TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
57nci
Birleşim
8
Şubat 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Sinop Milletvekili Barış Karadenizin, Sinop Nükleer
Santral Projesi ÇED toplantısı ve yaşanan olaylara ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur Dilipakın,
12 Şubat Kahramanmaraşın düşman işgalinden
kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Mersindeki yaşam
alanlarının imara açılmasına ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Nazım Mavişin, Sinop Milletvekili
Barış Karadenizin yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzünün
56ncı Birleşimde sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Türk Tabipleri
Birliğinin gerçek anlamda vatansever tabipleri temsil etmediğine
ilişkin açıklaması
4.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin, 8 Şubat
Gaziantepe gazi unvanı verilişinin 97nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Suriyedeki sorunların çözümü için meşru Suriye Hükûmetiyle
doğrudan görüşülmesi gerektiği önerilerinin dikkate
alınmasını istediğine ilişkin açıklaması
6.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, Akkuyu Nükleer Enerji
Santralinin yüzde 49unun satışıyla ilgili iddiaların
doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, taşeron
işçilerin kadroya alınmalarındaki eşitsizlik ve
haksızlığın nedenini ve taşeron işçilerin
sömürülmesine ne zaman son verileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Cumhurbaşkanının Papayla yaptığı görüşme
için Vatikana ne kadar ve hangi ödenekten bağış
yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde tarım ve
hayvancılıkla uğraşanların büyük mağduriyetler
yaşadıklarına ilişkin açıklaması
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 4
Şubat Dünya Kanser Gününe ilişkin açıklaması
11.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, esnaf ve
sanatkârların neden meslek odalarına kayıt olmak ve aidat ödemek
zorunda bırakıldıklarını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Cumhurbaşkanının sulama birliklerinin
kaldırılacağına yönelik bazı ifadelerine ve buna
ilişkin nasıl bir yol haritası belirlendiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
13.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, 14
yaşında Süryani bir kız çocuğu olan Çavkari Simonun Türk
Silahlı Kuvvetleri nezdinde ülkemiz için yazdığı mektuptan
bazı bölümleri paylaşmak istediğine ilişkin
açıklaması
14.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun, Toprak
Mahsulleri Ofisinin depolarındaki fındıkların bir an önce
satılmasının doğru olacağına ilişkin
açıklaması
15.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 12 Şubat Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne, hayatın
mücadele olduğuna ve engelleri aşmak için güçlüklere göğüs
germek gerektiğine ilişkin açıklaması
16.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, ülkenin tepesindeki
yöneticilerden en alt düzeydeki yöneticilere kadar terör eylemlerini ve terörle
mücadeleyi bahane ederek çok ciddi bir düşmanlaştırma ve
algı üretme çabası olduğuna ilişkin açıklaması
17.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, limanı, demir
yolu, otobanı, lojistik avantajı ve konumu itibarıyla yerli
hibrit otomotiv üretimi için en uygun yerin Mersin olduğuna ilişkin
açıklaması
18.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın, kadını
aşağılayan, toplumu ayrıştıran açıklamalarda
bulunan ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlunu
kınadığına ve bu konuda gereğinin
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
19.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, sigara
bağımlılığına ve sigarayı bırakabilme
sürecinin bir hekim kontrolünde yapılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
20.- Balıkesir Milletvekili Akın Üstündağın,
sarayda yapılan toplantılara katılma zorunluluğunun
muhtarlar üzerinde bir baskıya dönüştüğüne ilişkin
açıklaması
21.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın, FETÖ kapsamında
kayyum atanan Boydak Holdingin durumuyla ilgili bazı bilgiler almak
istediğine ilişkin açıklaması
22.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhanın, Ankarada
metronun dün gece 01.00den 04.00e kadar yolcu almayarak bir taşıma
aracı gibi kullanılması konusunun
araştırılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
23.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 8 Şubat Gaziantepe
gazi unvanı verilmesinin 97nci yıl dönümüne, Arif Nihat
Asyanın doğumunun 114üncü yıl dönümüne ve 9 Şubat
Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 49uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin,
sosyal medyada Afrinle ilgili paylaşımlardan ötürü
tutuklananların durumuna, meslek birliklerinin başından Türk
ve Türkiye ibaresinin çıkarılması konusuna ve ÇAYKUR Genel
Müdürü İmdat Sütlüoğlunun kadınlara yönelik bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
25.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akının, 8 Şubat
Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin 97nci yıl dönümüne,
yenilenebilir kaynakların Türkiye'nin her yerinde daha çok
kullanılabilir hâle getirilmesi gerektiğine, Türk ve Türkiye
adını siyasallaştırmanın ülkeye çok büyük zarar
vereceğine ilişkin açıklaması
26.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün, Türk Tabipleri
Birliğinin yaptığı açıklamaya, Afrinde şehit
olanları rahmetle andığına, 8 Şubat Gaziantepe gazi
unvanı verilmesinin 97nci yıl dönümüne ve
Cumhurbaşkanının Vatikanda Papayla yaptığı
görüşmeye ilişkin açıklaması
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Amasya Milletvekili Mehmet
Naci Bostancının yaptığı açıklaması ile
Samsun Milletvekili Erhan Ustanın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Trabzon
Milletvekili Haluk Pekşenin görüşülmekte olan 697 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin, İstanbul
Milletvekili Arzu Erdemin görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir
Milletvekili Mustafa Ali Balbayın görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
32.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının,
İstanbul Milletvekili Garo Paylanın görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesi
üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, Hatay Milletvekili Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu ve arkadaşları tarafından, demir çelik
sektörünün yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/234) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili
Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, internet sansürünün
araştırılması amacıyla 8/2/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, kanser tedavisinin tüm ülke
genelinde aynı standart ve nitelikte yapılması, tedavi
süreçlerinin sağlıklı planlanabilmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan
(10/957) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Şubat 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 670 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
(1/755) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 420)
2.- 695 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/906) ile
İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 511)
3.- 697 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/908) ve
İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 513)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Karşılıklı Kültür Merkezlerinin
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/865) ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 510)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke
Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 461)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Arasında Afet ve Acil Durum Halinde Yardım Sevkiyatının ve
Yardım Personeline Ait Eşyanın İthalat, İhracat ve
Transitini Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/764) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 460)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/763) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 465)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/691) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Deniz Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/729) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 477)
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Güvenlik Alanında Eğitim İşbirliğine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/445) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 108)
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Polis Eğitimi İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/441) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105)
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Tarımsal İşbirliği Konulu Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/404) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 150)
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gabon Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İkili Hava Ulaştırma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/685) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 379)
14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu
Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası
Taşınmasına İlişkin Anlaşma ve Notaların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/705) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 382)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Çorum
Milletvekili Tufan Kösenin görüşülmekte olan 695 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya Milletvekili Ahmet
Selim Yurdakulun görüşülmekte olan 697 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında MHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Mardin Milletvekili Mithat
Sancarın görüşülmekte olan 697 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya Milletvekili Ahmet
Selim Yurdakulun yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar
Tüzünün, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
konuşması
IX.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 420) 670 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin oylaması
2.- (S. Sayısı: 510) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle
Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı
Kültür Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.- (S. Sayısı: 461) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında
Ev Sahibi Ülke Anlaşması İle Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
4.- (S. Sayısı: 460) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle
Birleşmiş Milletler Arasında Afet Ve Acil Durum Halinde
Yardım Sevkiyatının Ve Yardım Personeline Ait
Eşyanın İthalat, İhracat Ve Transitini
Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
5.- (S. Sayısı: 465) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle
Karadağ Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
6.- (S. Sayısı: 379) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Ve Gabon
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Toğrul'un, OHAL İşlemleri İnceleme
Komisyonunun işleyiş sürecine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/21479)
2.- İzmir Milletvekili
Murat Bakan'ın, proje bazlı teşvik sisteminin
ayrıntılarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/21643)
3.- Tekirdağ
Milletvekili Candan Yüceer'in, Cumhurbaşkanının muhtarlarla
yaptığı toplantılara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/21799)
4.- Adana Milletvekili Meral
Danış Beştaş'ın, OHAL İşlemlerini
İnceleme Komisyonunun çalışmalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/21802)
8 Şubat 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Sinop Nükleer Santral Projesi ÇED
toplantısı ve yaşanan olaylar hakkında söz isteyen Sinop
Milletvekilimiz Barış Karadenize aittir.
Buyurun
Sayın Karadeniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Sinop Milletvekili Barış Karadenizin,
Sinop Nükleer Santral Projesi ÇED toplantısı ve yaşanan olaylara
ilişkin gündem dışı konuşması
BARIŞ
KARADENİZ (Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Sinop halkının
nükleer santral istemediğini hem size hem de bütün dünyaya bir kez daha
duyurmak için gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, iki gün önce ülkemizin muhteşem doğasına sahip
ilimizde hiç istemediğimiz tatsız olaylar yaşadık. Mutlu
şehrimizin sahipleri Sinoplular biber gazı ve şiddete maruz
kaldılar. Polis barikatıyla, en doğal hakları olan
halkın bilgilendirilme toplantısına alınmadılar,
engellendiler, gözaltına alındılar. Önceden
hazırlanmış bir senaryo, üç gün öncesinden
hazırlanmış bir senaryo o gün uygulamaya geçti, Sinop
halkının iradesi gasbedildi. Ne için? Sinoplular nükleer santral
istemediği için.
Sayın
milletvekilleri, ÇED Yönetmeliğinin 9uncu maddesine göre, halkın
katılımı toplantısı Çevre Bakanlığınca
halkı bilgilendirmek için düzenlenir. Adı üzerinde halkın
katılımı toplantısı fakat halkı bilgilendirme
toplantısı, halkı bilgilendirmeme toplantısına
dönüştürüldü. Sinoplular toplantıya katılmasın diye 12
kilometre uzaklıkta 180 kişilik bir salon buldular. Değil 12
kilometre, 100 kilometre de olsa Sinop halkı o toplantı salonuna
girip nükleer santral istemediğini anlatacaktı. Sinop
halkını Sinoplular temsil eder. Sizler de bu şekilde Sinop
halkının hakkını yediniz. Sinop halkı, engelleri
aşıp kendi hakkı olan bilgilendirme toplantısına,
tekrar söylüyorum, giremedi. Üç gün önceden toplantıya kimlerin gireceği
tespit edilmiş. Salona giren ve nükleer santrale karşı
olduğunu söyleyen vatandaşlar salondan yaka paça atılıp
gözaltına alındı. Halkın içeri giremediği
toplantıya gazeteciler de alınmadı.
Milletvekili
arkadaşlarım, belediye başkanlarımız ve ilin
milletvekili olarak halkın girmediği toplantıya biz de girmedik
çünkü halkı bilgilendirme toplantısıydı. (CHP
sıralarından alkışlar) Toplantının halktan
kaçırıldığı bir gerçektir. Bakmayın 180
kişilik salonun dolu olduğuna, o salonda koltuklar da boştu. O
vatandaşlar özellikle getirilmiş, üniversite rektörü tarafından
ve bir siyasi partinin bir temsilcisi tarafından özellikle
doldurulmuş o salona. Orada kimseyi dinlemeyen, uyuyan bir kesim
vardı. Sinop halkından bunu kaçırdılar.
250
sayfalık ÇED raporu elimde. Bu 250 sayfalık ÇED raporu otuz dakika
içinde orada anlatıldı. 6 kişiye söz hakkı verildi, hepsi
iyimser. Buyurun ÇED raporu, otuz dakikada anlatılacak 250 sayfa. Vereyim
size isterseniz, kaç günde okuyacaksınız bunu? Bırakın bu
halkı kandırmayı.
207
bin kişilik Sinopun hakkını 6 kişiyle temsil edemezsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar) 8 milyona yaklaşan
Karadenizin hakkını 6 kişi temsil edemez. 80 milyon
vatandaşımızı etkileyecek nükleer tehdit, aylarca,
yıllarca tartışılması gereken bir durumdur, otuz
dakikaya sığdıramazsınız. Her seferinde millî iradeye
saygı deyip
Sinop'ta yaşayan halka saygı göstermek
zorundasınız.
Sinop
Valisinin Sinopu kucaklaması gereken yerde, Sinop halkının
karşısına, otelin uygulama salonunun 1,5 kilometre ötesine
barikatlar kuruldu. Barikatlarla Sinop halkı oraya alınmadı.
Neymiş efendim, zaman geçmiş ve oradaki toplantı salonu
dolmuş. Gördük kayıtlardan toplantı salonunun dolup
dolmadığını.
Bir
de Sinop halkını polislerle karşı karşıya
getirmeyin, onlar da bizim kardeşimiz.
Üniversite
öğrencilerini bilinçsiz bir şekilde toplantının
dışında bir yöntemle oraya almışlar. Bu toplantı
yok hükmündedir, tanımıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu toplantı yapılmamıştır. ÇED
süreci sakatlanmıştır. Sinop sahipsiz değildir. Biz
Sinopun sakinleri değil, sahipleriyiz milletvekili
arkadaşlarım. Biz geçmişte de Sinopta yaşadık,
yarın da Sinoptayız.
AHMET
AKIN (Balıkesir) Nazım ağabey de duysun da
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Nazım Bey yoktu ama
arkadaşlarını yollamış, sağ olsun.
ERKAN
AYDIN (Bursa) Nazım Bey istiyor mu nükleeri?
AHMET
AKIN (Balıkesir) Nazım Bey de istemiyormuş, öyle bir dedikodu
var.
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Halkın görüş ve önerilerinin
alınması gerekir. Nükleer santral projesini halktan
kaçırmayın. Halktan
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN
Ne kadar istiyorsunuz efendim? Başkanlık Divanı üyesisiniz
siz.
Sözlerinizi
tamamlamak üzere ek bir dakika süre veriyorum Sayın Vekilim, buyurun.
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Sayın iktidar milletvekilleri, ben de biliyorum
sizin içinizde nükleer santrale karşı olanları.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Yok, karşı
değiliz. Nereden çıkarıyorsunuz?
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Karşısınız. Var, biliyorum.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Değiliz.
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Dik durun! Dik durun! (CHP sıralarından
alkışlar) Nükleer santrale karşı olduğunuzu, ülkeyi
bir karanlığa götürmek istemediğinizi söyleyin. Rica ediyorum,
gelin Sinopa, bir görün. Çevre Komisyonu gelin bir bakın, 350 bin tane
ağaç kesildi orada. Yenilenebilir enerji kaynaklarımız var.
Gelin, rüzgâr enerjisi yapalım, güneş enerjisi yapalım, el
birliğiyle yapalım bunu ama nükleer teknoloji çöplüğünü
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Güneşe de
karşısınız, HESe de karşısınız.
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Millî olan şeyleri yapalım, millî deyip
millî olan şeyleri yapın.
Uranyumu
olmayan bir ülkede nükleer santral yapamazsınız. Teknolojiniz de buna
müsait değil, sizin kapasiteniz de buna müsait değil. (CHP
sıralarından alkışlar) Allahtan korkmanız lazım.
Allahtan korkmak lazım. Yeryüzü cennetini mahvetmeye hiç kimsenin
hakkı yok. Nazım ağabey, senin de hakkın yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN
AYDIN (Bursa) Hah! Bravo!
BARIŞ
KARADENİZ (devamla) Nükleer santrale karşı bir duruş
sergileyelim arkadaşlar. Türkiyeyi, ülkemizi, Sinopu mahvetmeyelim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Bitti mi Başkanım?
BAŞKAN
Sayın Karadeniz, siz Başkanlık Divanı Kâtip Üyesisiniz,
İç Tüzükü biliyorsunuz ama bir dakika daha ek süre veriyorum size.
Buyurun.
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok önemli bir konu. Ülkemizin geleceği için çok önemli bir konu. 20
milyar dolarlardan bahsediyorlar. Japonyayla yapılan anlaşmada 16
milyar dolar diye geçiyor, 20 milyar dolar diye açıkladılar. Bu 4
milyar doların nereye gideceği de belirsiz.
AHMET
AKIN (Balıkesir) 25.
BARIŞ
KARADENİZ (Devamla) Ondan sonra ÇED düzenleme raporunu bir offshore
ülkesinin şirketine verdiniz. İlk defa Türkiyede yaşadık
bunu da. İlk defa da Türkiyenin en mutlu şehri Sinop mutsuz bir gün
yaşadı. Sinop halkını Sinopa sokmadınız. İki
gün sonra nükleer santral yapmaya kalkıp Sinopun girişine de barikat
koyup Sinopa da o halkı sokmazsınız zannederim.
Bir
de Çevre Bakanlığının ÇED raporlarının
yayınlandığı internet sitesinde diyor ki: Nüfusu az olan
yerlere yapın bunu. Bu demek oluyor ki Sinopu da gözden
çıkardınız, Sinop halkını da gözden çıkardınız;
çıkaramazsınız. Sinop halkı dik durur, bunu gene size
yaptırmaz, yaptırmaz, yaptırmaz
Nükleere
inat yaşasın hayat. (CHP sıralarından alkışlar)
İsteyenlere
de verebilirim bunu.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karadeniz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Başkan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Kamu otoriteleri memlekete hizmet götürürken
bırakın bunu halktan saklamayı, halkın refahı, daha
iyi yaşaması için yapılan bu yatırımları halka
anlatmak için çaba gösterir. Sinop da bunun bir örneğidir. Gereken
yapılmış, halka ilan edilmiştir bu çalışma.
Ayrıca o toplantının dışında da hane hane
halkın bilgilendirilmesi yapılacaktır.
Bu
konuya ilişkin, izniniz olursa, yerinden bir dakika bizim Sinop
Milletvekilimiz Sayın Nazım Maviş bir açıklamada bulunacak.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
Buyurun
Sayın Maviş.
AHMET
AKIN (Balıkesir) Maviş bir Sinop için nükleere hayır.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Bir dur be
Bir dur be
Adam
anlatsın bir şeyi.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Nazım Mavişin, Sinop
Milletvekili Barış Karadenizin yaptığı gündem
dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Öncelikle
Barış Bey bizim kardeşimiz. İsmimi anarak
yaptığı konuşmada ismimle ilgili nezaket ölçüleri
içerisinde konuştuğu için teşekkür ediyorum. Ancak bir hususu
tashih etme ihtiyacı söz konusu oldu.
Sayın
Barış Beyin yaptığı konuşmada ve o gün orada
bulunan diğer milletvekili arkadaşlarımızın
yaptığı konuşmalarda Gerçek halk burada, Sinop halkı
burada. İçeride kimlerin olduğunu bilmiyoruz. Belediye
Başkanlarımız burada, milletvekilleri burada fakat içeride insan
mı var, onu da bilmiyoruz. gibi ifadeler kullanıldı. Bunlar
doğru değil. 300 kişilik bir salon Sinop halkı
tarafından doldurulmuştur. Belediye Başkanı vardır,
25inci Dönem milletvekilimiz vardır, CHPden seçilmiş şu anda
bağımsız olan il genel meclisi üyesi vardır ve Sinoplular salondadır.
Dolayısıyla salon dolu olduğu için diğer
katılımcılar alınamamıştır.
Bahsedildiği gibi, nükleerle ilgili olumsuz görüşlerini beyan etmek
isteyenler salon dışına atılmamış, sadece salonu
provoke etmek isteyen 2 kişi emniyet güçleri tarafından gözaltına
alınmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Devam edin, kayıtlara geçsin.
NAZIM
MAVİŞ (Sinop) Ayrıca milletvekillerimizin ve belediye
başkanlarımızın salona girme talebine olumlu cevap
verilmesine rağmen onlar salona girmeyi tercih etmemişlerdir. Sinop
halkı burada, salonda kimler var? denilerek
kurulmaya çalışılan söylem ayrımcı, üstenci bir
söylemdir. Gerçek halk burada, içeridekiler kim? söylemi, gerçek halk, sahte
halk ayrımı gibi, tepeden bakan, üstenci ve elitist bir
yaklaşımın göstergesidir. Bunları kabul etmek mümkün
değildir. Sinop halkı sadece Cumhuriyet Halk Partisine oy vermiş
olanlardan ibaret değildir, Sinop halkı sadece nükleer
karşıtı eylemde bulunan 300 kişiden ibaret değildir.
Dolayısıyla bu ifadeleri doğru bulmadığımı
beyan etmek istiyorum.
Sağ
olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Maviş.
BARIŞ
KARADENİZ (Sinop) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Karadeniz, buyurun, talebinizi alayım önce.
BARIŞ
KARADENİZ (Sinop) Kayıtlara geçmesi için söylüyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Buyurun.
BARIŞ
KARADENİZ (Sinop) Sinop halkı o gün içeri
alınmamıştır, barikatlar kurulmuştur, barikatlardan
bir kişi dahi geçirilmemiştir. Sinop halkını değerli
milletvekillerimizin sadece 3-5 arkadaşı temsil etmiyor, bir
kadın kolları temsil etmiyor. Sabahın köründe, üç gün öncesinden
otelin etrafı barikatlarla çevrilmiş. O gün geleceklerin
sayısı bellidir. Otel 300 kişilik değil 180
kişiliktir. Sinop halkı 180 kişilik otele gelsin Sayın
Vekilimiz Nazım Maviş halkı bilgilendirsin. Bir toplantı
yeri düzenleyelim, anlatsın kendisi. Sinop halkı yüzde 50den de
ibaret değildir, onu da görürüz orada. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Peki, teşekkür ederim Sayın Karadeniz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçsin diye
izin verirseniz söylüyorum.
Bizim,
Cumhuriyet Halk Partisinin duruşu şudur efendim: Biz Türkiyede
çevreyi yok eden, insanı yok eden Türkiyenin ve dünyanın
geleceğini yok eden nükleer santralleri istemiyoruz, kesinlikle
istemiyoruz. Biz buna karşıyız efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkoç.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Uğur
Dilipakın, 12 Şubat Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şimdi gündem dışı ikinci söz,
Kahramanmaraşın düşman işgalinden kurtuluşunun
98inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mehmet Uğur Dilipaka aittir.
Buyurun
Sayın Dilipak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kahramanmaraşımızın
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yılı
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle sayın izleyicilerimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, şairin dediği gibi Bir hamaset destanı
nakşedildi bağrına,/Yurdumun arslanları öldü iman
uğruna,/Ruhlarda bayraklaşan Allah için savaştır,/Bu
şehitler diyarı, işte bu yer Maraştır.
Kahramanmaraş
istiklal mücadelesinin kahraman şehri. Yokluk içerisinde bir olup
dayanışmanın, bir destansı mücadelenin şehridir
Kahramanmaraş. Kahramanmaraş Maraş bize mezar olmadan,
düşman gülizar olmaz. diyenlerin, yiğitlerin diyarıdır.
Kahramanmaraş millî şair ve millî edebiyatımızın
başkentidir. Kahramanmaraş, tarihi kendi halklarıyla
yazmış örnek bir şehirdir. Yani Kahramanmaraş acı ile
tatlı arasındaki her şeydir.
Saymakla
bitiremeyeceğimiz özellikleriyle Kahramanmaraş bu topraklarda,
Anadoluda doksan sekiz yıl önce Millî Mücadelenin kendi halklarıyla
destansı tarihini yazmıştır. Dünyada bu şekilde tarihi
yazılan ender milletlerden bir tanesidir. Dışarıdan
herhangi bir güç almadan Kahramanmaraş kendi kendini, kazmayla, sopayla,
değnekle, orakla, çekiçle kurtaran tek millettir.
Yaklaşık
bir asır önce emperyalistlerin vatan işgaline karşı
mücadelesinde tek yürek olup birlikte mücadele ettiği Yörük Selim,
Şehit Evliya, Sütçü İmam, Ali Sezai Efendi, Senem Ayşe, Abdal
Halil Ağa, Rıdvan Hoca, Muallim Hayrullah ve ismini
sayamadığım diğer bütün kahramanları rahmetle ve
minnetle yâd ediyorum.
Kahramanmaraşın
kurtuluşu, Kahramanmaraş halkı Söz konusu vatansa gerisi
teferruattır. diyen bir millî oluşumun simgesidir.
Kahramanmaraşlılar her yıl Şubat ayının 12sinde
Kahramanmaraşta çocuğuyla, yediden yetmişe herkesle birlikte
bunu bir şenlik havasında kutlarlar. Bu vesileyle
Kahramanmaraşa tüm milletvekillerimizi, tüm halkımızı
davet ediyorum; bu kutlu kurtuluş mücadelesinin tiyatrolarının
oynandığı Kahramanmaraşımızda bu kutlu
mücadelenin örneklerini bir daha, doksan sekiz yıl önceki gibi
yaşamalarını istiyorum.
Şu
anda Afrinde bu mücadelenin benzeri yaşanmaktadır. Rabbim
Mehmetçiklerimize muzafferiyet nasip eylesin. Bu uğurda şehit
olanlara rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
PKK,
YPG, DHKP-C, DEAŞ veya FETÖ benzeri oluşumlarla bu millete
karşı herhangi bir şekilde sınır koridoru
oluşturmaya karşı vatanımızı korumak üzere
Mehmetçiklerimiz şu anda Afrinde mücadele ediyor. Doksan sekiz yıl
önce Kahramanmaraşta olduğu gibi -kanının son
damlasına kadar- şehadet şerbeti içmekten onur duyacak
vatandaşlarımız, milletimiz var, askerimiz var. Tıpkı
doksan sekiz yıl önce olduğu gibi, Afrine giden askerimize
uzatılan mikrofona gazimizin ve askerimizin söylediği laf şu,
tek laf: Beklemesinler. Bu, şehadet anlayışının en
yüce, en ulvi duygularının doksan sekiz yıl önce olduğu
gibi bugün de yaşanmakta olduğunu göstermektedir.
Sosyal
medyada ezan sesinden rahatsız olan hainlere sesleniyorum:
Ruhumun
senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin
mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu
ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî,
yurdumun üstünde benim inlemeli.
Fransızların
doksan sekiz yıl önce ezan, bayrak düsturunu yere indirmek için
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum Sayın Dilipak.
Buyurun.
MEHMET
UĞUR DİLİPAK (Devamla) Yaklaşık bir asır önce
Kahramanmaraşta başlayan ezan ve bayrak olaylarını, bugün,
12 Şubatta birlikte Kahramanmaraşta yaşamaya davet ediyorum
çünkü bu ruhu anlamayan zihniyetlere karşı, Fransızlara
karşı biz yaklaşık bir asır önce mücadele ettik.
Bundan sonra da mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu zihniyetlere
karşı, bu vatanda, bu millette herhangi bir şekilde bu millete
karşı kastetmek isteyenlere, doksan sekiz yıl önce olduğu
gibi bugün de aynı ruhla, aynı heyecanla cevap vereceğiz. Bu
ruhu anlamayan insanları -tekrar ediyorum- Kahramanmaraşa davet
ediyorum, bayrak sevgisinin, ezan sevgisinin ne olduğunu hep birlikte
yaşamayı diliyorum.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Dilipak.
Sayın
Kerestecioğlu, bir talebiniz var.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Evet Sayın
Başkan.
Dün
kapanışta bulunmadığım sırada
BAŞKAN
Önce bir talebinizi alayım
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Grup Başkan Vekili
olarak zaten konuşabilirim sanıyorum İç Tüzüke göre.
BAŞKAN
Tabii, buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzünün 56ncı Birleşimde sarf ettiği bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Dün kapanış
konuşmanızda -tutanaklara şimdi baktım burada
olmadığım için kapanış sırasında- Dünkü
birleşim saat 15.00 itibarıyla başlamıştır.
Gündemde Sayın Milletvekilinin -yani Ferhat Encunun-
milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili önergesi mevcuttu. Saat 17.00de
Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Ne Sayın Yiğitalp ne de
Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili ve yetkililerinin
gelip tarafıma Bunun gündemden çıkarılmasını talep
ediyoruz. şeklinde bir müracaatı olmamıştır.
ifadelerini kullanmışsınız.
Şimdi,
Sayın Başkan, siz oraya gelmeden yaklaşık bir saat önce el
gündemi elinizde oluyor ve gündemin ne olduğunu siz zaten biliyorsunuz.
Bizim Gündemden bunu çıkarın. gibi bir ricacı olma usulümüz
yok. Bu, Meclis Başkan Vekilinin takdirine bağlı olan bir
şeydir ve geçen hafta aynı şekilde Ferhat vekilimizin
vekilliğinin düşürülmesinin gündeme gelmesi söz konusuydu ama Meclis
Başkan Vekilimiz Pervin Hanım bunu okumayı kabul etmedi ki daha
öncesinde de böyle oldu zaten, birçok kez aynı şeyle karşı
karşıya kalındı.
O
nedenle, bu, özellikle bize yönelik olan, daha doğrusu şu anda Sibel
Hanım da burada olmadığı için bana yönelik olan sözünüzle
ilgili olarak söz aldım. Böyle bir usul yok. Yani ben size Bunu
okumayın. demem. Bunu takdir etmek size ait olan bir şeydir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.
Birleşim
içerisinde cevap vereceğim.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
Mersindeki yaşam alanlarının imara açılmasına
ilişkin gündem dışı konuşması
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz,
Mersindeki yaşam alanlarının imara açılması
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Hüseyin Çamaka aittir.
Buyurun
Sayın Çamak. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mersinde Mezitli ilçemize bağlı şirin beldemiz Tecenin Deniz
Mahallesinde şehir planında yaşam alanı, spor ve park
alanı olarak işaretlenmiş, denize sıfır 5 adada toplam
76 dönümlük alan merkezî kamu idareleri eliyle iki farklı şirkete
tahsis edilmiştir. Bu alanları sizlere göstermek istiyorum. Denize
sıfır ve insanların tek bir yaşam alanı.
Kamuya
ait açık alan ihtiyacını karşılamak üzere imar
planlarında ayrılmış bu yerler 3194 sayılı
İmar Kanununun Kamuya ait gayrimenkuller başlıklı
11inci maddesi uyarınca Mezitli Belediyesine tahsis edilmelidir. Mezitli
Belediyesi bunun için söz konusu alanların imar planına uygun olarak
halkın yararlanabileceği, kamunun ortak kullanımına
açık yol, park ve spor alanı olarak düzenlenebilmesi amacıyla
defalarca Mersin Defterdarlığı Millî Emlak Müdürlüğünden
tahsisi veya terki talep etmesine rağmen ne yazık ki herhangi bir
sonuç alınamamıştır. Oysa Mezitli Belediye Meclisinde tüm
partilerden üyelerin ortak kararıyla yani oy birliğiyle söz konusu
alanın şehir planındaki gibi kalmasına karar verilmiştir.
Ayrıca,
yeni çıkan nazım planında da bu alan yeşil alan olarak
kabul edilmektedir. Bu parsellerin Maliye Bakanlığı, TOKİ,
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tamamen keyfî olarak
turizm tesisi yani otel yapılmak üzere 2 özel şirkete verilmesi hem
kamu vicdanını yaralamakta hem de yasalara aykırılık
teşkil etmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu
bölgenin en büyük ihtiyacı olarak park ve spor aktivite alanı gibi
öncelikle Tece Bölgesi olmak üzere ilçemiz ve ilimiz için kamu mülkiyeti
niteliğindeki alanlar ortak açık alan ve sosyal donatı
alanı olma özellikleriyle büyük önem taşımaktadır. Kamusal
alanların sadece ticari birer kaynak olarak görülmesi, noktasal bir proje
girişimine ve yapılaşmaya konu edilmesi kamu
yararının, imar, kıyı ve doğa yasalarının
gözetilmediği anlamına gelmektedir.
Planın
Bakanlığın öngördüğü biçimde hayata geçmesi kentimiz
açısından büyük bir kayıp olacaktır. Söz konusu alanda
geleceğe yönelik doğru hedeflere ve kararlara ulaşmak, bu
değerleri koruyarak gelecek nesillere aktarmak başta ortak alan
niteliğindeki varlıklarımızın sağlıklı
değerlendirilmesiyle ve ilgili idarelerin iş birliğiyle
mümkündür.
Sayın
milletvekilleri, bir yıl önce de tüm Mersinliler karşı
çıkmasına rağmen 100. Yıl Plajında caretta
carettaların üreme bölgesi olan bir yeri Orman Bakanlığı
özel bir şirkete verdi. Bunun üzerinden çok zaman geçmeden böyle bir
projeye imza atılması Mersin halkı için resmen yaşam
alanı katliamı anlamına gelmektedir. (CHP sıralarından
alkışlar) Tece imar planlarında ayrılmış olan
kamusal nitelikli ve alternatifi olmayan açık alan, park ve spor
alanlarının rant projeleriyle yok edilmesi yerine bunlara sahip
çıkılarak böyle alanların artırılması
gerekmektedir. Bu ortak değerlerimizin ve açık
alanlarımızın toplumsal müzakere ve uzlaşma süreçlerinden
geçmeden, sağlığımız ve insanlarımızın
beklentileri hiçe sayılarak, sadece idari otorite kararları ve
yatırımcı kurum ve kişilerin niyeti üzerinden kısa
vadeli mali beklentilerle belli çevrelere peşkeş çekilmesi asla kabul
edilemez. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, Mersini bilenler 80 kilometrelik Silifke-Mersin sahilinin
âdeta beton bir yığına döndüğünü üzülerek
görmüşlerdir, artık bu bölgede denizi görmek mümkün değil.
Halkımızın nefes alacağı son birkaç yer kalmıştır,
ne yazık ki bunlar da rant uğruna birilerine peşkeş çekiliyor.
Parti gözetmeksizin başta Mersinin tüm milletvekillerini ve siz
değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini 82 milyon
vatandaşımızın ortak malı olan bu yaşam
alanına sahip çıkmaya çağırıyorum.
Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer
dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup
başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.
Sayın
Tamer
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamerin, Türk
Tabipleri Birliğinin gerçek anlamda vatansever tabipleri temsil
etmediğine ilişkin açıklaması
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Türk
Tabipleri Birliği Savaş halk sağlığı sorunudur.
ifadesiyle ülkemizdeki vatansever Türk hekimlerini üzmüştür. Ben de dâhil
olmak üzere, Türk Tabipleri Birliğinin hekimlerimizi temsil
etmediğinin altını çiziyorum. Türk Tabipleri Birliği görev
yaptığı sürece yıkıcı ve bölücü faaliyetler
içerisinde olan kişileri desteklemiş ve bu şekilde de beyanlar
vermiştir. Türk Tabipleri Birliği 1 Eylül 2015 yılında
Diyarbakırın Kulp ilçesinde Yapraklı köyündeki Doktor Abdullah
Biroğulun şehit edilmesiyle ilgili bir açıklama
yapmamıştır; bugüne kadar sağlık
çalışanlarıyla ilgili, doktorlarla ilgili faaliyetler içerisinde
de olmamıştır.
Dolayısıyla,
Türk Tabipleri Birliğinin bu tutumunu kınıyoruz. Gerçek anlamda
vatansever tabipleri temsil etmediğini ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tamer.
Sayın
Koçer
4.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçerin, 8
Şubat Gaziantepe gazi unvanı verilişinin 97nci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ABDULLAH
NEJAT KOÇER (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 8 Şubat 1921de Gaziantepe gazi unvanı
verilişinin 97nci yıl dönümü. Şahin Beyin, Şehit
Kamilin, Karayılanın öncülüğünde işgalcilere direnen,
6.317 evladını şehit vermiş, Millî Mücadelenin örnek
şehri Gaziantepin bu onur ve gurur gününü kutluyorum. Kahramanlık ve
cesaret nişanesi olan bu unvanla, Gaziantepliler olarak bugün daha çok
çalışarak, daha çok üreterek, ülkemize daha fazla sahip çıkarak
Millî Mücadele ruhunu devam ettiriyoruz. Bu kutlu günde, gazi şehrin bir
evladı ve ona gazi unvanı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
Gazi Meclisin bir üyesi olmaktan onur duyuyorum. Millî Mücadelede vatan için
can vermiş, kan vermiş tüm şehit ve gazilerimizi minnetle,
saygıyla, rahmetle anıyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Koçer.
Sayın
Atıcı
5.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Suriyedeki sorunların çözümü için meşru
Suriye Hükûmetiyle doğrudan görüşülmesi gerektiği önerilerinin
dikkate alınmasını istediğine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı
üç buçuk milyon Suriyeliyi ülkelerine geri göndereceklerini açıkladı.
Geç de olsa bizim tavsiyemize uyduğu için teşekkür ediyoruz. Asgari
ücretin 1.500 lira olması gerektiği önerimizi de geç idrak
etmişlerdi. Taşeron işçilerin kadroya alınmaları
gerektiği önerimiz de geç algılanmıştı. Emekliye iki
maaş ikramiye önerimiz de geç algılanmıştı. Bu geç
algılamalar çok önemli değil, maddi kayıplar oldu ancak Gülen
hareketinin bir terör örgütü olduğunu söylediğimizde geç
algılama nedeniyle 250 şehit verdik. Şimdi de Suriyedeki
sorunların çözümü için mutlaka meşru Suriye Hükûmetiyle doğrudan
görüşülmesi gerektiğini tekraren ifade ediyoruz. Bu önerimiz acilen
algılanmalı ve şehit sayımız daha da artmadan hayata
geçirilmelidir. Bu konu inatla değil, devlet aklıyla çözülecek bir
konudur eğer varsa.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.
Sayın
Arslan
6.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın,
Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin yüzde 49unun satışıyla
ilgili iddiaların doğru olup olmadığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KAZIM
ARSLAN (Denizli) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına soruyorum: Enerjide
yüzde 70 dolayında dışa bağımlılık
yaşayan, doğal gaz ithalatı yüzde 98e varan ülkemizde yerli,
çevre ve insan dostu yenilenebilir enerjiye yatırım yapması
gereken Hükûmet, Mersin Akkuyuyu daha önce de Rusyanın devlet kurumu
olan Rosatoma elleriyle teslim ederek bir kez daha millî enerjiden taraf
olmadığını açıklıkla göstermiştir. Kendi
toprağımızda kazancı Rus şirketine, çevreye
zararı ise bölge halkına yazılacak olan Akkuyu Nükleer Enerji
Santralinin yüzde 49unun satışı için basında dolaşan
iddialar doğru mudur? Kolin ve Kalyon ortaklığı 10 milyar
doları bulacak Akkuyu Nükleer Santralinin yüzde 49unu alma
pazarlığına çekildiğine göre, Bakanlığın
şirketi olan EÜAŞın Jersey Adasında kurdurulan
firması Akkuyaya ortak olacak mıdır? Son torba yasa
tasarısının 75inci maddesinde, Akkuyu dâhil olmak üzere tüm
nükleer santral projelerine devlet teşviki ve desteği verileceği
öngörülmekte, son derece sorumlu bir nükleer işinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Sayın
Hürriyet
7.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin,
taşeron işçilerin kadroya alınmalarındaki eşitsizlik
ve haksızlığın nedenini ve taşeron işçilerin
sömürülmesine ne zaman son verileceğini öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
FATMA
KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Buradan
sizlere taşeron işçilerinin kadroya geçirilmesinin evrimini anlatmak
istiyorum.
Taşeron
işçiler her seçim dönemi oy için bir güzel sömürülür. Taşeron
işçileri artık daha fazla sömüremeyeceğini anlayan Hükûmetin
bakanı çıkar ve taşeron işçilerin kadroya
alınacağını açıklar. Bakan tekrar çıkar
televizyonlara ve Taşeron işçilerimiz kadroya geçerken şart
aranmayacak. der. Şart aranmayacağı için bir anlık
mutluluk yaşayan taşeron işçileri güvenlik
soruşturması ve sınavdan geçirileceğini öğrenince ne
olduğunu anlayamaz, kafası karışır. Çıkan KHK
sonucunda aynı iş yerinde çalışan 12 personelden 6sı
kadroya alınırken diğer 6sı personel gideri yüzde 70in
altında olduğu için kadroya alınmaz. Aynı iş yerinde
çalışan arkadaşı kadroya alınan taşeron
işçisi düşünmeye başlar Benim günahım ne? diye.
Biz
de o işçi kardeşimizin aklındakileri buradan soruyoruz: Kadroya
alınmayan taşeron işçinin günahı nedir? Bu eşitsizlik
ve haksızlık niyedir? Taşeron işçilerin sömürülmesine tam
anlamıyla ne zaman son verilecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Hürriyet.
Sayın
Aydın
8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının,
Cumhurbaşkanının Papayla yaptığı görüşme
için Vatikana ne kadar ve hangi ödenekten bağış
yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ERKAN
AYDIN (Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde Vatikanda bir görüşme
yaptı, dinler arası diyalog için önemli sayılabilir ama bu görüşme
için örtülü ödenekten bağış yapıldığı
iddiaları var. Söylenene göre bu bağış rutin bir prosedür,
Papayla görüşmek isteyen ve talebi kabul edilen her devlet
başkanına Vatikanın göstereceği bir adrese alt limiti 5
milyon dolar olmak üzere bir ödemede bulunulması şartı
koşuluyor, bu ödeme yapıldıktan sonra ise görüşme
gerçekleşebiliyor.
Şimdi
şu soruyu sormak gerekiyor: Vatikana ne kadar bağış
yapıldı, hangi adrese yapıldı? Hangi ödenekten bu miktar
gitti? Hristiyanlığa hizmet eden hangi kuruluş veya vakfa bu
yardım yapıldı? Hem Meclisimizin hem de kamuoyunun bunu
öğrenmeye hakkı var diye düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Sayın
Gürer
9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin,
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde tarım ve
hayvancılıkla uğraşanların büyük mağduriyetler
yaşadıklarına ilişkin açıklaması
ÖMER
FETHİ GÜRER (Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Adalet
ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde tarım ve
hayvancılıkla uğraşanlar büyük mağduriyet
yaşamaya başladı. Her geçen gün sorunlar katlanıyor.
Çiftçiler, besiciler yaptıkları işin
karşılığını alamıyorlar. Üretici ürününü
değerinde satamıyor. İlaç, gübre, tohum, yem, mazot neredeyse
her gün zamlanırken ürün değeri yerinde sayıyor. Tarlada marul,
lahana, kavun, domates dahi toplanmadan kalıyor. Patatesler depoda
çürüyor, narenciye dalda çürüyor. Tarımla geçinen bölgelerde göçler
giderek artıyor. Bu göçler o hâle geldi ki köylerde ve kasabalardaki göçlerden
sonra Anadolunun tarım ve hayvancılıkla uğraşan
ilçelerinde dahi göçler var. Niğdenin Altunhisar ilçesinde 2010
yılında 14.769 olan nüfus, son sayımda 12.906ya
düşmüş. Tarım ve hayvancılıkla geçinenlere gerekli
destekler ulaşmıyor. Üreticisi, çiftçisi, besicisi destek görmez ise,
yapılan yanlışlar düzeltilmez ise
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Gürer.
Sayın
Taşkın
10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur
Taşkının, 4 Şubat Dünya Kanser Gününe ilişkin
açıklaması
ALİ
CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uluslararası
Kanser Kontrol Örgütü tarafından 4 Şubat tarihi Dünya Kanser Günü
olarak belirlenmiştir. Halkın kanser ve kanser yapan etmenler
konusuna dikkatinin çekilmesi için önemli bir gündür.
Kanser
vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz
çoğalmasıyla oluşan 100den fazla hastalık grubudur. Çok
çeşitli kanser tipleri olmasına rağmen, hepsi anormal hücrelerin
kontrol dışı çoğalmasıyla başlar. Tedavi edilemez
ise ciddi rahatsızlıklara, hatta ölüme dahi neden olabilir.
Kanser
dünyada ve ülkemizde ölüm nedenleri arasında hâlen ilk
sıradadır. Sağlıklı yaşam
davranışlarıyla kanserden korunmak mümkün olabilmektedir.
Kanserde erken tanı tedavi şansını artırır,
tedaviyi kolaylaştırır, tedavi giderlerini azaltır, doku ve
organ kaybını önler; sakatlık bırakmaz, en önemlisi hayat
kurtarır. Tüm hastalarımıza Allahtan acil şifalar
diliyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Taşkın.
Sayın
Akyıldız
11.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, esnaf ve sanatkârların neden meslek
odalarına kayıt olmak ve aidat ödemek zorunda
bırakıldıklarını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
ALİ
AKYILDIZ (Sivas) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türk Tabipleri Birliğinden ve
Türkiye Barolar Birliğinden Türk kelimesinin
kaldırılacağını ve bu meslek mensuplarının
istediği şekilde dernek ya da vakıf kurabileceklerini, kendi içerisinde
farklı şekilde örgütlenme yapabileceklerini buyurmuşlar.
Sayın
Recep Tayyip Erdoğana ben de buradan öneriyorum: Bu ülkede yaşayan
milyonlarca esnaf ve sanatkâr var. Peki, bu esnaf ve sanatkârlar neden zorunlu
olarak meslek odalarına kaydoluyorlar ve oralara her yıl mecburi
olarak aidat ödemek zorunda bırakılıyorlar? Bu esnaf, sanatkâr
ve tacir kardeşlerim zaten devlete vergisini veriyorlar,
ruhsatlarıyla belediyeye bağlılar, belediyeye vergilerini
ödüyorlar. Ayrıca, her yıl da bu kardeşlerimiz bağlı
oldukları odalara aidat ödemek zorunda kalıyorlar. Buradan öneriyorum:
Madem Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Barolar Birliğine böyle bir
düzenleme getiriliyorsa o zaman bu esnaf, sanatkâr ve tacir kardeşlerimize
de böyle bir düzenleme getirilsin diyorum.
Yüce
heyetinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akyıldız.
Sayın
Özdiş
12.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin,
Cumhurbaşkanının sulama birliklerinin
kaldırılacağına yönelik bazı ifadelerine ve buna
ilişkin nasıl bir yol haritası belirlendiğini öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
İBRAHİM
ÖZDİŞ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum
Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına: Cumhurbaşkanı
Erdoğan geçtiğimiz hafta Çorumda yaptığı
konuşmada sulama birliklerinin kaldırılacağını
söylemiştir. Yüz binlerce lira borçlu birlikleri biliyoruz. Bazı
yöneticilerin ve başkanların sulama birliklerinin gelirlerini
istismar ettiğinin de farkındayız ancak istisnai eylemlerin koca
bir sistemin toptan kaldırılmasına neden olmasını
saçma buluyoruz.
Sulama
birliklerinde çalışan personel tedirgin. Buna ilişkin nasıl
bir yol haritası belirlediniz? Birlikleri kapatmak yerine düzenleyici ve
denetleyici yasalar getirerek sistemi devam ettiremez misiniz? Sulama
birliklerini belediyelere devredecekseniz, belediyeler nasıl ilgilenecek?
Çalışanlar ne olacak söyler misiniz Sayın Bakan?
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özdiş.
Sayın
Sürekli
13.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Süreklinin, 14
yaşında Süryani bir kız çocuğu olan Çavkari Simonun Türk
Silahlı Kuvvetleri nezdinde ülkemiz için yazdığı mektuptan
bazı bölümleri paylaşmak istediğine ilişkin
açıklaması
KEREM
ALİ SÜREKLİ (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Türkiyede
yaşayıp da Türk ordusunu itibarsızlaştırma
amacıyla hareket eden, gayrimillîlerin gösteremediği dik duruşu
gösteren, 14 yaşında, kendisi küçük, yüreği
sınırları aşan Süryani bir kız çocuğu Çavkari
Simonun Türk Silahlı Kuvvetleri nezdinde ülkemize yazdığı
mektuptan bazı bölümleri sizlerle paylaşacağım.
Askerlerimizi zulümle itham eden şaşırmışlar ordusunun
okuduklarımı iyi analiz etmesini tavsiye ederim: Benim babam
Süryani, annem Kürt. Allaha bu zulüm bitsin diye çok dua ettim. Türkler
geliyor diye bırakıp kaçtılar bizi. Yüksek tepelerden
ışıklarını seyrettiğimiz Türklerin askerleri
gelince iffet ve namusumuz kurtuldu, sonra da karnımız doydu. Biz,
teröristlere bir daha esir olmak istemiyoruz. Bizi kurtaran büyük lider
Sayın Erdoğanın ellerinden öpüyorum. Bizi ne olur bir daha
teröristlerin esaretine bırakmayın.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sürekli.
Sayın
Bektaşoğlu
14.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Toprak Mahsulleri Ofisinin depolarındaki
fındıkların bir an önce satılmasının doğru
olacağına ilişkin açıklaması
BÜLENT
YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) Çok teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Toprak
Mahsulleri Ofisi bu sezon da fındık alımıyla
görevlendirildi ve üreticiden Giresun kaliteli fındığı
10,5; levant kalite fındığıysa 10 liradan aldı.
Kurumun depolarında şu anda 140 bin ton fındık olduğu
tahmin ediliyor. Bunun 388 tonu kavrulup askerlerimize çerez olarak verilmek
üzere Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edilecek, güzel ve doğru bir
uygulama. Hatta bunun yaygınlaştırılmasını,
okullara, sağlık kuruluşlarına, hastanelere, spor
kulüplerine, önceden olduğu gibi uçaklara da verilmesini, iç piyasada
fındık tüketiminin özendirilmesini istiyoruz. Fındık yiyen
bir Türkiye sağlıklı, güçlü ve enerji dolu olur. Ancak geri
kalan fındığın akıbeti belli değil.
Fındık aynı zamanda ülkemizin en fazla döviz getiren bir ihraç
ürünü. Depolarda tutulmayacak kadar önemli, altın kadar değerlidir.
Dolayısıyla TMOya yaklaşık 14 liraya mal olan bu
fındıkların bir an önce satılması doğru
olacaktır. Böylece, sezon öncesinde piyasa ülkemiz ve üreticimiz lehine
düzenlenmiş olacaktır. Bunun dışında bir
uygulamanın yapılmamasını diliyoruz.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bektaşoğlu.
Sayın
Kılıç
15.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 12 Şubat Kahramanmaraşın düşman
işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümüne, hayatın
mücadele olduğuna ve engelleri aşmak için güçlüklere göğüs
germek gerektiğine ilişkin açıklaması
İMRAN
KILIÇ (Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kahramanmaraşın
düşman işgalinden kurtuluşunun 98inci yıl dönümünü
kutluyorum. Hayat, mücadele ve harekettir; hareketsizlikse ölüm.
Yürüdüğümüz yolda güçlükler de, engeller de olur. Zorluklar bazen
dostumuzdur, zorluklar bizi hem eğitir hem de bize güç verir. Çözümde
görev almayanlar sorunun bir parçası olurlar. Sorunun üzerine
yürüyemeyenler gizli bir korkunun ve kaçışın içindedirler.
Sürekli korku ve çekingenlik tehlikeyi büyütür. Rüzgâr yoksa kürek çekmeliyiz,
engelleri aşmak için güçlüklere göğüs germeliyiz. Arıyı,
ağaç kurdunu, karıncayı hatırlayalım. Kuş kanat
çırparak yükselir. Nerede bir irade varsa orada bir yol vardır. En
muhteşem kişi güçlüklerle savaşan insandır. Cennet
zorluğun ucunda, hak edenin avucunda. Güçlüklerle deviniriz, zafer bulur
seviniriz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Sayın
İrgil
.
16.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgilin, ülkenin
tepesindeki yöneticilerden en alt düzeydeki yöneticilere kadar terör
eylemlerini ve terörle mücadeleyi bahane ederek çok ciddi bir
düşmanlaştırma ve algı üretme çabası olduğuna
ilişkin açıklaması
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, son günlerde, ülkenin tepesindeki yöneticilerinden en alt
düzeydeki yöneticilere kadar maalesef bu terör eylemlerini ve terörle
mücadeleyi bahane ederek çok ciddi bir düşmanlaştırma ve ciddi bir
algı üretme çabası var. Maalesef biraz önce de bir değerli
meslektaşım, Kayseri Milletvekilimiz Türk Tabipleri Birliğiyle
ilgili bir ithamda bulundu ve dedi ki: Abdullah Biroğulla ilgili -PKK
terörüyle kaybettiğimiz meslektaşımızla ilgili- bir
açıklama yaptı mı? İşte buradan gösteriyorum: Türk
Tabipleri Birliğinin sitesinin ana sayfasında duran 2 Eylül 2015teki
açıklama: Acımız derin, öfkemiz büyük, bir terör eylemine
kurban verdiğimiz meslektaşımız Doktor Abdullah
Biroğula veda ettik. Hem cenaze törenine katılmışlar hem
de aynen şu açıklamayı yapmışlar: PKK terör örgütü
tarafından yolu kesilerek, aracı taranarak katledilen
meslektaşımız Abdullah Biroğul
Ve geçen hafta göz altına
alınan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi bizzat cenazesine
katılmış.
Arkadaşlar,
yapmayın, göz göre göre toplumun önünde insanları bu kadar
kutuplaştırmayın, ötekileştirmeyin, şekillendirmeyin
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Kayıtlara geçsin sözünüz, devam edin.
CEYHUN
İRGİL (Bursa) Ben, buradan şunu söylemek istiyorum: Üyesi
olmaktan gurur duyduğum Türk Tabipleri Birliğinin birçok üyesi gibi
hepimiz vatansever insanlarız. Bizleri hastalarımıza sorun,
bizleri bugüne kadar tedavi ettiğimiz, ameliyat ettiğimiz insanlara
sorun. Yapmayın bunu. Bu ülkenin insanlarını, hekimlerini,
avukatlarını, hocalarını, meslektaşlarını,
meslek sahiplerini birbirinden ayrıştırmayın
arkadaşlar; özü budur. En sonunda, bir fanatik çıkacak bir hekimi
vuracak, edecek, birine zarar verecek, ondan sonra bunun vebalini kim ödeyecek?
Göz göre göre yalan söylüyorsunuz, göz göre göre
kutuplaştırıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın İrgil.
Sayın
Çamak
17.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın,
limanı, demir yolu, otobanı, lojistik avantajı ve konumu
itibarıyla yerli hibrit otomotiv üretimi için en uygun yerin Mersin
olduğuna ilişkin açıklaması
HÜSEYİN
ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
29
Haziran 2016 tarihinde çevre dostu ve ekonomik hibrit otomotivlerin artık
ülkemizde de yaygınlaşması gerektiği konusunda Türkiye
Büyük Millet Meclisinde gündem dışı söz alarak
konuşmuştum.
Hükûmet
yerli otomobil üretimi için bir adım attı. Bildiğimiz
kadarıyla, Türkiyede yerli otomobil sanayisinin üretimi için hâlen yer
arayışları sürmekte. Bu anlamda, limanı, demir yolu,
otobanı, lojistik avantajı ve konumu itibarıyla yerli hibrit
otomotiv üretimi için en uygun yerin Mersin olduğunu belirtmek isterim.
Yetkililer yer seçimi yaparken objektif kriterlerle Mersinin üretim ve
dağıtım açısından avantajlı konumunu dikkate
alarak karar vermelidir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çamak.
Sayın
Akkaya
18.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkayanın,
kadını aşağılayan, toplumu ayrıştıran
açıklamalarda bulunan ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlunu
kınadığına ve bu konuda gereğinin
yapılmasını talep ettiğine ilişkin
açıklaması
YAKUP
AKKAYA (İstanbul) Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Osman
Aşkın Baka soruyorum: ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat
Sütlüoğlunun Kadın sporculara yardım etmem günahtır,
ayrıca Ardeşen Bayan Hentbol Takımına
yaptığım yardımdan dolayı da pişmanım.
sözüne ne diyorsunuz? Haddini aşarak kadını
aşağılayan, onları ikinci sınıf bir insan yerine
koyan, toplumu ayrıştıran açıklamalarını sürdüren
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlunu buradan kınıyorum ve
Sayın Bakandan bu konuyla ilgili gereğinin yapılmasını
talep ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akkaya.
Sayın
Dedeoğlu
19.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun,
sigara bağımlılığına ve sigarayı
bırakabilme sürecinin bir hekim kontrolünde yapılması
gerektiğine ilişkin açıklaması
SAMİ
DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, çocukluk ve gençlik çağında kazanılan sigara
içme alışkanlığı sosyal, psikolojik ve genetik
faktörlere bağlı olarak ortaya çıkıyor. Çocukluk
çağında anne, baba veya diğer büyüklerin sigara içtiğini
gören çocuk merak içgüdüsüyle sigara içmek istiyor. Küçük yaşlarda birkaç
adetle başlayan sigara alışkanlığı sekiz on
yıl içinde artış göstererek nikotin
bağımlılığı ortaya çıkıyor.
İnsanların
doğasında sigara içme davranışı yoktur. Bu nedenle
sigara içme davranışından vazgeçilmesi de mümkündür. Sigara içme
nikotin bağımlılığı sonucu sürdürülen bir davranıştır.
Sigara içen bireylerin yüzde 70i hayatlarının bir döneminde
sigarayı bırakmayı türlü yöntemlerle denemekte. Sigara içiminde
davranış alışkanlığı, fiziki ve psikolojik
bağımlılık büyük rol oynuyor. Bu sebeple sigarayı
bırakabilme süreci bir hekim kontrolünde yapılmalı,
geleceğimizi etkileyen bu maddi sorunu herkes dikkate almalıdır
diyor, sağlıklı günler dileğiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
Sayın
Üstündağ
20.- Balıkesir Milletvekili Akın
Üstündağın, sarayda yapılan toplantılara katılma zorunluluğunun
muhtarlar üzerinde bir baskıya dönüştüğüne ilişkin
açıklaması
AKIN
ÜSTÜNDAĞ (Balıkesir) Sayın Başkan, İçişleri
Bakanına soruyorum: Sarayda muhtarlarla yapılan toplantılar bir
zulüm hâline geldi. Muhtarlar üzerindeki toplantıya katılma zorunluluğu
bir baskıya dönüştü. Kaymakamlıklardan sonra şimdi de
valilikler aracılığıyla muhtarlara Bu toplantılara
katılmak zorundasın. denerek bu muhtarların toplantılara
katılması sağlanmaya çalışılıyor.
Cumhuriyet
Halk Partisi delegesi olan muhtarlara dahi bu baskılar
ulaşmış durumda ve utana sıkıla bu Cumhuriyet Halk
Partili muhtarlar, saraya, kimselere haber vermeden gizli gizli gidiyorlar,
kendi ailesine bile haber vermeyen muhtarları biliyorum. En son bugün yapılan
muhtarlar toplantısında da Muğla Valiliğinden aranarak
Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olan muhtarlar toplantıya katılmak
durumunda bırakılmıştır. Bu toplantılar ajitasyon
çekme toplantıları hâline gelmiştir, muhtarlarla da hiçbir
ilgisi ve alakası yoktur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Üstündağ.
Sayın
Arık
21.- Kayseri Milletvekili Çetin Arıkın,
FETÖ kapsamında kayyum atanan Boydak Holdingin durumuyla ilgili bazı
bilgiler almak istediğine ilişkin açıklaması
ÇETİN
ARIK (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
FETÖ
kapsamında kayyum atanan Boydak Holding, sadece Kayserinin değil
Türkiye'nin en önemli sanayi kuruluşlarından biri. Eğer Boydak
Holding batarsa, Kayseri sanayisi çok büyük bir yara alır fakat bu
holdinge atanan kayyum heyetinin büyük bir keyfiyet içinde olduğu, bu
holdingin içinin boşaltıldığı yönünde ciddi iddialar
var.
Buradan
Hükûmete soruyorum: Boydak Holdingin 14 milyon euro zarara
uğratıldığı doğru mu? Holdingin CEOsunun
zimmetine para geçirdiği doğru mu? Bu konuda herhangi bir
çalışma yapıldı mı? Holding bünyesinde, TÜRGEVin
üniversitesi İbn Haldun Üniversitesine milyonlarca lira
aktarıldığı doğru mu? Binlerce çalışanı
olan bu kuruluşun böyle keyfiyetle yönetilmesi vicdanınızı
yaralamıyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arık.
Sayın
Sarıhan
22.- Ankara Milletvekili Şenal
Sarıhanın, Ankarada metronun dün gece 01.00den 04.00e kadar yolcu
almayarak bir taşıma aracı gibi kullanılması konusunun
araştırılmasını istediğine ilişkin
açıklaması
ŞENAL
SARIHAN (Ankara) Değerli Başkan, teşekkür ederim.
Ankara
Batıkent semtinden arayan yurttaşlarımız, dün gece
01.00den sonra 04.00e kadar metronun bir taşıma aracı gibi
kullanıldığını, yolcu almadığını,
sönük elektriklerle bir şeyler taşındığını
ifade ediyorlar. Ne taşındığı konusunda kaygı içindeler.
Bu konunun araştırılması için İçişleri
Bakanlığına sorumu yöneltiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sarıhan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sayın grup başkan vekillerimizin söz
taleplerini karşılayacağım.
Sayın
Usta
23.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 8
Şubat Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin 97nci yıl
dönümüne, Arif Nihat Asyanın doğumunun 114üncü yıl dönümüne ve
9 Şubat Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 49uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
8
Şubat 1921, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Gaziantepe
gazilik unvanı verilmesinin 97nci yıl dönümüdür. Bu vesileyle,
Antepi Gaziantep yapan kahraman şehit ve gazilerimizi minnet ve
rahmetle anıyoruz. Ayrıca Bayrak şairimiz Arif Nihat
Asyayı doğumunun 114üncü yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 9 Şubat, Milliyetçi Hareket
Partisinin kuruluş yıl dönümüdür. Devletimizin içinden geçtiği
şu zor zamanlarda millî duygu ve ittifak ruhunu, Kızılelma
ülküsünü temel alarak yaşayan ve geleceğe umutla bakan milletimiz,
maziden atiye devam eden uzun ve kutlu yolculuğun son kırk dokuz
yılına mühür vurmuş Türk milliyetçilerini ve Milliyetçi Hareket
Partisini dikkatle takip etmektedir. Kırk dokuz yıl önce bugün 9
Şubat 1969 tarihinde kurulan Milliyetçi Hareket Partisi Türk tarihinin
canlı, coşkulu ve cesaret dolu bir simgesidir. Milliyetçi, ülkücü
hareket şehit ocağı, gazi yuvasıdır. İftiharla
anarak kuruluşunu kutladığımız partimizin ardında
ecdadımızın hayır duası, yanında milletimizin
alicenap desteği, gönlünde şehitlerimizin mübarek hatırası,
gözünde Türklüğün gür meşalesi, üzerinde Yüce Allahın himayesi
vardır, inşallah da ilelebet var olacaktır. Bu hareket
dualıdır ve bu büyük dava, hainlere sur çekmiş, fitnecilere dur
demiş ve bizlere de şuur vererek geleceğin yüksek ülkülerini
nurlandırmıştır. Bu kadar haklı olan, bu kadar
haklı çıkan, ülke meselelerinde hiç yanılmayan bir hareketin
mensupları olarak ne kadar gurur duysak azdır. Milletimizin
birliğine, bağımsızlığına ve
devamlılığına sarsılmaz bir inançla bağlı
olan Türk milliyetçileri var oldukça milletimizin birliğine ve
dirliğine göz dikenler kahrolacaktır.
15
Temmuz gecesi tarih bir kere daha göstermiştir ki Türk milliyetçileri
milletinin yanında, bayrağının altında
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Usta.
ERHAN
USTA (Samsun) -
gerekirse canını ortaya koymaktan
sakınmamıştır, sakınmayacaktır. Bizim
davamız hak davası, hakikat davası, millet davasıdır.
Beş bin yıllık tarihimizin içinden imbik imbik ruhlara süzülen
ve o ruhlara Allah yolu nakşeden İslam ahlak ve fazileti, Türklük ve
tarih şuuruyla bilinçlenen ülkücü hareket nesilden nesile
aktarılacak, bu milletin, bu devletin neferi ve bekçisi olmaya devam
edecektir. Çizgimizde kırıklık, fikrimizde
dağınıklık, yürüyüşümüzde çarpıklık hiç
olmamıştır, bilinsin ki hiç de olmayacaktır. Ülkücüler,
liderinin emrinde, Türk milletinin hizmetinde, davasına sadakatle
bağlı olarak bu milletin canına kastetmek isteyenlere
karşı yıkılmaz bir kale olmaya devam edecektir.
Bu
vesileyle, başta partimizin kurucusu Başbuğumuz Alparslan
Türkeş olmak üzere milliyetçi harekete aşkla hizmet eden tüm
şehitlerimizi ve ahirete intikal eden dava arkadaşlarımızı
rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Milliyetçi hareketin
yaşayan hafızaları olan liderimiz, Genel
Başkanımız Doktor Devlet Bahçeli Bey ve kıymetli
büyüklerimizi de saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın
Kerestecioğlu
24.- İstanbul Milletvekili Filiz
Kerestecioğlu Demirin, sosyal medyada Afrinle ilgili
paylaşımlardan ötürü tutuklananların durumuna, meslek
birliklerinin başından Türk ve Türkiye ibaresinin
çıkarılması konusuna ve ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat
Sütlüoğlunun kadınlara yönelik bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Ben
öncelikle birkaç mahkûmun, tutuklunun sorununu dile getirerek söze
başlamak istiyorum.
Bu
son dönemde, özellikle sosyal medyada Afrinle ilgili paylaşımlardan
ötürü tutuklamaların olduğunu ifade etmiştik ama bu tutuklamalar
yetmiyor, aynı zamanda -bundan dolayı tutuklandıkları için
sanıyoruz- hakarete ve kötü muameleye maruz kalıyor insanlar.
Örneğin bu paylaşımlardan ötürü tutuklanan Muhammet
Barış Ceyhana vatan haini gibi sözler sarf ediliyor.
Tabağı olmadığı gerekçe gösterilerek üç gündür
kendisine yemek verilmiyor.
Aynı
şekilde Saim Serin L2de tutuluyor. Onun da kaldığı
odanın kaloriferleri çalışmıyor ve gözaltına
alınmadan on beş gün önce ölüm tehdidi almış. Onun için de
L2ye gönderildiği için korkuyor.
Bir
de trans mahkûm var şu anda açlık grevinde olan, daha doğrusu
ölüm orucunda olan. Tekirdağ 2 no.lu Cezaevinde kalan Diren Coşkun
isimli trans mahkûm tedavi, vegan beslenme ve ameliyat hakkı
engellendiği için iki haftadır ölüm orucunda ve bugün de başka
bir trans aktivist Kıvılcım Arat ona destek olmak için ölüm
orucuna başladı.
Değerli
arkadaşlar, siz katılın katılmayın, ne düşünürsünüz
bilmiyorum ama bir kişinin cinsiyet kimliği var oluşuna dair en
temel ögelerden biridir ki zaten buna katılmak katılmamak değil,
bu aynı zamanda evrensel bir hukuk ilkesidir, kabul ettiğimiz sözleşmelere
de dayanır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hele ki ömrü boyunca
kimliğini topluma kabul ettirmeye zorlanan trans bireyler için bu
kimliğin toplumca inkârı ağır travmalara neden olur. Pek
çok trans ne yazık ki benzer baskılar nedeniyle hayatlarına son
verecek noktaya geliyor. Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal
Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 10uncu maddesi açık bir
şekilde Özgürlüğünden yoksun bırakılmış
kişiler, insani muamele ve insanın doğuştan
kazandığı insan onuruna saygılı davranış
görme hakkına sahiptir. diyor. Diren Coşkun diyor ki: Burada insan
onuruna aykırı birçok muameleye maruz kalıyorum. Üzerimizdeki
ağır tecridin kaldırılması, gasbedilen ameliyat ve
tedavi hakkımın iadesi için bedenimi ölüme yatırıyorum. 25
Ocaktan beri ölüm orucu eylemi yaptığımı demokratik
kamuoyunun bilgisine sunuyorum. Bu arkadaşımızın sesinin
duyulması gerekiyor.
Sayın
Başkan, sorunlar bitmiyor. Bir de
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sadece süre bitti diyorsunuz, sorunlar bitmiyor.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Süre bitiyor, evet.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) İki konu daha var
dile getirmek istediğim.
Biri,
kendimin de üyesi olduğum Türkiye Barolar Birliği gibi meslek
birliklerinin başından Türk ibaresinin, Türkiye ibaresinin
çıkarılması. Bir de esas olarak zorunlu üyeliğin
kaldırılması, böylece kamudan kaynak aktarımının da
ortadan kalkmasına ilişkin Erdoğanın talimatı demek
istiyorum aslında. Yani aslında yaratılmak istenen şu: AKP
kendi TMOBunu, kendi TTBsini, kendi barolar birliğini oluşturmak
istiyor. Bu şimdi AKPnin hoşuna gidiyor olabilir ama meslek
odalarını iktidarın siyasetine böylesine alet etmek esasen
herkesin zararına olur. Her iktidar kendi birliğini oluşturacak
ve bu odaları kendi yedeğine çekecektir. Eğer saraydan yana
değilseniz anlaşılan bir şey de şu ki: Yeterince yerli
ve millî değilsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Tamamlayacağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Teşekkür ederim
anlayışınız için.
Türk
ve Türkiye ibaresini hak etmiyorsunuz demektir, Türklük de onun tekelinde,
Türkiye de onun tekelinde. Demek ki saray, bir kurumu yeterince Türk veya
Türkiyeli görmüyorsa ya kapatıyor ya kaynaklarını kesiyor. Bu
tekçiliği ve meslek örgütlerinde tekelleştirme
anlayışını protesto ediyoruz, asla kabul etmiyoruz. Onlar
da gereğini yapacaklardır.
Son
olarak, Sayın Başkan, ilginç bir ÇAYKUR Genel Müdürü var Kadın
sporculara destek vermek günahtır. diye bir açıklamada
bulunmuş. Kaçkar TV ekranlarında canlı yayınlanan Tele
Kulis programında Rize Yeşilçay Spor Kulübü Kadın Futbol
Takımının 2nci Başkanı açıklıyor bu durumu
ve şöyle demiş bu kişi: Bayan futbol takımı için
destek istendi kendisinden. İmdat Sütlüoğlu,
Başkanımıza Bayan sporculara yardım etmem,
günahtır. ifadesinde bulundu. Daha önce hentbol takımına
yardım yaptınız denince Evet oraya yardım yaptım,
yaptığım için de pişmanım. Bundan sonra oraya da
yardım yapmayacağım. diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Kayıtlara geçsin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Bunu ama söylemek
istiyorum, son cümlem yani onların çağrısı çünkü.
BAŞKAN
Peki, buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Zaten çok fazla
konuşulan bir Meclis değil.
Kadınlar
ÇAYKURu boykot ediyorlar; ben onları selamlıyorum. Böyle birini
kalkıp da ÇAYKURun başına getirenler gerçekten düşünsünler
ve onunla ilgili gereğini yapsınlar diyorum.
Çağımızda
kalkıp da Kadın spor takımlarını desteklemek
günahtır. diyen birilerinin Türkiyede bir yerlerin başında
olması gerçekten esef verici bir durum.
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Akın, buyurun.
25.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Akının, 8 Şubat Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin
97nci yıl dönümüne, yenilenebilir kaynakların Türkiye'nin her
yerinde daha çok kullanılabilir hâle getirilmesi gerektiğine, Türk
ve Türkiye adını siyasallaştırmanın ülkeye çok büyük
zarar vereceğine ilişkin açıklaması
AHMET
AKIN (Balıkesir) Sayın Başkanım teşekkürler.
Sayın
Başkanım, 8 Şubat 1921 tarihinde 93 sayılı Kanunla
Antep gazilik unvanı verilerek taçlandırılmıştır.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk de Gazianteplilerin bu
kahramanlıklarını Türküm. diyen her şehir, her kasaba
ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık timsali olarak
alabilirler. sözleriyle ifade etmiştir. Gazi şehrimizin bu onur ve
gurur gününü biz de kutluyor, buradan başta Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve bugüne kadar
verdiğimiz tüm şehitleri rahmetle, minnetle ve şükranla
anıyoruz.
Ayrıca
Sayın Başkanım, Sinopta -demin Barış
arkadaşımızın da burada anlattığı gibi-
halka rağmen yapılmak istenen bir santral var, nükleer santral.
Nükleer santralin şu anda gerekli olmadığına dair ve güzel
Allahın bize verdiği kaynaklarımızın çok daha
fazlasıyla yettiğine dair bir sürü belge var. Bunu hem üniversiteler
hem de bütün kaynaklar söylüyor. Rüzgârımız var, güneşimiz var.
Güneşimiz var, güneş enerjisinin yüzde 5ini dahi kullanamayacak
derecedeyiz şu anda. Biz diyoruz ki gelin böyle işlerle
uğraşacağımıza, halkın geleceği için,
çocuklarımızın geleceği için ve temiz doğa için, önce
insan demek için bırakın bu nükleeri, gelin yenilenebilir enerjiye
yatırım yapalım, gelin onların önünü açalım diyoruz.
Ben buradan sesleniyorum: Bakın, Sinopta gayet iyi anlaşan 2
milletvekili var, demin buradaydı Sayın Maviş Milletvekilimiz,
onun da buna öncülük etmesi lazım çünkü burası -dedikleri gibi-
sadece yüzde 50den ibaret değil; burası Türkiye Cumhuriyetinin her
kesiminin yaşadığı, her insanın yaşadığı,
AK PARTİlisinin de CHPlisinin de MHPlisinin de bir olduğu bir yer.
Onun için orada zarar görecek çocuklar sadece AK PARTİlilerin veya
CHPlilerin değil, bütün herkesin çocukları. Onun için buradan
sesleniyorum: Yenilenebilir kaynaklarımızın üstüne gidelim,
onları Türkiye'nin her yerinde daha çok kullanılabilir hâle getirelim
ve önünü açalım diyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Akın.
AHMET
AKIN (Balıkesir) Ayrıca Sayın Başkanım, Türk
yerli ve millî diyerek iktidar tabelalarından T.C. ibarelerini silen
bir iktidarla karşı karşıyayız biliyorsunuz. En
sonunda Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı dedi ki: Türk ve Türkiye kavramlarını odalardan
ve bazı kurumlardan çıkaracağız. Şimdi, benim
anlayamadığım şu: Demin milletvekilimiz burada izah etti,
oradaki hekimlerimizin verdiği mücadeleler ortada,
barolarımızın verdiği mücadeleler ortada, Türk ve Türkiye
adını siyasi tercihlere bağlayarak siyasallaştırmak
ülkeye çok büyük zarar verir diye düşünüyoruz. Bizler de bu duruma
karşı çıkmaya ve mücadele etmeye de devam edeceğiz. Barolar
ve meslek örgütleri Türkiyedir diyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akın.
Sayın
İnceöz, buyurun.
26.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceözün,
Türk Tabipleri Birliğinin yaptığı açıklamaya, Afrinde
şehit olanları rahmetle andığına, 8 Şubat
Gaziantepe gazi unvanı verilmesinin 97nci yıl dönümüne ve
Cumhurbaşkanının Vatikanda Papayla yaptığı
görüşmeye ilişkin açıklaması
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben de özellikle, Türk Tabipleri Birliğinin yaptığı
açıklamadan başlayarak oradan geriye doğru ilerleyeceğim.
Bir kere, Türk Tabipleri Birliğinin açıklamasını burada
tekrar etmeyeceğim. Açıklamada, savaşa karşı, insan
hakları, insan yaşamı hakkından vesaireden bahsediliyor ve
burada bir gerçek görmezden geliniyor. Bu gerçek görmezden gelinince
bunların adı üzerinde Türk isimlerinin yer alması sadece
Sayın Cumhurbaşkanımızı, Genel
Başkanımızı değil millî ve yerli olan ve bugün
Afrinde gerçekten Türkiye'nin beka meselesi olan ve vatan savunması,
sınır güvenliği konusunda mücadele eden askerlerimiz başta
olmak üzere herkesi vicdanen de rahatsız eden bir durum
oluşturduğu için kamuoyunda oluşan bu vicdani
rahatsızlığa Sayın Genel Başkanımız,
Sayın Cumhurbaşkanımız milletimiz adına tercüman
olmuştur. Bu konuda da bu açıklamaya tepkiler gelmesi gerekirken ne
yazık ki Parlamentodan da destek veren, sanki hekimlik görevini yerine
getirmesinden kaynaklanan bir durum oluşuyormuş gibi bu
itirazların yükselmesi de hele böyle bir dönemde, hele ülkemizin beka
meselesi üzerinden mücadele verdiği bir dönemde, hele ülkemizin,
askerimizin PKKyla, YPGyle, PYDyle ve DEAŞla ve bütün terör örgütleri
ve terör örgütünün sözcüleriyle beraber mücadele ettiği bir dönemde,
özellikle, son iki yıla baktığımızda bu dönemde böyle
çatlak ifadelerin çıkması da toplumda ve tarihte yerini
bulacaktır, bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bugün Afrinde, Afrine
girişimizin yirminci gününde şehitlerimizi vermekteyiz, onları
rahmetle anıyorum. Gazilerimize de, yaralılarımıza da acil
şifalar diliyorum. Bizler de dualarımızla ve desteklerimizle tüm
vatan evlatlarının -millî olan herkes gibi- yanındayız,
dualarımızla destek olmaya devam edeceğiz.
Bu
hassasiyetlerin göz ardı edilmemesi lazım ve herkes,
açıklamaları yaparken de bu süreçte, bu tarihî süreçlerde özellikle
hassasiyet üzerinden açıklamalarını yapmaları da Tabipler
Birliğinin de, baroların da, bütün STKlerin de son derece kendi
üzerlerine milletin yüklemiş olduğu bir görev iken buna
aykırı açıklamalar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın İnceöz.
İLKNUR
İNCEÖZ (Aksaray) -
terörü ve terörizmi görmeksizin sanki insan
hakları üzerinden açıklamalarında haksız, yersiz, aziz
milletimize ve tarihimize yakışmayan açıklamalar olduğunun
bir kez daha altını çiziyorum.
Yirminci
günündeki Zeytin Dalı Harekâtımızdaki askerlerimize
dualarımızla destek olduğumuzu, şehitlerimizi bir kez daha
andığımızı
Ki toprağımızın her
karışı şehitlerimizin kanıyla
sulanmıştır ve bundan sonra da bu mücadele sonuna kadar devam
edecektir. Kimse bu topraklar üzerine göz dikmeye heveslenmesin, hevesleri
kursaklarında kalacaktır, 80 milyon da buna hazırdır.
Yine,
Gaziantepe gazilik unvanı verilişinin yıl dönümünü ve
Gazianteplileri, kahraman ve gazi milletimizi bir kez daha şükranla
anıyorum.
Bir
cümleyle de özellikle
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Genel
Başkanımızın Vatikana yaptığı ziyarette
bizler de orada bulunmaktaydık hem Papayla görüşmeleri çok olumlu
geçmiştir hem İtalya Cumhurbaşkanıyla hem İtalya Başbakanıyla
Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı
görüşmeler üst düzeyde ve gerçekten ülkemizin ve dünya gerçekliği
üzerinde PKK, PYD, YPG, DEAŞla mücadelenin önemini anlatan, yine Kudüs
konusunda Papanın göstermiş olduğu açıklamalarla,
yapmış olduğu açıklamalarla buradaki hassasiyet vesaire
olmak üzere siyasi, kültürel her türlü ilişkilerin geliştirilmesi
noktasında yapılan, üç noktada yapılan görüşmelerdi. Bu
anlamda da hem Papayla hem Sayın Cumhurbaşkanıyla hem
Sayın Başbakanla yapılan görüşmeler son derece olumlu ve
verimli geçmiştir. Burada dinler arası diyaloğun değil,
dinler arası ilişkilerin geliştirilmesi hususunun da
altını çizmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnceöz.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu ve arkadaşları
tarafından, demir çelik sektörünün yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan (10/234) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
8/1/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/2/2018 Perşembe günü (bugün)
yaptığı toplantısında siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu
ve arkadaşlarının (10/234) esas numaralı, demir çelik
sektörünün yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdiği Meclis araştırması
açılması önergemizin görüşmelerinin 8/2/2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Evet, önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri
sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz
Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğludur. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Ahrazoğlu, süreniz beş dakikadır.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; demir çelik
sektörünün yaşadığı sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla vermiş olduğumuz Meclis araştırması
önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Şahsınızı ve Mecliste bulunan
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce
kahraman Türk askerlerinin milletin huzuru, istikrarı, güvenliği,
sükûneti ve selameti için başlattığı Zeytin Dalı
Harekâtının başarılı olmasını ve yörük
anamızın dediği gibi Mehmetçikimizin ayağına taş
değmemesini Rabbimden niyaz ediyorum. Bu vesileyle tarih yazan Afrin
kahramanlarının Cenab-ı Allahtan hepsini korumasını,
kollamasını niyaz ederken şehit olan bütün
kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyor, operasyon
sırasında yaralanan askerlerimize Rabbim şifa versin diyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde demir çelik sektörünün tarihi
cumhuriyet tarihiyle aynı konumdadır. İlk demir çelik tesisi 1930
yıllarında Kırıkkalede kurulmuştur. Daha sonra demir
çelik talebindeki gelişmeye cevap vermek üzere 1975 yılında bir
diğer entegre tesis olan İskenderun Demir Çelik Fabrikası
üretime başlamıştır. Demir çelik sektöründe Türkiye
dünyanın önde gelen üreticileri arasında yer almaktadır. Ülkemiz
üretim seviyesiyle dünyada 8inci, Avrupada ise Almanyadan sonra 2nci
sırada bulunmaktadır.
Demir
çelik sektörü ciddi sıkıntılar içerisinde bulunmaktadır.
Bunların başında, çok tehlikeli iş yeri
sınıfında yer alan çelik üreten iş yerlerinde nitelikli ve
temel kazanımlara sahip ara eleman, kademe eleman
sıkıntısıdır. Meslek lisesi mezunlarının
istenilen nitelikte olmaması, temel kazanımları edinmeden mezun
olması ve sonrasında böylesine tehlikeli iş yerlerinde istihdam
edilmesi de başlı başına iş güvenliği risklerini
ve üretkenlik kayıplarını beraberinde getirmektedir. Çelik
üretiminde kullanılan girdilerde yapılan her türlü fon kesintisi,
katkı payı oranları yüksektir ve mutlaka düşürülmesi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra, üreticilerimizin rekabet gücünü
azaltan dampingli ithalat mallarının ülkeye girmemesi için önlem
alınması gerekmektedir. Çelik üreticileri Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğuyla yapılan serbest ticaret anlaşması sebebiyle
bazı AR-GE destekleri hariç olmak üzere indirimli kurumlar vergisi
uygulaması, yatırımlarda KDV istisnası,
yatırımlarda KDV iadesi, gümrük vergisi istisnası, gelir vergisi
stopajı indirimi, sosyal sigortalar prim desteği, arazi desteği
gibi doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir devlet desteğinden
faydalanamamaktadır.
Devletimizin
sektör temsilcileriyle bir araya gelerek yeni hazırlanacak teşvik
kapsamında sektöre yönelik teşvik desteği alabilmenin önünün
açılması gerekmektedir. Türkiye ham madde bakımından
ithalata bağımlıdır. Bu çerçevede, tedarik
pazarlarında yaşanan sıkıntılar sektöre doğrudan
yansımaktadır. Türk üreticisinin üretim yapmasının ham
madde ithalatına bağımlı olması, paralelinde
uluslararası rakiplerine göre maliyet dezavantajına sahip olması
pazar kayıplarını da beraberinde getirmektedir.
Ayrıca,
yoğunlaşan küresel rekabet paralelinde ülkeler kendi sektörlerini
korumaya dönük tedbirleri artırmaktadır. Ülkeler bu yönlerde
tedbirler alırken biz ne yapıyoruz? İnşaat demirinde gümrük
vergisini sıfırlıyoruz. Tüm dünya haklı ya da haksız
gerekçelerle yerli üreticiyi koruyup gümrük duvarlarını yükseltirken
Türkiyenin inşaat çeliğindeki gümrük duvarlarını
sıfıra indirerek sektörün dış tehditle baskılara
açık hâle getirilmesi sanayimize vurulan önemli bir darbedir. Bu karardan
sadece çelik sanayisi değil Türkiye sanayisi ve istihdamı da son
derece olumsuz etkilenmektedir.
Ülkemizin
demir çelik üretiminin yüzde 40ının gerçekleştirildiği ve
18 bin işçinin çalıştığı Hatay, İskenderun,
Payas ve Dörtyol ilçelerindeki tesislerde devletin şirketler üzerinde
büyük bir baskı kurmasının krizi derinleştirdiği ve
bunun sonucu birçok firmanın dünyayla rekabet etme zorluğu
yaşadığı, sektörden de ayrılmayı
düşündüğü ifade edilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun
Sayın Ahrazoğlu.
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) Teşekkür ediyorum
Başkanım.
Bölgede
bulunan bir fabrikamızın finansal kriz yüzünden hâlen işçileri
mağdur durumdadır. Bu konunun da işçilerimiz açısından
ele alınması gerekmektedir.
Ayrıca,
demir çelik sektöründe sıfır KDVyle alınan yarı mamulün
yüzde 18 KDVyle satılması ve sektörün otuz yıl önceki
mevzuatlarla yönetilmesi bir başka sorundur diyor, yukarıda
belirttiğim sorunların tespiti ve çözümü için Meclis
araştırması açılmasını isteyen önergemize
desteklerinizi bekliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.
Söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz
Sayın Meral Danış Beştaşa aittir.
Sayın
Danış Beştaş, süreniz üç dakika.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Evet,
Demir Çelik İşletmeleri gerçekten yüksek kârlar elde ettiği
hâlde demir çelik işçileri gittikçe daha zor şartlarda
çalışmalarını sürdürmek zorunda kalıyorlar.
İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği
Meclisi verilerine göre madencilik hariç sadece metal iş kolunda
geçtiğimiz sene 116 işçi iş cinayetlerinde hayatını
kaybetti. Sadece geçtiğimiz ocak ayında 15 demir çelik işçisi
iş cinayetlerinde aslında öldürüldü diyebiliriz. Oysa geçtiğimiz
yıl açıklanan en kârlı şirketler sıralamasında
zirvenin ikinci sırasında bir demir çelik şirketi
bulunmaktaydı. Aynı zamanda, OHAL ile bu işçilerin seslerini
duyurmaları ve haklarını savunmaları da
yasaklanmaktadır.
Metal
iş kolundaki sendikalarca alınan grev ve lokavt kararları
Bakanlar Kurulu tarafından altmış gün süreyle ertelendi. Son
olarak Resmî Gazetenin 26 Ocak 2018 sayısında yer alan Bakanlar
Kurulu kararına göre Türk Metal İş Sendikası, Birleşik
Metal İşçileri Sendikası ve Çelik İş Sendikası
tarafından belirli iş yerlerinde alınan grev kararı ile
Türk Metal Sanayicileri Sendikası tarafından aynı iş
yerleri için alınmış lokavt kararı millî güvenliği
bozucu nitelikte görüldüğünden altmış gün süreyle yine
ertelenmiştir.
Bununla
birlikte, ne zaman işçiler bir talepte bulunsa üretkenlik şeklinde
bir yanıt alıyorlar işverenlerden. İş gücü
verimliliğinin ana metal sanayisinde yüzde 3,2, motorlu kara
taşıtı treyler üretiminde 8,1 artması işçilerin daha
yoğun üretkenliğinden kaynaklandığı hâlde üretkenlik
yanıtı verilmekten geri durulmuyor. Fabrikalarda üretim baskısı
işçiler üzerinde âdeta Demoklesin kılıcı gibi duruyor. Daha
fazla sömürü ve cinayete her gün davetiye çıkarılıyor. AKPnin
Genel Başkanı Erdoğan geçenlerde Biz göreve geldiğimizde
OHAL vardı. Şimdi grev tehdidi olan yere OHALden istifade ederek
izin vermiyoruz, bunun için kullanıyoruz OHALi. Asıl fotoğraf
oldukça net. demişti. Evet, bizce de fotoğraf oldukça net.
İşinden atılmış yüz binlerce emekçi, üniversitelerden
uzaklaştırılmış binlerce bilim insanı dururken,
Erdoğan Anayasanın 54üncü maddesindeki grev hakkını da
ihlal ederek, anayasal suç işleyerek sermayedarlara daha çok ezme ve
sömürme telkininde bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Erdoğanın ve AKPnin tavrı, her zaman
olduğu gibi, patrondan yanadır. Erdoğan işçilerin
değil, patronların Cumhurbaşkanıdır. İşçiler
de işverenler kadar bu ülkenin vatandaşıdırlar, vergi
verirler, oy verirler, hatta işçi düşmanı politikalar yüzünden
can verirler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Sayın Başkan,
tamamlayacağım.
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Kenan Evren dönemini hatırlayacak
olursak, aslında şu anda onun bir tekrarını görüyoruz.
Kenan Evren de 12 Eylül darbesiyle tarihe 24 Ocak Kararları olarak geçen
kararları hayata geçirmiş ve ülkeyi, emekçileri yoksulluğa
mahkûm etmiştir. Şimdi, 12 Eylül darbesinin üzerinden on yıllar
geçtiği hâlde, OHAL sebebiyle, OHALden istifade edilerek, OHAL
kullanılarak işçiler üzerindeki baskı her geçen gün daha fazla
artırılmaktadır ve Hükûmet Biz patronların Hükûmetiyiz,
sermayedarın Hükûmetiyiz; işçilerin Hükûmeti değiliz. demekte
ısrarını devam ettirmektedir. Demir çelik işçileri de bu
politikalardan en fazla zarar gören nüfustan birini oluşturmaktadır
diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.
Şimdi
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak
Milletvekilimiz Sayın Ünal Demirtaşa aittir.
Sayın
Demirtaş, süreniz üç dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş
olduğu Meclis araştırma önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri
izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, demir çelik sektörü ekonominin lokomotif sektörlerinin
başında gelmektedir. Demir çelik ürünleri sanayide pek çok ürünün ana
girdisidir. Yine, demir çelik ürünleri, başta inşaat malzemeleri
olmak üzere otomotiv, gemi, uçak, demir yolu gibi taşıt araçlarında
ve aklınıza gelen tüm makine, cihaz ve eşya üretiminde
kullanılmaktadır. Bu sebeple demir çelik ürünleri stratejik
ürünlerdir.
Yine,
demir çelik sektörü emek yoğun bir sektördür. Bu yönüyle, istihdam
yaratan, işsizliğe çare bulan en önemli sektördür. Sanayileşmede
ileri gidildikçe gelişmeye ve büyümeye açık olan bir sektördür.
Üstelik ihracat yapabilecek sektörlerin de başında gelmektedir.
Türkiye'de cumhuriyetin kurucu kadroları demir çelik sektörünün bu önemini
kavramışlar ve önce Karabük Demir Çelik Fabrikasını
kurmuşlardır. Daha sonraki yıllarda da Erdemir ve İsdemir
fabrikaları kurulmuştur.
Günümüzde
ise demir çelik sektörü, maalesef, AK PARTİ iktidarının
Hükûmetinin ilgisizliği sonucu irili ufaklı özel sektör
yatırımlarıyla büyümeye çalışmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, sektörün ise çözülmeyi bekleyen birçok önemli sorunu
vardır. Ancak özellikle yassı sac üretiminde AK PARTİ
hükûmetleri döneminde gerekli yatırımlar
yapılmamıştır. Sektörün demir çelik cevheri ve
koklaşabilme özelliğine sahip kömür olan ham madde girdileri ithalata
bağımlı hâle gelmiştir. Özellikle yassı sac tüketimi
için ülke içinde yaptığımız üretim yeterli gelmemektedir.
Bu sebeple, yassı sacın önemli bir bölümünü dışarıdan
ithal ediyoruz. AK PARTİ Hükûmeti kamunun elindeki demir çelik
fabrikalarını özelleştirmiş, bu fabrikalardan milyarlarca
dolar gelir de elde etmiş ancak yerine yeni fabrikalar
kurmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Ankara Sanayi Odası
Başkanı bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Başkan
dedi ki: En az 2 demir çelik fabrikasına ihtiyacımız var. Evet
değerli arkadaşlarım, Türkiyenin şu an yassı sac
üreten en az 2 demir çelik fabrikasına daha ihtiyacı vardır. 5-6
milyar dolar yatırım gerektiren bu demir çelik
fabrikalarını özel sektör maalesef yapamıyor. Daha önce devletimiz
bu fabrikaları kurmuş. Peki, bugün niye AK PARTİ Hükûmeti bu tür
fabrikalar kurmuyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak için bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
ÜNAL
DEMİRTAŞ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, stratejik
ürün olan demir çelik sektöründe devlet inisiyatif almalı ve en az 2
Erdemir Fabrikası daha kurmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, demir çelik fabrikası kurulduğunda sadece
fabrikada 10 bin kişi çalışmaktadır, yan sektörleriyle
birlikte 50 bin kişi bu işten geçimini sağlamaktadır. Evet,
bu da ülke ekonomisine çok büyük bir katma değer ve katkı
sağlamaktadır. Ben buradan bir Zonguldak Milletvekili olarak
şunu öneriyorum değerli arkadaşlarım: Zonguldaka bir
Erdemir Fabrikası daha kurulması gerekmektedir. Bunun için arsaysa
arsa, gereken ne varsa Zonguldak olarak vermeye hazırız.
Ben
bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu Meclis
araştırma önergesinin kabul edilmesi gerektiğini
düşünüyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirtaş.
Söz
sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekilimiz Sayın Şahin Tine aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın
Tin süreniz üç dakika, buyurun.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ŞAHİN TİN (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri ve yüce milletimiz; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Suriyede gerçekleştirdiğimiz Zeytin Dalı Harekâtında
şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize şifalar
diliyorum. Rabbim ordumuzu muzaffer kılsın. Kahraman askerlerimizin
dualarımızla her zaman yanındayız.
Demir
çelik sektörünün yaşadığı sorunların
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırmasının
açılmasına yönelik MHP Grubunun vermiş olduğu önerge
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, sanayi alanında yaşanan gelişmelere duyarsız
kalmayan ve bu hususta neler yapabiliriz diye fikir geliştiren MHP Grubuna
teşekkür ediyorum.
Dünya
demir çelik üretimi son on altı yılda ortalama 2 kat
artmıştır ve 2016 yılında toplam 1,6 milyar tonluk bir
üretim kapasitesine ulaşmıştır. Türkiye, çelik üretim
sıralamasında dünyada 2000 yılında 17nci sırada
bulunurken üretimini önemli ölçüde artırmış, 2005
yılında 11inci ve 2016 yılında 8inci sıralarda yer
almaktadır. Ülkemiz çelik sektörü Kuzey Afrika ve Orta Doğu
Bölgelerinin en büyüğü, Almanyanın ardından Avrupada 2nci
sıradadır. 2016 yılında yüzde 64 olan kapasite
kullanım oranı 2017 yılında yüzde 73 oranına
ulaşmıştır. 2017 yılında ham çelik üretimimiz
yüzde 13,1lik oranda artışla 37,5 milyon tona çıkarak rekor
kırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, uluslararası anlaşmalara da uyarak sektörümüzün
üzerindeki ekstra yükleri kaldırma çalışmalarımız
devam etmektedir. Özellikle savunma sanayisinde kullanılan nitelikli çelik
üretim araştırma ve geliştirme çalışmalarını
ilgili kurumlarımız, Sanayi Bakanlığımız, Ekonomi
Bakanlığımız
Bu sayede yerli ve millî üretim
projelerimizin girdileri de yine çelik sektörümüzden olacaktır.
Metal
sektörü işletmeleri için modern organize sanayi bölgeleri ve ihtisas
endüstri bölgeleri kurma çalışmalarımız devam ediyor. Bu
bağlamda da Denizli makine ihtisas organize sanayi bölgesi kurma
çalışmalarımız da süratle devam etmektedir.
2017
yılında ihracatımız yüzde 10,4 artmıştır.
Sanayi ürünleri ihracatımız da yüzde 13,4 oranında
artış göstermektedir. Otomotiv ihracatı yüzde 19,5, demir çelik
dışı metaller de yüzde 14,6 oranında artmıştır.
Çelik ihracatımızın artışı ise yüzde 26,4tür.
Demir çelik sektörü ülkemizin ihracatında 3üncü sırada yer
almaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞAHİN
TİN (Devamla) Bu düşüncelerle, sektörde yaşanan olumlu
gelişmeler ve ilerlemeler göz önüne alındığında Meclis
araştırması komisyonu açılmasına gerek olmadığını
değerlendiriyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tin.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili
İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından,
internet sansürünün araştırılması amacıyla 8/2/2018
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 8 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
8/2/2018
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 8/2/2018 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Filiz
Keresetecioğlu Demir
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
8
Şubat 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili
Filiz Kerestecioğlu tarafından verilen 6665 grup numaralı
internet sansürünün araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılması hakkında Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin
8/2/2018 Perşembe günkü birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Filiz Kerestecioğluna söz veriyorum.
Sayın
Kerestecioğlu, süreniz beş dakikadır.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ben sizleri değerli sanatçı Cem Karacanın
gençler ve daima genç kalanlar sözüyle selamlamak istiyorum. Çünkü
konuşacağım konu internet yasaklarıyla, sansürle ilgili ve
en fazla da gençleri ilgilendiren bir konu.
İnternet
insanlar için müthiş bir bilgi kaynağıdır arkadaşlar.
Öyle ki bugün hem Birleşmiş Milletler hem Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi interneti temel bir insan hakkı olarak
tanımlıyor. Fakat internet sivil toplum için de bilgi yaymayı ve
örgütlenmeyi kolaylaştırdığı için, özellikle son
yıllarda siyasi otoritelerini fikrî özgürlükleri bastırmak için
kullanan hükûmetler interneti bir tehdit olarak görmeye başladılar.
Ülkemizde artık ana akım medya Hükûmetin kontrolünde bir manipülasyon
aracı olarak kullanılıyor. Bu durumda da yurttaşların
büyük kısmı için internet alternatif, doğru bilgiye ulaşmak
için temel bir ihtiyaç hâline geldi.
Fakat
internet, halktan saklayacakları olanlar için, böyle siyasiler için
özellikle gerçekten çok tehlikeli. Neden? Çünkü siyasetin kirli ve gizli
belgelerinin de deşifre olması demek internet. İnsanların
Merhaba arkadaşım, ben de seninle aynı şeyi
düşünüyorum. demesidir. Örgütlenmek demektir; örneğin, bir TV
kanalında penguen belgeseli yayınlanırken sokağa
çıkıp Diren Gezi! diye tweet atabilmektir. 17-25 Aralık
yolsuzluk operasyonlarında ortalığa saçılan yolsuzluk
tapeleri demektir. Bir enerji bakanının IŞİDle petrol
ticaretiyle birlikte anılan Powertrans şirketiyle
bağlantısını ortaya koyan belgelerin WikiLeakste
yayınlanması demektir. Cumhurbaşkanının
yakınlarının Man Adasındaki şirketlere para
gönderdiğini gösteren belgeler demektir. Başbakanın oğlunun
vergi cennetlerindeki hesaplarının ortaya çıkması demektir.
Zarrab davası, dönemin Ekonomi Bakanı Çağlayana verilen
rüşvet demektir ve TV kanalları kapatıldığı için
tüm bunları inatla internet üzerinden yaptığı
yayınlarla ortaya koyan araştırmacı gazeteciler demektir.
Fakat yalnızca muhaliflerin değil herkesin bilgiye erişim
özgürlüğü demektir internet. İşte bu nedenle, bugün, sansür
mekanizması, dinleme, izleme, denetleme ve cezalandırma
mekanizmalarıyla birleşerek büyüyor.
15 Temmuzun ardından sadece altı ay içerisinde
sosyal medya paylaşımları nedeniyle 3.681 kişi
gözaltına alınırken 1.734ü tutuklandı. Cumhuriyet
savcılıklarında hâlihazırda gözaltı talimatı için
bekleyen on binlerce dosya bulunuyor. Yalnızca son dönemde Afrine yönelik
askerî müdahaleye karşı sosyal medyadan barış diyen 449
kişi gözaltına alındı. Bir siyasetçi olarak eleştiriyi
en fazla dinlemesi gereken ve tahammül etmesi gereken Cumhurbaşkanına
ve devlete hakaret suçlamasıyla binlerce kişi hakkında dava
açıldı. Toplumsal muhalefet ne zaman yükselse arama motoru
sonuçlarını sansürlemek gibi, web sitelerinde içerik
kısıtlamak gibi, veri hızını kısıtlamak gibi
hukuki olmayan yöntemlerle kullanıcıların internete erişimi
engelleniyor. Bir bakıyorsunuz Facebook, YouTube, Twitter, bunlar
çalışmaz hâle geliyor. WhatsApptan, Telegramdan istediği
yazışmaları istediği an elde edemeyen Hükûmet, PTT
Messenger gibi bir uygulamayı ortaya sürüyor şimdi. Amaç, her bir yurttaş
kiminle ne konuşuyor, her şeyi kayıt altına almak.
Şimdi, bir chat programını, bir sohbet programının
yazılımını bir ekibe yazdırmak üç ay sürer
arkadaşlar, bunu bile yerli ve millî diye sunmaya kalkıyorsunuz.
Son olarak Meclise sunulan kanun teklifi RTÜKü 21inci
yüzyılın gördüğü en yetkili denetim aygıtı hâline
getiriyor. RTÜK ne yapmış? İşte son dönemde 7
yaşındaki kız çocukların şortlu dans gösterisi için
ceza vermiş. 7 Kocalı Hürmüz şarkısında geçen Allah
baba ifadesi nedeniyle Tevhide aykırıdır, küfür ve
şirktir. gibi fetvayı andıran bir açıklamayla 1 milyon
ceza kesmiş. Yani İrandaki gibi YouTube, Twitter, Facebook gibi
sitelerin bile yasak olduğu bir internet ve bir Türkiye hayal ediliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Mümkünse Sayın Başkan
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek
süre veriyorum.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(Devamla) Teşekkür ederim.
Türkiyede başta gençler, yurttaşlar bu
yönetimden, kadınların, gençlerin hayatını kontrol eden
erkek egemen, ikiyüzlü ahlak anlayışından memnun değil ve
televizyonlarda binlerce para verilerek yayınlanan o Diriliş,
Payitaht, İsimsizler, Söz gibi savaş naraları atılan, erkek
egemen kahramanlık yüklü dizileri de izlemek istemiyorlar. Netflix gibi,
blutv gibi onlar için farklı platformlarda dünyaya erişim mümkün ve
buna devam etmek istiyorlar ama siz diyorsunuz ki neredeyse insanların
birbiriyle konuşması için bile VPN yüklenecek, öyle
konuşabileceğiz biz.
Ve
gençler şunu da soruyorlar: Mevzu ahlaksa sizi kim sansürleyecek? Ermeni
dölü Ermeni tohumu kahpe gibi nefret söylemini, cinsiyetçi sözleri kim
sansürleyecek? Instagramdan canlı yayın yapanları da mı
sansürleyeceksiniz? Yerli ve millî internet tarayıcısı mı çıkaracaksınız?
Özgürlük
güzeldir arkadaşlar.
Genç
kalın, genç düşünün.
Saygılar
sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.
Söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekilimiz Sayın Mustafa Ali Balbaya aittir.
Sayın
Balbay, süreniz üç dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, 2 Şubatta Meclise gelen torba yasanın içinde
interneti daha yayınlanmadan yasaklamaya ilişkin bir madde var. Bu
anlamda HDPnin grup önerisinin yerinde olduğunu ve şimdiden bu
konuda bir değerlendirme yapmak gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle internetin denetimiyle ilgili 5651 sayılı
bir Yasa var ve bu yasayla birlikte, örneğin Vikipedi buna dayalı
olarak zaten şu anda erişime engellenmiş durumda. Peki
şimdi ne getiriliyor? Sayın milletvekilleri, şu anda insanların,
örneğin internet üzerinden, YouTube üzerinden çevresine,
tanıdıklarına ya da kendilerini izleyen kişilere
aktardıkları bilgileri önceden denetlemeyi hatta bu bilgiyi
aktarıp aktaramayacağına ilişkin olarak ön izin vermeyi
öngörüyor. Bu mümkün değil sayın milletvekilleri. Her şeyden
önce RTÜKün altyapısı buna uygun değil. RTÜK şu anda
850-900 kadar televizyonu denetlemekte, buna bile yetişmekte zorlanmakta,
bunun üzerine şimdi binlerce yayının denetimiyle ilgili bir
sorumluluk alacak. Ama, amaç RTÜKün buna yetkili olup olmadığı
değil, asıl amaç, daha yayına başlamadan kişilerin, bu
konuda yayın yapanların engellenmesi, önceden izin verilmemesine
yönelik.
Sayın
milletvekilleri, tabii, bundaki amacı anlıyoruz. İnsanların
artık bugünkü havuz medyası ortamında kendi bulabildikleri özel
iletişim alanlarının da kısıtlanmasını
öngörüyorsunuz ama bu mümkün değil. Bu bir anlamda yasayla, örneğin
Balkanlardan gelen soğuk havanın yeni bir kanun hükmünde kararnameyle
engellenmek istenmesi anlamına gelir, Bir KHK çıkardık, bundan
sonra soğuk hava Balkanlardan gelmeyecek. demenize benziyor.
Çağın bu gelişimi karşısında interneti âdeta bir
intertehdit gibi görüp çağın en çağdaş iletişim
unsurunu böylesine engellemeye girişmenizi kınıyorum, bu konu da
binlerce, milyonlarca kişinin iletişiminin engellenmesi anlamına
gelir diyorum. Benim 10 yaşındaki oğlum bile yeri
geldiğinde arkadaşlarına yayın yapıyor, bunu
nasıl engelleyebileceksiniz? Bunu engellemeniz zor ama başta siz
öncelikle, özellikle 2019a giderken görünen o ki insanların kendi
aralarındaki haberleşmeyi dahi engellemek üzere plan
yapmaktasınız. O zaman madem bu konuda bu kadar ileri gideceksiniz
gelin bu hani com.tr diye biten yayınlar var, artık görünen o ki
bundan sonra, herhâlde bütün dünyada da böyle anılacak, com.tr yerine
com.rte demeyi planlıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Bunu yapmayın diyorum, bunu ancak diktatörlükler yapar
diyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Balbay.
Söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kırşehir Milletvekilimiz Sayın Salih Çetinkayaya aittir.
Buyurun
Sayın Çetinkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
üç dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA SALİH ÇETİNKAYA (Kırşehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi
hakkında söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak
maksadıyla Suriyenin kuzey batısında Afrin bölgesinde PKK, KCK,
PYD, YPG ve DEAŞa mensup teröristleri etkisiz hâle getirmek, meşru
müdafaa hakkını kullanmak, dost ve kardeş bölge
halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak üzere 20
Ocakta başlatılan Zeytin Dalı Harekâtını
başarıyla icra eden Mehmetçikimize Cenab-ı Hakktan muvaffakiyetler
niyaz ediyorum. Bu vatan için canını ortaya koyan, bedenini siper
eden tüm şehitlerimize Allahtan rahmet, yaralılarımıza
acil şifalar diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın birçok ülkesinde herhangi bir özel kanuni
düzenleme olmaksızın ve kamuoyuna hiçbir adli veya idari
bilgilendirmede bulunmadan internet sitelerine erişim engellenebilirken,
Türkiyede yasal olarak sınırları açık bir şekilde
çizilmiş, ölçülülük ve orantılılık ilkesini gözeten,
internet aktörleri tanımlanmış, sorumlulukları
netleştirilmiş ve gerek Anayasamızda gerekse de taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelerde belirtilen meşru
amaçlar doğrultusunda internetin yasa dışı içeriğiyle
mücadele yürütülmektedir.
Ülkemizde
internet içerik ve düzenlemelerin usul ve esaslarını oluşturan
5651 sayılı özel kanun ve ikincil düzenlemelerinde çocukların
cinsel istismarı, müstehcenlik ve fuhuş başta olmak üzere
Anayasanın Ailenin korunması ve çocuk hakları başlıklı
41inci maddesi ve Gençliğin korunması başlıklı
58inci maddesindeki düzenlemelerin gereğine uygun olarak belirli suçlarla
erişimin engellenmesi düzenlemesine yer verilmiştir.
5651
sayılı Kanun, Anayasamızın özel olarak
korunmasını öngördüğü başta aile, çocuklar ve gençler olmak
üzere belirli sosyal kesimlere yönelik suçların kolayca işlenmesini
önleyici özel bir kanun mahiyetindedir. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu tarafından gerçekleştirilen
uygulamaların yüzde 99,75i çocukların cinsel istismarı,
fuhuş, müstehcenlik ve kumar oynanması için yer ve imkân sağlama
suçlarına yöneliktir. Uygulanan erişim engellemeleri de birçok AB
ülkesinde olmamasına karşın her bir internet sitesinde ayrı
ayrı hukuki ve idari bilgilendirmeler yer almakta, ayrıca sosyal ve
akademik çalışmalarda kullanılmak üzere oransal istatistikler
internet btk.gov.tr web sayfasında belirli aralıklarla
yayınlanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİH
ÇETİNKAYA (Devamla) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Sayın
Çetinkaya, buyurun.
SALİH
ÇETİNKAYA (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hülasa,
sonuç itibarıyla burada terörle mücadele ve yasal şartları
çizilmiş, çerçevesi çizilmiş hususlarda internet ortamının
güvenli kullanımı noktasında devletimizin yürütmüş
olduğu yasal düzenlemeler söz konusudur ve dünyanın tüm ülkelerinde,
yasal ülkelerinde ve demokratik ülkelerinde bu hususlar düzenlenmiştir ve
neticesinde aileler şu anda Türkiyede çocuklarının güvenli
internet uygulamalarına erişimi noktasında âdeta çaba sarf etmektedirler.
Halkımızın talebi bu yöndedir ve bu yönde olmayan
araştırma önergesi de toplum gerçekliğiyle
bağlaşmamaktadır.
Önergenin
aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
kanser tedavisinin tüm ülke genelinde aynı standart ve nitelikte
yapılması, tedavi süreçlerinin sağlıklı
planlanabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan (10/957) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 8 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 8/2/2018 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin
Özkoç
Sakarya
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan kanser tedavisinin tüm ülke genelinde aynı
standart ve nitelikte yapılması, tedavi süreçlerinin
sağlıklı planlanabilmesi amacıyla 10/957 Esas Numaralı
Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 8.2.2018
Perşembe günlü (Bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Ceyhun İrgil.
Sayın
İrgil, süreniz beş dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; çok teşekkür ederim.
Arkadaşlar,
biliyorsunuz Dünya Kanser Günü 4 Şubattaydı. Aslında o vesileyle
konunun biraz daha farkındalığını artırabilmek ve
gündeme getirebilmek adına bu konuda bir önerge vermiştik.
Size
Dünyanın en güzel cümlesi nedir? diye sorsam hepiniz farklı
yanıtlar verirsiniz. Ama muhtemelen birçoğunuz Seni seviyorum.
cümlesini söylersiniz. Ama dünyanın en güzel cümlesi Tümörünüz iyi huylu
çıktı. cümlesidir. Bu konuya hepimiz vurgu yapıyoruz fakat
gereken önlemlerin alınması, standardizasyonunun sağlanması
ve en önemlisi hastalığın teşhis ve tedavisinde ülkede
belli bir kalitenin yükseltilmesi için çabamız yok. Maalesef bu kanser
tedavisi ve teşhisi olanaklarına sadece maddi imkânı olan
insanlar daha kolay ve daha iyi ulaşıyorlar. Bizim burada söylemek
istediğimiz şey, en önemli konu, istatistiklerimize göre şu anda
kanser erken tanı ve teşhis merkezlerine başvuru
sayısının 5 kat arttığıdır. TÜİK verilerine
göre de Türkiye Cumhuriyetinde her 5 ölümden 1i kanser nedeniyle
olmaktadır. Bu kanser sayısı ve oranının
artışındaki asıl önemli noktalardan bir tanesi tedavi
merkezlerinin ve teşhis süreçlerinin önemini ortaya koymaktadır.
Arkadaşlar,
burada bu korkunun büyümesi, bu süreçlerin giderek zorlaşması,
sağlık sistemindeki aksamalar maalesef başvuru
sayılarını
Ve korkuyla sistem bozukluğu bir araya
geldiğinde ortaya çok enteresan rakamlar çıkıyor.
Arkadaşlar, geçen yıl bu ülkede hastanelere, hekime muayene için
başvuru sayısı ne kadar biliyor musunuz? 700 milyon. Yani
nüfusumuzun neredeyse 7 katından fazla.
Peki,
bunun temel ekonomik sonuçları nedir? Sadece geçen yıl kanser
teşhisi ve tedavisi için harcadığımız para
aşağı yukarı 3 milyar euroya yakın oldu.
Arkadaşlar, bu, aynı zamanda 700 milyon tetkik, 700 milyon tahlil,
700 milyon muayene demek ve 700 milyon çaba, uğraşı demek.
Bütün
bunların belli bir standarda kavuşturulması ve bütün ülkede
aynı nitelikte ve aynı standartta tedavi ve teşhis yapılabilmesi
için bu Meclis araştırma önergesini verdik. Bunun amacı belli;
bu, siyaset üstü bir mesele. Diyoruz ki ülkede gereksiz yere tahliller
yapılmasın, gereksiz tedavi yapılmasın, geçenlerde
Antalyada ortaya çıktığı gibi, gördüğünüz gibi
yanlış tedavi olmasın; sadece imkânı olan, zengin olanlar,
tanıdığı olanlar değil ülkenin bütün insanları,
herkes eşit bir şekilde kanser tedavisinden faydalansın. Çünkü
neden? Kanser herkese eşit muamele yapar, hiçbir insanı ayırmaz
ve şu salonda bulunanlar dâhil hepinizin başına gelecek; bundan
kaçışınız yok. Her 4 kişiden 1i kanser olacak,
mutlaka. Bunun istatiksel sonucu bu. O yüzden ülkeyi bu konuda hazırlamak
lazım ama ülke açısından asıl sorun, çok ciddi ekonomik
kayıplara yol açıyor. Bilgisizlik, gereksiz tetkikler, gereksiz
tahliller
Düşünün, 700 milyon muayenede her hekim 1 tane kanser
markerını gereksiz yere işaretlese 700 milyon yapıyor.
Siz diyorsunuz ki millî ve yerli; işte 700 milyon tetkikin parası
İsviçreye, Amerikaya, işte sizin Millî ve yerli değil.
dediğiniz her yere gidiyor paralar. Siz vatanseverliği sadece silah
atmak, çarpışmak, dövüşmek mi zannediyorsunuz? Vatanın
imkânlarını, kaynaklarını, ülkenin ekonomisini korumak da
vatanseverliktir. O yüzden bu gereksiz filmler, kaynaklar, tahliller, tetkikler,
bunların azaltılması için, bunların belli bir standarda
bağlanması için bu araştırma siyaset üstü bir
araştırmadır, o yüzden buna destek vermenizi bekliyorum.
Bütün
hekim arkadaşlar bilirler, hepimiz aynı sonuçlara katlanmak ve
yaşamak zorunda kalacağız, hepimizin başına bu
sorunlar gelecek ama o zaman benim bu konuşmamı hatırlayın
ve deyin ki: Bir zamanlar Mecliste bir adam vardı, ya, bize
hatırlatmıştı. Bak, bizim başımıza,
evladımızın başına, eşimizin, çocuğumuzun,
annemizin başına neler geldi. Lütfen, bu duyarlılıkla
yaklaşmanızı bekliyorum ve size son kez, bir kez daha
hatırlatıyorum: Dünyanın en güzel cümlesi Seni seviyorum.
değildir, Tümörünüz iyi huylu çıktı.dır. O yüzden, bu
konuda duyarlılık bekliyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Biz teşekkür ederiz Sayın İrgil, bu duyarlı
konuşmanızdan dolayı.
Söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekilimiz Sayın Ahmet Selim Yurdakula aittir.
Sayın
Yurdakul, süreniz üç dakika.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Teşekkürler.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin kanser
vakaları önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
aldım.
Muhterem
vatandaşlar, ülkemizde 2010 yılında 1,5 milyon olan kanser
teşhis sayısı 2016 yılında 2 milyon 172 bin 316ya
ulaştı. Yayınlanan son resmî istatistiklere göre 2014
yılında kadınlarda en çok görülen kanser vakası yüz binde
43le meme kanseridir. Erkeklerde ise en çok rastlanan kanser yüz binde 52,5la
akciğer ve solunum sistemi kanseridir.
Ülkemiz
kanser alanında tedavi kapasitesine sahip olmakla birlikte artık
hastalıkların tedavisinden ziyade bu hastalıkların
oluşmasını engelleyecek ve vatandaşlarımızı
koruyacak bir sağlık seferberliği
başlatılmalıdır.
2009dan
2015 yılına onkoloji ilaçlarının genel ilaç tüketimi
içindeki kompozisyonu yüzde 8,4ten yüzde 11,1e yükselirken, kanserin ülkemize
bir yıllık faturası da 3 milyar dolar olmuştur. Bunun en
büyük nedenlerinden birkaçı, tütün kullanımı, gıda
güvenliğine ve çevre sağlığına yönelik tehditler ve
ekonomik kaygı gerekçesiyle bu tehditlerin bertaraf edilmesi yönünde
yeterince mücadele edilmemesidir.
Milliyetçi
Hareket Partisinin sağlığa bakışı gıda ve
çevre güvenliğini de içeren bütüncül bir yapı içerisindedir. Biz,
gerçekten, millî bir politika çerçevesinde vatandaşlarımızı
hastalıklar meydana gelmeden korumak üzere bir sağlık yol
haritası programı meydana getirdik. Aktif bir şekilde tütün
tüketiminin kontrolü, çevre kirliliğinin azaltılması, temiz su
kaynaklarının korunması, günlük fiziksel aktivitelerin
artırılması ve obeziteyle mücadele ve alkol tüketiminin
azaltılması yoluyla kansere sebep olan etkenleri ortadan kaldırabiliriz.
Bu nedenle, aile hekimliği başta olmak üzere birinci basamak
sağlık hizmetlerini çağımıza ve tıp alanında
meydana gelen gelişmelere uygun bir hâle getirerek koruyucu
sağlık hizmetlerini tüm ülkeye yayacak ve bunu ücretsiz olarak
sağlayacağız.
Konuşmama
son vermeden önce, sayın CHP milletvekilinin birkaç sözüne de
açıklama getirmek isterim bir doktor olarak. Şu anda ülkemizde hemen
hemen tüm kanserlerin tedavisi hastanelerimizde rahatlıkla
yapılabilmektedir. Hem tanı yöntemleri hem de tedavi için gerekli tüm
ilaçlar ülkemizde mevcuttur. Ancak burada önemli olan nokta, kanser
hastalığı oluşmadan önce bunu engellersek işte o zaman
hem vatandaşlarımızın sağlığını
aktif olarak korumuş oluruz hem de ülkemize maliyetini son derece az bir
seviyeye ulaştırmış oluruz.
Genel
Kurula saygılarımı sunarım. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yurdakul.
Söz
sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van
Milletvekilimiz Sayın Bedia Özgökçe Ertana aittir.
Sayın
Özgökçe Ertan, süreniz üç dakika.
Buyurun.
(HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Biz
de bu konuyu oldukça önemsediğimizi ve bir Meclis
araştırması açılması gereğini belirterek
başlamak istiyoruz. Maalesef, çağın hastalığı
olarak adlandırılan kanser hastalıkları hem ülkemizin hem
de dünyanın en önemli sağlık sorunu olarak duruyor.
Araştırmalara
göre dünyada her yıl 15 milyon kişiye kanser tanısı
konulmakta, yaklaşık 8 milyon insan kanserden ölmekte ve 32 milyonun
üzerinde kişi de kanserle yaşamını sürdürmektedir.
Ülkemizde de her yıl yaklaşık 150 bin kanser tanısı
konulmakta ve 100 binden fazla yurttaş bu nedenden ötürü
yaşamını yitirmektedir. Üstelik kanser hemen her ülkede
yıllık yüzde 1, yüzde 2 oranında artış göstermektedir.
Etkili önlem alınmazsa dünya genelinde kanser yükünün artarak 2030
yılında 26 milyon yeni tanı kanser vakasına ve 17 milyon
ölüme ulaşacağı ve bu artıştan da ülkemizin de içinde
bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin etkileneceği tahmin
edilmektedir.
Hâl
böyle iken, yakın gelecekte kanserin kronik bir vaka olarak muamele
göreceğini düşünüyoruz çünkü nasıl ki yeryüzünde devam eden
savaşların, çatışmaların en önemli itici gücü silah
endüstrisi ise kanser hastalıklarının da tüm teknolojik ve
bilimsel ilerlemelere karşın hâlâ çaresiz kalmasında da ilaç
endüstrisinin önemli bir etkisi vardır. Dünyada her yıl 100
milyarlarca dolar kanser hastalıklarının tedavisine
harcanırken Türkiyede de bu rakamın 3 milyar dolara yakın
olduğu düşünülüyor. Evet, durum bu iken sosyal devlet olmanın
bir gereği olarak çok yüksek maliyeti olan kanser
hastalıklarının tedavisinde hastalara maddi destek
sağlanması gerekirken, Sağlık Bakanlığı her
dönem kanserli hücre yayılımını önleyici ilaçların
kullanımına yönelik ödemeleri sınırlandırmaktadır
ne yazık ki. Öyle ki kimi hastalar bir ilacın peşinden aylarca
koşmak zorunda kalırken kimi hastaların ömrü ise ilaç aramaya
dahi yetmemektedir. Hükûmet artık sağlık politikasını
yurttaş odaklı değil, kâr amaçlı oluşturmaktadır
ne yazık ki. Bu ülkenin vatandaşları, bulamadıkları ya
da ulaşamadıkları ilaçlar için başka ülkelere
gitmektedirler. Bunu sadece kanser ilaçlarında değil bir bütün olarak
sağlık politikasında görüyoruz, devletin hasta garantisi
verdiği şehir hastanelerinde görüyoruz.
Hükûmetin
toplumsal bir sorun olan kanser hastalığına bakış
açısının en somut yansıması 2013 yılında
Tekirdağda olmuştu, hatırlayacaksınız.
Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren kanser hastası
Dilek Özçelik ilaçlarının temini için dönemin Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktardan yardım istemiş
ancak o Bakan ilaçların teminini sağlamak yerine en iyi bildiği
şeyi yapıp sadaka vermeye kalkışmıştı. Son
açıklamalara göre Türkiye'de toplamda 267 kalem onkoloji
ilacının temininde sorunlar yaşanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) Sayın Başkan, cümlemi tamamlamak isterim.
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
BEDİA
ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - Devlet her sene 25 milyara yakın ilaç
yardımını azaltmak için ilk olarak ne yazık ki kanser
hastalarının ilaçlarını temin etmelerini
güçleştiriyor. Bir an önce bu politikadan vazgeçmeli ve günübirlik
önlemler almaktan vazgeçmelidir. Biz çağrımızı
yapıyoruz, bu konuda bir Meclis araştırmasının
açılması elzemdir. Bu konuda CHPnin verdiği grup önerisini
desteklediğimizi belirtmek istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.
Söz
sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mehmet İlker Çitile aittir.
Süreniz
üç dakika.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK
PARTİ GRUBU ADINA MEHMET İLKER ÇİTİL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi
hakkında AK PARTİ Grubumuz adına aleyhte söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, sınırımızda devam etmekte olan Zeytin
Dalı Harekâtında şehit düşen kahraman
evlatlarımıza Allahtan rahmet, aziz milletimize sabır, metanet
ve başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanser beraberinde getirdiği sağlık
sorunlarının yanı sıra maddi ve manevi yönden uzun süreli
mücadele gerektiren bir hastalıktır. Ülkemizdeki en son resmî
rakamlar değerlendirildiğinde bir yıl içerisinde
yaklaşık 96.200 erkek ve 67.200 kadının kanser teşhisi
aldığı gözükmektedir.
Sayın
milletvekilleri, son beş yılı değerlendirecek olursak da
erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer ve prostat kanseriyken,
tütüne bağlı kanserler de önemini korumaya devam etmektedir.
Kadınlarda en sık görülen dört kanserden en başta geleni meme
kanseri olmaktadır. Hem erkeklerde hem kadınlarda bağırsak
kanseri üçüncü sırada en sık görülen kanser türüdür. Çocukluk
çağlarında ise lösemi en sık görülen kanser türü olmaktadır.
Sağlık Bakanlığımızın Sağlıkta
Dönüşüm Programıyla toplum tabanlı kanser taramalarına
yönelik ülke genelinde kanser erken teşhis tarama ve eğitim
merkezleri olarak adlandırılan KETEM kurulmuş olup
hâlihazırda ülkemizde 33'ü mobil olmak üzere, 198 adet KETEM ünitemiz
mevcuttur. KETEM merkezlerimize yenilerinin eklenmesi için de gerekli
çalışmalar devam etmektedir.
Kanser
kontrolünde ise Bakanlığımızın yapmış
olduğu çalışmaları özetlemek gerekirse 2002
yılında sadece 2 ilde olan kanser kayıt merkezimiz bugün 81
ilimizde vatandaşlarımıza hizmet vermektedir. 33 mobil KETEMle
kanser tarama hizmetini vatandaşımızın ayağına
kadar götürmekteyiz. Yılda yaklaşık 7 milyon
vatandaşımıza ücretsiz tarama imkânı sunmaktayız.
İzmir Kanser Kayıt Merkezimiz Kuzey Afrika ve Batı Asyanın
eğitim merkezi olurken 8 adet kayıt merkezimiz de akredite
edilmiştir. Birinci basamakta kanser tarama rakamlarımız
kısa sürede 4-5 misline çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde ve dünyada en sık ve en ölümcül olarak görülen
kanser türlerinden olan meme kanseri taramaları 40 yaşından
itibaren kadın nüfusumuza gelişmiş teknolojiye sahip mamografi
cihazlarıyla yapılmaktadır. Yine, kalın bağırsak
kanseri taramaları, dışkıda gizli kan saptama ve
kolonoskopi yoluyla yapılmaktadır.
Rahim
ağzı kanserleri açısından ise tarama testleri KETEM ve aile
sağlığı merkezlerimizde yapılmaktadır.
Bakanlığımızın bu hususta ücretsiz taramalar yaparak
koruyucu sağlık hizmetleri alanında her zaman olduğu gibi,
reform niteliğinde önemli adımlar attığı da görülmektedir.
Halk sağlığını tehdit eden konularda Hükûmet olarak
gerekli tedbirleri alarak reform niteliğindeki politikaları
uygulamaya geçirmiş bulunmaktayız. Bu vesileyle hâlihazırda ülke
genelinde aynı standart ve nitelikte devam etmekte olan hizmetlerimiz için
ise Meclis araştırması açılmasını...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
İLKER ÇİTİL (Devamla) ...uygun
bulmadığımızı buradan ifade etmek istiyorum.
Ben
de bir dakika süre alırsam...
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET
İLKER ÇİTİL (Devamla) Benden önceki konuşmacılar
özellikle hem sağlıkta hem kanserle mücadelede çok büyük paralar
harcandığı ifade etmektedirler. Oysa yapılan
araştırmalar sonucunda Türk vatandaşlarımızın
sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı en yüksek noktadadır
ve diğer ülkelere göre dünya genelinde en çok sağlık
memnuniyetini en az personelle ve en az finansmanla yapan bir ülkeyiz. Ben
bundan dolayı emek veren tüm sağlıkçılarımızı,
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere,
Başbakanımızı ve sağlık
bakanlarımızı tebrik ediyorum.
Buradan
da şunu ifade etmek istiyorum: Söz sağlık ve benden önceki
yerinden konuşan milletvekillerimiz Tabipler Birliğiyle alakalı
söz aldılar. Ben Tabipler Birliğini
kınadığımı buradan ifade ediyorum. Hekim olmam
hasebiyle, geçmişten bu yana hekim hakları dışında her
türlü şeye giren, burnunu sokan, terör konusunda altyapıyı
oluşturan, hatta kaosa götürme şeklinde maşa olan bu hekimleri,
başında da Türk ibaresini kullandıklarından dolayı
kınıyorum. Oysaki hekim haklarını savunmak, Hükûmetimizde
ve Sağlık Bakanlığımızda sağlığa
yönelik hizmetler açısından istişare etmenin çok daha uygun
olacağını düşünüyor, bu vesileyle de ekran
başında bizleri izleyen aziz milletimizi ve Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çitil.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Oylaması Yapılacak İşler
kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 670 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/755) ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.
Sayısı: 420) (x)
BAŞKAN
- Bu kısmın 1inci sırasında yer alan, 670 Sayılı
Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/755) ve İç Tüzükün 128inci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresinin
açık oylamasını yapacağız.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için beş dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını yine oylama için verilen süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, 670 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ve İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı Tezkeresinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 201
Kabul : 184
Ret : 17 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Vecdi Gündoğdu Bayram
Özçelik
Kırklareli Burdur
Bu
sonuca göre kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
2nci
sırada yer alan, 695 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresinin görüşmelerine başlayacağız.
2.- 695 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/906) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.
Sayısı: 511) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Başkanlık
Tezkeresi 511 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Kanun
hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyenler: Gruplar adına, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Çorum Milletvekilimiz Sayın Tufan Köse;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekilimiz
Sayın Fahrettin Oğuz Tor; Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Adana Milletvekilimiz Sayın Meral Danış
Beştaş
(Uğultular)
Sayın
milletvekilleri, lütfen
Grup
adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çorum
Milletvekilimiz Sayın Tufan Köseye aittir.
Sayın
Köse, süreniz on dakika.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun hükmünde kararname hakkında söz aldım, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ama o konuya geçmeden hemen önce
şeker üreticilerinin bulunduğu bir kentin milletvekili olarak,
şeker fabrikasının da bulunduğu bir kentin milletvekili
olarak şeker fabrikalarında çalışan geçici işçilerin
sorununa kısaca da olsa değinmek istiyorum.
Şeker
fabrikasında on yıldan yirmi beş yıla, yirmi altı
yıla kadar
(AK PARTİ sıralarından uğultular)
BAŞKAN
Sayın Köse, lütfen
Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun saygıdeğer
milletvekilleri, lütfen, arkadaşlar, yerlerimize oturur muyuz
Hatip
arkadaşımız kürsüye çıktı.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Değerli arkadaşlar, şeker fabrikalarında
geçici işçilerin sorunları var. Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekillerine de bu sorunlar yansıyordur, tahmin ediyorum bizim Çorum
milletvekillerine de yansıyordur. Geçici işçilerle ilgili uzun
yıllardır var olan talebe rağmen Hükûmetiniz tarafından
herhangi bir düzenleme yapılmadı. Bu taşeron işçilerle
ilgili yapılan, kanun hükmündeki kararnameyle yapılan
değişikliklerde de bunların sorunlarına ilişkin
herhangi bir çözüm üretilmedi. Yaklaşık otuz yıla
yakındır şeker fabrikalarında geçici işçi statüsünde
çalışan insanlar var. Bunlar üç ay, altı ay -dokuz ay oldu en
son düzenlemeyle birlikte- çalışıyorlar ama kalıcı bir
işleri yok, gelecek güvenceleri yok. Bu konuda acilen bir düzenleme
yapılması insan hakları bakımından da çok önemli,
emekçiler bakımından da çok önemli, benim
yaşadığım memlekette yaşayan 100e yakın geçici
işçi bakımından da çok önemli. Bunu buradan Hükûmetle ve iktidar
partisinin milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, yaklaşık bir buçuk yıldır bir
olağanüstü hâl rejimiyle birlikte yaşıyoruz. Şimdi, 15
Temmuzda bir hain darbe girişimi oldu. Türk milleti
sağcısıyla solcusuyla, genciyle yaşlısıyla ve
Parlamentoda grubu bulunan bütün partilerin milletvekillerinin ortak
mücadelesiyle bu hain darbe girişimini biz püskürttük hep beraber.
Başarılı olamadılar, başarılı olma
ihtimalleri de yoktu ama hain darbe girişimi bahane edilerek bundan
beş gün sonra, 20 Temmuz günü bu memlekette bir darbe yaşandı ve
bir buçuk yılı aşkındır süren bir olağanüstü hâl
rejimiyle yönetiliyoruz. Tabii, bir buçuk yıldır Türkiyenin
yaşadığı sıkıntıdaki en büyük pay sahibi,
iktidar kadar, bu iktidarın olağanüstü hâl kararnameleriyle
yaptığı düzenlemelere yasal olarak bir engel getirmeyen Anayasa
Mahkemesidir. En büyük vebal iktidarla beraber Anayasa Mahkemesine de aittir.
Şimdi, OHAL kararnameleriyle Meclis, fiilen, hepimizin gördüğü gibi,
ortadan kaldırılmıştır. Yani Meclisin yasama yetkisi,
olağanüstü hâl kararnameleriyle, başında
Cumhurbaşkanının bulunduğu Hükûmete tevdi edilmiştir.
Demokratik düzende var mı böyle bir anlayış? Bir buçuk
yıldır
Şimdi,
neler yapılıyor bu olağanüstü hâl kararnameleriyle? Mesela
PTTye alınacak memurlarda 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa ilişkin hükümler uygulanmasın diyor; hepimiz görüyoruz,
biliyoruz. Kış lastiğiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor.
Taşeron işçilerle ilgili düzenlemeler yapılıyor. Hâlbuki
taşeron işçilerle ilgili yapılacak düzenlemeler burada komisyona
gelse, sivil toplum örgütlerinin gözlemine ve bilgilerine arz edilse idi bugün
taşeron işçilerle ilgili yaşadığımız
sorunların birçoğunu yaşamayacaktık.
Neler
yaşıyoruz? Mesela, örnek olsun. Bu geçici işçilerden,
taşeron şirketlerde çalışan işçilerden yemekhanede
çalışan işçiler yemek bedeli işçilikten fazla olduğu
için bu kanun hükmünde kararnamenin kapsamına girmiyor. Örnek olsun, hastanelerin
tıbbi görüntüleme merkezlerinde çalışan işçiler; röntgende,
MRda, ultrasonda, tomografide çalışan işçiler, geçici
işçiler, taşeron şirketinin işçileri bu kanun hükmünde
kararnamenin kapsamına girmiyor.
İşin
esasında bu projeyi bizden çaldınız. Bizim 2015teki seçim
beyannamemizde taşeron işçilerin kadrolara alınacağına
dair taahhüdümüz vardı. Ama bizim taahhüdümüz, bunu Meclise
getireceğiz, sivil toplum örgütleriyle, taşeron firmalarda
çalışan işçilerin temsilcileriyle, sendikalarla beraber tartışacağız,
geniş bir demokratik platformun vereceği karara göre bir kanun
hazırlanacaktı. Ama bizden çaldınız, neyse dedik ama bir de
aldınız, bunu bozdunuz.
Şimdi,
yine, bu taşeronla ilgili yaptığınız düzenlemede
güvenlik soruşturması getiriyorsunuz, haklarından feragat
şartı getiriyorsunuz, sınav şartı getiriyorsunuz. Yani
nedir? Siz MİT Müsteşarı mı alıyorsunuz? Ki Mit
Müsteşarının bile güvenlik soruşturmasının olmadığını
hepimiz biliyoruz. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı mı
alıyorsunuz yahut polis mi alıyorsunuz da bunlardan güvenlik
soruşturmasını istiyorsunuz? Herhâlde bunun da altında
yatan bir şey var. Size göre düşünmeyen, sizin gibi bakmayan
insanları bu haktan bile yararlandırmamak niyetinde olmalısınız
ki böyle bir şey getiriyorsunuz.
On
yıldır, on iki yıldır, on beş yıldır kamuda
hizmet alımı yoluyla çalışan işçilerin niye on
yıllık, on iki yıllık kıdem, ihbar
tazminatlarından vazgeçmesi şartını getiriyorsunuz? Yani
hangi insan hakkına sığıyor bu? Hani emeğin
yanındaydık biz, hani yoksulların yanındaydık, hani
yoksullukla mücadele için gelmiştiniz gelirken 2002de iktidara? Nerede
yoksullukla mücadele bu yasal düzenlemenin, kanun hükmünde kararnameyle
yapılan düzenlemenin içinde?
Şimdi,
arkadaşlarım, kanun hükmünde kararname düzeniyle demokratik bir
toplum yönetilemez. Diliyorum iktidara geldiğimizde
yapacağımız tek şey şu: Bu kanun hükmünde
kararnameleri iptal etmeyeceğiz, bu kanun hükmünde kararnamelerin
tamamını, amacıyla ilgisi olmayan kanun hükmünde kararnamelerin
tamamını, olağanüstü hâlin süresiyle ilgisi olmayan kanun
hükmünde kararnamelerin tamamını yok hükmünde sayacağız.
(CHP sıralarından alkışlar) İptal etmeyeceğiz,
yok hükmünde sayacağız çünkü olağanüstü hâlin ilan ediliş
sebebi belli; terörle mücadele, darbe girişimiyle mücadele edecektik biz.
Darbe girişimini biz bertaraf ettik, üstelik de ulus olarak bertaraf
ettik, 80 milyon olarak bertaraf ettik. Yani sadece
Cumhurbaşkanının çalışmasıyla ya da nerede
olduğu belli olmayan Başbakanın çabasıyla değil; o gün
burada, Mecliste bulunan milletvekillerinin de gayretiyle bu darbe
girişimini engelledik ama yirmi gün sonra Hükûmet geldi, bir darbe
yaptı. O yüzden, biz yok hükmünde sayacağız çünkü amaçla ve
süreyle sınırlı olmayan, amacını aşan, süresini
aşan kanun hükmünde kararnameler yok hükmündedir.
Şimdi,
ne yapmışlar yine kanun hükmünde kararnameyle? Yüz binin üzerinde
kamu personelini işten çıkarmışlar; yüzlerce, binlerce
sivil toplum örgütünü kapatmışlar. Ya, bunların hiç mi birisinin
haklı olduğu taraflar yok? Az evvel bir arkadaşımız
söyledi, bankayı açan burada, iktidarda; bankaya hesap açtıran,
cezaevinde, işinden atılmış, aşından olmuş.
Böyle bir kanun hükmünde kararname düzeni olabilir mi? Ha, olabilir, böyle bir
düzen ancak zaten yapılan bir darbeyle hayata geçirilebilir, gerçekleştirilebilir.
Yani
Türkiye Büyük Millet Meclisi, arkadaşlar, yasama yetkisi
parçalanmış, bir oyun bahçesine döndürülmüş, zevahiri kurtarmak
için bizler de burada, oyun bahçesinde oyun oynayan çocuklara dönmüşüz,
hiçbirimizin yaptığı bir şey yok. Bakın, Mecliste en
ufak bir heyecan var mı? AKP sıralarının tamamı kendi
aralarında sohbet ediyorlar, sadece sayın grup başkan vekili -o
da hemşehri kıyağı yapıyor herhâlde- dinliyor bizi,
hiç dinleyen yok bizi. Demek ki Meclisin heyecanı kalmamış.
Bizler milletvekiliyiz arkadaşlar, oyun oynamıyoruz burada, ülkemizin
21inci yüzyıldaki geleceğini konuşuyoruz. Bu düzen böyle devam
edemez.
Bakın,
kanun hükmünde kararname düzeninde Sayın Cumhurbaşkanı geçen
hafta gene bir şeyler söylemiş, çıkmış -muhtarlara
mı söylüyor, başka birilerine mi söylüyor bilmiyorum- diyor ki:
Artık Türkiye ne Osmanlının hasta adamı ne ilk
kuruluş yıllarındaki çömez Türk devleti -yani Atatürk dönemini
kastediyor- ne de 1970lerin, 1990ların güçsüz devletidir. Şimdi,
Sayın Cumhurbaşkanı, size buradan seslenmek istiyorum, 80 milyon
halkımıza da seslenmek istiyorum, dinliyorlarsa Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerine de seslenmek istiyorum: Bakın,
sizin çömez devlet dediğiniz dönemde yedi düvele karşı
dünyanın ilk Ulusal Kurtuluş Savaşını verdi bu
memleket çömez devlet dediğiniz zamanda. Uluslararası camianın
eşit ve onurlu bir üyesiydi. Ağır sanayiyi o dönemde
gerçekleştirdi. Birçok devrimi, sağdan sola doğru yazılan
yazıyı soldan sağa doğru getirip binde 1lerde, yüzde
4lerde olan kadın-erkek okuma oranlarını yüzde 99lara
çıkardı o dönemde. Yine sizin
Osmanlı hasta devlet.
diyorsunuz, tarihe de saygınız yok. Elbette Osmanlının
zayıf, güçsüz olduğu dönemler vardı, yok demiyorum. Bizim de
eleştirdiğimiz dönemler vardı ki siz onları biz
eleştiriyoruz diye de savunursunuz, Osmanlıyı her koşulda,
hatasıyla da savunursunuz. İşin esasında o işi
tarihçilere bırakmak gerekir. Osmanlı hasta devletti ama bir
cumhurbaşkanı tarihinden utanamaz.
Yine
70li, 90lı yılların güçsüz Türkiye Cumhuriyeti. diyor.
Bakın, 70li yıllarda bu memlekette Amerikan üsleri
kapatılmıştı, hatırlıyor musunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Haşhaş ekimi serbest
bırakılmıştı. Beşparmak Dağlarına
yazılmıştı Tam bağımsız Türkiye.
şiarı, Mustafa Kemal Atatürkün şiarı. Yine, şimdi
Afrin Operasyonu Afrin Operasyonu Afrin Operasyonu diyorsunuz; tamam, ne
güzel, terörü temizlemek üzere gitmişsiniz, nerede
duracağınızı da bilmiyorsunuz işin esasında ama
90lı yıllarda, o güçsüz devlet dediğiniz 90lı
yıllarda Kuzey Irakta, tam 35 kilometre derinliğe kadar girilerek
sınır ötesi operasyonlar yapılıyordu. Yani tarihinden
utanan bir cumhurbaşkanı benim kanıma dokunuyor arkadaşlar,
vicdanımı sızlatıyor. Yazıklar olsun. diyorum
buradan Sayın Cumhurbaşkanına. Yani konuşurken biraz dilin
terazisi olmalı. 70li yıllarda, 90lı yıllarda, 20li
yıllarda da iyi yapılan işler vardır, kötü yapılan
işler vardır. Bugün de iyi yapılan işler vardır, kötü
yapılan işler vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TUFAN
KÖSE (Devamla) Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere ek bir dakika süre veriyorum Sayın Köse.
Buyurun.
TUFAN
KÖSE (Devamla) Bu anlamda, bu 21inci yüzyılda, 2017 yılında
Türkiye Cumhuriyetinin demokraside geldiği noktaya yakışmayan
olağanüstü hâl rejiminde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin
amacına aykırı olanlarını, süresiyle
sınırlı olmayanlarını yok hükmünde
sayacağız, 80 milyona bunun taahhüdünü veriyoruz. Tarihimizden de
onur duyuyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın konuşmacı tarihinden utanan
Cumhurbaşkanı Yazıklar olsun. diyerek bir sataşmada
bulundu. Bu çerçevede
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Çorum Milletvekili Tufan Kösenin görüşülmekte
olan 695 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; tarihten hiçbir şekilde utanmıyoruz. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da hiç öyle bir ifadesi yok Tufan Bey.
Yakın
zamanlara ilişkin eleştiriler olabilir. Sizler de çeşitli
eleştiriler yapıyorsunuz. Muhtemelen AK PARTİnin şu on
altı yıllık iktidar dönemine hâlihazırdaki-
eleştirileriniz var. Siz de tarihi eleştiriyorsunuz çünkü on
altı yıl da tarihin bir parçası oluyor. Tarihe yönelik
eleştiri ile tarihten utanmak şüphesiz, siz de takdir edersiniz ki
birbirinden farklı.
Biz
cumhuriyetten onur duyuyoruz, bütün tarihimizden, Osmanlıdan da onur
duyuyoruz. Bunları birbirinin rakibi olarak değil, birbirini
tamamlayan bir tarihsel süreklilik olarak görüyoruz.
AK
PARTİ, cumhuriyet hükûmetleri kuran bir parti ve bizim iddiamız,
Türkiye Cumhuriyetinin geçmiş tarihte onur ve gurur duyduğumuz
Osmanlı İmparatorluğundan daha ihtişamlı bir
geleceği kurma iddiasıdır. Eminim sizler de bunun
ortağısınız. Eleştirileri böylesine
ihtişamlı bir geleceğin kurucu unsuru olarak görmek gerekir
diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- 695 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/906) ile İçtüzükün 128inci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.
Sayısı: 511) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın
Fahrettin Oğuz Tora aittir.
Buyurun
Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 511 sıra sayılı 695
Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz
milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, ülkemizin birliği, vatanımızın
bölünmez bütünlüğü için, Suriyede terör örgütü PYD ve PKKnın zulmü
altında yıllardır inleyen halkın huzur ve güvene
kavuşması için yürütülen Afrin Operasyonunun hayırlarla
neticelenmesini diliyorum.
Yöre
halkının Türk askerlerine gösterdiği sıcak ilgi,
askerlerimizi candan ve samimi şekilde bayraklarımızla
karşılamaları huzura ve güvene ne kadar
susadıklarını göstermesi bakımından dikkat
çekmiştir. Dara düştüğünde kapılarını, evlerini
açan Türk milleti ile yöre halkının gelecekte çok daha güzel günlere
kavuşması en büyük dileğimizdir. Yüz yıllarca birlikte
yaşamış, kuvvetli akrabalık ilişkileri kurulmuş,
hemen hemen töresi bir, kıblesi bir bu insanların Türk milletine olan
bağlılıklarının daha da kuvvetlenmesi emperyalist
güçlerin yörede hâkimiyet iddialarını inşallah sona
erdirecektir. Teröristlerle ne kadar tokalaşırlarsa
tokalaşsınlar, ne kadar teröristlere sarılırlarsa
sarılsınlar, tırlar dolusu silahlar verseler de Suriye
halkı emperyalistlerin emellerini anlayacak, fırsat vermeyecektir.
Bunu hep birlikte göreceğiz inşallah.
Bu
vesileyle, Afrin Operasyonunda kara toprağın bağrına
düşen, şehit olan ana kuzularının Allah şehadetini
kabul eylesin, mekânları cennet olsun, ailelerinin şefaatçisi
olsunlar. Yaralılarımıza şifa diliyorum, güç ve kuvvet
niyaz ediyorum. Dünya dua üzerine kuruludur, Allah askerlerimizin ve
milletimizin yardımcısı olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, rahmetle andığım, bizlerce on yıllar
öncesinden beri bilinen ve cuşuhuruşa gelerek okuduğumuz
meşhur Asker Duası şiirini takdim etmek istiyorum. Rahmetli
Gökalp Asker Duası şiirinde
Elimde
tüfek, gönlümde iman,
Dileğim
iki: Din ile vatan.
Ocağım
ordu, büyüğüm Sultan,
Sultana
imdat eyle Yarabbi!
Ömrünü
müzdat eyle Yarabbi!
Yolumuz
gaza, sonu şehadet,
Dinimiz
ister sıdk ile hizmet,
Anamız
vatan, babamız millet,
Vatanı
mamur eyle Yarabbi!
Milleti
mesrur eyle Yarabbi!
Sancağım
tevhit, bayrağım hilal,
Birisi
yeşil, ötekisi al,
İslama
acı, düşmandan öç al,
İslam'ı
abat eyle Yarabbi!
Düşmanı
berbat eyle Yarabbi!
Kumandan,
zabit babalarımız.
Çavuş,
onbaşı ağalarımız.
Sıra
ve saygı yasalarımız.
Orduyu
düzgün eyle Yarabbi!
Sancağı
üstün eyle Yarabbi!
Cenk
meydanında nice koç yiğit,
Din
ve yurt için oldular şehit,
Ocağı
tütsün, sönmesin ümit,
Şehidi
mahzun etme Yarabbi!
Soyunu
zebun etme Yarabbi!
Bu
vesileyle, bazı çevreler, yıllarca, Ziya Gökalpten dolayı, hiç
de hak etmediğimiz, bizlere asla bulaşamayacak iddia ve ithamlarla
suçladılar, iftira attılar. Bunlar bize borçlandılar, onlara
hakkımız geçmiştir; nedamet getirenler hariç, diğerlerinden
hakkımızı yüce mahkemede alacağız. Ne garip tecellidir
ki bu güzel şiiri bu çevrelerin yıllar yılı
ırkçılıkla suçladıkları merhum Ziya Gökalp
yazmıştır. Yine, ne garip tecellidir ki Gökalpi bu şekilde
suçlayanlar bu güzel şiiri son yıllarda dillerinden düşürmüyorlar.
Artık güya kendi yiğitliklerinin nişanesi olarak okuyorlar,
paylaşıyorlar, hatta bundan dolayı başı derde girenler
bile oldu; okusunlar, ne için okurlarsa okusunlar, bu da bir kârdır
diyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türk ordusu bölgenin en güçlü, NATOnun da en büyük ve güçlü
ordularından birisidir. Uluslararası camiada her zaman üzerine
düşen görevi de layıkıyla yerine getirmiştir ancak
ülkemizin yıllarca sınırları ihlal edilerek terörist
unsurların saldırılarına maruz kaldığı,
kundaktaki bebeklere kadar şehit edildiği, nihayetinde beka sorunuyla
karşı karşıya kaldığı hâlde bugüne kadar
sessiz kalması Türk milletinin dikkatinden kaçmamıştır. PKK
da PYD de YPG de DEAŞ da terör örgütleridir, terör bir insanlık
suçudur. NATO, ABD, Almanya, Hollanda veya diğer ülkelerin yetkililerine
söylemek isteriz ki men dakka dukka diyoruz, hep birlikte göreceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bugün birlik ve bütünlüğe her şeyden çok
ihtiyacımız olduğu günlerden geçiyoruz. Bu sebeple birlik ve
bütünlüğü bozacak her türlü davranıştan kaçınmamız
gerektiği açıktır. Bakınız, Millî Eğitim
Bakanlığı şubat ayında 20 bin öğretmen
alacağını açıklamıştı. Bu defa Sayın
Bakan 5 bin öğretmen daha alınacağını,
sayının 25 bine çıkacağını
Beş yıl
ücretli öğretmenlik yaparak öğretmenlik tecrübesini
kazanmış kimselere 3 katı kontenjana girme şartı
olmadan mülakat hakkı verilecek, bununla ilgili bir yasal düzenleme
gerekiyor. Bu düzenlemeyi tamamladıktan sonra ikisini bir arada,
şubat ayında duyurusuna geçeceğiz. diye açıklamalarda
bulunmuştu. Hâlbuki, daha önce konuyla ilgili olarak kamuoyundan gelen
tepkiler üzerine Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı
Şu anda böyle bir çalışmamız yok, böyle bir şey yok,
bunlar yanlış. diyerek konuyu yalanlamıştı.
Sayın Bakan ile Sayın Müsteşarın farklı ve çelişen
açıklamalarda bulunmalarının ne anlama geldiği kendilerinin
takdir edip bileceği bir konudur. Daha sonra konu Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan torba yasa tasarısında yer aldı.
Tasarıda, beyanların dışında yeni bir düzenlemeyle
karşılaşıldı. Ek ders ücreti
karşılığında Millî Eğitim
Bakanlığında görev yapmış olanların 540 gün
sigorta primi ödemiş ve 2017 yılı KPSSye girmiş
olmaları şartıyla 5 bin kişilik ek kontenjana
kavuşabilecekleri öngörüldü.
Değerli
arkadaşlar, ücretli öğretmenler için getirilen bu
ayrıcalık, maddi olarak çok ihtiyacı olduğu hâlde ücretli
öğretmenlik yapamayanlar açısından hakkının
yenilmesine sebep olacaktır. Bu, yüz binlerce atama bekleyen
öğretmenlere haksızlık da olacaktır. Bu konuda hak, vicdan,
merhamet düşünülmeden, Nasıl olsa geçmiş yıllarda ücretli
öğretmen olarak görevlendirilenlerin çoğu bizden. diye
düşünülüyorsa bu anlayışın ülkeye bir faydası
olmamıştır, olmayacaktır. Konunun kamuoyunu, öğretmen
adaylarını ve ailelerini ilgilendiren kısmı, biraz ilgisi
bulunan hemen herkes bilir ki ücretli öğretmen kesinlikle subjektif
yöntemlerle görevlendirilirler. Son yıllarda, ücretli öğretmenlerin
istisnaları geçiyorum- iktidar partisi milletvekilleri, parti il ve ilçe
yöneticileri, Hükûmetin desteklediği sendika, orta ve üst düzey
bürokratlar ve hatırlı kişilerin tavassutlarıyla
görevlendirildiği yönünde kamuoyunda çok yaygın bir kanaat
vardır. Eğer yasal düzenleme gerçekleşirse KPSS puanları
düşük bile olsa beş yıldan beri ve/veya daha fazla tavassut ve
torpille ücretli öğretmen olarak görevlendirilenlerin
öğretmenliğe atanmalarının önü açılmış
olacaktır. Eğitim fakültelerinden mezun olanların
sayısı yüz binleri bulmuştur. Bu yüz binlerin ve bunlardan
KPSSde yüksek puan almalarına rağmen son iki yıldan beri
uygulanan mülakatlarda başarısız sayıldığı
için atanamayanların ızdırabı devam edecektir, hatta
adaletsiz bu uygulama vicdanları yaralayacaktır, tabii
milyonları bulan ailelerini de. Bu, önceden yapılan torpillerin
meşrulaştırılması anlamındadır.
Değerli
milletvekilleri, hafta sonu Kahramanmaraş Göksun ilçemizdeydim.
Büyükkızılcık Mahallesinde Mehmet Demir isimli kardeşimiz,
öğretmenlik sözlü sınavında kızının 80den fazla
puanı olduğu ve hiçbir eksiği olmadığı, sözlüde
de başarılı olduğu hâlde sırf torpili
olmadığı için kızının
kazandırılmadığını, torpilli 70 civarında
puanı olanların kazandırıldığını
belirterek sözlü sınava isyan ettiğini, kaldırılması
gerektiğini herkesin huzurunda haykırmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bunları yapmayalım diyorum; adaletten, hak hukuktan
ayrılmayalım, vicdanları yaralamayalım diyorum; zira bugün
birlik ve bütünlüğe her şeyden fazla ihtiyacımız var
diyorum.
Yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Tor.
Söz
sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana
Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaşa aittir.
Buyurun
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, şu anda içinde bulunduğumuz koşullarda kanun
hükmünde kararnameleri değerlendiriyor olsak da daha önce yapmış
olduğum konuşmada da ifade ettiğim gibi, bu sadece usuli bir
görüşme, iktidarın kanun hükmünde kararnamelerle ilgili
ajandasında ne varsa burada harfiyen yerine getiriliyor. Bizim
itirazlarımız, içeriğe dair eleştirilerimiz ve kanun
hükmünde kararnamelerin Parlamentoyu etkisiz ve işlevsiz
bıraktığı, âdeta kapattığı
eleştirilerimize atıfta bulunarak sözlerime devam etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, son iki haftanın en temel gündemi tabii ki Afrin ve
oranın etrafında dönen tartışmalar. Hükûmet bu konuda,
Afrine yönelik saldırı savaşının
haksızlığını ve gerekçesini açıklamakta zorlandığı
için şimdi mültecilere ilişkin farklı beyanlarla yine kamuoyuna
açıklamalar yapmaktadır.
En
son 45inci Muhtarlar Toplantısında AKPnin Genel Başkanı
Afrindeki operasyona değinerek âdeta bir şirin gösterme gayretiyle
Suriyeli göçmenlere ilişkin 3,5 milyonu herhâlde burada ilanihaye
saklayacak hâlimiz yok. şeklinde bir beyanda bulunmuştur. Evet, 3,5
milyon insan iktidarın ve tabii ki Genel Başkanının seçim
malzemesi, siyaset malzemesi olmaya devam ediyor.
Kendileri
de bu konudaki haklılığı ispatta zorlanıyor olacaklar
ki son argümanlarının Türkiyede bulunan Suriyeli göçmenleri
ülkelerine geri göndermek olduğunu ve bunun için bu saldırı
savaşının başlatıldığını sürekli
ifade etmeye ve dillendirmeye devam ediyorlar.
Daha
önce, hatırlarsınız, Erdoğan, Suriyeli göçmenleri
vatandaşlığa alacağını
açıklamıştı. Şimdi de İlanihaye saklayacak bir
hâlimiz yok. şeklinde bunu değiştirmiştir.
Daha
beş gün önce, bir hafta önce yaptığı açıklamada
Güvenli alanlar oluştuğunda çadır kentleri artık
kurmayacağız, hem kendi bölgemizde hem de sınırın
diğer tarafında kalıcı konutlar kuracağız. Burada
yaşayan Suriyeli vatandaşları da yeni
oluşturacağımız kalıcı konutlara
yerleştireceğiz, artık evlerde yaşayacaklar. diyen
Cumhurbaşkanının hangi sözüyle neyi ispatlamaya
çalıştığını anlaşılır bulmak
gerçekten mümkün değildir. Tabii ki bu konuda Afrine yönelik müdahaleye
yönelik tepkiler hem iç kamuoyunda hem uluslararası kamuoyunda artmaya
devam ettikçe cevaplar ve amaçlar da değişkenlik gösteriyor.
Türkiyede
yaşayan Suriyeli göçmenlerin yaşam şartları,
yaşadıkları sıkıntılar, içinde bulundukları
şartlar, çalışma şartları, kadınlara yönelik
cinsel saldırı suçları sık sık bu Mecliste ifade
edilen hususların başında geliyor. Onları
ayrıntılı bir şekilde değerlendirecek
zamanımız yok ancak şunu söylemek isterim: Dünya zaten
mülteciler dünyası. Gerçekten, Birleşmiş Milletlerin
açıkladığı rakamlara göre şu anda dünyada yerinden
edilen toplam kişi sayısı 65,3 milyon, bu çok ciddi bir rakam ve
Türkiye de tabii ki diğer ülkeler gibi yerinden edilenlerin gittiği
ülkelerden bir tanesini oluşturuyor. Türkiye, Pakistan, Lübnan, Avrupa
ülkeleri de bu mültecileri misafir etmek durumunda kalıyor çünkü dünyada
çok ciddi bir yerinden edilme ve yer değiştirme ihtiyacı var.
Liderler de mülteciler konusunu tıpkı Türkiyedeki gibi bir siyaset
malzemesi olarak kullanmaya devam ediyor.
Gerçekten
şöyle bir gerekçeyi tartışmamız lazım: Türkiyeye
Suriyeli mülteciler, göçmenler geldiği için Suriye topraklarına
giriliyorsa o zaman bir ülkeden başka bir ülkeye mülteciler ya da
göçmenler gittiğinde demek ki bu, uluslararası savaş sebebi
sayılmalı. Şu anda Avrupada milyonlarca insan Afganistandan
Somaliye kadar, Myanmardan Suriyeye kadar birçok ülkeden mülteci
ağırlamakta, iltica başvurularını kabul etmekte ya da
farklı şekillerde reddetmektedir. Eğer savaş açılacak
olursa herhâlde Almanyanın çoktan Türkiyeye savaş ilan etmesi
gerekirdi çünkü Almanyaya yüz binlerce Türkiyeli iltica etmiştir.
Buradaki güvenlik koşullarından, hak ve özgürlük
sınırlamasından diğer Avrupa ülkelerine olduğu gibi
Almanyaya da Fransaya da İsviçreye de İsveçe de çok sayıda
göç olduğunu biliyoruz ve gerçekten rakamlar, 2016 rakamları
dünyadaki mülteci sayısının en yüksek oranına maalesef
ulaşmıştır.
Şimdi,
buradan şu meseleye gelmek istiyorum: Gerçekten Afrine yönelik
müdahalenin sebebi Türkiyeye Suriyeden gelen mülteciler mi? Tabii ki
değil, tabii ki bu sadece göstermelik bir gerekçe çünkü diğer
gerekçenin meşru, uluslararası hukuka uygun ve savunulabilir bir
yanı asla söz konusu değildir.
Bir
kere, Suriye savaşının başına gitmek isterim. 2012
yılında Türkiyenin temel amacı Esadı devirmek idi;
hepimiz hatırlıyoruz, Esadın devrilmesiydi. Bu nedenle
muhalifler desteklendi, rejime muhalefet edenler desteklendi, askerî ve
diplomatik alanda Türkiye tüm gücünü seferber etti. Suriyedeki
Sayın
Başkan, o kadar yüksek sesle sohbet ediliyor ki gerçekten dikkatimi
toplamakta
BAŞKAN
Sevgili arkadaşlar, sayın milletvekillerimiz; gerçekten, kürsüye
çıkan hatip arkadaşa büyük haksızlık yapıyorsunuz.
Buyurun
efendim.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Herhâlde süreme eklersiniz Başkan.
BAŞKAN
Tabii ki.
Buyurun.
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) O zaman tüm askerî ve diplomatik gücünü
Türkiye Esadı devirmek üzerine kurmuş ve muhalifleri
desteklemişti. Şimdiyse asıl amacın Esadın
otoritesini tahkim etmek olduğunu söylersek herhâlde
yanılgılı bir şey söylememiş oluruz. Şimdi tehdit
sıralaması değişti. İlk başta Esad tehditti,
şimdi başka bir tehdit var. Nedir? Bir güvenlik endişesinden söz
ediliyor. Bunu taraflı tarafsız, tutuklanmayı göze alan birçok
yazar, akademisyen söylüyor, diyorlar ki: Türkiyenin Afrine
saldırı için bir güvenlik tehlikesi yok aslında. Bu güvenlik
tehlikesi güncel değil, tarihî bir okumadan ve arka plandan
kaynaklanmaktadır ve bunun dayatılmasıdır. Örneğin
savaş dememize karşı çıkılıyor ama
başkomutan sözleri her yerde yankılanıyor. 72 uçak, binlerce
askerî güç savaş değilse nereye gidiyor, bunun da
açıklanmasını isteriz.
Şimdi,
Fırat Kalkanı Operasyonunu hatırlarsınız.
IŞİDe karşı yapıyoruz. deniyordu fakat bu
doğru değildi. Asıl sebep şudur: PYD kantonları
arasında ilişkiyi, bağı koparmaktır. Bu konuda,
hepiniz biliyorsunuz, televizyonlarda her gece her konudan anlayan yorumcular
var ya; spordan Orta Doğu politikasına, Orta Doğudan iktidar
politikasına, iktidardan muhalefet politikasına, bu isimler bu
yorumları da artık yapıyorlar zaten. Yani asıl amacın
kantonlar arasındaki bağı koparmak olduğu ve orada
oluşan Kürtler ile diğer halkların yönetimini devirmek
olduğu söylenmese de bunu herkes çok iyi biliyor ama söylenmiyor.
Afrin,
Suriyede en çok göç alan yerleşim yeri. Hatırlarsınız,
2012de Suriye ordusu kuzeyden çekildi ve orada 3 kanton oluştu özerk bir
yapıda, şimdi federal bir yapıda ve oraya Kürt Dağı
deniyor. Kürt tarihinde, Suriye tarihinde oranın Kürt Dağı
olarak bilindiğini de ifade etmek isterim. 360 Kürt köyü var Afrinde ve
öldürülen siviller var. Şimdi biz Öldürülen siviller var.
dediğimizde Efendim, örgütlerin, teröristlerin
propagandasıdır. şeklinde bize yanıt veriliyor.
Birleşmiş Milletler ve UNICEFin açıklamaları var. Herhâlde
3 yaşında, 5 yaşında, 6 yaşında çocuklara
terörist denilemez. Ama ha şu deniyorsa: Oradaki Kürtler ve Afrinde
yaşayan tüm farklılıklar terörist. deniliyorsa buna söyleyecek
bir şeyimiz yok. Yüz binlerce insan günlerdir orada, Afrin merkezinde bir
tepki ortaya koyuyorlar, bir yürüyüş yapıyorlar. Bu harekâta, bu
saldırıya, bu savaşa karşı tepki ortaya konuyor, buna
da farklı bir yanıt veriliyor.
Şimdi,
burada, gerçekten, şunu önemle söylemek istiyoruz: Afrinden Türkiyeye
son saldırı savaşından önce hiçbir saldırı yoktu
ama şimdi nedense her gün Kilise, Reyhanlıya roketler düşüyor.
Bunu bir soru olarak Meclisin önüne koymak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL
DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) Başkanım, toparlıyorum.
Afrinde
ya da Kobanide ya da Cezirede, orada, Kürtler Araplarla, Türkmenlerle,
farklı halklarla birlikte bir yönetim kurmuşlar ve orası
Suriyenin sınırları içinde. Şimdi, Türkiyenin Suriyenin
sınırları içine müdahalesini millî birlik olarak nitelendirmek
kabul edilemezdir. Tabii, burada bir dayatma da var, bir mecburi kılma
hâli de var. Kim bu Afrine ilişkin olumsuz bir şey söylerse
anında vatan haini ilan ediliyor; anında terörist ilan edildiği
için insanlar konuşmakta da kendini özgür hissetmiyor.
Halkların
Demokratik Partisi olarak biz, ilk günden itibaren, barış çağrılarına yanıt verilmesi
gerektiğini, hem içeride hem dışarıda Türkiyenin
savaş yanlısı, savaş politikalarının bir fayda
getiremeyeceğini ifade ettik gerçekten. Ve Kürtlere karşı
olmadığını ifade etmek açısından da iktidar
partisi ısrarla Oradakiler bizim Kürt kardeşlerimiz, buradakiler de
Kürt kardeşlerimiz. diyor. Peki, Kürtler kardeşse neden başka
bir ülkede kurdukları yönetim hedef alınıyor? Orada yüz binlerce
Şu anda Afrinin nüfusu 1 milyon 250 bin kişi
dışarıdan gelen göçmenlerle birlikte. Burada, uluslararası
hukuka, ilkelere, Türkiyenin taraf olduğu sözleşmelere tümüyle
aykırı bir müdahale olduğunu önemle ifade etmek istiyoruz. Ve
şu anda öldürülen siviller, bombalarla canların yitimi gerçekten
savaş suçudur ve bunun yargılama yeri Türkiye olmaz, Lahey olur ve bu
nedenle biz uyarımızı erkenden yapmak istiyoruz diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Danış Beştaş.
Sayın
milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER
ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (x)
Olağanüstü hal kapsamında bazı
tedbirler alınması; Anayasanın 121 inci maddesi ile 25/10/1983
tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine
göre. Cumhurbaşkanının başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunca 20/11/2017 tarihinde
kararlaştırılmıştır.
Kamu personeline ilişkin tedbirler
MADDE 1- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca
Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti
veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1)
sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka
hiçbir işleme gerek kalmaksızın
çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi
bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine
göre işlem tesis edilir.
(2) Birinci fıkra gereğince kamu görevinden
çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı
aranmaksızın rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu
kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul
edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya
dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her
türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye
kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.
Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına
ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler
oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından
onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin
kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu
kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili
pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport
birimlerince pasaportlar iptal edilir.
(3) Birinci fıkra kapsamında kamu görevinden
çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış
oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam
ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını
kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı
olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
İade
hükümleri
MADDE 2- (1) Ekli (2) sayılı listede yer alan kamu
görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili
sıralarından çıkarılmıştır.
(2) İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri,
birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve
sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı
tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz
konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde
göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve
başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten
göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali
ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden
çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde
bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden
çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi
dışında öğrenim durumları ve kazanılmış
hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de
yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık
ve kurumlar tarafından yürütülür.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
Rütbesi
alınan emekli Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
MADDE 3- (1) Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye sevk
edilen, kendi isteğiyle emekli olan, istifa eden veya başka bir
sebeple ayrılan subaylardan, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik
Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara
üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen ve ekli (3) sayılı listede yer
alanların rütbeleri alınır ve emekli kimlikleri iptal edilir. Bu
kişiler kamu görevine yeniden kabul edilmezler, doğrudan veya
dolaylı görevlendirilemezler. Ayrıca bunlar uhdelerinde
taşımış oldukları mesleki unvanları ve
sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan ve sıfatlarına
bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar. Bu
kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon,
yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri
de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları,
pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal
edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu,
ortağı ve çalışanı olamazlar.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
3üncü madde kabul edilmiştir.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
Kurum ve
kuruluşlara ilişkin tedbirler
MADDE 4- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca
Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya
bunlarla irtibatı olan ve ekli (4) sayılı listede yer alan kurum
ve kuruluşlar kapatılmıştır.
(2) Birinci fıkra kapsamında kapatılan
kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü
malvarlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak ilgisine göre
Hazineye veya Vakıflar Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak
devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda
resen Hazine veya Vakıflar Genel Müdürlüğü adına, her türlü
kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir.
Bunların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde
Hâzineden veya Vakıflar Genel Müdürlüğünden bir hak ve talepte
bulunulamaz. Devre ilişkin işlemler ilgili tüm kuramlardan gerekli
yardımı almak suretiyle Maliye Bakanlığı
tarafından yerine getirilir.
(3) Ekli (5) sayılı listede yer alan
vakıf, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listenin ilgili
sırasından çıkarılmıştır. İlgili kanun
hükmünde kararname hükümleri, söz konusu vakıf bakımından tüm
hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yürürlük
tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır.
Buna ilişkin işlemler ilgisine göre Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.
BAŞKAN 4üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4üncü madde kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
Yurtdışında
öğrenim görenler
MADDE 5- (1) 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi
Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna tabi öğrencilerden,
terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine
karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,
oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan ve
ekli (6) sayılı listede yer alanların öğrencilikle
ilişikleri kesilmiştir. Bunlar hakkında 22/7/2016 tarihli ve 667
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesinin ikinci ve
üçüncü fıkraları hükümleri uygulanır. Bunların bu kapsamda
gördükleri eğitimlere ilişkin olarak denklik işlemleri
yapılmaz ve bunlar söz konusu eğitimleri kapsamındaki akademik
unvan ve derecelerine bağlı haklardan yararlanamazlar.
BAŞKAN 5inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
5inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 5inci madde kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 6ncı madde üzerinde söz isteyen? Yok.
6ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
6ncı madde kabul edilmiştir.
7nci
maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN
7nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
7nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
7nci
madde kabul edilmiştir.
Komisyonun
bir redaksiyon talebi var.
Buyurun.
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) Sayın
Başkanım, görüşülmekte olan kanun hükmünde kararnamenin
adının Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine
Dair Kanun şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen
ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan kanun
hükmünde kararname ibarelerinin, kanun olarak değiştirilmesine
yönelik redaksiyon talebimiz vardır.
Takdirlerinize
sunuyorum.
BAŞKAN
Talebiniz kayıtlara geçmiştir.
Redaksiyon
işlemi kanunun yazımı sırasında
Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.
Sayın
milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kanun hükmünde kararname kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.19
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
3üncü
sırada yer alan 697 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ve İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- 697 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/908) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 513) (´)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 513 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Kanun
hükmünde kararnamenin tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen
milletvekillerini arz ediyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekilimiz Sayın Ahmet Selim Yurdakul, Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekilimiz Sayın Mithat
Sancar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekilimiz
Sayın Ömer Fethi Gürer; şahısları adına Trabzon
Milletvekilimiz Sayın Haluk Pekşen.
İlk
söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz
Sayın Ahmet Selim Yurdakula aittir.
Buyurun
Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 513 sıra sayılı Kanun Hükmünde
Kararname üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.
Devletimizin,
milletimizin bekası için Afrinde devam eden Zeytin Dalı
Harekâtı sırasında şehit olan ve her biri birbirinden
kıymetli, canımız, kanımız Türk evlatlarına
Allahtan rahmet diliyorum. Kahpe saldırılarda
yaralandığı için hastanelerimizde tedavi altında olan
yiğit vatan evlatlarımıza ve vatandaşlarımıza
acil şifalar diliyorum.
Biz
Türkler savaşçı bir milletiz. Allah, vatan, namus, bayrak
aşkıyla savaşırız. Yalnız kendimiz için
değil, mazlum milletler için de elimizi taşın altına
koyarız. Muhterem vatandaşlar, Zeytin Dalı Harekâtı millî
bekanın varoluş, yok oluş mücadelesidir. Sınır boylarında
azim ve kararlılıkla terörle mücadeleye devam eden bir ülkenin milletvekili
olarak, güvenliğimizi tehdit eden terör unsurlarının
millet-devlet olarak kenetlenip tek yürek olarak mücadele ettiğimiz sürece
yok edileceğinden zerre şüphem yoktur. Kahraman Türk askeri,
teröristleri millî iradenin destek ve duasıyla ve iman gücüyle ezecektir.
Milletimiz,
Kıbrıs Barış Harekâtımız döneminde olduğu
gibi, Zeytin Dalı Harekâtı başlar başlamaz soluğu
askerlik şubelerinde alarak Türk milletine düşmanlık edenlere
karşı topyekûn mücadelenin bir parçası olmakta bir saniye dahi
tereddüt etmemiştir. Ne mutlu ki böyle bir milletin mensubuyuz.
İşte,
bizi ve tarihî gerçekleri unutarak karşımızda yer alanlara
bunları son kez hatırlatıyoruz. Ülkemize yönelen terör
tehdidinde uluslararası camiaya 2 seçenek sunuyoruz: Terörle mücadelede
bizimle misiniz yoksa düşmanlarımızla mısınız?
Çanakkaleyi unutmayın. Türk savaş makinesi bir kez
çalışmaya başladığında, karşısında
kaç düşman olduğuyla ilgilenmez. Bize kurşun sıkan tüm
namluların üzerinden silindir gibi geçerken etkisiz hâle getirdiğimiz
teröristlerin nerede doğduğu veya kolunda hangi ülkenin
bayrağını taşıdığıyla zerre
ilgilenmeyiz. Taşeronlar üzerinden akıtılan kan ve
gözyaşından bıktık. Dünyanın mazlum milletleri,
taşeron veya günümüz tabiriyle vekâlet savaşlarından çok çekti.
Saygıdeğer
milletvekilleri, hani denir ya, Allah düşmanın bile onurlusunu,
şereflisini ve delikanlısını karşımıza
çıkarsın. Keşke kan ve gözyaşı
tüccarlığı yapan korkakların biraz onuru olsa da Türk
milletine vekâletler yoluyla yaptıkları düşmanlıkları
delikanlıca ifade edebilseler.
Muhterem
vatandaşlar, Avrupanın göbeğinde PKK teröristlerinin
bağış toplaması, çadır açıp
Avrupalıları etkileyerek terör faaliyetlerini bir halkla
ilişkiler kampanyasına dönüştürmesi ve Kuzey Irak, Suriye ve
Güney Kıbrısta PKKlı teröristleri eğitmesi, Türk
milletine karşı terör eyleminde bulunanların iplerinin kimlerin
elinde olduğunu kolaylıkla göstermektedir. Bugün etkisiz hâle
getirdiğimiz teröristlerin üzerlerinden çıkan silah ve teçhizatların
menşelerini gayet iyi biliyoruz. Güney sınırlarımızda
adım adım oluşturulmaya çalışılan terör
yapılanmasını bir oldubittiye getirmek veya türlü
pazarlıklarla bir kısmının zorla ülkemize kabul ettirilmesi
mümkün olmayacaktır.
Eğer
önümüzdeki günlerde ülkemize gelmesi beklenen Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanı Tillerson ile Ulusal Güvenlik
Danışmanı McMaster, Türkiyeye PYD/PKK
varlığını kabul ettirmek üzere geliyorlarsa buradan
ellerinin boş döneceklerine emin olsunlar. Şu saatten sonra tüm dünya
bilsin ki PYD/PKK terör örgütünün hiçbir unsuruna Türkiyeye komşu olma
fırsatını tanımayacağız. ABD Menbice de
girebilirsiniz fakat Fırat Nehrinin doğusunda kurulacak PYD/PKK
varlığını kabul edin. önerisinde bulunursa bu hayallerine
Türk milletinin asla izin vermeyeceğini bilmeliler. Bittiği söylenen
DEAŞa rağmen, sınırımıza ABDli ve diğer
iş birlikçi unsurların gözetiminde Kuzey Iraktan, Kandilden,
Fıratın doğusundan ve Menbicten yola çıkan teröristlerin
ve silahların Afrine ulaştırılması, uluslararası
barışın altına konulmuş bir dinamittir.
Amacınız, 1991 yılında Birinci Körfez Harekâtından
sonra Irakın kuzeyinde yarattığınız gibi, kendi
kontrolünüzde terörist bir yapı mı inşa etmektir?
Bu
arada, ana muhalefet partisinin açıklamalarındaki
tutarsızlıklara bakar mısınız? CHP Milletvekili Selin
Sayek Böke, önüne istihbarat raporu konulmadan YPGnin terör örgütü
olduğuna inanmazmış. Kılıçdaroğlu, önce YPG,
terör örgütü değil vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir
oluşum. diyor, sonra Evet, terör örgütüdür. diyor. Sezgin
Tanrıkuluna göre ise PYD bir terör örgütü değilmiş. Yine,
Kılıçdaroğlu kalkmış, başında destek
açıkladığı harekât ilerledikçe bugünlerde Afrinin içine,
merkezine girilmesin. açıklamaları yapıyor.
Tüm
çevrelere ilan ediyoruz ki PYD-YPG yani PKK, açık ve net bir şekilde
teröristlerin oluşturduğu bir terör unsurudur. Bebek katili
Öcalanın resimlerinin Afrinde oraya buraya asılmasını
nasıl izah ediyorsunuz? Liderimizin de ifade ettiği gibi, son silahlı
hain ele geçirilinceye kadar bu mücadele durmayacaktır,
şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır.
Bir
diğer önemli konu ise şu anda ABDli asker ve
danışmanlarının Türk ordusunun Afrindeki
harekâtını ve taktiklerimizi analiz ederek Menbicte daha etkili bir
savunma hattı kurmaya çalıştıklarını biliyoruz.
Hendekler ve kulelerle Türk askerini karşılayacaklarmış.
Elinizden geleni ardınıza koymayın. Necip Fazılın
dediği gibi:
Tohum
saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe
varmayan mızrak utansın!
Hey
gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan,
doğuran kısrak utansın!
Terör
örgütlerine kendi içimizden çıkan destekçileri de ayrıca
lanetliyorum.
Liderimiz
Sayın Devlet Bahçelinin ifade ettiği gibi, Tabipler Birliği
Savaş bir halk sağlığı sorunudur. derken vatana
ihanet suçu işlemiştir. Bunun düşünce ve ifade hürriyetiyle bir
alaka ve ilgisi yoktur.
Sevgili
vatandaşlar, Türk hekimlerini temsil ettiğini zanneden bu grubun
yöneticileri Türk isminin ağırlığını
taşımaktan ziyadesiyle uzaktır. Bunların Türklükle
alakası var mıdır? Bunlar ne yapmışlardır? Ne
demek savaş bir halk sağlığı sorunudur? Peki, Irak ve
Suriyedeki Türkmenler için bir hassasiyet gösterdiniz mi? Doğu Türkistan
Türklerinin uğradığı eziyetlere, Karabağda
soykırıma uğrayan Türk kardeşlerimize yönelik bir ifadenizi
duyduk mu? Bugün Reyhanlıda, Kiliste sivil
vatandaşlarımız şehit ediliyor, sen Tabipler Birliği
olarak kılını bile kıpırdatmıyorsun ama ne zaman
ki Türk askeri, PKK ya da Marksist-Leninist bir
sol terör unsurunu yok etmeye başladı, bu Tabipler Birliği
denen örgüt, tabir yerindeyse saçma sapan açıklamalarla algı
operasyonu yaptı. Yazıktır, günahtır; yıllardır
PKKnın kahpe kurşunlarıyla hayatlarının bağrında
vatan, millet, bayrak için can veren evlatlarımız için ve geride
kalan öksüz, yetim ana babaları için ayağa kalkmadınız,
dünyayı ayağa kaldırmadınız, bildiriler
yayınlamadınız, o zamanlar neredeydiniz? Özellikle de Türk
askerinin moral ve motivasyonu bu kadar üst düzeydeyken teröre karşı
mücadelemizi zayıflatacak hiçbir gruba göz
açtırılmamalıdır.
Konuşmama
son verirken gün, kucaklaşma, safları sıklaştırma
günüdür ve liderimiz Sayın Devlet Bahçelinin de ifade ettiği gibi,
kucaklaşmanın adresi de büyük Türk milletidir diyor, Genel Kurulu
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Ayakta alkışlıyorum Ahmet.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yurdakul.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Özkoç...
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, hatip direkt Genel
Başkanımız Kılıçdaroğlunu da hedef alarak
sataşmada bulunmuştur. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun görüşülmekte olan 697
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında CHP
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; az önce Milliyetçi Hareket Partisinden bir hatip
arkadaşımız burada Sayın Kılıçdaroğlunu da
hedef alarak bir konuşma yapmıştır. Biz muhalefetin
muhalefeti eleştirmesine hiç alışık değiliz,
muhalefetin iktidarı eleştirmesi gerekir.
Sayın
Devlet Bahçeli, yaptığı grup konuşmasında Yetimin
malını yiyen, yetimin malıyla bir yerlerde duran insandan
Cumhurbaşkanı olmaz. demiştir. Sayın Devlet Bahçeli,
yaptığı grup konuşmasında Milliyetçiliği ayaklar
altına alandan Cumhurbaşkanı olmaz. demiştir. Sayın
Devlet Bahçeli, grup toplantısında PKKyla sırt sırta
verenlerden, onlarla anlaşma yapanlardan Cumhurbaşkanı olmaz.
demiştir. Cumhuriyet Halk Partisi dün ne dediyse bugün de
aynısını söylüyor. Milliyetçi Hareket Partisi dün söylediği
ile bugün söylediği arasında bir kıyaslama yapmak zorunda.
Biz
PYD terör örgütüdür. dedik, hemen arkasından da söylüyoruz: Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti, siz, PYDyi neden terör örgütü olarak
açıklamıyorsunuz? diyoruz. Bunu açıklarsınız
açıklamazsınız ama buradaki ikiyüzlülüğü ortaya koyuyoruz
ve açık olarak, net olarak ifade ediyoruz: Biz Afrindeki harekâta destek
verdik ama Mehmetçikimizin kanının değerli olduğunu
biliyoruz -böyle hamasetler yaparak, naralar atarak-
evlatlarımızın kanının yarın orada tekrar terör
örgütlerine teslim edilmemesi için mücadele ediyoruz.
Cumhuriyet
Halk Partisi dün ne söylediyse bugün de söylüyor. Milliyetçi Hareket Partisini
de aynı şekilde konuşmaya davet ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bostancı, buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, kısa bir
açıklamam olacak yerimden.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
27.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Doğrudur,
yetim malı yiyen, Cumhurbaşkanı olamaz. Irkçılığa
karşı çıkmayan ama milliyetçiliği destekleyen kişi
Cumhurbaşkanı olur, tersine davranan Cumhurbaşkanı olamaz.
Teröre karşı mesafeli durmayan, bu milletin birliğini ve
geleceğini tehdit eden terörle mücadele etmeyen, burada sağlam bir
duruş sergilemeyen kişi Cumhurbaşkanı olamaz. Bütün bunlara
katılırız. Halkımız böyle bir insana
Cumhurbaşkanlığı için kesinlikle rıza göstermez. Recep
Tayyip Erdoğan, bütün bunlardan beri olduğu için halk tarafından
Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
ERHAN
USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Usta, buyurun.
ERHAN
USTA (Samsun) Engin Bey konuşmasında grubumuza sataşarak
geçmişteki sözlerimizi bugün söylemediğimizi ve çelişkili duruma
düştüğümüzü ifade etmiştir. Sataşmadan söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Parti ismi vermedi Sayın Usta ama isterseniz yerinizden kısa bir
açıklama yapın.
ERHAN
USTA (Samsun) Devlet Bahçeli dedi.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Direkt söyledi Bahçeliyi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Usta.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Sakarya
Milletvekili Engin Özkoçun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında MHP Grup Başkanına
sataşması nedeniyle konuşması
ERHAN
USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir defa öncelikle şunu
söyleyelim: Milliyetçi Hareket Partisi ülke meselelerine ilişkin konularda
dün ne dediyse bugün de aynısını söylüyor. Bizim çizgimizde
hiçbir kırılma yok, bunu ifade etmek lazım.
İkincisi,
Türkiye şu anda ciddi bir şekilde sıkıntı içerisinde,
vatan toprağı elimizin altından kayıp gidiyor.
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Balyoz kumpasını kurarlarken neredeydiniz?
ERHAN
USTA (Devamla) Yani burada, şimdi, bütün bu şeyler varken, 15
Temmuz gibi belki de gördüğümüz en büyük ihaneti, tarihimizin en büyük
ihanetini yaşamışken bu ülke, eski hesaplar şöyleydi,
böyleydi
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Balyoz daha az bir ihanet miydi? Ona niye sesinizi
çıkarmadınız?
ERHAN
USTA (Devamla) Hani, ne derler? Müflis tüccar eski defterleri
karıştırırmış. Buna gerek yok, bunları
konuşmanın bu ülkeye faydası da yok. Şu anda birlik
beraberlik içerisinde olma vaktidir, bu birlik beraberliği korumak
lazım.
Evet,
hırsızdan olmaz Cumhurbaşkanı ama vatandaş bunu kabul
etmedi, bununla ilgili herhangi bir yargılama yapılmadı. Bununla
ilgili ne söyleyebiliriz daha? Bunun üzerinden, nihayetinde iki tane seçim
atlatıldı.
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Demek ki bir sataşma yokmuş.
ERHAN
USTA (Devamla) Bununla ilgili, herhangi bir şekilde yarın, bir gün
bu işin bir yargılanması olur olmaz, bir şey ortaya
çıkar, biz onu bilemeyiz ancak bugün Türkiye, birlik beraberlik içerisinde
hareket etmek durumundadır. 15 Temmuzu hiçbir şekilde
unutmamamız lazım, yoksa bizim politikalarımızda,
sözlerimizde bir karmaşa, bir çelişki, bir kırılma
olmadığını herhâlde takdir ediyorsunuzdur.
Ayrıca,
ülke meselelerine bakarken hakikaten sürekli sürekli Geçmişte şu
konuşuldu, bugün bu konuşuldu. Demek ki o bir kısım
sözlerden, düşüncelerden vazgeçilmiş olması lazım. Bu ülke
meselelerinde bizim temel, en önemli önceliğimiz terörle mücadeledir.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türk askeri, Türk Emniyeti, Türk polisi,
hepsi terörle aslan gibi mücadele ediyor; bu bizim birinci önceliğimizdir.
Bizim bu sözleri konuştuğumuz zamanlarda terörle mücadele
edilmiyordu, müzakere ediliyordu, masalar kurulmuştu; karşı
olduğumuz oydu, onu görmek lazım.
Türkiye
meselelerinde bugünkü politikalar Milliyetçi Hareket Partisinin politikalarına
gelmiştir ve biz bu politikaları desteklemek durumundayız. Siz
bizim politikalarımıza geldiniz fakat biz
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN
USTA (Devamla) Sayın Başkan, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN
Sözlerinizi toparlayın Sayın Usta.
Buyurun.
ERHAN
USTA (Devamla) Bugün uygulanan politikalar, bizim politikalarımızla
uyumlu politikalardır, Milliyetçi Hareket Partisinin öncelikleriyle,
politikalarıyla uyumludur. Burada şunu yapma hakkımız
olabilir mi: Tamam, o zaman, Hükûmet bu politikalara geldi, biz bu politikadan
vazgeçiyoruz, öbür tarafa kayıyoruz diyemeyiz, burada tutarlı olmak
lazım. Milliyetçi Hareket Partisinin çizgisinde bir kırılma
yoktur.
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Usta.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, her iki grup başkan vekilinin
yaptığı açıklamalardan sonra Cumhuriyet Halk Partisi olarak
60a göre söz almak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının yaptığı
açıklaması ile Samsun Milletvekili Erhan Ustanın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Türkiyenin
milletvekilleriyiz. Söz konusu milletimiz, söz konusu Türkiye olduğu zaman
birlikte hareket ederiz. Biz, burada Meclis başkan vekillerimiz
tarafından kürsüye davet edilirken Türkiye milletvekilleri olarak davet
ediliyoruz, bu birlik ve beraberliği bozmayacak, dikkatli konuşmalar
yapmaya çalışıyoruz. Eğer bir milletvekili çıkar,
bizim milletvekillerimizin adını vererek bizi terörle ilişkilendirmeye
çalışırsa bunun cevabını veririz. Cumhuriyet Halk
Partisi terörle ilişkisi olmayan ve teröre destek vermeyen nadir, tek
siyasi partidir. Cumhuriyet Halk Partisi, Hükûmeti DEAŞla ilgili
uyarmıştır, Cumhuriyet Halk Partisi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) -
Hükûmeti FETÖ terör örgütüyle ilgili
uyarmıştır; Cumhuriyet Halk Partisi, Hükûmeti PKK terör
örgütüyle ilgili uyarmıştır. PKKyla da birlikte hareket eden,
FETÖyle de birlikte hareket eden, daha sonra PYDnin liderine
kırmızı halı serip de Türkiyede protokolle
karşılayan bir iktidar vardır ve bugün o iktidarı
destekleyen bir başka siyasi parti vardır. Bizim söylediğimiz
budur. Biz nerede duruyorsak orada duruyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
ERHAN
USTA (Samsun) Sayın Başkan, 60a göre bir söz alabilir miyim?
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, tabii, Sayın Özkoç
iyi niyetle bir konuşma yaparken sanıyorum sehven bir hususu
atladı, Cumhuriyet Halk Partisinin terörle ilişkili
olmadığını, karşı olduğunu ifade etti,
güzel, ortaklıktan bahsetti, Tek partiyiz. demesi abartı oldu.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) FETÖ
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır, bugün FETÖyle bir terör örgütü
olarak en iyi mücadeleyi veren iktidardır.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Onu oraya getiren sizsiniz.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır, şimdi tekrar FETÖ
tartışması açmayalım ama
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Tabii ki açmayalım.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) -
FETÖnün bir terör örgütü olarak ortaya
çıkması farklı bir tarihselliktir, o ayrı bir
tartışma konusu.
Biz,
teröre karşıyız, meşru zeminlerde millet iradesinden güç
alarak bu Meclise gelen siyasi partilerin ahlaki ve vicdanı ödevi de
budur.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
Sayın
Usta
ERHAN
USTA (Samsun) Gerek kalmadı.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- 697 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/908) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 513) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına söz sırası, Mardin Milletvekilimiz Sayın Mithat
Sancara aittir. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu Genel Kurulda tartışmalarda sık sık
karşılaştığımız bir ifade var Onu
şimdi konuşmayalım, bunu başka zamana bırakalım,
onu hiç deşmeyelim. gibi. Oysa konuşmadığımız
her konu, daha sonra karşımıza büyük bir problem olarak
çıkabiliyor, tartışmadığımız her mesele,
daha sonra büyük faturalar olarak bu ülkeye, bu ülkenin halklarına
dönebiliyor. Mesela biraz önceki tartışmada AKPnin sayın grup
başkan vekili Şimdi FETÖnün nasıl devlete yerleştiği
meselesini konuşmayalım. dedi. Oysa onu
konuşmadığımız, daha doğrusu o zamanki
uyarılar dikkate alınmadığı için 15 Temmuza gelindi.
Eğer o zaman yapılan uyarılar, o zaman yazılanlar,
çizilenler, söylenenler bir nebze dikkate alınsaydı belki 15 Temmuz
olmayacaktı ya da belki değil, kesin olarak hatta iddia edebiliriz ki
15 Temmuz olmayacaktı. O zaman devlet içinde yasa dışı,
informel örgütlenmelerin demokrasiyi, hukuk devletini bitireceğini
söyleyenlere karşı da aynı sözler sarf ediliyordu Vatan
hainliği yapıyorsunuz, din düşmanlığı
yapıyorsunuz. deniyordu. Niye? Çünkü AKPnin cemaatle bir devrisaadet
ilişkisi vardı ve bu ilişki Hükûmete büyük avantaj
sağlıyordu. Yapmayın, etmeyin, bu iyi bir gidişat
değil, faturası ağır ödenir. diyenler de bugünkü hamasete
benzeyen sözlerle susturulmak isteniyordu. Örnekleri saymayacağım,
Genel Kurulda da çokça dile getirildi bu örnekler. O dönemin Hükûmet ve parti
sözcülerinin açıklamalarına bakarsanız, yazılara, sosyal
medya paylaşımlarına bakarsanız çokça örneğini
görürsünüz.
Aynı şekilde bugün Afrinle ilgili
tartışmalar susturulmak isteniyor. Uyarılarımızı
dikkate almamak, daha doğrusu çizdikleri yolda en ufak bir itirazla
karşılaşmamak için sürekli vatan, millet, hainlik,
düşmanlık içeren ifadelerle muhalefet susturulmak isteniyor.
Yarın öbür gün buradan çıkacak ağır faturanın bedelini
bütün toplum ödeyecek. Türkiyenin bütün halkları, en çok da
yoksulları ödeyecek. Bu ülkenin yoksulları savaş
politikalarının da, içeride şiddet ve güvenlikçi
politikaların da en çok kurbanı olan kesimlerdir. Hem
canlarını veriyorlar hem de bu savaş politikalarının
finanse edilmesi için kendilerine yük bindiriliyor, mali yük de kendilerine
bindiriliyor. Hem canlarından oluyorlar hem daha da fazla
yoksullaşıyorlar.
Evet,
olağanüstü hâl, 15 Temmuz darbe girişimi vesilesiyle ilan edildi ve
kısa bir süre içinde kaldırılacağı söylendi. Oysa
olağanüstü hâlle yaratılan şey iktidar için, patronlar için,
yandaşlar için bir devrisaadet oldu. Özellikle iktidarın keyfî
hareket etme imkânı bolca ortaya çıktığı için
istediğini yapabiliyor, sonra da Yanlış varsa düzeltirim.
diyor. Peki, o arada yanan canlar, o arada çekilen acılar, yüz binlerin,
belki de milyonların ödediği bedeller ne olacak?
Bir
şeyi burada altını çizerek bir kez daha vurgulamak gerekiyor,
belirtmek gerekiyor: AKP 7 Hazirandan sonra barış ortamında,
barış politikalarıyla ve demokratik bir atmosferde istediği
çoğunluğu elde edemeyeceğini tecrübe etti. Ardından 1
Kasıma giderken yine bugüne benzer, bugünü hatırlatan propagandayla,
siyasetle seçimlere gitti. Yine hamaset vardı, meydanlarda Kuranlar
sallanıyordu, yine millet, vatan, güvenlik sloganları havada
savruluyordu ve o politikaların bir getirisi olduğunu gördüler ancak
bir kere iktidarı sağlamlaştırmak ya da iktidara tutunmak
için bu tür politikalara başvurduğunuzda bir zehri yavaş
yavaş içmeye başlıyorsunuz. Toplumun güvenlik duygusunu rehin
alarak ya da toplumu güvenlik duygusu üzerinden rehin alarak iktidarda
kalmanın daha kolay olacağını gördükçe bu politikaları
yükseltiyor iktidar çevreleri, zehri biraz daha artırıyor. Mesela
olağanüstü hâl ilanı da zehri bir doz daha artırarak içmeye
benziyor. Zehir alışkanlık yapıyor ve başka bir
şey, başka bir seçenek görmeyi engelliyor. İktidar bu
politikalar dışında bir seçenekle kendini koruyabileceğini
artık düşünmüyor, bu duygusu yok oldu, uyuştu. İktidar
zehri, keyfî iktidar zehri bünyeyi kuşattı.
Buradan
muhalefet partisini de, CHPyi de tekrar uyarmakta çok büyük fayda var. Daha
önce söyledik, bu bir stratejidir, bu bir operasyondur, adım adım
hayata geçiriliyor 7 Hazirandan sonra. 1 Kasımda bunun devamını
gördük, dokunulmazlıkların kaldırılmasında aynı
operasyonu gördük. Bu operasyon, bir diktatörlük inşa etme operasyonudur,
diğer bütün aşamalar birer virajdı. Olağanüstü hâl de bunun
için bir viraj olarak kullanıldı, milletvekillerinin
tutuklanması, 4 Kasım darbesi de bir başka virajdı.
Şimdi Afrin Operasyonu sonuca doğru hızla ilerleme
hesabıyla girişilmiş bir iç politika operasyonudur. Bunu
görmeniz lazım. Eğer bu operasyona açık ve net bir şekilde
diktatörlükle bağlantısını kurarak karşı
çıkmazsanız yarın çok geç olur sizin için de. Ama öncelikle
halklarımızı uyarıyoruz.
Burada,
Afrinde bir millî mesele ve bir millî mücadele verildiği söyleniyor
Özgür Suriye Ordusu diye bir millî ordu bulunduğu iddia ediliyor. Oysa
Özgür Suriye Ordusunu oluşturan örgütleri saymaya kalksak burada süre
yetmez değerli arkadaşlar. İlk akla gelen, not
aldığım beş altı tanesini sayayım: Cephet
el-Şamiyye, Feylak el-Şam, Ahrar el-Şam, Ceyş
el-Nasır, Nureddin Zengi Tugayları
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) El Nusra
MİTHAT
SANCAR (Devamla) El Nusra artıkları, uzantıları bunlar.
Resmen El Nusranın kendisi olmayabilir ama bunlar El Nusraya, El
Kaideye ve IŞİDe zamanında katkı sağlamış,
onlarla birlikte hareket etmiş gruplardır. Bunların
birçoğunun sicili o kadar bozuktur ki görmek isteyen sadece çok
tarafsız belgelere bakabilir değerli arkadaşlar. Mesela
Türkistan İslam neyiydi- Partisi -evet, partisi- El Kaide ve El
Nusranın uzantısı, Taliban uzantısı örgütler. Bunlar
nasıl millî oluyor? Bunlar Suriye halkını temsil ediyor diyorlar
da bir seçim mi yapıldı? Bunların Suriye halkını
temsil ettiğini gösteren tarafsız bir oylama, bir anket mi
yapıldı? Peki, Afrinde yaşayanlar kimler? Afrinde on binlerce
kişi sokağa çıktığında bunların hepsini
terörist sayacaksanız o zaman Oraları bombalayın. diyenlere
hak vermeniz gerekecek. Yapabilecek misiniz bunu? Şüphesiz
bazıları bunu isteyebilir ama buna ne oradaki halklar ne Türkiyedeki
demokratlar, barışseverler izin verir.
Bu
Afrin Operasyonu, baştan itibaren yanlış kurulan Suriye
politikalarının geldiği büyük bir tuzaktır. Bu tuzağa
bu ülkeyi sürükleyenlerin bu topluma, bu ülkenin halklarına büyük bir
fatura çıkarmak gibi gözü karalık içinde olduklarını da
görmeniz gerekiyor. Suriye politikası yanlıştır.
dendiğinde buna kulak asmayanlar Susun, hainliktir bu. Oradaki millî
çıkarlarımızı zedeliyorsunuz. diye cevap verenler, o
politika adım adım her aşamada iflas ettikten sonra bugün ülkeyi
uçurumun kenarına getiriyorlar. Oysa izlenecek yol bellidir, biz bunu
baştan beri söylüyoruz. İzlenecek yol, böyle hamasetle, savaş
politikalarıyla, iç siyaseti dizayn etme hesaplarıyla halklarla
savaşmak değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT
SANCAR (Devamla) Bir dakika rica edebilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
MİTHAT
SANCAR (Devamla) Yapılacak şey bellidir, bunu bir kere denedik. Bir
kere denedik ve başaramadık diye de vazgeçmek büyük bir
kolaycılık, büyük bir aymazlıktır. 2013-2015 arası
yürüyen süreç Türkiye tarihinin en önemli, en değerli dönemlerinden
biriydi. Eğer orada hatalar yapıldıysa -her iki taraftan da
gelmiş olabilir- süreç yürütülürken eksiklikler yaşanmışsa
bize düşen bunların ne olduğunu tekrar tekrar açık
yüreklilikle konuşmak, muhalefetin katılımı eksik
kalmışsa bunu telafi edecek yöntemler bulmak, toplumda katılımı
artırmak gerekiyorsa bunu sağlayacak yollar üretmektir;
savaşı dizginsizce kullanmak değildir.
Buradan
herkese tekrar hatırlatmayı bir görev sayıyorum: Savaş
politikaları diktatörlük inşa stratejisinin en önemli
aracıdır, barış ise demokrasinin vazgeçilmez bir
şartıdır. Savaşa karşı çıkmak
diktatörlüğe karşı çıkmaktır, barışı
savunmak demokrasiyi savunmaktır.
Saygılarımla
efendim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Mardin Milletvekilimiz Sayın Mithat Sancara teşekkür ederiz.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Cumhuriyet Halk Partisini de uyarmak gerekir bu konuda. Bu,
diktatörlüğe giden bir yoldur. Bu yoldaki taşları görmezseniz
siz de hataya düşersiniz. diyerek bizim politikamıza, bir
sataşmaya mahal vermiştir. Söz istiyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Mardin
Milletvekili Mithat Sancarın görüşülmekte olan 697 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Suriye politikasıyla ilgili 2011 yılında
Cumhuriyet Halk Partisi, o zamanki dış işlerinden sorumlu Genel
Başkan Yardımcımız Sayın Faruk Loğoğlunun
başkanlığında bir deklarasyon
yayınlamıştır ve o zaman Suriye meselesi barış
içerisinde çözülmeli. Biz, taraf olmamalıyız. Biz, Suriyenin iç
işlerine karışmadan Suriyedeki tarafları
İstanbuldaki bir konferansa davet etmeliyiz ve orada bu tarafların
arasında ara bulucu olmalıyız. demiştir ve bununla ilgili
kaygılarını o deklarasyonda anlatmıştır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, siyasiler ile ordunun arasındaki fark
şudur: Siyasiler o ülkede barışın tesis edilmesi için
diplomasiyi kullanırlar, ordular siyasetin engelleyemediği ve
barış sürecinin bittiği anda savaşa girerler. Biz diyoruz
ki Suriyeyle ilgili: Siyaset, Hükûmet olarak orada görevini
yapmamıştır ve barışla ilgili gerekli diplomasiyi yok
etmiştir, diplomasiyi itibarsız hâle getirmiştir, bugünkü sonuç
doğmuştur. Bugün çocuklarımızın akan kanı, o gün
alınmayan tedbirler yüzündendir, bunu en net söyleyense Cumhuriyet Halk
Partisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Özkoç.
Sayın
milletvekilleri
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi
için bir şey söyleyebilir miyim?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yurdakul.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Şimdi, sayın grup başkan
vekilimizin söylediklerinin bir kısmı doğru, ancak şunu
düşünmek gerekir: Amerika Birleşik Devletleri kaç bin kilometreden
geliyor, buraya müdahale ediyor; Fransası, İngilteresi, Avrupa
ülkeleri buraya geliyor, müdahale ediyor. Sizin Suriyeyle 911 kilometre
sınırınız var. Dolayısıyla, Amerika veya bu
Avrupa ülkelerine bir şey demiyorsunuz, burada Türkiyenin
yaptıklarını söylüyorsunuz. Bakın, diplomasi bu harekât
sırasında aktif olarak kullanılmıştır.
BAŞKAN
Tamam Sayın Yurdakul, teşekkür ederiz, maksat hasıl oldu.
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Bostancı
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, Sayın Engin
Özkoç siyaset ile ordunun görevlerine ilişkin bir ayrım yaparken
farklı bir mantık kullanmıştır, o mantığa
itiraz ediyorum, o ayrı fakat aynı zamanda Siyasetin
başarısızlığının bir neticesi olarak bugün
evlatlarımızı kurban veriyoruz. şeklinde bir
yaklaşımla ağır bir sataşmada bulunmuştur. O
çerçevede cevap hakkı talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
5.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Suriye iç savaşının müsebbibi bizler
değiliz. Orta Doğu coğrafyasında bir Arap Baharı
yaşandı, peş peşe ülkeler karıştı. Bunun
sosyal, kültürel dinamikleri olduğu gibi, dışarıdan
emperyal rüzgârlar olduğunu da siz de en az benim kadar biliyorsunuz.
Türkiye o coğrafyanın bir parçası. Bakın, bugün Orta
Doğuda hangi ülkeler şöyle veya böyle kritik süreçlerle
karşı karşıya? Sadece Türkiye'ye bakarsanız Türkiye'yi
görürsünüz ama etrafınıza bakarsanız İran işin
içindedir, Irak işin içindedir, doğrudan veya vekâlet marifetiyle Mısır,
Suudi Arabistan işin içindedir, Rusya işin içindedir, Amerika
işin içindedir. Böylesine hercümerç olan bir coğrafyada Türkiye
Cumhuriyeti devletinin siyasal iktidarları, bu ülkenin geleceğini
korumak, bekasını sağlamak, çıkarlarını temin
etmek ama aynı zamanda bunları bölgedeki halkların
esenliğiyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek için politikalar
uygularlar. Bunu yaparken siyasetin imkânlarını kullanırlar,
siyasetin imkânlarının bittiği yerde de askeriye devreye girer.
Askeriye bunun zıddı değildir, bunun tamamlayıcısıdır.
Prusyalı General Clausewitzin sözünü unutmayalım: Savaş,
politikanın başka araçlarla devamıdır.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Özkoç, buyurun.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın milletvekilinin, MHPli milletvekili
arkadaşımızın direkt Engin Özkoç diyerek, beni kastederek
söylediği sözleri bir sataşma olarak görüyorum. Sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özkoç.
Yeni
bir sataşmaya mahal vermeyelim.
6.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoçun, Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun yerinden sarf ettiği bazı
ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, benim Sevgili, Değerli Milletvekilim; ben
şunu söylüyorum: Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Amerikan
emperyalizminin ne kadar kalleş ne kadar hain ne kadar ülkeleri ateşe
veren ve bununla zenginleşmeye çalışan bir ülke olduğunu
defalarca söyledik. Onlara karşı duruşumuz nettir. Biz
Ortadoğu Projesi adı altında 3 milyon 750 bin Müslümanı
öldüren Büyük Ortadoğu Projesine karşı
çıktığımızı her fırsatta söyledik. O
dönemlerde Türkiye'de bir ses yükseldi, işte Ben bu Amerikanın
Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım. diyen bir
ses yükseldi. Bizim itirazımız, bu sesi yükselten kişiye
karşı ittifak içerisinde değil, ona karşı
durulmasıdır çünkü o günkü Orta Doğunun harap edilmesi için,
kan dökülmesi için, Müslüman kanı akıtılması için kim
beraber olduysa, kim onunla beraber yandaşlık kurduysa bu
savaşın müsebbipleri, bugünün suçluları onlardır. Bizim
söylediğimiz budur Değerli Arkadaşım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
ERHAN
USTA (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Usta, buyurun.
ERHAN
USTA (Samsun) Sayın Başkanım, sadece tutanaklara geçmesi
açısından
O gün o ses yükseldiğinde o sese en fazla
karşı çıkanlardan birisiyiz biz bir siyasi parti olarak. Bugün
öyle bir ses yok. Bugün Cumhurbaşkanı Türk milleti diyor, bugün
Cumhurbaşkanı Kızılelma diyor, bugün
Cumhurbaşkanı Turan diyor ve Türkiye'nin birliği,
bütünlüğü için ne gerekirse bütün tedbirler alınmalıdır.
diyor. Bu da Milliyetçi Hareket Partisinin politikalarıyla tamamen
örtüşmektedir. Bu anlamda, biz böyle bir siyasi görüşle ittifak
yapıyoruz.
Teşekkür
ederim.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) MHPli mi oldu Cumhurbaşkanı? Yakında partinize
kaydolur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Maksat
hasıl olmuştur.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- 697 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/908) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 513) (Devam)
BAŞKAN
Gruplar adına konuşmalar devam ediyor.
Şimdi
söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde
Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürere aittir.
Buyurun
Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 21 Temmuz 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu
tarafından üç ay süreyle ilan edilen OHAL günümüze değin uzatmalarla
geldi. Ne zaman sona erecek, bilen de yok. Bu kapsamda kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlemeler yapıldı. İhraçlar, gözaltılar,
tutuklamalar gerçekleşti. Haklarında adli işlem yapılan
binlerce kişi tutuklandı. Bunun yanında, görevlerinden ihraç
edilen ve neden ihraç edildiğini bilmeyenler de var.
Kanun
hükmünde kararnameler giderek Hükûmetin muhalefet eden herkese karşı
bir baskı olarak uyguladığı yönteme dönüştü. OHAL
kapsamında, grev hakkı yok edildi, emekçilerin hak mücadelesinin
önünde duruldu. Haklarında ihraçlarını gerektirecek kesin bir
hüküm yokken ihraç edilen binlerce kamu görevlisi açlığa terk edildi.
İhraç işlemi açığa alma işlemine
dönüştürülenlerin bazıları neden ihraç edildiklerini dahi
bilmiyorlar. OHAL süresince 50ye ulaşan intihar gerçekleşti.
Haksızlıklar karşısında başvuru ve hak arama
âdeta kilitlendi. OHAL Komisyonu kuruldu, 7 kişilik kurul binlerce
başvurudan bir yılda daha 3.110 dosyayı inceleyebildi. 104.398
kişinin başvurusu daha bekliyor. Bunlardan 40ı hakkında
iade kararı verildi. Mağduriyetler bitmiyor. Geciken adalet, adalet
olarak gerçekleşiyor mu? O, soru olarak askıda kalıyor.
Kanun
hükmünde kararnameyle Parlamento işlevsiz kılındı. Kanun
hükmünde kararnameyle her konuda kararlar alınmaya başlandı. Bu
anlamda, OHAL kapsamında Anayasa dahi askıya alındı.
Anayasa Mahkemesi kararları bile uygulanmıyor.
2.173
kişiyle görüşen bir platformun hazırladığı
araştırmaya göre OHAL mağdurları arasında mevcut
işsizlik oranı yüzde 65. Kimse iş vermiyor. OHAL
mağdurlarının çektiği sıkıntıların en
büyüğü yüzde 92yle ekonomik sıkıntı; yüzde 87si
psikolojik sıkıntı, yüzde 86sı da sosyal
dışlanma yaşıyor. Yine, OHALle ilgili, işlerinden
atılanların yüzde 99u 15 Temmuz öncesi herhangi bir cezai
soruşturmaya dahi uğramamış yani yüzde 99u mahkemeyle,
savcıyla hiçbir işi olmamış kişiler. OHAL
mağdurlarının yüzde 50si 15 Temmuz sonrası
bulundukları mahallelerden ve şehirlerden ayrılmak zorunda
kalmışlar.
Değerli
milletvekilleri, teröre bulaşmamış ve haklarında
yapılan incelemede herhangi bir sonuca erişilmemiş, ihraç
edilmiş olanların derhâl işlerine iade edilmesi gerekir.
Bu
arada, bana ulaşan bir mektup var, bu mektubu sizlerle paylaşmak
istiyorum. Niğde ilinde 2 sağlık görevlimiz bu kapsamda ihraç
edildi. Bunlardan birisi Melike Özcan, röntgen teknisyeni, 1 çocuk annesi;
neden ihraç edildiğini bilmiyor. Diğeri Hatice Kayacan. Hatice
Kayacan 1976 Bilecik Yenipazar doğumlu, evli, 2 çocuk annesiyim.
11/7/1994 tarihinden hiçbir gerekçe gösterilmeden ihraç edildiğim
14/7/2017 tarih ve 692 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye kadar önce
Niğde Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi, daha sonra Niğde Devlet
Hastanesinde yirmi üç yıldır hemşire olarak görev
yapmaktayım. Son dokuz yılı çalışma
koşulları en zor olan üçüncü basamak yoğun bakım servisinde
yirmi dört saat nöbet tutarak, yirmi üç yıl boyunca idarenin takdir
ettiği her serviste itiraz etmeden, daha kolay, nöbeti olmayan servislere
torpil yaptırmaya teşebbüs etmeden, dilekçe dahi vermeden
çalıştım. Görevimi severek yapan biriyken byLock kaydım
olmadığı, Asya Katılım Bankası AŞde
hesabım bulunmadığı, terör örgütleriyle ilgili gazete veya
dergilere, sitelere aboneliğim olmadığı,
çocuklarımı terör örgütüyle irtibatlı dershane, kurs, etüt
okullarına göndermediğim, terör örgütüyle iltisaklı sivil toplum
kuruluşlarına üyeliğim görülmediği, sohbet ve benzeri ad
altında hiçbir toplantıya gitmediğim,
katılmadığım, kimseyi göndermediğim, yurt
dışına çıkış yasağım
olmadığı, yeşil pasaport hakkım varken pasaport bile
almadığım ve yurt dışı çıkış
kaydım bulunmadığı, bu yapılar ile dernek ve
vakıf üyeliğim olmadığı, iş yerim başta
olmak üzere hiçbir yerde hiçbir örgütün övgüsünü yapmadığım,
himmet ve benzeriyle hiçbir terör örgütüne yardım etmediğim, para
vesaire vermediğim, bırakın silahlı terör örgütü
üyeliğini çantamda tırnak makası bile
taşımadığım hâlde 692 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle bir anda işsiz, sosyal güvenceden yoksun kalmış
bulunuyorum. Bu idari işlemin gerekçesi olarak da silahlı terör
örgütü üyeliğinin gerekçe gösterilmesi bir anne, bir eş olarak
kanıma dokunuyor. Neye itiraz edeceğimi, neyi
savunacağımı bilmemekteyim. Önce kendime bir suç
yakıştırıp daha sonra onu savunmak zorunda kalıyorum.
Örneğin Sağlık Sosyal Hizmet Sendikası üyesi ve eski il
yöneticisi olduğum için ihraç edilmiş olabilirim. deyip bunun mümkün
olmayacağını kanunen sayma gibi bir saçmalığa
sürükleniyorum. Ekte sunduğum hizmet belgemden
anlaşılacağı üzere görevimi başarıyla
yaptığım ve 2009 yılından 2015 yılına kadar
son altı yıllık sicilim 90 ve üzeri olduğu için 1 kademeyle
ödüllendirilirken, cumhuriyet başsavcılığından
aldığım adli sicil kaydım temizken, kurumumdan
aldığım personel ceza bilgileri belgesinde hiçbir adli ve idari
cezanın bulunmamasına rağmen ihraç edilmem Hükûmet
yetkililerinin Bir kişi bile mağdur edilmesin, bir hain dahi
cezasız kalmasın. beyanının
inandırıcılığını çürütmektedir. Sağlıkçıdan
terörist olmaz, terörist can kurtarmaz. Şahsıma yapılan bu
uygulamanın savunulamaz olduğu inancımla
çalışmalarınızda başarılar diliyorum. diyerek
mektup gönderiyor; hizmet belgesi, adli sicil kaydı, Sağlık
Bakanlığı personel ceza bilgilerini de buna eklemiş.
Değerli
arkadaşlar, bunun gibi mağduriyet yaşayanların
yaşadıkları sorunlara Hükûmet duyarlı olmalı ve
araştırma yapmalı. Suçum ne? diyor; Adalet
Bakanlığına soruyor, ilgililere soruyor, yetkililere soruyor
Benim suçum ne? Çoluğum çocuğum mağdur. diyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sor, Orman ve Su İşleri Bakanı var orada.
ÖMER
FETHİ GÜRER (Devamla) - Onun için de ekmeğini geri istiyor.
Bunun
gibi askerî öğrenciler var, askerî öğrenciler ihraç ediliyorlar ama
bunlarla ilgili hiçbir işlem yok. Bu çocuklar için, askerî öğrenciler
için Sosyal Güvenlik Kurumuna şerh konmuş İhraç edildi. diye,
hiçbir yerde işe giremiyorlar. Şimdi, taşeronla ilgili kanun
hükmünde kararnamede hüküm geldi. Bu hüküm de burada yasayla düzenlense
Türkiyede taşeron sorunu ortadan kalkacaktı, ne yazık ki bunu
kalktılar kanun hükmünde kararnameyle düzenlediler. Bunun gibi,
yaratılan haksızlıklar ve olumsuzluklar var.
Ben
neden cam filminin kanun hükmünde kararnameyle düzeltilmediğini merak
ettim. Çünkü, bakanın biri Cam filmi terör için
kaldırıldı. dedi, öbürü Yok. dedi, İçişleri
Bakanı bununla ilgili başvurularda işlem yapmadı, ne
yazık ki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yaptı.
Bu gibi durumlarda kanun hükmünde kararnameyi cam filminde de uygulasalar daha
iyi olurdu diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gürer.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakana niye sormuyorsun? Sayın Bakan orada
oturuyor.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
şahıslar adına ilk söz Trabzon Milletvekilimiz Sayın Haluk
Pekşene aittir.
Sayın
Pekşen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK
PEKŞEN (Trabzon) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; evet, benden bir önceki sayın hatibin altını
çizdiği Türkiyedeki yargının gerçekten dehşetengiz bir
uygulaması toplumun her kesiminde çok ağır tahribatlar yapmaya
devam ediyor. Yargıya ilişkin bu 15 Temmuz süreci
başladığında bir hukukçu olarak AK PARTİ Grubunu ve
Hükûmeti dikkatli bir şekilde uyarmaya çalıştım, dedim ki:
Önünüze gelecek olan yargı süreci içerisinde eğer amaç
yargılaması yaparsanız bu, bumerang olacak ve sizi vurmaya
başlayacaktır ama eylemi yargılarsanız, yasanın suç
saydığı eylemi yargılarsanız o zaman suç
işleyenleri yakalar ve onları mahkûm edersiniz. Bugün görüyorum ki
yargı öyle bir hâle gelmiş ki buna yargı demek, bu yargı
kurumlarına yargı demek gerçekten yalnızca nezaketten ibarettir,
başka bir anlamla yargı deme olanağınız yoktur.
Bakın,
bu sabah Parlamentoya geldiğimde masamın üzerinde Sayın Mustafa
Şentop Beyefendinin, sayın milletvekilinin bana göndermiş
olduğu bir fezlekeyle karşılaştım.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Benim de var.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Hiç önemli değil, fezlekelerden korkmam, onlardan
korkacak bir hukukçu değilim. Hukukun önünde gider, hukuku düzeltmek için
de, adaleti sağlamak için de gerekeni yaparız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Cumhurbaşkanına FETÖcü dediğim için bana
fezleke yollamış.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Fezlekeyi açtım, baktım ki şöyle yazıyor:
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyesi. A, güzel ya, dün olduk Parti
Meclisi üyesi, bugün fezleke önümde dedim yani peşin fezleke dönemi
başlamış.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Daha mazbata almadın.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Ama baktım ki 2016 yılında Cumhuriyet
Halk Partisi Parti Meclisinin açıklaması dolayısıyla beni
de dâhil etmişler. Lütfetmişler, o zaman Parti Meclisi üyesi
değildim ama beni de yazma gereği hissetmişler.
ENGİN
ÖZKOÇ (Sakarya) Anlamışlardır!
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Nasıl susturacaklar, bunun için yöntem
arıyorlar. E, bulabilirler, bunu susturmayı başarabilirler mi,
onu bilmiyorum, bugüne kadar başaramadılar, başaramayacaklar da.
Dedim ki: Ya, bu, muhtemelen bir maddi hata olabilir. Olur, insan yani yapar
böyle şeyleri. Bir baktım ki Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına sormuşlar Evet, Haluk
Pekşeni yazın. demişler. Olmamış, devam
etmişler, bir de Adalet Bakanlığı Ceza İşlerine
sormuşlar.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Onlar da Yazın. demiş.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Onlar da Haluk Pekşeni yazın.
demişler.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ne diyorsun ya!
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Oraya da yazmışlar. Ankara Başsavcı
Vekili demiş ki: Haluk Pekşen gel, 15 Temmuz sonrasında
yapılan bu açıklamayla ilgili sen de sanık statüsündesin.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) AKP yöneticilerini yaparlarsa savcı, hâkim; böyle olur
işte.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Kıymetli milletvekilleri, cezaevlerindeki
insanlarla ilgili
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Buyurun Sayın Başkan.
BAŞKAN
Lütfen efendim
HALUK
PEKŞEN (Devamla)
kafamda oluşan görüş şudur ki insanlar
suç işledikleri için değil, gösterildikleri için de hâlâ orada,
cezaevlerinde tutuklular, ceza hükmünü çekiyorlar.
Bu
sizin vicdanınızı sızlatıyor mu? Sızlatıyor.
Size bu insanlar ulaşıyor mu? Ulaşıyor. Sorunlarına
sahip çıkabiliyor musunuz? Çıkamıyorsunuz. Niye? Korkuyorsunuz,
bir tek kişiden korkuyorsunuz. Adalet, işte o
vicdanınızdaki sızı, başınızı yastığa
koyduğunuz zaman sizi uyutmayan kafanızdaki o düşünceler,
vicdanınızla örtüşen değerdir. Adaleti hissetmeye
başladığınızda bakın
suskunlaşıyorsunuz, yazık.
Size
bir başka şey daha söyleyeyim. Kıymetli milletvekilleri, dün,
önceki gün burada kanla ilgili bir konu gündeme geldi. Ben bir düzeltme daha
yapayım. Şimdi, Türk Kızılayı -Türk kelimesini
kaldırdınız, zamanım olursa bir gün size
anlatacağım Türk kelimesini niye
kaldırdığınızı, nasıl bir hata
yaptığınızı ileride siz de fark edeceksiniz, yerine
koyacaksınız- Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğünün raporunu
aldım, 2016. 2017 yılında Türk Kızılayı Kan
Hizmetleri büyük bir başarıya imza atmış -benim de
emeğim olan, temelini attığım bir hizmettir bu- 2 milyon
400 bin ünite kan toplamış.
Emperyalizmi
öyle bir doğrulamışsınız ki hani biz solcular deriz ya
Emperyalizm ülke insanlarının kanını emer. diye
Hani siz
verdiniz ya, işte, akaryakıt sektörünü verdiniz,
bankacılığı verdiniz, verdiniz, verdiniz. Ama 2 milyon 400
bin ünite kan topluyor Kızılay. Kızılayın kanser ilacı
üretmek için girişimlerini 2006 yılında Sağlık
Bakanlığı engelledi. Ben o komisyondaydım, el koydu Biz
yapacağız. dedi. 2006 yılından beri kanser ilacı
üretilmesine ilişkin bütün çalışmaları Sağlık
Bakanlığı bloke etti. Sonuç? Yalnızca kandan üretilen hem
kanser ilaçları hem diyaliz ilaçları için ödenen para, önceki gün
sayın AK PARTİ grup başkan vekilinin söylediğine göre 3
milyar dolar. Evet, 100 milyon dolarlık bir yatırımı
engellediniz. 2006 yılından bugüne kadar Türkiye kanser ilacı
üretemiyor, bunu engelliyorsunuz ama uluslararası emperyallere 3 milyar
dolar ödüyorsunuz. Bu yoksul halkın kanını da yok pahasına
yabancı şirketlere satıyorsunuz, onlar bunu ilaç hâline
getiriyor, Türkiyeye satıyorlar. Yazık, yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Toparlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun
Sayın Pekşen.
HALUK
PEKŞEN (Devamla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kan konusu, kandan üretilen ilaçların konusu öyle
sıradan, rastgele değerlendirilecek bir şey değildir.
Bakın,
çok açık bir şey anlatayım size: Önceki gün bu konuyu gündeme
getirdiğimde bir hasta beni aradı, bir ilaç adı verdi,
ilacın adını da unutmayayım diye yazdım. Dedi ki:
Haluk Bey, ben her ay bu ilaçtan 1 kutu alıyorum, bu ilacın
değeri 4.576 lira 50 kuruş. 4.576 lira 50 kuruş 1 kutusu.
Baktım, araştırdım, eczacı milletvekillerimize sordum,
Eczacılar Birliğine sordum ve dediler ki: Evet Haluk Bey, bu -ne
yazık ki yine az önce söylediğimiz gibi- kan ürünlerinden üretilen
bir ilaçtır. Buyurun, emperyalizm ülkenin kanını emiyor ve bunu
sizin sayenizde yapıyor.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Pekşen.
Sayın
Bostancı, buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Yerimden kısa bir açıklama yapabilir
miyim?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşenin
görüşülmekte olan 697 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü
üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Haluk
Bey her zamanki gibi çok heyecan verici bir konuşma yaptı: Adalet
deyince suskunlaşıyorsunuz. Ahlak, vicdan
Tek adamdan
korkuyorsunuz. Herhâlde Tayyip Beyi kastetti. Tayyip Beye ilişkin,
gidin halka bakın, gördüğünüz, milyonlarca insanın sevgisi olur.
Tayyip Beyi eleştirenler vardır, onlar da korkmazlar. Ben Haluk
Beyin de korktuğunu düşünmüyorum, korkan kimse olmaz ama sevenler
vardır milyonlarca, o yüzden Cumhurbaşkanıdır.
Adalet
deyince suskunlaşmak
Öyle bir şey de söz konusu değil. Her konuda
AK PARTİ milletvekillerine insanlar gelirler müracaat ederler.
Bahsettiği soruşturma konularına ilişkin de gelip
milletvekillerine şikâyet edenler, itiraz edenler, haklarını
aramak için müracaat edenler
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Toparlıyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya)
milletvekillerimize müracaat edenler
olmuştur, biz de gerekli yerlere bunları ilettik. Bizim partinin de
adı Adalet, ruhu da adalet, varlığı da adalet,
iktidarı da adalet.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- 697 Sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname (1/908) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 513) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
513
sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 4üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı
Kültür Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür
Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/865) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 510)
(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 510 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyenler: Grupları adına; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekilimiz Sayın Bedia
Özgökçe Ertan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekilimiz
Sayın Kazım Arslan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdem konuşacaklardır.
İlk
söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekilimiz
Sayın Bedia Özgökçe Ertana aittir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun
Sayın Özgökçe Ertan.
HDP
GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Az
önce, OHAL ilanından beri çıkarılan KHKlerin
çoğunluğu Mecliste oylanarak yasalaştı ama şunu
söyleyerek başlamak isterim: OHAL devam ettiği sürece ve KHKler
çıkmaya devam ettikçe daha kaç bin hayata dokunacağı, daha
kimlerin hayatına mal olacağı belirsizliğini koruyor. Bu
belirsiz süreç devam ettikçe inanın, hayat genel olarak Türkiye toplumuna
ciddi bir cehennem yaşatıyor çünkü kimsenin gelecek garantisi yok.
Şu ana kadar KHKlerle Hükûmet, 100 binden fazla kamu emekçisini ve
aileleriyle beraber yüz binlerce yurttaşı sosyal ölü hâline
getirmiştir. Ve bu noktada, ihraçlar konusunda aceleci davranan ve sabaha
karşı KHKleriyle insanları ekmeksiz bırakan Hükûmet,
itiraz mercisiniyse olabildiğince geciktirmiştir. Bildiğiniz
gibi, OHAL Komisyonu, kurulduktan neredeyse bir yıl sonra
kararını verdi ama bu Komisyonun esasında mağduriyetleri
çözebilme iradesi yok. Bu süreçte OHAL Komisyonuna 105 bin insan başvurdu
ve sadece 3 bini hakkında karar çıkabildi. Saraydan bağımsız
hareket edemeyeceğini bu kararlarla gösteren OHAL Komisyonu, yüz binlerce
mağdurun hak arama yollarını kapatmaktan başka bir
işlev üretememiştir.
Sayın
milletvekilleri, bir yandan HDP Grubu olarak Genel Kurul faaliyetlerine
katılmaya çalışırken bir yandan da tüm engellemelere
rağmen, hafta sonu yapacağımız genel kongremize
hazırlanıyoruz. 11 Şubat günü gerçekleştireceğimiz 3.
Büyük Kongremizin, otoriterleşen siyasal yaşama yeni bir nefes olacağına
inancım tamdır. Ancak son haftalarda iyice yoğunlaşan gözaltı
ve tutuklama operasyonları kongremizi yaptırmamaya hedeflenmiş
görünüyor. Hemen her gün, çeşitli illerden hem partimize hem de
bileşenlerimize, delegelerimize dönük gözaltılar yaşanıyor.
Anayasal güvence altında olan örgütlenme özgürlüğümüz açıkça engelleniyor.
Kongre
çalışmalarımızın başladığı günden
bu yana geçen süreç boyunca ve özellikle Afrine yönelik başlatılan
saldırıdan beri, partimize yönelik zaten var olan baskı
koşulları daha da şiddetlenmiştir. Milyonlarca insanın
oy verdiği Halkların Demokratik Partisi bu yolla kriminalize edilmeye
çalışılmaktadır ancak 11 Şubat günü
gerçekleştireceğimiz kongremizle bu adımların
tamamını boşa çıkaracağız. Son bir haftada, büyük
çoğunluğu HDP üyesi ve yöneticisi 500den fazla kişi
gözaltına alınmış, önemli bir kısmı da
tutuklanmıştır. Bu arkadaşlarımızın tek suçu
sosyal medyadan Savaşa hayır demek, barışa sahip
çıkmak olmuştur. Bu dönemde, Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanımız
Sayın Leyla Güven tutuklanmıştır, Demokratik Bölgeler
Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Mehmet Arslan gözaltına
alınmış ve tutuklamaya sevk edilmiştir, ESP Genel
Başkan Vekili, MYK üyeleri tutuklanmıştır. Kongre
Komisyonumuzun üyelerinden bir arkadaşımız, daha bugün, Genel
Merkezimizin kapısında yine gözaltına
alınmıştır.
Tüm
bu gelişmeler, bizlere iktidarın savaş karşıtı en
küçük bir sese dahi tahammülünün olmadığını, yeni bir umut
olacak olan kongremizi zayıflatmak istediğini gösteriyor.
Sayın
milletvekilleri, 7 Haziran seçimlerinden bu yana HDPye yönelen baskı ve
engellemeler sonucu binlerce üyemiz, eş genel
başkanlarımız, belediye başkanlarımız
tutuklandı, onlarca parti binamız ırkçı linç
gruplarınca kundaklandı ve saldırıya uğradı.
Eskiden, siyasi partilerimiz kapatılarak sesimiz kesilmeye
çalışılırdı, iki buçuk yıldır süregiden bu
pratikle AKP Hükûmeti Biz parti kapatan bir iktidar değiliz, bir hükûmet
değiliz. diyor ama üyelerimizi, yöneticilerimizi tutuklayarak HDPyi yok
etmek istiyor. Doğrusu, binlerce tutuklama, seçim sonuçlarını
yok sayma, kayyum atama, vekillik düşürme; işte, bütün bu tabloyu yan
yana koyduğumuzda seçmenler açısından, Kürtler
açısından şu soruyu sormak elzem hâle gelmiştir ve
kaçınılmazdır: Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı var
mıdır? Bir iddiadan bahsetmiyorum, gerçek tam da budur, hissiyat
budur, algı budur.
Diğerlerinden
bahsetmeden sadece şu örnekleri vereyim: Halkın seçtiği 3
büyükşehir belediye başkanı yani Van, Diyarbakır, Mardin
belediyelerimiz gasbedilmiştir. 6 milyon oyun temsilcisi HDP'nin eş
genel başkanları hapishanededir. Tam 7
arkadaşımızın milletvekillikleri düşürülmüştür.
Bu tabloya bakınca yine örgütlenme özgürlüğümüzün olduğunu kim
iddia edebilir? Siyasi tüm çalışmalarımız, mahalle
çalışmaları dâhil, bildiri dağıtımı,
basın açıklamaları; yaptığımız bütün bu
faaliyetlere istisnasız derecede soruşturma açılıyor. Ama
sadece bize açılıyor. Açıklamayı okuyan kişi mutlaka
tutuklanıyor ve sadece açıklamada bulunan kişilere
soruşturmalar açılıyor ve bu soruşturmaların
tamamı Terörle Mücadele Yasası kapsamında gerçekleşiyor.
Bir
de mesela Vanda zaten çok büyük bir abluka altındaydı parti
binalarımız. Son günlerde polisler, Demokratik Bölgeler Partisinin,
en büyük bileşenimiz olan partimizin il binasının önüne karakol
kurmuşlar, giren çıkan her kim varsa GBT incelemesi yapıyor,
taciz ediyor, tehdit ediyor. Her gün çaycının dahi GBTsini sormak
neyin nesidir? Yetkililer bu görüntüyü hangi özgürlük ve hangi güvenlik
bağlamında açıklayabilmektedirler? Ben burada bulunan Sayın
Bakana sormak istiyorum ve Hükûmet adına bir açıklama
yapılmasını bekliyoruz. Tekrar soruyoruz: 2018 yılında
Türkiye Cumhuriyeti sınırları dâhilinde Kürtlerin örgütlenme
özgürlüğü var mıdır? Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı var
mıdır?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü bir sunum
yaptı, verdiği bilgiler çok çarpıcıydı ve
aslında, büyük Türkiye cezaevinin prototipini bize gösterdi. Genel Müdürün
verdiği bilgilere göre, bugün cezaevlerinde tam 235 bin insan vardır ve
bu sayı toplam kapasitenin 27 bin üstündedir yani tam 27 bin insan
akşam olduğunda yatacak yer bulamaz hâldedir ve tam 140 yeni cezaevi
yapılacağını söylüyor, inşaatı yıl sonuna
kadar tamamlanacak olan cezaevi sayısı 40mış. Vaat, yeni
cezaevi yapmak. Bizler 140 cezaevinin kimler için yapıldığını
gayet iyi biliyoruz çünkü 7 Hazirandan beri bu iktidar, bütün toplumsal
muhalefete, HDPye oy vermiş tek tek herkese cezaevini deneyimlettirmek
için âdeta yemin etmiştir. Ayrıca, cezaevlerinde salt doluluktan
kaynaklı ihlaller yetmezmiş gibi, yine bir OHAL KHKsiyle tutuklu ve
hükümlü hakları yok sayılarak 12 Eylül darbe dönemine öykünerek
tutsaklara tek tip kıyafet dayatması getirilmiştir. Bilinmelidir
ki bu otoriter ve tekçi uygulamaların amacı anayasal düzeni ortadan
kaldırmaktır. Parlamento devre dışı
bırakılmakta, 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti istisnai bir rejim
olması gereken OHAL altında çıkan KHKlerle yönetilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, tabii, Türkiyeyi koca bir hapishaneye çevirince HDPli
milletvekillerinin de bundan etkilenmemesi söz konusu olamazdı.
Geçtiğimiz hafta Meclise yeni fezlekeler geldi. Adalet
Bakanlığı tarafından Meclis
Başkanlığına milletvekillerinin
dokunulmazlığının kaldırılması için gönderilen
113 fezlekenin 91 tanesi HDP Grubuna aittir. KHKyle Meclisten sorumlu
kılınan özel yetkili savcının
hazırladığı fezlekelerin içeriği, normal şartlar
altında tabii ki ve aslında olağanüstü koşullarda da normal
koşullarda da tamamen yasama sorumsuzluğu kapsamında ve
AİHM içtihatları doğrultusunda ifade özgürlüğü
bağlamındadır. Kaldı ki en önemli görevimiz bizim
konuşmaktır, dile getirmek, gerçekleri, olanı biteni açık
etmektir. Biz dürüst davranıyoruz ve gerçekleri dillendiriyoruz ama özel
yetkili, bağımlı savcılığınız her
sözümüze, her etkinliğimize bir suç atfediyor. Bundan anlaşılan
tek bir sonuç var, o da gerçeklere tahammülsüzlüğünüzün ne kadar vahim bir
aşamaya gelmiş olduğudur. Şu koşullarda,
Anayasanın amir hükmü olan yasama sorumsuzluğu hükmü her gün
savcılık eliyle ihlal edilmeye devam ediyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bunu tekrar edeceğim, 11
Şubat Pazar günü genel kurulumuz var. Ülkeyi KHKlerle yönetme arzusunda
olanlara, ülkeyi, artık geçtik OHALi, savaş ortamında seçime
götürmek isteyenlere en büyük yanıt olacak bu kongre. 11 Şubat Pazar
günü, barış isteyenlerin hep birlikte haykırdığı
bir gün olacaktır. HDP, tüm baskı ve engellemelere rağmen,
demokrasi ve barış mücadelesini yürütenlerin en gür sesi
olduğunu bu pazar günü yineleyecektir. Bu uğurda hapsedilen tüm
yoldaşlarımızı ve eş genel
başkanlarımızı buradan tekrar saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.
Şimdi
söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekilimiz Sayın Kazım Arslana aittir.
Buyurun
Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, 510 sıra sayılı Çin Halk Cumhuriyeti
Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugün Afrinde ordumuz savaş yapıyor.
Afrinde mücadele veren ve o vatan savunmasında şehit olan
askerlerimize öncelikle Allahtan rahmet diliyorum, yaralanan gazilerimize de
acil şifalar diliyorum.
Tabii,
özellikle görüşmesini yaptığımız bu anlaşma, Çin
Halk Cumhuriyeti Hükûmeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasında iyi
niyet çerçevesinde yapılmış bir anlaşma. Ancak
anlaşmanın içeriğine baktığımızda, özüne
baktığımızda aslında tarafın Türkiye Cumhuriyeti
devleti olması gerekirken bir vakfa verilmiş olması çok üzücü değerli
arkadaşlar. Vakfın ismi Yunus Emre Türk Kültür Merkezi. Bu
vakfın himayesinde yürütülecek bir anlaşma olarak yürürlüğe
konuluyor.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, neden bu vakfa verildiğini sizlere
sormak istiyorum. Şimdi, burada tamamen bir siyasi amaç güdülmektedir. Bu
vakfın 8 tane yöneticisi bu iktidarın bakanlarından
oluşmaktadır. Dolayısıyla devletin orada bizatihi, sürekli
olarak, temsili olarak yürütülmesi ve bu merkezlerin iyi bir şekilde
ideolojik boyutta değil, tamamen ülkemizin kültürü boyutunda yürütülmesi
gerekirken tamamen iktidarın ideolojisi boyutunda yürütülecek bir
anlaşma olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle biz Yunus
Emre kültürüne kesinlikle karşı değiliz ama bu işin
içeriğine baktığımız zaman, bu işin
işleyişine baktığımız zaman burada tamamen
iktidarın kendi ideolojisini oralarda yaymak için yaptığı
bir anlaşma olduğunu belirtmek istiyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, böyle büyük bir anlaşmayla Türk
kültürünü orada yayma, Türk devletinin kültürünü, geçmişini,
geleneğini orada yayma durumunu kesinlikle bir vakfa vererek basite
indirgeyemeyiz. Bunun devletin nezdinde en iyi şekilde yürütülebilecek ve
Kültür Bakanlığı nezdinde devamını sağlayacak bir
anlaşma olarak oluşturulması gerekir ve anlaşmanın da
bu çerçevede yürütülmesi gerekir.
Bu
nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu anlaşmanın gerçekten
doğru olmaması sebebiyle karşı olduk ve
dolayısıyla karşı oyumuzu da hayır oyumuzu da
Mecliste vereceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, biliyorsunuz, Türkiyede Atatürk kültürünün
ve Atatürk cumhuriyetinin bıraktığı izlerin ve Atatürkün
kurduğu cumhuriyetin kazanımlarının olduğu bir ülke
olarak biz sistemimizi, rejimimizi yürütmeye çalışıyoruz. Ama bu
anlaşmanın içinde hiç Atatürkten falan bahsedilmiyor. Hâlbuki Çin
Halk Cumhuriyeti devletiyle, özellikle Atatürkün devrim ve ilkelerinin kendi
okullarında ders kitabı olarak okutulduğu bir ülkeyle bu
anlaşmayı yapıyoruz. O nedenle bu anlaşmanın içinde
böyle bir ibarenin olması, mutlaka Türkiye Cumhuriyeti devletinin lehine,
milletinin lehine olurdu diye belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir başka muhalefet yaptığımız
konu da anlaşmada meşru sosyal örgütler denilmek suretiyle, tabii,
orada gerçekten kendi ırkını, kendi düşüncesini, kendi
fikrini yürütmeye çalışan azınlıkların üzerinde bir
baskı oluşturmak istenilen bir ibarenin de burada
oluşturulduğunu düşünüyoruz. Özellikle Çin Halk Cumhuriyetinde
yaşayan Uygur Türklerinin üzerinde bu anlaşmayla birlikte bir
baskının da yaratılacağını belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; Çin Halk Cumhuriyeti ile
Türk vatandaşları arasında bir de vize sorunu vardır.
Özellikle iş dünyası bize sürekli şikâyet etmektedir, demektedir
ki
Bu anlaşma yapılırken tabii başka türlü
yapılabilir, elbette ki bu anlaşmanın içine konulacak bir husus
değildir ama ben bakanların ve Bakanlar Kurulunun dikkatini çekmek
istiyorum, Dışişleri Bakanının dikkatini çekmek
istiyorum. Vizenin çok uzun sürede verildiği ve her vize alınışında
900 dolarlık bir ücretin alındığını söylüyorlar.
Bu nedenle, böyle bir ücretin çok yüksek olması sebebiyle
iktidarınızın bu konuyu gözden geçirmesi ve
Dışişleri nezdinde bu hususun da düzeltilmesinin uygun
olacağını belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, anlaşmanın geneliyle ilgili bilgileri size
arz ettim ama Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti devleti
arasındaki ticaretimize baktığımızda, dış
ticaret ilişkilerimize baktığımızda, Çin Halk
Cumhuriyetinin gerçekten bize 17 milyar doların üstünde ihracat
yaptığı, bizim ise 2 milyar dolarlık bir ihracat
yaptığımız görülüyor. Ne kadar küçük bir ihracat
miktarı değil mi değerli arkadaşlarım? Hâlbuki biz Çin
Halk Cumhuriyetinden birçok malı alırken gümrük duvarlarını
yükselteceğimiz yerde, gümrük duvarlarını daha
aşağılarda tutmak suretiyle Türkiyede üretilen, Türk
sanayicisinin ürettiği malların korunmasını
sağlayamıyoruz. Kesinlikle bunun sağlanmasına ihtiyaç
vardır. Yani nereye gitseniz, hangi markaya baksanız, hangi dükkâna
baksanız mutlaka önünüze bir Çin malının konulduğunu görürsünüz
ki bu kesinlikle Türkiye Cumhuriyetinin aleyhine işleyen bir durumdur.
Kaldı
ki İhracatta rekor kırdık, 150 milyar dolarlık bir ihracat
var. diyorsunuz ama değerli arkadaşlarım, ithalatın rekor
kırdığını hiç söylemiyorsunuz. 234 milyar dolarlık
ithalat yapıyorsunuz. Cumhuriyet tarihinde bu kadar yüksek bir miktarda
ithalat hiçbir şekilde yapılmamıştır. Bunu dikkatle
takip etmeniz gerekir ve ithalatı düşürmenin
Mutlaka
üreteceğimiz malların ara mallarını, ihtiyaç
mallarını kendimiz üretmek suretiyle bunu aşağıya
çekmemiz gerekiyor.
Ayrıca,
bir şey daha söyleyeceğim size. Rekor kırdık. diyorsunuz
ama Almanyada üretim yapan Volkswagen şirketinin 2017deki bir
yıllık ihracatının 276 milyar dolar olduğunu size
söylemek isterim. Lütfen açın, internete bakın değerli
arkadaşlarım. Yani bir şirket kadar ihracat
yapamamışsınız ama Biz rekor kırdık. diye
övünerek vatandaşımızı kandırmaya
çalışıyorsunuz. Lütfen bu tür gerçekçi olmayan beyanlardan
kaçınmanızı istirham ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bugün Çin devasa bir
ülke, üreten bir ülke. Onlar üretirken biz seyrediyoruz, biliyor musunuz? Biz
ise kavgalarla, çekişmelerle, gerginliklerle günümüzü geçirmeye
çalışıyoruz. Şu Mecliste ekonomiye dayalı,
yatırıma dayalı, üretime dayalı, rekabete dayalı,
istihdama dayalı çok önemli konuların görüşülmesi, ülkedeki
vatandaşların ihtiyaçlarının giderilmesi,
işsizliğin önlenmesi yönünde düzenlemelerin yapılması
gerekirken maalesef bunlar geçiştiriliyor ve Hükûmet tarafından
hafife alınıyor değerli arkadaşlarım.
Değerli
arkadaşlarım, Çin malının istilasını önlemek
zorundayız. Yani bunu önleyemezsek Türkiye ekonomisinin de yakında
Çin ekonomisine bağımlı hâle geleceğini belirtmek isterim,
tüketicinin de bağımlı hâle geleceğini belirtmek isterim. O
nedenle, bu devasa ekonominin karşısında bizim de üretimimizi
artırmak suretiyle, yatırımımızı artırmak
suretiyle, rekabet odaklı bir ticareti, bir çalışmayı,
sanayileşmeyi gerçekleştirmek suretiyle, mutlaka ülkemizde gerçekçi
bir kalkınmayı, gelişmeyi sağlamak zorunda olduğumuzu
belirtmek istiyorum. Aksi takdirde gerçekten Çin ekonomisi giderek büyüyor,
hatta gelecekte dünyanın en büyük ekonomisi olacağı konusu da
söyleniyor.
Beni
dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdeme aittir.
Buyurunuz
Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Karşılıklı Kültür Merkezlerinin
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi
Meclisi, bizleri ekranları başında izleyen aziz Türk milletini
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle
üzerinde durmamız gereken konulardan bir tanesi şudur: Ekonominin
önünü açacak olan projeler hangileri, acaba uluslararası anlaşmalar
mı sadece, yoksa üreten ekonomi modeli doğrultusunda millî projelerin
geliştirilmesi mi? Bu anlamda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her
yaptığımız konuşmada millî projelerin üzerinde
durmaktayız ve durmaya da devam edeceğiz.
Üç
tarafı denizlerle çevrili nadide, güzel bir ülkenin birer bireyiyiz, birer
vatandaşıyız, tarım ülkesiyiz. Aslında
hayvancılığın yoğun olarak yapılması gereken
bir ülkeyken bu anlamda özellikle millî projelerle ilgili eksiklerimizi tekrar
bir gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu alanda eğitim görmüş olan
kardeşlerimiz var, gıda mühendisleri var, ziraat mühendisleri var,
hayvancılıkla ilgili çalışmalar yapacak olan kıymetli
kardeşlerimiz var; bunların ortaya koymuş olduğu millî projelerle
ilgili önemli, değerli fikirler var. Bu fikirlerin mutlaka Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından değerlendirilip her bir milletvekili
tarafından, üreten ekonomi modeline sağlayabileceği
katkılar noktasında değerlendirilmesi şart. Millî
projelerin başında özellikle hayvancılıkla ilgili
projelerin geliştirilmesi gelmektedir ve bu açıdan, özellikle
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı biraz önce
buradaydı. Sayın Bakanımız, kardeşlerimizin burada bir
talebi var, diyorlar ki: Bağımsız, ithalsiz yarınlar,
gelecek nesiller için ocak ayında mutlaka 5 bin atama sözünü yerine
getirin lütfen. Çünkü bu söz, özellikle Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından aslında
telaffuz edildi ancak bugüne kadar atama yapılıp
yapılmayacağı konusunda da bir bilgi verilmediği için
ortada bir muamma var. Ziraat mühendislerimiz yine atamalarını
beklemekte ve bu anlamda da bir açıklık getirilmesi gerekmektedir.
Uluslararası
ilişkilere baktığımızda, uluslararası
anlaşmalara baktığımızda, tabii ki tüm ülkelerle
ticari ilişkileri geliştirmemizde fayda var. Özellikle
yapılması gereken
Gümrük birliği kapsamında da Avrupa
Birliği ülkeleriyle de bu ilişkilerin geliştirilmesi
gerekmektedir. Ama, yine üreten ekonomi modelinde de burada getirilmesi gereken
düzenlemelerin ülkemiz lehine olması gerektiği üzerinde de
durmamızda fayda var. Bunu yaparken özellikle Avrupa Birliğiyle son
bir buçuk yılı değerlendirmek istiyorum çok
sıcağı sıcağına gelişmeler olduğu için,
bundan sonra mart ayında yapılacak olan bir zirvenin de önümüzde
bulunması açısından. Hain darbe girişimi
akşamından sonra bir buçuk iki ay boyunca Avrupa Birliği üye
ülkelerinin önemli bir bölümü hiçbir şekilde ses vermediler, ülkemizin
yanında durmadılar ve bu anlamda ülkemizi destekleyici
açıklamalarda da bulunmadılar. Ondan sonraki sessizliklerini... Darbe
püskürtülüp özellikle Türk milletinin o darbe girişimi
akşamından sonra demokrasi zaferiyle demokrasisine sahip
çıkmasından sonra, Avrupa Birliği ülkeleri birer birer tekrar
Türk milletinin yanında olduklarını vurgulamışlardır.
Ama yeterli mi? Değil, hasmane tutumlarını sürdürmeye devam
etmektedirler.
Avrupa
Parlamentosunda dün itibarıyla YPGnin temsilcisi
ağırlanmıştır, bunu buradan
kınadığımızı da belirtmek istiyorum. Özellikle
terör örgütlerinin o ülkeler tarafından tanınmaması, hâlâ
PKKlılara orada gösteri hakkının verilmesi kabul edilebilir
davranışlar değil. Ama Avrupa Birliği ülkeleriyle
ilişkilerimizin bugüne kadar sıcak ilişkiler şeklinde devam
ettiğini, orada birçok yurttaşımızın, kendi
vatandaşlarımızın, Türkümüzün ikamet ettiğini,
iş yaptığını, ticaret yaptığını
hem ülkemizde hem buradan ticari ilişkilerimizin olduğunu da göz
önünde bulundurmamız şart.
Avrupa
Birliği süreci biraz hızlandı, önümüzdeki mart ayında bir
zirve gerçekleşecek. Burada tavır ve tutum noktasında özellikle
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz Avrupa Birliğine girilmesi yönünde
gerekli gayretlerin gösterilmesinden yanayız tabii ki ama Avrupa
Birliğinin ülkemize ayar verebilmesi ya da vermeye çalışması
kabul edilebilir bir davranış ve tutum değil. Burada
istikrarlı ve iradeli bir şekilde bizlerin tavrını ortaya
koyması gerektiğini de vurgulamam gerekiyor.
Bunların
yanı sıra, özellikle yine çözümü geciktirilmiş sosyal sorunlar
kapsamında kendi seçim bölgem olan İstanbulla ilgili bir okuldan
bahsetmek istiyorum. Burası özel eğitim uygulama merkezi, İsmail
Çile Özel Eğitim Uygulama Merkezi. Burada dezavantajlı gruplar
diyebileceğimiz, otizmli çocuklar, engelli çocuklarımız
eğitim görmekte. Oradaki öğretmenlerimiz büyük gayret içerisinde o çocukların
eğitimini üstlenmiş durumda, gerçekten ulviyeti de yüksek bir iş
yapmaktalar. Okulun fiziksel koşulları o kadar kötü ki alt kata
yemekhaneye inerken ve yemekhaneden çıkarken bazı
çocuklarımız yürüyemediği için, rampa da olmadığı
için, asansör de olmadığı için o merdivenlerden öğretmenler
kocaman çocukları taşıyarak çıkarmak zorunda
kalıyorlar. Büyükçekmecede bir yer tahsis edilmiş. Bununla ilgili
yer tahsisi yapılmış olmasına rağmen, hâlâ okulun
lokasyonunun değiştirilmesi ve orada tekrar yapılanması
noktasında bir girişim olmadığından dolayı nadide
bir meslek olan özel çocuklarla ilgilenen öğretmenlerimiz için
yapılacak olan her şey az. Yapılması gereken her şeyi
bizim görmemiz gerekiyor.
2018
yılı özel eğitim öğretim ihtiyacı 19.532
öğretmendi, İstanbul için bu rakam 5.317 yani İstanbul ili en
çok özel çocukları barındıran, engelli
çocuklarımızın olduğu, otizm ve farklı
rahatsızlıkları olan çocukların barındığı
bir il olmasına rağmen 5.317 öğretmen eksiğimiz var.
Alımlara baktığımız zaman 2016 Ekim itibarıyla
atama yapılmamıştır, 2015 Eylül ayında ise sadece 91
atama yapılmıştır, 91 öğretmenimiz
atanabilmiştir, 2016 Şubat ayında ise 22 öğretmenimiz
atanmıştır. Burada özellikle bu hesabı yaparken bizim
şuna dikkat etmemiz gerekiyor: Bilhassa özel öğretim veren okullarda
öğretmen sayısının mutlaka aciliyetle tamamlanması
gerekiyor ki o çocuklarımız topluma kazandırılabilsin.
Meşakkatli bir eğitim süreçleri var, meşakkatli eğitim
süreçlerinde mutlaka öğretmenlerimizin desteklenmesi gerekmektedir.
Şu an özellikle Büyükçekmecedeki bu okulla alakalı sorunu buradan
gündeme taşımayı ben onlar adına bir borç bildim. Buradaki
her milletvekili arkadaşımızın da bu konuyu incelemesi, bu
incelemeden sonra ihtiyaç olması hasebiyle orada bir yetki kullanması
ve elini taşın altına koyması şart.
Yine,
hayvancılık noktasında yapılan çalışmalarla
ilgili bir de balıkçılarımızın bir talebi var, buradan
dile getirmek istiyorum. Özellikle balıkçılık sezonunun çok iyi
geçmediğini buradan belirtmek istiyoruz. Balıkçılarımız
kredilerine erteleme istiyor. Kredilerini ödeyemedikleri için bilhassa bir
dönem ertelemeyle ilgili, gelecek olan torba kanunda ertelemenin
yapılıp yapılmayacağı noktasında bir talepleri,
bir soruları var. Buna da mutlaka bir cevap verilmesi şart.
20
bin kişinin üzerinde olan iktisadi, idari bilimler fakültesi formasyonlu
öğretmenlerimiz yine atamalarda eşitlik talep etmekteler. Özellikle
ben hakikaten bu konuları çok inceliyorum, uzun zamandan beri yoğun
da bir mesai harcıyorum buna. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, bu
genç kardeşlerimizin istihdam görememesi, atanmamış olması,
özellikle mutsuz nesillerin meydana gelmesine sebebiyet verdiği için
şunu kendimize soruyoruz: Bu okullar bu mezunları verirken acaba
neden bölümlerinde istihdam göremezler veya bir planlama, bir hesaplama
yapılmaz? Ziraat mühendisine ihtiyaç yoksa ziraat mühendisliği
fakültelerindeki bölümlerin kontenjanlarının aciliyetle
düşürülmesi gerekiyor.
Bakın,
bugün 450 bin öğretmenimiz işsiz ve atama bekliyor, 100 bin
öğretmen açığımız var. Bu şekilde
öğretmenlik bölümleri mezun vermeye devam ederse dört sene sonra 1 milyon
işsiz öğretmenle karşı karşıya
kalacağımız gerçeğiyle mutlaka yüzleşeceğiz.
Peki, bu kadar işsiz sayısına eklenen işsiz
sayısı olduğu vakit, biz 3,5 milyon genç işsiz nüfustan
bahsederken -hepimiz belki işsizlikten bahsediyor olabiliriz ama- bana
göre kendi mesleğini yapamayan insan da işsizdir, kendi
mesleğini gerçekleştiremeyen insan da mutsuzdur. Bu anlamda da
özellikle doğru tahlil edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Anestezi
teknisyen ve teknikerliği bölümlerinden mezun gençlerimiz işsiz. Büro
yönetimi ve çağrı merkezleri hizmetleri alımları yeteri
kadar yapılmıyor. Bu konularda soru önergelerimizi veriyoruz, cevap
bekliyoruz bununla ilgili. Evde hasta bakımı teknikerliği
bölümlerinin yine evde sağlık ve bakım teknikerliği
olarak değiştirilmesini talep etmektedirler.
Yine,
aynı şekilde, ücretli öğretmenlerle ilgili bir açıklama
yapıldı ve denildi ki: Belli bir süre öğretmenlik yapanlarla
ilgili -ama son sene de öğretmenlik yapmış olması
şartıyla- istihdam sağlanacak. Ama burada da düzenlemede bir
yanlışlık var, bunun da mutlaka incelenmesi gerekiyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Erdem.
Gruplar
adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
şahıslar adına ilk söz, Balıkesir Milletvekilimiz
Sayın Mehmet Tüme aittir.
Buyurun
Sayın Tüm. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
TÜM (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uluslararası anlaşmalar üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uluslararası
anlaşmalardan bahsetmeden önce ülkemizin uluslararası
itibarını yakından ilgilendiren bir konuyla sözlerime
başlamak istiyorum. Genel Kurulda günlerdir olağanüstü hâl
kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri
konuşuyoruz. Her zaman yaptığınız gibi şimdi de
sadece ellerinizi kaldırıp indirerek milyonlarca insanı
doğrudan etkileyen maddeleri oldubittiye getiriyorsunuz. Bu kadar
insanın mağdur olmasının asıl sorumlusu sizlersiniz.
Ne yaparsanız yapın milyonlarca insana
yaşattığınız bu acıyı,
ızdırabı ve mağduriyetleri böyle oldubittiye
getiremezsiniz.
Değerli
milletvekilleri, uluslararası arenada tüm devletlerin kabul ettiği
bir sözleşme var. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 1948
yılında İnsan Hakları Bildirgesi kabul edildi. İnsan
Hakları Bildirgesinde, yaşama, özgürlük, düşünce, toplanma ve
örgütlenme özgürlükleri yer almaktadır. Türkiye bu bildirgede yazan
maddelere çekince koyarak rafa kaldırmıştır. 20 Temmuzdaki
OHAL ilanından sonra insan haklarını tümüyle askıya
aldınız. Bugün geldiğimiz yerde ne yazık ki
adaletsizliğin ve yolsuzluğun arttığı, barış
diyenlerin cezaevine atıldığı, yargının saraya
bağlandığı, robotların bile susturulduğu bir ülke
hâline geldik.
Değerli
milletvekilleri, şimdi sizlerle OHAL Türkiyesinin en acı
manzaralarından birini paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz yıl
23 Mayıs 2017de Ankaranın göbeğinde, Kızılayda
sadece işlerini geri istedikleri için Nuriye ile Semih gözaltına
alınmıştı. Gözaltı gerekçesi olarak Nuriye ve Semihin
yeni bir Gezi direnişi yaratabilme tehlikesi olduğunu söylediniz.
Aynı gün polis, elinde İnsan Hakları Bildirgesi bulunan
İnsan Hakları Anıtını gözaltına aldı ve
etrafını bariyerle çevirdi. İşte o gün çekilmiş bir
fotoğraf.
Değerli
arkadaşlar, gördüğünüz gibi, polisler anıtı bariyerle
kapatmış, anıtı gözaltına almışlar.
İşte bu fotoğrafla ülkemizi dünyaya rezil ettiniz değerli
arkadaşlar. İnsan Hakları Anıtının
gözaltına alınması aynı zamanda insanın ve
insanlığın ayaklar altına alınması demektir.
Anıtın gözaltına alınmasının basit bir güvenlik
önlemi olduğunu söylediniz ama aradan geçen sekiz aylık zaman durumun
hiç de öyle olmadığını bizlere gösterdi. O günden sonra
milletvekillerine, belediye başkanlarına, kamu emekçilerine,
gazetecilere, akademisyenlere, kısacası toplumun hemen her kesimine
baskıyı daha da artırdınız.
Değerli
milletvekilleri, beni en çok rahatsız eden şey İnsan
Hakları Anıtında dün gördüğüm acı manzaraydı.
İnsan Hakları Anıtını gözaltına alanlar bir
işkence uygular gibi anıtın her tarafını pislik içinde
bırakmışlardı.
Değerli
arkadaşlar, görüyorsunuz, değil mi? Bu, İnsan Hakları
Anıtı. Bu fotoğrafa iyi bakın değerli arkadaşlar,
bu manzara bana 12 Eylülde gözaltındakilere yapılan işkenceyi
hatırlattı. Bu manzara, 12 Eylül cuntacılarının
gözaltına aldığı insanları pislik içine bırakarak
onların onuruyla oynadığını hatırlattı.
Değerli
arkadaşlar, dün 12 Eylülde cezaevinde yaşananlar bugün OHAL
Türkiyesinde sokağa taşınmış durumdadır.
Yükselde direnişçilerin gözü gibi baktığı,
çamaşır suyuyla her gün temizledikleri bu değerli anıt
Valiliğin emriyle pislik içinde bırakılmıştır.
İşte fotoğrafı burada değerli arkadaşlar.
Bakın, bu pislikleri görüyorsunuz değil mi arkadaşlar, herkes
görüyor. Direnişin yüz seksen altıncı gününde çekilmiş bir
fotoğraf. Direniştekiler çamaşır suyuyla her gün
anıtı temizliyorlar. Bu da önceki gün çekilmiş fotoğraf
değerli arkadaşlar. Evet, görüyorsunuz değil mi arkadaşlar?
Gördüğünüz gibi her taraf pislik içinde bırakılmış,
çöplerle dolu bir heykel.
Dün,
Çankaya Belediyesi ve Temizlik İşleriyle görüştüm. Valilik ve
Kaymakamlığın temizliği kesin olarak yasakladığını,
izin vermediğini söylediler. Bu utanç verici bir tablodur. Bu bir
insanlık ayıbıdır. Bu, sarayın OHAL Türkiyesinde
insana verilen değerin en açık göstergesidir. İnsan Hakları
Anıtını gözaltına aldığınız yetmedi,
bugün de bir de anıta işkence yapıyorsunuz. Sizlerin eliyle
dünyada ilk kez herkesin gözü önünde bir İnsan Hakları
Anıtına işkence yapılmaktadır. Bu işkence sadece
anıta değil, insana, insanlığa, insanlık mücadelesine
yapılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları
Anıtı sizleri neden bu kadar korkutuyor? Elinde İnsan
Hakları Bildirgesi olduğu için mi korkutuyor? Nuriye ve Semihin en
haklı ve en insani taleplerinin, mağduriyetin sembolü olduğu
için mi korkutuyor? İnsan Hakları Anıtı size bir gün hesap
vereceğinizi hatırlattığı için mi korkuyorsunuz?
Aslında korkmakta çok haklısınız. Bugün Yükselde
işimizi geri istiyoruz eyleminin dört yüz elli yedinci günü
olacaktır. İnsanlar orada basın açıklaması yapmak
isterken günde iki kez gözaltına alınıyor. Her gözaltında
259 lira para cezası kesiliyor. İnsanlar sizin her türlü
baskınıza rağmen boyun eğmiyorlar ve direniyorlar. Dün 12
Eylülde insanlar nasıl boyun eğmediyse bugün de insanlar
haksızlığa, hukuksuzluğa aynı şekilde boyun
eğmiyorlar. Tarih insanlık onurunu ayaklar altına alanları değil,
zulme karşı direnenleri yazacaktır.
Değerli milletvekilleri, sizin yüzünüzden
milyonlarca insan işinden, aşından, ekmeğinden oldu. OHAL
Komisyonu dediniz, Komisyon yargı kararlarını asla
tanımıyor. On binlerce emekçi haklarında olumlu yargı
kararları olmasına rağmen hâlâ işlerine iade edilmiyor.
Hükûmet olarak OHALi kendimize ilan ettik, vatandaşın
hayatında herhangi bir şey değişmeyecek. dediniz. Bir
yılda zar zor OHAL Komisyonunu oluşturdunuz. Şu ana kadar
Komisyona 105 bin kişi başvurdu ama sadece 1.560 kişi
hakkında karar verildi. OHAL Komisyonu bu hızla giderse
başvuruları elli yılda ancak tamamlayacaktır. Bu durumda
ülkede herkesi mağdur ettiniz. Bu kadar mağduriyet sizleri gerçekten
rahatsız etmiyor mu?
Değerli
arkadaşlar, halk artık adalete inanmıyor, 16 Nisandan sonra halk
seçimlere inanmıyor. İnsanlar kendilerini yakıyor. Halk ekonomik
büyüme yalanlarınıza inanmıyor. Burada sadece ellerinizi
kaldırıp indirmeyi demokrasi diye insanlara asla yutturamazsınız.
Halk, sizin sahte demokrasinize asla inanmıyor. Halk, artık size
gerçekten inanmıyor ama siz şuna inanın ki adaletsizliğin,
yolsuzluğun, yoksulluğun arttığı bir ülkede
iktidarınızın da sonu gelmiş demektir. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, her ne olursa olsun, size adaleti, barışı ve insanlığı
hatırlatmaya devam edeceğiz çünkü gün gelecek o pisliğe
buladığınız insanlık en çok sizlere lazım
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, buradan sizlere tekrar hatırlatmak istiyorum:
İşçiler, işsizler, emekliler çaresizlikten kendilerini
yakıyor. İnsanlar OHALde bunalımdan intihar ediyor.
İnsanların bu feryatlarına kulak veriniz.
Değerli
milletvekillerim, insanlık dışı bir yaşama mahkûm
ettiğiniz o insanların öfkesi bu saray iktidarını
yıkacaktır ve bu saray iktidarı
yıkıldığında dünyanın en büyük insanlık
anıtını halkımızla birlikte saraya dikeceğiz.
Bunu asla unutmayınız. Şairin dediği gibi Saraylar,
saltanatlar çöker/kan susar bir gün/ zulüm biter/ bugünlerden geriye/ bir
yarına gidenler kalır/ bir de yarınlar için direnenler...
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tüm.
Şahıs
MEHMET
METİNER (İstanbul) Sayın Başkan, demin İstanbul
Milletvekilimiz Arzu Hanım, benim de seçim bölgemde yapılacak olan
bir okulla ilgili bir şey söyledi. Kayıtlara geçsin diye birkaç
cümle
BAŞKAN
Kısa bir açıklama talebiniz mi var?
MEHMET
METİNER (İstanbul) Evet. Yani haklı olarak bahsettiler. O
okulu ben de ziyaret ettim seçim bölgem olduğu için.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Metiner.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Metinerin,
İstanbul Milletvekili Arzu Erdemin görüşülmekte olan 510 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
METİNER (İstanbul) Sayın vekilimizin de belirttiği gibi
bu okulumuzun arsa tahsisi yapıldı. Bizzat ilgilendiğim için
biliyorum. Kendisine de gerekli açıklamaları yaptım. Şu an
proje hazırlanıyor. İnşallah yapım aşamasına
geldiğinde de bölgemize yakışan çok görkemli, o evlatlarımızın,
engelli evlatlarımızın da gönül huzuruyla okuyabileceği bir
okula kavuşacağız. Hassasiyeti için teşekkür ediyorum.
Kayıtlara
geçsin diye söz istedim.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Metiner.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür
Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/865) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 510)
(Devam)
BAŞKAN
Şahısları adına ikinci konuşma, İzmir
Milletvekilimiz Sayın Mustafa Ali Balbaya aittir.
Buyurun
Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü gündeminde
Birleşmiş Milletlerle anlaşma, Karabağ devletiyle
anlaşma, Çin Halk Cumhuriyetiyle karşılıklı kültür
anlaşması
İşte özlediğimiz Türkiye, özlediğimiz
uluslararası ilişkiler bu. Biz bu tür anlaşma metinlerinin
Suriye için de gelebilmesini, İsraille de gelebilmesini, Amerikayla da
gelebilmesini, İranla da gelebilmesini istiyoruz. Bizim özlediğimiz
Türkiye Cumhuriyeti devleti böyle bir devlet.
Biz,
bugün, şu anda güney komşumuz Suriyede terörle mücadele ederken
bunun bir an önce başarıyla sonuçlanmasını,
Mehmetçikimizin görevini başarıyla tamamlayıp dönmesini arzu
ediyoruz. Ama bir adım sonrasında da buraya gelen bu anlaşmalar
gibi, tıpkı Suriyeyle daha önce yaptığımız 50
anlaşma gibi bir anlaşma istiyoruz. Türkiye'nin dünyayla
barışık olmasını istiyoruz.
Bugünkü
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde, gerçekten, önümüzdeki dönemde sadece
Çinin, Gabonun ki burada var- Bosna-Hersekin değil yakın
komşularımızın da olmasını diliyoruz sayın
milletvekilleri. Ancak şu anda Türkiye'nin karşı
karşıya kaldığı tablo nedir? Bırakın çevre
ülkelerle anlaşmaları, neredeyse iktidar partisi çevre ülkelerde
değil, Türkiye'nin kendi içinde, Türkiyede yeni terör örgütleri, yeni
terör kurumları üretmeye aday bir tablo içinde.
Sayın
milletvekilleri, burada Sayın Volkan Bozkır var. Sayın Volkan
Bozkırın bütün siyasal kimliklerinden sıyrılıp
1980lerde, 1990larda Avrupa ülkelerine, dünyaya PKKnın terör örgütü
olduğunu anlatmak için hangi çabaları harcadığını
aktarmasını isterim. Öyle mi Sayın Bozkır? O ülkelerin biri
der ki: Bu dosya yetersiz. Terör örgütü ilan edeceğim ama devlete
karşı suç işlemiş mi bilinmez. Haydi, dosya yeniden
hazırlanır. Dışişlerimiz tırnaklarıyla kaza
kaza dünyaya PKKnın bir terör örgütü olduğunu kabul
ettirmiştir. Ancak o aşamadan sonra PKKyla psikolojik üstünlük
sağlanmıştır. Bir dönem, öyle dönemler oldu ki Avrupa
katında bile PKKnın anlatma başarısı Türkiyeye
karşı yüzde 60lara çıkmıştır, öyle mi Sayın
Bozkır? Sonra, devamında Türkiye, bunun ülke için felaket
olacağını, eğer biz Avrupaya, dünyaya PKKnın terör
örgütü olduğunu anlatamazsak oralardan alacağı destekle birlikte
Türkiyenin işine çok daha kötü geleceğini öngörmüş ve bunun
için çok özel çaba harcamış, hatta sadece bu konudan
Dışişlerinde bölümler oluşmuştur, öyle mi Sayın
Bozkır?
Ancak,
bugün geldiğimiz nokta ise sayın milletvekilleri, şu anda
dünyada geçmişte adım adım PKKyı terör örgütü olarak ilan
ettiğimiz ülkelerin çoğu, Türkiyenin bu meydan okuyan -tabii ki yeri
geldiğinde meydan okunur ama- terörle mücadeleye bir bütün olarak
bakmayan, sadece askerî mücadelenin üzerinden bir kahramanlık yaratmaya
çalışan politikası nedeniyle terör örgütlerine tekrar destek
vermeye başlamışlardır. Bu kısmını
Sayın Bozkıra sormayacağım, siyasal bir değerlendirme
olarak görebilir ancak, kendisi her gün belki de 2, 3, bazen 4 büyükelçiyle
konuşup durumu anlatmak için çaba harcamakta, çırpınmakta;
görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, dünyada hâl böyleyken Türkiyedeki kurumların
başından Türk ve Türkiye kavramlarını attırmak
ancak ve ancak Türkiyeyi işgal eden bir gücün işi olabilir,
başka kimsenin işi olamaz. Ancak böyle bir güç gelir bu ülkeye Bu
ülkedeki Türk kavramını nasıl unutturayım, Türkiye
kavramını nasıl erozyona uğratayım? diye düşünür
ve ancak o, belki de o koşullarda bile ancak cesaret etmeye kalkarsa böyle
bir şey düşünebilir. Bir işgal gücü bile bir durur Ya, bu
ülkeyi bu kadar karşımıza alırsak yönetmemiz zor olur.
der. Ancak şu anda, biz, Türkiyedeki, bu ülkenin üzerine oturduğu
temel kavramların erozyona uğraması için, hatta az önce
vurguladığım gibi âdeta dışarıdaki terör
örgütleri yetmiyormuş gibi, dışarıdan Türkiyeye gelen
terör örgütleri, terör grupları yetmiyormuş gibi mevcut grupları
bile, mevcut demokratik kurumları bile terör örgütüyle eş değer
ilan etmeye kalkıyoruz.
Bu,
akıl işi değil sayın milletvekilleri, bu yoldan dönün. Bu,
Türkiye'nin, her şey bir yana, AKP gelir gider, geçmişte hangi
hükûmetler geldi gitti, her biri sonsuza kadar kalacağını
düşündü, Özaldan -yine Sayın Bozkırın devlet görevinde
bulunduğu gibi- sonraki hükûmetlere kadar. Ancak bugün bakıyoruz o
dönemin artılarına, eksilerine baktığımızda pek
çok yerde keşke diyoruz. Bugün de terörle mücadele ederken özellikle hem
çevre ülkelerimizin hem de Türkiye'nin içinde böyle bir acı tabloyla
karşı karşıyayız.
Sayın
milletvekilleri, size Atatürk döneminin dış politikasından bir
örneği kısaca paylaşmak istiyorum: Amerikanın Ankara
Büyükelçiliğine Sherrill atanıyor 1930-32 arasında.
Türkiye-Amerika ilişkileri giderek iyi ama Türkiye'nin çevre ülkelerle
ilişkilerine bakıyor, gelirken Türkiye'nin Yunanistanla
ilişkisini ayrıca merak ediyor. Anılarında Türkçeye de
çevrildi anıları- diyor ki Sherrill: Yani Yunanistanla kesin
kötüdürler. Çok fazla fikri de yok. Geliyor, bakıyor, ilişkiler
gayet iyi. Bu durumu Atatürkün çevresine iletiyor, diyor ki: Siz
Yunanistandan savaş tazminatı isteyebilirdiniz çünkü çekilirken
kentlerinizi yakmış, büyük bir düşmanlık oluşmuş,
nüfus mübadelesi olmuş, nüfus ayrışmış. Neden böyle
bir yola gitmediniz? Atatürk şu cevabı veriyor: Biz ülkemize bir
saldırı olduğunda elbette yine cevabını veririz ancak
Yunanistanla kuracağımız barışın getireceği
ticaretin tazminat istemekten daha kârlı olacağını
düşünerek bundan vazgeçtik. Ve Sherrill anılarında Ben böyle
ileri görüşlü bir devlet adamı görmedim. diye de kayda geçiriyor. Ki
büyükelçiler genellikle anılarını yazmazlar ama o dönem gelen
büyükelçilerin -Sovyet Büyükelçisi Aralovdan Amerikan Büyükelçisi Sherrille
kadar- hepsi anılarını yazıyorlar ve en çok, Atatürkün bu
barış isteyen tutumunu ortaya koyuyorlar.
Sayın
milletvekilleri, sizin, AKPnin iktidarda olduğu zaman dilimi içinde
Türkiye ile Yunanistan çok büyük bir savaşla karşı
karşıya kaldılar ama on dört yıl sonra, düşünün on
dört yıl sonra, bir nesil bile geçmeden Yunanistanın
Cumhurbaşkanı Venizelos Nobel Barış Ödülünün Atatürke
verilmesini istedi. Neden? Çünkü Balkan Paktını
başardığı için, böyle bir anlaşma
başardığı için. Şunu söyleyebilirsiniz: Ya, bizim
dış politikada gözümüz sadece
İşte, Batıyla bu
ilişkileri kurduk. Hayır
Sayın
milletvekilleri, aynı dönemde, bugünün Irak, İran ve
Afganistanını da içine alan Sadabat Anlaşmasının en
önemli maddelerinden birinde Türkiye ile bu ülkeler -İran, Irak ve
Afganistan- içinde, karşı ülkeye karşı, düşman hiçbir
grubu barındırmama sözü vermiştir. der. İşte biz bu
oluşturduğumuz politika sayesinde İkinci Dünya
Savaşından savaşa girmeden çıktık, altında o
yatar. Çünkü etrafımızda bir barış halkası
örülmüştü ama şimdi, sayın milletvekilleri, siz
etrafımızda bir savaş halkası ördünüz. Lütfen, bunu kabul
edin, görün ki bundan sonrası daha büyük bir felakete gitmesin.
Bakın,
bugün -kara mizahtır- Arap ülkeleriyle, İslam ülkeleriyle en kötü
ilişkilerimizin olduğu dönem, bu dönem. Hâlbuki AKP iktidara
geldiğinde tam tersi düşünülmüştü. Bugün, 900 kilometre
sınırımızın olduğu Suriyede büyükelçimiz yok,
iyi mi? Akdeniz komşumuz -Kıbrıstan 400 mil- Mısırda
büyükelçimiz yok, iyi mi? İnelim aşağıya, Yemende
büyükelçimiz yok; uğruna Osmanlı döneminde 7. Orduyu kurduğumuz
Yemende büyükelçimiz yok, iyi mi? Devam edelim: İlişkilerimizde
400üncü yılı geçtiğimiz Hollandayla uzun zamandır ilk kez
büyükelçimiz yok. Hollandayla bizim ilişkilerimiz dört yüz yıl
öncesine dayanıyor. Elbette Hollandanın da tutulacak yanı yok,
Endonezyada 50lerde Suharto döneminde bir gecede 500 bin kişinin kesilmesinden
de sorumludurlar. Biz emperyalizmle mücadelemizi Kurtuluş Savaşı
döneminde verdik ancak hemen sonrasında Yurtta barış, dünyada
barış. dedik. O aşamadan sonra ancak, Türkiye'yi işte
bugünlere taşıyabildik sayın milletvekillerim.
Bir
nokta daha bu büyükelçiliklerle ilişkiler bağlamında sayın
milletvekilleri: Bugünlere nasıl geldik? Dünyayla bu ilişkilerimizi
adım adım nasıl ördük? Türkiye'nin hâlâ o geçmişten gelen
saygınlığı, şu anda, bugünkü iktidar da o saygınlığı
tüketmeye çalışmaktadır; bugün onun üzerinden, o günler
üzerinden siyasetini yürütmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) Sayın Başkanım, ben genellikle hiç
söz istemiyorum ama bir dakika eğer eklerseniz
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum Sayın Balbay.
Buyurun.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bir
örneği daha büyükelçilik anlamında sizlerle paylaşmak istiyorum
sayın milletvekilleri. Gerçekten acıdır, yedi büyük devlette
büyükelçiniz yoksa siz Gabonda yeni büyükelçilikler açın,
Fildişinde açın
Tabii ki önemli, o ülkeleri de küçümsemiyorum ama
bütün dünyada ilişkilerin yarısı komşularladır,
ekonomiden kültüre yarısı.
Sayın
milletvekilleri, 29 Ekim 1923te cumhuriyeti kurduğumuzda, cumhuriyet ilan
edildiğinde Ankarada sadece 2 büyükelçilik vardı, Sovyetler
Birliği ve Afganistan. Şöyle düşündüler: Mustafa Kemal
uluslararası ilişkileri başaramaz, bu devlet çöker, biz
İstanbulu ayrı bir küçük uluslararası devlet yapar, yine
İstanbulla ilişkilerimizi sürdürürüz. dediler. Ama Mustafa Kemal
uluslararası ilişkileri başardığı için ancak
1929da İngilteresi, Amerikası gelip büyükelçilik kurdu ama Atatürk
onlara Gelin, Köşkün hemen altında sizlere bedava yer veriyorum.
dedi ama siz maalesef büyükelçilikler açmak değil, kapatmak üzerine
mahirsiniz. Etrafınızda da barış değil, savaş
ekonomisi kurdunuz diyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Balbay.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Muş, dinliyorum sizi. Talebinizi alayım.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) 60a göre yerimden pek kısa bir söz talebim
var.
BAŞKAN
Sayın Balbayın konuşmasına mı atfen?
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, bir konuya açıklık
getirmek istiyorum. Bu açıdan söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Muş.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun,
İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın görüşülmekte olan 510
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde
şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin, AK PARTİ iktidarları
döneminde terörle kararlı bir mücadele yaptığının
altını özellikle çizmek isterim. AK PARTİ hem yurt içindeki
terör örgütleriyle amansız bir mücadele içerisinde olmuştur hem de
çevremizde meydana gelen gelişmelerde ve ortaya çıkan terör
unsurlarına karşı da gözünü kırpmadan bunların üzerine
kararlılıkla gitmiştir.
Şu
an Orta Doğuda yaşanan gelişmeler, geçmişte benzerini
görmediğimiz bir süreçten, bir dönemden geçmektedir.
Dolayısıyla, şu anda yaşanan süreci kendi doğası
içerisinde yaşanan gelişmelerle birlikte değerlendirmek çok daha
uygun olur diye düşünüyoruz.
Bizler
AK PARTİ olarak Türkiye Cumhuriyetinin itibarını her geçen gün
çok daha yukarılara çıkarmak için büyük bir çaba içerisindeyiz. Bunun
da zaten takdirini vatandaşımız yapmaktadır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Muş.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Balbay, dinliyorum.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Yerimden bir dakika
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Böyle bir usul yok ya.
BAŞKAN
Talebinizi alayım önce Sayın Balbay, gerekçenizi söyleyin.
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Şöyle: Tabii ki terörle mücadeleyi biz
destekledik ama sanki böyle, biz anlamıyormuşuz gibi bir havaya soktu
sayın grup başkan vekili. Ben 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Balbay.
32.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbayın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUSTAFA
ALİ BALBAY (İzmir) Sayın Başkan, şimdi, Sayın
Muş gerçekten en çok cevap veren milletvekillerinden. Yani Burası
Muştur. desem hemen bir açıklama yapma gereği duyuyor.
Türkiyenin
terörle mücadelesini biz de sonuna kadar destekliyoruz ancak şu soruyu ben
soruyorum: Terörle mücadele ede ede terör örgütleri büyüyorsa burada bir sorun
var demektir. Terörle mücadele yapılsın. 1990lı yıllarda
-ara ara gönderme yaptım Sayın Bozkırın o dönemdeki
mücadelesine- Türkiye sınırları ve dışındaki
terörist sayısı 10 bini geçmedi hiçbir zaman. Ama şu anda sadece
Suriyede 30 bin terörist var ise bu nasıl artmış, bu nasıl
azaltılır, bunu sorgulamak gerekir. Bizim
vurguladığımız bu. Bunu sorgulamazsak sepete su
doldurmuş oluruz, bunu sorgulamazsak çekiçle sinek ezmiş oluruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Balbay.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür
Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/865) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 510)
(Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE ÇİN HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
KARŞILIKLI KÜLTÜR MERKEZLERİNİN KURULMASI HAKKINDA
ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 13 Mayıs 2017 tarihinde Pekinde imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Karşılıklı Kültür Merkezlerinin Kurulması
Hakkında Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Erhan Usta.
Buyurunuz
Sayın Usta. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 510 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerine söz aldım.
Bu,
Çinle ilgili bir anlaşma, biz bu anlaşmayı destekliyoruz.
Dolayısıyla bu konuyu çok fazla -benim açımdan- uzatmaya gerek
yok. Ben bu vesileyle seçim bölgem Samsunla ilgili bir konuyu gündeme getirmek
istiyorum, ciddi bir sıkıntı bizim orada.
Bizde
şimdi ecdat yadigârı tarihî bir çarşı var, Saathane
Meydanı; Samsuna gidenler bilir, Karadenizlilerin aslında hemen
hemen hepsi bilir. Orada Karadenizli olup da belli bir yaşın üzerinde
olan herkesin bir hatırası vardır, Samsunun bütün ilçelerinden
insanların bir hatırası vardır. Yaklaşık sekiz
yüz yıllık, sekiz yüz yılın üzerinde, 1194
yılında Selçuklular döneminde kurulmuş bir çarşı,
sekiz yüz küsur yıllık hayatında hep ticaretin merkezi
olmuş bölgede ve şu anda Samsunda da yani yaşayan tek tarihî
arasta. Şimdi, bu çarşı, burası yıkılıyor,
Samsunda böyle bir problem var. Yaklaşık yedi yıldır
gündemde, bir sürü mahkeme kararı var fakat böyle bir eseri, böyle bir
tarihi maalesef büyükşehir belediyesi yok ediyor.
Şimdi,
dediğim gibi bölgedeki herkesin hafızasında yeri olan bir yer,
hatta Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde temel olarak da orasının
ticari kimliği öne çıkartılmış o bölgeden
bahsedilirken -oradaki ticaret- yani dehşet bir ticaret var. İpek
Yolu geçiş güzergâhında bulunan bir yer, hatta Cenevizliler döneminde
bölgeye verilen isim de Müslüman Samsun Mahallesi şeklinde.
Şehrimizin tarihsel kültürünü temsil eden bu nadide noktayı
yaşatmak yerine bu bölgeyi kimliksiz bir meydan hâline getirmek istiyor
belediye. Tabii, buna karşı oradaki esnafların ciddi bir direnci
oluşmaya başladı. 216 tane dava kazanılıyor.
Davaları kaybettikçe büyükşehir belediyesi, yaptığı
iş, orayı kazıyor, etrafı bir abluka altına
alıyor ve orayı yaklaşık yedi yıldır ticaretten
koparıyor neredeyse, tabiri caizse. Ticaret var tabii ama esnaf
kapatıyor, esnaf sıkıntı çekiyor, bana verilen bilgiye göre
her esnaf ortalama 40-50 bin liralık avukatlık ücreti ödüyor çünkü
münakaşa, hukuk mücadelesi devam ediyor.
Şimdi,
Saathane Meydanına 11 sokak açılıyor. Bu, Türkiyede hemen hemen
pek olan bir şey değil ve bunların hepsinin ismi, işte,
Balıkçılar Sokağı, Manavlar Sokağı, Kasaplar
Sokağı, Baharatçılar Sokağı, Perakendeciler
Sokağı diye, hepsi ticaretle alakalı yani nasıl bir merkez
olduğunu ifade etmek için bunu söylüyorum. Şimdi, etrafında da
tabii, yine, bir tarih var; tarihî taş han var, kervansaray var, tarihî
medrese var, cami, Şifa Hamamı var. Meydana ismini veren bir saat
kulesi var, burası da II. Abdülhamit Han döneminde yapılıyor.
Şimdi,
öyle bir şey ki az önce de ifade ettiğim gibi, tarihi boyunca, sekiz
yüz küsur yıldır ticaretten hiç kopmamış bir meydan.
Belediye hiçbir istişareye dayalı olmadan, efendim, oradaki
esnafın ve halkın, aslında hemen hemen tamamının
karşı olduğu bir şekilde burayı yıkıp
kimliksiz, ruhsuz, sadece bir meydan hâline getirmeye çalışıyor.
Hâlbuki burası zaten bir meydan ancak ticaretin de merkezi. Şimdi,
böyle bir şeyi niye yaparız? Bunun nasıl bir anlamı var?
Bir defa, bakın yani biraz önce de ifade ettim, mesela çocuklukta Samsuna
gittiğimizde Saathane Meydanına giderdik, herkesin bir
hatırası var. İnsanları şehre bağlıyor yani
bunu yok etmenin kime ne faydası var? Şimdi, birazdan Samsunun zaten
size ekonomik ve ticari, sanayi göstergelerini söyleyeceğim. Samsun zaten
baş aşağı giderken bu bölgeyi ticaretten biraz daha
koparmanın nasıl bir faydası var? Bu nasıl bir akılla
izah ediliyor, bunu anlamak mümkün değil. Kaldı ki dediğim gibi
216 tane de dava var, esnaf kazanmış ama tabii hukuk çalışmıyor.
Sen misin dava kazanan, ben o zaman burayı kazıyorum. diyor, etraf
kazılıyor. Oralar çevrildiği zaman, ister istemez orası bir
mezbelelik hâline geliyor.
Şimdi,
bu sefer Mezbelelik oldu. deniliyor, adamlar diyor ki: Ya, yerimizi tamir
edelim. Binalar var çünkü tarihî bina, dört kuşak esnaf var son,
Cumhuriyet Döneminden itibaren. Şimdi, ondan sonra da restorasyona izin
verilmiyor, Buraya çivi çakamazsınız. deniliyor. Bunu
anlayamadım ben. Önce tahrip et, sonra yık. felsefesiyle böyle bir
şey yapılıyor. Hâlbuki burada yapılması gereken
şey, burada tarihi de koruyalım, ticareti de koruyalım; o ruhu,
kimliği de koruyalım, meydanımızı da yapalım;
zaten meydan var, diğer tarihî eserler de var, onları da ortaya
çıkartalım. Yeni bir planlamayla bunların hepsini yapma
imkânı varken bu yapılmıyor.
Bu
anlamda, ben buradan büyükşehir belediyesine sesleniyorum: Bu çabadan
vazgeçilsin. Zaten yapma imkânı da yok fakat bu hâlde kaldıkça Samsun
ticareti önemli ölçüde, olumsuz bir şekilde etkileniyor.
Şimdi,
bakın, sayın milletvekilleri, sizinle birkaç ekonomik göstergeyi
paylaşmak istiyorum Samsunla ilgili olarak. Samsun deyince, büyük
ihtimal, birçok insanın kafasında ekonomik anlamda Türkiye
ortalamasına yakın, hatta Türkiye ortalamasının belki biraz
da üzerinde şehir canlanıyordur diye tahmin ediyorum. Yani Türkiye
ortalamasının altında olduğunu herhâlde kimse
düşünmüyordur. Şimdi, bunları yıllar itibarıyla
mukayese edebilirim ama o kadar vaktim yok, son yıl verilerini
vereceğim. Kişi başına kurumlar vergisinde Samsun Türkiye
ortalamasının sadece yüzde 27si kadar yani Türkiyede kişi
başı kurumlar vergisi ortalamada 100se Samsunda 27, yüzde 73
altında. Kişi başı gelir vergisinde yüzde 54ü kadar,
bakın, Samsun. Kişi başına ihracatta Türkiye ortalamasının
yine sadece yüzde 18i yani hepimizin kafasında canlandırdığı
işte Karadenizin incisi, büyük ticaret merkezi dediğimiz Samsun.
Bunları şey yapabiliriz, sigortalılık oranlarında
olsun, diğer kişi başı gelirde olsun
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) İşsizlik oranı
ERHAN
USTA (Devamla) İşsizlik oranında Türkiye
ortalamasının
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Onun da yarısı.
ERHAN
USTA (Devamla) Çünkü niye? Samsunda nüfus durmuyor, Samsunda nüfus göç
ettiği için tabii orada işsiz
HASAN
BASRİ KURT (Samsun) Hayır, arttı nüfusumuz.
ERHAN
USTA (Devamla) Hayır Sayın Vekilim, net göç veren bir il Samsun.
Samsunun net göç veren bir il olduğunu tahayyül edebiliyor musunuz? Net
göç veriyor; insanlar iş bulamıyor, Samsunun bütün ilçeleri
İstanbulda, Ankarada, Bursada, İzmirde. Ayvacıkından,
Asarcıkından, Vezirköprüsünden, Havza, Kavak, Lâdik yani Samsun
böyle bir kent. Şehir merkezinden dahi
O yüzden işsizlik
göstergeleri şeydi. Kim geliyor? Emekli geliyor, sadece emeklilerin
yaşadığı bir kent hâline gelmeye başladı.
Şimdi,
mesela rekabet açısından
Bir rekabet çalışması var,
bunu da vererek sözlerimi tamamlamaya çalışacağım.
İller arası rekabet sıralaması var. Bu, bir tane
firmanın yaptığı bir çalışma, Samsun Ticaret Odasına
da sunumları var, Türkiyenin genelinde yapılmış bir
çalışma. Yani, belli ölçüde metodolojik sorunları olabilir ama
yıllar itibarıyla aynı yer yaptığı için
çalışmayı, birbiriyle mukayese edilebilir diye düşünüyorum.
Şimdi,
şöyle: Burada 2009 yılında yapılmış ilki, sonu da
2013-14 dönemi için yapılmış yani yaklaşık bir dört
beş yıllık mukayeseyi size yapmak istiyorum. Genel Endekste
iller arası rekabette Samsun 18inci sırada 2009 yılında,
2011 yılında 16ncı sıraya yükseliyor yani durumunu 2
basamak iyileştiriyor ve 16ncı sıraya geliyor, 2013-14
döneminde tekrar 20nci sıraya geliyor. Başından itibaren
bakarsak iki basamak kötüleşmiş genel endekste.
Beşerî
Sermaye Endeksinde 2009 yılında -bakın, burası çok
enteresan- 11inci sıradayken bu çalışmanın en son
yılı olan 2013-14 döneminde 25inci sıraya geriliyor; dört
yılda 14 basamak kötüleşiyor Beşerî Sermaye Endeksinde.
Üretim
ve ticarette, işte, hatırlarsanız daha önce Gülsanın yani
bir sanayi sitesinin, yaklaşık 6 bin kişiye istihdam
sağlanan, 2 bin tane iş yerinin olduğu bir sitenin nasıl
anlamsız bir şekilde, hiçbir yer gösterilmeden tahrip
edildiğini, yıkılmak istendiğini buradan size ifade
etmiştim. Bizim o konuşmamızdan sonra nihayet şu anda
büyükşehir belediyesi oradaki yıkım faaliyetlerini biraz
durdurdu. Mahkeme kararları var tabii, sadece bizim şeyimiz
değil, orada mahkeme falan tanınmıyordu.
Şimdi,
tabii bu tür şeyleri yaparsanız siz, üretimde, ticarette Samsun dört
yılda 10 basamak kötüleşmiş Türkiyede İller Arası
Rekabet Endeksinde, Yenilikçilik Endeksinde de 5 basamak
kötüleşmiş. Şimdi, bütün bu çerçeveyi düşündüğümüzde
amacımız tabii ki memleketimizin her yeri iyi olsun, güzel olsun
ancak seçim bölgemiz olması hasebiyle de Samsunla ilgili olarak böyle bir
kaygımız var.
Netice
itibarıyla, tekrar başa dönecek olursak, tabii ticaret
açısından önemli. Etrafındaki bütün illerin bir merkezi hâline
gelmiş burayı öldürmenin, kimliksizleştirmenin, ruhsuz bir hâle
getirmenin, Samsun ticaretini bu anlamda sıkıntıya sokmanın
bir faydası yok. Zaten, yani, tabii şehircilikle burası
Bu
yapılan şehircilik değil de
Şimdi
ikinci söyleyeceğim şey, ticaret ile sanayi arasında bir denge
kurmak gerekiyor. Yani, tabii hep sadece sanayi, ticaret olsun,
şehirciliği ihmal edelim falan demiyorum.
Şimdi,
Samsun şehir merkezine çevre ilçelerden ve illerden dolmuş, minibüs,
hiçbir şey giremiyor, bu da Samsun ticaretini ciddi bir şekilde
engelliyor. Yani, burada çok uzakta duruyor, Samsunun bir ilçesinden
Samsundaki Eğitim ve Araştırma Hastanesine gitmek için 3 vesait
değiştirmeniz gerekiyor, böyle bir şey olabilir mi?
Şimdi,
bunları yaparsanız tabii Samsun ticareti geriler, Samsun ticareti
kötüleşir. Samsunun zaten sanayisi yok, turizm potansiyeli
sınırlı. Dolayısıyla, ticaret Samsun
açısından önemlidir. Ticareti kötüleştirici bu tür hususlardan
da kaçınılması gerekir diye düşünüyorum.
Genel
Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Usta.
Sayın
milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.57
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN
KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 57nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
510
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
devam ediyoruz.
Komisyon?
Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
1inci
madde üzerinde gruplar adına sıradaki konuşma Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın
Ertuğrul Kürkcüye aittir.
Buyurun
Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın Başkan, sevgili
arkadaşlar; bu uluslararası anlaşmalar bağlamında ben
özellikle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke
Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu üzerine partimizin görüşlerini
ifade etmek istiyorum.
Her
şeyden önce şunu söylemeliyim: Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliğinin Türkiyedeki faaliyet alanını,
etkinlik miktarını ve ilgilendiği meselelerin
sayısını ve hacmini genişleten böyle bir
anlaşmanın olması iyidir, bunu onaylıyoruz çünkü hakikaten
başa çıkılması gereken mesele miktarı her yıl
daha fazla artıyor ve daha da karmaşıklaşıyor. Ancak
bu açıdan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliğinin kendi başına yapacağı işlerin bir
sınırı var. Çünkü özellikle Suriye iç savaşı
sonrasında Türkiyenin de müdahaleleri, sürece aktif olarak taraf
olması, göçü kimi zaman özendirmesi, kimi zaman mülteci
topluluklarının manipülasyonu yoluyla kimi etkiler elde
edebileceği zannıyla geliştirdiği bu göç
karşısında şu an Hükûmet ve devlet ne
yapacağını tam olarak bilemez durumda yani kendi dış
politikasının açmazlarıyla bir iç mesele olarak yüz yüze.
Türkiyede
3 milyonu aşkın mülteci olduğunu biliyoruz fakat bunlara biz
mülteci diyoruz, Türkiye Cumhuriyeti yasaları bunlara mülteci demeye
elvermiyor. Bizim elimizde iki yasa var; birincisi, 1930larda
çıkarılmış olan İskân Yasası. Bu İskân Yasası
esasen Türkiyeye yalnızca Türk soyluların gelişine
kapıyı açıyor, onlara eşit yurttaşlık hakkı
tanıyor. İkincisi de 1951de imzalanan Cenevre Sözleşmesi
dolayısıyla Avrupadan gelen göçler ve bunlara tanınan eşit
yurttaşlık statüsü. Şu an Türkiyedeki yeni dalgayla gelen 3-3,5
milyon insan geçici koruma statüsü altında ve misafirler. Aslında
mevzuat gereğince bir üçüncü ülkeye de gitmeleri gerekiyor, burada
ebediyen kalamazlar. Ya yasalar değişecek ya onlar gidecekler. O yüzden
zaten şimdi Afrine hücum sırasında sık sık bu hücumun
bir özendiricisi olarak Suriyelileri memleketine götüreceğiz. deniyor
ama o Suriyeliler Afrinden gelmediler; onlar Rakkadan, İdlibden,
başka yerlerden geldiler ve Afrin onların yeri değil. Onlar
zeytinci değiller; onlar tarımcılar, tüccarlar, öğrenciler,
orada bir işleri yok, oraya yerleşemezler. Bu bile ne bu
harekâtı mazur gösterebilir ne de bu göçe bir çare olabilir.
Şu
an Türkiyenin özellikle beş şehrinde -Gaziantep, Kilis, Hatay, Urfa,
Mardin- demografi neredeyse çok büyük ölçüde, bazı yerlerde tamamen,
bazı ilçelerde çok büyük ölçüde, bazı illerde de önemli ölçüde
değişti. Türkiyede yeni bir durum var. Bu yeni durumla başa
çıkabilmek bakımından yapılacak işler listesi,
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle ortak
çalışmayla halledilemeyecek kadar karmaşık.
Milyonlarca
çocuk var, milyonlarca kadın var. Kadınlar ve çocuklar bu göç
sürecinden en kötü biçimde etkilenenler. Türkiye, dışarıya söz
söyleme sırası geldiğinde, kısmen de haklı olarak Biz
bu insanlara bakıyoruz, ceremesini çekiyoruz, dolayısıyla bizim
daha çok söylemeye hakkımız, serzenişte bulunmaya
hakkımız var. diyor ama sonuç olarak Türkiyede bu insanlar asude
bir hayat yaşamıyorlar. Şu an 1 milyona yakın çocuktan 600
bini okul yüzü görmemiş durumda. Yükseköğrenim çağına
gelmiş olanlar üniversiteye giremezler çünkü dil bilmezler. Kadınlar son
derece mağduriyet altındalar, çalışamazlar; kendilerine
tanınan en önemli imkân, gizli kapaklı bir ikinci eş olma
imkânı. Bunun dışında, eve gelmeyen ekmeği
pişirmekle yükümlü binlerce, yüz binlerce kadın var. Büyük
şehirlerin sokaklarında mendil satan çocukları hepiniz
görüyorsunuz, yaşıyorsunuz bunları. Bunlar asude hayat
değil. Yüzde 10u kamplardadır bu insanların. Kamplardaki hayat
mı, büyük şehrin sokaklarındaki hayat mı? diye
sorsanız, hangisinin iyi olacağına ne bunu yaşayanlar ne onlara
dışarıdan bakanlar bir şey diyebilir. Ne orada bir kuru ekmeğe
bir çadırda talim etmek ne de hayatını aramak için dilini
bilmediği, kendisine dost olmayan bir büyük şehir
cangılında ekmek parası peşinde çocuk yaşında
koşturmak.
Bütün
bu trajediyle başa çıkabilmek bakımından belki de bize
şunu düşünme fırsatı vermelidir: Birincisi, mülteci
statüsünü tanımak, böylelikle onlara eşit yurttaşlık
hakkı dolayısıyla eşit yükümlülükler veren adil bir yönetim
sağlamak. Bu olabilir mi? Bence bunu düşünmemiz lazım. Samimiyetle
bir öz eleştiri borcumuz da olabilir: Evet, biz böyle söylüyoruz ama biz
de genel ilkeleri tekrar etmenin dışında bunun için yerel
yönetimlerimizde, kendi etkin olduğumuz çevrelerde etkin bir model ortaya
koymayı başaramadık. Ama biz bir partiyiz, biz bir yoksullar
hareketiyiz, bizim imkânlarımız sınırlı ancak
gönlümüzü yeterince zengin kılıp
kılmadığımızdan söz edebiliriz ama devlet zengin,
devletin elinde sonsuz sayıda imkân var ve bu imkânlar içerisinden bu
insanlara bakacağız. Çağırmak kolaydı, geri göndermek
kolay değil. Beş yıl içerisinde 5 yaşındaki çocuklar
10 yaşında oldular, 10 yaşındaki çocuklar 15
yaşında oldular, 15 yaşındaki çocuklar 20 yaşında
oldular. Şimdi, bu insanlar artık hayatlarının en önemli
beş yılını geçirdikleri ülkeden kendi doğdukları
yere bile gidemezler. Nasıl Türkiyeden Almanyaya gidenler her yıl
dönecekler, hiçbir yıl dönemezler, işte onlar da dönemeyecekler. O
zaman, onlara hem mültecilik hakkını tanımak hem de bunun
peşi sıra eşit yurttaşlık hakkını tanımak
hem de eşit ve adil bir biçimde bu yurttaşlara davranmak lazım.
Ben
İzmirde siyasi çalışma yapıyorum. İzmirin bütün
sanayi sitelerine gittiğimde üç kategoriden insan görüyorum. Birinci
kategoride ustalar var, ikinci kategoride yerli çıraklar var Türk ya da
Kürt, üçüncü kategoride hiç kimsenin görmediği yerlerde, merdiven
altlarında çalışan 13-15 yaş arasında kapkara çocuklar
var. Bütün işi onlar yapıyor. Şimdi, Türkiyenin en alt
sınıfını bu göçmen işçiler oluşturuyor.
Bunların hakkını teslim edebilmek, önce hukuklarını
teslim etmekle ilgili. O nedenle, ben övünmek yerine bu kadar çok
Biz
onları aldık. Ama siz onları almayı istemiştiniz
Suriyede nüfuz sahibi olmak için; sonuçta, nüfus sahibi oldunuz. Şimdi,
bu nüfusa bakmak, bu nüfusu geçindirmek zorundayız, zorundasınız.
Bu, işte, var olanların ekmeğini elinden alıyor vesaire. Ha
doğarak nüfus artmış ha göç yoluyla artmış; önemli
olan, burada yaşayan herkesin bizimle eşit haklara sahip olarak
yaşaması.
Şuna
da değinip bitireyim: Avrupa Birliğiyle yapılan bu göç
anlaşmasının bence ahlaki ve insani olarak son derece yüz
kızartıcı bir yanı var. Biz, Almanyaya okumuş
Suriyeli göçmeni veriyoruz ve onların çöp addettiği
okumamış olanı geri alıyoruz. Bunun
karşılığında da 3 milyar dolar pazarlığı
yapıyoruz. Şimdi, bu okumuş ve okumamış Suriyelileri
mademki kendi dış siyasetiniz dolayısıyla Türkiyeye
çağırdınız, davet ettiniz, o zaman bu ceremeyi
çekeceğiz, ekmeği paylaşacağız. Almanlar ekmeğini
paylaşıyor paylaşmıyor tartışması bahsi
diğer, uymasaydınız Almanlara, almasaydınız
başınıza nüfusu; aldınız, çaresini bulacaksınız.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kürkcü.
Sayın
milletvekilleri, 1inci madde üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştır.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Garo
Paylan, İstanbul Milletvekilimiz.
Sayın
Paylan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütün
devletlerin muktedirleri tarihlerinin belli dönemlerinde
vatandaşlarına yalanlar söylerler. Bütün devletlerin muktedirleri
tarihlerinin belli dönemlerinde suçlar, günahlar, cinayetler
işlemiştir. Bütün devletlerin muktedirleri yine tarihlerinin belli
dönemlerinde hırsızlıklar yapmışlardır. Eğer
ki bu muktedirleri denetleyen kurumlar, kuruluşlar varsa bu suçlar,
günahlar, hırsızlıklar, yalanlar ortaya
çıkarılır. Yoksa o muktedirler suç işlemeye devam ederler.
Arkadaşlar,
bu muktedirlerin suçunu, günahını ortaya çıkaracak birinci kurum
parlamentolardır. Eğer ki parlamentolar muktedirin dediğini
yalnızca dinliyorsa ve ona karşı herhangi bir şüphe
duymuyorsa o muktedir sorgulanmaz, denetlenemez. Bizim görevimiz onu
denetlemek.
İkinci
güç medyadır, basındır denetleyecek. Eğer bugünlerde
olduğu gibi yalnızca medya, basın savaş tamtamları
çalıyorsa o muktedir denetlenemez. Ve tabii ki, sivil toplumdur,
vatandaşlardır denetleyecek.
Bakın,
hakikati hepimiz aramamız lazım arkadaşlar, devam etmemiz
lazım. Afrinle ilgili bir operasyon kararı alındı. Afrin,
Suriye'deki iç savaşın yangınından kendini vareste tutan
ender bölgelerden birisi ve iç savaş günleri başlarken 300 bin olan
nüfusu sonra, çoğulcu bir yapı da korunduğu için pek çok göç
alarak 700-800 bine kadar çıkmış bir bölge. Ve Afrinden
Türkiye'ye, bakın, tek bir çakıl taşı dahi atılmadı.
Daha iki buçuk yıl önceye kadar da bölgeden PYD eş başkanları
Salih Müslim ve Asya Abdullah, Türkiye'ye gelip birlikte pek çok noktada
istişareler yapıp operasyonlar yaptılar, Süleyman Şah
Türbesi operasyonları yapıldı.
Değerli
arkadaşlar, bakın, yakın zamana kadar şöyle bir şey
oluşturuldu, muktedir bunu söyledi, saray bunu söyledi, dedi ki: Afrin,
bizim için büyük bir tehdit ve oradan bazı provokasyonlar söz konusu. Ve
dedikten sonra bir anda bir baktık füzeler gelmeye başladı tam
operasyon hazırlıkları yapılırken.
Değerli
arkadaşlar, o füzelerle ilgili, o provokasyonlarla ilgili dedik ki: Gelin
bunları araştıralım, kim atmış, ne
yapmış. PYD oradan açıklama yapıyor Benim, yerleşim
yerlerine karşı herhangi bir saldırım olmadı. diye ve
bugünlerde bakın, bazı videolar çıkıyor -hani hakikati
bulalım diye söylüyorum- Türkiyenin sınırlarının
içinden atıldığına dair videolar çıkıyor, Türkiye
vatandaşları çekmiş bunu, diyor ki: Arkadaş, bak bu köyden
atılıyor, bu köy Türkiyenin içinde, bak Reyhanlıyı
vuruyor o füzeler. PYD diyor ki: Benim elimdeki füzelerin menzili 10
kilometre. Bakın, Kilis, Afrin sınırına 50 kilometre
mesafede ve ne hikmetse tam da Kilisteki camiyi vuruyor o füzeler ve Türkiye
toplumu, Afrin Operasyonuna yol veriyor. Değerli arkadaşlar, bütün
bunları sorgulamamız gerektiği için söylüyorum, hakikati
bulmamız gerektiği için söylüyorum.
Bakın,
hani dedim ya pek çok devlet, tarihinde yalanlar söylemiştir, bizim
devletimiz de tarihinde yalanlar söyledi bazı operasyonları
meşru göstermek için. Devlet içinde pek çok güç vardır, bakın,
yakın dönemdeki darbe dinamiğinde mesela. O Ceylânpınarda iki
polisimiz öldürüldü ya o gün istihbarat, eski Başbakana PKK yaptı.
diye söyledi ya ve barış süreci berhava edildi ya; o operasyonun, iki
polisimizi öldürmenin bütün faillerinin darbeci olduğu ortaya
çıktı. Sur ve diğer yerleşim yerlerindeki bütün
operasyonları yapan komutanların darbeci olduğu ortaya
çıktı. Ankara Gar ve Suruçların bütün yolunu verenlerin darbeci
olduğu ortaya çıktı ama biz tarihimizden ders
çıkaramadık, bütün bu hatalarımızla yüzleşemedik, bir
darbe dinamiği tetiklendi, darbeyle
karşılaştığımız hâlde bununla
yüzleşemedik.
Bakın,
yalnızca yakın tarihimizden değil, geçmişten de örnekler
verebilirim. Birkaç örnek vereyim size: 6-7 Eylül 1955te bir pogrom oldu
biliyorsunuz, Ermenilerin, Rumların iş yerleri yağmalandı
ve bunu tetiklemek için de
Bakın, o dönemin Özel Harp Dairesi
Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu ne diyor? Dikkatle dinleyin
lütfen, aynen şöyle diyor Sabri Yirmibeşoğlu: 6-7 Eylül de bir
Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı. Muhteşem bir
örgütlenme değil miydi? Bakın, Atatürkün evini bombaladık ve
sonra bindirilmiş kıtalarla gereken operasyonu yaptık. diyor,
6-7 Eylül 1955i tetiklemek için.
O
günlerde çıkan manşetler neydi? İşte, Atatürkün evi
bombalandı ve Rumlar, Ermeniler bunu hak etmişti. Devletimiz,
maalesef, Özel Harp Dairesi bunu yaptı, bir operasyonu meşru
göstermek için yaptı.
Bakın,
emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu devam ediyor röportajında,
1964te Kıbrısta Bayraktar Camisini aynı ekibin
yaktırdığını söylüyor, Özel Harp Dairesi
Başkanı. Kıbrısta operasyonu meşru göstermek için,
Kıbrısta halkları birbirine düşürmek için bir camiyi
yaktırdığını söylüyor Özel Harp Dairesi Başkanı.
Ve bakın, aynen şöyle söylüyor: Eğer bir yerde halkın
galeyana gelmesini istiyorsanız, bir mukavemet hareketi göstermesini arzu
ederseniz, siz, sizin saygın değerlerinize düşmanın
saldırdığını gösterirsiniz.
Hatırlıyor
musunuz Kilisteki camiyi? Özel Harpte kuraldır, halkın
desteğini almak için düşman yapmış gibi
kutsallarınıza sabotajlar yapılır. Bir cami
yakılır. diyor. Kıbrısta camiyi yaktık biz. diyor.
Cami yakılır mesela. diyebiliyor Özel Harp Dairesi
Başkanı, bakın.
Değerli
arkadaşlar, Mart 2014te bir güvenlik toplantısı
yapıldı, müstafi Başbakan Ahmet Davutoğlunun da
katıldığı ve oradaki tutanaklar basına
yansıdı ve yalanlanmadı.
Bakın,
aynen şöyledir Mart 2014teki güvenlik toplantısı: MİT
Müsteşarı Hakan Fidan söz alıyor. Yani bir operasyon
yapılması lazım. Aynen şunu söylüyor: Gerekirse Suriyeye
4 adam gönderirim, Türkiye'ye 8 tane füze attırırım, savaş
gerekçesi üretirim, hatta gerekirse Süleyman Şah Türbesine
saldırtırım. Bakın, Hakan Fidan. Bu ifade
yalanlanmadı arkadaşlar.
Şimdi,
biz, Parlamento olarak, ülkenin gazetecileri olarak, sivil toplumu,
vatandaşları olarak bütün bunları sorgulamayacak
mıyız? Bir müktesebatımız var, böyle suçlarla, günahlarla
bezenmiş bir müktesebatımız var. Ve biz, bakın, defalarca
birbirimize düşürüldük ama bundan kimler nemalandı? Birinci Dünya
Savaşı günlerine dönelim. Alman, Fransız ve İngiliz
emperyalizmi nemalandı arkadaşlar Birinci Dünya Savaşı
yıllarında. O günlerde 2 adam vardı: Talat Paşa ve Enver
Paşa. Kendi ulvi hedefleri doğrultusunda her yolu mübah gördüler,
hukuk dışına çıktılar, Alman emperyalizmiyle birlikte
yürüdüler ve yürürken de pek çok suça, günaha bulaştılar ve ülkemizi,
Osmanlıyı paramparça ettiler. Başta Ermeni halkı olmak
üzere bütün halkların felaketini hazırladılar, arkadaşlar
ve Sykes-Picot gerçekleşti, İngiliz ve Fransız emperyalizmi
hedeflerine ulaştı ve bizler felaketi yaşadık.
Değerli
arkadaşlar, bugün Türkiye, Afrine operasyon yapıyor. Kim var orada?
Ruslar var, Amerikalılar var ve o iki emperyal gücün büyük hesapları
dâhilinde Türkler, Kürtler, Araplar birbirleriyle
boğazlaşıyorlar arkadaşlar ve bizler demokratik bir ülkenin
Parlamentosu olarak bunları sorgulamıyoruz; Afrindeki
gerçekliği sorgulamıyoruz, devletimizin geçmişte
yaptığı, onlarca kez yaptığı provokasyonları
sorgulamıyoruz. Ama şunu unutmayın: Cezasız kalan bütün
suçlar tekrarlar arkadaşlar ve eğer ki biz de
yaptığımız hatalarla yüzleşemezsek aynı
hataları yapmaya devam ederiz.
Bu
açıdan ben hepimizi Afrin Operasyonunu sorgulamaya,
başımıza emperyal güçlerin örmeye
çalıştığı çoraplara karşı uyanık olmaya
çağırıyorum arkadaşlar. Hepimiz sorumluyuz, tarihe
karşı sorumluyuz, insanlarımıza karşı sorumluyuz.
Bir daha yıkım yaşamamak içi hepimiz sorumluluk
almalıyız. Aksi takdirde, hiç unutmayın, İran, Rusya ve
Esad sistemiyle hemhâl olan bir düzen mutlaka duvara çarpar. Bizler halklar
olarak birbirimize sarılmalıyız ve bu girdaptan
çıkmalıyız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Paylan.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan
BAŞKAN
Başkanım, buyurun.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) İzniniz olursa kısa bir açıklama
için söz talep ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, İstanbul Milletvekili Garo Paylanın
görüşülmekte olan 510 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın
Paylanın Emperyal oyunlara alet olmayalım, hakikatleri
arayalım
Bunlar güzel sözler muhakkak ancak bu güzel sözleri ifade
ederken bir gözü alabildiğine açarken diğerini kapamak çok doğru
bir tavır olmasa gerek.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Naci Bey, bir kere de onu
demeyin Allah aşkına ya.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Ya Naci Bey, yapmayın.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Önce tarihten bahsedeyim. Daha Enverler,
Cemaller yokken Hınçak ve Taşnak komitaları 1890da kuruldu.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Komita değil, siyasi parti onlar.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Yani Sayın Paylan bunları bilir tabii,
bu komitalar kurulduğunda neler yaptıklarını, hangi
yöntemleri kullandıklarını. Kastım bir tartışma
açmak değil ama hakikati arıyoruz ya hep beraber, o bakımdan bir
hakikate atıf yapmak için ifade ediyorum.
Diğer
taraftan, o füzelerin Türkiyeden atıldığı iddiası
Kirli bir sosyal medya var ve Türkiye, Afrine operasyon
yaptığında
GARO
PAYLAN (İstanbul) Araştıralım Naci Bey.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya)
bu sosyal medya üzerinden kirli birtakım
haberler, resimler, fotoğraflar, bunlar marifetiyle dünya kamuoyuna
farklı bir mesaj veriliyor. Esasen
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bostancı.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Bütün medyayı ele geçirdiniz, sosyal medya da bize
kalsın Naci Bey.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Hayır, sosyal medya size kalsın
Ertuğrul Bey de
GARO
PAYLAN (İstanbul) Size de kalsın.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Yalnız, sosyal medyayı siz acaba
hakikati aramak için kullanabileceğiniz bir medya olarak kullanabilir
misiniz, öyle bir mecra yapabilir misiniz? Bu mümkün mü? Öyle bir şey söz
konusu değil.
GARO
PAYLAN (İstanbul) Hakikati biz bulalım.
ERTUĞRUL
KÜRKCÜ (İzmir) Benim hesaplarımı izleyin Naci Bey,
hakikatlerle yüzleşin.
FİLİZ
KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) Hep beraber bulalım,
bunu reddetmeyin. diyor yani işte.
MEHMET
NACİ BOSTANCI (Amasya) Afrinden bu taraflara füze atmak için
kendilerince çok haklı gerekçeleri var. Halkın rahatsız olup
iktidar üzerinde baskı yaparak operasyona mani olunması yani bir
mantığı da var.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür
Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/865) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 510)
(Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Cemal Okan Yüksele aittir söz
sırası.
Buyurun
Sayın Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakika.
CHP
GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, herhâlde bu uzun çalışma gününün son
konuşmacısıyım. Uluslararası bir sözleşme üzerine
söz aldım ama samimi duygularımı paylaşacağım. O
yüzden sabrınızı ve anlayışınızı talep
ediyorum.
Herkesin
bildiği ve her fırsatta dile getirdiği gibi, çatısı
altında olduğumuz Gazi Meclis, vatan topraklarının büyük
bölümü düşman çizmeleriyle çiğneniyorken bile açık ve faaldi. Ne
dedelerimiz varmış. Onlarla ne kadar övünsek az; övünüyoruz.
Görünüşe göre, dedelerimizin dedeleriyle de övünüyoruz, onların
dedeleriyle de çünkü bize övünülecek miraslar bırakmışlar.
Hepsine müteşekkiriz, her fırsatta bunu dile getiriyoruz. Bize çok
anlamlı ve çok değerli miraslar bıraktılar her biri ama biz
tez zamanda onca mirası yere savurduk. Torunlarımız bize Onca
mirası ne yaptınız? diye sorduğunda verecek
cevabımız olmayacak. Millî Mücadele zamanında dahi açık ve
faal olan bir Meclisi, bir darbe teşebbüsünü bahane edip askıya
almışlar, mâni olamamışsınız. diye bize
sorduklarında onlara verecek cevabımız olmayacak.
Bunu
CHPli bir vekil olarak söylüyorum ama sadece CHPli vekiller için
hayıflanıyor değilim. Burada çok sayıda AKPli vekil
arkadaş da bulunuyor. Onlara kızıyordum, içerliyordum önceleri
ama artık kızamıyorum bile, sadece acıyorum. Muhalefeti
hiçe sayan, Meclisi çalıştırmayan mevcut iktidar, kendi
vekillerini bile dikkate almıyor, onlara bile güvenmiyor. Onlar kendi
seçim bölgelerine, memleketlerine gittiklerinde sanki iktidar
sahibiymişler gibi itibar görüyorlar ama burada, bu çatı altında
hiçbirimizin bir diğerinden farkı yok. Bizim bir mazeretimiz var,
muhalefetiz malum ama AKPli vekillerin bir mazereti de yok, acıklı
durumdalar.
KEMALETTİN
YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) Bu kafayla iktidar
olamazsınız.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Devamla) Elbette, sadece AKPli vekiller değil
acıklı durumda olanlar, kırmızı plakalı
araçlarıyla sanki bir iş yapıyormuş gibi, bir işe
yarıyormuş gibi, Ankara trafiğini altüst eden bakanlar,
Sayın Başbakan, onlar daha da acıklı bir hâlde.
Kâğıtlar geliyor, imzalanıyor, gidiyor ama kimin, neyi
imzalayacağı başka bir yerde belirleniyor. Kâğıtlar
bakanlık dışında hazırlanıp uygun yerlere servis
ediliyor. Yani sadece Meclis değil çalıştırılmayan,
Hükûmet de çalıştırılmıyor, Hükûmet de
acıklı hâlde.
Eh,
sonuç olarak, memleket topyekûn olarak acıklı hâlde, yolunda giden
bir şey yok ama vekiller sanki vekilmiş, Başbakan sanki
Başbakanmış, bakanlar da sanki bakanmış gibi
yapıyorlar. Hep birlikte de memlekette sanki işler yolundaymış
gibi. Madem işler yolunda, neden olağanüstü hâl var? Neden memleketi
KHKlerle yönetiyorsunuz? Memleket ancak olağanüstü hâlle, kanun hükmünde
kararnamelerle yönetilebilecek hâldeyse bu kostaklanma hâli neden?
Gençlerin
memleket için sıklıkla kullandığı bir cümle var,
diyorlar ki: Aslında vatandaşı olmasan eğlenceli bir
ülke. Kimsenin kendilerine bir şey sormadığı,
yukarıdan Şurada parmak kaldıracaksınız, şurada
reddedeceksiniz. diye direktifle çalışan arkadaşlar, seçim
bölgelerinde, memleketlerinde sanki o memleketin en
akıllısıymış gibi, sanki iktidar sahibiymiş gibi
muamele görüyorlar. Her birimizin şuradaki hâlini biliyoruz. Oradaki
tavırlarınıza bakıp şu çatı altındaki
hâlinizi görünce gülmemek, eğlenmemek elde değil. Kontrastın
böylesini değme komedi yazarı bile yazamaz. Ama işte kahkahayla
gülünecek bu hâl, memlekette iktidar partisinin bir Meclis grubunun
olmadığını gösteriyor. İnsanın gülme isteği
anında ortadan kalkıyor. Koskoca bakanlık binalarının,
koskoca ve şatafatlı makam odalarında oturan
bakanlarımızın, kırmızı plakalı
araçlarına binerken sergiledikleri heybet, eminim, dosta güven,
düşmana dehşet veriyordur. Ama, herhangi birinin kendi fikri
olamayacağını, bir yerde hazırlanıp gelmiş
KHKlere riayet etmekten başka hiçbir seçim şansının olmadığını
bilince o heybet birden çok gülünç oluyor.
Erdoğan
grup toplantısında konuşurken en görünür yerde olmak için
birbirlerini yerken zaten o heybetten hiç de eser göremiyoruz. Gülmeye hasret
kaldığımız Türkiyede malum görüntülere bakınca
insanın içinden şöyle doyasıya bir kahkaha atmak geliyor. Ama,
işte memleketin gülünç olan bakanları
Memleketin bakanları bu
kadar gülünç olunca memleketin bu kadar acıklı hâlde olmasında
şaşılacak bir şey yok. Gençler haklı, eğer
başka bir ülkede olsa bütün bu olanlar, bu kadar çok sayıda bu kadar
etkisiz eleman bu kadar önemli insanlarmış gibi salınsa dinlenip
dinlenip gülersin. Ama kendi başına en son ne zaman bir karar
verdiğini unutmuş olan bu kadar insan, kendini pohpohlayan
dostlarının yanında Her şey benden sorulur. edasıyla
çalım satarken gülmeyecek de ne yapacaksınız?
Yukarıdan
korku pompalanıyor, herkes korkutuluyor, en çok da siz korkuyorsunuz, size
de yazık. Aşağıda, biz fanilerin dünyasında her yerde
sadece nefret ve öfke var, sadece nefret ve öfke. Ne çok nefretiniz, ne çok
öfkeniz varmış. Sizin yerinize sizin bütün işlerinizi bilabedel,
gönüllü olarak üstlenen sevgili patronunuzun ne dinmez öfkesi ne dindirilemez
nefreti varmış, insan ona da acıyor.
Polonyalı
yazar Kosinskiyi bilirsiniz. Annesi ve babası, o daha bebekken Naziler
tarafından alınıp götürülmüş, bir daha da anasını
babasını görmemiş. Yıllar sonra ünlü bir yazar
olduğunda gazetecinin biri sormuş: Naziler hakkında ne
düşünüyorsun? Mutsuz insan olmalılardı. demiş Kosinski,
Mutlu olsalardı bu kadar zulmü niye reva görsünler?
Sizlere
Kosinskinin
Nazilere baktığı gözlerle bakmak lazım. Eğer içinizde
zerre kadar merhamet, zerre kadar sevgi, zerre kadar insanlık olsaydı
bütün bunları yapamaz, bu olup bitene göz yummazdınız. Eh,
içinde zerre kadar merhamet, adalet, sevgi olmamak da zor iş herhâlde.
Aslında
söyleyecek çok şey, hazırladığım çok laf vardı
ama görüyorum ki sevgili vekillerin sabrı tükendi, ciddi bir uğultu
var, dinlemiyorlar, o yüzden ben ne kendimi yorayım ne de sizi
yorayım. Herkese iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Yüksel.
Sayın
milletvekilleri, 2nci madde üzerinde konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karşılıklı Kültür
Merkezlerinin Kurulması Hakkında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul : 193
Ret : 15 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Vecdi
Gündoğdu Bayram
Özçelik
Kırklareli Burdur
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, 5inci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında
Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Arasında
Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile Anlaşmada Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Notaların Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/787) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 461) (xx)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 461 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER MÜLTECİLER YÜKSEK
KOMİSERLİĞİ ARASINDA EV SAHİBİ ÜLKE
ANLAŞMASI İLE ANLAŞMADA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 1 Eylül 2016 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler
Yüksek Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile
Anlaşmada değişiklik yapılmasına ilişkin
Notaların onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için bir dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin adı ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşması ile
Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 209
Kabul : 194
Ret : 15 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Vecdi
Gündoğdu Bayram
Özçelik
Kırklareli Burdur
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
olmasını temenni ederim.
Sayın milletvekilleri, 6ncı sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Arasında Afet ve Acil Durum Halinde Yardım Sevkiyatının ve
Yardım Personeline Ait Eşyanın İthalat, İhracat ve
Transitini Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Arasında Afet ve Acil Durum Halinde
Yardım Sevkiyatının ve Yardım Personeline Ait
Eşyanın İthalat, İhracat ve Transitini
Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/764) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 460) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 460 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ARASINDA AFET VE
ACİL DURUM HALİNDE YARDIM SEVKİYATININ VE YARDIM
PERSONELİNE AİT EŞYANIN İTHALAT, İHRACAT VE
TRANSİTİNİ HIZLANDIRMAYA YÖNELİK ÖNLEMLERİN ALINMASINA
İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 7 Haziran 2016 tarihinde Ankarada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Arasında
Afet ve Acil Durum Halinde Yardım Sevkiyatının ve Yardım
Personeline Ait Eşyanın İthalat, İhracat ve Transitini
Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için bir dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Arasında Afet ve Acil Durum Halinde
Yardım Sevkiyatının ve Yardım Personeline Ait
Eşyanın İthalat, İhracat ve Transitini
Hızlandırmaya Yönelik Önlemlerin Alınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 212
Kabul : 208
Ret : 2
Çekimser : 2 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Vecdi
Gündoğdu Bayram
Özçelik
Kırklareli Burdur
Bu
sonuca göre tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
temenni ederim.
Sayın
milletvekilleri, 7nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Karadağ Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/763) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.Sayısı:465) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 465 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
İLE KARADAĞ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA KARŞILIKLI
YARDIM ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 19 Eylül 2013 tarihinde Podgoritsada imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama
için bir dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için verilen süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Karadağ
Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul : 205
Ret : 1
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Vecdi
Gündoğdu Bayram
Özçelik
Kırklareli Burdur
Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, 8inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşma ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/691) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 361)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 9uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Katar Devleti Hükümeti Arasında Deniz
Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti
Hükümeti Arasında Deniz Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/729) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S.
Sayısı: 477)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 10uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Tunus Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim
İşbirliğine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Tunus
Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim
İşbirliğine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/445) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 108)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 11inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitimi
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitimi İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/441) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 105)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 12nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal İşbirliği
Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/404) ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (S.
Sayısı: 150)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 13üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/685) ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(S.
Sayısı: 379) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon
Raporu 379 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE
GABON CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İKİLİ HAVA
ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 3 Eylül 2012 tarihinde İstanbulda imzalanan
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gabon Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İkili Hava Ulaştırma Anlaşmasının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci
madde kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN
2nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci
madde kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü
madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama
için bir dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını
yine oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Gabon Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İkili Hava Ulaştırma
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 205
Kabul : 202
Ret : 3 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Vecdi
Gündoğdu Bayram
Özçelik
Kırklareli Burdur
Sayın
milletvekilleri, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Hayırlı olmasını
temenni ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, 14üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Bosna-Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Yolcu ve Eşyanın
Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin
Anlaşma ve Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyon Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
14.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek
Bakanlar Kurulu Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla
Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşma ve
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/705) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 382)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Yaşar Tüzünün, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birleşimin başında Sayın
Kerestecioğlu ismimi de anarak bir konuya değinmişti. Bu konuya
ilişkin olarak bir açıklama yapma gerekliliği hasıl
olmuştur.
Sayın
milletvekilleri, kişisel olarak düşüncem: Seçilen bir kişinin
görev süresi boyunca görevinden uzaklaştırılmasını
veya görevinden düşürülmesini doğru bulmuyorum. Ancak Anayasaya,
yasalara ve Meclis İçtüzüğüne uymak zorunda olduğumuzu
bildirmek isterim. Konu bundan ibarettir.
Saygılarımla.
Sayın
milletvekilleri, gündemimizde başka bir iş
bulunmadığından, alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Şubat
2018 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Hepinize
iyi hafta sonları diliyorum.
Kapanma Saati: 21.22
(x) 420 S. Sayılı Basmayazı 06/02/2018 tarihli 55inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 511 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 695 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24 Aralık 2017 tarihli ve 30280 sayılı Resmi Gazete 'de yayımlanan hâlidir.
(´) 513 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) 510 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 461 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 460 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 465 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 379 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.