TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
56ncı Birleşim
7 Şubat 2018
Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, adalet nöbetine ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Çorum
Milletvekili Salim Uslunun, Şehit İskilipli Mehmet Atıf
Hocanın idam edilişinin 92nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Mardin
Milletvekili Ali Atalanın, Afrinde yaşayan Ezidilerin durumuna
ilişkin gündem dışı konuşması
III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mardin
Milletvekili Ali Atalanın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Millî Savunma
Bakanı Nurettin Caniklinin, Mardin Milletvekili Ali Atalanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
3.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Ankara Milletvekili Levent Gökün (3/1511)
esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde şahsı
adına yaptığı konuşması sırasında MHP
Grup Başkanına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara Milletvekili Levent
Gökün (3/1511) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın, Konya Milletvekili
Abdullah Ağralının HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşması sırasında
Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin görüşülmekte olan 689 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Millî Savunma Bakanı
Nurettin Caniklinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Afrin harekâtının temel amacı
ve hedefinin terör unsurları PKK/PYD olduğuna ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Didem Enginin, Hükûmeti kanser konusunda kapsamlı, önleyici
ve erken teşhisi kolaylaştırıcı politikalar
geliştirmeye ve kanser ilaçlarına erişim sorununu bir an evvel
çözüme kavuşturmaya çağırdığına ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Onursal Adıgüzelin, AKPnin tüm karşı
çıkmalara rağmen Sinop İnceburuna çevre ve doğa katili
nükleer santral yapma ısrarını sürdürdüğüne ilişkin
açıklaması
5.- Trabzon
Milletvekili Salih Coranın, son günlerde özellikle Amerika ve Avrupa
Birliği ülkelerinde ellerinde bölücü terör örgütlerinin
paçavralarıyla gösteri yapan ve üzerinde Türk pasaportu taşıyan
bu hainler için adli makamları göreve çağırdığına
ilişkin açıklaması
6.-
Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlunun, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının geçici koruma
altındaki sığınmacılara yönelik Eğitim ve
Psikososyal Destek Projesi kapanış törenine ilişkin
açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, Mersin Şehir Hastanesini
Mersine kazandırdığı için Cumhurbaşkanı ve
Başbakana Mersinliler ve şahsı adına
şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması
8.-
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın, bugün
İslam dünyasının Endülüsün yeni bir versiyonunu
yaşadığına ama saldırının Haçlı
artı siyonist saldırısı olduğuna ilişkin
açıklaması
9.- Adana
Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde toplam kaç sözleşmesi askerî personel istihdam edildiğini
ve sözleşmeli personelin Türk Silahlı Kuvvetleri kadrosuna
alınmasına yönelik bir çalışma olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
10.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın, AKPli belediye
başkanlarının zorla istifa ettirilmek suretiyle inceleme ve
soruşturmalardan muaf tutularak adaletten niye
kaçırıldığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
11.- Niğde
Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, asgari ücrette mutlaka yeni bir düzenlemeye
gidilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
12.-
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 3173 nitelik kodlu ön lisans
muhasebe mezunlarının kadro sorununa ilişkin
açıklaması
13.-
Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Dinar Orman İşletme
Müdürlüğünde 5 Şubat 2018 tarihinde ORKÖYden yardım alacak 9
köyün sıralamasına ilişkin çekilen kuranın iptali ve
yurttaşların İscehisar ilçesindeki TOKİ konutlarının
vade uzatımına ilişkin dilekçelerinin işleme
alınmamasıyla ilgili bir açıklama beklediğine ilişkin
açıklaması
14.- Kayseri
Milletvekili Sami Dedeoğlunun, güney sınırlarında terör
devletinin kurulmasına asla müsaade etmeyip operasyonlara son terörist
etkisiz hâle gelene kadar devam edileceğine ve tüm şehitlere
Allahtan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması
15.- Mersin
Milletvekili Baki Şimşekin, Afrin harekâtında sonuna kadar
gidileceğinden ve sonuca ulaşılacağından
şüpheleri olmadığına ilişkin açıklaması
16.- Osmaniye
Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun, tarihin Zeytin Dalı
Harekâtını ordumuzun yeni bir zaferi olarak altın harflerle,
ülkemize yönelik saldırılara verilen sinsi destekleri de kara birer
leke olarak yazacağına ve Mardin Milletvekili Orhan Miroğluna
oğlunun vefatı nedeniyle başsağlığı
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
17.- İzmir
Milletvekili Necip Kalkanın, 4 Şubat Dünya Kanser Gününe
ilişkin açıklaması
18.-
İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, nükleer santral yapmanın
kabul edilebilir hiçbir tarafı olmadığına ilişkin
açıklaması
19.- Kocaeli
Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlunun, Afrinde
başlayan, Menbic ve Fıratın doğusuna doğru devam
etmesi beklenen operasyonun Türkiye için meşru bir müdafaa olduğuna
ve son terörist bölgeden temizleninceye kadar devam edeceğine ilişkin
açıklaması
20.- Ankara
Milletvekili Şenal Sarıhanın, idam cezalarının
yeniden getirilmesi konusundaki tartışmaların ve savunma
hakkı ihlallerinin devam edip etmeyeceğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
21.- Giresun
Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Türkiye adının
bazı kurumlardan çıkarılmak istenmesine ilişkin
açıklaması
22.- Zonguldak
Milletvekili Şerafettin Turpcunun, 2014 yılında Soma ve
Ermenekte yaşanan facialar sonrası hayatını kaybeden
madencilerin ailelerine tanınan hakların Zonguldak ve Türkiyenin
diğer illerindeki tüm madenci ailelerine tanınmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
23.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, 7 Şubat Kahramanmaraşa
kahramanlık unvanı verilmesinin 45inci yıl dönümüne, Millî
Eğitim Bakanlığının rehberlik sertifika kursu açma
planına ve rehberlik hizmetlerinin liyakati ve eğitimi olmayan ucuz
iş gücüyle yapılmasının son derece yanlış
olacağına ilişkin açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Halkların
Demokratik Partisine yönelik gözaltıların devam ettiğine, bunun
partilerini fiilen kapatma planı olduğuna, 7 milletvekilinin
milletvekilliğinin düşürüldüğüne ve işsizlik, kadın
cinayetleri ve kadınlara yapılan ayrımcılık, çocuk
istismarı gibi temel sorunların savaşla örtülmeye
çalışıldığına ilişkin açıklaması
25.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Mardin Milletvekili Orhan Miroğluna
oğlunun vefatı nedeniyle başsağlığı
dileğinde bulunduğuna, milletvekillerinin hiç yargılanmadan
cezaevlerinde tutulmasına karşı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
kesin bir duruş sergilediğine, Sinopta nükleer santral
yapımıyla ilgili bilgilendirme toplantısında
yaşananlara ve haklı mücadelelerinde sonuna kadar Sinop
halkının yanında yer alacaklarına ilişkin
açıklaması
26.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Mardin Milletvekili Orhan
Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve
taziyelerini bildirenlere teşekkür ettiğine, 7 Şubat
Kahramanmaraşa kahramanlık unvanı verilmesinin 45inci
yıl dönümüne ve Zeytin Dalı Operasyonunun bir barış
operasyonu olduğuna ilişkin açıklaması
27.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Mardin Milletvekili Orhan Miroğluna
oğlunun vefatı nedeniyle başsağlığı
dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Mardin
Milletvekili Orhan Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
29.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Akkuyuda ve Sinopta nükleer
santral projelerinden derhâl vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
30.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin
(3/1511) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.-
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, Millî Savunma
Bakanı Nurettin Caniklinin (3/1511) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Millî
Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin
yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
34.- Millî
Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
35.- Ankara
Milletvekili Levent Gökün, Suriyedeki şu andaki rejime bu operasyonla
ilgili yazılı bir bildirimde bulunulup
bulunulmadığını ve MİT Müsteşarı Hakan
Fidanın Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanıyla Suriyede bir
görüşme gerçekleştirdiği iddiasının doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
36.- Millî
Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin, Ankara Milletvekili Levent Gökün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
37.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
38.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır Milletvekili
Sibel Yiğitalpin görüşülmekte olan 689 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
39.- Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun, Diyarbakır Milletvekili Sibel
Yiğitalpin görüşülmekte olan 689 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzünün,
Başkanlık Divanı olarak Mardin Milletvekili Orhan
Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduklarına
ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzünün, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin 689 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen korsanlık/deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele
amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009
tarihli ve 934 sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010,
7/2/2011, 25/1/2012, 5/2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016 ve 8/2/2017
tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107 ve 1136 sayılı
Kararlarıyla birer yıl uzatılan izin süresinin 10/2/2018
tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına, ayrıca
denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi
maksadıyla unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında (2383 [2017] Sayılı BMGK Kararı
Gereğince Somali kara suları dâhil olacak şekilde) denizde
terörizmle mücadele görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1511)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun,
7/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demir tarafından, Şırnakın Cizre
ilçesinde 2015 ve 2016 yıllarında Şırnak Valiliğince
sokağa çıkma yasağı ilan edilmesiyle meydana gelenlerin
araştırılması ve hukuki süreçlerin işletilmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Şubat 2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- 688
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/830) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 470)
2.- 689
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/835) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 483)
3.- 692
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/863) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 498)
4.- 693
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/869) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 499)
5.- 695
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/906) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin (S. Sayısı: 511)
6.- 697
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/908) ve
İçişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 513)
IX.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili
Elif Doğan Türkmen'in, 2018 yılı bütçesi kapsamında
Adana'da yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkcinin cevabı (7/21676)
7 Şubat 2018 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, adalet nöbetiyle
ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut Tanala aittir.
Buyurun Sayın Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, adalet
nöbetine ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Meslektaşımız Avukat Kemal Aytaç,
adalet nöbetinin 44üncü haftasında Çağlayanda Türk Tabipleri
Birliğinin Savaş, bir halk sağlığı sorunudur.
konulu basın açıklamasını okuduğu için gece saat
01.30da evinden alınmak istenmiştir. Ancak o gece evinde olmadığı
için gözaltı işlemi gerçekleştirilememiş ve eve giden polis
memurları tutanak tutarak geri dönmüşlerdir.
Aslında Avukat Kemal Aytaç gündüzleri ya
sürekli adliyede bulunmakta ya ofisinde bulunmakta. Sürekli çalışan,
aktif olan bir avukat olduğu için, Emniyetin bu şekilde gece saat
01.30da ev baskını yapması, gerçekten hukuku
dışı, baskı ve zorlama olayına ait, aynı zamanda
diktatörlük rejimlerinde görülen bir uygulamadır. Kemal Aytaç ve
avukatları cumhuriyet savcılığına müracaat ettikleri
zaman cumhuriyet savcılığında bu şekilde bir yakalama,
arama kararının olmadığı şeklinde bilgi
vermişlerdir. Gece saat 01.30da eve baskına giden polisler
hakkında cumhuriyet başsavcılığının derhâl
işlem yapması gerekmektedir.
Kemal Aytaç, 2 Şubatta yakalama ve gözaltı
kararı dilekçesine itirazını verdiği hâlde, itiraz
dilekçesi cumhuriyet savcılığı tarafından
alınmamıştır. Neden alınmamıştır? Çünkü
soruşturma dosyası UYAPa kaydedilmediğinden dolayı
işlemler gerçekleştirilmemiştir.
Sayın Başkanım, çok gürültü
olduğu için benim de burada dikkatim dağılıyor, özür
dilerim.
BAŞKAN Sayın Tanal, çok
haklısınız.
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum
Hatip
arkadaşımız kürsüde.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyet
savcılarının dosyalar işleme konulmadığı
için dilekçeyi almama gibi bir lüksü yoktur; bu, Anayasamızın
74üncü maddesi uyarınca suç teşkil etmektedir. Hele hele bir
avukatın -ofisi belli, evi belli, adresi belli- gece saat 01.30da
gözaltı kararı olmadığı hâlde evine gidilmesi
Bir
avukata bu yapılıyorsa sıradan vatandaşa neler
yapılıyor? Yani bu anlamda Türkiyenin geldiği hukuk
dışı uygulamaların bir örneğidir bu. Ülkede adaletin
aslında nesli tükendi ve adalet tükendiği için, sahip
çıkılması için nöbet tutulacak bir hâle gelmiş durumda.
Adalet, her yerde, her taşın altında, yargı mensubunun
vicdanında, her yöneticinin kararlarında olmalıdır. Hep
söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz, adalet bir gün herkese mutlaka
lazım olacaktır. Özgürlüklerimizi korumak için, savunma
hakkımız için, basın özgürlüğü için, ifade özgürlüğü
için, demokrasi için, üstünlerin hukukuna son vermek için, terörle mücadele
için, insanlık için, onurlu yaşamak için, barış için,
dayanışma için adalet nöbetine devam edeceğiz. Adaletin bu
ülkede egemen olması gerekiyor. Belki bir gün suçlu da olsak hak
ettiğimiz cezanın insani şartlarda gerçekleştirilmesi için
mutlak suretle adalet lazım olacak.
Olağan dışı bir talebimiz yok,
herkes için olması gereken, olağanı yaşamak için hava gibi,
su gibi gerekli olan adaleti istiyoruz. Adaleti kim sağlar? Adaleti, ülke
yöneticileri sağlar, kendisiyle fikirdaş olmayana sahip çıkan,
onların temel hak ve hürriyetlerine saygı duyan yöneticiler
sağlar. Adaleti, kamuoyuna olanı dosdoğru aktaran,
vatandaşlara siyasetin aynası olan, objektif, lekesiz medya
sağlar; kocaman adliye saraylarının içerisinde hukuku savunan,
sadece vicdanıyla sorumlu olan savcılar, yargıçlar sağlar.
Adaleti, suçu ispat edilinceye kadar masum olan her vatandaşı
savunan, adaletin temeli olan, hukuk devletinin güvencesi olan avukatlar
sağlar. Adaleti, altüst olan düzenin farkında olan bireyler
sağlar; gördüklerini veya Neden göremiyorum? diye düşündüklerini
siyasi tavırlarına yansıtmayı, görebilmiş vatandaşlarımız
sağlar; Düşüncelerine katılmıyorum ama düşüncelerini
ifade edebilmen için canımı bile veririm. diyenler sağlar;
canı yanınca adaleti hatırlayan değil, hiç aklından
çıkarmayanlar sağlar; adaleti, herkese layık görenler
sağlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Ben, özür dilerim
Sayın Başkanım, bitirmek üzereyim hemen.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlamak için ek bir
dakika süre veriyorum Sayın Tanal.
Buyurun.
MAHMUT TANAL (Devamla) Teşekkür ederim
Başkanım.
Adaleti sağlayamazsak vicdansızın
adaletine mahkûm oluruz. Müvekkillerini savunan avukatlar, gerçekleri yazan
gazeteciler hapislerde. Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi
Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Avukat
Akın Atalay ve gazeteci Ahmet Şık gökyüzünü görmedikçe, ailesine
kavuşmadıkça bu adalet nöbetleri bitmeyecek. Dilerim ki 44üncü
adalet nöbetine gerek kalmasın. Dilerim ki adalet nöbetleri korku
nöbetlerine dönüşmesin. Dilerim ki adalet anında yerini bulsun, hiçbir
durağına geç kalmasın. Biz de gazeteci
arkadaşlarımızın, hukukçu
meslektaşlarımızın mahkûmiyetlerinin çetelesini
tutmayalım. Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları
gerekir çünkü kuvvete dayanmayan adalet âciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Gündem dışı ikinci söz, Şehit
İskilipli Mehmet Atıf Hocanın idam edilişinin 92nci
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Salim
Usluya aittir.
Sayın Vekilimiz, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
2.- Çorum Milletvekili Salim Uslunun, Şehit İskilipli
Mehmet Atıf Hocanın idam edilişinin 92nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
SALİM USLU (Çorum) Sayın Başkan,
Gazi Meclisin çok değerli üyeleri; sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Elbette her milletvekilimizin hafta sonlarında
yaptığı gibi ben de bu hafta sonu Çorumdaydım, iki önemli
etkinliğe katıldım ve önemine binaen sizlerle paylaşmak
istiyorum. Birincisi, Alacada Afrin şehidimiz Halil İbrahim Aygül
kardeşimizi on binlerce insanın katılımıyla defnettik
ve babası Mustafa Bey son derece metin bir şekilde Devletimiz sağ
olsun, vatan sağ olsun. diyor idi. Şimdi, Dodurgalı bir
kardeşimiz Hakan Kayacı Afrinde gazi olmuştur. Onun babası
Hasan Kayacı da Yeter ki devletimiz zarar görmesin, yeter ki milletimizi
koruyalım. Korumak için her türlü, her şeyimizi vermeye
hazırız. demiştir ki bu, devleti ebet müddet geleneğinin
bir devamıdır. Ben bu duyarlılıkları nedeniyle
kendilerine teşekkür ediyorum. Şehitlerimize rahmet, gazilerimize de
şifa diliyorum.
Ama bir hususu belirtmem lazım ki Alacadaki on
binlerin içerisinde Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, her görüşten,
her etnisiteden ve her aidiyetten insan vardı ve bu insanlar sadece tek
bayrak, tek vatan, tek devlet ve tek millet için yürüdüler. Doğrusu, bunu
takdirle karşıladığımı ve kendi seçmenim ve
halkımla da bir kez daha gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.
Ayrıca geleceğe dönük umutlarımız da güçlenmiştir
çünkü Türkiye, asla, bölmek isteyenlerin iştahını kabartmayacak
kadar duyarlıdır ve bu konuda kim Türkiyeye diz çöktürmek istiyorsa
bunun hesabını bu halka elbette sandıkta verecektir.
Bir diğer husus da Çorumdaki Hitit
Üniversitemiz, Âşık Şekip Şahadoğru veya
geçmişteki, Hititlerdeki Kadeş Anlaşması gibi Çorumun
değerlerini ortaya çıkarmak ve kültürel değerlerimizi öne
çıkarmak üzere bazı adımlar atmıştır. Tabii,
bunlar şayanışükrandır ama bir hususa dikkatinizi çekmek
istiyorum. Ben, kampüsünden, büyümesinden falan bahsetmeyeceğim,
şüphesiz onlar devam eden rutin faaliyetlerdir ama Hitit Üniversitemiz,
Çorum ve İskilip Belediyeleri ve Atıf-Derle birlikte İskilipte
hafta sonu Medreseden Darağacına isimli bir etkinlik
düzenlemiştir. Bazı sayın milletvekilleri de
katıldılar, izlediler. Çok teşekkür ediyorum kendilerine de. Bu
etkinlikte Atıf Hoca anlatıldı. Gün yüzüne
çıkmamış bazı belgeler de ortaya konulmuş oldu. Bunu
da sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.
Atıf Hoca, doksan iki yıl önce Babaeski
Müftüsü Ali Rıza Efendiyle birlikte idam edilmiştir. Az önceki
değerli konuşmacı adalet üzerine bir konuşma
yapmışken, doğrusu, adaletsiz bir şekilde, haksız bir
şekilde, hukuksuz bir şekilde Atıf Hocanın idam
edilmiş olmasına özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bakınız, bir kişi eğer
zanlı ise, o insan idama mahkûm ediliyor ise o insanın öncelikle
müdafaa hakkını asıl olarak vermek gerekir. Oysa asker
kaçaklarını toplamak ve yargılamak üzere kurulan İstiklal
Mahkemeleri, Hammurabi Kanunlarından beri devam etmekte olan
savunmanın kutsallığını ne yazık ki yok
saymış ve Atıf Hocaya savunma fırsatı dahi vermeden 5
celsede yapılan yargılamayla idamına karar vermiş, 5inci
gün de itirazı kabil olmayan, temyizi mümkün olmayan bir şekilde ve
Şahitlerin bilahare dinlenmesine, savunmanın bilahare
alınmasına diyerek âdeta idamı onaylanmıştır.
Tabii, o günkü mahkemenin üyeleri Meclisten
seçilmiştir, tayin edilmiştir Meclisten. Savcı Necip Ali hariç,
diğer Kel Ali, Kılıç Ali hiçbir şekilde hukuk nosyonuna
sahip değillerdir ama ne yazık ki Atıf Hocanın
bırakın savunmasını almayı, altı yıl önce o
günkü Vakit gazetesine
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİM USLU (Devamla)
1920 tarihli Vakit
gazetesine tekzip gönderdiği hâlde ne yazık ki o tekzibi, altı
yıl önceki tekzibi yok saymışlardır.
CELAL DOĞAN (İstanbul) Deniz
Gezmişi asan mahkemenin başkanı da albaydı. Ne fark eder
yani? İskilipe gitmeye gerek yok.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Türk Tabipleri
Birliği Başkanını içeri alan kim?
SALİM USLU (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlayayım.
BAŞKAN Sayın Uslu, buyurun.
SALİM USLU (Devamla) Çok teşekkür
ederim.
Şimdi, bakınız, burada elbette
konuşulacak konu çok ama iadeiitibar gerekiyor. Sadece Atıf Hocaya
değil, bu ülkede mazlum konumunda kim idam edildiyse hepsine iadeiitibar
gerekiyor.
Atıf Hoca konuşmasının bir
bölümünde, son bölümünde -müdafaasını ele geçirdik, şu anda
müdafaası hazır durumda- Bence çağdaş bir zihniyete sahip
olmak demek medeni bir kafa yapısıyla yararlı işler ortaya
koyabilmektir. Bu açıdan bakıldığında kendimi
çağdaş zihniyetin en önemli isimlerinden birisi olarak görüyorum.
diyor, Türkçesiyle ifade ediyorum.
Yine, Atıf Hocayla beraber, o günlerde idam
edilen Seyit Rızaya da iadeiitibar yapılmalıdır. Seyit
Rıza da Evladı Kerbelayık. Bihatayık. Ayıptır,
zulümdür, günahtır. diyor.
Lütfen, bu yüce Meclis iadeiitibar konusunu ciddi
ciddi dikkate almalıdır diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ŞEKER (İstanbul)
İdamı geri getirmek istiyorsunuz, nasıl olacak bu iş?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Sayın milletvekilleri, gündem
dışı üçüncü söz, Afrinde yaşayan Zeyidilerin durumu
hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Ali Atalana aittir.
Buyurun Sayın Atalan. (HDP
sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Ezidiler.
BAŞKAN Ezidilerin dedim, yanlış
mı söyledim?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Evet.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Zeyidi dedin.
3.- Mardin Milletvekili Ali Atalanın, Afrinde yaşayan
Ezidilerin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ ATALAN (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ezidiler
Başkan, siz, maalesef
yanlışlıkla telaffuz ettiniz.
Öncelikle, Hükûmetin Afrine karşı
başlatmış olduğu savaşa dur demek için tüm dünyada,
Rojavada ve özellikle Afrinde kitlesel gösteriler yaparak bir kez daha
barışı haykıran insanları buradan selamlıyor,
savaşa karşı barışı, zulme karşı
özgürlüğü kararlı bir şekilde savunacağımızı
bir kez daha belirtmek istiyorum.
ERHAN USTA (Samsun) Teröristlere selam
gönderiyorsunuz.
ALİ ATALAN (Devamla) Konumuza ilişkin,
Platon şöyle demiş: Zulmün en büyüğü ve en çirkef yönü, onun
dışa dönüp adalet olarak lanse edilmiş hâlidir. AKPnin burada
yapmaya çalıştığı maalesef budur. Afrinin bir tehdit
oluşturduğu iddiası mesnetsizdir ve kesinlikle doğru
değildir. Sorun tamamen iktidar ile iktidara endeksli Kürt fobisinden
kaynaklı, Kürt halkının kazanımlarına yönelik
karşı bir anlayışın alenen dışa vurumudur.
Çözüm görüşmelerinin sekteye
uğratılmasıyla beraber geleneksel yok sayma ve imha etme
konsepti yeniden devreye girmiş Gerekirse Suriyeye 4 adam gönderip,
Türkiyeye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim. diyen
mantığın ürünüdür. Katliamcı, tecavüzcü, gerici DAEŞe
karşı Araplar, Ermeniler, Türkmenler, Süryaniler ve Ezidilerle beraber
onurlu ve cesur bir mücadele yürüten Kürt halkının Suriye
sınırları içinde statü kazanmasına engel teşkil etmek
istenmektedir.
Suriyede yaşanan savaştan kaçıp
Afrine sığınan 400 binden fazla insan var. Bunların
arasında Arap, Ermeni, Türkmen, Kürt, Süryani, Alevi, Ezidi, Hristiyan ve
Sünni var. Bu insanlar yedi yıl boyunca burada güven ve barış
içerisinde yaşamışlardır. Birleşmiş Milletler,
UNICEF gibi uluslararası kurumlar başta olmak üzere Suriye İnsan
Hakları Gözlemevi, Suriye Haber Ajansı, AFP, CNN gibi birçok
farklı kurum ve haber ajansı bu saldırılarda sivillerin
hedef alındığına dikkat çekmiştir.
AKP Hükûmetinin savunduğu ÖSO ve ona
bağlı grupların Afrine yönelik saldırısında üç
bin üç yüz yıllık antik Ayn Dara Tapınağı, Nebi Huri
Kalesi ile Barde, Gobele ve Elbiske köylerinde bulunan tarihî Hristiyan
kiliseleri tahrip edilmiştir.
Afrinde saldırıların hedefinde olan
topluluklardan biri de Ezidilerdir. DAEŞin Şengale yönelik
saldırıları sırasında ilk hedef olarak Ezidilere
yönelmesi gibi, bugün Afrine yönelik saldırılarda da yine Ezidilerin
hedef alınması bir tesadüf değildir. Son günlerde yapılan
saldırılarda Ezidilerin yaşam alanlarının ve inanç
mekânlarının tahrip edildiği söylenmektedir.
Saldırıların ilk gününden itibaren Ezidi yurdu Kastel Cündo
bölgesi ile diğer Ezidi yerleşim yerleri hedef
alınmıştır. Hükûmetin desteklediği ÖSO ve ona
bağlı bazı grupların başta Ezidiler olmak üzere Alevi
ve Hristiyanlara karşı katliamlara girişebileceğinden son
derece kaygılıyız. Bu örgütlerin insanlara karşı
nasıl barbarca davrandıkları sosyal medya üzerinden
yayınladıkları kendi videolarıyla bir kez daha ifşa
olmuştur.
İnsanlığın ortak mirası
olan kadim Ezidi halkı bu bölgede bir soykırımla karşı
karşıyadır. Dolayısıyla, ilgili ve yetkili bütün ulusal
ve uluslararası kurum ve kuruluşları acil ve ivedilikle tedbir
almaya çağırıyoruz. Bizler, halklar ve inançlar arasında
hiç fark gözetmeden bu saldırılara son verilsin, barış ve
özgürlük tesis edilsin diyoruz. Demokrasi ve barıştan yana olan bütün
güçleri bu kirli savaş konseptine karşı çıkmaya
çağırıyoruz.
Ciceronun ünlü bir sözüyle bitireyim: En kötü
barış, en iyi diye tabir edilen savaştan çok daha iyidir.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atalan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Buradan Afrine
selam gönderilmesini orada direnenler denilerek bir terörist yapılanmaya
selam gönderilmesini şiddetle kınıyorum; kayıtlara geçsin.
ALİ ATALAN (Mardin) Kitlesel gösterilere
dedim, barış diyen
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Oradaki PYD,
PKKnın uzantısıdır, ortaktırlar. PKKnın,
Türkiyede 1984ten bu yana halkları birbirine karşı düşman
kılmak için şiddeti, kanı ve vahşeti kullanan bir örgüt
olduğunu biliyoruz; PYDde de aynısını yapıyor bugün
Suriyenin kuzeyinde. PYD kirli bir örgüttür. Vahşetin ve kanın
adresidir. Barışı istemek, Suriyenin birliğini talep
etmekten geçer. Suriyenin birliği içerisinde Kürtler, Türkmenler, Araplar
özgür bir şekilde var olmalı; barış böyle bir esas üzerine
kurulabilir. Türkiyenin yapmış olduğu operasyon, Suriyenin
birliğini esas alan barışçı bir operasyondur, kirli terör
örgütüne karşıdır.
ALİ ŞEKER (İstanbul) Niye Suriye hükûmetiyle
yapmıyorsunuz?
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
IŞİD varken niye yapmıyordunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) ÖSOyla
birlikte, uluslararası bütün süreçlerde onaylanmış bir grupla
birlikte yapılmaktadır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkanım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Orada terör örgütlerine selam gönderiliyor. denilerek
sataşmada bulunulmuştur. Zaten Türkiye kadar herhâlde dünyada sürekli
her şeyi terörle ilişkilendiren başka bir ülke de yoktur
sanırım. Bu nedenle hatibimiz için söz talep ediyoruz
sataşmadan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Atalan.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mardin Milletvekili Ali Atalanın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yerinden sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ALİ ATALAN (Mardin) Değerli Başkan,
teşekkür ediyorum.
Şimdi, AK PARTİnin değerli grup
başkan vekili benim söylediklerimi bence bilinçli olarak çarpıtarak,
dile getirerek, bunu esas alıp bizi töhmet altında bıraktı
ve kesinlikle reddediyoruz. Ben söylediklerimi yeniden okuyarak cevap vermek
istiyorum: Biz Hükûmetin Afrine karşı başlatmış
olduğu savaşa dur demek için tüm dünyada, Rojovada ve özellikle
Afrinde kitlesel gösteriler yaparak bir kez daha barışı
haykıran insanları buradan selamlıyoruz. Bunu demişiz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum)
Teröristlere bir şey demiyor musun, teröristlere?
ALİ ATALAN (Devamla) Şimdi,
barışı istemek, barışı haykırmak eğer
suçsa
Ki maalesef Tabipler Birliği örneğinde görüldüğü gibi suç
sayılmaktadır. Barışı haykırmak,
barışı istemek, barış için sokağa dökülmek
maalesef burada suç sayılıyor.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) PKK
orada güçlenemediği için istiyor barışı, PKK; isteyen
PKK/PYD.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen!
ALİ ATALAN (Devamla) Bu suçu işlemeye
devam edeceğiz.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Yanlış konuşuyorsun.
ALİ ATALAN (Devamla) Barışı
haykırmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Barış adına değil, sıkıştıkları
için istiyorlar barışı.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atalan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım...
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, Hükûmetimize
yönelik açıklamaları oldu. O yüzden, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Başkanım, Sayın Bakan
mı, siz mi istiyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Bakan.
BAŞKAN Hükûmet adına Millî Savunma
Bakanımız Sayın Canikli konuşacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin, Mardin
Milletvekili Ali Atalanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle
konuşması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zeytin Dalı Harekâtında sivillerin
öldürüldüğüne yönelik, sivil ölümlerle ilgili olarak gündeme getirilen
bütün iddiaların tamamının yalan ve manipüle edilmiş, belli
bir algı oluşturmaya yönelik haberler olduğunu ifade etmem
gerekiyor. Bugüne kadar -19uncu gündeyiz- Türk Silahlı Kuvvetlerinin
özellikle sivillerin zayiat görmemesi için gösterdiği hassasiyet gerçekten
takdire şayandır ve hiçbir ülkenin ordusu bu kadar titizlik
içerisinde böyle bir operasyon gerçekleştirmemiştir.
Bakın, koalisyon güçlerinin bugüne kadar
Suriyede yaptıkları operasyonlarda 911 sivilin öldürüldüğü yine
koalisyonun resmî açıklamalarında yer almaktadır. Aslında
sayı daha da fazla ama resmî rakam 911. Bakın, El Bab Operasyonunda
-buna benzer bir operasyon orada gerçekleştirildi biliyorsunuz- Fırat
Kalkanı Harekâtında sivil kaybı yok denecek kadar azdır. O
nedenle zaten çok titiz davranıyoruz. Gerçekten masum insanların en
ufak bir zarar görmemesi için gerekli her türlü tedbir alınıyor,
harekât planları da buna göre dizayn edildi, buna göre
gerçekleştiriliyor; buna göre planlandı, buna göre
gerçekleştiriliyor.
Sivil kaybı şu olabilir: Etek giyen
teröristler var. Bu doğru, gerçekten, bu gerçek; burada da
aynısını yapıyorlar. Yani sivil olarak etek giyen
teröristleri kastediyorlar çok büyük bir ihtimalle. Bir zayiat varsa onlar
sivil gibi görünen, görünmek isteyen ama etek giymiş teröristlerdir;
karıştırmamak lazım, onlar sivil değil, onlar
terörist. Ama özellikle sivil kıyafeti içine girerek uluslararası
kamuoyunda Türkiyeye yönelik bir algı oluşturmaya çalışıyorlar,
hepsi bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -Tamamlayabilir miyim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun, sözlerinizi
tamamlayınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ama orada esas katliamı yapan, zorla oradaki
insanları, çocukları askere almaya, sözde askere almaya
çalışan ve karşı çıktıklarında katleden
-sayısız örnekleri var- terör örgütü. Konuşulması
gerekiyorsa, eleştirilmesi gerekiyorsa, bunun eleştirilmesi
gerekiyor; katliam varsa katliam bu. Sivilleri canlı kalkan yapan terör
örgütü; bütün halkı, oradaki on binlerce insanı canlı kalkan
yapıyor ve meskûn mahallerden çıkmalarına izin vermiyor, bunu
zorla engelliyor.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Afrine zorla götürdüler Sayın Bakanım; Afrine zorla, süngüyle
götürdüler.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - İnsanları hapsediyor, şu anda
binlerce insan hapiste orada. Kim onlar biliyor musunuz? Sivil insanlar, masum
insanlar. Çocuklarının askere gitmesine, daha doğrusu terörist
örgütün içerisine alınmasına karşı çıkan insanlar
bunlar; hapisteler şu anda, zindanlarda tutuluyorlar. Katliam bu ve terör
örgütü tarafından gerçekleştiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Ama, burada çıkıp etek giymiş
terör örgütlerine de destek vermemek gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Canikli.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, bir bakanın görevi gerçekten, aslında
halkı doğru bilgilendirmektir. Ben, özellikle Sayın Bakanın
yaptığı konuşmada -çünkü hatibimizin sözü üzerine
yapılan konuşmalar- gerçek olmayan bilgilendirmeler olduğunu
görüyorum ve bununla ilgili söz almak istiyorum.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Ne yaptı mesela?
Sayın Başkan, ne yaptı?
BAŞKAN Yani, ne anlam ifade ettiniz
şimdi, ben anlayamadım demek istediğinizi. Sayın Bakan, Millî
Savunma Bakanımız Hükûmet adına cevap verdi, niye
yanlış bilgi
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, halkın doğru olarak bilgilendirilmesi
gerektiğinin, burada bir parti ve milletvekilleri olarak bunu
yapmanın sorumluluğumuz olduğunun bilinciyle bu konuda bazı
doğru bilgileri vermek üzere söz talep ediyorum.
BAŞKAN Yerinizden vereyim efendim.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yerimden de olabilir.
BAŞKAN Tabii, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi Suriyede ne işimiz var? sorusunu yıllar öncesinde
sormuştuk. Bugün burada, kalkıp da ölen askerlerimiz için gerçekten,
hamaset yapmak bizim canımızı çok yakıyor. Öyle,
kalkıp da her şeye terör terörist demekle işin içerisinden
çıkılmıyor.
Bu rakamları biz vermiyoruz,
Birleşmiş Milletler dün açıklama yapıyor 150 sivil öldü.
diyor. UNICEF açıklama yapıyor Onlarca çocuk öldürüldü. deyip 11
çocuğun bilgilerine ulaşıldığını ifade
ediyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Terör örgütünün katlettiği çocuklar onlar.
Terör örgütünün kendisi öldürüyor onları, terör örgütü öldürüyor
onları. Hepsini terör örgütü öldürüyor ve servis ediyor.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Terörist mi onlar? Çok kolay söylüyorsunuz, her şeyi çok
kolay söyleyip inkâr ediyorsunuz çünkü başka bir medyayı insanlara
izletiyorsunuz gerçeklere ulaşmasını istemiyorsanız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Terör örgütünün reklamını
yapmayın!
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Eğer ki gerçekten mertçe yapacaksanız bir
şeyleri, hep beraber çıkalım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz, Türkiye
Cumhuriyetinin Bakanına mı inanıyorsunuz yabancı
kuruluşların sözlerine mi? Türkiye Cumhuriyetinin Bakanına
inanmıyorsun
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yabancı
kuruluş dediğin Birleşmiş Milletler. Sen kurdun o
kuruluşu.
BAŞKAN Sayın Kürkcü
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Terör örgütünün görüntüleri onlar. Terör
örgütünün kendisi katlediyor. Şu anda köylerde bekletiyor
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlamak istiyorum Sayın Başkan izninizle.
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Evet, eğer gerçekten yaptığınıza
güveniyorsanız, gerçekten meşruiyetinize güveniyorsanız ki
buradaki sözler aslında güvenmediğinizin ispatı olan sözler. O
zaman, burada söylenilen bir söz daha vardı, gelin birlikte gidelim
araştıralım. Biz on binlerce insanın orada gösteri
yaptığını görüyoruz, bu savaşa hayır diyen
insanların.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Önce teröristleri temizleyelim, ondan sonra.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ne oldu? Kalkıldı ödüller verildi Ezidiler
öldürüldüğü zaman Şengalde. Şimdi, arkasından, gene
ödüller verecek.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ezidi çocukları niye öldürdü terör örgütü?
Askere, silah altına almak istiyordu. Onları da terör örgütü öldürdü.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ben, Birleşmiş Milletler de Avrupa Konseyi de çok
istikrarlıdır ve gerçekten çok güzel açıklamalar yapıyor
demiyor. Aynı şekilde, ticaret ilişkileri nedeniyle çok
istikrarsız ve riyakârca işler yaptıklarını da
biliyorum ama kalkıp da doğruyu bulacaksak o zaman herkese söz
vereceksiniz, kimseyi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Son sözümü söyleyeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN Kayıtlara geçsin efendim, tamamlayın.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlamak istiyorum gerçekten.
Bizim konuştuğumuz başka bir kanal
yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Televizyonlara bütün bu arkadaşlar çıkıyorlar
ve Afrini konuşuyorlar, HDPyi konuşuyorlar ama bir tek HDPli orada
olmuyor. Buna insanlar isyan ediyorlar. Zannetmeyin ki sessizlik öyle sadece
susarak, içinde kalarak olan bir şey. Hayır, oylarıyla
gösterecekler insanlar bunu. Bugün, kongre yapmamızı bile engellemeye
çalışıyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şehitlerin
hakkını da savunsanız.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) O yüzden, eğer gerçekten eşitçe olacaksa bir
şeyler, hep birlikte o sözü söyleyeceğiz, hep birlikte
tartışacağız. Bunu bütün partilere söylüyorum, sadece
iktidardaki AK PARTİye değil. Orada olan gerçekleri biz de
biliyoruz. Siz başka açıdan bakıyor olabilirsiniz ama bir
başka açıdan gerçekleri söylemek de bizim boynumuzun borcudur,
halkımıza sözümüzdür.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Usta, buyurun.
2.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Afrin harekâtının
temel amacı ve hedefinin terör unsurları PKK/PYD olduğuna
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi Bugün Afrinde nasıl bir yapı
var? diye baktığımızda karşımıza çıkan
şey şu: Türkiyeyi tehdit eden, Türkiyenin bekasını tehdit
eden, Suriyeyi bölmeye çalışan bir terör yapılanması var.
Şimdi Buraya müdahale edilmesin, buraya dokunulmasın. demek terörü
savunmaktır, barışı savunmak değil yani buradaki terör
yapısı kalsın, bu bütün dünyaya buradan bir terör ihraç etsin,
hem Türkiyeyi tehdit etsin hem oradaki insanlar, mağdurlar katledilsin
demektir. Şimdi, bunu nasıl barışla
bağdaştırıyorsunuz? Barış nedir biliyor musun?
Barış, oraya giden Türk askerinin
alkışlanmasıdır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hadi ya!
ERHAN USTA (Samsun) Evet.
Türk askeri oraya giderken Afrin halkı Türk
askerini alkışlıyorsa işte o yüzden biz Zeytin Dalı
Harekâtına barış harekâtı diyoruz.
Bu harekâtın temel amacı, hedefi, buradaki
terör unsurları PKK, PYDdir. Bu hedefin de ne kadar doğru bir hedef
olduğu bugünkü tartışmalardan aslında ortaya
çıkıyor yani nereye bastığımızı, doğru
hedefe odaklandığımızı anlıyoruz buradan.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Aynen.
ERHAN USTA (Samsun) Bu eleştirilerden
anlıyoruz bunu arkadaşlar. Kimse kusura bakmasın.
Dolayısıyla bir şekilde, burada Türk ordusu, Hükûmet, devletimiz
çok hassas davranmaktadır, sivil kayıplar oluşmaması
açısından çok hassas davranmaktadır. Uluslararası
kuruluşların, Irakta 2 milyon, 3 milyon sivil ölürken, Suriyeli 10
milyon göçmen ölüme terk edilirken kılını
kıpırdatmayan, ülkesine 1 insan almayanların şimdi orada
sivil olup olmadığı belli olmayan 10 kişi öldü. diye
dünyayı ayağa kaldırmaları ikiyüzlülüktür; kimse de bu
ikiyüzlülükten kendisine bir şeyler çıkarmaya
çalışmasın. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Eğer biz bu ülkeyi savunuyorsak, bu ülkede hakikaten -barış,
barış, barış diye ağzınızdan
düşürmüyorsunuz- barışı sağlıyorsak bu hareketin
arkasında olmak lazım ve Mehmetçiğimizin orada
başarılı olması için, teröristleri yok etmesi için hep
birlikte hareket edip hep birlikte dua etmemiz lazım, bunun bundan
başka çıkar yolu yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme
giren milletvekillerimize yerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu
sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerimizin söz
taleplerini karşılayacağım.
Sayın Engin, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin, Hükûmeti kanser
konusunda kapsamlı, önleyici ve erken teşhisi
kolaylaştırıcı politikalar geliştirmeye ve kanser
ilaçlarına erişim sorununu bir an evvel çözüme kavuşturmaya
çağırdığına ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Ülkemizde her gün 450 kişiye kanser
teşhisi konuluyor, her 5 ölümden 1i kanser sebepli yaşanıyor.
Sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan
sıkıntılar, kanser ilaçlarının pahalı olması
ve ilaçları edinmede karşılaşılan zorluklar gibi
nedenler kanser hastalarının ve ailelerinin hastalık süresince
çok ağır maddi ve manevi travmalar yaşamalarına sebep
olmakta. Birkaç sene önce, tedavisi için gereken kanser ilaçlarına
erişemediğini dönemin bakanlarından Erdoğan Bayraktara
anlatmaya çalışan Dilek Özçelikin çığlığına
karşı gösterilen duyarsızlık tüm Türkiyenin
vicdanını sızlatmıştı. Ne yazık ki Dilek
genç yaşta aramızdan ayrıldı, binlerce kanser
hastamızın mücadelesi ise devam ediyor. Hükûmeti kanser konusunda
kapsamlı, önleyici ve erken teşhisi
kolaylaştırıcı politikalar geliştirmeye ve kanser
ilaçlarına erişim sorununu bir an evvel çözüme kavuşturmaya
çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Engin.
Sayın Adıgüzel
4.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, AKPnin
tüm karşı çıkmalara rağmen Sinop İnceburuna çevre ve
doğa katili nükleer santral yapma ısrarını
sürdürdüğüne ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
AKP, tüm Türkiyenin ve Sinop sakinlerinin
karşı çıkmasına rağmen Türkiyenin cennet
köşelerinden İnceburuna çevre ve doğa katili nükleer santral
yapma ısrarını ne yazık ki sürdürüyor. Bu ısrar
AKPnin gözünü öyle kör etmiş ki dün Sinopta yapılan nükleer santral
ÇED toplantısına katılarak söz haklarını kullanmak
isteyen Sinoplular, Sinop Belediye Başkanı ve milletvekili
arkadaşlarımız salonun dolu olduğu gerekçesiyle
toplantıya alınmadı, yaşanan haksızlığı
ve hukuksuzluğu valiliğe bildirmek isteyen vatandaşlar ise polis
şiddetiyle karşılaştı.
Şimdi sormak istiyorum, amacı halkı
bilgilendirmek olan bu toplantıya Sinop halkının alınmama
gerekçesi vatandaşlarımızdan duyduğunuz korku mudur? Her
fırsatta millî iradeye sığınan iktidar işine
gelmediği zaman millî iradeyi, kendi vatandaşını polis
şiddetiyle susturmaya çalışmaktan ne zaman vazgeçecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Adıgüzel.
Sayın Cora
5.- Trabzon Milletvekili Salih Coranın, son günlerde
özellikle Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinde ellerinde bölücü terör
örgütlerinin paçavralarıyla gösteri yapan ve üzerinde Türk pasaportu
taşıyan bu hainler için adli makamları göreve
çağırdığına ilişkin açıklaması
SALİH CORA (Trabzon) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son günlerde özellikle Türkiyenin Afrinde
Zeytin Dalı Operasyonunun ardından birçok ülke, Amerika
Birleşik Devletleri başta olmak üzere Avrupa Birliği terör
karşısında başarısız bir sınav vermektedir.
Amerika Birleşik Devletleri terör örgütlerine silah yardımı
yaparken silah yardımı yapamayan Avrupa Birliğindeki birçok ülke
de meydanlarını teslim etmektedir.
Son günlerde özellikle Amerikada ve Avrupa
Birliği ülkelerinde hain bir güruh ellerinde bölücü terör örgütlerinin
paçavralarıyla gösteri yapmaktadır. Bunlar için biz adli
makamları göreve çağırıyoruz. Üzerlerinde Türk pasaportu
bulunan bu hainlerin başka ülkelerde Türkiye
düşmanlığı yapmalarına rıza gösterecek hâlde
değiliz. Bunların tespit edilerek öncelikle yurda dönmeleri,
döndükten sonra da yaptıklarının hesabının
sorulması gerekmektedir. Yargılanmaları,
pasaportlarının iptali hatta vatandaşlıktan
çıkarılmaları dâhil gerekli yaptırımların
uygulama sürecinin başlatılmasını istiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Hadi ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Cora.
Sayın Akbaşoğlu
6.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin
Akbaşoğlunun, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının geçici koruma altındaki
sığınmacılara yönelik Eğitim ve Psikososyal Destek
Projesi kapanış törenine ilişkin açıklaması
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU
(Çankırı) Teşekkürler Başkanım.
Bugün Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın Geçici Koruma Altındaki
Sığınmacılara Yönelik Eğitim ve Psikososyal Destek
Projesi kapanış törenine katıldık.
İnsanların hayırlısı
insanlara faydalı olandır. nebevi düsturuyla, ensar ve muhacir
kardeşlik anlayışı içinde ülkemizde misafir ettiğimiz
Türkmen, Kürt, Arap her kökenden Suriyeli ailelerin ve onların sevgili
yavrularının gözlerindeki gelecek umudunu, Türkçe ifade ettikleri
duygu ve düşünceleriyle birlikte gördük ve hissettik. Suriyeli
çocukların, Türkiyenin kendisine yöneltilen her türlü tehdit ve
saldırıyı bertaraf ederek bölgesinde güvenlik ve barışı
temin etmek suretiyle Suriyeli misafirlerimizin kendi vatanlarında huzurlu
bir şekilde yaşamalarını temin etmek için
başlattığı Afrin operasyonunun kahraman ordumuz
tarafından başarıyla sonuçlanmasına ilişkin
dualarına yürekten amin diyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Akbaşoğlu.
Sayın Taşkın
7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının,
Mersin Şehir Hastanesini Mersine kazandırdığı için
Cumhurbaşkanı ve Başbakana Mersinliler ve şahsı
adına şükranlarını sunduğuna ilişkin
açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Mersin Şehir Hastanesi 1 yaşında.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Hayallerimdeki proje.
dediği şehir hastanelerinin ilki olan Mersin Şehir Hastanesi 3
Şubat 2017de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğanın, Sayın Başbakanımızın ve
sayın bakanlarımızın katılımıyla büyük bir
coşkuyla açılmıştı.
Şehir hastanemiz 56 branşta 375i uzman
olmak, üzere 477si hekim, toplam 5.600 personelle 7 yıldızlı
otel konforunda Mersinli hemşehrilerimize sağlık hizmeti
vermektedir. Açılışından bu yana bir yıl geçen
şehir hastanesinde poliklinik hizmeti verilen hasta sayısı 2
milyon 222 bindir. İşletmesi açısından da kamu ve özel sektör
iş birliğine örnek bir model teşkil etmektedir.
İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. anlayışıyla bu güzel eseri Mersinimize
kazandırdığı için Sayın
Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Başbakanımıza
Mersinliler ve şahsım olarak şükranlarımı sunuyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Taşkın.
Sayın Kılıç
8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, bugün İslam dünyasının Endülüsün yeni
bir versiyonunu yaşadığına ama saldırının
Haçlı artı siyonist saldırısı olduğuna
ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
10uncu asırda Müslümanlar İspanyayı
fethetmiş, orada büyük bir üniversite kurmuşlardı. Üniversite
Müslüman, gayrimüslim, herkese açıktı. Buraya o günkü dünyanın
her tarafından gelebilen öğrenciler, aldıkları ilim
ışığını kendi yurtlarına
taşıyorlardı.
Üniversitenin girişinde bir levha üzerinde
şu 5 maddelik esaslar yazılıydı: Bir toplumu ayakta tutan,
kalkındıran, mutlu kılan âlimlerin ilmi, devlet
adamlarının dirayeti, ordunun kahramanlığı, hâkimlerin
adaleti, halkın fedakârlık ve vefakârlığıdır.
Sonra, Endülüste yaşayanların geneli bu değerleri
yitirmiş, tavâifimülûk olarak on dört ayrı parçaya bölünmüş,
birbirleriyle çekişip çatışmış ve birleşik
Haçlıların saldırıları karşısında
hepten yenilip yok edilerek tarih sahnesinden silinmişlerdi. Bugün de
İslam dünyası Endülüsün yeni bir versiyonunu yaşamaktadır
ama saldırı, Haçlı artı siyonist
saldırısıdır. Saldırganların sayısı da
artmıştır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kılıç.
Sayın Tümer
9.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, Türk
Silahlı Kuvvetleri bünyesinde toplam kaç sözleşmesi askerî personel
istihdam edildiğini ve sözleşmeli personelin Türk Silahlı
Kuvvetleri kadrosuna alınmasına yönelik bir çalışma olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelede ön saflarda
görev alan askerlerinin büyük çoğunluğunun sözleşmeli subay,
astsubay ve uzman erbaşlardan oluştuğu
anlaşılmaktadır. Bu uğurda şehit düşen asker ve
işçilerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve ülkemize
başsağlığı dilerim. Bu vesileyle Sayın Millî
Savunma Bakanının şu sorulara yanıt vermesini dilerim.
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde toplam kaç
sözleşmeli askerî personel istihdam edilmektedir? Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki tüm sözleşmeli personelin Türk Silahlı Kuvvetleri
kadrosuna alınmasına yönelik bir çalışma olacak
mıdır? Göreve seçilen, çeşitli sınavlardan ve gerekli
güvenlik soruşturmalarından geçen sözleşmeli Türk Silahlı
Kuvvetleri personelinin kadroya alınmaması için herhangi bir neden
bulunmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tümer.
Sayın Havutça
10.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutçanın,
AKPli belediye başkanlarının zorla istifa ettirilmek suretiyle
inceleme ve soruşturmalardan muaf tutularak adaletten niye
kaçırıldığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman ve çok sayıda AK
PARTİli siyasetçinin, bakanın katıldığı bir
organizasyonda Çorumun AKPli Belediye Başkanı Muzaffer Külcü 2017
yılının en başarılı belediye başkanı
seçilmişti. Bu belediye başkanı, hakkındaki birçok iddiaya
rağmen herhangi bir soruşturma -veya yargısal süreç-
yapılmadan görevinden zorla istifa ettiriliyor. Oysa Cumhuriyet Halk
Partisi Ataşehir Belediye Başkanı ile Beşiktaş
Belediye Başkanı hakkında yapılan inceleme ve
soruşturmalar neden AKPli Çorum Belediye Başkanı Muzaffer
Külcü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek,
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Balıkesir
Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur için
yapılmamıştır? Bu AKPli belediye başkanları
zorla istifa ettirilerek, inceleme ve soruşturmalardan muaf tutularak
adaletten niye kaçırılmıştır?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Havutça.
Sayın Gürer
11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, asgari ücrette
mutlaka yeni bir düzenlemeye gidilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Daha geçen ay açıklanan 1.603 TL net asgari
ücret bir ayda art arda gelen zamlarla erimiştir. Asgari ücretin alım
gücü geçen yılki asgari ücret rakamının altına
gerilemiştir. Milyonlarca çalışanın asgari ücretle geçimini
sağladığı düşünüldüğünde durum vahimdir. Zamlarla
geliri düşen çalışanlar sağlıklı beslenme ve
düzenli yaşam olanaklarından mahrum kalmaktadır. Bu süreç aynı
zamanda meslek hastalıklarını tetikleyecek bir süreçtir.
İş cinayetleriyle her yıl binlerce emekçi
yaşamını yitirmektedir. Bu kere, açlık
sınırı altında yaşamla geçim ve yaşam sorunu
ağırlaşmıştır. Yandaş basın görmese de
yokluk ve yoksulluk, insanı kendisini yakacak duruma
taşımıştır. AKP Hükûmeti işçilerin, çiftçilerin,
işsizlerin, esnafın, emeklilerin, gençlerin, kadınların
sorunlarını düşünmemektedir. Asgari ücrette mutlaka yeni bir
düzenlemeye gidilmeli ve en az net 2 bin lira olmalıdır.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Gürer.
Sayın Özdemir
12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 3173 nitelik
kodlu ön lisans muhasebe mezunlarının kadro sorununa ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizlerin aracılığınızla
şahsıma iletilen bir konuyu buradan Sayın Maliye Bakanı
Naci Ağbala iletmek istiyorum.
3173 nitelik kodlu ön lisans muhasebe mezunu
öğrenciler, Türkiyenin farklı illerinden bir araya gelerek dün
Mecliste beni ve diğer siyasi partilerden milletvekillerimizi ziyaret
ettiler. Ön lisans muhasebe mezunu bu gençlerimiz 3173 nitelik kodlu muhasebe
bölümü için en az 120 ortaksız kadro tahsis edilmesini talep ediyorlar ve
bu atamaların da KPSS puanlarının yanmaması için en geç
2018 Haziran ayına kadar tamamlanması gerekiyor. Şimdiye kadar
gerçekleşen gerek merkezî atamalarda gerekse açıktan atamalarda az
sayıda kadro verilmesi nedeniyle 85 ve üstü puanlarla atanamama
endişesi taşıyorlar. Ben konuyu bilgilerinize arz ederek bir an
önce Bakanlık tarafından olumlu bir açıklama yapılmasını
da talep ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Özdemir.
Sayın Köksal
13.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksalın, Dinar Orman
İşletme Müdürlüğünde 5 Şubat 2018 tarihinde ORKÖYden
yardım alacak 9 köyün sıralamasına ilişkin çekilen
kuranın iptali ve yurttaşların İscehisar ilçesindeki
TOKİ konutlarının vade uzatımına ilişkin
dilekçelerinin işleme alınmamasıyla ilgili bir açıklama
beklediğine ilişkin açıklaması
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Orman ve Su
İşleri Bakanına soruyorum: Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Dinar
ilçesinde Dinar Orman İşletme Müdürlüğünde 5 Şubat 2018
tarihinde ORKÖYden yardım alacak 9 köy için sıralamaya ilişkin
bir kura çekilmiştir. Kura günü, saati muhtarlara tebliğ
edilmiş, kuraya 7 muhtar katılmıştır. Kuradan sonra,
bu kuranın iptal edildiği belirtilerek yeniden kura çekileceği
söylenmiştir. Bu kuranın, özellikle, son sıralarda çıkan
bir köy muhtarının AKP milletvekilini aramasıyla iptal edildiğine
ilişkin iddialar ortalıkta dolaşmaktadır. Bu konuda, Orman
ve Su İşleri Bakanının kura iptaline ilişkin bir
bilgisi var mıdır? Varsa kuranın iptal sebebi hakkında bir
açıklama bekliyoruz.
Yine seçim bölgem Afyonkarahisar ile İscehisar
ilçesinde TOKİ konutlarının vade uzatımına
ilişkin yurttaşlarımızdan bir talep gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Bu konuda
yurttaşlarımızın dilekçesi işleme
alınmamıştır. Neden işleme
alınmamıştır? Bu konuda da bir açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Köksal.
Sayın Dedeoğlu
14.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, güney
sınırlarında terör devletinin kurulmasına asla müsaade
etmeyip operasyonlara son terörist etkisiz hâle gelene kadar devam
edileceğine ve tüm şehitlere Allahtan rahmet dilediğine ilişkin
açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkürler
Sayın Başkanım.
Afrin de olmak üzere bütün şehitlerimize
Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bizde yeter ki
vicdan sorunu olmasın; hak, hukuk, din, iman der, geceleri uykuyu gözümüzden
sileriz, varlık sebebimizi asla unutmayız. Bir de
varlığımızı sürdürdüğümüz
topraklarımıza hele kanımız karıştıysa o
toprak çoktan vatan olmuştur bize. Zeytin Dalı Harekâtında Türk
Silahlı Kuvvetleri ile Özgür Suriye Ordusu tam uyum içerisinde, komutanlar
sahada ve aktif, hiçbir eksiğimiz yok, askerimizin morali yerinde.
Teröristlerin kimler tarafından desteklendiğini, binlerce tır
dolusu silah ve mühimmat verildiğini çok iyi biliyoruz. Güney
sınırlarımızda terör devletinin kurulmasına asla
müsaade etmeyip operasyonlarımıza son terörist etkisiz hâle gelene
kadar devam edeceğiz. Afrin harekâtından sonra Menbici de alıp
alınan toprakları asıl sahiplerine teslim etmek için
gideceğiz diyor, bu duygularla Meclisi saygılarla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dedeoğlu.
Sayın Şimşek
15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Afrin
harekâtında sonuna kadar gidileceğinden ve sonuca
ulaşılacağından şüpheleri olmadığına
ilişkin açıklaması
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Afrin harekâtı
başlayalı yaklaşık 18 gün doldu. İlk şehidimiz
Musa Özalkan giderken bir işarette bulundu ve Şehit olursam bana
verilecek tazminatla Telaferdeki Türkmenler için okul
yaptırılsın. diye bir çağrıda bulundu ve bunun bu
çağrısı Genel Başkanımız Devlet Bahçeli
tarafından yerine getirilerek Ülkü Ocakları Genel
Başkanımız Olcay Kılavuz Telafere gönderildi ve okulla
ilgili inşaat çalışmaları başlatıldı.
Dün de grup toplantımız
sırasında, Amasya Merzifonlu bir şehidimizin şehit
olduğu yerdeki toprak Genel Başkanımıza hediye edildi.
Tabii, bu hediye edilirken MHP Grubunda bulunan herkesin gözleri
yaşardı. Bu ülkenin bedeli kanla ödenen toprağının
Genel Başkanımıza hediye edilmesi gruptaki herkesin gözlerini
yaşarttı. Tabii, ruhsuzların, kimliksizlerin, aklını
Amerikaya kiraya verenlerin, küresel güçlere kiraya verenlerin bu
duyguları anlaması mümkün değildir. Afrin harekâtında
sonuna kadar gidileceğinden ve burada sonuca
ulaşılacağından bir şüphemiz yoktur.
Ben saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şimşek.
Sayın
Durmuşoğlu...
16.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlunun,
tarihin Zeytin Dalı Harekâtını ordumuzun yeni bir zaferi olarak
altın harflerle, ülkemize yönelik saldırılara verilen sinsi destekleri
de kara birer leke olarak yazacağına ve Mardin Milletvekili Orhan
Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
MÜCAHİT
DURMUŞOĞLU (Osmaniye) Teşekkürler Sayın Başkan.
Suriyenin
kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde PKK/PYD-YPG, KCK
ve DAEŞe mensup teröristleri etkisiz hâle getirmek, dost ve kardeş
bölge halkını insanlıktan çıkmış teröristlerin
baskı ve zulmünden kurtarmak üzere başlatılan Zeytin Dalı
Harekâtı, Allaha şükür, planlandığı şekilde
devam etmektedir. Mehmetçiklerimizin mücadelesine destek olmak için seferber
olan aziz milletimiz de her zor zamanda olduğu gibi tek yürektir.
Hazırladıkları yiyecekleri ve giyecekleri sınırdaki
askerlere ulaştıran analarımız, eşlerini cepheye
yollayan bacılarımız, yiğitlerimizin yolunu gözleyen
yavrularımız diriliş ruhunun bir kez daha yükseldiğinin
apaçık örnekleridir. Tarih, Zeytin Dalı Harekâtını
ordumuzun yeni bir zaferi olarak altın harflerle yazacağı gibi,
ülkemize yönelik saldırılara verilen sinsi destekleri de kara birer
leke olarak yazacaktır.
Başkomutanımız
ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
dünkü grup toplantımızda vurguladığı gibi, sonunda
uyuyan devi uyandırdılar. Aziz milletimizin her bir ferdi gibi, biz
de ölümüne, ölümüne hazırız. Şimdi, bu ülkeye tuzak kurmaya
çalışanlar düşünsün. Yüce Rabbim yâr ve
yardımcımız olsun.
Mardin
Milletvekilimiz Sayın Orhan Miroğlunun oğlunun vefatı
sebebiyle Allahtan rahmet, kendilerine ve ailesine
başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Durmuşoğlu.
Sayın
Yılmaztekin... Yok.
Sayın Kalkan...
17.- İzmir Milletvekili Necip Kalkanın, 4 Şubat
Dünya Kanser Gününe ilişkin açıklaması
NECİP KALKAN
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Efendim, bu
konuşmayı emaneten yapıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü tarafından 4
Şubat tarihi Dünya Kanser Günü olarak belirlenmiştir; halkın
kanser ve kanser yapan etmenler konusunda, dikkatinin çekilmesi konusunda çok
önemli bir gündür. Kanser, vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin
kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan 100den fazla hastalık
grubudur. Kanser, dünyada ve ülkemizde ölüm nedenleri arasında hâlen ilk
sıradadır. Sağlıklı yaşam
davranışlarıyla kanserden korunmak mümkün olabilmektedir.
Kanserde erken tanı tedavi şansını artırır,
tedaviyi kolaylaştırır, tedavi giderlerini azaltır, doku ve organ
kaybını önler, sakat bırakmaz, en önemlisi hayat kurtarır.
Bu nedenle, erken tanı meselesinin önemsenmesi gerekir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Kalkan.
Sayın Şeker
.
18.- İstanbul Milletvekili Ali Şekerin, nükleer santral
yapmanın kabul edilebilir hiçbir tarafı olmadığına
ilişkin açıklaması
ALİ ŞEKER (İstanbul) Sayın
Başkan, 4 Şubat kanserle ilgili bilgilendirme günüydü ama biz 6
Şubatta Sinopa gittiğimizde, orada nükleer santral
yapılması için bir ÇED raporu hazırlık toplantısı
yapılmıştı, halkı bilgilendirme toplantısı.
Ama bu toplantıyı AKP örgütünün toplantısına çeviren bir
iktidar var ve kanserle ilgili mücadeleden bahsediyor.
Çernobil felaketini yaşayan bir ülkeyiz, en çok
yaşayan yerlerden birisi de Sinop. Kurulacak olan nükleer santral o bölge
halkını, yarınını tehdit edecek. Nüfusu en az
olduğu için orayı kurban seçenleri kınıyorum. Bu saatten
sonra nükleer santral yapmanın hiçbir akıl, mantık kabul eder
tarafı yoktur. 3 sente rüzgâr enerjisi ve güneş enerjisi santralleri
maliyet oluştururken, 12 sent kilovatsaat maliyetle nükleer enerji
santrali kurmak akla zarardır, çocuklarımıza alım
garantisiyle büyük borçlar yüklenmektedir. Bugünkü yandaşlarını
doyuracaklar diye çocuklarımızı sefalete sürükleyemezler.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şeker.
Sayın Katırcıoğlu
19.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer
Katırcıoğlunun, Afrinde başlayan, Menbic ve
Fıratın doğusuna doğru devam etmesi beklenen operasyonun
Türkiye için meşru bir müdafaa olduğuna ve son terörist bölgeden
temizleninceye kadar devam edeceğine ilişkin açıklaması
RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli)
Teşekkürler Başkan.
20 Ocakta Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından
hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak
amacıyla Suriyenin kuzeybatısında, Afrin bölgesinde PKK/PYD-YPG,
KCK ve DEAŞa mensup teröristleri etkisiz hâle getirmek, dost ve
kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden
kurtarmak üzere uluslararası hukuktan doğan haklar kullanılarak
başlatılan ve başarılı bir şekilde yürütülen
Zeytin Dalı Harekâtı bugün 19uncu gününe girmiştir. Afrinde
başlayan, Menbic ve Fıratın doğusuna doğru devam
etmesi beklenen operasyon, Türkiye için meşru bir müdafaadır, bir vatan
savunmasıdır ve son terörist bölgeden temizleninceye kadar devam
edecektir. Özellikle, bu operasyon bir tek sivilin saçının teline
zarar gelmeyecek şekilde titizlikle devam etmektedir, devam edecektir ve
özellikle Kilise, Hataya, tüm sınır bölgemize roket
saldırısı ve terör eylemleri olmaması için, namaz
kılarken masum vatandaşlarımızın,
çocuklarımızın, kadınlarımızın ölmemesi için
devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Katırcıoğlu.
Sayın Sarıhan
20.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, idam
cezalarının yeniden getirilmesi konusundaki
tartışmaların ve savunma hakkı ihlallerinin devam edip
etmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ŞENAL SARIHAN (Ankara) Değerli
Başkan, teşekkür ederim.
Biraz önce hem Sayın Salim Uslu hem de
Sayın Mahmut Tanal adalet üzerine konuştular. Sayın Tanal adalet
nöbetinden söz ettiler, Sayın Uslu ise idam cezalarının ne kadar
olumsuz sonuçlar verdiğine atıf yaptılar, aynı zamanda
savunma hakkının ne kadar kutsal olduğuna değindiler.
Şimdi, ben Sayın Adalet Bakanına
sormak istiyorum: Bu 2 ayrı partiden dile getirilmiş olan
adaletsizlik konusundaki, özellikle idam cezalarının yeniden
getirilmesi konusundaki tartışmaları sürdürmeye devam edecekler
mi, savunma hakkı ihlallerine devam edecekler mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sarıhan.
Sayın Bektaşoğlu
21.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
Türkiye adının bazı kurumlardan çıkarılmak istenmesine
ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kurtuluş Savaşı vererek elde
ettiğimiz vatan toprağımızı, ülkemizi, ulusumuzun
birliğini, varlığımızı ifade eden cumhuriyet ve
bayrakla birlikte yan yana getirerek kullandığımız
Türkiye adının bazı kurumlardan
çıkarılmasının istenmesi bir kalkışmadır,
bir projedir. Geçmişte de böyle talepler oldu. Hatta Türklük herkesi
kapsamıyor. Türklük ayaklarımızın altıdır.
diyenler oldu ama Türkiye'nin Cumhurbaşkanının böyle bir talebe
destek vermesi hatta önderlik yapması anlaşılır gibi
değildir. Bugün, iktidarın beğenmediği demokratik kitle
örgütlerinin adlarındaki Türkiye adı çıkarılırsa
yarın, bu, projeye dönüşecek ve sıra aynı adı
taşıyan diğer kuruluşlara da gelecektir. Türkiye adı
kimsenin tekelinde değildir Şu kullansın, bu kullanmasın.
demekle olmaz. Önemli olan, o adı onurla, gururla taşımak,
başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere, o adın taşıdığı
değerleri korumaktır.
Ne mutlu Türküm diyene.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bektaşoğlu.
Sayın Turpcu
22.- Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcunun, 2014
yılında Soma ve Ermenekte yaşanan facialar sonrası
hayatını kaybeden madencilerin ailelerine tanınan hakların
Zonguldak ve Türkiyenin diğer illerindeki tüm madenci ailelerine
tanınmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
ŞERAFETTİN TURPCU (Zonguldak) Sayın
Bakan, 2014 Soma faciasında 301 emekçimizi kaybettikten sonra bu
ailelerimize tanınan hakların Zonguldaktaki ve Türkiye'nin
diğer illerindeki madenci ailelerine tanınmaması, kapsam
dışında bırakılan madenci yakınlarını
derinden yaralamıştır. 7 Martta 103 maden şehidi
verdiğimiz -1983- Armutçuk faciasını, 3 Martta 263 şehit
verdiğimiz -1992- Kozlu faciasını anacağız.
Ailelerimizi ve çocuklarımızı babalarının
mezarına boynu bükük göndermeyiniz. Maden emekçilerimizin
yakınlarının mağduriyetlerinin giderilmesini, 2014
yılında Soma ve Ermenekte yaşanan facialar sonrası
hayatını kaybeden madencilerimizin ailelerine tanınan
hakların genişletilmiş hâliyle Zonguldaktaki ve Türkiye'nin
diğer illerindeki tüm madenci ailelerine tanınmasını talep
ediyoruz.
Saygılarımızla.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Turpcu.
Şimdi sayın grup başkan
vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın Usta
23.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 7 Şubat
Kahramanmaraşa kahramanlık unvanı verilmesinin 45inci
yıl dönümüne, Millî Eğitim Bakanlığının rehberlik
sertifika kursu açma planına ve rehberlik hizmetlerinin liyakati ve
eğitimi olmayan ucuz iş gücüyle yapılmasının son
derece yanlış olacağına ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
7 Şubat 1973te Gazi Meclis tarafından
Kahramanmaraşa kahramanlık unvanı verilmiştir, 45inci
yıl dönümüdür. Ben bu vesileyle bütün Kahramanmaraş halkını
kutluyorum ve tüm istiklal kahramanlarımızı rahmetle
anıyorum.
Sayın Başkan, bugün bir konuyu gündeme
getirmek istiyorum. Millî Eğitim Bakanlığı, 2018
yılı içerisinde hizmet içi kurs programları kapsamında
rehberlik sertifika kursları açmıştır. 2 bin kursiyer
alınması planlanmaktadır. Kursun amacı olarak da özel
öğretim okullarında ihtiyaç olan ve karşılanamayan
rehberlik hizmetlerinde istihdam sağlamak için denilmektedir.
Şimdi, bir defa, bu kursların özel
okulların talebi ve ısrarıyla açıldığı
apaçık ortadadır. Tabii, bu olabilir. Ancak şöyle bir
bakınca bu yıl sonu itibarıyla yaklaşık 30 bin PDR ve
psikoloji bölümü mezunu olacaktır. İşi olmayan yani özel
sektörde de iş bulamayan, kamuda da herhangi bir şekilde atanamayan
30 bin kişi. Şimdi, 30 bin kişi varken bir yandan da
İhtiyaç var. demek, ihtiyaç gerekçesini ortaya koymak tam bir
çelişkidir. Kaldı ki bu kurslara alınacak kişilerin de PDR
ve psikoloji mezunları dışından, bu bölümlerin
dışından alınacağı ifade edilmektedir. Bu da bir
başka çelişkidir.
Tabii, bu konu, önemli bir konudur. Psikolojik
rehberlik, rehberlik hizmeti verme işi önemli bir iştir, böyle çok
kısa programlarla çok da sağlıklı bir şekilde yerine
getirilemez. Hani, böyle bir eğitilmiş personeliniz olmaz, o zaman az
da olsa, işte, yetersiz de olsa böyle bir eğitim programı, böyle
bir sertifika programı açmayı anlamlı görebiliriz ama işi
olmayan 30 bin mezun varken yani zaten bir anlamda -eğitim
politikalarıyla- eğitim ile istihdam arasında böyle bir
mismatch ortadayken, böyle bir uyumsuzluk ortadayken tekrar kurslarla
bunların içerisine biraz daha ilave katmanın ve daha az eğitimli
insanları piyasaya sürmenin nasıl bir mantığı
olabilir?
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Dolayısıyla, bu
nitelikli bir iştir; nitelikli işlerin de bu alanda uzun süre
eğitim almış
Yani eğitimin hiç mi önemi yok? Dört yıl
eğitim veriyorsun. Hatta yüksek lisans mezunu olup, şu anda PDR
bölümü mezunu olup yüksek lisansını da yapmış işi
olmayan insanlar ortadayken böyle birkaç aylık sertifika
programlarıyla iş yapmak yanlış bir şeydir, yani insan
gücü planlaması açısından da son derece
yanlıştır. O zaman akla ne geliyor, özel eğitim
kurumları bu konuda niye ısrar ediyorlar? Şu olabilir olsa olsa:
Bir defa, çok ucuz bir iş gücü oluşturmak, öyle bir piyasa
oluşturmak. İkincisi de rehberlik hizmeti vermenin de
dışında işte ne iş olsa yaptırabilecekleri bir
alan kendilerine açmaya çalışıyorlarmış gibi bir
intiba oluşuyor. Bu, son derece yanlış bir şeydir. Bu
yanlışlıktan mutlaka dönülmesi lazım.
İşin diğer bir tarafı da yeni
bir istihdam alanı da açılmıyor. İstihdam alanı
ortada, insan gücü ortada ama bu yapılan şey, bu insan gücünün
içerisine daha niteliksiz biraz daha insanı katarak yeni bir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Bitiriyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Yani, daha çok böyle yeni bir
işsizler ordusu yaratmanın ötesinde bir durum
doğmayacaktır. Geçen yıl, Ocak 2017de de böyle bir kurs
programı açılma gayreti olmuştu. O zaman bizim Milliyetçi
Hareket Partisinin de gayretleriyle bu şey iptal edilmişti.
Sayın Bakan da, Millî Eğitim Bakanı da bundan sonra bir daha
böyle bir kurs programının açılmayacağını ifade
etmişti. Şimdi, buna rağmen tekrar böyle bir şey
yapılması son derece yanlıştır.
Özetle, nitelikli bir iştir rehberlik hizmeti
işi. Bu hizmetlerin yani rehberlik hizmetlerinin liyakati ve eğitimi
olmayan ucuz iş gücüyle yapılması son derece yanlış
olacaktır. Bu karardan dönülmesi konusunda Millî Eğitim Bakanlığını
uyarmak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın Kerestecioğlu
24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Halkların Demokratik Partisine yönelik gözaltıların devam
ettiğine, bunun partilerini fiilen kapatma planı olduğuna, 7
milletvekilinin milletvekilliğinin düşürüldüğüne ve
işsizlik, kadın cinayetleri ve kadınlara yapılan
ayrımcılık, çocuk istismarı gibi temel sorunların
savaşla örtülmeye çalışıldığına ilişkin
açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Her gün yeni bir gözaltı furyasıyla biz
uyanıyoruz. Bugün de İstanbulda arkadaşlarımız,
onlarca arkadaşımız gözaltına alındı ve
bunların içerisinde özellikle Halkların Demokratik Kongresinden yani
partimizin aslında temellerini oluşturan Halkların Demokratik
Kongresinden 78liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, Barış
Bloku üyesi Şamil Altan, Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) üyeleri,
MYK üyelerimiz gibi birçok gözaltı var ve -bunları daha önce de ifade
etmiştim- bunun kongremiz yaklaşırken bir tesadüf
olmadığını düşünüyoruz. Eğer tesadüf
olduğunu düşünenler varsa kimi kandırabiliyorlarsa onu
kandırsınlar ama bizim için durum böyle değil. Bu gözaltılarla
demokratik siyasetin en güçlü dinamiklerinden biri olan demokratik kitle
örgütleri, sendikalar ve medya kuruluşları, bilim dünyası tahrip
edilmeye çalışılıyor ve bu gözaltılar bizzat
aslında iktidarın elindeki yargı tarafından yürütülüyor.
Darbe hukuku yürürlükte. Bugün bir sivil darbe çok net olarak uygulanıyor
ve her geçen gün de bu hukukun yeni bir aşaması uygulanıyor.
HDPyi defakto yani fiilen kapatma planı bu ve hukuki yolu işletmeden
kapatmayla karşı karşıyayız.
Genelde usulden söz ediyorsunuz Sayın
Başkan, bu Mecliste usule riayet etmeye çok titizlikle
uğraşıyorsunuz ama burası usulün de esasın da
kalmadığı bir Meclis, dün Ferhat vekilimizle beraber 7
vekilimizin vekilliğini düşürmüş olan bir Meclis. Bilmiyorum
arkadaşlar hatırlıyorlar mı ama bu sıralarda
İdris Baluken ve Çağlar Demirel oturuyordu ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kimse bundan rahatsızlık duyuyor mu, bilmiyorum.
Çünkü rahatsızlık dediğiniz şey -affedersiniz ama-
karnınızdan konuşarak olacak bir şey değildir.
Gerçekten rahatsızsanız ve demokratik bir ülkeyi istiyorsanız o
zaman bu Mecliste siyaset yapan bütün partilerin siyaset yapma
hakkını savunursunuz, kongre yapma hakkını savunursunuz.
Bizler, başka partiler gibi güle oynaya kongre hazırlıkları
içerisinde olamıyoruz. Ve bunu savunursunuz. Bu, bütün partilere
çağrımızdır. Eğer bir ülkede demokrasi
diyorsanız bunu yapmanız gerekir. Ama aksi, gerçekten aslında
iş birliği yapmaktır, başka da bir şey değildir
diyoruz.
Evet, eski hükûmetleri vatandaşı yazar
kasa attıracak raddeye getirmekle suçlayan AKP döneminde ne yazık ki
işsiz gençler iş bulamadıkları için geçim dertleri yüzünden
kendilerini yakacak kadar çaresiz hissediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Son bir ayda 3 işçi kendini yakmaya kalktı. 2013
yılında Sinpaş Altınoran inşaatında 3üncü kattan
düşen Sıtkı Aydına patron tarafından yalnızca
200 lira verildi, beş senedir davası devam ediyor, 6 hâkim
değişti, işsiz kaldı, bu süreçte ihtiyaçları için 30
bin lira kredi çekti, sonunda Meclis önünde kendini yaktı. Ardından
16 Ocakta İzmir İŞKUR önüne giden Battal Sağır isimli
işçi çalıştığı iş yerinden aylardır
ücretini alamadığını, İŞKURun da bu
şikâyeti geçiştirdiğini belirterek üzerindeki kıyafetleri
bina önüne fırlatarak duruma isyan etti. Balıkesirde Mustafa Birgül
Öyle yapıyorum olmuyor, böyle yapıyorum
Taş
taşıyayım, çöpçülük yapayım ama işim olsun, ibretiâlem
olsun diye kendimi yaktım. diyor.
Evet, Türkiye'nin gündemi bunlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkanım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Türkiye'nin gündemi gerçekten bunlar.
İşsizlik işçi
sınıfının en yaygın sorunu; kadın cinayetleri,
kadınlara yapılan ayrımcılık kadınların en
baş, temel sorunu; çocuk istismarı en temel sorunlardan biri ama
şu anda bu savaşla bu gerçekler örtülmeye
çalışılıyor ve Teröre karşı
çıkıyorum. diyenler, El Kaide bağlantılı Nusra
Cephesinin başını çektiği Heyet Tahrir el-Şam gibi
gruplarla operasyon yapıyorlar, bir yandan da Suriyenin bütünlüğü
için Suriye ordusuna karşı savaşan Selefi cihatçılarla
birlikte, sözde Suriyenin bütünlüğü için bunlarla iş birliği
yapıyorlar. Türkiye'nin müttefiki Türkiyede ve Suriyede yaşayan
halklardır diyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın Özkoç
25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Mardin Milletvekili
Orhan Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna,
milletvekillerinin hiç yargılanmadan cezaevlerinde tutulmasına
karşı Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun kesin bir duruş
sergilediğine, Sinopta nükleer santral yapımıyla ilgili
bilgilendirme toplantısında yaşananlara ve haklı
mücadelelerinde sonuna kadar Sinop halkının yanında yer
alacaklarına ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, Adalet ve
Kalkınma Partisi Sayın Milletvekili Orhan Miroğlu sevgili
evladını kaybetmiştir. Sabahleyin vefat ettiği hastanede
Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ve
grup başkanlarıyla beraber taziye ziyaretinde bulunduk. Kendisine
Allahtan rahmet diliyoruz; ailesine, yakınlarına,
başsağlığı diliyoruz.
Sayın Başkan, başta Enis
Berberoğlu olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde millet iradesiyle
seçilmiş bütün milletvekillerimizin hiç yargılanmadan cezaevlerinde
tutulmasına, sebepsiz yere yargılanmalarına, iftiraya
uğramalarına karşı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu kesin bir
duruş sergilemektedir. Millet iradesine saygı duyuyoruz. diyen
anlayışın gerçekten saygı duyması ve hukuku
iktidarın bir silahı olarak kullanmaması gerektiğini
düşünüyoruz.
Değerli Başkan, Sinopta nükleer santral
yapılmak isteniyor. Bunun için çevresel etki değerlendirme yani ÇED
süreci başlatıldı. İlk adım olarak da dün halkı
bilgilendirme toplantısı yapıldı, daha doğrusu halkla
yapılması gereken bir toplantıydı ne Sinop halkı ne halkın
temsilcileri, Milletvekillerimiz Barış Karadeniz, Ali Şeker,
Orhan Sarıbal ne de halkın seçilmiş yöneticileri Sinop Belediye
Başkanımız Baki Ergül, Gerze Belediye Başkanımız
Osman Belovacıklı toplantıya alınmadı. Yönetmeliklere
göre tüm halka açık olması gereken toplantıya isim isim
belirlenen kişilerin dışında hiç kimse sokulmadı.
Salona girmeyi başaran ve nükleere karşı olduğunu söyleyen
2 vatandaşsa gözaltına alındı. İşte, biz böyle
bir Türkiyede yaşıyoruz. İçeri girmeye çalışan
.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
kapı önünde sesini duyurmaya
uğraşan, validen medet uman yüzlerce insanımıza polis TOMA
ve biber gazıyla müdahale etti. Neden? Neden Sinop halkı susturulmak
isteniyor? Çünkü Sinop, defalarca ortaya koydu, nükleer santral istemiyor.
Sinopta nükleer santral yapmaya kalkılan yer deniz, koyu ve yeşili
bir araya getiren dünyada sadece Norveç ve Sinopta bulunan özel bir
kıyı. Bölgede 150 çeşit kuş türü yaşıyor;
korunmaya değer görülen yabani karanfil, Kastamonu soğanı, deve
dikeni, sütleğen gibi onlarca endemik bitki yer alıyor; protein
bakımından ülkenin en zengin balık türleri burada
yetiştiriliyor ve avlanıyor. Ne istiyorsunuz? Nükleer santral tüm
doğal güzellikleri yok edecek ve insanlarımızın
yaşamını, sağlığını riske atacak. Bunu
mu talep ediyorsunuz? Bunu bilen ve gören, Fukişima felaketinden sonra
nükleer santrallerini kapatmaya başlayan Japonya ile 2020ye kadar
ülkesinde tüm nükleer santralleri kapatma kararı alan Fransa Türkiyede
neden nükleer santral işine giriyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tüm dünya nükleerden
vazgeçerken Türkiye neden, üstelik de milyarlarca dolarlık yatırımla
nükleer santral yapmaya kalkıyor? İnsanlarımızın
canı, sağlığı, doğamız, geleceğimiz,
hangi pazarlık masasında, ne karşılığında
gözden çıkarılıyor?
Buna izin vermeyeceğiz; sonuna kadar,
milletvekillerimizle beraber, örgütlerimizle beraber, buna karşı
çıkan milletimizle beraber Sinop halkının yanında yer
alacağız. Sinop halkı yalnız olmadığını
biliyor, bilecek. Buradayız, sonuna kadar yanlarında, haklı
mücadelelerinde yer alacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkoç.
Sayın Bostancı
26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
Mardin Milletvekili Orhan Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna ve
taziyelerini bildirenlere teşekkür ettiğine, 7 Şubat
Kahramanmaraşa kahramanlık unvanı verilmesinin 45inci
yıl dönümüne ve Zeytin Dalı Operasyonunun bir barış
operasyonu olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Mardin Milletvekilimiz Orhan Miroğlunun 25
yaşındaki engelli ve bir süredir rahatsız olan evladı bugün
vefat etmiştir hastanede. Allahtan rahmet diliyorum, Sayın
Miroğlu ve ailesine başsağlığı diliyorum. Bugün
cenaze Mardine gitti. Orada katılımla birlikte ebedî
istirahatgâhına tevdi edilecek. Cumhuriyet Halk Partisinin yönetimine,
yetkililerine, Engin Beye, Sayın Genel Başkanına, yönetim
kadrolarına çok teşekkür ediyorum taziyeleri için, taziyelerini ifade
etmişlerdir. Bütün kültürlerde ve bütün toplumlarda doğum, düğün
ve ölüm siyasal her türlü fay hatlarını, kültürel fay
hatlarını aşan ortaklıklardır. Bunları muhafaza
etmek çok önemli.
Maraş şehri 7 Şubat 1973 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayıyla birlikte kahraman
unvanını aldı, hak ettiği bir unvandı. 1918 Mondros
Mütarekesinden sonra İstiklal Savaşının örgütlenmesinde,
Kuvayımilliyenin kurulmasında öncü rolü olan şehirlerden
biridir, bunun altı çizilmiş oldu. Kırk beş yıl sonra
Maraşlılara buradan selam gönderiyorum tekrar bu vesileyle.
Barış talebi onurlu bir taleptir ama
aynı zamanda tüm insani değerler gibi kirli ilişkilerin örtüsü
olarak da kullanılan bir taleptir. Bu ikisi birbirinden farklı. Üç
tür barış talebi görürüz.
Bunlardan birincisi, Hazreti İsaya atfedilen
Bir yanağına vurulduğunda öbür yanağını çevir.
Kim ne yaparsa yapsın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
asla
şiddete müracaat etme, kim ne yaparsa yapsın meşru müdafaa
adına dahi şiddete başvurma. tarzındaki
yaklaşım. Bunun arkasında olan hemen hemen hiç kimse yoktur.
Belki tarihte buna yaklaşan bir örnek, sivil itaatsizlik, Mahatma
Gandhinin Hindistandaki eylemleridir, şiddete
başvurmamışlardır.
İkinci tür barış talebi kirli
ilişkilerin ve siyasetlerin örtüsü olarak kullanılır. Kendi
çıkarlarınızı, dar grup çıkarlarınızı
gerçekleştirmek için silahlanırsınız; her türlü zulmü,
yağma ve talanı yaparsınız ama ne zamanki üzerinize gelinir
ve sizin bu tür siyasetinize engel oluşturulur o zaman
barışı, bu insani değeri bir örtü olarak
kullanırsınız. Bugün Suriyenin kuzeyindeki PKKnın
uzantısı olan, tıpkı PKK gibi halkları birbiri
aleyhine mukateleye sevk eden, temel yapısını buradan alan,
silahlanmış, asimetrik bir güç ilişkisi içerisinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) -
emperyal
güçlerin lejyonu olan bir yapılanma adına dile getirilen
barış taleplerinin barışla alakası yoktur. Bu
barış talebi PYDnin kirli siyasetini onaylayan, onların bütün
bölgeyi kana ve ateşe gark edecek stratejilerine Evet. diyen kirli bir
örtüdür.
Üçüncü barış talebi de bir
coğrafyada, bir bölgede, kim olursa olsun, onların esenlik içerisinde
yaşamasını temin edecek siyasal şartları temin etme
adına girişilen barış hareketidir. Türkiye'nin Afrine
yapmış olduğu operasyon gibi.
Bu coğrafyada barış kurulacaksa
emperyal güçlerle asimetrik ilişki içerisindeki terör örgütleri üzerinden
kurulmayacak, buradaki merkezî yapılar desteklenerek kurulacak.
Unutmayalım, Acem, Arap, Kürt, Türk, bunların
rızalarının birbirini teyit ettiği bir barış ve
esenlik beldesi hâline getirebilmek için Orta Doğuyu, terör örgütlerine
Hayır. diyeceğiz, merkezî yapıları destekleyeceğiz,
bu yöndeki politikaların arkasına da gerekirse güç
koyacağız; Türkiye'nin yaptığı budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Türkiye'nin
yaptığı Zeytin Dalı -operasyonun adı Zeytin
Dalı- bir barış operasyonudur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
Sayın Usta, tekrar sisteme girmişsiniz.
Buyurun.
27.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Mardin Milletvekili
Orhan Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Mardin Milletvekili Sayın Orhan
Miroğlunun oğlunun vefatını biz de şimdi üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz. Ben merhuma Allahtan rahmet diliyorum,
değerli ailesine de hem şahsım adına hem de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına başsağlığı
dileklerimizi, taziye dileklerimizi iletmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu
28.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Mardin Milletvekili Orhan Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle
başsağlığı dileğinde bulunduğuna
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan, ben de aynı nedenle söz
aldım. Mardin Milletvekili Sayın Orhan Miroğlunun oğlu
Zerdeşt hayatını kaybetti. Bütün aileye başsağlığı
dileklerimizi iletiyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın grup
başkan vekillerine ve partilerine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı, sisteme
girmişsiniz. Talebiniz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Akkuyu Nükleer Santraliyle ilgili önemli bir bilgi
paylaşacağım. 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Atıcı.
29.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Akkuyuda ve Sinopta nükleer santral projelerinden derhâl vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Malum olduğu üzere, Mersinde yapılmaya
çalışılan Akkuyu Nükleer Santralini Ruslar yapıyor. Ruslar
kendilerine Türk ortaklar aradılar ve iktidara yakın bir konsorsiyum,
3 şirketin konsorsiyumuyla anlaştılar. Şimdi, iki gündür
bütün dünya çalkalanıyor ki Türkiye'deki bu konsorsiyum bu anlaşmadan
çekiliyor. Gerekçe: Kâr etmiyormuş. Biz can derdindeyiz, bunlar ise para
derdinde yani koyun can derdinde, kasap et derdinde. 20 milyar dolara
anlaşılan, yatırım maliyeti 20 milyar dolar olan Akkuyu
Nükleer Santralinin maliyetini 25 milyara çıkardılar. Şimdi
böyle bir anlaşmazlık havası vererek maliyeti artırmaya
çalışıyorlar. Bu, doğru bir yaklaşım
değildir, ahlaki bir yaklaşım değildir. Akkuyuda da
Sinopta da nükleer santral projelerinden derhâl vazgeçilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzünün, Başkanlık Divanı olarak Mardin Milletvekili Orhan
Miroğluna oğlunun vefatı nedeniyle başsağlığı
dileğinde bulunduklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Mardin
Milletvekilimiz Sayın Orhan Miroğlunun evladı Zerdeştin
hayatını kaybetmiş olduğunu büyük bir üzüntüyle bizler de
öğrenmiş bulunuyoruz. Başkanlık Divanı olarak merhum
Zerdeşt Miroğluna Allahtan rahmet, Sayın Orhan Miroğluna
ve ailesine sabırlar diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
56ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Anayasanın 92nci maddesine göre
Başbakanlığın bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Başbakanlığın, Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve
Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin şekilde
muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen korsanlık/deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle müşterek mücadele
amacıyla yürütülen uluslararası çabalara destek vermek üzere, Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir
bölgelerde görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009
tarihli ve 934 sayılı Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010,
7/2/2011, 25/1/2012, 5/2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016 ve 8/2/2017
tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107 ve 1136 sayılı
Kararlarıyla birer yıl uzatılan izin süresinin 10/2/2018
tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına, ayrıca
denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında (2383 [2017] Sayılı BMGK Kararı
Gereğince Somali kara suları dâhil olacak şekilde) denizde
terörizmle mücadele görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1511)
6/2/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan
korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri
hakkında 2008 yılından bu yana kabul edilen Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Kararıyla bir
yıl için verdiği, bilahare 2/2/2010 tarihli ve 956 sayılı,
7/2/2011 tarihli ve 984 sayılı, 25/1/2012 tarihli ve 1008
sayılı, 5/2/2013 tarihli ve 1031 sayılı, 16/1/2014 tarihli
ve 1054 sayılı, 3/2/2015 tarihli ve 1082 sayılı, 9/2/2016
tarihli ve 1107 sayılı ve 8/2/2017 tarihli ve 1136 sayılı
kararlarıyla birer yıl süreyle uzattığı izin çerçevesinde,
Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurları
konuşlandırılmak suretiyle, bölgede seyreden Türk Bayraklı
ve Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin
şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen
korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
müşterek mücadele harekâtına aktif katılımda
bulunulması sağlanmış, bu alanda Birleşmiş
Milletler sistemi içinde ve bölgesel ölçekte oynadığımız
rolün ve görünürlüğümüzün pekiştirilmesi temin edilmiştir.
Anılan bölgelerde meydana gelmeye devam eden
korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
uluslararası toplumca mücadele edilebilmesine cevaz veren BMGK'nın
ilgili kararlarının süresi son olarak 7/11/2017 tarihli ve 2383
sayılı Kararla bir yıl daha uzatılmıştır.
Bu kapsamda, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararıyla
Hükûmete verilen ve son olarak 8/2/2017 tarihli ve 1136 sayılı
Kararla 10/2/2017 tarihinden itibaren bir yıl uzatılan izin
süresinin, anılan kararlarda belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde,
10/2/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılması, ayrıca
denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi
maksadıyla unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında, denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından
yapılması için izin verilmesini Anayasanın 92nci maddesi
uyarınca arz ederim.
Binali
Yıldırım
Başbakan
BAŞKAN Hükûmet? Burada.
Başbakanlık tezkeresi üzerinde İç
Tüzükün 72nci maddesine göre görüşme açacağım.
Gruplara, Hükûmete ve şahsı adına iki
üyeye söz vereceğim. Konuşma süreleri gruplar ve Hükûmet için
yirmişer dakika, şahıslar için onar dakikadır.
Tezkere üzerinde söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekilimiz Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Meral
Danış Beştaş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ardahan Milletvekilimiz Öztürk Yılmaz, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Volkan Bozkır;
şahısları adına, Ankara Milletvekilimiz Levent Gök, Tokat
Milletvekilimiz Yusuf Beyazıt.
Şimdi ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekilimiz Ekmeleddin Mehmet
İhsanoğluna aittir.
Sayın İhsanoğlu, süreniz yirmi
dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EKMELEDDİN MEHMET
İHSANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; deniz kuvvetleri unsurlarımızın Aden Körfezi,
Somali kara suları, açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde
görevlendirilmesi hakkında Başbakanlık tezkeresi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, Sayın Bakana ve
Bakanlığının güzide temsilcilerine de hoş geldiniz
diyorum.
Bu konuşmamda, tezkerenin konusu, görev
bölgesinde yer alan kırılgan ülkelerin durumu, ayrıca deniz
haydutluğuyla ilgili mücadele meselesine işaret edeceğim yani
dört başlık altında konuşma yapacağım ve bu
hususlarda partimizin görüşlerini sizlerle paylaşacağım.
Birinci husus, tezkerenin konusu. Bir yakasında
Habeşistan, Cibuti, Eritre, Somali, diğer yakasında Yemen
bulunan Bab'ül Mendep Boğazı hem ticari hem askerî anlamda stratejik
bir geçiş noktasıdır. Burası batı ile doğuyu
birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde önemli bir
bağlantı noktasıdır.
Bu bölgede 2000li yılların başından
bu yana deniz haydutluğu faaliyetleri yani korsanlık faaliyetleri
baş göstermiştir. Bu eylemlerin gerçekleştiği deniz
alanları Türk ticaret gemileri tarafından da yoğun bir
şekilde kullanılmaktadır. Ticari gemilerimize ve bu gemilerde
görev yapan vatandaşlarımıza yönelik tehdit, ülkemizin ticari ve
ekonomik menfaatlerini de olumsuz şekilde etkilemektedir. Somalide kamu
düzeninin sağlanmamış olması, deniz haydutlarının
ve silahlı soygun icra eden çetelerin çok geniş bir deniz
alanına yayılmasına imkân vermiştir ve böylece bunlarla
mücadelenin zorlaştığını göstermiştir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 2008
yılında özellikle konuyu doğrudan ele alan 5 karar kabul
etmiştir. Bu kararları temel alarak Avrupa Birliği 8 Aralık
2008 tarihinde bölgede Atlanta adı altında bir deniz operasyonu
başlatmıştır. Bu operasyona İngiltere, Fransa,
Yunanistan, Hollanda, Almanya, İtalya, Belçika, İsveç ve İspanya
iştirak etmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
son kararı, imkân sahibi olan ülkeleri bölgede askerî gemi ve uçaklar
konuşlandırarak deniz haydutluğu ve silahlı soygun
çeteleriyle mücadele etmeye sevk etmiştir. Bunun üzerine Amerika
Birleşik Devletleri, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan,
Japonya, Güney Kore ve Avustralyaya ait askerî gemiler de burada bulunarak
münferiden operasyonlar icra etmişlerdir. Ayrıca, aynı yıl
Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde müşterek görev gücü
kurulması kararlaştırılmıştır. Ülkemiz,
Amerika Birleşik Devletlerinin öncülüğünde kurulan bu güce kurucu
üye olarak katılmıştır. Söz konusu bölgede deniz
haydutluğuyla mücadele faaliyetleri hâlihazırda NATOnun Okyanus
Kalkanı Harekâtı, Avrupa Birliğinin Atlanta Harekâtı,
Amerika Birleşik Devletleri önderliğindeki Birleşik Deniz
Kuvvetleri ve millî kontroldeki gemiler vasıtasıyla dört ayrı
çerçevede yürütülmektedir. Ülkemiz, 17 Şubat 2009 tarihinden itibaren
Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan Birleşik Görev
Kuvveti ve NATOnun Okyanus Kalkanı Harekâtı emrinde dönüşümlü
olarak görevlendirdiği bir fırkateynle uluslararası toplumun
deniz haydutluğuna karşı mücadelesine aktif katkı
sağlamaktadır. Ülkemiz zaman zaman bu harekâtın
komutanlığını da üstlenmiştir. 2009 yılından
bu yana Mecliste bu konuyla ilgili görüştüğümüz tüm tezkerelere
Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vermiş bulunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Aden Körfezi ve Somali
açıklarında deniz haydutluğu eylemleri azalmış olmakla
beraber, henüz devam etmektedir. 2008 yılında 3ü Türk ticaret gemisi
olmak üzere, toplam 30un üzerinde gemi rehin alınmıştır.
Geçtiğimiz sene ise sadece 9 deniz haydutluğu vakası
kaydedilmiştir. Bu özet bilgiler bile alınan tedbirlerin etkisini
göstermesi bakımından önem taşımaktadır.
Benim temas edeceğim ikinci husus ise
kırılgan ülkeler, tehlikeli sular. Değerli milletvekilleri,
burada tezkere konusunu görüşürken bölge ülkelerinin durumunu da göz
önünde bulundurmamız gerekmektedir. Kızıldenizin doğusunda
ve batısında yer alan Yemen ile Somali eski bir tabirle başarısız
devlet, yeni tabirle kırılgan devlet yani failed state ve
fragile state olarak sınıflandırılmaktadır.
Somalinin 1990lardan bu yana içinde bulunduğu siyasi çalkantılar
sona ermiş değildir. 2011den sonra Somalide yeni bir devlet teşekkülü
için İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türkiyenin
ciddi gayretleri olmuştur. Bu çerçevede Türkiyenin Somali ordusunun
eğitimi amacıyla Somalide kurduğu bir askeri üssü
bulunmaktadır. Yemende birkaç yıldan beri devam eden iç savaş
ise Yemenin güney bölgesinde yer alan Adene de
sıçramıştır. Arap Yarımadasının güney
kıyısında Hint Okyanusunu Akdenize bağlayan stratejik bir
konumda olan Aden Körfezi, Yemende süregelen iç savaş açısından
hassas bir konumda bulunuyor. Yemende vekâlet savaşı yürüten Suudi
Arabistan ve İranın savaş gemileri bölgede bulunuyor. İç
savaş üçüncü yılına girmektedir yani Yemendeki ve
tabiatıyla Adendeki iç savaş üçüncü yılına girmektedir. On
binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Açlık ve
hastalıkların pençesindeki ülke ciddi insani krizler yaşamakta,
bilhassa kolera vebası bakımından.
Böylesi bir tabloda, İngilizlerin troubled
waters yani tehlikeli sular dedikleri bölgede seyrüsefer edecek Türk
Bayrağı'nı dalgalandırmak büyük önem taşıyor.
Tabii ki Deniz Kuvvetlerimiz her türlü sürprizle karşı
karşıya gelebileceğini hesap ederek görevlerini en iyi
şekilde ifa edeceklerdir, ondan eminiz, şüphemiz yok; zira, Türk
donanması bu suları 1517 senesinden beri tanımaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşacağım üçüncü konu Sevakin Adası ve
seyrüsefer güzergâhıyla ilgilidir.
Donanmamızın uluslararası deniz
gücüne katılmadan önce takip ettiği bir rota ve güzergâh vardır.
Türk donanması tarafından seçilen fırkateyn Marmaristeki Aksaz
Deniz Üs Komutanlığından ayrılarak Akdenize
açılır. Süveyş Kanalından geçtikten sonra
Kızıldenize yönelir, görev yeri olan Aden Körfezi
açıklarına hareket etmeden önce Cidde Limanı7na uğrar,
sonrasında Cibutide düzenlenen bir törenle görevi önceki
fırkateynden devralır. 2008 yılından bu yana bu güzergâh
aynı şekilde devam etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti gemisi Gaziantep Fırkateyni
2009 yılında görev bölgesine giderken Cidde Limanına
demirlemişti ve İslam İşbirliği Teşkilatı
Genel Sekreteri olduğum o dönemde gemi komutanı -Deniz Kuvvetleri
Komutanı Oramiral Metin Ataçın talimatıyla- bir nezaket
ziyaretinde bulunmuş, gemi ve harekâtı hakkında önemli bilgiler
paylaşmışlardı. Aklımda kaldığı
kadarıyla bazı hoş tespitlerden bir tanesi, o fırkateynde
bulunan mürettebatta Arapça, Almanca, Fransızca ve Rusça bilenlerin
bulunduğunu da kaydetmişti.
Şimdi, bu tatlı hatıradan sonra
müsaade ederseniz Sayın Bakandan bir hususu tavzih etmelerini istirham
edeceğim. Deniz Kuvvetlerimiz mutat güzergâhında ilerlerken bu dönem
yani bu tezkereyle gidecek yeni fırkateyn Sevakin Adasına bir
ziyaret yapacak mı? Böylesi bir ziyaret programa alınmış
mıdır? Bu soruyu Sayın Bakanımıza tevcih ettikten
sonra konuşmamın dördüncü noktasına temas etmek istiyorum, o da
deniz haydutluğuna karşı tedbirler.
Değerli milletvekilleri, sizlere son olarak
deniz haydutluğuyla ilgili mücadele yöntemleri konusunda görüşlerimi
paylaşmak istiyorum. Şimdi, bu bölgede nasıl oldu da bu
haydutluk başladı, bu korsanlık faaliyetleri başladı?
1991de Somalide devlet çöktükten sonra ülke sınırlarını
koruyan herhangi bir askerî güç kalmamıştı; birincisi bu.
İkincisi: Somalide çok ciddi
balıkçılık kaynakları vardı. Özellikle Japonyadan,
Koreden, Avrupadan ve dünyanın değişik bölgelerinden bu
bölgeye gelen balıkçılar en ufak bir para vermeden, ödemeden buradaki
balık rezervlerini tüketmeye başlamışlardı; hatta
kendi çöplerini de buraya bırakıp gidiyorlardı. Bunlara bir ders
vermek üzere olsa gerek Somalinin kıyılarını korumak
amacıyla oradaki balıkçılar bu yeni gelenleri korkutmaya ve
kaçırmaya başlamışlardır. Bu bölgede 2008
yılında yaşanan 30 vakaya mukabil 2017 yılında 9 vaka
yaşanmıştır.
Bu tablo, alınan tedbirlerin
başarılı olduğunu göstermektedir ancak deniz
haydutluğu faaliyetlerine sadece güvenlik tedbirleri açısından
bakmamak lazım. Haydutları yakalamak ve faaliyetlerini önlemek,
bataklığı kurutmadan sivrisineklerle uğraşmak gibidir.
Bu faaliyetlere yol açan sebepler ile unsurların tespiti ve bunlarla
mücadele edilmesi büyük önem taşımaktadır. Zira, bölgede yer
alan ülkelerin ekonomik açıdan geri kalmış olması, yokluk
içerisinde bulunması bunlara yol açmaktadır. Bu sebeple, bu
haydutların yuvalandıkları yerlerde insanların
maişetlerini temin etmek için sağlıklı ekonomik bir
altyapı oluşturulması ve KOBİlerin kurulmasının
teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, bu bölge ülkelerine
birtakım ekonomik programların yapılması mümkündür. Bu,
uluslararası iş birliği içerisinde de rahatlıkla
yürütülebilecek bir husustur ve böylece muhataralı gayrimeşru
kazançlar yerine meşru ve huzurlu bir hayatın teminini
sağlayacak yollar ve yöntemler oluşturulabilir.
Ben, burada, bunu çok açık ve net olarak
söylemek istiyorum ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu tezkereyi
destekliyoruz ve temenni ediyoruz ki bu yarışa, bu uluslararası
faaliyete katılacak Türk gemisi, fırkateyni başarılı
bir şekilde görevini yapacaktır ve şanlı
bayrağımızı güzel bir şekilde
dalgalandıracaktır.
Sayın Başkan, müsaadenizle,
konuşmamın sonunda, bu Zeytin Dalı Harekâtında bulunan
kahraman ordumuza ve aslan evlatlarımıza başarılar
dilediğimizi, ordumuzun en kısa zamanda muzaffer olarak tekrar
yurdumuza dönmesini ve Türkiye'nin karşılaşmakta olduğu
beka tehlikesini bertaraf etmesi temenni ve niyazıyla birlikte hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
Sağ olun, var olun. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İhsanoğlu.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Adana Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş.
Sayın Danış Beştaş, süreniz
yirmi dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ
(Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu
tezkere üzerine öncelikle düşüncelerimizi ifade etmek isterim.
Önümüzdeki tezkereyle Aden Körfezinde
korsanları önlemek adı altında bir asker gönderme meselesi var.
Ayrıntıları burada tartışmayacağız çünkü
şu anda çok daha önemli meselelerimiz var ama şunu hatırlatmak
istiyoruz: Gerçekten haberlerde, kamuoyuna yansıyan bilgilerde ve bizim de
bildiğimiz kadarıyla Akdenizde Türkiyeden kalkan gemiler yakalanıyor.
Peki gemilerin içinde ne var? Silahlar var. Bu silahlara ilişkin çok
ayrıntılı yine basın-yayın organlarına
yansıyan bilgiler de var. Geçen yıl Nijeryada bir gemi
yakalandı ve burada da yine içinde silah ve silah patlayıcı yapımında
kullanılan birçok malzeme ele geçti. Yine Yemende, 2 defa, bu Aden
Körfezinde ve Akdenizde yakalanan gemiler var aynı sebeple.
Açıkçası, Türkiye, esas olarak,
uluslararası kurallara, ilkelere ve taraf olduğu sözleşmelere
aykırı bir şekilde silah sevkiyatı yaparken burada Adende
kaçakçılığa karşı mücadele ettiğini iddia ediyor.
Burada bir de, söz konusu tezkerede, korsanlara karşı yeni asker
sevkiyatı yaptığını iddia ediyor. Yani bu,
açıkçası, bilgimiz, somut vaka ve objektif durumla çok da
bağdaşmayan bir durum.
En son Yunanistan da bu şekilde Türkiyeden
giden bir gemiye el koydu ve içindeki malzemelere dair açıklamalar
yapıldı. Bunu da kamuoyuyla ve Parlamentoyla paylaşmak
istiyoruz. Nedir bunun esası? Gerçekten orada korsanlarla mı mücadele
edilmek isteniyor, yoksa, örneğin Libyaya yasa dışı
yollarla, yasada yeri olmayan hukuki temellerle bir silah sevkiyatı
mı yapılıyor? Bunu, bu konuyu kamuoyuna açıklama borcunuz
var.
Evet, değerli milletvekilleri, burası bir
Parlamento, en azından adı Parlamento ama şu ana kadar Türkiye
tarihinde hiç olmadığı kadar halk iradesinin gasbedildiği
bir dönem yaşıyoruz 26ncı Dönem milletvekilleri olarak.
İçeride, dışarıda savaş, içeride hak ve özgürlüklerin
tümüyle ortadan kaldırılması ve bunun en üst düzeyde Parlamentoya
yansıdığını dehşetle izliyoruz. Dün de
Şırnak Milletvekilimiz Sayın Ferhat Encunun
milletvekilliği düşürüldü. Ferhat Encu kimdir? Ferhat Encu Roboskide
-kardeşini, yeğenlerini, akrabalarını- TSKnın
savaş uçaklarıyla bombaladığı gençlerin
yakını. Ferhat Encu bir Roboski çocuğu yani ve Türkiyede en çok
tartışılan katliamların başında gelen bir
meseledir Roboski çünkü hâlâ hesabı verilmedi Roboskinin.
Bir hatırlayalım kısaca. 28
Aralık 2011de -bu inkâr edilmiyor zaten, kararlarda da var- Türk
Silahlı Kuvvetlerine ait savaş uçakları bir bombalama yaptı
ve 34 sivil yurttaş katledildi. Burada bir soruşturma mekiği
yaşandı. Önce Beytüşşebapta, Şırnakta bir
soruşturma başladı. O davanın
avukatlığını yaptım müdahil avukat olarak. Sonra, 5
Ağustos 2012den sonra Diyarbakıra, başsavcılığa
geldi taksirle ölüme sebebiyet vermekten. Sonra askerî yargıya gitti.
Askerî yargıda da hiçbir şey olmadı ve takipsizlik kararı
verildi. Kaçınılmaz hata olarak nitelendirildi. Yine hukuk
tarihinde izahı olmayan, karşılığı olmayan bir
gerekçeyle takipsizlik kararı verildi ve yaptığımız
bütün itirazlar maalesef reddedildi.
Roboskide hâlâ her 28 Aralıkta annelerin o
mezar başında göz yaşlarına tanıklık ediyoruz.
Maalesef Roboskide AYMde de hukuk işlemedi.
Anayasa Mahkemesi, yapılan itiraz ve başvuru üzerine, eksik evrak gerekçesiyle
başvuruyu reddetti. Yani ortada bütün Türkiye'nin tanıklık
ettiği 34 canın yitimi var, savaş uçakları bombalıyor
ama yargıdan takipsizlik kararı çıkıyor ve Anayasa
Mahkemesi de bunu reddediyor evraklarınız eksik diye. Yani Roboski
için hukuk işlemedi, olması gereken hukuk kuralları
işlemedi. Şu bile çok görüldü: Taksirle ölüme sebebiyet vermek diye
bir madde vardır, istemeden, kazaen, kasıt olmadan
Hani olur ya,
yargılama yapılır, gerçek bir yargılama ve o savaş
uçağının pilotunun ya da o istihbarat ağının
yeteri bilgi vermediği ortaya çıkarılır. Yine bir karar
verilir ama, mutlaka bir karar verilir. Ama bu konuda Roboski için
işlemeyen hukuk -nedense, tırnak içinde söylüyorum tabii- Ferhat Encu
için işledi. deniyor. Bu doğru değil, Ferhat Encu için de hukuk
işlemedi, Roboski için de hukuk işlemedi.
Ferhat Encuya niye ceza verildi? Sokağa
çıkma yasağı dönemlerinde Şırnak Milletvekili olarak
Şırnakta bulunmaktan dolayı ceza verildi.
Attığı tweetler propaganda iddiasıyla zaten bu yargılama
yapıldı ve üç yıl dokuz ay gibi bir ceza verildi. Her zaman
olduğu gibi, en hızlı hâliyle istinaf mahkemesi tarafından
onaylandı ve dün de vekilliği düşürüldü.
Evet şunu söylemek istiyoruz buradan Sevgili
Vekilimiz Ferhat Encuya ve Roboskiye: Ferhat Encu sizin vekiliniz olmaya
devam ediyor. Ferhat Encu dik durdu, başını eğmedi,
kardeşlerinin ölümünün, öldürülmesinin takibini yaptı ve bundan sonra
da vekilliği veren halk için o her zaman milletvekilidir. Bu Parlamentonun
kararını da tanımaz, tanımıyor, tıpkı
söylenen diğer sözler gibi.
Değerli milletvekilleri, elimde bir liste var.
Önce kendi haklarımızı arayalım, vatandaşın
hakkını arayamıyoruz çünkü. Kaç milletvekilliği
düşürüldü? 7. Eş Genel Başkanımız Figen
Yüksekdağ, 21 Şubat 2017, propaganda iddiasıyla,
kesinleşmiş karar gerekçesiyle; Nursel Aydoğan, 9 Mayıs
2017, aynı, propaganda; Faysal Sarıyıldız, 27 Temmuz 2017,
devamsızlık sebebiyle; Tuğba Hezer Öztürk, 27 Temmuz 2017,
devamsızlık gerekçesiyle; Besime Konca, 3 Ekim 2017, propaganda
iddiasıyla. Besime Koncanın kararının, 3 defa tutuklama
kararı ve itirazla serbest bırakıldıktan sonra tutuklama
verildiğini de ifade edeyim. Bir haftalık duruşma
aralıklarıyla ve istinafta on gün gibi bir süreyle
onandığını ve yerel mahkemeye gitmeden basının
Besime Konca hakkında onama kararı verdiğini de dip not olarak
düşmek istiyorum. Leyla Zana, 11 Ocak 2017, devamsızlık
sebebiyle; Ferhat Encu, dün.
Değerli milletvekilleri, her kurumun kendine
göre bir usulü vardır, devam usulü, yaptırım usulü, disiplin
hukuku; buna uymak zorunludur. Bir hukuk vardır ve bu hukuk herkese
eşit derecede işler. Bu hukukun tartışmasız
işlemesi gereken yer Parlamentodur çünkü burada halk iradesi temsil
edilir. Halk burada vardır; onlar adına, temsilî demokrasiyle biz
onlar tarafından seçilip buraya gönderildik. Bir ilkokul öğrencisinin
bile devamsızlıktan ya da disiplin suçundan, bir lise
öğrencisinin, bir üniversite öğrencisinin, herhangi bir memurun,
herhangi bir kurumda, bu şekilde, kolaylıkla ilişiği
kesilmemiştir, atılmamıştır, düşürülmemiştir.
Burada, bu Parlamento artık halk iradesini temsil etme özelliğinden
ziyade, halk iradesini gasbeden bir meclis olarak tarihe geçecektir. O kadar
rutin ki, o kadar vasat uygulanıyor ki, geliyoruz, son anda önümüzde bir
liste: Efendim, Ferhat Encunun tezkeresi geldi, vekilliği
düşürülecek. Neden? Çünkü yargının verdiği karar
kesinleşti. deniyor. Hangi yargı? 4 tane dosya getirdim. Biri
İdris Balukenin, onu anlatmak istiyorum. Hangi dosyalarla bu cezalar
veriliyor kamuoyu bunu bilmiyor, zannediyorlar ki ortada gerçekten bir suç var,
bu milletvekilleri suç işliyor sanıyorlar. Öyle bir şey yok.
Biri benim dosyam, biri Besime Koncanın -sadece örnek olarak- biri Grup
Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırımın, diğeri
İdris Balukenin.
Kendi dosyamdan başlayayım: 301e
muhalefet. Şu anda dava dosyam istinafta, Adana istinaf mahkemesinde. Bunu
anlatmak çok hoş değil ama anlatayım. Hakkımda 301den
soruşturma iznini, tahmin edin, Adalet Bakanlığı ne zaman
vermiş? 16 Mayıs 2016da, dokunulmazlıkların kaldırılmasına
dört gün kala. Nasıl oluyor? Biz diyorduk ya,
hızlandırılıyor bu izin. Peki, ben ne
yapmışım? Ben bir hukukçu olarak, yirmi beş yıl
avukatlık yapan biri olarak nasıl bir suç işlemiş
olabilirim? Şöyle bir suç işlemişim, bir haberi
tweetlemişim. Yanlış duymadınız, haber
tweetlemişim. Bu haberde ne yazıyor? Adanada Mahmut Can Çakır
ve Murat Daşkan, iki genç öldürüldü. Ben aileye taziye ziyaretinde
bulundum, aileyle görüştüm, avukatlarla görüştüm, taziyedeyim ve
dediler ki: Polisler öldürdü. Görgü tanıkları var. Avukatı
çağırdım, sohbet ettik, dedi ki: Bütün görgü
tanıkları bunu söylüyor, delilleri tespit ettiremiyoruz. Bu arada,
hâlâ o dosyanın açık olduğunu, hiçbir failin ifadesinin alınmadığını
ve Murat Daşkanın evinin üstünde bulunan mermilerin polis
tarafından gidilip alınmadığını da söyleyeyim.
Güvenlik yok diye gidip bir evin damından mermi alınmıyor yani
yargılanan kimse yok. Haber şu: Adanada -benim seçim bölgem- 2
genci, Daşkan ve Can Çakırı polis katletti ve delilleri
temizledi. Biz de aileye taziye ziyaretinde bulunduk -üst şeyiyle,
fotoğraf da var- bunu haber yapmışlar, bunu tweetlemişim.
Tahmin edin ne kadar ceza aldım? İki yıl üç ay. Vekilliği
düşürülecek ya, büyük bir suç işlemişim ya. Bu kürsüden her gün
Katliam, polis cinayeti. diyoruz biz. Kürsüdeki konuşmalarım
dosyaya getirilmedi, mahkeme reddetti. Ya bu yasama sorumsuzluğu. Ben
bununla ilgili soru önergesi verdim, ben bununla ilgili Mecliste konuştum,
ben bununla ilgili buna benzer yüzlerce konuşma yaptım; bunu isteyin,
değerlendirin. Hayır, teşdiden -hukukçular bilirler- altı
aydan başlayan bir suç -tırnak içinde- en üst sınırdan
verilerek, artırılarak, indirim uygulanmayarak iki yıl üç ay
verildi. Şimdi, yarın öbür gün benim hakkımda dosya
kesinleşirse Meral Danış Beştaş suç işledi,
vekilliği düşürüldü. denecek, biz bunu kabul etmiyoruz. Bu,
talimatla çalışan bir yargıdır. Ben milletvekili olmasam
ceza almayacaktım, bunu biliyorum. Ceza hukukunu bilirim, kimse Polis
cinayet işledi. dedi diye bu ülkede ceza almadı, sadece HDP
milletvekilleri aldı.
Besime Konca taziyede demiş ki: Hoş
geldiniz, Batman halkını selamlıyorum. Dosya burada, dava
dosyası, ilgilenenlere verebilirim. Batman Ağır Ceza Mahkemesi
bu sözleri propaganda kabul etti, terör örgütü propagandası kabul etti.
Böyle bir yargı kararı olabilir mi? İstinaf on günde
onayladı, dosya burada ve şu anda, Besime Konca, milletvekilliği
düşürülen başka bir arkadaşımız.
Ahmet Yıldırım, her gün
dinlediğiniz bir arkadaşımız, Grup Başkan Vekilimiz.
Sayın Kılıçdaroğlunun beraat ettiği bir sözden ceza
aldı padişah bozuntusu sözünden; beraat etmiş,
onanmış, itirazlar reddedilmiş. Muş Ağır Ceza
Mahkemesi bütün konuşmayı ayırmış, tek bir kelimeyle,
cümleyle kendisine bir yıl üç ay ceza vermiş istinafta. Şimdi,
düşünce, ifade özgürlüğü var diyebilir miyiz artık?
İdris Baluken yıllarca burada grup
başkan vekilliği yaptı, yıllarca ve -abartısız,
dosyanın tümünde- yaptığı bütün konuşmalar aynı
zamanda Mecliste yapılmıştır, yasama sorumsuzluğu
kapsamındadır. Mahkeme heyeti bütün konuşmaları celbetti,
farklı bir şey yaptı. Bu konuşmaların hiçbirini
kıyaslama gereği duymadan, yargılamayı izledik değerli
arkadaşlar
Şöyle yapıyorlar: Dava dosyası geldi, Talebin
reddine
İncelemiyor ki onlarca klasör konuşma var, ya bir karşılaştırın
şunu. İdris Baluken, katılmadığı bir cenaze
merasiminden, atmadığı bir tweetden dolayı on altı
yıl sekiz ay -dile kolay- ceza aldı. Şimdi, biz bu yargıya
bağımsız mı diyeceğiz, bağımlı
mı diyeceğiz? İdris Balukenin sözlerine nasıl ceza verilebilir?
Anayasa 83 çok açık. Dokunulmazlıklar askıya alındı
ama sorumsuzluk ve kürsü dokunulmazlığı devam ediyor. Biz burada
söylediğimiz sözlerden dolayı yargılanıyoruz şu anda,
burada söylediğimiz sözlerden dolayı, dışarıda da
değil. Şimdi, bu durumda biz ne anlatsak, ne desek kamuoyu nasıl
anlayacak?
Değerli milletvekilleri, siz sanıyor
musunuz ki bize oy veren halk bu düşürmeler karşısında, bu
milletvekilliğinin gasbı karşısında çok mu rahat?
Büyük bir kırılma yaşıyor, büyük bir burkulma
yaşıyor ve öfkesi büyüyor, tepkisi büyüyor, diyor ki: Ben bütün
engellemelere rağmen, bütün yasaklara rağmen sandığa
gittim, ben kendi temsilcim olarak bu milletvekillerini seçtim ama üç
dakikalık bir tezkereyle benim milletvekilimin vekilliği
düşürülüyor. Halkta bu, korkunç derecede bir travma yaratmış
durumda. 7 milletvekilliği, basit mi ya, 7? Ve bunun artıp
artmayacağını da bilmiyoruz. Her gün yeni bir mahkemede karar
veriliyor.
Bu şu demektir, başta söyledim: Bu
Parlamento milletvekillerinin vekilliğini düşüren, gasbeden, halk
iradesini tanımayan ve halk iradesini temsil ettiğini söyleyemeyecek
olan bir dönem olarak tarihe geçecektir. Bu konuda, biz tabii ki
milletvekilliğine devam edeceğiz, tabii ki düşürüldükten sonra
da halkımızla birlikte olacağız ama bu kopma, bu
kırılma basit değildir. Bu, demokrasiyle bağdaşmaz;
bu, düşünce ve ifade özgürlüğüyle bağdaşmaz; bu, hukuk
devleti ilkesiyle, anayasal devlet olmakla bağdaşmaz. Bu başka
bir şey, bir partiye yönelik ayrımcı, ötekileştirici,
düşmanlaştırıcı dil hayatın her alanına
sirayet ediyor.
Son olarak şunu söyleyeyim: Grup başkan
vekilimiz demin söyledi, 11 Şubatta büyük kongremiz var, üçüncü büyük
kongremiz. Şu anda Türkiye'nin her tarafında çalışan
yöneticilerimiz, parti meclisi üyelerimiz bir sabah gözaltına
alınıyor büyük kongreye katılımı engellemek için. 10
bin üye yöneticimiz içerideyken ve biz hâlâ siyasetimize devam ediyorken, bu
kürsüden her gün demokrasi çağrısı yaparken, her gün şiddet
dışı yöntemlerle Türkiyedeki problemlerin çözümünü savunurken bizim
büyük kongremize katılımı engellemek için dün İzmirde 30,
bugün İstanbulda 50, bilmem başka ilde 10, böyle, her gün yeni
operasyonlar yapılıyor. Neden? Ortada bir şey yok tabii ki,
hiçbir şey yok. Belirli günlerde operasyonlar yapılır.
Ben burada halkımıza seslenmek istiyorum:
Biz yasa dışı bir iş yapmıyoruz. Biz, eş genel
başkanlarımız hapisteyken, milletvekili
arkadaşlarımız hâlâ cezaevindeyken, 94 belediye eş
başkanımızın yerine kayyum atanmışken bu büyük
kongreyi yapacağız. Sizler de gelin. Bu gözaltılar hukuksuzdur,
bu gözaltılar, tümüyle, kongremizi yapmamıza engeldir. Biz demokratik
siyaset yolunda bütün baskılara karşın yürümeye devam
edeceğiz, biz bu kararlılıktayız çünkü biz gerçekten halkız.
Diğer partilerden en temel farkımız, 10 bin kişi tutuklu
olduğu hâlde, eş genel başkanı Edirnede, Kandırada
olduğu hâlde siyasetine devam eden bir partiyiz. Çünkü biz bu topraklara
barış, huzur, kardeşlik, demokrasi gelmesi gerektiğine
yürekten inanıyoruz diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz teşekkür ederiz Sayın
Danış Beştaş.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ardahan Milletvekilimiz Sayın Öztürk Yılmaz konuşacak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Yılmaz, süreniz yirmi dakika,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
deniz unsurlarının Aden Körfezi, Arap Denizi ve açıklarında
görevlendirilmesine ilişkin ve görev yönergesinin bir yıl daha
uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tezkere birkaç yıldır geliyor, bizim
partimizin bu konudaki tutumu belli, tezkereyi destekliyoruz. Biz Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin, özellikle, uluslararası etkinliklerde,
uluslararası harekâtlarda yer almasını esasen bir sorumluluk,
uluslararası bir yükümlülük olarak görüyoruz. Bu konuda da daha önceki
yıllarda olduğu gibi bu sene de bu tezkereye evet diyeceğiz.
Tabii, tezkerenin alanına
baktığımız zaman çok riskli bir alanda cereyan ediyor. Bir
tarafta Yemen var, iç savaşın yaşandığı bir yer,
fiilî olarak üçe bölünmüş durumda. El Kaidenin bölgenin bir bölümünü
kontrol ettiği bir ortamda, İran destekli Husilerin daha ziyade
boğaz bölgesini kontrol ettiği bir ortamda bu operasyonlar devam
ederken bu harekât da icra ediliyor. Diğer taraftan, diğer yakaya
baktığımız zaman, yine esasen, terör örgütlerinin cirit
alanına dönüşen Somalide El Şebabın olduğu bir bölge
ve Eritrede de Eritre Cihat Hareketi olarak bilinen başka bir terör
oluşumunun orada faaliyetleri devam ediyor ve bu alanda cereyan ediyor bu
operasyon.
Şimdi, baktığımız zaman,
son dönemde özellikle, dış politikadaki
sıkışıklık sadece kendi başına dış
politikadan kaynaklanmıyor, içerideki olaylar da dışarıdaki
olayları tetikliyor. Özellikle 16 Nisan referandumundan sonra Türkiye'nin
demokratik karakterinde önemli bir erozyon olmuş durumda. Hukukun
üstünlüğü, yargı bağımsızlığı önemli
ölçüde aşınmış, Parlamentonun etrafından
dolanılıyor, KHKlerle ülke yönetiliyor ve olağanüstü hâl rejimi
kalıcılaşmaya başladı. Böyle bir ortamda insan
haklarında ve diğer uygulamalarda ciddi manada geriye
düşmüş durumdayız. Hâl böyle olunca Türkiye'nin üyesi olduğu,
üye olmak istediği uluslararası kuruluşlarla da ciddi sorunlar
yaşıyoruz, Avrupa Birliğiyle sorunlar yaşıyoruz,
Avrupa Konseyiyle, AGİTle, NATOyla sorunlar yaşıyoruz. Elbette
bunların bir kısmı da o ülkelerin ve o örgütlerin bazı ön
yargılarından kaynaklanıyor ve biz bunları biliyoruz ama
Türkiye'nin şu andaki durumu ciddi manada eleştiri konusu hâline
gelmiş bulunuyor dünyada.
Şimdi, birkaç konuya değinmek istiyorum.
Bir, Suriye konusudur. Suriyede iç savaş olanca hızıyla devam
ediyor ve yedinci yılı dolmak üzere ve ülkede 11 milyon insan yer
değiştirdi, 5,5 milyon insan mülteci hâline dönüştü,
yaklaşık 500 binin üzerinde insan hayatını kaybetti.
Suriyede hiç olmayan bir şey oldu, daha önce tarihin hiçbir döneminde
tanıklık etmeyeceğimiz bir durum ortaya çıktı, iki
süper güç Suriyeye yerleşmiş bulunuyor ve ne zaman gidecekleri ve
hatta gidip gitmeyecekleri de ciddi tartışma konusu. Bugün,
Suriyenin Doğu Guta bölgesinde 400 bin insan var, orası
bombalanıyor, gazla bombalanıyor; insani yardımlar
ulaştırılamıyor. Başka bir bölge keza öyle. Günbegün
Suriye eriyor, bir komşumuz âdeta kurban ediliyor. Savaşın bütün
yıkıcılığı, bütün
acımasızlığı -bizim hemen dibimizde- kadim bir
halkı yok ediyor ve bu maalesef uluslararası toplumun gözü önünde
cereyan ediyor ve hiçbir şey yapılamıyor.
Şimdi, ittifak yapısında ciddi
kaymalar var, onu söyleyeyim. Soçide en son yapılan toplantıya
Hükûmetin desteklediği muhalif gruplar katılmadı, Kürt gruplar
da katılmadı, sadece Esad, İran ve Rusyanın
desteklediği gruplar katıldı ve binbir zorlukla bir konferans
yapılabildi. Çok fazla şey ortaya çıkmadı, bir anayasa
komisyonunun toplanması kararı üzerinde mutabık
kalındı ama bunun da yapılıp yapılamayacağı
bilinmiyor.
Şimdi, Türkiyenin pozisyonunda ciddi bir git
geller var, zikzak yaşıyoruz Suriye konusunda. Bu, herkesin gözü
önünde cereyan ediyor. Eğer süreç Cenevreye taşınırsa -ki
öyle görünüyor- bu defa biz tekrar Rusyayla başka bir noktaya
gideceğiz, Amerikayla yakınlaşma noktasına gideceğiz
gibi görünüyor.
Arazide ciddi sıkıntılar var. Bugün
Suriye konusuna ilişkin herhangi bir bütünlükçü çözüm, siyasi çözüm yok.
Hiç kimse Suriye konusunun bütünlükçü bir çözümle halledilebileceğine
ilişkin gerçek bir kanaat taşımıyor, her şey
kâğıt üzerinde. Alınan kararlar, Güvenlik Konseyinin 254
sayılı Kararına herkes atıfta bulunuyor, toplantılar
oluyor, çok güzel konuşmalar ama hiçbir şey ortaya
çıkmıyor.
Suriyenin bölünmesi -hep söyledik- en fazla
Türkiyeye zarar veriyor. Türkiyenin güvenlik açıkları iyice
artıyor. Türkiye gerçek manada, Suriyenin bu durumunun
ağırlaşması durumunda, içeride de ciddi manada terör
olaylarıyla yüzleşecek.
Afrin operasyonumuz devam ediyor. Diliyoruz bir an
önce başarılı bir şekilde bu operasyon tamamlanır.
Şehitlerimiz var, Allahtan rahmet diliyoruz. Ve gerçekten çok riskli bir
alanda çok riskli bir operasyon yapılıyor. Şunu hemen
söyleyeyim: Hiç kimse hamaset çığlıklarıyla bu olup biteni
hafife almasın, bugün Suriye resmen, fiilen bölünüyor. Fiilen yapılan
hatalar, Hükûmetin Suriye politikasındaki
yanlışlığı ve iflası bugün geri dönülmez bir noktaya
getirdi Suriyeyi. Bugün biz Suriyenin kalıcı çözümünden bahsederken
Acaba Menbiçten ABD çıkacak mı çıkmayacak mı? -Çıksa
ne olacak?- Fıratın doğusundan çıkacak mı
çıkmayacak mı? konularına geldik. Bu çözüm olursa eğer -ki
umarız olur, ben şahsen çözümün iyice
zorlaştığını düşünenlerdenim- Rusya bugün
Akdenize yerleşmiş bulunuyor, üsleri de aldı, bundan sonra
Türkiyenin güney komşusu Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya
olacak. Şimdi bölgedeki bu kaymaları bütünlükçü bir
yaklaşımla değerlendirecek bir çıkış stratejisi
yok. Hiç kimse Suriyede ne olacağına ilişkin düşünmüyor.
Bu halk ne olacak? Sonuçta bu ülke bölünse -ki o noktaya gidiyor- bunun kime
bir faydası olacak? Peki birlikte tutmanın gerektirdiği ödevleri
kim yerine getirecek? Hiçbir konuda bir egzersiz yapılmıyor.
Dolayısıyla biz Afrin operasyonu yapıyoruz, Fırat
Kalkanı yapıyoruz. Bu operasyonlar devam ediyor ama Suriyeye çözüm
gelmiyor, Suriyede çözüm olmuyor, Suriyedeki çözümsüzlük ve yıkım
kalıcılaşıyor. Ne yapmak gerekiyor bunu da bir
düşünmek, iyice bir analiz etmek lazım.
Bizim önerilerimiz çok açıktı. Biz hep
söyledik. Suriyede toprak bütünlüğünü mü istiyorsunuz? Evet. Ulusal
birliği mi istiyorsunuz? Evet. Suriyenin bütünlüğünü mü
istiyorsunuz? Evet. Peki bunları isteyenlerle niye birlikte
çalışmıyorsunuz? Suriyeyi bölenler var, bir de Suriyenin
toprak bütünlüğünü birleştirmek isteyenler var. Neden biz bölenlerle
hareket ediyoruz, niye birleştirenlerle hareket etmiyoruz? Niye ön
yargıları yıkmıyoruz? Biz mecbur muyuz, ön yargılara
saplanıp kalmak zorunda mıyız? Biz Şamdaki rejimi de
sevdiğimizden değil, biz Şamdaki rejimin de neler
yaptığını biliyoruz ama dış politikada
çıkarlar ve pratik bakış açısı önemlidir. Biz o
bakış açısını yakalayamadığımız
için bugün zarar görüyoruz. Biz neden bir irtibat kuramıyoruz? Neden
bunları Rusya üzerinden yapıyoruz? Neden İran üzerinden
yapıyoruz? Neden bu ülkelere bunların hak etmediği yetkiyi ve
gücü veriyoruz? Niye biz kendimiz yapamıyoruz?
Ayrıca, yeri gelmişken bir şey
söyleyeyim: Irkçı ve nefret söylemlerini kınıyoruz. Bu operasyon
yapılırken çeşitli marjinal gruplardan çok ırkçı ve
küçültücü söylemler geliyor. Biz bu operasyon sadece terör örgütlerine
karşı olduğu için buna destek veriyoruz ve bu konudaki
geniş perspektif sunan, nereye gideceği belli olmayan cümleleri
kınıyoruz ve bunun sosyal medyada çok
yapıldığını biliyoruz.
Şimdi, ikinci konu bizim ABDyle olan
ilişkilerimiz. Esasen Suriyeyi konuşurken ABDyle ilişkileri
ayrı konuşmak yersiz. ABDyle büyük bir güven bunalımı
yaşıyoruz. Esasen konular belli; işte Halkbank konusu, FETÖ
konusu, PYD, PKK konusu, başka konular ama bu güven bunalımı
derinleşiyor, kalıcılaştı ve giderek artık sanki
toparlanamayacak bir noktaya geldi. ABDdeki yönetimin hatalarını biz
biliyoruz, yönetimin nasıl davrandığını biliyoruz ama
başka bir kanal açılabilir mi, başka bir yol bulunabilir mi?
Çünkü ABD artık yapıcı davranmayacaksa yıkıcı
davranması bile bir sorun hâline dönüşebilir Türkiye için,
Türkiyenin güvenliği için. Biz buna eğer diyorsak ki Bize ne? Ne
yaparsa yapsın, biz hallederiz. ona diyecek hiçbir şey yok ama
yalnızlaşmak, yalnız kalmak ve sonuçta olabilecekleri
öngörmemek, tahmin etmemek ve onunla gerçek manada yüzleşmemek bir
strateji olamaz.
Şimdi, üçüncü konu AByle ilgilidir. Bugün
Türkiyenin AB üyelik perspektifi fiilen bitmiştir. Hukuken
kâğıt üzerinde devam ediyor ama fiilen bu içerideki uygulamalar,
hukuksuzluklar ve bütün bu yaşananlar Türkiyenin AB
perspektifini artık konuşulmaz hâle getirmiştir. Batıda
herhangi bir yerde konuştuğunuz zaman sizin
karşısınıza İslamofobi, terörizmle mücadele, göç gibi
konular geliyor. Kimse artık Türkiyenin AB tam üyelik perspektifini tam
konuşmak istemiyor çünkü ortam zehirlenmiş durumda. Elbette biz
ABnin bu zamana kadar Türkiyeye çifte standart
uyguladığını çok eleştirdik ama bugün Türkiyede olup
bitenlere esasen, gerçek manada baktığımız zaman Kopenhag
Siyasi Kriterlerini, 1999 yılındaki şeyi bugün görmeye
çalışsak bugün belki de bizi aday bile yapmazlardı.
Şimdi,
şunu söyleyelim: Rusyayla ilişkilerde çok dengeli bir tutum
görmüyoruz. Hep Rusya kazanıcı, biz kaybedici bir pozisyondayız.
Biz enerjide ciddi manada bağlandıkça bağlanıyoruz
Rusyaya. Bizim şunu da bilmemiz lazım: Evet, ABDye
güvenilemeyeceği yaşanan olaylarda ortaya çıktı. Peki,
Rusyaya bu kadar güvenilebilir mi? Yani bu kadar enerjinizi, bu kadar
güvenliğinizi bütün bu konularda Rusyanın sepetine koyduğunuz
zaman yarın Rusya size rest çektiği anda ne yapacaksınız?
Türkiyenin biraz kendi perspektifinden, Ankaranın perspektifinden
olaylara yaklaşması gerekmez mi? Rusyanın da iyi
hesaplanması lazım. Biz Rusyanın özellikle Orta Asyada
vaktinde Türkiyeyle nasıl bilek güreşine girdiğini ve orada
bizim alanımızı nasıl kapatmaya
çalıştığını biliyoruz. Bugün tek taraflı bir
şey gidiyor. Gaz alıyorsunuz daha fazla, Türk Akımı, daha
fazla nükleer santral, petrol, Rusyanın cebine giren konulardan
bahsediyoruz hep. Türkiyenin esasen alacağı tek şey Suriye
konusundaki destekti, onun da sınırlı olduğunu gördük.
Afrin dışında Rusyanın Türkiyeye çok fazla bir destek
vermediğini de bilmemiz lazım.
Son bir konuya
değinmek istiyorum. Önümüzdeki dönemde en önemli konulardan bir tanesi
Kıbrıs konusudur. Kıbrısta bugün seçimler olmuştur.
Evet, bu süreç güneyde de tamamlanıp bittikten sonra tekrar aynı hikâyeye
dönüleceğini şimdiden söyleyebiliriz. Müzakere, aynı,
bırakıldığı yerden devam şekline
dönüleceğini biliyoruz. Bizim bu konuda da çok dikkatli olmamız
lazım. Eğer biz diyorsak ki Kıbrısta müzakereyle çözüme
ulaşılacak, hayal görüyoruz. Peki, buna inanmıyorsak devam etmek
yanlış çünkü devam ettikçe vererek kalkıyorsunuz ve her
verdiğiniz noktada geriye dönemiyorsunuz. Türkiyenin artık bu
hikâyeye son vermesi lazım. Türkiyenin KKTC konusunda -bu kürsüden hep
söyledik- KKTCnin artık tanınmasını esas alıp özel
bir temsilci atayıp süratli bir şekilde tanınma konusunu
uluslararası toplumun gündemine getirmesi lazım. Bizim başka bir
çıkış yolumuz yoktur. KKTCde giderek biz irtifa kaybediyoruz.
Her defasında müzakere adı altında bir süreç
başlıyor ve her defasında bir şeylerle ikna ediliyor,
geriliyoruz ve o gerilediğimiz noktada kesiliyor, sonra
başlıyoruz, o gerilediğimiz noktadan başlayıp daha
geriye gidiyoruz. Buna artık son vermek lazım çünkü bu egzersiz elli
yıldan fazla zamandır yapılıyor. Türkiyenin de hiçbir
kazancı olmadığı gibi ciddi manada siyasi olarak
kayıpları var.
Evet, tekrar, Afrindeki operasyonumuzun
başarılı olmasını diliyoruz. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Aden Körfezindeki bu harekâtına da destek verdiğimizi
açıklıyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. ((CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Şimdi söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Volkan Bozkıra aittir.
Sayın Bozkır, süreniz yirmi dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deniz
haydutluğu ve korsanlık eylemleriyle mücadele kapsamında Türk
Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının yurt dışında
görevlendirilmesine ilişkin yüce Meclisimizin 8 Şubat 2017 tarihli ve
1136 sayılı Kararıyla Hükûmete verilen bir yıllık
izin süresinin uzatılması maksadıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan tezkere üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; denizler tarih boyunca ticaret
taşımacılığı açısından önemli
olmuştur, ülkelerin kalkınması ve medeniyetin gelişmesine
aracılık etmiştir.
Geçmişte olduğu gibi bugün de dünya
ticaretinin büyük bir bölümü deniz
taşımacılığıyla gerçekleştirilmektedir.
Deniz taşımacılığının dünya ticaretinde
böylesine önemli bir paya sahip olmasının nedeni, bu taşımacılığın
demir yolu, hava ve kara yolu taşımacılığından
daha kolay ve ekonomik olmasıdır. Ne var ki istikrarsız
bazı bölgelerdeki risk ve tehditler deniz
taşımacılığı güvenliğini tehlikeye atmakta,
bu durumun sonucunda uluslararası ticaret, dolayısıyla bölgesel
ve küresel kalkınma ile barış ve güvenlik tehdit edilmektedir.
Aden Körfezi, Somali kara suları
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgeler, bu tehdidin somut olarak
görüldüğü, deniz haydutluğu ve silahlı soygun
olaylarının cereyan ettiği deniz alanlarıdır. Deniz
haydutluğu ve silahlı soygun eylemleri her şeyden önce can ve
mal emniyetini tehdit etmektedir. Bu eylemler ayrıca, insani
yardımların deniz yoluyla ulaştırılmasını da
güçleştirmektedir. Özellikle bu tezkerenin konusu olan bölgelerde çok daha
büyük güvenlik sorunları olduğunu görmekteyiz. Aden Körfezi ve Somali
açıklarında Somalinin egemenliği altında bulunan deniz
alanlarının yeterince kontrol edilememesi, siyasi
istikrarsızlık sonucu oluşan hükûmet ve otorite
boşluğu, bölgede ekonomik sorunlarla boğuşulması,
modern teknolojik imkânlara sahip olan deniz haydutlarının açık
denizlerdeki geniş bir sahada faaliyet göstermeleri ve söz konusu
haydutların tutuklanıp yargılanması konusunda
karşılaşılan sorunlar bu deniz haydutluğu ve
silahlı soygun olaylarının artmasının
başlıca nedenleri olarak sayılabilir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları,
Arap Denizi ve mücavir bölgeler deniz
taşımacılığının oldukça canlı
olduğu ve dünya ticaretinin önemli bir bölümünü temsil eden güzergâhlardan
birisidir. Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi, Arap
Denizi ve mücavir bölgelerden yıllık ortalama 22 bin adet ticaret
gemisi geçiş yapmaktadır. Bu geçişler dünya ticaretinin
yaklaşık yüzde 14üne, rakamlamak gerekirse 1,8 trilyon dolara
tekabül etmektedir, keza dünya petrol ihracatının da yüzde 26sına
yani 315 milyar dolara karşılık gelmektedir. Tüm bunların
yanında, Avrupaya gelen petrolün yüzde 30u, Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupaya giden toplam petrol ve petrol ürünlerinin yüzde 18i de
bu bölgeden geçmektedir.
Türkiyenin gelişen ekonomisiyle
bağlantılı biçimde artan dış ticaret hacminin de
sonucu olarak bu bölgelerden geçen Türk Bayraklı ve Türkiye
bağlantılı gemi sayısı da giderek artmaktadır. Bu
güzergâh daha yoğun bir şekilde gemilerimiz tarafından da
kullanılmaktadır. Bahse konu bölgelerden geçiş yapan ticari gemi
sayımız bugün bin civarına ulaşmıştır.
Bölgedeki 80 milyar dolara yakın ticaret hacmi, ülkemiz ticaret hacminin
yaklaşık yüzde 20lik kısmına denk gelmektedir.
Söz konusu bölgedeki yoğun deniz trafiği
epeydir deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemlerinin hedefi hâline
gelmiştir. Dolayısıyla, bu deniz alanları bölgesel ve
uluslararası bir güvenlik meselesi olmaya da devam etmektedir. 2008
yılından günümüze kadar Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyince alınan birçok kararla deniz haydutluğuyla ortak mücadelede
uluslararası toplumun yakın iş birliğini ve eş
güdümünü kolaylaştıracak bir meşruiyet zemini tesis
edilmiştir. Böylece Somali Hükûmetiyle iş birliği içinde olmak
kaydıyla, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelere deniz
haydutluğu konusunda gerekli tüm önlemlerin alınması
bakımından yetki verilmiştir. Deniz haydutluğu ve soygun
eylemleriyle uluslararası mücadele faaliyetleri hâlihazırda NATOnun
Okyanus Kalkanı Harekâtı, Avrupa Birliğinin Atalanta
Harekâtı, Amerika Birleşik Devletleri önderliğindeki
Birleşik Deniz Kuvvetleri ve millî kontroldeki gemiler
vasıtasıyla yürütülmektedir.
Türkiye, bölgesel ve uluslararası
barış, güvenlik ve istikrarın tesisine ve korunmasına,
gerek yürüttüğü ilkeli dış politika gerek uluslararası
terörizmle etkin mücadelede sergilediği tutum çerçevesinde azami
hassasiyet ve gayret göstermektedir. Bu temelde ülkemiz deniz haydutluğu
ve silahlı soygunla mücadelede uluslararası iş birliğinin
geliştirilmesine de ayrıca özel bir önem atfetmektedir. Bu alandaki
çabaları başından beri destekleyen Türkiye, uluslararası
planda yürütülen çalışmalara da aktif olarak katılmakta ve
katkıda bulunmaktadır.
Ülkemiz, bu çerçevede yüce Meclisimizin 10
Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Kararıyla 17 Şubat
2009 tarihinden itibaren Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde
oluşturulan Birleşik Görev Kuvveti-151 ve NATOnun Okyanus
Kalkanı Harekâtı emrinde dönüşümlü olarak görevlendirdiği
bir fırkateynle uluslararası toplumun deniz haydutluğuyla
mücadele faaliyetlerine destek sağlamaktadır. Ülkemiz, bu çerçevede
müteaddit kerelerde bu CTF-151 Komutanlığı görevini
üstlenmiştir ve bu komutanlığın üstlenilmesiyle birlikte de
ülkemiz tarafından NATO dışında ilk defa denizde çok uluslu
bir koalisyon gücünün komutanlığı da yürütülmüştür.
Ülkemiz, Okyanus Kalkanı Harekâtına ve
Meclisimizin Hükûmete verdiği izin çerçevesinde CTF-151e bugüne kadar
esas itibarıyla fırkateynlerle destek vermiştir.
Fırkateynlere ilaveten Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız
tarafından, bölgeden geçiş yapan Türkiye bağlantılı
ticaret gemilerinin faaliyetleri yakından takip edilmektedir, geçiş
yapan ticaret gemileri yürürlükteki koruyucu tedbirleri uygulayarak emniyetli
seyir yapmaları konusunda bilinçlendirilmektedir. Bölgede harekât icra
eden yabancı harp gemileriyle yakın iş birliği içerisinde
bulunularak Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticaret
gemilerinin korunması ve desteklenmesi için tavsiyede
bulunulmaktadır. Ayrıca bölgedeki askerî faaliyetler, deniz
haydutluğu tehdit durumu, alınması gereken tedbirler ile güncel
gelişmeler hakkında Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığımız
aracılığıyla denizcilik sektörümüze bilgilendirmeler ve
uyarılar yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz süre zarfında Aden Körfezinde ve Somali
açıklarında seyreden ülkemizle bağlantılı ticari
gemilerin emniyetinin sağlanması maksadıyla askerî önlemlerin
yanı sıra sivil planda da somut bütünleyici adımlar
atılmıştır. Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığımızca Deniz Kuvvetleri
Komutanlığımızın da katkılarıyla bölgede
seyredecek Türk Bayraklı veya bağlantılı ticari gemilerle
ilgili bilgilerin kaydettirilebileceği Deniz Haydutluğu Bilgi Sistemi
kurulmuştur. Böylece sahada konuşlu Deniz Kuvvetleri
unsurlarımızla ticari gemilerimiz arasında bir elektronik
eşgüdüm ve bilgi paylaşımı platformu da
oluşturulmuştur.
Yine, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığımız tarafından olası
korsanlık saldırılarından kaçınmak veya vuku
bulmaları hâlinde bunları imkânlar nispetinde püskürtmek maksadıyla
Uluslararası Denizcilik Teşkilatı bünyesinde hazırlanan en
iyi uygulama kuralları Best Management Practises Türkçeye çevrilerek
Türk denizcilik sektörünün yararına sunulmuştur. Gerekli rehberlik
hizmeti söz konusu bilgi sistemi üzerinden geniş şekilde duyurulmaktadır.
İcra edilmekte olan deniz haydutluğu, korsanlık ve silahlı
soygunla mücadele faaliyetlerinin uluslararası meşruiyeti
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2008-2017 yılları
arasında aldığı kararlarla tesis edilmiştir.
Diğer yandan, Somali Cumhuriyetinin 13 Ocak
2009 tarihli kararı Türk gemilerine Somali ana karası
açıklarındaki tüm sularda, kara suları dâhil olmak üzere deniz
haydutluğu, silahlı soygun olaylarına karşı fark
gözetmeksizin müdahalede bulunma yetkisi vermektedir. Somali Cumhuriyeti
tarafından söz konusu yetki Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin her yıl kabul ettiği uzatma kararlarıyla
yenilenmektedir ve ilave bir işlem yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
kararı çerçevesinde bölgede görevlendirilen Deniz Kuvvetleri
unsurlarının deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden
kişilere yönelik Somali toprakları üzerinde herhangi bir kara
harekâtında görevlendirilmediğini de vurgulamak isterim. Ülkemiz,
Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı Kararı çerçevesinde
korsanlıkla etkin mücadele amacıyla oluşturulan Somali
açıklarında korsanlık temas grubuna da kurucu üye olarak
katılmıştır. Türkiye ayrıca söz konusu temas grubu
tarafından Somali açıklarında korsanlıkla mücadele eden
devletlerin inisiyatiflerini destekleme amacıyla tesis edilen emanet
fonuna da katkıda bulunmaktadır.
Hükûmetimiz korsanlık, deniz haydutluğuyla
mücadelede sürdürdüğü bu çabaları destekleyici mahiyette Somaliye
olan yardımlarını da hız kesmeden devam ettirmektedir. Zira,
korsanlık meselesinin çözümü denizden ziyade karada uygulamaya konulacak
olan güvenlik ve istikrar politikalarıyla mümkün olabilecektir. Bu hedefe
yönelik olarak Somalinin iç düzeninin sağlanması, refah ve huzura
kavuşturulması önem arz etmektedir. Bu gerçek
ışığında Hükümetimiz Somalide kapsamlı bir
strateji yürütmektedir. Somaliyi uluslararası gündemin bir parçası
hâline getirmek, Somaliye insani yardım, kalkınma ve altyapı
projeleri, siyasi uzlaşma ve güvenlik, askerî alanlarda destek vermek söz
konusu stratejimizin unsurlarıdır. Bu çerçevede, Sayın
Cumhurbaşkanımızın Ağustos 2011de Somaliye
Başbakan olarak gerçekleştirdiği ziyaret Somaliyle
ilişkilerimizde ve Somalinin yeniden uluslararası gündemin odak
noktasına yerleştirilmesinde önemli bir dönüm noktası
olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın yine üç buçuk
yıl aradan sonra 25 Ocak 2015 tarihinde Somaliye
gerçekleştirdiği ziyaret Somaliye yönelik taahhüdümüzün ve
politikamızın sürekliliğini, ayrıca iş
birliğimizin somut projelerle devam edeceğini de ortaya
koymuştur.
Mogadişu Büyükelçiliğimizin Kasım
2011de yeniden açılması ve Mart 2012de Türk Hava
Yollarının Mogadişu seferlerine başlaması da
Somalinin yalnızlığının kırılmasına ve
uluslararası toplumla bütünleşmesine hizmet eden adımlar
olmuştur. Somaliye uçan tek uluslararası hava yolu olan Türk Hava
Yollarının uçuşlarını gerçekleştirebilmesi için
gerekli hava ulaştırma altyapısı ilgili
kurumlarımız tarafından inşa edilmiştir.
2012 Ağustos ayından bu yana Somalide
önemli ilerlemeler kaydedilmektedir. Somali Parlamentosunun teşkili,
Cumhurbaşkanının seçimi, Başbakanın atanması ve
Hükûmetin oluşturulması Somalinin siyasi ve demokrasi tarihindeki
önemli adımları teşkil etmiştir. Somalide artık yeni
bir dönem başlamıştır. Bu yeni dönemin önceliklerini devlet
kurumlarının inşası, temel kamu hizmetlerinin
sağlanması, yeniden imar ve kalkınma, güvenlik
kurumlarının yapılandırılması, ulusal
uzlaşının sağlanması, mültecilerin evlerine
dönüşleri ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olarak görmek mümkündür.
Türkiye olarak Somalinin geleceğinin şekillendirileceği bu
dönemde de Somalili kardeşlerimizin yanında yer almaya, onları
desteklemeye ve yeniden ayağa kaldırmaya yönelik
çalışmalarımıza devam edeceğiz. Somalide güvenlik
güçlerinin yeniden yapılandırılmasının ilk
önceliği oluşturması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye
bu sektöre de önemli maddi kaynak tahsis etmiştir.
Görüleceği üzere, bir yandan korsanlıkla
mücadeleye katkıda bulunurken diğer yandan korsanlığa yol
açan olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla
Somaliye yönelik bütüncül bir strateji izlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu düşüncelerle, Anayasanın 92nci maddesi
gereğince, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının 10
Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararıyla belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde başlatılan ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla son olarak 10 Şubat 2018
tarihine kadar uzatılan korsanlık/deniz haydutluğu ve
silahlı soygunla mücadele görevinin Aden Körfezi, Somali kara suları
ve açıkları ve mücavir bölgelerde, ayrıca denizde terörizmle
mücadele harekâtlarına katkı sağlanabilmesi amacıyla
unsurlarımızın bölge ülke kara suları
dışında denizde terörizmle mücadele görevi için
yetkilendirilmesini teminen 10 Şubat 2018 tarihinden itibaren bir yıl
süreyle bir kez daha uzatılması ve bununla ilgili düzenlemelerin
Hükûmet tarafından yapılması için hazırlanan Hükûmet
Tezkeresine AK PARTİ Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi beyan ederken
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bozkır.
Sayın milletvekilleri, şahısları
adına söz sırası Ankara Milletvekilimiz Sayın Levent Göke
aittir.
Sayın Gök, süreniz on dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz
unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
Hükûmete izin verilmesine ilişkin tezkere üzerinde söz aldım. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin hem kendi coğrafi
topraklarında hem de bütün dış dünyada güçlü, itibarlı,
sözü dinlenen bir ülke olması hepimizin elbette arzu ettiği bir konumdur.
Biz, Mustafa Kemal Atatürkün çizgisinde olan bir parti olarak, Yurtta sulh,
cihanda sulh. ilkesini benimseyen bir parti olarak, Silahlı
Kuvvetlerimizin de Türkiye'nin, huzurunun, güvenliğinin ve
uluslararası hukukun güvencesi olan unsurlarını her yerde görevlendirmesi
konusunda önemli katkılar veren bir parti olarak bu tezkereye de olumlu oy
vereceğimizi ifade ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; böyle bir tablo içerisinde elbette Türkiye'nin menfaatleri
konusunda birleştiğimiz noktalarda Türkiyeyi
ayrıştıran unsur iktidar partisi. İktidar partisinin
git-gelleri, kafa karışıklıkları, kimi zaman dost
olduğu ülkelerle bir zaman sonra karşı karşıya
gelmesi, iktidar partisini yönetenlerin arzu ve istemleri doğrultusunda
kimi zaman kardeş olanların bir müddet sonra hain ilan edilmesi,
Türkiye'nin sanki iktidar partisinin söylemleri doğrultusunda
yönetildiği ve o söylemler doğruymuş gibi olması gerçekçi
değildir. Bu iktidar partisi öyle bir kafa karışıklığı
içerisindedir ki bir zamanlar dost olduğu ülkelerle bir anda düşman
olabilmekte, düşman olduklarıyla da, bir anda olamıyor ama
Huzuru da getirecek adımları atamamakta, Türkiye'yi işin içinden
çıkılmaz hâllere getirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı ey-pi-ci adını
seviyor YPG-PYD konusunda. Salih Müslim Türkiye'ye geldiği zaman
Türkiye'de AK PARTİ milletvekilleri tarafından
karşılanıyor, Dışişleri Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı kendisiyle görüşmeler
yapıyor. O zaman YPG-PYD iyi, Salih Müslim iyi. Çünkü o zamanlar iktidarın
kafası bir başka yerde, içine bulaştığı bir
IŞİD faktörüyle uğraşıyor. IŞİD faktörünü
ortadan kaldırmak için Kobanide YPG saflarına Iraklı
peşmergeler Türkiye'den tanklarla, uçaksavarlarla, tüfeklerle geçiyorlar,
Türk Hükûmeti buna izin veriyor, polisimiz, güvenlik güçleri o
peşmergeleri koruyor, Kobaniye geçiriyor YPGye yardım etsin diye. O
dönemde YPG-PYD terör unsuru değil, çünkü o anda Cumhurbaşkanı
öyle düşünmüyor. Değerli arkadaşlar, bu kafa karışıklığı,
iktidar partisinin acziyeti, Türkiye'nin başına bela olan bir
tablodur.
Afrin harekâtına başladık,
umarım ve dilerim ki Türkiye arzu ettiği sonuçları alır.
Ama Afrin harekâtına nasıl geldik değerli
arkadaşlarım?
Sayın Bahçeli diyor ki: Ben koşa
koşa gitmeye hazırım. Ee, buyurun gidin. Ama ben de herkese
diyorum ki: Sizin şimdi koşa koşa gitmeye hazır
olduğunuz Afrindeki harekâtta siz zannediyor musunuz ki Afrin bölgesi ve
Suriye'nin kuzeyinde oluşan tablo yeni oluştu.
Değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet
Suriye'deki çatışmaların tarafı olduğu andan itibaren
o bölgeleri kaybetmiştir. Bizim güneyimiz, Suriye'nin kuzeyi Kürt
bölgesiydi, Kürt unsurların dolu olduğu bir bölge.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Hayır, tamamen
yanılıyorsunuz. Bunun kayıtları var; Arap unsurları
var, Türkmeni var.
BAŞKAN Sayın milletvekili, grup
başkan vekili cevap verebilir, lütfen.
LEVENT GÖK (Devamla) - Bakın, değerli
arkadaşlarım, biz 2012 yılında AK PARTİ
milletvekillerinin çoğunun -yönetim olarak da- eleştirdiği bir
gezi yaptık. Neydi o gezi? Suriyede tutuklu bulunan bir gazeteciyi
kurtarmak için Cumhuriyet Halk Partisinin 4 milletvekili olarak biz Suriyeye
gittik, hatırlarsınız. AK PARTİ o zaman bunu çok
eleştirdi Niye gittiniz? O gazeteciyi niye kurtardınız? diye.
Ya, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı; Cumhurbaşkanı
kurtaramamış, MİT kurtaramamış,
Dışişleri Bakanlığı kurtaramamış,
Başbakan kurtaramamış; aile perişan, 4 milletvekili
Suriyeye gittik.
Bakın, burası çok önemlidir değerli
arkadaşlarım, Afrin harekâtına biz nereden geldik? Suriyeye
gittiğimizde Suriye Devlet Başkanı Esad o zamanlar bize
gazeteciyi verecek yegâne güç. Esadla görüşmeye gittiğimizde Esada
Ülkenize demokrasi getirin, seçimler yapın, çoğulculuğu
sağlayın. diyerek Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
aktardığımızda 2012 yılının Kasım
ayında bize aynen şöyle söyledi değerli arkadaşlarım:
Ben Türkiyeyi anlayamıyorum. Siz Türkiye olarak bizim bu iç
çatışma başladığı anda cihatçıları,
bana karşı olan unsurları kendi
sınırlarınızdan kendi güneyinize, benim kuzeyime soktunuz.
Ben isteseydim top atışıyla, uçaklarla oradaki o cihatçı
unsurların tümünü temizlerdim ama olan o arada Kürtlere olurdu.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) Yapmayın Allah
aşkına, kaç defa kimyasal silah kullandı Esad. Bunları da
söyleyin o zaman. Birleşmiş Milletlerin raporlarında var, kaç
kere kimyasal silah kullanıldı o bölgede.
LEVENT GÖK (Devamla) Ben Kürt aşiretlerini,
oranın yöneticilerini, bütün halkı çağırdım ve dedim
ki: Ben buradan çekiliyorum. Şimdi, siz hem Kürtlerle komşu oldunuz
hem de cihatçılarla komşu oldunuz ama unutmayın bir gün bu
silahlar size de döner. Şimdi, bakın, tablo bu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Esedin söylediklerinin hepsine inandınız öyle mi, helal olsun size
ya! Esed söyledi, sin de inandınız
LEVENT GÖK (Devamla) Ama gelinen tablo bu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum)
Bir zalime inandınız yani. Yazık, yazık!
LEVENT GÖK (Devamla) O zamanlar bu
uyarıyı biz defalarca yaptık size: Türkiye bu iç savaşta
taraf olmasın, Türkiyenin güvenliği açısından bizim
sınır güvenliğimizin sağlanması lazım.
Sınır güvenliğinin boşa çıkartılacağı,
tehlikeye atılacağı her adım Türkiye'yi zora sokar.
Şimdi, gelinen noktada, Soçide gidiyorsunuz,
bizim Dışişleri Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Esadın adamlarıyla aynı masada
oturuyor, pazarlıklar yapılıyor, Anayasa Komisyonuna üyeler
veriliyor. Niçin veriliyor? Suriyede toprak bütünlüğü korunsun. 2012
yılında Esadın terk ettiği bölgeler tekrar Suriye devlet
otoritesine girsin diye biz de mücadele ediyoruz. Ayrıca, Soçiye gittiğimiz
zaman, defalarca yakalandığı, hatta öldürüldüğü bildirilen
Mihraç Ural da orada var.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
böyle bir tablo içerisinde, böylesine yanlış bir politika içerisinde
gelinen noktada, 2011 yılından beri iktidarın yürüttüğü
dış politikanın bir sonucu olarak, bugün bizim aslan gibi
Mehmetçikimiz, Hükûmetin dış politikadaki
yanlışlığının bir faturası olarak
hudutlarımızı korumak için şu anda harekât yürütüyor. Niçin?
Değerli arkadaşlarım, yani bir
dış politikanın bu denli ağır fatura getireceğini
neden öngörmediniz? Nedir bu yanlışlıklar? Askerimiz şehit
oluyor, hayatını kaybediyor Türkiye'nin güvenliği için, ama
iktidar partisi, karşısına dört beş yıl sonra çıkacak
bu tabloyu okuyamıyor, bu fotoğrafı göremiyor. Bu tablo, iktidar
partisinin aymazlığıdır, iktidar partisinin ikircikli
tavırlarıdır, iktidar partisinin günün koşullarına
göre değişen, kendi ideolojisine yakın grupları belli
bölgelerde, belli ülkelerde iktidara getirme gayretlerinin bir sonucudur. Bunun
sonucu ne oluyor? Mehmetçikimize oluyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
yanlış yönetiliyor. Umuyor ve diliyoruz ki Türkiye dış
politikadaki hatalarından arınır. Biz, her yerde huzurlu, bütün
herkesle komşu ve dost olacağımız bir tarzda yönetilmeyi
arzu ediyoruz. Bunu sağlamak en başta iktidar partisinin görevidir.
Elbette Mehmetçik görevini yapacak ama öncelikle görevini yapması gereken
iktidar partisidir diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gök.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Usta, buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) Sayın Levent Gök az önce
konuşmasında Sayın Bahçeli Afrine en önde giderim. dedi.
diyerek bir anlamda sataşmıştır. Ona bir cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Gitsin, gitmesinde bir sakınca
yok. dedi. Yani onun dışında başka bir şey
ERHAN USTA (Samsun) Hayır, hayır yani
Bugün oluşmuş bir şey değildir, şimdi diyorsunuz,
geçmişte bunu göremediniz. şeklinde apaçık bir sataşma
var. Bugün ortaya çıkmış bir şey değil, şimdi
En önde giderim. diyorsunuz ama bugün ortaya çıkmadı, siz buna
ilişkin bir politika geliştirmiş değilsiniz.
anlamında bir sataşmada bulundu.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Usta.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Ankara Milletvekili
Levent Gökün (3/1511) esas numaralı Başbakanlık Tezkeresi
üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması
sırasında MHP Grup Başkanına ve Milliyetçi Hareket
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Genel
Başkanımız sadece bugün değil, geçmişten itibaren
uluslararası politikalarda Türkiye'nin pozisyonuyla ilgili hususlarda
açıklama yapıyor. Evet Afrine en önde giderim. demiştir. Sadece
Genel Başkanımız değil, eğer ihtiyaç olursa bütün
ülkücü hareketin mensupları bu ülke savunması için Afrine en önde
gider Sayın Gök. (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, tarih 26 Temmuz 2012
Yani Bugün ortaya
çıkmış değil. diyorsunuz. Bugün ortaya
çıkmış olması falan gerekmiyor. Biz bunları
geçmişte söylemişiz. 2012de o zaman CHP ne yapıyordu
bilmiyorum. Sayın Genel Başkan basın toplantısında
şunu söylüyor: Sınırlarımıza yakın alanlarda
bölücü terör yuvalanmasının devletleşmesine müsaade etmeyecek
ataklık ve proaktiflik gösterilmelidir. İlaveten de Suriyenin
kuzeyinde hiçbir şart altında özerk, federasyon ve
bağımsız bir kürdistan kurulmasına fırsat verilmemeli,
caydırıcılık ve millî güç unsurları seferber edilmelidir.
ikazında bulunmuştur.
6 Ağustos 2012de de: Ülkemize yönelen
tehditleri en aza indirmek amacıyla, batı ucu Afrin'i -bak, Afrin
bugün çıkmış bir şey değil- doğu ucu Kandil'i
içine alacak şekilde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik
kuşağı bir an önce sağlanmalı ve icra
edilmelidir." Yine tekrar devam ediyor: Küresel çevrelerden icazet ve
izinle vakit kaybetmeksizin, millet ve devlet bekasına yönelen melun ve
alçak kumpası tesirsiz hâle getirmek için millî bir seferberlik içinde
tavır ve inisiyatif alınmalıdır. Bunun gibi daha birçok
ifadesi var. Fakat şimdi bu söylediğinizin ne anlamı var? Yani
bugün ortada bir ihtiyaç var, az önce bunları konuştuk, orada bir
terör yuvalanması var. Biz şunun üzerinden siyaset yapmayız
arkadaşlar: Biz geçmişte bunları söylemiştik, siz hata
yaptınız, şöyle yaptınız, böyle yaptınız. O
zaman varın siz temizleyin bu memleketin meselesini. demeyiz. Milliyetçi,
ülkücü hareket, bu memlekette bir sıkıntı varsa o
sıkıntıyı çözmek için en başta politikasını
ve pozisyonunu alır. Geçmişte söylemiş olmak... Tamam,
keşke o zaman, riskler büyümeden yapılsaydı ama bunun bir
anlamı yok. Şimdi bunun üzerinden siyaset yaparsak bu, fitne
çıkarmadır; bunun üzerinden siyaset yaparsak bu, Türk ordusunun
mukavemetini kırmak demektir ve Türk dış politikasını
tesirsiz hâle getirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen
Sayın Usta.
ERHAN USTA (Devamla) Burada yapmamız gereken
şey -sizler de aslında bunu destekliyorsunuz- hep beraber ordumuzun,
devletimizin yanında yer almaktır. Burada bir terör yuvalanması
var. Burada yapılan şey bir barış harekâtıdır.
Nasıl Kıbrısta yapılan bir barış
harekâtıysa bugün yapılan da bir barış
harekâtıdır. Orada bir terör koridoru oluşturulmaya
çalışılıyor, öteden beri yapılıyor bu. Keşke
geçmişte müdahale edilebilseydi ama bugün müdahale edildi. Bugün
devletimizin, Hükûmetimizin, ordumuzun arkasında yer almaktır Türk
milletine düşen.
Ben, bütün siyasi partilerin, bütün meslek
örgütlerinin, bu ülkede yaşayan, Ben Türk milletinin bir mensubuyum.
diyen herkesin bu tavrı takınması gerektiğine
inanıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Usta.
Buyurun Sayın Bostancı, buyurun Sayın
Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Gök yaptığı konuşmada,
iktidar partisinin kafa karışıklığı içinde
olduğunu, bir anda dost bir anda düşman gibi davranarak aslında
meczupça, ne yaptığını bilemeyen çılgın bir parti
olduğunu ima etmiştir. Bu çerçevede
BAŞKAN Sayın Bakan şimdi
konuşacak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Ben iki dakika
sataşmadan
BAŞKAN Siz de istiyor musunuz grup
adına.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Evet,
sataşmadan dolayı.
BAŞKAN Peki.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Ankara
Milletvekili Levent Gökün (3/1511) esas numaralı Başbakanlık
Tezkeresi üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; iktidar kafa
karışıklığı içinde değil, geçmişten
beri ne yaptığını biliyor. Kafa karışıklığı
içinde olanlar iktidar olamazlar, halkla bağ kuramazlar. İşin
halkın aklı tarafına da bakmak lazım.
Orta Doğu coğrafyasında AK PARTİ
iktidarının her zaman yanında olduğu halklar olmuştur,
insanlar olmuştur, mazlumlar olmuştur, o bölgede yaşayan
Kürtler, Araplar, Acemler ve Türkmenler olmuştur. Durduğumuz yer çok
bellidir. Rejimlerle olan ilişkimiz de bu bölgelerde yaşayan
insanların rızalarına ve özgürlüklerine, kimliklerine,
varlıklarına dikkat etme üzerine kurulu bir siyasi ilişki
biçimidir.
Suriye rejimiyle dün dosttuk, sonra düşman
olduk. Bu, bizden kaynaklanan bir durum değil, Suriye rejiminin Suriyede
yapıp ettikleri işlerle ilgilidir. Eğer halkıyla
kucaklaşan bir rejim olsaydı bizim hiçbir problemimiz olmazdı.
Ama halkıyla kucaklaşmak yerine, halkını katleden zalim bir
rejim olduğunda biz buna itiraz ettik. Ne yapsaydık, yanında
mı dursaydık? Tabii ki böyle bir şey yapmamız mümkün
değil. Suriyenin kuzeyinde PYD PKKnın parçası biliyorsunuz.
Burada bir yapı kurmaya çalışıyor emperyal bir destekle. Bu
tür Orta Doğu coğrafyasına silahlı çetelerin
yaptığı bölgedeki nüfus hareketleri üzerine etkili olmak silah
gücüyle, şekavetle nüfusu homojenleştirmektir, en büyük tehditlerden
birisi budur. Geçmişte başkaları da aynı hatayı
yaptı. Nüfus üzerine oynamak doğru değil. Türkiye'nin bu konuda
yaklaşımı da belli. Şunu unutmayalım: Atatürk Yurtta
sulh, cihanda sulh. diyor, cihanda sulha ilişkin de Türkiye Cumhuriyeti
devletine bir yükümlülük yüklüyor. O zaman gözünü açacaksın, kafanı
sınırların içinde kuma gömmeyeceksin, dışarıda ne
olup bittiği konusunda da halkların yanında olacaksın.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın hatip
konuşurken Cumhuriyet Halk Partisini fitne çıkartmakla suçladı,
bu konuda bir sataşma söz konusudur.
BAŞKAN Yeni bir sataşmaya mahal vermemek
üzere Sayın Özkoç, buyurun.
5.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Levent Gök çok deneyimli ve
grup başkan vekilliği yapmış bir siyasetçimizdir. Burada
konuşurken aslında bir siyaset adamının olgunluğu
içerisinde sözlerini söyledi ve Cumhuriyet Halk Partisi de bu sözlerin
arkasındadır. Ne dedi Levent Gök? Dedi ki: Siyasetçi ile ordunun
görevi ayrıdır. Siyasetçi barış içerisinde diplomasiyi yürütür
ve savaşı gerektirmeyecek adımları atarsa orduya gerek
kalmaz. Yanlış mı söyledi? Doğru söyledi. Bununla ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi grubu ne yaptı? 2011 yılında dedi ki:
Bu gidişat doğru değildir. ve bir deklarasyon
yayımladı. Tarafların bir an önce Türkiyede diplomasi
alanında bir araya gelip görüşmelerini sürdürerek Suriyedeki
meselenin barış içerisinde halledilmesini istedi ve bu konuda 6 tane
madde sıraladı. Bunlardan hiçbir tanesi yerine getirildi mi? Hayır.
Sayın Hocam, siz konuşurken çok net bir
şey ifade ettiniz, doğru da söylediniz. Gerçekten biz de
anlamıyoruz. Bir bakıyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri ile
biz Ortadoğu Projesinde birlikteyiz. diyorsunuz, bir bakıyorsunuz
Rusyayla birlikteyiz. diyorsunuz, bir bakıyorsunuz Esadla
birlikteyiz. diyorsunuz, bir bakıyorsunuz Bunların hiçbirisiyle
birlikte değiliz, aslında hepsiyle çatışıyoruz.
diyorsunuz ve Bunlar bizi kandırıyor. diyorsunuz. Bu, kafa
karışıklığı değil de nedir Sayın
Başkan, çok merak ediyoruz.
Bir son nokta olarak Güvenlik ve İstihbarat
Komisyonunda da ifade etmiştim, burada da ifade etmek istiyorum,
Sayın Bakan da herhâlde cevaplar diye umut ediyorum: Türkiye, PYDyi neden
resmî olarak terör örgütü ilan etmiyor? Efendim, PKKnın bir
uzantısıymış. PKKnın bir uzantısı olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Liderleri
farklı, yöneticileri farklı.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Özkoç.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Başka bir ülkenin
sınırları içerisinde PYD diye adlandırılan,
liderleri farklı, liderlerini bir zamanlar -gene kafa
karışıklığınız yüzünden-
kırmızı halılarla
karşıladığınız bir terör örgütünden bahsediyorum.
Peki, bu kadar açık ve bariz bir terör örgütüyse ya dün
yaptığınızdan sıkılıyorsunuz,
Kırmızı halıyla karşıladık, şimdi
nasıl terör örgütü diyelim? diyorsunuz ya da bugün hâlâ başka
hesapların içerisindesiniz, Terör örgütüdür. diyemiyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisi net olarak ifade ediyor: PYD
ve PKK bir terör örgütüdür. İktidar, aynı netlikte hem
sınırımıza hem Mehmetçikimize hem barışa sahip
çıksın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Özkoç.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın, Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve
Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin
şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen
korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
müşterek mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara
destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı
Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012, 5/2/2013,
16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016 ve 8/2/2017 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054,
1082, 1107 ve 1136 sayılı Kararlarıyla birer yıl
uzatılan izin süresinin 10/2/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasına, ayrıca denizde terörizmle mücadele
harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında (2383 [2017] Sayılı BMGK Kararı
Gereğince Somali kara suları dâhil olacak şekilde) denizde
terörizmle mücadele görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli
düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için
Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi
(3/1511) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
söz sırası Hükûmet adına Millî Savunma Bakanımız
Sayın Nurettin Canikliye aittir.
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Somali kara suları ve açıkları, Arap
Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan denizde terörizm, deniz haydutluğu
ve denizde silahlı soygun eylemleriyle, uluslararası mücadele
kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının
görevlendirilmesi hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin uzatılması
maksadıyla hazırlanan tezkere hakkında görüşlerimi arz
etmek üzere huzurlarınızdayım.
Bu konuya geçmeden önce, bazı milletvekili
arkadaşlarımızın soruları oldu, izninizle öncelikle
onlara cevap vermek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, Egede Yunanistan
unsurları tarafından yakalanan bir geminin Libyadaki silahlı
gruplara silah sevkiyatı yaptığı şeklinde bir iddia
gündeme geldi. Bu doğru değil, işin aslı şu:
Mersinden yükü Cibuti Limanına intikal edecek olan bir gemiye
Yunanlı sahibi tarafından, hiçbir şekilde planda
olmadığı hâlde, rotasının Libyaya çevrilmesi
talimatı veriliyor ve gemi oraya giderken Yunanlılar tarafından
ya da Yunan sahil güvenlik elemanları tarafından çevriliyor ve sonra
kontrol ediliyor, taşıdığı bütün yükler de kontrol
ediliyor ve hiçbir şekilde silah olmadığı tespit ediliyor
ve yükün de tamamen uluslararası kurallara uygun bir şekilde
taşınan ihracat yükü olduğu anlaşılıyor, tespit
ediliyor; işin esası budur.
Tabii, şimdi, bu tür iddialar gündeme
geldiğinde bunun ayrıntılı bir şekilde, çok net bir
şekilde ortaya konulması gerekiyor. O bilgiler üzerinden Türkiye çok
rahatlıkla suçlanabilir, töhmet altında bırakılabilir.
Uluslararası alanda da burada yapılan böyle bir konuşma -onu
veri kabul edip- yine gerekli hassasiyet gösterilmeden, doğrudan
Türkiyeye karşı uluslararası platformlarda, organizasyonlarda,
kuruluşlarda suçlama faktörü, nedeni, ölçütü, delili olarak
kullanılabilir; oluyor. O nedenle, aslında biraz önce yine gündeme
geldi, Afrin harekâtında da özellikle sivillere yönelik olarak sosyal
medya başta olmak üzere uluslararası medyada gündeme gelen, getirilen
ölüm iddiaları da aslında buna benzer bir yöntemle ortaya
çıkıyor, üretiliyor ve ihraç ediliyor maalesef.
Dolayısıyla, bu konulara dikkat etmek gerekiyor. Elbette
doğruysa mutlaka onun söylenmesi gerek, ona herhangi bir
itirazımız olamaz zaten ama özellikle, terör örgütünün bilerek
ürettiği, âdeta onların propaganda ordusu tarafından üretilen bu
tür malzemeleri bizden biri, içeriden biri ya da bir milletvekili
seslendirdiği zaman, doğruymuş gibi seslendirdiği zaman o,
uluslararası alanda gerçek anlamda delil olarak kullanılabiliyor ve
Türkiyeye zarar verebiliyor haksız bir şekilde.
Uluslararası ilişkilerde aslında
Hükûmetimizin bugüne kadar bir kafa karışıklığı
söz konusu değil, aslında ne yaptığımızı çok
iyi biliyoruz, çok net. Tabii, uluslararası ilişkilerde ülkelerin
menfaatleri esas, herkes bu çerçevede hareket ediyor, bizim için de geçerli.
Biz bütün uluslararası ilişkilerimizi Türkiye'nin, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin ve milletinin menfaati üzerine oturtmak zorundayız
ve öyle yapıyoruz. Elbette insani değerler, tarihimizden
devraldığımız mirasın önemli unsurları ve
inancımız da burada kuşkusuz, politikalarımızı
şekillendiren önemli bir faktördür, bunu da bir tarafa koymamız
gerekiyor ama esas, bizim, bütün uluslararası ilişkilerde
kararlarımızı, politikalarımızı yönlendiren
Türkiye'nin menfaatidir. Türkiye'nin menfaati neyi gerektiriyorsa o
yapılıyor. Herkes çok iyi bilir ki uluslararası ilişkilerde
dostluklar da düşmanlıklar da sonsuz değildir. Tarihe
bakın, bunun sayısız örneklerini görürsünüz. Ülkenin menfaati
onu gerektiriyorsa ona göre bu adımlar değiştirilebilir, hele
Orta Doğu coğrafyasında
Orta Doğu coğrafyasında
hesaplar denklemlere sığmaz, her yerde sığar ama Orta
Doğuda sığmaz. Orta Doğunun rakamlarını
denklemlerle tanımlayamazsınız, böyle bir coğrafya,
gerçekten çok değişken, her şeyin son derece hızlı
hareket ettiği bir coğrafya ve yeteri kadar da bu tür
istikrarsızlığı besleyecek unsurların da aynı
zamanda olduğu bir coğrafya. Dolayısıyla ülke ismi
vermeyelim- Bugün A ülkesiyle ilişkilerimizde sıkıntı var,
yarın B ülkesiyle dost oluyorsunuz, bir süre sonra onunla
sıkıntı yaşıyorsunuz. gibi söylemler dış
politikada çok reel söylemler değil, rasyonel söylemler değil çünkü
ülkenin menfaati onu gerektiriyor ise eğer, o değişikliği,
o yeni düzenlemeyi yapmamız gerekir, o adımı atmamız
gerekir, o manevranın tırnak içerisinde söylüyorum-
yapılması gerekiyorsa, ülkenin menfaati onu gerektiriyorsa o
manevranın yapılması gerekiyor; yapılmaz ise o zaman esas
Yöneticiler Türkiye'nin menfaatlerini korumuyor. anlamına gelir. Dolayısıyla
yaptığımız budur ve çok ince hesaplarla bunlar götürülüyor.
İçinde bulunduğumuz coğrafya ve tarihin bu dönemi özellikle çok
hassasiyetle, titizlikle götürülmesi gereğini ortaya çıkarıyor,
biz de onu yapıyoruz. O nedenle, uluslararası ilişkilerde sonsuz,
uzun süre kalıcı dostluklar da olmaz, düşmanlıklar da
olmaz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Mesela hangisiyle on
beş yıldır sürekli götürdünüz? Yok. İstikrar
açısından hangisiyle götürdünüz ki!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) İsim vermeyelim yani ülke ismine gerek yok.
Orada ülkemizin insani değerleri elbette saklı kalmak kaydıyla,
o değerlerimiz, inancımız, onların gerektirdiği
hususlar saklı kalmak şartıyla ülkemizin menfaati neyi gerektiriyorsa
o adımı atarız, o kararı uygularız. Bazen dışarıdan
baktığınız zaman kafa
karışıklığı gibi gözükebilir ama esasında bu
son derece ince bir diplomasinin hayata geçirilmesidir,
uygulanmasıdır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya Değerli
Bakanım, terör örgütleriyle diplomasi mi olur Allah aşkına?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ülke menfaatlerini önde tutan bir
politikanın hayata geçirilmesinden ibarettir, hepsi bu kadardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Anladım da terör
örgütleriyle diplomasi mi olur Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Sadece biraz dikkatli bakmak gerekiyor, biraz
dikkatli bakmak gerekiyor. Yani çok genel değerlendirmelerle, genel
ifadelerle yaptığınız zaman sonuca ulaşmakta
zorlanırsınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Devlet terör
örgütüyle masaya mı oturur Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bir de Sayın Ekmeleddin
İhsanoğlunun Deniz unsurlarımızın bu operasyon
sırasında, bu görev gücünün ifa edilmesi sırasında veya
oraya intikalinde Sevakin Adasına bir ziyaret olacak mı? diye bir
sorusu oldu. Planlamamızda öyle bir ziyaret şu anda öngörülmüyor, onu
söyleyelim. Ayrıca bildiğim, hatırladığım
kadarıyla da Sevakin Adasının şu anda altyapısı
öyle bir ziyaret için de uygun değil ama biz orayı Sudanla
yaptığımız mutabakat çerçevesinde tarihî dokusuna uygun bir
şekilde yeniden imar ediyoruz, yapmaya
çalıştığımız sadece budur.
Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi dünya ticaretinin yüzde 80inden
fazlası deniz taşımacılığıyla
gerçekleştiriliyor. Bu nedenle uluslararası deniz ticaret
yollarının güvenliği bütün ülkelerin ortak refahı
açısından önemli bir konu. Ancak özellikle istikrarsız
bölgelerde değerli ticari malları taşıyan gemiler birer hedef
hâline gelebiliyor. Nitekim deniz ticaretinin önemli bir bölümünün
gerçekleştirildiği Aden Körfezi, Somali karasuları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerinde 2008den itibaren
ortaya çıkan deniz haydutluğu ve denizde silahlı soygun
eylemleri seyrüsefer serbestisini kesintiye uğratmış ve deniz
taşımacılığını, uluslararası ticareti
de olumsuz yönde etkilemiştir. Bu bölge dünya deniz ticaretinin de önemli
bir halkasını oluşturmaktadır. Süveyş Kanalı,
Kızıldeniz ve Aden Körfezi, Arap Denizi ve mücavir bölgelerden
yılda 20 binden fazla gemi geçiş yapmaktadır. Bu geçişler
dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 15ine ve petrol
taşımacılığının da yaklaşık dörtte
1ine karşılık gelmektedir. Bölge aynı zamanda Türk
dış ticareti açısından da son derece önemlidir. Türkiyenin
toplamda 33 ülkeyle ithalat ve ihracatının gerçekleştirildiği
güzergâh bu güzergâhtır ve yıllık olarak ortalama binden fazla
Türk bayraklı, Türk bağlantılı ticaret gemisi ve Türk
dış ticaret hacminin de yaklaşık yüzde 20si anılan bu
bölgeden geçmektedir. Bölgeden geçiş yapan Türk bayraklı veya Türkiyeyle
bağlantılı ticari gemi sayısı da her geçen gün
artmaktadır.
Ortaya çıkan bu tehditler ve riskler
çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince alınan
kararlarla deniz haydutluğuyla ortak mücadelede uluslararası toplumun
yakın iş birliği ve eş güdümünü kolaylaştıracak
bir meşruiyet ortamı oluşturulmuştur. Böylece, Somali
Hükûmetiyle iş birliği içinde olmak kaydıyla Birleşmiş
Milletler üyesi ülkelere deniz haydutluğu konusunda tüm önlemlerin
alınması bakımından yetki verilmiştir ve bu yetki son
olarak 7 Kasım 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin 2383 sayılı Kararıyla bir yıl daha
uzatılmıştır. Bu kapsamda bölgede deniz haydutluğuyla
mücadele faaliyetleri şu anda Amerika Birleşik Devletleri
önderliğinde Birleşik Deniz Kuvvetleri -bizim de katkı
sağladığımız- ayrıca Avrupa Birliğinin
Atlanta harekâtı ve müstakil hareket eden Rusya Federasyonu, Çin, Kore
Cumhuriyeti, Japonya, Hindistan, Malezya ve İran gibi devletlere ait
gemiler vasıtasıyla olmak üzere son derece geniş
katılımlı bir uluslararası iş birliğiyle
sağlanmaya çalışılmaktadır.
Ülkemiz başından beri bu uluslararası
çabaların içinde yer almıştır. Bu çerçevede,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına istinaden Türk
Deniz Kuvvetleri unsurlarının görevlendirilmesi maksadıyla ilk
karar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 10 Şubat 2009 tarihinde
alınmıştır. Somali Cumhuriyeti de 2009 yılında
aldığı kararla Türk gemilerine, kendi karasuları dâhil Somali
ana karası açıklarında, tüm sularda, deniz haydutluğu ve
denizde silahlı soygun olaylarına karşı fark gözetmeksizin
müdahalede bulunma yetkisi vermiştir. Bu yetkilere dayanarak Türk Deniz
Kuvvetleri, 25 Şubat 2009 tarihinden itibaren bölgede sürekli olarak
asgari 1 fırkateynini deniz haydutluğu ve denizde silahlı soygunla
mücadele maksadıyla görevlendirmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan kararla
Birleşik Görev Kuvvetiyle birlikte deniz haydutluğuyla mücadele
faaliyetlerine önemli destek sağlanmıştır. Ülkemiz bugüne
kadar deniz haydutluğuyla mücadele harekâtına dönüşümlü olarak 1
fırkateynle toplam 26 dönem destek vermiştir. Ayrıca, 2011 ve
2014 yılında Türk Deniz Görevi Grubu aktivasyonu kapsamında 5
fırkateyn, 1 korvet, 1 akaryakıt gemisi ile 2 dönem hâlinde deniz
haydutluğuyla mücadeleye destek sağlanmıştır.
Birleşik Görev Kuvvetlerinin Komutası,
bizim de içinde bulunduğumuz bu inisiyatifin komutası 2009, 2011,
2012, 2015 ve 2017 yıllarında olmak üzere 5 defa Türkiye
tarafından kullanılmış, üstlenilmiştir. Böylece
ülkemiz, NATO dışında, NATO görevlileri haricinde denizde çok
uluslu bir gücün komutanlığını da yürütmüştür.
Ayrıca, deniz unsurlarımız Türk Kızılayı
adına (Mogadişu) Somaliye insani yardım taşıyan
toplam 13 ticari gemiye deniz haydutluğu riski bulunan bölgelerde refakat
ve koruma sağlamışlardır.
Birleşik Deniz Kuvvetleri emrinde görev yapan
bir başka görev gücü CTF-150dir. Bu da, Birleşmiş Milletlerin
2385 sayılı Kararıyla oluşturuldu. Bölgedeki gelişen
güvenlik ortamının yakından takibi, Türk ticaret gemilerinin
korunması ve desteklenmesi amacıyla Türk Deniz Kuvvetleri
unsurlarının gerektiğinde aynı bölgede deniz güvenlik
harekâtı ve denizde terörizmle mücadele faaliyetlerinde
görevlendirilmesini teminen bu hususlar da 2017 yılındaki tezkereye
dâhil edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz, bu desteğin yanı sıra diğer alanlarda da Somaliye
yardımlarını sürdürmektedir. Bu çerçevede Somaliye insani
yardım, kalkınma ve altyapı projeleri ile siyasi uzlaşma,
askerî ve güvenlik alanlarında destek vermekteyiz. Türkiye-Somali
ilişkileri Osmanlı İmparatorluğu Dönemine uzanan bir
geçmişe sahiptir. Somalideki iç savaş sebebiyle 1991
yılında kapatılan Mogadişu Büyükelçiliğimiz 2011
yılında yeniden açılmıştır. Son dört
yıldır Türkiyenin resmî kalkınma yardımlarından en
çok faydalanan ilk üç ülke arasındadır Somali.
Yirmi yılı aşkın süredir iç
savaşla boğuşan Somalide devlet kurumlarının yeniden
inşası amacıyla Birleşmiş Milletler ve
uluslararası toplumun desteğiyle devam eden teknik iş
birliği faaliyetlerinde Türkiye öncü bir rol üstlenmiştir. Bu
kapsamda Somali devlet kurumlarının gerekli kapasitelerinin
artırılması sürecinde eğitim ve teknik iş birliği
desteği ve altyapı kurulması desteği verilmektedir.
15 Temmuz FETÖ terör örgütünün hain darbe
girişimine karşı, Somali Hükûmetinin aynı gece
yaptığı yazılı açıklamayla ortaya koyduğu
dayanışma ve göstermiş olduğu destek son derece önemlidir.
Bir kez daha buradan Somali Hükûmetine bu desteği için teşekkür
ediyorum.
Somali Federal Hükûmeti Bakanlar Kurulunun 16 Temmuz
günü aldığı bir kararla FETÖ terör örgütüne ait okulları
kapatması da bizleri ziyadesiyle memnun etmiştir. Türk ve Somali
halkları, bu anlamda birbirlerini zor günlerde
karşılıklı destekleyerek gerçek dost olduklarını
kanıtlamışlardır.
Öte yandan, Somali Silahlı Kuvvetlerinin
yeniden oluşturulması çerçevesinde teşkilat, eğitim
öğretim, askerî altyapı ve lojistik sistemlerinin
iyileştirilmesi çerçevesinde destek ve yardım sağlıyoruz ve
bu amaçla bir Türk görev kuvveti geçtiğimiz eylül ayından itibaren
Somalide göreve başlamıştır. Türk görev kuvvetinin göreve
başlamasıyla birlikte Somalide üst düzey yönetim kademesini
oluşturacak potansiyeli haiz kadroların yetiştirilmesi, Somali
silahlı kuvvetlerinin hareket kabiliyeti kazanarak ülkede güvenliği
tesis etmesi ve istikrarın sağlanması için
çalışıyoruz. Bu çerçevede resmî açılışı 30
Eylül 2017 tarihinde yapılan Anadolu Askerî Eğitim Tesisimizde üç
aylık eğitimlerini tamamlayan ilk bölük 23 Aralıkta düzenlenen
törenle mezun olmuştur. Askerî eğitim tesisimiz bünyesinde harp okulu
ve astsubay okulu eğitimleri de sürdürülmektedir. Bunların tüm
hizmetleri, tüm organizasyon Türkiye tarafından gerçekleştirilmekte
ve yürütülmektedir. Önümüzdeki dönemde Somaliyle güvenlik iş
birliğimiz askerî, istihbari ve polis özel harekât eğitim alanları
da olmak üzere artarak devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce bahsettiğimiz bu önlemler çerçevesinde Aden
Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap denizi ve mücavir
bölgelerde son bir yıl içerisinde Türk Bayraklı veya Türkiye
bağlantılı hiçbir ticari gemi hamdolsun herhangi bir
saldırıya uğramamıştır. Keza 2010 Mart
ayından bu yana Türk Bayraklı veya Türkiye bağlantılı
herhangi bir geminin kaçırılması durumu söz konusu
olmamıştır. Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen deniz
haydutluğu potansiyeli bölgede hâlen bir risk olarak
karşımızda durmaktadır. Stratejik önemi her geçen gün artan
bu bölgeye yönelik politikamız doğrultusunda bölgeden geçiş
yapan Türk Bayraklı veya Türkiye bağlantılı ticari
gemilerinin emniyetinin etkin bir şekilde muhafazasının, bölgeye
yönelik insani yardım faaliyetlerinin korunmasına destek
sağlanmasının temini, ayrıca Birleşmiş Milletler
içerisinde ve bölgesel ölçekte etkinliği ve gönüllülüğümüzün
sürdürülmesi maksadıyla deniz haydutluğu, denizde silahlı soygun
ve denizde terörizmle mücadele için millî olarak ya da çok uluslu deniz görev
grupları bünyesinde bölgede varlık gösterilmeye devam edilmesinin bir
gereklilik olduğuna inanıyoruz. Esasen deniz unsurlarımızın
bölgede varlığını sürdürmesi başta Mogadişudaki
Anadolu Askerî Eğitim Tesisimiz olmak üzere güvenlik alanındaki
muazzam yatırımlarımızın ve görünürlülüğümüzün
önemli bir tamamlayıcı ögesi olacaktır.
Bu düşüncelerle, Anayasanın 92nci
maddesi gereğince; Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının
10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
kararıyla belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde başlatılan ve son
olarak
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen sözlerinizi tamamlayın
Sayın Bakan.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Teşekkür ederim.
8 Şubat 2017 tarihli kararla 10 Şubat
2017 tarihinden itibaren bir yıl süreyle uzatılan deniz
haydutluğu ve denizde silahlı soygun eylemleri ile denizde terörizmle
mücadele görevinin Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları,
Arap Denizi ve mücavir bölgelerde 10 Şubat 2018 tarihinden itibaren bir
yıl süreyle bir kez daha uzatılması hususundaki Hükûmet
Tezkeresine desteğinizi talep eder, bu vesileyle yüce Meclisi bir kez
daha saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Sayın Özkoç, sisteme girmişsiniz;
talebiniz
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, Suriye meselesi önemlidir. Sayın Bakanımız
bizim konuşmalarımızdan sonra bazı açıklamalarda
bulunmuştur ancak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de bu
açıklamalara cevaben karşılık vermek istiyoruz müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Millî Savunma
Bakanı Nurettin Caniklinin (3/1511) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Bakana
öncelikle teşekkür ediyoruz hem eleştirileri cevapladı hem de
söz konusu Aden Körfeziyle ilgili Meclisi bilgilendirdi; bundan dolayı
teşekkür ediyoruz.
Kendisiyle Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunda
da birlikte çalıştık; o dönemde de görüşlerimiz çok netti.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bakın çok net ifadeler
kullanmışız 29/11/2011 tarihinde: Türkiye, Suriyenin
çökmesine, şiddetin sürmesine, halkının daha fazla acı
çekmesine ve bunalımın ülke dışına taşmasına
izin vermemelidir. Bu nedenle, Türkiyenin yeni bir başlangıç yaparak
ağırlığını Suriyede barış,
uzlaşma, istikrar ve güvenden yana koyması gerekmektedir. Suriye
meselesi halkın demokrasi, özgürlük ve onurlu bir yaşam
beklentilerinin dış güçler tarafından yönlendirilmeye ve ülkenin
geleceğinin Suriyelilerce değil dışarıdan dayatılan
hedefler doğrultusunda belirlenmesine çalışılmasından
kaynaklanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Teşekkür ederim.
Bugün yaşanan çatışmalı süreç
Suriyenin parçalanmasına ve diğer bölge ülkelerinin toprak
bütünlüklerini de etkileyecek şekilde gelişmesine yol açabilmektedir.
Bu bir olasılıktır. Böyle demişiz 2011 yılında.
Dış siyaset de iç siyaset kadar çok
ciddidir ve ülkemizin dünya içerisinde nasıl bir konuma sahip olduğunu
ve nasıl bir yer alacağını belirleyecektir Sayın
Bakan. O günlerde biz bunları söylerken, maalesef, PYDyle ondan sonraki
yıllarda da Türkiye sınırları içerisinde Türk
iktidarı, Türkiye iktidarı ciddi görüşmeler
yapmışlardır.
Bir kafa karışıklığına
neden olmaksızın, Amerika Birleşik Devletleri ve onunla birlikte
hareket edenler Orta Doğu projesi adı altında Orta
Doğuyu bir paylaşma sürecine girmişlerdir. Maalesef,
Türkiyedeki iktidar o zaman ciddi bir duruş sergilememiştir
Sayın Bakan. O günlerdeki ifadelerinizle sizler bu sürece destek
verdiğinizi ifade etmiştiniz, üstelik de Genel Başkan ve
Başbakanlık düzeyinde. Bugünse olduğumuz yerde milyonlarca
Müslümanın ölmesine neden olan bir Orta Doğu projesini ve bir Arap
Baharını arkada bırakmışız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bitireceğim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Lütfen tamamlayınız
Sayın Başkan.
Buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Siyasi hayatta
yanılgılar bu kararı verenler için bir yanılgı
olabilir ama onları etkileyen unsurlar için hayatlarını
kaybeden, cehenneme dönen ülkeler parçalanmış topraklar olarak sadece
Türkiyeye değil, dünyaya miras olarak kalır. Onun için, siyasetin
başında olanlar muhalefeti de dinleyerek, birlikte, ülkenin
çıkarları doğrultusunda hareket etmelidir. Bizim de bugün yapmak
istediğimiz tam da budur Sayın Bakanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, kısa bir
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Kerestecioğlu, sisteme
girmişsiniz, talebiniz
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Bakan buradayken benim de sormak istediğim
bir konu var.
BAŞKAN Buyurun.
31.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin (3/1511) esas numaralı
Başbakanlık Tezkeresi üzerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Şimdi, öncelikle ÖSOyla olan ilişkilerin gerçekten
Türkiye toplumu açısından açıklığa
kavuşturulması gerekiyor, buna ciddi ihtiyaç var. Çünkü ÖSO genel
olarak bir çete olarak biliniyor yani ne kadar -tırnak içerisinde-
şerefli açıklamaları yapılsa da kendileriyle ilgili olarak
son dönemde. Daha çok yeni. Mesela bir grup ÖSO üyesinin bir kadının
cenazesini soyduktan sonra cenazeye işkence ettikleri videolar
yayınlandı. Aynı şekilde bunu kendileri de kabul ettiler ve
hatta soruşturma yapacaklarını da söylediler. Şimdi,
ÖSOdan nasıl bir soruşturma beklenir, siz bekler misiniz bilmiyorum
ama böyle bir açıklamaları da oldu ve IŞİDin insanlık
dışı yöntemlerini kullanan bir çete bu.
Bunun dışında, yine, internette
yayınlanan bir videoda kapalı bir askerî aracın içinde Türk
Silahlı Kuvvetleri üniforması giymiş 2 kişi gözü
bağlı yaşlı bir adama tabanca kabzasıyla vuruyor,
ağza alınmayacak hakaretler yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Ve Kürtçe konuşan askerlerden biri gözü bağlı
yaşlı adama sorular soruyor. Adam sorulara cevap veremeyince de onu
ÖSOya vermekle tehdit ediyorlar ve aracın kapısı
açılıyor, dışarıda da ÖSO militanları görülüyor.
Sonrasında ne yapıldığını bilmiyoruz.
Üçüncü bir nokta, Yeni Şafak gazetesi -her
zaman iktidar yanlısı yayınlar yapan- 5 Şubat Pazartesi
Rizeli ÖSO askeri bayrak dikti, Mehmetçik ezan okudu diyor. Rizeli ÖSO
askerleri mi var? Yani gerçekten başka ülkelerden kimler var? Bunlar Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu ise aynı şekilde askerler gibi
onların da künyelerinin, kayıtlarının olması
gerekmiyor mu? Vatandaşlarımız ciddi biçimde bundan endişe
duyuyorlar. Siz, yine belki vereceğiniz cevapta, hani ön yargıyla
davranmak istemem ama sonuçta gerçekten ÖSOyla ilgili güzel şeyler
söyleyebilirsiniz ama bu endişelerin giderilmesi gerekiyor. İdlibden
gelen ÖSO gruplarının Türkiyeye geçtiği, bunların hangi
yolla geçtiği, hangi bütçeden bunların masraflarının
karşılandığı gibi de sorular var havada duran. Türk
Silahlı Kuvvetleri bir terör saldırısını bertaraf
etmek için -eğer bir yerde gerçekten mücadele ettiği söyleniyorsa-
yeterli değil de bunlar mı devreye konuluyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Son cümlem
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Kim olduğu, ne oldukları belirsiz birtakım
çeteler
Bu aynı zamanda gerçekten bu ülkeyi
itibarsızlaştıran bir şey değil mi?
Bir de, Cenevre Savaş Hukuku Sözleşmesini
hatırlatmak isterim. Çok ciddi vahşi çığlıklar atılıyor
ama bu ülkede Çanakkale Savaşı da oldu ve hâlâ insanlar
O
savaşta da insanlar birbirlerini öldürdüler, maalesef savaş böyle bir
şey, insanların birbirini öldürdüğü bir şey ama bunun
ardından hâlâ o Conkbayırına gelip insanlar ziyarette
bulunuyorlar; bu, bu şekilde kirli olmadığı için. Yani
bugün gerçekten bu savaş çığlıklarını
atanların da biraz sözlerine, yaptıklarına dikkat etmeleri
lazım. Cenevre Savaş Hukuku Sözleşmesini de hatırlatmak
isterim. Karşınızdaki kim olursa olsun insandır.
Teşekkürler.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
32.- Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoç ile İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin yaptıkları açıklamalarındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle çok net bir şekilde, daha önce ifade
ettik, şimdi de söylememiz gerekiyor: Özgür Suriye Ordusu, Suriye
halkının temsilcisidir. Bu çok net, tartışmasız bir
gerçektir. Çünkü biz Türkiye olarak işin içindeyiz. Hepsinin, bütün Özgür
Suriye Ordusu mensuplarının nasıl belirlendiği, nasıl
Suriye halkını temsil ettiği noktasındaki bütün
ayrıntılara, bilgilere sahibiz. O nedenle çok net bir şekilde
söylüyorum. Özgür Suriye Ordusu, Suriye halkının, Türkiye'deki
mülteciler de dâhil olmak üzere onların temsilcisidir. Bu açıdan
bakıldığında Türkiye ile Suriye halkının bu
bölgeye yönelik politikalarda hedefleri ve menfaatleri örtüşüyor. Biz
Suriyenin kuzeyinde terör örgütünü ciddi bir tehlike ve tehdit olarak
görüyoruz ve bu terör örgütünü temizlemek için uluslararası hukukun bize
verdiği yetkileri, hakkı kullanarak mücadele ediyoruz ve bir
operasyon yapıyoruz şu anda, daha önce de yaptık. Aynı
şekilde Özgür Suriye Ordusu da kendilerini kendi topraklarından
çıkaran işgalcilere karşı mücadele ediyor. Bunlar aynı
kesim, aynı terör örgütü. Bunları topraklarından edenler ile
Türkiyeye büyük tehdit oluşturan, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine
karşı ciddi bir tehdit oluşturan örgüt aynı örgüt.
Dolayısıyla, bu noktada Özgür Suriye Ordusuyla birlikte Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bu anlamda, söylediğim anlamda ve çerçevede ve
sınırda aynı hedefte birleşebiliyorlar, birleşiyorlar.
Yani terör örgütünün
(Uğultular)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye efendim.
Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakanımız çok önemli bir konuda açıklama yapıyor.
İçerideki gürültü ve uğultudan hiçbir şey
anlaşılmıyor. Rica ediyorum sayın milletvekilleri
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Özgür Suriye Ordusu, tamamen legal, kendi
halklarının hakkını koruyan ve kendilerini
topraklarından süren terör örgütünün işgalini ortadan kaldırmak için
hareket eden bir örgüttür, bir organizasyondur. O, bir ordudur.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Şam
rejimine karşı savaşmadılar mı onlar?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Şimdi, bununla bağlantılı
şunu da söyleyeyim, biraz önce gündeme geldi: YPG diye bir şey yok
aslında, yani o şekilde sunulmaya çalışılan
aslında bir yapı var, o yapı PKKnın kendisi. YPG, PYD
PKKnın kendisi, aynen öyle. Yani bütün sözde yöneticileri ortak, bütün
teröristler ortak, aynı terörist havuzunu kullanıyorlar. YPG
PKKnın kendisi onun için ayrıca
Hep söylüyoruz, bugün de söyledik;
ben, bütün herkes söylüyor: Terör örgütüdür. Ayrıca, onun yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bitiriyorum Sayın Başkan.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sizden
başka inanan yok.
BAŞKAN Tamamlayınız Sayın
Bakanım.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
formel yöntemlerle terör örgütü ilan edilmesi
süreci gibi bir formaliteye ihtiyaç yok. Çünkü YPG, PYD her şeyiyle
organik olarak PKKnın bir parçasıdır, bir şubesidir, yani
Suriye şubesidir. O nedenle, dolayısıyla ismine ne derseniz
deyin, ismini nasıl çevirirseniz çevirin, nasıl pazarlamaya
çalışırsanız çalışın; alttan da baksanız,
üsten de baksanız, yandan da baksanız YPG bir terör örgütüdür,
PKKnın kendisidir. Dolayısıyla, yani onu terör örgütü
tanımıyorsunuz gibi söylemlerin bu anlamda, çok fazla bir, herhangi
bir geçerliliği yok.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yani Sayın Bakan, ÖSO Suriye halkının
temsilcisi, maaşını da Suriye devleti ödüyor, öyle mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, biraz önce söyledim aslında,
terör örgütü şu anda operasyon yapılan bölgelerde inanılmaz bir
şekilde dezenformasyon ve yanlış bilgi aktarımında
bulunuyor. Bunun sayısız örnekleri ortaya çıktı,
doğrusunu da kamuoyuyla paylaştık ve deşifre ettik.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Neyi ettiniz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani fotoğraflar, işte daha önceki
rejimin saldırılarında hayatını kaybetmiş
çocukların, kadınların fotoğrafları sanki burada Türk
kuvvetleri tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından
öldürülmüş gibi gösterilmeye çalışılan, buna benzer, bu
anlamda inanılmaz sayıda karalama amaçlı bu tür olayları
ortaya çıkardık ve dünya kamuoyuyla da paylaştık. Bu da
onlardan bir tanesi, söyledikleriniz de onlardan bir tanesi, kesinlikle. Yani,
ha, yanlış yapılmaz mı? Yanlış yapılabilir,
olabilir. İnsanlar özellikle bu tür dönemlerde hata yaparlar ama önemli
olan şu: Hata yapıldığı zaman üzerine gidilmesi ve
onunla ilgili hata yapanın da gerekli kurallar çerçevesinde
cezalandırılması. Bunlardan kesinlikle taviz verilmiyor,
bakın, kesinlikle taviz verilmiyor ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu
operasyon sırasında uluslararası hukuku ve genel değerleri,
insani değerleri ihlal ettiği ispat edilmiş bir tane örnek
uygulama yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Zaten
operasyonun kendisi uluslararası hukuka aykırı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Onun dışındakilerin tamamı,
maalesef, terör örgütünün dezenformasyon çabalarının birer
yansımasıdır, bundan ibarettir. Zaten, o söylediğiniz
örneklerle ilgili de aslında açıklamalar yapıldı.
Onların da daha önce başka dönemlerde, başka tarihlerde
yaşanmış hadiseler olduğu ortaya konuldu, evet, konuldu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Çok eminsiniz, çok eminsiniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ayrıca, yani münferiden yapılan hatalar
olabilir ama hatanın üzerine gidilmesi, hatayı yapana ilişkin
gerekli müeyyidenin, cezalandırmanın tatbik edilmesi gerekiyor. Bu
yapılmamışsa, böyle bir olay var ve bu
yapılmamışsa yani Özgür Suriye Ordusu mensupları
tarafından hak ihlalleri, insan hakları ihlalleri söz konusu ise ve
üzerine gidilmemişse onun ortaya konulması gerekir ama
konulamıyor, yok, sadece örgütün dezenformasyonla ilgili iddiaları
var, onun dışında başka bir şey yok.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Bakanım, Reyhanlıya, Kırıkhana atılan
bombalar ile savaşın ne alakası var? Burada sivil halk ölmüyor
mu, burada insan hakları ihlali yok mu?
BAŞKAN Sayın Ahrazoğlu, böyle bir
yöntemimiz yok.
MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Bu
kadar izahata gerek yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun, talebinizi
alayım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, Sayın Bakanımız Suriyeyle ilgili çok önemli
açıklamalarda bulundu. Bunlardan bir tanesinde Özgür Suriye Ordusunun
gerçekten Türkiye halkının temsilcisi olduğunu söyledi.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Suriye halkının
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Suriye
halkının temsilcisi olduğunu söyledi.
Şimdi, Türk askeri, Özgür Suriye Ordusuyla
birlikte hareket ediyor. Şimdi bu konuda kendisine sormamız gereken,
açıklanması gereken sorular var o yüzden 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkoç.
33.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Millî Savunma
Bakanı Nurettin Caniklinin yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Bakanım
Özgür Suriye Ordusu Suriye halkının temsilcisidir ve biz de onlarla
birlikte hareket ediyoruz. dediniz. Biz de soruyoruz: 30a yakın örgüt
-tek tek bunları sayabilirim- Özgür Suriye Ordusunun içindedir. Bunlardan
Tahrir el-Şam ile El Nusra da bu Özgür Suriye Ordusunun içindedir.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Ne alakası
var ya! İftira bunlar ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) El Nusra terör örgütü
müdür, değil midir? Tahrir el-Şam terör örgütü müdür, değil
midir? Bunu açıklarsanız çok seviniriz.
İkincisi: Sayın Bakanım, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak dış siyasette ciddiyet istiyoruz. Ne demek PYDye
terör örgütü demeye ne gerek var, bu teferruattır, işte, formalitedir
yani PKKyla birdir aslında
DHKP-Cyle DEV-YOLu, DEV-SOLu bir tutarak
mı terör örgütü ilan ettiniz? Bunun cevabını verin Sayın
Bakan.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ)
Çarpıtmayın ya, çarpıtıyorsunuz! Yazık, yazık!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sizin eğer
PKK'nın başka bir kolu olsa dahi formalitedir diye, ondan sonra da dışarıya
çıkıp bunun terör örgütü olduğunu seslendirin diye
bağırmaya hakkınız kalmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) PYD terör örgütüyse
Türkiye kararını alır PYD terör örgütüdür. der. Bunun bir an
önce söylenmesini istiyoruz.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Bunu her gün
söylüyoruz, her gün. En üst perdeden her gün söyleniyor bu.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Burada Sayın Bakan
var sana kalıncaya kadar
Onun için bir sus!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkoç.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
34.- Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
PYD bir terör örgütüdür, PKK'nın bir
parçasıdır, PKK'nın kendisidir. PYD, YPG bir terör örgütüdür,
nokta.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Resmî olarak söylenmedi
bu.
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) Hükûmet
konuşuyor orada bak, resmî olarak söylüyor. Bakın, söylüyor orada,
resmî olarak söylüyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Resmî olarak söylüyorum şu anda, resmî
olarak açıklıyorum, defalarca da açıkladık.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bakanlar Kurulu
kararı yok. Niye Bakanlar Kurulunda karar almıyorsunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bizim açıklamamız resmî açıklamadır
değerli arkadaşlar, bitti yani bunun ötesine gerek yok.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bakanlar Kurulunda
niye karar alınmıyor?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Neden PKKdaki gibi
Bakanlar Kurulunda karar almıyorsunuz?
EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) PKK eşittir
PYD, YPG.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Biz orada sadece PYDnin PKK'nın organik
ilişkiler içerisinde olduğunu ortadan kaldırmak amacıyla,
saklamak amacıyla yapıldığını söylüyoruz. Bu
yeterli, başka bir şeye gerek yok ki.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bakanlar Kurulu
kararıyla neden ilan etmiyorsunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ve bununla ilgili de bütün dünyayla
paylaştığımız, bütün ülkelere verdiğimiz dosyalar
mevcut yani bu ilişkiyi ortaya koyan, gösteren organik bağı çok
net bir şekilde gösteren, sadece Türkiye'de değil
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bakanlar Kurulu niye
karar almıyor? Onun cevabını verin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun)
Türkiye içinde değil, bütün dünyaya biz
bunları görselleriyle fotoğraflarıyla ortaya koyduk.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Neden İnterpol
tarafından aranmıyor Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani bütün bunlar ortadayken ne yani çok net bir
şekilde, hiç uzağa gitmeye gerek yok, şu Afrin operasyonunda
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Bakan, Salih
Müslim neden İnterpol tarafından aranmıyor, neden istemiyoruz?
BAŞKAN Konuşun Sayın Bakan, lütfen,
kayıtlara geçsin.
Buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Uzağa gitmeye gerek yok. İşte en son,
birkaç gün önce Afrinde terör örgütü elebaşının, PKK terör
örgütü elebaşının fotoğrafları, posterleri,
görüntüleri orada her tarafa kazınmaya çalışılmış.
Yani PYD diyor ki, PYD yöneticileri diyor ki, bağırıyor bütün
dünyaya karşı: Biz PKKyız." diyor. Ama birileri de
Hayır, onlar terör örgütü değil. demeye çalışıyor.
Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Biz de diyoruz ki
Sayın Bakan, siz de söyleyin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sabahtan beri söylüyorum, Türkçe
konuşuyorum
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) Bakanlar Kurulu
kararı niye yok?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bakanlar Kurulu olarak
karar alın, söyleyin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani, bunun için karara ne gerek var, her
şey ortada, terör örgütü diyor ki: Zaten ben PKKnın bir
parçasıyım, aynı yerden kumanda ediliyorum, aynı terör
örgütü unsurlarını kullanıyorum. Hâlen birileri de diyor ki:
Yok, hayır, siz PYD terör örgütü değilsiniz." diyor.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) El Nusra terör örgütü
müdür?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) El insaf diyorum ben de yani, el insaf diyorum
gerçekten.
Ayrıca, bakın, ÖSO içerisinde öyle 30 tane
örgüt, 40 tane örgüt, şu örgüt, bu örgüt diye bir şey yok.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) El Nusra yok mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Özgür Suriye ordusu tamamen legal, Suriye
halkının temsilcilerinden oluşmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ne legali ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) El Nusra var
mıdır, yok mudur? Terör örgütü müdür?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın, Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve
Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin
şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen
korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
müşterek mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara
destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları,
Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı Kararıyla Hükûmete
verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012, 5/2/2013, 16/1/2014, 3/2/2015,
9/2/2016 ve 8/2/2017 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054, 1082, 1107 ve 1136
sayılı Kararlarıyla birer yıl uzatılan izin süresinin
10/2/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına,
ayrıca denizde terörizmle mücadele harekâtlarına katkı
sağlanabilmesi maksadıyla unsurlarımızın bölge
ülkeleri kara suları dışında (2383 [2017] Sayılı
BMGK Kararı Gereğince Somali kara suları dâhil olacak
şekilde) denizde terörizmle mücadele görevi için yetkilendirilmeleri ve
bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından
yapılması için Anayasanın 92nci maddesi uyarınca izin
verilmesine dair tezkeresi (3/1511) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
şahısları adına tezkere üzerinde son konuşma Tokat
Milletvekilimiz Sayın Yusuf Beyazıta aittir.
Sayın Beyazıt, süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF BEYAZIT (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri;
Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde vuku bulan deniz
haydutluğu ve denizde silahlı soygun eylemleriyle uluslararası
mücadele kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının
bu bölgelerde görevlendirilmesine ilişkin tezkere üzerine söz
almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bildiğiniz gibi deniz
taşımacılığı dünya ticaretinde önemli bir yere
sahiptir. Bizim Türk dış ticaretimiz açısından da bu bölge
hayati önemi haizdir. Gerek grubumuz adına konuşan Sayın
Bozkır gerekse Millî Savunma Bakanımız Nurettin Canikli Bey,
efradını cami ağyarını mâni bu konuyla ilgili
ayrıntılı açıklamalarda bulundular. Ben bunlarla ilgili çok
fazla girmeyeceğim ama özellikle bu bölgenin kültürel, sanat ve sosyal
alanıyla ilgili Türkiyemizin yaptığı
çalışmalarla ilgili bilgi vermek istiyorum. Bir farkındalık
oluşması açısından bunu önemsiyorum.
Değerli milletvekilleri, TİKAmızla,
Kızılayımızla, AFADımızla, Aden Körfezi
bölgelerinde çok büyük hizmetler yaptık. TİKAmız,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
talimatıyla, Etiyopyada Habeş Kralı Necaşi ve 15 sahabeye
ait türbenin restorasyonunu 2017 yılında
tamamlamıştır.
Etiyopyada son Osmanlı Konsolosluk binası
yine tamir edilmiştir. Cibuti Burhan Bey Caddesinin rehabilitasyonu ve
Şehitlik Anıtının yapılması yine TİKA
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Afrikada Müslümanların hac yolu üzerinde
önemli bir nokta ve liman görevi gören Sevakin Adasında bulunan
Osmanlı eserlerinden Gümrük Muhafaza Binası, Hanefi ve Şafi
camilerinin restorasyonu Sayın Cumhurbaşkanımızın
talimatlarıyla 2017 yılında tamamlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanımız 24 Aralık 2017de Sudana yaptığı
ziyaret esnasında, eski siluetini kazandırmak için tarihî Sevakin
Adasının Türkiyeye tahsisini istemiş ve dolayısıyla
Sevakin Adası aslına uygun bir şekilde restore edilecek ve Afrikanın
çeşitli yerlerinden gelip Cidde Limanı üzerinden hacca gidecekler
için bir merkez olarak kazandırılacaktır. Adadaki mercan
kayalıklarını turizme kazandırmak üzere altyapı
oluşturulacak ve bölgede ticari sirkülasyonu sağlayarak adanın
ekonomisine katkı sağlayacaktır. Türkiyenin yurt
dışındaki en büyük askerî eğitim tesisi olma
özelliğine sahip Somali-Mogadişu Türk Askerî Eğitim Tesisi yine
2017 yılında açılmıştır. Bu çerçevede Hasoba
Türklerinin yaşadığı 20 bin nüfuslu şehirde bulunan
Osmanlı eserlerinin ihyası kapsamında 3 tane Osmanlı camisi
yine ihya edilerek günümüze kazandırılmıştır.
Sağlık alanında da çok büyük
hizmetler yapılmıştır. Doğu Afrikanın en modern
ve donanımlı hastanesi olan Recep Tayyip Erdoğan Hastanesinin
donanım ve tefrişatı TİKA tarafından
yapılmış, hastanede ayda ortalama 6 bin hasta tedavi edilmekte,
100 hasta ameliyat edilmektedir. Kızılayımız, Yeryüzü
Doktorlarımız, İHA gibi sivil inisiyatiflerimiz de buralarda on
binlerce hastayı muayene etmişler, katarakt ameliyatları
yapmışlar, görmeyen gözleri görür hâle getirmek suretiyle bu konuda
sağlık hizmetlerini devam ettirmişlerdir. Yine, Türk
Kızılayı tarafından 2011 yılından itibaren
Somalide acil insani yardım dağıtımı, çadır kent
hizmetleri, belediyecilik, günlük sıcak yemek dağıtımı
ve daha çok fazla, sayamayacağım kadar faaliyetlerini devam
ettirmişlerdir. Görüldüğü gibi Türkiye gittiği her yere
yardım götürüyor, iyilik götürüyor, sağlık götürüyor,
eğitim götürüyor, kültür götürüyor, adalet götürüyor. Bütün bunların
olabilmesi için önce güvenlik ve istikrar olması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, Muhterem
Başkanım; özellikle Suriyede de bütün bu
karışıklıklar ortadan kalktığı zaman yine
oralara da aynı hizmetlerin götürüleceğinden hiç kimsenin
şüphesi yoktur. Askerimiz hem dünya barışına katkıda
bulunmak hem de Suriyede yürüttüğü Fırat Kalkanı Harekâtı
ve bugün de Zeytin Dalı Harekâtıyla Afrinde ülkemizi tehdit eden
terör odaklarına karşı mücadelesini de sürdürmektedir.
Zeytin Dalı Harekâtı öncesinde Afrinde
yuvalanan terör örgütü tarafından ülkemize 700den fazla saldırı
gerçekleştirilmiştir. Bugün ülkemizde bu bölgelerden gelen 3,5
milyona yakın mülteci bulunmaktadır.
Bütün bu nedenlerle Zeytin Dalı Operasyonu
ülkemizin toprak bütünlüğünü ve
bağımsızlığını korumak,
sınırlarımızı güvence altına almak ve Suriyeli
kardeşlerimizin haklarını korumak amacıyla
başlatılmış ve bu harekât şu anda icra edilmeye devam
edilmektedir.
NATO sınırlarını koruyan
Türkiye'nin, NATO'nun müttefiki ve NATO üyesi bir ülkenin verdiği
silahların teröristlerin elinde olmasını veya geçmesini de
elbette ki istemiyoruz.
Kahraman ordumuz, yine Mehmetçikle kol kola, yan
yana şu anda şehadet şerbetleri içen Özgür Suriye Ordusuyla
birlikte hemen güneyimizde terör koridoru oluşmasına asla izin
vermeyecek, ister Fıratın doğusu ister Fıratın
batısı olsun, adı ister PYD ister PJAK ister YPG ister
DEAŞ ister PKK olsun, tek bir terörist kalmayıncaya kadar, terör
bu bölgelerden bitinceye kadar mücadeleye devam edecektir.
Bu çerçevede, huzurlarınızda olan hükûmet
tezkeresine olumlu oy vereceğimizi ifade eder, bu vesileyle Gazi
Meclisimizi bir kez daha saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Beyazıt.
Sayın Gök, sisteme girmişsiniz. Talebinizi
alabilir miyim?
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
bu Afrin harekâtıyla ilgili Hükûmetin Suriye rejimine bir yazılı
bildirim meselesini Sayın Bakana sormak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
35.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Suriyedeki şu andaki
rejime bu operasyonla ilgili yazılı bir bildirimde bulunulup
bulunulmadığını ve MİT Müsteşarı Hakan
Fidanın Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanıyla Suriyede bir
görüşme gerçekleştirdiği iddiasının doğru olup
olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Geçtiğimiz günlerde Dışişleri
Bakanı -ben sizden çok net bir cevap bekliyorum- şöyle bir
açıklama yaptı: Bu Fırat Kalkanı Operasyonunda Suriye
rejimiyle şeyimiz olmasa da bir yazılı bildirimde bulunduk.
dedi. Yani ben neyimiz olmadı anlamadım ama.
Sayın Bakan, Suriyedeki şu andaki rejime
bu operasyonla ilgili bir yazılı bildirimde bulunarak muhatap
aldınız mı? Ne yaptınız?
İkincisi: Şu anda duyduğum bir
iddiadır bu, doğru mudur, değil midir, bilmiyorum, onu ancak
sizler teyit edebilirsiniz. MİT Müsteşarı Hakan Fidanın
Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanıyla Suriyede bir görüşme
gerçekleştirdiği iddiası basına
yansımıştır. Bunu ben basından öğrendim. Doğru
mudur, değil midir Sayın Bakan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
36.- Millî Savunma Bakanı Nurettin Caniklinin, Ankara
Milletvekili Levent Gökün yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim.
Tabii, Sayın Gök çok net sordu, ben de çok net
cevap vereceğim.
Öncelikle, tabii, biz yaklaşık saat
14.00ten beri buradayız. Dolayısıyla, Sayın Fidanın
böyle bir görüşme yapıp yapmadığı konusunda doğal
olarak bilgimizin olması da şu an itibarıyla mümkün değil.
Ama şunu söyleyeyim genel olarak: Tabii, istihbarat örgütlerinin
çalışma şekilleri, yöntemleri, kuralları çok
farklıdır. Yani, bu herhangi bir şey anlamına gelmiyor ama
bu kanallar genelde her zaman açık tutulur, bu olay için de söylemiyorum,
her olayda, her zaman açık tutulur. Yani, burada önemli olan resmî
ilişkilerdir yani kamuoyuna mal olan, resmî olarak açıklamalar,
deklarasyonlar ya da alınan kararlar, eylemlerdir. Dolayısıyla
ikinci sorunuzu bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
LEVENT GÖK (Ankara) Yani görüşmüş
olabilir mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Yani, bilgimiz yok diyorum işte, saat
14.00ten beri buradayız, sizinle birlikteyiz, Meclisteyiz.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama olabilir de diyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, hayır, öyle bir şey
söylemedim ben.
LEVENT GÖK (Ankara) Olabilir de diyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Öyle bir şey söylemedim. Söylediğim çok
net.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben de çok net anladım.
Yani Suriye rejiminin Ulusal Güvenlik Başkanıyla MİT
Müsteşarı görüşmüş olabilir. dediniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) O sizin
yorumunuz Levent Bey.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben öyle anladım.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, öyle bir bilgiye sahip
olmadığımız, doğal olarak burada bulunduğumuz
için bir
LEVENT GÖK (Ankara) Ama olabileceğini de
ifade ettiniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, sadece, bir, bu, bugün için
değil, genel kuraldır yani yüz yıl önce de böyleydi, elli
yıl önce de böyleydi, bugün de böyle, muhtemelen yarın da böyle
olmaya devam edecek. Daha önce de bu tartışmalar gündeme geldi
başka vesilelerle aslında. Sadece bir gerçeği hatırlatıyorum
yani bilinen, olan durumu, defakto, fiilî olan bir durumu ben sadece
hatırlatıyorum. Hepsi bu.
Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) Benim bir sorum daha
vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
DİDEM ENGİN (İstanbul) İlk
soruya yanıt vermediniz Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
benim bir sorum daha vardı. Bu, Afrin harekâtıyla ilgili Suriye
rejimi muhatap alınarak bir yazılı bildirimde bulunulmuş
mudur? Çok net bir soru. Sayın Bakan bu soruyu cevaplandırırsa
sevinirim.
BAŞKAN Söz istiyor musunuz Sayın
Bakanım?
Bir dakika söz veriyorum Sayın Bakana.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim.
Bakın, harekât başladıktan sonra
bütün dünya -öyle söyleyeyim- bilgilendirilmiştir.
LEVENT GÖK (Ankara) Rejim efendim, Suriyedeki
devlet, rejim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, bütün dünya bilgilendirilmiştir.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, bir adını
koyun. Yani Suriye devlet rejimi bilgilendirilmiş midir,
bilgilendirilmemiş midir?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, Sayın Gök sorusunu sordu, cevabını
aldı.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Gök, yani cevap çok net, dünyaya bilgi
verdik, açıkladık.
BAŞKAN Sayın Gök, evet, böyle bir üslup
yok.
Toparlayınız Sayın Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Ben Suriye diyorum efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Ha, şöyle, yani özel olarak, efendim, Suriye
rejimine antetli, resmî, öyle bir şey yok zaten, yani olması da
mümkün değil. Sorunuzun cevabı buysa
LEVENT GÖK (Ankara) Suriye devlet rejimine Afrin harekâtını
yazılı olarak bildirdiniz mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Bakın, ben de söylüyorum size, resmî,
antetli bir şey yok ama bütün dünyaya duyuruldu.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan,
bakın, şimdi, önemli bir konu, yani bildirim var mı, yok mu
konusu. (Uğultular)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
arkadaşlar, duyamıyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan Türkiyenin
aldığı pozisyonları net olarak ifade edemiyor,
olayların kenarında dolaşıyor. Diyor ki: Bizim MİT
Müsteşarı, istihbarat örgütleri görüşmüş olabilir.
Görüştü mü? Olabilir. diyor, gerisini getirmiyor. Çok net bir soru
soruyorum, Suriye devletine, şu andaki meşru rejime Afrin harekâtıyla
ilgili yazılı bildirimde bulundunuz mu, bulunmadınız
mı? Sayın Bakan Bulunmadık. diyorsa benim ona vereceğim
cevap var, Bulunduk. diyorsa vereceğim cevap var. Bulundunuz mu,
bulunmadınız mı Sayın Bakan?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, bir kere, böyle bir usul yok. Sayın Levent Bey bunu
bilmektedir.
BAŞKAN Sayın Gök, yerinize
oturursanız gereken açıklama yapılacak.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Naci Bostancı
Hükûmetin sözcüsü değildir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) İkincisi,
usul olmamasına rağmen izin verdiniz, sorusunu sordu.
BAŞKAN Sayın Bostancı,
duyamıyorum sizi.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Böyle bir
müzakere yöntemi olmamasına rağmen
BAŞKAN Böyle bir müzakere yok, tamam, onu söyleyeceğim,
lütfen sakin olun.
LEVENT GÖK (Ankara) Ama biz de sorduğumuz
soruya cevap alamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz gerekli
cevapları verdiniz. İlave edeceğiniz bir şey var mı
Sayın Bakanım?
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, yazılı
bildirimde bulunuldu mu, bulunulmadı mı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Cevap verdim, cevap açık.
LEVENT GÖK (Ankara) Neyi açık efendim?
BAŞKAN Sayın Bakanın sözlü
vereceği bir cevap yok, gerekirse cevapları yazılı olarak
verebilir.
LEVENT GÖK (Ankara) Efendim, böyle bir devlet
anlayışı olmaz.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
1.- Başbakanlığın, Türk Silahlı
Kuvvetleri deniz unsurlarının; bölgede seyreden Türk Bayraklı ve
Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin etkin
şekilde muhafazası ve uluslararası toplumca yürütülen
korsanlık/deniz haydutluğu ve silahlı soygun eylemleriyle
müşterek mücadele amacıyla yürütülen uluslararası çabalara
destek vermek üzere, Aden Körfezi, Somali kara suları ve
açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10/2/2009 tarihli ve 934 sayılı
Kararıyla Hükûmete verilen ve 2/2/2010, 7/2/2011, 25/1/2012, 5/2/2013,
16/1/2014, 3/2/2015, 9/2/2016 ve 8/2/2017 tarihli 956, 984, 1008, 1031,1054,
1082, 1107 ve 1136 sayılı Kararlarıyla birer yıl
uzatılan izin süresinin 10/2/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha
uzatılmasına, ayrıca denizde terörizmle mücadele
harekâtlarına katkı sağlanabilmesi maksadıyla
unsurlarımızın bölge ülkeleri kara suları
dışında (2383 [2017] Sayılı BMGK Kararı Gereğince
Somali kara suları dâhil olacak şekilde) denizde terörizmle mücadele
görevi için yetkilendirilmeleri ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin
Hükûmet tarafından yapılması için Anayasanın 92nci
maddesi uyarınca izin verilmesine dair tezkeresi (3/1511) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi tezkereyi oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tezkere kabul
edilmiştir.
Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.10
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- HDP Grubunun, 7/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
Şırnakın Cizre ilçesinde 2015 ve 2016 yıllarında
Şırnak Valiliğince sokağa çıkma yasağı ilan
edilmesiyle meydana gelenlerin araştırılması ve hukuki
süreçlerin işletilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Şubat 2018 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
7/12/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu 7/2/2018 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
7 Şubat 2018 tarihinde İstanbul
Milletvekili Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu tarafından
verilen 6651 grup numaralı, Şırnakın Cizre ilçesinde 2015
ve 2016 yıllarında Şırnak Valiliğince sokağa
çıkma yasağı ilan edilmesiyle meydana gelenlerin
araştırılması ve hukuki süreçlerin işletilmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak, görüşmelerinin 7/2/2018 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin
Milletvekilimiz Sayın Mithat Sancar.
Sayın Sancar, süreniz beş dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bundan iki yıl
önce Cizrede bodrumlarda katledilen insanlarla ilgili vahim bir tablo ortaya
çıkmıştı ve o tablodan sonra da bunun
araştırılmasına yönelik herhangi bir çaba olmadı,
hukuksal süreçler işletilmedi. O duruma, o noktaya neden gelindiğine
dair Mecliste verilen araştırma önergeleri de reddedildi.
Şimdi, sokağa çıkma
yasaklarının hukuka aykırı olduğuna dair o dönemde çok
uyarımız oldu. Hukuka aykırılığın ötesinde
büyük bir keyfîlikle operasyonlar adı altında işlemler
yapıldığını da dile getirdik. O dönem, özellikle
Cizrede bodrumlarda bekleyen, bodrumlara sığınmış
insanlara yönelik bir katliam gerçekleştirilmek istendiği konusunu da
hem kamuoyuna hem Hükûmetin çeşitli bakanlarına defalarca ilettik.
Sorunu bu şekilde katliamla, katlederek halletmeyi düşünenlerin
önemli bir oyun peşinde olduklarına dair de
uyarılarımız oldu. Bizzat dönemin Başbakanına bu
konuyu ilettiğimizde bize şu cevap verilmişti: Genelkurmay
Başkanına o bodrumdaki insanlar sağ çıkacaklardır diye
2 kere emir verdim, talimat verdim.
Başka bakanlarla da görüşmeler yaptık
bizler, arkadaşlarımız. Kendilerine burada bir oyun
oynandığını, ciddi bir provokasyon peşinde olan güçler
bulunduğunu söyledik. Hatta -o dönemin bakanları kendileri
açıklasınlar- eğer bodrumlara sığınmış
insanlar sağ çıkarılmazsa, burada bir katliam gerçekleştirilirse
bunun sonucu büyük bir kırılma olur, bu kırılmadan darbeye
giden yol bile açılır dedik. Bu sözlerimizi söylediğimiz
bakanlar bugün hayattalar tabii, kendileri de bu konuda konuşmak
isterlerse kamuoyunu da Meclisi de aydınlatabilirler.
Evet, uyarıda bulunduk, burada bir darbe
tezgâhı bile olabilir dedik kendilerine fakat ya çaresiz ve aciz
kaldılar, bu uyarıların gereklerini yerine getirmediler ki
kendileri de Evet, bizim de böyle endişelerimiz var. demişlerdi.
Şimdi, onlarca, yüzlerce insan katledildi o
bodrumlarda. Pek çoğunun henüz cenazesi bile ailelerine teslim
edilmiş değil. Yine, Hükûmet mensuplarıyla
yaptığımız görüşmelerde orada bulunanların çok
büyük bir kısmının -birkaç kişi hariç- silahsız
olduğunu, çatışma gibi bir durum içine girecek
koşulları olmadığını bildiklerini söylediler
bize. Bunu bakanlarınızla arzu ederseniz konuşun. Hatta daha
fazlasını anlatabiliriz ama bizim bu tür müzakerelere ilişkin
bir etiğimiz vardır. Bakanların emrine rağmen oraya
ambulansların giremediğini bizler çok iyi biliyoruz.
Orada, o bakanlara bu tezgâhı kimlerin
yaptığını ya da kendilerinin nasıl basiretsiz
kaldığını burada araştırmamız gerekiyor. O
operasyonları yönetenler neredeler, kaçı darbe girişiminde yer
aldı? Hangi kişiler o emirleri verdiler ya da bakanların
emirlerinin yerine getirilmesini engellediler? Bizzat dönemin
Başbakanının Emir verdim Genelkurmay Başkanına,
oradan o insanlar sağ çıkacak. sözü bize iletilmişken bunu
kimler engelledi?
Eğer bunları bizler
araştırmazsak, aydınlatmazsak şimdi içine girilen bu
girdabın bundan sonra daha da derinleşebileceğine dair
uyarımızı tarih önünde yapmak zorundayız. Gelin
araştıralım, burada bu katliamlara neden yol verildi ve yol açıldı,
bunların sorumluları kimlerdir, bunları ortaya
çıkaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Devamla) Aksi takdirde, bundan
sonraki dönemlerde bu hukuksuzluklar, insanlık suçları daha da büyük
çukurlar açar, bunun içine de bu ülke ve Hükûmet maalesef çok ciddi hasar
görerek düşer. Uyarımız budur, ciddiye almanızı,
dikkate almanızı rica ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Muğla Milletvekilimiz Sayın Mehmet Erdoğan.
Sayın Erdoğan, süreniz üç dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları
başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygı ve muhabbetle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, PKK, PYD,
YPG, FETÖ, DEAŞ, DHKP-C gibi birçok terör örgütüyle aynı anda
mücadele etmektedir. Söz konusu terör örgütleri de saldırılarına
hız vermiş, hedef birlikteliklerini açık bir şekilde eylem
birlikteliğine döndürmüştür. Şükürler olsun ki kahraman güvenlik
güçlerimiz aziz Türk milletinden aldığı güçle bu keferelerle
mücadele etmekte ve başarılı operasyonlara imza atmaktadır.
Tabiidir ki başarıyla sürdürülen terörle mücadele
İmralının sözcülerini rahatsız etmekte, Kandilin yedek
lastiklerini hop oturtup hop kaldırtmakta, FETÖnün dilini kullanıp
siyasi rant elde etmeye çalışan çevreleri çıldırtmaktadır.
Bundan rahatsız değiliz, bilakis bundan ziyadesiyle de mutluyuz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi terörle mücadelenin
kararlılıkla sürdürülmesini talep etmektedir. Bugüne kadar sürdürülen
kararlı mücadelenin en önemli sonuçlarından birisi çözüm adlı
çözülme süreci devredeyken yani 2013 yılında PKK dağa 5 bin yeni
militan çıkarmış, 2017 yılında ise bu sayı 67e
düşmüştür.
Buradan iki çıkarım yapabiliriz: Bir,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yılanla çuvala girilmeyeceği
konusunda ne kadar haklı olduğumuz ortaya
çıkmıştır. İki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini
ısrarla ifade ettik. İşte, bu kararlılık PKKnın
dağa militan çıkaramaz hâle gelmesini
sağlamıştır.
Yine, bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın bu süreçte verdiği destek de
yapılan mücadelenin haklılığını ve
doğruluğunu teyit eden bir durumdur. Vatandaşlarımız
sözde çözüm sürecinde şehirlere hendekleri kazanların PKK
olduğunu biliyor. Vatandaşlarımız şehirlere bombalar
döşeyip sivilleri PKKnın katlettiğini gayet iyi biliyor.
PKKnın bu hendekleri belediyelerin araçlarıyla
kazdığını, bombaları tuzakladıktan sonra
onların üzerine belediye araçları tarafından asfalt
döküldüğünü de çok iyi bilmektedirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm bunların yanında, tüm dünyanın
gıptayla baktığı kahraman güvenlik güçlerimizi karalamaya
yönelik girişimleri de görmezden gelmemiz beklenmesin. Türk ordusu
şefkatin adıdır, hakkaniyetin vücut bulmuş hâlidir,
beklenendir. O sebeple hiç kimse, hele hele kefereler ve iş birlikçileri
kahraman güvenlik güçlerimizin bu haklı mücadelesine gölge
düşüremeyecektir. Bölgeden siviller tahliye edilirken askerlerimizin,
polislerimizin yaşlılarımızı ve
çocuklarımızı sırtında
taşıdığı görüntüler herkesin
hafızalarındadır. Bir sivil dahi zarar görmesin diye
şehadet şerbetini seve seve içen onlarca kahramanımızı
hâlâ unutmadık.
Bu vesileyle, orada şehit olan kahraman
askerlerimize ve polislerimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyor, bu duygu
ve düşüncelerle bu önergenin karşısında, aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Erdoğan.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Hatay Milletvekilimiz Sayın Hilmi Yarayıcıda. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Yarayıcı, süreniz üç dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA HİLMİ YARAYICI (Hatay)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce heyet; hepinizi
sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Abraham Maslowun bir sözü vardır, tam da
bugünü ve bugünkü iktidarı anlatır. Maslow der ki: Sahip
olduğunuz tek şey çekiçse her şey çivi gibi görünmeye
başlar. İç politikada da, dış politikada da iktidar tam da
bu söze uygun davranıyor ve bizden de bu şekilde davranmamızı
talep ediyor. İktidar bizden savaşa gözü kara bir şekilde evet
dememizi, savaşsız, ölümsüz bir seçenek yokmuş gibi
davranmamızı bekliyor. Tabipler Birliği yöneticilerinin
gözaltına alınması, medyada lince
uğratılmalarının altında yatan temel neden,
farklı seçeneklere duyulan tahammülsüzlüktür.
Bu süreç, özünde, 7 Haziran seçimleri öncesinde
başlamıştır. Tüm stratejisini başkanlık sistemi
üzerine kurgulamış olan iktidar barışın kendisine oy
getirmediğini görünce çekiç dışında elinde hiçbir siyaset aracı
bırakmadı. O gün bugündür sarayın gözünde ülke bir çividir.
Dün Cizrede ilan edilen sokağa çıkma
yasağı bugün bütün ülkeyi kapsamaktadır. Cizrede, Surda ve
daha onlarca yerleşim yerinde ilan edilen sokağa çıkma
yasakları, yerleşim yerlerinin yerle bir edilmesi, buna
karşı çıkan akademisyenlerin, barış
savunucularının lince uğratılmaları sindirme
politikalarının bir sonucudur. Türk Tabipleri Birliğinin
savaş karşıtı söylemlerine tahammülsüzlük aynı zamanda
bir korkunun da dışa vurumudur. Savaş bir insan
sağlığı sorunudur. diyen tabiplere yapılanların
başkaca bir açıklaması yoktur.
İktidara sormak lazım: Ne bekliyordunuz
ki? Görevi insanı yaşatmak olanlardan Yaşasın ölüm!
demelerini mi bekliyorsunuz? Ben kendi adıma asla ölümü
kutsamayacağım. Nefesim yettiği sürece barışı
savunmaya, yaşamı yüceltmeye devam edeceğim, bedeli her ne
olursa olsun. Bindirilmiş kıtalarınızda şehitlik
kavramı üzerinden her gün ölümü kutsadığınız bu
kutsallarda emin olun ki en büyük tehlike barışı ve
yaşamı kutsayanların yokluğudur. Tüm bunların nedeni
iktidarın içine saplandığı yönetememe krizidir. Elindeki
politik araçların tamamını tüketen iktidarın baskı ve
sindirme ısrarlarının başka bir enstrümanı yoktur. Bu
nedenle iktidar ömrünü artık tamamlamıştır.
Bu politikanızla kısa vadede
başarı da kazanabilirsiniz ancak ilelebet başarı kazanma
şansınız asla yoktur ve olmayacaktır. Bunun için şöyle
kısa bir tarih okuması yapmak yeterlidir, tıpkı Ahmet
Arifin dediği gibi:
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Tüm diktatörlerin ortak akıbeti tarih boyunca
hep böyle olmuştur ve böyle olmaya devam edecektir.
Teşekkür ederim. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yarayıcı.
Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Abdullah Ağralıya
aittir.
Sayın Ağralı, süreniz üç dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH AĞRALI
(Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, HDPnin Meclis
araştırması istemine karşı AK PARTİ adına
söz almış bulunuyorum.
Şırnakta ve Cizrede yaşananlar
Genel Kurulda çok konuşuldu ama geriye gidip
baktığımızda aslında yaşananları bir
hatırlamakta fayda var.
Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia
edenler aslında o dönem Kürtlere hayatı zindan ettiler. Çukurlarla,
barikatlarla Kürtlerin mahremiyetini ortadan kaldırıp zoraki
çocuklarını dağa kaçıranların, çocukları, Kürt
çocuklarını uyuşturucu bağımlısı hâline
getirenlerin ve Kürtlere her türlü hizmeti engelleyenlerin biraz kendilerine
ders çıkarması lazım. O dönemde yaşananları, özellikle
bodrum katta neler yaşandığını hepimizi biliyoruz.
Yani söylendiği gibi bir katliam yoktu. Aslında Cizrede yaşananlar
ve akabinde Nusaybinde olanlarla ilgili vatandaşların büyük bir
desteği vardı ve bu oynanan büyük oyunu gören
vatandaşlarımız, bölge insanlarımız Artık devlet
bu işi bitirsin. dedi. O dönemde de -şunu hatırlamakta fayda
var- aslında adı geçen bodrum katla ilgili, söylenildiği gibi
bir katliam yaşanmadı. Orada, yaralı olduğu düşünülen
bodrum katlarla ilgili hem İçişleri Bakanlığı hem
Sağlık Bakanlığı her türlü tedbiri
almıştı. Özellikle adı geçen bodrum kata,
yaklaşık 30a yakın sağlık çalışanı, 12
ambulans ile 1 helikopter ambulans ve 1 ambulans uçak hazır tutulmak
şartıyla, Silopi, Cizredeki ve o bölgedeki tüm devlet hastaneleri de
aktif hâle getirilmek şartıyla onlara müdahaleye gidildi ama
hatırlıyoruz ki oraya yardıma giden sağlık
çalışanlarına o bodrum katından ateş açıldı
ve ambulanslar kurulan barikatlar ve bombalardan dolayı ilerleyemedi,
sağlık çalışanları o adı geçen bodrum kata
müdahale edemedi. Bozulan bu kamu düzenini sağlamak adına,
asayişi sağlamak adına yine hukuk içerisinde bir olağanüstü
hâl ilan edildi. Ve aslında -Kürtlerin oyuyla- maalesef yerel
belediyelerin de hizmet için verilen araçları kullanılarak
kazılan bu hendeklerle ilgili çok büyük bir öfke var. O dönemlerde ben
Cizredeydim ve sizin vekilleriniz de Cizredeydi. Cizrelilerin,
Şırnaklıların aslında sizlere nasıl tepki
gösterdiğini biz biliyoruz. Yani, burada ölecek kimse
bırakmadınız ve size nasıl tepki gösterdiklerini biz
biliyoruz.
Şunu da söylemek lazım: Belki, evet, bölge
insanı destek verdi, çok iyi bir kredi verdi size ama o kredi heba edildi.
Bugün kayyum atanmasından sonra bölge insanlarımız büyük
hizmetlerle tanıştı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Referandumda
havanızı aldınız.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Cenazeler buzdolabında bekletildi.
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Onun için, neler
olup bittiğini biz de çok iyi biliyoruz, siz de çok iyi biliyorsunuz.
Şunu söylemem lazım: Bugün aslında Cizrede yaşananlar, o
bölgede yaşananlar Suriyede yaşananlardan çok bağımsız
değil. Bugün o bölgede kanton ilan etmek isteyenler aynı
algıyı Kobanide de oluşturdular, Cizrede de oluşturdular
devlet katliam yapıyor diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH AĞRALI (Devamla) - Aslında,
Kürtlerin söylediği tek bir şey vardı Artık bu işi
bitirin. diye.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ağralı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Özellikle belediyelerle ilgili olarak yanlış
bilgiler verdi hatip konuşmasında ve Cizreyle ilgili olarak belediye
başkanlarını suçladı. Bugün tek bir davada dahi onlarla
ilgili bir suçlama yoktur, o nedenle bu konuda sataşmadan söz istiyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) - Meral Danış Beştaş konuşacak.
BAŞKAN Sayın Beştaş, buyurun.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
6.- Adana Milletvekili Meral Danış
Beştaşın, Konya Milletvekili Abdullah Ağralının
HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hiçbir belediye
başkanımızın dosyasında yolsuzluk, rüşvet,
zimmet, ihtilas ve irtikap olmadığını bu kürsüden bir daha
söylemek istiyorum.
SALİH CORA (Trabzon) Kan ve gözyaşı
vardı. Kan vardı, terör vardı.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Bu,
sadece siyaseten yaratılan bir algıdır. Fakat savcılar o
kadar zor durumdalar ki bu konuda iddianameye tek satır yazı bile
yazamamışlardır.
İkincisi, sayın hatip dedi ki: Cizre
bodrumlarında böyle bir olay meydana gelmemiştir.
Değerli milletvekilleri, Cizreyle ilgili bu
kürsüden 3 defa sizlere hitap ettim. Sivillerin listesini bu kürsüden okudum ve
o zaman, hatta, İçişleri Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı ve Başbakanlıkta kurulan masada bizzat
görüşenlerden biriydim ve üzülerek söylemek isterim ki hayatımda
tanıklık ettiğim tek bombalama olayıdır. Telefonun
diğer ucundayken -adını da veriyorum, şu anda
defnedilmiş bir sivil- Mehmet Yavuzel
Biz onlarla, masayla, şu
konuda uzlaştık: Siviller dışarı çıkacak,
ambulanslar orada bekliyor ve güvenlik güçleri onları alacak, sonra
gerekirse tedavi, gerekirse gözaltı olacak. Biz dedik ki: Biz
soruşturmaya karışmıyoruz, yeter ki oradan sağ salim
çıksınlar. Ve Mehmet Yavuzel telefonun diğer ucundayken, ben
telefonla görüşürken İçeriye müdahale var. dedi. Diğer hatta
da arkadaşlarımızın Sağlık
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığıyla
görüştüğü bir sırada bomba seslerini, silah seslerini ve imdat
seslerini bizzat telefonun diğer ucunda duydum ve bunların hepsi
kayıtlıdır. O insanların o gün -telefonun diğer
ucundayken- müdahaleyle, bombalamayla öldürüldüğü sabittir.
SALİH CORA (Trabzon) Onlar silahlı
teröristti.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Yani
bunu biz söylemiyoruz, maalesef tanıklık ettik buna.
Tanıklığımız illa görgü olması gerekmiyor, duyum
da çok önemli bir tanıklıktır. Reddetmekten vazgeçin. Kabul,
önemli bir erdem ve yüzleşme yöntemidir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Danış Beştaş.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, talebiniz
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Efendim,
yerimden kısa bir açıklama için söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
37.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Adana
Milletvekili Meral Danış Beştaşın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Şırnak, Cizre, Surda yapılan, 2015
yılında Suriye iç savaşıyla birlikte kendisine emperyal bir
destekle fırsat çıktığını düşünen
PKKnın devrimci halk savaşı konseptidir. Devrimci halk
savaşı, kasabaların içinde hendekler açarsın, güvenlik
güçlerine karşı savaşırsın; ölürsen propagandanı
yaparlar, öldürürsen kazanırsın; çok temelde budur.
O coğrafyaları, orada yaşayan
insanları böylesine bir belayla yüz yüze getiren, onların kanı,
ölümleri, vahşeti, dehşeti üzerinden, kendi sebep oldukları
dehşeti üzerinden böyle bir olayı yaşatan PKKya karşı
temelde bir itiraz koymaksızın Kürtlerin, o coğrafyada
yaşayan insanların, Türklerin, her kimse
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayınız lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya)
onların
yaşadıkları şehirlerden başka yerlere
taşınmasına, yokluk ve yoksulluk çekmelerine sebep olan PKKya
itiraz etmeden, asli müsebbip, asli faktör PKKya itiraz etmeden, PKKnın
aynı zamanda bir propaganda unsuru olarak bu devrimci halk
savaşını kullanma konseptini bir kenara bırakıp bu tür
konuları getirmek, içeriye ilişkin bir tartışmayı
yapmazdan önce ilke düzeyinde bir reddetmeyi getirir. İlke düzeyinde bu
yaklaşımı reddettiğimizi ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bostancı.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Yine aynı şekilde Ona itiraz etmeden, buna itiraz
etmeden... diyerek aslında oradaki ölümlerin sanki hiçbir şaibeye
gerek kalmadan, insanlar kendi kendilerine ölmüş gibi lanse etmeye
çalıştılar. Orada Cemile Çağırga gibi
buzdolabında bekletilen, Taybet İnan gibi yedi gün sokakta bekletilen
cenazeler, insanlar vardı. Bu nedenle Sayın Mithat Sancar söz istiyor.
BAŞKAN Peki.
Yeni bir sataşmaya meydan vermeden, Sayın
Sancar, buyurun.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.- Mardin Milletvekili Mithat Sancarın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MİTHAT SANCAR (Mardin) Bizim o dönemde
yaptığımız en temel şey, çatışmaların
yeniden başlamasını önlemek için her türlü çabayı
harcamaktı. Eğer çatışmalar yeniden başlarsa neler
yaşanacağını defalarca ben akademisyen olarak, arkadaşlarım
o zaman heyet üyesi ve parti mensubu olarak söylediler. Çözüm sürecinin
bozulmasının bu ülkede çatışmayı nasıl
derinleştirebileceğini söyledik. Gerçek barış
taraftarlığı şiddetin yeniden ortaya
çıkmasını önlemek için her şeyi yapmaktır.
Sonrası, hamasetle bu gerçeğin üstünü örtemezsiniz. Gerçek
barış taraftarı şiddetsiz çözüme her türlü imkânla baş
koyanlardır.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Şehitler
nereden geliyor barış varsa?
MİTHAT SANCAR (Devamla) Diğer konuya
gelince, bu bodrumlardaki katliamın ne olduğunu gidin
bakanlarınıza sorun, bakanlarınıza sorun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Şehitler
nereden geliyor, şehitler?
MİTHAT SANCAR (Devamla) Oradan nasıl bir
tezgâha geldiklerini sonradan bize itiraf eden bakanların adını
vermeyeceğim. Bu operasyonlara
İSMAİL TAMER (Kayseri) Kalleşçe
öldürülen
BAŞKAN Sayın milletvekili
İSMAİL TAMER (Kayseri) Kalleşçe
öldürülen
MİTHAT SANCAR (Devamla) Bir sus, dinle ya!
Bir dinle; bir iki kelime bir şey anlatacağız.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Dinliyoruz,
şimdiye kadar hep dinledik.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Sus, bir dinle ya!
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hep sizi dinledik
be!
BAŞKAN Sayın milletvekili, lütfen
MİTHAT SANCAR (Devamla) O zamanlar buradan,
bu kırılma üzerinden, katliamlar üzerinden, operasyonları
hukuksuzca şehirleri yıkarak yürütme üzerinden bir darbenin de
tezgâhlanmakta olduğunu dönemin Başbakanına bizzat ben
bildirdim, dönemin en az 3 bakanına söyledim. Bunu, gelin biz hallederiz
O gün Sayın Bakan bizim gözümüzün önünde valiye Onlar çıkacak,
ateş ettirmeyin. dedi fakat Belediyenin ambulanslarını
gönderdik, göndereceğiz. dediler, ateş açıldı. Gelin
araştıralım o ateşi kim açtı? Bu tezgâhı kim
yaptı? O dönemin sorumluları darbe girişiminin neresinde?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT SANCAR (Devamla) Bizim
uyarımız bundan sonra bu tür tezgâhlara hiç kimsenin gelmemesi için
bir şeffaflık, hakikati ortaya çıkarma çabasıdır.
SALİH CORA (Trabzon) PKK darbecilerle iş
tuttu orada.
MİTHAT SANCAR (Devamla) Önerimiz budur.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sancar.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- HDP Grubunun, 7/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
Şırnakın Cizre ilçesinde 2015 ve 2016 yıllarında
Şırnak Valiliğince sokağa çıkma yasağı ilan
edilmesiyle meydana gelenlerin araştırılması ve hukuki
süreçlerin işletilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 7
Şubat 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, 688 Sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/830) ile İçtüzükün 128inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin
görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 688 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/830) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 470) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 470 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz
isteyen grupları ve milletvekillerini sunuyorum: Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek,
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Sayın Ertuğrul Kürkcü, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Şenal Sarıhan.
İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Baki Şimşeke aittir.
Sayın Şimşek, süreniz on dakika.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK
(Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 470 sıra
sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi ve bizleri ekranları başında izleyen aziz Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Kanun hükmünde kararnameyle olağanüstü hâl
kapsamındaki kanun hükmünde kararnamelerle doğrudan kamu görevinden
ihraç edilen ancak yapılan inceleme sonucunda terör örgütüne veya Millî
Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği,
mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olmadığı tespit edilen bazı kişilerin kamu görevine
iade edilmesi öngörülmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun hükmünde
kararnameleri, Türkiyenin içerisinde bulunduğu olağan
dışı şartlar dolayısıyla, desteklemekteyiz.
Tabii, kanun hükmünde kararnameler çıkartılırken de adli sürecin
biraz daha hızlı işletilmesi, adli soruşturmada takipsizlik
kararı olanların, idari olarak hâlâ göreve
başlayamayanların
Hain terör örgütünün kurduğu kumpaslarla, en
son mor byLock tuzağıyla işten atılan kamu kurumundaki
memurların birçoğu görevlerine döndüler daha önceki kanun hükmünde
kararnamelerle, yalnız TÜRK TELEKOM gibi veya bazı kamu iktisadi
teşekküllerinde veya ortaklıklarda çalışan bazı
kişilerin hâlâ görevlerine dönemedikleri şikâyetini almaktayız.
Kanun hükmünde kararnamelerle bu mağduriyetlerin de giderilmesi yani özel
sektörde veya kamu iktisadi teşekküllerinde çalışan, TELEKOMda
çalışan mor byLock mağdurlarının da bir an önce göreve
dönmesi gerekmektedir eğer haklarında başka bir suçlama ve
soruşturma yoksa.
Yine aynı şekilde, görevden ihraç edilen
veya açığa alınan ama aylardır haklarında henüz hiçbir
işlem yapılmayan, ne adli takibat yapılan ne soruşturma
açılan ne de başka bir işlem yapılan birçok insan
bulunmaktadır. Bunlarla ilgili de yine sürecin
hızlandırılması yani komisyonlarda bekleyen
yaklaşık 100 binin üzerindeki ihraç edilen insanlar hakkındaki
kararın bir an önce net olarak verilebilmesi yani ya göreve iade ya da
suçlusun
İnsanların ortada bırakılmaması lazım,
bu konunun bir an önce netleşmesi lazım. Yani düşünün
şimdi, askerî okullardan okul kapatılması dolayısıyla,
toptan ihraç etme veya açığa alma da olmadan, diplomaları
verilmesine rağmen, okul kapatıldığı için boşta
kalan binlerce öğrenci var. Şu anda, bu öğrenciler, toplum
gözünde terörist muamelesiyle karşı karşıya kalmaktalar,
özel sektörde bile herhangi bir işe girecek olsalar bunlara herkes
şüpheyle bakmaktadırlar. Onun için bir an önce herkes hakkında
adli soruşturmanın yapılması
Bu kapatılan okullardaki
öğrencilerin bir çoğu şunu istiyorlar: Bizim
soruşturmamız yapılsın. Eğer bir suçumuz varsa
cezamızı çekelim, suçumuz yoksa da bizim hakkımızdaki bu
şüpheli durum ortadan kaldırılsın. diyorlar.
Yine adli süreçle ilgili, özellikle
darbe teşebbüsüne komutanların emri ve talimatı
doğrultusunda katılan erlerden hâlâ tutuklu olanlar var. Hâlâ birçok
erin annesi, babası bizleri arıyor ve bunlarla ilgili iddianamelerin
hazırlanmadığını ya da on altı, on yedi, on sekiz
aydır erlerin tutuklu olduğunu söylüyorlar. Bunlarla ilgili sürecin
de bir an önce hızlandırılması... Bazı
duruşmalarda da şunları duymaktayız: Mesela, komutan
müebbetle yargılanıyor, darbeye karışmış veya
darbeci olduğu konusunda ciddi deliller var, bu doğrudur ama
komutanla bir erin aynı suçtan yargılanması hukuken doğru
değildir. Bu dosyaların gerekirse ayrılarak askerî okul
öğrencileri ve erlerden de yine müebbetle yargılananlar ile
komutanıyla aynı derecede ceza alması gündemde olanların
tekrar gözden geçirilmesi ve bunlarla ilgili ayrıca yeni bir düzenleme
yapılması gerekmektedir.
Yine, zor günlerden
geçiyoruz -bugün Bayrak şairimiz Arif Nihat Asyanın doğum
günü- birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan dönem. Bugün
Türkiyenin dört bir yanı hainler tarafından sarılmış
durumda. Dün Cizrede, Silopide, Çukurcada, Hakkâride hedeflerine
ulaşamayanlar bugün aynı terör örgütünün militanlarına silah,
mermi, bomba vererek, bunları eğiterek güney
sınırlarımız boyunca bir terör yuvası oluşturmaya
çalışıyorlar.
Türk devleti,
sınırlarının dibinde yeni bir Kandil
oluşturulmasına kesinlikle müsaade etmeyecektir. Ama bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında yapılan
görüşmeleri üzülerek izlemekteyim. Bugün 8 bin kilometre uzaktan gelen
Amerikaya ses çıkaramayanlar, 3 bin kilometre uzaktan gelip bu bölgeye
yerleşmeye çalışan Rusyaya ses çıkaramayanlar, yine
aynı bölgede İrandan Çine kadar, Avrupa Birliği ülkelerinden
birçok komşumuza kadar bu terör örgütlerine direkt ya da dolaylı
destek verdikleri ve bu taşeronları bizim ülkemize karşı
kullandıkları sabit olan ülkelere ses çıkaramayanlar Afrinde
yapılan, Mehmetçikin
kahramanca yaptığı mücadeleyi sulandırmak ve
insanların kafasını karıştırmak istemektedirler.
Türk halkının yüzde 99u Afrinde yapılan mücadelenin
yanındadır bugün. Ben son on günde Mersinde 3 şehidimizin
cenaze törenine katıldım -biri aslen Mardinli olan bir
şehidimiz, diğer 2si Mersinin ilçelerinden olan şehitlerimiz-
her bir şehidimizin babası komutanlara aynı cümleyle seslendi Oğlumun
yerine beni götürün. dedi. Türk insanında en ufak bir zafiyet veya en
ufak bir yılgınlık, bezginlik yok. Oraya mücadeleye giden
Mehmetçik Vatan sağ olsun. Şehitler ölmez, vatan bölünmez. diyerek
oradaki mücadeleye katılıyor. Kilisin esnafı bugün iş
yerlerinin duvarına Kahraman askerlerimize bedava
alışveriş. yazısı yazıyor. Orada yaşayan
kadınlarımız, Yörüklerimiz kıt imkânlarıyla, el
örgüsüyle askerimize çorap örüyor, atkı örüyor, onlara gönderiyor;
sıkma börek yapıyor, oradaki insanımıza gönderiyor.
Devletimiz güçlüdür, oradaki Mehmetçikin gönderilen yiyeceklere de erzaklara
da kıyafetlere de ihtiyacı yoktur. Yalnız, Türk insanı
bunlarla gönlünü paylaşıyor, yüreğini paylaşıyor ve
bunlara maddi manevi destek oluyor, onların yanında olduğunu
göstermenin mücadelesini veriyor.
Şehit vermeye belki devam ediyoruz ama sivil
kayıp verilmemesi noktasında da azami gayret sarf ediliyor. Bugüne
kadar Afrinde 1 tane sivil kayıp yaşanmamıştır. Orada
yapılan mücadelede teslim alınan PYDli terörist bile Beni Türk
askerlerine teslim ediniz. diyor, kendisini esir alan, teslim alan ÖSO
kuvvetlerine Beni Türk askerlerine teslim ediniz. diyor çünkü Türk milletinin
şefkatini, merhametini biliyor. Bugün, bütün Afrin halkı gelen
Mehmetçiki Türk Bayraklarıyla karşılıyor, alkışlarla
karşılıyor, bağrına basıyor ve o teröristlerden
alınan bölgeye Türkiye'de yaşayan birçok Suriye vatandaşı,
kendi topraklarına, tekrar dönüyor.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Afrinden sonra
Menbice, Menbicden sora da Fıratın doğusundan Kandile kadar
bütün bölgenin
Amerikanın, Rusya'nın ne dediğinin bizim için
bugün itibarıyla artık bir önemi kalmamıştır. Yüzümüze
bakıp Sizinle dostuz, müttefikiz. deyip, NATOnun en güney
sınırını Türkiye Cumhuriyeti oluşturmasına
rağmen bizim sınırımızdaki teröristlere silah
yardımı yapıp bir NATO ülkesi olan Türkiye'ye destek
vermeyenlerden alacağımız bir akıl yoktur. Onun için, Türk
devleti güçlüdür, bugüne kadar hainlere, teröristlere pabuç
bırakmamıştır. Edirneden Karsa, Türkiye'nin her yerinde
bütün Türk milleti dimdik ayaktadır ve Türkiye, içerisinde bulunduğu
zor günlerden el ele vererek
Dün sosyal medyada birçok
arkadaşımız görmüştür, yaralı 2 Mehmetçikimiz el ele
tutuşarak yaralı hâlleriyle hastaneye geliyorlar ve Vatan sağ
olsun. diyorlar, çektikleri onca acıya rağmen kader birliği
etmişler. Siirtten Mehmetçikler Afrine yolcu ediliyorlar, hepsi
aileleriyle, çocuklarıyla, eşleriyle vedalaşıyor, hepsi
Vatan sağ olsun. Şehitler ölmez, vatan bölünmez. diyerek orada
göreve hazır olduklarını belirtiyorlar. 80 milyon, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşının tamamı bu ülkenin bekası için şehit
olmaya hazırdır diyorum, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul
Kürkcüye aittir.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu söz konusu kanun hükmünde
kararname üzerine söz aldım, partimizin görüşlerini ifade
edeceğim.
Her şeyden önce şunu belirtmek isterim: Bu
kararname daha önce bir başka kararnameyle görevlerinden
alınanların göreve iadesi hakkında. Dolayısıyla bunun
hakkında aslında olumlu konuşmam beklenir ama nasıl
görevden alma tamamen keyfî ise göreve iadenin de aynı keyfîlik
çerçevesinde yani görevden almaya ve göreve iadeye yetkili olmayan kurumlar
tarafından olağanüstü hâl gerekçe gösterilerek kişi hak ve
özgürlüklerine yöneltilmiş olan saldırıların bir
kısmından politik gerekçelerle sarfınazar edilmesinden
ibarettir. Dolayısıyla, bu işlemin onaylanmasına imkân
yoktur. Zaten bu kanun hükmünde kararnamelerin aslında
yayınlandıktan bir ay sonra Meclisin önüne gelmesi gerekiyordu, bir
yıl sonra Meclisin önüne gelmekle zaten Anayasaya aykırı bir
işlemi burada onaylamamız bekleniyor. Sadece bu usul yönünden
bunların reddedilmesi gerekir. Ama usulden daha önemli meselelerimiz var:
Şimdi biz bu kanun hükmünde kararnameleri kanun hâline getiriyoruz yani
Anayasaya aykırı olarak Anayasa ve Türkiye'nin bağlı
olduğu bütün hukuk normlarının, olağan dönem hukuk
normlarının hepsinin tersine bir biçimde gerçekleştirilmiş
olan işlemleri şimdi kanun olarak olağan rejimin içerisine
yerleştiriyoruz. Böylelikle yaptığımız iş
aslında bir olağanüstü rejimin inşasına devam etmekten
ibarettir.
Bakın, sevgili arkadaşlar, bütün bu kanun
hükmünde kararnamelerle görevden alma ve daha sonra göreve iadelerin hepsi, bir
mahkeme tarafından değil, Millî İstihbarat Teşkilatı,
çeşitli Emniyet yapıları tarafından bir kişinin
terörle iltisaklı olduğuna veya irtibatta olduğuna dair bir
hükme dayanarak tesis edilmiş kararlar. Şimdi, bakıyorsunuz
Terörle Mücadele Yasasına, Terörle Mücadele Yasasında
İltisak, irtibat vesaire diye bir şey yok, somut işler var:
Onu yaptı, bunu yaptı, örgüt kurdu, örgüte çalıştı,
örgütten emir aldı, örgüte emir verdi. Böyle olunca yargıç da
karşısına gelen delillerle bu iddia arasındaki
ilişkiye bakıyor ve bir karar veriyor. Peki bu kararı kim,
nasıl veriyor? Herhangi bir siyasi kanaatle ya da herhangi bir ırki
kanaatle pekâlâ bu kararı verebilirler çünkü aslında kararı
verenin kim olduğu da belli değil, hiçbir kimse
karşısında, hiçbir yasa karşısında sorumlu da
değil ama onun bütün eylemine devlet kefil oluyor ve böylelikle
aslında neyi niçin hükme bağladığı belli olmayan kanun
kanun hükmünde kararnamelerle Türkiyede 100 binden fazla insan işinden oldu.
Bunların 5-10 bini geri alındı fakat 90 bin insan
hakkındaki verilmiş kararları, şimdi bu Meclis
mevzuatın içerisine dâhil etti. O nedenle, bu açıdan
baktığımızda, bir polis devleti inşasına devam
edildiği hakkında net, açık bir kanaatimiz olabilir. Türkiye,
bir polis devleti olarak kendisini yeniden kurmaktadır ve bu Meclis, bunu
göz göre göre, bile bile yapmaya devam etmektedir. Kendi kendini ortadan
kaldıran, kendini imha eden bir Meclis, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin
parlamenter döneminin sonuna gelişinde ortaya çıkmış olan
en büyük politik anomalidir ama bu, sanki çok normalmiş,
doğalmış, siyaset böyle yaşanırmış gibi
yapılageliyor.
En son, bir kanun hükmünde kararnameye eklenen bir
hükümle beraber ihalelere girmek bakımından da bu iltisak hikâyesi
yasaya dercedildi. Şimdiden sonra Millî İstihbarat
Teşkilatı Terörle iltisaklıdır. dediğinde kocaman
bir şirket, kocaman bir ticari kuruluş pekâlâ ihalelerden
menedilebilecek ve böylelikle aslında Türkiye ekonomisi de Türkiyenin
iktisadi rejimi de Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından
yönetiliyor olacak. Bu, bir polis devletine dâhil olmak, Türkiyeyi bir polis
devleti olarak kurmaktan başka nedir?
Aslında buna dair pek çok işlem
geçmişte tesis edilmişti. Hatırlayacaksınız Susurluk
olayını. Susurluk kazası denilen şeyle birlikte ortaya
çıkan, devletin cerahat bağlamış, çürümüş güvenlik
yapısıyla birlikte ortaya çıkan meseleleri. Bununla ilgili bir
rapor hazırlaması için o zamanın Başbakanı Mesut
Yılmaz, Kutlu Savaş diye bir merkez valisini görevlendirdi ve bu
merkez valisi bir rapor yayınladı. Bu, bu süreçteki suçluları
tespit etmek için oluşturulmuş bir tespit mekanizmasıydı
fakat şu tespitle çıkageldi Kutlu Savaş, dedi ki: Behçet
Cantürkün öldürülmesinin doğruluğu
yanlışlığı veya gerekli olup olmadığı
tartışmasına girmemişiz. Ancak bu yetki kim tarafından
kullanılabilir? Hangi ahvalde kullanılabilir? Hukuk devletinde bu
suallerin yeri olamaz itirazı da kanaatimizce geçerli değildir ve realiteye
uygun düşmez. Bu uygulama tüm dünya ülkelerinde olduğuna göre bizde
de olacaktır. Ama cümle Sayın Başbakana ters gelse de hukuk
devleti kuralları içinde bu tip kararlar alınacak ve devlet ciddiyeti
içinde uygulanacaktır. Yani emniyet teşkilatı bir kişinin
ortadan kaldırılmasına hukuk devleti kuralları içerisinde
karar verecek, bunu infaz edecek fakat bunun hukuk devletine uygun olup
olmadığı tartışılmayacak.
Şimdi, bundan daha korkunç bir rapor
olamazdı. Fakat bu rapor geldi geçti. Biz o zaman Susurlukla birlikte bu
meselenin Türkiye'nin idari rejiminin dışına doğru
itelendiğini düşüne gelmiştik fakat gerçek öyle gözüküyor ki bu
olağanüstü hâl döneminde bunların hepsi hortladı. Şimdi
artık Türkiye her bakımdan bir polis devletidir. Türkiye bir elektronik
polis devleti olma yoluna da girmiştir.
Bir yasa hazırlandı geliyor. Bu elektronik
polis devleti, şimdi, bütün elektriksel, dijital bilişim
ortamlarını denetlemek, bunları kontrol altına almak,
kontrol altına alınmamış olan bölümlerini RTÜK tarafından
denetletmek üzere yeni bir hamleye doğru girişti. Bütün bunlar
aslında Türkiyede muhalefetin siyasi yollarla iktidarı elde etmesi
için toplumla bir ilişki kurması, kendini örgütlemesi, Türkiyede
siyasetin siyasi yollarla el değiştirmesi yolunun
kapatılması anlamına geliyor. Yani şimdi, artık
Türkiyede iktidarın sahip olduğu ve kullandığı hiçbir
gücün muhalefet tarafından kullanılmayacağı,
kullanılmamasının kanun hâline geldiği yepyeni bir döneme
giriyoruz ve Parlamento bunu göz göre göre, bile bile, isteye isteye
yapıyor. Dolayısıyla bu kanun hükmündeki kararnamelerin
yasalaşmasıyla birlikte aslında denetimden çıkmış
bir rejimi denetime sokmuyoruz, tam tersine bütün yasalarıyla,
uygulamalarıyla birlikte Türkiye bir polis devleti ve bir elektronik polis
devleti hâline geliyor.
Bu elektronik polis devletinin ne olacağı
hakkında Sayın Bakan geçen gün şunları söyledi: Biz
yanlış yapanları doğru yola getirmek için bazı
tedbirler alıyoruz. Yani Hükûmet yanlışın ve doğrunun
ölçüsü ve kıstası hâline geliyor. Türkiyede bir yargı düzeni
değil, yürütme organı, güvenlik aygıtları
vasıtasıyla doğru ve yanlış hakkında bir karara
varıyoruz. Tabii, çok ironik bir andı bakanın bunları
konuştuğu an. Bir bilişim harikası olduğu söylenilen
bir Çin malı robot sahneye çıktı ve Sayın Bakanın
sözüne karıştı. Ne diyorsun, anlamıyorum? dedi. Bakan,
lafıma çok karışıyor diye robotun
formatlatılmasına karar verdi. Alın bu robotu buradan.
dediler, robot gitti.
Şimdi şuna karar verecek Türkiye ve
milletvekilleri
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Bir konu bu kadar
saptırılabilir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ben gazetelerin
yalancısıyım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Gazetelerin doğru
yazdığını nereden eminsiniz?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sizin doğru
yazan gazeteleriniz de böyle yazıyordu Sayın Bakan.
Formatlattırdınız değil mi robotu?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Hayır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Formatlattırmadınız mı?
BAŞKAN Sayın Kürkcü, Genel Kurula hitap
edin efendim.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Ertuğrul Bey, gazetelerin
yalanlarıyla burada ithamda bulunmayın.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Ne ithamda
bulunuyorum?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI AHMET ARSLAN (Kars) Gazetelerin ithamlarıyla.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Robotu
formatlatmışsınız. Önemli olan, siz insanları
formatlamaya çalışıyorsunuz, robotu ister formatlatın,
ister formatlatmayın. (HDP sıralarından alkışlar) Asıl
mesele budur.
Robottan çıkarak gelmek istediğim şey
bu. Bu robot gibi olacak mısınız arkadaşlar, buna karar
verin. Böyle bir ülkede yaşamak istiyor musunuz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) Siz zaten
formatlanmışsınız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sen beni
formatlayamazsın biliyor musun? Ben seni çözerim ama.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Hiç gerek yok
zaten, sen formatlanmışsın.
BAŞKAN Sayın Tamer, lütfen.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Hepinize
başarılar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Şenal
Sarıhana aittir.
Sayın Sarıhan, süreniz on dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Değerli Başkanım, değerli hazırun; biraz önce
Ertuğrul arkadaşımızın yaptığı
konuşmanın usulle ilişkili bölümlerini yinelemeden geçmek
istiyorum. Somut durum şudur: OHAL hukuka aykırı bir biçimde
ilan edilmiştir. Aynı zamanda ilan edildiği amacın da
dışına çıkılmıştır ve düzenlenmiş
olan kanun hükmünde kararnamelerin hepsi hukuki dayanaktan usulen de, esas
olarak da yoksundur. Biz şimdi burada özünde dayanaksız olan kanun
hükmünde kararnameleri kanun hâline getirmeye çalışıyoruz. Ben o
kanun sözcüğünün iki yanına denden işareti koyuyorum, tırnak
içine alıyorum ve böyle değerlendiriyorum.
Öyle olduğu için ki değerli muhalefet
partisi üyeleri, MHPli muhalefet partisi üyeleri
arkadaşlarımız, günlerdir, kanun hükmünde kararname konusunda
konuşmak için buraya çıktıklarında Afrinden söz ediyorlar.
Afrinden söz etmenin kolay ama kararnamelerden söz etmenin zor olduğu bir
süreçteyiz. Biraz önce konuşan Değerli Baki Şimşek
arkadaşımın ilk konuşmaları için, bu
açılışla başlamayı planladığımdan Aa,
galiba geri adım almalıyım. dedim ve ona teşekkür etmeyi
düşündüm. Yine teşekkür ediyorum, ilk defa kanun hükmünde kararnameye
atıf yaptılar, dediler ki: İadeler var, iadeler olumlu bir
şey. Evet, bu kararnamede iadeler var ama kötülüğün sonrasında
yapılmış o küçük lütfu, iyiliği alkışlayalım
mı, yoksa dönüp şuna mı bakalım? OHAL Komisyonu diye
kurmuş olduğunuz komisyondaki tablo nedir?
OHAL Komisyonunun elinde şu anda resmî
açıklamalarınıza göre 104.398 başvuru vardır, 3.110
dosya incelenebilmiştir ve 920 karar verilmiştir. Bu 920 kararın
40ı iade kararıdır, bir kısmı da
Aldatıldım ve sizi aldım. kararlarıdır. 5 bin diye
ifade edildi. Ben o sayıyı bilmiyorum, onun için onu telaffuz
etmiyorum. Ama Onlarda aldanmışız, bunları iade
edebiliriz. kararıdır. Bütünüyle hukuksuzdur, bütünüyle Türkiyedeki
sorunları daha da yukarı taşıyacak bir tablonun
yansımasıdır. Biraz önce AKPnin Değerli Grup Başkan
Vekili Naci Bey, bir barış tanımı yaptılar, dediler
ki: Üç türlü barış vardır. Bu barışlardan birisi
İsanınkidir; yanağınızı öbür yana çevirirsiniz
ve dersiniz ki: Bu yanına vurdu, bu yanına da vur. ama diğeri
hizmet götürme barışıdır. Bir diğeri de Kirli
ilişkilerin kılıfıdır. Şimdi, değerli
arkadaşlar, bizim bugün burada kanun hükmünde kararnameler için
yaptığımız kanunlaştırma işlemi de bir
kılıftır. Neyin kılıfıdır?
Hukuksuzluğun kılıfıdır, hukuka
aykırılığın kılıfıdır.
Biz konuşamıyoruz artık, korkuyoruz.
Bir söz var, derler ki: Tavşan korktuğu için mi kaçar,
kaçtığı için mi korkar? Rica ediyorum arkadaşlar,
kaçmayın, kaçmayın ve korkmayın, kanunsuzluğun üstüne
doğru yürüyün, oradan hukuku üst üste koymaya, hukuku inşa etmeye
çalışın. Ertuğrul arkadaşımızın ifade
ettiği gibi, hukuksuzluğu değil, bir polis devletini değil,
siz hukuku inşa edin.
Şimdi, bir cümle okumak istiyorum size. Yine
değerli bir AKP milletvekilimizin görüşleri, 1982
Anayasasını eleştiriyor. Doğrudur, eleştirmekte
haklıdır Demokrasi bir süreçtir, en iyiyi değil ortak iyiyi
bulan uzlaşma dengesidir. Demokraside kaba kuvvetin, kulakları
çınlatan yüksek seslerin ve insana yönelen insan yumruğunun yeri
yoktur. diyor ve sıralardan alkışlar geliyor bu söz üzerine.
Devam ediyor, diyor ki: Örgütlü demokrasi, kuvvetli devletin kutsal
özgürlüklere yönelen haksız el atmalarının kurumsal müeyyidesi
olarak yasal temellere oturtulmaktır. Neyi yapıyor? 1982
Anayasasının kısıtlılığını
kaldırıyor. Nereden kaldırıyor? Onu hemen
anımsatacağım size, meslek kuruluşlarının,
birliklerinin yasalarında var olan Meslek kuruluşları,
kuruluş amaçları dışında etkinlik gösteremezler,
siyasetle uğraşamazlar, siyasi partiler, sendikalar ve derneklerle
ortak hareket edemezler. Bu cümlenin sadece birinci bölümü kalıyor. Bir
yasa değişikliği, Anayasada yapılan bir
değişiklik bu; 135inci maddenin üçüncü fıkrasında meslek
birliklerini siyasetle uğraşabilir hâle getiriyor.
Şimdi siz ne yaptınız sevgili
arkadaşlar? Daha bugün yakamda bir rozet taşıyorum, aslında
bu rozet benim çok da hak ettiğim bir rozet değil, Türk Tabipleri
Birliğinin rozeti. Bu sabah, yedi gündür gözaltında olan Tabipler
Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerini ziyarete gittik, o
ziyarette bugünün anısı olarak bu rozeti verdiler. Bu rozetin
anlamını, bugünkü anlamını sizinle paylaşmak
istiyorum.
Arkadaşlar, meslek birlikleri, adlarında
-Türk ya da Türkiye- herhangi bir sıfat varsa bu sıfatla
yaşamaya devam etmek zorundadırlar çünkü bir ülkenin demokrasi
kanalları örgütlü yapılardır. O örgütlü yapılar bazen
siyasi partilerdir, bazen meslek birlikleridir, bazen derneklerdir. Şimdi,
1940lı-45li yılların Nazi Almanyasının
yarattığı o olağanüstü olumsuz, kötücül havadan sonra
ortaya çıkmış olan meslek birliklerini
anımsayınız, fırınları, gazları, insan
katliamını anımsayınız. Bundan sonra, doktorların
hangi ilkeler etrafında çalışması gerektiğine
ilişkin meslek birlikleri kurallarını, ilkelerini kurmuş
olan, evrensel anlamda kurmuş olan birlikleri dahi OHALin o karamsar
havası içinde yok etmeye çalışıyorsunuz. Bir
barış bildirisi yazıyorlar, Barış cıs!
Sakın ha, barışa dokunmayın. Barış cıs!
diyorsunuz ama Savaş, hadi savaş, hadi savaş. diyorsunuz.
Ben Sayın Naci Beye -şu anda burada
yoklar ama- anımsatmak isterim. Barışı
tanımladığımız gibi savaşın da
tanımları vardır. Bir, haklı savaşlar vardır
arkadaşlar; bu, vatan müdafaasıdır, bu, sizin ülkenize
yapılan haksız, emperyalist bir saldırganın
saldırısı karşısında direnmedir, Kurtuluş
Savaşımızın hikâyeleri bu direnç üzerinden yürür. Ama bir
de saldırganlıklar vardır, haksız savaşlar vardır,
alkışlanamayacak savaşlar vardır. O zaman bu iki kavram
üzerinden hareket etmek gerekir. Evet, başka ülkelerdeki kimi sorunlara
karşı da müdahale vardır ama bu müdahalenin de hukuki
kuralları vardır.
Şimdi ben bunun üzerine konuşmak
istemiyorum, Afrin üzerine de konuşmak istemiyorum. Konuşmak
istediğim şey, Türkiyenin iç barışıdır sevgili
arkadaşlar. Eğer Türkiyenin içinde bir iç barış inşa
edemezsek
Ki iç barışın koşulu demokrasidir, iç
barışın koşulu aydınlanmadır, iç
barışın koşulu eşitliktir, iç barışın
koşulu hukuka uygun davranmaktır. Hangi hukuka? Olağanüstü hâlin
ve keyfîliğin hukukuna değil, insan haklarına dayalı hukuka
uygun davranmaktır.
Biz ne yapıyoruz bugün? Biz meslek
birliklerimizi önümüze koyuyoruz, diyoruz ki: Biz seninle kavgalıyız.
Bu kavgayı sürdüreceğiz. Ve diyoruz ki: Siz, halkımız,
eğer meslek birliklerinin yanında durursanız teröristsiniz.
Türkiyenin yüzde 50sini terörist kanada koyuyorsunuz -geçenki konuşmamda
da bunu ifade ettim- yüzde 50si için kendinizden sayıyorsunuz; bir
tarafı kendinize düşman addediyorsunuz, bir tarafı dost kılıyorsunuz
ama oradan bir büyük yangının çıkacağını
görmezlikten geliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, OHAL tercih
edeceğimiz bir hukuk sistemi değildir. Bizi ileriye
taşıyacak olan demokrasidir, akıldır, vicdandır.
Birlik ancak hukukla, adil bir hukukla sağlanabilir.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Sarıhan.
Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde
kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
OLAĞANÜSTÜ
HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
Olağanüstü
hal kapsamında bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121
inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü
Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 20/3/2017 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
İade
hükümleri
MADDE 1- (1) Ekli listede yer alan kamu görevlileri,
ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından
çıkarılmıştır.
(2) İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri,
birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve
sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı
tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz
konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde
göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve
başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten
göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali
ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından
dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin
görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte
bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim
durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun
kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye
ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından
yürütülür.
BAŞKAN 1inci madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 2- (1) Bu
Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Bir sonrakinde.
Oylamaya sunmuştum ama.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hayır ama sunmadan
söyledim.
BAŞKAN 3üncü
maddede istersiniz.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 3- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN 3üncü
maddeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı
arayacağım.
3üncü maddeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
56ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
470 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 3üncü maddesinin oylaması sırasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.04
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
56ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
470 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 3üncü maddesinin ikinci oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, görüşülmekte olan kanun hükmünde kararnamenin
adının Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun
şeklinde değiştirilmesi, ayrıca metinde geçen ve
görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan kanun
hükmünde kararname ibarelerinin kanun olarak değiştirilmesine
yönelik redaksiyon talebimiz vardır.
Takdirlerinize.
BAŞKAN Talebiniz kayıtlara geçmiştir.
Redaksiyon işlemi kanunun yazımı sırasında
Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.
Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde
kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
2nci sırada yer alan, 689 Sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzükün 128inci Maddesine
Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine
başlayacağız.
2.- 689 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/835) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 483) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 483 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde ilk söz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz
Sayın Ahmet Kenan Tanrıkuluna aittir. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Tanrıkulu, süreniz on dakika.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 483 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz, bulunduğu
jeostratejik konumu itibarıyla, sahip olduğu tarihî ve kültürel
mirasıyla, mevcut bütün zenginlikleriyle ve hedeflediği iddialı
geleceğiyle çok sayıda mihrakın ezelden bu yana hedefi
hâlindedir. Diğer yandan, Türkiyenin içinde bulunduğu
coğrafyada jeopolitik riskler de artarak devam etmektedir. Bunun yanı
sıra diplomatik ve siyasi gelişmelerden de ekonomimizi ayrı
tutmamamız gerekir. Zira ülkemiz için şu anda ekonomik ve siyasi
riskler de artarak devam ediyor. Kısacası ülkemiz iç ve dış
terör yanında ekonomik sorunlarla da boğuşarak bununla başa
çıkmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, iç siyasi
dayanışmaya ve ortak akılla hareket etmeye de ihtiyaç zorunlu
hâle gelmektedir. Türkiyenin birlik ve beraberliğine hasar vermek
isteyenler, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de ekonomik
anlamda birçok saldırıda bulunabilecektir. Bizim
bağımsızlığımızın temelinde güçlü bir
ekonomi anlayışının da bu yüzden bulunması gerekir.
İşte bizler de yapıcı ve ilkeli bir şekilde, bu zor
günlerde ekonomi politikalarına yön verenlere bu yüzden önerilerimizi bir
bir iletmekteyiz. Bu noktada, aşağıda sıralayacağım
bazı hususları sizlerin takdirine sunuyorum.
Birinci önem verdiğimiz husus, ekonomik ve
sosyal reformlara hız kazandırılması. Bir diğer önemli
husus, ekonomimizin ve sosyal yapımızın
kırılganlığının azaltılması. Üçüncü
sırada, tasarrufların artırılması ve üretim,
dış ticaret politikalarının desteklenmesi, ticaret ve
yatırım politikalarının doğrudan yabancı
yatırımları ve katma değeri yüksek ihracata yönelimi
teşvik etmesi ve bunların yeniden düzenlenmesi gerektiğini bir
kez daha sizlere belirtmek istiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Türkiye 15 Temmuz 2016
darbe teşebbüsü sonrasında olağanüstü hâl kapsamının
içerisine girdi ve tabii ki haklı sebeplerle 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan
edilen olağanüstü hâlle birlikte bu duruma özgü bazı hukuki
enstrümanlar ki bunun başında olağanüstü hâl kanun hükmünde
kararnameleri gelmektedir, bu kararnameler bir bir çıkartıldı.
İşte bugüne kadar da 31 adet kanun hükmünde kararnamenin
yayımlandığını görüyoruz.
Görüşmekte olduğumuz olağanüstü hâl
kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler... Zaman zaman
bu kararnamelerin Batılı bazı ülkelerle de örnekler verilip
karşılaştırıldığını görüyoruz. Bu
karşılaştırma yapılırken aslında
Türkiyemizin içinde bulunduğu şartlar ve stratejik konumunun dikkate
de alınması gerekmektedir. Bu stratejik meselelerin başında
Türkiyenin ciddi bir sınır güvenliği meselesi gelmektedir. Bir
diğer konu otuz yılı aşkındır devam eden terör
sorunu ve bu alanda verdiğimiz büyük kayıplardır.
Son olarak, ülkemizin içinde bulunduğu
coğrafya çok önem göstermektedir ve bu Batılı ülkelerin
hiçbirinde de bu örnekler yoktur sayın milletvekilleri.
Dolayısıyla yapılan karşılaştırmaların
bu açıdan baktığımız zaman anlamı da maalesef
kaybolmaktadır.
Öte yandan, ülkemizde yaşanan terör
saldırılarında canını kaybedenler için birçok
Batılı ülke, bu kıyaslanan ülkeler de dâhil olmak üzere
kıllarını bile kıpırdatmazken, kendi ülkelerinde
yaşanan en küçük olayda dahi bütün dünyayı ayağa kaldırmaya
teşebbüs etmektedirler. Ülkemize karşı yapılan bu çifte
standart hepimizin gözlerini açıp millet olarak birbirimize kenetlenmemizi
ve güçlü geleceğimizi de birlikte inşa etmemizi gerektirmektedir. 15
Temmuzda ülkemiz çok ciddi bir eşikten dönmüştür. Otuz
yıldır mücadele ettiğimiz PKK terörünün yanı sıra bir
de kurumlarımızın kılcal damarlarına kadar intikal
eden, oraya sızan FETÖ terör örgütü de bu örgütlerin arasına
katılmıştır. Terörle mücadelede iktidarın
hızlı tedbir almasına ve hareket etmesine imkân sağlayan
KHKler bugüne kadar pek çok tedbirin ve mücadele yönteminin de önünü
açmıştır. İşte, bize de bu şekilde hareket
edilmesini idari ve hukuki anlamda gayet doğal buluyoruz ve gerekli
görüyoruz çünkü terörün de şakası yoktur; ülkemizin bu konuda
maalesef geçmişten bugüne çok acı hatıraları vardır.
Değerli milletvekilleri, su uyur, düşman
uyumaz düşüncesini şiar edinen kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz
genel bir ifadeyle dile getirdiğimiz bu mihrakları da yok etmek için
Afrine birtakım harekâtlar düzenleyerek bugüne kadar bunu devam ettirmektedir.
Neredeyse yirmi gündür devam eden bu operasyonlar planlandığı
gibi başarılı bir şekilde de günümüze kadar intikal
etmiştir. Milletimizin temsil edildiği bu çatı altında biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir kez daha özellikle belirtmek istiyoruz:
Türkiyenin bugüne kadar hiçbir komşusunun toprağında gözü
olmamıştır ve ona göre intikal etmiştir.
Dolayısıyla, baştan yapılan bu harekâtın en temel
amacı millî güvenliğimizin bekası ve sınırlarımızın
hemen yanı başında devam eden bu tehlikeli unsurları yok
etmek olmuştur. Tabii ki, Türkiyenin gözettiği bir başka önemli
konu da vardır, bu da o coğrafyada yaşayan dost ve kardeş
bölge insanlarını, bölge halkını teröristlerin baskı
ve zulmünden kurtarmak.
İşte, Orta Doğu
coğrafyasında Türkiye, her zaman zulüm ve zarar gören insanlardan yana
olmuş, elinden gelen her türlü yardımı da bugüne kadar
yapmıştır. Bu bakımdan cansiparane bir şekilde sadece
vatanın güvenliğini değil, bir yandan da bölge
halkının canını düşünen kahraman Mehmetçikimize bir
kez daha buradan selam ediyor, Yüce Allahtan güç, kuvvet ve
başarılar diliyoruz. Bütün Türkiye olarak uluslararası
oyunları ve tuzakları yerle bir eden bu
kahramanlarımızın ve geride bıraktıkları
onların ailelerinin yanında olduğumuzu da bir kez daha belirtmek
istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bizlerin millet olarak
sahip olduğu yaşama ve gelişme azmi, tarihî tecrübe ve
istiklalimize olan düşkünlüğümüz en büyük millî sermayemizdir.
Sıkıntılı günlerimizin geride kalması da işte bu
sosyal sermayemizin gücüyle olacaktır.
Ben bir kez daha burada sözlerimi tamamlarken gerek
Zeytin Dalı Harekâtında gerekse de ülkemizin hemen her
köşesinde terör saldırılarında şehit olan
askerlerimize, sivil görevlilerimize Yüce Allahtan rahmet diliyorum,
onların acılı ailelerine başsağlığı
diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum ve
Genel Kurulumuzu da saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Tanrıkulu.
Şimdi söz sırası Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Sibel Yiğitalpe aittir.
Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 689
sayılı KHK üzerinde partim adına söz almış
bulunmaktayım.
Ben size kısaca, 689 sayılı KHK nedir
hızlıca okumak istiyorum, diyor ki: Devletin millî güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı ve gruplara
üyeliği veya üyelerle irtibatta olan kişilere herhangi bir tebligat
yapılmadan, herhangi bir yasal işlem devreye konulmadan işlerine
son verilir. Mahkûmiyet kararı alınmaksızın işten
atılan söz konusu bu insanlar bütün kamusal haklarından men
edilirler, özel güvenlik şirketlerinde üye ya da yönetici olamazlar. Bu
kişiler, görevinden çıkarıldıktan sonra tazminat alamazlar.
Bu kişilerin aynı zamanda onların üzerinde olan mal
varlıklarına el konulur ve terör örgütlerine veya Millî Güvenlik
Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti,
iltisakı veya bunlarla irtibatı olan ve ekli (3) sayılı
listede yer alan gazete, dergi, vakıflar, dernekler ve özel
sağlık kuruluşları kapatılmıştır. Özel
sağlık kuruluşlarının kapatılmasıyla ilgili
maddedir. Kapatılan kurumların bütün taşınır,
taşınmaz mal varlıkları Hazineye -vakıflara ait-
devredilir. diyor.
Diğeri de devletin millî güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı veya
gruplara üyeliği veya üyelerle irtibatlı yabancı ülkelerde
okuyan öğrencilerin ilişkilerinin kesildiği, denkliklerinin
iptal edildiği ve bu kapsamdaki akademik unvan ve derecelere
bağlı hakların iptal edildiği kanundur. Maddede bahsi geçen
FETÖ, PYD ya da diğer örgütler üzerinden diyor ki aynı
kısıtlama getirilecek.
Şimdi, burada buna
baktığınızda artık bu nasıl yapılacak, kim
karar verecek, kim karar verecek bu insanların kiminle irtibatta
olduğuna, kiminle iltisakta olduğuna? Peki, karar veren kişinin
bu insanların daha önceki siyasi uzantıları üzerinden bir karar
verme gücü olacak mı, refleksi olacak mı? Malum ya, bankayı açan
şu anda siyaset yapıyor, bankaya küçük bir para yatıran şu
anda tutuklu. Böyle bir yasa
Bir de bunu kendinize göre bir yasal güvence
altına almışsınız. Yani neredeyse nefes
almalarını bile suç sayacaksınız. Güya demokratik bir hukuk
devleti olduğumuzu söylüyoruz ama bu kadar ağır bir
yaptırım, bu kadar intikamcı bir yaptırım da gerçekten
akıl alır gibi değil.
Evet, sabahtan beri burada konuşuluyor, herkes
Afrin üzerinden bir söz söylüyor ama Afrinde ne yaşanıyor, ne
yapılıyor, bunu kimse söylemiyor; Afrinde kimler var, onu söylemiyor
ve en kötüsü nedir biliyor musunuz? Afrindeki Kürt gerçeğini görmemektir.
Bu Kürt gerçeğini
Nasıl ki dün Roboski katliamının sureti
olan ve Roboski katliamının her yerde mücadelesini yürüten
arkadaşımız Sayın Ferhat Encunun vekilliği
düşürüldü ve kendini sosyal demokrat parti üyesi olduğunu iddia eden
bir Meclis Başkan Vekilinin kararı okuyarak bu iş oldu ki bunun
da sizin dokunulmazlıklarımızı kaldırma konusundaki
evet demenizden hiçbir farkı yoktur. Aynı tutumu aldınız.
Mesele Kürt anasını görmesinden Kürt anasını gömmesine
kadar şu anki süren siyasete ortak oldunuz. Çok yazık oldu. Yani en
azından şunun öz eleştirisini hep veriyordunuz: Biz
dokunulmazlıkları kaldırma noktasında hata ettik. dediniz,
okunmayabilirdi. Bu kadar insan sosyal demokrat olma refleksini gösterip Ben
bunu okumuyorum. diyebilirdi. Ama o olmadı, olmadığı gibi
az önce ilk dediğim gibi Demokratik Suriye Güçlerini nasıl terörize
ederiz, bunun karşısındaki ÖSO nedir? demekten imtina ettiniz.
ÖSO kimdir, kime karşı mücadele yürütüyor? tırnak içinde
Aynı anda hem rejimle savaşıyor ve oradaki Demokratik Suriye
Güçlerine karşı savaşıyor. Siz ısrarla PYDyi niye
terör örgütü listesine almıyorsunuz? dediğinizde aslında bir
yerde şunu söylüyorsunuz: Biz sizden daha çok Kürt
düşmanıyız. Gelin bakın, siz bir diyorsunuz, biz iki
söyleriz, siz üç söylerseniz, biz beş söyleriz. Bizim pratiğimiz
belli. Nedir pratiğimiz? İşte dokunulmazlıkları
kaldırdık evet dedik, Yenikapıya gittik yine evet dedik.
KDP gibi yani KDPnin AKPyle ruh dünyasıyla aynı olan ve tamamen
aslında kendi aşiretsel yapısı üzerine bir referandumu
tayin isteyen ve her milletin kendi geleceğini tayin etme gibi bir hakka
sahip olan bir hukuku yok saydınız. Hep birlikte yine dediniz ki: Olmaz,
Kürtler kendi kaderini tayin edemez. Yine orada klasik, geleneksel,
ulusalcı tutumunuzu gösterdiniz. Bu tutumunuz bakın bizleri nerelere
getirdi? Öyle bir hâle geldik ki bu KHKyle artık insanlar öyle bir
cezalandırılacak ki kim olduğuna, ne olduğuna
bakılmadan, oranın idari amiri Bu insan FETÖcü. dediğinde o
hiçbir yerde çalışamayacak, mal varlığına el
konulacak, eğer hastanesi varsa Hazineye devredilecek ve bunun gibi
hayatı boyunca emek verdiği, çalışıp didindiği,
bin bir emekle bir araya getirdiği bütün hayatına el konulmuş
olacak ve buna da hukuk devleti demiş olacağız.
Peki ben şunu sormak istiyorum: Ayın
11inde bizim kongremiz var ve her gün ve her gün neredeyse bizim
arkadaşlarımız gözaltına alınıyor ve tutuklamalar
alabildiğine fazla. Bunun dışında da aynı
IŞİD zihniyetinde ÖSO da kendine göre aldığı,
tutukladığı, gözaltına aldıklarına yoğun
işkenceler yapıyor, kadın bedenini teşhir ediyor,
işkence yapıyor. Uluslararası alanda, hukukta, her yerde suç
olan bir meziyete sahip olan ÖSO bugün burada sahiplenildi ve buna
karşı da sizin göstermeniz gereken tutum tamamen eleştirip
itiraz etmekken siz tam tersinden Niye PYDye terör örgütü demiyorsunuz? diye
bunun mücadelesini yürüttünüz; oysa aynı şekilde Hükûmet de Vardır,
evet, terör örgütüdür. demek gibi bir duruma düştü ki aynı Hükûmet
de 2015te kırmızı halılarla Süleyman Şah Türbesini
onların vasıtasıyla, onların
aracılığıyla, onların çabasıyla onların
toprağından alıp kendine göre bir yere koymuş oldu.
Her şey çok tersine gidiyor, her şeyde çok
çelişki var ama bu çelişkilerin tek bir doğrusu var o da Kürtün
statüsünü tanımamaktır. Bugün Rojavada Kürtlerin kendi
oluşturmuş olduğu, binbir emekle o IŞİD gibi cani bir
gruba vermiş olduğu mücadeleyi yok saymaktır.
Yine CHPnin bu Musul Konsolosu şunu söyledi:
Biz 2012de o kadar söyledik. Bakın, eğer siz oraya müdahale
etmezseniz IŞİD ya da Kürtler orada bir statü elde edecek. dedik.
Ne olacak? Kürtler orada statü elde etse ne olur? Ne olur yani? Kürtlerin orada
bir statüsü sizi niye bu kadar rahatsız ediyor? Ne olacak yani? Size ne?
Rojavadaki yaşam sizi niye ilgilendiriyor? Rojavadakiler sizin
hayatınıza, size müdahale ediyor mu? Hiç kimse Niye böyle
giyiniyorsunuz? Niye böyle yaşıyorsunuz? Niye bunu söylüyorsunuz?
diyor mu? Hayır. PYDye karşı bu kadar aşırı bir
kin gütmenizin sebebi nedir? PYDnin ne olduğunu biliyor musunuz? Bir gün
açıp baktınız mı? Tarihsel olarak PYD neyi temsil ediyor?
Kimdir? Demokratik Suriye Güçleri kimdir? Kürtler orada ne zamandan beri
vardır? Ha, ne zamandan beri tarihsel olarak orada bir emekleri
vardır diye hiçbir gün merak edip baktınız mı? Ben
inanmıyorum baktığınıza çünkü Kürt dediğin an
insanlarda bir bölücülük, kendine göre oluşturduğu garip bir duygu
var; o da, şunu çok iyi biliyoruz ki, tarihsel olarak gelmiş bir
duygudur bu. Tarihsel olarak insanlar üzerinde nasıl bir algı
yaratılmışsa o algı hâlen maalesef miras olarak sizlerde
duruyor. Çünkü Kürt dediğinde hemen akla devleti böleceği, ülkeyi
böleceği, insanların karşı karşıya geleceği
gibi bir duygu gelişmiş oysa biz iki buçuk yıldır burada
ortak vatan diyoruz demokratik ulus diyoruz, eşitlik, eşit bir
şekilde eşitler hukuku diyoruz ama bu eşitler hukukunu
görmezden gelip yine üç dört parti bir araya gelip bizim adımıza yine
biz yokmuşuz gibi bizi terörize ederek konuştunuz. Yeter ya, yani
yeter gerçekten. Kendi ülke sorunlarınızı çözün. Sizi ne
ilgilendirir, PYD ne yapmış? Eğer gerçekten bu işte
demokratik bir hak durumunuz varsa, tutumunuz varsa bir sorun hele bu ÖSO
kimdir, bunu sorun. Niye sormuyorsunuz? ÖSO kimdir, ne yapar,
parasını nereden alır, hangi ilişkiler ağı
içerisinde oradadır, gidiş gelişleri nasıl
sağlanmıştır, daha önce nasıl bir suç pratiği
içerisindedir? Bunu sorun. Sorabilecek misiniz? Ve bunu sorarken de bir ara yaptığınız
gibi yapmayın, hani Man adaları üzerinden belge yayınlayıp
iki gün sonra susmayın, sonuna kadar götürün. Götürün ki bugün Roboskide
sureti olan Sayın Ferhat Encunun kalkıp vekilliğinin
düşürülmesine de alet olmayın, hiç değilse bunu yapmayın. Ama
maalesef, bunu ne kadar söylersek söyleyelim, bir türlü size bunu
anlatamıyoruz; her zamanki refleksiniz, maalesef, faaliyete geçiyor.
Cizrenin de bugün yıl dönümü. Cizreden iki
yıl geçti. Ben Cizrenin ilk dokuz gün içerisindeydim arkadaşlar; o
sokağa çıkma yasaklarında mahallenin içinde olanlardan biriyim
ve orada insanların soğuk hava depolarında nasıl
bekletildiğini iyi biliyorum. On bir gün boyunca 3 cenaze bekletildi ve
biz o cenazeleri, çıkarıldığında,
tanıyamadık çünkü soğuk hava depolarının gazı
bitmişti. Cemile Çağırga da annesinin yanında, soğuk
hava deposunda, buzlukların içinde bekletildi. Biz bunları
görmüş, yaşamış insanlarız. Buna rağmen bir güne
bir gün ağzımızdan kin çıkmamıştır, asla ve
asla ölüm çıkmamıştır, asla ve asla bir ölümü kutsamamışızdır
çünkü biz ölümlerin, savaşın ne olduğunu çok iyi bilen
insanlarız, öyle hariçten gazel okumayız, kimsenin çocuğu
üzerinden de hamaset yapmayız, kimsenin çocuğuna da Askere git, öl.
demeyiz, dedirtmeyiz de, nasıl demezsek başkasının da demesine
izin vermeyiz. O yüzdendir biz bu kadar lince tabi tutuluyoruz; o yüzdendir
bizim ayın 11indeki kongremiz bugün fiilî anlamda saldırıya
maruz kalıyor; o yüzdendir bizim 7 arkadaşımızın
vekilliği düşürüldü; o yüzdendir bizim belediye
başkanlarımız tutuklandı, yerlerine kayyum atandı.
Neden? Çünkü demokratik bir mücadele yürüttüğü içindi; tekçilik,
ulusalcılık karşısında olduğu için de
bunları yaşadık ve biz bu mücadeleyi ne olursa olsun sürdüreceğiz,
inanın sizin de mücadelenizi yürüteceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yiğitalp.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Başkan, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun hatiplerini muhatap alarak bizim kendilerine bu konuda hakaret
ettiğimizi, yok saydığımızı ifade
etmişlerdir. Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin görüşülmekte olan 689 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi her
konuda çok net söylüyor ve her konuda da net ifadelerle kendi
politikalarını anlatıyor.
Dokunulmazlığın
kaldırılması
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili
sıralarında oturan her milletvekili arkadaşımız
milletvekili olurken imza altına alınıyor ve biz diyoruz ki:
Milletvekili olduktan sonra dokunulmazlığın
kaldırılmasında oy vermeyecek milletvekili Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekili değildir. Bunu net bir şekilde daha milletvekili
olurken adaylık aşamasında imza altına alıyoruz.
Dokunulmazlığın kaldırılmasını istememizin
nedeni, milletimizle eşit şartlarda yargılanmamızla
ilgilidir. Dokunulmazlığın kaldırılmasını
istememizin nedeni, Hükûmet içerisinde bulunup da bankalardaki paraları
kendi odalarına taşıyarak kendileri her türlü
hırsızlık ve arsızlık içerisinde olan insanların
vatandaşlardan ayrıştırılmadan hukuk
karşısında eşit şekilde yargılanması
içindir. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını
iktidar partisi eğer hukuksuz bir şekilde hak etmeyen milletvekillerine
uyguluyorsa, dokunulmazlıkların kaldırılmasını
nasıl OHALde olduğu gibi, KHKlerde olduğu gibi gene hukuksuz
bir şekilde gene milletvekillerin ve bazı siyasi partilerin -biz
dâhil olmak üzere- üzerinde uyguluyorsa bunun tek suçlusu vardır, o da
iktidar partisidir.
Şunu da ifade etmek isterim: Kürt halkı
ile Türkiye kardeştir. Biz kardeşiz. Bütün halklar birbirleriyle
kardeştir. Bu konuda en ufak bir sıkıntımız yoktur ama
siz bu iktidara güvenip de, kol kola girip de Bu iktidar bu işi çözer.
dediğiniz zamanlarda bize kulağınızı
tıkadınız, şimdi bu iktidara karşı kendi
söylediklerinize kendiniz dahi inanmıyorsunuz. Biz o zaman doğruyu
söyledik...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla)
Kürt
halkının sorunu Türkiyenin sorunudur ve burada çözülür dedik ama siz
o zaman kulaklarınızı bize tıkadınız.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bostancı, buyurun,
talebinizi alayım önce.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Yiğitalpin konuşmaları üzerine kısa bir açıklama için
söz talep ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin görüşülmekte olan 689 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkanım, teşekkürler.
Sayın Yiğitalp
katılmadığımız birçok görüş ortaya koydu kürsüde,
Kürtler deyince aklınıza bölücülük geliyor. dedi. Bu haksız ve
yersiz bir itham. Kürtler deyince bizim aklımıza bölücülük gelmiyor
ama PKK deyince, PYD denilince bölücülük geliyor, üstelik bu sadece etnik
kimlik üzerinden değil, Kürtlerin kendi içinde de yapılan bir
bölücülük aklımıza geliyor. Bizim karşı olduğumuz
terörist yapılanmalardır yoksa Kürtlerin hakları, hukukları
bunlara ilişkin hiçbir problem yoktur. Öteden beri AK PARTİnin
yaklaşımı bütün bölge için hem Türkiye için hem bütün bölge için
halkların kendi özgürlüğü, demokratik zeminler üzerindeki siyasetleri
marifetiyle teşekkül edecek atmosferlerde bu problemlerin
çözüleceğidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Sayın Yiğitalp Meclis Başkan Vekili
olarak şahsıma da bir ithamda bulundu. Birleşim kapanmadan
gerekli cevabı vereceğim.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın
Başkanım, 60a göre söz istiyorum. Bu konudaki gerekli
açıklamaları yaparken sürem nedeniyle bazı sataşmalara
cevap veremedim, bunlara cevap vermek istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun.
39.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Diyarbakır
Milletvekili Sibel Yiğitalpin görüşülmekte olan 689 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli hatip
arkadaşımız, HDPden konuşan hatip
arkadaşımız konuşması esnasında Neden ÖSOyla
ilgili soru sormadınız, sorabilir misiniz? dedi. Herhâlde burada
yoktu, kendisine de bilgi verilmemiş olabilir. Açık ve net olarak
bugün sorduk. ÖSO kaç örgütten oluşmaktadır? Bunların
arasındaki terör örgütlerinin adlarını verin. El Nusra terör
örgütü müdür, değil midir? diye Sayın Bakana sorduk ve
cevabını alamadık. ÖSOyla ilgili
kaygılarımızı defalarca dile getirdik ve ÖSOyla ilgili ne
söylediysek burada kayıtlardadır, birincisi bu Sayın
Başkanım.
İkincisi, Hükûmete, iktidar partisine diyoruz
ki: İki yüzlü davranmak olmaz siyasette. Net olmak gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkanım.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Siz muhalefet
partilerine diyorsunuz ki, PYD terör örgütüdür diyebiliyor musunuz? diye
bağırıyorsunuz. Genel Başkanınız bunu söylüyor,
liderleriniz bunu söylüyor, bakanlarınız bunu söylüyor. Biz diyoruz
ki: Siz PYD terör örgütüdür diyebildiniz mi? Bunu söylediniz mi, bunu açıkladınız
mı? Efendim, o ayrıntıdır, onu söylemeye ne gerek var,
zaten PKK ile PYD birdir. falan diyorsunuz. Biz de diyoruz ki: Siyasette bir
öyle bir böyle yoktur. Öyle yaptığınız için dış
siyaset bu noktaya gelmiştir. diyoruz.
Man adalarını biz getirdik, arkasında
duruyoruz, mahkemelere müracaat ettik. Genel Başkanımız her grup
toplantısında, sektirmeden anlatıyor.
Arkadaşlarımız dinlememişler, öyledir sanıyorum ama
Cumhuriyet Halk Partisi neyi getiriyorsa arkasında duruyor.
Saygılarla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkoç.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sayın hatip konuşmasında Bir zaman sizle kol
kola girerek bunları yaparken
diyerek açıkça sataşmadan
bulunmuştur grubumuza. Onunla ilgili
BAŞKAN Kim söz istiyor?
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Sibel Yiğitalp
BAŞKAN Sayın Yiğitalp, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz yoktunuz o dönemde,
müthiş kol kolaydınız.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Fark etmez.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Burada ne övgüler... Bizi
yine vatan hainliğiyle suçluyordunuz. Yine barışa çomak sokmakla
suçluyordunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Gene suçluyoruz, barış için her zaman yaparız
aynı şeyi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O tutanakları lütfen
okuyun.
III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
9.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, görüşme oldu
iki buçuk yıl. İyi ki de oldu, bir insanın burnu kanamadı.
Keşke yine devam etseydi, şimdiye kadar ölen hiçbir insan
olmamış olacaktı. Binlerce insan şu anda hayattaydı,
ailesinin yanındaydı. Eğer gerçekten doğru
düzgün, üçüncü gözün olduğu, izleme heyetinin olduğu ve meşru
zeminlerde açık olmuş olsaydı, sürmüş olsaydı... Yani
bunlar olmamışsa sorumlusu biz miyiz? Biz ülkeyi yönetmiyoruz ve
hiçbir milletvekili arkadaşımız hırsızlıktan,
yolsuzluktan veya buna benzer bir sebepten dolayı görevden
alınmış değildir, vekilliği düşürülmüş
değildir, aynı şekilde belediye başkanlarımız da öyledir.
Siz dediniz ya... Siyasi bir karar olarak dokunulmazlıkların,
vekilliklerin kaldırılması konusunda, ortaklaşma konusunda
bir açıklama yaptığınız için ben söylüyorum. Niye
sadece bizim 7 arkadaşımızın vekilliği
düşürülüyor? Hiç kimsenin bir suçu, kabahati yok mu? Niye yok yani? Neden?
HDP olmadığı için.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Biz de onu söylüyoruz.
SİBEL
YİĞİTALP (Devamla) HDP olduğu için
ortaklaştınız. Bence bu konuda bir öz eleştiri
hakkınız var. Tarih size bunu emrediyor, halk size bunu emrediyor, öz
eleştiri vermek zorundasınız. Sosyal demokrat kimliği
iddiasında iseniz bugün dokunulmazlıkların
kaldırılması noktasındaki tutumunuzdan dolayı öz
eleştiri verme gibi bir sorumluluğunuz var.
Şimdi yine
söylüyorum: Bir insanın burnu kanamasın, kimse ölmesin, yeter ki bu
ülkeye, bu topraklara barış gelsin. Bunun için her şeyi yapmaya
hazırız. Kim olursa olsun, ne olursa olsun, ilkeli, gerçekten
adaletli eşitlik hukukunda her şeyi yapmaya da hazırız
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkanım, daha fazla uzatmamak için
kayıtlara geçsin diye söylüyorum.
Değerli
arkadaşımız gerçekten bazı konuşmaları
kaçırmış ya da Mecliste bulunmamış,
anlayışla karşılıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin
Türkiyedeki Kürt sorununa da güneydoğu sorununa da -nasıl
adlandırırsak adlandıralım- Türkiyede yaşayan
insanlarımızla ilgili sorunlara da net bir bakış
açısı vardır. Bizler hepimiz kardeşiz, birlikteyiz ve
beraber yaşamanın bir yolunu bulmalıyız. Bunu kapalı
kapılar ardında yapmamalıyız, bunu birlikte millet
iradesiyle seçildiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yapmalıyız.
Bizimle beraber kol
kola girmemeyi o zamanlar sizler tercih ettiniz, biz de sessiz kaldık.
Bugün hâlâ arkasındayız, dokunulmazlıklarla ilgili Bizim
dokunulmazlıklarımız kaldırılsın ama onlar
yargılansın. dedik. Yargılanacak taraf, divanıharpte
yargılanması gereken, bu ülkenin rızkını,
masumların ve mazlumların kendi vergileriyle alınan
paralarını ceplerine koyan insanlardır. Bugün de bunun
arkasındayız.
Sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Özkoç.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- 689 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/835) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 483) (Devam)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekilimiz Sayın Burcu Köksala aittir.
Sayın Köksal, süreniz on dakika.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; OHALde Hükûmete verilen yetki darbeyle, FETÖyle mücadele
etme yetkisi. Ancak, OHALin ilan edildiği 20 Temmuz 2016 tarihinden bu
yana, OHALde verilen yetkinin dışına
çıkıldığını görüyoruz.
OHAL sayesinde AKPnin Meclisi kenara getirip
Türkiyeye keyfî bir yönetim çabası kurma girişimini asla göz
ardı edemeyiz. OHALde alınan tedbirler güya ilgili tehlikeye
karşı koymak amacına yönelik öyle mi? Peki, o zaman Kamu
İhale Yasasındaki değişiklik, Bankacılık
Kanununda yapılan değişiklik, İşsizlik Sigortası
Kanununda yapılan değişiklik; Toplu İş
Sözleşmesi, Sendikalar Kanununda yapılan değişikliğin
OHALle ne alakası var? AKP iktidarında çıkarılan OHAL
KHKleriyle Meclis iradesi açıkça ve aleni bir şekilde
gasbedilmektedir. Bir yandan Meclis iradesi yok sayılırken bir yandan
da haklarında hiçbir hüküm bulunmayan binlerce kamu görevlisi sırf
muhalif yurttaşlara gözdağı vermek için görevlerinden ihraç
edilmektedir. Bu insanlar görevlerinden ihraç edildiğinde hiç düşünüyor
musunuz ne yer, ne içerler? Bir kişiyi ihraç ediyorsunuz, bir aileyi
perişan ediyorsunuz. Ama, gerçi AKP Isparta İl
Başkanınız bu memurlarla, ihraç edilen memurlarla ilgili Ne
yiyip ne içerler, nasıl geçinirler? sorusuna Ağaç kökü yesinler.
demişti. Bu ülke bunu da unutmadı.
İhraçlarla ilgili diyorsunuz ki: Kamudaki
FETÖcüleri temizleme ihtiyacı doğdu, onun için biz OHAL KHKleri
çıkartıyoruz. Bir zamanlar liyakati yerle yeksan edip kendi elinizle
devlet kadrolarına yerleştirdiğiniz FETÖcüleri şimdi suçlu
suçsuz bakmadan çıkardığınız KHKlerle ihraç
ediyorsunuz. Hani, tabiri caizse, çıkardığınız OHAL
KHKleriyle yaptığınız ihraçlarda sapla samanı
karıştırdınız, at izi it izine karıştı.
Suçlu suçsuz, gerçekten FETÖcü mü değil mi bakmaksızın
neredeyse önünüze gelen herkesi, muhalif gördüğünüz herkesi OHAL
KHKleriyle ihraç ediyorsunuz. Bakın, size tarihten bir örnek
vereceğim.
Sayın Başkan, lütfen salonun
sessizliğini sağlar mısınız.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Salon sessiz ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BURCU KÖKSAL (Devamla) Lütfen dinleyin. AKP Grubu,
dinleyin, size söylüyorum. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisini dinlemediniz,
dinlemediğiniz için de hep hata yaptınız. Basiretsizliklerinizi
gördük. Onun için, dinleyin Cumhuriyet Halk Partisini. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Lütfen Sayın milletvekilleri,
yerlerimize oturur muyuz.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Tarihten bir örnek
vereceğim: Kurtuluş Savaşımızda millî mücadeleye
katılmamış, millî mücadeleye karşı
çıkmış kamu görevlilerinin devletten temizlenmesi ihtiyacı
doğmuştu. O gün dahi Meclis, bu Gazi Meclis bu işi yaptı,
yürütmeye bırakmadı. Ne yaptı? O gün Mecliste 2 ayrı
kanunla hem askerî hem de sivil kamu görevlilerinin görevden
alınmalarına ilişkin düzenlemeler yapıldı ve
nihayetinde 1928 yılında bu 2 kanun, 1923 ve 1926 tarihli bu 2 kanun
kapsamında alınan ihraç kararlarını yeniden incelemek üzere
bir kurul oluşturulmasını öngören bir yasa
çıkarıldı. O günün Türkiyesi, o günün genç cumhuriyeti bugünden
çok daha demokrat, çok daha hukuka saygılıydı. O günün
Türkiyesi millî iradenin tecellisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde çare
aramıştı ama bugünün Türkiyesinde AKP iktidarı çareyi
millî iradenin tecellisi Millet Meclisinde değil, çareyi Beştepedeki
kaçak sarayda arıyor ne yazık ki. İşte bu yüzden bu sıkıntıları
yaşıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama o
günün Türkiyesinin bir farkı var. O günün Türkiyesinde bu ülkenin
gelmiş geçmiş en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk vardı ve
Mustafa Kemal Atatürk demokrasiye inanıyordu, cumhuriyete inanıyordu,
millî iradeye inanıyordu. İşte, o yüzden o gün bu hatalar
yapılmadı. Ama bugün bu ülkeyi âdeta bir tek adam yönetiyor, iki
dudağının arasından çıkan kararlarla karar
alıyorsunuz. Nerede sizin millî iradeniz ya? Halktan
aldığınız yetkiyi böyle mi kullanıyorsunuz? Bu
insanlar böyle mi oy verdi size? Gelin, tek adamın dediğini
yapın, sarayın istediği şekilde bu ülkeyi yönetin. diye mi
bu yetkiyi aldınız siz? Hiç mi sorumluluğunuz yok millî iradeye,
seçmenlerinize?
Faaliyetlerinde hukuka aykırılık var
mı, yok mu; FETÖ'yle irtibatlı mı, değil mi diye doğru
dürüst bakılmaksızın yüzlerce sivil toplum kuruluşu
kapatıldı, üniversiteler kapatıldı, şirketlere el
konuldu ve üçüncü kişiler alacaklarını talep edemez hâle geldi.
Örneğin, kapatılan bir STKya veya üniversiteye iş
yapmış, mal satmış, FETÖ'yle hiçbir ilişkisi
bulunmayan temiz bir şirketin bundan doğan bir alacağı
varsa bu alacağını alamamasının darbeyle, terörle ne
alakası var? Ben bunu soruyorum, bu adamın suçu ne?
Bakın, ben hukukçuyum. Hukukta iyi niyetli
üçüncü şahsın iyi niyeti korunuyor ama AKP Türkiyesinde maalesef iyi
niyetli üçüncü şahsın iyi niyeti korunmuyor, yeni bir düzen
getirdiniz âdeta.
Belediye başkanlarınız resmen
baskıyla görevden el çektiriliyor. Balıkesir Belediye
Başkanı ne demişti hatırlayalım: Yolsuzluğunuz
yok, usulsüzlüğünüz yok,
başarısızlığınız yok, FETÖ
bağlantınız yok ama evinize, ailenize kadar ulaşan
tehditler var. Katlanacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir.
diyor. Bunun adı istifa değildir, bunun adı açıkça
zorbalıktır.
Şimdi, istifa eden bu belediye
başkanlarıyla ilgili derhâl soruşturma
başlatılmalıdır. Eğer bu başkanlar suçsuzsa neden
zorla istifa ettirildi? Suçluysa da istifa etmekle bu işi çözemezsiniz,
yargı önünde mutlaka ama mutlaka hesap vermelidir.
Adaleti yok ettiniz siz. Adaletin
olmadığı bir yerde devlet olmaz arkadaşlar. Kendi
adaletinizi kurmaya kalkıyorsunuz. Lütfen, bu ülkede bunu yapmayın,
en büyük zararı buradan veriyorsunuz.
OHAL KHKlerinin belki de en görünmeyen
mağdurları, okulları kapatılan askerî öğrenciler,
bunların hepsini sorgusuz sualsiz FETÖcü ilan ettiniz, vatan haini diye
âdeta fişlediniz bu çocukları. Ne diyorlar biliyor musunuz: Biz soru
çalmadık, hakkımızı istiyoruz, hakkımızı
verin. diyorlar. Bir güvenlik soruşturmasını dahi bu çocuklara
çok görüyorsunuz. Bakan Beyle görüştüm, diyor ki: Bu okulların
hepsini FETÖ ele geçirmiş, bu çocukların hepsi FETÖcü. Nereden
biliyorsunuz? Öyle bir yapılanma var. E, arada tek tük belki suçsuz
olabilir. Böyle bir kanıya nasıl varılır ya? Bir insanla
ilgili araştırma, soruşturma yapmadan Bu FETÖcü diye
nasıl söyleyebiliyorsunuz? Kaldı ki, iddia ettiği gibi tek tük
FETÖcü olmayan öğrenci varsa bile biz bir kişinin hakkını
dahi korumak zorunda değil miyiz arkadaşlar? Böyle bir adalet olur
mu? Bu hakkaniyete sığar mı? 16 binin üzerinde askerî
öğrenci çalınan hayatlarını, kırılan
onurlarını ve şereflerini istiyorlar sizden, bunu bir an önce,
bu ayıbı bir an önce giderelim.
Hukuk işlemiyor bu ülkede ve yargısız
infazlar da maalesef, son hızla devam ediyor. Türkiye'ye artık hukuk
devleti diyemeyecek hâle geldik. OHAL rejimi resmen kalıcı olmaya
başladı. Bakın, bir hukuk devleti her şeyden evvel
anayasaya ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelere
bağlı olan bir devlettir. Peki, bakıyorum Türkiye'ye OHALde,
maalesef, Anayasa, kuvvetler ayrılığı, yargı
bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı,
masumiyet karinesi, adalete erişim hakkı, basın ve ifade
özgürlüğü, üniversitelerin özerkliği başta olmak üzere hukuk
devletinin temel niteliklerinin en önemli mekanizmaları devre
dışı bırakılarak hukuk güvenliği maalesef, yok
edilmiş. Ve avukat ile müvekkilini aynı statüye koyan, avukatlık
mesleğini icra edilemez kılan, savunma hakkını kısıtlayan
öyle düzenlemeler getirilmiş ki hukuk devletiyle
bağdaştırılamıyor, bu OHALin en büyük
ayıplarından birisi.
Ve OHALi siz maalesef, daha önce
yapamadığınız düzenlemeleri yapmak için bir fırsat
avcılığına dönüştürdünüz. OHAL, sizin
iktidarınızı sürdürmeniz ve siyasi rakiplerinizi ya da kendinize
muhalif gördüklerinizi yok etme aracı değildir. Bunu hiçbir zaman
unutmayın.
Buradan sesleniyorum: Her zaman da söylüyoruz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak: Gelin, olağanüstü hâli
kaldıralım. Huzurlu ve güvenli yarınlar için bu ülkenin insan
haklarına saygılı, demokrasiye bağlı, üstünlerin
hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü benimseyen, yoksulluğu ve
yolsuzluğu tarihe gömmüş bir Türkiyeye ihtiyacı var. Gelin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) Lütfen
Tamamlayacağım, bir dakika süre istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlamak üzere bir
dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
BURCU KÖKSAL (Devamla) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Diyorum ki: Gelin, olağanüstü hâli
kaldıralım, piyasalar nefes alsın. Gelin, olağanüstü hâli
kaldıralım, Türkiyede yatırımları teşvik edelim,
böylece işsiz binlerce gencimize istihdam olanağı
sağlayalım. Ve gelin, olağanüstü hâli kaldıralım,
Türkiyedeki bu demokrasi ayıbına hep beraber bir son verelim.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Köksal.
Sayın milletvekilleri, gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1nci maddeyi okutuyorum:
OLAĞANÜSTÜ
HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME(x)
Olağanüstü
hal kapsamında bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121
inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü
Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 17/4/2017
tarihinde kararlaştırılmıştır.
Kamu personeline ilişkin tedbirler
MADDE 1- (1)
Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut
bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler
kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın
çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi
bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine
göre işlem tesis edilir.
(2) Birinci fıkra gereğince
kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı
aranmaksızın rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu
kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul
edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya
dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her
türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye
kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.
Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına
ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler
oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından
onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik
şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı
olamazlar. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve
kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu
bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.
(3) Birinci fıkra
kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde
taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları
ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve
sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek
adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
İade hükümleri
MADDE 2- (1) Ekli
(2) sayılı listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde
kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından
çıkarılmıştır.
(2) İlgili
kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen
kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte
ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak
üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu
maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar
çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu
görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve
başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve
sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden
çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde
bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden
çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi
dışında öğrenim durumları ve kazanılmış
hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de
yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili
bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler
MADDE 3- (1)
Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı
olan ve ekli (3) sayılı listede yer alan gazete, dergi,
vakıflar, dernekler ve özel sağlık kuruluşları
kapatılmıştır.
(2) Birinci
fıkra kapsamında kapatılan kurum ve kuruluşlara ait olan
taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve
haklar, belge ve evrak ilgisine göre Hâzineye veya Vakıflar Genel Müdürlüğüne
bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait
taşınmazlar tapuda resen ilgisine göre Hazine veya Vakıflar
Genel Müdürlüğü adına, her türlü kısıtlama ve
taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Bunların her türlü
borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hâzineden veya Vakıflar
Genel Müdürlüğünden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devire ilişkin
işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle
Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirilir.
(3) Ekli (4)
sayılı listede yer alan dernekler, ilgili kanun hükmünde kararnamenin
eki listelerin ilgili sıralarından
çıkarılmıştır. İlgili kanun hükmünde kararname
hükümleri, söz konusu dernekler bakımından tüm hüküm ve
sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yürürlük
tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır.
Buna ilişkin işlemler ilgisine göre İçişleri
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından
yerine getirilir.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Yurtdışında öğrenim görenler
MADDE 4- (1)
8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek
Talebe Hakkında Kanuna tabi öğrencilerden, terör örgütlerine veya
Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı
faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan ve ekli (5)
sayılı listede yer alanların öğrencilikle ilişikleri
kesilmiştir. Bunlar hakkında 18/10/2016 tarihli ve 6749
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul
Edilmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları hükümleri
uygulanır. Bunların bu kapsamda gördükleri eğitimlere
ilişkin olarak denklik işlemleri yapılmaz ve bunlar söz konusu
eğitimleri kapsamındaki akademik unvan ve derecelerine
bağlı haklardan yararlanamazlar.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Değişiklik hükümleri
MADDE 5- (1)
15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
5 inci maddesinin birinci fıkrasına Fethullahçı Terör Örgütü
(FETÖ/PDY)ne ibaresinden sonra gelmek üzere veya diğer terör
örgütlerine ibaresi ve aynı maddenin sonuna aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
(8) Bu madde
hükümleri 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında
yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler uyarınca
gerçekleştirilen bütün kapatma işlemleri hakkında
uygulanır.
(2) 3/10/2016
tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci
maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
(2) Birinci
fıkrada belirtilen taşınmazların devredildiği üçüncü
kişilerin terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı veya
irtibatı olması halinde, taşınmaz üzerinde aynı
faaliyete devam edildiğine bakılmaksızın devir
işlemleri muvazaalı kabul edilir ve tapuda ilgisine göre Hazine veya
Vakıflar Genel Müdürlüğü adına her türlü kısıtlama ve
taşınmaz yükünden ari olarak resen tescil edilir.
(3) Bu madde
kapsamında görülmekte olan davalarda konusuz kalma nedeniyle davanın
esası ve yargılama giderleri hakkında karar verilmesine yer
olmadığına hükmedilir.
BAŞKAN 5inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu
Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme:
MADDE 7- (1) Bu Kanun
Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kumlu yürütür.
BAŞKAN 7nci madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Sayın Başkanım, görüşülmekte
olan kanun hükmünde kararnamenin adının Olağanüstü Hâl
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun şeklinde
değiştirilmesi, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz
kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan kanun hükmünde kararname
ibarelerinin kanun olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon
talebimiz vardır.
Takdirlerinize arz ederim.
BAŞKAN Talebiniz kayıtlara
geçmiştir. Redaksiyon işlemi kanunun yazımı
sırasında Başkanlığımızca
gerçekleştirilecektir.
Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde
kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 3üncü sırada yer
alan 692 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin görüşmelerine
başlayacağız.
3.- 692 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/863) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 498) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu 498 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz
isteyenler: Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Adana Milletvekilimiz Mevlüt Karakaya, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Van Milletvekilimiz Bedia Özgökçe Ertan konuşacaklardır.
İlk sıra Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Adana Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Karakayaya aittir.
Sayın Karakaya, süreniz on dakika.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 692 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve Başkanlık
Divanını saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun hükmünde
kararnameyle terör örgütleriyle veya Millî Güvenlik Kurulunca devletimizin
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğu herhangi bir
yapıyla ilişki içerisinde olduğu tespit edilen kişilerin
kamu görevlerinden çıkarılması amaçlanmıştır.
Ayrıca, OHAL kapsamındaki kanun hükmünde kararnamelerle kamu
görevinden ihraç edilen ancak daha sonra yapılan incelemeler sonucunda
terör örgütleriyle bir bağının olmadığı
anlaşılan kişilerin de kamu görevlerine iadeleri
sağlanmıştır. Suçsuzluğu anlaşılan ve kamu
görevine iade edilen vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla personelin görevden
ayrıldığı süre boyunca alamadığı mali ve
sosyal hakların kendilerine iadesi öngörülmüş.
Değerli milletvekilleri, bizi bugün ülke ve
millet olarak içinde yaşamakta olduğumuz bu olağanüstü hâl
şartlarına getiren sebepleri ve bunların altındaki
gerçekleri millet olarak, toplum olarak, temsil edenler olarak ve özellikle de
yönetenler olarak idrak etme mecburiyetimiz var. Bizi bu olağanüstü
şartları yaşama mecburiyetinde bırakan sebep millet ve
devlet bekamıza yönelmiş tehdit ve tehlikelerin fiiliyata
dönüşmüş olmasıdır.
Milletlerin ve onların siyasi organizasyonu
olan devletlerin varlıklarına yönelen tehdit ve tehlikelere
karşı meşru müdafaa haklarını kullanmaları ve bu
hakları kullanmaları kadar doğru bir durum söz konusu
değil; bu, aslında hukukun üstünlüğünün bir gereği. 15
Temmuz 2016 gecesi millet ve devlet kendisine yönelen tehlikeyi anında
fark etmiş ve duruma el koymuştur. Devlet ve milleti işgal girişimi,
250 kahramanın şehit olması, 2.193 vatan evladının
yaralanması ve ölçümlenmesi mümkün olmayan manevi külfetlerin yanında
çok ciddi ekonomik kayıplara da neden olmuştur. Bu felaketin hemen
öncesinde, başta Diyarbakır Surda olmak üzere Güneydoğu Anadolu
illerinde açılım çözüm Analar ağlamasın. replikleri
altında ülkeyi bölmek, iç çatışmayı tetiklemek için
kazılan hendekler, açılan tüneller ve yığılan silahlar
tüylerimizi ürpertmişti. Aslında hiç kimse ne hedefinden ne de
niyetinden vazgeçmiş değildir. Tehlikenin çok yakın ve
yakıcı olduğu herkesçe malumdur. Türkiye olağanüstü bir
mücadele azmiyle teröre cephe açmıştır.
Değerli milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak sorunun adını biliyoruz, sorunun adı belli; sorun
terör sorunudur, mücadele ise beka mücadelesidir. Artık terörizmle her
seviyede hesaplaşma zamanı gelmiştir, Zeytin Dalı
Harekâtı da millî güvenliğimizi temin ve tahkim için
planlanmıştır. Zeytin Dalı Harekâtı harama
karşı helalin duruşudur; Zeytin Dalı Harekâtı caniliğe
ve cehalete karşı cesaretin vuruşudur; Zeytin Dalı
Harekâtı millî bekanın varoluş, yok oluş mücadelesidir.
Suriyenin kuzeyinde açılmak istenen terör koridorunun kesilmesi,
kurulması planlanan terör devletinin engellenmesi için Fırat
Kalkanından sonra başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı
tarihî önemde, vazgeçilmez değerdedir. Bu süreçte kahraman Mehmetçik,
masum, sivil halkın zarar görmemesi için büyük bir dikkat ve hassasiyet
göstermektedir. Çocuklara kurşun sıkmak, kundaktaki bebeklere
kıymak teröristlerin mesleğidir. Mazlumların kanını
dökmek, PYD/PKKnın geçim kapısıdır. Sivilleri kalkan
yapıp arkalarına saklanmak, kız ve erkek çocuklarına silah
verip ateşe sürmek ancak ve ancak bölücü terör örgütünün
yaptığı ve yapabileceği bir canavarlıktır.
Türkiye terörle mücadele etmektedir ve davamız haklıdır. Son
silahlı hain ele geçirilinceye kadar bu mücadele durmayacak, tavsamayacak,
devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz bugün
olağan dışı koşullar altında, terör örgütlerinin
saldırısıyla karşı karşıya kalmış
durumda ve olağanüstü hâl ile yönetilmektedir. Bir ülkede olağan
dışı koşullar yaşanıyorsa devletin ilk görevi
millî güvenliği sağlamak için olağanüstü tedbirleri almak ve
tehlikeleri bir an önce elbette bertaraf etmektir. 15 Temmuz
akşamını hepimiz hatırlıyoruz, tepemize bomba
yağdı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşananları hepimiz
biliyoruz. O gece, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti işgale
kalkıldı. Dolaysıyla, böyle bir tehdit ve tehlike
karşısında elbette devlet de kendi gardını alacak ve
buna karşı meşru savunmasını yapacaktı. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konudaki mücadelede her zaman
devletimizin, milletimizin, Hükûmetimizin yanında yer aldık ama
bununla birlikte, bu mücadelenin yapılmasında
yanlışların önlenmesi, yeni mağduriyetlerin
oluşturulmaması, haksızlıkların olmaması için de
gerekli çalışmaların, titizliklerin gösterilmesi
gerektiğini de her platformda ifade etmeye çalıştık.
Nitekim, bu konuyla ilgili mücadele başladığında Milliyetçi
Hareket Partisi olarak partimizde bir komisyon oluşturduk, bu konuyla
alakalı olarak mağdur olduklarını söyleyen, şikâyette
bulunanların bize yaptığı müracaatlarını dikkate
aldık ve bunları Hükûmetle, devletin ilgili birimleriyle
paylaşmaya çalıştık. Bugün de ifade ediyoruz ki bu konuyla
ilgili mücadele yapılırken bazı haksızlıkların
önüne geçilmesi, yapılan yanlışların, hataların bir an
önce düzeltilmesi gerektiğini her platformda söylüyoruz. Elbette böyle
büyük bir mücadelenin içerisinde yanlışlar olacaktır, hatalar
olacaktır, sıfır hatayla bir mücadelenin, bu kadar devasa bir
beka mücadelesinin yapılmasını beklememek lazım. Burada
asıl yapılması gereken de bu hata ve yanlışların
bir an önce düzeltilerek doğrulara kavuşturulması
gerektiğidir. Ki, bu kararnamede, kısmen de olsa kanun hükmündeki
kararnamelerle geri iadeleri görüyoruz, haksızlıkların veya
baştan söylenen, terör örgütüyle bağlantılı
olmadığına ilişkin tespitlerin
yapıldığını buralardan görüyoruz. Elbette bu konuyla
ilgili mağdur duruma düştüğünü ifade eden çok sayıda müracaat
var, şikâyetler var, bunların içerisinde
haklısı-haksızı mutlaka ayırt edilmeli ama bir an önce
de hak ve adalet yerini bulmalıdır diyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Karakaya.
Söz sırası Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Van Milletvekilimiz Sayın Bedia Özgökçe Ertana
aittir.
Sayın Özgökçe Ertan, süreniz on dakika.
Buyurun. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, ben de grubum adına 692 sayılı
KHK üzerine konuşmak için söz aldım. Bir buçuk yılı
aşkın bir süredir OHAL rejimi altında yönetiliyoruz ve OHAL
rejiminin en önemli aracı, binlerce hukuksuzluğu barındıran
KHKlerdir, bu konuda çok defa konuştuk.
Bu süreçteki KHKlerin dokunmadığı
tek bir kişi bile kalmadı bu ülkede. OHALin 1inci yılında
KHKlerle 106.771 kişi işinden, ekmeğinden oldu. İşte,
692 sayılı KHK OHALin 1inci yılında, tam 15 Temmuzun
yıl dönümüne saatler kala yayımlanmıştı ve bu KHKyle
tam 7.348 kişi ihraç edildi.
Türkiye halkları artık bu OHAL darbesinin
bitmesini, KHK zulmünün son bulmasını, işsiz
bırakılanlar ise işlerine geri dönmeyi beklerken, yıl
dönümüne tam bir gün kala hatta saatler kala binlerce insan daha işsiz
kaldı. Üstelik maaşlarını almalarına üç saat kala
yayımladınız o KHKyi. Belki de sırf
maaşlarını vermemek için, hem de Erdoğan Bunları
besleyecek miyiz? dedikten hemen sonra yayımladınız.
Sayın milletvekilleri, bu KHK de dâhil, her bir
KHKnin yarattığı etki bakımından yeni Türkiyenin
panoramasını anlatmaya çalışacağım. Mesela, 675
sayılı KHK ile 11 bine yakın kamu emekçisi görevlerinden ihraç
edildi. Yine, Dicle Haber Ajansı, Jin Haber Ajansı, Özgür Gündem,
Azadiya Welat gazetesiyle beraber çok sayıda gazete ve dergi
kapatıldı.
676 sayılı KHKyle mesela yargıya ve
savunmaya çok ağır darbeler vuruldu. Bu KHKde avukat ile hükümlünün
görüşmesinin neredeyse altı aya kadar yasaklanması ve
görüşmedeki dokümanların örneğinin alınması,
görüşmenin de kaydedilmesinin yolu açılmış, savunma
hakkının dokunulmazlığı ve kutsallığı
böylece hiçe sayılmıştı.
Öte yandan, avukatları baskı altına
almayı hedefleyen düzenlemeler var ki bu uygulama, bu düzenleme çok daha
vahim. Avukatlar hakkında terör suçlamasıyla soruşturma ya da
kovuşturma açılması hâlinde bile bu tip takip ettiği
davalardan yasaklanmasına dair düzenleme bu KHKyle getirilmişti.
Yine, terör suçlamalarındaki
yargılamalarda müdafi sayısının 3le
sınırlandırılması çok daha başka bir vahim örnek,
bir düzenleme. Bu düzenlemeyle özellikle 3 müdafi sınırlaması
yapılmasının hâkimin sanığı peşinen terör suçlusu
olarak gördüğünü ve ihsasırey anlamına geldiğini
belirtmemiz gerekiyor. Bu düzenlemenin kendisi başlı başına
yargı bağımsızlığını ve
tarafsızlığını etkileyen bir düzenlemedir.
Açıkçası, bu düzenlemelerle hiç
şüphesiz ki adaletin tecellisi, genel hukuk prensibinin en önemli
ayaklarından biri olan savunma bir kez daha darbe almıştır.
Bu düzenlemelerin yargıya ağır saldırı anlamına
geldiğini, adil yargılanma hakkının yok edilmek istendiğini,
açıkçası yargıyı tek tipleştirmenin, baskı
altına almanın yollarından biri olduğunu vurgulamak
isterim.
Ama unutmayınız ki bu ülkede hukukun
üstünlüğüne inanan hukukçular da avukatlar da bu uygulamalara ve
düzenlemelere sessiz kalmadılar, kalmayacaklar da, itirazlar günbegün
yükseliyor. Bugün sizler de belki görmüşsünüzdür, basına
yansıdı, örneğin Yozgattan bir itiraz var. Yozgatta Sayın
Bekir Bozdağın meslektaşları ve bizlerin de
meslektaşları bu konuya itiraz etmişler ve şikâyet
etmişler, çok haklı olarak Avukatlığın temel
ilkelerinden biri itibarını korumaktır. demişler ve
devamında Savunma mesleğine ve savunmanın kapsamına
yönelik kısıtlamaların, el atmaların
gerçekleştirilmesinde bir avukatın rol alması, üstelik etkili ve
yetkili bir biçimde rol alması düşünülemez ve kabul edilemez.
denerek hakkında şikâyetler ve itirazlar yükselmiş. Biz de
buradan, gerçekten,bu yürekli çıkışı gösteren sevgili
meslektaşımızı kutlamak istiyoruz.
Yine, takip eden 676 sayılı KHKyle
rektörlük seçimleri kaldırılmıştı. 20 Temmuz 2016da
sadece üç ay için toplumdan rıza istenen OHAL ilanıyla bizler OHALin
kesinlikle üç ay sürmeyeceğini daha o günlerde belirtmiştik ve
artık Türkiyede hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını
da öngörmüştük. Nitekim Sayın Erdoğan OHALin manasını
hemen şu cümleyle açıklamıştı: Normal zamanlarda yapamadığımızı
OHALle yapıyoruz. demişti. Sadece normal zamanlarda değil,
hiçbir koşulda yapılmaması gerekenleri OHALle
yaptınız, KHKlerle yaptınız, tutuklamalarla, dayatmalarla yaptınız,
yapmaya devam ediyorsunuz ve Türkiye toplumunu belirsizliğe, güvensizliğe,
korkuya, baskıya teslim etmiş bu iklimde bu toplumu
yönettiğinizi düşünüyorsunuz. Aslında bu tabloya bir yönetim
denemez.
Sayın milletvekilleri, OHALin
ilanını takiben seri hâlde çıkarılan KHKlerin içeriği
bizlere iktidarın derdinin FETÖyle mücadele
olmadığını, toplumsal muhalefeti sindirmek olduğunu
her bir KHKde ayrı ayrı göstermiştir. FETÖyle organik
bağını hiçbir zaman gizlemeyen büyük şirketlerin sahipleri
ve ortakları, polis şefleri, elini kolunu sallayarak yurt
dışına kaçarken AKP Hükûmeti çıkardığı
KHKlerle kamu emekçilerini ihraç etmekle meşgul olmuş, koca devlet
sadece muhalif öğretmenlerle, akademisyenlerle
uğraşmıştır. Akademinin içi
boşaltılmış, bu ülkenin yetişmiş nice
değerli insanı ihraç edilmiş ve hatta hedef gösterilmiş,
gözaltına alınmış ya da tutuklanmıştır.
Akademiler ise aklımızla alay edercesine, son derece kifayetsiz
kesimlerce doldurulmuş durumda şu an. Şöyle bir şey
yaşanmıştı mesela: Başka yayınların
içindekiler bölümünü doktora tezi diye sunan biri hâlâ akademisyen
unvanıyla bir üniversitede çalışıyor, maaş alıyor
ve hatta tez denilen o kâğıtları onaylayan üniversiteler
tarafından da taltif ediliyor. Yine, başka bir skandal daha
yaşandı: İşe alım süreçlerinde burçlar dikkate
alınmalıdır. şeklindeki, hiçbir sıradan sohbete dahi
konu olamayacak seviyedeki bir saçmalık Süleyman Demirel Üniversitesine
tez olarak sunuldu. İşte seviye bu ama diğer yandan ömrünü
insanlığa, bilime, öğrencilerine, sağlıklı bir
Türkiye geleceğine adayan yüzlerce bilim insanı üniversitelerden
ihraç edilmiştir. Bu örneklerden kim bilir daha kaç tane yaşandı
ama en çok kamuoyuna yansıdığı hâliyle bizler birkaç
örneğine vâkıf olabildik.
Öte yandan, OHAL gerekçe gösterilerek işçi
grevleri Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanmakta, işçilerin haklarını
aramalarının önüne geçilmektedir. AKP Hükûmeti OHAL bahanesiyle
işçi haklarının sermayenin çıkarları
doğrultusunda nasıl ellerinden alınacağının
örneklerini her fırsatta sunuyor. AKP döneminde işçiler ne zaman hak
istese, ne zaman işçi sınıfı en tabii hakkı olan grev
hakkını kullanmak istese Bakanlar Kurulu devreye giriyor ve derhâl
yasaklar koyuyor. İktidarı boyunca büyük çaplı 8 grevi
yasaklayan AKP Hükûmeti OHALin ilanından bu yana tam 6 defa grev
yasaklamıştır. Bunun son örneği 130 bin metal işçisinin
grev kararını yasaklamak olmuştu hepinizin malumu. Metal
işçileri emekleri üzerinden kâr rekoru kıran holdinglerden
emeklerinin karşılığını talep etmişler ancak
AKP buna izin vermemiştir. İşte OHALin ve KHKlerin bizlere
sunduğu Türkiye tablosu budur; hakların aranamadığı,
hak aramanın yasaklandığı bir Türkiyedir. Yapılan
araştırmalara göre 2001-2015 arası yıllık grev
sayısı 1985-2000 dönemine göre yüzde 85 azalmıştır.
2003ten bu yana yasaklanan grev sayısı 14 iken bunun
6sının son bir buçuk yılda gerçekleşmiş
olmasının anlamı gayet açıktır.
Sayın milletvekilleri, OHALin
oluşturduğu yeni Türkiye toplumunda bir başka husus, toplumsal
muhalefetin tamamen kontrol altına alınmak istenmesidir. Hükûmet
politikalarını eleştirmek artık adli bir suç hâline gelmiştir.
Biliyorsunuz artık ağzından Afrin kelimesi çıkan
kişiye dahi hemen gözaltı uygulaması yapılıyor ya da
tutuklanıyor. Bugüne kadar sadece son iki haftada sosyal medya üzerinden
Afrin operasyonunu eleştiren insanlardan işte 573 kişi
gözaltına alınmış ve 34 kişi ise
tutuklanmıştır. Tutuklanmayanlar ise mutlaka adli kontrole tabi
tutulmakta, haklarında yurt dışına çıkış
yasağı konulmakta yani bir anlamda büyük Türkiye hapishanesine
gönderilmektedir.
Süremiz bittiği için devam edemiyorum.
Peki, teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz
için, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul
edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.38
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56ncı Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
498
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon
yerinde.
Hükûmet
yerinde.
1inci
maddeyi okutuyorum:
OLAĞANÜSTÜ
HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (*)
Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler
alınması; Anayasanın 121 inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve
2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre
Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan
Bakanlar Kurulunca 5/6/2017 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Kamu personeline ilişkin
tedbirler
MADDE 1- (1) Terör
örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut
bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan
kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek
kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere
ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca
özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.
(2) Birinci
fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin,
mahkûmiyet kararı aranmaksızın rütbe ve/veya memuriyetleri
alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata
yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler,
doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların
uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu,
denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona
ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi
adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal
edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya
vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu
kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve
çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında
bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal
bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar
iptal edilir.
(3) Birinci
fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa
uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi
unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını
ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek
adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
İade hükümleri
MADDE 2- (1) Ekli (2) sayılı
listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki
listelerin ilgili sıralarından
çıkarılmıştır.
(2) İlgili kanun hükmünde
kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen kişiler
bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde
kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan
kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin
yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar
çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu
görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve
başladıktan tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal
hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden
çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde
bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden
çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi
dışında öğrenim durumları ve kazanılmış
hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de
yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili
bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Rütbesi alınan emekli Türk
Silahlı Kuvvetleri personeli
MADDE 3- (1) Türk Silahlı
Kuvvetlerinden emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan,
31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu hükümlerine göre Silahlı Kuvvetlerden ayırma
cezası alan. Devlet memurluğundan çıkarılan,
sözleşmeleri fesih edilen, müstafi sayılan veya istifa eden subay,
sözleşmeli subay, astsubay sözleşmeli astsubay, Devlet memuru,
işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler ile 27/7/1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun
geçici 32 nci maddesi kapsamında haklarında işlem tesis
edilenlerden; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli
güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen
yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya
iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen ve
ekli (3) sayılı listede yer alanların rütbeleri alınır
ve emekli kimlikleri iptal edilir. Bu kişiler kamu görevine yeniden kabul
edilmezler, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemezler. Ayrıca
bunlar uhdelerinde taşımış oldukları mesleki
unvanları ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan ve
sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan
yararlanamazlar. Bu kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli
heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği
ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah
ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri, pilot
lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal edilir.
Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve
çalışanı olamazlar.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Kurum ve kuruluşlara ilişkin
tedbirler
MADDE 4- (1) Ekli (4) sayılı
listede yer alan dernek, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listenin ilgili
sırasından çıkarılmıştır. İlgili kanun
hükmünde kararname hükümleri, söz konusu dernek bakımından tüm hüküm
ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yürürlük
tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır.
Buna ilişkin işlemler ilgisine göre İçişleri
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından
yerine getirilir.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Yurtdışında
öğrenim görenler
MADDE 5- (1) 8/4/1929 tarihli ve 1416
sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna
tabi öğrencilerden, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca
Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya
bunlarla irtibatı olan ve ekli (5) sayılı listede yer alanların
öğrencilikle ilişikleri kesilmiştir. Bunlar hakkında
18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci
ve üçüncü fıkraları hükümleri uygulanır. Bunların bu
kapsamda gördükleri eğitimlere ilişkin olarak denklik işlemleri
yapılmaz ve bunlar söz konusu eğitimleri kapsamındaki akademik
unvan ve derecelerine bağlı haklardan yararlanamazlar.
(2) Ekli (6) sayılı listede
yer alan kişi, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listenin ilgili
sırasından çıkarılmıştır. İlgili kanun
hükmünde kararname hükümleri, bu kişi bakımından tüm hüküm ve
sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı
tarihinden itibaren ortadan kalkmış sayılır.
BAŞKAN 5inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Geri alınan madalyalar
MADDE 6- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca
Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya
bunlarla irtibatı olan ve ekli (7) sayılı listede yer alan
kişilere 24/10/1983 tarihli ve 2933 sayılı Madalya ve
Nişanlar Kanunu kapsamında verilmiş olan madalyalar geri
alınmıştır.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 7- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 7nci madde
üzerinde söz isteyen? Yok.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
7nci madde kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 8- (1) Bu Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 8inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
8inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
8inci madde kabul edilmiştir.
Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.
Buyurun Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Sayın Başkanım, görüşülmekte
olan 498 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
adının Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun
şeklinde değiştirilmesi, ayrıca metinde geçen ve
görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan kanun
hükmünde kararname ibarelerinin kanun olarak değiştirilmesine
yönelik redaksiyon talebimiz vardır.
Takdirlerinize sunarım.
BAŞKAN - Talebiniz kayıtlara
geçmiştir. Redaksiyon işlemi kanunun yazımı
sırasında Başkanlığımızca
gerçekleştirilecektir.
Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde
kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 4üncü sırada yer
alan 693 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin görüşmelerine başlayacağız.
4.- 693 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/869) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 499) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 499 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz
isteyen? Yok.
Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
OLAĞANÜSTÜ
HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME(X)
Olağanüstü hal kapsamında
bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121 inci maddesi ile
25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4
üncü maddesine göre Cumhurbaşkanının başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunca 15/8/2017 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Kamu personeline ilişkin tedbirler
MADDE 1- (1) Terör örgütlerine veya
Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı
faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan
ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden
başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın
çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi
bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine
göre işlem tesis edilir.
(2) Birinci
fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin,
mahkûmiyet kararı aranmaksızın rütbe ve/veya memuriyetleri
alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata
yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler,
doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların
uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu,
denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona
ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi
adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal
edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya
vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu
kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve
çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında
bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal
bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar
iptal edilir.
(3) Birinci
fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa
uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi
unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını
ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek
adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
İade hükümleri
MADDE 2- (1) Ekli (2) sayılı
listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki
listelerin ilgili sıralarından
çıkarılmıştır.
(2) İlgili
kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen
kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte
ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere
ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin
yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar
çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu
görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve
başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve
sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden
çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde
bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıktan
tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında
öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık
derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine
getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve
kurumlar tarafından yürütülür.
(3) Ekli
(3) sayılı listede yer alan kişiler, ilgili kanun hükmünde
kararnamenin eki listenin ilgili sıralarından
çıkarılmıştır. İlgili kanun hükmünde kararname
hükümleri, bu kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla
birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli
olmak üzere ortadan kalkmış sayılır.
(4) 5/6/2017 tarihli ve 692
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (2)
sayılı listenin Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.
başlıklı bölümünde yer alan ÖZMEN ibaresi ÖZENCİ
şeklinde düzeltilmiştir.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
Rütbesi alınan emekli Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli
MADDE 3- (1) Türk Silahlı
Kuvvetlerinden emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan veya
istifa eden subaylardan, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca
Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti
veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu
değerlendirilen ve ekli (4) sayılı listede yer alanların
rütbeleri alınır ve emekli kimlikleri iptal edilir. Bu kişiler
kamu görevine yeniden kabul edilmezler, doğrudan veya dolaylı
görevlendirilemezler. Ayrıca bunlar uhdelerinde
taşımış oldukları mesleki unvanları ve
sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan ve sıfatlarına
bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar. Bu
kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon,
yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri
de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları,
pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal
edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu,
ortağı ve çalışanı olamazlar.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü maddeyi okutuyorum:
Kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler
MADDE 4- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik
Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti,
iltisakı veya bunlarla irtibatı olan ve ekli (5) sayılı
listede yer alan kurum ve kuruluşlar kapatılmıştır.
(2) Birinci fıkra kapsamında
kapatılan kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile
her türlü malvarlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hâzineye
bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait
taşınmazlar tapuda resen Hazine adına, her türlü
kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir.
Bunların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde
Hâzineden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devre ilişkin işlemler
ilgili tüm kuramlardan gerekli yardımı almak suretiyle Maliye Bakanlığı
tarafından yerine getirilir.
(3) Ekli (6) sayılı listede
yer alan kurum ve kuruluşlar, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki
listenin ilgili sıralarından çıkarılmıştır.
İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, söz konusu kurum ve
kuruluşlar bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte
ilgili kanun hükmünde kararnamenin yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere
ortadan kalkmış sayılır. Buna ilişkin işlemler
ilgisine göre İçişleri Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve ilgili diğer kurumlar
tarafından yerine getirilir.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu Kanun Hükmünde
Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 5inci madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
6ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6ncı madde kabul edilmiştir.
Komisyonun bir redaksiyon talebi var.
Buyurun Sayın Başkan.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Sayın Başkanım, görüşülmekte
olan 499 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
adının Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirlerin
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine
Dair Kanun şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen
ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan kanun
hükmünde kararname ibarelerinin kanun olarak değiştirilmesine
yönelik bir redaksiyon talebimiz vardır.
Takdirlerinize sunuyorum.
BAŞKAN Talebiniz kayıtlara
geçmiştir. Redaksiyon işlemi kanunun yazımı
sırasında Başkanlığımızca
gerçekleştirilecektir.
Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde
kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
5inci sırada bulunan 511 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- 695 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/906) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin (S. Sayısı: 511)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada bulunan 513 sıra
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- 697 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/908) ve İçişleri Komisyonu Raporunun (S. Sayısı: 513)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzünün, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalpin 689
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
birleşimi kapatmadan önce, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın
Sibel Yiğitalp kürsüde yapmış olduğu konuşmasında
Meclis Başkan Vekili olarak şahsıma da atıfta bulunduğu
için kısa bir açıklama yapma gereği doğmuştur.
Milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili
hükümler Anayasamızın 84üncü ve İç Tüzükümüzün maddelerinde
bellidir. Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma
hâlinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel
Kurula bildirilmesiyle olur. denmektedir. Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeliğine seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen ve
kısıtlanan milletvekili hakkında kesinleşmiş mahkeme
kararının Genel Kurulun bilgisine sunulmasıyla üyelik sıfatı
sona erer. denmektedir.
Sayın milletvekilleri, tabii,
konuşmasında şu cümlesi benim için, şahsım için çok
önemli: Sosyal demokrat parti üyesi olduğunu iddia eden bir Meclis
Başkan Vekilinin kararı okuyarak işleme almış
demesi. Dünkü birleşim saat 15.00 itibarıyla
başlamıştır. Gündemde sayın milletvekilinin
milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili önergesi mevcuttu, saat 17.10da
Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Ne Sayın Yiğitalp ne de
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili ve yetkililerinin
gelip tarafıma Bunun gündemden çıkarılmasını talep
ediyoruz. şeklinde bir müracaatı olmamıştır. Saat
15.00te Genel Kurul başlamıştır, saat 17.10da yani iki
saat on dakika sonra işleme alınmıştır.
Dolayısıyla sosyal demokrat bir partinin,
Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi ve mensubu olmaktan her zaman onur ve gurur
duyan bir kişi olarak geçmişte bu partide gençlik kolları
başkanlığı, merkez ilçe başkanlığı, il
başkanlığı, il belediye başkanlığı ve
dört dönem Bilecik Milletvekili olarak Parlamentoda görev yapıyorum. Bu
kürsüde dokuz yıl süreyle kâtip üyeliği görevinde bulundum,
şimdi de Meclis Başkan Vekiliyim, Cumhuriyet Halk Partiliyim, sosyal
demokrat yapımdan hiçbir tavizim ve değişikliğim söz konusu
değildir. O nedenle bu açıklamayı yapma gereği duydum. Anayasanın
ve İç Tüzükün Meclis Başkanlığına vermiş
olduğu yetkiyi biz sadece burada gündeme getirdik, durum bundan ibarettir.
Kendileri burada yok, zannediyorum yarın tutanaklardan bakacaktır.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 8 Şubat 2018 Perşembe günü
saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.14
(x) 470 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 483 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 29 Nisan 2017 tarihli ve 30052 (mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayımlanan hâlidir.
(x) 498 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
(*) 692 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14 Temmuz 2017 tarihli ve 30124 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayımlanan hâlidir.
(x) 499 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) 693 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25 Ağustos 2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan hâlidir.