TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
68inci
Birleşim
8
Mart 2018 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, 12 Mart Erzurumun
düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
4.- Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, Afrinde
hayatını kaybeden şehitlere Allahtan rahmet, gazilere
şifalar dilediğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
5.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, uzman
jandarmaların sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladığına ve Hükûmetin MESAMın
yönetiminden elini çekmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününü kutladığına ve MESAMa kayyum
atanması kararının acil kaldırılması ve
hukuksuzluğa son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, emeklilik
hakkı elde etmiş ancak prim borcu bulunan yurttaşların sorunlarına
ilişkin açıklaması
12.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, resmî
ilanların yerel basına verilmemesi uygulamasından derhâl
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
15.- Giresun Milletvekili Sabri Öztürkün, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
16.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıçın,
8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
17.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından, kadın çiftçilere
pozitif ayrımcılık ve destek verme konusunda ne gibi
çalışmaları olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
18.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
19.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ve kadınların
istihdamı konusunda yaşanan ayrımcılık sorununun
araştırılması amacıyla verdikleri önergeye siyasi
partilerin desteğini beklediklerine ilişkin açıklaması
20.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
21.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladığına ve kadının
özgürlüğü, eşitliği ve saygınlığının
cumhuriyet değerlerinin korunmasına bağlı olduğuna
ilişkin açıklaması
22.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
23.- Konya Milletvekili Leyla Şahin Ustanın, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününü kutladığına, Afrinde mücadele
içerisinde olan askerlerin ailelerine milletvekilleri ve kadınlar olarak
büyük destek verdiklerine ve bugünün, kadınların acılarıyla
değil, mutluluklarıyla ve iyilikleriyle anıldığı
bir gün olmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
24.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Elâzığ
Milletvekili Ömer Serdarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
25.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın, Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun 533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
26.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın 533
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
27.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
28.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
29.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
30.- İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Maliye Bakanı
Naci Ağbalın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
31.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, ön lisans muhasebe
bölümü mezunlarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün 533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, görüşülmekte
olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısının
sakıncalı hususlarıyla ilgili Hükûmete yapıcı
önerilerini sunduklarına ve iyi niyet göstergesi olarak sorun
barındırmayan maddelerdeki önergeleri geri çektiklerine ilişkin
açıklaması
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
kutladığına ilişkin konuşması
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, kadınların
istihdamı konusunda yaşanan ayrımcılık sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan, İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve
arkadaşlarının (10/1013) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Mart 2018 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
tarafından, ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlali
iddialarının araştırılması ve bu ihlallerin bir
an önce giderilmesi amacıyla 8/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve
arkadaşları tarafından, bireysel silahlanmayı
azaltmanın ve ateşli silah alışverişinin engellenmesi
yollarının belirlenmesi amacıyla 8/3/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Elâzığ
Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun,
Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın, İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Maliye Bakanı
Naci Ağbalın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM)
Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü
Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü
Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına
İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/848) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/428) ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167)
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kefalet
Sandığı Başkanlığı ihalelerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Naci Ağbalın cevabı (7/23674)
2.- Hatay
Milletvekili Serkan Topal'ın, Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlardaki engelli kadrolarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekcinin
cevabı (7/23846)
3.- Hatay
Milletvekili Serkan Topal'ın, 2013-2018 yılları arasında
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekcinin cevabı (7/23847)
8 Mart 2018 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline
gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 8 Mart
Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Emine Yavuz
Gözgeçe aittir.
Buyurun Sayın Yavuz Gözgeç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeçin, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
nedeniyle söz almış bulunmaktayım.
AK PARTİ iktidarında kadınlarımızın
sosyal, ekonomik, siyasi hayatın her alanında hak ettiği yerde
olmasında reform niteliğinde adımlar
atılmıştır. Anayasada getirilen pozitif
ayrımcılık ilkesi, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, İş
Kanununda kadınlar lehine yapılan düzenlemeler, kadına şiddette
sıfır tolerans anlayışıyla 6284 sayılı
Yasanın çıkarılması, şiddet önleme ve izleme
merkezlerinin kurulması, kadın konukevi sayılarının
artırılması, mağdurun ve şiddet uygulayanın
birlikte takip edildiği teknik takip sistemi bu yapılanların
sadece bir kısmı.
AK PARTİ olarak biz sadece Türkiyede
değil, dünyada kadın, erkek, çocuk; tüm insan hakları konusunda
samimi ve kararlı bir duruş sergiliyoruz. Ancak ülkemizde daha dün
başörtülü kadınlara hayat hakkı tanımayanların, ikna
odalarında psikolojik şiddetle başlayıp fiziksel
şiddete varan zulmün yanında saf tutanların bugün
özgürlüklerden, kadın haklarından bahsetmesi ne kadar samimidir,
halkımızın vicdanına bırakıyorum.
Diğer yandan, kız çocuklarını
dağa kaçıran, istismar eden, terörist olmaya zorlayan, canlı
bomba olarak kullanan terör örgütlerine sırtını
dayayanların, âdeta terör örgütlerinin sözcülüğünü yapanların
kadına dair tek bir söz söylemeye hakları yoktur.
Değerli milletvekilleri, 8 Mart aslında
acı bir olay üzerine kutlanmaya başlanan bir gün. Amerikada New York
kentinde bir dokuma fabrikasında insanlık dışı
şartlarda düşük ücretle çalışmak zorunda kalan ve yanarak
can veren 129 kadın
Kan, gözyaşı, vahşet üzerine kurulu
sömürü düzenlerinin bugün böyle günleri ihdas etmeleri, zannediyorum, günah
çıkarma çabalarından kaynaklanıyor. Kadınların insan
olup olmadığının tartışıldığı
imha medeniyetinin izlerini, Afrika seyahatinde, Senegalde insanların
köle olarak satıldığı, hastalananların köpek
balıklarına atıldığı Goree Adasında,
Cezayir'de Şehitler Abidesinde gördük; yine Saraybosna'da,
Birleşmiş Milletler güçlerinin gözleri önünde 8 binden fazla Müslüman
Bosnalı kadının hunharca öldürüldüğü Srebrenitsa
katliamında gördük.
Kadın hakları konusunda mangalda kül
bırakmayan Batı medeniyetinin iki yüzlülüğünü bugün de
Suriye'de, Doğu Guta'da milyonlarca kadının katledilmesine
sessiz kalmalarında, hatta bu zulme ortak olmalarında görüyoruz.
Biz diyoruz ki kadın erkek, çocuk, tüm
canlılara, tüm yaratılmışlara şiddet insanlık
suçudur. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi,
kadının gasbedilen hakkı tüm insanlığa
yöneltilmiş bir tehdittir. Eğer kadın mutluysa o ülke de
mutludur, eğer kadın umut içindeyse o ülke de umut içindedir. Çünkü
bizim kadim medeniyetimizde kadın-erkek ayrımı
yapılmaksızın insan eşrefimahlukattır,
yaratılmışların en şereflisidir.
Bizim tarihimizde ben değil biz
şuuruyla medrese, şifahane kütüphane, vakıfları kuran
kadınlarımız var. Erkeklerle omuz omuza kurtuluş
destanları yazan Halide Onbaşılarımız, Şerife
Bacılarımız, Tayyar Rahmiyelerimiz, Fatma
Çavuşlarımız, Nene Hatunlarımız var. 15 Temmuz hain
darbe teşebbüsüne karşı meydanlara inerek vatanı için
canını ortaya koyan kahraman kadınlarımız var.
Tankların altında ezilerek şehit olan Türkan Türkmen Tekin,
namazını kılıp eşi Evde kal. demesine rağmen
eşiyle beraber evden çıkarak 15 Temmuz Şehitler Köprüsünde
şehit olan Ayşe Aykaç, Sevgi Yeşilyurt, Yıldız Gürsoy,
özel harekât polislerimiz Kübra Doğanay, Cennet Yiğit, Demet Sezen,
Sevda Güngör, Zeynep Sağır, Gülşah Güler; her birini rahmetle
anıyorum. Şimdi Afrinde Zeytin Dalı Harekâtında terörle,
teröristlerle mücadele eden Biz Nene Hatunların torunlarıyız,
vatan aşkı bize onlardan miras kaldı. diyen kadın
subaylarımız var. Sahip olduğumuz köklü medeniyetimizle
bağlarımızı koparmadan, sevgi ve merhamet dilini hâkim
kılarak kadın-erkek hep birlikte daha güçlü bir Türkiyeyi inşa
edeceğimize inanıyorum.
Benim 8 yaşında bir oğlum var, ona
dedim ki: Kadın haklarıyla ilgili bana bir iki cümle yazar
mısın? Onun yazdığı bir iki cümleyi ben burada okumak
istiyorum: Kadınlar olmazsa hayat güzel olmaz, kadınlar olmazsa oğullarımız
da olmaz. diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yavuz
Gözgeç.
Gündem dışı ikinci söz, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat
Altaca Kayışoğluna aittir.
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlunun, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum.
Keşke Meclisimizin ana gündemi
kadınların başta şiddet olmak üzere yoksulluk,
eğitimsizlik gibi sorunları olsa biz de bu konuları gündem
dışı konuşmak zorunda kalmasak. Buradan, çalıştığı
için bizi ekranları başında izleyemeyen tüm emekçi
kadınlarımıza; çocuğuna ne yedireceğini düşünen
milyonlarca yoksul kadın kardeşlerime; yoksulluğunu, eğitimsizliğini,
uğradığı şiddeti, adaletsizliği düşünmesin,
sorgulamasın diye kadın programları adı altında
modern uyuşturuculara maruz kalan kadınlarımıza ve bizi
ekranları başında izleme fırsatı bulan, kadınlar
için kimlerin ne yaptığını, ne söylediğini, nasıl
çırpındığını görebilen, duyabilen
kadınlarımıza; her 8 Martta çiçekler verilerek gönlü
alınan, 9 Marttan itibaren günde 3-4ünün cinayete kurban giden ve çiçek
değil insan olmak isteyen kadınlarımıza; her defasında
cennetin ayakları altında olduğu söylenen ve hiçbir cennete
değişmeyeceği evladını teröre kurban veren, bundan
sonra da tarifsiz acılarıyla baş başa kalan şehit
analarımıza ve doğduğu şehirde dahi
yaşadığı köyden başka hiçbir yeri görmeyen, görmeden
ölecek olan kadınlarımıza; zorla evlendirilmiş, her gecesi
kabus, her gündüzü gece olan küçücük kız çocuklarımıza; her 8
Martta ve her türlü, kadına karşı eylemde, söylemde, hak
mücadelesinde göğsünü siper eden, mücadele eden, geleceğini, bedenini
bedel olarak öne atan, başta Kezban Saçılık olmak üzere, bütün
cesur yürekli kadınlara; tek suçu yolda yürümek olan, bu yüzden hiç
tanımadığı bir erkeğin yumruğuna, tekmesine maruz
kalan başörtülü başörtüsüz, şortlu montlu kadınlara;
sevgilisinin, eşinin ya da hiç tanımadığı bir
erkeğin taleplerine cevap vermediği ya da ayrılmak istediği
için maalesef -yarından itibaren ve belki de bugün- günde 4-5i öldürülen
kadınlarımıza; çocuğunu
ısıtamadığı ya da ekmek götüremediği için,
geçmişte olduğu gibi bugün de belki şu anda evinde intiharı
düşünen çaresiz kadınlara selamlarımı, sevgilerimi,
utançlarımı, özürlerimi gönderiyorum.
Keşke bu bahsettiklerimi tek bir kadın
daha yaşamadan burada gerçekten çözüm üretebilecek politikaları,
kanunları hayata geçirebilseydik, keşke bunun için parmak
sayımız fazla olsaydı, keşke kadın haklarını
güvence altına alan laik, demokratik cumhuriyeti koruyabilseydik. Bilinçaltımızda
dahi hayatımızın her zerresine yerleşmiş olan
eşitsizliği, bu ayrımcılığı yüz
altmış yıl daha beklemeden bitirebilsek keşke.
Biz yıllarca İstanbul nere ağalar?
Gel gösterelim anam. deyip uçkuruna saldıran erkeklerin, maalesef,
izlediğimiz bu sahnesiyle güldük, eğlendik; böyle bir
toplumdayız. Milattan iki bin beş yüz yıl önceki mantık da
aynıydı. Herodot anlatır, der ki: Persler işgal
ettiğinde Ksanthosu, Likyalılar -Milattan Önce 500lü yıllarda-
kadınlar, çocuklar biz yenildikten sonra tecavüze uğramasın diye
bir kaleye kapatıp ateşe verip yakarlar.
Peki, bugün ne yapıyor egemen güçler, erkek
egemen iktidarlar? O kadınları güya tacizden, tecavüzden korumak için
aynı mantıkla pembe vagonlara, pembe otobüslere, en çok da evlerine kapatıyorlar.
Kadını meta olarak gösteren hikâyeleri çocuklarımızın
bilinçlerine enjekte eden cinsiyetçi müfredatla en üst düzeyden Hiç
kadın-erkek eşit olur mu? Fıtrata aykırı. deyip
eşitsizliği körükleyen söylemlerle maalesef kadınların
sorunlarını artırıyorlar.
İki gündür burada ve basında birçok veri
konuşuluyor. Biliyoruz ki seneye de 8 Martta, maalesef, kadın-erkek
eşitsizliğinde 144 ülke arasında kaçıncı sıraya
gerilediğimizi konuşacağız. Ondan sonra, 8 Mart bitince
yine bu veriler artmaya devam edecek.
TÜİK verilerine göre 10 kadından 1i
üniversite okuyabiliyor, gerisi okuyamıyor. Kadın istihdam oranı
yüzde 28. Yine bu verilere göre 100 kadından 9u iş bulabiliyor.
Eğitime ulaşım, siyasete katılım, ekonomik
katılım ve fırsat eşitliğinde resmî verilere göre de
sonlardayız. 2017de 409 kadın, 2018 yılının ilk iki
ayında 75 kadın öldürüldü.
Soruyorum size değerli milletvekilleri: Biz, bu
tabloda, bu koltuklarda neden oturuyoruz? Biz neden çözüm üretemiyoruz? Bizi
engelleyen irade nedir?
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Gündem dışı üçüncü söz, 12 Mart
Erzurumun düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili Kamil Aydına
aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
3.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydının, 12 Mart Erzurumun
düşman işgalinden kurtuluşunun 100üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
KAMİL AYDIN (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Birinci Dünya
Savaşı sırasında 16 Şubat 1916 tarihinde Rus
işgaline uğrayan Erzurum, iki yıllık esaretin ardından
yerel halkın direnişi ve 1inci Kafkas Kolordu Komutanı
Kazım Karabekir komutasındaki kuvvetlerce Rusların lojistik,
silah ve mühimmat desteğiyle yöre halkına her türlü cezayı,
cefayı ve işkenceyi yaşatan Ermeni Hınçak ve Taşnak
çetelerinden 12 Mart 1918 tarihinde kurtarılmıştır.
Erzurumun düşman işgalinden
kurtuluşunun 100üncü yılını idrak ettiğimiz bu
günlerde, aynı zamanda Dünya Kadınlar Gününü de kutlamaktayız.
Kadını tanımlayan, kadını betimleyen birçok veciz
ifadeler bulunmaktadır yani kadın ailedir, kadın annedir,
kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın
gelecek nesillerin teminatıdır. Bu iki anlamlı etkinliği
vesile kılarak bu vasıfların hepsine sahip ve söz konusu vatan
olduğunda her şeyi teferruat gören 2 kadın abide
şahsiyetten söz etmek istiyorum.
Bunlardan birincisi Fatma Seher Erden,
namıdiğer Kara Fatma. 1888 Erzurum doğumlu Kara Fatma, eşi
Binbaşı Ahmet Beyi Sarıkamış Harekâtında
şehit vermişti ve kendisi ondan sonra Millî Müfreze Komutanı
olarak onbaşı, çavuş, ta üsteğmenliğe kadar millî mücadelede
yer almıştı. İzmir, Sakarya, Dumlupınar ve Bursa
başta olmak üzere, Millî Mücadelenin birçok cephesinde kahramanca ve
kadınca yer almıştır. Çavuşluktan
üsteğmenliğe kadar süren kahraman askerî hayatı, devamında
sivil yaşamı 2 Temmuz 1955te, 67 yaşında Darülacezede son
bulmuştur. Emekli maaşını da Kızılaya
bağışlayan Fatma Seher Hanım, Kasımpaşadaki
Kulaksız Mezarlığında rahmetiyle yatmaktadır.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Allah gani gani rahmet
eylesin.
KAMİL AYDIN (Devamla) 93 Harbinde düşman
tabyalara dayandığında ağır yaralı Hasan
kardeşini ve üç aylık yavrusunu bırakıp kardeşinin
silahını kaptığı gibi Aziziye tabyalarına hücum
eden diğer bir kadın karakterimiz, diğer bir kadın
kahramanımız Nene Hatundur. Hayatının sonraki döneminde de
felçli kızına ve yaşlı kocasına bakarak
kahramanlığını sürdürmüş, hatta teklif edilen
yardımı kabul etmeyip çalışabileceği bir iş
talebinde bulunmuştu. Bölgeyi ziyaret eden ABDli bir generalin onu
ziyareti sırasında elini öperek Birçok millet, kahramanlarını
sadece kahramanlık sanatı olan ordularının içinde arar ve
ancak bu şekilde bulurken Türklerde hakiki kahramanlar akla gelmeyen,
mütevazı köşelerindeki sakinlerdir. demiştir.
Günümüzde de köşelerine çekilmiş,
mütevazı ve asil tavırlarıyla yüksek idealleri gereği
insanlığa, ülkesine, ülküsüne, vatanına, devletine hizmet eden
kadın kahramanlarımız tarihe not düşmeye devam etmektedir.
Bunlar arasında insanlığın en etkin ortak dili olan ve
sevgi dili olan müziği öğretmekten başka amacı olmayan ve
hainlerce katledilen Aybüke kızımız akla gelen ilk isimdir.
Şehit öğretmenimiz Aybüke Yalçını rahmetle, minnetle
anıyoruz bu güzel günde.
Ve Anneciğim, ben masa
başındayım, benden daha önemli görevleri olan, cephede bire bir
savaşan arkadaşlarım var, onlar için dua et lütfen. diyen ve
ailesi tarafından maddi varlığı Mehmetçik Vakfına
bağışlanan Yarbay Songül Yakut da diğer adı
yaşayan, tarihe not düşen bir kadın
kahramanımızdır. Onun şahsında bugün Afrinde mücadele
eden kadın askerlerimize de buradan selam olsun. Dualarımız ve
başarı dileklerimiz de onlarla. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri, kısaca,
varlıklarıyla bire bir kahramanlık simgesi olan
kadınlarımıza günümüzde artan şiddet, taciz, tecavüz ve
cinayetleri şiddetle kınıyor ve burada hazırunda bulunan
kadınlar başta olmak üzere tüm kadınların Kadınlar
Gününü kutluyor, en derin saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Aydın.
Şimdi sırada sisteme giren
milletvekillerine birer dakika süreyle söz vermek var ama Halkların
Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Filiz Kerestecioğlu
bundan önce söz istedi, kendisi biraz sonra Genel Kuruldan ayrılmak
zorunda, ben de daha sonra kullanacağı sözü şimdi veriyorum.
Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
III.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demirin, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ayrılmak zorunda olduğum için önce söz
almak istedim.
Şiddetsiz, barış içinde bir dünya
için mücadele eden, Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizimdir.
diyen, kadınlar arası dayanışmayı her alanda yükselten
tüm kadınları selamlıyor ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum. 8 Mart, bir mücadele ve dayanışma günüdür.
Bu Meclis çatısı altında bir konuyu
da özellikle ifade etmek isterim. Bu Meclis çatısı altında
tacize uğradığını, herhangi bir taciz gördüğünü
düşünen, ifade eden ya da ifade etmekte zorlanan her kadınla
dayanışma içerisinde olduğumuzu, ister vekil olsun ister
çalışan olsun, her zaman bize başvurabileceklerini, kendileriyle
gereken dayanışmayı her zaman göstermeye hazır
olduğumuzu da ayrıca ifade etmek isterim. Çünkü gerçekten
kadınlar arasında dayanışma olmadığı zaman,
tacize, tecavüze, şiddete hep birlikte karşı
çıkmadığımız zaman, barış için hep birlikte
söz söylemediğimiz zaman bu dünya daha güzel bir yer olmayacak. O nedenle,
biz bugün alanlarda olacağımız için burada olamayacağım.
Yaşasın 8 Mart diyorum, yaşasın
kadın mücadelesi diyorum.
(İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu
Demirin Yaşasın 8 Mart yazılı bir pankart açması)
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyor,
başta Meclisteki tüm çalışan ve vekil kadınların 8
Martı olmak üzere tüm dünyadaki kadınların 8 Mart
dayanışma, mücadele, Kadınlar Gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kerestecioğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi de sisteme
giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz
vereceğim. Bugün 15 milletvekiliyle sınırlı
tutacağım söz hakkını fakat daha sonra söz talebinde
bulunacak bütün kadın milletvekillerine söz vereceğim. Bu
sıralamada da hangi sırada girmiş olursa olsun ilk önce
kadın milletvekillerine söz vereceğim.
İlk söz Sayın Sibel Özdemire aittir.
Buyurun Sayın Özdemir.
2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Pozitif ayrımcılığınız
için de ayrıca teşekkür ediyorum.
Evet, 1857 yılında New Yorkta, daha iyi
çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret
talepleri sonucu hayatlarını kaybeden kadınları ve
ülkemizde kurtuluş mücadelesinden bu yana tüm kahraman
kadınlarımızı ben de saygıyla anıyorum. Bu
mücadeleden bu yana, kadınların ve özellikle ülkemizde
kadınların hak, adalet ve özgürlük mücadelesi ve talepleri giderek
artmıştır. Özellikle bu iktidar döneminde kadınların
mücadele alanları olan şiddet, istismar, işsizlik, eğitime
erişim, cinsiyet eşitsizliğinde sorunlar katlanarak
artmıştır. Giderek kötüleşen istatistikler, veriler bir
yana, kadınların kazandığı haklarını da
kaybetme riskiyle, toplumun yaşam mücadelesi içinde oldukları bir
dönemdeyiz.
Değerli milletvekilleri, tüm zorluklara
rağmen yılmadan, mücadelesini kazanan kadınlarla birlikte
ülkemizde adaleti, huzuru ve demokrasiyi 2019'da tek
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Yaşar
3.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşarın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
SERAP YAŞAR (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Vicdan Konvoyu dün Ankara'dan yola çıktı.
Suriye'de savaş mağduru, tutuklu, taciz ve tecavüze uğrayan
kadınların dramına dikkat çekmek için bir grup vicdan sahibi
kadın insanlığın vicdanına doğru yola
çıktılar. Bugün Dünya Kadınlar Günü, bölgemizde tarihin en
ağır göç dalgası yaşanıyor ve bu göçten,
savaşlardan en fazla etkilenenler de kadınlar. Bu kadar
ağır yükün altında sessiz çığlıklarıyla
dünyaya sesleniyorlar. Vicdan Konvoyu henüz yoldayken bugün mutlu bir haber
aldık, 11 kadının serbest
bırakıldığını öğrendik. Yüce Meclisimizin
huzurunda, Sayın Cumhurbaşkanımıza, tüm kadın
meselelerinde olduğu gibi bu konuya da bizzat vaziyet ettiği için
sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Bilge Kral Aliya'nın Her şey
bittiğinde hatırlayacağımız
düşmanlarımızın sözleri değil,
dostlarımızın sessizliği olacak. sözünü de
hatırlayarak Vicdan Konvoyuyla bu çığlığa ses veren
dost kadınları kutluyorum. Onların ve tüm kadınların
Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Ceritoğlu Kurt
4.- Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurtun, Afrinde
hayatını kaybeden şehitlere Allahtan rahmet, gazilere
şifalar dilediğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutladığına ilişkin açıklaması
LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT
(Çorum) Teşekkürler Sayın Başkan.
Hafta sonu Kilisteydik ve izlenimlerimi
paylaşmak istiyorum: Şu anda Afrinde Suriyeli, Kilisli, Hataylı
kadınların ve genç kızların namusu ve geleceği için
mücadele eden Mehmetçiklerimize zaferler diliyorum. Onlara yol açan
Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımı iletiyorum.
Kaybettiğimiz şehitlere Allahtan rahmet, gazilerimize şifalar
diliyorum. Bu operasyonu istila olarak nitelendiren yurt içi ve yurt
dışı zihniyetleri kınıyorum. Tüm kadınların
ve kadınların kıymetini bilen herkesin Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Tümer
5.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümerin, uzman
jandarmaların sorunlarına ilişkin açıklaması
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) Sayın
Başkan, toplumun huzurunu sağlamaya yönelik özellikle kırsaldaki
özverili çalışmalarıyla dikkat çeken ve İçişleri
Bakanlığı bünyesine alınan uzman jandarmalar, astsubaylarla
aynı eğitimi almalarına rağmen özlük haklarında birçok
sorunla karşı karşıyadır. Astsubaylar gibi bir
yıllık eğitimden sonra altı aylık görev başı
eğitimi ve son olarak gerçekleştirilen sınavın
ardından tüm şartları tamamladıktan sonra asaleten göreve
başlayan uzman jandarmaların eğitim süreleri astsubaylar gibi
fiilî hizmetten sayılmalı, üst rütbeye geçişte
kontenjanları artırılmalı, astsubaylığa
geçişlerinde konulan 31 yaş sınırı 40a yükselmelidir.
Kadroları kapalı olduğu için, astsubay kadrosunda
çalıştırılmalarına rağmen astsubaylara uygulanan
3600 ek göstergelerden de yararlanamayan, orduevlerine dahi alınmayan
uzman jandarmaların özlük haklarında ve sosyal hayatlarında
acilen düzenleme yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN Sayın Balbay
6.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbayın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladığına ve Hükûmetin MESAMın
yönetiminden elini çekmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz. Toroslarda
güzel bir söz vardır, bir iş iyi sonuçlanmışsa, bir iş
güzel olmuşsa derler ki: Pek kadın oldu. Bütün dünyanın pek
kadın olduğu bir yaşam istiyoruz. Dünya Kadınlar Gününü
bir kez daha kutluyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Hükûmet, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin (MESAM)
yönetimine de kayyum atadı. Türkiye Barolar Birliğine müdahale
ettiniz. Türk Tabipleri Birliğine müdahale ettiniz. Meslek birliklerinden
istediği nedir bu Hükûmetin? Oraların yaptığı kimi
faaliyetleri, kimi açıklamaları siyasi bulabilirsiniz ama müziğe
de mi müdahale edeceksiniz? Bundan sonraki kanun hükmünde kararnameyle hangi
tür müziklerin yapılması gerektiğine mi karar vereceksiniz? 9
bin üyeli MESAMdan elinizi çekin diyorum. Sanat talimatla olmaz diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın
7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydının, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
ERKAN AYDIN (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütün kadınların 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününü kutluyorum. Kadınlar kitap gibidir. demişler,
ne güzel demişler ama kitap okuma oranı düşük bir ülkede
anlaşılmayı beklemek ve değer görmek de bir hayli zor. Kadınların
gülümsemediği bir ülkenin erkekleri de huzur bulamaz. Nitekim, son on
beş yılda trajik tablo açık ve net: Kadın cinayetleri,
kadın ve çocuklara yönelik tacizler, kadın haklarının geri
alındığı Medeni Yasada değişiklikler ve ikinci
sınıf insan konumuna getirilmek istenen kadın. AKP
iktidarında tablo hazin. Oysa Mustafa Kemal Atatürk der ki:
Kadınlarını geri bırakan toplum geride kalmaya mahkûmdur.
Kadınlar dünyanın yarısıdır, diğer yarısını
da dünyaya getirendir.
Diyorum ki: Tüm kadınların Dünya Emekçi
Kadınlar Günü kutlu olsun.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlunun, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bizler cennetin anaların ayaklarının
altında olduğuna inanan, kendisine yapılmasını
istemediğini bir başkasına yapmamayı tavsiye eden bir
medeniyetin temsilcileriyiz. 8 Mart Kadınlar Günü sadece bir gün
değil dayanışmanın, dostluğun ve kardeşliğin
de günü hâline gelmiştir. Dünya görüşleri, ideolojileri ne olursa
olsun bütün kadınlarımızın haklarını savunuyoruz.
Kadın Hak nurudur. diyen Hazreti Mevlânâ, kadından üstün
olduğunu zanneden erkekleri de bilgisi, sevgisi az insanlar olarak bu
sözüyle tasvir etmiştir. Tarihimizde Terken Hatundan, Hayme Anadan, Nene
Hatundan, Kara Fatmaya kadar efsane hâline gelmiş nice
kadınlarımız vardır. Dünyanın en fedakâr
kadını analarımızdır. Bizim analarımıza,
elleriyle sarıp sarmaladıkları kınalı
kuzularını devlet için, millet için, bayrak için, vatan için feda
eden analarımıza, şehit analarımız başta olmak
üzere tüm kadınlarımıza Dünya Kadınlar Gününde
şükranlarımı sunuyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Arslan
9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslanın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününü kutladığına ve MESAMa kayyum
atanması kararının acil kaldırılması ve
hukuksuzluğa son verilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
öncelikle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü yürekten kutluyorum.
Sorum Kültür ve Turizm Bakanına: MESAM Yönetim
Kurulu hakkında başlatılan teftişin sonucu alınmadan
mevcut yönetime acele işten el çektirilmesinin ve kayyum
atanmasının sebebi nedir? Bakanlığınızın
MESAMa atadığı kayyum ile sanata ve ifade özgürlüğüne,
milyonların haklarına karşı yapılan bir
saldırı olduğu bir gerçektir. Atanan kayyuma meslek birliği
içindeki olağan anlaşmazlıklar karşısında taraf
olduğunuz, açıklıkla ortaya çıkmıştır.
Kayyum atamasından vazgeçerek Bakanlığınızın taraf
olmadığını göstermek zorundasınız.
Ayrıca MESAM, genel kurulunun ertelenmesinin
yasalara aykırı olduğunu bu ertelemenin 500 bin Türk
liralık bir zarara yol açacağını söylüyor ve bu karardan
vazgeçilmesini, genel kurulun yapılmasını bekliyor.
Bakanlığınızın yasaya aykırı olarak
verdiği bu karardan vazgeçmesini, taraf olmadığını
göstermesini, kayyum kararının acilen
kaldırılmasını ve hukuksuzluğa son verilmesini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Gürer
10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürerin, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde)
Teşekkürler Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde emekçi
kadınlarımızı selamlıyorum. 8 Mart, 1857
yılında emekçi kadınların emek mücadelesi için yanarak can
verdiği günün adıdır. Günümüzde evde, işte, eğitimde,
sosyal yaşamda kadınların sorunları çözüm beklemektedir.
Kadına şiddet tırmanırken mobbing dâhil sorun olmaya devam
etmektedir. Kadın emek sömürüsü, kayıt dışı
çalıştırma, fazla mesai ödemeden çalıştırma gibi
sorunlar ne yazık ki sürmektedir. Özellikle anne olunca işsiz
bırakılan, sendikalarda dahi yeterince temsil edilemeyen,
eşitsizliği her alanda yaşayan
kadınlarımızdır. Çağdaşlığa,
aydınlığa, özgürlüğe bir toplum erecekse kadına
verdiği değerle bu tanımlar anlam kazanır.
8 Martın, bugünün anısına tüm
çalışan kadınlarımıza ikramiye verilmesi ve bu konuda
bir yasal düzenleme yapılması şarttır. Mustafa Kemal
Atatürkün öncülüğünde seçme seçilme hakkına eren
kadınlarımız, toplumsal yaşamda her sorunlarının
çözümünde gereken her yasal düzenlemeyi hak etmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gaytancıoğlu
11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlunun, emeklilik
hakkı elde etmiş ancak prim borcu bulunan yurttaşların
sorunlarına ilişkin açıklaması
OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Emeklilik hakkı elde etmiş ancak
BAĞ-KUR ve Sosyal Sigortalar Kurumuna prim borçları olan
yurttaşlarımızla ilgili, Ziraat Bankası dört yıla
kadar uzayan vadelerle kredi vermektedir. Yüzde 1,28 faiz oranıyla borcun
yüzde 90ına kadar verilen bu krediden Ödemelerin çok. Sicilin bozuk.
gibi nedenlerle yine birçok yurttaşımız yararlanamıyor.
Hâlbuki alınacak emekli maaşı, doğrudan Ziraat
Bankasının olacak. Bu olanaktan yararlanacaklar da emekli olacaklar.
Eğer sosyal devlet ilkesini benimsiyorsanız ve bu hakkı
kullanmak isteyenlere kolaylık sağlamak istiyorsanız neden bu
kadar yüksek bir faiz alacaksınız, neden sicili bozuk
yurttaşları yararlandırmıyorsunuz? Düşürün faizi,
görmeyin sicili. Emekli olacak mağdur durumda birçok
yurttaşımız sizden cevap ve yardım beklemektedir.
BAŞKAN Sayın Atıcı
12.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, resmî
ilanların yerel basına verilmemesi uygulamasından derhâl
vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, yerel basın, AKP
tarafından yok ediliyor. Yerel basının can damarı olan
resmî ilanlar, bundan böyle Basın İlan Kurumunun resmî sitesinde
yayınlanacak. Bu, yanlıştır. Yerel basın, devletten
aldığı ilan parasıyla ancak ayakta durabilmektedir. Yerel
basın, bu ilanlardan mahrum kalırsa sadece reklam gelirleriyle
yaşamaya çalışacaktır. Bu durumda parayı veren,
düdüğü çalmaya çalışacak; onurlu, dik duran ve kalemini satmayan
gazeteciler açlığa mahkûm edilecektir.
Seçim ortamına girdiğimiz bugünlerde yerel
basının âdeta cendereye alınması, AKPnin bu seçimlerden
nasıl korktuğunun ve çaresizlik içinde
çırpındığının önemli bir göstergesidir. Resmî
ilanların yerel basına verilmemesi doğru değildir ve bu
uygulamadan derhâl vazgeçilmelidir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Taşkın
13.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkının, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Aileden
başlayarak, hayatımızın her yerinde ve her anında
sevgileri, emekleri ve fedakârlıklarıyla dünyamızı
güzelleştiren kadınlarımızın Dünya Kadınlar
Gününü tebrik ediyorum.
AK PARTİ olarak on altı yıldır
gerçekleştirdiğimiz reformlarla kadınlarımızın
çalışma hayatı, eğitim, ekonomi, siyaset ve sosyal
alanlardaki konumlarını güçlendirdik,
kadınlarımızı dezavantajlı kılan birçok uygulamayı
yürürlükten kaldırdık, kadına yönelik şiddet ve
ayrımcılık suçlarını en sert şekilde
cezalandıran düzenlemeleri hayata geçirdik.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününün,
kadının saygınlığı ve hakları konusunda
önemli bir farkındalığa vesile olmasını, bu alanda
yaşanan sorunların çözümüne katkı sunmasını,
savaşın, şiddetin, yoksulluk ve yoksunluğun mağdur
ettiği nice kadına umut olmasını temenni ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Sayın Çamak
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
8 Mart vesilesiyle
kadınlarımızın siyasette ve toplumsal yaşamda daha
fazla yer alabilmelerini diliyor, kendine çizilen sınırları
reddeden, düşünen, sorgulayan ve baş eğmeyen tüm
kadınlarımızın Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
kutlarım.
Kadının toplumsal yaşamdaki yerinin
öneminin anlaşılması açısından Hünkâr Hacı
Bektaş Velinin şu sözünü ve bir deyişini hatırlatmak
isterim: Bir erkeği okutursanız onun hayatı değişir
ama bir kadını okutursanız toplum değişir. Erkek
dişi sorulmaz muhabbetin dilinde, Hakkın yarattığı
her şey yerli yerinde. Bizim nazarımızda kadın erkek
farkı yok, noksanlık da eksiklik de senin görüşlerinde.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Öztürk.
15.- Giresun Milletvekili Sabri Öztürkün, 8 Mart Dünya Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü, Amerikada çalışma hayatında ağır
şartlar içinde bulunan kadınlarımızın daha iyi haklar
elde etme mücadelesinin sonucunda kabul edilmiştir. Oysa, kadınlar,
ister çalışsın ister çalışmasın, her alanda,
dünyanın her yerinde bir gün değil, her gün değer vermemiz
gereken annelerimiz, eşlerimiz, kızlarımız,
kardeşlerimizdir. Doğumdan ölüme kadar hayatın her anında
yanımızda bulunan annemiz, eşimiz, kız kardeşimiz
olan, bizi biz yapan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü gönülden kutluyorum.
BAŞKAN Sayın Kılıç.
16.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.
Kadın haklarını koruyup gözetelim, erkek haklarını da
görmezlikten gelmeyelim, işi dengede götürelim.
Tedbir önce gelir tohum toprağa düşmeden.
Göz, sadece bardağı taşıran son damlayı görür, hâlbuki
bardağı taşıran, damlaların bütünüdür. Tekerrür eden
şey, tarih değil, işlenen hatalardır. Sürükleyen örnekler
devam eder yoluna. Zamanın tezgâhı durmaz. Evreler aşılarak
sahneye bir başka olay çıkar. Tecrübe bir gözlüktür ama görmesini
bilmeyenlere gözlüğün ne faydası olur. Ağacın neticesi
meyve, çekirdeği vasıtasıyla meyvenin sonu da ağaçtır.
Böylece, uzayan bir sonsuz daire içerisinde başlangıç son, son ise
başlangıç olur. Aldatan görüntülere değil, kökü kemiren kurda
dikkat etmeli. Nedenlere yönelen, güçlü ve ümitli olur.
BAŞKAN Ve Sayın Özdiş.
17.- Adana Milletvekili İbrahim Özdişin, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından, kadın çiftçilere
pozitif ayrımcılık ve destek verme konusunda ne gibi
çalışmaları olduğunu öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanına. Tarım sektöründe çalışan 2,4 milyona yakın
kadın, ev işlerinin yanı sıra tarımsal üretimin de
merkezinde yer alarak tarımda üretimin yarıdan fazlasını
karşılıyor, günde 15-16 saat çalışıyor.
Tarımda çalışan bunca kadının yüzde 94ünün de
sigortasız, yüzde 79unun da herhangi bir ücret almadan
çalıştığını bildiğimize göre kadın
çiftçilere pozitif ayrımcılık ve destek verme konusunda ne gibi
çalışmalarınız var Sayın Bakan?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkürler.
Şimdi de söz almamış olan, sisteme
girip konuşmak isteyen bütün kadın milletvekillerimize söz
vereceğim.
Buyurun.
18.- Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkalın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
HATİCE DUDU ÖZKAL (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum. Kadın güçlüdür, inançlıdır, yüreğiyle hareket
eder. Sevgiyi zaaf olarak görmez kadın. Yerine göre dünyayı sevgiyle
yoğuran varlıklardır. Detaycıdır, fıtraten
başkalarının göremediklerini görür. Sevgi ve merhametin de
temsilcisidir kadın. Onun için de yüreğiyle hareket eden, sevgisiyle
dünyayı yoğuran, temsil eden, doğuran ve ayakları üzerinde
duran tüm güçlü kadınların Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özkal.
Başka söz talebi olan kadın
milletvekilimiz var mı?
MEHMET GÖKER (Burdur) Erkek var Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bugün erkekler biraz daha az
konuşursa iyi olur diye düşünüyorum ya da eğer konuşacaklarsa
kadın diliyle konuşmaları şartıyla söz vereceğim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Sayın
Başkan, ama bu, cinsiyetçi bir yaklaşım.
BAŞKAN Ama bugün mümkünse kadınları
dinleyelim, mümkünse kadın dilinden öğrenmeye
çalışalım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Ama bu, cinsiyetçi
bir yaklaşım. Bu ayrım bitsin, kadın-erkek ayrımı
kalmasın, bütün insanlar eşit olsun.
BAŞKAN Şimdi de söz talebinde bulunan
grup başkan vekillerinin taleplerini karşılayacağım.
Buyurun Sayın Usta.
19.- Samsun Milletvekili Erhan Ustanın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladıklarına ve kadınların
istihdamı konusunda yaşanan ayrımcılık sorununun
araştırılması amacıyla verdikleri önergeye siyasi
partilerin desteğini beklediklerine ilişkin açıklaması
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Kadın elinin değdiği her yerde bir
güzellik, göz nurunun düştüğü ve emeğinin geçtiği her
noktada bir derinlik bulunmaktadır. Gelecek nesillerin yetişmesinde
yeri doldurulamayacak bir önemi olan ve sevgiyi, nezaketi, inceliği
öğreten kadınlarımızdır. Bağımsızlığımızın
ninnisini söyleyen kadındır, bekamızın duasını
eden kadındır, vatana evlat yetiştiren yine kadındır,
annedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
belirttiği üzere Bir toplum, aynı gayeye kadınları ve
erkekleriyle beraber yürümez ise ilerlemesine ve medenileşmesine teknik
bakımdan imkân, ilmî bakımdan ihtimal yoktur. Toplumun bir
organı faaliyette bulunurken diğer organı hareketsiz
kalırsa o toplum felçlidir ve şuna inanmak lazımdır ki
dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.
Bir soğan halkası gibi halka halka,
bireyden aileye, topluma, millete dair merhalelerde aile, millî cemiyetin
temelidir. Millî kültürümüzü, dinimizi ana kucağı, baba
ocağı ailede öğrenerek şahsiyet kazanırız.
Kadının gerek erkeği gerekse gelecek nesiller üzerinde etkisi
Türk tarihine damga vuracak şekildedir. Kadının erkek ile yan
yana olması, sağlıklı bir toplumun ilk önceliği
olmalıdır. Dünyaya gelirken seçemediğimiz cinsiyetimizi dinimizde
de Türk töresinde de olmayan uydurulmuş sözlerle kutsamak, üstünlük arz
etmek üzere kullanmak ve yaratılış gereği verilen kuvveti
şiddete dönüştürmek, büyük bir ahlaksızlık,
insanlığa sığmayacak bir utanç vesilesidir. Bu
hastalıklı düşünce bataklıklarının
kurutulmasında eğitim sisteminin önemi ortadadır.
Unutmayalım ki kadın, aile ve toplumsal
ilişkilerin direği, nirengi noktasıdır. Bilimden sanata,
spordan edebiyata, siyasetten ekonomiye kadar hayatın her alanında
kadınların tam manasıyla izi görülüp sesi duyulacaksa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın Usta.
ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim.
önce şiddetle mücadele etmek, asıl ve
öncelikli olmalıdır. Kahraman ve fedakâr Türk
kadınının hak ettiği yerlerde olması, layık
olduğu sosyal, siyasal ve ekonomik sıçramalar yaşaması
bizim tehir edemeyeceğimiz bir gayedir.
Bu vesileyle, her şeyin en güzeline layık
olan Türk kadının Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz. Aziz
şehitlerimizin muhterem annelerine ve sevgili eşlerine, kız
kardeşlerine en derin hürmetlerimizi bildiriyor, şiddet ve cinayete
kurban giden tüm kızlarımızı,
kadınlarımızı rahmetle anıyoruz.
Sayın Başkan, bu vesileyle, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak da kadına şiddetin önlenmesi, kadın ve
çocuklara karşı cinsel istismarın önüne geçilmesi, kadınların
iş hayatındaki engellerin aşılması için daha fazla
gayret sarf etmeliyiz. Bu cümleden olmak üzere, biz de bugün grup önerisi
olarak, kadınların istihdamı konusunda yaşanan
ayrımcılık sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması önergesi vermiş bulunuyoruz. Önergemize de
bütün siyasi partilerin desteğini bekliyoruz.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
Sayın Dora
20.- Mardin Milletvekili Erol Doranın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Gününe ilişkin açıklaması
EROL DORA (Mardin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sizin ve çok değerli milletvekili
arkadaşlarımızın da özellikle belirttikleri gibi bugün, 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Ben de bu vesileyle artık cinsiyet
ayrımcılığının tamamen yok edileceği,
şiddetin yok olacağı ve herkesin özgürlük, eşitlik ve
demokrasi kültürü çerçevesinde yaşayacağı bir dünyanın
oluşması için özellikle biz parlamenterlere büyük görev ve sorumluluk
düştüğünü burada bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ben de 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Gününü büyük bir coşkuyla kutlamak istiyorum
ve diliyorum ki yalnız böyle şeklî anlamda kutlamalarla değil,
gerçek anlamda cinsiyet ayrımcılığının tamamen yok
olacağı günleri görelim. Bu umutla hepinizi tekrar sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler.
Sayın Altay
21.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutladığına ve kadının
özgürlüğü, eşitliği ve saygınlığının
cumhuriyet değerlerinin korunmasına bağlı olduğuna
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, bugün 8 Mart. Bugün
Türkiye ve dünya kadınları konuşacak, kadınlara güzel
sözler söyleyeceğiz, çiçek vereceğiz, iltifat edeceğiz. Arzumuz
o ki 9 Martta da 8 Marttaki ruh iklimi içinde Türkiyede ve dünyada
kadınlar hak ettiği saygınlığı görsün.
Sayın Başkan, maalesef, tabii üzülerek,
bugün vesilesiyle belirtmemiz lazım ki Türkiyede kadın deyince
akla kadın cinayeti geliyor, Türkiyede kadın deyince akla
kadına yönelik şiddet geliyor, Türkiyede kadın deyince akla
cinsel istismar geliyor. Oysa biz, kadınları ekonomik, siyasal,
sosyal, kültürel alanda erkeğiyle eşit, erkeğin arkasında
değil yanında, hatta mümkünse önünde gidenler olarak görmek
istiyoruz.
Nitekim, Türk kadını, seçme ve seçilme
hakkını Avrupadaki, şimdi gelişmiş ülkelerdeki
hemcinslerinden çok önce almış olmasına rağmen, bugün
toplumdaki gerek sosyal statüsü gerek ekonomik kazanımları ve siyasal
hakları bakımından Avrupadaki diğer ülkelerle mukayese
edildiğinde Türk kadınını sonuncu sırada görmek bizi
derinden üzmekte ve yaralamaktadır. Bu bağlamda, Türk
kadını doksan yıl önceki kazanımlarından bugün çok
daha geri bir noktaya gelmiş ise burada hiç kuşkusuz siyaset
kurumunun sorumluluğu vardır. Bir siyasi partiyi itham etmek için
söylüyor değilim ancak ayrıştırma politikaları,
ötekileştirme politikaları, kutuplaştıran ve
kamplaştıran politikalar, bu dil, bu icraat ve bu eylemler Türkiyede
en çok kadınları mağdur etmiştir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (İstanbul) Bitireyim müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Devam edin Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sanıyorum
dün, AK PARTİ Genel Başkanı, çocuk tacizleri ve kadın
cinayetleri için şöyle bir söz söyledi: Cani ruhlara, sapıklara
cesaret veren iklimi ortadan kaldırmak lazım. Doğru söyledi ama
bu iklim niye oluştu, nasıl oluştu; önce bunu sorgulamak
lazım. Örneğin Nureddin Yıldız isimli sapkına,
örneğin bunun Sinopta yaptığı, yapacağı
konuşmaya tepki gösterenleri mahkemenin önüne koyarsanız, Nureddin
Yıldız gibi bir sapkını korursanız bu
düşüncenizle ters düşmüş olursunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bu bakımdan, ben, Türkiyeyi yöneten iradenin
Geçmişte beni FETÖ kandırdı, Obama kandırdı, şu
kandırdı, bu kandırdıdan sonra, bugün neredeyse Beni
sapıklar ve meczuplar da kandırmış. deme noktasına
geleceği endişesini taşıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bunun için
Hükûmetin ve Meclisimizin alması lazım gelen bütün tedbirleri bir an
önce alması gerektiğini söylüyorum ve unutulmamalı ki
kadının özgürlüğü, eşitliği ve
saygınlığı cumhuriyet değerlerinin korunmasına
bağlıdır.
Teşekkür ederim.(CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
Sayın Elitaş
22.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Sadece bugün Kadınlar Gününü kutlamak değil, yıl üç yüz
altmış beş gün
Baş tacımız, aile
ortağımız, aile bütünlüğünün en önemli unsurlarından
birisi, zamanı geldiğinde annemiz, zamanı geldiğinde
kardeşimiz, zamanı geldiğinde eşimiz olan
kadınlarımızı sadece bir gün anmak değil, her gün
baş tacı yapmak, bizlerin en önemli görevlerinden birisidir.
Eğer izin verirseniz, uygun görürseniz bundan
sonra grubumuz adına olan kısımda kadın Milletvekilimiz
Sayın Leyla Şahin Usta devam edecektir.
Ben, tekrar Dünya Kadınlar Gününü tebrik etmek
istiyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Elitaş.
Buyurun Sayın Şahin Usta.
23.- Konya Milletvekili Leyla Şahin Ustanın, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Gününü kutladığına, Afrinde mücadele
içerisinde olan askerlerin ailelerine milletvekilleri ve kadınlar olarak
büyük destek verdiklerine ve bugünün, kadınların acılarıyla
değil, mutluluklarıyla ve iyilikleriyle anıldığı
bir gün olmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Ben de hem Grup
Başkan Vekilimize hem de size teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Emekçi
Kadınlar Günü denilmiş çünkü tarih içerisinde fabrikada emek verip
çalışan kadınların bir hak mücadelesi sonucunda ortaya çıkmış
ve bu mücadele üzerine temellendirilerek anılması uygun görülen bir
gün olarak kadınlara atfedilmiş bir gün. O yüzden, sadece kutlamak
değil, anmamız gereken bir gün olarak düşünmemizi hatırlatıyorum.
Tıpkı, Cahiliye Döneminde kız çocuklarını diri diri
toprağa gömenlere karşı Peygamber Efendimizin
başlatmış olduğu bir mücadele gibi ve aslında onun
Cennet, anaların ayakları altında. diyerek, kadınlara
vermiş olduğu en büyük değeri ve müjdeyi vererek, kadın
haklarının temelini atan bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu
hatırlayarak ve bundan büyük bir onur ve gurur duyarak, bir kadın
mücadelesinin sonucunda bütün dünyada ve uluslararası alanda bir
kadın gününün ilan edilmesinin anlamını çok iyi
değerlendirmemiz gerekir.
Bu yüzden, sadece dünyanın belli bir bölgesinde
kadınların refah ve huzur içerisinde yaşadığı
değil, tüm dünyada kadınların, çocukların,
kızların refah ve huzur içerisinde yaşaması için mücadele
etmemiz gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Suriyede şu anda, hapishanelerde işkence
altında, taciz ve tecavüz altında bulunan
kadınlarımıza, buradan özgürlük için mücadele etmemiz
gerektiğini hem Türkiye olarak hem insan olarak hem de Meclisin vekilleri
olarak bu konuda en büyük çabayı göstermemiz gerektiğini hatırlayacağımız
bir gün olmasını istiyorum.
Bunun dışında, Afrinde şu anda
ciddi bir mücadele içerisinde olan askerlerimizin ailelerine, annelerine,
eşlerine, çocuklarına buradan, Meclisten milletvekilleri olarak,
kadınlar olarak büyük bir destek verdiğimizi
hatırlayacağımız bir gün olmasını istiyorum.
Şehit olanların ailelerine sabırlar
diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam edin Sayın
Şahin Usta.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) Kurtuluş
Savaşından 15 Temmuza kadar bu vatan için, bu bayrak için, bu millet
için şehit olmuş ne kadar kadınımız varsa, hepsinin
ruhlarını şad ediyoruz, mekânlarını Allah cennet
eylesin diyoruz.
Bizim bir kadın olarak bugünkü görevimiz,
kadınları, Türkiyeyi en iyi şekilde temsil etmekse, bizden
sonra gelecek yeni nesil için de gençler için de genç
kadınlarımız için de iyi bir Türkiye bırakmak, bunun için
mücadele etmek, bunun için çalışıp çabalamak.
Evet, 1934 yılında Türkiyede
kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi, pek çok Avrupa ülkesinden
önce verildi hem de büyük bir başarı ancak fiilen tüm
kadınların bu haktan yararlanabilmesi ta 2015
yıllarını buldu. Bizler başörtülü kadınlar olarak
ancak 2015 yılında bu Millet Meclisine aday adayı olabilmek için
imkân bulabildik. Türkiye'nin önünü açan, kadın hakları
noktasında da büyük bir çaba ve emek sarf eden partimize ve Sayın
Cumhurbaşkanımıza da buradan Dünya Kadınlar Günü
hatırına ve anısına büyük
şükranlarımızı ve teşekkürlerimizi sunarak bütün dünya
kadınlarının bu acıları bir daha
yaşamamasını ve bugünün
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) -
kadınların acılarıyla değil, mutluluklarıyla ve
iyilikleriyle anıldığı bir gün olmasını temenni
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Şahin
Usta.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat
Sancarın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü
kutladığına ilişkin konuşması
BAŞKAN Değerli
konuşmacıların, grup başkan vekillerinin de
vurguladığı konu üzerine ben de birkaç cümle söylemek isterim.
Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Bugünün özel anlamı, dünya kadınlarının mücadeleyle erkek
egemen iktidara karşı özgürleşme çabasında ve sembolü
olmasında yatıyor bana göre. Belki de dünyanın en köklü ve en
kıyıcı iktidarı; erkek iktidarıdır çünkü en uzun
tarihe sahip olan iktidardır ve görünmeyen, her alana sinmiş olan
iktidardır. Elbette bu iktidar, kadınlara özgürlüklerini,
bedenlerini, hayatlarını gasbeden bir düzen dayatıyor ama ben
erkeklerin de bu dilin, erkek egemen dilin kurbanı olduğunu
düşünüyorum. Dolayısıyla kadın mücadelesinin sadece
kadınların özgürlük mücadelesi olmadığını, bütün
insanlığın özgürlük çabasının temeli olduğunu
düşünüyorum ve eğer bu erkek egemen iktidarı
değiştireceksek kadın dilinden, kadın dilinin
barındırdığı özgürlük imkânlarından, kadın
mücadelesinin inadından, ısrarından çok şey öğrenmemiz
gerektiğini düşünüyorum.
Yeni bir dünya kurulmalıdır. deriz her
zaman. Yeni bir dünyanın ancak adil, eşit ve özgür olursa yeni
olacağını söyleyebiliriz. Bunun için de mutlaka yeni bir dile
ihtiyaç var, yeni bir dil olmadan yeni bir dünya kurulamaz. Bu yeni dilin de en
güçlü kaynaklarının kadın mücadelesinde ve dilinde olduğunu
düşünüyorum.
Bu vesileyle 8 Mart Kadınlar Gününü ben de
kutluyorum.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan, kadınların
istihdamı konusunda yaşanan ayrımcılık sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan, İstanbul Milletvekili Arzu Erdem ve
arkadaşlarının (10/1013) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
8/3/2018
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/3/2018 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Erhan
Usta
Samsun
MHP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmında yer alan, İstanbul Milletvekili
Arzu Erdem ve arkadaşlarının kadınların istihdamı
konusunda yaşanan ayrımcılık sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verdiği (10/1013) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergemizin görüşmelerinin 8/3/2018
Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Arzu Erdeme söz veriyorum.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bizleri ekranları
başında izleyen aziz Türk milleti; öncelikle tüm
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Hem
bu çatı altında şerefli bir görevi icra eden milletvekillerimizin,
yine aynı şekilde bizlere emekleriyle destek veren kadın
çalışanlarımızın, danışman
kızlarımızın ve kadınlarımızın ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve farklı kurumlarda çalışan tüm
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
Bugün 8 Mart.
Afrin Operasyonunda, Zeytin Dalı
Operasyonunda mücadele eden kahraman Türk ordusuna buradan
dualarımızı gönderiyoruz ve dualarımızı
gönderirken de mukaddes bir mücadele olan sınır ötesindeki
harekâtın muzaffer olması yönünde de dileklerimizi, temennilerimizi
gönderiyoruz. Şehadete kavuşmuş olan kahramanlarımıza
Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyoruz. Yine aynı
şekilde, gazi olmuş olan kahramanlarımıza uzun
sağlıklı ömürler ve şifalar diliyoruz. Orada yürütülmekte
olan mücadele gerçekten önemli bir mücadele ve meşru bir mücadele. Hem
Suriye toprakları üzerinde huzurun tesis edilmesi hem ülkemizin
sınır güvenliğinin sağlanması açısından
meşru bir mücadeledir. Terör örgütlerine karşı yürütülmekte olan
bir mücadeledir, bu anlamda da bunun dünya kamuoyuyla
paylaşılması şarttır.
Kadın istihdamının artırılması
hususunda araştırma komisyonu kurulması için Milliyetçi Hareket
Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Evet, bugün
Dünya Kadınlar Günü. Aslında Dünya Kadınlar Günü demek bana göre
çok uygun değil, her gün kadınlarımızla ilgili, erkeklerimizle
ilgili, çocuklarımızla ilgili, gençlerimizle ilgili,
yaşlılarımızla ilgili mutlaka her tür çözümün üretilmesi
gerektiğini düşünen insanlardan biriyim. Sadece kadınlarla
ilgili değil ama biliyoruz ki ülkemizde sıkıntılar,
sorunlar, çözümü geciktirilmiş sosyal sorunlar var, bu çözümü
geciktirilmiş olan sosyal sorunlarla ilgili de çözüm üretirken toplum
kesimlerinin tamamına dokunmamız gerekiyor.
Evet, tarihimizden bugüne kadar savaşan
kahraman Türk kadınlarımız var, onları buradan yâd etmek
istiyorum. Nene Hatunlarımız var, Nezahat
Onbaşılarımız var, Kurtuluş Savaşında ön
cephede aynı ruhla, aynı vatan aşkıyla erkeklerle eşit
mücadele etmiş olan kadınlarımız var. Onları da
buradan yâd etmek istiyorum, yine dualarımı göndermek istiyorum.
Yine, iş kadını ve müessese sahibi
olup istihdama ve ekonomiye katkı sağlayan
kadınlarımıza da buradan selam göndermek istiyorum.
Çalışan kadınlarımızın aile bütçelerine
sağlamış olduğu katkılarla, evlatlarını
yetiştirmeleriyle toplumda mihenk taşı olduklarını
hepimiz biliyoruz. Bütün bunları yaparken yine aynı şekilde
bunların her biri bizim annemiz, her biri bizim eşimiz, her biri
bizim evladımız, her biri bu toplumda -ben bir kadın olarak bunu
söylemiyorum- bizim için bir kıymet. Bütün zorlukların, önlerinde bir
engel varsa bunun kaldırılması yönünde de gerekli
çalışmaların yapılması gerektiğini
düşünüyorum.
Evet, zor mudur ülkemizde kadın olmak? Tabii ki
kolay değil ama bunu zorlaştıran unsurlarla ilgili de yasama
faaliyetlerini yaparken her bir milletvekilinin öncelikle milletin vebaliyle bu
koltukta oturduğunu bilmesi hasebiyle mutlaka şunu demesi gerekiyor:
Evet, kadın istihdamı yeteri kadar var mıdır, bunu bir
inceleyelim; artırılmalı mıdır, bunu bir inceleyelim
ve buna bir çözüm getirmemiz gerekiyor ve bunun araştırılması
gerekiyor. Sahada çalışmalarımızı yapalım,
kadınlara dokunalım. Yine, gençlerimize dokunalım. İstihdam
bekleyen, millî projelerde yer almak isteyen Türk akademisyenlerimize gidelim.
Yine, Türk dünyasından bize faydalı olacak insanlarla
istişarelerde bulunalım ve istihdamın artırılması
için üzerimize düşeni yapalım.
Kızlarımız ve
çocuklarımızla ilgili, özellikle cinsel istismar konusunda hepimiz
burada yekvücut olduk, hepimiz dedik ki: En ağır cezanın
verilmesi şart. Özellikle ağzı süt kokan evlatlara sapık
emellerin ulaşmasını engellemek için sıfır tolerans
noktasında da gereğinin yapılması yönünde aynı
refleksi gösterdik, göstermeye de devam etmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Polis Özel Harekât alımıyla alakalı,
Anayasanın eşitlik ilkesine uygun olarak, Sayın
İçişleri Bakanından aldığımız söz üzerine,
kadın alımı yapılacağı yönünde bir bilgiyi
aldık. Henüz açıklaması yapılmadı ya da az sayıda
olacak. Bu anlamda da özellikle o kızlarımızın ben buradan
cümlesini aktarmak istiyorum: Vatan aşkının cinsiyeti olmaz.
Vatan aşkında kadın-erkek denmez. Vatan aşkı, bu
topraklar üzerinde yaşayan, bu ülke benim diyen, üniter devlet
yapısını korumak isteyen, bu bayrak inmesin, bu ezan dinmesin ve
bu vatan bölünmesin diyen herkesin boynunun borcudur. Bu anlamda
kızlarımız özellikle Polis Özel Harekâta alınmak istiyor.
POMEMde yaş şartının esnetilmesi yönünde de talepleri var,
bunu da buradan aktarmış olayım.
Hepinizin duyarlılığını
sadece bir kadın olarak değil, bir milletvekili
arkadaşınız olarak bekliyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Erdem.
Öneri üzerinde ikinci söz Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol Doraya aittir.
Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
tarafından verilen, iş yaşamında kadın istihdamı
hakkında vermiş oldukları araştırma önergesi üzerinde
Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kadınların
erkeklerle eşit haklara sahip olması için verdiği mücadele
bağlamında 8 Mart 1857 tarihi önemlidir. O gün New Yorkta 40 bin kadın
dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları için
yaptıkları genel grev her zamanki gibi polisin
saldırısıyla sonuçlanmış,
kapatıldıkları fabrikada çıkan yangında
kadınların kaçamamaları için konan barikatları
aşamayan 129 kadın işçi can vermiştir. Bu olaydan elli üç
yıl sonra Danimarkanın Kopenhag kentinde toplanan İkinci
Enternasyonale bağlı sosyalist kadınlar 8 Martın Dünya
Kadınlar Günü olmasını önermiş ve oy birliğiyle kabul
edilmiştir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler
tarafından da 8 Martın Dünya Kadınlar Günü olarak kabul
edildiğini hepimiz bilmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu bağlamda, 8 Martlar kadının örgütlenme ve
eşit yaşam hakkı için mücadele günlerinin simgesidir. 8
Martlarda tüm dünyada kadın haklarından, onların ne kadar
fedakâr, cefakâr ve kutsal olduğundan sembolik ve genelgeçer ifadelerle
bahsedilir. Ancak kadınların cinsiyet temelli
uğradıkları her türlü ayrımcılık konusunda gerek
yasal ve gerekse gündelik yaşam uygulamalarında hâlen oldukça önemli
temel yetersizlikler ve çarpıklıklar olduğu gizlenemez bir
gerçektir.
Değerli milletvekilleri, dünyanın
yarısını oluşturan kadınlar için evde, sokakta,
okulda, işte ve hayatın her alanında eşitsizlikler
yaşanmaktadır. Bunun için de öncelikle, kadın-erkek
ayrımı yapılmadan herkese güvenceli iş ve güvenceli
istihdam koşulları yaratılmalıdır. Bununla birlikte
kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek ve geçici
çalışma biçimlerine -taşeron, kiralık işçilik,
kısmi süreli çalışma gibi- karşı tam zamanlı ve
güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır.
Kadınların işe alım ve yükselmelerinde cinsiyetçi
politikalardan vazgeçilmelidir. Kadın ve erkek arasında yaşanan
ücret eşitsizliği giderilmelidir. İş yerlerinde
kadınlara yönelik şiddet ve taciz vakalarında en etkin ve
caydırıcı denetim ve ceza mekanizmaları
işletilmelidir. Kadınların sürekli eğitim olanaklarına
kavuşmaları için eğitim politikaları cinsiyet
eşitliği temelinde yeniden düzenlenmeli ve eğitimde fırsat
eşitliği mutlaka sağlanmalıdır.
Bir ülkede gerçek anlamda kadınlar özgür
değilse asla o ülkede gerçek anlamda bir özgürlüğün
olamayacağını bir kez daha vurguluyor ve bu vesileyle yine bir
kez daha Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Dora.
Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Ceyhun İrgildedir.
Buyurun Sayın İrgil. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CEYHUN İRGİL (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, bugün, bütün
konuşmacıların vurgu yaptığı gibi, Dünya Emekçi
Kadınlar Günü. Dolayısıyla bütün konular ve önergeler
ağırlıklı olarak bu konuda veriliyor. Daha önce bazı
konuşmacıların da söylediği gibi, sadece
kadınların ve kadına dair hakların ve mücadelenin bugün
anılıyor olması bile tek başına kadınlar için bir
haksızlıktır. Kaldı ki ben öncelikle önerge sahibi
kadın milletvekilimizi buradan kutluyorum, teşekkür ediyorum fakat
önce -bunun kayda da geçmesi gerekir- şunu söylemek istiyorum: Bugün Dünya
Kadınlar Günü, kadının istihdamı konuşuluyor,
kadın mücadelesiyle ilgili çaba harcanıyor ama bu Mecliste şu
anda önerge sahibi kadın milletvekili dışında bir tek
kadın milletvekili yok. Önce, kadınların kendi mücadelelerine,
kendi haklarına sahip çıkması ve bu mücadelede kararlı
olması gerekir.
HALİL ELDEMİR (Bilecik) Meclis
Başkanının programı var.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Yoksa salt
erkeklere bırakılmış, salt erkeklerin elinden minnet gibi
sunulan bu haklara sahip olmak mümkün değil. Salt erkeklerin
dünyasında eğer bütün mücadeleyi, bütün meseleyi erkeğin üstüne
bırakırsanız bu mücadele yıllarca sürecek demektir.
Arkadaşlar, nüfusun tam yarısı
kadın, yaşamın tam yarısı da ailenin de geleceğin
de bugünün de tam yarısı kadın yani yüzde 50si ama iş
yaşamına gelince iş gücüne katılma oranında
kadının oranı yüzde 30, kadın yönetici oranı yüzde 12
ama üst düzey kadın yönetici oranımız yüzde 2den az.
Bürokraside, devlet yönetiminde neredeyse kadın yok gibi, hiç yok.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) Mecliste de
yok.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Aynen, Mecliste
olduğu gibi.
İş yaşamında yer bulma
başarısı gösteren, çalışan kadının
koşulları eşit değil; daha düşük maaş, daha kötü
koşullar ve mobbinge maruz kalıyor. Bu sorunları hepimiz bal
gibi biliyoruz. Kadın mücadelesi ve yaşamdaki yeri konusunda ulusal
bir tiyatroda gibiyiz. Lafa geldi mi kadın edebiyatı çok.
Arkadaşlar, Dünya Emekçi Kadınlar Günü,
salt sosyal medya mesajları ve SMS mesajlarıyla
sulandırılmayacak kadar derinliği olan, ciddi ve önemli bir
mücadeledir. Ana gibi yâr olmaz. deyip kadını sadece annelik
üzerinden değerli kılan Cennet anaların ayağı
altındadır. deyip bu dünyada kadını ayak altına alan
anlayışların, kadın hakları ve kadın mücadelesini
salt sosyal medya mesajlarıyla 8 Mart dışında
hatırlamayanların, kendi partim dâhil hâlâ kadın kolları
gibi erkekten ayrı, farklı gören, cinsiyet eşitliği
ilkesine aykırı anlayışları sürdürenlerin
Kadın hakkının insan hakkı
olduğu inancıyla, yaşamda, çalışma
yaşamında, Mecliste, mücadelede, sevinçte, hüzünde eşit,
ayrımsız kadın hakları için artık mücadeleye gerek
kalmayan bir dünya diliyorum.
Arkadaşlar, buradan sesleniyorum: Sahiciysek ve
samimiysek, Siyasi Partiler ve Seçim Yasası geliyor, buyurun kadın
kotası denilen şeyi kaldıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
İrgil.
CEYHUN İRGİL (Devamla) Arkadaşlar,
kadın hakları derneklerinin olması kadın kotası gibi
kavramların kullanılması bile tek başına zaten
kadına yapılan ayrımcılığın, cinsiyet
eşitsizliğinin bir kanıtıdır. Kadına kota ne
demek? Eğer bu konuda sahici ve samimiyseniz, eşit görüyorsanız,
hani ana gibi diyorsanız, daha da kendinizden değerli kılmak
istiyorsanız o zaman kotayı kaldırın, her şey yüzde 50
eşit olsun, her yerde kadınlar bizimle aynı sayıda,
aynı güçte temsil edilsinler, var olsunlar yoksa sadece kadınlara
nimet gibi, minnet gibi bir şeyler sunmaktan vazgeçelim.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
İrgil.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçara
aittir.
Buyurun Sayın Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kadın
istihdamının artırılmasıyla ilgili verilen
araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bizden önceki milletvekili
arkadaşımızın kadın milletvekillerinin Mecliste
olmamasıyla ilgili bir sitemi oldu.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Haksız
mıyım bu konuda?
MAHMUT KAÇAR (Devamla)
Arkadaşlarımız bütün kadın milletvekillerinin Meclis
Başkanının bir programında olduğuyla ilgili bir bilgi
paylaştılar. Bir haksızlığa meydan vermeme adına
bu bilgiyi paylaşma ihtiyacı hissettim.
Değerli arkadaşlar, sözlerime
başlamadan önce 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü tebrik ediyorum.
Başta 15 Temmuzda şehit olan kadınlarımız olmak üzere
eşlerini, evlatlarını, yakınlarını vatan
savunması için şehit veren tüm kadınlarımızı
saygıyla selamlıyorum. Elbette ki bizim
kadınlarımızın hikâyeleri bir güne
sığdırılamayacak kadar çok ve zengin. Tarihimizin ve
bugünümüzün tüm fedakâr kadınlarını bir kez daha saygıyla
yâd ediyorum.
Toplumun gelişmesi noktasında elbette ki
çalışma hayatında kadınların istihdamı,
kadınların istihdamının artırılması ve
istihdamın önündeki engellerin kaldırılması hiç
şüphesiz çalışma hayatı açısından ve toplumun
sosyal dokusu açısından olmazsa olmaz, önemli yaklaşımlardır.
Türkiye, gerek çalışan kadınların ve gerekse de
çalışma hayatına yeni girecek olan kadınların önündeki
engellerin kaldırılması noktasında son derece önemli
düzenlemeler yapan ve bu konuda dünyada örnek gösterilen önemli ülkelerden
biridir.
Kadınların sosyal hayatta,
çalışma hayatında daha fazla yer almasının en önemli
ilkesi hiç şüphesiz, fırsat eşitliğinin
sağlanmasıdır. Bu konuda, 2003 tarihli 4857 sayılı
İş Kanunu eşit davranma ilkesi hususunda önemli bir yasal
düzenleme getiren bir kanundur. Burada cinsiyet ve gebelik nedeniyle
doğrudan ve dolaylı farklı bir işleme tabi
tutulmaması, iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili özel hükümler getirilmesi ve çalışma hayatında kadının
teşvikiyle ilgili 4447 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu ve bunlarla ilgili yapılan düzenlemeler, Türkiye'de hem mevcut
çalışma hayatının düzenlenmesi hem de kadının
yeni istihdamıyla ilgili önemli düzenlemeler içermiştir. 2003
yılından itibaren başlayan ve 2017 yılı sonuna kadar
yapılan düzenlemeler neticesinde, Türkiye'de kadın istihdam
oranları 2002de yüzde 24,8 iken 2017 sonu itibarıyla yüzde 34e
yükselmiştir. Bu da yapılan yasal düzenlemelerin çalışma
hayatındaki olumlu yansımalarını göstermesi
açısından son derece önemlidir. Yeterli midir? Elbette ki yeterli
değildir ama alınan mesafe açısından son derece önemlidir.
Bu temel vizyon içerisinde çalışma hayatıyla ilgili yeni
düzenlemelerin yapılacağını ifade ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kaçar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Meclis
Başkanı bu saatte niye program koymuş? Sabahı var,
akşamı var
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
GARO PAYLAN (İstanbul) Biz kazandık. Biz
fazlayız.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Edildi.
ARZU ERDEM (İstanbul) Biz kazandık.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Edildi
Başkanım, kabul edildi.
BAŞKAN Bir sayalım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Bravo!
BAŞKAN Sonradan gelenleri saymıyoruz.
Sonradan gelenleri saymıyoruz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Öyle şey olur
mu ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sonradan
gelenleri saymamak olur mu Sayın Başkan? Milletvekilliğini
düşürürsünüz siz, olur mu öyle şey?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Efendim,
elektronik yapın.
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Divana
sorduk ve sonradan gelenleri de hesaba katmadığımız
takdirde bile öneri kabul edilmemiş oluyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
Müsaade eder misiniz Sayın Başkanım.
Sonradan gelen milletvekillerini katmamak diye bir
usul olmaz efendim. Milletvekili, milletvekilidir. Oylamanın süresi var,
yapmayın!
BAŞKAN Sayın Elitaş, eğer
elektronik oylama yapıyor olsaydık ya da başka türlü oylama
yapıyor olsaydık kabul edilebilirdi ama oylamayı yaptık,
kapıda görünenleri
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, siz Sayayım. derken milletvekili içeri girerse saymamak
olur mu?
BAŞKAN Sonuç itibarıyla
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Şimdi,
Sayın Başkan, siz bir işlem yaptınız. Yani tamam, ben
itiraz etmiyorum, neticede olabilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Evet.
ENGİN ALTAY (Kayseri) - Ama Elitaşın
itirazına itirazım var, şu bakımdan var: Siz Kabul
edenler
dediniz, Etmeyenler
dediniz. An itibarıyla kabul edenlerin
çok olduğu algısı var idi ve siz tereddüde düştünüz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Olur mu efendim
öyle bir şey?
ENGİN ALTAY (İstanbul) O anda
sayıma başladığınız için, o anki bulunanlara göre
bir karar vermek noktasındasınız.
BAŞKAN Öyle verdik kararı.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Yani bence
uygulamanızda bir yanlışlık yok, onu belirtmek istedim.
BAŞKAN Evet, ben de Divan üyeleriyle
istişare ederek bu yönde karar vermenin doğru olduğu sonucuna
vardım. Bu çerçevede bile kabul oylarının ret oylarından
daha az olduğu sonucuna vardık, o nedenle önerinin kabul
edilmediğini belirttim.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
tarafından, ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlali
iddialarının araştırılması ve bu ihlallerin bir
an önce giderilmesi amacıyla 8/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8 Mart
2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/3/2018 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Filiz
Kerestecioğlu Demir
İstanbul
HDP
Grubu Başkan Vekili
Öneri:
8 Mart 2018 tarihinde, Diyarbakır Milletvekili
Sayın Sibel Yiğitalp ve arkadaşları tarafından (7072
sıra numaralı) ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlali
iddialarının araştırılması ve bu ihlallerin bir
an önce giderilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne
alınarak görüşmelerinin 8/3/2018 Perşembe günkü
Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; cezaevlerinde artan insan
hakları ihlalleri ve işkence iddialarının
araştırılması konusunda Meclisin önüne bir
araştırma komisyonu kurulması önergesi koyuyoruz. Ben Meclisin
bunu kabul etmesini beklerim ama Meclisin bunu kabul etmeyeceğini de
biliyorum. Sadece, bu tartışmanın sonunda Komisyon Cezaevi Alt
Komisyonunu adı geçen cezaevlerine göndermeye eğilim gösterse bile
aslında bu tartışma bir amaca ulaşmış
olacaktır. Fakat tabloyu size kısaca sayacak olursam, cezaevlerinin
bugünkü mevcut durumu, cezaevi personeli cezaevindeki mahkûma elini sürmese
bile bir işkence hâlindedir çünkü Adalet Bakanlığı
istatistiklerine göre cezaevlerinde 2017 yıl sonu itibarıyla 228.993
tutuklu ve hükümlü var, cezaevinin yatak kapasitesi 208.830 yani 20 bin tutuklu
ve hükümlünün yatacağı yeri yok, belli ki başkasının
yatağında yatıyor ama aslında yatakları olanlar da
-hepiniz biliyorsunuz- üçer kişi için yapılmış odalarda,
hücrelerde, koğuşlarda 8, 10, 12 kişi kalıyorlar.
Cezaevleri Alt Komisyonunda çalışan bütün
arkadaşlarımız bunları gözleriyle gördüler.
Dolayısıyla bu şartlar altında hiçbir şey
yapmasanız, insan onuruna yakışır bir biçimde o
insanları hapsetmediğinize göre zaten olağanüstü bir durum var.
Cezaevi mevcudu 2011 ile 2017 arasında
neredeyse yüzde 100 artmış. 2011de 128.604 tutuklu ve hükümlü var,
2017 yıl sonu itibarıyla 228.993. Türkiye nüfusu bu iki yıl
arasında yüzde 10 kadar artmış, cezaevi mevcudu yüzde 100 kadar
artmışsa zaten saçma sapan bir durumla karşı
karşıyayız demektir. Türkiye bugün, cezaevinde insan
barındıran ülkeler arasında hiç iyi bir durumda değil.
Aslında, Türkiye'nin cezaevi katsayısı 285 yani her 100 bin
yurttaşa karşılık 285 yurttaş cezaevinde. Bir ölçü
olması için, Finlandiyada bu 57, Türkiye'den daha beter durumda Rusya var
ama şaşıracağınızı düşünüyorum,
medeniyet götürmek için ordular seferber ettiğimiz Suriyede ve Irakta
durum çok daha iyi; Suriyede bu katsayı 60, Irakta 123. O yüzden oturun,
düşünün durumu. Fakat tabii ki bu, cezaevlerindeki kötü muamele ve
işkence iddialarını araştırmamayı gerektirmez.
Zaten durum kötü. diye bunun üstünden kalkamayız çünkü bize gelen tabii
ki size de geliyor; bunlar, en azından şefaat talebi için geliyor
vekillerinize, bize de hak arama için geliyor. Sonuç olarak Cezaevinde
kalamaz. raporu verilen, yüzde 92 engelli raporu olan engellilerin de
olduğu 402si ağır olmak üzere 1.154 hasta mahpus var. Bunların
derhâl tedavi için salıverilmeleri gerekirken cezaevinde tutuluyorlar. 700
çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde.
Türkiye'de şimdi, durumun, tansiyonun giderek
yükselmesi, kutuplaşmanın artması, militarist söylemin ve
militarist davranışların öne geçmesi dolayısıyla
cezaevlerinde bir askerî nizam merakı başlamış durumda.
Ayakta sayma, hazır olda durma, tekmil verme gibi uygulamalar ve özellikle
cezaevine ilk girişte çıplak arama uygulaması son derece onur
kırıcı bir biçimde uygulanıyor. Bu çerçevede, Mehmet Arslan
arkadaşımıza yapılmış bulunan muameleyle ilgili
olarak Rize Cumhuriyet Başsavcılığının
yaptığı açıklama aslında yaraya tuz basmak gibidir.
Savcılık bu iddiaları reddetmekle birlikte, orantılı
güç kullanıldığını ileri sürmektedir.
Orantılı gücün ne olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bir insan
çıplak aramayı, haysiyet kırıcı aramayı kabul
etmiyorsa onu yakalayıp donunu indirmektir bu yapılan. Eğer
dayak atılmadıysa bu insan haysiyetini kırıcı
değil midir? Ki niçin yalan söylesin, dayak atılmışsa dayak
atılmıştır. Ama bu bir değil, iki değil, pek çok
cezaevinde bu süreç devam ediyor. Meclis bu duruma el koymalıdır.
Kendi uygarlık seviyesini ölçmek için cezaevlerini norm olarak alacaksa
Aslında, bu cezaevleri, dediğim gibi Irak ve Suriyeden daha düşük
bir normu ifade ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kürkcü, sözlerinizi
tamamlayınız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Siz, böyle
cezaevlerine yani böyle bir uygarlığa layık ve talip misiniz?
Yurttaşlarımız layık mıdır? Bütün bunlara
hakikaten layık olmamız için ne sebep var? Onların şusu
busu var, sizin Allahınız varmış. Allahınız
varsa bunlara rıza göstermezsiniz. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak konuşacaktır.
Buyurun Sayın Parsak. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar)
Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; HDPnin grup önerisi
hakkında söz almış bulunuyorum partimiz adına. Bu vesileyle
sizleri ve ekranlarda bizleri izleyen saygıdeğer milletimizi
saygılarımla selamlıyorum.
Grup önerisine dair düşüncelerimizi ve
tutumumuzu paylaşmadan önce, günün anlam ve önemine dair ben de duygu ve
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Türk kültürünün, Anadolu irfanının ve halk
folklorumuzun en önemli kıymetlerinden birisi olan rahmetli Neşet
Ertaşın o muhteşem ifadesinde olduğu gibi; Kadınlar
insan, erkekler insanoğlu., ben de bir insanoğlu olarak muhterem
annem, kıymetli eşim, saygıdeğer kardeşim başta
olmak üzere, tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü
kutluyorum bu vesileyle.
Gelelim grup önerisi hakkındaki
düşüncelerimize sayın milletvekilleri. HDP grubunun bu ve buna benzer
mahiyette şimdiye kadar pek çok grup önerisi oldu ve biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu grup önerilerinin tamamında istikrarlı bir
şekilde şu tutumu ortaya koyduk, burada da yeniden onu ifade
edeceğiz. Şimdi, iddia, cezaevlerinde birtakım hak ihlalleri
olduğu yönünde. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak şunu
düşünüyoruz sayın milletvekilleri: Ülkemiz, milletimiz, devletimiz
zor bir süreçten, zor bir dönemden geçmektedir ve bu zorluklar içerisinde,
devletimiz bir hukuk devleti olarak ve bu hukuk devletinin konuya ilişkin
kamu görevlileri -başsavcılarımız,
savcılarımız başta olmak üzere, binlerce, on binlerce ceza
infaz koruma personellerimiz de dâhil olarak- sürecin zorluğuna,
sıkıntılarına rağmen burada adaletin tecelli
edebilmesi, infazın sağlanabilmesi, tutukluluk noktasında
insanlarımızın haklarının verilebilmesi noktasında
elinden gelen gayreti fazlasıyla gösterebilmekte. Bu süreçte bu
zorluğa rağmen birtakım sıkıntılar, eksiklikler
de varsa buna dair bizim anayasal düzenimiz, yasal mevzuatımız hatta
Meclisimizin bu yöndeki komisyon çalışmaları da dâhil olmak
üzere gereken her türlü faaliyet yapılabilmekte ve buralarda bir
yanlışlık tespit edilirse de buna dair idari, cezai
yaptırımlar da zaten uygulanabilmektedir. Dolayısıyla biz
söz konusu grup önerisinin doğru ve isabetli
olmadığını düşünüyoruz ve tüm istikrarlı
tutumlarımızda olduğu gibi, HDPnin bu grup önerisinin aleyhinde
oy vereceğimizi tekraren ifade ediyoruz ve sizleri yeniden
saygılarımızla selamlıyoruz. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Parsak.
Öneri üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğluna
aittir.
Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; cezaevleriyle ilgili yakınmalar her dönem
olmuştur. Ben 12 Eylül cezaevlerini gördüm, cezaevi hekimi olarak
çalışıyordum; 28 Şubat cezaevlerini gördüm, İnsan
Hakları Komisyonu üyesiydim Mecliste ve bugün cezaevlerini görüyorum.
Değerli arkadaşlarım, iktidar partisi milletvekilleri kusura bakmasın
ama sizin döneminiz ile 12 Eylül dönemi ve 28 Şubat dönemi arasında
pek fark yok. Bu önergeyi değerlendirin, fırsat bilin ve
araştırın. Bütün bu suçlamaları yok kabul etmek zorunda
değilsiniz, araştırın; varsa gereği yapılır,
yoksa bir şey yapılmaz.
Bakın, Mehmet Arslana işkence
iddiası var, dayak iddiası var ve hekim gereğini yapmıyor.
Ben bizzat gördüm efendim, hem sol görüşlüler hem de ülkücü tutuklu ve
hükümlüler Gaziantep özel tip cezaevinde işkence görmüştü ve hekim
gidip gereğini yapmamıştı. Bırakın rapor etmeyi,
tedavi bile etmemişti. Ağabey, tedavi edersem rapor etmek
zorundayım. diyordu genç bir hekim. Bunların hepsini gördük, bunlar
yaşanıyor.
Bakın, geçenlerde ortaya çıktı,
Gökhan Açıkkollu cezaevinde dayakla, işkenceyle öldürüldü ve Millî
Eğitim Müsteşarı tuhaf bir açıklama yaptı, Vefat
ettiği öğrenildiğinden dolayı görevine iade edildi. diye
bir açıklama yaptı değerli arkadaşlar.
Bakın, cezaevlerinde kimin bulunduğu
önemli değil, bu iddiaların kimler hakkında olduğu önemli
değil, karıştırıyorsunuz gibi geliyor bana. Orada bulunan
insanların neyle suçlandıklarının, bunun hiçbir önemi yok;
terör olabilir, daha yüz kızartıcı suç olabilir, o olabilir, bu
olabilir. Bir de 248 bin tutuklu, hükümlü var, büyük çoğunluğu
tutuklu bunların; daha yargılanıp cezaları
kesinleşmiş, mahkûm olmuş değiller. Dolayısıyla
bu insanlar da devletin güvencesinde, Hükûmetin güvencesinde, sizin
güvencenizde değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla bu
insanlara ne oluyor? Bakın, siz iktidardasınız, millet size
iktidar verdi on altı seneden beri. Siz bu iktidarda olduğunuz
dönemde bir genç öğretmen cezaevinde dayakla, dövüle dövüle öldürüldü.
Bunu siz yaptınız falan demiyorum ama bunu araştırın,
ortaya çıkarın, gereğini yapın.
Sayın Parsaka katılmıyorum.
Gerçekten ilgili kurumlar işlemiyor, gereğini yapamıyoruz. Demokratik
bir ülkede gerçekten bu tip olayların -her yerde olur bu tip olaylar,
özellikle cezaevlerinde olur hak ihlalleri- güvenceleri vardır. Ne
vardır? Bir defa hukuk sistemi vardır, hukuk sistemi işler.
İşlemiyor değerli arkadaşlarım hukuk sistemi. Dün
Sayın Cumhurbaşkanı bunu söyledi: Ya, insanlar ellerini
açıyorlar, Allaha adalet diye yalvarıyorlar. dedi. On altı
seneden beri siz yönetiyorsunuz değerli arkadaşlar.
Şaştım. Cumhurbaşkanı mı konuşuyor,
yanlış mı gördüm, Sayın Kılıçdaroğlu mu bu
diye şöyle baktım; Cumhurbaşkanı. Yok, işlemiyor bu
hukuk sistemi, bu şeyler işlemiyor maalesef. Daha sonra, sivil
toplum, değerli arkadaşlarım
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bekaroğlu, buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - İnsan
hakları dernekleri vardır, sivil toplum kuruluşları
vardır, bunlar çok iyi işler ve bunu denetler; işlemiyor. Sivil
toplumu, STKları, sizin işinize gelmediği zaman işte
Türk ve Türkiye ismini kaldırmaya kadar her şeyde bunları
yok sayıyorsunuz, ortadan kaldırıyorsunuz.
Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi denetler
bunları. Türkiye Büyük Millet Meclisi de görevini yapmıyor.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Cezaevi Alt Komisyonu
görevini yapmıyor değerli arkadaşlarım, hiçbir şey
yapmıyor. En önemlisi de bizim gibi ülkelerde uluslararası
kuruluşlar, uluslararası sözleşmeler bunların güvencesidir.
Uluslararası kuruluşları filan da artık yok sayıyoruz.
Ne zaman bunlar yok sayılıyor biliyor musunuz arkadaşlar? Çok
suç işlendiği zamanlarda, çok insan hakları ihlalleri
olduğu zamanlarda. Bunlardan sorumlusunuz değerli arkadaşlar.
Siz gerçekten sorumlusunuz çünkü devleti idare ediyorsunuz. Orada kim
olduğu önemli değil, oradan bir çığlık geliyorsa bunu
dikkate almak zorundasın.
Cemal Bey kardeşim, gel bana bir cevap ver
sataşmadan.
İyi günler. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bekaroğlu.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Elâzığ Milletvekili Ömer Serdara aittir.
Buyurun Sayın Serdar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER SERDAR
(Elâzığ) Sayın Başkan, Divanın değerli üyeleri,
çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, HDP grup önerisine
baktığımızda, Meclis araştırması önergesine
baktığımızda, spesifik iki olaydan hareketle cezaevlerinde
sistematik ve kategorik bir işkence, hak ihlali varmış gibi
hazırlanmış bir önerge. Oysa bunun aslı nedir, bu konuda
Meclisi bilgilendirmek istiyorum.
Bunlardan biri, Rize L Tipi Ceza İnfaz
Kurumunda Mehmet Arslanla ilgili olay. Mehmet Arslanla ilgili olay şudur
değerli arkadaşlarım: Bir başka cezaevinden Rizeye
nakledildiğinde, kuruma kabulde arama yapılması hususu. Arama
yapılması yasal mevzuat çerçevesinde yapılan bir işlem. Bu
aramaya direnince doğal olarak mevzuatın gereğini yerine
getirmek üzere yapılan bir işlem. Bununla ilgili daha bugün gerek
Rize Başsavcısından gerekse Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünden aldığım bilgiyi paylaşayım.
Talebi doğrultusunda rapora sevk edilmiş,
revire çıkarılmış ve revirde de rapor doğrultusunda
idari ve adli soruşturmaya başlanmış. Bu arada, Rizede
yaşanan hadisede aynı gün, aynı tüzük hükümleri çerçevesinde bir
başka tutukluya da aynı uygulama yapılmış. Eğer
burada siyasi kimliğinden dolayı farklı bir uygulama
bekliyorsanız bu doğru değil, asıl hukuki olmayan budur;
bunu size hatırlatmak istiyorum.
Diğer bir konu ise Bursa H Tipi Cezaeviyle
alakalı. Ayakta sayım işlemine gelince: Bursada yaşanan
hadise, orada üç koğuşta sayım işlemi yapılıyor,
Sayım vermeyeceğiz. diye direniyor. Peki, siz cezaevi
yetkilisisiniz, bu işlemi nasıl gerçekleştireceksiniz?
Dolayısıyla burada ciddi bir abartı olduğunu
düşünüyorum, Meclis araştırması önergesinin kapsamında
bir konu olmadığını düşünüyorum. Bu konuda Meclis
İnsan Hakları Komisyonumuzun ceza ve tevkifevlerini inceleme, tutuklu
ve hükümlülerin sorunlarını inceleme alt komisyonumuz var.
Sayın Bekaroğlu burada Bu konuyu ciddi
incelemiyorsunuz. dedi. Bakın, 26ncı Dönemde tam 14 cezaevinde
inceleme yapmışız. Daha geçen hafta
arkadaşlarımız Urfada bu incelemelerini yaptı ve bu rutin
incelemelerimiz gerek başvuru üzerine gerekse bizim medyadan olaydan
bilgilenmek üzerine yaptığımız incelemeler. Şunu
unutmayın arkadaşlar: 2002-2018 arasında cezaevlerinde
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER SERDAR (Devamla) Sürem bitmek üzere
Sayın Başkan, bir dakika istirham ediyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Serdar.
ÖMER SERDAR (Devamla) Teşekkür ediyorum.
fiziki altyapı sorunları ve mevzuat çerçevesinde
AK PARTİ hükûmetleri döneminde ciddi anlamda reform
yapılmıştır, altyapıda ciddi iyileştirmeler
yapılmıştır. Mevzuat düzenlemeleri Avrupanın
bazı ülkelerinin de fevkindedir ve bu denetlemeler gerek idari gerekse
Meclisteki daimî komisyonumuz çerçevesinde yapılmaktadır.
Bunları görmezden gelerek sanki burada sistematik, kategorik hak ihlalleri
varmış gibi, ikide bir temcit pilavı gibi getirip önümüze bu
ihlalleri koymanız doğru değil. Bizim orada sürekli bir alt
komisyonumuz var ve başvuruları aldığımızda,
gerek sizden gelen gerek vatandaştan gelen başvuruları
değerlendirerek incelemelerimizi rutin yapıyoruz.
Dolayısıyla Meclis araştırması
önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı beyan ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Serdar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) Hak ihlali yok mu
yani onu mu demek istiyorsun?
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Dediklerimi
dinlememişsin o zaman.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Elbette, hatibin
bizim önergemizi eleştirmeye hakkı var fakat önergede içerilmeyen
ithamları dinledik. Birincisi, biz herhangi bir tutukluya siyasi
kanaatinden ve statüsünden ötürü ayrı muamele talep ediyormuşuz diye nakledildi.
İkinci olarak da ortada, gerçekte bir fiil
olmadığı hâlde bir fiil varmış gibi takdim
ettiğimiz söylendi. Bunların aslı yoktur. Dolayısıyla
yanıt vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kürkcü.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Elâzığ
Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sevgili
arkadaşlar, birbirimizi doğru anlayalım. Biz, sizin dediğinizin
tam tersine inancı, statüsü, kimliği ne olursa olsun bütün
yurttaşların aynı, eşit muameleye tabi
tutulmasını yani hiç kimseye aşağılayıcı,
horlayıcı, onur kırıcı muamelede
bulunulmamasını istiyoruz.
Mehmet Arslanla ilgili durum şundan ibarettir:
Çıplak arama, evet, ceza infaz kurumları tüzüğünde yer alan bir
husustur fakat bu, kuvvetli şüphe bulunması ve
inandırıcı deliller olması kaydıyla böyledir ve bunun
nasıl yapılacağı da teferruatla
anlatılmıştır. Bir başka cezaevinden naklen gelen ve
aslında siyaseten suçlanan yani bir madde bulundurmaktan, adam
yaralamaktan falan değil, fikir konuşmaktan yani ne aranıyorsa
kafasının içinde olan bir insanı çıplak aramaya tabi
tutmayı istemek, aslında bir müeyyideyi işkence
vasıtası hâline getirmektir. O yüzden, nitekim iddianın
doğruluğu da
Savcının örtük kabulü dolayısıyla
doktor muayenesinden sonra kovuşturma açılmışsa şiddet
uygulandığı da doğrudur demektir. Dolayısıyla
burada yanlış ve eksik bir şey yok.
İkincisi: Burada tekil iki olgu ifade
edilmiş olmakla birlikte Elâzığ, Tarsus, İstanbul,
Gümüşhane, Erzincan, Şanlıurfa, İzmir, Diyarbakır ve
Van ceza infaz kurumlarından da benzer yakınmaların geldiği
kaydedilmiş. Dolayısıyla iki münhasır olay değil, pek
çok birbirine bağlı olaydan söz edilmektedir. O nedenle, durum
ciddidir, bu ciddiyetle muamele görmesi gerekir.
Sonuç olarak, aslında bütün bunları kökten
çözmek bakımından şu an cezaevlerinde -Adalet
Bakanlığı istatistiklerine göre- bulunan 63.242 kişinin
terör suçlusu olarak muamele görmesi, daha çok, terörle mücadele mevzuatı
dolayısıyladır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bitireyim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
Dolayısıyla belki, cezaevlerinde reform kadar Ceza Kanununda bir reform
da cezaevlerindeki sorunları ve cezaevlerinde bulundurulan insanların
aslında özgür olması gerekirken cezaevinde olmaları keyfiyetini
ortadan kaldırmak bakımından önemlidir.
O nedenle, lafa laf söylemekten ziyade hakikati
genel olarak kavramak daha önemli. Böyle bir sorun var, en azından
-söylediğim gibi- 20 bin kişinin yatacak yeri yoksa cezaevinde, zaten
aslında bilfiil bir işkence var demektir.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kürkcü.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Gerçeğe
aykırı beyanda bulunduğumu iddia etti Adalet ve Kalkınma
Partisinin hatibi.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika, sizi de dinleyeceğim.
Buyurun Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Gerçeğe
aykırı ifadede bulunduğumu iddia etti, cevap vermek istiyorum.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Gerçeğe
aykırı demedim ben, sistematik
BAŞKAN Buyurun Sayın Bekaroğlu.
Sayın Serdar, size de söz vereceğim.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlunun,
Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın HDP grup önerisi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) Değerli
arkadaşlarım, ben daha önceki dönemde cezaevlerinde
çalıştım İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyesi olarak ve iddialarla ilgili neler yaptığımızı
hâlâ hatırlayanlar vardır. Bu dönem eğer Cezaevleri Alt
Komisyonu defalarca cezaevlerinde inceleme yapmışsa bu etki nerede, ne
yaptı, hangi eksikliği
Bu kadar iddialar var, bu iddialardan
hiçbirinin doğru olduğunu tespit edemedi mi? Ne yaptı? Bunu
merak ediyorum ve soruyorum. Söylediğim şey de budur, eksik
yapıyorlar diyorum, tam görevlerini yapmıyorlar diyorum, iddia
ediyorum. Niye? Onlara rağmen cezaevleriyle ilgili şikâyetler artarak
devam ediyor, söylediğim şey bu.
Başka bir şey daha var değerli
arkadaşlarım, bir cezaevinden başka bir cezaevine naklediliyor
tutuklu, hükümlü, neyse, yolda güvenlikle, jandarmayla beraber geliyor ve
cezaevine girerken -yönetmelik böyle- çırılçıplak soyunacak.
Yani gerçekten yönetmelik böyleyse Cezaevleri Alt Komisyonu bunun insani
olmadığını, insan haklarına aykırı
olduğunu iddia ederek bu yönetmeliğin değişmesi için niye
adım atmadı? Bu gerçekten insani mi değerli arkadaşlar?
Çırılçıplak soyunacaksın. Niye? İşte, cezaevine
yeni giriyorsun. Ya, dünya kadar teknik var, x-rayler var, şunlar var,
bunlar var yani bu devirde insanları çırılçıplak soymak
işkencedir değerli arkadaşlar. Kasıt var burada, onun
kişiliğine saldırı var burada, ona hakaret var burada
değerli arkadaşlar. Bunlar insan hakları ihlalleridir.
Bunların kimseye bir faydası yok ki, bunların hiç kimseye bir
faydası yok; bunu anlatmaya çalışıyoruz değerli
arkadaşlarım.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Bekaroğlu.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Serdar.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Ben de
sataşmadan söz istiyorum.
Lafı laf olarak söyleme diye
BAŞKAN Gerekçenizi duyamıyorum,
gerekçenizi duymak zorundayım; söz vereceğim ama gerekçenizi
öğreneyim.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Şimdi, benim
konuşmamı değerlendirirken Sayın Kürkcü lafı laf
olarak söylemek diye bir tabir kullandı. Bu açık bir
sataşmadır.
BAŞKAN Buyurun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yani lafa laf
yetiştirmek dedim lafı laf olarak kullanmak diye bir laf var
mı?
BAŞKAN Sayın Kürkcü, tamam.
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Otur otur!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Öyle hareket
yapma Hocam.
BAŞKAN Buyurun Sayın Serdar.
3.- Elâzığ Milletvekili Ömer Serdarın, İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÖMER SERDAR (Elâzığ) Şimdi
bakın, burada ben bir şey söyledim. Bir partinin temsilcisi olmak,
bir partinin genel başkanı olmak ona ayrıcalık
kazandırmaz. Aynı gün Rize Cumhuriyet
Savcılığının açıklamasına
baktığınızda şunu görürsünüz: Orada aynı tüzük
hükümlerinin uygulandığı başka bir tutuklu daha var. Niye
bunu önergenize almadınız? Biz cezaevinde
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) 2
kişiye işkence etmek diye bir şey mi var yani?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Bundan haberim
olsaydı onu da alırdım. 2 kişiye yapılınca iyi mi
oluyor?
ÖMER SERDAR (Devamla) Dinleyin lütfen, dinleyin,
gerçekleri öğrenin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ben biliyorum
gerçekleri.
ÖMER SERDAR (Devamla) Laf olarak gelip burada
konuşmanın ötesinde, bizim Komisyonun çalışmalarından
haberdar olmadığınız açık ve net ortada.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ben o Komisyonda
kendim çalıştım.
ÖMER SERDAR (Devamla) Komisyonun üyesi önergeyi
hazırlayan arkadaş burada olsaydı cezaevleri alt komisyonun ne
kadar düzenli çalıştığını
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Belli, çok
güzel(!)
ÖMER SERDAR (Devamla) -
bu konuda ne kadar etkin
çalışmalar yaptığını görürdünüz.
Sayısal artma meselesine gelince: Şimdi
bakın, Türkiye 15 Temmuz gibi bir süreçten geçti, Türkiye 4-5 terör
örgütünün saldırısı karşısında. Bunun
sonuçları ortaya çıkıyor ve bu sonuçları görmeden, siz,
cezaevlerinde sayısal artıştan anormal bir şey olarak
bahsederseniz bu doğru olmaz çünkü bu süreç içerisinde soruşturmalar
yoğunlaştı, tutuklamalar yoğunlaştı bu terör
örgütlerinden dolayı. Bunu nüfusla mukayese ederek Nüfus şu kadar
arttı, tutuklu sayısı şu kadar arttı. derseniz
gerçekçi bir değerlendirme olmaz; bu, Türkiye gerçeğini görmemek
olur. Dolayısıyla biz fazlalık sorununu kabul ettik, bütün
raporlarımızda kabul ettik. Şu an bu sorun yaşanıyor
ama bu fiziki altyapı sorunlarını giderme konusunda da Hükûmetin
çok ciddi bir ödenek ayırdığını, bu konuda
cezaevlerinde koğuş artırımına gittiğini,
cezaevleri yaptığını da biliyorsunuz.
Dolayısıyla, şunu görmek lazım:
Alt komisyonumuz
Ki komisyon üyesi sizin milletvekiliniz burada
olsaydı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖMER SERDAR (Devamla) Tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN Tamamlayın Sayın Serdar.
ÖMER SERDAR (Devamla)
bunu çok daha net ortaya
koyacaktı. Komisyonumuz ciddi çalışmalar yapıyor,
önerilerimiz oluyor. Önerilerimiz üzerine Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğü adım atıyor.
Örneğin geçtiğimiz gün Elâzığ
Cezaevinde yapılan incelemeyi anlatayım:
Arkadaşlarınızın ısrarı üzerine bu incelemeyi ben
yaptırdım. Geldiler, hemen teknik heyet gönderdim ardından Ceza
ve Tevkifevlerinden. Yani biz ihlal konusunu kendi inancımız
gereği, genç siyasi perspektifimiz gereği önemli buluyoruz.
Buradan diğer hatip arkadaşımıza
da söylüyorum: Bu konuyu ciddiye alıyoruz, ciddiyetle takip ediyoruz. Bunu
böyle bilmenizi isterim.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, ister istemez her söze bir sözle karşılık vermek,
her lafa laf yetiştirmek merakı dolayısıyla
kaçınılmaz olarak bize de cevap hakkı doğuyor. Çünkü hâlâ
başladığımız yerde duruyoruz. Bu konuda, hiç
değilse herkesin bilgisine erişebilmesi için, iki çift sözü kayda
geçirmek istiyorum izin verirseniz.
BAŞKAN Yerinizden verebilirim.
Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
24.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, Elâzığ
Milletvekili Ömer Serdarın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Şimdi,
sevgili arkadaşlar, her zaman iktidar haklı olamaz ve haklı
olması da gerekmez.
İkincisi, sahadaki unsurların
yaptığı şeyleri illa savunmak zorunda değiller. Varsa
vardır, varsa üstüne gidin, Hükûmetin işi bu; varsa usulsüzlük,
ayarsızlık, üzerine gidecek. İsterseniz araştırma
önergesini kabul etmeyin fakat bunun gereğini yapın. Bize diyor ki
sayın hatip: Aslında 1 kişi değil, 2 kişiye
yapılmış. Daha kötü ya; ben birini biliyorum, ikisini bilsem
ikincisini de söyleyeceğim. Bu bir savunma biçimi olabilir mi?
ÖMER SERDAR (Elâzığ)
Yaklaşımımı ortaya koyuyorum orada,
yaklaşımımı.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Türkiye
gerçeklerinden uzaklıkla bunun alakası yok. Türkiyede mahkûm kapasitesini
artırmak sizin keyfî işlemlerinizle de doğrudan doğruya
ilgilidir. Cezaevinde bulunan herkesin orada bulunmayı hak ettiğini
nereden biliyoruz? Önüne geleni cezaevine atarsanız cezaevi nüfusu artar.
Terörle mücadele ya da darbeyle mücadelenin yolunun bu olduğunu sanmak,
terör tanımının ne olduğu hakkında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerini tamamlayın Sayın
Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Türkiye çok uzun
zamandır terör tanımını gözden geçirmeye davet edilmektedir
çünkü sadece düşünceleri ve konuşmaları yüzünden cezaevlerinde
bulunanların, örneğin Halkların Demokratik Partisi üyelerinin
sayısı bir zaman on binlere varmıştı. Şimdi,
cezaevi kapasitesini böyle zorlarsanız o zaman tabii ki fiziki
altyapı diye bir sorununuz olabilir. Diyeceğim bundan ibarettir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kürkcü.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp
tarafından, ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlali iddialarının
araştırılması ve bu ihlallerin bir an önce giderilmesi
amacıyla 8/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
ZİYA PİR (Diyarbakır) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi Grup önerisinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
İki dakika süre tanıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin
ikinci oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Oylamayı elektronik şekilde
yapacağım.
Elektronik oylama için iki dakika süre
tanıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı
vardır, öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve
arkadaşları tarafından, bireysel silahlanmayı
azaltmanın ve ateşli silah alışverişinin engellenmesi
yollarının belirlenmesi amacıyla 8/3/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 8
Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
8/3/2018
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 8/3/2018 Perşembe günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
ALTAY
İstanbul
CHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve
arkadaşları tarafından bireysel silahlanmayı
azaltmanın ve ateşli silah alışverişinin engellenmesi
yollarının belirlenmesi amacıyla 8/3/2018 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (1774 sıra no.lu) diğer
önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 8/3/2018 Perşembe
günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Önerinin gerekçesini açıklamak
üzere öneri sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir
Milletvekili Mehmet Tüm konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET TÜM (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Eşitlik, özgürlük ve demokrasi için mücadele veren tüm kadınları
buradan saygıyla selamlıyorum. Kadınların şiddete
uğramadığı, öldürülmediği, taciz edilmediği,
eşit koşullarda yaşadığı bir Türkiye ve dünya
dileğiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, OHAL Türkiyesinde her
geçen gün sorunlar giderek artıyor, sıkıntılar ve
skandallar bitmiyor. Ülkemizde yaşayan 80 milyon insanımızı
hiçbir skandala şaşırmayacak duruma getirdiniz. Şimdi
Süleyman Soylu'nun başında bulunduğu İçişleri
Bakanlığıyla ilgili bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
İçişleri Bakanlığı her yıl diğer kurumlar
gibi faaliyet raporlarını açıklamaktadır. Bakanlık
geçtiğimiz gün 2017 yılı için de elindeki verileri
paylaştı. Faaliyet raporunu incelediğimizde bu yıl
kayıp silah sayısının 106 bini geçtiğini görüyoruz.
İçişleri Bakanlığı verilerinde 2014 yılında
kayıp silah sayısı 14 bin görünürken her ne hikmetse bu
sayı 2017 yılında 106 bine çıkıyor. Kayıp silah
sayısı sadece üç yılda yüzde 720 artmış
durumdadır.
Değerli milletvekilleri, ateşli silah
nedeniyle her gün onlarca insan yaşamını yitirmektedir.
Ülkemizde resmî rakamlara göre 25 milyon kaçak silah bulunmaktadır. Son üç
yılda, 14 bin olan kayıp silah sayısı 106 bine çıkmış
durumdadır. 106 bin silahın kayıp olması sizleri gerçekten
korkutmuyor mu, ürkütmüyor mu?
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanlığı hiçbir şey yokmuş gibi bu silahlarla ilgili
hiçbir çalışma yapmıyor, hiçbir tedbir almıyor ve âdeta
körler ve sağırları oynuyor.
Değerli milletvekilleri, 106 bin kayıp
silah ülkemizin iç güvenliği açısından büyük bir tehdit
oluşturmaktadır. Geçtiğimiz gün Bakanlık Twitterda bu
silahların 1944ten beri kayıp olduğunu belirtmiştir.
Değerli milletvekilleri, eğer bu silahlar 1944ten beri kayıpsa
neden 2014 raporuna eklemediniz? İşte, rapor burada. Değerli
arkadaşlar, rapor burada. Burada 2014te kayıp silah sayısı
14.682 olarak görülüyor. Görüyorsunuz değil mi arkadaşlar?
Arkadaşlar, görüyorsunuz değil mi? 2014 yılında kayıp
silah sayısı 14.682. Bu, İçişleri Bakanlığı
verilerinden alınmıştır arkadaşlar. Çeviriyorum, yine,
2017 yılında kayıp silah sayısı 106.740
arkadaşlar. Görüyorsunuz, görüyorsunuz. Değerli milletvekilleri, tüm
bu rakamlar İçişleri Bakanlığının resmî
sitesinden alınmıştır, merak eden varsa girip bakabilir.
Değerli milletvekilleri, silahlar 1944ten beri
değil, son üç yıldan beri kayıptır. İçişleri
Bakanlığı bu açıklamasıyla 80 milyon insanın
aklıyla âdeta alay etmektedir. Şimdi, sizlere tekrar soruyorum: Bu
kayıp silahlar nerede? Bu silahlar kimlerin elinde?
Değerli arkadaşlar, 106 bin kayıp
silah çok ciddi bir rakamdır. İçişleri Bakanı bu silahlarla
ilgili gerçekleri kamuoyuna açıklamak zorundadır. 106 bin
silahın 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kaybolması sizce
bir tesadüf müdür? 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ne kadar
silah dağıtıldı? Bu silahlarla daha sonra ne kadar cinayet
işlendi? Emniyetin ve ordunun silah envanterinden ne kadar silah
eksilmiştir? Bu silahları bazı paramiliter güçler için mi görmezden
geliyorsunuz? 7 Haziran-1 Kasım arası birçok terör olayına
tanık olduk, böyle bir terör süreci mi bizleri beklemektedir? Bu sorulara
acilen yanıt vermek zorundasınız.
Değerli arkadaşlar, İçişleri
Bakanı Twitterden değil burada, Mecliste halkımızı
bilgilendirmek zorundadır. Koskoca ülkenin İçişleri Bakanı
106 bin kayıp silahı açıklamayacak durumdaysa o koltukta neden
oturmaktadır?
Değerli milletvekilleri, burada, sizlere
çağrı yapıyorum: Gelin, bir araştırma komisyonu kurup
kayıp silahların durumunu araştıralım. Kayıp
silahlara karşı hangi güvenlik önlemlerini
alacağımızı hep birlikte burada tartışalım.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
sorularımıza yanıt alana kadar bu konuyu araştırmaya
devam edeceğiz diyorum, hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tüm.
Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Samsun Milletvekili Erhan Usta konuşacaktır.
Buyurun Sayın Usta. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Bu grup önerisindeki konu tabii ki önemli bir konu.
Ülke içerisinde kayıp, çalıntı, kaçak veya ruhsatsız silah
sayısındaki artış hepimizin üzerinde durması gereken,
önemsememiz gereken bir konu. Burada, ben, bu konuyla ilgili olarak tabii büyük
ihtimal bir denetim eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu
silahların bulunması, bunlarla muhtemel bir suç işlenmesinin de
önüne geçilmesinin önemli olduğunu, özellikle devlete güven
açısından bu konunun hassas bir konu olduğunu düşünüyorum.
Diğer taraftan, doğru, düzgün,
vatanperver, namuslu insanların da ruhsatlı silaha erişimi
konusundaki zorlukların da bir miktar azaltılması lazım
yani burada, özellikle taşıma ruhsatlarının ne kadar zor
alındığını hepimiz biliyoruz. Burada, bir
kısım milletvekilleri araya girerek, şu şekilde, bu
şekilde ruhsat alımının
kolaylaştırılması sağlanıyor.
İnsanımızın kendisini biraz daha güvende hissedebilmesi
açısından, bu anlamda, ruhsatlı silaha erişimin -çok kolay
olsun demiyorum ama- zorluklarının azaltılması ve biraz da
maliyetinin düşürülmesi lazım. Tabii, buradan kastımız,
herkes kendi silahını alarak polisin, jandarmanın yerine geçsin
değil, sadece, düzgün insanların bu kadar kayıp kaçak
silahın olduğu bir ortamda kendisini biraz daha güvende hissetmeleri
lazım.
Bugün yaşadığım bir olayı
anlatacağım: Savunma sanayisinde özgün bir silah teknolojisi, silah
üretmek üzere makine yapan bir kişi bugün bize müracaat etti
arkadaşlar vasıtasıyla, taşıma ruhsatı almak için;
stratejik bir ürün üretiyor, bir sürü düşmanı olabilir böyle bir
kişinin, bu kişiye silah verme konusunda valilerimiz çok cimri
davranıyorlar. Yani taşıma ruhsatının bu tür insanlara
da verilmesi lazım, bu da işin diğer bir boyutu.
Ben ilk kısma, önergeye konu olan
kısmıyla ilgili hassasiyetimizi ifade ettim ama hani işin
diğer yanı olarak da burada da bu anlamda işin üzerinde
durulması gerektiğini de özellikle ifade etmek istiyorum.
Tabii, bugünkü ortamda bunun bir Meclis
araştırma komisyonu şeklinde konunun
araştırılmasını da şu anda çok doğru
olmayacağını, çok sübjektif değerlendirmelere işin
gidebileceğini düşünüyorum. Ancak devletin kayıp kaçak
silahı varsa mutlaka bulunmalı ve bunlar da şeffaf bir
şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Usta.
Öneri üzerinde ikinci söz, Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Ziya Pire aittir.
Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ZİYA PİR (Diyarbakır)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, biraz önce biz karar
yeter sayısı istediğimizde, espriyle karışık
olarak bir arkadaş Neden bunu yapıyorsunuz, ne gerek var? diye bana
söyledi. Şundan dolayı: Karar yeter sayısı aramak bir kere
muhalefetin eline verilen bir enstrümandır. Bunu da zaman zaman müzakereler
yapabilmesi için kullanması lazım, bir.
İkincisi, Leyla Zana gibi milletvekillerimizin
burada sizlerin oylarıyla devamsızlıktan dolayı
vekilliği düşürüldü.
Şimdi, siz hem burada milletvekili olarak Leyla
Zana ve diğer arkadaşlarımızın vekilliğini devamsızlıktan
dolayı düşüreceksiniz hem de bu bina içinde, bu kampüs içinde
olduğunuz hâlde buraya gelme zahmetinde bulunmayacaksınız.
Benim, genel merkezleriniz ya da gruplarınız tarafından Ankara dışında
görevlendirilmenize bir şey söyleyeceğim yok, o bizde de oluyor ama
kampüste bulunan milletvekilleri de lütfedip bu Genel Kurula gelsinler.
Şimdi, CHP grup önerisine gelince, ben
baştan söyleyeyim, biz buna destek veririz. Elbette kayıp,
çalıntı, kaçak ve ruhsatsız silahların
sayılarının araştırılması ve özellikle 15
Temmuzda, o gece ve o günlerden sonra kimlere, hangi nitelikte, ne
silahların dağıtıldığı ve bunların
akıbeti bizim için de önemlidir. Özellikle 15 Temmuzdan sonra bir cinayet
işleniyor Türkiyede ve o silahın 15 Temmuz gecesi
dağıtılan envanterden olduğu ortaya çıkıyor. Bu
yüzden, sadece bu yüzden bile bunların araştırılması
gerekiyor.
Biraz önce sayın hatip söyledi, ben de buradan
tekrar hatırlatmak istiyorum: 2014 yılında 15 bin civarında
silah kayıptı, ondan sonraki seneler, 2015te 100 bine yakın,
2016 ve 2017de 100 binden fazla silah kayboluyor; elbette bunların
araştırılması lazım. Bir de bazen -hepimiz biliyoruz-
polisler silahlara el koyuyor; bazen resmen el koyuyor, bazen de gayriresmî
olarak el koyup bunları kendileri satıyorlar. Burada ben
İktidar partisine ya da şu partiye yakındır. demiyorum
ama Türkiyenin bir gerçeği, bunların da akıbetinin
araştırılması gerekiyor.
Bir de şimdi size bir fotoğraf
göstereceğim, yine 15 Temmuzdan sonra
Eminim ki hiçbiriniz bu
fotoğrafı tasvip etmiyorsunuz çünkü bu fotoğrafta Sayın
Cumhurbaşkanının Başdanışmanı İlnur
Çevik var ve İlnur Çevik Almanyada bir çeteyle birlikte bu
fotoğrafı vermiştir ve o çete sayın milletvekilleri, tehdit
etmeden, yaralamadan, öldürmeden ve silah kaçakçılığından
Almanyada soruşturuluyor; şu çete, Osmanen Germania diye bir çete
bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Pir.
ZİYA PİR (Devamla) Eğer Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başdanışmanı şu
fotoğrafı veriyorsa ve bunlar silah kaçakçılığı
yapıyorsa o zaman bu işlerin üstüne gitmemiz gerekiyor. Ben tekrar
söylüyorum: Hiçbirinizin şu fotoğrafı tasvip ettiğini ben
düşünmüyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Pir.
Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülgere aittir.
Buyurun Sayın Dülger. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ
DÜLGER (Kilis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
Grubunun vermiş olduğu, kayıp, çalıntı, kaçak ve
ruhsatsız silahların sayısındaki artışla ilgili
grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi
saygıyla selamlıyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
dolayısıyla, başta şehit eş ve anaları olmak
üzere tüm kadınlarımızın Kadınlar Gününü kutluyorum.
Ayrıca, istiklalimize ve istikbalimize göz
dikenlere karşı Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve yurt çapında
verdiğimiz haklı mücadelemizde kahramanca çarpışırken
Hakka yürüyen şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize acil
şifalar, ordumuza da muzafferiyetler diliyorum. Bu mücadelelere
başkalarının gözüyle bakıp, onların sesi olup,
mücadelemizi değersiz gibi göstermeye çalışanları da
milletimin huzurunda kınıyorum.
Sayın milletvekilleri, ayrıca hatibin az
önce belirttiği bir konuda da yüce Meclisi bilgilendirmek istiyorum. Leyla
Zana, bu Mecliste hiçbir oturuma gelmeyip
ZİYA PİR (Diyarbakır) Sokmadınız
ki.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla)
ayrıca,
Tüzük gereği, Anayasa gereği milletvekilliği yemini
etmediğinden milletvekilliği düşürülmüştür. Ayrıca,
diğer 2 milletvekili de yurt dışında oldukları ve
sahte rapor gönderdikleri için milletvekillikleri düşürülmüştür
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Ahmet
Davutoğlu hiç geldi mi?
ZİYA PİR (Diyarbakır) Ahmet
Davutoğluna ne diyorsunuz?
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla)
yüce
Meclisi bu konuda bilgilendirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, İçişleri
Bakanlığımız tarafından kayıp, aranan
silahların kaydı 1944 yılından itibaren tutulmaya
başlanılmış olup, 2017 yılı sonuna kadar kaybolan
kayıtlı silahların toplamı 106.740tır. Kayıp
106.740 silahtan, Silahlı Kuvvetler dışındaki kamu
kurumlarında çalışanların kaybettiği ve envantere
kayıtlı olan silah miktarı 5.634tür. Silahlı Kuvvetler;
Kara, Hava, Deniz, Jandarma Genel Komutanlığı envanterine
kayıtlı silah sayısı 9.830dur. Kurum veya Silahlı
Kuvvetler envanterine kayıtlı silahlar kaybedildiğinde, il
emniyet müdürlüklerine müracaat edilir ve kayıp silah süreci
başlamış olur.
Sayın milletvekilleri, CHP Grubunun
verdiği öneride sözü edilen sayıda -30 bin- silah farkı
olduğu gerçeği yansıtmamakta olup 47den itibaren tutulan
envantere bakıldığında gerçek olmadığı görülecektir.
Ayrıca, yüzde 17lik gibi bir artış bu rakamlarda yoktur. Son üç
yıla baktığımızda, 2014-2015 yılında yüzde
14-48 azalma, 2015-2016 yılında meşum darbe girişiminde
yüzde 23 artış, bir sonraki yılda, 2016-2017de yüzde 9,42
azalma olduğu görülecektir. Öneride verilen rakamların gerçeği
yansıtmadığı, tersine, şahıslara ait aranan silah
miktarı, envantere ait menşei bilinen silah miktarlarında da
azalma olduğu görülecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Dülger.
MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) Bütün bu
gerçek durumun ortaya konmuş olmasından dolayı öneri aleyhinde
oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Vergi Kanunları
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533) (x)
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 533 sıra sayılı
Kanun Tasarısının birinci bölümünde yer alan 10uncu maddenin
oylamasında kalınmıştı.
10uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11inci madde üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri okutup işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 11inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Meral
Danış Beştaş
İstanbul Adıyaman
Adana
Mahmut
Toğrul Garo
Paylan Feleknas Uca
Gaziantep
İstanbul Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili Garo Paylana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Paylan. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakanım, vergi teşvikleriyle
ilgili madde ama siz Sağlık Bakanısınız; umarım
bu maddeyle ilgili söyleyeceklerimi dikkatle dinlersiniz. Bilmiyorum, teknik
olarak ne kadar vâkıfsınız ama önemli olduğunu
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, yatırım
teşvik belgesi üzerinden yurt dışından para getirenlere
diyor ki madde: Ben iki yıl süresince kur farkı gelirini
vergilendirmeyeceğim. Bakın, iki yıl boyunca. Biz size ne
demiştik? Hukuk devleti olmadığımız sürece, iç
barışımızı sağlayamadığımız
sürece sermaye hep daha fazlasını isteyecek demiştik.
Bakın, sermaye nazlanıyor, yabancı yatırımcı
nazlanıyor ve sizden hep daha fazlasını istiyor. Şimdi, bu
madde diyor ki: İki yıl boyunca para getirirsen yurt
dışından, kur farkı geliri almayacağım.
Değerli arkadaşlar, bu öncelikle
haksız rekabettir. Yurt içinden kaynak bulup yatırım
yapanlardan, diyelim ki dolar kredisi alıp Türkiye bankalarından
yatırım yapanlardan Maliye Bakanımız kur farkı vergisi
alacak ama Yurt dışından getirenden almayacağım.
diyor. Değerli arkadaşlar, biz borsa yatırımcılarından
biliriz, bıyıklı yabancılar diye bir tanım
vardır. Eskiden Yurt dışından hisse senedi alanlardan
vergi almayacağım. denirdi, Türkiyeli yatırımcılar da
yurt dışından hesap açardı, oradan hisse senedini
alırdı ve hisse senedi kârlarından vergi vermezdi. Şimdi de
bıyıklı yatırımcılar yaratacağız. Ne
yapacak bu bıyıklı yatırımcılar, Türkiyeli
yatırımcılar? Parasını buradan alıp yurt
dışına götürecek, yurt dışındaki bankaya belki
teminat olarak koyacak, oradan kredi alıp Türkiyeye getiriyormuş
gibi yapacak ve iki yıl boyunca kur farkı vergisi vermeyecek.
Değerli arkadaşlar, hemen bir örnek
vereyim: Ruslar nükleer santral yatırımı yapacaklar 20 milyar
dolarlık. Şimdi bu 20 milyar doları yurt dışından
getirmiş gibi yaparsa eğer Türkiyeyle Cengiz İnşaat gibi
ortaklarıyla, 20 milyar dolar
Kur bugün 3,80, diyelim ki iki yıl
sonra 5 TL oldu. Arkadaşlar, ne yapar? 20 milyar TLlik kur farkı
geliri yazması anlamına gelir. Bunun yalnızca kurumlar vergisi,
yüzde 20si 4 milyar TL yapar. Bakın ne oldu? Ruslara 4 milyar TL daha
avanta sağlanmış oluyor bu yasayla, 4 milyar TL. Aynı şekilde,
Sinopta planladığınız nükleer santral, 4 milyar TL de ona
Sayın Ekonomi Bakanı Onlarca böyle
teşvik vereceğiz. Şimdi yurt dışından milyarlarca
dolar gelecek. diyor ama nasıl gelecek? Vergi vermem. diyen
yatırımcı gelecek arkadaşlar, Bana daha fazla teşvik
ver. diyen yatırımcı gelecek.
Bakın, nükleer santral
yatırımlarıyla ilgili bu torbada teşvik maddeleri var,
milyarlarca dolarlık teşvik vereceksiniz. Karşısında
ne aldığımız belli değil. Aynı şekilde bu
madde de Yurt dışından para getirenlerden kur farkı
gelirini almayacağım. dediği anda, arkadaşlar, artı
bir teşvik vermiş oluyoruz. Ama bu verdiğimiz artı
teşvikler karşılığında, bakın, biz Ruslara
yirmi yıl boyunca 12,5 sentten elektrik alacağımızın
garantisini veriyoruz. Bu kapitülasyondur zaten, bu bir imtiyazdır.
Eğer ki bu imtiyazı vermişsek 2010daki anlaşmaya göre,
artı bir avantaj sağlıyorsak mutlaka onlardan da bir
karşılık beklemek zorundayız. Ruslar da Ben bu avantajlar
karşılığında 12,5 sente değil, 8 sente, 9 sente
size elektrik satacağım. demeli. Vatandaşımızın
çıkarını düşünmeliyiz. Ama eğer Ruslara bir diyetimiz
varsa bizim bilmediğimiz, eğer ödememiz gereken bir diyet varsa
kapalı kapılar ardında görüşülen, bu diyeti Hükûmet gelip
burada anlatmalı, Ben Ruslara artı bu kadar milyar liralık
teşvik veriyorum, bunun karşılığında 12,5 sent
yerine 8 sente elektrik alıyorum. diyebilmeli ama
Bakın, biz bu
imtiyazları çıkarıyoruz, 80 milyonun, yetimin haklarını
burada ortaya koyuyoruz. Sayın Bakana soruyorum:
Karşılığında ne alıyorsunuz Sayın Bakan? Ne
veriyorsunuz, ne alıyorsunuz? Bunları milletin temsilcileri olarak
bilmek istiyoruz.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
Diğer önerge geri çekilmiştir.
Şimdi bu önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
11inci madde kabul edilmiştir.
12nci madde üzerinde bir tane önerge vardır,
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 12nci maddesinin birinci
fıkrasındaki icabeden ibaresinin icap eden şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Meral Danış Beştaş Behçet Yıldırım
İstanbul Adana Adıyaman
Mahmut Toğrul Feleknas
Uca Müslüm
Doğan
Gaziantep Diyarbakır İzmir
Kadri
Yıldırım
Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Siirt Milletvekili
Kadri Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
8 Mart münasebetiyle ben de hissiyatımı
birkaç cümleyle ifade etmek istiyorum. Benim aşağı yukarı
550-600 sayfalık bir son çalışmam vardır, konusu
İslami feminizm. İnşallah nisanda çıkacak bu yayın. Bu
münasebetle, İslamın kadına vermiş olduğu önem ve
birtakım yanlış anlaşılmalarla ilgili bir şeyler
ifade etmeye çalışacağım. Öncelikle şunu söyleyelim:
Kadının mevcut durumunun İslamın iki temel
kaynağı olan Kur'an ve doğru sünnetle alakası yok.
Dolayısıyla kadını dövmek, kadının yönetici
olmasına engel olmak, kadının şahitliğiyle ilgili
spekülasyonlar ortaya koymak, miras vesaire bunların hemen hemen hepsi bu
çalışmada yer almaktadır.
Evvela şunu ifade etmekte yarar var:
Kur'anı Kerimin bir suresinin adı Nisa suresidir yani
kadınlar suresidir. Bu bile başlı başına
Kur'anın kadına vermiş olduğu göstergelerden bir
tanesidir. Hazreti Peygamber bir hadisinde
(X)
diyor yani kadınlar erkeklerin öz kız kardeşleridir, üvey
değil, dikkatinizi çekmek istiyorum, öz kız kardeşleridir. Yani
erkeğin sahip olduğu bütün eşit hakların, bütün özgürlükçü
hakların, bütün adil hakların hepsine kadınlar da sahiptir, üvey
değiller, erkeklerin öz kız kardeşleridir, şakîka, bunlar
öz demektir.
Yine bir hadisinde diyor ki Peygamber Efendimiz:
(x)
Çocuklarınız arasında eşit davranın. Eğer ben
bir fark gözetecek olsaydım, şüphesiz kadınları üstün
tutardım. Dolayısıyla burada da yine kadına
eşitlikçi, özgürlükçü bir yaklaşım söz konusudur ve maalesef
bugün İslam toplumlarında kadına dayak sanki İslamın
bir emriymiş gibi, sanki Kur'anın bir emriymiş gibi telakki
ediliyor. Bunu da yine Hazreti Aişenin yani bir kadın olan ve
Hazreti Peygamberin eşi olan, hanımı olan Hazreti Aişenin
bir hadisiyle nakletmek istiyorum. Diyor ki Aişe Validemiz: ...(X) Yani, Allahın Elçisi ömrü
hayatında hiçbir zaman, hiçbir kadına el uzatmamış, hiçbir
şekilde, hiçbir kadını dövmemiştir. Dolayısıyla,
Peygamber Efendimizden daha rahat bir yaşam talep etmek üzere isyan eden,
bakın dikkatinizi çekiyorum, isyan eden eşlerini bu hareketlerinden
dolayı, bu isyanlarından dolayı Peygamber Efendimiz evden
kovmamış, kendisi yaklaşık bir ay boyunca evi terk
etmiş; bir ay sonra döndüğünde Ey hanımlarım
toplanın, ben size benden istediğiniz lüks hayatı veremiyorum;
normal, fakir, ümmetim içerisindeki bireyler nasıl yaşıyorlarsa
ben de öyle yaşamaya devam edeceğim. Ben bir kral gibi
yaşamayı asla ve asla istemiyorum. deyip şu iki seçenek
arasında bırakmış: İsterseniz benimle bu
mütevazı hayatı paylaşırsınız isterseniz de
benden boşanma hakkınızı kullanırsınız,
böyle bir seçenek de önünüzde vardır. dedikten sonra... Bakın
Peygamber Efendimiz hanımlarını evden kovmadı, bilakis
kendisi evi terk etti ve aşağı yukarı bir ay
ayrılıktan sonra böyle hayırlı bir neticeyle mesele
sonuçlandı ve eşleri de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - ...bir kraldan
istenen bir hayatı istemekten vazgeçti ve normal bir Müslüman, normal
ümmet nasıl yaşıyorsa o şekilde yaşamayı tercih
eden Peygamber Efendimizle birlikte yaşamayı tercih ettiler fakat
maalesef Hazreti Peygamber'in vefatından sonra, özellikle vahiy ikliminden
uzaklaşıldığı ölçüde kadınlar, sahip olmuş
oldukları hakları yavaş yavaş yitirmeye
başladılar. Hatta bir kaynağa göre Hazreti Ömere bir
kaynağa göre de onun oğlu Abdullaha dayandırılan şu
söz çok meşhurdur: İslam gelmeden önce biz kadınlara hem
elimizi hem dilimizi uzatıyorduk fakat İslam geldikten sonra
Hakkımızda anında ayet iner. düşüncesiyle ve korkusuyla
ne elimizi uzatabildik ne de dilimizi uzatabildik. Dolayısıyla
Kur'anın ikliminden ve Hazreti Peygamber döneminden
uzaklaşıldıkça kadına eller de uzatıldı, diller
de uzatıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Umarız, bundan
sonra böyle bir uzatılma olmayacak ve bu münasebetle 8 Martın bütün
dünya kadınları için hayırlara vesile olması, eşit,
özgür haklarına bir an evvel kavuşmaları dileğiyle
saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
12nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
12nci madde kabul edilmiştir.
13üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır,
önergeleri sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mehmet
Necmettin Ahrazoğlu Ahmet
Selim Yurdakul
Denizli Hatay Antalya
Celal Adan İzzet
Ulvi Yönter
İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya Milletvekili
Ahmet Selim Yurdakul konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) Değerli
milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; öncelikle, binbir meşakkatle
bizi var eden, onca çileye rağmen Anadoluyu vatan yapan başta
şehit annelerimiz olmak üzere tüm kadınlarımızın 8
Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Allah tarihe damga vuran egemen
Türk kadınını korusun.
Muhterem vatandaşlar, yardımcı
sağlık personellerinin istihdam ve atama sorunları hakkında
konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.
Sağlık branşlarında eğitim alan ancak iş bulma ve
atanma hususlarında sorunlarla karşı karşıya olan
gençlerimizle sık sık bir araya geliyorum. Öğretim üyesi bir
tıp hekimi olarak, gençlerimizin yaşadığı tüm
sıkıntıları yakından biliyorum. Onların, gerek
mevzuat gerek idari kararlar nedeniyle yaşadıkları
mağduriyetlerin psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak ciddi boyutlarda
olduğu görülmektedir. Bu mağduriyetlerin nasıl
aşılabileceğini Milliyetçi Hareket Partisi olarak
sunduğumuz önergelerle tek tek gösterdik. Verdiğimiz kanun teklifleri
Meclis gündemine gelse inanıyorum ki birçok yardımcı
sağlık branşından mezun kardeşimin sorunları
çözülecek.
Bunlardan biri, meslek tanımı olmayan
sağlık branşları. Ameliyathane teknikerleri, ağız
ve diş sağlığı teknikerleri, evde hasta bakım
teknikerleri meslek tanımı olmayan branşlardan yalnızca
birkaçı. Bu bölümlerden mezun olan gençlerimiz bir yönetmelik
eksikliğiyle özel hastanelerde dahi kendi mesleklerini maalesef icra
edememektedirler.
Bir diğer sorun da sertifika. Diyaliz
teknikerliği gibi birçok branşta üniversitelerde iki yıl
eğitim alan gençlerimiz yerine birkaç haftalık sertifika eğitimi
alan -açık açık ifade etmek istiyorum ki hak yeniyor- on sekiz günlük
eğitimle sertifika alan insanlar çalıştırılıyor.
Üniversitelerden mezun olup diploma alan bu gençlerimizin çoğu,
şimdi, inşaatlarda, oto sanayi sitelerinde, marketlerde ve benzeri
alakasız iş yerlerinde çalışıyorlar.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her
insanın eğitim aldığı ve uzman olduğu alanda
çalışmasını hedefliyoruz. Okul mezunu dururken
sertifikalı personel almak, özellikle sağlık alanında
kalitesizliği beraberinde getirir.
Tüm bunların yanı sıra, vekil ebe ve
ortaöğretim hemşirelerinin de büyük mağduriyet
yaşadığını bu vesileyle ifade etmek isterim.
Ortaöğretim hemşire ve vekil ebelerimiz Türk sağlık
sisteminin gerçekten de önemli bir bileşenidir. Atanma ve özlük
haklarının iyileştirilmesini bekliyorlar ve haklılar.
Muhterem vatandaşlar, biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yıllardır liyakat ve devlete bağlılık
esasıyla işe göre eğitim, işe göre personel
tasarlanmasından yana olduğumuzu defalarca söyledik. Bu sene
Sağlık Bakanlığına toplam 56 bin personel
alınacak. Sağlık kurumlarının ihtiyacı malum,
doktor alımına tamam ancak sağlık alanındaki insan
gücümüzün önemli bir kısmı da sayıları 36yı bulan
diğer yardımcı sağlık branşları
mezunlarıdır. Toplam kalite yaklaşımı sebebiyle
sağlık hizmetlerinde kalitenin iyileştirilmesi için tüm
alanlarda dengeli, adil ve ihtiyaçları karşılayacak kadar bir
atama yapılması doğru olacaktır. Biliyorsunuz, 13
Şubat 2018 tarihinde sosyal medyadan, ilk alımın mart sonunda olacağını
ve iki kısım hâlinde olacağını ifade etmiştim.
Ancak gençlerimizin önlerini görebilmesi için alım ve atama süreçlerinin
artık bir standarda ulaştırılması gerekmektedir. Gençlerimiz
hangi ayda başvuru yapacaklarını ve hangi ayda
işbaşı yapabileceklerini bilmelidirler. Aslında, elimizdeki
imkânlarla bunu sağlamak çok kolay; bir sınav ve alım takvimi
açıklanmalı, senede bir veya iki alımla bu süreçler
netleştirilerek kamuoyuyla paylaşılmalıdır, ülkemiz
için doğru olan da budur. Ayrıca, ikiye bölünerek alınacak olan
27 bin yardımcı sağlık personeli alımı için
teşekkür ederiz Sağlık Bakanımıza.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Yurdakul.
AHMET SELİM YURDAKUL (Devamla) - Ancak bizim
önerimiz, bu mart sonu 27 bin personelin hepsinin alımının
yapılması, ikinci alım için Maliye Bakanlığından
ayrı bir kadro tahsisi istenmesidir çünkü inanın, atanamayan
yardımcı sağlık personelinin sayısı şu anda
470 bini aşmıştır ve aileleri gerçekten çok zor
durumdadır.
Çalışan huzuru ve hizmet kalitesi için
Milliyetçi Hareket Partimizin önerileri ortada. Sağlık personelimizin
üstünde yük çok ağır, personel ihtiyacı had safhada. Şehir
hastaneleri ve üniversite hastaneleri başta olmak üzere sağlık
kurumlarının görevlerini yerine getirebilecek kadar personel
istihdamı sağlanmalıdır. İşte o zaman hem hasta
memnuniyeti hem de sağlık çalışanlarının
memnuniyeti birlikte sağlanmış olur, bunun sonucunda da sağlıkta
gerçek kalite gelmiş olur.
Genel Kurulu ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Yurdakul.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkanım, bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
25.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircanın, Antalya
Milletvekili Ahmet Selim Yurdakulun 533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; değerli
milletvekilimizin sağlıkla ilgili yapmış olduğu
konuşmaya istinaden kısa bir açıklama için söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle bütün kadınların Dünya Kadınlar
Gününü tebrik ediyor, şehit analarını burada ayrıca
zikretmek istiyorum, saygılarımızı sunuyorum.
Tabii ki sağlıkta her zaman çözülmesi
gereken problemleler, meseleler olmuştur, olacaktır. Bütün
bunları geniş bir çerçeve içerisinde
İnsan kaynağıyla
ilgili çalışmamızı şu anda ilerletmiş
durumdayız. İnsan kaynağımızı hem
sağlığın ihtiyaç duyduğu alanlara yönlendirmek hem de
eğitilmiş kadroları hizmete almak için planlı bir
şekilde çalışıyoruz. Bu sene önümüzdeki günlerde 27 binlik
kadro için alım ilanına çıkacağız, tabii ki hepsi
birlikte değil
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Tabii ki Maliye Bakanlığının serbest
bırakacağı oranda
BAŞKAN Mikrofon açık, buyurun, devam
edin Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sadece sağlık personeli, sağlıkla
ilgili personeli almayacağız, aynı zamanda sağlık
hizmetlerinin verildiği mekânlara kamu işçisi de alacağız
bu süreç içerisinde, onun da ilanına çıkacağız.
Sayın milletvekilimizin zikretmiş
olduğu hususların bir bir çözüldüklerini süreç içerisinde izleyeceğiz.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN Rica ederim Sayın Bakan.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 13üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Lale
Karabıyık Sibel
Özdemir Kadim Durmaz
Bursa İstanbul Tokat
MADDE 13- 213 sayılı Kanunun mükerrer
355inci maddesinin başlığı Bilgi vermekten çekinenler ile
107/A, 256, 257, mükerrer 257 nci madde ve Gelir Vergisi Kanununun 98/A maddesi
hükmüne uymayanlar için ceza: şeklinde değiştirilmiş ve
aynı maddenin (1)inci fıkrasına aşağıdaki cümle
ilave edilmiştir.
Bu Kanunun 107/A maddesi uyarınca getirilen
zorunluluklara uymayanlardan, bu fıkranın (1) numaralı bendinde
yer alanlara 1.000 Türk Lirası, (2) numaralı bendinde yer alanlara
500 Türk Lirası, (3) numaralı bendinde yer alanlara 250 Türk
Lirası özel usulsüzlük cezası kesilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım..
BAŞKAN Önerge hakkında Tokat
Milletvekili Kadim Durmaz konuşacaktır.
Buyurun Sayın Durmaz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KADİM DURMAZ (Tokat) Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşülmekte olan
yasa tasarısı üzerine verdiği önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Bu önergedeki maddenin tamamına Cumhuriyet
Halk Partisi olarak katılıyoruz, küçük bir ilaveyle de grubumuz
katkı sunuyor. Tabii, bütün bu yapılan çalışmaların
tamamının -Sayın Maliye Bakanımız şu anda burada
yok ama Sağlık Bakanımız burada- bu ülkede
yatırım ortamını iyileştirmek, sanayiciyi, iş
adamını, KOBİyi yeni yatırımlara,
yurttaşların daha da önünü açıp devletin yardımcı
olmasına niyet edilerek çıkarıldığını
defalarca Sayın Maliye Bakanımızdan dinledik. Ama, tabii,
gelinen bu noktada, bu değişikliğin yararına da
inanıyoruz. Ama, bakıyorum, Maliye Bakanımız yok bugün, çok
önemli, Sağlık Bakanımız burada.
Sayın Bakanım, bu ülkede, 2018
yılı başında, Türkiye Cumhuriyeti insanlarının 81
milyonunun da yaşamını ilgilendiren bir rapor
yayınladınız. Yani, nişasta bazlı şekerlerin
insan sağlığına verdiği zararı, tahribatı,
işte, Alzheimerı artırdığı, obezite
yaptığı, karaciğer rahatsızlığı
yaptığı, midede, pankreasta, belli organlarda kanser
yaptığı, hatta -son zamanlarda birtakım sağlık
kuruluşlarınca- kısırlığa da yol açtığını
-nişasta bazlı şekerlerin ortada olduğunu- içeren bir rapor
da Bakanlığınız yayınladı. Ama tam böyle bir
günde, ne acı, ne yazık ki 21 Şubatta, Resmî Gazetede
yayımlanan bir kararla, Türkiyede bulunan 14 şeker
fabrikasının satışı yapılıyor.
Değerli arkadaşlar, elimde
yaklaşık 20 maddeyi aşan bir sözleşme var. Tabii, bir
şeker fabrikası satılıyor, 700-800 dönüm arazinin üzerinde,
seksen yılın üzerinde üretim yapıyor, içerisinde
çalışanları var ancak arkadaşlar, bu sözleşmede bir
bedel yok. 14 tane şeker fabrikası satılıyor ama
alıcı kaça alacak bilmiyoruz. Hani, bazen, böyle, niyet okuma ya da
şüphe hissiyle bir yerlere varmak istiyorduk ama bu ülkenin
kazanımı olan, 81 milyonun sağlığını,
çocuklarımızın sağlığını ve kendi
sağlığımızı doğrudan ilgilendiren, 40
sektörde binlerce gıdayla yaşamımıza giren şekeri, bir
ucu yabancı ülkelerde olan, ülkemizde de uzantılarının
Hükûmetiniz döneminde kökleştiği,
kurumsallaştığı, ne kadar üretip de bu ülkenin
insanlarına o nişasta bazlı sentetik şekeri, zehri
yedirdiği ortadayken biz bu fabrikaları satıp tıpkı
TEKELde yaşadığımızı yeniden bu ülkeye
yaşatacağız. Efendim, beş yıl kapatmayacak.
Arkadaşlar, beş yıl dediğiniz süreç göz açıp
kapayıncaya kadar geçiyor.
Sayın Bakanım, sizin burada
olmanızı da bir şans olarak görüyorum. Hâlâ zaman geçmiş
değil, bu süreç devam ediyor çünkü ihale şartnamesinin sonunda aynen
şöyle diyor: İthal eden, dilediğine verip vermemekte ve de bu
ihaleyi iptal etmekte yetkilidir. Öyleyse bunu bir gözden geçirelim, bu
ülkenin çoluğunun çocuğunun geleceğini,
sağlığını tehlikeye atmama adına.
Ne oluyor? Takdir edersiniz, yüzde 70 doluluk
garantili şehir hastaneleri yaptınız; gayet güzel, teşekkür
ederiz, ülkemize bir hizmet. Ama aklımıza şu da geliyor: Bu
ülkede ilaç sanayisinde de dışa bağımlıyız biz.
Hâl böyle olunca, sanki bir taraftan şehir hastanelerine hasta
insanları yönlendirip, yabancı sermayeye ilaç sektöründen para
kazandırıp yeni bir alan mı açılıyor? Bu endişeyi
de ediyoruz. Bu endişeyi etmesi gereken sadece bizler, Cumhuriyet Halk
Partililer değil; inanıyorum, hepiniz de aynı oranda bu
tehlikeyi hissediyorsunuz. Çünkü Türk geleneğinde var: Sabah gözümüzü
açıyoruz, daha kahvaltıya başlamadan sofraya şeker ile çay
geliyor -Erzurum milletvekillerimiz var mı, bilmiyorum-
kıtlamasıyla birlikte ama o da gidiyor. Bu yüzden, bunu yeniden bir
gözden geçirip ortak bir akılla bu düzenlemenin, bu ihalenin iptal
edilmesini; eğer şeker fabrikalarını modernize edip
yatırım yapmak gerekiyorsa bunu da ortak bir anlayışla
yapıp getireceğiniz yasaya hepimizin de katkı ve destek vererek
ülkemizin sağlığını düşünmek zorunda
olduğumuzu bir kez daha sizlere hatırlatıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla) Sayın
Başkanım, toparlayacağım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Durmaz, sözlerinizi
tamamlayın.
KADİM DURMAZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Genel Başkanımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlunun talimatıyla oluşturduğumuz bir
şeker heyetiyle şeker fabrikalarını bir bir geziyoruz.
Orada insanlar mutsuz. Mesela, Malatyada bize şunu anlattı biri:
Kapanmayacak dedilerdi. Bizim sigara fabrikamız vardı, yanında
dokuma fabrikamız vardı; hepsi kapandı. Bakın, yerinde AVM
var. Ve Gece saat on iki dediği zaman, bu AVMlerde, o kentte
kazanılan paraların nerelere gittiğini bilmiyoruz, o kentlere
hayrı yok. deniliyor.
İşte dün Turhaldaydık,
Çorumdaydık, orada da gördük, çiftçilerin tamamı perişan ve
çaresiz. 10.500 çalışanı, 350 bin ekici ailesi ve sonuçta ailede
birçok insanı da meşgul eden bir münavebeli ürün şeker
pancarı arkadaşlar ve köyler boşalmış sizin döneminizde.
Birkaç kez de söyledim, yine de söylüyorum, siz göreve geldiğinizde
köylerde 22 milyon nüfus vardı, 65 milyondu Türkiye Cumhuriyeti nüfusu ama
şu anda köylerde 6,5 milyon insan yaşıyor ve ülkenin nüfusu 81
milyon.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KADİM DURMAZ (Devamla) Gelin bu
tarımı, üretimi artıralım. Ette Sırbistana da
Fransaya da muhtaç olmayalım diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Durmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesinde
yer alan maddesi uyarınca ibaresinin maddesine göre şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Feleknas Uca
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
Mahmut Toğrul Meral
Danış Beştaş Mehmet
Ali Aslan
Gaziantep Adana Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK
(Giresun) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Sayın
Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca, bugün Dünya Kadınlar Günü
deniliyor, aslında kutlama değil bir anma günüdür. Biliyorsunuz
1857de Amerikada kendi özlük haklarını savunmak için kadınlar
greve gitmiştir ve 129 kadın orada çıkarılan yangında
hayatını kaybetmiştir. Maalesef bölgemizde ve dünyada
aslında kadınlar hâlâ bu günü anmayı hak ediyorlar, daha
doğrusu sistemler tarafından hak ettiriliyorlar çünkü henüz istenen
noktaya gelinmiş değil. Bu anma günü vesilesiyle de şu anda
cezaevlerinde rehin bulunan Eş Başkanımız Sayın Figen
Yüksekdağ ve milletvekillerimiz Selma Irmak, Gülser
Yıldırım, Çağlar Demirel, Burcu Çelik; Belediye
Başkanı Gültan Kışanak, eski milletvekillerimiz Ayla Akat,
Sebahat Tuncel şahsında bütün haksızlığa, bütün
mağduriyete uğrayan kadınları da buradan selamlıyorum,
saygılarımı sunuyorum.
Arkadaşlar, dün Ahmet Kaya'nın isminin
değiştirmesiyle ilgili bir sunum yaptım burada, gündem dışı
bir konuşmam oldu. Sayın Bostancı bu konunun takipçisi
olacağını ve bunun kabul edilmeyeceğini belirtmişti.
Bugün de Batman kayyumu açıklama yapmış, demiş ki:
Yanlış bir anlaşılma var, tadilat yapıyoruz, isim
değişikliği falan yok. Oysaki şu anda -yani bir beş
dakika önce de ben baktım- Belediyenin resmî web sayfasında 19
Şubat 2018 tarihli kararda 10ncu maddenin üçüncü fıkrasında
aynen şu denmektedir: İlimiz merkez Huzur Mahallesinde bulunan
Ahmet Kaya Halkevinin, Batman Belediyesi Huzur Mahallesi Bilgi Evi olarak
mülki idare amirinin onayına sunulmasına oy birliğiyle karar
verildi. Şu anda Batman Belediyesinin resmî web sitesine girerseniz bu
kararı görürsünüz, silmeden önce görebilirsiniz. Niye? Çünkü tepkiler oluştu.
Kayyum da Biz seviyorduk, biz dinliyorduk. Eşi Gülten Hanımı
Batmana davet ediyoruz. Tabii, kendisine ulaşamadık."
dedi. Biz de eşi Gülten Hanımı Batmana, Hasankeyf henüz sular
altında kalmadan Hasankeyfi görmeye buradan davet ediyoruz. Ahmet
Kayaların, Yılmaz Güneylerin, Ahmedi Hanilerin ismi ne kadar
silinirse de tabelalardan sökülürse de inanın, bu halkın, bu milletin
gönlünden, zihninden, kalbinden sökülemez ve hak ettiği saygıyı,
değeri her zaman bulacaktır, görecektir.
Tabii,
arkadaşlar, sizin de mutlaka dikkatinizi çekmiştir, Adanada 81
yaşındaki Gazal ana su borcunu ödeyemediği için su saati
mühürlenmiştir ve kendisinin de -tabii ki su temin edecek, su içmek
zorunda- mührü kırdığı iddia ediliyor. Bunun üzerine
belediye ekipleri farkına varıyor, gelip suç duyurusunda bulunuyorlar
ve Gazal ana gözaltına alındıktan sonra ilk ifadesinde tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakılıyor, 3 bin lira da para
cezası veriliyor. Düşünebiliyor musunuz, Dünya Kadınlar Günü
diyoruz ya, 81 yaşındaki annemiz para tahsil edilmesi için cezalandırılıyor,
suyu kesiliyor ama son iki yılda eski parayla katrilyonlarca, yeni parayla
milyarlarca lira vergi borcu olan zengin iş adamlarının vergi
borcu silinmiştir. Kimin cebinden siliniyor? Emekçinin, memurun cebinden
siliniyor. Bakın, son iki yılda eski parayla 5 katrilyona yakın,
şimdiki parayla 5 milyara yakın vergi borçları silinmiştir.
Bunlara küçük bir hesap yaptık, 500 bin işçiye bir yıl boyunca
bin lira ek zam, maaş demektir. Yani 500 bin işçi
faydalanacağına neden birkaç kişinin menfaati düşünülüyor?
Çünkü o paralar...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sözlerinizi tamamlayın Sayın Aslan.
MEHMET ALİ
ASLAN (Devamla) ...yine halkın cebinden vergi olarak tahsil
edilmektedir. Ya da işçilere, memurlara, asgari ücrete zam yapılmıyor. Niye?
Çünkü bunlardan vergi borcu silindiği zaman, işte Maliye dara
giriyor, bunu da halktan temin etme yoluna gidiliyor. Millete küfredenlere
vergi borcu affı ama milletin anasına ceza, 81 yaşındaki kadına
3 bin lira ceza.
Hazreti Ömeri sürekli örnek veriyorsunuz.
Biliyorsunuz Hazreti Ömer adaletiyle dünyaya nam salmış bir
halifedir. Açlıktan çocuğuna taş kaynatan anneyi ve
çocukları görünce Demek ki Ömer işini tam yapmıyor. diyerek
beytülmalden onlara yiyecek vesaire tahsil etmiştir, tedarik
etmiştir. Şimdi yapılan nedir? Tam tersi yapılıyor. 81
yaşındaki annemizin suyu kesiliyor. Ya, bu ayıp olarak, utanç
olarak bu Dünya Kadınlar Gününde de hepimize yeter.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 17.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde Batman Milletvekili Mehmet
Ali Aslan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.50
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 17.58
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde Batman Milletvekili Mehmet
Ali Aslan ve arkadaşlarının önergesinin ikinci oylamasında
da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Oylamayı elektronik şekilde
yapacağım.
Elektronik oylama için iki dakika süre
tanıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
13üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
13üncü madde kabul edilmiştir.
14üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Feleknas Uca
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
Meral Danış Beştaş Mahmut Toğrul Ertuğrul Kürkcü
Adana Gaziantep İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcü konuşacaktır.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Teşekkür
ederim Başkan.
Bu madde Vergi Usul Kanunundaki çeşitli
cezalarda indirim yapılmasıyla ilgili. Eskiden 1/3
oranındaydı pişmanlık hâlinde indirim yapılması,
bu düzenleme şimdi yarı yarıya
Yani şimdi eğer
pişmanlık gösterirse vergi mükellefleri daha kârlı
çıkacaklar. Ancak pişmanlık dediğiniz şey suçluluktan daha
farklı bir şey. İnsan pişmanlığa yol açacak bir
şekilde yaptıklarından utanç hissedebilir ama bundan bir
çıkar sağlamışsa pişmanlık duymayabilir, o yüzden
Pişmanım. demekle bir şey olacağı yok. Vergisini
ödemesi gereken yurttaşlar eğer emekçiyseler, eğer aylık
alıyorsalar, eğer ücret ve maaşları önce vergi dairesinden
geçerek kendilerine geliyorsa yani kaynakta vergi kesiliyorsa, onlara gözünün
yaşına bakmadan vergi uygulanıyorsa aslında onlara göre çok
daha iyi koşullarda yaşayan ve esasen ekonomiyle ilişkileri kâr
üzerine olan insanlara bu şekilde büyük avantajlar sağlamanın
her şeyden önce sosyal adaletle bir ilgisi yok. Yani aynı iş
yerinde patron olan devlete çok daha az vergi ödeyecek ama işçi olarak çalışan
gelirinin neredeyse yarısını vergi olarak ödeyecek ve
işçiye aslında pişmanlık için bile bir şans
tanınmayacak. O nedenle bu yasa tasarısının esasen
adaletsiz olduğu bir yana, bu adaletsizliğin uğrunda
yapıldığı şeyin de gerçekle bir ilgisi yok. Çünkü bu
yasa tasarısı bir bütün olarak getirildiğinde gerekçesinde
şu söyleniyor bize, deniyor ki: Böylelikle yatırım
ortamını iyileştirmek, yatırımcıları
heveslendirmek ve ekonominin çarklarının dönmesini sağlamak,
böylelikle aslında istihdamın da önünü açmak
Ancak bu yasanın
kendisi -dün de söyleme fırsatı buldum- ekonominin kendi takatiyle
işleme kapasitesinin aslında kalmadığının ya da
tükenmekte ya da gerilemekte olduğunun itirafı. Çünkü bu, ekonomik
olmayan yöntemlerle, ekonomi dışı yöntemlerle ekonomiyi arkadan
ittirmek için bulunmuş bir çare. Bu kadar çok kamu müdahaleciliğiyle
ancak ekonomi dönebiliyorsa aslında kapitalist ekonomi Türkiyede
işleyişinin ya imkânlarını bulamıyordur ya da
Türkiyeden başka yerlerde daha yüksek kâr etme fırsatları
bulduğu için buradan kaçıyordur. Her iki hâlde de ekonominin kendi iç
işleyişi, iç dinamikleri değil, devlet ittirmesiyle ekonomiyi
yürütmek için bulunmuş olan bir yoldur fakat bu yol niye
lazımdır? Gerçek bir büyüme sağlamak, bir planlama eseri olarak
gerçek bir gelişmeyi ortaya koymak değil, aslında bugünü 2019
seçimlerine bağlamak için bulunmuş olan yoldur. Yani yapay
yöntemlerle aslında çarkları dönüyor göstermek, yapay yöntemlerle
krizi biraz daha ertelemek, böylelikle krizden ari koşullarda seçimlere
gitmek için bulunmuş vasıtalardır ve ne yazık ki bu, kamu
bütçesinden gerçekleştirildiği için devletin ya eldeki gelirlerini
sarf etmesi ya da muhtemel gelirlerinden vazgeçmesi üzerine bina edildiği
için aslında bu siyaseti, bu AKP siyasetini işçiler, köylüler, yoksullar
yani her zaman ücret ve maaşlarının içinden vergi
paylarını otomatik olarak ödeyen ve dolaylı vergilerle devleti
besleyen kesimlerin yarattıkları kaynakların kendilerine
değil, kendilerini sömürenlere taşınması için bulunmuş
bir siyasi yol, devlet zoruyla ekonomi yönetmenin bir yoludur.
Eskiden Sovyetler Birliği varken Türkiye'yi
yönetenler ikide bir derlerdi: Komuta ekonomisi, komuta ekonomisi. Orada
piyasa yok. Alın size piyasa! Daha beter bir komuta ekonomisi.
Şimdi, devlet zoruyla işçinin gelirini sermayeye aktarmak ve böylelikle
bir seçime bir seçim daha eklemek için böyle siyaset, böyle ekonomi olmaz.
Hepinize sevgiler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü madde üzerinde bir önerge daha vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 14üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Lale
Karabıyık Ömer
Süha Aldan Hüseyin
Çamak
Bursa Muğla Mersin
MADDE 14- 213 sayılı Kanunun 376 ncı
maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yer
alan üçte bir ifadesi yarısı şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Hüseyin Çamak konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çamak. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 533 sıra sayılı Vergi
Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
14üncü maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
14üncü maddeyle 213 sayılı Kanunun
176ncı maddesinde öngörülen düzenleme mükellefler lehine
düzenlendiğinden grubumuzca desteklenmektedir. Ancak bu torba kanundan
önce de belirttiğimiz gibi, iktidar, son yıllarda içeriğinde
birbiriyle hiçbir ilişkisi bulunmayan çok sayıda kanunda
toptancı bir anlayışla değişiklik yapmaktadır.
Her biri farklı ihtisas komisyonlarında görüşülmesi gereken
kanunların böylesine aceleyle ve ilgili komisyonlarda
tartışılmadan Genel Kurula getirilmesi her şeyden önce
Meclisin yasa yapma saygınlığına gölge düşürmektedir.
Sayın milletvekilleri, genel sağlık
sigortası mağdurlarının borçlandırılma sorunu
devam ediyor. Milyara varan zorunlu borçlandırmalara rağmen, acil
durumlar dışında herhangi bir sağlık hizmeti
verilmeyen bu vatandaşların hastanelerde nasıl perişan
olduğunu görüyoruz. İktidar bir süre önce 25 yaş altı olup
okuyan gençlerin borçlarını sildi fakat hâlen milyonlarca insan bu
borcun sorumluluğu altındadır. GSS mağdurlarının
bu borç yükü tamamen ortadan kaldırılmalı ve sağlık
hizmetlerinden faydalanmalarının önü açılmalıdır.
Ayrıca bir başka ciddi sorun, emeklilik
yaşı yükseltilmeden önce yani 1999 yılı öncesi sigorta
girişi olanların emeklilik için bulunan prim ödeme günü ve
çalışma yılı şartlarını doldurduğunda
emekli olabilme hakkı günümüzde resmen gasbedilmiştir. Emekli
olmayı hak eden vatandaşlarımızın bu
kazanılmış hakları mutlaka verilmelidir.
Sayın milletvekilleri, Kahramanmaraş
bölgesi doğal su kaynakları açısından en zengin
illerimizden biridir. Buna rağmen maalesef, bölgede yaşayan çiftçiler
tarımsal üretimlerini sekteye uğratacak derecede ciddi bir sulama
sıkıntısı çekmektedir. Özellikle Kahramanmaraşın
Dulkadiroğlu, Çağlayancerit ve Pazarcık ilçelerine
bağlı belde ve köylerde, başta Helete kasabamız olmak üzere
çiftçiler, tarıma elverişli arazileri olmasına rağmen baraj
sularının yüzde 70i çevre illere aktarıldığı
için kendi su ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar.
Ayrıca, su yataklarında yapılan değişiklikler mevcut
barajlardaki akışın akıbeti açısından da bir
çökme riski barındırmaktadır.
Bunun yanı sıra, Kahramanmaraşta
iktidar partisinin yeterince oy alamadığı köyleri
gezdiğimizde görüyoruz ki buralara neredeyse hiçbir hizmet götürülemiyor.
Özellikle Pazarcık Tetirlik ve Şahintepe gibi yoksul köylerin resmen
kaderine teslim edildiğini görüyoruz. Arkadaşlar, el insaf, buradaki
insanlar da bu ülkenin vatandaşları değil mi? Maraşta
zaten yeterince oy alıyorsunuz, bırakın bazı mahalleler de
başka partilere oy versinler. Şehrin çeşitliliği ve
zenginliği olarak görülüp bizatihi ilgilenilmesi gereken bu insanlar
resmen cezalandırılmaktadır. Buralara hizmet götürmekle yükümlü
yetkililerimizi sağduyulu davranmaya davet ediyorum.
Mersin Tarsus-Kazanlı turizm alanı
altyapısı bitirilmiş olmasına rağmen tahsis sahipleri
yatırım yapmak için ayak sürümektedir. Tahsislerin iptal edilerek
yeni yatırımcılara bir fırsat verilmesi yerinde bir
davranış olacaktır.
Mersinde giderek büyüyen trafik
sıkışıklığının çözümü için mevcut olan
otoban gişelerinin, yapımı devam eden organize sanayi
bölgesindeki bağlantıdan sonraya alınması daha isabetli
olacaktır. Liman çıkışı ile OSB arası ücretsiz
olacağından Adana-Mersin arası trafik
sıkışıklığı da giderilmiş
olacaktır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çamak.
Sayın Kılıç, söz isteğiniz var,
size yerinizden bir dakika söz veriyorum.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
26.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran
Kılıçın, Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın 533
sıra sayılı Kanun Tasarısının 14üncü maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraşımızda
Hükûmetimiz ve belediyelerimiz bütün vatandaşlarımızı
eşit gözle görmekte ve herkese ayrımsız bir hizmet
götürmektedir. Bütün ilçelerimizde ve mahallelerimizde bir program çerçevesinde
yapılan işlerimiz vardır, yapılıyor olan
işlerimiz vardır, yapılacak işlerimiz vardır. Her an
biz vatandaşlarımızla iç içe, beraberiz ve yapılan
hizmetlerden vatandaşların da mutlu olduğunu görüyoruz.
Yetişemediğimiz yerler vardır ama bunun da çabasını
sürdürüyoruz. Biz, böyle ileri bir seviyede Kahramanmaraşta şunlar
yapılamadı, bunlar yapılamadı. diyenlere de buradan
açık yüreklilikle şunu diyoruz: Kahramanmaraş genelinde isteyip
de alamadığınız, arayıp da
bulamadığınız hizmet nedir kardeşim?
Ve sulama olarak da, şu anda,
Kahramanmaraş il hudutları dâhilinde 56 baraj, gölet, içme suyu ve
sulama tesisi yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Kılıç.
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) Bütün
Kahramanmaraş ovalarımızın sulanması çabamız
sürmektedir.
Az önce hatibin bahsetmiş olduğu
Pazarcık, Türkoğlu ve Dulkadiroğlu bölgesine gelince,
1960lı yıllarda yapılan Kartalkaya Barajımızdan
ikinci boruyla da Gaziantep iline su verilmesiyle beraber çiftçilerimiz önce
ikinci sulamalarını, sonra da birinci sulamalarını
kaybetmişlerdir, doğrudur. Fakat Göksunun bir yıl içerisinde
Gaziantepe içme suyu olarak verilecek olmasıyla beraber yeniden
bahsedilen ovalarımız, 400 bin dönüm ovamız suyuna
kavuşacaktır, çiftçilerimiz ve Kahramanmaraş Pazarcıklı
hemşehrilerimiz de bundan haberdardır çünkü biz onlarla iç içeyiz, bu
konuda onları bilgilendiriyoruz.
Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kılıç.
Sayın Çamak, sisteme girmişsiniz.
Yerinizden size de bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
27.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamakın, Kahramanmaraş
Milletvekili İmran Kılıçın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) Sayın
Kılıç, teşekkür ederim.
Bu köyleri geldiğimde beraber bir gezelim,
özellikle adını andığım Tetirlik ve Şahintepe köylerinin
bırakın köy içini, ana yolları bile yok; çamur içinde. Yirmi
yıl değil, yüz yıl gerisinde. Kendi köyümüzü söyleyeyim:
Defalarca Büyükşehir Belediye Başkanına gittim, bizzat rica
ettim; maalesef köy içi kilit taşları yapılmadı.
Su meselesine gelince, herhâlde Heleteli
vatandaşlarımızla görüşmediniz. Pazarcık da aynı
sorunu yaşıyor. Helete köylüleriyle konuştum, köyün yanı
başından geçen su 60 kilometre ötedeki Gaziantepe götürülüyor ama maalesef
Heletenin kendisi sudan mahrum bırakılıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çamak.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
15inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
ilk önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 15inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Lale
Karabıyık Ömer
Süha Aldan Kazım
Arslan
Bursa Muğla Denizli
MADDE 15- 213 sayılı Kanunun ek 11 inci
maddesinin birinci fıkrasında bulunan vergilerle kesilecek
cezalarda ifadesi vergiler ile bunlara ilişkin kesilecek vergi
ziyaı cezalarında şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Denizli Milletvekili
Kazım Arslan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Arslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KAZIM ARSLAN (Denizli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 533 sıra sayılı Vergi
Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 15inci maddesinde vermiş olduğumuz
önerge üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, torba
yasaya bakıldığında birbirinden farklı 43 kanunda
değişiklik yapan ve bu tasarıyla birlikte 82 maddenin
geldiği ve daha sonraki ilavelerle birlikte 96 maddeye çıkarılan
bir torba yasayı görüşüyoruz. Bu tasarının ilk hâlinde,
görüşmelerde, devlete toplamda 17 milyar 300 milyon Türk liralık
vergi gelirinden gerçekten vazgeçildiği ifade edilmişse de bununla
ilgili olarak gerçek anlamda bir rapor, bir etki analizi maalesef ne Komisyona
gelmiştir ne de buraya arz edilmiştir.
Bu tasarının 6 maddesi Enerji
Bakanlığıyla ilgili, 2 maddesi Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumuyla ilgili, 2 maddesi Ulusal Bor Araştırma Enstitüsüyle ilgili,
1 maddesi Ekonomi Bakanlığını ilgilendiriyor ancak Sanayi,
Ticaret, Enerji Komisyonunda hiçbir şekilde görüştürülmeden Genel
Kurula getirilmiş oluyor. Bazı komisyonların hiçbir
işlevinin olmadığı ve bir kenara bırakılarak
düzenlemenin burada farklı bir şekilde görüşülmeye
başlanıldığını görüyoruz.
Bu tasarının en az 11 maddesinde üye
olduğumuz Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonunu doğrudan sorumluluk altına sokan düzenlemeler olduğu
hâlde, maalesef, bu konuda bizim Komisyonun hiçbir şekilde görüşü ve
düşüncesi alınmamıştır.
Komisyonların özellikle etkin
çalıştırılmadığı bir Meclis düzeni
görüyoruz. Yasa yapımında gerçekten, yasa
tasarılarının komisyonda ne kadar iyi bir şekilde
tartışılması uygun görülürse, yer verilirse
sağlıklı bir yasa çıkarma imkânının da o denli
sağlanabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
Şimdi, yine bu torba yasanın içinde
nükleer santrallerdeki dev teşviklerin Anayasaya aykırı olarak
verildiğini de görmekteyiz. Hâlbuki, ülkemizin yenilenebilir enerji
kaynaklarının çok önemli bir noktada olduğu, özellikle
güneş enerjisinin, rüzgâr enerjisinin ve hidrolik enerjinin gerçekten çok
göz önünde ve önemli bir noktada olduğu bir dönemde nükleer enerjinin öne
çıkarılması ve bu konuda gerçekten görülmemiş
teşviklerin verilmiş olması da ayrı bir
sıkıntı yaratmaktadır.
Biliyorsunuz, gerçekten nükleer enerji
santralleriyle ilgili yapılan anlaşmalarda enerji alımının,
elektrik alımının bedelinin çok yüksek olduğunu da
görüyoruz. Şimdi, o denli yüksek alınan bir bedelin tüketiciye daha
yüksek bedellerle verileceği zamanı gelince görülecektir.
Ayrıca, bu torba yasanın içinde RTÜK değişikliğiyle
dünyada emsali görülmemiş bir internet sansürünün de yer
aldığını görmekteyiz. Bu yasa tasarısıyla ilgili
olarak, Komisyonumuzun görüşü alınmadığı için, bu
noktalarda da herhangi bir düşünce burada maalesef söyleyemedik,
söyleyemiyoruz.
Tasarının 15inci maddesinde verdiğimiz
önerge üzerinde söz almıştım. Önergemiz, 213 sayılı
Kanunun ek 11inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
vergilerle kesilecek cezalarda ibaresinin vergiler ile bunlara ilişkin
kesilecek vergi ziyaı cezalarında şeklinde bir
değişikliği içermektedir ki bu aslında çok önemli
değil, aslında önemli olan bu torba yasanın içinde yasanın
genel kapsamıyla ilgisi olmayan düzenlemelerin burada getirilmiş
olması ve Genel Kuruldan geçirilmeye çalışılmasıdır
ki buna katılmıyoruz. Diğer hususlarda
katıldığımız noktalar var.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 15inci maddesinde yer alan
fıkrasında yer alan ibaresinin, fıkrasındaki
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Feleknas Uca
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
Meral Danış Beştaş Mahmut Toğrul Ziya Pir
Adana Gaziantep Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Diyarbakır
Milletvekili Ziya Pir konuşacaktır.
Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZİYA PİR (Diyarbakır) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi tabii ki -Sayın Muş, siz de hoş
geldiniz- hem maliye hem de ekonomiyle alakalı bir konu. O konuda fazla
detaya girmek istemiyorum Sayın Hükûmet yetkilileri ama bugün yine o
konularda Moodysin yeni bir açıklaması oldu bu sabah yani en
azından ben bu sabah gördüm belki de dün olmuştur. Türkiyedeki tek
adam rejiminden dolayı Türkiye'nin kredi notunu Ba2ye düşürdü.
Şöyle son yıllara gidelim, bundan tam yirmi dört yıl önce 13
Ocak 1994 tarihinde bizim kredi notumuz Ba1 idi yani bugünkünden daha iyi bir
durumdaydık Moodyse göre o zamanlar, bugün daha kötü bir
durumdayız. Türkiye'nin ekonomisini nereye götürdüğünüzün, adım
adım nerelere götürdüğünüzün bir işaretidir bu.
Şimdi, diyebilirsiniz Ya, onların kredi
notu bizi çok fazla ilgilendirmiyor. Bunu zaten sık sık
dillendiriyorsun ama hem dışarıda para arayacaksınız,
Avrupa'da hükûmetlerin kapısından geri gelmeyeceksiniz kredi
alabilmek için hem de Onlar bizi ilgilendirmiyor. diyeceksiniz. Bu, pek
inandırıcı değil çünkü Ba2 demek, Türkiye uzun vadeli
kredilerini ödemede sıkıntı çekecek demektir, Türkiye'nin
dış ticaret açığı çok fazladır demektir ve
eğer şu anda Türkiye'de yatırımınız yoksa bundan
sonra Türkiyeye yatırım yapıp da krize girmeyin demektir. Bu,
Türkiye'nin saygınlığının da bir notudur aynı
zamanda.
Şimdi, Türkiye'nin
saygınlığı ekonomik anlamda oralara geldiyse bu Meclisin
saygınlığı nerelerde; onlara bir göz atalım. Dün ben
buradan söyledim, bu Meclis Mayıs 2016da dokunulmazlıkları
kaldırdı, O zaman bakanlıklara ve Meclise gelen fezlekeler için
bunu kaldırdı ve davalar açıldı. Ondan sonra gelen
fezlekeler için yine dokunulmazlıklar devam ediyor yani bu fezlekelerden
dolayı herhangi bir dava açılamaz ve mahkemelere insanlar
götürülemez. Ama gel gör ki
Buradan hem buraya, Millet Meclisine şikâyet
ediyorum hem de -Hükûmet yetkilileri burada- HSK'nin Başkanı olan
Adalet Bakanına şikâyet ediyorum: 2016/23 esas sayılı
dosyada -Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi bu- 21/12/2017 tarihli
duruşmada 17/5/2017 tarihinde yani daha geçen sene dokunulmazlık
zırhı olan bir fezleke gelmiş ve o fezleke yürüyen bir davaya
dâhil ediliyor. Ara karar alınıyor dediğim tarihte ve bu kararla
o fezleke davaya dâhil ediliyor. Buradan şikâyet ediyorum, bunu iletin
lütfen.
Meclisin başka bir ayıbı:
Saygınlıktan bahsediyoruz ya, hani
saygınlığımızı ayaklar altına
aldırmayalım. Benim eski bir danışmanım, yine
dokunulmazlık kaldırıldığında
hatırlarsınız, komisyon odasında kavga
çıkmıştı ve kavgadan sonra bizim vekillerimiz, ben de dâhil
olmak üzere oradan yürüyerek kendi grubumuza geldik ve benim
danışmanım yanımda geldi, ne bir slogan attı ne
herhangi bir konuşma yaptı, sadece yanımda geldi. Meclis
danışmanlarımız elbette milletvekillerinin yanında
gidecektir oradan buraya geliyorsak ve kavga çıktıysa gelecektir.
İşten ihraç edildi, Sayın Meclis Başkanının
talimatıyla ihraç edildi. Mahkemeye gitti. Ankara 13üncü İdare
Mahkemesinin kararı elimde. Yanımda geziyor ya, yanımda oradan
buraya kadar benimle yürüdü. Diyor ki uzun uzun yazdıktan sonra:
bulunduğu ortamdan rahatsız olmadığı görüntülerden
anlaşıldığından
kurumların huzur, sükûn ve
çalışma düzenini bozmak, vesaire vesaireden dolayı ihracın
hukuka aykırı olmadığı
anlaşılmıştır. Buyurun size Millet Meclisinin
saygınlığı. Şimdi bunlarla ilgili sizden
Hem
bunları size sunacağım isterseniz hem de bunlarla ilgili
duruşunuzu da öğrenmek istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Pir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
15inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
16ncı madde üzerinde üç adet önerge
vardır. Önergeleri okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 16ncı maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Feleknas Uca
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
Meral Danış Beştaş Mahmut Toğrul Garo Paylan
Adana Gaziantep İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Garo Paylan konuşacaktır. (HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Paylan.
Süreniz beş dakikadır.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet hep Ekonomimiz çok iyi
gidiyor, uçuyoruz, uçuşa geçtik. diyor. Bunu içeride anlatıyorsunuz,
medya da elinizde olduğu için bir bölüm inandırıyorsunuz
insanlarımızı ama bir de uluslararası karne veren
kuruluşlar var.
MUSA ÇAM (İzmir) Bak, Sayın Bakan
dinliyor.
GARO PAYLAN (Devamla) Şimdi hoca karneye ne
not çıktı? Geçen yıl daha notumuz düştü, yatırım
yapılamaz ülke olduk, Otur! dedi hoca, 10 üzerinden 3. Bugün bir not
daha verdi Moodys, Otur! 10 üzerinden 2. dedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sen de seviniyorsun yani.
GARO PAYLAN (Devamla) Maalesef arkadaşlar,
hani içeride bunları söylüyorsunuz ama uluslararası arenada
saygın kuruluşlar not veriyorlar ve maalesef notumuz zayıf
arkadaşlar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok mu sevindin?
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, notu verirken de Moodys şöyle diyor,
şunu söylüyor: Kurumların direncinde süregiden bir kayıp var.
diyor, yani Kurumlar işlemiyor. diyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
FETÖ ağzı.
GARO PAYLAN (Devamla) Mesela şunu söylüyor:
Anayasa Mahkemesi kararları bile uygulanmıyor. diyor.
Değerli arkadaşlar, bir ülkede kurumlar
zayıflıyorsa o ülkede bir düşüş olur. Bakın, Daron
Acemoğlunun bir kitabı vardır
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Garo Bey, bir bakar
mısın şuraya? Ekonomi profesörü bir skandala imza
atmış. Meşhur bir profesör.
GARO PAYLAN (Devamla) Ulusların Çöküşü
adında bir kitabı vardır ve şunu anlatır: Eğer
kurumlar zayıflıyorsa uluslar zayıflar ve tarih boyunca,
uluslar, kurumlar zayıfladığı zaman zayıflarlar ve
ekonomileri de zayıflar.
Moodys bir şey daha söylüyor, Dış
şok riskinin yüksek borç ve siyasi riskler nedeniyle artması
diyor.
Bakın arkadaşlar, ekonomimizi uzun
süredir, AKP iktidarı boyunca, dış borçlarla finanse ettik.
Yani, cari açık verdik, cari açığın finansmanı da
iktidarının ilk yıllarında daha çok doğrudan
yatırımlarla finanse edildi. Çünkü o zamanlar bir hikâyemiz
vardı. Diyorduk ki: Türkiye demokrasi olacak, kurumlar işleyecek,
Avrupa Birliğine üye olacağız. ve o yıllarda,
arkadaşlar, biz cari açık verirken cari açığın
karşılığı doğrudan yatırımlarla finanse
ediliyordu. Ama bakın, hikâyenizi kaybettiğimiz anda
Hikâyeyi kaybettik, Türkiyenin bir hikâyesi yok.
Demokrasi olacağız. diye hiçbiriniz bir vaatte
bulunamıyorsunuz. Türkiye, demokratik bir ülke. diyebiliyor musunuz?
Diyemiyorsunuz, diyemediğiniz için de doğrudan yatırımlar
gelmiyor artık, yüksek miktarda cari açık veriyorsunuz ve bu cari
açığın karşılığı da yüksek faizle
finanse ediliyor. Moodys Bu yüksek faizle finansman sürdürülemez. diyor. Ama
şunu anlıyoruz: Evet, bir seçim ekonomisine girdiniz, diyorsunuz ki:
Ya bu kasımda seçim yapsak sekiz ay daha sürdürür müyüz yoksa 2019 Kasımına
kadar bu iş gider mi? diye tartışıyorsunuz şu anda.
Hâlâ bu torbadaki bütün maddeler vergi almamak ve borçları artırmak
üzere arkadaşlar. Bunun üzerine ne oluyor? Bakın, vergi
almazsanız, Sayın Maliye Bakanı, borç alırsınız.
Borçları artırırsanız ne olur? Enflasyon artar ve bunun
sonucunda faizler artar. Bunun sonucunda da arkadaşlar, bugün dolar tekrar
3,83; euro rekor kırdı 4,74 ve bu bir kısır döngü
yaratır arkadaşlar. Türkiye, bu kısır döngüye
girmiştir. Ve uluslararası kuruluşlar Bu kısır döngü
sürdürülemez. Eninde sonunda Türkiye duvara çarpabilir. diyor ve
yatırımcıları uyarıyor Aman ha, dikkatli olun.
diyor. Hükûmet de ne yapıyor? Şimdi demokrasi vadedemeyince ne
yapacak? Ben vergi almayacağım arkadaş. diyor, Nükleer
santraller, bol bol teşvik vereceğim. diyor, hatta Parayı yurt
dışından dolaştır getir, kur farkı gelirini de
almayacağım. diyor. Arkadaşlar, bunun sonu daha çok cari
açıktır, daha çok bütçe açığıdır, daha yüksek
faizdir, daha yüksek döviz kurudur, daha çok işsizliktir, daha az
aştır, daha az ekmektir. Ve bu ikiz açık sürdürülemez
arkadaşlar; cari açık, bütçe açığı bu seviyelerde
sürdürülemez. Bir an önce aklımızı başımıza
devşirmemiz lazım. Bizim Putin'in olduğu gibi, Rusya'nın
olduğu gibi doğal kaynaklarımız yok. Evet, o bir otokrasi
kurdu ama doğal kaynaklarıyla bunu finanse etti. Ama bizim tek bir
hikâyemiz vardır; demokrasi olmak. Demokrasi olursak
yatırımcılar gelir, doğrudan
yatırımlarını yaparlar, böyle teşviklere gerek kalmaz,
teşvik vermeden de gelirler yatırımlarını yaparlar;
insanımız daha çok kazanır, daha çok ekmeğe, daha çok
refaha sahip olur arkadaşlar. Hepimizin yapması gereken tekrar bu
kapısı, penceresi kırılmış demokrasimizi tamir
etmek, restore etmektir. O zaman bu teşviklere gerek kalmaz,
Moodyslerden de uluslararası kuruşlarından da böyle zayıf
notlar almasınız Değerli Hükûmet.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Paylan.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Başkanım, bir
açıklama yapmak istiyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Bakan, söz talebiniz
vardı.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
28.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın 533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 16ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Tabii, Sayın Paylan, herhâlde, çok
sevinmiş olacak ki Moodys Raporuyla ilgili çok da sevinerek böyle bir
hikâye anlattı.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ya, yapmayın Sayın
Bakan, neye sevineceğim? Evet, işsizliğe çok sevineceğim(!)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Öncelikle şunu söyleyelim: Moodysin verdiği notun bizim
açımızdan hiçbir itibarı yoktur.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, hiçbir
şey yok tabii(!)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Esasen, Moodysin Raporunun kendi itibarı da zayıftır. Neden?
Çünkü bu Moodys 15 Temmuz alçak darbe girişiminden sonra Türkiye
ekonomisine ilişkin son derece Türkiye ekonomisinin gerçeklerine
aykırı ve Türkiyeyi kötüleyen raporlar yayınladı; 2017
yılı Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmesinde
Türkiye ekonomisi 2017 yılında büyüse büyüse yüzde 2 veya 3 büyür.
dedi, Türkiye ekonomisinde -yine sizin belirttiğiniz gibi, güya- kamudan
atılanlar nedeniyle kamuda kalite veya yönetişim sorunu olacak. dedi
ama ne oldu arkadaşlar? 2017 yılı sonu itibarıyla Türkiye
ekonomisi yüzde 7nin üzerinde büyüdü. 2017 yılında bütçe
açıkları sürdürülemez seviyelere gelecek. diyen Moodys yılın
sonunda bütçe açığının yüzde 1,5 seviyesinde
kaldığını da gördü. Onun için, bugün piyasaların
Moodysin Raporuna karşı verdiği tepki
sıfırdır; Moodysin Raporunun kendisi sıfır
almıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) Aynen öyle.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
Türkiye ekonomisi sağlam temelleriyle, güçlü yapısıyla, kamu
yönetimindeki yüksek kalitesiyle bu büyüme hikâyesini devam ettiriyor.
Sayın Paylan, geçen sene Türkiyeye 12 milyar
dolar yabancı sermaye geldi. Kusura bakmayın, burada çıkıp
da kürsüden Türkiye ekonomisinin gerçeklerini olmayan şeylerle,
Moodysle
Anlaşılıyor ki sizin referansınız Moodys.
Kusura bakmayın, Moodysin kendisi hikâye olacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Çok sevinmiş
olduğumu söyleyerek bir sataşmada bulundu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Öyle vallahi, sevinmişsin.
GARO PAYLAN (İstanbul) Yapmayın vallahi,
neye sevineceğiz ya?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan, iki dakika
süre veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Maliye Bakanı
Naci Ağbalın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan,
öncelikle sizi kınıyorum. Neye çok sevineceğiz? Bunun sonucunda
daha yüksek faiz olacak ve döviz kuru yükseliyor. diyorum. Daha çok
işsizlik olacak. diyorum.
HASAN SERT (İstanbul) Boş
konuşuyorsun, boş.
GARO PAYLAN (Devamla) Milyonlarca
insanımız daha az aş, daha az ekmek sahibi olacak. diyoruz.
Neyine sevineceğiz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok gördük bu hikâyeleri.
GARO PAYLAN (Devamla) Biz işçinin, emekçinin
partisiyiz. Burada daha az ekmek olacak. diyoruz. Neyine sevineceğiz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
FETÖ ağzıyla konuşuyorsun.
BAŞKAN Sayın Bakan
GARO PAYLAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Moody'sin verdiği notu önemsemiyoruz. diyorsunuz.
Bakın, dolar 3,79dan 3,83e yükseldi. Neyi önemsemiyorsunuz? Bir anda
milyarlarca lira daha fazla borç ödeyeceğiz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ne oldu? Ona da mı sevindin? Ona da mı sevindin?
GARO PAYLAN (Devamla) Faizler 1 puana yakın
yükseldi. Ee, ne olacak? Daha yüksek faiz ödeyeceğiz.
Arkadaşlar, bu parayı, biz cari
açığı nereden finanse ediyoruz? TL mi basıp finanse
ediyorsunuz? Hayır. 51 milyar dolar cari açık var. 51 milyar dolar
cari açığın parasını nereden bulacağız?
Gidiyoruz, dışarıdaki finansörlere, diyor ki: Arkadaş,
senin riskin var, notun da Ba2. Ben artık yüzde 3le değil, yüzde
4le borç veririm sana. Ne olacak? işçinin, emekçinin ekmeğinden
eksilecek, zenginlerin ekmeğinden değil. Çünkü Sayın Bakan
vergileri zenginlerden almıyor, yoksullardan dolaylı vergilerle
alıyor. Vergilerin yüzde 70i dolaylı vergilerle.
Bakın, Moody'sin raporunda bir şey daha
var: Kurumlar çöküyor. diyor. Ya, Merkez Bankamız dün
-Allahınızı severseniz- bir açıklama yaptı, dedi ki:
Çekirdek enflasyonun yüksek seyrettiği gözlenmektedir. Bakın,
Çekirdek enflasyonun yüksek seyrettiği gözlenmektedir. diyor. Ya, fiyat
istikrarından sorumlu bir kurumumuz var. Tek bir görevi var, fiyat
istikrarı. Fiyat istikrarı yüzde 2 enflasyon demektir. Enflasyon
yüzde 12 gözlenmektedir. diyen bir kurumumuz var. Niye? Saraydan korkuyor.
Niye? Faizi yükseltemezsin. Daha doğrusu Yükseltsin. demiyoruz. O
aracı kullanamazsın. diyor. Kurumlarımız özgür
olmadığı sürece enflasyonu düşüremeyiz, faizi düşüremeyiz,
iktidar böyle borç alır, yüksek faizle tefeci, faizleriyle borçlanmaya
devam eder arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Paylan.
Buyurun Sayın Bakan, size de bir dakika söz
veriyorum.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
29.- Maliye Bakanı Naci Ağbalın, İstanbul
Milletvekili Garo Paylanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Şimdi, tekraren Sayın Paylanın bu sözlerine cevap vermeye gerek
görmesem de şunu söyleyeyim: Sayın Paylan, bugün
konuşmanıza referans aldığınız Moody's geçen sene
Türkiye ekonomisiyle ilgili bir rapor yazdı, aynen dün
yazdığı gibi bir rapor yazdı. Sonra ne oldu
arkadaşlar? O raporda ne yazdıysa Türkiye ekonomisi onun tam tersine
büyük bir başarı hikâyesi yazdı.
Şimdi, Moodysin yüzü kızardı
diyelim ki
Onlar diyorlar ki Biz beklemedik bu kadar. Ee, bekleyemezsin
çünkü sen ön yargılısın, politik saiklerle rapor
yazıyorsun. Senin yazdığın raporların bir itibarı
yok, yazdığın raporlar çöp değerinde. 2017
yılının başında Türkiye ekonomisine ilişkin
Moodysin raporunu getirelim burada konuşalım; o rapor ne
yazmış, Türkiye ekonomisi yılı nasıl
kapamış.
Şimdi siz kalkıyorsunuz raporları
yalan ve yanlış olan bir kurumun yine yalan ve yanlış olan
bir raporunu doğruymuş gibi Genel Kurulun huzurunda
tekrarlıyorsunuz ve bunun üzerinden bir evham ve hikâye üretmeye
kalkıyorsunuz. Size kimse inanmaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) Yalan ve
yanlış diyerek sataşmada bulundu.
BAŞKAN Yerinizden bir dakika süre vereyim ve
bu tartışmada argümanlar anlaşılmıştır.
Son olarak size yerinizden bir dakika veriyorum
Sayın Paylan.
Buyurun.
30.- İstanbul Milletvekili Garo Paylanın, Maliye Bakanı
Naci Ağbalın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GARO PAYLAN (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçen sene yılın
başında biliyorsunuz piyasaya hormon verdiniz. Hani bir tarlaya da
hormonu basarsanız daha çok ürün alırsınız. Kredi Garanti
Fonunu verdiniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ya, Sayın Paylan, kendini niye zorluyorsun? Kendini niye zorluyorsun?
Allah, Allah!
GARO PAYLAN (İstanbul) Kredi Garanti Fonu
biliyorsunuz ürünü daha çok aldırır ama enflasyon yarattı, ama
faiz yarattı. Evet, ülkemiz büyüdü ama sonuçları da var. Her hormonun
yan etkisi vardır, kanser yapar.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Ne kadar üzülüyorsun sen de! Ne kadar üzülüyorsun!
GARO PAYLAN (İstanbul) Ve yan etkileri de
daha çok enflasyon, daha çok faiz, daha çok bütçe açığıdır
ve daha çok cari açıktır.
Değerli arkadaşlar, Bu sürdürülemez.
diyoruz. O açıdan bir an önce iktidarın kurumları özgür
bırakıp, politikalarını işletip enflasyonu
düşürmesini, faizleri düşürmesini bekliyoruz ve uluslararası
kuruluşlardan tabii ki notlarımızın iyileşip
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Uluslararası sermayenin sözcülüğünü yapıyorsun.
GARO PAYLAN (İstanbul) -
ülkemizin daha iyi
noktada borçlanabilmesinin sağlanması gerekir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Paylan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Uluslararası sermayenin sözcülüğünü yapıyorsun. Yazıklar
olsun!
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutup işleme
alıyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) Notumuz zayıf
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sen işçi dostuyum diyorsun ama sermayenin ağzıyla
konuşuyorsun.
GARO PAYLAN (İstanbul) Ne sermaye
ağzı?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) Çok
mu üzüldün!
BAŞKAN Sayın Bakan, Sayın Paylan,
lütfen karşılıklı tartışmayalım önergeyi
Genel Kurulun bilgisine sunuyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Çok mu üzüldün? Üzülürsün. Biz büyüyeceğiz. Bu ülke kalkınacak sen de
göreceksin.
BAŞKAN - Sayın Bakan
GARO PAYLAN (İstanbul) Beni
yanıltın özür dileyeceğim sizden.
(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü
tarafından önergenin okunmasına başlandı)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 533 sıra sayılı "Vergi Kanunları ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Lale
Karabıyık Ömer
Süha Aldan Erkan
Aydın
Bursa Muğla Bursa
Serdal
Kuyucuoğlu
Mersin
GARO PAYLAN (İstanbul) İktisat
kuralları var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Nerede kuralları var ya? Geçen sene de bu kürsüde konuştunuz,
yılın sonunda ne oldu?
GARO PAYLAN (İstanbul) Faizlerin yükü
arttı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Türkiye ekonomisinin bütçe açığı arttı diyorsun, nerede
arttı?
GARO PAYLAN (İstanbul) Arttı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Nerede arttı?
GARO PAYLAN (İstanbul) Arttı yüzde 1di
1,5 oldu.
(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü
tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
MADDE 16 213 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Hedef 1di.
GARO PAYLAN (İstanbul) Tamam 1di.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) -
1,5 oldu. Ayıp be!
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Yüzde 50
artmış işte.
BAŞKAN Sayın Bakan, önergeyi
okutamıyoruz. Sayın Bakan, lütfen.
(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü
tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
GEÇİCİ MADDE 30- Bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten sonra 17/4/1957 tarihli ve 6948
sayılı Sanayi mükelleflerce münhasıran imalat sanayiinde veya
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Siz nerede duruyorsunuz? Durduğunuz yer belli değil. Bir
oradasınız bir buradasınız.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Biz sizin
karşınızdayız, yer çok belli.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
İşinize geldiği yerdesiniz. Birilerinin sözcülüğünü
yapmaktan vazgeçin artık.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen, biraz sakin
olun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Devamlı
sermayeye çalışıp geliyorsunuz buraya.
(Kâtip Üye Bolu Milletvekili Fehmi Küpçü
tarafından önergenin okunmasına devam edildi)
26/6/2001 tarihli ve 4691 sayılı
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, 28/2/2008 tarihli ve 5746
sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve 3/7/2014 tarihli ve 6550
sayılı Araştırma Altyapılarının
Desteklenmesine Dair Kanun kapsamında faaliyette bulunan mükelleflerce
sadece Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanılmak üzere,
2019 takvim yılı sonuna kadar iktisap edilen yeni makina ve teçhizat
ile aynı tarihe kadar yatırım teşvik belgesi
kapsamında iktisap edilen makina ve teçhizat için uygulanacak amortisman
oran ve süreleri, Maliye Bakanlığınca bu Kanunun 315 inci
maddesine göre tespit ve ilan edilen faydalı ömür sürelerinin
yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabilir. Bu şekilde
yapılacak hesaplamada faydalı ömür süresinin küsuratlı
çıkması halinde, çıkan rakam bir üst tam sayıya tamamlanmak
suretiyle ilgili kıymetlere uygulanacak amortisman oran ve süreleri
belirlenir. Bu şekilde belirlenen oran ve süreler izleyen yıllarda
değiştirilemez. İmalat sanayiinde kullanılmak üzere iktisap
edilen ve madde hükmünden yararlanılabilecek makina ve teçhizatı
tespite Bakanlar Kurulu, uygulamaya ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım
katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kuyucuoğlu (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 533 sayılı Yasanın 16ncı maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sözlerime
başlarken ben şunu ifade etmek istiyorum: 2015ten bu yana -2015,
2016, 2017- Sayın Bakan, Türkiye'de kişi başı millî gelir
düşüyor dolar bazında. Nasıl büyüyoruz, biz anlamıyoruz.
Kimler büyüyor, nasıl büyüyor, bir türlü anlayamıyoruz.
TAHSİN TARHAN
(Kocaeli) Yüzde 1 büyüyor, yüzde 1.
SERDAL
KUYUCUOĞLU (Devamla) Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Sizlerin de çok
iyi bildiği gibi, günümüz dünyasında kadın-erkek
eşitsizliğinin en somut yaşandığı alanlardan biri
siyasi hayattır. Bugün siyasi partiler kadın kotaları
belirleyerek bu eksiği kapatmaya çalışıyorlar ancak bu
tavrın demokratik olduğunu söylemek oldukça zor. Zira kota
uygulamasıyla kadın korunmaya muhtaç bir insan grubu olarak
görülmekte ve gizli bir ayrımcılığa tabi
tutulmaktadır. Bu durum katılımcı ve çoğulcu demokrasi
için önemli bir problemdir ve mutlaka çözülmelidir.
Son yıllarda
ülkemizde kadınların karşılaştığı
zorluklar giderek artmaktadır. Kadınlarımıza yönelik
insanlığa sığmayan saldırıların, şiddet
uygulamalarının, taciz ve tecavüz vakalarının endişe
verici bir şekilde arttığı ne yazık ki hazin bir
vakadır. 21inci yüzyılda ülkemizde 8 yaşındaki bir çocuk
öz amcası tarafından tacize uğradığında O gün
tayt giydiğim için mi amcam bana bunu yaptı? diyorsa
vicdanlarımızı sorgulamalıyız.
Okullarda
çocukluktan başlayarak cinsiyet eşitsizliği öğretilmelidir
ki çocuklarımız cinsel tacize uğradıklarında
kendilerini suçlu görmek yerine, bunu yapanların suçlu
olduklarını bilmeli ve baskı hissetmeden haklarını
haykırabilmelidir.
Kadınlar
Gününde çıkıp göstermelik açıklamalar yapıp sonrasında her kim
olursa olsun O kadın, kız mıdır, kadın
mıdır? diyen, Giydiği şort ortama uygun değildi, bu
nedenle sinirlenip tekme attım. diyen, hamile kadına Böyle
karınla sokakta gezilmez. diyen zihniyetlere gereken cezalar verilmeden
kadın hakları savunulamaz. Söylemler ve eylemler birbirini
tutmadığı sürece, yapılan açıklamalar
kadınları tatmin edici olmayacaktır.
Sokak ortasında arkası arkasına
katledilen, töre ve geleneklerin gerisine gizlenen katiller tarafından
gencecik yaşta hunharca kıyılan kadınların, genç
kızların dramları devam eden bir ülkeyiz. Günümüzde OHALde bile
kadınlar ezilmektedir. Eşinin yaptığı işlerden
kadınlar sorumlu tutulabilmekte, işinden atılmakta,
soruşturmaya tabi tutulmaktadır. Bu bile Hükûmetin, kadınlara
bir birey olarak değil, erkeğin emrindeki birey olarak
baktığını göstermektedir. Bu anlayışın bu
konuda göz boyamadan öte bir şeyler yapması da mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, 8/3/2012 tarih ve 6284
sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, bir koruma kanunu varken sayın
Hükûmet yetkililerine şu soruları sormak istiyorum: Türkiyedeki
kadınların ne kadarı eşlerinden şiddet görmektedir?
Kadınlar son dönemlerde elde ettikleri yasal hakları ne derece
bilmektedir? Hükûmet olarak ne gibi bilinçlendirme çalışmaları
yapılmaktadır? Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
kaç kadın cinayete kurban gitmiştir ve kaç kadın tacize maruz
kalmıştır? Çıkan yasalar kadına yönelik şiddeti
azaltmış mıdır? Verilen evden uzaklaştırma
cezaları ne kadar etkili olmuştur? Evden uzaklaştırma
cezası alan kişi, mahkeme tarafından rehabilitasyona
yönlendirilmekte midir?
Değerli milletvekilleri, kadınlar
hayatının her aşamasında cinsiyet ayrımına
uğramaktadır. Kadınların yüzde 14,1inin etnik, dinî,
mezhebi; yüzde 13,8'inin siyasi görüşü nedeniyle ayrımcılığa
uğradıkları yapılan araştırmalarla ortaya
konmaktadır.
Öte yandan, kadınların yüzde 23,2'si
işe alımda, yüzde 12,6sı ise ücret ve kazançlarda
ayrımcılığa uğruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Kuyucuoğlu.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) Terfi ve
atamalarda ayrımcılık yaşadığını
düşünen kadınların oranı ise yüzde 11,4tür.
Hamasi nutuklarla kadınlara destek
mesajları yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak gerekli
kanuni altyapıları oluşturmak bizlerin asli görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü'nü tekrar kutluyor, tüm kadınlarımıza en iyi
dileklerimi sunuyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kuyucuoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Vergi Kanunları ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve
16ncı maddesiyle 213 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici
30uncu maddesinde yer alan "yatırım teşvik belgesi
kapsamında iktisap edilen makina ve teçhizat ibaresinin
"yatırım teşvik belgesi kapsamında iktisap edilen yeni
makina ve teçhizat şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Naci Bostancı Hacı
Bayram Türkoğlu Mehmet
Doğan Kubat
Amasya Hatay İstanbul
Ahmet Sami Ceylan Özcan
Ulupınar Zeki
Aygün
Çorum Zonguldak Kocaeli
Mehmet
Akyürek Salih
Çetinkaya Halil
Eldemir
Şanlıurfa Kırşehir Bilecik
Cemal
Öztürk
Giresun
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım, takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Öngörülen düzenlemeyle yatırım teşvik
belgesi kapsamında iktisap edilen yeni makina ve teçhizat için amortisman
süresinin kısaltılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 16ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.53
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
17nci madde üzerinde iki önerge vardır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Feleknas Uca
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
Meral Danış Beştaş Mahmut Toğrul Kadri
Yıldırım
Adana Gaziantep Siirt
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Siirt Milletvekili
Kadri Yıldırım konuşacaktır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tabii, mali işler telafi edilebilir,
sağlık işleri telafi edilebilir ama özellikle, günümüzde Rusya
ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından Afrin üzerinden
dinamitlenmek istenen Kürt-Türk kardeşliğinin telafisi çok zor olur.
Dolayısıyla, bu kardeşliğin, ne pahasına olursa olsun
korunması gerektiğine inanıyorum ve bu noktada, umarım
yanlış anlaşılmadan biraz duygularımı dile
getirmeye çalışacağım.
Evvela şunu söyleyeyim: Saidi Nursi hazretleri
Hutbe-i Şamiye adlı eserinde Türk ve Arap devletlerinden Kürtlerin
haklarını talep etmiş ve Kürtlerin bu devletler yüzünden ve
verilmeyen hakları yüzünden zarar gördüklerine çok açık ve net bir
şekilde dikkat çekmiştir. Evet, üstat Saidi Nursi 1910
yılında yani yüz sekiz yıl önce, henüz 35 yaşındayken,
Şam Emevi Camisinde 100ü aşkın âlim olmak üzere
yaklaşık 10 bin kişiye hitap ederken aynen ve harfiyen
şunları söylemiştir: Ey bu camideki kardeşlerim ve
kırk elli sene sonraki ihvanlarım, zannetmeyiniz ki ben bu ders
makamına size nasihat etmek için çıktım. Belki buraya
çıktım, sizde olan hakkımızı dava ediyoruz. Yani Kürt
gibi küçük taifelerin menfaati ve saadeti dünyeviyeleri ve uhreviyeleri, sizin
gibi büyük ve muazzam taife olan Arap ve Türk gibi hâkim üstatlara
bağlıdır. Fakat sizin tembelliğiniz ve füturunuz -yani
gevşekliğiniz, lakayıtlığınız- yüzünden biz
biçare küçük kardeşleriniz olan İslam taifeleri zarar görüyoruz.
Yani ne zaman bunu söylemiş? Yüz sekiz yıl önce.
Memleketin birlik ve beraberliğini ve
kardeşliğini çok iyi düşünen bu zat, bu birlik ve
beraberliğin önündeki en büyük engellerden bir tanesi olarak Kürt sorununu
görürken, diğer iki sorun olarak da Ermeni sorununu ve Alevi sorununu
görmüştür. Bakın, bizzat kendisi yine şöyle diyor: Şu
memleketin selameti Ermenilerle dost olmaya vabestedir yani
bağlıdır. Bundan dolayıdır ki çeşitli oyunlar
neticesinde binlerce Müslüman çocuk Ermenilerin elindeyken ve binlerce Ermeni
çocuk Müslümanların elindeyken ve iki taraftaki bu çocuklar da kesilmeyi
beklerken Saidi Nursi hazretleri devreye girerek Ne Müslüman çocukların
ne de Ermeni çocukların asla ve asla katledilmemeleri gerekir. dedi ve
bunda etkili oldu, karşılıklı olarak bu çocukların
serbest bırakılmaları sağlandı ve hem Müslümanlar ona
teşekkür ettiler hem de Ermeniler teşekkür ettiler. Bugün açık
ve net olarak geçmektedir ve aynı Saidi Nursi -ki bir başka
lakabı da Saidi Kürdidir- diyor ki: Ey Sünniler ve ey muhabbetiehlibeyti
meslek ittihaz eden Aleviler, çabuk aranızdaki bu nizayı, bu
anlaşmazlığı kaldırın ve birleşin, yoksa
birinizi öbürü aleyhine kullanan bir zındıka cereyanı hiç
acımadan dönecek, o kullandığını da öbürünün aleyhinde
kullanmaya devam edecektir. Dolayısıyla, ne yaparsak yapalım,
ne edersek edelim eninde sonunda kardeşliğe, barışa muhtaç
olacağımızı ve olmak zorunda olduğumuzu
unutmayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bundan sonraki
maddede duygularımı dile getirmeye devam edeceğim, biraz da
Afrin üzerinden bizim düşürülmek istenen oyunlara nasıl
düşürülmek istendiğimize bir iki cümleyle de olsa dikkat çekeceğim.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 17nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Lale
Karabıyık
Ömer Süha Aldan Ahmet
Akın
Bursa Muğla Balıkesir
MADDE 17- 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (4) numaralı bendinde yer alan onbeş
ifadesi onyedi şeklinde, (5) numaralı bendinde yer alan
onaltı ifadesi onsekiz şeklinde değiştirilmiş ve
aynı maddenin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir.
21- Motor gücü: Taşıtların elektrik
motorlarını imal eden fabrikalarca uluslararası normlara göre
tespit edilen ve kilovat (kW) olarak ifade olunan azami güçtür.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Balıkesir
Milletvekili Ahmet Akın konuşacaktır.
Buyurun Sayın Akın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET AKIN (Balıkesir) Değerli
arkadaşlarım, öncelikle, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bu
vesileyle bütün kadınlarımıza sağlıklı, mutlu,
huzurlu, güzel günler diliyorum; şehitlerimizin annelerinin ellerinden
öpüyorum. Allah bu ülkeye, annelere gözyaşları döktürmesin, Allah bu
ülkeye acılar yaşatmasın diyorum.
Değerli arkadaşlar, annelerden bahsettik,
kadınlarımızdan bahsettik; annelerimize, kadınlarımıza,
geleceğimize görevlerimizden bir tanesi de temiz bir gelecek sunmak. Bu da
bizim görevimiz. Temiz bir geleceği hazırlamak için de teknolojinin
bize verdiği bir sürü imkân var, bunlardan bir tanesi de elektrikli araçlar.
Bu araçların dünyanın geleceğini şekillendirdiğini
zaten artık bilmeyen yok. Bütün AR-GE, bütün çalışmalar bunun
üzerine yapılıyor. Bunun yanında da gerek çevredeki bu karbon
ayak izinin azaltılması gerekse artan tüketici ihtiyaçlarını
karşılamada da elektrikli arabalar kritik bir rol üstleniyor. Yani
elektrikli otomobiller, çevreyi kirletmemesi, konforu ve ekonomikliğiyle
dizel, benzin, LPG gibi araçların yerini ileride alacak. Şimdi,
yalnız şöyle bir durum var: Maşallah, Adalet ve Kalkınma
Partisinin öngörüsü pek iyi olmayan Hükûmetinin sayesinde, herkes
tarafından kandırılan bir Hükûmetin sayesinde elektrikli
araçların yaygınlaşacağını
düşündüğünden farklı bir yola gidiyor yani bir Şark
kurnazlığı peşinde. Ne yapıyor? Buna artı bir
vergi getiriyor. Buradan uyarıyoruz; bakın, ileride bunlar
geldiği zaman sakın şunu demeyin: Bizi Elon Musk
kandırdı. veya Bizi Tesla kandırdı. Çünkü dünya bu yöne
doğru gidiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
burada bir örnek vermek istiyorum. Daha önce görmüştüm, aklıma geldi,
tam da Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konudaki politikasını
yansıtıyor. Bu aracın adı GİTT. Hem Git. diyor hem
de sizlere sesleniyor hem de şunu diyor reklamda, hatırlarsanız:
Alırım anahtarını. Siz ne yaptınız? Zaten
anahtar bırakmadınız. Şimdi de bu anahtarı alıp
millete diyorsunuz ki: Kardeşim, ben senin bütün anahtarlarını
alacağım. Zaten anahtar bırakmadım, memleket zaten çok zor
durumda. Şimdi de gel, bununla uğraş.
Bakın, elektrikli otomobiller için yapılan
teşviklerin artırılması gerekiyor değerli
arkadaşlar. Alınmak yerine, tam tersine artırılması
gerekiyor. Şimdi yani nasıl oluyor bu iş biliyor musunuz? Herkes
gidiyor Mersine, siz gidiyorsunuz tersine. Allah korusun, Mersinden de uzak
durun çünkü Mersinde de yapmak istedikleriniz ortada.
Şimdi, bakın, dünyadaki örneklerine
bakın, Almanyadaki, oradaki dünyanın en büyük ithalatçısı
ve ihracatçısı otomobil devleri ne yapıyor? 5 bin euro
süspansiyon sağlıyor elektrikli otomobilde. Peki, Almanya bunu neden
yapıyor? Fosil kaynaklara bağımlılığını
azaltmak için yapıyor. Peki, doğal kaynaklara sahip olan Norveç
nasıl bir siyaset izliyor? Norveç Hükûmeti de elektrikli araçlardan hem
katma değer vergisi hem de taşıtlar vergisi almıyor.
Ayrıca, bunları özendirmek için de farklı farklı
girişimleri var. Mesela ne var? Ücretsiz elektrikli şarj, ücretsiz
park yerleri, otobüs yollarını kullanma, otoyollardan ücret
alınmama var. Şimdi, Hollanda Hükûmeti ne yapıyor? Bu araçlardan
vergi almıyor. Fransa Hükûmeti ise ilk elektrikli arabayı aldığınız
zaman size 6.500 euro teşvik veriyor. Japonya Hükûmeti ise motorlu
taşıtlar vergisi almıyor. Aynı zamanda da 6.500 euroya
yakın bir indirim sağlıyor.
Değerli arkadaşlarım, cari
açığımızın -her yerde söylüyoruz, sizler de izah
ediyorsunuz- yüzde 68lik kısmı enerji ithalatından
kaynaklanıyor. Uygulanacak vergi artışı bu
bağımlılığın artmasına neden olacak. Avrupa
taşıma sektörünün paydaşlarından oluşan bir
konsorsiyum var, bu konsorsiyum bir açıklama yaptı, bu
açıklamada dedi ki: Elektrikli otomobiller bu ülkede gerekli. Elektrikli
otomobiller Avrupada gerekli. Ama biz bunları sokmamak için, lobilere
teslim olmak için, önlerini açmak yerine başka yerlere gidiyoruz.
Ayrıca, Cambridge Üniversitesinin ekonometri bölümünün
danışmanlarıyla yapılan bir raporda, 2030 yılında
Avrupa Birliğinin petrol ithalatını 49 milyar euro kadar
azaltmasına yol açacağı söyleniyor. Elektrikli
taşımaya geçiş, 2050 yılına kadar araçların
karbondioksit emisyonlarında yüzde 88lik bir azalmaya yol açacak ve bu da
467 bin erken ölüm vakası sayısının azalmasını
sağlayacak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Akın.
AHMET AKIN (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Yani her yönden faydalı olan, tamamen
teknolojik olan bir şeye Dur. diyorsunuz. Bir taraftan milleti
kandırmaya uğraşıyorsunuz bir taraftan da teknolojinin
önünü kapatıyorsunuz.
Bakın değerli arkadaşlarım,
şu anda getirdiğiniz noktada, biz iyi ki havaya vergi vermiyoruz ama
bir gün Adalet ve Kalkınma Partisi çıkar da Biz artık havadan
vergi alacağız. derse şaşırmayız.
Bakın, millete elektrik faturası geliyor,
100 lira -zaten adam faturayı ödeyemiyor- 50 lirası elektrik bedeli,
50 lirası vergi, el insaf! Bir de utanmadan sıkılmadan diyorlar
ki: Dünyadaki en ucuz elektrik bizde. Kıyaslarken düzgün
kıyaslayın. Nasıl kıyaslayacaksınız? Bunu
aldığınız ücretlerle kıyaslayın.
Şimdi de sanayicilerimize dadandılar,
sanayicilere dünyanın en pahalı elektriğini ödetmek için
uğraşıyorlar. Şimdi itiraz edecekler, diyecekler ki:
Elektrik bizde ucuz. Elektrik bizde ucuz değil. 2017den bu yana yüzde
27 zam yapıyorsunuz ve yüzde 27 zammı da sanayicilere ödeteceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AKIN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakın, eğer bu ülkenin ekonomisini güçlendirmek istiyorsanız
gelin bize danışın. Biz size bunları anlatalım, bu
ülkede ekonomi nasıl düzelir, enerji politikaları nasıl
yapılır öğretelim.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Akın.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
17nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
18inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 18inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz
Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Kadri
Yıldırım
İstanbul Adıyaman Siirt
Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul Feleknas
Uca
Adana Gaziantep Diyarbakır
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkan,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Siirt Milletvekili
Kadri Yıldırım konuşacaktır.
Süreniz beş dakikadır.
Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP
sıralarından alkışlar)
KADRİ YILDIRIM (Siirt) Değerli
arkadaşlar, tekrar selamlarımı arz ediyorum.
Afrinin kelime anlamı sabun köpüğüdür,
adını Afrin Nehrinden alıyor. Osmanlı arşivlerinde
Afrin bölgesi Kürt dağı olarak geçiyor ve Araplar sonra bunu
cebelülekrad olarak çevirmişler. Dolayısıyla
atalarımız orada meskûn olanın, oranın yerlileri
olanın kimler olduğunu zaten kendi arşivlerinde açık ve net
olarak söylemişler.
Şunu öncelikle ifade edeyim ki bugün Afrin ve
çevresinde cirit atan, at oynatan Amerika ve Rusya 1946 yılında
Mahabad Kürt Cumhuriyeti üzerinde oynadıkları oyunun bir benzerini
bugün Afrin üzerinde Kürt ve Türk kardeşliğini baltalamak üzere
yapıyorlar. 1946 yılında Mahabad Kürt Cumhuriyetini kurduran
Sovyet Rusya, İran Şahıyla yapmış olduğu gizli
pazarlıklar neticesinde, daha bir yılı dolmadan bu cumhuriyeti
çok rahat bir şekilde satabildi ve Amerika Birleşik Devletleri de
yine Hazar petrolleri üzerinden elde etmeye çalıştığı
rantla yine Kürtleri satarak ve bu cumhuriyeti satarak
yapacağını yaptı. Demek istediğim şu ki: Bugün
aynı Amerika Birleşik Devletleri ve aynı Rusya kimi zaman Kürtlere
ödün vererek kimi zaman Türkiye Cumhuriyeti devletine bir şeyler söyleyerek
bu iki halkı karşı karşıya yine getiriyorlar ve
maalesef bundan Kürt ve Türk kardeşliği olabildiğince zarar
görüyor ve görmeye de Allah korusun, sanki devam edecek.
Oysa normalde iktidardan beklenen şuydu, benim
bir vatandaş olarak beklentim şuydu -bir HDPli olarak
konuşmuyorum, bir vatandaş olarak konuşuyorum- diyecekti ki
iktidar: Ey Amerika ve ey Rusya -Binlerce kilometre öteden gelip burada ne
işiniz var? diyorlar ya bazen haklı olarak, doğrudur- siz aradan
çekilin, eğer Kürtlere bir şey verilecekse, eğer Kürtlere ana
dilde eğitim hakkı verilecekse veya üniter yapı içerisinde bir
statü hakkı verilecekse bizim atalarımız olan Selçuklular bunun
âlâsını verdi, bizim atalarımız olan Osmanlılar bunun
âlâsını verdi, eyaletler verdi, medreseler yoluyla ana dille
eğitimin yolunu açtılar, siz aradan çekilin, eğer bir şey
verilecekse biz vereceğiz. Fakat bunu niye yapmadılar, hâlâ
anlamış değilim ve milyonlar da anlamış değildir.
Bunu söylemek varken ve bunun üzerinden kardeşliği pekiştirmek
varken bugün maalesef onların oyunlarına hep birlikte
düşmüşüz. Ha, diyeceksiniz ki veya deniliyor ki: Orada yapılan
kavga, orada verilen savaş Kürtlere değil, YPG ve YPJyedir. (AK
PARTİ sıralarından Aynen öyle. sesi)
Arkadaşlar, YPGye ve YPJye karşı
olabilir, ki öyledir. Ancak şurayı unutmayalım: YPG ve YPJnin
de anneleri, babaları, aileleri, aşiretleri Kürttür, önemli olan, bu
Kürt aileleri, Kürt anneleri, Kürt babaları Türkiye Cumhuriyeti devletine
güven duyabilecekleri bir seviyeye getirmek, eğer yanlışlar
varsa karşılıklı bu anlayışları gidermektir.
Aksi takdirde hiçbir şekilde, Amerikanın da, Rusyanın da
gelmemizi istedikleri oyuna gelmekten kurtulamayacağız,
düşmekten kurtulamayacağız.
Başkanım, bir dakika ek süre verecek
misiniz?
BAŞKAN Ben size ek süre vereceğim
Sayın Yıldırım, devam edin.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Bu bakımdan,
bugün Afrinde Müslüman Kürtlerden başka veya Müslüman Sünnilerden
başka başta Mabeta olmak üzere birçok yerde Aleviler var, birçok
yerde Ezidiler var, birçok yerde Mesihiler var, Hristiyanlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Konuşmanızı
tamamlayın Sayın Yıldırım.
KADRİ YILDIRIM (Devamla) Daha evvel
DAİŞin sepetlere ve daha başka kafeslere
tıkadıkları Alevi, Ezidi kadınları olduğu gibi bugün
ÖSOnun da aynı şeyleri yapmamasının hiçbir garantisi
yoktur. Siz Türk Silahlı Kuvvetleri adına bu garantiyi verebilirsiniz
ama ÖSO adına bu garantiyi veremezsiniz. Yarın öbür gün ÖSO da
Alevilerin, Ezidilerin, Hristiyanların, Mesihilerin
kadınlarını aynı kafeslere koyup dışarıda ve
pazarlarda gezdirirlerse bu asla ve asla bizim ecdadımızın bize
miras bıraktığı bir devlet anlayışıyla
hiçbir zaman ama hiçbir zaman uyuşmayacak; bu, bize de
yakışmayacak ama bundan istifade edecek olan sadece ve sadece Amerika
ve Rusya olacaktır. O yüzden bu kardeşliğin, bu
beraberliğin, atalarımızdan bize miras kalan bu
kardeşliğin yitirilmemesi için hepimiz aklımızı
başımıza alalım ve her türlü siyasi mülahazayı bir
tarafa bırakalım diyorum.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Yıldırım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 18inci maddesinin çerçeve
metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun Tamaylıgil Musa Çam
İzmir İstanbul İzmir
Lale
Karabıyık Ömer
Süha Aldan Tahsin
Tarhan
Bursa Muğla Kocaeli
MADDE 18 - 197 sayılı Kanunun 5 inci
maddesine birinci fıkrasında bulunan (I) sayılı tarifeden
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ilave
edilmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili
Tahsin Tarhan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Tarhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Kanunları ile Bazı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 18inci maddesi üzerinde söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, elektrikli araçlardan
yüzde 25 vergi almayı planlıyorsunuz. Her seçim döneminde
yaptık yapıyoruz yapacağız dediğiniz ancak bir
türlü yapmadığınız yerli, millî ve elektrikli otomobil daha
ortada yok ancak vergisi var. Tüm dünyada otomotiv devleri elektrikli araçlara
yatırım yapıyor, elektrikli otomobil endüstrisi her geçen gün
hızla gelişiyor. Türkiye olarak biz bu pazarda yerimizi almak için
vergi indirimleri, düşük girdi maliyetleri, teşvik paketleri, AR-GE
yatırımları sağlamamız gerekirken siz Nasıl
vergi alırım? diye düşünüyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, geleceği görmemiz
lazım. Tüm dünyada geleceğin araçlarının sadece elektrikle
çalışacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. 2017
yılı itibarıyla Türkiyede elektrikli araç kullanımı
yani Türkiyedeki elektrikli araç sayısı 477 adettir; evet, sayı
maalesef bu kadar, 477 adet. Çevre dostu gelişmiş teknoloji araçların
ilgi görmemesinin temelinde iktidarın yanlış uygulamaları
yatmaktadır. Yerli ve millî olacağız sloganıyla
Elektrikli otomobil yapıyoruz. dediniz, 47 milyon euro
dolandırıldınız. Vatandaşın parasının
nereye gittiği belli değil. Çöpe giden 47 milyon euronun sorumlusu
kim diye soruyoruz, kimse oralı olmuyor.
Sayın Bakan, soru soruyoruz,
sorularımıza cevap vermiyorsunuz. Araştırma önergelerimizi
görmezden geliyorsunuz. İktidarın sarhoşluğu içerisinde
bizleri görmezden geliyorsunuz. Ancak vatandaş size iktidar görevi
verdiyse, bizlere de muhalefet görevi, sizleri denetleme görevi verdi.
Sayın Bakan daha on gün önce Elektrikli
motorlu otomobillerin vergisine bir kuruş dahi zam yapılmayacak.
açıklaması yapıyor; aradan on gün geçiyor, yakın
geleceğin araçları olarak gösterilen elektrikli otomobillere yüzde 25
vergi artışını tartışıyoruz. Avrupa
ülkelerinin neredeyse tamamı elektrikli otomobillerin
kullanılması konusunda teşvikler sağlıyor.
Örneğin Almanya elektrikli otomobilleri on yıl boyunca plaka vergisinden
muaf tutarak 3 milyon euro teşvik veriyor. Avrupanın bütün büyük
ülkelerinde aynı durum söz konusu. Peki biz ne yapıyoruz? Ülkemizde
elektrikli aracı daha doğru düzgün bilen yok ama vergi
uygulaması getiriyoruz. Dünya çevre kirliliğini
tartışıyor, elektrikli bataryalar ve otomobil üretimine
teşvik veriyor, dizel araç üretimini yasaklıyor, biz elektrikli
otomobile yüzde 25 vergi getiriyoruz. Bu Aracı üretme. demektir,
Üretirsen de kullanma. demektir.
Değerli milletvekilleri, tablo apaçık
ortadadır. Tüm dünyanın uygulamaları ile
iktidarınızın uygulamaları birbirine tezat durumdadır.
Söyledikleriniz ile
yaptıklarınızın uyuşmasını diliyor,
sözlerimi, Yunus Emrenin Cümleler doğrudur, sen doğru isen;
doğruluk bulunmaz, sen eğri isen. sözleriyle tamamlıyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Tarhan.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
18inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
19uncu madde üzerinde iki önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 19uncu maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Feleknas Uca
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
Meral Danış Beştaş Mahmut Toğrul
Adana Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım,
katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Başkanım, katılamıyoruz
BAŞKAN Önerge üzerinde
Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Akdoğan. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
NİHAT AKDOĞAN
(Hakkâri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve cezaevinde
rehin tutulan eş genel başkanlarım; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, emek, iş ve hak
gibi kavramları bilmeyenler, bugünlerde, bir yerlilik ve millîlik söylemi
tutturmuş gidiyorlar. Fakat bu ülkenin en önemli millî ve yerli
kaynaklarından biri olan şeker fabrikalarını
özelleştirmek istiyorlar. AKP hükûmetleri, on altı yıldır,
tarım yeri olan bu ülkeyi yabancılara peşkeş çekiyor; eti,
balığı ihraç eden, tahıl deposu olan ülkede
buğdayı satın alan noktaya AKP bizleri getirdi. Sütü
Fransızlara, makarnayı İtalyanlara, çerezi Amerikalılara
AKP hükûmetleri sattı ve satmaya devam ediyor. Uzun bir süredir şeker
fabrikaları üzerinden emekçiyi, çiftçiyi vurmak isteyen bu Hükûmet,
bilinçli olarak fabrikalara yatırım yapmayarak zarar ediyor
senaryosunu yazmaya çalışıyor. Oysa yatırım
yapılmamasına rağmen şeker fabrikaları ve şeker
pancarı hem devlete hem de halka kazandırıyor. Hâlihazırda
ülkede bulunan 25 şeker fabrikasından 14ü özelleştirilmeye
çalışılıyor. Her fabrikada kamu çalışanı
kadar taşeron işçi var.
Ayrıca, özelleştirme sadece fabrikada
çalışan emekçileri ve üretim tekniğini etkilemiyor; ürünü üreten
çiftçiden üretim için kullanılan makineyi satan bayilere, nakliye
ağından şeker pancarı posasını
hayvancılıkta kullananlara, esnaftan taşeron işçilere kadar
oldukça geniş kesimler bu politikaların mağduru olmaktadır.
Çiftçi, işçi, esnaf, nakliyeci, besici, memur yöneticilerden oluşan
şeker piyasası ailelerle birlikte milyonları bulmaktadır.
Sizlere, özelleştirilmesi planlanan şeker
fabrikalarından bir tanesinden örnek vermek istiyorum: Muşta bulunan
şeker fabrikası Muş ilinin en büyük geçim ve üretim
kaynağıdır. AKP iktidarı boyunca, Muş'ta, tütün yok
edilerek TEKEL fabrikası özelleşti, süt fabrikası ve 60 dönümlük
devlet üretme çiftliği yandaşlara peşkeş çekilerek
özeleştirildi. Kaldı ki küçük bir araştırma yapılsa Muş
Şeker Fabrikasının geçen sene kapasitesinin üstünde üretim
yaparak şehir ve ülke ekonomisine katkı yaptığı net
bir şekilde ortadadır.
Sayın Başkan, şeker pancarı
sadece insana katkı sağlamıyor, ormanlardan daha fazla oksijen
üreterek havaya, toprağı zenginleştirerek toprağa katkı veriyor; kırsal kesimde ayçiçeğine göre 4
kat fazla, buğdaya göre 18 kat fazla istihdam oluşturarak
işsizlik sorununun çözümüne katkı sunmaktadır.
Peki, tüm bu değerlere
rağmen AKP Hükûmeti neden şeker fabrikalarını
özelleştirmek istiyor? Seçim kazanma telaşlarıyla girişilen
çatışma ve savaş gerçekleri ülkeye insan kaybı gibi
ekonomik olarak büyük zararlar vermektedir. Demokrasiden uzaklaşma ve
yanlış diplomasi sonucunda ülkelerle olan ilişkilerde ancak
ekonomik tavizler verilerek gerçeklerin üstü kapatılmaya çalışılıyor.
AKP başka ülkelere şunu net öğretmiş durumdadır:
İlişkilerimiz bozulduğunda satacak ürününüz, teknoloji varsa
alırız. Paramız yok. diye korkmayın; yeni vergi
kalemleri, borçlanma ve özelleştirme yoluyla kaynak bulmaya
çalışırız. Bugün yapılan da tam bunlardır.
Bizler buradan çiftçimize
sonsuz destek veriyoruz. Şeker fabrikalarının
satılmasına karşıyız. Sonuna kadar onların
yanında yer alacağımızı belirtiyoruz.
Özelleştirmelerle
savaş bütçesini oluşturanlar, çalarak cari açık verdirenler
kaynak olarak ülkenin göz nuru tarıma göz dikeceğine, vergi
cennetlerine kaçan paraları geri getirsinler; sadece kaçırılan
paranın vergisi bu açığı kapatmaya yeter, artar bile.
Değerli arkadaşlar,
son olarak -bitirirken- bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Yaşadığımız coğrafyada, maalesef, kadınlar
büyük acılar, büyük zulümler yaşamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi
tamamlayın Sayın Akdoğan.
NİHAT AKDOĞAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gözyaşı dökme
günden güne artmaktadır. Kadınlara, annelere vereceğimiz en
güzel mesaj ya da çiçek onların yaşadığı dramı
ortadan kaldırmak olacaktır diyerek hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Akdoğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Madde üzerinde bir önerge
daha vardır, onu da okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 19uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Ömer
Süha Aldan Lale
Karabıyık Zeynel
Emre
Muğla Bursa İstanbul
MADDE 19 197 Sayılı Kanunun 6 ncı
maddesine birinci fıkrasında bulunan (II) sayılı tarifeden
sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ilave
edilmiştir.
(II) sayılı tarifenin 2) Panel van ve
motorlu karavanlar (Motor Silindir hacmi) başlıklı bölümünde
yer alan ve sadece elektrik motoru olan taşıtlardan, motor gücü;
a) 115
kW'ı geçmeyenler bu bölümün birinci satırında,
b) 115
kW'ı geçenler bu bölümün ikinci satırında,
yaşları itibarıyla yer alan vergi
tutarlarının %25'i oranında vergilendirilir.
(II) sayılı tarifedeki minibüs, otobüs,
kamyonet, kamyon, çekici ve benzeri taşıtlardan sadece elektrik
motoru olanlar, bu taşıtlara ilişkin tarifede yaşları
itibarıyla yer alan vergi tutarının %25i oranında
vergilendirilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDIN (Antalya) Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Zeynel Emre konuşacaktır.
Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün burada bu yasa tasarısı
görüşüldüğü vakitlerde yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasa
Komisyonunda Seçim Kanununa ilişkin önemli bir teklif görüşüldü ve
Komisyondan geçti, önümüzdeki hafta da zannediyorum Meclis gündemine gelecek.
Tabii, Türkiye demokrasisi açısından çok
önemli değişiklikleri içeren maddeler barındırıyor
kendi içerisinde. Bunlardan bir iki tanesinin altını çizmek
istiyorum. Önümüzdeki hafta Meclis gündemine geldiği zaman teklifle ilgili
düşüncelerimizi söyleyeceğiz. Ancak özellikle 16 Nisan referandumunda
YSK tarafından mühürsüz oyların, pusulaların geçerli
sayılmasının bir yasal zemini oluşturulduğunu
görüyoruz ve aynı şekilde seçimlerde siyasi parti temsilcileri
tarafından belirtilecek görevliler tarafından oyların
sayılmasından ziyade kamu görevlileri tarafından oyların sayılmasına
yönelik bir düzenleme olduğunu görüyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu madde
şu açıdan çok önemli: Son yıllarda, özellikle AKP iktidarı
geldiğinden itibaren devletin kişiselleştirildiği ve buna
yönelik düzenlemelerin olduğunu görüyoruz.
Bakın, bu sadece darbe girişiminden sonra
20 Temmuz diye bizim adlandırdığımız OHAL rejimi
sonrasında tahakküm edilen bir sistemin ötesinde bunun evveliyatı
var, devletin kişiselleştirilmesi. Sizler iktidara geldiğiniz
ilk dönemlerde buna yönelik düzenlemeler yaparken özellikle şundan
faydalandınız: Biliyoruz ki biz, cemaatler eliyle bir kişisel
devlet yaratma anlayışı gerçekleşti. O zaman
hatırlarsanız, sizin iyi ilişkide bulunduğunuz FETÖ tarafından,
onun aracılığıyla devleti ele geçirmeye yönelik düzenlemeler
yapılıyordu. Şimdi hepimiz biliyoruz ki Anayasanın 70inci
maddesinde yer aldığı şekilde, tarafsız bir
şekilde devlet görevlileri belirlenmiyor. Ne kadar liyakatli
olursanız olun, yeteri kadar bakan, yeteri kadar cemaat lideriyle
aranız iyi değilse devletin önemli, etkin kurumlarında görev
alamazsınız; yani buna hâkim, savcılık da dâhil, mülkiyede
görev, kaymakamlık pozisyonunda alınacak görevler de dâhil,
Emniyetteki görevler de dâhil.
Şimdi, tabii bunun sonucunda
Bu bizim
hukukumuza nasıl girmişti? Liyakate göre. Yani Anayasa 70
kaynağını nereden alıyordu? Fransız devriminden sonra,
ondan esinlenerek ilan edilen cumhuriyet ve onun değerleri
doğrultusunda, liyakat doğrultusunda insanların görev
alması esas alınıyordu. Şimdi bu tamamen kişisel
devlet yaratma arzusuyla ortadan kalkmış durumda.
Peki, bu durumda biz demokratik bir seçim
yaşayabilecek miyiz? Yani önümüzdeki dönemde Türkiyenin her şeyden
önce şuna odaklanması lazım: Bir seçim
hazırlığı var. Ne pahasına olursa olsun, ne olursa
olsun kazanılması gereken bir hazırlık var ve burada da
Erdoğan ve AKP aslında olmayan yüzde 50sini, MHP de olmayan yüzde
10unu elde etmiş gibi bir sonuç alma yönünde bir değişiklik
olduğunu görüyoruz. Bir düzenek kuruluyor, seçim denen şeyin ruhuna
aykırı, mantığına aykırı,
mantığını yok edebilecek bir düzenek kuruluyor.
Aslında geldiğimiz noktada şöyle bir gerçekle karşı
karşıyayız: Yani nasıl ki şu anda Anayasada yer alan
OHALin dışında bir düzenekle yönetiliyorsak belki de seçimlerin
de sürekli, mütemadiyen -nasıl OHAL uzatılıyor ya-
uzatılacağı bir yönetim şekline de geçilebilir mi? Bu bile
belki konuşuluyordur ancak şöyle bir gerçek olduğu için henüz bu
denenmiyor, aslında Türkiye'nin bunu tartışması lazım:
Şu anda, Erdoğan kesin, net şekilde, başkanlığa
geçişte son bir kez olsun belki de seçime girmek istiyor ve bunu ne
pahasına olursa olsun almak istiyor. İkincisi, dünyadaki tek adam
rejimlerine bakıldığında, bunlarda nasıl bir seçim
olduğu önemli değil, seçimle gelen tek adamların nispeten daha
çok itibar gördüğü de gerçeği var. Dolaysıyla, bu önümüzdeki
dönemde AKP'ye oy veren seçmenin de ne olursa olsun, o parlamenter demokratik
rejime dayalı, verdiği oyla seçtiğini değiştirecek
sisteme hâlâ bağlı olduğu düşüncesi var. Şimdi bu,
bütün veriler ışığında bir seçim yapılması
planlanıyor ve aslında, burada, bu seçimi kimin
kazandığından ziyade Türkiye'nin önce şunu
tartışması lazım: Türkiye'de demokratik bir seçim olacak
mı? Bu seçimin şartları nasıl oluşacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ZEYNEL EMRE (Devamla) Sayın
Başkanım, bir dakika daha
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
ZEYNEL EMRE (Devamla) - Burada tüm dikkatin bunun
üstüne, özenin bunun üstüne kurulması gerektiğin düşünüyorum. Bu
ittifak tasarısı konuşulurken hep de duyuyoruz İttifak
neticesinde herkesi kucaklayacağımız bir yönetim şekli
kuracağız. Şeklinde. Bu, tabii, daha yeni değil, siyasi
tarihimizde daha önce 90larda Demirel'in kullandığı, daha sonra
Özal'ın kullandığı argümanlardan biriydi kucaklama
siyaseti. İşte, bütün ana akımları birleştirecek bir
siyaset anlayışı şeklinde. Tabii, çok geçerliliği yok.
Bu aslında şöyle de bir noktaya da gelebilir: Türkiye'de siyasi
partilerin önemini azaltan... Partiler neden vardır? Kendi ideolojileri,
inançları doğrultusunda yönetim şekillerini savunmak ve
insanları o inanç etrafında örgütleyebilmek için
vardır. Ancak ortaya öyle bir tablo çıkıyor ki insanlar bir
yerde popülizmin esiri hâlinde bir siyasi atmosfere ve siyasetin kendi
doğasını öldüren bir ortama sebebiyet verebilir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYNEL EMRE
(Devamla) Bu, ne pahasına olursa olsun kazanma siyasetinin Türkiyeye
vereceği zararlar büyüktür. Umarım, Meclisten bu teklif,
değişiklik geçmez diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Emre.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
19uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
20nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
533 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet
Yıldırım Kadri
Yıldırım
İstanbul Adıyaman Siirt
Meral Danış Beştaş Mahmut Toğrul Feleknas Uca
Adana Gaziantep Diyarbakır
Ayhan Bilgen
Kars
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI
NACİ AĞBAL (Bayburt) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge
üzerinde Kars Milletvekili Ayhan Bilgen konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Bilgen. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AYHAN BİLGEN
(Kars) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; keşke
burada görüştüğümüz her konu, şimdi üzerinde çok söz söylemeye
bile ihtiyaç olmayacak 20nci madde kadar masum olsaydı, elektrikli
taşıtların, elektrik motoru bulunan taşıtların
motor gücüyle ilgili ibarenin düzenlemeye yazılmasıyla ilgili. Ama
galiba bundan daha kritik bir gündemimiz var, o da bu Parlamentonun
saygınlığı, bu Parlamentonun gerçekten toplumsal
sorunları çözme konusunda güvenilirliği konusu. Tabii, bunun somut
ölçütleri var aslında. İster anketlere bakın, siyasetçinin
toplumdaki saygınlığı gün geçtikçe yükseliyor mu; siyasetten
beklentisi, siyasetin sorun çözebilme kapasitesi gittikçe kalite olarak
artıyor mu yoksa tam tersine siyaset, siyasetçi gittikçe
itibarsızlaşıyor, gittikçe yıpranıyor mu?
Değerli arkadaşlar, elbette ki ülke
sorunlarını çözmek, önce kendi saygınlığı, kendisine
yönelik beklentiye cevap verecek bir iradeyi deklare etmekten geçer. Bir
Parlamentonun saygınlığının belli ölçüleri
vardır. Dünyada en azından kabul edilen genel geçer ölçüler
vardır. Bunlardan birisi, herkesin, düşüncesini, fikrini özgürce
ifade edebiliyor olmasıdır. Sokakta herhangi bir vatandaşın
düşüncesini özgürce ifade edebilmesinin nasıl ölçüleri belliyse,
kriterleri evrensel hukukta belliyse, Parlamentoların
saygınlığında milletvekillerinin düşünce beyan
edebilme özgürlüğünün kriteri de bellidir.
Değerli arkadaşlar, seçim kanunları
tıpkı Meclislerin çalışma biçimleri gibi oluşma
biçimlerinin kriterlerini ortaya koyar. Dolayısıyla,
çalışmanın verimliliği, çalışmanın özgür
olması, çalışmanın güven veriyor olması, aynı
zamanda o organın nasıl oluştuğuyla doğrudan
ilgilidir.
Şimdi düşünün ki Türkiye önümüzdeki hafta
Genel Kurulda seçim güvenliğiyle ilgili ittifakları içeren bir paketi
görüşecek ama OHALi tartışmadan, savaş
koşullarında seçim yapmanın ne kadar demokratik, ne kadar
meşru, ne kadar kabul edilebilir olduğunu konuşmadan, seçim
güvenliğini sadece bir günün güvenliği gibi, sadece sabah
başlayıp akşam biten oy kullanma ve oyların
sayımının güvenliği gibi algılayarak hareket edecek.
Değerli arkadaşlar, milletvekillerimiz
yargılanıyorlar, milletvekillikleri düşüyor,
tutuklanıyorlar ve bu rakamlar dünyada hiçbir ülkeyle kıyaslanmayacak
ölçüde, düzeyde. Bu Meclisin belki de saygınlığının en
temel tarihî referanslarından birisi, kuruluş döneminde, henüz
cumhuriyet yokken, savaşı yönetirken, Kurtuluş
Savaşında bile muhalefete tahammülün, en acımasız, en sert
eleştirilere tahammülün bugünkünden çok daha yüksek düzeyde
olmasındadır.
Değerli arkadaşlar, birçok
milletvekilimizin yargılandığı dosyalar, kişisel
hakaret davaları. Benim ve yine birçok arkadaşımızın
yargılandığı dosyalar, 2911e muhalefetten.
Şimdi düşünün ki seçim döneminde, seçim
büromuzun önünde, Emniyetin kayıtlarına göre, yaklaşık 100
kişiye ben konuşma yapmışım, bunun gibi her gün
hepimiz seçim döneminde onlarca konuşma yapıyoruz ama bununla ilgili
fezleke hazırlanmış, 4 duruşmadır
yargılanıyorum ama hâkim dosyayı kapatamıyor ve bu dosyadan
dolayı il, ilçe yöneticilerimiz tutuklandılar, ben de
yargılanmaya devam ediyorum. 100 kişi toplanmış,
konuşmuşum, dağılmışlar. Emniyet tutanaklarında
hiçbir vukuat yok, olay yok, çevreye zarar verme yok ve tutanak, fezleke 2911e
muhalefet yani diyor ki: Valilikten izin alacaktınız, miting
düzenleme prosedürüne uyacaktınız yani tertip komitesi
oluşturacaktınız seçim döneminde ve seçim büronuzun önünde
toplantı yapmak için bu prosedürün gereğini yapacaktınız.
Şimdi, bu şartlarda, milletvekili, seçim döneminde seçim bürosunun
önünde 100 kişiye hitap edemeyeceksek bu Parlamento hangi sorununu
konuşacak, neyi tartışacak ve neyi çözme iradesini sergileyecek
değerli arkadaşlar?
Venedik Komisyonunun kriterleri çok açık
kriterlerdir ve Türkiye'yi bağlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
internet sitesine girdiğinizde de Venedik Komisyonunun meşru bir
muhatap olduğunu raporları üzerinden, değerlendirmeleri
üzerinden görürsünüz. Venedik Komisyonunun siyasetin meşruiyetiyle ilgili,
seçimin meşruiyetiyle ilgili, parlamentoların oluşma biçimiyle
ilgili kriterleri çok açık. Biraz önce ekonomiyle ilgili sanki hiçbir
teknik ölçü, kriter yokmuş gibi bir tartışma yürüdü burada.
Değerli arkadaşlar, siyasetin de ekonominin de net kriterleri
vardır. Mesela, Maastricht Kriterleri vardır, hepimiz biliyoruz; faiz
oranları, enflasyon rakamları, dış borç miktarı, cari
açık, dış ticaret açığı, bütün bu rakamlar
ekonominin net teknik kriterleridir. Siz bu kriterleri tanısanız da
tanımasanız da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Bilgen.
AYHAN BİLGEN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
yok saysanız da sonuçta bu kriterler sizi hem
uluslararası arenada hem de toplumsal memnuniyet açısından bir
ölçüt, bir çerçeve zemin olarak sorgular, tartar ve siz o sıklette
yarışırsınız, orada anılırsınız,
öyle tanırsınız.
Değerli arkadaşlar, ister hukukun,
demokrasinin, evrensel değerlerin kriterlerine bakın ister ekonominin
kriterlerine bakın isterseniz inanç dünyasının kriterlerine
bakın, her şeyi yeniden gözden geçirmeye değecek bir felaketle
karşı karşıyayız. Ben daha önce bu kürsüden ifade
ettim burada çirkin şeyler yaşandığında, bir kez daha
ifade ederek bitireyim, belki bu ölçü, bu kriter bir şey ifade eder. Zümer
Suresi'ndeki meşhur ifadedir: Onlar, bütün görüşleri dinlerler, en
güzeliyle amel ederler. deniyor. Sonunda da deniyor ki: Bu, akıl
sahiplerinin yoludur.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüdeki
konuşmalara tahammül göstermediğinizde sadece bu Parlamentonun
saygınlığına daha fazla leke düşürürsünüz.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Bilgen.
GARO PAYLAN (İstanbul) Sayın
Başkanım, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:19.56
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Etmeyenler
Kâtip üyeler arasında tereddüt var, elektronik
oylama yapacağız.
İki dakika süre tanıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.13
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 20.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI
(Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerinde Kars Milletvekili Ayhan
Bilgen ve arkadaşlarının önergesinin ikinci oylamasında da
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Oylamayı elektronik oylama cihazıyla
yapacağız.
Oylama için üç dakika süre tanıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
20nci madde üzerindeki diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 20nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Ömer
Süha Aldan Lale
Karabıyık Dursun
Çiçek
Muğla Bursa İstanbul
MADDE 20 197 sayılı Kanunun 11 inci
maddesinin birinci fıkrasında bulunan motor silindir hacmi,
ifadesinden sonra gelmek üzere motor gücü, ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde İstanbul
Milletvekili Dursun Çiçek konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çiçek. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 20nci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum.
Bu madde ve genelde kanun tasarısı 43
ayrı yasada değişiklik öngörmüş ve torba yasa
niteliğini kazanmış, temel kanun olarak görüşülmesi
hepimizin de vurguladığı gibi İç Tüzüke ve temel hukuk
ilkelerine aykırıdır. Bu kanun tasarısıyla ilgili
olmaktan ziyade
(Uğultular)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, çok
gürültü var.
BAŞKAN Sayın Çiçek, bir dakika bekleyin
lütfen.
Değerli milletvekilleri, salonda uğultu
var, hatip kürsüde; daha rahat konuşması ve sizlere sesini
duyurabilmesi için lütfen sükûneti temin edelim.
Buyurun Sayın Çiçek.
DURSUN ÇİÇEK (Devamla) Oylama için gelenlerin
görevi bitti, onlar ayrılabilir tabii Sayın Başkanım.
Dünya Kadınlar Günü ilk kez 19 Mart 2011de
Danimarka, Almanya ve İsviçrede anılmaya başlandı. Tabii,
seçme ve seçilme hakkı, eğitim hakkı
Birleşmiş
Milletlerin 66 yıl önce, 16 Mart 1977de aldığı kararla 8
Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildi.
Bundan iki yüz yirmi üç yıl önce kabul edilen
Kadın Hakları Bildirgesinin 1inci ve 2nci maddesi şu
şekilde: 1inci madde: Kadın özgür doğar ve
yaşamını erkeklerle eşit haklara sahip olarak sürdürür.
2nci maddesi: Her siyasi topluluğun amacı -yani şu an siyaset
yaptığımıza göre bizim de amacımız-
kadının ve erkeğin özgürlük, güvenlik, mülkiyet ve özellikle
baskıya karşı korunma hakkını sağlamaktır.
Tabii, bundan yıllarca önce, 84 yıl önce 20nci yüzyılın
lideri Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk büyük bir öngörüyle 3 Nisan 1930da,
Belediye Kanunuyla kadınlarımıza yerel seçimlerde seçme ve
seçilme hakkını verdi; 26 Ekim 1933te köy muhtarlığı
hakkını verdi ve ilk köy muhtarı kadınımız o
tarihte seçildi; 5 Aralık 1934te ise milletvekili seçme ve seçilme
hakları verildi. 5inci Dönemde 17 kadın milletvekilimiz bu Gazi
Mecliste görev yaptı.
Batının şımarık
çocuğu Yunanistanda dahi 18 yıl sonra, 1952de, İsviçre de ki
Medeni Kanuna kaynak olan İsviçrede- 37 yıl sonra, Fransada 10
yıl sonra, İtalyada -yine birtakım hukuk kanunlarını
aldığımız İtalyada- 11 yıl sonra olan bu seçme
ve seçilme hakkını Mustafa Kemal Atatürk yıllarca önce,
Avrupadan önce, bu zor coğrafyada olmasına rağmen
kadınlarımıza vermiş ve dünya lideri olduğunu bir kez
daha göstermiştir.
7 Haziran seçimlerinde 98 kadın milletvekilimiz
varken 1 Kasımda ne yazık ki 17 vekil azalarak yüzde 15e
düşmüştür. Kadın seçmen oranı yüzde 50dir. Buna
itirazı olan sanırım yok. Yüzde 50 seçmen olan bir toplumda
yönetimde ve milletvekili olarak da yüzde 50 kadınların olması
demokrasinin ve temsilde adaletin gereği değil midir?
Dolayısıyla, 194 vekilliği haksız yere erkekler olarak
işgal ediyoruz; temsilde adaleti, demokrasiyi ve insan haklarını
ihlal ediyoruz.
Genel Başkanımızın Aydında
vurguladığı gibi gelin, birlikte Siyasi Partiler
Yasasını değiştirelim, cinsiyet kotasını ilk
etapta yüzde 33e çıkaralım, hatta yüzde 50ye çıkaralım.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün 34te vurguladığı gibi siyasi
gerçeğin, demokrasinin gereğini yapalım.
Kadını eşit bir insan olarak
görmeyen, onu cinsel bir yaratık olarak niteleyen çağ
dışı zihniyeti şiddetle kınıyoruz. Kadına
şiddeti yüzde 1.400 artıran, onları ötekileştiren,
kadının üretim gücünü yok sayan karanlık zihniyeti Türk
milletine şikâyet ediyoruz.
Millî Mücadelemizde, cumhuriyet
aydınlanmasında, başta eğitim olmak üzere, kamu
hizmetlerinde, sosyal hayatımızda ve sanatta bu aziz milletin
kalkınmasına destek veren kadınlarımız başta
olmak üzere, Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.
Meclise sevgi ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Çiçek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
20nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 20nci madde kabul edilmiştir.
21inci madde üzerinde iki adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 21inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Filiz Kerestecioğlu Demir Behçet Yıldırım Feleknas Uca
İstanbul Adıyaman Diyarbakır
Meral Danış Beştaş Mahmut Toğrul Mehmet Ali Aslan
Adana Gaziantep Batman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Batman Milletvekili
Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.
Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ALİ ASLAN (Batman) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, dün burada dile getirmiştim,
evet, soru önergelerimize cevap verilmiyor. Bazen bakan beylere ilgili sorunları
iletiyoruz, maalesef çözümü konusunda bir adım atılmıyor.
Bunlardan bir tanesi de 30/11/2017 tarihinde tutuklanan Demokratik Bölgeler
Partisi Ömerli eski İlçe Eş Başkanı Esma Yılmaz.
Kendisi tutuklandıktan sonra Mardin Cezaevine konur, o esnada 4 aylık
bir bebeği vardır. Arin Yaren bebek, tabii, solunum sorunu
çektiği için günde iki kez cihaza bağlanmak durumunda
bırakılıyordu, bundan dolayı da babası Mardinde
yaşadığından her gün sağlık ocağına,
hastaneye gidip onun tedavisini yaptırdıktan sonra tekrar annesine,
cezaevine bırakıyordu. Ama ne oldu? Kısa bir süre sonra Esma
Yılmaz Başkanımız Urfa 2 No.lu T Tipi Cezaevine sürgün
edildi ve bebeği de tabii onunla götürülmek zorunda kalındı. Bu
sefer de tedavisi aksadı çünkü Urfada onu sürekli cezaevinden alıp
sağlık ocaklarına, ilgili sağlık birimlerine götürecek
kimse yoktu. Düşünün, bunun kadar insani bir şey olabilir mi? Biz
dedik ki: Bari Mardinde kalsın ki hiç olmazsa bebeği babası her
gün alıp sağlık ocağına tedaviye götürsün. Bu bile
maalesef çok görüldü ve bu da yetmezmiş gibi Esma Yılmaz ve
arkadaşlarına hücre hapsi verildi. Zaten koğuş
ortamında solunum zorluğu çekiyor ve cihaza bağlı, günde
iki kez bağlıyorlar, üstüne yetmezmiş gibi annesine ve
arkadaşlarına bahanelerle hücre cezası verildi.
Yaren bebek hücrede yaşayamaz arkadaşlar.
Allah korusun, Allah göstermesin, onun başına bir durum geldiği
zaman başta iktidar olmak üzere bütün Meclis sorumludur. Bakın, ben
bu konuda bir ay önce de soru önergesi vermiş bulunmaktayım. Ya, bir
bebeğin hayatını kurtarmak, bir bebeği rahatlatmak da
eğer size zor geliyorsa ya da bunu başaramıyorsanız
gerçekten kendinizi sorgulamanız gerekir diye düşünüyorum.
Bakın, size o dünyalar tatlısı Arin
Yaren bebeğin de fotoğrafını gösteriyorum yani
anlattıklarımız hakikidir, böyle hayalî bir şeyler
anlatmıyoruz. Herkes kendi çocuğunu bir bunun yerine koysun yani
sizin çocuğunuz olsa siz de acaba bu anlamda tepkisiz mi
kalırdınız?
İşin ilginç kısmı, hem ulusal
hem uluslararası hukuk normlarında ve bizim Anayasamızda, 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunda hamile kadınların ve 6 aydan daha küçük bebeği olan
kadınların tutuklanması yasaklanmıştır. Peki, bu
hüküm neden uygulanmıyor? Yani kanunun üzerinde, yasanın üzerinde bir
yargı mı vardır ya da eğer yargı
bağımsızsa Meclisin çıkardığı bu kanunu
nasıl takmıyor, bunu da iktidarın sorgulaması gerekmiyor
mu? Yani aşikâr, apaçık bir kanun maddesi var ve 700e yakın 0-6
yaş arası çocuk şu anda cezaevinde, 45 hamile kadın şu
anda cezaevinde. Çıktınız burada Kadınlar Gününü
kutladınız, ne güzel, her şeyi tozpembe gösterdiniz ama kanuni
haklarını bile savunamıyorsunuz. Yani şimdi, bu, ne perhiz
ne lahana turşusu deme hakkını bize doğuruyor, keşke
öyle olmasaydı.
Arkadaşlar, o kadar çok sorun var ki benim
klasörlerle aslında buraya çıkmam lazım ama zaman
darlığı oluyor.
Hepinizin malumu, ölen öğretmen Gökhan
Açıkkollu -42 yaşında- 15 Temmuz darbe girişiminden sonra
ihbar edilmiş ve gözaltına alınmış. Buna da soru
önergesi verdim, buradan okuyacağım: Gözaltı süresi boyunca
yapılan rutin sağlık kontrollerinde sürekli darp
edildiğini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Aslan.
MEHMET ALİ ASLAN (Devamla)
yüzlerce kez
tokat ve tekme yediğini anlattı. Şeker ve panik atak
rahatsızlıkları nedeniyle krizler geçirdi, 2 kez komaya girdi,
hastaneye yatırıldı. Gözaltında kaldığı
13üncü gün yaşadıklarına daha fazla dayanamayan öğretmenin
kalbi durdu ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı
Profesör Şebnem Korur Fincancı muayene belgelerine dayanarak
hazırladığı raporda öğretmenin gördüğü
işkence sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiğini
açıkladı. Daha ilginç kısmı: 7 Şubat 2018 tarihli
Millî Eğitim Bakanlığının iade kararının da
meslekten ihraç edilmiş olan Gökhan Öğretmenin eşine okul müdürü
tarafından tebliğ edildiği öğrenildi. Yani adam
işkencede öldü, sonra görevine iade edildi.
Biz bunları niye anlatıyoruz acaba? 107
bin insan OHAL Komisyonuna başvurmuş arkadaşlar; 1 değil, 2
değil, 3 değil, 5 değil. Yani haksızlıklar, zulümler
var ki bu kadar çok başvuru var.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Aslan.
Sayın Özdemir, sisteme girmişsiniz.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Maliye Bakanına bir bilgi ve talep iletmek üzere
söz istedim.
BAŞKAN Buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
31.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemirin, ön lisans muhasebe
bölümü mezunlarının sorunlarına ilişkin
açıklaması
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şöyle ki: Meclis
çalışmalarını takip eden bazı ön lisans bölümü
mezunları bazı taleplerini size iletmemi istediler özellikle.
Şöyle ki: 3173 nitelik kodlu ön lisans muhasebe mezunları Türkiyenin
farklı illerinden bir araya gelerek buraya beni de ziyarete geldiler
Sayın Bakan. Ön lisans muhasebe mezunu bu gençlerimiz en az 120
ortaksız kadro tahsis edilmesini talep ediyorlar. Almış
oldukları KPSS puanlarının yanmaması için de bu
atamalarının en geç 2018 Haziran ayına kadar tamamlanması gerekiyor.
Önümüzde çok az bir süre kaldı. Şimdiye kadar gerçekleşen hem
merkezî atamalarda hem de açıktan atamalarda az sayıda kadro
verildiğini ve bu nedenle de 85 ve üzeri, yüksek puan almalarına
rağmen atanamadıklarını dile getirdiler. 3173 nitelik kodlu
ön lisans muhasebe mezunlarının kadro ve haziran ayında atama
taleplerini sizin bilgilerinize sunuyorum. Bu konuda bir çalışma
yapmanızı özellikle talep ediyorlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Özdemir.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 21inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam
İzmir İstanbul İzmir
Ömer
Süha Aldan Lale
Karabıyık Aytuğ
Atıcı
Muğla
Bursa Mersin
MADDE 21- 197 sayılı Kanunun geçici 8 inci
maddesinin birinci fıkrasında bulunan (l/A) sayılı
tarifeden sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra ilave
edilmiştir.
"(I/A) sayılı tarifede yer alan ve
sadece elektrik motoru olan taşıtlardan, motor gücü;
a) 70 kW'ı geçmeyenler birinci
satırında,
b) 70 kW'ı geçen fakat 85 kW'ı geçmeyenler
ikinci satırında,
c) 85 kW'ı geçen fakat 105 kW'ı
geçmeyenler üçüncü satırında,
d) 105 kW'ı geçen fakat 120 kW'ı
geçmeyenler dördüncü satırında,
e) 120 kW'ı geçen fakat 150 kW'ı
geçmeyenler beşinci satırında,
f) 150 kW'ı geçen fakat 180 kW'ı
geçmeyenler altıncı satırında,
g) 180 kW'ı geçen fakat 210 kW'ı
geçmeyenler yedinci satırında,
h) 210 kW'ı geçen fakat 240 kW'ı
geçmeyenler sekizinci satırında,
ı) 240 kW'ı geçenler dokuzuncu
satırında,
yaşları itibarıyla yer alan vergi
tutarlarının %25'i oranında vergilendirilir."
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı konuşacaktır.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, Meclis Başkan Vekilliğinizi
tebrik ediyorum, sizi kutluyorum. O koltuğa ne kadar
yakıştığınızı üç gündür hep beraber
izliyoruz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın
Atıcı, sağ olun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Kadınların özgür ve erkeklerle eşit koşullarda
yaşayacakları bir Türkiyeyi kurgulayacağımıza inancım
tamdır.
Şimdi sizlere Kadınlarla ilgili olarak
İslamın güncellenmesi gerekir. dersem herhâlde kıyameti
koparırsınız, burada büyük gürültü kopar ama bu sözleri Recep
Tayyip Erdoğan söylediğinde alkışlıyorsunuz yani
keyfinize göre, işinize geldiği gibi yüce dinimizi
kullanıyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
533 sıra sayılı vergi kanunlarında değişiklik
yapan tasarının 21inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Vergileri arttırarak
halkın belini kırmayan, Man Adası gibi vergi cennetlerinde vergi
kaçıranlara seyirci kalmayan milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddede ne
yapıyorsunuz? Elektrikli taşıtlardan vergi almayı
planlıyorsunuz. Ya, Allah aşkına, ne olur bir kere de doğru
iş yapın, bir kere. Dünya gidiyor Mersine, siz gidiyorsunuz tersine.
Dünyada herkes ama herkes Aman, elektrikli araç kullan, biz senden vergi
istemiyoruz, al üzerine de sana teşvik veriyoruz. derken Sayın Bakan
siz burada elektrikli araçlardan vergi almaya kalkıyorsunuz yani onlara
Aman, bu araçlardan uzak durun. diyorsunuz. Herkes fosil yakıtlardan
uzaklaşıp yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken siz bunun
tam tersini yapıyorsunuz; insanlar temiz enerji kullanacak, elektrikli,
akülü araba kullanacak, siz kalkıyorsunuz bundan vergi alıyorsunuz.
Aslında bu, Türkiyeye yaptığınız ilk kötülük
değil.
Aynı yasa tasarısının, şu
anda görüştüğümüz yasa tasarısının 89uncu maddesinde
ise Ruslar ve Japonlar nükleer santral inşa ederken devlet
yardımı alsın diye de bir madde koyuyorsunuz Sayın Bakan.
Ya, şimdi Ruslara ve Japonlara biz devlet yardımını niye
yapalım, niye yapalım?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Sayın Atıcı, elektrikli araçlardan yüzde 75 indirimli vergi
almayı öngörüyoruz bu düzenlememizde.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sayın Bakan,
-belki sesi duyulmamıştır- diyor ki: Elektrikli
taşıtlardan yüzde 75 vergi indiriyoruz. Bakın, dünyaya
nasıl tersten baktığımızı çok güzel izah etti.
Şimdi ben size sorayım: Daha önce vergi alınmazken yüzde 25
vergi koyuyorsunuz, diğer taraftan diyorsunuz ki: Fosil yakıt
kullanan benzinli, mazotlu araçlara göre yüzde 75 daha az vergi alıyorum.
Bakın, bunu halkımıza yapmayın Sayın Bakan.
Halkımızın feraseti çok yüksektir, çok neciptir.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Onun için bütün seçimlerde AK PARTİye oy veriyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla) O nedenle dalga
geçmeyin akıllarıyla. Siz, bakın, sıfır olan vergiyi
yüzde 25e çıkardığınızı kanunda itiraf
ediyorsunuz, sonra dönüp halka diyorsunuz ki: Ey halkım, sen yeter ki
elektrikli araç kullan, ben yüzde 75 indirim yapacağım. Ya, yüzde
100 indirim yapıyordunuz, şimdi yüzde 75 indirim yapıyorsunuz.
Bunun da üzerine kalkıp milletten oy istiyorsunuz ya, Pes! diyorum be,
başka bir şey demiyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Millet de hep bize oy veriyor. Niye veriyor acaba? Size inanmıyorlar.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ama bu, AKP
mantığının tam da tezahürüdür. Bugüne kadar
yaptığınız her şeyi şurada bir cümlenizle gayet
güzel izah ettiniz. Diyorsunuz ki: Biz her şeyi tersten yaparız,
sonra halkı kandırır, doğruları söylemez ve yine
oylarını isteriz. Ama bu millet elbette sizin yanlış
yaptığınızı anlayacak.
Hadi şimdi çıkın, kalkın,
89uncu maddede Ruslara ve Japonlara neden devlet yardımı
verdiğinizi bir anlatın halkımız dinlesin Allah
aşkına! Niye bu yardımı veriyorsunuz? Hadi, efendim, yerli,
millî şirketler bir iş yaparken devlet yardımı verin,
eyvallah, baş tacı. Ya, Allahın Rusuna, Japonuna niye
yardım eder benim devletim benim ülkemde nükleer santral kursun diye? Bu
devlet yardımını siz bizi öldürsünler diye mi veriyorsunuz? O
nükleer santraller insan öldürüyor. Bizi kanser yapsınlar diye mi siz o
yardımı veriyorsunuz Sayın Bakan, Allah aşkına?
Mersinin güzel doğasını yok etsinler diye bir de üzerine gidip
devlet yardımı veriyorsunuz. Denizin suyu 2 derece ila 6 derece
artsın da bir tane balık yaşamasın diye gidip bir de
üzerine devlet yardımı veriyorsunuz. Ya, bu akıl kârı bir
şey mi Sayın Bakan, Allah aşkına? Böyle bir şeyi hangi
akıl kabul eder, hangi izanla bunu yapıyorsunuz, ben
anlamıyorum.
Değerli arkadaşlar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, bir de olaya sizin
anladığınız pencereden bakalım Sayın Bakan.
Maliye Bakanısınız ve AKPnin Milletvekili ve
Bakanısınız. Yani para gözüyle bakalım, bir de o pencereden
bakalım. Şu anki koşullarda bile o santralin söküm maliyeti
hesaplanmadığı hâlde dünyanın en pahalı elektrik
enerjisini alım garantisiyle milletimize sunmaya
çalışıyorsunuz. Şu anda elektriğin kilovatsaati
yaklaşık 5 dolar sent iken siz bize bunu 13,5 dolar sente
vereceksiniz. Şimdi, bu kadar pahalı enerjiyi bize versinler diye mi
bir de üstüne devlet yardımı yapıyorsunuz? Ya arkadaşlar,
böyle bir şeyi akıl da vicdan da kabul etmez, halkımız da
kabul etmez.
Biz doğruları söylemeye devam
edeceğiz. Nükleer santraller zararlıdır, hem canımıza
zararlıdır hem malımıza zararlıdır,
insanlığa zararlıdır. Allah aşkına, ne olur
halkımıza bu zararlı şeyleri yapmayın.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Atıcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
21inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
21inci madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, 22 ila 49uncu maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde söz isteyen sayın
milletvekillerinin adlarını okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili; Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Ertuğrul Kürkcü, İzmir
Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Utku Çakırözer,
Eskişehir Milletvekili; şahıslar adına Mustafa Kalaycı,
Konya Milletvekili; Ejder Açıkkapı, Elâzığ Milletvekili.
İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak
üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak tasarıda yer
alan, ekonomide canlılığın sağlanmasına;
yatırım, üretim, ihracat, AR-GE, yenilik ve tasarım
faaliyetlerinin teşvik edilmesine; istihdamın, tasarrufların ve
iş yapma kolaylığının artırılmasına
yönelik düzenlemelere katkı ve destek veriyoruz. Partimizin program ve
seçim beyannamesinde bu konulara yönelik detaylı politikalar da yer
almaktadır.
Tasarının 38inci maddesiyle
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda değişiklik
yapılarak, hazineye ait taşınmazları değerlendirmek
suretiyle kamuya gelir elde etme hususu özelleştirme gerekçeleri
arasına alınmaktadır.
Tasarı görüşmeleri devam ederken Hükûmet
14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi için ihaleye
çıkmıştır. Bunlar arasında seçim bölgemde yer alan ve
8 ilçe ekonomisinin can damarı olan Ilgın Şeker Fabrikası
da bulunmaktadır. TÜRKŞEKERin faaliyet raporlarına göre,
Ilgın Şeker Fabrikasının 2015 yılı kârı 9,7
milyon lira, 2016 yılı kârı 19,7 milyon lira olup 2017-2018
pancar alım ve işletme kampanyası döneminde 201 bin dekar alanda
üretilen 1 milyon 455 bin ton pancardan 140 bin ton şeker üretmiş ve
33 milyon lira kâr elde etmiştir. O nedenle, zararı olduğu
gerekçesiyle satılacağı bilgisi gerçek değildir. Tam
aksine, Ilgın Şeker Fabrikası 2016 yılında en fazla
kâr elde eden işletmedir.
Ayrıca, konuya Fabrika kârlı mı
zararlı mı? gözüyle bakılmamalıdır. Şeker
fabrikalarının, bölgesel gelişme ve bölgeler arası
gelişmişlik farklarının giderilmesi açısından
büyük öneme sahip olduğu unutulmamalıdır. Şeker
fabrikaları bölge ekonomisine hayat vermekte, ülke ekonomisine de yüksek
katkı sunmaktadır. Şeker fabrikaları, bulundukları
yerlerde, pancar çiftçimizin, esnafımızın, fabrika
çalışanlarının, kamyoncuların, servisçilerin,
hayvancılıkla uğraşanların, velhasıl tüm bölge insanının
başlıca geçim kapısı ve önemli bir geçim
kaynağıdır. O nedenle, özelleştirme ihalesine
çıkılan şeker fabrikalarının bulunduğu
bölgelerdeki vatandaşlarımız günlerdir ayaktadır ve
gelişmeleri endişeyle takip etmektedir.
Zira, ülkemizde bugüne kadar gıda sektöründe
yapılan özelleştirmeler sonrasında bazı fabrikaların
ve iş yerlerinin kapanmış olması ve buralarda üretilen
birçok üründe ithalat yapar konuma gelinmesi gerçekleri
karşısında şeker fabrikalarının da
kapanması, şeker pancarı tarımının bitmesi ve
pancar şekeri üretiminin sonlanması korkusu ve endişesi
yaşanmaktadır. Böylesi bir durum nişasta bazlı şeker
üreticilerinin önünü açması, pazar alanını genişletmesi,
insanımızın sağlıksız şeker üretimi ve
ithaline mahkûm olması sonucunu da doğurmaktadır. Nişasta
bazlı şekerin cıva zehirlenmesine yol açtığına ve
diyabetten kansere kadar birçok hastalığa neden olduğuna dair
bilimsel araştırmalar tüm dünya kamuoyunca hassasiyetle takip edilmektedir.
Pancar şekeri üreten AB ülkelerinde
nişasta bazlı şeker kotası genelde yüzde 2 ila 3
düzeyindedir. Fransa ve İngilterede bu kota yüzde 0, Almanyada ise yüzde
1,9dur. Buna karşın Türkiyede nişasta bazlı şekerin
kotası yüzde 10 olup Bakanlar Kurulu her yıl bu kotayı yüzde
50ye varan oranlarda artırmaktadır. Ayrıca piyasada etkin bir
denetim de yoktur. Sayın Maliye Bakanımız 40 bin kere
düşündük. demiş ve sosyal özelleştirme
yaklaşımıyla sözleşmelere hem çalışanların
hem üreticilerin hakkını güvence altına alan, asgari beş
yıl boyunca üretimi garanti edecek hükümler koyduklarını
açıklamıştır. Sayın Bakanın bu
yaklaşımı olumlu ancak sadece beş yıl için
düşünmek yetmez; beş yıl sonra ne olacak? Haddizatında
Sayın Bakanın açıklamasından şeker fabrikaları
özelleştirildikten beş yıl sonra kapatılabilir anlamı
da çıkmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi parti programı ve
seçim beyannamelerinde de ayrıntılı bir şekilde yer
verdiği üzere özelleştirmede halka arz yönteminin esas
olmasını, stratejik kuruluşların özelleştirilmesinde
seçici olunmasını savunmaktadır. Bu itibarla, şeker
fabrikalarına yönelik özelleştirme uygulamalarında acele
edilmemesini ve tüm fabrikaların ayrı ayrı
değerlendirileceği teknik çalışmalar
yapılmasını öneriyoruz. Bu çalışmalara sektörün tüm
paydaşları katılmalıdır. Şeker
fabrikalarının üretime devam etmelerini sağlamak üzere
üreticinin kendi fabrikalarını işletmesinin önü
açılabilmelidir. Hâlen çiftçi kooperatiflerine ait kârlı ve iyi bir
şekilde işletilen şeker fabrikaları bulunmaktadır.
Türk şeker sanayisi ve şeker sektörü ekonomik ve sosyal getirileri
yönünden iyi analiz edilmeli, sektörün yaşatılmasına yönelik tüm
tedbirler alınmalıdır. Şeker fabrikaları ölçek
büyüklüğü ve teknoloji açısından revize edilerek modernizasyonu
yapılmalı, verimlilikte uluslararası rekabet avantajı
sağlanabilmelidir. Ayrıca, yüksek olan nişasta bazlı
şeker kotaları aşağı çekilmeli,
tatlandırıcıların şekere ikame edilmesi mutlaka
önlenmelidir.
Değerli milletvekilleri; tasarının
37nci maddesiyle terör eyleminin ortaya çıkarılması,
etkilerinin azaltılması veya bertaraf edilmesinin
sağlanmasında yardımcı ve faydalı olanlardan
hayatını kaybeden sivillerin yakınlarına ikinci istihdam
hakkı verilmektedir. Bu düzenlemeyi Milliyetçi Hareket Partisi olarak
desteklemekle birlikte komisyonda şehit ve gazi
yakınlarının memur unvanlı görevlere atanmasını
öngören teklifimiz maalesef reddedilmiştir. Geçen yıl kasım
ayında kabul edilen 7061 sayılı Kanunla gazilerimizin hizmetli
unvanlı kadro ve pozisyonlar yerine memur unvanlı kadro ve
pozisyonlara atanmaları düzenlenmişti. Parti olarak gazilerimizle
ilgili yapılan düzenlenmeyi desteklemekle birlikte şehit ve gazi
yakınlarının da memur unvanlı kadro ve pozisyonlara
atanmaları görüşünde olduğumuzu ifade etmiştik.
Şehitlerimizin emanetlerine ve gazilerimize sahip çıkmak, korumak ve
toplumda kendilerine yakışır bir hayat seviyesi sağlamak
hepimizin görevidir. Hükûmetin de aynı hassasiyeti
taşıdığına ve gerekli düzenlemeyi yapacağına
inanıyoruz.
Aslında, kamu kurum ve kuruluşlarında
çeşitli unvanlarda görev yapan ve sayıları yaklaşık 110
bin olan yardımcı hizmetler sınıfı personel
bulundukları hizmet sınıfından kaynaklı
mağduriyet yaşamakta ve hizmet sınıflarının
değiştirilmesi suretiyle bu mağduriyetlerinin giderilmesini
beklemektedir. Yardımcı hizmetler sınıfı personeli
kadro unvanlarına ilişkin görevlerinin sınırının
unvan bazında net olarak belirlenmemiş olmasından kaynaklı
sorunlar yaşamaktadır. Ayrıca hukuki yönü olmamasına
rağmen bazı görev ve işlerin bu personele gördürülmesi, zaman
içerisinde söz konusu görevlerin ilgililerin unvanlarıyla
özdeşleşmesine ve bu görevleri yapmak istemediklerinde ise sorunlu
personel durumuna düşmelerine neden olmaktadır. Devlet
memurlarından sadece yardımcı hizmetler
sınıfındakiler için ek gösterge olmaması, bu personelin
maaş ve emeklilik hakları bakımından mağduriyet
oluşturmaktadır. Taşeron uygulaması yoluyla kamudaki
yardımcı hizmetlerin büyük bir bölümünün yürütülüyor olması ve
taşeron çalışanların sürekli işçi kadrolarına
geçirilmesine ilişkin yasal düzenleme de yapılmış
olduğundan kamuda yardımcı hizmetler sınıfı
personel istihdamına gerek kalmamıştır. Bu kapsamda
yardımcı hizmetler sınıfı tümden
kaldırılmalı ve bu sınıfta çeşitli unvanlarda
görev yapan personel genel idare hizmetleri sınıfına dâhil memur
unvanlı kadrolara atanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, güncel bir konuyu da
burada arz etmek istiyorum: İŞKUR Toplum Yararına Program
kapsamında çalıştırılan imamların daimî kadrolara
alınmaması hem büyük haksızlıktır hem de birçok
camimizin imamsız kalması söz konusudur; mesela, Konyanın Yalıhüyük
ilçesi Merkez Camisinin geçici görevli imamının görev süresi
dolduğundan imamsız kalmıştır. Hem verilen din hizmeti
açısından hem de bu hizmeti verenlerin emekleri dikkate alınarak
vekil, geçici ve fahri çalışanların kadrolara
alınmaları sağlanmalıdır. Bugün imamı olmayan
birçok camimiz vardır, camilerimiz imamsız
bırakılmamalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kalaycı.
İkinci söz, Halkların Demokratik Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcüye aittir.
Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu ikinci bölümle ilgili
konuşma ister istemez hem genel olarak bütçeye hem de özel olarak bütçenin
çeşitli alanlara tahsis edilmesine bağlı bir
yaklaşımı gerektiriyor. Biz, bütçe tartışması
sırasında, hatırlayacaksınız, Sayın Bakan bu
yaklaşımı çok beğenmese de bütçenin iki karakteri
olduğunu söylemiştik. Birincisi, bu, vicdansız bir bütçedir.
İkincisi, bunun bir savaş bütçesi olduğunu söylemiştik.
İkisi zaten birbiriyle yakinen bağlıdır çünkü ancak siz,
tüketici, herhangi bir katma değer, herhangi bir varlık, herhangi bir
zenginlik üretmeyen bürokrasiye ve militarizme eğer yatırım
yapacaksanız o yüzden her zamankinden ve doğal olandan, iktisadi
olandan daha fazla bir kaynağa, bütçeye ihtiyacınız vardır.
Bütün bunları karşılayabilmek için de vicdanlara değil,
halkın yarattığı zenginliklere yüzünüzü çevirmeniz gerekir.
O nedenle, şimdi önümüze gelen tasarı, aslında bütçenin
finansmanının nasıl yapılmasının
düşünüldüğüne dair pek çok ipucu sunuyor ve ikinci bölüm bu
bakımdan iki önemli kaynağın söz konusu olduğunu bize
gösteriyor. Bunlardan en önemlisi özelleştirmelerle ilgili olan husustur.
Sadece şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ortaya
çıkan muazzam üretim açığı ve kaynak açığı
bir yana, öte yandan bütün kamu varlıkları şimdi artık
gelir elde etme maksadıyla elden çıkarılabilecektir yani o kamu
varlığını esasen arsası için, o kamu
varlığını elinde bulundurduğu diğer kapasiteler
için satılığa çıkartabileceksiniz. Adalet ve Kalkınma
Partisi böylece Türkiye tarihinin en büyük özelleştirme kapasitesine
ulaşmış olmaktadır. Fakat cari açığı,
dış borç stoku bütün zamanların da en yüksek mesabesindedir. Bu
ikisi arasındaki orantısızlık ya da bu ikisi
arasındaki asimetri aslında bütün bu özelleştirme siyasetinin de
gerçekte herhangi bir ekonomik girdi yaratmadığını
apaçık ortaya koyuyor. Sadece açıkları telafi etmek ve sadece
sürekli olarak tüketen alanlara, kanallara, militarizme ve bürokrasiye yatırım
yapmakla ilgilidir.
Bu bütçenin bir savaş bütçesi olduğunu,
içte ve dışta gerginlik üretmek ve bu gerginlik üzerinden siyaset
kurmakla ilgili olduğunu söylemiştik. Çok uzağa gitmeye gerek
kalmadı, bütün bu tartışmadan sadece iki üç ay sonra Türkiye
Cumhuriyeti Kıbrıs savaşından sonraki en büyük askerî
harekâtını başlattı. Bu askerî harekâtın rasyonalize
edilmesi gerekçesi, rasyonalizasyon mantığı ile harekâtın
kendisi arasındaki tutarsızlık daha şimdiden
sırıtmaya başladı. Esasen Türkiyeye herhangi bir biçimde
askerî tehdit içermeyen, bugüne kadar herhangi bir ciddi sınır
tecavüzü olmayan, bugüne kadar o sınır üzerinden herhangi bir yüksek
miktarda sivil ya da başka türlü göçün olmadığı bir yerde,
Afrine, Kürtlerin bugüne kadar huzur içinde yaşadıkları bu
zeytin üreticilerinin coğrafyasına Türkiye bir askerî harekât
başlattı. Cumhurbaşkanı her gün ölü
sayılarını sayıyor bize. Bugün dedi ki: Nihayet 3 bini
geçti, 3 bin şu kadar oldu. İnanın hiçbir asker, hiçbir
itibarlı komutan bir askerî mücadeledeki başarısını
ölü sayısıyla ölçmez. Türkiye askerlere çok kıymet verir. Bugüne
kadar Türkiye Cumhuriyetini yönetenler ve kuranların asker olmasıyla
Türkiye halkı ve bürokrasisi çok övünmüştür. Ama bu komutanların
hiçbirinin ağzından ben hangi savaşta, kaç düşman
öldürdüklerine dair bir çetele işitmedim. Tam tersine, hatta kendi
düşmanlarını gönendirmek, onların da saygıdeğer
insanlar olduğunu söylemek için Çanakkalede düzenlenen ayinleri ben
düzenlemiyorum, bu devlet düzenliyor. Ama şimdi esasen küçücük kasaba
ahalisinin içinden 3 bininin ortadan kaldırılmasını Türkiye
önemli bir dış siyaset ve savunma başarısı olarak
nasıl anlatıyor. Kadri Yıldırım
arkadaşımız çok güzel izah etti. Bir yandan deniyor ki: Oranın
gerçek halkına o toprakları iade edeceğiz. O gerçek halkın
-orası bin yıldır Kürtlerin yaşayageldiği, oraya göç
yoluyla gitmedikleri, hep orada oldukları bir topraktır, ülkedir-
oranın evladının 3 binini şu ya da bu sebeple siz
onları hasım bellediğiniz için öldürüyorsunuz ve onların
anne babalarının, büyükanne ve büyükbabalarının size bundan
ötürü sevgi, saygı ve bağlılık göstermesini bekliyorsunuz.
Kendinizi onların yerine koyun, bize böyle bir şeyin
yapıldığını düşünün. Siz böyle bir şey,
böyle bir ihtimal belirdiğinde bütün Anadolu coğrafyasının
nasıl ayağa kalktığını ne kadar çabuk unuttunuz?
Biz nasıl kabul etmiyorsak, hiç kimse de bunu kabul etmez. Bütün Arap
coğrafyası, Orta Doğu coğrafyası, burada ortaya
çıkan, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında
ortaya çıkan bütün yeni yönetimler, kurtulmuş halklar, onların
millî kimlikleri bu sömürge zihniyetinden kurtulmuş olmanın
sevinciyle ilgilidir. Kendilerini böyle tanımlarlar. Siz ümit ediyorsunuz
ki Osmanlı mirasını böyle canlandırırız.
Osmanlı mirası, bu halklar, bu topluluklar için cizyenin,
öşürün, zor alımların, işgallerin, kadılar eliyle
buraların yönetilmesinin tarihidir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sen hangi dünyada
yaşıyorsun?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bu toplumlar
kendilerine yeni devletler kurarken bunu sömürgeciler istediği için
yapmadılar. Tıpkı bizim kendimizi Osmanlı İmparatorluğunun
mirasından özgürleştirmekteki tarihî
haklılığımız gibi, bütün bu halkların da
kendilerini özgürleştirmeye hakları vardır. Şimdi siz o
halklara yüzünüzü dönüyorsunuz, diyorsunuz ki: Biz sizi tekrar kurtarmaya
geldik.
Sevgili arkadaşlar, sizin Afrini ne zaman
duyduğunuzu ben bilmiyorum. Ben 1994te ilk kez Afrine gittim bir
gazeteci olarak buradaki sosyal ve politik durumları araştırmak
üzere ve ilk kez orada, bir çocuğun göğsünde, annesinin yün
tığıyla ördüğü kazağın üzerinde
(x) yazdığını gördüm.
Yani o insanlar o zamandan beri, Esad rejimi altında da kendi
çocuklarını ve kendi hayatlarını, kendi kimliklerini
arıyorlardı, şimdi onu bulmuş olmaları bizim için bir
sevinç konusu olmak gerekirken, şimdi biz bunun için bir askerî harekât
yürütmeyi bir erdem olarak dünyaya anlatmaya çalışıyoruz. Ben o
nedenle bu kadar irrasyonel bir dış politika gerekçesi için bu kadar
yüksek meblağda giderleri finanse etmek üzere bir bütçe
kurulmasını, bunun için önümüze bir kanun getirilmesini bu toplumun,
bu halkın uğradığı en büyük talihsizlik ve en büyük
haksızlık olarak görüyorum. Bu iki halk, birbirine sarılarak
aslında çok önemli bir yeni yükselişi Orta Doğu'da
yaratabilecekken, şimdi birbirine karşı konumlanmış
olarak içeride halledemediği meseleyi dışarıda halletmeye
çalışan bir yönetim tarafından karşı karşıya
getiriliyor.
Sevgili arkadaşlar, bu yolla olsaydı,
oğullarını, kızlarını öldürdüğünüz için
insanlar sizi takdir etselerdi, Türkiye'nin içinde takdir ederlerdi.
Türkiye'nin dışında, sizin uyruğunuz olmayan, sizden bir
şey istemeyen ve size bir şey borçlu olmayan insanlara siz, kendi
sakinlerini bu topraklara getireceğiz diye açtığınız
bu seferleri finanse etmek için zorladığınız kaynaklarla hem
halkın geçimine hem halkın hayatına büyük bir kötülük
yapıyorsunuz. Bunu durdurmak için, buna karşı koymak için, buna
itiraz etmek için ifade ettiğimiz gerekçeleri ortaya koyduğumuzda da
bunun karşılığında hakaret, şiddet ve nefretle
karşılanıyor. İnanın ki eğer yüzde yüz emin
olsaydınız bunun böyle olduğundan, kendinizin haklı
olduğundan buna hiçbir zaman öfkelenmezdiniz, öfkelenmeniz için bir sebep
kalmazdı. Sizin ortaya koyduğunuz istatistiklere bakacak olursak
Türkiye'de toplumun yüzde 80i, yüzde 90ı aslında bu harekâttan ve
bunun böyle finanse edilmesinden yanadır, bundan memnundur. Hakikaten öyle
midir? Hakikaten öyle olsa bu kadar öfke, bu kadar gayz neden? Şundan
sevgili arkadaşlar: Aslında biz sizin ifade edemediğiniz
şüpheleriniziz, sizin aklınızdan geçen tereddütleriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Sizin ikna
olmamışlığınızız, sizin bilinmeyenlerin
üzerindeki büyük soru işaretiniziz. O yüzden bütün bu öfke. Bu soruyu sorduğumuz için,
bunları burada tartıştığımız için memnun
olmalısınız çünkü belki de bir süre sonra, bu siyasetin
yanlışlığı ortaya çıktığında
eğer bundan yüz geri etmek gerekirse size nasıl yüz geri edileceğine
dair bir perspektif sunuyoruz. Buna şimdi müteşekkir olmayabilirsiniz
ama bir süre sonra buna ihtiyaç duyacağınız bellidir. Bizler de
bu toplumun sizin gibi üyeleriyiz; bu toplumun içinde yaşamak ve iyi
yaşamak istiyoruz; dövüşmeden, harp etmeden, kardeşçe,
eşitçe yaşamak istiyoruz. Eşitsizliğe, zulmedir
itirazımız; hayatın yeniden kurulması için başka
hayatların ortadan kaldırılmasının bir çare
olmadığına dair bilgimizdir. O yüzden, bu yasa yoluyla kaynak
toplamak ve bunları ölüm makinelerine harcamak konusundaki
ısrarınıza karşıyız; bu bölüme de Hayır.
diyeceğiz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kürkcü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Muş.
MEHMET MUŞ (İstanbul) 60a göre yerimden bir söz
talebim olacak.
BAŞKAN Buyurun, buyurun.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muşun, İzmir
Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün 533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatibi
dikkatlice dinlediğimizi ifade etmek isterim. Fakat burada, bütün
konuşması boyunca hatip şunu yapmaya
çalışmıştır: Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
halkının ve milletinin güvenliğini sağlamak amacıyla
uluslararası hukuktan doğan hakkını kullanmasını
sanki orada masum insanları katlediyormuş gibi burada dile
getirmiştir; bu kesinlikle doğru değildir. Bu, PKKnın bir
propagandasıdır. Sanırım sözcü burada PKKnın,
kendisinin eline tutuşturduğu metni okumayı
yeğlemiştir. Ben kendisine milletin bir temsilcisi olarak burada bir
konuşma yapmasını tavsiye ederim, beklerim; PKKnın bir
sözcüsü gibi burada konuşmasını asla kabul edemem.
Bir diğeri: Bakın,
orada Türkiye durup dururken böyle bir operasyon içerisine girmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, devam
edin.
MEHMET MUŞ
(İstanbul) - Orada bir mekanizma var, orada Türkiyeye karşı bir
tehdit oluşmuş. Onlarca, yüzlerce bomba
sınırlarımızı aşarak
vatandaşlarımızı şehit etmiş. Ellerinde birilerini
silahlandırdığı, en son gelişmiş silahlarla
askerimize, polisimize karşı saldırılar yapıldı.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) Bölge halkına
zulmetmiştir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) - Türkiye'nin buna
duyarsız kalması söz konusu olamaz. Bu operasyonun orada yaşayan
Araplara, Kürtlere ya da Türkmenlere karşı kesinlikle
olmadığını kendileri çok iyi biliyorlar ama mesele
Türkiye'nin menfaatleri olunca maalesef Sayın Kürkcü öyle bir
rahatsız oluyor ki âdeta -az önce söylediğim gibi- PKKnın
bildirisini burada okumayı tercih etti. Zulme Türkiye rıza
göstermemiştir. Türkiye zulme uğrayanları bu zulümden kurtarmak
için hareket etmiştir.
Burada Osmanlının hayallerini mi
gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz? Sayın Kürkcü,
bilmiyorsanız öğrenin. Osmanlı hiçbir zaman sömürgeci
olmadı. O kaldığı coğrafyaların hiçbir tanesinde
kimse Türkçe konuşmuyor. Osmanlı gittiği her yere huzur ve
barışı götürdü. Bakın, Osmanlı şu an yok,
orası kan ve gözyaşı, Orta Doğudan eksik olmadı.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sayın
Başkan, hatip benim elime tutuşturulan bir kâğıdı
okuduğumu söyledi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) Evet, eline
tutuşturulan kâğıdı okudun.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sanıyorum,
bunun hakikatle bir alakası olmadığını benden önce siz
biliyorsunuz. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kürkcü, iki dakika
süre veriyorum size.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcünün, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) Sevgili
arkadaşım, ben 70 yaşındayım, elime tutuşturulan
kâğıtları okuma yaşını çoktan geçtim.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Evet, PKK
tutuşturdu, PKK tutuşturdu.
BAŞKAN Sayın Muş, lütfen
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Aklım var,
fikrim var. Üstelik sizin de gördüğünüz gibi elimde bir kâğıt
yoktu, bir iPad vardı, o iPadi de bütçe konuşmasıyla ilgili
olan bölümün dışında kullanmadım. Yani söylediğinizin
hakikatle bir alakası yok.
ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) - Rapor al, rapor.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Şimdi,
şu: Sizin kararınıza siz yüzde yüz inanabilirsiniz, biz
inanmıyorsak bunu ifade etmeye hakkımız var, bunun için bir
şey olmamız gerekmiyor. Hatırlayın, bundan iki yıl
önce PKK liderinin ne kadar önemli bir insan olduğunu, ne kadar
akıllı olduğunu, Türkiye hakikatlerini ne kadar iyi
kavradığını bizden çok siz anlatıyordunuz.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Yok öyle bir
şey.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Yok öyle bir şey.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - Öyle bir şey var,
öyle bir şey olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Öyle bir şey
olduğunu
Ben size söyleyeyim: Bülent Arınçın ben bu
konuşmalarını okudum, ben Ahmet Davutoğlunun bu yöndeki
ifadelerini biliyorum. Sizin görevlendirdiğiniz Kamu Güvenliği
Müsteşarının adadaki konuşmalarını ve
onların tutanaklarının hepsini gördük. Demek ki zaman zaman öyle
olabilir ki siz karşıtınız dediğiniz insanla aynı
şeyleri düşünebilirsiniz. Bundan utanmayın, bir şey yok.
Ama bunun PKKyle bir ilgisi yok, bunun sizin dış siyasetinizle ilgisi
var.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Bir kere de PKKyı telin et.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - İrrasyonel bir
tehdit algısı üzerine inşa edilmiştir, irrasyonel bir
güvenlik algısı üzerine inşa edilmiştir ve bu irrasyonel
algıyla seferber edilen maddi kaynaklar ve insan kaynakları heba
edilmektedir. Bu, bizim kaygımız ve itirazımızdır.
Sizin mi bizim mi haklı olduğumuzu zaman gösterecek; döner on
yıl sonra tekrar konuşuruz.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Dürüst ve ahlaklıysan bir kere de PKKyı telin
et.
BAŞKAN Lütfen müdahale etmeyiniz değerli
milletvekilleri.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Türkiyeyi
yönetenler Dersimi cayır cayır yakarken yüzde yüz haklı
olduklarına inanıyorlardı. Onların haksız
olduğunun belgelerini siz getirdiniz Meclise. O zaman nasıl izah
edeceğiz? Besbelli yanılma hakkınız ve yanılma
payınız var. Bunu ifade ediyoruz diye bize düşmanlık
beslemeyin ama
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Dürüst ve ahlaklıysanız PKKyı bir kez
telin edin.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bana bu hikâyeleri
anlatmayın. Bu Meclisi kuranlardan birinin evinde doğdum ben.
BAŞKAN Sözlerinizi tamamlayın Sayın
Kürkcü.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Dürüst ve ahlaklıysanız PKKyı bir kez
telin edin.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) Bana bu hikâyeleri
anlatmayın. Hadi oradan! (HDP sıralarından alkışlar)
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Hadi! Hadi!
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kürkcü.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi açısından
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) - Dürüst ve ahlaklı olan insan PKKyı telin eder
burada.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, grup
başkan vekiliniz konuşuyor. Lütfen dinleyin.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Sayın
Başkan, PKK bir terör örgütüdür. Bunun uzantıları da, ona destek
verenler de Türkiye Cumhuriyeti
MEHMET UĞUR DİLİPAK
(Kahramanmaraş) Bu kürsüden onları telin edemiyorsun.
BAŞKAN Grup başkan vekilinizin sözünü
dinleyin değerli milletvekilleri.
MEHMET MUŞ (İstanbul) -
devletine ve
milletine karşı tehdit oluşturan bu organizasyonlar ortadan
kaldırılacaktır. Buna müsaade etmemiz söz konusu olamaz. AK
PARTİ olarak da bizim görüşümüz başından beri bellidir. Hiç
kimseye de öyle methiyeler dizdiğimiz, görüşlerini
paylaştığımız falan söz konusu değildir, olamaz.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Muş.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533) (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer
konuşacaktır.
Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, size yeni görevinizde
başarılar diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Kadınlar Gününde
başta aziz şehitlerimizin değerli anneleri ve eşleri olmak
üzere tüm kadınları yürekten selamlıyorum. Sözlerime iki yüz
altmış beş gündür hukuksuz yere tutuklu bulunan İstanbul
Milletvekilimiz Enis Berberoğluna ve diğer tutuklu
milletvekillerimize özgürlük dileğimle başlamak isterim.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle size
Eskişehirden bir haber getirdim. Geçen hafta bu kürsüde zehir santrali
dediğimiz kömürlü termik santrale karşı olduğumuzu
söylemiştim. Sadece biz Cumhuriyet Halk Partisinin değil, tüm
partilerin, tüm Eskişehirlilerin, 114 sivil toplum örgütü ve partinin
karşı olduğunu söylemiştik. Hafta sonu Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Gülizar Biçer Karaca, milletvekili
arkadaşlarımız ve parti meclisinden
arkadaşlarımızın da yer aldığı bir grupla
Saadet Partisi, İYİ Parti, Demokrat Parti, Vatan Partisi, Liberal
Demokrat Parti, EMEP ve daha 100ü aşkın sivil toplum örgütü ve
hareketle birlikte Eskişehir'de bir basın açıklaması
yaptık. Bu açıklamada havamızı, suyumuzu korumamız
gerektiğini söyledik. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra termik
santral ihalesi ikinci kez ertelendi. Buradan bir çağrıda daha
bulunmak istiyorum, o da şu: Artık erteleme yetmez, bu zehir
santralinin iptal edilmesi gerekir. Eskişehirde de, Tekirdağda da
yurdun dört bir yanında kömürlü zehir santrallerinden vazgeçilmesi
gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, önümüzde bir
torba yasa daha var. Amacı bir kez daha ülkemizin yatırım
ortamının iyileşmesi. Sayın Bakana, Plan ve Bütçe
Komisyonumuzun üyelerine ve sayın bürokratlarımıza emekleri için
teşekkür ederim. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tabii ki her kanunda
olduğu gibi ülkenin hayrına olacak, istihdam yaratacak üretim
yaratacak her düzenlemeye katkıda bulunmaktayız. Öte yandan
yanlış bulduklarımızı eleştirmek,
değiştirilmesi için önerilerde bulunmak bizim asli görevimiz.
Bu paketle ilgili üzerinde durmak istediğim
konuların başında İşsizlik Sigortası Fonu'nun
kullanımı geliyor. Bu pakette de istihdam teşviki adı
altında yine İşsizlik Sigortası Fonuna el atılacak
olması bizi kaygılandırıyor. İşsizlik Fonunda
çalışanlarımızın alın terleriyle elde ettikleri
ücretlerinden kesilen primlerle biriken paralar sürekli Hükûmetin
iştahını kabartmakta. Bu fonun kullanım şartları
kanunla belirlendi, nereye harcanacağı çok açık. Siz 117 milyar
liralık bu fonu istediğiniz gibi harcayamazsınız. Hükûmetin
tüm sosyal projelerinin, harcamalarının tek kaynağı
yapamazsınız. İşsizlere harcanması gereken bu fon
asgari ücret için işverenlere verilecek 100 liraları
ödemek için kullanıyor. Çalışanların
maaşlarını da karşılayacak biçimde tamamen işverenlere
tek bir kuruş yük paylaşımı olmadan aktarılıyor.
Bir yandan da fon, enflasyon karşısında eritiliyor, oysa bu fon
işsizler için kullanılmalı. On beş yılda bu fonun
sadece yüzde 10u gerçek sahiplerine yani işsizlere ödenebilmiş, onun
da şartları belli, çok ağır, son üç yılda en az
altı yüz gün prim, son yüz yirmi günde de kesintisiz prim ödenmesi
gerekli. Milyonlarca işsizimiz bu zor koşullar nedeniyle bu fondan
yararlanamıyor. Faydalanabilenlere ise son derece kısıtlı
bir süre için ve son derece sınırlı ödenekler yapılmakta.
Bizim işsizlik ödeme koşullarını hafifleştirmemiz,
işsizlik ödeneğinden yararlanma süresini uzatmamız, ödenek
tutarını yukarı çekmemiz gerekiyor ama bu torbada böyle bir
düzenleme yok. İstihdam teşvikleri bahanesiyle İşsizlik Fonu
yağmalanmamalıdır. Gelin, bu fonun ödeme
şartlarını işsizlerimizin lehine genişletelim.
Değerli
arkadaşlarım, bu pakette, işe yeni giren gençlerimiz
açısından çok sakıncalı bir madde daha var. 18-25 yaş
arası gençlerimizin işe başladığı gün Sosyal Güvenlik
Kurumuna bildirilmesi koşulu getiriliyor, diğerleri için ise
başlamadan bir gün önce bildirimde bulunulması esas. Böyle bir hükmün
gelmesi kayıt dışını teşvik eder, cesaretlendirir
çünkü denetimler sırasında kayıt dışı
çalışanlar tespit edilse bile işverenlere ceza kesilmesi
imkânı tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Bu düzenleme
sayesinde bir denetimle karşılaşan işveren, aylardır,
yıllardır yanında olan bu gençler için Bugün işe
başladı. diyebilecektir. Bunun anlamı, daha çok kayıt
dışılık demektir; bunun anlamı, genç emekçilerimizin
hak kaybına uğraması demektir. Bir de tabii, iş
kazalarına yansıması olacaktır maalesef. Kim bilir kaç genç
-Allah vermesin ama- kayıt dışı çalışırken
iş kazasına maruz kalacak ve kayıt dışılık
nedeniyle bizler bu kazalardan haberdar bile olamayacağız. Bu ülkede
iş ve aş peşinde koşan gençlerimiz adına Bu vahim
yanlıştan yol yakınken dönelim. çağrısında
bulunuyorum
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunda Akkuyu'ya yapılacak nükleer santral
projesine ilişkin de kaygı verici bir madde var. İki ülke
arasında nükleer santral için bir anlaşma yapılmış 2010 yılında,
tarife belli, koşulları belli. Bugün bu paketle Rusya devletine ve
onun yerli ortaklarına yeni teşviklerden yararlanma imkânı
verilecek. Gümrük vergisi, KDV istisnası, faiz desteği, sigorta prim
desteği, kurumlar vergisi indirimi, yatırım yeri tahsisi ve daha
nice kolaylıklar. Rusya ve yerli ortaklarına milyarlarca liralık
avantaj sağlanacak.
Düzenleme bu hâliyle yanlıştır.
Yatırım teşviki verilemez mi projelere? Tabii ki verilebilir ama
bunun için yeni bir müzakere, yeni bir anlaşmaya ihtiyaç vardır.
Burada yapılan, tek taraflı imtiyaz vermektir. Böyle bir düzenleme
hem Anayasamıza hem de Türkiyenin ulusal çıkarlarına
aykırıdır. Bu madde, bu paketten
çıkarılmalıdır.
Millî Eğitim Bakanlığına 5 bin
ücretli öğretmen atamasına ilişkin de bir madde var. Tabii ki 5
bin gencimizin iş sahibi olması çok değerli, çok önemli ama
bunun kimsenin hakkı, hukuku yenmeden yapılması lazım.
Türkiyede atama bekleyen 400 bin öğretmenimiz var. Burada öncelik, ek
ders veren öğretmenlere veriliyor. Onlar arasında da sadece bu
yıl ek ders karşılığı görev yapanlara bu
fırsat tanınmakta. Bunlar, vicdanlarda rahatsızlık
yaratacak ayrımcılıklardır, bunlardan vazgeçin.
Aslında, buna gerek de yok. Millî Eğitim
Bakanlığının acilen 109 bin öğretmene ihtiyacı
var. Yapılması gereken, iyi bir planlamayla 5 bin yerine daha fazla
gencimizi işe, kadroya kavuşturmak olmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu pakette
yatırımın iyileşmesiyle ilgisi dahi olmayan sakıncalı
bir başka madde daha var. O da internet yayınlarına getirilecek
olan yeni yasaklar. OHAL döneminde onlarca gazeteyi, radyoyu, televizyonu
kapattınız. Yurttaşlar haber alma hak ve özgürlüklerini
kullanamaz oldu. Bunun üzerine şimdi internette yeni haber mecraları
oluştu. Hatta her yurttaş, artık, Twitter, Instagram kullanarak
habercilik yapar hâle geldi. İşte şimdi internet üzerinden
yayın yapan tüm bu mecralar engellenmek isteniyor. Adına lisans
şartı da deseniz, bunun adı muhalif sesleri susturmaktır,
bunu herkes biliyor, bunun adı sansürdür değerli
arkadaşlarım.
Bu düzenlemeyle sadece yerli internet haber
kanalları engellenmiyor, BBC Türkçe gibi, Deutsche Welle gibi Türkçe
yayın yapan uluslararası yayın kuruluşlarını da
sansür edebilecek sınırsız bir yetki almaktasınız. Bu,
son derece sakıncalıdır. Bırakın yatırım
ortamına katkı sağlamayı, tam tersine, ekonomimize,
ülkemizin dünyadaki itibarına büyük darbe vuracaktır. Daha şimdiden
dünya basını bu maddeyi konuşmakta. New York Times gazetesi
hafta sonu Erdoğan'ın yeni hedefi internet. başlıklı
geniş bir makale yayınladı. Bu yanlıştan dönmeliyiz
değerli arkadaşlarım. Bakın, dün Kültür Bakanı
Sayın Numan Kurtulmuş Suudi Arabistan'da Türk dizilerinin
yasaklanmasıyla ilgili ne diyor: Kimin hangi filmi seyredeceğine
masa başında oturup üç siyasetçi karar veremez. Bu devirler çoktan
geride kaldı. Değerli arkadaşlarım, madem böyle,
Sayın Kurtulmuş'un dediği gibi, bu devirler Türkiye'de de geride
kalmalı, yurttaşlarımız internette dilediği platformu
özgürce izleyebilmeli, takip edebilmeli.
Ülkemizdeki yatırım ortamını
iyileştirmenin yolu gazetecileri hapse tıkmak değildir.
Gazeteciler, özgürlükleri öncelikle korunması gereken kişilerdir ama
bizim ülkemizde aylardır, yıllardır hapisteler. Bakın,
Mehmet Altan beş yüz otuz bir gündür tutuklu. Anayasa Mahkemesi
Yazılarında suç yok, ifade özgürlüğü ihlal ediliyor.
kararı verdi, ağır ceza mahkemesi ise ben bu karara uymam dedi,
ağırlaştırılmış ömür boyu hapis
cezasına mahkûm etti. Yani idamı kaldırmamış olsak iki
yazı yüzünden asılacaklar. Bu olmaz değerli
arkadaşlarım. Madem Anayasa Mahkemesi kararlarına keyfî biçimde
uyulmayacak, o zaman bireysel başvuru hakkını niye getirdik biz,
neden? Yine Anayasa Mahkemesinin Özgür kalmalı. dediği Şahin
Alpay beş yüz seksen beş gündür cezaevinde, 74 yaşında, on
bir kronik rahatsızlığı var. Cezaevinde iki kez anjiyo
oldu, elleri kelepçeli saatlerce bekletildikten sonra ameliyat masasına
alındı. Hiç kimse ama hiç kimse böyle insanlık
dışı bir muameleyi hak etmez değerli arkadaşlarım.
Cumhuriyet gazetesi yöneticileri cezaevinde, beş yüz gündür tutuklular.
Herkes biliyor ki hiçbir suçları yok. Yarın Silivri'de
duruşmaları var. Basın özgürlüğüne inanan, demokrasiye
inanan herkese Cumhuriyet çalışanlarıyla dayanışma
çağrısı yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Buyurun, sözlerinizi tamamlayın
Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Yarın Murat Sabuncu,
Akın Atalay ve Ahmet Şık için, yazdığı,
düşündüğü için tutuklu olan herkes için özgürlük istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, her işin
başı hukuk güvencesidir, adalettir. Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
bunu söylüyor, diyor ki: Bir ülkede halk bunalmış, ellerini semaya
açarak adalet çığlığı atar hâle gelmişse
oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir.
Evet, bu ülkede aylardır tutuklu olan
gazeteciler adalet çığlığı atıyor; suçlu suçsuz
ayrımı yapılmadan işinden, aşından edilen on
binler adalet çığlığı atıyor; darbecilerin
tankları altında demokrasi için canını feda eden
şehitlerimizin aileleri Hesap sorulsun. diye adalet
çığlığı atıyor; üniversiteden atılan
akademisyenler, öğretmenler, doktorlar adalet çığlığı
atıyor; şiddet mağduru kadınlar, tarikat yurtlarında
tacize uğrayan evlatlarımız adalet
çığlığı atıyor. Bu
çığlıkların tek sorumlusu yargı mı? Yargı
bağımsızlığını nasıl yitirdi,
nasıl siyasallaştı, nasıl taraf hâline geldi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Son cümlem.
BAŞKAN Buyurun, tamamlayın Sayın
Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) Kim sorumlu bunlardan?
Çevre protestosunu, paneli, pilav gününü, konseri, aşureyi, tiyatroyu,
kısacası nefes almayı dahi yasaklayan bu olağanüstü hâl
baskısından kim sorumlu? Soruyoruz, kim sorumlu?
Değerli arkadaşlarım, işin
başı hukuk, işin başı adalet. Hukuku, adaleti tesis
etmediğimiz, OHALden kurtulmadığımız sürece hangi
paketi çıkarırsak çıkaralım Türkiye'nin sorunlarını
çözemeyiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Çakırözer.
Şahıslar adına ilk söz Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Ülkemizde birçok konuda teşvik uygulaması
bulunmaktadır ancak teşvik uygulamaları üzerinde gerekli
değerlendirmeler yeterince yapılmamaktadır. Verilen
teşviklerin getirisinin ne olacağı, neye ekonomik katkı
sağlayacağı mutlaka irdelenmeli, teşviklerin sonunda ne
beklendiğinin fayda maliyet analizleri ve bu elde edilmezse
sonuçlarının ne olacağı açıkça
tanımlanmalıdır.
Bakınız, Maliye
Bakanlığınca hazırlanan ve bütçeye eklenen vergi
harcaması tahminlerinde vergi istisna, muafiyet ve indirimleri nedeniyle
vazgeçilen gelir hesaplanmaktadır. Buna göre, 2018 yılında 132
milyar liralık vergiden vazgeçileceği tahmin edilmektedir. Bu tutar,
2018 yılı için tahmin edilen 65,9 milyar liralık bütçe
açığının iki katından daha fazladır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun prim indirim ve
muafiyetleriyle ilgili vazgeçilen prim gelirlerinin de bu kadar, hatta daha
fazla olacağı düşünüldüğünde çok büyük rakamlar ortaya
çıkmaktadır. Bu itibarla verilen teşviklerin getirisinin ne
olduğu, amacına ulaşıp ulaşmadığı iyi
analiz edilmeli, teşvik politikaları buna göre belirlenmelidir.
Tasarıda tek hazine hesabına yönelik
düzenleme de yapılmaktadır. Tek hazine hesabı uygulamasına
Milliyetçi Hareket Partisi prensip olarak destek vermektedir. Ancak idari ve
mali açıdan özerk olan SGK, KİT'ler ve belediyelerin bu kapsam
içerisine alınmaması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi hâlde
mali özerkliklerinin zedelenmesi söz konusu olacaktır.
Örneğin 5502 sayılı Sosyal Güvenlik
Kurumu Kanununun 1'inci maddesine göre Kurum idari ve mali açıdan
özerktir ve bu kanun dışında özel hukuk hükümlerine tabidir.
Sosyal Güvenlik Kurumu kendi yönetim kurulu olan, prim toplayan, bu primleri en
iyi şekilde değerlendirme görevi olan özerk bir kurumdur. O nedenle tek
hazine hesabı kapsamına alınması hâlinde Kurum yönetim
kurulunun bu konudaki görev, yetki ve sorumluluğu ve Kurumun mali
özerkliği açısından sakınca oluşturacaktır. Bu
durum mutlaka dikkate alınmalıdır.
Tasarının 24 ve 25inci maddeleriyle
koruma veya bakım altında bulunan çocukların atama
işlemleri için başvuru süresinin iki yıldan beş yıla
çıkarılması, atamalarında mesleki unvanlara uygunluk, hâlen
memur olarak çalışanların durumları itibarıyla
kazandıkları unvanlara atanmış sayılmaları ve
atama işlemlerinin yılda bir kez yapılması kısıtlamasının
kaldırılması düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyi Milliyetçi Hareket
Partisi olarak destekliyoruz ancak kamuda benzer mağduriyet yaşayan
bazı çalışanlara yönelik tekliflerimiz komisyonda kabul
edilmemiştir.
Bakınız, eğitimle kazanılan
unvanlara atanma sorunu yaşayan çalışanlar bulunmaktadır.
Devlet memurları 28 Aralık 2004 tarihinden önce geçerli olan
uygulamada öğrenim durumları itibarıyla kazandıkları
unvanlara atanabilmekteydi. Bu tarih itibarıyla çalışmaktayken
mezun durumda oldukları öğrenimleri itibarıyla ilgili unvanlara
atanamamış olanlar bulunmaktadır. Ayrıca, YÖK
tarafından denklik kararları anılan tarihten sonra verilen
memurlardan bazıları da unvanlarına ilişkin atanamamışlardır.
Bu durumda olanların mağduriyeti mutlaka giderilmelidir.
Yine, kamu kurum ve kuruluşlarında görev
yapan sivil savunma uzmanlarının özlük haklarının görev ve
sorumluluklarıyla örtüşmemesi, kadrolarının görev
yaptıkları idarelere devredildiği 2009 yılından bu
yana sorun oluşturmaktadır. Kurumlarında şube müdürü görev,
yetki ve sorumluluğuna sahip olan sivil savunma uzmanlarının
özlük hakları şube müdürü özlük haklarıyla eşit hâle
mutlaka getirilmelidir.
Yine, en az iki yıl süreyle uzman erbaş
olarak çalıştıktan sonra 20 Ekim 2016 tarihi itibarıyla
ayrılmış olanlardan 30 Haziran 2017 itibarıyla 35
yaşını doldurmamış olanların infaz ve koruma
memuru olarak istihdam edilmelerine imkân sağlanmıştır.
Ancak yaş şartını kaybetmiş olanlar ile 20 Ekim 2016
tarihinden sonra ayrılmış uzman erbaşlar bu imkândan
yararlanamamıştır. Bu durumda olanların kamu hizmetinde
daha fazla istihdamını öngören teklifimiz de reddedilmiştir. Bu
konuda da gerekli düzenleme mutlaka yapılmalı, mağduriyet
giderilmelidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın
Kalaycı.
Şahıslar adına ikinci söz,
Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapıya aittir.
MEHMET MUŞ (İstanbul) Geri çektik
BAŞKAN Peki.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa
o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, pek kısa bir söz talebim olacak.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
III.- AÇIKLAMALAR (Devam)
33.- İstanbul Milletvekili Engin Altayın, görüşülmekte
olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısının
sakıncalı hususlarıyla ilgili Hükûmete yapıcı
önerilerini sunduklarına ve iyi niyet göstergesi olarak sorun
barındırmayan maddelerdeki önergeleri geri çektiklerine ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
96 artı 1 maddelik bir tasarıyı
görüşüyoruz. Tasarının görüşmelerine
başlandığı salı günü de söyledim, genel olarak olumlu
bulduğumuz ama içinde 3ü sıkıntılı, 3ü de sakıncalı
madde barındıran bu tasarının, özellikle sakıncalı
hususlarıyla ilgili Hükûmete yapıcı önerilerimizi sunduk. Belli
ki tasarının diğer bölümleri önümüzdeki hafta görüşülecek.
Biz, Hükûmetin iyi niyetimizi ve samimiyetimizi anlaması ve çok
sıkıntılı, sakıncalı bulduğumuz maddelerle
ilgili yeniden değerlendirme yapmasına da bir olanak sağlamak
üzere bir iyi niyet göstergesi olarak bir sorun barındırmayan 22, 23,
24, 25, 26, 29 ve 30uncu maddedeki önergelerimizi geri çekiyoruz efendim.
27de konuşmacımız var, 28de de gerekçe okunmakla
yetineceğiz.
Arz ederim.
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Altay.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.
Sayısı: 533) (Devam)
BAŞKAN - 22nci madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme koyacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 22nci maddesinde yer alan
çözümlenmesi halinde ibaresinin çözülmesi durumunda şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Ali Aslan Müslüm
Doğan
Adana Batman İzmir
Behçet
Yıldırım Mahmut
Toğrul
Adıyaman Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metnine
açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
22nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
22nci madde kabul edilmiştir.
23üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme koyacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 23üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Aslan Behçet
Yıldırım Müslüm
Doğan
Batman Adıyaman İzmir
Meral
Danış Beştaş Mahmut
Toğrul
Adana Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenlemeyle 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir. AİHMin tarafsız ve bağımsız
olmadığı gerekçesiyle, AİHM'de görülen davalarda, bu
dosyaların başvuru sahiplerine, yargılanmanın yenilenmesi
talebiyle Ankaradaki idare mahkemelerinin kapısını açmaktadır.
Komisyon görüşmelerinde Adalet Bakanlığı İnsan
Hakları Dairesi Başkanlığı Daire Başkanı
Ahmet Metin Gökler, Biz bu düzenlemeyle yaklaşık 280 başvuruda
hazineden 400 bin euro ödemenin önüne geçeceğimiz gibi, ayrıca
ülkemizin uluslararası arenadaki karnesini yani ihlal
sayısının azaltılmasını da amaçlamaktayız.
açıklamasıyla esasen başka bir gerçekliği gözler önüne
sermiştir. AİHM'e yapılan başvurular neticesinde, Türkiye
2002-2017 yılları arasında hak ihlalleri nedeniyle
yaklaşık 247 milyon 500 bin lira tazminat ödemiştir. Türkiye,
son üç yıllık raporlarda ise en çok hak ihlali yapılan ilk 5
ülke arasındadır. Adalet Bakanlığı verilerine göre,
2012-2016 döneminde AİHM'den 485 ihlal kararı
çıkmıştır. Dünya Adalet Projesinin (WJP)
yayınladığı 2017 Hukukun Üstünlüğü Endeksinde Türkiye
113 ülke arasında 99uncu sıradan 101inci sıraya
gerilemiştir. Hak ihlallerinin bütçeyi ilgilendiren kısmı
düşünülerek böyle bir düzenleme yapılmış olsa dahi esas
olan Türkiyeyi OHAL şartlarıyla yönetilmeyen bir hukuk devleti
statüsüne çıkarmaktır. Bunun için de öncelikle OHALin
kaldırılması ve tarafsız bir hukuk sisteminin inşa
edileceği bir sürece dair irade ortaya konmalıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
23üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
23üncü madde kabul edilmiştir.
24üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 24üncü maddesinin (1)inci
fıkrasındaki isteyenler ibaresinin "isteyen kişiler
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Ali Aslan Behçet
Yıldırım
Adana Batman Adıyaman
Mahmut
Toğrul Müslüm
Doğan
Gaziantep İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metnine
açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
24üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
25inci madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 25inci maddesinin (2)nci
fıkrasında yer alan hak sahibi olanlardan ibaresinin "hak
sahibi olup şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Mehmet Ali Aslan Behçet
Yıldırım
Adana Batman Adıyaman
Mahmut
Toğrul Müslüm
Doğan
Gaziantep İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metnine
açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
26ncı madde üzerinde bir adet önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 26ncı maddesinde yer
alan mülkiyetinde bulunan ibaresinin "mülkiyetindeki şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Mehmet Ali Aslan Behçet
Yıldırım
Adana Batman Adıyaman
Mahmut
Toğrul Müslüm
Doğan
Gaziantep İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metnine
açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
26ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
26ncı madde kabul edilmiştir.
27nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 27nci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Mehmet
Ali Aslan Müslüm
Doğan
Adana
Batman İzmir
Mahmut
Toğrul Behçet
Yıldırım
Gaziantep Adıyaman
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 27 ve 28inci maddelerinde
Kamulaştırma Kanunu'na yapılan değişiklikler
yapılmıştır. 27nci maddede yapılan
değişikliklerle baraj inşası için yapılan
kamulaştırmalar sonunda kamulaştırma sahasına mücavir
taşınmaz mallar, sahiplerinin yazılı başvurusu üzerine
çevrenin sosyal, ekonomik veya yerleşme düzeninin bozulup
bozulmadığı, ekonomik veya sosyal yönden
yararlanılmasının mümkün olup olmadığı
yönlerinden ilgili valilikte kurulan komisyon tarafından inceleneceği
düzenlenmiştir. Komisyonca yapılan inceleme sonucunda çevrenin
sosyal, ekonomik veya yerleşme düzeninin bozulduğuna ve
taşınmaz maldan yararlanılmasının mümkün
olmadığına karar verilmesi hâlinde taşınmaz mal
kamulaştırmaya tabi tutulur. Taşınmaz mal sahibinin bu
kapsamda açacağı davalarda ilgili valilik komisyonuna
başvurulması dava şartı olarak getirilmektedir. Öncelikle,
AKP döneminde baraj inşaatlarıyla birlikte ekolojik bir
yıkım ve doğa talanı gerçekleşmiştir. Bu kapsamda
birçok kişinin taşınmazı zarar görmüş ve konu idare
mahkemelerine taşınmıştır. İdare mahkemelerinin
görevi, yürütmenin atadığı valilikler eliyle yapılacak ve
yürütme aleyhine bir karar verilmeyecektir. Bu yönüyle zaten bu düzenleme, hak
sahibinin çıkarını koruyan, doğaya, çevreye verilecek
zararı önleyen bir düzenlemenin tam aksine, yürütme erkinin karar
aldığı her uygulamanın yapılmasını mümkün
kılacaktır. Dolayısıyla, maddenin kati suretle
çıkarılmasını öngörmekteyiz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 27nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Zekeriya
Temizel Bihlun
Tamaylıgil Lale
Karabıyık
İzmir İstanbul Bursa
Musa Çam Bülent Kuşoğlu
İzmir Ankara
Madde 27
4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununun 12 nci maddesinin altıncı
fıkrası hükmü aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Baraj inşası için yapılan
kamulaştırmalar sonunda kamulaştırma sahasına mücavir
taşınmaz mallar, kamulaştırma işleminin
tamamlandığına ilişkin ilanın indirildiği
tarihten itibaren bir yıl içinde sahiplerinin yazılı
başvurusu üzerine çevrenin sosyal, ekonomik veya yerleşme düzeninin
bozulup bozulmadığı, ekonomik veya sosyal yönden
yararlanılmasının mümkün olup olmadığı
yönlerinden ilgili valilikte kurulan komisyon tarafından incelenir.
Komisyonca yapılan inceleme sonucunda çevrenin sosyal, ekonomik veya yerleşme
düzeninin bozulduğuna ve taşınmaz maldan
yararlanılmasının mümkün olmadığına karar
verilmesi halinde taşınmaz mal kamulaştırmaya tabi tutulur.
Taşınmaz mal sahibinin bu kapsamda açacağı davalarda ilgili
valilik komisyonuna başvurulması dava şartıdır. Bu
fıkranın uygulanmasına ilişkin hususlar İçişleri,
Maliye, Çevre ve Şehircilik, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık ile Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlıklarının görüşü alınmak suretiyle Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu
Bakanlıkça hazırlanarak Bakanlar Kurulunca bir yıl içinde
yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir. Bu suretle
kamulaştırılan mücavir taşınmaz mallar hakkında
22 nci ve 23 üncü maddeler uygulanmaz. İdare, bu taşınmaz mallar
üzerinde imar mevzuatı hükümlerini de göz önünde tutarak dilediği
gibi tasarrufta bulunabilir ve gerektiğinde Hazineye bedelsiz olarak
devredebilir.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bursa Milletvekili
Nurhayat Altaca Kayışoğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 27nci ve 28inci
maddeyi birlikte ele almak gerekiyor tabii. Burada, vatandaşların
hakikaten mülkiyet hakkını ihlal edebilecek bir durum söz konusu. O
yüzden, burada söyleyeceğim teknik şeyleri olabildiğince
anlaşılabilecek bir şekilde anlatmaya
çalışacağım.
Dikkate alıp bu maddeyi
değiştirmezseniz birkaç zaman sonra bu maddeyi tekrar
değiştirmek zorunda kalacaksınız çünkü yine bu madde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinden, Anayasa mahkemesinden dönecek, iptal
edilecek.
Şimdi, 27nci maddede deniliyor ki: Baraj
inşası için bir kamulaştırma
yapıldığında mücavir taşınmaz mallar bu saha
içerisinde kalan yerler eğer kullanılamaz hâle geliyorsa bir yıl
içerisinde vatandaş başvuruyor valilikteki bir komisyona. Diyor ki:
Ya, benim buradaki kalan taşınmazım işe yaramıyor
artık, kullanılamıyor, burayı da
kamulaştırın. Valilik de bir karar veriyor, daha sonra bununla
ilgili kamulaştırma yapılıyor.
Şimdi, birincisi, en sakıncalı
noktası: Bir yıl içerisinde deniyor. Şimdi, bir yıl bir
gün sonra vatandaş eğer başvurursa, Ey idare, şurayı
da al, kamulaştır. derse, idare Hayır efendim, zaman
aşımına uğradı, hak düşürücü süre var. deyip
orayı kamulaştırmayacak mı? Şimdi, size şunu
hatırlatmak isterim; hani bunun gerekçesinde de AİHM kararına
dayanıyorsunuz, diyorsunuz ki: AİHM böyle bir konuda ihlal
kararı verdi, o yüzden biz bunu değiştiriyoruz. Şimdi,
AİHMin bir kararı daha var, kamulaştırmasız el
atmalarda diyor ki: Yirmi yıllık zaman aşımı diye bir
şey olamaz. Bu, mülkiyet hakkının ihlalidir. Şimdi, siz
buraya bir yılı koyunca, bir yıldan sonra vatandaş
başvurduğunda siz bunu işleme almadığınızda
yine vatandaş AİHMe kadar gidecek, AİHM yine diyecek ki: Bu,
mülkiyet hakkının ihlalidir, burada bir yıllık zaman
aşımı süresi konulamaz. Siz yine dönüp Ya, AİHM iptal
etti, mülkiyet hakkı ihlalidir, biz bu maddeyi değiştirmek
zorundayız. diyeceksiniz.
İkincisi: Valilik bu kararı ne kadar süre
içerisinde verecek? Hele hele sonraki maddede söylediğiniz şu mevcut
davalar düşecek ya
Vatandaş dava açmış, bir
yıldır sürüyor, şimdi bu kanun değişecek, dava
düşecek, gidecek valiye. Valilikte iki yıl sürdü, üç yıl sürdü,
beş yıl sürdü, sonra valiliğin kararına karşı, bu
komisyon kararına karşı nereye gidecek; asliye hukuka mı,
idare karar verdiği için idare mahkemesine mi? İdare mahkemesine
gidince o diyecek ki: Asliye hukuka git. Asliye hukuka gidecek, o diyecek ki:
Bu, idari karardır, idare mahkemesine git.
Sonra, bu maddede çok önemli bir şey daha var.
Diyorsunuz ki: Burada Kamulaştırma Kanununun 22 ve 23üncü
maddeleri uygulanmaz. Hemen 22 ile 23ü kısaca anlatayım.
Şöyle, diyor ki: İdare kamulaştırdığı bir
taşınmazı amacına uygun kullanmazsa vatandaş diyor ki
beş yıl sonra: Ey idare, sen bu paranı geri al, bana bu
taşınmazımı geri ver. Böyle bir hakkı var bu
maddelerde. Barajla ilgili kamulaştırmalarda vatandaşa bu
hakkı vermiyorsunuz; bu da mülkiyet hakkının ihlali. Bir de şöyle
bir kuşku oluşuyor, beş yıl içinde amacına uygun
kullanmadın, sonra planı değiştirdin, barajı da
yaptın, oradaki taşınmazı da vatandaşa geri
vermiyorsun, istisna uyguluyorsun, o hakkını
kullandırmıyorsun, planı değiştirdin, oraya da
villayı kondurdun, al sana oh, mis gibi baraj manzaralı villa, böyle
bir sakıncası var.
Mevcut davaları -yani bu da sizin döneminizin
bir alışkanlığı- düşürecek kanuni düzenlemeler
yapıyorsunuz, daha önce de yaptınız; bu, hukuk devleti ilkesine
aykırı. Vatandaş böyle uygulamalar olduktan sonra hak aramak
için mahkemelere başvurabilir mi? Kafasında şu kuşku olmaz
mı: Ya, ben bunun için dava açıyorum ama benim davam devam ederken
yasama organı gider yargıyı yok edecek, yok sayacak, kuvvetler
ayrılığını yok sayacak, hukuk devletini yok sayacak
bir kanun çıkarırsa ben niye bu kadar zaman, bu kadar emek, bu kadar
para harcayayım diye düşünüp mahkemelere gitmezlik etmez mi,
mahkemelere bir güvensizlik oluşmaz mı? Evet, bu da çok
yanlış, özellikle mevcut davaların düşürülmesi
açısından sakıncalı, hukuk devleti ilkesine
aykırı, Anayasanın 138 ve 2nci maddelerine aykırı.
Diğer bahsettiğim konular gerçekten önemli
çünkü tekrar AİHMden, AYMden dönecek ve bu maddelerin yeniden tesis
edilmesini zorunlu kılacak bir düzenlemedir; uygulamadan habersiz, gerçek
hayattan kopuk, masabaşında hazırlanmış ve yeniden
yasama organını meşgul edecek bir maddedir. Bu sakıncalar
doğrultusunda tekrar bu maddenin değiştirilmesi
gerektiğini, bu hâliyle geçmemesi gerektiğini buradan
uyarıyorum, ikaz ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
27nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 28inci madde üzerinde
iki önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte
işleme alacağım.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533
sıra sayılı Kanun Tasarısının 28inci maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral
Danış Beştaş Behçet
Yıldırım Mehmet
Ali Aslan
Adana
Adıyaman Batman
Mahmut
Toğrul Müslüm
Doğan
Gaziantep
İzmir
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Zekeriya
Temizel Nurhayat
Altaca Kayışoğlu Lale
Karabıyık
İzmir Bursa Bursa
Bihlun
Tamaylıgil Musa
Çam Bülent
Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
BAŞKAN Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 27 ve 28inci maddelerinde,
Kamulaştırma Kanunu'na yapılan değişiklikler
yapılmıştır. 28inci maddede yapılan
değişiklikle, 27inci maddede yapılan ve yargıya
taşınan davaların, dava şartı yokluğu nedeniyle
usulden reddedilerek dava açanların dosyalarının mahkeme
tarafından ilgili valilik komisyonuna gönderilmesine karar verilmesini
düzenlemiştir. Yani bir başka deyişle, mevcutta yargı
erkinin verdiği kararlar yok sayılarak yürütmenin talimatıyla
kurulan valilik komisyonlarının yargıya konu mevcut
davaları inceleyeceği düzenlenmiştir. Anayasa'da düzenlenen
kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal eden düzenleme,
Anayasa'nın 138inci maddesindeki mahkemelerin verdiği
kararların yasama, yürütme ve idare tarafından
uygulanmasını düzenleyen maddeye çok açık şekilde
aykırıdır. Yürütme organları ve yasa koyucu mahkemelerin
etkilerini kaldıracak düzenleme ve uygulama yapamazlar.
Yaptıkları durumda, Anayasa'nın 2nci maddesindeki hukuk devleti
ilkesi de ihlal edilmiş olacaktır. Dolayısıyla 28inci
madde Anayasa'ya aykırılık yönüyle mutlak suretle tasarı
metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN Diğer önergenin gerekçesini
okutuyorum.
Gerekçe:
Komisyon görüşmeleri sırasında 27nci
maddeyle Kamulaştırma Kanununun 12nci maddesinde yapılmak
istenilen değişikliğin nedeninin, Kamulaştırma
Kanununun 12'nci maddesinin altıncı fıkrasında, baraj
kamulaştırmaları nedeniyle mücavir taşınmazların
çevresel, sosyal, ekonomik gerekçeler doğrultusunda kullanılamaz hâle
gelmesi hâlinde mutlak suretle kamulaştırılacağı
şeklindeki kanun hükmü nedeniyle geçen sene Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi tarafından bir taşınmaz sahibi lehine, idarenin
tazminata mahkûm edilmesinden kaynaklandığı, madde
içeriğine valilikte kurulan komisyon tarafından taleplerin incelenip
sonuçlandırılacağına ve bu komisyona başvurunun, dava
açma şartı olması dair düzenlemelerin eklenmesi gerektiği
ifade olunmuştur.
Baraj kamulaştırmaları nedeniyle
mücavir taşınmazların çevresel, sosyal, ekonomik gerekçeler
doğrultusunda kullanılamaz hâle gelmesi hâlinde, mücavir alan
kodlarının daha işlemlerin başında bilimsel
yöntemlerle belirlenmesi, mücavir alan içinde kalan ve kullanılamaz hâle
gelen taşınmazların da ilgili idare tarafından
kamulaştırmaya tabi tutulması hakkaniyetin ve hukuk devleti
olmanın bir gereğidir. Aslında tasarı görüşmeleri
sırasında konu hakkında yürürlükte olan yönetmeliğin
bazı hükümlerinin değiştirilmesi suretiyle de sorunun
çözümlenebileceği ancak idarenin AİHM kararları nedeniyle kanun
maddesi değişikliğinde ısrarcı olduğu
anlaşılmıştır.
28inci madde hükmüyle Kamulaştırma Kanununun
12nci maddesinde yapılan değişikliğin görülmekte olan
davalar için de geçerli olduğuna dair düzenleme getirilmektedir.
Tasarı metninde Anayasaya
aykırılıklar içeren bu madde Anayasa'mızın temel
ilkesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin yasama faaliyeti
gerçekleştirilirken ihlal edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Daha önceden idarece uygulanmış,
yargı tarafından karara bağlanmış,
sonuçlandırılmış olan herhangi bir işlem, yasa
maddesiyle yargı kararını ortadan kaldıracak şekilde ortadan
kaldırılmaktadır.
Yasal bir düzenlemeyle sorunun Parlamento
çatısı altında o olaya özgü bir biçimde çözümlenmeye
çalışılması kuvvetler ayrılığı
ilkesinin ihlali niteliğindedir.
Bunun yanında, yürütmenin yapması gereken
işlemleri toptancı bir zihniyetle yine Türkiye Büyük Millet Meclisine
kanun yaptırarak çözme yoluna gidilmesi de Anayasa Mahkemesinin bu tür
düzenlemeler nedeniyle vermiş olduğu daha önceki kararlarda da
olduğu gibi Anayasada tanımını bulan kuvvetler
ayrılığı ilkesine aykırı bulunmaktadır.
27 ve 28inci maddeler üzerinde komisyon
görüşmelerinde yaptığımız eleştiri ve
uyarıların bir bölümü dikkate alınarak verilen önergelerle
değiştirilmiştir. Ancak tasarının 28inci maddesi
hükmü hâlen Anayasa açısından bazı sakıncalı
durumları içermektedir.
Anayasanın 138'inci maddesinin son
fıkrası yasama, yürütme organları ile idarenin mahkeme
kararlarına uymalarını zorunlu hâle getirmiştir ve yine bu
organlar ve idare mahkeme kararlarının etkilerini ortadan
kaldıracak şekilde herhangi bir düzenleme yapamazlar.
Anayasanın 2nci maddesinde öngörülen hukuk
devleti, insan haklarına saygılı, bu hakları koruyan toplum
yaşamında adalete, eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve
bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün davranışlarında
Anayasaya ve hukuk kurallarına uyan, işlem ve eylemleri yargı
denetimine bağlı olan devlettir. Hukuk devleti ilkesi, devletin tüm
faaliyetlerinde hukukun egemen olmasını amaçlar. Bu amacın
gerçekleşmesi için çıkarılan yasalarla konulacak kurallarda
adalet ve hakkaniyet ölçülerinin göz önünde tutulması gerektiği gibi,
hukuk güvenliğinin de sağlanması gerekir. Bu nedenle, hukuk
devletinde yasa koyucu yasaların yalnız Anayasaya değil,
evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla
yükümlüdür. Oysa getirilen bu düzenlemeyle mahkemelerin vereceği kararlar
tanımlanırken aynı zamanda yasaların geriye
yürümezliği ilkesi de zedelenmektedir.
Tasarının 28inci maddesiyle getirilen
düzenleme Anayasanın yukarıda belirtilen 2 ve 138inci maddelerine
aykırılık içermektedir.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önergeler kabul
edilmemiştir.
28inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 28inci madde kabul edilmiştir.
29uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 29uncu maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Mehmet Ali Aslan Behçet
Yıldırım
Adana Batman Adıyaman
Mahmut
Toğrul Müslüm
Doğan
Gaziantep İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan düzenlemeyle 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 13üncü maddesine bent eklenerek organize
sanayi bölgelerinde oluşturulacak iktisadi işletmelerin elektrik,
altyapı vb. yatırımları yapıldığında
KDV'den müstesna edileceği düzenlenmiştir. İktidarın
sürekli olarak vergi muafiyeti getirmesi, vergi gelirlerinde ciddi bir
düşüşe neden olmuş ve vergi disiplinini bozmuştur. Üstelik
bu istisnanın nasıl kullanacağı yönünde herhangi bir
denetim mekanizması oluşturulmamaktadır. Bu yönleriyle, maddenin
tasarı metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
29uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 29uncu madde kabul edilmiştir.
30uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 533 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 30uncu maddesinde yer alan
belirlenen alanların ibaresinin tanımlanmış yerlerin
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Meral Danış Beştaş Mehmet Ali Aslan Behçet
Yıldırım
Adana Batman Adıyaman
Mahmut
Toğrul Müslüm
Doğan
Gaziantep İzmir
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet önergeye katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle madde metnine
açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
30uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 30uncu madde kabul edilmiştir.
Birleşime üç dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.59
ON BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 22.05
BAŞKAN: Başkan
Vekili Mithat SANCAR
KÂTİP ÜYELER: Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
68inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
533 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada bulunan 517 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
başlıyoruz.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM)
Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü
Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü
Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına
İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada bulunan 167 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Yatırımların
Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/428) ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (S. Sayısı: 167)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 12 Mart 2018 Pazartesi günü saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.06
(x) 533 S. Sayılı Basmayazı 6/3/2018 tarihli 66ncı Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) (x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.