TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
6ncı
Birleşim
11
Ekim 2017 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Müslüm Doğanın, yası muharrem ayına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Uşak
Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Nureddin Nebatinin, Kudüse ilişkin gündem
dışı konuşması
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, Kudüsün,
Mescid-i Aksanın sahipsiz olmadığına, imkânı olan
herkesin gidip görmesi gerektiğine ve Başkanlık Divanı
olarak İzmir TÜPRAŞta meydana gelen patlamada hayatını
kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması
2.- Oturum
Başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Kadına
Şiddetle Mücadele Genel Raportörü seçilen Ankara Milletvekili Ayşe
Gülsün Bilgehanı tebrik ettiğine ve Meclisin her halükârda kanunlara
uymak durumunda olduğuna ilişkin konuşması
3.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının, her zaman
Adıyaman halkının sesine kulak verildiğine ve tütünle
alakalı meselenin de çözüleceğine ilişkin konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş
İlgezdinin, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe, herkesi
görevini yapmaya ve müftülere nikâh yetkisi veren düzenlemeyi geri çekmeye
davet ettiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzelin, bir
televizyon programına bağlanarak Çocuklar ölmesin. diyen
öğretmen Ayşe Çelik hakkında hapis cezasının
onanmasına ve Nuriye Gülmen ile Semih
Özakçanın açlık grevlerinde 217nci günün geride
kaldığına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Didem Enginin müftülüklere
evlendirme yetkisi veren kanun tasarısına ilişkin
açıklaması
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, 11
Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe ve çocuklara verilebilecek en büyük
hediyenin laik ve çağdaş bir eğitim olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, Mudanya
Mütarekesinin 95inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, eğitimde,
ekonomide ve dış politikada ülkeye telafisi mümkün olmayan zararlar
veren AKP hükûmetlerine vatandaşın ilk seçimde hak ettiği
yanıtı vereceğine ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşekin, Tarım
Bakanının acilen Çukurovaya gelip çiftçinin problemleriyle
ilgilenmesini beklediklerine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, geçici cami
görevlisi olarak göreve başlatılanların sorunlarına
ilişkin açıklaması
9.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldızın, Sivastaki çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
10.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün, Nijer-Türk
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Nijere yaptıkları
ziyarete ilişkin açıklaması
11.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlunun,
Giresundaki yol çalışmalarının durumuna ilişkin
açıklaması
12.- Giresun Milletvekili Sabri Öztürkün, 11 Ekim Dünya Kız
Çocukları Gününe, Avrupa Şampiyonu olan Ampute Millî
Takımını tebrik ettiğine, sanat ve spor alanlarında
çocukların küçük yaşlarda yönlendirilmesi ve bu konuda eğitim
sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Selina Doğanın, 11 Ekim
Dünya Kız Çocukları Gününe ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekcinin, iktidarın
eğitim konusunda başarısız olduğuna ilişkin
açıklaması
15.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlunun, Hükûmetin vergide
adalet ve eşitlik ilkesiyle hareket etmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
16.- İzmir Milletvekili Ali Yiğitin, iş
kazalarının en az terör kadar can aldığına ve önlemlerin
yetersiz kaldığına, İzmir TÜPRAŞta meydana gelen
patlamada yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara
acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması
17.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyetin, Gebzede Yavuz
Selim ile Hürriyet Mahallelerinde belediye tarafından tapuları bir
türlü verilmeyen vatandaşların mağduriyetine ilişkin
açıklaması
18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, İzmir
TÜPRAŞta meydana gelen patlamada yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilediğine ve Hükûmetin
iş cinayetlerine daha duyarlı davranması gerektiğine
ilişkin açıklaması
19.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe,
İzmir TÜPRAŞta patlamada ölenlere rahmet, yaralananlara acil
şifalar dilediğine, müftülerin nikâh kıyacak olmalarından
duyulan rahatsızlığın sebebini anlamadığına
ve sorumluluk kavramına ilişkin açıklaması
20.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 11 Ekim Dünya
Kız Çocukları Gününe, Mudanya Mütarekesinin 95inci yıl dönümüne,
İzmir TÜPRAŞta meydana gelen patlamada yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilediğine
ve İncek Bulvarının durumuna ilişkin açıklaması
21.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İzmir TÜPRAŞta meydana gelen patlamada yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilediğine,
taşeron işçiliğinde ısrar eden iktidarı bu
yanlışından dönmeye davet ettiğine, Kürt edebiyatçı
Mehmed Uzunun 10uncu ölüm yıl dönümüne, Diyarbakır Yenişehir
Belediyesine atanan kayyumun indirdiği Mehmed Uzun Parkı
tabelasının yeniden asılmasını sağlayan TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya teşekkür
ettiğine ve Başbakanın valiler toplantısında sarf
ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanını İçtüzükün 14üncü maddesinin
altıncı fıkrası çerçevesinde görevini yapmaya davet
ettiğine, Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehanın Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi Kadına Şiddetle Mücadele Genel Raportörü
seçildiğine, İzmir TÜPRAŞta meydana gelen patlamada yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir
TÜPRAŞta meydana gelen patlamada
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil
şifalar dilediğine, HDP Eş Genel Başkanının grup
toplantısındaki bazı ifadelerine ve hiç kimsenin Türkiyeyi bir
terör örgütüyle yan yana gösteremeyeceğine ilişkin
açıklaması
24.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
26.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Ayşe Acar
Başaranın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
27.- Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
28.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Eren
Erdemin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
29.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ağrı Milletvekili
Dirayet Taşdemirin 491 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
30.-
Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
31.-
Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
32.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırımın 491 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
33.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ahmet Aydının yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
34.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Hüda
Kayanın 491 sıra sayılı Kanun Tasarısının
21unci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
35.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
36.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Mehmet Ali
Aslanın 491 sıra sayılı Kanun Tasarısının
19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
37.- Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
38.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman Milletvekili Mehmet Ali
Aslanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
39.-
İstanbul Milletvekili Engin Altayın, kanalizasyon kapaklarında
Allah yazıyor algısı varsa buna göz yummamak gerektiğine
ve bu kapakların toplatılmasında fayda olduğuna
ilişkin açıklaması
40.-
İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
41.- Adalet Bakanı
Abdülhamit Gülün, Samsun Milletvekili Erhan Ustanın 491 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
42.- Samsun
Milletvekili Erhan Ustanın, Adalet Bakanı Abdülhamit Gülün
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul Milletvekili Eren Erdemin CHP
grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Şili Parlamentosu
Şili-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkan
Yardımcısı ve And Parlamentosu Başkan
Yardımcısı Milletvekili Romilio Gutierrez ve And Parlamentosu
Başkanı Milletvekili Fernando Meza'nın Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette
bulunmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 3/10/2017 tarihli ve 122507 sayılı
Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1198)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun,
MHP Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından,
büyükşehir belediyesi statüsündeki illerin, köy ve mahallelerin
yaşadığı sıkıntıların
araştırılması, tespiti ve mağduriyetlerinin
giderilmesi amacıyla 11/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun,
Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım
tarafından, cezasızlık veya yasaların demokratik
tahayyülleri zorlayan yetki tanımlamalarının
araştırılması amacıyla 11/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve arkadaşları tarafından,
terör örgütleri tarafından kaçırılan askerlerin akıbetinin
araştırılması amacıyla 11/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlara
Üye Seçimi
1.- (10/601) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyona üye seçimi
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- İş
Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve Adalet Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 491)
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Atila Kaya'nın, 12 Haziran 2011 ve 7 Haziran 2015 milletvekili genel
seçimlerinde aday olup göreve dönen Diyanet İşleri
Başkanlığı personeline ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/15103)
2.- Mardin Milletvekili Ali
Atalan'ın, TRT'nin yayınlarında bir siyasi partinin grup
toplantılarına yer vermemesine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/15121)
3.- Niğde Milletvekili
Ömer Fethi Gürer'in, son on beş yılda kurulan Devlete ait
vakıflara ilişkin İçişleri
Bakanından sorusu ve Başbakan Yardımcısı Hakan
Çavuşoğlunun cevabı (7/16181)
11 Ekim 2017 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU
(İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ıncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, gündem dışı sözlere geçmeden önce dün de birkaç
defa ikaz ettim, malum, yeni İç Tüzük değişikliği
uyarınca hem grup önerilerinin hem de diğer görüşmelerin
süreleri bellidir. Lütfen bu sürelere riayet edelim, süre
uzatımlarını yapmayacağımızı ifade ettik.
Şimdi,
gündem dışı ilk söz, yasımuharrem ayı hakkında
söz isteyen İzmir Milletvekili Müslüm Doğana aittir.
Buyurun
Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Müslüm
Doğanın, yası muharrem ayına ilişkin gündem
dışı konuşması
MÜSLÜM
DOĞAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
inancımızın kutsallarından olan matem günleri bu sene 21
Eylülde başlayıp 3 Ekimde 12 imamlar aşkına pişirilen
aşureyle son bulmuştur bildiğiniz üzere. Hakkın
rızası için tuttuğumuz orucun ve mateminizin ulu divanda kabul
edilmesini diliyorum. Bin üç yüz otuz yedi yıldır Kerbela
faciasının acısını yüreğinde taşıyan,
Kerbela şehitleri için gözyaşı döken Alevi toplumu ve mazlum
halklar tarihleri boyunca yaşadıkları acıları
Kerbelayla özdeşleştirerek şehitler serdarı şahı
şehidanı Şah Hüseyin'in onurlu direnişini, zulme
karşı bir bayrak olarak taşımışlardır. Hak
için olan bu direniş günümüzde de mazlumlar için evrensel bir
mesajdır.
Ezilenlerin
tarihinde bir dönüm noktası olan Kerbela, Hak ile batılın, iyi
ile kötünün, aydınlık ile karanlığın, mazlum ile
zalimin savaşımıdır. Dini kendi siyasi emelleri
uğrunda iktidar aracı olarak kullanan şer odaklarının
kendi saltanatları için yaptıkları, insanlık tarihinde
eşine az rastlanılacak bir vahşettir Kerbela.
Muaviye ve
ardıllarının izledikleri yolun mirasçıları bugün de
farklı coğrafyalarda ayni zihniyeti bir iktidar aracı olarak
kullanıp kendilerinden olmayanlara her türlü
haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği ve
baskıyı reva görmektedirler.
Kerbelada
Hüseyin olmak, Hak ve hakikat yolcusu olmaktır. Haksızlığa
boyun eğmemek, zalime ve her türden ihanete, bölüp parçalanmaya, yok etmeye
ve biatçi düşünceye karşı Hüseyin duruşunu hayatın her
alanında sergilemekle eş anlamlıdır. Yakın süreçte
yaşadığımız katliamlar yeni Kerbelalardır. Sivas,
Maraş, Roboski, Ankara katliamları, halklarımız ve
inançlarımızı birbirine düşürmek ve uzaklaştırmak
katliamlarıdır. Bu katliamlar insanlık âlemine karşı
yapılmış katliamlardır.
Değerli milletvekilleri,
biliyorsunuz ama Alevilikle ilgili olarak tekrardan kısaca bilgi vermek
istiyorum sizlere. Alevilik, tarih boyunca ekonomik, kültürel, inanç dâhil ve siyasi
ortaklığa ruhsal formasyonun da eklenmesi sonucu oluşmuş
ideal insana yani insanı kâmile ulaşma çabasını ve
kaygısını taşıyan kararlı bir insan
topluluğunun ideolojisi olarak ifade edilebilir. Bu topluluğun esas
özelliği kendini kültür ve inanç ortaklığında dile getiren
bir tür ruhsal biçimlenme ortaklığıdır. Bu biçimlenmenin
ulaştığı düzey ise zahir ile bâtının birlikte
algılandığı süreçtir yani Hak ile halkın
buluştuğu düzlemdir. Başka bir deyişle, zahir ile
bâtının birlikte algılandığı bir tür manyetik
kuzeydir buradaki şekillenme. Bu şekillenmenin de uzun tarihsel bir
sürecin ürünü olduğunu burada belirtmek gerekir.
Farklı dinlerden ve
inançlardan beslenmiş, sonuçta bir öğreti ve inanca
dönüşmüş toplumsal birikimdir Alevilik. Alevilik bir mozaiktir. Her
dilden, her dinden, kültürden, inançtan izler taşıyan sentetik bir
özelliğe sahip bir yapıdır. Mayası sevgi, hoşgörü,
paylaşımcılık, kardeşlik, birlik, dürüstlük, özgürlük,
kısaca herkesi insan görmektir.
Alevilik öğretisi,
Allah-Muhammed-Ali üçlemesiyle tartışılmayacak bir zırha
bürünmüştür. Bu inancımızın ve öğretimizin
sorunları ise maalesef günümüzde artarak devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Alevi sorunu olarak belirtilen sorun, doğrudan bir bütün olarak siyasal
toplumun yapılanmasından ve onun örgütsel ifadesi olarak devlet ile
devleti cisimleştiren siyasal aygıtlardan, araçlardan, kurum ve
kuruluşlarla ilgili siyasal aktörlerden kaynaklanan bir sorundur. Alevi
sorunu cumhuriyetin ilk yıllarından beri süregelen sorun
olmasına rağmen devletin egemen inanç oligarşisi tarafından
sürekli olarak gizlenmiş, yok sayılmış ve meselenin çözüm
yolunda isteksizlik, kararsızlık ve ciddiye almama nedeniyle de
meselenin günümüz sürecine kadar taşınmasına olanak
tanımıştır.
Alevi toplumunun demokratik
ve hukuk eksenli mücadelesinin karşılık bulmaması sonucunda
meselenin uluslararası hukuk nezdinde ele alınmasına varan bir
süreçle de karşı karşıya kalınmıştır.
Alevi sorunu çözülemeyecek
bir sorun değildir milletvekilleri. Asimilasyondan vazgeçilirse, inançla
ilgili hukuki ve inançsal kabuller eşit yurttaşlık temelinde
yapılırsa Alevi sorunu sorun olmaktan çıkacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan.
Gündem dışı
ikinci söz, Uşakın sorunları hakkında söz isteyen
Uşak Milletvekili Özkan Yalıma aittir.
Buyurun Sayın
Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalımın, Uşak
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZKAN YALIM
(Uşak) Sayın Başkan, değerli Divan, çok değerli
çalışma arkadaşlarım ve de bizi izleyen yüce Türk milleti;
hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü.
Çocuklarımızı okula gönderelim ve de kız
çocuklarımızın eğitimlerini tamamlatalım, toplumda
yerlerini alsınlar diyorum, tekrar Dünya Kız Çocukları Gününü
kutluyoruz.
Aynı
zamanda yine bugün, 11 Ekim, tarihte en önemli zaferimiz olan Büyük Taarruzun
kazanılmasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletinin temellerinin
kurulduğu ve bu kurulumun resmîleştiği Mudanya Mütarekesinin
imzalandığı gün, 95inci yılını kutluyoruz ve de
Sevr Anlaşmasının yırtılıp
atıldığı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulduğu ve
de bununla birlikte laikliğin geldiği Mudanya Mütarekesinin yıl
dönümü. Buradan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını tekrar anıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Uşak ve Kütahya illeri arasında çok önemli bir
dağımız var, ismi de Murat Dağı. Murat
Dağımız, Uşakın, bölgenin tamamen oksijen kaynağı.
Yıllardır bu bölgede hiçbir maden çalışmasına izin
verilmedi ancak son aylarda yapılan bazı çalışmalardan
dolayı bu gündem dışı konuşmayı özellikle rica
ettim Sayın Başkandan. Buradan Sayın Enerji Bakanı Berat
Albayraka ve de Çevre Bakanı Mehmet Özhasekiye sesleniyorum: Murat
Dağımızda en ufak bir çalışma istemiyoruz. Murat
Dağı bölgenin oksijen kaynağı, Murat Dağı
bölgenin su kaynaklarını oluşturuyor. Ben size bir görsel,
fotoğraf göstereceğim, bakın, Murat
Dağımızın ağaçlarının, ormanın
sıklığı. Bu ormanın olduğu yerde bir maden
çalışmasının olması, altın madeni işletmesi
bölgede kesinlikle felakete yol açacaktır.
Şimdi, bu Murat Dağıyla
alakalı eğer olası bir ÇED raporu varsa veya maden ruhsatı
verildiyse Enerji Bakanı Sayın Berat Albayraktan ve de Çevre
Bakanı Mehmet Özhasekiden ÇED raporu verildiyse hangi tarihte ve de hangi
firmalara verildiğini özellikle talep etmekteyim. Bununla ilgili de
gerekli önergemi verdim, bu önergemin de cevabını sizlerden en
kısa sürede bekliyorum.
Murat Dağında en
ufak bir maden açılırsa bakın neler başımıza
gelecek: Bir kere, Murat Dağından çıkan suyla Porsuk Nehri,
Susurluk Nehri, Gediz Çayı ve de Banaz Çayı besleniyor. Bu
suların kesilmesiyle Ege Bölgesinde gerçekten tarım bitecektir. Ege
Bölgesinde yaşayan yaklaşık 15-17 milyon
vatandaşımız, tarımla ilgilenen birçok
vatandaşımız ürününden yeterli bereketi alamayacaktır,
alması gerekli ürünü kazanamayacaktır ve de çok sayıda
insanın işsiz ve de aşsız kalmasına sebep
olacaktır. Bu sebepten dolayı, tekrar söylüyorum, burada kesinlikle
maden arama izni verilmesin. Eğer verildiyse bile bir an önce bu
firmanın bu niyetinden vazgeçmesini özellikle talep ediyoruz, Enerji Bakanı
ve de Çevre Bakanına özellikle sesleniyorum.
Bölgedeki birçok
vatandaşımızı direkt ilgilendiren,
ormanlarımızın çok sık bulunduğu Murat
Dağımızın tescillenmiş olan 500 küsur
yaşındaki ağacı da var. Bu ağaca nasıl
kıyacaksınız? Bu ağaçları nasıl kestireceksiniz?
Onun için, tekrar söylüyorum bu firma yetkililerine ve de Sayın Bakana;
bir an önce, varsa böyle bir niyetleri vazgeçsinler çünkü
karşılarında Uşak halkını, Kütahya
halkını ve de bizleri bulacaklardır. Tekrar söylüyorum:
Uşakın üstü, altından kıymetlidir. (CHP
sıralarından alkışlar) Bakın, Uşakın üstü,
altından kıymetlidir. Gelin, bu fikriniz varsa bu fikirden vazgeçin,
ormanlarımıza kıymayın. Ormanlarımızı, bizim
oksijen depomuzu, oksijen kaynağımızı sağlayan, hem
Uşakın hem Gedizin, Kütahyanın can damarı,
akciğerlerini sağlayan ormanlarımızı kestirmeyin.
Burada en ufak bir oluşuma izin vermeyeceğimizin altını
tekrar tekrar çiziyorum.
Sayın
Enerji Bakanına, Sayın Çevre Bakanına tekrar söylüyoruz:
Uşakın üstü, altından kıymetlidir. Burada bir tane bile
ağaç kesilmesine izin vermeyeceğiz. Buradan yetkili firma sahiplerine
de sesleniyoruz: Gelin, böyle bir fikriniz varsa bu fikrinizden vazgeçin yol
fazla uzamadan, siz ile bizler karşı karşıya gelmeyelim.
Vatandaşımız bu konuda son derece duyarlı. Burada
altın madeni açmanıza izin vermeyeceğiz diyorum.
Tekrar söylüyoruz:
Uşakın üstü altından kıymetlidir.
Hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yalım.
Gündem dışı
üçüncü söz, Kudüs ziyareti hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Nureddin Nebatiye aittir.
Buyurun Sayın Nebati.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Nureddin Nebatinin, Kudüse
ilişkin gündem dışı konuşması
NUREDDİN NEBATİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
Cumhurbaşkanımızın malum bir çağrısı var
Kudüsü ziyaret edin, Kudüse gidin, Kudüsteki kardeşlerimizle hemhâl
olun. şeklinde. Biz de bu çağrıya uyan bir grup milletvekili,
ki İstanbul Milletvekilimiz Tülay Kaynarca, Kocaeli Milletvekilimiz
Sayın Radiye Sezer Katırcıoğlu, Mardin Milletvekilimiz
Ceyda Bölünmez, İstanbul Milletvekilimiz Fatma Benli Hanım, Trabzon
Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu, Kayseri Milletvekilimiz İsmail
Tamer Bey, İstanbul Milletvekilimiz Halis Dalkılıç, Rize
Milletvekilimiz Hasan Karal, Amasya Milletvekilimiz Haluk İpek, Trabzon
Milletvekilimiz Adnan Günnar, bendeniz ve çok Değerli Meclis Başkan
Vekilimiz Ahmet Aydın Beyle birlikte Kudüse eşlerimizle,
ailelerimizle bir ziyarette bulunduk.
Bu yapmış olduğumuz
ziyaret hüzünle başladı, hüzünle bitti çünkü ilk
vardığımız yer Tel Avivde Yafaydı; Yafada Mahmudiye
Camisinde kıldığımız namaz ve o Osmanlıdan arta
kalan sokaklarda yaptığımız yürüyüşler, Türkevinde
içtiğimiz bir kadeh çay bizi hüznün ilk adımları olarak
karşıladı.
Sonra aşkımız,
sevgimiz, ilk kıblegâhımız, vazgeçemeyeceğimiz Kudüse
geçtik. Kudüs bizi aşkla, hasretle karşıladı. Biz Kudüse
aşkla, hasretle girdik ama karşımızda bu hasretlerle
beraber bizi öfkelendiren bir durum vardı. Burada, Kudüste tam 1917
yılından sonra yüzyıl geçmiş, yüzyıl içerisinde Kudüs
işgal altında, siyonistlerin askerlerinin ayaklarının
altında, işgal altında bir Kudüs. O Kudüs bizi hasretle
kucakladı fakat o hasreti dindirecek aşkımız bizi rahat
bırakmadı. Öfkelendik çünkü Kudüste, sadece 2016 yılında
24 tane, tüm Filistinde 120 tane şehit vermiştik. 2 binin üstünde
tutuklu Arap kardeşlerimiz var ve bunların yarısına
yakını çocuk ve kadınlar. Kadınlara eziyet ediyorlar,
çocuklara eziyet ediyorlar, gelenleri engelliyorlar, gidenleri engelliyorlar.
Çocuklar namaz kılmak istiyor, çocuklar ibadet etmek istiyor, onlar
engelleniyor.
Fakat Kıyamet
Kilisesine gittiğimizde, tam yüz altmış dört yıldır
orada duran merdiveni görünce içimiz cız etti, yüreğimiz
dağlandı. Yüz altmış dört yıl önce Osmanlı bir
ferman yayınlamış. Bu fermanın sebebi, orada bulunan
Hristiyan mezheplerine ait papazların kendi aralarındaki kavgalar.
Kavga, Ben burayı süpüreceğim çünkü çarmıha ilk defa burada
gerildi Hazreti İsa. kavgası. Bu kavgayı gidermek için bir
ferman: Bundan sonra eşit olarak hareket edeceksiniz, adaletle
davranacaksınız, birbirinizin üzerinde bir üstünlüğünüz yoktur.
Kim ki bu merdivene dokunursa bunun cezası ağırdır. Ceza
fakat adaletle. Kimsenin kimseye üstünlük duymadığı bir yerde,
biz orada Yahudilere, siyonistlere o merdivenin ne kadar önemli olduğunu
belki anlatamadık. Anlatamamamızın sebebi kim? Bizler. Bizler
bir değiliz, beraber değiliz, birlikte hareket edemiyoruz maalesef.
El Halilde yüreğimiz
kan ağladı. El Halil Camisi ikiye bölünmüş, bir
kısmını sinagog yapmışlar. El Halildeki müezzin
öğlen ezanını okumak için siyonistlerden izin alıyor,
müezzin mahfiline gidiyor, ezan okuyor.
Niye Kudüsten bahsediyorum?
Kudüste, 3 dinin kutsal saydığı Kudüste, ilk ikametgâhımızda,
ilk kıblegâhımızda eğer o günkü adaleti sağlarsak emin
olun Orta Doğudaki bu kavgalar, bu kardeş
düşmanlığı, bu mezhep kavgaları, bu etnik kavgalar
tamamen ortadan kalkacak ve sadece Orta Doğuya değil, dünyaya da
büyük bir barış gelecektir. Gelin Kudüs için, gelin insanlık
için, gelin oradan gelmiş geçmiş bütün peygamberler için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NUREDDİN NEBATİ
(Devamla) -
gelin Allah rızası için hep birlikte Kudüse sahip
çıkalım diyorum.
Saygılarımı
arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Nebati.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, Kudüsün, Mescid-i Aksanın sahipsiz
olmadığına, imkânı olan herkesin gidip görmesi gerektiğine
ve Başkanlık Divanı olarak İzmir TÜPRAŞta meydana
gelen patlamada hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet dilediklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Ayrıca,
ben de şahsım adına, tüm milletvekili arkadaşlarım
adına bu organizasyondan dolayı sizi tebrik ediyorum, teşekkür
ediyorum, beraber gittik. Kudüsün yalnız olmadığını,
Mescid-i Aksanın sahipsiz olmadığını, imkânı
olan herkesin gitmesi gelmesi gerektiğini, görmesi gerektiğini ben de
buradan ifade ediyorum ve bir kez daha sizlere de teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
malum, bugün yine acı bir haber aldık İzmir Aliağa
TÜPRAŞtaki tankın patlaması sonucu 4 kardeşimiz
hayatını kaybetti. Bu vesileyle, Meclis Başkanlık
Divanı olarak hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
bir kez daha Allahtan rahmet diliyoruz. Yakınlarına, ailesine
sabrıcemil niyaz ediyoruz, başsağlığı diliyoruz.
Ülkemizin, milletimizin başı sağ olsun.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) 2 de yaralı varmış.
BAŞKAN Yaralılara
da Allahtan acil şifalar diliyoruz.
Rabbim bir daha bu tür patlamalardan,
kazalardan, belalardan, terörden, her türlü yangından, afetten ülkemizi,
milletimizi, bizleri muaf etsin, muaf tutsun diyorum.
Evet, şimdi sisteme
giren sayın milletvekillerine İç Tüzük 60 gereği birer dakika
süreyle söz vereceğim.
Sayın Yalımın
yerine Sayın İlgezdi, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdinin, 11 Ekim Dünya Kız
Çocukları Gününe, herkesi görevini yapmaya ve müftülere nikâh yetkisi
veren düzenlemeyi geri çekmeye davet ettiğine ilişkin
açıklaması
GAMZE AKKUŞ
İLGEZDİ (İstanbul) Sayın Başkan, bugün Dünya
Kız Çocukları Günü. Ne acı ki dünya genelinde her yıl 7,5
milyon çocuk zorla evlendiriliyor. Erken yaşta evliliğe zorlanan
kızlar ya ölüyorlar ya da çocukluklarını yaşayamadan
büyümek zorunda bırakılıyorlar. Türkiyede ise her yıl
binlerce kız çocuğumuzun eğitim hakları elinden
alınarak okulundan kopartılıyor.
Ayrımcılığın ve istismarın kurbanı olan
çocuklarımız kayıt dışı gelinler olarak acı
istatistiklerine dönüşüyorlar. Oysa bundan bir asır önce Anadoluda
feryat eden bir kızımız Kadının hayattaki en önemli
işi iyi bir ev hanımı olmak mıdır? Bizim eğitime
ve iyi okullara ihtiyacımız var. Erkekler kadar biz de acı
çektik ve onlar gibi bizim de özgürlüğümüz olmalı. diyordu. Bugün
kızlarımıza bu özgürlüğü sağlayabildik mi? Hayır.
Buradan iktidara sesleniyorum: Çocuklar siyasetin istismar alanı
değildir. Kadını sadece evinin hanımı,
kocasının kulu olarak gören anlayışla mücadele etmek de
vicdani olarak herkes için bir insanlık görevidir. Herkesi görevini
yapmaya ve müftülere nikâh yetkisi veren düzenlemeyi geri çekmeye davet
ediyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın
Adıgüzel
2.- İstanbul Milletvekili Onursal
Adıgüzelin, bir televizyon programına bağlanarak Çocuklar
ölmesin. diyen öğretmen Ayşe Çelik hakkında hapis
cezasının onanmasına ve Nuriye Gülmen ile Semih Özakçanın
açlık grevlerinde 217nci günün geride kaldığına
ilişkin açıklaması
ONURSAL ADIGÜZEL
(İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Oluk oluk kan
akıtacağız. diyenler dışarıda elini, kolunu
sallaya sallaya gezerken, cenazelere saldırarak toplumsal
barışı tehdit edenler ilk duruşmada serbest kalırken
tek suçları adalet ve barış talebini dile getirmek olanlar bugün
cezaevinde. Bir televizyon programına bağlanarak Çocuklar ölmesin.
diyen öğretmen Ayşe Çelik hakkında bir yıl üç ay hapis
cezası onandı. Tarihe kara bir leke olarak geçecek bu kararla
birlikte Ayşe Öğretmen sırf Çocuklar ölmesin, anneler
ağlamasın. dediği için çocuğunu cezaevinde doğuracak.
Nuriye ve Semih dünyanın
en haklı talebiyle başlattıkları açlık grevinde bugün
iki yüz on yedinci günü geride bıraktılar. Cezaevi
koşullarında günden güne eriyen Nuriye ve Semih sizin körelmiş
vicdanınıza iki yüz on yedi gündür ses geçiremedi. Ben burada bir kez
daha yargıyı kendi iktidar hesaplarına kurban edenlere seslenmek
istiyorum: Sizler barış ve adalet talebini yok saydıkça bizler
bu talebi daha güçlü haykırmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Engin
3.- İstanbul Milletvekili Didem
Enginin müftülüklere evlendirme yetkisi veren kanun tasarısına
ilişkin açıklaması
DİDEM ENGİN
(İstanbul) AKP Hükûmetine ve AKP Meclis Grubuna sesleniyorum: Ülkemizde
bunca sorun varken Meclis açılır açılmaz müftülüklere evlendirme
yetkisi veren kanun tasarısını alelacele komisyondan geçirdiniz,
şimdi de Genel Kuruldan aynı hızla geçirmeye
çalışıyorsunuz. Kadın hakları konusunda
çalışan sivil toplum kuruluşlarının endişelerini
ve itirazlarını dile getirmelerine rağmen kadınların
sesine kulaklarınızı tıkıyor, sürekli olarak
kadın haklarını geriletmeye çalışıyorsunuz.
Atatürkün ileri görüşlülüğüyle doksan bir yıl önce 1926da
hazırlanan Medeni Kanunun altını oyuyorsunuz. Birkaç ay önce de
cinsel istismarların önünü açacak bir düzenleme getirmiştiniz,
halkımızın tepkisiyle geri çekmek mecburiyetinde
kaldınız. Şimdi de bunu getiriyorsunuz, belli ki hepiniz metal
yorgunu olmuşsunuz.
Kadın sivil toplum
kuruluşları temsilcilerinin Meclise girişini yasaklayarak,
Çoğunluğumuz var, istediğimiz yasayı geçiririz. diye
düşünüyorsanız bilin ki kadınlarımız sandıkta
bunun hesabını size ağır ödetirler.
BAŞKAN Sayın
Atıcı
4.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe ve
çocuklara verilebilecek en büyük hediyenin laik ve çağdaş bir
eğitim olduğuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Değerli arkadaşlar, bugün Dünya Kız Çocukları Günü. Çocuk
gelinlerin her geçen gün arttığı ülkemizde, bu durumdan bir
çocuk hekimi olarak utanç duyuyorum. Çocuk gelinlerin artmasına neden
olduğu kesinleşen 4+4+4 eğitim sisteminin acilen değiştirilmesi
gerekmektedir. Çocuk yaşta evliliği bir gelenek olarak gören
siyasetçilerin yaptığı tahribatın çok büyük olduğunu
düşünüyor ve onları vicdana davet ediyorum. Çocuk tecavüzlerine Bir
kereden bir şey olmaz. mantığıyla yaklaşanları
insanlığa davet ediyorum. Çocuklarımıza
verebileceğimiz en büyük hediye laik ve çağdaş bir
eğitimdir. 21inci yüzyılda, Türkiyede hâlen laik ve
çağdaş eğitimi savunmak zorunda kalmaksa AKPnin bir
ayıbı olsa gerektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Aydın
5.- Bursa Milletvekili Erkan
Aydının, Mudanya Mütarekesinin 95inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mudanya Mütarekesinin
95inci yılını kutluyor, Ulu Önder Mustafa Kemal ve İsmet
İnönüyü bir kez daha saygıyla anıyorum. Tarihimizin bir dönem
noktası olan Mudanya Mütarekesiyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi
siyasi bir zafer kazanmış oldu. Millî Mücadelenin savaş dönemi
sona erdi. Boğazlar ve Doğu Trakya savaşsız bir
şekilde kurtarıldı. Osmanlı Devletinin başkenti
İstanbulun Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetine
bırakılmasıyla da Osmanlı Devleti hukuken sona erdi. Türk
vatanının paylaşılması tasarıları sona erdi.
Mondros Ateşkes Anlaşması geçerliliğini yitirdi.
Şimdiyse kimilerinin küçümseye çalıştığı Lozan
Anlaşması için yol açıldı. Bugün iktidarı elinde
bulunduranların bu tarihten alacağı çok ders olmalı. Çünkü,
uyguladıkları iç ve dış politikayla Türkiyeyi getirdikleri
yer ortada. Umarım Yurtta sulh cihanda sulh sözünden artık bir ders
çıkarırlar.
BAŞKAN Sayın
Özdemir
6.- İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemirin, eğitimde, ekonomide ve dış politikada ülkeye
telafisi mümkün olmayan zararlar veren AKP hükûmetlerine vatandaşın
ilk seçimde hak ettiği yanıtı vereceğine ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
On beş
yılda 6 bakan göreve geldi, 14 kez eğitim sistemi değişti
ama dünyada en iyi 100 üniversite sıralamasında Türkiye yok. PISA
sınavlarında 2002 yılının gerisine düştük.
İşte, ideoloji ve siyasi çıkar ağırlıklı
politikalar, eğitimin cemaatlere devredilmesi eğitimi çökertti,
nitelik unutuldu, ülkemiz geriye gitti.
Hem
eğitimde hem ekonomide hem de dış politikada ülkemize,
vatandaşımıza fayda yerine telafisi mümkün olmayan zararlar
veren AKP hükûmetlerine vatandaşımız ilk seçimde hak ettiği
yanıtı verecektir.
Ülkemizin
dünyada saygın bir ülke olmasının yegâne yolu olan bilimsel,
laik, kaliteli, bütüncül bir eğitim sisteminin kurulması, saygın
bir dış politika ve kalkınmış bir ülke olmanın
öncülüğünü bizim yapabileceğimizi paylaşıyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Şimşek
7.- Mersin Milletvekili Baki
Şimşekin, Tarım Bakanının acilen Çukurovaya gelip
çiftçinin problemleriyle ilgilenmesini beklediklerine ilişkin
açıklaması
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, aylardır Mersinde ve Antalyada domates 40 kuruş-50
kuruş arası satılıyor. Domates bir ara dönemde 10 TLye
tezgâhlarda çıktığı zaman ortalığı
ayağa kaldıranlardan ses soluk duyamıyorsunuz.
Çiftçi
perişan, elektrik parasını şu anda ödeyemiyor. Sulama suyu
genelde elektrikle, pompajla basılıyor; elektrik parasını
ödeyemiyor, banka kredilerini ödeyemiyor, çiftçinin cebinde tohum alacak para
yok. Şeftali ve üzümden sonra domates fiyatlarının da dip
yapması ve ihracatın sıkıntıya girmesi Çukurovada
çiftçiyi büyük sıkıntıya sokmuştur. Tarım
Bakanının acilen Çukurovaya gelip çiftçinin problemleriyle
ilgilenmesini bekliyoruz.
Narenciye
sezonu başlıyor. Narenciyeyle ilgili de şu anda sezon
başlamadan fiyatlar 30 kuruş-40 kuruş civarında seyrediyor.
Acilen Tarım Bakanı Mersine gelmeli ve çiftçinin
sorunlarını çözmelidir.
Saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Tanal
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, geçici cami görevlisi olarak göreve
başlatılanların sorunlarına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başbakan
ve Diyanet İşleri Başkanlığına sesleniyorum:
Geçici cami görevlisi olarak göreve başlatılan 4.995 kişinin,
ilanlarında belirtilmemesine rağmen, İŞKUR
aracılığıyla Toplum Yararına Hizmet Programında
görevlendirilmelerinin sebebi nedir?
İki: Söz
konusu kişilerin mağduriyetlerini gidermek için yapılan veya
yapılacak olan çalışmalarınız var mıdır?
Üç: Geçici cami
görevlisi olarak 2 yazılı sınavla alınıp
çalıştırılan 4.995 kişiyle sözleşme
yapılacak mıdır ya da bu kişilere kadro verilecek midir?
Eğer bu kişilere kadro verilmeyecekse neden 2 tane sınav
açıldı? Sınavda bunların geçici işçi olarak, temizlik
görevlisi olarak görevlendirileceklerine ilişkin herhangi bir ibare olmadığı
hâlde neden bu görev verilmiştir? Bu mağduriyet ne zaman
giderilecektir?
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Akyıldız
9.- Sivas Milletvekili Ali
Akyıldızın, Sivastaki çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ALİ AKYILDIZ (Sivas)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sivas bölgesindeki çiftçi
kardeşlerim bu sene yaşanan kuraklık sonucu çok önemli bir
mağduriyet yaşamışlardır. İkinci bir
mağduriyeti de TARSİM, kuraklık sigortasındaki adaletsiz
sistemi nedeniyle yaşatmıştır çiftçi kardeşlerime.
TARSİM alt değer olarak 227 kilogram belirlemiş fakat
çiftçilerimiz yaşanan kuraklık nedeniyle 80 ila 100 kilogramlara
kadar varan düşüklükte ancak ürün alabilmişlerdir. Bu çiftçi
kardeşlerimiz bu nedenle sigortadan yararlanamamışlar, ikinci
bir mağduriyeti yaşamak zorunda kalmışlardır ve doğal
olarak da tarım kredi kooperatifleri ile Ziraat Bankasına olan
borçlarını ödeyememişlerdir. Eşik verim değeri olarak
196 kilogram olarak belirlenen TARSİMin bu rakamını da
tutturamamışlardır.
Buradan Sayın Bakana
sesleniyorum: Acilen çiftçi kardeşlerimizin bu sorununa çözüm bulmak ve
borçlarının ertelenmesini sağlamak zorundayız, bir an önce
çiftçi kardeşlerimizin mağduriyetini gidermek zorundayız
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Deligöz
10.- Erzurum Milletvekili Orhan Deligözün,
Nijer-Türk Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak Nijere
yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta bir grup
arkadaşla Nijerdeydim. Nijer-Türk Parlamentolar Arası Dostluk Grubu
Başkanı olmam vesilesiyle Nijerde FETÖden devralmış
olduğumuz okulların açılışını yaptık 2
Ekimde. Bana Şanlıurfa Milletvekilimiz Mehmet Akyürek Bey ve
DEİKin İş Konseyi Başkanı Murat Ataer Bey, maarif
okullarından da Sayın Selim Cerrah Bey eşlik ettiler. Orada 2
millî eğitim bakanı, biri ilköğretim, biri ortaöğretim
olmak üzere 2 millî eğitim bakanı da bize eşlik ettiler. Güzel
bir açılış yaptık.
Nijerde Tuaregler denilen
Türkler var, Agadez Bölgesinde Istanbulewa denen bir yer var, nüfusun
hatırı sayılır bir kesimi Türk olduklarını iddia
etmektedirler. Burada Meclisimizin de bilgisine sunmak istiyorum bunu.
Orada şununla da
karşılaştık: Oradaki bakanların Türkiyenin
Arakanlı Müslümanlara sahip çıkmasından dolayı çok
sevindiklerini ve Cumhurbaşkanımıza selam söylediklerini de
bilmenizi isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum)
Türk Hava Yollarımız haftada 5 uçuş yapmakta,
STKlarımız su kuyuları açmakta, TİKA da yatılı
ortaokul ve hastane yapmaktadır şu an. Hastanemiz bu yıl sonunda
faaliyete geçecektir.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Deligöz.
Sayın Erkek yerine
Sayın Bektaşoğlu
11.- Giresun Milletvekili Bülent Yener
Bektaşoğlunun, Giresundaki yol çalışmalarının
durumuna ilişkin açıklaması
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İlimde, toplam
uzunluğu 100 kilometreyi bile bulmayan, Giresunun
Kovanlık-Aydındere, Görele-Çanakçı, Güce-Batlama grup yolu ve
Giresun-Dereli yolundaki inşaat çalışmaları bir türlü
bitirilememektedir. Köyleri, beldeleri ilçelere, ilçeleri il merkezine,
Karadeniz Sahil Yoluna veya iç bölgelere bağlayan ve nüfusumuzun büyük
bölümünün ulaşımını sağladığı bu
yolların çoğu bölümlerinde şu sıralarda
inşaatların tamamen durduğunu gördük. Bunun nedeni nedir? Yoksa
yine mi ödenek bitti, müteahhitler iş mi bıraktı? Bu
yolların ihalelerinde belirtilen iş bitirme tarihleri kaç yıl
aşılmıştır? Bunları merak etmekteyiz. Buradan
Ulaştırma Bakanına, Sayın Ahmet Arslana soruyorum: Acaba
kara yolu ağında olup da on dört, on beş yıldır
bitirilemeyen yollar Giresunun dışında başka bir ilimizde
mevcut mudur? Yol yaptık. diye övünen, bunu her fırsatta
başımıza kakan iktidarı bu utanılacak ayıptan
kurtarmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öztürk
12.- Giresun Milletvekili Sabri
Öztürkün, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe, Avrupa Şampiyonu
olan Ampute Millî Takımını tebrik ettiğine, sanat ve spor
alanlarında çocukların küçük yaşlarda yönlendirilmesi ve bu
konuda eğitim sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Dünya Kız Çocukları Günü. Bu
vesileyle, geleceğimiz olan çocuklarımızın bugününü tebrik
ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde
Ampute Millî Takımımız Avrupa Şampiyonu oldu. Hakikaten
göğsümüzü kabartan, çok önemli bir başarı. Burada oynayan bütün
oyuncularımızı, teknik heyetimizi ve destek veren
seyircilerimizi tebrik ediyorum.
Aynı zamanda, A Millî
Futbol Takımımız da ne yazık ki bu süreçte Dünya
Kupasına katılmaktan mahrum oldu, katılamadı. Millî Futbol
Takımımız zaman zaman çok büyük başarılar
göstermesine rağmen, bunu istikrarlı şekilde sürdürememekte,
şu anda olduğu gibi. Örneğin, 2002 yılında dünya
3üncüsü olmasına rağmen, sonraki dönemde dünya kupasına hiç
katılamadı. Biz hem sanat alanında hem spor alanında
istikrarı sağlamak için mutlaka çocuklarımızı
kabiliyetlerine göre çok küçük yaşlarda yönlendirerek bu konuda eğitim
sistemimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyoruz ve bu
fikirlerimi Meclise sunarak herkese saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın
Doğan
13.- İstanbul Milletvekili Selina
Doğanın, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe ilişkin
açıklaması
SELİNA
DOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, bugün kutlanan Kız Çocukları
Günü herhangi bir şeyi kutlamak için değil, aslında kız
çocuklarına yönelik ayrımcılık, dışlanma ve
şiddet konusunda farkındalık yaratmak amacıyla bütün
dünyada anılıyor. Her yerde bu konuyla ilgili istatistikler yer
alıyor. Ancak konuyla ilgili ne kadar yasal düzenleme yaparsak
yapalım, toplumu bu konuda ne kadar bilinçlendirirsek bilinçlendirelim
önce siyasette eşitlikçi dili kullanmadan bu düzenlemelerle elde edilmek
istenen amaç zayıf kalacaktır. Bunun için okullarda toplumsal
cinsiyet eşitliği dersinin okutulması ve eğitim
müfredatında yer alan cinsiyetçi söylemlerin ayıklanması,
müfredatın toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir
bakış açısıyla yeniden düzenlenmesi şarttır. Yine
ailelere de bu yönde, çocuk yetiştirme konusunda eğitimler verilmesi
sosyal devletin en önemli ödevidir.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Yedekci
14.- İstanbul Milletvekili Gülay
Yedekcinin, iktidarın eğitim konusunda başarısız
olduğuna ilişkin açıklaması
GÜLAY
YEDEKCİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarın
eğitim konusundaki başarısızlıkları PISA
sonuçlarıyla da ortadadır. Eğitimde yapılan sürekli
değişiklikler öğrencilerimizi deneme tahtası durumuna
getirmiş, AK PARTİ seçmeni olan veliler de dâhil olmak üzere
Türkiyede hiçbir veli ve hiçbir öğrenci eğitim sisteminden memnun
değildir. 2 milyona yakın öğrenci açık lise adı
altında örgün eğitimden dışarıya
atılmıştır. Sistem iflas etmiştir.
Bunun
yanında, yeni aldığımız bir habere göre, iktidara
yakın bir inşaat firması Şişli Endüstri Meslek
Lisesinin bahçesine rezidans yapacak diye Şişli Endüstri Meslek
Lisesi Kurtuluş İlköğretim Okuluna taşınmış,
orada eğitim verilmesi istenmektedir. Okulun, öğrencinin yanında
olması gereken Bakanlık neden bazı inşaat
firmalarının yanında durmaktadır? Bu öğrencilerin tek
suçu ekonomik gelirlerinin az olması mıdır? Şişli
Endüstri Meslek Lisesinin bahçesine rezidans yapmaktan vazgeçmeyi
düşünüyor musunuz? O öğrencilerle ilgili bilime, fenne, teknolojiye
dayalı bir çalışma yapacağınıza bahçelerini,
okullarını ellerinden alarak ne yapmayı amaçlıyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Nurlu
15.- Manisa Milletvekili Mazlum
Nurlunun, Hükûmetin vergide adalet ve eşitlik ilkesiyle hareket etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAZLUM NURLU
(Manisa) Sayın Başkan, Hükûmet vatandaşın
sırtındaki vergi yükünü kat kat artırırken bazı
şirketlerin vergi borçlarını sıfırlamaktadır.
Torba kanun tasarıyla cep telefonu operatörlerinin hazineye
yatırması gereken paylarını affetmek istemektedir.
Tasarıyla her ay vatandaştan peşin peşin alınan ve
devlete ödenmeyen hazine alacaklarına uygulanan 3 kat ceza 1 kata
indirilecektir. Daha önce de millete alenen küfreden iş adamı Mehmet
Cengizin 420 milyonluk vergi borcunu bir kalemde silen Hükûmetin şimdi de
cep telefonu operatörlerinin 5 milyarlık borcunu silmesi ve buna
karşın vatandaşın arabasının vergisini yüzde 40
artırması kabul edilemez. Hükûmetin vergide adalet ve eşitlik
ilkesiyle hareket etmesi gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Yiğit
16.- İzmir Milletvekili Ali
Yiğitin, iş kazalarının en az terör kadar can
aldığına ve önlemlerin yetersiz kaldığına,
İzmir TÜPRAŞta meydana gelen patlamada yaşamını
yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilediğine
ilişkin açıklaması
ALİ
YİĞİT (İzmir) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Ülkemiz iş
kazaları konusunda acı bir rekora gidiyor. Türkiye tarihinin en büyük
iş kazası olan Soma maden kazasının
yaşandığı 2014 yılında 1.886 işçi
yaşamını yitirirken 2016 yılında böyle bir kitlesel
facia olmamasına rağmen yitirilenlerin sayısı 1.970
olmuştur. Bu, acı bir tablodur. İş kazaları en az
terör kadar can almakta, ne yazık ki alınan önlemler yetersiz
kalmaktadır. Bugün İzmir TÜPRAŞta bakım
yapılırken meydana gelen patlama sonucunda 4 işçi
yaşamını yitirirken 2 işçi de ağır yaralanmıştır.
Aliağa Kaymakamının yapmış olduğu açıklamaya
göre bu bir iş kazasıdır. Yaşamını yitiren
işçilerimize Allahtan rahmet, acılı ailelerine sabır ve
başsağlığı dilerken yaralı işçilerin de bir
an önce sağlığına kavuşmasını temenni
ediyorum. Ayrıca insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı diye
düşünüyorum. Hükûmeti bu konuda daha fazla sorumluluk almaya davet
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Hürriyet
17.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan
Hürriyetin, Gebzede Yavuz Selim ile Hürriyet Mahallelerinde belediye
tarafından tapuları bir türlü verilmeyen vatandaşların
mağduriyetine ilişkin açıklaması
FATMA KAPLAN
HÜRRİYET (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Daha önce de
defalarca dile getirdim, tapuları bir türlü verilmeyen Gebze Yavuz Selim
ve Hürriyet Mahallesinin belediye tarafından mağdur edilmiş
yüzlerce vatandaşın sesini iktidar yetkilileri ve bakanlık
duyana kadar buradan söylemeye devam edeceğim. Gebze Belediyesi
seçimlerden önce Tapular çekmecede. diyerek verdiği sözü seçimden hemen
sonra ne yazık ki unuttu. Ama halk kararlı, Ne geçmişimizden
vazgeçeriz ne de geleceğimizden feragat ederiz. diyorlar. Hepimiz
birimiz, birimiz hepimiz. için diyerek hak sahibi oldukları
tapularını istiyorlar. Belediye Başkanı şunu unutuyor:
Halkın oyuyla seçilenler halka rağmen hakkı ve haklıyı
yok sayamaz. Yöneticiler iktidara saltanat sürmek için değil, millete
hizmet için seçilirler. Görevini kötüye kullananlar da gün gelir adalet
karşısında hesap verirler. O tapular çekmeceden çıkacak, bu
işin başka çözümü yok. Mahalle halkını mücadelesi için
kutluyor ve buradan selamlarımı gönderiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Gürer
18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi
Gürerin, İzmir TÜPRAŞta meydana gelen patlamada
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil
şifalar dilediğine ve Hükûmetin iş cinayetlerine daha
duyarlı davranması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ
GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İzmir Aliağa
Rafinerisinde bakım çalışması yapılırken ürün tankında
meydana gelen patlamada 4 işçimiz yaşamını kaybetti, 2
işçimiz yaralandı. İş kazası kader değildir,
iş cinayetidir. Ekmek için alın teri dökerken yaşamını
kaybeden emekçilerimize Allahtan rahmet diliyor, ailelerine
başsağlığı diliyor, yaralılara acil şifalar
temenni ediyorum.
Ülkemizin iş cinayetinde
dünya 3üncüsü, Avrupa 1incisi olmasından sıyrılması için
iş güvenliği konusunda daha ciddi ve ivedi önlemler
alınmalıdır; Hükûmet iş cinayetlerine karşı daha
duyarlı davranmalı, bu konudaki yaptırımlarını
artırmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Emek Bürosu olarak iş
cinayetlerinin takipçisi ve bu konuda yapılan düzenlemelerin de izleyicisi
olmaya devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Son olarak
Sayın Benlinin yerine Sayın Kılıç.
19.- Kahramanmaraş Milletvekili
İmran Kılıçın, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları
Gününe, İzmir TÜPRAŞta patlamada ölenlere rahmet, yaralananlara
acil şifalar dilediğine, müftülerin nikâh kıyacak
olmalarından duyulan rahatsızlığın sebebini
anlamadığına ve sorumluluk kavramına ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kız
çocuklarımızın gününü kutluyorum. Ayrıyeten,
Aliağadaki patlamada ölenlere rahmet, yaralananlara acil şifalar
diliyorum.
Örnek
aldığınız çağdaş, laik bütün Batı ülkelerinde
papazlar kiliselerde harıl harıl nikâh kıyarken ne
çağdaşlıklarında ne de laikliklerinde bir eksilme olmazken,
halkımızın ender insanları saygıdeğer
müftülerimizin nikâh kıyacak olmalarından duymuş olduğunuz
rahatsızlığın sebebi nedir? Milletimize ve müftülerimize
karşı bunu bir açıklayabilir misiniz?
Hepimiz sorumluluğumuzu
takınmalıyız çünkü bugünden kaçarak yarının
sorumluluğundan kurtulamayız.
Çalıştığınız departmanda dereceniz ne kadar
yüksek olursa olsun, en altta bulunan kişinin sorumluluğu da size
aittir. El, ayağın çalışmasından hoşnut
değilse sorumlu baştır. Esas sorumluluğumuz, önümüzde
açıkça duran işimizi yapmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Sorumluluğunun bilincinde olmayanlar hayatın yükünü
çekip kaldıramazlar.
BAŞKAN Sayın
Usta, sisteme girmişsiniz.
Buyurun, iki dakika süreyle
söz veriyorum.
20.- Samsun Milletvekili Erhan
Ustanın, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Gününe, Mudanya
Mütarekesinin 95inci yıl dönümüne, İzmir TÜPRAŞta meydana
gelen patlamada yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet,
yaralananlara acil şifalar dilediğine ve İncek
Bulvarının durumuna ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye, Kanada ve Peru
tarafından yapılan girişimler sonucunda kız
çocuklarına karşı ayrımcılığın
önlenmesi ve onların insan haklarından tam ve etkili bir şeklide
yararlanmalarını sağlamak amacıyla Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu tarafından 11 Ekim Dünya Kız Çocukları
Günü olarak ilan edilmişti. Bir yardım kuruluşuna göre dünya
genelinde her yedi saniyede bir kız çocuğu evlendiriliyor. Türkiyede
ise son altı yılda evlenmek zorunda bırakılan kız
çocuğu sayısı, tespit edilebilen resmî rakamlara göre 232 bin.
Yine, son altı yılda 142 bin kız çocuğu da anne oldu. Ayrıca,
ilköğretim çağında olup okula gitmeyen kız
çocuklarının sayısı, aynı durumdaki erkek
çocukları sayısından 600 bin fazla.
Toplum olarak, öncelikle,
eskiden kalan yanlış âdet, töre ve uygulamaların dinin
gereği gibi olmadığını anlamalıyız.
Eğitim öğretim, sağlık ve sosyal hayatta geleceğimizin
teminatı kız çocuklarımıza da yer açmamız gerekir.
Ben, her şeye rağmen, 2012 yılından bu yana kutlanan Dünya
Kız Çocukları Gününün tüm kız çocuklarımız için mutlu
geçmesini dilerim.
Sayın Başkan, Büyük
Taarruzun zaferle sona ermesi üzerine, itilaf devletleri Türkiye Büyük Millet
Meclisine mütareke çağrısında bulundular ve görüşmeler 3
Ekim 1922de Mudanyada başladı. 11 Ekim 1922de, Bursanın
Mudanya ilçesinde Mudanya Mütarekesi için uzlaşma
sağlanmıştır. Doksan iki yıl önce yapılan bu
mütareke Türk milleti adına atılmıştır ve
Lozanın önü açılmıştır. Mütareke, işgalci
kuvvetlere karşı, savaş alanında olduğu gibi masada da
dur demenin resmî belgesi olmuştur. Mudanya Mütarekesi, Mustafa Kemal ve
silah arkadaşlarının bize emanet bıraktığı
Türkiye Cumhuriyetini dünyaya kabul ettiren ilk anlaşmadır. Türkiye
Cumhuriyetinin kurulmasında gösterilen bu başarı, dünya var
olduğu sürece unutulmayacaktır.
Bugün, sabah,
TÜPRAŞın İzmirdeki rafinerisinde, depolama yapıldığı
sırada tanklardan bir tanesinde patlama yaşandı. Gelen bilgilere
göre, meydana gelen patlamada 4 işçinin hayatını
kaybettiğini öğrendik ve yaralılar olduğunu biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) Ben,
hayatını kaybeden işçilere Allahtan rahmet, yaralılara da
acil şifalar diliyorum, patlamaya sebep olan bir ihmal varsa da bunun
mutlaka araştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, ben,
devletin en büyük fonksiyonunun düzenleme yapmak ve yaptığı
düzenlemeyi de denetlemek olduğunu düşünüyorum.
Bir örnek
getirdim. Ben İncekte oturuyorum. Dün akşam gelişigüzel bir
şekilde kapatıldı ama orada, bir haftadır yol üzerinde bir
çukur vardı. Yerini de söyleyeyim, İncek Bulvarı, Türkiye Adalet
Akademisi önünde, trafik ışıklarının tam orada. Her
akşam orada -şurada fotoğrafları var- en az 10 tane araç
görürsünüz, lastiği yarılmıştır, kenara çekmiş,
lastik değiştiriyor. Bir hafta bu çukurun
kapatılmamasının nasıl bir anlamı olabilir? Bu belediyeler
denetlenmiyor mu? Burada düşmedim ben ama, bunun aynısı Atatürk
Hastanesinin orada, rehabilitasyon merkezinin karşısında da bir
çukur vardı, kendim de aracımla düştüm ve aracımın
lastiği yarıldı. Yani bunları anlamak mümkün değil.
Devletin bunları denetlemesi lazım. Bu belediyelere bir bakmak
lazım. Çukurlar var, kapatılmıyor, denetlenmiyor.
Arıyorsunuz, muhatap yok. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) Yani
21inci yüzyıldayız, geliştik diyoruz. Bunlara bir çekidüzen
vermek lazım, bunlara bir bakmak lazım. Merkezî idarenin böyle bir
görevi olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Usta.
Sayın
Yıldırım, buyurun.
21.- Muş Milletvekili Ahmet
Yıldırımın, İzmir TÜPRAŞta meydana gelen
patlamada yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara
acil şifalar dilediğine, taşeron işçiliğinde
ısrar eden iktidarı bu yanlışından dönmeye davet
ettiğine, Kürt edebiyatçı Mehmed Uzunun 10uncu ölüm yıl dönümüne,
Diyarbakır Yenişehir Belediyesine atanan kayyumun indirdiği
Mehmed Uzun Parkı tabelasının yeniden asılmasını
sağlayan TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılıya
teşekkür ettiğine ve Başbakanın valiler
toplantısında sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün TÜPRAŞ İzmir Aliağa
Rafinerisinde meydana gelen patlamada 4 taşeron işçi
hayatını kaybetmiş, 2 işçi yaralanmıştır.
Ben hayatını kaybeden 4 işçinin ailesine
başsağlığı diliyorum, Allahtan rahmet diliyorum, yaralılara
ise acil şifalar diliyorum.
Bunun yanı sıra,
taşeron işçi çalıştırımı, güvencesiz
işçi çalıştırımıdır, iş
güvenliğinden yoksun çalıştırmadır ve burada siyasi
iktidarın, işveren pozisyonunda olanların ciddi sorumluluğu
vardır. Bu konuda Anayasa Mahkemesi, Danıştay kararları
olmasına rağmen hâlâ taşeron işçiliğinde ısrar
eden siyasi iktidarı bu yanlışından dönmeye davet ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, bu ülkenin dünyaya kazandırdığı en
büyük edebiyatçılardan olan Kürt edebiyatçı Mehmet Uzunun 10uncu
ölüm yıl dönümü. On yıl önce aramızdan ayrıldı ve on
yıl önce tedavisi için Diyarbakıra geldiği günü dün gibi
hatırlıyoruz. Mehmet Uzun bir söz ustasıydı. Tarihi,
doğayı, sosyolojiyi, tüm toplumsal duyarlılıkları,
yazarak ifade ediyordu. Bizlere ve gelecek nesillere asla eskimeyecek nice
okunası kitaplar bıraktı, ders gibi özlü sözler
bıraktı. Savaşlardan, çatışmalardan nasıl
kurtulabileceğimizi şu veciz sözüyle ifade etmişti: Kanların
bıraktığı izler ancak adalet duygusu, insani ve vicdani yaklaşımla
yıkanabilir. Yine, itaat etmeye kendini mahkûm etmiş olanlar için
Baskı altında çaresiz insan, yanan ağaç kütüğüne benzer,
zararı da önce kendine verir.
Geçen hafta,
kayyum olarak atanan Diyarbakır Yenişehir Belediyesi daha önce
adının verilmiş olduğu bir parktan tabelasını
kaldırmıştı. Biz bunu gündem yapmıştık ve
kamuoyu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Teşekkürler.
Bunun kamuoyunda bir
baskı unsuru hâline dönüşmesi ve bu Mecliste gündeme getirildiği
için, geçen hafta nöbetçi Meclis Başkan Vekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılının gayretleri neticesinde dün gece o parka tabela
yeniden asıldı. Bu konuda duyarlılık gösteren duyarlı
kamuoyuna ve Meclis Başkan Vekilimiz Ayşe Nur Bahçekapılıya
teşekkür ediyorum.
Bir de bugün valiler
toplantısında Başbakan evlere şenlik bir laf etti: Dört
dörtlük iş yapmayın, hatasız iş yapmayın, hatasız
iş olmaz. Mesele ülkenin menfaatiyse hata yapın, hata yapmaya alan
var ama hainliğe yok. Sadece mevzuata sarılarak işler
yapılmaz. diye söyledi. Valilerin, mülki amirlerin hatası
Anayasadan -kendisinin, Başbakanın da ifade ettiği gibi-
mevzuattan ayrılması ise biz soruyoruz: Mesela
Beytüşşebapta infaz edilen sivil insanlar bu hatalardan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Tamamlayın
lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Beytüşşebapta,
Şapatanda, Tale köyünde infaz edilenler mülki amirlerin
Başbakanın sözünü ettiği hataları mıdır? Bu
kapsama giriyor mu girmiyor mu? Yine, Muğlada işkenceye uğrayan
insanlar bu valilerin Başbakanın sözünü ettiği hatalarından
sayılabilir mi? Hele hele hatayı mevzuatla özdeşleştirerek
bunu ifade etmesi açıkçası Hükûmetin nerelere savrulduğunun
göstergesidir diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Altay, buyurun.
22.- İstanbul Milletvekili Engin
Altayın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını
İçtüzükün 14üncü maddesinin altıncı fıkrası
çerçevesinde görevini yapmaya davet ettiğine, Ankara Milletvekili Ayşe
Gülsün Bilgehanın Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Kadına
Şiddetle Mücadele Genel Raportörü seçildiğine, İzmir
TÜPRAŞta meydana gelen patlamada yaşamını yitirenlere
Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilediğine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
öncelikle bir hususun altını çizmek ve bir konuya Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Sayın Başkanının dikkatini çekmek
isterim. Kanun koyma yerinde kanun çiğnenmez. Sayın
Başkanın da bildiği bir konuyla ilgili olarak çoğunluk
partisinden bir haber bekliyoruz. Aksi takdirde Meclis matbaasına
gideceğiz, Meclis matbaasında bir basın toplantısı
yapacağız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletten aldığımız
yetki çerçevesinde, burada özellikle kanunların çiğnenmesine Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün ve Anayasanın bize
verdiği yetkiler çerçevesinde her türlü yüksek refleksi
göstereceğimizi beyan ediyorum. Konuyu sanıyorum Genel Kurul
anlamıştır. Şimdilik bununla yetinmek istiyorum ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanını Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 14üncü maddesinin 6ncı
fıkrası çerçevesinde görevini yapmaya davet ediyorum; bir.
İki: Bir güzel haber
verelim bu vesileyle. Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayşe Gülsün
Bilgehan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Kadına Şiddetle
Mücadele Genel Raportörü seçilmiştir. Ülkemiz ve Meclisimiz için bir gurur
vesilesidir. Kendisini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tebrik ediyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bir üzüntümüzü belirterek
tamamlamak istiyorum.
Bugün bütün Türkiye'nin,
hepimizin içini inciten, dağlayan İzmir Aliağada TÜPRAŞ
Rafinerisinde yaşanan kazada -kaza olduğunu ummak istiyorum- 4 ölü,
2 yaralı var haberi aldık. Ölenlere Allahımdan rahmet, yaralılara
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına acil şifalar diliyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür
ediyoruz Sayın Altay.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Ahmet Aydının, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi Kadına Şiddetle Mücadele Genel Raportörü seçilen Ankara
Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehanı tebrik ettiğine ve Meclisin
her halükârda kanunlara uymak durumunda olduğuna ilişkin
konuşması
BAŞKAN Bilgehan
Hanımı biz de tebrik ediyoruz.
Aynı zamanda şundan
da emin olun ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunları yapan bir merci,
dolayısıyla kendisi kanunlara zaten her hâlükârda uyar, uymak
durumundadır.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) İnşallah!
BAŞKAN Sayın
Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
23.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Muşun, İzmir TÜPRAŞta meydana gelen patlamada
yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil
şifalar dilediğine, HDP Eş Genel Başkanının grup
toplantısındaki bazı ifadelerine ve hiç kimsenin Türkiyeyi bir
terör örgütüyle yan yana gösteremeyeceğine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bugün TÜPRAŞta meydana gelen
patlamada hayatını kaybeden 4 vatandaşımıza
Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum ve yaralanan 2
vatandaşımıza da acil şifalar diliyorum.
Dün HDP eş
başkanı grup toplantısında AK PARTİ
iktidarını ima ederek Bir gece ansızın gidebilirsiniz.
diye çok talihsiz bir açıklamada bulunmuştur. Daha önce birçok kez
terör örgütlerine karşı Genel Başkanımız
tarafından kullanılan Bir gece ansızın gelebiliriz.
sözlerini HDP olarak kendi üstlerine alınmış olacaklar ki terör
örgütü adına bunun tam zıddını kullanarak Bir gece
ansızın gidebilirsiniz. açıklamasında bulunmuşlardır.
Bizler
terörle aranıza mesafe koyun dediğimizde sürekli inkâr edenler, terör
örgütünün siyasi sözcüsü gibi, Türk milletine parmak sallamaktan
vazgeçmemektedir. Hatırlarsanız, bir zamanlar FETÖ terör örgütü
mensupları da ne diyorlardı? Helikopterle kaçacaklar, Malezyaya
kaçacaklar. Peki, ne oldu? Bu ülkenin meşru iktidarı ve onun
temsilcileri kaçtı mı? Hayır. Peki, bu tehditleri yapan FETÖ
mensubu darbeciler ne yaptı? Ya yargıya hesap verdiler ya da
gözlerini bir kaçak olarak yurt dışında vatan hainlerinin çiftliğinde
açtılar. Allahın izniyle biz vatanımızı düşmana
bırakıp kaçmayız. Bunu 17-25 Aralıkta da 15 Temmuzda da
gösterdik. Hep meydanlardaydık, halkımızla bir aradaydık,
Başkomutanımız da Başbakanımız da bizler de
meydanlardaydık. Şimdi, Bir gece ansızın gidebilirsiniz.
diyen HDPlilere soruyorum: Sizin 2 kaçak eski vekiliniz daha yargılama
safahatı bitmeden neden kaçtılar? Bu kaçanlar HDPli vekil değil
miydi?
Burası
bizim vatanımız, seçilmiş meşru siyasetçileriz. Hiçbir
surette bu vatanı ne teröristlere ne de onun destekçilerine
bırakmayız. Birileri Bırakıp kaçacaklar. rüyaları
içerisinde bu vatanı bırakacağımızı zannediyorsa
yanılıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Tamamlayın lütfen.
MEHMET
MUŞ (İstanbul) Son olarak, terör örgütünün İdlib
sözcülüğüne soyunup Mehmetçiki DEAŞla bir tutanların
aklını başına almalarını tavsiye ediyorum. Hiç
kimse Türkiyeyi bir terör örgütüyle yan yana gösteremez, hele de terörle bu
kadar iç içe geçmiş bir siyasi yapı asla böyle bir iddiada bulunamaz.
Milletimiz müsterih olsun, Türkiye olarak hem PKKnın hem
DEAŞın hem PYDnin hem de FETÖnün üstesinden gelecek güce ve
kudrete sahibiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET
YILDIRIM (Muş) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Yıldırım.
AHMET
YILDIRIM (Muş) İki ayrı noktada hem Eş Genel
Başkanımızın bir sözünü bağlamından kopararak,
çarpıtarak hem de Akıllarını başlarına
alsınlar. diyerek grubumuza açık sataşmada bulunmuştur.
İç Tüzük 69a göre sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Grubunuzu ilzam etti mi?
AHMET
YILDIRIM (Muş) Tabii ki, Akıllarını başlarına
alsınlar. diye söyledi.
BAŞKAN
İki dakika sataşmadan söz veriyorum.
Lütfen
yeni bir sataşmaya meydan vermeyin.
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP Genel Başkanı,
Irak Anayasasının 140ıncı maddesine göre Irakta belli
kent ve ilçelerde, adı Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak bilinen ve bir
özerk yönetim olarak tanımlanan bir coğrafyanın 25 Eylülde
referandum kararını almasından sonra Ansızın bir gece
gelebiliriz. sözünü kullanmıştır. Bu, başka bir ülkenin,
başka bir devletin egemenlik hakkına, kamu güvenliğine
saldırı olarak görülmüştür tarafımızca. AKP Genel
Başkanı, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin, özerk yönetiminin
sahasına Ansızın bir gece gelebiliriz. diye, askerî müdahale
hakkını kendinde göremez.
MÜRTEZA ZENGİN
(İstanbul) Size ne?
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Buna karşı, eş genel başkanımız, evet, siz bu
çarpık dış politikalarla hareket ettikçe ve başka ülkelerin ki orada milyonlarca Kürtün
yaşadığı bir coğrafyaya dönük bu hasmane tutumu içteki
Kürtlerle birleştirerek sürdürdüğünüz sürece desteğiniz azalacak
ve seçimlerle, demokratik siyasetle
bir gece ansızın gidebileceğinizi ifade etmiştir. Bu, bizim
partimizin ve grubumuzun sahiplendiği bir husustur.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Açıklamayı tekrar okuyun.
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
Siz kalkıp, her tarafı götürüp yok terörle mücadele dediğiniz
Bundan daha iki ay önceye kadar canciğer kuzu dolması olduğunuz
Kürdistan Bölgesel Yönetimidir. En fazla ticaret hacmine, en fazla ihracat
hacmine sahip olduğunuz Kürdistan Bölgesel Yönetimidir. Irak
Anayasasının 140ıncı maddesine göre kurulmuş bir
özerk yönetimdir. Müdahale hakkı, başka bir ülkenin müdahale
hakkı kapsamında tarafımızca uygun görülmemektedir. Öyle
aklına estiğince Ansızın bir gece gelebiliriz. sözü de
bizim tarafımızdan kabul edilebilir değildir.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın Muş
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, söz talebim var 60a göre bir dakika.
BAŞKAN Buyurun.
60a göre bir dakika
AHMET YILDIRIM
(Muş) Başkanım, affedersiniz
Bakın, sebebini
sormaksızın, dünden beri
BAŞKAN -
Sataşma değil, 60a göre veriyorum.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Hayır, Sayın Muşun bütün söz taleplerini
olduğu gibi 60a göre ya da sataşmadan, soruyu sormaksızın
karşılıyorsunuz ki ya bu bütün partilere sergilemeniz gereken
bir yaklaşım olmalıdır ya da bu sadece o partiden
milletvekili seçilmişsiniz diye oraya tanıyabileceğiniz bir
imtiyaz olamaz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, Genel Kurulu Sayın
Yıldırım yönetmiyor.
BAŞKAN
Sayın Yıldırım
Sayın Yıldırım
Sizin
de bütün taleplerinizi karşıladım Grup Başkan Vekili
olarak, kusura bakmayın, haksızlık
AHMET YILDIRIM
(Muş) Hayır Sayın Başkan. Ama bize soruyorsunuz, Neye
binaen? diyorsunuz.
BAŞKAN Ben
sataşmada sorarım, İç Tüzük gereği sormak istiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Hayır, dün sataşmada da sormadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Şu anda
60a göre söz talep etti, grup başkan vekillerine de veriyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Dün sataşmada da sormadınız Sayın Muşa.
BAŞKAN Nasıl?
AHMET YILDIRIM (Muş)
Dün sataşmada da Sayın Muşa sormadınız.
BAŞKAN Soruyorum.
Dün
Çıkaralım
tutanaklara bakalım, bırakın ya!
Onun sorma takdiri de
bendedir, hatta bazı durumlarda sormuyorum, kendim fark ediyorum, fark
ettiğimde de sormama gerek yok.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bir defa da bize sormadan söz verin.
BAŞKAN Kusura
bakmayın, herkese aynı muameleyi yapıyorum. Yani burada özgür,
düzgün, adil bir şekilde yönetince de müdahale ederseniz ondan sonra
oturup başka türlü konuşmamız gerekecek.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Nasıl konuşacağız Sayın Başkan?
BAŞKAN Yani şu
anda
AHMET YILDIRIM (Muş)
Ben İç Tüzüke göre konuşuyorum sizinle.
BAŞKAN Ben İç
Tüzüke göre yönetiyorum, ben İç Tüzüke göre yönetiyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Siz de benimle İç Tüzüke göre konuşun; başka türlü
konuşamazsınız.
BAŞKAN Tamam
işte.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Bu cümleyi kullanmanız da talihsizce olmuştur.
BAŞKAN Siz şu
anda İç Tüzüke aykırı söylüyorsunuz, 60a göre söz talep
ediyor. Ben grup başkan
AHMET YILDIRIM (Muş)
Başka türlü konuşamazsınız, başka türlü
konuşamazsınız bizimle!
BAŞKAN Ben o zaman
bakarım.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Mesela, başka türlü ne olabilir Sayın Başkan?
BAŞKAN Ben o zaman her
türlü talebinizi oturur değerlendiririm, Bu sataşmaydı.,
İç Tüzük 60tı...
AHMET YILDIRIM (Muş)
Tamam, bu İç Tüzük. Başka türlü ne olabilir Sayın Başkan?
BAŞKAN Her grup
başkan vekili söz istediğinde vermek zorunda değilim, otururum
değerlendiririm, ona göre takdir bana aittir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Başka türlü keyfekeder mi yöneteceksiniz?
BAŞKAN Ben takdirimi
bugüne kadar hep lehinize kullandım, lütfen buna müdahale etmeyin.
Buyurun Sayın Muş,
60a göre kısa söz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Muş
Milletvekili Ahmet Yıldırımın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bakın, Türkiye
demokratik bir ülkedir, bir gece ansızın seçim yapılmaz
Türkiyede, seçimlerin ne zaman yapılacağı bellidir. Herkes
seçime hazırlığını yapar, parti programını
açıklar, milletin karşısına çıkar; ona göre millet
hangi görevi verirse -ya iktidar görevi verir ya muhalefet görevi verir- herkes
bu görevini yerine getirir.
Bakın, açıklama çok
açık. Onlar kendi kuyularını kazıyorlar. Öyle bir kriz
yarattılar ki çok kısa süre içerisinde Bir gece ansızın
gelebiliriz. diyorlar ya, bir gece ansızın gidebilirler. Bunun için
hazırlık yaptıklarını da zaten biliyoruz. Burada
Demokratik bir yöntemle, seçimlerle gidecekler. diye bir ifade yok.
Bir diğeri, Sayın
Genel Başkanımız Suriyedeki terör örgütüne karşı da,
diğer bölgelerdeki terör örgütlerine karşı da bu ifadeyi
kullanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Yani bu, sadece Irakın kuzeyinde yapılan bir
referanduma yönelik bir ifade değil, terör örgütlerine karşı
kullanıldığını tüm kamuoyunun bildiği bir
unsurdur ve şunu da ifade etmek isterim: Hiç kimse kendisini Kürtlerin
hamisi görmesin. Bizim iktidar olarak Kürtlere karşı, Kürt
vatandaşlarımıza karşı -etnik kökeni ne olursa olsun-
herhangi bir hasmane tutum içerisinde olmamız düşünülemez, kabul
edilemez, şu ana kadarki uygulamalarımız da zaten bunun tam
tersini söylemektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, buyurun 60a göre
Size de sormuyorum nedenini.
25.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, öncelikle, şunu içtenlikle ifade edeyim: Benim, bu
Meclisin üyesi olan herhangi birine söz vermenizden ve sözünü
uzatmanızdan, emin olmalısınız ki zerrece
rahatsızlığım yok; buna, az önce itiraz ettiğim
Sayın Muş dâhil. Ben asla Ona niye söz veriyorsunuz? falan demedim,
sadece, ona sergilemiş olduğunuz rahat yaklaşımı bütün
partilere ve muhalefete de İç Tüzüke göre sergilemekle sorumlusunuz
burayı yönetirken diye ifade ettim.
Biz Sayın Muşun
şu Genel Kurulu geren, provokasyona zemin sunan bu
yaklaşımlarına artık alıştık ve çok fazla
kıymeti de kalmadı çünkü sıkça tekrarlanan yöntemler
aşınıyor ve alabildiğine kendi kendini boşa
çıkaran yaklaşımlara dönüyor. Bu yaklaşımı
gösterenler, genelde, farklı ilişkileri sonradan açığa
çıkan kişiler oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş)
Şimdi, kendisine soruyoruz: Acaba byLockla, başka yerlerle
ilişkisi var da mı bu kadar bu Meclisi geriyor ve bu Meclis üzerinden
bir provokasyon yaratmaya çalışıyor?
Teşekkür ederim.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU
(İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Şili Parlamentosu
Şili-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkan
Yardımcısı ve And Parlamentosu Başkan Yardımcısı
Milletvekili Romilio Gutierrez ve And Parlamentosu Başkanı
Milletvekili Fernando Meza'nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu
olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasının Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 3/10/2017 tarihli ve 122507
sayılı Kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi
(3/1198)
Sayı:
83924060-120.03/123480
10/10/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Şili Parlamentosu
Şili-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkan
Yardımcısı ve AND Parlamentosu Başkan
Yardımcısı Milletvekili Romilio Gutierrez ve AND Parlamentosu
Başkanı Milletvekili Fernando Meza'nın Türkiye Büyük Millet
Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunması
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3/10/2017
tarihli ve 122507 sayılı Kararıyla uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi
ziyareti 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 7'nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
İsmail
Kahraman
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili
Erhan Usta tarafından, büyükşehir belediyesi statüsündeki illerin,
köy ve mahallelerin yaşadığı
sıkıntıların araştırılması, tespiti ve
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 11/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/10/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 11/10/2017 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
11 Ekim 2017 tarih, 2414
sayıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilen MHP Grup Başkan Vekili ve Samsun Milletvekili Erhan Ustanın
büyükşehir belediyesi statüsündeki illerimizin, köy ve mahallelerimizin
yaşadığı sıkıntıların
araştırılması, tespiti ve mağduriyetlerin giderilmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair
önergemizin görüşmelerinin 11/10/2017 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin
üzerinde ilk söz, öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Baki Şimşeke aittir.
Buyurun Sayın
Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
Lütfen süresinde
tamamlayalım.
Buyurun, süreniz beş
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 6360 sayılı Büyükşehir Yasasıyla
kapatılan köy ve mahallerimizin yaşadığı
sıkıntıların araştırılması, tespiti ve
mağduriyetlerin giderilmesi adına, Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sosyal, ekonomik ve siyasi
birçok risk taşıyan bu Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte
yeni kurulan ve sınırları genişleyen bütün
büyükşehirlerde köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği
kaldırılmıştır. Bu yerlerdeki köyler mahalle olarak,
belediyeler ise belde isimleriyle tek mahalle olarak ilçenin belediyesine
katılmıştır. Hayata geçirilen bu kanunla beraber mahalleye
dönüştürülen köylerde ve beldelerde vatandaşlarımız birçok
sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Maalesef,
yetkilerin bir kısmı büyükşehir belediyesine, bir
kısmı ilçe belediyelerine bağlanmıştır. Köylerin
yollarının yapımı büyükşehir belediyesine ama köy içi
yolların yapımı ilçe belediyesine verilmiştir. İçme
suyuyla ilgili olan yetki büyükşehir belediyesine, çöp toplama yetkisi
ilçe belediyesine verilmiştir.
Düşünebiliyor musunuz
Mersinin Yeniceden Anamura 400 kilometre, Anamurun kuzeyine doğru
gidildiği zaman da 70-80 kilometre, en az 450-500 kilometrelik bir yerdeki
cenaze hizmeti büyükşehir belediyesi tarafından
sağlanmaktadır. O mezarlıktaki otların biçilmesi bile
büyükşehir belediyesi tarafından yapılmaktadır. İlçe
belediyeleri şu anda bir daire başkanlığı ve şube
müdürlüğü boyutuna düşürülmüştür. İlçe belediyelerinin
inşaat ruhsatı verme ve çöp toplama dışında doğru
dürüst bir yetkisi kalmamıştır. Büyükşehrin sadece bir fen
işleri müdürlüğünün ya da yol müdürlüğünün bütçesi kadar koskoca
bir ilçe belediyesinin bütçesi yoktur.
Ayrıca, bu yasayla
beraber, vatandaşlarımız, planlamayla ilgili de birçok sorunla
karşı karşıya kalmaktadır. Türkiyenin terör ve
işsizlikten sonraki en önemli sorunu planlamadır. Şu anda,
köyleri mahalle yapmışız, adını
değiştirmişiz, Siz mahalle oldunuz. demişiz yalnız,
köyler yine Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğine göre ruhsat
almak zorunda. Dolayısıyla, uygun arsa da üretilmediği için,
imar planları olmadığı için, vatandaşlar eski usul,
gidip kaçak inşaat yapıyorlar. Kaçak inşaat yapan
vatandaşlar elektrik abonesi olacaklar, Efendim, muhtardan 2004
yılından önce yapılmıştır. diye yazı
alın gelin. diyor TEDAŞ. Şimdi, muhtar da biliyor,
vatandaş da biliyor, TEDAŞ da biliyor bu binanın hangi tarihte
yapıldığını ama böyle bir yazı alamaz ise
TEDAŞ elektrik bağlamıyor. Şimdi, muhtar kendi köylüsüyle
karşı karşıya geliyor, belediye kendi
vatandaşıyla karşı karşıya geliyor ve sorun
çözülmüyor. Köylerde arsa üretmeden, köylerin planını yapmadan,
altyapısını yapmadan çıkartılan yasa, maalesef çok
sayıda insanımızı mağdur etmektedir.
Ayrıca belediyelerle
ilgili gayrimenkul devirlerinde çok sayıda sorunla
karşılaşılmaktadır. İktidar belediyelerine, o il
sınırı içerisindeki hazineye ait olan birçok gayrimenkul ve özel
idareye ait olan birçok gayrimenkul devredilmesine rağmen muhalefet
belediyelerine bu devirler yapılmamıştır. Bir
büyükşehir belediyesi, her vatandaşın her köylünün içtiği
sudan sorumlu olacak, su kaynağıyla ilgili bir yetki almak
istediği zaman aylarca, yıllarca hazineyle -su
kaynağının olduğu- ve orman müdürlükleriyle izin alma mücadelesi
yapacak. Bu şekilde işlerin çözülmesi mümkün değil. Altyapı
yapacak, arıtma tesisi yapacak, maalesef bulunduğu yer hazinenin veya
orman veya ormandan bir geçiş yapılmak zorundaysa aylarca prosedürle
uğraşılıyor.
Mersin Büyükşehir
Belediyesi, sahilleri mafyanın elinden kurtarma mücadelesi veriyor,
işgal edilmiş sahiller. Bununla ilgili hazineden kiralama
yapıyor, hazine sadece Mersin merkezdeki sahillerle ilgili 1 trilyon kira
bedeli koyuyor ama AKPli belediyeler bu tahsislerin tamamını
bedavaya alıyorlar. Türkiye'nin birçok yerinde
Ankara metrosu
Ulaştırma Bakanlığına devredildi ama Adana
Büyükşehir Belediyesi MHPli olduğu için metro hâlâ Adana
Büyükşehir Belediyesinin sırtında. Belediye her ay gelirlerinin
yüzde 40ını metro borcuna yatırıyor, çalışmayan
metronun borcunu ödemekle meşgul ve vatandaşa yapacak olduğu
hizmetleri yapamıyor.
Ben buradan Sayın
Başbakana ve Ulaştırma Bakanına sesleniyorum: Adil
davranın, Ankara metrosunu nasıl Bakanlığa
devretmişseniz Adana metrosunu da Ulaştırma Bakanlığı
olarak devralın. Buradan bütün Adana milletvekillerine, bölge
milletvekillerine ve bakanlara sesleniyorum: Adana halkının
hakkını gasbediyorsunuz, Adanalıların alacak olduğu
hizmetleri engelliyorsunuz.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Şimşek.
Şimdi, diğer siyasi
parti gruplarından HDP Grubu adına Mardin Milletvekili Mithat Sancar.
Süreniz üç dakikadır.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA MİTHAT
SANCAR (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel
yönetimlerle ilgili konuşulması gereken temel sorun kayyum
sistemidir. Türkiyede yerel yönetim sistemi diye bir şey kalmamıştır.
Yerel yönetimlerden söz edebilmek için genel karar organlarının
seçimle iş başına gelmiş olması gerekiyor. Seçimle
iş başına gelmiş 89 belediyenin başkanları
görevden alındı, yerlerine kayyum atandı. Neden kayyum atandı?
diye sorduğunuzda, hamasi açıklamalar dışında herhangi
bir bilgi yok. Mardin Büyükşehir Belediyesiyle ilgili, milletvekili
olduğum şehirle ilgili burada pek çok propaganda yapıldı.
Aylarca, hatta yılı aşan süre boyunca müfettişler
belediyede çalıştılar ve bizzat kendileriyle
görüştüğümüzde Bir şey bulamıyoruz ama çalışmak
zorundayız. dediler. Tek bir yolsuzluk, tek kuruş yolsuzluk, tek
kuruş usulsüzlük yok orada; bir tane yargı kararı yok orada ama
olağanüstü hâli fırsat bilerek, bir darbe girişimini -maalesef-
kendi darbesi için bir fırsata çevirerek kayyum sistemini getirdiler.
Normal zamanda yapamadıklarını, olağan zamanda
yapamadıklarını olağanüstü hâli fırsat hâline
getirerek yaptılar.
Burada torba kanun
tartışılırken bakanlarla da, AKP grup başkan
vekilleriyle de uzun uzun görüşmeler yapmıştık ve kayyum
düzenlemesinin gelmeyeceğini söylemişlerdi, çekmişlerdi kanundan
ama daha sonra bir kanun hükmünde kararnameyle bunu geri getirdiler.
Peki, atadıkları
kayyumlar ne yapıyor? Atadıkları kayyumların bir
kısmı, küçümsenmeyecek bir kısmı Kürt
düşmanlığı yapıyor, Kürtçe isimleri siliyor,
anıtları yıkıyor, şehirdeki sokakların isimlerini
değiştiriyor ve hepsinde de Kürtçe hedef alınıyor.
İkincisi: Birer il başkanı gibi, ilçe başkanı gibi
hareket ediyorlar. Nereden alıyorlar bu cesareti? İnsan biraz mahcup
olur, utanır. Halkın iradesiyle gelmemişsin; sen orada şov
yapma hakkını, cüretini nereden alıyorsun?
Bir şey daha: Hadi,
bizim belediyelere kayyum atandı; kendi belediyelerine de kayyum
atıyorlar. Demokrasiyi kökten kaldırdılar. Sayın
Topbaş neden görevden alındı? Kamuoyunun bilme hakkı var.
Melih Gökçekle ne pazarlıklar yürütülüyor? Evet, belediyelerle ilgili
temel sorun budur. Halkın iradesi bütünüyle yok sayılmaktadır,
demokrasi burada ağır bir biçimde darbe yemektedir.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi söz
sırası Antalya Milletvekili Mustafa Akaydına aittir.
Sayın Akaydın,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
AKAYDIN (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de sözlerime dünya kız çocuklarına mutlu, barış içinde,
erkeklerle eşit koşullarda, çağdaş ve modern bir gelecek
dileyerek başlamak istiyorum. Benden önce konuşan her iki hatibin
eleştirdikleri noktalara ben de aynen katılıyorum.
Bu ifadeden sonra, sayın
milletvekilleri, şunu söylemek isterim: Bundan tam beş yıl önce,
bir sonbahar günü, sabaha karşı, ansızın getirilen -bu moda
deyimiyle- bir yasayla 6360 sayılı Bütünşehir Yasası
bildiğiniz gibi Meclisimizden geçti. Neden ansızın diyorum? Bu
yasa geçirilirken alakadar olan ne sivil toplum örgütlerine
danışıldı ne muhalefetin görüşü alındı ne bu
konudaki bilim adamlarının görüşü alındı ne de dünya
örneklerine saygı gösterildi. Bence bu siyasi bir yasaydı çünkü 14
yeni il Kocaeli ve İstanbul gibi bütünşehir yapılırken bu
illerin bir kısmının belediye başkanlıkları
kırsal alandaki AKP oylarının farazi fazlalığına
dayanılarak kazanılabileceği düşünülüyordu. Bu operasyon
Antalyada biraz da siyasi yolsuzlukla birlikte ama diğer bazı
illerde de doğal akışıyla birlikte başarılı
da oldu. Nitekim Ordu Belediyesini CHP Antalyada olduğu gibi kaybetti,
Eskişehir Belediyesini güç koşullarda kazandı gibi. Bence bu bir
siyasi operasyondu. Bunun hiçbir şekilde akılla mantıkla ilgisi
yoktu arkadaşlar. Bakın, biz o zaman CHPli bir heyet olarak
Sayın Cumhurbaşkanını ziyarete gittik, dedik ki: Bunu veto
edin, şu şu sakıncaları var. Fransa örneğini verdik,
36 bin belediye var Fransada. Bu bir yerelleşme değil, tam tersine,
merkezîleşmedir." dedik, sözlerimizi dinletemedik ve sözlerimizin bir
bölümünde de bunlarla birlikte köyde yaşamın çok zor hâle
geleceğini söyledik. Bildiğiniz gibi, beş yıllık bir
süre tanındı, bu beş yıllık süre 30 Martta doluyor ve
30 Martta köyde yaşam çekilmez hâle gelecek, sanıyorum, kırsal
nüfus şu anda yüzde 17ye düşmüş durumda Türkiye'de. Kalan son
yüzde 17yi de biz bu şekilde kaybedeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
Antalya Belediyesini 930 milyon liralık bütçe yaparak kapattım, bu
sene yapılan bütçe 2 milyon 250 bin lira ama Antalyanın 15 kat
arttı yüzölçümü, nüfusu 2 kat arttı. O zaman 500 milyon dolardı
bütçe, şimdi 600 milyon dolar. Antalya Belediyesi hiçbir iş
yapamıyor arkadaşlar, bu hizmetleri yerine getiremiyor ve şu
anda 1 metrekare bile yeni asfalt çalışması üç buçuk yılda
Antalyada yapılmamıştır; hepsini Karayolları
yapıyor, açık söylüyorum bunların hepsini ve şu anda da
köylü büyük bir panik içinde; mart ayında suyuna, harçlarına,
vergilerine gelecek zammı bekliyor değerli arkadaşlar.
Hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Öneri üzerinde son söz,
Kocaeli Milletvekili Cemil Yamana aittir.
Buyurun Sayın Yaman. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CEMİL YAMAN (Kocaeli) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 13 ilde büyükşehir belediyesi ve 26 ilçe
kurulmasıyla ilgili bazı kanun ve kanun hükmünde kararnameyle
değişiklik yapılmasına dair kanun ile birlikte köy ve
mahallelerimizde yaşanan sıkıntılarla ilgili AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle sizleri
saygıyla selamlıyorum.
2004
yılında Kocaeli ve İstanbul illeri il sınırları
mücavir alan olarak pilot büyükşehirler yapılmıştır.
Pilot büyükşehir olarak kabul edilen bu iki ilin başarılı
olması sonucu 2008 yılında çıkarılan yasayla birlikte
büyükşehirlerde bulunan belde belediyeleri kapatılarak yeni ilçeler
kurulmuştur. Değişimine şahit olduğum,
yaşadığım şehir olan Kocaeliyi örnek vermem gerekirse
44 belediyesi olan Kocaeli 12 ilçe belediyesine dönüştürülmüştür. Birçok
belde belediyesi daha önce bırakın hizmet etmeyi işçi
maaşlarını ödeyemeyen, borç batağında olan
belediyelerken bu yasayla birlikte ilçelerde dönüşümle
halkımızın yaşam kalitesi artırılmış,
özellikle AK PARTİ öncesi hükûmetlerin bile yapamadığı
hizmetleri yapar hâle gelmiştir. Örneğin, birçok beldenin
bırakın altyapıyı, üstyapısı bile doğru
dürüst yokken, yapılan değişiklik sonucu büyükşehir
belediyeleri ve ilçe belediyelerinin asli işi olan hizmetlerin
dışında devasa projelere imza atmışlardır. 2009
yılında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yalnız Gebzemizde
ilk döneme ait altyapıya 170 milyon TL ayırmıştı,
yatırım yapmıştı. Yıllardır beklenen Osman
Hamdi Bey Kültür Merkezi tamamlanmış ve halkımızın
hizmetine sunulmuştur. Tüm ilçelerde ilçe belediyeleriyle birlikte
büyükşehirlerimizde ortak projelerle halkın hayatı kolaylaştırılmıştır.
Büyükşehir Yasası çıkmamış olsaydı Kocaelimizde,
büyükşehirlerimizde bu altyapı, bu yatırımlar
yapılamazdı.
Kocaeli
Büyükşehir Belediyemiz her yıl, mesela 1 milyon ağaç dikmekte,
SEKA Parkı gibi devasa parklar yapılmakta. Büyükşehir
Yasası öncesi Körfezde bırakın yüzmeyi, çevresinde gezilmezken,
yapılan arıtma tesisleriyle birlikte bugün evsel ve sanayi
atıklarının yüzde 99u arıtılmakta ve artık
Körfezimiz her geçen gün yeni deniz ürünleriyle, yeni balık
çeşitleriyle tanışmaktadır. Bütün canlıların
yaşadığı ve mavi bayrakları olan plajlara sahiptir
bugün Körfezimiz.
Bu
yasa çıkmamış olsaydı Kocaelimiz ve diğer
büyükşehirlerimiz bu hâle gelemezlerdi. Kocaelimizi bırakın,
ilçeleri, bütün köy yolları sıcak asfaltla kaplanmış,
büyükşehir belediyemiz kendi imkânlarıyla Namazgah
Barajını yapmıştır ve bunu uzatmak mümkün. Eğer
bugün büyükşehirler yeteri kadar hizmet almamışsa, AK PARTİ
belediyeciliğiyle tanışmamış belediyeler,
inşallah, en yakın zamanda AK PARTİ belediyeciliğiyle
tanışırlar.
Bu
vesileyle, Aliağada yaşanan patlamada hayatını kaybeden
kardeşlerime Allahtan rahmet diliyorum, yaralı kardeşlerimize
acil şifalar diliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Başkanım, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Öneriyi
kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU
(İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı, şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım,
oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, cezasızlık veya
yasaların demokratik tahayyülleri zorlayan yetki
tanımlamalarının araştırılması amacıyla
11/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/10/2017
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 11/10/2017 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Yıldırım
Muş
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
11 Ekim 2017 tarihinde
Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım
tarafından verilen 5572 sıra numaralı Cezasızlık veya
yasaların demokratik tahayyülleri zorlayan yetki tanımlamalarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/10/2017 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin üzerinde ilk söz -öneri sahibi- Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına Batman Milletvekili Ayşe Acar Başarana aittir.
Buyurun
Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP
GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, maalesef İç Tüzükteki
kısıtlama nedeniyle beş dakika içerisinde hiçbir şehir
ayrımı yapmadan, Türkiyenin en güneyinden en kuzeyine, en
doğusundan en batısına yaşanan işkence olayları
ve orantısız müdahalelerle ilgili konuşacağım.
Evet arkadaşlar,
özellikle 2015 yılından bu yana insan hakları ve özgürlükleri
açısından inanılmaz bir geriye gidişin olduğunu çok
açık ve net bir şekilde görmekteyiz. Bunların bir
kısmı zaten son günlerde gördüklerimizdi, birazdan detaylarıyla
bunların bir kısmını söyleyeceğim. Ama İHDnin bu
konuda bir raporu var, bence onu çok dikkatli bir şekilde incelemek
gerekiyor. 2015 yılında, sadece 2015 yılında İHDye
göre 5.671 kişi işkenceye maruz kaldığını
söylemiş. Yine, 2016 yılında sadece gözaltında
işkenceye uğradığını söyleyen kişi
sayısı 1.458 yani bu, sadece İHDye başvuranlar, bir
şekilde İHDye gidip derdini anlatabilenler.
Evet arkadaşlar, ben
yine birkaç örnekle devam edeyim. Aslında birkaç gün önce sosyal medyada
hepimizin gördüğü bir olay vardı, Muğla meselesi. 7 kişi
gözaltına alınmıştı çıplak bir şekilde, ters
kelepçeyle, asfaltın üzerine yatırılmış,
işkenceye maruz bırakılmış, kaburgaları
kırılmış. Avukatların beyanlarına göre yüzlerinde
işkencenin izleri çok açık ve net bir şekilde görülmekteydi ve
bu işkence basına bir şekilde servis edildi. Peki, bunlarla
ilgili şu ana kadar bir işlem var mı? Yok.
Yine, birkaç gün önce,
eğer bir şekilde basına yansımasa çakmak gazı
zehirlenmesi diyecekleri bir vaka vardı, Yiğitcanın meselesi
ama sonra öğrendik ki çakmak gazı zehirlenmesi değil, 2 polis
tarafından darbedilmiş yani katledilmişti, işkenceyle
katledilmişti.
Evet arkadaşlar, yine
bununla beraber daha dün sadece kayıplarını anmak isteyenler en
az müdahaleyle biber gazına, suya boğuldular. Yani Türkiyede en ufak
bir basın açıklaması yapanlar, en ufak bir şekilde iktidara
karşı tepkisini göstermeye çalışanlar gazla, tazyikli
sularla, işkencelerle saçlarından yerlerde sürüklenerek
gözaltına alınıyorlar. Bunun yine bir başka örneği,
Veli Saçılık. Veli Saçılık tek kolunu devlet
şiddetiyle kaybetti ama her gün İşimi istiyorum. eylemi
yapıyor, her eylem sonrasında darbedilerek, işkenceye maruz
bırakılarak gözaltına alınıyor. Sadece kendisi
değil, annesi de yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıyor.
Peki, iktidarımız ne yapıyor? Annesine polise mukavemetten dava
açtırıyor, soruşturma başlatılıyor.
İşte böyle bir Türkiye gerçekliği içerisindeyiz değerli
arkadaşlar.
Ve yine, bu süreç içerisinde
özellikle kadına şiddetle ilgili, cinsel şiddetle ilgili birçok
vaka bize ve kamuoyuna yansımıştır. Bunlardan bir
kısmı; Kevser Eltürkün zaten basına ve kamuoyuna yansıyan
çıplak, işkenceye uğramış cenazesinin teşhiri
vardı, bunun yanında Diyarbakır Emniyetinde cinsel
işkenceye uğradıklarını söyleyenler vardı, yine
Elâzığ Emniyetinde bu şekilde cinsel işkenceye
uğradığını beyan edenler vardı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu Anayasanın kapak rengini değiştirince
Anayasanın içeriği değişmiyor. Ben size amasız,
fakatsız bir madde okuyayım. Anayasanın 17nci maddesi -hiç beğenmediğiniz,
darbe anayasası dediğiniz Anayasa, hepimizin dediği- şunu
diyor: Kimseye -ama hiç kimseye, ama yok, fakat yok, kimliği yok, hiç
kimseye- işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
Anayasanın amir hükmü, emredici hükmü; herkes için geçerli.
Yine, bunun yanında, siz
2014 yılında güya 80 darbesini araştırmak için bir madde
eklediniz TCKya, 77nci madde, insanlığa karşı suçu
düzenlediniz ve insanlığa karşı suç içerisinde sayılanlardan
biri kasten öldürme ve işkencedir. İşkence, insanlığa
karşı suçtur, değerli arkadaşlar, zaman
aşımı yoktur.
SİHAlarla biz
nasıl yargısız infazların
yapıldığını gördük. O SİHAlar hâkim oldu,
savcı oldu, cellat oldu insanları katletti ama çözüm önce
yüzleşmekten başlar. Gelin, kendi gerçekliğimizle
yüzleşelim diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Muş, 60a
göre, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman
Milletvekili Ayşe Acar Başaranın HDP grup önerisi üzerinde HDP
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, geçtiğimiz dönemlerde de
kamuoyunda bir tartışma çıkmıştı özellikle
insansız hava araçları ve silahlı insansız hava araçlarıyla
alakalı. Terörle mücadelede etkin şekilde kullanılan bu iki
savunma aracının hedefi vatandaşımızın can ve mal
güvenliğini tehdit eden illegal terör örgütü mensuplarının
bertaraf edilmesidir ve bunlar onlara karşı operasyon
gerçekleştiren güvenlik güçlerinin irtibat, koordinat almasını
sağlayan hava araçlarıdır. Bunların hâkim, cellat,
savcı gibi olma yetenekleri bulunmamaktadır, teröre karşı
etkin şekilde kullanılmaktadır ve kullanılacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Halkların
Demokratik Partisi grup önerisi
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Başkanım, ben de bir açıklama getirmek istiyorum bu
konuyla ilgili 60a göre.
BAŞKAN Şimdi siz
kanaatinizi söylediniz, o da söyledi.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Yok, sadece kısa bir açıklama yapacağım bu
SİHAlarla ilgili o kadar, sadece kısa bir açıklama.
BAŞKAN Peki, 60a göre
size de söz veriyorum.
Öyle polemiklerle
uzatmayalım lütfen.
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Yok, uzatmayacağım.
27.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaranın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Ben bir daha belirtmek istiyorum, insanlığa
karşı suçlar içerisinde yargısız infaz da geçer ve
SİHAlar tamamen yargısız infaz araçlarıdır çünkü
SİHAlar hedeflerini tespit eder, kendilerine göre suçlu kabul eder ve
buna göre cezalandırır. Yani az önce de söylediğim gibi
SİHA demek savcı, hâkim ve cellat demek. Bakın bu tür bir
uygulama insanlığa karşı suçtur. Bugün iktidar iktidarda
olduğu için bir şekilde uygulanmayabilir ama zaman
aşımı işlemez, zamanı ve yeri geldiğinde bir
şekilde bu konuda kararlı olanlar yargılanır ve hiç kimse
de bu sorumluluktan kurtulamayacaktır, bunu bir kez daha söylüyorum.
Yine, bizim bir raporumuz var
bu konuyla ilgili, oradaki kişilerin sivil olduğu da netti. Hoş,
dediğim gibi, sivil olup olmaması da çok önemli değil; bu ülke
eğer bir kabile devleti değilse, hukuk devletiyse hukuk
karşısına çıkarılır ve ona göre cezası belli
olur ve cezalandırılır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili
Ahmet Yıldırım tarafından, cezasızlık veya
yasaların demokratik tahayyülleri zorlayan yetki
tanımlamalarının araştırılması amacıyla
11/10/2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Evet,
diğer siyasi parti grupları adına ilk söz Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğana aittir.
Buyurun Sayın
Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz, eli kanlı PKK
terör örgütü ve FETÖ başta olmak üzere, IŞİD, DHKP-C gibi birçok
terör örgütüyle aynı anda mücadele etmektedir. Bu mücadeleyi sürdüren
güvenlik güçlerimiz ise birçok başarılı operasyona imza atmaktadır,
terör örgütlerine nefes aldırmamaktadır. Bu kahramanca mücadelenin
son örneklerinden birisi de geçtiğimiz günlerde Muğlada alan edinme
ve eylem yapma çabası içinde olan PKKlı teröristlere indirilen
darbedir. Gördüğümüz kadarıyla güvenlik güçlerimizin yanlarında
silah, mühimmat ve canlı bomba yeleği olan PKKlı katil sürüsünü
etkisiz hâle getirmesini hazmedemeyenler bulunmaktadır.
Efendim, yeni ilçemiz
Seydikemerde yakalanan teröristlerin üzerindeki elbiseler
çıkarttırılmış, yere yatırılmış,
ters kelepçe yapılmış vesaire. Şimdi ben de sizlere sormak
istiyorum: Bu PKKlı kan emicilere güvenlik prosedürü gereği yere
yatırılmayıp koltuk mu tahsis edilecekti? Üzerlerindeki
patlayıcılarla tüyü bitmemiş sabilerin kanına girecek olan
bu hainlerin ellerine kelepçe yerine çiçek mi verilecekti? Akla hayale
gelmeyecek usullerle vücutlarını âdeta bir ölüm makinesi hâline
getiren, masumları hedef alan bu teröristlerin üzerindeki elbiseler
çıkartılarak güvenli bir şekilde üst taraması
yapılmayıp onlara takım elbiseler mi hediye edilecekti?
Diğer yandan, Köyceğizde güvenlik güçlerimizle çatışmaya
girip 5 tanesi öldürülen, bir diğeri de yakalanacağını
anlayınca kendisini patlatan, 1 binbaşımızı yaralayan
PKKlı teröristler güzel Muğlamıza çiçek toplamaya mı
gelmişler?
Değerli milletvekilleri,
burası Türkiye Cumhuriyetidir, Türkiye Cumhuriyetinin bir
karış toprağında gözü olanın sonu o toprağın
altıdır. Şanslıysa yüce Türk adaletinin huzuruna da
çıkabilir.
Gecesini gündüzüne katıp
aziz Türk milletinin huzuru için çabalayan güvenlik güçlerimiz aynı
zamanda kendilerine kanunlarımızın verdiği yetkilerini
kullanarak görevlerini yapmaktadırlar. Eğer kendilerine verilen
yetkilerin dışına çıkanlar varsa bunlarla ilgili somut
bilgi ve belgeleri paylaşarak gereğinin yapılmasını
İçişleri Bakanlığından ve Hükûmetten isteme
hakkımız elbette ki saklıdır. Ancak bize düşen, sapla
samanı karıştırmadan siyaset yapmak ve ülkemizin terörle
mücadelesini başarıyla sonuçlandırmaktır. Teröristlerle
mücadele eden güvenlik güçlerimizin elbette kendi can güvenliğini
sağlayacak tedbirleri alma hakları da vardır. Bu bakımdan,
yapılan işlerin hepsi doğrudur, yerindedir ve terörle mücadele
konusunda yapılan haklı eylemlerin hepsini destekliyoruz. Ancak
yanlış yapan varsa da bununla ilgili İçişleri Bakanlığımız
gerekli tahkikatı yaparak suçluları cezalandıracak güçtedir.
Bu duygularla yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan.
Öneri üzerinde söz
sırası Ankara Milletvekili Şenal Sarıhana aittir.
Buyurun Sayın
Sarıhan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞENAL
SARIHAN (Ankara) Değerli Başkan, kâtip üyesi
arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım ve
çalışan arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlarımızın,
HDPnin vermiş olduğu önerge güvenlik güçlerinin orantısız
güç kullanımlarına ilişkin bir grup önerisi. Şimdi,
güvenlik güçleri orantısız güç kullanıyorlar mı,
kullanmıyorlar mı, bunun yasal değerlendirmesini nasıl
yapabiliriz? Güvenlik güçlerimizin orantısız güç kullanma olgusu iki
durumda ortaya çıkabilir: Bir, toplantı ve gösteri
yürüyüşlerinin gerçekleşmesi sırasında. İki,
gözaltında. Diğer konuşan HDP milletvekili
arkadaşımız gözaltı süreci ve işkenceye ilişkin
düşüncelerini ifade etti. Ben bu bölüme ilişkin görüşlerimi bir
başka söz alımında değerlendirmek üzere, esas olarak
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin hakkı nereden
doğmaktadır ve bu hakkın kullanımı konusunda
sınırlar ne olmalıdır?a işaret etmek istiyorum.
Dün bildiğiniz gibi 10
Ekimdi, bir katliamın yıldönümüydü. Bir gazetenin, sadece bir
gazetenin ilk sayfalarını size getirdim. Burada diyor ki: Anmaya da
gaz. Şimdi, değerli arkadaşlar, toplanmak, ya miting yapmak ya
yürüyüş yapmak ya da herhangi bir biçimde küçük gruplarla düşüncelerimizi
açıklamak Anayasanın bize verdiği düşünceyi açıklama
hakkının en önemli parçalarından biridir. Her biçimde, yazarak
da açıklayabiliriz, müzik yaparak da, toplanarak da. Bu toplantılar
nedir? Barışçıl toplantılardır. Ve bir ülkede
barışçıl toplantılar ne ölçüde çoksa -bakın,
barışçıl toplantılar- belli ki o ülkede özgürlüklerin bir
sınırı vardır, bir sorunu vardır. Eğer insanlar
bu tür görüş açıklamalarına ihtiyaç duymuyorlarsa o ülkede
demokrasi ve özgürlük vardır. Ama yine de buna rağmen
iktidarları, yönetenleri etkilemek için bu hak kullanılabilir. Bu
hakkın kullanımı sırasında -yani dün ortaya çıkan
Anmaya da gaz- bir cinayetin, bir katliamın anılması için bir
araya gelmek isteyen insanların herhangi bir biçimde gayrimeşru bir
amaçları yoktur, barışçıl olmayan bir amaçları yoktur.
Siz onları engellediğiniz anda -bırakınız gaz
sıkmayı- yasayı ihlal etmiş olursunuz, onların
haklarının kullanımının önüne geçmiş olursunuz.
Bu hakkın kullanımı noktasında hem bizim iç hukukumuzda,
Polis Vazife ve Salâhiyet Yasamız içinde hem Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasamız içinde hem de uluslararası
sözleşmelerde kanun adamlarının hangi hâlde zora
başvurabilecekleri noktasında düzenlemeler vardır. Bu
düzenlemeler bir zorunluluğu gerektirir. Yapacağınız
müdahale
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
İzin verir misiniz, kısa bir süre lütfen?
BAŞKAN İlan ettim
Sayın Sarıhan, daha öncekilere de hiç vermedim, arkadaşlara
haksızlık olmasın. Lütfen tamamlayın, süre
vermeyeceğim çünkü.
ŞENAL SARIHAN (Devamla)
Peki, sözümü burada keseceğim. Çünkü kamuoyunun duymadığı
fikirlerimizi Meclisimizde paylaşmak çok da düşünce özgürlüğümü,
ifade özgürlüğümü kullanmak anlamına gelmiyor.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
İç Tüzükü uygulamaya
çalışıyoruz.
Öneri üzerinde son söz
Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğduya aittir.
Buyurun Sayın
Aydoğdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) Sayın Başkan, kıymetli
arkadaşlar; İzmir Aliağada meydana gelen müessif hadisede
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet diliyorum,
yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, Halkların Demokratik Partisinin vermiş olduğu
önergeyle ilgili grubumun görüşlerini sizlere arz edeceğim.
Kamu düzeni dediğimiz
şeyin kurucu unsuru kamu gücü ile kamunun kendisi arasındaki
mutabakattır arkadaşlar. Kamu düzeni bir kamu gücüyle kurulur. Devlet
dediğimiz şey de o meşru güç kullanma tekelini elinde bulunduran
varlığın adıdır ve çok hassas bir konudur bu konu.
Kamu düzeninin temin edilmesi ve bu düzenin devam ettirilmesi esnasında
süreci güçleştiren en önemli şey bu mutabakata yapılan
saldırıdır. Bu, kamu düzenine onay veren bütün vatandaşlara
karşı yapılmış bir saldırıdır
aslında. Ülkede herkesin kabul ettiği, bir arada yaşamanın
vazgeçilmez şartı saydığımız yasalara uymamak ve
güvenlik güçlerinin yasaların emrettiği şekilde düzeni temin
etmesi için kullandığı usulü, araçları istismara zorlamak
bir şekilde terörün de bir parçasıdır. Türkiye, devleti ve vatandaşıyla
bu anlamda bu düzenin temini ve bu toplumsal rızanın kamu düzeni
konusunda sarsılmaması için azami dikkati gösteriyor. Kırk
yıldır bu işle uğraşıyoruz, kırk
yıldır kardeş kavgasına girmemek için
uğraşıyoruz. Bu hususta bütün dünyanın
uyguladığı terörle mücadele yöntemleri içerisinde Türk güvenlik
güçlerinin bir kardeş kavgası çizgisinde
yaklaştığını hiç kimse inkâr edemez. Burada
insafsızlık etmeyelim.
Arkadaşlarımızın
önergede bahsettiği Alanyadaki konuyla ilgili gereği
yapıldı, açığa alındı, soruşturma sürüyor.
Cezasızlık anlayışı kesinlikle doğru
değildir, güvenlik güçlerinin
itibarsızlaştırılması bu çerçevede kabul edilemez.
Türkiye'de güvenlik güçlerinin veya herhangi bir kamu görevlisinin
vatandaşla muhatap olduğu noktalardaki tutumu, davranışı
hakkında vatandaş rızasının, vatandaş
memnuniyetinin ve vatandaş gönlünün incitilmemesi AK PARTİ
hükûmetlerinin en temel endişesidir, bizim temel felsefemiz budur. Bu
itibarla, terörle mücadele gibi çok hassas bir konuda herkesin azami dikkati,
özeni göstermesi gerekir diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Halkların Demokratik
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve
arkadaşları tarafından, terör örgütleri tarafından
kaçırılan askerlerin akıbetinin
araştırılması amacıyla 11/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
11/10/2017
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
11/10/2017 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili
Eren Erdem ve arkadaşları tarafından, terör örgütleri
tarafından kaçırılan askerlerin akıbetinin
araştırılması amacıyla 11/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1397 sıra no.lu) diğer önergelerin
önüne alınarak görüşmelerinin 11/10/2017 Çarşamba günlü birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi üzerinde ilk söz, öneri sahibi adına İstanbul
Milletvekili Eren Erdem.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
EREN ERDEM (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
arkadaşlar; konumuz aslında terör örgütleri tarafından
kaçırılan askerler ama kısa bir süre önce bazı görüntüler
tartışma ve bazı mülahazalara sebep olmuştu. Bunların
kamu vicdanında yarattığı tahribat nedeniyle bunun
üzerinden bir siyasi mülahaza yapmayı doğru bulmadığım
için meseleyi sadece taziye boyutunda tutmak istiyorum çünkü bu görüntülerle
ilgili birkaç gündür çeşitli haber sitelerinde ve medya organlarında
haberler yer alıyor. Doğrudur veya yanlıştır. Meseleye
şuradan da bakmayı doğru bulmuyorum yani Neden efendim bu
görüntüler doğruydu da siz o gün söylemediniz? O gün kamunun galeyana
gelmemesi ya da farklı bir tepkinin oluşmaması adına da
böyle bir davranış sergilenmiş olabilir, bunu da meşru ve
normal algılayabiliriz. Dolayısıyla, ben hepimizin yüreğini
dağlayan bu hadiseden ötürü tekrar bütün vatandaşlarımıza
başsağlığı diliyorum.
Değinmek
istediğim esas konu değerli arkadaşlar, bakın, bu hadiseye
muhatap yapının adı IŞİD; işte DAEŞ deniyor,
IŞİD vesaire. Şimdi size sadece bu yıl içerisinde yani 2017
senesi içerisinde yayınlanmış bazı haberler
göstereceğim.
Arkadaşlar
IŞİDçiler serbest. Konyada operasyon yapılıyor, 43
IŞİDçi operasyonla gözaltına alınıyor ve daha sonra
serbest bırakılıyor. Tekrar bir operasyon yapılıyor
IŞİDe, 9 kişi gözaltına alınıyor, bu 9 kişi
serbest bırakılıyor. Mersinde eylem
hazırlığında olduğu iddia edilen IŞİDçiler
gözaltına alınıyorlar, 7 kişinin 5i serbest bırakılıyor.
IŞİDin çok önemli isimlerinden biri olduğu bilinen bu
fotoğraftaki şahıs iki defa gözaltına alınıyor ve
serbest bırakılıyor değerli arkadaşlar.
Tekirdağda 4 IŞİDçi gözaltına alınıyor ve
serbest bırakılıyor değerli arkadaşlar. Aynı
şekilde, Konyada, yine IŞİDçi olduğu iddia edilen -iddianameleri
var- bu 15 şahıs gözaltına alınıyor ve serbest
bırakılıyor değerli arkadaşlar. Yine devam edersek, 10
Ekim sonrası eylem hazırlığında 2 militan
gözaltına alınıyor -haberler her yerde yayınlandı-
şahıslar serbest bırakılıyorlar değerli
arkadaşlar. Aynı şekilde, gözaltına alınıyor,
serbest bırakılıyor; gözaltına alınıyor, serbest
bırakılıyor. Hücre evi arkadaşlar, 18 kişiden
6sı gözaltına alınıyor ve serbest
bırakılıyor. Serbest bırakılan 17 IŞİDçi
için yakalama kararı çıkarılıyor, şahıslar
sınırı geçtiği için yakalanamıyor değerli
arkadaşlar. Bunu çoğaltabiliriz. Taksim bombacısının
-meşhur, biliyorsunuz- gözaltına alındığı ve
serbest bırakıldığı ortaya
çıkmıştı değerli arkadaşlar.
Şimdi size soruyorum
arkadaşlar: Hiç kimse şu anda çıkıp da Bu yargı
kararıdır, yargının iradesidir. falan demesin arkadaşlar.
Türkiyede yargının en fazla siyasallaştığı
dönemde olduğumuz gerçeğiyle karşı
karşıyayız. Bu süreçte FETÖyle mücadele noktasında bir
sürü insan byLock şüphesiyle gözaltına alındı.
İçlerinde sadece telefonlarının incelenmesi sonucunda byLock
çıkmadığı tespit edilerek serbest bırakılan ama o
süre zarfında aylarca tutuklu kalan vatandaşlar oldu. Ama burada
bakıyorsunuz, yüzlerce örnek sayabilirim, sadece 2017de yüzlerce
IŞİDci gözaltına alınmış ve serbest
bırakılmış. Arkadaşlar, yargının
IŞİD terör örgütüne yönelik bu toleransının sebebi nedir?
Merak ediyorum, öğrenmek için soruyorum, nedir? Niye bunlar serbest
bırakılıyorlar? Neden serbest bırakıyorlar?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ya, neyi ima ediyorsun Sayın Erdem?
EREN ERDEM (Devamla) -
Soruyorum Sayın Grup Başkan Vekili, soruma çıkın cevap
verin.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Erdem, neyi ima ediyorsun? Açık konuş
ya, açık konuş, ne söylüyorsun?
EREN ERDEM (Devamla) - Sorumu
soruyorum, açıkça soruyorum: Yargının bu kişileri serbest
bırakmasının sebebi nedir?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Neyi amaçlıyorsun?
EREN ERDEM (Devamla) -
İmayı niye karıştırıyorsun? Ben bir şey ima
etmiyorum, açıkça soruyorum, diyorum ki: Neden serbest
bırakılıyor bu şahıslar? Bununla alakalı sizin
görüşünüzü merak ediyorum, buyurun, gelin burada söyleyin.
İsterseniz şöyle
yapalım: Sayın Muş, ben size bu şahısların
iddianamelerinin tamamını getireyim, hepsi bende var, tamamı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Mahkemeye götür onları.
EREN ERDEM (Devamla) - Daha
ilginç bir şey söyleyeceğim -inşallah sürem yeter- 15 Temmuza en
fazla zemin hazırlayan hadiseler neydi? IŞİD bombalı
saldırılarıydı, değil mi? Şehirleri bombaya
verdiler. Şimdi, o bombalı saldırıları yapan
şahısları serbest bırakan ve onların o saldırıları
yapmasını sağlayan yargıçların büyük bir
çoğunluğunun şu anda görevi başında olduğunu
biliyor musunuz? Türkiyeyi nasıl bir sürece hazırlarken bugün
nasıl bir pozisyonda mevkilerini korumakta olduklarından haberiniz
var mı? Ben belki haberiniz yoktur diye buradan paylaşmak istedim
değerli arkadaşlar.
Bakın, bu yapılara
karşı lütfen yargı daha hassas ve daha dikkatli olsun.
Elimizdekilerin hiçbirisi fasa fiso değil, bunlar evraktır, belgedir,
daha fazlasını da getirebilirim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, ismimi zikrederek bana
açıkça sataşmıştır. Bunlarla alakalı
açıklama istemesi, ben Neyi ima ediyorsunuz? deyince farklı bir
şekilde söylemesi, ismimi zikretmesinden dolayı bana,
şahsıma açıkça bir sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İki dakika süre
veriyorum.
Lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyelim.
EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Muş, ben size sataşmadım, soru sordum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti devleti terör örgütlerine karşı kararlı şekilde
mücadele eden bir devlettir ve AK PARTİ Hükûmeti de terör örgütleri arasında
ayrım olmaksızın hepsine karşı aynı
kararlılıkla mücadeleyi sürdürmektedir, sürdürecektir de.
Bahsedilen terör örgütüyle
ilgili yüzlerce, binlercesi tutuklanmış, şüpheli olanları
sınır dışı edilmiş, yetmemiş, Fırat
Kalkanı Harekâtıyla beraber bu örgüte koalisyon güçlerinin
vuramadığı darbeyi Türkiye Cumhuriyeti devleti tek
başına vurabilmiştir. Sanki bunlar yokmuş gibi, sanki
Türkiye bu operasyonları yapmamış gibi, gerçekten -Türkiye
Cumhuriyetinin Parlamentosunda, Meclisinde bulunuyoruz- bir üyenin buradan
imalarda bulunarak kendi ülkesini bu denli suçlayacak kadar bu tarzda bir
konuşma yapması ne bu kürsüye ne bu Parlamentoya ne de
milletvekilliğine yakışmamıştır. Türkiye
Cumhuriyeti DAEŞe karşı en zor şartlarda, darbe
atlatmış bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kararlılığından
en küçük bir taviz göstermeden bu operasyonu yapmıştır ama
burada sanki bunlar olmamış gibi, efendim, gazete kupürleri
gösteriliyor, Bu niye bırakıldı? Bu nasıl çıktı?
Mahkemeye sorun onları. Kimse bu sayın milletvekiline mahkemeyi
anlatamazmış, mahkeme siyasallaşmış, şöyle
olmuş böyle olmuş. Değerli dostlar, onlarcasını
tutuklayan, Fırat Kalkanı Harekâtını yapan devlet, Türkiye
Cumhuriyeti buna en ağır darbeyi vurmuştur.
Sayın Erdem, size bir
şey söyleyeyim. Bu konuşmayı yadırgamadım, niye
biliyor musunuz? İran ile Türkiye arasında savaş çıkarsa
İranı tutarım. diyen bir milletvekilisiniz siz. O açıdan,
bu konuşma size yakışmıştır.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Haydaa
CEMAL OKAN YÜKSEL
(Eskişehir) Böyle bir şeyin olmadığı belli ya, onun
lafı olmadığı belli ya, yapmayın Mehmet Bey.
EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Erdem. Bir dakika, sorayım bir
EREN ERDEM (İstanbul)
Türkiyeyi suçladığımı iddia etmiştir. Aynı
zamanda, söylemediğim bir sözü bana isnat etmiştir.
BAŞKAN Buyurun,
buyurun, iki dakika süre veriyorum.
Yeni bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
3.- İstanbul Milletvekili Eren Erdemin, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
EREN ERDEM (İstanbul)
Sayın Başkanım, bir kere, AKP Grup Başkan Vekiline iftira
hiç yakışmadı. Elimde o sözü benim söylemediğime dair
mahkeme kararım var. Odanıza yolladığım zaman bu
kürsüye çıkıp benden özür dilemenizi istirham edeceğim. Biraz
sonra muhtemelen makamınıza o mahkeme kararını da
yollayacağım. Onun, sizin parayla beslediğiniz troller
tarafından uydurulmuş, hazırlanmış bir şey
olduğu
Sizin mahkemenizin verdiği o kararı da getireceğim.
Bakın, o kararı da size getireceğim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Nereden biliyorsun trolleri bizim beslediğimizi?
EREN ERDEM (Devamla) - O
kararı getirdiğim zaman, sizden de utanç duyarak burada özür
dilemenizi istirham ediyorum, onu söyleyeyim.
Bir diğeri, her konuda
çıkıyorsunuz, aynı ağızla, Efendim, Türkiyeyi
suçladı.
Değerli arkadaşlar,
Türkiyeyi suçlamıyoruz, diyoruz ki
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Ne yapıyorsunuz?
EREN ERDEM (Devamla) Biz,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Bu insanlarla ilgili iddialar
elimde, iddianameler elimde. Ben bugüne kadar hiç boş atmadım, hep
belgeyle konuştum, çıkarırım burada da o belgeleri
gösteririm. Arabasından TNT çıkmış adamı serbest
bırakan savcı bu ülkeye ihanet eden bir savcıdır. Ben size
o savcının yapmış olduğu bu işin nedenlerini
soruyorum. Çıkıp da böyle, tabiri caizse, seçim zamanı köy
kahvesinde demagoji ve ajitasyon yaparcasına, böyle bir üslupla konuşmayı
da size yakıştıramadım.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Köy kahvesinde görüntü çeken sizsiniz Sayın Erdem.
EREN ERDEM (Devamla)
Bakın, yalan söylemek size yakışmaz.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Biz yalan konuşmayız, merak etmeyin.
EREN ERDEM (Devamla)
Kalkıp burada, defalarca tescil edilmiş bir hadise üzerinden hep
kendi kendinizi aklamaya çalışıyorsunuz. Siz, önce, bu serbest
bırakılmış teröristlerin neden serbest
bırakıldığı sorusuna cevap verin.
Yaptığınız iş doğru değil. Biz, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Fırat Kalkanı operasyonunda ve önümüzde
gerçekleşecek herhangi bir operasyonda IŞİD adlı terör
örgütüyle vereceği her mücadeleyi büyük bir muhabbet ve büyük bir destekle
selamlıyoruz ama içeride de yargının aynı şekilde
mücadele etmediği kanaatimizi buradan paylaşıyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, bir şeyi ifade etmek isterim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Bizim mahkemelerimiz yok, bizim mahkememiz yok, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin mahkemeleri vardır, onlar da Türk milleti
adına karar verir, bunu özellikle belirtmek istiyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Kayıtlara geçti.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Eren Erdem ve
arkadaşları tarafından, terör örgütleri tarafından
kaçırılan askerlerin akıbetinin
araştırılması amacıyla 11/10/2017 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 11 Ekim 2017
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneri üzerinde
diğer siyasi parti grupları adına ilk söz Erzurum Milletvekili
Kamil Aydına aittir.
Buyurun Sayın
Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kayıp askerlerle ilgili verilen araştırma
önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet,
yanlış duymadınız, kayıp askerler merkezli bir
araştırma önergesi. Biraz merkezinden kaydırıldı ama
hakikaten Türk milletinin otuz beş yıllık sürecinde, terörle
mücadele sürecinde başına musallat olan bu çok uluslu, çok
odaklı terör belasının ülkemize sadece ekonomik, askerî,
efendim, kültürel, sosyolojik sıkıntılar açtığı
değil, aynı zamanda sosyopatolojik sonuçlar da doğuran böyle
etkileri de var. Nedir bu? Vakit az ama bunun çerçevesini ben biraz
genişleteyim: Sadece kayıp olan askerlerimiz yok; gerçekten, kolluk
kuvvetimizin birçok kesiminden var, hatta sivil
vatandaşlarımızdan da var. Yani şu veya bu isim adı
altında, IŞİDdi, PKKydı, PYDydi, YPGydi, efendim,
uluslararası bağlantısı olan, bütün Türkiyenin üzerine musallat
olmuş, her türlü bölgede birilerinin adına hâkimiyet kurmaya
çalışan terör örgütlerinin hepsinin bu işte gerçekten tercih
ettikleri yöntemlerden biri de sivil ya da askerî veya kolluk kuvvetinden
birilerini almak, kaçırmak, efendim, zapturapt altında tutmak,
şantaj malzemesi yapmak. Şimdi, bunu nereden biliyoruz? Tabii, ben
Savunma Komisyonu üyesiyim aynı zamanda. Gerek Komisyonumuza gelen
bilgiler, belgeler ışığında gerekse seçim bölgemden
bireysel başvurular noktasında aldığım istihbarat
neticesinde bu sonucu çok net bir şekilde
Hatta görüştüğümüz
aileler dahi olmuştur bu alanda. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devleti
güçlü bir devlettir, kurumlarıyla, efendim, yapısıyla, bu tür
musibetlerin üstesinden gelecek bir potansiyele sahiptir. Bizden istenenler
bellidir.
Bakın, değerli
milletvekilleri, hem ilahi metinlerde hem de evrensel anlaşmalarda
insanın en temel hakkı yaşama hakkıdır. Şimdi,
biz bu evlatlarımızı, esir olduklarını
varsaydığımız bu yavrularımızı bir an önce sağ
salim bir şekilde -sivil kaçırılan
vatandaşlarımız da dâhil- ailelerinin yanlarına tekrar götürülmesi
noktasında üzerimize düşen her şeyi yapmak zorundayız. Bunu
yaparken, bakın, kamuoyuyla, medyayla, şununla, bununla
paylaşmanın bir âlemi yok. Bana bir ailenin söylediği: Ne olur,
karıştırılmasın, siyasi malzeme yapılmasın.
Hele hele medyada birtakım fotoshoplarla da iyice
Toplumu, öncelikle
anne babayı Allah korusun
Çünkü umut gerçekten anne babanın en büyük
beklentisi, hâlâ sağ olduklarına inanıyorlar ki bizim de
inancımız o yöndedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMİL AYDIN (Devamla)
İnşallah, er geç, bir gün ailelerine kavuşacaklar.
Bize düşen, sistematik
bir şekilde ailelerle iş birliği hâlinde, gerçekten
bunların bir an önce o hain odakların elinden alınıp
ailelerine teslim edilmesidir diyorum.
Bu temennilerle saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, söz
sırası Muş Milletvekili Ahmet Yıldırıma aittir.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA AHMET
YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; siyasi iktidar, artık bir güç
anlayışı üzerinden iç ve dış siyaseti belirlemekte ve
bu güç siyaseti kapsamında, ele geçirmiş olduğu medyayı
havuzlaştırarak ve bunlara destek veren belli trollleri kendi
güdümüne alarak toplumsal algı yönetimi yapmaya
çalışmaktadır.
Özellikle
Ailelerle iş birliği içerisine girilmelidir. dedi benden önceki
değerli hatip ama şu unutulmamalıdır ki yaklaşık
bir yıldır insan hakları kurumlarıyla birlikte, bir
şekliyle sivil ya da asker bu çatışmalı ortamda
çocukları -adına ne söylerseniz söyleyin- esir veya
alıkonulmuş aileler şu Meclise gelmekteler insan hakları
kurumlarıyla birlikte ve siyasi iktidar onun emriyle gitmiş, çatışmış,
bir şekliyle çatıştığı kişilerin eline
düşmüş askerlerin ailelerine ve insan hakları kurumlarına
randevu vermemektedir. Şimdi, düşünsenize, bizim partimiz, son
altı ayda üç defa insan hakları kurumlarıyla birlikte şu
Meclis çatısı altına gelen, esir düşmüş askerlerin ve
sivillerin veya kamu görevlilerinin aileleriyle görüşmüş, elinden
gelen muhalefeti yapabileceğini ve bu konuda iktidarın adım
atması için siyasetten ve siyasi hassasiyetlerden bağımsız
pozisyon takınacağını ve bu konuda atılacak
adımlara destek vereceğini söylemiştir. Ama siyasi iktidar ve onun
Meclis grubu randevu dahi vermiyor bu ailelere.
Şimdi, 19 Aralık
2016 günü görüntüleri sosyal medyaya düştüğü zaman Sefter
Taşın şurada siyasi iktidar sıralarında oturup, AKP
Grubunda oturup, bağırıp çağıran, Hükûmetten
celallenerek bu konuyu gündeme getirdiğimiz için cevap verenler şu
anda suspus olmuşlar, mahcup bir edayla sadece yerelden bir askerî
yetkiliyi bunların ailelerine göndererek mümkün olduğunca ortamı
soğuttular, kamuoyunun dikkatinden kaçırdılar, medyanın
gündeminden düşürdüler, havuz medyalarıyla o dönemki algıyı
yönettiler. Vallahi o dönem yanan çocuk sizin çocuğunuzmuş, o dönem
yakılan asker sizin askerinizmiş.
Ne diyordu dönemin Hükûmet
sözcüsü: Bu video görüntüleri ilgili TSKdan teyit edilmiş
değildir. Teyit edilmemiş olması yalan olduğu
anlamına gelmez ki. Kusura bakmasınlar medyada bazı
arkadaşlar da ayaklarını denk alsınlar, uyduruk
görüntülerle halkı galeyana sürükleyemezler. İşte, siyasi
iktidarın emriyle çatışmalara sürülen, hatta sınır
dışına sürülen
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Devamla) -
askerlere siyasi iktidarın vermiş olduğu değer budur
diyorum.
Bütün Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi, öneri üzerinde
son söz Bartın Milletvekili Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın Tunç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; CHP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinde DAİŞ ve bölgedeki diğer terör örgütlerinin elinde
bulunduğu iddia edilen askerlerin akıbetlerinin
araştırılması, o askerlerin sayısı ve kimlik
bilgilerinin tespit edilmesi amacıyla bir araştırma komisyonu
kurulması talep edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, özellikle son on beş yılda gerçekleştirdiği
atılımlar sayesinde güçlendikçe, her alanda önemli ilerlemeler
sağladıkça bölgemiz üzerinde planları olan küresel güçlerin ve onların
taşeronu olan terör örgütlerinin hedefi hâline gelmiştir. Kırk
yıla yakın bir zamandır ülkemiz özellikle Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde yaşayan vatandaşlarımızı hedef alan
PKKyla mücadelemiz sürerken diğer taraftan Orta Doğuda kurdurulan
ve maşa olarak kullanılan DAİŞ terör örgütüyle de mücadele
etmek zorunda kalmış, 15 Temmuz sonrası da FETÖ terör örgütüyle
mücadele eden bir ülke olarak dünyanın en geniş terör
operasyonlarını gerçekleştiren bir ülke konumuna gelmiştir.
Ülkemizin güvenliği,
milletimizin huzuru için güvenlik güçlerimiz, askerimiz, polisimiz canı
pahasına gerek yurt içinde gerekse de sınır ötesinde
operasyonlar düzenlemektedir. Tabii, bu operasyonlarda şehit de
vermekteyiz, yaralanan askerlerimiz de olmakta. Bu operasyonlarda kendileriyle
iletişimin kesildiği askerlerimizin olduğu da zaman zaman
gündeme gelmektedir. Böyle bir durumda askerlerimizin kurtarılması
için gerekli operasyonlar yapılmaktadır. Şunu herkes bilmelidir
ki Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun ordusu hiçbir askerini geride
bırakmaz. Bununla ilgili olarak gerekli tedbirler, alınması
gereken ne varsa alınmaktadır ve bundan sonra da alınmaya devam
edecektir.
Araştırma
önergesinde terör örgütlerinin elinde bulunan asker sayısı ve kimlik
bilgilerinin tespiti gibi bir husus istenmektedir. Terör örgütleri kendilerini
güçlü göstermek için çeşitli propaganda yöntemlerine
başvurmaktadırlar. İşte, bundan dolayı bu tür
bilgilerin, askerlerin kimlik bilgilerinin açıklanmasının ya da
sayısının belirtilmesinin -iddia edilen askerlerle ilgili
olarak- böyle bilgilerin kamuoyuna açıklanmasının özellikle
terörle mücadele operasyonları açısından, o operasyonlara
katılan askerlerimiz, polisimiz açısından, onların moral ve
motivasyonu açısından sakıncalı olabileceği hepinizin
malumudur. Eğer iddia edildiği gibi böyle bir durum söz konusu ise bu
husus Genelkurmay Başkanlığımız, Millî Savunma
Bakanlığımız tarafından askerlerin aileleriyle zaten
paylaşılmaktadır. Nitekim, Sefter Taşla ilgili olarak da
Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri aileye bilgiyi
vermişlerdir, aile de durumu metanetle karşılamış
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Devamla)
ve
Vatan sağ olsun. demiştir.
Terörle mücadele
açısından ve güvenlik güçlerimizin moral, motivasyonu
açısından ve terörün, terör örgütlerinin istediği ortamın
oluşmaması açısından böyle bir Meclis
araştırması komisyonunun hukuken de Mecliste
kurulmasının mümkün olmadığı kanaatindeyim. Bu nedenle
grup önerisinin aleyhindeyim.
Sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Tunç.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/601) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyona üye seçimi
BAŞKAN
Yurtdışına Kaçırılan Kültür
Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin
Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın
Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi
Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
yapılacaktır.
Komisyon üyelikleri için
siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup
oylarınıza sunacağım.
Yurtdışına
Kaçırılan Kültür Varlıklarımızın Belirlenerek
İadelerinin Sağlanması ve Mevcut Kültür
Varlıklarımızın Korunması İçin Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
(10/601)
Adı
Soyadı Seçim
Çevresi
AK
PARTİ (7)
Nevzat
Ceylan Ankara
Ayhan
Gider Çanakkale
Mehmet
Galip Ensarioğlu Diyarbakır
Durmuş
Ali Sarıkaya İstanbul
Ceyda
Bölünmez Çankırı Mardin
Nihat
Öztürk Muğla
Mustafa
İsen Sakarya
CHP
(3)
Zülfikar
İnönü Tümer Adana
Serdal
Kuyucuoğlu Mersin
Gürsel
Erol Tunceli
HDP
(1)
Nihat
Akdoğan Hakkâri
MHP
(1)
Ruhi
Ersoy Osmaniye
BAŞKAN
Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş
bulunan sayın üyelerin, 16 Ekim 2017 Pazartesi günü saat 14.30da Ana
Bina, 2nci kat, 511 numaralı Meclis araştırması ve
soruşturması komisyonları toplantı salonunda toplanarak,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını
rica ediyorum.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.46
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP
ÜYELER: Özcan PURÇU (İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491) (x)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde,
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 491
sıra sayılı Kanun Tasarısının birinci bölümünde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi,
ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci
bölüm, geçici 1inci madde dâhil 17 ile 39uncu maddeleri kapsamaktadır.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tanal
MAHMUT
TANAL (İstanbul) Değerli Başkanım, tabii, Bakanlık
yerinde oturuyor, Komisyon yerinde oturuyor ama burada 50 milletvekili var.
Parlamentoda milletvekili yok.
BAŞKAN
Bu, bütün gruplar için caridir.
Teşekkür
ediyoruz.
CEMAL
OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - AKPde 6 kişi var.
BAŞKAN
Şimdi, ikinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaşa aittir.
Sayın
Demirtaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır, lütfen süresinde tamamlayalım.
CHP
GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iş davalarında zorunlu ara
buluculuğu içeren kanun tasarısı üzerindeki görüşlerimi
ifade etmek üzere söz aldım.
Öncelikli
olarak Aliağada bugün meydana gelen iş kazası sonucu
yaşamını yitiren 4 işçimize Allahtan rahmet diliyorum,
yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı
diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Evet,
taraflar arası uzlaşmayı ilke edinen ara buluculuk, özü
itibarıyla bizim de itiraz etmediğimiz bir konudur. Tam tersine,
toplumda uzlaşma kültürünün artmasını son derece önemli ve
değerli bulmaktayım. Yine dava sayısının
azaltılmasının, hızlı, etkin ve az masrafla yürütülen
bir yargı sürecinin elbette destekçisi oluruz. Ancak bugün konuştuğumuz
zorunlu ara buluculuk tüm bu amaçları karşılayabilir mi? Yani bu
mekanizmayla dava sayısı azaltılabilir mi? İşçiler
yasal haklarını daha hızlı, daha etkin ve daha az masrafla
elde edebilirler mi? Maalesef, bütün bu soruların cevabı
hayırdır. Tasarı bu hâliyle, iş yasalarının
işçiyi koruma ilkesine aykırı şekilde,
çalışanların adalete erişiminde çok büyük bir engel
olacaktır. Bu hâliyle hızlı, etkin ve daha az masrafla
yargılama yapılamayacağı gibi, iş davalarında da
sayının patlayacağını düşünmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, 13,5 milyon kayıtlı ve kayıt dışıyla
birlikte yaklaşık 20 milyon işçinin olduğu ülkemizde, AK
PARTİ Hükûmetinin yanlış politikaları sonucu, iş ve
çalışma yaşamının çözülemeyen, son derece önemli ve
büyük sorunları vardır. Kayıt dışı
çalışma, taşeron işçiliği, iş kazaları ve
meslek hastalıklarında kırılan rekorlar,
sendikalaşmanın önündeki engeller, kadın ve çocuk
işçiliği, çalışma sürelerinin uzunluğu gibi sorunlar
gün geçtikçe çözüleceğine maalesef büyümektedir. OECD verilerine göre
Türkiye, brüt ortalama kazanç sıralamasında 33 ülke arasında
32nci sıradadır; çalışma mesaisinin en uzun olduğu
ülkeler sıralamasında 1inci sırada, iş gerginliğinde
yüzde 76yla yine 1inci sıradadır.
Ülkemiz
maalesef, 2017 yılı Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu
Küresel Haklar Endeksine göre işçi hakları bakımından 139
ülke içerisinde en kötü 10uncu ülkedir. Bu rakamlar, AK PARTİ
hükûmetlerinin iş ve çalışma yaşamının
sorunlarını çözemediğini açıkça göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin yanlış
politikaları sonucu iş ve çalışma yaşamında
böylesine büyük sorunlar ortaya çıkmıştır. Yani bu mevcut
sistem sorun üretmektedir, bu sorunlar da dava üretmektedir. Sayın Bakan,
ne yaparsanız yapın, iş ve çalışma yaşamındaki
bu ağır ve büyük sorunları çözmeden yargıdaki dava yükünü
azaltamazsınız ve yargıyı
hızlandıramazsınız. Yani önemli olan sineklerle
uğraşmak değil bataklığı kurutmaktır yani
sorunları çözmektir.
Öte
yandan, değerli milletvekilleri, yargı sistemimizin de maalesef, çok
büyük yapısal ve zihinsel sorunları vardır. İş mahkemelerindeki
sorunlar da aslında, genel anlamda yargının bir parçası
olan sorunlardır.
Sayın Adalet Bakanı
Komisyonda yapmış olduğu konuşmada, 2016 itibarıyla
hukuk uyuşmazlıklarının yüzde 15inin iş
uyuşmazlıklarından kaynaklandığını,
Yargıtayın iş yükünün yüzde 30unun iş
uyuşmazlığı olduğunu, iş davaları süresinin
ise ortalama dört yüz otuz dört gün olduğunu ve zorunlu ara buluculuk ile
yargının iş yükünün hafifletileceğini, davaların daha
kısa sürede, daha etkin ve daha az masrafla çözüleceğini, amaçlandığını
ifade etmiştir.
Değerli milletvekilleri,
aslında, Sayın Bakan bu rakamlarla bir itirafta bulunmuştur.
Neyi itiraf etmiştir? AK PARTİ hükûmetlerinin yanlış
politikaları sonucu ve yapmış olduğu büyük hatalar sonucu
kalitesiz bir yargı sistemi olduğunu itiraf etmiştir,
yargının sapır sapır döküldüğünü itiraf etmiştir,
bu yargı sistemiyle işçilerin adalete erişemediğini itiraf
etmiştir ve değerli milletvekilleri, aslında, bu itirafla
yargının iflas ettiği itiraf edilmiştir. Peki, iş
mahkemelerindeki bu sorunların çözümü için ne önerilmektedir? Zorunlu ara
buluculuk sistemi önerilmektedir. Zorunlu ara buluculuk ise aslında
yargının özelleştirilmesidir değerli
arkadaşlarım. Evet, bu sistemle iş yargısı âdeta
özelleştirilmektedir. Ne yapılmaktadır? Adalet
dağıtımı zorunlu olarak hâkimlerin elinden alınarak
ara buluculara verilmektedir ve adalet
taşeronlaştırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
ara buluculuk sistemi, dünyada her şeyden önce gönüllülük esasına
dayanır, bizde ise dava öncesi bir zorunluluk olarak işçilere
dayatılacaktır, bu dayatmanın ise çok büyük
sakıncaları olacaktır. Ara buluculuk sistemi, özü
itibarıyla aslında bir pazarlık sistemidir; işçi zorla bu
pazarlık masasına oturtulacaktır, işçinin
anasının ak sütü gibi helal olan bu haklar pazarlık konusu
yapılacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, iş davalarında davayı açanların
yüzde 99u işçilerdir. On sekiz yıllık meslek hayatımda,
avukatlık hayatımda bir işverenin bir işçiye dava
açtığını görmedim, hep işçiler dava
açmışlardır. Yani aslında, dava konusu olan, işçinin
yasal haklarıdır. Düzenlemeye baktığımızda ise
ortaya çıkan şudur: Ara bulucular işveren ile işçiyi yan
yana getirecekler ve diyeceklerdir ki Ey işçi, senin 50 bin lira alacağın
var, bu senin hakkın ama Türkiyedeki davalar iki, üç yıl uzuyor. Bu
sistem bozuk, davayı kazanıp kazanmayacağın da belli
değil, gel sen, 20 bin liraya razı ol diyeceklerdir. Yani
işçinin yasal hakları üzerinde tam bir at pazarlığı
yapılacaktır. Oysa zaten, işveren yasalara göre bu hakları
ödemek zorundadır. Şimdi, ara bulucu, bu şekilde işçiyi
alacaklarından vazgeçirmeye zorlayarak, vazgeçirmeye çalışarak
aslında işverenin avukatlığını yapmış
olacaktır.
Tekrarlıyorum:
Bakın, tasarı bu şekilde geçerse ara bulucular
işverenlerin, kötü niyetli işverenlerin avukatlığını
yapacaklardır yani ara bulucular ölümü gösterip sıtmaya razı
edeceklerdir. Değerli arkadaşlarım, bu kabul edilemez,
edilmemelidir.
Peki, pazarlık kimlerin
arasında yapılacaktır? Ekonomik anlamda güçlü olan ve her türlü
hakkını bilen, avukat tutan işveren ile işten haksızca
çıkartılmış ve hiçbir hakkını alamamış,
hiçbir hakkını bilmeyen, avukat tutamayan, belki cebinde tek
kuruş dahi parası olmayan işçi arasında yapılacaktır.
Eşit olmayanlar arasında yapılan pazarlıkta güçsüz
olanın taviz vereceği çok açıktır ve haklarını
alamayacağı çok açıktır.
Yani değerli
arkadaşlarım, bu sistem işçinin yasal haklarının
önemli bir bölümünü kaybedeceği bir sistemdir. Dolayısıyla
tasarı bu hâliyle geçerse kul hakkı yenecektir. Bu tasarıya
evet oyu verecek olan arkadaşlarımıza söylüyorum: Bu kul
hakkının yenmesine müsaade etmeyin, lütfen. Bu tasarı bu hâliyle
son derece yanlıştır.
Değerli
arkadaşlarım, yine bir başka konu da zorunlu ara buluculuk
sistemi yargıdaki iş yükünü hafifletmeyecek, tam tersine dava
sayısını patlatacaktır. Neden bunu söylüyorum? Bakın,
bu sistem yasalara uymayan, işçiyi fazla çalıştıran,
ücretlerini ve haklarını ödemeyen, kötü niyetli işvereni koruyan
bir sistemdir. Ara bulucu bu kötü niyetli işverenin borçlarını
düşürmeye çalışacaktır. Bu şekilde, işçilerin
hakları ara bulucular tarafından düşürülüp kötü niyetli
işveren de kârlı çıkınca dürüst işveren de diyecektir
ki: Ya, niye ben yasal haklarımın tamamını ödüyorum? Ben
de ödemem. Nasıl olsa ara bulucu var, ara bulucu borçları
düşürüyor. Dolayısıyla zorunlu ara buluculukla kötü niyetli
işveren mükâfatlandırılacak, dürüst işveren ise
cezalandırılacaktır. Yani dürüst işverenler bu şekilde
yasaları çiğnemeye teşvik edilecektir. Bu da bana göre, iş
davasında, iş yargısında dava sayısını patlatacaktır.
Yine, değerli
arkadaşlarım, bir başka konu ise dava sürelerinin
kısalacağı iddiasıdır. Bana göre, bu sistemde yine
dava süreleri uzayacaktır çünkü bu tevzi sisteminden sonra, bir aylık
süre içerisinde ara bulucu bu sorunu çözmek zorunda. Bir aylık süre
içerisinde tebligat nasıl yapılacak? Bakın, bu sistemde
tebligatı dahi bir ayda yapması mümkün değil
dolayısıyla bu şekliyle ara buluculuk mekanizması,
işçinin adalete erişiminde bir engel olacaktır. Biz bu sebeple,
tasarının geri çekilmesi yönünde görüşümüzü ifade ediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Muş, buyurun 60a göre.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Eren Erdemin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ara
vermeden önce burada yaşanan bir tartışmada, benim Sayın
Erdemle alakalı gündeme getirdiğim bir konu hakkında, beni
yalancılıkla itham etmişti ve bir mahkeme kararı
olduğundan bahsetmişti, bana hemen göndereceğini söyledi.
Şunu peşinen söylemek isterim ki hâlâ bana ulaşan bir mahkeme
kararı bulunmamaktadır fakat benim ifade ettiğim,
attığı tweet buradadır, 26/11/2011 tarihinde bu tweet
atılmıştır. Eğer İran-Türkiye karşı
karşıya gelirse, Türkiyeye karşı, İran safında
olurum! İran düşerse bütün doğu düşer. diye bir
tweettir. Daha sonra tepkiler gelmiş, bunun üzerine Doğan Haber
Ajansına bir açıklamada bulunuyor Sayın Erdem, orada da diyor
ki: 2011 tarihinde atılan sıralı tweetin arasından
cımbızla seçilmiş ve anlam bütünlüğü
koparılmış bir tweettir. Yani cımbızla
seçilmiş ne demek? Bu tweet atılmış ve atıldığını
da kendisi burada kabul etmektedir. Bunu Genel Kurulun ve kamuoyunun takdirine
sunmak isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491) (Devam)
BAŞKAN Şimdi söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Mustafa Kalaycıya aittir, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri
Kanunu Tasarısının ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Tasarı, bilindiği
üzere, iş mahkemelerinin kuruluş, görev, yetki ve yargılama
süreleri ile dava şartı olarak ara buluculuğa ilişkin
hükümleri kapsamaktadır. İş uyuşmazlıklarının
hem çalışma hayatının hem de yargının gündeminde
önemli bir yeri vardır. İşçi ile işveren arasındaki
uyuşmazlıkların çeşidi ve sayısındaki
artış iş mahkemelerinin yükünü de
artırmıştır. 2016 yılı adalet istatistiklerine
göre, iş mahkemelerinde davaların karara bağlanabilme süresi
ortalama dört yüz otuz dört güne yükselmiş olup temyiz aşaması
da dikkate alındığında davaların sonuçlanması iki
üç yılı alabilmektedir. İş yargısının artan
iş yükü ve davaların sonuçlanmasının gecikmesi farklı
çözüm yolu arayışlarını gündeme getirmektedir. Mahkemelere
gelen iş yükünü hafifletmek ve vatandaşların haklarına daha
hızlı sürede kavuşmalarını sağlayabilmek
açısından uzlaşma, müzakere ve ara buluculuk kültürünün
gelişmesi ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin
uygulanması ülkemizin hukuk düzenine olumlu yönde katkı
sağlayacaktır.
Tasarıyla hukuk
sistemimize ilk defa zorunlu ara buluculuk kavramı girmektedir.
Kanundan, bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçi
ve işveren alacak ve tazminatı ile işe iade taleplerinde dava açılmadan
önce ara bulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak
öngörülmektedir. Zorunlu ara buluculuk bazı hukuk
uyuşmazlıklarının çözümünde yargılamayı
hızlandırmak ve mahkemelerin iş yükünü azaltmak adına çok
önemli bir yöntem olsa da bu kurumun bireysel iş uyuşmazlıklarının
çözümünde beklenen amacı sağlayamayacağını
düşünmekteyiz. Ülkemiz şartları, işçi ve işveren
taraflarının yargılamaya bakış açısı göz
önüne alındığında, tarafların ara buluculuk yöntemine
başvurduktan sonra anlaşamaması nedeniyle yeniden dava yoluna başvuracakları
ve bu yöntemin uyuşmazlığın çözümünün gecikmesine engel bir
yöntem olmayacağı, işçinin alacağına
kavuşması bakımından ilave bir külfet yaratabileceği
değerlendirilmektedir.
Ara buluculuk gibi alternatif
uyuşmazlık yöntemleri, tarafların eşit olduğu ve
sözleşme serbestisinin geçerli olduğu hâllerde kendisinden beklenen
faydaları gösterecektir. Bununla birlikte, iş hukukunda taraflar
arasında bir denge veya eşitlik olup olmadığının
en çok tartışılan husus olduğu kanaatindeyiz. İş
hukukunun kamu düzeni ve toplumsal barışla da yakından
ilişkili olduğu düşüncesiyle, zorunlu ara buluculuğun ve
buna bağlı olarak çoğu zaman eşit olmayanlar arasında
yürütülen müzakere sisteminin, son derece iyi ve adil bir şekilde
düzenlenmediği durumlarda sadece iş hukuku açısından
değil, toplumsal huzurun tesisi bakımından da uygun
olmadığı düşüncesindeyiz. Dolayısıyla
tarafların hak ve hukukunu haleldar etmeyen ve adaletin tesisi adına
sağlıklı işleyen bir ara buluculuk mekanizması
inşa edilmelidir. Eğer işçi-işveren arasındaki dava ve
uyuşmazlıkların yargıyı bu derece meşgul etmesi
istenmiyorsa öncelikle çalışma hayatının etkin bir
şekilde ve yeterince denetlenmesi, taşeron uygulamasının istisnai
hâle getirilmesi, profesyonellikten ve kurumsallaşmadan uzak küçük iş
yerlerinin fazlalığının önüne geçilmesi, etkin bir sendika
ve toplu sözleşme düzeninin kurulması, işçinin iş yeri
yönetimine katılması anlayışının güçlendirilmesi
gerekmektedir.
Ülkemizde sendikalaşma
oranı oldukça düşüktür. İşçinin arkasında
haklarını koruyan bir örgütün olmaması, işçiyi işveren
karşısında daha güçsüz konuma getirmekte ve iş
ilişkisi devam ederken haklarını alamayan işçiler iş
sözleşmeleri sona erdiği zaman yargı yoluna
başvurmaktadır. Bu durum da bireysel iş
uyuşmazlıklarının sayısını artırmaktadır.
Sendikalaşmayı zorlaştıran, sendikal örgütlenmeyi
zayıflatan politikalar terk edilmelidir. Çağdaş normlarda
endüstri ilişkilerinin tesisi için sendikalı işçilerin ve toplu
sözleşmeli iş yerlerinin artırılmasına destek
sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen birçok sorun
bulunmaktadır. İşçilerin kıdem tazminatından esnek
çalışmaya, işçi kiralamadan taşeron kadroya kadar birçok
sorun acil çözüm beklemektedir. Son yıllarda artan güvencesiz ve
kuralsız çalışma biçimleri, kayıtsız çalışma
ve uzun çalışma süreleri, iş sağlığı ve
güvenliği önlemlerinin alınmaması, bunların ihmal
edilmesiyle denetim ve yaptırım eksikliği çalışma
barışının bozulmasında, iş
uyuşmazlıklarının ortaya çıkmasında da önemli
faktörlerdir. Bu itibarla, toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır
iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün
niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, çalışma
şartlarının iyileştirildiği, ücret-verimlilik
ilişkisinin güçlendirildiği, iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlandığı bir çalışma
hayatı ve iş gücü piyasasının oluşturulması için
gerekli yapısal reform ivedilikle yapılmalı ve önlemler alınmalıdır.
Çalışma
hayatı, işçi ile işveren haklarının dengeli bir
şekilde korunması yanında işin korunmasını da
dikkate alan politikalar çerçevesinde tanzim edilmelidir. Çalışma
hayatıyla ilgili yapısal sorunlara yıllardır duyarsız
kalınması çalışanların motivasyonunu, verimini ve çalışma
barışını olumsuz etkilemektedir.
Taşeron işçilik
çalışma hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir.
AKP döneminde taşeron işçilik uygulaması
yaygınlaşmış, kamuda girmediği alan
kalmamıştır. Ülkemizde yüz binlerce işçi, insanca
çalışma koşullarından uzak, ağır
çalışma koşullarında, iş güvencesinden yoksun biçimde,
izin hakkı ve fazla mesai verilmeden, günde on iki saati bile aşan
sürelerde, hakları ihlal edilerek taşeron şirketleri
vasıtasıyla çalıştırılmaktadır. İnsan
onuruna yaraşır, düzgün iş tanımını yok sayan
taşeron işçilik uygulaması, çalışma
hayatının dengelerini bozmuş, ekonomik ve sosyal olarak büyük
bir tahribata neden olmuştur. Taşeron işçiler yıllarca
aynı kurumlarda çalışmaktadır. Taşeron şirketler
değişmekte ancak işçi aynı kalmaktadır. Bu
işçiler kurumun işçisi durumundadır, ödemeler kamu
tarafından yapılmaktadır. O hâlde işçi
simsarlığına ne hacet vardır? Elini sıcak sudan
soğuk suya değdirmeyen birtakım patronlara neden komisyon
ödenmektedir? Kamuda taşeron sistemine son verilmeli ve işçi simsarlarına
aktarılan paralar işçilere verilmelidir. Yargı, taşeron
uygulamalarının hileli olduğu ve taşeron işçilerinin
işe girdiği tarihten itibaren kamu işçisi olduğu yönünde
kararlar vermiştir. Bu kararlar hiç dikkate alınmamaktadır.
Taşeron işçileri yıllardır oyalanmakta ve sürekli de
aldatılmaktadır. Şu işe bakın: Taşeron sisteminin
kölelik olduğunu, taşeron uygulamasının çile
uygulamasına döndüğünü, işi daha ucuza yaptırmak için
taşeronluk sisteminin acımasız bir şekilde
kullanıldığını, işçilerin
köleleştirildiğini yıllardır söyleyenler bizzat
bakanlardır, AKP hükûmetleridir ama bu sömürüden, bu kölelik düzeninden
bir türlü vazgeçmeyen ve vazgeçmeye de niyeti olmayan yine Hükûmettir.
Taşeron işçilere
kadro verileceği sözlerine karşın bugüne kadar bir şey
yapılmamıştır. Başbakanlar, bakanlar hep söz
vermiş, sürekli Çalışıyoruz, sona gelindi. gibi laflar
edilmiştir. Acaba yıllardır neye çalışıyorlar?
Hükûmet, sıra vergi koymaya gelince anında görüntü vermektedir, jet
hızıyla ve acımasızca vergileri artırıp peş
peşe vergi zamları yapıştırmaktadır. Hükûmet,
taşeron işçilere verdiği sözü artık tutmalıdır.
Son olarak, 2017 yılı sonuna kadar düzenleme
yapılacağı yine bakanlar ve Sayın Başbakan
tarafından bizzat açıklanmıştır. Yeni yıla
girmeden bu konunun çözüleceği müjdesinin verilmesi taşeron
işçileri ve bağlı bulundukları sendikalar tarafından
yine büyük heyecanla karşılanmıştır ancak taşeron
işçilerin yine oyalanmakta ve yine aldatılmakta olduğu
anlaşılmaktadır. Zira Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye
başlanan torba tasarının 74üncü maddesinde, kamu idarelerinin taşeron
işçi alımı için ihaleye çıkılmadan önce
çalıştırılacak personel sayısı ile ücret ve mali
ödemelere ilişkin tavanların tespitini de kapsayan uygun görüş
almaları öngörülmektedir ve bu maddenin yürürlük tarihi 1 Ocak 2018 olarak
düzenlenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Kalaycı, grup adına konuşma sürenizi doldurdunuz, aynı
zamanda şahıslar adına talebiniz var. Şahıslar için
sözlere başlıyoruz, beş dakika da onun için size süre vereceğim.
Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir taraftan, yeni yıla
girmeden taşeron işçilerin konusu çözülecek müjdesi verilirken
diğer taraftan, yeni yılın başında yürürlüğe
girmek üzere taşeron işçi alımı ihalelerine yönelik yeni
bir düzenlemeye girişilmesi AKP Hükûmetinin büyük çelişkisini,
tutarsızlığını ve gerçek niyetinin ne olduğunu
açıkça ortaya koymaktadır. Bu kadar da olmaz, yeter artık,
taşeron işçilerle alay etmeyi bırakın. Taşeron
işçilerle oyun oynamayın. Ne yapacaksanız, artık getirin
şu düzenlemeyi. Hükûmeti bu konuda samimi ve dürüst olmaya davet ediyorum.
Taşeron işçilerin her geçen gün artan sorunları artık
çözüme kavuşturulmalı, çalışma şartları ve
ücretleri acilen iyileştirilmelidir. Bu kölelik sistemine, bu sömürü
düzenine artık son verilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, geçici ve mevsimlik işçilerin çalışma
sürelerinin uzatılacağına dair protokol imzalayan ve söz veren
ama imzaladığı protokole uymayan ve verdiği sözü yerine
getirmeyen de AKP hükûmetleridir. Belediyeler, şeker fabrikaları, çay
fabrikaları, orman idaresi, tarım işletmeleri ve demir
yolları gibi çeşitli kamu idarelerinde geçici işçi, muvakkat
işçi, kampanya işçisi ve mevsimlik işçi olarak
yıllardır çalışan işçiler bir türlü kadroya
alınmamışlardır. 30 Mayıs 2015 tarihinde, dönemin
Başbakanı ve Çalışma Bakanı işçilerin huzurunda,
geçici işçilerin çalışma sınırının
kalkacağını müjdelemiştir. Kamu Toplu İş
Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolünün 9uncu maddesine de bu
amaçla hüküm konulmuştur. Bu konunun Parlamentoya sunulacağı ve
hızlı bir şekilde yasalaştırılacağı
açıklanmıştır. Seçimler öncesi müjde verilmiş, söz
verilmiş ama seçimler geçince geçici işçiler görmezden
gelinmiştir. Geçici ve mevsimlik işçiler Hükûmetten dert yanmakta ve
hayal kırıklığına uğradıklarını
söylemektedir. Hükûmeti geçici ve mevsimlik işçilere verdiği sözün
arkasında durmaya davet ediyorum. Geçici ve mevsimlik işçiler,
çalışamadıkları dönemde iş bulamamaktadır zira
altı aylığına nasıl iş bulsunlar? Soruyorum,
çalışamadıkları aylarda bu arkadaşlarımız
ailelerini nasıl geçindirecekler hiç düşünüyor musunuz? Bu
arkadaşlarımız emeklilik sorunu da yaşamaktadır. Prim
gün sayısını doldurabilmeleri çok zordur; zira 5 ay 29 gün
çalışmayla emekli olunabilmesi için kırk yıldan fazla
çalışmak gerekmektedir.
Aslında,
geçici ve mevsimlik işçilerin çoğu kamunun asıl işlerinde
çalışmaktadır. Şu garipliğe bakın ki kamu
kurumları, bu işçileri çalıştırmadıkları
dönemde personel ihtiyacını taşeron işçilerle ve
İŞ-KUR elemanlarıyla gidermektedir. Geçici ve mevsimlik
işçilerin daimî çalıştırılmaları hâlinde bir
taraftan hizmet alımı ihalesine gidilmesine ihtiyaç kalmayacak, bir
taraftan da kadro sorunu çözüleceği için iş yerlerindeki verim
artacaktır. Yıllardır başarılı olarak
çalışan, bilgi, beceri ve deneyimleriyle iş yerine faydalı
olan bu işçilerin daimî çalışmaları mutlaka
sağlanmalıdır.
Milliyetçi
Hareket Partisi, kamuda çalışan geçici ve mevsimlik işçilere
kadro verilmesini yıllardır gündeme taşımış, bu
arkadaşlarımıza kadro vermeyi taahhüt etmiş ve öteden beri
birçok kanun teklifi de vermiştir.
Buradan
Hükûmete çağrıda bulunuyorum. Taşeron işçilerle ilgili
yıl sonuna kadar getirileceği söylenen düzenlemede geçici, muvakkat,
kampanya ve mevsimlik işçilere de yer verelim. Taşeron işçilere
de, geçici ve mevsimlik işçilere de öyle uyduruk değil, tapu gibi
kadro verelim, haklarını verelim diyorum.
Tasarının
hayırlara vesile olmasını diliyor, teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Şahıslar
adına ikinci ve son konuşmacı İzmir Milletvekili Kerem Ali
Sürekli.
Buyurun
Sayın Sürekli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEREM ALİ SÜREKLİ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 491
sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, İzmirimizde,
Aliağamızda bugün patlamada yitirdiğimiz 4 işçimize
Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum; 2 yaralımız var, onlara acil
şifalar diliyorum.
Evet, 5521 sayılı
İş Mahkemeleri Kanunu 1950 yılında çıkmış,
üstünden altmış yedi yıl geçmiş. Bu altmış yedi
yılda istihdam artmış, nüfus artmış,
küreselleşmenin etkisiyle büyük dönüşümler yaşanmış.
Tabii, bunun sonucu olarak iş uyuşmazlıklarının da
çeşitliliği ve adedi artmış bulunmaktadır. Bugün, 2016
yılı istatistiklerine baktığımızda, 3 milyon 535
bin hukuk uyuşmazlığının yüzde 15inin iş
uyuşmazlığı olduğunu tespit etmiş
bulunmaktayız. Bunların yüzde 89u, ara buluculuğa giden
uyuşmazlıkların yüzde 89u iş
uyuşmazlığı. Bunların çözümlenmesi yüzde 93
oranında başarıyla sonuçlanıyor ve yüzde 95i bir günde
sonuçlanıyor. Tabii, burada yapılan eleştirilere en büyük cevap
da, en güzel cevap da bu. Bu sebepledir ki başarılı olmuş
bir uygulamayı ihtiyari olmaktan çıkarıyoruz, zorunlu hâle
getiriyoruz; bundan sonra ara buluculuk dava açma şartı oluyor,
zorunlu hâle geliyor.
Tabii, bu düzenlemenin 17nci
maddesinde önemli bir kazanım var. Taraflar anlaşamazsa ara bulucu
çözüm önerisi getirecek, bu da uyuşmazlığın ivedi olarak
çözülmesini sağlayacak. İşte, bu da yasanın getirdiği
en önemli kazanım.
Diğer yandan, bu düzenlemelerle ara buluculuk
profesyonel bir noktaya taşınıyor. Ara bulucular kendi
unvanlarıyla birlikte uzmanlık alanlarını da
kullanabilecekler ve bu reklam yasa kapsamı dışında
kalacak.
Yine, yapılan düzenlemeyle 6325
sayılı Arabuluculuk Kanununda bir değişiklik
yapılıyor, ara buluculuk anlaşmasının icra
edilebilirlik şerhi sulh hukuk mahkemesine başvurularak oradan
alınıyor. Eğer taraflar anlaşmışlarsa, kanuni
temsilcileriyle birlikte bu anlaşmayı da imzalamışlarsa
buna da gerek kalmıyor, bu ilam niteliğinde sayılıyor. Bu
da önemli bir kazanım.
Yine,
ara buluculuk sözleşmelerinde getirilen bir yenilik: Taraflar bizzat
katılabilecekleri gibi kanuni temsilcileri, vekilleriyle birlikte de
katılabilecekler.
Yine,
gerekli duyulan hâllerde buralarda uzmanlar çağrılacak ve onlar da
katkı sunacaklar. Bu da tabii ki çözüm noktasında ivedilik
kazandırıyor.
Yine,
yapılan bir değişiklikle ara buluculuk büroları
kurulmaktadır. Adliyelerde, Adalet Bakanlığının uygun
göreceği adliyelerde ara buluculuk büroları kuruluyor ve bunlar da
ara bulucunun görev yaptığı sulh hukuk mahkemesinin gözetimi ve
denetimi altında görev yapıyorlar. Bunlar da önemli bir kazanım.
Yine,
taraflar anlaştıkları hususları anlaşmada açıkça
zikrederlerse burada dava açma yasağı geliyor. Bu konuda ileride
taraflar bir daha dava açma yasağına tabi olacaklar.
Bir
de önemli bir husus var: Buralarda uygulamada yaşanan sorunları
gidermek üzere işçi ve işveren konfederasyonlarının
temsilcileri Arabuluculuk Kurulunda temsil edilecek.
Bu
yasa tasarısıyla ilgili gelen eleştirilerden biri de bu yasa
tasarısıyla ilgili kurumlardan görüş
alınmadığı, katılımın
olmadığı yönündeydi. Bakanlığımız bu yasa
tasarısını 23 Mart 2016 tarihinde internet sitesinden
paylaşmış, ilgililere duyuruda bulunmuş, ilgililere
davetler gitmiş ve 234 kurum bu yasa tasarısıyla ilgili
görüş bildirmiştir ve yeterince
tartışılmıştır.
Bu
yasa ara buluculuk konusuna hız getirecektir. İş
uyuşmazlıklarında, çözüm noktasında büyük bir ivme
kazandıracaktır ve yargının dosya yükü azalmış
olacaktır diyorum, bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Sürekli.
Sayın
milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun söz talebi bize geç
ulaşmıştır. Şahıslara geçtikten sonra grup
konuşmaları yapılmamaktadır. Ancak bütün grupların
mutabakatı ve aynı zamanda da bunun emsal teşkil etmemesi
üzerine ben Sayın Yıldırıma grubu adına söz
vereceğim.
Buyurun
Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
AHMET YILDIRIM (Muş) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar;
iş yaşamıyla ilgili geçen haftadan beri başlamış
olduğumuz 491 sıra sayılı Kanun Tasarısını
görüşüyoruz. İş yaşamındaki ihtilafları,
problemleri gidermeye dönük her türlü yasa tasarılarına içtenlikle
destek vermek isteriz. Ancak şimdi yargısal bir süreci ilgilendirdiği
için ifade edeyim, 2013 yılında bu ülkede farklı
araştırma şirketleri tarafından yapılan anketlerde
yargıya güven -en güvenilen kurumlar arasında olmasa bile- yüzde
70in altında çıkmamıştı. Yargıya güven, bu
ülkede toplum içerisindeki, toplum nazarındaki güven oranı yüzde 70
üstüydü. Ancak son bir yılda 2 araştırma şirketinin
yargıya güvenle ilgili yapmış olduğu kamuoyu
araştırmasında birinde yüzde 32, diğerinde 29a
düşmüş olması bu ülke veya bu ülkedeki yargı kurumu
adına oldukça üzüntü vericidir.
Düşünün,
normalde toplumsal yaşamın hiçbir alanı siyasi iktidar tarafından
siyasallaştırılmamalı ve ona dönük güven
azalmamalıdır. Şimdi, eğitim siyasallaşırsa bir
yere kadar tolere edilebilir; sağlık, ulaştırma, çevre,
kadın politikalarının
siyasallaştırılmasının bir nebze olsun -normalde
hiçbirinin olmaması lazım da- tolere edilebilir bir tarafı
vardır. Ancak yargının siyasallaşması, insanın
kendi ülkesine, devletine olan aidiyet ve sahiplenme duygusunun, yargıya
intikal eden yaşamış olduğu hukuki süreçlerle ilgili
umudunun kırılması anlamına gelir. Bu yönüyle gerek 2010
Anayasa değişikliği sonrası yargının
siyasallaşmasını hızlandıran süreçte siyasi
iktidarın sorumluluğu vardır gerekse 15 Temmuz darbesinden sonra
bu ülkede görev yapan savcı veya hâkimlerin yüzde 35inden
fazlasının görevden atılmış ve bunların önemli bir
kısmının tutuklanmış olması bile başlı
başına siyasi iktidarın siyaseten sorgulanmasını
gerektiren bir durumdur.
Dün Sayın
Bakan buradayken özellikle eş genel başkanımızın
Anayasa Mahkemesinde görülen itirazıyla ilgili Bakanlıktan istenen
bir görüşe verilen cevabın bizim açımızdan kabul edilemez
olduğunu ifade etmiştim. Ve Bakanlık, Adalet
Bakanlığı bundan üç buçuk ay önce milletvekili olmaktan
kaynaklanan tüm hakların devam ettiği ve Yasama faaliyetlerine
katılımın engellenmesinde hiçbir hak kaybı yoktur. diye
bir görüş bildirmiş Anayasa Mahkemesine.
Bunun üzerinde
ısrarla durmamızın temel sebebi şudur: Bu Parlamentonun 10
üyesi tutukludur, bırakın bu tutuklu olan 10 üyenin yasama
faaliyetlerine katılımının önünde engelin
bulunmamasını, her gün her birimize; size, bize, bu Parlamentonun
bütün üyelerine Parlamento gündeminin iletilmesiyle ilgili bir adım
yoktur. Dün Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin
Demirtaş Meclis Başkanlığına vermiş olduğu
dilekçesinde: Bizim yasama faaliyetlerine
katılımımızın önünde eğer Adalet
Bakanlığının iddia ettiği gibi bir engel yok ise
gündeminden dahi haberdar olmadığımız bu yasama
faaliyetleriyle, Meclis çalışmalarıyla ilgili bizi
bilgilendirmeyi ve her birleşimle ilgili, her Genel Kurul
çalışmasıyla ilgili bizi bilgilendirmeyi düşünüyor
musunuz? Çok mütevazı bir şey ve biz, içtenlikle, Meclis
Başkanlığının vereceği cevabı merakla
bekliyoruz
Yine, değerli
arkadaşlar, yargıya güvenin yüzde 30ların altına
düştüğü, aynı şekilde yargıya siyasallaşma
illetinin bulaştığı konusunda genel bir toplumsal kanaatin
oluştuğu bu süreçle alakalı olarak bir hususu sizin
bilgilerinize sunmak istiyorum hazır Sayın Bakanımız
buradayken.
Sayın Bakan, son on ay
içerisinde tutuklu milletvekillerinin, hatta tutuksuz yargılanan
milletvekillerinin dosyalarıyla ilgili olarak
Bakanlığınızın Ceza İşleri Genel
Müdürlüğü bilgi istiyor resmî yazıyla. Onların önemli bir
bölümünü beraberimde getirdim. Bunu Anayasa'nın ya da Türk Ceza Kanununun
ya da herhangi bir yasanın hangi maddesinden yetki alarak yapıyorsunuz?
Mesela, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel
Müdürlüğü, Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığına Halkların Demokratik Partisi
Milletvekili Selahattin Demirtaş hakkında Bakırköy 7. Asliye
Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davada bugüne kadar görülen tüm duruşma
tutanaklarının bir örneğinin gönderilmesi; iki,
duruşmanın sonraki tarihlere bırakılması hâlinde
takibi yapılarak duruşmanın görülmesi sonrasında düzenlenen
tutanakların gönderilmesi; evrakın karara çıkması hâlinde
gerekçeli kararın bir örneğinin bize gönderilmesi
Hangi hakla?
Hangi anayasal düzlemde, hangi yasal düzlemde? Bu bile başlı
başına siyasetin yargıya müdahalesi anlamına geliyor mu,
gelmiyor mu? Sadece bu mu?
Bakın, aynı
şekilde Yusuf Çelik imzalı, Bakanlık adına İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına yazılmış
Figen Yüksekdağ Şenoğluyla ilgili bir yazı, İstanbul
22. Ağır Ceza Mahkeme Başkanlığından aynı
bilgi isteniyor.
Yine, aynı şekilde,
Çağlar Demirelle ilgili, Mardin Cumhuriyet
Başsavcılığına, bugüne kadar Mardin 2. Asliye Ceza
Mahkemesindeki bütün duruşma tutanaklarının gönderilmesi
Aynı şekilde,
İdris Balukenle ilgili olarak özellikle Diyarbakır 8. Ağır
Ceza Mahkemesi, tutuklu olduğu dosya
Bir
de Sayın Bakan, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünüz
hızını alamamış, Urfadaki bütün milletvekillerinin
-bakın, şu belge- Urfada yargılanan milletvekillerinin bütün
dosyalarıyla ilgili bilgi, belge, duruşma tutanaklarını
isteyen tek bir yazı yazmış; buyurun. Tek tek sıralamama
gerek yok; Viranşehir, Urfa 2. Ağır Ceza, Urfa 5. Ağır
Ceza, Urfa 3. Asliye, 2. Asliye, 7. Asliye
Tek tek istenmiş.
Gerçekten
gerekçesini öğrenmek istiyoruz; eğer toplumda oluşan genel
kanaatin, yargıya duyulan güvenin yüzde 30ların altına
düşmesi ve yargının siyasallaşmasıyla ilgili kanaatin
yersiz olduğunu söylüyorsanız, Bakanlığınız
tarafından, bizzat tarihleri ve belgeleri bende olan -fotokopilerini
aldım- bunların yazılmasının temel sebebinin ne
olduğunu öğrenmek istiyoruz. Biz bir şeyi iyi biliyoruz: Eş
genel başkanlarımız ve milletvekillerimizin tamamı
hakkında düzenlenen fezlekeler ve tutuklanmalarına sebep olan
dosyalar, yapmış oldukları konuşmalar ve siyasetçi olmaktan
kaynaklı yürütmüş oldukları siyasi etkinliklerdir. Bu konuda
toplumun büyük bir kısmı da sadece konuşmalarından ve
siyasi etkinliklerinden tutuklu olduklarını ve
yargılandıklarını iyi biliyor. Çünkü iddianamelerin
tamamında yapmış oldukları konuşmalar ve
katıldıkları siyasi etkinlikler konu edilerek
Kaldı ki
başta eş genel başkanlarımız olmak üzere
milletvekillerimizin büyük bir çoğunluğunun dava iddianamesine konu
olan konuşmalarının büyük bir çoğunluğu Mecliste de
yapılmış konuşmaların tekrarı niteliğinde ve
Anayasa 83/1e göre yasama sorumsuzluğu kapsamındadır. Arkadaşlarımızın
avukatları -bakın biri Muşta, biri Bingölde, biri
Diyarbakırda; örnekleri var- şunu talep ediyorlar: Bakın, siz
şu konuşmayı davaya konu etmişsiniz ama ondan önce bu
konuşmayı Mecliste yapmış; bu, yasama sorumsuzluğu
kapsamındadır ve Anayasa 83/1e göre sizin bu davayı
düşürmeniz lazım.
Sayın
Bakan, mahkeme ara kararında evlere şenlik bir karara imza
atıyor: Yasama sorumsuzluğu
kaldırılmıştır. Güler misiniz, ağlar
mısınız? Anayasa 83e göre tanınmış olan yasama
sorumsuzluğu öyle kaldırılıp indirilebilen bir şey
midir? Yasama sorumsuzluğu nasıl kaldırılır? Bu bir
mahkemenin ara kararına yansıyor.
Aynı şekilde,
bakın, İdris Balukenle ilgili, birçok
arkadaşımızın duruşmalarıyla ilgili garabet
noktalar var. İdris Baluken arkadaşımız, grup başkan
vekilimiz Diyarbakırda tutuklu olduğu dosyadan iki iddiayla
yargılanıyor. Bir: Korucuları ölümle tehdit ettiği
konusunda atmış olduğu fake bir hesaptan tweet dosyaya
konuyor, avukatlar ve İdris başkan itiraz edince Bingöl Emniyet
Müdürlüğünden bilgi isteniyor ve Elimizde böyle bir delil yok.
yazısı geliyor.
İkincisi ise: İdris
Beyin bir cenaze törenine katılması suça konu ediliyor. Aynı
gün o saatlerde, mahkeme tutanağında, 2011 yılında burada
İdris Naim Şahin hakkında gensoru verilmiş ve İdris
Bey konuşma yapıyor. Bunlar çürütülmüş olmasına rağmen
hâlâ mahkeme mütalaa veriyor ve İdris Balukene kırk yedi yıl
hapis istiyor.
Evlere şenlik bu
yargının ne bu ülkeye ne siyasi iktidara ne millete hiçbir
faydasının olmadığını söylüyorum, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet, bölüm
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi on beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sisteme giren
sayın milletvekillerine söz vereceğim.
Evet, Sayın Gürer,
buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, infaz koruma
memurları ve zabıt kâtipleri, mübaşirler, yazı işleri
müdürleri ile teknik hizmetler sınıfında çalışanlar
yani Adalet çalışanlarının görevde yükselme,
çalışma süresi, ücret adaletsizliği, sağlığı
tehdit eden çalışma ortamı ve çalışma
koşullarının iyileştirilmesi, can güvenliğinin
sağlanması gibi sorunlarının çözümüne yönelik yeni bir
yargı paketi çıkarılması düşünülmekte midir?
İkinci sorum da:
Ülkemizde kadın cinayetleri son yıllarda artış
göstermiştir. Kadın cinayetleri işleyenlerin kaçının
işsiz olduğu, kaçının geliri olmadığı
yönünde soruma, suç faillerinin meslek ve meşguliyetleri ile gelir
durumları esas alınarak bilgi derlemesi
yapılmadığı ve soru önergemize konu edilen hususlarda ayrıntılı
istatistiki verilerin bulunmadığı bildirilmektedir. Oysa böyle
verilerin çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda, suçun
doğuşuna yönelik bir verinin olması ve onunla mücadele için
değerlendirilmesinin doğru olacağını, bu yönde de
Bakanlığın neden böyle istatistiki bilgileri derlemediğini
sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
olağanüstü hâl döneminde kaç avukat gözaltına
alınmıştır? Gözaltına alınan avukatlardan kaç
kişi tutuklanmıştır? Kaç avukat serbest
bırakılmıştır? Bugün itibarıyla cezaevlerinde
tutuklu bulunan avukat sayısı kaçtır? Tutuklu avukatlardan iddianame
düzenlenmeyen avukat var mıdır? Varsa kaç avukat hakkında hâlen
iddianame düzenlenmemiştir?
Ülkemizde kaç engelli
vatandaş cezaevinde bulunmaktadır veya gözaltında
tutulmaktadır? Kaç engelli vatandaş çalıştıkları
kurum ve kuruluşlardan ihraç edilmiştir?
Takdir edersiniz, 680
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle hâkimlerle ilgili hâkim,
savcı sınav barajı kaldırıldı. Alınan
hâkimlerde en düşük puan kaçtır?
Teşekkür ediyorum.
Saygılar.
BAŞKAN Sayın
Bektaşoğlu
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Teşekkür ederim.
Sorum Orman
Bakanımıza olacak.
2003 yılında
tasarruf tedbirleri kapsamında kapatılan 25 orman işletme
müdürlüğü 4 ilaveyle birlikte yeniden açılmıştır.
Sadece Giresun Bulancak Orman İşletme Müdürlüğü kapsam
dışında tutulmuştur. Bu müdürlüğün kapatılmasından
sonra sorumluluk alanında bulunan ve dünyada eşi benzeri olmayan
ağaç ve bitki türlerinin yaşadığı
Paşakonağı, Ambardağı, Bicikten oluşan 84 bin
hektar ormanlık alan, 13 bin hektarı mera ve yaylak 80 orman köyü
sahipsiz, korumasız kalmış; yörede yaşayan ve orman
üretiminde çalışan köylüler de elde ettikleri gelirlerden maalesef
olmuşlardır.
Bulancak Orman
İşletme Müdürlüğünün kapatılmasının bugüne kadar
açıklanmamasının hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Orman ve Su
İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlundan
müdürlüğümüzün hiç zaman geçirilmeden derhâl açılmasını
yöre halkı adına talep etmekteyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tüm
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet Bakanına
soruyorum.
OHAL döneminde kaç hâkim ve
savcı görevden alındı ve bu FETÖcü olarak
nitelendirdiğiniz hâkim ve savcıların şu ana kadar
açtığı davalar konusundaki gelişmeler nelerdir? Kaç
kişi mağdur edilmiştir?
Yine, kumpas davalarında
intihar eden Ali Tatarla ilgili -şu anda basına yansıyan- o dönemdeki
yargıçların byLock kullandığını söylüyorlar. Bu
konuda bir çalışmanız var mı? Onun ailesinden özür dilemeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın
Tanal, bir daha sorun bakalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, bu denetimli serbestlik süresinin uzatılarak cezaevlerinde
bulunan tutuklu ve hükümlü sayısının artması nedeniyle yeni
bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Yani denetimli serbestlik
süresi üç yıldan beş veya altı
Bu şekilde bir
düşünceniz var mı veya böyle bir çalışma var mı?
Bir başka soru: Adalet
Bakanlığı bünyesinde alınan tüm bu çiçeklerin bedelleri
yani tören çelengi, salon çiçekleri; açılış, kutlama, cenaze
çiçekleri; hediyeler ve bahşişlerin masrafları ne kadardır,
maliyeti nereden karşılanıyor?
Bir başka sorumuz:
Bakanlığınızca satın alınan tüm çiçekler hangi
çiçekçiden satın alınıyor? Bunun sahibinin AK PARTİyle bir
ilişkisi var mıdır yok mudur? Daha önce Adalet eski Bakanı
Bekir Bozdağın döneminde bulunan çiçekçiyle mi siz koltuğu
devraldıktan sonra da çalışılıyor yoksa çiçekçi
değiştirildi mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Sarıhan
ŞENAL SARIHAN (Ankara)
Sayın Bakan, Nuriye ve Semihin durumları konusunda kamuoyuna
yansıyan bilgiler hepimizin malumudur. Ancak Nuriyeyle ilgili olarak,
yoğun bakımdan alınarak hastanede normal tutuklu servisine
aktarıldı. Kendisiyle bu sabah Genel Başkan
Yardımcımızın yaptığı görüşmede
olanaklarının son derece sınırlı olduğu bir yerde
tutulduğu, cezaevine dönmek istediği ve refakatçisiyle birlikte olmak
istediği yolunda talepleri var. On altı gündür yıkanma
olanağım olmadı. diyor, Yanımda başkaları
varken rahat hareket edebilmem de olanaksız. diyor.
Bu sorunun temel çözümünün,
sizin de bilginiz içinde olduğu gibi, esas olarak görevlerine iade
olduğu açıktır. Yargılama sürecine ilişkin
söyleyebilecek herhangi bir sözümüz yoktur. Ancak, bir an önce komisyonun bu 2
gencin durumlarını gözden geçirmesi iradesi doğru
olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
NECATİ YILMAZ (Ankara)
Sayın Bakan, Sayın Şenal Sarıhanın
bıraktığı yerden devam etmek istiyorum. Sabahki ziyarette
ben de vardım. İfade edildiği gibi, çok ağır
koşullar içerisinde Nuriye Gülmen ve kendisi hakkında verilmiş
bir heyet raporu var. Bu heyet raporuna göre refakatçi bulunması gerekiyor
yanında. Cezaevinde bu refakatçisi olmuş ancak bu defa,
şartları ağırlaştığı için hastaneye
getirilen Gülmenin refakatçiye ihtiyacı olmadığı yönünde
yeni bir rapor verilmiş. Ne çelişkidir bu?
Bunun yanı
sıra, ilk geldiğiniz gün, bu salona geldiğiniz gün kürsüde
konuşuyordum, sizin vicdanınıza seslendim, Siz Hükûmetin
vicdanısınızdır. dedim ve bu anlamda Nuriye Gülmenin ve
Semih Özakçanın yaşadıklarına dikkatinizi çekmek istedim.
Ancak aradan geçen süre vicdanınıza ilişkin beklentilerimizi
boşa çıkarmış gözüküyor. Ben davetimi yineliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Şimdi soruları
cevaplandırmak üzere Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Güle söz
veriyorum.
Buyurun Sayın
Bakanım.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün Korkuteli
Cumhuriyet Savcımız Kadir Küçükönere yapılan menfur
saldırıyı şiddetle kınıyorum. Çok şükür
sağlık durumu iyiye gidiyor, bugün de telefonla görüştük,
inşallah yakın zamanda sağlığına kavuşacak.
Diğer bir üzücü olay:
Yine bir meslektaşımıza, Kocaelide yine mesleği, görevi
başında Avukat Mehmet Samim Geredeliye karşı yapılan
saldırıyı da şiddetle kınıyorum. Hayatını
kaybetti, taziyelerimi iletiyorum. Her iki olayın failleri de tespit
edilmiş, gerekli soruşturmalar adli makamlarımızca
yapılmaktadır. Ben yargı camiamıza
başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi
iletiyorum.
Sayın Gürerin
sorularıyla ilgili
Adalet çalışanlarımızın özlük
haklarıyla, güvenliğiyle ilgili her zaman
çalışmalarımız artırılıyor ve adliyelere
gönderilen ödenekler de
Yargı mensuplarımızın ve adliye
çalışanlarımızın güvenliğine yönelik her türlü
tedbirler de ödeneklerle sınırlı olmaksızın yeterli
şekilde adliyelerde alınıyor. Bu hususta da
yaptığımız tüm toplantılarda, varsa eksiklikler
bunların da bildirilmesi ve gereğinin yapılması konusunda
hem Emniyetimiz hem Bakanlığımız hem maddi olarak hem
diğer konularla ilgili gerekli çalışmaları yapıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Kanun tasarısı geçen yıl çekilmişti. O
tekrar gündeme gelecek mi?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Özlük haklarıyla ilgili de iyileştirmeler
artırılarak devam ediyor. En son, biliyorsunuz, KHKda ceza infaz
koruma memurlarımıza yönelik bir iyileştirme yapıldı,
yıpranma payı getirildi. Bu hususlarla ilgili her zaman, bugüne kadar
olduğu gibi, çalışmalarımız devam ediyor. Dikkat
ederseniz, takdir ederseniz
Merdiven altlarındaki adliyelerin AK
PARTİ hükûmetleriyle birlikte çok güzel fiziki imkânlara
kavuştuğunu ve her türlü güvenlik ve fiziki ortamların
sağlandığını hepimiz takdir ederiz. Bu konuda yine de
daha iyisi mümkün diyoruz ve onlarla ilgili çalışmalarımız
da elbette devam ediyor.
Kadın cinayetleriyle
ilgili bir hususta yine istatistikler
Bu hususta çalışmalar devam
ediyor. Bilgi İşlem Dairesi ve Adli Sicil Genel Müdürlüğü de bu
konuda çalışmalarımızı sürdürüyor.
ÖMER FETHİ GÜRER
(Niğde) Sayın Bakan Bu konuda bir çalışma
yapılmadı. diye yazılı yanıt verdiniz.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Sayın Tanalın OHAL döneminde kaç avukat
gözaltına alındı, tutuklandı? diye bir sorusu vardı.
Gelen bilgilere göre 507 avukat hakkında tutuklama kararı verildi.
Diğer hususlarla ilgili
-kaç engelli olduğuna ilişkin hususu, en düşük hâkim
puanını ve diğer hususlardaki yine bilgiyi sizlere
yazılı olarak iletiriz.
Çiçek meselesinden, böcek
meselesinden ziyade diğer konular var, o hususlarla ilgili de çok
merakınızı mucip şeyleri ben de ilgilenir, sizlere
iletirim.
Denetimli serbestlik
süresiyle ilgili bir çalışma şu an için bulunmamaktadır.
Sayın
Bektaşoğlunun Orman Bakanımıza iletmiş olduğu
soruyu ben de kendilerine ileteceğim ve Sayın Bektaşoğluna
bu hususla ilgili bir konunun iletilmesini ben de takip edeceğim.
BÜLENT YENER
BEKTAŞOĞLU (Giresun) Bu çok önemli efendim. Teşekkür ederim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Sayın Tümün OHALde kaç hâkim, savcı görevden
alındı? şeklinde bir sorusu vardı. 3.906 görevden
uzaklaştırılan hâkim, savcı var. Bunlarla ilgili de elbette
kurulun vermiş olduğu karara karşı tekrar itiraz yoluna ve
yine mahkemede yargı denetimine açık şekilde bir yargılama
yoluna da ilgililer başvurabiliyorlar.
Sayın
Sarıhanın, Nuriye Gülmen hakkında vermiş olduğu bir
soru vardı, Niçin yoğun bakımdan normal odaya
alındı? diye bir soru ifade edildi. Sağlık
Bakanlığı, ilgili başhekim ve
doktorlarımızın sürekli nezaretinde yürütülen muayene ve
tetkikler devam etmektedir. Heyetin yapmış olduğu inceleme
sonucunda, yoğun bakımda enfeksiyon riski dikkate alınmak üzere
normal odaya, tutuklu odasına alınması yönünde hekimlerimizin
vermiş olduğu bir tespit ve tavsiye üzerine
alınmıştır çünkü Yoğun bakımda enfekte olma
riski daha yüksek. diye ifade edilmiş. Bunun üzerine ve
Yine refakatçi konusunda bir
diğer milletvekilimizin de sorusu vardı, onu da ifade etmiş
olayım. Bildiğim kadarıyla refakatçinin de -yine farklı bir
şey varsa ben ilgililerden alıp ifade ederim- bulunması,
yıkanma veyahut da diğer hususlarla ilgili, beşerî, insani
ihtiyaçlarla ilgili destek olması anlamında da orada bir imkân
sağlanacağı hususunda bir bilgi ifade edilmişti. Umuyorum,
hem enfekte olma, enfeksiyon riskinin ortadan kalkması adına hem de
refakatçi konusunda daha sağlıklı, elverişli bir imkân
sağlanacaktır. Bize hem Sağlık Bakanlığımızdan
Çünkü bu, hekimlik bir konu; değerli 2 milletvekilimizin de sorusu benzer
şekildeydi. Dolayısıyla bu hususların hepsi
Sağlık Bakanlığı ve hekimlerimizin nezaretinde yapılmakta.
Adalet Bakanlığı olarak, bu hususlar sağlıkla ilgili
konu olduğu için, onların vermiş olduğu raporlar
doğrultusunda sadece gerekli imkânlar sağlanmaktadır.
Bir diğer
konu göreve iadeyle ilgili -yine Sayın Sarıhanındı galiba
soru, yanlış almadıysam- Komisyonun karar vermesiyle ilgili bir
talep. Elbette Komisyon bağımsız bir şekilde
çalışıyor. Şunu ifade etmek isterim: Bu Komisyon KHKyla
kurulmuştu. Daha önce, KHKyla atılan, ihraç edilen bir kamu
görevlisinin dönmesine yönelik hiçbir hukuki yol yoktu. Bunu, Hükûmetimiz, ola
ki idare yanılabilir ve idarenin işlemleri hukuka uygun bir
şekilde denetlensin düşüncesiyle yargı yolunu
açmıştır. Nasıl olacak? Olağanüstü Hâl Komisyonu bunun
bir kararını verecek. OHAL Komisyonunun vermiş olduğu
karara karşı da idari yargı yolu açıktır.
Dolayısıyla ilgililer bu karara karşı da farklı bir
karar çıkması hâlinde yargı yoluna başvurabilecektir. Daha
önceden böyle bir şey var mıydı? Yoktu, kanunla görevine son
verilmişti. Dolayısıyla bu gibi durumlarda, ihraç edilen kamu
görevlilerine karşı bu yargı yolu da
açılmıştır. Komisyonun bu 2 isimle ilgili
Bizim Adalet
Bakanlığı olarak -yani az önce de söylendi- davalarla ilgili bir
yorum yapma, ilgilenme ya da tavsiye, telkinde bulunma imkânımız
bulunmamaktadır. OHAL Komisyonuna bu anlamda 2 isimle ilgili sağlık
durumlarının hangi durumda olduğunu, hayati konuyla ilgili gelen
raporları ifade ettik çünkü 100 bin civarında başvuru var. Bu
hususla ilgili karar verilmesi hâlinde ivedilikle verilmesini Adalet
Bakanlığı olarak bir adalet, vicdan anlamında Komisyona biz
iletmiş olduk. Elbette karar Komisyonun takdirinde olan bir karardır
ama farklı bir karar verilmesi hâlinde ilgililerin elbette yargı
yoluna da başvurması mümkündür. Göreve iadesi verilmesi hâlinde de
bağlayıcıdır idareyi, göreve başlayacaktır.
Farklı durumda da olması hâlinde yargıya başvurma
imkânı vardır. Bu husus AİHM nezdinde de verilen kararlarla
değerlendirilmiştir. Yargının verdiği bir süreç.
Bizler Adalet Bakanlığı olarak insani boyutuyla ilgili Tabipler
Odasının, hekimlerin, milletvekillerinin görüşmesi
anlamında kanunun verdiği imkânları bu hususta insani boyutuyla
takdir etmeye gayret ediyoruz. İnsanımız hepimize emanettir, can
hepimizin canıdır. Dolayısıyla bu konuda hepimizin
duyarlılığı aynıdır. Bir başka boyutuyla,
mahiyetiyle az ya da farklı değildir. Onu ifade etmek isterim.
Hâkim,
savcı alımında en düşük puan tüm zamanlarda 54, son
sınavda en düşük puan 63, avukatlıktan yapılan sınavda
olmuş.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Sayın
Yıldırımın çok küçük bir sorusu olacakmış.
Buyurun.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Sayın
Bakanıma bir soru sormak istiyorum.
Gerçi
yarın Sağlık Bakanına ben bu soruyu soracağım ama
Sağlık Bakanlığına atanan 12.500 kişiden sadece
9.267 kişinin güvenlik soruşturması tamamlandı ve bu
kişiler 3 Ekim tarihi itibarıyla göreve çağrıldı. Ben
ise güvenlik soruşturması henüz tamamlanmayan 3.233 kişiden
biriyim. Yani sonuçta şunu sormak istiyorum: Güvenlik
soruşturmasını Adalet Bakanlığı mı
yapıyor, yoksa Sağlık Bakanlığı mı
yapıyor? 9.300 kişi atandı. Bu güvenlik soruşturması
bekleyen insanlar neye göre, hangi kritere göre bekliyor? Bu konuda ivedi
olarak bir yanıt istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Adalet Bakanımız onu Sayın Sağlık
Bakanımızdan sorar herhâlde.
ADALET BAKANI
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Evet, soralım.
BAŞKAN
Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın
Yıldırım, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, böylece ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi
ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
17nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 491 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut Toğrul
Bedia Özgökçe Ertan
Muş Gaziantep Van
Meral Danış Beştaş Saadet Becerekli Dirayet Taşdemir Adana Batman Ağrı
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemir.
Buyurun Sayın
Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben bugünkü
konuşmamı madde üzerinde yapmayacağım. Bugün, dünyaca ünlü
Kürt yazar Mehmed Uzundan aslında biraz söz etmek istiyorum. Mehmed
Uzunun bugün ölümünün üzerinden on yıl geçti, kendisini bir kez daha
burada saygıyla anıyorum, Allahtan rahmet diliyorum. Mehmed Uzun
verdiği bir demeçte kendisi için Ben yasaklı bir dilin
yazarıyım. demişti. Mehmed Uzun kendi dilinde yani ana dili
olan Kürtçede yazabilmek için sürgünü yaşamak zorunda kaldı,
yıllarca memleket hasreti içerisinde kitaplarını yazdı,
sürgün hayatına mecbur kaldı. Tabii ki Mehmed Uzunun sürgünde
yaşamasının nedeni, o dönemde hâlâ devam eden asimilasyon ve
inkâr politikalarıydı. Mehmed Uzunun yirmi dile çevrildi
kitapları, onlarca Kürtçe, İsveççe ve Türkçe kitap yazdı. Mehmed
Uzunun kitaplarını Türkçeye çeviren kişi Muhsin
Kızılkayaydı, kendisi de bir dönem AK PARTİden
milletvekili olmuştu. Biliyorsunuz, ki tabii o dönemler Mehmed Uzundan,
mağduriyetlerden söz etmek revaçtaydı, AK PARTİ de bu toplumsal
mağduriyetleri oldukça uzunca bir dönem kendi politika çıkarları
için kullandı. Dolayısıyla o dönem Mehmed Uzun ve Mehmed Uzun
gibi mağduriyet yaşayan, zulüm yaşayan kişilerden söz etmek
oldukça revaçtaydı. Çoğu zaman meydanlarda ve bu kürsülerde onlardan
söz edildiği zaman bu kürsülerde de bolca alkışlanıyordu
ama bugün, gelin görün ki aynı iktidarın atadığı, daha
doğrusu görevlendirdiği kayyumlarca, aslında onların
aracılığıyla bu Mehmed Uzun ve Mehmed Uzunun
yarattığı değerlere ciddi bir saldırı var. Tabii,
bugün, Kürt kültürüne, Kürt tarihine, Kürt edebiyatına ve Kürtlerin
yarattığı değerlere saldırmak aslında bir makul
olma ölçüsü çünkü bunu yapanlar ve kayyumlar da bu asimilasyon siyasetinde
derinleştiklerinde ne kadar takdir toplayacaklarını biliyorlar.
Onun içindir ki Mehmed Uzunun isminin verildiği Diyarbakırdaki
Yenişehir Parkında tabela kaldırıldı. Getirilen
yoğunca eleştiri ve baskı sonucunda kayyum bu
yaptığı kararda geri adım attı ama bu sefer de Mehmed
Uzunun aslında yıllarca sürgünü göze aldığı dili
olan, Kürtçe olan tabela değiştirilerek Türkçe yazıldı.
Tabii, bu uygulamalar sadece Mehmed Uzun şahsında
yaşanmıyor, kayyumlar belediyeleri gasbettiğinden beri bu
uygulamalar oldukça Kürt kültürü ve tarihi üzerinde yoğunca
yaşanıyor.
Diyadin Belediyesine atanan
kayyum da ilk göreve başladığında ilk önce, Diyadin
Belediyesinde Kürtçe ve Türkçe yazılan (
)(x)
veya Diyadin Belediyesi yani çok dilli belediyecilik
anlayışımızın bir yansıması olan
tabelayı kaldırmıştı. Yine Doğubayazıt
Belediyesine atanan kayyum ilk önce ne yapmıştı? Ahmedi Haninin
şehir merkezinde yıllardır olan anıtını
kaldırmıştı, buna saldırmakla göreve
başlamışlardı.
Tabii, bütün bunların
asimilasyon politikalarının bir devamı,
derinleştirilmiş bir hâli olduğunu bizler çok iyi biliyoruz.
Mehmed Uzun ve Ahmedi Hani öyle saldırılarak, tabelalarda
kaldırılarak yok edilemez, izleri silinemez çünkü Ahmedi Hani de
Mehmed Uzun da hakikatin diliyle bugüne kadar tüm asimilasyon
politikalarına karşı mücadele ettiler, direndiler, bundan sonra
da bunu sürdürmeye devam edecekler çünkü bizler biliyoruz, kayyumlar geçicidir,
kayyumların bıraktığı izler de geçidir ama Ahmedi Hani
de Mehmed Uzun da yıllardır bu coğrafyada, bu halkların
ortak mücadelesinin dili olarak, hakikatin dili olarak devam ediyorlar.
Dolayısıyla öyle kolayca silinemezler, bizler bunu biliyoruz. Ama bu
politikanın deşifre edilmesi ve bu asimilasyon politikaları
karşısında da olduğumuzu bir kez daha ifade etmek için buna
değinmek gereği duydum.
Biliyorum, biz bunları
ifade ettiğimizde siz bu kürsüye çıkıp yine aynı hamaset
laflarıyla şunu ifade edeceksiniz, diyeceksiniz ki: Bizim Kürt
vatandaşlarımızla bir sorunumuz yok. Ama biz de gerçekten merak
ediyoruz, o zaman şu sorunun cevabını almak istiyoruz: O
kayyumlar geldiğinde neden ilk önce tabelalardan, Kürtçe dilinden,
tarihinden, anıtlardan başladı? Yoksa siz de Ahmedi Haniyi
terörist olarak mı görüyorsunuz? Bu sorunun da cevabını
bekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Muş, 60a göre size söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Ağrı
Milletvekili Dirayet Taşdemirin 491 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 17nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, burada Mehmed Uzunla ilgili bilgiler
çarpıtılmaktadır. Konunun aslı şöyledir: Bundan epeyi
bir zaman önce bir belediye meclis kararı alınıyor. O dönem vali
tarafından bu karar onaylanmıyor fakat oradakiler bu parkın
ismini bu şekilde asıyorlar yani fiilî bir durum oluşturuyorlar
yani yasal süreç tamamlanmamış. Daha sonra kayyum atanınca
uygulanan ve uygulanmayan meclis kararlarına bakıyor. Uygulanan
meclis kararları var, onaylanmış, yasal süreci
tamamlanmış, bir de yasal süreci tamamlanmayanlar var. O, yasal
süreci tamamlanmayan bir işlemdir. Ondan dolayı indirildi. Yasal
süreç tamamlanıp tekrar oraya asıldı. Burada hatibin iddia
ettiği gibi Kürtlerin değerlerine, Kürt
vatandaşlarımızın veya bir yazarımızın veya
bir şairimizin etnik kökeninden dolayı ona karşı bir
husumet, sırf ona karşı bir öfkeden dolayı isminin
indirilmesi söz konusu değildir, olamaz. Türkiyede yaşayan her bir
vatandaşımız hepimizin ortak değeridir. Orada
tamamlanmayan
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) - Anıtlar niye yıkıldı?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, izah edeyim biraz eğer
bir dakika daha verirseniz
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) - Bir de anıt yıkılmasına cevap verin Sayın
Muş.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Orada Mehmed Uzunla alakalı değil, fiilî durum
oluşturulmuş
AYŞE ACAR BAŞARAN
(Batman) Tamam, niye anıtlar yıkıldı? Roboski
anıtı, Ahmedi Hani anıtı niye yıkıldı, ona
da cevap verin.
MEHMET MUŞ
(İstanbul)
yasal süreç tamamlanmamış, kayyum geldikten sonra
yasal süreç tamamlanıp tekrar parkın ismi yerine asılıyor.
O da yine
Bu sürecin bilinmesi lazım.
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Ama Türkçeleştirilerek.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Bir diğeri Sayın Başkan, ben bunu defaatle
burada ifade ettim. Bakın, insanların etnik aidiyetlerinden
dolayı sürekli bir şeylerin gündeme getirilmesi doğru
değil. Türkiye 80 milyon vatandaşıyla birdir, beraberdir, bir
bütündür, kimsenin etnik kökeninden dolayı farklı bir muameleye tabi
tutulmasını biz asla kabul edemeyiz. Ama sürekli birileri, sanki
etnik kökenden dolayı Türkiyede bir şeyler oluyor, bunun üzerinden
bir siyaset geliştirmeye çalışıyor. Bunu yanlış
buluyoruz. Bu doğru bir yöntem değildir, doğru bir yol
değildir. Ülkesiyle, milletiyle, 80 milyon vatandaşıyla Türkiye
Cumhuriyeti devleti bölünmez bir bütündür.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Başkan, bizi etnik kimlik üzerinden siyaset
yapmakla suçladı.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Öyle yapıyorsunuz canım.
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Buna bir cevap verme hakkımız var.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Öyle yapıyorsunuz.
BAŞKAN
Size ne söyledi?
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Arkadaşa yerinden söz verirseniz; Dirayet
arkadaşımız cevap verecek.
BAŞKAN
Arkadaşa yerinden bir dakika süre vereyim.
Buyurun.
30.- Ağrı Milletvekili Dirayet Taşdemirin,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
DİRAYET
TAŞDEMİR (Ağrı) Biz burada hayali şeylerden söz
etmiyoruz, kayyumların yaptıkları uygulamalardan söz ediyoruz.
Sadece Mehmed
Uzun Parkına verilen ismin yani Kürtçe yazılan tabelanın Türkçe
olarak değiştirilip oraya asılmasından değil, Ahmedi
Hani Anıtının yıkılmasından, Roboski
Anıtının kaldırılmasından, Ceylan Önkolun
isminin parktan silinmesine kadar yaşanan bütün bu süreç tesadüfi
değildir. Öyle hamasetî laflarla, yani başka anlamlar yüklenerek
burada anlatılması gerçeği örtbas edemez. Biz burada sizin
yaptığınız uygulamaları ifade etmek istiyoruz ve
bunları ifade ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 17nci maddesinde
öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 17- 7/6/2012 tarihli ve
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk
Kanununun 2nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine
"gerçekleştiren, ibaresinden sonra gelmek üzere
"tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde
çözüm önerisi de getirebilen, ibaresi ve (d) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bent eklenmiş ve diğer bentler buna göre
teselsül ettirilmiştir.
"e) İdare:
10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan
idare ve kurumlar ile 5018 sayılı Kanunda tanımlanan mahalli
idareler ve bu idareler tarafından kurulan işletmeleri, özel kanunla
kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları,
kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı
ortaklıkları, müessese ve işletmelerini, sermayesinin yüzde
ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları,
Ömer Süha Aldan Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık
Havutça Cemal
Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Kemal Zeybek Gülay
Yedekci Kazım
Arslan
Samsun İstanbul Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan.
Buyurun Sayın Aldan.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısını görüştüğümüz bir günde Aliağada
patlamada 4 emekçimizi yitirdik; buradan onlara Allahtan rahmet diliyorum.
Kanun çıkardığımız kadar iş güvenliğine de
önem vermemizin önemini bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 17nci maddesinde yeni bir bent getiriliyor,
tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde ara
bulucunun çözüm önerisi getirebileceğine dair. Şimdi, burada önemli
bir sorun var, teknik anlamda bir sorun var: İşçi ne kadar tazminata
hakkı olduğunun farkında değil, henüz onun
hesaplanması söz konusu değil çünkü yasal bir mesnede
dayanmamış, bir işlem yapılmamış, bir
bilirkişi incelemesi olmamış. Bu noktada, belli bir sürede ne
kadar bir tazminat sonucunu yaratacağı bilinmeden ara bulucuya çözüm
önerisi getirme hakkı vermek işçinin hak kaybına neden
olabilecek sonuçlar doğurabilecektir. Bu anlamda, ben özellikle bu
düzenlemenin mevzuatta, uygulamada pek çok sakıncalar yaratacağı
düşüncesindeyim.
Öte yandan,
böyle bir düzenleme getirilmiş olması kıdem
tazminatının uzun vadede sınırlandırılmasına
yönelik olarak bir alt yapıyı da teşkil etmektedir. Öyle
anlaşılıyor ki ileriki aşamalarda kıdem tazminatı
sınırlandırılacak, emekçilerin önemli derecede hakları
ellerinden alınacak ve bunu hesaplamada artık sorun
çıkmayacağı için de ara bulucunun kolaylıkla bu sonuca
varmasına olanak sağlanacaktır ki bunu da gelecek
açısından, emek dünyası açısından endişe verici
buluyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Kadri Enis Berberoğlu bir
ameliyat geçirdi, öyle hayati tehlikeye neden olacak bir şey değil,
gerekli olan bir ameliyattı. Buradan kendisine geçmiş olsun dileklerimi
iletmekteyim. Genel Kurulda bu aşamadan sonra Kadri Enis
Berberoğlunun hukuksal durumuna ilişkin bir saptamada bulunmakta
yarar görüyorum, o da şudur: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2.
Dairesi iki önemli karar vermiştir bozmada. Bir tanesi, casusluk suçunun
oluşabilmesi için Yargıtayın 1942den bu yana
yerleşmiş içtihatlarına göre mutlaka karşı bir devlet
olmasını, o karşı devlet ile casusluk yapanın
anlaşma sağlamasını şart koşmuştur. Bu
noktada ortada bir devlet olmadığına göre casusluk suçunun unsurlarının
oluşmadığı düşüncesini dile getirmiştir.
İkinci olarak bir suçun, devlet sırrı kapsamında bir
belgenin sayılabilmesi için önceden ifşa edilmemiş
olmasını da koşul olarak ortaya koymuştur. Yani 29
Mayıs 2015 günü Cumhuriyet gazetesinde Can Dündar tarafından
yayınlanan haberin içeriği daha önce başka bir kişinin,
grubun eline geçmiş ise bu takdirde devlet sırrı aleyhine
suçların unsurları oluşmayacaktır.
Bu noktada, önemli bir
belgeyi bugün basın toplantımızda açıkladık.
Şöyle bir konu var: 25 Haziran 2015 günü Takvim gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Sayın Ergün Diler bir haber yapmış, demiş ki:
Malum yapıya ait 4 kişi -isimlerinin ve soyadlarının
baş harflerini vererek- bunlar Hollandaya gittiler. Hollandada ana
muhalefet partisi Hristiyan Demokrat Partinin Pieter Omtzigt isimli mlletvekiliyle temas kurdular
ve 19 Ocak 2014 günü Adanada MİT tırlarının
aranmasına ilişkin bütün bilgi ve belgeleri bu Hollandalı
milletvekiline teslim ettiler. ve bunun üzerine Hollandadaki o milletvekili de
açıklama yapmış, kendisine gelen, ayrıntı içeren arama
tutanakları, jandarmanın kriminal tutanaklarının hepsini
Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanı ile Hollanda İstihbarat
Şefine teslim etmiş. Buna ilişkin bütün belgeler elimizdedir. Bu
noktada artık Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan, bu devlet
sırrı sayılan belge çok daha önceleri Hollanda devletinin
elindedir. Bu işi fazla uzatmamak gerekmektedir. Bir an önce Enis
Berberoğlunun özgürlüğüne kavuşturulması önemlidir, artık
suçun unsurları tamamıyla ortadan kalkmıştır.
Milletvekillerinin tutuksuz
yargılandığı günler yaşamak dileğiyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Oylamadan önce bir karar yeter sayısı talebimiz var
Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunmadan önce karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN
KÂTİP ÜYELER: Özcan PURÇU
(İzmir), Mücahit DURMUŞOĞLU(Osmaniye)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
491
sıra sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesi
üzerinde Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan ve arkadaşları
tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
491
sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon
ve Hükûmet, yerinde.
Şimdi,
17nci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 17nci maddesinde geçen bu idareler ibaresinin
bunlar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Baki
Şimşek
İstanbul Erzurum Mersin
Ruhi Ersoy Ahmet Selim Yurdakul
Osmaniye Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul.
Buyurun
Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
SELİM YURDAKUL (Antalya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 17nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz aldım.
Öncelikle,
TÜPRAŞ Aliağa Rafinerisindeki bakım çalışmaları
sırasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 4
vatandaşımıza Allahtan rahmet, yaralı
vatandaşlarımıza da acil şifalar dilerim.
Muhterem
vatandaşlar, ne zaman alın teri ve tabiri yerindeyse
tırnaklarıyla kazıyarak evine ekmek götüren
insanımızın uğradığı mağduriyetlerle
ilgili bir konuyla karşılaşsam aklıma Kuran-ı
Kerimin özü diye ifade edilen ve kabul edilen şu sözü gelir: Benim
karşıma kul hakkıyla gelmeyin. Eğer idarecilerden
patronlara bu söz anlaşılır ve hayatın bir parçası
hâline getirilirse esasen üzerinde istişare edilecek hiçbir mesele kalmaz.
Lakin çoğu sohbetlerde saunalı rezidanslar ve et restoranları
konuşulurken işçi kardeşlerim, emekli ve dar gelirli insanlar
En uygun fiyatlı kuru bakliyat hangi markettedir? diye konuşuyorsa
o ülkede gelir paylaşımında büyük bir adaletsizlik var demektir.
Vatandaşın
çocuğu sınavdan sınava koştururken ve bunalımlara
göğüs gererken bazıları bir asgari ücretlinin kırk
aylık ücretini bir senelik okul parası olarak ödeyebiliyor.
Dar gelirli
vatandaşlarımız bugün bir ev sahibi olmaktan vazgeçti, ev
kiralarını dahi ödemekte güçlük çekiyor. Devlet
mekanizmasını yöneten Hükûmet, vergilerini gelire göre toplayıp
vicdanları teskin etmekte maalesef geç kalıyor. Her sene
değişen eğitim sistemi gibi bundan sonra her sene
değişen vergi rejimi gündeme gelecekse, şimdiden uyarmak isterim
ki ülkemiz yatırım çekmekte çok zorlanacaktır.
Sayın
milletvekilleri, değerli vatandaşlar; belirsiz vergi rejimleri ve
vicdanları yaralayan uygulamalar kendi girişimcilerimizi de
yatırım kararı almaktan maalesef engellemektedir. İç
pazardaki talebi incelediğinde yatırım yaparak kapasitesini
artırabilecek bir iş adamı yatırımlarını
başka bir ülkeye kaydırmak istiyorsa bu noktada ülke olarak
sosyolojik, ekonomik, hatta güvenlik penceresinden bir değerlendirme yapma
zamanı gelmiştir. Bankalar ağızlarını risk
kelimesiyle açıyorsa, vatandaşın ekonomiyle ilgili
endişeleri günden güne artıyorsa şapkamızı önümüze
koyalım ve neyin yanlış gittiğini bir bir soralım.
Adam kayırmak ve sorumluları kollamak yolunda gidersek bir
yanımız hep eksik kalacak. Arzu ettiğimiz müreffeh ülke
seviyesine çıkabilmek için her sorunu kaynağında çözmeli ve sorumluları
bularak ülkemizin şahlanmasına engel olmalarının önüne
geçebilmeliyiz. Eğitimden iş hayatına, adaletten ticarete kul
hakkını gözettiğimiz sürece yolumuz açıktır.
Sevgili
vatandaşlar, ülkemizin son kalesi milliyetçi ve ülkücü camianın bir
mensubu olarak özellikle Kerkük ve Musul hassasiyetimiz hakkında da birkaç
kelam etmek isterim. Bizler tarihi zaferlerle dolu bir milletin mirasıyla
doğuyor, büyüyor ve nihayetinde ahirete göçüyoruz. Her adımda
atalarımızın bize bıraktığı o şerefli
ada yakışır kararlar almalı ve evlatlarımıza da o
şerefli adı, Türk adını gurur duyacak bir şekilde
miras bırakmalıyız. Dolayısıyla, kimse bize Kerkük
bizim işimiz değil. demesin, kimse bize Musuldaki Türklerin
dertleriyle dertlenme. demesin. Eğer bu coğrafyada hayatta kalmak
istiyorsak nerede olursa olsun bütün Türklerin arkasında olmalı,
hayat hakkını ve haklı mücadelelerini her ne pahasına
olursa olsun savunmalıyız. Ancak bu şekilde
varlığımızı koruyabiliriz, ancak bu şekilde büyük
bir devlet olabiliriz.
Konuşmama
son verirken büyük Türk milletine sevgi ve saygılarımı
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
18inci maddede ikisi
aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut Toğrul Meral Danış
Beştaş
Muş Gaziantep Adana
Bedia Özgökçe Ertan Saadet Becerekli Behçet
Yıldırım
Van Batman Adıyaman
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Baki
Şimşek
İstanbul Erzurum Mersin
Fahrettin Oğuz Tor Ahmet Selim Yurdakul Ruhi Ersoy
Kahramanmaraş Antalya Osmaniye
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Behçet
Yıldırım.
Buyurun Sayın Yıldırım.
(HDP sıralarından alkışlar)
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
Gerçi
konuşacağım şey yine tütün meselesi olacak çünkü yarın
komisyonda tütün görüşülecek. Bu hassasiyeti de şimdiden belirtmek
için tütün üzerine konuşacağım affınıza sığınarak.
İki gün önce
Adıyaman tütününün yasaklanmasına ilişkin Maliye Bakanıyla
görüşmek üzere Meclise gelen 10-12 kişilik heyet Sayın Maliye
Bakanıyla görüştü AKP milletvekilleriyle birlikte ve şu
açıklamayı yaptılar: Heyet olarak Maliye Bakanımız Sayın
Naci Ağbal ile görüşüldü, Sayın Bakanımız çiftçilere
ilişkin herhangi bir kısıtlamanın
olmayacağını, kanun tasarısında bulunan ve çiftçilere
yönelik kısıtlamalar içeren maddelerin önerge verilerek komisyon
görüşmeleri sırasında düzeltileceğini ifade etti. Bunun
yanı sıra sorunun kalıcı biçimde çözülmesi ve üretimin
kayıt altına alınması için yeni bir çalışma
başlatacağını belirtti. Heyetimiz de bu konuda
Bakanımızla görüşlerini paylaştı. Konuya ilişkin
önerilerimizi dinleyen, çözümü yönünde adım atılması
talimatını veren Bakanımıza buradan teşekkür ederiz.
Mevcut torba yasada zaten tütün üretimine bir kısıtlama yok.
Sorun şu ki
ürettiği tütününün satılmasına ilişkin yasaklar, cezalar
getirilmek isteniyor. Durmadan Üretici mağdur olmayacak."
diyorsunuz. Peki, ne yapıyorsunuz ki mağdur olmayacak, bunu açık
bir şekilde dile getirin? Bakın, altını çizerek söylüyorum:
Burada önemli olan tütün üreticisinin ürettiği tütün değil, tütünü
satabilmesi. Sosyal medyadan takip ediyoruz, halk diyor ki: Ürettiğim
tütünü satamadığımda açlıkla boğuşan çoluk
çocuğuma tütün mü yedireceğim, ne yapacağım ürettiğim
tütünü? Biz şunu iyi biliyoruz ki: Ölümü gösterip sıtmaya razı
edeceksiniz ama yazıktır, günahtır, bu halkın
ekmeğinden elinizi çekin diyorum. Emin olun ki Adıyaman
halkının sizden başka hiçbir beklentisi yok, lütfen bu tütün
meselesini önemseyelim. Bu yasakların getirileceğini ta birinci ayda
134üncü Kaçakçılık İstihbarat Koordinasyon Kurulu
toplantısında İçişleri Bakanı dile getirmişti,
arkasından Maliye Bakanı dile getirmişti. Biz bunu sekiz-dokuz
ay öncesinden öngörmüştük, bu tütün yasağının
geleceğini tahmin ediyorduk. Yarın komisyonda görüşülecek, öyle
iyileştirmeler, Altı yıldan beş yıla indiriyoruz,
bilmem, şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz, toplantı üzerine
toplantı yapıyoruz." demeyin, halka net bilgiler verin, net
taahhütlerde bulunun diyorum.
Gene
bakın, her gün bize mesajlar geliyor, Tütünü götürdüm arabamda
yakalandı, şurada tütünüme el konuldu, şu kargo şirketinde
el kondu. gibi bize şikâyetler geliyor. Aynı şekilde, diyoruz
ki: Tütün, yalnız, Adıyamanın neresinde üretilecek? Ova
köylerinde, Besnide, Samsatta, Kâhtada tütün üretimine izin verilecek mi,
yoksa sadece dağ köyleriyle mi sınırlı kalacak?
Küçük esnaf hem
il içinde hem de il dışında tütününü rahatlıkla
pazarlayabilecek mi diyoruz?
Torba yasa
tasarısının 68inci ve 69uncu maddelerini tamamen torba yasadan
çekmeyi düşünüyor musunuz? Cezaların şiddetini azaltmak
iyileştirme midir diyoruz? Tütünün vergilendirilmesi nasıl olacak?
Halk vergiden kaçmıyor, makul bir vergi istiyor. Tütün üreticisini, ilgili
dernekleri, mesela Tütün Platformu ve küçük esnafı dinleyecek misiniz
diyoruz, onlarla bir toplantı yapmayı düşünüyor musunuz? Gerçi
toplantılardan bir sonuç aldığımız yok.
Maliye
Bakanı yine iyileştirmeden bahsetmiş. Halk bu söylemleri çok
defa duydu. Bakanın açıklamasının altına imza
attığınız metin uygulanmazsa ne yapmayı
düşünüyorsunuz? Adıyamanlı vekil arkadaşlara soruyorum:
Efendim, sorun bizi aşıyor -ki sosyal medyada böyle
paylaşımlar dolaşıyor- elimizden geleni yaptık ama
istediğimiz olmadı. deyip köşeye mi çekileceksiniz, yoksa
istifa etme erdemliliğini gösterecek misiniz?
Tütün
Adıyamanda siyasetüstü bir konudur, herkes, sağcısı,
solcusu bu işle ilgileniyor, yalnız bu konuda MHPnin bir
eksikliği var, MHP bu konuda hiç topa girmedi. MHPli seçmeni de
ilgilendiriyor, onların da bu konuda mutlaka bir şeyler yapması
gerektiği düşüncesindeyim.
Adıyaman
Valiliği il genelinde bir ay süreli toplantı yasağı koydu.
Türkiye kamuoyu eğer bugün tütünle ilgileniyorsa, bir ses getirmişse
bu, halkın yaptığı direnişle oluştu.
Bakanlıklar ilgileniyorsa halkın isyanındandır. Halk,
üretici ve küçük esnaf isyandadır. Halkın kendiliğinden
oluşan bu onurlu direnişlerini selamlıyor, onların
yanında olduğumu belirtiyorum.
Tütün
baronlarının yani yabancı şirketlerin etkisi nedir bu yeni
yasada? 10-15 liraya içilecek bir sigarayı millet 2,5-3 liraya içiyorsa
rahatlıkla içebilmeli. Dolayısıyla da ciddi bir piyasa ve potansiyel
oluşmuş durumda. Bir hekim olarak sigara reklamı
yaptığımı
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE ACAR
BAŞARAN (Batman) Sayın Başkan, bir dakikalık süre
verseniz.
BEHÇET YILDIRIM
(Devamla)
teşvik ettiğimi sanmayın. Önceki
konuşmalarımda da belirttiğim gibi, sağlık
açısından sigara içilmesine karşıyım ancak kapalı
alanlarda sigara içme yasağını destekliyorum. Konu rekabet
olunca
HASAN SERT
(İstanbul) - Sayın Başkan, bir beş dakika daha
BEHÇET YILDIRIM
(Devamla) Şimdi bitiriyorum.
Bakın, bir hekim olarak
sigaranın reklamını yaptığımı, teşvik
ettiğimi sanmayın. Önceki konuşmalarımda belirttiğim
gibi -çünkü tütün üzerinde birkaç defa konuştum- sağlık
açısından sigara içimine karşıyım ve içmiyorum da.
Hatta mevcut iktidarın kapalı yerlerde sigara içme
yasağını içtenlikle desteklediğimi de söyledim. Ama konu
rekabet olunca -baronlar mı, halk mı olacağı- ben tercihimi
halktan yana koyuyorum, siz baronlardan yana koyuyorsunuz
tavırlarınızı. Eğer baronlardan yana değilseniz
yarın bu 68 ve 69uncu maddeyi torbadan kaldırırsınız.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldırım.
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye
Sayın Usta, söz vereceğim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet
Aydının, her zaman Adıyaman halkının sesine kulak
verildiğine ve tütünle alakalı meselenin de çözüleceğine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Tabii,
Sayın Yıldırımın kürsüde bize de zaman zaman
atıfları oldu, hatta bizim açıklamalarımızdan da
pasajlar okudu. Ben hassasiyetine teşekkür ediyorum.
Şunu ifade edeyim ki
tütünün, özellikle sarmalık kıyılmış tütünün tabii ki
Adıyaman için ne ifade ettiğini Adıyaman milletvekilleri olarak
çok yakinen biliyoruz. Bu anlamda, halkın gündemine girmeden önce torbaya
girer girmez bu konuyla ilgili çalışmaları milletvekili
arkadaşlarımızla biz başlattık. Daha gündeme gelmeden,
Adıyamanda konuşulmadan Sayın Başbakanımızdan
randevu aldık, milletvekillerimizle birlikte Başbakanımızla
görüştük. Maliye Bakanımızla birkaç defa üst üste görüştük.
Diğer ilgili bakanlıklarla, Tarım Bakanlığı,
Gümrük ve Ticaret Bakanıyla bu konuda görüşmeler yaptık ve bu
anlamda el emeği, göz nuru olan bu ürünün Adıyaman için hassasiyetini
dile getirdik. Adıyaman üreticisinin, çiftçisinin -sadece Adıyaman da
değil, aslında Bitlis var, Muş var, Diyarbakır var, Hatay
Yayladağına kadar pek çok alanda var- o hassasiyetini dile getirdik
ve bu anlamda, sağ olsun, Sayın Başbakanımızın da
talimatları oldu, Sayın Maliye Bakanımız da bunu
hassasiyetle dikkate aldı.
Dün değil önceki gün
Adıyamandan gelen tüm STKlarımızla, STK temsilcilerimizle
birlikte Maliye Bakanımıza tekrar gittik. Orada da söyledi,
Sayın Başbakanımız da söylemişti ve biz de
açıklamıştık: Üreticiyi asla mağdur etmeyeceğiz.
Küçük, fukara, gariban çiftçiyi asla ve asla mağdur etmeyeceğiz. Bu
anlamda, tabii ki tütün baronlarına karşı da devletin yasal
zeminde ele alması gereken hassasiyetlerin, konuların olduğunu,
bunun da ele alınacağını ama kesinlikle üreticinin
mağdur edilmeyeceği noktasındaki taahhütlerini ben burada da
ifade edeceğim. Bizler de bunun takipçisiyiz. Komisyonda önerge verilmek suretiyle
inşallah bu düzeltilecektir. Buradan bütün hemşehrilerimizi bir kez
daha sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyoruz.
MAHMUT TOĞRUL
(Gaziantep) Çekin torbadan o zaman.
BAŞKAN
Adıyamanın her zaman yanında olduk, Adıyaman
halkının her zaman sesine kulak verdik, onların eli, kolu,
ayağı olduk, onların ne sorunu varsa birinci derecede kendi
sorunumuz gibi hissederek bütün bu sorunları nasıl çözdüysek tütünle
alakalı meseleyi de çözüyoruz.
Ben tekrar sizlere de
Adıyamanlı kardeşlerime de bir kez daha teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Meseleyi yaratan sizsiniz. Kim hazırladı bunu? Biz mi yaptık bu
yasayı?
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sanki başkası hazırlamış gibi
anlatıyorsunuz.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Yerimden 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Yıldırım, buyurun.
Bir saniye
Sayın Usta,
size de söz vereceğim de
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırımın,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Teşekkürler Başkanım.
İlgili olduğunuzu
söylediniz, bakın, bu şubat ayında İçişleri
Bakanı bunu gündeme getirdiği zaman bugünkü gibi yalnız Maliye
Bakanlığıyla değil, dört tane bakanlıkla görüşme
yaptınız ama sonuç sıfır.
BAŞKAN Sonuç
alıyoruz.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Halk artık bu toplantılardan bıkmış,
sizden taahhüt istiyor, sizden 68, 69u torbadan çıkarmanızı
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kim
koymuş torbaya? Hangi iktidar koydu o torbaya onu?
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Bir şey yapın. Yani yoksa Şöyle yaptık,
böyle yaptık
Adıyamanda her şeyi
yaptığınızı söylüyorsunuz, Adıyamanın dört
yanı suyla çevrili, Adıyaman susuzluktan kıvranıyor.
BAŞKAN Onları da
gene biz çözüyoruz, rahat olun.
BEHÇET YILDIRIM
(Adıyaman) Acaba hangi sorunu çözdünüz ki tütün sorununu çözeceksiniz?
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Yalnız,
tabii, sorunların çözüm yeri burası. Asıl, eylem yapmak da
sorunları çözmüyor, sorunlar burada ilgili mercilere iletilince makul bir
düzeyde çözülüyor, çözülecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye
bu sorunu yarattınız?
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Altay, size de söz vereceğim. Sayın Ustanın önce bir söz talebi
vardı, sonra size söz vereceğim.
Tekrar teşekkür
ediyorum.
32.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Adıyaman
Milletvekili Behçet Yıldırımın 491 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Az önce hatip Milliyetçi
Hareket Partisi bu konuda topa girmedi. dedi. Biz konuyla ilgili olarak
çalışıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi toplumu ilgilendiren
hiçbir konuya kayıtsız kalmaz elbette. Hatta bugün arkadaşlarımız,
sektörün de bir kısım taraflarını çağırarak
toplantılar da yaptı.
Bir defa, niye böyle bir
tedbir alınmaya çalışılıyor, onu da önce bir
anlamamız lazım. Yani, bu, hakikaten üretim açısından
önemli. Üretimden yanayız yani burada sabahtan akşama kadar üreten
ekonomi diyoruz biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Dolayısıyla,
burada, üretimde bir sıkıntı olmaması lazım,
üreticinin mağdur olmaması lazım. Ciddi tütün
ithalatımız var, hatta ithalatı ikame edici tedbirlerin
alınması lazım. Meseleye bakışımız budur.
Ancak, tabii, sadece tütün
üretimi değil, sigaranın geneliyle ilgili de Türkiye'nin
sorunları var. Ciddi bir kayıt dışılık var, yüzde
20ye yakın bir kayıt dışılık var. Hükûmet
aslında kayıt dışılığı, tütün üretimi
anlamında demiyorum, diğer kayıt
dışılığı çözemediği için şimdi biraz bu
tarafın üzerine gidiyor. Oradaki kayıt
dışılığın azaltılmasına ilişkin
tedbirler alınması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun)
Bitiriyorum hemen.
BAŞKAN Bitirelim
efendim.
ERHAN USTA (Samsun)
Dolayısıyla, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak şimdi, burada
hemen bu konuyu işin
Plan Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Kurul
üyesi arkadaşlarımız var, Komisyondaki
arkadaşlarımız var, konu çalışılıyor. Ama
biz de uygun bir çözüm bulunmasından yanayız. Ama ülkenin bütün
meselelerini hep birlikte düşünerek bir çözümün taraftarı olmak
lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Kesinlikle.
Teşekkür ediyoruz.
Maksat tütünün yasal
altyapıya kavuşması. Özellikle İrandan, Gürcistandan,
farklı ülkelerden de kaçak yollardan gelen tütünü engellemek; kendi yerli
üreticimizi korumak, fakir fukara, 2-3 dönümde tütün eken çiftçiyi mağdur
etmemek, asıl gayemiz o. Onu da inşallah sağlayacağız.
Sayın Altay, size söz
veriyorum.
Buyurun.
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydının
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Elbette bir Adıyaman
evladı ve Adıyaman Milletvekili olarak Adıyaman bölgesindeki
çiftçilerimizin, tütün üreticilerimizin yaşadığı sorunla
ilgili refleks göstermenizi çok doğal ve saygıyla
karşılıyorum. Ancak unutulmaması lazım ki
Adıyamanda rahatsızlık yaratan bu durum AK PARTİ Hükûmetinin
Meclise getirdiği bir kanun tasarısıdır.
Dolayısıyla biraz önce kürsüden Bu ve benzer sorunları biz
çözeceğiz. derken ben buradaki bizden kastın AK PARTİ
değil
BAŞKAN Adıyaman
milletvekilleri olarak
ENGİN ALTAY
(İstanbul) Hayır, hayır. Türkiye Büyük Millet Meclisini
işaret ettiğinizi düşünüyorum. Aksi durumda bir yanlış
olmuş olur. Tutanaklara da böyle geçmesi, sizin söylediğiniz
şekliyle geçmesi o görevi kötüye kullanmanız anlamına
gelebileceği için
Anladığım doğrudur, değil mi?
Biz derken Türkiye Büyük Millet Meclisini kastettiniz.
BAŞKAN Tabii ki bütün
sorunların çözüm yeri burasıdır ama Adıyaman
milletvekilleri olarak Adıyamanın sorunlarını çözme
noktasında vesile olmak, onların çözümü için efor sarf etmek de
bizlerin asli görevidir.
Evet, çok teşekkür
ediyorum. Bütün Adıyamanlıları da hemşehrilerimi de
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum bu arada.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491) (Devam)
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Kahramanmaraş
Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 18inci maddesiyle ilgili verilen önerge üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta
tasarının birinci bölümü üzerinde yaptığım
konuşmada -ifade ettiğim üzere- iş mahkemelerinde davaları
azaltmanın yolunun kayıt dışı ekonomiyi küçültmekten,
işsizliği azaltmaktan, iş kazalarını önlemekten,
İş Kanunundan kaynaklanan kıdem tazminatı, izin ücreti,
fazla mesai ücreti, tatil ücreti, resmî tatil ve bayram ücreti ihlallerine son
vermekten, taşeronluğa son vermekten ve özelleştirme
uygulamalarından vazgeçmekten geçtiğini belirtmiştim. Dün ve
bugün basında yer alan iki üç haber, sorunun teşhisi ve çözümü için
yeterli olacaktır. Kayseride başına tuğla düşen
işçi, yine Kayseride inşaat iskelesinin çökmesiyle de başka bir
işçi hayatını kaybetmiştir. Biz tuğla düşmesini,
iskele çökmesini, asansör facialarını unutmadık, halat
kopmasını unutmadık. Bugün TÜPRAŞ Aliağadaki iş
kazası neticesinde 4 işçimiz vefat etti, Allahtan rahmet diliyorum.
Bunları önleyemezsek dosya sayısını azaltamayız,
gerçek budur. Kıdem tazminatını, işçi ücretini teminat
altına almaz isek dosya sayısını azaltmamız mümkün
değildir. Bugün ekonominin lokomotifi, kaçak işçiliğin, iş
kazalarının, kayıt dışılığın en
yoğun olduğu inşaat sektörüdür. Ekonominin lokomotifini sanayi
yapmadığımız müddetçe hukuk davalarını
azaltmamız asla mümkün değildir.
Bu tedbirlere ilave olarak eğitime
çok büyük önem vermeliyiz. Eğitim, insanımıza sevgi ve
saygıyı, insan haklarına saygıyı, demokrasiye
inancı, hür bir vicdanı, emeğin, kul hakkının
kutsallığını, vergi ve prim ödemenin bir vatan görevi
olduğunu, kaçak sigortalı çalıştırmanın, eksik prim
ve vergi ödemenin hırsızlık olduğunu ve Allah indinde de
affının mümkün olmadığını, dürüstlüğü
aşılayamıyorsa ne yapsak boştur.
Güncel olması nedeniyle,
vasıtanızla, buradan Millî Eğitim Bakanına da sormak
istiyorum: Sayın Bakanım, müfredat değişti. Değişen
müfredatta, kaçak sigortalı çalıştırmanın, eksik prim
ve vergi ödemenin, işçinin ücretini eksik ödemenin, fazla mesaisinden,
tatil, bayram ücretinden çalmanın, kıdem tazminatını iç
etmenin hırsızlık olduğu, kul hakkı olduğu, Allah
indinde de affının mümkün olmadığı hususları
açık açık yer almakta mıdır mevcut
müfredatınızda? Yer almıyorsa vay hâlimize, ne yapsak boşu
boşunadır. Emekçinin hakkının alnının teri
kurumadan ödenmesi yüce buyruğu şuurlu olarak öğretilmiş
olsaydı bugün 3,5 milyon kişi mahkeme kapılarında
yıllarca beklemezdi. Bu sebeple, işsizliğin rekor
kırdığı günümüzde bu yüce kutsal değerleri şuurlu
şekilde öğretmek Millî Eğitimin öncelikli ve en önemli görevi
olmalıdır diyorum.
Benim alanım diyanet
değildir. Sayın hocam da burada. Bu konuda kelam ederken de tabii çok
dikkatli davranırım ancak yüce dinimizin yarısı ibadet ise
diğer yarısı da muamelat olarak ifade edilir, değil mi
hocam?
İMRAN KILIÇ
(Kahramanmaraş) Doğrudur.
FAHRETTİN OĞUZ TOR
(Devamla) 2016 sonu itibarıyla ceza uyuşmazlıkları hariç
3,5 milyon hukuk uyuşmazlığı varken takip ettiğim
kadarıyla Diyanet İşleri Başkanlığı
işçi-işveren ilişkileri üzerinde yeterince durmamaktadır
hocam. Bunu özellikle sizden rica ediyorum. Oysa bu konular her ortamda,
hutbelerde sık sık dile getirilmelidir diye düşünüyorum.
Sayın Bakanım,
sizin gayretinize ilaveten, Maliye Bakanlığı başta olmak
üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Millî
Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı,
diğer bakanlık ve kurumlara da büyük görevler düşmektedir.
Eş güdüm hâlinde çalışarak gerekli yasal ve diğer tedbirler
alınmadığı müddetçe beklenen başarı elde
edilmeyecektir.
Bir de şunu söylemek
istiyorum: Bazı milletvekili arkadaşlarımız burada çok
abartılı konuştu ara buluculukla ilgili olarak. Binlerce
uyuşmazlığın bir günden daha kısa bir sürede sonuca
ulaştığı gibi fevkalade abartılı konuştular.
Bu beyanlar doğru ise devletin bütün istatistikleri
yanlıştır. 2013ten günümüze 17 bin dosya çözülmüş. Bu,
mevcut dosyanın binde 4üdür. Ara buluculuk olmasaydı da zaten
çözülecekti. Dolayısıyla böyle abartılı konuşmak
yerine gerçekleri ifade etmek gerektiğini söylüyorum.
Hayırlı
olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, 18inci madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 18inci
maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki
şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 18- 6325
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
taraflar da ibaresi taraflar ile görüşmelere katılan diğer
kişiler de şeklinde değiştirilmiştir.
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel İstanbul Balıkesir Eskişehir
Kemal Zeybek Gülay Yedekci Kazım
Arslan
Samsun İstanbul Denizli
Ceyhun İrgil
Bursa
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil.
Buyurun Sayın
İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)
CEYHUN İRGİL
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
biz burada işçi açısından önemli hak kayıplarını
içeren bir yasa tasarısını görüşürken bu sabah ne
yazık ki TÜPRAŞta 4 işçi yaşamını yitirdi.
İşçilerimize rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyorum ve sormak istiyorum: Biz muhalefet üyeleri olarak milletimize rahmet
ve başsağlığı dilemekten artık utanır hâle
gelmişken siz iktidar üyeleri de aynı utancı yaşıyor
musunuz? Soruyorum çünkü iş kazalarının nedeni bellidir; ihmal,
tedbirsizlik ve denetim eksikliği. Önlenmesi mümkün bir durum ölüme
sebebiyet veriyorsa buna kaza değil cinayet denir.
TÜPRAŞta bu sabahki
işçi ölümlerinin nedeni neydi peki? Yapılan açıklamaya göre bu
bir iş kazasıydı ve bu iş kazasının nedeni
depolama alanındaki nafta tankında gaz sıkışması
sonucu gerçekleşen bir patlamaydı. Elbette soruşturmanın
neticesinde ortaya çıkacaktır ancak gaz ölçümlerinde, izolasyonda
veyahut gaz boşaltımında bir ihmal veya tedbirsizlik
olmasaydı acaba bu patlama olacak mıydı? Bu çağda iş
kazalarının önüne neden geçilemiyor? konusu anlaşılamaz
bir hâldedir. İnsan yaşamını öncelemeyen vahşi
kapitalist büyüme ve kâr etme hırsı oldukça iş cinayetleri
bitmeyecektir.
Bakınız, işçi
sağlığı ve iş güvenliği Meclisin 2017
yılındaki raporlarına göre, ocak ayında en az 161,
şubatta 133, mart ayında 152, nisanda 151, mayısta 147,
haziranda 170, temmuz ayında 207, ağustosta 217, eylül ayında
147 işçi yaşamını yitirdi ve 1 Ekimden bu yana bugün
TÜPRAŞta ölen 4 işçiyle birlikte hayatını kaybeden
işçi sayısı 11 oldu. Toplamda bu yıl bugüne kadar en az
1.496 işçi yaşamını yitirdi.
Hatırlanacağı
üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 13
Mayısta Hedef sıfır kaza sloganıyla bir iş
güvenliği kampanyası başlatmıştı. Dört aylık
kampanya -belki bir çoğunuz fark etmediniz- 12 Eylülde bitti ve Hedef
sıfır kaza kampanyasının yürütüldüğü dört ayda toplam
753 işçi yaşamını yitirdi. Öncelikli hedefi inşaat olan
kampanya sürecinde ölen inşaat işçisi sayısı da 167dir.
Her ne kadar Bakanlık güvenilir bir istatistiğe sahip olduğunu
söylese de bir açıklama yapılmadığı için resmî
sayıyı hâlâ bilmiyoruz ve Hedef sıfır kaza
kampanyası sürecinde ne tür denetimler yapılmıştır, ne
gibi sonuçlar elde edilmiştir, Bakanlığın bu
kampanyayı sürdürme niyeti var mıdır, bunu da bilmiyoruz.
Öte yandan, eğer biz
sosyal bir devlet isek, bir hukuk devleti olduğumuz iddiasında isek
temel siyasetimiz işçiyi koruma yönünde olmalıdır. Oysa bugünkü
uygulamalara baktığımızda, işçiyi korumama üzerine bir
siyaset inşa edilmiş durumda. Bugünkü iktidar
anlayışı, patron ve sermaye odaklıdır. Maalesef her
geçen gün taşeronlaşan ve kendi ülkesinde patronların kölesi
hâline getirilen işçiler için bu iktidarın insani ve hukuki bir çözüm
niyeti yoktur. Kayıt dışı, güvencesiz ve esnek
çalışma, taşeronlaşma, asgari ücrete mecbur kılma,
sendikalaşmaya ket vurma ve kiralık işçilik bu iktidarın
işçilere dayattığı, gerçek sorundur. Bunları
çözmedikçe işçi dostu bir iktidar olarak anılmayacaksınız
ve işçi dostu bir iktidar da olamayacaksınız.
Arkadaşlar, iş
konusu açılmışken bugün Cumhuriyet Halk Partisi Sağlık
Komisyonu üyeleriyle birlikte İşimi geri istiyorum. diyen Nuriye
Gülmen ve Semih Özakçayla ilgili, Nuriye Gülmenin sağlık durumu
hakkında bilgi alabilmek için yani -siyaset dışı,
sağlık- insani bir çabayla hastaneye gittik. Fakat Adalet
Bakanlığından iznimiz çıkmadığı için Nuriye
Gülmenle görüşme fırsatımız olmadı, ancak oradaki
doktorlarıyla görüşme fırsatımız oldu. Buradan, bu
Meclis kürsüsünden tekrar son kez
Bir daha söz gelir mi bu konuda bana,
bilemiyorum. Çünkü bugün çok ölümcül, kritik bir noktaya gelindi, nöropati
dediğimiz bulguları başladı. Yetkililere, ilgili kurumlara
da ilettik. Arkadaşlar, bu konu çok insani ve vicdani bir konu. Bu konu
ayrıca sizin iktidarınızı ve ülkemizi de gelecekte çok zora
düşürecek bir konu. Bu konuda bu tür inatlaşmaya gerek yok. Bir an
önce insani olarak bir şeyler yapın, bir hekim olarak sizden rica
ediyorum çünkü bir daha onlar için uyarı yapacağımız bir
zaman kalmamış olabilir.
Teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
19uncu madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Yıldırım Mahmut
Toğrul Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Gaziantep Van
Mehmet Ali Aslan Saadet Becerekli Meral Danış Beştaş
Batman Batman Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan.
Buyurun Sayın Ali Aslan.
(HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ
ASLAN (Batman) Sayın Başkan ve sayın Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Yeni yasama döneminde aramızda olmayan
Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş,
Figen Yüksekdağ ve bütün tutuklu milletvekillerini de buradan
saygıyla selamlıyorum.
Dün
konuşma sırası gelmedi. Dün, Hazreti Hüseyinin şehadet
günüydü; 680de, 10 Ekimde katledilmişti. Kendisi kan dökülmesin diye,
fitne olmasın diye, barış için, sulh için Kerbelâya
gitmişti ama maalesef 72 arkadaşıyla şehit edildi. Dün ne
tevafuktur ki 10 Ekim, yine barış diyen insanların iki
yıl önce katledildiği Ankara Gar katliamını anmaya giderken
maalesef polis müdahalesiyle karşılaştık ve çok
doğaldır ki insanlar taziye sunar, üzülür, ağlar, anar. Herkesin
elinde karanfil vardı. Yani 200 insan yoktu orada ama o anmaya gelen
insanlara maalesef müdahale edildi.
Tabii,
Peygamber (ASM) Hazreti İbrahim, oğlu ölürken
ağlamıştır. Bakın, o 10 Ekimde de 9
yaşındaki Veysel Atılgan katledilmiştir, elbette ki annesi,
kardeşi, akrabası gidip ağlayacaktır. Devlet erkânının,
Hükûmetin, bütün partilerin ve resmî görevlilerin gidip orada anma yapması
gerekirken, taziye dileklerini iletmesi gerekirken müdahale edilmesini
şiddetle kınıyorum.
Bakın, bir hadisişerif
var; diyor
(x)Yani insanlar
yöneticilerinin dini, karakteri, fıtratı üzerinedir. Eğer
yöneticiler, polise taziye anmaya müdahale emri verirse Aysel Tuğlukun
annesi gibi, Hatun Tuğluk annemiz gibi işte, insanlar, taraftarlar
onu bir mesaj olarak algılar ve bu sefer mezarlara, cenazelere müdahale
ederler. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi gerekiyor. Bu
yapılanın insanlıkla, İslamiyetle, hukukla, yakından
uzaktan ilgisi yoktur.
Peygamber (ASM) geçen bir
cenazenin önünden ayağa kalkmıştır. Sahabe O bir Yahudi
cenazesidir, neden ayağa kalktınız? dedi.
(x) demiştir, yani O da bir
insandı. Cenazeyi gördüğünüz zaman ayağa kalkınız,
saygı gösteriniz. diye buyurmuştur. Dolayısıyla, referans
alınması gereken budur. Bakın, o dönemde en çok İslama, en
çok Müslümanlara saldıranlar Yahudilerdir ama buna rağmen, Peygamber
(ASM) kalkıp saygı göstermiştir. Aynı fikirde, aynı
partide, aynı ideolojide olmayabiliriz ama birbirimize saygı
göstermek zorundayız.
Bir şey
göstermek istiyorum. Herhâlde bu yazıyı bilmeyen yoktur; burada
Arapça Allah yazıyor. Biraz daha uzaktan çekilmiş fotoğraf,
kendim çektim. Kağıthane Belediyesinde, Okmeydanında,
Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinin arkasında,
rögar kapaklarında Allah yazıyor. Bunlar, maalesef, kanalizasyon kapakları
ve insanlar üzerine basıp geçiyor; bakın, çok işlek bir yerde
insanlar maalesef üzerine basıp geçiyor. 2006da, 2012de, 2014te Sivas
Belediyesinde, Kadıköy iskele girişinde, yine bu şekilde
-basına yansımasına rağmen- Allah yazısı
görünmesine rağmen bununla ilgili bir soruşturma
başlatılmamıştır ve
toplatılmamıştır. Sakın Benzerlik. falan demeyin. Bu
normalde nesih hat yazısı dediğimiz Arapça nesih hattıdır.
Buradaki de kûfi yazıdır, yani kûfi dediğimiz köşegen
Arapça yazıdır ve hâlâ Kağıthane Belediyesinin rögar
kapaklarında bunlar durmaktadır. Oradaki esnaf, Suriyeli
çocukların rögar kapağını öptüklerini görünce gidip
Suriyeli çocuklara dedi ki: Neden öpüyorsunuz?, onlar da dedi ki: Burada
Allah yazısı yazıyor. Oradaki esnaf belediyeye ve Beyaz
Masaya şikâyette bulunduğu hâlde hâlâ bu rögar kapakları
toplatılmış değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ ASLAN
(Devamla) - Burada bir amaç vardır. Yani ben bunu Hükûmet yaptı
demiyorum, iktidar yaptı demiyorum ama bu tesadüfi bir şey
değildir. Bunu basan, üreten firma bununla neyi
amaçlamıştır, ne kadar üretmiştir, Türkiye'nin nerelerine
dağıtmıştır? Lütfen bu konuda Hükûmete ve iktidara
gerekenlerin yapılmasıyla ilgili ben ricada bulunuyorum.
Teşekkürler. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Aslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 19uncu maddesinde
öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 19 6325
sayılı Kanunun 6ncı maddesine aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
(3) Daire
Başkanlığı, arabulucuların uzmanlık alanları
ile uzmanlığa ilişkin usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir.
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Kemal Zeybek Gülay Yedekci Kazım
Arslan
Samsun İstanbul Denizli
Mehmet Tüm
Balıkesir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET TÜM (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime 10 Ekimde barış, emek ve demokrasi için
toplanan ve katledilen o güzel insanları anarak başlamak istiyorum.
10 Ekim 2015te Ankaranın göbeğinde
ülkemizin en büyük katliamı yaşandı. Bir zamanlar iktidarın
da besleyip büyüttüğü IŞİD terör örgütü Ankarada 102
insanımızın canını aldı. Patlama sonrası
polisin orada yaralılara TOMA ve biber gazıyla müdahale ettiğini
hepimiz büyük bir üzüntüyle görmüştük. Katliamdan tam iki yıl sonra
dün polis yine aynı şekilde insanlara plastik mermi ve gazla müdahale
etti. Aynı zihniyet ne yazık ki bugün de devam ediyor. İki
yıl önce gar meydanında yaralılara saldıran insanlık
dışı zihniyet, iki yıl sonra yine gar meydanında bu
kez yakınlarını kaybetmiş insanlara saldırdı.
Şimdi, değerli arkadaşlar, size
soruyorum: 10 Ekim 2015-10 Ekim 2017 değişen bir şey var mı?
Aynı zulüm, aynı baskı, aynı TOMAlar, aynı biber
gazı devam ediyor değerli arkadaşlar. Dün İnşaat
Mühendisleri Odasının içine biber gazından girilmiyordu.
Dünyanın neresinde 102 insanın ölümü için düzenlenen bir anma
etkinliğine saldırılır? Dün acılı ailelere
aynı acıyı yeniden yaşattınız. Bu insanlık
dışı tutumunuzdan bir an önce vazgeçiniz. İnsanların,
en azından kaybettiklerini anmalarına saygı gösterin.
Değerli
milletvekillerim, sizin iktidarınızda en başta işçiler ve
emekçiler mağdur edildi. Sosyal devlet, işçinin haklarını
gözeten devlettir. Ama bu tasarıda bırakın işçileri
korumayı, kazanılmış hakları tümden gasbediyorsunuz.
İş uyuşmazlıkları önce zorunlu ara buluculara
götürülsün. diyorsunuz. İşçilerin ödenmeyen alacakları
konusunda yandaş patronlarınızın elini güçlendiriyorsunuz.
Bu tasarıyla, patronlarınız, ödemedikleri mesai ücretlerine,
yatırmadıkları sigorta primlerine, kıdem
tazminatlarına yasal olarak el koyacaklardır. Üstelik işçilerin
buna karşı dava açmaları geciktirilecektir.
Değerli
milletvekilleri, iktidar bu tasarıyla işçi alacaklarına göz
dikmiştir. Bu tasarıyla birlikte işçilere zorunlu ara buluculuk
getiriliyor. Pazarlık, hak arama yolu değildir.
Pazarlığın olduğu yerde yasaların ve hakların
yeri yoktur. Eli güçlü olan her zaman kazanır. Ücret alacakları,
kıdem tazminatları bu tasarıyla artık pazarlık konusu
olacaktır. Ara bulucunun işçilerin sorunlarını
çözeceğini söylüyorsunuz. Bu sistemde ara bulucu işçiye Git, patronun
elini öp, sana para da verecek, dava açarsan kazanamazsın. diyecektir.
İşçinin ara bulucuyla görüştüğü şeyleri
açıklaması da suç sayılacaktır. İşçi diyelim ki
ara bulucuyla anlaşamadı, yargı yolu açık ama Yargıtay
yolu kapalı olacaktır. Değerli milletvekilleri, bunun adı
açıkça bir hak gasbıdır, işçilerin kazandığı
hakları bu tasarıyla bir anda yok olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, sizler iktidara geldiğiniz günden bu yana mazlumlara,
işçilere, köylülere, emekçilere hep zulmettiniz, haklarını
gasbettiniz; yetmedi, OHALi bahane ederek 120 binden fazla emekçinin
haklarını tümden elinden aldınız, gasbettiniz. Seçim
yaklaşınca Taşerona kadro vereceğiz." diye övündünüz.
Seçimin üzerinden iki yıl geçti ama sözleriniz yalandan öteye geçmedi.
OHALle tüm
sorunlar çözülür." dediniz. OHALle intiharlar arttı, iş cinayetleri
arttı, işsizlik arttı, mağduriyet arttı, insan
haklarını askıya aldınız. Bu ülke, ne 27 Mayısta
ne 12 Martta ne 12 Eylülde böyle zulüm ve baskı görmedi. Tarihte,
işçi düşmanı iktidarınız asla unutulmayacaktır.
Bu topraklarda emek, barış ve demokrasi mutlaka kazanacaktır.
Nazım
Hikmet diyor ki: Sana düşman, bana düşman/ Düşünen insana
düşman/ Sevgilim, vatan ki bunların evidir/ Bunlar vatana da
düşman." diyor.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesinde geçen uzmanlığa
ibaresinin uzmanlıklara şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Baki Şimşek
İstanbul Erzurum Mersin
Ahmet Selim Yurdakul Ruhi Ersoy
Antalya Osmaniye
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Baki Şimşek.
Buyurun
Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)
BAKİ
ŞİMŞEK (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 19uncu maddesi üzerinde verilen önerge üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, İzmir Aliağa TÜPRAŞ Rafinerisinde
çıkan patlamada hayatını kaybeden emekli işçilerimize
Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Tabii,
İş Kanununu görüştüğümüz bir sırada yine iş
güvenliğinin ve gerekli tedbirlerin alınmaması sonucu ekmek
mücadelesi veren 4 insanımız hayatını kaybediyor. Biz her
olaydan sonra Gerekli tedbirler alınacak, araştırmalar
yapılacak, soruşturmalar yapılacak ve insanlar, suçlular
cezalarını çekecek. diye konuşuruz ama maalesef olaydan sonra
bunlar unutulur, aradan birkaç ay, birkaç hafta geçmeden yeni bir iş
kazası ve yeni ölümlerle karşı karşıya
kalırız.
Ben bugün
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını konuşmak
istiyorum. Özellikle doğudan ve güneydoğudan, Türkiyenin her
yerinden ekmeklerini kazanmak üzere göç eden ve oralarda ekmek mücadelesi veren
mevsimlik tarım işçileri, elektriği olmayan, içecek suyun
bulunmadığı, tuvalet ve banyo bulunmayan mekânlarda, özellikle
seçim bölgem olan Mersinde, Devlet Su İşlerinin
kanallarının kenarında gerçekten 2017 yılına
yakışmayacak şartlarda yaşam mücadelesi veriyorlar. Ben,
seçim bölgemde dolaşırken bu insanları ziyaret ettiğim
zaman gerçekten utanıyorum bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaş olarak.
Suriyelilere tanıdığımız hakları
Suriyelilerin
bir çoğuna devlet maaş ödüyor, sosyal yardım yapıyor,
prefabrik ev veriyor veya kamplarda bunların yaşamlarına,
yaşam mücadelelerine destek veriyor. Ama maalesef, doğudan,
güneydoğudan gelen insanlar bu haklardan mahrum olarak
yaşıyorlar, çadırlar içerisinde yaşam mücadelesi
veriyorlar, kışın soğuğunda çocuklarıyla
-çıplak ayakla- o kanalların kenarlarında yaşıyorlar.
Gerçekten içecek su bile
O kanallardaki suyu alıp içiyorlar. O bölgede
yaşayanlar, özellikle Urfadan, Adıyamandan gelen
insanlarımızın ne şartlar altında
yaşadıklarını hepsi geldikleri gördükleri zaman
göreceklerdir.
Hünkâr
Hacı Bektaş; Veli Öl, söz verme; öl, sözünden dönme. diyor.
Hükûmetimiz taşeron işçilerle ilgili gerek 7 Haziran seçimlerinde
gerek 1 Kasım seçimlerinde, seçim meydanlarında çok sayıda söz
verdi. Bugün yine, yılbaşından önce taşeron
yasasının çıkacağı konuşuluyor ve bu vaadin
yerine getirileceği konuşuluyor ama tabii taşeron yasası
çıkmadan insanlarımızı hayal
kırıklığına uğratmasın. İçi boş
bir yasanın çıkmasının bir mantığı yok.
Taşeron yasasında işçilere grev hakkı, sendika hakkı,
toplu sözleşme hakkı, maaşlarında ve sosyal haklarında
iyileştirme vermedikten sonra; bu yasayı bu hâliyle
çıkartıp beş yılda bir sözleşme, yeniden sözleşme
ve hiçbir sosyal hak vermedikten sonra bu yasanın bu hâliyle
çıkmasının insanlara bir faydası olmayacaktır.
Ben Meclis
çalışmalarıyla ilgili bir başka
sıkıntıyı aktarmak istiyorum. Ben
Bayındırlık Komisyonu üyesiyim, iki yıldır Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında Bayındırlık
Komisyonu üyesi olarak görev yapıyorum. Benim Komisyonum maalesef iki
yıldır iki defa kahvaltı yapma dışında bir
toplantı yapmadı. Hiçbir konu Bayındırlık Komisyonunun
toplantısında gündeme gelmedi. Torba yasayla Plan ve Bütçe Komisyonuna
getiriliyor, Bayındırlık Komisyonu üyelerinin haberi bile
olmadan bu yasalar oradan Meclise sevk ediliyor. Eğer bu yasalar sadece
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek gelecekse -Meclisteki diğer
komisyonların durumu da Bayındırlık Komisyonundan
farklı değil- o zaman diğer bütün komisyonlar
kapatılsın, sadece Plan ve Bütçe Komisyonu görev yapsın. Bu
şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin verimli bir çalışma
yapabilmesi mümkün değil.
Vatandaşın gündemi
farklı tabii, günde yüzlerce telefon alıyoruz. Bizi arayan
insanların yarısı İşsizim, bana iş bulun.
diyor, yarısı -üniversite öğrencileri için şu anda
okulların kayıt dönemi- Bana yurt çıkmadı,
yardımcı olun, torpil yapın, sıram gerideyse öne
aldırın. diyor, yarısı Hastanede sevk
yapılmıyor, doktor yok, uzman yok, benim sağlık sorunum
var, devreye girin. diyor. Maalesef 2017 Türkiyesinde bunlarla mücadele
ediyoruz.
Türkiye'nin
sorunlarını çözmek için, Meclisin itibarını
kazandırmak için
Şu anda ne yargıya güven var ne Meclise ne
milletvekiline ne devlet memuruna güven var. Meclisin itibarını ve
yargının itibarını kazandırmak bütün
milletvekillerinin görevi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAKİ
ŞİMŞEK (Devamla) Onun için, ben yüce Meclisin daha verimli
çalışmasını temenni ediyorum.
Hepinize
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi 19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
20nci madde üzerinde ilk
ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 491 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut Toğrul Bedia Özgökçe Ertan
Muş Gaziantep Van
Meral Danış Beştaş Mahmut Celadet Gaydalı Saadet Becerekli
Adana Bitlis Batman
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ Namık
Havutça
Ankara Gaziantep Balıkesir
Gülay Yedekci Kazım Arslan Ömer Süha Aldan
İstanbul Denizli Muğla
Zeynel Emre Kemal Zeybek Cemal Okan Yüksel
İstanbul Samsun Eskişehir
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet
Gaydalı.
Buyurun Sayın
Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)
MAHMUT CELADET GAYDALI
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26ncı
Dönem Üçüncü Yasama Yılına başlamış bulunmaktayız.
Meclis açıldı fakat eksik ve yaralı olarak açıldı.
Halkın iradesiyle Meclise gönderilmiş milletvekilleri hâlâ
cezaevindeler. Bu Parlamentonun üçüncü büyük partisinin eş
başkanları üç yüz kırk bir gündür yani on bir aydır
cezaevindeler. Toplamda 9u bizim partimizden, 1i ana muhalefet partisinden
olmak üzere 10 milletvekili olmadan açılmıştır bu Meclis ve
çalışmalarına başladığı ilk gün Siirt
Milletvekilimiz Besime Koncanın milletvekilliği
düşürülmüştür. Bu yaşananlar, çatısı altında
bulunduğumuz Parlamentoya zarar vermektedir. Milletin seçtiklerinin bu
göreve devam edip etmeyeceğine yine millet karar verir ve yerleri
cezaevleri değil, milletin Meclisidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Eş Genel Başkanım Sayın
Selahattin Demirtaş on bir aydır cezaevinde ve hâlâ tutuklu
olduğu dosyadan mahkemeye çıkarılmış değil, hatta
mahkemenin ne zaman yapılacağı dahi belli değil. Tutuklu
dosyası dışında kalan diğer dosyalar nedeniyle 73
duruşması yapıldı. Bu duruşmaların hepsine
mahkemede bulunma talepleri iletildi fakat mahkemeler farklı gerekçelerle,
mahkemede hazır bulunma ve kendini mahkeme salonunda savunma taleplerini
reddettiler.
Geçtiğimiz
günlerde Ankarada görülen duruşmasında yine bu talebi reddedildi.
Gerekçe olarak ise yargılama gideri gösterildi. Yani Sayın
Selahattin Demirtaşı Edirneden mahkemeye getirmek masraflı
olur. denilerek reddediliyor. Resepsiyonlar için yüz binlerce lirayı
bulabilen devletin tutsak Eş Genel Başkanımızla ilgili
böyle mazeretler sunması komik ve akıl dışıdır.
Buradan Adalet
Bakanına soruyorum: Kim engelliyor Demirtaşın mahkemeye
çıkmasını, Adalet Bakanı mı, İçişleri
Bakanı mı, Maliye Bakanı mı, yoksa bir üst akıl
mı? HDPliler mahkemelerden kaçıyor. diye propaganda
yapılıyordu. Yargıdan kaçıyorlar. deniliyordu. Sormak
istiyorum sizlere: Mahkemelerden kaçan kim acaba?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaşın Ankaradaki
duruşmasında mahkemeye getirilme talebinin reddedilmesine bir
başka gerekçe olarak da güvenlik gösteriliyor. Demirtaşın
tutuklu olduğu dosya ise Diyarbakır güvenli değil. diye
Ankaraya taşınmıştı. Şimdi, Ankaradaki
başka bir dosyadaysa Güvenliği sağlayamayız. denilerek
mahkemede bulunma talebi reddediliyor. Bunun adı, kişiye göre kural
koymaktır. Neden Demirtaşın konuşmasından korkuluyor?
Demirtaş mahkemeye çıkıp kendisini savunmak istiyor.
Hayır, sen mahkemeye çıkamazsın, kendini SEGBİS ile
savun. denilerek adil yargılanma hakkı elinden alınıyor.
Demirtaş Ben mahkemenize gelip kendimi savunmak istiyorum. demektedir.
Değerli milletvekilleri,
hukukun yok olduğu bir ortamda kanun tasarısı
hazırlamanın da bir ehemmiyeti yoktur. Hukuk, mazlumun
hakkını korumaktan imtina ediyorsa hukukun bizzat kendisine de
ihtiyaç yoktur. Bakın, OHAL ilanıyla birlikte binlerce insan
görevinden ihraç edildi. Bu insanlar neden ihraç edildi? Devlet gözünde bir
suç işlediler ki ihraç edildiler. Mademki KHKlerle ihraç edilecek kadar
bir kanıta ve kanaate sahipsiniz o zaman gelin dava açın. Dava açmıyorsunuz
çünkü suç bulamıyorsunuz. İhraç ediyorsunuz çünkü devlet gözünde
suçlular. Arkadaşlar, böyle düzen olmaz, böyle bir hukuk
anlayışı olmaz. Bu hukuk dışı anlayış,
Ne istediniz de vermedik? diyenlere özrü reva görüp barış
bildirisine imza atanları yargılayan hukuk anlayışıdır.
Bu hukuk anlayışı, yolsuzluk yaptığı iddia edilen
bakanları bir anda temize çıkarıp bir yıldır tutsak
bulunan Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaşı
mahkemeye çıkarmayan hukuk anlayışıdır.
Kısacası, sizin
hukuk anlayışınız, sizden olanları koruma,
olmayanları cezalandırma anlayışıdır. Bu da
haklının adaleti değil, güçlünün adaletidir.
Bizde bir deyim var (x) Bunun hikâyesi de selden su
değirmeni yıkılıp tarumar olmuştur ama
değirmenci, enkaz altında taşlar dönerken tak tak diye ses
yapan düzeneği aramaktadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
diğer önerge üzerinde söz isteyen Çanakkale Milletvekili Bülent Öz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT ÖZ (Çanakkale)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an
görüşülmekte olan kanun tasarısı, İş Kanunuyla ilgili
birçok düzenlemeyi barındırmaktadır. Bu tasarının en
önemlisi de ara buluculuk düzenlemesidir. Hükûmet, söz konusu ara buluculukla
ilgili kanun tasarısının yasalaşması hâlinde,
işçilerin haklarının daha iyi korunacağını ve
işçilerin haklarını daha kısa sürede elde edeceğini
iddia etmektedir. Gerçekten, kanunun yürürlüğe sokulma amacı,
işçilerin haklarını korumak mıdır, yoksa on beş
yıldır olduğu gibi takiyeyle gerçekleri gizleyip işçilerin
tam karşısında yer alıp sermayenin
çıkarlarını korumak mıdır?
Söz konusu
kanun tasarısı, işçinin birçok hakkını yasal yollardan
aramadan önce Arabuluculuk Kuruluna başvurmasını zorunlu hâle
getirmektedir. Arabuluculuk Kuruluna müracaat etmeniz durumunda, mahkeme
masraflarının haricinde Arabuluculuk Kurulu için ayrıca bir
ücret ödemeniz gerekmektedir. Bu da işçinin hakkını
aramasının önünde yeni bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca, uzlaşma,
iki eşit taraf arasında gerçekleşir. Eşit olmayan taraflar
arasında uzlaşma gerçekleşmeyecek, güçlü taraf, görece
zayıf taraf üzerinde tahakküm kuracaktır ve Arabuluculuk Kurulunda
uzlaşma yerine iş veren tarafın işçi üzerinde kuracağı
tahakküme şahit olacağız maalesef. Bu yasa, bizi sosyal devlet
ilkesinden uzaklaştıracak ve eşit güce sahip olmayan
tarafları karşı karşıya getirecektir.
Örneğin Arabuluculuk
Kuruluna başvuruda bulunan işçinin 20 bin TL tutarında
işçilik hakkı olduğunu varsayalım. İşçi ara
buluculuğa başvuracak ve başvuru masrafını ödeyecek.
Daha sonrasında işveren, işçiye hakkı olan tazminat ve
hakkın çok altında teklifte bulunacaktır. İşçinin
düşüncesi de bu teklif karşısında Ben zaten ara buluculuk
için masraf yaptım. Şimdi bu teklifi kabul etmezsem mahkeme için yeniden
masraf yapacağım. Buna da maddi olarak gücüm yok. En iyisi ben bu
teklifi kabul edeyim. olacaktır. Görüldüğü üzere, burada
kâğıt üstünde bir uzlaşma olmasına rağmen gerçeğe
baktığımızda güçlü tarafın zayıf taraf üzerinde
tahakküm kurduğunu ve isteklerini kabul ettirdiğini görüyoruz.
Ayrıca,
Türk yargısının nasıl yürütüleceğine ilişkin
usulleri belirleyen Hukuk Muhakemeleri Kanununda yargılama
sırasında iki tarafın uzlaşmasını engelleyen bir
düzenleme bulunmamaktadır. Her iki taraf da yargılamanın yürütüldüğü
esnada şartlarda anlaşıp uzlaşabilmektedir. Bu nedenle
tarafların uzlaşmasını sağlamak amacıyla yeni bir
kurumun icat edilip bir de bu kurumun zorunlu hâle getirilmesinin herhangi bir
gereği bulunmamaktadır. Tarafların yargılama esnasında
uzlaşmasının önünde herhangi bir engel olmamasına
rağmen zorunlu hâle getirilen arabuluculuk kanunu yargılama
sürelerini kısaltmayacak, aksine, yargılama sürelerini
uzatacaktır. Eğer Hükûmet, yargılama sürelerini kısaltmak
istiyorsa mahkeme ve hâkim sayılarını artırmalı,
gereksiz yere açılan ve yargılamayı herhangi bir şekilde
olumlu yönde etkilemeyen duruşmaların yapılmasının
önüne geçmeli, hâkim ve savcı alınırken kişilerin akrabalarına
veya referanslarına bakmak yerine, liyakate önem vermesi gerekmektedir.
Yukarıda
açıklanan nedenlerden dolayı, bu kanun ne yargılamanın
kısalmasına ne işçinin hakkını daha rahat elde
etmesine hizmet edecektir. Bu kanun, işçiye, emekçiye ve emeğe hizmet
etmeyecektir. Bu tasarıyla, iddia ettiğinizin aksine, işçinin
haklarını görmezden gelmiş olacaksınız. Bu
bağlamda, sizi işçinin, emekçinin taleplerini duymaya, dinlemeye
davet ediyoruz.
AKP Hükûmetini
günü kurtaracak politikalar üreterek ülkemizi OHALle yönetmeye değil,
adaletli yönetmeye davet ediyoruz. OHALle üretilen politikalar gibi, bu yasa
değişikliği de işçiyi, emekçiyi, emeği, kısaca
ülkemizi baskı altına alacaktır diyorum.
Bu
tasarıya bu hâliyle karşı
çıktığımızı bildiriyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
20nci madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 491 sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının
20nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 20
7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk
Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 8 inci maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere İşçi
her halükarda bu görüşmelere vekili ile birlikte katılır.
İşveren bu görüşmelere vekili aracılığıyla
ya da vekili ile birlikte katılabilir. ibaresi eklenmiş ve mevcut
ikinci cümle madde metninden çıkarılmıştır.
İsmail Faruk Aksu Ruhi Ersoy Kamil Aydın
İstanbul Osmaniye Erzurum
Baki Şimşek Muharrem Varlı
Mersin Adana
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, Adana Milletvekili Muharrem Varlı.
Buyurun Sayın
Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu yasa üzerinde epeyce
konuşuldu, haktan, hukuktan, alın terinden, işçinin
haklarından bahsedildi ama bir hak ve hukuk, bir alın teri daha var
ki ben konuşmazsam zaten burada bunu da çok fazla gündeme getiren de yok,
çiftçinin hakkıyla, hukukuyla alakalı da hiç kimsenin söz ettiği
yok.
Şimdi, mısır
hasadı başlamadan hemen önce burada yapmış olduğum
konuşmada dedim ki: Mısır hasadına giriliyor, bu fon
meselesini bir düzene koysun Hükûmet, dışarıdan ithal mısır
girmesin, dışarıdan ithal buğday girmesin. Sanki biz bunu
söylememişiz, tam tersini söylemişiz gibi tam mısır
hasadı başladı, Tarım Bakanı da zaten yeni
atanmıştı, nasıl olduysa getirdiler önüne,
dışarıdan mısır ve buğday ithalatını
bir anda imzaladı ve 1 milyon da büyükbaş hayvan ithal edilmesinin
imzası atıldı. Yani şimdi anlamadığım
şu veya sizin anlamak istemediğiniz veya Tarım
Bakanının ve Bakanlık yetkililerinin anlamak istemediği
şu: Yani burada üreticiyi mi cezalandırmak istiyorsunuz, yoksa
üreticinin sırtından para kazanıp da piyasayı yükseltenleri
mi cezalandırmak istiyorsunuz? Bence yaptığınız
uygulamayla tamamen üreticiyi cezalandırıyorsunuz.
Burada anlattım, tekrar
anlatıyorum: Bakın, mısır hasadı
başladığında mısır getirmek -üreticinin köküne
ayran suyu dökmek derler ya- üreticinin köküne ayran suyu dökmekten başka
bir şey değildir. Yani enflasyon yüzde 10larda seyrederken Ofisin
açıkladığı rakam da çok komik bir rakam, sadece yüzde 2
artışla mısır fiyatı açıkladı Ofis. Yani bu
mudur çiftçinin hakkı?
Şimdi, Sayın
Tarım Bakanına ve Tarım Bakanlığı yetkililerine
buradan seslenmek istiyorum: Bakın, mısır, hasada
başlanmadan bir ay önce 85 kuruşken hasat
başladığında, dışarıdan ithal
mısır gelecek imzası atıldığında birdenbire
71 kuruşa düştü, arada 14 kuruş çiftçinin zararı var. Bu 14
kuruş kimin cebine gitti, biliyor musunuz? Paradan para kazananların
cebine gitti; faiz lobisinin, faizcilik yapanların, faizden para
kazananın, paradan para kazananların cebine gitti. Şu anda
mısır fiyatı tekrar 76 kuruşa, 77 kuruşa, 80
kuruşa kadar yükseldi ama üreticinin elinden çıktı, üreticinin
elinde kalmadı. Kimi cezalandırdınız ey Tarım
Bakanı ve Tarım Bakanlığı yetkilileri, kimi
cezalandırdınız? Soruyorum ben size.
Buğday 90 kuruşa
kadar düştü, şu anda buğday 1,1 kuruş. Üreticinin elinde
buğday kalmadı. Kimi cezalandırdınız, kim
kazandı, kim kaybetti? Ya, elli sefer burada söylüyorum, çözümü de
söylüyorum ama anlamak istemiyorsunuz. Güya enflasyon düşecekmiş.
Yani, enflasyonu düşürmek üreticiyi bitirmekle mi alakalı? Peki, ben
size soruyorum: Glikoz mu ucuzladı, nişasta mı ucuzladı
yoksa çubuk kraker mi ucuzladı, badem kraker mi ucuzladı, ekmek mi
ucuzladı, hangisi ucuzladı değerli arkadaşlarım? Allah
rızası için biri bana izah etsin bunu ya. Yok, hiç birisi
ucuzlamadı, aksine arttı ama çiftçinin ürettiği, alın
terini, emeğini koyduğu buğdayı, mısırı
düştü, düştü, düştü, çiftçiyi öldürecek pozisyona geldi.
Et fiyatları
Et
fiyatlarını düşürmek için ithal hayvan gelmesine müsaade
ettiniz. Şimdi, tekrar söylüyorum, bakın, hesap ortada. Büyükbaş
hayvanı karkas et olarak 25 liraya kestiriyor üretici. Tekrar ediyorum, 25
liraya kestiriyor, 20 lira ile 25 lira arasında değişiyor bu
rakam. Niye 25 lira? Üst sınır olduğu için olduğu için 25
lirayı söylüyorum, alt sınır 20 liraya kadar gider yani
randımanına göre değişir. E, şimdi, et ne kadar
kasapta, markette? 50 lira. Bu 25 lira nerede arkadaşlar? Bu 25
lirayı niye sorgulamazsınız, bu 25 liranın peşine niye
düşmezsiniz de üreticinin tepesine tepesine balyoz gibi vurursunuz? Yani,
insanlar üretmekle hata mı yapıyorlar, bu ülkenin
insanlarını doyurmakla hata mı yapıyorlar? Bakın, elli
yıl sonra ne mazot kâr eder ne elektrik kâr eder ne enerji kâr eder. Elli
yıl sonra dünyanın en önemli şeyi tahıl olacak yani
gıda olacak ama bunun farkına varamadılar hâlâ.
Yeni atanan Sayın
Tarım Bakanı, belki çok başarılı bir belediye
başkanı olabilir, çok başarılı bir tabip de olabilir
ama lütfen tarımdan anlayan bir insanı getirin tarımın
başına, Allah rızası için ya.
Hepinize sayılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyor, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Gaziantep Van
Saadet Becerekli Hüda Kaya Meral Danış
Beştaş
Batman İstanbul Adana
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.
Buyurun Sayın Kaya. (HDP
sıralarından alkışlar)
HÜDA KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
İş
Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 21inci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Öncelikle, bu sabah İzmir
Aliağada hayatlarını kaybeden, iç acıtıcı bir
iş kazasına kurban giden emekçilerimizi, işçilerimizi rahmetle
anıyorum, Allahtan rahmet diliyorum. Fakat ülkemizde bu ne ilk ne de son
maalesef. Somayı unutmuyoruz, Torunlar cinayetini unutmuyoruz,
Şirvan maden cinayetini unutmuyoruz; bunun gibi pek çok iş yerinde
başta inşaat sektörü olmak üzere, tekstil olmak üzere, mevsimlik işçiler
olmak üzere pek çok iş alanında insanlarımız,
yoksullarımız, emekçilerimiz, işçilerimiz patronların
hırsına, rantına, kârına kurban edilmeye devam ediyor.
Dünü hatırlatacağım tekrar. Dün
-evet, pek çok arkadaşımız ifade ettiler- Ankara
katliamının anmasına devlet güvenlik güçlerimiz
saldırdılar, her zamanki gibi, alışageldiğimiz gibi.
Anmaya karşı çıkıyorsunuz. Bir terör örgütünün 100 küsur
insanımızı Türkiyenin başkentinde katletmesine
karşı çıkıyorsunuz. Bir terör örgütünün gündem edilmesine,
afişe edilmesine, ifşa edilmesine tahammül edemiyorsunuz. Ama ben
bizzat kendim de yaşadığım gibi, İstanbulda Torunlar
cinayeti cinayet diyorum, bu, bir iş cinayetidir-
yaşandığında, Somada iş cinayeti
yaşandığında, bunun gibi pek çok yoksulumuzun,
işçimizin, taşeronların hayatını kaybettiği,
acılarımızın yüreğimizi dağladığı
günlerde acılarımızı ifade etmek için, patronların
korunmasını protesto için Taksime, İstiklale veya
Torunların önüne, her neresiyse gittiğimizde en şiddetli
gazlara, saldırılara muhatap olduk.
Burada iş düzenlemeleriyle ilgili maddeler
görüşülüyor. On beş yıldır bu ülkede iş cinayetleri
tavan yaptı arkadaşlar. Bakıyoruz, iş düzenlemesiyle ilgili
kanun tasarısının içeriğine şöyle bir göz atıyorsunuz.
İşçilere ne getiriyor? Hayatlarını garantiye mi
alıyor? Sosyal güvencelerini mi geliştiriyor? Daha insanca
yaşama haklarını mı kazandırıyor? Kıdem
tazminatları noktasında onun, bunun, üçüncü şahısların
vicdanına mı terk ediyor? Hangi geleceğini güvence altına
alıyorsunuz? Soyut ifadelerle, dün olduğu gibi, Somada, Şirvanda,
Torunlarda olduğu gibi yine patronları korumaya devam ediyorsunuz.
On beş yıllık politikada biz bunu görüyoruz. İşçinin
hakkını savunmak için sesimizi
çıkardığımızda polis yine bize saldırıyor.
Barış isteyenlere saldırı gerçekleştiğinde, biz
onların sesi olmaya çalıştığımızda polis
yine bize saldırıyor.
İktidarın, terörle arasına mesafe
koyması gerekiyor; işçileri, emekçileri ezen egemenlerle, patronlarla
arasına mesafe koyması gerekiyor. İşçimize artık sahip
çıkalım, bu yasalarla, bu soyut ifadelerle, iddialarla
işçilerimizi, yoksullarımızı zalimlerin, kurtların
pençelerine terk etmeyelim arkadaşlar.
Bakın, o kadar çok derdimiz var ki. Bugün,
aynı zamanda, Dünya Kız Çocukları Günü. Pek çok dert var
anlatacak. Bakın, daha hiç bakamadım, dünya kadar problem var ama
çocuk işçilerin dramı da ayrı bir mesele. Kız
çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri, bu geleneğin
Bu
kanunlarla onların geleceğini güvenceye alması, bunları
yapması gereken iktidar, yine patronun lehine çalışıyor,
yine zenginlerin lehine çalışıyor, yine uluslararası
savaş ticareti yapanların lehine çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜDA KAYA (Devamla)
Ülkemizin yararına, yoksulumuzun, kadınlarımızın,
çocuklarımızın yararına politika üretmenin zamanı
artık geçti arkadaşlar. 80 milyon insanımıza eşit,
özgür, barış dolu geleceği hep birlikte sağlamamız
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Muş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
34.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İstanbul
Milletvekili Hüda Kayanın 491 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 21unci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Burada bir şeye
açıklık getirmek gerekiyor. Bizim, terörle aramıza mesafe
koymamız gerektiğini ifade etti hatip. Bunu şiddetle
reddettiğimizi söylemek isterim. Terörle arasına mesafe koyacak
birisi varsa o da ait olduğu partidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın, geçenlerde
Muğlada yapılan operasyonda 5 terörist etkisiz hâle getirildi. Bugün
onların cenazesini almaya giden 2 HDPli milletvekili var, şu an
burada değiller.
HÜDA KAYA (İstanbul)
Ben partimizi terörle itham ettiği için söz hakkı istiyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Buradan, o 5 terörist, kimleri katletmeye gidiyordu?
İnsanımızı, masumları, sivilleri ama o cenazelere
sahip çıkan, Halkların Demokratik Partisi, başka kimse yok
orada. İlla terörle arasına birisi mesafe koyacaksa o da sizsiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YILDIRIM
(Muş) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yıldırım, yerinizden vereyim, buyurun.
35.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırımın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET YILDIRIM
(Muş) Sayın Başkan, iki gündür, iktidarın havuz
medyası üzerinden oluşturmuş olduğu algı yönetimine
dikkat çekiyoruz. 2 arkadaşımız, tam bir haftadır,
işkence iddialarını araştırmak üzere Muğla
Valiliği, Muğla Emniyet Müdürlüğü, aynı şekilde,
Muğla Başsavcılığı, Barosu ve Tabip Odasına,
randevu almış ve partimiz adına heyet olarak gitmişlerdir,
Genel Merkez heyetimizle birlikte.
Dün önce Vali
randevu verdi, sonra randevusunu geri aldı. Savcılıkla, Baroyla
ve Tabip Odasıyla görüşmeler yapılmış ancak cenaze
almaya giden aileler, ölenlerin neden öldürüldükleri, hangi sebeple
öldürüldükleri henüz açıklanmadığı için, otopsi
raporlarını alamadıkları için, sadece Adli Tıp
Kurumuyla görüşmeye giden vekillerimizle ilgili, eksik bilgi üzerinden bu
iftiraları atmayı herhâlde adet hâline getirdi Sayın Grup
Başkan Vekili. Durum bundan ibarettir ve Valiliği arayıp...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM
(Muş) Sayın Başkan, bir...
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Hangi iftira, adli tıbbın önündeler ya! Adli
tıbbın önündeler Sayın Yıldırım, burada bak
fotoğrafları.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Valiliği arayıp bu konuda bilgi alırsa daha
doğru, daha sağlam bilgiyle konuşabilir.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Yıldırım, burada bak, cenazeleri
almaya gitmişler.
HÜDA KAYA
(İstanbul) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Kaya...
HÜDA KAYA
(İstanbul) Şahsım üzerinden partimi de itham etti, beni de,
konuşmamı itham etti, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Söz aldı, cevap verdi Grup Başkan Vekilin.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Kaya, Grubunuzu ve partinizi itham etti.
HÜDA KAYA
(İstanbul) Yok, ben şahsi olarak...
BAŞKAN
Hayır, şahsınıza bir şey söylemedi.
MAHMUT
TOĞRUL (Gaziantep) Bir açıklama yaptı, sataşmadan cevap
vermedi.
AHMET YILDIRIM
(Muş) Ben sadece giden heyetle ilgili bir konuya cevap verdim.
HÜDA KAYA
(İstanbul) Hayır, sataşmadan cevap hakkımı kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, tamam, grup adına, Grubu itham etti,
şahsınızı ilzam etmedi; Grubunuz adına da Grup
Sözcünüz cevap verdi, kusura bakmayın Sayın Kaya.
HÜDA KAYA
(İstanbul) Bunun cevabını vermek zorundayım Başkan.
BAŞKAN
Hayır, cevabını Grubunuzun Sözcüsü, Grup Başkan Vekili verdi.
HÜDA KAYA
(İstanbul) Onun cevabı farklı, benim cevabım farklı.
BAŞKAN
Partinizi ve Grubunuzu söyledi, ilzam etti, ben de ona söz verdim.
HÜDA KAYA
(İstanbul) Direkt beni itham eden...
BAŞKAN Hayır,
sizin şahsınızı ilzam eden ne oldu? Ben tutanaklara
bakacağım, şahsınızla ilgili bir şey varsa
vereceğim, söz.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, bakın, Hüda Hanımı anarak onu ve
partisini töhmet altına bırakan şeyler söyledi.
BAŞKAN Ben bakacağım,
varsa Hüda Hanıma ilişkin, vereceğim, tamam.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Tamam, peki.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 21inci
maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki
şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 21- 6325
sayılı Kanunun 13 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
(3)
Arabuluculuk ücretini karşılamak amacıyla adli yardıma
ihtiyaç duyan taraf arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk
mahkemesinin kararıyla adli yardımdan yararlanabilir. Bu konuda
12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanununun 334 ila
340 ıncı maddeleri kıyasen uygulanır.
Ömer Süha Aldan Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel Emre Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
Kemal Zeybek Gülay Yedekci Kazım
Arslan
Samsun İstanbul Denizli
Mahmut Tanal Bülent Öz
İstanbul Çanakkale
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen İstanbul Milletvekili Zeynel Emre.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYNEL EMRE (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şüphesiz, söz konusu
yasa tasarısı önemli bir tasarı. Ancak şu bir gerçek ki
vatandaşın burada bugün konuşulan yasa tasarısına
ilgisi çok çok düşük düzeyde, açıkçası pek de kimsenin umurunda
değil. Niye değil? Bunun birkaç nedeni var tabii ama birincisi de
şu: İçinde yaşadığımız durum itibarıyla
Anayasanın, kanunların, tüzüklerin, yönetmeliklerin, İç
Tüzükün çok da öneminin kalmadığı, istendiği zaman
uygulandığı, istenmediği zaman uygulanmadığı
bir dönemi yaşıyoruz. Benim aslında burada yaptığım
konuşmalar, birbirinin devamı niteliğindeki konuşmalar
hâlini aldı. Burada yaptığım konuşmaları geneli
itibarıyla size uzanan bir yardım eli olarak da düşünebilirsiniz,
bunda aslında bir sorun yok çünkü bence sizler de artık bu işin
mağdurusunuz. İktidar partisi mensubu mağdurları olarak
burada bulunuyorsunuz çünkü yetkileriniz elinizden alınıyor bir bir
ve ses çıkartamıyorsunuz fakat bu mağduriyet yanlış
anlaşılmamalı, mağduriyet bir haklılığı
getirmiyor, haklı olmadığınız gibi bu durumda sizin de
suçunuz var.
Bugün yaşananları
türlü isimlerle andık, dedik ki: Bir iktidarsızlık problemi
var., Adaletsizlik var. Aslında, bugün burada bir boyutuyla da ele
almak istiyorum, bu defa kuralsızlıktan bahsetmek istiyorum. Bugün
yaşanan şey, normların, kuralların çöküşüdür
aslında. Artık normların yerini kararlar
almıştır. Bunun adı da kuralsızlık, kural
tanımazlıktır.
Bakın, aynı
yargılamalarda bir gazeteci pekâlâ bırakılabiliyor, aynı
şartlardaki başka bir gazeteci bırakılmıyor.
Tutuklanan salınıyor, salınan tutuklanabiliyor. ByLock önemli
bir delil mi? Önemli bir delil ama byLock çıkan aynı şartlarda
iki vatandaştan biri tutuklanabiliyor, diğeri tutuklanmıyor. O
sırada herhangi bir nedenle tahliye kararı veren hâkim, bakıyorsunuz,
sürülüyor, kovuluyor. Aslında sanki bir barajın çatırdayan
duvarlarını çıplak ellerinizle tutuyor, kaçınılmaz
çöküş karşısında kuralları, teamülleri, tüzükleri,
normları, esasları çiğnemek pahasına beyhude
çabalıyorsunuz, altında kalacağınız göçüğü de
büyütüyorsunuz.
Daha yeni bizim
milletvekilimiz Enis Berberoğluyla ilgili mahkeme bir karar verdi, hiç
öyle usulden falan değil, esastan işi bozdu, esastan verilen karar
yanlış dedi ama tahliye kararı veremedi, neme lazım
dedi, kararı veren mahkemeye havale etti.
Bakın, genel seçim
yapılıyor, referandum yapılıyor, sandık kuruluyor, oy
verilecek kurallar uygulanmıyor, oy sayılacak kurallar
tanınmıyor, YSK, kendi hukukunu çiğniyor ve kimse sahip
çıkamıyor.
Yerel seçim
yapılmış, adamın görev süresi devam ediyor ama işine
devam edemiyor, kovulmuş, kuraldan, esastan, takvimden eser yok yine.
Mecliste komisyon kuruluyor, araştırma yapacak, tüzük berhava
ediliyor, kimsenin umursadığı yok. Danıştay bir karar
alıyor. İlgili bakan diyor ki: Aynı istikamette devam
edeceğiz. Büyüklerine özeniyor hâliyle. Kimseden ses yok.
Danıştay Başkanına sorsanız Bütün suç ana muhalefet
partisinde. diyor. Anayasa Mahkemesi, daha önce kendi verdiği emsal
kararlara uyamıyor. Meclis Başkanlığı, Parlamento
protokollerini ihlal ediyor, bunu özürle geçiştiriyor. OHAL ilan
edilmiş, Anayasa 119, 120, 121 çok açık, Anayasa çiğneniyor,
OHALe bile uygun davranılmıyor ancak hiçbir şey de olmuyor.
Diplomaside nezaket
kuralları altüst olmuş durumda, bir bakıyorsunuz tehditkâr
üsluplar, nobran, yıkıcı, uzlaşmaz bir dil
kullanılıyor. Zarar yine ülkenin ancak hiç kimse de dur diyemiyor.
Keza bunun gibi birçok veri var.
Bakın arkadaşlar,
biz bunları söylüyoruz ancak benim ve milletvekili
arkadaşlarımın burada söyledikleri vatandaşta yeterince
karşılık bulamıyor, bunun da farkındayız. Tabii,
vatandaşımız geçim derdinde, yaşamını idare etme
telaşı içerisinde; ülkemiz terör saldırıları
altında, açıkçası hayatta kalma ve yaşamını idare
etme kaygısı içerisinde çok fazla bu meselelere
ağırlık veremiyor, bunun farkındayız. Tabii bu da
aslında bir şekilde yönetenler açısından oldukça
kolaylaştırıcı bir işlev görevi görüyor, yönetenlerin
işine geliyor bu durum. Bugün dünya üzerinde kötü yaşam
koşulları yaşayan toplumlara bakın, çoğunlukla,
yönetenleri eleştirmeyen, sorgulamayan, değiştirmeyen
insanlardan oluşuyor maalesef.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, şu anda, Allah aşkına, Genel
Başkanınız Tayyip Erdoğanın Sayın Genel
Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlunun
karşısında televizyona çıkıp konuşmasına ne
mâni var? Konuşsalar da gerçekleri, bu millet aydınlansa, karar
verse; manipüle edilmeden gerçekleri konuşsalar kime ne zararı var?
Siz Genel Başkanınıza bunu söyleyebiliyor musunuz?
Geçmişte, on beş, yirmi yıl önce liderler televizyonda
tartışırdı. Zaman geçtikçe demokrasinin ilerlemesi
lazım, bizde niye geriliyor? Siz kalkıp da Genel
Başkanınıza soramıyor musunuz, siz neden korkuyorsunuz?
Çıkın Kemal Kılıçdaroğlunun karşısına,
kim haklı kim haksız ortaya çıksın, değil mi
arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Bunları sorgulamadan,
halkımıza eşit şartlarda sunamadan doğrunun
anlaşılması da çok güç.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, 60a göre söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Muş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın 491 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 19uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Az önce Genel Kurulda yapılan konuşmaların bir
tanesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kullanmış
olduğu kanalizasyon, su gideri kapaklarında Allah
lafzının olduğuyla ilgili bazı dokümanlar burada
paylaşıldı. Konunun aslı şudur: Kapakların
üzerinde Büyükşehrin ya da İSKİnin logosu
kullanılıyor. Son ve bu bahsedilen kapaklar dökme kapak ve
bunları döken firmanın logosu tersten okunduğu zaman Allah
lafzı gibi görünebiliyor. İsmini vermeyeyim firmanın, m var
bir tanesinde, bir de d var, ikisini birleştiriyorlar, tersten
bakınca sanki öyle bir şey gibi algılanıyor. Bu kapaklar
son on yıldır kullanılmıyor. Dökme kapak olduğu için
bunları hırsızlar çalıyor. Son on yıldır,
2006dan itibaren kullanılan kapaklar dökme değil,
sıkıştırılmış, kompozit kapaklar
kullanılıyor. Onların üzerine de zaten herhangi bir
firmanın logosu konulmuyor, sadece İSKİnin logosu konuluyor.
Bunu da Genel Kurulla paylaşmış olayım.
MEHMET ALİ
ASLAN (Batman) Ben bu konuda
BAŞKAN
Sayın Aslan, mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun.
37.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslanın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ
ASLAN (Batman) Yani Kâğıthane Belediyesinin ve Büyükşehrin
logosu belli, ortada. Şu kırmızı yerler ise, bakın,
büyütülmüş ve kendi çektiğim resimler. Asla söylenen, Sayın Grup
Başkan Vekilinin söylediği gibi değil. Hem bu, az önce de
söyledim, nesih yazı tipidir, bu da kûfi yazı tipidir. Böyle bir
tesadüf mümkün değildir. Yani kesinlikle
Sadece İstanbulda
değil Sivas Belediyesinde de, 2006da Sivasta bu kapaklar bulunmuş
ve zamanında da bunlar basına da düşmüş şeyler. Yani
böyle altyapısını
Daha doğrusu, tam kanıtlamadan
iddia ettiğim şeyler değil bunlar. Yani bu
yanlışı düzeltelim. Allah isminin yükseklerde olması
gerekiyor, başımızın üstünde olması gerekiyor. Ha,
velev ki öyle bir şeyse de toplatılsın çünkü yanlış
anlaşılmalara mahal veriyor ve bizi incitiyor.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Muş
38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, Batman
Milletvekili Mehmet Ali Aslanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkanım, ben polemik yapmak istemiyorum
beyefendiyle fakat ısrarla aynı şey söyleniyor.
Bakın, onu
tersten okuduğunuz zaman öyle o. Bu kapaklar son on yıldır
kullanılmıyor. Büyükşehir Belediyesi farklı bir kapağa
geçti ve bunlarla alakalı da gördüklerini topluyorlar. Diğer
gösterilen kapakta da Kâğıthane Belediyesinin logosu o. Yani böyle
bir şey olabilir mi ya? Arkadaşlar, aklımızla alay
etmeyelim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun, size de söz vereyim.
39.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, kanalizasyon
kapaklarında Allah yazıyor algısı varsa buna göz yummamak
gerektiğine ve bu kapakların toplatılmasında fayda
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN
ALTAY (İstanbul) Teşekkür ederim.
Tabii, böyle
bir tartışma belki garip ama bir kasıt şüphesiz yoktur, ben
eminim. Lakin böyle bir algı varsa, Cenab-ı Allahın
adının yerlerde süründürülmesine de göz yummamak lazım. Bu
kapakların -böyle bir algı yaratılıyorsa, ben kendim
görmedim ama- toplatılmasında fayda var ve bu tartışmayı
bitirmekte de fayda var.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Bitiriyoruz,
teşekkür ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491) (Devam)
BAŞKAN Şimdi,
21inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 21inci maddesinde geçen taraf ibaresinin taraf
ya da taraflar şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil
Aydın Baki
Şimşek
İstanbul Erzurum Mersin
Ruhi Ersoy Ahmet Selim
Yurdakul Erhan
Usta
Osmaniye Antalya Samsun
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Samsun Milletvekili Erhan Usta konuşacaktır.
Buyurun Sayın Usta. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERHAN USTA (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlarım.
Hazır Adalet
Bakanımız buradayken ben aslında bu maddede FETÖyle, hain FETÖ
örgütüyle yapılan mücadeledeki bazı aksaklıklar üzerinde durmak
istiyorum.
Şimdi, ilk konu -ve aslında
artık bir yara hâline geldi- bu tutuklu er, erbaş, askerî
öğrenci meselesi.
Şimdi, Sayın Bakan,
dosyalarına bakıyorsunuz, birçoğunun -bunların
dosyaları bize getirildiği için biliyorum- hakikaten
dosyalarında bir şey yok. Bir defa, bir erin, bir askerî
öğrencinin darbeci olması diye bir şey düşünmek zaten akla
ziyan bir şey. Aileler mahkemelere gidip gelmekte, perişan
olmuş. Aile Diyarbakırlı, çocuğu Ankarada askermiş;
buraya git-gel. İnanın birçoğu komşusundan para alarak
buralara geliyor. Yatacak yeri yok; parkta yatanlar, bir başka ailenin
yanında yatanlar
Yani, bunlar nihayetinde devlete emanet edilmiş
kişiler. Bunlar kendi komutanlarını kendileri seçmedi,
birliklerini kendileri seçmedi. Tatbikat var diye alınmış bu
çocuklar, götürülmüş. Ve silah kullanmamış; bakın, silah
kullanmadığı hâlde olanlar var. Bunların hepsi, tabii
birçoğu sizlere gelemediği için, bize çok fazla geliyorlar ve biz
bunları biliyoruz.
Şimdi, biz demiyoruz ki
bunlar yargılanmasın ama bu öğrencileri, bu çocukları, bu erleri,
erbaşları, askerî öğrencileri -her neyse- tutuksuz
yargılama imkânı yok mu? Niye bunlar tutuksuz
yargılanmıyor? Devletin eli kolu uzun. Bunlar gariban çocuklar zaten,
bunların bir yere kaçacak hâli filan da yok, yani ülkeyi terk edecek hâli
yok. Mahkeme vakti geldiğinde bunların kendileri de gelecektir,
gelmezse de devlet getirir. Lütfen bu konuda bir adım atılsın ve
bu drama bir son verilsin. Burada insanımızı devlete
küstürmeyelim yani bu drama bir son verelim.
Şimdi, diğer bir
husus: O hain gecede hayatını kaybeden bir kısım
askerlerimiz var, özellikle erlerimiz. Bunlar hain damgası yemiş
erler. O günün sıcaklığı içerisinde zaten herkes
Yani
Allah yaşatmasın bir daha, o esnada şu oldu, bu oldu, her ne
olduysa
Bunların birçoğu zaten -şimdi ortaya çıktı
ki- millete, vatandaşa ateş etmediği için komutanları
tarafından öldürülen erler fakat devlet bunlara hain gözüyle baktı.
Yirmi gün sonra, yirmi beş gün sonra çöp poşetleri içerisinde
çocuklarını aldı aileler. Bunlar kolay şeyler değil.
Erzurumda bir olay var, isterseniz isim verebilirim, çocuğunu gömecek yer
bulamadı. Böyle bir şey var mı? Şimdi, daha sonradan
raporlar ortaya çıktı, silahından ateş edilmemiş,
elinde bir barut izi yok, hiçbir şey yok. Bu çocuklar hain
damgasını yiyorlar, aileler çok perişan. Bunlarla ilgili, bu
durumda olanlarla ilgili lütfen bir şey yapılsın, inceleme
yapılsın, bunların itibarları iade edilsin. Aileler
artık çocuklarının gittiğine filan yanmıyor fakat
itibarlarının iade edilmesi son derece önemli bir husus.
Diğer bir husus, 18-20
bin öğrenciyi ilgilendiren bir şey, askerî öğrenciler,
kursiyerler. Şimdi, tabii, ben bunun hakikaten böyle olduğunu
bilmiyorum. Ben bu anlamda hiç asker olmayı, subay olmayı filan
düşünmedim nedense. Şimdi, birçoğuna bakıyorsun, bunlar
üniformalarına âşık çocuklar. Askerî öğrenci olmuş,
dışarıdan gelip askerî okula girmiş veya üniversiteyi
bitirmiş, daha sonradan kursiyer olarak gelmiş, askeriyede bir kurs
aldıktan sonra işte subay olacak, astsubay olacak, her ne olacaksa.
Şimdi, devlet işin bir kolaycılığına kaçtı,
ne dedi? Dedi ki: Kardeşim, ben sizin hepinizin hakkını
alıyorum elinizden. Hiçbir şekilde bir soruşturma
yapmaksızın bu öğrencilerin tamamı hak kaybına
uğratıldı. Ha, orada hemen şimdi şöyle bir savunma
yapılıyor, deniliyor ki: Efendim, işte biz bunların
-öğrenci olanlar için- bir kısmına denkliği olabilecek
diplomalar verdik. Bunların hiçbiri bir defa bu çocukların
-birçoğu da yüksek puanlarla girmiş- girebileceği okullara denk
okullar değil, bir. İkincisi: Diploma verilenler ve okula verenlerde
o KHK ismi yazılıyor; bu çocuklar damgalanmış, bu
çocuklara hiç kimse iş vermeyecektir.
Şimdi, bu kadar
sıkıntılı bir dönemde, yine gençlerimizin hayallerini
kırmayalım, aileleri perişan etmeyelim. Buraya bir
bakılması lazım. Burada yapılması gereken şey
Bunların içerisinde FETÖcü olan var mıdır, elbette vardır
ama yeni aldıklarımızın içerisinde de FETÖcü olabilir.
Devlet kolaycılığa kaçmaz. Güvenlik soruşturması
yapılsın, suçlu olanlar sadece atılmakla da kalmasın, öyle
bir suçun içerisine bulaştıysa bunlar cezalandırılsın.
Ancak burada yapılması gereken şey, böyle toptan 20 bin genci
cezalandırmak yerine, güvenlik soruşturması yapılarak
Birçoğu ÖSYM sınavıyla girmiş belli puanla, diyorlar ki
çocuklar bize, dilekçeleri var: Biz kameralı mülakatlarla girdik. Buna,
dolayısıyla, bir bakmak lazım. Ve bunlar OHAL Komisyonuna
başvuramıyorlar, mahkemelere başvuramıyorlar. Bunların
mahkemeye başvurmama gibi bir şeyinin olmaması lazım, OHAL
Komisyonuna başvurmama gibi bir durumun da olmaması lazım.
Diğer bir husus -geçen
gün size ifade ettim- kurumlar şu anda her şeyi OHAL Komisyonuna
havale etmiş durumda. Mahkeme kararlarını dahi kurumlar
uygulamıyor. Böyle bir şey olmaz, mahkeme kararlarının
uygulanması lazım.
Şimdi sürem bitti. Bu
şikâyet ve itiraf mekanizması tam bir kıyıma dönüştü.
Bakın, FETÖcü böyle, kendisini kontrol ederek bir kısım
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Devamla) Çok
affedersiniz Sayın Başkanım, süre vermezseniz de bu şekilde
konuşabilirim ama
BAŞKAN Buyurun.
ERHAN USTA (Devamla)
Teşekkür ederim.
Şimdi, itiraf ediyor,
itiraf ettiği hiçbir şey yok esas itibarıyla. Bakın, ben
bunu hâkimlerden dinledim. Bunları size anlatmıyor olabilirler çünkü
memleket o havada değil. Hâkimler söylüyor bunu, Hiçbir şey itiraf
etmiyor fakat itiraf mekanizmasından faydalanıyor. diyor. Bilinen
şeyleri söylüyor. O arada ne yapıyor biliyor musunuz? 10-20
kişiyi de mağdur ediyor. FETÖcü dışarıda, milletin
evladı yani hakikaten bu örgütle hiçbir alakası olmayanlar
işinden oluyor, gücünden oluyor. Bunlara dikkat etmemiz lazım,
mahkemeleri iyi çalıştırmamız lazım, adil
yargılamanın önündeki engellerin aşılması lazım.
Ve bu isim ver
baskısı, bakın, iyi niyetli olabilir, ben burada kötü niyet var
demiyorum, mücadele için yapılıyor. Ama mücadelede şimdi o kadar
çok aksayan yön var ve mağduriyet oluşuyor ki FETÖ ellerini
ovuşturuyor yani FETÖnün hoşuna gidiyor şu anda yapılan
bazı işler. Dolayısıyla, bu isim ver
baskısından da biraz kurtarmamız lazım. Adamın
verdiği isimlerin hiç aslı astarı yok. İtirafta bulunuyor,
iftirada bulunuyor daha doğrusu, iftirası asılsız
çıkıyor ama iftirayı atana hiçbir şey yok, ondan sonra öbür
tarafta insanlar kendilerinin suçsuzluğunu kanıtlamaya
çalışıyorlar.
Ben Genel Kurulu
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
21inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
AHMET YILDIRIM (Muş)
Sayın Başkan, tutanaklar geldi mi?
BAŞKAN Henüz gelmedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) O
zaman, yerinden
BAŞKAN
Tamam, yerinden söz verelim.
Sayın
Kaya, size İç Tüzük 60a göre pek kısa bir söz veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
40.- İstanbul Milletvekili Hüda Kayanın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HÜDA
KAYA (İstanbul) Teşekkür ederim Başkan.
Öncelikle
grup sözcüsü Sayın Mehmet Muş, kendisinin iktidar
sıralarında oturduğunu zannediyor sanıyorum. İktidarla
ilgili bir muhalefet yaptığımızda her seferinde AKP
sıralarından buna cevap verilmesi uygun değildir. Burada Hükûmet
temsilcileri var, onlar cevabını verirler. AKPyle ilgili bir savunma
gerekiyorsa da kendileri söz alırlar.
Fakat
ben konuşmamda şunu belirtmiştim: İktidarın, dün de
bugün de patronların yanında olduğunu ifade ettim. Muğlada
soyularak işkence edilen işçilerin, paralarını istedikleri
için, paralarını vermekten imtina eden patronlarının,
müteahhidin ihbarıyla yakalandığına dair iddialar var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜDA
KAYA (İstanbul) - Bir gün, yakın zamanda, bunun gerçek olduğu
ortaya çıktığında nasıl bir cevap vereceksiniz?
Zamanında sabık bakanlardan olan İdris Naim Şahin
Roboskide katledilen çocuklar için de aynı şeyi söylemişti,
ondan sonra bugünkü akıbetini hep beraber görüyoruz. Zulüm ilahi
metinlerde, işkence Kuranda kesinlikle eşrefimahlukat olan insana
ve bütün canlılara, kim olursa olsun yasaktır, kesinlikle
yasaklanmıştır. Bu zulüm bir suçtur, insanlık suçudur,
işkenceyi kimse savunamaz.
BAŞKAN
Teşekkürler.
Sayın
Bakanın bir söz talebi var.
Buyurun.
41.- Adalet Bakanı Abdülhamit Gülün, Samsun Milletvekili
Erhan Ustanın 491 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 21inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; Sayın Ustanın, yargılamalarla
ilgili bazı ifadeleri oldu. Bu hususta öncelikle, prensip olarak şunu
ifade etmek isterim: Anayasa 138e göre, görülmekte olan davalarla ilgili, bu
hususların değerlendirilmesinin, bu hususlarla ilgili müzakere
edilmesinin çok doğru olmadığını düşünüyorum.
Diğer bir
konu: Yargı içerisinde de ilk derece, istinaf, Yargıtay, elbette her
mahkeme yüzde yüz doğru karar verir diye bir hüküm yok. Nitekim, bu
yüzden, kanun yolları vardır. Yerel mahkemeye karşı istinaf
yolu getirildi, Yargıtay var, diğer yollar var. Ama varsa da bir iki
hata uygulamada ya da bir iki vatandaşın beyanıyla bütün
yargı üzerinde... Yani 15 Temmuz gibi bir darbe girişimi üzerindeki
yargılamalarda, bu anlamda, işte, algıyı farklı yöne
çekecek bu tür birtakım ifadelerde daha dikkatli olmamızda fayda var
diye düşünüyorum.
Tutuklu er,
erbaşla ilgili, bildiğimiz kadarıyla, yaklaşık 300
tutuklu er, öğrenci olduğu hususunda bilgi geldi. Elbette
yargılamayı savcılık ve mahkemeler yaptığı
için bizimkiler kamuoyuna yansımış bilgilerden derlenmiş
bilgiler çünkü bağımsız bir şekilde yürüyor. Ama burada da,
şehitlerimizde ve yaralılarda olduğu gibi, yaralama ya da ölüm
hadiseleriyle ilgili, hangi silahtan çıktı, bunların yargılaması
yapılıyor. Hiçbir mahkeme Tutuklu er olsun, er tutuklansın.
diye bir şeye girmez, gerçeği araştırıyor.
Dolayısıyla, bu konularla ilgili yargılamalarda, Türkiyenin
bekasına yönelik bu tür yargılamalarda fedakârca çalışan
yargı mensuplarımızın varsa da bir iki hatası, bunlar
kanun yollarıyla, avukatlarla, savunma hakkıyla elbette her zaman
dile getirebilir. Bu hususta tüm yargılamaları böyle töhmet
altına alacak şekilde -millî beka meselesi anlamındaki bu tür
yargılamalarda- bu tür beyanlar, yargılamayı farklı
şekilde olumsuz olarak etkileyebilir diye düşünüyorum.
Son olarak,
OHAL Komisyonu çalışmaya başladığı için
kurumların kendi uhdesinde bulunan dosyalar talep edilmekte, bunlarla
ilgili karar verilmekte. Kurumların karar vermesini engelleyici bir durum
yoktur ama kurumların verdiği karara karşı yargı yolu
yok. Dolayısıyla, OHAL Komisyonu çalışmaya da
başladı. Bir an evvel yargı yolunu açmak adına çok önemli
bir reform, dolayısıyla OHAL Komisyonunun bu kararı vermesi için
kurumların yardımcı olması da doğal çünkü ona
karşı yargı yolu da açık. En azından, varsa
mağdur olduğunu iddia eden, bu yargı yoluna başvurabiliyor.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ERHAN USTA
(Samsun) Sayın Başkan...
BAŞKAN
Sayın Usta, buyurun.
42.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, Adalet Bakanı
Abdülhamit Gülün yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA
(Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
Sayın Bakana teşekkür ederim tabii ki değerlendirme
yaptığı için ancak bir defa şu şeyi kabul etmek mümkün
değil, böyle algıyı farklı yerlere götürmek filan, yani
öyle bir şey yok. Biz burada spesifik olarak bütün mahkemeleri töhmet
altında bırakacak, bütün yargılamaları töhmet altında
bırakacak
Buradan nasıl bir sonuç çıkardılar kendileri,
onu bilemiyorum; öyle bir şeyimiz asla olamaz yani. Ama burada ben
spesifik birkaç konudan bahsediyorum. Buralarda adil yargılamanın
önünün açılması siyasetin işidir. Mahkemeler elbette
bağımsızdır, biz mahkemelere bir şey yapılsın
filan demiyoruz ancak yani söylenenleri kulak ardı etmek de mümkün
değil. Neyse, daha fazlasını söylemeyeceğim, onu gerekirse
Sayın Bakanla ayrıca konuşuruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
ERHAN USTA
(Samsun) Pardon. Ben, bu açıklamaya rağmen, söylediğim her
şeyin arkasındayım; hiçbir şekilde, onların hiçbirisi
cevaplanmış değil. OHAL Komisyonu konusu da, biz de zaten tam da
onu söylüyoruz, OHAL Komisyonuna müracaat edemiyorlar. diyorum. Müracaat
edilmesinin önünü açmak lazım. OHAL Komisyonundan milletin de beklentisi
var, siyaset kurumu olarak bizim de beklentimiz var.
BAŞKAN
Teşekkürler.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) ve
Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 491) (Devam)
BAŞKAN -
22nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık
sırasına göre okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 491 sıra sayılı Kanun Tasarısının 22nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut Toğrul Bedia Özgökçe Ertan
Muş Gaziantep Van
Meral Danış Beştaş Saadet Becerekli Ayşe Acar
Başaran
Adana Batman Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Ayşe Acar Başaran konuşacaktır.
Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP
sıralarından alkışlar)
AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iki üç gündür yasa
tasarısı üzerinde bolca konuşuyoruz. Ben yine en sonda
söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Bu yasa tasarısı hiçbir şekilde
işçiler lehine değildir ve derhâl geri çekilmesi gerekiyor. Ancak,
bununla beraber ben yargının içerisindeki durumdan biraz söz etmek
istiyorum.
Türkiyede yargı iki şekilde işliyor.
Birincisi; Aysel Tuğlukun annesinin cenazesine saldıran
saldırganlarla ilgili olarak jet hızıyla iddianame
hazırlanması, jet hızıyla dava açılması ve jet
hızıyla tahliye verilmesi. İşte yargı bir koluyla
yandaşlarına karşı böyle hızlı, seri bir
şekilde işliyor. Ama bir taraftan da yargı nasıl
işliyor? Mesela, Manisada 2015 yılında tutuklanan
yöneticilerimiz var, daha birkaç gün önce iddianameleri henüz
hazırlandı. Her nasılsa, gece baskınlarıyla, sanki
eğer gözaltına alınmazlarsa, hemen tutuklanmazlarsa hak
kaybına neden olacakmış gibi bir yanılsamayla gözaltına
alınıyorlar ama üç yıla yakın bir süre boyunca hiçbir
şekilde haklarında iddianame hazırlanmıyor. Yine bunun
yanında, zaten defaaten söyledik, Sayın Eş Genel
Başkanımız Selahattin Demirtaş bir gece operasyonuyla
alındı ancak bir yıldan fazla tutuklu olmasına rağmen
henüz hakkındaki dava görülmüş değil. Yine bununla beraber,
Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Ömer Çelik gibi gazetecilerden ilk dalgada
tutuklananlarla ilgili olarak henüz bir iddianame hazırlanmış
değil. Bunun yanında, değerli arkadaşlar, Türkiye-Almanya
arasında krize neden olan Deniz Yücel vardı. Gözaltına alındı,
tutuklandı, Türkiye-Almanya arasında bir krize neden oldu ama iki yüz
yirmi yedi gündür tutuklu, henüz hakkında bir iddianame yok. Yine,
Doğubayazıtta gözaltına alınıp tutuklananlar var.
TUHAD-FED yöneticileri, DTK, HDPlilerden oluşan 6 kişi 2015 yılında
gözaltına alındı, tutuklandı; 2017
yılındayız, hâlâ haklarında hazırlanmış bir
iddianame yok.
Tabii, bunu biz söylediğimizde şöyle bir
savunma yapılıyor: FETÖcü hâkimler, FETÖcü savcılar... Peki,
sizin cemaatle yapmış olduğunuz ortaklığın sonuçlarına
biz katlanmak zorunda mıyız halk olarak? Bunu yaratan sizsiniz,
yargının her yerine cemaati yerleştiren sizsiniz. Peki, bunun
sorumluluğunu niye halka yüklüyorsunuz? Niye aylarca, hatta yıllarca,
insanlar tutuklu kalmalarına rağmen haklarında iddianameler
düzenlenmiyor? Bakın, bu adil yargılanmanın tamamen ihlali
demektir ama İçişleri Bakanı çok rahat çıkıp Bir
yılda 30 bin kişiyi tutukladık. diyebiliyor. Müjde gibi
söylüyor bunu, 30 bin kişiyi tutukladığını. Peki,
tutuklamak esas mıdır? İnsanları tutuksuz da
yargılayamıyor muyuz? Bunun önünde bir engel var mı? Hayır.
Ama mesele, tutukluluğu da ceza hâline getirme meselesidir; mesele,
Türkiye'yi çepeçevre bir cezaevi hâline getirmektir.
Biz Türkiye'de yerel yöneticilerin, hatta merkezî
yöneticilerin cezaevi yapımlarını müjde olarak verdiklerini de
biliyoruz, müjde gibi açıklıyorlar; tesis açar gibi, fabrika açar
gibi Şu kadar kapasiteli cezaevi açıyoruz. diyorlar ve diğer
bütün ülkelerin de bizi kıskandığını iddia ediyorlar.
Demokrasiden nasibini almamış bir ülke hâline geldik, üçüncü
sınıf bir dünya ülkesi hâline geldik ama bütün dünyanın bizi
kıskandığını zannediyoruz.
Değerli arkadaşlar, eğer
konuşulacak bir şey varsa bunları konuşmamız
gerekiyor.
En son olarak bir kişiden daha söz edeyim:
İdil Belediye Eş Başkanı Nevin Oyman Girasun bir
yıldır tutuklu, bir yıldır cezaevinde, iddianamesi
hazırlanmadı. Bakın, 5 yaşında bir çocuğu var,
Diyarbakırda yaşıyor ama Nevin, kasıtlı olarak,
ayrıca cezalandırılmak için Alanya Cezaevine sürgün edildi ve bu
tek değil, daha bunun gibi onlarcasını sayabiliriz aileleri
Diyarbakırda, Batmanda, Vanda; kendileri Edirnede, Tekirdağda,
Rizede. Bu, kişinin yanında bir de aileyi
cezalandırmaktır. Bu yol, yol değildir. Bu yoldan en kısa
zamanda vazgeçip demokratik hukuk devleti ilkelerine geri dönmek
gerektiğini
Aksi takdirde, dediğim gibi, tarih unutmaz, mutlaka
bunun hesabını bir gün o iktidarlardan sorar diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 22nci maddesinde
öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 22- 6325
sayılı Kanunun 15 inci maddesinin altıncı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"(6) Arabuluculuk
müzakerelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları
vasıtasıyla katılabilirler. Uyuşmazlığın
çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de müzakerelerde
hazır bulundurulabilir.
(7) Tarafların çözüm
üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde arabulucu bir çözüm
önerisinde bulunabilir.
(8) Arabuluculuk müzakerelerinde idareyi, üst yönetici
tarafından belirlenen iki üye ile hukuk birimi amiri veya onun
belirleyeceği bir avukat ya da hukuk müşavirinden oluşan
komisyon temsil eder.
Komisyon, arabuluculuk
müzakereleri sonunda gerekçeli bir rapor düzenler ve beş yıl boyunca
saklar.
(9) Komisyon üyelerinin arabuluculuk faaliyeti kapsamında
yaptıkları işler ve aldıkları kararlar sebebiyle
açılacak tazminat davaları, ancak Devlet aleyhine açılabilir.
Devlet ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine
aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan üyelere ödeme
tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.
(10) Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça yürürlüğe
konulan yönetmelikle düzenlenir. "
Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ Namık
Havutça
Ankara Gaziantep Balıkesir
Gülay Yedekci Zeynel Emre Kemal Zeybek
İstanbul İstanbul Samsun
Kazım Arslan Bülent Öz Cemal Okan Yüksel
Denizli Çanakkale Eskişehir
Mahmut Tanal Ömer Süha Aldan
İstanbul Muğla
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Ankara Milletvekili Necati Yılmaz konuşacaktır.
Sayın Yılmaz,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NECATİ YILMAZ (Ankara)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarının genel
gerekçesinde, bugüne kadar ara bulucuya götürülen hukuk davalarının
yüzde 89unun iş uyuşmazlıkları olduğu ve bunların
yüzde 93e yakınının anlaşmayla sonuçlandığı
ve bu anlaşmanın -süresinin- yüzde 95inin de bir gün veya daha az
süren müzakereler neticesinde gerçekleştiği söylenmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bu oranlar elbette önemlidir. Ancak, ara buluculuğu
zorunlu hâle getirmek için yeterli midir, bu soruyu sormak lazım.
Uzlaşılan bu uyuşmazlıklarda bir memnuniyet
araştırması var mıdır? Anlaşma sağlayan
işçiler haklarını alarak mı, yoksa çaresizlik içinde
haklarının bir kısmından vazgeçerek, mecbur kalarak mı
anlaşmışlardır? Bu konuda bir verinin olması gerekir.
Maalesef, Bakanlık bu konuda bir çalışma
yapılmadığını söylüyor.
Evet,
sayın milletvekilleri, soruyoruz: Ara buluculuk yasasında diğer
tüm ihtilaflar bakımından ihtiyari bir alternatif çözüm yolu olarak
kalmakta devam eden ara buluculuk, bu tasarıyla sadece ve sadece işçi
alacakları bakımından zorunlu bir yol hâline getiriliyor.
Zorunlu ara buluculuk iyi bir çözüm yoluysa neden tüm ihtilaflar için
değil de sadece işçi alacakları bakımından zorunlu bir
yoldur?
Yine
soruyoruz: Diğer alacaklar bakımından genel zaman
aşımı süresi on yıl olarak kalmaya devam ederken bu
tasarıyla işçi alacaklarında zaman aşımı süresi
neden beş yıla indiriliyor? Ve yine, hak arama hürriyetini düzenleyen
Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
diyen Anayasanın 36ncı maddesi yürürlükte olmasına rağmen
ara bulucuya başvurmayan işçinin mahkemeye başvurma hakkı
neden elinden alınıyor?
Soruyoruz:
Giderilmesi mümkün olmayan dava şartı noksanlıklarında verilecek
kesin sürede bu noksanlığın tamamlanabileceği hükmünü amir
olan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115inci maddesine rağmen ara bulucuya
başvurmayan işçinin davasının reddedilmesi kuralı
neden getiriliyor?
Soruyoruz:
3.500 KİT çalışanının memur statüsü elinden
alınıp neden işçi hâline getiriliyor?
Tüm
bunlar gösteriyor ki eşitlik ilkesini ihlal eden bu yasa alın terine
düşman bir yasadır, alın terini gasbeden bir yasadır.
Sayın
milletvekilleri, emek örgütlerinin, baroların, Türkiye Barolar
Birliğinin bu tasarıya desteği yoktur. Bu tasarı sadece
işveren temsilcileri tarafından desteklenmektedir. Diyorlar ki:
İş davalarının yüzde 98inde işçiler haklı
çıkıyor. İşçi alacakları işveren üzerinde ciddi
yük oluşturuyor. Elbette ki işçi, hakkı olduğu sürece bu
davaları kazanmaya devam edecektir.
Bu tespitle, uzun süre
yargılama süreçlerinin ve pahalı adaletin kıskacında, güçlü
işveren karşısında yoksulluk ve çaresizlik içinde olan
işçiyi haklarından vazgeçmeye mecbur etmek için bu tasarı hazırlanmış
ve Hükûmete kabul ettirilmiştir. Biz OHALi sermayenin rahatı için
ilan ettik. OHALi biz iş dünyamızın daha iyi
çalışması için getirdik. diyen Hükûmet, bu tasarıyla emek
düşmanlığında fütursuzlaşmıştır.
İşçinin kıdem
tazminatına göz diktiğini inkâr etmeyen bu Hükûmet, alın
terinin, helal kazancın, emeğin karşısındadır.
Evet, Sayın Bakan,
sadece İşimi istiyorum. diyen 2 eğitim emekçisinden daha
davaları açılmadan 2 terörist yaratan, haklarında verilmiş
bir karar olmaksızın insanlık dışı uygulamalarla
cezalandıran sizsiniz. Artık herkes biliyor ki sadece alın
terine değil, demokrasiye de karşısınız.
OHAL koşullarında
ülkeyi yönetmek için sivil darbe yapmakta fırsatçısınız.
Kamu
çalışanına maaş artışında yüzde 4çü,
vatandaştan vergi toplarken tam 10 katçısınız. Biz de sizin
emek karşıtı, neoliberal politikalarınızdan beslenen
bu tasarınıza karşıyız.
Sayın Bakan, ortada bir
dolu adaletsizliğiniz var. En son, Enis Berberoğlunun hakkında
verilmiş bir bozma kararı var. Bu bozma kararı orta yerde
dururken, bu gerekçeler orta yerde iken ya bu tahliye kararını
vereceksiniz ya da o adliye binalarını yıkacaksınız,
bu Bakanlığı kaldıracaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar) Varlığınıza bir
anlam katacaksınız çünkü daha fazla hukuku bu denli ayaklar
altına alamazsınız diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 22nci maddesinde geçen
Uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman
kişiler de müzakerelerde hazır bulundurulabilir ibaresinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Baki Şimşek
İstanbul Erzurum Mersin
Ruhi Ersoy Ahmet Selim Yurdakul
Osmaniye Antalya
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Ankara Milletvekili Erkan Haberal.
Buyurun Sayın Haberal.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN HABERAL
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarıyla ilgili en çok
tartışılan husus, zorunlu ara buluculuk uygulamasının
getirilmesidir. Ara buluculuk yönteminin uyuşmazlıkları mahkeme
önüne taşımadan, kısa sürede ve gizlilik içerisinde çözebilmesi,
ayrıca çatışmacı değil uzlaşmacı bir
karakterinin olması müessesenin olumlu yönüdür.
Düzenlemeyle, bireysel veya toplu iş
sözleşmesine dayanan işçi alacağı ile işe iade
talebiyle açılacak davalarda dava açılmadan önce ara bulucuya
başvurmak zorunlu hâle getirilmektedir. Gerekçe olarak ise
yargılamanın kısa sürede ve daha az masrafla
bitirilebileceği, sosyal barışa katkı
sağlanacağı, gizlilik ilkesi nedeniyle sınırların
korunacağı ve benzeri şeyler gösterilmektedir. Ne var ki ara
buluculuk müessesesi gönüllülük ve isteğe bağlılık
esasına dayalı, tarafların süreçte eşit haklara ve
imkânlara sahip olduğu, alternatif uyuşmazlık çözüm
yöntemlerinden biri olduğu için ara buluculuk müessesesinin dava
şartı olarak düzenlenmemesi yerinde olacaktır.
Tasarının geneli üzerinde
yaptığımız değerlendirmede belirtildiği üzere,
ara buluculuk müessesine karşı değiliz. Hatta seçim
beyannamemizde, yargıya gidilmeden uyuşmazlıkların çözümünü
sağlayacak mekanizmaların hayata geçirilmesi gerektiği ifade
edilmiş, bu ve benzeri müesseselerin, adaletin hızlı ve adil
tesisine katkı sağlayabileceği öngörülmüştür. Bununla
birlikte, asıl önemli olan husus, tarafların hak ve hukukunu haleldar
etmeyen ve adaletin tesisi adına sağlıklı işleyen bir
ara buluculuk mekanizmasının inşa edilmesidir. Şayet
işçi-işveren arasındaki dava ve uyuşmazlıkların
yargıyı bu derece meşgul etmesi istenmiyorsa öncelikle
çalışma hayatının etkin bir şekilde ve yeterince
denetlenmesi, taşeron uygulamasının istisnai hâle getirilmesi,
etkin bir sendika ve toplu sözleşme düzeninin kurulması, işçinin
iş yeri yönetimine katılması anlayışının
güçlendirilmesi gerekmektedir.
Genel olarak ifade etmek gerekirse ara buluculuk
gibi alternatif uyuşmazlık yöntemleri, tarafların eşit
olduğu ve sözleşme serbestisinin geçerli olduğu hâllerde
kendisinden beklenen faydaları gösterecektir. Bununla birlikte, iş
hukukunda taraflar arasında bir denge veya eşitlik olup
olmadığının en çok tartışılan husus
olduğu kanaatindeyiz.
Tasarıya göre, yetki itirazını ara
bulucu veya kurulacak büro değil, sulh hukuk mahkemeleri
değerlendirecektir. Yetki itirazının yapılacağı
sulh hukuk mahkemeleri sayısı azaltılmış ve kendi
ellerindeki işleri bile yetiştiremez hâle gelmiştir. Bu iş
yüküne bir de yetki itirazları eklendiğinde, basit bir yetki
uyuşmazlığı için gidecek dosyalar anılan mahkemelerde
yığılacak, yıllar içindeki birikimle uzun süreler
bekleyecek ve uyuşmazlıkların çözümü uzayacaktır.
Asıl işveren-alt işveren
ilişkisinin varlığı hâlinde işbu kanunun nasıl
uygulanacağı hususunda netlik yoktur. Asıl işveren-alt
işveren ilişkisi işe iade bakımından
değerlendirilmiş ancak işçilik alacakları
bakımından dikkate alınmamıştır. Bu çerçevede,
ara buluculuk zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.
İşçi, sahip olduğu haklarına ilişkin olarak müzakereye
zorlanmamalıdır.
Bununla birlikte, gönüllü olarak ara buluculuğa
başvuruyu teşvik edecek düzenlemeler güçlendirilmelidir. Zorunlu
müeyyidelerin ve yasal yükümlülüklerin uygulanmamış olmasından
kaynaklı hususlar bu kapsama girmemelidir. Ara buluculuk yerine, bazı
ülkelerde örnekleri olduğu gibi, mahkeme önünde, yargılama öncesi bir
uzlaşma safhasının öngörülmesi de mümkündür. Bu uygulamada ara
bulucu yerine hâkim görev yapacaktır. Şayet kalacaksa zorunlu ara
buluculukta etkin bir adli yardım uygulaması veya ara buluculuk
görüşmelerinde işçinin avukatla temsil edilmesi zorunluluğu
getirilmesi söz konusu edilmelidir.
Zorunlu ara buluculuğun sadece işçi
sendikalarına üye işçiler için söz konusu olacak şekilde
düzenlenmesi de mümkündür.
En nihayetinde, önemli olan, çalışma
hayatının ve iş mevzuatının tüm tarafların
hakkını ve hukukunu adil hâle getirecek, işçiyi koruyacak bir
sistemi inşa etmesidir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
23üncü maddede üç adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Mahmut
Toğrul Bedia
Özgökçe Ertan
Muş Gaziantep Van
Saadet Becerekli Mithat Sancar Meral
Danış Beştaş
Batman Mardin Adana
İbrahim Ayhan
Şanlıurfa
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET
BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen Mardin
Milletvekili Mithat Sancar.
Buyurun Sayın Sancar. (HDP
sıralarından alkışlar)
MİTHAT SANCAR (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının en önemli
düzenlemesi mecburi ara buluculuk sistemidir. Bunu konuşmacılar dile
getirdiler.
Evet, bu mecburi ya da zorunlu ara buluculuk sistemi
nasıl bir sistemdir, neden getiriliyor, bunlar üzerinde değerlendirmelerde
bulunacağım. Süre çok sınırlı.
Sadece şunu hatırlatayım:
İş mahkemeleri ve iş hukuku, genel olarak iş hukuku, sosyal
devlet ilkesinin ışığında güçlenmiş,
yerleşmiş alanlardır. İş hukukunun temel özelliği
işçiyi korumaktır. Biz üniversitede iş hukuku derslerini okurken
bize ilk söylenen cümlelerden biri, iş hukukunun işçiyi koruma hukuku
olduğudur. Neden işçiyi korumak amacına dönüktür iş hukuku?
Çünkü iki taraf var iş ilişkisinde, işçi ve işveren.
İşverenin orantısız, kıyaslanamaz büyük gücü
vardır, işçininse emeğinden başka bir imkânı yoktur.
Bu nedenle işçiyi koruyucu düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.
İş hukukunun temeli de bunun üzerine oturtulmuştur. Daha
doğrusu iş hukuku bu temel üzerine oturtulmuştur.
İş mahkemelerine gelince: Aslında,
iş yargılaması ya da iş mahkemeleri de iş hukukunun bu
özelliğinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Tesadüf
eseri, benim ilk akademik çalışmam, yüksek lisans tezim aynı
zamanda iş mahkemelerini de içeren bir konudaydı. İş
mahkemelerini o zaman da çalışmıştık ve
belirttiğimiz şuydu: İş yargılamasının temel
özelliği işçi haklarını korumaya dönük bir ruhla
işlemesidir. İş yargılaması, en temel ilke olarak
işçi lehine yorum ilkesini kabul eder, bu çerçevede yargılamayı
yürütür. Şimdi, eğer siz zorunlu ara buluculuk sistemini
getirirseniz, iş hukukunun da iş yargılamasının da bu
temel özelliklerini çok büyük ölçüde budamış olursunuz.
Esasen, ara buluculuk sisteminin kabul edildiği
ülkelere baktığımızda bu kadar net ve çıplak zorunlu
bir sistemin olduğu bir örneği göremezsiniz. Çeşitli ülkelerde
alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri üzerinde çalışmalar
yürütülüyor. Bazı ülkelerde ara buluculuk sistemi yarı mecburi olacak
şekilde, mahkemelerin işin içine katıldığı bir
yöntemle de uygulanıyor. Ama dava şartı hâline getirilmiş
bir ara buluculuk sisteminin olduğu ülke benim bildiğim
kadarıyla yoktur. İlk defa, bu konuda Türkiye bu kadar net bir
düzenleme getiriyor.
Ara buluculuğa zorlamanın çeşitli
olumsuz sonuçları olacaktır işçiler için. Bir defa, ara buluculuk
konusu olacak uyuşmazlıkların neredeyse tamamı
işçilerin alacaklarıyla ilgilidir. İşçilerin
alacakları da kanunlarda net bir şekilde tespit edilmiştir.
Bunların mahkeme aracılığıyla hüküm altına
alınması ve işçilerin bu haklarına ulaşması
pekâlâ iyi işleyen bir yargı sisteminde kısa sürede
gerçekleşebilir. Şimdi, yargı sistemi kötü diye, geç ve bozuk
işliyor diye böyle bir sistemi getirirseniz, ara buluculuğu zorunlu
hâle getirirseniz aslında, açıkça faturayı işçiye kesmek
istediğinizi de ortaya koymuş olursunuz. Bakın, ara buluculuk
sisteminin kabul edildiği ülkelerde iş
uyuşmazlıklarıyla ilgili böyle bir düzenleme yer almaz. Bir tek
İtalyada 2000li yıllarda denendi fakat şu anda iş
uyuşmazlıkları için zorunlu ara buluculuk orada da
uygulanmıyor, ara buluculuğun zorunlu gibi göründüğü ülkelerde
de hukuki ve ticari alanlarla sınırlı tutuluyor.
Yapılması gereken şey, iş hukukunu sosyal devlet
mantığından uzaklaştırmak değil, işçilerin
kazanımlarını gasbetmek değil, etkili, adil ve
tarafsız bir yargı sistemi kurmaktır.
Saygılarımla efendim. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 23üncü maddesinde
öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 23 - 6325
sayılı Kanunun 17nci maddesinin (1)inci fıkrasının
(d) bendi aşağıdaki şekilde ve ikinci fıkrasında
yer alan "taraflar veya vekillerince ibareleri "taraflar, kanuni
temsilcileri ya da avukatlarınca şeklinde
değiştirilmiştir.
"d)
Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli
olmadığının tespit edilmesi.
Necati Yılmaz Mehmet
Gökdağ Zeynel
Emre
Ankara Gaziantep İstanbul
Namık Havutça Cemal Okan Yüksel Kemal Zeybek
Balıkesir Eskişehir Samsun
Gülay Yedekci Mahmut Tanal Bülent Öz
İstanbul İstanbul Çanakkale
Kazım
Arslan
Denizli
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
söz isteyen Samsun Milletvekili Kemal Zeybek.
Buyurun Sayın Zeybek.
(CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL ZEYBEK (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün, TÜPRAŞta 4
işçinin ölümü bizleri derinden üzdü. Ölen emekçilere Allahtan rahmet,
yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Tabii, bugün İş
Mahkemeleri Kanun Tasarısının -yani Arabuluculuk
Yasasının- 23üncü maddesinde söz almış
bulunmaktayım.
Ben de bir işveren
olarak işçinin aleyhine olan yasa değişikliğini doğru
bulmuyorum. Ceza ve hukuk yargılaması aleni olduğu hâlde, ara
buluculuk görüşmeleri tam tersine gizlidir. Ara buluculuk büroları,
yakın kişilere kazanç sağlamaya, ticari müesseselere
dönüşmeye ve büro tekelleşmelerine yol açacaktır. Ara bulucunun,
taraflar arasından biriyle yakınlığı
olmamalıdır. İşçi ve işveren arasındaki sorunları
aza indirmek istiyorsanız: İşverenin vergi ve sigorta prim yükü
hafifletilmelidir. Hukuki sorumluluk sigortası kabul edilmelidir.
İş Teftiş Kurulu bağımsız hâle getirilmeli,
işçi ve işveren temsilcileri korunmalı, kurumlarda yer
verilmelidir.
Çıkarılan kanunlar,
uyuşmazlıkların azaltılması yerine daha çok
çoğalmasına neden olacaktır. Ara buluculuk, iki tarafın
gönüllülük ilkesine göre olmalıdır. Sosyal devlet, sorunları
azaltıcı, taraflara cazip gelebilecek avantajları
sağlamalıdır. Taraflar süreci yürütürken eşit
olduklarını, eşitliği hissettikleri zaman olumlu sonuçlar
elde etmek mümkündür. İşçinin, işverenin
karşısında ekonomik olarak güçsüz olduğu
yaşamımızın bir gerçeğidir.
On beş yıldır,
mevcut hükûmetlerin iş ve sosyal hayatta adalet yapısını büyük
bir ölçüde bozması mahkemelerin yükünü daha çok
artırmıştır. Yerel yönetimlerin en hukuksal alanları
da ara bulucular olarak muhtar ve köy ihtiyar heyetleriydi. Mahkemelerin
iş yükünü bir şekilde azaltıyor, köydeki
anlaşmazlıklarda taraflar arasında ara buluculuk
yapabiliyorlardı. Mahkemelere sorunlar intikal etmeden çözülebiliyordu.
Mahkemelerin yükü daha az oluyordu. Ne yazık ki on beş
yıllık siyasal iktidar ve Hükûmet, yerel yönetimlerde,
bütünşehir yasasıyla muhtar ve köy ihtiyar heyetinin yetkilerini
almasıyla büyük uzlaşmazlıkların çoğalmasına
neden olmuştur.
Bu kanun tasarısı,
aynı zamanda, Hükûmetin emeğe ve çalışana olumsuz
bakışının yansımasıdır. Taşeron
işçiliği yaygınlaştırdınız ve geçici
çalışanları iş hayatına soktunuz. Sosyal
güvenliğin kapsamını yaptığınız her yasayla
daraltıyorsunuz. İktidarlarınız döneminde,
rantçıyı, zengini daha zengin, işsizliği daha çok
artıran politikalarla, emekçiyi de bulunduğu işte köle, bir
lokma ekmeğe muhtaç hâle getirmeye çalışıyorsunuz.
İktidarlarınız döneminde, işçiye sosyal bir baskıyla
ve devletle olmadık olayları yaratıp çalışmaları
tıkadınız, adaletin önünü tıkadınız, hukuksal
alanlarımızı daralttınız, mahkemelere daha çok yük
getirdiniz. Bu anlayış, bugünkü siyasal iktidarın, ideolojinin
görüşüdür; faturasını da işçiye çıkarmak istiyorsunuz.
İşçi dünyanın her yerinde emekçidir. Emeğe saldırmak,
onun iş gücünden kazanmak insanlığa ihanettir, lokmaya
ihanettir. O yüzdendir ki bu tasarının işçi lehine
olmadığını ve işçinin aleyhinde bir yasa
tasarısı olduğunu, işçiyi daha çok
köleleştireceğini düşünüyoruz ve bu sözlerimle Hükûmetin
yanlış yaptığını söylemek istiyorum.
Saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
23üncü madde üzerinde son
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesinde geçen yer alan ibaresinin
bulunan şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İsmail Faruk Aksu Kamil Aydın Baki
Şimşek
İstanbul Erzurum Mersin
Ruhi Ersoy Ahmet
Selim Yurdakul Mehmet
Parsak
Osmaniye Antalya Afyonkarahisar
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA
(Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde söz isteyen
Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) Aziz Türk milleti,
saygıdeğer milletvekilleri; İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının 23üncü maddesine dair Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygılarımla selamlıyorum.
Söz aldığım tasarıya
ilişkin konuşmamıza geçmeden önce, vahim bir tesadüfle,
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısını
görüştüğümüz bir günde Aliağada kaybettiğimiz 4
vatandaşımıza Cenab-ı Allahtan rahmet,
yakınlarına ve aziz Türk milletine de başsağlığı
ve sabırlar diliyorum.
Yine, dün Korkuteli Cumhuriyet Savcımıza
yönelik olarak bir saldırı gerçekleştirildi. Bu Gazi Meclisin
çatısı altında, söz konusu saldırıyı da
kınıyorum ve Saygıdeğer Cumhuriyet Savcımız Kadir
Küçükönere de geçmiş olsun dileklerimizi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
23üncü maddesine geçmeden önce, genel olarak ara buluculuk müessesesini
doğru bulduğumuzu ve ara buluculuk müessesesinin Türk milletinin,
toplumumuzun değerlerine ve dokusuna uygun olduğunu
değerlendirdiğimizi; bununla birlikte, işbu kanun
tasarısıyla ara buluculuk müessesesine yönelik olarak kimi
sıkıntı doğurabilecek durumların da söz konusu
olduğunu, bunun özellikle zorunlu hâle getirilmesi ve zaman
aşımı süresine ilişkin müesseselerine yönelik
olduğunu, buna ilişkin gerek Komisyon aşamasında gerekse
Genel Kurul aşamasında grubumuz adına söz alan hatiplerimizin
çok yerinde, isabetli tespitler yaptığını bir kere daha
ifade etmek istiyorum.
23üncü maddeyle ise iki temel düzenleme
getirilmekte. Bunlardan bir tanesi, Arabuluculuk Yasasının 17nci
maddesinin (1)inci fıkrasının (d) bendinin
Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli
olmadığının tespit edilmesi. şeklinde
değiştirilmesi. 6325 sayılı Arabuluculuk Kanununun
yürürlükteki, mevcut 17inci maddesinin (1)inci fıkrasının (d)
bendinde yer alan Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince uzlaşma
kapsamına girmeyen bir suçla ilgili olduğunun tespit edilmesi. İbaresinin
de yürürlükten kaldırıldığını, başka bir
deyişle, ara buluculuk faaliyetinin bu kapsamda sona ermeyeceğini ve
ara buluculuk faaliyetinin bu kapsamda da devam edeceğinin düzenlendiğini
yani ara buluculuk faaliyetinin ve genel olarak ara buluculuğun bu anlamda
genişletildiğini görüyoruz. Bu yönüyle tasarının 23üncü
maddesi bu bakımdan bize göre de isabetlidir ve doğrudur, onu ifade
etmek istiyorum.
Ancak bu
maddenin ikinci bölümü itibarıyla, gene 6325 sayılı Arabuluculuk
Kanununun 17inci maddesinin (2)inci fıkrasında yer alan taraflar
veya vekillerince ibaresinin taraflar, kanuni temsilcileri veya
avukatlarınca şeklinde değiştirilmesi önerilmek suretiyle,
bir taraftan vekil-avukat kavram kargaşasına ve müphemliğine son
vermesi itibarıyla isabetli bir yaklaşım olduğunu, öbür
taraftan da yine isabetli bir şekilde, olması gerektiği gibi,
ara buluculuk faaliyetinde etkin bir rol üstlenecek olan avukat
meslektaşlarımızın haklarının o yönüyle
genişletildiğini görüyoruz.
Genel anlamda
da bu ara buluculuk müessesesi doğru bulunduğuna göre ve
uyuşmazlıklar mahkemelere gidip daha uzun süreyle ve çeşitli
uyuşmazlıklar marifetiyle tarafların birbiriyle karşı
karşıya gelmesi suretiyle çeşitli sosyal problemlere de meydan
vermeden, bir ara buluculuk faaliyeti kapsamında, daha kısa süre
içerisinde, daha hızlı ve haklarına daha fazla
kavuşabilecekleri mahiyette çözüme kavuşması elbette ki
isabetlidir. Bunu da yapacak olan elbette ki en fazla hukukçular ve bu anlamda
avukatlar olmalıdır. Bunun da bu yönüyle doğru olduğunu
değerlendirmekle birlikte, bundan hareketle, bundan ilhamla meslektaş
olduğumuz avukatların önemli sıkıntılarının
olduğunu da bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Nitekim, biz 15 Temmuz hain
darbe girişiminden sonra, gerek Adalet ve Kalkınma Partisi,
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak kurmuş
olduğumuz Anayasa Komisyonunda gerekse sonrasında netice de ortaya
koymuş olan Anayasa değişikliği çalışmalarında
bu meselenin bir anayasal müesseseye dönüştürülmesi suretiyle, şu
anda mevcutta olan ve bundan sonra olabilecek sorunların giderilmesine
yönelik bir anayasal temel, bir anayasal dayanak oluşması yönünde
önemli mesafeler almıştık ama bir şekilde olumlu neticeye
bağlanamadı.
Buna ilişkin, hâlen
bunun olumlu bir şekilde anayasal müesseseye kavuşturulması
yönündeki umudumuzu da muhafaza ettiğimizi ifade ederek önergemizin
kabulüyle sizleri bir defa daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
24üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, ikisi aynı mahiyettedir.
Önergelere geçmeden önce,
sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna
yaklaşmış bulunuyoruz. İç Tüzükün 54üncü maddesine göre,
bugünkü birleşim malum, saat 21.00de sona ermektedir. Sıradaki
25inci madde üzerinde iki önergenin gerekçesinin okutulacağı,
31inci maddeye kadar da önergelerin verilmemesi sebebiyle çok kısa süre
içerisinde bu çalışmaların bitirileceği
anlaşılmaktadır. Söz konusu maddelerin oylamalarının
Genel Kurulun çalışma saatini kısa süre aşacağı
görülmektedir.
İç Tüzükün 55inci
maddesi hükmüne göre, 30uncu maddenin oylamasının
tamamlanmasına kadar oturumun uzatılmasını ben
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Dolayısıyla 30uncu
maddenin oylamasına kadar çalışma süremizi uzatmış
bulunuyoruz.
Evet, 24üncü madde
üzerindeki önerge işlemlerine başlamıştık.
Aynı mahiyetteki
önergeleri okutuyorum şimdilik:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Yıldırım Meral Danış
Beştaş Nihat
Akdoğan
Muş Adana Hakkâri
Saadet Becerekli Mahmut Toğrul Bedia Özgökçe Ertan
Batman Gaziantep Van
Aynı mahiyetteki
diğer önergenin imza sahipleri:
İsmail Faruk Aksu Erhan Usta Mustafa Kalaycı
İstanbul Samsun Konya
Fahrettin Oğuz Tor Mehmet Necmettin
Ahrazoğlu Baki
Şimşek
Kahramanmaraş Hatay Mersin
BAŞKAN Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılamıyoruz Başkanım
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Aynı
mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz isteyen, Hakkâri Milletvekili Nihat
Akdoğan.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tabii,
içeride rehin tutulan sayın eş genel başkanlarım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, herkes
işçilerin haklarıyla söze başlarken ben kendim, bölgemde son
sekiz ay içerisinde katledilen insanlara ilişkin görüşlerimi dile
getirmek için buradayım.
Değerli arkadaşlar,
özellikle Hükûmetin son süreçle birlikte, bölgeyi tamamen askere, polise terk
ettiğini hepimizin bilmesi gerekiyor. 2016da Yüksekovada Jiyan
Mobilyanın önünde 4 insanımız katledildi. Katledilen
insanlarımızın adı Rahmi Safalı, Necdet
İşözü, Serhat Buldan, Aydın Tümen. Aradan bir yıl geçti,
bunları katleden polis tahliye edildi. 4 can hayatını
kaybetmiş, hesap verilmeden o polis bugün yani aynı tarihe denk
gelecek şekilde, nispet yaparcasına o insan tahliye edildi.
Gene, 8 Temmuz 2017de
Yüksekovada evine baskın yapılan Necmettin Fendik polislerce
vuruluyor, hastanede hayatını kaybediyor. Buna ilişkin tek bir
soruşturma açılmış değil, onu katleden polis
açığa alınmış değildir.
Hakeza, gene 31 Temmuz 2017
tarihinde, Hakkâri merkeze bağlı (Talê), Oğul köyünde 4
vatandaşımız silahlı insansız hava aracıyla
vuruluyor, 1i hayatını kaybediyor. Hükûmetin yaptığı
tek şey, bir anda orada algı yönetimi yaratılarak
hayatını kaybedenlerin terörist olduğu
Daha sonra tekrardan bu
dönüştürülüyor, iş birlikçi; tekrardan geriye dönülüyor,
Hayır, efendim, biz hiçbir sivili katletmedik
Peki, Mehmet Temel,
devletten ihale alan biri, devletin okullarının bugün bile tesisat
ihalelerini alan bir insan. Onu siz hangi saikle
Türkiyenin en sıkı
arama noktası, Depin arama noktasından bu 4 insanın 4ü birlikte
oradan geçiyor; bu insanlar madem ki örgüt üyesi neden orada gözaltına
alamadınız, neden gözaltı işlemi yapılmadı?
Bunları da sormak istiyorum. Birisi zaten devletten emekli olan, iki
yıl önce devletten emekli edilen bir insan.
Gene 30 Eylül tarihinde
Yüksekovada
O çatışma sürecinden sonra bütün bölgede arama tarama
yapılıyor, geçen ay içerisinde orada 7 yaşında bir çocuk
hayatını kaybediyor. Diyorlar ki: Orada mühimmat kalmış.
Devletin en korunaklı karakolunun olduğu yerde, bütünüyle alanın
korunduğu bir yerde bu çocuğun hayatını kaybetmesini siz
hangi saikle
Diyeceksiniz ki Mühimmat
Orada arama tarama işlemlerini
sizler yaptınız, devlet yaptı; orada çocuklar mühimmat bulup
ellerinde patlıyorsa bunun sorumlusu bu Hükûmettir.
Diğer bir
şey: Daha dün, Şemdinlinin bir köyü, oradan vatandaşlar kendi
köyüne döndüğü sırada Durak Karakolunun hemen bitiminde dur
ihtarına uymadı diye orada yine 2 kişinin içerisinde olduğu
bir araç taranıyor, 1 vatandaşımız hayatını
kaybediyor. Oradaki yaralı olan vatandaşın söylediği şu:
Şemdinliden Yüksekova yönüne giderken karakol yakınından daha
önce dönüş yaptığımız yerden geri döndük.
Döndüğümüz esnada askerlerin bağırışlarını
duyduk, sonra da arabaya ateş ettiler. Ateş ettiklerinde seyir
hâlindeydik. Çetinin vücuduna kurşunların isabet etmesi üzerine
O
insanlarımızdan 1i hayatını kaybetti.
Şimdi
şunu söylüyorum: Bakın, bölgeyle ilgili
hazırladığımız raporlar var. Burada hiçbir partinin
bölgeye dair yaptığı tek bir araştırması yok.
Bölgede, orada yaşayan insanlar da bu ülkenin vatandaşları
değil mi? Ve dolayısıyla bunların hiçbirini ilimizin hak etmediğini
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NİHAT
AKDOĞAN (Devamla) Buradaki Hükûmetin bir an önce bu güvenlikçi
politikadan vazgeçmesi gerekiyor. Vatandaşını terörist olarak
görmemeli.
Saygıyla
selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Aynı
mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu.
Buyurun
Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 491 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 24üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 24üncü maddeyle 6325 sayılı Kanunun 18inci
maddesinin (2)nci fıkrasında birtakım değişiklikler
yapılmakta. Buraya çıkan her hatip, her konuşmacı ara
buluculuk müessesesinin veyahut da kurumunun oluşturulmasıyla ilgili
genel kanaatin olduğunu ancak böyle bir kurulun kurulmasına
mecburiyet getirilmesinin doğru olmadığını
söylemektedir. Bu 18inci maddedeki değişiklikle, taraflar ve
avukatları ile ara bulucuların birlikte imzaladıkları
anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam
niteliğinde belge sayılacak ve ara buluculuk faaliyeti sonunda
anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan
hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacaktır. Güzel,
doğru bir karar, olması gereken de bu. Anlaşıldıysa
zaten dava açılmasına da gerek yok. Ancak, 24üncü maddeyle, bu
tasarının özünü teşkil eden ara buluculuğun bir dava
şartı hâline getirilmesinin gerektirdiği bazı düzenlemeler
yapılmakta. Ara buluculuğu desteklediğimizi ancak zorunlu
olmaması gerektiğini de düşünüyoruz.
Tasarıyla,
bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacak ve
tazminatları için ara bulucuya başvurulmuş olması dava
şartı hâline getirilerek, böylelikle ara buluculuk yöntemiyle
uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan, kısa
sürede, ilgili tarafların bilgilerini koruyarak gizlilik içinde
çözümleneceğinin amaçlandığı söylenmektedir. Daha önceden
de belirttiğimiz gibi, bu yöntem zorunlu hâle getirilerek güçlü
işverenlerin etkisinde kalabilecek olan ara bulucular ve teknik olarak
haklarının neler olduğunun bilincinde olmayacak işçilerin
taraf olduğu sorunların çözümünde adil bir sonuç alınabilmesi
mümkün görünmemektedir.
Yine, gizlilik
ilkesi içerisinde yürütülmesi hedeflenen ara buluculuk süreci,
yargılamanın en büyük güvencesi olan alenilik ilkesine
aykırı düşmektedir. Temelden büyük eksiklere sahip olan ara
buluculuğun beklenen faydayı sağlaması, zannedersem, mümkün
olmayacaktır. Kaldı ki Komisyon toplantılarında da dile
getirildiği gibi, gelişmiş ülkelerde yapılan
çalışmalarda, ara buluculuk gibi alternatif çözüm yollarıyla
elde edilen işçi alacaklarının miktar olarak mahkeme önünde elde
edilenlerden daha düşük olduğu ortaya konulmaktadır. Bir
başka deyişle, işçileri mağdur etmeden kısa sürede
çözümün amaçlandığı ara buluculuk sistemine ait sayısal
veriler, işçilerin mahkemeyle elde edilen sonuçlara göre mağdur
olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Kanun tasarısıyla
iş davalarının neredeyse tamamında ara buluculuk zorunlu
hâle getirildiğinden yılda yaklaşık 450 bin iş
davasının açıldığı ve görüldüğü ülkemizde
ara bulucuya gidecek uyuşmazlıkların neredeyse yüzde
90ının iş uyuşmazlıklarından dolayı meydana
geleceği belirtilmektedir.
Ayrıca, bu
tasarının bir başka yanı olan işçi
konfederasyonları ile işçi temsilcilerinin yetersiz sayıda
temsil edilmesini de ileriki maddelerde -27nci maddede de- gözlemek mümkündür.
Yani burada, işçiler yeteri derecede bu kurulda temsil edilmemiştir.
Bu da adaletsizliği göstermektedir.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önergeler kabul edilmemiştir.
24üncü madde üzerindeki son
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 24üncü maddesinde
öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 24- 6325
sayılı Kanunun 18 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan asıl uyuşmazlık hakkındaki görev ve yetki
kurallarına göre belirlenecek olan mahkemeden ibaresi arabulucunun görev
yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden şeklinde ve üçüncü
fıkrasında yer alan üzerinden de yapılabilir ibaresi
üzerinden yapılır şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
(4) Taraflar ve avukatları
ile arabulucunun beraber imzaladıkları anlaşma belgesi, icra
edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge
sayılır.
(5) Arabuluculuk faaliyeti
sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde
anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.
Bülent Öz Necati Yılmaz Mehmet Gökdağ
Çanakkale Ankara Gaziantep
Ömer Süha Aldan Namık Havutça Cemal Okan Yüksel
Muğla Balıkesir Eskişehir
Kemal Zeybek Gülay Yedekci Mahmut Tanal
Samsun İstanbul İstanbul
Kazım Arslan Sibel Özdemir Zeynel Emre
Denizli İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Özdemir.
(CHP sıralarından alkışlar)
SİBEL ÖZDEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının ben de 24üncü maddesi üzerine söz aldım ve
yüce heyetinizi ben de saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan
önce, elbette, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü vesilesiyle tüm
kız çocuklarımızın nitelikli örgün eğitime
kavuşması ve kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir meslek
sahibi olmaları, iş yaşamına dâhil olmalarının
önündeki tüm engellerin kaldırılması, eşit
fırsatların sunulması çağrısında bulunuyorum.
Tabii ki kız çocuklarımız başta olmak üzere tüm
çocuklarımızın özgür, eşit, insan hakları temelinde
yaşam güvencelerinin olmasını da temenni ediyorum.
Görüştüğümüz
tasarının gerekçesinde -benden önceki birçok hatibin de
değindiği gibi- iş yargılamasının özelliği,
işçi-işveren arasındaki ilişkinin niteliği, iş
mahkemelerinin iş yükü ve iş davalarının ortalama görülme
süreleri nedeniyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun
yeniden ele alınması gerektiği savunulmaktadır.
Toplumsal kültür ve
ihtilafların çözümünde uzlaşmanın temel yöntem olarak
benimsenmesi ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi elbette bizim de
temel bir yaklaşımımızdır ancak görüşmekte
olduğumuz bu tasarıyla, işçi ve işveren alacak ve
tazminatı ile işe iade taleplerinde dava açılmadan önce
arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmektedir. Bizler, iş
davalarının görülme sürelerinin kısaltılmasına ve mahkemelerin
iş yükünün azaltılmasına yönelik düzenlemeleri elbette
destekliyoruz fakat ara buluculuğun bir ön şart olarak, bir
zorunluluk olarak düzenlenmesini kabul etmiyoruz. Çünkü ekonomik olarak
zayıf, alacağını ve haklarını tam olarak bilmeyen
işçinin işverenle eşit haklara ve araçlara sahip
olmadığı aşikârdır. Düşük ücretle
çalışan, işsiz olan ve zorunlu ihtiyaçlar için bir an önce
finansal bir kaynağa ihtiyaç duyan işçinin, haklarının bir
kısmından feragat ederek imzalayacağı uzlaşma
tutanağı işçinin gerçek iradesini ortaya koymayacaktır.
Ayrıca, gönüllülüğü ve isteğe bağlılığı
ortadan kaldırması ve taraf iradelerinin eşit olmaması
nedeniyle bu temel düzenleme ara buluculuk kurumunun doğasıyla da
çelişmektedir. İşte bu nedenlerle amaç işçinin
alacağına kısa sürede kavuşması, işine kısa
sürede iadesi ise yargılamayı hızlandıracak yöntemlerin
geliştirilmesinin daha uygun bir çözüm olacağını biz
savunuyoruz.
Değerli milletvekilleri,
görüldüğü gibi ülkemizin içinden geçtiği büyük ve temel sorunlar
palyatif ve kısa vadeli çözümlerle, kısa vadeli düzenlemelerle
çözülemedi ve bundan sonra da çözülemeyecektir. Bizler ülkemizin,
yurttaşlarımızın, gençlerimizin,
çalışanlarımızın güvence içinde, geleceğe
güvenle, umutla bakmaları için çözüm önerileri sunduk ve sunmaya da devam
ediyoruz. Ancak bizim bu çabalarımız vesayet altındaki Hükûmet
ve iktidar partisi tarafından dikkate alınmaya cesaret
edilmemektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz bugün gerçekten tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Ülkemizde
bir yönetim boşluğu ve bir yönetim sorunu vardır. Benim
dediğim olur, ben en iyisini düşünüyorum. dedikçe ülkemiz daha büyük
krizlere sürükleniyor. Bir kişinin ben tek başıma ülkeyi
yöneteceğim yaklaşımının ülkemizi getirdiği
felaketi maalesef hep birlikte yaşıyoruz. 80 milyon, telafisi mümkün
olmayan bedeller ödemek durumunda kalıyoruz. Toplumsal
barışımız sorunlu, ekonomi sorunlu, dış politika
sorunlu; işte hepimizin gözlerinin önünde, ülkemizin itibarının
ve saygınlığının nasıl zedelendiğine
şahit oluyoruz. Hukuk sistemimiz keza sorunlu, eğitim sistemimiz
sorunlu, devlet yönetimi liyakat sahibi olmayan kişilere teslim
edilmiş durumda.
Bu sorunların çözüm
yolu, hukuk devletinden, parlamenter demokrasiden, liyakatten ve bunları
özgürce tartışmaktan geçiyor. İşte uluslararası ve
özellikle de Avrupa Birliği ülkeleriyle ilişkilerimizin itibarlı
ve saygın temelde geliştirilmesi, çağdaş, dünyanın
evrensel kabul görmüş değerlerini hâkim kılmadan ve elbette en önemlisi
nitelikli bir eğitim sistemini hâkim kılmadan biz bunda
başarılı olamayacağız.
Değerli milletvekilleri
-evet, sürem de azaldı- işte eğitim sisteminin gelmiş
olduğu nokta hepimizin gözleri önünde. On beş yıl içinde 6 bakan
ve 14 kez değişen ve bir sorun yumağına dönüşen
eğitim sistemi. İşte hepimiz şahit olduk, Sayın Bakan
da bizlerle birlikte canlı yayında eğitim sisteminin
değiştiğini öğrendi.
Görüldüğü gibi, bizler
hep birlikte bu Parlamentonun üyeleri olarak ortak akılla, tek
kişinin vesayetinden kurtularak bizden çözüm bekleyen
vatandaşlarımızın sorunlarını öncelemeli ve
yasama organımızın saygınlığını
korumalıyız.
Saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Günün son
konuşmasıydı zannediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
25inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısının 25inci maddesinde
öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde
düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 25 - 6325
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının (d)
bendinde yer alan "ve uygulamalı ibaresi madde metninden
çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"(4) Daire
Başkanlığı, sicile kayıtlı bulunan
arabulucuları, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece
mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon
başkanlıklarına gönderir. Bir arabulucu, en fazla üç komisyon
listesine kaydolabilir.
Kemal
Zeybek Gülay
Yedekci Bülent
Öz
Samsun İstanbul Çanakkale
Serdal Kuyucuoğlu Kazım Arslan Mahmut Tanal
Mersin Denizli İstanbul
Ömer
Süha Aldan Necati
Yılmaz Mehmet
Gökdağ
Muğla Ankara Gaziantep
Zeynel
Emre Namık
Havutça Cemal
Okan Yüksel
İstanbul Balıkesir Eskişehir
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI
ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Sayın
Altay, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının daha iyi
anlaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 491
sıra sayılı İş Mahkemeleri Kanunu
Tasarısının çerçeve 25inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 25 - 6325
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fırkasının (ç)
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (e)
bendinde yer alan "ve uygulamalı ibaresi madde metninden
çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
ç) 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler
geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir
yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış
olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve
bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp,
rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat
karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma,
suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya
kaçakçılık, gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma,
yalan tanıklık ve yalan yere yemin suçlarından mahkûm olmamak,
(4) Daire
Başkanlığı, sicile kayıtlı arabulucuları,
görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet
komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon
başkanlıklarına gönderir. Bir arabulucu, en fazla üç komisyon
listesine kaydolabilir.
Mehmet
Muş Mehmet
Doğan Kubat Necip
Kalkan
İstanbul İstanbul İzmir
Zekeriya Birkan Ayşe Keşir İsmail Emrah
Karayel
Bursa Düzce Kayseri
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) Uygun görüşle takdire sunuyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI ABDULHAMİT
GÜL (Gaziantep) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Mehmet Muş
ve arkadaşlarının önergesinin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Ara bulucular siciline
kayıt olabilme şartlarında değişiklik yapılarak
kasten işlenmiş bir suçtan mahkûm olmamak şartı, kasten
işlenen bir suçtan dolayı bir yıldan fazla süreyle hapis cezasına
ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine
karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine
karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat
karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık, gerçeğe
aykırı bilirkişilik yapma, yalan tanıklık ve yalan
yere yemin suçlarından mahkûm olmamak şeklinde
değiştirilmektedir.
Ayrıca önergeyle,
tasarının TBMM Adalet Komisyonunda kabul edildiği tarihten sonra
Resmî Gazete'de yayımlanan 691 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 9uncu maddesiyle maddenin 2nci fıkrasına eklenen bent
sebebiyle değişen teselsüle uyum sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Gerekçesini
okuduğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 25inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
26ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
27nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
28inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
29uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
30uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Çalışma süremiz
sona erdiğinden, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri görüşmek üzere, 12 Ekim 2017 Perşembe günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hayırlı
akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.21
(x) 491 S.Sayılı Basmayazı 4/10/2017 tarihli 3üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) )Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.