya, lotoya haram diyorsunuz. Ülkemizde bu kadar
yoksul ve işsiz varken iktidarın milyonlarca lira vergi
kaçırmasına neden haram demiyorsunuz? 80 milyondan vergi alan bir
kurum olarak neden bir kez bile rüşvet, hırsızlık,
yolsuzluk haram demiyorsunuz? Çocuklara tecavüz edilirken,
kızlarımız yurtlarda yanarken bir kere bile neden
yazıktır, günahtır demediniz?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Yakışmadı size bu.
MEHMET
TÜM (Devamla) - Kadın cinayetleri, iş cinayetlerine fıtrat
denirken bir kelime bile etmediniz. FETÖ din yalanlarıyla insanları
kandırırken neden tek bir kelime söylemediniz? (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, “Millî piyango haram.”
diyorsunuz. 80 milyondan vergi alıp sadece tek adam propagandası
yapan TRT’nin aldığı vergiler sizce helal midir? Millî piyango
haram da milyonlarca Alevi’den Diyanete giden vergiler sizce helal midir?
Alevilerden aldığınız vergileri sadece tek bir mezhebin
hizmetine aktarmanız sizce helal midir?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – İnsanları mezheplere mi
bölüyorsun? Bu nasıl bir anlayış?
MEHMET
TÜM (Devamla) - Sayın Bakan, size söylüyorum: Aleviler, ödedikleri
vergileri sizlere asla helal etmiyorlar. Hâlen bu insanları eşit
yurttaş olarak görmüyorsunuz, görmek zorundasınız.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu hastalıklı bir
anlayış.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Söylediklerine CHP bile inanmıyor, kendi grubun
bile inanmıyor söylediklerine.
MEHMET
TÜM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ülkede tarımı,
hayvancılığı, esnaflığı bitirdiniz
-sabredin- milyonlarca insan işsiz durumda, iş bulamıyor.
Aralık ayı itibarıyla gerçek işsizlik 5 milyonu
aşmış durumdadır. Arkadaşlar her 5 gençten 2’si işsizdir.
Üstelik bunların çoğu da diplomalı gençlerimizdir. Ne yazık
ki diplomalılar işsizlikten, ekonomik sıkıntıdan
intihar ederken diplomasız adamların ülke yönettiği, vergi
cennetlerine milyonları kaçırdığı bir ülkede
yaşıyoruz.
SALİH
CORA (Trabzon) – Siz de rezidanslarda oturun, öyle mi?
MEHMET
TÜM (Devamla) – Bu bütçede yer vermediğiniz işsiz gençlerimiz bu
yaptıklarınızı asla unutmayacaklardır.
Halkımıza yaşattığınız bu ekonomik krizin
faturasını önümüzdeki seçimlerde mutlaka ödeyeceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, bir ülkede ekonomik kriz derinleştikçe siyasi kriz de o
oranda derinleşir. OHAL bahanesiyle halkımızı korku ve
baskı politikalarıyla idare ediyorsunuz. Buna rağmen, saray
rejimine karşı insanlar korkusuzca yaşamın her
alanında direniyorlar ve direnmeye devam edecekler. (CHP
sıralarından alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) – Anca direnirsiniz.
MEHMET
TÜM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça iki
yüz seksen gündür açlık grevine devam ediyor, işlerine geri dönmek
istiyorlar. Bu 2 insanı önce işten attınız, olmadı;
sonra hapse attınız, yine olmadı; şimdi, bu insanları
OHAL Komisyonuyla uyarıyor, ölüme terk ediyorsunuz. Sizlerde hiçbir vicdan
ve adalet duygusu yok mudur? Unutmayın ki haklı olan er geç
kazanacaktır. Korkuyla, baskıyla, sindirmeyle “ekonomimiz
coşuyor” yalanlarıyla asla kimseyi kandıramazsınız ve
asla iktidarda da kalamazsınız.
SALİH
CORA (Trabzon) – Yerli araba yapıyoruz, yerli araba.
MEHMET
TÜM (Devamla) – Bu bütçe adaleti, eşitliği, ekonomik refahı
içermiyor.
SALİH
CORA (Trabzon) – On beş yıldır seçim kaybediyorsunuz, yine
çıktın konuşuyorsun. Sandıkta
yaşadığınız hezimetleri anlat.
MEHMET
TÜM (Devamla) – Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu saray bütçesine tümden,
sonuna kadar “Hayır.” diyoruz. Biz rant değil, halk için bütçe
istiyoruz.
SALİH
CORA (Trabzon) – Kaç seçim kaybettiniz Mehmet Bey ya? “Ülkeyi mahvettiniz.”
diyorsun ama seçim üstüne seçim kaybettiniz.
MEHMET
TÜM (Devamla) – Konuşmamı Adnan Yücel’in bir dörtlüğüyle
bitirmek istiyorum: “Düşlerin sonsuza koştuğu yerde/Sabrın
çiçeklerini açtığı yerde/Asla kapanmaz yaşanan defter/Çünkü
tarihin en güzel yerinde/Son sözü hep direnenler söyler.” (CHP
sıralarından alkışlar)
Anladınız
mı?
SALİH
CORA (Trabzon) – Direnin hadi bakalım.
MEHMET
TÜM (Devamla) – Anladınız mı arkadaşlar?
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) – Biz milletin bütçesini yapıyoruz, milletin.
MEHMET
TÜM (Devamla) – Anladınız mı?
SALİH
CORA (Trabzon) – Direne direne kaybediyorsunuz.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Dokundu mu? Ne oldu sana ya, acıttı mı
seni? Biraz acıtsın canım, bu kadar insan perişanken biraz
seni acıtsın yani kusura bakma.
BAŞKAN
– Sayın Tüm, konuşmanızı bitirdiniz, lütfen yerinize geçer
misiniz. Lütfen...
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – CHP bile inanmadı söylediklerine be, atış
az geldi.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok
ayrıştırmacı bir dil kullandı sayın hatip.
İspatlanamayan bir sürü iddiayı tekrar tekrar
cevapladığımız hâlde sanki cevaplamamışız
gibi tekrar iddia etti.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Bu nasıl bir sataşma isteği?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bu ayrımcılığı körükleyen,
kurumları tahkir eden dili kınıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Sataşma var Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sataşma filan yok.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Hemen cevap vereceğim. Tabii ya, kınıyor
beni.
BAŞKAN
– Sataşma yok.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Kınıyor… Sataşma var burada.
BAŞKAN
– E, kınamasın mı, onu da mı yapmasın yani? Lütfen…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Bundan iyi sataşma mı olur ya? Olur mu öyle
şey?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Katılacak mıyız bu tahkir edici dile
Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Kılıç, Kahramanmaraş Milletvekili.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Söz hakkımı kullanmam lazım.
BAŞKAN
– Sayın Tüm, lütfen yerinize geçin.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Geçiyorum ama söz hakkı istiyorum.
SALİH
CORA (Trabzon) – Kaba ve kırıcı konuştu.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıç’ın, 1978 Kahramanmaraş
olaylarının dış ve iç provokatörlerin
tezgâhladığı bir oyun olduğuna ve yeni olaylara fırsat
vermemek için 2011’den itibaren yıl dönümü toplantılarına izin
verilmediğine ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Kahramanmaraş, geçmişte de, günümüzde de huzur ve
kardeşliğin kentidir. Hep beraber, Aleviler, Sünniler, Kürtler,
Türkler, Araplar, Çerkezler, Çeçenler kardeşane yaşamaktayız.
Kahramanmaraş olayları, dış ve iç provokatörlerin
tezgâhladığı ve ülkemizi bilinçli ve görünür bir darbeye götüren
bir oyundur. Nitekim, Kenan Evren’in tabiriyle oyunlar olgunlaşınca
darbe gerçekleşmiştir. Bu olaylardan Alevi, Sünni bütün
hemşehrilerimiz, hepimiz büyük zararlar görmüşüzdür. Olayların
yıl dönümünü bahane ederek yeni oyunlar tertiplemek isteyenlere
fırsat vermemek için 2011 yılından beri bu yıl dönümü
toplantısına izin verilmemektedir. Nitekim, ilimizdeki 84 sivil
toplum örgütünün ortak yayınladığı bildiride de düzenlenmek
istenen bu toplantıların yeni provokasyonlara yol açabileceği
endişesi ortaya konulmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Efendim, Kenan Evren’le ilgili söyledikleri…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Size vereyim sözü, bu konuyla ilgili konuşacaksınız, sizi
dinleyeyim Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu konuyla ilgili şöyle bir durum
var: Hatibimiz bir konuşma yaptı, Adalet ve Kalkınma Partisinin
sayın grup başkan vekili de “İşte ispatlanamaz iddialar…”
diye başlayıp, birçok şeyi sıralayıp ardından da
kendisini kınadı. Şimdi, cevap hakkını kürsüden
kullandırmama konusundaki takdirinize bir şey demem ama seçmenin
önünde, vatandaşın gözünde Sayın Bülent Turan’ın
ifadelerinden sonra Sayın Tüm’e bir açıklama hakkı vermeniz
gerekir. Onun için yerinden 60’a göre pek kısa bir söz talep ediyor.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sonra bize de vermeniz gerekir. Olur mu böyle bir usul
Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Şimdi, bakın…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Çünkü bir itham var ortada. “İspatlanamaz şeyler
söyledi.” diyor, “Kurumları aşağıladı.” diyor, “Bilmem
ne yaptı.” diyor. Normalde…
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – İthamı yapan karşı taraf ya.
İthamı yapan o, kendisi zaten.
BAŞKAN
– Hayır, “Ayrımcı bir dil kullandı.” dedi ve
kınadı.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Gündeme devam edelim Sayın Başkanım.
SALİH
CORA (Trabzon) – Tutanağını bir incelesenize Sayın
Başkan ya. Böyle bir şey olabilir mi ya?
BAŞKAN
– Kınamadan dolayı sataşma nedeniyle söz vermem, mümkün
değil. Kınamak, sataşma demek değildir.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sataşmadan söz vermediniz, bu konuda da takdirinize bir
şey demiyorum ama bu konuda hiç olmazsa bir açıklama hakkına
saygı göstermelisiniz.
BAŞKAN
– Peki, bir dakika, yerinden…
SALİH
CORA (Trabzon) – Özür için açıklama yapsın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ya, yok artık.
SALİH
CORA (Trabzon) – Özür dilesin.
BAŞKAN
– Buyurun.
18.- Balıkesir Milletvekili
Mehmet Tüm’ün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Değerli arkadaşlar, tabii, gerçekler
acıdır. Anlıyorum ki benim konuşmam arkadaşları
rahatsız etmiştir ama benim niyetim kimseyi rahatsız etmek
değil, bu ülkenin gerçeklerini dile getirmektir.
Bu
ülkede 15-20 milyon Alevi yurttaşımız var. Alevilerin inanç yeri
cemevidir. Bu iktidar tarafından Aleviler yurttaş olarak görülmüyor.
Bu nedenden dolayı, tarih boyunca Sivas’ta, Maraş’ta bu Aleviler
hedef gösterildi ve katledildiler.
Diyoruz
ki: Bu Alevileri Çorum’da… Bu Alevileri yurttaş gördüğünüz takdirde
bu toplumda bir barış sağlanır. Ama hâlen bugünlerde de
Malatya’da, Türkiye’nin değişik yerlerinde Alevi evlerine işaret
konuluyor. Aleviler bu ülkede barış içinde, birlikte yaşamak
istiyorlar.
Bugün
soruyorum: Aleviler şu anda askerlik yapmıyor mu, vergi vermiyor mu?
Peki, Aleviler “İnanç yerimiz cemevi.” dediğine göre, niye kabul
etmiyorsunuz, niye yok sayıyorsunuz? Peki, Aleviler bu verdiği
vergileri size helal eder mi? Size tabii helal etmezler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Size haram ederler.
BAŞKAN
– Şimdi, Sayın Tüm, haklısınız yani şöyle
haklısınız…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Hep itiraz ediyorlar, önce bu söylediklerime itiraz
etsinler.
BAŞKAN
– Söz almakta haklısınız, söylediklerinizde değil.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Kalksın, söylesinler.
BAŞKAN
– Bu ayrıştırıcı dili kullanmamak gerekiyor.
MEHMET TÜM
(Balıkesir) – Ayrıştıran, bakın, iktidarın
kendisidir. BAŞKAN – Alevilerin yurttaş olmadığına dair
bir beyanı buradan…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Bakın, bakın, iktidarda bir tane Alevi vali
yoktur, bir bakan yok, bir müsteşar yok.
BAŞKAN
– Bakın, ben sizi dinledim, hiç sesimi çıkarmadan dinledim.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Ayrıştıran sizsiniz ya! Allah
aşkına!
BAŞKAN
– Siz de şimdi oturun beni dinleyin.
SALİH
CORA (Trabzon) – Yurttaş olmasan burada ne işin var ya? Burada ne
işin var o zaman? Yurttaşsın, buradasın.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Sen mi getirdin adamı? Halk seçti canım, Allah Allah!
SALİH
CORA (Trabzon) – E, tamam, halk seçti.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Ön seçimle geldi adam ya.
SALİH
CORA (Trabzon) – Demek ki eşit haklara sahibiz.
BAŞKAN
– Bu ülkede -her zaman söylüyoruz- etnik kökeni, dinî inancı ne olursa
olsun hepimizin amacı kardeşçe yaşamaktır ama “Alevileri
yurttaş olarak görmüyorsunuz.” ithamı sakıncalı bir itham.
SALİH
CORA (Trabzon) – Çok ağır bir ifade.
İSMET
UÇMA (İstanbul) – Kabul edilemez Başkan.
BAŞKAN
– Bunun hiçbir yerde telaffuz edilmemesi gerekiyor, lütfen…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Görüyorsanız, inanç yerini takdir edin.
BAŞKAN
– Lütfen…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Bakın, Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçesinde Alevilerin payı yok mudur?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Çok üzülerek, şaşırarak…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Alevilerin payı yok mudur bu bütçede?
BAŞKAN
– Yani, ben bu sözünüzü geri almanızı beklerim sizden, gerçekten.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Neden alacağım?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Aleviler yıllardan beri eşit yurttaş
olmak için mücadele veriyorlar. Niye geri alacağım?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Tüm, bakın, biraz saygılı olun.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Yalan mı bu söylediğim?
BAŞKAN
– Ben konuşurken konuştunuz…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Hayır, yalan mı bu söylediğim?
BAŞKAN
– …Sayın Turan konuşurken konuşuyorsunuz; bir müsaade edin,
diğerlerinin söz hakkına saygılı olun lütfen.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, İç Tüzük 64’ü de
hatırlatarak, bu konuda söylenecek bir söz varsa bunu grup başkan
vekiline bırakalım, daha doğru.
BAŞKAN
– Ben İç Tüzük’ün 64’üncü, Anayasa’nın 94’üncü maddesinin ne
olduğunu biliyorum. Bu konu hassas bir konu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Ben konuşmacınıza cevap vermiyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Eski bir tartışmayı yeniden yapmayalım,
cevap verebilecek durumdadır Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili.
BAŞKAN
– Ama burada Türkiye Büyük Millet Meclisini yöneten bir Meclis Başkan
Vekili olarak yurttaşlar arasında bir ayrım varmış
gibi bir konuşmanın yapılmasını doğru görmüyorum,
bunu da ihtar etmek benim görevim içindedir, lütfen…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bunun altını çizmek gerekiyorsa
bunu AKP Grup Başkan Vekili yapacak.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Siz beraber bu ülkede yaşamıyor musunuz?
Komşunuz yok mu hiç? Burada yaşamıyorsunuz galiba.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, öncelikle, az önceki
konuşmacının iddialarını üzülerek,
şaşırarak dinledik.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Neyine şaşırdın?
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Ya, şaşıracak ne var?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – On beş yıldan beri bu ülkede giyimden,
kuşamdan, mezhepten, dinden, o memleketten, bu memleketten, nereden olursa
olsun…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Ya, Diyanette bir tane odacı var mı, Diyanet
İşleri Başkanlığında bir odacı var mı,
söyler misin?
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Niye on beş yılı savunuyorsun, cumhuriyetin
tarihini savun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) –…80 milyonun kardeşliği için nasıl bedel
ödediğimizi, nasıl risk aldığımızı herkes
biliyor. Dolayısıyla sadece Aleviler değil, hangi inanç
grubundan olursa olsun, 80 milyonun kardeş olduğunu, bir ve eşit
olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu konunun bu üslupla dile getirilmesini
de şaşkınlıkla izliyorum. Bunun hiç kimsenin
yürüyüşüne, partisine, ülkesine fayda sağlamayan bir üslup
olduğunu düşünüyorum.
AHMET
YILDIRIM (Muş) – Norveç’te mi?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bizim kardeşliği pekiştiren millet
olmamız lazım.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Kardeşsen eğer eşit yurttaşlık
sağlayacaksın, eşit vatandaşlık.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bizim farklılıklarımızı, bu millet
içerisinde bir ve beraber olduğumuzu vurgulayan bir dil kullanmamız
lazım.
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Kardeşini tanıyacaksın;
inancını, mezhebini tanıyacaksın.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Şu an beni dinlemeden, sadece bağıran dilin
diktatöryal bir dil olduğunu, bu yürüyüşe engel olduğunu ifade
etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Kardeşinin cemevini niye ibadethane olarak kabul
etmiyorsun? Diğer kardeşin seni tanıyor.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben de bu konuda son olarak grubumuz
adına şunu söyleyeyim: Şimdi, iktidar partisinin bunları
böyle söylemesi “Biz öyle düşünmüyoruz.” demesi önemlidir ama “İyi
insanım.” demekle iyi insan olunmaz. Ama iyi insan olsanız da iyi
insan olmak yetmez, adil biri olmak lazım. Ama adil olmak, adil olduğunuzu
söylemek de yetmez, karşınızdakinin adaletinize inanıyor,
güveniyor olması lazım. Toplumun bir kesimi, o kesimi temsil eden
birisi çıkıp da “Biz ayrımcılığa uğruyoruz,
inancımıza saygı gösterilmiyor. Bizden alınan vergiler ile
birilerinden alınan vergiler bir havuzda toplandığı hâlde,
sadece bir inanç grubuna hizmet ediliyor.” diyorsa ve “Biz bundan
ayrımcılığa tabi tutuluyoruz.” diyorsa “Biz böyle bir
ayrımcılık yapmıyoruz.” demek önemli değil,
muhatabınızın bunu böyle hissetmediğini bilmeniz
lazım. Bu yüzünüze söylenmiştir. İktidar olarak bundan ders
almak başka bir şeydir. Ders almayacağını gösteren
“Hayır, biz öyle değiliz, böyleyiz.” demek. Algı budur. Hizmet
ettiğiniz toplumun önemli bir kesimi kendini böyle hissediyorsa
konuşmayı burada böyle yapmak yerine bunu değerlendirip
doğrularını yapmak gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Usul ekonomisi gereği söz almıyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Özel, size de şunu söyleyeyim: İfade etmekte kullanılan dilden
dile fark vardır. Siz gayet net bir şekilde ifade ettiniz ama
bazı ifadeler insana ister istemez bazı açıklamaları yapma
gereğini hissettiriyor. Ben bu açıklamanızdan dolayı da
size teşekkür ediyorum.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
- Evet, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili
Sayın Ali Atalan konuşacak.
Buyurun
Sayın Atalan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ALİ ATALAN (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu ve özellikle esaret altında tutulan,
başta Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş
ve Figen Yüksekdağ olmak üzere, cezaevinde bulunan tüm seçilmişleri
buradan saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, izninizle öncelikle genelgeçer bir ilkeye, bir esasa
işaret etmek istiyorum. Malumunuz, demokratik rejimlerde yönetim erki
meşruiyetini hukuktan, halktan ve genel kabul gören evrensel değerler
sisteminden almaktadır. Unutmayalım ki -özellikle AKP’li
milletvekilleri unutmasın- Roma İmparatorluğu gibi büyük bir
imparatorluğun çöküşüne ve parçalanmasına sebep olan temel
etkenlerden biri değerler sisteminin büsbütün çöküşü olmuştur
yani dışarıdan kendisine karşı verilen herhangi bir
savaş sonucunda yenilmemiş, dağılmamıştır;
tamamen içeriden yönetim aygıtının ahlaki, moral çöküşü
onun yapısal ve sistemsel sonunu getirmiştir. İnsanlık
tarihi bunun gibi sayısız nice örneklerle doludur.
Çok
samimi olarak söyleyeyim ki iki gün önce Avrupa Birliği Bakanı
Sayın Ömer Çelik’in burada çok yorgun ve çaresizlik içinde olduğu
izlenimini edindim. Çünkü açık ve aleni olarak değerler sisteminde
bir çöküşü yaşayan egemen Hükûmet anlayışını
savunur gibi görünüyordu ama savunamıyordu. Zira kendisi, vaziyeti belki
hepimizden daha iyi görüyor ama dile getirmekten imtina ediyor.
Bir
kez daha hatırlatmakta yarar var. Bizim de bağlı olduğumuzu
iddia ettiğimiz Avrupa’nın bir değerler sistemi var. Hukukun
üstünlüğü, demokrasi, adalet, özgürlük, eşitlik, dayanışma,
çoğulculuk, hoşgörü vesaire gibi normlardan oluşan bir
yapıdır bu. Bunlardan hangisini mevcut durumda tamamen icra ediyoruz,
söyler misiniz? Bizce hiçbirini. Sayın Çelik, var olan kendi felsefik,
semantik kabiliyetini de zorlayarak kendi Hükûmetinin dış
politikasını savunmaya çalışıyor ve öylelikle
fasılların açılması gerektiğinden bahsediyor.
Bakın, sizin yönünüz ve ekseninizde esastan bir sapma var. Yolunuz yol
olmaktan çıkmış. Yaptığınız ile
yapılması gerekenler arasında maalesef uzlaşmaz bir
çelişki ortaya çıkmıştır. Bunu bizce bilmek ve bilince
çıkarmak gerekiyor. AKP’nin değerler sistemi açısından
yaşadığı bu çöküş süreci yaşamın her
alanına sirayet etmiştir. İnanın, AKP’lilerin yüzde
90’ı bu “dava” denilen siyasete inanmıyor, anlam vermiyor, izah
edemiyor.
Bakın,
size sayısız örneklerden ve burada yeterince dile
getirilmediğini düşündüğüm yerelden iki üç tane küçük örnek
vereyim. Kısmen geçmişten de kaynaklı, günümüzde yerelde
halkın yaşadığı önemli spesifik sorunlardan biri arazi
sorunudur. Hatalı, eksik ve özensiz yapılan kadastro
çalışmalarının ne gibi mağduriyetlere sebep
olduğu malumunuzdur. Mesela kendi arazisini tekrar satın almak için o
zor durumda bırakılan nice yurttaşlarımız var. Bu
kişiler açık artırma usulü ihaleye girmek zorunda
bırakılıyor. Haksızlık sadece bununla
sınırlı değil. Bu durumdan kaynaklı bir arazi
mafyası türemiştir. Arazi mafyası toprağını
tekrar almak isteyen gerçek hak sahiplerinden ihaleden çekilmek
şartıyla para istemekte ve insanlar ödemek zorunda
bırakılmaktadır.
Başka
bir örnek değerli arkadaşlar, Artvin’deki maden projesinin sahibi
Cengiz Holdingin faaliyetleridir. Bugüne kadar doğal dengeyi bozan
projeleri dolayısıyla birçok kez mahkemeye verilmiş ve
çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından protesto edilmiş olan
bir holdingdir. Cengiz Holdingin devraldığı Eti Bakır
Anonim Şirketi, Mardin Mazıdağı ilçesine bağlı
dört yüz yıllık geçmişi olan Karataş köyünü
boşaltıp buradan maden çıkarmak istemektedir. Eti Bakır
Anonim Şirketi köy halkıyla görüşme yapmış, bir dönüm
tapulu arazi için 4 bin Türk lirası teklif etmiş, tepki gösteren
köylülere de “İşinize gelirse satarsınız, işinize
gelmezse muhatabınız devlettir, biz devletten
kiralamışız.” demişlerdir. Peki, nasıl oluyor da
bunlar bir miktar parayla köy halkını yerinden yurdundan etmeye
çalışıyorlar? Neye dayanarak, kime güvenerek böyle fütursuzca
davranabiliyorlar?
Yine
değerli arkadaşlar, başka bir örnek vereyim: Kelhoki,
Kuşçukuru köyü örneğinde olduğu gibi, bir ay önce aynen burada
izah etmeye çalıştığım gibi, bir Ezidi köyü olarak
bilinen Nusaybin’e bağlı Efşê yani Kaleli köyüyle ilgilidir.
Meselenin vahametini Mecliste bir ay önce -dediğim gibi- dile
getirmiştim. Bakan bu konuda Mardin Valisiyle görüşüyor, sanki hiçbir
şey olmamış gibi, Nusaybin Belediyesine atanan kayyum
kalkıyor, yine atama usulüyle göreve getirdiği birkaç sözde encümenle
Ezidi yurttaşların kendi imkânlarıyla yapmaya
çalıştığı taziyeevi hakkında yıkım
kararı çıkarıyor ve ceza veriyor. Avrupa’dan insanlar kendi
köylerine dönmesin diye önce köy sit alanı olarak ilan ediliyor ve
sonrasında bu yıkım ve ceza kararı çıkıyor.
Hâlbuki söz konusu taziyeevi yapılmadan önce kaymakam ve diğer ilgili
kurumlarla görüşülmüş, onların onayı alınarak bu
taziyeevi inşa edilmişti. Ama, devreye gayrimeşru güçler
giriyor, yıkım kararı çıkarıyorlar. Bu nasıl bir
hukuktur, bu nasıl bir vicdandır, nasıl bir ahlak
anlayışıdır? Ben şahsen anlam veremiyorum, anlam
verebilen varsa çıksın buyursun anlatsın. Mafyavari ve kirli
olan bu ilişkiler bizce derhâl ifşa edilmeli ve gerekli müdahale
ivedilikle yapılmalıdır.
Başka
bir örnek vermek istiyorum. Muhtemelen biliyorsunuzdur, geçen Feleknas
Arkadaşımız da dile getirdi, biz Ezidilerin önemli
bayramlarından olan Ezda Bayramı geçen cuma kutlandı. Bu
vesileyle ben Midyat AFAD kampında bulunan Ezidileri ziyaret etmek
istedim, maalesef bütün çabalarıma rağmen kampa giremedim,
insanların bayramlarını kutlayamadım, onlarla
bayramlaşma imkânı tanınmadı. İnananlar ve
inanmayanlar bütün bayramları kutsal sayarlar, addederler, burada herkesin
saygısı vardır. Yani, gerçekten anlamakta güçlük çektiğim,
nasıl oluyor da Ezidilerin yaşadığı bir AFAD
kampında kaymakamlığı arıyoruz, AFAD
Başkanlığını arıyoruz, valiliği
arıyoruz; kampın önünde ben kampa giremiyorum, insanların
bayramını kutlayamıyorum bir milletvekili olarak, hem üstelik
bir Ezidi milletvekili olarak.
Değerli
Başkan, siz ve Hükûmet de buradayken bu tür sorunların çözümü için
gerçekten, Meclisin bilfiil görev alması ve aktif olması gerekiyor.
Burada
bu beklenti ve umutla hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Atalan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 19.11
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi,
şahsı adına Hatay Milletvekili Sayın Hacı Bayram
Türkoğlu konuşacak.
Buyurun
Sayın Türkoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HACI
BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2018 yılı bütçesinde yine en büyük pay millî
eğitime, sağlığa, millî savunma ve millî güvenliğe
ayrılmıştır. Yüksek teknolojiyle katma değeri yüksek
ürün imalatı esas hedeflerimizden birisidir. 2017 yılı
içerisinde Kredi Garanti Fonu kefaletiyle sanayici ve esnafımıza
sağlanan 250 milyar Türk lirası desteği can suyu olmuş,
birimleri harekete geçirmiş, istihdam artmış, ihracatta fark
edilir büyüme yakalanmıştır. Üçüncü çeyrekteki büyüme bunun en
büyük göstergesidir. 2018 yılında da büyüme tahminlerimizin üzerinde
bir kalkınma hamlesi için desteklerimiz devam edecek. 2023’lerin hedefleri
doğrultusunda Türkiye’mizi, bölgesinde lider, dünyada en büyük on ülke
arasına girdirmek için çaba sarf edeceğiz. Yerli ve millî bir ekonomik
seferberlikle geleceğin büyük Türkiye’sini inşa yolunda gönül
seferberliği içinde “Her şey Türkiye için” yürek coşkusuyla
çalışacağız.
Küresel
gelişmelerin yanı sıra ülkemizde yaşanan 15 Temmuz hain
işgal girişimine rağmen ekonomimiz 2016 yılında yüzde
3,2 büyüdü. 2017’nin ilk çeyreğinde yüzde 5,2 gibi yüksek bir oranda
büyüyen ekonomimiz, ikinci çeyrekte yüzde 5,1 büyümüş, ayrıca üçüncü
çeyrekte yüzde 11,1’lik büyümeyle Çin ve Brezilya’yı geride bırakarak
dünyanın gelişen en büyük ülkesi olmuştur. 15 Temmuz darbe
girişimi sonrası yaşanan ekonomik
sıkıntıları aşmak adına AK PARTİ olarak
birtakım adımlar attık. Ekonomiyi canlandırmak için
özellikle çeşitli vergi ve sosyal güvenlik tedbirleri aldık,
bazı mallarda KDV ve ÖTV oranlarını geçici olarak düşürdük,
tapu harçlarını indirdik, sosyal güvenlikle ilgili çok sayıda
tedbir aldık, turizmde irtifak bedelleri ve ecrimisil gibi bazı kamu
gelirlerinin de tahsilatını erteledik. Dolayısıyla bütçe
gelirleri de olumsuz olarak biraz etkilendi. Buna rağmen AK PARTİ
Hükûmeti olarak ekonomiyi canlandırma ve büyüme adına kamu
yatırımlarında frene hiç basmadık, hatta abartı
derecesinde yollara, tünellere, havaalanlarına, millî savunmaya, çevre ve
şehirciliğe, sağlığa, turizme yapılan
yatırımlar ve harcamalar tüm hızıyla devam etti. Türk
lirasıyla ticaret hacmimiz artmıştı. 2002’de dış
ticaretimizin yüzde 0,6’sını TL’yle yaparken bu yılın dokuz
aylık döneminde yüzde 8,9 gibi bir oranda yaptık. Ülkemiz, ürünlerinin
yanı sıra sağlık hizmetlerini, bilgisayar
oyunlarını, dizilerini, sinema filmlerini, müteahhitlik ve teknik
müşavirlik hizmetlerini, yazılım ürünlerini ve kültürünü de
ihraç eder konuma geldi. Mesela, Türkiye dizi üretimi açısından
ABD’den sonra dünyada ikinci sıradadır ve Türk dizileri şu anda
75 ülkede 400 milyon kişi tarafından seyredilmektedir ki bu da
ülkemizin tanıtımı açısından oldukça önemlidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Başbakanımızın ve Maliye Bakanımızın
dediği gibi “Bu bütçe özel sektör yatırımları başta
olmak üzere yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı her
bakımdan destekleyen bir bütçedir.”
Sayın
Cumhurbaşkanımız “Dünya beşten büyüktür.” derken vizyon ve
misyon olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, ekonomik potansiyeliyle,
yerli ve millî kaynaklarımızla, insan kaynakları
zenginliğimizle bu değişen ve gelişen dünyada biz de
varız mesajını vermiştir. Evet, biz de varız. Türkiye,
sadece içine kapalı bir ülke değildir, dış dünyaya
açılmıştır, mazlum coğrafyalara el
uzatmıştır; millî bütçesinden dünyada en büyük payı
ayıran ikinci ülkedir. Daha geçen hafta Filistin ve Kudüs meselesinde
İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği
Teşkilatının aldığı kararla Doğu Kudüs’ü
Filistin’in başkenti ilan etmiştir; hayırlı uğurlu
olsun. Mescid-i Aksa bizim ilk kıblemiz, kırmızı çizgimiz
ve vazgeçilmezimizdir. Gün birlik, dirlik günüdür. Dostluk, kardeşlik ve
uhuvvet duygumuzun Türk İslam coğrafyasına ve tüm dünyaya
barış getirmesi umuduyla gelin birlik olalım, iri olalım,
diri olalım, 21’inci asra Türk medeniyeti mührünü vurmak için var
gücümüzle çalışalım.
“Durmak
yok, yola devam” diyerek 2023 hedeflerine ulaşmak, geleceğin büyük
Türkiye’si inşasını kurmak arzusuyla 2018 yılı
bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Şahsı
adına son olarak Aydın Milletvekili Sayın Hüseyin
Yıldız konuşacak.
Buyurun
Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
2017
bütçesinde 47 milyar borçlanma öngörülmüştür ama sonra da 30 milyar daha
artırılarak 84 milyar liraya denge sağlanmıştır.
2018 bütçesinde yaklaşık 67 milyar daha borçlanma öngörülmüştür.
Yani, bu, 2018’de ne demektir? Herhâlde bir 100 milyar dolar borçlanmayla bu
işi halledecekler.
Değerli
arkadaşlar, bir şekilde bütçedeki dengesizliği hallederiz ancak
ülkemizde hiçbir konuda denge bırakmadınız. Ben size birkaç tane
sayayım: Gelir adaletinin dengesi bozulmuştur, ekonominin dengesi
bozulmuştur, adaletin dengesi bozulmuştur, vicdanın dengesi
bozulmuştur, siyasetin dengesi bozulmuştur, uluslararası
birliğimizin dengesi bozulmuştur, toplumsal psikolojimizin dengesi
bozulmuştur, toplumun dengesi bozulmuştur, personelin dengesi
bozulmuştur, kadın ve erkek eşitliği dengesi
bozulmuştur. Gerçekten, “Bu bütçe halkın bütçesi.” derseniz
Sayın Bakanım, kesinlikle bu bütçe halkın bütçesi değil,
zenginlerin, sarayların bütçesidir.
Bir
ülkede 1.400 lira asgari ücretle geçinen 10 milyon insan varken bir
Cumhurbaşkanının 13 tane özel uçağı olur mu arkadaşlar?
Bir ülkede 1.400 liraya geçinen vatandaşlar varken, 7 milyon insan
işsiz gezerken, 10 milyona yakın insan açıklık
sınırında yaşarken 1.300 odalı sarayda
yaşanır mı, size soruyorum değerli arkadaşlar?
Gerçekten
siz halkın bütçesini istiyorsanız Sayın Bakanım -ben bu
konuda sizin de rahatsız olduğunuzu çok iyi bilen bir insanım,
bürokrasiden gelen bir insansınız- gerçekten halkın bütçesinde
olmak istiyorsanız bugün, gelin -Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerge
veriyoruz- asgari ücreti 2 bin lira yapalım değerli arkadaşlar;
2 bin lira yapalım, 2 bin lira yapalım. İşçiye, memura,
emekliye yüzde 30 zam verelim. Dinî bayramlarda emeklilere birer tane ikramiye
verelim. Dönelim, çiftçiye verdiğimiz mazotu 5 liradan değil, 2
liradan verelim. Verelim ki tüketen bir ülke değil üreten bir ülke hâline
çevirelim ülkeyi. Aksi takdirde… 107 bin esnaf dükkânını kapattı
değerli arkadaşlar. Ben 2002’de “Saman ithal edeceğiz.” deseydim
vallahi de billahi de herkes “Bu adam kafayı yemiş, deli.” derdi.
Bugün Bulgaristan’dan saman ithal ediyoruz, Sırbistan’dan et ithal
ediyoruz arkadaşlar. Onun için, gelin, hep beraber bu ülkenin gerçeklerini
önümüze koyarak halkın bütçesini yapmaya çalışalım
değerli arkadaşlar.
Şimdi,
2002’de geldiniz, 2002’de; o günden beri kendi bölgem Aydın’da
işsizlik oranı yüzde 3’tü, bugün Aydın’da işsizlik
oranı yüzde 20, yüzde 20 arkadaşlar. Eskiden çiftçiler pamuğunu,
tahılını sattığı zaman evini
değiştiriyordu, traktörünü değiştiriyordu, çocuğunu
evlendiriyordu. Eskiden “Aydın’ın dağlarından yağ,
ovalarından bal akar.” diyorduk, geçen hafta Aydın’daydım, bütün
yerel gazete manşet atmış… Dağlarımızda da
ovalarımızda da icra memurları akıyor arkadaşlar, icra
memuru. Söke’den ta Nazilli’ye kadar bütün o alanımızın yüzde
80’i Yunanlıların aldığı bir bankaya ipotekli, bir
bankaya ipotekli. Çiftçimiz, esnafımız siftah yapmıyor,
ektiği ürünü alamıyor. Eğer siz 5 liraya mazotu satarsanız,
eğer siz kalkıp gübreyi yüzde 500 artırırsanız, 2002 fiyatlarında
hâlen kalıyorsa o ürün oturup hepimizin düşünmesi lazım
değerli arkadaşlar.
On
beş yıldan beri bekliyoruz Aydın’da. Aydın-Denizli otoyolu
yapılmadı; Çine ile Aydın arasındaki demir yolu sözünü
verdiniz, yapılmadı; devlet hastanesi sözü verdiniz,
yapılmadı yani kısacası, on beş yıldan beri
Aydın’a bir çivi dahi çakılmadı değerli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, Türkiye kötüye gidiyor, bizim hepimizin yani
sizlerin de bizlerin de 80 milyonun, insanların, hepimizin mal ve can
güvenliğini kim sağlıyor? İçişleri
Bakanlığı sağlıyor. Bir İçişleri Bakanı
çıkıp devletin bütün olanaklarıyla bir Ana Muhalefet Partisinin
Genel Başkanını tehdit ediyorsa hiçbir vatandaşın o
İçişleri Bakanına güvenme şansı yok değerli
arkadaşlar.
SALİH
CORA (Trabzon) – Tehdit yok, tehdit.
HÜSEYİN
YILDIZ (Devamla) – Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın
milletvekilleri, şimdi on dakika süreyle soru-cevap işlemini
yapacağız. Bu sürenin beş dakikasında sayın
milletvekillerinin sorularını alacağım, diğer beş
dakikasında ise Sayın Bakan cevaplarını verecekler.
Sayın
Köksal, sizden başlıyoruz.
Buyurun.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Maliye Bakanı
“Şeker fabrikalarını özelleştirme kapsamına
aldık.” diyor. Zaten baktığımızda, bir yandan,
şeker fabrikalarında kalifiye personel ihtiyacı olduğu
söylenirken diğer yandan, bu ihtiyacı en iyi şekilde
karşılayabilecek olan geçici işçilere kasıtlı olarak
kadro verilmeyerek, pancarda kota uygulanarak âdeta şeker
fabrikalarının yok edilmek istendiğini görüyoruz. Buradaki amaç,
şeker fabrikalarının yerine büyük Amerikan şirketlerinin
kuracağı nişasta bazlı şeker üreten fabrikalara daha
çok yol açmak mıdır?
Yine,
“Taşerona kadro.” dediniz ancak bununla ilgili doğru dürüst bir
açıklama yapmıyorsunuz. Şimdi binlerce emekçi merak ediyor,
kimler kadro alacak. Mesela KİT’lerde çalışan güvenlik
görevlileri, temizlik personeli kadro alabilecek mi? Bu konuda
açıklamalarınızı bekliyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Tor...
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum
Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal’adır.
Sayın
Bakan, birinci sorum, kuruluşundan günümüze kadar aradan uzun süre
geçtiği hâlde, yasanın görüşülmesi sırasında ülkemize
çok büyük faydalar sağlayacağı beyan edilen Varlık
Fonu’ndan bir ses gelmemiştir bugüne kadar. Bugüne kadar yurt içi, yurt
dışından fon için kredi başvurusu yapılmış
mıdır, kredi alınmış mıdır? İkinci
sorum da fona hangi kuruluşlar devredilmiştir?
Bir
başka soru: Kirada veya ecrimisil ödenen hazineye ait küçük ölçekli,
örneğin, 500 metrekare, 1.000, 2.000 metrekare büyüklüğündeki
taşınmazları kiralayanlara veya ecrimisil ödeyenlere
satmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim ben de.
Sayın
Topal…
SERKAN
TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Bakanım, bunu daha önce onlarca defa dile getirdim, bir kez daha dile
getiriyorum: Özellikle Hatay’da hazine arazileri üzerinde kurulan evlerin
satışıyla ilgili, maalesef Hatay’da bir şerh var. Bu konuyu
size daha önce ifade etmiştim. Hatay’da hazine arazileri üzerinde kurulu
evlerin ecrimislini ödeyen vatandaşlarımıza verilmesi hususunu
da bir kez daha ifade ediyorum. Şimdi de sizden bu konuda hassasiyet
bekliyorum. Bu konuda zaten Samandağ, Defne, Antakya ve özellikle Amik
Gölü üzerinde kurulan evlerin arazi sahiplerine verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Özdemir…
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, geçen oturumda sormuştum. Zor koşullarda eğitim ve
öğretim hizmeti vermeye çalışan ve her geçen gün maalesef
saygınlığı azalan değerli öğretmenlerimizin
maaşları konusunda bir çalışmanız olacak mı
2018’de?
Yine
atamalar konusu Sayın Bakan. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Millî
Eğitim Bakanı 2018 yılında 20 bin atama
olacağını ancak daha fazlası için adres olarak
Bakanlığınızı ve Hükûmeti göstermişti. 2018
yılında atamalar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Yalım…
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, biraz önce sormuştum, aynı soruları bir daha
soruyorum çünkü cevap alamadım. Uşak mal müdürlüklerinde -hem
merkezde hem de ilçelerinde- çok sayıda kadro boşluğu var.
Buralarda personel yetersizliğini sormuştum “Atama yapacak
mısınız?” diye. Bu, birinci sorumdu.
İkinci
sorum: Son yapılan yapılandırmalarda maalesef ekonominin
sıkıntılarından dolayı bazı firmalar ve
şahıslar ödeyememektedir ve yapılandırmaları
bozulmuştur. Tekrar böyle bir yapılandırma söz konusu mudur veya
tasarlanıyor mu yakın zamanda?
Üçüncü
sorum: Dijital para olan bitcoinle ilgili Türkiye Cumhuriyeti’nin,
Bakanlığınızın bir planı, bir politikası var
mı? Bununla ilgili sorumu soruyorum tekrar.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Tümer… Yok.
Sayın
Arslan…
KAZIM
ARSLAN (Denizli) – Maliye Bakanlığına soruyorum: Taşeron
işçilerinin kadroya geçirilmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak dile
getiriyoruz ve gündemde tutuyoruz. Bu konunun Mecliste görüşülüp
kanunlaşması ve kadroların verilmesini beklerken taşeron
işçilerin kadroya alınması hususunun kanun hükmünde kararnameyle
çözüleceği duyumlarını almaktayız. Taşeron
işçilere kadro verilmesi hususunun kanunla düzenlenmesi zorunludur. Bu kanunu
yapacak olan da milletin temsilcisi olan vekillerdir. Bunun
dışında yapılacak bir düzenleme, konunun enine boyuna
tartışılmadan, bütçe uygunluğu
araştırılmadan tek kişi tarafından yapılacak
olması hem hukuk devleti açısından hem de OHAL durumu
kullanılarak, OHAL ilanına sebebiyet veren bir durum olmayan bir
konuda yapılmış olur ki kanun hükmünde kararnameyle
yapılacak düzenleme Anayasa’mıza aykırı olur. Gelecekte
iptal edilmesinin riskini taşımaktadır. Konunun bir an önce
Meclise getirilerek kanunlaşmasının sağlanmasını
istiyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, buyurun lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Öncelikle,
Sayın Köksal şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle
ilgili birtakım değerlendirmelerde bulundu. Şeker piyasası
hakikaten önemli çünkü içinde şeker pancarı üreticisini,
çalışanları ve tüketicileri de ilgilendiren ve aynı zamanda
stratejik bir ürünü de kendi içinde barındıran bir sektör. Bu
açıdan, bu özelleştirme uygulamasında bütün bu önemli faktörleri
bir arada değerlendirerek bu programı yürüteceğiz. Son
yıllarda, özellikle şeker fabrikalarında verimliliğin
artırılması için gelir artırıcı veya tasarruf
sağlayan birtakım çalışmalarımız da oldu.
Umuyorum ki bu özelleştirme programı dâhilinde bu uygulamaları
da yaparken gerekli istişareleri de zaten yapacağız. Geçici
işçiler var şeker fabrikalarında, sürekli işçi kadrosunda
çalışanlar var, taşeron firma yanında çalışanlar
da var.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Geçici işçiler kadro bekliyor Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Çalışanlarımızla
çok yakın bir diyalog içerisindeyiz, kendilerinin taleplerini bizzat Bakan
olarak ben de fabrikaları ziyaret ederek alıyorum. Gerçekten büyük
bir gayretle, özveriyle, alın teriyle emek veren arkadaşlar; ben
hepsini yürekten tebrik ediyorum. Şeker fabrikalarındaki üretim
koşullarının ne olduğunu bizzat fabrikaların
içerisinde kendim de gördüm, gerçekten takdirle karşılanması
gereken bir gayretleri var. O arkadaşlarla ilgili olmak üzere de zaten bu
taşeron düzenlemesi içerisinde bir iyileştirme yapıyoruz. Geçici
işçiler bakımından çalışma sürelerini dört ay uzatacak
şekilde bir düzenleme yapmış olacağız.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – On ay olacak Sayın Bakan. Onlar sürekli bir
kadro istiyor ama.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Biliyoruz, onları
sendikamızla da görüşüyoruz, çok yapıcı bir diyalog
anlayışı içerisinde inşallah bu meseleleri de
çözeceğiz.
Sayın
Tor, Türkiye Varlık Fonu’yla ilgili... Biliyorsunuz, Türkiye Varlık
Fonu Başbakanlığa bağlı, sermayesinin yüzde 100’ü Özelleştirme
İdaresine ait ve yatırım faaliyetleri de Bakanlar Kurulunun
onayına tabi. Bu açıdan, genel anlamda şunu söyleyebilirim:
Türkiye Varlık Fonu yatırım programının
hazırlanmasıyla ilgili arkadaşlar gerekli
çalışmaları yapıyorlar. Diğer taraftan, Varlık
Fonu’nun organizasyonel yapısının oluşturulması
noktasında da çabaları var. Varlık Fonu’na devredilen
kuruluşlarla ilgili de aslında daha önce kamuoyuna da açıklama
yapmıştık, Hazine Müsteşarlığının
tasarrufunda bulunan bir kısım kamu iktisadi teşekkülleri
Türkiye Varlık Fonu’na devredildi.
Sayın
Topal, Hatay’da üzerinde yapı bulunan yerlerin satışıyla
ilgili, özellikle o bölgenin hassasiyetlerini dikkate alarak şu an için
bir satış planımız söz konusu değil.
Sayın
Özdemir, ben aslında bir önceki cevabımda öğretmenlere son on
beş yıl içerisinde yapmış olduğumuz ve onların
gerçekten refahını artırmış olan
artışları söyledim. İnşallah, 2018
yılının başında da toplu sözleşmede hem hizmet
kolu itibarıyla öğretmenlere sağlanan ilave imkânlar hem de
genel toplu sözleşme kapsamında yapılan zamlarla
öğretmenlerimizin refahını daha da artıracağız.
Atamalar
konusunda, bizim şu andaki bütçe planlamamıza göre 20 bin
öğretmen atamasını 2018 yılında planlamış
durumdayız.
Sayın
Yalım, Uşak’taki personel konusunda arkadaşlara talimat verdim
yani hassas bir konu. Personelle ilgili gerekli desteği, inşallah,
bütün illerimizde olduğu gibi burada da yaparız.
Yapılandırmayla
ilgili herhangi bir çalışmamız şu an için söz konusu
değil.
Bitcoin
konusuysa, tabii, son günlerde kamuoyuna çok daha yakından intikal etti.
Gerek Merkez Bankası gerek Hazine Müsteşarlığı gerek
Sermaye Piyasası Kurulu gerekse de Maliye Bakanlığı bu
konuyu teknik açıdan şu anda çalışıyorlar, bir noktaya
geldiğinde kurumlar arası ortak bir değerlendirmeyi yaparak bu
konudaki hem hukuki altyapıyı hem de bu konuyla ilgili gerekli
açıklamaları kamuoyuna yaparız.
Sayın
Arslan taşeron çalışanlarla ilgili düzenleme konusunda kendi
hassasiyetlerini ifade ettiler. Şu anda yaklaşık 1 milyonun
üzerindeki personel çalıştırılmasına dayalı
hizmet alımı ihalesi çerçevesinde çalışan
insanlarımız var, kardeşlerimiz var. Bunlar bu düzenlemenin bir
an önce, yılbaşından önce de çıkmasını
istiyorlar. Gerçekten, bu kardeşlerimiz sabah akşam Hükûmetten
gelecek müjdeli haberleri bekliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız
bu konuda gerek çerçeveyi gerekse sağlanacak imkânları kendileri
konuşmalarında ifade ettiler, Sayın Başbakanımız
ifade ettiler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Bakan, bir dakika ek süre vereyim size.
Buyurun.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Şu anda taşeron
çalışma konusunda, kamuya geçişle ilgili düzenleme konusunda
Çalışma Bakanlığımızla birlikte iki bakanlık
yoğun bir şekilde çalışıyor. Hemen hemen
çalışmalar teknik olarak tamamlandı, ana parametlerle ilgili
kararlar da oluşturuldu. İnşallah, bütün taşeron firma
yanında çalışan vatandaşlarımızın
bekledikleri ve bir an önce de hayata geçmesini istedikleri bu düzenlemeyi
hayata geçireceğiz yılbaşından önce.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bakan.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Mecliste mi, nerede Sayın Bakanım?
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, pek kısa bir söz
talebim var.
BAŞKAN
– Buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakanı dinledim, peşinen şunu
söyleyeyim: 1 milyon kişinin gözü kulağı Meclistedir. Biz ana
muhalefet partisi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak eşit, adil, makul
bir taşeron yasa teklifinin Meclise yılbaşında gelmesi
hâlinde her türlü pozitif katkıyı vererek ve olabildiğince de
seri bir şekilde, gün demiyorum, saatler sürecek bir süre içinde
çıkması konusunda, çıkacağı konusunda katkı
vermeye hazır olduğumuzu buradan milletimize taahhüt ediyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Taşerona KHK’yle gelecek bir
kadro mantığının, içinde barındıracağı
kimi adaletsizliklere yargı yolunu kapatacağı için Türkiye'de
daha büyük sorunlara yol açacağının da altını çizmek
isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim ben de.
3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
4’üncü
maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Bütçe Düzenine ve Uygulamasına
İlişkin Hükümler
Bağlı cetveller
MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller
aşağıda gösterilmiştir:
a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A)
b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından
ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B)
c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine
dayanak teşkil eden temel hükümler (C)
ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara
ilişkin esaslar (E)
d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı
cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu
imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F)
e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu
hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H)
f) Çeşitli kanun ve kanun hükmünde kararnamelere göre bütçe
kanununda gösterilmesi gereken parasal ve diğer sınırlar
(İ)
g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile
diğer ücret ödemelerinin tutarları (K)
ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim
Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi
gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak
pansiyon ücretleri (M)
h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti
Kanunu uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak
hayvanların alım değerleri (O)
ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa
mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu taşıtların ortalama
alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P)
i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı
cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri
taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette
kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237
sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde
satın alacakları taşıtların azami satın alma
bedelleri (T)
j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet
aylıkları (V)
BAŞKAN
– 4’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Deniz Depboylu konuşacak.
Buyurunuz
Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce aziz Türk milletini ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde görüştüğümüz madde, Millî Eğitim
Bakanlığına ait eğitim kurumlarının pansiyon
işletmeleri ve ek ders ücretlerini kapsamaktadır. Bu,
fıkralarından birkaçı ve ben de dolayısıyla öncelikle
çocuklarımızın eğitim haklarını kullanırken
yaşadıkları barınma sorunları üzerinde, yurtlar
üzerinde konuşmak istiyorum.
Her
şeyden önce belirtmek isterim ki aile ortamı çocuğun
davranışlarının şekillendiği, fiziksel ve
duygusal ihtiyaçlarının giderildiği, özellikle sevgi ve güven
duygusunun hissedildiği en önemli yerdir. Devlet, her şeyden önce
çocukların ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı bir
yaşam sürdürebilmesi için onları ailelerinin yanında
desteklemelidir. Bununla birlikte ailesinin yanında kalamayan, imkânı
olmayan çocuklar kesinlikle devlet koruması altında eğitimlerini
sürdürmelidirler. Ancak çocukların barındıkları kurum ve
kuruluşlar için sıkı bir denetim de gerekmektedir.
Son
yıllarda yaşadığımız başta PKK, FETÖ,
DAEŞ gibi terör örgütlerinin devletimize ve milletimize verdiği zarar
ve acılar, her birimizin ortak kaygı ve korunma refleksini harekete
geçirmiştir. Benzer acıları tekrar tekrar yaşamamak için
acil ve kalıcı önlemler geliştirmek, devletin en önemli
görevlerinden biridir. Yangın, deprem gibi afetlerin yanı sıra
terör gibi sosyal afetlere karşı farkındalık ve
bilinçlendirme geliştirmek bu yüzden çok önemlidir. Terör örgütlerinin ele
geçirdikleri çocuk yaştaki bireyleri, devlete, millete karşı kin
ve öfke duygularıyla besleyerek beyinlerini de
yıkadıklarını unutmamak zorundayız. Bu sebeple,
eğitimde barınma sorununun tamamen çözülmesi için, yatılı
pansiyonlu okullar için yeterli bütçenin ayrılması çok önemli.
Bununla birlikte başta kırsal alanlarda yaşayan ve özellikle sosyoekonomik
standartları düşük olmak üzere tüm ebeveynler çocuklarına
yönelik terör tuzaklarıyla ilgili olarak eğitilmeli ve
bilinçlendirilmelidir.
Hatırlarsanız
-unutmak mümkün değil- Adana’nın Aladağ ilçesinde
yaşadığımız bir yurt yangını olmuş ve
bu elim olay sonucunda çocuklarımızı yitirmiştik. Bunun üzerine
de bir Meclis araştırması kurduk ve incelemelerde bulunduk.
Açıkçası beni en çok tedirgin eden mevcut tehlikelerin hâlen devam
etmesi olmuştur. Neden bu kanaatteyim? Gördüklerimi sizinle
paylaşayım: Yanan yurdun kurucusu olan dernek tarafından
açılmış ve faaliyette olan bir erkek yurdu daha vardı
gittiğimizde. İncelemeye gittiğimizde binayı incelemek
istedik, girişte bir bölümünde yer alan bir odanın hâlâ lambri
olduğunu görmüştük. Yerler tamamen halı döşemeli;
yangın çıkışlarının biri odadan, diğeri kapı
mesafesinde duvara karşı; sokağa çıkışı
belirsiz ve basamakları düzensiz; başka bir yangın
çıkışının bittiği, çocukların
dışarıya çıkacağı yer de 3 metre yükseklikteydi.
Yangın
sonrası yapılan denetlemede bu yurdun eksikliklerinin
tamamlanması ve kusurların giderilmesi için zaman
tanındığını ancak faaliyetine de devam etmesine izin
verildiğini gördük. Tabii, bizim incelememizden sonra kapatıldı
ama bu farklı bir endişe doğurdu bizde. Neden Aladağ gibi
bir yerde devletin ve milletin gözü oradayken hâlâ bu kayırmalar ve
görmezden gelmelerle çocuklar bu tehdit altında
bırakılıyorsa acaba ülkenin her yerinde bulunan yurtların
durumu nedir, bunlar nasıl denetlenmektedir, denetleniyor mudur, bu konuda
endişelerimiz oldu.
Bugüne
kadar mevcut yönetmelikleri yerine getirilen denetimlerdeki kusur ve ihmalleri
dikkate alarak bundan sonra böyle bir ihmalliğin yaşanmaması
için denetimi yapan kişilerin eğer bir kusuru, ihmali varsa o
kişilerin en yüksek cezayı almaları hususunda düzenlemeler
yapmamız gerekiyor üzücü olaylar yaşamadan önce.
Yine,
bu yurtlara kimler girip çıkıyor, çocuklara kimler ne öğretiyor,
belli değil. Mevcut tüm yurtlara görevli olarak kaydı bulunmayan
kişilerin giriş çıkışı ve öğrencilerle
irtibatı kesinlikle önlenmelidir. Yurtlarda verilen her türlü dinî
eğitim devletin gözetiminde, yine Diyanet İşleri
Başkanlığının denetiminde ve kontrolünde, onun bilgisi
dâhilinde olmalıdır. Her türlü kurum ve kuruluşlarda çocuklara
verilecek dinî eğitimler böyle düzenlenirken, bugüne kadar da
açığa çıkarılan olayları da düşünürsek, terör
olaylarının da sadece çocukların fikrî istismar değil, dinî
istismarla da gerçekleştirildiğini de kabul edersek, ne kadar önemli
bir nokta olduğunu da bilmemiz gerekir.
Bugüne
kadar açığa çıkarılan, başta cinsel istismar olmak
üzere, çocuklara karşı gerçekleşmiş birçok ihmal, kusur ve
suçun açığa çıkarılmasında okul psikolojik
danışmanları ve rehber öğretmenlerin önemini zaten
biliyoruz; bu nedenle, yurtlarda ve tüm okullarda görev almalıdırlar.
Bundan
sonra yapılması gereken, her türlü risk ve tehdidi dikkate alarak
çocuklarımızı koruma altına almak, aileleri
bilinçlendirmek, devlet yönetiminde ve bilhassa eğitimde boşluklar
yaratmamaktır. Devletin sahip çıktığı çocuklar ileriki
dönemde, kendilerini güvende hissettikleri kurum olduğu için devlet ve
yüce Türk milletine aidiyet duyacak, onların çıkarlarını
gözetecektir. Devletin yarattığı boşlukları doldurarak
çocukları koruma altına aldıklarını iddia eden
grupların yetiştirdiği çocuklar ise bugün
yaşadığımız, yeni
yaşadığımız, 15 Temmuzda
yaşadığımız acı olaylar gibi, kendilerine sahip
çıktığına inandığı kişilerin emirlerini
yerine getirecek, onlara aidiyet duyacaklardır.
Biz
Aladağ yangınıyla ilgili hazırladığımız
şerh raporumuzda üzerine basarak dedik ki: “Özellikle yangın yönetmeliğine
uygun olmayan, uygun nitelikte personel çalıştırmayan
yurtların, içinde bulunduğumuz yaz tatili döneminde belirlenerek,
okul açılış tarihine kadar şartlarını uygun hâle
getirmediği takdirde 2017-2018 eğitim döneminde öğrenci kabul
etmeleri kesinlikle önlenmelidir.” Ama ne oldu? Kaç yurt denetlendi? Uygun
koşulları taşımayan kaç yurt kapatıldı? Bu
yurtlarda kaç çocuk pansiyonlu okullara nakil oldu? Cevap yok.
Değerli
milletvekilleri, öğrencilerimizin de öğretmenlerimizin de millî
eğitimde sorunları çok fazla. Öğretmenlerimizin ekonomik
problemlerini hepimiz biliyoruz. Belli borçlarının, kredi
borçlarının altında eziliyorlar, ikinci bir iş aramak
durumunda kalıyorlar. Bir kısmı çözülemeyen sorunların
baskısı altında anksiyete ve depresyonla başa çıkmaya
çalışıyorlar. Bir öğretmen odasında kadrolu,
sözleşmeli ve ücretli olmak üzere üç ayrı statüde öğretmen
olması nasıl bir uygulamadır? Bir yanda bakıyoruz,
çocuklarımızın sorunları, bir bakıyoruz, eğitimde
öğretmenlerimizin sorunları oldukça fazla. Atama bekleyen çok
sayıda öğretmen ve meslek grubu var.
Bu
kadar çok düzeltilmesi gereken sorun varken, bu kadar çok harcama
yapılması gereken yer varken ben size aslında bugün küçük bir
kıssa, kısacık bir kıssa anlatmak istiyorum, bu
kıssadan herkes hissesine düşeni alır diye umuyorum. Bu küçük
bir hikâye: Vakti zamanında çok çok zengin bir adam varmış. Bu
zengin adamın malı mülkü, parası çokmuş ama bir
sıkıntısı varmış ki ölümden çok korkuyormuş.
Yaşlanmaya başladığında ölüme de
yaklaştığını hissederek bir vasiyet yazmış,
demiş ki: “Kim öldüğüm gece mezarda benimle birlikte bir geceyi
geçirirse bütün malım mülküm, servetim kendisinindir.” Derken adam
ölmüş. Adamı defnedecekler, vasiyetini açıklamışlar
ama kimse cesaret edemiyormuş adamla bir geceyi o mezarda geçirmeye.
Derken oradan fakir bir baca temizleyicisi, omzunda halatı,
geçiyormuş, kulak misafiri olmuş. Demiş ki: “Hayatım
daracık, karanlık bacaları temizlemekle geçti. Bir mezarın
içerisinde bir gece kalmaktan ne olacak ki, ben bunu halledebilirim. Sonunda da
refah içerisinde, bolluk içerisinde yaşarım. Ben kabul ediyorum.”
“Buyurun.” demişler, almışlar, kutlamışlar
cesaretinden dolayı. Derken gece olmuş, vakti gelmiş,
zamanı geldiğinde sorgu melekleri gelmiş. Biri demiş ki:
“Hadi şu ölü olanı sorgulayalım.” Öteki de demiş ki: “Ölü
olan zaten elimizde. Biz diri olanı sorgulayalım.” “O mu, bu mu?”
derken diri olanı sorgulamaya karar vermişler ve
başlamışlar sormaya: “Kimsin, nesin, necisin, o omzundaki ne?” “Halat,
ip.” “O ipi nereden buldun? O ipi nasıl aldın? O ipi neyle
aldın, o iple ne yaptın? O iple nerelere girdin? O iple
kazandığını nereye harcadın?” Sabaha kadar sorgu
sürmüş ve nihayetinde sabah olmuş. Adamı mezardan
çıkarmışlar alkışlar içerisinde. “Bravo,
başardın, bütün servet, mal mülk senin.” demişler. Adam derin
bir nefes almış ve demiş ki: “Yok. Ben bir ipin
hesabını sabaha kadar veremedim, bu servetin hesabını hiç
veremem. Servet de sizin olsun.” (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, sınavın en zoru iktidarla, güçle sınanmaktır
ve bütçe emanettir. Bir devletin bütçesini ayarlamak, doğru yerlere
harcamak da büyük bir sorumluluktur.
Sorumluluğunuz
büyük. Bunun bilincinde olduğunuzu umarak bütçemiz hayırlı olsun
diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Depboylu.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre
konuşacak.
Buyurun
Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, baştan şunu ifade etmek isterim: Hiçbir şey
mükemmel değildir yani iyi yapılan bir işe dahi dikkatlice
bakıldığında, etraflıca
araştırıldığında muhakkak bir eksiği
bulunur. Şimdi, ben bu bütçe tasarısıyla ilgili baştan
aşağıya her şeyi didik didik etmiş olsam -ve çok mahir
bir milletvekili olduğumu farz edin- ve burada çok çarpıcı
bazı noktaları tespit etsem dahi bunları buradan dile
getirdiğimde bir sonuç alabilecek miyim arkadaşlar? Ben böyle bir
olasılık görmüyorum. Yani niye görmüyorum? Çünkü muhalefet namına
burada konuşan milletvekillerinin konuşmalarının büyük bir
kısmını dinledim, kimse kendisi adına, kendi yararına
bir talepte bulunmadı, memleket için istedi ama genel itibarıyla
hiçbir şeyde de değişiklik görmedik. Yani bütün bu tespitlerin
hata olduğunu söyleyemeyiz, on beş yıllık iktidar
döneminizde de bundan ayrı bir uygulamayı pek görmüyoruz, çok
istisnai. Peki, öyleyse biz neden söz alıyoruz, neden
hazırlanıyoruz ve burada konuşuyoruz? Aslında bu
açıkça şöyle bir durum değerli arkadaşlar: Biz tarihe not
düşüyoruz yani biz burada derdimizi nasıl anlatırsak
anlatalım, ne söylersek söyleyelim, aslında yanlış bir
hayatı doğru yaşama imkânsızlığıyla eş
değer bir durum. Yani büyük resimde biz bir şeyi
değiştiremiyoruz, bu Parlamento da genel işlevini yerine
getiremiyor.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu tespiti yaptıktan sonra şunu
söyleyelim: Bir defa, eğer ülkedeki ekonomiyle ülkenin
kalkınmasının gerçek anlamda sağlanması
arzulanıyorsa, böyle bir irade varsa en başta şu OHAL’in
kalkması lazım. OHAL’de seçim olmaz, OHAL’de demokrasi olmaz, OHAL’de
bütçe olmaz. Bakın, Anayasa hukukçuları, OHAL dönemiyle yönetilen
dönemleri şöyle tanımlıyor, derler ki: “Şayet bir ülkede
olağanüstü hâl ilan edilir ve olağanüstü hâl hukukunun, süresi
itibarıyla, tıpkı bir hasta nasıl komaya girdiğinde
uyanma süresi geciktiği vakit normal yaşam fonksiyonlarına
tekrar dönmesi bir o kadar güç olursa, OHAL’le yönetilen bir ülkede bu dönem ne
kadar uzun sürerse normal bir hukuk sistemine ve demokratik yaşama dönmek
de bir o kadar güç olacaktır. Şimdi, bizim içinde bulunduğumuz
durum tam da böyle. Türkiye, iyiden iyiye bir hibrit demokrasiye doğru
gidiyor ve bu süre uzadıkça da bundan geri dönüşü
sağlayamayacağız. Türkiye’de bir an evvel olağanüstü hâl
kalkmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi,
değerli arkadaşlar, bakın, hep burada
yaptığımız konuşmalarda Parlamentonun hukukunu
korumanın en başta bizim temel görevimiz olduğunu ifade
ediyorum. Şimdi size bir örnek vereceğim: Geçtiğimiz günlerde
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu burada bir konuşma
yaptı ve konuşmasının bir kısmında, eline bir
kitapçık aldı, dedi ki, Darbe Araştırma Komisyonu Raporu,
bu raporda da Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili şöyle bir ibare
yazıyor dedi. Şimdi, değerli arkadaşlar bakın, orada
yazdığı, orada telaffuz ettiği şeyin
belirttiğinin ötesinde bir şey söyleyeceğim en başta. Bir
defa, ben yasama üyesi olarak şunu soruyorum: Bu Darbe Komisyonu Raporu
hiçbir milletvekiline dağıtılmadı, yürütme üyesinde ne
arıyor bu? (CHP sıralarından alkışlar)
Peki,
daha önce burada şu soruyu sormuştum, dedim ki: Bakın, 3 Ocak
2018’de Darbe Komisyonu görevini tamamlayalı bir yıl olacak ve ortada
hâlâ rapor yok. Darbe Komisyonu üyesi olarak ben bu raporu edinmiş
değilim. Soruyoruz, daha basılmadı, daha
dağıtılmadı deniyor. İçişleri Bakanı o
raporu nereden aldı, kimden aldı? Birincisi bu.
İkincisi,
şu anda 3-4 tane farklı rapor söz konusu. Bir defa, basına
sızdırılan bir rapor oldu. Daha sonra üzerinden aylar geçti,
kamuoyuna açıklanan bir rapor oldu, gördük ki basına
sızdırılanın biraz daha seyreltilmiş hâli var. Daha
sonra muhalefet şerhlerinin yer aldığı bir başka rapor
oldu. Ondan sonra, çalışmalar bitti, basıma gideriz dedik.
İşte o İçişleri Bakanının bahsettiği korsan
ek rapor verilerek basılmak istendi. Biz bu durumu fark ettiğimizde
Meclis Başkanına gittik, Sayın Kahraman’a dedik ki: “Türkiye
Büyük Millet Meclisinin böyle bir uygulaması var mı? İktidar
raporunu tamamladıktan, komisyon raporunu tamamladıktan, muhalefete
süre verdikten sonra tekrar o rapor üstünde oynanabilir mi?” “Oynanamaz, haklısınız.”
dedi. “Peki, bunun çıkarılması lazım, şayet
çıkarılamıyorsa da bize süre verin. Biz buna misliyle cevap
veririz ama aslında bunu çıkarmanız lazım.” dedik.
“Haklısınız.” dedi ve bakın, değerli arkadaşlar,
bize yazılı süre verildi. Biz de bin küsur sayfalık komisyon
raporunda, o 3 sayfalık monte edilen “Cumhuriyet Halk Partisi-FETÖ
ilişkisi” diye belirtilen raporda, 70 sayfalık “AKP-FETÖ
kardeşliği” diye delilleriyle, belgeleriyle anlattık. (CHP
sıralarından alkışlar) Şimdi, biz o kadar sağlam
delillerle, fotoğraflarla ortaya koyduk ki bu sefer raporu aldılar,
basamıyorlar.
Şimdi,
bu kısmı niye bu kadar detaylı anlattım ve önem veriyorum?
İçişleri Bakanının gelip de burada o raporu göstermesi ve
raporun içerisindeki bir meseleyi âdeta delilmiş gibi dile getirmesi
şunu gösteriyor: İçişleri Bakanı “Hazırlanın, ben
önümüzdeki dönem Cumhuriyet Halk Partisi ve onun liderine bir kumpas
hazırlığı içerisindeyim.” diyor. Bunu açıkça bu
kürsüden itiraf ediyor. İşte, bu, tam onun delilidir. Sayın
İçişleri Bakanı acaba o bin küsur sayfalık raporu
okumuş mu, inanıyor musunuz buna değerli arkadaşlar? Biri
ona demiş ki: “Sen kürsüye çık, şu 3 sayfadan da konuş.”
Aslında bu bile şu anda Parlamentonun nasıl bir yöntemle
yönetildiğinin, işleyişin önemli göstergesi.
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) – Zeynel Bey, lideriniz “Kontrollü darbe.” dedi.
ZEYNEL
EMRE (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, hakikati bilme
hakkı evrensel bir haktır, bir insan hakkı ihlalidir. Hakikat
eğer bir toplumdan saklanırsa orada bir insan hakkı ihlali
oluşmuş olur; bu, artık, dünyada kabul edilen kavramlardan.
Şu anda Türkiye'de para çalındı, o çalındı; şimdi
de hakikat çalınmak isteniyor. Toplumla bütün verileri objektif bir gözle
bizim paylaşmamız, en başta bizim, topluma karşı olan
birincil sorumluluğumuz, dürüstçe tüm verileri paylaşmamız.
Şimdi,
biz burada ne kadar “Bütçe çok iyi, ekonomi çok iyi düzeyde,
zenginleşiyoruz.” desek de hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de ciddi anlamda
bir sosyal adalet sorunu var, eşitsizlik var, ekonomik
dağılımda bozukluk var ve bunu gidermeye yönelik de herhangi bir
politika geliştiğini görmüyoruz. Türkiye’de, hâlâ ısrarla
sürekli müteahhitlik işleri üzerinden yürüyen bir temel politika
olduğunu görüyoruz.
Bakın,
değerli arkadaşlar, biz şayet gerçek anlamda ekonomiyi
geliştirmek istiyorsak en başta eğitim seviyesini yükseltmemiz
lazım, bunun için de bu alana ilave yatırımlar yapmamız
lazım. Ben bu bütçeye baktığım zaman, 2017
yılındaki Millî Eğitime ayrılan bütçe ile enflasyonu
düştüğümüzde 2018 arasında bir fark göremiyorum çok fazla, hemen
hemen benzer rakamlar. Bu da ne demek? Bu konuda ilave bir bütçenin
ayrılmadığını görüyoruz. Şimdi, keza, aynı
şekilde nitelikli ürünlerin üretilmesi için yani katma değeri yüksek
ürünler üretilmesi için temel bir çerçeve çizildiğini de görmüyoruz.
Şimdi,
ben bunları niye söylüyorum? Değerli arkadaşlar, şunun için
söylüyorum: Bir defa, geçmiş dönemin, işte ANAP’lı olsun,
Doğru Yol Partili, kökenli olsun, hatta sol kökenli olan bazı
müteahhitlerin şu anda çok sıkı bir AKP taraftarı
olduğunu görüyoruz. Bu müteahhitlerin ciddi anlamda da bir havuz
oluşturduğunu biliyoruz yani birçoğu kamuoyuna yansıyan
olaylar, medya patronu oluyorlar, vesaire oluyorlar. Şimdi, burada bütçe
hazırlanırken temel bir mantığın gözetildiği çok
açık. Bu müteahhitleri beslemek adına politika oluşturuluyor.
Türkiye’de…
TANJU
ÖZCAN (Bolu) – Nasıl yani?
ZEYNEL
EMRE (Devamla) – Çok net size söyleyeyim. Şu anda, Allah aşkına,
Kanal İstanbul Projesi’nin Türkiye’ye, İstanbul’a faydası
olacağına yönelik hangi bilimsel araştırma var, hangi otorite
bunun çok faydalı olduğunu söylüyor? Burada Sayın Erdoğan
diyor ki: “Bu, benim hayalim.” Bir siyasetçinin hayalleri olması güzel bir
şey, bu eleştirilecek bir şey değil ama devlet, böyle âdeta
lego oynar gibi…
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya) – Siz hayal bile kuramıyorsunuz ya.
ZEYNEL
EMRE (Devamla) – …kendi keyfimize göre hayal kurup
uygulayacağımız bir aygıt değildir; ihtiyaçlara,
önceliklere göre bunu yaparız.
Aynı
şekilde, şehir hastaneleri. Bakın, benim hayalimdi çok
yataklı hastanelerin oluşması. Değerli arkadaşlar, bir
öncelik sıralaması yapıldığında, yine bu da
sonlarda gelecektir çünkü önümüzdeki dönem buralara da çok ciddi kiralar
ödenecek ve artık modern dünyanın da hastane öncesi evde bakım
hizmetleri gibi farklı metotlara yöneldiğini görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYNEL
EMRE (Devamla) – Yani, turizm sektöründen bahsedemeyiz bu konuda.
ÖZNUR
ÇALIK (Malatya)- SSK Genel Müdürü olduğu dönemdeki hastanelere bakın,
nasıl ihtiyaç olduğunu görürsünüz.
ZEYNEL
EMRE (Devamla) – Sayın Başkan, toparlayacağım, çok
kısa bir açarsanız.
BAŞKAN
– Tamamlayın, peki.
Bir
dakika ek süre vereyim size.
ZEYNEL
EMRE (Devamla) – Şimdi, ihtiyaca göre bir bütçe kullanımı, bu
yönde sağlıklı bir öngörü lazım. Türkiye kimsenin
kişisel hevesleri, mutluluğu, ondan sonra, arzuları
doğrultusunda şekillenecek bir ülke değildir, olamaz. Bu
bütçenin, bu açıdan ele alındığında,
baktığımız vakit, bir önceki senelere göre getirdiği
bir yenilik yok, Türkiye’de sizin iktidarınız dönemindeki
yerleşmiş uygulamaların bir devamı olduğunu görüyoruz.
Ben
bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Emre.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora
konuşacak.
Buyurun
Sayın Dora.
HDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi
üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, iki haftadır üzerinde görüştüğümüz ve sonuna
yaklaştığımız 2018 Bütçe Kanunu Tasarısı
kapsamında bu konuşmamda, Anayasa Komisyonunun da bir üyesi olmam
hasebiyle, ülkemizin demokratikleşme sorunlarına ve demokratik bir
anayasanın aciliyetine vurgu yapmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de yeni bir toplum sözleşmesi olarak yeni ve
katılımcı bir anayasaya duyulan ihtiyaç yıllardır
çeşitli vesilelerle tartışmalara konu olmuştur. Elbette
olağanüstü dönemlerde, darbe dönemlerinde yazılan anayasaların
ülkemizde yaşayan farklı toplumsal kesimlerin demokratik taleplerini
gidermediği, aksine her darbe anayasasının toplumsal
sorunların artarak ve derinleşerek süreğenleşmesine yol
açtığı gerçeği son derece maliyetli bir tecrübe olarak orta
yerde durmaktadır. Hâlen yürürlükte bulunan 1982 darbe anayasası da
bu nitelikte bir metindir.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyeti hazırlayan dönemde ve 1923 sonrasında
modernlik zemininde gelişen tekçi ulus yapısını tahkim etme
süreçleri bu coğrafyanın tarihî ve kültürel birikimini
geliştirecek bir nitelik yaratmak yerine, farklılıkları
görmezden gelmeyi, farklılıkları bastırmayı, özetle,
farklı olanı negatif olarak kodlamayı bir düstur hâline
getirmiştir. Dolayısıyla aslında çokça dillendirilen
cumhuriyete kadar olan dönemde devlet karşısında tebaa
statüsünde bulunan halkın cumhuriyetle birlikte devlet yönetimi konusunda,
seçme ve seçilme hürriyetine sahip, eşit kadın ve erkek
yurttaşlar hâline geldikleri tezi sembolik düzeyde kalmıştır.
Öyle ki aradan geçen yaklaşık yüz yıllık süreçte,
örneğin, hâlâ kadına seçme ve seçilme hakkının
verilişinin yıl dönümü kutlanmakla yetinilmekte, buna
karşın Parlamentoda yer alan milletvekillerinden kaçının
kadın olduğu, belediye başkanlarının ya da partilerin
il ve ilçe başkanlarının kaçının kadın
olduğu sorgulanmamakta, âdeta gizlenmeye
çalışılmaktadır.
Neyse
ki HDP bu konuda tüm siyasi partilere iyi bir örnek olacak konumdadır.
Kadın temsilinde kota kavramını aşmış, tüm
yönetim şemasında eş başkanlığa geçmiş ve
temsiliyet düzeyinde ise eşit temsiliyeti başarmış örnek
bir siyasi parti olmanın haklı gururunu yaşamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; diğer taraftan, farklı
toplumsal kesimlerin eşit yurttaşlık talepleri sürekli bir
biçimde bastırılageldiğinden, bir diğer ifadeyle, hak
temelli muhalefet etme mekanizmaları sürekli olarak engellendiği için
ülkenin siyasi yapısına, demokratik, katılımcı ve
çoğulculuk temelli katkılarda bulunmanın, söz sahibi
olmanın iç dinamikleri hâlen büyük oranda engellenmiş vaziyettedir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, Avrupa Birliğiyle bütünleşme süreçlerini de
bu bağlamda ele almak yanlış olmayacaktır. Türkiye gibi
değişim ve dönüşüm için, gereken iç dinamiklerin yetersiz
olduğu ülkeler açısından Avrupa Birliği müktesebatı
oldukça önemli bir fırsat, önemli bir dış dinamiktir. Bunu kabul
etmek gerekir. Hepimizin şahitliğinde Türkiye toplumu 2000’li
yıllarda bu dinamiği yaşadı. 2002 sonunda koalisyon
hükûmetiyle başlayıp Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ilk
yıllarında devam eden siyasi ve iktisadi reformlar, toplumdaki
değişim ve dönüşüm arayışının önünü
açtı; devletle toplum arasında o güne kadar pek görülmemiş bir
sinerji sayesinde Türkiye çok önemli bir ivme yakaladı. Bugün bu ivmenin yerinde
yeller esiyor olsa da kaçırılan bu fırsatın önemi,
yapılan yanlışın nasıl tarihî bir yanlış
olduğu ve bu yanlışın ardından ülkemizin nasıl
bir karanlığa sürüklendiğinin kavranması
bakımından dikkat çekicidir.
Değerli
milletvekilleri, 10-11 Aralık 1999’da Helsinki’de yapılan Avrupa
Birliği Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nde AB’ye tam
üyelik adaylığının oy birliğiyle teyit edilmesiyle
birlikte Türkiye katılım müzakerelerine başlamak için ön
koşul niteliğindeki Kopenhag Siyasi Kriterlerinin yerine getirilmesi
konusunda yoğun bir reform sürecine girdi. Kişi hak ve özgürlüklerine
ilişkin güvencelerin artırılmasından düşünce ve ifade
özgürlük alanlarının genişletilmesine, işkenceyle
mücadeleden devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılmasına, idam
cezasının kaldırılmasından farklı dil ve
lehçelerde yayın yapma önünde bulunan yasakların
kaldırılmasına, azınlık, cemaat
vakıflarının el konulan taşınmazlarının
kısmen iade edilmeye başlamasından hukuk ve ceza
davalarında AİHM kararları ışığında
yargılamanın yenilenmesine imkân sağlanmasına,
Yükseköğretim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ve Haberleşme
Yüksek Kurulundaki Genelkurmay üyeliğine son verilmesine kadar önemli
sivil değişiklikler, reformlar gerçekleştirildi. 2004
yılı sonunda AB tarafı Türkiye’nin Kopenhag Siyasi Kriterlerinde
gösterdiği performansa karşılık üyelik müzakerelerine
başlama kararı aldı. Müzakereler fiilen 2005’in Ekim ayında
başladı ancak bu olumlu AB süreci iyi yönetilemediği için
akamete uğradı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonrasında gelişen süreçte
ülkenin acil ihtiyacı olan yeni ve demokratik bir anayasa
yapımını önüne görev olarak koyan Anayasa Uzlaşma
Komisyonunun çalışmaları sonuçsuz kalmıştır.
Bakınız,
demokratikleşme ve Kürt sorununda siyasi çözüm umutlarının
yeşerdiği barış sürecinin yine akamete uğraması
ve sonrasında gelişen 15 Temmuz darbe girişimi ve OHAL sürecinin
ülkeyi getirdiği süreci ve bu durumu hepimiz birlikte yaşadık.
Ancak, şunu belirtmek gerekir ki toplumun barış ve
refahını sağlayacak asgari demokratik bir zemine, yeni ve
demokratik bir anayasaya olan ihtiyaç ve umut toplumda
canlılığını korumaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bir toplumdaki hak ve özgürlüklerin düzeyi, o toplumdaki
demokrasinin niteliğiyle ilişkilidir. Özü olmayan, biçimsel bir
demokrasiyle yönetilen ülkelerin hak ve özgürlük anlayışı ile
çağdaş bir demokrasinin bütün öğelerini içeren
gelişmiş bir demokrasinin uygulandığı toplumların
hak ve özgürlük anlayışı kuşkusuz farklıdır. Ama
Türkiye gibi iki yüz yıldır Batı uygarlığını
örnek alan ve AB’yle üyelik müzakereleri yürüten bir ülkede vatandaşların
hak ve özgürlükleri ancak çağdaş demokrasilerin parametrelerine göre
değerlendirilmelidir. Bu temelde, Türkiye’de bütün sorunların insan
haklarına dayalı, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü,
hukukun üstünlüğüne bağlı ve eşit vatandaşlık
anlayışını temel alan, ileri bir demokrasinin ölçütlerine
uygun biçimde çözülmesi gerekir. Nitekim, Anayasa’nın 90’ıncı
maddesinde yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve
özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle
çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma
hükümleri esas alınır.” hükmü, Türkiye’de çağdaş bir
demokrasinin inşasına büyük zemin sunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Türkiye, Birleşmiş Milletlerin
ve Avrupa Konseyinin de kurucu üyesidir. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi’ni imzalamış ve sözleşmeden doğan
yükümlülükleri kabul etmiştir. Türkiye, 1975’te 34 ülkeyle birlikte
Helsinki Nihai Senedi’ni imzalamış ve bu anlaşmanın
öngördüğü Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
sürecinde yapılan toplantılara katılarak alınan
kararların tümünü imzalamıştır. Bu bağlamda, Türkiye
Avrupa’da insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ve barışa
dayalı yeni bir dönemin başladığının ilan
edildiği ve onaylandığı Paris Şartı’nın da
imzacısıdır. Türkiye aynı şekilde Birleşmiş
Milletler Bireysel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar İkiz Sözleşmesi’ni de imzalamıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, OHAL süreci
neticesinde Türkiye demokrasi ve yargı
bağımsızlığı konusunda tarihî bir itibar
kaybı yaşarken yurttaşlarımız da adalet sistemine
karşı ne yazık ki çok büyük bir güvensizlik
yaşamaktadır. Seçilmiş milletvekillerinin, belediye
başkanlarının, gazetecilerin, akademisyenlerin keyfî olarak,
masumiyet karinesini âdeta ayaklar altına alan yöntemlerle
tutuklanmaları, görevlerinden uzaklaştırılmaları
güvenilir bir hukuk sistemimizin, güvenilir bir adalet mekanizmasının
kalmadığının göstergesi niteliğindedir.
Avrupa’nın anayasal konulardaki en yetkin organı olan Venedik
Komisyonu milletvekillerimizin dokunulmazlıklarının
kaldırılması ve tutuklanmasına ilişkin kararın
Avrupa hukuk normlarıyla bağdaşmadığını
raporlarında açıkça ortaya koymuştur. Öte yandan, yaşanan
hukuksuzluklarla ilgili sürekli bir biçimde AİHM’de Türkiye aleyhinde
verilen kararlar ve tazminat cezaları da ortadadır. Eğer Türkiye
gerçekten özde demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmak ve Avrupa
Birliğine tam üye olmak istiyorsa imzalamış olduğu,
insanlık tarihinin derin tecrübeleriyle, birikimiyle
olgunlaşmış olan çağdaş, evrensel hukuk ilkelerini ve
altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeleri dikkate
almama lüksüne sahip olmadığını bir kez daha vurguluyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Dora.
Grup
adına konuşmalar sona erdi.
Şimdi
şahsı adına Erzurum Milletvekili Sayın Orhan Deligöz
konuşacak.
Buyurun
Sayın Deligöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı bütçe tasarısı
görüşmelerinde 4’üncü madde üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
AK
PARTİ olarak 16’ncısını yaptığımız 2018
yılı bütçesi siyasi istikrar sonucu sağlanan ekonomik
istikrarın bir yansımasıdır. AK PARTİ
tutamayacağı sözü vermeyen, verdiği sözleri yerine getiren,
insanımızı boş vaatlerle aldatmayan bir anlayışla
milletimizin güvenini kazanmıştır. AK PARTİ öncesi
bütçelerin yüzde 43’ü faiz ödemelerine giderken bugün bu oran yüzde 9’lara
düşmüştür. Bütçe açıkları yüzde 11’lerden yüzde 1-2’lere
gerilemiştir. Bütün bunlar sıkı bir mali disiplin politikasıyla
sağlanmıştır. Bundan dolayı Sayın Maliye Bakanı
Naci Ağbal’a teşekkür ediyorum. AK PARTİ’yle ekonomik ve sosyal
hedeflere hizmet eden bütçe anlayışı gelmiştir. Kaynaklar
rant yerine hizmete yönlendirilmiş bu ise bereketi
artırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bütçeler bizim için kuru rakamlardan ibaret değildir,
insan odaklı, insanımızın refahını
artırmanın ve geleceğini güvenle inşa etmenin
araçlarıdır. Geçmişte bir yılı, hatta bir haftası
bile öngörülemeyen Türkiye'den gelecek nesillere uzanan, vizyonu olan bir
Türkiye'ye ulaşmış durumdayız. AK PARTİ iktidarı,
ne yaptığını bilen, geleceğe yönelik planı ve
programı olan, kararlı ve emin adımlarla 2023, 2053 ve 2071
hedeflerine yürüyen bir iktidardır.
AK
PARTİ hükûmetleri döneminde her ilimizde olduğu gibi, millî mücadele
temellerinin atıldığı şehir olan Erzurum’a da
başta eğitim, sağlık, ulaştırma, tarım ve
spor olmak üzere yaklaşık 30 milyarın üzerinde yatırım
yapılmıştır. Rahmetli Menderes döneminde açılmış
olan Atatürk Üniversitesinin yanı sıra AK PARTİ döneminde
Erzurum Teknik Üniversitesi açılmış ve eğitim
taçlandırılmıştır. Erzurum'da yapılmış
olan Doğu Anadolu Gözlemevi hizmete girmek üzere olup bu gözlemeviyle
Türkiye kendi millî teleskopunu ve görüntüleme sistemini tasarlayıp
üretebilen dünyadaki birkaç ülkeden biri olmuştur. Erzurum'da yapılmakta
olan şehir hastanesi, barajlar, göletler, tüneller, yollar, altyapı
ve kamu binalarıyla Erzurum'un daha yaşanabilir, gelişmiş,
kalkınmış mamur ve müreffeh bir şehir olması için
Hükûmetimizin çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca,
2023'ten önce hızlı tren hizmete girecektir. Böylece Ankara'dan
Erzurum’a sadece beş buçuk saatte, İstanbul'dan Erzurum’a ise sekiz
buçuk saatte gidilebilecektir. Eşsiz coğrafyamız, tarihî
mirasımız ve dinamik nüfus yapımızla 21'inci yüzyıl
Türkiye'nin yüzyılı olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, geçen hafta 13-14 Aralık 2017 tarihinde Nijer'in Paris'te
düzenlediği ve Nijer Cumhurbaşkanı Sayın Mahamadou
Issoufou’nun Başkanlık ettiği 20 Avrupa ülkesinin üst düzey
yöneticilerinin ve 5 Afrika ülkesinin ise cumhurbaşkanlarının
katıldığı "Nijer Yeniden Doğuyor” adlı
uluslararası konferansa katıldım, ülkemizi ve Gazi Meclisimizi
temsil ettim. Bu konferanstaki konuşmamda, FETÖ terör örgütünün dünya
üzerindeki tehlikesinden, PKK, PYD ve DEAŞ terör örgütleriyle Türkiye'nin
mücadelesini anlattım. Trump'ın Kudüs’le ilgili kararının,
huzur ve barış yerine bölgede kargaşa ve kaosa yol
açtığını, bu kararın yok hükmünde olduğunu, bu
kararı yok saydığımızı bir kez daha
uluslararası bir platformda dile getirdim.
Değerli
milletvekilleri, kış sporları başkenti olarak
gördüğümüz Erzurum, 2011 ve 2017’de iki uluslararası organizasyona ev
sahipliği yapmış ve başarıyla
sonuçlandırmıştır. Şimdi ise, 2026 yılında
yapılacak olan kış olimpiyatlarını Erzurum'da yapmak
için çaba sarf etmekteyiz. Erzurum'da kış sporları sezonu
başlamış olup bu vesileyle, başta Spor Bakanımız
Osman Aşkın Bak Bey olmak üzere, bütün Meclisimizi ve bütün
Türkiye’yi Erzurum’da kayak yapmaya davet ediyorum.
Bu
vesileyle 2018 yılı bütçemizin hayırlı olmasını,
vatanımıza, milletimize huzur ve bereket getirmesini diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Deligöz.
Şahsı
adına son olarak, Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Yüce Divan, Sayın Bakan, değerli çalışma
arkadaşlarım ve de dünyada bizi izleyen bütün izleyicilerimize selam
ve saygılarımı sunuyorum, hepinize gecenin bu saatinde iyi
akşamlar diliyorum.
Sayın
Başkan, keşke Sayın Maliye Bakanımız burada olsaydı,
bu bütçede ne var ne yok, onunla birazcık, iki dakika da olsa
görüşecektik, tartışacaktık. Bu bütçede, ben, ilk önce,
kendi uzmanlık dalım olan, özellikle bütün vatandaşların
kullandığı, her evde bulunan otomobil, biraz daha
profesyonelleştiğimizde kamyonet, servis, okul servisi, biraz daha
ilerlettiğimizde otobüs, ne diyeyim, kamyon ve tır olmak üzere bu
dallarda… Biliyorsunuz, ben, bu konuda, kendi mesleğim itibarıyla da
sizlerle bilgilerimi paylaşmak istiyorum.
Sayın
Bakan, ilk önce, bir bütçeyi yaparken bütün kesimleri düşünmeniz
lazım. Bu bütçeyi yaparken ulaştırmacıyı
düşünmediniz, çiftçiyi hiç düşünmediniz, nakliyeciyi, otobüsçüyü,
minibüsçüyü, hiçbirini düşünmediniz, hatta asgari ücretliyi bile düşünmediniz.
Neden düşünmediniz biliyor musunuz? Çünkü asgari ücrete yapsanız
yapsanız 100 TL veya 150 TL zam yapacaksınız ama asgari
ücretliye daha 150 TL zammı yapmadan, geçen ay kullandığı
Doğan görünümlü Şahin’i bile çok gördünüz, yüzde 25 MTV zammı
yaptınız, elinden Doğan görünümlü Şahin’i bile aldınız,
sattırdınız.
Peki,
bununla birlikte, diyorsunuz ki: “Yüzde 11,1 büyüdük.” Vallahi, bakın,
İsviçre’de büyüme oranı 1,2 ama ben bu görüntüyü İsviçre’de
görmüyorum. Ben bu görüntüleri maalesef sadece Türkiye’de görüyorum ve de
Türkiye’de bu görüntüleri görürken içimin de yandığını,
içimin de acıdığını özellikle belirtmek istiyorum.
Diğer
bir taraftan, hepimiz özellikle geçen yıl bu konuyla ilgili çok
tartıştık, bütçemizde şimdiden büyük bir boşluk var.
Bu boşluk nereden geldi, onu da söyleyeyim: Bu boşluk Osman Gazi
Köprüsü’nden geldi. İlk yılda, bakın özellikle belirtiyorum,
Osman Gazi Köprüsü’nde -biliyorsunuz bunu defalarca söyledim- günlük 40 bin
araç geçiş garantisi verildi. Peki, günlük ne kadar geçti? Sadece 17 bin
araç geçti. Biliyorsunuz, yapıcı firmanın 35 dolar artı
KDV’den sözleşmesi var. Bu da ne yapıyor? 23 bin çarpı günlük
KDV dâhil 42 euro yapar; bu da yapar günlük 966 bin dolar firmaya para
ödeniyor, çarpı 365 yani bir yıl dediğimizde şimdiden
bütçemizden… Sayın Bakan, o da ayrılmış…
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Buradayım, buradayım.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) - …352 milyon 590 bin dolar… Bakın, 352 milyon 590 bin
dolar. Ha evet, Maliye Bakanımız gelmiş.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Buradayız, burada.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) - Sayın Bakan, şimdiden bütçeden, yapılan
yanlış sözleşmeden dolayı, yapılan yanlış
anlaşmadan dolayı…
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bizde yanlış olmaz.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) - Var, var, bakın açık ve net söylüyorum, eğer
bu dediğim rakam yanlışsa ben istifa edeceğim Sayın
Bakan, ben istifa edeceğim. (CHP sıralarından
alkışlar) Tekrar ediyorum Osman Gazi Köprüsü’nden verilen 40 bin
geçiş garantisinden dolayı geçen yıl günlük 23 bin geçiş
olduğu tespit edildi, sizler tarafından da onaylandı. Her gün 23
bin çarpı 42 dolar -yani 35 dolar artı KDV- bu da yapıyor günlük
966 bin dolar, çarpı 365, yılda 352 milyon 590 bin dolar
şimdiden bütçenizde açık var. Bu, size ders olmadı, bize ders
olmadı, şimdi yaptınız ikinci hatayı. Nerede
yapıyorsunuz? Bu sene başladığımız, temelini
attığımız -Sayın Turan’ın memleketinde,
Sayın Gider’in memleketinde, Sayın Bülent kardeşimin
memleketinde- Çanakkale Köprüsü’nde. Ya, bu hata, bu ders bize yetti, size
yetmedi mi? Bakın, ne yaptınız? Dediniz ki yapıcı
firmaya: “Günlük 45 bin geçiş garantisi veriyoruz.” Bakın, oradan hem
Çanakkale Eceabat’tan veya Lapseki’den günlük en fazla, en fazla ben diyorum 7
bin-8 bin, Bülent Bey diyor ki 10 bin-14 bin geçiş olur. Problem
değil, 14 bin olarak geçiş garantisini alalım, geçtiğini
kabul edelim, 14 bin, düştüğümüzde 45 binden 30-31 bin. Şimdiden
yapıcı olan bir firmaya… O firma da her zamanki firmanız
biliyorsunuz yani yandaş firma biliyorsunuz. Kim olduğunu söylemek
istemiyorum. Şimdiden senelik 200 milyon euro zararınız var,
bunu da özellikle belirteyim.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – İşletme süresi ne kadar, kaç yıl?
ÖZKAN
YALIM (Devamla) - Yani bütçede şimdiden, bir tarafta Osman Gazi’den
yaklaşık 352 milyon dolar, yapılacak olan Çanakkale Köprüsü’nden
de 200 milyon euroluk…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Ek süremi verirseniz açıklayacağım. Sayın
Bakan, şimdiden süremi istiyorum çünkü son bir nokta kaldı.
BAŞKAN
– Şimdiden istiyorsunuz, peşin peşin.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Evet, zaten bitti biliyorsunuz.
BAŞKAN
– Peki, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, bakanlık yolu da
açıldı, hayırlı olsun.
BAŞKAN
– Ama istemem ben, istemem.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Evet, inşallah…
BAŞKAN
– İstemem, istemem.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) - Neden olmasın?
BAŞKAN
– Devam edin, buyurun.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Sayın Bakanım, bu gördüğünüz gibi traktör,
buna hiç itiraz eden var mı? Bunun traktör olduğuna itiraz eden var
mı? Buna Avrupa’da “traktör” deniliyor, Türkiye’de de deniliyor ancak
Avrupa’da, bunun kullandığı akaryakıt kesinlikle ÖTV’siz,
KDV’siz veriliyor; ister Bulgaristan ister Yunanistan, Almanya, Belçika,
Fransa, hangi ülkeyi alırsanız alın bu traktöre ÖTV’siz, KDV’siz
veriliyor. Ancak bu traktör nasılsa, sanki Taksim’e gezmeye gidiyor, ne
diyeyim, burada Kızılay Meydanı’nda gezmeye gidiyormuş gibi
çiftçilerimiz bu traktöre normal bir araca verilen mazot gibi, bu çiftçimizin
kullandığı traktöre veya biçerdövere 5 TL’den mazot veriliyor.
Yazıktır! Bu çiftçimizin hakkına yazıktır Sayın
Bakan.
Bunun
yanında, bakın, ben de diyorum ki bunu kullanan -elbette ki bunu
kullanan vatandaşlarımız da var; en doğal hakkı,
parası vardır- vatandaş 1,8’den mazot alıyor. Yazık!
Yazık!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Vay be!
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Yalım.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Onun için, buradan gelen bütçeyi bu traktörü kullanan,
traktörü kullanacak olan çiftçilere verin Sayın Bakan, bu kadar net. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yalım.
ÖZKAN
YALIM (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
19.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş’ın, taşeron işçilere KHK’yle
kadro verilmesinin olağanüstü hâl ilanına sebep olan olaylardan
olmadığından Anayasa’ya aykırı olduğuna
ilişkin açıklaması
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu Sayın Maliye Bakanı buradayken biz de 1
milyona yakın taşeron işçisinin beklentisini ve yasanın ne
zaman çıkacağı konusundaki tartışmaları
hatırlatmak istedik. Gerçekten uzun süredir Türkiye’nin en temel
gündemlerinden bir tanesi taşeron işçilere güvenceli, iş
güvencesi olan bir kadro verilmesi olayı fakat bugün bütün
basın-yayın organlarında KHK’yle taşeron işçilere
kadro verileceği yönünde yaygın bir haber çıktı. Bu,
iktidar partisinin temel uygulama yöntemlerinden bir tanesi: Önce haber
sızdırılıyor, sonra yapılıyor. Yani, buna
ilişkin Maliye Bakanına soruyoruz açıkçası
haftalardır…
BAŞKAN
– Ama bu soruldu.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Cevap vermedi.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Cevap vermedi henüz. Biz parti
adına, HDP olarak bir daha soruyoruz.
BAŞKAN
– Sürekli aynı sorunun cevabını verecek diye bir kaide yok ama
lütfen…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz parti olarak daha önce de
çağrı yapmıştık. Gerçekten, Meclisin bu şekilde
baypas edilmesi kabul edilemez. Eğer taşeron işçilere…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Toparlayacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Bir dakika vermiştim Sayın Meral Danış Beştaş,
lütfen…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, Grup Başkan
Vekili adına, vekâleten konuşuyorum.
BAŞKAN
- Vekâletiniz var mı?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Var.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Var efendim, var.
BAŞKAN
– Sunmadınız kürsüye de o yüzden…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Geldi size.
BAŞKAN
- Buyurun, tamamlayın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – KHK’yle taşeron işçilere kadro
verilmesi, olağanüstü hâl ilanına sebep olan olaylardan
olmadığından, Anayasa’ya aykırıdır. Ne
saklanıyor? Niye siyasi partiler hep birlikte Mecliste bu yasayı
çıkarmıyor? Meclisin tatile girmesinin anlamı yok. Tatile
girmeyelim, 1 milyon işçinin beklediği ve hak ettiği,
taşeron işçilere yasayı hep birlikte çıkaralım
diyorum.
Bir
de bir kaygımız var: Demek ki bir eksiklik var, yine işçi
aleyhine bir düzenleme olacak ki KHK’yle çıkarma gibi bir yönteme
başvurulması düşünülüyor. Bu konuda Sayın Maliye
Bakanının cevabını bekliyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Maliye Bakanı bu konuda cevap verdi. Dilersek bir kez daha
verir.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Vermedi efendim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Vermedi.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Kanun hükmünde kararnameyle mi olacak, Mecliste mi
çıkacak, söylemedi.
BAŞKAN
- On dakika soru-cevap işlemini yapacağız.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Esnek böyle…
BAŞKAN – Kim?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Vallahi herkes kendisine göre
anlamış.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Bir an önce olmalı.” dediniz ama ne
zaman?
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Neyle olacak yani?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bakın…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Mecliste mi yapılacak bu?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Sayın Paylan, bu soruyu sordunuz…
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Cevap alamadık.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz sormadık.
BAŞKAN
– Cevap verildi. Gerek görürse Bakan yeniden cevap verir.
Şimdi
soru-cevap kısmına geçeceğiz ama Sayın Turan söz istedi.
Buyurun.
20.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Özkan
Bey’e teşekkür ediyorum açıklamalarından dolayı ancak ufak
bir hususun altını çizmek istiyorum: Çanakkale Köprüsü değil
aslında oradaki söz konusu ihale;
Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Savaştepe Otoyolu orası, 101
kilometre, büyük bir otoban. Sadece 5 kilometresinde köprü var. Ayrıca,
şu an günlük geçiş 4 binlerde değil, 14 binlerin üzerinde.
Şu an Marmara ringi olmamasına rağmen, tüm yollar
tamamlanmamış olmasına rağmen 14 bin geçişin, köprünün
bitim tarihinde, beş buçuk yıl sonra 40 binleri
aşacağı öngörülüyor.
İkincisi:
Sayın Başkanım, Ben Çanakkaleliyim. Çanakkale’de,
bırakın, 14 bin, 44 bin geçiş ihtimalini, imkânını,
bir tek ambulans da geçse, bir tek turist arabası da geçse, bir tek meyve
sebze kamyonu da geçse o köprü Çanakkale’ye ihtiyaç. Yap-işlet-devret bir
ihale metodu, açık yapılan ihale. Bu kadar kârlıysa Özkan Bey de
girebilir ihaleye. Biz köprü istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bir dakika daha izin verirseniz…
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Büyük devlet olmak o köprüyü yapmayı gerektirir.
Devletin kasasından bir gram para çıkmadan o köprü
yapılıyor, on altı yıl sonra da tümüyle devletin malı
hâline geliyor. Dolayısıyla bu ihale metoduyla Çanakkaleliye
kazandırılacak olan bu köprünün ben vatandaşların
geleceği adına, oradaki tarımın, sanayinin, turizmin
geleceği adına çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Ben de teşekkür ediyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Nedir talebiniz? Buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili, biraz önce
konuşan Uşak Milletvekilimiz Özkan Yalım’ın…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Teşekkür ettim Sayın Başkan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – …Çanakkale Köprüsü’nün yapımına
karşı olduğu anlamı çıkacak bir konuşma
yaptı.
BAŞKAN
– Yok, hayır, hayır, böyle bir şey çıkarmadı, sadece
“İsmini yanlış söylüyor.” dedi.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Öyle bir anlam çıktı.
BAŞKAN
– Hayır, hayır.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Müsaade ederseniz, Özkan Bey bir açıklama
yapsın.
BAŞKAN
– Bir açıklama yapsın ama böyle yanlış bir sonuç
çıkmadı, böyle bir algı doğuracak konuşma yapmadı
Sayın Turan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Aynen öyle Başkanım. “Özkan Bey köprüye
karşı. Bir araba geçse bile biz yapacağız.” ne demek? “Sen
istemiyorsun ama biz yapacağız.” demek.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Özkan Bey değil ama CHP Çanakkale’ye
karşıydı Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Sayın Altay, öyle bir şey demedi, sadece köprünün 5 kilometre
mesafede olduğunu söyledi, o kadar.
Buyurun,
bir dakika süre veriyorum.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, bence yerimden değil,
isterseniz... Eklemeler var.
BAŞKAN
– Hayır, bir dakika yerinizden söz vereceğim, buradan sataşmadan
söz veriyorum.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ama, müsaade ederseniz, başka ithamda bulundu.
BAŞKAN
– Sayın Yalım, yerinizden bir dakika söz veriyorum, isterseniz
açın mikrofonunuzu girin konuşun, isterseniz işleme başlayacağım.
Süreyi de uzatmayacağım.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Herkese uzatmayın o zaman.
BAŞKAN
– Grup başkan vekillerimize…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Bize de uzatmayın, adalet istiyoruz.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Yalım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Özkan Bey değil ama Çanakkale CHP Teşkilatı,
Belediyesi hep karşıydı, afiş astılar Sayın
Başkan “Karşıyız.” diye.
BAŞKAN
– Buyurun.
21.- Uşak Milletvekili Özkan
Yalım’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, Sayın Turan kesinlikle
yanlış söylüyor. Neden yanlış söylüyor? Bir kere, biz bu
köprünün yapılmasını kesinlikle elzem buluyoruz ve de ihtiyaç
olduğunu teyit ediyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – CHP olarak mı diyorlar?
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Hiçbir örgütümüz de ne Çanakkale ne başka bir
ilçemizin örgütü de karşı değil.
Bunun
yanında, biraz önce dedi ki: “Köprünün adı Çanakkale Köprüsü
değil.”
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Öyle demedim ya.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Bakın, ihale sözleşmesini
açtığımızda “1915 Çanakkale Köprüsü” adı, aynen
ihaledeki açılımı bu.
Artı,
tekrar ediyorum, bu köprüden -tekrar söylüyorum- geçmeyen araçlar adediyle en
azından her sene 200 milyon euro Sayın Bakanın bütçesinden,
bizim bütçemizden zarar edeceğiz, altını tekrar çiziyorum bunun.
BAŞKAN
– Ama işte, şimdi sonuç aynı çıktı,
“Yapılmasın.” demeye getiriyor köprüyü.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Hayır, alakası yok. İhalenin sistemi
yanlış, ihalenin şartları yanlış. Yani Osman Gazi
Köprüsü’nden alınmayan bir ders var.
BAŞKAN
– O zaman bunu söyleyin, “Yapılan ihale yanlış.” deyin.
Söylemiyor onu.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – İhalenin yapılma şartları
yanlış. Yani bir firmayı daha fazla zengin etmek adına
yapılan bir ihale sistemi. (Gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bir dakika… Bitmedi Sayın Yalım’ın
konuşması.
Bir
dakika daha süre veriyorum size, devam edin Sayın Yalım.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Teşekkür ediyorum.
Bakın,
kesinlikle ihalenin yapılma şekli yanlış. Osman Gazi
Köprüsü’nden alınması gereken bir ders varken, ben defalarca önerge
verdim, yazılı soru sordum, Sayın Ulaştırma Bakanıyla
görüştüm, hatta Sayın Başbakana bile bunu söylememe rağmen
ihalenin şartlarını maalesef aynı Osman Gazi Köprüsü’yle
bire bir eşleştirdiler, geçiş garantili bir ihale yaptılar.
Burada yapılan yanlış, o bölgeden geçecek olan araç
sayısı günde en fazla 7 bindir, 10 bindir, belki bayramlarda 12-15
bindir ancak hiçbir zaman 45 bin araç geçiş garantisi alamaz, yapamaz bu
geçişi. Bu sebepten dolayı her yıl bütçemizde, şu anda
konuştuğumuz 2018 yılı bütçesinde en az 200 milyon euro
zarar verecek.
BAŞKAN
– Evet, bunları söylemiştiniz.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Onun için ihalenin yapılma şekli,
şartları yanlıştır; özellikle belirtiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Şimdi netleşti, evet.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Köprüye de karşı değiliz.
BAŞKAN
– Yok, netleşti Sayın Yalım.
Buyurun
Sayın Turan.
22.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Özkan Bey’e tekrar teşekkür
ediyorum. Tüm Çanakkale’yi Boğaz’ına kadar “Köprü istemiyoruz.”
afişleriyle donatan CHP’den artık “Köprü istiyoruz.” diyen CHP’ye
evrilmelerini çok keyifle takip ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdiye kadar karşıydılar, şimdi
“Tarafsızız.” diyorlar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ne zaman donatıldı ya?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Bülent oldu mu öyle bir şey? Var mı öyle bir
şey?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Arkadaşlar, ben Çanakkaleliyim...
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Bülent, var mı öyle bir şey?
BAŞKAN
– Sayın Öz konuşamaz şu anda, bir dakika.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Hayır, var mı yok mu gel bir cevap ver.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bütün Çanakkale’yi Boğazı’na kadar “Köprü
istemiyoruz.” afişiyle donattılar Sayın Başkan.
Fotoğrafları size göndereceğim.
İkincisi:
On altı yıl sonra devletin olacak köprüden bahsediyoruz, ihtiyaç olan
köprüden bahsediyoruz. Bizim oradaki çiftçimiz, tarımcımız,
turizmcimiz her yağmurda, her lodosta “Araba kalkar mı, vapur
çalışır mı?” diye endişe duyar. Köprü oraya
lazım. Bir daha diyorum, yap-işlet-devret tarzı bir ihale
metodu, bu başka bir metot. Bunun artısı var, eksisi var.
Kaldı ki iddia edildiği gibi 1 firma yok, 4 firma var. O 4
firmanın 2 tanesi Türk firmasıyken 2 tanesi Güney Kore firması.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Efendim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Turan, Çanakkale Köprüsü’ne…
BAŞKAN
– Bir organizasyon yapıyoruz burada.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Fotoğraflarını göstereceğim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Fotoğraf çekmiş olabilirsiniz zira bendeki
bilgi şu: Kimi AK PARTİ’lilerin ellerine CHP bayrağı alarak
“Köprü istemiyoruz.” demek suretiyle kara propaganda yaptıklarına
dair bilgiye sahibim. Ayıptır! Ayıptır! [(AK PARTİ
sıralarından alkışlar(!)]
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bravo! Bravo!
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Bravo!
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, takdir ediyoruz bu dönmeyi.
BAŞKAN
– Hayır, tamam, teşekkür ederim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkanım, devam edelim lütfen.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, Sayın Turan benim anlatmak
istediğim ihale sistemi…
BAŞKAN
– Söz vermedim Sayın Yalım.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ama bitmedi, Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Söz vermedim Sayın Yalım size, niye konuşuyorsunuz?
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Söz istiyorum.
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Devam edelim Başkanım.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Keşke CHP il başkanı olsa.
BAŞKAN
– Sayın Öz konuşacaksa, konuşmak istiyorsa Sayın Özçelik
sizi buraya alacağız.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Karşı mısın değil misin Sayın
Öz?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Haydi Bayram bir dakika değişin, bir dakika
değişin, Bülent bir açıklama yapsın.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Böyle bir usul yok, hiç olmaz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Olur olur, bir sıkıntı yok, olur.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ben tatmin oldum Özkan Bey’in
açıklamalarından.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Öz.
23.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Öz’ün, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BÜLENT
ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın Turan’ın ifade
ettiği gibi Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale örgütünün öyle resmî olarak
köprüye karşı çıktığı, broşür
dağıttığı kesinlikle doğru değil.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Afiş afiş…
BÜLENT
ÖZ (Çanakkale) - Broşürü kimlerin
dağıttığını falan o konuda bir bilgim yok ama
Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale örgütü, ilçeleri, merkez dâhil olmak üzere
hiçbir şekilde böyle bir broşür
dağıtmamıştır ve köprüye de Cumhuriyet Halk Partisi
Çanakkale örgütü olarak kesinlikle karşı değiliz. Sayın
Özkan Bey’in de ifade ettiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da hep
ifade ettiğimiz gibi, biz sadece ihalenin tarzına, şekline
karşı olduğumuzu buradan tekrar belirtmek istiyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Öz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zabıtlara geçsin: Çanakkale
CHP’li belediyesi bütün kordon boyunu Boğaz’ına kadar “Köprü
istemiyoruz.” afişleriyle donattı.
BAŞKAN
– Tamam, takdir seyredenlerin ve izleyenlerindir.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Belge nerede? Belge nerede?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Belge göster.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Gel göstereyim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Sahte, sahte o, sahte.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini
yapacağız.
Süremiz
on dakika.
Beş
dakikasında sayın milletvekillerinin sorularını
alacağım, diğer beş dakikasında da Sayın Bakan
sorulan sorulara cevap verecek.
Sayın
Topal…
SERKAN
TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Otururken
olumlu yanıt alamıyoruz, o yüzden ayağa kalktım.
Sayın
Bakanım, az önce bir soru sormuştum: Hatay’da hazine arazileri
üzerinde ev kuran vatandaşlarımız gerçekten ciddi anlamda
mağdur. Burada AK PARTİ’li Hatay milletvekillerinden de destek
bekliyoruz. Az önce maalesef olumsuz yanıt aldım. Bu konuyu Bakanlar
Kurulunda görüşmenizi ve mutlaka bir çözüme kavuşturulması
konusunda hassasiyet göstermenizi bekliyoruz. Dediniz ki: “Güvenlik
gerekçesiyle…” Hangi güvenlik? Hatay’daki her Türk vatandaşımız
bayrağını, vatanını, milletini sever. Yani, şu
anda ayağa kalktım, bir dahaki sefer herhâlde eylem yapmamız
gerekiyor.
Çok
teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çiftçinin
aylardır dört gözle beklediği süt teşvik primleri bugünlerde
ödeniyor. Süt teşvik primleri 8 kuruş olarak
açıklanmıştı. Üreticilerimiz de buna göre hesap yaparak
bütçe oluşturmuş ve belki de yem satan bayilere buna göre borçlanmışlardı.
Örneğin, Edirne’nin Süloğlu ilçesi Sülecik Köyü’nden Salim
Şantay ağabeyimiz süt primleri ödeniyor diye bankaya gitti, isminin
yanında 1.800 lira alacağı yazıyordu ancak kendisine 900
lira yani tam yarısı ödendi. Sadece o değil,
konuştuğum tüm üreticiler alması gerekenin
yarısını aldılar. Herkese para
dağıttınız, çiftçiye gelince para mı bitti? Neden
üreticilerle dalga geçiyorsunuz? Üreticinin alacağını keserek
hayvancılığı geliştiremezsiniz.
BAŞKAN
– Sayın Tüm…
MEHMET
TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TRT
Genel Müdürlüğünün Samsun Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderdiği bir raporda FETÖ
gerekçesiyle TRT’den ihraç edilen 435 kişiden 368’inin İbrahim
Şahin’in Genel Müdürlüğü döneminde işe
alındığı ortaya çıkmıştır. FETÖ’den
soruşturulan eski Genel Müdür İbrahim Şahin konuya ilişkin
ifadesinde “Samanyolu Grubundan gelenlerin FETÖ’cü olduğunu bilmiyordum.
Yayın politikaları AK PARTİ yanlısı görüldüğünden
bunların geçişine izin verildi.” itirafında bulunmuştur.
Sayın
Bakana soruyorum: TRT’de İbrahim Şahin döneminde bahsi geçen iddialar
doğru mudur? İbrahim Şahin döneminde FETÖ’ye ait şirketlere
17 ihale verildiği iddiası doğru mudur?
TRT
eski Genel Müdürü Şahin’in AKP yanlısı gerekçesiyle 368
kişiyi işe alması, kadrolaşma
yapıldığının ispatı mıdır?
Kamu
kuruluşu olarak TRT'nin halktan toplanan vergilerle tek taraflı
yayın politikası izlemesi, vergi ahlakına uygun mudur?
Bahsi
geçen dönemde TRT’den sorumlu Başbakan Yardımcısı
hakkında konuya ilişkin bir soruşturma açılacak
mıdır?
BAŞKAN
– Sayın Tor…
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sorum
Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal’adır. Bütçe
açığı her yıl artarak devam etmektedir. 2015
yılında 23,5 milyar lira iken 2016 yılında 34,5 milyar
liraya yükselmiştir. 2017 tahmini 46,9 milyar lira iken 2017
yılında gerçekleşme tahmini 61,7 milyar TL’dir, 15 milyar lira
yanılma vardır. 2018 yılı tahmini 65,9 milyar TL’dir.
Özetle, bütçe açığı her yıl artarak devam etmektedir.
Faiz
giderlerinde de benzer durum söz konusudur. 2016 yılında faize 51,5
milyar lira ödenmiştir. 2017’de gerçekleşme tahmini 57,5 milyar
liradır. Bütçenin görünümü, faiz bütçesi şeklindedir.
Sayın
Bakan, faiz giderlerini azaltmak için somut tedbirleriniz nelerdir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim ben de.
Sayın
Erdem…
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Maliye Bakanına: Sayın Ağbal, taşeron
işçilere kadro verilmesi açıklaması
yapılmıştır. Genel ve katma bütçeli idareler ile
belediyeler ve il özel idarelerinde çalışanlara kadro verilirken
KİT’lerde çalışanların aynı haklardan istifade ettirilmemesi
ve kapsam dışı bırakılmaları adaletsizliğe
sebep olmaktadır. Bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine
aykırı bir durumdur ve bu eşitsizliğin en kısa sürede
giderilmesi gerekmektedir. Toplam 850 bin veya 950 bin kişiye kadro
verilirken KİT’lerde çalışan 40 bin civarındaki
taşeron işçiye kadro verilmemesinin sebebi nedir? Bu sayı kadro
verilecek toplam sayının yüzde 5’i oranındadır ve bu oran
büyük bir mağduriyete sebep olacaktır. Bu alanda bir düzenleme
yapılacak mı? Taşeronlara güvence kapsamında sayıca 5
bini bulmayan 4857’li kadrolu teknik işçilere de 4/C’lilere de 4/B statüsü
verilecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Demir…
NURETTİN
DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, 5779 sayılı Yasa kapsamında büyükşehir belediye
sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirinin önemli
bir kısmı o il ilçesinde toplanan vergilerden yüzde 6 pay
alırlar. Muğla ilinde bulunan büyük işletmelerin, otellerin,
turistik tesislerin bağlı olduğu vergi daireleri çoğunlukla
İstanbul ve Ankara’dadır dolayısıyla, vergi gelirleri
tahsilatı ilimizde görülmediğinden Muğla Büyükşehir
Belediyesi hissesine aktarılamamaktadır, bu işletmelerde
merkezlerinin bulunduğu illerin büyükşehir belediyelerine
aktarılmaktadır. Muğla ilinde elde edilen gelirlere ait
vergilerin Muğla Büyükşehir Belediyesine aktarılması için
bir düzenlemeniz var mıdır? Bir,
Bakanlığınızın bu konuda bir çalışması
var mı? İkincisi de, haksızlığın giderilmesi için
Muğla’da elde edilen gelirlere ait vergiler ek beyannameyle
gösterilmelidir ve Muğla Büyükşehir Belediyesine
aktarılmalıdır.
Bu
konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, buyurun.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Öncelikle
Sayın Topal’ın Hatay’daki taşınmazlarla ilgili gündeme
getirdiği konuyu ben kendisine de ifade ettim. Bu konuda
İçişleri Bakanımızla ve Dışişleri
Bakanımızla tekrar bir değerlendirme yapacağız.
Kendileriyle ilgili, bu konuda özellikle oradaki
vatandaşlarımızın hiçbir şekilde mağdur
olmasını hiçbirimiz istemeyiz. Müsaade ederseniz, o konuda
inşallah bir değerlendirme yapıp olumlu bir netice almayı
umuyorum.
Sayın
Gaytancıoğlu, süt teşvik primlerinin ödemeleriyle ilgili
araştıracağım ben, nedir bunun sebebi, onu bilgi olarak
size arz ederim.
Sayın
Tüm, TRT’de FETÖ bağlantılı şu anda yürümekte olan
soruşturmalarla ilgili -anladığım kadarıyla-
basına intikal eden birtakım bilgileri ve değerlendirmeleri bizlerle
paylaştı. Tabii, yargıya intikal etmiş, hâlen
soruşturması devam eden bir konuyla ilgili benim özel olarak burada
bir şey söylemem doğru olmaz. Hükûmet olarak, FETÖ terör örgütüyle
ilgili gerek kamu idarelerindeki soruşturmaları gerekse
savcılıklarda ve mahkemelerde devam eden kovuşturma ve
yargılamaları çok özel bir şekilde takip ediyoruz. Bu konuda
geçmişten de varsa her türlü yanlışın üzerine sonuna kadar
kararlılıkla gideceğiz.
Sayın
Tor, öncelikle şunu ifade edeyim, Sayın Tor dedi ki: “Geçen sene
bütçe açığı 34,5 milyar lirayla kapandı.” Hâlbuki,
doğru, orta vadeli programda 2016 yılında bütçe
açığının 34,5 milyar lira seviyesinde
kapanacağını açıklamıştık. Ancak son üç ayda
gerek ekonomideki olumlu gelişmeler gerekse bütçede ve harcamalarda
aldığımız tedbirler sonucunda 2016’nın
gerçekleşen bütçe açığı sanıyorum 27,9 milyar lira.
Yani 2016 yılının başında Hükûmet olarak bütçe
açığı hedefi ne ise aynısını tutturmuş
olduk. O açıdan herhangi bir şekilde geçen sene bütçe hedefinin
üzerinde bir bütçe açığı meydana gelmedi. Bu sene de 47 milyar
lira civarında açıkladığımız bütçe
açığının orta vadeli programda 61,5 milyar lira
civarında gerçekleşeceğini söyledik. Burada da memnuniyetle
izliyorum ki ekonomideki olumlu gelişmeler bütçenin gelir tarafına da
olumlu yönde yansıyor. Burada da -inşallah- bütçe performansı
bakımından son derece olumlu bir neticeyi bu sene de elde
edeceğiz. Zaten AK PARTİ hükûmetlerinin en başarılı
olduğu alanlardan bir tanesi, hem vatandaşa hizmet götürmesi hem de
bunu bütçe açığını azaltarak yapması. Yani eskiden çok
bütçe açığı yapılırdı ama vatandaşa hizmet
de gitmezdi. Neden gitmezdi? Yine, siz çok güzel işaret ettiniz, eğer
bir bütçe faiz bütçesiyse hem fazla açık verir hem de vatandaşa
herhangi bir şekilde hizmet gitmez. AK PARTİ iktidara
geldiğinde, 100 liralık bütçenin 43 lirası faize gidiyordu,
topladığımız 100 lira verginin 85 lirası faize
gidiyordu. Şu anda faiz giderlerinin bütçe içindeki payı yüzde
43,2’den yüzde 8,5’a kadar düştü. Dolayısıyla “Bu bütçe faiz
bütçesi.” şeklinde bir ifadenin yakıştırılması
hakikaten büyük bir haksızlık. Ve bu şekilde, ekonomide
sağladığımız istikrar ve
uyguladığımız doğru politikalar sayesinde son on
beş yıldır hem ülke olarak büyüme oranları
bakımından son derece olumlu bir performans gösteriyoruz, özellikle
küresel finansal kriz sonrası dönemde birçok ülkede büyüme oranları
aşağı gelirken, bütçe açıkları artıp kamu borç
yükleri artarken… Çok dikkatinizi çekerim, bakın, OECD ülkelerinde küresel
finansal kriz sonrası dönemde büyüme oranları aşağı
geldi, bütçe açıkları yukarıya gitti, kamu borcunun millî gelire
oranı yüzde 90’ları, yüzde 100’leri geçen ülkeler oldu ve bu sürede
Türkiye ortalama yüzde 6 büyüdü. Bütçe açıklarını global kriz
sonrası…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bir dakika daha…
BAŞKAN
– Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Global kriz sonrası dönemde yüzde
5,5 olan 2009 yılındaki bütçe açığını iki
yıl içerisinde, 2011’de yüzde 1 seviyesine kadar indirdik ve son beş
yıldır Türkiye’nin merkezi yönetim bütçe açığı yüzde 1
civarında. Genel bütçe açığında 2015 yılında
dengedeydik. O açıdan, bu bütçeye “Faiz bütçesi.” demek gerçekten
haksızlık olur ve bu dönemde hem bütçe açıklarını
düşürdük hem de bu dönemde mega projeler başta olmak üzere
yatırımları da gerçekleştirdik. Deminki
tartışmaya katkı olsun diye söyleyeyim, bana vekilimiz diyor ki:
“Sayın Maliye Bakanı bütçesinden şu kadar para ödeyecek
kamu-özel iş birliği projesi çerçevesinde.” Ben de sorarım:
Eğer o projeyi, biz o ihaleyi öyle yapmasaydık, o işi bütçeden
yapsaydık bütçeden para ödemeyecek miydik? Bu, eksik hesap, matematik
bilgisi noktasında bir sıkıntı var o hesapta. Neden? Çünkü
ben kamu-özel iş birliği modelinde belirli bir varsayıma
bağlı olarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Ben teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri…
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Bakan, bu KİT’leri sormaya
devam edeceğiz, buna bir kelime cevap verseniz.
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Bir cevap verseniz.
BAŞKAN
– Daha maddeler var, ondan sonra devam ederiz sayın milletvekilleri.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bir cevap verebilir miyim Sayın
Başkan?
BAŞKAN
– Buyurun, peki, bir dakika daha ek süre vereyim size.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir de bu KHK’yle mi gelecek Sayın
Bakan taşeron işçilere ilişkin?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Arkadaşlar, burada
yapacağımız yasal düzenlemenin kapsayacağı kurumlar ve
kapsayacağı çalışanlar bakımından gerçekten
beklentileri karşılayacak bir çalışma yapıyoruz.
İnşallah bir iki gün içerisinde bu konuyla ilgili, sizin ifade
ettiğiniz kurumları da kapsayacak şekilde, burada -HDP Grubundan
da ifade edildi- kimse merak etmesin, gerçekten geniş toplum kesimlerini
ilgilendiren bu konuyla ilgili, geniş toplum kesimlerini memnun edecek,
onların haklarını bugünden daha da ileriye götürecek ve kamuda,
kamunun genelinde bu meselede çalışanlarımızı son
derece mutlu edecek bir düzenlemeyi de hayata geçireceğiz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Meclise niye gelmiyor Sayın Bakan?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde iki adet önerge
vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı'nın 4. maddesine ekli "E Cetveli”nin;
10.
Maddesinin birinci cümlesinde yer alan "özel hesaba aktarılarak”
ibaresi ile ikinci cümlesinin,
16.
Maddesinin birinci cümlesinde yer alan "özel hesaba aktarılarak”
ibaresi ile 3. cümIesinin,
17.
Maddesinin birinci cümlesindeki "...tarafından açılacak özel
hesap…” ibaresi ile ikinci cümlesinin,
18.
Maddesinin ikinci cümlesindeki "...tarafından açılacak özel
hesap…” ibaresi ile ikinci cümlesinde yer alan "Kalkınma Bakanı
tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde” ibaresinin,
21.
Maddesinde yer alan "Söz konusu tertiplerden yapılan harcamalar 4734
sayılı Kanun ile 5018 sayılı Kanuna tabi
değildir." cümlesinin,
22.
Maddesinin 1. cümlesindeki, “…Yüksek Planlama Kurulunun uygun göreceği
kuruluşlara" ibaresi ile 2. cümlesindeki “…Yüksek Planlama
Kurulu" ibaresinin,
25.
Maddesinin 1. cümlesindeki, "...açılacak özel hesaba
aktarılarak…” ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin,
51.
Maddesinde yer alan "adına açılmış olan özel
hesaplara” ibaresinin, madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu
İzmir
Ankara
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini
düzenleyen 162’nci maddesindeki “…değişiklik önergeleri, üzerinde
ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.”
hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Biliyoruz zaten Başkanım.
BAŞKAN
– Usulüne uygun yapalım da.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Söz mü istedik biz sanki yani, talep mi ettik?
BAŞKAN
– Usul böyle.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Biliyoruz usulü.
BAŞKAN
– Siz biliyorsunuz ama bilmeyenler var.
Buyurun.
Gerekçe:
E
cetveline konulan bazı hükümlerle, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu’nun daha mürekkebi kurumadan bu yasayla getirilmeye
çalışılan mali disiplin delinmeye çalışılmakta,
her bakanlık Meclisin onayından geçmeyen ve Meclisin denetiminden de
kaçırılan hesaplardan harcamalar yapmaya yönelmektedir.
Mali
sistemimizin bozulmasına neden olan bu uygulamalar, çıkarılan
kuruluş kanunlarına, bazı KHK'lere ve bütçe kanunlarına
(özellikle E cetveline) Anayasa’nın 161’inci maddesinin amir hükmüne
karşın, konulan bazı hükümlerle gerçekleştirilmektedir.
Mali
sistemimiz içinde yeni birtakım aksaklıklara sebep olacak, mali
disiplin ve kontrolü ortadan kaldıracak "özel hesap", "özel
fon hesabı", "kaynak yönetimi hesabı” gibi isimlerle
kontrol dışı hesap, bütçe ve fonlar oluşturulmaya
çalışılmaktadır.
Özellikle
E cetveline konulan bazı hükümlerle, kanunla düzenlenmesi gereken
yetkilere benzer hükümler konularak kamu kaynakları mali yönetim ve
denetim sisteminin dışına çıkarılmakta, mevcut kamu
harcama ve denetim hukukuna tabi olmadan oluşturulan bu hesaplardan
yapılacak harcamaların, desteklemelerin, hibelerin; türlerini,
sınırlarını, şartlarını,
kapsamını, kullanımını, diğer kamu
kurumlarına, belediyelere, özel sektör kuruluşlarına ve sivil toplum
otoritelerine aktarma esaslarını ve denetimini düzenlemeye ilgili
bakanlık veya bakan yetkili kılınmaktadır.
Bu
durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının engellenmesine
neden olmakta, aynı zamanda mali saydamlık ve hesap verilebilirlik
ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
2018
yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Tasarısı’nda,
Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Avrupa Birliği Bakanlığı, Afet ve Acil Durum
Başkanlığı gibi birçok idarenin bütçelerine konulan
bazı tertiplerdeki ödeneklerin yine merkezî bütçe kanununa ekli E
cetveline Anayasa’nın 161’inci maddesi hükmüne aykırı olarak
konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmasının sağlanmak
istendiği anlaşılmaktadır.
Bu
amaçla E cetveline konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmak istenilen
2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’ndeki toplam başlangıç
ödeneği tutarı 2 milyar 769 milyon 252 bin TL’dir.
Yukarıda
özetlenen tespitlerden de anlaşılacağı üzere, özel hesaplar
aracılığıyla TBMM, nereye gittiğini, nasıl
harcandığını ve sınırlarını tam olarak
bilmediği kaynakları tahsis etmekte, devredilmesi mümkün olmayan bir
hakkı, bütçe hakkını devretmektedir. Bu durum, kamu
kaynağının dağıtım ve kullanımını
saydam ve bilinebilir, öngörülebilir olmaktan çıkarmakta, denetimi
dışı bırakmaktadır. Bu tür uygulamalar bir nevi ilgili
bakanlık bütçesi içerisinde örtülü ödenek oluşturulması
anlamına da gelmektedir.
Yukarıda
sözü edilen maddeler ve bu madde metninde yer alan bazı ibare ve ifadeler
Anayasa’nın 2, 7, 87, 88, 89, 124, 160 ve 161’inci maddelerine
aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 4’üncü maddesine ekli E Cetveli’nin;
55’inci
maddesinin tasarı metninden,
56’ncı
maddesinde yer alan "bedeli karşılığında veya
bedelsiz olarak dağıtımına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye Sağlık Bakanlığı” ibaresinin
madde metninden,
61’inci
maddesinin tasarı metninden,
64’üncü
maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır”
ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden,
70’inci
maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “ilde valilik adına açılacak
özel bir hesaba aktarılır” ibaresi ile “…Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde…” ibaresinin madde metninden,
74’üncü
maddesinin tasarı metninden,
76’ncı
maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılarak” ibaresi
ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden,
78’inci
maddesinin tasarı metninden,
79’uncu
maddesinin birinci cümlesinde yer alan “özel hesaba aktarılır”
ibaresi ile ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden,
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu
İzmir
Ankara
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet?
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun daha mürekkebi
kurumadan bu yasayla getirilmeye çalışılan mali disiplin delinmeye
çalışılmakta, her bakanlık Meclisin onayından geçmeyen
ve Meclisin denetiminden de kaçırılan hesaplardan harcamalar yapmaya
yönelmektedir.
Mali
sistemimizin bozulmasına neden olan bu uygulamalar, çıkarılan
kuruluş kanunlarına, bazı KHK’lere ve bütçe kanunlarına
(özellikle E-cetveline) Anayasa’nın 161'inci maddesinin amir hükmüne
karşın, konulan bazı hükümlerle gerçekleştirilmektedir.
Mali sistemimiz içinde yeni birtakım aksaklıklara sebep olacak, mali
disiplin ve kontrolü ortadan kaldıracak, "özel hesap",
"özel fon hesabı”, "kaynak yönetimi hesabı" gibi
isimlerle kontrol dışı hesap, bütçe ve fonlar oluşturulmaya
çalışılmaktadır.
Özellikle
(E) cetveline konulan bazı hükümlerle kanunla düzenlenmesi gereken
yetkilere benzer hükümler konularak kamu kaynakları mali yönetim ve
denetim sisteminin dışına çıkarılmakta, mevcut kamu
harcama ve denetim hukukuna tabi olmadan oluşturulan bu hesaplardan
yapılacak harcamaların, desteklemelerin, hibelerin türlerini, sınırlarını,
şartlarını, kapsamını, kullanımını
diğer kamu kurumlarına, belediyelere, özel sektör
kuruluşlarına ve sivil toplum otoritelerine aktarma
esaslarını ve denetimini düzenlemeye ilgili bakanlık veya bakan
yetkili kılınmaktadır. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bütçe hakkının engellenmesine neden olmakta, aynı zamanda mali
saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkelerine de aykırılık
teşkil etmektedir.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nda
Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Avrupa Birliği Bakanlığı, Afet ve Acil Durum
Başkanlığı gibi birçok idarenin bütçelerine konulan
bazı tertiplerdeki ödeneklerin yine merkezi bütçe kanununa ekli (E)
cetveline Anayasa’nın 161’inci maddesi hükmüne aykırı olarak
konulan hükümlerle özel hesaplara aktarılmasının sağlanmak
istendiği anlaşılmaktadır. Bu amaçla (E) cetveline konulan
hükümlerle özel hesaplara aktarılmak istenilen 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesindeki toplam başlangıç ödeneği tutarı 2
milyar 769 milyon 252 bin TL’dir.
Yukarıda
özetlenen tespitlerden de anlaşılacağı üzere özel hesaplar
aracılığıyla TBMM, nereye gittiğini, nasıl
harcandığını ve sınırlarını tam olarak
bilmediği kaynakları tahsis etmekte, devredilmesi mümkün olmayan bir
hakkı, bütçe hakkını devretmektedir. Bu durum kamu
kaynağının dağıtım ve kullanımını
saydam ve bilinebilir, öngörülebilir olmaktan çıkarmakta, denetimi
dışı bırakmaktadır. Bu tür uygulamalar bir nevi ilgili
bakanlık bütçesi içerisinde örtülü ödenek oluşturulması
anlamına da gelmektedir.
Yukarıda
sözü edilen maddeler ve bu madde metninde yer alan bazı ibare ve ifadeler
Anayasa’nın 2, 7, 87, 88, 89, 124, 160 ve 161’inci maddelerine
aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
Sayın
Altay, burada var isimler, sisteme girilmiş sayın milletvekilleri
tarafından.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ama usul böyle değil midir efendim? “5’inci
maddenin görüşmelerine başlıyoruz.” dersiniz, o anda sistemi
açarsınız, öyle gireriz.
BAŞKAN
- Yanlışlıkla açılmış, silelim onu, daha sonra…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ben yanlışlık olmasın istiyorum
Başkanım, başka bir derdim yok.
BAŞKAN
– Tamam, teşekkür ederim.
5’inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:
Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin
yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili
mevzuatının gerektirdiği giderler için “Personel Giderleri” ve
“Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri” ile ilgili mevcut
veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,
(2) Yedek Ödenek: Maliye
Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer
alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05)
ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu
hâllerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma
yapmaya,
(3) Yatırımları
Hızlandırma Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2018 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar esaslarına uyularak 2018 Yılı Yatırım
Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli
sektörlerde yer alan yatırımların
hızlandırılması veya yılı içinde gelişen
şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa
yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin
artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine
ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,
(4) Doğal Afet Giderlerini
Karşılama Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği,
yatırım nitelikli giderler açısından yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü
doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni
açılacak tertiplerine aktarmaya, Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
– 5’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
5’inci maddesi üzerine grubum Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
aldım.
Muhterem
vatandaşlar, bugün ve yaklaşık iki haftadır, sizlerin
ödediğiniz vergilerin nasıl harcanacağını ya da
harcanması gerektiğini tartışıyoruz. Herkes kendi
görüşlerine uygun istatistikleri ve bu istatistiklerin
yorumlarını kamuoyuyla paylaşıyor. Tabii, bu
kısımda, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erhan Usta’nın
yakaladığı istatistiki yöntem değişikliklerini tekrar
hatırlatmayacağım ama ekonomi çevreleri, dahası
vatandaşlarımız ve özellikle yatırımcılar,
iktidarın rakamları maniple etmek için sık sık yöntem ve
metot değişikliğine gitmesinden eminim kendilerince bazı
sonuçlara varıyorlardır. “Umarım, bu yöntem
değişiklikleri Türk milletinin lehinedir.” demek isterdim, lakin
iktidar partisi olarak bu tür politikaların güvensizlik
yarattığının farkında olmanızı temenni
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, vatandaşların yüzlerce yıldır sahip
olduğu temel bir hak olan bütçe hakkını temsilcileriyle
kullandığı bir yasama çalışmasının içerisinde,
gece yarılarına kadar bu sıralarda bütçeyi görüşüyoruz. Bu,
demokrasinin temel bir öğesidir. Vatandaşın cebinden alınan
belki çocuğunun mama parasını Hükûmet olarak harcarken gözümüzün
üzerinizde olması gayet doğal. Bizler, bu bütçeyi, tüyü bitmemiş
yetimin hakkı olduğu için didik didik ediyoruz. Hükûmet o
çocuğun mamasını nereye harcıyor, tek tek kontrol etmeye
çabalıyoruz. Vatandaşın bizlerden beklentisi bu. 2,5 lira
tasarruf etmek için kilometrelerce yürüyen asgari ücretli kardeşim,
evladına aldığı sütle ödediği verginin nasıl
harcandığını bilmeli. Bu sıralarda oturan bizler,
kamunun kullandığı makam arabalarına kadar bu
harcamaları didik didik etmekle mükellefiz. En azından, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütçe görüşmelerini bu hissiyatla takip
ediyoruz. Vatandaşa tasarrufu öğütleyen, hatta bir adım daha
ileri gidip bireysel emeklilik fonları eliyle vatandaşa zorla
tasarruf ettirmek isteyenlerin, asgari ücretli bir aileyle yüz yüze gelmelerini
ve onları bir dinlemelerini isterdik doğrusu.
Bu
Mecliste her zaman Türk milletinin menfaati için birlik ve beraberlik içinde
hareket etmemiz gerekir. Bakın, Mevlâna ne diyor: “Aklın varsa bir
başka akılla dost ol da işlerini danışarak yap.” Bu
ülkenin çilekeş insanlarına kulak kabartan kimse yanılmaz.
Sanayide metal blokların altında kaynak yapmak için canını
dişine takan bir kardeşim “Hükûmet neden bu kadar vergi alıyor?
Canımızdan başka bir şeyimiz kalmadı artık.”
dediğinde, inanın, bunu sizi kötülemek için yapmıyor. Bu
samimiyeti fark ettiğiniz an, o vatandaşlarımızın
sizin için en samimi, en sadık dost olduğunu göreceksiniz. Her dönem
hükûmetlerin bilmesi gereken şey de tam olarak bu.
Bir
insan size oy vermemiş olabilir ama onu dinlemek de, onun söylediklerini
değerlendirmek de hükûmetlerin asli görevidir. En iyi eleştiri
yanınızdakilerden değil de yanınızda olmayanlardan
gelir çünkü yanınızdakilerin sizdeki kusurları görmesi çoğu
zaman mümkün değildir. Bundan dolayı değil mi ki cihan devleti
Osmanlı İmparatorluğu’nun sadrazamları, hatta padişahları
tebdili kıyafet insanların içinde gezmişler ve halkın
hissiyatını devlete taşımışlardır. Yüzlerce
yıllık adalet ve refahın sebebi belki de budur.
Sayın
bakanları, sayın bakan yardımcılarını biliyoruz.
Allah var, çok yoğun bir iş programınız, masalarınızda
imzalanmayı bekleyen yüzlerce evrakınız var. İnanın, o
işlerden ayıracağınız iki saatte vatandaşlarla
geçireceğiniz zamanın kıymetini burada anlatmak imkânsız.
Vatandaşlarımız belki teknik bir terim kullanamayabilir ama
inanın, eksik politikalarınızı bir cümleyle anlatabilecek
kadar da samimidir.
İletişim
imkânlarıyla donandığımız bu dünyada
yaşıyoruz. Köylerimiz de dâhil olmak üzere çoğu yerde internet
kullanılabiliyor, haberleri ve ekonomi programlarını
izleyebiliyoruz. Antalya’da çiftçilerimiz domatesi 40 kuruşa satarken
aynı domatesin bir süpermarkette 5-6 liraya
satıldığını görünce neler hissediyorsa,
vatandaşlarımızın tamamı, zenginlerin yaşam
kalitesini ve sahip oldukları imkânları görünce aynı şeyi
hissediyor.
Gelir
dağılımındaki adaletsizlik malumunuz. Türkiye’de en zengin
yüzde 1’in ekonomiden aldığı pay yani pastadan
aldığı pay yüzde 23,4 iken en yoksul yüzde 50’nin
aldığı pay ise sadece yüzde 14,6. İnanın,
vatandaşlarımız neden kendi emeklerinin ve üretimlerinin
kendilerine refah getirmediğini çok merak ediyor.
Bakın,
ülkemizi ileri götürmesi umut edilen yükseköğrenim bile ne hâllerde. ALES
ve YDS sınavlarında gerçekten başarılı olanların
yerine emek hırsızlarının yükseköğrenim hücrelerine
kadar sızdıklarını görüyoruz. Şu andan itibaren
eğitimde ve öğretimde kesinlikle OHAL ilan edilmelidir.
Biz
Türk milletinin birçok bilimsel atılımla hem kendi ülkemize hem de
diğer milletlere faydalı olabileceğine inanıyoruz. Ülkemiz
kendi bağrından binlerce bilim insanı
çıkarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti daha varlık
mücadelesi verirken bile kendi evlatlarını yurt
dışında eğitmiş ve kalkınma hamlesi
sırasında da bu milliyetçi insanların bilgi ve deneyimlerinden
faydalanmıştır. Şimdi bakıyoruz ki yabancı ülkeye
gönderilen çocuklarımızın girdiği sınav ve
değerlendirmeler üzerinde bile şaibeler söz konusu. Buradan dönmek,
ülkemizi yeniden doğru yola sokmak ve bilimsel gerçeklerle buluşmak
zor olacak ama buna mecburuz.
Bakın,
Maliye Bakanlığının 2017 Yıllık Ekonomik
Raporu’nda bir bölüm var. 20’nci sayfanın sağ üst sütununda diyor ki:
“Hizmet sektörü ekonomi içerisinde yaklaşık yüzde 70 paya sahiptir.”
Ekonomimizin yüzde 70’i hizmet sektöründen oluşuyor. Peki, hangi
nitelikle? Turizmde hak ettiğimiz yerde değiliz. Uluslararası
alanda isim yapan bir muhasebe, denetleme, danışmanlık şirketimiz
yok. Avrupa’ya kahveyi öğreten bir ecdadın torunları şimdi
kahvesini yabancı dükkânlarda içiyor. Belki o kahve yapan barista
kardeşimin ya da tezgâhtarın köyünde 5 dönüm arazisi var ama
ekonominin geldiği yer itibarıyla, o topraklarda üretim
yapılmıyor. Bu söylediklerimi uluslararası sermaye
karşıtlığı olarak değerlendirmek isteyen olursa
hata eder. Biz sermayeye düşman değiliz ama ülkemizi sevdiğimiz
için baktığımız yer bazılarından daha
farklı.
Hizmet
sektöründe niteliklerimizi artırmak ama bundan önce de üretimi
artırmak için büyük bir seferberliğe girişmek zorundayız.
Tüketimi değil, üretimi desteklemeliyiz. Bunun için
vatandaşlarımızı girişimciliğe teşvik edecek
bir mevzuatı devreye almalıyız. Kaliteli bir eğitimle
gelecek nesilleri ve büyük Türkiye’yi yapılandırmalıyız.
Gerçekten, önce önem vereceğimiz nokta eğitim ancak eğitimde
hemen sonuç alamazsınız. Yani, bir ülkede yol
yaptığınız zaman bunu vatandaşımız hemen
görebilir, oy alabilirsiniz, başarı gelebilir ancak gelecek
nesillerde, eğer eğitime önem vermezseniz işte o zaman
kaybederiz. O yüzden, bugünden itibaren yapacağımız en önemli
şey eğitim, eğitim ve tekrar eğitim.
Sözlerimi
tamamlarken Türk milletine yeni yılda dirayet, sağlık, mutluluk
ve başarı dileklerimi sunuyorum.
Rabb’im
Türk milletine yeni yılda huzur nasip eylesin.
Genel
Kurula sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederiz Sayın Yurdakul.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa
Sezgin Tanrıkulu konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
aynı zamanda, burada olması gereken ama şu anda cezaevinde olan
milletvekillerimizi, gazetecileri ve dostlarımızı da buradan
selamlıyorum.
Sayın
Bakan, aslında bu kanunun 5’inci maddesi üzerinde konuşabilirdim ama
Sayın İçişleri Bakanının dediği gibi 5’inci madde
üzerinde konuşmayacağım.
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Burada Bakan, burada, geliyor.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Çünkü Türkiye nüfusunun yaklaşık
yüzde 20’si yani 16 milyon nüfus şu anda açlık
sınırında yaşıyor. Yine, nüfusumuzun yüzde
60’ının karşılığı olan, 48 milyon nüfusumuz,
yurttaşımız yoksulluk sınırında
yaşıyor. Bu bütçede onlara ilişkin bir şey yok ama bu
bütçede -ben yani bunun üzerine çalışmıştım
aslında okuduğum zaman ama siz de söylediniz- “terörle mücadele
başlığı” altında bir güvenlik bütçesi var. Bir
olağanüstü hâl ve millî güvenlik bütçesi var. Her otoriter yönetimin
başvurduğu, bu kavramlarla kalıcılaştırılmak
istenen ve demokrasiden uzaklaştıran bir otokratik yönetimin bütçe
anlayışı var. O nedenle bu bütçe kalemleri üzerinden neden bu
tercihi yaptığınızı anlatmaya
çalışacağım.
Bu
bir siyasal tercih. Yani güvenlik mi, özgürlük mü; demokrasi mi, adalet mi,
otokratik bir yönetim mi; hukuk devleti mi, olağanüstü hâl mi? Bu bir
siyasal tercih ve maalesef Hükûmetiniz, Adalet ve Kalkınma Partisi
çoğunluğu 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilip tercihini
demokrasiden, özgürlükten, adaletten değil, olağanüstü hâlle birlikte
demokrasi dışı bir tutumdan yana aldı ve maalesef ama
maalesef olağanüstü hâl ilan ederek otokratik bir yönetim
anlayışını 15 Temmuzdan itibaren sürdürmeye
başladı. Bunu çok açık görüyoruz, tercihlerinizden görüyoruz ve
bütçe tercihinden görüyoruz ve siz bu cumhuriyetin bir Maliye Bakanı
olarak da bunu açıkça burada ifade ettiniz. Terörle mücadele tabii ki bu
bütçenin bir parçası olabilir ama bütçenin kendisi olamaz ama siz
açıkça bu bütçenin bir güvenlik devleti bütçesi olduğunu, bir millî
güvenlik devleti bütçesi olduğunu ifade ettiniz ve bu da bir tercihi ifade
ediyor.
Aslında
bu tercihin arkasında bir sınıfsal tercih de var, bir sanayi
tercihi de var. Bakalım, o güvenlik politikalarınızın
arkasında desteklediğiniz sanayinin arkasında kimler var? Ya
medya patronlarıyla ilişkili olan sanayi grupları var veya
doğrudan doğruya Adalet ve Kalkınma Partisiyle ilişkili
olan sanayi grupları var. Tercihinizi bundan yana kullandınız ve
bütçenin kaynaklarını yoksuldan, açlık sınırında
olan yurttaşlarımızdan değil, bunlardan yana
kullandınız.
SALİH
CORA (Trabzon) – Sosyal yardımlarda rekor kırdık Sezgin Bey.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ama tarihin hiçbir döneminde güvenlikçi
politikalar, olağanüstü hâl politikaları bir sonuç vermemiştir,
bu da vermeyecek. İktidara geldiğiniz zaman sadece Şırnak
ve Diyarbakır’da olağanüstü hâl vardı, on iki gün sonra
kalktı ama şimdi Türkiye’nin 81 ilinde, on beş aydır devam
eden olağanüstü hâl var ve ölümlerden medet umarak bütün bu
politikaları sürdürüyorsunuz.
Burada,
bakın, bizim yayımladığımız… Sayın Bakan
burada gösterdi, ben de gösteriyorum; bunlar bizim muhalefet şerhlerimiz,
darbe girişimiyle ilgili kurulan komisyonun muhalefet şerhleri ama
ikisi de yayımlanmadı çünkü bu darbeden bu Hükûmet medet umdu
maalesef ve olağanüstü hâli kalıcı hâle getirerek de ölümlerden,
insan hakları ihlallerinden medet uman ve baskıyla
özdeşleşmiş bir Hükûmet modeliyle bunu sürdürüyorsunuz.
Ne
yapıyorsunuz, söyleyeyim. Burada Sayın Erdoğan ve bütün bakanlar
şunu söylediler: “Filistin’de Fevzi’yi gördünüz mü?” Fevzi bizim
canımızı sizden daha çok acıttı, hepinizden fazla
acıttı. 14 yaşında, bu şekilde alındı. Ama
bunu söylerken ilk önce dönüp kendinize bakacaksınız. Niye kendinize
bakacaksınız? Söyleyeyim. Bakın bu kim? 15 yaşında,
Hakkâri’de Ertuş. Kolu kırıldı, kolu, canlı
yayında, kolu kırıldı ve kolunun sesi ekranlara
yansıdı. Buna ilişkin bir şey söylemediniz. Bu kim?
Bilmediğiniz Berkin Elvan.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Hayır, ne diyorsun yani ne?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu kim biliyor musunuz? Uğur Kaymaz.
Bunlar çocuk, sizin iktidarınız döneminde öldürüldüler, sizin
iktidarınız döneminde öldürüldüler.
SALİH
CORA (Trabzon) – Yasin Börü var mı orada, Yasin Börü var mı orada?
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Yasin Börü var mı orada?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu kim? Ceylan Önkol.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Ne demek istiyorsun?
SALİH
CORA (Trabzon) – Yasin Börü nerede? Onu kim katletti?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ölümleri niye
yarıştırıyorsunuz ya? Onlar da çocuk değil mi?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Peki, daha fazlasını söyleyeyim
sizlere, daha fazlasını söyleyeyim. 28 Aralık 2011, Sayın
Erdoğan ne söyledi, Sayın Erdoğan ne söyledi?
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Yasin Börü var mı, Yasin Börü; kafasını
taşla ezip yaktığınız, var mı?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – “Roboski’de ölenlerin failleri bu
Ankara’nın karanlık koridorunda kalmayacak.” dedi. Kaç yıl geçti
aradan? Altı yıl aradan geçti. Bir hafta sonra yıl dönümü
olacak, yıl dönümü. Söylemedi mi Sayın Erdoğan? Gitmedi mi
Şerafettin Elçi Havaalanı’na, ailelerle görüşmedi mi? Kaç tane
çocuk vardı burada? Fevzi’yi söylerken bunlarla ilgili sizden bir cümle
çıktı mı bugüne kadar, bir cümle? Bunları söylemeye
hakkınız yok. Bakın, bu kim, bunlar kim, bunlar kim? Sadece 2015
yılında ölen çocukların listesi, burada teker teker okudum,
burada teker teker okudum.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – PKK onlar, PKK.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bunlar çocuk, çocuk, çocuk; sizin, sizin...
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – PKK, “sizin” diye konuşma, PKK.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, bunlar kim?
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Cesaretin varsa git dağa sor hesabını!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri...
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, Taybet ana, bakın, Taybet
ana. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Devlet çocuk öldürmez.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri...
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sayın Başkan... Sayın
Başkan...
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, izliyoruz, dinliyoruz, bir dakika.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın burada sabıka
kayıtlarınız var, sabıka kayıtlarınız,
onları okuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yedi
gün, bakın yedi gün Taybet ananın cenazesi yerde kaldı, yedi
gün.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – PKK propagandası yapma, geç onları.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Niye itiraz ediyorsunuz, bunlar
doğru değil mi?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, efendi efendi dinlerseniz sizin
için de yararlı olur, efendi efendi dinleyin. Bakın, buna bakın
utanın, utanın, buna bakın utanın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Efendi efendi konuş!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri...
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu Taybet ana, yedi gün cenazesi yerde
kaldı.
BAŞKAN
– Sayın konuşmacı, Genel Kurula hitap edin lütfen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sabıka kaydınız, bakın.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Şehitler insan değil mi, onları da söyle! Bir
de şehitleri söyle!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, söyleyeceğim, onları da
söyleyeceğim.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Söyle, onları da söyle!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bunlar kim, bakın bu kim? Ne
yarattınız? Hamile kadınlar, hamile kadınlar.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Necmettin öğretmenden de bahset biraz!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın hamile kadınlar, size söylüyorum,
hamile kadınlar.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Şehitlerden bahset biraz!
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Ayıp ayıp, yakışmıyor,
yakışmıyor sana!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Önünde asker var, asker, doğum yaparken,
tamam mı, doğum yaparken.
Buna
bakın. Bu kim? 82 yaşında felçli, on dört ay gözaltında
kalan yurttaşımız. Ben ancak paylaştıktan sonra
tahliye oldular. Biliyor musunuz kim?
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Yalan söylüyorsun, yalan, yalan! Ayıp, yalan!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neyi yalan? Bülent Arınç’a sor yalan
mı değil mi, Bülent Arınç’a sor.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Ayıp, ayıp, Meclisin kürsüsünden bunlar
ayıp.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, bu 87 yaşında
bakın, 87 yaşında, on bir gün…
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Bir tane şehitten bahsetsene.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …gözaltında kaldı, on bir gün
hücrede kaldı, on dört gün tutuklu kaldı bu dönemde. Bakın, 87
yaşında, 87 yaşında.
SALİH
CORA (Trabzon) – Şehit cenazelerinin fotoğrafı var mı orada
Sayın Tanrıkulu? Cumhuriyet Halk Partisi ne diyor bu konuya?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Göstereceğim.
SALİH
CORA (Trabzon) – Hani Necmettin hoca, hani Aybüke öğretmen?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Daha iki gün önce, 4 yaşında çocuk…
4 yaşındaki çocuğa bakar mısınız.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Aybüke öğretmen nerede?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Söyleyeceğim size değerli
arkadaşlar.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – İyi kopya çekememişsin. Onun
âlâsını Süleyman Soylu yaptı.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunlar da bakın, ilk gün tahliye
oldular, ilk gün tahliye oldular.
SALİH
CORA (Trabzon) – Eren Bülbül’ü paylaşsana orada. Eren Bülbül’ü niye
paylaşmıyorsun?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Silopi’de 2 tane çocuk değerli
arkadaşlar. Bakın, sizin güvenlik politikalarınız…
SALİH
CORA (Trabzon) – Necmettin öğretmeni niye paylaşmıyorsun, Aybüke
öğretmeni niye paylaşmıyorsun? Yakışıyor mu,
yakışıyor mu? Necmettin öğretmeni niye
paylaşmıyorsun?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …ne şehitlerin gelmesine ne
kadınların ölmesine ne çocukların ölmesine yetmedi. O yüzden,
güvenlik politikalarıyla bu iş olmaz. Bakın, bunlar da
şehitlerimizin fotoğrafları. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SALİH
CORA (Trabzon) – PKK’nın katlettiklerini niye paylaşmıyorsun,
niye paylaşmıyorsun?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın
Cora…
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neden şehitleri önlemiyorsunuz, neden?
Neden şehitleri önlemiyorsunuz, neden? Bakın, bunlar
şehitlerimizin fotoğrafları. Bakın, söyleyeceğim size.
SALİH
CORA (Trabzon) – Necmettin öğretmen nasıl katledildi, Aybüke
öğretmen nasıl katledildi?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu da Necmettin öğretmen, katledildi.
SALİH
CORA (Trabzon) – Nasıl katledildi? Utanmıyor musun? Kınasana,
lanetlesene, kınasana, PKK’yı kınasana. Niye lanetlemiyor musun?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Madem bu politikalarınız cevap
veriyor, Necmettin öğretmen nerede, size soruyorum, nerede? Bakın, bu
da öğretmen, Şenay öğretmen, Şenay öğretmen. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Cora…
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Nerede bu? Madem bu politikalar cevap
veriyordu neden bunlar yok, aramızda değil?
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Öğretmenleri söyle, kaymakamları söyle, polisleri
söyle, askerleri söyle.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, neden
aramızda değil? Bunların hesabını ben soruyorum.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Yalan atıyorsun, yalan!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunların hesabını burada
soracağım, soracağım siz de cevabınızı
vereceksiniz. Şunu söylüyorum: Güvenlik politikalarıyla olmaz. Ne
yapıyorsunuz sonra? Bize ne yapıyorsunuz onu söyleyeyim. Bize
yaptığınız da bütün bunları söylediğimiz için…
SALİH
CORA (Trabzon) – Terörü kına buradan, terörü! Teröristleri bir kına
buradan!
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Hiç şehit cenazesine gittin mi be, gittin mi
bir kere? Bir kere de şehit cenazesine git!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …şikâyetçi Recep Tayyip Erdoğan,
şüpheli Sezgin Tanrıkulu, parti meclisi üyesi. Sizin adaletiniz ve
siyaset anlayışınız bu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
bakın…
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Cevap ver, cevap.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - …bir partinin parti meclisi bildirisine bir
cumhurbaşkanı, bir genel başkan şahsi suç duyurusunda
bulunmamıştır. Bizim eleştirilerimiz ağır
olabilir ama biz küfretmedik, biz kimseye küfretmedik, siyasi tespitlerde
bulunduk burada ama Sayın Cumhurbaşkanı siyaseten buna
karşılık vermedi, vesayeti altındaki savcılarla
CHP’nin, ana muhalefet partisinin parti meclisi üyelerine suç duyusunda
bulundu.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Hukuka başvurmuş, kanunsuzluk
yapmamış.
SALİH
CORA (Trabzon) – Hakaret etmeyeceksin, efendi olacaksın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu, bizim için bir onur belgesidir. Ama -bunu
söyleyeyim- Sayın Cumhurbaşkanı bakımından da bu,
ileride kendisinin de pişmanlık duyacağı bir belgedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Hukuka başvurmuş, sizin gibi kanunsuzluk
yapmamış.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Daha çok konuşacağım var,
buradaki sabıka kayıtlarınız duruyor; onu da bir defaki
sefere sizlere anlatacağım.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Senin o yaptığının
alasını Süleyman Soylu yaptı. Onun altında
kaldınız, kaldınız.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
SALİH
CORA (Trabzon) – SİHA’lardan rahatsız oluyorsunuz,
çıkıyorsunuz burada konuşuyorsunuz.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – SİHA’lar çocuk öldürüyor, çocuk.
SALİH
CORA (Trabzon) – Ne çocuğu öldürdü, hangi çocuğu öldürdü?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Çocuk öldürüyor, çocuk. Sivil öldürüyor,
sivil.
SALİH
CORA (Trabzon) – Terörist öldürdü ya, PKK’lıları öldürüyor ya.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bunu herkes biliyor.
SALİH
CORA (Trabzon) – Hangi çocuğu öldürdü ya, çıkın gösterin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz hepsini açıkladık,
açıkladık.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen… Sayın Danış
Beştaş, Sayın Cora…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz Cumhuriyet Halk Partisini değil,
biz gerçekleri savunuyorsunuz.
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş, size ne oldu şimdi? Bir
dakika müsaade edin.
Sayın
Turan, buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Niye, bize bir şey olamaz mı
yani?
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Bir saattir böyle bağırıyor…
BAŞKAN
– Ama yani ben burada “susun” diyorum, “Turan’ı dinleyeceğim.”
diyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani, bir saattir orası
bağırıyor hiç müdahale etmiyorsunuz, biz bir şey söyleyince
müdahale ediyorsunuz.
BAŞKAN
– Onlara da söyledim, tutanakları açın bakın, demiş miyim
dememiş miyim.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Bu kadar taraflı olmayın ya, bu kadar
açık taraflı olmayın ya.
BAŞKAN
– Haksızlık yapmayın, herkesi susturdum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Susturmadınız.
GARO
PAYLAN (İstanbul) – Bir saattir bağırıyor oradan.
BAŞKAN
– Allah Allah…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hepsi bağırıyor.
BAŞKAN
– Açın bakın bakalım tutanakları, kaç tane AK PARTİ’li
milletvekillerinin soyadını söylemişim.
Buyurun
Sayın Turan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Açmamıza gerek yok, ezbere
biliyoruz.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce sayın hatibin
konuşmasını esefle izledik, dinledik.
Şöyle:
Bazı hatiplerimiz kürsüye geliyorlar, farklı görüşleri en net
hâliyle ifade ediyorlar ama hiçbir gerginliğe fırsat vermeden
derdini, meramını anlatıyorlar. Fakat Sezgin Bey, her geldiğinde,
âdeta terör örgütlerinin internet sayfalarında, sosyal medyalarında
yayınlanan fotoğraflarını göstererek onların diliyle
buradan en üst perdeden bağırarak yerine geçiyor. Bir büyük partinin,
Mustafa Kemal’in partisinin değil de marjinal bir partinin temsilcisi gibi
çalışıyorlar. Ben isterdim ki 80 milyonu kucaklayan, teröre dur
diyen, polisine, askerine sahip çıkan, terörü lanetleyen bir dil
kullansaydı. Hiç kimsenin ölümünden tabii ki memnuniyet duymayız. Bu
ülkede kan akmasın diye büyük bedeller ödedik, büyük adımlar
attık ancak gelinen yerde bu söylemin barışa da hizmet
etmeyeceğini, polislerimize de etmeyeceğini, şehitlerimizi,
gazilerimizi yaralayacağını ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi…
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Bir dakika Sayın Başkan.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Altay.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bir şey demedim gene.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Önce şunu söylemem lazım: AK PARTİ
Grubundan, Sayın Tanrıkulu konuşurken yapılan, Meclisin bir
ritüeli olan sataşmanın, yerinden sataşmanın ve laf
atmanın ötesinde bir taciz durumudur. Çok seyrek olarak uyarıyor gibi
yaptınız ama ciddi bir uyarıda bulunmadınız. Bu
ayrı, takdiriniz, onu Meclisimizin ve milletin takdirine havale ediyorum.
Yalnız, Sayın Turan grubumuza mensup milletvekilimiz Sezgin
Tanrıkulu’nun dilinin terör örgütü dili olduğunu söylemek suretiyle…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayfalarından çalıntı…
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – …hem kendisini hem grubumuzu zan altında
bırakarak sataşmıştır. Söz talep ediyoruz.
BAŞKAN
– Sataşmadan dolayı mı?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Evet, sataşmadan…
BAŞKAN
– Peki.
Kim
konuşacak?
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Tanrıkulu konuşacak, cevap verecek.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Tanrıkulu.
İki
dakika…
SALİH
CORA (Trabzon) – Tekrar terörün diliyle konuşacak.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ya, ayıp, utanın be,
utanın, ayıp!
BAŞKAN
– Ne kadar ihtarda bulunduğumu da lütfen tutanaklara bakıp okuyun
Sayın Altay.
Buyurun.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın
yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında
şahsına ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Bülent Turan…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Efendim Sayın Tanrıkulu?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, sataşmak istemiyorum ama
senin müktesebatın benimle ilgili konuşmaya yetmez; onu sana
söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Aa, böyle bir üslup olmaz ya! Böyle bir üslup
olur mu Başkan ya?
BAŞKAN
– Birbirinize hakaret etmeyin lütfen.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bak, müktesebatın yetmez!
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Müktesebat mı
yarıştıracağız Sayın Tanrıkulu?
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Sen kimsin de yetmez?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, sizin bütün insan haklarınızı
ben savundum. Burada ayrımsız…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, duymuyorum, lütfen…
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Gerek yok Sayın Başkan, bir
şey konuştuğunu duymaya gerek yok!
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Beyefendi, biraz saygılı ol, o bir
milletvekili!
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Ne saygılı olacağım ya?
O da grup başkan vekili.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Biraz haddinizi bilin ya! Ne demek…
BAŞKAN
– Sayın Altay, lütfen…
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Burada ayrımsız herkesin insan
hakları için çalıştığımı ifade ettim. Ama
siz, bakın siz, bana bile bu kürsüde tahammül etmiyorsunuz.
MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sana bile tahammül ediyoruz!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bana bile tahammül etmiyorsunuz. Bakın,
bunlar sizin sabıka kaydınız, sabıka kaydınız.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Hükûmetin, Hükûmetin!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Erdoğan’ın 28 Aralık 2011
tarihinde Roboski’de öldürülenlerle ilgili olarak ne dediğini gel burada
söyle, senden özür dilemezsem ben namerdim, şerefsizim. Gel burada söyle,
gel! Yüreğin yetiyor mu ne söylediğine…
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Yüreğimiz yeter, merak etme!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Yetiyor mu?
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Onu sen ölçemezsin.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Neredeler şimdi?
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Ona senin…
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Erdoğan nerede, siz neredesiniz?
Ayıp ya. Hangisi yalan? İçişleri Bakanı Silopi’ye gitmedi
mi?
SALİH
CORA (Trabzon) - Gereğini söyledik o zaman.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Zırhlı araçla öldürülen 2
çocuğun evine gidip taziye edilmedi mi? Hangisi yalan bunların?
Taybet ana mı yalan? Yedi gün boyunca cenazesi yerde kalmadı mı
ya? Ayıp ya, bunlar bizim yurttaşımız.
SALİH
CORA (Trabzon) - Necmettin öğretmene ne diyeceksiniz?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Böyle konuşunca sizi dinleyenler ne
diyor biliyor musunuz? “Bu Parlamento bizim Parlamentomuz değil.” diyor.
SALİH
CORA (Trabzon) - Aybüke öğretmene ne diyeceksiniz?
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Aklınızı
başınıza alın, aklınızı
başınıza alın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SALİH
CORA (Trabzon) - Tehdit mi ediyorsun ya?
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Sen aklını başına al!
Teröristleri sen destekliyorsun!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Biz burada, bakın bu ülkenin
bütünlüğü, birliği, barışı için konuşuyoruz,
barışı için konuşuyoruz. Bir tanesi yalan değil,
gelin, deyin ki “Bu yalan.” Utanın konuştuklarınızdan, bu
kadar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Ambulansla hasta almaya giden doktoru, hemşireyi
kurşunlayanlar, sağlık memuru öldürenler kim?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri… Sayın Erdoğan lütfen…
Buyurun
Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, “Senin müktesebatın yetmez”
gibi çok amiyane, çok sığ, çok basit bir dil kullandı, mecburen
cevap vereceğim.
BAŞKAN
– Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
7.- Çanakkale Milletvekili Bülent
Turan’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrar
ediyorum, bütçe görüşmelerinin mehabetine aykırı davranan çok az
sayıda vekil var; geliyor, konuşmasını yapıp
bağırıp çağırıp burayı
karıştırıyor ve gidiyor ondan sonra. AK PARTİ’yi
bırakın bir tarafa, bu, CHP’ye de haksızlık, size de
haksızlık, hepimize haksızlık. Bu doğru bir tavır
değil. Hele ki “barış, barış, barış” deyip de
âdeta terör diliyle konuşuyor olmanın da nasıl bir
karşılığı olduğunu takdire sunuyorum. Baştan
aşağı bağıran bir ifade, hakaret eden bir ifade,
aşağılayan bir ifade “Senin müktesebatın bana yetmez, sen
teröristsin, sen şusun busun...” “Ben barışı savunuyorum.”
Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bu üslup, bu dil, bu tarz hangi
barışa hizmet eder? Biz “çözüm süreci” dedik, “80 milyonun
kardeşliği” dedik “tek bayrak, tek millet” dedik neredeydiniz,
neredeydiniz? Buraya bağırıp şov yapıp gidip de hangi
barışa hizmet etmiş oluyorsunuz? Keşke her türlü sorunda,
Aybüke öğretmende de, Necmettin öğretmende de, Eren Bülbül’de de
aynı bağırmanızı görseydik. Ama ne hikmetse dönüp
dönüp aynı şeyi yapıyorsunuz. Yasin Börü meselesinde, geldiler,
malum ekip, sokağa davet ettiler ve Yasin Börü başta olmak üzere
50’den fazla Kürt kardeşimizin ölmesini sağladılar. Bununla
ilgili ağzınızı açmadınız ama varsa yoksa
aynı tarz.
Sezgin
Bey, müktesebat yarıştırmayacağım ama edeple ilgili
iddiam var. Yaşınız benden büyük, edebimden susuyorum; tamam.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Terör diliyle konuştuğumu
Sayın Hatip ifade etti; dolayısıyla sataşmadan söz
istiyorum.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Ona cevap vermişti Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Bir dakika, duymuyorum arkadaşlar.
Tekrar
eder misiniz Sayın Tanrıkulu? Ne dedi, ne diye...
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Terör diliyle konuştuğumu…
SALİH
CORA (Trabzon) - Ona cevap verdi.
BAŞKAN
– Ona cevap verdiniz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır efendim.
BAŞKAN
– Verdiniz; ondan, sataşmadan dolayı söz verdim size.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bir daha beni
itham ederek…
BAŞKAN
– Sayın Tanrıkulu, bu söylediğiniz gerekçeden dolayı
Sayın Altay söz istedi, sataşmadan dolayı size söz verdim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, bir
daha kendisi kürsüde beni itham ederek, terör sayfalarından
fotoğrafları burada kullanarak…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Daha önceydi o.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Karıştırıyorsun!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – ...ondan sonra, Yasin Börü, Aybüke
öğretmen, Necmettin öğretmenle ilgili
konuşmadığımı iddia ederek şahsımı
itham etti.
BAŞKAN
– Tamam.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Dolayısıyla
sataştı.
BAŞKAN
– Tamam, ben şimdi size yerinizden açıklama vereceğim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır efendim, sataştı;
kürsüden konuşacağım.
BAŞKAN
– Yerinizden açıklama vereceğim bir dakika. Yasin Börü için de
Necmettin öğretmen için de açıklama
yaptığınızı yerinizden…
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Buradan açıklama yaptım
zaten.
BAŞKAN
– Açıklayın lütfen yerinizden.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Hayır, burada açıklama
yapmıştım.
BAŞKAN
– Sayın Tanrıkulu, yerinize geçer misiniz?
Bir
dakika söz veriyorum size, buyurun
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Her konuşması böyle olan bir adamın da
barış dili olabilir mi Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Ben konuşamam, konuşursam Engin Altay kızar.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Şimdi sataştı!
BAŞKAN
– Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, bakın, ben
konuştuğum zaman kimliğimden dolayı, açık söylüyorum,
insan haklarından yana, Kürt kimliğimden dolayı Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekilleri bu kürsüye her
çıktığımda ve insan haklarıyla ilgili konuştuğumda
“Sen devletten mi yanasın, terörden mi yanasın?” diyorlar. Ben
devletten de terörden de yana değilim, ben insan haklarından
yanayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ya, bir konuşturun adamı ya! Bir
konuşturun ya!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Bu devletin ve terörün ihlal ettiği
bütün insan haklarına karşıyım. Benim müktesebatım
budur, herkes bilir ama ben nereden geldiğimi biliyorum, nasıl
geldiğimi biliyorum ama Adalet ve Kalkınma Partisinden bana laf
söyleyen arkadaşlar bir dönsünler kendilerine baksınlar.
Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu tutumları
Türkiye’de bütünlüğe ve bu Parlamentonun saygınlığına
hizmet etmiyor. Burada, bakın, ben burada “14 yaşındaki
Filistinliliye gösterilen hassasiyeti bu çocuklara da gösterseniz.” dedim.
Gösterdiniz mi? Bunlar bizim yurttaşlarımız değil mi?
FARUK
ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Yasin Börü’yü göster, Yasin Börü’yü…
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) - Yasin’i de korusaydınız, niye
korumadınız? Korusaydınız, niye korumadınız?
Üstünü örttünüz.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Bunlar yurttaşlarımız değil
mi dedim ya?
Ben
bu kürsüye çıktığım zaman “kırmızı
görmüş…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Duymamazlıktan geleyim.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – “Kırmızı görmüş…”
Kimliğimden dolayı “kırmız görmüş…” diyeyim.
BAŞKAN
- Tamam, teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Buyurun
Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, samimiyetle söylüyorum: Bu üslupla
muhatap olmaktan mahcup oluyorum ama ilgili vekilin ısrarla
“Müktesebatı yok.” dediği, iddia ettiği mesele eğer “Kırmızı
Fularlı Kız” diye yürüdüğü PKK’lı teröristin cenaze
töreniyse ben bu müktesebata yokum zaten. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
22.16
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 22.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
- Komisyon yerinde.
Hükûmet
yerinde.
Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Aycan İrmez konuşacak.
Buyurun
Sayın İrmez. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA AYCAN İRMEZ (Şırnak) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına 5’inci madde
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Sözlerime
başlamadan önce, cezaevinde şu an rehin tutulan başta eş
genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz olmak üzere, tüm
siyasi tutsakları buradan selamlıyorum. Meclis, geçen sene
olduğu gibi, bu sene de bütçe görüşmelerine ne yazık ki
üyelerinin tutuklu olması utancıyla başlamıştır. Buna
sebebiyet veren siyasi iradenin demokrasi düşmanlığı
yaptığını bir kere daha söylemekte aslında yarar var.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de OHAL, kürdistan coğrafyasında
sıkıyönetimin hâkim olduğu bir sürecin içinden geçiyoruz. Meclis
iradesinin neredeyse baypas edildiği bu süreçte ülke KHK’ler rejimiyle,
tek bir adamın dudaklarından dökülen fermanlarla yönetiliyor.
Binlerce emekçinin işinden olmasına, yüzlerce kurum, dernek ve medya
organının kapatılmasına ve iktidara muhalif olan her
kesimden insanın bir şekilde cezalandırılmasına neden
olan bu kötülükler rejimi gündelik hayatlarımıza kadar sirayet
etmiş durumda.
Peki,
bu hâle nasıl geldik? Bugün ülkemizin diplomatik, ekonomik, siyasi
alanlarda bütünen içine düştüğü kaotik durumun başlangıç
noktası; kamuoyunda “çözüm süreci” olarak bilinen sürecin Hükûmet
tarafından sonlandırılması olarak işaretlenebilir.
Hazırlanan çökertme planıyla, değme darbe planına rahmet
okutacak hesaplarla tam bir uygunluk içerisinde, birlikte yaşama umudumuz
darbelenmiş, demokrasi darbelenmiş, ekonomimiz darbelenmiş,
dışarıdaki itibarımız darbelenmiş ve neticede
Meclis iradesi darbelenmiştir. Darbeler darbelerin, şiddet bir önceki
şiddetin yakıtı hâlini almıştır.
Nitekim
tankların kent içine girmesiyle büyük bir vahşetin
yaşandığı abluka süreci, 15 Temmuz askerî darbe
girişiminin yaşanmasına neden olmuştur. Demokratik siyaset
zemininin daraltıldığı bu ülkede askerî darbeye zemin
hazırlanmış oldu. Ancak Hükûmet, bu darbe girişimi
sonrası yeniden demokratik siyasete dönebilecekken ülkeyi şiddetin
artık kurumsal bir hâl aldığı OHAL rejimine
dönüştürmüştür. Kurumsallaştırılmış
şiddetin de faşizm demek olduğunu siyaset bilimi literatüründen
azıcık da olsa haberdar olanlar zaten bilirler.
Değerli
milletvekilleri, bundan iki yıl önce Kürt kentlerinin yakılıp
yıkılmasını hedef alan sokağa çıkma
yasaklarında eşi benzeri görülmemiş zulümler yaşandı.
11 çocuk annesi Taybet İnan’ın cenazesi tam bir hafta boyunca sokak
ortasında bekletildi. Cenazeyi almak isteyenlere keskin
nişancılar tarafından ateş edildi. Cizre Halk Meclisi
Eş Başkanı Mehmet Tunç ve Asya Yüksel’le beraber 150'nin
üzerinde insan Cizre bodrumlarında yakıldı. Henüz 12
yaşında olan Cemile Çağırga'nın cenazesi
gömülemediği için günlerce buzlukta saklandı. Bölgede kadın çalışması
ve siyaseti yürüten üç sivil kadın siyasetçi Seve Demir, Pakize Nayır
ve Fatma Uyar acımasızca katledildi. İnsanların elektriksiz
ve susuz bir şekilde günlerce evden çıkmadığı bir
süreçte birlikte yaşama arzusuna bu Hükûmet tarafından ağır
bir darbe vurulmuş oldu.
Abluka
sürecinin üzerinden iki yıl geçti. Kürt coğrafyası
sıkıyönetim koşullarında yönetiliyor. Kendi
iktidarını halka yaydığı korku üzerinden yürütmeye
çalışan bir iktidar var karşımızda. Devlet sadece ve
sadece askerî yüzünü göstererek kendisini var edebiliyor. Sokaklarda sürekli
devriye gezen zırhlı araçlar insanları taciz etmekle
kalmıyor, her gün neredeyse bir Kürt’ün canına kastediyor. Pazardan
eve dönen yaşlı bir kadın, evinde uyuyan küçük çocuklar bu ölüm
saçan makinelerin hedefi hâline gelmiş durumda. Daha birkaç gün önce
İdil'de evinin önünde oynayan 4 yaşındaki Onur polislerin
kullandığı aracın kurbanı oldu. Şu an hastanede
ve yoğun bakımda. Havuz medyasında haberi bile olmadı
Onur’un.
Neden
bu kadar rahatlar? Kent merkezinde zırhlı aracın işi nedir
değerli arkadaşlar? Ya da neden zırhlı araçlar sadece Kürt
çocuklarını öldürüyor? Bunun araştırılması için
defalarca önerge verdik. Reddettiniz. Cezasızlık almış
başını gidiyor. Eğer komisyon kurulmasına yok diyorsanız,
bu çocukların kanı bu Hükûmetin elindedir. Neyi amaçlıyorsunuz?
Denemeye çalıştığınız şey nedir?
Çözümsüzlükte neden ısrar ediyorsunuz? Küçücük çocukların bile hedef
olduğu şiddet hususunda sergilediğiniz bu ibret verici tutumun,
toplumun içine yaydığınız kaygı, korku ve
güvensizliğin eninde sonunda bizleri felakete sürüklediğini bu
kürsüde arkadaşlarım defalarca dile getirdiler, bugün yine dile
getirme ihtiyacı duyuyorum. Yaydığınız korku ve
güvensizlik ters tepecektir. Nereden mi biliyoruz? 1990’larda bu yönetimi
denemiş iktidarların ne hâle geldiğini yakın tarih bize
gösterdi. Bugünkü çırakların ustaları tarihin çöplüğünde
şu an.
Değerli
milletvekilleri, milletvekili olduğum Şırnak’ta yaşanan
acıları tüm Türkiye gördü ve yaşadı. Tüm bu şiddet
politikasının psikolojik, siyasal, ekonomik boyutlarıyla bir
toplumsal kırımı hedeflediği açıktır.
Şırnak’ın yüzde 85’ini yok ettiniz, bir kenti kent olmaktan
çıkardınız. Yoksul Şırnak halkını daha da
yoksullaştırdınız. “Cazibe merkezleri kuracağız.”
dediğiniz Şırnak'ta insan bırakmadınız. Elinize
ne geçti? Birlikte yaşam arzusuna en büyük darbeyi vurdunuz. Kentlerin
içinde çatışmalar sonlanmasına rağmen yasaklar aylarca
devam etti. Hiçbir hasar görmemiş evler yıkıldı, yok
edildi. Şimdi ne oluyor peki? Bütün kent merkezlerindeki araziler rant
alanları olarak Hükûmete yakın çevrelere ihale edilmekte,
peşkeş çekilmektedir; TOKİ eliyle davetiye usulü verilen
ihaleler Silopi'de, Cizre'de, Şırnak'ta halkın üzerinde bir
ekonomik şiddet aygıtı olarak kullanılmaktadır. Bu
politikadan vazgeçmediğiniz sürece Kürt halkını hiçbir zaman
kazanamazsınız?
Değerli
arkadaşlar, şimdi önümüzde içinde her şeyin olduğu ama
kadının, yoksul emekçinin, çiftçinin olmadığı bir
bütçe duruyor. Bütçeyi yapan iktidar, bu bütçenin halkın bütçesi
olduğu konusunda kendisini ikna ettiği gibi bizleri de ikna
edeceğini sandı. Savunma harcamalarının tavan
yaptığı bir bütçe halkın bütçesi olamaz. Bütçe
görüşmeleri öncesi adil ve tüm toplumsal kesimleri memnun edecek bir bütçe
hazırlanması gerektiği konusunda sizleri uyarmıştık
ama siz gene ortaya, yandaşların ve yaratmak istediğiniz karanlığın
bütçesini çıkardınız. Ee, bu bütçe bizim yani halkların
bütçesi değilse kimin bütçesi peki? Hadi gelin hep birlikte bakalım
bu bütçe kimin bütçesi: Bu bütçe, üreten, emeğiyle geçinen halkın
değil, iktidarda kalabilmek uğruna barış ve demokrasiyi ayaklar
altına alan karanlık ve kirli savaşınızın
bütçesi. Bu bütçe, kadının değil, kadını fıtrat
saçmalıklarınızla sürüklemek istediğiniz karanlık
zihniyetinizin yani erkek egemen aklınızın bütçesi. Bu bütçe,
halkların eşitliği ve kardeşliğinin değil, Hakkâri
ve Şırnak'ın dağlarında hedef gözetmeksizin ölüm
kusan, sivil yurttaşları katleden ve aynı zamanda eş dost,
akrabayı zengin eden SİHA ve İHA'larınızın
bütçesi. Bu bütçe, Beytüşşebap’ta hayvancılık yapan
köylünün değil, meralarda, karakol ve kalekol inşa edip kendisini
evine hapseden müteahhitçiklerinizin bütçesi. Bu bütçe, özgür basının
değil, yandaş ve bir o kadar da çukur olan medyanızın
bütçesi. Bu bütçe, ilerici ve demokrat eğitimcilerin ve onların yetiştirdiği
aydın geleceğin bütçesi değil, size biat edinmeyi kendine görev
edinmiş, kraldan çok kralcı davranan sendika görünümlü
bindirilmiş kıtalarınız ve onların karanlık
zihniyetinin bütçesi. Bu bütçe, Hipokrat yeminine sonuna kadar bağlı
sağlık emekçilerinin değil, sağlığı dükkân,
hasta ve sağlık emekçisinin de söğüşlenmesi gereken
unsurlar olarak gören, sizin eseriniz olan kurum
kılığındaki kurtlarınızın bütçesi. Bu bütçe,
çocukların bütçesi yani Cemile, Miray, Berkin'in değil,
çocukların ve analarının canına kıyan savaş
aletlerinizin bütçesi. Bu bütçe, bir hafta boyunca cenazesi yerde bekletilen
Taybet ananın ve onun çocuklarının bütçesi değil, onu orada
bir hafta tutan kin, nefret ve savaşınızın bütçesi. Bu
bütçe, Şırnak'ta her iş makinesi çalıştığında,
o tuhaf konutlarınız için temel açmaya başladığında
“Acaba benim çocuğumun cenazesi buradan çıkar mı?”
düşüncesiyle o temellerin üzerinde gezen annenin bütçesi değil, o
kutu kutu evlerle varlığına varlık
kattığınız yandaş ve
candaşlarınızın bütçesi. Özcesi, bu bütçe, halkın
bütçesi değil, saray ve yandaşlarınızın bütçesi.
Genel
kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Hatip konuşmasının başından sonuna
kadar Kürt coğrafyası, evleri yıkılan insanlar, ablukalar,
sivil katliam gibi, bu Meclisin mehabetine yakışmayan, tamamen
barış dilinden uzak, bu milletin kardeşliğinden uzak bir
dil kullandı. Bu dil tehlikeli bir dil, bu dil nefret dili, bu dili kınıyoruz,
kendilerini bir daha düşünmeye davet ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Altay…
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- İstanbul Milletvekili
Engin Altay’ın, siyasi partilerin, bu ülkenin çok renkli, çok dilli, çok
kimlikli, çok kültürlü farklılıklarını siyaseten oya
devşirmek adına insanları bölmelerinin bu ülkeye verilebilecek
en büyük zarar olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben tam ayağa
kalkmışken az önce oturumu kapattınız, bundan dolayı
size gücendim, onu belirteyim önce.
Şimdi,
Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Altay, gücenmeyin. Gerçekten o niyetteydim.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ama biz ana muhalefet partisi adına ayağa
kalkmıştık.
BAŞKAN
– Aynı anda oldu, sizin elinizin kalkmasıyla benim “kapatıyorum”
demem aynı anda oldu, gücenmeyin bana.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Peki, olabilir. Kasıt aramıyoruz, peki
Başkanım.
Benim
bir dakikam doldu burada ya.
BAŞKAN
– Ben veririm bir dakika size söz daha.
Buyurun.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, şuna
üzülüyorum: Biraz önce Sezgin Tanrıkulu’nun saydığı isimler
-Sezgin Tanrıkulu konuşurken Salih Cora’ydı galiba- Salih
Cora’nın saydığı isimler, hepsi bu milletin evlatları,
bu ülkenin çocukları, gençleri. Ama Parlamentonun Türkiye'nin Kürt
sorununu ve bundan kaynaklı terör sorununu bitirmek gibi bir imkânı
varken terör mağdurlarını istismar etmesi şu veya bu
şekilde, bir partiyi kastetmiyorum, terör mağdurları üzerinden,
terörün yarattığı, yaşattığı sorunlar
üzerinden herkesin olayları kendine göre değerlendirmesi doğru
değil.
Ve
bir şeyi daha, bir uyarıyı daha özellikle iktidar partisine
yapmakta yarar görüyorum bu tartışmalarla ilgili olarak. Siyasi
partilerin rakiplerine basınç yapmaları, kimi hassasiyetleri
lehlerine dönüştürmek üzere kullanmaları olabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Altay.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ama siyasi partilerin bu ülkenin çok renkli, çok dilli,
çok kimlikli, çok kültürlü bu farklılıklarını siyaseten oya
devşirmek adına bunu yaparken bu milleti, en azından
insanları kafalarında bölmeleri bu ülkeye verilebilecek en büyük
zarardır. Bütün partileri bundan kaçınmaya çağırıyoruz
efendim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Danış Beştaş…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, ben de
sataşmadan söz istemeyeceğim, sadece kayıtlara geçmesi için
söylüyorum.
Bir
kere, konuşmacımız bir nefret dili kullanmadı, kendisi
yaşanan olayları, hakikatleri Meclisle paylaştı. Burada suç
olan, kabul edilemez olan, bir cenazenin, Taybet ananın cenazesinin yedi
gün sokakta tutulması ki, burada kabul edilemez olan, suç olan,
işkenceyle insanların öldürülmesidir. Burada suç olan, işkence
yapmak, insan öldürmek, toplu olarak katliamlar, bodrumlarda insanların
yakılmasıdır. Biz bunları söylemekten büyük bir mutluluk
duymuyoruz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bunları yüz defa konuştuk Sayın
Başkanım ya.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz yaşananları sadece
anlatıyoruz ve kayıtlara geçiyoruz. Şu ana kadar, Sayın
İrmez’in söylediği hiçbir olayda yetkililer hakkında, failler
hakkında tek bir soruşturma yoktur, tek bir dava yoktur; açılan
soruşturmalarda da takipsizlik kararı verilmiştir. Bunun üzerine
Meclis olarak gitmemiz gerekiyor.
Kayıtlara
geçmesi için söz aldım.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bunlara cevap verildi Sayın Başkan, daha önce.
BAŞKAN
– Tutanakları istettim. Bir inceleme yapacağım tutanaklarda.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
– Şahsı adına Düzce Milletvekili Sayın Fevai Arslan
konuşacak.
Buyurun
Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FEVAİ
ARSLAN (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri; tasarının bu maddesiyle gerektiğinde
kullanılabilecek ödenekleri ki bu ödenekler, personel giderlerini
karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları
hızlandırma ödeneği, doğal afetleri karşılama
ödeneğidir. Var olan veya yeni açılacak bütçe tertiplerine aktarma
yetkisini Sayın Maliye Bakanımıza vermektedir.
Doğal
afetlerden bahsetmişken, iki deprem atlatmış olan seçim bölgem
Düzce’ye son on beş yılda yapılan destekler ve
yatırımlardan kısaca bahsetmek istiyorum. Deprem sonrası
altyapısı tamamen kullanılmaz hâle gelen ve mevcut
binalarının yüzde 60’ı hasar gören şehrimiz, AK PARTİ
iktidarlarına kavuştuktan sonra ulaşımda, eğitimde,
sağlıkta ve şehircilikte altyapı sorunlarını
tamamlamıştır. Son on beş yılda Düzce’mize 8 milyar
lira yatırım yapılmıştır. Ulaşıma
harcadığımız kaynak 3 milyar lirayı geçti. Enerjide
300 milyon, aile ve sosyal politikalar için 140 milyon, orman ve su işleri
için de 650 milyon lira altyapı harcaması
gerçekleştirilmiştir.
Bir
Düzceli olarak en büyük hayalim, köy yollarımıza sıcak
asfaltı yapabilmek ve Efteni Gölü’nün ıslah edilerek turizm, çevre ve
taşkın kontrolü açısından daha fonksiyonel hâle
getirilmesiydi. Allah’a şükür ki köylerimize bu yıl itibarıyla
500 kilometre sıcak asfaltı tamamladık, bu asfalta da 660 bin
ton asfalt malzemesi kullandık ve Efteni Gölü’nün de ıslahı için
ihale yapılmış, sözleşmesi de imzalanmıştır.
693
milyon lira tarımsal destek, 44 milyon lira hayvancılık
desteği sağlanmıştır. Kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi kapsamında 18 milyon lira
hibe ödenmiştir. 31 projeyle 12 bin dekar alanda mera ıslah
çalışmalarını tamamladık. Fındık için de
2009 yılında alan bazlı destek uygulamasına geçilmiş,
sekiz yılda toplam 507 milyon lira alan bazlı destek
verilmiştir.
4
enstitü, 14 fakülte, 2 yüksekokul, 10 meslek yüksekokulu ile 30 bin
öğrencimizin eğitim gördüğü Düzce Üniversitemizi de 2006
yılında kurmuş olduk. Yükseköğrenim öğrencilerinin
yurt problemlerini Kredi ve Yurtlar Kurumu vasıtasıyla çözdük.
Eğitime 338 milyon lira harcadık, 1.825 derslik
kazandırdık; devam eden projelerimizle de derslik
sayımızı 1.950’ye yükseltiyoruz.
Sağlık
alanındaki yatırımlarımız 214 milyon lirayı
geçti. Üniversite eğitim ve araştırma hastanesiyle merkez devlet
hastanesini bitirdik. Bir halk sağlığı laboratuvarı, 3
adet sağlık ocağı, 6 adet aile sağlık merkezi, 1
adet ağız diş sağlığı merkezi, 5 ilçemizde
de entegre hastanelerimizi tamamladık. Akçakoca ilçemizde 50 yataklı
hastane için arsa tahsisi ve kamulaştırma çalışmaları
devam etmektedir.
Düzce’nin
kaderini değiştirecek bir büyük projenin de sizlerin huzurunda
müjdesini vermek isterim. Turizm master planı bizim ilimiz için çok
önemli. Doğa, spor, kültür ve tarihsel değerlerini dünyaya
tanıtacak muhteşem bir proje hazırlıyoruz. Sanayi
alanında 10 bin civarında kişiye istihdam sağladık.
Gümüşova Islah OSB ve Çilimli’de OSB’de çalışmalarımız
devam ediyor. Yüksek katma değerli ürünlere yönelmemize katkı
sağlayacak olan teknopark projemiz bitmiş,
açılışı yapılacaktır. Düzce Ovası sulama
sistemlerinin de yer altına geçmesi için
çalışmalarımız devam ediyor.
Değerli
milletvekilleri, ülkemize ve seçim bölgem Düzce’ye yapılan
yatırımlardan ve hizmetlerden dolayı, başta Sayın
Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza,
sayın bakanlarımıza, milletvekillerimize,
bakanlarımızın bürokratlarına ve emeği geçen herkese
teşekkür eder, 2018 yılı bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım.
Hayırlı geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Şahsı
adına son konuşmacı, Mersin Milletvekili Sayın Baki
Şimşek olacak. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Şimşek.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şahsım adına 5’inci madde üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle bakanlık bütçesinin hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Tabii,
bütçe görüşmelerini ilk gününden bu tarafa dikkatle takip ediyorum.
Hükûmet yetkilileri makroekonomik büyüklüklerden, mikroekonomik büyüklüklerden
ve büyümeden bahsediyorlar; Sayın Cumhurbaşkanına, bakanlara,
Başbakana, Hükûmetimize teşekkür ediyorlar. İktidar
milletvekilleri ile muhalefet milletvekilleri aynı şehirlerde
yaşıyorlar. Muhalefet milletvekilleri de kürsüye çıkıp
bölgeleriyle ilgili olan eksiklikleri dile getiriyorlar, bölgelerinde eksik
kalan hizmetleri anlatıyorlar. Tabii, ikisinde de eksiklikler olduğu
kanaatindeyim bütçe görüşmelerinde. Yani iktidar milletvekilleri de
bölgelerinde eksik olan, yapılmayan hizmetleri çıkıp bu kürsüden
söyleyebilmeliler; muhalefet milletvekilleri de yapılanlar için
teşekkür edip yapılmayanlar için de bakanlıklara gerekli
uyarıları yapabilmeliler. Ben kendi seçim bölgemde
yapılmış olan hizmetler için teşekkür ediyorum. Mersin’de
faydalı hizmetler mutlaka yapılmıştır. Tabii,
eksiklikleri de mutlaka dile getireceğiz.
Bu
büyümelerle ilgili, mikro, makro ekonomik büyümelerle ilgili,
vatandaşlarla görüştüğümüz zaman bunların vatandaşa
çok yansıdığını görmemekteyiz. Vatandaş bize
soruyor: “On beş yıldır Türkiye bu kadar büyüdü, ekonomi bu
kadar gelişti, kişi başı 10 bin doların üzerinde gelir
var. Bu paralar nerede?
Tarıma
25 milyar para ayırdık, tarıma 25 milyar kaynak aktardık.
Niye Gürcistan’dan ot alıyoruz, Sırbistan’dan et alıyoruz?
Niye
atanamayan bu kadar öğretmen var? Türkiye'de resmî işsizlik
rakamları 3 milyon gözüküyor ama sadece 400 binin üzerinde öğretmen,
400 binin üzerinde sağlıkçı, 50 binin üzerinde ziraat mühendisi,
gıda mühendisi ve yüz binlerce değişik bölümlerden mezun
gencimiz işsiz.” diyor.
Onun
için, bu verilerin çok dikkate değer bir yanı olduğunu ben
düşünmüyorum. Devlet yönetiminde herkesin aynı ciddiyetle hareket
etmesi… Ve burada, bu kürsülerden her gün etnisite üzerinden, kimlikler
üzerinden ve mezhepler üzerinden siyaset yapılmasını doğru
bulmuyorum.
Türkiye'de
“Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat.” diye
miting yapan parti sadece Milliyetçi Hareket Partisidir. “Kürtler ne kadar
Kürt’se ben de o kadar Kürt’üm; Türkler ne kadar Türk’se ben de o kadar
Türk’üm.” diyen liderin adı Başbuğ Alparslan Türkeş’tir.
(MHP sıralarından alkışlar) Biz bugüne kadar, bunlar
üzerinden oy devşirme hesabına girmedik ve çatışmanın
bir tarafı olmamaya gayret gösterdik.
Ben,
rahmetli Alparslan Türkeş döneminde yaşanan bir hadiseyle sözlerimi
tamamlamak istiyorum: 1980 öncesi kurulan Milliyetçi Cephe Hükûmetinde
Başbuğ Başbakan Yardımcısı olur. Türkiye'nin
gelmiş geçmiş en başarılı Gümrük ve Tekel Bakanı
Gün Sazak’ı da Gümrük Bakanı olarak atar. Gün Sazak atandıktan
sonra gümrüklerde ciddi bir mücadeleye başlar ve ciddi bir
kadrolaşmaya girer. Birçok insanın da görev yerini
değiştirir, yenilerini atar, gençlere iş verir ve gerçekten çok
ciddi mesafeler alınır.
Bir
gün, hatırı sayılır bir kişi Başbuğ
Alparslan Türkeş’in yanına gelir ve ondan Sayın Bakanın
tayinini çıkardığı bir tane memuru görev yerine geri iade
etmesini ister, başka bölgeye tayini çıkan bir memuru. Ki 1980
öncesinin yani ortalığı titreten Başbuğ Alparslan
Türkeş’i. Gün Sazak Başbuğ Türkeş’e şunu söyler:
“Başbuğum, sizin talimatınızı yerine getirirsek yaptığımız
mücadeleden geri adım atmış oluruz.” Başbuğ bunun
üzerine “Sen bildiğin gibi yap, doğrusunu yap.” der. Daha sonra da
tabii, bu, Gün Sazak teröristler tarafından şehit edilir, Hakk’ın
rahmetine erer ama hâlâ Türkiye’de Gün Sazak ismi gümrük ve tekellerdeki
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yolsuzlukla, rüşvetle ve
kaçakçılıkla en büyük mücadeleyi yapan bakanı olarak tarihe
geçer.
Hükûmet
yetkililerinin devlet yönetmede Başbuğ Alparslan Türkeş’in ve
Gün Sazak’ın yönettiği gibi davranmasını temenni ediyor,
ben bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini yapacağız.
Süremiz
on dakika. Bu sürenin beş dakikası içinde soruları
alacağım, diğer beş dakikası Sayın Bakana söz
vereceğim cevaplayabilmesi için.
Sayın
Topal, sizden başlıyoruz, buyurun.
SERKAN
TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Maliye Bakanına: Millî Eğitim bütçesi görüşülürken
bir iktidar milletvekili atama bekleyen 400 bin öğretmenimizi inciten bir
yaklaşım sergiledi. Atama bekleyen öğretmen “Görüntülü sosyal
medya harekâtlarına maruz kalıyoruz. Bu dijital saldırı
samimiyetten ari ve provokatif.” diye bir “tweet” attı. Ben de sayın
vekile diyorum ki: Hak arayan, politikalarınız sonucu işsiz
olan, ekmekleri için mücadele eden meslektaşlarımın
samimiyetlerini biz biliyoruz. Onlar haklılar, siz
haksızsınız. Provokatif olan atanamayan öğretmenler değil,
öğretmenlerin çığlığını duymayanlardır.
Şimdi,
Sayın Bakanım, emekli olanlar ve ihraç ettiğiniz
öğretmenleri göz önüne aldığımızda 40 bin atama talebi
makul bir taleptir. Millî Eğitim Bakanına “40 bin atama
yapabilirsiniz, kaynak sıkıntımız yok.” diyebilecek
misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Topal.
Sayın
Şimşek…
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, birinci sorum: Bu yıl ülkemiz ne kadar dış borç
ödeyecek? Bu yıl toplam yatırım bütçemiz nedir? Birinci sorum
bu.
İkinci
sorum da… Bu lojistik şirketlerinden, özellikle yurt dışına
çalışan şirketlerden çok sayıda şikâyet
almaktayız. Tabii, bu şirketler şoför
çalıştırıyorlar, yurt dışına şoförler
gidiyor. Şoförlerin işlediği suçlardan şirketlere ceza
yazılıyor yani şoför dışarıdan 100-200 paket
sigara alıyor Türkiye’ye getiriyor. Şimdi, suç kişiseldir, firma
her bir şoförün başına bir polis dikme şansına sahip
değildir ve cezalar şoförlere değil de şirketlere
yazılıyor. Bu konuyu mutlaka gözden geçirmenizi,
kaçakçılıkla daha ciddi mücadele etmenizi… Kaçak içki yakalatıyor
insanlar, cezası yok, serbest bırakılıyorlar. Kaçak
akaryakıt yakalatıyorlar, serbest bırakılıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) - Bu şekilde işini düzgün yapan
insanların bunlarla başa çıkması mümkün değil. Bununla
ilgili ciddi tedbirler almanızı bekliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Sayın Özdemir…
SİBEL
ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, kolluk kuvvetleri Jandarma Genel Komutanlığı personeli
ile Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin sosyal haklarda ve
maaşlarında haksız uygulamalar bulunmaktadır. Jandarma
Genel Komutanlığına bağlı personelin 926
sayılı Yasa’daki emekliliğe esas ek göstergesi 3600 iken Emniyet
teşkilatına bağlı personel 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’na tabi olup emekliliğe esas ek göstergesi 2200’dür.
Bu farkın ortadan kaldırılması için Emniyet personelimize
yönelik bir çalışmanız olacak mı?
Ayrıca,
Sayın Bakan, terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi
sayılmayanların çok önemli taleplerini iletmek istiyorum. Çoğu
kez Genel Kurulda gündeme getirdik: Çatışmalarda yaralanmalarına
rağmen sağlık yönetmeliğindeki koşullar nedeniyle
onurla hak ettikleri gazilik unvanı verilmemekte. Özellikle de Sayın
Bakan, 15 Temmuz gazilerimiz için…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Biçer…
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Maliye
Bakanına sormak istiyorum: Bugünkü Resmî Gazete’de yayınlanan bir
karara göre Maliye Bakanlığı Rota Yemekçilik Ticaret Anonim
Şirketini bütün ihalelerden olmak kaydıyla men etmiştir. Böyle
bir yasak kararı yayınlanmıştır bugünkü Resmî
Gazete’de. Maliye Bakanlığında 2016’nın onuncu ayında
Rota Yemekçiliğin verdiği yemekler sonucunda Maliye
Bakanlığı personeli zehirlenmiş ve alınan numunelerde
salmonella bakterisi üremiştir. Bu, haziran ayında askerî birliklerde
gerçekleşen gıda zehirlenmesiyle aynı firmadır ve üreyen
etken de aynı salmonella bakterisidir.
Şimdi
iki soru sormak istiyorum Sayın Bakana: Bu Rota yemek firmasıyla
ihaleye onuncu ayda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) – Soruyu sorabilir miyim Sayın Başkan,
bitirebilir miyim?
BAŞKAN
– Sayın Botan…
LEZGİN
BOTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Spor Bakanımıza: Van büyükşehir stadyumu yok biliyorsunuz, daha
önce söz vermişti. Acaba çalışmaları ne aşamada?
Kendisi şu an yok burada.
İkinci
sorum: Amedspor gittiği deplasmanlarda ırkçı ve
ayrımcı saldırılara uğruyor, bu konuda bir tedbir
almayı düşünüyorlar mı? Veya bu saldırıları
yapan, ayrımcı davranışlarda bulunan spor kulüpleri ve
üyeleri, seyircileri hakkında bir soruşturma veya bir tedbir
alıyorlar mı, alacaklar mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Botan, bunu siz Gençlik ve Spor Bakanına mı sordunuz?
LEZGİN
BOTAN (Van) – Evet, Gençlik ve Spor Bakanına…
BAŞKAN
- Ama onun bütçesi bitti, şimdi Maliye Bakanlığını
görüşüyoruz. Onun bütçesi bitti.
LEZGİN
BOTAN (Van) – Az önce orada oturuyordu ama…
BAŞKAN
- Sayın Yurdakul? Yok.
Buyurun
Sayın Bakan.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Biliyorsunuz,
eğitim noktasında AK PARTİ hükûmetleri olarak on beş
yıldır büyük bir hassasiyet gösteriyoruz. Her bütçede, özellikle de
eğitime bütçeden en fazla payı veriyoruz. Gerek eğitim
yatırımları için, fizikî ortamların iyileştirilmesi
için, eğitimde teknolojinin daha fazla kullanılması için ve
eğitimde erişilebilirliği artırmak amacıyla da çok
önemli ve hayati projeleri de bu dönemde bir bir hayata geçirdik. Bu anlamda,
önemli konulardan bir tanesi de öğretmenler. 2002 yılıyla
karşılaştırıldığında öğretmen
başına düşen öğrenci sayısı veya derslik
başına düşen öğrenci sayısında bu dönemde büyük
ilerlemeler kaydettik. Son on beş yılda öğretmen
sayısını neredeyse 2’ye katladık ve burada her yıl
bütçe çalışmalarını yaparken bütün bakanlıklarla
olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığımızla da
birlikte her yıl alınacak öğretmen sayılarına
ilişkin çalışmaları yürütüyoruz. O açıdan, herhangi
bir şekilde bir kaynak sorunundan bahsetmek mümkün değil. Sadece,
burada her yıl bütün kamu kurumlarının personel
ihtiyaçlarını bir planlama dâhilinde karşılama gayretimiz
var, onu özellikle sizlerle paylaşayım.
Sayın
Şimşek, 2017 yılında Hazine
Müsteşarlığının açıklamış olduğu
finansman programı verilerini söylüyorum: Dış borç servisi
olarak 40,6 milyar lira ödeme yapılmış olacak; 2018
yılı programında da dış borç servisi olarak 41,5
milyar lira öngörülmüş durumda. 2017 yılında yıl sonu
itibarıyla sanıyorum 77 milyar lira civarında bir yatırım
harcaması gerçekleşmesi olacak. Yanlışsam, arkadaşlar
bana rakamları verirlerse düzeltirim. Evet, merkezî yönetim bütçesinden
yatırım harcamaları için 78 milyar liralık bir kaynak
kullanmış olacağız.
Lojistik
şirketlerle ilgili olarak da konuyu bir araştırayım yani
bilgim olan bir konu değil. Gümrük ve Ticaret Bakanımızla da görüşüp
bu konuda da kendisini bilgilendiririm.
Sayın
Özdemir, tabii, kamuda ek gösterge meselesi çok karmaşık bir konu.
Farklı unvanlarda, farklı kurumlarda ve -zaman içerisinde-
farklı zamanlarda yapılan değişiklikler nedeniyle ek
gösterge sistemi, tazminat sistemi gerçekten içinden çıkılmaz bir hâl
almış durumda. Zaman zaman şunu gördük: Yani sistem bir bütün
olarak değerlendirilip topluca bir düzenleme yapılması yerine
tek tek düzenleme yaptığımızda, aslında belki
bazı yerleri düzeltmiş gibi oluyoruz ama bu sefer de başka
yerlerde sıkıntı meydana geliyor. O açıdan, Bakanlık
olarak Çalışma Bakanlığıyla birlikte devlet
memurları sisteminde gerçekten hem
çalışanlarımızı memnun edecek hem de özellikle
onların kariyer ve liyakat esasına göre yükselmelerinin ve
kendilerini daha fazla çalışma ortamında ifade edebilmelerinin
önünü açacak düzenlemeleri yapacağız. Onun için tek tek kurum
bazında değil de genel bir çalışmamız olduğunu
sizlerle paylaşmak isterim.
Gazilerle
ilgili söylediğiniz konu Aile Bakanlığıyla ilgili bir konu
gibi geldi bana. Arkadaşlar notunuzu aldı, Aile Bakanımızla
o konuları görüşeceğiz.
Sayın
Biçer, bu ihaleden yasaklamak konusunda… Doğru, arkadaşların
bana ilk anda verdiği şifahi bilgi şu: Biz ilk anda, bu firmayla
ilgili sizin de bahsettiğiniz olay meydana geldikten sonra hizmet sunumunu
durdurduk ancak ihaleden yasaklamayla ilgili süreçte, anladığım
kadarıyla, bir aşamada mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı
verilmiş. Daha sonraki süreçte yargıyla ilgili bu aşama
atlatıldığı için, geçtiği için, o yargı
kararı noktasında bizim lehimize ortaya çıkan durumdan sonra
-anladığım kadarıyla siz de takip etmişsiniz-
yasaklama kararıyla ilgili yayınlamayı yapmış
durumdayız.
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Bakanım, ben sorumu tam iletemedim
yalnız size yani süre yetmediği için.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yok, bana yazılı olarak
verirseniz ben bir sonraki…
BAŞKAN
– Sayın Biçer, müdahale etmeyin lütfen, şu anda Bakan cevap veriyor.
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) – Ama soruyu sormadım.
BAŞKAN
– Daha sonraki maddede girersiniz, söyledim size burada, açıklama
yaptım, lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Doğru.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) – Anladım yani soruyu sormadım. Yanıt
verdiniz ama soruyu ben soramadım.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
6’ncı
maddeyi okutuyorum:
Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri
MADDE 6- (1) a) Bu Kanunla verilen
ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması
amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek
ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek
ihtiyacının karşılanmasında
kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin öncelikli
hizmetlerde kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe
ödeneklerinin yüzde 10'unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine
konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik
kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine
aktarmaya,
b) Kamu idarelerinin yeniden
teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması
ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli
görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri
yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde
hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine, fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın
ödenek aktarmaya yetkilidir.
(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamında Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin
ödeneklerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine
aktarmaya yetkilidir.
(4) Millî Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinde yer alan ve tek
merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona
ait bir hizmetin diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi hâlinde
ilgili ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı
olarak aktarmaya ilgili kurumlar yetkilidir.
(5) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve
denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini
tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde
belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman
gerçekleşme karşılıklarını, idare ve
kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek
olarak eklemeye Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar
çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir. Hazine yardımı alan özel
bütçeli idarelerin 2017 yılında "06-Sermaye Giderleri" ve
"07- Sermaye Transferleri" giderlerine finansman sağlamak üzere
genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden tahakkuka
bağlanan Hazine yardımlarının bu idarelerce
kullanılmayan kısımları, 2018 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
mevcut veya yeni projelerin ödenek ihtiyacının
karşılanmasında kullanılır.
(6) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle
yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve
kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk
işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler
karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince
bir yandan (B) işaretli cetvellere gelir, diğer yandan (A)
işaretli cetvellere ödenek kaydedilir.
(7) a) Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı,
Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçelerinin (özel ödenekler ve "03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri"
ekonomik kodu ile "03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik
Hizmetleri Yatırımları" fonksiyonunu içeren tertipler
hariç) mal ve hizmet alım giderleri ve sermaye giderleri ile ilgili
tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları,
hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla bu
tertiplere bütçe ile tahsis edilen ödeneklerin toplamının yüzde
30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydetmeye,
b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi
Teşvik Kanununun 21 inci
maddesinin ikinci fıkrası gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00
ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplerinde
yer alan tanıtma
amaçlı ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07,1 tertibinde
yer alan ödenekten harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
ç) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1,
26.01.31.00-04.8.1.04-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4,
26.01.31.00-04.8.1.07-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.08-1-05.4 ve
26.01.31.00-04.8.1.09-1-05.4 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
d) Hazine
Müsteşarlığı bütçesinin
07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve
07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
e) Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin
"03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri
Yatırımları" fonksiyonu altında yer alan
yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
f) İlgili mevzuatı gereğince
özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde
söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten
kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili
tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2017
yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir
ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere
ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
– 6’ncı madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın “Aktarma, ekleme, devir ve
iptal işlemleri” başlıklı 6’ncı maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle bu saatte televizyonları başlarında bizleri izleyen
aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, Müslümanların ilk
kıblesi, miraç mucizesinin muazzez hatırası olan Kudüs
hakkında birkaç cümle ifade etmek istiyorum. Amerika Birleşik
Devletleri’nin marazi ve maceracı yönetimi Kudüs’ü İsrail’in
başkenti olarak tanımış ve sorumsuz, skandal bir karara imza
atmıştır. ABD Başkanı bu hakkı nereden almakta,
Orta Doğu’nun, hatta dünyanın dengeleriyle oynamaya nasıl
kalkışabilir? Kudüs’ü başkent olarak tanıması manen,
vicdanen ve tarihen imkânsızdır.
Genel
Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in “Filistin’in
başkenti Doğu Kudüs bağımsız ve egemen bir devlet yapısıyla
tanınmalı, ilanı yapılmalı ve mutlaka 57 İslam
ülkesi arasında ilişkiler güçlenmeli, tüm İslam ülkeleri gereken
tavrı ABD’ye ve İsrail’e karşı mutlaka göstermelidir.” şeklindeki
uyarısı dikkate alınarak 13 Aralık 2017 Çarşamba günü
İstanbul’da gerçekleşen İslam İşbirliği
Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi’nde çok önemli kararlar
alınmış, arzulanan ve beklenen bir irade tezahür etmiştir.
Türkiye’nin öncülüğünde ve Sayın Cumhurbaşkanımızın
çağrısıyla toplanan zirvede Amerika Birleşik Devletleri ve
İsrail kumpasının tüm yönleri deşifre edilmiş, Kudüs’ü
tasallut altına alan ve almak için devreye giren siyonist emellere tesir
düzeyi yüksek tepki gösterilmiştir. Bu gelişme oldukça umut ve
memnuniyet vericidir. Ancak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
bu konuda aldığı kararın 15 üyesinden daimî üye olan
Amerika Birleşik Devletleri tarafından veto edilmesini burada
kınıyoruz. Umarız ki Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında
İstanbul’da toplanan İslam ülkelerinin tamamı ve diğer
ülkeler, birlikte, bu kararı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
gündemine geldiğinde veto ederler. Dünyanın da beşte 1’den büyük
olduğunu gösterirler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe, yasama organı olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya
kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma yetkisini verdiği
bir belgedir. Bütçe aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmet
üzerindeki siyasi denetim araçlarından birisidir. Bütçe, hükûmetlerin ülke
yönetimi için öngördüğü yatırımları halkın refah payının
yükseltilmesi, güvenliği, eğitimi, sağlığı gibi
konularda finansal değer yaratmak ve bu hizmetler için pay etmek
anlamına da gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 2018 bütçesi için verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir
şekilde kullanılması amacıyla kamu idarelerinin bütçeleri
arasında aktarmaya ve kamu idarelerinin yeniden teşkilatlanması
sonucu bütçe kanunlarının uygulanması ve kesin
hesaplarının hazırlanmasıyla ilgili olarak gerekli görülen
her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri yapmaya
Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.
Hazırlanan bütçe neticesinde ayrıca illere yapılacak kamu
yatırımlarının ödenek tutarları da belirlenmektedir.
Ancak, bu konuda maalesef adaletli ve hakkaniyetli bir çalışma
görememekteyiz. Bunun en iyi örneklerinden biri de kendi seçim bölgem Hatay,
vergi gelirleri, üretim faaliyetleri, ortaya koyduğu katma değer,
sağladığı istihdam imkânları ve nüfusu itibarıyla
ülke ekonomisine önemli katkılarına rağmen
yaptığının karşılığını
alamamaktadır. Bakanlıkların Hatay’a yatırım
amaçlı ayırdıkları bütçe miktarları da oldukça küçük
kalmaktadır. Hatay’a yapılan kamu yatırımlarını
bazı illere göre mukayese yaptığımızda -ki isimlerini
vermek istemiyorum, diğer illerimize yapılan kamu
yatırımlarının daha artırılmasını da
temenni ediyorum- örneğin 2017 yılında nüfusu 1 milyon 100 bin
olan ve yine 2017 yılında on bir aylık dönemde 866 milyon
liralık ihracat yapan bir ilimiz 608 milyon lira gibi bir kamu
yatırımı alırken nüfusu 1 milyon 555 bin olan, 500 bine
yakın Suriyelinin yaşadığı ve 2 milyar 78 milyon lira
gibi bir ihracat yapan Hatay’ımıza 614 milyon lira gibi bir
paranın yatırım olarak ayrılmasını kabul etmek
mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, 2015 Kasım ayından bu yana Meclis gündeminde ve
bütçe görüşmelerinde dile getirdiğim konularda bir arpa boyu yol
alınmaması bizleri Hataylılar olarak üzmektedir. Örneğin
seçim bölgem Hatay’da sulanabilir arazi varlıklarının toplam
tarım arazisi içerisindeki payı yüzde 51 olmasına ve
Reyhanlı Barajı Projesi’yle bu oranın daha da artacağı
bilinmesine rağmen 1995 yılında başlayan Reyhanlı
Barajı’nın inşaatı yirmi iki yıldır bir türlü
bitirilememiştir ve bütçeden ayrılan kısıtlı kaynaklarla
bitirilmesinin de mümkün olmadığı görülmektedir.
Bir
diğer örnek olan Menzelet Sulama Projesi kapsamında Tahtaköprü
Barajı Yükseltilmesi ve Sulaması işi için 845 milyon
liralık proje tutarı için 2017 yılında 10 milyon lira gibi
yüzde 1’in az üzerinde para aktarılması bu projenin de bitirilmesini
mümkün kılmamaktadır. Yıllarca Amik Ovası’nda 462.960 dekar
arazi su beklemektedir. Özellikle on beş yıllık seçim
dönemlerinizde, her seçim döneminde dile getirdiğiniz “Bu sene sulanacak,
haziranda gelecek, eylülde gelecek.” dediğiniz ova suyu beklemektedir.
Eğer ova suya kavuşursa inanıyorum ki 2’nci ürün, hatta Amik
Ovası’nda 3’üncü ürünü bile elde etmek mümkün olacaktır ve böylelikle
de Hatay çiftçisinin belki de bu şekilde yüzü biraz gülecektir.
Ülkemizde
olduğu gibi seçim bölgem Hatay'da tarımsal üretim
artışını engelleyen en önemli sebeplerinden birisi de girdi
maliyetlerindeki yüksekliktir. Özellikle, mazot, gübre, tohum, fide, yem, ilaç,
elektrik gibi tarımsal girdilerdeki fiyatların yüksek olması
üreticiyi ekim dikim yapmaktan caydırır hâle getirmektedir.
Gayrisafi
yurtiçi hasıla içerisinde 2002 yılında tarım sektörünün
payı yüzde 12 iken 2017 yılında 6,1’e kadar gerilemiştir.
2002'de binde 6,6 oranındaki tarımsal desteklerin gayrisafi yurtiçi
hasılaya oranı 2018 yılında binde 4,9'a gerileyecektir.
Tarımsal desteklemelerin gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde
1’inden az olamayacağı yönündeki Tarım Kanunu hükmü
uygulanmamaktadır. 2018 yılında 14,8 milyar TL tarımsal
destekleme ödemesi öngörülmesine rağmen kanun gereği çiftçiye
verilmesi gereken millî gelirin yüzde 1’i olan 34 milyar liranın çok gerisinde
kalmaktadır. Öte yandan, desteklere ilişkin etki analizi muhakkak
yapılmalıdır. Bu durum tarımsal üretimin teşvik
edilmesini olumsuz etkilemektedir.
Bir
başka sorun ise çiftçi kredi borçlarıdır. 2002 yılında
sadece 530 milyon lira olan çiftçi borçları Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumu verilerine göre 2017 yılı Ekim ayı
itibarıyla 80,7 milyar liradır. Çiftçi bankadan bankaya kredi
kuyruklarında, maalesef, kredi alma çabası içerisindedir. Amik
Ovası arazileri ipotek altındadır. Çiftçimizin borçlarının
ertelenmesi ve yapılandırılması konusunda diğer
kesimlere sağlanan imkânlara benzer imkânlardan
yararlandırılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde işsizlik kronik bir sorun hâline
gelmiştir. Özellikle genç işsizlik resmî verilere göre bile çok
yüksek oranlardadır. Hatay’daki işsizlik ise resmî verilerin çok çok
üzerinde olup yüzde 20’ler mertebesindedir. Suriyelilerin de kayıt
dışı olarak çalışmış olması bu
oranı daha da artırmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika
daha verirseniz.
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen Sayın Ahrazoğlu.
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 yılı bütçesi milyonlarca işsiz gencimize
istihdam imkânı sağlayamamakta, işçi, memur ve emeklilerin,
çiftçinin, esnafın, dar ve sabit gelirlilerin refahında ilave bir
artış öngörmemekte, yatırımcının önünü açacak
gerçekçi politikalar içermemekte ve nihayet Türkiye'nin küresel güç olma
hedefinin çok gerisinde kalmasına neden olacaktır. Bundan sonraki
bütçelerimizin, inşallah, sosyal güvenliği sağlanmış
bir toplumu, eğitimde fırsat eşitliği ve teknolojik
desteklerin sağlandığı, millî devlet, güçlü iktidarın oluştuğu,
komşularıyla uyumlu ve lider bir millete sahip, ekonomisi
dünyanın iktisadi coğrafyasını çizen bir ülkeyi, her
ferdinin güvenle baktığı, huzurlu, mutlu, müreffeh bir Türk
milletini hedef almasını diliyor ve bütçenin, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisi ve aziz Türk
milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tacettin
Bayır konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Bayır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir) – Sayın Başkan,
milletvekili arkadaşlarım ve bizleri televizyonları
başında “Acaba bu bütçeden bize bir şey çıkar mı?”
diye bekleyen değerli vatandaşlarım; 2018 Yılı Merkezî
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bütçe
kanunlarındaki madde metinleri ve eki cetvellerindeki metinler de en az
diğer rakamsal bütçe yetkileri kadar önemlidir. Özellikle son
yıllarda bütçe kanun maddelerinin ve metinlerinin azaltılması
yönünde bir iradenin sergilenmeye başladığı bu süreçte,
uygulama kolaylığı sağlama düşüncesi ve ihtiyaç
hissedildiği iddiasıyla her yıl bütçe kanun metinlerine veya eki
cetvellerine yeni hükümler eklenmesinin ayrı bir çelişki
oluşturması bir yana, bu girişimler ihtiyaçtan ve
zorunluluklardan ziyade çok esnek olan, şeffaflıktan uzak, bireysel
kararlara açık, subjektif kurum performans göstergelerini ve sonuçlarını
dikkate almayan ve denetimi dışlayan bir sistem
arayışının sonucudur.
Ödeneklerin
eksik olması ya da fazla olması veya devredilmesi her açıdan
tartışmaya açık bir konudur. Öngörü basireti, ödenek samimiyeti
ve şeffaflık adına hayati önem taşımaktadır.
Dolayısıyla ödeneklerin aktarılmasına ilişkin her
yetki talebini madde olarak yasalaştırmaya çalışmak ve bu
konuda her yıl ısrar etmek, mevcut sistemi bozacak, bütçeyi
düzenleyen üst yasal öngörülerde uyumsuzluğu ve
aykırılığı artıracak, kamu
kaynaklarının kullanımını da şeffaflıktan
uzaklaştıracaktır. Başlangıçta verilen ödenek
programını disiplinle uygulamak, ödeneklerin etkin
kullanılıp kullanılmadığını kontrol
etmektir.
Bu
kapsamda 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın “Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri”
başlıklı 6’ncı maddesine bakıldığında
görünen tablo şöyledir: Bu madde yaygın ve kapsamlı aktarmalara
zemin hazırlamakta ve ödenek öngörme performansındaki zafiyetleri
ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca başlangıç ile yıl
sonu ödenekleri arasında büyük farklar oluşmasına ve ödenek üstü
harcama yapma alışkanlığının kökleşmesine
neden olmaktadır. Bu nedenle 6’ncı maddenin özellikle (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi ile (2) numaralı
fıkrasının birçok açıdan sorgulanması gerekmektedir.
Nitekim Plan ve Bütçe Komisyonu raporuna ilişkin olarak partimizin
karşı görüşleri çok ayrıntılı olarak
sunulmuş ve bu kapsamda anılan fıkraların 5018
sayılı Kanun’a ve Anayasa’ya
aykırılığını bütçe tarihine not düşmek için
belirtmiş ve huzurlarınıza gelen bu sorunlu düzenlemelerin
düzeltilmesi amacıyla sakıncalarını
açıklamıştık.
Maliye
Bakanlığı bütçesinin yedek ödenek tertibine aktarma hususu
Maliye Bakanına yetki vermektedir. 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Merkezî yönetim bütçe kanun
tasarısının görüşülmesi” başlıklı 19’uncu
maddesi, “Ödeneklerin kullanılması” başlıklı 20’nci
maddesi, “Ödenek aktarmaları” başlıklı 21’inci maddesi,
“Yedek ödenek” başlıklı 23’üncü maddesi, “Yüklenmeye
girişilmesi” başlıklı 26’ncı maddesi, “Harcama yetkisi
ve yetkilisi” başlıklı 31’inci maddesi ve “Ödenek üstü harcama”
başlıklı 70’inci maddesi hükümleri birlikte
değerlendirildiğinde bütçe kanun tasarısının
anılan 6’ncı maddesinin 1 numaralı fıkrası (a) bendi
ile 2 numaralı fıkrasının 5018 sayılı Kanun’un
ilgili hükümlerine aykırı olduğu açıkça görülmektedir. (CHP
sıralarından alkışlar) Anayasa’mızın 161’inci
maddesi ve idari tasarrufla Bakanlar Kuruluna dahi kanun hükmünde kararnameyle
bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemişken bu yetkinin
Maliye Bakanına verilmesi ise Anayasa’mızın 163’üncü maddesine
aykırı bulunmaktadır. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu konuda uyarma görevimizi
yaptığımızı ifade etmeliyim.
Şimdi
gelelim başka bir olaya. Milyonlarca insanın gözü kulağı
burada “Acaba bu bütçeden benim evime bir şey çıkar mı? Ne
çıkar?” diye.
Sevgili
arkadaşlar, bizler “Siyasetçi soruna çözüm öneren kişi
olmalıdır.” diye hep söyleriz. Sorunun ne olduğu, nasıl
çözüm bulacağı, nerede çözüleceği bellidir aslında. Sorunun
burada çözülmesi gerekmektedir. Halk yaşadığı
sıkıntının çözüm noktası olarak Meclisi görmektedir.
Ancak ne yazık ki bu Meclis bu görevini tam olarak yerine getiremiyor.
Neden? Çünkü tamamı değil ama birçok vekil arkadaşımız
özgür iradesiyle karar veremiyor, karar vermiyor. Örneklemem gerekirse, birçok
AKP’li vekilin basında açıkladıkları ifadeler ile burada
yaptıkları çelişiyor. Mesela sorunu kabul ediyorsunuz.
Diyorsunuz ki: “Evet böyle bir sorun var. Bu ülkenin bu sorunu var.” ama “Hadi,
gelin o zaman bu sorunu çözelim, birlikte bir komisyon kuralım, yasa
çıkaralım.” hemen oylamada “hayır” elleri kalkıyor.
Bakın,
nelere “hayır, olmaz” diyorsunuz, nelere “hayır” demişsiniz bir
hatırlatalım: Diyorsunuz ya “Bu muhalefet, bu CHP var ya, bu CHP her
şeye ‘hayır’ diyor.” Hayır arkadaşlar, “hayır” diyen
biz değiliz, sizsiniz. Sadece halka hatırlatmak adına,
bakalım iktidar nelere “hayır” demiş: Emeklilikte yaşa
takılanlara ilişkin verdiğimiz kanun teklifimiz AKP
tarafından reddedildi. “Emeklilere iki bayramda çift maaş ikramiye
verilsin.” dedik, kanun teklifimiz AKP tarafından reddedildi. Soma maden
ocaklarındaki iş kazaları araştırma önergesi AKP
tarafından reddedildi. “17-25 Aralık darbe mi,
araştırılsın.” dedik, araştırma önergesi verdik,
AKP tarafından reddedildi. Kadın cinayetleri araştırma
önergesi AKP tarafından reddedildi. Çocuklara cinsel istismar
araştırma önergesi yine AKP tarafından reddedildi ama kendileri
bir şey getirdiler, “Cinsel istismara uğrayan mağdur
tecavüzcüsüyle evlendirilsin.” dedi AKP’liler, AKP tarafından kabul
edildi. (CHP sıralarından alkışlar) Manisa’da askerlerin
yemekten zehirlenmesi olayının araştırılması için
bir araştırma önergesi verdik, “araştıralım” dedik,
AKP tarafından reddedildi. Engelli vatandaşlar elektrik ve doğal
gazı indirimli kullansın diye kanun teklifi verdik, AKP
tarafından reddedildi. Kayıp kaçak elektrik bedeli vatandaştan
alınmasın diye kanun teklifi verdik, AKP tarafından reddedildi.
Çiftçiye mazot alırken vergi indirimi yapalım diye kanun teklifi
verdik; sizler tarafından, AKP tarafından reddedildi. “Asgari
ücretten vergi almayalım.” dedik, kanun teklifi verdik; AKP
tarafından, sizler tarafından reddedildi. Yine, imar işlerinde
rant ve yolsuzluk, rüşvetleri araştırma önergesi verdik, AKP
tarafından reddedildi. Ve son olarak, güncel olduğu için “Paradise
Papers” off-shore araştırma önergesi verdik, hangi ülkelerde var; AKP
tarafından reddedildi. Ve son günlerde çok gündemde olan Man Adası
belgeleri; dediniz ki “Sahte bu belgeler”, araştırma önergesi verdik,
“Hadi birlikte araştıralım, sahte mi değil mi ortaya
çıkaralım.” dedik, AKP tarafından reddedildi. (CHP
sıralarından alkışlar) İşte, araştırma
önergelerimize, kanun tekliflerimize devamlı “hayır” diyen AKP
iktidarının bütçesine bizler de bu yüzden “hayır” diyoruz.
Bu
bütçe işçinin bütçesi değildir, bu bütçe köylünün bütçesi
değildir, bu bütçe esnafın bütçesi hiç değildir, bu bütçe
emeklinin bütçesi de değildir, bu bütçe memurun bütçesi değildir, bu
bütçe öğrencinin bütçesi hiç değildir, bu bütçe engellinin bütçesi
değildir; bu bütçe ithalatçının, bu bütçe rantçının,
bu bütçe ihalecilerin, bu bütçe devleti yiyip bitirenlerin bütçesidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hani,
diyorsunuz ya: “Bu muhalefet her şeye ‘hayır’ diyor.” Oysa gerçekler
ortada: İşte, getirdiğimiz önerilere “hayır” diyen
sizsiniz. AKP iktidarı, uzlaşmaz tutumuyla, tek kişi
tarafından ülkeyi yönetmektedir. Ülkemiz olağanüstü hâl ve kanun
hükmünde kararname nedeniyle özgürlüklerin rafa
kaldırıldığı “tek adam” rejimi altında
faşizmi yaşamaktadır.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) - Yapmayın ya.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) - Bunun son örneğini dün taşeron kanununda gördük.
Meclisin yoğun mesaisi gerekçe gösterilerek taşeron kanununu Meclise
getirmeden, kanun hükmünde kararname marifetiyle geçirmeye
çalışacaksınız.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) - Hızlı olsun diye.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – Toplamda 900 bin kişiye kadro vereceğinizi
söylemiştiniz ama şu anda kimse ne olacağını bilmiyor.
“Tek adam” rejimi derken tam da bunu kastediyorum.
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) - Göreceksiniz, güzel olacak. Her şey çok güzel
olacak.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – 900 bin kişinin geleceği bir kişinin iki
dudağının arasında. (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
Ülke
ekonomisini perişan ettiniz. “Yüzde 11 büyüdük.” diye vatandaşı
kandırıyorsunuz. Büyüdüysek para nerede? Büyüdüyse size yandaş
olan yüzde 11 büyümüştür diye düşünüyorum. İç ve dış
borcumuz her geçen gün katlanarak artıyor.
SALİH
CORA (Trabzon) – Kaç seçim kaybettiniz?
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – Cari işlemler açığında 185 ülke içinde
ilk 5’teyiz.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Eyvah!
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – Tüketicilerin banka borçları 488 milyar TL’ye
dayanmış. Kredi borcu bulunan vatandaş sayısı 30
milyon olmuş, otuz milyon.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ek süre iste Başkandan, ek süre.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – Bir dakika rica edebilir miyim Sayın Başkan?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Verir, verir.
BAŞKAN
– Peki, bir dakika ek süre vereyim size.
TACETTİN
BAYIR (Devamla) – Kredi borcu bulunan vatandaş sayısı 30 milyona
yaklaşmış. Benzinden motorine, elektrikten doğal gaza her
şeye zam yapıyorsunuz, otomatiğe
bağlamışsınız. Ya, siz yapmıyorsunuz, kendi
kendine oluyor! Emekliye, çiftçiye, memura zam verirken de otomatiğe
bağlar mısınız rica etsem acaba, o da otomatik olsa fena
mı olur?
Değerli
arkadaşlar, aylık net 1.404 lira olan asgari ücret için yakın
zamanda bir Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanacak ve bir karar verecek. Söz
konusu komisyon bu çalışmaları yaparken umarım açlık
sınırını göz önünde bulundurur, umarım bu seçim
bölgelerimi ziyaret ettiğimdeki köylünün, çiftçinin, besicinin
perişan hâline ilaç olur, insanlar kan ağlıyor. Siz iktidara
geldiğinizde Ödemişli bir çiftçinin 1 litre mazot almak için 3 kilo
buğday satması gerekiyordu, şimdi 5 kilo buğday
satması lazım, 1 litre mazotu ancak öyle alabiliyor, hesap ortada.
Çiftçiyi getirdiğiniz duruma bakın, samanı bile ithal eder hâle
getirdiniz.
Hepinize
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bayır.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Turan.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Tacettin Bey konuşmasında
ülke yönetiminin bir kişinin iki dudağı arasında
olduğunu iddia etti.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Durum tespitinden söz istendiği nerede görülmüş?
BAŞKAN
– Sayın Özel, lütfen…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, “bir kişi dediği” on
beş yılda 13 seçim kazanmış, yüzde 50 oy alan bir partinin
Genel Başkanı, yüzde 52 oy alan bir Cumhurbaşkanı, tüm
kararlarını anayasal rejim içerisinde ilgili kurumdan alan bir insan.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın
Dirayet Taşdemir konuşacak.
Buyurun
Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dokuz
güne yakındır aslında Mecliste bütçe sürecini konuşuyoruz
ama Hükûmet adına söz alan hatipler öyle bir tablo çiziyorlar ki sanki biz
Türkiye'de yaşamıyoruz, Alice Harikalar Diyarı’nda
yaşıyoruz. Bu tablonun böyle olmadığını da ifade
eden bizler bu kürsüden genelde bir müdahaleyle
karşılaşıyoruz, sizin sıralarınızdan hemen
sesler yükselmeye başlıyor, aslında tablonun böyle
olmadığını anlatmaya çalışıyorsunuz. Yani
sanki bu ülkede OHAL ilan edilmemiş, binlerce kişi şu an
cezaevlerinde değil, bir gecede kanun hükmünde kararnamelerle binlerce
insan açlığa mahkûm edilmemiş gibi, bir de zaten bu ülkenin hiç
yolsuzlukla ilgili bir gündemi de yokmuş gibi her şey mükemmel, biz
mükemmel, bütçe tartışmaları mükemmel gidiyor. Ama biz bunun
mükemmel olmadığını çok iyi biliyoruz; biz aslında
halkın neler yaşadığını, halkın gerçek
gündeminin ne olduğunu da bu kürsüye çıkan hatiplerimiz sıkça
ifade etmeye çalıştı. Bizler de bu kürsüye her
çıktığımızda bu gerçekliği size hatırlatmaya
devam edeceğiz.
Yine
bütçe görüşmeleri süresince yani dokuz gündür biz açıkçası çokça
dinledik. Bu bütçenin kimlere peşkeş çekildiğini, nasıl
çarçur edildiğini de biliyoruz ama buna karşı verdiğiniz
cevap neydi: “İtibarımızdan biz tasarruf etmeyiz.” Tamam,
biliyoruz, itibarınızdan tasarruf etmiyorsunuz ama bari zulmünüzden,
bari zorbalığınızdan tasarruf edin ki halkın geri
kalanı da mesut, mutlu olsun.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ayıp! Ayıp!
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, dün
Ağrı’da bir bürokrat Ağrı halkını teker teker
fişlemiş. Bu fişleme olayı nasıl açığa
çıktı? Basına yansıdı, belki sizlerle de takip
etmişsinizdir. 600’e yakın kişiyi fişlemiş ama kendi
bilgisayarında yapmıyor bu işlemi, başka bir bilgisayardan
mail atarken bunu kapatmayı unutuyor ve bu bilgiler, dolayısıyla
basına yansıyor, bizler de böylelikle öğrenmiş olduk.
Kimleri fişliyor? Ağrılı esnafları, siyasetçileri,
emekçileri… Ve fişleme notunun karşısında da ne diyor
biliyor musunuz? “Bu HDP’li, bu HDP’ye yakın, bunun HDP’ye oy verme
ihtimali var.” şeklinde bir fişleme görüyoruz. Ama şunu
unutmayın, bir kez daha burada hatırlatmak isteriz sizlere: Bu
fişlemeyi yapanlar sanmayın ki size sadakatinden dolayı
bunları yapıyor ya da millet, vatan sevgisinden dolayı
yapıyor. Yani bu ihbarcılık, bu fişlemeyi yapanlar
aslında bu durumu siyasal bir ranta dönüştürmüş durumda.
Dolayısıyla ya yaranmacılık yapmak için ya da kendisiyle
ilgili bir meselesi vardı bunu örtbas etmek için sağında,
solunda olan herkesi eline kalemi alır almaz ihbarcılığa
soyunuyor. Bazen de bütün bu durumun kendisinin de aslında toplumun
çürümüşlüğü olarak ortaya çıktığını da
sizlere hatırlatmak isteriz. Gerçekten bu bir siyasal ranta
dönüşmüş durumda. Dolayısıyla, insanlar suçlu olduğu
için değil, suç bu şekilde icat edildiği için insanlar
cezaevlerinde bugün ve dolayısıyla sizler aslında bir anlamda
suç icat ediyorsunuz. Ama unutmayın ki bütün faşizan örneklerinde
görüldüğü gibi bu durumun adı siyasal kötülüktür ve bu siyasal
kötülüğe de siz halkı dâhil etmeye çalışıyorsunuz.
Yani sizin fişlediğiniz Ağrılı esnaf,
Ağrılı bakkal HDP’li olmaktan vazgeçmedi, vazgeçmeyecektir.
Cezaevlerinde rehin de alsanız, tutsak da alsanız, fişleseniz de
bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Sokakta, Parlamentoda ya da
mahkeme salonlarında da biz HDP’nin sahip olduğu bu değerleri
savunacağız bedeli ne olursa olsun çünkü biz biliyoruz aslında
burada savunulan şey HDP değil, toplumun kendisidir. Bizler toplumu,
toplumun değerlerini savunmaya devam edeceğiz.
Bir
de şunu bir kez daha sizlere hatırlatmak isterim ki: HDP’ye uygulanan
zulmün binde 1’i size yapılmış olsaydı, AKP diye bir parti
ortada kalmazdı. Bundan emin olun çünkü bakın, bütün bu
soykırım operasyonlarına, bu baskı politikalarına, bu
yıldırma politikalarına karşı HDP dimdik
ayaktadır. (HDP sıralarından alkışlar) Çünkü HDP’yi
bir arada tutan şey özgürlüğe, barışa, adalete olan
inançtır; yoksa çıkarların birliği değildir HDP’yi bir
arada tutan. Onun için de öyle bütün bu baskılarla sonuç alamayacaksınız,
onu da bilin. Boşu boşuna da insanları fişlemekten de
vazgeçin.
Yine
bizler bu kürsüde bunları yani hukuksuzlukları dile
getirdiğimizde, siz her söz hakkı aldığınızda
şunu söylüyorsunuz, bizi kimlik siyaseti yapmakla suçluyorsunuz. Yani
gerçekten bu politikaları yapan sizler, dolayısıyla bu
politikalarınızla siz her gün halka, HDP’lilere, Kürtlere, Kürt
olduğunu hatırlatıyorsunuz; HDP’liye HDP’li olduğunu
hatırlatıyorsunuz. Dolayısıyla, bizim burada bunu ifade
etmemiz kimlik siyaseti yaptığımız anlamına gelmiyor.
Aslında sizin politikalarınız bizi bu noktada bu
yaptığınız politikayı teşhir etmeye zorunlu hâle
getiriyor. Yani açıkçası Türkiye'de bir dönem Kürt olmanın
imkânsızlığı vardı, bugün de Kürt olmanın
zorunluluğu açığa çıktı sizin bu siyasetinizden
kaynaklı dolayısıyla bizler de burada bunları anlatmaya
devam edeceğiz.
Bakın,
sadece bir iki örnek vermek istiyorum: Kemal Korkut Diyarbakır’da
“Nevroz”da katledildi. İki gün önce de onun mahkemesi vardı
-bilmiyorum, siz duymamışsınızdır mutlaka- Kemal’in
katledildiği yerde, oğlu, yerine toprağı okşamak
zorunda kaldı. Kemal’i vuran polise ne oldu?
Gülüyorsunuz,
bence bu durumda hiç gülünecek bir şey yok, bence utanç duyulacak,
üzülecek, vicdan azabı çekilecek bir durum.
SALİH
CORA (Trabzon) – Başka bir konuya gülüyoruz, aman yanlış
anlamayın.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) – Tutuksuz yargılanıyor. O
fotoğrafı, o manşet olabilecek, vicdanları sızlatacak
fotoğrafı çeken gazetecinin evi basıldı. Neden? O
fotoğrafı çekti diye. Yine, Yüksekova’da benzer bir durumda sivil
infazları ifşa ettiği için Nedim Türfent cezaevinde ve yedi
yıl ceza aldı. Yine, benzer bir gazetecilik örneğini sergileyen
Zehra Doğan bugün cezaevinde tutuklu. Ben de bir kez daha onlar
şahsında hakikati dile getiren, hakikat mücadelesi veren tüm
gazetecileri saygıyla selamlıyorum.
Yine,
arkadaşlar, bir örnek -bu zırhlı araçları arkadaşlar
çokça burada ifade etti, ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum- bu
zırhlı araçlardan kaynaklı kazalarda 9’u çocuk, 30’a yakın
sivil katledildi. Bu 9 çocuk sadece -çocuk olmaktan kaynaklı- sokakta
oynadığı için, karşıdan karşıya geçtiği
için veya evinin içerisinde uyuduğu için katledildi. Şimdi biz
bunlara kaza mı diyeceğiz? Elbette ki bunların kaza
olmadığını bizler çok iyi biliyoruz, sizler de çok iyi
biliyorsunuz. Bu cezasızlık politikası bunun nedenidir. Çünkü, o
panzeri süren kişi, görevli hiçbir şekilde yaptığından
sorumlu tutulmayacağını,
cezalandırılmayacağını biliyor, onun için de bu kadar
rahat bir şekilde bütün bunları gerçekleştiriyor. Siz kürsüye
çıktığınızda ne kadar büyük bir iktidar
olduğunuzu, ne kadar kudretli olduğunuzu anlatıyorsunuz ama
ülkede yaşanan hiçbir sorundan da her ne hikmetse sorumlu değilsiniz.
Bu nasıl oluyor, onu da açıkçısı biz çözemedik. Yani çünkü
dolar yükseliyor, altının fiyatı yükseliyor. Bunun nedeni kötü
ekonomi değildir, aslında küresel piyasalardaki etkilerdir. Polis
birini gözaltına alıyor ki bizler biliyoruz, gözaltında bir
sandalyeden öbür sandalyeye bile izinsiz geçemezsiniz ama gözaltındaki
birisi için “Pencereden atladı, intihar etti.” deniliyor. Bunda sizin
sorumluluğunuz yok ve buna da inanmamızı bekliyorsunuz.
Açıkçası,
sizin döneminizde, yaşanan şeyin adını koymak, o şeyi
yapmaktan daha büyük bir suç hâline geldi. Yani Roboskililerin ölmesi suç
değil ama bizler burada Roboski katliamı olduğunu
söylediğimizde bu suç sayılıyor. Bunu da açıkçası,
sizin büyük bir başarınız olarak da söyleyebiliriz.
Sürekli
istikrardan söz ediyorsunuz. Evet, bir istikrar var. “Neyin istikrarı?”
diye sorarsanız, o da zulmünüzün istikrarıdır, bu
zorbalığı sürdürmekteki kararlılığınız
ve istikrarınızdır.
Benim
söyleyeceğim bir iki şey daha vardı ama zamanım
yetmediği için Ağrı’ya değinmek istiyorum. Ben biliyorum,
Ağrılılar geç saatlere kadar bütçe görüşmelerini takip
ediyorlar. Önceki hatip söylemişti “Belki bize de bir şey
düşer.” diye. Gerçekten, Ağrılılar da dört gözle bu bütçe
çalışmalarını dinliyorlar. Sanırsam bir dakikam
kaldı ama bir dakikada bunları ifade etmek çok zor. Biz daha önce bir
saate yakın, Ağrı’nın sorunlarını Meclis
basın odasında ifade etmiştik. Gerçekten, Ağrı il
olmuş ama hizmet olarak il olmanın vasıflarını
taşıyan hiçbir şeyden yararlanmıyor, on beş
yıldır da bu devam ediyor. En basitinden, Ağrı’ya bir
hizmet yapılacağında kent toto, loto gibi; işte, AKP’li bir
vekil geliyor, diyor ki: “Bu ay yapılacak.” Sonra başka bir
çalışma için, kongre için ya da toplu açılışa
geldiklerinde -ama neyi açtıklarını biz bilmiyoruz
Ağrılılar olarak- diyorlar ki: “Hayır, bu ay değil,
sonraki ay açılacak.” En son, bir tane devlet hastanesi vardı,
altı yıldır bitmedi. Ben Plan ve Bütçe görüşmelerinde
Sayın Bakanın kendisine sordum: “Bu devlet hastanesi ne zaman
bitecek?” Bana dedi ki: “Ocak ayında bitecek.” Sonra ne oldu? 3 Ocakta AKP'nin
il kongresi yapıldı, Cumhurbaşkanı orada “Ey
Ağrılılar, size müjde veriyorum, hastaneniz martta
açılacak.” dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) – Bir dakikada bitireceğim.
BAŞKAN
– Tamamlayın Sayın Taşdemir.
ENGİN
ALTAY (İstanbul) – Ne ayıp şey ya! Niye
kandırıyorsunuz Ağrılıları?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Ciddiye almadık konuşmayı.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) – Vallahi, ciddiye alsanız iyi olur,
şimdi siz Ağrılıları ciddiye almıyorsunuz
demektir; siz halkı, bu halkın görüşlerini ciddiye
almıyorsunuz.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Martta açacağız.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) – Neyse zamanımı size cevap vererek
harcamayacağım.
Sonra,
Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: “Ey, Ağrılılar,
müjde size…” Ne olmuş? Altı yıldır bitmeyen hastane “Martta
bitecek.” Bunu da müjde olarak veriyor. Ya, insan biraz utanır,
sıkılır, bir öz eleştiri yapar der ki: “Ben bunu niye
yapamadım?” Hani siz köprüleri iki ayda bitirmekle övünüyordunuz? Bu
Ağrı Devlet Hastanesi altı yıldır neden bitmiyor?
SALİH
CORA (Trabzon) - Reis ne derse o.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) - Biz bunun neden olduğunu… Evet,
aklınızı kiraya vermiş olabilirsiniz ama Ağrı
halkı sorgulamaya devam ediyor, devam da edecektir.
Ama,
bir kez de şunu size hatırlatmak isteriz ki: Ağrılılar
şunu artık kabul etmiyor, vaat kenti olmaktan çok
sıkıldı. Özellikle DBP belediyesi bizim iktidarımızla,
bizim muhalefetimizle aslında neyi nasıl
başaracaklarını da çok iyi biliyorlar.
SALİH
CORA (Trabzon) - Ağrı’daki üniversite nasıl oldu?
DİRAYET
TAŞDEMİR (Devamla) - Onun için de sizin bu hem kayyum
politikalarınıza, hem DBP belediyelerine yönelik
yaklaşımlarınıza kongrenizde de mahkûm ettiler, siz de çok
iyi bilirsiniz nasıl bir cevap verdiklerini.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – KHK’yle kadroya alacağız.
Ciddiye
almadık.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) – Vallahi, ben de sizi ciddiye
almadım.
BAŞKAN
– Şimdi şahsı adına, Burdur Milletvekili Sayın Bayram
Özçelik konuşacak.
Buyurun
Sayın Özçelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) – Ay, vallahi çok önemli bir şey
unuttum. Lütfen, söz…
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bir dakika daha verin Sayın Başkanım.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) - Gerçekten, bakın, bu
fişlenmeyle ilgili, bir dakika.
BAŞKAN
– Ama kürsüye geldi hatip.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) - Hayır, ama gerçekten…
BAŞKAN
– Sayın Taşdemir, lütfen…
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) – …2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
6’ncı
maddede aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri… Bu kanunla verilen
ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması
amacıyla kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç
fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek
ihtiyacının karşılanmasında
kullanılmasını temin etmeyi içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, 1’inci Dönem Mecliste Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy…
Mehmet Akif Ersoy’un 20 Aralık 1873 yani bugün doğum yıl dönümü,
27 Aralık 1936, önümüzdeki hafta ise ölüm yıl dönümü. Bu vesileyle
Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle, minnetle, şükranla anıyoruz.
Mehmet
Akif Ersoy’un adını almakla büyük onur ve ayrıcalık
taşıyan Burdur’daki üniversitemizin vatan şairimizin
adını yaşatıyor olmasının mutluluğunu
duymaktayız. 2018 yılı bütçesinde de hedeflediğimiz,
Türkiye’mizin kalkınmasını, çağdaş medeniyet
seviyesine ulaşmasını, doğru tespitlerle ortaya koymuş,
ömrü boyunca cahillikle, taassupla, geri düşüncelerle mücadele etmiş
bir dava adamından bahsediyoruz. Birtakım kişiler ve
kuruluşlar “Türkiye’yi Orta Çağ karanlığına çekip
götürmek için yurt içinde ve yurt dışında Mehmet Akif günleri
düzenliyorlar.” diye yazdılar ve yazmaktalar. Akif ve Orta Çağ
karanlığı gece ve gündüz gibi zıt iki ayrı kutup.
Akif’i Orta Çağ karanlığı içinde görenler, ancak Yontma
Taş Devri içinde yaşayanlardır.
Akif’e
göre iç çatışmaların en büyük sebebi cahilliktir. “Hiç bilenler
ile bilmeyenler bir olur mu?” ayetini Hakkın Sesleri’nde şöyle
söylüyor:
“Olmaz
ya… Tabii olmaz… Biri insan, biri hayvan!
Öyleyse,
“cehâlet” denilen yüz karasından,
Kurtulmaya
azmetmeli baştan başa millet.
Kâfi
mi değil, yoksa bu son ders-i felâket?”
Akif,
taklitçilikle Türkiye’nin çağdaş medeniyet seviyesine katiyen
ulaşamayacağına inanmaktadır. Çünkü ona göre taklitçilik,
hem tefekkürü öldürmekte hem de yeni keşiflerin önüne geçmektedir.
Bugün
refah ve huzuru esas alan millî ve yerli bir bütçe yaparken, ülkenin zor
dönemlerinden gelerek, Türkiye’nin geleceğini hesaba katan, büyümeyi,
yatırımı destekleyen ve mali disiplini gözeten bir bütçe
yapıyoruz. Bakın, bu konuda Mehmet Akif Ersoy 1919’da ne söylüyor?
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Nerede doğmuş, onu söylesene.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) – “Bir alay mekteb-i âlî denilen yerler var;
Sorunuz
bunlara millet ne verir? Milyonlar.
Şu
ne? Mülkiye. Bu? Tıbbiye. Bu? Bahriye. O ne?
O
mu? Baytar. Bu? Ziraat. Şu? Mühendishane.
Çok
güzel, hiçbiri hakkında sözüm yok; yalnız,
Ne
yetiştirdi ki şunlar acaba? Anlatınız.
İşimiz
düştü mü tersaneye, yahut denize,
Mutlaka
âdetimizdir, koşarız İngiliz’e.
Bir
yıkık köprü için Belçika’dan kalfa gelir;
Hekimin
hâzıkı bilmem nereden celbedilir.
Mesela
bütçe hesâbâtını yoktur çıkaran...
Hadi
maliyeye gelsin bakalım Mösyö Loran.
Hani
tezgâhlarımız nerede? Sanayi nerede?
Ya
Brüksel’de, ya Berlin’de, ya Manchester’da!”
Ayan
beyan görüldüğü gibi Mehmet Akif, devletimizin yeniden eski gücüne ve
itibarına ulaşabilmesi ve Batı devletleri arasında yerini
alabilmesi için ne yapmamız gerektiğini ifade etmiştir. Ne
diyor? “Mösyö Loran” Şimdi öyle değil, Edirneli Kemal Unakıtan,
Batmanlı Mehmet Şimşek, Bayburtlu Naci Ağbal var şimdi.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
32
bin öğrencisiyle 2016 yılında 10’uncu yaşındayken
Akif’in üniversitesi -Cumhurbaşkanımız tarafından-
hayvancılık odaklı misyon farklılaşmasında
Kalkınma Bakanlığı tarafından bir projeye kabul
edildi. Aynı şekilde, üniversitemiz Akif adına uluslararası
düzeyde seminerler düzenledi. Bakın, geçen hafta Arnavutluk’ta
Tiran’daydık, Arnavutluk Cumhurbaşkanı katıldı.
Dışişleri Bakanımıza, Mevlüt Çavuşoğlu’na
fahri doktora unvanını orada verdik. İkinci bilimsel
ödüllerimizi de orada takdim ettik. Evvelsi gün üniversitelerin bütçesi kabul
edilirken üniversitelerimizden Asım’ın neslinden bir nesil
oluşturmalarını beklemekteyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kabul edildi)
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir dakika ek süre veriyorum.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) - Mehmet Akif, Asım’ın neslini anlatırken
amansız bir mücadeleden bahsediyor, mücadele şu: Bir tarafta yerli ve
millî var, diğer tarafta belli mahfillerin taklitçiliğini aydın
olmak sananlar var. Bir tarafta bu millete hizmet edenler var, diğer
tarafta milleti tahkir edenler, aşağılayanlar var. Bir tarafta
“Hâkimiyet milletindir.” diyenler var, diğer tarafta milleti mümeyyiz
görmeyen vesayetçiler var. Bir tarafta bu ülkenin gençlerinin geleceği
için canını siper edenler, diğer tarafta gençleri kör
ideolojilerine kurban edenler var. Bir tarafta ihya, imar edenler var,
diğer tarafta yakıp yıkanlar var. Bugünün Türkiyesinde de
aynı saflarda aynı mücadele devam etmektedir.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Mehmet Akif nerede doğmuş?
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) - Evet, Mehmet Akif Ersoy Çanakkale’de
doğmuştur.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bayramiç.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Devamla) - Çanakkale’miz sahipleniyor, 81 vilayetimiz, Türkiye de
sahipleniyor.
Çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Taşdemir, bir şey mi söyleyecektiniz?
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) – Evet, 60’a göre yerimden bir dakika söz
hakkı istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, bir dakikada tamamlayın ama uzatmayacağım.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) – Hiç uzatmayacağım, bir dakika
bile sürmeyebilir.
BAŞKAN
– Tamam, peki.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Ağrı Milletvekili
Dirayet Taşdemir’in, Ağrı’da yaşanan fişleme
olayına bir açıklık getirilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu Ağrı’daki fişlemeyle
ilgili -ben orada da ifade ettim- gerçekten buna bir izahat getirilmesini
istiyoruz. Yani bu fişlemeyle ilgili, bu fişlemeyi yapan bürokrat
kim, kiminle birlikte yapmış ve bu fişlemeyi kime gönderecek,
amacı ne? Buna ilişkin bir açıklama yapılmasını
talep ediyoruz. Gerçekten bu açık bırakılan bilgisayarın
kapatılmasına biz izin vermeyeceğiz.
Tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
– Şahsı adına, son olarak Hatay Milletvekili Sayın Serkan
Topal konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun
Sayın Topal.
SERKAN
TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
az önce de sormuştum, burada bir kez daha ifade ediyorum. Sayın
Bakanımızın Hatay’daki hazine arazilerinin sorunlarının
çözülmesi noktasındaki hassasiyetinden dolayı burada teşekkür
ediyorum. Umarım en kısa sürede Hataylı hemşehrilerimize
müjdeyi verirsiniz.
Şimdi,
açıkçası, başka bir konuşma yapacaktım ama öncelikle
sayın HDP milletvekilinin dediği gibi “Ağrı sahipsiz
değildir.” Ben de Ağrı’da görev yapan bir öğretmen olarak
diyorum ki, Cumhuriyet Halk Partisi Ağrı’nın
sorunlarının çözülmesi noktasında her zaman
Ağrı’nın yanındadır.
SALİH
CORA (Trabzon) – Ne zaman öğretmenlik yaptın?
SERKAN
TOPAL (Devamla) - Sayın Özçelik’in konuşmasını dikkatlice
dinledim. Evet, gerçekten Mehmet Akif Ersoy’u biz de anıyoruz ama Mehmet
Akif Ersoy’un sadece söylemlerini burada söylemek yetmez, onu
içselleştirmek gerekiyor, içselleştirmek. Sayın Ersoy ne
diyordu:
“Ben
ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi
çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş
sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Yırtarım
dağları, enginlere sığmam, taşarım.” (CHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) – Mehmet Akif Ersoy’u alkışladık.
SERKAN
TOPAL (Devamla) – Mehmet Akif Ersoy tam bağımsız Türkiye'yi
savunuyordu, Mehmet Akif Ersoy hiçbir ülkenin himayesi altına girmemeyi,
ölümü tercih ediyordu.
Şimdi,
ben size soruyorum Sayın Özçelik, Sayın Grup Başkan Vekili, size
de soruyorum: 911 kilometre Suriye sınırı tapu gibi
sağlamdı, karınca bile oradan girmezdi, sapasağlamdı.
Şimdi ne oldu? Size soruyorum, ne oldu? Bugün dünyanın birçok
ülkesinden cihatçı teröristler giriyor mu? Giriyor. Sorabilirsiniz,
kayıtlara bakabilirsiniz, geçenlerde de yakalandılar, son dört
yılda belki de 2 binin üzerinde terörist yakalandı.
SALİH
CORA (Trabzon) – Cihatçı terörist olmaz.
SERKAN
TOPAL (Devamla) – Soruyorum: Nereli? Tunuslu. Nereli? Mısırlı.
Ne işleri var, nasıl girip çıkıyorlar?
NECİP
KALKAN (İzmir) – Yakalandı ya, ne güzel. Yakaladık işte.
SALİH
CORA (Trabzon) – Yakalanmasından rahatsız mı oluyorsun?
SERKAN
TOPAL (Devamla) – İşte, Mehmet Akif Ersoy’u anlamak gerekiyor. Mehmet
Akif Ersoy’un sadece burada düşüncelerini söylemek yetmez, içselleştirmek
gerekiyor, içselleştirmek gerekiyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
“Yerli
ve millî” diyorsanız, millî bir bütçeden bahsediyorsanız, o zaman
size şunu sorarlar: Kıbrıs konusunda ne yaptınız?
SALİH
CORA (Trabzon) – Ne yaptık?
SERKAN
TOPAL (Devamla) – Ege adaları konusunda ne yaptınız?
SALİH
CORA (Trabzon) – Siz ne yaptınız?
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Biz yaptık ya, 74’te Kıbrıs’a çıktık.
SERKAN
TOPAL (Devamla) – Sessiz kaldınız. Yani, iş konuşmaya
gelince mangalda kül bırakmazsınız ama uygulamaya gelince suspus
oluyorsunuz, suspus oluyorsunuz. Asıl yerlilik ve millîlik,
Kıbrıs’ta düşüncenizi net olarak ortaya koymaktır;
asıl millîlik, asıl yerlilik Ege adalarını vermemektir;
asıl millîlik asıl yerlilik orada düşüncenizi net söylemektir;
asıl yerlilik, millîlik oradadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi,
“millîlik ve yerlilik” demişken, bir hayırsever vardı,
hayırsever, bir hayırsever vardı, Reza Zarrab. Ülkemize
geldiğinde adı Reza Zarrab, bazıları önüne yatmaya
başlayınca da adı Rıza Sarraf. “Sarraf” ne demek biliyor
musunuz Arapçada? Para bozduran demektir. Ah ulan Rıza, ah ulan Rıza!
Hani bir şey vardı ya, sen neymişsin be, sen neymişsin be!
Yurt dışında tutuklu ve hükümlü 5.700 Türk vatandaşı
varken, onların bir tanesi için kılını
kıpırdatmayanlar, yüce Türk askerinin başına çuval
geçirilirken yine sessiz kalanlar senin için 2 kez nota verdiler Rıza. Ah
ulan Rıza! (CHP sıralarından alkışlar) Sen o
notayı, sen o müzik notasını almış olacaksın ki
bülbül gibi ötmeye başladın Rıza. Ah ulan Rıza!
SALİH
CORA (Trabzon) – Amerika’dan medet umuyorsunuz. Allah rızası için,
lütfen ya!
SERKAN
TOPAL (Devamla) – Şimdi ben çok basit bir şey soracağım,
çok basit: Dışarıda, kuliste emektar bürokrat
arkadaşlarımızın yorulmasına gerek yok, Google’a
bakmasına gerek yok, sayın grup başkan vekili çok rahat
cevaplayabilir: Şimdi, Rıza Sarraf vatan haini mi, Rıza Sarraf
başka devletler tarafından gönderilen bir ajan mı ya da?
SALİH
CORA (Trabzon) – Amerika’daki davadan medet umuyorsunuz ya! Amerika’daki
davadan medet umarak siyaset yapılmaz, milletin adamı olunmaz,
halkın adamı olunmaz.
SERKAN
TOPAL (Devamla) – Eğer Rıza Sarraf vatan haini ve ajan ise onunla
iş birliği yapanlar kimler? Onunla iş birliği yapanlar
hakkında soruşturma başlatılacak mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERKAN
TOPAL (Devamla) – Soru çok basit.
Çok
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim ben de.
BÜLENT
TURAN (Çanakkale) – Bunları 50 defa cevapladık, 50 defa daha
cevaplamayacağız.
BAŞKAN
– Şimdi soru-cevap işlemini yapacağız sayın
milletvekilleri.
Süremiz
on dakika. Beş dakika içinde soruları alacağım, diğer
beş dakika içinde de Sayın Bakan cevap verecek.
Evet,
Sayın Şimşek…
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım…
LEZGİN
BOTAN (Van) – Sayın Başkanım, Bakan gelmiş,
sorularımıza cevap versin bir zahmet.
BAŞKAN
– Kim versin?
LEZGİN
BOTAN (Van) – Sayın Osman Bakanım. Bakın, burada Gençlik ve Spor
Bakanımız.
BAŞKAN
– Ama onun bütçesi geçti.
Siz
konuşun şimdi burada, konuşabilirsiniz.
LEZGİN
BOTAN (Van) – Bana verdiği sözü…
Halk
sizden haber bekliyor.
BAŞKAN
– Pardon Sayın Şimşek, özür dilerim.
Buyurun
Sayın Şimşek.
Sayın
milletvekilleri…
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Sıfırlayalım süreyi Sayın
Başkanım da baştan başlayayım.
BAŞKAN
– Tabii ki, baştan başlıyoruz.
Buyurun.
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, taşeron yasası KHK’yle önümüzdeki hafta veya cuma günü
Türkiye'nin gündemine alınacak. Belirli belediyelerde çalışan
insanlar bundan çok tedirgin durumdalar çünkü belediye
çalışanlarının belediye şirketlerine, BİT’lere
aktarılacağı söyleniyor. Sayın Bakanım, Türkiye
aynı işi yapan insanların değişik kadrolarda görev
yapmasından yeteri kadar çekti. Şu anda Bakanlar Kurulunda bu konu sahiplenilerek
taşeron yasasında, kanunlaşacak olan tasarıda bütün
çalışanların, belediyelerde, KİT’lerde, BİT’lerde,
bütün kurumlarda çalışanların aynı statüyü
kazanmasını istiyoruz. Şu anda, hemen dışarıya
çıktığınız zaman, Meclisin çay ocağında
çalışan, aynı işi yapan 4 grup insan var: Asgari ücretle
çalışıyor, taşeronda çalışıyor, memur,
kadrolu işçi; 4/B’li, 4/C’li.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Bunların emeklilikleri, sosyal
hakları, her türlü sorunları farklı. Gelin, bunları tek bir
statü altında birleştirelim ve insanları ayırmayalım
diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Köksal, buyurun.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, bu ülkede kazanılmış
hakları ellerinden alınan, emekli olmayı beklerken yaşa
takılan, emeklilikte yaşa takılan, kendi tabirleriyle “EYT”
adlı bir kitle var. Siz bugüne kadar onların haklı taleplerine
kulaklarınızı tıkasanız da Bakan arkadaşınız
onların aktüeryal dengeyi bozduğunu iddia etse de onlar
ayrıcalık ya da erken emeklilik istemiyorlar, onlar sadece
gasbedilerek ertelenen emeklilik haklarını istiyorlar. Sayın
Bakan, bu Mecliste onların taleplerini daha önce defalarca dile getirdik,
hatta kanun teklifi verdik. Bu insanların büyük çoğunluğu geçim
sıkıntısı çekiyorlar. Gelin, bu yasama döneminde
bunların mağduriyetlerini beraberce giderelim, yüzlerini güldürelim.
Ayrıca
bir sorum daha var: Bugün doğan bir çocuk kaç lira borçla doğuyor,
bunu özellikle öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Biçer.
TUR
YILDIZ BİÇER (Manisa) – Sayın Bakan, bugünkü Resmî Gazete’de
yayımlanan, Maliye Bakanlığının bu Rota
firmasını bütün resmî ihalelerden men etmesi kararının
sizce diğer bakanlıkları da ilgilendiren bütün resmî kurumlara
da dâhil olması gerekmez mi? Bu birinci sorum.
İkinci
sorum: Siz ihaleyi Rota ile iptal ettikten sonra onunla aynı havuzdan
beslenen yine yandaş bir firma olan Mendika’yla anlaşma
yaptınız. Bu da sizin yaptığınız bu ihalenin
iptalini acaba göstermelik bir hâle getirmiyor mu? Türkiye’de bu firmalar
dışında yemek veren, ihalelere giren başka bir firma yok
mu?
Çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Gaytancıoğlu…
OKAN
GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP
olarak sürekli toplumu kutuplaştırıyorsunuz. Üniversitelerde
rektörleri öğretim üyeleri seçiyordu, 6 kişi içinden atama
yapılıyordu; şimdi seçim falan yok, Genel
Başkanınız istediğini atıyor. Geleceğin
öğretim üyelerini yetiştireceğimiz bir program vardı,
adı Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı yani ÖYP. Bu güzel
sistemi de dejenere ettiniz. Şimdi, isteyen rektör ÖYP’liyi 33/(A)
kadrosuna yani daimî kadroya, isteyen rektör 50/(D) kadrosuna geçiriyor. Hatta
bunlar, aynı fakültede beraber çalışan öğretim
elemanları arasında yapılıyor. neden insanları
ayırıyorsunuz? Neden üniversitelerin geleceğiyle oynuyorsunuz?
BAŞKAN
- Sayın Erdem…
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, elbette ki ülkemizin her kademesinde mavi yakalı ve beyaz
yakalı olarak çalışan her bir çalışanımız
bizim için kıymetli. Ancak şehitlerimizin yakınları,
gazilerimiz ve yakınlarıyla ilgili işe alıma ilişkin
bir düzenleme yapıldı ve iş imkânı sağlandı bir
kısmına. Bunlarla ilgili lise ve üniversite mezunları, alımlarda
hizmetli kadrosunda işe alınmıştır. Hizmetli
kadrosunda işe alınan şehit yakınlarımızın,
gazilerimizin ve gazi yakınlarımızın, özellikle bu anlamda
memur kadrosuna geçişle ilgili haklı bir talepleri bulunmakta. Bu
kutsal emanetlerimize bütçemizden harcanan her kuruş analarının
ak sütü kadar helaldir. Bu konuda bir düzenleme yapılacak mıdır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, buyurun lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım,
Sayın Şimşek’e teşekkür ediyorum.
Sayın
Şimşek Hükûmet olarak şu anda üzerinde
çalışmalarını hemen hemen tamamlamış
olduğumuz düzenlemeyle ilgili bir değerlendirme yaptı hem kapsam
hem de statüyle ilgili olmak üzere. Ben kendisine teşekkür ediyorum. Biz
de bu konuyla ilgili beklentileri ve kamudaki istihdamla ilgili ileriye dönük
çalışma koşullarını düzenleyecek şekilde bir
hazırlık yapıyoruz. İnşallah, bu
çalışmaları çok kısa bir süre içerisinde bitirince orada
istihdam bakımından da bu çalışanlar bakımından
da son derece olumlu bir düzenleme yapıldığı görülecektir.
Bu
EYT dediğiniz emeklilikte yaşa takılanlar konusu,
açıkçası bunu Çalışma Bakanlığımızla
sizin anlattığınız şekilde
paylaşacağım, yarın da kendileriyle bir
toplantımız var ama şu anda bir değerlendirme yapmam belki
yanlış olur, çok bilgi sahibi olduğum bir konu değil.
Sayın
Biçer, bu Rota firmasıyla ilgili Resmî Gazete’de yayımlanan yasaklama
kararı, sadece Maliye Bakanlığı için değil, Kamu
İhale Kanunu bakımından bakıldığında bütün
kamu kurumlarında yasaklama anlamına geliyor. Dolayısıyla,
hiçbir kurumda, belirlenen yasak çerçevesinde ihaleye giremeyecek. Diğer
taraftan, Bakanlık olarak bir başka firmayla aynı işe
ilişkin yeni bir hizmet sözleşmesi yaptık. Sizin
söylediğiniz şirket ile -arkadaşların bana verdiği
bilgiye göre- önceki şirket arasında hukuki bir bağlantı
yok. O açıdan, sizin elinizde bununla ilgili herhangi bir bilgi varsa
paylaşırsanız memnun olurum. Bu konularda tabii hepimizin
hassasiyeti var. Özellikle yemek hizmetinde, gıda güvenliğinin her
aşamasında, ürünün depoya gelişinden sunumuna kadar bütün
sürecin çok sağlıklı bir şekilde olması ve gerekli
denetimlerin de yapılması çok önemli. Zaman zaman yaşıyoruz
bu tür konuları. Özellikle yaz aylarında bazen bu tür şeyler
olabiliyor ama hepimizin bu konuda mutlaka hassasiyet göstermesi gerekiyor,
kurumlar da bu konuda büyük bir gayret içerisinde.
Sayın
Erdem, gazi yakınlarına ilişkin zaman zaman farklı
mevzuatla… Biliyorsunuz, şehit ve gazi yakınlarına ilişkin
çok farklı düzenlemeler var. En son, 15 Temmuz alçak darbe girişimi
sırasında şehit olanlar bakımından -Allah hepsine
rahmet eylesin- ve gazi olanlar bakımından birtakım haklar
getirildi ama bundan önce de değişik mevzuatlarla getirilen
birtakım mali ve sosyal haklar var. Zaman zaman da bu haklar birbirleriyle
karşılaştırıldığında bir gruba verilen
bir hakkın bir başka gruba verilmediği yönünde de
değerlendirmeler var. Aile Bakanlığı sanıyorum bu
konuyla ilgili bir teknik çalışma yürütüyor.
Notlarımızı da aldık, ben burada ifade ettiğiniz
konuyu da kendileriyle paylaşacağım. Gerek şehitlerimizin
yakınları bakımından gerek gaziler bakımından
devlet olarak gerekli hassasiyeti hepimizin göstereceğini
düşünüyorum.
Bu
açıdan Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinin madde metninden
çıkarılmasını ve bent sıralamasının ona göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Bülent
Kuşoğlu Musa
Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet?
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
6761
sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle değişik 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 21’inci maddesinin
birinci fıkrası “Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır.
Ancak, harcamalarda tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe
politikasını gerçekleştirmek üzere genel bütçe ödeneklerinin
yüzde onunu geçmemek kaydıyla, merkezî yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmalarına ilişkin
yetki ve işlemler ile usul ve esaslar merkezî yönetim bütçe kanununda
belirlenir.” hükmünü taşımaktadır.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nun 6’ncı maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına 5018
sayılı Kanun’un temel ilkeleri ve kurduğu mali sistemle
bağdaşmayan yetkiler tanınmakta; genel bütçe ödeneklerinin yüzde
10’unu aşmamak kaydıyla, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin (01), (02), (03), (05), (06), (07),
(08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri, kamu idareleri bütçeleri
arasında veya Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek
Ödenek" tertibine aktarmaya Maliye Bakanı yetkili
kılınmaktadır.
Söz
konusu düzenleme, 5018 sayılı Kanun’un değişik 21’inci
maddesinin son fıkrasında yer alan "Kamu idarelerinin bütçeleri
içinde personel giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış
tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden
diğer tertiplere ödenek aktarılamaz."
sınırlılığını da zımnen göz ardı
etmektedir. Maliye Bakanına aynı yetkiler daha geniş
kapsamlı olarak daha önceki yıllar merkezî yönetim bütçe
kanunlarında da verilmiştir.
2012
ila 2016 yılları Sayıştay genel uygunluk bildirimlerindeki
ödenek üstü harcama tabloları incelendiğinde, kamu idarelerinin
personel giderleri ile sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri
tertiplerinde yer alan ödeneklerin 5018 sayılı Kanun’un "Ödenek
aktarmaları" başlıklı 21’inci maddesinin üçüncü
fıkrasındaki "Personel giderleri tertiplerinden, aktarma
yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma
yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma
yapılamaz.” kuralına aykırı olarak Maliye Bakanı
tarafından Maliye Bakanlığının "Yedek Ödenek”
tertibine aktarıldıktan sonra buradan kamu idarelerinin hizmet
alımı ve sermaye giderleri tertiplerine
aktarıldığı ve böylece sanki personel giderleri
tertiplerinde ödenek üstü harcama yapılmasına cevaz veren yasal
kurallar varmış gibi kamu idarelerinin personel giderleri
tertiplerinde ödenek üstü harcama yapmaya mecbur
bırakıldıkları; daha açık deyişle, Maliye
Bakanının kamu idarelerinin personel giderleri ile sosyal güvenlik
kurumlarına devlet primi gideri tertiplerini kamu idarelerinin iradesi
dışında ödenek üstü harcama kaynağı olarak
kullandığı anlaşılmaktadır. Maliye
Bakanlığı bu yöntemi kullanarak ek ödenek kanun
tasarısı düzenleme yükümlülüğünden de kaçınarak TBMM'nin
bütçe yapma hakkını düzenleyen Anayasa’nın 87’nci maddesini de
ihlal etmektedir.
Ayrıca,
yapılan bu düzenleme 2015 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu’nun 6/1-a
maddesinin iptali konusunda yapılan başvuruyu değerlendirip söz
konusu düzenlemeyi iptal eden Anayasa Mahkemesinin 26/05/2016 tarih ve
E.2015/7,K.2016/47 sayılı Kararı’nda belirtilen tespit ve
açıklamalara da aykırı bulunmaktadır.
Maliye
Bakanına çerçevesi çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir
alanda hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın
geniş yetkiler tanınarak yasama yetkisinin devri yapılamaz. Söz
konusu aktarma toplamı için genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10'u gibi bir
limitin konulması çerçeve çizme, sınır getirme anlamında
bulunmamaktadır. Bütçe Kanunu’na Anayasa’ya aykırı olarak bütçe
dışı hükümler konularak mevcut kanun hükümlerin
değiştirilmesi veya bütçe yılı itibarıyla zımnen
kaldırılması Anayasa’nın 2’nci, 7’nci, 87’nci ve 161’inci
maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN
– Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip
üyeler arasında bir anlaşmazlık olduğu için elektronik
cihazla oylama yapacağız.
Oylama
için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
Buyurun.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
– Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
00.20
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
503
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi
üzerinde Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi
kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Oylamayı
elektronik cihazla yapalım, kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık var.
İki
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
- Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.46
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 00.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
503
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi
üzerinde Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ve
arkadaşlarının önergesinin ikinci oylamasında da karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
7’nci
maddeyi okutuyorum:
Diğer bütçe işlemleri
MADDE 7- (1) Yükseköğretim
Kurulu Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.4.2.20-2-05.2
(Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) tertibinde yer alan ödenek,
bu Program kapsamında lisansüstü eğitim veren yükseköğretim
kurumlarına, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere
görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim
alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir.
Ödenen bu tutar karşılığını bir yandan ilgili
yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer
yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye ilgili yükseköğretim
kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli ve2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 43 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci,
ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı
Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer
gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir ve özel
ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim
kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre
kullandırılır.
(3) Öz gelir
karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu
bütçesinin (A) işaretli cetvelinde fonksiyonel
sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen ödenekler
arasında (09.6.0-Eğitime Yardımcı Hizmetler fonksiyonu
altında öz gelir karşılığı tefrik edilen
ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.
(4) Maliye Bakanı;
a) Emniyet Genel Müdürlüğünün
öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören
yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan giderler
karşılığında ilgili devletler veya uluslararası
kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,
b) NATO makamlarınca yapılan
anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve
onarımları için ödenecek tutarları,
c) Gümrük idarelerince tahsil edilerek Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2'si
oranında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı hizmetleri için söz
konusu Kurumca ödenecek tutarları,
aynı amaçla kullanılmak üzere bir
yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan ilgili idare bütçelerinde
açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu suretle ödenek kaydedilen
tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları ertesi
yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN
– 7’nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter
konuşacaklardır.
Buyurun
Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
milletimize, devletimize, ülkemize hayırlara vesile olmasını
temenni ediyorum. Yeni yılınızı şimdiden tebrik
ediyorum.
Takdir
edersiniz ki siyasetin gayesi millete hizmettir. Biz ise sadece hadimiz.
Elbette sadece hadim olmak yetmiyor; bunun hakkını vermek, buna
layık olacak samimiyeti üst bir seviyede göstermek de lazım.
Haysiyetli bir insan aynı zamanda duyarlı bir insan demektir.
Yalnızca kendimizin değil, aynı millete mensup olduğumuz
insanlarımızın da hayat ve varlık haklarını
savunacak irade haysiyetini, insaf seviyesini gösterebilmeliyiz. Siyasete umut
bağlamış, demokratik kurumlara yürekten
bağlanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisini huzurunun,
refahının, istikrarının, kardeşliğinin ve
geleceğinin mücadele, müdafaa alanı görmüş tüm
vatandaşlarımızın derdiyle dertlenmek, sorunlarıyla
meşgul olmak zorundayız. Bu aynı zamanda vicdanlı
olmanın da bir gereğidir. Niye vicdan? Çünkü vicdan doğru ile
yanlışı ayırt edebilme yeteneğidir. Niye vicdan? Çünkü
vicdan aynı zamanda bizi diğer insanlara,
vatandaşlarımıza, meselelere odaklanmamızı,
samimiyetle ilgilenmemizi sağlayan insani bir vasıftır. Merhum
fikir kaynağımız Ziya Gökalp diyor ki: “Allah bir insanı
vicdan felaketinden korusun çünkü onun tesellisi ve telafisi yoktur.”
Maşerî vicdanımızın derinlerinde, emin olunuz,
mazlumların ahı vardır.
Sayın
Başkan, müdahale ederseniz… Ben sanki kendi kendime konuşuyorum.
Teşekkür
ederim, sağ olun.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen sessiz olalım.
İZZET
ULVİ YÖNTER (Devamla)- Maşerî vicdanımızın
derinlerinde, emin olunuz, mazlumların kalp atışı
vardır, kutlu anılarımızın ayak sesleri
duyulmaktadır, hükümran mazimizin güçlü seslenişi yankı
bulmaktadır.
Şüphesiz
sadece vicdan yetmiyor, yetmeyecek, adaletli olmak da gerekiyor, adaletle
yönetmek, adaletle muamele etmek hem millî hem de manevi sorumluluğumuz
altındadır. Bu sorumluluğu “Ben insanım.” diyen hiç kimse,
hiçbir siyaset ve devlet adamı yok sayamayacak, ihmal edemeyecektir.
Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi, sükût gibi
kimsesiz, çığlık kadar hür insanlarımızın sesine
ses, hislerine tercüman, taleplerine önayak olmalıyız, olmak zorundayız.
Mağdurların
mağduriyeti bitmeden huzur bulmamız, huzura kavuşmamız
sorarım sizlere mümkün müdür? Mazlumların iç çekişlerine, damla
damla yüreklerine akan kederin gözyaşlarına duyarsız
kalmamız makul müdür? Elbette değildir, elbette olamayacaktır. O
hâlde vicdanımızın sesini dinleyerek haklarını arayan,
taleplerinin peşine düşmüş kardeşlerimizi mutlaka
duymalı, onlara başımızı çevirmeliyiz. Adaleti rehber
yaparak, hakkı haklısına verecek dürüstlüğü,
içtenliği, yürekliliği gösterebilmeliyiz. Şu anda herhangi bir
sorununa uzanacak el bekleyen milyonlar bizi izlemekte, dikkatini bize
çevirmektedir. Kulakları şüphesiz, gecenin bu saatinde bile olsa
buradadır. 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’ne milletimiz umut
bağlamıştır. Doymak için aş, geçinmek için iş,
huzur için irade, gelecek için güçlü ve millî bir ifade kudreti bekleyen devasa
ve aziz bir millet varlığı karşımızdadır.
Kısaca dik baş, tok karın, mutlu yarın Türk milletinin
hakkı, haysiyetli istiklalinin temelidir. Bundan vazgeçemeyiz, buna gözümüzü
kapatamayız, hele hele sırt hiç çeviremeyiz. Gelin, sorunlarına
çözüm bekleyen kardeşlerimizin çığlıklarını
duyalım, onların elinden tutalım; kimsesizliğe,
çaresizliğe terk etmeyelim. Onlara Türk devletinin müşfik, cömert,
adalet ve vicdanı gözeten tavrını gösterelim; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gazilik unvanına yakışır iradesini
gösterelim.
2018
bütçesinde nelere kaynak ayrılmıyor ki. 2018 bütçesiyle hangi
harcamaların yapılması hedeflenmiyor ki. Gelin, millî birlik ve
dayanışmamızın asaletini gösterelim. Gelin,
mağdurların feryatlarına lütfen istirham edelim, kulak verelim.
Mesela ve ilk olarak KİT’lerde çalışan taşeron firma
çalışanlarına destek olalım, onları
ayırmayalım, ayrı görmeyelim, onları da kadroya
alalım. Merkezî yönetimde genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri,
özel bütçe kapsamındaki idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile
sosyal güvenlik kurumlarına 4 Aralık 2017 itibarıyla personel
çalıştırılmasına dayalı hizmet alımıyla
istihdam edilen alt işveren işçilerimizin sürekli işçi kadrosuna
alınması çok yerindedir. Bunu şüphesiz, kuşkusuz
destekliyoruz. Belediyeler ve il özel idarelerde alt işveren üzerinden
çalıştırılan kardeşlerimiz de iktisadi devlet
teşekküllerinde işçi olarak
çalıştırılacaklardır. Fakat burada kuşkular var,
burada muamma var, buraya itirazlar var. Yaş sınırı yok,
eğitim şartı yok, asil iş yardımcı iş
ayrımı da yok; gayet müspet bir karar olduğunu ifade etmeliyiz.
4/C statüsüyle çalışanların 4/B statüsüne geçirilecek
olması da son derece olumludur ve bizim tarafımızdan
desteklenmektedir.
Peki,
KİT’lerde çalışan taşeron firma
çalışanlarını niçin görmüyoruz, onları niçin kadroya
almıyoruz? Diyorum ki gelin, eşitlik prensibine, adaleti ve
hakkaniyeti gözeten yönetim anlayışına bağlı
kalın, çıkarılması ve çıkması muhtemel olan kanun
hükmünde kararnameye bu kardeşlerimizi koyun.
İkinci
olarak, Türkiye’de faaliyet gösteren yaklaşık bin sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakfı var değerli
arkadaşlar. Buralarda yaklaşık 10 bin kardeşimiz
çalışıyor; bunlar, devlet memurlarında aranan genel
şartların yanında görevin niteliğine göre getirilen özel
şartları da taşıyor. Memur gibi işe alınıp
memur gibi görev yapıp işçi statüsünde çalışan vakıf
personeli de kadro istiyor; hakları değil mi? Kamu görevi
yapıyorlar ama sesleri duyulmuyor; reva mı bu? Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı bu çalışanlarımıza
“personelimiz değilsiniz” diyor; peki, doğru mu bu? Bir kanuni
düzenlemeyle ya da çıkması ve çıkarılması gündemde
olan kanun hükmünde kararnameyle bu kardeşlerimizi de beklentileriyle
kavuşturamaz mıyız, taleplerini karşılayamaz
mıyız?
Üçüncü
olarak, elbette sürekli olarak vurguladığım uzman
çavuşlarımızın kadro ihtiyaç ve talepleri. 3269
sayılı Yasa’nın 5’inci maddesinde uzman
çavuşlarımızın sözleşmeli Türk Silahlı Kuvvetleri
personeli oldukları yazılı.
Değerli
arkadaşlarım, uzman çavuşlarımız kahramanca vatan
mücadelesini yapan şerefli bir mesleğin mensupları. Vatan bize
suçlulardan alınan rüşvet değil; vatan,
atalarımızın kılıcıyla alınan, kanla çizilen
sınırların adı. Dolayısıyla uzman
çavuşlarımız korkusuz bir şekilde kahramanca vatanı
koruyan, vatanı bekleyen vatan evlatları. Dolayısıyla uzman
çavuşlarımızın, fedakârlıklarıyla her şeyi
hak eden onurlu bir mesleğin mensupları olarak kadroya
alınmalarının analarının ak sütü gibi helal
olduğunu düşünüyoruz. Keşke Maliye Bakanımız da burada
olsaydı. İstirham ediyoruz; uzman çavuşlarımızın
çok yoğun talebi olduğunu tekraren ifade etmek istiyorum. Uzman
çavuşlarımızı da lütfen, 3269 sayılı Yasa’daki
“sözleşmeli” problemini, engelini çözerek kadroya alalım, bu meseleyi
daimî bir şekilde kapatalım.
Sizlere
tekrar saygılar sunuyorum. 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı’nın hayırlara vesile olmasını
diliyor, tekrar saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Yönter.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Mazlum Nurlu
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Nurlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
7’nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve televizyonları
başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2018 bütçe görüşmelerinin sonlarına doğru
geldik. Muhalefet partileri bütçeyle ilgili eleştirilerini bu kürsüden,
milletin kürsüsünden dile getirmeye çalıştılar. Bu bütçe faiz ve
zam bütçesi olduğu için fikren bütçeyi savunamayan AKP milletvekilleri
kürsüde konuşan arkadaşlarımıza saldırarak, maalesef,
bütçeyi âdeta kaba kuvvetle savunmaya çalıştılar. Aslında
bu tavırlarının altında yatan, tamamen, suçluluk
duygusudur. On beş yıldır bu ülkeye yaptıklarının
bir göstergesi, ekonomik kriz altında inleyen işçinin, emeklinin,
memurun, çiftçinin, esnafın ve sanayicinin feryadına kulak tıkamaktır.
Değerli
milletvekilleri, yolsuzluk ve rüşvet, maalesef, bürokrasinin ve kamunun
temel siyasi anlayışı hâline gelmiş. Verildiği iddia
edilen rüşvet rakamları dudak uçuklatıyor. Buna
karşın, AKP zihniyeti, havuz medyasını almış
yanına, kendisi dışındaki herkese ve muhalefete durmadan
çamur atmakla meşgul. Ataşehir Belediye Başkanımıza
yolsuzluk iftirası atarken amaçları, başta İstanbul’a ve
Ankara’ya ihanet eden Büyükşehir Belediye Başkanlarının
yolsuzluklarını gizlemek; Reza Zarrab’ı “Amerikan ajanı”
diye suçlarken asıl amaçları ise ayakkabı kutularındaki
dolarları, kollarına taktıkları saatleri unutturmak;
Reza’nın, rüşvetini peşin olarak verdiğini söylediği
bakanları da aklamaktır. Hepsinden önemlisi,
Cumhurbaşkanının yakınlarının nereden
kazanıldığı belli olmayan ve Man Adası’na
gönderdiği milyon dolarları açıklayamadıkları içindir
bu saldırganlıkları. Dün baş tacı ettiklerine bugün
düşman olmaları suçluluklarının bir dışa
vurumudur aslında.
Mafyavari
tavırlarla Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu
“Sen bittin!” diyerek tehdit etmelerinin asıl nedeni de kendi
FETÖ’cülüklerini inkâr edemedikleri içindir. (CHP sıralarından
alkışlar) Buradan açıkça çağrı yapıyorum:
Eğer FETÖ’cü olduğu için birileri ihraç edilecekse bu Mecliste, ilk
önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan
başlanmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız,
FETÖ elebaşısına yönelik övgü dolu sözlerinde ne diyor Süleyman
Soylu: “Bütün dünyanın üzerinde ittifak ettiği, dünyanın her
noktasında okullarıyla eğitime yaptığı seferberliği
hem diyaloğa hem dinler arası bir uzlaşmayı
sağlayacak, nefreti ortadan kaldırmaya çalışacak mümtaz bir
şahsiyete saldırı vardır. Bu saldırının
sebebi Fetullah Gülen değildir aslında. Türkiye'de mazlum insanlar
ilk defa iktidara gelmektedirler.” diyerek dün FETÖ’nün iktidara gelmesini
savunan İçişleri Bakanı kendi partisini terk etmiş, AKP’de
Bakanlığı kapmış, aldığı ödülün
karşılığında da sürekli Cumhuriyet Halk Partisine
saldırıyor. Daha düne kadar AKP’ye etmediği küfür kalmayan
Sayın Süleyman Soylu’nun Recep Tayyip Erdoğan için “Gündüz
imamı, gece papazı oynuyor.” dediğini siz unutabilirsiniz ama
biz unutmadık, bu millet de unutmayacak. (CHP sıralarından
alkışlar)
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Geç onu geç sen. Adamın birinin sözü bizi
bağlamaz.
MAZLUM
NURLU (Devamla) - Soyadı “Soylu” olan Hükûmetin Bakanının bu
saldırgan tutumu onun gerçek yüzüdür aslında çünkü Süleyman Soylu
siyasi bir dönek olarak Türkiye'nin siyaset tarihine geçmiştir artık.
(CHP sıralarından alkışlar)
SALİH
CORA (Trabzon) – Dönek sensin.
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP’nin siyaseti de bütçesi de
denk değil. Hükûmetin hazırladığı bu bütçeyle ülkede
üretimin artırılması, kişi başına millî gelirin
yükselmesi, gerekli refah düzeyine ulaşılması mümkün
değildir. Türkiye, kalkınmasını üretimin
artırıldığı, rekabet gücünün ucuz emek gücüyle
değil verimli ve güvenceli çalışma imkânlarıyla
belirlendiği bir üretim yapısına dayandırmak zorundadır.
Maalesef böyle yapısal bir dönüşüm için ihtiyaç duyulan,
geleceğe dönük üretim kapasitemizi ve rekabet gücümüzü artıracak
harcama kalemleri bu bütçede yer almamıştır. Bunlardan birisi ve
en önemlisi de tarımdır. Dünyanın her yerinde tarım,
stratejik öneme sahip bir sektördür ancak maalesef AKP hükûmetleri
tarımı göz ardı etmiş, çiftçiyi yok
saymıştır. Bu dönemde Belçika büyüklüğünde bir tarım
alanı ekilemez olmuştur. Sığır ithalatında
Avrupa’da 1’inci, dünyada 2’nci sıradayız. AKP döneminde buğday,
mısır, bakliyat, pirinç ve mercimek ithalatına ödediğimiz
para 10 milyar doları buluyor. Yani çiftçimizin cebine girmesi gereken
para maalesef başka ülkelere, yabancı ülkelerin çiftçilerine
gitmiş.
Değerli
milletvekilleri, en fazla tarım ürünü ihraç ettiğimiz ülke Rusya idi.
2015 yılında 900 milyon dolar olan ihracatımız, 2016
yılında 331 milyon dolara düştü. İthalatımız 1,8
milyar dolardan 1,3 milyar dolara düştü. İthalat, ihracatın 2
katı iken fark 4 kata çıkmış durumda. Rusya
uçağının düşürülmesinin faturasını maalesef
Manisalı üzüm üreticisi ödedi. Uçak âdeta Manisa’nın
bağlarına düştü. (CHP sıralarından alkışlar)
Yaş üzüm ihraç edemediğimiz için de hem yaş hem de kuru üzüm
maalesef para etmiyor.
Sayın
milletvekilleri, bu rakamlar izlenen yanlış dış
politikanın en çok etkilediği sektörün tarım sektörü
olduğunu bizlere gösteriyor. Sonuçta Hükûmet her konuda olduğu gibi,
bir U dönüşü yapıp bozduğu ilişkileri düzeltmeye
çalışsa da maalesef olan çiftçimize, köylümüze oluyor.
Değerli
milletvekilleri, ülke ekonomisinin büyüdüğü de koca bir yalandır.
Eğer büyüyenler var ise bunlar; ihalelerle beslenen yandaş iş
adamları, rüşvet ve yolsuzluğa batmış siyasiler,
bazı belediye başkanları ve bazı fırsatçı, vatan
haini bürokratlardır.
SALİH
CORA (Trabzon) – Ataşehir gibi mi?
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Ne yazık -üzülerek söylüyorum- AKP döneminde rüşvet
ve yolsuzluk âdeta erdem hâline gelmiş, bu pislikler temizlenemediği
için de belediye başkanları bir bir istifa ettirilmiştir çünkü
yolsuzlukların hesabı mahkemede verilemeyeceği için zorla,
baskıyla istifaları alınarak üzeri kapatılmaya
çalışılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, AKP belediye başkanları hakkında rüşvet
aldıkları, yolsuzluk yaptıkları iddialarını zaman
zaman duyuyoruz. Ama şimdi yeni moda zorbalık; Manisa’da AKP’li 2
belediye başkanı bir belediye müdürünü silah zoruyla
kaçırıp rehin alacak kadar gözleri dönmüş. Aslında
bunların temelinde Cumhurbaşkanının tutum ve söylemleri var
çünkü AKP’liler onu örnek alıyor. Oğlu, ağabeyi, dünürü Man
Adası’na milyon dolarlar gönderirse bürokratları, belediye
başkanları da rüşvet almadan iş yapamaz hâle gelir. Herkese
kafa tutarsan, herkesi tehdit edersen, eli kanlı mafya liderlerinin
desteğini alırsan belediye başkanları da
mafyalığa soyunuyor, silah zoruyla adam kaçırıyor maalesef.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Mafyayı bu ülkede bu iktidar bitirmiştir, bu
iktidar!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Mafya dediğin daha önceden vardı şimdi
esamesi yok. Bir de gerçekleri söyle.
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Tekrar ediyorum: İktidarda kalmak uğruna bir terör
örgütüne destek verip devlet kadrolarını vatan hainlerine teslim
edersen onlar da gelir, 15 Temmuzda darbe yapmaya kalkar ve sonuçta 248
şehit ve 2.193 gazimizle ve acılarıyla baş başa
kalırız.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Pensilvanya’da fotoğraf çektirenler şimdi
sataşıyorlar milletvekilimize.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Sen eski yoksulluklardan bahset.
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bunların hepsi maalesef
AKP’nin günahları.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Pensilvanya’da fotoğraf çektirenler şimdi
vekilimize sataşıyor.
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Tabii, bu günahlar sanıyorum AKP’nin ahiret bütçesinde
de açığa neden olmuş. (CHP sıralarından
alkışlar)
TAMER
DAĞLI (Adana) – Günahı bilsen yalan söylemezsin.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Bu durum bazı milletvekillerini tedirgin etmeye
başlamış ki bir sayın AKP milletvekili -aynen okuyorum
mesaj metninden- “Dünya bütçeleriyle olduğu kadar ahiret bütçeleriyle de
ilgilenenlerden olmak dilek ve duasıyla” diyerek seçmenlerine cuma
mesajı atmış.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Ne var onda, çok güzel.
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Allah korkusuyla yazılan bu mesajlar çok güzel fakat ne
yaparsanız yapın, ahiret bütçesindeki günahlarınız o kadar
çok ki bunun hesabını nasıl vereceksiniz, ben de merak ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bravo!
SUAT
ÖNAL (Osmaniye) – İktidarlarınız döneminde neler gördü bu
memleket.
MAZLUM
NURLU (Devamla) – “Derviş Alim diyor ki nefesim haktır,
Hak
diyen dillerden hiç şüphem yoktur.
Cehennem
dediğin dal odun yoktur,
Herkes
ateşini buradan götürür.” diyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz bunları hak etmiyor. Artık normalleşme
zamanı gelmiştir; bu nedenle OHAL kaldırılmalı, adalet
ve hukuk yeniden tesis edilmelidir.
Son
olarak, gelirin hakça paylaşıldığı, refahı
sağlayacak bir bütçe temennisiyle 2018 bütçesine “hayır” oyu
vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Bu kadar laftan sonra “evet” diyecek halin yok.
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Efendim?
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Bu kadar laftan sonra “evet” diyecek halin yok.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Geç yerine, geç, geç!
SALİH
CORA (Trabzon) – Geç, geç!
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Sen mi bana talimat veriyorsun, senden mi alacağım
talimatı?
BAŞKAN
– Sayın Nurlu, lütfen…
SALİH
CORA (Trabzon) – Evet.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Evet, bir şey mi diyorsun?
MAZLUM
NURLU (Devamla) – Terbiyesizlik yapma!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Adam hakaret ediyor sadece ya!
SALİH
CORA (Trabzon) – Hadi oradan! Geç! Geç!
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Sen bana komut veremezsin!
SALİH
CORA (Trabzon) – Geç!
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Cora, nasıl bir üsluptur bu ya? Siz
bir milletvekiline “Geç yerine!” diyebilir misiniz? Diyemezsin!
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Sen bana komut veremezsin!
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Sen çocuğa mı işaret ediyorsun? Niye öyle
yapıyorsun ya? Böyle şey mi olur ya? Ne demek ya? Adama öyle
diyemezsin yani!
MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Tamam, sakin olun. Niye
bağırıyorsunuz?
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Hayır, öyle şey olmaz.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Böyle bir şey olabilir mi?
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Çocuk mu o, “Geç yerine!” falan ya, öyle şey mi olur?
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Terbiyesiz herif!
SALİH
CORA (Trabzon) – Terbiyesiz sensin lan!
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Konuşma lan! Çık dışarı lan! Çık
o zaman, çık!
SALİH
CORA (Trabzon) – Geç yerine!
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Çık, tek başımıza konuşalım!
Çık dışarı!
BAŞKAN
– Hiç yakışıyor mu şu hareket? Şu hareketler
yakışıyor mu hiç?
SALİH
CORA (Trabzon) – Konuşmalarına dikkat et! Konuşmalarına
dikkat et!
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Benim canımı sıkma!
SALİH
CORA (Trabzon) – Geç yerine!
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Çık lan o zaman tek başına!
MAHMUT
ATİLLA KAYA (İzmir) - Kabadayı mısın?
MAZLUM
NURLU (Manisa) – Kabadayıyım!
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sen de düzgün konuş be!
SALİH
CORA (Trabzon) – Konuşmalarına dikkat et!
BAŞKAN
– Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.21
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 01.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Şimdi
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın
Mehmet Ali Aslan konuşacak.
Buyurun
Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan, Sayın
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve şu anda cezaevlerinde
bulunan halk temsilcilerini de burada saygılarımla selamlıyorum.
Arkadaşlar,
bu OHAL uygulamalarıyla, KHK uygulamalarıyla gerçekten bütün toplumun
farklı kesimleri büyük bir baskı ve zulüm altında. Hemen size
bir örneğini göstereceğim, anlatacağım; neler oluyor, neler
bitiyor ülkede belki haberiniz yok ama bize sürekli bu konuda mağduriyet
haberleri geliyor.
Bakın,
Batman’da gençler konser düzenlemek istemiş bu cuma günü için, valilikten
gelen cevap ne? “Düğün salonunda yapılması planlanan program
herhangi bir olumsuz olayın önüne geçmek için uygun görülmemiştir.”
Yani şu anda bizim buradan çıkmamız bile başımıza
bir olumsuz olay gelme ihtimalini barındırıyor. O yüzden buradan
çıkmamak daha uygun görülüyor gibi saçma bir gerekçe olamaz. Gelecek olanlar
da dünyaca tanınan Xero Abbas gibi Kürt sanatçılar ve bunların
gelmesi reddedildi. Sonunda da ne deniyor valilikten gelen yazıda?
“Eğer siz bunu yaparsanız 2911 sayılı Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan yasal işlemlerin
uygulanacağı hususunda…” denmiş. Bakın, size
çelişkileri söyleyeyim: Burada bizi bağlayan ve hep beraber bizim
çıkardığımız bir Anayasa var, diyor ki toplantı,
gösteri ve yürüyüşü düzenleme hakkında “Herkes, önceden izin almadan,
silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri
yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Bu OHAL’le siz bu yetkiyi bir
kaymakama, bir valiye, bu Meclisin yasama görevini, sorumluluğunu maalesef
devretmiş oluyorsunuz. Bu Meclisin itibarına bu yakışmaz.
Ben Hasankeyf dinamitlenmesin diye, bombalanmasın diye kendimi zincirlediğim
zaman, açıklama yapacağım zaman polis memuru gelip diyor ki:
“Senin, mülki idare amirinden yani Hasankeyf Kaymakamından izin alman
gerekiyor.” Ya, bu sizi hiç incitmiyor mu ya? Şu anda ben burada
konuşmaya kalksam bir kaymakam, bir vali, bir memur gelip beni uyarsa dese
ki: “Senin filankesten izin alman gerekiyor.” Bu, bu Meclisin, işte
“Kurucu Meclis” dediğiniz, “Gazi Meclisi” dediğiniz Meclisin
itibarına, şerefine, onuruna yakışır mı? Bu kadar
da düşmemeliyiz. Biz kendi kendimizi yok ediyoruz. Meşhur, teknik bir
kavram var “entropi” diye, kendi kendini yok etme hâlidir bu. Yetkimizi
alıp atanmışlara devretmek bu Meclisin şanına,
şerefine yakışmaz.
Geçen,
Arapça Günü münasebetiyle burada iki kelime, iki dakika Arapça
konuşalım dedik, maalesef hemen uyarıldık. “‘Bilinmeyen
dil’ diye kayıtlara geçecek.” denildi. Ama dün İsrail devletinin
resmî Twitter hesabında İsrail, Dünya Arapça Günü’nü
kutlamış ve burada da İngilizce yine yazılar
yazmış, demiş ki: “Arapça, İsrail’in, İbranicenin
yanında resmî dilidir.” ve Arapçayla ilgili video klip de
hazırlamış. Yani arkadaşlar, Arapların
düşmanı…
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Şimdi, konuşuluyorsa...
İSMAİL
TAMER (Kayseri) – Resmî diliyse olur.
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Hayır, bakabilirsiniz, şu anda internete
bakabilirsiniz; İbranice ve Arapça İsrail’in resmî dilidir.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Bizim resmî dilimiz…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya bir dinlemeyi deneseniz.
FEVZİ
ŞANVERDİ (Hatay) – Bizim resmî dilde yapılan…
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Her neyse, o tartışmaya girmeyeceğim
ama Arapların düşmanı, Filistin’in, Kudüs’ün düşmanı
İsrail bunu yapıyor ve biz binlerce yıldır Araplarla
kardeşiz, bütün Orta Doğu’daki neredeyse sınır
boylarımızda Araplarla komşuyuz ve biz doğarken
kulağımıza ezan okunuyor, Arapçayla doğuyoruz, ölürken
Arapça uğurlanıyoruz, gündelik dualarımızı,
ibadetimizi Arapçayla yapıyoruz, hâlâ bu dil “bilinmeyen dil” ve “x”
işaretiyle maalesef tutanaklara geçiyor. Ya bu bizim gerçekten büyük bir
ayıbımızdır, çıkmazımızdır. “Bilinmeyen
dil” dediğimiz, tutanaklara “x” şeklinde geçen Arapça dili,
gördüğünüz gibi, dünyanın en zengin dilidir, 12 milyon 302 bin kelime
hazinesine sahiptir. 2’nci sırada İngilizce vardır, 600 bindir.
Yani 2’nci sıradaki dilden tam 20 kat daha zengindir bu “bilinmeyen dil”
diye tutanaklara geçirdiğiniz dil. Kaldı ki 15 Temmuz gecesi herkes
sabahlara kadar bu bilinmeyen dille dua etti, hacca giderken bu bilinmeyen
dille “…”(x)
diyoruz. Ya hayatımızın her tarafına sızmış
ama her ne hikmetse tutanaklarda hâlâ “x” diye belirtiliyor. Bu, bu ülkeye, bu
Meclise gerçekten yakışmayacak bir durumdur. Bizim yüzyıl önceki
bütün kitaplarımız Arap alfabesiyle yazılmıştır.
Yani süt ile yağ nasıl birbirine karışmışsa Arap
kültürü, Türkiye kültürü, İslam kültürü ve Orta Doğu
halklarının kültürü birbirine bu şekilde karışmıştır,
ayırmak mümkün değildir, bunu resmî tutanaklara geçirmek de bizim
vazifemizdir, vazifemiz olmalıdır.
Bir
de şunu söyleyeyim: Buradaki her şey bu somut tutanaklardan önce
biliyorsunuz ki levhimahfuz tutanaklarına, kayıtlarına geçiyor.
Yani burada konuştuklarımız tutanaklara geçmese de emin olun ki
levhimahfuza geçiyor ve bunun iyi ya da kötü bir hesabı olacaktır.
Bakın,
ben geçen sefer de söyledim ama elimde tutanaklar yoktu. 6 Nisan 2009’da Barack
Obama Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir konuşma yapmış,
konuşması ilk önce Türkçe olarak tutanaklara geçmiş, sonra bir
“x” işareti konmuş ve tutanaklarda denmiş ki “Barack Hussein
Obama'nın konuşmasının İngilizce metni tutanağa
eklidir.” İngilizce metnini de çevirmiş bu Meclis ve Türkçesine
iliştirmiş. Ya, bizim, İngilizler kadar değerimiz yok mu?
Arapça’nın bir İngilizce kadar değeri yok mu? Hani, biz Araplar,
Kürtler, Türkler, Lazlar, Çerkezler Çanakkale’de İngilizlere
karşı beraber savaşmıştık. E, beraber
savaşanların dili tutanaklara geçmiyor, Arapça, Kürtçe, Lazca,
Zazaca, Çerkezce ama savaştığımız kişilerin dili
tutanaklara Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçiyor.
MÜRTEZA
ZENGİN (İstanbul) – O yabancı ondan.
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Biz de yabancı olalım o zaman. Hayır,
biz bu ülkenin esas yerlisiyiz ve…
MÜRTEZA
ZENGİN (İstanbul) – Sen yabancı değilsin işte,
olmadığın için.
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Hayır, kimin ne kadar hakkı varsa bir
diğer ırkın da, bir diğer dilin de o kadar
hakkının olması gerekiyor.
Çoğunuz
eminim Kur’an okumuşsunuzdur. Bakın, ayetikerimede
-hocalarımız var, ilahiyatçılar var- 49 Hucurat:
(Hatip
tarafından Hucurat suresinin 13’üncü ayetikerimesinin okunması)
“Sizi
kabileler, halklar şeklinde yarattık ki
tanışasınız diye.”
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) – 49 değil, 13. Hucurat 13.
KAMİL
AYDIN (Erzurum) – Çeviremiyorsun.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Çeviremiyorum. Bana yanlışımı az
sonra söylersiniz, çıkıp özür dilerim ama doğru çevirdiysem de
siz bir erdemlilik gösterip dersiniz ki: “Pardon, ben yanlış
yaptım.”
Bakın,
Bediüzzaman bunu nasıl tefsir etmiş: “Demek, kabâil ve tavâife
inkısam, şu âyetin ilân ettiği gibi, teârüf içindir, teâvün
içindir; tenâkür için değil, tehâsum için değildir.” Yani inkâr ve
düşmanlık için değildir. Evet, şu anda bu diller
kayıtlara geçmemekle beraber aslında inkâr ediliyor. Yani “x” demek
-matematikte ne olduğunu biliyoruz- bilinmeyen olarak belirtiliyor.
Hâlbuki öyle bir şey maalesef yoktur.
Yine,
Rum suresi 22:
(Hatip
tarafından Rum suresinin 22’nci ayetikerimesinin okunması)
“Dillerinizin
farklı yaratılması yine Allah’ın ayetlerindendir. Bunu
bilenler, âlimler için de bunda dersler, ibretler vardır.” diye
buyurmuş. Yani bunlar bizim birleşmemiz, bizim birbirimizi kabul
etmemiz için bir imtihandır, bir imtihan vesilesidir; birbirimizi inkâr
etmek için, birbirimizi bastırmak için değildir. Diller oturup
yazılmaz. Yani Allah bir şekilde bunu genetik olarak insanlara,
genlerine toplamış.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Aslan.
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
MEHMET
ALİ ASLAN (Devamla) – O yüzden arkadaşlar, hiç kimse kendi dilini,
kendi ırkını seçme hakkına sahip değildir; kendi annesini,
babasını seçme hakkına sahip değildir. Kendimiz için
istediğimizi, kendi dilimiz, ırkımız, dinimiz için
istediğimizi lütfen bir başkası için de isteyelim çünkü,
dediğim gibi, hiçbir dil oturup yazılmaz, kuralları belirlenmez.
Önceden duyma yoluyla ya da işte, o Babil Kulesi yoluyla bir şekilde
diller dünyaya neşet etmiş. Bu dilleri korumak bizim boynumuzun
borcudur.
Bakın,
bu arkeologlar yer altına düşmüş kültürü tespit edebilmek için
bazen elli yıl, yüzyıl fırçayla kazıyor. Biz yeryüzünde
olanları yer altına indirmeden önce muhafaza edelim, gelecek
nesillere aktaralım.
Teşekkür
ediyorum, sağ olunuz. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın,
konuşmalarda Arapça kelimelerin tutanaklara “Türkçe olmayan dil” olarak
geçtiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bir bilgiyi paylaşmak istiyorum sizlerle,
şimdi Tutanak Hizmetleri Başkanlığından gelen bir
bilgi bu: Sayın Aslan’ın bahsettiği gibi Arapça, tutanaklara
“bilinmeyen bir dil” olarak değil, “Türkçe olmayan dil” olarak
geçirilmiştir. Bunu da böylelikle açıklamış olalım.
MEHMET
ALİ ASLAN (Batman) – Bir şey söyleyebilir miyim Başkanım?
Geçen, Ahmet Aydın Başkan yönetiyordu “bilinmeyen dil, ‘x’ geçiyor.”
şeklinde bir açıklama yaptı ama bakabilirsiniz.
BAŞKAN
– Tutanak Hizmetleri Başkanlığından gelen bilgi bu,
“‘Türkçe olmayan dil’ olarak tutanaklara geçmiştir ve uygulama da bu
yöndedir.” diye.
LEZGİN
BOTAN (Van) – Kürtçe nasıl geçiyor Sayın Başkan?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – O da öyle geçiyor.
BAŞKAN
– Bu bilgiyi sizinle paylaşmak istedim.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
– Evet, şahsı adına şimdi Diyarbakır Milletvekili
Sayın Ebubekir Bal konuşacak.
Buyurun
Sayın Bal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EBUBEKİR
BAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2018 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; ülkemizin 2023’te
dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olma hedefini dikkate
aldığımızda, bu hedefe ulaşmak ancak nitelikli üretim
ve bu bilgiye, üretim için ihtiyaç duyulan nitelikli insan kaynağıyla
mümkün olacaktır. Hükûmetlerimiz döneminde eğitime önem verdik,
bütçede en büyük payı eğitime ayırdık. Nitelikli
eğitim ve eğitimde fırsat eşitliği hedefleri
doğrultusunda, 2018 yılında eğitime 134 milyar kaynak
ayırıyoruz. Bu tutar bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde
18’ine tekabül etmektedir. 2002 yılından bu yana eğitime
ayırdığımız kaynağı 11 kat artırarak
hükûmetlerimiz döneminde, zorunlu eğitim süresini sekiz yıldan on iki
yıla çıkardık. Eğitime ilişkin temel göstergelerde
önemli iyileşmeler gerçekleştirdik. Bu kapsamda eğitimde
fırsat eşitliğini artırdık. Eğitimin her
kademesinde okullaşma oranları artışlarını
gerçekleştirdik. Öğretmen ve derslik başına düşen
öğrenci sayılarını düşürdük. Bu kapsamda, pilot
okullaşma oranı 2002-2003 eğitim döneminde ilköğretimde
yüzde 96, ortaöğretimde yüzde 81’ken 2016-2017 döneminde
sırasıyla yüzde 101’e ve yüzde 107 seviyesine
çıkmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimizin döneminde
okullaşma oranıyla birlikte eğitimde fırsat
eşitliği de artmıştır. 2002 yılında her 100
erkek öğrenci ile 91 kız öğrencimiz ilköğretimde okurken
2016-2017 dönemi itibarıyla bu rakam yüzde 101’e yükselmiştir.
Ortaöğretimde ise her 100 erkek öğrenci ile 72 kız öğrenci
okurken 2016-2017 döneminde bu rakam yüzde 94’e çıkmıştır.
Son sekiz yıllık dönemde öğretmen başına öğrenci
sayısını okul öncesinde yüzde 25’ten yüzde 19’a,
ilköğretimde yüzde 22’den yüzde 17’ye, genel ortaöğretimde yüzde
18’den yüzde 13’e ve mesleki teknik eğitimde yüzde 17’den yüzde 13’e
düşürdük. Derslik başına öğrenci sayısını
okul öncesinde yüzde 26’dan yüzde 24’e, ilköğretimde yüzde 32’den yüzde
24’e, genel ortaöğretimde yüzde 31’den yüzde 22’ye, mesleki ve teknik
eğitimde yüzde 36’dan yüzde 23’e düşürdük. Bunun yanı sıra
Taşımalı Eğitim ve Yemek Yardımı
Programı’na, Engelli Eğitim Programı’na, takviye eğitimi,
mesleki ve teknik eğitim dâhil özel okullara giden öğrenciye
eğitim ve öğretim desteği, pansiyonlarında kalan
öğrencilere barınma desteği, ücretsiz ders, kitap, FATİH
Projesi gibi alanlara da çok, içinde bulunan, 2018 yılı bütçesinde
önemli tutarlarda kaynak ayırdık, ayrıca 2003 yılından
bu yana 584 bin öğretmen ataması gerçekleştirdik.
Yükseköğretime önem veriyoruz, bütçeden ayrılan kaynağı
artırıyoruz. Yükseköğretime ayrılan kaynağı 2002
yılı bütçesine göre 11 kat artışla 2018 yılı
bütçesinde 41,7 milyar liraya çıkarıyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde
yükseköğretime erişim ve yükseköğretim alanında
okullaşma oranlarında önemli artışlar olmuştur. 2002
yılında 76 olan üniversite sayısı bugün itibarıyla 112
devlet, 67 vakıf üniversitesi, 5 vakıf meslek yüksekokuluyla, Millî
Savunma, Türk-Japon Bilim ve Teknoloji üniversiteleriyle birlikte 186’ya
çıkmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı bütçemizin
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor,
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bal.
Şahsı
adına son olarak Adana Milletvekili Sayın Meral Danış
Beştaş konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Danış Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçen
bütçe görüşmeleri sırasında Avrupa Birliği Bakanı
Sayın Ömer Çelik “Avrupa Birliğine tam üyelik süreci bir devlet
politikasıdır ve bizim için stratejik bir hedeftir.” dedi, hatta
Mecliste bu konuda konsensüs bulunmasını da büyük bir memnuniyetle
karşıladığını ifade etmişti; uzun bir
konuşmadan sadece bir cümleyi tekrar hatırlatmak istiyorum.
Doğrusu,
bizim Halkların Demokratik Partisi olarak özgürlük
çıtasının yükselmesi, hukukun üstünlüğünün egemen
olması, Avrupa Birliğine girişte tam üyelik
koşullarının yerine getirilmesi konusundaki mücadelemiz ve
siyasi yaklaşımımız da stratejiktir ama Avrupa
Birliğine üye olmak isteyen Türkiye'nin tabii ki yapması gerekenler
vardır.
Şimdi,
hedef buysa bizim neler yapmamız lazım? Şu anda Türkiye’de ne
yok? Düşünce ve ifade özgürlüğü yok, din ve vicdan özgürlüğü
yok, demokratik siyaset yapma hakkı yok, yargı
bağımsızlığı yok, toplanma ve örgütlenme
özgürlüğü yok, kadın-erkek eşitliği yok, eşit ve özgür
yurttaşlık yok. Ayrımcılık bir devlet politikası
hâline gelmiş, seçilmiş belediye başkanları cezaevlerinde
ve belediyelere, halk iradesiyle temsil edilen belediyelere gasp aracı
olarak kayyumlar atanmış hem de KHK’lerle. Halk temsilcileri, milletvekilleri,
eş genel başkanlarımız hâlâ hapishanede. Türkiye’de
iktidardan yana olmayan, AKP’li olmayan hiç kimseye bu haklar yok. Tabii, bu
liste uzun, zaman yetmiyor. Ama iktidar partisindenseniz bu hakların hepsi
sizin için sonuna kadar açılıyor.
Şimdi,
böyle bir tabloda Avrupa Birliğine üye olmak nasıl mümkün olacak?
Orada değerler var ve o değerlerin yerine getirilmesi mutlaka
gerekiyor.
Geçenlerde,
Erdoğan, AKP’nin Genel Başkanı, Sayın
Cumhurbaşkanı Batı Trakya’yla ilgili bir şeyler söyledi.
SALİH
CORA (Trabzon) – İspanya nasıl Avrupa devleti, İspanya?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Efendim? Siz gerçekten sataşma
konusunda bir uzmanlık yapıyorsunuz. Yani bu konuda…
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş devam edin lütfen.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, siz
uyarmadığınız için biz uyarmak zorunda kalıyoruz.
SALİH
CORA (Trabzon) – Yanlış bir şey demedim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben deminden beri, beş saattir
önde oturuyorum, ısrarlı ve istikrarlı bir şekilde, her
çıkan konuşmacıya sataşma yapılıyor, her konuda
sataşılıyor.
SALİH
CORA (Trabzon) – Hayır ama yanlış bir şey söylemedim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir dinleme hâli, yani “Ne deniyor
acaba, bir dinleyelim.” derdi yok.
SALİH
CORA (Trabzon) – Soru sordum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani biz burada… Soru soruyorsunuz ama
benim bütün insicamım bozuluyor. Şu anda konuşmamı yapmak
yerine ben bir dakika cevap vermek zorunda kalıyorum. Bu hâl, hâl
değil yani burada…
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş, siz lütfen devam eder misiniz
konuşmanıza.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Devam edeceğim de Sayın
Başkan, aralıksız karşımızda konuşan ve
sataşan birileri var.
BAŞKAN
– Sadece bir kişi değil bunu herkes yapıyor.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yani böyle bir şey olamaz yani bu
doğru bir tutum değil.
BAŞKAN
– Evet, herkes yapıyor, evet, doğru bir tutum değil.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz yapmıyoruz, biz bunu
yapmıyoruz, biz oturuyoruz ve dinliyoruz yani yapmıyoruz bunu.
Şimdi,
Erdoğan’ın sözleri şu, diyor ki…
BAŞKAN
– Herkes yapıyor Sayın Danış Beştaş, hakkaniyetli
davranın, lütfen…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, siz de bir
sınıf başkanı gibi bizi ha bire azarlamaktan vazgeçin.
BAŞKAN
– Bu duruma itmeyin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir hakkınız yok, böyle
bir yetkiniz de yok ve elinizde...
BAŞKAN
– Böyle bir hakkım da var, böyle de bir yetkim de var.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir hakkınız yok.
BAŞKAN
– Buyurun, devam edin. Ek süre vermeyeceğim size.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Elinizde bir sopa var sanki.
BAŞKAN
– Var.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sürekli tehdit ediyorsunuz.
BAŞKAN
– Bak var, benim sopam burada, var.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir şey olabilir mi? O sopa
bizim aynı zamanda.
BAŞKAN
– O zaman, ona uygun davranın.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “Batı Trakya’da
ayrımcılık var. Oradaki halka gerekli destek verilmemektedir.
Rum vatandaşlarıma yönelik böyle bir uygulama göremezsiniz.” vesaire,
vesaire demiş Sayın Erdoğan. Dışarıda özgürlükçü,
içeride baskıcı. Ayrımcılığı Türkiye'de biz
yaşıyoruz, ötekileştirmeyi yaşıyoruz, düşünce ve
ifade özgürlüğünün olmadığını, siyaset yapma
hakkının olmadığını yaşıyoruz ama
dışarıda özgürlükçü bir Cumhurbaşkanı var.
Şimdi,
burada AİHM karnesini önemle hatırlatmak istiyorum. Gerçekten,
Avrupa...
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) – Özerklik mi, özgürlük mü?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz devam edin sataşmaya. Zaten,
siz bizim sesimizi kesmek için her türlü işi yapıyorsunuz.
AİHM
karnesi, Türkiye'de şampiyonluğu... Biliyorsunuz, Türkiye
şampiyondu uzun yıllar, 1998 yılında Rusya’nın
girmesiyle birlikte, neyse, şampiyonluğu bizden aldı; 2’nci
sıradayız, 3’üncü sırada Romanya var. Ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar gerçekten Türkiye’yle ilgili en
can yakıcı kararlar: Yaşam hakkı ihlali, işkence,
3’üncü madde, 10’uncu madde, kişi özgürlüğü ve güvenliği
hakkı, adil yargılanma hakkının ihlali. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinden en fazla ihlal kararı verilen ülke Türkiye. Bir
de bu kararların uygulanması meselesi var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Tamamlayın lütfen.
Bir
dakika ek süre veriyorum.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi, eğer biz Avrupa
Birliğine üye olmak istiyorsak bir kere bu şampiyonluktan, bu
sicilden kurtulmak lazım. Şimdi, nedir? 2016 yılında en çok
ihlal alan alanlardan biri -hepsi burada belli- kötü muamele, hâlâ devam ediyor
ve hak ihlallerinin üstü örtülüyor. Üstelik, bu liste neye rağmen biliyor
musunuz? 5233’e rağmen. Yeni yasa çıkarıldı AİHM’in
önü kesilmesi için; OHAL Komisyonu kuruldu, AİHM’e gidilmemesi için;
AYM’ye başvuru hakkı tanındı, AİHM’e gidilmemesi için.
Şimdi, bu sicille Avrupa Birliğine giremeyiz. Bu nedenle,
bunların tümünün düzeltilmesi lazım. Demokrasi dışında
bir seçenek yok; hukukun üstünlüğü dışında, eşit ve
özgür yurttaşlık dışında bir seçenek söz konusu
değil ve bununla ilgili dışarıda söylenen sözlerin
gerçekten burada da uygulanması lazım. Batı Trakya’da istenen
hakların önce kendi yurttaşlarına verilmesi lazım. Kendi
yurttaşlarına Kürt…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …denilmesini kabul etmiyor, Batı
Trakya’da Türk denilmesinin kabul edilmediğini söylüyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben ana dilimde eğitim görmüyorum,
ana dilimde konuşamıyorum.
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş, süreniz bitti.
Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Biz de kurs açtık, gidin okuyun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ne kursu açtın? Sen mi açtın?
Sen mi açtın?
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Kurs açtık üniversitede, gidin okuyun.
Daha ne istiyorsun?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen babanın hayrına mı
açıyorsun onları? Ben bu ülkenin yurttaşıyım.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Yurttaşıysan
yurttaşlığını bil!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamam mı? (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Tamam.
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kıymetini bil!
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben bu ülkenin
yurttaşıyım…
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Yurttaşlığını bil!
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kıymetini bil!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – … senin kadar hakkım var.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Yurttaşlığın
kıymetini bil!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, ne yapıyorsunuz? Lütfen…
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bu ülkenin kıymetini bil!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sen bana emir mi veriyorsun? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Terbiyesiz
sizsiniz. Çok ayıp bir şey!
BAŞKAN
– Lütfen…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, “terbiyesiz” diyor, görmüyor musunuz?
LEZGİN
BOTAN (Van) – Terbiyesiz senin gibiler.
BAŞKAN
– Duymuyorum. Ne demek, siz bana böyle davranıyorsunuz canım?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Ya, niye Başkana bağırıyorsun be?
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, terbiyesizi duymadınız…
BAŞKAN
– Duymadım, duymadım.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben size söylüyorum yani.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Başkana saygılı davran!
BAŞKAN
– Bağırıyorsunuz; azarlıyorsunuz gibi bir hâliniz,
tavrınız var. Lütfen haddinizi bilin.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Bravo Başkan.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Terbiyesizlik sizin gibi
davranmaktır biliyor musunuz? Hadsiz ve terbiyesizsiniz!
BAŞKAN
– Lütfen yerinize geçin, süreniz bitti.
HÜSEYİN
KOCABIYIK (İzmir) – Sen daha geçen gün terörist cenazesine gittin.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ama “terbiyesiz” diyor ya.
BAŞKAN
– Sayın Danış Beştaş…
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Meclis Genel Kurulunda “terbiyesiz”
diyemezsin.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Diyorum ama.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Terbiyeyi senden öğrenecek
değilim.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Öğreneceksin!
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Terbiyesiz sensin!
BAŞKAN
– Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
01.54
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 02.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir),
Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Danış Beştaş.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, biraz önce
konuşmam sırasında iktidar sıralarında oturan
sayın milletvekili -tutanaklara geçmiştir- “terbiyesiz” diye birkaç
defa, defalarca söyledi. Tutanakları talep etmenizi, incelemenizi ve özür
dilemesi gerektiğini söylüyorum, talebimiz de bu yöndedir; açıkça
özür dilemesi.
BAŞKAN
– Bakayım, tutanakları inceleyeyim, daha sonra gereğini yapma
işlemine bakarız.
Peki,
şimdi soru-cevap bölümündeyiz sayın milletvekilleri.
Süremiz
on dakika.
Beş
dakika içinde soruları alacağım, daha sonraki beş dakika
içinde Sayın Bakan sorulara cevap verecekler.
Sayın
Topal yerine Sayın Köksal, buyurun.
BURCU
KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, gecenin saat ikisindeyiz. Gelin
buradan güzel bir sonuç çıkaralım. 502 sayılı torba
Yasa’yla ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim mezunu olan gazilere memur
olarak atanma hakkı verilirken tüm mücadelelerimize rağmen ilkokul,
ortaokul ve ortaöğretim mezunu şehit yakınlarına memur
olarak atanma hakkı verilmemiştir. Şehitlerin emaneti olan
şehit yakınlarımızın ilkokul, ortaokul ve
ortaöğretim mezunu olanlara memuriyet hakkının
tanınması için bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Yine,
muharip gazilerin maaşlarının denkleştirilmesi ve
çocuklarına iş hakkı tanınması için bir
çalışma var mı?
Ve
yine, şehit yakınlarımızın içinde geçim
sıkıntısı çekenler var. Günün ekonomik koşulları
da dikkate alınarak özellikle şehit ana babalarına bağlanan
maaşlarda bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Sayın Şimşek yerine Sayın Tor…
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sorum
Sayın Maliye Bakanı Naci Ağbal’adır.
Faiz
ve sermaye giderleri bütçe tasarısından aldığım
rakamlardır. Faiz giderleri 2016 yılında 51, 2018 tahmini 71
milyar liradır. Sermaye giderleri 2017 yılında 70 milyar
lirayken 2018 tahmini 69,8 milyar liradır. Faiz giderleri yükselen bir
trend gösterirken sermaye giderleri düşen bir trend göstermektedir. Faiz
giderleri ile sermaye giderlerini
karşılaştırdığımızda miktar olarak faiz
giderleri sermaye giderlerini aşma eğilimindedir. Sayın Bakan,
“Faiz giderlerinin artışını durdurun, hatta
sıfırlayın, sizi ayakta alkışlayalım.” diyorum.
Sorum:
Bu yatırım bütçesiyle, artarak yüzde 10’ları aşan
işsizliği nasıl önleyeceksiniz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba…
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Yardımcı
hizmetler sınıfında çalışan personel genel idare
kadrolarına alınacak mı? Üniversite mezunu olup da çay
ocağı gibi çeşitli birimlerde çalışan personel genel
idare kadrosuna alınacak mı? Taşeron olarak çalışan,
işçi kadrosunda alındığı için yardımcı
hizmetlerde çalışanların otomatikman genel idare kadrosuna
alınmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır, varsa
bu çalışmalar ne zaman sonuçlanacaktır? Bu soruları Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çalışan emekçiler adına soruyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Erdem…
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Bakana: Türkiye Kömür İşletmeleri, Türkiye Taşkömürü
Kurumu, Türkiye Elektrik İletim AŞ ve benzeri KİT’lerdeki
KPSS’li, kadrolu işçi, tekniker, mühendis arkadaşlarımıza
399/2 sayılı sözleşmeli memur statüsüne geçiş düzenlemesi
gelecek midir? Kamu iktisadi teşebbüslerinde KPSS’li, kadrolu,
unvanlı çalışanlara sözleşmeli memur statüsüne geçiş
hakkı verilecek midir?
İkinci
sorum ise hava limanında, Devlet Hava Meydanları
İşletmesinde çalışan özel güvenlik elemanlarımız
taşeron yasasına dâhil edilecek midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Zeybek…
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Sayın Bakan, binlerce tarım işçisi ve
çiftçiye, sosyal güvencesi olmayan, sosyal güvenlik için prim ödeme
zorluğu içinde olan, yaşları ülkemizdeki emekli olma
yaşını geçmiş, emekli olamayan
yurttaşlarımıza gerekli ödeme kolaylığı
getirilerek emekli olmaları sağlanmalı. Sosyal devletin görevi
ve sorumluluğunun gereği olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
milletvekillerinin destek vereceğini, gereği
yapıldığında sizleri de yücelteceğine inanıyoruz.
İkinci
bir sorum: Hastanelerimizde sağlıkçı hemşirelerin
eksikliği olduğu bilinmektedir. 2018 yılında hastanelerdeki
hemşire açığını kapatmak için hemşirelerimize
kadro vermeyi ve atamayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
– Sayın Depboylu, hep sınırda kaldınız, süremiz bitti
ama bu sefer sorun sorunuzu.
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) – Gerçekten teşekkür ediyorum.
Bir
iki saat önce Aydın Emel Uşaklı Anadolu Lisesi Okul Aile
Birliği Başkanı aradı. Önceden FETÖ’ye ait olan ve devlet
tarafından el konulan bir yurt bu okula devredilmiş ancak bakım
ve tadilatıyla ilgili hiçbir iş yapılmamış, tüm
sorunlarıyla okul aile birliği ilgilenmek durumunda. Zaten
okullarımızın çoğunda, aşağı yukarı
tamamında okul aile birlikleri ve dolayısıyla velilerin üzerinde
çok büyük bir yük var. Bunlar ne zaman kaldırılacak?
Yine,
atama bekleyen öğretmenlere verilen sözler ne zaman tutulacak?
Bir
de hastanelerde önemli bir göreve sahip olan anestezi tekniker ve teknisyenleri
her yıl katlanan mezun sayısıyla ve azalan kadrolar sebebiyle
mağdur olmuş, 73 binden fazla anestezi mezunu atama beklemektedir.
Bununla ilgili bir çalışma var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, buyurun lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın
Köksal, gazilerle ilgili ve muharip gazilerle ilgili özlük hakları
konusunda birtakım değerlendirmelerde bulundular. Bu konuları
kısmen biliyorum ama Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığındaki arkadaşlarımız bu konuyla ilgili
farklı mali ve sosyal haklara ilişkin bir çalışma
yapıyorlar. O çalışmalar çerçevesinde biz de
notlarımızı aldık. Bunu da Aile Bakanımızla
inşallah paylaşacağız.
Sayın
Tor “2018 yılında bütçe giderleri içerisinde sermaye giderleri 2017
yılına göre daha düşük oluyor, faiz giderleri artıyor.”
şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Biliyorsunuz, bütçede
yatırım nitelikli harcamalar iki kalemde gösteriliyor. Bunlardan bir
tanesi sermaye giderleri kalemi, diğeri ise sermaye transferleri kalemi. O
açıdan bakıldığında, 2018 yılında
yatırım harcamaları için bütçeden 85 milyar liralık bir
kaynak ayırmış durumdayız.
Şunu
da ifade etmek gerekir: Yıl içerisinde, özellikle gelir tarafında
imkânlarımız olduğu sürece, bundan önceki yıllarda, 2017
yılı da dâhil olmak üzere her zaman için yatırım için
yapmış olduğumuz harcamalar başlangıç ödeneklerinin
üzerinde oldu. O açıdan, 2018 yılında da ülkemizin
kalkınmasına, büyümesine destek verecek kamu
yatırımlarına bütçeden daha fazla kaynak ayırma
noktasında da bugüne kadar olduğu gibi 2018 yılında da
desteğimiz ve gayretimiz olacak.
İstihdam
konusunda, biliyorsunuz, son bir yılda istihdama yaklaşık 1
milyon 350 bin kişi katılmış oldu. Dolayısıyla,
2009 küresel finansal kriz sonrası dönemde Türkiye sürekli bir
şekilde istihdamını artırabilen nadir ülkelerden bir
tanesi. O açıdan bakıldığında, istihdamın da
yaklaşık son sekiz yıldır 6 milyon civarında ya da 7
milyon civarında arttığını görüyoruz, onu da söylemek
lazım. Ama işsizlik oranlarının da daha
aşağıya çekilmesi noktasında Hükûmet olarak yoğun bir
gayretimiz de var. Özellikle özel sektör yatırımlarının
desteklenmesi, üretimin desteklenmesi, ihracatın desteklenmesi
bakımından önemli çabalarımız var. Sayın
Cumhurbaşkanımızın katılımlarıyla
İstihdam Şûrası’nda da açıklandığı üzere
2018 yılında istihdamı artırmak amacıyla yeni bir
destek çalışmamız olacak. Bu çerçevede, özellikle istihdama ilk
defa katılacak olanlar bakımından sosyal güvenlik primleri ile
gelir vergisi ödemelerini devlet olarak biz karşılayacağız.
Yine, genç istihdamı, engelli istihdamı ve kadın istihdamı
bakımından da, istihdama katılacaklar bakımından özel,
sektörel bazda da desteklerimiz olacak. O açıdan, 2018 yılında
inşallah gerek ekonomiyle ilgili sağlayacağımız
destekler gerek istihdam üreten, istihdamı artıran firmalara
doğrudan doğruya sağlayacağımız destekler
üzerinden istihdamın artacağı ve işsizliğin de daha
aşağı seviyelere geleceğini söylemek gerekiyor.
Sayın
Ağbaba yardımcı hizmetler sınıfından genel idare
hizmetleri sınıfına geçişle ilgili ve taşeron
çalışmayla ilgili bir soru sordular. Yine, Sayın Erdem mühendis
çalışanların genel idare hizmetlerine geçişi, Devlet Hava
Meydanları İşletmelerinde çalışan personelle ilgili
konular gündeme getirdiler. Şunu ifade etmek lazım: Zaman zaman
tabii, personel mevzuatında, farklı kurumlarda farklı statülerde
personelin çalışması çalışanlarımız
bakımından bir beklentiyi oluşturuyor. Aslında en
doğrusu bunlarda bir sadeleşmeye gitmek ihtiyacı var. Bu
taşeron düzenlemesini -önceden de ifade ettim- hızlı bir
şekilde hayata geçirdikten sonra -hepimizin bildiği konular ifade
ettiğiniz konular- o konularla ilgili de inşallah mesafe
alırız.
Sayın
Zeybek’in çiftçiler konusunda yapmış olduğu
değerlendirmeyle ilgili biz de notlarımızı aldık, bu
konuda gerekli desteği veririz.
Sağlık
personeli konusunda Sağlık Bakanımız burada bir
açıklama yaptı. Biz de Bakanlık olarak Sağlık
Bakanlığında, hatta üniversite hastanelerinde de dâhil olmak
üzere başta hemşire olmak üzere sağlık personelinin
karşılanmasıyla ilgili gerekli çalışmaları olumlu
bir şekilde sürdürüyoruz. İnşallah, burada ihtiyaç olan
personelinin teminini de sağlayacağız.
Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
8’inci
maddeyi okutuyorum:
Mali kontrole ilişkin hükümler
MADDE 8- (1) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve
(II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki işleriyle
sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı
aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya
çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı uyarınca
kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere
yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Meslekî Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak
ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak
ödemeleri,
ç) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası
gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak
ödemeleri,
bütçelerinin (01.4) ekonomik kodunda yer alan
ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar ve söz konusu ekonomik kodu
içeren tertiplere ödenek eklenemez, bütçelerin başka tertiplerinden (bu
ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar ile 6
ncı maddenin ikinci fıkrası kapsamında yapılan
aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama
yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş
akitleri feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C)
fıkrası hükmü çerçevesinde anılan kamu idarelerinde istihdam
edilecek personel ile bu ekonomik kodu içeren tertiplerden yapılması
gereken akademik jüri ücreti ödemeleri için gerekli olan tutarları ilgili
tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Bu Kanuna bağlı (T)
işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu
hâllere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu karan ile edinilebilir.
(3) 5018 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri,
sürekli işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3) ile
(02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler. Bu
işçilerle ilgili toplu iş sözleşmelerinden doğacak
yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve
sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek
ihtiyaçlarını ödenek aktarmak suretiyle karşılamaya Maliye
Bakanı yetkilidir. Bu fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar
dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar
ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde
ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka
tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki ödenek aktarmasına
ilişkin kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma
yapılması koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.
(4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve
(II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin harcama
yetkilileri, sürekli işçiler ile 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçilerin fazla çalışmaları
karşılığı öngörülen ödeneğe göre iş
programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla
süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve
ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler.
Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi,
çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar
Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla
çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin
ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
(5) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından uluslararası
anlaşma, kanun ve kararnameler gereği üye olunanlar
dışındaki uluslararası kuruluşlara, gerekli
ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının uygun
görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik
aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.
(6) Ekonomi Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığının uluslararası anlaşma, kanun
ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu
uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma
payı ödemeleri dâhil) beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk
bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri,
münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden
karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner
sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2018 yılında ilk defa
istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
(8) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idareler, gerekli tedbirleri alarak bütçelerinin
"03.3- Yolluk Giderleri", "03.6- Temsil ve Ağırlama
Giderleri" ile "03.7- Menkul Mal, Gayrimaddi Hak Alım,
Bakım ve Onarım Giderleri" ekonomik kodlarını içeren
tertiplerine tahsis edilen ödeneği aşmayacak şekilde harcama
yaparlar. Söz konusu idarelerce anılan tertiplere bütçelerinin diğer
tertiplerinden aktarılacak ödenek tutarları ile bu Kanunun 6 ncı
maddesinin beşinci fıkrası kapsamında eklenecek ödenek
tutarları toplamı bu tertiplerin başlangıç ödeneklerinin
yüzde 10'unu aşamaz. Ancak, ihtiyaç halinde söz konusu ekonomik
kodları içeren tertiplerin başlangıç ödeneklerinin yüzde 10'unu
aşan aktarma ve bu Kanunun 6 ncı maddesinin beşinci
fıkrası kapsamında ödenek ekleme işlemlerini yapmaya Maliye
Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN
– 8’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri ve bizleri sabahın bu saatinde ekranları
başında izleyen aziz Türk milleti; 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Bizler
milletin temsilcisi olarak, milletin vekili olarak bu Meclise gönderilirken
özellikle bizden beklenti, milletin sorunlarına çözüm üretme noktasındaydı.
Milletin bizden beklediği elbette ki siyasi kısır
çekişmeler değil, milletin bizden beklediği elbette ki kavga,
gürültü değil. Hele hele ülkemizin geçmiş olduğu bu zorlu
süreçte bilhassa millî ve manevi birliğimizi korumamız
gerektiğini her bir milletvekilinin, bu çatı altında görev
yapan, milletin temsilcisi olarak oturan her bir milletvekili
arkadaşımızın gerçekten önemli bir bilinçle idrak etmesi
gerektiğini de tekrar vurgulamak isterim.
Bu
anlamda, Türk milletinin sesi olmaya geldik, nefesi olmaya geldik,
sorunları gündeme taşımaya geldik, bunlara çözüm üretmeye geldik
ve en önemlisi, vatanı uğruna canını ortaya koymuş
olan şehit yakınlarımız -onlar bize şehitlerimizin
emaneti- ve gazilerimizle ilgili sorunların giderilmesi yönünde defalarca
kürsüden kanun tekliflerimizle birlikte gerekli çalışmaları
yaptık ancak hâlâ çözüme kavuşmamış olan noktalar var.
Bunlarla ilgili tekrar bunları tekrar etmek istiyorum. Yıl sonu
geldiği için özellikle son iki senenin değerlendirmesi olarak da
görülebilir. Her ne kadar iktidar partisi tarafından “Gazilerimiz ve
şehit yakınlarımızla ilgili çalışmalar
tamamlanmış.” denilse bile eksikler bulunmakta, bu anlamda
gazilerimiz arasında eşitsizlikler bulunmakta. Çok rasyonel bir
tespittir bu, ortaya konulabilir bir çizelge yapılabilir. Muharip
gazilerimiz, Kore gazilerimiz, Kıbrıs gazilerimiz arasında
aldıkları maaştan özlük haklarına kadar
farklılıklar bulunduğu için bunların aciliyetle giderilmesi
gerekiyor. Gazilerimizin uzuv kaybı derecesine
bakılmaksızın malul gazi sayılarak oluşturulan
eşitsizlik mutlaka giderilmelidir. Şehit yakınlarımıza
ve gazilerimizin yakınlarına kadro önceliği verilmelidir ve
kadro arttırılmalıdır. Elbette ki kadrolar verildi,
yapılanları da göreceğiz ama yeterli midir buna da hep birlikte
karar vereceğiz. Yeterli olmadığını, feryat bir yerden
geliyorsa mutlaka hâlâ eksiklik vardır diyebilmeliyiz.
Terörle
mücadele sırasında yaralanmış gazi sayılmayanlar
yaklaşık on beş yıllık bir mücadele sürdürmekte. Bir
kanun hükmünde kararname çıktı bize göre gazilerimiz için ancak
bunlar surda bir gedik olarak kaldı sadece. Gerçekten uygulamaya
geçtiği vakit onların arasında belki yüzde 2’sine sadece gazilik
unvanı verilebildi.
Yine
vatanımızın kahramanları korucularımızla ilgili
bir korucu kanunumuz yok. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bununla
ilgili bir kanun teklifimiz mevcut ve bunun mutlaka tüm parti grupları
tarafından değerlendirilmesi şart. Bunu gündeme
taşıdık ve bu hususta bir korucu kanununun çıkarılması
için kanun teklifimizde detaylar da mevcut. Ortalama 8 nüfuslu bir aileye sahip
olan korucularımızın bir kısmının almakta
olduğu maaş 1.510 lira. Çok zor koşullarda yaşamaktalar. Bu
para ailelerinin geçimlerine yetmemektedir ve her akşam o evin
hanımı eşini sabah dönmemek üzere evinden yolcu etmektedir.
Bunlar da bizim kahramanlarımız. Özellikle, üzerimize düşen,
korucularımızla ilgili de derhâl bir kanun çıkarılması
ve özlük haklarının, maaşlarının iyileştirilmesi
yönünde çalışmalar yapmak.
İnfaz
ve koruma memurlarımızın, 4/B’li çalışanlarının
kadrolu bir memur kadar hakları ve iş güvenceleri
bulunmamaktadır. Bu konuda eşitlik sağlanmalıdır.
Güvenlik hizmeti gören bu arkadaşlarımız genel hizmetler
sınıfından güvenlik sınıfına geçmek istemekteler;
bu da haklı bir talep.
Millî
projeler üzerine konuştuk bu bütçede. Özellikle millî projelerin ülkenin
üreten ekonomisine katkı sağlayacağını hepimiz
biliyoruz. Ancak “millî projeler” derken millî projeleri ifa edecek olan,
buralarda görev yapacak olan kardeşlerimizle ilgili kadroların
açılması şart. Ziraat, tarım ve su ürünleriyle alakalı
özellikle o bölümlerden mezun olan kardeşlerimizin bir işsizlik
sorunu var. Madem bu projelere geçilecek o zaman şunu yapmamız
gerekiyor: Su ürünleri bölümünden mezun olanlar, ziraat mühendisleri ve yine
gıda mühendisleri, veteriner hekimler, bilhassa kendi meslek
dallarında uzman olan kişilerin kadroya alınması
gerekmektedir.
3004
sosyal güvenlik ön lisans mezunları, 2018 yılı Haziran
atamasında en az –bakın, bunlar sayı olarak o kadar- 3 bin kadro
talep etmekteler; bu anlamda da hassasiyet göstermek gerekiyor. Türk milleti
ferasetli, Türk milleti çok istemiyor. Ne istiyor? Minimum, yapılması
gerekenler noktasında hakikaten buluşulacak yerde buluşmak
istiyor. Bu anlamda da buradan adım atılırsa inanın Türk
milletinden de mutlaka bir adım gelecektir.
Kamuya
personel alımlarında 35 yaş şartının esnetilmesi
yine milletimizin talepleri. Neden? Uzun seneler atamaları
yapılmayıp bekledikleri için yaşları ilerlemiş
olduğundan dolayı yaşın en azından bir iki yaş
esnetilmesi yönünde de haklı talepleri bulunmakta.
Adalet
Bakanlığı bünyesinde yardımcı hizmetler
sınıfında görev yapan mübaşirlerin hizmet
sınıfları büyük bir haksızlık
oluşturmaktadır. Yürüttükleri görev bakımından asli ve
sürekli hizmet ifa eden mübaşirlerin kendileriyle benzer işleri gören
zabıt kâtibi, şoför ve başka diğer memurlar gibi genel
idari hizmetleri sınıfında bulunmaları gerekmektedir. Bu
hususta Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığının bütçesinin
sunumunda mübaşirleri genel idari hizmet sınıfına
geçireceklerini beyan etmiştir. Bu müjde 5.500 mübaşir arkadaşımızı
ve ailesini sevindirmiştir. Bakan Bey’in sözünün takipçisi
olacağımızı buradan tekrar belirtmek isterim. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, devlette bilhassa süreklilik esasına çok önem
verdiğimizi, milletimizin de devlete güvenini bu unsurun
oluşturduğunu, bir bakanın vermiş olduğu sözün gelen
diğer bakan tarafından mutlaka devam ettirilmesi gerektiği
yönünde de tekrar mutlaka takipçisi olacağımızı söylemek
isterim.
Ezcümle,
adalet bölümü mezunlarına bölümüne göre öncelik verilmesi şartı
vardır. Zaten genel anlamda, fakültelerden mezun olanların, kendi
bölümlerinden mezun olan arkadaşlarımızın kendi bölümlerine
atamalarının ve görevlendirmelerinin yapılması gerekiyor ki
gerçekten mesleklerini icra etsinler, mutlu birer çalışan olarak
hizmet edebilsinler vatana ve millete.
Mayıs
ayında Diyanetin imam-hatip mülakatına girip sonra İŞKUR’a
temizlik elemanı olarak alımları yapılan 4.995 mağdur
haklarını aramaktadır yine. Bu konuda gereken düzenleme
konusunda bir çalışma yapılması şarttır.
Yine,
aynı şekilde, Suriyeli öğrencilerin… Bakın, 3,5 milyon
Suriyeli mülteci geldi. Her ne kadar bunlara “misafir” desek de misafirin
kalıcılığı… Yani, süre olarak “misafir” dememek
gerekiyor artık, ülkemize yerleştiler. Bu anlamda, Türk milletinin
yine kalbinin zenginliği, mazlumun yanında olma isteği, tabii
ki, gerçekten büyük önem arz etmekte. Bunlarla ilgili eğitim veren, emek
veren öğretmenlerimiz var. Öğretmenlerimizin, Suriyeli
öğrencilerle ilgili, özellikle Türk eğitim sistemine entegrasyonunun
sağlanması, projelerde görev yapan 6 bin KPSS ve mülakatla
atanmış öğretmene proje bitiminde sahip çıkılması
gerekiyor; orada da, yine, mutsuz bir kitlenin oluşmasına yol açmamak
gerekiyor.
Bir
başka konu da engelli öğretmen adaylarımız. Yine, burada
yaklaşık 4 bin kişilik bir öğretmen kitlesinden
bahsediyoruz. Hepimiz burada, o özel günlerde, özel insanlarımızla
ilgili hakikaten duygusal konuşmalar yapıyoruz ama ben şunu
derim: Duygusal konuşmalar yapmak yerine haklarını teslim etmek
burada her birimizin görevi ve vebali. Bizler Türk milletinin vebaliyle bu
koltuklarda oturuyoruz. Her birimiz akşam başımızı
yastığa koyduğumuzda gerçekten rahat uyuyabiliyor muyuz, bunu
ölçmemiz gerekiyor. Bu anlamda, engelli öğretmen adaylarımızla
ilgili, bir avuç engelli öğretmenin hâlâ atanamadığını,
ocak ayıyla ilgili Sayın Başbakanın yaptığı
açıklamanın 500 öğretmen ataması olduğunu
hatırlatmak istiyorum. Bence bütün engelli öğretmenlerimiz kendi
branşlarında mutlaka istihdam görmeliler.
Öğretmenlerimizin
taleplerini dikkate almalıyız; göz bebeğimiz
evlatlarımızı onlara emanet ediyoruz. Her buraya, kürsüye
çıktığımızda… Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
kanun tekliflerimiz de mevcut, soru önergelerimiz de mevcut. İhtiyaç 100
bin öğretmenken neden 20 bin öğretmen alımı
yapılır, bunu anlamak da mümkün değil. En azından 40 bin
öğretmen alımı yapılması noktasında bir talep
bulunmaktadır.
Yine,
aynı şekilde -özellikle burada çok talep geldiği için- ebe
hemşirelerle alakalı: Hizmet verdikleri köylerde gebe takibi, bebek
ve çocuk izlemi, aile planlaması danışmanlığı,
okul çağı çocuklarında aşı uygulaması, sağlık
alanında eğitimler verme gibi görevlerinin yanı sıra,
çalıştıkları köylerde tek olmaları sebebiyle temizlik
personeli olarak da görev yapmak zorunda bırakılmaktadırlar.
Evlilik izni, doğum izni, hatta ölüm izni olmayan vekil ebelerin eksik
olan özlük haklarında mutlaka iyileştirmeler yapılmalı. Bir
nevi 4/C’li olan vekil ebelerimizin 4/B ya da 45/A sözleşmeli pozisyonuna
geçirilmesi gerekmektedir.
Bu
değerlendirmelerin tamamını eminim ki hepiniz aslında
yapabiliyorsunuz. Her bir milletvekilimizin, her bir
arkadaşımızın bunlara önem vermesi gerekiyor. Milletimizin
vebali bizim vebalimizdir. Bu anlamda, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba
konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gündemimiz
bütçe. Muhalefet vekilleri bütçeyle ilgili kaygılarını,
düşüncelerini sıralıyor; doğal olarak iktidar
milletvekilleri de yaptıklarını anlatıyor. Ben burada bugün
size AKP’yi farklı bir şekilde değerlendirmek için huzurunuzdayım.
Değerli
arkadaşlar, AKP sadece bir siyasi parti değil, on beş yılda
ülkeyi bir parti devleti hâline getiren bir yapı aslında. Kendisine
on beş yıldan bu yana bazen devşirme yoluyla, bazen transferle
geniş bir kadro oluşturmuş durumda. Bu kadro yani AKP, sadece burada
oturan milletvekillerinden ya da saraydaki paralel hükûmet ve
danışmanlardan oluşmuyor. Yandaş kalemi, besleme
akademisyeni, şaklaban televizyoncusu, yalaka topçusu, yağcı
popçusu, ensesi kalın patronu, uzaktan kumandalı hâkimi… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Söylediğin sözlere dikkat et. Mahalle dili sözlere
dikkat et.
TAMER
DAĞLI (Adana) – Ayıp ya, ayıp!
VELİ
AĞBABA (Devamla) - …fedai savcısı, kadrolu mafyası,
külahlısı, feslisiyle bütün bir yapı.
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Başkanım, temiz dile davet eder misiniz.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Ağzını bozma.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Başkanım, temiz dile davet et, temiz dile.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - AKP deyince akla bir siyasi çizgiden fazla sapma gelir.
BAŞKAN
– Temiz bir dille konuşalım Sayın Ağbaba, lütfen…
VELİ
AĞBABA (Devamla) - AKP tam anlamıyla zikzakların partisidir.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Ağzını bozma, söylediğin sözlere
dikkat et.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Bu kadrodakiler, kim ne demiş, kim AKP’yi tarif
ediyor, gelin bakalım soralım, hangi AKP?
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – “Paralel devlet” değil, bu ülkenin
Cumhurbaşkanı.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, birkaç örnek
vereceğim. Bir: Saray sofrasının başında oturup
Atatürk’ün annesinin namusuna dil uzatanlar mı… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) - Hadi oradan be!
VELİ
AĞBABA (Devamla) - …yoksa Anıtkabir defterine “Aziz Atatürk” yazanlar
mı?
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, lütfen…
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Atatürk’ün annesine kim dil uzatıyor?
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Haram medyasına çıkıp Atatürk’ün manevi
kızına “Çankaya’nın nikâhsız ‘…’”(X) diyen mi yoksa
“Gazi Mustafa Kemal” diyenler mi?
METİN
AKGÜN (Tekirdağ) – İhraç olanlara söyle, ihraç edilenlere söyle.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Temiz bir dille konuş.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Sarayın resmî tarihçisi olup Atatürk heykellerine
“Köpek leşi gibi sürükleyeceğiz.” diyenler mi, darbe sonrası
genel merkeze Atatürk posteri asanlar mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Hâle bak! Hâle bak! Bu mu siyaset?
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, lütfen…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Büyükşehir Belediye Başkanı iken “10
Kasımda sap gibi durmaya gerek yok.” diyenler mi, iktidara gelince
Anıtkabir’e saygı duyanlar mı?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bu arada duymuyorum.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – “Kahkaha atan iffetsizdir.” “Hamile kadın
sokağa çıkamaz.” “Makyaj yapan kadının kaportası
bozuktur.” diyen, bir gece yarısı Mecliste tecavüz yasası
getiren mi yoksa Türkiye ayağa kalkınca bu yasayı geri çekenler
mi?
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Allah! Allah!
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Cumhuriyet Halk Partisinin senin gibi Genel Başkan
Yardımcısı var, yandı o, ilelebet iktidar
olamazsınız.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Şortlu kadına tekme atanları
salıveren, Kadıköy vapurundan inen kızları dikizleyen,
kafede sigara içen gencin üzerine yürüyen mi, “Biz kimsenin hayat tarzına,
giyim kuşamına karışmayız.” diyenler mi? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına
vurmalar)
TAMER
DAĞLI (Adana) – Genel Başkan Yardımcınız…
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Anadolu sizi görüyor, Anadolu. Anadolu böyle bir
ağzı kabul etmez.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Ayder’i, Fırtına Vadisi’ni rant uğruna
talan edenler mi, “Allah’ın bize verdiği Ayder bambaşka. Biz
Ayder’i kirlettik, rezil ettik.” diyenler mi? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen… Hiçbir şey duymuyorum ki…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Yandaş medyada Türk Bayrağı’nı fon
olarak kullanarak kahraman ilan edilen, iki bakanın ödül verdiği,
dört bakana maaş bağlayan, eş başbakan, büyük
hayırsever Reza Zarrab… (AK PARTİ sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, konuşmacıyı duymuyorum, lütfen…
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
02.34
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 03.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bülent ÖZ (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü
Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
2018
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Sayın
Özel, bir açıklama mı yapacaksınız?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Evet.
BAŞKAN
- Buyurun yerinizden bir dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
8’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında yaşananlara ve hatibin konuşmasının
sonlandırılması gibi bir yöntemi kabul etmediklerine
ilişkin açıklaması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bütçenin ilerleyen
günlerinde, ilerleyen saatte, biraz da doğru planlanmadığı
için çalışma şartlarının zorlandığı ve
herkesin sinirlerinin gerildiği bir ortamdayız. Cumhuriyet Halk
Partisine ait bir hatip kürsüde konuşma yapıyor.
Konuşmasının bir kurgusu var -içeride de inceledik- bu kurgu
içinde -daha önce bir başka sebeple de dile getirdiğim- en
rahatsız olduğu ve en rahatsız edecek sözleri söyleyebilir.
Tutanaklar açıktır, hakaret, ceza davaları, hakaret varsa
tazminat davaları veya diğer konular… Ama hatibin kürsüde
konuşması sırasında konuşmasının kesilip
sonlandırılması gibi bir yöntemi kabul etmemiz kesinlikle mümkün
değildir. Ancak hatibin yapmış olduğu konuşmanın
kurgusuna ve içeriğine bakıldıktan sonra
değerlendirildiğinde herhangi bir milletvekiline veya partinize
mensup herhangi birine hakaret edilmediği ancak Adalet ve Kalkınma
Partisine yakın isimlerin söylediği sözler mi yoksa Adalet ve
Kalkınma Partililerin söylediği sözler mi? Buna çıkıp cevap
verirken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayın
lütfen.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Buna
cevaben, cevap hakkında sataşmadan çıkarsınız ve
dersiniz ki: “Birinci kısımda söylenenlerin hiçbiri partimizi
bağlamaz, biz de kınıyoruz.” Aslında bu Türkiye
açısından da bir rahatlama olur ama Adalet ve Kalkınma Partisi
adına televizyonlarda, orada burada söz söyleyenler ve birlikte
görünenlerin ifadeleriyle sizin partinin resmî olarak söylediklerini koyup
bunlardan hangisi Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşü gibi bir
kurguyu milletvekillerine ya da genel başkana, partinin genel
başkanına hakaret gibi algılamanın doğru olmadığını
ifade etmek istiyorum. Tutanaklar açık, incelenebilir ve konuyla ilgili
değerlendirme Mecliste ya da hukuki yollardan yapılabilir. Ancak, bir
hatibin konuşmasının yarıda kesilmesi ve sonlandırılmasını
kabul edemeyiz. Bu anlamda, bundan sonra sayın hatip de kürsüye
geldiğinde konuşmasından muradını ifade edecektir.
Görüşmelere devam edilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN
– Sayın Özel, biraz önce burada yaşadığımız
manzarayı bir kez daha yaşarsak aynı tavrı gösteririm çünkü
ben bu Meclisin belli bir düzen içinde çalışmasını idare
etmekle sorumluyum, mükellefim; bu bir
İki:
Ben hatibi -tutanakları da okudum- “Temiz bir dille konuşunuz.” diye
defalarca uyarmışım. Bu noktadan sonra, o gürültülü ortam içinde
ve hatibin bu uyarılarıma rağmen aynı tonda konuşmasını
sürdürmesinden yana benim yapabilecek hiçbir şeyim yok.
Yapılırsa aynısını tekrar yapacağım, bunu
bilin.
Teşekkür
ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şunu söyleyeyim o zaman,
tutanağa geçsin. Özür dilerim.
ORHAN
DELİGÖZ (Erzurum) – Hatip özür dileyecek, çıkıp özür dileyecek.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sizin, sıra kapaklarına vurulurken ve bu kadar
gürültü varken zaten oturumu sürdürmemeniz normal, ona bir itirazımız
yok.
BAŞKAN
– Ee, nedir o zaman eleştirdiğiniz şey?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – “Bir daha konuşmayacak. Bir daha kürsüye
çıkmasın.” gibi birçok tehdit oldu burada, ona cevap veriyorum, onu
ifade ediyorum, tutumunuzu.
BAŞKAN
– Benimle ne ilgisi var bunun, yarıda kesmemi eleştiriyorsunuz?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben zaten size bir eleştiri
getireceğim zaman getiriyorum.
BAŞKAN
– Tamam, teşekkür ederim.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
– Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba, lütfen
konuşmanızı tamamlamak için kürsüye gelin. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ
AĞBABA (Malatya) – Şimdi, değerli arkadaşlar, şimdi,
tabii, konuşmamı bir kurgu içerisinde yaptım, Sayın Grup
Başkan Vekilimiz de söyledi.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Biz sana bir kurgu
yaparız görürsün!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bu sözler, maalesef, söylenmiş sözler. Benim,
hiçbir gruba, hiçbir milletvekili arkadaşıma hakaret kastıyla
söylemediğimi bilin.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Herkese hakaret ediyorsun.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Hiçbir cümlesinde sizlerle ilgili bir hakaret yok.
Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, ben de sonuçta ana muhalefet
partisinin temsilcisiyim, buraya çıkarken o amaçla çıkıyorum,
sizin hoşunuza gitmeyecek şeyleri söylememden daha doğal bir
şey yok.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Genel Başkan
Yardımcısısın, sana yakışır mı ya!
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Hakaret etmen gerekmiyor.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Sözümün başında muhalefet milletvekillerinin
üslubunu söyledim, iktidar milletvekilleri de doğal olarak bunları
savunacak dedim. Siz doğal olarak yaptığınız
icraatları savunacaksınız, ben de yapılan tezatları
ortaya koymak zorundayım.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Temiz dil kullan.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Hoşunuza gider, gitmez, bilmem ancak benim de bir
sorumluluğum var, benim de seçmenlerime karşı bir
sorumluluğum var, bu sorumluluğu yerine getirmek zorundayım.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Hakaret ederek bir yere
varamazsın.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Şimdi, çoğunluğunuz var, biraz önce ben
bu kürsüde konuşurken yaptığınız hakaretlere, Allah
aşkına, bir tutanaklara bakın, tehditlere bir bakın,
konuşma bittikten sonra bana karşı üslubunuza bir bakın.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Hakaret bu. Sen hakaret edersen herkes sana hakaret eder.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Ben tekrar söylüyorum buradan, bak, tekrar ediyorum:
Benim hiçbir milletvekiline, hiçbir kimseye bir tane hakaretim yok.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Genelleme yapıyorsun,
isim ver açık açık.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Arkadaşlar, okuyun tutanağı. Şimdi,
bir kurgu içerisinde AKP'nin geçmiş dönemde yapmış olduğu
çelişkileri söylüyorum.
TAMER
DAĞLI (Adana) – Ya, sana mı düştü?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Tabii bana düştü, benim görevim o.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Ya “paralel saray devleti” nedir? Bütçeyle ne ilgisi var?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen, dinliyoruz.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Diyorum ki: Bakın, çözüm sürecinde meydan meydan
gezip Devlet Bahçeli’yi yuhalatanlar da var, daha sonra Devlet Bahçeli’yle
ilgili “Devlet adamlığının simgesidir, örnek muhalefet
yapıyor.” diyenler de var. Bu hem Sayın Devlet Bahçeli’ye
eleştiri hem size eleştiri.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Hâlâ devam ediyorsun Veli Ağbaba, aynen devam ediyorsun.
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Ayrıca, bakın, yine “Kuşkusuz,
İsrail devleti bizim dostumuzdur.” diyen de var, “İsrail bir terör
devleti.” diyen de var.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Ne alakası var?
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – Ne alakası var?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Arkadaşlar, ben bunu söylemiyorum -bunlar sizin
sözcünüzün- biri Ömer Çelik’in sözü, Ömer Çelik bunu söyledi.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – “PKK silah bırakmasın.” dedi
Kılıçdaroğlu. Niye söyledi o zaman?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Ayrıca, bakın, İbadi’ye
“Kıratım değilsin.” de deniyor, kırmızı
halıda da karşılanıyor.
ŞAHAP
KAVCIOĞLU (Bayburt) – FETÖ’yle kol kola girdiniz, çelişki değil
mi?
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – “PKK silah bırakmasın.” dedi
Kılıçdaroğlu, onu da söyle.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
SALİH
CORA (Trabzon) – “YPG terör örgütü değildir.” dedi Kılıçdaroğlu.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi diyorsunuz ki: “PYD’yi
kabul etmiyoruz.” Bunda küfür mü var, hakaret mi var, bilmiyorum ki. Bunda
küfür mü var?
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Sanki böyle bir hassasiyetin var da konuşuyorsun ya! Böyle
bir hassasiyetin mi var? Genel Başkana da söyle o zaman.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bak, diyorum ki: PYD’yi muhatap kabul edip Salih
Müslim’i Ankara'da ağırlayanlar da var, şimdi “PYD bizim
kırmızı çizgimizdir.” diyenler de var.
Arkadaşlar,
daha çok örnek verebilirim; Rusya'yla ilgili, Esad’la ilgili ABD’yle ilgili,
İran’la ilgili, Libya’yla ilgili saatlerce bu tezadı anlatabilirim.
SALİH
CORA (Trabzon) – Kılıçdaroğlu YPG için ne dedi?
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Ya, kardeşim, bütçeyi eleştir, bütçeyi. 8’inci maddeyi
anlat. 8’inci maddede ne olmuş, onu anlat sen.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, bir şey söyleyeyim, bu sizin siyasi
anlayışınız olabilir, anketlere bakarak davranıyor
olabilirsiniz ama değerli arkadaşlar, bir iki düşüncemi daha sizlerle
paylaşacağım. Ama hakkınızı yemeyeyim, birkaç
konunuz var, belki bu da zorunuza gidecek. Lütfen hakaret varsa beni
uyarın. Birkaç konuda sizin tutarlılığınızı,
yaptıklarınızda hakkınızı teslim etmem
lazım. Ne konusu? Laik demokratik cumhuriyetle ilgili problemleriniz,
Atatürk’le ilgili söylemleriniz. Bunlar da kayda geçtiğinde söylemek
lazım değerli arkadaşlar.
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Atatürk sizin tapulu malınız mı be?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, iktidara gelindiğinden beri her
fırsatta laik…
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Sizin tapulu malınız mı Atatürk?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Benim malım değil, Atatürk'ü sevmeniz bizim
hoşumuza gidiyor, Atatürk sadece CHP Grubunun, MHP Grubunun değil,
bütün milletin malı, bunda hiç kuşku yok.
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Evet. Atatürk CHP’den kovardı sizi!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, cumhuriyet değerleriyle
kazanımlarını yıpratmak için uğraşıyorsunuz,
geçmişe bakın. Değerli arkadaşlar, ben diyorum ki: 2023
hedefi cumhuriyetle hesaplaşmanın, onu yok etmenin hedefidir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Atatürk mezardan kalkıp gelse ilk senin kelleni
alır!
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Terör örgütünü destekleyen cumhuriyeti yıkmak
ister.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, ben konuşmacıyı duyamıyorum
ama.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Saçmalıyor.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Cumhuriyeti yıkmak isteyen terör devletlerine
destek verirsin, ondan sonra konuşursun burada.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkımıyla
ilgili bir toplantıda “Batılılıktan söz edenlere
soralım, dünya çapında bir aktör, bir gitarist
yetiştirebilmişler mi?” diye Cumhuriyet Dönemi’yle ilgili soruyor.
Belki bilmiyorsunuz, belki hatırlamayabilirsiniz, bakın, Cumhuriyet
Dönemi’nde yetişenleri söyleyeyim ben size: Berlin’de, Tokyo’da, New
York’da, Viyana’da salon balkon dakikalarca alkışlanan Fazıl Say
bu cumhuriyetin çocuğudur.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Teröristlere “Bunlar piknik yapıyor.” diyenler
cumhuriyeti yıkmaya çalışıyor.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Kılıçdaroğlu “Turist göndermeyin." dedi ya.
Sen git Genel Başkanına anlat bunu. Gitti Amerika’ya Türkiye'yi
şikâyet etti ya! Sanki hassasiyetin var, böyle bir şey var sanki.
BAŞKAN
– Sayın Çanak…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Dünyanın her yerinde ödül almış piyanist
İdil Biret, Suna Kan bu cumhuriyetin eseridir. Adana’nın yoksul bir
köyünde doğup romanlarıyla dünya dillerine çevrilen Yaşar Kemal
cumhuriyetin ta kendisidir. Posterleri İtalya’nın binalarına
asılan Leyla Gencer Türkiye’dir. Mardin’in bir köyünden çıkıp
bütün Türkiye'nin gururu olan Nobel ödüllü Aziz Sancar cumhuriyetin ta
kendisidir. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyetin
yetiştirdiklerinden belki sizin haberiniz yok ama bizim haberimiz var
değerli arkadaşlar.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Buna itiraz eden mi var?
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Sayın Cumhurbaşkanımız da bu
milletin has evladıdır, has evladı. Bunlar adam ama Sayın
Cumhurbaşkanımız değil, öyle mi? Yuh size!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, bunlara sahip
çıkıyorsanız sizi tebrik ediyorum, bunları seviyorsanız
tebrik ediyorum. Zülfü Livaneli’yi, Orhan Kemal’i seviyorsanız tebrik
ediyorum, bir sözüm yok. Ancak, bakın arkadaşlar, bir de yandaş
medya dediğimiz kanallara çıkıp konuşanlar var,
bunları söyleyeceğim yine kızacaksınız.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Halk TV’yi de anlat. Sanki gazetecilik yapıyor!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, ne diyor: “Deve sidiği
şifadır.” diyen bir tane hoca var, “Ülkeyi ayakta tutan cahil
halktır.” diyen bir tane rektör yardımcısı var.
Arkadaşlar, “Müziğin icrası, dinlenmesi haramdır."
diyen bir fetvacı var.
ALİM
TUNÇ (Uşak) – Ne ilgisi var?
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Git kendisine söyle. Bütçeyle ne ilgisi var
onların? Maddeyle ne ilgisi var?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, kabul, kınayın, onu da
kınayın. Memnun oluyorum. Kınıyorsanız memnun
oluyorum.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Maddeyle ne ilgisi var bunun?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bakın, arkadaşlar “6 yaşında çocuk
evlenebilir.” “Çalışan kadın…”
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Maddeyle ne ilgisi var onların? Git kendisine
söyle.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Bize ne? Bununla ne ilgisi var?
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Ya bunlarla bizim ne ilgimiz
var?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Ya ben bunları söylüyorum.
“Kadınla
tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunç.” diyen rektör var. Rektörü
ben mi atadım ya? Ben mi atadım?
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – İyi de onlar söyledi diye burada niye
konuşuyorsun? Bunu tasvip eden mi var?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – “Dünyanın yuvarlak olması mason
uydurması. Dünya düzdür.” diyen Gençlik Kolları benim mi?
“Kızını pantolonla okula gönderen babalar
kızınızı cehenneme atın.” diyen bir hoca var, hep
beraber kınayalım.
SALİM
USLU (Çorum) – AK PARTİ’yle ilgisi yok onun.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – AK PARTİ’yle ne
alakası var?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – “Sakalsız erkek yakınına gelene kadar
kadın zannedersin, Allah muhafaza bir sürü düşünceye girersin.” diyen
bir hoca var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu ülkeye çok haksızlık
yaptınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
Duymuyorum çünkü.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Çok haksızlık yaptınız ama kültür
alanında yaptığınız haksızlık çok daha
büyük. Bu ülkeyi resmen çoraklaştırdınız. Herkes benim gibi
düşünsün, herkes benim gibi olsun istediniz. Bu ülkede ne kadar
yetişmiş değer varsa aşağıladınız.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – O sizde vardır, bizde değil.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Yıllardır Türkiye’yi hem dünyada hem de Orta
Doğu coğrafyasında itibar sahibi yapan diplomatları
“monşer” diye aşağıladınız.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Ayarını bozma!
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bu insanlar ki, bu “monşer”ler ki ASALA terör
örgütünün önünde eğilmediler, canlarını verdiler.
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Göbeğini kaşıyan adamları siz verdiniz
millete. Göbeğini kaşıyan adamlar burada milletvekili. Zoruna
mı gidiyor?
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Yaptığınız uygulamalarda hukuka
aykırılıklardan dolayı yargıdaki liyakat sahibi
yargıçlara “Vesayet odaklarıdır.” dediniz, onların yerine
FETÖ’cü yargıçlar atadınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Kimi aşağıladığınız
sandıkta belli oldu. Her seçimde sandıkta belli oldu.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetiştirdiği
generalleri darbecilikle suçladınız, “İyi ki bunların
döneminde savaşa girmedik.” dediniz, onların yerine gelenler bu
Meclisi bombaladı, 250 şehidimiz var. (CHP sıralarından
alkışlar)
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Siz de çanak tuttunuz. Onların verdiği
belgelerle gelerek siyaset yapıyorsunuz.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Yetişmiş tiyatrocuları görevden
aldınız, yerlerine güreş hakemini şehir tiyatrolarına
müdür yaptınız.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Onların belgeleriyle siyaset yapıyorsunuz.
Bunu başkasına anlatın.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Örnek çok. Hayvanat bahçesi müdürünü TÜBİTAK’a
atadınız, Tenis Federasyonu Başkanını
Danıştaya atadınız. Kendiniz gibi düşünmeyen herkesi
yok ettiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Onların kasetiyle Genel Başkanınız
genel başkan oldu.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Birkaç örnek vereceğim. Devleti siz
yönetiyorsunuz. 81 ilin emniyet müdürünün 72’si FETÖ’cü çıktı.
Kaymakamların yarısı, valilerin yarısı, generallerin
üçte 2’si FETÖ’cü çıktı değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Sözün bitti, otur!
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Bunun sorumluluğu bizde değil, bunun
sorumluluğu sizde.
MUHAMMET
BALTA (Trabzon) – Otur!
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Şu anda FETÖ’yle beraber olan sizsiniz. FETÖ’yle
kol kola giren sizsiniz.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Siz hâlâ onların davulunu çalmaya devam
ediyorsunuz. Siz hâlâ öylesiniz.
BAŞKAN
– Süreniz bitti Sayın Ağbaba.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Kızsanız da, bağırsanız da
bunun sorumluluğu sizde.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – FETÖ’den gelen bilgilerle konuşuyorsunuz burada ya!
BAŞKAN
– Sayın Ağbaba, süreniz bitti.
VELİ
AĞBABA (Devamla) – Bunun sorumluluğu sizde. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE
DOĞAN (Tekirdağ) – Size de bu yakışırdı zaten!
TAMER
DAĞLI (Adana) – Başkan, kürsüyü tükürüğe boğdu, dezenfekte
edelim rica ediyorum.
BAŞKAN
– Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır
Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.
Buyurun
Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; merkezi yönetim bütçe kanunu
tasarısının 8’inci maddesi hakkında Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında dünyayı kuzeyden güneye ya da doğudan
batıya böldüğümüzde hep karşımıza bir durum
çıkıyor. Doğudan batıya böldüğümüzde işte, zengin
Batı, mutlu Batı, gelişmiş Batı, işte, demokratik
ilkeleri geliştirmiş Batı; geri Doğu ya da güney, kuzeye
böldüğümüzde yine yoksul Güney, gelişmemiş Güney ama buna
karşı zenginleşmiş, gelişmiş, kültürel alanda,
sanat alanında, bilim alanında gelişmiş bir Kuzey’le
karşı karşıya kalıyoruz. Tabii, hiç şüphesiz bu
gelişmişlik düzeyiyle bu ülkelerdeki demokrasi, özgürlük,
eşitlik ilişkisi söz konusu yani gelişmenin demokrasiyle,
özgürlüklerle doğrudan bir bağlantısı olduğunu
görüyoruz. Şimdi, dünyada geri kalmış ülkelerin neredeyse
tamamının ortak bir yönü var, ortak oldukları bir özellik var; o
da nedir? Kişisel iktidarlarını sürdürmek için demokrasiden,
özgürlükten, hukuktan uzaklaşan, bütün suçu dış güçlere
yükleyen, kendilerini ülkeleri için vazgeçilmez kılan birtakım
liderliklerin olduğunu görüyoruz. Yani bu ülkelerin hemen hemen tümünde
demokrasi yoktur; totaliter yönetimler var, tek adam rejimleri var. Yani “Ben
olmazsam ülke olmaz. Ben olmazsam ülke yıkılır, ülke gider,
ülkeyi ancak benimle devam ettirebilirsiniz.” iddiasında olan liderler tam
tersine ülkelerini çöküşe, ülkelerini dağılmaya, yok oluşa
sürükleyen liderler.
Şimdi,
bunun spesifik örneğini, belki, işte, Güney Kore, Kuzey Kore’yle
açıklayabiliriz veya geçmişte Doğu Almanya, Batı Almanya
örnekleri vardı. Şimdi, aynı ulus, aynı kültür, aynı
inanç, aynı tarihe sahip, aynı coğrafyada yaşayan iki farklı
devlete bakıyoruz, her şeyiyle ortak, dilleri, kültürleri,
inançları, tarihleri ama gelişmişlik düzeylerine bakıyoruz,
örneğin, Kuzey Kore ile Güney Kore’yi
kıyasladığımızda, mesela Kuzey Kore’nin gelir seviyesi
nedir? Kişi başına düşen yıllık gelir 1.300
dolar. Ama buna karşı aynı kültüre, aynı inanca, aynı
tarihe sahip olan ve aynı coğrafyada olan Güney Kore’nin
gelişmişlik düzeyine bakıyoruz, kişi başına
yıllık gelir 28 bin dolar gibi. Geçmişte bunu Doğu Almanya
ile Batı Almanya için de görmüştük. Peki, bu fark nereden
doğuyor?
Bakın
değerli arkadaşlar, aslında bunlar bize bir şeyi de
hatırlatıyor yani ülkemizdeki durumu da bir bakıma ortaya
koyuyor. Bugün ülkemizde işçi, esnaf, çiftçi, çalışanlar kan
ağlıyor. 40 milyona yakın bir nüfus yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. Mesela, IPSOS’un kasım ayı anketine
göre toplumun yüzde 61’i gidişattan memnun değil, mutlu değil,
huzurlu değil; geleceğe güvenle bakmıyor. Yani toplumun büyük
çoğunluğu gidişatın kötüye gittiğini düşünüyor ve
böyle bakıyor geleceğine. Kendisini şimdi mutlu hissetmeyen ve
geleceğe de umutla bakmayan bir toplum ve gençlerin neredeyse dörtte
1’inin de işsiz olduğu bir sistem içinde, bir ekonomik düzen
içerisinde döviz de sürekli bir biçimde yükselme baskısını
gösteriyor. Peki, bu mutsuzluk, bu kötüye gidiş niye? Bu niye böyle
oluyor? Şimdi, ekonomide işlerin iyiye gidebilmesi, halkın refah
düzeyinin gelişmesi, yatırımların olabilmesi için öncelikle
iki temel şeye ihtiyaç var: Yurt içinde ve yurt dışında
yani içte ve dışta yatırımcıya ihtiyaç var.
Şimdi, yatırımcının da yatırım yapabilmesi
için ne yapması gerekiyor? Ülkede bir güvenin oluşması
lazım, demokrasinin olması lazım, daha da önemlisi yargı
bağımsızlığının olması lazım. Yani
yatırım yapmak isteyen yatırımcı bunu yaparken de
işte, fabrikalar açılır, istihdam alanları oluşur ve
ülkenin genel refah düzeyi yükselecektir. Peki, bunun için böyle bir ortam var
mıdır? Bu ortam maalesef Türkiye'de yok.
Yani,
yabancı yatırımcı, parasını götüreceği
ülkenin o bağımsız ve özgürlükçü, demokratik sistemi içinde
öncelikle şunu düşünür: “Ya, bu ülkede hukuk var mı?
Başıma yarın herhangi bir olay geldiği zaman
başvuracağım bir kurum var mıdır ya da bunun ötesinde,
benim malıma, mülküme, servetime el konulabilir mi?” Şimdi, bir
yatırımcı elbette kararını vermeden önce bunu
düşünecek ama daha da önemlisi şu: Her kararın bir kişinin
iki dudağı arasında olduğuna inanan bir
yatırımcı da asla böyle bir ülkeye yatırım yapmaz. Peki,
niye yapmaz? Sonuçta, geleceğe yatırımcı da güvenle
bakmamış oluyor.
Peki,
bütün bunun bedelini kim ödüyor, yani
yatırımsızlığın, işsizliğin
güçsüzlüğün ya da sermayenin gelmemesinin, özcesi yoksulluğun
bedelini kim ödüyor? Halk ödüyor. Peki, niye ödüyoruz biz bu durumda? Şimdi,
ortada iki şey var: Biri, halkın çıkarlarıyla siyasal
iktidarın çıkarları zıt, çakışıyor. Niye
çakışıyor? Anlattığım bütün
yatırımların yani demokrasinin, özgürlüğün, yargı
bağımsızlığının olduğu bir ortamda ülke
gelişeceği için, işsizlik azalacağı için bu,
halkın çıkarlarına denk gelen bir durum, halk bunu talep ediyor.
Peki, siyasal iktidar bunu istiyor mu? Siyasal iktidar istemiyor. Niye? Çünkü
böyle bir ortamda siyasal iktidar iktidarı kaybetme riskiyle
karşı karşıya, çıkarlar çatışıyor.
Peki, siyasal iktidar için gerekli olan ne? Siyasal iktidar için gerekli olan
şey şu: Kendi iktidarını sürdürmek. Bunu sürdürme
işini de işte… Örneğin olağanüstü hâl gibi bir durum
gerekiyor. Olağanüstü hâl niye gerekiyor iktidara? Çünkü daha kolay
yönetecek; kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetmek, halkı susturmak
çok daha kolay olacak.
Bakın,
değerli arkadaşlar, aklı başında bütün ekonomistler,
bütün iktisatçılar hatta TÜSİAD bile açık bir şey söylüyor,
eminim Meclisin büyük çoğunluğu da buna katılacaktır. Ne
diyor? “OHAL kaldırılırsa döviz düşer, başka bir
şey daha düşer, faiz de düşer.” diyor. Bunu bağıra
bağıra bütün iktisatçılar, ekonomistler ve TÜSİAD gibi bir
kurum söylüyor. Ben TÜSİAD kadar bilgi sahibi değilim ama bu
işin erbabı olan Türkiye’nin en zenginleri bunu açıkça söylüyor.
Doğru mu? Doğru. Peki, niye AKP ve Erdoğan kaldırmıyor
OHAL’i, sebep ne? Çünkü kanun hükmünde kararnamelere ihtiyaç var. Hâlbuki kanun
hükmünde kararnameler ve OHAL üç ay için getirilmişti. Niye üç ay için
getirilmişti? Darbecilerden kalan kalıntıları üç ay içinde
temizleyeceklerdi, bunu açıkça ilan etmişlerdi. Üç ay geçti, bir üç
ay daha geçti, bir üç ay daha geçti, velhasıl bir buçuk yıl geçti,
OHAL hâlâ devam ediyor, hâlâ kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyoruz.
Şimdi,
bunu devam ettirmek için de Hükûmetin bir şeye ihtiyacı var yani
OHAL’i devam ettirmek için de bir şeye ihtiyacı var. O nedir? Sürekli
operasyonlar yapacak, sürekli dış düşmanlar, iç düşmanlar
üretilecek, sürekli bir biçimde “Vatan millet Sakarya.” denilecek. “İçeride
bölücüler var, Kürtler var, her an ülke bölünebilir.” Şimdi, bu algı
üzerinden halkı ikna etmesi lazım. Doğrusu belli ölçüde de
halkı kandırabiliyor. Bu konuda maalesef bu algı
operasyonlarını da yaratıyor. Bunu yarattıkça OHAL de devam
edecek, kanun hükmünde kararnamelerle de ülkeyi yönetmeye ve iktidarda kalmaya
devam edecek.
Özcesi,
değerli milletvekilleri, 80 milyon halkımız bedel ödüyor;
yoksulluk, işsizlik ve kötüye gidişat var. Bu, halkın
çıkarlarına bir durum değil ama mevcut AKP iktidarının
çıkarınadır. Bu sistemin, bu olağanüstü hâlin, bu hukuk
üzerindeki vesayetin devamı da iktidarı besleyen en önemli
olgulardan, dolayısıyla devam ediyor. Bu, uzun süre böyle
gitmeyecektir, geçmişe baktığımız zaman bu
şekilde ülkeyi yönetenlerin önünde sonunda halkın nezdinde
deşifre olduklarını, halk nezdinde itibarlarını
kaybettiklerini de biliyoruz.
MUSTAFA
ILICALI (Erzurum) – Sadece bir ayda gelen yatırım 3,4 milyar dolar;
ekim ayında, bir ayda.
MEHMET
EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş konuşacak.
Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe
görüşmelerinin sonuna doğru yaklaşırken, aslında
programladığımız çerçevede daha erken saatte bitmesi
gerekirken maalesef burada gece yarısı, gece yarısını
geçtikten sonra sabaha karşı yapılan konuşmalar sanki özel
kurgulanmış, özel kurulmuş gibi milletvekillerini tahrik etmek,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine hakaret etmek, cumhuriyet tarihi
içerisinde millî iradenin temsilcisi olarak on beş yıldır, en
uzun süreli iktidar olan bir partiyi hakaretlerle yok etmeye, hakaretlerle
incitmeye çalışmak maalesef bugüne nasip oluyor. Sadece bugün
değil, önemli meseleler konuşurken her ne hikmetse biri geliyor,
milletvekillerini gece yarısında sistematik şekilde tahrik
ederek, onların duygularıyla oynayarak, onlara hakaret ederek Türkiye
Büyük Millet Meclisini germeye çalışıyor.
Bakın,
az önceki konuşmacı… Giriş: Geldi kürsüye, mikrofon
açıldı. Tutanaktan okuyorum: “Gündemimiz bütçe. Muhalefet vekilleri
bütçeyle ilgili kaygılarını, düşüncelerini
sıralıyor. Doğal olarak iktidar milletvekilleri
yaptıklarını anlatıyor, ben de burada bugün size AKP’yi
farklı bir şekilde değerlendirmek istiyorum, onun için
huzurunuzdayım.” Ben bunu, ondan sonraki paragrafı oradaki “AK PARTİ”yi
değiştirerek okuyorum ki aynen uyuyor: “Değerli arkadaşlar,
CHP sadece bir siyasi parti değil, uzun yıllar, 1946’dan önce ülkeyi
bir parti devleti hâline getiren bir yapı aslında. Kendisine uzun
yıllardan bu yana bazen devşirme yoluyla, bazen transferlerle
geniş bir kadro oluşturmuş durumda.” Bugünkünü anlatıyor.
“Yani bu kadro, sadece burada oturan milletvekillerinden ya da FETÖ’cü
danışmanlardan oluşmuyor. Yandaş kalemi, besleme
akademisyeni, şaklaban televizyoncusu, yalaka topçusu, yağcı
popçusu, ensesi kalın patronu, uzaktan kumandalı hâkimi.”
Bunlar,
AK PARTİ iktidarı döneminde, hatırlayın, 2002
yılı 3 Kasımından itibaren Türkiye’de milletin iradesiyle
364 milletvekiliyle temsil edilmiş bir siyasi parti hakkındaki
söylenenler. Üniversite rektörlerini, üniversite yüksek öğretim kurulunda
“Ordu göreve.” diye çağıran bu ülkedeki profesörleri de gördüm; 2008
yılında AK PARTİ’ye kapatma davası
açıldığı sürede “Şeriatın kestiği parmak
acımaz.” diyen ana muhalefet partisi genel başkanını da
gördüm.
79
kişi hakkında yasaklama kararı, 39 aktif milletvekili
hakkında siyasi yasaklama davası açıldı, bunlardan biri de
bendim. “Niye?” diye baktık, Plan ve Bütçe Komisyonunda
değiştirdiğimiz bir Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 2’nci maddesine
göre ben siyasi yasaklı sayılıyorum. Düşünebiliyor musunuz,
Google’dan aldıkları şeylerle bir partiye kapatma davası
açılan süreci yaşadık. Ama o zaman “Şeriatın
kestiği parmak acımaz.” diyen bir siyasi parti vardı.
27
Nisan 1997 günü 358 milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bulunduğu sürede, cumhurbaşkanını seçtirmeyen, Anayasa
Mahkemesini nöbetçi tutup, Anayasa Mahkemesine müracaat edip 27 Nisan
tarihindeki e-muhtıraya taşeronluk yapan ana muhalefet partisi
vardı. Biz bunları da yaşadık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Arkasından,
“Ben genel başkan olmayacağım.” diyen, FETÖ tarafından
komplo kurulmuş, kaset kumpasıyla kurulmuş bir siyasi partinin
genel başkanının yok edildiği, sistemden
dışarı itildiği bir süreçte “Ben genel başkan
olmayacağım.” deyip ertesi gün Genel Başkan olan siyasi parti
genel başkanlarını da biz burada gördük. “Bundan sonra
artık bu memlekette darbe olmaz.” deyip, “Tank olursa ilk önce ben tanka
çıkarım.” deyip arkasından, tankların arasından
kaçıp bir evde olayları dizi gibi, macera filmi gibi seyreden siyasi
parti genel başkanları vardı. O gün 10 milletvekili, 12
milletvekili, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri, burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleriyle, AK PARTİ
milletvekilleriyle birlikte 110 milletvekiliyle beraber darbecilere direndiler,
göğüslerini siper ettiler ve darbecilere “Dur.” dediler.
MUSA
ÇAM (İzmir) – Temiz üslup mu şimdi Sayın Başkan? Bu temiz
üslup mu?
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Ne olacaktı ya? Birileri tünellerde dururken...
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Ne oldu? Niye sataştınız? Zoruna mı gitti?
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Ne oldu?
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) – Niye konuşuyorsun orada?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen...
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin güçlü iradesinin
sonucunda darbecilerin moralleri kırıldı, bitti ama burada
kalkıp da darbecilere 100 milletvekili... AK PARTİ’li milletvekilli
arkadaşlarımızın meydanlarda sabahlara kadar, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde ya da Ankara’da bulunmayıp da sabahlara kadar milletiyle
birlikte demokrasi nöbeti tutan o değerli milletvekillerimizin, bu yüce
milletin değerli temsilcilerinin halkla bütünleşerek,
göğüslerini darbeye siper ederek, göğüs gererek durduğu ve bir
daha bu ülkede darbe yapılmasının olamayacağını
gösteren milletvekilleri ve millet vardı ama o milletvekillerini burada
aşağılayarak onlara, cümlenin bağlamından
baktığınız takdirde “şaklaban” diyerek onları o
saymaya çalıştığı “yağcısı”
“goygoycusu” “popçusu” diye bugün, 15 Temmuzda kahramanca direnen
milletvekillerini aşağılamak hiç kimsenin hakkı, haddi
değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Milletvekillerine demedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – O milletvekilinin... Şu olabilir: AK
PARTİ iktidarı döneminde milletin gönlüne giremeyip milletin
oylarıyla, anasının ak sütü gibi helal oylarıyla bu ülkede
iktidar olmasını beceremeyenler, maalesef hakaretle ya da orduyla ya
da başka güçlerle demokrasiyi yok ederek...
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – “Kansız olmaz.” dediler.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – ...iktidara gelmek için gayret gösteren bir siyasi
parti demokrasinin temsilcisi olamaz, cumhuriyetin temsilcisi hiç olamaz çünkü
cumhuriyet millî iradenin temsilcileri vasıtasıyla kuruldu,
Silahlı Kuvvetler vasıtasıyla kurulmadı. Bu ülkedeki
milletvekilleri, millî irade Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma iradesini ortaya
koydu ve gerçekleştirdi…
NECATİ
YILMAZ (Ankara) – Onlar da hapiste.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …ama siz, millî iradenin tecelli ettiği bu
Türkiye Büyük Millet Meclisini ordunun gücüyle, ordunun kudretiyle, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, Genelkurmay Başkanının
e-muhtırayla Anayasa Mahkemesine verdiği talimatla eğer
seçilmiş Cumhurbaşkanını yok sayarsanız Cumhuriyet
Halk Partisi cumhuriyetin genel değerleriyle çelişmiş demektir,
demokrasiyle çelişmiş demektir.
Nasıl
ki biraz önce sayılan değerler, sanatçılar, tiyatrocular,
şarkıcılar, türkücüler, bilim adamları cumhuriyetin
değerleriyse, bazı farklı şeyleri söyleyenlerin de
Cumhuriyet Dönemi’nde ortaya çıkan kişiler olduğunu görmemiz
gerekir. Biz o söylenenlerin hiçbirini kabul etmiyoruz ama o söylenen
kişilerle ilgili “Sizin zamanınızda ortaya çıktı.”
demek, tamamen AK PARTİ’ye yapılmış haksızlık
demektir. Milletten yüzde 50 iradesini almış, “Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir.” diyen iradenin
temsilcileri… Burada milletvekilleri olarak bizlere bu şekilde haksız
ithamlarda bulunmak milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine
yakışan bir davranış şekli değildir. Burada
konuşurken üslubumuza dikkat etmemiz gerekir. Bu Meclis Gazi Meclistir,
iki kere gazi olmuştur; biri Kurtuluş Savaşı’nda, biri 15
Temmuz hain darbe girişiminde. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri gazidir.
İşte bir gazi de karşımda oturuyor, Hacı Bayram
Türkoğlu; 15 Temmuz darbe girişiminde yaralanan Gazi Meclisin gazi milletvekilidir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu Gazi Meclise
“şaklaban” gibi benzetmeler yaparak, onları hafife alarak,
onları basitleştirerek… Birileri televizyonda tankları seyredip
tankın önünden kaçarken bu milletvekilleri hayatını ortaya
koymuş, gövdesini siper etmiş, tankların önüne durmuş.
Darbeyi önlemiş milletvekillerine hiç kimse hakaret etme hakkına
sahip değildir, özellikle 26’ncı Dönem Parlamentosuna hiç kimsenin
dil uzatma hakkı yoktur. Siyasi söylemlerimiz olabilir,
beğenmediğimiz durumlar olabilir ama özellikle bu Gazi Meclisteki
milletvekillerine bu şekilde aşağılayıcı
davranışı, aşağılayıcı sözler
kullanmayı, 2’nci kere gazilik yaşayan Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakıştırmayı büyük bir edepsizlik olarak ifade
ettiğimi sizlerle, milletimizle paylaşmak istiyorum.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş’ın bir opsiyonu
vardı, grup adına konuşmaları kullanmıyorlardı,
birini, hakları olan konuşmayı kullandı ve on dakika
süreyle ağır eleştirilerde, ithamlarda bulundu. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Aynısının
daha azını söyledi. Hani ağır değildi?
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Sizin söylediklerinizi iade etti, iade.
TAMER
DAĞLI (Adana) – Hani ağır değildi? Hani ağır
değildi?
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Hani ağır
değildi?
BAŞKAN
– Bir dakika sayın milletvekilleri.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Buna karşı cevap hakkımızı kullanmak
istiyoruz.
TAMER
DAĞLI (Adana) – Hani hakaret yoktu?
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, duymuyorum, lütfen.
Evet…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Eğer öyle bir opsiyonum olsaydı benim de bir on
dakika, bir beş dakika ama siz de biliyorsunuz ki grubumuza düşen
herhangi bir söz yok. Süreyi takdirinize bırakarak cevap hakkı
istiyorum.
BAŞKAN
– İki dakika vereceğim, başka bir şey veremem.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Peki, siz bilirsiniz.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) – Hani hakaret yoktu, hani
eleştiri vardı?
TAMER
DAĞLI (Adana) – Hani hiç hakaret yoktu?
BAŞKAN
– Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KASIM
BOSTAN (Balıkesir) – Ne oldu, dokundu mu? Özgür, dokundu mu?
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
8’inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Elitaş eline tutanağı aldı, tutanağı
okudu ama tutanağı fena hâlde çarpıttı. Ben ne
duyduğumu, tutanakta ne yazdığını biliyorum. “Adalet
ve Kalkınma Partisi sadece milletvekillerinden, sadece
Cumhurbaşkanından, saraydan ve paralel kabineden oluşan bir
yapı değildir; topçusu, popçusu, şaklaban yorumcusuyla bir
mekanizmadır.” diyen bir tutanağı anlatırken buradan dönüp
“Milletvekillerine şaklaban dendi.” lafı ithamdır…
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – AK PARTİ milletiyle bir bütündür de o, onu tarif
ediyor aslında.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - …bühtandır ve bir grup başkan vekiline
yakışmaz. Biz ne duyduğumuzu, ne yazdığını…
Yazanın hesabını veririz, bedelini öderiz ama bu çarpıtma
bir grup başkan vekiline yakışmaz.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – O konuşmalar Genel Başkan
Yardımcısına yakışıyor o zaman.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – İkincisi: Şu anda canıyla uğraşan
birisini, darbe dönemi, işte, e-muhtıradaki sözünü
alıntıladınız falan filan, yapın ama sonra “kaset
kumpası” deyip o kaset kumpasına “özel hayat” diye biz itiraz
ettiğimizde sizin Genel Başkanınız meydan meydan
çıkıp “Ne özeli? Genel, genel.” dedi, bunu da size hatırlatmak
boynumuzun borcu. (CHP sıralarından alkışlar)
Bunun
dışında, darbe gecesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin
takındığı tutumda milletvekillerinin hakkını
teslim ediyorsunuz ya, burada çıktığımda, o
konuşmayı yaptığımda, konuşmayı yapmadan
önce Genel Başkanımızla telefonla konuştuğumu,
talimatının Meclise, Parlamentoya sahip çıkma yönünde
olduğunu, seçilmiş Hükûmete sonuna kadar sahip çıkıp
darbecilere direneceğimizi söyledim. O sözlerimin sonuna kadar… Tarih
boyunca o sözler benim açımdan çok önemlidir ama o sözler Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun bilgisi ve talimatlarıyla sarf
edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Kendisi neredeydi, kendisi?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – “Genel Başkan neredeydi?” sorusu açıktır.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Niye? Kendisi neredeydi?
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Kendisi tanklara selam vererek gitti eve
sığındı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ama darbe komisyonu bütün liderlerin o geceye ilişkin HTS
kayıtlarını istediğinde, Başbakanın bir tünelde
saklanması… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Kendisi neredeydi?
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Hayati tehlikesi vardı, Başbakana
bir direkt saldırı vardı. Kılıçdaroğlu’na darbe
yapılmadı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – …birilerinin dört saat boyunca hangardan çıkmamasına
karşın, HTS kayıtlarını talep eden…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, büyük haksızlık olur, bir
dakika rica edeceğim. Büyük haksızlık olur, on dakikanın
üzerine bir dakika rica edeceğim.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Hangarda kimse yoktu, iftira atma!
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Tanklar önünü açmadı
Başbakanın.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Niye bağırıyorsunuz ki, doğruyu
söylüyor tabii, tüneldeydi işte.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Gerçekler incitir adamı, incitir.
BAŞKAN
– Ama yani haksızlık… Size bir dakika vereceğim ama
haksızlık olarak nitelendirmeyin, hakkını kullandı.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Lütfen Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Bir dakika.
Lütfen
bitirin, tamamlayın.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Tamam.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Rengini bile belli etmedi, nerede durduğunu belli etmedi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Çok net olarak bir şey söyleyeceğim: Lafın
nereye geldiğini duyunca panik hâlindesiniz.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Niye panik olalım? İftira atıyorsun,
iftira. Şu anda söyledikleriniz iftira.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Eğer söyleyeceğim sözden korkmuyorsanız
dinleyin.
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Korkmuyoruz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Elitaş ile benim aramda, gruplarımız
arasındaki şu farkı ortaya koyalım: Bir; en şok edici
lafları ettiniz bizim için de ama kimse kürsüye yürümedi, söz
hakkını kesmeye çalışmadı, fiilî saldırıda
bulunmadı. Söze sözle cevap veriyoruz çünkü burası Parlamento.
Darbe
komisyonumuz o gece tüm liderlerin nerede bulunduklarının ve ne
yaptıklarının, kimlerle görüştüklerinin tespiti için HTS
kayıtlarını istedi; darbe komisyonunun başına
atadığınız ve geçmişi belli, bugünü belli başkan
tarafından bu talep reddedildi. Neden korkuyorsunuz? Kemal
Kılıçdaroğlu’nun nerede olduğu belli, hepiniz biliyorsunuz.
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Tanktan kaçtı, tanktan. Tankın üstüne
niye çökmedi?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ertesi gün gördünüz. Siz “Bir yerlerde saklananları,
Gürcistan’a kaçanları, darbe yatışınca gelenleri
soralım.” dedik, izin vermediniz.
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Gürcistan’a kaçan falan yok, iftira atma. İftira
atıyorsun, kaçan yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Bakın, gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi
bir huyu vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Ve hakikat ortaya çıktığında mahcup
olacaksınız.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – İftira atıyorsunuz, iftira atmayın.
Hangarda olan yoktu, iftira atıyorsunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, şahsı adına
lehte konuşmayı İsmail Tamer bana devrediyor.
BAŞKAN
– Peki.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
- Şahsı adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş konuşacak.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, bakın…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ama imar durum değişikliği gibi, parsel bazında
değişiklik yapıyor, İsmail Tamer’in de beş
dakikasını aldı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki
-herhâlde torunlarıyla oynarken- tanklar manklar, o ara darbeler
konuşuluyor ya, bakıyor tanklar küçücük, “Darbe olursa ben darbede
tankın üstüne çıkarım.” diyor.
SALİH
CORA (Trabzon) – Oyuncak tank!
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Doğrusunu yapıyor, doğrusunu yapıyor.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Tankları kâğıttan sanıyor,
tankları kâğıt zannediyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Ama havaalanından geliyor, tanklar büyük. O
anda tankların arasından gidiyor, Belediye Başkanının
evine gidiyor.
Şimdi
gelelim Sayın Başbakan Binali Yıldırım’a. Binali
Yıldırım -Sayın Başbakan- saat 22.19, telefonla
konuşuyoruz. “Sayın Başbakanım, durum nedir?” “Haberlerde
izliyoruz. Bizim haberlerde izlediğimiz kadarıyla sanki bir şey
var. Köprünün bir tarafı kapanmış.” Saat 22.19.
22.15’te
AK PARTİ Ankara Milletvekili Aydın Ünal beni arıyor,
“Başkanım, böyle böyle, Meclisin üzerinden F16’lar uçuyor.” diyor.
Ben Başbakanımızı arıyorum. Diyor ki: “Elitaş,
sanki bir kalkışma var, kalkışma olabilir.” Ve 22.19’dan
itibaren Sayın Başbakan -sanıyorum on dakika sonra- televizyona
bağlanıyor. Diyor ki: “Bu bir kalkışmadır. Kimler bu
kalkışmayı yapıyorsa bedelini ödeyecektir.” (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve arkasından tekrar Sayın
Başbakanla konuşuyorum, diyorum: “Sayın Başbakanım, ne
yapayım? Ben Kayseri’deyim.” Aynen cevabı şu: “Elitaş, çok
veballi bir iş, milleti sokağa dökebilir misin?” O gün tüm Türkiye’de
olduğu gibi 81 vilayette millet sokağa çıkıyor. Sayın
Başbakanımızdan aldığı talimat çerçevesinde genel
merkezde genel başkan yardımcılarımız, tüm MYK
üyelerimiz, buradaki grup başkan vekili arkadaşlarımız önce
Mecliste, arkasından Çankaya’da toplanıp tüm Türkiye’ye, 10 milyon AK
PARTİ’liye mesaj atarak “Meydanlarda toplanın.” diye ortaya
çıkıyor.
HÜSEYİN
YILDIZ (Aydın) – Biz de attık.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bütün AK PARTİ’liler herkesi ortaya
çağırarak 00.08’de Türkiye’nin her tarafından, camilerin
minarelerinden sela verilip millet meydanlara toplanıyor. Nereden
çıkıyor bu hareket? Hani, o sizin “Tünelde.” dediğiniz
Başbakan var ya; o basiretli, o dirayetli, o inançlı, demokrasi
sevdalısı Başbakanın “Bu bir kalkışmadır.
Millet sokağa!” dediği andan itibaren çıkıyor. Sayın
Cumhurbaşkanının -kefeni sırtında- evlatlarıyla,
çocuklarıyla, yanındaki danışmanlarıyla FETÖ’cü
hainlerin, Muğla’da tatil yaptığı yerdeki bölgeye
saldırıdan on beş dakika önce tesadüfen ayrılması ve
yine hiçbir şeyden korkmadan “Ben milletimle beraber ölmeye
hazırım.” deyip saat ikide, üçte İstanbul Havaalanı’na
gelmesi, daha hâlâ ortada tanklar varken... Sayın Başbakanın
verdiği talimat çerçevesinde Eskişehir’deki uçakları
kaldırmaması, Malatya’daki kalkan uçakları indirmesi, “Eğer
havada uçak varsa indirin.” diye talimat vermesi… Yazılı emir
isteyenlere “Efendim, yazılı emir istiyorum.” diyenlere “Ne
yazılı emri kardeşim? Millet sokaklara dökülmüş. Demokrasi
elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor. Ben emir veriyorum, bu
yazılı emirdir, talimattır.” deyip havadaki uçağı
indiren o cesaretli, o basiretli Başbakandan dolayı bugün biz bu
hâldeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer o
Başbakan gereğini yapmasaydı, sinseydi, tankların
arasından sıvışıp bir yerde televizyonunu izleseydi,
hepimizi tıpkı 12 Eylülde olduğu gibi evimizden alacaklar, bizi
derdest edecekler, ya…
METİN
GÜNDOĞDU (Ordu) – Bir çukura atacaklar.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Konuşuyor olmayacaktın bugün
Başkanım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – …bir çukura atacaklar ya da bir adaya
götürecekler, hep beraber bizi bir odaya hapsedip -Özgür, belki seninle beraber
bir odaya girerdik- “Barışın bakalım.” diyeceklerdi. Ama o
gün Sayın Başbakanın yaptığı konuşması,
cesareti, basireti, Sayın Cumhurbaşkanının milletine
aşkı, demokrasi sevdası ve ülkedeki en önemli değer
verdiği şeyin millet iradesi olduğu “Millet iradesinin üstünde
başka bir güç tanımıyorum.” diye ortaya
çıkışı milleti sokaklara döktü. 28 gün sabahlara kadar
nöbet tutan bir millet demokrasi aşkıyla, lideriyle ortaya
çıktı. 27 Mayısı gördük, 12 Eylülü gördük ama o güne kadar
hiç sesini çıkaramadıklarından dolayı darbeciler geldi emellerine
ulaştı. 28 Şubatta balans ayarını verenler,
alkışlayanlar olmasaydı...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – ...eğer onlara “Dur.” diyen birileri
çıkmış olsaydı, lider olsaydı, tıpkı 15
Temmuzdaki gibi bir lider Türkiye’de olsaydı 27 Mayıs da
olmazdı, 12 Eylül de olmazdı, 28 Şubat da olmazdı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Çok şükür ki
cesaretli, milletinden almış olduğu iradeyi sonuna kadar
kullanan bir Cumhurbaşkanının, bir liderin olması 15
Temmuzu engelledi. Artık bundan sonra Kemal Kılıçdaroğlu
üstüne çıkacak tank da bulamayacak.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Üstüne çıkacak değil, oyuncak da bulamayacak!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Oyuncak tank da bulamayacak!
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Doğrudan Genel Başkanımıza ve grubumuza
yaptığı sataşmalardan dolayı cevap hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN
– Buyurun, iki dakika.
VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın 503 sıra
sayılı 2018 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın
8’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, Sayın Elitaş bir önceki konuşmadaki yapmış
olduğu hatadan, üslupsuzluktan dersini almış, o konulara girmedi
ama bir başka şeye girdi.
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Dersi başkaydı da ondan!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Girdiği mesele de şu: Bir tanktan bahsediyor,
“Tankın üstüne çıkmadınız.” diyor ve bu konuda bir tane
cevabımız var: Tankların üstünü siz doldurdunuz, Başbakan
doldurdu, Cumhurbaşkanı doldurdu da yer kalmadı, biz
aşağıda mı kaldık kardeşim? Hanginiz tankın
üstündeydiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Kılıçdaroğlu ne söylemişti?
“Tankın üstüne çıkacağım.” demişti, kaçtı!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Şimdi, tankın üstünde milletimiz vardı,
tankın üstünde milletimiz vardı.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Tankları kâğıt zannediyormuş
Kılıçdaroğlu.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – İkincisi: Sayın Ayşe Keşir, ben ona bazen
“15 Temmuzun demokrasi kahramanı.” diyorum, hoşuna da gidiyor. Burada
CNN Türk’ün yayınına Bülent Tezcan’ı verdi. Bülent Tezcan
aldı Facebook’u, CNN Türk canlı yayın. “Şimdi
tankların üstüne çıkma, tankların önünde durma
zamanıdır.” diye burada dediğinde Bülent Tezcan’ın
alnından kimlerin öptüğünü biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Cumhuriyet Halk Partisi olarak size şunu söyleyeyim -sabaha
kadar, sabaha kadar- hiç duymadığınız bir şeyi
söyleyeyim: Manisa’nın Çepnibektaş köyünün imamı, müezzini...
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Biz Bülent Bey’e bir şey demedik, Kemal Bey’e
diyoruz.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Bülent Bey’e bir şey demiyoruz.
ZEYNEL
EMRE (İstanbul) – Ya, bir dinleyin ya!
FUAT
KÖKTAŞ (Samsun) – Size de bir şey diyen olmadı.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ya, bir dinleyin ya!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Arkadaşlar, bir durun ya!
Bak,
grubunuza bir hâkim olursanız cevap hakkını…. On dakika
konuşuyorsunuz asimetrik ve şöyle yapıyorsunuz…
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Yalan yanlış konuşuyorsun.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Siz sabahtan beri konuşuyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Parsel bazında imar değişikliği gibi
İsmail Bey kürsüye yürürken pat konuşmayı alıyorsunuz.
Müsaade ederseniz şunu söyleyeceğim…
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Veli Ağbaba’ya söyle sen, geçen bakanın
konuşmasında yaptılar.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - …hiç duymadığınız bir şeyi
anlatacağım: Manisa’nın Çepnibektaş köyünün 15 Temmuz
sonrası müezzinini veya imamını, çünkü 1 personel var, sürdüler
Soma’ya, adam geldi hikâyesini anlattı. Vali görevdedir, kaymakam görevdedir,
arar, yarın sorarsınız. “Neden seni görevden aldılar?”
“Çepnibektaş’ta sela okumadığım için.” Dedim ki: “Böyle bir
çağrı var da teşkilatın, uymadıysan ve darbeye
karşı direniş…” “Ya, sela okumadım ama ben darbeye
karşı direnişe çağırdım.” dedi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha…
BAŞKAN
– Tamamlayın bir dakika daha veriyorum ek süre.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – “Ne oldu?” “Ya, bunu söylemem doğru değil ama
söyleyeyim.” dedi. Çepnibektaş 1.200 oyun 1.198’ini bizim
aldığımız bir köy, Cumhuriyet Halk Partisinin. “Ben, sela
okuyarak bu köyü darbeye karşı direnmeye çağırsam ne etki
yapacağını bilemedim, televizyondaki konuşmanızı…”
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir
dinleyin yahu.
“Televizyondaki
sizin konuşmanızı aldım, bunu dinlettim ve Cumhuriyet Halk
Partisinin Grup Başkan Vekili burada daha etkili olur diye düşündüm
ve herkes darbeye karşı net bir tutum aldı.”
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – O insanlar selaya karşı mı ki
yani? Keşke bunu anlatmasaydınız, keşke bunu örnek
vermeseydin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – “Bir tane sela okudum, üç kere sizin konuşmayı
dinlettim.” dedi. Buna Manisa Valisi şahit. Valiyi aradım,
“Bakın, bunu görevden almışsınız ama gerekçesi budur
dedim, adamın niyeti darbeye karşı en ikna edici argümanı
kullanmak olmuş cami hoparlörü de olsa.” dedim, valinin inisiyatif
kullanmasıyla sürgününden vazgeçildi.
EJDER
AÇIKKAPI (Elâzığ) – Keşke bunu örnek vermeseydin, seçmene
hakaret ettin.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Şimdi, kendi mahallenizden falan konuşup örnek
veriyorsanız Cumhuriyet Halk Partisinin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) -…oradaki insanların ne kadar sizin kitlenizden ve sizin
kitlenizi destekleyerek konuşuyorsunuz ya…
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özel.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Sizin Ordu İl Başkanı meydana gelmedi meydana,
telefon açtık, meydana gelmedi, “Genel merkez talimat vermedi.” dedi.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Biz hepimiz, Cumhuriyet Halk Partisi…
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – O köyde yaşayanların hepsinin selaya
karşı olduğunu söylüyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - Ya, ne alakası var.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Öyle diyorsun.
BAŞKAN
– Sayın Özel…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Oradaki köydekilere, oradaki imam en etkili yöntemi kullanıyor.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Hakaret ediyorsun sen bu insanlara. Ama bu insanlara
hakaret ediyorsun.
BAŞKAN
– Sayın Özel, konuşma süreniz bitti, bitti.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – İlyas bağırma, İlyas. Ben Kocaeli’ne mesaj
çekerken sen ortada yoktun.
OKTAY
ÇANAK (Ordu) – Senin il başkanın meydana gelmedi, telefon açtım,
telefon.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Ben Kocaeli’ne mesaj çektiğimde sen ortada yoktun.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Sen meydanda yoktun, sesini çıkarma, seni ben yirmi
dokuz gün hiç görmedim meydanlarda, hiçbir meydanda görmedim.
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Hepiniz yoktunuz, kusura bakmayın, kaçıyordunuz,
kaçıyordunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Son olarak…
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Git sor İsmet Çiğit’e, kim mesaj çekti? Hiçbiri
yoktu, hiçbiri.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Haydar, sus! Bu konuda sicilin bozuk, sus! Meydanda
yoktunuz, CHP bile yoktu.
BAŞKAN
– Sayın Özel, konuşma süreniz sona erdi, bitti.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – Tamam, selamlayacağım ama müsaade etmiyorlar. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Hiç
kimse, hiç kimse ama hiç kimse geçmişten ve ortak değerlerden husumet
yaratmaya kalkmasın. Hata varsa geçmişten ders alacağız ama
geçmişten husumet çıkararak…
BAŞKAN
– Sayın Özel, sesiniz duyulmuyor zaten boşuna konuşuyorsunuz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) – …siyasete devam belki size yakışır ama bu
ülkeye yakışmaz.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sadece bir cümle
söyleyeceğim.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce “uyarımız dikkate
alınmış ki” dedi, aslında onları söylemedi; o konuya
girmeyeceğim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Girmesen iyi olur tabii.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Girmeyeceğim çünkü aynı çuvala girmem
ben senle.
İkinci
konu…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Ben hiç çuvala girmem. Aynı çuvala değil, çuvala
girmem.
BAŞKAN
– Sayın Özel…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Şuna inanıyorum: O gün burada bulunan 11
civarında…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – 15.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – …15 Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
vardı. Kesin olarak inanıyorum ki o milletvekilleri eğer bir
tank görselerdi hepsi üstüne çıkardı, Genel Başkanları gibi
kaçmazdı. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Alakası yok.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Ne alakası var canım! Yani, Mustafa Bey, yapma
canım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Buraya gelen CHP’li milletvekilleri…
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Alakası yok.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Yani böyle şey mi olur ya, olmuyor yani. Olur mu böyle
şey ya.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Grup Başkan Vekiline yakışmadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – …AK PARTİ’li milletvekilleri, bombalar
atılırken o zamanki Adalet Bakanı kürsüde konuşma
yapıyordu.
KADİM
DURMAZ (Tokat) – Yakışmadı Elitaş Grup Başkan
Vekiline, olmadı.
KEMAL
ZEYBEK (Samsun) – Yakışanı yapıyor, niye
yakışmasın canım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Buradaki arkadaşlar
sığınağa gitmek yerine o FETÖ’cülerle, o darbecilerle
mücadele etmek için -ayırmıyorum hiç birini- kesinlikle aynı
duyguları paylaşıyordu; bunu ifade etmek istedim.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…
SALİH
CORA (Trabzon) – Burada sataşma yok.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sataşma var, “Onların Genel Başkanı gibi
kaçmazdı.” dedi efendim, sataşma var.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Var tabii, nasıl yok ya!
BAŞKAN
– Tamam, buyurun iki dakika.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Mustafa ağabey bu gece uzun olacak.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Olsun, problem yok buradayız. Problem yok,
buradayız.
MEHMET
DEMİR (Kırıkkale) – Biz de buradayız Özkan. 13 kişi
buradasınız.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Fark etmez, tek başımıza da olsak
buradayız, hiç sıkıntı yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burada
arkadaşını sakinleştir, ondan sonra konuş.
ÖZKAN
YALIM (Uşak) – Yine oradan laf atarsın cevabını veririm
ben.
BAŞKAN
– Sayın Yalım…
10.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yerinden sarf
ettiği bazı ifadeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Özkan… Özkan…
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; “Birileri geliyor Meclisi geriyor.”
falan... Böyle bir ithamda bulundu Sayın Elitaş. Şu anda hem de
asimetrik bir rekabet yaratmaya çalışarak ne yapmaya
çalıştığının farkındayız. Ama
şöyle bir gerçek var: Oradaki 15 milletvekilinin bir kısmı
burada, bir tanesi benim, parti adına konuşan benim. Daha önce de
size söylediğimi tekrar ediyorum: Darbeye direnme, bu darbeye, darbecilere
karşı, onlara umut verecek bir davranışı yaratmak
isteyenlere karşı en açık tutumu ortaya koyma ve bu darbe
sırasında ve sonrasında yani 20 Temmuzda OHAL ilan edip de bu
Meclise siyasi bir nankörlük yapmasaydınız 15 ile 20 Temmuz
arasında size verilen mesaj “FETÖ’nün temizlenmesi, darbecilerden hesap
sorulması için açık çek, sabahlara kadar çalışalım, ne
istiyorsanız yapalım.” denilmişken…
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – “Kontrollü darbe” diyerek mi…
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - …sanki o gece üç grup birden ve ertesi gün darbe
karşıtlığı üzerinde sizinle
ortaklaşmamış gibi, darbeyi bir fırsata çevirerek, önceden
bilindiği, öngörüldüğü hâlde gerekli tedbiri almayıp önlenmeyen…
RADİYE
SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Kanıtlayın ya… Neye göre
söylüyorsun bunu?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - …o gece yapıldığı sırada öngörülen, o
gece önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan yani 20 Temmuz sivil darbesiyle
OHAL ilan edip, OHAL sopasını eline alıp bunu tüm muhalifler
üzerinde…
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Yine FETÖ dilinden konuşuyorsun!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - …bu sopayı on yedi aydır şehvetle kullananlara
şunu söylüyoruz…
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) – Yine FETÖ dilinden konuşuyorsun!
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) - …15 Temmuza da şehitlerine de gazilerine de
haksızlık ve saygısızlık yapıyorsunuz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜYE
ERDOĞAN (Konya) – Pensilvanya ağzıyla konuşuyorsunuz.
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
1.- 2018 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (S.Sayısı: 503) (Devam)
2.- 2016 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861), 2016 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2016 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin, 2016
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun ve 6085
Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 174
Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi (3/1187), 6085 Sayılı
Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2016 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun ve 2016 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporu ile 2016 Yılı
Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1188) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 504) (Devam)
BAŞKAN
– Son olarak şahsı adına Van Milletvekili Sayın Bedia
Özgökçe Ertan konuşacak.
Buyurun
Sayın Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve eğer
izliyorlarsa bizi bu saatte izleyen herkesi saygıyla selamlıyorum.
Bu
gece şebiyelda yani 20 Aralığı 21 Aralığa
bağlayan yılın en uzun gecesi değerli arkadaşlar.
Gerçekten bitmek bilmeyen bir gece oldu. Evet, 15 Temmuz hain darbe
girişimi akabinde bu Mecliste aslında dört parti -yani sizler
görmezden gelseniz de, ısrarla unutturmaya çalışsanız da-
bir araya gelerek ortak bir kanaatle “Darbeyle nasıl mücadele edilir”in
yeksesini vermişti.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Biz Mecliste olanları söylüyoruz.
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Bu Meclisten darbeyle mücadelenin demokrasiye sahip
çıkmakla aşılabileceğini ve tek yolun aslında
insanlığı, hakkaniyeti, adaleti korumaktan geçtiği
mesajını vermişti. İşte o çok kritik beş günlük
süre içerisinde gerçekten iktidar partisi o günkü samimiyetinde mücadeleye bu
anlamda, bu rotada devam etmiş olsaydı bugün belki de çok farklı
bir dönemi yaşıyor olacaktık. Ama 20 Temmuzda başlayan,
başka bir şekilde başlayan, devam eden darbe gerçekten bütün
muhalifler üzerinde ağır bir sopa olarak bugüne kadar uygulaması
devam eder tarzdadır. Evet, aslında 4 Kasımda bir darbe oldu
yine. 4 Kasımda Parlamentoya, işte bu ikinci defa gazi olan Meclise
darbe yapıldı. Bu Parlamentoda 20 milyon kadar insanı temsil
eden, 6,5 milyon seçmenin iradesiyle bu Meclise gönderilmiş olan bir
partinin eş genel başkanları ve milletvekilleri bir operasyonla
hapse atıldı. O günden beri OHAL süresince KHK’ler kullanılarak,
OHAL kötüye kullanılarak aslında FETÖ’cülerle ya da darbecilerle
mücadele edilmedi, kendinizden olmayan herkesle mücadele etmeye başladınız.
Ama bu bir yol değil. İşte bugün bütçe görüşmelerini
yapıyoruz, gerçekten sağlıklı bir ortamda yapmıyoruz
ve bir partinin, bir kesimin, bu ülkenin gerçekliği olan çok önemli bir
kesimin Kürt halkının siyasi iradesi bu Parlamento çatısı
altında yok şu an.
HARUN
KARACA (İstanbul) - Var burada; burada, burada.
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Siz bu iradeyi görmezden geliyorsunuz ama bu bir yol
değil. Bu bir yol değil Sayın Milletvekili. Sürekli olarak
toplumun gerildiği, kutuplaştığı… Birbirine artık
nefret söylemiyle davranan kesimler oluşmaya başladı; her gün
cinnet hâlinde insanlar birbirini boğazlamaya, öldürmeye
başladı. Çok daha fazlası var, şiddet artık öyle
noktalara vardı ki yani tarif edilemez manzaralarla karşılaşıyoruz;
hayvanlara yönelik şiddetle, evcil hayvanlara yönelik şiddet
manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Hepimizi bir cinnet
hâli sarmış oldu.
İşte
bugün taşeronlardan bahsedecektim size; gerçekten bu taşeron
işçilerin yaşadığı mağduriyet, OHAL
baskısı altında artık kimsenin güvenceli bir işten,
çalışma hakkından, çalışma hayatından
bahsedemediği bir ortamda yaşıyoruz. Herkes çekiniyor ve
korkuyor, kimse konuşamıyor, kimse fikirlerini özgürce, serbestçe
ifade edemiyor ne hâkimi ne savcısı ne doktoru ne profesörü ne
öğretmeni ne işçisi; hiç kimse. Artık öyle bir hâle getirdiniz
ki kamu personel rejimindeki temel ilkeler bile hiçe sayıldı.
İşte liyakat, hakkaniyet gibi ilkelerden hiç kimse bahsetmiyor.
Taşeronlar bu gece evet, Hükûmetten gelecek bir müjdeli haberle beklenti
içerisinde diyor Sayın Bakan ama aslında Meclisten bir beklenti
içerisinde milyonlarca insan. 1 milyonun üzerinde insandan bahsediliyor; 1
milyonun üzerinde taşeron işçi demek milyonlarca yuva demek, insan
demek. Bunların geleceğiyle oynamaya ve kimsenin geleceğini
karartmaya hakkımız yok. Bir an önce öncelikle OHAL’den vazgeçilmeli,
OHAL uygulamasından, bu haksız uygulamalardan. Halkın iradesine
saygı göstermekten geçiyor iş, halkın iradesini halka teslim
etmekten geçiyor, bu Meclisin gerçek iradesine saygı göstermekten geçiyor.
Bunları göz ardı ederek hiçbir politika üretemezsiniz. Enflasyon,
dolar, her gün bu rakamlar altında giderek yoksullaşan ve
geleceği karartılan, geleceğe artık güvenle bakamayan,
ümitsiz olan milyonlarca insan var artık. Böyle bir iklim yarattınız
ve bu sizin eseriniz; bunun müsebbibi ne yazık ki sizlersiniz.
Ben
bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Bedia Özgökçe Ertan.
Şimdi,
soru-cevap bölümüne geldik sayın milletvekilleri.
Süremiz
on dakika; ilk beş dakikasında sayın milletvekillerinin
sorularını alacağım, ikinci beş dakikada ise
Sayın Bakan bu sorulara cevap verecek.
Sayın
Erdem…
ARZU
ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Maliye Bakanına: Öncelikle, bütün gece, sabaha kadar verilen sorulara
göstermiş olduğu yapıcı tutumu için teşekkür etmek
istiyorum Sayın Bakana. Göz bebeğimiz, emniyet güçlerimiz,
polisimizin 3600 ek gösterge ve özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik çalışma var mıdır?
İkinci
sorum: Polis Özel Harekât alımı ve POMEM’de özellikle yeni
düzenlemeyle yaş aşağı doğru çekildiği için bir
mağduriyet oluştu. Yaşın maksimum sınıra
çekilmesiyle ilgili bir çalışma var mıdır?
Yine,
çözümü geciktirilmiş sosyal sorunlardan, önemli sorunlardan bir tanesi:
Staj ve çıraklık sürelerinin sigorta başlangıcı kabul
edilmemesi hususu. Bu anlamda bir çalışma var mıdır?
Stajyer öğrenci olarak çalışan gençlerimizin mağduriyete
uğramasına sebep oluyor.
Bir
de, muhtarlarımızın bir talebi var, bu konu
değerlendirilebilir mi? Bir kereye mahsus olmak üzere ÖTV indirimli ve KDV
indirimli bir araç verilmesi söz konusu olabilir mi?
BAŞKAN
– Sayın Şimşek…
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, gelecek olan tasarıyla, taşeron yasasıyla 4
Aralıkta yani bundan on beş gün önce işe giren bir işçi
kadro alabilecek; şu anda, basına sızan tasarı bu. Ömrünü
Türk ordusuna ve Türk milletine hizmete adamış, on beş yirmi
yıl “uzman çavuş” olarak görev yapmış olanlar, maalesef,
sözleşmeli olarak görevlerine devam ediyorlar. Bunların hayatı,
komutanın ağzından çıkacak iki kelimeye bağlı;
sözleşme süresi dolduğu zaman komutanı yenilemeyi kabul etmezse
uzman çavuşun görev süresi sona eriyor. Buradan net bir şekilde
soruyorum: Uzman çavuşları kadroya almak gibi bir düşünceniz var
mı Sayın Bakanım? Bütün uzman çavuşlar ve sözleşmeli
erler sizden müjdeli bir haber bekliyorlar, yeni yıla girerken.
İkinci
sorum da: Türkiye Büyük Millet Meclisinde eski milletvekili
lojmanlarının olduğu yer yıkıldı. “Milletin
Meclisini millet yapar.” diye de oraya bir yazı asıldı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) – Ben buradan soruyorum: Millette mi para yok,
devlet mi proje üretemiyor? Sıkıntı nedir Sayın
Bakanım?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Özdemir yerine Sayın Kara…
NİYAZİ
NEFİ KARA (Antalya) – Teşekkürler.
Sayın
Bakan, birçok branşta sağlık meslek yüksekokulları
açılarak, yaklaşık 450 bin sağlık
çalışanı atama bekliyor. Şu ana kadar net bir açıklama
yok. 2018 bütçesinde bu üniversite mezunu gençlerimiz için bir kadro
ayrıldı mı, sayısı ne kadardır?
Bir
diğer soru ise: Yardımcı sağlık personeli olarak “ATT”
adı altında on binlerce öğrenci var yani bitirmiş
üniversiteyi ama işsiz, acilde çalışmaları yasaklandı
bunların.
Bir
diğer konu da -geçen yıl da konuşmuştuk- sağlık
çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili “Bu yıl
bütçede yok.” demiştiniz. Bu yıl bütçemizde bir ödenek
ayırdınız mı?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Demir…
NURETTİN
DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, biraz önce ilk sorularda sormuştum, onun cevabını
veremediniz, vakit yetmedi ama sonra yazılı verip vermeyeceğiniz
konusunda da bir bilgi vermediniz.
Sayın
Bakan, Türkiye nüfusunun yüzde 93,3’ü belediyelerde ikamet etmekte
olmasına rağmen genel bütçeden belediyelere ayrılan pay yüzde 6’dır
ama genel olarak baktığımızda, büyükşehirler
başta olmak üzere hizmetlerini yeterince halka sunamamaktadırlar. Bu
rakamın yüzde 10-15 olması gerektiği düşüncesindeyim. Bu
konuda bir çalışma var mı? Düşüncenizi öğrenmek
istiyorum.
İkinci
sorum: TÜİK verilerine göre icra sayısı 28 milyona
ulaştı Sayın Bakan. Bu sayıyı azaltmak için ne gibi
önlemler almayı düşünüyorsunuz?
Yine
biraz önce sorulan sorulardan, uzman çavuşlar sokaklarda
dolaşıyor. Bunlara karşı devletin bir
çalışması var mı?
BAŞKAN
– Sayın Tor…
FAHRETTİN
OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sorum Maliye
Bakanı Sayın Naci Ağbal’adır. Sayın Bakan, valilik ve
kaymakamlıklara bağlı olarak faaliyet gösteren, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında görev yapan
10 bin civarındaki kardeşlerimiz ile Tarım
Bakanlığına bağlı müdürlüklerde görev yapan mühendis
kariyerli işçi statüsündeki kardeşlerimiz ve Orman
Bakanlığında geçici statüde çalışan kardeşlerimiz
de kadro beklemektedir. Sayın Bakan, son aşamaya gelen taşerona
kadro çalışmaları sırasında bu kardeşlerimize de
kadro vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Tor.
Sayın
Depboylu…
DENİZ
DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Bakan, 2013 yılında vazife
malullerinin aylıklarında iyileştirme yapılarak yüzde 25
zam verilmiş ancak rütbeli ordu ve vazife malulleri bu artıştan
yararlanamamıştır. Bu hakkın onlara da verilmesi yönünde
çalışmalarınız var mıdır?
Yine,
terörle mücadelede malul sayılmayacak derecede yaralanan ve malul
sayılmayan gaziler hiçbir haktan yararlanamıyor. Terör
mağdurlarına yüzde 40 engellilik aylığıyla aylık
bağlanırken yüzde 40’ın üzerinde engellilik oranı olan ama
malul sayılmayan gazilerimiz var; sağlık sorunları devam
ediyor ve maalesef sağlıkta katılım payı muafiyetleri
bile yok. Onlar için neler yapılacak, öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Sayın Bakan, buyurun lütfen.
MALİYE
BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Erdem, ek gösterge düzenlemesiyle ilgili bir çalışmamız olup
olmadığını ifade ettiler. Şu an itibarıyla
farklı kamu personeli kesimleriyle ilgili bu tür talepler var. Daha önce
de ifade ettim, bu konuları topluca değerlendirmek daha doğru
bir yaklaşım olsa gerekir diye düşünüyorum.
Diğer
konularla ilgili olarak da arkadaşlarımız notlarını
aldı. Şu anda detaylı bilgi sahibi değilim.
Sayın
Şimşek, Sayın Demir, Sayın Tor, Sayın Depboylu da yine
kamu çalışanlarına ilişkin olarak kadro talepleri
konularını gündeme getirdiler. Bu konularla ilgili -zaman zaman
gündeme gelen konular- ilgili kurumlarımız bu konuda gerekli
çalışmaları yapıyorlardır diye tahmin ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler
tamamlanmıştır.
Programa
göre 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın oylanmamış maddeleri ile 2016
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın
maddelerini görüşerek oylamalarını yapmak için 21 Aralık
2017 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
04.07
(x) 503, 504 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 11.12.2017 tarihli 34’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.